Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 50       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

36 ncı Birleşim

19 . 12 . 2000 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdare-ler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/764; 1/765; 1/740, 3/642; 1/741, 3/643) (S. Sayıları : 552, 553, 554, 555)

A) MALİYE BAKANLIĞI

1. – Maliye Bakanlığı 2001 Malî Yılı Bütçesi

2. –Maliye Bakanlığı 1999 Malî Yılı Kesinhesabı

B) GELİR BÜTÇESİ

1. –2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı : 552)

2. –1999 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1999 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/740, 3/642) (S. Sayısı : 554)

3. – 2001 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/765) (S. Sayısı : 553)

4. – 1999 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1999 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/741, 3/643) (S. Sayısı : 555)

IV. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Ağrı Milletvekili Nidai Seven’in, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

V. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Antalya Milletvekili Salih Çelen’in cezaevlerinin güvenliğinin İçişleri Bakanlığına devredileceği yolundaki açıklamasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/2993)

2. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Vakıfbank’tan verilen krediye ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Recep Önal’ın cevabı (7/3077)

3. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Şanlıurfa’daki çimento fabrikasının çevreye etkisine ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/3073)

4. – Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, Rize İlinde Ziraat Bankasından hayvancılık kredisi alan vatandaşlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/3068)

5. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, Bitlis, Ağrı ve Muş İllerinde ele geçirilen zehirli buğdaya ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/3075)


I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 11.00’de açılarak üç oturum yaptı.

2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/764, 1/765, 1/740, 3/642, 1/741, 3/643) (S. Sayıları : 552, 553, 554, 555) görüşmelerine devam olunarak;

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı,

Petrol İşleri Genel Müdürlüğü,

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü,

Dışişleri Bakanlığı,

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

Tarım Reformu Genel Müdürlüğü,

Adalet Bakanlığı,

Yargıtay Başkanlığı,

2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarıları kabul edildi.

Alınan karar gereğince 19 Aralık 2000 Salı günü saat 11.00’de toplanmak üzere birleşime 22.23’te son verildi.

Vecdi Gönül

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Cahit Savaş Yazıcı

Levent Mıstıkoğlu

 

İstanbul

Hatay

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

Hüseyin Çelik

 

 

Van

 

 

Kâtip Üye

 

 

 

 


                                                                                                                        No. : 52

II. – GELEN KÂĞITLAR

19 . 12 . 2000  SALI

Rapor

1. – Memurlar ve Diğer Kamu Görevlileri Hakkındaki Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve Anayasa ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/790) (S. Sayısı : 566) (Dağıtma tarihi : 19.12.2000) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, TRT'de yayınlanan sabah programında yer verilen gazetelere ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kâzım Yücelen) sözlü soru önergesi (6/1117) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.12.2000)

2. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, THY seferlerinde dağıtılan gazetelere ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) sözlü soru önergesi (6/1118) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.12.2000)

3.– Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, THY Adıyaman seferlerine ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) sözlü soru önergesi (6/1119) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.12.2000)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, tekstil sektöründe yaşanan malî krizin çözümü için sigorta prim borçlarının ertelenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3216) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.12.2000)

2. – Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün'ün, İslam Konferansı Teşkilâtı ile ilişkilere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3217) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.12.2000)

3. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, bazı futbol maçlarına ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/3218) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.12.2000)

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 11.00

19 Aralık 2000 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli) , Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36 ncı Birleşimini açıyorum.

2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kesinhesap Kanunu Tasarıları üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Şimdi, bütçe görüşmelerine başlıyoruz.

III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/764, 1/765, 1/740, 3/642, 1/741, 3/643) (S. Sayıları : 552, 553, 554, 555) (1)

A) MALİYE BAKANLIĞI

1. – Maliye Bakanlığı 2001 Malî Yılı Bütçesi

2. – Maliye Bakanlığı 1999 Malî Yılı Kesinhesabı

B) GELİR BÜTÇESİ

1. – 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı : 552) (1)

2. – 1999 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1999 Malî Yılı Kesinhesap  Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/740, 3/642) ( S. Sayısı : 554) (1)

3. – 2001 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/765) (S.Sayısı:553) (1)

4. – 1999 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1999 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/741, 3/643) (S. Sayısı : 555) (1)

BAŞKAN - Program uyarınca 14 üncü tur görüşmeleri yapacağız.

14 üncü turda, Maliye Bakanlığı bütçesi ile gelir bütçesi yer almaktadır.

Komisyon ve Hükümet yerinde.

Değerli milletvekilleri, şimdi, gelir bütçesiyle ilgili 2 nci maddeyi okutuyorum.

                                                  

(1) 552, 553, 554, 555 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 11.12.2000 tarihli 28 inci Birleşim Tutanağına eklidir.

Gelir bütçesi

MADDE 2. – Genel Bütçenin gelirleri bağlı (B) işaretli cetvelde gösterildiği üzere 42.827.000.000.000.000 lira olarak tahmin edilmiştir.

BAŞKAN - İlk söz, gruplar adına, Anavatan Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Kenan Sönmez'e aittir.

Buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 30 dakikadır.

ANAP GRUBU ADINA KENAN SÖNMEZ (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2001 yılı Maliye Bakanlığı ve gelir bütçesi üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sözlerime başlamadan önce, dün önemli bir iş grubunun başkanı olan bir Sayın Başkanın, Meclisimizi ve demokrasimizi hedef alan sözlerini kınamak istiyorum. (Alkışlar)

NECDET SARUHAN (İstanbul) - Onun sayınlığı mayınlığı yoktur, ben çok iyi tanırım, benim köylümdür.

KENAN SÖNMEZ (Devamla) - Yüce Meclis ve Türk demokrasisi, bu türden suçlamaları hak etmiyor Sayın Başkan.

Bugüne kadar çeşitli bakanlıkların bütçelerini müzakere ettik; yani, harcamaları konuştuk. Bugün, bu harcamaların nasıl karşılanacağını, gelirleri; yani, bir ölçüde vergileri konuşacağız.

Sayın milletvekilleri, en haksız vergi, enflasyondur. Enflasyon, milletimizi fakirleştiren, katmanlar arasındaki farkı açan, haksız ve zulmedici bir vergidir. Milletimiz ise, yıllardır enflasyon altında ezilmektedir. Enflasyonlarıyla ünlü Latin Amerika ülkeleri ve hatta Sovyet blokunun dağılmasından sonra her şeye yeniden başlayan ülkeler bile bu önemli meselelerini hallettiler; biz, hâlâ, bulunduğumuz yerde sayıyoruz.

Bizde, politikacılarımız, her bütçe görüşmesinde bu kürsüye çıkıp, 1 litre mazotla kaç kilo buğday alınacağını, hangi bakanlığın bütçesinin kaç günlük faize tekabül ettiğini, kendi dönemleriyle kıyaslayarak anlatırlar; ama, kendilerinden önceki iktidarların da, aynı kıyaslamaları, kendi dönemleriyle ilgili yaptıklarını unuturlar. Enflasyon konusunda, yaklaşık yirmibeş yıldır, ama özellikle son on yıldır, zaman zaman yüzde 100'leri geçen, hiçbir zaman tek haneli bölgeye yaklaşmayan bu ortamda, bu kısır döngü devam  eder durur. Kimse sorunu çözemedi değerli arkadaşlar ya da çözmeye niyetlenen iktidarların ömrü, bu sorunu çözmeye yetmedi. İşin esası, demokrasi içerisinde millî mutabakat olmadan bu sorunu çözen bir örnek de yoktur. Millî mutabakat, bu noktada şarttır. Türkiye, terör meselesini millî mesele haline getirdi ve ciddî yol aldı; bugün, gündemimizden terör çıktı. Enflasyon meselesini de, mutlaka millî mesele haline getirmek mecburiyetimiz vardır değerli arkadaşlar. Türkiye'nin önündeki en önemli millî mesele, bana göre, bugün, budur.

Geniş tabana dayanan ve halktan büyük destek alan 57 nci hükümet, yakın tarihimizin en ciddî istikrar programını, işte bu nedenle yürürlüğe soktu. Dış kaynaklarla da desteklenen bu program, yaşadığımız felaketlere rağmen, birinci yılın sonuna doğru, halkımız için umut olmayı başardı. Faizler, geçtiğimiz yıllarda hayal bile edilemeyen seviyelere, yüzde 30 bandına indi. 1999'da yüzde 98,8 olan ortalama basit faiz, bu yıl, krize kadar, yüzde 36,3'e indi. Hazinenin faiz ödemelerindeki tasarrufu ve enflasyonun trendi, yıllar sonra yüzümüzü güldürdü. Sıkıntılarımız olmasına rağmen, özlediğimiz tek haneli enflasyona ulaşma konusunda, tünelin ucunda ışık göründüğünü söyleyebilirim.

2001 yılı bütçesinin en sevindirici tarafı da faiz giderleriyle ilgilidir. 2000 yılında, 21,1 katrilyon lira olan faiz giderleri, 16,7 katrilyon liraya düşüyor. Başka bir anlatımla, faiz giderlerinin gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 17'den yüzde 11'e düşüyor.

Bütçe Kanunu, 2000 yılında vergi gelirlerinin yüzde 88,1'inin faiz ödemelerine gideceğini öngörmüştü; ancak, yapılan hesaplamalar ve geldiğimiz noktada bu oranın yüzde 76,2 olarak gerçekleşeceğini görmekteyiz. 2001 yılı bütçe kanununda bu oran yüzde 52'ye düşürülüyor. Faiz giderlerinin bütçe giderleri içindeki payı da yüzde 45'ten yüzde 34'e iniyor. Bu, son derece olumlu bir gelişmedir; ancak, bu noktada, malî piyasalarda başlayıp, kısa sürede reel sektörü de etkileyen krizi iyi analiz etmemiz gerekiyor. Tedbir alınmaması halinde yoğun işsizliğe yol açabilecek, 2001 yılı hedeflerini ve vergi tahsilatını olumsuz etkileyebilecektir bu kriz. Bu noktada, meseleyi, iki üç bankanın itişmesinin sonucu olarak niteleyip geçiştirmemiz mümkün değildir. Kişisel düşünceleriyle ya da ikbal beklentileriyle ya da popülist yaklaşımlarla krize yol açan, programı tehlikeye sokanlara dikkat etmemiz gerekiyor.

2000 yılı bütçesi, uygulanmakta olan programın ilk bütçesiydi. Harcamaların önemli kısmı, faiz ödemeleri ve personel transferlerinden oluşmaktaydı. Harcamaların esneklik kazanması, faizlerin düşüp, eski dönem borçlarına ilişkin faizlerin ödenerek temizlenmesi ve yapısal reformların etkisini göstermesiyle mümkün olacaktır; dolayısıyla, zaman alacaktır. Bu nedenle, bütçedeki önlemler, daha çok, vergi gelirlerine dayanmak zorunda kalmıştır. Yaşadığımız deprem felaketi, bu zorunluluğu biraz daha artırmıştır ve koşulları biraz daha zorlaştırmıştır.

2000 yılı bütçesinde yer alan vergi gelirleri performansına baktığımızda, başarılı bir grafik çizildiğini görüyoruz. Vergi gelirleri 24 katrilyon olarak öngörülmesine rağmen, yıl sonunda, bu hedefi yüzde 10,6 aşarak 26,5 katrilyona ulaşılacağı tahmin ediliyor. Vergi gelirleri, 1999 yılına göre, bir önceki yıla göre, yüzde 79,3 oranında yüksek bir artış göstermiştir. Bu gelirler içinde 2,5 katrilyon düzeyinde ekvergi vardır; bunun yüzde 64'ü de faiz vergisidir.

Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, 2000 yılında, içinde yaşadığımız yıl, dünya petrol fiyatları çok hızlı artmıştır. Bu durumda, yükselen fiyatların iç piyasaya yansıtılmaması için, Akaryakıt Tüketim Vergisi oranında önemli miktarlarda indirimler yapılmıştır. Avrupa'da akaryakıt fiyatlarının yükselmesi büyük sosyal patlamalara sebep olmuştur; biz ise, bu yangından, ancak bu sayede daha az etkilenerek geçmeyi başardık.

Diğer taraftan, LPG'ye yapılan sübvansiyon ve düşük vergi nedeniyle, otomobiller hızla benzinden LPG'ye kaydılar. Bu durum, benzin tüketimini önemli ölçüde azalttı. Tüm bu gelişmeler, Akaryakıt Tüketim Vergisinde 700 trilyon civarında hedeften sapmaya sebep oldu.

Deprem bölgesinde de mücbir sebep uygulaması yapılmış, vergi ödemeleri ertelenmiştir. Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen, vergi idaresinin fedakâr çalışmaları sonucu, hedef aşılarak, bütçenin daha sağlıklı yapıya doğru gelişmesi için önemli adımlar atılmıştır.

Sonuçta, 2000 yılında, 2000 yılı bütçesinde bütçe açığı hedefi 14,1 katrilyon lirayken, 11,5 katrilyon lira düzeyinde gerçekleşmesi; bütçe faiz dışı fazla hedefi de 7 katrilyon lira öngörülmüşken, 8,7 katrilyon lira düzeyinde gerçeklemesi beklenmektedir. Buna göre, 2000 yılında, 1999'a göre bütçe açığı, gayri safî millî hâsılanın yüzde 11,7'sinden 9,3'üne gerilemekte; faiz dışı fazla ise, gayri safî millî hâsılanın yüzde 2'sinden yüzde 7'sine çıkmaktadır.

Alınan önlemler, bütçenin ve genelde kamu finansmanının sürdürülebilir bir noktaya doğru geleceğine inancı artırmıştır.

2000 yılındaki bu başarılı sonuçlara rağmen, yılların biriktirdiği sorunları bir anda çözmek mümkün değildir. Program ve bütçe disiplininden vazgeçmeden devam etmek mecburiyetimiz vardır. 2001 yılı bütçesi de bu hedeflere göre hazırlanmıştır. Temel mantık, kamu finansman dengesi sorununu çözüp enflasyonu düşürmektir. 2001 yılı bütçesinde, vergi gelirlerinin yüzde 19,7 oranında artarak 31,8 katrilyon liraya ulaşması, toplam gelirlerin de yüzde 23,8 oranında artarak 43,1 katrilyon olması hedeflenmiştir.

Bütçenin disiplinli bir şekilde uygulanmasıyla, 2001 yılında bütçe açığının, 2000 yılına göre, gayri safî millî hâsılanın 9,3'ünden 3,4'üne inmesi mümkündür. Değerleri arkadaşlar, bu oran, Avrupa Birliği kriterlerine yakın bir orandır. Faizdışı fazlanın ise, gayri safî millî hâsılanın 7,5'ine ulaşması hedeflenmektedir.

Sayın milletvekilleri, 2001 yılında yeterli ödeneği olmayan yatırım projelerinin başlatılmasına izin verilmeyecek olması da olumlu bir gelişmedir. Bunun yerine, kaynaklar, daha kısa sürede ekonomiye kazandırılacak projelere aktarılacaktır. 2001 yılı bütçesinde konsolide bütçe açığının 5,2 katrilyon lira olması söz konusudur. Bu açığın, 4,8 katrilyon lirası içborçlanma, kalanının da dışborçlanmayla karşılanması öngörülüyor. Borçlanmada da istikrar programının bize sağladığı bu iyi olanaktan yararlanarak, kısa vadeli borçlar yerine uzun vadeli tahvil borçlanmalarına ağırlık verilmesinin amaçlandığını anlıyoruz.

2001 yılı bütçesinde özelleştirme gelirleri de önemli bir yer tutuyor. Bu noktada, Türkiye'nin, özelleştirme tartışmalarına artık bir son vermesi gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Özelleştirme, iktidarda olsun muhalefette olsun tüm siyasî partilerimizin programlarında önemli bir ağırlığa sahiptir; ama, bu konuda kararlılığımız, maalesef yoktur değerli arkadaşlar. Bizden sonra başlayan ülkeler, özelleştirme meselesini de hallettiler. Biz, hâlâ hamasi yurtseverlikle basit demagoji arasında sıkışmış durumdayız. Türkiye, işsizliğe yol açmadan, sosyal boyutunu mutlaka gözeterek, bu meselesini halletmek zorundadır. Yıllardan beri, birtakım kimselerin kendilerini holding patronu gibi görüp, bu deneyimlerin faturasını halka ödetmelerine artık bir son verme mecburiyetimiz vardır.

Sayın milletvekilleri, içborçlanmada da 28 katrilyon 455 trilyon liralık tahvil ve bono satışı, 23 katrilyon 613 trilyon liralık tahvil ve bono ödemesi planlanıyor. Buna göre, net içborçlanma 4 katrilyon 842 trilyon lira olacaktır. Dışborçlanmada ise 6 katrilyon 97 trilyon liralık dışborçlanma, 5 katrilyon 706 trilyon liralık dışborç ödemesi hedefleniyor; net dışborçlanma 391 trilyon olacaktır. 2001 yılı bütçesinde finansman hedeflerinin tutturulması halinde ortaya çıkacak tablo, geleceğe daha umutla bakmamızı sağlayacaktır.

Sayın milletvekilleri, bu hedeflere ilerlememizde hiç yoktan içine düştüğümüz kriz başta olmak üzere, ciddî güçlüklerimizi de gözardı edemeyiz. Bu güçlükler ve başarma mecburiyetimiz, programın ikinci yılı olan 2001 yılının, halkımız için de başta sayın hükümetimiz olmak üzere, uygulayıcılar için de zor bir yıl olacağının işaretidir. Bu güçlüklerin aşılması için, hükümete destek olmak, uygulayıcılara moral vermek her yurtseverin görevidir; ancak, yaşadığımız krizin gereğini yapmak da hükümetin görevidir.

Demokrasi, açıklık rejimidir. Açıklık ve değişim bu rejimin yüksek faziletleridir. Bu krizle olup biteni  bilmek, milletimizin ve milletvekillerinin en doğal hakkıdır. Kısa süre önce, on yıllık plan yapabilen ya da böyle düşünen özel sektörü bir anda paniğe uğratan, isyan noktasına getiren bu kriz nasıl çıktı, kim ya da kimler krizi başlattı, krizi kim ya da kimler tetikledi, bunlarla ilgili ne gibi bir işlem yapıldı? Bütün bu soruların cevabını bilmek hakkımızdır değerli milletvekilleri. Halkımız da bu soruların cevabını bilmek istiyor.

2001 yılı bütçesi için handikaplarımıza şöyle bir bakacak olursak, önümüze çıkan manzara şudur: Bu yıl, Kurumlar Vergisi mükellefleri açısından en çok kazanç beyan eden ve vergi ödeyenlerin başında malî sektör geliyordu; ama, biz bunların üzerine çok gittik. Bu işi, tahsil edilmemiş hesaben oluşmuş gelirlerin vergisini almaya kadar götürdük. Devletin borçlanma ihtiyacını ortadan kaldıracağımıza, bize kaynak sağlayan bu kurumları ve faiz kazancını kötüledik; ama, onlardan borç alıp yüksek faiz ödemeye de devam ettik. Faiz kazananlara rantiye deyip, onları âdeta dolandırıcı yerine koyduk. Hepsi bir araya geldiğinde orta büyüklükte bir Avrupa bankası bile etmeyen bankacılık sektörünü zayıflattık. Sonunda, yolunacak kaz gibi gördüğümüz malî sektörde yolunacak tüy bırakmadık. 2001 yılı vergi tahsilatında bu zayıflığı bir hayli hissedeceğiz. Vergi alamayacağımız gibi, belki, kaynak aktarma mecburiyetinde de kalacağız.

KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Kim yaptı bunu?!.

KENAN SÖNMEZ (Devamla) - Gelir vergisinde de ufukta sıkıntılar var değerli arkadaşlar. Arka arkaya gelen yasalar, vergi yasaları, özellikle esnafı bunaltmış durumdadır. Ticaret hayatımız zordadır. Siftah yapmadan kepenk kapatan esnaf sayısı bir hayli fazladır. Sadece seçim bölgem Bursa'da 40 000 esnafın vergi cezasıyla başı beladadır; bir o kadarının da Bağ-Kur primleriyle ilgili problemi vardır. Bu nedenle, yüzde 90'ı kaynaktan vergi kesintisi yoluyla toplanan Gelir Vergisinde ciddî sıkıntılar yaşayacağımızdan endişe ediyorum.

Bu yıl, otomotiv sektörü için de parlak bir yıldı. Ancak, 2001 yılı için bu sektörde aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Bu, öngörü değil, işaretler böyle. İzmir Torbalı'daki Opel, fabrikayı kapatacağından söz ediyor, Bursa'da ise durum daha da kötüdür. Sektörün iki büyük fabrikası, malî krizle birlikte stoka boğuldu, bu da yan sanayii çok etkiledi. Üretimin durması, bu bayram arifesinde yoğun işçi çıkarmalara sebep oluyor.

Ülkemizde satılan her bir otomobilin nihaî satış fiyatının üçte 2'sini vergiler oluşturuyor. 2000 yılı, üretimiyle, ticaretiyle, tahsil ettiğiniz ve edeceğiniz vergiler açısından iyi bir yıldı, 2001'de bunun eksikliğini de hissedeceğiz. Otomotiv sektörü, uzun bir aradan sonra yakaladığı parlak dönemi, belli ki uzun süre arayacak. Önümüzdeki yıl için zaten kara kara düşünmeye başladılar. İstihdam ve vergi açısından katma değeri yüksek olan bu sektöre, belki de başka bir bakış açısıyla bakmamızın zamanı gelmiştir.

Sayın milletvekilleri, kısaca, hayat standardı vergisine de değinmek istiyorum. Bu vergiyi biz çıkardık, belki, mecburiyetimiz vardı da çıkardık; ancak, holdingler, anonim şirketler, limited şirketler, rant geliri elde edenler ve bunların ortakları bu vergiden muaftır. Bakkal, kasap, manav, taksici, kuruyemişçi bu vergiye tabidir. (DYP sıralarından alkışlar) Şirketler ve ortakları ile rant geliri elde edenler muaf olduğuna göre, bu, uçak, yat, kat, aşçı vergisini bakkaldan, kasaptan mı alacağız değerli arkadaşlar?!. Bu konuda, halkımız, bu meseleyi anlamakta güçlük çekiyor.

Maliye bürokrasisi, genelde başarılıdır; ancak, Maliyenin, Anayasaya aykırı olarak, zaman zaman, tebliğle vergi almaya kalkması, vatandaşla bürokrasiyi karşı karşıya getiriyor. Buna dikkat edilmesi gerekiyor.

İSMET ATTİLA (Afyon) - Hükümet istiyor!..

KENAN SÖNMEZ (Devamla) - Pek çok örnek vardır; ama, size, bir örnek vermek istiyorum: Maliyenin bir tebliğinde "vadeli mevduatların vadesi dolmadan, her üç ayda bir faiz hesap edilip beyan edilecek ve vergisi ödenecek" deniliyor. Danıştay, bu tebliği iptal etti; Maliye, halen direni-yor. Bence, tecrübeli Bakanımızın, bu meselelere dikkat etmesi gerekiyor.

İSMET ATTİLA (Afyon) - Mecbur oluyor, ne yapsın!..

KENAN SÖNMEZ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, 2001 yılı bütçesinde, gelir hedeflerini tutturabilmek için arayış içerisinde olduğumuz bugünlerde, yaklaşık 8 katrilyonluk bir kaynak var; o da, vadesi geldiği halde ödenmeyen vergi borçları, SSK ve Bağ-Kur primleri. 1999 yılının kötü ekonomik koşullarının ve yüzde 12 gecikme faizinin sebep olduğu bu sorun mutlaka çözümlenmelidir. Bu aşamada, hem yüzbinlerce vergi mükellefi rahatlatılacak hem de birkaç milyar dolarlık kaynak yaratılabilecektir. Bunun için yasa çıkarmaya da gerek yoktur. Herhangi bir af olmaksızın, düşük oranlı bir tecil faiziyle, oniki onbeş aya yayılan bir ödeme kolaylığı, sorunu çözümleyebilir. Çoğunluğu esnaf olan yüzbinlerce vergi mükellefi, başta Sayın Bakanımız olmak üzere, hükümetimizden bu konuda iyi haberler beklemektedir.

Sayın milletvekilleri, ne pahasına olursa olsun, bu programı başarıp, daha sonra, vergi meselesine yeni bir bakış açısıyla yaklaşmak zorunluluğumuz vardır. Girişimcimizin kıt kaynaklarını yatırımlara, daha fazla istihdama ve uzun vadede daha fazla vergi sağlayacak şekilde kullanılmasına yöneltmeliyiz. Hükümet olarak, vergiden çok, kamudaki savurganlığı önlemeyi amaçlamalıyız ve bu hedefe ilerleme konusunda kararlılık göstermeliyiz. Unutmamalıyız ki, devletin ve hükümetlerin parası yoktur, para milletindir, vergi veren vatandaşın parasıdır. Harcanan paranın hesabını sormak vatandaşın hakkıdır, kamudan tasarruf beklemek vergi veren vatandaşın hakkıdır. Kamu harcamalarını ve borçlarını sınırlamak ne kadar güç olursa olsun daha fazla çaba göstermeliyiz; aksi halde, özel girişimciler bu savurganlığın yükü altında ezilmeye devam olur.

Sayın milletvekilleri, ülkemizin en ciddî problemi fakirliktir. Avrupa Birliğinde ve gelişmiş ülkelerde fert başına gelir 30 000 dolarlara yaklaşmışken, biz, son on yıldır 3 000 dolarda, zaman zaman da krizlerle 2 500 dolara gerileyen millî gelirde çakılı kaldık. Bu sorunu aşmak için daha fazla üretmeliyiz. Bunun için sermayeye ihtiyaç vardır. Yerli yabancı demeden, yatırım yapıp istihdam yaratacak sermayenin önünü açmalıyız. Bu konuda, Maliye Bakanlığına önemli görevler düşüyor. Yabancıların şikâyetleri arasında, oturmamış vergi politikamızın olması da önemli yer tutuyor. Zaman zaman, geriye dönük olarak yürüyen vergi uygulamaları, yabancıları ürkütüyor.

Sayın milletvekilleri, bu ciddî programın devreye sokulmasının sebebi, yıllardır süren savurganlık sonunda artık, denizin bitmiş olmasıdır. Son yıllarda, ülkemizde bütçe yapanlar, faiz ödemeleri, personel ödemeleri, SSK ve Emekli Sandığı açıklarından sonra, diğer hayatî ödemeler için ödenek bulamamaya başladılar; bir baktılar ki, bütçede diğer ödemeler için fon yok.

Yunanistan'ın toplam nüfusu kadar genci okullu olan ülkemizde, bütçeden eğitime ayırdığımız pay her geçen yıl biraz daha azalıyor; bundan on yıl önce, bu pay yüzde 17'diydi, yüzde 11'e kadar geriledi. Halbuki, bu oran, bizim kadar öğrencisi olmayan ülkelerde bile yüzde 25'in altında değil.

Adalet ve emniyetin işleyişinden şikâyet ediyoruz; ama, bütçeden, bu hizmetler için yüzde 4'ün altında pay ayırabiliyoruz.

Allah'a şükür, Meclisimizin çıkardığı kanunla ve yürekli bir bakanla, sosyal güvenlik kurumlarının bütçe üzerindeki yükü önümüzdeki yıllarda kalkacak gibi görünüyor.

Daha iyi bir sağlık hizmeti bekliyoruz; ama, bütçeden yeterli pay ayıramıyoruz.

Bu arada, devletin şişkinliği de devam ediyor. Askerî personel hariç, 1 607 000 kişi istihdam ediyoruz, 202 000 lojmanımız var, 90 000 otomobilimiz var, 2 340 sosyal tesisimiz var. Bu tablonun en çarpıcı örneği Ankara'dır değerli arkadaşlar, uzağa gitmemize gerek yok. Meclisten çıktığımızda ya da lojmanlarımızdan çıktığımızda karşılaştığımız manzara, ancak, eski demirperde gerisi ülkelerde karşılaştığımız manzaradır. Koca koca kamu binaları ve lojmanlar, sokaklarda resmî arabalar, Mersedesler, eskortlar, koca şehir kamudan geçiniyor; Türkiye çalışıyor, Ankara'ya bakıyor.

Sayın milletvekilleri, bu tabloyu, artık daha fazla sürdüremeyiz, Ankara'yı küçültmeliyiz; ama, hizmetleri büyütmeliyiz. Halkımıza güvenmeliyiz, yerel yönetimler yasasını bir an önce çıkarmalı, Ankara'nın yetkilerini yerel yönetimlere aktarmalıyız.

Değerli arkadaşlar, bundan korkmamalıyız; unutmamalıyız ki, en kötü seçilmiş bile, en iyi atanmıştan daha iyidir. (Alkışlar)

2001 yılı bütçesinin milletimize hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sönmez.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Kemal Kabataş; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 2001 yılı bütçesi, bizim öteden beri alıştığımız bütçelerden ve bütçe vesilesiyle yaptığımız değerlendirmelerden çok farklı konumda bir bütçe, dolayısıyla bütçeyi tanımlarken, bütçenin ayrıntıları, bütçenin rakamları üzerinde, yüzdeleri üzerinde durmaktan çok, bugün, ülkedeki ekonomik politikaların ve büyük iddialarla uygulaması başlatılan istikrar programı uygulamasında gelinen noktanın ne olduğu, 2000 yılının genel sonuçları, programının sonuçları ve 2001 yılına yansıyan ağır sorunları değerlendirmek, sizlerle paylaşmak istiyorum.

Anavatan Partisi değerli sözcüsü Sayın Kenan Sönmez, benim ifade etmek istediğim sorunlara ve ülkede derin bir ekonomik krizin sinyallerini veren ağır ve bunalım yaratacak gelişmelere satırbaşlarıyla ve ifadelerini, tüm ağırlıklı olarak ortaya koyacak bir yapıda ifade ettiler. Teşekkür edi-yorum; ancak, şunu da ifade etmemiz lazım ki, işaret ettiği sorunların çözümü konusunda, politikaların üretimi konusunda, Anavatan Partili değerli bakanlar sorumluluk taşıyor. Buradaki çelişkiyi de ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, aralık 1999'dan bu yana çok iddialı bir programın içinde. Bu çok iddialı programın çok iddialı bir parçasını 2000 yılı bütçesi teşkil ediyor ve 2000 yılı bütçesi uygulaması tamamlanmadan, Türkiye, son yılların en ağır krizlerinden birini yaşadı. Bu bütçe hangi noktada; bu kriz Türkiye'yi hangi noktaya getirdi ve bu gelinen noktadan sonra 2000 yılı açısından hangi noktadayız; 2001 yılı bütçesi neyi ifade ediyor; bunlara satırbaşlarıyla değinmek istiyorum.

Evet, 9 Aralık 1999'da başlatılan stand-by anlaşması, anlaşmanın yürürlüğe konulduğu günlerdeki veriler itibariyle bir tutarlılığı ifade ediyordu; ama, bugün uygulamada geldiğimiz nokta itibariyle, artık, bu veriler, bu hedefler tutarlı olmaktan çıkmış, piyasalarda, bir çeşit kangren yapı ortaya çıkarmıştır, bir kargaşa ortaya çıkarmıştır. Bu noktalar nedir, birlikte bakalım:

Hedef enflasyon olarak seçilen ve enflasyonla mücadele programının ana arterini teşkil eden enflasyonu, tüketici fiyatlarıyla yüzde 68'den yüzde 25'e, TEFE'de yüzde 62'den yüzde 20'ye indirme hedefi, büyük bir heyecanla ve kamuoyundan büyük bir destek ve alkış alan sloganlarla yürürlüğe konulmuştur. Bunu izleyen günlerdeki iç borçlanma faizlerinin yüzde 35'lere kadar inmesi, 2001 yılı bütçesi üzerindeki yükleri önemli ölçüde hafifletmiştir.

Bütçe açığı iddialı rakamlar içerisindedir, yüzde 14,1 katrilyon olacaktır, faiz dışı fazla 7 katrilyon olacaktır, yapısal reformlar yapılacaktır -sosyal güvenlik reformu var bunun içerisinde, tarım reformu var bunun içerisinde, bankacılık sektörü reformu var bunun içerisinde- 7,6 milyar dolarlık özelleştirme yapılacaktır ve bu hedefler gerçekten tutturulmuş olsaydı, 2000 yılı, malî açıdan, program uygulaması açısından çok başarılı bir yıl olacaktı.

Tabiî, bununla paralel giden Merkez Bankasının çok iddialı bir para programı vardı. Net iç varlıklar eksi 1,2 katrilyonda tutulacak ve adı konulmamış para kurulu uygulaması tavizsiz devam edecekti. Neydi bu uygulamanın adı, Türk Lirası yaratabilmek için mutlaka döviz getireceksiniz. Merkez Bankasının sistemi savunacak kadar rezervi vardır. 23-24 milyar dolarla Türkiye'de kur meselesinde hiçbir sorun çıkmayacaktır. Kur sabitleştirilmiştir, kümülatif olarak 2000 yılı sonu itibarıyla yüzde 99,6'da bitecektir; bu, önceden ilan edilmiştir.

Bu çerçevede yürütülen programın taşıdığı ana riskler hiçbir zaman ciddiyetle değerlendirilmemiştir değerli arkadaşlarım. Bu riskler iki noktada temerküz etmiştir.

Birinci enflasyonda beklenen noktaya gelinemeyeceği, daha yılın ilk aylarından itibaren görülmüştür. Dolayısıyla, Kasım-2000'de, enflasyon, artık, yüzde 25-20 bandında değil, yüzde 40-35 bandındadır. Enflasyondaki ana gösterge ve hedef her şeyin tayin edicisidir ve kur sabittir, yüzde 19,90'da kalacaktır. Merkez Bankası burada kararlıdır. Tabiî ki, bu kur politikasının önemli olumsuz sonuçları vardır. Nedir olumsuz sonuçları; bunlara bakalım.

Türkiye'nin ödemeler dengesi, Türkiye'nin dış dengesi hızla bozulmaktadır. Türkiye, 2000 yılında, yakın tarihinde hiç rastlamadığı bir dış açık sorunuyla karşı karşıyadır. Dokuz aylık dışticaret açığı 18,9 milyar dolar, cari işlemler açığı 6,7 milyar dolar; yıl sonu rakamı, muhtemelen, dışticaret açığında 25 milyar dolar, cari açıkta da 10 milyar dolar düzeyine gelmiştir.

Biz, bunları görmek istemedik ısrarla; ama, Türkiye, artık, dışa açık bir ekonomik modeli uyguluyor. Dışarıdaki insanlar, yatırımcılar bunu görmüştür. Türkiye, dış piyasalarla iç içe yaşamak zorundadır ve bunun sonuçlarını da, yaşadığımız son olayla birlikte gördük. Nedir yaşanan olay; dışarıdaki insanlar, yatırımcılar, fon yöneticileri, Türkiye'ye getirdikleri fonları, bu iki önemli sinyale bakarak... Yani, bu kur politikasıyla, kur artışının yüzde 20'de ve enflasyonun yüzde 40'ta devam ettiği bir sistemde, bu kur politikası, sürdürülemez. Bu kur politikasının yarattığı ödemeler dengesi sorunu, cari açık sorunu var olduğu sürece, Türkiye, bu programın uygulamasında ciddî sorunlarla karşılaşır.

Bu değerlendirme yapılarak düğmeye basılmıştır ve para programı da, bu uygulama ve değerlendirmeyle beraber çökmüştür. Ne olmuştur; Türkiye, 15 Kasımdan itibaren, 7 milyar dolarlık bir döviz çıkışı yaşamıştır. Dövize baskı gelmiştir. Karşılığında, tanıma göre ne olmuştur; yaklaşık 5 katrilyon Türk Lirası piyasadan çekilmiştir. Dövizi veren Merkez Bankası, karşılığında Türk Lirasını toplamak zorunda kalmıştır ve sonra, bildiğimiz, göklere tırmanan faiz tablosu ortaya çıkmıştır.

Nedir?.. Tabloya baktığımızda, yüzde 200 repo faizleri, over night'lar, 900, 1 800, 19 000... Şu anda, yüzde 35'lik faizler, yüzde 70, 80, 200 arasında değişen bir banda çıkmıştır.

Kasım 2000'de, Türkiye'nin, makro ekonomik göstergeleri, gerçekten, birbiriyle tutarsız bir noktadadır. Yüzde 10 enflasyon hedefi devam ediyor. Bu hedef enflasyon, yaşanan enflasyon yüzde 40 ve faiz, çok iyi tahminlerle, yüzde 60-70 bandına çekilebilirse, böyle bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu tablonun inandırıcı olmadığı, bu tablonun sürdürülebilir olmadığı bizim kanaatimiz değil, uluslararası kuruluşların ve Türkiye'ye fon aktarmalarını dörtle gözle beklediğimiz çevrelerin kanaatidir. Türkiye, bu kargaşayı yönetmede gösterdiği düşük performansla, aynı zamanda, iç ve dış piyasalarda büyük bir güven bunalımı, güven krizi yaşamıştır.

Değerli arkadaşlarım, biz, bu tabloya bakmak, bu tabloyu doğru teşhis etmek yerine, çok küçük dedikodularla, falan falanı batırmak istiyor yorumlarıyla işin içinden çıkmaya çalıştık; ama, çıkamadık; sonunda, programın mucidi IMF'nin yolunu gözler hale geldik. IMF, geldi Türkiye'ye ve programına sahip çıktı; bir yıllık bir dönemde, Türkiye'ye yaklaşık 7,5 milyar dolarlık döviz rezervi desteği sağladığını beyan etti. Yalnız, bu 7,5 milyar dolar, Türkiye'deki TL piyasalarındaki krizi çözmüyor; bu  7,5 milyar dolar, Türkiye'deki TL piyasasındaki faiz sorununu çözmüyor; çünkü, bunlarla Türk Lirası yaratamıyorsunuz. Bunu aşmak için, Hazine, bugünlerde, uluslararası piyasalarda 6 ay vadeli 1 milyar dolarlık bir club deal dediğimiz kısa vadeli borç peşinde; çünkü, Türk Lirası yaratmakta piyasa sıkışmış vaziyette. Şuna geliyoruz: 2000 yılında, 2000 yılının sonunda bu kur politikası, ödemeler dengesindeki bu sorun, TL piyasalarındaki sıkışıklık ve bu yüksek faizle 2001 yılında Türkiye'nin yola devam etme şansı maalesef, yok değerli arkadaşlarım.

2000 yılında, bütçede, gerçekten, hedefler tutturuldu. Bütçe, kendi dengeleri içerisinde, 3,5 katrilyon liralık ekvergiler var, tarımla uğraşan 25 milyon insan büyük sıkıntı içerisinde, esnaf büyük sıkıntı içerisinde, 8,5 milyon çalışan ve emekli ağır faturalar ödedi; reel kayıpları, DPT'nin hesaplarına göre, yüzde 12 ilâ yüzde 14 arasında. Özelleştirmede beklediğimiz noktadan uzaktayız. Bu tablo içerisinde 2001 yılı bütçesini hazırlayan Maliye Bakanlığı bürokrasisi, bu bütçenin gerekçesinde ve açıklamalarında, yaşadığımız bu ağır ekonomik krize, sadece, bir paragrafla değinebilmiş durumda.

Değerli arkadaşlarım, bu gerçek tabloyu, bu derin kriz tablosunu doğru tanımlamazsak, doğru yorumlamazsak, bilin ki, bu krizin içinden çıkma şansımızı giderek yok ederiz. Doğru tanımlarla, doğru teşhislerle, Türkiye'nin ekonomik açıdan, makro dengeleri açısından ve kamu finansmanı dengeleri açısından karşı karşıya bulunduğu derin kriz ortamını doğru analiz etmek, doğru teşhis etmek zorundayız, çıkış noktamız bu olmak zorunda.

Bakın, değerli arkadaşlarım, ocak ve şubat aylarında piyasalardaki durum nedir? Türkiye, sadece ocak ve şubat aylarında, Hazine 9 katrilyon lira içborç ödemesi yapacak, 1,5 milyar dolarlık da dışborç servisi var. Peki, Hazine, son kriz nedeniyle, sadece kamu kağıdı taşımak nedeniyle ve bunun sonucu olarak faizlerdeki büyük dalgalanma nedeniyle katrilyon lirayla ifade edilen zararlara maruz kalmış bankacılık kesiminden 9 katrilyon liralık borçlanmayı, hangi vadede ve hangi faizle alabilecektir? Bu faizler ve bu vade yapısı, 2001 yılı bütçesini hangi noktaya getirecektir? 14,3 katrilyon liralık faiz ödemesi 2001'de, artık, çok uzak noktada ve sadece hayalleri süsleyen bir rakam olacaktır; bunu bilmek için kehanette bulunmaya gerek yok değerli arkadaşlarım.

Peki, 2001 yılı bütçesinde faizlerde bu tablo yaşanacaksa, enflasyonda nerede olacağız? Herhalde, bu Kurulda, yüzde 10 enflasyon hedefine inanan ve samimiyetle inanan hiçbir arkadaşımız mevcut değil.

Değerli arkadaşlarım, sözlerimi bağlarken, şuraya gelmek istiyorum: Türkiye, ekonomik açıdan çok zor bir tabloyu yaşıyor. Lütfen, birtakım komplo teorileriyle, olayı anlamakta ve teşhis etmekte daha fazla gecikmeyelim. Basit ve dedikodu anlamındaki yorumlarla, bu ağır ekonomik tabloyu anlamakta daha fazla gecikmeyelim. Doğru teşhis koyalım, doğru tanım getirelim. Belki, çıkış için bazı alternatifler yaratma şansımız var. Şu artık kesin ki, bu kur politikasıyla, bugünkü faizlerle ve bugünkü enflasyonla, yaşadığımız ve yaşayacağımız enflasyonla, bu programı, daha uzun süre taşıma ve yürütme imkânımız yok. Gecikmeden, bu programı, Türkiye'nin gerçeklerine, Türkiye'nin ihtiyaçlarına, piyasaların ihtiyaçlarına uygun hale getirelim...

İSMET ATTİLA (Afyon) - Gözünüzü açın de...

BAŞKAN - Sayın Kabataş, Grubunuzun size ayırmış olduğu süre tamamlandı. Grubunuza ait daha 15 dakika süre var, dilediğiniz kadar konuşabilirsiniz, takdir sizin.

Buyurun.

KEMAL KABATAŞ (Devamla) - Bağlıyorum efendim.

Bu piyasalarla zıtlaşmayı, teşhisteki büyük yanlışları sürdürmeyelim. Maalesef, ekonomide sorumluluk taşıyan çok üst düzey arkadaşlarımız, hâlâ, bunu, bir iç çekişme, rant kavgası diye ifade ediyor; bu, yanlıştır. İç ve dışpiyasalar için de bu sistemi taşımak, yürütmek ve karşı karşıya bulunduğumuz darboğazları aşacak şekilde, programı ve program içerisinde çok önemli yeri olan 2001 yılı bütçesini revize etmek zorundayız. Bu şansımız yok şu anda; ama, maalesef, revizyon için, bu bütçe, ek olarak ya da yedek ödenek talebiyle, korkarım ki, eködenek talebiyle 2001 yılı içerisinde, yeniden, Genel Kurulun gündemine gelecek.

Bu kadar olumsuz ifadeler kullanmak istemiyorum; ama, bu ülke bizim, bu sorunları biz yaşa-yacağız. Gecikmekte, teşhiste geç kalmaya hiç kimsenin hakkı yok.

İSMET ATTİLA (Afyon) - Tabiî, durum bu!..

KEMAL KABATAŞ (Devamla) - Bunları ifade ederek, her şeye rağmen, 2001 yılı bütçesinin ülkemize, ekonomimize ve malî yönetime hayırlı olmasını diliyor; hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kabataş.

Doğru Yol Partisi Grubu adına ikinci söz, Bursa Milletvekili Sayın Kenan Sönmez... Affedersiniz... Sayın Oğuz Tezmen'e aittir.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tabiî, Sayın Kenan Sönmez de, bizim dile getireceğimiz şeyleri büyük ölçüde dile getirdiği için, karıştırmakta haklı olabilirsiniz; doğrudur.

Aslında, Türkiye, biraz önce, Sayın Kabataş'ın da dediği gibi, ciddî bir ekonomik kriz içinde. Bu ekonomik krizden çıkmanın birçok yöntemi var; ama, tabiî, bu ekonomik krizden çıkmak için izlenecek en kötü yöntem, zaten ekonomik kriz içinde büzülen ekonomiyi, daha fazla kaynak transfer etmek suretiyle, daha da büzmektir. Bu tür kriz yaşanan dönemlerde, vergiyi artırıcı, vergiye yönelik tedbirlere ağırlık verilmesi yerine, aslında, harcamalardan ciddî biçimde tasarruf sağlamak lazım.

Tabiî, konumuz, gelir bütçesi ve gelir bütçesine ilişkin eleştiriler olduğu için, harcama konusuna çok fazla girmek istemiyorum; ancak, Türkiye'de bazı gerçekleri de bilmemize ihtiyaç var. Türkiye'de, bugün 17 adet Devlet Bakanlığı var, devlette 190 000'e yakın makam arabası, taşıt var, 300 000'i aşkın lojman var. Yurtdışındaki kadrolara bakıyorsunuz, bütün devlet teşkilatımızın yurtdışında bir uzantısını oluşturmuş; orada, birçok kimse, gerçekten ihtiyaç var mı yok mu diye bakılmadan, tutuluyor.

Ben çok yakından biliyorum, özellikle dış görevlerde bulunduğum için yakından biliyorum; Amerika, Kanada gibi ülkeler, ekonomileri sıkıntıya girdiği zaman, sıkıntıyı aşmak için, özellikle bu tür dış teşkilâtlarını küçültürler, içeride ciddî tasarruflar yaparlar, harcamalarını ciddî biçimde kısarlar; ama, biz, maşallah, bu işlere hiç girmiyoruz, tartışmıyoruz bile. Ne yapıyoruz; vatandaşa "biraz daha vergi ver, işte ekonomik program geçen sene düze çıkacaktı, çıkmadı, iki sene daha sen fedakârlık yapacaksın" diyoruz. Tabiî, fedakârlık yapılması doğrudur, belki gerektiği zaman fedakârlık yapılması lazım; ama, bakıyorsunuz, devlet fedakârlık yapıyor mu diye sorduğunuz anda; ben, devletin bütçe gerekçesinden bir iki rakam okuyacağım. 1997'de 1 733 000 olan, konsolide bütçeye dahil, kuruluşlardaki kadro sayısı, 2000'de 1 996 000'e çıkmış; yani, 250 000 kadro... Hem, ekonomi sıkıntıda, devleti küçülteceğiz diyorsunuz ve devlete 200 000 - 250 000 kadro ilave edilmiş...

