DÖNEM : 21 CİLT : 50 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 36 ncı
Birleşim 19 . 12 . 2000 Salı İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Bütçe
Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdare-ler ve
Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/764; 1/765; 1/740, 3/642; 1/741,
3/643) (S. Sayıları : 552, 553, 554, 555) A) MALİYE BAKANLIĞI 1. – Maliye Bakanlığı 2001 Malî Yılı Bütçesi 2. –Maliye Bakanlığı 1999 Malî Yılı Kesinhesabı B) GELİR BÜTÇESİ 1. –2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/764) (S. Sayısı : 552) 2. –1999 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait
Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile 1999 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/740, 3/642) (S. Sayısı : 554) 3. – 2001 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/765) (S. Sayısı : 553) 4. – 1999 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına
Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile 1999 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/741, 3/643) (S. Sayısı : 555) IV. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1. – Ağrı Milletvekili Nidai Seven’in, Balıkesir Milletvekili İsmail
Özgün’ün konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması V. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Antalya Milletvekili Salih Çelen’in cezaevlerinin güvenliğinin
İçişleri Bakanlığına devredileceği yolundaki açıklamasına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/2993) 2. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Vakıfbank’tan verilen krediye
ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Recep Önal’ın cevabı (7/3077) 3. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Şanlıurfa’daki
çimento fabrikasının çevreye etkisine ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi
Aytekin’in cevabı (7/3073) 4. – Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, Rize İlinde Ziraat
Bankasından hayvancılık kredisi alan vatandaşlara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/3068) 5. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, Bitlis, Ağrı ve Muş İllerinde
ele geçirilen zehirli buğdaya ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü
Yusuf Gökalp’in cevabı (7/3075) I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 11.00’de açılarak üç oturum yaptı. 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Bütçe
Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve
Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/764, 1/765, 1/740, 3/642, 1/741,
3/643) (S. Sayıları : 552, 553, 554, 555) görüşmelerine devam olunarak; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Dışişleri Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, Adalet Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Kesinhesap
Kanunu Tasarıları kabul edildi. Alınan karar gereğince 19 Aralık 2000 Salı günü saat 11.00’de toplanmak
üzere birleşime 22.23’te son verildi.
No. : 52 II. – GELEN KÂĞITLAR 19 . 12 . 2000 SALI Rapor 1. – Memurlar ve Diğer Kamu Görevlileri Hakkındaki Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve Anayasa ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/790) (S. Sayısı : 566) (Dağıtma tarihi : 19.12.2000)
(GÜNDEME) Sözlü Soru Önergeleri 1. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, TRT'de yayınlanan sabah
programında yer verilen gazetelere ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kâzım
Yücelen) sözlü soru önergesi (6/1117) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.12.2000) 2. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, THY seferlerinde dağıtılan
gazetelere ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) sözlü soru önergesi
(6/1118) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.12.2000) 3.– Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, THY Adıyaman seferlerine
ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) sözlü soru önergesi (6/1119)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.12.2000) Yazılı Soru Önergeleri 1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, tekstil sektöründe yaşanan malî
krizin çözümü için sigorta prim borçlarının ertelenmesine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3216) (Başkanlığa geliş
tarihi : 18.12.2000) 2. – Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün'ün, İslam Konferansı Teşkilâtı
ile ilişkilere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3217)
(Başkanlığa geliş tarihi : 18.12.2000) 3. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, bazı futbol maçlarına
ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/3218)
(Başkanlığa geliş tarihi : 18.12.2000) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati : 11.00 19 Aralık 2000 Salı BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli) ,
Şadan ŞİMŞEK (Edirne) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36 ncı Birleşimini açıyorum. 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı
Genel ve Katma Bütçe Kesinhesap Kanunu Tasarıları üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz. Şimdi, bütçe görüşmelerine başlıyoruz. III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – 2001 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel
ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/764,
1/765, 1/740, 3/642, 1/741, 3/643) (S. Sayıları : 552, 553, 554, 555) (1) A) MALİYE BAKANLIĞI 1. – Maliye Bakanlığı 2001 Malî Yılı
Bütçesi 2. – Maliye Bakanlığı 1999 Malî Yılı
Kesinhesabı B) GELİR BÜTÇESİ 1. – 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı : 552) (1) 2. – 1999 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1999 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu ( 1/740, 3/642) ( S. Sayısı : 554) (1) 3. – 2001 Malî Yılı Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/765)
(S.Sayısı:553) (1) 4. – 1999 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1999 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler
Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/741, 3/643) (S.
Sayısı : 555) (1) BAŞKAN - Program uyarınca 14 üncü tur görüşmeleri yapacağız. 14 üncü turda, Maliye Bakanlığı bütçesi ile gelir bütçesi yer
almaktadır. Komisyon ve Hükümet yerinde. Değerli milletvekilleri, şimdi, gelir bütçesiyle ilgili 2 nci maddeyi
okutuyorum. (1) 552, 553, 554, 555 S. Sayılı
Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 11.12.2000 tarihli 28 inci Birleşim
Tutanağına eklidir. Gelir bütçesi MADDE 2. – Genel Bütçenin gelirleri bağlı (B) işaretli cetvelde
gösterildiği üzere 42.827.000.000.000.000 lira olarak tahmin edilmiştir. BAŞKAN - İlk söz, gruplar adına, Anavatan Partisi Grubu adına Bursa
Milletvekili Sayın Kenan Sönmez'e aittir. Buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar) Süreniz 30 dakikadır. ANAP GRUBU ADINA KENAN SÖNMEZ (Bursa) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 2001 yılı Maliye Bakanlığı ve gelir bütçesi üzerinde Anavatan
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, sözlerime başlamadan önce, dün önemli bir iş grubunun
başkanı olan bir Sayın Başkanın, Meclisimizi ve demokrasimizi hedef alan
sözlerini kınamak istiyorum. (Alkışlar) NECDET SARUHAN (İstanbul) - Onun sayınlığı mayınlığı yoktur, ben çok iyi
tanırım, benim köylümdür. KENAN SÖNMEZ (Devamla) - Yüce Meclis ve Türk demokrasisi, bu türden
suçlamaları hak etmiyor Sayın Başkan. Bugüne kadar çeşitli bakanlıkların bütçelerini müzakere ettik; yani,
harcamaları konuştuk. Bugün, bu harcamaların nasıl karşılanacağını, gelirleri;
yani, bir ölçüde vergileri konuşacağız. Sayın milletvekilleri, en haksız vergi, enflasyondur. Enflasyon,
milletimizi fakirleştiren, katmanlar arasındaki farkı açan, haksız ve zulmedici
bir vergidir. Milletimiz ise, yıllardır enflasyon altında ezilmektedir. Enflasyonlarıyla
ünlü Latin Amerika ülkeleri ve hatta Sovyet blokunun dağılmasından sonra her
şeye yeniden başlayan ülkeler bile bu önemli meselelerini hallettiler; biz,
hâlâ, bulunduğumuz yerde sayıyoruz. Bizde, politikacılarımız, her bütçe görüşmesinde bu kürsüye çıkıp, 1
litre mazotla kaç kilo buğday alınacağını, hangi bakanlığın bütçesinin kaç
günlük faize tekabül ettiğini, kendi dönemleriyle kıyaslayarak anlatırlar; ama,
kendilerinden önceki iktidarların da, aynı kıyaslamaları, kendi dönemleriyle
ilgili yaptıklarını unuturlar. Enflasyon konusunda, yaklaşık yirmibeş yıldır,
ama özellikle son on yıldır, zaman zaman yüzde 100'leri geçen, hiçbir zaman tek
haneli bölgeye yaklaşmayan bu ortamda, bu kısır döngü devam eder durur. Kimse sorunu çözemedi değerli
arkadaşlar ya da çözmeye niyetlenen iktidarların ömrü, bu sorunu çözmeye
yetmedi. İşin esası, demokrasi içerisinde millî mutabakat olmadan bu sorunu
çözen bir örnek de yoktur. Millî mutabakat, bu noktada şarttır. Türkiye, terör
meselesini millî mesele haline getirdi ve ciddî yol aldı; bugün, gündemimizden
terör çıktı. Enflasyon meselesini de, mutlaka millî mesele haline getirmek
mecburiyetimiz vardır değerli arkadaşlar. Türkiye'nin önündeki en önemli millî
mesele, bana göre, bugün, budur. Geniş tabana dayanan ve halktan büyük destek alan 57 nci hükümet, yakın
tarihimizin en ciddî istikrar programını, işte bu nedenle yürürlüğe soktu. Dış
kaynaklarla da desteklenen bu program, yaşadığımız felaketlere rağmen, birinci
yılın sonuna doğru, halkımız için umut olmayı başardı. Faizler, geçtiğimiz
yıllarda hayal bile edilemeyen seviyelere, yüzde 30 bandına indi. 1999'da yüzde
98,8 olan ortalama basit faiz, bu yıl, krize kadar, yüzde 36,3'e indi.
Hazinenin faiz ödemelerindeki tasarrufu ve enflasyonun trendi, yıllar sonra
yüzümüzü güldürdü. Sıkıntılarımız olmasına rağmen, özlediğimiz tek haneli
enflasyona ulaşma konusunda, tünelin ucunda ışık göründüğünü söyleyebilirim. 2001 yılı bütçesinin en sevindirici tarafı da faiz giderleriyle
ilgilidir. 2000 yılında, 21,1 katrilyon lira olan faiz giderleri, 16,7
katrilyon liraya düşüyor. Başka bir anlatımla, faiz giderlerinin gayri safî
millî hâsılaya oranı yüzde 17'den yüzde 11'e düşüyor. Bütçe Kanunu, 2000 yılında vergi gelirlerinin yüzde 88,1'inin faiz
ödemelerine gideceğini öngörmüştü; ancak, yapılan hesaplamalar ve geldiğimiz
noktada bu oranın yüzde 76,2 olarak gerçekleşeceğini görmekteyiz. 2001 yılı
bütçe kanununda bu oran yüzde 52'ye düşürülüyor. Faiz giderlerinin bütçe
giderleri içindeki payı da yüzde 45'ten yüzde 34'e iniyor. Bu, son derece
olumlu bir gelişmedir; ancak, bu noktada, malî piyasalarda başlayıp, kısa
sürede reel sektörü de etkileyen krizi iyi analiz etmemiz gerekiyor. Tedbir
alınmaması halinde yoğun işsizliğe yol açabilecek, 2001 yılı hedeflerini ve
vergi tahsilatını olumsuz etkileyebilecektir bu kriz. Bu noktada, meseleyi, iki
üç bankanın itişmesinin sonucu olarak niteleyip geçiştirmemiz mümkün değildir.
Kişisel düşünceleriyle ya da ikbal beklentileriyle ya da popülist yaklaşımlarla
krize yol açan, programı tehlikeye sokanlara dikkat etmemiz gerekiyor. 2000 yılı bütçesi, uygulanmakta olan programın ilk bütçesiydi.
Harcamaların önemli kısmı, faiz ödemeleri ve personel transferlerinden
oluşmaktaydı. Harcamaların esneklik kazanması, faizlerin düşüp, eski dönem
borçlarına ilişkin faizlerin ödenerek temizlenmesi ve yapısal reformların
etkisini göstermesiyle mümkün olacaktır; dolayısıyla, zaman alacaktır. Bu
nedenle, bütçedeki önlemler, daha çok, vergi gelirlerine dayanmak zorunda
kalmıştır. Yaşadığımız deprem felaketi, bu zorunluluğu biraz daha artırmıştır
ve koşulları biraz daha zorlaştırmıştır. 2000 yılı bütçesinde yer alan vergi gelirleri performansına
baktığımızda, başarılı bir grafik çizildiğini görüyoruz. Vergi gelirleri 24
katrilyon olarak öngörülmesine rağmen, yıl sonunda, bu hedefi yüzde 10,6 aşarak
26,5 katrilyona ulaşılacağı tahmin ediliyor. Vergi gelirleri, 1999 yılına göre,
bir önceki yıla göre, yüzde 79,3 oranında yüksek bir artış göstermiştir. Bu
gelirler içinde 2,5 katrilyon düzeyinde ekvergi vardır; bunun yüzde 64'ü de
faiz vergisidir. Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, 2000 yılında, içinde yaşadığımız
yıl, dünya petrol fiyatları çok hızlı artmıştır. Bu durumda, yükselen
fiyatların iç piyasaya yansıtılmaması için, Akaryakıt Tüketim Vergisi oranında
önemli miktarlarda indirimler yapılmıştır. Avrupa'da akaryakıt fiyatlarının
yükselmesi büyük sosyal patlamalara sebep olmuştur; biz ise, bu yangından,
ancak bu sayede daha az etkilenerek geçmeyi başardık. Diğer taraftan, LPG'ye yapılan sübvansiyon ve düşük vergi nedeniyle,
otomobiller hızla benzinden LPG'ye kaydılar. Bu durum, benzin tüketimini önemli
ölçüde azalttı. Tüm bu gelişmeler, Akaryakıt Tüketim Vergisinde 700 trilyon
civarında hedeften sapmaya sebep oldu. Deprem bölgesinde de mücbir sebep uygulaması yapılmış, vergi ödemeleri
ertelenmiştir. Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen, vergi idaresinin fedakâr
çalışmaları sonucu, hedef aşılarak, bütçenin daha sağlıklı yapıya doğru
gelişmesi için önemli adımlar atılmıştır. Sonuçta, 2000 yılında, 2000 yılı bütçesinde bütçe açığı hedefi 14,1
katrilyon lirayken, 11,5 katrilyon lira düzeyinde gerçekleşmesi; bütçe faiz
dışı fazla hedefi de 7 katrilyon lira öngörülmüşken, 8,7 katrilyon lira
düzeyinde gerçeklemesi beklenmektedir. Buna göre, 2000 yılında, 1999'a göre
bütçe açığı, gayri safî millî hâsılanın yüzde 11,7'sinden 9,3'üne gerilemekte;
faiz dışı fazla ise, gayri safî millî hâsılanın yüzde 2'sinden yüzde 7'sine
çıkmaktadır. Alınan önlemler, bütçenin ve genelde kamu finansmanının sürdürülebilir
bir noktaya doğru geleceğine inancı artırmıştır. 2000 yılındaki bu başarılı sonuçlara rağmen, yılların biriktirdiği
sorunları bir anda çözmek mümkün değildir. Program ve bütçe disiplininden
vazgeçmeden devam etmek mecburiyetimiz vardır. 2001 yılı bütçesi de bu
hedeflere göre hazırlanmıştır. Temel mantık, kamu finansman dengesi sorununu
çözüp enflasyonu düşürmektir. 2001 yılı bütçesinde, vergi gelirlerinin yüzde
19,7 oranında artarak 31,8 katrilyon liraya ulaşması, toplam gelirlerin de
yüzde 23,8 oranında artarak 43,1 katrilyon olması hedeflenmiştir. Bütçenin disiplinli bir şekilde uygulanmasıyla, 2001 yılında bütçe
açığının, 2000 yılına göre, gayri safî millî hâsılanın 9,3'ünden 3,4'üne inmesi
mümkündür. Değerleri arkadaşlar, bu oran, Avrupa Birliği kriterlerine yakın bir
orandır. Faizdışı fazlanın ise, gayri safî millî hâsılanın 7,5'ine ulaşması
hedeflenmektedir. Sayın milletvekilleri, 2001 yılında yeterli ödeneği olmayan yatırım
projelerinin başlatılmasına izin verilmeyecek olması da olumlu bir gelişmedir.
Bunun yerine, kaynaklar, daha kısa sürede ekonomiye kazandırılacak projelere
aktarılacaktır. 2001 yılı bütçesinde konsolide bütçe açığının 5,2 katrilyon
lira olması söz konusudur. Bu açığın, 4,8 katrilyon lirası içborçlanma,
kalanının da dışborçlanmayla karşılanması öngörülüyor. Borçlanmada da istikrar
programının bize sağladığı bu iyi olanaktan yararlanarak, kısa vadeli borçlar
yerine uzun vadeli tahvil borçlanmalarına ağırlık verilmesinin amaçlandığını
anlıyoruz. 2001 yılı bütçesinde özelleştirme gelirleri de önemli bir yer tutuyor.
Bu noktada, Türkiye'nin, özelleştirme tartışmalarına artık bir son vermesi
gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Özelleştirme, iktidarda olsun muhalefette
olsun tüm siyasî partilerimizin programlarında önemli bir ağırlığa sahiptir;
ama, bu konuda kararlılığımız, maalesef yoktur değerli arkadaşlar. Bizden sonra
başlayan ülkeler, özelleştirme meselesini de hallettiler. Biz, hâlâ hamasi yurtseverlikle
basit demagoji arasında sıkışmış durumdayız. Türkiye, işsizliğe yol açmadan,
sosyal boyutunu mutlaka gözeterek, bu meselesini halletmek zorundadır.
Yıllardan beri, birtakım kimselerin kendilerini holding patronu gibi görüp, bu
deneyimlerin faturasını halka ödetmelerine artık bir son verme mecburiyetimiz
vardır. Sayın milletvekilleri, içborçlanmada da 28 katrilyon 455 trilyon liralık
tahvil ve bono satışı, 23 katrilyon 613 trilyon liralık tahvil ve bono ödemesi
planlanıyor. Buna göre, net içborçlanma 4 katrilyon 842 trilyon lira olacaktır.
Dışborçlanmada ise 6 katrilyon 97 trilyon liralık dışborçlanma, 5 katrilyon 706
trilyon liralık dışborç ödemesi hedefleniyor; net dışborçlanma 391 trilyon
olacaktır. 2001 yılı bütçesinde finansman hedeflerinin tutturulması halinde
ortaya çıkacak tablo, geleceğe daha umutla bakmamızı sağlayacaktır. Sayın milletvekilleri, bu hedeflere ilerlememizde hiç yoktan içine
düştüğümüz kriz başta olmak üzere, ciddî güçlüklerimizi de gözardı edemeyiz. Bu
güçlükler ve başarma mecburiyetimiz, programın ikinci yılı olan 2001 yılının,
halkımız için de başta sayın hükümetimiz olmak üzere, uygulayıcılar için de zor
bir yıl olacağının işaretidir. Bu güçlüklerin aşılması için, hükümete destek
olmak, uygulayıcılara moral vermek her yurtseverin görevidir; ancak,
yaşadığımız krizin gereğini yapmak da hükümetin görevidir. Demokrasi, açıklık rejimidir. Açıklık ve değişim bu rejimin yüksek
faziletleridir. Bu krizle olup biteni
bilmek, milletimizin ve milletvekillerinin en doğal hakkıdır. Kısa süre
önce, on yıllık plan yapabilen ya da böyle düşünen özel sektörü bir anda paniğe
uğratan, isyan noktasına getiren bu kriz nasıl çıktı, kim ya da kimler krizi başlattı,
krizi kim ya da kimler tetikledi, bunlarla ilgili ne gibi bir işlem yapıldı?
Bütün bu soruların cevabını bilmek hakkımızdır değerli milletvekilleri.
Halkımız da bu soruların cevabını bilmek istiyor. 2001 yılı bütçesi için handikaplarımıza şöyle bir bakacak olursak,
önümüze çıkan manzara şudur: Bu yıl, Kurumlar Vergisi mükellefleri açısından en
çok kazanç beyan eden ve vergi ödeyenlerin başında malî sektör geliyordu; ama,
biz bunların üzerine çok gittik. Bu işi, tahsil edilmemiş hesaben oluşmuş gelirlerin
vergisini almaya kadar götürdük. Devletin borçlanma ihtiyacını ortadan
kaldıracağımıza, bize kaynak sağlayan bu kurumları ve faiz kazancını kötüledik;
ama, onlardan borç alıp yüksek faiz ödemeye de devam ettik. Faiz kazananlara
rantiye deyip, onları âdeta dolandırıcı yerine koyduk. Hepsi bir araya
geldiğinde orta büyüklükte bir Avrupa bankası bile etmeyen bankacılık sektörünü
zayıflattık. Sonunda, yolunacak kaz gibi gördüğümüz malî sektörde yolunacak tüy
bırakmadık. 2001 yılı vergi tahsilatında bu zayıflığı bir hayli hissedeceğiz.
Vergi alamayacağımız gibi, belki, kaynak aktarma mecburiyetinde de kalacağız. KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Kim yaptı bunu?!. KENAN SÖNMEZ (Devamla) - Gelir vergisinde de ufukta sıkıntılar var
değerli arkadaşlar. Arka arkaya gelen yasalar, vergi yasaları, özellikle esnafı
bunaltmış durumdadır. Ticaret hayatımız zordadır. Siftah yapmadan kepenk
kapatan esnaf sayısı bir hayli fazladır. Sadece seçim bölgem Bursa'da 40 000
esnafın vergi cezasıyla başı beladadır; bir o kadarının da Bağ-Kur primleriyle
ilgili problemi vardır. Bu nedenle, yüzde 90'ı kaynaktan vergi kesintisi
yoluyla toplanan Gelir Vergisinde ciddî sıkıntılar yaşayacağımızdan endişe
ediyorum. Bu yıl, otomotiv sektörü için de parlak bir yıldı. Ancak, 2001 yılı için
bu sektörde aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Bu, öngörü değil, işaretler
böyle. İzmir Torbalı'daki Opel, fabrikayı kapatacağından söz ediyor, Bursa'da
ise durum daha da kötüdür. Sektörün iki büyük fabrikası, malî krizle birlikte
stoka boğuldu, bu da yan sanayii çok etkiledi. Üretimin durması, bu bayram
arifesinde yoğun işçi çıkarmalara sebep oluyor. Ülkemizde satılan her bir otomobilin nihaî satış fiyatının üçte 2'sini
vergiler oluşturuyor. 2000 yılı, üretimiyle, ticaretiyle, tahsil ettiğiniz ve
edeceğiniz vergiler açısından iyi bir yıldı, 2001'de bunun eksikliğini de
hissedeceğiz. Otomotiv sektörü, uzun bir aradan sonra yakaladığı parlak dönemi,
belli ki uzun süre arayacak. Önümüzdeki yıl için zaten kara kara düşünmeye
başladılar. İstihdam ve vergi açısından katma değeri yüksek olan bu sektöre,
belki de başka bir bakış açısıyla bakmamızın zamanı gelmiştir. Sayın milletvekilleri, kısaca, hayat standardı vergisine de değinmek
istiyorum. Bu vergiyi biz çıkardık, belki, mecburiyetimiz vardı da çıkardık;
ancak, holdingler, anonim şirketler, limited şirketler, rant geliri elde
edenler ve bunların ortakları bu vergiden muaftır. Bakkal, kasap, manav,
taksici, kuruyemişçi bu vergiye tabidir. (DYP sıralarından alkışlar) Şirketler
ve ortakları ile rant geliri elde edenler muaf olduğuna göre, bu, uçak, yat,
kat, aşçı vergisini bakkaldan, kasaptan mı alacağız değerli arkadaşlar?!. Bu
konuda, halkımız, bu meseleyi anlamakta güçlük çekiyor. Maliye bürokrasisi, genelde başarılıdır; ancak, Maliyenin, Anayasaya
aykırı olarak, zaman zaman, tebliğle vergi almaya kalkması, vatandaşla
bürokrasiyi karşı karşıya getiriyor. Buna dikkat edilmesi gerekiyor. İSMET ATTİLA (Afyon) - Hükümet istiyor!.. KENAN SÖNMEZ (Devamla) - Pek çok örnek vardır; ama, size, bir örnek
vermek istiyorum: Maliyenin bir tebliğinde "vadeli mevduatların vadesi
dolmadan, her üç ayda bir faiz hesap edilip beyan edilecek ve vergisi
ödenecek" deniliyor. Danıştay, bu tebliği iptal etti; Maliye, halen
direni-yor. Bence, tecrübeli Bakanımızın, bu meselelere dikkat etmesi
gerekiyor. İSMET ATTİLA (Afyon) - Mecbur oluyor, ne yapsın!.. KENAN SÖNMEZ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, 2001 yılı bütçesinde,
gelir hedeflerini tutturabilmek için arayış içerisinde olduğumuz bugünlerde,
yaklaşık 8 katrilyonluk bir kaynak var; o da, vadesi geldiği halde ödenmeyen
vergi borçları, SSK ve Bağ-Kur primleri. 1999 yılının kötü ekonomik
koşullarının ve yüzde 12 gecikme faizinin sebep olduğu bu sorun mutlaka
çözümlenmelidir. Bu aşamada, hem yüzbinlerce vergi mükellefi rahatlatılacak hem
de birkaç milyar dolarlık kaynak yaratılabilecektir. Bunun için yasa çıkarmaya
da gerek yoktur. Herhangi bir af olmaksızın, düşük oranlı bir tecil faiziyle,
oniki onbeş aya yayılan bir ödeme kolaylığı, sorunu çözümleyebilir. Çoğunluğu
esnaf olan yüzbinlerce vergi mükellefi, başta Sayın Bakanımız olmak üzere,
hükümetimizden bu konuda iyi haberler beklemektedir. Sayın milletvekilleri, ne pahasına olursa olsun, bu programı başarıp,
daha sonra, vergi meselesine yeni bir bakış açısıyla yaklaşmak zorunluluğumuz
vardır. Girişimcimizin kıt kaynaklarını yatırımlara, daha fazla istihdama ve
uzun vadede daha fazla vergi sağlayacak şekilde kullanılmasına yöneltmeliyiz.
Hükümet olarak, vergiden çok, kamudaki savurganlığı önlemeyi amaçlamalıyız ve
bu hedefe ilerleme konusunda kararlılık göstermeliyiz. Unutmamalıyız ki,
devletin ve hükümetlerin parası yoktur, para milletindir, vergi veren
vatandaşın parasıdır. Harcanan paranın hesabını sormak vatandaşın hakkıdır,
kamudan tasarruf beklemek vergi veren vatandaşın hakkıdır. Kamu harcamalarını
ve borçlarını sınırlamak ne kadar güç olursa olsun daha fazla çaba
göstermeliyiz; aksi halde, özel girişimciler bu savurganlığın yükü altında
ezilmeye devam olur. Sayın milletvekilleri, ülkemizin en ciddî problemi fakirliktir. Avrupa
Birliğinde ve gelişmiş ülkelerde fert başına gelir 30 000 dolarlara
yaklaşmışken, biz, son on yıldır 3 000 dolarda, zaman zaman da krizlerle 2 500
dolara gerileyen millî gelirde çakılı kaldık. Bu sorunu aşmak için daha fazla
üretmeliyiz. Bunun için sermayeye ihtiyaç vardır. Yerli yabancı demeden,
yatırım yapıp istihdam yaratacak sermayenin önünü açmalıyız. Bu konuda, Maliye
Bakanlığına önemli görevler düşüyor. Yabancıların şikâyetleri arasında,
oturmamış vergi politikamızın olması da önemli yer tutuyor. Zaman zaman, geriye
dönük olarak yürüyen vergi uygulamaları, yabancıları ürkütüyor. Sayın milletvekilleri, bu ciddî programın devreye sokulmasının sebebi,
yıllardır süren savurganlık sonunda artık, denizin bitmiş olmasıdır. Son
yıllarda, ülkemizde bütçe yapanlar, faiz ödemeleri, personel ödemeleri, SSK ve
Emekli Sandığı açıklarından sonra, diğer hayatî ödemeler için ödenek bulamamaya
başladılar; bir baktılar ki, bütçede diğer ödemeler için fon yok. Yunanistan'ın toplam nüfusu kadar genci okullu olan ülkemizde, bütçeden
eğitime ayırdığımız pay her geçen yıl biraz daha azalıyor; bundan on yıl önce,
bu pay yüzde 17'diydi, yüzde 11'e kadar geriledi. Halbuki, bu oran, bizim kadar
öğrencisi olmayan ülkelerde bile yüzde 25'in altında değil. Adalet ve emniyetin işleyişinden şikâyet ediyoruz; ama, bütçeden, bu
hizmetler için yüzde 4'ün altında pay ayırabiliyoruz. Allah'a şükür, Meclisimizin çıkardığı kanunla ve yürekli bir bakanla,
sosyal güvenlik kurumlarının bütçe üzerindeki yükü önümüzdeki yıllarda kalkacak
gibi görünüyor. Daha iyi bir sağlık hizmeti bekliyoruz; ama, bütçeden yeterli pay
ayıramıyoruz. Bu arada, devletin şişkinliği de devam ediyor. Askerî personel hariç, 1
607 000 kişi istihdam ediyoruz, 202 000 lojmanımız var, 90 000 otomobilimiz
var, 2 340 sosyal tesisimiz var. Bu tablonun en çarpıcı örneği Ankara'dır
değerli arkadaşlar, uzağa gitmemize gerek yok. Meclisten çıktığımızda ya da
lojmanlarımızdan çıktığımızda karşılaştığımız manzara, ancak, eski demirperde
gerisi ülkelerde karşılaştığımız manzaradır. Koca koca kamu binaları ve
lojmanlar, sokaklarda resmî arabalar, Mersedesler, eskortlar, koca şehir
kamudan geçiniyor; Türkiye çalışıyor, Ankara'ya bakıyor. Sayın milletvekilleri, bu tabloyu, artık daha fazla sürdüremeyiz,
Ankara'yı küçültmeliyiz; ama, hizmetleri büyütmeliyiz. Halkımıza güvenmeliyiz,
yerel yönetimler yasasını bir an önce çıkarmalı, Ankara'nın yetkilerini yerel
yönetimlere aktarmalıyız. Değerli arkadaşlar, bundan korkmamalıyız; unutmamalıyız ki, en kötü
seçilmiş bile, en iyi atanmıştan daha iyidir. (Alkışlar) 2001 yılı bütçesinin milletimize hayırlı olmasını diler, hepinize
saygılar sunarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sönmez. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Kemal Kabataş; buyurun efendim.
(DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin
değerli üyeleri; Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun
görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, 2001 yılı bütçesi, bizim öteden beri alıştığımız
bütçelerden ve bütçe vesilesiyle yaptığımız değerlendirmelerden çok farklı
konumda bir bütçe, dolayısıyla bütçeyi tanımlarken, bütçenin ayrıntıları,
bütçenin rakamları üzerinde, yüzdeleri üzerinde durmaktan çok, bugün, ülkedeki
ekonomik politikaların ve büyük iddialarla uygulaması başlatılan istikrar
programı uygulamasında gelinen noktanın ne olduğu, 2000 yılının genel
sonuçları, programının sonuçları ve 2001 yılına yansıyan ağır sorunları
değerlendirmek, sizlerle paylaşmak istiyorum. Anavatan Partisi değerli sözcüsü Sayın Kenan Sönmez, benim ifade etmek
istediğim sorunlara ve ülkede derin bir ekonomik krizin sinyallerini veren ağır
ve bunalım yaratacak gelişmelere satırbaşlarıyla ve ifadelerini, tüm ağırlıklı
olarak ortaya koyacak bir yapıda ifade ettiler. Teşekkür edi-yorum; ancak, şunu
da ifade etmemiz lazım ki, işaret ettiği sorunların çözümü konusunda,
politikaların üretimi konusunda, Anavatan Partili değerli bakanlar sorumluluk
taşıyor. Buradaki çelişkiyi de ifade etmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, Türkiye, aralık 1999'dan bu yana çok iddialı
bir programın içinde. Bu çok iddialı programın çok iddialı bir parçasını 2000
yılı bütçesi teşkil ediyor ve 2000 yılı bütçesi uygulaması tamamlanmadan,
Türkiye, son yılların en ağır krizlerinden birini yaşadı. Bu bütçe hangi
noktada; bu kriz Türkiye'yi hangi noktaya getirdi ve bu gelinen noktadan sonra
2000 yılı açısından hangi noktadayız; 2001 yılı bütçesi neyi ifade ediyor;
bunlara satırbaşlarıyla değinmek istiyorum. Evet, 9 Aralık 1999'da başlatılan stand-by anlaşması, anlaşmanın
yürürlüğe konulduğu günlerdeki veriler itibariyle bir tutarlılığı ifade
ediyordu; ama, bugün uygulamada geldiğimiz nokta itibariyle, artık, bu veriler,
bu hedefler tutarlı olmaktan çıkmış, piyasalarda, bir çeşit kangren yapı ortaya
çıkarmıştır, bir kargaşa ortaya çıkarmıştır. Bu noktalar nedir, birlikte
bakalım: Hedef enflasyon olarak seçilen ve enflasyonla mücadele programının ana
arterini teşkil eden enflasyonu, tüketici fiyatlarıyla yüzde 68'den yüzde 25'e,
TEFE'de yüzde 62'den yüzde 20'ye indirme hedefi, büyük bir heyecanla ve
kamuoyundan büyük bir destek ve alkış alan sloganlarla yürürlüğe konulmuştur.
Bunu izleyen günlerdeki iç borçlanma faizlerinin yüzde 35'lere kadar inmesi,
2001 yılı bütçesi üzerindeki yükleri önemli ölçüde hafifletmiştir. Bütçe açığı iddialı rakamlar içerisindedir, yüzde 14,1 katrilyon
olacaktır, faiz dışı fazla 7 katrilyon olacaktır, yapısal reformlar
yapılacaktır -sosyal güvenlik reformu var bunun içerisinde, tarım reformu var
bunun içerisinde, bankacılık sektörü reformu var bunun içerisinde- 7,6 milyar
dolarlık özelleştirme yapılacaktır ve bu hedefler gerçekten tutturulmuş
olsaydı, 2000 yılı, malî açıdan, program uygulaması açısından çok başarılı bir
yıl olacaktı. Tabiî, bununla paralel giden Merkez Bankasının çok iddialı bir para
programı vardı. Net iç varlıklar eksi 1,2 katrilyonda tutulacak ve adı
konulmamış para kurulu uygulaması tavizsiz devam edecekti. Neydi bu uygulamanın
adı, Türk Lirası yaratabilmek için mutlaka döviz getireceksiniz. Merkez
Bankasının sistemi savunacak kadar rezervi vardır. 23-24 milyar dolarla
Türkiye'de kur meselesinde hiçbir sorun çıkmayacaktır. Kur sabitleştirilmiştir,
kümülatif olarak 2000 yılı sonu itibarıyla yüzde 99,6'da bitecektir; bu,
önceden ilan edilmiştir. Bu çerçevede yürütülen programın taşıdığı ana riskler hiçbir zaman
ciddiyetle değerlendirilmemiştir değerli arkadaşlarım. Bu riskler iki noktada
temerküz etmiştir. Birinci enflasyonda beklenen noktaya gelinemeyeceği, daha yılın ilk
aylarından itibaren görülmüştür. Dolayısıyla, Kasım-2000'de, enflasyon, artık,
yüzde 25-20 bandında değil, yüzde 40-35 bandındadır. Enflasyondaki ana gösterge
ve hedef her şeyin tayin edicisidir ve kur sabittir, yüzde 19,90'da kalacaktır.
Merkez Bankası burada kararlıdır. Tabiî ki, bu kur politikasının önemli olumsuz
sonuçları vardır. Nedir olumsuz sonuçları; bunlara bakalım. Türkiye'nin ödemeler dengesi, Türkiye'nin dış dengesi hızla
bozulmaktadır. Türkiye, 2000 yılında, yakın tarihinde hiç rastlamadığı bir dış
açık sorunuyla karşı karşıyadır. Dokuz aylık dışticaret açığı 18,9 milyar
dolar, cari işlemler açığı 6,7 milyar dolar; yıl sonu rakamı, muhtemelen,
dışticaret açığında 25 milyar dolar, cari açıkta da 10 milyar dolar düzeyine
gelmiştir. Biz, bunları görmek istemedik ısrarla; ama, Türkiye, artık, dışa açık
bir ekonomik modeli uyguluyor. Dışarıdaki insanlar, yatırımcılar bunu
görmüştür. Türkiye, dış piyasalarla iç içe yaşamak zorundadır ve bunun
sonuçlarını da, yaşadığımız son olayla birlikte gördük. Nedir yaşanan olay;
dışarıdaki insanlar, yatırımcılar, fon yöneticileri, Türkiye'ye getirdikleri
fonları, bu iki önemli sinyale bakarak... Yani, bu kur politikasıyla, kur
artışının yüzde 20'de ve enflasyonun yüzde 40'ta devam ettiği bir sistemde, bu
kur politikası, sürdürülemez. Bu kur politikasının yarattığı ödemeler dengesi
sorunu, cari açık sorunu var olduğu sürece, Türkiye, bu programın uygulamasında
ciddî sorunlarla karşılaşır. Bu değerlendirme yapılarak düğmeye basılmıştır ve para programı da, bu
uygulama ve değerlendirmeyle beraber çökmüştür. Ne olmuştur; Türkiye, 15
Kasımdan itibaren, 7 milyar dolarlık bir döviz çıkışı yaşamıştır. Dövize baskı
gelmiştir. Karşılığında, tanıma göre ne olmuştur; yaklaşık 5 katrilyon Türk
Lirası piyasadan çekilmiştir. Dövizi veren Merkez Bankası, karşılığında Türk
Lirasını toplamak zorunda kalmıştır ve sonra, bildiğimiz, göklere tırmanan faiz
tablosu ortaya çıkmıştır. Nedir?.. Tabloya baktığımızda, yüzde 200 repo faizleri, over night'lar,
900, 1 800, 19 000... Şu anda, yüzde 35'lik faizler, yüzde 70, 80, 200 arasında
değişen bir banda çıkmıştır. Kasım 2000'de, Türkiye'nin, makro ekonomik göstergeleri, gerçekten,
birbiriyle tutarsız bir noktadadır. Yüzde 10 enflasyon hedefi devam ediyor. Bu
hedef enflasyon, yaşanan enflasyon yüzde 40 ve faiz, çok iyi tahminlerle, yüzde
60-70 bandına çekilebilirse, böyle bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu tablonun
inandırıcı olmadığı, bu tablonun sürdürülebilir olmadığı bizim kanaatimiz
değil, uluslararası kuruluşların ve Türkiye'ye fon aktarmalarını dörtle gözle
beklediğimiz çevrelerin kanaatidir. Türkiye, bu kargaşayı yönetmede gösterdiği
düşük performansla, aynı zamanda, iç ve dış piyasalarda büyük bir güven
bunalımı, güven krizi yaşamıştır. Değerli arkadaşlarım, biz, bu tabloya bakmak, bu tabloyu doğru teşhis
etmek yerine, çok küçük dedikodularla, falan falanı batırmak istiyor
yorumlarıyla işin içinden çıkmaya çalıştık; ama, çıkamadık; sonunda, programın
mucidi IMF'nin yolunu gözler hale geldik. IMF, geldi Türkiye'ye ve programına
sahip çıktı; bir yıllık bir dönemde, Türkiye'ye yaklaşık 7,5 milyar dolarlık
döviz rezervi desteği sağladığını beyan etti. Yalnız, bu 7,5 milyar dolar,
Türkiye'deki TL piyasalarındaki krizi çözmüyor; bu 7,5 milyar dolar, Türkiye'deki TL piyasasındaki faiz sorununu
çözmüyor; çünkü, bunlarla Türk Lirası yaratamıyorsunuz. Bunu aşmak için,
Hazine, bugünlerde, uluslararası piyasalarda 6 ay vadeli 1 milyar dolarlık bir
club deal dediğimiz kısa vadeli borç peşinde; çünkü, Türk Lirası yaratmakta
piyasa sıkışmış vaziyette. Şuna geliyoruz: 2000 yılında, 2000 yılının sonunda
bu kur politikası, ödemeler dengesindeki bu sorun, TL piyasalarındaki
sıkışıklık ve bu yüksek faizle 2001 yılında Türkiye'nin yola devam etme şansı
maalesef, yok değerli arkadaşlarım. 2000 yılında, bütçede, gerçekten, hedefler tutturuldu. Bütçe, kendi
dengeleri içerisinde, 3,5 katrilyon liralık ekvergiler var, tarımla uğraşan 25
milyon insan büyük sıkıntı içerisinde, esnaf büyük sıkıntı içerisinde, 8,5
milyon çalışan ve emekli ağır faturalar ödedi; reel kayıpları, DPT'nin
hesaplarına göre, yüzde 12 ilâ yüzde 14 arasında. Özelleştirmede beklediğimiz
noktadan uzaktayız. Bu tablo içerisinde 2001 yılı bütçesini hazırlayan Maliye
Bakanlığı bürokrasisi, bu bütçenin gerekçesinde ve açıklamalarında, yaşadığımız
bu ağır ekonomik krize, sadece, bir paragrafla değinebilmiş durumda. Değerli arkadaşlarım, bu gerçek tabloyu, bu derin kriz tablosunu doğru
tanımlamazsak, doğru yorumlamazsak, bilin ki, bu krizin içinden çıkma şansımızı
giderek yok ederiz. Doğru tanımlarla, doğru teşhislerle, Türkiye'nin ekonomik
açıdan, makro dengeleri açısından ve kamu finansmanı dengeleri açısından karşı
karşıya bulunduğu derin kriz ortamını doğru analiz etmek, doğru teşhis etmek
zorundayız, çıkış noktamız bu olmak zorunda. Bakın, değerli arkadaşlarım, ocak ve şubat aylarında piyasalardaki durum
nedir? Türkiye, sadece ocak ve şubat aylarında, Hazine 9 katrilyon lira içborç
ödemesi yapacak, 1,5 milyar dolarlık da dışborç servisi var. Peki, Hazine, son
kriz nedeniyle, sadece kamu kağıdı taşımak nedeniyle ve bunun sonucu olarak
faizlerdeki büyük dalgalanma nedeniyle katrilyon lirayla ifade edilen zararlara
maruz kalmış bankacılık kesiminden 9 katrilyon liralık borçlanmayı, hangi
vadede ve hangi faizle alabilecektir? Bu faizler ve bu vade yapısı, 2001 yılı
bütçesini hangi noktaya getirecektir? 14,3 katrilyon liralık faiz ödemesi
2001'de, artık, çok uzak noktada ve sadece hayalleri süsleyen bir rakam
olacaktır; bunu bilmek için kehanette bulunmaya gerek yok değerli arkadaşlarım.
Peki, 2001 yılı bütçesinde faizlerde bu tablo yaşanacaksa, enflasyonda
nerede olacağız? Herhalde, bu Kurulda, yüzde 10 enflasyon hedefine inanan ve
samimiyetle inanan hiçbir arkadaşımız mevcut değil. Değerli arkadaşlarım, sözlerimi bağlarken, şuraya gelmek istiyorum:
Türkiye, ekonomik açıdan çok zor bir tabloyu yaşıyor. Lütfen, birtakım komplo
teorileriyle, olayı anlamakta ve teşhis etmekte daha fazla gecikmeyelim. Basit
ve dedikodu anlamındaki yorumlarla, bu ağır ekonomik tabloyu anlamakta daha
fazla gecikmeyelim. Doğru teşhis koyalım, doğru tanım getirelim. Belki, çıkış
için bazı alternatifler yaratma şansımız var. Şu artık kesin ki, bu kur
politikasıyla, bugünkü faizlerle ve bugünkü enflasyonla, yaşadığımız ve
yaşayacağımız enflasyonla, bu programı, daha uzun süre taşıma ve yürütme
imkânımız yok. Gecikmeden, bu programı, Türkiye'nin gerçeklerine, Türkiye'nin
ihtiyaçlarına, piyasaların ihtiyaçlarına uygun hale getirelim... İSMET ATTİLA (Afyon) - Gözünüzü açın de... BAŞKAN - Sayın Kabataş, Grubunuzun size ayırmış olduğu süre tamamlandı.
Grubunuza ait daha 15 dakika süre var, dilediğiniz kadar konuşabilirsiniz,
takdir sizin. Buyurun. KEMAL KABATAŞ (Devamla) - Bağlıyorum efendim. Bu piyasalarla zıtlaşmayı, teşhisteki büyük yanlışları sürdürmeyelim.
Maalesef, ekonomide sorumluluk taşıyan çok üst düzey arkadaşlarımız, hâlâ,
bunu, bir iç çekişme, rant kavgası diye ifade ediyor; bu, yanlıştır. İç ve
dışpiyasalar için de bu sistemi taşımak, yürütmek ve karşı karşıya bulunduğumuz
darboğazları aşacak şekilde, programı ve program içerisinde çok önemli yeri
olan 2001 yılı bütçesini revize etmek zorundayız. Bu şansımız yok şu anda; ama,
maalesef, revizyon için, bu bütçe, ek olarak ya da yedek ödenek talebiyle,
korkarım ki, eködenek talebiyle 2001 yılı içerisinde, yeniden, Genel Kurulun
gündemine gelecek. Bu kadar olumsuz ifadeler kullanmak istemiyorum; ama, bu ülke bizim, bu
sorunları biz yaşa-yacağız. Gecikmekte, teşhiste geç kalmaya hiç kimsenin hakkı
yok. İSMET ATTİLA (Afyon) - Tabiî, durum bu!.. KEMAL KABATAŞ (Devamla) - Bunları ifade ederek, her şeye rağmen, 2001
yılı bütçesinin ülkemize, ekonomimize ve malî yönetime hayırlı olmasını
diliyor; hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kabataş. Doğru Yol Partisi Grubu adına ikinci söz, Bursa Milletvekili Sayın Kenan
Sönmez... Affedersiniz... Sayın Oğuz Tezmen'e aittir. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tabiî, Sayın Kenan Sönmez de, bizim dile getireceğimiz şeyleri büyük ölçüde
dile getirdiği için, karıştırmakta haklı olabilirsiniz; doğrudur. Aslında, Türkiye, biraz önce, Sayın Kabataş'ın da dediği gibi, ciddî bir
ekonomik kriz içinde. Bu ekonomik krizden çıkmanın birçok yöntemi var; ama,
tabiî, bu ekonomik krizden çıkmak için izlenecek en kötü yöntem, zaten ekonomik
kriz içinde büzülen ekonomiyi, daha fazla kaynak transfer etmek suretiyle, daha
da büzmektir. Bu tür kriz yaşanan dönemlerde, vergiyi artırıcı, vergiye yönelik
tedbirlere ağırlık verilmesi yerine, aslında, harcamalardan ciddî biçimde
tasarruf sağlamak lazım. Tabiî, konumuz, gelir bütçesi ve gelir bütçesine ilişkin eleştiriler
olduğu için, harcama konusuna çok fazla girmek istemiyorum; ancak, Türkiye'de
bazı gerçekleri de bilmemize ihtiyaç var. Türkiye'de, bugün 17 adet Devlet
Bakanlığı var, devlette 190 000'e yakın makam arabası, taşıt var, 300 000'i
aşkın lojman var. Yurtdışındaki kadrolara bakıyorsunuz, bütün devlet
teşkilatımızın yurtdışında bir uzantısını oluşturmuş; orada, birçok kimse,
gerçekten ihtiyaç var mı yok mu diye bakılmadan, tutuluyor. Ben çok yakından biliyorum, özellikle dış görevlerde bulunduğum için
yakından biliyorum; Amerika, Kanada gibi ülkeler, ekonomileri sıkıntıya girdiği
zaman, sıkıntıyı aşmak için, özellikle bu tür dış teşkilâtlarını küçültürler,
içeride ciddî tasarruflar yaparlar, harcamalarını ciddî biçimde kısarlar; ama,
biz, maşallah, bu işlere hiç girmiyoruz, tartışmıyoruz bile. Ne yapıyoruz;
vatandaşa "biraz daha vergi ver, işte ekonomik program geçen sene düze
çıkacaktı, çıkmadı, iki sene daha sen fedakârlık yapacaksın" diyoruz.
Tabiî, fedakârlık yapılması doğrudur, belki gerektiği zaman fedakârlık
yapılması lazım; ama, bakıyorsunuz, devlet fedakârlık yapıyor mu diye
sorduğunuz anda; ben, devletin bütçe gerekçesinden bir iki rakam okuyacağım.
1997'de 1 733 000 olan, konsolide bütçeye dahil, kuruluşlardaki kadro sayısı,
2000'de 1 996 000'e çıkmış; yani, 250 000 kadro... Hem, ekonomi sıkıntıda,
devleti küçülteceğiz diyorsunuz ve devlete 200 000 - 250 000 kadro ilave
edilmiş... Böyle bir yaklaşımı savunmak ya da bunun çareleri üzerinde kafa yormak
gerekirken, biz ne yapmışız; biz, yüzde 56 diyoruz ya da yüzde 10 enflasyon
hedefi ilan etmişiz; ama, her türlü vergiyi, yüzde 100'den başlamak üzere,
yüzde 60'lara, yüzde 75'lere kadar çıkarmışız. Peki, bunu çıkardığımız zaman ne
oluyor; özellikle kur politikasını, stabilizasyon programının gereği olarak
sabit tuttuğunuzu iddia ediyorsunuz, söylüyorsunuz. Tabiî, bunun sonunda ne
oluyor; ekonomide, reel sektörde çalışanlar ciddî sıkıntıya giriyorlar.
Sıkıntıya girince ne olur; bir kere, yabancı sermayeli kuruluşlar, bu ortamda
daha fazla faaliyette bulunmak istemiyorlar, ciddî çıkış içerisindeler. Opel
fabrikasının kapatılması, önemli, alarm verici bir olaydır, denildiğine göre,
Isuzu fabrikası da Türkiye'den çıkmak üzere, Ford fabrikası yatırımını
küçültmek üzere revizyona tabi tutuldu, bunlar dile getirilmekte. Şimdi, biz, yabancı sermaye daha fazla gelsin diye vergi teşvikleri
yapalım derken, yatırım indiriminde, vergi teşvikini, daha önce vergi tevkifatı
yokken -daha önce vardı, sonradan bir ara kaldırıldı- tekrar getirdik ve hem de
yüzde 18 olarak getirdik. Bir taraftan da Katmadeğer Vergisini artırıyoruz;
15'ten 17'ye çıkardık. Artık, çağdaş bir ihtiyaç olan normal telefonun
vergisini, lüks mallar kategorisine sokup, yüzde 17'den 25'e çıkardınız.
Doğalgaz temel ihtiyaç maddesi; ısınmak için ve yemek pişirmek için lazım olan
doğalgazın vergisini yüzde 8'den 17'ye çıkardınız. Peki, buna karşı,
bakıyorsunuz, medyanın vergisi hâlâ yüzde 8; yani, fedakârlık varsa... Gariban
insanlara, sokaktaki insana, yemek pişirecek insana ekvergi getireceksiniz,
vergilerini artıracaksınız; peki, medya vergisi niye aynı kalacak? Niye, yüzde
8'de kalacak? Onu da artırın. Yani, fedakârlıksa, sadece garibanlara mı
fedakârlık var bu memlekette. (DYP sıralarından
alkışlar) "Hayat standardı" diye vergi getiriyorsunuz. Hayat
standardında, kazanmadığı halde vergi alınıyor. Belki bir vergi yöntemi olarak,
özellikle ekonominin büyüdüğü dönemlerde bir ihtiyaç olabilir; ama, ilk
getirilişinde -ben de orada görevliydim; Gelirler Genel Müdür Yardımcısıydım
hayat standardının ilk getirildiği dönemde- hayat standardında, adamın ayakta
kaldığını izah etmek için, servetinde bir çözülme varsa, bu izah nedeniydi.
Yani, adam, bir avukattır, sadece iki müvekkili vardır; yeterince para
kazanmamıştır; ama, evini satmıştır ya da bankadaki hesabını tüketmiştir. Bu,
eskiden, bir izah nedeniydi. Şimdi, o izah nedenleri de yok. İnsanlar, zaten,
büzülen, daralan bir ekonomide "sen şu kadar kazanmışsındır, ben, onun
vergisini, ne yaparsan yap alırım" diyorsunuz. Şimdi, nasıl alacaksınız?
Gaspa dönüşür; yani, Gelir Vergisi için, bir kazanç; yani, dönem başı, dönem
sonu, iki dönem arasında net bir artış olması lazım Gelir Vergisini almak için.
Aslında, işte, vergi kaçırılıyor, bunlar lazım... Olabilir; ama... Peki,
vergi kaçakçılığıyla ilgili olarak etkin bir denetim yapıldığını duydunuz mu?
Eskiden, yaygın, yoğun vergi denetimleri yapılırdı. Bir tanesini duyuyor
musunuz? Kazananın peşine düşün. Kazananı bırakmışız biz bir kenara, kimin
peşinde koşuyoruz; götürü usullerle, zaten, yok olmak aşamasında olan esnaf ve
serbest meslek erbabına ilave vergiler getiriyoruz. Önce, bir kere, biz, vergi toplamak için, bütün gayretimizi; fiş
kesilmesini, vesika düzenini gerçekleştirmek için tüm çabamızı sarf edelim;
ondan sonra, o da yetmiyorsa, belki, bu denetim mekanizmalarını gündeme
getirebiliriz; ama, bu yapılmıyor. Ne oluyor; ilave vergileri daha da
artırıyoruz. Bir de, deniliyor ki, Türkiye'de vergi yeterli değil... Ben, size, vergi yüküne ilişkin bazı verileri okuyacağım: Amerika
Birleşik Devletlerinde, 1998 sonu itibariyle, vergi yükü yüzde 22,1, Meksika
yüzde 13,2, Japonya yüzde 17,5, Kore yüzde 18,8. Şimdi Türkiye'ye geliyorum;
Türkiye'de, 1999 sonu itibariyle -buna 3 puan daha eklemeniz lazım, 2000'de
ekvergiler var- yüzde 23,8 çıplağı, giydirilmiş vergi yükü yüzde 28,3; yani,
düşünebiliyor musunuz yüzde 28,3... SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - 3 puan ekle. TURHAN GÜVEN (İçel) - 3 puan daha ekle. OĞUZ TEZMEN (Devamla) - Bizim rakibimiz olan ülkelere bakıyorsunuz,
Kore'de yüzde 18,8. Bu yüklerle, biz, diyoruz ki, bu ekonomileri büyüteceğiz ve
rekabet edeceğiz; nasıl edeceğiz? Yani, harcamaları kısmadan, harcamalara
yönelik ciddî bir program gündeme getirmeden, ha bire, insanların üzerine yeni
vergiler salıyoruz, yabancı sermaye niye gelmiyor diyoruz. Yabancı sermaye siz
olsanız, gelir misiniz bu kadar vergi yüküne?.. Gümrüklerin, dünyanın globalleştiği yerde, hangisi daha az vergi
alıyorsa, ben orada yatırım yaparım, niye geleyim Türkiye'ye? Zaten, malların
giriş çıkışı, artık, dünyada serbest. Türk parasını, devamlı, aşırı
değerlendiriyoruz; aşırı değerlendikçe, burada üretilen malların yurtdışına
ihracında ciddî sorunlarla karşı karşıya kalınıyor. Rekabet gücünü devamlı
kaybeden bir ekonomi. Üstüne üstlük, birçoğu geriye dönük olmak üzere,
ekvergiler getiriliyor. Bu ekvergilerin altında, ekonomi faaliyette bulunsun istiyoruz.
Nasıl bulunacak bu ekonomi faaliyette? Bulunması mümkün değil. Devamlı
geriliyoruz; geriledikçe de, biraz daha vergi artırarak düzeleceğini
zannediyoruz. Bakın, Amerikan ekonomisi de, ciddî, büyük bir sıkıntı içine girdi.
Hatırlarsınız, gerilere gidin 1980'lere, "Reaganomics" dedikleri bir
olay gündeme geldi. Orada Reagan ne yaptı; yüksek vergi oranlarını indirerek,
Amerika'nın, o tarihten bu tarihe gelen en parlak dönemini başlattı. Onun için,
Amerika'daki müteşebbisler, yatırım yapmaya... Sermaye, bütün dünyadan
Amerika'ya yığılmaya başladı ve Amerikan ekonomisi en parlak dönemlerini
yaşıyor ve bu devam ediyor; bu, kısa süreli bir gelişme de değil. Vergi artırmak suretiyle ekonomiyi ayakta tutan bir ülke gösteremezsiniz
dünya üzerinde. Özel sektör sisteminde, yükleri, mümkün mertebe minimuma
çekeceksiniz ki, sistem çalışsın, yatırımcı yatırım yapsın, paralar, kaynaklar
ülkeye gelsin ve yatırıma dönüşsün; ama, ilave vergi getirelim, biraz daha
getirelim; işte, bu kriz devam ediyor, bir senelik vergiyi iki sene daha
uzatalım!.. Uzatalım; ama, sonunda, ağır maliyetleri ödeyeceğimizi de gözden
kaçırmayalım. Vergi konusuna çok fazla ağırlık verilmesi durumunda, çıkacak ağır
sosyal sonuçları da göğüslemeye hazır olmak gerekir; çünkü, özellikle esnaf,
sanatkâr gibi, toplumun büyük ölçüde dokusunu oluşturan bu kesimin üzerine çok
fazla yük yüklediğiniz zaman, o insanlar işini göremez hale gelir. İşini
göremez hale gelince ne olur; işini göremez hale gelince şu olur: Dükkânını
kapatır, yanında çalıştırdığı bir iki kişiyi de sokağa bırakır. Bu insanların
sosyal güvenceleri yoktur; devlet memuru gibi, emekli gibi, çalışsa da
çalışmasa da maaşını alacak durumda değildir. Bu insanlar, devlete iyi kötü
vergi de verirler. Bunlar birer birer kapanıyor; birer birer değil, yaygın
biçimde kapanıyor. Biraz önce Sayın Sönmez de dile getirdi, benim seçim
bölgemde 400 000'e yakın esnaf kepenk indirmiş durumda. Şimdi, bu, sadece bir
örnek. Bunların, ağır ekonomik sonuçları yanında sosyal sonuçları da var.
İşsizler ordusuna katılacak esnaf kesiminin, tarım kesimiyle beraber büyük bir
orduyu teşekkül ettirmesi halinde, çıkacak sosyal sonuçlara da hazırlıklı olmak
lazım. Onun için, Türkiye'nin yapması gereken, aslında, bu sektörü rahatlatmak.
Bu sektörü rahatlatmak için, aslında,
bizim, Doğru Yol Partisi Grubu olarak verdiğimiz bir önerge var. Her ne kadar
stand-by anlaşmasında "vergi affı getirmeyeceğiz" şeklinde bazı
beyanlar varsa da, şimdi gerçekçi olalım. Türkiye, artık, mevcut stand-by
anlaşmasını mutlak surette revize etmek durumunda. O nedenle, o anlaşmada yer
alsa bile, esnaf ve sanatkâr gibi küçük işletmelere yönelik olarak, mutlak
surette, birikmiş vergi borçlarının tahsili için kolaylık getirmemiz lazım.
(DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bunu getirmediğimiz
takdirde, bu kesimden vergi alamayacağımız gibi, ciddî sonuçlar ortaya çıkacak,
iflaslar olacak; bu insanlar, belki, sonunda, dükkânlarını kapatmak yanında,
bir de, hapishanelere girmek gibi bir durumla karşı karşıya kalacaklardır.
Bunların ağır sonuçlarını, lütfen, çok ciddîye alalım. Bunu politika yapmak
için söylemiyorum. Gerçekten, bu ülke hepimizin. Bu ülkede her şeyin daha iyi
gitmesini, çoluk çocuğumuzun daha iyi bir ortamda yaşamasını sağlamak
yükümlülüğü altındayız ve toplumun, gerçekten, önemli bir dokusunu teşkil eden
bu kesimleri biraz rahatlatalım. Vergileri kaldıralım demiyorum... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Tezmen, 1 dakika eksüre veriyorum. OĞUZ TEZMEN (Devamla) - ...vergileri kaldırmayalım; ama, ödeme kolaylığı
getirelim. Cezaların bir kısmından belki vazgeçilebilir; ama, zamana yayarak,
vergi kolaylığı getirelim. Onun gibi, bedelli askerlik sistemini yeni baştan
düşünmemiz lazım; ciddî kaynak sıkıntısı içerisinde olan bir ülkede, gönüllü
olarak, 1-2 milyar doları alma imkânı
varken, niçin bunu bir kenara bırakı-yoruz, bu konuda niçin ciddî bir
inisiyatif başlatmıyoruz? 100 000 kişiden 20 000'er mark aldığınız zaman 2
milyar mark eder. Türkiye'nin bu kaynağa ihtiyacı yok mu? Bir de, bu kadar
insanın masrafından kurtuluyorsunuz. "Ne yapalım, ilave vergi getirelim,
insanların üzerine ekvergiler yükleyelim" gibi bir politikayla Türkiye'nin
ayakta kalması mümkün değil. Başka seçenekleri de ciddî olarak düşünelim. Bu
ülkedeki insanları rahatlatalım; bu,
hepimizin bir vicdan borcu diye düşünü-yorum. Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tezmen. Fazilet Partisi Grubu adına Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba; buyurun
efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Maliye Bakanlığı gelir bütçesi üzerinde Grubum adına
görüşlerimizi ifade ederken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yeni bir milenyuma girerken hazırladığımız 2001 yılı bütçesinin, kamu
hizmetlerinin sipariş belgesi olma özelliğini tamamen yitirdiğini açıkça
görüyoruz. Toplumdan sağlanan kaynakların, yine topluma hizmet olarak
aktarılması gerekirken, maalesef, 2001 yılı bütçesindeki dengelere
bakıldığında, hizmet değil de, tamamıyla faize endekslendiğini açıkça
görüyoruz. Yine, alınterine değil de, haksız kazanç sahiplerinin faturalarını
karşılamaya yöneltildiğini de üzülerek seyrediyoruz. 2001 yılı bütçesinin terkibine bakıldığında, maalesef, iç açıcı değil.
Genel hizmetler, savunma, adalet ve emniyet hizmetlerine yüzde 43'lük bir pay
ayrılmış; ekonomik hizmetlere -tarım, orman, köy, su, karayolları- yüzde
8,3'lük pay ayrılmış, eğitim ve sağlığa ayrılan pay ise yüzde 14; borç
faizlerine ayrılan pay ise yüzde 34,5. 2001 yılı bütçesinin yüzde 34'ünün carî harcamalar tarzında olması,
yüzde 7'sinin yatırım harcamaları ve yüzde 59'unu da transfer niteliğinde
olması, bütçenin tamamen esnekliğini kaybettiğinin bir göstergesi olduğunu
açıkça ifade etmemiz mümkündür. Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır diyoruz, vergi görevi vatandaşlık
görevidir diyoruz; ancak, madalyonun diğer yüzüne bakmıyoruz. Vergileri topluma
hizmet olarak iade etmek de hükümetlerin görevidir. Acaba, bu hükümetler, bu
görevi yeterince yerine getiriyorlar mı? Bugün, Türkiye'de ciddî bir malî kaos
yaşanıyor; malî bir anarşi yaşanıyor, ekonomik kriz yaşanıyor; toplumun tüm
kesimlerini, toplumun tüm hücrelerini kavramış olan bir kriz yaşıyoruz. Vergi
ve diğer adlarla toplanılan gelirlerin hizmete gitmediği konusunda kamuoyunun
tam mutabakat içerisinde olduğunu görüyoruz. Amerika'da, altyapı hizmetlerinin yapıldığı yerlerde, işte sizin
vergileriniz burada değerlendiriliyor tarzında "your taxes are working
here" yazan tabelalara sık sık rastlarsınız; ama, Türkiye'de, şu anda
yaşadığımız günlerde, maalesef, vatandaşların hafızasında, vergilerimizin
vurguncu ve hortumcuların faturalarına gittiğine dair ortak bir kanaatinin
olduğunu açıkça görüyoruz. Yönetemeyen siyasetin, Türkiye'de, suiistimaller ve ihmaller sonucu
hortumlanan bankaların 12 milyar doları aşan faturası nasıl ödenecektir;
şüphesiz, vergilerle ödenecektir. 8 katrilyonu aşan vurgun faturası, yine,
şüphesiz, vatandaşların vergileriyle ödenecektir. 2001 yılı bütçesinde yer alan
17 katrilyon faiz nereden ödenecektir; yine, vatandaşların vergisinden. Sayın bakan belki öğünebilir, geçen yıl vergilerin yüzde 80'i, içinde
bulunduğumuz yıl vergilerin yüzde 88'i faize gitti; ama, bu sene, bütçede yüzde
52,5'lik bir oran var; yani, vergi gelirlerinin, 2001 yılında, bütçe
göstergelerine göre yüzde 52,5'i faize gidecek şeklinde. Sayın bakana şunu hatırlatmak istiyorum: 1997 yılına bakalım, vergilerin
yüzde 48'i faize gitmiş 54 üncü hükümet döneminde; 55 inci hükümet döneminde ne
olmuş, 1998'de; vergilerin yüzde 67'si faize gitmiş; 1999'da yüzde 86'sı, 2000
yılında yüzde 88'i. İşte, son üç Ecevit hükümetlerinin başarısı ortada.
Vergilerin yüzde 48'i olan faizler, yüzde 88'e çıkarılmış, şimdi de deniliyor
ki, bu oran, 2001 yılında 52,5 olacak. Bu rakam, inandırıcı değil. Bu rakama,
gerçekten, hükümetin de, Sayın Bakanın da inanmadığını düşünüyorum;
inanmadığını biliyorum. Konsolide bütçe göstergelerine bakarsak, belki,
gerçekçi gelebilir bu oran; ancak, kamu kesimi konsolide kamu açıklarına
baktığımız takdirde, vergilerin faize yetmeyeceğine de açık bir şekilde
görebiliriz. 2001 yılı bütçesini hangi şartlarda hazırladık; 2000 yılının fotoğrafını
şöyle bir çekelim; gerçekleri bu fotoğrafın içinde rahatlıkla görebiliriz. 2000 yılında, 12 katrilyon bütçe açığıyla 2000 yılı tamamlanıyor ve
belki, bu rakamı da aşacak. 3 katrilyon, KİT açığı var; 14 katrilyon, kamu
bankalarının görev zararı, 20 milyar dolar; 8 katrilyonu aşan batan fon
bankalarının açığı var; 4,8 katrilyon, Hazine kur garantisi ve yap-işlet-devret
modelinden gelen açık var; 2 katrilyon, tarım satış birliklerinin devrinden
doğan açık var; Tasarrufu Teşvik Fonundaki açıkları buna dahil etmediğimiz
halde, ortada 44 katrilyonluk bir kamu ke-simi konsolide açığı var.
Dolayısıyla, bu açıkları, siz, hükümet olarak telafi etmeyecek misiniz?!.
Borçlanmayla telafi etmeyecek misiniz?!. 44 katrilyon açığın telafisi için faiz
ödemeyecek misiniz?!. Dolayısıyla, 2001 yılı bütçesinde öngördüğünüz 52,5
rakamı gerçekçi değildir; bu rakam büyüyecektir ve vergi gelirleri de, faizleri
karşılamak için yeterli olmayacaktır. Sadece, konsolide kamu açığının gayri safî millî hâsılaya oranı, 44
katrilyonun, şu anda, yüzde 36'sı civarındadır. Şimdi, kalkıp, bütçede
gösterdiğiniz 100 liralık verginin 52,5'uğu faize gidecek diyebilir misiniz?!.
Kamu açıklarını telafide her yeni yükün bütçeden ödeneceği gerçeğini göz ardı
edebilir misiniz?!. Her şey açıktır, berraktır; topladığınız vergiler faize
bile yetmeyecektir. Bir de, toplam içborç stokuna bakalım. Sadece, kamu kesimi konsolide
açığı değil 44 katrilyon, bunun dışında, Eylül 2000 sonu itibariyle 32
katrilyonluk içborç stokumuz var, ikisini bir arada tuttuğumuzda, 76
katrilyonluk bir rakam. 2000 yılı sonunda içborç stokunun da 35 katrilyona
ulaşacağı açık. Ecevit hükümetlerinin, içborç borç stoklarını artırmadaki
başarısını da, bu rakamlardan açıkça görebiliyoruz. Bakınız, 1997'de 6,2
katrilyonluk bir içborç stokumuz vardı, 1998'de 11,6 katrilyon oldu, 1999'da
22,9 katrilyon oldu, 2000 yılında ise, 35 katrilyona ulaşacak. İşte, her yıl
içborç stokunun yüzde 100'ün üzerinde artırıldığının açıkça delili;
dolayısıyla, son üç yılda işbaşına gelmiş hükümetlerin başarı belgesi bu. Değerli milletvekilleri, bütçeler, maalesef, Türkiye'de samimiyet ve
doğruluk ilkesine göre hazırlanmıyor. Hükümetler, milleti temsil eden
Parlamentoya karşı sorumluluk duygusu çerçevesinde hareket etmiyor;
dolayısıyla, millete karşı sorumluluk duygusu da yok. 2000 ve 2001 yılı
bütçelerinin doğruluk ve samimiyet ilkelerine göre hazırlanmadığını, ben, bu
kürsüden ilan ediyorum. Bunun aksini hükümet iddia edebilir mi, Sayın Bakan
iddia edebilir mi, merak ediyorum. 2000 yılı bütçe teklifi elimizde. 2000 yılında 32,5 katrilyon liralık
bir gelir tahminiyle, gelir teklifiyle, hükümet, Meclise geldi. 2000 yılı
tahsilat tahminine bakalım: Şu anda, bütçe gerekçesinden, tahsilat tahmini,
34,8 katrilyon 2000 yılı sonu itibariyle; dolayısıyla, tahsilat tahmini, gelir
tahminini 2 katrilyon 234 trilyon lira aşmış. Bu fazlalık nereden geliyor?
Şayet, gerçekçi bir bütçe yapsaydınız, böyle bir farkı görür müydünüz? Bakınız,
2000 yılında 46 katrilyonluk gider, 32,5 katrilyonluk gelir öngörüldü
başlangıçta ve bu gelirler içinde 24 katrilyonluk vergi öngörülüyordu; ancak,
2000 yılı sonundaki tahsilat tahminine baktığımızda, 26,5 katrilyonluk bir
vergi öngörülüyor; yılbaşındaki gelir tahminini 2,5 katrilyon lira aşan bir
tahsilat tahmini; tahsilat tahmininiz gelir tahmininizden 2,5 katrilyon daha
fazla. Fazla olacağını hükümet bilmiyor muydu; biliyordu. Çünkü, Meclise 2000
yılı bütçesi sevk edildikten sonra, hepinizin bildiği gibi, deprem vergisi adı
altında bir vergi yasası düzenlendi. Bütçe süreci sona ermeden bu vergi yasası
tamamlandı. Dolayısıyla, hükümet, 2000 yılında, bütçe yasasındaki gelir
tahminleri içerisine ilave etmesi gereken 2,5 katrilyonu ilave etmedi. İşte, bu
fazlalık, o 2,5 katrilyon buradan geliyor. Tahsilat tahmini şu anda 26,5
katrilyon. Bazı sözcüler burada dediler ki "hükümet vergi gelirleri
hedefini aştı." Hayır, hükümet vergi gelirleri hedefini aşmadı; geçen yıl
2,5 katrilyonluk vergiyi gizledi. Dolayısıyla, bütçe tahminleri içine koymadı.
Onun için, vergi hedefini aşmış gibi görünüyor. 2000 yılı bütçesinde, Ek Gelir Vergisi, Faiz Vergisi, Ek Kurumlar
Vergisi, Özel İletişim Vergisi, Özel İşlem Vergisi var mıydı; şüphesiz, gelir
tahminleri arasında yer almıyordu. Bunun tutarı da 2,4 katrilyondur. Değerli milletvekilleri, şimdi, 2001 yılı bütçesinde de aynı oyun
oynanılmak isteniliyor. Bunu, açıkça "bütçe skandalı" demekten başka
bir ifadeyle ifade etmemiz mümkün değil. Meclisi tekrar yanıltmak için,
hükümetin bu işe soyunmuş olduğunu görüyoruz. Hak etmediği borçlanma yetkisini
almak için çaba içinde olduğunu görüyoruz. 2001 yılı teklifiniz neydi, başlangıçtaki teklifiniz; 48,5 katrilyon
giderdi, 43 katrilyon gelirdi. Dolayısıyla, bu gelirler için de 31,7 katrilyon
vergi öngörüyordunuz; ancak, 30 kasım itibariyle Parlamentodan bir vergi yasası
çıkardınız, dolayısıyla gelir toplama yetkisi aldınız. Süresi dolan üç vergi ve
gelir kaleminin süresi iki yıl daha uzatıldı. Siz, 31,7 katrilyon gelir tahminini, vergi yasası çıkmadan, mevcut vergi
yasalarına göre yaptınız. Yeni vergi yasası çıktığına göre, bu gelir
tahminlerinizi değiştirmeniz gerekmiyor mu? Yeni yasayla, iki yıl uzatılan Özel
İletişim Vergisinden 600 trilyon, Özel İşlem Vergisinden 250 trilyon ve Eğitim
Özel Gelirlerinden 804 trilyon olmak üzere 2001 yılında toplam 1 katrilyon 654
trilyon lira gelir beklentiniz olduğunu bizzat komisyonda da ifade ettiniz. İlk gelir tahmininize, bu rakamları, şu anda ilave etmiş değilsiniz.
Komisyonda yapılması gereken bir düzeltmeyi, Genel Kurulda yapmak zorundayız.
Zaten, 11.12.2000'de, Genel Kurulda, söz konusu vergileri, kanun olmadığı için,
gelir tahminlerine yansıtmadığını Sayın Bakan ifade ettiler. Şimdi, kanun
olduğuna göre, bu vergiler ne olacaktır; gelir tahminlerine yansıtılacaktır ve
yapılan hata düzeltilecektir. Bu hatanın düzeltilmesi için, biz, bir önerge veriyoruz; ancak, hatanın,
bütün grup başkanvekillerinin ortak imzasıyla düzeltilmesi, Parlamentonun
itibarı açısından önemlidir. Böyle bir önerge verilirse, biz de bu önergeye
imza atar, önergemizi çekeriz. Şayet bir yanlışlıkta ısrar edilirse, hak
etmediğiniz bir borçlanma yetkisini, bu Meclisten alabilirsiniz; ama, geçen
yılda olduğu gibi, bir skandala daha imza atmış olursunuz; hükümetinizin
yıpranmış itibarını daha da yıpratırsınız. Meclis, hükümetlere bütçe açığı kadar borçlanma yetkisi veriyor. Siz,
2001 yılı için 5,3 katrilyonluk bir bütçe açığıyla geldiniz ve böyle bir
borçlanma yetkisi istiyorsunuz.... BAŞKAN - Sayın Açba, süreniz tamamlandı efendim. SAİT AÇBA (Devamla) - Tamamlıyorum. Şayet, bu gizlenen, gelir tahminlerine ilave edilmeyen 1,6 katrilyonu
ilave etmediğiniz takdirde, Meclisten, hak etmediğiniz bir borçlanma yetkisini
belki alabileceksiniz; ancak, bu yanlışlığın, Meclisteki değerli milletvekilleri
tarafından düzeltileceğini bekliyoruz. Bu vesileyle, bütçenin hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar
sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Açba. Fazilet Partisi Grubu adına son konuşmacı, Balıkesir Milletvekili Sayın
İsmail Özgün. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gelir bütçesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, hükümetin önümüze getirip koyduğu 2001 yılı
bütçesi, her türlü samimiyetten ve ciddîyetten uzak, Türkiye'nin gerçekleriyle
örtüşmeyen, çalışanlara, küçük boy işletmelere, esnafa, sanatkâra, çiftçiye,
emekliye hiçbir şey vermeyen; aksine, bu kesimlerden daha çok fedakârlık
bekleyen, IMF dayatmasından başka hiçbir şey değildir. Âdeta, içine ne
atarsanız atınız yalayıp yutmaya hazır dipsiz bir kuyu görünümündedir. Yıllar
geçiyor; ama, bir türlü, bütçenin iki yakası bir araya getirilemiyor. Belki,
siz, vaktiyle denk bütçe yapıp bütçe üzerindeki faiz baskısını indiren,
dargelirli kesimlere daha çok kaynak aktaran hükümeti, kendinize örnek alma
becerisini gösteremiyorsunuz; ama, milletimiz, gerçeği görüyor. Bugün,
işçisiyle, memuruyla, esnafıyla, çiftçisiyle, o hükümeti arıyor; ama, siz, hâlâ
başarılı bütçeden, büyümeden, kalkınmadan söz ediyorsunuz; bu nasıl bir büyüme,
bu nasıl başarı?! Bakınız, Sayın Maliye Bakanı, sunuş konuşmasında ne söylüyor: "2001
yılı bütçe uygulamasının en önemli moral lokomotifi halkımızın hükümete duyduğu
güvendir." Sayın Bakan, öyle söylüyor... Peki, şimdi, hangi moralden,
hangi güvenden bahsediyorsunuz? Millette moral mi bıraktınız ki size moral
versin?! Kriz üstüne kriz, yolsuzluk üstüne yolsuzluk, üst üste batan bankalar,
vergi üstüne vergi... Bu millet, nasıl moral bulacak?.. Bu millet ancak morali
ne zaman bulu-yor biliyor musunuz; Galatasaray, Avrupa Kupası müsabakalarında
başarılı bir sonuç alırsa; işte o zaman, ancak moral buluyor! Şimdi, Sayın Bakan, yine, güvenden bahsediyor. Millet hükümete
güveniyormuş!... Siz kim, hükümete güvenmek kim?! Millet, sizin neyinize
güvensin?! Hangi sözünüzü tuttunuz ki, size güven duysun? Bir sefere mahsus
diye ekvergi getirdiniz; şimdi, bunu daimi hale getirdiniz. Peki, hayat
standardı vergisini siz kaldırmadınız mı adaletsiz bir vergidir diye? Şimdi,
niye tekrar geri getirdiniz? Dürüstlük diyorsunuz; tam dürüstlük dediğiniz esnada, 10 tane kamu
bankası batıyor ve hortumlamalar gündeme geliyor; kayınbiraderler,
kayınvalideler işin içine karışıyor. Hani, siz yoksul babasıydınız? Hani
yoksullukla mücadele edecektiniz? Hani, siz ürkek değildiniz? Millet ürkek
olmayanları arıyor Mecliste. Ülkemizdeki 15-20 milyon insan, bugün açlık
sınırına gelmiş, hatta altına düşmüştür. Bakın, daha bir gün önce, askeri
ücreti açıkladınız. ABBAS BOZYEL (Iğdır) - Asgarî, askerî değil. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Asgarî, evet, asgarî ücreti açıkladınız. Kaç
para; net 102 milyon lira. Peki, bir hesap yapalım; 5 çocuklu bir aile, her
öğün 2 tane simit yese, ayda 90 milyon lira eder. İHSAN ÇABUK (Ordu) - 2 çocuk yetmiyor mu; niye 5 çocuk yapıyor?.. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Verdiğiniz asgarî ücret 102 milyon lira; üstüyle
nasıl geçinecek, kira mı ödesin, pazara mı çıksın, çarşıya mı çıksın. Değerli arkadaşların, sizin, Türkiye'nin gerçeklerinden haberiniz yok;
anketlerden haberiniz yok, yapılan anketlerde ortaya çıkan sonuç şudur:
Türkiye'nin bir numaralı sorunu işsizliktir. İşsizlik adına ne yapıyorsunuz,
işsizliği önleme adına hangi önlemleri alıyorsunuz? Bunlardan hiçbir şey
duymuyoruz. Aksine, uyguladığınız maliye ve para politikalarıyla reel sektörü
her gün biraz daha daraltıyorsunuz, talebi biraz daha daraltıyorsunuz, varolan
işletmeler de her gün bir bir kapanıyor, kapılarına kilit vuruluyor. Değerli milletvekilleri, esnaf ve çiftçi, bugün, fevkalade büyük sıkıntı
içerisinde, memurlarımız, kamu çalışanlarımız ve emeklilerimiz çok büyük
perişanlık içerisinde. Esnaf ve sanatkârımız feryat ediyor; ama, sizde, ne
yazık ki, onu duyacak kulak yok, görecek göz de yok. Bakınız, Balıkesir Esnaf
ve Sanatkârlar Odası Başkanı Sayın Mesut Aşanel "esnaf bitik" diyor.
Siz, bu bitik esnaftan şimdi katrilyonlarca vergi istiyorsunuz. Değerli milletvekilleri, sadece Ankara Ticaret Odası üyelerinin bugün
yüzde 55'e yakını "artık, işçi çıkartıyoruz" diyor, yüzde 76'sı da
"gün geliyor siftah yapmadan dükkanımızı kapatıyoruz" diyorlar.
Bunlar, gerçekten, içler acısı manzaralardır. Yine bakınız, Balıkesir İlimizin
Bandırma İlçesinden esnaf yetkilileri ne söylüyor, bunlar küçük esnaf ve
sanatkâr. Bandırma İnşaat Odası Başkanı "vergiler bir yıkım", yine
Terziler Odası Başkanı "günlerdir siftahımız yok" diyor, Esnaf ve
Sanatkârlar Kredi Kooperatif Başkanı "esnafa verilen krediler durdu"
diyor. Balıkesir Tuhafiyeciler Odası Başkanı "yangın büyüyor".
Bunları esnaf ve sanatkâr söylüyor, biz söylemiyoruz; biz söylesek
"abartıyorsunuz" diyeceksiniz belki; ama, esnafın temsilcileri,
bunları, burada kamuoyunda ifade ediyor. Şimdi, çiftçilerimiz de gerçekten büyük perişanlık içerisinde.
Çiftçilerimiz, bugün, tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarını ödeyemez
durumda. Siz, şu Af Kanununu çıkarırken, niye bu esnaf ve sanatkârların vergi
borçlarını, sigorta primi borçlarını, çiftçimizin kredi borçlarını
düşünmüyorsunuz?! Bunları da düşünün!.. Madem af çıkaracaksınız, bunları da o
kapsam içerisine alın. İHSAN ÇABUK (Ordu) - Önerge verin. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Veriyoruz, verdik, önergeleri reddettiniz...
Yine veririz... Değerli milletvekilleri, bakınız, çiftçi, gerçekten zor durumdadır.
1997'de 2 kilo buğdayla 1 litre mazot alırken, şimdi, 4 kilo, 5 kilo buğdayla
ancak 1 litre mazot alabilecek durumdadır. Yine, 1997'de 6 kilo pancarla 1
litre mazot alırken, bugün 16 kiloyla alamıyor. Açıkladığınız pancar taban
fiyatı pancar üreticisini perişan etmiştir. İHSAN ÇABUK (Ordu) - Muhalefetteyken biz de öyle diyorduk. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Ben, pazar günü Balıkesir'in Manyas
İlçesindeydim, pancar üreticileriyle görüştüm. Biz bu işlerin altından nasıl
çıkacağız diye kan ağlıyor üretici. Maliyeti 35 000 lira olan pancara, sizin
verdiğiniz fiyat 33 750 liradır... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Niye kota getirdiniz peki?! İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Kotayı siz getiriyorsunuz, siz daraltıyorsunuz. BAŞKAN - Hatibe müdahale etmeyin efendim... Sayın Seven... İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu gidişle çiftçinin
bu işlerin altından çıkması mümkün değildir, çiftçiyi perişan ediyorsunuz. Bakınız, zeytinyağına vereceğiniz primi hâlâ açıklamadınız, kaç para
prim vereceksiniz?.. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Onu Bakana sorun. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Soruyoruz, Bakanınız da cevap vermiyor! 28 sent
mi vereceksiniz, 40 sent mi vereceksiniz, 60 sent mi vereceksiniz; ne
verecekseniz verin de, hiç olmazsa zeytinci de, zeytinyağcı da ne alacağını
bilsin. Pamukta da aynı durum söz konusu. Bu konularda hiç ses gelmiyor. Değerli milletvekilleri, siz, vermeye gelince ses yok; ama, almaya
gelince bunları hatırlıyorsunuz; çiftçiyi, emekliyi, esnafı, sanatkârı
hatırlıyorsunuz. Sürekli alma derdindesiniz. Şimdi bakınız, çıkardığınız ekvergiler, hayat standardı vergisi...
Bunlar yetmiyormuş gibi, iğneden ipliğe, her şeyin vergisine, şu anda, zam
yapmakla meşgulsünüz. Motorlu Taşıtlar Vergisine yüzde 75 -LPG'li olursa, 4
kat- Taşıt Alım Vergisine yüzde 60, Emlak Vergisine yüzde 30, nispî harçlara
yüzde 50 zam yapılıyor; yüzde 8'lik bir kısım KDV yüzde 17'ye, yüzde 17'lik
KDV'ler yüzde 25'e yükseltiliyor. İşte, hükümetin yaptığı ve bildiği bu. Bunlar
yetmiyormuş gibi, yatırım indirimine de stopaj yoluyla vergi getiriyorsunuz;
ülkede yatırım yapılmasın!.. Tam bir soygun ekonomisini yaşıyoruz şu anda. Bakın, bir örnek olsun diye söylüyorum; bu vergileri çıkarırken, neye oy
verdiğinizi anlayasınız, bilesiniz diye söylüyorum; 1998 model bir Tempra
arabayı ele alalım. Bu arabanın Motorlu Taşıtlar Vergisi, bakın, nereden nereye
gelecek 2001 yılında. 2000 yılında, bu 1998 model Tempra arabanın yıllık
Motorlu Taşıtlar Vergisi 56 milyon lira. Şimdi, bu yaptığınız düzenlemelerle,
bu, 360 milyon lira oluyor. Önce, 56 milyon liraya yüzde 75'lik artış
yapılıyor, arkasından, 1 000 kilogramın üzerinde olduğu için 2,7 katı var,
onunla çarpıyoruz, ediyor 360 milyon lira. Görüyor musunuz, 60 milyon liralık
vergi, 360 milyon lira oldu. Peki, bunu kullanan insan, bu vergiyi nasıl
ödeyecek?.. Bunu kullananlar, zengin insanlar değiller; esnaftır, sanatkârdır,
çiftçidir, memurdur, işçidir, LPG'li arabayı kullanan insanlar. Peki, bunlar
nasıl ödenecek?.. Bunları hiç düşünmüyorsunuz. Sizin bildiğiniz bir şey var "anlamam, dinlemem, bu vergiyi
istiyorum..." Değerli milletvekilleri, bu millet size vergi de veriyor.
Nitekim de verdi. Geçen sene bütçeye koyduğunuz hedef 24 katrilyon lira vergi
idi; Bu millet, yemedi, içmedi, size 26 katrilyon lira vergi verdi; ama, Allah
rızası için şuraya gelin de, aldığınız 26 katrilyon lira verginin bir hesabını
verin şu millete canım!.. Hesabını verin bakalım; 26 katrilyon lirayı nereye
harcadınız? Önce, bunun bir hesabını verin. Topladığınız vergileri, öyle,
hizmet olarak filan millete geri döndürmüyorsunuz. Bunları ya batık bankaların
kurtarılmasına gönderiyorsunuz ya faiz ödemelerine gönderiyorsunuz ya da -biraz
önce burada bahsedildi- devletin israflarına harcıyorsunuz. Hâlâ "biz,
2001 yılı bütçesiyle taşıt alacağız" diyorsunuz. Hâlâ "kamu için bina
yapacağız, inşaat yapacağız" diyorsunuz. Ondan sonra da, burada "biz,
israfları önlüyoruz" diyorsunuz; ama, tabiî ki, kimse, söylediğinize
inanmıyor. Değerli milletvekilleri, bu bütçe, sözümün başında söylediğim gibi,
Türkiye gerçekleriyle örtüşmeyen bir bütçedir. Millet büyük bir sıkıntı
içerisinde. Siz, getirdiğiniz bütçelerle milletin derdine derman olmak
durumundasınız. Ben, günlerdir bakıyorum, şu bütçede olumlu bir şey bulabilir
miyim; acaba, çiftçi için, esnaf için, sanatkâr için, sanayici için, reel
sektör için olumlu bir şey var mıdır diye bakıyorum, ama, bir türlü
bulamıyorum. O bakımdan, değerli milletvekilleri, şimdi, vatandaşımız size
soruyor: "Topladığınız vergileri nereye harcıyorsunuz?" Bunun
hesabını sizden istiyor; çünkü, vatandaş, büyük bir korku içerisinde, endişe
içerisinde; diyor ki: "Ben ne kadar çok vergi verirsem, ülkede yolsuzluk
ve hırsızlık o kadar artıyor; yani, Türkiye'de ne kadar çok vergi toplanırsa,
yolsuzluk ve hırsızlığın boyutları, soygunun boyutu o kadar artıyor, israf o
kadar artıyor." Bu bakımdan, sonuç itibariyle şunu söylemek istiyorum: Siz, getirdiğiniz
bu bütçeyle millete diyorsunuz ki: "Türk övün, çalış, vergi ver, batık
bankaları kurtar; başka da bir şey yapma." Sizin, bu bütçede özet olarak
söylediğiniz budur; ama, bu millet, artık, banka kurtarmaktan bıktı, usandı. Bu
millet, şimdi, yakasını bu hükümetin elinden nasıl kurtarır, onun hesabını
yapıyor. Bu millet, nasıl olur da bu hükümetten yakamı kurtarırım, bunun
hesabını yapıyor. Bizim size söyleyeceğimiz şudur: Ya bu millet için doğru ve
hayırlı olanını yapınız ya da yapmayacaksanız, bu millete daha fazla eziyet
etmeyin, bir an evvel, çekin, gidin diyorum. Hepinizi hürmetle, saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özgün. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Ağrı Milletvekili Sayın Nidai
Seven; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) Efendim, Grubunuza ait süreyi dört arkadaşınız kullanacaksınız. Ben,
sadece uyarı görevimi yaparım süreniz bitince. Takdir sizin; istediğiniz gibi
konuşabilirsiniz. MHP GRUBU ADINA NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Maliye Bakanlığının 2001 yılı bütçesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisinin görüşlerini sunarken, Yüce Heyetinizi, şahsım ve grubum
adına saygıyla selamlıyorum. Şimdi, değerli konuşmacılar geldiler, burada, gerçekten, 65 milyon
insana mesaj vermeye çalıştılar; fakat, dikkati çeken bir konu var. Bugün
görüşülen konu, Maliye Bakanlığı bütçesi; ama, arkadaşlarımız, Maliye Bakanlığı
bütçesiyle ilgili tek kelime söylemediler. Bu, sizin halkı aldatmanız...
Burada, Maliye Bakanlığının bütçesi görüşülüyor, siz kalkıyorsunuz, genel bütçe
üzerinde görüşüyorsunuz!.. (FP sıralarından "gelir bütçesi" sesleri) Bugüne kadar, kamu harcamaları, gelir ve borçlanma politikalarındaki
istikrarsızlığa siz sebep olmadınız mı?! Siz uzaydan mı geldiniz?! MURAT AKIN (Aksaray) - Köyden geldik... NİDAİ SEVEN (Devamla) - Peki, makroekonomik dengesizlikler mevcutken,
neredeydiniz?! Ekonomideki düşük verimlilik ortadayken, neden bu hesapları
yapmadınız?! Peki, özelleştirmede, onbeş yılda, 5 milyar 600 milyon dolar civarında
bir harcama yaparken... Siz, bunu yapmadınız mı?! Peki, bu yanlış politikalarla kamu iktisadî teşebbüslerini zarara
sokmadınız mı?! Peki, bugün, memuru açlığa, işçiyi açlığa, dargelirliyi açlığa,
esnafı kepenk kapattırmaya sizin bu yanlış politikalarınız sebep olmadı mı?! ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Kime söylüyorsun sen bunları?! NİDAİ SEVEN (Devamla) - Peki, üç haneli enflasyon canavarını sizler
getirmediniz mi? Peki, bankaların soyulmasına 1990'lardan bugüne kadar devam edilmedi
mi?! Peki, Bankalar Kanunundaki boşlukları niye doldurmadınız?! MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Kendi ortaklarına söyle, kendi ortaklarına! NİDAİ SEVEN (Devamla) - Peki, çıkar amaçlı suçlarla mücadele kanununu
neden getirmediniz?! AHMET DERİN (Kütahya) - Senin şu söylediklerine bankacılar bile güler! NİDAİ SEVEN (Devamla) - Gel buradan konuş... Gel buradan konuş.. AHMET DERİN (Kütahya) - 1990 yılı nerede, şu anda nerede? NİDAİ SEVEN (Devamla) - Ben konuşayım,
sen de konuş... BAŞKAN - Sayın Seven... NİDAİ SEVEN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yıllardır
faiz ve transfer dolu bütçelerle bu milletin önüne çıkmışlar; şimdi kalkmışlar,
efendim, biz yapmadık da, 57 nci hükümet yaptı! 57 nci hükümetin hangi bankayı batırdığını
gördünüz?! AHMET DERİN (Kütahya) - Şu anda 10 tane... 10, 10.. NİDAİ SEVEN (Devamla) - Sizler yapmışsınız, biz bunların hesaplarını
soruyoruz. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Kimden yahu?! NİDAİ SEVEN (Devamla) - Kimlerden soruyoruz; balina operasyonu
yapılıyor. Kimden; kasırga operasyonu yapılıyor. Kimden; paraşüt operasyonu
yapılıyor. Kimden; duman operasyonu yapılıyor. Kim yapıyor; Bakan yapıyor.
Kimden destek alıyor; liderlerden destek alıyor ve sonuna kadar da gideceğiz,
merak etmeyin... MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Hava operasyonu, hava! NİDAİ SEVEN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben,
arkadaşlarımın uzaydan gelmediğini; kamuoyundaki insanlarımızın da, kendilerini
zaten dinlediğini; zaten sandığa da gömdüklerini bildiği halde, halen, aynı
kamuoyuna mesaj vermeye çalıştıklarını, bir kez burada hatırlatmaya çalıştım... MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sen de mesaj veriyorsun! NİDAİ SEVEN (Devamla) - Sayın Başkanım, bugün, şu anda görüşmekte
olduğumuz Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde bazı görüşlerimi aktarmak
istiyorum. Bilindiği gibi, Maliye Bakanlığı, kuruluş ve teşkilatının belirlemiş
olduğu çerçeve içerisinde, özellikle genel Türkiye ekonomisini ve sosyal
hayatını ilgilendiren görevleri nedeniyle, bugün, önde gelen bir icracı
bakanlığımızdır. Bu bakanlığımızın bütçesi için, gerçekten, 10 katrilyon 941 trilyon
civarında bir para tefrik edilmiştir. Ancak, bu bütçe kalemlerine bakıldığı
zaman, bütçenin, genellikle, yüzde 3,2 civarındaki rakamının Maliye
Bakanlığının kendi bünyesindeki işlemlere ayrıldığı, yüzde 96,8 civarındaki
rakamının ise malî ve diğer transferlere aktarıldığı görülmektedir. Bu
transferlerin içerisinde de, biliyorsunuz, en ağırlıklısı, katma bütçeli
daireler, yükseköğrenim kurumları, öğrenci bursları, belediyelere gönderilen
yardımlar bulunmaktadır. Bizler, Maliye Bakanlığının son zamanlarda yapmış olduğu çalışmalardan,
özellikle bilgisayar ağının kurulmasını, otomasyon projesini, millî emlak
otomasyon projesiyle birlikte hukuk bileşim sistemi projesini ve özellikle
eczane, optik firmaların hastanelere on-line ile Emekli Sandığının bu manada direkt
bağlanması konusunu çok önemli bir olay olarak görmekteyiz. Yine, araziler
üzerinde yapmış olduğu çalışmalar insanlarımızı teşvik etmek noktasında olduğu
için, bu konuda da olumlu gelişmelerin olduğunu görmekteyiz. YAKUP BUDAK (Adana) - Maliyeye gel!.. NİDAİ SEVEN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yolsuzluklarla mücadele konusu hiçbir zaman suiistimal edilmeden, 57 nci
hükümetimizin ödün vermeden, kararlılıkla üzerinde durduğu bir konudur.