Böyle bir yaklaşımı savunmak ya da bunun çareleri üzerinde kafa yormak gerekirken, biz ne yapmışız; biz, yüzde 56 diyoruz ya da yüzde 10 enflasyon hedefi ilan etmişiz; ama, her türlü vergiyi, yüzde 100'den başlamak üzere, yüzde 60'lara, yüzde 75'lere kadar çıkarmışız. Peki, bunu çıkardığımız zaman ne oluyor; özellikle kur politikasını, stabilizasyon programının gereği olarak sabit tuttuğunuzu iddia ediyorsunuz, söylüyorsunuz. Tabiî, bunun sonunda ne oluyor; ekonomide, reel sektörde çalışanlar ciddî sıkıntıya giriyorlar. Sıkıntıya girince ne olur; bir kere, yabancı sermayeli kuruluşlar, bu ortamda daha fazla faaliyette bulunmak istemiyorlar, ciddî çıkış içerisindeler. Opel fabrikasının kapatılması, önemli, alarm verici bir olaydır, denildiğine göre, Isuzu fabrikası da Türkiye'den çıkmak üzere, Ford fabrikası yatırımını küçültmek üzere revizyona tabi tutuldu, bunlar dile getirilmekte.

Şimdi, biz, yabancı sermaye daha fazla gelsin diye vergi teşvikleri yapalım derken, yatırım indiriminde, vergi teşvikini, daha önce vergi tevkifatı yokken -daha önce vardı, sonradan bir ara kaldırıldı- tekrar getirdik ve hem de yüzde 18 olarak getirdik. Bir taraftan da Katmadeğer Vergisini artırıyoruz; 15'ten 17'ye çıkardık. Artık, çağdaş bir ihtiyaç olan normal telefonun vergisini, lüks mallar kategorisine sokup, yüzde 17'den 25'e çıkardınız. Doğalgaz temel ihtiyaç maddesi; ısınmak için ve yemek pişirmek için lazım olan doğalgazın vergisini yüzde 8'den 17'ye çıkardınız. Peki, buna karşı, bakıyorsunuz, medyanın vergisi hâlâ yüzde 8; yani, fedakârlık varsa... Gariban insanlara, sokaktaki insana, yemek pişirecek insana ekvergi getireceksiniz, vergilerini artıracaksınız; peki, medya vergisi niye aynı kalacak? Niye, yüzde 8'de kalacak? Onu da artırın. Yani, fedakârlıksa, sadece garibanlara mı fedakârlık var  bu memlekette. (DYP sıralarından alkışlar)

"Hayat standardı" diye vergi getiriyorsunuz. Hayat standardında, kazanmadığı halde vergi alınıyor. Belki bir vergi yöntemi olarak, özellikle ekonominin büyüdüğü dönemlerde bir ihtiyaç olabilir; ama, ilk getirilişinde -ben de orada görevliydim; Gelirler Genel Müdür Yardımcısıydım hayat standardının ilk getirildiği dönemde- hayat standardında, adamın ayakta kaldığını izah etmek için, servetinde bir çözülme varsa, bu izah nedeniydi. Yani, adam, bir avukattır, sadece iki müvekkili vardır; yeterince para kazanmamıştır; ama, evini satmıştır ya da bankadaki hesabını tüketmiştir. Bu, eskiden, bir izah nedeniydi. Şimdi, o izah nedenleri de yok. İnsanlar, zaten, büzülen, daralan bir ekonomide "sen şu kadar kazanmışsındır, ben, onun vergisini, ne yaparsan yap alırım" diyorsunuz. Şimdi, nasıl alacaksınız? Gaspa dönüşür; yani, Gelir Vergisi için, bir kazanç; yani, dönem başı, dönem sonu, iki dönem arasında net bir artış olması lazım Gelir Vergisini almak için.

Aslında, işte, vergi kaçırılıyor, bunlar lazım... Olabilir; ama... Peki, vergi kaçakçılığıyla ilgili olarak etkin bir denetim yapıldığını duydunuz mu? Eskiden, yaygın, yoğun vergi denetimleri yapılırdı. Bir tanesini duyuyor musunuz? Kazananın peşine düşün. Kazananı bırakmışız biz bir kenara, kimin peşinde koşuyoruz; götürü usullerle, zaten, yok olmak aşamasında olan esnaf ve serbest meslek erbabına ilave vergiler getiriyoruz.

Önce, bir kere, biz, vergi toplamak için, bütün gayretimizi; fiş kesilmesini, vesika düzenini gerçekleştirmek için tüm çabamızı sarf edelim; ondan sonra, o da yetmiyorsa, belki, bu denetim mekanizmalarını gündeme getirebiliriz; ama, bu yapılmıyor. Ne oluyor; ilave vergileri daha da artırıyoruz. Bir de, deniliyor ki, Türkiye'de vergi yeterli değil...

Ben, size, vergi yüküne ilişkin bazı verileri okuyacağım: Amerika Birleşik Devletlerinde, 1998 sonu itibariyle, vergi yükü yüzde 22,1, Meksika yüzde 13,2, Japonya yüzde 17,5, Kore yüzde 18,8. Şimdi Türkiye'ye geliyorum; Türkiye'de, 1999 sonu itibariyle -buna 3 puan daha eklemeniz lazım, 2000'de ekvergiler var- yüzde 23,8 çıplağı, giydirilmiş vergi yükü yüzde 28,3; yani, düşünebiliyor musunuz yüzde 28,3...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - 3 puan ekle.

TURHAN GÜVEN (İçel) - 3 puan daha ekle.

OĞUZ TEZMEN (Devamla) - Bizim rakibimiz olan ülkelere bakıyorsunuz, Kore'de yüzde 18,8. Bu yüklerle, biz, diyoruz ki, bu ekonomileri büyüteceğiz ve rekabet edeceğiz; nasıl edeceğiz? Yani, harcamaları kısmadan, harcamalara yönelik ciddî bir program gündeme getirmeden, ha bire, insanların üzerine yeni vergiler salıyoruz, yabancı sermaye niye gelmiyor diyoruz. Yabancı sermaye siz olsanız, gelir misiniz bu kadar vergi yüküne?..

Gümrüklerin, dünyanın globalleştiği yerde, hangisi daha az vergi alıyorsa, ben orada yatırım yaparım, niye geleyim Türkiye'ye? Zaten, malların giriş çıkışı, artık, dünyada serbest. Türk parasını, devamlı, aşırı değerlendiriyoruz; aşırı değerlendikçe, burada üretilen malların yurtdışına ihracında ciddî sorunlarla karşı karşıya kalınıyor. Rekabet gücünü devamlı kaybeden bir ekonomi. Üstüne üstlük, birçoğu geriye dönük olmak üzere, ekvergiler getiriliyor. Bu ekvergilerin altında, ekonomi faaliyette bulunsun istiyoruz. Nasıl bulunacak bu ekonomi faaliyette? Bulunması mümkün değil. Devamlı geriliyoruz; geriledikçe de, biraz daha vergi artırarak düzeleceğini zannediyoruz.

Bakın, Amerikan ekonomisi de, ciddî, büyük bir sıkıntı içine girdi. Hatırlarsınız, gerilere gidin 1980'lere, "Reaganomics" dedikleri bir olay gündeme geldi. Orada Reagan ne yaptı; yüksek vergi oranlarını indirerek, Amerika'nın, o tarihten bu tarihe gelen en parlak dönemini başlattı. Onun için, Amerika'daki müteşebbisler, yatırım yapmaya... Sermaye, bütün dünyadan Amerika'ya yığılmaya başladı ve Amerikan ekonomisi en parlak dönemlerini yaşıyor ve bu devam ediyor; bu, kısa süreli bir gelişme de değil.

Vergi artırmak suretiyle ekonomiyi ayakta tutan bir ülke gösteremezsiniz dünya üzerinde. Özel sektör sisteminde, yükleri, mümkün mertebe minimuma çekeceksiniz ki, sistem çalışsın, yatırımcı yatırım yapsın, paralar, kaynaklar ülkeye gelsin ve yatırıma dönüşsün; ama, ilave vergi getirelim, biraz daha getirelim; işte, bu kriz devam ediyor, bir senelik vergiyi iki sene daha uzatalım!.. Uzatalım; ama, sonunda, ağır maliyetleri ödeyeceğimizi de gözden kaçırmayalım.

Vergi konusuna çok fazla ağırlık verilmesi durumunda, çıkacak ağır sosyal sonuçları da göğüslemeye hazır olmak gerekir; çünkü, özellikle esnaf, sanatkâr gibi, toplumun büyük ölçüde dokusunu oluşturan bu kesimin üzerine çok fazla yük yüklediğiniz zaman, o insanlar işini göremez hale gelir. İşini göremez hale gelince ne olur; işini göremez hale gelince şu olur: Dükkânını kapatır, yanında çalıştırdığı bir iki kişiyi de sokağa bırakır. Bu insanların sosyal güvenceleri yoktur; devlet memuru gibi, emekli gibi, çalışsa da çalışmasa da maaşını alacak durumda değildir. Bu insanlar, devlete iyi kötü vergi de verirler. Bunlar birer birer kapanıyor; birer birer değil, yaygın biçimde kapanıyor. Biraz önce Sayın Sönmez de dile getirdi, benim seçim bölgemde 400 000'e yakın esnaf kepenk indirmiş durumda. Şimdi, bu, sadece bir örnek.

Bunların, ağır ekonomik sonuçları yanında sosyal sonuçları da var. İşsizler ordusuna katılacak esnaf kesiminin, tarım kesimiyle beraber büyük bir orduyu teşekkül ettirmesi halinde, çıkacak sosyal sonuçlara da hazırlıklı olmak lazım.

Onun için, Türkiye'nin yapması gereken, aslında, bu sektörü rahatlatmak. Bu sektörü rahatlatmak için,  aslında, bizim, Doğru Yol Partisi Grubu olarak verdiğimiz bir önerge var. Her ne kadar stand-by anlaşmasında "vergi affı getirmeyeceğiz" şeklinde bazı beyanlar varsa da, şimdi gerçekçi olalım. Türkiye, artık, mevcut stand-by anlaşmasını mutlak surette revize etmek durumunda. O nedenle, o anlaşmada yer alsa bile, esnaf ve sanatkâr gibi küçük işletmelere yönelik olarak, mutlak surette, birikmiş vergi borçlarının tahsili için kolaylık getirmemiz lazım. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bunu getirmediğimiz takdirde, bu kesimden vergi alamayacağımız gibi, ciddî sonuçlar ortaya çıkacak, iflaslar olacak; bu insanlar, belki, sonunda, dükkânlarını kapatmak yanında, bir de, hapishanelere girmek gibi bir durumla karşı karşıya kalacaklardır. Bunların ağır sonuçlarını, lütfen, çok ciddîye alalım. Bunu politika yapmak için söylemiyorum. Gerçekten, bu ülke hepimizin. Bu ülkede her şeyin daha iyi gitmesini, çoluk çocuğumuzun daha iyi bir ortamda yaşamasını sağlamak yükümlülüğü altındayız ve toplumun, gerçekten, önemli bir dokusunu teşkil eden bu kesimleri biraz rahatlatalım. Vergileri kaldıralım demiyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tezmen, 1 dakika eksüre veriyorum.

OĞUZ TEZMEN (Devamla) - ...vergileri kaldırmayalım; ama, ödeme kolaylığı getirelim. Cezaların bir kısmından belki vazgeçilebilir; ama, zamana yayarak, vergi kolaylığı getirelim. Onun gibi, bedelli askerlik sistemini yeni baştan düşünmemiz lazım; ciddî kaynak sıkıntısı içerisinde olan bir ülkede, gönüllü olarak, 1-2  milyar doları alma imkânı varken, niçin bunu bir kenara bırakı-yoruz, bu konuda niçin ciddî bir inisiyatif başlatmıyoruz? 100 000 kişiden 20 000'er mark aldığınız zaman 2 milyar mark eder. Türkiye'nin bu kaynağa ihtiyacı yok mu? Bir de, bu kadar insanın masrafından kurtuluyorsunuz. "Ne yapalım, ilave vergi getirelim, insanların üzerine ekvergiler yükleyelim" gibi bir politikayla Türkiye'nin ayakta kalması mümkün değil. Başka seçenekleri de ciddî olarak düşünelim. Bu ülkedeki  insanları rahatlatalım; bu, hepimizin bir vicdan borcu diye düşünü-yorum.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tezmen.

Fazilet Partisi Grubu adına Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı gelir bütçesi üzerinde Grubum adına görüşlerimizi ifade ederken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yeni bir milenyuma girerken hazırladığımız 2001 yılı bütçesinin, kamu hizmetlerinin sipariş belgesi olma özelliğini tamamen yitirdiğini açıkça görüyoruz. Toplumdan sağlanan kaynakların, yine topluma hizmet olarak aktarılması gerekirken, maalesef, 2001 yılı bütçesindeki dengelere bakıldığında, hizmet değil de, tamamıyla faize endekslendiğini açıkça görüyoruz. Yine, alınterine değil de, haksız kazanç sahiplerinin faturalarını karşılamaya yöneltildiğini de üzülerek seyrediyoruz.

2001 yılı bütçesinin terkibine bakıldığında, maalesef, iç açıcı değil. Genel hizmetler, savunma, adalet ve emniyet hizmetlerine yüzde 43'lük bir pay ayrılmış; ekonomik hizmetlere -tarım, orman, köy, su, karayolları- yüzde 8,3'lük pay ayrılmış, eğitim ve sağlığa ayrılan pay ise yüzde 14; borç faizlerine ayrılan pay ise yüzde 34,5.

2001 yılı bütçesinin yüzde 34'ünün carî harcamalar tarzında olması, yüzde 7'sinin yatırım harcamaları ve yüzde 59'unu da transfer niteliğinde olması, bütçenin tamamen esnekliğini kaybettiğinin bir göstergesi olduğunu açıkça ifade etmemiz mümkündür.

Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır diyoruz, vergi görevi vatandaşlık görevidir diyoruz; ancak, madalyonun diğer yüzüne bakmıyoruz. Vergileri topluma hizmet olarak iade etmek de hükümetlerin görevidir. Acaba, bu hükümetler, bu görevi yeterince yerine getiriyorlar mı? Bugün, Türkiye'de ciddî bir malî kaos yaşanıyor; malî bir anarşi yaşanıyor, ekonomik kriz yaşanıyor; toplumun tüm kesimlerini, toplumun tüm hücrelerini kavramış olan bir kriz yaşıyoruz. Vergi ve diğer adlarla toplanılan gelirlerin hizmete gitmediği konusunda kamuoyunun tam mutabakat içerisinde olduğunu görüyoruz.

Amerika'da, altyapı hizmetlerinin yapıldığı yerlerde, işte sizin vergileriniz burada değerlendiriliyor tarzında "your taxes are working here" yazan tabelalara sık sık rastlarsınız; ama, Türkiye'de, şu anda yaşadığımız günlerde, maalesef, vatandaşların hafızasında, vergilerimizin vurguncu ve hortumcuların faturalarına gittiğine dair ortak bir kanaatinin olduğunu açıkça görüyoruz.

Yönetemeyen siyasetin, Türkiye'de, suiistimaller ve ihmaller sonucu hortumlanan bankaların 12 milyar doları aşan faturası nasıl ödenecektir; şüphesiz, vergilerle ödenecektir. 8 katrilyonu aşan vurgun faturası, yine, şüphesiz, vatandaşların vergileriyle ödenecektir. 2001 yılı bütçesinde yer alan 17 katrilyon faiz nereden ödenecektir; yine, vatandaşların vergisinden.

Sayın bakan belki öğünebilir, geçen yıl vergilerin yüzde 80'i, içinde bulunduğumuz yıl vergilerin yüzde 88'i faize gitti; ama, bu sene, bütçede yüzde 52,5'lik bir oran var; yani, vergi gelirlerinin, 2001 yılında, bütçe göstergelerine göre yüzde 52,5'i faize gidecek şeklinde.

Sayın bakana şunu hatırlatmak istiyorum: 1997 yılına bakalım, vergilerin yüzde 48'i faize gitmiş 54 üncü hükümet döneminde; 55 inci hükümet döneminde ne olmuş, 1998'de; vergilerin yüzde 67'si faize gitmiş; 1999'da yüzde 86'sı, 2000 yılında yüzde 88'i. İşte, son üç Ecevit hükümetlerinin başarısı ortada. Vergilerin yüzde 48'i olan faizler, yüzde 88'e çıkarılmış, şimdi de deniliyor ki, bu oran, 2001 yılında 52,5 olacak. Bu rakam, inandırıcı değil. Bu rakama, gerçekten, hükümetin de, Sayın Bakanın da inanmadığını düşünüyorum; inanmadığını biliyorum. Konsolide bütçe göstergelerine bakarsak, belki, gerçekçi gelebilir bu oran; ancak, kamu kesimi konsolide kamu açıklarına baktığımız takdirde, vergilerin faize yetmeyeceğine de açık bir şekilde görebiliriz.

2001 yılı bütçesini hangi şartlarda hazırladık; 2000 yılının fotoğrafını şöyle bir çekelim; gerçekleri bu fotoğrafın içinde rahatlıkla görebiliriz.

2000 yılında, 12 katrilyon bütçe açığıyla 2000 yılı tamamlanıyor ve belki, bu rakamı da aşacak. 3 katrilyon, KİT açığı var; 14 katrilyon, kamu bankalarının görev zararı, 20 milyar dolar; 8 katrilyonu aşan batan fon bankalarının açığı var; 4,8 katrilyon, Hazine kur garantisi ve yap-işlet-devret modelinden gelen açık var; 2 katrilyon, tarım satış birliklerinin devrinden doğan açık var; Tasarrufu Teşvik Fonundaki açıkları buna dahil etmediğimiz halde, ortada 44 katrilyonluk bir kamu ke-simi konsolide açığı var. Dolayısıyla, bu açıkları, siz, hükümet olarak telafi etmeyecek misiniz?!. Borçlanmayla telafi etmeyecek misiniz?!. 44 katrilyon açığın telafisi için faiz ödemeyecek misiniz?!. Dolayısıyla, 2001 yılı bütçesinde öngördüğünüz 52,5 rakamı gerçekçi değildir; bu rakam büyüyecektir ve vergi gelirleri de, faizleri karşılamak için yeterli olmayacaktır.

Sadece, konsolide kamu açığının gayri safî millî hâsılaya oranı, 44 katrilyonun, şu anda, yüzde 36'sı civarındadır. Şimdi, kalkıp, bütçede gösterdiğiniz 100 liralık verginin 52,5'uğu faize gidecek diyebilir misiniz?!. Kamu açıklarını telafide her yeni yükün bütçeden ödeneceği gerçeğini göz ardı edebilir misiniz?!. Her şey açıktır, berraktır; topladığınız vergiler faize bile yetmeyecektir.

Bir de, toplam içborç stokuna bakalım. Sadece, kamu kesimi konsolide açığı değil 44 katrilyon, bunun dışında, Eylül 2000 sonu itibariyle 32 katrilyonluk içborç stokumuz var, ikisini bir arada tuttuğumuzda, 76 katrilyonluk bir rakam. 2000 yılı sonunda içborç stokunun da 35 katrilyona ulaşacağı açık. Ecevit hükümetlerinin, içborç borç stoklarını artırmadaki başarısını da, bu rakamlardan açıkça görebiliyoruz. Bakınız, 1997'de 6,2 katrilyonluk bir içborç stokumuz vardı, 1998'de 11,6 katrilyon oldu, 1999'da 22,9 katrilyon oldu, 2000 yılında ise, 35 katrilyona ulaşacak. İşte, her yıl içborç stokunun yüzde 100'ün üzerinde artırıldığının açıkça delili; dolayısıyla, son üç yılda işbaşına gelmiş hükümetlerin başarı belgesi bu.

Değerli milletvekilleri, bütçeler, maalesef, Türkiye'de samimiyet ve doğruluk ilkesine göre hazırlanmıyor. Hükümetler, milleti temsil eden Parlamentoya karşı sorumluluk duygusu çerçevesinde hareket etmiyor; dolayısıyla, millete karşı sorumluluk duygusu da yok. 2000 ve 2001 yılı bütçelerinin doğruluk ve samimiyet ilkelerine göre hazırlanmadığını, ben, bu kürsüden ilan ediyorum. Bunun aksini hükümet iddia edebilir mi, Sayın Bakan iddia edebilir mi, merak ediyorum.

2000 yılı bütçe teklifi elimizde. 2000 yılında 32,5 katrilyon liralık bir gelir tahminiyle, gelir teklifiyle, hükümet, Meclise geldi. 2000 yılı tahsilat tahminine bakalım: Şu anda, bütçe gerekçesinden, tahsilat tahmini, 34,8 katrilyon 2000 yılı sonu itibariyle; dolayısıyla, tahsilat tahmini, gelir tahminini 2 katrilyon 234 trilyon lira aşmış. Bu fazlalık nereden geliyor? Şayet, gerçekçi bir bütçe yapsaydınız, böyle bir farkı görür müydünüz? Bakınız, 2000 yılında 46 katrilyonluk gider, 32,5 katrilyonluk gelir öngörüldü başlangıçta ve bu gelirler içinde 24 katrilyonluk vergi öngörülüyordu; ancak, 2000 yılı sonundaki tahsilat tahminine baktığımızda, 26,5 katrilyonluk bir vergi öngörülüyor; yılbaşındaki gelir tahminini 2,5 katrilyon lira aşan bir tahsilat tahmini; tahsilat tahmininiz gelir tahmininizden 2,5 katrilyon daha fazla.

Fazla olacağını hükümet bilmiyor muydu; biliyordu. Çünkü, Meclise 2000 yılı bütçesi sevk edildikten sonra, hepinizin bildiği gibi, deprem vergisi adı altında bir vergi yasası düzenlendi. Bütçe süreci sona ermeden bu vergi yasası tamamlandı. Dolayısıyla, hükümet, 2000 yılında, bütçe yasasındaki gelir tahminleri içerisine ilave etmesi gereken 2,5 katrilyonu ilave etmedi. İşte, bu fazlalık, o 2,5 katrilyon buradan geliyor. Tahsilat tahmini şu anda 26,5 katrilyon. Bazı sözcüler burada dediler ki "hükümet vergi gelirleri hedefini aştı." Hayır, hükümet vergi gelirleri hedefini aşmadı; geçen yıl 2,5 katrilyonluk vergiyi gizledi. Dolayısıyla, bütçe tahminleri içine koymadı. Onun için, vergi hedefini aşmış gibi görünüyor.

2000 yılı bütçesinde, Ek Gelir Vergisi, Faiz Vergisi, Ek Kurumlar Vergisi, Özel İletişim Vergisi, Özel İşlem Vergisi var mıydı; şüphesiz, gelir tahminleri arasında yer almıyordu. Bunun tutarı da 2,4 katrilyondur.

Değerli milletvekilleri, şimdi, 2001 yılı bütçesinde de aynı oyun oynanılmak isteniliyor. Bunu, açıkça "bütçe skandalı" demekten başka bir ifadeyle ifade etmemiz mümkün değil. Meclisi tekrar yanıltmak için, hükümetin bu işe soyunmuş olduğunu görüyoruz. Hak etmediği borçlanma yetkisini almak için çaba içinde olduğunu görüyoruz.

2001 yılı teklifiniz neydi, başlangıçtaki teklifiniz; 48,5 katrilyon giderdi, 43 katrilyon gelirdi. Dolayısıyla, bu gelirler için de 31,7 katrilyon vergi öngörüyordunuz; ancak, 30 kasım itibariyle Parlamentodan bir vergi yasası çıkardınız, dolayısıyla gelir toplama yetkisi aldınız. Süresi dolan üç vergi ve gelir kaleminin süresi iki yıl daha uzatıldı.

Siz, 31,7 katrilyon gelir tahminini, vergi yasası çıkmadan, mevcut vergi yasalarına göre yaptınız. Yeni vergi yasası çıktığına göre, bu gelir tahminlerinizi değiştirmeniz gerekmiyor mu? Yeni yasayla, iki yıl uzatılan Özel İletişim Vergisinden 600 trilyon, Özel İşlem Vergisinden 250 trilyon ve Eğitim Özel Gelirlerinden 804 trilyon olmak üzere 2001 yılında toplam 1 katrilyon 654 trilyon lira gelir beklentiniz olduğunu bizzat komisyonda da ifade ettiniz.

İlk gelir tahmininize, bu rakamları, şu anda ilave etmiş değilsiniz. Komisyonda yapılması gereken bir düzeltmeyi, Genel Kurulda yapmak zorundayız. Zaten, 11.12.2000'de, Genel Kurulda, söz konusu vergileri, kanun olmadığı için, gelir tahminlerine yansıtmadığını Sayın Bakan ifade ettiler. Şimdi, kanun olduğuna göre, bu vergiler ne olacaktır; gelir tahminlerine yansıtılacaktır ve yapılan hata düzeltilecektir.

Bu hatanın düzeltilmesi için, biz, bir önerge veriyoruz; ancak, hatanın, bütün grup başkanvekillerinin ortak imzasıyla düzeltilmesi, Parlamentonun itibarı açısından önemlidir. Böyle bir önerge verilirse, biz de bu önergeye imza atar, önergemizi çekeriz. Şayet bir yanlışlıkta ısrar edilirse, hak etmediğiniz bir borçlanma yetkisini, bu Meclisten alabilirsiniz; ama, geçen yılda olduğu gibi, bir skandala daha imza atmış olursunuz; hükümetinizin yıpranmış itibarını daha da yıpratırsınız.

Meclis, hükümetlere bütçe açığı kadar borçlanma yetkisi veriyor. Siz, 2001 yılı için 5,3 katrilyonluk bir bütçe açığıyla geldiniz ve böyle bir borçlanma yetkisi istiyorsunuz....

BAŞKAN - Sayın Açba, süreniz tamamlandı efendim.

SAİT AÇBA (Devamla) - Tamamlıyorum.

Şayet, bu gizlenen, gelir tahminlerine ilave edilmeyen 1,6 katrilyonu ilave etmediğiniz takdirde, Meclisten, hak etmediğiniz bir borçlanma yetkisini belki alabileceksiniz; ancak, bu yanlışlığın, Meclisteki değerli milletvekilleri tarafından düzeltileceğini bekliyoruz.

Bu vesileyle, bütçenin hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Açba.

Fazilet Partisi Grubu adına son konuşmacı, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelir bütçesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hükümetin önümüze getirip koyduğu 2001 yılı bütçesi, her türlü samimiyetten ve ciddîyetten uzak, Türkiye'nin gerçekleriyle örtüşmeyen, çalışanlara, küçük boy işletmelere, esnafa, sanatkâra, çiftçiye, emekliye hiçbir şey vermeyen; aksine, bu kesimlerden daha çok fedakârlık bekleyen, IMF dayatmasından başka hiçbir şey değildir. Âdeta, içine ne atarsanız atınız yalayıp yutmaya hazır dipsiz bir kuyu görünümündedir. Yıllar geçiyor; ama, bir türlü, bütçenin iki yakası bir araya getirilemiyor. Belki, siz, vaktiyle denk bütçe yapıp bütçe üzerindeki faiz baskısını indiren, dargelirli kesimlere daha çok kaynak aktaran hükümeti, kendinize örnek alma becerisini gösteremiyorsunuz; ama, milletimiz, gerçeği görüyor. Bugün, işçisiyle, memuruyla, esnafıyla, çiftçisiyle, o hükümeti arıyor; ama, siz, hâlâ başarılı bütçeden, büyümeden, kalkınmadan söz ediyorsunuz; bu nasıl bir büyüme, bu nasıl başarı?!

Bakınız, Sayın Maliye Bakanı, sunuş konuşmasında ne söylüyor: "2001 yılı bütçe uygulamasının en önemli moral lokomotifi halkımızın hükümete duyduğu güvendir." Sayın Bakan, öyle söylüyor... Peki, şimdi, hangi moralden, hangi güvenden bahsediyorsunuz? Millette moral mi bıraktınız ki size moral versin?! Kriz üstüne kriz, yolsuzluk üstüne yolsuzluk, üst üste batan bankalar, vergi üstüne vergi... Bu millet, nasıl moral bulacak?.. Bu millet ancak morali ne zaman bulu-yor biliyor musunuz; Galatasaray, Avrupa Kupası müsabakalarında başarılı bir sonuç alırsa; işte o zaman, ancak moral buluyor!

Şimdi, Sayın Bakan, yine, güvenden bahsediyor. Millet hükümete güveniyormuş!... Siz kim, hükümete güvenmek kim?! Millet, sizin neyinize güvensin?! Hangi sözünüzü tuttunuz ki, size güven duysun? Bir sefere mahsus diye ekvergi getirdiniz; şimdi, bunu daimi hale getirdiniz. Peki, hayat standardı vergisini siz kaldırmadınız mı adaletsiz bir vergidir diye? Şimdi, niye tekrar geri getirdiniz?

Dürüstlük diyorsunuz; tam dürüstlük dediğiniz esnada, 10 tane kamu bankası batıyor ve hortumlamalar gündeme geliyor; kayınbiraderler, kayınvalideler işin içine karışıyor. Hani, siz yoksul babasıydınız? Hani yoksullukla mücadele edecektiniz? Hani, siz ürkek değildiniz? Millet ürkek olmayanları arıyor Mecliste. Ülkemizdeki 15-20 milyon insan, bugün açlık sınırına gelmiş, hatta altına düşmüştür. Bakın, daha bir gün önce, askeri ücreti açıkladınız.

ABBAS BOZYEL (Iğdır) - Asgarî, askerî değil.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Asgarî, evet, asgarî ücreti açıkladınız. Kaç para; net 102 milyon lira. Peki, bir hesap yapalım; 5 çocuklu bir aile, her öğün 2 tane simit yese, ayda 90 milyon lira eder.

İHSAN ÇABUK (Ordu) - 2 çocuk yetmiyor mu; niye 5 çocuk yapıyor?..

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Verdiğiniz asgarî ücret 102 milyon lira; üstüyle nasıl geçinecek, kira mı ödesin, pazara mı çıksın, çarşıya mı çıksın.

Değerli arkadaşların, sizin, Türkiye'nin gerçeklerinden haberiniz yok; anketlerden haberiniz yok, yapılan anketlerde ortaya çıkan sonuç şudur: Türkiye'nin bir numaralı sorunu işsizliktir. İşsizlik adına ne yapıyorsunuz, işsizliği önleme adına hangi önlemleri alıyorsunuz? Bunlardan hiçbir şey duymuyoruz. Aksine, uyguladığınız maliye ve para politikalarıyla reel sektörü her gün biraz daha daraltıyorsunuz, talebi biraz daha daraltıyorsunuz, varolan işletmeler de her gün bir bir kapanıyor, kapılarına kilit vuruluyor.

Değerli milletvekilleri, esnaf ve çiftçi, bugün, fevkalade büyük sıkıntı içerisinde, memurlarımız, kamu çalışanlarımız ve emeklilerimiz çok büyük perişanlık içerisinde. Esnaf ve sanatkârımız feryat ediyor; ama, sizde, ne yazık ki, onu duyacak kulak yok, görecek göz de yok. Bakınız, Balıkesir Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Sayın Mesut Aşanel "esnaf bitik" diyor. Siz, bu bitik esnaftan şimdi katrilyonlarca vergi istiyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, sadece Ankara Ticaret Odası üyelerinin bugün yüzde 55'e yakını "artık, işçi çıkartıyoruz" diyor, yüzde 76'sı da "gün geliyor siftah yapmadan dükkanımızı kapatıyoruz" diyorlar. Bunlar, gerçekten, içler acısı manzaralardır. Yine bakınız, Balıkesir İlimizin Bandırma İlçesinden esnaf yetkilileri ne söylüyor, bunlar küçük esnaf ve sanatkâr. Bandırma İnşaat Odası Başkanı "vergiler bir yıkım", yine Terziler Odası Başkanı "günlerdir siftahımız yok" diyor, Esnaf ve Sanatkârlar Kredi Kooperatif Başkanı "esnafa verilen krediler durdu" diyor. Balıkesir Tuhafiyeciler Odası Başkanı "yangın büyüyor". Bunları esnaf ve sanatkâr söylüyor, biz söylemiyoruz; biz söylesek "abartıyorsunuz" diyeceksiniz belki; ama, esnafın temsilcileri, bunları, burada kamuoyunda ifade ediyor.

Şimdi, çiftçilerimiz de gerçekten büyük perişanlık içerisinde. Çiftçilerimiz, bugün, tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarını ödeyemez durumda. Siz, şu Af Kanununu çıkarırken, niye bu esnaf ve sanatkârların vergi borçlarını, sigorta primi borçlarını, çiftçimizin kredi borçlarını düşünmüyorsunuz?! Bunları da düşünün!.. Madem af çıkaracaksınız, bunları da o kapsam içerisine alın.

İHSAN ÇABUK (Ordu) - Önerge verin.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Veriyoruz, verdik, önergeleri reddettiniz... Yine veririz...

Değerli milletvekilleri, bakınız, çiftçi, gerçekten zor durumdadır. 1997'de 2 kilo buğdayla 1 litre mazot alırken, şimdi, 4 kilo, 5 kilo buğdayla ancak 1 litre mazot alabilecek durumdadır. Yine, 1997'de 6 kilo pancarla 1 litre mazot alırken, bugün 16 kiloyla alamıyor. Açıkladığınız pancar taban fiyatı pancar üreticisini perişan etmiştir.

İHSAN ÇABUK (Ordu) - Muhalefetteyken biz de öyle diyorduk.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Ben, pazar günü Balıkesir'in Manyas İlçesindeydim, pancar üreticileriyle görüştüm. Biz bu işlerin altından nasıl çıkacağız diye kan ağlıyor üretici. Maliyeti 35 000 lira olan pancara, sizin verdiğiniz fiyat 33 750 liradır...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Niye kota getirdiniz peki?!

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Kotayı siz getiriyorsunuz, siz daraltıyorsunuz.

BAŞKAN - Hatibe müdahale etmeyin efendim...

Sayın Seven...

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu gidişle çiftçinin bu işlerin altından çıkması mümkün değildir, çiftçiyi perişan ediyorsunuz.

Bakınız, zeytinyağına vereceğiniz primi hâlâ açıklamadınız, kaç para prim vereceksiniz?..

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Onu Bakana sorun.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Soruyoruz, Bakanınız da cevap vermiyor! 28 sent mi vereceksiniz, 40 sent mi vereceksiniz, 60 sent mi vereceksiniz; ne verecekseniz verin de, hiç olmazsa zeytinci de, zeytinyağcı da ne alacağını bilsin. Pamukta da aynı durum söz konusu. Bu konularda hiç ses gelmiyor.

Değerli milletvekilleri, siz, vermeye gelince ses yok; ama, almaya gelince bunları hatırlıyorsunuz; çiftçiyi, emekliyi, esnafı, sanatkârı hatırlıyorsunuz. Sürekli alma derdindesiniz.

Şimdi bakınız, çıkardığınız ekvergiler, hayat standardı vergisi... Bunlar yetmiyormuş gibi, iğneden ipliğe, her şeyin vergisine, şu anda, zam yapmakla meşgulsünüz. Motorlu Taşıtlar Vergisine yüzde 75 -LPG'li olursa, 4 kat- Taşıt Alım Vergisine yüzde 60, Emlak Vergisine yüzde 30, nispî harçlara yüzde 50 zam yapılıyor; yüzde 8'lik bir kısım KDV yüzde 17'ye, yüzde 17'lik KDV'ler yüzde 25'e yükseltiliyor. İşte, hükümetin yaptığı ve bildiği bu. Bunlar yetmiyormuş gibi, yatırım indirimine de stopaj yoluyla vergi getiriyorsunuz; ülkede yatırım yapılmasın!.. Tam bir soygun ekonomisini yaşıyoruz şu anda.

Bakın, bir örnek olsun diye söylüyorum; bu vergileri çıkarırken, neye oy verdiğinizi anlayasınız, bilesiniz diye söylüyorum; 1998 model bir Tempra arabayı ele alalım. Bu arabanın Motorlu Taşıtlar Vergisi, bakın, nereden nereye gelecek 2001 yılında. 2000 yılında, bu 1998 model Tempra arabanın yıllık Motorlu Taşıtlar Vergisi 56 milyon lira. Şimdi, bu yaptığınız düzenlemelerle, bu, 360 milyon lira oluyor. Önce, 56 milyon liraya yüzde 75'lik artış yapılıyor, arkasından, 1 000 kilogramın üzerinde olduğu için 2,7 katı var, onunla çarpıyoruz, ediyor 360 milyon lira. Görüyor musunuz, 60 milyon liralık vergi, 360 milyon lira oldu. Peki, bunu kullanan insan, bu vergiyi nasıl ödeyecek?.. Bunu kullananlar, zengin insanlar değiller; esnaftır, sanatkârdır, çiftçidir, memurdur, işçidir, LPG'li arabayı kullanan insanlar. Peki, bunlar nasıl ödenecek?.. Bunları hiç düşünmüyorsunuz.

Sizin bildiğiniz bir şey var "anlamam, dinlemem, bu vergiyi istiyorum..." Değerli milletvekilleri, bu millet size vergi de veriyor. Nitekim de verdi. Geçen sene bütçeye koyduğunuz hedef 24 katrilyon lira vergi idi; Bu millet, yemedi, içmedi, size 26 katrilyon lira vergi verdi; ama, Allah rızası için şuraya gelin de, aldığınız 26 katrilyon lira verginin bir hesabını verin şu millete canım!.. Hesabını verin bakalım; 26 katrilyon lirayı nereye harcadınız? Önce, bunun bir hesabını verin. Topladığınız vergileri, öyle, hizmet olarak filan millete geri döndürmüyorsunuz. Bunları ya batık bankaların kurtarılmasına gönderiyorsunuz ya faiz ödemelerine gönderiyorsunuz ya da -biraz önce burada bahsedildi- devletin israflarına harcıyorsunuz. Hâlâ "biz, 2001 yılı bütçesiyle taşıt alacağız" diyorsunuz. Hâlâ "kamu için bina yapacağız, inşaat yapacağız" diyorsunuz. Ondan sonra da, burada "biz, israfları önlüyoruz" diyorsunuz; ama, tabiî ki, kimse, söylediğinize inanmıyor.

Değerli milletvekilleri, bu bütçe, sözümün başında söylediğim gibi, Türkiye gerçekleriyle örtüşmeyen bir bütçedir. Millet büyük bir sıkıntı içerisinde. Siz, getirdiğiniz bütçelerle milletin derdine derman olmak durumundasınız. Ben, günlerdir bakıyorum, şu bütçede olumlu bir şey bulabilir miyim; acaba, çiftçi için, esnaf için, sanatkâr için, sanayici için, reel sektör için olumlu bir şey var mıdır diye bakıyorum, ama, bir türlü bulamıyorum. O bakımdan, değerli milletvekilleri, şimdi, vatandaşımız size soruyor: "Topladığınız vergileri nereye harcıyorsunuz?" Bunun hesabını sizden istiyor; çünkü, vatandaş, büyük bir korku içerisinde, endişe içerisinde; diyor ki: "Ben ne kadar çok vergi verirsem, ülkede yolsuzluk ve hırsızlık o kadar artıyor; yani, Türkiye'de ne kadar çok vergi toplanırsa, yolsuzluk ve hırsızlığın boyutları, soygunun boyutu o kadar artıyor, israf o kadar artıyor."

Bu bakımdan, sonuç itibariyle şunu söylemek istiyorum: Siz, getirdiğiniz bu bütçeyle millete diyorsunuz ki: "Türk övün, çalış, vergi ver, batık bankaları kurtar; başka da bir şey yapma." Sizin, bu bütçede özet olarak söylediğiniz budur; ama, bu millet, artık, banka kurtarmaktan bıktı, usandı. Bu millet, şimdi, yakasını bu hükümetin elinden nasıl kurtarır, onun hesabını yapıyor. Bu millet, nasıl olur da bu hükümetten yakamı kurtarırım, bunun hesabını yapıyor. Bizim size söyleyeceğimiz şudur: Ya bu millet için doğru ve hayırlı olanını yapınız ya da yapmayacaksanız, bu millete daha fazla eziyet etmeyin, bir an evvel, çekin, gidin diyorum.

Hepinizi hürmetle, saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özgün.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Efendim, Grubunuza ait süreyi dört arkadaşınız kullanacaksınız. Ben, sadece uyarı görevimi yaparım süreniz bitince. Takdir sizin; istediğiniz gibi konuşabilirsiniz.

MHP GRUBU ADINA NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığının 2001 yılı bütçesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini sunarken, Yüce Heyetinizi, şahsım ve grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, değerli konuşmacılar geldiler, burada, gerçekten, 65 milyon insana mesaj vermeye çalıştılar; fakat, dikkati çeken bir konu var. Bugün görüşülen konu, Maliye Bakanlığı bütçesi; ama, arkadaşlarımız, Maliye Bakanlığı bütçesiyle ilgili tek kelime söylemediler. Bu, sizin halkı aldatmanız... Burada, Maliye Bakanlığının bütçesi görüşülüyor, siz kalkıyorsunuz, genel bütçe üzerinde görüşüyorsunuz!.. (FP sıralarından "gelir bütçesi" sesleri)

Bugüne kadar, kamu harcamaları, gelir ve borçlanma politikalarındaki istikrarsızlığa siz sebep olmadınız mı?! Siz uzaydan mı geldiniz?!

MURAT AKIN (Aksaray) - Köyden geldik...

NİDAİ SEVEN (Devamla) - Peki, makroekonomik dengesizlikler mevcutken, neredeydiniz?! Ekonomideki düşük verimlilik ortadayken, neden bu hesapları yapmadınız?!

Peki, özelleştirmede, onbeş yılda, 5 milyar 600 milyon dolar civarında bir harcama yaparken... Siz, bunu yapmadınız mı?!

Peki, bu yanlış politikalarla kamu iktisadî teşebbüslerini zarara sokmadınız mı?! Peki, bugün, memuru açlığa, işçiyi açlığa, dargelirliyi açlığa, esnafı kepenk kapattırmaya sizin bu yanlış politikalarınız sebep olmadı mı?!

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Kime söylüyorsun sen bunları?!

NİDAİ SEVEN (Devamla) - Peki, üç haneli enflasyon canavarını sizler getirmediniz mi?

Peki, bankaların soyulmasına 1990'lardan bugüne kadar devam edilmedi mi?! Peki, Bankalar Kanunundaki boşlukları niye doldurmadınız?!

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Kendi ortaklarına söyle, kendi ortaklarına!

NİDAİ SEVEN (Devamla) - Peki, çıkar amaçlı suçlarla mücadele kanununu neden getirmediniz?!

AHMET DERİN (Kütahya) - Senin şu söylediklerine bankacılar bile güler!

NİDAİ SEVEN (Devamla) - Gel buradan konuş... Gel buradan konuş..

AHMET DERİN (Kütahya) - 1990 yılı nerede, şu anda nerede?

NİDAİ SEVEN (Devamla) - Ben konuşayım,  sen de konuş...

BAŞKAN - Sayın Seven...

NİDAİ SEVEN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yıllardır faiz ve transfer dolu bütçelerle bu milletin önüne çıkmışlar; şimdi kalkmışlar, efendim, biz yapmadık da, 57 nci hükümet yaptı! 57 nci hükümetin hangi bankayı batırdığını gördünüz?!

AHMET DERİN (Kütahya) - Şu anda 10 tane... 10, 10..

NİDAİ SEVEN (Devamla) - Sizler yapmışsınız, biz bunların hesaplarını soruyoruz.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Kimden yahu?!

NİDAİ SEVEN (Devamla) - Kimlerden soruyoruz; balina operasyonu yapılıyor. Kimden; kasırga operasyonu yapılıyor. Kimden; paraşüt operasyonu yapılıyor. Kimden; duman operasyonu yapılıyor. Kim yapıyor; Bakan yapıyor. Kimden destek alıyor; liderlerden destek alıyor ve sonuna kadar da gideceğiz, merak etmeyin...

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Hava operasyonu, hava!

NİDAİ SEVEN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, arkadaşlarımın uzaydan gelmediğini; kamuoyundaki insanlarımızın da, kendilerini zaten dinlediğini; zaten sandığa da gömdüklerini bildiği halde, halen, aynı kamuoyuna mesaj vermeye çalıştıklarını, bir kez burada hatırlatmaya çalıştım...

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sen de mesaj veriyorsun!

NİDAİ SEVEN (Devamla) - Sayın Başkanım, bugün, şu anda görüşmekte olduğumuz Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde bazı görüşlerimi aktarmak istiyorum.

Bilindiği gibi, Maliye Bakanlığı, kuruluş ve teşkilatının belirlemiş olduğu çerçeve içerisinde, özellikle genel Türkiye ekonomisini ve sosyal hayatını ilgilendiren görevleri nedeniyle, bugün, önde gelen bir icracı bakanlığımızdır.

Bu bakanlığımızın bütçesi için, gerçekten, 10 katrilyon 941 trilyon civarında bir para tefrik edilmiştir. Ancak, bu bütçe kalemlerine bakıldığı zaman, bütçenin, genellikle, yüzde 3,2 civarındaki rakamının Maliye Bakanlığının kendi bünyesindeki işlemlere ayrıldığı, yüzde 96,8 civarındaki rakamının ise malî ve diğer transferlere aktarıldığı görülmektedir. Bu transferlerin içerisinde de, biliyorsunuz, en ağırlıklısı, katma bütçeli daireler, yükseköğrenim kurumları, öğrenci bursları, belediyelere gönderilen yardımlar bulunmaktadır.

Bizler, Maliye Bakanlığının son zamanlarda yapmış olduğu çalışmalardan, özellikle bilgisayar ağının kurulmasını, otomasyon projesini, millî emlak otomasyon projesiyle birlikte hukuk bileşim sistemi projesini ve özellikle eczane, optik firmaların hastanelere on-line ile Emekli Sandığının bu manada direkt bağlanması konusunu çok önemli bir olay olarak görmekteyiz. Yine, araziler üzerinde yapmış olduğu çalışmalar insanlarımızı teşvik etmek noktasında olduğu için, bu konuda da olumlu gelişmelerin olduğunu görmekteyiz.

YAKUP BUDAK (Adana) - Maliyeye gel!..

NİDAİ SEVEN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yolsuzluklarla mücadele konusu hiçbir zaman suiistimal edilmeden, 57 nci hükümetimizin ödün vermeden, kararlılıkla üzerinde durduğu bir konudur. Aslında, sosyal dokuyu tahrip eden, vatandaşlarımızın gözünde devletin gücünü, güvenililiğini ve saygınlığını zedeleyen yolsuzluklarla amansız bir mücadele dönemi başlamıştır. Bu mücadele dönemi, Milliyetçi Hareket Partisi...

BAŞKAN - Sayın Seven, süreniz tamamlandı efendim.

İSMET ATTİLA (Afyon) - Maliyeye gel, Maliyeye...

NİDAİ SEVEN (Devamla) - ...kamuoyunda yapmış olduğu değerlendirmelerle, kendi icraatlarını göstermiştir. Burada, milletimizin üzerinde önemle, hassasiyetle durduğu nokta şudur ki, Maliye Bakanlığının 2001 yılı gelir-gider kalemleri incelendiğinde, 10 katrilyon 941 trilyon lira civarında olan bu bütçe, gerçekten, genel bütçe içerisinde dörte 1 noktasında yer almaktadır. 48 katrilyon lira genel bütçesi olan Türkiye'de, Maliye Bakanlığı, eğer, 10 katrilyon 941 trilyon lira civarında bir bütçeyle karşımıza çıkmışsa ve bugün, 963 trilyon lira civarında, yükseköğretim kurumlarına bir katkıda bulunuyorsa ve bugün, Emekli Sandığı, Kredi ve Yurtlar Kurumu, vergi iadeleri için ayrılan transferler buralarda kullanılıyorsa... Bugün, memleketin üzerinde durması gereken en önemli konulardan bir tanesi de kayıtdışı ekonomidir.

BAŞKAN - Sayın Seven, Grubunuza mensup diğer milletvekili konuşmacı arkadaşlarınızın süresinden kullanıyorsunuz; süreyi uzatmayacağım.

Buyurun, devam edin.

NİDAİ SEVEN (Devamla) - Grup başkanvekilim devam et diyor.

Şimdi, 2001 konsolide bütçe gelirleri 43 katrilyon lira olarak değerlendirildiğinde, bunun 31 katrilyon 777 trilyon lirasını vergi gelirleri oluşturmaktadır; ama, dikkat etmeniz gereken bir nokta vardır. Daha önceki yıllarda, burada, 14,5 katrilyon lira civarında açık veren bir bütçe görüşülürken, daha sonraki sene; yani, özellikle, 2000 yılında bütçenin 9,2 katrilyon civarında açık vermesi, bir gelişme değil midir?.. Peki, 2001 yılında bütçe açığı, özellikle, yüzde 100 düşürülerek 5 katrilyon 233 trilyon olarak tespit edilmesi, bir gelişme değil midir?.. Eğer, her gün kademeli olarak bir yerlere varıldığı takdirde, bütçe açıklarını düşürüyorsanız; bu, yarın memurun, işçinin cebine girecekse, bu bir başarı değil midir?..

Ülkemizin en önemli sorunlardan bir tanesi, bütçe...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seven, süreniz tamamlandı efendim; çok rica ediyorum...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, Grubumuz adına süreyi iki arkadaşımız, Sayın Seven ve Sayın Arslan Aydar kullanacak.

BAŞKAN - Efendim, baştan ifade ederseniz, biz de hatip arkadaşımıza ikazlarımızı o şekilde yaparız.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun süresini kaç arkadaşımız kullanacak?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - 2 arkadaş kullanacak.

BAŞKAN - 2 arkadaş kullanacak...

Buyurun efendim.

NİDAİ SEVEN (Devamla) - Sayın Başkan, yalnız, 2 dakikamı yediniz.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

NİDAİ SEVEN (Devamla) - Bakın, ben önerileri açıklamak istiyorum. Ülkemizin en önemli problemlerinden biri olan bütçe açığını sağlıklı bir şekilde çözebilmek için, mutlaka, kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına alarak, vergi yükünün dengeli, adaletli dağılımını sağlayabilmek için, vergi sisteminde yapılan düzenlemeler yanında, buna paralel olarak, vergi idaresinin teknoloji ve altyapısının yenilenmesiyle ilgili projelerin, mutlaka, hızla devreye sokulması gerekmektedir.

Vergi yönetiminin içe dönük bir yapıdan, mükellefe ve iktisadî yaşama dönük bir yapıya kavuşturulması ve gerekirse, bunlarla ilgili, varsa mevzuat tıkanıklığı ortadan kaldırılarak, denetim hizmetlerinin sağlıklı yürütülebilmesi, vergi kayıp ve kaçağının mutlaka asgarî düzeye düşürülebilmesi için, mevcut personelin hizmetiçi eğitimine ağırlık verilerek, gerekli donanımın, bilgi ağının mutlaka iyileştirilmesi gerekmektedir.

Maliye politikasının temel amacı, kamu açıklarının kalıcı bir biçimde azaltılmasıdır ve sürdürülebilir bir finansman yapısına geçişin mutlaka sağlanması gerekmektedir. Malî disiplinin sağlanması, kaynakların stratejik önceliklere göre dağıtılması ve etkin kullanılması gibi temel bütçesel sonuçların elde edilmesinde önemli bir araç olan malî saydamlığın, yani, şeffaflığın yaygınlaştırılmasını sağlayacak mekanizmalar mutlaka geliştirilmelidir ve sisteme aktif bir şekilde dahil edilmeli, malî disiplini sağlamak üzere, kamu harcama reformu, bir an önce, mutlaka gerçekleştirilmelidir. Kamu harcamalarının artışı kontrol altına mutlaka alınmalı; kaynakların tahsisinde maliyet ilişkisinin sıkı bir şekilde kurulmasına ve sektörel önceliklere mutlaka önem verilmelidir.

Bütçeiçi fonlar, tümüyle kaldırılmalıdır. Bütçedışı fonlardan, kuruluş amaçları doğrultusunda, mutlaka, çalışmalar yapılıp, yeni fonların kurulmasına müsaade edilmemelidir; çünkü, daha önceden, bu fonlar, kontrolsüz kullanıldığı için, Türkiye'nin sıkıntıları bugüne kadar gelmiş olmaktadır.

Kayıtdışı ekonominin, istatistikî olarak, millî gelir hesaplarına dahil edilmesi için, mutlaka, çalışmaların yapılması gerekmektedir. Yine, kayıtdışı ekonomiyle mücadelede, tüm kamu kurum ve kuruluşları arasında gerekli koordinenin sağlanması, bilgi ve kayıtların, bu kayıtları inceleyen inceleme elemanları tarafından, erişilebilir ve kullanılabilir hale getirilebilmesi için, bilgi akışının mutlaka sağlanması gerekmektedir.

Toplumu yozlaştırmaya sürükleyen yolsuzluk ve suç ekonomisiyle mücadele stratejilerinin, mutlaka, birlikte uygulanması gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; memleketimizdeki sıkıntıların, gerçekten, kaynağını biliyoruz. Nereden geldi, neden?... Verem hastalığına, niçin kanser reçetesi yazıldı; bunları hepimiz biliyoruz.

Gelin, hep birlikte, bu memleketin önünde duran engelleri hep beraber kaldıralım.

Gelin, memurun aylığından çalanların üzerine hep beraber gidelim.

Gelin, işçinin alınterinden çalanların üzerine hep beraber gidelim.

Gelin, köylünün nasırlı elleriyle ürettiği ürününden çalanların üzerine hep beraber gidelim.

Gelin, esnafın helal rızkına haram katmak isteyenlerden hesap soralım.

Gelin, bankaların içini boşaltan, KDV'yle, faturalarla yolsuzluklar yapan ve bu memleketin kanını emen, kim olursa olsun, adres kim olursa olsun, hepsinin üzerine gidelim.

Gelin, tüyü bitmemiş yetimin hakkını gasp edenlerden mutlaka hesap soralım.

Bu manada politikalar üretelim. Birbirimizi tenkit ederek bir yere varamayız. Bu memleket bizimdir; hep beraber olduğumuz takdirde, bir yere varacağız.

Ben, bu vesileyle, Maliye Bakanlığı bütçesi lehinde oy kullanacağımı belirtiyor, şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seven.

Çalışma süremizi de dikkate alarak, saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum efendim.

Kapanma Saati : 12.52
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne) , Yahya AKMAN (Şanlıurfa)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 36 ncı Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

Bütçe görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. – 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/764; 1/765; 1/740, 3/642; 1/741, 3/643) (S. Sayıları : 552, 553, 554, 555) (Devam)

A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1. – Maliye Bakanlığı 2001 Malî  Yılı Bütçesi

2. – Maliye Bakanlığı 1999 Malî Yılı Kesinhesabı

B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

1. – 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı : 552)

2. – 1999 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1999 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/740, 3/642) (S. Sayısı : 554)

3. – 2001 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/765) (S. Sayısı : 553)

4. – 1999 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1999 Malî Yılı Katma Bütçeli İdare-ler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/741, 3/643) (S. Sayısı : 555)

BAŞKAN - Komisyon ve hükümet yerinde.

Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun ikinci konuşmacısı Kars Milletvekili Sayın Arslan Aydar'a aittir.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 15 dakikadır.

ALİ IŞIKLAR (Ankara) - Sayın Başkan, süreyi ikiye bölüyoruz.

ARSLAN AYDAR (Kars) - Onu ayarlayalım Sayın Başkanım. Üçüncü konuşmacımız da geldi.

BAŞKAN - Siz de konuşacak mısınız Sayın Işıklar?

ALİ IŞIKLAR (Ankara) - Konuşacağım.

BAŞKAN - Peki efendim. 15 dakika Grubunuza ait süre var. O zaman, 7,5'ar dakika olarak paylaşacaksınız.

Buyurun.

MHP GRUBU ADINA ARSLAN AYDAR (Kars) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Maliye Bakanlığı gelir bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunu-yorum; Yüce Heyetinizi, bizi televizyonları başında seyreden aziz milletimizi, Partim ve şahsım adına en içten dileklerimle selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2001 malî yılı bütçesinin hiç şüphesiz en can alıcı kısmı gelirler bölümüdür. Zira, bütçenin diğer bölümleri bu gelir rakamlarına göre şekillenmektedir. Bundan önceki senelerde gelire göre değil, gidere göre bütçe yapıldığı içindir ki, bugünkü malî tablo ortaya çıkmıştır. 2001 malî yılı gelirlerine baktığımızda, vergi gelirleri 31,7 katrilyonla bütçenin yüzde 73,7'sini, vergidışı normal gelir 8 katrilyonla yüzde 17,2' sini, özel gelirler, fonlar ve katma bütçe gelirleri toplam 3,3 katrilyonla yüzde 9,1'ini teşkil etmektedir; ayrıca, 5,2 katrilyon da açık olmak üzere, toplam 48,3 katrilyon giderin karşılığı denkleştirilmiş durumdadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, bu gelirlerin ve içindeki vergilerin hangi kesimden ne kadar toplandığına, kurumlar vergisinin azlığına bakmaktan ziyade, yıllardır yoksul halktan aktarılarak toplanan bu kaynağın nasıl belirli birkaç bankaya transfer edildiğini, yani, reel kesimden emilerek rantiyeye aktarıldığını, bunun normal ekonomik şartlarla mı, yoksa, duyarlı insanları canına kıydıracak kadar çirkin, çirkin olduğu kadar da kanunsuz birtakım ilişkilerle mi olduğu, neden bu duruma yıllarca devam edildiği, gereken tedbirlerin alınması noktasında oyalanmak zorunda kalındığı, benzeri tavırlarla yaklaşık onbeş sene ülke kaynakları emilerek çoğunun ülke dışına taşınmasına yardımcı olunduğu hususlarını merak ediyor, anlamakta müşkülat çekiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her geçen yıl fert başına alınan verginin sürekli artırılmasına, toplanan vergilerin miktarının katlanmasına rağmen, yatırıma ayrılan ödenek sürekli azalmış, 1990'lı yıllarda yüzde 5 seviyesinde seyretmiştir. 1985 yılında gelirlerin yüzde 25'i yatırıma ayrılırken, 1990'lı yıllarda bütçenin yüzde 5'i ancak yatırıma ayrılır duruma gelinmiştir. Yine, 1985 yılında bütçenin beşte 1'i faize ödenirken, 1999'da yüzde 75'i faize ödenmiştir. 1993'te toplam personel harcamaları 15,3 milyar dolarken, 2000'de 15,9, 2001'de de, 714 000 Türk Lirası olarak tahmin edilen ortalama dolar kuruna göre 16,6 milyar dolar olarak gerçekleşeceği öngörülmüştür. Personel sayısının arttığını, kur farklarının da biraz değişiklik yarattığını düşünürsek, personel harcamalarında gerçek anlamda gerileme olduğu açıktır. 1986 ve 1987 yıllarında vergi gelirleri, konsolide bütçe giderinin yüzde 70'ni karşılarken, 2000'de vergi gelirleri artırıldığı halde, yine de yüzde 50 düzeyine indiği görülmektedir. 1994 yılında 751,6 trilyon olarak gerçekleşen konsolide bütçe gelirleri -ki, bunun büyük çoğunluğu vergilerden oluşmaktadır- her yıl enflasyon oranının da çok üzerinde bir artışla 2000 yılında 34,9 katrilyona ulaşmış durumdadır. Ait olduğu yılın ortalama kuruna göre bütçe gelirindeki artış, döviz cinsinden bu şekilde seyretmiştir. 1994'te 25,2 milyar dolar, 1997'de 38,2 milyar dolar, 2000'de 56 milyar dolar olarak gerçekleşmekte; 2001'de, yaklaşık 60,3 milyar dolar civarında bir gelir gerçekleşmesi tahmin edilmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu artış, sadece vergi tabanının genişlemesi veya büyümeden kaynaklanmamıştır. Aksine bu artış, büyük ölçüde vergi oranı artırılarak, fert başına vergi yükü ağırlaştırılarak bu seviyeye ulaşılmıştır. 1990 yılında, vergi gelirlerinin gayri safî yurtiçi  hâsılaya oranı 16,3, buna parafiskal dahi edildiğinde 20,5; 1999'da 23,8'e, parafiskal dahil edilince de yüzde 28,3'e yükseldiği görülmektedir.

Bu oran, gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında, belki çok fazla bulunmayabilir; ancak, gelir dağılımının bu denli bozuk olduğu, büyük çoğunluğunun asgarî geçim standardının çok altında ücret aldığı ülkemizde, bunun anlamı çok ağırdır. Bir başka açıdan bakıldığında ise, karşımıza şu şekilde bir rakam çıkmaktadır: 1990 yılında kişi başına düşen vergi 302,2 dolarken, 1996'da 448,6 dolara, 2000'de 711,5 dolara yükseldiğini görmekteyiz. Vergilerin gayri safî millî hâsılaya oranına baktığımızda, o da bu rakamların böyle büyüdüğünü göstermektedir. Parafiskal hariç vergilerin gayri safî millî hâsılaya oranı 1985'te yüzde 12'ye, 1995'te yüzde 17'ye, 1999'de yüzde 24'e, 2000'de yüzde 26'ya ulaştığı görülmektedir. Vergilerin yüzde 100'ün üzerinde arttığı kesindir.

Buna karşılık, millî gelirdeki artışa baktığımızda da önümüze çıkan tablo şudur: 1987'de 1 636 dolar, 1990'da 2 682 dolar, 1993'te 3 004 dolar, 1999'da 2 878 dolar; yani, 1990 yılıyla aşağı yukarı aynı sayılır, on yıldır ülkemizde bu konuda ilerleme yoktur denilebilir. Ülkemizde millî gelir fert başına, 1963'ten 1999'a 236 dolardan 2 878 dolara ulaşırken, İspanya'da 472 dolardan 15 000 dolara, İtalya'da 840 dolardan 20 000 dolara, Güney Kore'de 135 dolardan 9 000 dolara ulaşmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 106 milyar dolar dış, 47 milyar dolar iç borcumuzun yanında -içinde bulunduğumuz 2000 yılı dahil- son onbeş yılda 200 milyar dolara yakın bir miktar kaynak da iç ve dışborç faizi olarak ödenmiş ve ödenmektedir.

BAŞKAN - Sayın Aydar, süreniz tamamlandı efendim.

ARSLAN AYDAR (Devamla) - Tamamlamaya çalışıyorum efendim.

1987 ve 1997 yılları arasında bu kolay ve kârlı kazançtan pay alma yarışına girilerek 13 tane bankanın kurulduğu, başlıbaşına çok iyi kazanç yolu olduğu, bu borcun yüzde 85'inin bankalara ait olduğu görülmektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle bütçenin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aydar.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Sayın Ali Işıklar; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ALİ IŞIKLAR (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlarken, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Maliye Bakanlığının malî konularla ilgili bir bakanlık olması münasebetiyle, memur sendika yasası ve buna bağlı olarak kamu çalışanlarının ücretleri ve bazı konularla ilgili konuşmak istiyorum.

Sayın milletvekilleri, milletleri millet yapan vazgeçilmez unsurlar vardır. Bunların en önemlilerinden birisi de devlettir. Devleti devlet yapan da, onun vazgeçilmez unsuru, olmazsa olmazı kamu çalışanlarıdır.

Saygıdeğer milletvekilleri, kamuda çalışan insanlar arasında kurum içi ve kurumlararası adaletsizlikler oluşmuş, memur, işçi, sözleşmeli, sözleşmesiz, barem içi, barım dışı kadro karşılıklı sözleşmeli, kadro karşılıksız sözleşmeli; genel hizmetler sınıfı, sağlık hizmetleri sınıfı, teknik hizmetler sınıfı gibi farklı statüler uygulanması sebebiyle, aynı yerde çalışan ve aynı işi yapan insanlar arasında çalışma barışı bozulmuş, kamu çalışanları birbiriyle konuşmaz, birbiriyle kavgalı hale getirilmiştir. Adamını bulan daha iyi bir kuruma veya statüye geçmeye çalışmakta; bunun sonucu, bazı kurumlarda çalışanların sayısı azalırken, bazı kurumlarda fazlalıklar oluşarak, yanlış istihdama sebep olunmuştur.

Misal olarak vermek gerekirse: Cumhurbaşkanlığı, Meclis Başkanlığı, Başbakanlık ve bağlı kuruluşları, SPK, bankalar, Rekabet Kurulu ve Maliye Bakanlığı gibi kuruluşlarda, sekreter, odacı gibi unvanlar diğer kurumlardaki daire başkanından fazla ücret almaktadır. Yönetim kurulu üyeleri ve bazı genel müdürler, milletvekillerinden fazla ücret almaktadır. İşçiler ile memurlar arasında uçurumlar oluşmuş, işçi, memurun üç beş katı maaş alır olmuş; şoför işçi, sekreter işçi, amiri olan bölge müdürü ve daire başkanından fazla ücret alır hale gelmiştir. Devletin çalışma düzenine çomak sokulan bu anlayış kaldırılmalı, eşit işe eşit ücret prensibine uygun olarak farklı statüler kaldırılarak, kamu çalışanları adı altında birleştirilmelidir. Böylece, kurumlararası ve kesimlerarası ayrıcalığın ortadan kalkmasıyla çalışma barışı sağlanmış, istihdam yanlışlıklarından kurtarılmış olacaktır.

Sayın milletvekilleri, 657 sayılı Yasada "her yıla bir kademe, her üç yıla bir derece verilir" denilmektedir. Ayrıca, hangi okul mezunlarının hangi derecelere kadar yükseleceği belirtilmiştir. Bu kanuna rağmen, kamu çalışanları 7'nin 9'u, 5'in 9'u, 2'nin 6'sı ve 1'in 4'ü şeklinde yükseltilerek, daha üst derecelerin ekgöstergesi, yan ödemesi ve derecesi gibi avantajlardan istifade edememekte ve bu sebeple, maaş artışları iyi olmayan bu kesim, üst kadro ve dereceden yararlanmadığı için, ikinci defa, sosyal ve ekonomik olarak darbe yemekte; çünkü, Başbakanlık Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığı, keyfî olarak, kanuna rağmen, kadro vermemekte, memurların mağduriyetine sebep olmaktadır. Bu kurumların yetkisi alınmalı, kanunun özü olan, yani, her yıla bir kademe, her üç yıla bir derece verilmek suretiyle, 500 000 civarındaki çalışanların mağduriyeti giderilmelidir.

Sayın milletvekilleri, diğer bir konu ise şudur: Bir maaş bordrosunda 30'a yakın kalem yer almaktadır. Maaş bordrosunda yer kalmamış; anlamını yitirmiş kalemlerle doludur. Şöyle ki: Doğum yardımı 1 182 000, çocuk yardımı 1 576 000, aile yardımı 11 032 000, konut yardımı 600 000 ve 200 000 arası olduğunu göz önüne aldığımızda, bunların ne kadar anlamını yitirdiği ve anlamını yitirdiği halde, yıllardan beri, böyle kalarak, özüne uygun verilmediği de herkesin malumudur. Onun içindir ki, sayın milletvekilleri, bu, kısaca, ya ortadan kaldırılmalı ya da mutlak suretle düzeltilme yoluna gidilmelidir.

Saygıdeğer milletvekilleri, diğer bir konu da şudur: Kamuda görev yapan devlet memurları için gerçek bir iş ve görev tarifi yapıldıktan sonra, buna göre, onlarca unvan yerine, bürokrasiyi azaltacak, devletin hantal yapısını daha dinamik bir yapıya kavuşturacak sisteme geçilmesi gerekmektedir. Kademeleşmenin çoğalmasına, hiyerarşinin artmasına neden olan unvan fazlılığının azaltılması için çalışmalar yapılmalıdır. Müsteşar muavinlikleri, genel müdür muavinlikleri, daire başkan yardımcılıkları, müdür muavinlikleri gibi unvanlara son vererek işlemlerin hızlanmasına vesile olup, kişiye unvan verilmesinden vazgeçilmelidir.

Ayrıca, 150 civarında memur unvanı vardır ve bu unvanların birçoğu anlamını yitirmiştir. 150 civarındaki memur unvanı minimuma indirilmeli, özel sektöre daha ucuz maliyetle yaptırılacak işler için unvan ve sıfatlar kaldırılmalı; devlet, uzman veya kamu çalışanları sıfatlarına geçilerek, matbaa, fotokopi, temizlik, şoför gibi unvanlardan kurtarılarak, aslî görevini yapacak hale getirilmelidir.

Sayın milletvekilleri, bu saydığım ve zamanın kısalığı neticesiyle konuşamadığım diğer konular için, bu hale getirilen kamu çalışanlarının bugünkü düştüğü konumdan kurtarılması için, mutlak surette, acilen ekonomistlerden, maliyecilerden, teknokratlardan oluşan bir kriz masası kurulmalı, yıllardan beri depremzede olan ve ekonomik soykırıma tabi tutulan bu kesim, millet ve devlet...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Işıklar; 1 dakika süreniz var.

ALİ IŞIKLAR (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, bu kesimdeki arkadaşlarımızın kurtarılmasının yegâne yolu, ancak bir sendika yasasına ulaştırılmalarıyla mümkün olabilir. Bugün, bu hükümet zamanında yeniden Meclise sunulan ve Plan ve Bütçe Komisyonuna getirilmiş olan sendika yasa tasarısı süratle ele alınmalıdır. Hükümet protokolünde ve öncelikli yasalarda yer almasına rağmen, Çalışma Bakanlığımızın arzulu davranmaması sonucu, Bakanlığın kendi hazırladığı bir taslak olmasına rağmen, bugüne kadar çıkarılamamıştır. Bu yasa, Anayasanın beş yıllık emri, uluslararası sözleşmelerin taahhüdü, hükümet protokolünün gereği, kamuoyunun arzusu, kamu çalışanlarının beklentisi; para istemiyor; Meclisteki tüm partilerin arzusu ve isteği.  O zaman, hâlâ niye bekliyoruz? Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan bu kanun tasarısı, gerekli tedbirler alınarak, bir an önce çıkarılmasına çalışılmalıdır diyorum.

Yasasını elde eden kamu çalışanları, emsalleri gibi masanın bir tarafına oturarak kangren olan meselelerini çözebilmeli ki, bu ülke kurtulsun; bu insanlar son sınıf vatandaşlıktan çıkarılarak layık olduğu konuma getirilebilsinler. Bu hususta, sendika yasası ve diğer konularda, Maliye Bakanlığımızın gerekli eğilimi yapacağına inanıyor; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sağ olun. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işıklar.

Gruplar adına son konuşmalar, Demokratik Sol Parti Grubu adına olacak.

Birinci konuşmacı, Sakarya Milletvekili Sayın Ramis Savaş.

Buyurun Sayın Savaş. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA Ş. RAMİS SAVAŞ (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Maliye Bakanlığı bütçesiyle ilgili konuşmama başlarken, şahsım ve Demokratik Sol Parti Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmamda, bütçenin, hazine işlemleri dışında, ödenek ve gelirler yönünden sahibi durumunda olan Maliye Bakanlığının görev ve yetki alanına giren kamu maliyesi ile bütçe ilişkileri konusunda değerlendirmelerde bulunmaya çalışacağım.

Dünya ekonomisinde 1970'li yılların sonundan itibaren başlayan ve 1980'li yıllarda hızlanarak devam eden yapısal değişiklikler, kamu sektörünün ekonomik ve malî faaliyetlerde daha profesyonel olması ihtiyacını doğurmuştur. 1980'li yıllardaki bu hızlı değişim sürecine, biz, mevcut kurumlarımızı güçlendirme, görülen eksiklikleri giderme noktasından bakmak yerine, kurumlarımızı parçalayarak ayak uydurmaya çalıştık.

Ne yaptık; önce, hazineyi Maliye Bakanlığından ayırarak, Hazine Müsteşarlığını kurduk; Gümrükleri sadece gelir kapısı görerek, Maliye'ye bağladık; Hazine Müsteşarlığı yetmedi, Dış Ticaret Müsteşarlığını kurduk, sonra gümrükleri de müsteşarlık yaptık; müsteşarlıklar yetmedi, fonlar kurduk. Şimdi ise, hemen her sektörle ilgili üst kurullar kurmaya başladık. Bugün, KİT'leri tasfiye etmek için kurulan Özelleştirme İdaresi Başkanlığının, bu ülkenin en büyük KİT'i haline geldiğini hepimiz biliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün geldiğimiz noktada, bütçe sistemimiz, kamusal faaliyet alanının tümünü kavrayan bir yapı göstermemektedir. Halen görüşmekte olduğumuz ve "konsolide bütçe" olarak adlandırdığımız bütçe, 36 adet genel bütçeli kuruluş ve 65 adet katma bütçeli kuruluştan ibaret bulunmaktadır. 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 115 inci maddesinde yer alan katma bütçenin "kendi gelirleriyle giderlerini karşılayan bütçelerdir" ifadesinin arkasındaki temel fikir, bu kuruluşların üretmiş olduğu mal ve hizmetlerin piyasada fiyatlandırılabilir olduğunun kabulüdür; ancak, bugünkü uygulamada, bu kuruluşlar, amir kanunun getirdiği temel yaklaşımın çok dışında bir kaynak yapısıyla faaliyet göstermektedirler.

Sayın milletvekilleri, 2001 yılı bütçe rakamlarına bir bakalım isterseniz. 2001 yılı bütçe ödeneği 4 katrilyon 784 trilyon lira olarak belirlenen bu 65 adet katma bütçeli idarenin özkaynak gelirleri sadece 300 trilyon liradır; yani, bu kuruluşlarının gelirlerinin sadece yüzde 6'sı bu kuruluşların kendi özkaynaklarıyla karşılanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de, konsolide bütçe uygulamasının bir başka yönüne dikkatinizi çekmek istiyorum. Gerek kaynak yaratma gerekse kaynak kullanımı anlamında, birkısım kuruluşlar, faaliyetlerini, döner sermaye, fon ve vakıf uygulamalarıyla konsolide bütçe dışına çıkarma eğilimindedirler. 1980 sonrası malî sistemimiz içerisinde bütçe birliği ilkesinin bozulmasına neden olan en önemli etkenin fon uygulamaları olduğu görülmektedir.

Fon uygulamalarıyla, başlangıçta, bütçe disiplininden kaçış hedefleniyordu; fakat, son yıllarda, bu amacın yerini, personele ek ücret yaratabilme anlayışı almıştır. Fonların tasfiyesiyle birlikte, bu defa, tekrar, döner sermayelere yönelim başlamıştır. 657 sayılı Yasa çerçevesinde verilemeyen sosyal ve malî haklar, dolambaçlı yoldan, fon veya döner sermayeler kurularak verilmek istenmekte olup, çözüm Devlet Personel Yasasının yeniden düzenlenmesindedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; döner sermaye işletmesi kurulmasındaki temel amaç, devletin aslî görevlerinin yapılması için kaynak yaratmak değil, atıl kapasiteyi kullanmaktır. Halen genel bütçeli dairelere ait 2 072 adet, katma bütçeli dairelere ait ise 472 adet olmak üzere, 2 544 adet döner sermaye kurulmuş olmasının temel nedeni; mevcut malî yasal süreç, bütçe uygulaması ve Parlamentonun denetiminden kaçıştır. Bu işletmelerin 1999 yılı gelirleri 958 trilyon lira olarak gerçekleşmiştir, giderleri ise, 887 trilyon liradır. Bunun anlamı şudur:

1999 yılı bütçe büyüklüğünün yüzde 4'üne tekabül eden 958 trilyon liranın çok önemli bir kısmı, 2 544 adet işletmede, çoğu yeterli eğitime sahip olmayan, saymanlık yetkisi verilmiş kişiler tarafından idare edilmiştir. Kamu malî yönetimini disipline etmek üzere, döner sermaye işletmelerinin birleştirilerek sayılarının azaltılması, döner sermayede çalıştırılanların maaşlarının mutlak suretle bu işletmelerden ödenecek şekilde döner sermayelerin yeniden yapılandırılması ve saymanlık hizmetlerinin de ehil ellere verilmesi amacıyla, Maliye Bakanlığınca hazırlanacak tasarının bir an önce Meclise sevk edilmesini bekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son yıllarda, ilgili kuruluş bütçelerine alınabilecek fiyatlandırılabilir bazı hizmetlere ait gelirlerin kamu kurumları bünyesinde kurulan vakıf ve derneklerce tahsil edilmesi uygulaması da yaygınlaşmıştır. Sağlıkla ilgili birimlerde, tapuda, adliyede bir işiniz olduğunda, resmî makbuzların yanında mutlaka bir vakıf veya dernek makbuzu da elinize tutuşturulmaktadır. İşin ilginç yanı, kendi gelirleriyle kendi giderlerini karşılar dediğimiz katma bütçeli kuruluşlar bünyesinde dahi hem döner sermaye hem vakıf hem de dernek kurulabilmektedir.

Kamu kurumlarının ödenek yetersizliği gerekçe gösterilerek, normalde kamu kurumlarının yapması gereken hizmetlerin vakıf ve dernekler eliyle yürütülmesi, bürokratik kaynaklı rant kavgalarına neden olmaktadır. Kamu kurumlarının bünyesinde kurulan dernek ve vakıfların hami-liğinin en üst düzey bürokratlar tarafından yapılması, sistemin denetimini de engellemektedir.

Bu çerçevede, 2001 malî yılı bütçesinin 66 ncı maddesinde yer alan "Kamu hizmetlerinin fiyatlandırılması" başlıklı maddeye işlerlik kazandırılması, hatta, bu konunun, bütçe kanunu tasarısına konulan sınırlı süreli, ucunun nereye varacağı belli olmayan yetkilerle değil, hazırlanacak bir kanunla düzenlenmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; istendiği takdirde, bütçe disiplini içine alarak kontrol etme imkânımız bulunan fon, döner sermaye, vakıf ve dernek gibi oluşumlar dışında, bütçeyle doğrudan ilgisi olmayan kamu varlıkları ile üstlenilen yükümlülükler dolayısıyla yapılan harcamalar, gelişmekte olan ülkelerin bütçe uygulamalarında karşılaşılan temel problemlerden biri haline gelmiştir.

Dolaylı bütçe harcamaları olarak adlandırılan kamu varlıklarına yapılan harcamalar, KİT'lerden doğan görev zararları, garantili dışborçlar, Hazine garantili yap-işlet-devret projeleri, bütçemize yük getiren başlıca kalemler olarak ortaya çıkmaktadır.

Son yıllarda artan bütçe açıkları nedeniyle, bir çeşit kurtarıcı olarak gündeme getirilen özelleştirme faaliyetleri sonucunda, devletin kasasına giren nakit ile devlet envanterinden çıkan mal veya taşınmaz varlık arasında, fayda-maliyet ilişkisi tam olarak kurulamamaktadır. Çeşitli kuruluşlara verilen Hazine garantileri de bütçeler üzerinde yük oluşturmaktadır. Örneğin, Hazine garantili yap-işlet-devret projeleriyle ilgili olarak, ilk kez, 1999 yılında garanti yükümlülüğü doğmuş ve İzmit Büyükşehir Belediyesi adına 111 milyon ABD Doları tutarında su faturası, ürün satış garantisi olarak devlet tarafından üstlenilmiştir. Bu tür garanti kapsamındaki ödemelere, 1994 yılından itibaren, tasarruf mevduatına verilen sınırsız devlet güvencesinden kaynaklanan yükümlülükler de eklenmiştir. Enerji alanında ise, yap-işlet-devret modellerinde benzeri türdeki garantilerin, önümüzdeki yıl bütçelerini şimdiden ipotek altına alacağı gözükmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sene başında uygulamaya konulan istikrar programı, malî sektördeki sorunların çözümüne özel bir önem vermekteydi. Üç yıllık programın ilk yarısında, geçmişin yarattığı tahribatın bir eylem planı çerçevesinde tedavisi ve geleceğe yönelik hazırlıklar planlanmıştı. Yaşadığımız likidite problemi nedeniyle, şimdi, istikrar programını uygulamaya koyduğumuz günlerden daha farklı bir noktada bulunmaktayız. Bu nedenle, programın bir parçası olan 2001 yılı bütçe hedeflerini tutturabilmek için, genel olarak, harcamaları daha da kısmanın ya da yeni uygulamaya koyduğumuz ekvergilere yeni eklemeler yapmanın doğru olmayacağını düşünüyorum.

Bu çerçevede; birinci olarak, vergi politikasına, şimdi, eskisinden daha çok ihtiyacımız olduğunu; ancak, bunun yolunun, mutlak surette, vergi vermeyenlerin, kayıtdışı ekonominin üzerine gitmek şeklinde olması gerektiğini; ikinci olarak, bankacılık sektörünü, mutlaka, sağlıklı bir yapıya kavuşturmamızın zorunlu olduğunu, bununla ilgili operasyonların tavizsiz olarak yürütülmesi gerektiğini; üçüncü olarak ise, konuşmamda izah etmeye çalıştığım, konsolide bütçe uygulamasında sorun olmaya devam eden, katma bütçeli idarelerin, kendi kaynaklarını yaratamama, fon ve döner sermayeler ile kamu eliyle kurulan dernek ve vakıfların kaynak israfına neden olan uygulamalarının, bütçenin sahibi ve uygulayıcısı olan Maliye Bakanlığı tarafından, 2001 yılı içerisinde ele alınmasının gerekliliğini, bir kez daha yineliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zorunlu olarak yapılması gereken kamu harcamalarından vazgeçmek uğruna "faiz dışı bütçede fazla veriyoruz ve vermeliyiz" anlayışını, uzun süre devam ettiremeyiz.

Dış kuruluşların dayatmalarına karşı savımız, ortak toplumsal mutabakata dayanan, toplumun tüm kesimlerini asgarî müştereklerde kavrayan, ciddî ve tutarlı, uluslararası dünyanın realitesini gözden kaçırmayan, ülke gerçeklerinden de kopuk olmayan, aynı zamanda, popülist olmayan bazı derneklerin "ekonomiyi düzeltin; ama, bizden özveri istemeyin" çığlıklarına da prim vermeyen, ulusal harcama, gelir ve para politikalarını, kararlılıkla, inançla ve ısrarla uygulamak olmalıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dışarıdakilere güçlü olalım derken, içeride, yıllarca, enflasyon ortamında, kârlarına kâr katan bazı kişiler, enflasyon düşmeye başlayınca, gerçek niyetlerini ortaya koymaya başladılar. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

Bundan birbuçuk yıl kadar önce, nereden buldun yasasını uygulatmamak için, bir televizyon kanalından diğerine koşturan "hazine arazileri üzerine yapılan gecekondulara ruhsat verilirse, devlet 50 milyar dolar kazanır" diyen, turizmin geliştirilmesi için okulların kapatılmasını öneren şaşırmış bir zat, şimdi de, Millî Güvenlik Kurulunu, ekonomiye el koymaya çağırmış. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) Yüce Meclisi hiçe sayarak tam bir sorumsuzluk örneği sergileyen bu şaşırmış zatı, şiddetle kınıyorum. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; MHP sıralarından alkışlar)

Bu duygularla, Maliye Bakanlığı 2001 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diler, Sayın Başkan ve Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Savaş.

Demokratik Sol Parti Grubu adına ikinci söz, Kırklareli Milletvekili Sayın Necdet Tekin'e aittir efendim.

Buyurun Sayın Tekin. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA NECDET TEKİN (Kırklareli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2001 yılı gelir bütçesi üzerinde Demokratik Sol Parti Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlarım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2001 yılı bütçesini dokuz gündür görüşüyoruz. Bu bütçe, istikrar tedbiri uygulayan bir ülkenin, reel koşullarda ve reel değerlerde, hiç hayalciliğe kapılmadan hazırladığı bir bütçedir.

Bütçenin gelirleri de harcamaları da, bir istikrar programının koşullarına göre hazırlanmıştır. Bu bütçe, ulusumuzun, önümüzdeki yüzyıla ilişkin öngörülerine ve beklentilerine yönelik, devletimizin en önemli belgelerinden birisidir.

Bu bütçe, farklılıklarımızın değil müştereklerimizin, el ele verilip doğruları arayıp bulma ve bunları ortak aklın fırınında yoğurma ve sonuçlarını ülkemiz insanının yararına yaşama geçirme idealinin üstün geldiği bir bütçe olmalıdır. Onun için, hiç çekinmeden, siyasî görüşlerimizin dışında, ekonominin reel kuralları doğrultusunda, ülkemizin geleceği için doğruları istemek, bunları ortaya koymak bizlerin en kaçınılmaz görevidir.

Gelir bütçesinin genel ve kalemler bazında analizine girmeden önce, Osmanlıdan bu yana, gelir, gelir idaresi ve vergiye bakışımızın kısaca bir özetini yapmak istiyorum.

Bizde ilk vergi, ilk gelir toplama eylemi, Osman Gazi'nin yayımladığı bir fermanla başlamıştır. Âşık Paşa tarihine göre, bu fermanda Osman Gazi şöyle demektedir: "Her kim, pazarda satış yapıp para kazanırsa, bunun için, bunun 2 akçesini versin -hiç teferruat yok- satmazsa vermesin ve bu kuralı kim bozarsa, Tanrı, onun dinini ve dünyasını bozsun" diyerek, ilk gelir vergisini koymuştur; yani, Osmanlıda vergi vermeyenler, bir noktada Tanrı'ya havale ediliyor ve kendilerine bir anlamda ileniliyor ve dininin ve dünyasının bozulması isteniyor.

1838 yılına gelindiğinde, Osmanlı, Maliye Nezaretini kuruyor ve bu yıl, Maliye Nezaretinin vergi dairelerini sıralıyor. Bunlar, sırayla "avarız", "bedeli nuzûl" gibi gidiyor ve en önemlisi "haraç" vergi dairesi. Yani, Osmanlı, bir noktada, 1838'de vergiye haraç olarak bakıyor, haraç alma olarak bakıyor. Ancak, 23 Nisan 1920'de, bu genç Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk çıkarmış olduğu yasa da vergi yasasıdır; yani, 1 numaralı yasa, vergi yasasıdır.

Şimdi, bu özeti yaptıktan sonra, bugüne kadar yapılan bütün çağdaş gelişmelere rağmen, vergi almak, vergi toplamak pek sevimli olamamıştır. Belki de bunda, verginin, bir tür haraç olarak başta adlandırılmış olması da psikolojik olarak rol oynamış olabilir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; günümüz çağdaş toplumlarının vergicilik anlayışı, ekonomik, sosyal ve politik anlayışların bir bileşkesini oluşturur. Teknolojide meydana gelen hızlı değişiklikler, ekonomi bilimindeki olağanüstü gelişmeler ve çağdaş özlemlerin etkisiyle, vergi ve vergi toplama işlemi yeni bir yörüngeye girmiştir. Türkiye, bu değişimden, ne yazık ki, yeterince etkilenememiştir.

Türk vergi sisteminin ekonomik gelişme üzerindeki etkilerinin bir türlü özlenen seviyeye çıkarılamaması, vergi potansiyelinden yararlanma oranının düşüklüğü ve kalkınmanın hizmetinde etkin bir araç olarak verginin kullanılamaması, günümüzün en çok yakındığımız konularının başında gelmektedir.

Vergi, kendi başına bir amaç değil, diğer ekonomik ve sosyal politikaların oluşumunda bir araç olarak görülmelidir.

Vergi politikalarının, hızlı, adil ve dengeli kalkınma hamlelerinde en önemli rolü oynadığı gerçeğini hiç kimse inkâr edemez.

Modern vergi sisteminde, vergicilik anlayışının üç temel işlevinin bir arada yerine getirilmesi gerekir:

Bunların birincisi, vergi sisteminin, devlete normal hizmetlerin yanında, ekonomik gelişme için gerekli olan parasal olanakları sağlamasıdır.

İkincisi, vergi yükü vatandaşlar arasında sadece adil dağıtılmakla kalmayıp, vergi sisteminin, toplumda gelir ve servet dağılışlarındaki adaletsizlikleri giderici, toplumun her bireyini, yansızlığına ve adilliğine inandırıcı olması gerekir.

Son olarak üçüncüsü, vergiler, ekonomik hayatı daraltıcı, olumsuz etkileyici ve vergiden kaçınma yollarının aranmayacağı bürokratik engellerden arındırılmış olmalıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, toplumun özlediği vergiler açısından, vergi mevzuatı açısından, vergilerin kullanıldığı yerler ve harcamaların etkinliği açısından kamunun bilgilendirilmesi gerekir.

Halkın onayının ve güveninin kazanılmasında, etkinliğin sağlanmasında şeffaflık şarttır. Dolayısıyla, vergi idaresi, vergi politikaları uygulamalarını anlatmalı ve halkta vergi bilincinin yayılmasına çalışmalıdır. "Ben vergimi veriyorum" felsefesi ve inancı, Türk toplumuna mutlaka yerleştirilmelidir. "Ben vergimi veriyorum" felsefesinin ve inancının yerleştiği Türk toplumunda vergi kaçakları  azalacak, insanların devlete olan güveni artacak, devletin, topladığı vergileri yerinde harcamak zorunda kalacağı bir ekonomik iklim, bir katılımcı, çağcıl, demokratik iklim oluşmuş olacaktır. Her şeyden önce, vergi daireleri, Gelirler Genel Müdürlüğü ve Maliye Bakanlığının halka internet yoluyla, diğer televizyonlar yoluyla açıklığı ve şeffaflığı "ben vergimi veriyorum" inancı doğrultusunda yerleştirmesini beklemekteyiz; bu, gereklidir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu cümleden olarak, devletin vergi sepetinin dağılımını bilmek, hem vatandaşın hem de yatırımcının en doğal hakkıdır. Şimdi, bu vergi sepetinin dağılımına kısaca bir bakmak istiyoruz. Geçmiş yıllarda da söyledik; vergi sepeti yaklaşık olarak 32 katrilyon civarında, toplayacağımız  vergi; bunun 11,8 katrilyonu, sadece beyannameli mükelleflerden toplanan vergi; diğeri, zorunlu olarak hepimizin elbirliğiyle ödemiş olduğumuz KDV'lerden, petrolden ve diğer vergilerden. Böyle bakınca, beyannameli mükelleflerden alınan vergiler, toplanan vergilerin yüzde 25'ini geçmiyor; bu, adil bir dağılım değil. Bu Meclis el ele vererek, bunu daha adil hale getirmek zorunda. Çünkü, Batı ülkelerinin hepsinde halkın yüzde 95'i, hatta yüzde 100'ü vergi mükellefi; en azından verme açısından veyahut da iade alma açısından vergi mükellefi.

Bu tablo, çağdaş bir tablo değildir. Bu tabloyu çağdaş bir hale getirmenin, daha doğrusu, vergi sepetinin dağılımını halkın daha çok katılımını sağlayacak hale getirmenin bir yolu ve yöntemi olmalıdır. Bu da, kayıtdışı ekonominin, mutlaka kayıt altına alınmasından geçmektedir. Tek çıkar yol, vergitabanını genişletmek ve kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almaktır; yani, ülkemizde herkesi vergi mükellefi yapacak sistemi vergide mutlaka kurmak zorundayız.

Yukarıdaki tabloya bakılınca, ülkemiz âdeta bir kayıtdışı ekonomi cenneti haline gelmiştir; çünkü, yüzde 25'i kayıtlı vergi mükellefidir; daha doğrusu, toplanan vergilerin yüzde 25'i ancak kayıtlı ekonomiden gelmektedir. Bugün, gerek özel sektörde gerekse devlette, kayıtdışılığın olmadığını söylemek mümkün değildir. Devletin vatandaşına nüfus kâğıdı verdiği bir yerde, nüfus sayımı olur mu?! Bu "kayıtdışı nüfusum var" demektir. Sayıştayın bu yıl verdiği uygunluk raporlarında, hazine belgelerinde, dış kredi kullanan kuruluşların, bu kredilere ilişkin bilgileri zamanında ve tam bildirmedikleri, bu nedenle, devlet muhasebesinin netleşememesi,  kayıtdışılığı göstermiyor mu?!

Özel sektöre gelince; kayıtsız işçi çalıştırma, çalışmanın çocuklara, kadınlara ve evlere yönlendirilmesi, bir kayıtdışılık örneği değil midir? Dernekler, vakıflar, bir anlamda döner sermayeler, son yılda çoğunu kaldırdığımız fonlar; hastanelerde, mahkemelerde, okullarda ve diğer kamu ve özel kuruluşlarda alınan bağışlar ve yardımlar, devletin vergi sisteminden kaçmak değil de nedir?! Açıkçası, özel sektörün büyük bir kısmında mevcut vergi sistemi, herkesi kayda almadığı için, kayıtdışılığı teşvik etmiyor mu? Bilim adamları "kayıtdışı yoğun ekonomilerde, Gelir, Kurumlar, Katma Değer Vergileri ile harç ve sosyal güvenlik gelirleri düşer" diyor; bizde düşük değil mi?! Sosyal güvenlik açıklarımız artmıyor mu; bu, bir yara değil mi?!

Devamla, kayıtdışı ekonominin büyümesi; bütçe açığının artmasına, ekonomide haksız rekabete, kaynakların verimsiz alanlara kaydırılmasına, vergi adaletsizliğine ve ekonomik anarşinin yaratılmasına, işçilerin pazarlık gücünün kırılmasına, moral değerlerin bozulmasına, rejime olan güvenin sarsılmasına, ekonominin dövize kaymasına, bankacılık sisteminin sarsılmasına yol açmıyor mu?! Bu saydıklarımızın hangisi ülkemizde yok?! Açıkçası, kayıtdışı yoğun ekonomilerde, âdeta, yaşamayan yaşayanlar var, hiçbir şey gerçek değil. Gayri safî millî hâsıla, büyüme, istihdam, sağlık, kısacası ekonomik yaşam gerçek değildir. Haksız rekabet, haksız kazanç, devletin vergi kaybı, kayıtdışı üretim, naylon fatura, nüfuz ticareti ve kayırmacılık, bunların hepsi kayıtdışılığın ürünüdür. Bu nedenle, artık, ülkemizde herkesin vergi mükellefi olma zamanı geldi de geçiyor bile.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kayıtdışı ekonomi, ekonomide krizleri, krizler de kayıtdışılığı destekler. Açıkçası, kayıtdışılık ile ekonomik kriz, birbirinin ayrılmaz parçasıdır. Kayıtdışı ekonominin bir ülkede büyümesi, yönetim şekli demokratik olsun olmasın, bütün hükümet etme türlerine bir başkaldırıdır. Kayda geçmeyen her türlü faaliyet, demokratik rejimleri zaafa uğratır. Hiçbir hükümet, kayıtdışılığı teşvik edemez, buna seyirci kalamaz ve kalmamalıdır.