Aslında, sosyal dokuyu tahrip eden, vatandaşlarımızın gözünde devletin gücünü,
güvenililiğini ve saygınlığını zedeleyen yolsuzluklarla amansız bir mücadele
dönemi başlamıştır. Bu mücadele dönemi, Milliyetçi Hareket Partisi... BAŞKAN - Sayın Seven, süreniz tamamlandı efendim. İSMET ATTİLA (Afyon) - Maliyeye gel, Maliyeye... NİDAİ SEVEN (Devamla) - ...kamuoyunda yapmış olduğu değerlendirmelerle,
kendi icraatlarını göstermiştir. Burada, milletimizin üzerinde önemle,
hassasiyetle durduğu nokta şudur ki, Maliye Bakanlığının 2001 yılı gelir-gider
kalemleri incelendiğinde, 10 katrilyon 941 trilyon lira civarında olan bu
bütçe, gerçekten, genel bütçe içerisinde dörte 1 noktasında yer almaktadır. 48
katrilyon lira genel bütçesi olan Türkiye'de, Maliye Bakanlığı, eğer, 10
katrilyon 941 trilyon lira civarında bir bütçeyle karşımıza çıkmışsa ve bugün,
963 trilyon lira civarında, yükseköğretim kurumlarına bir katkıda bulunuyorsa
ve bugün, Emekli Sandığı, Kredi ve Yurtlar Kurumu, vergi iadeleri için ayrılan
transferler buralarda kullanılıyorsa... Bugün, memleketin üzerinde durması
gereken en önemli konulardan bir tanesi de kayıtdışı ekonomidir. BAŞKAN - Sayın Seven, Grubunuza mensup diğer milletvekili konuşmacı
arkadaşlarınızın süresinden kullanıyorsunuz; süreyi uzatmayacağım. Buyurun, devam edin. NİDAİ SEVEN (Devamla) - Grup başkanvekilim devam et diyor. Şimdi, 2001 konsolide bütçe gelirleri 43 katrilyon lira olarak
değerlendirildiğinde, bunun 31 katrilyon 777 trilyon lirasını vergi gelirleri
oluşturmaktadır; ama, dikkat etmeniz gereken bir nokta vardır. Daha önceki
yıllarda, burada, 14,5 katrilyon lira civarında açık veren bir bütçe
görüşülürken, daha sonraki sene; yani, özellikle, 2000 yılında bütçenin 9,2
katrilyon civarında açık vermesi, bir gelişme değil midir?.. Peki, 2001 yılında
bütçe açığı, özellikle, yüzde 100 düşürülerek 5 katrilyon 233 trilyon olarak
tespit edilmesi, bir gelişme değil midir?.. Eğer, her gün kademeli olarak bir
yerlere varıldığı takdirde, bütçe açıklarını düşürüyorsanız; bu, yarın memurun,
işçinin cebine girecekse, bu bir başarı değil midir?.. Ülkemizin en önemli sorunlardan bir tanesi, bütçe... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Seven, süreniz tamamlandı efendim; çok rica ediyorum... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz. BAŞKAN - Buyurun efendim. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, Grubumuz adına süreyi iki
arkadaşımız, Sayın Seven ve Sayın Arslan Aydar kullanacak. BAŞKAN - Efendim, baştan ifade ederseniz, biz de hatip arkadaşımıza
ikazlarımızı o şekilde yaparız. Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun süresini kaç arkadaşımız
kullanacak? İSMAİL KÖSE (Erzurum) - 2 arkadaş kullanacak. BAŞKAN - 2 arkadaş kullanacak... Buyurun efendim. NİDAİ SEVEN (Devamla) - Sayın Başkan, yalnız, 2 dakikamı yediniz. BAŞKAN - Buyurun efendim. NİDAİ SEVEN (Devamla) - Bakın, ben önerileri açıklamak istiyorum.
Ülkemizin en önemli problemlerinden biri olan bütçe açığını sağlıklı bir
şekilde çözebilmek için, mutlaka, kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına alarak,
vergi yükünün dengeli, adaletli dağılımını sağlayabilmek için, vergi sisteminde
yapılan düzenlemeler yanında, buna paralel olarak, vergi idaresinin teknoloji
ve altyapısının yenilenmesiyle ilgili projelerin, mutlaka, hızla devreye
sokulması gerekmektedir. Vergi yönetiminin içe dönük bir yapıdan, mükellefe ve iktisadî yaşama
dönük bir yapıya kavuşturulması ve gerekirse, bunlarla ilgili, varsa mevzuat
tıkanıklığı ortadan kaldırılarak, denetim hizmetlerinin sağlıklı
yürütülebilmesi, vergi kayıp ve kaçağının mutlaka asgarî düzeye düşürülebilmesi
için, mevcut personelin hizmetiçi eğitimine ağırlık verilerek, gerekli
donanımın, bilgi ağının mutlaka iyileştirilmesi gerekmektedir. Maliye politikasının temel amacı, kamu açıklarının kalıcı bir biçimde
azaltılmasıdır ve sürdürülebilir bir finansman yapısına geçişin mutlaka
sağlanması gerekmektedir. Malî disiplinin sağlanması, kaynakların stratejik
önceliklere göre dağıtılması ve etkin kullanılması gibi temel bütçesel
sonuçların elde edilmesinde önemli bir araç olan malî saydamlığın, yani,
şeffaflığın yaygınlaştırılmasını sağlayacak mekanizmalar mutlaka
geliştirilmelidir ve sisteme aktif bir şekilde dahil edilmeli, malî disiplini
sağlamak üzere, kamu harcama reformu, bir an önce, mutlaka
gerçekleştirilmelidir. Kamu harcamalarının artışı kontrol altına mutlaka
alınmalı; kaynakların tahsisinde maliyet ilişkisinin sıkı bir şekilde
kurulmasına ve sektörel önceliklere mutlaka önem verilmelidir. Bütçeiçi fonlar, tümüyle kaldırılmalıdır. Bütçedışı fonlardan, kuruluş
amaçları doğrultusunda, mutlaka, çalışmalar yapılıp, yeni fonların kurulmasına
müsaade edilmemelidir; çünkü, daha önceden, bu fonlar, kontrolsüz kullanıldığı
için, Türkiye'nin sıkıntıları bugüne kadar gelmiş olmaktadır. Kayıtdışı ekonominin, istatistikî olarak, millî gelir hesaplarına dahil
edilmesi için, mutlaka, çalışmaların yapılması gerekmektedir. Yine, kayıtdışı
ekonomiyle mücadelede, tüm kamu kurum ve kuruluşları arasında gerekli
koordinenin sağlanması, bilgi ve kayıtların, bu kayıtları inceleyen inceleme
elemanları tarafından, erişilebilir ve kullanılabilir hale getirilebilmesi
için, bilgi akışının mutlaka sağlanması gerekmektedir. Toplumu yozlaştırmaya sürükleyen yolsuzluk ve suç ekonomisiyle mücadele
stratejilerinin, mutlaka, birlikte uygulanması gerekmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; memleketimizdeki sıkıntıların,
gerçekten, kaynağını biliyoruz. Nereden geldi, neden?... Verem hastalığına,
niçin kanser reçetesi yazıldı; bunları hepimiz biliyoruz. Gelin, hep birlikte, bu memleketin önünde duran engelleri hep beraber
kaldıralım. Gelin, memurun aylığından çalanların üzerine hep beraber gidelim. Gelin, işçinin alınterinden çalanların üzerine hep beraber gidelim. Gelin, köylünün nasırlı elleriyle ürettiği ürününden çalanların üzerine
hep beraber gidelim. Gelin, esnafın helal rızkına haram katmak isteyenlerden hesap soralım. Gelin, bankaların içini boşaltan, KDV'yle, faturalarla yolsuzluklar
yapan ve bu memleketin kanını emen, kim olursa olsun, adres kim olursa olsun,
hepsinin üzerine gidelim. Gelin, tüyü bitmemiş yetimin hakkını gasp edenlerden mutlaka hesap
soralım. Bu manada politikalar üretelim. Birbirimizi tenkit ederek bir yere
varamayız. Bu memleket bizimdir; hep beraber olduğumuz takdirde, bir yere
varacağız. Ben, bu vesileyle, Maliye Bakanlığı bütçesi lehinde oy kullanacağımı
belirtiyor, şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP, DSP ve
ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seven. Çalışma süremizi de dikkate alarak, saat 14.00'te toplanmak üzere,
birleşime ara veriyorum efendim. Kapanma Saati : 12.52 Açılma Saati : 14.00 BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne) , Yahya AKMAN
(Şanlıurfa) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 36 ncı Birleşimin İkinci Oturumunu
açıyorum. Bütçe görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 1. – 2001 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel
ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/764;
1/765; 1/740, 3/642; 1/741, 3/643) (S. Sayıları : 552, 553, 554, 555) (Devam) A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam) 1. – Maliye Bakanlığı 2001 Malî Yılı Bütçesi 2. – Maliye Bakanlığı 1999 Malî Yılı
Kesinhesabı B) GELİR BÜTÇESİ (Devam) 1. – 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı : 552) 2. – 1999 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1999 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/740, 3/642) (S. Sayısı : 554) 3. – 2001 Malî Yılı Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/765) (S.
Sayısı : 553) 4. – 1999 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1999 Malî Yılı Katma Bütçeli
İdare-ler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/741,
3/643) (S. Sayısı : 555) BAŞKAN - Komisyon ve hükümet yerinde. Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun ikinci konuşmacısı Kars
Milletvekili Sayın Arslan Aydar'a aittir. Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 15 dakikadır. ALİ IŞIKLAR (Ankara) - Sayın Başkan, süreyi ikiye bölüyoruz. ARSLAN AYDAR (Kars) - Onu ayarlayalım Sayın Başkanım. Üçüncü
konuşmacımız da geldi. BAŞKAN - Siz de konuşacak mısınız Sayın Işıklar? ALİ IŞIKLAR (Ankara) - Konuşacağım. BAŞKAN - Peki efendim. 15 dakika Grubunuza ait süre var. O zaman, 7,5'ar
dakika olarak paylaşacaksınız. Buyurun. MHP GRUBU ADINA ARSLAN AYDAR (Kars) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Maliye Bakanlığı gelir bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunu-yorum; Yüce Heyetinizi, bizi
televizyonları başında seyreden aziz milletimizi, Partim ve şahsım adına en
içten dileklerimle selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2001 malî yılı bütçesinin hiç şüphesiz
en can alıcı kısmı gelirler bölümüdür. Zira, bütçenin diğer bölümleri bu gelir
rakamlarına göre şekillenmektedir. Bundan önceki senelerde gelire göre değil, gidere
göre bütçe yapıldığı içindir ki, bugünkü malî tablo ortaya çıkmıştır. 2001 malî
yılı gelirlerine baktığımızda, vergi gelirleri 31,7 katrilyonla bütçenin yüzde
73,7'sini, vergidışı normal gelir 8 katrilyonla yüzde 17,2' sini, özel
gelirler, fonlar ve katma bütçe gelirleri toplam 3,3 katrilyonla yüzde 9,1'ini
teşkil etmektedir; ayrıca, 5,2 katrilyon da açık olmak üzere, toplam 48,3
katrilyon giderin karşılığı denkleştirilmiş durumdadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, bu gelirlerin ve içindeki
vergilerin hangi kesimden ne kadar toplandığına, kurumlar vergisinin azlığına
bakmaktan ziyade, yıllardır yoksul halktan aktarılarak toplanan bu kaynağın
nasıl belirli birkaç bankaya transfer edildiğini, yani, reel kesimden emilerek
rantiyeye aktarıldığını, bunun normal ekonomik şartlarla mı, yoksa, duyarlı
insanları canına kıydıracak kadar çirkin, çirkin olduğu kadar da kanunsuz
birtakım ilişkilerle mi olduğu, neden bu duruma yıllarca devam edildiği,
gereken tedbirlerin alınması noktasında oyalanmak zorunda kalındığı, benzeri
tavırlarla yaklaşık onbeş sene ülke kaynakları emilerek çoğunun ülke dışına
taşınmasına yardımcı olunduğu hususlarını merak ediyor, anlamakta müşkülat
çekiyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her geçen yıl fert başına alınan
verginin sürekli artırılmasına, toplanan vergilerin miktarının katlanmasına
rağmen, yatırıma ayrılan ödenek sürekli azalmış, 1990'lı yıllarda yüzde 5
seviyesinde seyretmiştir. 1985 yılında gelirlerin yüzde 25'i yatırıma
ayrılırken, 1990'lı yıllarda bütçenin yüzde 5'i ancak yatırıma ayrılır duruma
gelinmiştir. Yine, 1985 yılında bütçenin beşte 1'i faize ödenirken, 1999'da
yüzde 75'i faize ödenmiştir. 1993'te toplam personel harcamaları 15,3 milyar
dolarken, 2000'de 15,9, 2001'de de, 714 000 Türk Lirası olarak tahmin edilen
ortalama dolar kuruna göre 16,6 milyar dolar olarak gerçekleşeceği öngörülmüştür.
Personel sayısının arttığını, kur farklarının da biraz değişiklik yarattığını
düşünürsek, personel harcamalarında gerçek anlamda gerileme olduğu açıktır.
1986 ve 1987 yıllarında vergi gelirleri, konsolide bütçe giderinin yüzde 70'ni
karşılarken, 2000'de vergi gelirleri artırıldığı halde, yine de yüzde 50
düzeyine indiği görülmektedir. 1994 yılında 751,6 trilyon olarak gerçekleşen
konsolide bütçe gelirleri -ki, bunun büyük çoğunluğu vergilerden oluşmaktadır-
her yıl enflasyon oranının da çok üzerinde bir artışla 2000 yılında 34,9
katrilyona ulaşmış durumdadır. Ait olduğu yılın ortalama kuruna göre bütçe
gelirindeki artış, döviz cinsinden bu şekilde seyretmiştir. 1994'te 25,2 milyar
dolar, 1997'de 38,2 milyar dolar, 2000'de 56 milyar dolar olarak
gerçekleşmekte; 2001'de, yaklaşık 60,3 milyar dolar civarında bir gelir
gerçekleşmesi tahmin edilmektedir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu artış, sadece vergi tabanının
genişlemesi veya büyümeden kaynaklanmamıştır. Aksine bu artış, büyük ölçüde vergi
oranı artırılarak, fert başına vergi yükü ağırlaştırılarak bu seviyeye
ulaşılmıştır. 1990 yılında, vergi gelirlerinin gayri safî yurtiçi hâsılaya oranı 16,3, buna parafiskal dahi
edildiğinde 20,5; 1999'da 23,8'e, parafiskal dahil edilince de yüzde 28,3'e
yükseldiği görülmektedir. Bu oran, gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında, belki çok fazla
bulunmayabilir; ancak, gelir dağılımının bu denli bozuk olduğu, büyük
çoğunluğunun asgarî geçim standardının çok altında ücret aldığı ülkemizde,
bunun anlamı çok ağırdır. Bir başka açıdan bakıldığında ise, karşımıza şu
şekilde bir rakam çıkmaktadır: 1990 yılında kişi başına düşen vergi 302,2
dolarken, 1996'da 448,6 dolara, 2000'de 711,5 dolara yükseldiğini görmekteyiz.
Vergilerin gayri safî millî hâsılaya oranına baktığımızda, o da bu rakamların
böyle büyüdüğünü göstermektedir. Parafiskal hariç vergilerin gayri safî millî
hâsılaya oranı 1985'te yüzde 12'ye, 1995'te yüzde 17'ye, 1999'de yüzde 24'e,
2000'de yüzde 26'ya ulaştığı görülmektedir. Vergilerin yüzde 100'ün üzerinde
arttığı kesindir. Buna karşılık, millî gelirdeki artışa baktığımızda da önümüze çıkan
tablo şudur: 1987'de 1 636 dolar, 1990'da 2 682 dolar, 1993'te 3 004 dolar,
1999'da 2 878 dolar; yani, 1990 yılıyla aşağı yukarı aynı sayılır, on yıldır
ülkemizde bu konuda ilerleme yoktur denilebilir. Ülkemizde millî gelir fert
başına, 1963'ten 1999'a 236 dolardan 2 878 dolara ulaşırken, İspanya'da 472
dolardan 15 000 dolara, İtalya'da 840 dolardan 20 000 dolara, Güney Kore'de 135
dolardan 9 000 dolara ulaşmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 106 milyar dolar dış, 47 milyar
dolar iç borcumuzun yanında -içinde bulunduğumuz 2000 yılı dahil- son onbeş
yılda 200 milyar dolara yakın bir miktar kaynak da iç ve dışborç faizi olarak
ödenmiş ve ödenmektedir. BAŞKAN - Sayın Aydar, süreniz tamamlandı efendim. ARSLAN AYDAR (Devamla) - Tamamlamaya çalışıyorum efendim. 1987 ve 1997 yılları arasında bu kolay ve kârlı kazançtan pay alma
yarışına girilerek 13 tane bankanın kurulduğu, başlıbaşına çok iyi kazanç yolu olduğu,
bu borcun yüzde 85'inin bankalara ait olduğu görülmektedir. Bu duygu ve düşüncelerle bütçenin hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aydar. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Sayın Ali Işıklar; buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA ALİ IŞIKLAR (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Konuşmama başlarken, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, Maliye Bakanlığının malî konularla ilgili bir
bakanlık olması münasebetiyle, memur sendika yasası ve buna bağlı olarak kamu
çalışanlarının ücretleri ve bazı konularla ilgili konuşmak istiyorum. Sayın milletvekilleri, milletleri millet yapan vazgeçilmez unsurlar
vardır. Bunların en önemlilerinden birisi de devlettir. Devleti devlet yapan
da, onun vazgeçilmez unsuru, olmazsa olmazı kamu çalışanlarıdır. Saygıdeğer milletvekilleri, kamuda çalışan insanlar arasında kurum içi
ve kurumlararası adaletsizlikler oluşmuş, memur, işçi, sözleşmeli, sözleşmesiz,
barem içi, barım dışı kadro karşılıklı sözleşmeli, kadro karşılıksız sözleşmeli;
genel hizmetler sınıfı, sağlık hizmetleri sınıfı, teknik hizmetler sınıfı gibi
farklı statüler uygulanması sebebiyle, aynı yerde çalışan ve aynı işi yapan
insanlar arasında çalışma barışı bozulmuş, kamu çalışanları birbiriyle konuşmaz,
birbiriyle kavgalı hale getirilmiştir. Adamını bulan daha iyi bir kuruma veya
statüye geçmeye çalışmakta; bunun sonucu, bazı kurumlarda çalışanların sayısı
azalırken, bazı kurumlarda fazlalıklar oluşarak, yanlış istihdama sebep
olunmuştur. Misal olarak vermek gerekirse: Cumhurbaşkanlığı, Meclis Başkanlığı,
Başbakanlık ve bağlı kuruluşları, SPK, bankalar, Rekabet Kurulu ve Maliye
Bakanlığı gibi kuruluşlarda, sekreter, odacı gibi unvanlar diğer kurumlardaki
daire başkanından fazla ücret almaktadır. Yönetim kurulu üyeleri ve bazı genel
müdürler, milletvekillerinden fazla ücret almaktadır. İşçiler ile memurlar
arasında uçurumlar oluşmuş, işçi, memurun üç beş katı maaş alır olmuş; şoför
işçi, sekreter işçi, amiri olan bölge müdürü ve daire başkanından fazla ücret
alır hale gelmiştir. Devletin çalışma düzenine çomak sokulan bu anlayış
kaldırılmalı, eşit işe eşit ücret prensibine uygun olarak farklı statüler
kaldırılarak, kamu çalışanları adı altında birleştirilmelidir. Böylece,
kurumlararası ve kesimlerarası ayrıcalığın ortadan kalkmasıyla çalışma barışı
sağlanmış, istihdam yanlışlıklarından kurtarılmış olacaktır. Sayın milletvekilleri, 657 sayılı Yasada "her yıla bir kademe, her
üç yıla bir derece verilir" denilmektedir. Ayrıca, hangi okul mezunlarının
hangi derecelere kadar yükseleceği belirtilmiştir. Bu kanuna rağmen, kamu
çalışanları 7'nin 9'u, 5'in 9'u, 2'nin 6'sı ve 1'in 4'ü şeklinde yükseltilerek,
daha üst derecelerin ekgöstergesi, yan ödemesi ve derecesi gibi avantajlardan
istifade edememekte ve bu sebeple, maaş artışları iyi olmayan bu kesim, üst
kadro ve dereceden yararlanmadığı için, ikinci defa, sosyal ve ekonomik olarak
darbe yemekte; çünkü, Başbakanlık Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığı,
keyfî olarak, kanuna rağmen, kadro vermemekte, memurların mağduriyetine sebep
olmaktadır. Bu kurumların yetkisi alınmalı, kanunun özü olan, yani, her yıla
bir kademe, her üç yıla bir derece verilmek suretiyle, 500 000 civarındaki
çalışanların mağduriyeti giderilmelidir. Sayın milletvekilleri, diğer bir konu ise şudur: Bir maaş bordrosunda
30'a yakın kalem yer almaktadır. Maaş bordrosunda yer kalmamış; anlamını yitirmiş
kalemlerle doludur. Şöyle ki: Doğum yardımı 1 182 000, çocuk yardımı 1 576 000,
aile yardımı 11 032 000, konut yardımı 600 000 ve 200 000 arası olduğunu göz
önüne aldığımızda, bunların ne kadar anlamını yitirdiği ve anlamını yitirdiği
halde, yıllardan beri, böyle kalarak, özüne uygun verilmediği de herkesin
malumudur. Onun içindir ki, sayın milletvekilleri, bu, kısaca, ya ortadan
kaldırılmalı ya da mutlak suretle düzeltilme yoluna gidilmelidir. Saygıdeğer milletvekilleri, diğer bir konu da şudur: Kamuda görev yapan
devlet memurları için gerçek bir iş ve görev tarifi yapıldıktan sonra, buna
göre, onlarca unvan yerine, bürokrasiyi azaltacak, devletin hantal yapısını
daha dinamik bir yapıya kavuşturacak sisteme geçilmesi gerekmektedir.
Kademeleşmenin çoğalmasına, hiyerarşinin artmasına neden olan unvan
fazlılığının azaltılması için çalışmalar yapılmalıdır. Müsteşar muavinlikleri,
genel müdür muavinlikleri, daire başkan yardımcılıkları, müdür muavinlikleri
gibi unvanlara son vererek işlemlerin hızlanmasına vesile olup, kişiye unvan
verilmesinden vazgeçilmelidir. Ayrıca, 150 civarında memur unvanı vardır ve bu unvanların birçoğu
anlamını yitirmiştir. 150 civarındaki memur unvanı minimuma indirilmeli, özel
sektöre daha ucuz maliyetle yaptırılacak işler için unvan ve sıfatlar
kaldırılmalı; devlet, uzman veya kamu çalışanları sıfatlarına geçilerek,
matbaa, fotokopi, temizlik, şoför gibi unvanlardan kurtarılarak, aslî görevini
yapacak hale getirilmelidir. Sayın milletvekilleri, bu saydığım ve zamanın kısalığı neticesiyle
konuşamadığım diğer konular için, bu hale getirilen kamu çalışanlarının bugünkü
düştüğü konumdan kurtarılması için, mutlak surette, acilen ekonomistlerden,
maliyecilerden, teknokratlardan oluşan bir kriz masası kurulmalı, yıllardan
beri depremzede olan ve ekonomik soykırıma tabi tutulan bu kesim, millet ve
devlet... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın Işıklar; 1 dakika süreniz var. ALİ IŞIKLAR (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın milletvekilleri, bu kesimdeki arkadaşlarımızın kurtarılmasının
yegâne yolu, ancak bir sendika yasasına ulaştırılmalarıyla mümkün olabilir.
Bugün, bu hükümet zamanında yeniden Meclise sunulan ve Plan ve Bütçe
Komisyonuna getirilmiş olan sendika yasa tasarısı süratle ele alınmalıdır.
Hükümet protokolünde ve öncelikli yasalarda yer almasına rağmen, Çalışma
Bakanlığımızın arzulu davranmaması sonucu, Bakanlığın kendi hazırladığı bir
taslak olmasına rağmen, bugüne kadar çıkarılamamıştır. Bu yasa, Anayasanın beş
yıllık emri, uluslararası sözleşmelerin taahhüdü, hükümet protokolünün gereği,
kamuoyunun arzusu, kamu çalışanlarının beklentisi; para istemiyor; Meclisteki
tüm partilerin arzusu ve isteği. O
zaman, hâlâ niye bekliyoruz? Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan bu kanun
tasarısı, gerekli tedbirler alınarak, bir an önce çıkarılmasına çalışılmalıdır
diyorum. Yasasını elde eden kamu çalışanları, emsalleri gibi masanın bir tarafına
oturarak kangren olan meselelerini çözebilmeli ki, bu ülke kurtulsun; bu
insanlar son sınıf vatandaşlıktan çıkarılarak layık olduğu konuma
getirilebilsinler. Bu hususta, sendika yasası ve diğer konularda, Maliye
Bakanlığımızın gerekli eğilimi yapacağına inanıyor; Yüce Heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. Sağ olun. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işıklar. Gruplar adına son konuşmalar, Demokratik Sol Parti Grubu adına olacak. Birinci konuşmacı, Sakarya Milletvekili Sayın Ramis Savaş. Buyurun Sayın Savaş. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA Ş. RAMİS SAVAŞ (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Maliye Bakanlığı bütçesiyle ilgili konuşmama başlarken, şahsım
ve Demokratik Sol Parti Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmamda, bütçenin, hazine
işlemleri dışında, ödenek ve gelirler yönünden sahibi durumunda olan Maliye
Bakanlığının görev ve yetki alanına giren kamu maliyesi ile bütçe ilişkileri
konusunda değerlendirmelerde bulunmaya çalışacağım. Dünya ekonomisinde 1970'li yılların sonundan itibaren başlayan ve
1980'li yıllarda hızlanarak devam eden yapısal değişiklikler, kamu sektörünün
ekonomik ve malî faaliyetlerde daha profesyonel olması ihtiyacını doğurmuştur.
1980'li yıllardaki bu hızlı değişim sürecine, biz, mevcut kurumlarımızı
güçlendirme, görülen eksiklikleri giderme noktasından bakmak yerine,
kurumlarımızı parçalayarak ayak uydurmaya çalıştık. Ne yaptık; önce, hazineyi Maliye Bakanlığından ayırarak, Hazine
Müsteşarlığını kurduk; Gümrükleri sadece gelir kapısı görerek, Maliye'ye
bağladık; Hazine Müsteşarlığı yetmedi, Dış Ticaret Müsteşarlığını kurduk, sonra
gümrükleri de müsteşarlık yaptık; müsteşarlıklar yetmedi, fonlar kurduk. Şimdi
ise, hemen her sektörle ilgili üst kurullar kurmaya başladık. Bugün, KİT'leri
tasfiye etmek için kurulan Özelleştirme İdaresi Başkanlığının, bu ülkenin en
büyük KİT'i haline geldiğini hepimiz biliyoruz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün geldiğimiz noktada, bütçe
sistemimiz, kamusal faaliyet alanının tümünü kavrayan bir yapı
göstermemektedir. Halen görüşmekte olduğumuz ve "konsolide bütçe"
olarak adlandırdığımız bütçe, 36 adet genel bütçeli kuruluş ve 65 adet katma
bütçeli kuruluştan ibaret bulunmaktadır. 1050 sayılı Muhasebei Umumiye
Kanununun 115 inci maddesinde yer alan katma bütçenin "kendi gelirleriyle
giderlerini karşılayan bütçelerdir" ifadesinin arkasındaki temel fikir, bu
kuruluşların üretmiş olduğu mal ve hizmetlerin piyasada fiyatlandırılabilir
olduğunun kabulüdür; ancak, bugünkü uygulamada, bu kuruluşlar, amir kanunun
getirdiği temel yaklaşımın çok dışında bir kaynak yapısıyla faaliyet
göstermektedirler. Sayın milletvekilleri, 2001 yılı bütçe rakamlarına bir bakalım
isterseniz. 2001 yılı bütçe ödeneği 4 katrilyon 784 trilyon lira olarak
belirlenen bu 65 adet katma bütçeli idarenin özkaynak gelirleri sadece 300
trilyon liradır; yani, bu kuruluşlarının gelirlerinin sadece yüzde 6'sı bu
kuruluşların kendi özkaynaklarıyla karşılanmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de, konsolide bütçe
uygulamasının bir başka yönüne dikkatinizi çekmek istiyorum. Gerek kaynak
yaratma gerekse kaynak kullanımı anlamında, birkısım kuruluşlar,
faaliyetlerini, döner sermaye, fon ve vakıf uygulamalarıyla konsolide bütçe
dışına çıkarma eğilimindedirler. 1980 sonrası malî sistemimiz içerisinde bütçe
birliği ilkesinin bozulmasına neden olan en önemli etkenin fon uygulamaları
olduğu görülmektedir. Fon uygulamalarıyla, başlangıçta, bütçe disiplininden kaçış
hedefleniyordu; fakat, son yıllarda, bu amacın yerini, personele ek ücret
yaratabilme anlayışı almıştır. Fonların tasfiyesiyle birlikte, bu defa, tekrar,
döner sermayelere yönelim başlamıştır. 657 sayılı Yasa çerçevesinde verilemeyen
sosyal ve malî haklar, dolambaçlı yoldan, fon veya döner sermayeler kurularak
verilmek istenmekte olup, çözüm Devlet Personel Yasasının yeniden
düzenlenmesindedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; döner sermaye işletmesi
kurulmasındaki temel amaç, devletin aslî görevlerinin yapılması için kaynak
yaratmak değil, atıl kapasiteyi kullanmaktır. Halen genel bütçeli dairelere ait
2 072 adet, katma bütçeli dairelere ait ise 472 adet olmak üzere, 2 544 adet
döner sermaye kurulmuş olmasının temel nedeni; mevcut malî yasal süreç, bütçe
uygulaması ve Parlamentonun denetiminden kaçıştır. Bu işletmelerin 1999 yılı
gelirleri 958 trilyon lira olarak gerçekleşmiştir, giderleri ise, 887 trilyon
liradır. Bunun anlamı şudur: 1999 yılı bütçe büyüklüğünün yüzde 4'üne tekabül eden 958 trilyon
liranın çok önemli bir kısmı, 2 544 adet işletmede, çoğu yeterli eğitime sahip
olmayan, saymanlık yetkisi verilmiş kişiler tarafından idare edilmiştir. Kamu
malî yönetimini disipline etmek üzere, döner sermaye işletmelerinin
birleştirilerek sayılarının azaltılması, döner sermayede çalıştırılanların
maaşlarının mutlak suretle bu işletmelerden ödenecek şekilde döner sermayelerin
yeniden yapılandırılması ve saymanlık hizmetlerinin de ehil ellere verilmesi
amacıyla, Maliye Bakanlığınca hazırlanacak tasarının bir an önce Meclise sevk
edilmesini bekliyoruz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son yıllarda, ilgili kuruluş
bütçelerine alınabilecek fiyatlandırılabilir bazı hizmetlere ait gelirlerin
kamu kurumları bünyesinde kurulan vakıf ve derneklerce tahsil edilmesi
uygulaması da yaygınlaşmıştır. Sağlıkla ilgili birimlerde, tapuda, adliyede bir
işiniz olduğunda, resmî makbuzların yanında mutlaka bir vakıf veya dernek
makbuzu da elinize tutuşturulmaktadır. İşin ilginç yanı, kendi gelirleriyle
kendi giderlerini karşılar dediğimiz katma bütçeli kuruluşlar bünyesinde dahi
hem döner sermaye hem vakıf hem de dernek kurulabilmektedir. Kamu kurumlarının ödenek yetersizliği gerekçe gösterilerek, normalde
kamu kurumlarının yapması gereken hizmetlerin vakıf ve dernekler eliyle
yürütülmesi, bürokratik kaynaklı rant kavgalarına neden olmaktadır. Kamu
kurumlarının bünyesinde kurulan dernek ve vakıfların hami-liğinin en üst düzey
bürokratlar tarafından yapılması, sistemin denetimini de engellemektedir. Bu çerçevede, 2001 malî yılı bütçesinin 66 ncı maddesinde yer alan
"Kamu hizmetlerinin fiyatlandırılması" başlıklı maddeye işlerlik
kazandırılması, hatta, bu konunun, bütçe kanunu tasarısına konulan sınırlı
süreli, ucunun nereye varacağı belli olmayan yetkilerle değil, hazırlanacak bir
kanunla düzenlenmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; istendiği takdirde, bütçe disiplini
içine alarak kontrol etme imkânımız bulunan fon, döner sermaye, vakıf ve dernek
gibi oluşumlar dışında, bütçeyle doğrudan ilgisi olmayan kamu varlıkları ile üstlenilen
yükümlülükler dolayısıyla yapılan harcamalar, gelişmekte olan ülkelerin bütçe
uygulamalarında karşılaşılan temel problemlerden biri haline gelmiştir. Dolaylı bütçe harcamaları olarak adlandırılan kamu varlıklarına yapılan
harcamalar, KİT'lerden doğan görev zararları, garantili dışborçlar, Hazine
garantili yap-işlet-devret projeleri, bütçemize yük getiren başlıca kalemler
olarak ortaya çıkmaktadır. Son yıllarda artan bütçe açıkları nedeniyle, bir çeşit kurtarıcı olarak
gündeme getirilen özelleştirme faaliyetleri sonucunda, devletin kasasına giren
nakit ile devlet envanterinden çıkan mal veya taşınmaz varlık arasında,
fayda-maliyet ilişkisi tam olarak kurulamamaktadır. Çeşitli kuruluşlara verilen
Hazine garantileri de bütçeler üzerinde yük oluşturmaktadır. Örneğin, Hazine
garantili yap-işlet-devret projeleriyle ilgili olarak, ilk kez, 1999 yılında
garanti yükümlülüğü doğmuş ve İzmit Büyükşehir Belediyesi adına 111 milyon ABD
Doları tutarında su faturası, ürün satış garantisi olarak devlet tarafından
üstlenilmiştir. Bu tür garanti kapsamındaki ödemelere, 1994 yılından itibaren,
tasarruf mevduatına verilen sınırsız devlet güvencesinden kaynaklanan
yükümlülükler de eklenmiştir. Enerji alanında ise, yap-işlet-devret
modellerinde benzeri türdeki garantilerin, önümüzdeki yıl bütçelerini şimdiden
ipotek altına alacağı gözükmektedir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sene başında uygulamaya konulan
istikrar programı, malî sektördeki sorunların çözümüne özel bir önem
vermekteydi. Üç yıllık programın ilk yarısında, geçmişin yarattığı tahribatın
bir eylem planı çerçevesinde tedavisi ve geleceğe yönelik hazırlıklar
planlanmıştı. Yaşadığımız likidite problemi nedeniyle, şimdi, istikrar
programını uygulamaya koyduğumuz günlerden daha farklı bir noktada
bulunmaktayız. Bu nedenle, programın bir parçası olan 2001 yılı bütçe
hedeflerini tutturabilmek için, genel olarak, harcamaları daha da kısmanın ya
da yeni uygulamaya koyduğumuz ekvergilere yeni eklemeler yapmanın doğru
olmayacağını düşünüyorum. Bu çerçevede; birinci olarak, vergi politikasına, şimdi, eskisinden daha
çok ihtiyacımız olduğunu; ancak, bunun yolunun, mutlak surette, vergi
vermeyenlerin, kayıtdışı ekonominin üzerine gitmek şeklinde olması gerektiğini;
ikinci olarak, bankacılık sektörünü, mutlaka, sağlıklı bir yapıya
kavuşturmamızın zorunlu olduğunu, bununla ilgili operasyonların tavizsiz olarak
yürütülmesi gerektiğini; üçüncü olarak ise, konuşmamda izah etmeye çalıştığım,
konsolide bütçe uygulamasında sorun olmaya devam eden, katma bütçeli
idarelerin, kendi kaynaklarını yaratamama, fon ve döner sermayeler ile kamu
eliyle kurulan dernek ve vakıfların kaynak israfına neden olan uygulamalarının,
bütçenin sahibi ve uygulayıcısı olan Maliye Bakanlığı tarafından, 2001 yılı
içerisinde ele alınmasının gerekliliğini, bir kez daha yineliyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zorunlu olarak yapılması gereken
kamu harcamalarından vazgeçmek uğruna "faiz dışı bütçede fazla veriyoruz
ve vermeliyiz" anlayışını, uzun süre devam ettiremeyiz. Dış kuruluşların dayatmalarına karşı savımız, ortak toplumsal mutabakata
dayanan, toplumun tüm kesimlerini asgarî müştereklerde kavrayan, ciddî ve
tutarlı, uluslararası dünyanın realitesini gözden kaçırmayan, ülke
gerçeklerinden de kopuk olmayan, aynı zamanda, popülist olmayan bazı
derneklerin "ekonomiyi düzeltin; ama, bizden özveri istemeyin"
çığlıklarına da prim vermeyen, ulusal harcama, gelir ve para politikalarını,
kararlılıkla, inançla ve ısrarla uygulamak olmalıdır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dışarıdakilere güçlü olalım derken,
içeride, yıllarca, enflasyon ortamında, kârlarına kâr katan bazı kişiler,
enflasyon düşmeye başlayınca, gerçek niyetlerini ortaya koymaya başladılar.
(DSP ve MHP sıralarından alkışlar) Bundan birbuçuk yıl kadar önce, nereden buldun yasasını uygulatmamak
için, bir televizyon kanalından diğerine koşturan "hazine arazileri
üzerine yapılan gecekondulara ruhsat verilirse, devlet 50 milyar dolar
kazanır" diyen, turizmin geliştirilmesi için okulların kapatılmasını
öneren şaşırmış bir zat, şimdi de, Millî Güvenlik Kurulunu, ekonomiye el
koymaya çağırmış. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) Yüce Meclisi hiçe sayarak
tam bir sorumsuzluk örneği sergileyen bu şaşırmış zatı, şiddetle kınıyorum.
(DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; MHP sıralarından
alkışlar) Bu duygularla, Maliye Bakanlığı 2001 yılı bütçesinin hayırlı olmasını
diler, Sayın Başkan ve Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım. (DSP ve MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Savaş. Demokratik Sol Parti Grubu adına ikinci söz, Kırklareli Milletvekili
Sayın Necdet Tekin'e aittir efendim. Buyurun Sayın Tekin. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA NECDET TEKİN (Kırklareli) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 2001 yılı gelir bütçesi üzerinde Demokratik Sol Parti Grubu ve
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi en derin saygılarımla
selamlarım. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2001 yılı bütçesini dokuz gündür
görüşüyoruz. Bu bütçe, istikrar tedbiri uygulayan bir ülkenin, reel koşullarda
ve reel değerlerde, hiç hayalciliğe kapılmadan hazırladığı bir bütçedir. Bütçenin gelirleri de harcamaları da, bir istikrar programının
koşullarına göre hazırlanmıştır. Bu bütçe, ulusumuzun, önümüzdeki yüzyıla
ilişkin öngörülerine ve beklentilerine yönelik, devletimizin en önemli
belgelerinden birisidir. Bu bütçe, farklılıklarımızın değil müştereklerimizin, el ele verilip
doğruları arayıp bulma ve bunları ortak aklın fırınında yoğurma ve sonuçlarını
ülkemiz insanının yararına yaşama geçirme idealinin üstün geldiği bir bütçe
olmalıdır. Onun için, hiç çekinmeden, siyasî görüşlerimizin dışında, ekonominin
reel kuralları doğrultusunda, ülkemizin geleceği için doğruları istemek,
bunları ortaya koymak bizlerin en kaçınılmaz görevidir. Gelir bütçesinin genel ve kalemler bazında analizine girmeden önce,
Osmanlıdan bu yana, gelir, gelir idaresi ve vergiye bakışımızın kısaca bir
özetini yapmak istiyorum. Bizde ilk vergi, ilk gelir toplama eylemi, Osman Gazi'nin yayımladığı
bir fermanla başlamıştır. Âşık Paşa tarihine göre, bu fermanda Osman Gazi şöyle
demektedir: "Her kim, pazarda satış yapıp para kazanırsa, bunun için,
bunun 2 akçesini versin -hiç teferruat yok- satmazsa vermesin ve bu kuralı kim
bozarsa, Tanrı, onun dinini ve dünyasını bozsun" diyerek, ilk gelir
vergisini koymuştur; yani, Osmanlıda vergi vermeyenler, bir noktada Tanrı'ya
havale ediliyor ve kendilerine bir anlamda ileniliyor ve dininin ve dünyasının
bozulması isteniyor. 1838 yılına gelindiğinde, Osmanlı, Maliye Nezaretini kuruyor ve bu yıl,
Maliye Nezaretinin vergi dairelerini sıralıyor. Bunlar, sırayla "avarız",
"bedeli nuzûl" gibi gidiyor ve en önemlisi "haraç" vergi
dairesi. Yani, Osmanlı, bir noktada, 1838'de vergiye haraç olarak bakıyor,
haraç alma olarak bakıyor. Ancak, 23 Nisan 1920'de, bu genç Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ilk çıkarmış olduğu yasa da vergi yasasıdır; yani, 1 numaralı
yasa, vergi yasasıdır. Şimdi, bu özeti yaptıktan sonra, bugüne kadar yapılan bütün çağdaş
gelişmelere rağmen, vergi almak, vergi toplamak pek sevimli olamamıştır. Belki
de bunda, verginin, bir tür haraç olarak başta adlandırılmış olması da
psikolojik olarak rol oynamış olabilir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; günümüz çağdaş toplumlarının
vergicilik anlayışı, ekonomik, sosyal ve politik anlayışların bir bileşkesini
oluşturur. Teknolojide meydana gelen hızlı değişiklikler, ekonomi bilimindeki
olağanüstü gelişmeler ve çağdaş özlemlerin etkisiyle, vergi ve vergi toplama
işlemi yeni bir yörüngeye girmiştir. Türkiye, bu değişimden, ne yazık ki,
yeterince etkilenememiştir. Türk vergi sisteminin ekonomik gelişme üzerindeki etkilerinin bir türlü
özlenen seviyeye çıkarılamaması, vergi potansiyelinden yararlanma oranının
düşüklüğü ve kalkınmanın hizmetinde etkin bir araç olarak verginin
kullanılamaması, günümüzün en çok yakındığımız konularının başında gelmektedir.
Vergi, kendi başına bir amaç değil, diğer ekonomik ve sosyal
politikaların oluşumunda bir araç olarak görülmelidir. Vergi politikalarının, hızlı, adil ve dengeli kalkınma hamlelerinde en
önemli rolü oynadığı gerçeğini hiç kimse inkâr edemez. Modern vergi sisteminde, vergicilik anlayışının üç temel işlevinin bir
arada yerine getirilmesi gerekir: Bunların birincisi, vergi sisteminin, devlete normal hizmetlerin
yanında, ekonomik gelişme için gerekli olan parasal olanakları sağlamasıdır. İkincisi, vergi yükü vatandaşlar arasında sadece adil dağıtılmakla
kalmayıp, vergi sisteminin, toplumda gelir ve servet dağılışlarındaki
adaletsizlikleri giderici, toplumun her bireyini, yansızlığına ve adilliğine
inandırıcı olması gerekir. Son olarak üçüncüsü, vergiler, ekonomik hayatı daraltıcı, olumsuz
etkileyici ve vergiden kaçınma yollarının aranmayacağı bürokratik engellerden
arındırılmış olmalıdır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, toplumun özlediği vergiler
açısından, vergi mevzuatı açısından, vergilerin kullanıldığı yerler ve
harcamaların etkinliği açısından kamunun bilgilendirilmesi gerekir. Halkın onayının ve güveninin kazanılmasında, etkinliğin sağlanmasında
şeffaflık şarttır. Dolayısıyla, vergi idaresi, vergi politikaları
uygulamalarını anlatmalı ve halkta vergi bilincinin yayılmasına çalışmalıdır.
"Ben vergimi veriyorum" felsefesi ve inancı, Türk toplumuna mutlaka
yerleştirilmelidir. "Ben vergimi veriyorum" felsefesinin ve inancının
yerleştiği Türk toplumunda vergi kaçakları
azalacak, insanların devlete olan güveni artacak, devletin, topladığı
vergileri yerinde harcamak zorunda kalacağı bir ekonomik iklim, bir katılımcı,
çağcıl, demokratik iklim oluşmuş olacaktır. Her şeyden önce, vergi daireleri,
Gelirler Genel Müdürlüğü ve Maliye Bakanlığının halka internet yoluyla, diğer
televizyonlar yoluyla açıklığı ve şeffaflığı "ben vergimi veriyorum"
inancı doğrultusunda yerleştirmesini beklemekteyiz; bu, gereklidir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu cümleden olarak, devletin vergi
sepetinin dağılımını bilmek, hem vatandaşın hem de yatırımcının en doğal
hakkıdır. Şimdi, bu vergi sepetinin dağılımına kısaca bir bakmak istiyoruz.
Geçmiş yıllarda da söyledik; vergi sepeti yaklaşık olarak 32 katrilyon
civarında, toplayacağımız vergi; bunun
11,8 katrilyonu, sadece beyannameli mükelleflerden toplanan vergi; diğeri,
zorunlu olarak hepimizin elbirliğiyle ödemiş olduğumuz KDV'lerden, petrolden ve
diğer vergilerden. Böyle bakınca, beyannameli mükelleflerden alınan vergiler,
toplanan vergilerin yüzde 25'ini geçmiyor; bu, adil bir dağılım değil. Bu
Meclis el ele vererek, bunu daha adil hale getirmek zorunda. Çünkü, Batı
ülkelerinin hepsinde halkın yüzde 95'i, hatta yüzde 100'ü vergi mükellefi; en
azından verme açısından veyahut da iade alma açısından vergi mükellefi. Bu tablo, çağdaş bir tablo değildir. Bu tabloyu çağdaş bir hale
getirmenin, daha doğrusu, vergi sepetinin dağılımını halkın daha çok katılımını
sağlayacak hale getirmenin bir yolu ve yöntemi olmalıdır. Bu da, kayıtdışı
ekonominin, mutlaka kayıt altına alınmasından geçmektedir. Tek çıkar yol,
vergitabanını genişletmek ve kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almaktır; yani,
ülkemizde herkesi vergi mükellefi yapacak sistemi vergide mutlaka kurmak
zorundayız. Yukarıdaki tabloya bakılınca, ülkemiz âdeta bir kayıtdışı ekonomi
cenneti haline gelmiştir; çünkü, yüzde 25'i kayıtlı vergi mükellefidir; daha
doğrusu, toplanan vergilerin yüzde 25'i ancak kayıtlı ekonomiden gelmektedir.
Bugün, gerek özel sektörde gerekse devlette, kayıtdışılığın olmadığını söylemek
mümkün değildir. Devletin vatandaşına nüfus kâğıdı verdiği bir yerde, nüfus
sayımı olur mu?! Bu "kayıtdışı nüfusum var" demektir. Sayıştayın bu
yıl verdiği uygunluk raporlarında, hazine belgelerinde, dış kredi kullanan
kuruluşların, bu kredilere ilişkin bilgileri zamanında ve tam bildirmedikleri,
bu nedenle, devlet muhasebesinin netleşememesi, kayıtdışılığı göstermiyor mu?! Özel sektöre gelince; kayıtsız işçi çalıştırma, çalışmanın çocuklara,
kadınlara ve evlere yönlendirilmesi, bir kayıtdışılık örneği değil midir?
Dernekler, vakıflar, bir anlamda döner sermayeler, son yılda çoğunu
kaldırdığımız fonlar; hastanelerde, mahkemelerde, okullarda ve diğer kamu ve
özel kuruluşlarda alınan bağışlar ve yardımlar, devletin vergi sisteminden
kaçmak değil de nedir?! Açıkçası, özel sektörün büyük bir kısmında mevcut vergi
sistemi, herkesi kayda almadığı için, kayıtdışılığı teşvik etmiyor mu? Bilim
adamları "kayıtdışı yoğun ekonomilerde, Gelir, Kurumlar, Katma Değer
Vergileri ile harç ve sosyal güvenlik gelirleri düşer" diyor; bizde düşük
değil mi?! Sosyal güvenlik açıklarımız artmıyor mu; bu, bir yara değil mi?! Devamla, kayıtdışı ekonominin büyümesi; bütçe açığının artmasına,
ekonomide haksız rekabete, kaynakların verimsiz alanlara kaydırılmasına, vergi
adaletsizliğine ve ekonomik anarşinin yaratılmasına, işçilerin pazarlık gücünün
kırılmasına, moral değerlerin bozulmasına, rejime olan güvenin sarsılmasına,
ekonominin dövize kaymasına, bankacılık sisteminin sarsılmasına yol açmıyor
mu?! Bu saydıklarımızın hangisi ülkemizde yok?! Açıkçası, kayıtdışı yoğun
ekonomilerde, âdeta, yaşamayan yaşayanlar var, hiçbir şey gerçek değil. Gayri
safî millî hâsıla, büyüme, istihdam, sağlık, kısacası ekonomik yaşam gerçek
değildir. Haksız rekabet, haksız kazanç, devletin vergi kaybı, kayıtdışı
üretim, naylon fatura, nüfuz ticareti ve kayırmacılık, bunların hepsi
kayıtdışılığın ürünüdür. Bu nedenle, artık, ülkemizde herkesin vergi mükellefi
olma zamanı geldi de geçiyor bile. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kayıtdışı ekonomi, ekonomide
krizleri, krizler de kayıtdışılığı destekler. Açıkçası, kayıtdışılık ile
ekonomik kriz, birbirinin ayrılmaz parçasıdır. Kayıtdışı ekonominin bir ülkede
büyümesi, yönetim şekli demokratik olsun olmasın, bütün hükümet etme türlerine
bir başkaldırıdır. Kayda geçmeyen her türlü faaliyet, demokratik rejimleri
zaafa uğratır. Hiçbir hükümet, kayıtdışılığı teşvik edemez, buna seyirci
kalamaz ve kalmamalıdır. Ancak, son günlerde, kayıtdışılığı asla özendirmemesi gereken, malî
miladın tamamen kaldırılmasını savunabilen bir zat "yüzde 25 enflasyonu ne
yapalım" dedikten sonra, demokratik ve parlamenter rejime alternatifler
önermekten, maalesef çekinmemiştir. Demokrasi dışı rejimleri özleyen bu zatla
ilgili takdirleri, Yüce Meclise ve halkımıza bırakmadan edemiyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kayıtdışılıktan kurtulmanın tek
yolu, vergi sistemimizi, mutlaka, herkesi kapsayacak şekilde bir daha gözden
geçirmektir. Bunun için, mutlaka bu Meclis, az vergiyle idare etme zorunda
bırakılmamalıdır; insanlarımızın hepsini, elbirliğiyle ve birlikte vergi
vermeye davet etmelidir ve bunu özendirmelidir. Aksi halde vergiden kaçınma
yollarını ne kadar kapatırsak kapatalım, mutlaka ve mutlaka, bu yönteme
gidilmelidir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; o halde, tek çözüm yolu, ekonomiyi
kayda almaktadır; daha açıkçası, ekonomik faaliyetleri, hamiline olmaktan
çıkarıp, nama haline getirmektir. Bu da, vergi tabanını genişleterek, herkesi,
bu tabanın bir bireyi haline getirmekle çözümlenir. Meclisimiz, artık, bu temel
ekonomik sorunu, bu vergi sorununu, gün geçirmeden çözümlemelidir. Bu duygu ve düşüncelerle, Demokratik Sol Parti ve şahsım adına, Yüce
Meclisi en derin saygılarımla selamlarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tekin. Gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır. Şahısları adına, bütçenin lehinde konuşmak üzere, Aksaray Milletvekili
Sayın Murat Akın; buyurun. MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye
Bakanlığı gelir bütçesi üzerinde, şahsıma adına, lehinde konuşmak için, söz
almış bulunmaktayım; bu vesileyle, he-pinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, 2001 yılı konsolide bütçe gelirleri, Sekizinci
Beş Yıllık Kalkınma Planı, 2001 yılı programı ve programda öngörülen ekonomik
büyüme, ihracat büyüklüğü, döviz kurlarında ortaya çıkacak değişiklikler, 2001
yılında beklenen fiyat hareketleri, vergi sistemimizde gelir elastikiyeti,
istihsal ve istihlak tahminleri, bütçe giderleriyle ilgili büyüklükler,
yürürlükteki mevzuat ve alınacak tedbirler göz önünde bulundurularak tahmin
edilmiştir. Değeri milletvekilleri, 2000 yılı bütçesinde gelirler 34 katrilyon 819
trilyon olarak tahmin edilmiş; ekim sonu itibariyle, bu gelirin, aşağı yukarı
28 katrilyonu gerçekleşmiş olmaktadır; Kasım ve aralık itibariyle 6 katrilyon
daha tahmin edilmekte, 2001 yılında ise, konsolide bütçe gelirlerinin 43
katrilyon 127 trilyon liraya ulaşacağı tahmin edilmekte, ki, 2000 yılına göre,
yüzde 23,9 artış olacağı şeklinde hesaplamalar yapılmıştır. Görüldüğü üzere, gelir idaresi, fevkalade gayretler neticesinde, bütçede
bir yıl önceden tahmin edilen gelirleri tahsil etmekte ve bütçenin en sağlam
finansman kaynağı olarak yerini almasını temin etmektedir. Ancak, gelir
idaresinde çalışan insanlarımız, amirinden memuruna kadar -Maliye Bakanlığının
diğer personeli dahil- neredeyse -eğer fondan aldıkları cüzi bir parayı dahil
etmezsek- kamu personeli içinde alt tabakalarda yer almaktadır. Şimdi siz, gelir idaresinin 43 katrilyon lira vergi tahsil etmesini
hesaplayacaksınız, muhammen bütçeye koyacaksınız; ama, öbür taraftan, gelir
idaresine hiçbir şey vermeyeceksiniz!.. Ayrıca, DSP sözcüsü arkadaşımızın biraz önce ifade ettiği gibi, Hazineyi
Maliye Bakanlığından ayıracaksınız, Hazine Müsteşarlığı kuracaksınız, Hazine
Müsteşarlığının başına getirdiğiniz insan da Hazineden bihaber olacak!.. Bu
millette, gelir idaresinin toplamış olduğu bu vergilerin, kamuda kötü bir
intiba bırakan bu bankaların batmasında finansman kaynağı olarak kullanılacağı
intibaını -ima yoluyla da olsa- bırakacaksınız!.. Şimdi soruyorum... Yine, bir sözcü "vergi tabanını
genişletelim" diyor. Vergi tabanını genişlettik, hayat standardı esasını
getirdik; çaycıyı, çorbacıyı, maydanoz satan herkesi bu hayat standardına dahil
edecek şekilde bir düzenleme getirdik. Daha bunun dışında vergi tabanını nasıl
genişletebiliriz?! Geçen sene, deprem vergisi dolayısıyla, vergi dışı kalan devlet tahvili
ve hazine bonosu da, gene burada verilen önergelerle, vergi yasası
değişikliğine dahil edilmek suretiyle 1,9 katrilyon liralık bir verginin
alınması da sağlandı; yani, sermayenin de vergilendirilmesi, geçen sene deprem
vergilerinin görüşmelerinde -bu bütçede- hükümet tasarısı olarak değil,
muhalefetin aşırı itirazı üzerine, Genel Kurulda önergeyle konuldu. Deprem
vergisi diye tabir edilen 2,9 katrilyonluk verginin 1,9 katrilyonu, hazine
bonosu ve devlet tahvillerinden sağlanmıştı. Bunun dışında, bu milleti, daha nasıl vergilendireceğiz?! Bu millete
"vergi ver, ver, ver" diye diye bu millet artık ölüm noktasına
gelmiş; yani, bu insanların geçimini sağlayacağı bir akarı bu insanlara
bırakmamamız, bu Meclisin vicdanına acaba ne derece sığar?! Bu insanların, ilk,
orta, lise ve yüksekokul dahil birçok yerlerde, masraf kapısı sayılabilecek
yerlerde tahsillerine devam etmekte olan çoluk ve çocukları ve etraflarında
bakmakla mükellef oldukları insanlar vardır. İşte bu hükümetin anlayışı, insanca, medenî bir şekilde yaşayan bu
insanları ve bu milleti, hep servet düşmanı şeklinde görüyor intibaı verilmek
suretiyle, vergi, vergi, vergi... Vergi istediğinde aslan kesiliyor; ama,
koalisyon ortaklarından -sayın vergi dairesini, Maliye Bakanlığını bu
sözlerimden tenzih ediyorum; Sayın Bakanımız, bunlara en fazla karşı
çıkanlardan birisi- Hazineyi temsil eden bakan ve o kesim, Hazineyi güzel idare
edemediği için, Maliyeye Hazine yük olmaktadır; halbuki, daha önceleri, Hazine
Maliyeyle müşterekti; hem tahsilat hem paranın idaresi Maliye Bakanlığındaydı. Değerli milletvekilleri, 2000-2002 dönemini kapsayan üç yıllık bir makro
ekonomi programı uygulamaya konulmuştu. Programın temel amacı, hepinizce malum
olduğu üzere, kamu açıklarını azaltmaktı; ancak, batan bankalar dahil, bu yıl
itibariyle, daha 2001 yılı bütçesi için 1 kuruş tahsil edilmeden, şu an
neredeyse birikmiş 45 katrilyon kamu açıkları var. Acaba, hükümet, bunun izahını
nasıl yapacak?! Yine, hükümetin amacı, üç yıllık bir dönem sonunda, enflasyonu, tek
haneli rakamlara indirmekti. Hükümet, enflasyonu ilk yılda yüzde 20-25'lere,
ikinci yılda yüzde 10-12'lere, üçüncü yılda da yüzde 7'lere düşürmek istiyordu;
ama, ilk yıl, enflasyon yüzde 40'ların üzerinde; hükümetin kabul ettiği
enflasyon yüzde 35'lerde, fakir fukaranın aldığı, giydiği, yediği, içtiği
şeylerdeki enflasyon yüzde 70'lerde. Tahmininiz ve hesaplamalarınız,
görüyorsunuz, sapmalarla, mukayese edilmeyecek şekilde hatalarla doludur. Değerli milletvekilleri, üçüncü husus ise, reel faizleri aşağı çekmek ve
sürdürülebilir bir ekonomik büyüme sağlamaktır. Merkez Bankası, 22 Kasım 2000
tarihi itibariyle, reel faizleri aşağı çekmekte aracı olması gerekirken,
bankalararası işlemlerde, bizzat kendisi, yüzde 3, yüzde 4 faiz uygulamak
suretiyle, repo yapmak suretiyle, faiz ve kâr, rant peşine koşmuştur. Peki, bu
Merkez Bankası, bu hükümete, bu Hazineye bağlı değil mi?! Merkez Bankasının,
hükümetin almış olduğu ekonomik istikrar tedbirlerinin hedefine ulaşmasında
katkı sağlaması gerekmez mi?! Yine, o günler itibariyle, Merkez Bankasının
uygulamış olduğu para politikasıyla, gecelik faizlerin yüzde 19 000'lere
çıkması suretiyle o kaos yaşanmıştır. Bunda, acaba, muhalefetin ne katkısı
vardır?!. Burada, muhalefet mi düğmeye bastı?! Burada, emniyet güçlerinin
yürüyüşleriyle ilgili "emniyet kökenli muhalefet milletvekilleri, emniyet
güçlerini tahrik etmek suretiyle, bu yürüyüşü yaptırdı" dediniz; bunu
söylediğiniz gibi, gelin, burada da şöyle söyleyin: Maliye kökenli
milletvekilleri, Hazine kökenli milletvekilleri, Merkez Bankası Başkanını
tahrik etmek suretiyle, bu yanlış kararları aldırdı!.. Şimdi, çok yanlış mesnetler peşindesiniz. Eğer bu şekilde devam
ederseniz, bu ekonomik istikrar tedbirlerinin, üçüncü yılın sonunda değil,
onüçüncü yılın sonunda da netice vermesi mümkün değildir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Akın, 1 dakikanız var. MURAT AKIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu millet, hakikaten
itirazını isyan noktasına getirmemektedir. Tek sebebi de, kanaatkâr bir millet,
kanaatkâr bir halk olmasıdır; devletine saygısından, Millet Meclisine
saygısından, hükümete saygısındandır. Ancak, bu milletteki toplu itirazlar,
artık isyan noktasına gelirse, hiçbir zaman, Kızılay Meydanında ya da bir başka
meydanda aldığınız tedbirlerle, bu milleti sükûta erdirmeniz mümkün
olmayacaktır. Gelin, şu ekonomik, sözde ekonomik istikrar tedbirlerinizi güzel
bir revize edin. Şu an, faizler yüzde 70'lerin üzerindedir. Değerli milletvekilleri, bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Şimdi, hükümet adına, Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral. Buyurun Sayın Bakan. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerimin başında Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 2001 yılı bütçe tasarısı hazırlanırken hedef alınan temel ekonomik
büyüklüklerle, bütçenin gelir ve gider büyüklüklerini ve özelliklerini Yüce
Heyete 11 Aralık günü yaptığım sunuş konuşmasında açıklamıştım. Bu nedenle,
bugün, bu konulara tekrar girmeden, bakanlığın gider bütçesi, gelir bütçesi ve
genel bazı konular hakkında bilgi sunacağım. Sayın Başkan, değerli üyeler; Maliye Bakanlığının merkez birimleri
yanında, 2 005 taşra ve 26 adet yurtdışı birimi vardır, bu birimlerde 69 534
personel çalışmaktadır. Personelimizin yüzde 91'i taşradadır. Bunun yüzde 64'ü
vergi idaresi personelidir. Bakanlığımız, maliye politikalarının hazırlanması,
bu politikaların uygulanması, uygulamanın takibi ve denetlemesiyle görevlidir.
Bu görevler, kuşkusuz gelir, gider ve nakit hareketlerinin koordinasyon içinde
yürütülmesini zorunlu kılmaktadır. Bildiğiniz üzere, ülke ekonomisinin
yönlendirilmesinde maliye politikaları gider ve gelir yönleriyle bütçe
kanunlarında şekillenerek uygulanmaktadır. Maliye politikalarının gider, gelir, nakit ve borçlanma yönleriyle bir
bütünlük içinde uygulanması, bütçe disiplininin sağlanabilmesi ve hedeflere
ulaşabilmesi bakımından zorunludur. Türkiye çapında tüm saymanlıklarda günlük çalışmaların bilgisayar
yardımıyla yapılması ve verilerin merkezde toplanarak devlet hesaplarının
günlük olarak işlenmesi amacıyla başlatılan SAY 2000 Projesinin yazılımı
tamamlanmış, pilot uygulamalarla test edilerek olumlu sonuçlar alınmıştır.
Projenin, 1 Kasım 2000 tarihinde başlayan uygulamaya geçiş aşaması, planlandığı
şekilde yürütülmektedir. Merkezde yer teslimleri ve sistem kurumları önemli
ölçüde tamamlanmıştır. Saymanlıklardaki yer teslimlerine de başlanmıştır.
Projenin 2 nci ve 3 üncü dönem eğitimleri tamamlanmıştır. Bu projeyle, 1 658 saymanlık, merkeze bilgisayarla bağlanacak ve devlet,
her akşam gelirini, giderini, borcunu, alacağını ve nakdini, kısacası malî
tablolarını görecektir. Devlet, nakit giriş ve çıkışını anında izleyebileceği
için, kamu finansmanı için gerekli nakit ihtiyacı daha sağlıklı tespit
edilecektir. SAY 2000 Projesi, 19-20 Ekim tarihlerinde KalDer ve diğer kurum ve
kuruluşları tarafından düzenlenen "Mükemmeli Arayış Sempozyumu"
kapsamında 14 özel sektör kuruluşu ile 2 kamu kuruluşunun 16 projeyle katıldığı
ve 8 projenin finale kaldığı yarışmada "Yılın En Başarılı Ekibi"
ödülüne layık görülmüştür. Kamu malî yönetiminde saydamlık, doğruluk, kalite, sürat, temel hizmet
ilkelerimiz olarak belirlenmiştir. Devletin gelir, gider ve açıklarına ilişkin
hedef ve gerçekleşmeleri en kısa sürede ve birinci elden kamuoyunun dikkatine
sunmak ve böylelikle kamu malî yönetiminde şeffaflık sağlamak amacıyla, aylık
olarak yayımlanmakta olan "Kamu Hesapları Bülteni" web sayfası
altında oluşturulan bir sitede, en geç ertesi ayın 20'sine kadar kullanıcıların
hizmetine sunulmaktadır. Söz konusu site, bugüne kadar 106 000'den fazla
kullanıcı tarafından ziyaret edilmiştir. Sayın Başkan, değerli üyeler; Bakanlığımızın görev alanlarından biri de,
devlete ait malların yönetim ve tasarruf esaslarını belirlemek ve uygulamaktır.
Biz, bir taraftan kamu taşınmaz mallarını korurken, diğer taraftan, atıl duran
taşınmazları ekonomiye kazandırmayı amaçlamaktayız. Bu çerçevede, 4325 sayılı
Kanuna istinaden, kalkınmada öncelikle yörelerde, organize sanayi bölgelerine
öncelik verilmek üzere, en az 10
kişilik istihdam öngören teşvik belgeli yatırımlar için gerçek ve tüzelkişi
yatırımcılarına, Hazineye ait arazi ve arsaların mülkiyeti bedelsiz olarak
devredilmektedir. Bu konuda, 18 Aralık 2000 tarihi itibariyle, 94 girişimcinin
talebi kabul edilerek, toplam 21,4 milyon metrekare arazi ve arsanın bedelsiz
olarak tahsisi yapılmıştır. Tahsis edilen bu yerlerde gerçekleştirilecek
yatırım tutarı 101,6 trilyon lira olup, yarattığı istihdam 9 298 kişidir. 2000 yılında, 18 Aralık tarihine kadar satılan ve ihale aşamasında olan
arsa ve arazi miktarı 296 milyon metrekare olup, tutarı da 142 trilyon liradır.
Hazineye ait ve atıl vaziyetteki arazilerin ekonomiye kazandırılması yönünden
çalışmalarımız hızlandırılarak sürdürülecektir. Bu amaçla, özelleştirme
uygulamalarına paralel olarak, devletin mülkiyetinde olup, ihtiyaç duyulmayan
arsa ve arazilerin, satış, kiraya verme ve irtifak hakkı tesisi yoluyla
ekonomiye kazandırılması çalışmalarına, önümüzdeki yıl da devam edilecektir.
Ayrıca, Hazine arazi ve arsalarının satış ve kiralama ihalelerinde şeffaflığın
ve rekabetin sağlanması bakımından, ihale ilanlarının internette de
yayınlanmasına, son bir yıldır başlanmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, konut sorununun temelindeki arsa
ve finans açığının karşılanmasında atıl duran Hazine arazilerinin bir kaynak
olarak kullanılması düşüncesiyle, Toplu Konut İdaresi ve Arsa Ofisiyle
işbirliği yapılarak, atıl duran, işgal ve tecavüzlere açık Hazine taşınmaz
mallarının ve tescil dışı yerlerin toplukonut arsaları üretiminde
değerlendirilmesi çalışmaları, sonuçlanma safhasına gelmiştir; 2001 yılında
uygulamaya başlatmak hedeflenmektedir. Bu sayede, hem konut açığının
kapatılmasına hem de inşaat sektörünün canlandırılmasına önemli katkılar
sağlanacağı düşünülmektedir. Bu amaçla, bütçe kanunu tasarımıza bir madde de
yerleştirilmiştir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1996 Kasım ayında yürürlüğe giren
4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanunla kurulan Malî
Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) Şubat 1997'de çalışmalarına başlamış, karapara
ve karapara aklama suçu kavramları, hukuk sistemimize girmiştir. Malî Suçları
Araştırma Kurulu, savcılıklardan ve kamu kurumlarından gelen karapara aklama
suçunun tespitine ilişkin talepleri, malî kurumlardan alınan şüpheli işlem
bildirimlerini, kendi bünyesinde, uzmanları vasıtasıyla değerlendirmekte,
inceleme ve araştırma görevini ise, maliye müfettişleri, hesap uzmanları,
gelirler kontrolörleri, bankalar yeminli murakıpları, Sermaye Piyasası Kurulu
uzmanları ve hazine kontrolörleri vasıtasıyla yapmaktadır. Ayrıca, 4422 sayılı
Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununun 6 ncı maddesi gereğince,
devlet güvenlik mahkemelerince talep edilen mal varlığı araştırmaları da, kurul
tarafından yapılmaktadır. Karaparanın aklanmasının önlenmesine ilişkin yapılan incelemeler, konunun,
sadece bir boyutunu oluşturmaktadır. Bunun dışında, idarî ve hukukî nitelikli
birtakım önlemlerin de alınması gerekmektedir. Bu amaçla, ülkemizin üyesi
bulunduğu Malî Eylem Görev Grubunun tavsiye kararlarına uygun olacak şekilde,
gerekli idarî ve hukukî önlemlerin alınmasına devam olunacaktır. Kayıtdışı ekonomi ve bunun beslediği karapara aklama suçunun tespitine
ilişkin olarak da, bugüne kadar 561 adet dosya açılmıştır. Bu dosyaların 294'ü
Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığının kendi personelince incelenmiş,
178'inin incelenmesi bitirilmiştir. Tamamlanan dosyaların 91'inde, karapara
aklama suçu tespit edilmiş olup, 18'i için cumhuriyet savcılığına suç
duyurusunda bulunulmuş, kalan 73'ü daha ayrıntılı araştırma için inceleme
elemanına sevk edilmiştir. Kurul dışındaki inceleme elemanlarına 267 dosya
gönderilmiş, 91'inin incelenmesi tamamlanmış olup, bunların 26'sında karapara
aklama suçu tespit edilerek suç duyurusunda bulunulmuştur. 176 dosyada inceleme
devam etmektedir. Toplam olarak 561 dosyanın 269'u incelenmiş ve 117'sinde suç
unsuru bulunmuş, 44'ü savcılığa gönderilmiş, 73'ü için ayrıntılı incelemeye
gidilmiştir. 209 dosyanın incelemesi devam etmektedir. Suç duyurusunda
bulunulan 44 dosyada karapara aklamaya konu değerlerin toplamı 133,8 trilyon
liradır. Sayın Başkan, değerli üyeler; vergi gelirlerinin artması için, çağdaş
vergi kanunları ve bu kanunları uygulayacak güçlü bir vergi idaresi gerekir.
Bunun yanında, mükellefe, ödevlerini yerine getirmede gerekli kolaylık ve
hizmetin sağlanması da önemlidir. Amacımız, en son teknolojilerle, bir
taraftan, vergi idaresini güçlendirerek kanunların hızlı ve etkin bir şekilde
uygulanmasını, diğer taraftan, mükellef hizmetlerini iyileştirerek
mükelleflerin vergi ödevlerini kolayca yerine getirmelerini sağlamaktır. Bu
konuda 2000 yılında yaptığımız çalışmaları size sunuş konuşmamda açıklamıştım.
2001 yılında otomasyon uygulamalarının otomasyonsuz vergi dairelerine
yaygınlaştırılmasına devam etmeyi ve internet yoluyla beyanname toplama
sistemini başlatmayı planlamaktayız. Temmuz 1995 tarihinde tek vergi numarası uygulamasına, Türkiye genelinde
4 839 558 mükellefe numara verilerek başlanılmıştır. 1998 yılında, çeşitli
ekonomik aktiviteler için vergi kimlik numarası kullanımı gerekliliğinin
getirilmesiyle, verilen vergi kimlik numarası hızla artmış ve 18 Aralık
itibariyle verilen toplam vergi numarası sayısı 15 151 414'e ulaşmıştır. Diğer taraftan, kayıtdışı ekonomilerin önlenmesi amacıyla, yurt çapında
yaptırmakta olduğumuz yaygın ve yoğun vergi denetimleri aralıksız
sürdürülmektedir. Bu yıl çapraz kontrollere imkân verecek istihbarat veri
tabanını büyük ölçüde güçlendirdik ve kredi kartlarıyla yapılan mal ve hizmet
satışlarına ilişkin Katma Değer Vergisinin beyan edilip edilmediği konusu başta
olmak üzere, yaygın vergi incelemeleri başlattık. Otomasyonun
yaygınlaştırılması, tek vergi numarası uygulaması ve vergi istihbarat
merkezinde oluşturulan dinamik veri tabanıyla, ekonomik faaliyetleri anında
takip ederek denetimin tesadüfi, zaman ve enerji kaybettiren bir yapıdan, daha
sistemli, planlı, yaygın ve hedefi isabetle tespit eden erken bir yapıya
kavuşmasını sağladık. Sayın Başkan, değerli üyeler; Maliye Bakanlığınca yürütülmekte olan
vergi denetimleri konusunda da kısa açıklamada bulunmak istiyorum. Maliye
Bakanlığının 971'i müfettiş, hesap uzmanı, kontrolör ve 2 242'si de denetmen
olmak üzere, denetim kadrosunun fiilî mevcudu 3 213'tür. Yılda iki defa sınav
açılmasına rağmen, kaliteden ödün veremediğimiz için, boş kadrolar kolayca
doldurulamamakta ve sayısı da istenilen düzeye çıkarılamamaktadır. Zira, Maliye
Bakanlığında denetim elemanlığı bir kariyer mesleğidir. 2000 yılı içinde sahte belge düzenleyen ve kullananlar hakkında geniş
çaplı bir inceleme araştırma programı düzenlenmiştir. Bu maksatla, 15 büyük
ilimizde, merkez denetim elemanlarının yönetimi altında oluşturulan özel
ekiplerle, bu illerdeki sahte belge düzenleyicileri ve kullanıcıları
belirlenmiş olup, hazırlanan raporlar doğrultusunda, şu anda, binden fazla
mükellef vergi incelemesine tabi tutulmaktadır. Maliye Bakanlığı, denetim politikalarını oluştururken, denetim gücünü,
yerel ve bölgesel denetim ihtiyacını ve denetim yapılacak sektörlerin sayısını
dikkate alarak yıllık programla belirler. Bu programlar, yalnızca vergi
incelemesini değil, vergi kaybını önleyici ve caydırıcı güncel denetimleri de
içermektedir. Geçen yıl, 51 731 mükellef vergi incelemesine tabi tutulmuş; incelenen
2,3 katrilyon lira matrah üzerinden 1 katrilyon lira matrah farkı bulunmuştur.
Bu yıl sekiz aylık dönemde, 38 530 mükellef incelenmiş; 3,5 katrilyon lira
matrah üzerinden 1,4 katrilyon lira matrah farkı bulunmuştur. Ayrıca, merkez denetim elemanlarımızca vergi kaçakçılığı suçu tespit
edilen 1999 yılında 373, bu yıl da 263 olay, savcılıklara intikal
ettirilmiştir. Vergi denetim politikaları belirlenirken, vergi istihbarat merkezindeki
istihbarat veri tabanından yararlanmak ve sınırlı sayıda derinlemesine inceleme
yerine, aynı nitelikteki tüm mükellefleri kapsayacak şekilde, yaygın inceleme yöntemine
sıkça başvurulmaktadır. Böylece vergi incelemelerinin psikolojik etkisinin,
inceleme yapılan sektörün bünyesinde hissedilmesi sağlanmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2001 yılı konsolide bütçe kanun
tasarısı, 17 Ekim 2000 günü Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Tasarı,
önce, Plan ve Bütçe Komisyonunda 21 gün süreyle enine boyuna tartışılmıştır.
Daha sonra, Genel Kurulda, değerli milletvekilleri, 11 gün boyunca, bütçe
üzerinde kıymetli görüş ve eleştirilerini ortaya koymuşlardır. Yeni yüzyılın,
yeni binyılın ikinci bütçesinin müzakerelerini bugün tamamlıyoruz. Ongün sonra
da, çağın ilk yılı ve ilk bütçesi sona ermektedir. Bütçeler, kuşkusuz, bir
önceki yıl bütçesinden etkilendiği kadar kendisinden bir sonraki bütçe üzerinde
de önemli izler bırakmaktadır. Bilim, iletişim ve teknoloji çağı olan 21 inci Asra, ülkemiz, malî ve
ekonomik dengelerini kalıcı bir biçimde oluşturma amacıyla, üç yıllık bir
ekonomik program uygulayarak girdi. 2000 yılı bütçesi, programın ilk
bütçesiydi. Küresel dünyanın çetin şartlarını kucaklamak ve rekabet gücünü elde
edebilmek, sağlıklı bir malî yapı ve güçlü bir ekonomiyle mümkündür. 2001 yılı bütçesi, 2000 bütçesi üzerine inşa edilmektedir. 2000 yılının
sonuna geldik. Bütçe yıl sonu rakamları ortadadır. Sonuçlar, program
hedeflerine ulaşıldığını, hatta hedeflerin üzerine çıkıldığını ortaya
koymaktadır. Bu bütçe geçen yıl tartışılırken, bu sene olduğu gibi, bütçenin
samimî olmadığı, öngörülen hedeflere ulaşmanın zor olacağı ileri sürülmüştür.
Tutanaklarda bunların hepsi geniş geniş yer almaktadır. Bir yılın sonunda haklı çıkan biz olduk. Bütçe açığı, 14,1 katrilyon
olarak öngürüldü, kasım sonunda 11 katrilyon oldu. Açık, yıl sonunda
öngörülenin altında kalacaktır. Faiz dışı denge, 7 katrilyon olarak hedeflendi, kasım 2000 sonunda bu
rakam 9 katrilyon Türk Lirası olarak gerçekleşti. Gelir hedefleri, beklenin üzerinde gelişme gösterdi. Harcama gerçekleşmeleri, öngörülen büyüklüklerin üstüne çıkmak şöyle
dursun, altında kalmıştır. Faizlerin gayri safî millî hâsılaya oranı, 2000 bütçesi hazırlanırken
yüzde 17 idi, 2001 bütçesi hazırlanırken yüzde 11'e düşmüştür. Faizlerin bütçe büyüklüğündeki payı, 2000 bütçesi hazırlanırken yüzde
45'lik bir ağırlığı taşıyordu, 2001 yılında yüzde 34'e düşmüştür. Faizlerin vergi karşısındaki ağırlığı, 2000 bütçesini hazırlarken yüzde
88 idi, 2001 bütçesini hazırlarken yüzde 52'ye düştü. Bütçe açığı, 2000 yılı bütçesini yaparken yüzde 11,3 idi, 2001 yılında
3,4'e düştü. Tablodan da anlaşılacağı gibi bütçeler, böylece, faiz üreten bir yapıdan
çıkmaktadır; kamu maliyesi yavaş yavaş sağlığa kavuşmaktadır. Programın uygulamasıyla birlikte, bir yıl içinde, ülkenin temel
sorunları olan kamu maliyesi ve enflasyon alanlarında önemli olumlu gelişmeler
sağlandı. 2000 yılında bütçe açığı, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, program
hedefinin altında gerçekleşiyor. Bu, uzun yıllardan bu yana ilk defa ortaya
çıkıyor. Faiz dışı fazla bütçede öngörülen rakamın üzerinde gerçekleşiyor.
Bunlar, 2000 yılı programının malî politikalar açısından etkinliğini ve
başarısını açıkça göstermektedir. Enflasyon oranı, ondört yıldan bu yana, ilk
defa olarak yüzde 40'ın altına düşerek yüzde 30'lar bandına çekilmiştir; bu,
ufak bir şey değildir. Yüzde 25'e ulaşmadığı gerçektir; ama, yüzde 60'lar
bandının yüzde 30'lar bandına çekildiği de bir gerçektir. Program kararlılıkla
uygulanmaktadır ve uygulanacaktır. Türkiye, her türlü dengeleri tahrip eden
ekonomik aktörlerin önünü görmesini engelleyen, ülkenin kaynaklarını akılcı
olarak kullanmayı engelleyen ve gelir dağılımını daha da bozan enflasyonu, tek
haneli rakamlara çekmek zorunda ve kararlılığındadır. Böyle gelmiş böyle gider
diyemeyiz; böyle gelmiş böyle gidemez. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, önümüzdeki bir hafta içerisinde
-aralık ayı sonuna kadar- Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Hazine
hesaplarına girecek olan toplam tutar, 2,820 milyar Amerikan Doları
Uluslararası Para Fonundan, 385 milyon Amerikan Doları Dünya Bankasından ve 1
milyar Amerikan Doları da uluslararası piyasalardan sağlanacak sendikasyon
kredisi olmak üzere toplam, 4 milyar 205 milyon Amerikan Dolarıdır ve bu, bu
ayın sonuna kadar Türkiye'ye girmiş olacaktır. Ülkede çeşitli kesimlerin sıkıntılarını biliyoruz. Bunlara karşı da
fevkalade duyarlıyız; ama, bütçe açığının, bir yılda, yüzde 11'den yüzde 3,4'e
düştüğünü de gözden uzak tutmamak lazım. 2001 yılındaki bütçedeki faizlerin nominal değeri -değerli arkadaşlarım
bu fevkalade önemlidir- bir önceki yıldan daha düşük düzeydedir. Bu, 1980'den
bu yana ilk defa meydana gelmektedir. Faizlerin artış oranları açısından
baktığımızda, 2001 bütçesi, 1980 yılından bu yana en küçük orandadır. Faizin
bütçedeki payının yüzde 45'ten yüzde 34'e düştüğünü söyledim. Her 100 lira
verginin 88'i faize giderken, bu 52'ye düşmektedir. Bu konuda, kamu açığının, sadece bütçe açığıyla sınırlı olmadığı, kamu
kesiminin genel finansman açığının çok daha büyük olduğu söyleniyor. Doğrudur;
ama, her seneki bütçelerde, mukayese, bu bazda yapılmaktadır. Geçen sene veya
evvelki sene vergilerin faize giden payı ifade edilirken, yine, konsolide
bütçedeki rakamlar üzerinden gidilmiştir; o zaman kamunun genel dengesi
üzerinden, bankalardaki görev zararları üzerinden gidilmemişti ki. Eğer, onu
dikkate alırsak, geçmişle mukayese imkânını da kaybederiz. Dolayısıyla,
yapılan, mevcut baz üzerinden mukayeselerdir. O değişiklikler o gün de vardı, o
günün gayri safî millî hâsılası ve o günün ölçülerine baktığımız zaman, oran
olarak, bugünden de çok farklı olmadığı görülecek; ama, bu açığı azaltmanın
temel unsuru, bütçe açığını azaltmaktır. İşte, o, ciddî ölçüde azalmıştır.
Evet, son krizde birtakım dalgalanmalar olmuştur; ama, onu en kısa zamanda
aşmak için hükümet elinden gelen gayreti yapmıştır. İşte, şimdi söylüyorum:
Kısa vadeli olarak, bir hafta içerisinde 4,2 milyar dolar Türkiye'ye rezerv
kolaylığı olarak Dünya Bankasından ve 1 milyar Amerikan Doları da sendikasyon
kredisi olarak dışarıdaki bankalardan gelmektedir. Bu, kısa dönemde, fevkalade
olumlu bir gelişmedir. Programa aynen uyacağız. Bu olayların programı
etkilememesi için, elimizden gelen gayreti göstereceğiz ve uygulamadaki kalite
ve etkinlik, program hedeflerine ulaşmamızı sağlayacaktır. Bunun dışında,
zaten, yapacağımız başka bir konu yoktur. Bu programın dışında, bir başka
program yoktur ve arkadaşlarımız da, hep, değerli görüşlerini ortaya koydular;
ama, şunu değil, şunu yapın demediler, şunu yaparsak... Ee, bugün, yüzde 60'ın
üzerindeki enflasyonla, Türkiye, 2001 yılına, bilgi, iletişim, bilim çağına,
küresel dünyaya nasıl girer; nasıl rekabet edebilir?! Bunu, aşağıya çekmeye
çalışıyoruz; başka bir şey yok. Birtakım sıkıntılar var; bazı vergilerden
bahsediyoruz; ama, unutmayalım, bir program uyguluyoruz. Programı niçin
uyguladığımızı da bir düşünmemiz lazım. Biz, bu defa, vergileri ve diğer
yükleri dengeli dağıtmaya çalışıyoruz. Geçmiş yıllara baktığımız zaman, zaman
zaman, ekonomik hadiseler nedeniyle, vergiler getirilmiştir. 1994'te, ekonomik
denge vergisi ve net aktif vergisi, hepimizin zihninde; yani, mühim olan, bu
programı, kapsamlı olarak gerçekleştirmek. Aracı iyi kullanmak, aracı iyi
tespit etmek; araç doğru mu, yanlış mı; o önemli. Araç yanlıştır diyen, daha
yok. Aracı düzgün kullanmak lazım. İşte, o da, uygulamada kalite ve sonuca
ulaşmaktır. Türkiye, tek haneli enflasyona ulaşmadığı sürece, bu global
dünyada, iddiasına uygun bir çizgi üzerinde olamaz; bütün değerli
arkadaşlarımızın da görüşü bu; zaten, hepimizin söylediği de bu. Hepimiz, bu
neticeye ulaşmak için yapıyoruz. Biraz evvel saydığım gelişmeler, sağlıklı bir
kamu maliyesinin kilometre taşlarıdır. Sayın Başkan değerli milletvekilleri; oylarınızla kanunlaşacak 2001 yılı
bütçesinde yer alan ödenekler, mutlaka, yerli yerine harcanacaktır. İçinde
bulunduğumuz koşullar, yönetime, bizlere, malî idareye ve hükümete, hayatî
sorumluluk getirmektedir. Bu sorumluluk altında hareket edileceğinden, değerli
milletvekillerimizin, kıymetli arkadaşlarımızın, hiç kuşkusunun olmamasını, bir
daha altını çizerek, belirtmek istiyorum. Bütçenin müzakereleri sırasında,
değerli milletvekillerinin görüşleri ve uyarıları titizlikle uygulamada göz
önüne alınacaktır. Harcamalarda israfla mücadeleye büyük önem göstereceğiz. Bunun
Ankara'dan, devletten başlamasına büyük önem veriyoruz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçenin son şeklini almasında
göstermiş olduğunuz katkılar için kıymetli arkadaşlarıma sonsuz şükranlarımı
sunar, bütçenin ülkemize ve aziz milletimize hayırlı olmasını dilerim, hepinize
saygılar sunarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Şahsı adına, bütçenin aleyhinde olmak üzere, Adana Milletvekili Sayın
Yakup Budak konuşacaktır. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; Maliye Bakanlığımız
gelir bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Gerçekten, hükümetimiz, 2000 yılı uygulamalarını ve 2001 yılıyla ilgili
öngörülerini hedefleyen bütçeyi Meclisimizin huzuruna getirdi, 10 gündür burada
tartışıyoruz; ama, buna bütçe diyebilmek için binbir şahit lazım, âdeta, bu
bütçe, Nasreddin Hocanın türbesine benziyor. Vurguncular için, soyguncular
için, vergi kaçakçıları için, kayıtdışılar için duvarsız bir bina; ama, esnaf
için, vergisini ödeyen vatandaş için dürüstçe devlete karşı görevini yerine
getiren için de koskoca bir kilit var. Dolayısıyla, bu kafayla, bu anlayışla bu
bütçenin, bu şekilde yürümesi mümkün değildir. 2000 yılı bütçesine baktığımız
zaman tutturulan tek hedef bütçe gelirleri içerisinde vergi tahminlerinin
gerçekleştirilmiş olmasıdır. Onun dışında, 2000 yılı bütçesinde hiçbir hedef
tutturulamamıştır, 2001 yılı içerisinde de tutturulması mümkün değildir. Gerçi,
vergi gelirlerinde bir artış söz konusu deniliyor ama, gerçekte, bir artış söz
konusu değildir. Hemen son zamanlarda çıkarmış olduğunuz ek vergiler imdadınıza
yetişmek suretiyle o vergi fazlası da temin edilmiştir. Dolayısıyla, gerçekçi
olmak lazım. Maliye Bakanlığının bütçeleri rakamların yan yana dizilmesi
değildir, bu rakamların aynı zamanda gösterdiği bir niyet vardır; yani, maliye,
hükümet, hangi kesime hangi kaynakları aktaracak, nereden hangi imkânları
Hazineye gelir olarak kaydedecektir, bunu gösteriyor. Bu bütçede, Maliye
Bakanlığının bütçesinde ne görüyoruz; gelirler, işçiden, memurdan, esnaftan,
bordro mahkûmlarından alınacak; ama, bütçenin 17 katrilyon lirası da yine,
ranta ve sermayeye aktarılacak. Rakamlar bunu ortaya koyuyor; bunun başka türlü
de gerçekleşmesi mümkün değil. 2001 yılında her hedefi tutturduk deniliyor. Döviz 573 000 lira
gösterilmişti hedef olarak; bugünlerde rakam ne olmuştur; 679 000 liraya
çıkmıştır, büyük bir sapma var. Bunun yanında, cari açıklarda, TÜFE'de,
TEFE'de, hepsinde korkunç açıklar var. Bu sene TEFE olarak ne düşünülmüştü,
yüzde 20, TÜFE'de de yüzde 25 olarak düşünülmüştü; ama, aralık ayı itibariyle
gerçekleşme oranlarını dikkate alacak olursak, TEFE'de yüzde 50, TÜFE'de de
yüzde 55'in üzerine çıkmıştır. Bu bütçede, Maliye bütçemizde, memurlarımıza yüzde 10 zam öngörüyoruz.
Her defasında, hükümet yetkilileri "memurumuzu, işçimizi enflasyona
ezdirmeyeceğiz" diyor. İşte, 2000 yılında ne oldu; yüzde 25 hedefi
öngörüldü, ona göre memurlara maaş artırımı gerçekleştirildi; ama, aralık ayına
geldiğinde, TÜFE'deki artış yüzde 55'tir; yani, memurumuzun 25 puanlık alacağı
vardır. 1999 yılında da hedef yüzde 50 olarak belirlenmişti; ama, gerçekleşme
oranı 69,8 oldu, yani, resmî rakamlara göre yüzde 70 oldu; ama , memurumuz
yüzde 50'nin üzerinde bir şey alamadı. Dolayısıyla, memurumuz vergi vermektedir, esnafımız vergi vermektedir,
işçimiz vergi vermektedir. Eğer, vergi yüküyle esnafın üzerine çok gidilecek
olursa, insanların üzerine çok gidilecek olursa, ekonomiden çıkmalar başlar.
İşte, 1999 yılında getirilen vergi yükü, 60 000 esnafımızı ekonominin dışına
itmiştir, 2000 yılında bu rakam 50 000 olmuştur. 2000 yılında, sadece Adana'da
2 000'in üzerinde esnafımız ekonominin dışına çıkmış, kepengini indirmiştir.
Bu, 2001 yılında çok daha fazla şekilde neticelenecektir. Bu, elbette ki,
bizim, üzerinde çok düşünmemiz gereken bir olaydır. Elbette, maliyeciler vergi
almayı düşüneceklerdir, herkesten vergi almayı düşüneceklerdir, vergi tabanını
genişletmeyi düşüneceklerdir; ama, vergi yüküyle, insanın üzerine o kadar
gidiyorsunuz, esnafın üzerine o kadar gidiyorsunuz ki, vergi vermesi lazım
gelen insanlar dükkânlarının kapısını kapatınca neyini alacaksınız? Onun için, vergi mahkemelerinde dosyalar
kabarmıştır, Maliye dairelerinde denetmenlerin yapmış olduğu dosyalardaki
usulsüzlükler ve bunun yanında, esnafımızın çaresizlikten başvurduğu birtakım
konular, Maliye idaremizin de başını ağrıtır duruma gelmiştir. Onun için,
vergiyi ne kadar çok artırırsak o kadar çok vergi alırız mantığı yanlıştır.
Vergi oranları ne kadar düşürülür ve ne kadar tabana yayılırsa, o kadar çok
verginin gerçekleşmesi mümkün olacaktır. Maliyemiz, bu mantıktan vazgeçmelidir.
Şimdi, tabiî ki, ithalat-ihracat dengesi, bundan alınan vergiler de bir
faciadan başka bir şey değildir. Bunun yanında, sosyal göstergeler, maalesef, çok korkunç durumlara
gelmiştir. Yine, bizim halkımızın sağduyusu hükümetin imdadına yetişmektedir,
hükümete kredi vermektedir. Sayın Bakan "halkımız bize güveniyor" diyor. Şunu Sayın Bakana
ifade etmek istiyorum: Kızılay Meydanını dolduran insanlar, cezaevlerinde her
gün feryatlarını yükselten insanlar, memurlarımız, işçilerimiz, emeklilerimiz,
acaba güven mi duyuyorlar, yoksa bu hükümetten nasıl kurtulacağızın çaresine mi
bakıyorlar; bunun yolunu gözlüyorlar mı, onun da üzerinde düşünülmesi gerekir. Vaktiyle böylesine bir hükümet varmış, her gün, her gün vergiler
koyuyormuş. Ben, uzun boylu rakamlara boğulmayacağım. Vaktiyle, zalim bir
hükümdar var, zalimce vergiler koyuyormuş. Bir gün gelmiş, duvara toslamış,
vergi koyacak alan kalmamış. O zamanın maliye nazırının uzmanları da
düşünüyorlar, düşünüyorlar "yeni vergi alanları bulmamız gerekir"
diyorlar, bu hükümet gibi. Uzmanlardan bir tanesi "efendim, daha
vergilendirilmemiş alanlar var" diyor. Ne var? "Tavuğu olana vergi koyalım, saçı dökük olana vergi koyalım,
adı İbiş olana vergi koyalım, kılıbık olana vergi koyalım..." Zaptiyeler,
raptiyeler, maliyeciler, denetmenler caddeye, sokağa, köye düşüyorlar, bir
vatandaşın evinin önünden geçerken tavuk sesleri geliyor, dalıyorlar içeriye.
Ne var? "Senin tavuğun varmış, vergisini vereceksin." Adam
"yahu, evin kümesinde üç beş tavuk var, onların yumurtasıyla çoluğun
çocuğun yumurta ihtiyacını gideriyoruz" diyor. "Tavuğun var, vergi
vereceksin. Duymadın mı sen, maliye nazırımız böyle bir ferman
buyurdular?" Neyse, yaka paça derken, memurlar itişip kakışırken, adamın
sarığı da düşüyor. "Aaa senin saçın da dökükmüş, saçı dökük olanlara da
vergi var. Onun da vergisini vereceksin." Derken, bir komşu geçiyor oradan, diyor ki: "İbiş amca, ne
oldu, hayırdır, nedir bu gürültü, patırtı?" "Aa, senin adın İbiş'miş, İbişlere de vergi çıkardık."
Derken, adamı yaka paça alıp, karakola varıyorlar. Yine, komşunun birisi
görüyor ve "İbiş amca, ne oldu" diye soruyor. İbiş, "vergileri
veremedik, yeni vergiler çıkmış, haberimiz olmadı. İşte, karakola getirdiler;
ama, bir üzüntüm var." "Niye?" "Hanıma söyleyemeden,
izinsiz geldik. Sen bari hanıma karakolda olduğumu söyle" diyor. “Aa, bak,
bir de kılıbıkmışsın, bunun da vergisini vereceksin..." Adam onu duyunca
sekteikalpten gidiyor. Şimdi, siz, milleti sekteikalpten götürmek mi istiyorsunuz? Her şeye
vergi, her şeye vergi; ekvergi, damga vergisi, harç vergisi, yüzde 100, yüzde
200, yüzde 300 artırıyorsunuz. İnsaf edin biraz yahu! Biraz merhamet edin yahu!
Memurun, işçinin, emeklinin bunu çekecek takatı, gücü kalmadı. Halka rağmen
hükümet olamazsınız, iktidar olamazsınız; halka rağmen bu vergileri de
yürütemezsiniz. Siz halka vergi yazarsınız; ama, bir gün de millet sizin gidiş
belgenizi yazar. Onun için, bu ülke hepimizin, bu ülkeyi düzeltmek istiyorsak, bu ülkenin
sorunlarına dönmek istiyorsak, muhakkak surette, esnafımızın, memurumuzun
sorunlarına çözüm bulmamız lazım. İşte, Maliye Bakanımız bütçeyi buraya
getirdi. Memurumuzun, işçimizin zorunlu tasarrufu var, 6 katrilyon.
Allahaşkına, bu 6 katrilyon, bu bütçenin neresindedir? Memura, işçiye,
emekliye, bu verilecek midir verilmeyecek midir? Ödeme planı nedir? Bundan tek
satır laf yok, sadece, memurun, işçinin alınteri ucuz bir sermaye olarak
kullanılıyor, değerlendiriliyor. Ondan hiç söz yok. Hani, bu hükümeti oluşturan
partilerin bu konularla ilgili birtakım taahhütleri vardı? İktidar partilerinin
sözcüsü arkadaşlarımız da hep yıllar gerisine gidiyorlar, on yıl öncesine, otuz
yıl öncesine, kırk yıl öncesine gidiyorlar. Kolayı var, yüz yıl öncesine
gidersiniz daha da rahatlarsınız; ama, bugün siz iktidardasınız, üç yıldır, bu
iktidarı oluşturan partiler iktidarda, ekonomiyi getirdikleri durum da
vatandaşımızın içerisinde bulunduğu durum da budur. Dolayısıyla, öyle gerilere
fazla gitmeye gerek yok, çok geri geri giderseniz gerinize doğru düşersiniz,
farkında olmazsınız. Muhterem arkadaşlar, bu yeni vergiler esnafımıza kan ağlatıyor. Her gün
esnaf odalarımızdan, sanayi odalarımızdan bize imzalı belgeler geliyor "ne
olur, bunu dile getirin, buna, Bakanımız, bu hükümet çare bulsun"
diyorlar. Ne diyorlar: "Basit usulde vergi mükellefi olan esnafımız,
sanatkârımız, 1999 yılında götürü kazanç vergi mükellefi iken, hayat standardı
uygulaması dışında tutulmuştu. Esnaf ve sanatkârlarımız 2001 yılı sonuna kadar
bir geçiş dönemi yaşadıklarından, 2000 yılı hayat standardı uygulamasına
geçilerek, zarar etseler dahi, kazanamadıkları kazançtan vergi verme konumuna
getirilmişlerdir. Gerçek usulde vergilendirilen esnafımız, sanatkârımız ise,
2000 yılında alışları 22 milyarı, satışları 27 milyarı, lokanta ve tamir işleri
yapan esnafımızın satışları 11 milyarı geçiyorsa bilanço esasına göre defter
tutma mecburiyetini getiriyorlar; bunlarla da, esnafımız, yüz milyonlarca
liralık ağır bir yükün altına giriyor. Dolayısıyla, bu esnafımız için, yine
işletme usulünde defter tutacak şekilde rakamların yeniden düzenlenmesi, hem
maliyemizi hem de esnafımızı rahatlatacaktır." Muhterem arkadaşlar, bu vergilerle bu ülkenin düzlüğe çıkarılması mümkün
değildir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun efendim. YAKUP BUDAK (Devamla) - En kolay yolu tercih ediyorsunuz, vergi koyarak
işleri düzeltmeyi düşünüyorsunuz; bu, mümkün değildir. Diğer kaynakları hareket
geçirmek, kamunun savurganlığını ortadan kaldırmak mecburiyetindeyiz.
Kayıtdışının üzerine gitmek mecburiyetindesiniz; onun dışında olmaz. CHP
döneminin, şeflik döneminin tahsildarlarını da geçtiniz. Hiç değilse, onlar,
geçmiş dönemin buğdayının üzerine mühür vurup da, üç gün sonra gelip
almıyorlardı. Onun için, bu vergici zihniyetten vazgeçmemiz, memurumuzun,
öğretmenimizin, işçimizin, köylümüzün sorunlarına eğilmemiz; esnafımızı da
vergi bakımından rahatlatacak, verginin tabanını genişletecek, kamu
savurganlığını önleyecek tedbirlere başvurmamız gerekir diyor; hepinize
saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin bitmesine az bir zaman
kaldığından, soru-cevap kısmını tamamlamak imkânımız yoktur. Saat 18.00'de tekrar devam etmek üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati : 15.40 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati : 18.00 BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Yahya AKMAN
(Şanlıurfa) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 36 ncı Birleşimin Üçüncü Oturumunu
açıyorum. Bütçe görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 1. – 2001 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel
ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/764;
1/765; 1/740, 3/642; 1/741, 3/643) (S. Sayıları : 552, 553, 554, 555) (Devam) A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam) 1. – Maliye Bakanlığı 2001 Malî Yılı
Bütçesi 2. – Maliye Bakanlığı 1999 Malî Yılı
Kesinhesabı B) GELİR BÜTÇESİ (Devam) 1. – 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı : 552) 2. – 1999 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1999 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu ( 1/740, 3/642) ( S. Sayısı : 554) 3. – 2001 Malî Yılı Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/765) (S.
Sayısı : 553) 4. – 1999 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1999 Malî Yılı Katma Bütçeli
İdare-ler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/741,
3/643) (S. Sayısı : 555) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Efendim, malumunuz, soru-cevap kısmında kalmıştık. Sayın milletvekilleri, 30.11.2000 tarihli 23 üncü Birleşimde, bütçe
görüşmelerinde, soruların, gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve soru-cevap
süresinin 20 dakika olması kararlaştırılmıştı; şimdi de aynı yöntemi
uygulayacağım. Yalnız, bugün, önümüzde çok uzun bir çalışma saati var, geçen
sene aynı bütçe görüşmeleri saat 05.58'de bitmiş. Onun için, lütfen, soruları
zamanında sorun; yoksa, sözünüzü kesmek zorunda kalacağım. Sayın Ali Rıza Gönül?.. Yok. Sayın Orhan Şen?.. Buyurun. ORHAN ŞEN (Bursa) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, aşağıdaki
sorularımın Sayın Bakanım tarafından cevaplandırılmasını arz ediyorum. Birinci sorum; Sayın Bakanım, hükümetimizin, bir kanun hükmünde
kararname çıkarmak suretiyle, kamu görevlilerinin, malî, özlük ve idarî
haklarıyla ilgili bir düzenleme yapacağı ifade edilmektedir. Bu kanun hükmünde
kararnameyle, memurların ekonomik haklarında yapılması düşünülen iyileştirmeler
neler olacaktır? Bu düzenleme, memurlara ne gibi kazanımlar sağlayacaktır? İkinci sorum; kamu görevlilerine verilen ve günümüz şartlarında, çok
komik denilecek rakamlara tekabül eden, aile, doğum, çocuk, konut gibi sosyal
yardımları günümüz şartlarına uygun hale getirmeyi düşünüyor musunuz? Üçüncü sorum; çalışanlardan kesilen ve kamuoyunda zorunlu tasarruf
olarak isimlendirilen kesintilerin, çalışanlara iadesiyle ilgili bir çalışmanız
ve projeniz var mıdır; belli bir takviminiz mevcut mudur? Son sorum; çok sayıda memurumuz -ki, bunlar genelde genel idarî
hizmetler sınıfı ağırlıklı- kadrosuzluk gerekçesiyle terfi edememekte,
dolayısıyla, mağdur olmaktadırlar. Terfi edememe sebebi sorulduğunda da,
Maliyenin kadro vermediği gerekçe gösterilmektedir. Kadrosuzluk sebebiyle terfi
edemeyen memurlarımızın mağduriyetini gidermek için bir çalışmanız var mıdır?
Bu meseleyi ve memurların bu kangren olan problemini çözmeyi düşünüyor musunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Ben teşekkür ederim. Sayın Oğuz Tezmen?.. Yok. Sayın Mustafa Örs, buyurun. MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanımın
cevaplandırması için aşağıdaki sorularımı arz ediyorum. Detaya girmeden, çok kısa olarak sormak istiyorum. Bütçedeki
yatırımlarımıza baktığımız zaman, 3,5 katrilyon lira civarında olup, yüzde 6,
yüzde 7 oranındadır. Buna karşılık, vergi gelirlerindeki artış yüzde 32,4'tür.
Arada çok büyük bir fark olduğuna göre, vergi toplamada, tabiî, şu anda, harici
bir para girdisi de olmadığına göre, bir sıkıntı olacak mıdır? Diğer sorum; yatırımların bu kadar düşük olduğu bir ortamda,
barajlarımız -ki, daha önce birkaç kez gündeme geldi, ben, tekrarlamak
istemiyorum- yirmi, otuz senede bitecek durumdadır. Ayrıca, baraj bittiği halde
sulama yapılmamakta -bölgem de dahil; örneğin, Burdur-Çavdır Barajını
kastediyorum- sular boşa akmaktadır. Bunlara bir öncelik -ki, bana göre,
ekonomi için çok faydalı yatırımlardır bunlar- düşünüyor muyuz? Şu anda, bazı bankalardaki faiz oranları yüzde 65-90 civarında ve bazı
zamlar da aynı durumdadır. Bu durumda, enflasyonun düşmesi ve kalkınma
hızındaki hedefiniz nedir? Son sorum; esnafımızın, çiftçimizin borçları had safhadadır.
Kooperatiflerin elektrik borçları ve belediye borçları yine aynı durumdadır.
Son iki-üç yıldır fazla bir girdi olmadığına göre bu kesimlerde, bunlarla
ilgili bir af düşünceniz veya çalışmanız var mıdır? Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Sayın Kabataş, buyurun. KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana iki
soru yöneltmek istiyorum. Birincisi; öteden beri, Türkiye'de, 3 200 adet belediyenin, İller
Bankasıyla olan borç ilişkilerinde, banka yönetimi, belediyelerin
yönetimlerinin mensup olduğu partilere göre, borç kesintilerinde önemli
ayrılıklara gidiyor ve bu da, belediye yönetimlerinde ciddî sorunlar yaratıyor.
Maliye Bakanlığı, buradan dağıtılan kaynağın da sahibidir. Bakanlık olarak,
İller Bankasında, belediyelerin borç kesintileri açısından yaratılmış olan bu
adaletsiz ve savunulamaz duruma müdahale etme ve bu konuda bir ortak standart
oluşturma konusunda bir çalışmanız var mı? İkinci konu; yaşadığınız ekonomik kriz nedeniyle, para piyasalarında ve
sermaye piyasalarında faizler çok büyük dalgalanmalar gösteriyor. Bu bütçenin
faizle ilgili kalemi, anladığım kadarıyla yüzde 25-30 düzeyinde oranlarla
saptanmış. Oluşan faizler yüzde 60-70'in üzerinde bir görüntü veriyor. Buna
göre, faiz ödeneklerini yeniden revize etme ihtiyacı var mı; varsa, bu yöndeki
düzeltmeyi teknik olarak ne zaman gündeme getirmek söz konusu olabilir? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Sayın İsmail Özgün, buyurun efendim. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, aracılığınızla, aşağıdaki
sorularımı arz etmek istiyorum. 1- Esnaf ve sanatkârların birikmiş vergi borçları ve faizler için ödeme
kolaylığı düşünülüyor mu? 2- Kasım ayı enflasyon rakamlarının açıklanmasıyla birlikte, yaklaşık
yüzde 6 oranında ve-rileceği söylenen ekzamdan hükümetin vazgeçmesi için
IMF'nin baskı yaptığı doğru mudur? Bu zam ne zaman verilecektir? 3- Katrilyonlarca vergi toplayan vergi idaresi çalışanlarının çalışma
koşulları ve ücretleri yürekler acısıdır. Bu ne zaman düzeltilecektir? 4- Şu anda vergi denetim kadrolarının dörtte 3'ü boştur, kalanların da
moralleri son derece bozuktur. Denetim elemanlarının sorunlarına ne zaman
eğileceksiniz? 5- Yumurta ve lokantacıların KDV oranı yüzde 1'e indirilecek midir? 6- Balıkesir İlindeki belediyelere 2000 yılında ne kadar yardım
yapılmıştır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Sayın Gönül, bundan evvelki oturumda kendi sıram vardı, size veriyorum
sıramı. LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Bize de verin Sayın Başkan. BAŞKAN - Ben idare etmiyordum o zaman, sual soracaktım efendim... Orada
milletvekiliyim, burada Başkanım. Buyurun Sayın Gönül. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana
sorularımı yöneltiyorum, cevaplandırmasını rica ediyorum. Memurun, işçinin, emeklinin, dul ve yetimlerin ücretleri hepimizin
malumudur. Yeni yılda bunlara daha iyi imkân vermek için ne düşünüyorsunuz; maaşlarına
enflasyonun üzerinde bir gelir sağlamayı düşünmekte misiniz? Bir diğer sorum da, İktidarın tespit ettiği enflasyon rakamı ile
vatandaşın pazarda karşılaştığı gerçek enflasyon rakamı arasında yüzde 100'lere
varan büyük fark bulunmaktadır. Bu durumda, kamu çalışanlarının ücret
tespitinde, İktidarın tespit ettiği sanal enflasyon rakamı yerine, vatandaşı
yoksulluk sınırına mahkûm eden enflasyon rakamını niçin dikkate almıyorsunuz?
Bu konuda herhangi bir programınız var mıdır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Ben, teşekkür ederim. Sayın Nesrin Ünal, buyurun. NESRİN ÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanıma
sormak istiyorum. Birinci sorum; Hükümetimizin enflasyonla mücadele
çerçevesinde almış olduğu tedbirlerle, ülkemizde enflasyon 14 yıl sonra yüzde
30'lara düşmüşken, geçtiğimiz haftalarda yaşanan krizle, piyasalarda ve
kamuoyunda panik oluştu. Alınan tedbirlerle panik geride kaldı. Kriz öncesi
faiz ve piyasa rakamlarına ne kadar kısa sürede ulaşırız? İkinci sorum; kamuda çalışan memurlar kaç çeşit ücret almaktadır. Bu
adaletsizlik ne zaman düzeltilecektir? Kamuda 657 sayılı Yasaya göre
çalışanlarla, ücretliler arasındaki fark ne zaman giderilecektir? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Ben, teşekkür ederim. Sayın Nidai Seven, buyurun. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Bakanıma aşağıdaki
sorularımı sormak istiyorum. Birinci sorum; kasırga ve diğer operasyonlarla, KDV, hayali ihracat,
naylon faturalardan dolayı Hazinenin soyulduğu söylenmektedir ki, doğrudur. Bu
konuda, bugüne kadar alınan tedbirlerden devletin ne kadar kârı olmuştur. İkinci sorum; kayıtdışı ekonomiyle kayıtdışı istihdamı kayıt içine almak
için neler yapmayı düşünüyorsunuz? Üçüncü sorum; Ağrı İli ile ilçelerine, il 50 000'nin üzerinde olduğu
için belki olmayabilir; ama, ilçeleri için 2000 yılında belediyelere ne kadar
para gönderilmiş, 2001 yılında ne kadar para göndermeyi düşünüyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Ben, teşekkür ederim. Sayın Öztürk, buyurun. Sayın Öztürk?...("Yok Sayın Başkan" sesleri) Nasıl yok?... Orada işte, telefonla konuşuyor. Sayın Öztürk, buyurun efendim. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Sayın Başkan, telefonla konuşmamın
sebebi çok önemli bir mesele. İstanbul'da, Zeytinburnu Ülkü Ocaklarının vermiş
olduğu iftar yemeğindekiler, TKPML terörist örgütü tarafından kurşunlandı.
Orada bir gencimiz şehit oldu, üç gencimiz de ağır yaralı. O vesileyle
konuşuyordum. Kusura bakmayın, bütün arkadaşlarımdan özür dilerim. Olay da yeni oldu daha. Bu olayı telin ediyorum ve kınıyorum. Meclisteki
bütün milletvekili kardeşlerimizin de bu kınamaya katılacağını, ben aynen kabul
ediyorum ve onların adına da kını-yorum. Sayın Bakanıma soru soramayacağım; onun için, benden sonra sormak
isteyenlerin sormasını istiyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN- Ben teşekkür ederim efendim. Evet, bu menfur saldırıyı, biz de Meclis olarak şiddetle kınıyoruz.
Başsağlığı diliyoruz efendim. Sayın Ali Gebeş?.. Yok. Sayın Akın, buyurun. MURAT AKIN (Aksaray)- Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanıma
aşağıdaki sorumu tevcih ediyorum: Sayın Bakanımdan, 1 trilyon Özel İdareye, 1 trilyon da Köy Hizmetlerine,
bu sorum çerçevesinde bir para aktarmasını istirham edeceğim. Aksaray'ın heyelan bölgesinde olan Dikmen, Karacaören, Karaören, Kargın,
Bağlı, Karataş, Yenipınar, Akyamaç köyleri ile Akçakent, Yuva, Helvadere,
Ihlara, Belisırma ve Güzelyurt ilçelerinin daha emin bir yere taşınmaları için
Sayın Bakanım, acaba, transfer kaleminden Köy Hizmetlerine 1 trilyon; yine,
Aksaray'da devam etmekte olan havaalanının bitimi için de Özel İdareye 1
trilyon olmak üzere 2 trilyon para aktarabilir mi? Teşekkür ederim. BAŞKAN- Ben teşekkür ediyorum. Sayın Yıldırım, buyurun. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir)- Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın
Bakanımıza aşağıdaki iki sorumu sormak istiyorum: Vatandaşa ödeyemeyeceği kadar vergi yüklediniz. Bu durum vergi
gelirlerini azaltacaktır. Bu nedenle, ekonominin düzelmesi, krizin giderilmesi,
vergi gelirlerini artırmak, vergi toplayabilmek için; 1- Verginin ana borcunu ödemek şartıyla, vergi faizleri ve gecikme
zamlarını affetmeyi düşünüyor musunuz? 2- Kayıtdışı ekonomiyi kayıtiçine almayı hedefliyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Ben teşekkür ederim. Efendim, soru sorma vaktimiz bitti. Sayın Necati Yöndar, Sayın Levent,
Sayın Gül, Sayın Esengün arkadaşlarımıza, süre yetmediği için soru sormak için
söz veremedim. Onlar yazılı olarak bana verirlerse, Sayın Bakana takdim ederim;
Sayın Bakandan da vakit kalırsa, size, soru sormak için söz veririm efendim. Sayın Bakanım buyurun. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Şen "kamu görevlilerinin ücret adaletsizliğini
gidermek amacıyla getirilen kanun gücünde kararnameyle, kamu görevlilerinin
mevcut ücret yelpazesindeki durumları nasıl değişecek" diye sordular. Esas
itibariyle, bu yetki kanunu da, kamu kuruluşlarında çalışan personelin kurumsal
farklılıklarını veya memur ile işçi arasındaki maaş farkını düzeltecek bir
kanun veya düzenleme yapılması için istenen bir yetki kanunudur. Bu, Yüce
Parlamentoda da kabul edilip çıktığı zaman, üç ay içerisinde, bu kurumsal
farklılıkları ve memur ile işçi arasıdaki farkı giderecek düzenlemelere
başlanacaktır. Esas itibariyle, hükümet de, gerek programında gerek uygulama
sırasında bu konuya önem verdiğini, çeşitli vesilelerle ifade etmişti. Böylece,
2001 yılının başından itibaren, bu konuda çalışmalara başlanacak; gayet tabiî,
uygulanan üç yıllık ekonomik programın da temel ilkelerini zedelemeden bu
çalışma götürülecektir. Maaşla birlikte yapılan sosyal yardımları, maaşın bir mütemmim cüzü
olarak düşünüyoruz. Dolayısıyla, memur maaşlarında ele geçen para, rakam hesap
edilirken, sosyal yardımlar ve diğer yardımlar da birlikte dikkate alınıyor ve
nihaî olarak ele geçecek para esas alınıyor. "Zorunlu tasarrufun ödenmesiyle ilgili projeniz var mı?" Bu
konuda, bizim, Hazine Müsteşarlığında bir çalışmamız vardır; ona, göre, onun
bir takvimi de vardır; ancak, ben, şu aşamada, bu konuda çok ayrıntılı bilgi
vermek durumunda değilim; bu konuda, arkadaşımıza, yazılı şekilde bir cevap
verelim. Kadrosuzluk nedeniyle terfi edilememesiyle ilgili bir sorusu vardı
değerli arkadaşımızın. Şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarında
görüşülmekte olan bir tasarı içerisinde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
67 nci maddesinde bir düzenleme yapmak suretiyle, Maliye Bakanlığı ve Devlet
Personel Dairesince belirlenecek esaslar dahilinde, öğrenim nedeniyle intibak
yapmaları sağlanacaktır. En kısa sürede, Genel Kurula gelmesi beklenmektedir. Sayın Örs arkadaşımız diyor ki: "Gelirlerdeki artış yüzde 32'yi
bulmuştur; bu, yüksek bir oran; vergi toplamada bir sıkıntı olacak mı?"
2000 yılında, vergi gelirlerimiz, gerçekten, öngörülen hedefin üzerinde
gerçekleşti. Bunda, bir defaya mahsus olmak üzere çıkarılan ve ekvergi
dediğimiz vergilerin büyük payı olmuştur; ama, ekvergilerin içerisinde yüzde
65'lik bir bölümü faizden alınan bir vergidir; bu da, sosyal yönü olan bir
uygulamadır. Arkadaşımızın suali bu. Eğer, yanlış tespit etmediysem, konut yatırımları üzerinde... MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Hayır efendim. Yatırımlar yüzde 6-7 olduğuna
göre, bu rakamlarla, bazı barajlar geç bitirilecek. Özellikle, Karaçalı Barajı,
bugünkü paralarla otuz kırk senede ancak bitirilecek. Yine, bir barajımız da
-üç yıldır su boşa akıyor- hâlâ yapılmadı; tamamen atıl durumda kaldı. Onu
kastettim. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Yatırım miktarı, bilindiği gibi, bu
sene, bütçede, en fazla artış gerçekleşen harcama kalemlerinin başında
gelmekte; ama, yine de, bu miktarın, bütçedeki miktarın yeterli olduğunu
söylemek mümkün değil; ama, bütçe imkânlarıyla bu ayrılıyor. Gerçi, genel
konsolide bütçenin dışında da, yatırımlara ayrılan kaynaklar vardır. İlgili
kuruluş, önceliğine göre bazı yatırımların bir an evvel bitirilmesi konusunda
gayret göstereceğini sanıyorum. "Banka faizlerindeki artış program hedeflerini etkiler mi?"
diye sordular. Teorik olarak, gayet tabiî, bu bazda devam ederse etkiler; ama, hükümet,
anında aldığı tedbirlerle, faizleri tekrar eski seviyesine çekmeye
çalışmaktadır. Özellikle, Hazine ihalelerine kadar bunları daha belli bir
seviyeye getirme gayreti içerisindedir. Maliye Bakanlığı bütçesinin sonunda yaptığım konuşmada da ifade ettiğim
üzere, Merkez Bankamıza ve Hazinemize bir hafta içerisinde 4,2 milyar dolarlık
bir nakit girişi olacaktır. Bunun 2,8'i ek rezerv kolaylığı olarak Merkez
Bankasına gelecektir. 1 milyar Amerikan Doları tutarındaki diğer bölümü ise
sendikasyon kredisi şeklinde bankalardan gelmektedir. Bütün bunlar, faizlerin
aşağıya çekilmesinde önemli rol oynayacaktır. Şunu ifade etmek isteriz: Likit alanındaki dalgalanmaların dışında üç
yıllık programın ikinci dilimi son derece, özellikle malî performans yönünden,
hedeflere gayet uygun bir şekilde yürümektedir. Bu program, tekrar, 2001
yılında da aynı kararlılıkla uygulanacaktır. Öyle sanıyoruz ki, bütçe
hedeflerini fazla zorlamadan neticeye ulaşacağız. Sayın Kabataş "belediyeler ile İller Bankası arasındaki borç
ilişkisinde birtakım sıkıntılar var; bu konuda Maliye Bakanlığı devreye girer
mi?" diye sordular. Açık söylüyorum, ben bu olayı şimdi öğrendim. Olay nedir onun üzerinde
de bir miktar duracağız; ama, vergi gelirlerinden belediyelere ayrılan paylar
Bakanlığımızca topluca hesaplanıp, İller Bankasına gönderilmektedir.
Belediyelere dağıtım, İller Bankası tarafından yapılmaktadır. Belediyelerin
borçları İller Bankasınca izlenmekte ve kesilmektedir. Yani, uygulamanın bu
tarzda olması lazım. Sayın Kabataş'ın da yıllarca bu işlerin içerisinde olduğu
malum; ama, farklı bir durum varsa, onun üzerinde de duracağız. KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Kesinti oranı birinde yüzde sıfır, diğerinde
yüzde 100... BAŞKAN - Karşılıklı olmasın efendim. Yeni bir yöntem geliştirmeyelim
lütfen... MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Bunu yeni öğreniyorum; bir bakayım. "Faizlerdeki son artışların bütçedeki ödeneğe etkisi var mı"
diye soruldu. Biraz evvel, değerli arkadaşımın sualini cevaplandırırken,
sanıyorum, Kabataş'ın bu konudaki sualini de cevaplandırmış oluyorum. "Eğer bir değişiklik yapılacaksa ne zaman yapılacak" diye buyuruyorlar.
Henüz daha, bu konuda, programı zedeleyecek bir gelişmeyi görmüş değiliz.
Tabiî, program, senenin akışı içerisinde, zaman zaman, bir nevi nabız tutma
şeklinde değerlendirilmektedir. Sayın Özgün, vergi ödeme kolaylığından bahsettiler. Tabiî, bu türlü
talepler çok yoğun; ama, bir taraftan da bu tür bir kolaylığın sık sık
getirilmesinin sıkıntıları da bir gerçek. Maliye Bakanlığına, gayet tabiî,
bütün bunların hepsi geliyor, ilgili ünitelerimiz de bunları değerlendiriyor. "Memurlara kasım zammından vazgeçildi mi? IMF'ye... Bilindiği gibi,
bunu, gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekse Genel Kurulda bir iki defa
söyledik. Bu, esasen, Bütçe Kanunumuzun 46 ncı maddesinde yer almış bir
hükümdür, kanunî teminattır. İkinci altı ayda olduğu için, Bakanlar Kurulu
karar verir. Bakanlar Kurulunun da, bundan vazgeçme gibi bir niyeti yoktur.
Ayrıca, şunu da çok net ifade edeyim ki, Uluslararası Para Fonuyla olan
ilişkilerimizde, hiçbir şekilde, bunun gündeme getirilmemesi şeklinde bir
konuşma olmadı; asgariden, ben yakinen izliyorum, böyle bir düşünce yoktur.
Önümüzdeki Bakanlar Kurulu toplantısında Bakanlar Kurulu bunu görüşecek. "Yumurta KDV'si 1'e indirilecek mi?" Onu da söyleyeyim Sayın
Başkanım, süre doluyor galiba. Yumurta üretiminde kullanılan girdilerin daha
yüksek olması nedeniyle, yüzde 8 oranının aşağı çekilmesi, üreticiler üzerinde
finansman yükü oluşturacağı da bir gerçektir. İndirilemeyen verginin iade
edilmesi, ancak takvim yılı bittikten sonra mümkün olduğundan, iade sürecinin
uzaması, finansman sıkıntısını artırır. Bu konuyu da gözden uzak tutamayız. Diğer arkadaşlarım, eğer izin verirler ve anlayışla karşılarlarsa,
sorularını yazılı olarak cevaplandıracağım. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın milletvekilleri, soru-cevap kısmı bitmiştir. Ondördüncü turda yer alan Maliye Bakanlığı bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir efendim. Şimdi bölümleri okutacağım; ancak, bölümlerini okutmadan önce, Kâtip
Üyemizin yerinden oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Bölümleri okutuyorum: A) MALİYE BAKANLIĞI 1. - Maliye Bakanlığı 2001 Malî Yılı
Bütçesi
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
Sayın Başkan, burada yer alan, yardım alan kuruluşlardan bir tanesinde baskı
hatası yapılmış. "Kültür ve Eğitim Vakfı" sadece "Kültür
Derneği" olması gerekiyor, bir hata olmuş,bunun tashihen düzeltilmesini
rica edeceğiz efendim. BAŞKAN - Evet efendim. 940'ı bu düzeltmeyle oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 950 Borç
Ödemeleri 1 343 603 000 000 000 BAŞKAN-
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 999 Dış
Proje Kredileri 550 000 000 000 BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. T O P
L A M 10 941 693 485 000 000 BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Maliye Bakanlığı 2001 malî yılı bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir. 2. - Maliye
Bakanlığı 1999 Malî Yılı Kesinhesabı BAŞKAN- Maliye
Bakanlığı 1999 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum: Maliye Bakanlığı 1999 Malî Yılı Kesinhesabı
BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler...Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Maliye Bakanlığı 1999 Malî Yılı Kesinhesabının
bölümleri kabul edilmiştir. Maliye Bakanlığı 2001 malî yılı bütçesi ile 1999 malî
yılı kesinhesapları kabul edilmiştir; hayırlı, uğurlu olmasını temenni
ediyorum. B) GELİR
BÜTÇESİ 1. – 2001 Malî
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı
: 552) BAŞKAN - 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu
Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kesinhesap Kanunu
Tasarılarının 1 inci maddeleri kapsamına giren bakanlık ve kuruluşların
bütçeleri ve kesinhesapları ile gelir bütçesiyle ilgili 2 nci maddenin
görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır. Şimdi, 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının gider
bütçesiyle ilgili 1 inci maddesini tekrar okutuyorum: 2001 MALİ
YILI BÜTÇE KANUNU TASARISI BİRİNCİ KISIM Genel Hükümler BİRİNCİ BÖLÜM Gider, Gelir ve Denge Gider bütçesi MADDE 1.- Genel Bütçeye dahil dairelerin harcamaları
için bağlı (A) işaretli cetvelde gösterildiği üzere 48.219.490.000.000.000 liralık ödenek verilmiştir. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Gelir bütçesine ilişkin 2 nci maddeyi tekrar
okutuyorum: Gelir bütçesi MADDE 2. - Genel
Bütçenin gelirleri bağlı (B) işaretli
cetvelde gösterildiği üzere 42.827.000.000.000.000 lira olarak
tahmin edilmiştir. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkanım, müsaade
ederseniz, evvela, gruplar adına söz isteyen var mı; yok mu diye lütfedin sorun
da... BAŞKAN - Anlayamadım efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) - Efendim, bir gelir bütçesi
konuşuyoruz, madde okuyorsunuz, bu madde üzerinde peki söz isteme hakkına sahip
değil mi gruplar acaba? BAŞKAN - Şimdiye kadar görüştüklerimiz de buydu
efendim, böyle bir söz hakkı yoktu da onun için. TURHAN GÜVEN (İçel) - Bugüne kadar yok muymuş, her
maddede soracaksınız Sayın Başkanım. BAŞKAN - Efendim, dokuz gündür görüştüğümüz 1 nci ve 2
nci maddeyi okuttum efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) - Peki. BAŞKAN - Bundan sonra, 3 üncü maddeye gelince...
İstirham ederim yani, zatıâliniz de biliyorsunuz. TURHAN GÜVEN (İçel) - Ha ondan sonra!.. MURAT AKIN (Aksaray) - Zaman zaman unutulabiliyor Sayın
Başkan. BAŞKAN - Sayın Güven, bütçenin başında bu maddeleri, 1
inci ve 2 nci maddeleri okutup, görüştük. Bugüne kadar da onları görüştüğümüz
için söz hakkı yok. TURHAN GÜVEN (İçel) - Siz yine sorun da... BAŞKAN - 3 üncü maddeden itibaren, bol bol, sabaha
kadar sözümüz var; hiç merak etmeyin. TURHAN GÜVEN (İçel) - Ha, soracaksınız!.. Tamam. BAŞKAN - Efendim, şimdi önerge var; okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Gelir Bütçesi Madde 2: Genel bütçenin gelirleri bağlı (B) işaretli
cetvelde düzeltilerek 44 480 700 000 000 000 lira olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan. SAİT AÇBA (Afyon) - Söz istiyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, Anayasanın 162 nci maddesine göre, bu
konuda söz hakkınız yok. Hükümetin ve Komisyonun kabul etmediği önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
reddedilmiştir efendim. Şimdi, 2 nci maddeye bağlı cetvelin bölümlerini okutup,
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım efendim.
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 2 nci maddeyi, kabul edilen ekli cetveliyle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum... BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, affedersiniz... BAŞKAN - Buyurun efendim. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sanıyorum bir hata oldu, madde
geçti ama... Biraz evvel, Anayasanın 162 nci maddesine göre bu önergeyi
oylayamam veya üzerinde söz veremem buyurdunuz. Sanıyorum, 162 nci maddenin son
fıkrasına mı dayanıyorsunuz?.. BAŞKAN - Evet efendim... Çok açık... Malumunuz... Efendim, geçen gün de, hızlı oylamadan dolayı şikâyet
belirtmiştim ya, o maddeyi, bir kere daha okuyorum: "Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeleri, Genel Kurulda, bakanlık ve daire bütçeleriyle katma bütçeler
hakkında düşüncelerini, her bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler sırasında
açıklarlar; bölümler ve değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme
yapılmaksınız okunur ve oya konur." Biliyorsunuz, bendeniz de, geçen akşam bu maddeden
mustariptim: Bu maddeye dayanarak da, söz vermiyoruz efendim. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkanım affedersiniz... BAŞKAN - Buyurun efendim. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Yanlış bir uygulamaya devam
etmeyelim açısından, doğrusunu ortaya koymak için arz ediyorum. BAŞKAN - Buyurun. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Şimdi, bu, bölüm veya
değişiklik önergesi değil, madde üzerinde bir değişiklik önergesidir ve gelir
artırıcı bir tekliftir; yani, son fıkraya girmesi de mümkün değil. Gider
artırıcı veya gelir azaltıcı değil, bilakis, gelir artırıcıdır... BAŞKAN - Efendim, gelir artırıcı diye işleme koydum
zaten! MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Son fıkra değil, bir
öncekine göre; siz beşinciyi söylüyorsunuz Bülent Bey. BAŞKAN - Anayasanın 162 inci maddesinin dördüncü
fıkrasına göre, görüşme yapamıyoruz efendim. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Peki. BAŞKAN - Bütün uygulamalar da böyle!.. Bakın efendim:
Bütçe görüşmelerinde değişiklik önerileri üzerinde söz yok, Anayasa 162'ye
dört... 68 inci Birleşim, tarih 27.2.1976, sayfa 379; 56 nci Birleşim,
26.2.1977, 507 nci sayfa; 118 inci Birleşimde, 1978'de yok; 48 inci Birleşim,
20.12.1984'te, 702 sayfada yok; 41 inci Birleşimde, 1985'te, 52 nci Birleşim
1985'te, ta ki, 53 üncü Birleşim, 23.12.1990'da da böyle bir şey yok efendim;
zabıtlardan okudum. Teşekkür ederim. 3 üncü maddeyi okutuyorum: Denge MADDE 3. - Ödenekler toplamı ile tahmin edilen gelirler
arasındaki fark net borçlanma hâsılatı ile karşılanacaktır. BAŞKAN- Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2001 Yılı Malî Bütçe Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde,
denge maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Biraz önce, gelir bütçesiyle ilgili olarak verdiğimiz
önerge reddedildi; bu, direkt olarak denge maddesini ilgilendiren bir husus. Şimdi, bakınız, biraz önce, konuşmamda da ifade ettim:
Sayın Bakan bütçe tasarısını Meclise sevk ettiklerinde, gelir tahminlerini
yaptılar ve gelir tahminleri sonucunda, 43 katrilyonluk bir gelir tahminiyle,
Meclise geldiler; ancak, bu tahminler yapıldıktan sonra, Meclis Genel
Kurulundan bir vergi yasası çıkarıldığını hepiniz biliyorsunuz. Bu vergi
yasasında da, 2001 yılı için gelir tahminleri 1 katrilyon 654 trilyon lira
tutuyor. Belki, usulden değildir Sayın Başkan; ama, Genel Kurulun
bilgilendirilmesi açısından, Sayın Bakana şunu soruyorum: Acaba, 2001 yılında
Özel İşlem Vergisinden, Özel İletişim Vergisinden ve eğitime katkı payı olarak
tahmin ettikleri gelir rakamı nedir? Bu konuda Sayın Bakanın Genel Kurulu
aydınlatmasını istiyorum. Sayın Başkan, aydınlatırlarsa, ondan sonra konuşmama
devam edeyim. BAŞKAN - Madde üzerinde konuşacaksınız efendim, böyle
bir uygulamamız yok. Karşılıklı konuşmakla da olmuyor bu iş... SAİT AÇBA (Devamla) - Sayın Başkanım, belki usulden
değildir; ama, Genel Kurulun net olarak bilgilendirilmesi açısından... Ben, bu
soruların cevabını biliyorum. Bu cevabı, bizzat Sayın Bakana, Plan ve Bütçe
Komisyonunda sormak suretiyle öğrendim... BAŞKAN - Efendim, zabıtlara geçmiştir o zaman. SAİT AÇBA (Devamla) - ...ama, Genel Kurulun da
bilgilendirilmesine, net olarak ihtiyaç var. Burada, gerçekten, Parlamento
yanıltılıyor. 2001 yılında elde edilecek 3 gelir kalemi şu anda, Gelir Bütçesi
tahminleri içerisine dahil edilmiş değil. BAŞKAN - Sayın Açba, Sayın Recai Kutan Beyefendi de
aynı şekilde konuştular; Sayın Bakan, kendilerine cevap verdi. SAİT AÇBA (Devamla) - Sayın Başkan, Sayın Bakanın
cevabını aldım, cevabı önümde. Sayın Bakan cevabında diyor ki "biz,
Meclise bu tasarıyı sevk ettiğimizde, bir vergi yasası çıkmamıştı; dolayısıyla,
söz konusu vergilerle ilgili biz herhangi bir tahminde bulunmamıştık. Şayet,
yasa olsaydı, böyle bir tahminde de bulunurduk." Dolayısıyla, şu anda Meclis, hükümete, yasal olmayan
bir tarzda, borçlanma yetkisi veriyor; borçlanma yetkisi, bütçe açığı kadar
gerçekleşiyor. Şu anda, hükümetin ilk sevk ettiği tasarıda, borçlanma yetkisi,
5,3 katrilyon; ama, vergi yasası çıktıktan sonra 1 katrilyon 654 trilyon
liralık 3 gelir kaynağı devreye girdi ve bu, şu anda bütçe dışında
tutulmaktadır, bütçede kayda girmemektedir, Meclisin bilgisi dışındadır;
dolayısıyla, kayıtdışı bir bütçeyle karşı karşıyayız. Değerli
milletvekillerinin, kayıtdışı bir bütçeyi onaylamalarının ne kadar yanlış
olduğunu, ben, ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla, bu hatanın Mecliste düzeltilmesi lazım.
Şayet, bu hata Mecliste düzeltilmezse, Anayasa Mahkemesine gitmek suretiyle,
kayıtdışında kalan 1 katrilyon 654 trilyon lirayla ilgili olarak gerekli yasal
başvurularda bulunacağımızı belirtmek isterim. Hükümet, Parlamentoya karşı
sorumlu olduğuna göre, hiçbir gelir kaynağının bütçedeki gelir tahminleri
dışında tutulması imkânı yok. Bunun yasal dayanağı da, 30 Kasımda çıkarılan
vergi yasasıyla ortaya konuldu. Hükümet, Özel İşlem Vergisinden 250 trilyon
lira, Özel İletişim Vergisinden 600 trilyon lira, eğitime katkı payından 804
trilyon lira olmak üzere, 1 katrilyon 654 trilyon liralık yeni gelir
kaynaklarına kavuştu. Bunları bütçe belgesinde göstermemesi, Meclise karşı
hükümetin görevini yapmaması demektir, Meclis üyelerinin bu gerçeği bildikten
sonra, böyle bir oylamada kabul oyu vermesi, millet iradesinin de, bütçe
hakkının da hiçe sayılması demektir. (FP sıralarından alkışlar) Bu, tarihî bir
yanlıştır, bu yanlışın düzeltilmesi için hâlâ bu Meclisin bir fırsatı vardır. Bütün değerli milletvekillerini uyarıyorum; gerçekten,
borçlanma hakkı verilirken, bütçe açığı ne kadarsa, Meclis o kadar borçlanma
hakkı veriyor; ama, şu andaki bütçe açığı, gerçekçi bir açık değil. Niçin; yeni
gelir kaynaklarıyla birlikte, 5,3 katrilyon olarak öngörülen bütçe açığı, şu
anda 3,7 katrilyona inmiş durumda. Dolayısıyla, burada, bu Meclis, hükümete
ancak ve ancak 3,7 katrilyon lira borçlanma yetkisi verebilir. Bunun dışında
verilecek bir yetki, kesinlikle Anayasaya aykırıdır ve Meclisin görevini
yapmaması tarzında bir sonuç ortaya çıkar. Sayın Bakana, Genel Başkanımız arz ettiğinde, aldığımız
cevap önümde, diyor ki "Meclise bu tasarı sevk edildiğinde böyle bir yasa
olsaydı, söz konusu vergilerle ilgili tahminlerde bulunurduk. Onun için boş
bıraktık." Ama, şimdi, 30 kasım itibariyle böyle bir yasa ortadadır.
Şayet, Sayın Bakan, bu Mecliste, Özel İşlem Vergisi olarak, Özel İletişim
Vergisi olarak ve eğitime katkı payı olarak, 2001 yılında hiçbir kuruş gelir
elde etmeyeceğiz diyorsa, o zaman, verdiğiniz oylar doğrudur. Sayın Bakanın, bu sorunun cevabını net olarak Meclise
vermesi, hem de şu anda Sayın Başkanımızın delaletiyle vermesi bir
zorunluluktur. Meclis iradesini ortadan kaldırmamak ve Meclisi yanıltmamak için
bu sorunun cevabı alındığında, öyle zannediyorum, meselenin hangi boyutlarda
olduğu, Meclisimizin değerli milletvekilleri tarafından kavranacaktır. Ben, hepinize saygılar sunuyorum; bütçenin hayırlı
olmasını temenni ediyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Bakanım, önemli bir konu, söz hakkınız
da var; isterseniz, kürsüden cevap verebilirsiniz. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkanım,
buradan cevap verebilir miyim? BAŞKAN - Peki efendim, kısa cevap vereceksiniz;
buyurun. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) -Sayın Başkan, daha
önce de bu konu gündeme geldi. Kesinlikle, ne Meclisin bilgisi dışında bir
uygulama yapma niyeti vardır ne de Meclisi yanıltma gibi düşünce vardır, asla
olamaz. Bu uygulama, geçen sene de oldu. Şimdi, burada, borçlanma limitini oynayarak borçlanma
alınacak gibi bir şey kesinlikle düşünülmüş değildir ve bu, esasen düşünülemez
de. Bizim 31,8'lik gelir hedefimizin içerisinde belli elastikiyetler de vardır;
yani, bazı uygulamalar, tatbikatta her zaman böyle olur. Bir vergi dairesinin
belli bir performansı vardır, belli elastikiyeti vardır. Bu, bütçe Meclise
sunulduktan sonra vergi kanununun çıkmasının bir tabiî sonucudur. Dolayısıyla, biz, 31,8 limiti tespit ederken, hareket
serbestimizin olduğu birtakım noktalar da vardır ve çıkan bu vergiler de dahil,
31,8 civarında bir vergi tahsil edeceğimizi umuyoruz. Belli elastikiyetler,
vergi idaresinin de kullandığı... Yoksa, vergi idaresi, teorik, tam kalıplar
şeklinde olmaz; yani, burada, her zaman için birtakım oynamalar, yani
elastikiyetler olur -oynamadan kastım, elastikiyet- vergi idaresinin
performansı; bunların payları vardır. Dolayısıyla, 31,8'lik vergi hedefimizde,
belli bir elastikiyet içerisinde, çıkan bu vergilerle de tahsil edeceğimiz
gelirlerin, vergi idaresi olarak, biz, bu düzeyde gerçekleşeceğini umuyoruz.
Yoksa, borçlanma limitin artırma, böyle vergi... Niçin, hükümet, şu noktadan
dolayı Meclisten bir şey gizlesin; bir sebebi var mı 31,8 derken!.. Borçlanma
limitini değiştirmek için, kesinlikle böyle bir niyetimiz yoktur. Bu,
uygulamalarda zaman zaman olmuştur; ilk defa da olmamıştır, geçmiş yıllarda da
olmuştur. Eğer, vergi kanunları bütçeden sonra gelmişse, bu tür uygulamalar hep
olmuştur. Yani, neyi kaçıracaksınız, neyi gizleyeceksiniz?! Değil. Bütçenin
hiçbir kaleminin gizli bir tarafı yoktur; Sayın Açba da bilir gizli tarafının
olmadığını. Bu, bir tartışmadır; Sayın Açba böyle yapılsa daha uygun olur
diyor; düşüncesidir, saygı duyulabilir; ama, biz, bunun bu şekilde de gidebilir
düşüncesindeyiz. Teşekkür ederiz Sayın Başkan. BAŞKAN - Teşekkür ederim. SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, söz alabilir miyim? BAŞKAN - Hayır efendim, böyle bir kural yok; şahsınız
adına söz istiyorsanız, buyurun. SAİT AÇBA (Afyon) - Şahsım adına... BAŞKAN - Gruplar adına başka söz isteyen?..Yok. Şahsı adına, Sayın Açba, buyurun. Süreniz 5 dakika. SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben, Sayın Bakanın açıklamalarının hiç de inandırıcı
olmadığını düşünüyorum. Eğer, Sayın Bakan, gelir tahminlerini yaparken, henüz
çıkmamış olan bir vergi kanununa dayanılmak suretiyle, o vergi kanunundan
-çıktığı takdirde- beklediği gelirleri, bütçenin diğer kalemlerine, diğer vergi
kalemlerine yansıtmak suretiyle o kalemleri şişiriyorsa, yine, bütçenin gelir
tahminlerinde, samimiyet ilkesine, doğruluk ilkesine göre hareket etmeme
tarzında bir suçu işliyor demektir. Dolayısıyla, bunun, bütçe ilkeleriyle,
samimiyet, doğruluk ilkeleriyle bağdaşması mümkün değildir. Gelir tahminlerini (B) cetvelinde gösteriyorsunuz;
geçmiş yıllardaki performansı belirtiyorsunuz; artış trendini belirtiyorsunuz;
2001 yılında, beklentilerinizi ortaya koyuyorsunuz; ama, muhtemel, ileride ya
çıkarsa diye, çıkabilecek birtakım vergi veya çıkmasını beklediğiniz bazı vergi
kalemleriyle ilgili tahminleri de, kalkıp, başka vergilerin içine dahil
etmeniz, zaten, yine, aynı ifadeyle, Meclisi, Parlamentoyu yanıltma tarzında
bir sonuç ortaya çıkarır. Yılsonunda bunlar ortaya çıkmayacak mı? Yılsonunda, gerçekleşme tahminleri ortaya konulduğunda,
o gelir hedefleri şişirilmiş olduğu için, o gelir kalemlerinden toplanılan
paralar, o miktarlara ulaşmayacak; ama, bütçede, şu anda, gelir tahminleri
içinde kesinlikle boş bırakılan, zikredilmeyen Özel İşlem Vergisi, Özel
İletişim Vergisi ve eğitime katkı payıyla ilgili olarak, 2001 yılında,
beklentilerinin ne olduğunu sordum. Cevabını alabildik mi Meclis olarak?
Meclisteki milletvekilleri, bu 3 gelir kaleminden elde edilecek gelirin ne
olduğunu öğrenebildiler mi? Böyle bir cevap alınabildi mi? Sayın Bakan, böyle
bir cevabı vermediler. Sanki, diğer gelir
kalemlerinin içinde bu miktar gizlenmiş tarzında bir yola
başvurduklarını ifade ettiler. Bu yol da yanlıştır. Değerli Meclis üyelerini,
değerli Parlamentoyu yanıltmamak için, bu rakamların, kesenkes, burada,
terennüm edilmesi, Sayın Bakan tarafından açıklanması gerekmektedir. Eğer, bazı
gelir kalemleri şişirilmişse, vakti geçmeden, onların da, gerçekçi bir şekilde,
rakamlarının şu anda indirilmek suretiyle yazılması ve belirtmiş olduğumuz 3
gelir kale-minin de, rakamlarının, tahminlerinin yerli yerine yerleştirilmesi suretiyle,
sonuçta, 31,8 şeklinde bir gelir tahmininde bulunacaklarsa, onu da
yapabilirler; ama, bu üç gelir kalemini doldurmak zorundadırlar. Bu 3 gelir
kalemini doldurmadıkları müddetçe, bu 3 gelir kalemi yok hükmündedir,
Parlamentonun bilgisi dışında gelir toplanmış demektir. Dolayısıyla bu uygulama
anayasal bir suçtur, anayasal suçun işlenmesinde Meclisin alet edilmesini, biz,
hiçbir zaman için kabullenemiyoruz. Bu yanlış eğer buradan dönmeyecekse, bu Meclisten
dönmeyecekse, Anayasadan kesenkes döneceği de açıktır. Ben, bu yanlışın
düzeltilmesi için fırsatın hâlâ hazır olduğunu düşünüyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Açba. Madde üzerinde başka söz isteyen var mı efendim?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum: İKİNCİ BÖLÜM Malî Politikaya İlişkin Hükümler Bütçe politikası ve mali kontrol MADDE 4. - Maliye Bakanı, tutarlı, dengeli ve etkili
bir bütçe politikası yürütmek,
belirlenen makro ekonomik hedefler çerçevesinde istikrarı temin etmek ve mali
kontrol sağlamak amacıyla; a) Kamu istihdam politikasının belirlenmesine ve
uygulanmasına yön vermeye, b) Harcamalarda azami tasarruf sağlayıcı düzenlemeleri
tespit etmeye, c) Giderlerle ilgili ödeneklerin dağıtım ve kullanımını
belli esaslara bağlamaya, d) Gelir ve giderlere ilişkin kanun, yönetmelik ve
kararnamelerle belirlenmiş konularda uygulamaları düzenlemek üzere standartları
tespit etmeye ve sınırlamalar koymaya, e) Yukarıda
belirtilen hususlarda tüm
kamu kurum ve kuruluşları için
uyulması zorunlu düzenlemeleri yapmaya ve tedbirleri almaya, Yetkilidir. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün söz istemiştir. Buyurun Sayın Özgün. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 2001 yılı bütçe kanunu tasarısının
4 üncü maddesinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu
vesileyle Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bütçe üzerindeki
müzakerelerde, gelir bütçesi ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerindeki benim
konuşmamdan sonra, iktidara mensup sayın milletvekillerimiz, burada, ce-vabî
konuşmalar yaptılar. MHP adına konuşan değerli milletvekilimiz, "efendim,
burada hep iktidarı suçluyorsunuz ama, siz vaktiyle bu KİT'leri zarara
sokmadınız mı, dargelirliyi sıkıntıya sokan siz değil misiniz, faiz ve transfer
bütçelerini siz yapmadınız mı, enflasyonu üç haneli rakamlara siz çıkarmadınız
mı, yolsuzluk ve hırsızlığın hesabını gelin beraber soralım" şeklinde
birtakım beyanlarda bulundular. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Kim söyledi; adını verin. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Kimin söylediğini kendisi
biliyor. BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayın. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Söylesin de biz de bilelim. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
KİT'ler -54 üncü hükümet için söylüyorum- o dönemde zarar etmek değil, kâra
geçirildi. Havuz sistemi getirilmek suretiyle, zarar eden KİT'ler kâra geçti.
Siz, Etibank'tan geliyorsunuz, ETİBOR'un 1996'dan önceki durumu ile 1995, 1996,
1997'deki durumunu benden iyi bilmeniz lazım gelir. Nereden nereye geldik;
KİT'ler fevkalade olumlu gelişmeler kaydetti o dönemde. Yine dargelirli sıkıntıya filan sokulmadı, ücretlerine
yüzde 100 zam yapıldı, taban fiyatlara ise yüzde 100'ün üzerinde zamlar
verildi. Faiz ve transfer bütçesine gelince; bütçenin iki yakası
bir araya getirilmek suretiyle, faizlerde 10 puan iniş yaşandı. 54 üncü hükümet
döneminden bahsediyorum. Yine, bu faizin bütçe üzerindeki baskısının azalması
sonucunda, biraz önce söylediğim kesimlere kaynak transferi yapılabildi.
Enflasyon da, o dönemde, yüzde 150'lerden yüzde 80-85'lere indirildi. "Ucu kime dokunursa dokunsun, yolsuzluk ve
hırsızlığın hesabını soralım" diyorsunuz. Tamam, soralım. Sorun, siz
iktidardasınız, sizi tutan mı var?! NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Soruyoruz işte... İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Sorun tabiî. Soracaksınız. Siz, iktidardasınız, bunun hesabını elbette
soracaksınız. Biz, burada, bankalarla ilgili bir araştırma önergesi verdik
"bankaları araştıralım, ne varmış bu bankalarda, bu bankalar niye batıyor,
bunlar nereden nereye hortumlanıyor, bunları görelim" dedik; siz,
araştırma önergesine bile tahammül gösteremediniz, burada kabul etmediniz.
Nasıl soracağız?.. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Şimdi cevap vereceğim. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - DSP'li sayın milletvekili de
konuşmasında... "Bazı dernekler ekonomiyi düzeltin; ama, bizden fedakârlık
beklemeyin" diyorlarmış. Bugüne kadar, bu istikrar programı konulduğundan
bu tarafa fedakârlık yapılıyor zaten. Daha nasıl fedakârlık yapacak bu
insanlar; anlamak mümkün değil. Yine, burada, vergi adil olmalıymış, ekonomiyi
daratmamalıymış, maliye için verimli olmalıymış; vatandaşa "ben vergimi
veriyorum" inancı yerleştirilmeliymiş... Öyle dedi sayın milletvekilimiz.
Tamam, bunlara katılıyoruz. Tabiî... Buyurun, iktidardasınız, bunları yapın.
Buraya gelip de vergi şöyle olmalıymış, vergi böyle olmalıymış demek, bir
iktidar partisi veya iktidara mensup
bir milletvekili için uygun bir tavır değildir. Bu kürsü, iktidarın
sızlanma yeri de değildir; burası,
icraat yeridir. Evet, vergi adil olmalıdır. Ben de katılıyorum. O zaman, adil
bir vergi sistemi getirin; ama, siz, tersinden gidiyorsunuz, hiç adil olmayan,
dünyanın hiçbir yerinde de görülmeyen hayat standardı vergisini buraya getirip
koyan siz değil misiniz?.. Vergi ekonomiyi daraltmamalıymış, ekonomiyi genişletici
bir anlayış içerisinde olması gerekirmiş... Evet, buyurun, öyle bir sistem
getirin ki, ekonomi daralmasın, ekonomi daha çok genişlesin, yatırımlar artsın,
istihdam sahaları genişlesin, artsın. Buyurun, yapın, buyurun... Sayın Bakana,
biz, her konuşmamızda, hem özel görüşmelerimizde hem de buradaki Meclis
görüşmelerimizde bunu söylüyoruz; "getireceğiniz ekonomik sistem,
yatırımları daraltıcı olmamalı, piyasaları daraltıcı, piyasaları boğucu
olmamalı. Neticede, yine, bu insanlardan vergi isteyeceksiniz. Bilhassa vergi,
ekonomiyi canlandırıcı, yatırımları hızlandırıcı nitelikte olmalıdır"
diyoruz. Diyoruz; ama, yapılan uygulamalar, çıkarılan kanunlar, getirilen
önlemler, ne yazık ki, piyasaları daraltıcı, ekonomiyi daraltıcı tedbirleri
içeriyor. Bakın, bugün akşam, daha bu akşam, bir iftar vesilesiyle Ankara Ticaret Odası Başkanı
Sayın Sinan Aygün'le ayaküzeri görüşmemiz oldu. Ankara Ticaret Odası Sayın
Başkanı diyor ki "bugün, ticaret sicilinden rakamları istedim; yılbaşından
bugüne kadar, Türkiye'de, tam 28 000 işyeri kapanmış bulunmaktadır." Bu,
ticaret siciline kayıtlı olan işletmelerle ilgili söylenmiş olan rakamdır. Bir
de, ticaret siciline kaydolmamış, kayıtsız işyeri terklerini de düşünürseniz,
Türkiye'de ekonominin ne kadar daraldığını, piyasanın ne kadar daraldığını
anlamanız lazım. Buraya çıkıp da "efendim, vergi, ekonomiyi
daraltıcı olmamalı" demek marifet değil. Marifet, ekonomiyi daraltmayacak,
piyasaları boğmayacak vergi sistemini buraya getirmektir. Biz de, sizden, onu bekliyoruz;
ama, ne yazık ki, öyle olmuyor. Değerli milletvekilleri, 4 üncü maddede, "kamu
istihdam politikalarının belirlenmesine ve uygulanmasına yön vermeye"
Bakanlık yetkili kılınıyor; "harcamalarda azamî tasarrufu sağlayıcı
düzenlemeleri tespit etmeye; giderlerle ilgili ödeneklerin dağıtım ve
kullanımını belirli esaslara bağlamaya; gelir ve giderlere ilişkin kanun,
yönetmelik ve kararnamelerle belirlenmiş konularda uygulamaları düzenlemek
üzere standartları tespit etmeye, sınırlar koymaya; yukarıda belirtilen
hususlarda tüm kamu kurum ve kuruluşları için uyulması zorunlu düzenlemeyi
yapmaya ve tedbirleri almaya yetkilidir" deniliyor. Bakanlık, harcamalarda azamî tasarruf ve düzenlemeleri
sağlayacak... Peki, şimdi, ben size soruyorum: Bugün, Türkiye'de kaç tane
lojman var, kaç tane resmî plakalı araba var, kaç tane sosyal tesis
çalıştırıyor devlet? 2001 bütçesiyle, bu rakamları, biz, yerinde mi
saydırıyoruz, aşağı mı çekiyoruz, yukarı mı götürüyoruz; farkında mıyız...
Bakınız, Türkiye'de, bugün, ne yazık ki, bir lojman ve taşıt imparatorluğu
kurulmuştur. Askerî personel hariç olmak üzere, 231 000 kamu çalışanı lojmanda
oturuyor. Devlet baba, her 8 memuruna bir lojman tahsis etmiş durumda. Yine,
memurların emrine, şu anda 88 000 taşıt aracı verilmiş durumda. 2001
bütçesiyle, bu, daha da artırılıyor. Yani, şimdi, otobüs alırsınız, iş makinesi
alırsınız, lüzumlu taşıtlar alınır; ama, bunun yanında, bir bakıyorsunuz ki,
kamuya, binek arabaları alınmaya devam ediliyor. Yine, devlet babamız, ayrıca, şu anda 2 340 adet sosyal
tesis işletiyor. İllerimize gittiğimiz zaman görüyoruz, her kamu kuruluşunun
bir tane sosyal tesisi var. Efendim, DSİ'nin var, Köy Hizmetlerinin var,
vilayetin var, emniyetin var, şunun var, bunun var; her kamu kuruluşunun sosyal
tesisi var. Tabiî, bunlar yüktür devletimizin sırtında. Bir vilayette büyük bir
sosyal tesis olsa da, gelen-giden memurlar, hepsi buradan istifade etse, bir
tasarrufa gidilse olmaz mı?! Bir vilayette, vilayet emrinde bir misafirhane
olsa, sosyal tesis olsa, bunlar olur; ama, olmuyor ve biz, her sene bütçe
kanunu burada görüşülürken, bu taşıtlardan, bu arabalardan, sosyal tesislerden
burada bahsetmek durumunda kalıyoruz. Onun için, tabiî ki, yetki güzel; ama, bu
yetkiyi kullanmak lazım. Sayın Bakanım, bu konularda, Bakanlık olarak azamî
tasarrufa gidilmesi zarureti önümüzdedir. Yoksa, bu, bu şekilde devam ettiği
sürece, harcamalardaki tasarruf sağlanamadığı sürece, tabiî ki, bütçenin iki
yakasının bir araya gelmesi de mümkün olmayacaktır. BAŞKAN - Sayın Özgün, efendim, süreniz 10 dakikaydı.
Makine otomatik olarak kesmemiş. Toparlarsanız memnun olurum. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Ben, temenni ediyorum,
inşallah, önümüzdeki yıllarda, önümüzdeki bütçelerde bu konulara dikkat
edilmesi gerektiği hususunu bilgilerinize arz ediyorum. Hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, sataşma var; söz
istiyorum. BAŞKAN - Bir dakika efendim... Evvela, Samsun
Milletvekili Sayın Kabataş'a Doğru Yol Partisi Grubu adına söz vereceğim;
sonra, tabiî, sataşmaya hiç müsamaha etmem; ama, sırasıyla yani... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Efendim, özelliği kaybolur. Hemen
söz almam gerekir. BAŞKAN - Özellik hiç kaybolmaz. Efendim, usulümüzde
yok. Söz vereceğim; hatta, buradan, kürsüden vereceğim. Rica ederim... Buyurun Sayın Kabataş. (DYP sıralarından alkışlar) Kusura bakmayın efendim. DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi
üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Bu madde, bütçenin, öteden beri, rutin, sıradan, her
yıl bütçe kanunu metnine girmiş maddelerinden birisi. Bütçe politikası ve malî
kontrolle ilgili ilkeleri düzenliyor. Değerli milletvekilleri, bugün, Türkiye, 2000 yılının
sonunda, ekonomi yönetiminde, kamu finans yönetiminde çok ciddî boyutta bir
yönetim sorunuyla karşı karşıya. Bu ekonomi yönetimindeki, finans yönetimindeki
sorun nedir, sonuçları nedir; bunları ortaya koymak ve sizlerle paylaşmak
istiyorum. Maliye Bakanlığı ve Bakanlık yönetimindeki Sayın Maliye
Bakanımız, dar anlamda bütçe politikasını ve sadece bu politikayla sınırlı
olmak üzere, malî kontrolle ilgili ilkeleri uyguluyor. Bugünlerde sıkça ifade
ediyoruz ki, Türkiye'deki kamu finansman yönetimi ve kamudaki finans yönetim
alanı, sadece bütçeden ibaret değil. Sayın Bakan, Türkiye'deki yaklaşık 124
katrilyonluk millî gelirin 46 katrilyonluk bölümünde söz sahibi, yetki sahibi.
Onun da yaklaşık yüzde 50'si transfer bütçesi ve Maliye Bakanlığı, sadece, bu
bütçede, bir şekilde muhasebe kayıtlarını tesis ediyor, bütçe kayıtlarını
tutuyor. Dolayısıyla, bütçe disiplini dediğimiz olayı, daha üst bir kavrama
malî disiplin kavramına ve ekonomide etkinlik, verimlilik kavramına taşımak
zorunda Türkiye. Değerli milletvekilleri, Türkiye, vaktiyle, bu
yönetimde karşı karşıya bulunduğu sorunları çözmek için özel uygulamalar
getirmiştir. Bugün, Türkiye'de, Yüksek Planlama Kurulu diye Devlet Planlama Teşkilatı
bünyesinde faaliyet gösteren kurul, sadece bütçeyi birkaç saat görüşmekten
ibaret, kanunda verilmiş sadece şekli görevleri yapmaktan ibaret bir kurul
haline dönüştürülmüştür; fiilen, ekonomi yönetiminde, finans yönetiminde aktif
bir konumda değildir. Aynı şekilde, Para-Kredi Kurulu çalışmamaktadır. Maliye
Bakanlığı ve maliye bürokrasisi, sadece, bütçede ödenek tahsis eden ve bu
ödenekleri kısıtlayarak bütçede disiplin sağlamaya çalışan ve bulabildiği her
alandan vergi toplamaya, vergi almaya ve kendi dar tanımı içinde de bütçe
açığını kontrol etmeye çalışan, bütünün bir parçası halinde bir kurum haline
dönüşmüştür. Oysa, Türkiye'nin, bugün, finans yönetiminde karşı karşıya
bulunduğu tablo, hepimizi ürkütecek boyuttadır. Bu tablonun, bu ağır sonuç
yaratan tablonun yönetiminden sorumlu bir kurum, birim, Türk devlet
yönetiminde, kamu yönetiminde, maalesef, yoktur. Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan özenle ve güvenle
ifade etti "14 katrilyonluk bütçe açığımız var; hedef olarak bunu 12
katrilyona çektik" dedi; doğrudur. Burada büyük fedakârlıklar vardır,
ekvergiler vardır, topluma çıkarılmış ağır faturalar vardır; ama, her şeye
rağmen, bir bütçe disiplini uygulama yaklaşımı sergilenmiştir. Fakat, bu
yaklaşım sergilenirken, ekonominin diğer alanları, tamamen, yönetim açısından
boştadır. İşte sonuçları: Bugün, sadece 3 bankanın yarattığı
açık, 2000 yılı bütçe açığının üzerindedir. Konuşulan rakam 16 katrilyon
düzeyindedir değerli arkadaşlarım. 3 banka, bu ülkede 16 katrilyon açık
yaratmışsa, bu ülkenin 16 katrilyonluk kaynağı, sadece bu açığın finansmanı
için bankalar tarafından toplanılıyor ve kullanılıyor demektir. Evet, başka bir bölümdeki finans kesiminde bir
başıbozuk yönetim ya da denetimsizlik ya da yönetimsizlik, sadece 10 banka
aracılığıyla, bugün, 8 katrilyonluk ilave bir açığı, bu ülkenin, bu milletin
önüne koymuştur. Evet, yetmemiştir, bugün, Hazine, maalesef, sistem içindeki
pek çok sorumlu kuruluşun borcunu otomatik bir yapıda üstlenmekte ve onlar
adına nakden ödemektedir. Ödenen rakam 4,8 katrilyondur değerli
milletvekilleri. Evet, bu disiplinden, bu bölgedeki başıbozukluktan, borcunu
ortada bırakıp giden kurumlardan kim sorumludur?.. Evet, reform yapmaya devam ediyoruz... Tarım reformu
diye ortaya çıktık, dört yıl erteledik sistemi ve onların ortada bıraktığı
zarar 2 katrilyon. Evet, dev zarar üretim merkezi olan KİT'lerin ve
KİT'lerle beraber Özelleştirme İdaresine aktardığımız kuruluşların 2000 yılında
oluşmuş zararları 3 katrilyon değerli milletvekilleri. Alt alta yazıyorum; ortaya çıkan rakam 40 katrilyonun
üzerinde şimdilik ve Sayın Bakan, bütçe politikalarıyla ve malî kontrol
politikalarıyla bu açığın sadece 12 katrilyonluk bölümünden sorumlu. Geriye
kalan 28-30 katrilyondan, bu ülkede, hangi kurum, hangi idare, malî disiplini
temin etmek, bu ülkede, ekonomide disiplini, yönetimi, ciddiyeti korumak
anlamında hangi idare sorumludur? Türkiye, ekonomi yönetimindeki bu kargaşayı,
bu yönetim boşluğunu kısa sürede doldurmak zorundadır. Evet, Türkiye'nin 32 katrilyon içborç stoku var. Yaklaşık
bu stoka 42 katrilyon da bu yıl ilave edersek -ki, bir kısmı bunların henüz
muhasebeleşmemiştir- 72 katrilyonluk bir açıktan söz edi-yoruz. 72 katrilyonluk
bir açığın bugünkü faizlerle finansman bedeli, maliyeti -yüzde 50 alsak
faizleri- 35 katrilyondur. Eğer, kamu, tek başına, bir ülkede, 124 katrilyonluk
gelirin, millî gelirin 35 katrilyonluk bölümünü faiz için fiilen kullanmak
zorunda kalıyorsa, burada, bir ekonomi yönetiminden, böyle bir yönetimin
varlığından söz etmek mümkün değildir değerli milletvekilleri. Dolayısıyla, bütçe kanununun, bu sıradan, rutin,
"okuyup geçelim" anlamında değerlendirilen Genel Kurullar yerine,
maddelerindeki bu eksiklikleri, hepimiz görmek ve bütçe üzerindeki müzakereleri
de bu temel meselelere taşımak, bu temel meseleleri Yüce Heyette, Genel Kurulda
görüşmek zorundayız. Sayın Bakan, konuşmalarında, öteden beri bu açıkların
var olduğunu ifade etti; doğrudur. Şu veya bu şekilde, bütçe dışında kamunun
açıkları olmuştur; ama, dün bir gazetede değerli bir gazetecinin derlemesinde,
sadece, 3 bankanın ve fona devredilen 10 bankanın, 50 milyar dolar düzeyinde
bir açıkla, bir zararla karşı karşıya olduğu ifade edilmiştir değerli
milletvekilleri. Türkiye'de, ekonomi yönetiminin, kamu kesiminde, hiçbir zaman,
bu büyüklükte açıklar, bu büyüklükte dev ve telaffuzu zor büyüklükler yaşanmamıştır,
görülmemiştir. 50 milyar dolar, bu ülkenin dış borcunun yaklaşık yüzde 50'sidir
değerli milletvekilleri. BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız lütfen. KEMAL KABATAŞ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan. Bu dev açığı kim yönetecek; kamuda yaratılmış bu dev,
büyük zararı kim yönetecek; herkes bu soruya cevap bulmak ve malî disiplini,
ekonomi yönetimindeki yeni modeli, yeni yönetim yapısını ortaya koymak için
seferber olmak zorunda. Bu sorunu çözmeden, bu krizi de, bu ülkede yaşanan
finansman darboğazı sorununu da aşmak mümkün değildir. Bu vesileyle, bu temel
çerçeve içinde sorunu ortaya koyduğumu zannediyorum. Teşekkür ediyor, saygı sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kabataş. Grupları adına başka söz isteyen var mı? Yok. Buyurun Sayın Seven. IV. –
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1. – Ağrı
Milletvekili Nidai Seven’in, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz evvel, bir arkadaşımız, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına konuşan hatip adına sataşmalarda bulundu. Ben, kendisiyle ilgili şahsî
bir şey söylememiştim, mensup olduğu parti konusunda da herhangi bir
değerlendirme yapmamıştım. Benim söylediğim şuydu: Bakınız, Avukat Baki Lütfi
Uzun ve kızı Ada Dersu Uzun, Ankara 31. Asliye Hukuk Mahkemesine vermiş
oldukları bir dilekçede, 1994 krizinden bu yana eski başbakanlar ve Hazineden
sorumlu bakanlar hakkında suç duyurusunda bulunmaktadırlar. Gidin, açın, 31.
Asliye Hukuk Mahkemesinin evraklarını; orada belirtiliyor. Yine, söylemek istediğim şuydu: Ben detaylara girmedim;
1996 yılında Etibank, bankacılık bölümü olarak 30 trilyon zarar ettirilmiştir.
1996'nın eylül ayında bir protokol yapıldı ve Halk Bankasına devredildi, sıfır
bilançoyla tekrar gündeme getirildi. Peki, bu 30 trilyonun hesabı niye
sorulmadı? O gün, 30 trilyon, 200 milyon dolardı. Peki, özelleştirilen Sümerbankın başına getirilen Şükrü
Karahasanoğlu'nun daha sonra Etibankın başına getirilmesi, bir tesadüf sonucu
mudur?.. Peki, İsmail Karakaya, daha önce Özelleştirmenin
başındayken, daha sonra Etibankın başına getirilmesi, bir tesadüf sonucu
mudur?.. Peki, Sıvas Demir Çeliğin içinin boşaltılması, bugün
Sıvaslıların mağdur duruma düşürülmesi, 1996'daki özelleştirme, bir tesadüf
sonucu mudur?.. Peki, Et ve Balık Kurumu, bugün, fondan karşılanmış
bütün masrafları ve Ağrı'da da, Et ve Balık Kurumu satılarak, Ağrı'daki
hayvancılık tamamen öldürüldü, hayvancılığa darbe vuruldu. Bu, bir tesadüf
sonucu mudur?.. Peki, Halk Bankasında genel müdür muavinliğine atanan
Barbaros Olcay, daha önce Egebanka, sonradan genel müdür muavinliğine atanması,
oradan kredilerin tahsis edilmesi, bir tesadüf sonucu mudur?.. Benim söylemek istediğim şu: Bu yanlışlar yapılmıştır;
gelin, 1999, 2000 ve 2001 yılına geçerken, 2000 yılında 21 katrilyon bir faiz
varken, bugün, 16 katrilyona düşmüştür, 2001 yılı bütçesi için. Gelin, buna,
hep beraber sevinelim. Bakınız, yine, konsolide bütçe, gayri safî millî
hâsılada, 1999 yılında, bütçe dengesi eksi 11,7 iken, 2000 yılında, eksi 9,3'e
düşüyor ve bütçe dengesi, 2001 yılında, eksi 3,4'e düşüyor. Gelin, bunlara
sevinelim, beraber hareket edelim. Benim söylemek istediğim şu: Kimseyi suçlayarak değil,
rakamlarla, belgelerle konuşalım; ama, doğruyu halka anlatalım. Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. III. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 1. – 2001 Malî
Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Bütçe Kanunu Tasarıları ile
1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu
Tasarıları (1/764; 1/765; 1/740, 3/642; 1/741, 3/643) (S. Sayıları : 552, 553,
554, 555) (Devam) B) GELİR
BÜTÇESİ (Devam) 1. – 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı : 552) (Devam) BAŞKAN - Efendim, 4 üncü madde üzerindeki görüşmeler
bitmiştir. 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir. 5 inci maddeyi okutuyorum: Ayrıntılı harcama programları ve ödeneklerin kullanımı MADDE 5. – a) Bütçe Kanunlarına ekli (A) işaretli
cetvellerdeki ödenekler, Maliye Bakanlığınca belirlenecek ilkeler ve serbest bırakma oranları dahilinde
kullanılır. Kamu kurum ve kuruluşlarının mali yıl içinde
gerçekleştirecekleri hizmet ve faaliyetler için bütçelerinde yer alan
ödeneklerin kullanımının önceden planlanabilmesi amacıyla ödenek kullanımının
ayrıntılı bir harcama programına bağlanması Maliye Bakanlığı tarafından
istenebilir. Maliye Bakanı tarafından ödenek kullanımının ayrıntılı
harcama programına bağlanmasının uygun görülmesi halinde, belirlenen serbest
bırakma oranları üzerinde ve bu harcama programı dışında harcama yapılamaz. İdareler bütçelerinde yer alan ödenekleri belirlenecek
ilkeler, serbest bırakma oranları ve ayrıntılı harcama programları dahilinde,
Kalkınma Planı ve Yıllık Programda öngörülen hedefleri ve hizmet önceliklerini
gözönünde bulundurarak, tasarruf anlayışı içinde kullanmakla yükümlüdürler. b) Bütçelerin yatırım ve transfer tertiplerinden yardım
alan bağımsız bütçeli kuruluşlar ile sosyal güvenlik kuruluşları, hizmetleri
ile ilgili aylık harcama programlarını vize edilmek üzere en geç 31 Ocak 2001
tarihine kadar Maliye Bakanlığına gönderirler. Bu programlar Maliye
Bakanlığınca vize edilmeden bütçenin yatırım ve transfer tertibindeki ödenekler
kullanılamaz. Kuruluşlar aylık uygulama sonuçlarını her ay Maliye
Bakanlığına bildirirler. Maliye Bakanlığı, yapılan yardımın amacı doğrultusunda
kullanılıp kullanılmadığını aylık harcama programını göz önünde bulundurarak
kontrol eder. c) Bütçe Kanunun ekli (A) işaretli cetveldeki
ödeneklerin; (1) ve (3) ödenek türü
altında yer alan personel giderleri ödenekleri; Hazine Müsteşarlığı bütçesinde
yer alan iç, kısa vadeli avans ve dış
borç faizleri ile bunların genel giderlerine ilişkin ödenekler, Maliye
Bakanlığı bütçesinin 930-08-3-351-900, 930-08-3-356-900 ve Emekli Sandığına
yapılacak transferlere ilişkin
tertiplerdeki ödenekler; Milli Savunma Bakanlığı diğer cari ödenekleri, Hazine
Müsteşarlığı bütçesindeki SSK, Bağ-Kur ve İşsizlik Sigortası Fonuna yapılacak
transferlere ilişkin tertipler ile
hazine yardımı almayan katma bütçeli idarelerin ödenekleri hariç olmak üzere,
diğer tertiplerindeki ödeneklerin yüzde birbuçuğu iptal edilmiştir. Bu iptal ile ilgili Bütçe işlemlerini
gerçekleştirmeye ve bu işlemler sonucu
doğacak hazine fazlalarını iptal etmeye
Maliye Bakanı yetkilidir. BAŞKAN - Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına,
Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim. (DYP sıralarından
alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 5 inci madde üzerinde Grubum adına söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, 5 inci madde, (A) işaretli
cetveldeki, yani genel ve katma bütçeli idarelerin yapacakları harcamaların
-bazı istisnalar hariç- Maliye Bakanlığının belirleyeceği ilkeler doğrultusunda
yapılmasını hüküm altına almaktadır. Bu madde, geçmiş bütçelerde de hep aynı
şekilde, birbirine yakın bir şekilde düzenlenen hükümleri ihtiva etmektedir. Değerli milletvekilleri, 2001 yılı bütçesinin,
bilindiği üzere, uluslararası organizasyonlar, finansal kuruluşlar ve
derecelendirme kuruluşlarının da görüşleri alınarak, programla; yani, üç yıl
sonra netice alınacağı belirtilen ekonomik istikrar programıyla uyumlu bir
şekilde düzenlenmesine gayret edilmiş bir bütçe olduğu, hepimizin malumlarıdır.
Bütçe tartışmalarında ve değerlendirmelerinde, malî
göstergeler olarak ele alınması gereken önemli değişkenler bulunmaktadır.
Bunlar arasında, kamu harcamaları, kamu gelirleri, bütçe açığı, fazlası ve
dengesiyle, borçlar yer almaktadır ki, bunlarla ilgili, Sayın Maliye Bakanımız
ve grupların sözcüleri geniş bir şekilde açıklamalarda bulunmuşlardır. Tüm ekonomilerde, ülkenin ekonomik yapısı, uyumlu
olarak, kamu kesiminin bir ağırlığı bulunmaktadır. Kamu kesiminin büyüklüğü,
borçlanma durumu ve bütçe kalemleri, yapıları gereği, doğrudan veya dolaylı
olarak ekonominin tümü, tüketim, yatırım harcamalarını etkilemektedir.
Bilindiği üzere, bugün, ülkemizde çekilen sıkıntı, üretime yönelik, istihdama
yönelik yatırım harcamalarının yeteri kadar yapılamamasıdır. 48 katrilyonluk
bütçemizde, genel bütçe ve katma bütçeli idareler dahil, 3,5 katrilyona yakın
bir yatırım bulunmaktadır ki, bu yatırımlar da, devam etmekte olan kamu
yatırımlarının tamamlanmasına kifâyet etmemekte ve bu yatırımlar uzun süre
sürüncemede kalmak suretiyle, rantabl olmaktan uzak kalmaktadır. Değerli milletvekilleri, bütçeler mutlak surette
istihdama, üretime yönelik yatırım yapılmadığı sürece, hiçbir şekilde,
programda tespit edilen hususların tahakkuk etmesi mümkün değildir. Yatırım,
mutlaka üretimi gerektirmektedir; üretim ise, hammadde kullanımı
gerektirmektedir ve istihdama, işsizliğin azalmasına en büyük katkıdır. Bugün, Türkiye'de tartışılan ve bilhassa siz
milletvekillerinin muttali ve muhatap olduğunuz husus, işsiz birsürü insanın
kapılarınıza, kapılarımıza gelmekte olduklarıdır. İşte, bütçeler, bu yatırım
harcamalarını gerçekleştirmediği sürece, cari harcamalar, faiz ödemeleriyle ve
diğer ödemelerle neticenin alınması mümkün değildir; bunun, cerrahî müdahale
yapılması gereken bir yaranın pansuman edilmesinden başka bir şey olmadığı
malumdur. Sayın milletvekillerimiz bu bankalar işine takıldılar.
Sık sık, 1994'te şöyle oldu, 1995'te böyle oldu, 1996'da şu şekilde oldu
deniliyor; haklıdırlar. Belki yanlış ifadeler kullanılıyor. Yalnız, biz
milletvekillerinin seçildiği dönemden sonra 10 tane banka battı. Şurada,
Hazineden sorumlu Bakanımız oturdu, burada birçok hatip arkadaşımız "bu
bankalar batma noktasına gelmeden önce, aylık yüzde 10'larla döviz üzerinden
faiz topluyordu. Murakıplar, müfettişler, bu bankaların batma noktasına
gideceği yönünde uyarı raporları hazırladı. Sayın Bakan, bunu, üç ay, beş ay
bekletti, meriyete koymadı, uygulamaya koymadı ve neticede, bu birikti, bu
bankalar, geç alınan bu karardan sonra battı" dedi. Hazineden sorumlu
Sayın Bakan dinledi -yani, yanlış da olabilir- kalkıp da, yanlıştır demedi,
doğrudur da demedi; ama, bizim bildiğimize göre, sükût kabuldendir; sükut
etmesi, bunun doğru olduğunu gösteriyor. Peki, bu alınan, sert tepki gösteren arkadaşlarımız,
Hazineden sorumlu Devlet Bakanına, bu bankalar batmadan önce, dokuz ay önce
hazırlanan raporu niye uygulamaya koymadınız veya bankaların o noktaya
gelmesine sebep olucu icraata devam ettiniz demiyor; ama, 1994'te veya 1991'de,
1989'da Etibank böyle oldu, Ziraat Bankası bu şekilde oldu, Türk Ticaret
Bankası bu şekilde oldu diye takılıp kaldık. Şu bizim dönemimizde olan, bizimle
beraber seçilip bakan olan ve Hazineden bihaber olan Bakanın ülkeyi getirdiği
bu noktayla ilgili hep beraber bir tepki gösterelim. Sayın Bakan hakkında araştırma önergesi, gensoru
verildi; her defasında, bu sekiz dokuz bankanın sizin ihmalinizden dolayı bu
hale geldiği, raporlarla tespit edildi, banka murakıplarının raporları var
denildi; Bakan, sanki ağzı, dili tutulmuş gibi gözümüze doğru baktı. Buna niye
tepki göstermedik?! Arkadaşlar, onun için... Yani, biz, geçmiş... Evet, devlet
idaresinde devamlılık esas; ama, şu bizim dönemimizde, şu hükümetin
bakanlarının sebep olduğu şu batık bankaların burada müzakeresini bir yapalım
dedik, bunu yapamadık, bundan on sene, yirmi sene önceki işin halli için
uğraşıyoruz; üç beş ay önceki işi hallettik de, beş on sene önceki durum söz
konusu. Değerli milletvekilleri, hakikaten, geçiş ülkeleri ve
kalkınmakta olan ülkeler -biz hariç- 1998 ve 1999 yıllarındaki krizden,
beklenilenden daha az bir sürede, süratli bir şekilde çıktılar; biz niçin
çıkamadık? Çıkamadık... Eski Maliye Bakanımız Sayın Zekeriya Temizel Bey-ki,
tenkit edilmesi gerekirse, en son tenkit edenlerden birisi ben olmam lazım, o
zaman ben de Maliye Bakanlığında çalışıyordum- dünyada kriz olduğu bir zamanda,
ısrarla 4369 sayılı Vergi Yasasını getirdi... BAŞKAN - Sayın Akın, cevap verme imkânı olmayanlara
dikkat edin efendim. Sayın Zekeriya Temizel'in size cevap verme hakkı yok. Onun
için, lütfen, isim zikretmeden... Tutumunuza dikkat etmenizi rica ediyorum. MURAT AKIN (Devamla) - 4369 sayılı Kanun burada çıktı;
bilahara, mevcut Sayın Bakanımız bunda biraz olsun düzeltmelere gitti; ama,
bankaların sebep olduğu kriz sonucunda tekrar bu hayat standardı ve diğer ek
vergiler gelmek suretiyle insanlarımız çok zor duruma düştü. Değerli milletvekilleri, hakikaten, çiftçi zor durumda,
esnaf zor durumda. Konya Ovasındaki Eskil İlçesinde pancar eken büyük bir
üretici kesim, avans almak için bekliyor. Mutlaka, bu avans için paranın
olmadığı söylenecek. Bizler bayram dolayısıyla seçim bölgelerimize gideceğiz
ve bu mazereti seçmenlerimize cevabî
olarak ifade edeceğiz; ama, onlar bize "batan bankalara bu Hazine nasıl
para buluyor da, bizim çiftçilere 100 trilyon liralık bir şekerpancarı avansını
bulamıyor" diyecekler. Onun için, mutlaka, diğer mağdur olan kesimlere de
bu Meclisin bir çözüm bulması zorunludur. Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akın. Gruplar adına başka söz isteyen var mı efendim? Yok. Şahıslar adına söz isteyen?.. Yok. Komisyona söz veriyorum. Buyurun Sayın Komisyon. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR
(Ankara) - Sayın Başkan, 5 inci maddenin son fıkrasında "doğacak Hazine
fazlalarının" ibaresi sehven yanlış yazılmıştır; doğrusu "Hazine
yardımı fazlalarını" şeklinde olacaktır. Bilgilerinize arz ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Efendim, Komisyonun... BAYRAM FIRAT DAYANIKLI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, iki
soru sormak istiyorum. BAŞKAN - Sayın Dayanıklı buyurun. Keşke, siz başlatmasaydınız bu usulü. BAYRAM FIRAT DAYANIKLI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, çok
çabuk olarak iki soru sormak istiyorum. Bu maddede "tasarruf anlayışı içinde kullanmakla
yükümlüdür" deniyor. Ancak, uygulamalarda, maalesef, bu bütçelerin
sapmalarına baktığımızda, özellikle bu son on yılda, bütçelerde yüzde 20, yüzde
30'lara varan sapmalar görülüyor. Örneğin, benim dikkatimi çeken bir husus,
1999 yılı katma bütçeli idarelerde, Telsizler Genel Müdürlüğü ve Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü bütçelerinde sapmalar yüzde 800'lere varıyor.
Acaba bu sapmaların gerekçelerini Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri nasıl
öğrenebilir? Bunu sormak istiyorum bir. İkincisi: "C" bendinde yüzde 1,5 iptal
ediliyor. Bu rakam, 159 trilyon lira imiş. Acaba, bunun gerekçesi nedir ve bu
para nasıl kullanılacak? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın Bakan, çok kısa efendim, buyurun. ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER
(Çanakkale) - Sayın Başkan, Sayın Genel Müdürden aldığım beyana göre, bu
bahsedilen sapmalar konusundaki gelir fazlaları kendi bütçeleri içerisinde
harcanacakmış. Burada bahsedilen bir
değişiklik söz konusu değil. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. BAYRAM FIRAT DAYANIKLI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, diğer
soruma cevap alamadım. BAŞKAN - Sayın Bakan yazılı cevap verecekler efendim. 5 inci maddeyi Komisyonun düzelttiği şekliyle
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 6 ncı maddeyi okutuyorum: Kamu kuruluşlarının gelir ve giderlerinin izlenmesi MADDE 6. - Devletin tüm gelir ve giderleri ile borç ve
malî imkanlarının tespiti, takibi ve denetiminin yapılabilmesi amacıyla; genel
bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idareler, döner sermayeli kuruluşlar,
fonlar ve fonlara tasarruf eden kuruluşlar, bütçenin transfer tertibinden
yardım alan kuruluşlar, belediyeler, belediyelere bağlı kuruluşlar, özel
idareler, kamu iktisadi teşebbüsleri ile diğer kamu kurum ve kuruluşları, gelir
ve gider tahminlerini, mali tabloları, birbirleriyle olan borç ve alacak
durumlarını, personele ilişkin her türlü bilgi ve belgeleri Maliye Bakanlığınca
belirlenecek esas ve süreler dahilinde vermek zorundadırlar. Maliye Bakanı madde kapsamına giren kurum ve
kuruluşlardan, her türlü malî işlemleri ile ilgili bilgi, belge ve hesap
durumlarını almaya; bu belge ve hesap durumları ile borçlanma ve borç ödeme
imkânları üzerinde inceleme yaptırmaya, programlarına uygun harcama yapmayan,
bilgi, belge ve hesap durumlarını ibraz etmeyen idare, kurum ve kuruluşların
bütçe ödenekleri ile ilgili gerekli önlemleri almaya, bu maksatla gerektiğinde
ilgili kurum ve kuruluşlardan alınan önlemlerin uygulanmasını istemeye
yetkilidir. BAŞKAN - Efendim, 6 ncı madde üzerinde, Fazilet Partisi
Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 552 sıra sayılı 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genel olarak, 2001
Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde, rakamsal olarak, bütçenin geneline
bir göz attığımız zaman, aslında, bu bütçenin, ülkenin iktisadî, sosyal
kalkınmasına yönelik çözümler üretecek bütçe olmadığını görüyoruz. Ortaya
konulan bütçe üzerindeki rakamlara baktığımızda, 2000 yılı bütçesinin konsolide
bütçe toplamı 46,7 katrilyon, 2001 yılı malî bütçesinin de konsolide bütçe
toplamının 48,3 katrilyon; yani, geçen yıla oranla, rakamsal olarak, yüzde 3,5
oranında bir artış olduğunu gözlüyoruz. Burada, aslında, bu bütçeyle
Türkiye'nin, gerçekten, ekonomik ve sosyal yönden kalkınmasına yönelik birtakım
icraatların yapılabilmesi mümkün değildir. Diğer taraftan, bütçe kaynaklarının geliştirilmesi,
bütçenin artırılması, reel olarak ortaya daha geniş bir bütçenin çıkarılması
gerekirdi. Oysaki, burada, Türkiye'de, 2000 yılında tahmin edilen enflasyonun
reel olarak yüzde 45'lerde olduğu düşünüldüğünde, yüzde 3,5 oranında artırılmış
bir bütçenin, aslında, daraltılmış, ödenekleri çok kısılmış bir bütçe olduğunu
görüyoruz. 1999 yılında eksi 6,1 oranında ekonominin küçülmesine paralel
olarak, bütçenin de küçüldüğünü burada izliyoruz. Aslında, rakamlar üzerinde
yapılan incelemelerde de, bu bütçeyle, gerçekten, Türkiye'de değişik
katmanların, sosyal tabakaların ve insanlarımızın refah düzeyini
yükseltebilecek bir çabanın ve içtihadın yapılamayacağı, burada, zaten,
rakamlardan açıkça bellidir. 6 ncı madde üzerinde konuşurken... Devletin, tüm gelir
ve giderleri, borçları, malî imkânlarının tespiti ve takibinin Maliye Bakanlığı
tarafından izlenebileceği, burada, elbette, doğal olarak ve-rilmiş. Diğer
taraftan, bunların denetimi Devlet Denetleme Kurulu tarafından yapılmakta ve
zaten uygulamalarla ilgili hesaplar incelenmektedir. Doğal olarak, Maliye
Bakanlığının, kendi bütçesinin uygulamalarını, ödeneklerin yerinde harcanıp
harcanmadığını, tabiî ki, denetlemesi ve izlemesi en doğal hakkı diye düşünüyorum.
2001 yılı bütçesinin denetiminden çok, zaman zaman
önümüze gelen bazı kurumların görev zararı diye tabir edilen... Mesela,
Meclisten geçen, 3 bankanın özelleştirilmesiyle ilgili yasa tasarısında, Sayın
Bakan, Ziraat Bankası, Halk Bankası ve Emlakbankın görev zararının 20 milyar
dolar civarında olduğunu söylemişti. Aslında, zaten, bu kadar kıt kaynakların
ayrıldığı kurumlara bu kaynakların ve ödeneklerin yetmeyeceği açıkken, bunların
izlenmesi veya izlenmemesi, yerinde kullanıp kullanılmaması çok fazla önem
taşımıyor. Diğer taraftan, kamu maliyesine büyük açıklar verdiren
devlet sektörü ve KİT'lerin büyük zararlarının kapatılması veya buna benzer,
bankaların görev zararlarının hangi kaynak ve hangi alanlarda oluştuğu,
bunların izlenmesi ve görev zararlarının daraltılması yönünde bir çabanın
harcanmadığını görüyoruz. Aslında, batık bankaların veya buna benzer kamu
iktisadî teşekkülleri olan devlet bankalarının görev zararlarının çok büyük
rakamlara varmasının bedelini de, ne yazık ki, Türkiye'de dargelirli çevrelere
ödetmek gibi klasik bir anlayış sürüp gitmektedir. Bütçe açıklarının kapatılması veya daha dengeli bir
bütçenin yapılması yönünde çaba harcanmazken, daha çok, klasik hale gelmiş,
rutin uygulama şeklinde olan yeni vergilerin salınması ve borçlanma yoluyla
kamu giderlerinin, kamu maliye açıklarının kapatılması, bir alışkanlık haline
gelmiştir. Eskiden beri yığılan bu borçların veya kamu açıklarının kapatılması
yönünde sürekli borçlanma yoluna gidilerek, yeni vergiler koyma yönüne
gidilerek, toplumsal alanda büyük huzursuzluklara veya ekonomik yönden büyük
sıkıntılara sebebiyet verildiği göz önündeyken, 57 nci hükümetin de, yine,
uygulamalarında görüyoruz ki, yeni vergiler koymak ve yeni borçlanmalara gitmek
yolunda, kamu açıklarının kapatılması yönünde bir çaba harcanmaktadır. Oysaki, diğer alanlarda, Türkiye'de, enflasyonun
düşürülmesine de çaba harcanmakla birlikte, sadece enflasyonun düşürülmesiyle
ülkede sosyal kalkınmanın sağlanması veya refah toplumunun oluşturulması da
mümkün değildir. Ülkemizde, enflasyonda belli düşmeler gözükmekle birlikte,
diğer göstergelere baktığımız zaman, iç açıcı bir tabloyu görmediğimizi, burada
söylemek zorundayız. Gerçekten,
Türkiye dışticaret açığının, 1999'da 14 milyar dolar, 2000 yılında 24 milyar
dolar, 2001'de 23,5 milyar dolar olarak öngörülmesi, diğer taraftan, yatırım
harcamalarının çok kısık tutulması, 48,5 katrilyon liralık bütçe içerisinde
yüzde 3,1'lik bir yatırım ödeneğinin ayrılması da Türkiye'deki istihdam
alanlarının genişletilmesine yönelik bir yatırım yapmaya imkân vermeyecek ve
ülkemizde on milyonlarla ifade edilen işsizlere, iş sahasının açılması da mümkün
olmayacaktır. Diğer taraftan, büyüme hızının 1999 yılında eksi 6,1
olması, 2000 yılında 6 olarak düşünülmesini de çok gerçekçi bir rakam olarak
görmediğimi, burada ifade etmek istiyorum. Büyüme hızının eksi 6'lara inmesine,
ekonominin daralmasına ve küçülmesine karşı, 2000 yılında yüzde 6'larda
seyretmesinin pek gerçek bir rakam olmadığı ortada; çünkü, burada, eksi 6'dan
artı 6'ya çıkabilmek için, yüzde 12'lik bir kalkınma hızının ve büyümenin
sağlanması gerekirdi. Oysaki, bütçe rakamlarına baktığımız zaman, böyle bir
büyümenin hazırlanması ve böyle bir büyümenin rea-lize olması mümkün
görülmemekte; çünkü, bütçe ödenekleri, geçen yıla oranla çok fazla bir artış
göstermemektedir. Kamu maliyesinde çok daha büyük açıklar oluşturan -demin
bahsettiğimiz- kamu bankalarının ve kamu kuruluşlarının büyük zararlarının,
görev zararlarının kapatılmasının bedeli, yine, dargelirli insanlarımıza
yükletilmekte, sürekli faturayı bunlara çıkarmak gibi bir alışkanlık da devam
etmektedir. Onun için, bu ödenekleri hangi alanlarda kullandın
denetiminden çok, bu tip zarar eden kurum ve kuruluşların görev zararlarının
hangi alanlardan olduğunun, 20 milyar dolar gibi büyük bir rakamın, üç bankanın
görev zararları olarak burada takdim edilirken nasıl bir görev zararı olduğunun
ve bu zararın, yine, bedelinin, faturasının dargelirlilere çıkarılması gibi
politika izlenmesinin gerçekçi ve ülkedeki sosyal ve iktisadî kalkınmaya
yönelik bir çözüm olup olmadığının burada tartışılması ve iyice incelenmesi
lazım diye düşünüyorum. Hükümetimizin iktisadî politikalarının ve ülke
kalkınmasına yönelik politikalarının eski, alışılagelmiş politikalardan farklı
olmadığını görüyor, bu tip banka zararlarının, batmış bankaların,
hortumlamaların bedel ve faturalarının vatandaşa çıkarılmasıyla ülkenin düzlüğe
çıkarılmayacağına inanıyorum. Değerli milletvekilleri, şu anda yapılan icraatların,
aslında, bir fıkrayla izahı da çok mümkün. Hasta sahipleri bir hastalarını
hastaneye getiriyorlar; operasyon yapılacak. Ameliyathaneye hasta alınıyor.