Ancak, son günlerde, kayıtdışılığı asla özendirmemesi gereken, malî miladın tamamen kaldırılmasını savunabilen bir zat "yüzde 25 enflasyonu ne yapalım" dedikten sonra, demokratik ve parlamenter rejime alternatifler önermekten, maalesef çekinmemiştir. Demokrasi dışı rejimleri özleyen bu zatla ilgili takdirleri, Yüce Meclise ve halkımıza bırakmadan edemiyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kayıtdışılıktan kurtulmanın tek yolu, vergi sistemimizi, mutlaka, herkesi kapsayacak şekilde bir daha gözden geçirmektir. Bunun için, mutlaka bu Meclis, az vergiyle idare etme zorunda bırakılmamalıdır; insanlarımızın hepsini, elbirliğiyle ve birlikte vergi vermeye davet etmelidir ve bunu özendirmelidir. Aksi halde vergiden kaçınma yollarını ne kadar kapatırsak kapatalım, mutlaka ve mutlaka, bu yönteme gidilmelidir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; o halde, tek çözüm yolu, ekonomiyi kayda almaktadır; daha açıkçası, ekonomik faaliyetleri, hamiline olmaktan çıkarıp, nama haline getirmektir. Bu da, vergi tabanını genişleterek, herkesi, bu tabanın bir bireyi haline getirmekle çözümlenir. Meclisimiz, artık, bu temel ekonomik sorunu, bu vergi sorununu, gün geçirmeden çözümlemelidir.

Bu duygu ve düşüncelerle, Demokratik Sol Parti ve şahsım adına, Yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tekin.

Gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahısları adına, bütçenin lehinde konuşmak üzere, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun.

MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı gelir bütçesi üzerinde, şahsıma adına, lehinde konuşmak için, söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, he-pinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 2001 yılı konsolide bütçe gelirleri, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, 2001 yılı programı ve programda öngörülen ekonomik büyüme, ihracat büyüklüğü, döviz kurlarında ortaya çıkacak değişiklikler, 2001 yılında beklenen fiyat hareketleri, vergi sistemimizde gelir elastikiyeti, istihsal ve istihlak tahminleri, bütçe giderleriyle ilgili büyüklükler, yürürlükteki mevzuat ve alınacak tedbirler göz önünde bulundurularak tahmin edilmiştir.

Değeri milletvekilleri, 2000 yılı bütçesinde gelirler 34 katrilyon 819 trilyon olarak tahmin edilmiş; ekim sonu itibariyle, bu gelirin, aşağı yukarı 28 katrilyonu gerçekleşmiş olmaktadır; Kasım ve aralık itibariyle 6 katrilyon daha tahmin edilmekte, 2001 yılında ise, konsolide bütçe gelirlerinin 43 katrilyon 127 trilyon liraya ulaşacağı tahmin edilmekte, ki, 2000 yılına göre, yüzde 23,9 artış olacağı şeklinde hesaplamalar yapılmıştır.

Görüldüğü üzere, gelir idaresi, fevkalade gayretler neticesinde, bütçede bir yıl önceden tahmin edilen gelirleri tahsil etmekte ve bütçenin en sağlam finansman kaynağı olarak yerini almasını temin etmektedir. Ancak, gelir idaresinde çalışan insanlarımız, amirinden memuruna kadar -Maliye Bakanlığının diğer personeli dahil- neredeyse -eğer fondan aldıkları cüzi bir parayı dahil etmezsek- kamu personeli içinde alt tabakalarda yer almaktadır.

Şimdi siz, gelir idaresinin 43 katrilyon lira vergi tahsil etmesini hesaplayacaksınız, muhammen bütçeye koyacaksınız; ama, öbür taraftan, gelir idaresine hiçbir şey vermeyeceksiniz!..

Ayrıca, DSP sözcüsü arkadaşımızın biraz önce ifade ettiği gibi, Hazineyi Maliye Bakanlığından ayıracaksınız, Hazine Müsteşarlığı kuracaksınız, Hazine Müsteşarlığının başına getirdiğiniz insan da Hazineden bihaber olacak!.. Bu millette, gelir idaresinin toplamış olduğu bu vergilerin, kamuda kötü bir intiba bırakan bu bankaların batmasında finansman kaynağı olarak kullanılacağı intibaını -ima yoluyla da olsa- bırakacaksınız!..

Şimdi soruyorum... Yine, bir sözcü "vergi tabanını genişletelim" diyor. Vergi tabanını genişlettik, hayat standardı esasını getirdik; çaycıyı, çorbacıyı, maydanoz satan herkesi bu hayat standardına dahil edecek şekilde bir düzenleme getirdik. Daha bunun dışında vergi tabanını nasıl genişletebiliriz?!

Geçen sene, deprem vergisi dolayısıyla, vergi dışı kalan devlet tahvili ve hazine bonosu da, gene burada verilen önergelerle, vergi yasası değişikliğine dahil edilmek suretiyle 1,9 katrilyon liralık bir verginin alınması da sağlandı; yani, sermayenin de vergilendirilmesi, geçen sene deprem vergilerinin görüşmelerinde -bu bütçede- hükümet tasarısı olarak değil, muhalefetin aşırı itirazı üzerine, Genel Kurulda önergeyle konuldu. Deprem vergisi diye tabir edilen 2,9 katrilyonluk verginin 1,9 katrilyonu, hazine bonosu ve devlet tahvillerinden sağlanmıştı.

Bunun dışında, bu milleti, daha nasıl vergilendireceğiz?! Bu millete "vergi ver, ver, ver" diye diye bu millet artık ölüm noktasına gelmiş; yani, bu insanların geçimini sağlayacağı bir akarı bu insanlara bırakmamamız, bu Meclisin vicdanına acaba ne derece sığar?! Bu insanların, ilk, orta, lise ve yüksekokul dahil birçok yerlerde, masraf kapısı sayılabilecek yerlerde tahsillerine devam etmekte olan çoluk ve çocukları ve etraflarında bakmakla mükellef oldukları insanlar vardır.

İşte bu hükümetin anlayışı, insanca, medenî bir şekilde yaşayan bu insanları ve bu milleti, hep servet düşmanı şeklinde görüyor intibaı verilmek suretiyle, vergi, vergi, vergi... Vergi istediğinde aslan kesiliyor; ama, koalisyon ortaklarından -sayın vergi dairesini, Maliye Bakanlığını bu sözlerimden tenzih ediyorum; Sayın Bakanımız, bunlara en fazla karşı çıkanlardan birisi- Hazineyi temsil eden bakan ve o kesim, Hazineyi güzel idare edemediği için, Maliyeye Hazine yük olmaktadır; halbuki, daha önceleri, Hazine Maliyeyle müşterekti; hem tahsilat hem paranın idaresi Maliye Bakanlığındaydı.

Değerli milletvekilleri, 2000-2002 dönemini kapsayan üç yıllık bir makro ekonomi programı uygulamaya konulmuştu. Programın temel amacı, hepinizce malum olduğu üzere, kamu açıklarını azaltmaktı; ancak, batan bankalar dahil, bu yıl itibariyle, daha 2001 yılı bütçesi için 1 kuruş tahsil edilmeden, şu an neredeyse birikmiş 45 katrilyon kamu açıkları var. Acaba, hükümet, bunun izahını nasıl yapacak?!

Yine, hükümetin amacı, üç yıllık bir dönem sonunda, enflasyonu, tek haneli rakamlara indirmekti. Hükümet, enflasyonu ilk yılda yüzde 20-25'lere, ikinci yılda yüzde 10-12'lere, üçüncü yılda da yüzde 7'lere düşürmek istiyordu; ama, ilk yıl, enflasyon yüzde 40'ların üzerinde; hükümetin kabul ettiği enflasyon yüzde 35'lerde, fakir fukaranın aldığı, giydiği, yediği, içtiği şeylerdeki enflasyon yüzde 70'lerde. Tahmininiz ve hesaplamalarınız, görüyorsunuz, sapmalarla, mukayese edilmeyecek şekilde hatalarla doludur.

Değerli milletvekilleri, üçüncü husus ise, reel faizleri aşağı çekmek ve sürdürülebilir bir ekonomik büyüme sağlamaktır. Merkez Bankası, 22 Kasım 2000 tarihi itibariyle, reel faizleri aşağı çekmekte aracı olması gerekirken, bankalararası işlemlerde, bizzat kendisi, yüzde 3, yüzde 4 faiz uygulamak suretiyle, repo yapmak suretiyle, faiz ve kâr, rant peşine koşmuştur. Peki, bu Merkez Bankası, bu hükümete, bu Hazineye bağlı değil mi?! Merkez Bankasının, hükümetin almış olduğu ekonomik istikrar tedbirlerinin hedefine ulaşmasında katkı sağlaması gerekmez mi?! Yine, o günler itibariyle, Merkez Bankasının uygulamış olduğu para politikasıyla, gecelik faizlerin yüzde 19 000'lere çıkması suretiyle o kaos yaşanmıştır. Bunda, acaba, muhalefetin ne katkısı vardır?!. Burada, muhalefet mi düğmeye bastı?! Burada, emniyet güçlerinin yürüyüşleriyle ilgili "emniyet kökenli muhalefet milletvekilleri, emniyet güçlerini tahrik etmek suretiyle, bu yürüyüşü yaptırdı" dediniz; bunu söylediğiniz gibi, gelin, burada da şöyle söyleyin: Maliye kökenli milletvekilleri, Hazine kökenli milletvekilleri, Merkez Bankası Başkanını tahrik etmek suretiyle, bu yanlış kararları aldırdı!..

Şimdi, çok yanlış mesnetler peşindesiniz. Eğer bu şekilde devam ederseniz, bu ekonomik istikrar tedbirlerinin, üçüncü yılın sonunda değil, onüçüncü yılın sonunda da netice vermesi mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akın, 1 dakikanız var.

MURAT AKIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu millet, hakikaten itirazını isyan noktasına getirmemektedir. Tek sebebi de, kanaatkâr bir millet, kanaatkâr bir halk olmasıdır; devletine saygısından, Millet Meclisine saygısından, hükümete saygısındandır. Ancak, bu milletteki toplu itirazlar, artık isyan noktasına gelirse, hiçbir zaman, Kızılay Meydanında ya da bir başka meydanda aldığınız tedbirlerle, bu milleti sükûta erdirmeniz mümkün olmayacaktır. Gelin, şu ekonomik, sözde ekonomik istikrar tedbirlerinizi güzel bir revize edin. Şu an, faizler yüzde 70'lerin üzerindedir.

Değerli milletvekilleri, bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Şimdi, hükümet adına, Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral.

Buyurun Sayın Bakan. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

2001 yılı bütçe tasarısı hazırlanırken hedef alınan temel ekonomik büyüklüklerle, bütçenin gelir ve gider büyüklüklerini ve özelliklerini Yüce Heyete 11 Aralık günü yaptığım sunuş konuşmasında açıklamıştım. Bu nedenle, bugün, bu konulara tekrar girmeden, bakanlığın gider bütçesi, gelir bütçesi ve genel bazı konular hakkında bilgi sunacağım.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Maliye Bakanlığının merkez birimleri yanında, 2 005 taşra ve 26 adet yurtdışı birimi vardır, bu birimlerde 69 534 personel çalışmaktadır. Personelimizin yüzde 91'i taşradadır. Bunun yüzde 64'ü vergi idaresi personelidir. Bakanlığımız, maliye politikalarının hazırlanması, bu politikaların uygulanması, uygulamanın takibi ve denetlemesiyle görevlidir. Bu görevler, kuşkusuz gelir, gider ve nakit hareketlerinin koordinasyon içinde yürütülmesini zorunlu kılmaktadır. Bildiğiniz üzere, ülke ekonomisinin yönlendirilmesinde maliye politikaları gider ve gelir yönleriyle bütçe kanunlarında şekillenerek uygulanmaktadır.

Maliye politikalarının gider, gelir, nakit ve borçlanma yönleriyle bir bütünlük içinde uygulanması, bütçe disiplininin sağlanabilmesi ve hedeflere ulaşabilmesi bakımından zorunludur.

Türkiye çapında tüm saymanlıklarda günlük çalışmaların bilgisayar yardımıyla yapılması ve verilerin merkezde toplanarak devlet hesaplarının günlük olarak işlenmesi amacıyla başlatılan SAY 2000 Projesinin yazılımı tamamlanmış, pilot uygulamalarla test edilerek olumlu sonuçlar alınmıştır. Projenin, 1 Kasım 2000 tarihinde başlayan uygulamaya geçiş aşaması, planlandığı şekilde yürütülmektedir. Merkezde yer teslimleri ve sistem kurumları önemli ölçüde tamamlanmıştır. Saymanlıklardaki yer teslimlerine de başlanmıştır. Projenin 2 nci ve 3 üncü dönem eğitimleri tamamlanmıştır.

Bu projeyle, 1 658 saymanlık, merkeze bilgisayarla bağlanacak ve devlet, her akşam gelirini, giderini, borcunu, alacağını ve nakdini, kısacası malî tablolarını görecektir. Devlet, nakit giriş ve çıkışını anında izleyebileceği için, kamu finansmanı için gerekli nakit ihtiyacı daha sağlıklı tespit edilecektir.

SAY 2000 Projesi, 19-20 Ekim tarihlerinde KalDer ve diğer kurum ve kuruluşları tarafından düzenlenen "Mükemmeli Arayış Sempozyumu" kapsamında 14 özel sektör kuruluşu ile 2 kamu kuruluşunun 16 projeyle katıldığı ve 8 projenin finale kaldığı yarışmada "Yılın En Başarılı Ekibi" ödülüne layık görülmüştür.

Kamu malî yönetiminde saydamlık, doğruluk, kalite, sürat, temel hizmet ilkelerimiz olarak belirlenmiştir. Devletin gelir, gider ve açıklarına ilişkin hedef ve gerçekleşmeleri en kısa sürede ve birinci elden kamuoyunun dikkatine sunmak ve böylelikle kamu malî yönetiminde şeffaflık sağlamak amacıyla, aylık olarak yayımlanmakta olan "Kamu Hesapları Bülteni" web sayfası altında oluşturulan bir sitede, en geç ertesi ayın 20'sine kadar kullanıcıların hizmetine sunulmaktadır. Söz konusu site, bugüne kadar 106 000'den fazla kullanıcı tarafından ziyaret edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Bakanlığımızın görev alanlarından biri de, devlete ait malların yönetim ve tasarruf esaslarını belirlemek ve uygulamaktır. Biz, bir taraftan kamu taşınmaz mallarını korurken, diğer taraftan, atıl duran taşınmazları ekonomiye kazandırmayı amaçlamaktayız. Bu çerçevede, 4325 sayılı Kanuna istinaden, kalkınmada öncelikle yörelerde, organize sanayi bölgelerine öncelik verilmek üzere,  en az 10 kişilik istihdam öngören teşvik belgeli yatırımlar için gerçek ve tüzelkişi yatırımcılarına, Hazineye ait arazi ve arsaların mülkiyeti bedelsiz olarak devredilmektedir. Bu konuda, 18 Aralık 2000 tarihi itibariyle, 94 girişimcinin talebi kabul edilerek, toplam 21,4 milyon metrekare arazi ve arsanın bedelsiz olarak tahsisi yapılmıştır. Tahsis edilen bu yerlerde gerçekleştirilecek yatırım tutarı 101,6 trilyon lira olup, yarattığı istihdam     9 298 kişidir.

2000 yılında, 18 Aralık tarihine kadar satılan ve ihale aşamasında olan arsa ve arazi miktarı 296 milyon metrekare olup, tutarı da 142 trilyon liradır. Hazineye ait ve atıl vaziyetteki arazilerin ekonomiye kazandırılması yönünden çalışmalarımız hızlandırılarak sürdürülecektir. Bu amaçla, özelleştirme uygulamalarına paralel olarak, devletin mülkiyetinde olup, ihtiyaç duyulmayan arsa ve arazilerin, satış, kiraya verme ve irtifak hakkı tesisi yoluyla ekonomiye kazandırılması çalışmalarına, önümüzdeki yıl da devam edilecektir. Ayrıca, Hazine arazi ve arsalarının satış ve kiralama ihalelerinde şeffaflığın ve rekabetin sağlanması bakımından, ihale ilanlarının internette de yayınlanmasına, son bir yıldır başlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, konut sorununun temelindeki arsa ve finans açığının karşılanmasında atıl duran Hazine arazilerinin bir kaynak olarak kullanılması düşüncesiyle, Toplu Konut İdaresi ve Arsa Ofisiyle işbirliği yapılarak, atıl duran, işgal ve tecavüzlere açık Hazine taşınmaz mallarının ve tescil dışı yerlerin toplukonut arsaları üretiminde değerlendirilmesi çalışmaları, sonuçlanma safhasına gelmiştir; 2001 yılında uygulamaya başlatmak hedeflenmektedir. Bu sayede, hem konut açığının kapatılmasına hem de inşaat sektörünün canlandırılmasına önemli katkılar sağlanacağı düşünülmektedir. Bu amaçla, bütçe kanunu tasarımıza bir madde de yerleştirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1996 Kasım ayında yürürlüğe giren 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanunla kurulan Malî Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) Şubat 1997'de çalışmalarına başlamış, karapara ve karapara aklama suçu kavramları, hukuk sistemimize girmiştir. Malî Suçları Araştırma Kurulu, savcılıklardan ve kamu kurumlarından gelen karapara aklama suçunun tespitine ilişkin talepleri, malî kurumlardan alınan şüpheli işlem bildirimlerini, kendi bünyesinde, uzmanları vasıtasıyla değerlendirmekte, inceleme ve araştırma görevini ise, maliye müfettişleri, hesap uzmanları, gelirler kontrolörleri, bankalar yeminli murakıpları, Sermaye Piyasası Kurulu uzmanları ve hazine kontrolörleri vasıtasıyla yapmaktadır. Ayrıca, 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununun 6 ncı maddesi gereğince, devlet güvenlik mahkemelerince talep edilen mal varlığı araştırmaları da, kurul tarafından yapılmaktadır.

Karaparanın aklanmasının önlenmesine ilişkin yapılan incelemeler, konunun, sadece bir boyutunu oluşturmaktadır. Bunun dışında, idarî ve hukukî nitelikli birtakım önlemlerin de alınması gerekmektedir. Bu amaçla, ülkemizin üyesi bulunduğu Malî Eylem Görev Grubunun tavsiye kararlarına uygun olacak şekilde, gerekli idarî ve hukukî önlemlerin alınmasına devam olunacaktır.

Kayıtdışı ekonomi ve bunun beslediği karapara aklama suçunun tespitine ilişkin olarak da, bugüne kadar 561 adet dosya açılmıştır. Bu dosyaların 294'ü Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığının kendi personelince incelenmiş, 178'inin incelenmesi bitirilmiştir. Tamamlanan dosyaların 91'inde, karapara aklama suçu tespit edilmiş olup, 18'i için cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulmuş, kalan 73'ü daha ayrıntılı araştırma için inceleme elemanına sevk edilmiştir. Kurul dışındaki inceleme elemanlarına 267 dosya gönderilmiş, 91'inin incelenmesi tamamlanmış olup, bunların 26'sında karapara aklama suçu tespit edilerek suç duyurusunda bulunulmuştur. 176 dosyada inceleme devam etmektedir. Toplam olarak 561 dosyanın 269'u incelenmiş ve 117'sinde suç unsuru bulunmuş, 44'ü savcılığa gönderilmiş, 73'ü için ayrıntılı incelemeye gidilmiştir. 209 dosyanın incelemesi devam etmektedir. Suç duyurusunda bulunulan 44 dosyada karapara aklamaya konu değerlerin toplamı 133,8 trilyon liradır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; vergi gelirlerinin artması için, çağdaş vergi kanunları ve bu kanunları uygulayacak güçlü bir vergi idaresi gerekir. Bunun yanında, mükellefe, ödevlerini yerine getirmede gerekli kolaylık ve hizmetin sağlanması da önemlidir. Amacımız, en son teknolojilerle, bir taraftan, vergi idaresini güçlendirerek kanunların hızlı ve etkin bir şekilde uygulanmasını, diğer taraftan, mükellef hizmetlerini iyileştirerek mükelleflerin vergi ödevlerini kolayca yerine getirmelerini sağlamaktır. Bu konuda 2000 yılında yaptığımız çalışmaları size sunuş konuşmamda açıklamıştım. 2001 yılında otomasyon uygulamalarının otomasyonsuz vergi dairelerine yaygınlaştırılmasına devam etmeyi ve internet yoluyla beyanname toplama sistemini başlatmayı planlamaktayız.

Temmuz 1995 tarihinde tek vergi numarası uygulamasına, Türkiye genelinde 4 839 558 mükellefe numara verilerek başlanılmıştır. 1998 yılında, çeşitli ekonomik aktiviteler için vergi kimlik numarası kullanımı gerekliliğinin getirilmesiyle, verilen vergi kimlik numarası hızla artmış ve 18 Aralık itibariyle verilen toplam vergi numarası sayısı 15 151 414'e ulaşmıştır.

Diğer taraftan, kayıtdışı ekonomilerin önlenmesi amacıyla, yurt çapında yaptırmakta olduğumuz yaygın ve yoğun vergi denetimleri aralıksız sürdürülmektedir. Bu yıl çapraz kontrollere imkân verecek istihbarat veri tabanını büyük ölçüde güçlendirdik ve kredi kartlarıyla yapılan mal ve hizmet satışlarına ilişkin Katma Değer Vergisinin beyan edilip edilmediği konusu başta olmak üzere, yaygın vergi incelemeleri başlattık. Otomasyonun yaygınlaştırılması, tek vergi numarası uygulaması ve vergi istihbarat merkezinde oluşturulan dinamik veri tabanıyla, ekonomik faaliyetleri anında takip ederek denetimin tesadüfi, zaman ve enerji kaybettiren bir yapıdan, daha sistemli, planlı, yaygın ve hedefi isabetle tespit eden erken bir yapıya kavuşmasını sağladık.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Maliye Bakanlığınca yürütülmekte olan vergi denetimleri konusunda da kısa açıklamada bulunmak istiyorum. Maliye Bakanlığının 971'i müfettiş, hesap uzmanı, kontrolör ve 2 242'si de denetmen olmak üzere, denetim kadrosunun fiilî mevcudu 3 213'tür. Yılda iki defa sınav açılmasına rağmen, kaliteden ödün veremediğimiz için, boş kadrolar kolayca doldurulamamakta ve sayısı da istenilen düzeye çıkarılamamaktadır. Zira, Maliye Bakanlığında denetim elemanlığı bir kariyer mesleğidir.

2000 yılı içinde sahte belge düzenleyen ve kullananlar hakkında geniş çaplı bir inceleme araştırma programı düzenlenmiştir. Bu maksatla, 15 büyük ilimizde, merkez denetim elemanlarının yönetimi altında oluşturulan özel ekiplerle, bu illerdeki sahte belge düzenleyicileri ve kullanıcıları belirlenmiş olup, hazırlanan raporlar doğrultusunda, şu anda, binden fazla mükellef vergi incelemesine tabi tutulmaktadır.

Maliye Bakanlığı, denetim politikalarını oluştururken, denetim gücünü, yerel ve bölgesel denetim ihtiyacını ve denetim yapılacak sektörlerin sayısını dikkate alarak yıllık programla belirler. Bu programlar, yalnızca vergi incelemesini değil, vergi kaybını önleyici ve caydırıcı güncel denetimleri de içermektedir.

Geçen yıl, 51 731 mükellef vergi incelemesine tabi tutulmuş; incelenen 2,3 katrilyon lira matrah üzerinden 1 katrilyon lira matrah farkı bulunmuştur. Bu yıl sekiz aylık dönemde, 38 530 mükellef incelenmiş; 3,5 katrilyon lira matrah üzerinden 1,4 katrilyon lira matrah farkı bulunmuştur.

Ayrıca, merkez denetim elemanlarımızca vergi kaçakçılığı suçu tespit edilen 1999 yılında 373, bu yıl da 263 olay, savcılıklara intikal ettirilmiştir.

Vergi denetim politikaları belirlenirken, vergi istihbarat merkezindeki istihbarat veri tabanından yararlanmak ve sınırlı sayıda derinlemesine inceleme yerine, aynı nitelikteki tüm mükellefleri kapsayacak şekilde, yaygın inceleme yöntemine sıkça başvurulmaktadır. Böylece vergi incelemelerinin psikolojik etkisinin, inceleme yapılan sektörün bünyesinde hissedilmesi sağlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2001 yılı konsolide bütçe kanun tasarısı, 17 Ekim 2000 günü Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Tasarı, önce, Plan ve Bütçe Komisyonunda 21 gün süreyle enine boyuna tartışılmıştır. Daha sonra, Genel Kurulda, değerli milletvekilleri, 11 gün boyunca, bütçe üzerinde kıymetli görüş ve eleştirilerini ortaya koymuşlardır. Yeni yüzyılın, yeni binyılın ikinci bütçesinin müzakerelerini bugün tamamlıyoruz. Ongün sonra da, çağın ilk yılı ve ilk bütçesi sona ermektedir. Bütçeler, kuşkusuz, bir önceki yıl bütçesinden etkilendiği kadar kendisinden bir sonraki bütçe üzerinde de önemli izler bırakmaktadır.

Bilim, iletişim ve teknoloji çağı olan 21 inci Asra, ülkemiz, malî ve ekonomik dengelerini kalıcı bir biçimde oluşturma amacıyla, üç yıllık bir ekonomik program uygulayarak girdi. 2000 yılı bütçesi, programın ilk bütçesiydi. Küresel dünyanın çetin şartlarını kucaklamak ve rekabet gücünü elde edebilmek, sağlıklı bir malî yapı ve güçlü bir ekonomiyle mümkündür.

2001 yılı bütçesi, 2000 bütçesi üzerine inşa edilmektedir. 2000 yılının sonuna geldik. Bütçe yıl sonu rakamları ortadadır. Sonuçlar, program hedeflerine ulaşıldığını, hatta hedeflerin üzerine çıkıldığını ortaya koymaktadır. Bu bütçe geçen yıl tartışılırken, bu sene olduğu gibi, bütçenin samimî olmadığı, öngörülen hedeflere ulaşmanın zor olacağı ileri sürülmüştür. Tutanaklarda bunların hepsi geniş geniş yer almaktadır.

Bir yılın sonunda haklı çıkan biz olduk. Bütçe açığı, 14,1 katrilyon olarak öngürüldü, kasım sonunda 11 katrilyon oldu. Açık, yıl sonunda öngörülenin altında kalacaktır.

Faiz dışı denge, 7 katrilyon olarak hedeflendi, kasım 2000 sonunda bu rakam 9 katrilyon Türk Lirası olarak gerçekleşti.

Gelir hedefleri, beklenin üzerinde gelişme gösterdi.

Harcama gerçekleşmeleri, öngörülen büyüklüklerin üstüne çıkmak şöyle dursun, altında kalmıştır.

Faizlerin gayri safî millî hâsılaya oranı, 2000 bütçesi hazırlanırken yüzde 17 idi, 2001 bütçesi hazırlanırken yüzde 11'e düşmüştür.

Faizlerin bütçe büyüklüğündeki payı, 2000 bütçesi hazırlanırken yüzde 45'lik bir ağırlığı taşıyordu, 2001 yılında yüzde 34'e düşmüştür.

Faizlerin vergi karşısındaki ağırlığı, 2000 bütçesini hazırlarken yüzde 88 idi, 2001 bütçesini hazırlarken yüzde 52'ye düştü.

Bütçe açığı, 2000 yılı bütçesini yaparken yüzde 11,3 idi, 2001 yılında 3,4'e düştü. Tablodan da anlaşılacağı gibi bütçeler, böylece, faiz üreten bir yapıdan çıkmaktadır; kamu maliyesi yavaş yavaş sağlığa kavuşmaktadır.

Programın uygulamasıyla birlikte, bir yıl içinde, ülkenin temel sorunları olan kamu maliyesi ve enflasyon alanlarında önemli olumlu gelişmeler sağlandı. 2000 yılında bütçe açığı, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, program hedefinin altında gerçekleşiyor. Bu, uzun yıllardan bu yana ilk defa ortaya çıkıyor. Faiz dışı fazla bütçede öngörülen rakamın üzerinde gerçekleşiyor. Bunlar, 2000 yılı programının malî politikalar açısından etkinliğini ve başarısını açıkça göstermektedir. Enflasyon oranı, ondört yıldan bu yana, ilk defa olarak yüzde 40'ın altına düşerek yüzde 30'lar bandına çekilmiştir; bu, ufak bir şey değildir. Yüzde 25'e ulaşmadığı gerçektir; ama, yüzde 60'lar bandının yüzde 30'lar bandına çekildiği de bir gerçektir. Program kararlılıkla uygulanmaktadır ve uygulanacaktır. Türkiye, her türlü dengeleri tahrip eden ekonomik aktörlerin önünü görmesini engelleyen, ülkenin kaynaklarını akılcı olarak kullanmayı engelleyen ve gelir dağılımını daha da bozan enflasyonu, tek haneli rakamlara çekmek zorunda ve kararlılığındadır. Böyle gelmiş böyle gider diyemeyiz; böyle gelmiş böyle gidemez.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, önümüzdeki bir hafta içerisinde -aralık ayı sonuna kadar- Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Hazine hesaplarına girecek olan toplam tutar, 2,820 milyar Amerikan Doları Uluslararası Para Fonundan, 385 milyon Amerikan Doları Dünya Bankasından ve 1 milyar Amerikan Doları da uluslararası piyasalardan sağlanacak sendikasyon kredisi olmak üzere toplam, 4 milyar 205 milyon Amerikan Dolarıdır ve bu, bu ayın sonuna kadar Türkiye'ye girmiş olacaktır.

Ülkede çeşitli kesimlerin sıkıntılarını biliyoruz. Bunlara karşı da fevkalade duyarlıyız; ama, bütçe açığının, bir yılda, yüzde 11'den yüzde 3,4'e düştüğünü de gözden uzak tutmamak lazım.

2001 yılındaki bütçedeki faizlerin nominal değeri -değerli arkadaşlarım bu fevkalade önemlidir- bir önceki yıldan daha düşük düzeydedir. Bu, 1980'den bu yana ilk defa meydana gelmektedir. Faizlerin artış oranları açısından baktığımızda, 2001 bütçesi, 1980 yılından bu yana en küçük orandadır. Faizin bütçedeki payının yüzde 45'ten yüzde 34'e düştüğünü söyledim. Her 100 lira verginin 88'i faize giderken, bu 52'ye düşmektedir.

Bu konuda, kamu açığının, sadece bütçe açığıyla sınırlı olmadığı, kamu kesiminin genel finansman açığının çok daha büyük olduğu söyleniyor. Doğrudur; ama, her seneki bütçelerde, mukayese, bu bazda yapılmaktadır. Geçen sene veya evvelki sene vergilerin faize giden payı ifade edilirken, yine, konsolide bütçedeki rakamlar üzerinden gidilmiştir; o zaman kamunun genel dengesi üzerinden, bankalardaki görev zararları üzerinden gidilmemişti ki. Eğer, onu dikkate alırsak, geçmişle mukayese imkânını da kaybederiz. Dolayısıyla, yapılan, mevcut baz üzerinden mukayeselerdir. O değişiklikler o gün de vardı, o günün gayri safî millî hâsılası ve o günün ölçülerine baktığımız zaman, oran olarak, bugünden de çok farklı olmadığı görülecek; ama, bu açığı azaltmanın temel unsuru, bütçe açığını azaltmaktır. İşte, o, ciddî ölçüde azalmıştır. Evet, son krizde birtakım dalgalanmalar olmuştur; ama, onu en kısa zamanda aşmak için hükümet elinden gelen gayreti yapmıştır. İşte, şimdi söylüyorum: Kısa vadeli olarak, bir hafta içerisinde 4,2 milyar dolar Türkiye'ye rezerv kolaylığı olarak Dünya Bankasından ve 1 milyar Amerikan Doları da sendikasyon kredisi olarak dışarıdaki bankalardan gelmektedir. Bu, kısa dönemde, fevkalade olumlu bir gelişmedir. Programa aynen uyacağız. Bu olayların programı etkilememesi için, elimizden gelen gayreti göstereceğiz ve uygulamadaki kalite ve etkinlik, program hedeflerine ulaşmamızı sağlayacaktır. Bunun dışında, zaten, yapacağımız başka bir konu yoktur. Bu programın dışında, bir başka program yoktur ve arkadaşlarımız da, hep, değerli görüşlerini ortaya koydular; ama, şunu değil, şunu yapın demediler, şunu yaparsak... Ee, bugün, yüzde 60'ın üzerindeki enflasyonla, Türkiye, 2001 yılına, bilgi, iletişim, bilim çağına, küresel dünyaya nasıl girer; nasıl rekabet edebilir?! Bunu, aşağıya çekmeye çalışıyoruz; başka bir şey yok. Birtakım sıkıntılar var; bazı vergilerden bahsediyoruz; ama, unutmayalım, bir program uyguluyoruz. Programı niçin uyguladığımızı da bir düşünmemiz lazım. Biz, bu defa, vergileri ve diğer yükleri dengeli dağıtmaya çalışıyoruz. Geçmiş yıllara baktığımız zaman, zaman zaman, ekonomik hadiseler nedeniyle, vergiler getirilmiştir. 1994'te, ekonomik denge vergisi ve net aktif vergisi, hepimizin zihninde; yani, mühim olan, bu programı, kapsamlı olarak gerçekleştirmek. Aracı iyi kullanmak, aracı iyi tespit etmek; araç doğru mu, yanlış mı; o önemli. Araç yanlıştır diyen, daha yok. Aracı düzgün kullanmak lazım. İşte, o da, uygulamada kalite ve sonuca ulaşmaktır. Türkiye, tek haneli enflasyona ulaşmadığı sürece, bu global dünyada, iddiasına uygun bir çizgi üzerinde olamaz; bütün değerli arkadaşlarımızın da görüşü bu; zaten, hepimizin söylediği de bu. Hepimiz, bu neticeye ulaşmak için yapıyoruz. Biraz evvel saydığım gelişmeler, sağlıklı bir kamu maliyesinin kilometre taşlarıdır.

Sayın Başkan değerli milletvekilleri; oylarınızla kanunlaşacak 2001 yılı bütçesinde yer alan ödenekler, mutlaka, yerli yerine harcanacaktır. İçinde bulunduğumuz koşullar, yönetime, bizlere, malî idareye ve hükümete, hayatî sorumluluk getirmektedir. Bu sorumluluk altında hareket edileceğinden, değerli milletvekillerimizin, kıymetli arkadaşlarımızın, hiç kuşkusunun olmamasını, bir daha altını çizerek, belirtmek istiyorum. Bütçenin müzakereleri sırasında, değerli milletvekillerinin görüşleri ve uyarıları titizlikle uygulamada göz önüne alınacaktır.

Harcamalarda israfla mücadeleye büyük önem göstereceğiz. Bunun Ankara'dan, devletten başlamasına büyük önem veriyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçenin son şeklini almasında göstermiş olduğunuz katkılar için kıymetli arkadaşlarıma sonsuz şükranlarımı sunar, bütçenin ülkemize ve aziz milletimize hayırlı olmasını dilerim, hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Şahsı adına, bütçenin aleyhinde olmak üzere, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak konuşacaktır.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; Maliye Bakanlığımız gelir bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten, hükümetimiz, 2000 yılı uygulamalarını ve 2001 yılıyla ilgili öngörülerini hedefleyen bütçeyi Meclisimizin huzuruna getirdi, 10 gündür burada tartışıyoruz; ama, buna bütçe diyebilmek için binbir şahit lazım, âdeta, bu bütçe, Nasreddin Hocanın türbesine benziyor. Vurguncular için, soyguncular için, vergi kaçakçıları için, kayıtdışılar için duvarsız bir bina; ama, esnaf için, vergisini ödeyen vatandaş için dürüstçe devlete karşı görevini yerine getiren için de koskoca bir kilit var. Dolayısıyla, bu kafayla, bu anlayışla bu bütçenin, bu şekilde yürümesi mümkün değildir. 2000 yılı bütçesine baktığımız zaman tutturulan tek hedef bütçe gelirleri içerisinde vergi tahminlerinin gerçekleştirilmiş olmasıdır. Onun dışında, 2000 yılı bütçesinde hiçbir hedef tutturulamamıştır, 2001 yılı içerisinde de tutturulması mümkün değildir. Gerçi, vergi gelirlerinde bir artış söz konusu deniliyor ama, gerçekte, bir artış söz konusu değildir. Hemen son zamanlarda çıkarmış olduğunuz ek vergiler imdadınıza yetişmek suretiyle o vergi fazlası da temin edilmiştir. Dolayısıyla, gerçekçi olmak lazım. Maliye Bakanlığının bütçeleri rakamların yan yana dizilmesi değildir, bu rakamların aynı zamanda gösterdiği bir niyet vardır; yani, maliye, hükümet, hangi kesime hangi kaynakları aktaracak, nereden hangi imkânları Hazineye gelir olarak kaydedecektir, bunu gösteriyor. Bu bütçede, Maliye Bakanlığının bütçesinde ne görüyoruz; gelirler, işçiden, memurdan, esnaftan, bordro mahkûmlarından alınacak; ama, bütçenin 17 katrilyon lirası da yine, ranta ve sermayeye aktarılacak. Rakamlar bunu ortaya koyuyor; bunun başka türlü de gerçekleşmesi mümkün değil.

2001 yılında her hedefi tutturduk deniliyor. Döviz 573 000 lira gösterilmişti hedef olarak; bugünlerde rakam ne olmuştur; 679 000 liraya çıkmıştır, büyük bir sapma var. Bunun yanında, cari açıklarda, TÜFE'de, TEFE'de, hepsinde korkunç açıklar var. Bu sene TEFE olarak ne düşünülmüştü, yüzde 20, TÜFE'de de yüzde 25 olarak düşünülmüştü; ama, aralık ayı itibariyle gerçekleşme oranlarını dikkate alacak olursak, TEFE'de yüzde 50, TÜFE'de de yüzde 55'in üzerine çıkmıştır.

Bu bütçede, Maliye bütçemizde, memurlarımıza yüzde 10 zam öngörüyoruz. Her defasında, hükümet yetkilileri "memurumuzu, işçimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz" diyor. İşte, 2000 yılında ne oldu; yüzde 25 hedefi öngörüldü, ona göre memurlara maaş artırımı gerçekleştirildi; ama, aralık ayına geldiğinde, TÜFE'deki artış yüzde 55'tir; yani, memurumuzun 25 puanlık alacağı vardır. 1999 yılında da hedef yüzde 50 olarak belirlenmişti; ama, gerçekleşme oranı 69,8 oldu, yani, resmî rakamlara göre yüzde 70 oldu; ama , memurumuz yüzde 50'nin üzerinde bir şey alamadı.

Dolayısıyla, memurumuz vergi vermektedir, esnafımız vergi vermektedir, işçimiz vergi vermektedir. Eğer, vergi yüküyle esnafın üzerine çok gidilecek olursa, insanların üzerine çok gidilecek olursa, ekonomiden çıkmalar başlar. İşte, 1999 yılında getirilen vergi yükü, 60 000 esnafımızı ekonominin dışına itmiştir, 2000 yılında bu rakam 50 000 olmuştur. 2000 yılında, sadece Adana'da 2 000'in üzerinde esnafımız ekonominin dışına çıkmış, kepengini indirmiştir. Bu, 2001 yılında çok daha fazla şekilde neticelenecektir. Bu, elbette ki, bizim, üzerinde çok düşünmemiz gereken bir olaydır. Elbette, maliyeciler vergi almayı düşüneceklerdir, herkesten vergi almayı düşüneceklerdir, vergi tabanını genişletmeyi düşüneceklerdir; ama, vergi yüküyle, insanın üzerine o kadar gidiyorsunuz, esnafın üzerine o kadar gidiyorsunuz ki, vergi vermesi lazım gelen insanlar dükkânlarının kapısını kapatınca neyini alacaksınız?  Onun için, vergi mahkemelerinde dosyalar kabarmıştır, Maliye dairelerinde denetmenlerin yapmış olduğu dosyalardaki usulsüzlükler ve bunun yanında, esnafımızın çaresizlikten başvurduğu birtakım konular, Maliye idaremizin de başını ağrıtır duruma gelmiştir. Onun için, vergiyi ne kadar çok artırırsak o kadar çok vergi alırız mantığı yanlıştır. Vergi oranları ne kadar düşürülür ve ne kadar tabana yayılırsa, o kadar çok verginin gerçekleşmesi mümkün olacaktır. Maliyemiz, bu mantıktan vazgeçmelidir.

Şimdi, tabiî ki, ithalat-ihracat dengesi, bundan alınan vergiler de bir faciadan başka bir şey değildir.

Bunun yanında, sosyal göstergeler, maalesef, çok korkunç durumlara gelmiştir. Yine, bizim halkımızın sağduyusu hükümetin imdadına yetişmektedir, hükümete kredi vermektedir.

Sayın Bakan "halkımız bize güveniyor" diyor. Şunu Sayın Bakana ifade etmek istiyorum: Kızılay Meydanını dolduran insanlar, cezaevlerinde her gün feryatlarını yükselten insanlar, memurlarımız, işçilerimiz, emeklilerimiz, acaba güven mi duyuyorlar, yoksa bu hükümetten nasıl kurtulacağızın çaresine mi bakıyorlar; bunun yolunu gözlüyorlar mı, onun da üzerinde düşünülmesi gerekir.

Vaktiyle böylesine bir hükümet varmış, her gün, her gün vergiler koyuyormuş. Ben, uzun boylu rakamlara boğulmayacağım. Vaktiyle, zalim bir hükümdar var, zalimce vergiler koyuyormuş. Bir gün gelmiş, duvara toslamış, vergi koyacak alan kalmamış. O zamanın maliye nazırının uzmanları da düşünüyorlar, düşünüyorlar "yeni vergi alanları bulmamız gerekir" diyorlar, bu hükümet gibi. Uzmanlardan bir tanesi "efendim, daha vergilendirilmemiş alanlar var" diyor. Ne var?  "Tavuğu olana vergi koyalım, saçı dökük olana vergi koyalım, adı İbiş olana vergi koyalım, kılıbık olana vergi koyalım..." Zaptiyeler, raptiyeler, maliyeciler, denetmenler caddeye, sokağa, köye düşüyorlar, bir vatandaşın evinin önünden geçerken tavuk sesleri geliyor, dalıyorlar içeriye. Ne var? "Senin tavuğun varmış, vergisini vereceksin." Adam "yahu, evin kümesinde üç beş tavuk var, onların yumurtasıyla çoluğun çocuğun yumurta ihtiyacını gideriyoruz" diyor. "Tavuğun var, vergi vereceksin. Duymadın mı sen, maliye nazırımız böyle bir ferman buyurdular?" Neyse, yaka paça derken, memurlar itişip kakışırken, adamın sarığı da düşüyor. "Aaa senin saçın da dökükmüş, saçı dökük olanlara da vergi var. Onun da vergisini vereceksin."  Derken, bir komşu geçiyor oradan, diyor ki: "İbiş amca, ne oldu, hayırdır, nedir bu gürültü, patırtı?"  "Aa, senin adın İbiş'miş, İbişlere de vergi çıkardık." Derken, adamı yaka paça alıp, karakola varıyorlar. Yine, komşunun birisi görüyor ve "İbiş amca, ne oldu" diye soruyor. İbiş, "vergileri veremedik, yeni vergiler çıkmış, haberimiz olmadı. İşte, karakola getirdiler; ama, bir üzüntüm var." "Niye?" "Hanıma söyleyemeden, izinsiz geldik. Sen bari hanıma karakolda olduğumu söyle" diyor. “Aa, bak, bir de kılıbıkmışsın, bunun da vergisini vereceksin..." Adam onu duyunca sekteikalpten gidiyor.

Şimdi, siz, milleti sekteikalpten götürmek mi istiyorsunuz? Her şeye vergi, her şeye vergi; ekvergi, damga vergisi, harç vergisi, yüzde 100, yüzde 200, yüzde 300 artırıyorsunuz. İnsaf edin biraz yahu! Biraz merhamet edin yahu! Memurun, işçinin, emeklinin bunu çekecek takatı, gücü kalmadı. Halka rağmen hükümet olamazsınız, iktidar olamazsınız; halka rağmen bu vergileri de yürütemezsiniz. Siz halka vergi yazarsınız; ama, bir gün de millet sizin gidiş belgenizi yazar.

Onun için, bu ülke hepimizin, bu ülkeyi düzeltmek istiyorsak, bu ülkenin sorunlarına dönmek istiyorsak, muhakkak surette, esnafımızın, memurumuzun sorunlarına çözüm bulmamız lazım. İşte, Maliye Bakanımız bütçeyi buraya getirdi. Memurumuzun, işçimizin zorunlu tasarrufu var, 6 katrilyon. Allahaşkına, bu 6 katrilyon, bu bütçenin neresindedir? Memura, işçiye, emekliye, bu verilecek midir verilmeyecek midir? Ödeme planı nedir? Bundan tek satır laf yok, sadece, memurun, işçinin alınteri ucuz bir sermaye olarak kullanılıyor, değerlendiriliyor. Ondan hiç söz yok. Hani, bu hükümeti oluşturan partilerin bu konularla ilgili birtakım taahhütleri vardı? İktidar partilerinin sözcüsü arkadaşlarımız da hep yıllar gerisine gidiyorlar, on yıl öncesine, otuz yıl öncesine, kırk yıl öncesine gidiyorlar. Kolayı var, yüz yıl öncesine gidersiniz daha da rahatlarsınız; ama, bugün siz iktidardasınız, üç yıldır, bu iktidarı oluşturan partiler iktidarda, ekonomiyi getirdikleri durum da vatandaşımızın içerisinde bulunduğu durum da budur. Dolayısıyla, öyle gerilere fazla gitmeye gerek yok, çok geri geri giderseniz gerinize doğru düşersiniz, farkında olmazsınız.

Muhterem arkadaşlar, bu yeni vergiler esnafımıza kan ağlatıyor. Her gün esnaf odalarımızdan, sanayi odalarımızdan bize imzalı belgeler geliyor "ne olur, bunu dile getirin, buna, Bakanımız, bu hükümet çare bulsun" diyorlar.

Ne diyorlar: "Basit usulde vergi mükellefi olan esnafımız, sanatkârımız, 1999 yılında götürü kazanç vergi mükellefi iken, hayat standardı uygulaması dışında tutulmuştu. Esnaf ve sanatkârlarımız 2001 yılı sonuna kadar bir geçiş dönemi yaşadıklarından, 2000 yılı hayat standardı uygulamasına geçilerek, zarar etseler dahi, kazanamadıkları kazançtan vergi verme konumuna getirilmişlerdir. Gerçek usulde vergilendirilen esnafımız, sanatkârımız ise, 2000 yılında alışları 22 milyarı, satışları 27 milyarı, lokanta ve tamir işleri yapan esnafımızın satışları 11 milyarı geçiyorsa bilanço esasına göre defter tutma mecburiyetini getiriyorlar; bunlarla da, esnafımız, yüz milyonlarca liralık ağır bir yükün altına giriyor. Dolayısıyla, bu esnafımız için, yine işletme usulünde defter tutacak şekilde rakamların yeniden düzenlenmesi, hem maliyemizi hem de esnafımızı rahatlatacaktır."

Muhterem arkadaşlar, bu vergilerle bu ülkenin düzlüğe çıkarılması mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

YAKUP BUDAK (Devamla) - En kolay yolu tercih ediyorsunuz, vergi koyarak işleri düzeltmeyi düşünüyorsunuz; bu, mümkün değildir. Diğer kaynakları hareket geçirmek, kamunun savurganlığını ortadan kaldırmak mecburiyetindeyiz. Kayıtdışının üzerine gitmek mecburiyetindesiniz; onun dışında olmaz. CHP döneminin, şeflik döneminin tahsildarlarını da geçtiniz. Hiç değilse, onlar, geçmiş dönemin buğdayının üzerine mühür vurup da, üç gün sonra gelip almıyorlardı.

Onun için, bu vergici zihniyetten vazgeçmemiz, memurumuzun, öğretmenimizin, işçimizin, köylümüzün sorunlarına eğilmemiz; esnafımızı da vergi bakımından rahatlatacak, verginin tabanını genişletecek, kamu savurganlığını önleyecek tedbirlere başvurmamız gerekir diyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin bitmesine az bir zaman kaldığından, soru-cevap kısmını tamamlamak imkânımız yoktur.

Saat 18.00'de tekrar devam etmek üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 15.40

 

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 18.00

BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Yahya AKMAN (Şanlıurfa)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 36 ncı Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Bütçe görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. – 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/764; 1/765; 1/740, 3/642; 1/741, 3/643) (S. Sayıları : 552, 553, 554, 555) (Devam)

A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1. – Maliye Bakanlığı 2001 Malî Yılı Bütçesi

2. – Maliye Bakanlığı 1999 Malî Yılı Kesinhesabı

B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

1. – 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı : 552)

2. – 1999 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1999 Malî Yılı Kesinhesap  Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/740, 3/642) ( S. Sayısı : 554)

3. – 2001 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/765) (S. Sayısı : 553)

4. – 1999 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1999 Malî Yılı Katma Bütçeli İdare-ler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/741, 3/643) (S. Sayısı : 555)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Efendim, malumunuz, soru-cevap kısmında kalmıştık.

Sayın milletvekilleri, 30.11.2000 tarihli 23 üncü Birleşimde, bütçe görüşmelerinde, soruların, gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve soru-cevap süresinin 20 dakika olması kararlaştırılmıştı; şimdi de aynı yöntemi uygulayacağım. Yalnız, bugün, önümüzde çok uzun bir çalışma saati var, geçen sene aynı bütçe görüşmeleri saat 05.58'de bitmiş. Onun için, lütfen, soruları zamanında sorun; yoksa, sözünüzü kesmek zorunda kalacağım.

Sayın Ali Rıza Gönül?.. Yok.

Sayın Orhan Şen?.. Buyurun.

ORHAN ŞEN (Bursa) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, aşağıdaki sorularımın Sayın Bakanım tarafından cevaplandırılmasını arz ediyorum.

Birinci sorum; Sayın Bakanım, hükümetimizin, bir kanun hükmünde kararname çıkarmak suretiyle, kamu görevlilerinin, malî, özlük ve idarî haklarıyla ilgili bir düzenleme yapacağı ifade edilmektedir. Bu kanun hükmünde kararnameyle, memurların ekonomik haklarında yapılması düşünülen iyileştirmeler neler olacaktır? Bu düzenleme, memurlara ne gibi kazanımlar sağlayacaktır?

İkinci sorum; kamu görevlilerine verilen ve günümüz şartlarında, çok komik denilecek rakamlara tekabül eden, aile, doğum, çocuk, konut gibi sosyal yardımları günümüz şartlarına uygun hale getirmeyi düşünüyor musunuz?

Üçüncü sorum; çalışanlardan kesilen ve kamuoyunda zorunlu tasarruf olarak isimlendirilen kesintilerin, çalışanlara iadesiyle ilgili bir çalışmanız ve projeniz var mıdır; belli bir takviminiz mevcut mudur?

Son sorum; çok sayıda memurumuz -ki, bunlar genelde genel idarî hizmetler sınıfı ağırlıklı- kadrosuzluk gerekçesiyle terfi edememekte, dolayısıyla, mağdur olmaktadırlar. Terfi edememe sebebi sorulduğunda da, Maliyenin kadro vermediği gerekçe gösterilmektedir. Kadrosuzluk sebebiyle terfi edemeyen memurlarımızın mağduriyetini gidermek için bir çalışmanız var mıdır? Bu meseleyi ve memurların bu kangren olan problemini çözmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim.

Sayın Oğuz Tezmen?.. Yok.

Sayın Mustafa Örs, buyurun.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanımın cevaplandırması için aşağıdaki sorularımı arz ediyorum.

Detaya girmeden, çok kısa olarak sormak istiyorum. Bütçedeki yatırımlarımıza baktığımız zaman, 3,5 katrilyon lira civarında olup, yüzde 6, yüzde 7 oranındadır. Buna karşılık, vergi gelirlerindeki artış yüzde 32,4'tür. Arada çok büyük bir fark olduğuna göre, vergi toplamada, tabiî, şu anda, harici bir para girdisi de olmadığına göre, bir sıkıntı olacak mıdır?

Diğer sorum; yatırımların bu kadar düşük olduğu bir ortamda, barajlarımız -ki, daha önce birkaç kez gündeme geldi, ben, tekrarlamak istemiyorum- yirmi, otuz senede bitecek durumdadır. Ayrıca, baraj bittiği halde sulama yapılmamakta -bölgem de dahil; örneğin, Burdur-Çavdır Barajını kastediyorum- sular boşa akmaktadır. Bunlara bir öncelik -ki, bana göre, ekonomi için çok faydalı yatırımlardır bunlar- düşünüyor muyuz?

Şu anda, bazı bankalardaki faiz oranları yüzde 65-90 civarında ve bazı zamlar da aynı durumdadır. Bu durumda, enflasyonun düşmesi ve kalkınma hızındaki hedefiniz nedir?

Son sorum; esnafımızın, çiftçimizin borçları had safhadadır. Kooperatiflerin elektrik borçları ve belediye borçları yine aynı durumdadır. Son iki-üç yıldır fazla bir girdi olmadığına göre bu kesimlerde, bunlarla ilgili bir af düşünceniz veya çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Kabataş, buyurun.

KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana iki soru yöneltmek istiyorum.

Birincisi; öteden beri, Türkiye'de, 3 200 adet belediyenin, İller Bankasıyla olan borç ilişkilerinde, banka yönetimi, belediyelerin yönetimlerinin mensup olduğu partilere göre, borç kesintilerinde önemli ayrılıklara gidiyor ve bu da, belediye yönetimlerinde ciddî sorunlar yaratıyor. Maliye Bakanlığı, buradan dağıtılan kaynağın da sahibidir. Bakanlık olarak, İller Bankasında, belediyelerin borç kesintileri açısından yaratılmış olan bu adaletsiz ve savunulamaz duruma müdahale etme ve bu konuda bir ortak standart oluşturma konusunda bir çalışmanız var mı?

İkinci konu; yaşadığınız ekonomik kriz nedeniyle, para piyasalarında ve sermaye piyasalarında faizler çok büyük dalgalanmalar gösteriyor. Bu bütçenin faizle ilgili kalemi, anladığım kadarıyla yüzde 25-30 düzeyinde oranlarla saptanmış. Oluşan faizler yüzde 60-70'in üzerinde bir görüntü veriyor. Buna göre, faiz ödeneklerini yeniden revize etme ihtiyacı var mı; varsa, bu yöndeki düzeltmeyi teknik olarak ne zaman gündeme getirmek söz konusu olabilir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın İsmail Özgün, buyurun efendim.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, aracılığınızla, aşağıdaki sorularımı arz etmek istiyorum.

1- Esnaf ve sanatkârların birikmiş vergi borçları ve faizler için ödeme kolaylığı düşünülüyor mu?

2- Kasım ayı enflasyon rakamlarının açıklanmasıyla birlikte, yaklaşık yüzde 6 oranında ve-rileceği söylenen ekzamdan hükümetin vazgeçmesi için IMF'nin baskı yaptığı doğru mudur? Bu zam ne zaman verilecektir?

3- Katrilyonlarca vergi toplayan vergi idaresi çalışanlarının çalışma koşulları ve ücretleri yürekler acısıdır. Bu ne zaman düzeltilecektir?

4- Şu anda vergi denetim kadrolarının dörtte 3'ü boştur, kalanların da moralleri son derece bozuktur. Denetim elemanlarının sorunlarına ne zaman eğileceksiniz?

5- Yumurta ve lokantacıların KDV oranı yüzde 1'e indirilecek midir?

6- Balıkesir İlindeki belediyelere 2000 yılında ne kadar yardım yapılmıştır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Gönül, bundan evvelki oturumda kendi sıram vardı, size veriyorum sıramı.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Bize de verin Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ben idare etmiyordum o zaman, sual soracaktım efendim... Orada milletvekiliyim, burada Başkanım.

Buyurun Sayın Gönül.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana sorularımı yöneltiyorum, cevaplandırmasını rica ediyorum.

Memurun, işçinin, emeklinin, dul ve yetimlerin ücretleri hepimizin malumudur. Yeni yılda bunlara daha iyi imkân vermek için ne düşünüyorsunuz; maaşlarına enflasyonun üzerinde bir gelir sağlamayı düşünmekte misiniz?

Bir diğer sorum da, İktidarın tespit ettiği enflasyon rakamı ile vatandaşın pazarda karşılaştığı gerçek enflasyon rakamı arasında yüzde 100'lere varan büyük fark bulunmaktadır. Bu durumda, kamu çalışanlarının ücret tespitinde, İktidarın tespit ettiği sanal enflasyon rakamı yerine, vatandaşı yoksulluk sınırına mahkûm eden enflasyon rakamını niçin dikkate almıyorsunuz? Bu konuda herhangi bir programınız var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben, teşekkür ederim.

Sayın Nesrin Ünal, buyurun.

NESRİN ÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum. Birinci sorum; Hükümetimizin enflasyonla mücadele çerçevesinde almış olduğu tedbirlerle, ülkemizde enflasyon 14 yıl sonra yüzde 30'lara düşmüşken, geçtiğimiz haftalarda yaşanan krizle, piyasalarda ve kamuoyunda panik oluştu. Alınan tedbirlerle panik geride kaldı. Kriz öncesi faiz ve piyasa rakamlarına ne kadar kısa sürede ulaşırız?

İkinci sorum; kamuda çalışan memurlar kaç çeşit ücret almaktadır. Bu adaletsizlik ne zaman düzeltilecektir? Kamuda 657 sayılı Yasaya göre çalışanlarla, ücretliler arasındaki fark ne zaman giderilecektir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben, teşekkür ederim.

Sayın Nidai Seven, buyurun.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Bakanıma aşağıdaki sorularımı sormak istiyorum.

Birinci sorum; kasırga ve diğer operasyonlarla, KDV, hayali ihracat, naylon faturalardan dolayı Hazinenin soyulduğu söylenmektedir ki, doğrudur. Bu konuda, bugüne kadar alınan tedbirlerden devletin ne kadar kârı olmuştur.

İkinci sorum; kayıtdışı ekonomiyle kayıtdışı istihdamı kayıt içine almak için neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Üçüncü sorum; Ağrı İli ile ilçelerine, il 50 000'nin üzerinde olduğu için belki olmayabilir; ama, ilçeleri için 2000 yılında belediyelere ne kadar para gönderilmiş, 2001 yılında ne kadar para göndermeyi düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben, teşekkür ederim.

Sayın Öztürk, buyurun.

Sayın Öztürk?...("Yok Sayın Başkan" sesleri)

Nasıl yok?... Orada işte, telefonla konuşuyor.

Sayın Öztürk, buyurun efendim.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Sayın Başkan, telefonla konuşmamın sebebi çok önemli bir mesele. İstanbul'da, Zeytinburnu Ülkü Ocaklarının vermiş olduğu iftar yemeğindekiler, TKPML terörist örgütü tarafından kurşunlandı. Orada bir gencimiz şehit oldu, üç gencimiz de ağır yaralı. O vesileyle konuşuyordum. Kusura bakmayın, bütün arkadaşlarımdan özür dilerim.

Olay da yeni oldu daha. Bu olayı telin ediyorum ve kınıyorum. Meclisteki bütün milletvekili kardeşlerimizin de bu kınamaya katılacağını, ben aynen kabul ediyorum ve onların adına da kını-yorum.

Sayın Bakanıma soru soramayacağım; onun için, benden sonra sormak isteyenlerin sormasını istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Ben teşekkür ederim efendim.

Evet, bu menfur saldırıyı, biz de Meclis olarak şiddetle kınıyoruz. Başsağlığı diliyoruz efendim.

Sayın Ali Gebeş?.. Yok.

Sayın Akın, buyurun.

MURAT AKIN (Aksaray)- Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanıma aşağıdaki sorumu tevcih ediyorum:

Sayın Bakanımdan, 1 trilyon Özel İdareye, 1 trilyon da Köy Hizmetlerine, bu sorum çerçevesinde bir para aktarmasını istirham edeceğim.

Aksaray'ın heyelan bölgesinde olan Dikmen, Karacaören, Karaören, Kargın, Bağlı, Karataş, Yenipınar, Akyamaç köyleri ile Akçakent, Yuva, Helvadere, Ihlara, Belisırma ve Güzelyurt ilçelerinin daha emin bir yere taşınmaları için Sayın Bakanım, acaba, transfer kaleminden Köy Hizmetlerine 1 trilyon; yine, Aksaray'da devam etmekte olan havaalanının bitimi için de Özel İdareye 1 trilyon olmak üzere 2 trilyon para aktarabilir mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Ben teşekkür ediyorum.

Sayın Yıldırım, buyurun.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir)- Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanımıza aşağıdaki iki sorumu sormak istiyorum:

Vatandaşa ödeyemeyeceği kadar vergi yüklediniz. Bu durum vergi gelirlerini azaltacaktır. Bu nedenle, ekonominin düzelmesi, krizin giderilmesi, vergi gelirlerini artırmak, vergi toplayabilmek için;

1- Verginin ana borcunu ödemek şartıyla, vergi faizleri ve gecikme zamlarını affetmeyi düşünüyor musunuz?

2- Kayıtdışı ekonomiyi kayıtiçine almayı hedefliyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim.

Efendim, soru sorma vaktimiz bitti. Sayın Necati Yöndar, Sayın Levent, Sayın Gül, Sayın Esengün arkadaşlarımıza, süre yetmediği için soru sormak için söz veremedim. Onlar yazılı olarak bana verirlerse, Sayın Bakana takdim ederim; Sayın Bakandan da vakit kalırsa, size, soru sormak için söz veririm efendim.

Sayın Bakanım buyurun.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Şen "kamu görevlilerinin ücret adaletsizliğini gidermek amacıyla getirilen kanun gücünde kararnameyle, kamu görevlilerinin mevcut ücret yelpazesindeki durumları nasıl değişecek" diye sordular. Esas itibariyle, bu yetki kanunu da, kamu kuruluşlarında çalışan personelin kurumsal farklılıklarını veya memur ile işçi arasındaki maaş farkını düzeltecek bir kanun veya düzenleme yapılması için istenen bir yetki kanunudur. Bu, Yüce Parlamentoda da kabul edilip çıktığı zaman, üç ay içerisinde, bu kurumsal farklılıkları ve memur ile işçi arasıdaki farkı giderecek düzenlemelere başlanacaktır. Esas itibariyle, hükümet de, gerek programında gerek uygulama sırasında bu konuya önem verdiğini, çeşitli vesilelerle ifade etmişti. Böylece, 2001 yılının başından itibaren, bu konuda çalışmalara başlanacak; gayet tabiî, uygulanan üç yıllık ekonomik programın da temel ilkelerini zedelemeden bu çalışma götürülecektir.

Maaşla birlikte yapılan sosyal yardımları, maaşın bir mütemmim cüzü olarak düşünüyoruz. Dolayısıyla, memur maaşlarında ele geçen para, rakam hesap edilirken, sosyal yardımlar ve diğer yardımlar da birlikte dikkate alınıyor ve nihaî olarak ele geçecek para esas alınıyor.

"Zorunlu tasarrufun ödenmesiyle ilgili projeniz var mı?" Bu konuda, bizim, Hazine Müsteşarlığında bir çalışmamız vardır; ona, göre, onun bir takvimi de vardır; ancak, ben, şu aşamada, bu konuda çok ayrıntılı bilgi vermek durumunda değilim; bu konuda, arkadaşımıza, yazılı şekilde bir cevap verelim.

Kadrosuzluk nedeniyle terfi edilememesiyle ilgili bir sorusu vardı değerli arkadaşımızın. Şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarında görüşülmekte olan bir tasarı içerisinde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 67 nci maddesinde bir düzenleme yapmak suretiyle, Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Dairesince belirlenecek esaslar dahilinde, öğrenim nedeniyle intibak yapmaları sağlanacaktır. En kısa sürede, Genel Kurula gelmesi beklenmektedir.

Sayın Örs arkadaşımız diyor ki: "Gelirlerdeki artış yüzde 32'yi bulmuştur; bu, yüksek bir oran; vergi toplamada bir sıkıntı olacak mı?" 2000 yılında, vergi gelirlerimiz, gerçekten, öngörülen hedefin üzerinde gerçekleşti. Bunda, bir defaya mahsus olmak üzere çıkarılan ve ekvergi dediğimiz vergilerin büyük payı olmuştur; ama, ekvergilerin içerisinde yüzde 65'lik bir bölümü faizden alınan bir vergidir; bu da, sosyal yönü olan bir uygulamadır.

Arkadaşımızın suali bu.

Eğer, yanlış tespit etmediysem, konut yatırımları üzerinde...

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Hayır efendim. Yatırımlar yüzde 6-7 olduğuna göre, bu rakamlarla, bazı barajlar geç bitirilecek. Özellikle, Karaçalı Barajı, bugünkü paralarla otuz kırk senede ancak bitirilecek. Yine, bir barajımız da -üç yıldır su boşa akıyor- hâlâ yapılmadı; tamamen atıl durumda kaldı. Onu kastettim.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Yatırım miktarı, bilindiği gibi, bu sene, bütçede, en fazla artış gerçekleşen harcama kalemlerinin başında gelmekte; ama, yine de, bu miktarın, bütçedeki miktarın yeterli olduğunu söylemek mümkün değil; ama, bütçe imkânlarıyla bu ayrılıyor. Gerçi, genel konsolide bütçenin dışında da, yatırımlara ayrılan kaynaklar vardır. İlgili kuruluş, önceliğine göre bazı yatırımların bir an evvel bitirilmesi konusunda gayret göstereceğini sanıyorum.

"Banka faizlerindeki artış program hedeflerini etkiler mi?" diye sordular.

Teorik olarak, gayet tabiî, bu bazda devam ederse etkiler; ama, hükümet, anında aldığı tedbirlerle, faizleri tekrar eski seviyesine çekmeye çalışmaktadır. Özellikle, Hazine ihalelerine kadar bunları daha belli bir seviyeye getirme gayreti içerisindedir.

Maliye Bakanlığı bütçesinin sonunda yaptığım konuşmada da ifade ettiğim üzere, Merkez Bankamıza ve Hazinemize bir hafta içerisinde 4,2 milyar dolarlık bir nakit girişi olacaktır. Bunun 2,8'i ek rezerv kolaylığı olarak Merkez Bankasına gelecektir. 1 milyar Amerikan Doları tutarındaki diğer bölümü ise sendikasyon kredisi şeklinde bankalardan gelmektedir. Bütün bunlar, faizlerin aşağıya çekilmesinde önemli rol oynayacaktır.

Şunu ifade etmek isteriz: Likit alanındaki dalgalanmaların dışında üç yıllık programın ikinci dilimi son derece, özellikle malî performans yönünden, hedeflere gayet uygun bir şekilde yürümektedir. Bu program, tekrar, 2001 yılında da aynı kararlılıkla uygulanacaktır. Öyle sanıyoruz ki, bütçe hedeflerini fazla zorlamadan neticeye ulaşacağız.

Sayın Kabataş "belediyeler ile İller Bankası arasındaki borç ilişkisinde birtakım sıkıntılar var; bu konuda Maliye Bakanlığı devreye girer mi?" diye sordular.

Açık söylüyorum, ben bu olayı şimdi öğrendim. Olay nedir onun üzerinde de bir miktar duracağız; ama, vergi gelirlerinden belediyelere ayrılan paylar Bakanlığımızca topluca hesaplanıp, İller Bankasına gönderilmektedir. Belediyelere dağıtım, İller Bankası tarafından yapılmaktadır. Belediyelerin borçları İller Bankasınca izlenmekte ve kesilmektedir. Yani, uygulamanın bu tarzda olması lazım. Sayın Kabataş'ın da yıllarca bu işlerin içerisinde olduğu malum; ama, farklı bir durum varsa, onun üzerinde de duracağız.

KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Kesinti oranı birinde yüzde sıfır, diğerinde yüzde 100...

BAŞKAN - Karşılıklı olmasın efendim. Yeni bir yöntem geliştirmeyelim lütfen...

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Bunu yeni öğreniyorum; bir bakayım.

"Faizlerdeki son artışların bütçedeki ödeneğe etkisi var mı" diye soruldu. Biraz evvel, değerli arkadaşımın sualini cevaplandırırken, sanıyorum, Kabataş'ın bu konudaki sualini de cevaplandırmış oluyorum.

"Eğer bir değişiklik yapılacaksa ne zaman yapılacak" diye buyuruyorlar. Henüz daha, bu konuda, programı zedeleyecek bir gelişmeyi görmüş değiliz. Tabiî, program, senenin akışı içerisinde, zaman zaman, bir nevi nabız tutma şeklinde değerlendirilmektedir.

Sayın Özgün, vergi ödeme kolaylığından bahsettiler. Tabiî, bu türlü talepler çok yoğun; ama, bir taraftan da bu tür bir kolaylığın sık sık getirilmesinin sıkıntıları da bir gerçek. Maliye Bakanlığına, gayet tabiî, bütün bunların hepsi geliyor, ilgili ünitelerimiz de bunları değerlendiriyor.

"Memurlara kasım zammından vazgeçildi mi? IMF'ye... Bilindiği gibi, bunu, gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekse Genel Kurulda bir iki defa söyledik. Bu, esasen, Bütçe Kanunumuzun 46 ncı maddesinde yer almış bir hükümdür, kanunî teminattır. İkinci altı ayda olduğu için, Bakanlar Kurulu karar verir. Bakanlar Kurulunun da, bundan vazgeçme gibi bir niyeti yoktur. Ayrıca, şunu da çok net ifade edeyim ki, Uluslararası Para Fonuyla olan ilişkilerimizde, hiçbir şekilde, bunun gündeme getirilmemesi şeklinde bir konuşma olmadı; asgariden, ben yakinen izliyorum, böyle bir düşünce yoktur. Önümüzdeki Bakanlar Kurulu toplantısında Bakanlar Kurulu bunu görüşecek.

"Yumurta KDV'si 1'e indirilecek mi?" Onu da söyleyeyim Sayın Başkanım, süre doluyor galiba. Yumurta üretiminde kullanılan girdilerin daha yüksek olması nedeniyle, yüzde 8 oranının aşağı çekilmesi, üreticiler üzerinde finansman yükü oluşturacağı da bir gerçektir. İndirilemeyen verginin iade edilmesi, ancak takvim yılı bittikten sonra mümkün olduğundan, iade sürecinin uzaması, finansman sıkıntısını artırır. Bu konuyu da gözden uzak tutamayız.

Diğer arkadaşlarım, eğer izin verirler ve anlayışla karşılarlarsa, sorularını yazılı olarak cevaplandıracağım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap kısmı bitmiştir.

Ondördüncü turda yer alan Maliye Bakanlığı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

Şimdi bölümleri okutacağım; ancak, bölümlerini okutmadan önce, Kâtip Üyemizin yerinden oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

A) MALİYE BAKANLIĞI

1. - Maliye Bakanlığı 2001 Malî Yılı Bütçesi

A - C E T V E L İ

 

 

Program

 

 

Kodu

              A ç ı k l a m a

L i r a

101

Genel Yönetim ve Destek Hizmetleri

94 679 785 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

111

Devlet Bütçesinin Düzenlenmesi, Uygulanması ve Denetimi

6 803 000  000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

112

Devlet Gelirlerine İlişkin Hizmetler

158 108 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

113

Devlet Muhasebe Hizmetleri

44 561 500 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

114

Devlet Mallarına İlişkin Hizmetler

35 268 500 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

116

Devlet Hukuk Danışmanlığı ve Muhakemat Hizmetleri

7 517 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

119

Devlet Taşınır Mallarının  Tasfiye Hizmetleri

435 500 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

920

İktisadî Transferler ve Yardımlar

236 500 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

930

Malî Transferler

6 670 357 200 000 000

940

Sosyal Transferler

2 343 310 000 000 000

 

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkan, burada yer alan, yardım alan kuruluşlardan bir tanesinde baskı hatası yapılmış. "Kültür ve Eğitim Vakfı" sadece "Kültür Derneği" olması gerekiyor, bir hata olmuş,bunun tashihen düzeltilmesini rica edeceğiz efendim.

BAŞKAN - Evet efendim.

940'ı bu düzeltmeyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

950       Borç Ödemeleri     1 343 603 000 000 000

             BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.    

999       Dış Proje Kredileri  550 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

             T O P L A M          10 941 693 485 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2001 malî yılı bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

2. - Maliye Bakanlığı 1999 Malî Yılı Kesinhesabı

BAŞKAN-  Maliye Bakanlığı 1999 malî yılı kesinhesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Maliye Bakanlığı 1999 Malî Yılı Kesinhesabı

A  -  C E T V E L İ

 

 

 

 

                                                                                                    L  i  r  a           

- Genel Ödenek Toplamı

:

5 432 681 492 970 000

- Toplam Harcama

:

5 118 102 455 658 000

- İptal Edilen Ödenek

:

412 719 478 966 000

- Ödenek Dışı Harcama

:

101 194 747 394 000

- 1050 S.K.55 inci Mad.ve Özel Kanunlar Ger. Ertesi Yıla

 

 

  Devreden Ödenek

:

3 054 305 740 000

- 1050 S.K.83 üncü Mad. Ve Dış Proje Kredilerinden Ertesi Yıla

 

 

  Devreden

:

354 448 500 941

BAŞKAN- (A) cetvelini kabul edenler...Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 1999 Malî Yılı Kesinhesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2001 malî yılı bütçesi ile 1999 malî yılı kesinhesapları kabul edilmiştir; hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.

B) GELİR BÜTÇESİ

1. – 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı : 552)

BAŞKAN - 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçe Kesinhesap Kanunu Tasarılarının 1 inci maddeleri kapsamına giren bakanlık ve kuruluşların bütçeleri ve kesinhesapları ile gelir bütçesiyle ilgili 2 nci maddenin görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır.

Şimdi, 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının gider bütçesiyle ilgili 1 inci maddesini tekrar okutuyorum:

2001 MALİ YILI BÜTÇE KANUNU TASARISI

BİRİNCİ  KISIM

Genel Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Gider, Gelir ve Denge

Gider bütçesi

MADDE 1.- Genel Bütçeye dahil dairelerin harcamaları için bağlı (A) işaretli cetvelde gösterildiği üzere 48.219.490.000.000.000  liralık ödenek verilmiştir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir bütçesine ilişkin 2 nci maddeyi tekrar okutuyorum:

Gelir bütçesi

MADDE 2. - Genel  Bütçenin gelirleri bağlı (B) işaretli  cetvelde  gösterildiği  üzere 42.827.000.000.000.000 lira olarak tahmin edilmiştir.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, evvela, gruplar adına söz isteyen var mı; yok mu diye lütfedin sorun da...

BAŞKAN - Anlayamadım efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Efendim, bir gelir bütçesi konuşuyoruz, madde okuyorsunuz, bu madde üzerinde peki söz isteme hakkına sahip değil mi gruplar acaba?

BAŞKAN - Şimdiye kadar görüştüklerimiz de buydu efendim, böyle bir söz hakkı yoktu da onun için.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Bugüne kadar yok muymuş, her maddede soracaksınız Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Efendim, dokuz gündür görüştüğümüz 1 nci ve 2 nci maddeyi okuttum efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Peki.

BAŞKAN - Bundan sonra, 3 üncü maddeye gelince... İstirham ederim yani, zatıâliniz de biliyorsunuz.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Ha ondan sonra!..

MURAT AKIN (Aksaray) - Zaman zaman unutulabiliyor Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Güven, bütçenin başında bu maddeleri, 1 inci ve 2 nci maddeleri okutup, görüştük. Bugüne kadar da onları görüştüğümüz için söz hakkı yok.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Siz yine sorun da...

BAŞKAN - 3 üncü maddeden itibaren, bol bol, sabaha kadar sözümüz var; hiç merak etmeyin.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Ha, soracaksınız!.. Tamam.

BAŞKAN - Efendim, şimdi önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

 

Sait Açba

Mehmet Özyol

Yaşar Canbay

 

Afyon

Adıyaman

Malatya

 

Sacit Günbey

Mustafa Geçer

 

 

Diyarbakır

Hatay

 

Gelir Bütçesi

Madde 2: Genel bütçenin gelirleri bağlı (B) işaretli cetvelde düzeltilerek 44 480 700 000 000 000 lira olarak tahmin edilmiştir.

(Genel Bütçenin Gelirleri)

 

 

 

B - C E T V E L İ

 

 

 

Gelir

 

 

 

Türü

                A ç ı k l a m a                                                                 L i r a           

 

 

  1

Vergi Gelirleri

 

32 627 000 000 000 000

  2

Vergi Dışı Normal Gelirler

8 021 700 000 000 000

 

  3

Özel Gelirler ve Fonlar

       3 832 000 000 000 000

 

 

      T O P L A M

 

44 480 700 000 000 000

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

SAİT AÇBA (Afyon) - Söz istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, Anayasanın 162 nci maddesine göre, bu konuda söz hakkınız yok.

Hükümetin ve Komisyonun kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir efendim.

Şimdi, 2 nci maddeye bağlı cetvelin bölümlerini okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım efendim.

(Genel Bütçenin Gelirleri)

 

 

 

B - C E T V E L İ

 

 

 

Gelir

 

 

 

Türü

                A ç ı k l a m a                                                                 L i r a           

 

 

  1

Vergi Gelirleri

 

31 777 000 000 000 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

 

  2

Vergi  Dışı Normal Gelirler

8 021 700 000 000 000

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

 

  3

Özel Gelirler ve Fonlar

3 028 300 000 000 000

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

        T O P L A M

 

42 827 000 000 000 000

 

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi, kabul edilen ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum...

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, affedersiniz...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sanıyorum bir hata oldu, madde geçti ama... Biraz evvel, Anayasanın 162 nci maddesine göre bu önergeyi oylayamam veya üzerinde söz veremem buyurdunuz. Sanıyorum, 162 nci maddenin son fıkrasına mı dayanıyorsunuz?..

BAŞKAN - Evet efendim... Çok açık... Malumunuz...

Efendim, geçen gün de, hızlı oylamadan dolayı şikâyet belirtmiştim ya, o maddeyi, bir kere daha okuyorum: "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Genel Kurulda, bakanlık ve daire bütçeleriyle katma bütçeler hakkında düşüncelerini, her bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler sırasında açıklarlar; bölümler ve değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksınız okunur ve oya konur."

Biliyorsunuz, bendeniz de, geçen akşam bu maddeden mustariptim: Bu maddeye dayanarak da, söz vermiyoruz efendim.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkanım affedersiniz...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Yanlış bir uygulamaya devam etmeyelim açısından, doğrusunu ortaya koymak için arz ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Şimdi, bu, bölüm veya değişiklik önergesi değil, madde üzerinde bir değişiklik önergesidir ve gelir artırıcı bir tekliftir; yani, son fıkraya girmesi de mümkün değil. Gider artırıcı veya gelir azaltıcı değil, bilakis, gelir artırıcıdır...

BAŞKAN - Efendim, gelir artırıcı diye işleme koydum zaten!

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Son fıkra değil, bir öncekine göre; siz beşinciyi söylüyorsunuz Bülent Bey.

BAŞKAN - Anayasanın 162 inci maddesinin dördüncü fıkrasına göre, görüşme yapamıyoruz efendim.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Peki.

BAŞKAN - Bütün uygulamalar da böyle!.. Bakın efendim: Bütçe görüşmelerinde değişiklik önerileri üzerinde söz yok, Anayasa 162'ye dört... 68 inci Birleşim, tarih 27.2.1976, sayfa 379; 56 nci Birleşim, 26.2.1977, 507 nci sayfa; 118 inci Birleşimde, 1978'de yok; 48 inci Birleşim, 20.12.1984'te, 702 sayfada yok; 41 inci Birleşimde, 1985'te, 52 nci Birleşim 1985'te, ta ki, 53 üncü Birleşim, 23.12.1990'da da böyle bir şey yok efendim; zabıtlardan okudum.

Teşekkür ederim.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Denge

MADDE 3. - Ödenekler toplamı ile tahmin edilen gelirler arasındaki fark net borçlanma hâsılatı ile karşılanacaktır.

BAŞKAN- Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2001 Yılı Malî Bütçe Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, denge maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce, gelir bütçesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge reddedildi; bu, direkt olarak denge maddesini ilgilendiren bir husus.

Şimdi, bakınız, biraz önce, konuşmamda da ifade ettim: Sayın Bakan bütçe tasarısını Meclise sevk ettiklerinde, gelir tahminlerini yaptılar ve gelir tahminleri sonucunda, 43 katrilyonluk bir gelir tahminiyle, Meclise geldiler; ancak, bu tahminler yapıldıktan sonra, Meclis Genel Kurulundan bir vergi yasası çıkarıldığını hepiniz biliyorsunuz. Bu vergi yasasında da, 2001 yılı için gelir tahminleri 1 katrilyon 654 trilyon lira tutuyor. Belki, usulden değildir Sayın Başkan; ama, Genel Kurulun bilgilendirilmesi açısından, Sayın Bakana şunu soruyorum: Acaba, 2001 yılında Özel İşlem Vergisinden, Özel İletişim Vergisinden ve eğitime katkı payı olarak tahmin ettikleri gelir rakamı nedir? Bu konuda Sayın Bakanın Genel Kurulu aydınlatmasını istiyorum.

Sayın Başkan, aydınlatırlarsa, ondan sonra konuşmama devam edeyim.

BAŞKAN - Madde üzerinde konuşacaksınız efendim, böyle bir uygulamamız yok. Karşılıklı konuşmakla da olmuyor bu iş...

SAİT AÇBA (Devamla) - Sayın Başkanım, belki usulden değildir; ama, Genel Kurulun net olarak bilgilendirilmesi açısından... Ben, bu soruların cevabını biliyorum. Bu cevabı, bizzat Sayın Bakana, Plan ve Bütçe Komisyonunda sormak suretiyle öğrendim...

BAŞKAN - Efendim, zabıtlara geçmiştir o zaman.

SAİT AÇBA (Devamla) - ...ama, Genel Kurulun da bilgilendirilmesine, net olarak ihtiyaç var. Burada, gerçekten, Parlamento yanıltılıyor. 2001 yılında elde edilecek 3 gelir kalemi şu anda, Gelir Bütçesi tahminleri içerisine dahil edilmiş değil.

BAŞKAN - Sayın Açba, Sayın Recai Kutan Beyefendi de aynı şekilde konuştular; Sayın Bakan, kendilerine cevap verdi.

SAİT AÇBA (Devamla) - Sayın Başkan, Sayın Bakanın cevabını aldım, cevabı önümde. Sayın Bakan cevabında diyor ki "biz, Meclise bu tasarıyı sevk ettiğimizde, bir vergi yasası çıkmamıştı; dolayısıyla, söz konusu vergilerle ilgili biz herhangi bir tahminde bulunmamıştık. Şayet, yasa olsaydı, böyle bir tahminde de bulunurduk."

Dolayısıyla, şu anda Meclis, hükümete, yasal olmayan bir tarzda, borçlanma yetkisi veriyor; borçlanma yetkisi, bütçe açığı kadar gerçekleşiyor. Şu anda, hükümetin ilk sevk ettiği tasarıda, borçlanma yetkisi, 5,3 katrilyon; ama, vergi yasası çıktıktan sonra 1 katrilyon 654 trilyon liralık 3 gelir kaynağı devreye girdi ve bu, şu anda bütçe dışında tutulmaktadır, bütçede kayda girmemektedir, Meclisin bilgisi dışındadır; dolayısıyla, kayıtdışı bir bütçeyle karşı karşıyayız. Değerli milletvekillerinin, kayıtdışı bir bütçeyi onaylamalarının ne kadar yanlış olduğunu, ben, ifade etmek istiyorum.

Dolayısıyla, bu hatanın Mecliste düzeltilmesi lazım. Şayet, bu hata Mecliste düzeltilmezse, Anayasa Mahkemesine gitmek suretiyle, kayıtdışında kalan 1 katrilyon 654 trilyon lirayla ilgili olarak gerekli yasal başvurularda bulunacağımızı belirtmek isterim. Hükümet, Parlamentoya karşı sorumlu olduğuna göre, hiçbir gelir kaynağının bütçedeki gelir tahminleri dışında tutulması imkânı yok. Bunun yasal dayanağı da, 30 Kasımda çıkarılan vergi yasasıyla ortaya konuldu. Hükümet, Özel İşlem Vergisinden 250 trilyon lira, Özel İletişim Vergisinden 600 trilyon lira, eğitime katkı payından 804 trilyon lira olmak üzere, 1 katrilyon 654 trilyon liralık yeni gelir kaynaklarına kavuştu. Bunları bütçe belgesinde göstermemesi, Meclise karşı hükümetin görevini yapmaması demektir, Meclis üyelerinin bu gerçeği bildikten sonra, böyle bir oylamada kabul oyu vermesi, millet iradesinin de, bütçe hakkının da hiçe sayılması demektir. (FP sıralarından alkışlar) Bu, tarihî bir yanlıştır, bu yanlışın düzeltilmesi için hâlâ bu Meclisin bir fırsatı vardır.

Bütün değerli milletvekillerini uyarıyorum; gerçekten, borçlanma hakkı verilirken, bütçe açığı ne kadarsa, Meclis o kadar borçlanma hakkı veriyor; ama, şu andaki bütçe açığı, gerçekçi bir açık değil. Niçin; yeni gelir kaynaklarıyla birlikte, 5,3 katrilyon olarak öngörülen bütçe açığı, şu anda 3,7 katrilyona inmiş durumda. Dolayısıyla, burada, bu Meclis, hükümete ancak ve ancak 3,7 katrilyon lira borçlanma yetkisi verebilir. Bunun dışında verilecek bir yetki, kesinlikle Anayasaya aykırıdır ve Meclisin görevini yapmaması tarzında bir sonuç ortaya çıkar.

Sayın Bakana, Genel Başkanımız arz ettiğinde, aldığımız cevap önümde, diyor ki "Meclise bu tasarı sevk edildiğinde böyle bir yasa olsaydı, söz konusu vergilerle ilgili tahminlerde bulunurduk. Onun için boş bıraktık." Ama, şimdi, 30 kasım itibariyle böyle bir yasa ortadadır. Şayet, Sayın Bakan, bu Mecliste, Özel İşlem Vergisi olarak, Özel İletişim Vergisi olarak ve eğitime katkı payı olarak, 2001 yılında hiçbir kuruş gelir elde etmeyeceğiz diyorsa, o zaman, verdiğiniz oylar doğrudur.

Sayın Bakanın, bu sorunun cevabını net olarak Meclise vermesi, hem de şu anda Sayın Başkanımızın delaletiyle vermesi bir zorunluluktur. Meclis iradesini ortadan kaldırmamak ve Meclisi yanıltmamak için bu sorunun cevabı alındığında, öyle zannediyorum, meselenin hangi boyutlarda olduğu, Meclisimizin değerli milletvekilleri tarafından kavranacaktır.

Ben, hepinize saygılar sunuyorum; bütçenin hayırlı olmasını temenni ediyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, önemli bir konu, söz hakkınız da var; isterseniz, kürsüden cevap verebilirsiniz.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkanım, buradan cevap verebilir miyim?

BAŞKAN - Peki efendim, kısa cevap vereceksiniz; buyurun.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) -Sayın Başkan, daha önce de bu konu gündeme geldi. Kesinlikle, ne Meclisin bilgisi dışında bir uygulama yapma niyeti vardır ne de Meclisi yanıltma gibi düşünce vardır, asla olamaz. Bu uygulama, geçen sene de oldu.

Şimdi, burada, borçlanma limitini oynayarak borçlanma alınacak gibi bir şey kesinlikle düşünülmüş değildir ve bu, esasen düşünülemez de. Bizim 31,8'lik gelir hedefimizin içerisinde belli elastikiyetler de vardır; yani, bazı uygulamalar, tatbikatta her zaman böyle olur. Bir vergi dairesinin belli bir performansı vardır, belli elastikiyeti vardır. Bu, bütçe Meclise sunulduktan sonra vergi kanununun çıkmasının bir tabiî sonucudur.

Dolayısıyla, biz, 31,8 limiti tespit ederken, hareket serbestimizin olduğu birtakım noktalar da vardır ve çıkan bu vergiler de dahil, 31,8 civarında bir vergi tahsil edeceğimizi umuyoruz. Belli elastikiyetler, vergi idaresinin de kullandığı... Yoksa, vergi idaresi, teorik, tam kalıplar şeklinde olmaz; yani, burada, her zaman için birtakım oynamalar, yani elastikiyetler olur -oynamadan kastım, elastikiyet- vergi idaresinin performansı; bunların payları vardır. Dolayısıyla, 31,8'lik vergi hedefimizde, belli bir elastikiyet içerisinde, çıkan bu vergilerle de tahsil edeceğimiz gelirlerin, vergi idaresi olarak, biz, bu düzeyde gerçekleşeceğini umuyoruz. Yoksa, borçlanma limitin artırma, böyle vergi... Niçin, hükümet, şu noktadan dolayı Meclisten bir şey gizlesin; bir sebebi var mı 31,8 derken!.. Borçlanma limitini değiştirmek için, kesinlikle böyle bir niyetimiz yoktur. Bu, uygulamalarda zaman zaman olmuştur; ilk defa da olmamıştır, geçmiş yıllarda da olmuştur. Eğer, vergi kanunları bütçeden sonra gelmişse, bu tür uygulamalar hep olmuştur. Yani, neyi kaçıracaksınız, neyi gizleyeceksiniz?! Değil. Bütçenin hiçbir kaleminin gizli bir tarafı yoktur; Sayın Açba da bilir gizli tarafının olmadığını. Bu, bir tartışmadır; Sayın Açba böyle yapılsa daha uygun olur diyor; düşüncesidir, saygı duyulabilir; ama, biz, bunun bu şekilde de gidebilir düşüncesindeyiz.

Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, söz alabilir miyim?

BAŞKAN - Hayır efendim, böyle bir kural yok; şahsınız adına söz istiyorsanız, buyurun.

SAİT AÇBA (Afyon) - Şahsım adına...

BAŞKAN - Gruplar adına başka söz isteyen?..Yok.

Şahsı adına, Sayın Açba, buyurun.

Süreniz 5 dakika.

SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, Sayın Bakanın açıklamalarının hiç de inandırıcı olmadığını düşünüyorum. Eğer, Sayın Bakan, gelir tahminlerini yaparken, henüz çıkmamış olan bir vergi kanununa dayanılmak suretiyle, o vergi kanunundan -çıktığı takdirde- beklediği gelirleri, bütçenin diğer kalemlerine, diğer vergi kalemlerine yansıtmak suretiyle o kalemleri şişiriyorsa, yine, bütçenin gelir tahminlerinde, samimiyet ilkesine, doğruluk ilkesine göre hareket etmeme tarzında bir suçu işliyor demektir. Dolayısıyla, bunun, bütçe ilkeleriyle, samimiyet, doğruluk ilkeleriyle bağdaşması mümkün değildir.

Gelir tahminlerini (B) cetvelinde gösteriyorsunuz; geçmiş yıllardaki performansı belirtiyorsunuz; artış trendini belirtiyorsunuz; 2001 yılında, beklentilerinizi ortaya koyuyorsunuz; ama, muhtemel, ileride ya çıkarsa diye, çıkabilecek birtakım vergi veya çıkmasını beklediğiniz bazı vergi kalemleriyle ilgili tahminleri de, kalkıp, başka vergilerin içine dahil etmeniz, zaten, yine, aynı ifadeyle, Meclisi, Parlamentoyu yanıltma tarzında bir sonuç ortaya çıkarır. Yılsonunda bunlar ortaya çıkmayacak mı?

Yılsonunda, gerçekleşme tahminleri ortaya konulduğunda, o gelir hedefleri şişirilmiş olduğu için, o gelir kalemlerinden toplanılan paralar, o miktarlara ulaşmayacak; ama, bütçede, şu anda, gelir tahminleri içinde kesinlikle boş bırakılan, zikredilmeyen Özel İşlem Vergisi, Özel İletişim Vergisi ve eğitime katkı payıyla ilgili olarak, 2001 yılında, beklentilerinin ne olduğunu sordum. Cevabını alabildik mi Meclis olarak? Meclisteki milletvekilleri, bu 3 gelir kaleminden elde edilecek gelirin ne olduğunu öğrenebildiler mi? Böyle bir cevap alınabildi mi? Sayın Bakan, böyle bir cevabı vermediler. Sanki, diğer gelir  kalemlerinin içinde bu miktar gizlenmiş tarzında bir yola başvurduklarını ifade ettiler. Bu yol da yanlıştır. Değerli Meclis üyelerini, değerli Parlamentoyu yanıltmamak için, bu rakamların, kesenkes, burada, terennüm edilmesi, Sayın Bakan tarafından açıklanması gerekmektedir. Eğer, bazı gelir kalemleri şişirilmişse, vakti geçmeden, onların da, gerçekçi bir şekilde, rakamlarının şu anda indirilmek suretiyle yazılması ve belirtmiş olduğumuz 3 gelir kale-minin de, rakamlarının, tahminlerinin yerli yerine yerleştirilmesi suretiyle, sonuçta, 31,8 şeklinde bir gelir tahmininde bulunacaklarsa, onu da yapabilirler; ama, bu üç gelir kalemini doldurmak zorundadırlar. Bu 3 gelir kalemini doldurmadıkları müddetçe, bu 3 gelir kalemi yok hükmündedir, Parlamentonun bilgisi dışında gelir toplanmış demektir. Dolayısıyla bu uygulama anayasal bir suçtur, anayasal suçun işlenmesinde Meclisin alet edilmesini, biz, hiçbir zaman için kabullenemiyoruz. Bu yanlış eğer buradan dönmeyecekse, bu Meclisten dönmeyecekse, Anayasadan kesenkes döneceği de açıktır. Ben, bu yanlışın düzeltilmesi için fırsatın hâlâ hazır olduğunu düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Açba.