Tabiî, hasta sahipleri operasyonun sonucunu merakla bekliyorlar. Epey bir
süreden sonra, merakla beklenilen sonuç geliyor. Doktorlara "operasyon
nasıl geçti" diye soruyorlar. Doktorlar ifade ediyorlar: "Operasyon
çok muazzam geçti, çok başarılı geçti; ama, ne yazık ki, hastayı
kaybettik." Şu anda görünen tablo o ki, gerçekten, bunca çabalara,
dargelirlileri bunca sıkmaya ve faturayı onlara ödetmeye rağmen, ülkemizde
ekonomik istikrar programlarının çok başarılı gitmediğini görüyoruz. Bundan bir
hafta önce yaşanan bir ekonomik krizin veya Türkiye'de ekonominin paraşütsüz
düşmesi karşısında bir Demirbankın çökmesinin, arkasından, IMF'nin ve Dünya
Bankasının hükümetin bu istikrar programını havada yakalamasıyla kurtarılmış
bir durum gözüküyor. Ancak, bu dışarıya bağlı veya borçlanmaya yönelik bu
programlarla, uzun vadeli bir istikrar programının uygulanabilmesi veya ülkenin
ekonomik istikrara kavuşturulması da mümkün gözükmüyor; çünkü, borçlunun onuru
her zaman ipotek altındadır. Türkiye'de, borçlanmaya yönelik ve borçlanma alışkanlığı
içerisinde yapılan bu ekonomik istikrar programlarının ülkemizi düzlüğe
çıkarması mümkün değildir. Bu duygularla, bu bütçenin, her şeye rağmen, hayırlı
olmasını temenni ediyor, saygılar sunu-yorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Geçer, teşekkür ederim efendim. Şimdi, söz sırası Doğru Yol Partisinde. Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül, buyurun
efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlayarak sözlerime
başlamak istiyorum. Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bütçe,
Türkiye ekonomisi açısından, gerçekten de acı bir bütçedir. Belki de, Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde ilk kez böylesine dar bir bütçe hazırlanmıştır. Bakınız, bu bütçe, 2000 yılı bütçesine göre, reel
olarak yüzde 12 oranında daha dar bir bütçedir. Böyle bir bütçeyle ekonomide
rahatlama yaratamazsınız; böyle bir bütçeyle memuru, emekliyi, üreticiyi ve
işçiyi sevindiremezsiniz; böyle bir bütçeyle millî eğitime, adalete, sağlığa
yeteri kadar pay ayıramazsınız. Nitekim, bu bütçede de yeterli kaynak
ayrılmamıştır. Böyle bir bütçeyle rantiyeyi beslersiniz. Yani, rantiyeci bu
bütçeyi desteklemektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; açıkça söylemek
gerekirse, bu bütçe hükümetin bütçesi değildir, bu bütçe IMF'nin bütçesidir.
Nasıl, bir dönem Galata bankerleri Osmanlı'yı yıktıysa, bu hükümeti de IMF
yıkacaktır; çünkü, vatandaş patlama noktasına gelmiştir, bu hükümetten
beklediğini bulamamıştır. Bu hükümet, vatandaşa değil, IMF'ye çalışmaktadır. Bu hükümet artık öyle bir noktaya gelmiştir ki, yoksul
vatandaşın asgarî ücretine dahi göz dikmiştir. Bakınız, bu hükümet, 102 milyon
lira olarak belirlenen asgarî ücretle vatandaşların geçinebileceğini
düşünmektedir. Sorarım sizlere; bu vatandaş, Ankara gibi bir şehirde nasıl
geçinecektir? Çünkü, bu hükümetin gündemi ile vatandaşın gündemi farklıdır. Bu
hükümet vatandaşın nerelerden alışveriş yaptığını bilmemektedir. Bu hükümetin
çarşı pazardan haberi yoktur. Bu hükümet, 102 milyon lira verilirse vatandaşın
geçinebileceğini sanmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız,
toplumun tüm kesimleri bu hükümete başlangıçta destek verdiler. Hatta biz,
Doğru Yol Partisi Grubu olarak, iyiniyetle bu hükümetin bir şeyler yapmasını
bekledik; ama, bakınız bugün gelinen noktaya: Bu hükümette ekonomiden kim
sorumludur, belli değildir; çünkü, ülke âdeta sahipsiz hale gelmiştir.
Başlangıçta bu hükümete destek verenler artık desteklerini çekmişlerdir; ne
işçisi, ne işvereni, ne esnaf ve sanatkârı, ne de çiftçisi, ne emeklisi bu
hükümete artık destek vermemektedirler, bu hükümetten desteklerini
çekmişlerdir; çünkü, bu hükümet Türkiye'yi hayal kırıklığına uğratmıştır. Bakınız yaşanan krize... Deniyor ki, bu bütçe
sağlamdır, 2000 malî yılı bütçesi hedeflere ulaşmıştır. Peki, o zaman, sormak
gerekiyor: Her şey bu kadar iyiyse, bu kriz nereden çıktı? Bunun bir
açıklamasının olması gerekir; ama, hükümet, bu konuda suskunluğunu sürdürüyor,
gidip IMF'ye danışıyor. Bu krizin faturası da, yine, Türkiye için çok çok ağır
olmuştur. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hükümet,
hemen hemen her alanda faturayı halka çıkarmaktadır. Bakınız, faturanın
bedelini sizlere çıkarayım. Hayat standardı esası yeniden çıkarılarak,
tamirciye, kaportacıya, bakkala, terziye, kasaba, yani, dar gelirliye, esnaf ve
sanatkâra çok çok ağır faturalar çıkarılmıştır. Bu hükümet, bir yandan
enflasyonu düşürdük diye memura yüzde 10 zam verirken, diğer yandan yeniden
değerleme oranlarını yüzde 56 olarak belirlemiştir. Bütün vergi, resim,
harçlara âdeta zam yapılmış; vergi tutar ve oranları, en az yüzde 50 oranında
artırılmıştır. Elektriğe acımasızca zam yapılmıştır; akaryakıt zammı artık
dayanılmaz noktaya gelmiştir. Hükümet, iktidara geldiği günden bugüne kadar
mazota tam 143 defa zam yapmıştır. Asgarî ücret, âdeta, vatandaşla alay edilir
derecesinde çok komik rakamlarda tutulmuştur. Batan bankalarla ilgili olarak
ortaya çıkan 12 milyar dolarlık fatura da halka çıkarılmış; hükümet, bu konuda
çifte standart uygulamaktan kaçınmamıştır. İşsizlik giderek artmış, 1999
senesinde 2 milyona yakın kişi işten çıkarılmıştır. Türk insanı, âdeta, dilenci
durumuna düşürülmüştür. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın
başında da belirttiğim gibi, bu hükümet artık ömrünü doldurmuştur, vatandaşa
güven vermemektedir. Türkiye'nin, artık, temel sorunu, bu hükümetten
kurtulmaktır. Burada sayın bakanların bizlere verdiği rakamlar
Türkiye'yi güllük gülistanlık göstermektedir. Allahaşkına, sokağa çıkıp bir
bakın, bir pazara uğrayın; bakın bakalım, Türkiye güllük gülistanlık mı; hayır,
böyle bir şey yoktur. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergilerle esnaf
bunalmıştır. Vergi tamamıyla, vergiyi ödeyen kesimden alınmaktadır; yani, yeni
yeni, bir başka kaynaklara yönelinmemektedir. Enflasyonla mücadelede beklenen
gelişme olmamış, vatandaş, enflasyon karşısında ezilmiştir. Geldiğimiz nokta,
Latin Amerika ülkelerinin geldiği nokta bile değildir. Bugün, enflasyon
sorununu Rusya, Latin Amerika ülkeleri çözerken, maalesef biz hâlâ çözmüş
değiliz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, iyiniyetli
önerilerimizi sürdürüyoruz. Bir af yasası çıkarıyorsunuz. Peki, esnafın,
sanatkârın vergi ve prim borçları için niçin af getirmiyorsunuz? Herhalde,
çıkaracağınız af yasasıyla salıverilecek olan mahkûmların yerine Bağ-Kurluyu,
vergi borçlusunu, Ziraat Bankası borçlusunu dolduracaksınız. Bu da çifte
standart değil mi? Vergi yasalarını çıkarıyorsunuz; ama, getirip, yükü,
dargelirlinin omuzlarına yıkıyorsunuz. Kamuda savurganlık devam etmektedir. Bu kürsüden zaman
zaman söyledik, dile getirdik; kullanılan makam arabalarının fazlalığından söz
ettik, lojmanlardan söz ettik, sosyal tesislerden söz ettik; ama, maalesef, bu
sayılar, azalacağı yerde hızla artmaktadır. O zaman, sormak gerekir; bu
saltanatın adı savurganlıkla mücadele olabilir mi? Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sayın
bakanlarımız tarafından -maliyeyle
ilgili ve ekonomiyle ilgili Bakanlar tarafından- özellikle, zaman zaman "tünelin ucu göründü, görünüyor"
gibi laflar edilmektedir. Oysa, biz görüyoruz ki, 2001 yılı 2000 yılından daha
kötü olacaktır. O itibarla, devlet şeffaf olmalıdır, vatandaşlarımıza doğru
söylenmelidir ve vatandaşımız da ona göre tedbirini almalıdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada,
sözlerime son verirken, özellikle, iktidar milletvekili arkadaşlarımı, halkın
arasına katılmaya, halkın alışveriş yaptığı pazarlara uğramaya davet ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gül. Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok. Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat.
(FP sıralarından alkışlar) Efendim, malumunuz, süreniz 5 dakika. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Tasarının bu maddesiyle, devletin tüm gelir ve
giderleri ile borç ve malî imkânlarının tespiti, takibi ve denetiminin
yapılabilmesi amacıyla, genel bütçeye dahil kuruluşların, özel idarelerin,
belediyelerin, bu gelir ve giderlerinin Maliye Bakanlığına bildirilmesi ve bunu
da Maliye Bakanının takip etmesiyle ilgili. Yalnız, burada, ben, Sayın Bakanıma bir iki şey
söylemek istiyorum; o da şu: Siz, kamu kurum ve kuruluşlarından hesapları
isteyeceksiniz "getirin hesapları,
ben ciddî kontrol edeyim; doğru mu yanlış mı, diyeceğim..." Ama, biraz
önce, Sait Bey de burada belirtti, Sayın Genel Başkanımız da belirtti; bizzat
sizin yapmış olduğunuz gelir bütçesinde, 3 kalemdeki 1,6 katrilyonluk geliri
bütçeye dahil etmiyorsunuz. Şimdi, siz, bütçeye 1,6 katrilyon lirayı dahil
etmeyince, eğer tespit ettiğiniz diğer rakamlarınız doğru olsa, 5,3 katrilyon
liralık bütçe açığınız -1,6 katrilyon daha az- 3,5 katrilyon lira civarında
çıkacak. Yani, siz, daha başlangıçta, bütçe açıklarınızda ve bütçe
rakamlarınızda hata yaparsanız, bile bile hata yaparsanız, sizin, diğer
kuruluşlara bunu dediğiniz zaman, sözünüz, o anda, onlar tarafından ne kadar
yerine getirilir diye düşünüyorum. Çünkü, bizzat siz, bu hatayı
başlatıyorsunuz. Yine, bakın, Sayıştay, 2000 malî yılı bütçe izleme
raporlarını gönderdi bize. Orada "1999 yılında, Maliye Bakanlığınca,
dışarıdan alınan dış kredilerden 605 trilyonluk bir bölümü
bütçeleştirilmemiştir" deniliyor. 1999 yılında, yani sizin Bakan olduğunuz
dönemde, dışarıdan alınan kredilerden 605 trilyon lira bütçeleştirilmezse...
Yine, Sayıştayın raporuna göre, Sayıştayın bilgisine göre "bu ödemelerin
içerisinde faiz giderleri de olduğu için, bütçenin faiz dışı fazlaları gerçekçi
değildir" deniliyor. Şimdi, sizin kendi yaptığınız hesaplarınızda, böyle
600 trilyon liralık, 1,6 katrilyon liralık, bile bile hatalar olursa, bu sefer,
belediyelerin, özel idarelerin ve diğer kamu kuruluşlarının hesaplarında ne kadar
hata olur; bunu da incelemek lazım. Yine, burada Sayıştayın bir raporu var -bu da çok
ilginç- deniliyor ki: "Tüm çabalara rağmen, genel ve katma bütçe dışındaki
kuruluşlardan, kredi kullananların sadece yüzde 4'ü, kullandığı dış krediyi
Hazineye bildirmiştir; yüzde 96'sı bildirmemiştir." Yine, bu da,
Sayıştayın 2000 malî yılı izleme raporundaki rakam. Yani, burada, evet,
rakamlar doğru olsun diyoruz; ama, rakamların doğru olacak durumu yok. Şimdi, bakın, yine bir şey var; Orta Doğu Teknik
Üniversitesi öğretim görevlileri, 1983'ten 1998'e kadar olan onbeş yıllık süre
içerisinde bütçelerin başlangıç ödeneklerindeki sapmaları -yani, sizin burada
belirttiğiniz rakamları- incelemişler, genel olarak bütçeler üzerinde yüzde
14,7 oranında bir sapma tespit etmişler; ki, bunlar içerisinde en büyük sapma
da, yüzde 34,1'le faiz ödemelerinde olmuştur. Dolayısıyla, bilhassa bu faiz
ödemelerindeki sapma çok önemli. Faiz ödemelerinde yüzde 34 civarında bir sapma
olunca, kuruluşlar ve bilhassa Hazine ve Maliye, sene içerisinde, tespitinden
daha fazla borçlanmaya gittiği zaman, kaynakları da kıt olduğu zaman, ister
istemez faizler yükseliyor ve bir kartopu gibi, faizler yükseldikçe borç
yükseliyor ve nihayetinde bütçe rakamları birbirini tutmuyor; ama, bunda sadece
dış kuruluşların değil, en başta o en büyük titizliği sizin göstermeniz lazım;
sizin göstermediğiniz de, Sayıştay raporlarından -yine burada belirttiğimiz
gibi- görülüyor veya bir kısmı da, Devlet Planlama Teşkilatının özel ihtisas
komisyonu raporlarından görülüyor. Yine burada önemli bir konu var. Bilhassa belediyeler,
Hazine garantili borçlarının yüzde 96'sını ödememişler. Bakın şöyle: Yine,
Devlet Planlama Teşkilatının özel ihtisas raporunda deni-yor ki "1992 ile
1999 arasındaki yedi yıllık dönemde, dış kuruluşlara 5,9 milyar dolar Hazine
garantisi verilmiştir..." BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız; süreniz bitmek
üzere. ASLAN POLAT (Devamla) - Bitiriyorum. "Bu 5,9 milyar doların 2,1 milyar doları yerel
yönetimlerden, 2,8 milyar doları KİT'lerden, 692 milyon doları fonlardan, 402
milyon doları da yatırım ve kalkınma bankalarındandır" diyor ve yine devam
ediyor: "1999 yılı sonu itibariyle Hazine garantili borçlardan 1,2 milyar
doları ödenmemiştir ve bunları Hazine ödemiştir; bunların da yüzde 96'sı yerel
yönetimlere aittir" diyor. Yine, bu Devlet
Planlama Teşkilatının özel ihtisas komisyonu raporlarında, borç ve borç
takibiyle ilgili olan yayınında çok ilginç bir şey var: "Yurt dışından
temin edilerek kullanılan birtakım proje kredilerinde önemli kayıt hataları vardır"
diyor, misal veriyor: "Çukurova kentsel gelişim projesinde 28,5 milyon
dolar olarak görülen kredinin 34 milyon dolar olduğu anlaşılmış; 1997 yılına
kadar Hazinenin bu fondan ödediği 14 milyon dolar..." (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, müsamaha etmeyeceğim. Edeyim mi?..
("Et" sesleri) ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika müsaade
edin. BAŞKAN - Efendim, lütfen... Bir teşekkür edin; bitirin. ASLAN POLAT (Devamla) - Tamam; bitiriyorum. Sayın Başkanım, dikkat ederseniz, ben, bütçenin dışına
hiç çıkmıyorum, hep aynısıyla konuşuyorum. Son rakamı da bildiriyorum ve buna çok önem veriyorum.
Diyor ki: "Hazinenin, 1997 yılına kadar, bu Çukurova Kentsel Yerleşim
Projesi, Gelişim Projesi için ödediği 14 milyon dolardan 6 milyon doları
bilgisayar kayıtlarına geçmemiştir. Yani, şimdi, böyle -hesap belli değil kitap
belli değil- bir bütçe getiriyoruz!.. Ondan sonra da, bütçedeki bu rakamlarla
Avrupa Birliğine nasıl gireceğiz?! BAŞKAN - O zaman, siz, teşekkür edin... Toparlayın
efendim. ASLAN POLAT (Devamla) - Kimse bize inanmıyor. Neticede
de böyle bir bütçe oluyor. Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Polat. Başka söz isteyen?.. Yok. 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Birleşime 20.15'e kadar ara veriyorum. Teşekkür ederim efendim. Kapanma Saati
: 20.06 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 20.20 BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Yahya AKMAN (Şanlıurfa),
Şadan ŞİMŞEK (Edirne) BAŞKAN - 36 ncı Birleşimin Dördüncü Oturumunu açıyorum. Bütçe görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 1. – 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler ve Kuruluşlar Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve
Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/764;
1/765; 1/740, 3/642; 1/741, 3/643) (S. Sayıları : 552, 553, 554, 555)(Devam) B) GELİR BÜTÇESİ (Devam) 1. – 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı : 552) (Devam) BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde. Hükümet?.. Yerinde. 7 nci maddeyi okutuyorum: Kamu haznedarlığının yürütülmesi MADDE 7. – Genel bütçeli daireler, katma bütçeli idareler, özel bütçeli
kuruluşlar, döner sermayeler, fonlar, bütçenin yatırım ve transfer tertibinden
yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum ve
kuruluşları (kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları ile müessese ve
işletmeleri, özelleştirme kapsamına veya programına alınmış kuruluşlar, kamu
bankaları, belediyeler, özel kanunla kurulmuş kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları, kefalet ve yardımlaşma sandıkları hariç) kendi bütçeleri veya
tasarrufları altında bulunan bütün kaynaklarını T.C. Merkez Bankası veya
muhabiri olan T.C. Ziraat Bankası nezdinde kendi adlarına açtıracakları Türk Lirası cinsinden ve vadesiz hesaplarda
toplarlar. Bu kurumlar tahakkuk etmiş tüm ödemelerini bu hesaplardan yaparlar. İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının yetkilileri ile saymanlar yukarıda
bahsi geçen hükümlerin yerine getirilmesinden bizzat sorumludurlar. Bu maddenin uygulanması ile ilgili esas ve usulleri belirlemeye,
kaynaklar ve kurumlar itibariyle istisnalar getirmeye, Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakan ve Maliye Bakanının müşterek teklifi üzerine Başbakan
yetkilidir. BAŞKAN - 7 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Adıyaman
Milletvekili Sayın Mahmut Göksu konuşacaklar.(FP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. Buyurun Sayın Göksu. FP GRUBU ADINA MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri, 2001 malî yılı bütçesi kanunu tasarısının 7 nci maddesi
üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz madde "genel bütçeli
daireler, katma bütçeli idareler, özel bütçeli kuruluşlar, döner sermayeler,
fonlar, bütçenin yatırım ve transfer tertibinden yardım alan kuruluşlar ile
özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum ve kuruluşları, bütün kaynaklarını
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası veya muhabiri olan Ziraat Bankası nezdinde
kendi adlarına açtıracakları Türk Lirası cinsinden vadesiz hesaplarda
toplarlar" denmektedir. Bu maddenin gerekçesine baktığımız zaman, söz konusu olan bu dairelerin,
kendi bütçelerini ve tasarruflarını, bütün ödemelerini Ziraat Bankasından
yapmak üzere, vadesiz olarak bu bankaya yatırmalarını amirdir. Tabiî, birtakım
yolsuzlukların önüne geçmek için, bir nevi, kurulan bir havuz sistemi vardır.
Bu çerçevede, yolsuzlukların önüne geçilebileceği düşüncesiyle, bu maddenin
uygun olduğu kanaati hâsıl olmuştur. Zira, Türkiye'de yolsuzluklar öyle bir
noktaya gelmiş ki, her kesimi, âdeta, isyan ettirebilir bir noktaya gelmiş.
Türk Milletinin ekonomik, toplumsal, siyasî ve ahlakî dokusunu bozan, onun bir
kene gibi yakasına yapışan yolsuzluk, artık, sadece bireysel düzeyde değil,
değişik kademelerde de çeteler şeklinde kurumsallaşarak, bütün sistemimizi ve günlük yaşamımızı etkisi altına almıştır.
Her türlü kirliliğin yaşandığı bir dönemde ortaya çıkan hortumlanan bankalar
skandalıyla da, halkın devlete karşı zaten azalmış olan güveni, şimdi maalesef
dibe vurmuştur. Değerli milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz 2001 malî yılı bütçesi,
maalesef yine, işçinin, çiftçinin, emeklinin, esnafın, sanayicinin, kısacası
çalışan her kesimin faize çalıştığı bir bütçe olacaktır. Maalesef, toplanan
paralarla anapara bir yana, sadece, belki de, faizlerini vermekle meşgul
olacağız. Ne var ki, bu durumun, ülkemin kaderi olmaması lazım. Rakamlara
baktığımız zaman da, bu durumu ortadan kaldırmak mümkün; ama, ne var ki, çok
radikal tedbirler alması gereken hükümet, birtakım odaklara para aktarırken,
sessiz halk yığınlarının üzerine sürekli vergiyle gitmiştir. Bakınız, 1997'de vergi gelirlerinin yüzde 48'i faize gitmiş. 1997'den
başlıyorum; niçin; çünkü, 1997'deki Refahyol hükümetinde -Genel Başkanımın da
içinde bulunduğu bir hükümetti; o zaman, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
olarak bulunuyordu- 1997'de yüzde 48'i faize gidiyordu; ama, 1998'de, ondan
sonra kurulan hükümette, 55 inci hükümette, yüzde 67'si, 1999'da yüzde 86'sı,
2000 yılında yüzde 88'i faizlere gitmiş; 2001 yılında ise, yüzde 52,5'inin
faizlere gideceği söylenmektedir. 2001 yılı bütçesine baktığımız zaman, faiz
giderleri, 1999 ve 2000'e göre daha düşük olarak gözükmektedir;ama, maalesef,
bu rakam, hiç de inandırıcı gelmemektedir. Zira, KİT açıkları, kamu
bankalarının görev zararları, batan bankaların açığı ve hesapta olmayan diğer
harcamalar, yine, 2001 yılı bütçesinin de faizlerle atbaşı gideceği, yani
bütçenin büyük bir oranının faizlere harcanacağı gerçeğini ortaya koymaktadır. Bakınız, şu an Türkiye'nin içborç stoku 32 katrilyon; yukarıda saymış
olduğum bu açıklar kapatılmaya çalışıldığı zaman-, yani, borç alınacak- 40
katrilyon da böyle borçlanıldığında, 72 katrilyonluk bir açık olacaktır. Değerli milletvekilleri, maalesef, bu bütçe, yine, köylüye ve çalışan
kesime bir şey vermemektedir. Bakınız "üretici perişan"diyoruz;
tarım, orman ve köy hizmetlerine yüzde 8,3 ayrılmış, Türkiye'nin en büyük
sorunu olan eğitim ve sağlığa ise yüzde 14; ama, faize ise yüzde 34 pay
ayrılmıştır. Yani, burada köy hizmetlerine, tarım ve ormana yüzde 8,3 pay
ayrılması demek, daha önceki konuşmalarımda da söylemiştim, Adıyaman'da 200 köy
ve mezra susuzdur, eşek sırtında buralara su taşınıyor, bu köylerimizin
susuzluğunun giderilmesinjn bir başka bahara kalması demektir. Değerli arkadaşlar "vergilendirilmiş kazanç kutsaldır"diyoruz;
ama, ne var ki, bu kutsalı hep, ezilmiş halk kesimleri yerine getirmektedir.
Bakınız, bu yıl içerisinde 12 milyar dolar banka soygunu, 8 milyar dolar yine
vurgun söz konusu oldu; yine, bu bütçede 12 katrilyonluk faiz nereden ödenecek;
bütün bunlar, alınacak borçlarla ödenecek ve bu borçların faizini vermek de,
yine halk kesimine düşecektir. Geçen hafta vergi kanunu tasarıları görüşülürken Sayın Bakana "kaç
çeşit vergi var" diye sormuştum, bir rakam verememişti; hemen bir mal
müdürü aradı "90 çeşit" dedi; Bakandan da bir cevap alamadım,
herhalde gönderecektir. Enflasyon hedefini tutturmak için memura yüzde 10 zam verilirken,
vergiler yüzde 12'ye varmaktadır. Maalesef, verilen vergiler, hiçbir zaman
hizmet olarak dönmüyor. "Hiçbir zaman" diyorum; çünkü, son zamanlarda
bu banka soygunları milleti çileden çıkardı. Bakınız değerli arkadaşlar, daha önce bizim partinin sözcüleri dile
getirdiği zaman, hükümete mensup partilerin milletvekilleri tepki göstermişti.
Bugünkü 2 tane gazeteden manşet göstereceğim : "350 trilyon lira tünelde
kayboldu" diyor. "Süleyman Demirel'in başbakanlığında başlatılan ve
NUROL İnşaata verilen Sincan-Arifiye hızlı tren projesi rafa
kaldırıldı..." 350 trilyon, böylece, eriyip gidiyor. Yine bir başka
gazeteden: "68 trilyon buhar oldu. Zorunluyu ödemekten kaçınan hükümet, petrolcülerin
borcunu sildi" diyor. Değerli milletvekilleri, evet, bunların borcu siliniyor; ama, maalesef,
dargelirli insanımıza sürekli vergi yükü yükleniliyor. Artık, bu vurgunlar,
soygunlar, usulsüzlükler, tahammül edilemeyecek noktaya gelmiştir ve öyle
büyümüş ki, anayasal düzeni, toplumsal dengeleri sarsacak bir hal arz etmiştir.
Bütün bunların faturası, ekvergilerle, sessiz halk yığınına çıkmaktadır. Değerli milletvekilleri, akaryakıt fiyat artışlarından bunalan
insanımız, LPG'li araç kullanmaya başladı; ama, maalesef, hükümet, onları da,
yüksek vergilerle kullanamaz hale getirdi bir LPG'li araca 4 misli fazla vergi
tahakkuk ettirerek; iki yıldan beri arabalarına LPG taktıranlar, artık bir bir sökmeye başladı. Şimdi ben
buradan sormak istiyorum : Milyarlarca dolar yatırım yapan bu insanların
servetleri, millî bir servet olarak heba edilmiştir, niçin önceden tedbir
alınıp da bu insanlara söylenilmemiştir? Değerli arkadaşlar, ekonomik bir kriz yaşanıyor; ama, bu krizi çözmek
için sadece belli kesimlere yüklendiğinizi herkes söylüyor; niçin harcamalarda
kısıtlama getirilmiyor? Bakınız, burada araç ve lojman sayıları verildi. Yine,
her bakanlığın, yurt dışında uzantıları vardır; bugün, yurt dışında görev yapan
bir müşavir -Avrupa'da görev yapanlar- 10-12 000 mark, ataşelerse 6 ilâ 8 000
mark düzeyinde maaş almaktadır. Asgarî ücrete mahkûm ettiğiniz Türkiye'deki
insanımız 120 milyon alırken, oradaki insana 3 milyar, 4 milyar lira maaş
verilmesi, hiçbir zaman adilane değildir. Ki, değerli milletvekilleri,
Hak-İş'in, Türk-İş'in ve Türkiye Kamu-Sen'in yapmış olduğu bir araştırmada,
insanların bugünkü açlık sınırı 200 milyon liradır; ama, ne var ki, asgarî
ücreti 102 milyon lira olarak ilan ettiniz. Değerli milletvekilleri, kısacası, her kesim ayağa kalkmıştır. Patronlar
bile, bu hükümeti överken, 10 yıl sonramızı görüyoruz derken, şimdi, 10 gün
sonramızı göremiyoruz diyorlar. Bu hükümet, maalesef, tuzu da kokutmuştur. Hani, bir atasözü vardır
"et kokarsa tuz dökülür, ya tuz kokarsa!.." İşte, maalesef, tuz da
kokmuştur. Kanunu icra etmekle mükellef olan polislerin sokağa dökülmesi, bunun
en bariz örneğidir. Değerli arkadaşlar, kısacası, dargelirli insanları fazla bunaltmamak
gerekir. Bakınız, bu insanlar, bizlere her gün onlarca faks çekmektedir; malî
sıkıntılarının aşılabilmesi için, sosyal sigortalar primleri ile vergi
cezalarının mutlaka affedilmesi ve anaborçlarının da iki yıl taksitlendirilmesi
istenilmektedir. BAŞKAN - Sayın Göksu, lütfen toparlar mısınız. MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Esnafın, Bağ-Kur borçlarının faizleri mutlaka
silinmeli ve çiftçilerin, özellikle elektrik borçları mutlaka ertelenmelidir. Değerli milletvekilleri, tütünden seçim bölgem Adıyaman'a 11 trilyon
lira, güneydoğunun hepsine 56 trilyon lira verilirken -ki, biliyorsunuz,
Adıyaman'ın 836 bin nüfusu var, bunun 250 bini tütünle geçiniyor- maalesef,
faizcilere günde 80 trilyon lira para veriliyor. Yani, bütün güneydoğu bir yıl
boyunca çalışıyor, verdiğimiz para 56 trilyon lira; ama, faizciye ise bir günde
verdiğiniz para 80 trilyon lira. Bu, hiçbir zaman adilane değildir, bu
insanları bunaltmaktır; dolayısıyla, artık, insanlarımızın taşıyabilecek
takatleri kalmamıştır... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Göksu, lütfen toparlayın. MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Dargelirli insanlara sahip çıkılması
düşüncesiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş;
buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 7 nci madde üzerinde Doğru Yol Partisinin görüşlerini ifade
etmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 7 nci madde "Kamu haznedarlığının yürütülmesi" başlığını
taşıyor. Türkçesi de çok güzel olmayan bir başlık. "Kamu
haznedarlığı" ifadesi, devletçi bir ifade; devletçi bir yaklaşımı ortaya
koyan bir başlık. Bu başlığın ve bu düzenlemenin gerisinde, bugün, ekonomide
yaşadığımız sorunların büyüklüğünü, boyutunu ifade etmek üzere söz aldım. Değerli arkadaşlarım, bugün, içinde Ziraat Bankasının da bulunduğu kamu
bankaları, Türk bankacılık sektörünün yaklaşık yüzde 40'lık bir payına sahip. 3
büyük banka, bütün sektörün yüzde 40'ına sahip; mevduatın yüzde 38-40'ı bu
bankalarda. Bu bankaların, daha önceki konuşmalarımda da ifade ettim, bugün
itibariyle, yaklaşık 16 katrilyon açığı var. Bu açık, kayden devletin borcu
görüntüsünde; ancak, devlet, bu borçları ödeyecek durumda değil. Dolayısıyla,
bu bankalar, piyasalarda var olan kaynağı olabildiği kadar kendi bünyelerine
çekmek ve bu 16 katrilyonluk açığı finanse etmek zorundalar.16 katrilyonluk
açığı finanse etmek için, bankalar, TL piyasasında sürekli faizleri
yükseltiyorlar. Dolayısıyla, piyasadan fon talep eden, kaynak talep eden sadece
Hazine değil, hazinedeki açıklar nedeniyle, hazine borçlanması nedeniyle
piyasadan para talep edilmemekte, kamu bankaları da, devlet adına ikinci bir
hazine gibi, bu bölgede yaratılmış büyük boşluğu finanse etmek için, büyük
zararı finanse etmek için sürekli kaynak talep etmektedirler. Bugün, bankacılık
sektöründe yaşanan darboğazların başında bu gelmektedir. Faizlerin, bir türlü
beklenen dü-zeye, sürekli ve kalıcı bir noktaya çekilememesi, kamu
bankalarının, kaynak ihtiyacından, fon ihtiyacındandır; dolayısıyla, bu büyük
açık, kamunun diğer açığıyla beraber değerlendirildiğinde, faiz piyasalarını,
faiz seviyelerini ve piyasalardaki Türk Lirası sıkışıklığını birinci derecede
etkileyen bir unsur olmaktadır. Tabiî ki, bunun başka sonuçları da vardır. Üç
bankanın piyasadan topladığı yaklaşık, 29-30 katrilyonluk mevduat, doğrudan
doğruya ekonomide ihtiyaç duyulan alanlara, yatırıma, üretime ve işletmelere
gitmemekte, sadece, bu açığın finansmanında kullanılmaktadır. Bu, fevkalade
önemli bir nokta değerli arkadaşlarım. Bu üç banka, âdete, bu ülkenin
kaynaklarını tüketmektedir; yani, vatandaştan 6,6 katrilyonluk kaynak toplayan,
fon toplayan bir bankamız, sadece, bunun 1,3 katrilyonunu kredi olarak sisteme
aktarmaktadır. Her yıl vatandaştan, 11 katrilyonluk bir büyüklüğü, kaynağı,
fonu toplayan bankamız, sadece, 3 trilyon kredi verebilmektedir; dolayısıyla, 5
milyon tarım işletmesine kredi gitmemekte, 4 milyon esnafa ve küçük sanatkâra
kredi gitmemektedir. Çünkü, burada, ekonomide yaratılan fonlar, kaynaklar,
sadece, burada yaratılan açığı finanse etmekte kullanılmaktadır. Peki, bu büyük soruna nasıl çözüm bulacağız? Nasıl çözüm bulacağımız
konusunda, Parlamento, yeni bir yasa kabul etti: bu bankaları özelleştireceğiz;
önce özerkleştireceğiz, sonra özelleştireceğiz; ne kadar bir zamanda, maksimim
dört yılda; bu açığı, dört yıl ya Hazine taşıyacak ya da bu bankalar taşıyacak,
bu ekonomi taşıyacak. Bu 16 katrilyonun, bugünkü faizlerle, bu ekonomiye ve bu
ülkeye maliyeti, her yıl, yaklaşık, 8 katrilyon değerli arkadaşlarım. Çığ gibi
büyüyen bu açığı, bu maliyeti, kim durduracak? Bu kanamayı kim durduracak? Şimdi, özelleştirme ve özerkleştirme operasyonu için düğmeye bastığımız
bir noktada, burada getirdiğimiz düzenlemeyle devletçi yaklaşımımızı aynen
yansıtıyoruz, cebren ve zorlayarak. Bankacılık sektörü bugünkü teknoloji içinde
her türlü işlemi, her bankayla yapabileceği halde, kamu kurumlarının yaklaşık
48-50 katrilyonluk kaynağının mutlaka bu bankadan geçirilmesi konusunda,
devletçi yaklaşımımızı aynen yansıtıyoruz. Kamuda paranız varsa, bir bankadan,
bir kuyruktan geçeceksiniz. Hani özelleştiriyorduk, hani rekabete açıyorduk,
hani özerkleştirecektik? Bu ilkeler sadece sözden ibaret değil ki, gereğinin de
yapılması lazım. Neden, bütün kaynakları kanun zoruyla, kanun gücüyle bir tek
kanaldan geçirmeye çalışıyoruz? Hani bu bankaları rekabete açacaktık; hayır,
bundan bir eser yok. Buna işaret etmek istiyorum, bu önemli bir konu. Bununla siyaseten çok
övünüldü; kamu hazinedarlığı, kamu kaynaklarının çarçur edilmesinin
önlenmesi... Acaba, burada başka bir açığı yaratmıyor muyuz? Bir tek kurumu
böylesine imtiyazlı hale getirip, her türlü şeyini kullanarak, verimsizliğini
de devreye sokarak, kamu kurumlarını, aynı kanaldan para transferinde, para
işlemlerinde kullanıyoruz. Evet, rekabeti, sistemdeki rekabetçi yapıyı
öncelikle ve devletçi bir yaklaşımla biz bozuyoruz; buna işaret etmek
istiyorum. Bankacılık sektöründeki sorunlara, kamu bankalarındaki sorunların
büyüklüğü açısından yaklaşmak tek çıkar yol, tek doğru yoldur. Buna işaret etmek için söz aldım. Teşekkür ediyor, saygı sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kabataş. Başka söz isteyen?.. Yok. 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 8 inci maddeyi okutuyorum: Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler MADDE 8. - a) Personel Giderleri Ödeneği: Mali yılın ilk 6 aylık döneminde kullanılan ödeme emirlerine dayanılarak
yapılan hesaplamalar sonucunda, bütçelerine
konulan ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı
taktirde; ilgili mevzuatının gerektirdiği
harcamalar için 100-Personel Giderleri ile ilgili
tertiplere, Maliye Bakanlığı
bütçesinin (930-08-3-351-900)
tertibindeki ödenekten aktarma yapmaya, b) Yatırımları Hızlandırma Ödeneği: Maliye Bakanlığı bütçesinin (930-08-3-353-900) tertibindeki ödenekten,
2001 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar
hükümlerine uyularak, 2001 Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre
gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların hızlandırılması veya
yılı içinde gelişen şartlara göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan ve programa yeni alınması gereken
projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin artırılmasında kullanılmak üzere
söz konusu projelere ilişkin mevcut veya yeniden açılacak tertiplere ve Hazine
Müsteşarlığı bütçesinin kamu iktisadi teşebbüsleriyle ilgili faaliyetlerine
aktarma yapmaya, c) Kur Farklarını Karşılama Ödeneği: Yurt dışında kuruluşu olan genel bütçeye dahil dairelerin (3) ödenek
türünde olup, 610, 620 ve 710 ayrıntı kodlarına gider kaydedilecekler hariç,
(1) ve (3) ödenek türü altındaki tertiplerde yer alan ve yurt dışındaki
kuruluşlar için döviz olarak kullanılması gereken ödenekleriyle, genel bütçeye
dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin uluslararası kuruluşlara yapacakları
ödemelere dönük ödeneklerin yabancı para karşılıklarını sabit tutmak ve 31
Aralık 2000 tarihindeki kurlar ile transfer anındaki kurlar arasındaki farkı
karşılamak amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesinin (930-08-3-352-900) tertibindeki
ödenekten ilgili kuruluşların hizmet programlarında mevcut ilgili tertiplere
aktarma yapmaya, d) Yedek Ödenek: 1 - Maliye Bakanlığı bütçesinin (930-08-3-356-900) tertibindeki
ödenekten, bütçelerin Maliye Bakanlığınca belirlenecek veya yeniden açılacak
tertiplerine aktarma yapmaya, 2 - Hizmetin gerektirdiği hallerde Hazine Müsteşarlığı bütçesinin 910,
920 ve 940 kod numa-ralı programlarından, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakanın teklifi ile yedek ödenek tertibine aktarma yapmaya, Maliye Bakanı yetkilidir. BAŞKAN - 8 inci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa
Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçe kanununun 8 inci maddesine ilişkin olarak, Grubum adına
söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu maddeler aslında rutin
maddelerdir; ama, bu rutin maddelerin, Meclis tarafından, ciddî biçimde
tartışılması lazım. Madem, ülke, enflasyon sebebiyle ya da malî disiplinden
uzaklaşmış olması sonucunda zaman zaman ciddî krizlere girmişse ve ülke, hâlâ
enflasyonu aşamıyorsa, bu Meclisin, öncelikle bütçe disiplinini bütün
boyutlarıyla tartışması lazım. Şimdi, bütçe disiplini dediğiniz zaman da,
buradaki maddeler fevkalade önemli maddelerdir. Bunlar, aslında, siz ne
yaparsanız yapın, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ne yaparsanız yapın,
Maliye Bakanı ve Hazineden sorumlu Devlet Bakanının karar vermesiyle -işte
madde metnini dinlediniz- istediği gibi yedek ödenekten tertipler açmasına cevaz
veriyor. Yatırımları hızlandırma ödeneği derken, yeni yatırım projeleri dönem
içinde yer almaya başlıyor. Aslında, bütçe nedir; bütçe, Meclisin, bir yıl zarfında yapılması
gereken harcamalara yetki verdiği bir olaydır. Siz bileceksiniz, Türkiye Büyük
Millet Meclisi bilecek; diyecek ki, şu şu şu harcamaları yapabilirsin, sana
bunun için yetki veriyorum. Bütçenin mantığı budur ve buna yetki veren bir
kanundur. Ayrıca, gelirlerin toplanmasına da izin veren bir kanundur. Şimdi, burada, geliyorsunuz, personelle ilgili olarak, ihtiyaç halinde
yeni ödenekler tertip etmeye, işte, yetmiyorsa daha fazla vermeye... Aslında,
ciddî ülkelerde, ciddî ülkelerin bütçelerinde, bu tür şeyler yoktur. Olanlarda
da, Almanya'da mesela, yedek ödenek olayı kesinlikle yoktur; onun için,
Almanya'da enflasyon yoktur. Ne yapacaksa idare, yürütme organı ne yapacaksa
getirir. Ben, personelime şu kadar ücret artışı vereceğim, bunun gereği de bu
kadardır, personel sayısı da bu kadardır; çarparsınız, ne kadar personel
harcamasına ihtiyacınız olduğunuz ortaya çıkar. Aynı şekilde, ne kadar yatırım
yapacağınız bellidir; çünkü, yatırımlar, birdenbire, ilham ge-lerek
olmaz. Ne yapacağınız bellidir, usulü vardır, yöntemi vardır. Bunlar, önceden
belirlenip, ödenekleri konur ve idare, onlarla kendisini sınırlar. Hele, yedek
ödenek tertibi, ki, bakın, bir daha okuyacağım: "Yedek Ödenek: 1 - Maliye
Bakanlığı bütçesinin (930-08-3-352-900) tertibindeki ödenekten, bütçelerin
Maliye Bakanlığınca belirlenecek veya yeniden açılacak tertiplerine aktarma
yapmaya, 2 - Hizmetin gerektirdiği hallerde -nedir hizmetin gerektirdiği haller,
açık- Hazine Müsteşarlığı bütçesinin (910-920-940) kod numaralı programlarından,
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi ile yedek ödenek tertibine
aktarma yapmaya." Şimdi, bu esneklikler olduğu zaman, siz, yürütme organını hiçbir şekilde
denetleyemezsiniz. Yürütme organının en etkili denetim mekanizması, bürokratik
sistemin işleyişini kontrol etmenin en etkili yöntemi, harcamaları çok sıkı biçimde
sınırlamaktır. O yüzden, çıkan bütçelere bakın, bir de kesinhesaplara bakın. Bu
Meclisin yetki verdiği bütçelerle, kesinhesapları ciddî bir biçimde
karşılaştırın; çok büyük farklılıklar olduğunu göreceksiniz. Meclisten ne yetki
almıştır yürütme organı?.. Bu, sadece bu hükümete dönük olarak değil, Türkiye
buna, 1980'lerden sonra ciddî biçimde girdi ve bu en sıkıntı yaratan
unsurlardan birisidir, enflasyonla mücadele programında, aslında olmaması
gereken hükümlerden birisidir. Bu yöntemlerle Türkiye malî disiplini
sağlayamaz. Onun için, önümüzdeki dönemlerde süratle bu ödeneklerden, bu tür
yetkilerden arındırılmış bir bütçeyi oluşturmamız lazım, Meclis olarak bizim bu
işe öncülük etmemiz lazım. Yürütme organı, elinde olan bu tür yetkileri
bırakmak istemeyecektir; çünkü, geniş olanaklar sağlıyor, yürütme organına güç
kazandırıyor. Dönem içinde istediği gibi harcamalar üzerinde kontrol imkânına
sahip oluyor. Bunları dikkate aldığımız takdirde aşağı yukarı 1 katrilyon
liradan fazladır. Şimdi, bu ödenekler için şu denebilir, işte enflasyon oluyor, ülkede
enflasyon olduğu için ödenekler yetmiyor. Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı
tavuktan çıkar yaklaşımını iyi düşünmek lazım. Aslında, harcama disiplinini
ülkede biz egemen kılamadığımız için,harcama konseptini çok disipline
edemediğimiz için Türkiye enflasyon belasına maruz kalmıştır ve hâlâ da
kurtulamamaktadır. Enflasyonu önleyen bütün ülkeler, öncelikle bütçe disiplini
ve diğer kesimlerde de ciddî bir malî disiplinle yola çıkmışlardır. Ama bunu
yapacaksak, biz malî disiplini
getireceksek, malî disiplinde samimi isek, bu tür ödeneklerin, artık, bu tür
yetkilerin bütçe yasalarından arındırılması lazım. Aslında, bütçeler kadar kesinhesapların da Mecliste çok ciddî biçimde ve
karşılaştırmalı olarak tartışılması, analiz edilmesi lazım. Ancak, o takdirde
bazı sorunlar daha kendisini ortaya çıkartabilir; ama, tabiî ki gece geç
saatlere kadar yoğun bir program içinde, çoğu kimse ne olup bittiğini anlamadan
ödeneklere imkân veriyor. Özellikle kesinhesaplar, hiç kimsenin dikkatine
sunmadan geçiliyor; ama, bu Meclis, milletin parasının nasıl harcandığının
hesabını sormadıkça, Türkiye, ne enflasyon belasından kurtulur ne de
istediğimiz bir yapı içine girer. Bunun en güzel örnekleri, gelişmiş ülkelere
bakın; bu tür yetkiler sadece bütçelerle verilmiştir, bütçeler en disiplinli
harcamalardır, bütçe dışında tek bir kalem bulamazsınız. Çok sınırlı bazı
esneklikler varsa da, onlar ihmal edilebilecek düzeylerdedir. Bunu, inşallah,
önümüzdeki dönemlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ciddî biçimde ele
alalım. Maliye Bakanlığının da, inşallah, bundan sonraki bütçelerde bu tür
ödenekleri olabildiğince aza indireceği ümidiyle sözlerime son veriyorum. Hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Tezmen, teşekkür ederim. Fazilet Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik;
buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 8 inci maddesi
üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Bu maddenin (a) bendi, personel giderleri ödeneğinden bahsediyor.
Gerçekten, personeli ele aldığımız zaman; kurumlarda çalışan personeller
arasında korkunç farklılıklar var. Aynı odada çalışan iki personel, aynı işi
yapıyorlar; ama, farklı ücretler alıyorlar. Bu, iş barışını ve iş verimini
etkilemektedir. Tabiî, yönetici pozisyonunda olup da yönettiklerinden daha az ücret alan
bir başka ülke de yok maalesef; bu, sadece bize has bir uygulama. Ben bir
teknik elemanım, mühendisim; teknik elemanların bu konuda bize defalarca
şikâyetleri iletiliyor. Gerçekten, meslektaşlarımız haysiyetleriyle itham
edilme pahasına görev yapmaktadırlar, çalışmaktadırlar. Bu konuda, elbirliğiyle
bunlara bir çözüm bulmamız lazım. (b) bendinde de, yatırımların hızlandırılmasıyla ilgili ödenek hususu
var. Şimdi, bütçeye bakı-yoruz; yatırım var mı ki, siz ödenekleri
hızlandırıyorsunuz! Ayrılan yatırım ödeneği, 48 katrilyonun içerisinde 3,5
katrilyon civarında. Yatırım olmayınca üretim olmaz; üretim olmayınca istihdam
olmaz; istihdam olmayınca da fakirlik başlar. Değerli arkadaşlar, bu akşam, iftarda, Ankara'nın bilinen sanayi sitesi
OSTİM'in programına katılmıştım ve oradan biraz evvel geldim. Burası, hem
Ankara'nın hem Türkiye'nin en önemli sanayi sitesidir. Oradaki arkadaşlarla
görüştüğümüzde bana bir hikâye anlattılar, sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir ağa çobanını çağırmış, kendisine 100 koyun vermiş "al bunları,
götür, otlat, besle, sonbaharda getir" demiş. Tabiî, çoğalacak,
yavrulayacak, yağından, peynirinden, yününden istifade edilecek. Sonbaharda,
ağanın gözü yolda, çobanın gelmesini bekliyor. Güneşli bir günde, çadırın
önünde yoğurdu kaşıklarken, bakıyor ki, çoban karşıdan geliyor; ama, sürü falan
yok, sadece omzunda bir koyun derisi, hemen "bre çoban nerede
koyunlar" diye sorunca "ağam, acele etme hesabını vereceğim"
diyor ve başlıyor hesap vermeye "yağmur yağdı, gök çatladı yetmişiki
tanesinin ödü patladı; önden gitti baş toklu arkasından beş toklu; onunu verdim
kasaba, onunu katma hesaba; kurt kaptı birisini, birinin de getirdim
derisini" diyor, önüne bir deri atıyor. Tabiî, sürüyü beklerken bir deriyi
gören ağa, hıncından, önündeki yoğurt kasesini aldığı gibi çobanın suratına
fırlatıyor. Çoban gayet pişkin, yüzünü sıvazladıktan sonra "ağam gördün
mü, hesabı güzel verince yüzün böyle ak olur" diyor. Şimdi, siz de hükümet olarak, önümüze, gerçekten yüz aklığıyla ilgili
bir bütçe getirmişsiniz. Yani, iki-üç kalemden başka bir şey yok; ya zam var ya
vergi var yahut da açık kapatma... Yatırım diye bir şey yok. Bakınız, biraz evvel dedim, OSTİM'den geliyorum. OSTİM, hem küçük ve
orta ölçekte, hem de daha büyük seviyede reel hizmet üreten, istihdam sağlayan
bir ticaret merkezi; ama, gelin görün ki, işletme sahipleri kan ağlıyor. Bir
taraftan, işsizlikten şikâyet ederken, diğer taraftan da üretim yaparak,
ekonomiye sağladıkları katkının gerçek karşılığını alamamaktan şikâyetçiler. Şimdi, Türkiye'de büyük 500 firmanın, açıklanan bilançolarında elde
ettikleri kârlara bakı-yoruz; üretimden 670 trilyon lira civarında bir kâr
-yuvarlak söylüyorum- ama, üretim dışı, faiz veya repodan elde ettikleri kâr 1
katrilyon 700 trilyon lira civarında. Ortaya şu tablo çıkmaktadır; ki, asıl
tehlike de buradadır: Bu firmalar "Madem kolay yoldan para kazanma imkânı
var, faizle, repoyla bunu elde etmek mümkün; o halde, üretim yapmanın, hizmet
üretmenin, çalışmanın bir anlamı yok; niye, çek - senet tahsilatıyla uğraşayım;
niye, işçinin sendikasının veya sigortasının priminin derdine düşeyim; niye,
bugün ürettiğim malı satamadım, stok maliyeti yüksek oldu diye onun altında
ezileyim; neden borcumu ödeyemez hale düşeyim" diye bir endişeyle,
rahatını bozmamak için bu işlerden vazgeçer ve ondan sonra da işler karışır
arkadaşlar. Nasıl karışır; işte, eğer üretim yapmazsanız, istihdamı ortadan
kaldırırsanız, o zaman üretimde gerilersiniz; size bağlı çalışan, yan üretim
yapan üniteler de sıkıntıya girer. İstihdamda daralma meydana geldiği için, bu
sefer de çalışanları işten çıkaracaksınız ve onların da geçim sıkıntısı
artacak; dolayısıyla, ticari hayat duracak, vergi gelirleriniz azalacak, sosyal
sıkıntılar da toplumun huzurunu kaçıracaktır. Şunu unutmayın ki: Köşe başlarını, aç kalan, geçinemeyen, doymayan
insanların tuttuğu bir ülkede, karnı tok olanların tatlı rüya görmeleri de
mümkün değildir. Bugün, iki Türkiye gerçeği görüyoruz: Birisi, gerçekten açlık sınırında
yaşayan milyonlarca insanın oluşturduğu bir Türkiye; öbürü de, günlük
kazançları 100 milyar liraların üzerinde olan bir obur Türkiye. Tabiî, bu obur
Türkiye, hortumlamalarla doymak bilmiyor ve maalesef, siz de bu oburları
doyuramıyorsunuz, doyuramayınca da, işte, bir yerlerden düğmeye basıldığını
söylüyorsunuz ve buna da mani olamazsınız; bu, hep böyle olmuştur. İfade ettiğim OSTİM, bu ülkenin bir kesitidir. Büyümek için, öz kaynakla
değil de, bankalardan aldıkları faizler ve kredilerle işini yürütmek
isteyenlerin, bugün işyerlerini kapatmak durumunda olduklarını, iflas
ettiklerini görüyoruz maalesef. Bu, her kesimde de böyledir. Değerli milletvekilleri, hep söylüyoruz, bu devletin iki tane açmazı
var; çünkü, yama küçük, delik büyük. Buna sebep, bizzat devletin kendisidir;
çünkü, bu iki kara delikten bir tanesi, devlette yolsuzlukların ve
hırsızlıkların olmasıdır; ikincisi de, kamu harcamalarının çok fazla olması ve
israftır ve o israfın sonucunda içine düşülen faiz sarmalıdır. Topladığınız
bütün vergileri alıp, götürüp faiz borçlarına yatırsanız, yine de bunlarla baş
edemezsiniz arkadaşlar. Peki, vergileri kimden alacaksınız? Eğer siz bu kesimi kurutursanız, o
zaman, vergi alacağınız yer de olmaz ve bütçe gelirleri, sürekli, vergiyle de
artırılamaz. Evvela, devletin örnek olması, kendi israflarını, giderlerini,
kaçaklarını azaltması gerekir. Eğer devlet, vatandaşına bu noktada örneklik
yapmaz ve israfı önleme noktasında gerçekten ciddî bir çalışma ve gayret
içerisinde olmazsa, netice alınması mümkün değil. Bir atasözü var, diyor ki:
"Güneş çarığı, çarık ayağı, ayak başı sıkar." Bu sıkıntılardan
mutlaka kurtulmamız lazım; elbirliğiyle, muhalefeti ve iktidarıyla kurtulmamız
lazım; yoksa, batan gemiden kimse kurtulamaz. Değerli milletvekilleri, Ankara Ticaret Odası hepimize bir yazı
göndermiş. Burada deniliyor ki: 1998 ve 1999 yıllarında ekonomide yaşanan ve
halen devam eden ekonomik daralma nedeniyle, tüccar ve sanayicilerin bir bölümü
vergilerini zamanında ödeyemiyor ve tabiî ki, alınan aylık yüzde 12'lerle yüzde
144 oranında, ağır bir gecikme cezasına çarptırılıyorsunuz. Dolayısıyla da, bu
vergiler ödenemiyor ve siz de tahsilat yapamıyorsunuz. Şimdi, bir de rakam
veriyor; 1995 yılında 1 milyar liralık vergisini ödemeyen bir mükellef, bu
vergiyi 2000 yılında ödemeye kalkıştığı zaman, yüzde 737 faiz oranıyla, 8
milyar 370 milyon lira ödemek mecburiyetinde kalıyor. Tabiî ki, bu paranın bir
de yekûnu var. Bunları topladığınız zaman, 6 milyar dolar olduğunu hesap
etmişler. 1,8 katrilyon lira tutarındaki SSK primlerini de hesap ettiğiniz
zaman, 7-8 milyar dolarlık bir kaynak ortaya çıkıyor; ama, siz bunu tahsil
etmede bir gayret içerisinde olamıyorsunuz "ille faiziyle alacağım"
diyorsunuz. O halde, bunlara bir kolaylık sağlanması lazım; biraz faizini düşük
tutmak, bunu belli vadelere yaymak suretiyle bunun elde edilmesine gayret
göstermek lazım. Bir başka husus var. Devlete iş yapıp da devletten alacağı olanlar var;
ama, devletten parasını alamadığı için vergisini, sigortasını, primini
zamanında yatıramıyor ve dolayısıyla da cezaya girmiş oluyor. Devlet, kendi
alacağını ödeme zamanı geldiğinde ödemediği için herhangi bir karşılık
vermiyor; ama, vatandaştan tahsil etme yoluna gittiğinde, siz, zamanında parayı
ödemediğiniz zaman üzerine hemen faizi bindiriyorsunuz. O halde, şöyle bir yola
başvurmanızda fayda var: Devletten alacağı olanların, hiç olmazsa, vergi ve SSK
borçlarına mahsuben bir uygulama getirirseniz, bu şekilde de insanları
rahatlatmış olursunuz. Burada sayılacak sıkıntılar çok. Ben, buna rağmen, bu bütçenin hayırlı
olmasını diliyor, he-pinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik. Gruplar adına söz talebi?.. Yok. Şahısları adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim.
(FP sıralarından alkışlar, MHP sıralarından "Neredeydin?!" sesleri) Süreniz 5 dakika. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; saat daha
9, saat 3,5'a kadar buradayız. Ondan sonra, sahur vakti geldi mi bırakır
gidersiniz. Şimdi, sayın milletvekilleri, bu kanun maddesi çok önemli, çok önemli.
Bir de şunu Sayın Bakanımdan gerçekten arzu ediyorum; burada diyor ki:
"Personel giderleriyle ilgili tertiplere icap ederse ödenek
aktarmaya..." Evvelsi gün de, Plan ve Bütçe Komisyonunda, hükümet, bir
kanun hükmünde kararname yetkisi istedi. Neymiş; "memurların maaşlarında
iyileştirme yapacağım; sosyal ve idarî hizmetlerinde iyileştirme yapacağım,
bana bir yetki verin" diyor. Yetki bu işte. Eğer, burada samimiyseniz,
gelin, şu ödeneklere -Plan ve Bütçe Komisyonunda koymadık- çeşitli kalemlerden,
cari giderlerden, mesela, silah alımlarından alıp memurların maaşlarına bir
miktar para verelim ve bu memurlar da gitsin, bayrama doğru bir parayla girsin. Şimdi, burada, Maliye Bakanlığı bütçesi -dikkat edin, bakın, şunu çok
önemsiyorum- bütçe bugün bitiyor, yarın, bu Genel Kurula memurların maaşlarında
düzeltme yapacağım diye bir kanun hükmünde kararname gelecek; üç ay daha bu
memurlar burada oyalansın diye... Yapacaksak burada yapalım işte. Bugün bütçe
görüşülüyor; ben, bu bütçede ne yapacağımı bileyim. NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Yetişmedi canım. ASLAN POLAT (Devamla) - Şimdi, burada, bu maddeyi vermeyeceksiniz; ondan
sonra, bugün bu kanun burada bitecek, yarın buraya kanun hükmünde kararname
gelecek; buna kimse de inanmayacak... NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - İnan yetişmedi. ASLAN POLAT (Devamla) - Bunu bilmenizi istiyorum. Yani, kimse artık
bunları yutmuyor. Bunu bilmenizi istiyorum. İkincisi de, burada deniliyor ki: "Maliye Bakanlığı, öncelikli
sektörlerde... NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Sayın Polat, inşallah, mahcup olursunuz! BAŞKAN - Sayın Çelebi... ASLAN POLAT (Devamla) - Yahu, memurlara yüzde 5 değil, 10 değil, yüzde
500 zam ver, beni mahcup et; ben susup, altı ay konuşmayayım burada. NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - İnşallah! ASLAN POLAT (Devamla) - Yeter ki, onu ver de!.. Verebilin!.. Yani, siz,
batık bankalara para vermekten buraya para mı bulacaksınız?! BAŞKAN - Sayın Polat, karşılıklı konuşmayın efendim. ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkanım, şimdi, burada çok önemli bir
konu daha var. Deniliyor ki: "Maliye Bakanlığı, öncelikli sektör ve alt
sektörlerde yer alan programlara ve yeni alınması gereken projelere ödenek
tahsisi yapabilir." Ben, bu noktada bazı şeyler söylemek istiyorum. Son
yıllarda, Türkiye'de, bir yeni oluşum meydana geldi, fikir akımı var; deniliyor
ki: "Türkiye'nin kaynakları kıttır; bu kıt kaynakları da son derece
randımanlı yerlere yatıralım. Doğuya, bilhassa Doğu Anadolu'ya yapacağınız
yatırımların geri dönme şansları pek yok; oradaki kaynaklar ekonomik değil,
siz, doğudaki yatırımları bırakın; batıdaki bölgelerde, Türkiye'ye daha çok kâr
getirecek sektörlere yatırım yapalım." Yani, tam böyle denilmiyor; ama,
tam incelendiği zaman da bu meydana geliyor. İşte, burada, ben, biraz sayın hükümetten şunu istiyorum; diyorum ki:
Öncelikli sektör falan değil; Türkiye'de doğu ile batı arasında çok büyük bir
gelir farkı var. Türkiye'de, bugün, İzmit bölgesinde fert başına düşen gelir 7
000 küsur dolarken, Doğu Anadolu'da bu 1 300 dolarda; aralarında tam 6-7 kat,
büyük bir fark var. O halde, siz, doğudaki ile batıdaki arasındaki bu farkı
gidermek için yatırımları kanalize edin; yani, yapacaksanız, yedek akçeden para
aktaracaksanız, yatırımları hızlandırmaya para aktaracaksanız, bunu, gerçekten
doğuya yapın. Bakın, şimdi, zannedildiğinin aksine, doğu ile güneydoğu da aynı değil.
Yanlış anlamayın güneydoğu milletvekilleri. Bizzat Devlet Planlama Teşkilatı
Özel İhtisas Komisyonu raporuna göre -bakın, çok önemli- deniliyor ki:
"Son yıllarda, Türkiye'de -gayri safî yurtiçi hâsıladan bahsediliyor-
yıllık ortalama kalkınma hızı 4,9 iken, Doğu Anadolu'da bu oran yüzde
2,3'tür." Kim diyor bunu; Devlet Planlama Teşkilatı ve DPT devam ediyor:
GAP sayesinde, Güneydoğu Anadolu Projesi sayesinde Güneydoğu Anadolu Bölgesi,
yüzde 7,2 kalkınma hızıyla, Türkiye'nin en hızlı kalkınan bölgesidir"
Şimdi, burada, Doğu Anadolu'da kalkınma 2,3; güneydoğuda 7,2; tam 3 katından
fazla. Bunun için, hakikaten, Doğu Anadolu'ya birtakım yatırımlar yapmak
zorundasınız. Burada, en önemlisi GAP'ın karşılığı DAP'tır. DAP projesinin
burada ele alınıp, ona ödenek aktarılması şarttır. Bunu yapmazsak, bunu burada
yapamayız. Son olarak, burada, bir şey söylemek istiyorum. Bütçe konuşmalarına,
bakın, şurada kimse de gelmiyor. Hemen çıkaralım gidelim... 48 katrilyon
liralık bütçe görüşülecek, ne ciddî bir görüşme var... Bir günde 4 bakanlık
bütçesi görüşülüyor; yani, görüşülmeden, görüşülmüş gibi yapılıyor. Sonunda da
bir oylamayla bu işler yapıldı zannediliyor ve yapılmıyor. Mesela, bakın, Sayıştayın bize gönderdiği bir rapor var. Sayıştay, bu
raporunda Fransa millet meclisinin bu bütçe konusundaki bir görüşünü bize
bildirmiş; orada çok ilginç ifadeler var. Fransa millet meclisi çalışma grubu
başkanı "daha iyi harcamanın sağlanması için, meclislerin hem harcamaları
hem kaynakları hem de bunların etkinliğini gerçekten denetlemesi gerekir "
diyor. Bunu kim diyor; Fransa'da söyleniyor ve devam ediyor "bunun sonucu
olarak, değerlendirme ve denetimi parlamentonun bütçe faaliyetinin merkezine
yerleştirmek gerekir. Bütün vatandaşlar, bizzat veya temsilcileri aracılığıyla,
kamu harcamalarının lüzumunu tespit etme hakkına sahiptirler" diyor; ama,
bu, bizde öyle mi oluyor; bizde burada belirtildiği gibi, 605 trilyonluk
harcama, Maliye Bakanlığı bütçesine girmemiş. 1,3 katrilyonluk vergi alınmış,
Maliye Bakanlığı gelirinde görünmüyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) Sayın Başkan, 1 dakika verin de bitireyim. BAŞKAN - 1 dakika vermiyorum; toparlayacaksınız efendim. ASLAN POLAT (Devamla) - Peki... Öbür maddelerde görüşürüz... Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim anlayışınıza. Efendim, 8 inci madde üzerinde görüşmeler bitmiştir. 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. 9 uncu maddeyi okutuyorum : DPT etüt ve proje ödenekleri MADDE 9. - Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı bütçesinin; a) (111-01-2-001-300) tertibindeki ödenekten bir kısmını Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığınca gerekli görülen hallerde harcama ilkelerine uygun
çalışmaların yaptırılması amacıyla, bütçelerin ilgili tertibine aktarmaya ve
bununla ilgili diğer işleri yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir. Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı aynı amaçlarla il özel idarelerine, iktisadi devlet
teşekküllerine ve diğer kamu teşebbüslerine yaptıracağı hizmetlerin bedellerini
peşin ödeyebilir. b) (111-01-3-301-900) tertibinde yer alan ödeneği, kalkınmada öncelikli
yörelere ilişkin program ve projeleri desteklemek amacıyla, bütçelerin ilgili
harcama kalemlerine aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir. Aynı amaçlarla diğer
kamu kuruluşlarına yapılacak ödemeler de bu tertipten karşılanır. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Aslan Polat;
buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Sayın Polat, bir de şahsî sözünüz var; onu da kullanacak mısınız
efendim? ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, yetmezse kullanacağım efendim. BAŞKAN - Takdir sizin, söz Meclisin... Buyurun. FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; tasarının 9 uncu maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım. Maddenin (a) fıkrası, (111-01-2-001-300) tertibindeki ödenekten bir
kısmını, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca gerekli görülen hallerde
harcama ilkelerine uygun çalışmaların yapılması amacıyla, bütçelerin ilgili
tertibine aktarmayla ilgilidir. Sayın milletvekilleri, kamu yatırımlarının, Devlet Planlama Teşkilatının
yaptığı program çerçevesinde harcama ilkelerine uygun olarak sürmesi ve
zamanında bitirilmesi son derece önem arz etmektedir. Bu konuda, Devlet
Planlama Teşkilatının yeterince titiz bir çalışma yapması, kıt devlet
kaynaklarının ekonomik olarak kullanılması bakımından çok önemlidir. Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan Sekizinci Beş Yıllık
Kalkınma Planının 244 üncü maddesinde "kamu yatırımlarında mevcut proje
stokunun büyüklüğü, ayrılan kaynakların yetersizliği, proje seçiminde teknik,
ekonomik ve sosyal kriterlere ve önceliklere yeterince uyulmaması, önemli
projelerdeki gecikmeler başlıca sorun olmaya devam etmektedir"
denilmektedir. 247 nci maddede "kamu yatırımlarında, eğitim, sağlık, teknoloji
altyapısı, enerji, sulama, kentsel altyapı yatırımlarına ve ulaştırma alt
sektörleri arasında dengeyi sağlayıcı yatırımlara, bölgesel gelişme
stratejileri dikkate alınarak öncelik verilecektir denilmektedir. 249 uncu maddesinde de "kamu yatırım tahsislerinin belirlenmesinde,
yatırım programında yer alıp da finansmanı sağlanmış, uygulamasında önemli
aşama kaydedilmiş diğer projelerle bağlantılı veya eşzamanlı olarak yürütülmesi
önem taşıyan ve plan dönemi içinde tamamlanarak ekonomiye kazandırılabilecek
projelere belirlenen sektörel öncelikler çerçevesinde ağırlık
verilecektir" denilmektedir. 250 nci maddede de "yatırım programlarına alınacak yeni projelerin
belirlenmesinde kamu proje stokunun optimum düzeyde tutulması hususu dikkate
alınarak seçici davranılacak, yeni proje stokunun teknik, malî, ekonomik,
sosyal ve çevresel yapılabilirliği yüksek projelerden oluşturulmasına azamî
dikkat gösterilecektir" denilmekte; fakat, her plan döneminde hemen hemen
aynı ifadeler yer almasına rağmen, harcama ilkelerine uygun yeterli çalışmalar
yapılmadığı için, proje stoku azamî ölçüde büyümüş, yatırımlar kıt olan
kaynaklar nedeniyle yıllarca bitirilememiş ve bu kıt kaynaklar da heba olup
gitmiştir. Örneğin, 2001 yılı yatırım programında da belirtildiği üzere,
finansmanındaki zorluklar nedeniyle yıllar itibariyle kamu yatırımları için,
tahsis-teklif oranının düştüğü gözlenmektedir. Örneğin, 1990 yılında yüzde 67,8
olan oran, 1999 yılında yüzde 22,6 seviyesine düşmüştür. Yine, 2000 yılı yatırım programında, belediyeler, il özel idareleri, su
ve kanalizasyon idareleri hariç olmak üzere, kamuda, 5 321 adet projenin keşfi
vardır ve bunların keşif tutarı 86 katrilyon 219 trilyon TL'dir. Bütün bunlara
rağmen, 2000 yılı için bu projelere, 5 katrilyon 905 trilyon TL ödenek tahsis
edilmiştir. Yine, 2000 yılı yatırım programında belirtildiği üzere, 1999 yılı sonu
itibariyle, kümülatif harcama tutarı 26 katrilyon 125 trilyon TL'dir. Böylece,
tamamlanmak üzere kalan proje stoku büyüklüğü 60 katrilyon 94 trilyon TL
olmakta ve kamu yatırımlarına sonraki yıllarda da 2000 yılı düzeyinde ödenek
ayrılması ve yeni hiçbir proje alınmaması durumunda dahi, bu projelerin
bitirilmesi için 10,2 yıl gerekecektir. Yine, mevcut projelerden 321 adedine 1985 ve öncesinden, 361 projeye de
1986-1990 döneminde başlanmış ve halen bitirilememiştir. Zaten, ülkemizin
girdiği en önemli açmazlardan biri de budur. 15 yıldır bitirilemeyen projeler,
yeni proje alınmasa dahi, bu ödenek durumuyla 10 yılda bitirilecek projeler.
Böylece kıt ülke kaynakları, etüt ve proje eksikliği ve yanlış siyasî kararlar
yüzünden heba olmaktadır. Örneğin, kamudaki mevcut proje stokuna, bu yılki 3,5 katrilyon TL olan
konsolide bütçe ödeneğinin 7,4 katı fazlası harcanmış; fakat, bitirilemediği
için hizmete alınamamıştır. Yine, bu miktar, IMF'den son krizde almaya
çalıştığımız meblağın 5 katıdan fazladır. Yurt içinden ve dışında büyük reel
faizlerle aldığımız borçlanmaların yerini bulması için, bu kaynakları, DPT
önderliğinde yapacağımız yeterli araştırmalar sonucunda ve titiz bir şekilde
kullanmalıyız. 2000 yılı yatırım programındaki tahsisatın yüzde 29,7'sini
ulaştırma-haberleşme, yüzde 20,3'ünü enerji, yüzde 15,9'unu eğitim almıştır.
2000 yılında ve son yıllarda, ulaştırma ve haberleşme sektörüne, enerji ve
eğitimden daha fazla ödenek harcanmış olup, sonra Türk Telekom AŞ'yi, 1997'de
son derece sathi olarak yapılmış fiyatlandırmanın altında özelleştirmenin
mesuliyetini ve hesabını, hiç kimse, bu Meclise de tarihe de veremeyecektir ve
bunun hesabını da her yerde ve her zaman soracağımızı da buradan belirtmek
isteriz. Yine, 1983-1998 yılları arasında yapılan bir araştırmaya göre, bu yıllar
arasında bütçedeki harcama kalemlerinin harcamalarının, başlangıç
ödeneklerinden sapmaları, toplam harcamalarda yüzde 14,7 olurken, bu oranın
yatırımlarda, biraz da siyasî nedenlerle, daha yüksek yüzde 16,6 olduğunu
belirtmek isteriz. Bu plan ve programa uymayan, siyasî mütalaalarla şişirilmiş kamu yatırım
ve harcamaları neticesinde, toplam kamu borçlarının gayri safî millî hâsılaya
oranı 1999 yılında yüzde 83'e ulaşmıştır. Yine, Sayıştan 2000 malî durum
raporuna göre, kamu muhtemel yükümlülüğü yap-işlet-devret projelerinde 3,9
milyar dolar, yap-işlet projelerinde 3,8 milyar dolardır. Özel malî risk olarak, kamu yatırım stoku 151 milyar dolar ve bu
yatırımların gerçekleşme tutarı ise 355 milyar dolar olacağı, Devlet Planlama
Teşkilatınca belirtilmektedir; çünkü, yatırım stokundaki bugünkü değer
hesaplanırken, maliyetlerin hesaplanmasındaki zaaflar göz önüne alınarak,
Devlet Planlama Teşkilatı verilerine göre, maliyeti 100 TL olarak planlanan bir
yatırım, ortalama olarak, reel fiyatlar üzerinden, enflasyondan arındırılmış,
235 TL'ye tamamlanabilmektedir. Bu artış, enflasyondan arındırılmış, reel
maliyet artışını ifade eder. Dolayısıyla, mevcut yatırım stoku, 355 milyar
dolara tamamlanabilecektir. 151 ile 2,35'i çarparsak, 355 milyar dolar çıkar.
Bu da, gerek yap-işlet-devret ve yap-işlet projeleri ve gerekse kamu yatırım
stokunun tehlikeli bir gidişe doğru gittiğinin bir ifadesidir. Mutlaka, gerekli
planlamalar, geciktirilmeden yapılmalıdır. Borçlanma ve borç yönetimi özel ihtisas komisyonu raporuna göre,
Türkiye'de, kamu harcamaları, yüksek maliyetli ve verimsiz harcamalar haline
gelmiştir. Projelerin ortalama tamamlanma süresi onbeş yıla ulaşmıştır.
Yatırımlar içinde, altyapı yatırımları dikkat çekecek ağırlıktadır. Altyapı
yatırımlarının fazlalığı, bu yatırımların finansmanını sorun haline
getirmiştir. Altyapı yatırımlarının ekonomiye geri dönüşü uzun zamanda
gerçekleşeceğinden, bu yatırımların doğrudan gelir sağlamaları
beklenmemektedir. Dolayısıyla, bu yatırımların borçlanmayla finanse edilmesi, uzun vadede,
vergi ödeyenler üzerindeki yükü ve borçlanma gereğini artırmaktadır. İşte, DPT,
bu noktada devreye girmeli ve yatırımları ekonomik olarak etüt edip
planlamalıdır. Etüt ve planlama için gerekli kaynağı aktaramaz isek, sokaklar
vergi yükü altında ezilen halkın tepki dolu sesleriyle inler hale gelir. Son
günlerde artan işçi, memur, öğretmen ve polis yürüyüşlerinin arkasında bir
sebep aranıyorsa, en önemli sebep, işte, plansız ve gerekli etütler yapılmadan
başlanan yatırımlar, silah harcamalarına giden cari giderler, normal
gelirlerimiz yetmediği için, bu giderleri karşılamak için yaptığımız iç ve dış
borçlanma ve bunların faiz giderleridir. Onun için, Devlet Planlama Teşkilatı,
etüt ve proje ödeneklerini, çok dikkatli olarak yapıp harcamalıdır. Maddenin (b) fıkrasıyla, (111-01-3-301-900) tertibinde yer alan
ödeneğin, kalkınmada öncelikli yörelere ilişkin program ve projeleri
desteklemek amacıyla, bütçenin ilgili harcama kalemlerine aktarımı
öngörülmektedir. Bölgelerarası dengesizliği çözmek, Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı
Belgesinde de üzerinde önemle durulan konudur. DPT bölgesel gelişme konulu özel
ihtisas komisyonu raporunda da belirtildiği üzere, genel olarak, merkezî
sisteme dayalı ülkelerde, bölgelerarası dengesizliklerin çok daha önemli
boyutlarda olduğu gözlenmektedir. Buna karşılık, yerinden yönetimin güçlü
olduğu sistemlerde, bölgeler arasındaki farklılıklar göreceli olarak daha
azdır. Burada, bölgesel planlardan Doğu Anadolu Projesi (DAP) konusundaki görüşlerimizi
belirteceğim. Özel ihtisas komisyonu raporunda da belirtildiği üzere, Doğu Anadolu
Bölgesi, halen, göreli olarak, ülkemizin en az gelişmiş bölgesidir. Türkiye
gayri safî yurtiçi hâsılasının yıllık ortalama gelişme hızı yüzde 4,9 iken,
Doğu Anadolu Bölgesinde bu oran yüzde 2,3'tür. Sanıldığının aksine, GAP
sayesinde, Güneydoğu Anadolu Bölgesi yüzde 7,2'yle en yüksek gelişme hızına
sahiptir. Doğu Anadolu Bölgesinin Türkiye gayri safî yurtiçi hâsılasına katkısı
ise yüzde 4,5'ten yüzde 3,3'e düşmüştür. Türkiye geneli için, kişi başına gayri
safî yurtiçi hâsıla 3 021 dolar iken, bu rakam bölge için 1 619 dolardır. BAŞKAN - Sayın Polat, şahsî sürenizi de mi kullanacaksınız efendim? ASLAN POLAT (Devamla) - Evet efendim. BAŞKAN - Zaten, Gruplar adına başka söz isteyen yok; devam
edebilirsiniz. Buyurun. ASLAN POLAT (Devamla) - Teşekkür ederim. Bunun için, Devlet Planlama Teşkilatı, Doğu Anadolu Bölgesi diğer
bölgelere göre daha az gelişmiş ve daha düşük gelişme hızına sahip olduğu için,
bu bölgenin geliştirilebilmesi için, DAP anaplanı çalışmalarına başlamıştır. Bu
proje, Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan 14 il, Ağrı, Ardahan, Bingöl, Bitlis,
Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Malatya, Muş, Tunceli ve Van
İlleri ile bölgeyle homojenlik gösteren Gümüşhane ve Bayburt İllerini de
kapsamaktadır. Anaplan, DPT'nin eşgüdümünde ve denetiminde, Doğu Anadolu Bölgesinde yer
alan Atatürk, Fırat, İnönü ve Yüzüncüyıl ve Kafkas Üniversitelerinin
oluşturduğu ortak girişimce hazırlanmaktadır. Bu girişimce, mevcut durum
önraporu, mevcut durum ve analiz raporu, strateji ve yeniden yapılanma
senaryoları hazırlanıp, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına sunulmuştur.
Doğu Anadolu Bölgesi anaplanının ise 2000 yılı sonunda bitirilmesi
planlanmıştır. İşte, ülkemizin bu en geri kalmış bölgesinin kalkınmasında motor görevi
yapacak bu proje için, maddenin bu (b) fıkrasında adı geçen ödenekten DAP
projesine gerekli ödeneğin aktarılarak, bu proje kapsamında yapılması
programlanan yönetici özeti ve fizibilite ve önfizibilite etütlerinin de bir an
önce tamamlanarak, Meclis gündeminde bulunan DAP kanununun bir an önce
kanunlaşmasını ve Devlet Planlama Teşkilatınca da yeterli ödeneğin kesinti
yapılmadan bu projeye aktarılmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Polat teşekkür ederim. Madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok. 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. 10 uncu maddeyi okutuyorum: Yatırım harcamaları MADDE 10. - a) Yıllık programlara ek yatırım cetvellerinde yer alan
projeler dışında herhangi bir projeye yatırım harcaması yapılamaz. Bu
cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş projeler
kapsamındaki yıllara sari işlere
(finansmanı kısmen veya tamamen dış proje kredileri ile sağlanan
projeler hariç) 2001 yılında başlanabilmesi için, proje veya işin 2001 yılı yatırım ödeneği, toplam keşif
bedelinin (keşif bedeli tespitinin zorunlu olmadığı hallerde revize
proje bedelinin) % 10'undan az olamaz. Bu oranın altında kalan proje ve işler için gerektiğinde projeler
"2001 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Karar" hükümlerine uyulmak ve
öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle revize
edilir. Silahlı Kuvvetler bütçesinin programlarında (1) ödenek türü içinde yer
alan savunma sektörü, altyapı, inşa, iskan ve tesisleriyle, NATO altyapı
yatırımlarının gerektirdiği inşa ve
tesisler ve bunlara ilişkin kamulaştırmalar ile stratejik hedef planı içinde yer alan alım ve hizmetler Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının vizesine bağlı olmayıp, yıllık programlara
ek yatırım çizelgelerinde yer almaz. b) Genel ve katma bütçeli kuruluşların yatırım programında ödenekleri
toplu olarak verilmiş yıllık projelerinden makine-teçhizat, büyük onarım,
idame-yenileme ve tamamlama projelerinin detay programları ile alt harcama
kalemleri itibariyle tadat edilen ve edilmeyen toplulaştırılmış projelerinin
alt harcama kalemleriyle ilgili işlemlerde "2001 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümleri uygulanır. c) Yıllık Yatırım Programına ek
yatırım cetvellerinde yer alan projelerden ilgili Bakanın onayı ile il özel
idarelerince valinin yetki ve sorumluluğunda gerçekleştirilmesi uygun
görülenlerin bedelleri, münhasıran proje ile ilgili harcamalarda kullanılmak
üzere hizmetin ait olduğu il özel idaresine ödenir. Mahalli hizmet niteliği
taşıyan işler, bu fıkrada belirtilen esaslar çerçevesinde program ve proje
safhasında da valilerin yetki ve sorumluluğuna devredilebilir. Bu şekilde yürütülecek projelerin, etüt, keşif ve kontrollük hizmetleri
ilgili bakanlık ve genel müdürlüğün il teşkilatlarınca; ihale veya emanet
suretiyle yaptırılması ve bedellerinin ödenmesi il özel idarelerince valinin
onayı ile gerçekleştirilir. d) Yıllık programa ek yatırım cetvellerinde yıl içinde yapılması zorunlu
değişiklikler için "2001 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Karar" da yer alan usullere uyulur. BAŞKAN - 10 uncu madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Konya
Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 2001 Malî Yılı Bütçe Kanun Tasarısının gider
bütçesi 10 uncu maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 10 uncu maddede, yatırım harcama prensip, usul ve esasları
belirtilmektedir. Özetle söylemek gerekirse, bir yatırımın yapılabilmesi için,
yatırım cetvelinde yer alacak, ödeneği topluca verilmiş olacak, dışkredi ise
hazır olacak, keşif bedelinin de en az yüzde 10'u hazır olacak. Bu yatırımlara
istisnalar getirilmektedir; Türk Silahlı Kuvvetleri harcamaları ve NATO altyapı
tesisleri için yapılacak harcamalarda istisna mevcuttur. Yatırım programında
yer alan projeler için, ilgili bakan isterse, valinin yetki ve sorumluluğunda
il özel idarelerine devir yapabilecektir. Buraya kadar metnin esasını dikkatle takip ettiğimiz zaman, doğru ile
yanlışlar alt alta yazılmıştır. Bu metnin doğruları nedir; yatırımları
disipline etmek açısından bu maddeler elzemdir, lazımdır. Yanlışı nedir; il
özel idarelerine, ilgili bakanın, devri, isterse yetki yapmasıdır; yani,
yatırımların uzaktan takibi, hem pahalı bir maliyettir hem de yanlıştır
kanaatimizce. Türkiye, bu tür yanlışlar yapılarak, yatırım çöplüğü haline gelmiştir.
Devlet Planlama Teşkilatının hazırladığı raporlarda, bugün, Türkiye'de, 6 000
projenin devam ettiği anlaşılmaktadır ve bunların birçokları temel, somel
aşamasındadır. Bu tür uzaktan yapılan imalâtlar, ihaleler, maliyeti ve birim
fiyatlarını da artırmaktadır. Bir ihaleyi dikkatle takip edecek olursak, birim
fiyatları da her yıl yüzde 60-70 arttığına göre, maliyetler, inşaatın bitimine
kadar -üç ile beş yıl arasında yapıldığı zaman- asgarî on ilâ yirmi misli
artmaktadır. Bu inşaatların, yatırımların, aslında, bir yerde, uzamış olması,
hırsızlığı ve yolsuzluğu da beraberinde kendiliğinden getirmektedir. Aslında, devletin yaptığı yatırım harcamalarına baktığımız zaman,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığında, özellikle deprem konut ve ihalelerinin
tamamen 2886 dışı davet usulüyle indirimi çok düşük ihaleler yapıldığı, yine
Millî Eğitim Bakanlığının yaptığı eğitim ihalelerinin de hemen hemen sıfır
indirimle verildiği gözlenmektedir. O açıdan, bu yatırımların, mutlaka bir kere
daha projektör altına alınmasında fayda olduğu kanaatindeyiz. Hükümetlerin takip ettiği politikalara göre de yatırımlar çok yön
değiştirmiştir ve bugün, li-beral ekonomide yatırımlar, tamamen altyapıya doğru
yönlenmiştir. 1980'de kamu yatırımlarının toplam payı içerisinde sanayi
yatırımı payı yüzde 26 iken, 1990'da yüzde 3'e inmiştir. Değerli arkadaşlar, nüfus artışı yüzde 1,6; şehirleşme hızı yüzde 4,5
olunca, altyapıda ve ekonomide olumsuzluklara sebep olmuştur. Şimdi, aslında, Türkiye'de çok enteresan yatırımlar var. Şimdi bunlardan
birkaç örnek vereceğim. Devam eden kamu yatırımlarına bakalım; 1960'tan kalma
14 tane yatırım var Türkiye'de, kırk yıldır bitirilememiş; 1970'ten kalma 160
tane yatırım var, 1980'den kalma 514 tane yatırım var. Bir yatırımın otuz yıl
devam etmesi demek, otuz yıl yolsuzluk ve usulsüzlüğe yol açmak anlamına gelir. Değerli arkadaşlar, bugün devam eden kamu yatırım projeleri tutarı 4
katrilyon 343 trilyon liradır; yani, biz yatırım yapmasını bilmiyoruz, planlama
yapmasını da bilmiyoruz. Aslında, bütçede, açış konuşması yaparken... Şartlar
gayet güzel olmasına rağmen, maalesef, o planlara, o programlara da zaman içinde
uyulmadığını görmekteyiz. Değerli arkadaşlar, şimdi -tutanaklara geçmesi açısından- raporlardan
aldığım çok enteresan bir yatırımdan bahsedeceğim. Yap-işlet-devret modeliyle
Yuvacık Barajı yapılıyor. Bu barajda ihale yöntemi ve borçlanma çok enteresan
bir örnek getiriyor; Hazineyi, Sayın Maliye Bakanlığını, aslında hepimizi
yakından ilgilendiriyor. Şimdi, İzmit Su Projesi yap-işlet-devret modeliyle yapılıyor. Hazine
garantisi vardır. Proje maliyeti 865 milyon dolardır. 18 Ocak 1999'da da
hizmete girmiştir. Yılda 142 milyon metreküp su üretecektir. Üretilen suyun 100
milyon metreküpünü İstanbul Belediyesi, İSKİ alacaktır. Ancak, maliyet
fiyatlarına bakıldığı zaman, İstanbul Belediyesi, 5 kat pahalı olduğunu ifade
ederek alımdan vazgeçmiştir; yani, şu anda bu barajda su boşa akmaktadır ve
Hazinenin birbuçuk yılda ödediği para 262 milyon dolardır. Su boşa akmakta,
Hazine para ödemektedir. Peki, bu proje yap-işlet-devret modeliyle yapılırken nasıl garanti
yapılmıştır; satış garantisi olmadan yaptırılmıştır. Demek ki, sadece hükümet
ediyoruz demenin bir mantığı yok. Yaptığınız işler usulüne uygun olmalı ve bu
üretilen malın hangi fiyatla değerleneceğini iyi bilmek mecburiyetindeyiz. Değerli arkadaşlar, benzer yanlış uygulamalar enerji ihalelerinde,
yap-işlet-devret modeliyle yapılan ihalelerde de vardır. Mesela, kilovat saati
5 sent ilâ kilovat saati 12 sent arasında fiyat farklılığı olan üretimler
vardır; TEDAŞ ve TEAŞ bunlara para ödemektedir. Bu, fevkalade yanlıştır. Türkiye'de yapılan garip yatırımlardan bir örnek daha vermek istiyorum:
Sakarya İli Taraklı İlçesinde hastane yapımı 1994'te başlıyor, altı yıldır
devam ediyor ve hastane hemen hemen açılış safhasına gelmiştir, cihazları bile
konmuştur; ama, maalesef, Hazine arazisine değil, devlet mülküne değil,
binanın, şahıs mülküne yapıldığının tespiti, hastane açımında ortaya çıkmıştır.
Bir hastane düşünün, altı yıldır devam ediyor, muhammen bedeli 300 milyar
liradır, 8 trilyon liraya mal olmaktadır ve o yapılan bina da, başka birinin
mülküne yapılmaktadır. Eğer, buna yatırım diyorsanız, buna planlama
diyorsanız... Değerli arkadaşlar, aslında, Yedinci ve Sekizinci Beş Yıllık Planları
dikkatle takip ettiğimiz zaman, bu planlar içerisinde kamu yatırımlarıyla
ilgili güzel tespitler var. Mevcut durumda temel sorun; yani, kamu
harcamalarındaki temel sorun, sınırlı kaynak, öncelikleri belirlenmemiş çok
sayıda proje... Biraz önce ifade ettim, raporda proje sayısının tamamı 6 000
olarak belirlenmiştir. Değerli arkadaşlar, günümüzde çok enteresan uygulamalar var. IMF
kapısında kredi beklediğimiz günlerde, bakanlık binaları, askerî binalar,
Maliye Bakanlığımızın özel binaları ve bu inşaat binalarına baktığımız zaman
da, hepsi, birim fiyatlarıyla; yani, en az Bayındırlık birim fiyatlarından 10
kat daha fazla lüks inşaatlar yapılmaktadır; yani, bir taraftan özelleştirme
kapsamına alınan kurumlarda bile, lüks binalar yapılmaya devam edilmektedir.
Bunu da anlamak mümkün değil. Yine, Sekizinci Beş Yıllık Planda "projelerin seçimi, uygulaması,
kurumlararası görev, yetki ve sorumlulukta da sıkıntılar vardır"
deniliyor. Her ne kadar, bütçe kanun tasarısı içerisinde, hangi yatırımın, hangi
şartlarda yapılacağı yazılmış olmasına rağmen, yine Sekizinci Beş Yıllık
Kalkınma Planında, kamu yatırım programına tam uyulmadığı ifade edilmektedir. Değerli arkadaşlar, dördüncü olarak, projelerde, fayda ve maliyet
analizinin doğru yapılmadığı anlatılmaktadır. Yine, beşinci olarak "yatırım programında yer alan projeler için,
önce Devlet Planlama Teşkilatı görüşü, daha sonra dış kredi işlemleri
başlatılmalıdır" denilmektedir. Hatırlanacağı üzere, Devlet Planlama Teşkilatıyla Enerji Bakanlığımız
arasında, halen, Türkiye'de ihtiyaç enerji ve barajlarla ilgili,
yap-işlet-devretle ilgili, ihtiyaç noktasında, ciddî anlamda görüş ayrılıkları
mevcuttur. Yine, altıncı olarak "mevcut proje stoku gözden geçirilmelidir.