Madde üzerinde başka söz isteyen var mı efendim?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Malî Politikaya İlişkin Hükümler

Bütçe politikası ve mali kontrol

MADDE 4. - Maliye Bakanı, tutarlı, dengeli ve etkili bir  bütçe politikası yürütmek, belirlenen makro ekonomik hedefler çerçevesinde istikrarı temin etmek ve mali kontrol sağlamak amacıyla;

a) Kamu istihdam politikasının belirlenmesine ve uygulanmasına yön vermeye,

b) Harcamalarda azami tasarruf sağlayıcı düzenlemeleri tespit etmeye,

c) Giderlerle ilgili ödeneklerin dağıtım ve kullanımını belli esaslara bağlamaya,

d) Gelir ve giderlere ilişkin kanun, yönetmelik ve kararnamelerle belirlenmiş konularda uygulamaları düzenlemek üzere standartları tespit etmeye ve sınırlamalar koymaya,

e) Yukarıda  belirtilen  hususlarda  tüm  kamu  kurum ve kuruluşları için uyulması zorunlu düzenlemeleri yapmaya ve tedbirleri almaya,

Yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün söz istemiştir.

Buyurun Sayın Özgün. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 2001 yılı bütçe kanunu tasarısının 4 üncü maddesinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bütçe üzerindeki müzakerelerde, gelir bütçesi ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerindeki benim konuşmamdan sonra, iktidara mensup sayın milletvekillerimiz, burada, ce-vabî konuşmalar yaptılar. MHP adına konuşan değerli milletvekilimiz, "efendim, burada hep iktidarı suçluyorsunuz ama, siz vaktiyle bu KİT'leri zarara sokmadınız mı, dargelirliyi sıkıntıya sokan siz değil misiniz, faiz ve transfer bütçelerini siz yapmadınız mı, enflasyonu üç haneli rakamlara siz çıkarmadınız mı, yolsuzluk ve hırsızlığın hesabını gelin beraber soralım" şeklinde birtakım beyanlarda bulundular.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Kim söyledi; adını verin.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Kimin söylediğini kendisi biliyor.

BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayın.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Söylesin de biz de bilelim.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, KİT'ler -54 üncü hükümet için söylüyorum- o dönemde zarar etmek değil, kâra geçirildi. Havuz sistemi getirilmek suretiyle, zarar eden KİT'ler kâra geçti. Siz, Etibank'tan geliyorsunuz, ETİBOR'un 1996'dan önceki durumu ile 1995, 1996, 1997'deki durumunu benden iyi bilmeniz lazım gelir. Nereden nereye geldik; KİT'ler fevkalade olumlu gelişmeler kaydetti o dönemde.

Yine dargelirli sıkıntıya filan sokulmadı, ücretlerine yüzde 100 zam yapıldı, taban fiyatlara ise yüzde 100'ün üzerinde zamlar verildi.

Faiz ve transfer bütçesine gelince; bütçenin iki yakası bir araya getirilmek suretiyle, faizlerde 10 puan iniş yaşandı. 54 üncü hükümet döneminden bahsediyorum. Yine, bu faizin bütçe üzerindeki baskısının azalması sonucunda, biraz önce söylediğim kesimlere kaynak transferi yapılabildi. Enflasyon da, o dönemde, yüzde 150'lerden yüzde 80-85'lere indirildi.

"Ucu kime dokunursa dokunsun, yolsuzluk ve hırsızlığın hesabını soralım" diyorsunuz. Tamam, soralım. Sorun, siz iktidardasınız, sizi tutan mı var?!

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Soruyoruz işte...

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Sorun tabiî. Soracaksınız.

Siz, iktidardasınız, bunun hesabını elbette soracaksınız. Biz, burada, bankalarla ilgili bir araştırma önergesi verdik "bankaları araştıralım, ne varmış bu bankalarda, bu bankalar niye batıyor, bunlar nereden nereye hortumlanıyor, bunları görelim" dedik; siz, araştırma önergesine bile tahammül gösteremediniz, burada kabul etmediniz. Nasıl soracağız?..

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Şimdi cevap vereceğim.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - DSP'li sayın milletvekili de konuşmasında... "Bazı dernekler ekonomiyi düzeltin; ama, bizden fedakârlık beklemeyin" diyorlarmış. Bugüne kadar, bu istikrar programı konulduğundan bu tarafa fedakârlık yapılıyor zaten. Daha nasıl fedakârlık yapacak bu insanlar; anlamak mümkün değil.

Yine, burada, vergi adil olmalıymış, ekonomiyi daratmamalıymış, maliye için verimli olmalıymış; vatandaşa "ben vergimi veriyorum" inancı yerleştirilmeliymiş... Öyle dedi sayın milletvekilimiz. Tamam, bunlara katılıyoruz. Tabiî... Buyurun, iktidardasınız, bunları yapın. Buraya gelip de vergi şöyle olmalıymış, vergi böyle olmalıymış demek, bir iktidar partisi veya iktidara mensup  bir milletvekili için uygun bir tavır değildir. Bu kürsü, iktidarın sızlanma yeri  de değildir; burası, icraat yeridir. Evet, vergi adil olmalıdır. Ben de katılıyorum. O zaman, adil bir vergi sistemi getirin; ama, siz, tersinden gidiyorsunuz, hiç adil olmayan, dünyanın hiçbir yerinde de görülmeyen hayat standardı vergisini buraya getirip koyan siz değil misiniz?..

Vergi ekonomiyi daraltmamalıymış, ekonomiyi genişletici bir anlayış içerisinde olması gerekirmiş... Evet, buyurun, öyle bir sistem getirin ki, ekonomi daralmasın, ekonomi daha çok genişlesin, yatırımlar artsın, istihdam sahaları genişlesin, artsın. Buyurun, yapın, buyurun... Sayın Bakana, biz, her konuşmamızda, hem özel görüşmelerimizde hem de buradaki Meclis görüşmelerimizde bunu söylüyoruz; "getireceğiniz ekonomik sistem, yatırımları daraltıcı olmamalı, piyasaları daraltıcı, piyasaları boğucu olmamalı. Neticede, yine, bu insanlardan vergi isteyeceksiniz. Bilhassa vergi, ekonomiyi canlandırıcı, yatırımları hızlandırıcı nitelikte olmalıdır" diyoruz. Diyoruz; ama, yapılan uygulamalar, çıkarılan kanunlar, getirilen önlemler, ne yazık ki, piyasaları daraltıcı, ekonomiyi daraltıcı tedbirleri içeriyor.

Bakın, bugün akşam, daha bu akşam, bir iftar  vesilesiyle Ankara Ticaret Odası Başkanı Sayın Sinan Aygün'le ayaküzeri görüşmemiz oldu. Ankara Ticaret Odası Sayın Başkanı diyor ki "bugün, ticaret sicilinden rakamları istedim; yılbaşından bugüne kadar, Türkiye'de, tam 28 000 işyeri kapanmış bulunmaktadır." Bu, ticaret siciline kayıtlı olan işletmelerle ilgili söylenmiş olan rakamdır. Bir de, ticaret siciline kaydolmamış, kayıtsız işyeri terklerini de düşünürseniz, Türkiye'de ekonominin ne kadar daraldığını, piyasanın ne kadar daraldığını anlamanız lazım.

Buraya çıkıp da "efendim, vergi, ekonomiyi daraltıcı olmamalı" demek marifet değil. Marifet, ekonomiyi daraltmayacak, piyasaları boğmayacak vergi sistemini buraya getirmektir. Biz de, sizden, onu bekliyoruz; ama, ne yazık ki, öyle olmuyor.

Değerli milletvekilleri, 4 üncü maddede, "kamu istihdam politikalarının belirlenmesine ve uygulanmasına yön vermeye" Bakanlık yetkili kılınıyor; "harcamalarda azamî tasarrufu sağlayıcı düzenlemeleri tespit etmeye; giderlerle ilgili ödeneklerin dağıtım ve kullanımını belirli esaslara bağlamaya; gelir ve giderlere ilişkin kanun, yönetmelik ve kararnamelerle belirlenmiş konularda uygulamaları düzenlemek üzere standartları tespit etmeye, sınırlar koymaya; yukarıda belirtilen hususlarda tüm kamu kurum ve kuruluşları için uyulması zorunlu düzenlemeyi yapmaya ve tedbirleri almaya yetkilidir" deniliyor.

Bakanlık, harcamalarda azamî tasarruf ve düzenlemeleri sağlayacak... Peki, şimdi, ben size soruyorum: Bugün, Türkiye'de kaç tane lojman var, kaç tane resmî plakalı araba var, kaç tane sosyal tesis çalıştırıyor devlet? 2001 bütçesiyle, bu rakamları, biz, yerinde mi saydırıyoruz, aşağı mı çekiyoruz, yukarı mı götürüyoruz; farkında mıyız... Bakınız, Türkiye'de, bugün, ne yazık ki, bir lojman ve taşıt imparatorluğu kurulmuştur. Askerî personel hariç olmak üzere, 231 000 kamu çalışanı lojmanda oturuyor. Devlet baba, her 8 memuruna bir lojman tahsis etmiş durumda. Yine, memurların emrine, şu anda 88 000 taşıt aracı verilmiş durumda. 2001 bütçesiyle, bu, daha da artırılıyor. Yani, şimdi, otobüs alırsınız, iş makinesi alırsınız, lüzumlu taşıtlar alınır; ama, bunun yanında, bir bakıyorsunuz ki, kamuya, binek arabaları alınmaya devam ediliyor.

Yine, devlet babamız, ayrıca, şu anda 2 340 adet sosyal tesis işletiyor. İllerimize gittiğimiz zaman görüyoruz, her kamu kuruluşunun bir tane sosyal tesisi var. Efendim, DSİ'nin var, Köy Hizmetlerinin var, vilayetin var, emniyetin var, şunun var, bunun var; her kamu kuruluşunun sosyal tesisi var. Tabiî, bunlar yüktür devletimizin sırtında. Bir vilayette büyük bir sosyal tesis olsa da, gelen-giden memurlar, hepsi buradan istifade etse, bir tasarrufa gidilse olmaz mı?! Bir vilayette, vilayet emrinde bir misafirhane olsa, sosyal tesis olsa, bunlar olur; ama, olmuyor ve biz, her sene bütçe kanunu burada görüşülürken, bu taşıtlardan, bu arabalardan, sosyal tesislerden burada bahsetmek durumunda kalıyoruz. Onun için, tabiî ki, yetki güzel; ama, bu yetkiyi kullanmak lazım. Sayın Bakanım, bu konularda, Bakanlık olarak azamî tasarrufa gidilmesi zarureti önümüzdedir. Yoksa, bu, bu şekilde devam ettiği sürece, harcamalardaki tasarruf sağlanamadığı sürece, tabiî ki, bütçenin iki yakasının bir araya gelmesi de mümkün olmayacaktır.

BAŞKAN - Sayın Özgün, efendim, süreniz 10 dakikaydı. Makine otomatik olarak kesmemiş. Toparlarsanız memnun olurum.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Ben, temenni ediyorum, inşallah, önümüzdeki yıllarda, önümüzdeki bütçelerde bu konulara dikkat edilmesi gerektiği hususunu bilgilerinize arz ediyorum.

Hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, sataşma var; söz istiyorum.

BAŞKAN - Bir dakika efendim... Evvela, Samsun Milletvekili Sayın Kabataş'a Doğru Yol Partisi Grubu adına söz vereceğim; sonra, tabiî, sataşmaya hiç müsamaha etmem; ama, sırasıyla yani...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Efendim, özelliği kaybolur. Hemen söz almam gerekir.

BAŞKAN - Özellik hiç kaybolmaz. Efendim, usulümüzde yok. Söz vereceğim; hatta, buradan, kürsüden vereceğim. Rica ederim...

Buyurun Sayın Kabataş. (DYP sıralarından alkışlar)

Kusura bakmayın efendim.

DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bu madde, bütçenin, öteden beri, rutin, sıradan, her yıl bütçe kanunu metnine girmiş maddelerinden birisi. Bütçe politikası ve malî kontrolle ilgili ilkeleri düzenliyor.

Değerli milletvekilleri, bugün, Türkiye, 2000 yılının sonunda, ekonomi yönetiminde, kamu finans yönetiminde çok ciddî boyutta bir yönetim sorunuyla karşı karşıya. Bu ekonomi yönetimindeki, finans yönetimindeki sorun nedir, sonuçları nedir; bunları ortaya koymak ve sizlerle paylaşmak istiyorum.

Maliye Bakanlığı ve Bakanlık yönetimindeki Sayın Maliye Bakanımız, dar anlamda bütçe politikasını ve sadece bu politikayla sınırlı olmak üzere, malî kontrolle ilgili ilkeleri uyguluyor. Bugünlerde sıkça ifade ediyoruz ki, Türkiye'deki kamu finansman yönetimi ve kamudaki finans yönetim alanı, sadece bütçeden ibaret değil. Sayın Bakan, Türkiye'deki yaklaşık 124 katrilyonluk millî gelirin 46 katrilyonluk bölümünde söz sahibi, yetki sahibi. Onun da yaklaşık yüzde 50'si transfer bütçesi ve Maliye Bakanlığı, sadece, bu bütçede, bir şekilde muhasebe kayıtlarını tesis ediyor, bütçe kayıtlarını tutuyor. Dolayısıyla, bütçe disiplini dediğimiz olayı, daha üst bir kavrama malî disiplin kavramına ve ekonomide etkinlik, verimlilik kavramına taşımak zorunda Türkiye.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, vaktiyle, bu yönetimde karşı karşıya bulunduğu sorunları çözmek için özel uygulamalar getirmiştir. Bugün, Türkiye'de, Yüksek Planlama Kurulu diye Devlet Planlama Teşkilatı bünyesinde faaliyet gösteren kurul, sadece bütçeyi birkaç saat görüşmekten ibaret, kanunda verilmiş sadece şekli görevleri yapmaktan ibaret bir kurul haline dönüştürülmüştür; fiilen, ekonomi yönetiminde, finans yönetiminde aktif bir konumda değildir.

Aynı şekilde, Para-Kredi Kurulu çalışmamaktadır. Maliye Bakanlığı ve maliye bürokrasisi, sadece, bütçede ödenek tahsis eden ve bu ödenekleri kısıtlayarak bütçede disiplin sağlamaya çalışan ve bulabildiği her alandan vergi toplamaya, vergi almaya ve kendi dar tanımı içinde de bütçe açığını kontrol etmeye çalışan, bütünün bir parçası halinde bir kurum haline dönüşmüştür. Oysa, Türkiye'nin, bugün, finans yönetiminde karşı karşıya bulunduğu tablo, hepimizi ürkütecek boyuttadır. Bu tablonun, bu ağır sonuç yaratan tablonun yönetiminden sorumlu bir kurum, birim, Türk devlet yönetiminde, kamu yönetiminde, maalesef, yoktur.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan özenle ve güvenle ifade etti "14 katrilyonluk bütçe açığımız var; hedef olarak bunu 12 katrilyona çektik" dedi; doğrudur. Burada büyük fedakârlıklar vardır, ekvergiler vardır, topluma çıkarılmış ağır faturalar vardır; ama, her şeye rağmen, bir bütçe disiplini uygulama yaklaşımı sergilenmiştir. Fakat, bu yaklaşım sergilenirken, ekonominin diğer alanları, tamamen, yönetim açısından boştadır.

İşte sonuçları: Bugün, sadece 3 bankanın yarattığı açık, 2000 yılı bütçe açığının üzerindedir. Konuşulan rakam 16 katrilyon düzeyindedir değerli arkadaşlarım. 3 banka, bu ülkede 16 katrilyon açık yaratmışsa, bu ülkenin 16 katrilyonluk kaynağı, sadece bu açığın finansmanı için bankalar tarafından toplanılıyor ve kullanılıyor demektir.

Evet, başka bir bölümdeki finans kesiminde bir başıbozuk yönetim ya da denetimsizlik ya da yönetimsizlik, sadece 10 banka aracılığıyla, bugün, 8 katrilyonluk ilave bir açığı, bu ülkenin, bu milletin önüne koymuştur. Evet, yetmemiştir, bugün, Hazine, maalesef, sistem içindeki pek çok sorumlu kuruluşun borcunu otomatik bir yapıda üstlenmekte ve onlar adına nakden ödemektedir. Ödenen rakam 4,8 katrilyondur değerli milletvekilleri. Evet, bu disiplinden, bu bölgedeki başıbozukluktan, borcunu ortada bırakıp giden kurumlardan kim sorumludur?..

Evet, reform yapmaya devam ediyoruz... Tarım reformu diye ortaya çıktık, dört yıl erteledik sistemi ve onların ortada bıraktığı zarar 2 katrilyon.

Evet, dev zarar üretim merkezi olan KİT'lerin ve KİT'lerle beraber Özelleştirme İdaresine aktardığımız kuruluşların 2000 yılında oluşmuş zararları 3 katrilyon değerli milletvekilleri.

Alt alta yazıyorum; ortaya çıkan rakam 40 katrilyonun üzerinde şimdilik ve Sayın Bakan, bütçe politikalarıyla ve malî kontrol politikalarıyla bu açığın sadece 12 katrilyonluk bölümünden sorumlu. Geriye kalan 28-30 katrilyondan, bu ülkede, hangi kurum, hangi idare, malî disiplini temin etmek, bu ülkede, ekonomide disiplini, yönetimi, ciddiyeti korumak anlamında hangi idare sorumludur? Türkiye, ekonomi yönetimindeki bu kargaşayı, bu yönetim boşluğunu kısa sürede doldurmak zorundadır.

Evet, Türkiye'nin 32 katrilyon içborç stoku var. Yaklaşık bu stoka 42 katrilyon da bu yıl ilave edersek -ki, bir kısmı bunların henüz muhasebeleşmemiştir- 72 katrilyonluk bir açıktan söz edi-yoruz. 72 katrilyonluk bir açığın bugünkü faizlerle finansman bedeli, maliyeti -yüzde 50 alsak faizleri- 35 katrilyondur. Eğer, kamu, tek başına, bir ülkede, 124 katrilyonluk gelirin, millî gelirin 35 katrilyonluk bölümünü faiz için fiilen kullanmak zorunda kalıyorsa, burada, bir ekonomi yönetiminden, böyle bir yönetimin varlığından söz etmek mümkün değildir değerli milletvekilleri.

Dolayısıyla, bütçe kanununun, bu sıradan, rutin, "okuyup geçelim" anlamında değerlendirilen Genel Kurullar yerine, maddelerindeki bu eksiklikleri, hepimiz görmek ve bütçe üzerindeki müzakereleri de bu temel meselelere taşımak, bu temel meseleleri Yüce Heyette, Genel Kurulda görüşmek zorundayız.

Sayın Bakan, konuşmalarında, öteden beri bu açıkların var olduğunu ifade etti; doğrudur. Şu veya bu şekilde, bütçe dışında kamunun açıkları olmuştur; ama, dün bir gazetede değerli bir gazetecinin derlemesinde, sadece, 3 bankanın ve fona devredilen 10 bankanın, 50 milyar dolar düzeyinde bir açıkla, bir zararla karşı karşıya olduğu ifade edilmiştir değerli milletvekilleri. Türkiye'de, ekonomi yönetiminin, kamu kesiminde, hiçbir zaman, bu büyüklükte açıklar, bu büyüklükte dev ve telaffuzu zor büyüklükler yaşanmamıştır, görülmemiştir. 50 milyar dolar, bu ülkenin dış borcunun yaklaşık yüzde 50'sidir değerli milletvekilleri.

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız lütfen.

KEMAL KABATAŞ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Bu dev açığı kim yönetecek; kamuda yaratılmış bu dev, büyük zararı kim yönetecek; herkes bu soruya cevap bulmak ve malî disiplini, ekonomi yönetimindeki yeni modeli, yeni yönetim yapısını ortaya koymak için seferber olmak zorunda. Bu sorunu çözmeden, bu krizi de, bu ülkede yaşanan finansman darboğazı sorununu da aşmak mümkün değildir. Bu vesileyle, bu temel çerçeve içinde sorunu ortaya koyduğumu zannediyorum.

Teşekkür ediyor, saygı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kabataş.

Grupları adına başka söz isteyen var mı? Yok.

Buyurun Sayın Seven.

IV. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Ağrı Milletvekili Nidai Seven’in, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel, bir arkadaşımız, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşan hatip adına sataşmalarda bulundu. Ben, kendisiyle ilgili şahsî bir şey söylememiştim, mensup olduğu parti konusunda da herhangi bir değerlendirme yapmamıştım. Benim söylediğim şuydu: Bakınız, Avukat Baki Lütfi Uzun ve kızı Ada Dersu Uzun, Ankara 31. Asliye Hukuk Mahkemesine vermiş oldukları bir dilekçede, 1994 krizinden bu yana eski başbakanlar ve Hazineden sorumlu bakanlar hakkında suç duyurusunda bulunmaktadırlar. Gidin, açın, 31. Asliye Hukuk Mahkemesinin evraklarını; orada belirtiliyor.

Yine, söylemek istediğim şuydu: Ben detaylara girmedim; 1996 yılında Etibank, bankacılık bölümü olarak 30 trilyon zarar ettirilmiştir. 1996'nın eylül ayında bir protokol yapıldı ve Halk Bankasına devredildi, sıfır bilançoyla tekrar gündeme getirildi. Peki, bu 30 trilyonun hesabı niye sorulmadı? O gün, 30 trilyon, 200 milyon dolardı.

Peki, özelleştirilen Sümerbankın başına getirilen Şükrü Karahasanoğlu'nun daha sonra Etibankın başına getirilmesi, bir tesadüf sonucu mudur?..

Peki, İsmail Karakaya, daha önce Özelleştirmenin başındayken, daha sonra Etibankın başına getirilmesi, bir tesadüf sonucu mudur?..

Peki, Sıvas Demir Çeliğin içinin boşaltılması, bugün Sıvaslıların mağdur duruma düşürülmesi, 1996'daki özelleştirme, bir tesadüf sonucu mudur?..

Peki, Et ve Balık Kurumu, bugün, fondan karşılanmış bütün masrafları ve Ağrı'da da, Et ve Balık Kurumu satılarak, Ağrı'daki hayvancılık tamamen öldürüldü, hayvancılığa darbe vuruldu. Bu, bir tesadüf sonucu mudur?..

Peki, Halk Bankasında genel müdür muavinliğine atanan Barbaros Olcay, daha önce Egebanka, sonradan genel müdür muavinliğine atanması, oradan kredilerin tahsis edilmesi, bir tesadüf sonucu mudur?..

Benim söylemek istediğim şu: Bu yanlışlar yapılmıştır; gelin, 1999, 2000 ve 2001 yılına geçerken, 2000 yılında 21 katrilyon bir faiz varken, bugün, 16 katrilyona düşmüştür, 2001 yılı bütçesi için. Gelin, buna, hep beraber sevinelim.

Bakınız, yine, konsolide bütçe, gayri safî millî hâsılada, 1999 yılında, bütçe dengesi eksi 11,7 iken, 2000 yılında, eksi 9,3'e düşüyor ve bütçe dengesi, 2001 yılında, eksi 3,4'e düşüyor. Gelin, bunlara sevinelim, beraber hareket edelim.

Benim söylemek istediğim şu: Kimseyi suçlayarak değil, rakamlarla, belgelerle konuşalım; ama, doğruyu halka anlatalım.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. – 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/764; 1/765; 1/740, 3/642; 1/741, 3/643) (S. Sayıları : 552, 553, 554, 555) (Devam)

B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

1. – 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı : 552) (Devam)

BAŞKAN - Efendim, 4 üncü madde üzerindeki görüşmeler bitmiştir.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Ayrıntılı harcama programları ve ödeneklerin kullanımı

MADDE 5. – a) Bütçe Kanunlarına ekli (A) işaretli cetvellerdeki ödenekler, Maliye Bakanlığınca belirlenecek ilkeler ve  serbest bırakma oranları dahilinde kullanılır.

Kamu kurum ve kuruluşlarının mali yıl içinde gerçekleştirecekleri hizmet ve faaliyetler için bütçelerinde yer alan ödeneklerin kullanımının önceden planlanabilmesi amacıyla ödenek kullanımının ayrıntılı bir harcama programına bağlanması Maliye Bakanlığı tarafından istenebilir.

Maliye Bakanı tarafından ödenek kullanımının ayrıntılı harcama programına bağlanmasının uygun görülmesi halinde, belirlenen serbest bırakma oranları üzerinde ve bu harcama programı dışında harcama yapılamaz.

İdareler bütçelerinde yer alan ödenekleri belirlenecek ilkeler, serbest bırakma oranları ve ayrıntılı harcama programları dahilinde, Kalkınma Planı ve Yıllık Programda öngörülen hedefleri ve hizmet önceliklerini gözönünde bulundurarak, tasarruf anlayışı içinde kullanmakla yükümlüdürler.

b) Bütçelerin yatırım ve transfer tertiplerinden yardım alan bağımsız bütçeli kuruluşlar ile sosyal güvenlik kuruluşları, hizmetleri ile ilgili aylık harcama programlarını vize edilmek üzere en geç 31 Ocak 2001 tarihine kadar Maliye Bakanlığına gönderirler. Bu programlar Maliye Bakanlığınca vize edilmeden bütçenin yatırım ve transfer tertibindeki ödenekler kullanılamaz.

Kuruluşlar aylık uygulama sonuçlarını her ay Maliye Bakanlığına bildirirler.

Maliye Bakanlığı, yapılan yardımın amacı doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını aylık harcama programını göz önünde bulundurarak kontrol eder.

c) Bütçe Kanunun ekli (A) işaretli cetveldeki ödeneklerin;  (1) ve (3) ödenek türü altında yer alan personel giderleri ödenekleri; Hazine Müsteşarlığı bütçesinde yer alan iç, kısa vadeli avans ve  dış borç faizleri ile bunların genel giderlerine ilişkin ödenekler, Maliye Bakanlığı bütçesinin 930-08-3-351-900, 930-08-3-356-900 ve Emekli Sandığına yapılacak    transferlere ilişkin tertiplerdeki ödenekler; Milli Savunma Bakanlığı diğer cari ödenekleri, Hazine Müsteşarlığı bütçesindeki SSK, Bağ-Kur ve İşsizlik Sigortası Fonuna yapılacak transferlere  ilişkin tertipler ile hazine yardımı almayan katma bütçeli idarelerin ödenekleri hariç olmak üzere, diğer tertiplerindeki ödeneklerin yüzde birbuçuğu  iptal edilmiştir.

Bu iptal ile ilgili Bütçe işlemlerini gerçekleştirmeye  ve bu işlemler sonucu doğacak hazine  fazlalarını iptal etmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 inci madde üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 5 inci madde, (A) işaretli cetveldeki, yani genel ve katma bütçeli idarelerin yapacakları harcamaların -bazı istisnalar hariç- Maliye Bakanlığının belirleyeceği ilkeler doğrultusunda yapılmasını hüküm altına almaktadır. Bu madde, geçmiş bütçelerde de hep aynı şekilde, birbirine yakın bir şekilde düzenlenen hükümleri ihtiva etmektedir.

Değerli milletvekilleri, 2001 yılı bütçesinin, bilindiği üzere, uluslararası organizasyonlar, finansal kuruluşlar ve derecelendirme kuruluşlarının da görüşleri alınarak, programla; yani, üç yıl sonra netice alınacağı belirtilen ekonomik istikrar programıyla uyumlu bir şekilde düzenlenmesine gayret edilmiş bir bütçe olduğu, hepimizin malumlarıdır.

Bütçe tartışmalarında ve değerlendirmelerinde, malî göstergeler olarak ele alınması gereken önemli değişkenler bulunmaktadır. Bunlar arasında, kamu harcamaları, kamu gelirleri, bütçe açığı, fazlası ve dengesiyle, borçlar yer almaktadır ki, bunlarla ilgili, Sayın Maliye Bakanımız ve grupların sözcüleri geniş bir şekilde açıklamalarda bulunmuşlardır.

Tüm ekonomilerde, ülkenin ekonomik yapısı, uyumlu olarak, kamu kesiminin bir ağırlığı bulunmaktadır. Kamu kesiminin büyüklüğü, borçlanma durumu ve bütçe kalemleri, yapıları gereği, doğrudan veya dolaylı olarak ekonominin tümü, tüketim, yatırım harcamalarını etkilemektedir. Bilindiği üzere, bugün, ülkemizde çekilen sıkıntı, üretime yönelik, istihdama yönelik yatırım harcamalarının yeteri kadar yapılamamasıdır. 48 katrilyonluk bütçemizde, genel bütçe ve katma bütçeli idareler dahil, 3,5 katrilyona yakın bir yatırım bulunmaktadır ki, bu yatırımlar da, devam etmekte olan kamu yatırımlarının tamamlanmasına kifâyet etmemekte ve bu yatırımlar uzun süre sürüncemede kalmak suretiyle, rantabl olmaktan uzak kalmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bütçeler mutlak surette istihdama, üretime yönelik yatırım yapılmadığı sürece, hiçbir şekilde, programda tespit edilen hususların tahakkuk etmesi mümkün değildir. Yatırım, mutlaka üretimi gerektirmektedir; üretim ise, hammadde kullanımı gerektirmektedir ve istihdama, işsizliğin azalmasına en büyük katkıdır.

Bugün, Türkiye'de tartışılan ve bilhassa siz milletvekillerinin muttali ve muhatap olduğunuz husus, işsiz birsürü insanın kapılarınıza, kapılarımıza gelmekte olduklarıdır. İşte, bütçeler, bu yatırım harcamalarını gerçekleştirmediği sürece, cari harcamalar, faiz ödemeleriyle ve diğer ödemelerle neticenin alınması mümkün değildir; bunun, cerrahî müdahale yapılması gereken bir yaranın pansuman edilmesinden başka bir şey olmadığı malumdur.

Sayın milletvekillerimiz bu bankalar işine takıldılar. Sık sık, 1994'te şöyle oldu, 1995'te böyle oldu, 1996'da şu şekilde oldu deniliyor; haklıdırlar. Belki yanlış ifadeler kullanılıyor. Yalnız, biz milletvekillerinin seçildiği dönemden sonra 10 tane banka battı. Şurada, Hazineden sorumlu Bakanımız oturdu, burada birçok hatip arkadaşımız "bu bankalar batma noktasına gelmeden önce, aylık yüzde 10'larla döviz üzerinden faiz topluyordu. Murakıplar, müfettişler, bu bankaların batma noktasına gideceği yönünde uyarı raporları hazırladı. Sayın Bakan, bunu, üç ay, beş ay bekletti, meriyete koymadı, uygulamaya koymadı ve neticede, bu birikti, bu bankalar, geç alınan bu karardan sonra battı" dedi. Hazineden sorumlu Sayın Bakan dinledi -yani, yanlış da olabilir- kalkıp da, yanlıştır demedi, doğrudur da demedi; ama, bizim bildiğimize göre, sükût kabuldendir; sükut etmesi, bunun doğru olduğunu gösteriyor.

Peki, bu alınan, sert tepki gösteren arkadaşlarımız, Hazineden sorumlu Devlet Bakanına, bu bankalar batmadan önce, dokuz ay önce hazırlanan raporu niye uygulamaya koymadınız veya bankaların o noktaya gelmesine sebep olucu icraata devam ettiniz demiyor; ama, 1994'te veya 1991'de, 1989'da Etibank böyle oldu, Ziraat Bankası bu şekilde oldu, Türk Ticaret Bankası bu şekilde oldu diye takılıp kaldık. Şu bizim dönemimizde olan, bizimle beraber seçilip bakan olan ve Hazineden bihaber olan Bakanın ülkeyi getirdiği bu noktayla ilgili hep beraber bir tepki gösterelim.

Sayın Bakan hakkında araştırma önergesi, gensoru verildi; her defasında, bu sekiz dokuz bankanın sizin ihmalinizden dolayı bu hale geldiği, raporlarla tespit edildi, banka murakıplarının raporları var denildi; Bakan, sanki ağzı, dili tutulmuş gibi gözümüze doğru baktı. Buna niye tepki göstermedik?! Arkadaşlar, onun için... Yani, biz, geçmiş... Evet, devlet idaresinde devamlılık esas; ama, şu bizim dönemimizde, şu hükümetin bakanlarının sebep olduğu şu batık bankaların burada müzakeresini bir yapalım dedik, bunu yapamadık, bundan on sene, yirmi sene önceki işin halli için uğraşıyoruz; üç beş ay önceki işi hallettik de, beş on sene önceki durum söz konusu.

Değerli milletvekilleri, hakikaten, geçiş ülkeleri ve kalkınmakta olan ülkeler -biz hariç- 1998 ve 1999 yıllarındaki krizden, beklenilenden daha az bir sürede, süratli bir şekilde çıktılar; biz niçin çıkamadık? Çıkamadık...

Eski Maliye Bakanımız Sayın Zekeriya Temizel Bey-ki, tenkit edilmesi gerekirse, en son tenkit edenlerden birisi ben olmam lazım, o zaman ben de Maliye Bakanlığında çalışıyordum- dünyada kriz olduğu bir zamanda, ısrarla 4369 sayılı Vergi Yasasını getirdi...

BAŞKAN - Sayın Akın, cevap verme imkânı olmayanlara dikkat edin efendim. Sayın Zekeriya Temizel'in size cevap verme hakkı yok. Onun için, lütfen, isim zikretmeden... Tutumunuza dikkat etmenizi rica ediyorum.

MURAT AKIN (Devamla) - 4369 sayılı Kanun burada çıktı; bilahara, mevcut Sayın Bakanımız bunda biraz olsun düzeltmelere gitti; ama, bankaların sebep olduğu kriz sonucunda tekrar bu hayat standardı ve diğer ek vergiler gelmek suretiyle insanlarımız çok zor duruma düştü.

Değerli milletvekilleri, hakikaten, çiftçi zor durumda, esnaf zor durumda. Konya Ovasındaki Eskil İlçesinde pancar eken büyük bir üretici kesim, avans almak için bekliyor. Mutlaka, bu avans için paranın olmadığı söylenecek. Bizler bayram dolayısıyla seçim bölgelerimize gideceğiz ve  bu mazereti seçmenlerimize cevabî olarak ifade edeceğiz; ama, onlar bize "batan bankalara bu Hazine nasıl para buluyor da, bizim çiftçilere 100 trilyon liralık bir şekerpancarı avansını bulamıyor" diyecekler. Onun için, mutlaka, diğer mağdur olan kesimlere de bu Meclisin bir çözüm bulması zorunludur.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akın.

Gruplar adına başka söz isteyen var mı efendim? Yok.

Şahıslar adına söz isteyen?.. Yok.

Komisyona söz veriyorum. Buyurun Sayın Komisyon.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, 5 inci maddenin son fıkrasında "doğacak Hazine fazlalarının" ibaresi sehven yanlış yazılmıştır; doğrusu "Hazine yardımı fazlalarını" şeklinde olacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Efendim, Komisyonun...

BAYRAM FIRAT DAYANIKLI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, iki soru sormak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Dayanıklı buyurun.

Keşke, siz başlatmasaydınız bu usulü.

BAYRAM FIRAT DAYANIKLI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, çok çabuk olarak iki soru sormak istiyorum.

Bu maddede "tasarruf anlayışı içinde kullanmakla yükümlüdür" deniyor. Ancak, uygulamalarda, maalesef, bu bütçelerin sapmalarına baktığımızda, özellikle bu son on yılda, bütçelerde yüzde 20, yüzde 30'lara varan sapmalar görülüyor. Örneğin, benim dikkatimi çeken bir husus, 1999 yılı katma bütçeli idarelerde, Telsizler Genel Müdürlüğü ve Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü bütçelerinde sapmalar yüzde 800'lere varıyor. Acaba bu sapmaların gerekçelerini Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri nasıl öğrenebilir? Bunu sormak istiyorum bir.

İkincisi: "C" bendinde yüzde 1,5 iptal ediliyor. Bu rakam, 159 trilyon lira imiş. Acaba, bunun gerekçesi nedir ve bu para nasıl kullanılacak?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan, çok kısa efendim, buyurun.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Sayın Başkan, Sayın Genel Müdürden aldığım beyana göre, bu bahsedilen sapmalar konusundaki gelir fazlaları kendi bütçeleri içerisinde harcanacakmış.  Burada bahsedilen bir değişiklik söz konusu değil.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

BAYRAM FIRAT DAYANIKLI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, diğer soruma cevap alamadım.

BAŞKAN - Sayın Bakan yazılı cevap verecekler efendim.

5 inci maddeyi Komisyonun düzelttiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Kamu kuruluşlarının gelir ve giderlerinin izlenmesi

MADDE 6. - Devletin tüm gelir ve giderleri ile borç ve malî imkanlarının tespiti, takibi ve denetiminin yapılabilmesi amacıyla; genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idareler, döner sermayeli kuruluşlar, fonlar ve fonlara tasarruf eden kuruluşlar, bütçenin transfer tertibinden yardım alan kuruluşlar, belediyeler, belediyelere bağlı kuruluşlar, özel idareler, kamu iktisadi teşebbüsleri ile diğer kamu kurum ve kuruluşları, gelir ve gider tahminlerini, mali tabloları, birbirleriyle olan borç ve alacak durumlarını, personele ilişkin her türlü bilgi ve belgeleri Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas ve süreler dahilinde vermek zorundadırlar.

Maliye Bakanı madde kapsamına giren kurum ve kuruluşlardan, her türlü malî işlemleri ile ilgili bilgi, belge ve hesap durumlarını almaya; bu belge ve hesap durumları ile borçlanma ve borç ödeme imkânları üzerinde inceleme yaptırmaya, programlarına uygun harcama yapmayan, bilgi, belge ve hesap durumlarını ibraz etmeyen idare, kurum ve kuruluşların bütçe ödenekleri ile ilgili gerekli önlemleri almaya, bu maksatla gerektiğinde ilgili kurum ve kuruluşlardan alınan önlemlerin uygulanmasını istemeye yetkilidir.

BAŞKAN - Efendim, 6 ncı madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 552 sıra sayılı 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genel olarak, 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde, rakamsal olarak, bütçenin geneline bir göz attığımız zaman, aslında, bu bütçenin, ülkenin iktisadî, sosyal kalkınmasına yönelik çözümler üretecek bütçe olmadığını görüyoruz. Ortaya konulan bütçe üzerindeki rakamlara baktığımızda, 2000 yılı bütçesinin konsolide bütçe toplamı 46,7 katrilyon, 2001 yılı malî bütçesinin de konsolide bütçe toplamının 48,3 katrilyon; yani, geçen yıla oranla, rakamsal olarak, yüzde 3,5 oranında bir artış olduğunu gözlüyoruz. Burada, aslında, bu bütçeyle Türkiye'nin, gerçekten, ekonomik ve sosyal yönden kalkınmasına yönelik birtakım icraatların yapılabilmesi mümkün değildir.

Diğer taraftan, bütçe kaynaklarının geliştirilmesi, bütçenin artırılması, reel olarak ortaya daha geniş bir bütçenin çıkarılması gerekirdi. Oysaki, burada, Türkiye'de, 2000 yılında tahmin edilen enflasyonun reel olarak yüzde 45'lerde olduğu düşünüldüğünde, yüzde 3,5 oranında artırılmış bir bütçenin, aslında, daraltılmış, ödenekleri çok kısılmış bir bütçe olduğunu görüyoruz. 1999 yılında eksi 6,1 oranında ekonominin küçülmesine paralel olarak, bütçenin de küçüldüğünü burada izliyoruz. Aslında, rakamlar üzerinde yapılan incelemelerde de, bu bütçeyle, gerçekten, Türkiye'de değişik katmanların, sosyal tabakaların ve insanlarımızın refah düzeyini yükseltebilecek bir çabanın ve içtihadın yapılamayacağı, burada, zaten, rakamlardan açıkça bellidir.

6 ncı madde üzerinde konuşurken... Devletin, tüm gelir ve giderleri, borçları, malî imkânlarının tespiti ve takibinin Maliye Bakanlığı tarafından izlenebileceği, burada, elbette, doğal olarak ve-rilmiş. Diğer taraftan, bunların denetimi Devlet Denetleme Kurulu tarafından yapılmakta ve zaten uygulamalarla ilgili hesaplar incelenmektedir. Doğal olarak, Maliye Bakanlığının, kendi bütçesinin uygulamalarını, ödeneklerin yerinde harcanıp harcanmadığını, tabiî ki, denetlemesi ve izlemesi en doğal hakkı diye düşünüyorum.

2001 yılı bütçesinin denetiminden çok, zaman zaman önümüze gelen bazı kurumların görev zararı diye tabir edilen... Mesela, Meclisten geçen, 3 bankanın özelleştirilmesiyle ilgili yasa tasarısında, Sayın Bakan, Ziraat Bankası, Halk Bankası ve Emlakbankın görev zararının 20 milyar dolar civarında olduğunu söylemişti. Aslında, zaten, bu kadar kıt kaynakların ayrıldığı kurumlara bu kaynakların ve ödeneklerin yetmeyeceği açıkken, bunların izlenmesi veya izlenmemesi, yerinde kullanıp kullanılmaması çok fazla önem taşımıyor.

Diğer taraftan, kamu maliyesine büyük açıklar verdiren devlet sektörü ve KİT'lerin büyük zararlarının kapatılması veya buna benzer, bankaların görev zararlarının hangi kaynak ve hangi alanlarda oluştuğu, bunların izlenmesi ve görev zararlarının daraltılması yönünde bir çabanın harcanmadığını görüyoruz. Aslında, batık bankaların veya buna benzer kamu iktisadî teşekkülleri olan devlet bankalarının görev zararlarının çok büyük rakamlara varmasının bedelini de, ne yazık ki, Türkiye'de dargelirli çevrelere ödetmek gibi klasik bir anlayış sürüp gitmektedir.

Bütçe açıklarının kapatılması veya daha dengeli bir bütçenin yapılması yönünde çaba harcanmazken, daha çok, klasik hale gelmiş, rutin uygulama şeklinde olan yeni vergilerin salınması ve borçlanma yoluyla kamu giderlerinin, kamu maliye açıklarının kapatılması, bir alışkanlık haline gelmiştir. Eskiden beri yığılan bu borçların veya kamu açıklarının kapatılması yönünde sürekli borçlanma yoluna gidilerek, yeni vergiler koyma yönüne gidilerek, toplumsal alanda büyük huzursuzluklara veya ekonomik yönden büyük sıkıntılara sebebiyet verildiği göz önündeyken, 57 nci hükümetin de, yine, uygulamalarında görüyoruz ki, yeni vergiler koymak ve yeni borçlanmalara gitmek yolunda, kamu açıklarının kapatılması yönünde bir çaba harcanmaktadır.

Oysaki, diğer alanlarda, Türkiye'de, enflasyonun düşürülmesine de çaba harcanmakla birlikte, sadece enflasyonun düşürülmesiyle ülkede sosyal kalkınmanın sağlanması veya refah toplumunun oluşturulması da mümkün değildir. Ülkemizde, enflasyonda belli düşmeler gözükmekle birlikte, diğer göstergelere baktığımız zaman, iç açıcı bir tabloyu görmediğimizi, burada söylemek zorundayız.

 Gerçekten, Türkiye dışticaret açığının, 1999'da 14 milyar dolar, 2000 yılında 24 milyar dolar, 2001'de 23,5 milyar dolar olarak öngörülmesi, diğer taraftan, yatırım harcamalarının çok kısık tutulması, 48,5 katrilyon liralık bütçe içerisinde yüzde 3,1'lik bir yatırım ödeneğinin ayrılması da Türkiye'deki istihdam alanlarının genişletilmesine yönelik bir yatırım yapmaya imkân vermeyecek ve ülkemizde on milyonlarla ifade edilen işsizlere, iş sahasının açılması da mümkün olmayacaktır.

Diğer taraftan, büyüme hızının 1999 yılında eksi 6,1 olması, 2000 yılında 6 olarak düşünülmesini de çok gerçekçi bir rakam olarak görmediğimi, burada ifade etmek istiyorum. Büyüme hızının eksi 6'lara inmesine, ekonominin daralmasına ve küçülmesine karşı, 2000 yılında yüzde 6'larda seyretmesinin pek gerçek bir rakam olmadığı ortada; çünkü, burada, eksi 6'dan artı 6'ya çıkabilmek için, yüzde 12'lik bir kalkınma hızının ve büyümenin sağlanması gerekirdi. Oysaki, bütçe rakamlarına baktığımız zaman, böyle bir büyümenin hazırlanması ve böyle bir büyümenin rea-lize olması mümkün görülmemekte; çünkü, bütçe ödenekleri, geçen yıla oranla çok fazla bir artış göstermemektedir. Kamu maliyesinde çok daha büyük açıklar oluşturan -demin bahsettiğimiz- kamu bankalarının ve kamu kuruluşlarının büyük zararlarının, görev zararlarının kapatılmasının bedeli, yine, dargelirli insanlarımıza yükletilmekte, sürekli faturayı bunlara çıkarmak gibi bir alışkanlık da devam etmektedir.

Onun için, bu ödenekleri hangi alanlarda kullandın denetiminden çok, bu tip zarar eden kurum ve kuruluşların görev zararlarının hangi alanlardan olduğunun, 20 milyar dolar gibi büyük bir rakamın, üç bankanın görev zararları olarak burada takdim edilirken nasıl bir görev zararı olduğunun ve bu zararın, yine, bedelinin, faturasının dargelirlilere çıkarılması gibi politika izlenmesinin gerçekçi ve ülkedeki sosyal ve iktisadî kalkınmaya yönelik bir çözüm olup olmadığının burada tartışılması ve iyice incelenmesi lazım diye düşünüyorum. Hükümetimizin iktisadî politikalarının ve ülke kalkınmasına yönelik politikalarının eski, alışılagelmiş politikalardan farklı olmadığını görüyor, bu tip banka zararlarının, batmış bankaların, hortumlamaların bedel ve faturalarının vatandaşa çıkarılmasıyla ülkenin düzlüğe çıkarılmayacağına inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, şu anda yapılan icraatların, aslında, bir fıkrayla izahı da çok mümkün. Hasta sahipleri bir hastalarını hastaneye getiriyorlar; operasyon yapılacak. Ameliyathaneye hasta alınıyor. Tabiî, hasta sahipleri operasyonun sonucunu merakla bekliyorlar. Epey bir süreden sonra, merakla beklenilen sonuç geliyor. Doktorlara "operasyon nasıl geçti" diye soruyorlar. Doktorlar ifade ediyorlar: "Operasyon çok muazzam geçti, çok başarılı geçti; ama, ne yazık ki, hastayı kaybettik."

Şu anda görünen tablo o ki, gerçekten, bunca çabalara, dargelirlileri bunca sıkmaya ve faturayı onlara ödetmeye rağmen, ülkemizde ekonomik istikrar programlarının çok başarılı gitmediğini görüyoruz. Bundan bir hafta önce yaşanan bir ekonomik krizin veya Türkiye'de ekonominin paraşütsüz düşmesi karşısında bir Demirbankın çökmesinin, arkasından, IMF'nin ve Dünya Bankasının hükümetin bu istikrar programını havada yakalamasıyla kurtarılmış bir durum gözüküyor. Ancak, bu dışarıya bağlı veya borçlanmaya yönelik bu programlarla, uzun vadeli bir istikrar programının uygulanabilmesi veya ülkenin ekonomik istikrara kavuşturulması da mümkün gözükmüyor; çünkü, borçlunun onuru her zaman ipotek altındadır. Türkiye'de, borçlanmaya yönelik ve borçlanma alışkanlığı içerisinde yapılan bu ekonomik istikrar programlarının ülkemizi düzlüğe çıkarması mümkün değildir.

Bu duygularla, bu bütçenin, her şeye rağmen, hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunu-yorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Geçer, teşekkür ederim efendim.

Şimdi, söz sırası Doğru Yol Partisinde.

Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül, buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle, siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bütçe, Türkiye ekonomisi açısından, gerçekten de acı bir bütçedir. Belki de, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez böylesine dar bir bütçe hazırlanmıştır.

Bakınız, bu bütçe, 2000 yılı bütçesine göre, reel olarak yüzde 12 oranında daha dar bir bütçedir. Böyle bir bütçeyle ekonomide rahatlama yaratamazsınız; böyle bir bütçeyle memuru, emekliyi, üreticiyi ve işçiyi sevindiremezsiniz; böyle bir bütçeyle millî eğitime, adalete, sağlığa yeteri kadar pay ayıramazsınız. Nitekim, bu bütçede de yeterli kaynak ayrılmamıştır. Böyle bir bütçeyle rantiyeyi beslersiniz. Yani, rantiyeci bu bütçeyi desteklemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; açıkça söylemek gerekirse, bu bütçe hükümetin bütçesi değildir, bu bütçe IMF'nin bütçesidir. Nasıl, bir dönem Galata bankerleri Osmanlı'yı yıktıysa, bu hükümeti de IMF yıkacaktır; çünkü, vatandaş patlama noktasına gelmiştir, bu hükümetten beklediğini bulamamıştır. Bu hükümet, vatandaşa değil, IMF'ye çalışmaktadır.

Bu hükümet artık öyle bir noktaya gelmiştir ki, yoksul vatandaşın asgarî ücretine dahi göz dikmiştir. Bakınız, bu hükümet, 102 milyon lira olarak belirlenen asgarî ücretle vatandaşların geçinebileceğini düşünmektedir. Sorarım sizlere; bu vatandaş, Ankara gibi bir şehirde nasıl geçinecektir? Çünkü, bu hükümetin gündemi ile vatandaşın gündemi farklıdır. Bu hükümet vatandaşın nerelerden alışveriş yaptığını bilmemektedir. Bu hükümetin çarşı pazardan haberi yoktur. Bu hükümet, 102 milyon lira verilirse vatandaşın geçinebileceğini sanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, toplumun tüm kesimleri bu hükümete başlangıçta destek verdiler. Hatta biz, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, iyiniyetle bu hükümetin bir şeyler yapmasını bekledik; ama, bakınız bugün gelinen noktaya: Bu hükümette ekonomiden kim sorumludur, belli değildir; çünkü, ülke âdeta sahipsiz hale gelmiştir. Başlangıçta bu hükümete destek verenler artık desteklerini çekmişlerdir; ne işçisi, ne işvereni, ne esnaf ve sanatkârı, ne de çiftçisi, ne emeklisi bu hükümete artık destek vermemektedirler, bu hükümetten desteklerini çekmişlerdir; çünkü, bu hükümet Türkiye'yi hayal kırıklığına uğratmıştır.

Bakınız yaşanan krize... Deniyor ki, bu bütçe sağlamdır, 2000 malî yılı bütçesi hedeflere ulaşmıştır. Peki, o zaman, sormak gerekiyor: Her şey bu kadar iyiyse, bu kriz nereden çıktı? Bunun bir açıklamasının olması gerekir; ama, hükümet, bu konuda suskunluğunu sürdürüyor, gidip IMF'ye danışıyor. Bu krizin faturası da, yine, Türkiye için çok çok ağır olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hükümet, hemen hemen her alanda faturayı halka çıkarmaktadır. Bakınız, faturanın bedelini sizlere çıkarayım. Hayat standardı esası yeniden çıkarılarak, tamirciye, kaportacıya, bakkala, terziye, kasaba, yani, dar gelirliye, esnaf ve sanatkâra çok çok ağır faturalar çıkarılmıştır. Bu hükümet, bir yandan enflasyonu düşürdük diye memura yüzde 10 zam verirken, diğer yandan yeniden değerleme oranlarını yüzde 56 olarak belirlemiştir. Bütün vergi, resim, harçlara âdeta zam yapılmış; vergi tutar ve oranları, en az yüzde 50 oranında artırılmıştır. Elektriğe acımasızca zam yapılmıştır; akaryakıt zammı artık dayanılmaz noktaya gelmiştir. Hükümet, iktidara geldiği günden bugüne kadar mazota tam 143 defa zam yapmıştır. Asgarî ücret, âdeta, vatandaşla alay edilir derecesinde çok komik rakamlarda tutulmuştur. Batan bankalarla ilgili olarak ortaya çıkan 12 milyar dolarlık fatura da halka çıkarılmış; hükümet, bu konuda çifte standart uygulamaktan kaçınmamıştır. İşsizlik giderek artmış, 1999 senesinde 2 milyona yakın kişi işten çıkarılmıştır. Türk insanı, âdeta, dilenci durumuna düşürülmüştür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın başında da belirttiğim gibi, bu hükümet artık ömrünü doldurmuştur, vatandaşa güven vermemektedir. Türkiye'nin, artık, temel sorunu, bu hükümetten kurtulmaktır.

Burada sayın bakanların bizlere verdiği rakamlar Türkiye'yi güllük gülistanlık göstermektedir. Allahaşkına, sokağa çıkıp bir bakın, bir pazara uğrayın; bakın bakalım, Türkiye güllük gülistanlık mı; hayır, böyle bir şey yoktur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergilerle esnaf bunalmıştır. Vergi tamamıyla, vergiyi ödeyen kesimden alınmaktadır; yani, yeni yeni, bir başka kaynaklara yönelinmemektedir. Enflasyonla mücadelede beklenen gelişme olmamış, vatandaş, enflasyon karşısında ezilmiştir. Geldiğimiz nokta, Latin Amerika ülkelerinin geldiği nokta bile değildir. Bugün, enflasyon sorununu Rusya, Latin Amerika ülkeleri çözerken, maalesef biz hâlâ çözmüş değiliz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, iyiniyetli önerilerimizi sürdürüyoruz. Bir af yasası çıkarıyorsunuz. Peki, esnafın, sanatkârın vergi ve prim borçları için niçin af getirmiyorsunuz? Herhalde, çıkaracağınız af yasasıyla salıverilecek olan mahkûmların yerine Bağ-Kurluyu, vergi borçlusunu, Ziraat Bankası borçlusunu dolduracaksınız. Bu da çifte standart değil mi? Vergi yasalarını çıkarıyorsunuz; ama, getirip, yükü, dargelirlinin omuzlarına yıkıyorsunuz.

Kamuda savurganlık devam etmektedir. Bu kürsüden zaman zaman söyledik, dile getirdik; kullanılan makam arabalarının fazlalığından söz ettik, lojmanlardan söz ettik, sosyal tesislerden söz ettik; ama, maalesef, bu sayılar, azalacağı yerde hızla artmaktadır. O zaman, sormak gerekir; bu saltanatın adı savurganlıkla mücadele olabilir mi?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sayın bakanlarımız tarafından    -maliyeyle ilgili ve ekonomiyle ilgili Bakanlar tarafından- özellikle, zaman zaman  "tünelin ucu göründü, görünüyor" gibi laflar edilmektedir. Oysa, biz görüyoruz ki, 2001 yılı 2000 yılından daha kötü olacaktır. O itibarla, devlet şeffaf olmalıdır, vatandaşlarımıza doğru söylenmelidir ve vatandaşımız da ona göre tedbirini almalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, sözlerime son verirken, özellikle, iktidar milletvekili arkadaşlarımı, halkın arasına katılmaya, halkın alışveriş yaptığı pazarlara uğramaya davet ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gül.

Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat. (FP sıralarından alkışlar)

Efendim, malumunuz, süreniz 5 dakika.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Tasarının bu maddesiyle, devletin tüm gelir ve giderleri ile borç ve malî imkânlarının tespiti, takibi ve denetiminin yapılabilmesi amacıyla, genel bütçeye dahil kuruluşların, özel idarelerin, belediyelerin, bu gelir ve giderlerinin Maliye Bakanlığına bildirilmesi ve bunu da Maliye Bakanının takip etmesiyle ilgili.

Yalnız, burada, ben, Sayın Bakanıma bir iki şey söylemek istiyorum; o da şu: Siz, kamu kurum ve kuruluşlarından hesapları isteyeceksiniz  "getirin hesapları, ben ciddî kontrol edeyim; doğru mu yanlış mı, diyeceğim..." Ama, biraz önce, Sait Bey de burada belirtti, Sayın Genel Başkanımız da belirtti; bizzat sizin yapmış olduğunuz gelir bütçesinde, 3 kalemdeki 1,6 katrilyonluk geliri bütçeye dahil etmiyorsunuz. Şimdi, siz, bütçeye 1,6 katrilyon lirayı dahil etmeyince, eğer tespit ettiğiniz diğer rakamlarınız doğru olsa, 5,3 katrilyon liralık bütçe açığınız -1,6 katrilyon daha az- 3,5 katrilyon lira civarında çıkacak. Yani, siz, daha başlangıçta, bütçe açıklarınızda ve bütçe rakamlarınızda hata yaparsanız, bile bile hata yaparsanız, sizin, diğer kuruluşlara bunu dediğiniz zaman, sözünüz, o anda, onlar tarafından ne kadar yerine getirilir diye düşünüyorum. Çünkü, bizzat siz, bu hatayı başlatıyorsunuz.

Yine, bakın, Sayıştay, 2000 malî yılı bütçe izleme raporlarını gönderdi bize. Orada "1999 yılında, Maliye Bakanlığınca, dışarıdan alınan dış kredilerden 605 trilyonluk bir bölümü bütçeleştirilmemiştir" deniliyor. 1999 yılında, yani sizin Bakan olduğunuz dönemde, dışarıdan alınan kredilerden 605 trilyon lira bütçeleştirilmezse... Yine, Sayıştayın raporuna göre, Sayıştayın bilgisine göre "bu ödemelerin içerisinde faiz giderleri de olduğu için, bütçenin faiz dışı fazlaları gerçekçi değildir" deniliyor. Şimdi, sizin kendi yaptığınız hesaplarınızda, böyle 600 trilyon liralık, 1,6 katrilyon liralık, bile bile hatalar olursa, bu sefer, belediyelerin, özel idarelerin ve diğer kamu kuruluşlarının hesaplarında ne kadar hata olur; bunu da incelemek lazım.

Yine, burada Sayıştayın bir raporu var -bu da çok ilginç- deniliyor ki: "Tüm çabalara rağmen, genel ve katma bütçe dışındaki kuruluşlardan, kredi kullananların sadece yüzde 4'ü, kullandığı dış krediyi Hazineye bildirmiştir; yüzde 96'sı bildirmemiştir." Yine, bu da, Sayıştayın 2000 malî yılı izleme raporundaki rakam. Yani, burada, evet, rakamlar doğru olsun diyoruz; ama, rakamların doğru olacak durumu yok.

Şimdi, bakın, yine bir şey var; Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğretim görevlileri, 1983'ten 1998'e kadar olan onbeş yıllık süre içerisinde bütçelerin başlangıç ödeneklerindeki sapmaları -yani, sizin burada belirttiğiniz rakamları- incelemişler, genel olarak bütçeler üzerinde yüzde 14,7 oranında bir sapma tespit etmişler; ki, bunlar içerisinde en büyük sapma da, yüzde 34,1'le faiz ödemelerinde olmuştur. Dolayısıyla, bilhassa bu faiz ödemelerindeki sapma çok önemli. Faiz ödemelerinde yüzde 34 civarında bir sapma olunca, kuruluşlar ve bilhassa Hazine ve Maliye, sene içerisinde, tespitinden daha fazla borçlanmaya gittiği zaman, kaynakları da kıt olduğu zaman, ister istemez faizler yükseliyor ve bir kartopu gibi, faizler yükseldikçe borç yükseliyor ve nihayetinde bütçe rakamları birbirini tutmuyor; ama, bunda sadece dış kuruluşların değil, en başta o en büyük titizliği sizin göstermeniz lazım; sizin göstermediğiniz de, Sayıştay raporlarından -yine burada belirttiğimiz gibi- görülüyor veya bir kısmı da, Devlet Planlama Teşkilatının özel ihtisas komisyonu raporlarından görülüyor.

Yine burada önemli bir konu var. Bilhassa belediyeler, Hazine garantili borçlarının yüzde 96'sını ödememişler. Bakın şöyle: Yine, Devlet Planlama Teşkilatının özel ihtisas raporunda deni-yor ki "1992 ile 1999 arasındaki yedi yıllık dönemde, dış kuruluşlara 5,9 milyar dolar Hazine garantisi verilmiştir..."

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız; süreniz bitmek üzere.

ASLAN POLAT (Devamla) - Bitiriyorum.

"Bu 5,9 milyar doların 2,1 milyar doları yerel yönetimlerden, 2,8 milyar doları KİT'lerden, 692 milyon doları fonlardan, 402 milyon doları da yatırım ve kalkınma bankalarındandır" diyor ve yine devam ediyor: "1999 yılı sonu itibariyle Hazine garantili borçlardan 1,2 milyar doları ödenmemiştir ve bunları Hazine ödemiştir; bunların da yüzde 96'sı yerel yönetimlere aittir" diyor.

 Yine, bu Devlet Planlama Teşkilatının özel ihtisas komisyonu raporlarında, borç ve borç takibiyle ilgili olan yayınında çok ilginç bir şey var: "Yurt dışından temin edilerek kullanılan birtakım proje kredilerinde önemli kayıt hataları vardır" diyor, misal veriyor: "Çukurova kentsel gelişim projesinde 28,5 milyon dolar olarak görülen kredinin 34 milyon dolar olduğu anlaşılmış; 1997 yılına kadar Hazinenin bu fondan ödediği 14 milyon dolar..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, müsamaha etmeyeceğim. Edeyim mi?.. ("Et" sesleri)

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika müsaade edin.

BAŞKAN - Efendim, lütfen... Bir teşekkür edin; bitirin.

ASLAN POLAT (Devamla) - Tamam; bitiriyorum.

Sayın Başkanım, dikkat ederseniz, ben, bütçenin dışına hiç çıkmıyorum, hep aynısıyla konuşuyorum.

Son rakamı da bildiriyorum ve buna çok önem veriyorum. Diyor ki: "Hazinenin, 1997 yılına kadar, bu Çukurova Kentsel Yerleşim Projesi, Gelişim Projesi için ödediği 14 milyon dolardan 6 milyon doları bilgisayar kayıtlarına geçmemiştir. Yani, şimdi, böyle -hesap belli değil kitap belli değil- bir bütçe getiriyoruz!.. Ondan sonra da, bütçedeki bu rakamlarla Avrupa Birliğine nasıl gireceğiz?!

BAŞKAN - O zaman, siz, teşekkür edin... Toparlayın efendim.

ASLAN POLAT (Devamla) - Kimse bize inanmıyor. Neticede de böyle bir bütçe oluyor.

Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Polat.

Başka söz isteyen?.. Yok.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime 20.15'e kadar ara veriyorum.

Teşekkür ederim efendim.

Kapanma Saati : 20.06

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.20

BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Yahya AKMAN (Şanlıurfa), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

BAŞKAN - 36 ncı Birleşimin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Bütçe görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. – 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/764; 1/765; 1/740, 3/642; 1/741, 3/643) (S. Sayıları : 552, 553, 554, 555)(Devam)

B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

1. – 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı : 552) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Kamu haznedarlığının yürütülmesi

MADDE 7. – Genel bütçeli daireler, katma bütçeli idareler, özel bütçeli kuruluşlar, döner sermayeler, fonlar, bütçenin yatırım ve transfer tertibinden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum ve kuruluşları (kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmeleri, özelleştirme kapsamına veya programına alınmış kuruluşlar, kamu bankaları, belediyeler, özel kanunla kurulmuş kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kefalet ve yardımlaşma sandıkları hariç) kendi bütçeleri veya tasarrufları altında bulunan bütün kaynaklarını T.C. Merkez Bankası veya muhabiri olan T.C. Ziraat Bankası nezdinde kendi adlarına açtıracakları  Türk Lirası cinsinden ve vadesiz hesaplarda toplarlar.

Bu kurumlar tahakkuk etmiş tüm ödemelerini bu hesaplardan yaparlar.

İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının yetkilileri ile saymanlar yukarıda bahsi geçen hükümlerin yerine getirilmesinden bizzat sorumludurlar.

Bu maddenin uygulanması ile ilgili esas ve usulleri belirlemeye, kaynaklar ve kurumlar itibariyle istisnalar getirmeye, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan ve Maliye Bakanının müşterek teklifi üzerine Başbakan yetkilidir.

BAŞKAN - 7 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu konuşacaklar.(FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

Buyurun Sayın Göksu.

FP GRUBU ADINA MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, 2001 malî yılı bütçesi kanunu tasarısının 7 nci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz madde "genel bütçeli daireler, katma bütçeli idareler, özel bütçeli kuruluşlar, döner sermayeler, fonlar, bütçenin yatırım ve transfer tertibinden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum ve kuruluşları, bütün kaynaklarını Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası veya muhabiri olan Ziraat Bankası nezdinde kendi adlarına açtıracakları Türk Lirası cinsinden vadesiz hesaplarda toplarlar" denmektedir.

Bu maddenin gerekçesine baktığımız zaman, söz konusu olan bu dairelerin, kendi bütçelerini ve tasarruflarını, bütün ödemelerini Ziraat Bankasından yapmak üzere, vadesiz olarak bu bankaya yatırmalarını amirdir. Tabiî, birtakım yolsuzlukların önüne geçmek için, bir nevi, kurulan bir havuz sistemi vardır. Bu çerçevede, yolsuzlukların önüne geçilebileceği düşüncesiyle, bu maddenin uygun olduğu kanaati hâsıl olmuştur. Zira, Türkiye'de yolsuzluklar öyle bir noktaya gelmiş ki, her kesimi, âdeta, isyan ettirebilir bir noktaya gelmiş. Türk Milletinin ekonomik, toplumsal, siyasî ve ahlakî dokusunu bozan, onun bir kene gibi yakasına yapışan yolsuzluk, artık, sadece bireysel düzeyde değil, değişik kademelerde de çeteler şeklinde kurumsallaşarak, bütün sistemimizi  ve günlük yaşamımızı etkisi altına almıştır. Her türlü kirliliğin yaşandığı bir dönemde ortaya çıkan hortumlanan bankalar skandalıyla da, halkın devlete karşı zaten azalmış olan güveni, şimdi maalesef dibe vurmuştur.

Değerli milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz 2001 malî yılı bütçesi, maalesef yine, işçinin, çiftçinin, emeklinin, esnafın, sanayicinin, kısacası çalışan her kesimin faize çalıştığı bir bütçe olacaktır. Maalesef, toplanan paralarla anapara bir yana, sadece, belki de, faizlerini vermekle meşgul olacağız. Ne var ki, bu durumun, ülkemin kaderi olmaması lazım. Rakamlara baktığımız zaman da, bu durumu ortadan kaldırmak mümkün; ama, ne var ki, çok radikal tedbirler alması gereken hükümet, birtakım odaklara para aktarırken, sessiz halk yığınlarının üzerine sürekli vergiyle gitmiştir.

Bakınız, 1997'de vergi gelirlerinin yüzde 48'i faize gitmiş. 1997'den başlıyorum; niçin; çünkü, 1997'deki Refahyol hükümetinde -Genel Başkanımın da içinde bulunduğu bir hükümetti; o zaman, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı olarak bulunuyordu- 1997'de yüzde 48'i faize gidiyordu; ama, 1998'de, ondan sonra kurulan hükümette, 55 inci hükümette, yüzde 67'si, 1999'da yüzde 86'sı, 2000 yılında yüzde 88'i faizlere gitmiş; 2001 yılında ise, yüzde 52,5'inin faizlere gideceği söylenmektedir. 2001 yılı bütçesine baktığımız zaman, faiz giderleri, 1999 ve 2000'e göre daha düşük olarak gözükmektedir;ama, maalesef, bu rakam, hiç de inandırıcı gelmemektedir. Zira, KİT açıkları, kamu bankalarının görev zararları, batan bankaların açığı ve hesapta olmayan diğer harcamalar, yine, 2001 yılı bütçesinin de faizlerle atbaşı gideceği, yani bütçenin büyük bir oranının faizlere harcanacağı gerçeğini ortaya koymaktadır.

Bakınız, şu an Türkiye'nin içborç stoku 32 katrilyon; yukarıda saymış olduğum bu açıklar kapatılmaya çalışıldığı zaman-, yani, borç alınacak- 40 katrilyon da böyle borçlanıldığında, 72 katrilyonluk bir açık olacaktır.

Değerli milletvekilleri, maalesef, bu bütçe, yine, köylüye ve çalışan kesime bir şey vermemektedir. Bakınız "üretici perişan"diyoruz; tarım, orman ve köy hizmetlerine yüzde 8,3 ayrılmış, Türkiye'nin en büyük sorunu olan eğitim ve sağlığa ise yüzde 14; ama, faize ise yüzde 34 pay ayrılmıştır. Yani, burada köy hizmetlerine, tarım ve ormana yüzde 8,3 pay ayrılması demek, daha önceki konuşmalarımda da söylemiştim, Adıyaman'da 200 köy ve mezra susuzdur, eşek sırtında buralara su taşınıyor, bu köylerimizin susuzluğunun giderilmesinjn bir başka bahara kalması demektir.

Değerli arkadaşlar "vergilendirilmiş kazanç kutsaldır"diyoruz; ama, ne var ki, bu kutsalı hep, ezilmiş halk kesimleri yerine getirmektedir. Bakınız, bu yıl içerisinde 12 milyar dolar banka soygunu, 8 milyar dolar yine vurgun söz konusu oldu; yine, bu bütçede 12 katrilyonluk faiz nereden ödenecek; bütün bunlar, alınacak borçlarla ödenecek ve bu borçların faizini vermek de, yine halk kesimine düşecektir.

Geçen hafta vergi kanunu tasarıları görüşülürken Sayın Bakana "kaç çeşit vergi var" diye sormuştum, bir rakam verememişti; hemen bir mal müdürü aradı "90 çeşit" dedi; Bakandan da bir cevap alamadım, herhalde gönderecektir.

Enflasyon hedefini tutturmak için memura yüzde 10 zam verilirken, vergiler yüzde 12'ye varmaktadır. Maalesef, verilen vergiler, hiçbir zaman hizmet olarak dönmüyor. "Hiçbir zaman" diyorum; çünkü, son zamanlarda bu banka soygunları milleti çileden çıkardı.

Bakınız değerli arkadaşlar, daha önce bizim partinin sözcüleri dile getirdiği zaman, hükümete mensup partilerin milletvekilleri tepki göstermişti. Bugünkü 2 tane gazeteden manşet göstereceğim : "350 trilyon lira tünelde kayboldu" diyor. "Süleyman Demirel'in başbakanlığında başlatılan ve NUROL İnşaata verilen Sincan-Arifiye hızlı tren projesi rafa kaldırıldı..." 350 trilyon, böylece, eriyip gidiyor. Yine bir başka gazeteden: "68 trilyon buhar oldu. Zorunluyu ödemekten kaçınan hükümet, petrolcülerin borcunu sildi" diyor.

Değerli milletvekilleri, evet, bunların borcu siliniyor; ama, maalesef, dargelirli insanımıza sürekli vergi yükü yükleniliyor. Artık, bu vurgunlar, soygunlar, usulsüzlükler, tahammül edilemeyecek noktaya gelmiştir ve öyle büyümüş ki, anayasal düzeni, toplumsal dengeleri sarsacak bir hal arz etmiştir. Bütün bunların faturası, ekvergilerle, sessiz halk yığınına çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, akaryakıt fiyat artışlarından bunalan insanımız, LPG'li araç kullanmaya başladı; ama, maalesef, hükümet, onları da, yüksek vergilerle kullanamaz hale getirdi bir LPG'li araca 4 misli fazla vergi tahakkuk ettirerek; iki yıldan beri arabalarına LPG taktıranlar,  artık bir bir sökmeye başladı. Şimdi ben buradan sormak istiyorum : Milyarlarca dolar yatırım yapan bu insanların servetleri, millî bir servet olarak heba edilmiştir, niçin önceden tedbir alınıp da bu insanlara söylenilmemiştir?

Değerli arkadaşlar, ekonomik bir kriz yaşanıyor; ama, bu krizi çözmek için sadece belli kesimlere yüklendiğinizi herkes söylüyor; niçin harcamalarda kısıtlama getirilmiyor? Bakınız, burada araç ve lojman sayıları verildi. Yine, her bakanlığın, yurt dışında uzantıları vardır; bugün, yurt dışında görev yapan bir müşavir -Avrupa'da görev yapanlar- 10-12 000 mark, ataşelerse 6 ilâ 8 000 mark düzeyinde maaş almaktadır. Asgarî ücrete mahkûm ettiğiniz Türkiye'deki insanımız 120 milyon alırken, oradaki insana 3 milyar, 4 milyar lira maaş verilmesi, hiçbir zaman adilane değildir. Ki, değerli milletvekilleri, Hak-İş'in, Türk-İş'in ve Türkiye Kamu-Sen'in yapmış olduğu bir araştırmada, insanların bugünkü açlık sınırı 200 milyon liradır; ama, ne var ki, asgarî ücreti 102 milyon lira olarak ilan ettiniz.

Değerli milletvekilleri, kısacası, her kesim ayağa kalkmıştır. Patronlar bile, bu hükümeti överken, 10 yıl sonramızı görüyoruz derken, şimdi, 10 gün sonramızı göremiyoruz diyorlar.

Bu hükümet, maalesef, tuzu da kokutmuştur. Hani, bir atasözü vardır "et kokarsa tuz dökülür, ya tuz kokarsa!.." İşte, maalesef, tuz da kokmuştur. Kanunu icra etmekle mükellef olan polislerin sokağa dökülmesi, bunun en bariz örneğidir.

Değerli arkadaşlar, kısacası, dargelirli insanları fazla bunaltmamak gerekir. Bakınız, bu insanlar, bizlere her gün onlarca faks çekmektedir; malî sıkıntılarının aşılabilmesi için, sosyal sigortalar primleri ile vergi cezalarının mutlaka affedilmesi ve anaborçlarının da iki yıl taksitlendirilmesi istenilmektedir.

BAŞKAN - Sayın Göksu, lütfen toparlar mısınız.

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Esnafın, Bağ-Kur borçlarının faizleri mutlaka silinmeli ve çiftçilerin, özellikle elektrik borçları mutlaka ertelenmelidir.

Değerli milletvekilleri, tütünden seçim bölgem Adıyaman'a 11 trilyon lira, güneydoğunun hepsine 56 trilyon lira verilirken -ki, biliyorsunuz, Adıyaman'ın 836 bin nüfusu var, bunun 250 bini tütünle geçiniyor- maalesef, faizcilere günde 80 trilyon lira para veriliyor. Yani, bütün güneydoğu bir yıl boyunca çalışıyor, verdiğimiz para 56 trilyon lira; ama, faizciye ise bir günde verdiğiniz para 80 trilyon lira. Bu, hiçbir zaman adilane değildir, bu insanları bunaltmaktır; dolayısıyla, artık, insanlarımızın taşıyabilecek takatleri kalmamıştır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Göksu, lütfen toparlayın.

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Dargelirli insanlara sahip çıkılması düşüncesiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7 nci madde üzerinde Doğru Yol Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

7 nci madde "Kamu haznedarlığının yürütülmesi" başlığını taşıyor. Türkçesi de çok güzel olmayan bir başlık. "Kamu haznedarlığı" ifadesi, devletçi bir ifade; devletçi bir yaklaşımı ortaya koyan bir başlık. Bu başlığın ve bu düzenlemenin gerisinde, bugün, ekonomide yaşadığımız sorunların büyüklüğünü, boyutunu ifade etmek üzere söz aldım.

Değerli arkadaşlarım, bugün, içinde Ziraat Bankasının da bulunduğu kamu bankaları, Türk bankacılık sektörünün yaklaşık yüzde 40'lık bir payına sahip. 3 büyük banka, bütün sektörün yüzde 40'ına sahip; mevduatın yüzde 38-40'ı bu bankalarda. Bu bankaların, daha önceki konuşmalarımda da ifade ettim, bugün itibariyle, yaklaşık 16 katrilyon açığı var. Bu açık, kayden devletin borcu görüntüsünde; ancak, devlet, bu borçları ödeyecek durumda değil. Dolayısıyla, bu bankalar, piyasalarda var olan kaynağı olabildiği kadar kendi bünyelerine çekmek ve bu 16 katrilyonluk açığı finanse etmek zorundalar.16 katrilyonluk açığı finanse etmek için, bankalar, TL piyasasında sürekli faizleri yükseltiyorlar. Dolayısıyla, piyasadan fon talep eden, kaynak talep eden sadece Hazine değil, hazinedeki açıklar nedeniyle, hazine borçlanması nedeniyle piyasadan para talep edilmemekte, kamu bankaları da, devlet adına ikinci bir hazine gibi, bu bölgede yaratılmış büyük boşluğu finanse etmek için, büyük zararı finanse etmek için sürekli kaynak talep etmektedirler. Bugün, bankacılık sektöründe yaşanan darboğazların başında bu gelmektedir. Faizlerin, bir türlü beklenen dü-zeye, sürekli ve kalıcı bir noktaya çekilememesi, kamu bankalarının, kaynak ihtiyacından, fon ihtiyacındandır; dolayısıyla, bu büyük açık, kamunun diğer açığıyla beraber değerlendirildiğinde, faiz piyasalarını, faiz seviyelerini ve piyasalardaki Türk Lirası sıkışıklığını birinci derecede etkileyen bir unsur olmaktadır. Tabiî ki, bunun başka sonuçları da vardır. Üç bankanın piyasadan topladığı yaklaşık, 29-30 katrilyonluk mevduat, doğrudan doğruya ekonomide ihtiyaç duyulan alanlara, yatırıma, üretime ve işletmelere gitmemekte, sadece, bu açığın finansmanında kullanılmaktadır. Bu, fevkalade önemli bir nokta değerli arkadaşlarım. Bu üç banka, âdete, bu ülkenin kaynaklarını tüketmektedir; yani, vatandaştan 6,6 katrilyonluk kaynak toplayan, fon toplayan bir bankamız, sadece, bunun 1,3 katrilyonunu kredi olarak sisteme aktarmaktadır. Her yıl vatandaştan, 11 katrilyonluk bir büyüklüğü, kaynağı, fonu toplayan bankamız, sadece, 3 trilyon kredi verebilmektedir; dolayısıyla, 5 milyon tarım işletmesine kredi gitmemekte, 4 milyon esnafa ve küçük sanatkâra kredi gitmemektedir. Çünkü, burada, ekonomide yaratılan fonlar, kaynaklar, sadece, burada yaratılan açığı finanse etmekte kullanılmaktadır.

Peki, bu büyük soruna nasıl çözüm bulacağız? Nasıl çözüm bulacağımız konusunda, Parlamento, yeni bir yasa kabul etti: bu bankaları özelleştireceğiz; önce özerkleştireceğiz, sonra özelleştireceğiz; ne kadar bir zamanda, maksimim dört yılda; bu açığı, dört yıl ya Hazine taşıyacak ya da bu bankalar taşıyacak, bu ekonomi taşıyacak. Bu 16 katrilyonun, bugünkü faizlerle, bu ekonomiye ve bu ülkeye maliyeti, her yıl, yaklaşık, 8 katrilyon değerli arkadaşlarım. Çığ gibi büyüyen bu açığı, bu maliyeti, kim durduracak? Bu kanamayı kim durduracak?

Şimdi, özelleştirme ve özerkleştirme operasyonu için düğmeye bastığımız bir noktada, burada getirdiğimiz düzenlemeyle devletçi yaklaşımımızı aynen yansıtıyoruz, cebren ve zorlayarak. Bankacılık sektörü bugünkü teknoloji içinde her türlü işlemi, her bankayla yapabileceği halde, kamu kurumlarının yaklaşık 48-50 katrilyonluk kaynağının mutlaka bu bankadan geçirilmesi konusunda, devletçi yaklaşımımızı aynen yansıtıyoruz. Kamuda paranız varsa, bir bankadan, bir kuyruktan geçeceksiniz. Hani özelleştiriyorduk, hani rekabete açıyorduk, hani özerkleştirecektik? Bu ilkeler sadece sözden ibaret değil ki, gereğinin de yapılması lazım. Neden, bütün kaynakları kanun zoruyla, kanun gücüyle bir tek kanaldan geçirmeye çalışıyoruz? Hani bu bankaları rekabete açacaktık; hayır, bundan bir eser yok.

Buna işaret etmek istiyorum, bu önemli bir konu. Bununla siyaseten çok övünüldü; kamu hazinedarlığı, kamu kaynaklarının çarçur edilmesinin önlenmesi... Acaba, burada başka bir açığı yaratmıyor muyuz? Bir tek kurumu böylesine imtiyazlı hale getirip, her türlü şeyini kullanarak, verimsizliğini de devreye sokarak, kamu kurumlarını, aynı kanaldan para transferinde, para işlemlerinde kullanıyoruz. Evet, rekabeti, sistemdeki rekabetçi yapıyı öncelikle ve devletçi bir yaklaşımla biz bozuyoruz; buna işaret etmek istiyorum. Bankacılık sektöründeki sorunlara, kamu bankalarındaki sorunların büyüklüğü açısından yaklaşmak tek çıkar yol, tek doğru yoldur.

Buna işaret etmek için söz aldım. Teşekkür ediyor, saygı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kabataş.

Başka söz isteyen?.. Yok.

7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler

MADDE 8. - a) Personel Giderleri Ödeneği:

Mali yılın ilk 6 aylık döneminde kullanılan ödeme emirlerine dayanılarak yapılan hesaplamalar sonucunda, bütçelerine  konulan  ödeneklerin  yetmeyeceği   anlaşıldığı   taktirde;  ilgili  mevzuatının   gerektirdiği   harcamalar   için  100-Personel  Giderleri  ile ilgili tertiplere,  Maliye  Bakanlığı  bütçesinin  (930-08-3-351-900) tertibindeki ödenekten aktarma yapmaya,

b) Yatırımları Hızlandırma Ödeneği:

Maliye Bakanlığı bütçesinin (930-08-3-353-900) tertibindeki ödenekten, 2001 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar hükümlerine uyularak, 2001 Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların hızlandırılması veya yılı içinde gelişen şartlara göre öncelikli sektör  ve alt sektörlerde yer alan ve programa yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin artırılmasında kullanılmak üzere söz konusu projelere ilişkin mevcut veya yeniden açılacak tertiplere ve Hazine Müsteşarlığı bütçesinin kamu iktisadi teşebbüsleriyle ilgili faaliyetlerine aktarma yapmaya,

c) Kur Farklarını Karşılama Ödeneği:

Yurt dışında kuruluşu olan genel bütçeye dahil dairelerin (3) ödenek türünde olup, 610, 620 ve 710 ayrıntı kodlarına gider kaydedilecekler hariç, (1) ve (3) ödenek türü altındaki tertiplerde yer alan ve yurt dışındaki kuruluşlar için döviz olarak kullanılması gereken ödenekleriyle, genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin uluslararası kuruluşlara yapacakları ödemelere dönük ödeneklerin yabancı para karşılıklarını sabit tutmak ve 31 Aralık 2000 tarihindeki kurlar ile transfer anındaki kurlar arasındaki farkı karşılamak amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesinin (930-08-3-352-900) tertibindeki ödenekten ilgili kuruluşların hizmet programlarında mevcut ilgili tertiplere aktarma yapmaya,

d) Yedek Ödenek:

1 - Maliye Bakanlığı bütçesinin (930-08-3-356-900) tertibindeki ödenekten, bütçelerin Maliye Bakanlığınca belirlenecek veya yeniden açılacak tertiplerine aktarma yapmaya,

2 - Hizmetin gerektirdiği hallerde Hazine Müsteşarlığı bütçesinin 910, 920 ve 940 kod numa-ralı programlarından, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi ile yedek ödenek tertibine aktarma yapmaya,

Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - 8 inci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe kanununun 8 inci maddesine ilişkin olarak, Grubum adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

 Bu maddeler aslında rutin maddelerdir; ama, bu rutin maddelerin, Meclis tarafından, ciddî biçimde tartışılması lazım. Madem, ülke, enflasyon sebebiyle ya da malî disiplinden uzaklaşmış olması sonucunda zaman zaman ciddî krizlere girmişse ve ülke, hâlâ enflasyonu aşamıyorsa, bu Meclisin, öncelikle bütçe disiplinini bütün boyutlarıyla tartışması lazım. Şimdi, bütçe disiplini dediğiniz zaman da, buradaki maddeler fevkalade önemli maddelerdir. Bunlar, aslında, siz ne yaparsanız yapın, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ne yaparsanız yapın, Maliye Bakanı ve Hazineden sorumlu Devlet Bakanının karar vermesiyle -işte madde metnini dinlediniz- istediği gibi yedek ödenekten tertipler açmasına cevaz veriyor. Yatırımları hızlandırma ödeneği derken, yeni yatırım projeleri dönem içinde yer almaya başlıyor.

Aslında, bütçe nedir; bütçe, Meclisin, bir yıl zarfında yapılması gereken harcamalara yetki verdiği bir olaydır. Siz bileceksiniz, Türkiye Büyük Millet Meclisi bilecek; diyecek ki, şu şu şu harcamaları yapabilirsin, sana bunun için yetki veriyorum. Bütçenin mantığı budur ve buna yetki veren bir kanundur. Ayrıca, gelirlerin toplanmasına da izin veren bir kanundur.

Şimdi, burada, geliyorsunuz, personelle ilgili olarak, ihtiyaç halinde yeni ödenekler tertip etmeye, işte, yetmiyorsa daha fazla vermeye... Aslında, ciddî ülkelerde, ciddî ülkelerin bütçelerinde, bu tür şeyler yoktur. Olanlarda da, Almanya'da mesela, yedek ödenek olayı kesinlikle yoktur; onun için, Almanya'da enflasyon yoktur. Ne yapacaksa idare, yürütme organı ne yapacaksa getirir. Ben, personelime şu kadar ücret artışı vereceğim, bunun gereği de bu kadardır, personel sayısı da bu kadardır; çarparsınız, ne kadar personel harcamasına ihtiyacınız olduğunuz ortaya çıkar.

Aynı şekilde, ne kadar yatırım  yapacağınız bellidir; çünkü, yatırımlar, birdenbire, ilham ge-lerek olmaz. Ne yapacağınız bellidir, usulü vardır, yöntemi vardır. Bunlar, önceden belirlenip, ödenekleri konur ve idare, onlarla kendisini sınırlar. Hele, yedek ödenek tertibi, ki, bakın, bir daha okuyacağım: "Yedek Ödenek: 1 - Maliye Bakanlığı bütçesinin (930-08-3-352-900) tertibindeki ödenekten, bütçelerin Maliye Bakanlığınca belirlenecek veya yeniden açılacak tertiplerine aktarma yapmaya,

2 - Hizmetin gerektirdiği hallerde -nedir hizmetin gerektirdiği haller, açık- Hazine Müsteşarlığı bütçesinin (910-920-940) kod numaralı programlarından, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi ile yedek ödenek tertibine aktarma yapmaya."

Şimdi, bu esneklikler olduğu zaman, siz, yürütme organını hiçbir şekilde denetleyemezsiniz. Yürütme organının en etkili denetim mekanizması, bürokratik sistemin işleyişini kontrol etmenin en etkili yöntemi, harcamaları çok sıkı biçimde sınırlamaktır. O yüzden, çıkan bütçelere bakın, bir de kesinhesaplara bakın. Bu Meclisin yetki verdiği bütçelerle, kesinhesapları ciddî bir biçimde karşılaştırın; çok büyük farklılıklar olduğunu göreceksiniz. Meclisten ne yetki almıştır yürütme organı?.. Bu, sadece bu hükümete dönük olarak değil, Türkiye buna, 1980'lerden sonra ciddî biçimde girdi ve bu en sıkıntı yaratan unsurlardan birisidir, enflasyonla mücadele programında, aslında olmaması gereken hükümlerden birisidir. Bu yöntemlerle Türkiye malî disiplini sağlayamaz. Onun için, önümüzdeki dönemlerde süratle bu ödeneklerden, bu tür yetkilerden arındırılmış bir bütçeyi oluşturmamız lazım, Meclis olarak bizim bu işe öncülük etmemiz lazım. Yürütme organı, elinde olan bu tür yetkileri bırakmak istemeyecektir; çünkü, geniş olanaklar sağlıyor, yürütme organına güç kazandırıyor. Dönem içinde istediği gibi harcamalar üzerinde kontrol imkânına sahip oluyor. Bunları dikkate aldığımız takdirde aşağı yukarı 1 katrilyon liradan fazladır.

Şimdi, bu ödenekler için şu denebilir, işte enflasyon oluyor, ülkede enflasyon olduğu için ödenekler yetmiyor. Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar yaklaşımını iyi düşünmek lazım. Aslında, harcama disiplinini ülkede biz egemen kılamadığımız için,harcama konseptini çok disipline edemediğimiz için Türkiye enflasyon belasına maruz kalmıştır ve hâlâ da kurtulamamaktadır. Enflasyonu önleyen bütün ülkeler, öncelikle bütçe disiplini ve diğer kesimlerde de ciddî bir malî disiplinle yola çıkmışlardır. Ama bunu yapacaksak, biz  malî disiplini getireceksek, malî disiplinde samimi isek, bu tür ödeneklerin, artık, bu tür yetkilerin bütçe yasalarından arındırılması lazım.

Aslında, bütçeler kadar kesinhesapların da Mecliste çok ciddî biçimde ve karşılaştırmalı olarak tartışılması, analiz edilmesi lazım. Ancak, o takdirde bazı sorunlar daha kendisini ortaya çıkartabilir; ama, tabiî ki gece geç saatlere kadar yoğun bir program içinde, çoğu kimse ne olup bittiğini anlamadan ödeneklere imkân veriyor. Özellikle kesinhesaplar, hiç kimsenin dikkatine sunmadan geçiliyor; ama, bu Meclis, milletin parasının nasıl harcandığının hesabını sormadıkça, Türkiye, ne enflasyon belasından kurtulur ne de istediğimiz bir yapı içine girer. Bunun en güzel örnekleri, gelişmiş ülkelere bakın; bu tür yetkiler sadece bütçelerle verilmiştir, bütçeler en disiplinli harcamalardır, bütçe dışında tek bir kalem bulamazsınız. Çok sınırlı bazı esneklikler varsa da, onlar ihmal edilebilecek düzeylerdedir. Bunu, inşallah, önümüzdeki dönemlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ciddî biçimde ele alalım. Maliye Bakanlığının da, inşallah, bundan sonraki bütçelerde bu tür ödenekleri olabildiğince aza indireceği ümidiyle sözlerime son veriyorum.

Hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Tezmen, teşekkür ederim.

Fazilet Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 8 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddenin (a) bendi, personel giderleri ödeneğinden bahsediyor. Gerçekten, personeli ele aldığımız zaman; kurumlarda çalışan personeller arasında korkunç farklılıklar var. Aynı odada çalışan iki personel, aynı işi yapıyorlar; ama, farklı ücretler alıyorlar. Bu, iş barışını ve iş verimini etkilemektedir.

Tabiî, yönetici pozisyonunda olup da yönettiklerinden daha az ücret alan bir başka ülke de yok maalesef; bu, sadece bize has bir uygulama. Ben bir teknik elemanım, mühendisim; teknik elemanların bu konuda bize defalarca şikâyetleri iletiliyor. Gerçekten, meslektaşlarımız haysiyetleriyle itham edilme pahasına görev yapmaktadırlar, çalışmaktadırlar. Bu konuda, elbirliğiyle bunlara bir çözüm bulmamız lazım.

(b) bendinde de, yatırımların hızlandırılmasıyla ilgili ödenek hususu var. Şimdi, bütçeye bakı-yoruz; yatırım var mı ki, siz ödenekleri hızlandırıyorsunuz! Ayrılan yatırım ödeneği, 48 katrilyonun içerisinde 3,5 katrilyon civarında. Yatırım olmayınca üretim olmaz; üretim olmayınca istihdam olmaz; istihdam olmayınca da fakirlik başlar.

Değerli arkadaşlar, bu akşam, iftarda, Ankara'nın bilinen sanayi sitesi OSTİM'in programına katılmıştım ve oradan biraz evvel geldim. Burası, hem Ankara'nın hem Türkiye'nin en önemli sanayi sitesidir. Oradaki arkadaşlarla görüştüğümüzde bana bir hikâye anlattılar, sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bir ağa çobanını çağırmış, kendisine 100 koyun vermiş "al bunları, götür, otlat, besle, sonbaharda getir" demiş. Tabiî, çoğalacak, yavrulayacak, yağından, peynirinden, yününden istifade edilecek. Sonbaharda, ağanın gözü yolda, çobanın gelmesini bekliyor. Güneşli bir günde, çadırın önünde yoğurdu kaşıklarken, bakıyor ki, çoban karşıdan geliyor; ama, sürü falan yok, sadece omzunda bir koyun derisi, hemen "bre çoban nerede koyunlar" diye sorunca "ağam, acele etme hesabını vereceğim" diyor ve başlıyor hesap vermeye "yağmur yağdı, gök çatladı yetmişiki tanesinin ödü patladı; önden gitti baş toklu arkasından beş toklu; onunu verdim kasaba, onunu katma hesaba; kurt kaptı birisini, birinin de getirdim derisini" diyor, önüne bir deri atıyor. Tabiî, sürüyü beklerken bir deriyi gören ağa, hıncından, önündeki yoğurt kasesini aldığı gibi çobanın suratına fırlatıyor. Çoban gayet pişkin, yüzünü sıvazladıktan sonra "ağam gördün mü, hesabı güzel verince yüzün böyle ak olur" diyor.

Şimdi, siz de hükümet olarak, önümüze, gerçekten yüz aklığıyla ilgili bir bütçe getirmişsiniz. Yani, iki-üç kalemden başka bir şey yok; ya zam var ya vergi var yahut da açık kapatma... Yatırım diye bir şey yok.

Bakınız, biraz evvel dedim, OSTİM'den geliyorum. OSTİM, hem küçük ve orta ölçekte, hem de daha büyük seviyede reel hizmet üreten, istihdam sağlayan bir ticaret merkezi; ama, gelin görün ki, işletme sahipleri kan ağlıyor. Bir taraftan, işsizlikten şikâyet ederken, diğer taraftan da üretim yaparak, ekonomiye sağladıkları katkının gerçek karşılığını alamamaktan şikâyetçiler.