Yarım kalmış, tamamlanmak üzere olan projeler ya tadil edilmelidir ya
tamamlanmalıdır" deniliyor. Diğer bir madde de "değişen şartlara ve darboğaza göre hızlı tedbir
almalı, izleme ve değerlendirme yapılmalı; böylece, bir sistem geliştirilmiş
olmalıdır" denilmektedir. Aslında, konuyu kapatırken, son olarak şunu söylemek istiyorum: Mutlaka,
bizim, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu değişmelidir. Ancak, devlet
yatırımlarını bu şekilde daha derli toplu denetim altına almak mümkündür diye
düşünüyor, bütçenin ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın. Buyurun efendim. Süreniz 10 dakika. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 10 uncu madde üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım;
bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, 10 uncu madde, yatırım harcamalarıyla ilgili
düzenlemeleri içermektedir. 2001 yılı bütçesine baktığımızda, yatırım
harcamalarına 3 katrilyon 500 trilyon lira ayrılmış. Bu harcamalar, yılın oniki
ayına dağıtılmak suretiyle, 2001 yılında gerçekleştirilmiş olacaktır. Şimdi, içerisinde bulunduğumuz 2000 yılına baktığımızda, 2000 yılında
yatırım harcamaları, aylar itibariyle, yılın bir ayında ödenen faiz giderleri,
senenin 12 ayında yapılan yatırım harcamalarından fazladır. Değerli milletvekilleri, 2000 yılı bütçesinde, aylar itibariyle
söylüyorum, ocak ayında yapılan yatırımlar 222 trilyon lira, aynı ayda yapılan
faiz ödemeleri 2 katrilyon 170 trilyon lira; şubat ayında 39 trilyon 854 milyar
lira, faiz ödemeleri 2 katrilyon 620 trilyon lira; bu şekilde devam edip
gidiyor. Bütçede hedeflenen 2,3 katrilyon liralık yatırım harcamaları, on ay
içerisinde -ekim ayı dahil- ancak 1 katrilyon 627 trilyon 130 milyar lira
olarak gerçekleşiyor. Devlet yatırım harcamaları bu düzeyde kalmakta ve bu yatırım
harcamaları, bilhassa, biraz önce, konuşmacı arkadaşların ifade ettiği gibi
yıllara sari olarak, geçmişte başlayıp da devam eden inşaat yatırım
harcamaları, en az -inşaat yatırım harcamaları nevine göre- beş on sene daha
devam edecektir. İlimden söz konusu etmek istiyorum: Aksaray'da 1997 yılında
temeli atılan acil trafik hastanesinin -adı üzerinde acil trafik hastanesi-
1997 yılında iki katı, bodrum dahil, zeminle iki kat kabası, betonarmesi
yapıldı; 2000 yılına kadar, o iki kata, sadece, bu yıl, bir kat kalıp çakıldı
ve beton atıldı. Şimdi, bu dört yol kavşağında, trafik kazalarının yoğun olduğu
bölgede yapılmak istenen, yapımına başlanan acil trafik hastanesi... Bir
ülkede, acil trafik hastanesi inşaatı, beş yılda, iki katı fiyatına
yapılabiliyorsa, acaba, diğer yatırımlar, düşünün, ne kadar zamanda
tamamlanabilir. Değerli milletvekilleri, özel sektörün yapacağı yatırım harcamaları da
mühimdir; ancak, uygulanan para ve kur politikasıyla -bilhassa, dışarıdan gelen
müteşebbisler- kasım ayında patlak veren kriz neticesi sonunda sermaye dışarı
gitmiş; ülke, tam bir sıkıntı
içerisinde ve özel teşebbüsün başlamış olduğu yatırım harcamalarını da tıkanma
noktasına gelmiş ve tıkanmıştır. Hepimizin övünerek, sevinerek ifade ettiğimiz
ve hükümetin, heves ekonomisi olarak uyguladığı otomobil satışları da, kasım
ayı itibariyle durmuş ve Tofaş, 1 600'e yakın işçiyi çıkarmak üzere, ya da
çıkarmaya başlamıştır. Şimdi, bir taraftan, devlet, üzerine düşen yatırım harcamalarını
yapamamakta, öbür taraftan da, uygulamış olduğu ekonomik istikrar paketindeki
yanlışlıklarla -özel sektörün- bilhassa, otomobil araç sanayiindeki devam eden
istihdamın daralmasına sebep olmuştur. Bu hedef doğrultusunda 2001 yılında ne yapılabilir? 2001 yılında
yapılacak şey, burada da, bütçe kanununda yerini aldığı gibi, eğer, yatırım
harcamaları için, yatırım ödeneği yüzde 10'ununu proje bazında karşılamıyorsa,
o yatırım harcamasına başlanmayacağı hüküm altına alınmaktadır ki, 2000 yılında
da 1 katrilyon 600 trilyona yakın yapılan yatırım harcamalarından arta kalan
bir kısım ödenek, mutlak surette, o proje bazında, yüzde 10'un altında olduğu
için, yatırım harcamaları başlamamaktadır. Değerli milletvekilleri, şimdi, biz, 2001-2005 dönemini kapsayan
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında... Makroekonomik politikaların temel
hedefi, enflasyonu AB kriterleriyle uyumlu düzeylere düşürmek, ekonomide
sürdürülebilir bir büyüme ortamını tesis etmek ve AB'ye tam üyelik hedefi
doğrultusunda, ekonominin rekabet ve uyum gücünü artırmak için, hep,
programlarda yer veriyoruz ve diyoruz ki, yatırım harcamaları, faiz
nispetlerinin yüksek olmasından dolayı yapılamıyor, reel sektörün üretiminin
düşük kapasitede olmasının nedeni de budur. 2000 yılının ocak, şubat, mart
aylarında bir sıkıntının doğabileceği; ama, devam eden aylarda bu sektörde bir
rahatlamanın olacağı ve yüzde 60, yüzde 70'te olan faiz oranlarının yüzde
40'lara, yüzde 35'lere ineceği ifade edilmiştir yetkililer tarafından. Evet, bu
da olmuştur; ancak, bu programın sakat noktaları düzeltilmediği için, 22 Kasım
2000 tarihî itibariyle, tekrar, 1999'un aralık ayına dönülmüştür. Şimdi, bu çerçevede, acaba, ülkede büyüme nasıl gerçekleştirilecek; bu
mümkün müdür? İşte, Asya ülkeleri diye ifade ettiğimiz ülkelerde, yatırım
harcamaları ve büyüme... Hepinizin takip ettiği üzere, çoktan krizden
kurtulmuşlar ve bilhassa dünya ekonomisindeki canlanmada, özellikle krize
yakalanan Asya ülkelerinde ve Kuzey Amerika ülkelerinde büyümede sağlanan
artışlar belirleyici olmuştur; yani, krize yakalanan ülkeler, krizden kısa bir
zaman zarfında çıkmışlar ve dünya ticaret hacminin büyüme hâsılasının da
beklenenden daha fazla büyümesine katkı sağlamışlardır. Biz, bırakın dünya
hâsılasına, ticaret hacmine katkı sağlamayı, kendimiz, beğenmediğimiz, çok çok
tenkit ettiğimiz noktaya, programın uygulanmasının 10 uncu ayı sonunda tekrar
aynı noktaya geldik. Değerli milletvekilleri, yaşanan bu krizlerin, hiçbir zaman, Türkiye'nin
geri kalmasına ya da büyümesinin negatif olmasına bir mesnet olmaması gerekir.
Yine, baktığımız zaman, bilhassa Japonya'da, 1998 yılında yüzde 2,5 oranında
gerileyen reel gayri safî yurtiçi hâsıla, 1999 yılında yüzde 0,2 oranında artış
göstermek suretiyle, büyümede yerini almıştır. Japonya'da da, aynı şekilde,
bankalar zor duruma düşmüştü, bankalarda krediler batmıştı; ama, o ülkeler,
hastalığı tam teşhis etmek suretiyle, tedaviyi ona göre uygulamışlardır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, müsamaha etmeyeceğim. Gecenin bu saati oldu, daha 10
uncu maddedeyiz, önümüzde 90 madde var. Teşekkür ederseniz, minnettar kalırım efendim. MURAT AKIN (Devamla) - Bu nedenle, hepinize teşekkür ediyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Efendim, parti grupları adına konuşmalar bitti. Şimdi, söz sırası, şahsı adına, Sayın Kamer Genç'te. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Tabiî, bir bütçe müzakeresinde iktidar partisi milletvekilleri,
muhalefet partisi milletvekillerinin soru sorma haklarını bile engellerlerse,
bize söz hakkını vermezlerse, biz de mecburen bir yol bulup, burada kendi
bölgemizde, kendi düşüncelerimize uygun fikirleri dile getirmek zorundayız.
Bakanlık bütçeleri görüşüldüğü zaman, maalesef, iktidar partisi
milletvekilleri, bütün soru sorma haklarını kendilerine aldılar, bize
kapattılar. Değerli milletvekilleri, bu salon, Türkiye Cumhuriyeti hudutları
içerisinde yaşayan tüm halkın sesinin dile geldiği bir salon olması lazım. Aksi
takdirde, bu salonda, bu halkın sesi dile gelmediği zaman, burada belli bir
kesimin sesi dile gelmeyince, sokakta dile gelir. Onun için, herkesin bunu iyi
kavraması lazımdır. Bugün, Türkiye Cumhuriyeti hudutları içerisinde çok önemli olaylar oluyor.
Sokağa gittiğiniz zaman, bugün çok büyük olaylar var. Cezaevlerinde olaylar
var, insanlar ölüyor; ama, burada, bu halk diyor ki, "acaba bu Türkiye
Büyük Millet Meclisi ne düşünüyor, bu kadar insan ölüyor, hükümetin bir
meselesi var, müdahaleler var." İçişleri Bakanı da "ben, bu
cezaevlerine bir seneden önce müdahale edecektim; ama, bugün ettim" diyor
ve bunun ne anlama geldiğini de herkesin bilmesi lazım. Biz, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin İnsan Hakları Komisyonu olarak gidiyoruz, belli bir meseleyi
çözmeye kalkışıyoruz ve diyoruz ki, olay şudur ve ondan sonra, Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına görev yapan insanları dahi yalancı çıkaracak şekilde bir
görev yapan bir İçişleri Bakanı ve arkasında, bugün bir olay oluyor ve bize,
İnsan Hakları Komisyonuna "biz, bu F tipi cezaevlerinin uygulamasını şu
anda yapmıyoruz" diyor ve hemen bugün yapılıyor. Bunlar çok önemli meseleler. Bazı insanların hoşuna gitmeyebilir; ama,
sokaktaki insanın ıstırabını gören ben, bugün o sokakta kendisini ateşe atan,
kendisini yakan insanların da burada dertlerinin dile getirilmesi gerektiğine
inanıyorum değerli milletvekilleri. Bu devletin, bu insanların dertlerini
anlamak, bu insanların burada ıstıraplarını dile getirmek için, bu halkın
acılarına ortak olması gerekir. Sayın Adalet Bakanının, özellikle, bugün bu uygulamaya geçmesini de
kınıyorum; çünkü, onlara hak verdi. Biz, orada, "bu F tipi cezaevi
uygulaması yapılmayacaktır" dedik. Burada, meslek odalarının, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonunun yapacağı bir konsensüsle bu
uygulanacaktı; ama, maalesef, bu uygulama hatalı oldu. Ben şunu istiyorum; şu Türkiye Cumhuriyeti hududu içinde yaşayan her
vatandaşa şunu söylemek istiyorum. Ey vatandaşlar, bu Türkiye bizimdir. Gelin,
birtakım insanlar hata yapabilir; birtakım insanlar, akıldan, izandan,
sağduyudan yoksun olabilir; bu Türkiye'yi parçalamayalım; bu Türkiye'yi
huzursuzluğa sevk etmeyelim, bu Türkiye'de, demokratikleştirme konusunda
hepimiz bir gayret sarf edelim. Sayın milletvekilleri, çünkü, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti, öyle bir devlet ki, yani, yöneticileri içinde bu devlete
düşman olan insanlar var, halkı içinde bu devlete düşman olan insanlar var.
Halbuki, bu devlet, ancak vatandaşlarının, bu devlete sahip çıkmasıyla büyür,
vatandaşlarının bu devlete katkı sağlamasıyla büyür. Başbakan seviyesinde, cumhurbaşkanı seviyesinde, bakan seviyesinde,
milletvekili seviyesinde ve bürokrat seviyesinde bu devlete ihanet eden
insanlar olabilir; ama, ey vatandaş, siz bunlara kanmayın ve bu devlete biz
sahip çıkalım; çünkü, bizim üzerimizde çok oyun oynayan insanlar var. Ben, bunu
özellikle vurgulayarak sözlerime başlamak istiyorum. Gerçi, süre de çok az. Değerli milletvekilleri, bu madde, aslında, yatırımları belli bir kurala
bağlıyor da; fakat, hangi yatırımları. 3,5 katrilyon liralık bir yatırım
öngörülen bir bütçede... Bizim bölgemizde, benim ilimde, inanmanızı istiyorum,
1994 yılında, Sayın Tansu Çiller başbakanken, bir baraj inşaatının temelini
attı, ondan bugüne kadar bir tek yatırım yapılmamıştır. 3 sulama suyu projemiz var. Geçen sene, ihale yapacağız dediler, evvelki
sene, ihale edeceğiz dediler; hem de, bunu, bize söz veren bakanlarımız...
İşte, Çemişkezek'te, Pertek'te ve Mazgirt'te sulama projesi vardı; ama... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Başkanım, buyurun. KAMER GENÇ (Devamla) - ...hükümet geliyor, burada söz veriyor; maalesef,
yapmıyor. Değerli arkadaşlarım, eğer, bir memlekette, dengeli bir yatırım projesi
olmazsa, bir memleketteki harcamalar dengeli olmazsa, bir bölge, devamlı
sefalete terk edilirse, o memlekette barış olmaz, huzur olmaz. Onun için, rica
ediyoruz, bu hükümetin Başbakanından da, bakanlarından da, şu bizim Tunceli'yi
de unutmasınlar canım; arada, bir yatırım da oraya yapsınlar. Hiçbir yatırım
yapılmıyor. Evet, bir iki tane bölge ilköğretim okulu yatırımı, var; ama, doğru
dürüst bir yol yapımı yok, zaten fabrika yatırımı yapılmıyor. Hakikaten,
insanlarımız işsiz ve bir TEDAŞ var, onu da özelleştirecekler. Bu özelleştirme
de, işte... Zaten, Tunceli'de özel bir şey yok; bir fabrika yok, devletin bir
fabrikası yok. TEDAŞ'ta da 172 kişi çalışıyor; onu da yandaş firmalara
veriyorlar. Bakın, Malatya, Elazığ, Bingöl ve Tunceli'nin elektrik üretim ve
dağıtımını 60 milyon dolara veriyorlar otuz yıllığına, onun 30 milyon dolarını
da, bilmem on sene içerisinde tahsil edecekler. Değerli arkadaşlarım, biraz sonraki maddede de bunu izah edeceğim. Bu,
tamamen, devletin peşkeş çekilmesidir. Karşımızda muhatap, kim; Başbakan mı,
bakan mı kimse, bunları dinlemesi lazım. Gerçekten, bugün, Türkiye'de çok ciddî
meseleler var. Sayın milletvekilleri, bakın, ben şimdi Kızılay'dan geliyorum;
geçemiyorsunuz. Bugün, insanlarımız, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, şu anda, kan
ve ateş içinde. Bunu burada konuşmak lazım. Bu bütçede ne var? Ne veriyoruz
vatandaşa? Memura bir şey vermiyoruz, işçiye bir şey vermiyoruz, köylüye bir
şey vermiyoruz. Esasen, bu meselelerin üzerine gitmemiz lazım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak, olaylara el koymamız lazım. Sayın Başbakan diyor ki "birisi düğmeye bastı."Sayın Başbakan,
siz, Türkiye'nin en yetkili insanısınız. Siz bu lafı sarf edemezsiniz. Kim
düğmeye basmışsa, lütfen, yakalayın ve cezasını verin. (DYP sıralarından
alkışlar) Saygılar sunarım. BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. 10 uncu madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok. 10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. 11 inci maddeyi okutuyorum: 4046 sayılı Kanun hükümleri dışındaki özelleştirme gelirleri MADDE 11. - 406 sayılı Telgraf ve
Telefon Kanununa 3/5/1995 tarihli ve
4107 sayılı Kanunla eklenen Ek 19 uncu
madde uyarınca Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketinin hisselerinin satışından elde edilen gelirler
ve lisans ücretleri ile 3096 sayılı Kanun kapsamındaki tabiî kaynakların ve
tesislerin işletme haklarının devirlerinden elde edilen gelirlerin tamamı genel
bütçeye gelir kaydedilir. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili
Sayın Veysel Candan. Buyurun Sayın Candan. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 2001 Malî Yılı Bütçe Kanun
Tasarısı Gider Bütçesinin 11 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Muhterem Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Tabiî, burada, bu maddeyi getirmeyi anlamak hiç mümkün değil. "4046
dışı özelleştirme gelirleri." Bu ne demektir yani? Bunu da anlamak mümkün
değildir. Özelleştirmeyi ortaya koyan kanun, 4046 sayılı Kanundur ve bu kanunla
da bir fon oluşturulmuştur, özelleştirme gelirleri bu fonda toplanır. Yani, bir
önceki kanunu yok sayarak bir madde getiriyoruz. Burada bir yanlışlık var. Efendim, işin özeti şu : 1 - Türk Telekomun özelleştirilmesinde hisse
satışından elde edilen gelirler; 2 - Lisans ücretleri, 3 - Tesislerin işletme
hakkı gelirleri bütçeye gelir yazılacak. Maddenin kısa, özet şekli bu. Hatırlanacağı üzere, Özelleştirme, 1994'te, 4046 sayılı Kanunla
hazırlanmış, amaçlarında şu 5 temel esas not alınmıştır: 1. Devletin, ekonomideki aktivitesini en aza indirmek; yani, devleti,
ekonomiden dışa çıkarmak; doğrudur. 2. Rekabete dayalı piyasa ekonomisi oluşturulacaktır; bu da doğrudur. 3. KİT'lerin finans gücü ekonomide azaltılacaktır. 4. Atıl birikim piyasaya kazandırılacaktır. 5. Özelleştirme gelirleriyle diğer KİT'ler modernleştirilecektir. Burası
çok önemli. Halbuki, şimdi, buradaki özelleştirmeyle, bu maddeyle, gelir,
doğrudan bütçeye kaydedilecektir; yani, bütçe açıkları kapatılacaktır. Değerli arkadaşlar, 4046 sayılı Kanunla bir Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı kurulmuş, yine bir Özelleştirme Yüksek Kurulu kurulmuş, bir de fon
oluşturulmuştur. Bu altbilgiyi vermemin nedeni, biraz sonra ifade etmeye
çalışacağım çalışmalara temel açıklık getirmesi açısındandır. Şimdi, yasada iki önemli konu dikkat çekicidir. Bunlardan bir tanesi,
özelleştirme uygulamalarından elde edilen gelirler, bütçe harcamalarına ve
yatırımlara kullanılamaz. 4046 sayılı Kanunun özel ruhu budur. İkincisi,
stratejik kuruluşlarda imtiyazla hisse bulundurulması zaruridir. Şimdi, Türk
Telekomun özelleştirilmesini bu iki temel açıdan değerlendirmek
mecburiyetindeyiz. Değerli arkadaşlar, özelleştirme sonrasında ve öncesinde neler oluyor
Türkiye'de; süratli olarak bir bakmak lazım. Özelleştirmede amaç, sermaye
tabana yayılacaktı; halbuki, özelleştirilen tüm kurumlar, daha çok, belli
holdingler tarafından satın alınmaktadır; yani, sermaye, tabana yayılma yerine,
8-10 holdingde toplanmaktadır. İkinci olarak, çalışanlar zarar görmeyecekti. Ben, bunları canlı
örnekleriyle vermek istiyorum. Mesela, POAŞ örneğinde olduğu gibi, şu anda
asgarî 4 bin çalışan ortadadır; hem kıdem tazminatları açısından hem de iş
gelecekleri açısından ciddî riskle karşı karşıyadırlar. Teknoloji yenilenecek, üretim artacaktı. Mesela, Et ve Balık Kurumları
özelleştirildi, birçokları kapatıldı ve üretim kapanmış oldu. Özelleştirme sonrasında tekelleşme olmayacaktı. Halbuki, bugün,
Türkiye'de çimento sanayiine tamamen iki tekel hâkimdir. Ülkemizde, maalesef, özelleştirmede başarılı olunamamıştır. Neden
başarılı olunamadığı konusuna geldiğimiz zaman; birincisi, değer tespitleri
sağlıklı yapılamamış; müesseseler, iki yıl önce yapılan değer tespitleriyle
satılma noktasına getirilmiştir. İkincisi çalışanların durumları... İşten çıkarmalar meydana gelmiştir.
Mesela, en son örneklerinde, çimentoda, POAŞ'ta, TEAŞ'ta ve TEDAŞ'ta işçi
çıkarmalar gündemdedir. Satışlarda, özellikle şaibe sık sık gündeme gelmiş; hatırlanacağı üzere,
Türkbank olayında, hükümet, gensoruyla düşürülmüştür. Yanlış satışlar yapılmıştır, mesela bunlardan iki örnek, Sümerbank ve
Etibank örneği. Önce, özelleştirilmiş, 190 milyon dolara satılmış, daha sonra
devlet el koymuş, 350 milyon dolara geri almıştır; yani, bankaların
özelleştirilmesinde başarılı olunamamıştır. Teknoloji, üretim tıkanmıştır, mesela PETLAS örneğinde olduğu gibi. Satış sonrası denetim... Bilindiği gibi, özelleştirilen kurumlar, iki
yıl denetime tabi idi; ama, denetim, sağlıklı yapılamamıştır. Değerli arkadaşlar, özelleştirmelerde çok ciddî taktik hatalar
yapılmıştır. Örneğin, POAŞ satıldığı için, TÜPRAŞ zarara uğratılmıştır. Halbuki
petrol ürünleri, TÜPRAŞ, POAŞ ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı bir halka
oluşturmaktadır. TÜPRAŞ'ın ürettiği malzemenin, petrol ürünlerinin yüzde 40'ını
POAŞ sattığı için, bugün, TÜPRAŞ, değer kaybetmeye, borsadaki fiyat endeksi
devamlı düşmeye başlamıştır ve burada halka arz da başarılı olunamamıştır;
sebebi, TÜPRAŞ'la POAŞ birlikte değerlendirilmediği için. Değerli arkadaşlar, Özelleştirme İdaresinin harcamalarına baktığımız
zaman, denetim, danışmanlık, ihale ve ilan giderleri, maalesef, milyon
dolarlarla hesaplanmaktadır ve bu satılan kurumların bazılarının ilan ve
reklamları, satış fiyatlarını karşılamamaktadır; bunlar, elimizdeki resmî
cetvellerde görünmektedir. Özelleştirme İdaresiyle ilgili olarak yapılan atamalarda da sakıncalar
vardır. Mevcut, şu andaki Özelleştirme İdaresi Başkanının yargıda devam eden
davası vardır; etik olarak, bu arkadaşın, davası bitinceye kadar bu görevden
ayrılması gerekmektedir. Yine, Hazine, Merkez Bankası, batık bankalarla ilgili
olarak kurulan kurumun başına getirilen arkadaşların da benzer birtakım
sıkıntıları olduğu ifade edilmektedir. Değerli arkadaşlar, şimdi, şu ifade etmeye çalışacağım konu çok önemli.
Bir kere, Türk Telekomun gelirinin bütçeye aktarılması sakıncalıdır, bir.
Alıcıya -stratejik ortak- yüzde 33,5'unu sattığınız zaman, alıcı, yönetimde tam
yetkili kılınmaktadır. Bunun fevkalade zararlı olduğu kanaatindeyim. Değer tespitinde ciddî anlamda endişelerimiz vardır. Yönetimde söz
sahibi olmak demek, Türk Telekomun tamamına sahip olmak demektir. Türk
Telekomun özelleştirilmesinden kamu vicdanı rahatsızdır. Şimdi, yapılan
çalışmalar Köşke gitmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı, Köşkte, birtakım değiştirmeler
yapmıştır, bir iki madde değişmiştir. Ancak, Özelleştirme Yüksek Kurulu, Sayın
Cumhurbaşkanının gönderdiği metinden çıkardıklarını ihale şartnamesine tekrar
koyarak, karar olarak tekrar yayımlamış ve şu anda satış aşamasına gelinmiştir. Peki, şimdi, bu aşamada, Özelleştirme Yüksek Kurulu, Danıştay'a giderse,
idarî mahkemeye gider de satışı durdurur ise, ikinci bir skandal daha ortaya
çıkacaktır. Şimdi, değerli arkadaşlar, Türk Telekomun özelleştirilmesinde gerekçe de
bir garip. Hazinenin gerekçesine baktım, aynen şöyle yazıyor:"Hükümetin
kararlılığını ve samimiyetini gösterir." Yani, Türk Telekomu satmazsanız,
hükümet samimiyetsizdir. Bunu anlamak mümkün değil. İki "iç ve dış
piyasalar hükümete güven duyacak" deniliyor; bunu da anlamak mümkün değil,
yoruma ihtiyacı var. Üçüncüsü de "her gün Telekomun değeri düşüyor."
Buna katılmak hiç mümkün değil. Bu pazarlamada ciddî anlamda sıkıntılar var. Şimdi, arkadaşlar bu, işin bir boyutu; gelelim, bir de, Ulaştırma
Bakanlığı boyutuna. Bir kurumu özelleştiriyorsunuz, satacaksınız; satış haline
getiriyorsunuz... 1999'da Türk Telekom'a, Ulaştırma Bakanlığının aldığı
personel, 2 160; 400 ve 580, toplam, 2
140 kişi alınmıştır Türk Telekoma. Şimdi, ben "kimler alınmış" diye merak ettim; stajyer
öğretmenler Türk Telekoma alınmış; herhalde okul açılacaktır! Artı,
seçilememiş, seçim kaybeden MHP'li belediye başkanları da alınmış. Şimdi, arkadaşlarımız itiraz edebilirler; ama, itiraz etmeye gerek yok;
çünkü, bu Parlamento öyle bakanlar gördü ki... Bir tanesi aynen şunu söyledi:
"Adalet Bakanlığına 5 000 CHP'li personel aldım; tabiî, benim partimden
olacak" O, 5000 personel alınca, farkı MHP kapatıyor, 5 640!.. Eğer, yeni
de alınırsa... Yani, bir kurumu siz hem özelleştireceksiniz hem bir taraftan 5 000
insan alacaksınız; bundan samimiyet aramak mümkün değil. CEMAL ENGİNYURT (Ordu)- Bize de haber ver, biz de yerleştirelim. BAŞKAN - Ne oluyor efendim; niye uyandınız birdenbire ?! Sabahtan beri
aynı şeyi söylüyordu, şimdi niye rahatsız oldunuz? CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Bize de haber ver. MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Orada vatandaş da gerçek sanıyor. BAŞKAN - Efendim karşılıklı konuşmayın. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) VEYSEL CANDAN (Devamla)- Değerli arkadaşlar, burada alınmanıza gerek
yok... MUSTAFA YAMAN (Giresun) - Biz alınmadık... BAŞKAN - Sayın Candan... VEYSEL CANDAN (Devamla) - Efendim kişisel söz hakkım var, 5 dakika ilave
ederseniz... BAŞKAN -Efendim, Sayın Genç'le takdim tehir eder misiniz. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Tabiî, takdim tehir ederiz... BAŞKAN - Buyurun. Sayın Genç, takdim tehir edersiniz değil mi? KAMER GENÇ (Tunceli) - Anlamadım... BAŞKAN -Sayın Veysel Candan... Evet, buyurun efendim. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, gelelim bu Türk Telekomu
böyle haraç mezat, tellal pazarı işi, yani, bit pazarı işi satışının neden
zararlı olduğuna. Şimdi, şu tarihî seyre bir bakalım. Tarih, 1853-1856 Kırım Savaşı
sonrası, Osmanlı İmparatorluğu ciddî bir ekonomik çöküş içinde; ama, bugüne
göre daha iyi. O zaman, Kırım Savaşı
döneminde, millî gelirinin yüzde 25'i faize gidiyordu; şimdi, yüzde 55'i
gidiyor. İşte o zaman, Galata bankerlerine Osmanlı İmparatorluğu çok
borçlanmış; ödeyemeyince, Düyun-i Umumiye dediğimiz, yani, Osmanlı
İmparatorluğunun gelirlerinin belirli bir heyet tarafından toplanıp, borçların
ödenmesine veriliyor. Yani, şimdi, aradan geçen yüzelli yılı bugünümüze
getirdiğimiz zaman, bir noktada, çağdaş ve modern bir Düyun-i Umumiye
oluşturmuş oluyoruz. Değerli arkadaşlar, bakın, o bir haftalık krizde alacağımız para kaç
para; 7,5 milyar dolar, IMF bize hızlı kredi verecek. Ona baktım, faiz oranı
kaç; yüzde 7,5. Peki, Hazine, normalde kaçla borçlanıyor, yüzde 2,5. Yüzde 5
faiz fazla ödeyeceksiniz ve vade de kısa. O bir haftalık krizin malî fa-turası
bir Türk Telekom etmiyor. Yani, yanlış atılan bir adım, yanlış alınan bir
karar; geldiğimiz nokta itibariyle, fevkalade sakıncalıdır. Ben, hükümete bir hatırlatma daha yapmak istiyorum: Gelin, söz dinleyin,
bu IMF'ye lüzumundan fazla güvenmeyin. Bakın, Arjantin örneğini aldım.
Arjantin'in, nüfusu 35 milyon, yüzölçümü 2,8 milyon metrekare, yani bizim 3,5
mislimiz. Doğal kaynakları çok zengin; IMF'yle stand-by anlaşması yapmışlar ve
şu anda yaptıkları halde, dış borçları 200 milyar dolar; yüzde 25 işsizlik var
ve 2001 yılında Arjantin, 20 milyar dolar dışborç ödeyecek ve IMF, Arjantin'e
2001'de 24 milyar dolar veriyor. Değerli arkadaşlar, bir hafta önce olan o krizde alınacak para nereye
gidecek biliyor musunuz; Merkez Bankasına değil, Hazineye, oradan da tekrar
dışborçlara gidecek; o paranın, iç piyasada hiçbir değeri yok. Aynı uygulama; baktım, ne şartlar getirmiş de, IMF, Arjantin'e ne
söylemiş; maaşlara zam yok, memura sıfır zam diyor; yani, Türkiye'de biraz daha
insaflılar, yüzde 10 diyorlar. Bugün, Arjantin'in geldiği nokta ile Türkiye'nin
geldiği nokta arasında hiçbir fark yoktur. Türkiye ve Arjantin, IMF açısından,
kobay ülke olarak kullanılmaktadır. Müsaade ederseniz, IMF yetkililerine değil,
bu milletin bir vekili olarak, bu devletin bir vatandaşı olarak, bize güvenmek
mecburiyetindesiniz. Yanlış atılan bir adımda hepimiz zarar görürüz. Ben,
burada, hükümeti uyarıyorum; bu, benim görevimdir. Amacım, tenkit etmek değil;
bu atılan yanlış adımdan bir an önce geri dönmek mecburiyetindeyiz diyorum. Bakın, bir yıl sonra bir gün bu kürsüye çıkıp, biz söylemiştik deme
durumunda kalmayalım. Hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Şimdi, söz sırası, DYP grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Kemal
Kabataş'ta. Buyurun. DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütçe tasarısının 11 inci maddesi üzerinde, Grubumun
görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım; he-pinizi saygıyla selamlıyorum. Gecenin bu saatinde maddeler üzerinde getirmeye çalıştığımız görüşler,
sadece muhalefet etmek anlamında değil. Burada önemli konular var; bu konuları,
Genel Kurulda görüşülmesi gereğine inandığımız için huzurunuza getiriyoruz. Bu madde, önemli bir madde. İstikrar programının geleceği, kaderi,
âdeta, bu maddeye bağlanmış durumda. Bu maddeyle getirilen iki temel ilke var.
Birisi, Türk Telekom satılacak, özelleştirilecek. Nasıl özelleştirileceği
konusundaki tartışmalar sürmekle beraber, özelleştirmenin yapılacağı ve elde
edilecek sonuçların bütçeye aktarılacağına dair özel bir düzenleme... 2,427
katrilyon, 2001 yılında, özelleştirme geliri olarak Telekomdan bütçeye gelir
yazılmıştır. Bunu takip eden ikinci bir madde 1,234 katrilyon da, enerji
dağıtım santrallarının devrinden 2001 yılı bütçesine gelir yazılmıştır; yani,
31 katrilyon vergi geliri toplayacak olan devlet, bu gelirlerin yüzde 10'u
kadarını da, yaklaşık 3,6 katrilyonu da, bu iki kalemin satışından ve devrinden
sağlayacaktır diye bütçe yapıyoruz. Telekom konusundaki tartışma çok eski. 1991'lerden geliyor; artık,
Türkiye'nin bir prestij meselesi haline geldi. Türkiye, Telekomun
özelleştirilememesinden, PTT'nin T'sinin özelleştirilememesinden çok büyük
kayıplar yaşadı, çok büyük kayıplara maruz kaldı. Ben, şahsen, Telekomun
tümünün 1992 yılında 40 milyar dolar değer taşıdığını, bu konuda yetkili ve
uzman uluslararası kuruluşlarla müzakere etmiş bir arkadaşınız olarak, Telekom
konusunda Türkiye'nin yaşadığı bu talihsiz serüveni derin bir acıyla izlemiş
bir arkadaşınızım. Bugün, şunu temenni edi-yorum: Her şeye rağmen, bu büyük
kayba rağmen, artık, Telekom konusundaki bu tartışma ve polemik bitmeli,
Türkiye, bu özelleştirmeden yüzünün akıyla çıkmalıdır ve temenni ediyorum,
bütçeye de, yine, burada öngördüğümüz 2,4 katrilyonluk bu önemli geliri
aktarmış olmayı diliyorum. Değerli arkadaşlarım, aynı şekilde, 2000 yılı, enerji özelleştirmesi
konusunda Türk Parlamento tarihinin en yoğun çalışmalarına tanık olmuş bir yıl.
Yoğun çalışmalarla Anayasa değişti, uyum yasaları değişti; ama, enerji
sektöründeki yönetim kargaşası devam ediyor ve biz, enerji özelleştirmesinden
bu yılın bütçesine tek kuruş aktaramadık; üstelik, enerji sektöründeki
kuruluşlar, Türkiye'de zarar üretmeye ve üretimdeki bütün verimsizlikleri de,
Türk Halkına, ekonomisine taşımaya devam ediyor ve yine, bir iyiniyet, bir
temenni olarak ifade etmek istiyorum ki, enerji özelleştirmesinde Parlamentonun
verdiği büyük desteği hükümet sonuca götürsün ve bu özelleştirmenin önündeki,
enerji özelleştirmesinin önündeki engel neyse, lütfen, bunu kaldırsın. Bu işleri bu kadar polemik konusu yapmak, bu kadar sürüncemede bırakmak,
hem devlet yönetimine hem siyasî yönetime hem de parlamentolara, gerçekten,
önemli moral eksiklikler taşıyor, eksiklikler getiriyor; bunların, daha fazla
sürüncemede kalmamasını temenni ediyorum Değerli arkadaşlarım, bu vesileyle, Telekomun özelleştirilmesiyle ilgili
teknik bir meseleyi ifade etmek istiyorum. 1996 yılı bütçesi hazırlanırken, o
yılın şartlarında devlete gelir bulmak anlayışı içinde, Telekom hasılatından,
devlet bütçesine pay alınmıştır. Bu pay, özelleştirilecek bir kurum olması
nedeniyle, avans olarak alınmıştır. Bu avansı, biz, bugün, çok ileri boyutlarda
artırarak, yaklaşık 2,5 milyar dolar seviyesine yükselttik ve 2,5 milyar dolar
Telekom borcu yarattık; bu borcun karşılığında da, 4 üncü GSM lisansını Türk
Telekoma bedelsiz verdik; yani, bedel, 1996 yılında alınmış katkı paylarının
astronomik faizlerle 2,5 milyar dolara yükseltilmesi şeklinde ortaya çıktı. Devlet,
bu borcu karşılığında, bu sentetik borcu karşılığında, Türk Telekoma bu borç
karşılığı olarak, 4 üncü GSM'i 2,5 milyar dolar değerle, bir şekilde, bedelsiz
devretti. Dolayısıyla, bugün, Türk Telekomun aktifinde, Telekom iştiraki olarak,
sadece bu GSM'in bedeli olarak, 2,5 milyar dolarlık bir varlık var. Artık, Türk
Telekomun özelleştirilmesi meselesinin bu boyutunu da gündemde tutarak, bunu
da, açık ve net şekilde, kamuoyuna ve ilgili piyasa çevrelerine, alıcılara, potansiyel
alıcılara ifade ederek, bu sistemdeki tıkanıklığı aşmak için, Türkiye, bir gün
daha kaybetmemelidir. Gecenin bu saatinde bu uzun serüveni daha fazla uzatmak
istemiyorum. Türkiye için bu iki önemli özelleştirmede, somut, acil, doğru adımlar
atılmasını ve bütçede beklediğimiz bu kaynağın da bir an önce temini
konusundaki iyi niyet dileklerimi ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kabataş. Efendim, şimdi, söz sırası, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç'te;
buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Bu madde, Telekomun özelleştirilmesine ilişkin bir madde. Değerli milletvekilleri, küreselleşen ve globalleşen bir dünyada, artık,
bir ülkenin diğer bir ülkeyi işgal etmesine gerek yok; onların stratejik değeri
olan kaynaklarını belirli devletler elde ederlerse, o devlet zaten işgal edilmiş
demektir. Stratejik değeri olan nedir; Telekomdur, petroldür, telefondur,
elektrik üretim ve dağıtımıdır ve bunun gibi çok önemli şeylerdir. Tabiî, bunlar,
çok büyük ekonomik potansiyele sahip olan şeylerdir. IMF diyor ki "ey Türkiye Cumhuriyeti, sen, yüzde 33 hisse senedini
satacaksın ve buna yönetim yetkisini de vereceksin." Bakın, değerli milletvekilleri, bu, dünyada olmuş, birçok ülkelerde
olmuş. Ne olmuş biliyor musunuz?.. Düşünebiliyor musunuz ki, Türk Telekomun
başına bir yabancı genel müdür geldi, yönetim kurulu geldi. Ne yapacak; bir
sene çalışacak, ertesi gün diyecek ki "kardeşim, bu sistem eskidi, ben
bunun yerine yeni bir sistem getiriyorum." Para kimden; devletten. Mecbur
yapacaksınız; çünkü, yönetim onda. Bu, tamamen kapitülasyonların Türkiye'de
uygulanmasıdır. Bu, birçok yabancı devletlerde uygulanmıştır. Aslında, geçmişte, böyle maddeler olmadığı için, bu maddeler üzerinde
konuşmuyorduk; ama, gerçekten Türkiye'nin geleceğini karanlığa götürüyoruz. HASAN GÜLAY (Manisa) - Özelleşmesin mi? KAMER GENÇ (Devamla) - Özelleşmesin... Gerekirse özelleşmesin canım;
yani, ben getirip de, benim halkımın geleceğini karanlığa götürecek bir
uygulama yapacaksam, özelleşmesin. Şimdi, ben, Amerikalı bir genel müdürü,
Fransız bir genel müdürü getirip de Telekomun başına geçirirsem, onu yönetim
kurulunun başına geçirirsem, ondan sonra, o da her gün zam yaparsa, her gün
"efendim, şurası eskidi, burası eskidi" der, ücretleri artırırsa,
yine belirli yerlere hizmet götürmezse, tabiî özelleşmesin. Petrol Ofisini özelleştirdiniz, galiba 1 milyar 260 milyon dolara. Bunu
alan Doğan Holdinge, getirdiniz, İş Bankasından ve Vakıfbanktan 250 milyon
dolar verdiniz. Yine, söylenildiğine göre -çok emin de değilim- Petrol Ofisinin
İstanbul'daki bir arsasını 1 milyar dolara sattı, bedavaya kaldı. Tabiî, siz bunları verirken, devlet kaynaklarını bu kadar alan kişiler
ne oluyor... Efendim, bir günde, iki günde, bir haftada devletin Merkez
Bankasından 7 milyar dolar giderken, Doğru Yol Partisinin Genel Başkanı
aleyhine sürmanşet manşetler atılıyor. Şimdi, beni, Kamer Genç'i Kızılay'da
asın veyahut da başka bir partinin liderini asın, Türkiye'yi düzeltebilir
misiniz? Yani, şu memleketin kaynaklarını, birtakım siyasî amaçlar uğruna böyle
peşkeş çektirmeyin. Değerli milletvekilleri, bakın, bizim -ben, biraz önce de söyledim-
Tunceli'de, elektrik dağıtım işini yapan Tedaş'ı, 60 milyon dolara otuz
yıllığına bir şirkete vermişler; Tunceli, Malatya, Bingöl ve Elazığ... İnanınız
ki, yüzde 10 değerinden daha aşağı bir değere veriyorsunuz. Böyle olur mu, bu
insanlar alınlarının teriyle bu paraları aldılar, bu tesisleri kurdular ve
üstelik de, verdiğiniz bu insanlar, yarın oraya hizmet de götürmeyecekler. Ben, şuna inanıyorum ki, eğer, Tunceli'nin bu elektrik dağıtım işi
özelleştirilirse, yarın hiçbir yere hizmet gitmeyecek ve adam, pahalı pahalı
faturalar da gönderecek. Ondan sonra, vatandaş, hizmet gitmeyince ne yapacak;
arkasında vatandaşın gücü var mı? Bugün, medya patronlarına bütün elektrik üretimini, dağıtımını
vermişsiniz. Hakkâri'de, elektriği, 14,5 sente ANAP'ın bir yakınının adamından
satın alıyorsunuz, bana söylediler orada; yani, Türkiye'de 5 sente elektrik
satın alınırken, kendi yandaşlarınızdan, elektrik üreten kişilerden 14 sente
elektrik satın alıyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bizim kimseyle bir hesabımız yok. Bizim
istediğimiz, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin refah devleti olması ve Türkiye
Cumhuriyeti Devletinde vatandaşın sömürülmemesidir. (DYP sıralarından alkışlar) Eğer, istiyorsanız, bunları burada tartışalım, size kaynak verelim;
hangi şirketten, hangi kaynaktan, hangi holdingden ne miktarda, kimin lehine ne
kadar menfaat sağladığınızı çıkaralım burada söyleyelim. Bizim görevimiz ne;
biz, Türkiye Büyük Millet Meclisine milletvekili olarak, bazı holdinglerin
kazanç sağlaması için mi buraya geldik; yoksa, Türk Halkının menfaatını korumak
için mi buraya geldik; yoksa, birtakım insanlar buraya getiriyorlar bazı
gerçekleri bizden saklıyorlar mı?!. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla) - Yani, isterseniz, başka maddelerde konuşayım. BAŞKAN - Efendim çok söz almışsınız; zaten, bütün maddelerde tekrar
edeceğinizi tahmin ediyorum; onun için, bu geceyi hep beraber geçireceğiz. Teşekkür ederiz, buyurun. KAMER GENÇ (Devamla) - Fazla canınızı sıkmayayım; ama, doğruları
söylediğime inanmanızı istiyorum; saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) HASAN AKGÜN (Giresun) - Hep aynı şeyleri söylüyorsunuz! KAMER GENÇ (Tunceli) - O zaman, sen hiçbir şeyi anlamıyorsun; kendini
muayene ettirmen lazım! BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayalım... 11 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. 11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. 12 nci maddeyi okutuyorum: Katma bütçeli idarelere Hazine
yardımı MADDE 12. - a) Katma bütçeli idarelerin bütçelerini denkleştirmek
amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesinin Hazine yardımı (Yükseköğretim kurumlarının
cari hizmet maliyetlerine yapılacak devlet katkısı dahil) tertiplerine ödenek
ve karşılığı ilgili katma bütçenin (B) cetveline gelir yazılan miktarlardan, bu
amaca göre fazla olduğu tespit edilen kısımlar, malî yıl sonunda Hazine
Müsteşarlığı ile mutabakat kurulmak suretiyle ilgili idarelere ödenmeyerek
Maliye Bakanınca iptal edilir. Ayrıca, Vakıflar Genel Müdürlüğü dışındaki katma bütçeli idarelerin malî
yıl sonuna göre Maliye Bakanlığınca tespit olunacak bütçe fazlaları genel
bütçeye gelir yazılır. b) Hazine yardımı alan katma bütçeli idarelerin bütçelerinde, 1050
sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 48 inci maddesinin (C) ve (D) bentleri ile
59 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, yılı içinde gerçekleştirilecek
ödenek artışları, Maliye Bakanlığınca Hazine yardımı ile ilişkilendirilerek
yapılabilir. BAŞKAN - 12 nci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray
Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 12 nci madde üzerinde, Grubum adına söz almış bulunmaktayım;
bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. 12 nci madde, katma bütçeli idarelere Hazinenin yardımını
düzenlemektedir. Genel bütçe ve katma bütçenin global olarak büyüklüğü, 48 060
000 000 000 000; ancak, Hazineden yardım olarak, katma bütçeli idarelere 4 764
252 200 000 000 lira ilave edilmek suretiyle, ikisinin genel büyüklüğü 52 824
252 200 000 000 liraya yükseltilmiş; diğer taraftan, Hazine yardımı, tekrar
tenkis edilmek suretiyle, yani, bu yukarıda ilave edilen 4 464 252 200 000 000
lira tenkis edilmek suretiyle, 48 360 000 000 000 000 liraya çıkarılmıştır. Katma bütçeli idarelere baktığımız zaman, ki, bunların sayısı 65'tir,
ilk 11 tanesi, çeşitli bakanlıklara bağlı genel müdürlüklerdir. Bunlar; Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Genel Müdürlüğü, Telsiz Genel Müdürlüğü ve diğerleri de üniversiteler
olmak üzere tamamı 65 tanedir. Değerli milletvekilleri, katma bütçeli idareler, daha ziyade üretime
yönelik ve üretimin temelini teşkil eden altyapının yapıldığı, altyapıyı
gerçekleştiren kamu kuruluşu müesseselerdir. Küreselleşen dünyada toplumların
temel meselesi, rekabet gücü olan işyerlerinin genişletilmesi yoluyla büyümenin
ve istihdam artışının gerçekleştirilmesidir. Günümüzde, bilhassa işyerlerinin
dünya piyasalarına açılmasında ihracata dayalı sanayileşme stratejilerinin
temel unsurlarını oluşturmaktadır. Böyle bir hedefe varmada, bir yandan,
işletmeler verimli çalışmaya yönlendirilirken, öte yandan, nitelikli üretim
yapan yüksek teknolojiye dayalı esnek üretim yöntemini uygulama yetisi
başarının temel belirleyicisi olmaktadır. Değerli milletvekilleri, hayat standardının iyileştirilmesinin mecburi
şartı, günümüzde rekabet gücü, üretim ve istihdamın artmasıdır. Rekabet gücünün
artması, üretimin, ihracatın, kârlılığın ve yeni yatırımların artmasına yol
açmaktadır. Bu durum ise, işsizlik ve yoksulluğun, hatta, yolsuzluğun
azalmasına imkân sağlayacaktır. Değerli milletvekilleri, tüm dünyada teknolojik ilerlemelerle birlikte
görülen yüksek nitelik, düşük maliyet, işçi sayısının ve fazla çalışma
saatlerinin azaltılması yanında, sıfır hata, stoksuz çalışma, tam zamanında
üretim, yalın üretim, toplam kalite anlayışları gündeme gelmiştir. Üretim
tekniklerindeki bu değişmelerin sonucu olarak, eğitim ve yeniden eğitim
programlarına verilen önem de artmıştır. Pasif iş piyasası politikaları terk
edilerek, müessir iş piyasası politikalarına önem vermeye başlanmıştır. Değerli milletvekilleri, tamamlanan yüzyılın son çeyreği, ekonomik,
teknolojik ve toplumsal alanda devrim niteliği taşıyan çok önemli değişmelerle
doludur. Bu değişmelerin gerisinde, kuşkusuz, büyük teknolojik devrimler ve
dünya çapında ekonominin yeniden yapılanması bulunmaktadır. "Endüstri
ötesi" ya da "bilgi çağı" olarak nitelendirilebilecek bu yeni
yapıların özellikleri, üretimin, mallardan hizmetlere dönüşmesi, yönetici ve
profesyonel mesleklerin artışı, tarım ve imalat işlerinin daralması, işlerin
bilgi taşıma niteliğine bürünmesidir. Değerli milletvekilleri, bu çerçevede, kamu iktisadî teşekkülleri ve
katma bütçeli idareleri değerlendirdiğimizde, hakikaten, dünyanın çok gerisinde
olduğumuz görülecektir. Gecenin bu ilerleyen saatlerinde daha fazla vaktinizi almamak için, bu
duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akın. Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok. Kişisel söz isteyen?.. Yok. 12 nci madde üzerindeki görüşmeler bitmiştir. 12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. 13 üncü maddeyi okutuyorum : Resmi taşıtlar MADDE 13.- Genel bütçeye dahil daireler ve katma bütçeli idareler ile
bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşların, yıl içinde her ne şekilde olursa
olsun edinecekleri taşıtların cinsi, adedi ve hangi hizmette kullanılacağı
"T" işaretli cetvelde gösterilmiştir. Bu cetvelde gösterilenler
dışında taşıt edinilemez. 237 sayılı Taşıt Kanununa ekli (1) sayılı cetvelde belirtilenlerin
(Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı hariç) emir ve zatlarına verilenler, (2) sayılı
cetvelin 1 ve 2 nci sırasında yer alanlar, güvenlik önlemli (zırhlı) araçlar
ve koruma altına alınanlarla ilgili
yönetmelik hükümlerine göre tahsis olunan araçlarla Emniyet Genel Müdürlüğünce,
Dünya Bankası kredisi ile trafik güvenliğini
geliştirmek amacıyla satın
alınacak özel donanımlı taşıtlar
dışında hibe dahil, her ne suretle olursa olsun yabancı menşeli binek ve
station-wagon cinsi taşıt edinilemez. Yerli muhteva oranı % 50'nin altında olan taşıtlar yabancı menşeli sayılır. BAŞKAN - 13 üncü madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Hatay
Milletvekili Mustafa Geçer; buyurun efendim. FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesi
üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
Grubumuz ve kendi adıma Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum. 13 üncü mezkûr maddede, resmî taşıt alımlarıyla ilgili düzenleme
getiriliyor ve bu resmî taşıtların alımları, cinsleri, adetleri, hangi alanda
kullanılacaklarıyla ilgili düzenlemeler yapılıyor. Bazı kurumların dışındaki
diğer kamu kurumları ve dairelerin de binek veya station wagon tipi araçlarının
yerli olması, burada öngörülmüş. Türkiye'de her alanda savurganlık ve israf olduğu gibi, kamu alanında
resmî taşıtlarda da büyük bir savurganlık vardır. (T) işaretli cetvelde, katma
bütçeli daireler ve genel bütçeli dairelerin araçlarının toplam sayısına
baktığımızda, 88 826 olduğu belirtiliyor. Bunlar, tabiî, kamu alanında büyük
israflara ve masraflara neden oluyor. Türkiye'de, gerçekten, büyük bir makam
araçları veya kamu kuruluşlarına tahsis edilmiş araç israfı vardır. Batı
ülkelerinde bu kadar yoktur. Bizde, kamu alanında, belki, Almanya'dan daha
fazla makam aracı ve diğer araçlar kullanılmaktadır. Bunların da bütçeye
yükleri, küçümsenecek kadar değil, çok büyük rakamlara baliğ olan masraflara
neden olmaktadır. Sayın Maliye Bakanımızın bir açıklamasında, sadece kamu alanındaki binek
otolarının sayısının 42 411 adet olduğu ifade edilmektedir ve bu araçların, ekim sonu itibariyle,
sadece bakım ve onarım giderlerinin de 65 trilyon lira olduğu ifade edilmiştir.
Burada, diğer araçları da dikkate aldığımızda, 88 826 aracın sadece
bakım-onarım giderlerinin 150 trilyonu bulduğu ifade edilebilir. Bu da oldukça
büyük bir rakamdır. Bununla birlikte, bakım-onarım dışında, akaryakıt giderleri,
amortismanları, bunların personel giderleri de dikkate alındığı zaman,
gerçekten, büyük bir rakama baliğ olmaktadır. Burada, aşağı yukarı, sadece
binek otolarının oniki aylık giderini 78 trilyon lira varsaydığımız zaman -65
trilyon liralık on aylık giderine 13 trilyon lira daha eklendiğinde, 78 - 80
trilyon lira civarında bir miktara baliğ oluyor -bütçe içerisindeki ödeneklere
baktığımızda, bunun, Cumhurbaşkanlığı bütçesi, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı
bütçesi, Devlet Planlama Teşkilatı bütçesi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı bütçesi, Denizcilik Müsteşarlığı bütçesine ayrılan ödenekten çok daha
fazla bir rakam olduğunu görüyoruz. Bu araçların, bakım-onarım giderleri dışında, diğer giderleri de vardır;
akaryakıt gideri vardır, her aracın bir şoförü vardır, personel gideri vardır,
amortismanları vardır, alım-satım gideri vardır. Bunlar da dikkate alındığı
zaman, gerçekten, bu alanda büyük bir savurganlık olduğunu görüyoruz. Bu
savurganlıkların da, behemehal giderilmesi lazım; çünkü, bütçe açıklarının,
kamu finansmanı açıklarının kapatılması için büyük borçlanmaların olduğunu
görüyoruz, yeni yeni vergi ihdaslarının olduğunu görüyoruz. Bu toplanan
vergilerin ve borçlanılarak temin edilen kaynakların da yerinde harcanması
gerektiğine inanıyorum. Burada, belki, bu araçların lüzumu vardır ve resmî kurumların,
kuruluşların makam otolarına veya diğer araçlara muhakkak ihtiyacı vardır; ama,
bu, başka yollardan da giderilebilir diye düşünüyorum. Nasıl giderilir?..
Mesela, önemli bir konu -bugün, özelleştirme gündemdedir Türkiye'de- bu araçlar
özelleştirilebilir ve özelleştirildiği zaman, gerçekten, devlet veya bazı kamu
kurum ve kuruluşlarımız, ihaleyle, bu hizmetleri satın alabilirler. Bunu,
İstanbul'da Bağcılar Belediyemiz uyguladı. Geçen yıl Başkanla görüştüğümde,
Bağcılar Belediyesinde, bir otomobilin belediyeye masrafının, akaryakıt,
personel, amortisman, bakım-onarım giderlerinin aşağı yukarı 1 milyar liranın
üzerinde olduğunu söylemişti; yani, bir otomobilin aylık masrafı 1 milyar
liranın üzerinde. Ancak, bunu, piyasadan, ihaleyle, özelleştirilerek temin
ettiğimiz zaman, yani kiralayarak bu hizmeti gördürdüğümüz zaman, aşağı yukarı
bunun yarı fiyatına mal olmaktadır. Bazı kurumlarda belki özelleştirilemez;
ama, devletin çok kurumunda, bu araçlar, taşıma sözleşmeleriyle, hizmet satın
almak yoluyla temin edilebilir. Üstelik, kiralama yoluna gidildiği zaman, bu
aracı kiralayan vatandaşlar, araç sahipleri de, vergi mükellefi olup, almış
oldukları kira üzerinden devlete ayrıca bir vergi ödemekteler. Dolayısıyla,
genel bütçeye, bu araçlardan temin edilen hizmetin maliyeti; devletin sahip
olması yerine, kiralamayla yapıldığı zaman, yani, özelleştirilerek bu hizmetler
görüldüğü zaman, belki de yüzde 30 seviyesine inecektir diye düşünüyorum. Diğer bir şey de olabilir... Bir genel müdürün makam aracı vardır veya
bir belediye başkanının makam aracı vardır. Bu araçlar, aşağı yukarı
sabahleyin, genel müdür veya makam aracı olan bir devlet personelini alıp
makamına getirir, akşam da tekrar götürür. Şoför, orada, akşama kadar bekler.
Şoförün personel giderleri vardır, aracın amortisman giderleri vardır,
akaryakıt giderleri, bakım- onarım giderleri vardır. Bunlar böyle değil de...
Aşağı yukarı, bu makamlarda, makam otosu olan birçok personelin veya kamu
görevlisinin, aslında, özel otoları da vardır. Kiralama yoluna gidilmediğinde,
onlara aylık 50 milyon lira, 100 milyon lira benzin yardımıyla da bunlar temin
edilebilir aslında; ama, bu yönlere gidilmiyor, çok büyük rakamlar, maalesef,
bu alanlarda devletin kaynakları da israf ediliyor. Özelleştirme alanında atılan adımlar ve özelleştirme maliyetlerinin,
özelleştirme gelirlerinin üstünde olduğu da Türkiye'de görülüyor. Bir taraftan
devletin giderleri, israflar kısılmaya çalışılırken, diğer alanlarda çok daha
büyük masraflar yapıldığını görüyoruz. Burada, aslında, kamu finansman
açıklarının giderilmesi için özelleştirme yapılırken, bir tarafta büyük
masraflar yapılırken, enflasyonla mücadele yapılırken, başka metotlar
kullanılmıyor; sadece vergi salarak veya rant ekonomisi üstüne oturtulmuş bir
politika izlenerek, ekonominin dengeye gelmesine çalışılıyor veya ekonominin
istikrara kavuşmasına çalışılıyor; ama, görüyoruz ki, ekonomi istikrara
kavuşmuyor; çünkü, Türkiye'de, 1950'lerden bu yana ekonomik tedbirler alınmış,
istikrar programları uygulanmış, IMF reçeteleri uygulanmış; ancak, görüyoruz
ki, Türkiye'de hâlâ bir ekonomik
istikrar yakalanamamıştır. 57 nci hükümetin, ekonomiye son derece müdahale ederek
enflasyonu bir miktar aşağı çekmesi karşısında, diğer ekonomik göstergeler hiç
iç açıcı değildir. Bu, kalıcı bir istikrar olmayacaktır. Geçenlerde gördüğümüz
kriz de bunu zaten kanıtlamıştır. Bir gecede repo faizlerinin yüzde 2 000'e
çıktığını görüyoruz. IMF'nin ve Dünya Bankasının el açmasıyla, belki de
paraşütsüz aşağı düşen ekonomi birazcık durdurulmuştur; ama, müdahalelerle
ekonominin istikrara kavuşturulması mümkün değildir. Ekonominin kendi mantığı
içerisinde bunun yapılması gerekir. Ekonomide genel bir kural vardır, "tasarruf eşittir yatırım"
diye; ama, maalesef, Türkiye'de tasarruf sahipleri yatırıma gitmemektedir.
TÜSİAD'ın 1999 ekonomik raporunu incelediğimiz zaman, gelir kalemlerinin yüzde
80'ini faiz gelirleri oluşturmakta, yüzde 20'sini ancak faaliyet gelirleri
oluşturmaktadır. O zaman, tasarruf, tamamen rant ekonomisine yönlenmiştir
Türkiye'de. Devletin de iç borçlanmaya olan -dış borçlanma yapamadığı için- çok
büyük ihtiyacı karşısında, âdeta, bu, teşvik edilmekte. Böylece, elinde
tasarrufu olan büyük tasarruf sahipleri yatırıma intikal ettirmemekte, üretim
artmamakta, yatırım olmamakta, istihdam genişlememekte ülkede; ancak, bunlara
rant gelirleri, faiz gelirleri sağlanmaktadır. Faiz gelirlerinin üzerinden de,
aslında, çok fazla bir vergi alınmamaktadır. Hükümetimizin, yeni vergiler ihdas ederek; zaten, mükellefiyet kaydı
yapılmış mükellefe yeni yeni vergiler koyarak onları daha fazla ekonomik krizin
veya sıkıntının içine sokmasıyla, bu alanların veya devlet israflarının,
finansman açıklarının kapatılması yoluna gidilmesi yanında, tasarrufların
yatırıma yönlendirilerek, aslında, yatırımın teşvik edilmesiyle, faiz
alanlarına, rant alanlarına gitmesi önlenerek, Türkiye'de üretimin artırılması,
istihdamın artırılmasıyla birlikte ihracatın da artırılması, dış ödemeler
açığının daha çok kapatılmasına sebebiyet vereceğinden, bu yönde bir çalışmanın
yapılması gerektiğine inanıyorum; ama, maalesef, âdeta, faiz ve rant ekonomisi
teşvik edilmekte. İçborçlara bakıyoruz; bütçe içindeki 28 katrilyonluk transfer
harcamasının, çok büyük kalemin içinde, 16 katrilyonunu faiz giderleri
oluşturmakta. Bu faiz giderleri analiz edildiği zaman, 14,3 katrilyonluk faiz,
yani, 20 milyar dolar dolayındaki bir faiz ödemesi, 60 milyar dolar dolayındaki
içborca ödenirken, 120 milyar dolar dolayındaki dışborca 2,380 katrilyon, yani,
3 milyar dolar ödenmektedir. Böylece, görüyoruz ki, iç borçlanmanın da
maliyeti, kamuya, kamu maliyesine son derece yüksek olmaktadır. BAŞKAN - Sayın Geçer, toparlayın lütfen. MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Dış borçlanma edinemiyorsa, iç borçlanmanın
artırılması, kamu maliyesinin kamu finansman açıklarının son derece büyümesine
neden olmakta ve toplanan vergilerin yüzde 100'ü aşkın bir kısmı faizlere
gitmektedir. Ancak, Gelir Vergisi alanında yeni tedbirler alınması gerekirken,
hayat standardı yasası yeniden getirilerek, aslında, devletin ve maliyenin
inceleme elemanlarının mükellefleri inceleyebilmeleri yüzde 3-4 dolaylarında
kaldığı için, mükelleflerin tamamının üzerinde bir inceleme yapılamadığından,
âdeta, bir maktu vergileme veya götürü vergileme sistemi getirilip, yeniden,
herkes bir vergi kaçakçısı kabul edilerek, âdeta, maktu bir rakam üzerinden
hayat standardı diye, maliye sistemimize, vergi sistemimize yeni bir sistem
tekrar getirilmiş... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, toparlayın lütfen. MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, lütfen toparlayın... Çünkü, müsamaha edemeyeceğim...
Bakın, daha 13 üncü maddedeyiz... MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Tamam Başkanım; bitiriyorum. Bu alınan vergilerin geniş alanlara yaygınlaştırılması, denetlenmesi ve
kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınması kaçınılmazdır ve bu şekilde yapılan
bir politikayla,-tahmin ediyorum- kamu finansman açıkları ancak kapanacak,
ekonomi istikrara kavuşacaktır diye düşünüyor; Heyetinize teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Geçer. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül;
buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. Müsamaha, bugün yok, biliyorsunuz; teşekkür ederim efendim. DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 2001 yılı bütçesinin ilgili maddesi
hakkında, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili bütçeyle, taşıt alımı için
44,2 trilyon lira para konulmuştur. Peki, bu vergi kimden alınacaktır; bu
vergi, berberden alınacaktır; kimden alınacaktır; öğrenciden alınacaktır,
vatandaşın içtiği sudan alınacaktır, vatandaşın kullandığı doğalgazdan
alınacaktır, vatandaşın kullandığı tüpten alınacaktır, taksiciden alınacaktır,
taksicinin kullandığı LPG'den alınacaktır, elektrikten, esnaftan, velhasıl tüm
Türkiye'den alınacaktır. Bu, bir israftır. Bürokratların keyfi için veyahut da
gereksiz bir düşünce için bu kadar para ayrılacaktır. Ne olur, sayın
bürokratlarımız daha düşük modelli arabaya binsinler. Gelin, bu parayı -bakın, o kadar çok para harcayacağımız yer var ki-
Ispartamızın Sütçüler yo-luna harcayalım, Yalvaç'ın Yarıkkaya Köyünün yoluna
harcayalım, Dereboğazı yoluna harcayalım, Antalya-Alanya yoluna harcayalım, Eğirdir
Gölünün temizlenmesi için harcayalım, devam eden, kaynak yetersizliğinden
dolayı çürümekte olan DSİ'nin yatırımlarına harcayalım. Değerli milletvekilleri, gecenin bu saatinde, devletimize bir yandan
ilave gelir elde edeceğiz diye kılı kırk yarıyoruz; böyle bir bütçenin mantığı
var mı? Bakın, 1994 krizinde 10 000 tane araç satılmış, el konulmuş. Bu
stabilizasyon politikası, bana göre, yanlış bir politikadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2001 yılı bütçesinde yaptığımız
analizde, özveri sadece dargelirlilerden beklenmektedir. Oysa, enflasyon
karşısında başarılı olmanın tek yönü, özverinin eşit paylaşımı ve üretimin
artışıdır. Değilse, üretim artmadan enflasyonun düşürülmesi mümkün değildir.
Hükümet, istikrar sağlayacağından bahsetmektedir. Oysa, hükümetin istikrar
sağladığı konu, zenginlik değil, fakirlik ve yoksulluk üzerine istikrar
sağlanmasıdır. Hükümetlerin amacı, insanları fakirleştirmek değil, insanları
zenginleştirmektir. Dört yıldır uygulanan ekonomik politikalar neticesinde,
ülke insanı açlığa, sefalete, yoksulluğa itilmiştir. Kalkınma, ilk defa, bu
hükümet döneminde eksi 3'lere kadar düşmüştür. Millî gelirimiz 3 250 dolardan 2
750 dolarlara kadar düşmüştür. Fakirleşmede dünya 93 üncülüğüne kadar
düşülmüştür. Enflasyon hedefleri, bunca ağır uygulamalara rağmen, istenilen
seviyelere düşürülememiştir. Bunca zaman boşa harcanmış olup, insanların
yaşadığı enflasyon ise, hükümetin ilan etmiş olduğu enflasyondan farklı bir
durum yaratmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, iki türlü enflasyon yaşamaktayız.
Ülkemizde, bir, hükümetin kayıtlar üzerinde gösterdiği enflasyon; bir de,
vatandaşın sabahleyin kalktığı, yaşadığı enflasyondur. Önemli olan, vatandaşın
yaşadığı gerçek enflasyon ise, en iyimser tahminlerle yüzde 55'lerde olandır.
Kaldı ki, özel sektör de bunu uygulamaktadır. Aslında, hükümet de bunu
uygulamaktadır. Hükümetin uyguladığı, işçiye, memura, dargelirliye, esnafa,
Bağ-Kurluya, üreticiye, esas, göstermek için uyguladığı enflasyondur. Hükümet,
uygulamalarında ise, özel sektörü baz almaktadır. Örneğin, gecikme zamları
yüzde 72'lere varmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi, bir milletin hükümranlık
hakkının en açık göstergesidir. Anayasamıza göre vergi, kanunla konulur ve
kanunla kaldırılır. Verginin adil olması ve kişilerin ödeme güçlerine göre
alınması, yine, bir anayasal kuraldır. Verginin toplanması kadar, harcanması da
önem arz etmektedir; çünkü, milletin, dişinden tırnağından artırarak ödediği
vergilerin, toplumun daha bir refah düzeyine ulaşması için harcanması
gerekmektedir. Acaba, gerçekten, toplanan vergiler, toplumun daha iyi bir refah
düzeyine ulaşması için harcanıyor mu? Bunun en iyi göstergesi, hükümetin
Parlamentodan geçirdiği 2000 malî yılı bütçesidir. Alınan tüm ekonomik
tedbirler, IMF'nin talepleri olarak gündeme gelmekte, hükümetçe de itirazsız
bir şekilde uygulanmaktadır. Açıkça söylemek gerekirse, bugüne kadar IMF reçetelerini uygulayan
hükümetler başarılı olamamıştır. Başarılı oldularsa bile, alınan yardımların da
en az 40 milyar dolar olduğudur. Bugün, bütün dünyada, 12 ülkede uygulanan bu
program, sadece ve sadece bir ülkede başarılı olmuştur. Bu hükümetin de
başarılı olamayacağını, biz daha önceden söyledik. İşte, ortaya çıkan kriz,
bunu açıkça göstermektedir. Ancak bu hükümetin başarılı olduğu tek şey, dargelirli vatandaşlarımızı
ezme konusudur. İşçi, memur, emekli, esnaf başta olmak üzere, şu anda, çok ağır
bir fatura ödemektedirler. Enflasyonu indirme pahasına bu kesime çok ağır bir
darbe indirilmiştir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2001 yılı bütçesi bu haliyle
anlamını kaybetmiştir. Şöyle ki : 2001 yılı bütçesinin gelir ve gider
hedefleri, son üç haftanın ekonomik gelişmeleri sonucunda, hazırlandığı günkü
koşulların ötesine taştığından, yeni dengelere oturmak zorunda olan ülke
ekonomisinde, büyük değişikliklere uğramak zorunluluğuyla karşı karşıya
bulunmaktadır. Bu çerçevede, artık, bütçeyi bu haliyle görüşmek, rakamsal
hedeflerini tartışmak gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Zaten, yeterince samimî
olmayan; yani, giderleri düşük, gelirleri iyimser tahminlere dayanan bu bütçe,
son haftalarda ortaya çıkan ekonomik krizin etkilerinden dolayı da tüm anlamını
yitirmiştir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerek yurtiçi gerekse yurtdışı
piyasalarda Türk ekonomi yönetimi ve dolayısıyla, ekonominin geneli hakkında
oluşan güvensizliğin yarattığı ek maliyetler, bütçenin temel harcama
kalemlerinde oldukça radikal değişiklikler gerektirecektir. Dar anlamda faiz
ödemelerini, geniş anlamda da yabancı sermaye girişi ve özelleştirme programını
etkileyecek bu olgu, bütçenin harcama yükünü artıracaktır. Gelir cephesinden
bakıldığında da, büyük bir durgunluğun eşiğine gelen piyasalardan dolayı,
hedeflenen verginin -özellikle, dolaylı vergilerin- tahsilinin imkânsızlığı ve
ödeme sıkıntısına maruz kalacak iş dünyasının desteğinden yoksun bir ortamla
karşı karşıya kalınacaktır. BAŞKAN - Toparlıyorsunuz, değil mi efendim... RAMAZAN GÜL (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
nedenlerle, daha şimdiden iddia ediyoruz ki, 2001 yılına ait makro ekonomik
dengelerle ilgili hedeflerin hemen hemen hiçbiri realize olmayacaktır. Büyüme
hızı ve enflasyon için öngörülen hayalî hedefler revize edilmek zorunda
kalınacak; bunlar baz alınarak hazırlanan bütçe büyüklükleri ve dengesi de, her
halükârda gerçekleşmeyecektir. Dolayısıyla, bu hükümet, yılın üçüncü çeyreğinde
ek bütçe talebiyle, Yüce Meclisin huzuruna gelecektir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; belirtilen gerekçelerle, 2001
yılı bütçesi ciddî bir şekilde revize edilmediğine göre, üç aylık geçici bir
bütçenin uygulamaya konması ve bu süre zarfında, ciddî, ekonominin
ihtiyaçlarına cevap verebilecek rasyonel bir bütçenin hazırlanması, daha doğru
olacaktır. Bu nedenlerle, bu bütçe üzerinde daha fazla durmanın bir anlamının
kalmadığı düşüncesiyle, hükümetin son bir yıllık icraatının ana hatlarıyla
tartışılmasına ağırlık verilmesi gerekmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorsunuz. RAMAZAN GÜL (Devamla) - Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Bugün, müsamahasız bir Başkanım. Teşekkür ederim efendim. Şimdi, şahsı adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün; buyurun
efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 2001 yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesinde
şahsım adına söz aldım; bu vesileyle, he-pinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bu maddede "genel bütçeye dahil daireler
ve katma bütçeli idareler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşların yıl
içinde her ne şekilde olursa olsun edinecekleri taşıtların cinsi, adedi ve
hangi hizmette kullanılacağı (T) işaretli cetvelde gösterilmiştir"
deniliyor. Yine, burada, yabancı menşeli binek ve station wagon cinsi taşıt
edinemeyecek olan kurumlar belirtiliyor. Değerli milletvekilleri, bu (T) işaretli cetvellere baktığımız zaman
şunu görüyoruz: 30 Haziran 2000 tarihi itibariyle taşıt sayısı, 88 826. Haziran
sonu itibariyle. Şimdi, 2001 yılında alınacak taşıtları, ben, tek tek topladım
buradan, (T) cetvelinden. Genel bütçeli daireler için 2 589, katma bütçeli
idareler için 606 olmak üzere, aşağı yukarı, 3 000'in üzerinde yeni taşıt
alınacağını söylüyor bu bütçe, 2001 yılı bütçesi. Şimdi, bunların da yarıya
yakın kısmı, binek arabası. Biz, burada, kaynak yokluğundan, efendim, kamu
maliyesinin içerisinde bulunduğu sıkıntılardan söz ediyoruz; Sayın Bakan, sunuş
konuşmasında, bunun üzerinde duruyor; ama, bir taraftan da, kamu
harcamalarımıza bir sınır getirmek, bunu bir disiplin altına almak yoluna, ne
yazık ki, hükümet gitmiyor. Sayın Bakan, evet, yapacağız diyor; ama, her sene
aynı şey söyleniyor; ama, ne hikmetse, taşıtlar alınmaya devam ediliyor,
lojmanlar yapılmaya devam ediliyor, sosyal tesisler yapılmaya devam edili-yor
ve bu kaynaklar, ne yazık ki, çarçur ediliyor. Yazıktır, günahtır; bu
yapılanlar, bu alınan arabalar, yapılan binalar, bu milletten çok zor şartlar
altında alınan vergilerle yapılıyor, çok yüksek faizlerle alınan borçlarla
bunlar yapılıyor. Biz, eğer, bu kaynaklarımızı, elde ettiğimiz gelirleri, çok verimli bir
şekilde harcamış olsak, hükümet buna itinayla yaklaşmış olsa, hizmetler yapılır
ve millet, bugün içerisinde bulunduğu sıkıntıları yaşamaz. Esnaf bir taraftan
bağırıyor, emekli, memur, işçi bir taraftan bağırıyor, sıkıntılar üst üste
gelmiş; ama, bir türlü, hükümet, bu israftan kendini kurtarıp da, bu hizmetleri
yapamıyor. Şimdi, bakın, bugün, yine, bir yazı elimize geldi. Sındırgı Esnaf ve
Sanatkârlar Odası Başkanı Sayın Sadettin Dolak "esnaf sıkıntıda"
diyor "Bağ-Kurla ilgili bir sürü sorunumuz var. Krediler durdu. Eğer,
kredi almaya kalksanız, git, Bağ-Kurdan, borcun var mı yok mu, kâğıt getir
diyorlar." diyor. Öbür taraftan, emekli olan esnaf ve sanatkâr tekrar
çalışmaya başlasa, yüzde 10 destek primi istiyorsunuz; hastaneye gitse, muayene
olmak istese, emeklisinden yüzde 10, normal çalışanından yüzde 20 muayene
ücreti istiyorsunuz. Peki, gelin, o zaman, bu kaynakları esnafa aktaralım,
esnafa ve sanatkâra verelim, yatırımlara aktaralım. Niye, paraları çarçur
ediyoruz? Ha bire araba almaya, ha bire lojman yapmaya, ha bire sosyal tesis
yapmaya çalışıyorsunuz. Bu yanlışlardan dönmeniz lazım. Burada, bir hususa da değinmek istiyorum. Şimdi, bazı kurumlar yabancı
araba alabilir denili-yor; bunun istisnası var; 1 sayılı cetvelde ve 2 sayılı
cetvelin 1 ve 2 numaralı bölümlerinde olanlar. Burada, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı, Cumhurbaşkanı, Başbakan vesaire sayılıyor. Şimdi, Mecliste görüyorum, 2000 yılında, yabancı menşeli ve çok pahalı
arabalar alındı. Divan Üyelerinin, bugün kullandığı arabalar var... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz... BAŞKAN - Sayın Özgün, affedersiniz... Müsaade eder misiniz, Başkanlık
adına ben cevap vereyim. 35 tane alınan arabanın içinde grup başkanvekillerinin de arabası var,
komisyon başkanlarının da var. Divana münhasır alınmış değil efendim, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına alınmış. Teşekkür ederim. Buyurun; tamamlayın efendim. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına diyor; 2
tane... Burada, 1 sayılı cetvelde var; 2 tane... BAŞKAN - Efendim, affedersiniz... Sayın Başkan 1992 model araba
kullanıyor, geçtiğimiz Başkan da şimdiki Başkan da... Üstelik, bir
Cadillac'ımız vardı, 1974 model, onu da Maliyeye teslim ettik. İstirham
ederim... İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Efendim, burada, 1 sayılı cetvelden
bahsediyorum. 1 sayılı cetvelde... MUSTAFA GÜL (Elazığ) - Yanlış vermişler o bilgileri sana... İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Efendim, bürokratlardan aldım bilgiyi... BAŞKAN - 35 tane araba alınmıştır efendim... Burası, kendi Meclisiniz
yani... Teşekkür ediyorum efendim. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Ben de teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Ben teşekkür ederim efendim. Söz sırası, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç'te. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakikadır. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçenin
bu maddesi, taşıt kullanımıyla ilgilidir. Türkiye'de en fazla israf edilen
konulardan birisi de taşıttır. Maalesef, Türkiye'de, bürokratlar, o kadar keyfî
taşıt kullanmaktadırlar ki, yani, evine pasta almak için kilometrelerce uzağa
devletin arabasını göndermektedirler. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Bu konuda seni destekliyorum. KAMER GENÇ (Devamla) - Neyse, sen destekle de... Her konuda desteklersin
de, beni anlasan aslında... Arkadaşlar, istediğimiz olay şu: Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde bu
kadar insan sefalet içindeyken, bu kadar geçim sıkıntısı içindeyken, devletin
kıt kaynaklarının en rantabl şekilde kullanılmasını sağlamaktır; yoksa, bizim
kimseyle bir şeyimiz yok. Şimdi, bu maddede yabancı menşeli araba kavramı vardır. Bence bunu
tespit etmek lazım; yani, şu, yabancı menşeli midir, değil midir diye. Şu şu
arabalar yabancı menşelidir, şu şu arabalar yerlidir deyip geçmek lazım. Yani,
bunu tayin etmek lazım. Bunun, teknik itibariyle tayini mümkündür; ama,
maalesef, böyle kapalı ifadeler kullanılmaktadır. Biraz önce de denildi, geçen senelerde 88 000 tane araç var Türkiye'de,
çeşitli kamu kurumlarında kullanılan, 3 000 tane de yeni alınıyor, aşağı yukarı
91 000 araç... Bunların içinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin binek olarak
99, Cumhurbaşkanlığının 82 aracı var; işte, böyle gidiyor. Devlet dairelerinde
23 000 binek arabası var. Değerli milletvekilleri, aslında, yani, bence, bu binek arabası
uygulamasını kamu kurumlarında kaldırmak lazım. Ben, yirmi senedir
milletvekiliyim, şoförüm yok, kendi özel arabamı kullanıyorum. Niye devletin
arabasını kullandırıyoruz?.. Bırakın şimdi; adam, üç dört dönem önce Meclis
Başkanlığı yapmış, hâlâ devletin arabasını kullanıyor. Bırakın devletin
arabasını kullanmayı, bir de karısı ve çocukları da kullanıyor. Yine, üç gün
bakanlık yapmış veyahut da üç ay bakanlık yapmış, bir bakıyorsunuz, hâlâ,
devletin polisini ve arabasını kullanıyor. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Yok öyle bir şey!.. Yapma yahu!.. KAMER GENÇ (Devamla) - Var efendim; ama, açıklarsam, sonra, çok kötü
olur senin için. Var canım!.. Efendim, çıksın... Türkiye Büyük Millet
Meclisinde var, var efendim... Öyle eski bakanlar var ki arkadaşlar, 6 tane makam arabası kullanıyor, 6
tane. Yani, şimdi... BAŞKAN - Sayın Genç, siz de biliyorsunuz ki, ihtiyaç duyulan eski sayın
başkanlara araba veriyoruz. KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, bu "ihtiyaç duyulan" kavramı çok
flu bir kavram. Olur mu canım!... Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
vatandaşları olarak hepimiz eşitiz. Yani, birisi üç ay, dört ay İçişleri
Bakanlığı yapmış, Adalet Bakanlığı yapmış, ömür boyunca devletin arabasını
kullanacak; hem karısı kullanacak hem kendisi kullanacak. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Doğru... Doğru... KAMER GENÇ (Devamla) - Bence, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, artık,
buna bir sınırlama getirmesi lazım. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Doğru... KAMER GENÇ (Devamla) - Arkadaşlar, yani, çok hoşunuza gitmeyebilir; ama,
doğruları söylüyoruz. Aslında, bunları burada söylemekle de kalmamak lazım,
bunları tespit etmek lazım. Gerekirse, bu makam arabalarının kullanılmasını
belli makamların dışındakilere yasaklayalım; o kişilere, yani, belli makamdaki
insanlara "taşıt gideri" diye bir gider verelim, kendisine bir
tazminat ödeyelim; böylece, devlet büyük bir yükten kurtulur. Gerçekten, özellikle, kamuda kullanılan taşıtlar kadar israf edilen bir
konu yok. Bir de, bu, millî gelir yani... Türkiye'de petrol de o kadar bol bir
kaynak değil ki. Bırakın bunun ekonomik değerini, ayrıca, bir de, bulamadığımız
petrolü bu şekilde israf ediyoruz. O da çok önemli bir kaynak. O bakımdan, bunu
çok ciddî bir şeye bağlamak lazım. Özellikle Sayın Başkanımız itiraz ediyor;
ama, rica ediyorum... Hatta, yargılanan eski Meclis Başkanları bile, bugün,
makam arabasını kullanıyor. Yani, bunları kullandırmayın kardeşim! Parti
başkanı olan eski Meclis Başkanları makam arabasını kullanıyor. On sene önce
bakanlık yapan kişiler makam arabasını kullanıyor. Yapmayın bunları!.. Bu devlete
yazıktır! Her vesileyle söylüyorum; bakın, buraya çok büyük kaynak sarf ediliyor,
benim ilimde yatırım hiç yok. Beş senedir, 250 tane polis lojmanını tamamlamak
için 4-5 trilyon para bulamıyoruz. İşte, bu, devletin kaynaklarının dengeli
sarf edilmemesinin bariz bir örneğidir. Ben zamanınızı fazla almamak için burada kesiyor, saygılar sunuyorum
efendim. (DYP sıralarından alkışlar; MHP ve DSP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar [!]) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. 23.15'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati : 23.05 BEŞİNCİ
OTURUM Açılma Saati: 23.20 BAŞKAN: Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER: Yahya AKMAN (Şanlıurfa),
Şadan ŞİMŞEK (Edirne) BAŞKAN - 36 ncı Birleşimin Beşinci Oturumunu açıyorum. Bütçe görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 1. – 2001 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Bütçe
Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve
Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/764; 1/765; 1/740, 3/642; 1/741,
3/643) (S.Sayıları : 552, 553, 554, 555) (Devam) B) GELİR BÜTÇESİ (Devam) 1. – 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/764)
(S. Sayısı : 552) (Devam) BAŞKAN - Komisyon?.. Burada. Hükümet?.. Burada. 13 üncü maddeyi oylayacağım efendim. 13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. 14 üncü maddeyi okutuyorum : Hastane ve tedavi ücretleri MADDE 14. – Devlet memurları, diğer kamu görevlileri ve bunların emekli,
dul ve yetimlerinin (bakmakla yükümlü
oldukları aile fertleri dahil) genel ve katma bütçeli daire ve idareler
ile döner sermayeli kuruluşlara ait tedavi kurumlarında yapılan tedavilerine
ilişkin ücretler, Sağlık Bakanlığının görüşü üzerine Maliye Bakanlığınca tespit
edilecek miktar ve esaslar çerçevesinde ödenir. Ancak, T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü sağlık kurum ve kuruluşları
ile, Maliye Bakanlığınca tespit edilen birim fiyatlarının altında bir fiyatla
anlaşma yapabilir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 209 uncu, 211 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 66 ncı maddesi ve 5434 sayılı T.C. Emekli
Sandığı Kanununun Geçici 139 uncu maddelerinde belirtilen ilaç katılım payları
karşılığında ilgililerin maaş veya aylıklarından kesinti yaptırmaya ve bu kesintilere ilişkin usul ve esasları
tespit etmeye Maliye Bakanı yetkilidir. BAŞKAN - Efendim, 14 üncü madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Şanlıurfa Milletvekili Niyazi Yanmaz. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - 2 dakika konuşacaksınız değil mi? BAŞKAN - Müdahale etmeyin efendim. ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Müdahale etmiyorum efendim. BAŞKAN - Müdahale etmeyin. ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Öyle derseniz, sabah saat 7'yi buluruz. BAŞKAN - Sayın Yanmaz, buyurun efendim. FP GRUBU ADINA MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 14 üncü madde üzerinde Fazilet partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, gecenin bu saatinde sabrınızı fazla zorlamak
istemiyorum. Artık, bugün, bütçenin, bu son gününde, en müsamahalı Başkanımızın
da sabrını fazla taşırmak istemiyo-rum. Değerli arkadaşlar, 14 üncü madde, hastane ve tedavi ücretleriyle
alakalıdır. Burada, devlet memurlarının, bakmakla yükümlü olduklarının, emekli,
dul ve yetimlerin, 2001 yılı içerisinde sağlık kuruluşlarında tedavi
ücretlerinin yeni baştan belirlenmesi söz konusu. Bu da, Sağlık Bakanlığının
önerisi doğrultusunda, Maliye Bakanlığı tarafından belirleniyor. Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, ülkemizde yüksek enflasyonlu bir
ekonomi var. O yüzden de, tedavi ücretleri ve bunlarla ilgili kurum ve
kuruluşlar her yıl yeni baştan belirleniyor. Özellikle protez, ortez, tedavi
amaçlı tıbbî cihazlar ve de diş tedavisi ve gözlük gibi konulardaki ücretler
yeniden belirleniyor. Ben, burada, Sayın Bakanımıza, özellikle birkaç şeyi
söylemek istiyorum. Değerli arkadaşlar, bu tedavi giderlerinde -özellikle bu kalemde ilaç
giderleri de var -eczaneler çok mağdur ve mustarip. Özellikle taşrada, mesela,
bazı devlet dairelerinde -diyelim, Bayındırlık Müdürlüğü- tedavi giderleri,
ücretleri gelmiyor, ödenekler gelmiyor. Dolayısıyla, mesela, 2001 yılında,
eczanenin, bayındırlıkla anlaşması varsa, Köy Hizmetleriyle anlaşması varsa,
ocak ayında eczane ilacı veriyor, şubatta veriyor, martta veriyor; siz
soruyorsunuz devlet dairesine, niye, işte, ilaç parasını vermiyorsunuz;
diyorlar, ödenek gelmedi. Özellikle, ben, Maliye Bakanlığından, bu konuda daha
duyarlı, daha hassas olmasını istiyorum. Bir diğer konu, arkadaşlar, bu 2001 yılı bütçesinde, Sağlık Bakanlığının
bütçesi, bütçenin yüzde 2,6'sına tekabül etmekte; bir diğer ifadeyle, 1,2
katrilyon civarında bir bütçesi var. Bu bütçenin de büyük kısmı personel
harcamalarına gitmekte; yatırım harcamalarına çok az bir pay ayrılmakta. Değerli arkadaşlar, eğer, genel sağlık sigortası olmuş olsa, inanıyorum
ki, ülkemizde, hem bu ilaç savurganlığı önlenmiş olacak hem de ilaçta, tedavi
giderlerinde birtakım yolsuzluklar, usulsüzlükler yapılmamış olacak. Özellikle,
hepimizin yakından şahit olduğu sağlık sigortası olmayan, sosyal güvenlik
kurumuna bağlı olmayan vatandaşlarımız, insanlarımız, özellikle, sosyal güvence
şemsiyesi altında olan insanlardan sağlık karnelerini istemekte ve sağlık kurum
ve kuruluşlarına, onların güvencesi altında, onların sağlık karneleriyle tedavi
olmakta ve ilaç almak istemektedirler ve Anadolumuzda, komşuluk ilişkilerinde,
beşerî münasebetlerde, siz bunu yapmadığınız zaman zor durumda kalıyorsunuz.
İnanıyorum ki, genel sağlık sigortası olursa, böyle bir problem de ortadan
kalkar. Diğer bir konu : Arkadaşlar, memurumuzun durumu belli; özellikle, sabit
gelirlilerin, emeklilerin durumu belli. Şimdi, bunlardan, yüzde 20'ye yakın
ilaç katkı payı alınmak isteniyor ve yine, bu 14 üncü maddede, ilaç katkı
paylarını, Maliye Bakanlığı, özellikle, kaynağından kesmek istiyor. Arkadaşlar, ülkede, sadece sabit gelirlilerin değil, bütün kesimlerde,
bütün ailelerde sağlık giderleri, tedavi giderleri bir lüks diye görülüyor. O
yüzden de, memurlardan bu yüzde 20'nin alınması elzem olan bir şey; ancak,
memurların maaşları, sabit gelirlilerin, emeklilerin maaşları yeterli olmadığı
için, bu işin çok daha rahat bir şekilde hal yoluna konulmasını diliyor ve bu
duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yanmaz. Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili
Sayın İlyas Yılmazyıldız'da. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 14 üncü madde hakkında, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım. Bu maddede, Maliye Bakanlığının, Sağlık Bakanlığının görüşü üzerine,
tedavi kurumlarının ücretlerinin tespitiyle ve ödemesiyle ilgili konular
düzenlenmiştir; ayrıca, maaş veya emekli aylıklarından doğrudan kaynağında
kesinti yapmayla ilgili konuları içermektedir. Şimdi, konu sağlık olunca, sağlıkla ilgili, bazı gazetelerde de yer alan
konuları, yine, bazı esnaf teşkilatlarının bize bildirdiği konuları burada dile
getirmek istiyorum. Bir tanesi, Sayın Tunca Bengin yazmış. "Sağlık yoğun bakımda.
Devlet hastaneleri ve sağlık ocaklarında sistem bir türlü rayına oturamıyor.
Gereksiz harcama, israf, adam kayırma, nüfuz kullanma, ne ararsan var;
kuyraklar, hastadan para talebi de cabası... SSK hastanelerinin durumunu
anlatmaya gerek dahi yok. Bıçak parası adı altında avanta vermeyen sigortalı,
hastaneye dahi yatamı-yor. Doktor yokluğundan, kapısına kilit vuran bölümler
dahi mevcut. Sözüm ona sosyal devlet. Garibana sağlık hizmeti lafta parasız;
ama, paralı; aynen eğitimde olduğu gibi."Şimdi, yine bakı-yoruz, bir başka
okuyucu Kurtul Altuğ'un köşesine yazmış: "Köşenizden, Cumhurbaşkanına,
Başbakana, Maliye Bakanına, Sağlık Bakanına, SSK Bakanına seslenmenizi
istiyorum. Bazen de imkân var, bunlar rantabl kullanılamıyor. Türkiye'ye 50 000
sağlık ocağı yapıldı dağa taşa. Devlet, bu işe, bu kadar yatırım yapıp para
harcamış, SSK'lı vatandaş, resmî olarak, sağlık ocaklarında muaeyene olup
faydalanamıyor" diyor. Yine, aynı şekilde, yazan vatandaş söylüyor:
"Benim bulunduğum ilçede 13 sağlık ocağı var. Köydeki vatandaş kapısının
önündeki sağlık ocağından faydalanamıyor. Devlet boşuna yatırım yapmış. Bütün
köylü, ilçe merkezindeki SSK istasyonuna geliyor. Kuyruk o kadar çok ki,
muayene olmak mümkün değil. Oysa, köy sağlık ocakları bomboş. Sağlık Bakanlığı
diyor ki, bana kadro ver; Maliye Bakanlığı, vermem." O zaman soruyor
vatandaş: "Sağlık ocakları neden yapıldı, müteahhit para kazansın diye mi?
Devletin bu kadar parası gitti, halk faydalanamıyor." Yine, vatandaş "SSK'dan sorumlu bakan kuyruklara üzülüyor.
Türkiye'nin sağlık ocaklarına, SSK'lı vatandaşa bakma yetkisi ver, SSK
dispanserindeki ve hastanesindeki yük de önemli ölçüde azalmış olur. Vatandaş
bir oh der. Hem, sağlık ocaklarında muayene ücretsiz. SSK'nın parası da gitmez;
sağlık ocaklarında hizmet ücretsiz" diyor. Ama, bir tespit var:
"Sağlık Bakanı ise kurnaz. 'SSK'lı hastalara devlet hastanelerinde
bakalım' diyor. Niye; çünkü, döner sermaye var; ama, sağlık ocaklarında yok.
Dolayısıyla, onunla ilgili bir talebi yok..." MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Var, var... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - "...Dolayısıyla, size diyeceğim, 5
katrilyon harcanıp, personeline katrilyonlarca para verilip yapılan
yatırımlardan neden SSK'lı vatandaşın da yararlanamadığının hesabını sormak
size düşer; bunu da, en iyi siz yaparsınız" diye yazmış yazara. Ben de,
burada, bu vatandaş adına hükümete soruyorum, bu Mecliste dile getiriyorum. ALİ GEBEŞ (Konya) - İyi aklımıza getirdin... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Değerli arkadaşım, vatandaşın sorunlarını
dile getirmek bizim görevimiz. İsterim ki, siz de, gezerken tespit ettiğiniz bu
notları getirin. BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, karşılıklı konuşmayalım lütfen... Şimdi
elektriklenmeyelim... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Yine, bir başka bakan diyor ki: "Biz
hazineden para almadık." Ama, yine -adını da vereyim- Ortadoğu Gazetesinde
Orhan Tahsin yazmış: "İşçinin rızkından, emeklinin ilacından kısarsanız,
SSK Hazine'den para almaz. Emekli aylık kuyruğunda, işçi hastane kapısında
ölüyormuş, amele bakanın umurunda mı" diyor. Bu "amele bakan"
diye tabir ettiği, Sayın Yılmaz'ın tabiriymiş; öyle söylüyor. Ve daha sonra Bakan diyor ki: "Ben, bu sosyal güvenlik kurumlarını
düzelteyim, gel, bu konuda Maliye Bakanlığı olarak da bazı teşvikler ver."
Bu teşviklere Sayın Bakan olumlu cevap vermeyince, basına yansıyor:
"Okuyan, Sümer Oral'ı Meclise şikâyet etti. Bakan, Sümer Oral'ı, bireysel
emekliliğe vergi muafiyeti getirilmesine karşı çıktığı için, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Sağlık ve Sosyal İşler Komisyonuna şikâyet etti. Okuyan, SSK,
Bağ-Kur ve Emekli Sandığının tek çatı altında toplanmasına, birleştirilmesine
karşı çıktığını da belirterek, komisyon üyelerine ‘bizi uzlaştırın’ dedi."
Değerli arkadaşlarım, Allahaşkına, soruyorum, bu Kabinede anlaşan iki
bakanı göster misiniz?! Özelleştirmeden sorumlu Bakan Sayın Yalova ile
Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz... Bakıyoruz, Sayın Şükrü Sina Gürel... Hepsi
birbiriyle kavgalı. O zaman, bu Bakanlar Kurulu nedir? KÜRŞAT ESER (Aksaray) - Maddeye gel, maddeye... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bir kahvehanede vatandaşların oturup
sohbet ettiği, çay kahve içilen bir yer midir? Bakanlar Kurulu ne için vardır?!
Yani, bunların birbiriyle anlaşamaması mümkün değil; ama, bir konu var
ki, bakanlar, vatandaştan para almada son derece güzel uzlaşıyorlar. Bakın,
ortak kararlar çerçevesinde, Bağ-Kurca, sağlık primi oranı yüzde 20'ye
çıkarılıyor -yani, yüzde 10'dan yüzde 20'ye- ve Bağ-Kurludan alınan ise daha
fazla artırılıyor. Geçen yıl, Havran Esnaf Sanatkârlar Odası Başkanı yazmıştı, o günden
bugüne çok şey değişmedi: "Bugün yüzde 25 enflasyon politikası yürüten
hükümet, Bağ-Kurluya, kimsenin ödeyemeyeceği prim farkı getirmiştir. Bu durum,
esnaf ve sanatkârlarımız arasında büyük tepkilere neden olmuştur. Zaten, son
bir senedir, ekvergi, deprem vergisi, eğitime katkı payı gibi onlarca vergiyle,
bizleri iyice batağa soktunuz ve son zamlarda boğdunuz. Sizleri tebrik ediyor
ve sizleri hiçbir zaman unutmayacağımızı bilmenizi istiyorum. Sorumsuzca ve düşüncesizce bizlerle ilgili aldığınız kararlar, artık
sabrımızın bittiğini ve en kötüsü, merkezî hükümetten ümidimizi kestiğimizi bir
kere daha teyit etmiştir. Bağ-Kur emeklisine vermiş olduğu maaşı SSK'lıya göre yüzde 50 az
ödeyeceksin, eczaneden almış olduğu ilaç bedelini yükselteceksin, yeni
düşünülen değişikliğe göre sağlık karnesi alan bakımlılardan ayda 10 milyon TL
sağlık primi alacaksın, çalışan Bağ-Kur emeklisinden yüzde 10 destek primi
keseceksin, sonra da bize dönüp 'tünelin ucu göründü, enflasyon düşüyor,
kutluyoruz' diye edebiyat yapacaksınız. Bizlerin hangi şartlarda çalıştığını, çoluk çocuğumuzu hangi şartlarda
geçindirdiğimizi hiç mi merak etmiyorsunuz?! Bizlere sağmal inek muamelesi
yapan bugünkü iktidarı şiddetle protesto ediyoruz. Her gün kapanan işyerlerini, borcundan dolayı kendini yakıp intihar
edenleri, en şerefli insanları sahtekâr duruma düşürdüğünüzü göremiyor
musunuz?! Bıktık artık, sizi, batık bankalarınızı ve aile şirketlerinizi
kurtarmaktan. Hiç kimse unutmasın ki, Türk esnaf ve sanatkârları devletine ve milletine çok bağlıdır; ancak, kesinlikle
enayi değildir, kendilerine öngörülen bence zulüm olan, bu işkenceyi
unutmayacak; bir gün demokratik yollardan hesabını soracaktır. Er ya da geç, “hesap sandığı önümüze geldiğinde, sizlerin neler
söyleyeceğini doğrusu çok merak ediyoruz” diyor. Aradan bir yıl geçiyor, 4 aralıkta, Sındırgı Esnaf ve Sanatkârlar Odası
Başkanı Sayın Sadettin Dolar yazıyor -aynı şikâyet ve artmış- diyor ki : "Çalışandan -zaten geçinemediği için
çalışıyor- yüzde 10 kesinti alıyorsunuz. Bir de, eskiden kredi alırdık
"borcunuzun olmadığına dair kâğıt getiremezseniz, bunu da vermeyiz
diyorlar." ilave olmuş bu. İnsaf!.. İnsaf!... Ve Ege Sanayi Odası da -Sayın Bakanın da milletvekili olduğu bölgenin,
Manisa'nın da içinde olduğu Sanayi Odası- diyor ki -arkadaşlar, burada
sorunlarını belirten yazı yine 1999 yılına ait- "getirilen ekvergi,
üretimi engelleyecek niteliktedir ve bu koşullar altında ekonomiyi daha da
daraltacak bir vergi uygulaması, artan işsizler ordusuna hızla yenilerini ilave
edecek, bir başka sosyal afet olan işsizlik sorunumuzu derinleştirecektir"
diyor. Çok geçmeden, bir çığlık gibi, 8 Aralıkta bu tekstilcilerle ilgili
derneğin yöneticileri Sayın Metin Emiroğlu ve Sayın Halit Narin faks
çekiyorlar. -Eminim sizlere de geldi- diyorlar ki: "Son ikibuçuk yılda
yaklaşık 1,5 milyon insanımız işsiz kalmıştır, yüzde 30 işyeri
kapanmıştır." Şimdi hâlâ bu yanlışlarda niye ısrar edersiniz, anlamam. Bakıyoruz, Özürlüler Haftasında çekilen bir faks daha. Burada diyor ki:
"Gözleri görmediği için..." HASAN GÜLAY (Manisa)- Amma tanınmışsın! İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla)- Siz de dile getirirseniz, aynı şekilde
olursunuz. Bu millet, kendi derdini dile getiren milletvekilini her zaman
bilgilendirir, hiç merak etmeyin. Ayrıyeten, benim gibi dolaşmış olsanız
göreceksiniz. Selma Yörükgetiren ve Ayşegül Aldemir; bunlar kazandığı halde,
başvurularında görme özürlü oldukları bilindiği halde atamaları yapılmıyor.
Yine, görme özürlü biri müdür olmuş "hayır, sen yapamazsın deyip"
görevden alan Sağlık Bakanı, kendisini saymanlıkla, yani malî sorumlulukla
yükümlü kılıyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla)- İşte buradan görülüyor ki, bu hükümet ve
anlaşılıyor ki, destekleyenler de gereken cevabı alacak. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Yılmazyıldız. 14 üncü madde üzerindeki görüşmeler bitmiştir. 14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. 15 inci maddeyi okutuyorum : Dernek ve benzeri kuruluşlara yapılacak yardımlar ile vakıf ve derneklerin denetimi MADDE 15. - a) Genel ve katma bütçeli kuruluşlar bütçelerindeki
"Dernek, Birlik, Kurum, Kuruluş, Sandık, Vakıf ve Benzeri Teşekküllere
Yapılacak Ödemeler" faaliyetinde yer alan ödeneklerden yapacakları
yardımlarda; anılan kurumların bütçeden alacakları yardımlarla
gerçekleştirecekleri hizmet ve faaliyetlerini gösteren plan ve iş programlarını
istemek, bunlar üzerinde gerekli incelemeyi
yapmak, plan ile iş programlarının gerçekleştirme durumlarını izlemekle
yükümlüdürler. Yardımlar yukarıdaki incelemelere bağlı olarak gerektiğinde
taksitler halinde yapılabilir. Harcamaların yukarıdaki esaslar doğrultusunda amacına uygun olarak
yapılıp yapılmadığını incelemeye, yapılacak yardımların yönlendirilmesine
ilişkin yeni ilkeleri tespite Maliye Bakanı yetkilidir. b) Kamu kurum ve kuruluşlarına üstlendikleri görevleri yerine getirmede
maddi katkı sağlayan (personele yardım sağlayanlar dahil) vakıf ve dernekler,
mevcut mevzuatları çerçevesinde tabi oldukları denetimin yanı sıra bağlı veya
ilgili kurum ve kuruluşlarca da denetlenir. Maliye Bakanlığı, gerekli gördüğünde bu vakıf ve dernekleri denetler,
mali tablolarını ve bilançolarını inceler. BAŞKAN - 15 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Adana
Milletvekili Sayın Yakup Budak; buyurun. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler;
sözlerime başlarken, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Kamu kurumlarının, genel ve katma bütçeli dairelerin bünyelerinde
birtakım dernekler, vakıflar, sendikalar, kurumlar, birlikler var ve bu
birliklere de, bu kurumların bütçelerinden birtakım paylar ayrılıyor; bu
maddeyle, bu payların nasıl harcanacağı ve Maliye Bakanlığının bunu nasıl
denetleyeceği konusunda birtakım hükümler getirilmektedir. Görüldüğü gibi, devlet, yapması lazımgelen birtakım hizmetleri,
yetişemediği için, kurumlarımız yetersiz kaldığı için ya da ulaşamadığı için,
kendi eliyle kurdurmuş olduğu birtakım vakıflara ve derneklere yaptırıyor ve
bunlara da birtakım kaynaklar tahsis ediyor ve onların nasıl çalışması
lazımgeldiği konusunda da bir düzenleme yapıyor. Devlet böyle yaparken, bir taraftan da, vatandaşlarımızın, insanımızın
hamiyet duygusundan, inancından kaynaklanan, devlete ve millete faydalı olma,
toplumun gelişmesinin önünü açma ve insanların en güzel varlığı olan
nesillerini ve çocuklarını yetiştirme noktasında gayret gösteren vakıfların ve
derneklerin de üzerine gidiyor. Bir taraftan, resmî dernekler, vakıflar
kurduruluyor, bir taraftan da, hizmet için kurulmuş, gerçekten Türkiye'nin
ufkunu aydınlatan, önünü açan, çocuklarımıza ve nesillerimize güçlü ve büyük
Türkiye yolunu açacak bir inançla, azimle çalışan birtakım derneklerin ve
vakıfların da üzerine gidiliyor; bu çelişkiyi anlamak mümkün değildir. Elbette,
sosyal dayanışmanın gelişmesi için, toplum olarak üzerimize düşeni yapmamız
lazım geliyor. "Avrupa Birliğine gireceğiz" diyoruz ve "standartlarımızı
da, Avrupa Birliğinin standartlarına çıkaralım" diyoruz. Avrupa Birliğini
güçlü kılan, Amerika'yı güçlü kılan, ABD toplumundaki, Avrupa'daki insanların,
bu sosyal yardım kuruluşlarına, sosyal aktivitilere çok fazla sayıda
katılmaları, çok sayıda derneğe, vakfa üye olmalarıdır. Eğer, insanlar, bu
derneklere, vakıflara üye oluyorlarsa, kendi psikolojik sorunlarını, bedensel
sorunlarını, malî sorunlarını daha kolay çözme yoluna ulaşıyorlar ve toplumun
başına, problemli bir insan olmak yerine, sıkıntılı bir insan olmak yerine,
sorunlarını çözmüş bir insan olma durumuna geliyorlar. Dolayısıyla, o
toplumlardaki, toplumun rahatsızlıkları, bireyin rahatsızlıkları, kendiliğinden
ortadan kaldırılıyor ve devlet de birtakım lüzumsuz işlerle uğraşmıyor. Onun
için, toplumun örgütlü toplum olması, toplumun kendi sorunlarını kendisi
çözebilecek birtakım organizmalara, birtakım mekanizmalara kavuşması,
devletimizin ve ülkemizin faydasına olacaktır. Gerçekten, bizim tarihimizde, ecdadımız, vakıflar kurmuştur. İmardan
irfana, ilme, kültüre kadar her konuda vakıflar kurulmuş; askerî destekler
sağlamak için vakıflar kurulmuş, hasta leyleklerin masrafları için vakıflar
kurulmuş ve toplum huzurlu bir toplum olmuştur. Osmanlının, 3 kıtada, 600 yıl gibi uzun süre, uzun soluklu bir
imparatorluk haline gelmesinde, vakıf medeniyetinin, sivil toplum kuruluşlarının
oluşturulmasının büyük katkısını unutmamak gerekiyor ve Osmanlının uzun ömürlü
olmasının nedeninin, bu sivil toplum kuruluşlarında olduğunu daha iyi anlıyoruz
ve kavrıyoruz. Eğer biz, toplumun önünü açmazsak, onların serbestçe, özgürce
örgütlenmesini ve devletin ve milletin yapması lazım gelen işlere, katkılara,
gönüllü katkısını sağlayamayacak olursak, devlet olarak ne yaparsak yapalım,
işlerin üstesinden gelmemiz mümkün değil. İşte, bugün, devletin bütün kamu kurum ve kuruluşlarında, birtakım vakıflar
ve dernekler kurulmuş. Gerçekten, bunların çok güzel hizmet edenleri var; ama,
bunun yanında, milletin vergisiyle yapması lazım gelen hizmetleri, vatandaşa parayla
satan birtakım vakıflar ve dernekler de var; bunların üzerine gitmek gerekir.
Bir dernek kurulmuş, vatandaşın işi düşüyor, cebinde beş kuruş parası yok;
gidiyor o derneğe, birtakım makbuz almazsa imza atılmıyor. Geçen gün Van'a gittik, ilçelerini ve köylerini dolaştık. Vatandaş, 2
koyunu var, satacak; tabiî, o bölgenin özelliğinden dolayı da, gidip,
kaymakamdan, 2 koyunu Van pazarına götürüp satması için izin alması gerekiyor;
kaymakamlığa "2 koyunumu götürüp Van pazarında satacağım" diye
dilekçe yazıyor, kaymakamlık "kaymakamlık güçlendirme vakfına bir
uğra" diyor. Vatandaşa 1 milyon, 2 milyon liralık bir makbuz kesiliyor,
tabiî, ondan sonra diyorlar ki "tarım müdürlüğüne git, menşe şahadetnamesi
alacaksın." Tarım müdürlüğünün de bir vakfı var, o da bir makbuz kesiyor,
ondan sonra vatandaşa diyorlar ki "sen bunu ilçenin sınırları dışarısına
çıkaracaksın, güvenlikle ilgili bir konudur, bir de jandarmaya uğra."
Jandarma da kendisine ait bir makbuz kesiyor. Adam 2 koyun satacak, 3-4 tane
vakfın veznesinin önünden geçiyor. Van hayvan pazarına gittiğimizde, 2 koyun
satacak adamın elinde desteyle kâğıt vardı. Devletimizden Allah razı olsun diyeceğim mi bilmiyorum; bütün inekleri
de zaten Van'da küpelemişler, birer plaka vermişler. Vatandaş diyor ki "bu
ineklerin plakalarını tarım müdürlüğünde kayıttan düşürmek, otomobili kayıttan
düşürmekten çok zor hale geldi. Çünkü, vakıfların önünden geçmeden bunu
halletmek mümkün değil." Arkadaşlar, şimdi size soruyorum; böyle bir vakıfçılık anlayışı olur mu?
Böyle vakıflar kurmak suretiyle, devletle milleti nasıl kaynaştıracağız, sosyal
barışı nasıl sağlayacağız, o bölge insanımızı devletle nasıl kucaklaştıracağız?
Birtakım bildiriler dağıtmakla, birtakım törenler tertip etmekle bu
gerçekleşmez. Onun için, bu vakıflara da Maliye Bakanlığımızın dikkat etmesi
gerekir. Altını çizerek ifade etmek istiyorum; elbette faydalı hizmetler gören
dayanışma vakıflarımız, kalkınma vakıflarımız, köylere hizmet götürme
vakıflarımız var; ama, bunu, kendi ecdadımızın kurmuş olduğu özelliklere göre
yapan bir vakıf anlayışına getirmek gerekir. Onun için, diyorum ki, sivil toplum kuruluşlarının önünü açalım,
insanımızdan korkmayalım, insanımızın bir araya gelmesinden korkmayalım. Ancak
totaliter rejimler, faşist rejimler insanların bir araya gelmesinden korkarlar.
Eğer biz, insanların bir araya gelmelerine mani olacak olursak, onların
yardımlaşmasına ve dayanışmasına mani olacak olursak o insanlar başka yerlerde
bir araya gelirler ve devletin ve milletin başına da olmadık işleri açarlar.
Eğer, devlet ve millet olarak başımıza olmadık işlerin açılmamasını istiyorsak,
bırakalım bu sivil toplum kuruluşlarını, genişlesinler, büyüsünler, devletin
yapması lazım gelen birtakım hizmetleri de üstlensinler diyorum ve bu
vakıfları, özellikle kamu kurum ve kuruluşlarındaki vakıfları, Maliye
Bakanlığımızın güzel bir şekilde denetlemesini arzu ediyoruz. Maalesef, bu konuda, kamu kurum ve kuruluşlarında, vatandaşa hizmet
götürebilmek için birtakım suiistimaller de yapılmaktadır. Bir kamu kuruluşu
araba kiralayacak, kendisi bir vakıf kurduruyor, o vakıf aracılığıyla -sözde,
araba kiralamak suretiyle devlete maliyeti düşürecek; ama, o vakıf aracılığıyla
kiralıyor- birtakım kiralama hizmetleri yapılıyor. Dolayısıyla da, sanki,
devlet, birtakım yükten kurtarılmış gibi oluyor. Üniversitelerin birtakım
vakıfları var, ihaleleri o vakıflara veriyor. Belki, başka bir inşaat firmasına
verse, yüzde 30, yüzde 40 kırımla alacak; ama, üniversitenin vakfı olduğu için
yüzde 1 kırımla veriliyor. Dolayısıyla da, devlete, bu vakıflar aracılığıyla,
sanki, katkıda bulunulmuş gibi bir tavır da sergileniyor. Bu olumsuzlukların
ortadan kaldırılması gerekir. Birtakım kalkındırma dernekleri var "dernek" diye yazıyor;
ama, kumarhaneden farkı yok. Emniyet güçlerimiz, devletimiz, o kumarhanelerin
üzerine gideceği yerde, hizmet götüren birliklere, hizmet götüren dernek ve vakıflara
üç yıldır zulmediyor; devletin bütün güçlerini oraya seferber ediyor. Gelin, bu
zihniyetten, bu anlayıştan vazgeçelim; sivil toplum örgütlerinin önünü açalım;
doğru çalışanın yanında olalım, yanlış çalışanı da elbirliğiyle önleyelim
diyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (FP, DYP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Budak. Grupları adına başka söz isteyen?.. Yok. Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat... ASLAN POLAT (Erzurum) - Ben vazgeçiyorum ve söz hakkımı Sayın Sobacı'ya
veriyorum. BAŞKAN - Sayın Sobacı zaten söz istemiş efendim. Sayın Polat vazgeçmiş. Tokat Milletvekili Sayın Bekir Sobacı; buyurun efendim. (FP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika. BEKİR SOBACI (Tokat) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Bütçeden vakıf ve derneklerimize yapılan, benzer kuruluşlara yapılacak
yardımlar üzerine söz aldım. Ben, bir hususa işaret etmek istiyorum. Türkiye'de
üçbuçuk dört yıldır yaşadığımız süreçte, akreditasyon olayıyla karşı
karşıyayız. Devlet tarafından, devlet kurumları tarafından, bir akredite edilen
gazeteciler var her davete çağrılan, bir de dışlanmış gazeteciler var; bir
örnek olsun diye söylüyorum. Aynı anlayış, dernekler ve vakıflarla ilgili de
aynen sürüp gidiyor. Değerli arkadaşlar, devlet, laiklik sıfatı gereği, yansız olmak
zorundadır. Sivil toplum kuruluşlarına ve topluma ideolojik yaklaşmanın
getireceği noktaların bedelini, insanlık camiası, geçmişte, çok acı faturalarla
ödedi. Onun için, -hangi kurum olursa olsun, isterse ordu olsun- bütün
kurumları ideoloji bekçiliği yapan devlet anlayışına 21 inci Yüzyılda yer
olmayacak, bunu böyle bilmemiz lazım ve eğer, bugün Avrupa Birliğinin eşiğine
gelinen noktada sokaklarımızda birtakım ısınmalar oluyorsa, oturup düşünmek
zorundayız ki, ikiyüz yıllık sevdamız acaba burada noktalanacak mı; bunun ipi
birilerine mi kestirilecek? İşte bu manada, bu seçici anlayışın, özellikle
devlet kurumları tarafından terk edilmesi lazım. Öyle vakıflarımız var ki
-Hazineyle ilgili konuşurken de söyledim- Avrupa İskân Fonundan mark bazında
alınan krediyi Türk parası üzerinden devretmiş. Hazine garantili kredi ve mark
bazındaki faiz, Türk parası üzerinden devredilirken, aynı -yüzde 7 diyelim-
libor artı yüzde 2 ya da 1'le alınan o kredi, Türk parası üzerinden
devredilmiş; ama, öyle bir vakıf üniversitemiz var ki bugün, YÖK, hak ettiği 2
milyon dolarını senelerdir vermiyor; olmaz değerli arkadaşlar!.. Bugün, şu Meclis albümüne baksanız, belki, Amerikan ve Avrupa
vakıflarının burslarıyla yurt dışına gitmiş arkadaşlarımızı görürsünüz. Bir
tarafta, yurt dışından bir vakfın bursunu alacağım diye, Amerikan vakfının
bursunu alacağım diye çırpınan öğrencilerimiz, gençlerimiz, beri tarafta,
ülkemizde çok iyi niyetle yaklaşım sergileyen, hizmet sergileyen vakıf ve
derneklere çok kötü muamele ve bir akreditasyon anlayışıyla yaklaşım!.. Bu mantaliteyi terk etmek zorundayız. Ben, burada özellikle Meclisimize çok büyük görevler düştüğü
kanaatindeyim. Enstitülere, araştırma kurumlarına hiçbir ideolojik yaklaşım
olmadan eşit muamele yapmak zorundayız. Sonuçta, güzelliklerimizi bizden
sonraki nesillere ve çağa anlatmak için de bunu yapmak mecburiyetindeyiz. Bu
manada, biz zenginliklerimizin farkına varamayan bir toplumuz. Belki geçmişte
konjonktürel olarak getirilmiş birtakım yasaları daimî hale getiriyoruz; ama,
kültürümüzün çok güzel noktalarını da unutan bir toplum haline geldik. Bu
noktada yapılacak çok şey var diyorum. İşte bu sebeple, devlet anlayışında, ne
olursa olsun, bu ideolojik yaklaşımı terk edelim diyorum. Yakın geçmişimizde
bazı vakıflar hakkında televizyonlarda koparılan yaygaralardan yargı
safhasından sonra sonuçta hiçbir şey çıkmadığını ve hepsinin de beraat ettiğini
görüyoruz ve sonuçta görüyoruz ama, işte bu yaygaraların televizyonda ve
medyada niye bu kadar çıkarıldığını sonradan anlıyoruz; birtakım yolsuzlukları
örtme ve perdeleme gayretlerinin sonucudur diye ifade etmek istiyorum. Bu manada da, inşallah, güçlenmiş bir sivil toplumun, Türkiyemizde
önemine tekrar işaret ediyorum. Düğmelere basıldığının ifade edildiği bu
günlerde, geçmişte birbirimizi niye boğazladığımızın yanlışlığını daha iyi
anlıyoruz. Bu manada, inşallah, bir danışma meclisi gayretinde olanlara da
yeterli tepkiyi verecek bir siyasî tavrı Meclis olarak göstermek zaruretini de
ifade edi-yorum. Bu manada, hükümetimizin yapacağı çalışmalara da, şahsen kendi
adıma her tür desteği vermeyi de
taahhüt ediyorum. Saygılarımı arz ediyorum efendim. (FP, MHP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sobacı. Tabiî ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendi iradesine sahip
çıkacaktır. Sayın Bedük, sual mi var efendim? SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Evet. BAŞKAN - Buyurun. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın
Maliye Bakanıma iki sorum var. Başkentler bir ülkenin aynasıdır. Ankara da Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin aynasıdır. Bu sorumun, her
ne kadar doğrudan maddeyle ilgili olmasa bile, anlayışla karşılanacağını
ümit ediyorum. Maliye Bakanlığının Ulus'taki eski binasının, fevkalade, tarihî ve
kültürel değeri olduğunu biliyoruz. Bütün ülkelerde tarihî ve kültürel değeri
olan birkısım binalar, prestij binası olmaları itibariyle, merkez veya yerel
yönetimler tarafından kullanılması hususunda, hem korunması hem de
hayatiyetlerini devam ettirmeleri bakımından önemli değerlendirilmektedir.
Maliye Bakanlığı eski binasının, Ankara Valiliği tarafından kullanılması
hususunda, Sayın Maliye Bakanımızın bir anlayışı, bir tasarrufu, bir desteği
olacak mı? Böylece, Maliye Bakanlığının eski binasının bitişiğindeki, o eski
binanın özelliğini kaybettiren birkısım çirkin görüntülerin de ortadan
kaldırılmasına imkân verecek mi? Bunun, aynı zamanda başkentimizin diğer
başkentlerle yarışmasında ve münasebetlerinde de fevkalade iyi bir intiba
bırakacağı anlayışını taşıyorum. İkinci sorum; Ankara, bir kültür ve sanat merkezi pozisyonundadır;
kültür ve sanatla meşgul olan çok önemli miktarda dernekler ve vakıflar vardır;
ayrıca, Kültür Bakanlığının kontrolü altında da yine dernek hüviyetinde
merkezler vardır. Bu merkezlerin en önemli sorunu, binalardır. Kültür ve sanat
dalında meşgul olmuş olan birkısım sanatçılarımızın bina ihtiyaçlarının
karşılanması hususunda Maliye Bakanlığımızın eski ve fakat kullanılmayan
birkısım yerlerinin tahsisi hususunda yardımcı olmaları mümkün müdür? Teşekkür ederim. BAŞKAN -Sayın Bedük, bu, suali biraz geçti; herhalde, kişisel söz
hakkınızı kullanmış oldunuz. Sayın Bakan, cevap verecek misiniz? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir)- İzniniz olursa, çok kısa hemen cevap
vereyim. BAŞKAN - Yahut da yazılı verin. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, ben konuşma yapmadım;
sadece burada iki soru sordum BAŞKAN - Hayır, bir şey demedim efendim. Arkadaşlar itiraz ettiler
"Sayın Bedük konuştu"dediler; bende " 5 dakikalık bir hak
var" dedim. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - İsterseniz kalkıp konuşurum. BAŞKAN - Hayır efendim. Buyurun Sayın Bakanım. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ulus'taki Maliye Bakanlığı binası, gerçekten Sayın Bedük'ün de
dile getirdiği gibi, Ankara'nın gurur binalarından ve tarihî, kültürel yönü
olan çok kıymetli bir binadır.Şu anda, Maliye Bakanlığının bazı bölümleri ve
Gümrük Müsteşarlığının hemen hemen önemli bir bölümü orada görev yapıyor.
Şüphesiz ki, o binanın, hatta çevresinin çok iyi düzenlenerek, Ulus'a belki de
eski günlerini hatırlatır bir manzara içerisine sokulması, öyle bir düzenleme
yapılması çok yararlı olur; ama, şu anda içerisinde oturan, biraz evvel
söylediğim üniteler var. Maliye Bakanlığının ünitelerinin önemli bir bölümü,
belki de tamamı, yakında oradan ayrılıp, Maliye Bakanlığının yapılmakta olan
binasına taşınacak, özellikle gelirler teşkilatı. Eski gümrük bakanlığı binasının durumunu tam bilemiyorum; ama, en iyi
şekilde değerlendirmek, Ankara'ya kazandırmak benim de tercihim olacaktır.
Ankara Valiliğinin bu tür bir talebinin olduğunu da biliyorum, Ankara Valisi de
bir ara bana iletmişti. O aşamaya geldiğimiz zaman, en iyi şekilde
değerlendirmeyi ben de tercih ederim. İkinci sualin cevabı : Biz, esasen, bu tür derneklere, zaman zaman,
Maliye Bakanlığına ait, Hazineye ait, kullanılmayan veya kullanılmasa da
olabilecek bazı binaları veya arsaları tahsis edi-yoruz. Bu tür talepler
geldiğinde, envanterimizde bu tür talep edilen konulara uygun yerler varsa,
bunları veriyoruz ve fevkalade de sıcak yaklaşıyoruz, yaklaşılması da lazımdır.
Teşekkür ederim. BAŞKAN - Ben teşekkür ederim efendim. 15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. 16 ncı maddeyi okutuyorum: ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM Bütçe
Uygulamasına İlişkin Hükümler Bölüm düzeni ve deyimler MADDE 16. - Gider cetvelinin bölümleri, program bütçe uygulamasında
programlar şeklinde düzenlenir. Programlar altprogramlara, altprogramlar da
hizmetlerin veya harcamaların niteliğine uygun ödenek türlerine göre faaliyet
veya projelere ayrılır. Her faaliyet veya proje gerekli sayıda harcama
kaleminden oluşur. 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu ile diğer kanunlarda ve bu Kanunda
yer alan; a) "Fasıl ve bölüm" deyimleri bütçe sınıflandırmasında,
"Program"ı, b) "Kesim" deyimi "Altprogram"ı, c) "Madde" deyimi, harcama kalemlerini de kapsayacak şekilde
"Faaliyet" veya "Proje"yi, d) "Tertip" deyimi, hizmet veya harcamanın yapılacağı program,
altprogram, ödenek türü, faaliyet-proje ve harcama kalemi bileşimini, e) "Harcama kalemi" deyimi, (A) işaretli cetvelde yer alan
ödeneklerin 100, 200....900 düzeyindeki ayrımını, f) "Ayrıntı kodu" deyimi, harcama kaleminde yer alan ödenekler
esas alınarak tahakkuk ettirilecek giderlerin (R) işaretli cetvelde
belirtildiği üzere Devlet Muhasebesi kayıtlarında gösterileceği alt ayrımı (bu
ayrıma Kesinhesap Kanunu tasarılarında da yer verilir.) g) Borç ödemeleri yönünden "ilgili hizmet tertibi" deyimi,
(Personel giderlerine ait harcama kalemlerindeki ödenek bakiyeleri yalnızca
personel giderleri borçlarına karşılık gösterilmek şartıyla) hizmet veya
harcamanın ait olduğu programı, İfade eder. BAŞKAN - 16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. 17 nci maddeyi okutuyorum efendim: Bağlı cetveller MADDE 17.- Bu Kanuna ekli cetveller aşağıda gösterilmiştir: a) Bu Kanunun 1 inci maddesi ile verilen ödeneğin dağılımı "A"
işaretli, b) Özel hükümlerine göre 2001 Mali Yılında tahsiline devam olunacak
Devlet gelirleri "B" işaretli, c) Devlet gelirlerinin dayandığı temel hükümler "C" işaretli, d) Kanunlar ve kararnamelerle bağlanmış vatani hizmet aylıkları
"Ç" işaretli, e) Hazine garantilerinden kaynaklanan yükümlülüklerden Hazinece
üstlenilmesi muhtemel ödemeler "D" işaretli, f) Bütçe kapsamına alınan fonlar "F" işaretli, g) Gelecek yıllara geçici yüklenmelere girişmeye yetki veren kanunlar
"G" işaretli, h) 6245 sayılı Harcırah Kanunu
hükümleri uyarınca verilecek gündelik ve tazminat miktarları "H"
işaretli, i) Çeşitli kanunlara göre bütçe kanunlarında gösterilmesi gereken
parasal sınırlar "İ" işaretli, j) Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret
ödemelerinin miktarı "K" işaretli, k) Kurumların mevcut lojman, sosyal tesis, telefon, faks ve kadro
sayıları "L" işaretli, l) 2698 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Okul Pansiyonları Kanununun 3 üncü maddesi gereğince Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından idare edilecek okul pansiyonları ile Sağlık Bakanlığına
bağlı sağlık okulları öğrencilerinden alınacak pansiyon ücretleri "M"
işaretli, m) 3634 sayılı Millî Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu uyarınca; milli
müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak; 1. Hayvanların alım değerleri "O" işaretli, 2. Motorlu taşıtların ortalama alım
değerleri ile günlük kira
bedelleri "P" işaretli, n) Harcamalara ilişkin formül "R" işaretli, o) Kurumların sahip oldukları taşıtlar ve 2001 yılında Taşıt Kanunu
uyarınca satın alacakları taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmetlerde
kullanılacağı ve azami satın alma bedelleri "T" işaretli, Cetvellerde gösterilmiştir. BAŞKAN - 17 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 18 inci maddeyi okutuyorum efendim : Yeni tertip, harcama ve gelir kalemleri açılması MADDE 18. - Maliye Bakanı; a) İlgili mevzuatına göre, yılı içinde 2001 Yılı Yatırım Programına
alınan projeler için (2) ödenek türü altında, hizmetin gerektirdiği hallerde de
(3) ödenek türü altında yeni tertipler veya (A) işaretli cetvelin bütünü içinde
yeni faaliyet ve harcama kalemleri, gerektiğinde (B) işaretli cetvelde yeni
bölüm, kesim ve maddeler açmaya, b) 25/6/1992 tarihli ve 3824 sayılı Kanunla kaldırılan vergi ve resimler
nedeniyle Toplu Konut Fonu adına gümrüklerce ithal sırasında tahsil edilecek
miktarlardan gelir kaydedilecek oranı tespite ve bu tutarı tahsilatı yapan
gümrük saymanlarına (B) cetvelinde açılan tertibe gelir kaydettirmeye ve Toplu
Konut Fonuna aktarılacak tutarlar ile gelir kaydedilecek tutarlara ilişkin
uygulama ile ilgili usul ve esasları belirlemeye, Yetkilidir. BAŞKAN-18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. 19 uncu maddeyi okutuyorum: Aktarma MADDE 19. - Maliye Bakanı; a) Münhasıran "100-Personel giderleri" harcama kalemindeki ödeneklerle
ilgili olarak, aynı kuruluş bütçesi içinde programlar arası aktarma yapmaya, b) Kuruluş bütçelerinin "100-Personel giderleri" harcama
kalemindeki ödenekler ile Maliye Bakanlığı bütçesinin (930-08-3-351-900)
tertibindeki ödeneklerden gerekli görülen tutarları Maliye Bakanlığı bütçesinde
yer alan yedek ödenek tertibine aktarmaya, c) Hizmeti yaptıracak olan kuruluşun isteği üzerine bütçesinden, mali
yıl içinde hizmeti yürütecek olan daire veya idarenin bütçesine, gerektiğinde
hazine yardımı ile ilişkilendirilmek suretiyle ödenek aktarmaya ve bu konuda
gerekli işlemleri yapmaya, d) Milli Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı arasında cari yıl içinde yapılan hizmetlerin bedellerini
karşılamak amacı ile varılacak mutabakat üzerine, ilgili bütçelerin program,
altprogram, faaliyet ve projeleri arasında karşılıklı aktarma yapmaya, e) "2001 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine
Dair Karar"a uygun olarak yıllık programda yapılacak değişiklikler gereği,
değişiklik konusu projelere ait ödenekleri ilgili kuruluşların bütçeleri
arasında aktarmaya, f) Yukarıda (d) bendinde belirtilen bütçelerde yer alan Silahlı
Kuvvetlerin tek merkezden yönetilmesi gereken ikmal ve tedarik hizmetleri ile
bir programa ait bir hizmetin diğer bir program tarafından yürütülmesi halinde
ödeneği, ilgili program, altprogram, faaliyet veya projeler arasında karşılıklı
olarak aktarmaya, g) Mevcut üniversitelerden yeni açılacak üniversitelere intikal eden
enstitü, fakülte ve yüksekokulların bütçelerinde yer alan ödenekleri, bu
enstitü, fakülte ve yüksekokulların bağlandığı üniversite bütçelerine
aktarmaya, h) Kamu kurum ve kuruluşlarının yeniden teşkilatlanması sonucu, bütçe
kanunlarının uygulanması ve kesin hesapların hazırlanması ile ilgili olarak
gerekli görülen her türlü bütçe işlemlerini ve düzenlemeleri yapmaya, Yetkilidir. Mali yıl içinde diğer bir daireye veya idareye aktarılan ödeneklerle
ilgili hizmetin yürütülmesinden bütçesine aktarma yapılan daire veya idare görevlidir. Genel ve katma bütçeli kuruluşların kamulaştırma ve bina satın alımları
ile ilgili tertiplerine aktarma yapılamaz. Ancak; liman, hava meydanı,
demiryolu, tünel ve köprü projeleri nedeniyle yapılacak kamulaştırmalar ile
üniversitelerin eğitim-öğretim projeleri için kuruluş bütçesinde tefrik edilmiş
olan toplam kamulaştırma ödeneklerinin % 50'sine, diğer kamulaştırma ve satın
almalar için de % 25'ine kadar olan ödenek eksiklikleri Maliye Bakanlığı
bütçesinin yedek ödenek tertibinden karşılanabilir. İdarelerin kamulaştırma ve bina satın almak amacıyla bütçelerinde yer
alan ödenekler kamu iktisadi teşebbüslerinden gayrimenkul satın alınmasında
kullanılamaz. Ancak bu hüküm doğrudan eğitim ve öğretime tahsis edilmesi
şartıyla Milli Eğitim Bakanlığı ve
üniversiteler bakımından uygulanmaz. BAŞKAN - 19 uncu madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Bayburt
Milletvekili Sayın Suat Pamukçu; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum. 2001 yılı bütçesini görüşüyoruz, bütçenin 19 uncu maddesi üzerinde
Grubumuzun görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle tekrar
hepinize saygılar sunuyorum. 19 uncu madde, Maliye Bakanlığına birtakım hususlarda yetki veren bir
madde. (a) ve (b) bendiyle, özellikle personel giderleri konusunda Maliye
Bakanlığına, birtakım aktarmaları yapması için, yetki veriliyor. Herhalde,
zannediyorum dün Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen tasarıyla,
memurlarımızın maaşları konusunda yapılacak düzenlemede, bu maddeden
zannediyorum yararlanılacak. Dolayısıyla, bu maddenin bu (a) ve (b) bentleri
yerindedir. Yalnız, (c) bendi üzerinde biraz duracağım; ama, ondan önce -bununla
ilgili verilmiş bir de önergemiz var, herhalde elinize geçmiştir Sayın Bakanım-
(h) bendinde "Genel ve katma bütçeli kuruluşların kamulaştırma ve bina
satın alımları ile ilgili tertiplerine aktarma yapılamaz- tabiî, niye
yapılamadığı tartışılabilir, ayrı bir konu- ancak; liman, hava meydanı,
demiryolu, tünel ve köprü projeleri nedeniyle yapılacak kamulaştırmalar
ile..." deniliyor, gerisini okumuyorum. Şimdi, burada, bence çok önemli iki husus atlanmış. Bunlardan birisi
karayollarıyla ilgili projeler, diğeri de barajlar. Özellikle, yap-işlet
modeliyle yapılacak barajlarda, kamulaştırma bedellerini nasıl ödeyeceksiniz,
sıkıştığınız zaman bu tertiplerden aktarma nasıl yapacaksınız; bence
bunlar eksik kalmış. Umarım, bu konuda
verdiğimiz önerge kabul görür, bu eksikliği giderirsiniz. Şimdi, tabiî bütçe bir yerde hükümetin de karnesi sayılır. 2000 yılı
bütçesiyle ilgili hükümetin karnesine baktığımız zaman ne görüyoruz; Türkiye,
2000 yılının haziran ayı sonu itibariyle 106 milyar dolar dışborçla karşı
karşıya, ekim sonu itibariyle de 32 milyar dolar içborç stokuyla karşı karşıya;
yani, 2000 yılının ilk on aylık dönemde, içborç stokunda yüzde 71 artış var. Hükümet, yılbaşında, 2000 yılı hedeflerini açıklarken, TEFE'de ortalama
olarak yüzde 38,5 , yıl sonu itibariyle de yüzde 20 hedef koymuş; ama, yapılan
uygulamalar sonunda gerçekleşen rakamlar nedir diye baktığımız zaman, TEFE'de
ortalama yüzde 50 civarında, yıl sonu itibariyle de yüzde 30 artış gerçekleşmiş
veya gerçekleşiyor. TÜFE'de ise rakamlar ortalama yüzde 44,5 , yüzde 25, yıl sonu hedef
konmuş; ortalamada yüzde 60 civarında bir gerçekleşme, yılsonu itibariyle de
yüzde 40 gerçekleşme görüyoruz. Yani, bu rakamlara dışticaret açığını ilave
edebilirsiniz; dışticaret açığında da 17 milyar 750 milyon dolar bir hedef
konmuş; bu rakam, yılsonu itibariyle 25 milyar dolar civarında olacak. Cari
işlemler açığında, 2 milyar 650 milyon dolar civarında bir hedef öngörülmüş; 10
milyar dolar olarak gerçekleşmiş. Tüm bu rakamlar, hükümetin 2000 yılı karnesinin sıfır olduğunu, zayıf
olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, 2001 yılında da, bu hükümetin geçer not
alması mümkün gözükmüyor. Nereden bileceksiniz: Şimdi, konuştuğumuz maddenin
(c) bendine bakalım; burada, Sayın Bakanımıza, yatırım yapan kuruluşlar
arasında birtakım ödeneklerin aktarılması yetkisi veriliyor. Yatırım diye
ayırdığınız para 3,5 katrilyon, yaklaşık 5 milyar dolar. Zaten, bunun tamamını,
hatta bunun 2 katını banka hortumlamaları aldı götürdü. Siz, neyi
aktaracaksınız Sayın Bakan; yani, bu Meclis, bu yetkiyi size verecek; ama, bu
yetkiyi ne yapacaksınız; hangi parayı, nereden nereye aktaracaksınız; elinizde
para yok ki! Ne yapacaksınız bu yetkiyi?! MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Vergileri artıracaklar vergileri! SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Şimdi, tabiî, sözümü tamamlamadan önce bir
hususu daha belirtmek isterim. Biz, bu hükümete sıfır not verdik, önümüzdeki
yıl da geçer not almayacağı malum; ancak, bir şeyi ifade etmem lazım: Bu
hükümetin sınıfta kalmış olması, bu Meclisin başka hükümet çıkarmayacağı
anlamına gelmez. Bu Meclisten, istediğiniz kadar sayıda hükümet çıkar ve bu
Meclis, bu gidişatı düzeltecek kabiliyette bir hükümeti çıkarabilir ve çıkarır
da. Dolayısıyla, birtakım çevrelerin, efendim, bu hükümet bu işi beceremedi,
başka formüller arayalım gibi birtakım yollara sapmasını kesinlikle doğru
bulmuyoruz. Bu tür uygulamalar karşısında, hükümetin veya hükümet ortağı
partilerin göstereceği dirence destek olacağımızı da ifade ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum, hayırlı olmasını diliyorum. (FP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Pamukçu. Bir önerge vardır; önergeyi okutup, işleme alacağım. Bilindiği gibi, önerge üzerinde görüşme yapamıyoruz. Önergeyi okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 552 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu maddesinin
(h) bendinde "demiryolu, tünel, ....." kelimelerinden sonra gelmek
üzere "karayolu, baraj" kelimelerinin ilave edilmesini arz ve talep
ederiz.
Gerekçe: Diğer hizmetler yanında karayolu ve barajlar da önemli devlet
hizmetleridir ve bunlar için de kamulaştırma bedellerinin ödenmesinde Maliye
Bakanlığına yetki verilmesi gerekir. BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Sayın Başkan, katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, eğer, izniniz olursa,
katılıp katılmadığımı ifade etmeden önce, çok kısa bir bilgi sunmak istiyorum:
Şimdi, mevcut kanun tasarısındaki maddede, baraj ve karayollarına, bütçesinde
mevcut olan kamulaştırma ödeneğinin yüzde 25'i kadar yedek ödenekten artırmaya
imkân veren bir hüküm var. Şimdi, değerli arkadaşlarımız, vermiş olduğu önergeyle,
bunu, yüzde 25'i yüzde 50'ye çıkarmak istiyorlar; ancak, gerek karayolu gerek baraj
büyük kamulaştırma ödeneği gerektiren yatırımlar. Şimdi, yedek ödenekte, esasen, sınırlı bir rakam söz konusu olduğu için,
bu yüzde 50'ye de çıkarılsa, eğer yedek ödenekte yeterli para yoksa zaten
aktaramazsınız. Nitekim kanunun maddesinde de, mutlaka aktarılır denilmiyor,
"aktarılabilir" deniliyor. O bakımdan, bu bütçedeki ödeneğin sınırlı olması nedeniyle, önergeye
olumlu bir katılımda bulunamayacağız; ama, bunları, önümüzdeki yıl bütçesinde,
biraz daha değerlendirme imkânımız olabilir. O nedenle katılamıyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir efendim. 19 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim. 20 nci maddeyi okutuyorum: Posta giderleri MADDE 20. - Yargı organlarınca yargılamanın seyri ve sonuçları ile ilgili
olarak gerek görülen posta giderleri ve vergi dairelerinin vergi tebliğlerine
ilişkin posta giderleri için bütçede öngörülen ödenekler yetmediği takdirde, bu
giderlerle ilgili ilave olarak harcanmasına gerek görülecek tutarı ödetmeye
Maliye Bakanı yetkilidir. Bu suretle ortaya çıkacak ödenek farkı gider kesin
hesabında ayrıca gösterilir. BAŞKAN - 20 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Erzurum
Milletvekili Sayın Lütfü Esengün; buyurun. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, muhterem
arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının içerisinde, zannediyorum, adliye
ile maliye münasebetlerini konuşabileceğimiz tek madde bu madde. Değerli arkadaşlar, Türkiye'de bugün adalet paralıdır. Hakkını aramaya
giden, dava açmak için veya alacağını tahsil için adliye veya icra dairesi
kapılarına giden her kişi devletin takdir ettiği harçları ödemeye, dosya
parasını, tebligat ücretlerini, daha benzeri birtakım masrafları yapmaya mecburdur.
Tabiî gücü olmayanlar ne yapsın, onu düşünen maalesef yoktur. Bir adlî yardım
müessesesi vardır, o da her zaman işlemez. Dolayısıyla, hak aramak Türkiye'de
oldukça pahalı bir uğraştır. Hakkını almak için ilaveten para veren, harç
ödeyen ve dolayısıyla ikinci bir mağduriyete uğrayan nice nice kişiler var
Türkiye'de. İşin daha enteresan tarafı, dava bittiğinde, alacağının tahsiline
mahkemece karar verildiğinde bakiye harç dediğimiz, harcın geri kalan yüzde
75'lik kısmının davalıdan tahsiline karar verir mahkemeler; ama, uygulamada, o
davalıdan, devletin, hazinenin tahsil edeceği harcı dahi mahkemeler, devlet
peşin olarak davacıdan alır, kendisi tahsil cihetine gitmez, davacı, devlete
ödediği o harcı da kendi alacağına ilave etmek suretiyle takibe koyar.
Neticede, devletin alacağının tahsildarlığını vatandaş yapmış olur. Tabiî, hukuk davalarında ve alacak işlerinde, icra takiplerinde, durum
böyle; ama, iş ceza hukukuna gelince, burada bütün masraflar devlet tarafından
karşılanmaktadır. Şimdi, bu getirilen maddede de, yargı organlarınca yargılamanın seyri ve
sonuçlarıyla ilgili olarak gerek görülen posta giderleri ve vergi dairelerinin,
vergi tebliğlerine ilişkin posta giderleri için bütçede öngörülen ödenekler yetmezse,
takviye yeni ödenek ödenir, mealinde bir hüküm var ve bu maddenin gerekçesinde
de, yargı organları ve vergi dairelerinin tebligatlarına ilişkin posta
giderleri için, yıl içinde ödenek yetersizliği nedeniyle hizmetlerin aksamaması
için veya aksamasını önlemek amacıyla ödeneksiz harcama yaptırmak için Maliye
Bakanlığına yetki verilmektedir. Değerli arkadaşlar, sık sık gazetelere de yansıyor, işte, posta
bedelleri olmadığı için celp edilemeyen şahitler, sanıklar veya posta bedeli
olmadığı için Yargıtaya gönderilemeyen dosyalar... Gerçekten uygulamada da sık
sık şahit olunan bir durumdur. Maalesef, herhangi bir dosya aylarca mahkeme
kaleminde beklemektedir. "Niçin işlem yapılmamaktadır?" diye
sorduğunuzda verilen cevap, ödenek yokluğu da değil, sadece -orada kullanılan
tabirle- pul olmadığındandır. Pul olmadığı için şahit celp edilememekte, sanık
celp edilememekte veya dosya üzerinde diğer işlemler yapılamamaktadır. Tabiî, yine ödenek olmadığı için, bazen keşifler yapılamamakta veya
keşiflerde hâkimlerin, kâtiplerin, bilirkişilerin ücreti geriye kalmakta,
aylarca sonra, belki de düyuna kalmak suretiyle ertesi yıl ödenmektedir. Belki
daha vahim tarafı, normalde davetiyeyle celp edilmesi lazım gelen bir sanığı
veya şahidi, sırf pul olmadığı için, ödenek olmadığı için bu defa mahkemeler
ihzaren celp etmek; yani, polis veya jandarma marifetiyle mahkeme huzuruna
gitmek gibi bir uygulamaya, ister istemez, sapmaktadırlar. Bu, fevkalade
yanlıştır. Bir insanın, şahit olarak gideceği bir mahkemeye, evine polis,
jandarma gelerek götürülmesi, zannediyorum, hiçbirimizin karşılaşmak istemediği
bir uygulamadır; ama, tatbikatta, sırf masraf olmaması için -bilmiyorum, şu
anda tebligat masrafları ne kadar; ama,
adliyenin cüzi bir miktar ödeneği olmadığı için- kapılara polisler, jandarmalar
gönderilmekte, ihzaren celpler yapılmaktadır. Bütün bunların önüne geçilme
mecburiyeti var. Adliyelere özellikle fazla bir meblağ da tutmayan muhakkak
-neticede, bu, bilirkişi ücretidir, hâkimin, kâtibin harcırahıdır ve sonuçta
posta masrafıdır- bu ödeneklerin, zamanında, yeteri kadar ödenmesi, gönderilmesi
lazım. Tabiî, bu yüzden adaletin gecikmesi de ayrıca önemli bir sakınca meydana
getirir. Geciken adaletten, her zaman, yakınıyoruz. Adaletin, öncelikle ve
süratle yerine getirilmesini her zaman istiyoruz. Ödenek yokluğundan, adaletin
tecellisi gecikmesin. Değerli arkadaşlar, bir konuya daha temas edip, sözlerime son vereceğim.
Ammenin hakkını, Hazinenin hakkını, adliyelerde Hazine avukatları
korumaktadır. Hazine avukatları, eskiden beri -tahmin ediyorum, şimdi de- aynı
sıkıntı içerisindeler. Uğratıldığı trilyonlarca liralık zararlardan dolayı
devleti savunmak, hele de şu içerisinde bulunduğumuz ortamda, hırsızların,
yolsuzların, banka hortumlayanların o götürdüklerini geri almak için, hem ceza
davalarında hem hukuk davalarında Hazineyi temsil etmek, Hazine avukatlarının
görevleridir; ama, maalesef, bunlara, yeteri kadar ücret verilmiyor, maaşları,
ödenekleri fevkalade az ve eskiden beri bilinen bir gerçek de var, Hazine
Avukatları, Muhakemat bölümü, Maliye Bakanlığında, hep üvey evlat muamelesi
görmüştür; tahmin ediyorum, maalesef, öyle de devam ediyor. Hazine
avukatlarına, Hazineyi temsil eden, ammenin hakkını savunan, müdafaa eden, o
tek kuruşun dahi peşine koşmak için gerçekten büyük gayretler gösteren hazine
avukatlarına, yeterli ödeneği, yeterli ücreti vermek zorundayız. Ne şartlar
altında çalıştıklarını, meslekten gelen arkadaşlarımız bilirler; yüzlerce
kilometre ötedeki ilçeye gitmek zorundadır; davanın yüzde 99'luk kısmını
kazandığı takdirde, o yüzde 1'ini yine temyiz etmek zorundadır, temyiz etmediği
takdirde, görevi suiistimal gibi bir ağır suçla karşı karşıya kalma tehlikesi
her zaman vardır. Onun için de, her türlü sıkıntıya katlanarak, vasıtası
olmadan, yeterli harcırah almadan, Hazinenin hakkını müdafaaya gayret eden
Hazine avukatlarının durumunun muhakkak iyileştirilmesini ve kendilerine bazı
hususlarda, karşı tarafla anlaşma, uzlaşma yetkisi verilmesini, yine,
kendilerine, gerçekten, temyiz konusunda yetki verilmesini -ama, sorumluluğun
da kendilerine tevdi edilmesini- istiyoruz. Böyle olması gerekir kanaatindeyiz. Değerli arkadaşlar, 2 dakikalık süre içerisinde de, yine, tatbikatta
karşılaştığımız rücu tazminatı denilen ve gerçekten, toplumu rahatsız eden,
bazen medyaya da yansıyan bir çarpık uygulamadan bahsetmek istiyorum. Bir kamu
şoförü düşünün, idaresinde olan kamyonu veya vasıtayı, kendi kusuru neticesinde
hasara uğrattığı için, devirdiği için -kendisi de hayatından olmuşsa- meydana
gelen o zarardan dolayı, devlet, bu defa, o şoförün dul ve yetimlerinin
aleyhinde tazminat davası açıyor. Farzımuhal, kamyonda, devlete ait araçta,
milyarlarca liralık hasar var, zarar var. Kim buna sebep olmuş; devletin
şoförü. Kendisi de vefat etmiş; ama, geride kalan dul ve yetimlerinden bu
pa-ralar isteniyor. Tabiî, bu, kamu vicdanını şiddetle rahatsız ediyor. Geride
kalan çocukların, bazen, kıdem tazminatları ödenmiyor, emekli ikramiyeleri
ödenmiyor; çünkü, devletin, sözde, onlardan alacağı var. Devlet, bu gibi
hallerde, devletliğini, devlet babalığını göstermek mecburiyetinde. Canından
olmuş, kendi kusuruyla da olsa devlete zarar vermiş insanların dul ve
yetimlerinden, bu tazminatın kaldırılması, bir yolunu bulup, ister yasa
çıkarmak suretiyle ister Maliye Bakanlığının yetkilerini kullanmak suretiyle,
bu tür yanlış uygulamaların önüne geçilmesi lazım geliyor kanaatindeyim. Adliyede çalışan bütün personelin, özellikle Hazine avukatlarının
durumlarının bu malî yıl bütçesi içinde iyileştirildiğine dair herhangi bir
gelişme görmüyoruz; ama, inşallah, yarın, kamu personelinin durumlarının
iyileştirilmesi için hükümet bir yetki alacak. O yetkide, adliye personelinin
ve hazine avukatlarının da unutulmaması dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum.
(FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Esengün. Şimdi, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas
Yılmazyıldız... Buyurun Sayın Yılmazyıldız. Makale mi okuyacaksınız yine? İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Evet... BAŞKAN - Yeni bir âdet de, onun için soruyorum; merakımdan soruyorum. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Makaleler içinde belirtilen... BAŞKAN - Hayır; ben de yazar olduğum için... Hiç olmazsa, zabıtlara
geçiyor, tarihî bir kisve alıyor. Buyurun. DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 20 nci madde hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlarım. Bu maddede "Yargı organlarınca yargılamanın seyri ve sonuçları ile
ilgili olarak gerek görülen posta giderleri ve vergi dairelerinin vergi
tebliğlerine ilişkin posta giderleri için bütçede öngörülen ödenekler yetmediği
takdirde, bu giderlerle ilgili ilave olarak harcanmasına gerek görülecek tutarı
ödetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu suretle ortaya çıkacak ödenek farkı gider
kesinhesabında ayrıca gösterilir" deniliyor. Bu maddenin buraya konulması bile, Türkiye'de devletin, hesabını iyi
yapamadığının veya adliye, adalet bütçesinin son derece yetersiz olduğunun
peşinen kabulüdür. Bakınız, aslında öyle olunca da, eğer, Adalet Bakanlığı
bütçesi yeterli olmazsa, pul parası nedeniyle mahkemeler gecikirse, neticenin
ne olduğu da ortada. Sayın Deniz Som'un yazdığı bir yazıyı, dikkatlerden kaçabilir diye,
maddeyle de yakından ilgili diye burada dile getirmek istiyorum: "Antalya Barosu Dergisinde, Antalya Asliye İkinci Hukuk Hâkimi
Şener Silme "şikâyetler, sızlanmalar" sözcüğüne karşılık olarak
kullandığı "Evzinmeler" başlıklı yazısında anılarından söz ediyor: "Doğanşehir'de sorgu yargıcıyım. Çalışma masam yok, sağlık
ocağından emanet masada çalışıyorum. Sağlık ocağı ikide bir masasını istiyor.
Adalet Bakanlığına kaç kez masa, koltuk sağlaması ya da ödenek gönderilmesi
için yazı yazdıysak, sonuç alamamıştık. Sonunda 'madem, masa sağlamıyor, eski
kadılar gibi dizimizin üzerinde yazmamızı istiyorsunuz, bari pösteki gönderin,
kö-şeye serip üzerine oturalım' anlamında bir yazı göndermiştim. Başka ilçeye
atandığımda masa, koltuk sağlanmıştı." Bir fedakârlık karşılığında...
Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış. 1970'li yıllarda Denizli'nin bir ilçesinde yargıcın duruşma tutanağı
yazacak kağıt bulamadığı için duruşma yapamadığı gazetelerde haber olarak
çıkmıştı. O yıllarda bizi denetleyen Yüksek Hâkimler Kurulu müfettiş yargıcına
olayı anımsatıp bu davranışı nasıl karşıladığını sordum. 'Sen ilçenin yargıcısın,
hangi kapıyı çalsan bir top kâğıt sağlayabilirsin. Adliyenin onuruyla nasıl
oynarsın' diye kâğıt bulamayan yargıca çıkışmıştı. Yıllarca savcılık yaptıktan sonra avukatlığa soyunan Muzaffer Tuncer
anlatmıştı. Nazilli Savcısıyım. Makamda döşeme yok. Bakanlığa yazdım. 'Yerel
olanaklarla sağlayın' yanıtı geldi. Mobilya mağazası olan bir arkadaşım masamı,
koltuğumu sağladı. O günlerde müfettiş gelmişti. Arkadaşımı kışkırttım.
Danışıklı olarak müfettişe çıktı. 'Savcınız benden mobilya aldı, işte faturası,
Bakanlık ödenek göndermiyor diye parasını ödeyemiyor' dedi. Müfettiş hemen
soruşturma açtı. Bakanlığın 'yerel olanaklarla sağlayın' yazısını görünce ne
yapacağını şaşırdı. İzmir sıkıyönetim mahkemesinden
bir yargıç albay gelmişti. Benden dört beş asliye ceza dava dosyasının
fotokopisini çıkarıp hemen vermemizi istemişti. 'Birkaç ay beklersiniz' dedim.
Fotokopileri ancak dışarıda çıkarabiliyoruz, ödenek yok; duruşmaya kâğıt,
makineye şerit, tebliğ için zarf, pul bulamıyoruz. Albay şaşırıp kalmıştı. 1988 yılında Antalya'ya atandığımda bir ay sulh ceza davalarına baktım.
Trafik suçları ağırlıkta. Günde ortalama 100 karar çıkıyor. Bir karar en az
dört kâğıt ister; biri dosyaya, biri karar kartonuna, biri sanığa, biri infaza.
Her gün 1 top kâğıttan, ayda en az 16, 20 top kâğıt istemiştim. Arkadaşım
Başsavcı Naci Demiralp 'ayda 1 top kâğıttan fazla veremeyiz' demişti. Biz de,
adliyenin onurunu korumak için sağdan soldan kâğıt dileniyorduk -Hey gidi
günler, hey- Hey gidi günler mi? Aynen bugünlerdeki gibi mi!" BAŞKAN - O günden bugüne bir şey değişmemiş; ama, siz... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Evet, ben de onu vurgulamak için
okudum... BAŞKAN - Hayır, siz, bunu, kısa şekilde anlatsanız efendim. Affedersiniz
yani... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Sayın Başkan, şimdi, ben, bunu şunun için
söylüyorum: Fırsat bulduğumuzda, Balıkesir'deki adliyeleri de, hâkimleri de,
savcıları da dolaşıp, acaba ne sıkıntıları olduğunu öğrenmek istiyoruz. İnanın,
bırakın öyle Balıkesir'deki yeni adliye binası yapılsın veya Bandırma'daki
adliye binası bitsin gibi talepleri, tamirleri bile, Balıkesir Adliye
Binasındaki tamirat için bile, istenen talebin bir türlü gelemediğini; yine
aynı şekilde, bir bilgisayarı bağlatabilmek için istenen bir bilgisayar
kartının parasının aylarca gelemediğini, maalesef, üzüntüyle gördük. Ben, Sayın Bakandan özellikle istirham ediyorum: Ödenekler bittiği
zaman, lütfen, bu ödeneklerin artırılması konusunda birazcık daha ellerini
hızlı tutarlarsa, batık bankaların açıklarını kapatmaktaki süratle aynı süratte
bu eksik ödenekleri de gönderirlerse, eminim ki, adliye birazcık daha hızlanır.
Bakınız, Saygı Öztürk, bir başka şey daha söylüyor: "Bir yanda
hâkim, savcı açığı varsa, diğer yanda da ödenek yetersizliği yüzünden pul
parası bile bulmakta zorlanan adliyeler var. Bu yüzden zaman zaman mahkeme
evrakları alıcılarına ulaştırılamıyor. Bu olumsuzlukların ortadan kaldırılması
için Adalet Bakanlığının genel bütçe içindeki payının mutlaka artırılması
gerekiyor. Gerekiyor; çünkü..." Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, önemli
projeleri ancak bu şekilde hayata geçirebileceklerini; davaların, hem
içtihatlarla çelişmeden hem de ileri bir tarihe fazla atılmadan
sonuçlandırılması için bazı düzenlemeleri ancak böyle yapabileceklerini
söylüyor; yani, Bakan da burada aczini ifade ediyor ve Bakanın söylediği daha
vahim bir şey var. Bir projenin tamamlanması için 107 trilyon istiyor ve diyor
ki Sayın Türk: "Bu para yüksek görülebilir. Ancak, yargıdaki gecikmenin
bedelini kat kat daha ağır ödüyoruz. Davaların gecikmesi bazı çevreleri
yargıdışı yollara iti-yor, Türkiye'de davalar uzadığı için, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine gidiliyor." "Geciken adalet, adalet değildir
denilmiyor mu? Geciken adaletten hepimiz şikâyetçi olduğumuza göre, bunun
ortadan kaldırılması için tüm kurumların da destek olması gerekiyor." Dahası, bundan fırsatla, eğer... Mutlaka, herkes, büyük bir özveriyle,
hele hele bu hükümetin verdiği zamlar dikkate alındığında, çok çok büyük
özveriyle çalışıyor. Ancak, bazıları, eğer işi yokuşa sürmek isterse
"bugün git yarın gel, dilekçenin yazısı okunmuyor baştan yaz, 10 kuruşluk
pul eksik, yapıştırmak için tekrar kuyruğa gir" gibi, halkı yoran
uygulamaları da sağlıyor. Onun için, bu konularda mutlaka ve mutlaka Adalet Bakanlığının hak
ettiği paralar verilmeli, bütçede olmalı. Sayın Hükümet, batan 10 bankaya 12
milyar doları çok hızlı buluyor; ancak, bakın, gelin, sadece Sağlık Bakanlığına
verilebilen 1,8 milyar dolar ve 3 bakanlığın bütçesi -Millî Eğitim, Adalet,
Sağlık Bakanlıklarının- ancak 8 milyar dolar. Eğer, bu paralar, yani, bu
batırılan paralar, bütçeye harcanabilseydi, eminim ki, Adalet Bakanlığında
"eğer paranız yetmezse, şu kadar da pul parasını koyarız" gibi bir
madde konmazdı. Bunun dışında -geçen konuşmada ifade edememiştim- bu parayla,
yine, 200 yataklı, tam donanımlı 400 hastane olurdu, Bandırma'daki devlet
hastanesi de bir an önce tamamlananlar arasında olurdu diyorum. Şimdi, bakıyoruz, Af Yasası gündeme geliyor. Bu konuları dile
getireceğiz; ama, yine, demin zaman darlığından okuyamadığım bu cümleyi de
burada ifade etmek istiyorum. Sayın Metin Emiroğlu ve Halit Narin'in yazısında
deniliyor ki.. BAŞKAN - Efendim, demin aynı şeyi söylediniz ama... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Hayır, hayır, okumadığım bir bölüm var. BAŞKAN - 66 ncı maddeyi tatbik edeceğim yani. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - "Bu malî sıkıntıların aşılabilmesi
açısından sosyal sigorta primlerinin ve vergi alacakları gibi amme
alacaklarında cezaların affedilmesi ve ana borcun iki yıllık bir süre içinde
taksitlendirilmesi, tekstil üretimi ve ekonomisinde büyük ehemmiyet arz
etmektedir" diyor. Bu tür, özellikle, belediyelerimiz, esnaflarımız, çiftçilerimiz, eğer
bir af çıkacaksa, katili, hırsızı, vurguncuyu, soyguncuyu, bu ülkeyi bölmek,
yok etmek isteyenleri değil; ama, bu ülkeye namusuyla çalışmış, üretmiş,
vergisini vermiş, bu hükümetin ekonomik politikalarından dolayı şu anda mağdur
olduğu için, özellikle yüksek faizleri nedeniyle mağdur olduğu için
ödeyemedikleri -yine, vergimi affet demiyor, borcumu affet demiyor; ama, bunların-
faizlerini ve cezalarını affet diyor. Ben, Sayın Bakana, hâkimlerimizin, savcılarımızın özlük haklarının da
-bu çıkarılacak, anlaşılıyor ki, kanun hükmünde kararnameyi alacaklar- onların
toplumdaki statüleri ve sorunlarıyla ilgili... BAŞKAN - Efendim, onları, yarın söyleseniz; affedersiniz yani... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - ...yeterli ödenekleri de, ilgili
artışları da yapmasının çok önemli olduğunu ifade eder; hepinize saygılar
sunarım. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müsaade eder misiniz, 66 ncı maddeyi
okuyayım, hatırlatma yapayım. "Kürsüdeki üyenin sözü ancak Başkan tarafından, kendisini İçtüzüğe
uymaya ve konudan ayrılmamaya davet etmek için kesilebilir. İki defa yapılan davete rağmen, konuya gelmeyen milletvekilinin aynı
birleşimde o konu hakkında konuşmaktan menedilmesi, Başkan tarafından Genel
Kurula teklif olunabilir. Genel Kurul, görüşmesiz işaret oyu ile karar verir." İstirham ederim... Yani, gecenin bu saati, 66 ncı maddeyi söyletmeyin.
Af kanununda affı konuşun... NECDET SARUHAN (İstanbul) - Genel Kurula teklif edin Sayın Başkan. BAŞKAN - Ben hatırlatayım da efendim; işi sertleştirmek istemiyorum
yani. Sabaha kadar buradayız... Ama bitirelim bu işi. Sayın Pamukçu, buyurun. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, milletvekilinin sesini
kesmek... BAŞKAN - Hayır efendim, tenkit edin, ne yaparsanız yapın; ama, madde
üzerinde söyleyin. Makale okuyorsunuz burada. Affedersiniz yani... İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Konuyla ilgili önerdik ama... BAŞKAN - Buyurun Sayın Pamukçu. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sayın Başkan, çok teşekkür ederim. Affınıza sığınarak, çok kısa olarak, sorumu sormak istiyorum. Şimdi, Bayburt Demirözü Barajımız var. 1995 yılından beri yapılmaya
çalışılan bir baraj; ancak, geçen yıl da ödenek ayrılamadı, bu yıl da ödenek
konulamadı verdiğimiz önergelere rağmen. Tabiî, önergelerimiz reddedildi. Şimdi, baraj inşaatından dolayı, Bayburt ile Demirözü arasındaki 30
kilometrelik yol, şu anda yürünemez halde; bırakın arabayla gitmeyi, yaya bile
yürünmesi zor bir yol haline geldi, tamamen delik deşik ve neredeyse tamamı
kasisli bir yol haline geldi, bütün arabalar kırılır oldu. Şimdi, Bayındırlık Bakanlığımıza bu yolun yapılması için ne yapıyorsunuz
diye soruyoruz; Bayındırlık Bakanlığımız diyor ki, Enerji Bakanlığı veya Devlet
Su İşleri bize parasını verirse biz yaparız. Enerji Bakanlığımıza soruyoruz
bunun parasını verecek misiniz; paramız yok, ödeneğimiz yok diyor. Bir önceki
maddede, Sayın Bakana, kurumlar arasında aktarma yapma yetkisi verildi. Acaba,
bu yetkiyi kullanarak bu yolun yapımı için bir yardım yapma imkânımız olabilir
mi; onu soruyorum efendim? BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; yatırımlarla ilgili ödenekler, bilindiği gibi, Devlet Planlama
Teşkilatımızın ve yatırımcı kuruluşun tamamen onayı ve yönlendirilmesi
istikametinde götürülür. Eğer, Enerji Bakanlığı veya Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı herhangi bir yatırımı kendi programı muvacehesinde yapmak istediği
takdirde, o işi başlatır. Eğer, belli bir rakamın üzerindeyse, Yüksek Planlama
Kurulu karara bağlar; ondan sonra, ya Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan
yatırımları hızlandırma tertibinden ödenek talep eder ya de eğer çok acil bir
durum varsa, belli bir miktar da yedek ödenekten ister. Ödeneklerin durumu
müsait olduğu takdirde ve ilgili bakanlık da, mutlaka istediğinde, işin
önceliğini de ortaya koyarak istediğinde, şüphesiz ki, bizim de aktarmamız
mümkün olur. Yani, bu prosedür içerisinde... SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Bu, genel şeyiniz de, özel olarak bir şeyiniz
olur mu? BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşma usulümüz yok Sayın Pamukçu. Buyurun Sayın Bakan. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. BAŞKAN - Ben teşekkür ederim. 20 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. 21 inci maddeyi okutuyorum efendim: Geçen yıllar borçları MADDE 21. - Mali yılın sonuna kadar ödenemediği gibi emanet hesabına da
alınamayan ve 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 93 üncü maddesine göre
zamanaşımına uğramamış bulunan geçen yıllar borçlarına ait ödemeler aşağıdaki
ilkelere göre yapılır. a) Yılları bütçelerinin (1) ödenek türü itibariyle, "100-Personel
giderleri"ne ait harcama kalemlerinden doğan borçlar, "Personel
Giderleri Geçen Yıllar Borçları" faaliyetinden ödenir. b) (a) bendinde yazılı olanlar dışındaki harcama kalemlerinden doğan
borçlar, borcun doğduğu tertibin ödenek türü dikkate alınarak; 1. Diğer cari giderlerden doğan borçlar, "Diğer Cari Giderler Geçen
Yıllar Borçları", 2. Yatırım hizmetlerinden doğan borçlar, "Yatırım Giderleri Geçen
Yıllar Borçları", 3. Transfer tertipleri ile ilgili olarak doğan borçlar, "Transfer
Giderleri Geçen Yıllar Borçları", Faaliyetlerinden ödenir. Bu faaliyetlerdeki ödeneklerin yetmemesi halinde (100-Personel giderleri
dışında kalan) aynı veya diğer hizmet tertiplerindeki ödeneklerden bu
faaliyetlere aktarma yapmaya Maliye Bakanı
yetkilidir. BAŞKAN - 21 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. 21 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. 22 nci maddeyi okutuyorum : MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, soru soracaktım. Eğitime katkı paylarının ödenek kaydı MADDE 22.-a) 16/8/1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanunun Geçici 1 inci
maddesi uyarınca tahsil edilen miktarları bu amaçla Milli Eğitim Bakanlığı
bütçesine konulan ödeneklerden kullandırmak üzere Bütçenin B işaretli cetveline
gelir kaydetmeye, ödeneğini aşan gelir tahsilatı karşılığında ilgili tertibe
ödenek eklemeye, yılı içinde harcanmayan ödenekleri ertesi yıl bütçesine devren
gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere
ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir. BAŞKAN - 22 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Adıyaman
Milletvekili Sayın Mahmut Göksu. Buyurun efendim. FP GRUBU ADINA MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; tasarının 22 nci maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Üzerinde konuştuğumuz madde, eğitime katkı paylarının, Maliye
Bakanlığının yetkisinde olduğuna dairdir. Konuya, bir hatırlatmayla girmek
istiyorum; ki, geçenlerde, ekvergilerin tarihlerinin uzatılmasıyla ilgili
tasarı görüşülürken de hatırlatmıştım. Okullar açıldı, birinci dönem bitmek
üzere; hâlâ, Adıyaman'ın Gölbaşı İlçesinde, 12 tane köyün çocuğu, taşımalı
eğitim yapıldığı için, maalesef, götürülememektedir; yani, 12 tane köyün
çocuğu-ki, yakında açılacağı bekleniyor, bir PİO'nun (Pansiyonlu İlköğretim
Okulu) açılışı bekleniyor- hâlâ, okulları açılmadığından, bu eğitime
gidememektedirler. Şimdi, buradan, çocuklarının okutulmasını isteyen bu
insanlar, her gün, feveran etmekte; ama, bir çare bulunmuyor maalesef. Bu
insanlar, şimdi, eğitime katkı payı olan vergilerini vermeseler malî suç
işlemiş olur mu olmaz mı diye Sayın Bakana sormuştum. Millî Eğitim Bakanımıza
durumu ileteceğini söylemişti; ama, henüz bir cevap da çıkmadı. Değerli arkadaşlar, eğitime katkı payı, biliyorsunuz, 1997 yılının
ağustos ayında, zorunlu ilköğretimle beraber geldi, 2000 yılının sonunda
bitecekti; sonunda, 2002'ye kadar uzatılıverdi. Tabiî, bu katkı payı
konulduğunda, zorunlu ilköğretimle beraber, birtakım hedefler tespit edilmişti.
Neydi bunlar; 2000 yılının sonuna kadar 1,5 katrilyon toplanacaktı ki, şu ana
kadar yapılan hesaplamalara göre, 500 trilyonun üzerinde bir para toplandı.
Sınıflar 30 kişiye indirilecekti; ama, maalesef, hâlâ, 60, 70, bazen de yer yer
80 kişilik sınıfların olduğunu basından okuyoruz. İlköğretimde bilgisayara
geçilecekti; çocuklarımız, biygisayarla, maalesef, tanışamadı bile. Fizikî
altyapılar güzelleştirilecekti; ne var ki, hâlâ, bahçesi olmayan okullarımızın,
büyük kentlerde olduğunu biliyoruz. Öğretmen açığı kapatılacaktı; hâlâ,
yüzbinleri aşkın öğretmen açığı var. İki dil öğretilecekti; ne var ki, yaygın
olan İngilizce öğretmeni bulmakta bile zorlanan bakanlık, sözleşmeli personelle
bu açığı kapatmaya çalışıyor; maalesef, o da yeterli olmuyor. Taşımalı eğitim
ise, biliyorsunuz, zaten bitti. Ne var ki, trilyonlar gitti, milletin
trilyonları, onlarca cana mal oldu, 5 000'e yakın okul da çürü-meye terk
edildi; çünkü, taşınılan okulda eğitim görülmüyor. Değerli arkadaşlar, zorunlu ilköğretim, maalesef, bilimsellikten,
çağdaşlıktan uzak, ideolojik bir dayatmayla getirildi; dolayısıyla, eğitime
katkı payı, hiçbir zaman yerli yerince kullanılmamış oldu. Tabiî, ilköğretimdeki bu sıkıntılar devam ederken, bir de meslek
liselerinin sıkıntıları var ki, bunlar çok daha kötü noktalarda. 1997 yılında
ve daha önceki Millî Eğitim Şûralarında, iki aşamalı eğitim yetmez üç aşamalı
olsun denilirken, YÖK, aldığı bir kararla, tek aşamayı getirdi. Tabiî, millî
eğitimde sistem nasıl olmalı, yıllardır tartışılıyor; ama, bir türlü
oturtamıyoruz. Ne var ki, 18 yıldan beri uygulanan iki aşamalı sınav sistemi
ağır aksak giderken, YÖK'ün getirmiş olduğu tek aşamalı sistem ise,
öğrencileri, adayları isyan ettirdi âdeta. Bundan da en çok mağdur olanlar,
meslek lisesi mezunları oldu; çünkü, öyle çarpık bir sistem getirildi ki,
alaniçi ve alandışı uygulaması yüzünden yüzbinlerce öğrenci perişan edildi. Bir
meslek lisesi öğrencisi, sınavda Türkiye birincisi olsa, diplama notu da 5
olsa, aynı zamanda okul birincisi de olsa, ODTÜ, Bilkent veya Boğaziçi
Üniversitelerine girmesi mümkün değildir. Yine, bir meslek lisesinin elektrik
bölümünden mezun olan öğrenciye, elektrik öğretmenliği için ekpuan verilirken,
elektrik mühendisliği bölümünü seçerse alandışı kabul edilmekte, halbuki meslek
lisesinin elektrik bölümünde okuyor. Yine, ticaret lisesi mezunu olan bir
öğrenci, işletme ve iktisat gibi ticaret lisesinin devamı olan 4 yıllık bir
fakülteye gitmek istediği zaman, yine alandışı kabul ediliyor ve maalesef,
zorlaştırılıyor, önüne engeller konuluyor. Değerli arkadaşlar, meslek liselerinin mağduriyeti noktasında,
sanıyorum, hepinize değişik şekillerde şikâyetler gelmiştir. Bu okullara giden
çocuklarımız, okula girişte, müfredatta, okurken ve üniversiteye girişte büyük
mağduriyetler yaşıyor. Bugüne kadar, yani bu meslek liselerinin önüne konulan
engellerden önce, daha çok babaların yönlendirmesiyle çocuklar gidiyordu. Niye;
çocuğum okur, meslek sahibi olur, üniversiteye giderse daha güzel olur
düşüncesiyle; ama, ne var ki, şimdi, artık, belli bir mesleğe, yani, meslek
lisesinde herhangi bir bölüme girmiş öğrencinin bölüm değiştirmesi bile mümkün
değil. O yıllarda, yani, üniversiteye girişin zorlaştırılmadığı, önünün açık
olduğu dönemlerde, meslek liselerine giren öğrencilere büyük bir rağbet vardı,
hatta, torpille bu çocuklarımızı meslek lisesine sokmaya çalışıyorduk. Şimdi,
ise, maalesef, meslek liselerinde öğrenci yokluğundan kapanma noktasına
gelindi. Bakınız, Atatürk Teknik Endüstri Meslek Lisesinde bulunan 4 bölümden
döküm, matbaa, elektrik, elektronikten matbaa bölümü kapanmış durumda,
cihazları çürümeye terk edilmiş, ki, bir meslek lisesinin normal liseye göre 6
kat fazla bir masrafla donanımı yapıldığını yetkililer söylemekte. Yine, Ankara
Yapı Meslek Lisesinde sınıflar 15-20 kişi, ama, Sincan Lisesinde 70-80 kişi.
Niye; çünkü, üniversitede önü tıkanan bu çocuklarımız, artık meslek lisesini
değil, liseyi tercih etmekte. Bu çarpık gidişata Meclis olarak mutlaka dur
demek durumundayız. Değerli arkadaşlar, geçen yıl, Sincan birincisi, Sincan İmam Hatip
Lisesinde birinci olan çocuk, aynı zamanda ilçe birincisi, notu 5.00; yani, en
üst düzeyde not almış ve Türkiye'de ilk 200'e giriyor. Çok iyi bir fakülteye
girmesi söz konusuyken, maalesef, psikolojik danışmanlık bölümüne ancak
giriyor; herhalde bu çocuğun kendisini tedavi etmesi gerekir, bu bölüme
girdiğine göre. Değerli arkadaşlar, ortaöğretimde, şu an, 2000 yılında 2,5 milyon
öğrencimiz var, 2005 yılında bunun 4,5 milyona çıkacağı söylenmekte. Tabiî,
eğitime katkı payını millet veriyor; ama, keşke bu verilen paylar yerli yerince
kullanılmış olsa; maalesef, kullanılmadığı, çarçur edildiği bir vakıadır,
gerçektir. Bakınız, meslekî ve teknik öğretimin yeniden yapılandırılması için,
12 yıla geçtiğimiz zaman 2,5 katrilyon para gerekli olduğunu yetkililer
söylemekte. Hatta, 2002 yılına kadar uzattığımız eğitime katkı payının bazı
yetkili ağızlarca, bu da yetmez, 2010 yılına kadar uzatılmasının gerektiği
söylenmektedir. Eğer, bunlar yerli yerince kullanılmış olsa, sanıyorum, millet,
zaten, eğitime her zaman katkı payından fazla fedakârlık, feragat yapmaktadır. Bakınız, Türkiye'de 350'ye yakın imam hatip lisesi var, bunun 7-8
tanesini devlet yapmış, diğerlerini millet kendisi yapmıştı; ama, tabiî, meslek
liselerinden, meslekî ve teknik okulların önüne konan engellerden imam hatip
liseleri de payını aldı, şimdi, bu okullar kapanmakla yüzyüze geldi; yani, 300
yakın okulu, bu insanlar, belki geçimini zor karşılayan bu insanlar "aman
çocuğum bu okullarda okusun" diye yaptırmış; ama, maalesef, bu çocukların
önüne engel konulunca, bu insanlar, çocuklarını okullara göndermez olmuş. Yani,
halk, devlete küsmüş, millî eğitime küsmüş; bu insanları küstürmeye hakkınız
yoktur. Yani, imam hatip liselerine, endüstri meslek liselerine, kız meslek
liselerine, ticaret meslek liselerine, hangisine olursa olsun, düne kadar büyük
bir rağbet olan bu okullarımıza bugün bu rağbet yoksa, burada bir yanlışlık var
demektir; bu yanlışlık mutlaka düzeltilmeli. İmam hatiplerden bahsetmişken, bir şeyin daha altını çizerek bitirmek
istiyorum. Değerli arkadaşlar, imam hatip mezunlarının gideceği okullarda,
sadece ilahiyat fakültelerini alan olarak kabul etmişler; ama, üç yıldan beri,
ancak 100 öğretmenin tayini yapılmış; yani, bu insanların tayini yapılmıyor.
Geçen gün, bir eğitim komisyonunda, bana, ilahiyat mezunu bir arkadaşımız faks
çekmiş "ben çobandım, okudum, mezun oldum, öğretmen olmak istiyorum; ama,
maalesef yapmıyorlar, tekrar çoban mı olacağım" diyor. O zaman, hiç
okumamış çoban arkadaşlarının kendisiyle alay ettiğini ifade ediyor
"intihar mı edeyim" diyor, o noktaya geldiğini söylüyor. Bakınız, çok uzağa gitmeye gerek yoktur. Yine, okullar açıldı, birinci
dönem bitmek üzere. Değerli arkadaşlar, milletvekili lojmanlarında Başkent
İlköğretim Okulu var, benim çocuğum da 8 inci sınıfta okuyor. Dört aydan beri
din kültürü öğretmeni yoktur, mükerrer defa hatırlatmamıza rağmen, maalesef,
ataması yapılmıyor. Yani, bu çocukları dinî değerlerden, kendi inancımızdan
uzak yetiştirsek kime ne faydası var?! Maalesef, çocukların dersleri Ankara'nın
göbeğinde boş geçiyor. Bu yanlışlıklara, mutlaka dur demek durumundayız. Bu bütçenin hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Şahsım adına söz almak istiyorum. BAŞKAN - Sual soracaksınız değil mi? MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Hayır; şahsım adına söz almak istiyorum; çünkü,
az önce, sual... BAŞKAN - Bir dakika... Bir dakika efendim... Bir saniye müsaade
buyurursanız... Gruplar adına başka söz alan?.. Yok. Şahısları adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat?.. Söz almıyor. Tokat Milletvekili Bekir Sobacı?.. Söz almıyor. Buyurun Sayın Uzunkaya. (FP sıralarından alkışlar) O zaman, sual sormayacaksınız değil mi? Suali de buradan sorarsanız... MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Suali de buradan sorarım. BAŞKAN - Tamam, teşekkür ederim.
Anlaştık, buyurun efendim. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî,
bu madde üzerinde çok uzun şeyler söylemek gerekir. Değerli arkadaşımız temas
ettiler; ancak, bu yıl toplanan vergilerin, eğitime katkı payının bir sonraki
yıla aktarılmasının madde içerisinde ifade edilmesini, bir anlamda da
keenlemyekûn kabul ediyorum; çünkü, zaten yıllık ihtiyaç için toplanan pa-ralar
yeterli değil ve büyük ihtimalle de bu paraların bir kısmı maliyenin diğer
sıkıntılarına kullanılıyor; çünkü, yasanın çıktığında, üç yıl önceki hedef,
bugünkü tarih itibariyle; yani, 31.12.2000 tarihi itibariyle 2,8 katrilyonun
üzerinde idi. Oysa ki, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi görüşülürken Sayın Millî
Eğitim Bakanı burada ifade ettiler, rakamlar daha 700 trilyona ulaşamadı. Demek
ki, hedeflenen rakamlar tutmamıştır, eğitim müesseselerini realize etmek
açısından da gerçekleşememiştir. Nitekim, geçen de ifade ettim, valiliğin
yaptırdığı bir araştırma ve çalışma sonucu, sadece Samsun'da sekiz yıllık
eğitimi gerçekleştirebilmek için 200 trilyona ihtiyaç vardır. Bütün bunlar, bütün bu gerçekler ortadayken, Sayın Millî Eğitim
Bakanımız, hangi akla hizmet etmek istediğini bilemediğim bir şekilde
"oniki yıllık kesintisiz eğitime geçebiliriz, şartlarımız müsaittir, bu
hazırlık vardır" demektedir. Bunun da, zannediyorum, sekiz yıllık
kesintisiz eğitimin amacı ne idiyse, bu amacı daha büyüterek, tutulan bir
projeksiyondur. Samimi bir hedef olduğunu söylemem mümkün değil. Esasen, bir önceki maddede söz almak ve devlet memurları personel
giderleriyle alakalı bir iki hususu ifade etmek istemiştim. Değerli Başkan, değerli arkadaşlar; bir kere, Sayın Maliye Bakanımdan
istirham ediyorum, memurlara "kira yardımı" adı altındaki bordroda
açılan o haneyi, lütfen iptal ettirelim; yani, bu, memurla alay etmektir.
Ankara'da, İstanbul'da, Anadolu'nun hiçbir yerinde hemen hemen 50 milyonun, 100
milyonun altında kiralık ev yokken, kira yardımı 200 000 lira arkadaşlar!..
Yani, af buyurun, bağışlayınız, üzülerek söylüyorum; yani, insanlar, defi
hacete gidince bu parayı kabul etmiyor oradakiler... Yani böyle bir mantıkla
kira yardımı yapmak memurla alay etmektir. Doğum yardımı alaydır, aile yardımı
alaydır. Bunları bütçelerden kaldıralım. İstirham ediyorum, bunlar bütçeden
kalksın. Ekonomi çok kötü. Yine, Sayın Maliye Bakanımıza geçen gün bir soru sordum, kendileri de
29.11.2000 tarihli ve 30507 sayılı bir yazıyla bizi cevaplandırdılar, sağ
olsunlar. Ben, Sayın Bakandan bu sualin cevabını yeniden burada vermelerini
istirham ediyorum. Buyuruyorlar ki: "Memur ve emeklilerimiz 1999 malî
yılında yıllık ortalama yüzde 72 net artış almışlardır." Yani, geçen yıl devlet memurlarınız... Şu
anda bizi dinleyen kaldıysa bu saatte, memurlar, izlesinler; geçen sene siz
maaşlarınıza yüzde 72 net artış aldınız mı? Bana verilen cevabınızda bu yazılı.
Hatta, ben ilgili bürokrat arkadaşları aradım bir zühul mü var, yanlışlık mı
var; ama, bilebildiğim, ne benim maaşıma -ki, memur maaşlarıyla endeksli
bizimki de, benzerliği var- ne diğer temas kurduğum memurlara böyle bir maaş
artışı yok; ama, böyle bir iddia var; bunun da açıklanmasını istiyorum. Değerli arkadaşlar, ben, tabiî, bu arada, Meclis Başkanvekilimiz Sayın
Sökmenoğlu basından okumayın diyorlar; ama, ben kendi makalesinden küçük bir
alıntı yapmak istiyorum, müsaade ederlerse. BAŞKAN - Buyurun. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - 24.11.2000; diyorlar ki: "Şu sıralar
piyasalarda istikrarsızlık vardır. Fısıltı gazetesi ekonomiyi idare eder hale
geldi. Söylentiler sıcak parayı ürkütüp kaçırmaya başladı. -ve yine devam
ediyor- 1994'te Tahtakale 30-40 trilyona hükmederken, bugün katrilyonlara
hükmeder hale gelmiştir. -ve yine devam ediyorlar- İstikrarı sağlayacak
piyasalardaki güvendir. Hiç kimsenin kalkıp, biz bunları zaten biliyoruz diye
ahkâm kesmeye hakkı yoktur." Doğru söylüyor Sayın Başkanvekilimiz.
"Hepimiz aynı geminin içindeyiz. Özellikle, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin sayın üyelerinin de yapıcı tenkitlerini görmemezliğe gelmek bir
zafiyet arz eder." Ben, Sayın Başkana teşekkür ediyorum. Yani, bugün iktidar, Sayın
Başkanvekilinin bu uyarısını da almalıdır. Tenkitlerimizi muhalefet olsun diye
yapmıyoruz. İşte, Ortadoğu Gazetesi, iktidarın bir gazetesi "Yeter
Artık" diyor. BASRİ COŞKUN (Malatya) - İktidarın değil... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Neyse; iktidar ortağı bir partinin yandaşı
olan gazete oldu. Ha, iktidar mı istiyorsunuz; Sayın Mirzaoğlu, bakan mı bu
arkadaşımız; Bakan. "Esnaf perişan" diyor Mirzaoğlu. Perişan mı? Türk
ekonomisi perişan. Türkiye bitmiş, bir yere dayanmış. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Uzunkaya... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkanım bitiriyorum. Şimdi, Sayın Bakanımızdan, bu konularda, ciddî, bütçeyi uygularken,
hakikaten ekonomiyi ve toplumun bütün kesimlerini rahatlatacak tedbirleri alma
ve uygulama konusunda kendileri yetkilidir. Bu çağrıyı da ortaya koymalarını
umuyor; bütün eksikliklerine rağmen, bu bütçenin hayırlı olmasını Cenabı
Hak'tan niyaz ediyor; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Ayrıca, makalemden bahsettiğiniz için ikinci kere teşekkür ederim. Hem
söylediğimin hem yazdığımın arkasındayım, evvel Allah!.. Sayın Alçelik, buyurun efendim. TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım; genelde
ülkemizde, özelde de Karadeniz Bölgemiz ve benim ilim olan Giresun'da, eğitim
açısından büyük bir sıkıntı yaşamaktayız. Bu maddede de, eğitimle ilgili katkı
payları söz konusudur. Bir sürü okulumuz, çok sayıda, onlarca okulumuz, değişik gerekçelerle
kapandı. Tabiî, ben, bölge ve özellikle şehrimi ifade ediyorum; tabiî,
ülkemizde, bu, binlerle ifade ediliyor. Öğretim elemanı yokluğundan, bazı
yerlerde öğrenci yokluğu iddialarıyla bu kapatmalar yaşanıyor. Şu anda da, çok
sayıda okulumuzun kapanmasıyla ilgili gelişmeler söz konusu ve hatta, bir
tekerleme oluştu "bir müdür, bir mühür" başka hiçbir şey yok : Tabiî,
bunun da nedeni, bu okullarımıza, bu eğitim yuvalarımıza maddî katkıların
yetersiz oluşudur. Bu önümüzdeki dönem içerisinde, şu anda mevcutlardan veya
aktarılacaklardan, yahut da toplanması düşünülenlerden, bu hususları telafi
edebilecek katkılar sağlayabilecekler mi? Özellikle bu katkının sağlanmasını
Sayın Bakanımdan arz ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Sayın Bakan, cevap verecek misiniz? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşımızın,
Giresun'la ilgili konularını, eğer, kendileri de uygun bulursa, Millî Eğitim
Bakanı arkadaşımızla görüşüp, bizim de yapabileceğimiz herhangi bir konu varsa,
mutlaka, yardımcı olacağımızdan şüphe edilmemesi gerekir. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Bakan, soruma cevap verecek misiniz
efendim? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Arkadaşı çağırıyorum; bu yüzde 72
konusunda bilgi vereceğim. BAŞKAN - Sonra verirsiniz efendim onu. 22 nci madde üzerinde görüşmeler tamamlandı. 22 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. 23 üncü maddeyi okutuyorum: Savunma Sanayii Destekleme Fonu MADDE 23. - a) Türk Silahlı Kuvvetlerine stratejik hedef planı uyarınca
temini gerekli mo-dern silah, araç ve gereçler ile gerçekleştirilecek savunma
ve NATO altyapı yatırımları için mali yıl içinde yapılacak harcamalar,
7/11/1985 tarihli ve 3238 sayılı Kanunla kurulan Savunma Sanayii Destekleme
Fonunun kaynakları, bu amaçla bütçeye konulan ödenekler ve diğer ayni ve nakdi
imkanlar birlikte değerlendirilmek suretiyle Savunma Sanayii İcra Komitesince
tespit edilecek esaslar dairesinde karşılanır. b) Milli Savunma ve İçişleri bakanlığına (Jandarma Genel Komutanlığı,
Sahil Güvenlik Komutanlığı) bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden
yukarıdaki fıkra gereğince tespit edilecek miktarları Savunma Sanayii
Destekleme Fonuna ödemeye Milli Savunma ve İçişleri Bakanları yetkilidir. c) Savunma Sanayii Destekleme Fonundan Hazineye yatırılacak paraları bir
yandan bütçeye gelir, diğer yandan Milli Savunma Bakanlığı bütçesinin ilgili
tertiplerine ödenek kaydetmeye ve geçen yıllar ödenek bakiyelerini devretmeye Maliye
Bakanı yetkilidir. BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok. Sayın Polat, söz istiyor musunuz? BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Şahsı adına efendim. BAŞKAN - Buyurun Sayın Polat. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlarım. Savunma Sanayi Destekleme Fonu üzerinde bazı bilgiler vermek istiyorum;
o da şu: Bizzat, Devlet Planlama Teşkilatının borçlanma ve borç yönetimi
konusunda hazırladığı özel ihtisas komisyonu raporunda deniliyor ki: "Kamu
açıklarına neden olan harcamaların önemli bir kısmını savunma harcamaları
oluşturmaktadır. Özellikle, silah ve mühimmat alımı gibi dışa bağımlı savunma
harcamalarının ekonomi içindeki payı büyüktür ve giderek artmaktadır. Savunma
harcamalarının yüksekliği kamu açıklarını, dolayısıyla borçlanmayı
artırmaktadır. Bu şekilde, tasarrufların, doğrudan tüketime harcanması
kaçınılmaz olmaktadır. " Yine, aynı özel ihtisas komisyonu diyor ki: "Amerika Birleşik
Devletlerinin savunma harcamalarını azaltması, ekonomisinde ciddî bir gelişmeyi
desteklemiş, kamu açıklarını önlemede kilit rol oynamıştır. Türkiye ve
Yunanistan ise, silahlanma yarışına devam ettikleri için de, bu açıkları devam
etmektedir." Yine, aynı ihtisas komisyonu raporunda "1998 itibariyle, merkezî
hükümetin savunma borçlarının bakiyesi 6,4 milyar dolardır" deniliyor ve
yine devam ediliyor "1998 yılında açıklanan uzun vadeli savunma alımları
projesinin tutarı 150 milyar dolardır." Şimdi, bir taraftan 10 milyar
dolar para bulabilmek için IMF'ye vermediğimiz taviz kalmıyor, devletin her
malını satacağız diyoruz, bir taraftan da, silah almak için 150 milyar dolar
para ayırıyoruz. Bunları biraz düşünelim; yani, tamam, gece, gündüz, vakit
kaldı, kalmadı diye konuşuyoruz; ama, biraz da, bunları düşünmek lazım. Yine, burada çok önemli bir konu vardır; bu harcamaların içpiyasadan
karşılanması gerekiyor. Bunlar içpiyasadan karşılanmadığı zaman, dışpiyasadan
alınıyor ve hakikaten, ülkemiz için önemli bir döviz kaybı oluyor. Bakın, şimdi, TÜSİAD'ın açıkladığı bir rapor var. TÜSİAD burada diyor
ki: "Türkiye, NATO ülkelerinde dünyanın en büyük yedinci ordusunu taşıyor.
Fert başına düşen millî gelirde 88 inci sıradayız. Eğer, hedefleri
tutturabilirsek, 2007 yılında dünyanın en büyük 16 ncı ülkesi, 2023 yılında en
önemli 10 uncu devlet olacağız; ama, halen, bugün, dünyanın en büyük 7 nci
ordusunu taşı-yoruz." Yine, TÜSİAD raporuna göre, 1994 yılı itibariyle
dünyanın en fazla silah alan 6 ncı ülkesiyiz. Yani, bu konular üzerinde biraz
düşünmemizde fayda var. Yine, TÜSİAD raporuna göre "1994 yılında" diyor... 1987'den
1994'e geçen... Yani, bu soğuk savaşın bitmesi -Rusya'nın- demirperdenin
çökmesinden sonra, Amerika Birleşik Devletlerinin bile silah alımında yüzde 35
-ve NATO ülkelerinde- azalma var diyor; ama, Türkiye'de azalma yok, artma
var" Yani, bunları biraz düşünmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Yine, burada ilginç bir rakam var "on yıldan beri F-16 uçakları
üretimini yapıyoruz; ama, bunların, hâlâ, yüzde 12'sini yapar durumdayız yerli
olarak; bunları yüzde 30-40'a çıkarmazsak, bu işle başa çıkamayız"
deniliyor. Yine, çok önemli bir bilgi var, onu da söylemek istiyorum; o da şu: Türk
Silahlı Kuvvetlerinin başlıca silah sistemi, donanım ve yedek parça
ihtiyaçlarının sadece yüzde 21'i ülke içerisinde üretiliyor, yüzde 79'u ithal
ediliyor. Şimdi, kaynakların ana bölümünü silaha ayıracaksın, bunları da hep ithal
edeceksin, ondan sonra da, geleceksin, IMF'den 1 milyar dolar, 2 milyar dolar
para almak için, Telekomun satışından taviz vereceğim, işçiye para vermeyeceğim,
102 milyon lira asgarî ücretle adam çalıştıracağım, memura da yüzde 10'dan
fazla zam vermeyeceğim... Ama, eline geçen parayı da ya silaha vereceksin ya
faize vereceksin... Ondan sonra da, bu millet niye sokaklarda yürüyor, niye
polis yürüyor diye düşünecekseniz, bunun yolunu burada aramak lazım. Yine, TÜSİAD'ın bir rakamı var, bana çok ilginç geldi: Önümüzdeki
yirmibeş yılda 150 milyar dolar harcanacak; ama, sadece 2004 yılına kadar
tamamlanması öngörülen 1 523 proje için 67 milyar doların harcanması söz
konusudur. Yani, şimdi, bilmiyorum, arkadaşlar, burada, soru soruyorlar, köyüme
yol yaptırabilecek miyim, şehrimizdeki bir baraja para ayırabilecek miyiz?..
Bir baraja para ayıramayız, köyümüze yol yaptıramayız; ama, silah işine geldiği
zaman, 67 milyar doları... Niye bunu yapıyoruz; çünkü, esasında, biz, bazı
şeyleri değiştirmişiz "yurtta sulh, cihanda sulh"a "yurtta iç
düşman, dışarıda dış düşman" demişiz. Atatürk'ün, yurtta da, dışarıda da
barış yapın dediği bir ülkeye, içeride düşman, dışarıda düşman yapmışız. Bunu
da önlemek için sadece silaha sarılmışız ve neticede, gelmiş, bu olmuş. Savunma Sanayii Destekleme Fonu dedik, Eğitime Katkı Fonu dedik, bakın,
bunun sonunda ne oldu; 1995'te, konsolide bütçe harcamalarının, gayri safî
millî hâsılaya oranı yüzde 22 iken, 2000 yılında bu yüzde 37'ye... Yani, reel
olarak yüzde 50 arttı. İşte, halk da bunu ödeyemediği için sokaklara düştü. Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Yalnız, ben de kişisel bir ifadede bulunayım mı Sayın Polat? TÜSİAD'ın
her raporu doğru değil. Güçlü ordudan korkmasın. 1984'te Şırnak'ta olaylar
başladığı zaman -ben burada sözcüydüm- Türk Ordusunda müteharrik silah yoktu.
Bugün o müteharrik silahları alarak gelmiş buraya. ASLAN POLAT (Erzurum) - Ama, rakam da şu... BAŞKAN - Yok, herkes de kendi bildiği dalda konuşmalı. ASLAN POLAT (Erzurum) - Dünyada en fazla silâh alan 6 ncı silahlı ülke
olduğumuz zaman da, söylerler ama... BAŞKAN - TÜSİAD her şeyi konuşuyor, sonra İstanbul Ticaret Odası Başkanı
da, Millî Güvenlik Kuruluna çağrı yapıyor. Neyse ki, bir haber geldi, devlet
güvenlik mahkemesi, Sayın Yıldırım'ın hakkında soruşturma açmış vaziyette. Teşekkür ederim efendim. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) Efendim, 23 üncü madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir efendim. 24 üncü maddeyi okutuyorum. Transferi mümkün olmayan konsolosluk gelirleri MADDE 24. - Konvertibl olmayan konsolosluk gelirlerinden transferi
mümkün olmayan ve 2000 yılı sonu itibariyle kullanılmayan miktarları, Dışişleri
Bakanlığı bütçesinde açılacak özel bir tertibe, bu Bakanlığın gerekli gördüğü
mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere, yılı bütçesine ödenek ve
gerektiğinde gelir kaydetmeye ve yılı içinde kullanılmayan miktarı gelecek yıla
devren ödenek kaydetmeye, yapılacak harcamaların esas ve usullerini Dışişleri
Bakanı ile müştereken tespit etmeye Maliye Bakanı yetkilidir. BAŞKAN - Efendim, 24 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 25 inci maddeyi okutuyorum: Yabancı ülkelere yapılacak hizmet karşılıkları MADDE 25. - Maliye Bakanı; a) Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığınca yabancı ülkelere ve uluslararası kuruluşlara kiraya verilen veya
bir hizmetin yerine getirilmesinde kullanılan kara, deniz ve hava taşıtlarından
alınan kira veya ücret tutarlarını, b) Türk Silahlı Kuvvetlerinin öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan
ve eğitim gören yabancı uyruklu subay, astsubay veya erlere yapılan masraflar
karşılığında ilgili devletlerce ödenen miktarları, c) NATO makamlarınca yapılan anlaşma gereğince yedek havaalanlarının
bakım ve onarımları için verilecek paraları, Aynı amaçla kullanılmak üzere bir yandan bütçeye gelir, diğer yandan
yukarıda yazılı kuruluş bütçelerinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye
ve bu suretle ödenek kaydedilen miktarlardan yılı içinde harcanmayan kısımları
ertesi yıla devretmeye, Yetkilidir. BAŞKAN - 25 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 26 ncı maddeyi okutuyorum efendim : Bağış, hibe ve yardımlar MADDE 26. - a) Yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan hibe olarak mali yıl
içinde elde edilecek imkanların Türk Lirası karşılıklarını Hazine Müsteşarlığının teklifi üzerine
gereğine göre bütçeye gelir veya gelir-ödenek-gider kaydetmeye, b) Dış kaynaklardan veya uluslararası antlaşmalarla bağış ve kredi yolu
ile gelecek her çeşit malzemenin navlun ve dışalımla ilgili vergi ve
resimlerinin ödenmesi amacı ile bunların karşılığını, ilgili bütçelerinde
mevcut veya yeniden açılacak harcama kalemlerine ödenek kaydetmeye ve
gereken işlemleri yapmaya, c) 2001 Mali Yılı içinde Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ihtiyaçları için yabancı devletlerden
askeri yardım yolu ile veya diğer yollardan fiilen sağlanacak malzeme ve eşya
bedellerini, bağlı (B) cetvelinde bu adlarda açılacak tertiplere gelir ve
karşılıklarını da bu bütçelerde
açılacak özel tertiplere ödenek ve gider kaydetmeye, Maliye Bakanı yetkilidir. BAŞKAN - 26 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Özel ödenek ve gelirlerin iptali MADDE 27. - Bağışlara ilişkin özel ödenek ve özel gelirlerle diğer özel
ödenek ve özel gelirlerden; a) Tahsis amacı gerçekleştirilmiş ödenek artıkları ile tahsis amacının
gerçekleştirilmesi bakımından yetersiz olanları, b) (a) bendinde yazılı olanlar dışında kalıp da ( 1.000.000.000.) lirayı
aşmayan ve iki yıl devrettiği halde harcanmayanları, İptal ederek gelir kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. BAŞKAN - 27 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Kurumların hâsılatından pay MADDE 28.- Aylık gayri safi
hasılat tahakkukunu (Katma Değer Vergisi ve Ek Vergi hariç) kapsamak kaydıyla, Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin mal ve hizmet satışları gayri safi
hasılatının (ilk hisse satışı
gerçekleşinceye kadar) % 15'i, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünün mal ve hizmet
satışları gayri safi hasılatının % 10'u, Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğünün (DMO) mal ve hizmet satışları
ürün nevileri itibariyle gayri safi hasılatının % 10'una kadarı, En geç takip eden ayın 20'sine kadar Maliye Bakanlığı Merkez
Saymanlığına ödenir. Ödenen bu tutarlar bütçeye gelir yazılır. BAŞKAN - 28 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Fonların ödenek ve gelirleri MADDE 29.- a) Çeşitli mevzuatla kurulmuş fonların her türlü gelirleri
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde Hazine Müsteşarlığı adına açılan
müşterek fon hesabına yatırılır. Bu hesaba yatırılan gelirlerden ilgili
mevzuatında öngörülen fonlar arası pay ve kesintiler Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası tarafından yapılır. Bütçe kapsamına alınan fonlar bu Kanuna ekli (F) işaretli cetvelde
gösterilmiştir. Bunların gelirleri, yapılan kesintilerden sonra kalan tutarlar
üzerinden genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir yazılır. Bu fonlar
hizmetlerini bütçenin (A) cetveline konulan ödeneklerle yerine getirirler. Kapsam dışında bırakılan fonların gelirlerinden Maliye Bakanı ile Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın müşterek teklifi ve Başbakanın onayı ile
belirlenecek oran ve miktarlarda kesinti yapılarak genel bütçeye gelir
kaydedilebilir. Fonlar, hizmet ve harcamalarını kendi mevzuatlarında yer alan esas ve
usullere göre yaparlar. b) 1. Maliye Bakanı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın
müşterek teklifi ve Başbakanın onayı üzerine, kuruluş bütçelerindeki fon
ödeneklerini diğer kuruluş bütçelerinin fonlara ilişkin tertiplerine, 2. İlgili Bakanın teklifi üzerine, fonlar tarafından yürütülmek amacıyla
kuruluş bütçesinin diğer tertiplerinde yer alan ödenekleri, "77-Fonlara
Ait Hizmetler" alt programına, Aktarmaya Maliye Bakanı
yetkilidir. c) 1. Fonların borçlanma yoluyla elde ettikleri kaynakları gerektiğinde
bir yandan bütçenin (B) işaretli cetveline gelir, karşılığında (A) işaretli
cetveline ödenek kaydetmeye, 2. Fonlar tarafından hizmetin başka bir kuruluşa gördürülmesi halinde
hizmetin karşılığı olan miktarı doğrudan hizmeti yapacak olan kuruluş bütçesine
gelir ve ödenek kaydetmeye, Maliye Bakanı yetkilidir. d) 1. Maliye Bakanı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın
müşterek teklifi ve Başbakanın onayı ile fonların gider hesapları üzerinden
aktarma yapılabilir. Aktarılan tutar, kendisine aktarma yapılan fonun gelir
hesabı üzerinden müşterek fon hesabına, buradan da tamamı gider hesabına
aktarılır. 2. Bütçe kapsamı dışındaki fonlardan kendi mevzuatlarına göre yapılan
kesinti ile fonlar arası aktarmalardan sonra kalan tutar, Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası tarafından ilgili fonun gider hesabına aktarılır. e) Kanun veya kanun hükmünde kararname dışında diğer mevzuatla kurulmuş
bulunan fonlar, Maliye Bakanı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu bakanların müşterek teklifi üzerine Başbakan
onayıyla tasfiye edilebilir. Kanun veya kanun hükmünde kararname ile kurulmuş fonların tasfiyesine
ilişkin kanun tasarılarını hazırlamaya, Maliye Bakanı ile Devlet Planlama
Teşkilâtı Müsteşarlığı ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlar
yetkilidir. Tasfiye edilen fonların her türlü gelirleri, tasfiye edilmelerine
ilişkin mevzuatta özel bir düzenleme bulunmaması halinde, bu konuda yeni bir
düzenleme yapılıncaya kadar yürürlükten kaldırılan hükümlere göre tahsil
edilmeye devam olunur ve genel bütçeye gelir kaydedilir. Tasfiye edilmesine karar verilen fonlardaki mevcut personel istekleri
halinde, ihtiyaç bulunan diğer kamu kurum ve kuruluşlarındaki durumlarına uygun
boş memur kadrolarına naklen atanırlar. Bunlar hakkında 3/4/1998 tarihli ve
4359 sayılı Kanunun Geçici 7 nci maddesinin 2, 3, 4, 6 ve 7 nci fıkrası
hükümleri uygulanır. 2001 yılında tasfiye edilecek olan fonlarca yürütülen hizmetlerden
devamına ihtiyaç duyulanlar ile 2000 yılından itibaren tasfiye edilen fonların
tasfiye tarihinde mevcut olan yükümlülüklerinden zorunluluk arz edenler bütçeye
konulacak ödeneklerle yürütülür. Gerektiğinde bu amaçla özel tertipler
açılabilir. Bu tertiplerden yapılacak harcamaların kapsamı ile harcama usulleri
ve diğer hususlar, ilgili kuruluş ve Maliye Bakanlığı'nca müştereken hazırlanıp
yürürlüğe konulacak esaslar ile belirlenir. Ancak söz konusu tertiplerden
yapılacak harcamaların kapsamı fonların yürürlükten kaldırılan mevzuatları ile
belirlenen çerçeveyi aşamaz. Tasfiye edilen fonlardan, hizmetine bütçeye konulan ödeneklerle devam
edenlerin, kredi geri dönüş gelirleri ilgili kurumun merkez saymanlığı hesabına
yatırılır ve bütçeye gelir yazılır. Yatırılan tutarlar karşılığını, aynı amaçla
kullanılmak üzere ilgili kuruluş bütçesindeki mevcut tertibe ödenek kaydetmeye
Maliye Bakanı yetkilidir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin her türlü düzenlemeleri yapmaya,
ilgili kurum bütçelerinde yeni tertipler açmaya, kurum bütçesi içinde veya
kurum bütçeleri arasında aktarma yapmaya
Maliye Bakanı yetkilidir. BAŞKAN - Efendim, madde üzerinde, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen?.. Yok. Şahsı adına, Sayın Genç?.. KAMER GENÇ (Tunceli) - Konuşmayacağım efendim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. 29 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler...Kabul edilmiştir. 30 uncu maddeyi okutuyorum: İKİNCİ
KISIM Hazine
ve Kamu Kuruluşlarına İlişkin Hükümler BİRİNCİ
BÖLÜM Devlet
Borçları Devlet borçlarının yönetimi MADDE 30.- a) Devlet borçlarının yönetimi 9/12/1994 tarihli ve 4059
sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca Hazine Müsteşarlığınca yürütülür. b) Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan, malî yıl içinde ödenecek
iç (Devlet Tahvili, Hazine Bonosu) ve dış borç anaparaları ile iç ve dış
borçlanma tutarlarını bütçe dışında özel hesaplarda izletmeye, malî yıl
zarfında iç ve dış borç anapara geri ödemelerini bütçe ile ilişkilendirmeksizin
yapmaya yetkilidir. Bu hüküm garantili borçlardan doğan geri ödemelerin ve Yap-İşlet-Devret modeli çerçevesinde
üstlenilen garantilerden doğan yükümlülüklerin tamamı için de uygulanır. c) Devlet iç ve dış borç faizleri ve genel giderleri bu amaçla bütçeye konulacak ödeneklerle
karşılanır. d) Yürürlükten kaldırılan Dış Krediler Kur Farkı Fonu kapsamında doğmuş
bulunan ve gerçekleştirilmesi gereken ödemeler bu amaçla bütçeye konulacak
ödeneklerle karşılanır. e) Katma bütçeli idarelerin dış borçları Hazine Müsteşarlığınca bu madde
esaslarına göre ödenir. f) Devlet borçlarının uygulama sonuçları Hazine Müsteşarlığının bağlı
olduğu Bakanlıkça hazırlanarak ilgili yıl kesinhesap cetveli ile birlikte
Hazine Genel Hesabına dahil edilmek üzere Maliye Bakanlığına gönderilir. g) Devlet borçlarının yönetimi ve muhasebesi ile ilgili esas ve usuller
Maliye Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı tarafından birlikte düzenlenir. BAŞKAN - Efendim, 30 uncu madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına,
Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş?.. Yok. Şahsı adına, Tokat Milletvekili Bekir Sobacı?.. Yok. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, Grup adına... BAŞKAN -Efendim, şahıslara geçtik. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Çık 5 dakika konuş, yeter. BAŞKAN - Sayın Arınç, teşekkür ederiz. Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat kişisel söz istemişlerdir. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlarım. Şimdi, hükümet üyelerine, milletvekillerine, arkadaşlara da bir şey
söylemek istiyorum; günde 4 bakanlığın bütçesini buraya getireceksiniz, ondan
sonra, bu bakanlık bütçesi üzerinde de, muhalefet olarak, biz, bir şey
konuşmaya kalktığımız zaman, hep rahatsız olacaksınız. O zaman, getirin, bunu
bir ay tartışalım. Bizim, burada, şimdi, dış borçlar deniliyor. Bu dış borçlar
konusunda konuşmayacak susacağız; ondan sonra da, gideceğiz, akşama da, beş
kuruş parası için IMF'nin kapısını çalacağız, diğerinin kapısını çalacağız.
Bunları bir konuşmak lazım. Sayın Başkan, şimdi, maddenin b fıkrasıyla getirilen iç ve dış borçlanma
tutarlarını bütçeyle ilişkilendirilmeksizin yapma yetkisi, gerek Sayıştayca
gerekse Maliyecilerce en çok eleştirilen kısmıdır bu kanun tasarısının. Sayıştay raporlarına göre, hazine hesaplarında, bütçe dışında
yapılabilecek tek harcama, borç anaparalarının ödemesidir. 1984 yılından
itibaren, borçlanma ve borç ödemeler, bütçe dışında hesaplardan izlenmektedir.
Neticede de, rapora göre, 1997 yılı içerisinde bütçe açığının, 2,2 katrilyon,
net borçlanma hâsılatının 3 katrilyon olduğu görülmektedir ve bu arada, bütçe
dışına 0,8 katrilyon TL'lik harcama yapıldığı anlaşılmaktadır. Yine, Sayıştay raporlarına göre, 1971'den 1999 yılına kadar, bütçede
gösterilmeyen tam 116 milyar dolar para harcanmıştır. Yani, bir taraftan,
"Meclisin en önemli vazifesi bütçe yapmaktır" diyoruz, diğer taraftan
da, 1971'den 1999 yılına kadar 116 milyar dolarlık bir harcama, Meclisin
bilgisi dışında yapılmış oluyor. Yani, senin yetkilerini birileri alıp
kullanıyorsa, buna itiraz etmiyorsan, bu yanlış bir şey. 1999 yılında, yapılan borçlanmanın önemli bir bölümü, kuruluşlar
tarafından Hazine Müsteşarlığına bildirilmiş; fakat, yine de, 1999 yılında,
dışborç kaydı yapılan 605 trilyon TL'nin kullanımı Maliye Bakanlığı tarafından
bütçeleştirilmemiştir. Hazine, 2000 yılı içerisinde dışborç kullanan
kuruluşlarla irtibata geçerek, kullanmalarını bildirmelerini sağlamaya
çalışmış; ancak, bu yöndeki çalışmalar henüz istenilen seviyeye ulaşmamış olup,
genel ve katma bütçe dışında kredi kullanan kuruluşların sadece yüzde 4'ü
Hazine Müsteşarlığına bildirilmiştir. Şimdi, burada, 1999 yılında, genel ve katma bütçeli kuruluşlar
tarafından kullanıldığı ve dışborç kaydı yapıldığı halde, bütçeye gider olarak
kaydedilmeyen tutarların 427 trilyon TL'lik kısmını, Sayıştay, detaylı şekilde
tespit etmiş ve bu 427 trilyon TL'nin 31,7 trilyon lirası Emniyet Genel
Müdürlüğünce, 216,8 trilyon lirasının da Millî Savunma Bakanlığınca
kullanıldığı, yani, normal bütçe dışında kullanılan paranın yüzde 58'inin bu
iki kuruluş tarafından kullanıldığı belirtiliyor. Bir başka konu da şu: Resmî dışborçlarımızın, gayrisâfi millî hâsılaya
oranı yüzde 83,4'e çıkmıştır; fakat, resmî rakamlarda bu, yüzde 66 olarak
görülmektedir. Sayıştay, raporunda " aradaki fark, devlet sırrı olduğu
için kaynaklara dahil etmiyoruz" diye belirtiyor. Yine, başka bir konuyu söyleyeyim: Hazinenin, garantili dışborçlardan
dolayı, şu anda, 6 milyar dolar civarında Hazinenin garantili dış kredisi
vardır. Bu garantili dış kredilerin büyük bölümünü de kullanıcılar ödemiyor ve
Hazineye ödettirdiğinden bahsediyor ve 1999 yılı sonu itibariyle, Hazinenin,
1,6 katrilyon TL civarında bir kamu kredi alacağı var; garanti verip de,
ödediği ve kamunun ödemediği borçlardan da alacağı var. Bunların da yüzde 96'sı
yerel yönetimlere aittir. Buradan görülüyor ki, Hazine, bir taraftan borç
alıyor; fakat, bir taraftan da bilhassa, siyasî olarak, yerel yönetimlere
verilen garantilerle borç ödemek durumunda kalıp, sürekli yüksek faizle
borçlanmak durumunda kalıyor. Yine, 1992-1999 döneminde Hazine garantili borçlarda Hazinece üstlenilen
borçların toplamı 5,3 milyar dolar olup, bu tutarın 3,4 milyar dolarlık
bölümünü ise yerel yönetimlerin garantili borçları için yapılan geri ödemeler
oluşturmuştur. Bir önemli konu da, yap-işlet projeleriyle ilgili olarak var. Şimdi,
Hazinenin verdiği garanti çerçevesinde Sayıştay raporuna göre sadece 1999
yılında İzmit Su AŞ'ye 61,5 trilyon TL'lik bir para ödenmiştir Hazine
tarafından. Bu ödeme 14 yıl müddetçe sürecektir. 14 yıl müddetçe bunu
düşündüğümüz zaman, hemen hemen, sırf İzmit Su'ya, Hazine garantisinden dolayı
yüksek bedelle yapıldığı için, 1 katrilyona yakın, yani, 800 küsur trilyon TL
para, biz burada ödeyeceğiz. Yap-işlet-devret projelerini önemli zannediyoruz;
yaptığımız bu bir tek İzmit Su AŞ'den, devletin zararı 800 trilyon lirayı
aşıyor. Sayın milletvekilleri, saat 01.00 oldu diyorsunuz; ama, devletin 800
trilyon lirası, bir tek kuruluşa, bir İzmit Su'ya, yap-işlet-devretle
veriliyor. Yani, bunları da sormayacaksak, daha buraya neye geldik biz! Yani,
ben bunu anlayamıyorum, bunu anlamakta zorlanıyorum. Yap-işlet-devret
projelerinde Hazinenin üstlendiği garantiler 3,9 milyar dolar, yap-işlette de
3,8 milyar dolardır. BAŞKAN - Sayın Polat, toparlıyorsunuz değil mi efendim. ASLAN POLAT (Devamla) - Neticede şunu söylemek istiyorum: Yine Dünya
Bankası diyor ki, TEAŞ'ın 2010 yılına kadar yüksek fiyat verdiği elektrik
üretiminden dolayı zararı 1,5 milyar dolar olacaktır. Yani, bu konulardan şu
neticeye getiriyorum. Yine, bir başka misal vereyim: Çukurova Kentsel Gelişim
Projesi içinde 28,5 milyon dolar kredi, kayıtlarda var; ama, bu, kayıtlara 34
milyar olarak geçmiş görünüyor ve Hazine de 1997'den sonra geri ödediği 14 milyon
doların 6 milyon dolarının kayıtlara geçmediği görülmüştür. Yani, ne Hazinenin
ödediği haberi var.. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) YUSUF KIRKPINAR (Aksaray) - Allah aşkına!... Sadakallahülazim!.. BAŞKAN - Buyurun, buyurun... Hayır, sizi ayakta beklettik; hakkınızdır
buyurun. ASLAN POLAT (Devamla) - Önemli değil Sayın Başkanım... BAŞKAN - Olur mu efendim, ne
münasebet... Bir sayın milletvekilimiz... ASLAN POLAT (Devamla) - Neticede şunu söylemek istiyorum: Biz, yani,
burada bir bütçe konuşması yapıyoruz. Bütçe konuşmalarında bir güne bütün
bütçeleri sıkıştırıyoruz. Saat gece 2'ye, 3'e kadar sürüyor; eve gidelim
diyoruz; ama, sadece, şurada bir yap-işlet-devretten dolayı 1 katrilyon, TEAŞ
ihalelerinden dolayı 1,5 milyar dolar... Dünya Bankası bize "hata
yapıyorsunuz" diyor; ama, biz "hata yapmıyoruz" diyorsak, gene
bir şey demiyorum. Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Polat. 30 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 31 inci maddeyi okutuyorum: İç borçlanma MADDE 31. - a) Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan mali yıl içinde
bu Kanunun "denge" başlıklı maddesinde belirtilen tutar kadar
"net iç borç kullanımına" (yıl içinde yapılan borçlanmalardan anapara
ödemelerinin düşülmesiyle elde edilecek tutar) yetkilidir. Bu limit en fazla %
15 oranında artırılabilir. Dış borçlanmada anapara ödemesini aşan kısım iç
borçlanma limitinden düşülür, altında kalan kısım ise limite eklenir. Daha önce
ihraç edilmiş olup vadesinde nakden ödenenler hariç çeşitli kanunlara
dayanılarak ihraç olunan Özel Tertip
Devlet İç Borçlanma Senetleri bu limitin hesaplanmasında dikkate alınmaz. b) Verilen yetki sınırları içinde ihraç edilecek Devlet İç Borçlanma
Senetleri bir yıl (364 gün) ve daha uzun vadeli Devlet Tahvilleri ve Özel
Tertip Devlet Tahvilleri ile vadeleri bir yıldan kısa olan (364 güne kadar)
Hazine Bonolarıdır. c) Çıkarılacak Devlet İç Borçlanma Senetlerinin çeşitlerine, satış
yöntemlerine, faiz koşullarına, vadelerine, basım ve ödemelerine ilişkin her
türlü esasları ve bunlara müteallik diğer şartları belirlemeye Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir. d) Çıkarılacak Devlet İç Borçlanma Senetlerinin basım giderleri, satışa
katılacak finansal kuruluşlara ödenecek komisyon ve banka muameleleri vergileri
ile satışa katılan finansal kuruluşların satış işlemleri dolayısıyla
yapacakları her türlü gider, vergi, resim ve harçların Hazinece finansal
kuruluşlara geri ödenmesinde ve senetlerin basımında uygulanacak şekil ve
esaslar Hazine Müsteşarlığı ile Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası arasında 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu ile
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri uygulanmaksızın akdedilecek mali
servis anlaşması ile tespit edilir. Cari yıl içinde çıkarılacak veya daha önceki yıllarda çıkarılmış Devlet
İç Borçlanma Senetleri işlemiş faizleri ödenmek suretiyle veya piyasa
koşullarından geri alınabilir veya başka senetlerle değiştirilebilir. Çıkarılacak Devlet İç Borçlanma Senetlerinin faiz ve anapara ödemeleri
ile yukarıda sözü geçen mali servis anlaşmasında yer alacak ödemeler ve
bunların dışında kalan diğer Devlet İç Borçları ile ilgili gider ve işlemler
her türlü vergi (Gelir ve Kurumlar Vergisi hariç), resim ve harçtan
müstesnadır. Bu fıkralardaki hükümler daha önceki yıllarda ihraç olunan Devlet İç
Borçlanma Senetleri ile ilgili işlemlerde de geçerlidir. e) Devlet İç Borçlanma Senetlerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli
olarak ihracı halinde, anaparadaki kur artışları her faiz ödeme tarihi ve yıl
sonları itibariyle yeniden hesaplanıp, anapara değerine ilave edilerek iç borç
kaydı yapılır. f) Konsolide bütçenin finansmanı amacıyla nakit karşılığı ihraç edilecek
Devlet İç Borçlanma Senetleri hariç, tüm Devlet İç Borçlanma Senetleri geçmiş
valörlü olarak ihraç edilemez. Daha
önce ihraç edilmiş Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senetlerinin faiz oranları
değiştirilemez ve faiz ödemeleri yerine yeni senet ihraç edilemez. BAŞKAN - 31 inci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Vazgeçtik. BAŞKAN - Vazgeçtiniz... Teşekkür ederim efendim. Tokat Milletvekili Sayın Bekir Sobacı?.. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Vazgeçtik. BAŞKAN - O da vazgeçti. Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç?.. KAMER GENÇ (Tunceli) - Vazgeçtim. Sayın Genç de vazgeçti. 31 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. 32 nci maddeyi okutuyorum: 1211 ve 4568 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması MADDE 32. - a) 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun
61 inci maddesi gereğince yeniden değerleme farkından doğan borçlar
karşılığında geçmiş yıllarda verilen Devlet iç borçlanma senetleri ile bunların
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca açık piyasa işlemlerinde kullanılması
sonucu senetlerin orijinal faizleri ile piyasa faizleri arasında oluşan menkul
kıymet zararları karşılığında bankaya verilmiş olan Devlet iç borçlanma
senetlerinin 2001 yılında yapılacak faiz ödemelerinin gerektirdiği tutarda Özel
Tertip Devlet İç Borçlanma Senedi vermeye, b) 21/4/1994 tarihli ve 3985 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici 9 uncu maddesi uyarınca
Kısa Vadeli Avans Hesabında biriken tutarların tasfiyesi amacıyla ihraç edilmiş
olan Devlet İç Borçlanma Tahvillerinin 2001
yılında yapılacak faiz ödemelerinin gerektirdiği tutarda Özel Tertip
Devlet İç Borçlanma Senedi vermeye, c) Yukarıda sözü edilen faiz ödemelerini "Bütçeden Mahsup Edilecek
Ödemeler Hesabı'ndan yaptırmaya, hesabın yılı içinde mahsup edilemeyen
artıklarını ertesi yıla devretmeye veya bütçe ile ilişkilendirmeksizin özel
hesaplarda izlemeye, d) 4568 sayılı Bazı Fonların Tasfiyesine İlişkin Kanun hükümleri
çerçevesinde Hazinece devralınan Kamu Ortaklığı Fonu'nun borçları karşılığında
gerektiğinde Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senedi ihraç etmeye; bu senetlerin
vade, faiz ve çeşitlerine ilişkin her türlü esaslar ve bunlara müteallik diğer
şartları belirlemeye, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan, e) 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 61 inci
maddesi gereğince yeniden değerleme farklarından doğan ve doğacak borçların
2001 yılında yapılacak ödemeleri için
Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senedi ihraç etmeye ve bu tahvillerin vade,
faiz ve sair şartlarını belirlemeye Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın
teklifi ile Başbakan, Yetkilidir. BAŞKAN - 32 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 33 üncü maddeyi okutuyorum : Dış borçlanma MADDE 33. - a) Yabancı ülke, banka ve kurumlarla veya uluslararası
kuruluşlarla yapılmış ve yapılacak anlaşmalara göre genel ve katma bütçeli kuruluşlara dış proje kredisi olarak
kullandırılan imkanların; 1.Türk Lirası karşılıkları, dış borç kayıtları yapılarak Hazine
Müsteşarlığınca Maliye Bakanlığına bildirilir. 2.Döviz üzerinden yurt içinde ve yurt dışında mal, hizmet ve eğitim
bedeli olarak yapılan dış proje kredisi kullanımları, ilgili kuruluşlar
tarafından dış borç kaydı yapılmak üzere kullanımı takip eden 30 gün içerisinde
Hazine Müsteşarlığına gönderilir. Dış
borç kaydı yapılan tutarlar Hazine Müsteşarlığınca Maliye Bakanlığına
bildirilir. 3. Malzeme ve hizmet bedelleri, taahhüt evrakı ve sözleşme
tasarıları ise ilgili kuruluşlar tarafından
ayrıca Maliye Bakanlığına
bildirilir. 4. Söz konusu miktarları, gerektiğinde ilgili kuruluşlara ait bütçelerde
açılacak özel tertiplere; Ödenek kaydederek, Mevcut ödeneklerden aktarma yaparak, Bütçeleştirmeye, bunlardan yılı içinde harcanmayan miktarları ertesi yıl
bütçesine devren ödenek kaydetmeye, devren ödenek kaydedilen miktarlardan
projenin tamamlanması nedeniyle kullanılma imkanı kalmayan tutarları iptal etmeye
Maliye Bakanı yetkilidir. Daha önceki yıllarda benzer şekilde sağlanan imkanların Türk Lirası
karşılıkları ile malzeme ve hizmet bedelleri için de yukarıdaki esaslara göre
işlem yapılır. 5. Yukarıda belirtilen hükümlerin uygulanmasına ilişkin esas ve usuller
Hazine Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığı tarafından müştereken tespit edilir. b) Dış borçlanma imkanları ile satın alınacak malzeme ve hizmetlere ait
taahhüt evrakı veya sözleşme tasarıları, Maliye Bakanlığınca 1050 sayılı
Kanunun 64 üncü maddesi uyarınca vize
edilmeden satın alma işlemi gerçekleştirilemez ve ilgili miktarların dış borç
kayıtları yapılamaz. Ancak, Maliye Bakanlığı gerektiğinde dış borçlanma ile ilgili
bütçeleştirme işlemleri yapılmadan önce (ilgili miktarların ödenek, gider ve
dış borç kayıtları daha sonra yapılmak üzere) taahhüt evrakı ve sözleşme
tasarısını vize etmeye yetkilidir. c) Devlet dış borçlarıyla ilgili kredi anlaşmalarının yürürlüğe
girmesini sağlayacak kanuni düzenlemelerin tamamlanmasına kadar kredi
anlaşmaları gereği peşin ödenmesi gereken komisyon, ücret, garanti ücreti ve
benzeri giderler ile gerektiğinde faiz ödemelerini de "Bütçeden Mahsup
Edilecek Ödemeler Hesabı"ndan yaptırmaya, hesabın yılı içinde mahsup
edilemeyen artıklarını ertesi mali yıla devretmeye Hazine Müsteşarlığı'nın
bağlı olduğu Bakan yetkilidir. d) Konsolide Devlet dış borçları ile ilgili kredi anlaşmalarında öngörülen bütün ödeme ve işlemler (dış proje
kredileri çerçevesinde yapılacak ödemeler dahil) 2001 yılında her türlü vergi,
resim ve harçtan müstesnadır. e) Finansmanı Avrupa Birliği, yabancı devlet veya uluslararası
kuruluşlarla yapılan anlaşmalara göre sağlanarak gerçekleştirilecek olan işler,
anlaşma hükümlerinde özel ihale ve satınalma usullerinin öngörülmesi halinde,
özel kanun, kararname veya anlaşma hükümlerine göre yürütülür. f) Yabancı ülke, banka ve kurumlarla veya uluslararası kuruluşlarla
yapılmış veya yapılacak anlaşmalar ile Hazine Müsteşarlığı tarafından
sağlanarak devir ve ikraz anlaşmaları yoluyla genel ve katma bütçeli kuruluşlar
dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarına dış proje kredisi olarak kullandırılan
imkânlar, ilgili kuruluşlar tarafından dış borç kaydı yapılmak üzere kullanımı
takip eden otuz gün içinde Hazine Müsteşarlığına gönderilir. g) 1/1/1999 tarihinden başlamak üzere Avrupa Birliği'ne üye ve Ekonomik
Parasal Birliğe katılacak devletlerin Euro'ya geçmesine bağlı olarak kamu
sektörü dış borç ve borç yönetimi anlaşmalarına ilişkin düzenlemeleri yapmaya
Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Bakan yetkilidir. BAŞKAN - 33 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 34 üncü maddeyi okutuyorum: Dış borçların ikraz, devir ve garanti edilmesi MADDE 34.- a) Yabancı ülkeler, uluslararası kuruluşlar, yabancı bankalar
ve yabancı ülkelerde yerleşik diğer finans kurumlarından her türlü amaçla ve
uluslararası sermaye piyasasında kullanılan finansman araçları ile yapılacak
borçlanmalarla ilgili temas ve müzakereleri yürütmeye ve bu borçlanmalarla
ilgili işlemleri sonuçlandırmaya, b) Yukarıdaki (a) fıkrasına göre sağlanan finansman imkanlarını,
ekonominin çeşitli sektörlerinde gelişmeyi sağlamak amacıyla ve anlaşmalar
hükümleri uyarınca kamu ve özel sektör kurumlarına ikraz, devir veya
kullandırmaya ve bu kredilerden yapılması gereken geri ödemeleri aynı
kuruluşlar için hesaben ikraz veya krediye dönüştürmeye, c) Yukarıda belirtilen imkanların doğrudan Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası veya Türkiye'de yerleşik kurumlar ile Türk Bankaları tarafından
sağlanması halinde, bu kredileri kısmen veya tamamen devralmaya, devralınan bu
kredileri kısmen veya tamamen kamu kurumlarına ikraz, devir veya kullandırmaya
ve bu kredilerden yapılması gereken geri ödemeleri aynı kuruluşlar için hesaben
ikraz veya krediye dönüştürmeye, Türkiye'de yerleşik bankaların döviz
varlıkları üzerinden borçlanmaya, d) 1. Yabancı ülkelerin kredi kuruluşları, uluslararası kurumlar veya
yabancı ülkelerde yerleşik banka ve kurumlar ile bu finansman işlemlerine
katılan Türk Bankaları tarafından kamu kurumlarına (özel hukuk hükümlerine tâbi
olmakla beraber sermayelerinin % 50'sinden fazlası kamuya ait olanlar dahil),
yatırım ve kalkınma bankalarına verilecek kredileri anlaşmalarındaki
şartlarıyla garanti etmeye, 2. Dünya Bankası ve diğer uluslararası kuruluşların ihdas ettikleri
garanti programları çerçevesinde, aa) Kamu kuruluşları (özel hukuk hükümlerine tâbi olmakla beraber
sermayelerinin % 50'sinden fazlası kamuya ait olanlar) ile yatırım ve kalkınma
bankalarının borçlu sıfatıyla uluslararası piyasalardan temin edecekleri
finansman imkanları için, bb) Yap-İşlet-Devret ve Yap-İşlet modeli çerçevesinde gerçekleştirilecek
projelerle ilgili, mevzuatta öngörülen
Hazine garantileri ile sınırlı olmak ve şartları Hazine Müsteşarlığınca
müzakere edilmek üzere, Yukarıda anılan uluslararası kuruluşlar tarafından verilen garantiye
karşı garanti vermeye, 3. Hazine garantörlüğünde sağlanacak dış borçlar için; garanti verilen
veya verilecek kuruluşlar nezdinde her türlü inceleme ve denetlemeyi
yaptırmaya, garanti ücreti oranını, garanti verilme aşamasında garanti
verilecek kuruluşlara karşı garantörlük koşulları ile bu borçlardan Hazine
adına doğabilecek yükümlülüklerin geri ödeme koşullarını belirlemeye, e) Ulusal banka ve kamu kuruluşlarınca yabancı ülkelere açılacak
kredilerin geri ödenmesini garanti etmeye, yabancı ülkelerde doğrudan teminat
mektubu vermeye yetkili ulusal bankalar lehine garanti vermeye, f) Türkiye Cumhuriyeti adına Hazine Müsteşarlığı tarafından yabancı
ülkeler resmî kuruluşları veya uluslararası kuruluşlardan sağlanan kredilerin
teknik yardım ve eğitim amaçları kapsamındaki bölümlerini anlaşma hükümlerine
istinaden gerektiğinde özel ve özerk bütçeli kamu kuruluşları ile kamu kuruluşu
sayılan kurumlara karşılıksız olarak kullandırmaya, g) Avrupa Konseyi Sosyal Kalkınma Bankası tarafından Bosna-Hersek'de
finanse edilecek projeler için bu Bankaya üye diğer ülkelerle birlikte
sağlanacak ortak bir garanti çerçevesinde garanti verilmesine, h) Avrupa Birliği, yabancı ülkeler ve bu ülkelerin banka ve kredi
kuruluşları ve uluslararası malî kuruluşlardan ülkemizde faaliyet gösteren Risk
Sermayesi Yatırım Ortaklıklarına risk sermayesi şeklinde köprü krediler,
koşullu krediler sağlamaya veya yukarıda belirtilen yabancı ülke ve
kuruluşların adı geçen Yatırım Ortaklıklarına doğrudan veya aracı malî
kuruluşlar vasıtasıyla risk sermayesi şeklinde katkı sağlamaya yönelik anlaşmalar
yapmaya, sağlanan bu imkanların devredilmesine, kullandırılmasına ve geri
ödenmesine, i) Bütçe Kanunu ve ilgili Kanunlar çerçevesinde yapılan ikrazlarla,
Hazine garantilerinden Hazine Müsteşarlığınca yapılan üstlenmeler neticesinde
ortaya çıkan alacakların şartlarının belirlenmesine, tahsiline, takibine ve her
türlü finansal tekniğin kullanılması suretiyle idaresine Hazine
Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Bakan yetkilidir. Hazine alacaklarını doğuran
işlemlerle, bu alacakların tahsil, takip ve idaresine ilişkin esas ve usullerin
belirlenmesine, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir. j)Daha önceki yıllarda yapılan işlemler için de bu esaslar geçerlidir. k) Yılı içinde uluslararası ticari bankalardan borçlanmak suretiyle
temin edilen dış finansmanla ilgili olarak; 1. Belediyeler ve bağlı kuruluşları ile özel statüye sahip kamu hizmeti
gören ve sermayelerinin % 50'sinden fazlası belediyeye ait olan iştirakler ve
ilgili mevzuat gereği tüzel kişiliği haiz yerel yönetim birlikleri için Hazine
garantisi verilecek veya devredilecek dış kredi tutarı 500 milyon ABD Doları, 2. Diğer kamu kurum ve kuruluşları (özel hukuk hükümlerine tâbi olmakla
beraber sermayelerinin % 50'sinden fazlası kamuya ait olanlar dahil) için
Hazine garantisi verilecek dış kredi tutarı 4 milyar ABD Doları, İle sınırlıdır. 3.Yap-İşlet, Yap-İşlet-Devret, İşletme Hakkının Devri ve benzeri
modeller çerçevesinde gerçekleştirilecek projelere verilen Hazine garantileri
ile kalkınma ve yatırım bankalarının uluslararası kuruluşlardan ve piyasalardan
Hazine garantisi altında sağlayacakları dış borçlanma tutarı yukarıda
belirlenen sınırlamanın dışındadır. BAŞKAN - Sayın Aslan Polat, konuşacak mısınız efendim? ASLAN POLAT (Erzurum) - Konuşmayacağım Sayın Başkan. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Efendim, 34 üncü madde üzerinde verilmiş bir önerge vardır, okutup
işleme alacağım. Bilindiği gibi, önerge üzerinde görüşme yapmıyoruz. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına TBMM'de görüşülmekte olan 2001 Malî Yılı Bütçe Kanununun "Dış Borçların
İkraz, Devir ve Garanti Edilmesi" başlıklı 34 üncü maddesinin (b)
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Yukarıdaki (a) fıkrasına göre sağlanan finansman
imkânlarını, kamu özel sektör
kurumlarına ikraz, devir veya kullandırmaya, anlaşma hükümleri çerçevesinde
ekonominin çeşitli sektörlerindeki gelişmeyi sağlamak amacıyla ikraz ve devir
koşullarını belirlemeye ve bu kredilerinden yapılması gereken geri ödemeleri
aynı kuruluşlar için hesaben ikraz veya krediye dönüştürmeye," Gerekçe: Söz konusu fıkranın eski halinde yer alan "...
anlaşmalar hükümleri uyarınca..." ibaresi, sağlanan dış kredilerin devir
ve ikraz edilmesi halinde devir ve ikraz şartlarının nasıl belirleneceği
konusunda ihtilafa yol açmaktadır. Bu konuda, ikraz veya devrin kredi anlaşmasında yer
alan faiz ve vade ile aynı şartlarla yapılıp yapılmayacağı ihtilaf konusu
olmaktadır. Buna karşın, madde metninde yer alan "...ekonominin çeşitli
sektörlerindeki gelişmeyi sağlamak için..." ibaresinden de anlaşılacağı
üzere, dış finansman imkânlarının kamu ve özel sektör kuruluşlarına ikraz veya
devir şartlarının, sektörlerin durumuna göre, Hazine Müsteşarlığının bağlı
olduğu bakana bırakılması maddenin düzenleniş amacına da uygun bulunmaktadır. Bilgilerinize arz olunur. BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR
(Ankara) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Bursa) - Katılıyoruz Sayın
Başkan. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, aslında, bunu,
gerekçeyi okutmadan önce sormanız
lazım. Gerekçeyi de okutmaya gerek yok; çünkü, müzakeresiz diyor. BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin kabul
ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 34 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 35 inci maddeyi okutuyorum: 244 sayılı Kanun kapsamı dışında borçlanma MADDE 35. - a) Yıllık programlarla belirlenen dış
finansman ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla 31/5/1963 tarihli ve 244 sayılı
Kanunun kapsamı dışında kalan kuruluşlarla kredi anlaşmaları yapmaya ve
projelerin yapılabilirlik çalışmalarının dış finansman ihtiyaçlarını karşılamak
üzere Dünya Bankası ile üzerinde anlaşılacak şartlarla (10.000.000) Amerikan
Dolarına kadar olan borçlanmaların yapılmasına Hazine Müsteşarlığının bağlı
olduğu Bakan yetkilidir. b) Bu gibi anlaşmalar ve savunma borçlanmalarına
ilişkin kredi anlaşmaları bütçe kanunları hükümlerine dayanılarak yapılmış
olup, Bakanlar Kurulunca uygun görülen diğer kredi anlaşmaları gibi Bakanlar
Kurulu kararıyla yürürlüğe girer. Bu kararnameler 31.5.1963 tarihli ve 244
sayılı Kanun ve 23/5/1928 tarihli ve 1322 sayılı Kanun hükümlerine tabi
değildir. c) Türkiye Cumhuriyetinin bu madde ile "Dış
Borçların İkraz, Devir ve Garanti Edilmesi" başlığını taşıyan maddeleri ve
bu madde hükümlerine dayanarak, sırasıyla borçlu veya garantör sıfatı ile taraf
olduğu kredi anlaşmalarından doğan borçlarının dünya sermaye piyasalarında
mevcut muhtelif finansman araçları vasıtasıyla yönetimi amacıyla anlaşma
yapmaya Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir. Söz konusu
anlaşmalar imzalandıkları tarihte yürürlüğe girer. d) Daha önceki
bütçe yıllarında akdedilmiş benzeri anlaşmalar hakkında da bu madde hükmü
uygulanır. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. 35 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Saat 02.00'de toplanmak üzere Birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati
: 01.44 Açılma Saati:
02.10 BAŞKAN:
Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER:
Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Yahya AKMAN (Şanlıurfa) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 36 ncı Birleşimin
Altıncı Oturumunu açıyorum. Bütçe görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. III. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 1. – 2001 Malî
Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Bütçe Kanunu Tasarıları ile
1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu
Tasarıları (1/764, 1/765, 1/740, 3/642, 1/741, 3/643) (S.Sayıları : 552, 553,
554, 555) (Devam) B) GELİR
BÜTÇESİ (Devam) 1. – 2001 Malî
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı
: 552) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerlerinde. 36 ncı maddeyi okutuyorum : Borç verme, hibe ve yardım anlaşmaları MADDE 36. - a) Avrupa Birliği, yabancı ülkeler,
uluslararası kuruluşlar ve yabancı ülke kredi kuruluşlarından sağlanacak
hibelerle ilgili temas, müzakere ve anlaşmaları yapmaya ve bu yolla sağlanan
finansman imkanlarını kamu ve özel sektör kuruluşlarına kullandırmaya Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir. Söz konusu anlaşmalar
imzalandıkları tarihte yürürlüğe girer. Bu kaynaklardan genel bütçeye dahil daireler ve diğer
kamu kuruluşlarına sağlanan hibelerin kullanımlarına ilişkin işlemler damga
vergisi, resim, harç ve diğer masraflardan muaftır. b) Yabancı ülke ve kuruluşlara verilecek borçlarla
ilgili anlaşmaları yapmaya ve anlaşmaların esas ve şartlarını belirlemeye,
verilen borçların ertelenmesine ve yeniden yapılandırılması işlemlerini yapmaya
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir. Yabancı ülke ve
kuruluşlara verilecek borçlar Hazine Müsteşarlığı bütçesine bu amaçla konulacak
ödenekten karşılanır. Söz konusu anlaşmalar Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe girer. c) Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı ülke ve
kuruluşlara yapılacak hibe ve yardımlar ile ilgili görüşmelerde bulunmaya ve
anlaşmalar imzalamaya, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın yetkileri saklı kalmak
kaydıyla, Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenecek kişi ve kuruluşlar
yetkilidir. Yabancı ülkelere verilecek hibe ve yardım karşılıkları Maliye
Bakanlığı bütçesine (Ekonomik, Kültürel, Eğitim ve Teknik İşbirliği Başkanlığı
hariç) bu amaçla konulacak ödenekten
karşılanır. Söz konusu anlaşmalar Bakanlar Kurulu kararı ile
yürürlüğe girer. Anlaşmada belirtilen nakdi hibe ve yardımlar bütçeye
gider kaydedilerek Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında ilgili ülke adına döviz cinsinden açılacak
hesaba aktarılabilir. Ödemeler, anlaşma hükümleri çerçevesinde ve Maliye Bakanlığınca
belirlenecek esaslar dahilinde ilgili hesaptan yaptırılır. d) Türkiye İhracat Kredi Bankası A.Ş. tarafından
yabancı ülkelere ve bu ülkelerdeki kuruluşlara açılacak iki yıl veya daha uzun
vadeli mal ve/veya hizmet satış sözleşmeleri veya bu tür sözleşmelerle eş değer
finansal kiralama işlemleri ile ilgili Resmi Destekli İhracat Kredilerinin
esaslarını ve finansal hükümlerini düzenlemeye Hazine Müsteşarlığının bağlı
olduğu Bakan yetkilidir. BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok. 36 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 37 nci maddeyi okutuyorum: Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı Projesi kapsamında
akdedilecek anlaşmalar MADDE 37. - Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı projesi
kapsamında; a) Akdedilecek olan ev sahibi ülke anlaşması, anahtar
teslimi yapım sözleşmesi, hükümet garantisi anlaşması ve bu proje tahtındaki
diğer ilgili belge ve anlaşmalarla sair dökümanların imzalanmasına, b) (a) bendinde belirtilen anlaşmalar ile diğer ilgili
belge ve anlaşmalarla sair dökümanlar tahtında Türkiye Cumhuriyeti ve ilgili
kamu kurum ve kuruluşları tarafından taahhüt edilen her türlü ödeme, tamamlama,
performans ve sair yükümlülüklerin ifasına yönelik olarak ilgili anlaşmalarda
öngörülen taraflara garanti verilmesine, bahse konu taahhütlerin anlaşmalarda
öngörüldüğü şekilde gereği gibi, kısmen ya da tamamen yerine getirilmemesi
halinde ortaya çıkacak her türlü ödeme yükümlülüğünün Türkiye Cumhuriyeti adına garanti edilmesine, c) (a) ve (b) bentlerinde belirtilen anlaşmalar ile
diğer ilgili belge ve anlaşmalarla sair dökümanları imzalayacak ilgili kamu
kurum ve kuruluşlarının tespitine ve yetkilendirilmesine, Bakanlar Kurulu yetkilidir. BAŞKAN - 37 nci madde üzerinde gruplar adına söz
talebi?.. Yok. Şahsı adına, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç;
buyurun efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu maddenin Bütçe Kanununda yer almasını ben anlayamadım.
Biliyorsunuz, Anayasamıza göre, bütçe kanununa bütçeyle ilgili hükümler
konulur. Başka hükümlerin konulması Anayasa aykırı. Anayasa Mahkemesinin de bu
konuda çok çeşitli kararları var. Şimdi, bu Bakü-Ceyhan boru hattı, Türkiye için çok
önemli bir projedir; fakat, bu projenin ne olduğu hususunda, hükümet, bir
türlü, çıkıp da Türkiye Büyük Millet Meclisine yeterli bir bilgi vermiyor.
Bunun finansmanı temin edilmiş midir, anlaşması ne durumdadır; bu konuda,
maalesef, bir bilgi vermiyor. Aslında, bu anlaşma yapılırken, bu anlaşmalarla
ilgili taraflar, her türlü hüküm ko-yabilir bu anlaşmaya. Bu bütçe kanununa
böyle bir hüküm konulmasını ben anlayamadım. Şimdi, biliyorsunuz, işte, bu Mavi Akım meselesinde de,
böyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir tuzağa getirilmişti; yani, Mavi Akımda,
işte, getirildi, uluslararası anlaşmalarda hiç âdet olmadığı halde, buraya özel
bir hüküm konuldu ve onun üzerine, getirildi, Sovyetler Birliğinin Türkiye'deki
temsilcisi olan Gasprom'un bir firmasına, işte 350 milyon dolarlık bir para
verildi, olmayan bir gazın boru hattı
yapıldı Türkiye'de, ihale edildi, önce 52 milyon dolar verildi; sonra, geçen
gün, Enerji Bakanının burada yaptığı konuşmaya göre, 260 milyon dolarlık iş
yapmışlar, daha fazlası da var... Böyle, bu hükümet zamanında, olmayan gazın dağıtım
projeleri, ihaleleri yapılıyor, olmayan petrolün boru hatları ihalesi
yapılıyor. Tabiî, hep yandaşlara, böyle, iş temini amacına yönelik bir uygulama
var. Acaba, bununla da, yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinin karşısına, yarın
tuzak bir taahhütname getirilerek, işte, kardeşim, ne yapalım, siz, bütçe
kanununda bunu kabul ettiniz; siz kabul ettiniz Türkiye Büyük Millet
Meclisinde; ondan sonra, biz de, mecburen bu anlaşmayı böyle yaptık... Benim,
bu konuda, böyle bir fiilî durumla karşı karşıya kalmamız sonucunu doğuracak
bir madde olduğu konusunda ciddî kuşkularım, korkum var. Bu itibarla, tabiî,
hükümetin, zaten, bu konuda bize bir cevap vermeyeceği de belli olduğuna göre,
bunu dile getirmek için söz aldım. Saygılar sunuyorum efendim. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Genç. 37 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 38 inci maddeyi okutuyorum: İKİNCİ BÖLÜM Hazine İşlemleri Avans işlemleri MADDE 38. - Genel bütçe ödemelerini zamanında
yapabilmek ve ödemelerin tahsilatın göstereceği mevsimlik dalgalanmalardan
olumsuz yönde etkilenmesini önlemek amacıyla, 14/1/1970 tarihli ve 1211 sayılı
Kanunun 50 nci maddesi esaslarına göre Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasından
kısa vadeli avans almaya Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir. BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok. 38 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 39 uncu maddeyi okutuyorum: Çeşitli saymanlıklardaki değerlerin hazineye geçişi MADDE 39. - Maliye Bakanı, bütün saymanlıkların çeşitli
nedenlerle hazine hesapları dışında kalan mal varlıkları ve emanetler de dahil
olmak üzere her çeşit paralarını hazine hesaplarına kaydettirmeye, bu hesaplara
tasarruf etmeye ve bu amaçla gerekli önlemleri almaya yetkilidir. 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun tanımladığı bir
saymanın yönetim ve sorumluluğunda olmayan kamu fonları hakkında da bu hüküm
uygulanır. BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok. 39 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir 40 ıncı maddeyi okutuyorum: Geri verilecek paralar MADDE 40. - 27/6/1963 tarihli ve 261 sayılı Kanun
uyarınca, geri verilecek paraların kesin olarak veya avans suretiyle
ödenmesinin şekil ve usulleri Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlıkla
Maliye Bakanlığı tarafından müştereken tespit olunur. Yapılacak inceleme sonunda fazla ödendiği tespit olunan
veya zamanında mahsup olunmayan tutarlar 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre geri alınır. BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok. 40 ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir 41 inci maddeyi okutuyorum : Petrolden Devlet Hakkı ve Petrol Kanunu gereğince
ödenecek kur farkları MADDE 41.-a) 5/4/1973 tarihli ve 1702 sayılı Kanuna
göre petrolden alınacak Devlet hakkı, Bütçenin (B) işaretli cetvelindeki
"Petrolden Devlet Hakkı" tertibine gelir kaydolunur. b) 6326 sayılı Petrol Kanununun 116/3 üncü maddesi
gereğince yapılan transferler nedeniyle 1995, 1996 ve 1997 Malî Yılları Bütçe
Kanunlarının ilgili harcama kalemlerinden 1995, 1996 ve 1997 yıllarında yapılan
kur farkı ödemelerinin ilgililer adına kişi borçları hesabına alınarak terkin
edilmesine Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Bakan yetkilidir. BAŞKAN - 41 inci madde üzerinde gruplar adına söz
isteyen?.. Yok. Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat;
buyurun. (FP sıralarından alkışlar) ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu 41 inci madde, esasında, belki de bu akşam burada
konuşulan maddelerin en önemlilerinden bir tanesi. Konusu şu: Şimdi, hükümetin
getirdiği maddenin (b) bendinde, "6326 sayılı Petrol Kanununda gerekli
değişiklik yapılıncaya kadar, 2001 yılını geçmemek üzere, 6326 sayılı Kanunun
116 ncı maddesi uyarınca yapılan transferler nedeniyle oluşacak kur farklarının
bütçeye konulacak ödeneklerle Hazinece karşılanmasına devam olunur"
derken, maddenin bu bendi, Plan ve Bütçe Komisyonunda, yine aynen bu saatlerde
-biz, terk edip gitmiştik, bilmiyorum- bir önergeyle, şöyle değiştiriliyor:
"6326 sayılı Petrol Kanununun 116/3'üncü maddesi gereğince yapılan
transferler nedeniyle 1995, 1996 ve 1997 Malî Yılları Bütçe Kanunlarının ilgili
harcama kalemlerinden, 1995, 1996 ve 1997 yıllarında yapılan kur farkı
ödemelerinin, ilgililer adına, kişi borçları hesabına alınarak terkin
edilmesine, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu bakan yetkilidir." Yani,
ne demek isteniyor; burada, birtakım şahısların şahsî borçları affediliyor. Şimdi, bir şey okuyacağım : Sayıştay 5. Dairesince
verilen tazmin kararıyla, 1995, 1996 ve 1997 yıllarında petrol şirketlerine
haksız yere ödendiği ortaya çıkan 68 trilyon TL'yle ilgili olarak, Sayıştay
Temyiz Kurulunda da, 28.11.2000 -yani, bundan on gün, yirmi gün önce- ve 24951,
24953 sayılı onama kararından sonra, petrol şirketlerine haksız ödendiği
kesinleşen bu paranın şirketlerden geri alınmaması için, Plan ve Bütçe
Komisyonunda, yine saat 03.00'te verilen bir önergeyle, bu tasarının 41/b
maddesi değiştirilerek, bu paranın kişi borcuna alınması ve terkini konusunda
Hazineden sorumlu Bakana yetki veren bir hüküm getirilmiştir. Şimdi, bunu
hükümetin açıklamasını istiyorum. Pek şakası yok... Burada, bu fazla ödemeler, 1995 yılında 2,2 trilyon,
1996 yılında 2,4 trilyon, 1997 yılında 4,1 trilyon, toplam 8,7 trilyon; bunun
Türk Lirası cinsinden bugünkü karşılığı 68 trilyon. Kaç şirkete haksız ödeme
yapılmış; 8 şirkete; isimlerini vermiyorum, burada var isimleri. Şimdi, 8 şirkete 68 trilyon lira fazla ödendiği
Sayıştayca kabul ediliyor, temyiz bunu kabul ediyor; ama, biz, önergeyle,
şahıslardan vazgeçiyoruz ve bunu almaktan vazgeçiyoruz. Şimdi, bu konuları,
böyle, aceleye getirdikleri zaman... Hep böyle olur zaten. Saat 03.00'te özel
üniversite kanunları, orman arazileri kanunları çıkar, gider; saat 03.00'te,
böyle, bu kararlar çıkar; ondan sonra da, sayın milletvekilleri "muhalefet
burada niye konuşuyor" dediğiniz zaman; biz bunu konuşuruz arkadaş. 68 trilyon liraya sizin ihtiyacınız yoksa, verin, benim
Erzurumumun bütün ihtiyacını karşılar. Benim İspirimdeki -beş seneden beri,
dilimi tükettiğim- 5 tane enerji barajını bitirir; enerji ihtiyacınızı
karşılar. Geçen yıl Erzurum'a verilen bütün yatırım paraları -ki, işçi maaşları
da dahil- 34 trilyon liraydı. Onun 2 katıdır bu para. Ama, şimdi, siz... Yani,
bana, bunun cevabını, lütfen, hükümet olarak verin. Sayıştay bunu 28.11.2000'de onadıktan sonra, bu, üç
yılda ve 8 şirkete verilen, bugünkü 68 trilyon lira parayı neden terk
ediyorsunuz? Şimdi, niye bunu söylüyorum; hep, böyle, birsürü, 60, 70, 80 tane
madde buraya getiriliyor, ondan sonra, bu maddeler hakkında da biz bir konuşma
yapmaya kalktığımız zaman "gece saat 3 oldu, 3,5 oldu, milletvekilim
konuşma" diyorsunuz; ama, milletin bir kalemde giden parası 68 trilyon
liradır. Lütfen, bunun hesabını, gelin, hükümet olarak verin. Sabaha kadar da
olsa, bunu bekleyeceğim. Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Polat. KAMER GENÇ (Tunceli) - Açıklasın Sayın Başkan... Sayın
Bakan açıklama yapsın. DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Bursa) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Bakan söz istediler. Buyurun efendim. DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Bursa) - Sayıştay 5.
Dairesinin 1090, 1358 ve 1386 sayılı ilamlarında, 6326 sayılı Petrol Kanununda,
devleti yükümlülük altına sokacak bir hüküm bulunmadığı; diğer bir ifadeyle,
kırkbeş yıllık uygulamanın yanlış olduğu ileri sürülerek, 1995, 1996 ve 1997
yıllarına ilişkin, toplam 8,9 trilyon liralık kur farkı ödemelerinin, işleyecek
faizleriyle birlikte tahakkuk memurlarından ve saymanlardan tazminen tahsiline
karar vermiştir. Başkasından değil, saymandan ve tahakkuk memurlarından. 6326 sayılı Petrol Kanununun 116/3 üncü maddesiyle,
petrol şirketlerinin sermaye transferlerinde, ithal tarihinde cari resmî kurun
esas alınacağı hükme bağlanmıştır. 1995, 1996 ve 1997 yılları Bütçe
Kanunlarında yer alan, "6326 sayılı Kanunun 116/3 üncü maddesi uyarınca
yapılan transferler nedeniyle oluşacak kur farkları, bütçeye konulacak
ödeneklerle karşılanır" hükümleri, kur farkının devlet tarafından
ödeneceğini belirleyen hükümlerdir. Diğer taraftan, Petrol Arama ve Petrolle İlgili
Faaliyetleri Düzenleme Fonu kurulmasına ilişkin 20 sayılı Kararın 9 uncu
maddesinde, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın, fonda biriken
tutarları, Petrol Kanununda öngörülen kur farkı ödemelerinde kullandırmaya
yetkili olduğu hükme bağlanmıştır. Bu çerçevede, 4059 sayılı Hazine
Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun ilgili maddesinde yer alan, "Petrol Kanunuyla ilgili olarak, vergi
hükümleri dışındaki malî hükümlerin uygulanmasını sağlamak" hükmü
kapsamında, hem petrol kur farkı hem de Petrol Arama ve Petrolle İlgili
Faaliyetleri Düzenleme Fonu harcama kalemleri Hazinenin bütçesinde yer almıştır.
Ayrıca, Petrol Tüzüğünün 125 inci maddesiyle,
Müsteşarlıkça sermaye transferlerine izin ve-rileceği ve gerekli dövizin
ayrılacağı hükme bağlanmıştır. Yukarıda belirtilen kanun ve kararların amir hükümleri
ve 1995 yılına kadar kırkbeş yıldır yapılan kur farkı ödemelerinin Sayıştay
tarafından onaylandığı hususları dikkate alınarak, Sayıştay 5. Dairesinin
ilamlarında iddia edildiği üzere, sadece madde gerekçesine dayanılarak, bu ödemelerin yasal dayanağının olmadığının
kabulü hukuken mümkün değildir. Ayrıca, senelerdir uygulanmakta olan bir sisteme
sonradan getirilen yorum ve düzenlemelerin, petrol sektöründe ve diğer
sektörlerde yatırım yapmayı düşünen yabancı sermayeyi caydırdığı ve
yatırımlarını askıya almaya yönelttiği de bir gerçektir. Bu itibarla, konu,
basit bir kanun metninin farklı yorumlanışı olarak ele alınmamalı ve yaratması
muhtemel birçok hukukî ihtilaf ve makroekonomi politikalarına olumsuz etkileri
gibi sakıncaları da göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir. Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Teşekkür ederim. KAMER GENÇ (Tunceli) -Sayın Başkanım, muhasipler, bunu,
ilgili petrol şirketlerinden rücu edecekler. Yani, muhasiplere zimmet çıkıyor,
oradan rücu edecekler. Bir de; yani, çok önemli bir meblağ; eğer bunların
terkini gerekiyorsa, bütçe kanununa konulan böyle tuzak hükümlerle değil, ayrı
bir kanun getirsinler; Türkiye Büyük Millet Meclisi bunu enine boyuna
tartışsın. Sayıştay o zaman bunu niye zimmet çıkarmış? Demek ki var, yani,
yasal bir dayanağı var. Yani, hükümet, hakikaten bazı meselelerde izahatta çok
yetersiz kalıyor. Rica ediyorum... Bunlar, hep, devletin pa-raları, belli
birtakım yerlere gidiyor işte. BAŞKAN - Mesele anlaşıldı. Başka söz isteyen var mı efendim? Yok. 41 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 42 nci maddeyi okutuyorum : Kamu İktisadi Teşebbüslerinin kârları MADDE 42. - a)
233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
tabi kuruluşların, 2000 yılı kârlarından Hazineye isabet eden tutarları; 1. 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen
kısıtlamalara tabi olmaksızın, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine bütçeye gelir kaydetmeye, 2. Kuruluşların ödenmemiş sermayelerine veya tahakkuk
etmiş görev zararları alacaklarına mahsup edilmek üzere Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine
bütçeye gelir, ödenek ve gider kaydetmeye, b) (a) fıkrası kapsamına giren kuruluşların 1999 ve
önceki yıllara ait kâr paylarından Hazineye isabet eden tutarları Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın talebi üzerine bütçenin gelir ve giderleri
ile ilişkilendirmeksizin kuruluşların görev zararları alacakları veya ödenmemiş
sermayelerine mahsup etmeye ilişkin işlemleri yapmaya, Maliye Bakanı yetkilidir. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. 42 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 43 üncü maddeyi okutuyorum : Kamu ortakları ve iştiraklerinde sermaye değişiklikleri MADDE 43.- a) Kamu ortaklıkları ve iştiraklerinin
yeniden düzenlenmesi tedbirlerini uygulamak, sermaye artırımlarına katılmak,
kamu iktisadî teşebbüslerinin yatırım ve finansman programlarının gereklerini
yerine getirmek ve 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname hükümlerini uygulamak amacıyla; 1. Hazinece her türlü sermaye artırımlarına katılınması
ve her türlü sermaye paylarının satın alınmasına, 2. Hazinenin ve kamu iktisadî teşebbüslerinin sermaye
paylarını diğer kamu iktisadî teşebbüslerine, özelleştirme idaresine veya katma
bütçeli idarelere devretmeye veya onlar tarafından devraldırmaya, 3. Kamu iktisadî teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının
Hazineye veya çeşitli fonlara olan borçlarını yıllık yatırım ve finansman
programlarına uygun olarak Hazineden olan alacaklarına veya ödenmemiş sermayelerine
mahsup etmeye veya teşebbüslerin borçlarının ödenme zamanı ve şartlarını
belirlemeye, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan; bu işlemlerin gerektirdiği tutarları, aynı Müsteşarlığın
teklifi üzerine, mahiyetine göre, bütçede açılacak özel tertiplere gelir ve
ödenek kaydetmeye, Maliye Bakanı yetkilidir. b) Kamu iktisadî teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının
2000 yılı sonu itibariyle; Hazineye, fonlara, Sosyal Sigortalar Kurumuna olan
vadesi geçmiş borçlarını, Hazineden ve fonlardan olan alacaklarına veya
ödenmemiş sermayelerine mahsup etmeye, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu
Bakan, bu işlemleri aynı Müsteşarlığın teklifi üzerine gelir ve gider hesapları
ile ilişkilendirilmeksizin mahiyetlerine göre ilgili Devlet Hesaplarına
kaydettirmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin
1996-1997-1998-1999 yılları Bütçe Kanunlarının "Kurumların Hasılatından
Pay" başlıklı maddeleri uyarınca KDV ve ek vergi hariç mal ve hizmet
satışları aylık gayrisafi hasılat tahakkuku üzerinden belirlenerek, Türk
Telekomünikasyon A.Ş.'nin hisseleri satışından elde edilecek gelir payına
mahsup edilmek üzere bütçeye gelir kaydolunan tutarları, 6.7.1999 tarihli ve
4397 sayılı Kanun, muhtelif tarihli
Başbakanlık onayları ve Bakanlar Kurulu ile Millî Güvenlik Kurulu kararları
uyarınca yaptığı yatırımlar ve hizmetler karşılığında 31.12.2000 tarihi
itibariyle Başbakanlık Bütçesinden, Hazineden, Fonlardan ve Belediyeler
dışındaki resmî dairelerden olan telekomünikasyon alacakları ve sermaye
alacağını Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin veya kuracağı şirketin işleteceği GSM
1800 mobil telekomünikasyon sistemi izni karşılığı ödeyeceği lisans ücretine
(KDV dahil) Hazine Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığı'nca müşterek belirlenecek
esaslar çerçevesinde mahsup etmeye Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Bakan,
bu işlemleri aynı Müsteşarlığın teklifi üzerine gelir ve gider hesapları ile
ilişkilendirilmeksizin mahiyetlerine göre ilgili Devlet Hesaplarına
kaydettirmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Nihaî işleticinin bu işlem nedeniyle
yükleneceği KDV tutarı hakkında 3065 sayılı Kanunun 29/1 maddesi uygulanmaz ve
bu vergi gider yazılamaz. c) Yeniden
yapılandırma çalışmalarına paralel olarak, T.C. Ziraat Bankası ve T.
Halk Bankası'nın çeşitli kanun ve kararnamelerden doğan ve bütçe ödenekleri ile
karşılanamayan 31/12/2000 tarihi itibariyle mevcut görev zararlarının tasfiye edilmesini
teminen Özel Tertip Devlet Tahvili ihraç edilebilir. Bu tahviller, iç borçlanma
ile ilgili maddedeki limit dışında olup; vade, faiz ve diğer şartları ile görev
zararı tutarının tespitine ilişkin usul ve esaslar Hazine Müsteşarlığının bağlı
olduğu Bakanın teklifi üzerine Başbakan tarafından belirlenir. d) 88/12944 sayılı Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu
Hakkındaki Kararın değişik 3 üncü maddesinin (d) fıkrasında belirtilen
gelirler, ihracatın desteklenmesi kaydıyla T.C. Merkez Bankası tarafından fonun
gelir hesabından T.İhracat Kredi Bankası A.Ş.'ne (EXIMBANK) aktarılmak üzere
Hazine İç Ödemeler Saymanlığı hesabına yatırılır. Bu tutarların sermaye olarak EXIMBANK'a
ödenebilmesini sağlamak amacıyla Hazine Müsteşarlığının teklifi ile bütçeye
gelir ve ödenek kaydetmeye ve bu fıkra
kapsamında uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye, Maliye Bakanı
yetkilidir. e) Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında
1/6/2000 tarihli ve 4572 sayılı Kanunun Geçici 1 inci maddesinin (E) fıkrası
uyarınca; - Tarım Satış Birliklerinin 1/5/2000 tarihi itibariyle
Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonuna olan borçlarından, Birliklerin yeniden
yapılandırma sürecinde tasfiyesi uygun görülenler ile bu borçların tasfiyesine
kadar geçecek süre içinde doğacak faizinin terkin edilmesine Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine Maliye Bakanı yetkilidir. -Tarım Satış Birliklerinin 1/5/2000 tarihi itibariyle
mevcut özel bünye faaliyetleri ile ilgili banka borçlarından, Birliklerin
yeniden yapılandırma sürecinde tasfiyesi uygun görülenlerin ve bu borçların
tasfiyesine kadar geçecek süre içinde bu borçlardan doğan faiz ve gecikme zammı
gibi fer'i borçları Hazinece Özel Tertip Devlet Tahvili ihraç etmek suretiyle
karşılanır. Bu tahviller, iç borçlanma ile ilgili maddedeki limit dışında olup;
vade, faiz ve diğer şartların tespitine ilişkin usul ve esaslar Bakanlar Kurulu
tarafından belirlenir. f) "Tütün, Tütün Mamülleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nün 196 sayılı Kanuna istinaden çıkarılan Bakanlar
Kurulu Kararları uyarınca 31.12.2000 tarihi itibariyle destekleme işleriyle
ilgili olarak doğmuş tüm alacaklarına karşılık, 31.12.2000 tarihi itibariyle
vadesi geldiği halde ödenmemiş vergi borçları (katma değer vergisi, eğitim,
gençlik, spor ve sağlık hizmetleri vergisi, eğitime katkı payı ve fonlar hariç)
ile borçlara ilişkin gecikme zam ve gecikme faizleri aynı miktarda terkin
edilir. Bu fıkra uyarınca mahsubu yapılacak vergi borçlarına ilişkin gecikme
zammı ve gecikme faizleri 31.12.2000 tarihi itibariyle dondurulur. Söz konusu görev zararının Yüksek Denetleme Kurulu
tarafından tespitini müteakiben Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Bakanın
teklifi üzerine bu maddenin gerektirdiği terkin ve diğer işlemleri yapmaya
Maliye Bakanı yetkilidir. g) Tek Terimli Tarifeden enerji alan aboneler adına
tanzim edilen her elektrik faturası için güç bedeli tahsil edilir. Bu bedelin
miktarlarını tespit etmeye Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi Yönetim
Kurulu yetkilidir. BAŞKAN - 43 üncü madde üzerinde gruplar adına söz?..
Yok. Şahsı adına, Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız. Buyurun Sayın Yılmazyıldız. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu madde hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlarım. Vaktin geç olduğunun farkındayım. Bir an önce bitsin,
gidip yatalım diyoruz; ancak, vatandaşın, bugün çıkardığımız her maddede zaten
uykusu kaçmış, birazcık daha uykusu kaçıyor. Bakınız, burada, aslında, bazı kamu kuruluşlarının
zararlarının nasıl tasfiye edileceğiyle, örneğin, belli bankaların zararlarının
nasıl tasfiye edileceğiyle, yine, Telokom'un gelirlerinin nasıl gelir
kaydedileceğiyle ilgili maddeler var; (a)'dan (g)'ye kadar bütün bentleri
okuyoruz; işte, Hazineyle ilgili Bakan şunu yapar, Maliye Bakanı bunu yapar,
Hazine Müsteşarlığı teklif eder, Maliye Bakanı bunu yapar... Ancak, (g) bendine
bakıyoruz "Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi Yönetim Kurulu
yetkilidir" diye bir şey. Yani, ben merak ediyorum, bunu yazan, bu bendi
yazan bürokrat veya bakanlar, acaba, hayatında hiçbir roman da mı okumadı?! Ne
kel alaka bir şey!.. Hazine Müsteşarı veyahut Maliye Bakanı yapar, yapar, yapar;
ondan sonra, Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi... Bu ne perhiz, bu ne
lahana turşusu! İşte, millete, artık, sayısını unuttukları, Özel İşlem
Vergisi, eğitime katkı payı, Özel İletişim Vergisi, şu vergi, bu vergi deyince,
bir vergi daha demeye yüzünüz tutmuyor. İşte, gece yarısı, acaba, bir el
çabukluğuyla, yine, milletin cebinden bir para alır mıyız diyorsunuz. Bakınız, bu koyduğunuz madde, hem hukuka aykırıdır hem
de Anayasaya aykırıdır. Bu, Anayasa Mahkemesine götürüldüğü takdirde -ki,
götürülecektir- iptal edilecektir. Zaten, Danıştay, bu maddeyle ilgili
yürütmeyi durdurma kararı vermiş. Vatandaş, bırakın böyle sabit ücret ödemeyi
elektriğe, normal elektrik ücretini ödeyemiyor. Bundan daha birkaç gün önce
sanayicilerle konuştuğumuzda, diyorlar ki, üretimi durdurmak zorunda kaldık.
Söyleyeyim -zaten, basında da çıktı- Çanakkale Seramik Fabrikalarının sahibi
Sayın İbrahim Bodur "ocağın sonuna kadar bütün fabrikaları kapattım;
çünkü, enerjiye her gün zam geliyor, yüzde 70-80 zam geliyor. Hadi, zam
gelmesinden de vazgeçtik, enerjinin kendisi de yok, her gün elektrik kesiliyor,
doğalgaz yok... Bu sistemler, öyle, hemen çalıştır, durdur, yeniden hemen
çalıştır değil, bir zaman alıyor ve bu maliyetlerle de, zaten, döviz de
pahalanmış, yarışma imkânımız yok" diyor. Pek çok vatandaş işini kaybetme
korkusuyla... İşte, Opel, sizin bu yanlış politikalarınız yüzünden Türkiye'deki
fabrikasını ka-patıp çıkmak zorunda kalıyor. Etimesgut'a bundan daha on gün
önce gittiğimizde, Tepe Mobilyadan 150 işçinin işine son verildiğini öğrendik. Değerli arkadaşlarım, yine, Hazineye bakıyoruz; Türk
Telekom 1800 GSM'le ilgili yatırımını yapmak istiyor; ama, Hazine, bir türlü
müsaade etmiyor. Niye; kurulan bir firmaya altı ay, bir yıl avantaj sağlasın
diye, diğeri arkadan gelsin diye. Kendi elimizle, özelleştirmeye çalıştığımız
kurumun değerini düşürmeye çalışıyoruz. Bakıyoruz, yüzde 25 özel işlem vergisi... Telekomda,
telefon ücretinde yüzde 17 olan KDV'yi yüzde 25'e çıkardık; yani, yüzde 50. 1
liralık konuşursanız onun yarısı kadar, 100 liralık konuşursanız 50 lira da
vergi veriyorsunuz. Soruyorum size, bu kadar pahalı bir telefon parasıyla, yeni
ekonomiyi, internet ekonomisini nasıl geliştireceğiz? Bu madde, bir kere... Elektrik ücretlerinden sabit
ücret alınmasının buraya konulması yanlış. Eğer alacağız diyorsanız, gelin,
açık açık söyleyin; ama, yüreğiniz yetmiyor. Bakınız, 1999 yılında yazılanlar, diyor ki: "Ek
vergilere tahammülümüz yok." Esnaf veya sanayici, fark etmiyor. Yine,
bakıyoruz bu ay içinde aldıklarımıza, yine aynı şeyler. Bizim faiz
borçlarımızı, cezalarımızı affedin derken, bir de bakıyorsunuz ki, daha,
elektrikte sabit ücret almaya kalkılıyor. Bunu anlamak mümkün değil. Ben söyleyeyim. Bu kafayla giderseniz, ekonomi
düzelmez; ama, millet, size, herhalde, sandıkta haddinizi bildirecektir
diyorum. Vakit bunları söylemek için hiç geç olmamıştır; ama, sandık önünüze
geldiğinde, birçok şeyi yapmak için çok geç olduğunu anlayacaksınız. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) NİDAİ SEVEN (Ağrı) - İlyas Bey, deflatör ne demektir? İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Vallahi, ben özel ders
veriyorum; gelirseniz, ücret istemem. BAŞKAN - Karşılıklı konuşmanız bittiyse, müsaade
ederseniz, 43 üncü maddeyi oylayacağım efendim. 43 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim. 44 üncü maddeyi okutuyorum : Hazine kefaleti MADDE 44. - Türkiye İhracat Kredi Bankası A.Ş.'nin
kredi, sigorta ve garanti faaliyetleri nedeni ile yüklendiği işlemlerden
doğabilecek politik riskleri garanti etmeye ve bu risklerden doğabilecek
zararları ödemeye, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir. BAŞKAN - Efendim, 44 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 45 inci maddeyi okutuyorum: ÜÇÜNCÜ KISIM Kamu Personeline İlişkin Hükümler BİRİNCİ BÖLÜM Özlük Hakları Katsayılar, yurt dışı aylıklar, ücret ve sözleşme
ücreti MADDE 45 . - a)
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 154 üncü maddesi uyarınca, aylık
gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge rakamlarının aylık
tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayısı 1/1/2001-30/6/2001
döneminde (17350), memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylığı
katsayısı 1/1/2001-30/6/2001 döneminde
(111600) olarak uygulanır. 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü
maddesinin (c) bendi uyarınca çalıştırılan sözleşmeli personelin ücret tavanı
1/1/2001-30/6/2001 döneminde (762.167.000) lira olarak uygulanır. Ancak; bir önceki malî yılın son ayında uygulanmış
ilave bir maaş artışının olması halinde, aylık, taban aylık ve yan ödeme
katsayıları ile sözleşmeli personelin taban ve tavan ücretlerini veya bu
ücretlere uygulanacak ilave artış oranını; Ocak ayı içerisinde yeniden
belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. 2000 yılı Aralık ayına göre 1/1/2001 tarihinden
sonraki Devlet memuru net aylığındaki
en düşük kümülatif artış oranının, 2001 yılında Devlet İstatistik Enstitüsü
tarafından açıklanan aylık 1994=100 Temel Yıllı Kentsel Yerler Tüketici Fiyatları
Genel İndeksindeki 2000 yılı Aralık ayına göre kümülatif artış oranının altında
kalması halinde, söz konusu tüketici fiyatlarındaki artış oranının iki puan
üzerinde bir toplam maaş artışını sağlayacak şekilde ve enflasyon rakamının ilan edildiği ayın 15'inden geçerli olmak
üzere uygulanmakta olan katsayılar ile sözleşme taban ve tavan ücretleri veya
bu ücretlere uygulanacak ilave artış oranı yeniden tespit edilir. Uygulamaya
ilişkin esas ve usuller Maliye
Bakanlığınca belirlenir. 2001 Malî Yılının ikinci yarısında yukarıda belirtilen
uygulamayı gerektiğinde aynı şekilde sürdürmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. b) Kurumların yurt dışı kuruluşlarına dahil
kadrolarında görev alan Devlet memurlarının yurt dışı aylıkları, yeni kurlar ve
yeni emsaller tespit edilinceye kadar, 19/4/1999 tarihli ve 99/12791 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
ile ek ve değişikliklerinde yer alan hükümlere göre ödenir. c) İçişleri
Bakanlığınca tespit edilecek asgarî ve azamî sınırlar dahilinde belediye başkanlarının
aylık ödemeleri, belediye meclislerince kararlaştırılır. BAŞKAN - 45 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına, Erzurum Milletvekili Sayın Fahrettin Kukaracı; buyurun efendim. FP GRUBU ADINA FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum)- Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 45 inci madde üzerinde grubum adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Muhterem milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu
madde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 154 üncü maddesi uyarınca, aylık
gösterge tabloları, ekgösterge rakamları ve katsayıyla ilgili hususları
düzenlemektedir. Sözleşmeli personelin ücret tavanı, kurumların yurtdışı
kuruluşlarına dahil kadrolarında görev alan devlet memurlarının yurtdışı
aylıklarına, belediye başkanlarının aylıklarına dair teknik bir düzenlemeyi
içermektedir. Kamu personelinin durumu, herkesin bildiği üzere,
maalesef, hiç de iç açıcı değildir. Şurası bilinmelidir ki, bu içler acısı
durumu burada dile getirmekten, asla mutluluk duymuyorum. 2000 Malî Yılı Bütçe
Kanunu Tasarı üzerinde de, konuyla ilgili söz aldığımı hatırlıyorum. Aradan bir
koca yıl geçmesine rağmen, onca söze, onca vaade rağmen, maalesef, değişen bir
şey olmamıştır; değişen, memurların daha fazla ezilmekte olduğu gerçeğidir.
Memurların hayat şartları biraz daha ağırlaşmış, dertleri biraz daha büyümüş ve
artmıştır; yükselen feryatlarını sağır sultanlara duyurmuşlar; ama, bu hükümet,
maalesef, duymamıştır, duymazdan gelmiştir. Bu ülkede, memur, mağdurdur, mazlumdur, çaresizdir.
2001 yılında 150 milyon lira alacak olan memurun halinden, ancak, memurluk
yapanlar anlar. Düşenin halinden anlayan birisi olarak belirtmek isterim ki,
bir iki istisna dışında, memur, hiçbir dönemde hak ettiğini alamamıştır; ancak,
memur, hiçbir dönemde de bu kadar mağdur edilmemiştir; yüzde 10 gibi komik,
ama, aynı zamanda acı "zam" adı altındaki sadakaya muhtaç
bırakılmamıştır. İşçisi, memuru, köylüsü, velhasıl, bu ülkenin
alınteriyle geçinen bütün dargelirlileri, maalesef, cumhuriyet tarihi boyunca,
şu, emekçi dostu görünenlerden çektiği kadar, kimseden çekmemiştir. Emekçi
dostu olduğu iddiasında bulunanlar, ihsanınız sizin olsun, yeter ki gölge
etmeyin. Beş kişilik bir ailenin aylık asgarî geçimi için
gereken miktar 500 milyondan aşağı olmazken, hiçbir yetkili, 150 milyonla,
kiranın, giyecek ve yiyeceğin, elektrik, su, telefon ve yakıt ücretinin,
çocukların okul ve vasıta masraflarının nasıl karşılanabileceğini söylemiyor,
söylenenleri ise dinlemiyor. Ülkemizin en ücra yerlerinde hizmet veren
öğretmenlerimiz, bu iktidara seslerini nasıl duyursunlar? İlçeden köyüne yaya
gitmek zorunda olan, yol kapanması nedeniyle ayda bir defa bile il merkezine
gitme imkânı bulamayan, bu idealist, fedakâr, vefakâr insanlar, hükümet
tarafından, sadece 225 milyon lira maaşa müstahak görülmüştür. Tapuda, nüfusta, adliyede çalışan memurlar, polis, ebe,
hemşire, doktor, mühendis, odacı, bekçi ve sair 2 milyon memur, aynı şartlar
altında inim inim inlemektedir. Onlar, bu ülkede, idarî mekanizmanın
hamalıdırlar; ülke insanına birebir hizmet eden onlardır; en ücra yerlerde
bayrağı dalgalandıran, İstiklal Marşını seslendiren, devleti temsil eden
onlardır. Onlar, ancak, nutuklarda hatırlanır; sonra, nutuklar biter, memur,
çaresizliği, bikesliği ve dertleriyle baş başa kalır. Bakınız, iktidar, memurun bu bitmeyen çilesine o kadar
lakayt kaldı ki, artık, memur da ondan ümidini kesti, onu muhatap bile kabul
etmiyor. Onların muhatabı, şimdi, IMF ve Cottarelli'dir. Muhterem arkadaşlarım, bu bütçe, bir hizmetlinin geçen
yılki 141 milyon lira olan maaşına, sadece 14 milyon lira ilave etmektedir.
Polis memuru 25, doktor 29, hemşire 16, mühendis 33, teknisyen 16, araştırma
görevlisi 25 milyon lira fazla maaş alabilecektir. Bu artışlar, eğer, memurla
alay etmek içinse, yerindedir, anlaşılabilir; ancak, memurun derdine merhem
olması içinse, maalesef, derde deva olmaktan çok uzaktır. Geçen yıl, yüzde 15 zamma isyan eden memur, şimdi, onu
da bulamamaktadır. Yüzde 10 zam sebebiyle sokaklara dökülen memurlar, umarız,
bir yıl sonra, bunu da mumla arar hale gelmezler. Eğer, bu hükümet göreve devam
ederse, yüzde 10'u dahi arayacakları, asla, kehanet olmayacaktır. Değerli arkadaşlarım, hükümet, sanki, memura daha fazla
zam yapmak istiyormuş da, kaynak bulamıyormuş gibi "hani nerede, para var
da vermiyor muyuz" demektedir. Unutmayın ki, at binenin kılıç
kuşananındır. Memur, besmele çeker çekmez, kendisine yüzde 50 zam verenleri
unutmamıştır. Evet, bu hükümet memura kaynak bulamıyor; ancak
müfettiş raporlarına rağmen, asgarî 10 milyar doların 10 banka tarafından
hortumlanmasına göz yumabiliyor. Değerli milletvekilleri, kamu personel sistemi,
kelimenin tam anlamıyla arapsaçına dönmüştür. 2 milyonu aşkın memur bulunmakta;
ancak, bitişik masalarda görev yapan memurların ne statüsü ne hakları ne de
maaşları birbirini tutmaktadır. Aynı işi yapan iki mühendisten Merkez Bankasında
çalışanı, Şubat-2000 tarihinde 1 milyar 300 milyon, Hazine Müsteşarlığında 645
milyon, TRT'de 580, TEDAŞ'ta 460, DSİ'de 270 milyon TL'ye talim etmektedir. Değerli arkadaşlarım, beş misli maaş farklılığının bir
izahı olabilir mi? Dünyanın neresinde böyle bir personel sistemi vardır ve
adalet bunun neresindedir? Genel müdürü şoförünün maaşını kıskanır hale getiren
bir sistem olur mu? Bakınız, bir genel müdür aylık net 568 milyon lira maaş
alırken, aynı müessesenin işletme teknisyeni tam 658 milyon lira maaş
alabilmektedir. Bu kurumda şoför 643 milyon, büro görevlisi işçi 620 milyon,
temizlik işçisi 579 milyon lira maaşla genel müdürü geride bırakmıştır. Sayın milletvekilleri, eşit işe eşit ücret, sadece
dilde söylenen bir temenniden ibarettir. Personel sisteminin sil baştan ele
alınması, artık daha fazla geciktirilemez bir noktadadır. Her konuda sık sık reform yaptığını söyleyen hükümet,
asıl yapılması gereken reformları, örneğin personel reformunu bir türlü
yapamıyor. 657 Devlet Memurları Kanunuyla ilgili yıllar önce üzerinde çalışılan
bir tasarı olduğu bilinmektedir. Niçin Meclise sevk edilmediği izah edilmiyor. Bütün bunları yetmiyormuş, memur rahat, her türlü
problemden azadeymiş gibi, hükümet, memur kıyımı yasa tasarısıyla aba altından
sopa göstererek, bana kul olmazsan senin geleceğini karartır, çoluk çocuğunu
aç bırakırım diyor. Memurlarımız,
yokluğa alışmıştır, aza kanaat etmenin uzmanı haline gelmiştir; ancak, memur
kıyımı kanun tasarısıyla güvencesinin tümüyle ortadan kalkacağı endişesi
içindedir, acaba birilerinin haksız şikâyeti sonucunda görevim tehlikeye girer
mi diye düşünmektedir. Devlet güvenliğini gerekçe yapıp, memur güvencesini
ortadan kaldıranlar, bu hesabı iyi yapmalıdırlar. Devletin amacı, silik,
korkak, çift şahsiyetli, ispiyoncu, riyakâr memurlar yetiştirmek olamaz; zira,
devlet güvenliğini bu tür insanlardan daha fazla hiçbir şey tehdit edemez. Sözlerime bu şekilde son verir, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlarım. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi
Grubu adına, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç'te. Sayın Genç, buyurun. (Alkışlar) DYP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabiî, gecenin bu saatinde aslında konuşmak kolay
değildir. Bundan önce bütçeler müzakere edilirken, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde en önemsenen madde bu maddeydi ve bu maddeler müzakere edilirken,
bütün 2 milyon kamu çalışanının kulakları Türkiye Büyük Millet Meclisindeydi;
acaba, katsayı kaç çıkacak, ne kadar artırılacak şeklinde çok büyük bir heyecan
vardı; ama, şimdi, artık, millet ve kamu görevlileri Meclisten umutlarını
kestikleri için, şu saatte bizi dinleyen bir kişinin olduğunu zannetmiyorum.
Çünkü, hükümet devamlı sokakta yürüyenlerin sesini duymuyor; memurlar, âdeta,
her gün yürüyor, ta Yalova'dan Ankara'ya kadar yürüyor, birçok yerlerden buraya
kadar yürüyor; fakat, maalesef, hükümet, kamu çalışanlarının ekonomik
durumlarının düzeltilmesi konusunda hiçbir çaba içinde değil. Yani, çok
söylenen şeyleri de söylemek istemiyoruz; ama, belirli holdinglere, patronlara
bir çırpıda trilyonları, katrilyonları aktarmakta da hiç ve hiç tereddüt
etmiyor. Şimdi, hükümetin uygulamalarına göre, yeniden
değerlendirme katsayısı yeni çıktı; yüzde 56. Yani, yeniden değerlendirme
yaparken, vergileri buna göre alıyor devlet; Emlak Vergisini buna göre alıyor,
bir gayri menkulün değerlendirilmesini buna göre artırıyor ve vergileri buna
göre alıyor, işte, özellikle, memurların sahip olduğu araçlardaki vergi
miktarlarını bu nispetlere göre değerlendirerek alıyor... Peki, siz, yeniden
değerlendirme katsayısını yüzde 56'ya çıkarırken, memurlara maaş verdiğinizde,
hiç olmazsa bunun yarısını göz önünde tutun. Yani, bu en basit bir mantıktır.
Siz, vatandaşın, memurun cebinden parayı alırken yüzde 56 alıyorsunuz, verirken
yüzde 10 veriyorsunuz. Bunun mantıkla bir izahı olmaz ve olmamalıdır. Ayrıca, geçen sene "eğer, enflasyon daha fazla
olursa, o enflasyon farkını vereceğiz" diye bir hüküm konulmuştu; buraya
da konulmuş. Sayın Bakanımız, gazetelerde çıkan haberlere göre, yüzde 5,2 fark
verecekti. Sayın Bakan,o farkı ne zaman vereceksiniz? Çıkın,
burada söyleyin MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir)- Bu Bakanlar Kurulunda
yapılacak. KAMER GENÇ (Devamla)- Bakanlar Kurulu karar veremiyor;
karar vermeye gücü yetmiyor. Şimdi, çıkın, burada "şu tarihte
vereceğim" deyin; hiç olmazsa... Millet bayrama gidecek... Zaten, yüzde
5,2'nin hiçbir değeri yok da; hani, dilenciye verilen para gibi bu yüzde 5,2.
Biliyorsunuz, size hizmet eden garsona dahi yüzde 10 garsoniye ücreti
veriliyor. Hakikaten, 5,2 çok gülünç bir rakam. Değerli milletvekilleri, denilebilir ki, "devletin
parası yok." Devletin parası çok; bu devleti talan edenler çok. Bakın,
Hazineden sorumlu Devlet Bakanı, bir soru önergeme verdiği cevapta, 30.10.2000
tarihi itibariyle, Emlak Bankasının tasfiye olunan alacağının 435 trilyon lira
olduğunu belirtti. Nice bankalardan nice paralar, holdinglere veriliyor,
zenginlere veriliyor; ama, onların peşinde kimse yok! Ayrıca, Maliyede inceleme yok. Bu kadar hayalî
ihracatçı var... Ben, burada konuşurken bir defa daha söylemiştim, Vergi Usul
Kanuna göre, inceleme yetkisi, Maliye denetim elemanlarında; nedense bunları da
terk ettik, hep polislere bıraktık. Polisin inceleme yetkisi yok! Ama, bu
hayalî ihracatçılar, şu operasyonu, bu operasyonu diyorlar ya, eğer, orada, bu
zabıtlar karakolda düzenleniyorsa, bu zabıtlara istinaden tahakkuk edecek
vergilerde, yarın, Danıştay tarafından terkin edilecek; yani, bunun emsal
kararları da var. Eğer, birileri bunu kasten yapmıyorsa ki, tabiî, ben, bunu,
Sayın Bakanın dikkatine sunmak istiyorum. Değerli milletvekilleri, Türkiye çok kötü yönetiliyor,
gerçekten çok kötü yönetiliyor. Burada, Sayın Bakanlık, Türkiye Büyük Millet
Meclisi bir keramet göstersin, şu memur maaş katsayısını, hiç olmazsa yüzde
30'a çıkaralım. Sokak bu kadar karışmışken, insanlar huzursuzluk içindeyken,
memurlara, şu anda, hakikaten yüzde 30 nispetinde bir zam yapalım; o
yürüyüşlerinin de bir karşılığı olsun. Yani, yürüdük yürüdük de, sağ olsun
Meclisimiz, hiç olmazsa bizi düşündü denilsin. Bunu düşünmedikten sonra...
Meclisin, kulağını sokağa tıkamaması lazım, sokaktaki sesi dinlemesi lazım,
halkın sesini dinlemesi lazım. Değerli milletvekilleri, kamu çalışanları, öğretmen
sefalet ücreti alıyor, polis sefalet ücreti alı-yor, adliyedeki öyle, nüfustaki
öyle... Yani, alt kademedeki insanların aldığı ücret, gerçekten, sefalet ücreti
ve bu insanlar nasıl geçiniyor, hakikaten akıl ve mantık almıyor; ama, devletin
üst düzey bürokratları var ki, ayda 8-9 milyar para alıyor. Yani, devletin
birçok kademelerindeki müsteşarlar, genel müdürler, birkaç yerde yönetim kurulu
üyesidirler, birtakım yerlerden, fonlardan para alıyorlar, altlarında makam
arabaları var, lojmanları var; ama, o fakir fukara, esas hizmet yapan
Maliyedeki memur, Maliyedeki vergi memuru milyarlar tahsil ediyor, cumartesisi
yok, pazarı yok, çoğu mesai de almıyor. Devleti işleten, devlete yön veren, onun faaliyetlerini
icra eden kişileri, sefalet ücretinin altında bir ücretle istihdam ederseniz,
devletin kendisi felakete gider. Kamu çalışanı, kamuda çalışan insan, kamunun
hizmetini şevkle, isteyerek yapmazsa, evindeki çocuğunun okul parasını
düşünürse, hasta çocuğunun ilaç parasını düşünürse, o kamu görevlisi randımanlı
çalışamaz. Randımanlı çalışmayan bir kamu görevlisinin çalıştığı devlet de
gerçekten çok zayıf olur ve çok sıkıntılarla da karşı karşıya gelir. İşte,
polis, canı pahasına, gidiyor, silahlı eylemlere karşı, vatandaşın canını ve
malını koruyor; aldığı para 200-250 milyon lira; öğretmen yine öyle. Yani,
dünyanın hiçbir yerinde bu kadar zor görevleri yapan insanlara bu kadar düşük
ücret verilmez. Cezaevlerine gittik; gardiyan, o kadar sefalet içinde ki, kuru
ekmek ve peynir yiyor orada; mahkûmlar, bazı örgütsel faaliyette bulunanlar,
çete başları filan onlardan daha güzel yemekler yiyorlar, özel getirtiyorlar. Yani, devlette çalışan kişilerin izzetinefsiyle
oynayarak onları rencide etmememiz lazım. Ben inanmanızı istiyorum; gerçekten,
bu devlet, bu devletin memuruna belki bunun 3 misli, 5 misli para ödemeye
yetebilecek kaynaklara ve güce sahip; ama, hükümet bunları uygulamak istemiyor.
Ben bir soru önergesi verdim; gümrükteki yolsuzluklarla
ilgili Başbakanlıkta 500 sayfayı aşan bir rapor var; gümrükteki suiistimalleri
tespit eden, 500 sayfayı aşan ve çoktan beri Başbakanlıkta ve bakanlıkta
bekletilen rapor var. Tabiî, gümrükler doğru dürüst çalışsa, başka vergi almaya
gerek yok. Şimdi, devletin bu kadar suiistimallerle allak bullak
olduğu bir ülke, başka bir yerde yok. Türkiye gibi bir ülkede de, böyle bir
yönetim, Türkiye için büyük bir sıkıntıdır. Bunların üzerine gitmek lazım.
Bunların üzerine gitmek için de, kamuda çalışan insanlara, onları tatmin edecek
bir ücret vermek lazım. Bir başka devlete gittiğinizde, geri kalmış ülkelerde,
özellikle kamuda çalışanları rüşvete teşvik ederler, rüşvet de alırlar; çünkü,
orada devlet yok ki, aşiret var, aşiret devletleri var. Muz cumhuriyetleri gibi
devletler de var; ama, Türkiye Cumhuriyetinin, artık, bu devletlerden farklı
bir devlet olması lazım. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de farklı olup
olmadığını belirtecek en önemli unsur, kamuda çalışan o kişilerin aldığı
ücretin miktarıdır. Tabiî, bütçenin çeşitli bölümleri geçti... BAŞKAN - Toparlar mısınız Sayın Genç. KAMER GENÇ (Devamla) - Tamam; zaten, hem zamanım var
hem de kişisel söz istedim. Şimdi, aslında, kamuda çalışanların maaşlarının
tartışıldığı bir birleşime bu kadar ilgisizlik duyulması, hakikaten, bu
memlekette çok şeyin kaybedildiğini gösteriyor. Bu, çok önemli bir olay, çok
önemli bir konu. Eğer bunu hükümet karara bağlayacaksa, o zaman biz niye
varız?! Şimdi, hükümet, bir yetki kanunu tasarısı getirmiş
-işte yarın gelecek- bu yetki kanunuyla, memurların malî, idarî ve sosyal
durumlarını düzeltmek üzere üç ay süreyle yetki istiyor -getirmiş- Meclis
burada bunu düzenlesin; niye sen, hükümet olarak yetki alıyorsun?! (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla) - Kişisel söz hakkımı da
istemiştim. İHSAN ÇABUK (Ordu) - Verin, 5 dakika daha konuşsun! KAMER GENÇ (Devamla) - Neyse, siz rahatsız oluyorsunuz
da... HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Niye rahatsız olalım?! İHSAN ÇABUK (Ordu) -Rahatsız olmamız için sebep nedir? KAMER GENÇ (Devamla) - Ne nedir?... Ne nedir, söyler misiniz?.. Siz, bu Meclisten yetki istiyorsunuz; ama, bakın, saat
03.00 olmuş, Meclis çalışıyor. Bu Meclisin çalışmaktan kaçar bir tarafı yok.
Siz, bu Meclisin neyinden rahatsızsınız; herhalde, bu kürsüde 5 dakika, 10
dakika bizim muhalefet olarak çıkıp konuşmamızdan rahatsızsınız. Yani bu kadar
korku içinde, bu kadar korkaklık içinde, Türkiye yönetilemez. Yani, arkasında
hiçbir ayıbı olmayan, alnı açık olan herkes çıkar, bu kürsüde söylenilenlere
cevap verir ve söylenilenlerden de çekinmez. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir Anayasası vardır;
Anayasada "memurların aylık ve ödenekleri, hâkimlerin aylık ve ödenekleri
kanunla düzenlenir" denilmiş; ee, peki, siz niye yetki kanunu çıkarmak
istiyorsunuz? Hani Meclis de tatilde değil ki yetki kanunu çıkarmak
istiyorsunuz, Meclis çalışıyor! Burada çalışmalara bir ara verildiği zaman,
hemen kamuoyunda "vay efendim, Meclis çalışmıyor" gibi birtakım
şeyler de var. Ayrıca, Meclisin bu arada ara vermesi de tehlikeli;
hele sokağın bu kadar hareketli olduğu, bu kadar insanların öldüğü bir sırada
Meclisin sokağa kulağını tıkaması, bu olayların müsebbiplerini araştırmaması
da, bu Meclis için ve devlet için büyük bir zaaf olur. Onun için, getirilen bu bütçeyle, memurun durumu
gittikçe kötüleştiriliyor. Enflasyon rakamları tutmuyor. Hiç olmazsa, geçen
2000 yılının enflasyon rakamına göre bir artış verseydiniz veya onun yarısı
kadar verseydiniz, memur da derdi ki, bu hükümetin söylediği bir iki sözüne
inanalım... Bir şeyler söyleniliyor; ama, hükümet, artık, insanların üzerinde,
Türkiye Cumhuriyetinin çeşitli katmanları üzerinde güven unsurunu kaybetmiş;
çünkü, söylediğini yapmıyor. Şimdi, böyle, insanları sefaletle, hatta imeceye
zorlar bir şekilde çalıştırmaya gayret ederseniz, en büyük sıkıntıyı devlet
çeker, en büyük sıkıntıyı vatandaş çeker. Bu defa, kamuda yeterli maaşı almayan
kamu görevlileri ne yapacaktır, vatandaşın işini yapmayacaktır, devletin işini
yapmayacaktır, vergi tahsil etmeyecektir veya başka bir hizmeti yapmayacaktır,
yine devlet kaybedecektir. Bence, kamu çalışanlarına ödeme yapmakta hiçbir surette
devletin kıskanç davranmaması lazım, bu konuda keseyi sonuna kadar açması
lazım... (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar [!]; FP sıralarından alkışlar)
...ama, maalesef, biz söylediğimiz zaman, arkadaşlarımız bu işleri alaya
alıyorlar; siz alaya alın, alaya almaya devam edin... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Biz, sizi zevkle
dinliyoruz. BAŞKAN - Estağfurullah... Estağfurullah... KAMER GENÇ (Devamla) - ... ama, göreceksiniz ki, yarın
öbür gün bu halk da sizi çok alaya alacaktır. Saygılar sunarım efendim. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Genç. Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat, buyursunlar
efendim. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Sayın milletvekilleri, biraz önce konuşan Sayın Kamer
Genç'in dediği bir laf hakikaten çok doğru. Yani, 20 nci Döneme de, ondan
önceki dönemlere de bakın, memur katsayısına yapılacak zamla ilgili madde
geldiği zaman Meclis fulldür; ilk defa bugün Mecliste kimse yok. Niye; artık
halk biliyor ki, bu bütçe IMF'nin direktifleriyle yapıldığı için hükümetin de
bir yetkisi yok, Cottarelli'den alınan izin bu kadar!.. Yüzde 10'dan fazla
verilmeyecek! Ne yaparsanız yapın verilmeyecek. Halk da bunu anladığı için,
artık buna itibar etmiyor, milletvekilleri de itibar etmiyor. Bu Meclisin
itibarı düşünce, beni çok üzüyor; çünkü, Meclisin itibarı düştü mü,
başkalarının itibarı artıyor. Bu, aynen bileşik kaplara benzer; sen itibarını
kaybettiğin zaman, başkalarının itibarı artar. O halde, bizim, Meclis olarak,
hakikaten bu olaylara el koyup, itibarımızı artırmamız için, kendimize
güvenmemiz ve kararları burada almamız lazım diye düşünüyorum. Bakın, şimdi, bu memurlara siz katsayı artışı olarak ne
veriyorsunuz; 10 puan veriyorsunuz. Diyorsunuz ki: Belirlediğim bir enflasyon
var, önümüzdeki sene ben enflasyonu yüzde 12'ye düşüreceğim; o halde, memur
maaşlarına şimdi yüzde 10, sonra da -yüzde 5 de enflasyon farkı olmak üzere-
yüzde 5 zam vereceğim. Bakın, biraz sonra -burada söylüyorum- gelecek,
Bayındırlık Bakanlığı müteahhitlerin karne katsayısını açıkladığı zaman, yani
müteahhitlere vereceği fiyat farkını açıkladığı zaman, yaşanan enflasyonu göz
önüne alacak; geçen sene de öyle aldı. Geçen sene de burada, memurlara siz
katsayı artışını yüzde 25 olarak verdiğiniz zaman, mesela Karayollarında
hafriyat yapan müteahhitlere yüzde 93 zam verdiniz. Neden yüzde 93 zam
verdiniz?! Hafriyat yapan müteahhitlere verilen zamma açın bakın... Neden bunu
böyle verdiniz; akaryakıt fiyatları arttı diye, yaşanan enflasyonu baz
alı-yorum diye verdiniz. Şimdi, müteahhitlere gelince... Bakın, ben de
müteahhitlik yaptım, ben de o meslekten geldim; ama, gerçeği konuşmak
zorundasınız. O meslekten geldim ama, hakikaten bir işin doğrusunu konuşmak
lazım. Müteahhitlere geldiği zaman yaşanan enflasyon, vergiyi almaya geldiği
zaman, yüzde 56'yla yaşanan enflasyon; ama, memura katsayı artışı vermeye sıra
geldiğinde, bahsedilen, hedef tutulan enflasyon dediğiniz zaman, olmaz; işte,
haksızlık bundan meydana geliyor. Bakın, şimdi Sayın Bakanım diyecek ki : "Benim
memura verecek param yok; 1 puanlık bir fark, çalışanlarda 90 trilyon lira,
emeklilerde 40 trilyon lira, toplam 130 trilyon lira bir farkı getiri-yor.
Bakın, burada, şu katsayıda... 23 üncü sayfada, 2001 yılı bütçe gerekçesinde,
bütçe gelirleri içerisinde "Özel İşlem Vergisi" denilmiş, karşısında
denden işaretiyle geçilmiş, para yazılmamış "Özel İletişim" denilmiş,
yazılmamış "millî eğitim katkı payı" denilmiş, yazılmamış... Bunlar 1,6 katrilyon lira. Bu
1,6 katrilyon lirayı düştüğünüz, almadığınız halde, bir gelir tespit
etmişsiniz. Fakat, şimdi burada bu kanun çıktı esasında. O 1,6 katrilyon lirayı
buraya koyduğunuz zaman, memurlara -1
puanda 130 trilyon lira- 10 puan verseniz, 1,3 katrilyon eder. Demek ki, sizin
memurlara vereceğiniz 10 puanlık katkı, bu Özel İletişim, Özel İşlem -eğitime katkı payı da zaten var- haydi,
eğitime katkı payını katmayalım; ikisindeki 830 trilyon lira, en az yüzde 8
puan farkına tekabül ediyor. Demek ki, sizin “Özel İşlem, Özel İletişim” diye
aldığınız parayla, memura verdiğiniz 8 puanın karşılığı var; ama, siz "ben
bunu vermek istemiyorum" dediğiniz zaman, o başka bir konu. Memur dediğiniz zaman, önemli bir şey daha var; memurun
bir sosyal yapısı da var. Ankara'da bulunan bir daire başkanını düşünün; o,
kalkıp da, ister istemez, yamalı elbiseyle işe gidemez; ister istemez, çocuğunu
okutmak zorundadır; onun mahalle arkadaşları özel dershaneye gidiyorsa, o da
yollamak zorundadır; o, hanımı ve çocuklarıyla, ayda bir defa en azından, bir
sinemaya, tiyatroya gitmek zorunda; çünkü, kültür yapısı ona göredir; o, kırsal
alanda yaşamıyor. Onun için, o, zorluk içerisindedir; yani, kültürel hayata
katılmak zorundadır, çocuğuna eğitim aldırmak zorundadır, giyiminde bir
kaliteyi tutturmak zorundadır. Ama, siz kalkıp şimdi, bir mühendise 400 milyon
lira -Erzurum'dakine 380 milyon lira- vereceksiniz, aynı yerde hizmet yapan,
çay getiren müstahdem arkadaşa, sendikalı olduğu için 600 milyon lira
vereceksiniz. GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) - Kararname geliyor. ASLAN POLAT (Devamla) - Efendim, kanun hükmünde
kararname getiriliyor. Onun yeri, bugündür. Bu maddede bana, kanun hükmünde
kararnamede gelecek, memurlara yapacağınız zammın karşılığını gösterin. BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız. ASLAN POLAT (Devamla) - Yok öyle bir şey, yok!.. Yani, siz, eğer kanun hükmünde kararnameyle memurla zam
verecekseniz, burada onun karşılığını koyardınız, bugün burada görüşürdük.
Şimdi, bugün, bütçeyi bitireceğiz, karşılığında para koymayacağız, yarın,
burada geleceğiz, bir kararname çıkaracağız. O kanun hükmünde kararnameyle,
memura, siz, zam vermeyeceksiniz. Zaten, yazın getirdiğinizde de o vardı
"bu kanun hükmünde kararname neticesinde bütçeye yük gelmeyecek"
demiştiniz. Şimdi, bunda o hüküm yok; ama, aynı şeyi uygulayacaksınız. Ha,
nedir; memurların kendi içerisinde ayarlama yapacaksınız. O başka bir konu; ama, siz, hakikaten memura bir zam
getirecekseniz, onun karşılığını burada göstermek zorundaydınız.
Göstermeyeceksiniz; bu burada bitecek; yarın, göstermelik olarak bir yetki
alacaksınız, onunla da memurları oyalayacaksınız!.. Netice şudur sayın milletvekilleri: Eğer, bu
memlekette... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika daha
süre verirseniz, bitireceğim; zaten, diğer maddeler üzerinde fazla konuşmadım. BAŞKAN - Takdir sizin efendim. Buyurun. ASLAN POLAT (Devamla) - Bakın, eğer, bir ülkede, polis
yürüyorsa, öğretmen yürüyorsa, memur yürüyorsa, bunda bir konu vardır. Size bir
şey söyleyeceğim; 1960 İhtilalinde harbiyelilerin 27 Mayıs öncesi yürümesinden
sonra, siz, hiçbir resmî devlet memuru yürüyüşü görmüş müydünüz? İlk defa
polisler yürüdü. Bu, çok tehlikeli bir şeydir. Kırk yıldır böyle bir şey
olmamıştı. Niye; çünkü, bu, artık, milletin canına tak demiş demektir. İnanın
ki, bunun sebebi, polisin, işçinin, memurun yürümesinin arkasındaki sebep
ekonomik zorluktur. Bu memurların yüzde 90'ı kredi kartıyla alışveriş
yapıyorlar. Son finans krizinden sonra, kredi kartlarında aylık faiz yüzde 10
veya yüzde 12'ye geldi. Gidin araştırın, bütün devlet memurlarının kredi
kartlarının limiti dolu. Şimdi, o kredi kartındaki borcun tamamını ödeyemeyen,
asgarî tutarı ödeyen bir devlet memurunun kredi kartı borcuna aylık yüzde 10
veya yüzde 12 zam gelecek; ama, o memura, siz, bütün yılda, yüzde 18 zam
vereceksiniz ve sizin bir yılda vereceğiniz zammı, o birbuçuk ayda harcayacak!
Bu çıkmazdan sonra, o da kredi kartı borcunu ödeyemeyecek bankalara, bankalarda
da kredi iflasları başlayacak, memurlarda da başlayacak. Türkiye, bir çıkmaza
giriyor. Ha, ben yine şunu söylüyorum: Bunun karşılığı olmaz
mıydı; var, işte, bakın, şu bütçede var. Sizin, bir akşamda getirdiğiniz hayat
standardı vergisinde bunun karşılığı var; ama "biz, bunu memura vermek
istemiyoruz" diyorsanız, o da sizin tercihiniz. Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, madde üzerinde önerge var; yalnız,
önergeden evvel bir şey hatırlatacağım sayın milletvekiline: İçtüzüğün 67 nci
maddesi şöyle: "Genel Kurulda kaba ve yaralayıcı sözler söyleyen kimseyi
Başkan derhal, temiz bir dille konuşmaya, buna rağmen temiz bir dil
kullanmamakta ısrar ederse kürsüden ayrılmaya davet eder. Başkan, gerekli
görürse, o kimseyi o birleşimde salondan çıkartabilir. Başkanlığa gelen yazı ve önergelerde kaba ve yaralayıcı
sözler varsa, Başkan, gereken düzeltmelerin yapılması için, o yazı ve önergeyi
sahibine geri verir." Kıssadan hisse... ASLAN POLAT (Erzurum) - Ben kimseye bir şey demedim ki. BAŞKAN - Kırk sene evvelki Harbiyelilerin yürüyüşünü
söylüyorsunuz. ASLAN POLAT (Erzurum) - Gerçek şey... BAŞKAN - Hayır efendim... Bazı şeyler var ki, ikide bir
de aynı şeyi temcit pilavı gibi söylerseniz... Millî iradeyi temsil eden
sizler; sonra, burasını kim kurtaracak?! MUSTAFA GÜL (Elazığ) - Bravo Başkan! Sayın Başkanı alkışlayalım. (DSP ve MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) - Çok laf yaralayıcı... ASLAN POLAT (Erzurum) - Ne yalan vardı ki, onu
anlamadım! BAŞKAN - Yaralayıcı dedim efendim. Sayın bakanım, yaralayıcı dedim, incitici dedim. EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) - Hayır efendim, yani... BAŞKAN - Neyse, anlayan anlar. Efendim, 45 inci maddeyle ilgili bir önergemiz var. Müsaade ederseniz ben okuyacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 2001 Malî Yılı Bütçe Tasarısının 45
inci maddesinin (a) fıkrasında yer alan aylık katsayısının 20 550 ya da taban
aylığı katsayısının 131 800'e yükseltilmesini arz ve teklif ede-riz.
Sayın
milletvekilleri, gider artırıcı olduğundan işleme konulmayacaktır. Arz ederim. 45 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 46 ncı maddeyi okutuyorum : İKİNCİ BÖLÜM İstihdam Esasları Kadroların kullanımı MADDE 46.- a) Genel bütçeye dahil daireler ile katma
bütçeli idarelere, bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlara, kanunla kurulan
fonlara, kefalet sandıklarına, sosyal güvenlik kuruluşlarına, genel ve katma
bütçelerin transfer tertiplerinden yardım alan kuruluşlara tahsis edilmiş
bulunan serbest memur kadroları ile sürekli işçi kadrolarından boş olanların
açıktan atama amacıyla kullanılması ve bu kurumların boş memur kadrolarına 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrasına göre
açıktan vekil atanması Maliye Bakanlığının iznine tabidir. Açıktan atama izni,
personel ödeneğinin yeterli olması şartıyla verilebilir. Ancak, hakimlik ve
savcılık mesleklerinde bulunanlar ile bu meslekten sayılan görevlerde olanlar,
yükseköğretim kurumları öğretim üyeleri ve 24.5.l983 tarihli ve 2828 sayılı
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Kanununun Ek l inci
maddesi uyarınca yapılacak atamalar için izin aranmaz. Kurumlar, açıktan atama, emeklilik, istifa ve nakil
gibi sebeplerle serbest kadrolarında meydana gelen değişiklikler ile kadroların
dolu ve boş durumunu gösterir cetvelleri Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarının
son günü itibariyle doldurarak Maliye Bakanlığına göndermek zorundadırlar. b) Yukarıda sayılan kurumların boş sürekli işçi
kadrolarından Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığınca uygun
görülenler Başbakanın izniyle iptal edilir. c) İl özel idareleri ve belediyeler ile bunların
kurdukları birlik ve müesseselere tahsis edilmiş bulunan serbest memur
kadroları ile sürekli işçi kadrolarından 3l/l2/2000 tarihi itibariyle boş
olanlar ile bu tarihten sonra boşalacak olanların açıktan atama amacıyla
kullanılması İçişleri Bakanlığının iznine tabidir. d) Genel bütçeli daireler ile katma bütçeli idarelerin
döner sermaye ve fon saymanlıklarına ait sayman ve saymanlıklarda görevli her
unvandaki memur kadrolarından, Maliye Bakanınca uygun görülenler bu Bakanlığın
kadro cetvellerine eklenerek, döner sermaye ve fonların kadrolarından tenkis
edilir. Maliye Bakanlığı kadro cetvellerine eklenen söz konusu
kadrolarda istihdam edilen personel, başka bir işleme gerek kalmaksızın bu
kadrolara atanmış sayılırlar. e) (a) fıkrası kapsamında yer alan kurum ve kuruluşlar,
personel ödeneği ile kadrolarının önceden temini amacıyla, mevcut teşkilat
kanunları uyarınca kuracakları yeni birimler için Maliye Bakanlığının görüşünü
alacaklardır. BAŞKAN - 46 ncı madde üzerinde gruplar adına söz
talebi?.. Yok. Şahsı adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas
Yılmazyıldız; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu maddede, nasıl eleman alınacağı, kadrolara nasıl
atama yapılacağı hususunda bir düzenleme vardır. Bu konu açıldığından, son devlet memurları sınavı ve
devlet işçi sınavıyla ilgili şahsıma gelen bazı yakınmaları burada aktarmak ve
tedbir alınmasını talep etmek için gelmiş bulunmaktayım. Örneğin, bir tanesi, Türkiye Görmezleri Eğitim ve
Himaye Derneği Balıkesir şubesinden gelmiş. Son yapılan devlet memurları
sınavında 96,141 puan alan Selma Yörükgökten, İzmir Yüksek Teknoloji Entitüsüne
atandığı halde çalışmaya başlatılmamış. Daha sonra, yine Devlet Personel
Başkanlığınca, Balıkesir Sosyal Sigortalar Kurumuna ataması yapılmış;
başlatılıp başlatılmayacağından endişeli. Ayşegül Aldemir ise, önce Çanakkale-Gelibolu Askerî
Hastanesine tayin edildiği halde -85 puan almış- yine, gözleri görmediği
gerekçesiyle atanmamış ve daha sonra Balıkesir Sosyal Sigortalar Kurumu emrine
atması çıkmış ve yine göreve başlatılıp başlatılmayacağından endişeli. Şimdi, hani ayrımcılık yapmayacaktık?! Kaldı ki,
bunların başvurularında özürleri belli. Geçen hafta daha Özürlüler Haftasını
kutlamadık mı?! Bu konunun mutlaka düzeltilmesi lazım Sayın Bakanım. Atamayı
yapan, bilgisayarda otomatik gidiyor. Bunlar, üzerine düşen görevi yapmış,
bütün güçlüklere rağmen okumuş. Yine, bakıyoruz, bir başka vatandaş, yine ataması
olmuş; askerliğinin bitmesine altı ay var diye, maalesef, göreve başlayamıyor,
hak kaybı var. Yine, bir başkasının ataması var, yazıları tam net;
kurallar belli olmadığı için ataması yapılmıyor. Dahası, son yapılan öğretmen atamalarıyla ilgili
müracaatlar var bir sürü. Her başvuruda da en az 10 milyon, 20 milyon lira
harcamalar var. Bunlar, gerçekten, çok fakir aile çocukları; bin bir zorlukla
bunları veriyorlar, bin bir ümitle başvurularını yapıyorlar; ancak, daha sonra,
bakıyorsunuz, göreve atanmıyorlar. Haklı olarak, bir öğretmen adayı şöyle
yakınıyor: "Hayatımızın okuyarak geçirdik, diğer yarısı da devlet
kapılarında hakkımızı aramakla geçiyor. Suçumuz, Türk vatandaşı olmak mı?
Çalışıp ailemizi geçindirebilmek için başka bir ülkeye mi gidelim? Burası
aydınlık Türkiye mi olacak, yoksa bizler sürünün bir parçası olmaya devam mı
edeceğiz? Cevap istiyorum, hakkımı istiyorum. Hükümetin, ülkeyi yapay gündem
maddeleriyle oyalamayı bırakıp, sorunlara çare aramasını bekliyoruz"
diyor. Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bunlar çok ciddî
feryatlar. Eminim ki, hepinize bu tür başvurular geliyordur; eminim ki,
hepinizin yüreği sızlıyordur. Ne diyoruz; oku, bir meslek sahibi ol, sınava gir
başar. Tamam, başarıyor, ataması çıkıyor; ama, ondan sonra önüne engeller
koyuyoruz. Soruyorum size, bu gençlerin, bu hükümete güveni kalabilir mi? Ciddî
bir kriz yaratılmaz mı? Hangimizin yakını olsa isyan etmez miyiz? Özellikle,
devlet işçi sınavında ise, her kurum sınavı ayrı yarı ilan ediyor; bu, her biri
için ayrı ayrı başvuru, ayrı ayrı para demek, ayrı ayrı sınava gitmek demek.
Efendim, alınacakların 2 katı çağırılacak, onlar arasından istenilen seçilecek;
bu durum, yine, bu merkezî sınava olan güveni maalesef yok ediyor. Bir de,
insanların, her seferinde harcadıkları paralar cabası. Değerli arkadaşlarım, bugüne kadar, devlet memurları
sınavı 3 defa yapılmış, 3 değişik zamanda atama olmuş ve her atama başvurusunda
da mutlaka ilave para harcanmış. Zaten bu işsiz insanların, zaten olmayan
güçlerinin daha fazla zorlanmaması için, gerekiyorsa, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Fonundan bu başvuru masraflarının karşılanması lazım diyorum. CAHİT SAVAŞ YAZICI (İstanbul) - Vay be... Vay be... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Vatandaşlarımızın bu
seslerine kulak verelim diyorum. Alay ederek konuşan kişilere de, millet,
sandıkta "vay be"nin ne olduğunu gösterecektir; hiç merak etmeyin.
Biz, bu saatte de olsa, vatandaşın sorunlarını dile getirmek zorundayız.
Anlaşılıyor ki, sizden ümidini kesmiş; sizden hiç talep bile etmiyor, rica bile
etmiyor. Hepinize saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. 46 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 47 nci maddeyi okutuyorum : Sözleşmeli personel MADDE 47. -
Genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeli
kuruluşlar, belediyeler, il özel idareleri, kanunla kurulan fonlar, sosyal
güvenlik kuruluşları, genel ve katma bütçelerin transfer tertiplerinden yardım
alan kuruluşlar ile 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
kapsamı dışında kalan kuruluşlarda sözleşme ile çalıştırılacak personel
hakkında 6/6/1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ek ve
değişikliklerinin uygulanmasına devam olunur. Birinci fıkrada sayılan kurum ve kuruluşlar, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu dışında diğer kanun hükümlerine göre çalıştırdıkları
sözleşmeli personelin unvan, sayı ve ücretlerini gösterir cetvelleri ve tip
sözleşme örneklerini, 2001 Mali Yılı Ocak ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına
vize ettirmek zorundadırlar. Özel kanunlar uyarınca kadro karşılık gösterilmek
suretiyle çalıştırılan sözleşmeli personelin unvan, sayı ve ücretleri vizeye
tabi değildir. Ancak kuruluşlar bunlara ait tip sözleşme örneklerini 2001 yılı
Ocak ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına vize ettirmek ve bu şekilde
çalıştırdıkları sözleşmeli personelin isim, unvan, kadro derecesi ve sözleşme
ücretlerini gösterir cetvelleri Şubat, Ağustos ve Aralık ayları itibariyle
Maliye Bakanlığına bilgi için göndermek zorundadırlar. Bütçe yılı içinde ilgili mevzuat hükümlerine dayanarak
istihdam edecekleri yeni sözleşmeli personel (kadro karşılığı çalıştırılan
sözleşmeli personel hariç) için kuruluşlarca ayrıca düzenlenecek sayı, unvan,
nitelik ve ücretlerini gösterir ek cetvellerin ve farklı hükümler içermesi
halinde tip sözleşme örneklerinin
Maliye Bakanlığına vize ettirilmesi gereklidir. Yukarıdaki fıkralara göre vize işlemleri tamamlanmadan
sözleşme yapılamaz ve herhangi bir ödemede bulunulamaz. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin
(B) fıkrası ile Ek Geçici l6 ncı maddesi ve özel kanunları uyarınca 2000 Mali
Yılında sözleşme ile çalıştırılanlardan 2001 Mali Yılında görevlerine devam
etmeleri ilgili bakanlık veya kuruluşlarca uygun görülenlerin Ocak, Şubat ve
Mart aylarına ait sözleşme ücretleri, sözleşme ile çalıştırılmaları konusundaki
kanuni işlemleri tamamlanıncaya kadar 2000 Mali Yılında vize edilmiş
sözleşmelerine göre, yeni sözleşmeleri esas alınarak gerekli düzeltmeler daha
sonra yapılmak üzere, Maliye Bakanlığı vizesi aranmaksızın ödenir. BAŞKAN - 47 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 48 inci maddeyi okutuyorum : İşçilik ödenekleri ve geçici iş pozisyonları MADDE 48.- a)
Genel bütçeye dahil daireler ile katma bütçeli idareler, sürekli
işçileri ile 30 iş gününden fazla süre ile çalıştıracakları geçici işçileri,
bütçelerinin (55) ve (66) alt programlarında yer alan l00-Personel giderleri
harcama kalemindeki ödenekleri aşmayacak sayıda ve süre ile istihdam
edebilirler. Söz konusu kurum ve
kuruluşların birim amirleri bu alt programlarda fazla çalışma için tefrik
edilen ödeneğe göre iş programlarını yapmak, bu ödeneği aşacak şekilde fazla
çalışma yaptırmamak ve ertesi yıla fazla çalışmadan dolayı borç bıraktırmamakla
yükümlüdürler. Belirtilen alt
programlara hiç bir şekilde ödenek aktarması yapılamaz ve bütçenin başka
tertiplerinden işçi ücreti ve fazla
çalışma ücreti ödenemez. Ancak, toplu
iş sözleşmelerinden doğacak yükümlülükler ile ihbar ve kıdem tazminatları
ödemeleri nedeniyle meydana gelecek ödenek eksiklikleri Maliye Bakanlığı
bütçesindeki yedek ödenek tertiplerinden karşılanabilir. Ancak, geçici işçi pozisyonlarında çalışan personeli
sürekli işçi kadrolarına intibak ettirilecek olan kurumların, bütçelerinde yer
alan ve (66) alt programında tefrik edilmiş geçici işçilik ödeneklerini,
(55) alt programındaki sürekli işçilik
ödenekleri tertiplerine aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir. Kurumlar, bütçelerinin (66) alt programına tertip
edilen ödenek ile sınırlı olmak üzere yıl içinde aylar itibariyle
çalıştıracakları geçici işçilerin sayılarını, bunların çalıştırılacakları
birimlere göre dağılımını (merkez teşkilatında birimler, taşra teşkilatında ise
bölge ve il müdürlüğü olarak) gösteren cetvelleri, yapılan hesaplamalarla
birlikte Ocak ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına vize ettirmek
zorundadır. Yıl içinde meydana gelen
değişiklikler de aynı usul ile vizeye tâbidir. Bu vize işlemi yapılmaksızın
geçici işçi istihdam edilemez ve ödeme yapılamaz. Memurlar eliyle görülmesi
gereken işlerde istihdam edilmek amacıyla
işçi alınamaz. Yukarıdaki hükümlere aykırı uygulamalardan ita amirleri
ve tahakkuk memurları ile ödenek üstü harcama yapan saymanlar sorumludur. b) Genel ve katma bütçeli idarelere bağlı döner
sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulan fonlar ve hizmetlerini genel veya katma
bütçelerin transfer tertiplerinden aldıkları ödeneklerle yürüten kuruluşlar ile
233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamı dışında kalan kuruluşların 1.1.2001
tarihinden itibaren 30 iş gününden fazla süre ile çalıştıracakları geçici
işçilere ait geçici iş pozisyonları, ilgili bakanlığın onayı alınmak suretiyle
31.1.2001 tarihine kadar Maliye Bakanlığına vize ettirilir. c) (a) ve (b) bentleri kapsamındaki kurum, kuruluş ve
fonların kanunla, uluslararası anlaşmalarla veya 2001 Yılı Programı ile
kurulması veya genişletilmesi öngörülen birimleri için yapılacak yeni vizeler
dışında, 2000 Malî Yılında vize edilmiş toplam adam/ay miktarlarını aşacak
şekilde vize yapılamaz. Vize edilmiş bulunan geçici iş pozisyonları Maliye
Bakanlığının uygun görüşü ile başka unvanlı geçici iş pozisyonları ile
değiştirilebilir veya iptal edilebilir. Maliye Bakanlığınca vize edilen
cetvellerin bir örneği, ilgisine göre Sayıştay Başkanlığına veya Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kuruluna gönderilir. Bu vize işlemi yapılmaksızın ödeme
yapılamaz. d) Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının
1/1/2001 tarihinden itibaren 30 iş gününden fazla süre ile çalıştıracakları
geçici işçilere ait geçici iş pozisyonları, ilgili bakanlığın onayı alınmak
suretiyle 31/1/2001 tarihine kadar
Devlet Personel Başkanlığına vize ettirilir. Vize edilen geçici iş
pozisyonları Devlet Personel
Başkanlığınca başka unvanlı geçici iş pozisyonları ile değişti-rilebilir veya
iptal edilebilir. Vize ettirilen cetvellerin bir örneği Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kuruluna gönderilir. Bu vize işlemi yapılmaksızın ödeme yapılamaz. e) İl özel idareleri ve belediyeler ile bunların
kurdukları birlik ve müesseselerde çalıştırılacak geçici işçilere ait geçici iş
pozisyonları her yıl İçişleri Bakanlığına vize ettirilir. Vize edilmiş bulunan
geçici iş pozisyonları İçişleri Bakanlığı tarafından başka unvanlı geçici iş
pozisyonları ile değiştirilebilir veya iptal edilebilir. İçişleri Bakanlığı
tarafından vize edilen geçici iş pozisyonlarına ait vize cetvellerinin bir
örneği Devlet Personel Başkanlığına
gönderilir. Bu vize işlemi yapılmadan geçici işçi çalıştırılamaz ve herhangi
bir ödeme yapılamaz. BAŞKAN - 48 nci madde üzerinde söz isteyen Sayın Kamer
Genç?.. Yok. 48 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 49 uncu maddeyi okutuyorum : DÖRDÜNCÜ KISIM Kamu Harcamalarında Etkinliği Artırıcı Önlemler Konsolide bütçeye dahil kuruluşların kadrolarının
dağılımı MADDE 49. - Kamu hizmetlerinin etkin ve verimli bir
şekilde yürütülebilmesi amacıyla, konsolide bütçeye dahil daire ve idarelerin
teşkilat yapıları ve hizmet amacına uygun olarak personel dağılımının
sağlanmasına yönelik önlemler almaya, ihtiyaç fazlası olan personelin, ilgili
kuruluşların da görüşünü almak suretiyle, bu Kanunun 46 ncı maddesinin (a)
bendinde belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilmesine ilişkin esas ve
usulleri Devlet Personel Başkanlığının görüşünü alarak belirlemeye Maliye
Bakanı yetkilidir. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. 49 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 50 nci maddeyi okutuyorum : Kamu kurumlarında taşıt kullanımı MADDE 50. - Kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşıt
sayısını azaltmak, taşıt bakım, onarım ve akaryakıt giderlerinde israfa yol
açmamak amacıyla gerekli düzenlemeleri yapmaya, önlemleri almaya, sınırlamalar
getirmeye, kamu görevlilerinden kimlerin resmi taşıtlar yerine ticari
taşıtlardan yararlanacağına ve ticari taşıtlardan yararlanacaklara yapılacak
ödemeler ile buna ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanı
yetkilidir. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. 50 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 51 inci maddeyi okutuyorum : Açıktan atama izinleri MADDE 51. - Maliye Bakanlığınca bu Kanunun 46 ncı
maddesinin (a) bendinde belirtilen kurum ve kuruluşların serbest memur kadrolarına
verilecek açıktan atama izinlerinin toplam sayısı, ilgili kurumlarda 2000
yılında emeklilik, ölüm ve istifa sonucu ayrılan personel sayısının % 80 ini
aşamaz. Norm kadro çalışması sonuçlandırılarak uygulamaya geçirilen kurumlar
ile kanun, uluslararası anlaşma veya 2001 yılı programı ile kurulması veya
genişletilmesi öngörülen birimler ve temini zorunlu hizmetlerin gerektirdiği
personel ihtiyacını yukarıda belirtilen sınırlamaya tabi tutulmaksızın
değerlendirmeye Maliye Bakanı yetkilidir. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. 51 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 52 nci maddeyi okutuyorum : Demirbaş standardizasyonu, eşya ve levazım devri MADDE 52. - a) Kamu kurum ve kuruluşlarının makam ve
servisler itibariyle demirbaş kullanım süreleri ve standartları, Türk
Standartları Enstitüsü Başkanlığınca belirlenen standartlar da dikkate
alınarak, Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü Ana Statüsüne göre oluşturulan
Bakanlıklararası Standardizasyon komitesi tarafından belirlenir. b) Genel bütçeli daireler ile katma bütçeli idareler ve
bunlara bağlı döner sermayeli
kuruluşlar ve fonların
birbirleri arasında eşya ve levazım
devrine ilişkin esas ve usuller Maliye Bakanlığınca düzenlenir. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. 52 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 53 üncü maddeyi okutuyorum : Millî Savunma Bakanlığı ödeneklerinin devri MADDE 53. - Türk Silahlı Kuvvetleri Stratejik Hedef
Plânının yıllık programlarının gerektirdiği ödeneklerden yılı içinde
harcanamayan ödenekleri, hizmetin devamlılığını sağlamak maksadıyla,
ödeneklerinin % 30'unu aşmamak üzere ertesi yılın bütçesine devren ödenek
kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. BAŞKAN - 53 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 54 üncü maddeyi okutuyorum : BEŞİNCİ KISIM Çeşitli Hükümler Geçici görevlendirme MADDE 54. - 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Ek 8
ve Ek 9 uncu, 13.11.1996 tarihli ve 4208 sayılı Kanunun 3'üncü, 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 38, 40 ve 41 inci maddelerine ve 2919 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununa göre
görevlendirilenler ile güvenlik görevlileri hariç, ilgili mevzuatı uyarınca
diğer kurumlarda geçici olarak görevlendirilen ve kadro aylıklarını kendi kurum
veya kuruluşlarından alan memurlar veya kamu görevlileri, geçici olarak görev
yaptıkları kurum personelinin yararlandığı ve ilgili mevzuatında söz konusu
personele de ödenebileceği belirtilen her türlü tazminat, fazla mesai ve diğer
ödemelerden yararlanamazlar. BAŞKAN - 54 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 55 inci maddeyi okutuyorum : Teminat olarak kabul edilecek değerler ve taşınmaz
malların geçici teminatı MADDE 55. - a) 29/2/1984 tarihli ve 2983 sayılı Kanun
gereğince çıkarılan anapara iadeli gelir ortaklığı senetleri ve diğer menkul
kıymetler ile Devlet İç Borçlanma Tahvilleri ve hazine bonoları, 1. Kamu kurumlarının yapacakları ihale ve sözleşmeler
ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 10 uncu
maddesinin uygulanmasında teminat olarak, 2. Hazinece satılacak milli emlak bedellerinin
ödenmesinde nominal değerleri üzerinden ödeme vasıtası olarak, Kabul edilir. Tahvil ve bonolar nominal bedele faiz dahil edilerek
ihraç edilmiş ise bu işlemlerde anaparaya tekabül eden satış değerleri esas
alınır. b) 19/12/1999 tarihli ve 4491 sayılı Kanun ile değişik
23/6/1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 20 nci maddesinin 6
numaralı bendi hükümlerine göre faaliyette bulunan özel finans kurumları
tarafından verilen süresiz teminat mektupları kamu kurumlarının yapacakları
ihale ve sözleşmeler ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun 10 uncu maddesinin uygulanmasında teminat olarak kabul edilir. Ancak,
bu teminat mektuplarının Maliye Bakanlığınca belirlenen kapsam ve şekle uygun
olmaları zorunludur. c) Hazineye ait veya Devletin hüküm ve tasarrufu
altında bulunan yerlerin kira ihalelerinde tahmini bedelin % 20'sine kadar
geçici teminat alınabilir. BAŞKAN - 55 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 56 ncı maddeyi okutuyorum : Kişi borçları MADDE 56. - Saymanlık hesaplarında kayıtlı olup, zaruri
veya mücbir sebeplerle takip ve tahsil imkanı kalmayan, 1050 sayılı Muhasebei
Umumiye Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca silinmesi Mali Danışma Kurulu
tarafından uygun görülen kişi borçlarından; tutarı (1,5) milyar liraya kadar
olanların kayıtlardan çıkarılmasına Maliye Bakanı yetkilidir. Bu miktarı aşan
kişi borçlarının terkini Türkiye Büyük Millet Meclisine arz edilir. 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye 543 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
eklenen Ek Madde 7 uyarınca, mal ve nakit saymanları ile gelir ve gider
memurlarının zimmetlerinin silinmesi konusundaki talepler Mali Danışma
Kurulunca incelenerek karara bağlanır ve Maliye Bakanına sunulur. Bu karar
çerçevesinde terkin edilen zimmetlerden (1,5) milyar lirayı aşanların terkin
listesi bütçe uygulama sonuçları ile birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bilgisine arz edilir. 1969 ve 1988 yılları arasında yurt dışından yapılacak
alımlar için 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 83 üncü maddesine
dayanılarak açılan kredilerden ve mülga 27/6/1972 tarihli ve 1601 sayılı Kanuna
göre verilen ataşe avanslarından mahsubu yapılmamış olanlar ilgilileri adına
kişi borçları hesabına alınarak mahsubu yapılır. Kişi borçları hesabına alınan tutarlardan tahsiline
imkan bulunmadığı ilgili Bakanlıkça bildirilenlerin miktarına
bakılmaksızın Mali Danışma Kurulunun
görüşü alınmak suretiyle terkin edilmesine Maliye Bakanı yetkilidir. BAŞKAN - 56 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 57 nci maddeyi okutuyorum : Hazine taşınmaz mallarının değerlendirilmesi MADDE 57.- Bulgaristan'dan zorunlu göçe tâbi tutulan ve
daha sonra Türk vatandaşlığına alınanlardan, konut veya arsa sahibi olmak üzere
başvuruda bulunarak, öngörülen avansı açılan banka hesaplarına yatırmış
olanların (avansları iade edilenler hariç) kurdukları kooperatiflere, mülkiyeti
Hazineye ait arsa veya arazileri, metrekare değeri ikiyüzkırkbin Türk
Lirasından aşağı olmamak üzere harca esas değerinden satmaya; satış bedelinden,
avansın yatırıldığı tarihteki T.C. Merkez Bankası Alman Markı alış kurundan
karşılığının, satışın yapılacağı tarihteki T.C. Merkez Bankası Alman Markı alış
kuru karşılığı Türk Lirasına çevrilerek bulunan tutarı mahsup etmeye ve bu
konudaki esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir. Hazineye ait taşınmaz malları, 492 sayılı Harçlar
Kanununun 63 üncü maddesine göre hesaplanacak değer üzerinden, toplu konut
üretmek amacıyla, Arsa Ofisi Genel Müdürlüğüne veya Toplu Konut İdaresi
Başkanlığına peşin bedelle veya taksitle devretmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Buna ilişkin esas ve usuller Maliye
Bakanlığınca belirlenir. BAŞKAN - 57 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim. 58 inci maddeyi okutuyorum : Devlet hesaplarında yer verilmeyecek ve terkin edilecek
tutarlar MADDE 58. - Devletin mahkemelerce hükme bağlanan para
cezaları da dahil olmak üzere her türlü gelir ve giderlerinin, tarh, tahakkuk,
tahsil ve tediyesi ile emanetlerin alınıp geri verilmesinde ve Devlet
kayıtlarında, kanunlarında ve diğer mevzuatında belirtilmiş tutar ve oranlar
değişmemek şartıyla (10.000) liranın altındaki tutarlar dikkate alınmaz. Maliye Bakanı; yukarıda belirtilen hususlarla ilgili
olarak doğacak aksaklıkları gidermeye, vergi dairelerinin müfredat ve mutabakat
hesapları arasındaki uyumsuzluğun giderilmesi amacıyla denetim raporlarına
dayanılarak tespit edilecek kesin farkları terkine yetkilidir. BAŞKAN - 58 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 59 uncu maddeyi okutuyorum : Saymanlık görev ve sorumluluklarının devri MADDE 59. -
1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu ve diğer mevzuatla saymanlara ve-rilen
görev ve yetkilerin bir kısmını gerekli görülen hallerde yardımcılarına
devrettirmeye, devirle ilgili esasları belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Saymanlar hakkındaki sorumluluk, devredilen işlerle ilgili olarak görev
ve yetki verilenler hakkında da uygulanır. BAŞKAN - 59 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 60 ıncı maddeyi okutuyorum : Uluslararası kuruluşlara üyelik MADDE 60. - a) Genel bütçeli daireler ve katma bütçeli idareler
ile kamu iktisadi teşebbüsleri, sosyal güvenlik kuruluşları, fonlar ve diğer
kamu kurum ve kuruluşları; uluslararası kuruluşlara üye olabilmek ve kanun,
kararname ve uluslararası anlaşmalar gereği halen üyesi bulunulan uluslararası
kuruluşlar dışındaki kuruluşlara katılma paylarını ödeyebilmek için, mevzuatın
gerektirdiği diğer işlemlerin yanısıra ayrıca bağlı veya ilgili bulunulan
Bakanlığın teklifi ve Maliye Bakanlığının görüşü üzerine Dışişleri
Bakanlığından önceden izin alırlar. b) Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlıklarının
uluslararası anlaşmalar, kanun ve kararnamelerle Türkiye Cumhuriyeti adına üye
olduğu uluslararası kuruluşlara ilişkin işlemlerine (katılma payı ödemeleri
dahil) bu madde hükmü uygulanmaz. BAŞKAN - 60 ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 61 inci maddeyi okutuyorum : Kamu kuruluşlarınca işletilen sosyal tesisler MADDE 61. - Kamu kurum ve kuruluşlarınca işletilen
eğitim ve dinlenme tesisi, misafirhane, kreş, spor tesisi ve benzeri sosyal
tesislerin giderlerine bütçeden katkıda bulunulmaz. Bu tür yerlerde, genel ve katma bütçeden, döner sermaye
ve fonlardan ücret ödenmek üzere 2001 yılında ilk defa istihdam edilecek yeni
personel görevlendirilmez. Söz konusu tesislerden yararlanacak olanlardan alınacak
asgari bedelleri belirlemeye veya belirlenen tarifeleri tasdik etmeye ve bu
yerlerin hesaplarının bir düzen içinde tutulması için kullanılacak defter ve
belgeleri tespit etmeye, diğer gerekli düzenlemeleri yapmaya Maliye Bakanı
yetkilidir. BAŞKAN - 61 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 62 nci maddeyi okutuyorum : Yurt dışı eğitimi MADDE 62. - 2001 Mali Yılında ilgili mevzuatları
gereğince kamu kurum ve kuruluşlarınca yetiştirilmek maksadıyla lisansüstü (master, doktora) eğitimi
için yurtdışına gönderilecek öğrenci, araştırma görevlisi ile kamu görevlileri,
sadece Yüksek Öğretim Kurulu tarafından tespit edilen yabancı yükseköğretim
kurumlarında eğitim görebilirler. Lisansüstü eğitime ilişkin giderler, fatura
ya da benzeri gider belgesinin ancak öğrenim görülen yükseköğretim kurumu tarafından
düzenlenmesi koşulu ile ödenir. Eğitim amacıyla yurt dışına gönderilecek kamu
görevlilerinin öğrenim konuları, çalışmakta oldukları birimlerin görev alanları
ile doğrudan ilgili olmak zorundadır. Bu amaçla gönderileceklerin sayıları, kurum ve kuruluş
bütçelerine bu nedenle konulan ödenek miktarını aşmayacak şekilde tespit
edilir. BAŞKAN - 62 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 63 üncü maddeyi okutuyorum : Geçici hizmet karşılığı yapılacak ödemeler MADDE 63. - Kurumlar; a) Arızi nitelikteki işleriyle sınırlı kalmak
koşuluyla, yıl içinde bir ayı aşmayan sürelerle hizmet alımı yoluyla
çalıştırılan kişilere yapılacak ödemeleri, b) Kısmi zamanlı hizmet satın alınan kişilere yapılacak
ödemeleri, c) 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununun 25
inci maddesi gereğince aday, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören
öğrencilere yapılan ödemeleri, d) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/C maddesi
gereğince sayım, propaganda, anket ve benzeri işlerde çalıştırılan geçici
personele yapılan ödemeleri, Bütçelerin (101021085) "Geçici Hizmet Karşılığı
Yapılacak Ödemeler" faaliyetinde gösterilen 300 harcama kaleminden
yaparlar. Bu faaliyete bütçelerin başka tertiplerinden ödenek aktarılamaz;
ödenek üstü harcama yapılamaz. Yukarıdaki hükümlere aykırı uygulamalardan ita
amirleri, tahakkuk memurları ve saymanlar ile bu kişileri çalıştıranlar
sorumludur. BAŞKAN - 63 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim. 64 üncü maddeyi okutuyorum : Amme alacağına karşılık kabul edilebilecek
gayrimenkuller MADDE 64. - Özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlar
dahil 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
hükümlerine tabi iktisadi devlet teşekkülleri, kamu iktisadi kuruluşları,
bunların müesseseleri, bağlı ortaklıkları, iştirakleri ile büyükşehir
belediyeleri, belediyeler, il özel idareleri, bunlara ait tüzel kişilerin veya
bunlara bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşların,
Devlete ait olan ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
kapsamına giren borçlarına karşılık olarak, mülkiyeti bu idarelere ait olan ve
üzerinde herhangi bir takyidat bulunmayan gayrimenkullerinden Maliye
Bakanlığınca ihtiyaç duyulanlar, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 13 üncü
maddesine göre oluşturulacak komisyon tarafından takdir edilecek değeri
üzerinden, borçlu kurumun da uygun görüşü alınarak, bütçenin gelir ve gider
hesapları ile ilişkilendirilmeksizin Maliye Bakanlığınca satın alınabilir. Bu idarelerin satın alınan gayrimenkullerinin tapu
işlemlerine esas olan ve yukarıda belirtilen şekilde tespit edilen değeri
miktarındaki Devlete ait olan ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun kapsamına giren borçları terkin edilir. BAŞKAN - 64 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 65 inci maddeyi okutuyorum : Kira ve idare gelirleri MADDE 65.-a) İrtifak hakkı verilen özel iskelelerden
alınan nispi kira bedellerinin yarısı
bütçenin (B) işaretli cetveline gelir, diğer yarısı da özel gelir kaydedilir.
Özel gelir kaydedilen miktarın yarısı Denizcilik ve Liman hizmetlerini
geliştirmek üzere Denizcilik Müsteşarlığı bütçesine, yarısı da milli emlak
hizmetlerini geliştirmek amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesine özel ödenek
kaydolunur. Ulaştırma Bakanlığı, Demiryolları, Limanlar ve Hava
Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğü tarafından konsolide bütçe dışındaki kurum
ve kuruluşlar ile özel ve tüzel kişiler adına yapılacak deniz dibi taramaları,
hidrolik merkezde yapılan hidrolik ve bilgisayar modelleri, Araştırma
Dairesince yapılacak her türlü deney ve araştırma, proje ve şartname
onaylanması için alınacak bedellerin yarısını bütçenin (B) işaretli cetveline
gelir, diğer yarısını da özel gelir
kaydetmeye, özel gelir kaydedilen miktarın yarısını Demiryolları,
Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğünce gerçekleştirilecek
altyapı tesislerinin onarımları ile ulaştırma hizmetlerini geliştirmek üzere
Ulaştırma Bakanlığı bütçesine, diğer yarısı da milli emlak hizmetlerini
geliştirmek amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesine özel ödenek kaydolunur. Yukarıda belirtilen hükümlere göre özel gelir ve ödenek
kaydedilen miktarların önceki yıllarda kullanılmayan kısmı cari yıl bütçesine
devredilebilir. b) Kılavuzluk ve romörkaj hizmetleri vermekte olan kamu ve özel kurum ve kuruluşların bu
hizmetlerinden elde ettikleri aylık gayrisafi hasılattan yüzde altıbuçuk (%
6.5) oranında pay alınır. Bu pay, en geç tahsil edildiği ayı takip eden ay
sonuna kadar ilgili saymanlığa yatırılır. Yatırılan miktarın yarısı
bütçenin (B) işaretli cetveline gelir
kaydedilir. Diğer yarısı Denizcilik Müsteşarlığının merkez ve taşra
birimlerinin faaliyetlerinin gerektirdiği personel hariç her türlü harcamalarında kullanılmak üzere,
bu Müsteşarlık bünyesindeki döner sermaye bütçesi hesabına aktarılır. BAŞKAN- Madde üzerinde söz alan?.. Yok. Madde üzerinde verilmiş bir önerge vardır; önergeyi
okutup, işleme alacağım : Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan "2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı"nın 65 inci maddesinin (a) bendinin sonuna, aşağıdaki hükmün
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Telekomünikasyon hizmetleri veren işletmecilerden
Katma Değerli Telekomünikasyon Hizmetleri Lisans Yönetmeliğinin 25 inci maddesi
uyarınca, lisans veya ruhsat ücretleri üzerinden tahsil edilerek, Merkez
Saymanlık Müdürlüğü hesaplarına intikal ettirilen yüzde 0,05 (onbinde beş)
oranındaki katkı payları; bütçenin (B) işaretli cetveline özel gelir
kaydedilir. Özel gelir kaydedilen bu miktarlar, Ulaştırma Bakanlığı
hizmetlerinde kullanılmak üzere (personel giderleri hariç) anılan Bakanlık
bütçesine özel ödenek kaydolunur." Gerekçe: 27.04.1998 tarihinde imzalanan GSM 900 ve 27.10.2000
tarihinde imzalanan GSM 1 800 lisans
ücretleri üzerinden ayrıca alınan ve Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesaplarında
tutulan ve bugüne kadar amacı doğrultusunda kullanılamayan toplam 1 762 500 ABD
Doları ile bundan sonra verilecek lisanslar ve telekomünikasyon ruhsatlarından
da bu amaçla alınacak olan katkı paylarının kullanım esaslarının belirlenmesi
gerekmektedir. Haberleşme hizmetlerinin araştırılması ve
geliştirilmesi için alınmış bulunan ve bundan böyle alınacak olan ve yasal
olarak harcama usul ve esasları belirlenmiş olan bu kaynağın, 2001 ve müteakip
yıllarda belirtilen amaçla kullanılabilir hale gelmesi için, Bütçe Kanununa bir
hüküm eklenmesine lüzum görülmüştür. BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT
(Kırıkkale) - Sayın Başkan, çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyorum. BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılıyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 65 inci maddeyi, kabul edilen önerge istikametindeki
değişiklikle oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 66 ncı maddeyi okutuyorum : Kamu hizmetlerinin fiyatlandırılması MADDE 66. - Genel bütçeli daireler ile katma bütçeli
idarelerin görevlerini yerine getirirken yaptıkları mal ve hizmet
teslimlerinden fiyatlandırılabilenler için ilgili kuruluşun teklifi üzerine
Maliye Bakanlığınca tarife belirlenebilir. Fiyatlandırılan mal ve hizmetlerden elde edilen
tutarları, genel bütçe veya ilgili katma bütçeli kuruluş bütçelerinin (B)
işaretli cetveline özel gelir, karşılığını da ilgili kuruluş bütçesinin (A)
işaretli cetvelinde mevcut ya da yeni açılacak tertiplere özel ödenek
kaydetmeye, gerektiğinde özel gelir ve özel ödenek kaydı beklenmeksizin söz
konusu tutarların % 75'ine kadar harcama yetkisi vermeye, bu ödeneklerin
harcanmayan kısmını ertesi yıl bütçesinin ilgili tertiplerine devren gelir ve
ödenek kaydetmeye, söz konusu tutarların tahsil edilmesi, harcanması ve diğer
hususlarla ilgili esas ve usulleri belirlemeye, Maliye Bakanı yetkilidir. BAŞKAN - 66 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 67 nci maddeyi okutuyorum : Vergi, fon ve payların zamanında yatırılması MADDE 67. - 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında bulunan iktisadi devlet
teşekkülleri, kamu iktisadi
kuruluşları, bunların müesseseleri,
bağlı ortaklıkları ve iştirakleri ile özelleştirme kapsamındaki kuruluşların ve
döner sermayelerin yöneticileri ve mali işlerinden sorumluları, bu
kuruluşların mükellef veya sorumlu sıfatıyla üçüncü kişilerden tahsil ettikleri
vergi, fon ve diğer payların tahsil dairelerine zamanında ve tam olarak
ödenmesini sağlamak zorundadırlar. Aksine davrananlar bu tutarların
ödenmesinden şahsen ve müteselsilen sorumlu tutulurlar. BAŞKAN - 67 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 68 inci maddeyi okutuyorum: Kısmen veya tamamen uygulanmayacak hükümler MADDE 68. - a) 1. 7126 sayılı Sivil Savunma Kanununun
21/10/1960 tarihli ve 107 sayılı Kanunla değişik 37 nci maddesinin (a) bendi, 2. 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı 6831 Sayılı Orman
Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna 3 Ek Madde ile Bir
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanunun Ek 3 üncü maddesinin (d) bendi, 3. 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 17 nci
maddesinin Trafik Hizmetleri Geliştirme
Fonuna pay verilmesine ilişkin, Hükümleri, 2001 Mali Yılında, bu Kanuna bağlı (A)
işaretli cetvelin ilgili tertiplerine konulmuş
ödenek tutarları düzeyinde uygulanır.
b) 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin 36 ncı maddesinin 4 üncü fıkrası, bu Kanunun "Kamu
İktisadi Teşebbüslerinin Kârları" başlıklı 42 nci maddesi hükümleri
çerçevesinde uygulanır. c) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda gerekli
değişiklik yapılıncaya kadar bu Kanunun 171 inci maddesinde belirtilen süreler
2001 Mali Yılında saymanlar için 7 gün, sayman mutemetleri için 2 gün olarak
uygulanır. d) 29/4/1969 tarihli ve 1164 sayılı Arsa Ofisi
Kanununun değişik 5 inci maddesinde belirtilen döner sermaye miktarı 40 trilyon
lira olarak uygulanır. e)
8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı
Kanunun 4180 sayılı Kanunla değişik 11 inci maddesinde ve 16/7/1997 tarihli ve 4283 sayılı Kanunun 4
üncü maddesinde Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan ve Devlet
Bakanlığınca kullanılacak yetkiler 2001 yılında Bakanlar Kurulunca kullanılır. f) 1. 9/5/1985 tarihli ve 3202 sayılı Kanunun 45 inci
maddesinin birinci fıkrası, 2. 3234 sayılı Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararmanenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunun 35 inci maddesinin son fıkrası, 3. 3/7/1968 tarihli ve 1053 sayılı Kanunun 1 inci
maddesinin ikinci fıkrası ile aynı Kanunun 3 üncü maddesi, 4. Genel bütçeye dahil dairelerle, katma bütçeli
idareler bütçelerinden kamu iktisadî teşebbüslerine yapılacak "İktisadî Transferler
ve Yardımlar Hakkında" 8/6/1959 tarihli ve 7338 sayılı Kanun hükümleri, 5. Muhtelif kanunların
bu Kanunun 7 nci maddesine
aykırı hükümleri, 6. 4/12/1984
tarihli ve 3096 sayılı Kanunun Ek 1
inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi,
7. 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununa 3/5/1995
tarihli ve 4107 sayılı Kanunla eklenen Ek 19 uncu madde hükmü, 8. 28/5/1986 tarihli ve 3291 sayılı Kanunun 11 inci
maddesi, 9. 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunun 53 üncü
maddesi hükmü, 10. 11/2/1950 tarihli ve 5539 sayılı Kanunun değişik 20
nci maddesi, 2001 Malî Yılında uygulanmaz g) 1. 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 21 inci
maddesinin (I) numaralı bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentleri uyarınca
yerli ve yabancı film gösterimlerinden tahsil olunan vergi gelirlerinin % 75'i
bu Kanunun yayımını izleyen ay başından itibaren 3257 sayılı Kanunun 10 uncu
maddesine göre oluşturulan "Sinema ve Müzik Sanatını Destekleme Fonu"
payı olarak ayrılır. Söz konusu tutarlar tahsilini takip eden ayın onbeşinci
günü akşamına kadar ilgili belediyeler tarafından adı geçen Fonun T.C. Ziraat
Bankası Merkez Şubesi nezdindeki hesabına yatırılır. Süresinde yatırılmayan fon paylarının tahsilinde 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. Belediye Muhasipleri ve Hesap İşleri Müdürleri bu
hükmün uygulanmasında idarî, malî ve cezaî açıdan sorumludurlar. 2. 23/1/1986 tarihli ve 3257 sayılı Kanunun; 10 uncu
maddesinin IFon gelirleri bölümünde belirtilen ücretler 2001 Mali Yılında
uygulanmaz. 2001 yılında uygulanacak ücretleri Bakanlar Kurulu belirler. BAŞKAN - 68 inci maddeyle ilgili iki adet önerge
vardır, geliş sırasına göre okutup, aykırılığına göre işleme tabi tutacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı'nın kısmen veya tamamen uygulanamayacak hükümlere ilişkin 68 ini
maddesinin (g) fıkrasına aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz
Madde 3. - 16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanunun
geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının 7 nci bendine göre cep telefonu
sahipleri adına tahakkuk ettirilen aylık sabit tesis ücretleri kadar yılda bir
defa olmak üzere, ayrıca hesaplanan eğitime katkı payı tutarı ile 26.11.1999
tarihli ve 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi gereğince aynı tutardaki Özel
İşlem Vergisinin, 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının
11 inci bendine göre her yıl ocak ayı içerisinde bir defada ödenmesi gereken
miktarları (ön ödemeli cep telefon aboneleri hariç) 2001 yılında 12 eşit
taksitle ödenir. Bu uygulama, 5.4.1983 tarihli ve 2813 sayılı Telsiz
Kanununa göre alınan ruhsat ve kullanım ücretlerini de kapsar. Gerekçe : Önerge ile cep telefonu sahipleri adına tahakkuk
ettirilen aylık sabit tesis ücretleri kadar yılda bir defa olmak üzere ayrıca
hesaplanan eğitime katkı payı tutarı ve aynı tutardaki Özel İşlem Vergisiyle
Telsiz Kanununa göre alınan ruhsat ve kullanım ücretlerinin, ocak ayı yerine
2001 yılında 12 eşit taksitle ödenmesi amaçlanmaktadır. BAŞKAN - Bu önerge en aykırı önergedir; okutup, işleme
tabi tutacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 68 inci maddesinin (d) fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
metnin (e) fıkrası olarak eklenmesi ve müteakip fıkraların teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
"e) 5.12.1951 tarih ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat
Eserleri Kanununun 44 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükümleri VCD ve DVD gibi
taşıyıcı materyalleri ve eserleri çoğaltmaya yarayan her türlü teknik cihazı
imal veya ticarî amaçla ithal eden kişiler hakkında da uygulanır." Gerekçe: 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun değişik
44 üncü maddesi fikir ve sanat eserlerinin tespit edildiği materyallerin imalat
ve ithalat bedelleri üzerinden yüzde 5'i geçmemek üzere bir kesinti yapılmasını
hükme bağlamaktadır. Bu kesinti oranları imalat ve ithalat bedelleri üzerinden
yüzde 2 ve ihracat bedelleri üzerinden de yüzde 1 olarak uygulanmaktadır. Söz
konusu oranlar 13.8.1984 tarih ve 84/8492 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla
belirlenmiştir. Teknolojinin hızla ilerlemesi fikir ve sanat
eserlerinin çoğaltılmasını kolaylaştırmış ve bu eserlerin tespit edildiği
materyallerin çeşidini artırmıştır. Bu sebeple, mevcut kanunun 44 üncü
maddesinin ikinci fıkrasının VCD ve DVD gibi materyallerlle eserleri çoğaltmaya
imkân veren her türlü teknik cihazı da kapsaması yararlı olacaktır. Bu nedenle, yukarıdaki metnin kabulünü arz ve teklif
ederiz. BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT
(Kırıkkale) - Çoğunluğumuz olmadığı için, takdire bırakıyoruz. BAŞKAN - Takdire bırakıyorsunuz. Hükümet katılıyor mu? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılıyoruz. BAŞKAN - Sayın Bakanım, bu ne getiriyor acaba?
Arkadaşlar soruyor da... AYDIN TÜMEN (Ankara) - Kimse bir şey sormadı. BAŞKAN - Bir dakika efendim, Allah Allah... İzahını
istiyoruz. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan,
gerekçede de açıkça ifade edildiği gibi, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri
Kanununun değişik 44 üncü maddesine göre, fikir ve sanat eserlerinin tespit
edildiği materyallerin imalat ve ithal bedelleri üzerinden, belli oranda
kesinti yapılıyor. Ancak, teknolojinin gelişmesi sonucu, iki materyalle
eserleri çoğaltmaya imkân veren her türlü teknik cihaz da buraya dahil
edilmektedir. Böylece, bu iki teknik cihazın ithal ve ihracat payı üzerinden
bir miktar daha alınıp, bu da Kültür Bakanlığının gelirleri arasına
katılmaktadır. Teşekkür ederim Sayın Başkan. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. İkinci önergeyi okutuyorum efendim : Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının kısmen veya tamamen uygulanmayacak hükümlere ilişkin 68 inci
maddesinin (g) fıkrasına aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz Emrehan Halıcı (Konya) ve arkadaşları Madde 3 - 16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanunun
geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının 7 nci bendine göre cep telefonu
sahipleri adına tahakkuk ettirilen aylık sabit tesis ücretleri kadar yılda bir
defa olmak üzere ayrıca hesaplanan eğitime katkı payı tutarı ile 26.11.1999
tarihli ve 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi gereğince aynı tutardaki Özel
İşlem Vergisinin, 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının
11 inci bendine göre her yıl ocak ayı içerisinde bir defada ödenmesi gereken
miktarları (ön ödemeli cep telefon aboneleri hariç) 2001 yılında 12 eşit
taksitle ödenir. Bu uygulama, 5.4.1983 tarihli ve 2813 sayılı Telsiz
Kanununa göre alınan ruhsat ve kullanım ücretlerini de kapsar. BAŞKAN - Komisyon, önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT
(Kırıkkale) - Sayın Başkan, çoğunluğumuz olmadığından takdire bırakıyoruz. BAŞKAN - Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılıyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Efendim, 68 inci maddeyi, biraz önce kabul ettiğimiz
birinci ve ikinci önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 69 uncu maddeyi okutuyorum : Yürürlük MADDE 69. - Bu Kanun 1/1/2001 tarihinde yürürlüğe
girer. BAŞKAN - 69 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 70 inci maddeyi okutuyorum : Yürütme MADDE 70. - Bu Kanunun; a) Türkiye Büyük Millet Meclisi ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı, b) Cumhurbaşkanlığı ile ilgili hükümlerini
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, c) Sayıştay Başkanlığı ile ilgili hükümlerini Sayıştay
Birinci Başkanı, d) Diğer hükümlerini Maliye Bakanı, Yürütür. BAŞKAN - 70 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, böylece 2001 Malî Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısının bütün maddeleri kabul edilmiş bulunmaktadır. Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylama
yarınki birleşimde son konuşmaları müteakip yapılacaktır. Sayın milletvekilleri, 04.30’a kadar ara veriyorum
efendim. Kapanma Saati
: 04.10 Açılma Saati : 04.40 BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne) ,
Yahya AKMAN (Şanlıurfa) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36 ncı Birleşimin Yedinci
Oturumunu açıyorum. Bütçe görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 1. – 2001 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Bütçe
Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve
Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/764; 1/765; 1/740, 3/642; 1/741,
3/643) (S. Sayıları : 552, 553, 554, 555) (Devam) B) GELİR BÜTÇESİ (Devam) 2. – 1999 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil
Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1999 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/740, 3/642) (S. Sayısı : 554) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerlerinde. Sayın milletvekilleri, 1999 malî yılı genel bütçe kesinhesap kanun
tasarısının 1 inci maddesini tekrar okutup oylarınıza sunacağım. 1999 MALÎ YILI KESİNHESAP KANUNU TASARISI Gider Bütçesi MADDE 1. – Genel bütçeli idarelerin 1999 malî yılı giderleri, bağlı (A)
işaretli cetvelde gösterildiği üzere,
(27 841 439 383 525 000) lira olarak gerçekleşmiştir. BAŞKAN - 1 inci maddeyi, daha önce kabul edilen cetvelleriyle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi ve bağlı (B) cetvelini okutuyorum : Gelir Bütçesi MADDE 2. – Genel bütçenin gelirleri, bağlı (B) işaretli cetvelde
gösterildiği üzere, (18 657 677 075 888 000) lira olarak gerçekleşmiştir.
BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. 2 nci maddeyi (B) işaretli cetvelle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde, (B) işaretli cetvelle birlikte
kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum : Nazım Gelir ve Gider MADDE 3.- (3 312 116 866 515 000) lira nazım gelir tahsil edilmiş ve
aynı miktar gider yapılmıştır. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum. Denge MADDE 4.- Birinci maddede yazılı giderler ile ikinci maddede yazılı
gelirler arasında (9 183 762 307 637 000) liralık gider fazlası meydana
gelmiştir. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 5 inci maddeyi okutuyorum : Tamamlayıcı Ödenek MADDE 5. - Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı (835 622
266 901 000) liralık ödenek üstü gideri karşılamak üzere, aynı tutarda
tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 6 ncı maddeyi okutuyorum : Devredilen Ödenek MADDE 6.- 1999 malî yılı içinde harcanmayan ve özel kanunlarla devrine
izin verilen (28 688 541 993 000) liralık özel ödenek, ertesi yıla ödenek
kaydedilmek üzere devredilmiştir. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 7 nci maddeyi okutuyorum : İptal Edilen Ödenek MADDE 7.- Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda
kayıtlı bulunan ve yılı içinde kullanılan ve devredilenler dışında kalan (1 323
770 357 967 000) liralık ödenek iptal edilmiştir. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 8 inci maddeyi okutuyorum : Devlet Borçları MADDE 8.- Bağlı, Devlet borçları uygulama sonuçları
kesinhesap cetvellerinde ayrıntısı gösterildiği üzere 31.12.1999 tarihi
itibariyle: (19 683 392 034 951 000) lira orta ve uzun vadeli, (3 236 753 520
048 000) lira kısa vadeli olmak üzere, toplam (22 920 145 554 999 000) lira iç
borç mevcuttur. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 9 uncu maddeyi okutuyorum : Yürürlük MADDE 9.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 10 uncu maddeyi okutuyorum: Yürütme MADDE 10.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1999 Malî Yılı Genel Bütçe Kesinhesap Kanun Tasarısının
bütün maddeleri kabul edilmiştir. Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylama, bugünkü birleşimde, son konuşmalardan
sonra yapılacaktır. 3 – 2001 Malî
Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/765) (S. Sayısı : 553) BAŞKAN - Şimdi, Katma Bütçeli İdareler 2001 Malî Yılı
Bütçe Kanun Tasarısının 1 inci maddesini tekrar okutup, oylarınıza sunacağım: 2001 MALÎ
YILI KATMA BÜTÇELİ İDARELER BÜTÇE KANUNU
TASARISI BİRİNCİ KISIM Genel Hükümler Ödenekler, Öz Gelirler, Hazine Yardımı MADDE 1. - a) Katma bütçeli idarelerin 2001 yılında
yapacakları hizmetler için 4.784.252.200.000.000 lira ödenek verilmiştir. b) Katma bütçeli idarelerin 2001 yılı gelirleri
300.000.000.000.000 lirası öz gelir, 3.521.787.300.000.000 lirası Hazine
yardımı, 962.464.900.000.000 lirası
yükseköğretim kurumlarının cari hizmet giderlerine yapılacak Devlet
katkısı olmak üzere toplam 4.784.252.200.000.000 lira olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN - 1 inci maddeyi, daha evvel kabul edilen
cetvellerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum : Bağlı Cetveller MADDE 2. - Katma bütçeli idarelerin, a) Ödenek dağılımı 'A' işaretli, b) Gelirleri, her bir idarenin bütçesine ekli 'B'
işaretli, c) Gelirlerin dayandığı hükümler ekli 'C' işaretli, d) Mevcut lojman, sosyal tesis, telefon, faks ve kadro
sayıları 'L' işaretli, e) Harcamalara ilişkin formül ekli 'R' işaretli, f) Sahip oldukları taşıtlar ve 2001 yılında Taşıt
Kanunu uyarınca satın alacakları taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmetlerde
kullanılacağı ve azamî satınalma bedelleri 'T' işaretli, Cetvellerde gösterilmiştir. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum : İKİNCİ KISIM İdarelere İlişkin Özel Hükümler Tarım Reformu Uygulaması ile İlgili Davaların Takibi MADDE 3. - Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün toprak ve
tarım reformu uygulaması ile ilgili uyuşmazlık ve davaları bu Genel Müdürlük
adına gerektiğinde Hazine avukatları tarafından da takip edilir. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum : Özel Ödeneklere İlişkin İşlemler MADDE 4. - a) Karayolları, Köy Hizmetleri ve Devlet Su
İşleri Genel Müdürlükleri; Genel ve Katma Bütçeli Kuruluşlar hariç diğer kamu
kurum ve kuruluşları gerçek ve tüzel kişilerden vaki olacak hizmet taleplerini
kendi imkanları nispetinde, yapılacak anlaşmalar esasları dahilinde ve bedeli
mukabilinde yerine getirmeye yetkilidirler. Bu amaçla yatırılacak paralar, bir
taraftan adı geçen kuruluşlar bütçelerinin (B) işaretli cetveline gelir, diğer
taraftan (A) işaretli cetvelde mevcut
veya yeniden açılacak tertiplere
Maliye Bakanlığınca ödenek kaydolunur. Bu özel tertiplerdeki ödeneklerden önceki yılda
harcanmayan kısımları cari yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye
Maliye Bakanı yetkilidir. İşin gerektirdiği hallerde ve yaptırılacak iş bedelinin
saymanlık hesaplarına intikal etmesi halinde gelir ve ödenek kaydı işlemini
beklemeksizin 'A' işaretli cetvelin ilgili proje ödeneklerinden gerekli harcama
yapılabilir. Yapılan harcama tutarı kadar ödeneği, özel tertipten
önceden harcama yapılan tertibe aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir. b) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 3/7/1968
tarihli ve 1053 sayılı Kanun gereğince yürütülen içme suyu tesisleri ile ilgili
olarak kendi usullerine göre borçlandırılan bedeller, taksitlerinin ilgili
belediyelerce süresinde ödenmemesi halinde, ödenmeyen taksitler, 2/2/1981
tarihli ve 2380 sayılı Kanun uyarınca belediyelere ayrılan paylardan İller
Bankasınca kesilerek Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne ödenir. c) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce inşaatı
gerçekleştirilen baraj ve HES tesislerinin işletme hakkının devredilmesinden
elde edilecek paylarla ilgili olarak, anılan Genel Müdürlük bütçesine ekli (B)
işaretli cetvelin "İçmesuyu Tesisleri ve Hidroelektrik Santrallerinin
Devrinden Sağlanan Paylar" bölümünde yer alan tutarın üzerinde gerçekleşen
gelir fazlalarını enerji sektörü yatırımlarında kullanılmak üzere mevcut veya
yeni açılacak tertiplere ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. d) Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesine ekli (B)
işaretli cetvelin "Yol, Köprü ve Tünel Gelirleri" bölümünde yer alan
tutarların üzerinde gerçekleşen gelir fazlalarının, aynı nitelikteki yatırımlarda
ve alt yapının bakım, onarım ve işletme giderlerinde kullanılmak üzere, mevcut
veya yeni açılacak tertiplere ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. (c) ve (d) bentleri uyarınca ödenek kaydedilen
tutarlardan yapılacak harcamalar, "2001 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" Hükümlerine göre yılı yatırım
programı ile ilişkilendirilir. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: Karayolları Genel Müdürlüğü Yol Bakım İşleri İçin
Gelecek Yıla Geçici Yüklenmelere Girişilmesi MADDE 5. - Karayolları Genel Müdürlüğünce, yol ve
otoyol bakım işleri için yılları bütçelerinde yer alan ödeneklerin yarısını
geçmemek üzere ilgili Bakan onayıyla gelecek yıla geçici yüklenmelere
girişilebilir. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Bütçesi ile İlgili
İşlemler MADDE 6. - a)
29/4/1959 tarihli ve 7258 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi gereğince her çeşit
spor saha ve tesisleri vücuda getirmek amacı ile Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü bütçesinin (A) işaretli cetvelinde yer alan projelerin Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğünce 21/5/1986 tarihli ve 3289 sayılı Kanun hükümleri uyarınca
yapılabilecek işler dışında kalanlara ait ödenekleri, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı Bütçesine aynı amaçla aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir. b) Yıllık yatırım programlarına ek yatırım
cetvellerinde inşaat ve büyük onarım projeleri arasında yer alan ve Genel
Müdürlük onayı ile İl Müdürlükle-rince emaneten yaptırılması uygun görülen
işlerin karşılıkları münhasıran proje ile ilgili harcamalarda kullanılmak üzere
hizmetin ait olduğu Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bütçesinin ilgili yatırım
tertibindeki ödenekten il müdürlüklerine yardım yolu ile ödenebilir. c) Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bütçesine ekli (B)
işaretli cetvelin 'Futbol Müsabakaları Müşterek Bahis Hâsılatından Elde
Edilecek Gelir' ter-tibinde kayıtlı kaynaktan sağlanacak gelir fazlalarını
sportif hizmetler ve spor tesislerinin yapım, bakım ve büyük onarımlarında
kullanılmak üzere Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bütçesine bir yandan özel
gelir, diğer yandan açılacak özel tertibe ödenek kaydetmeye, Çeşitli kurum ve kuruluşlar ile şahıslar tarafından
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne bağlı spor federasyonları ile dairelere
yapılan nakdî yardım ve bağışlarla kendi faaliyet ve hizmetlerinden
sağladıkları gelirleri, Genel Müdürlük onayı ile federasyonların ve dairelerin gençlik ve sportif hizmetleri ile
mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere Genel Müdürlük bütçesine bir yandan
özel gelir, diğer yandan açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde bulunan
ve spor amaçlı ayrılmış taşınmaz malların; satışından, mülkiyetin gayri aynî
hak tesi-sinden ve kiralanmasından elde edilen gelirlerini, sportif hizmetler
ve spor tesislerinin yapım, bakım ve büyük onarım giderlerinde kullanılmak
üzere Genel Müdürlük bütçesine bir yandan özel gelir, diğer yandan açılacak
özel tertibe ödenek kaydetmeye, Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödeneklerden yılı içinde
sarf edilemeyen kısmı ertesi yıl bütçesinin ilgili tertiplerine devren gelir ve
ödenek kaydolunur. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 7 nci maddeyi
okutuyorum: Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü Bütçesi ile
İlgili İşlemler MADDE 7. - Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü
Bütçesine ekli (B) işaretli cetvelde yıl içinde meydana gelebilecek gelir
fazlalarını bir yandan özel gelir,
diğer yandan mevcut veya yeni açılacak özel tertibe ödenek kaydetmeye Maliye
Bakanı yetkilidir. Yatırım harcamaları, "2001 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümlerine göre
yatırım programı ile ilişkilendirilir. Bu ödeneklerin yılı içinde sarf edilemeyen kısmı ertesi
yıl bütçesinin ilgili tertibine devren gelir ve ödenek kaydolunur. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 8 inci maddeyi okutuyorum: Yükseköğretim Kurumları ile İlgili Hükümler MADDE 8. - a)
Yükseköğretim kurumlarınca önceki yıllarda bastırılan ders kitapları ve
teksirlerin satış bedelleri Devlet İstatistik Enstitüsü toptan eşya fiyatları
indeksine göre, yükseköğretim kurumları tarafından her yıl yeniden tespit
edilir. b) 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 46 ncı maddesine
göre özel ödenek kaydolunan miktarlar üniversite adına T.C. Ziraat Bankası şubelerinden birinde
açılacak hesaba yatırılır ve harcamalar bu hesaptan yapılır. c) 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 46 ncı maddesine göre kısmî zamanlı olarak
çalıştırılacak öğrenciler hakkında, 1475 sayılı İş Kanununun işçi sağlığı ve iş
güvenliği ile ilgili hükümleri ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun iş
kazası ve meslek hastalıkları sigortası ile ilgili hükümleri hariç diğer
hükümleri uygulanmaz. d) 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa tâbi
yükseköğretim kurumlarında kayıtlı yükseköğrenim öğrencilerinin her türlü
tedavi giderlerinin karşılanması için, bu kurumların bütçelerinde tertiplenen
transfer ödeneklerinin karşılıkları Yükseköğretim Kurulunca tespit edilecek
esas ve usuller çerçevesinde kullanılmak üzere kurumlar adına T.C. Ziraat
Bankası şubelerinden birinde açılacak hesaba yatırılır. e) 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 46 ncı maddesi
uyarınca; elde edilen gelirlerin özel gelir ve ödenek kaydedilen
tutarlarının yüzde 10'una kadar olan
kısmı, üniversite yönetim kurulunun tespit edeceği başarılı, gelir düzeyi düşük
öğrencilerin burs, kitap ve kırtasiye ile beslenme yardımı ödemelerinde
kullanılır. f) 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 58 inci maddesine göre, üniversite veya yüksek
teknoloji enstitülerinde; ilgili yönetim kurulunun önerisi ve Yükseköğretim
Kurulunun onayı ile sadece bir döner sermaye işletmesi kurulabilir. Üniversite
veya yüksek teknoloji enstitüleri ile bunlara bağlı birimlerde mevcut döner
sermaye işletmeleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itiba-ren 6 ay
içinde birleştirilerek tek döner sermaye işletmesi haline dönüştürülür. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 58 inci maddesinin
375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 4 üncü fıkrası uyarınca kuruluş
veya birimin araç, gereç, bilimsel araştırma ve diğer ihtiyaçlarına harcanmak
üzere döner sermaye gelirlerinden ayrılan en az % 30'luk miktar, bu
ihtiyaçların yanı sıra devam etmekte olan projelerin tamamlanmasına yönelik
inşaat işleri ile her türlü bakım ve onarım
için harcanabilir. g) 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 55 inci
maddesine göre yükseköğretim kurumları adına tapuda kayıtlı taşınmazların kiralanması, satılması ve
işletilmesi suretiyle elde edilecek gelirler ile Hazine adına kayıtlı olup,
yükseköğretim kurumlarına tahsis edilmiş taşınmaz malların üzerinde herhangi
bir inşaat yapılmamak ve irtifak hakkı tesisine konu edilmemek şartıyla,
eğitim, sağlık ve sosyal amaçlı kiralanması ve işletilmesi suretiyle elde
edilecek gelirlerin tamamını ilgili
yükseköğretim kurumunun her çeşit cari (personel hariç) ve yatırım
harcamalarında (Yükseköğretim kurumları adına tapuda kayıtlı taşınmazların
satılması suretiyle elde edilen gelirlerin tamamı sadece yatırım harcamalarında)
kullanılmak üzere bir yandan özel gelir, diğer yandan mevcut veya yeni açılacak
tertibe özel ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Yatırım harcamaları,
"2001 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar"
hükümlerine göre Yatırım Programı ile ilişkilendirilir. Bu ödeneklerin yılı
içinde harcanmayan kısmı ertesi yılın bütçesine devren gelir ve ödenek
kaydolunur. Hazine adına kayıtlı olup yükseköğretim kurumlarına
tahsis edilmiş taşınmaz mallar üzerinde ilgili yükseköğretim kurumlarının
teklifi üzerine, öğrenci yurt binası ve müştemilatı yaptırılmak üzere
mülkiyetin gayri ayni hak tesis edilebilir. h) Üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü
rektörleri ve rektör yardımcıları üniversite veya yüksek teknoloji
enstitülerindeki döner sermaye işletmelerinin birinden katkılarına
bakılmaksızın 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 58 inci maddesindeki esaslara
göre pay alırlar. ı) Yükseköğretim Kurulu Bütçesinin 111-01-3-352-900
(Öğretim Üyesi Yetiştirme Projesi) tertibine konan ödenek, cari harcamalarda
kullanılmak üzere (personel hariç) bu
proje kapsamında lisansüstü eğitim veren yükseköğretim kurumlarının
bütçelerine, görevlendirilen öğrencilerin sayıları ve öğrenim alanları dikkate
alınarak Yükseköğretim Kurulunun
teklifi üzerine Maliye Bakanlığınca aktarılır. j) Üniversiteler ve yüksek teknoloji enstitülerinde
iktisat, işletme, hukuk, uluslararası ilişkiler, bilgi teknolojileri ve ileri
teknolojiler ile öğretmenlik alanlarında ikinci öğretim kapsamında yürütülecek
tezsiz yüksek lisans prog-ramlarının açılması, öğrencilerden alınacak öğretim
ücretleri, bu programlarda fiilen ders veren öğretim üyelerine ödenecek ek ders
ücretleri, aşağıda belirtilen esaslara uyulmak kaydıyla ilgili üniversite veya
yüksek teknoloji enstitüsü yönetim kurulunun teklifi üzerine Yükseköğretim
Kurulu tarafından belirlenir ve bu kararların birer örneği Yükseköğretim Kurulu
Başkanlığı tarafından Maliye Bakanlığına gönderilir. Toplanan öğretim ücretleri ilgili kurumların bütçesine
özel ödenek kaydedilir. Kaydolunan özel ödeneğin % 30'undan az olmamak üzere
ilgili üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü yönetim kurulunca
belirlenecek miktarı araştırma fonuna aktarılır. Geri kalanı ise, 2914 sayılı
Yükseköğretim Personel Kanununun 11 inci maddesi (son fıkrası hariç) ve
19.11.1992 tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi hükümleri dikkate
alınarak, 2914 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin 4 üncü fıkrasında akademik
unvanlar itibariyle öngörülen ek ders ücretinin her halükarda 10 katını ve aynı
maddede öngörülen sınav ücretinin 5 katını geçmemek üzere bu eğitim programında
fiilen ders veren öğretim üyelerine ek ders ve sınav ücreti olarak; 3843 sayılı
Kanunun 12 nci maddesinde belirtilen esaslara göre de bu program için
görevlendirilen idari personele fazla çalışma ücreti olarak ödenir. Özel
ödeneğin yeterli olmadığı gerekçe gösterilerek kurum bütçesi, döner sermaye,
araştırma fonu, vakıf, dernek ve sair kaynaklardan ayrıca ders ve sınav ücreti
veya herhangi bir ödeme yapılamaz. Bu bentte yapılan düzenleme dışında kalan hususlar
hakkında 3843 sayılı Kanun ile 2914 sayılı Kanun hükümleri uygulanır. Gerektiğinde yukarıdaki fıkralarda yer alan hükümler
kısmen veya tamamen ileri uzaktan eğitim teknolojileri kullanmak suretiyle
ikinci öğretim kapsamında yürütülecek tezsiz yüksek lisans programları için de
uygulanabilir. Öğretim ücretlerinin toplanmasına ve özel ödenek
kaydedilmesine ve bu bentte düzenlenen diğer hususlara ilişkin esas ve usuller
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca
belirlenir. BAŞKAN - Madde
üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 10 uncu maddeyi okutuyorum: Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel
Müdürlüğü Bütçesi ile İlgili İşlemler MADDE 10. - Kuruma ait taşınmazların satışından veya
kiraya verilmesinden elde edilen gelirlerin % 50'si özürlü hizmetlerinde
kullanılmak üzere kurum bütçesine bir yandan özel gelir diğer taraftan özel
ödenek kaydedilir. Bu ödeneklerin yılı içerisinde harcanmayan kısmı ertesi yıl
bütçesinin ilgili tertibine devren gelir ve ödenek kaydolunur. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 11 inci maddeyi okutuyorum: ÜÇÜNCÜ KISIM Diğer Hükümler Genel Bütçe Kanununun Uygulanması MADDE 11. - Bu Kanunda yer alan hükümler saklı kalmak
üzere, Genel Bütçe Kanunu hükümleri katma bütçeli idareler hakkında da
uygulanır. BAŞKAN - Madde
üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 12 nci maddeyi okutuyorum: Yürürlük MADDE 12. - Bu Kanun 1/1/2001 tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - BAŞKAN -
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. BAŞKAN - 13 üncü maddeyi okutuyorum: Yürütme MADDE 13. - Bu Kanunun; a) Vakıflar Genel Müdürlüğü, Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ve Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Başbakan ve Maliye Bakanı, b) Yükseköğretim Kurulu ve Üniversiteler ile ilgili
hükümlerini Maliye ve Milli Eğitim Bakanları, c) Karayolları Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye ve Bayındırlık
ve İskan Bakanları, d) Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü ile ilgili
hükümlerini Maliye ve Sağlık Bakanları, e) Tarım Reformu Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini
Maliye ve Tarım ve Köyişleri Bakanları, f) Orman Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye
ve Orman Bakanları, g) Petrol
İşleri Genel Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ile
ilgili hükümlerini Maliye ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanları, Yürütür. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, böylece, Katma Bütçeli İdareler
2001 Malî Yılı Bütçe Kanun Tasarısının bütün maddeleri kabul edilmiş
bulunmaktadır. Tasarı açık oylamaya tabidir. Açık oylama bugünkü birleşimde son konuşmaları müteakip
yapılacaktır. 4 – 1999 Malî
Yılı Katma Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1999 Malî
Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/741, 3/643) (S. Sayısı : 555) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1999 Malî Yılı Katma
Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanun Tasarısının 1 inci maddesini tekrar okutup,
oylayacağım: 1999 MALÎ
YILI KATMA BÜTÇELİ İDARELER KESİNHESAP KANUNU
TASARISI Gider Bütçesi MADDE 1.- Katma Bütçeli İdarelerin 1999 Malî yılı
giderleri, bağlı (A) işaretli cetvelde gösterildiği üzere, (2 606 570 920 663
000) lira olarak gerçekleşmiştir. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. 1 inci maddeyi daha önce kabul edilen cetvelleriyle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir. 2 nci maddeyi ve bu maddeye bağlı (B) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum: Gelir Bütçesi MADDE 2.- Katma Bütçeli İdarelerin gelirleri, bağlı (B)
işaretli cetvelde gösterildiği üzere, (2 541 423 658 497 000) lira olarak
gerçekleşmiştir.
BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 2 nci maddeyi (B) işaretli cetvelle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde, (B) işaretli
cetvelle birlikte kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: Denge MADDE 3.- Birinci maddede yazılı giderler ile ikinci
maddede yazılı gelirler arasında (65 147 262 166 000) liralık gider fazlası
meydana gelmiştir. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum: Tamamlayıcı Ödenek MADDE 4.- Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda
kayıtlı (8 977 647 199 000) liralık ödenek üstü gideri karşılamak üzere aynı
tutarda tamamlayıcı ödenek üstü kabul edilmiştir. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 5 inci maddeyi okutuyorum: Devredilen Ödenek MADDE 5.- 1999 malî yılı içinde harcanmayan ve özel
kanunlarla devrine izin verilen (20 737 072 606 000) liralık özel ödenek ertesi
yıla ödenek kaydedilmek üzere devredilmiştir. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 6 ncı maddeyi okutuyorum: İptal Edilen Ödenek MADDE 6.- Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda
kayıtlı bulunan ve yılı içinde kullanılan ve devredilenler dışında kalan (79
369 557 874 000) liralık ödenek iptal edilmiştir. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 7 nci maddeyi okutuyorum: Yürürlük MADDE 7.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 8 inci maddeyi okutuyorum: Yürütme MADDE 8.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir efendim. Sayın milletvekilleri, 1999 Malî Yılı Katma Bütçeli
İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısının bütün maddeleri kabul edilmiştir;
hayırlı olsun. Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylama, bugünkü birleşimde, son konuşmalardan
sonra yapılacaktır. Sayın milletvekilleri, bu suretle, dünkü ve bugünkü
programı tamamlamış olduk. Bütçenin tümü üzerindeki son konuşmaları ve 2001 Malî
Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının
açık oylamalarını yapmak için, 20 Aralık 2000 Çarşamba günü, yani, bugün saat
11.00'de toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Hayırlı geceler efendim. Kapanma Saati
: 05.10 |
|