Şimdi, Türkiye'de büyük 500 firmanın, açıklanan bilançolarında elde ettikleri kârlara bakı-yoruz; üretimden 670 trilyon lira civarında bir kâr -yuvarlak söylüyorum- ama, üretim dışı, faiz veya repodan elde ettikleri kâr 1 katrilyon 700 trilyon lira civarında. Ortaya şu tablo çıkmaktadır; ki, asıl tehlike de buradadır: Bu firmalar "Madem kolay yoldan para kazanma imkânı var, faizle, repoyla bunu elde etmek mümkün; o halde, üretim yapmanın, hizmet üretmenin, çalışmanın bir anlamı yok; niye, çek - senet tahsilatıyla uğraşayım; niye, işçinin sendikasının veya sigortasının priminin derdine düşeyim; niye, bugün ürettiğim malı satamadım, stok maliyeti yüksek oldu diye onun altında ezileyim; neden borcumu ödeyemez hale düşeyim" diye bir endişeyle, rahatını bozmamak için bu işlerden vazgeçer ve ondan sonra da işler karışır arkadaşlar. Nasıl karışır; işte, eğer üretim yapmazsanız, istihdamı ortadan kaldırırsanız, o zaman üretimde gerilersiniz; size bağlı çalışan, yan üretim yapan üniteler de sıkıntıya girer. İstihdamda daralma meydana geldiği için, bu sefer de çalışanları işten çıkaracaksınız ve onların da geçim sıkıntısı artacak; dolayısıyla, ticari hayat duracak, vergi gelirleriniz azalacak, sosyal sıkıntılar da toplumun huzurunu kaçıracaktır.

Şunu unutmayın ki: Köşe başlarını, aç kalan, geçinemeyen, doymayan insanların tuttuğu bir ülkede, karnı tok olanların tatlı rüya görmeleri de mümkün değildir.

Bugün, iki Türkiye gerçeği görüyoruz: Birisi, gerçekten açlık sınırında yaşayan milyonlarca insanın oluşturduğu bir Türkiye; öbürü de, günlük kazançları 100 milyar liraların üzerinde olan bir obur Türkiye. Tabiî, bu obur Türkiye, hortumlamalarla doymak bilmiyor ve maalesef, siz de bu oburları doyuramıyorsunuz, doyuramayınca da, işte, bir yerlerden düğmeye basıldığını söylüyorsunuz ve buna da mani olamazsınız; bu, hep böyle olmuştur.

İfade ettiğim OSTİM, bu ülkenin bir kesitidir. Büyümek için, öz kaynakla değil de, bankalardan aldıkları faizler ve kredilerle işini yürütmek isteyenlerin, bugün işyerlerini kapatmak durumunda olduklarını, iflas ettiklerini görüyoruz maalesef. Bu, her kesimde de böyledir.

Değerli milletvekilleri, hep söylüyoruz, bu devletin iki tane açmazı var; çünkü, yama küçük, delik büyük. Buna sebep, bizzat devletin kendisidir; çünkü, bu iki kara delikten bir tanesi, devlette yolsuzlukların ve hırsızlıkların olmasıdır; ikincisi de, kamu harcamalarının çok fazla olması ve israftır ve o israfın sonucunda içine düşülen faiz sarmalıdır. Topladığınız bütün vergileri alıp, götürüp faiz borçlarına yatırsanız, yine de bunlarla baş edemezsiniz arkadaşlar.

Peki, vergileri kimden alacaksınız? Eğer siz bu kesimi kurutursanız, o zaman, vergi alacağınız yer de olmaz ve bütçe gelirleri, sürekli, vergiyle de artırılamaz. Evvela, devletin örnek olması, kendi israflarını, giderlerini, kaçaklarını azaltması gerekir. Eğer devlet, vatandaşına bu noktada örneklik yapmaz ve israfı önleme noktasında gerçekten ciddî bir çalışma ve gayret içerisinde olmazsa, netice alınması mümkün değil. Bir atasözü var, diyor ki: "Güneş çarığı, çarık ayağı, ayak başı sıkar." Bu sıkıntılardan mutlaka kurtulmamız lazım; elbirliğiyle, muhalefeti ve iktidarıyla kurtulmamız lazım; yoksa, batan gemiden kimse kurtulamaz.

Değerli milletvekilleri, Ankara Ticaret Odası hepimize bir yazı göndermiş. Burada deniliyor ki: 1998 ve 1999 yıllarında ekonomide yaşanan ve halen devam eden ekonomik daralma nedeniyle, tüccar ve sanayicilerin bir bölümü vergilerini zamanında ödeyemiyor ve tabiî ki, alınan aylık yüzde 12'lerle yüzde 144 oranında, ağır bir gecikme cezasına çarptırılıyorsunuz. Dolayısıyla da, bu vergiler ödenemiyor ve siz de tahsilat yapamıyorsunuz. Şimdi, bir de rakam veriyor; 1995 yılında 1 milyar liralık vergisini ödemeyen bir mükellef, bu vergiyi 2000 yılında ödemeye kalkıştığı zaman, yüzde 737 faiz oranıyla, 8 milyar 370 milyon lira ödemek mecburiyetinde kalıyor. Tabiî ki, bu paranın bir de yekûnu var. Bunları topladığınız zaman, 6 milyar dolar olduğunu hesap etmişler. 1,8 katrilyon lira tutarındaki SSK primlerini de hesap ettiğiniz zaman, 7-8 milyar dolarlık bir kaynak ortaya çıkıyor; ama, siz bunu tahsil etmede bir gayret içerisinde olamıyorsunuz "ille faiziyle alacağım" diyorsunuz. O halde, bunlara bir kolaylık sağlanması lazım; biraz faizini düşük tutmak, bunu belli vadelere yaymak suretiyle bunun elde edilmesine gayret göstermek lazım.

Bir başka husus var. Devlete iş yapıp da devletten alacağı olanlar var; ama, devletten parasını alamadığı için vergisini, sigortasını, primini zamanında yatıramıyor ve dolayısıyla da cezaya girmiş oluyor. Devlet, kendi alacağını ödeme zamanı geldiğinde ödemediği için herhangi bir karşılık vermiyor; ama, vatandaştan tahsil etme yoluna gittiğinde, siz, zamanında parayı ödemediğiniz zaman üzerine hemen faizi bindiriyorsunuz. O halde, şöyle bir yola başvurmanızda fayda var: Devletten alacağı olanların, hiç olmazsa, vergi ve SSK borçlarına mahsuben bir uygulama getirirseniz, bu şekilde de insanları rahatlatmış olursunuz.

Burada sayılacak sıkıntılar çok. Ben, buna rağmen, bu bütçenin hayırlı olmasını diliyor, he-pinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Şahısları adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar, MHP sıralarından "Neredeydin?!" sesleri)

Süreniz 5 dakika.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; saat daha 9, saat 3,5'a kadar buradayız. Ondan sonra, sahur vakti geldi mi bırakır gidersiniz.

Şimdi, sayın milletvekilleri, bu kanun maddesi çok önemli, çok önemli. Bir de şunu Sayın Bakanımdan gerçekten arzu ediyorum; burada diyor ki: "Personel giderleriyle ilgili tertiplere icap ederse ödenek aktarmaya..." Evvelsi gün de, Plan ve Bütçe Komisyonunda, hükümet, bir kanun hükmünde kararname yetkisi istedi. Neymiş; "memurların maaşlarında iyileştirme yapacağım; sosyal ve idarî hizmetlerinde iyileştirme yapacağım, bana bir yetki verin" diyor. Yetki bu işte. Eğer, burada samimiyseniz, gelin, şu ödeneklere -Plan ve Bütçe Komisyonunda koymadık- çeşitli kalemlerden, cari giderlerden, mesela, silah alımlarından alıp memurların maaşlarına bir miktar para verelim ve bu memurlar da gitsin, bayrama doğru bir parayla girsin.

Şimdi, burada, Maliye Bakanlığı bütçesi -dikkat edin, bakın, şunu çok önemsiyorum- bütçe bugün bitiyor, yarın, bu Genel Kurula memurların maaşlarında düzeltme yapacağım diye bir kanun hükmünde kararname gelecek; üç ay daha bu memurlar burada oyalansın diye... Yapacaksak burada yapalım işte. Bugün bütçe görüşülüyor; ben, bu bütçede ne yapacağımı bileyim.

NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Yetişmedi canım.

ASLAN POLAT (Devamla) - Şimdi, burada, bu maddeyi vermeyeceksiniz; ondan sonra, bugün bu kanun burada bitecek, yarın buraya kanun hükmünde kararname gelecek; buna kimse de inanmayacak...

NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - İnan yetişmedi.

ASLAN POLAT (Devamla) - Bunu bilmenizi istiyorum. Yani, kimse artık bunları yutmuyor. Bunu bilmenizi istiyorum.

İkincisi de, burada deniliyor ki: "Maliye Bakanlığı, öncelikli sektörlerde...

NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Sayın Polat, inşallah, mahcup olursunuz!

BAŞKAN - Sayın Çelebi...

ASLAN POLAT (Devamla) - Yahu, memurlara yüzde 5 değil, 10 değil, yüzde 500 zam ver, beni mahcup et; ben susup, altı ay konuşmayayım burada.

NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - İnşallah!

ASLAN POLAT (Devamla) - Yeter ki, onu ver de!.. Verebilin!.. Yani, siz, batık bankalara para vermekten buraya para mı bulacaksınız?!

BAŞKAN - Sayın Polat, karşılıklı konuşmayın efendim.

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkanım, şimdi, burada çok önemli bir konu daha var. Deniliyor ki: "Maliye Bakanlığı, öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan programlara ve yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi yapabilir." Ben, bu noktada bazı şeyler söylemek istiyorum. Son yıllarda, Türkiye'de, bir yeni oluşum meydana geldi, fikir akımı var; deniliyor ki: "Türkiye'nin kaynakları kıttır; bu kıt kaynakları da son derece randımanlı yerlere yatıralım. Doğuya, bilhassa Doğu Anadolu'ya yapacağınız yatırımların geri dönme şansları pek yok; oradaki kaynaklar ekonomik değil, siz, doğudaki yatırımları bırakın; batıdaki bölgelerde, Türkiye'ye daha çok kâr getirecek sektörlere yatırım yapalım." Yani, tam böyle denilmiyor; ama, tam incelendiği zaman da bu meydana geliyor.

İşte, burada, ben, biraz sayın hükümetten şunu istiyorum; diyorum ki: Öncelikli sektör falan değil; Türkiye'de doğu ile batı arasında çok büyük bir gelir farkı var. Türkiye'de, bugün, İzmit bölgesinde fert başına düşen gelir 7 000 küsur dolarken, Doğu Anadolu'da bu 1 300 dolarda; aralarında tam 6-7 kat, büyük bir fark var. O halde, siz, doğudaki ile batıdaki arasındaki bu farkı gidermek için yatırımları kanalize edin; yani, yapacaksanız, yedek akçeden para aktaracaksanız, yatırımları hızlandırmaya para aktaracaksanız, bunu, gerçekten doğuya yapın.

Bakın, şimdi, zannedildiğinin aksine, doğu ile güneydoğu da aynı değil. Yanlış anlamayın güneydoğu milletvekilleri. Bizzat Devlet Planlama Teşkilatı Özel İhtisas Komisyonu raporuna göre -bakın, çok önemli- deniliyor ki: "Son yıllarda, Türkiye'de -gayri safî yurtiçi hâsıladan bahsediliyor- yıllık ortalama kalkınma hızı 4,9 iken, Doğu Anadolu'da bu oran yüzde 2,3'tür." Kim diyor bunu; Devlet Planlama Teşkilatı ve DPT devam ediyor: GAP sayesinde, Güneydoğu Anadolu Projesi sayesinde Güneydoğu Anadolu Bölgesi, yüzde 7,2 kalkınma hızıyla, Türkiye'nin en hızlı kalkınan bölgesidir" Şimdi, burada, Doğu Anadolu'da kalkınma 2,3; güneydoğuda 7,2; tam 3 katından fazla. Bunun için, hakikaten, Doğu Anadolu'ya birtakım yatırımlar yapmak zorundasınız. Burada, en önemlisi GAP'ın karşılığı DAP'tır. DAP projesinin burada ele alınıp, ona ödenek aktarılması şarttır. Bunu yapmazsak, bunu burada yapamayız.

Son olarak, burada, bir şey söylemek istiyorum. Bütçe konuşmalarına, bakın, şurada kimse de gelmiyor. Hemen çıkaralım gidelim... 48 katrilyon liralık bütçe görüşülecek, ne ciddî bir görüşme var... Bir günde 4 bakanlık bütçesi görüşülüyor; yani, görüşülmeden, görüşülmüş gibi yapılıyor. Sonunda da bir oylamayla bu işler yapıldı zannediliyor ve yapılmıyor.

Mesela, bakın, Sayıştayın bize gönderdiği bir rapor var. Sayıştay, bu raporunda Fransa millet meclisinin bu bütçe konusundaki bir görüşünü bize bildirmiş; orada çok ilginç ifadeler var. Fransa millet meclisi çalışma grubu başkanı "daha iyi harcamanın sağlanması için, meclislerin hem harcamaları hem kaynakları hem de bunların etkinliğini gerçekten denetlemesi gerekir " diyor. Bunu kim diyor; Fransa'da söyleniyor ve devam ediyor "bunun sonucu olarak, değerlendirme ve denetimi parlamentonun bütçe faaliyetinin merkezine yerleştirmek gerekir. Bütün vatandaşlar, bizzat veya temsilcileri aracılığıyla, kamu harcamalarının lüzumunu tespit etme hakkına sahiptirler" diyor; ama, bu, bizde öyle mi oluyor; bizde burada belirtildiği gibi, 605 trilyonluk harcama, Maliye Bakanlığı bütçesine girmemiş. 1,3 katrilyonluk vergi alınmış, Maliye Bakanlığı gelirinde görünmüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

Sayın Başkan, 1 dakika verin de bitireyim.

BAŞKAN - 1 dakika vermiyorum; toparlayacaksınız efendim.

ASLAN POLAT (Devamla) - Peki...

Öbür maddelerde görüşürüz...

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim anlayışınıza.

Efendim, 8 inci madde üzerinde görüşmeler bitmiştir.

8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum :

DPT etüt ve proje ödenekleri

MADDE 9. - Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı bütçesinin;

a) (111-01-2-001-300) tertibindeki ödenekten bir kısmını Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca gerekli görülen hallerde harcama ilkelerine uygun çalışmaların yaptırılması amacıyla, bütçelerin ilgili tertibine aktarmaya ve bununla ilgili diğer işleri yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir. Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı aynı amaçlarla il özel idarelerine, iktisadi devlet teşekküllerine ve diğer kamu teşebbüslerine yaptıracağı hizmetlerin bedellerini peşin ödeyebilir.

b) (111-01-3-301-900) tertibinde yer alan ödeneği, kalkınmada öncelikli yörelere ilişkin program ve projeleri desteklemek amacıyla, bütçelerin ilgili harcama kalemlerine aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir. Aynı amaçlarla diğer kamu kuruluşlarına yapılacak ödemeler de bu tertipten karşılanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Aslan Polat; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Polat, bir de şahsî sözünüz var; onu da kullanacak mısınız efendim?

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, yetmezse kullanacağım efendim.

BAŞKAN - Takdir sizin, söz Meclisin...

Buyurun.

FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 9 uncu maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Maddenin (a) fıkrası, (111-01-2-001-300) tertibindeki ödenekten bir kısmını, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca gerekli görülen hallerde harcama ilkelerine uygun çalışmaların yapılması amacıyla, bütçelerin ilgili tertibine aktarmayla ilgilidir.

Sayın milletvekilleri, kamu yatırımlarının, Devlet Planlama Teşkilatının yaptığı program çerçevesinde harcama ilkelerine uygun olarak sürmesi ve zamanında bitirilmesi son derece önem arz etmektedir. Bu konuda, Devlet Planlama Teşkilatının yeterince titiz bir çalışma yapması, kıt devlet kaynaklarının ekonomik olarak kullanılması bakımından çok önemlidir.

Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının 244 üncü maddesinde "kamu yatırımlarında mevcut proje stokunun büyüklüğü, ayrılan kaynakların yetersizliği, proje seçiminde teknik, ekonomik ve sosyal kriterlere ve önceliklere yeterince uyulmaması, önemli projelerdeki gecikmeler başlıca sorun olmaya devam etmektedir" denilmektedir.

247 nci maddede "kamu yatırımlarında, eğitim, sağlık, teknoloji altyapısı, enerji, sulama, kentsel altyapı yatırımlarına ve ulaştırma alt sektörleri arasında dengeyi sağlayıcı yatırımlara, bölgesel gelişme stratejileri dikkate alınarak öncelik verilecektir denilmektedir.

249 uncu maddesinde de "kamu yatırım tahsislerinin belirlenmesinde, yatırım programında yer alıp da finansmanı sağlanmış, uygulamasında önemli aşama kaydedilmiş diğer projelerle bağlantılı veya eşzamanlı olarak yürütülmesi önem taşıyan ve plan dönemi içinde tamamlanarak ekonomiye kazandırılabilecek projelere belirlenen sektörel öncelikler çerçevesinde ağırlık verilecektir" denilmektedir.

250 nci maddede de "yatırım programlarına alınacak yeni projelerin belirlenmesinde kamu proje stokunun optimum düzeyde tutulması hususu dikkate alınarak seçici davranılacak, yeni proje stokunun teknik, malî, ekonomik, sosyal ve çevresel yapılabilirliği yüksek projelerden oluşturulmasına azamî dikkat gösterilecektir" denilmekte; fakat, her plan döneminde hemen hemen aynı ifadeler yer almasına rağmen, harcama ilkelerine uygun yeterli çalışmalar yapılmadığı için, proje stoku azamî ölçüde büyümüş, yatırımlar kıt olan kaynaklar nedeniyle yıllarca bitirilememiş ve bu kıt kaynaklar da heba olup gitmiştir. Örneğin, 2001 yılı yatırım programında da belirtildiği üzere, finansmanındaki zorluklar nedeniyle yıllar itibariyle kamu yatırımları için, tahsis-teklif oranının düştüğü gözlenmektedir. Örneğin, 1990 yılında yüzde 67,8 olan oran, 1999 yılında yüzde 22,6 seviyesine düşmüştür.

Yine, 2000 yılı yatırım programında, belediyeler, il özel idareleri, su ve kanalizasyon idareleri hariç olmak üzere, kamuda, 5 321 adet projenin keşfi vardır ve bunların keşif tutarı 86 katrilyon 219 trilyon TL'dir. Bütün bunlara rağmen, 2000 yılı için bu projelere, 5 katrilyon 905 trilyon TL ödenek tahsis edilmiştir.

Yine, 2000 yılı yatırım programında belirtildiği üzere, 1999 yılı sonu itibariyle, kümülatif harcama tutarı 26 katrilyon 125 trilyon TL'dir. Böylece, tamamlanmak üzere kalan proje stoku büyüklüğü 60 katrilyon 94 trilyon TL olmakta ve kamu yatırımlarına sonraki yıllarda da 2000 yılı düzeyinde ödenek ayrılması ve yeni hiçbir proje alınmaması durumunda dahi, bu projelerin bitirilmesi için 10,2 yıl gerekecektir.

Yine, mevcut projelerden 321 adedine 1985 ve öncesinden, 361 projeye de 1986-1990 döneminde başlanmış ve halen bitirilememiştir. Zaten, ülkemizin girdiği en önemli açmazlardan biri de budur. 15 yıldır bitirilemeyen projeler, yeni proje alınmasa dahi, bu ödenek durumuyla 10 yılda bitirilecek projeler. Böylece kıt ülke kaynakları, etüt ve proje eksikliği ve yanlış siyasî kararlar yüzünden heba olmaktadır.

Örneğin, kamudaki mevcut proje stokuna, bu yılki 3,5 katrilyon TL olan konsolide bütçe ödeneğinin 7,4 katı fazlası harcanmış; fakat, bitirilemediği için hizmete alınamamıştır. Yine, bu miktar, IMF'den son krizde almaya çalıştığımız meblağın 5 katıdan fazladır. Yurt içinden ve dışında büyük reel faizlerle aldığımız borçlanmaların yerini bulması için, bu kaynakları, DPT önderliğinde yapacağımız yeterli araştırmalar sonucunda ve titiz bir şekilde kullanmalıyız.

2000 yılı yatırım programındaki tahsisatın yüzde 29,7'sini ulaştırma-haberleşme, yüzde 20,3'ünü enerji, yüzde 15,9'unu eğitim almıştır. 2000 yılında ve son yıllarda, ulaştırma ve haberleşme sektörüne, enerji ve eğitimden daha fazla ödenek harcanmış olup, sonra Türk Telekom AŞ'yi, 1997'de son derece sathi olarak yapılmış fiyatlandırmanın altında özelleştirmenin mesuliyetini ve hesabını, hiç kimse, bu Meclise de tarihe de veremeyecektir ve bunun hesabını da her yerde ve her zaman soracağımızı da buradan belirtmek isteriz.

Yine, 1983-1998 yılları arasında yapılan bir araştırmaya göre, bu yıllar arasında bütçedeki harcama kalemlerinin harcamalarının, başlangıç ödeneklerinden sapmaları, toplam harcamalarda yüzde 14,7 olurken, bu oranın yatırımlarda, biraz da siyasî nedenlerle, daha yüksek yüzde 16,6 olduğunu belirtmek isteriz.

Bu plan ve programa uymayan, siyasî mütalaalarla şişirilmiş kamu yatırım ve harcamaları neticesinde, toplam kamu borçlarının gayri safî millî hâsılaya oranı 1999 yılında yüzde 83'e ulaşmıştır. Yine, Sayıştan 2000 malî durum raporuna göre, kamu muhtemel yükümlülüğü yap-işlet-devret projelerinde 3,9 milyar dolar, yap-işlet projelerinde 3,8 milyar dolardır.

Özel malî risk olarak, kamu yatırım stoku 151 milyar dolar ve bu yatırımların gerçekleşme tutarı ise 355 milyar dolar olacağı, Devlet Planlama Teşkilatınca belirtilmektedir; çünkü, yatırım stokundaki bugünkü değer hesaplanırken, maliyetlerin hesaplanmasındaki zaaflar göz önüne alınarak, Devlet Planlama Teşkilatı verilerine göre, maliyeti 100 TL olarak planlanan bir yatırım, ortalama olarak, reel fiyatlar üzerinden, enflasyondan arındırılmış, 235 TL'ye tamamlanabilmektedir. Bu artış, enflasyondan arındırılmış, reel maliyet artışını ifade eder. Dolayısıyla, mevcut yatırım stoku, 355 milyar dolara tamamlanabilecektir. 151 ile 2,35'i çarparsak, 355 milyar dolar çıkar. Bu da, gerek yap-işlet-devret ve yap-işlet projeleri ve gerekse kamu yatırım stokunun tehlikeli bir gidişe doğru gittiğinin bir ifadesidir. Mutlaka, gerekli planlamalar, geciktirilmeden yapılmalıdır.

Borçlanma ve borç yönetimi özel ihtisas komisyonu raporuna göre, Türkiye'de, kamu harcamaları, yüksek maliyetli ve verimsiz harcamalar haline gelmiştir. Projelerin ortalama tamamlanma süresi onbeş yıla ulaşmıştır. Yatırımlar içinde, altyapı yatırımları dikkat çekecek ağırlıktadır. Altyapı yatırımlarının fazlalığı, bu yatırımların finansmanını sorun haline getirmiştir. Altyapı yatırımlarının ekonomiye geri dönüşü uzun zamanda gerçekleşeceğinden, bu yatırımların doğrudan gelir sağlamaları beklenmemektedir.

Dolayısıyla, bu yatırımların borçlanmayla finanse edilmesi, uzun vadede, vergi ödeyenler üzerindeki yükü ve borçlanma gereğini artırmaktadır. İşte, DPT, bu noktada devreye girmeli ve yatırımları ekonomik olarak etüt edip planlamalıdır. Etüt ve planlama için gerekli kaynağı aktaramaz isek, sokaklar vergi yükü altında ezilen halkın tepki dolu sesleriyle inler hale gelir. Son günlerde artan işçi, memur, öğretmen ve polis yürüyüşlerinin arkasında bir sebep aranıyorsa, en önemli sebep, işte, plansız ve gerekli etütler yapılmadan başlanan yatırımlar, silah harcamalarına giden cari giderler, normal gelirlerimiz yetmediği için, bu giderleri karşılamak için yaptığımız iç ve dış borçlanma ve bunların faiz giderleridir. Onun için, Devlet Planlama Teşkilatı, etüt ve proje ödeneklerini, çok dikkatli olarak yapıp harcamalıdır.

Maddenin (b) fıkrasıyla, (111-01-3-301-900) tertibinde yer alan ödeneğin, kalkınmada öncelikli yörelere ilişkin program ve projeleri desteklemek amacıyla, bütçenin ilgili harcama kalemlerine aktarımı öngörülmektedir.

Bölgelerarası dengesizliği çözmek, Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı Belgesinde de üzerinde önemle durulan konudur. DPT bölgesel gelişme konulu özel ihtisas komisyonu raporunda da belirtildiği üzere, genel olarak, merkezî sisteme dayalı ülkelerde, bölgelerarası dengesizliklerin çok daha önemli boyutlarda olduğu gözlenmektedir. Buna karşılık, yerinden yönetimin güçlü olduğu sistemlerde, bölgeler arasındaki farklılıklar göreceli olarak daha azdır. Burada, bölgesel planlardan Doğu Anadolu Projesi (DAP) konusundaki görüşlerimizi belirteceğim.

Özel ihtisas komisyonu raporunda da belirtildiği üzere, Doğu Anadolu Bölgesi, halen, göreli olarak, ülkemizin en az gelişmiş bölgesidir. Türkiye gayri safî yurtiçi hâsılasının yıllık ortalama gelişme hızı yüzde 4,9 iken, Doğu Anadolu Bölgesinde bu oran yüzde 2,3'tür. Sanıldığının aksine, GAP sayesinde, Güneydoğu Anadolu Bölgesi yüzde 7,2'yle en yüksek gelişme hızına sahiptir. Doğu Anadolu Bölgesinin Türkiye gayri safî yurtiçi hâsılasına katkısı ise yüzde 4,5'ten yüzde 3,3'e düşmüştür. Türkiye geneli için, kişi başına gayri safî yurtiçi hâsıla 3 021 dolar iken, bu rakam bölge için 1 619 dolardır.

BAŞKAN - Sayın Polat, şahsî sürenizi de mi kullanacaksınız efendim?

ASLAN POLAT (Devamla) - Evet efendim.

BAŞKAN - Zaten, Gruplar adına başka söz isteyen yok; devam edebilirsiniz.

Buyurun.

ASLAN POLAT (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bunun için, Devlet Planlama Teşkilatı, Doğu Anadolu Bölgesi diğer bölgelere göre daha az gelişmiş ve daha düşük gelişme hızına sahip olduğu için, bu bölgenin geliştirilebilmesi için, DAP anaplanı çalışmalarına başlamıştır. Bu proje, Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan 14 il, Ağrı, Ardahan, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Malatya, Muş, Tunceli ve Van İlleri ile bölgeyle homojenlik gösteren Gümüşhane ve Bayburt İllerini de kapsamaktadır.

Anaplan, DPT'nin eşgüdümünde ve denetiminde, Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan Atatürk, Fırat, İnönü ve Yüzüncüyıl ve Kafkas Üniversitelerinin oluşturduğu ortak girişimce hazırlanmaktadır. Bu girişimce, mevcut durum önraporu, mevcut durum ve analiz raporu, strateji ve yeniden yapılanma senaryoları hazırlanıp, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına sunulmuştur. Doğu Anadolu Bölgesi anaplanının ise 2000 yılı sonunda bitirilmesi planlanmıştır.

İşte, ülkemizin bu en geri kalmış bölgesinin kalkınmasında motor görevi yapacak bu proje için, maddenin bu (b) fıkrasında adı geçen ödenekten DAP projesine gerekli ödeneğin aktarılarak, bu proje kapsamında yapılması programlanan yönetici özeti ve fizibilite ve önfizibilite etütlerinin de bir an önce tamamlanarak, Meclis gündeminde bulunan DAP kanununun bir an önce kanunlaşmasını ve Devlet Planlama Teşkilatınca da yeterli ödeneğin kesinti yapılmadan bu projeye aktarılmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Polat teşekkür ederim.

Madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.

9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Yatırım harcamaları

MADDE 10. - a) Yıllık programlara ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir projeye yatırım harcaması yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş projeler kapsamındaki yıllara sari işlere  (finansmanı kısmen veya tamamen dış proje kredileri ile sağlanan projeler hariç) 2001 yılında başlanabilmesi için, proje veya işin 2001  yılı yatırım ödeneği, toplam  keşif  bedelinin (keşif bedeli tespitinin zorunlu olmadığı hallerde revize proje bedelinin) % 10'undan az olamaz. Bu oranın altında kalan proje  ve işler için gerektiğinde projeler "2001 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümlerine uyulmak ve  öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle revize edilir.

Silahlı Kuvvetler bütçesinin programlarında (1) ödenek türü içinde yer alan savunma sektörü, altyapı, inşa, iskan ve tesisleriyle, NATO altyapı yatırımlarının  gerektirdiği inşa ve tesisler ve bunlara ilişkin kamulaştırmalar ile stratejik hedef planı  içinde yer alan alım ve hizmetler Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının vizesine bağlı olmayıp, yıllık programlara ek yatırım çizelgelerinde yer almaz.

b) Genel ve katma bütçeli kuruluşların yatırım programında ödenekleri toplu olarak verilmiş yıllık projelerinden makine-teçhizat, büyük onarım, idame-yenileme ve tamamlama projelerinin detay programları ile alt harcama kalemleri itibariyle tadat edilen ve edilmeyen toplulaştırılmış projelerinin alt harcama kalemleriyle ilgili işlemlerde "2001 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümleri uygulanır.

c)  Yıllık Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projelerden ilgili Bakanın onayı ile il özel idarelerince valinin yetki ve sorumluluğunda gerçekleştirilmesi uygun görülenlerin bedelleri, münhasıran proje ile ilgili harcamalarda kullanılmak üzere hizmetin ait olduğu il özel idaresine ödenir. Mahalli hizmet niteliği taşıyan işler, bu fıkrada belirtilen esaslar çerçevesinde program ve proje safhasında da valilerin yetki ve sorumluluğuna devredilebilir.

Bu şekilde yürütülecek projelerin, etüt, keşif ve kontrollük hizmetleri ilgili bakanlık ve genel müdürlüğün il teşkilatlarınca; ihale veya emanet suretiyle yaptırılması ve bedellerinin ödenmesi il özel idarelerince valinin onayı ile gerçekleştirilir.

d) Yıllık programa ek yatırım cetvellerinde yıl içinde yapılması zorunlu değişiklikler için "2001 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" da yer alan usullere uyulur.

BAŞKAN - 10 uncu madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2001 Malî Yılı Bütçe Kanun Tasarısının gider bütçesi 10 uncu maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

10 uncu maddede, yatırım harcama prensip, usul ve esasları belirtilmektedir. Özetle söylemek gerekirse, bir yatırımın yapılabilmesi için, yatırım cetvelinde yer alacak, ödeneği topluca verilmiş olacak, dışkredi ise hazır olacak, keşif bedelinin de en az yüzde 10'u hazır olacak. Bu yatırımlara istisnalar getirilmektedir; Türk Silahlı Kuvvetleri harcamaları ve NATO altyapı tesisleri için yapılacak harcamalarda istisna mevcuttur. Yatırım programında yer alan projeler için, ilgili bakan isterse, valinin yetki ve sorumluluğunda il özel idarelerine devir yapabilecektir.

Buraya kadar metnin esasını dikkatle takip ettiğimiz zaman, doğru ile yanlışlar alt alta yazılmıştır. Bu metnin doğruları nedir; yatırımları disipline etmek açısından bu maddeler elzemdir, lazımdır. Yanlışı nedir; il özel idarelerine, ilgili bakanın, devri, isterse yetki yapmasıdır; yani, yatırımların uzaktan takibi, hem pahalı bir maliyettir hem de yanlıştır kanaatimizce.

Türkiye, bu tür yanlışlar yapılarak, yatırım çöplüğü haline gelmiştir. Devlet Planlama Teşkilatının hazırladığı raporlarda, bugün, Türkiye'de, 6 000 projenin devam ettiği anlaşılmaktadır ve bunların birçokları temel, somel aşamasındadır.

Bu tür uzaktan yapılan imalâtlar, ihaleler, maliyeti ve birim fiyatlarını da artırmaktadır. Bir ihaleyi dikkatle takip edecek olursak, birim fiyatları da her yıl yüzde 60-70 arttığına göre, maliyetler, inşaatın bitimine kadar -üç ile beş yıl arasında yapıldığı zaman- asgarî on ilâ yirmi misli artmaktadır. Bu inşaatların, yatırımların, aslında, bir yerde, uzamış olması, hırsızlığı ve yolsuzluğu da beraberinde kendiliğinden getirmektedir. 

Aslında, devletin yaptığı yatırım harcamalarına baktığımız zaman, Bayındırlık ve İskân Bakanlığında, özellikle deprem konut ve ihalelerinin tamamen 2886 dışı davet usulüyle indirimi çok düşük ihaleler yapıldığı, yine Millî Eğitim Bakanlığının yaptığı eğitim ihalelerinin de hemen hemen sıfır indirimle verildiği gözlenmektedir. O açıdan, bu yatırımların, mutlaka bir kere daha projektör altına alınmasında fayda olduğu kanaatindeyiz.

Hükümetlerin takip ettiği politikalara göre de yatırımlar çok yön değiştirmiştir ve bugün, li-beral ekonomide yatırımlar, tamamen altyapıya doğru yönlenmiştir. 1980'de kamu yatırımlarının toplam payı içerisinde sanayi yatırımı payı yüzde 26 iken, 1990'da yüzde 3'e inmiştir.

Değerli arkadaşlar, nüfus artışı yüzde 1,6; şehirleşme hızı yüzde 4,5 olunca, altyapıda ve ekonomide olumsuzluklara sebep olmuştur.

Şimdi, aslında, Türkiye'de çok enteresan yatırımlar var. Şimdi bunlardan birkaç örnek vereceğim. Devam eden kamu yatırımlarına bakalım; 1960'tan kalma 14 tane yatırım var Türkiye'de, kırk yıldır bitirilememiş; 1970'ten kalma 160 tane yatırım var, 1980'den kalma 514 tane yatırım var. Bir yatırımın otuz yıl devam etmesi demek, otuz yıl yolsuzluk ve usulsüzlüğe yol açmak anlamına gelir.

Değerli arkadaşlar, bugün devam eden kamu yatırım projeleri tutarı 4 katrilyon 343 trilyon liradır; yani, biz yatırım yapmasını bilmiyoruz, planlama yapmasını da bilmiyoruz. Aslında, bütçede, açış konuşması yaparken... Şartlar gayet güzel olmasına rağmen, maalesef, o planlara, o programlara da zaman içinde uyulmadığını görmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, şimdi -tutanaklara geçmesi açısından- raporlardan aldığım çok enteresan bir yatırımdan bahsedeceğim. Yap-işlet-devret modeliyle Yuvacık Barajı yapılıyor. Bu barajda ihale yöntemi ve borçlanma çok enteresan bir örnek getiriyor; Hazineyi, Sayın Maliye Bakanlığını, aslında hepimizi yakından ilgilendiriyor.

Şimdi, İzmit Su Projesi yap-işlet-devret modeliyle yapılıyor. Hazine garantisi vardır. Proje maliyeti 865 milyon dolardır. 18 Ocak 1999'da da hizmete girmiştir. Yılda 142 milyon metreküp su üretecektir. Üretilen suyun 100 milyon metreküpünü İstanbul Belediyesi, İSKİ alacaktır. Ancak, maliyet fiyatlarına bakıldığı zaman, İstanbul Belediyesi, 5 kat pahalı olduğunu ifade ederek alımdan vazgeçmiştir; yani, şu anda bu barajda su boşa akmaktadır ve Hazinenin birbuçuk yılda ödediği para 262 milyon dolardır. Su boşa akmakta, Hazine para ödemektedir.

Peki, bu proje yap-işlet-devret modeliyle yapılırken nasıl garanti yapılmıştır; satış garantisi olmadan yaptırılmıştır. Demek ki, sadece hükümet ediyoruz demenin bir mantığı yok. Yaptığınız işler usulüne uygun olmalı ve bu üretilen malın hangi fiyatla değerleneceğini iyi bilmek mecburiyetindeyiz.

Değerli arkadaşlar, benzer yanlış uygulamalar enerji ihalelerinde, yap-işlet-devret modeliyle yapılan ihalelerde de vardır. Mesela, kilovat saati 5 sent ilâ kilovat saati 12 sent arasında fiyat farklılığı olan üretimler vardır; TEDAŞ ve TEAŞ bunlara para ödemektedir. Bu, fevkalade yanlıştır.

Türkiye'de yapılan garip yatırımlardan bir örnek daha vermek istiyorum: Sakarya İli Taraklı İlçesinde hastane yapımı 1994'te başlıyor, altı yıldır devam ediyor ve hastane hemen hemen açılış safhasına gelmiştir, cihazları bile konmuştur; ama, maalesef, Hazine arazisine değil, devlet mülküne değil, binanın, şahıs mülküne yapıldığının tespiti, hastane açımında ortaya çıkmıştır. Bir hastane düşünün, altı yıldır devam ediyor, muhammen bedeli 300 milyar liradır, 8 trilyon liraya mal olmaktadır ve o yapılan bina da, başka birinin mülküne yapılmaktadır. Eğer, buna yatırım diyorsanız, buna planlama diyorsanız...

Değerli arkadaşlar, aslında, Yedinci ve Sekizinci Beş Yıllık Planları dikkatle takip ettiğimiz zaman, bu planlar içerisinde kamu yatırımlarıyla ilgili güzel tespitler var. Mevcut durumda temel sorun; yani, kamu harcamalarındaki temel sorun, sınırlı kaynak, öncelikleri belirlenmemiş çok sayıda proje... Biraz önce ifade ettim, raporda proje sayısının tamamı 6 000 olarak belirlenmiştir.

Değerli arkadaşlar, günümüzde çok enteresan uygulamalar var. IMF kapısında kredi beklediğimiz günlerde, bakanlık binaları, askerî binalar, Maliye Bakanlığımızın özel binaları ve bu inşaat binalarına baktığımız zaman da, hepsi, birim fiyatlarıyla; yani, en az Bayındırlık birim fiyatlarından 10 kat daha fazla lüks inşaatlar yapılmaktadır; yani, bir taraftan özelleştirme kapsamına alınan kurumlarda bile, lüks binalar yapılmaya devam edilmektedir. Bunu da anlamak mümkün değil.

Yine, Sekizinci Beş Yıllık Planda "projelerin seçimi, uygulaması, kurumlararası görev, yetki ve sorumlulukta da sıkıntılar vardır" deniliyor.

Her ne kadar, bütçe kanun tasarısı içerisinde, hangi yatırımın, hangi şartlarda yapılacağı yazılmış olmasına rağmen, yine Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, kamu yatırım programına tam uyulmadığı ifade edilmektedir.

Değerli arkadaşlar, dördüncü olarak, projelerde, fayda ve maliyet analizinin doğru yapılmadığı anlatılmaktadır.

Yine, beşinci olarak "yatırım programında yer alan projeler için, önce Devlet Planlama Teşkilatı görüşü, daha sonra dış kredi işlemleri başlatılmalıdır" denilmektedir.

Hatırlanacağı üzere, Devlet Planlama Teşkilatıyla Enerji Bakanlığımız arasında, halen, Türkiye'de ihtiyaç enerji ve barajlarla ilgili, yap-işlet-devretle ilgili, ihtiyaç noktasında, ciddî anlamda görüş ayrılıkları mevcuttur.

Yine, altıncı olarak "mevcut proje stoku gözden geçirilmelidir. Yarım kalmış, tamamlanmak üzere olan projeler ya tadil edilmelidir ya tamamlanmalıdır" deniliyor.

Diğer bir madde de "değişen şartlara ve darboğaza göre hızlı tedbir almalı, izleme ve değerlendirme yapılmalı; böylece, bir sistem geliştirilmiş olmalıdır" denilmektedir.

Aslında, konuyu kapatırken, son olarak şunu söylemek istiyorum: Mutlaka, bizim, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu değişmelidir. Ancak, devlet yatırımlarını bu şekilde daha derli toplu denetim altına almak mümkündür diye düşünüyor, bütçenin ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın.

Buyurun efendim.

Süreniz 10 dakika. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 uncu madde üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 10 uncu madde, yatırım harcamalarıyla ilgili düzenlemeleri içermektedir. 2001 yılı bütçesine baktığımızda, yatırım harcamalarına 3 katrilyon 500 trilyon lira ayrılmış. Bu harcamalar, yılın oniki ayına dağıtılmak suretiyle, 2001 yılında gerçekleştirilmiş olacaktır.

Şimdi, içerisinde bulunduğumuz 2000 yılına baktığımızda, 2000 yılında yatırım harcamaları, aylar itibariyle, yılın bir ayında ödenen faiz giderleri, senenin 12 ayında yapılan yatırım harcamalarından fazladır.

Değerli milletvekilleri, 2000 yılı bütçesinde, aylar itibariyle söylüyorum, ocak ayında yapılan yatırımlar 222 trilyon lira, aynı ayda yapılan faiz ödemeleri 2 katrilyon 170 trilyon lira; şubat ayında 39 trilyon 854 milyar lira, faiz ödemeleri 2 katrilyon 620 trilyon lira; bu şekilde devam edip gidiyor. Bütçede hedeflenen 2,3 katrilyon liralık yatırım harcamaları, on ay içerisinde -ekim ayı dahil- ancak 1 katrilyon 627 trilyon 130 milyar lira olarak gerçekleşiyor.

Devlet yatırım harcamaları bu düzeyde kalmakta ve bu yatırım harcamaları, bilhassa, biraz önce, konuşmacı arkadaşların ifade ettiği gibi yıllara sari olarak, geçmişte başlayıp da devam eden inşaat yatırım harcamaları, en az -inşaat yatırım harcamaları nevine göre- beş on sene daha devam edecektir. İlimden söz konusu etmek istiyorum: Aksaray'da 1997 yılında temeli atılan acil trafik hastanesinin -adı üzerinde acil trafik hastanesi- 1997 yılında iki katı, bodrum dahil, zeminle iki kat kabası, betonarmesi yapıldı; 2000 yılına kadar, o iki kata, sadece, bu yıl, bir kat kalıp çakıldı ve beton atıldı. Şimdi, bu dört yol kavşağında, trafik kazalarının yoğun olduğu bölgede yapılmak istenen, yapımına başlanan acil trafik hastanesi... Bir ülkede, acil trafik hastanesi inşaatı, beş yılda, iki katı fiyatına yapılabiliyorsa, acaba, diğer yatırımlar, düşünün, ne kadar zamanda tamamlanabilir.

Değerli milletvekilleri, özel sektörün yapacağı yatırım harcamaları da mühimdir; ancak, uygulanan para ve kur politikasıyla -bilhassa, dışarıdan gelen müteşebbisler- kasım ayında patlak veren kriz neticesi sonunda sermaye dışarı gitmiş;  ülke, tam bir sıkıntı içerisinde ve özel teşebbüsün başlamış olduğu yatırım harcamalarını da tıkanma noktasına gelmiş ve tıkanmıştır. Hepimizin övünerek, sevinerek ifade ettiğimiz ve hükümetin, heves ekonomisi olarak uyguladığı otomobil satışları da, kasım ayı itibariyle durmuş ve Tofaş, 1 600'e yakın işçiyi çıkarmak üzere, ya da çıkarmaya başlamıştır.

Şimdi, bir taraftan, devlet, üzerine düşen yatırım harcamalarını yapamamakta, öbür taraftan da, uygulamış olduğu ekonomik istikrar paketindeki yanlışlıklarla -özel sektörün- bilhassa, otomobil araç sanayiindeki devam eden istihdamın daralmasına sebep olmuştur.

Bu hedef doğrultusunda 2001 yılında ne yapılabilir? 2001 yılında yapılacak şey, burada da, bütçe kanununda yerini aldığı gibi, eğer, yatırım harcamaları için, yatırım ödeneği yüzde 10'ununu proje bazında karşılamıyorsa, o yatırım harcamasına başlanmayacağı hüküm altına alınmaktadır ki, 2000 yılında da 1 katrilyon 600 trilyona yakın yapılan yatırım harcamalarından arta kalan bir kısım ödenek, mutlak surette, o proje bazında, yüzde 10'un altında olduğu için, yatırım harcamaları başlamamaktadır.

Değerli milletvekilleri, şimdi, biz, 2001-2005 dönemini kapsayan Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında... Makroekonomik politikaların temel hedefi, enflasyonu AB kriterleriyle uyumlu düzeylere düşürmek, ekonomide sürdürülebilir bir büyüme ortamını tesis etmek ve AB'ye tam üyelik hedefi doğrultusunda, ekonominin rekabet ve uyum gücünü artırmak için, hep, programlarda yer veriyoruz ve diyoruz ki, yatırım harcamaları, faiz nispetlerinin yüksek olmasından dolayı yapılamıyor, reel sektörün üretiminin düşük kapasitede olmasının nedeni de budur. 2000 yılının ocak, şubat, mart aylarında bir sıkıntının doğabileceği; ama, devam eden aylarda bu sektörde bir rahatlamanın olacağı ve yüzde 60, yüzde 70'te olan faiz oranlarının yüzde 40'lara, yüzde 35'lere ineceği ifade edilmiştir yetkililer tarafından. Evet, bu da olmuştur; ancak, bu programın sakat noktaları düzeltilmediği için, 22 Kasım 2000 tarihî itibariyle, tekrar, 1999'un aralık ayına dönülmüştür. 

Şimdi, bu çerçevede, acaba, ülkede büyüme nasıl gerçekleştirilecek; bu mümkün müdür? İşte, Asya ülkeleri diye ifade ettiğimiz ülkelerde, yatırım harcamaları ve büyüme... Hepinizin takip ettiği üzere, çoktan krizden kurtulmuşlar ve bilhassa dünya ekonomisindeki canlanmada, özellikle krize yakalanan Asya ülkelerinde ve Kuzey Amerika ülkelerinde büyümede sağlanan artışlar belirleyici olmuştur; yani, krize yakalanan ülkeler, krizden kısa bir zaman zarfında çıkmışlar ve dünya ticaret hacminin büyüme hâsılasının da beklenenden daha fazla büyümesine katkı sağlamışlardır. Biz, bırakın dünya hâsılasına, ticaret hacmine katkı sağlamayı, kendimiz, beğenmediğimiz, çok çok tenkit ettiğimiz noktaya, programın uygulanmasının 10 uncu ayı sonunda tekrar aynı noktaya geldik.

Değerli milletvekilleri, yaşanan bu krizlerin, hiçbir zaman, Türkiye'nin geri kalmasına ya da büyümesinin negatif olmasına bir mesnet olmaması gerekir. Yine, baktığımız zaman, bilhassa Japonya'da, 1998 yılında yüzde 2,5 oranında gerileyen reel gayri safî yurtiçi hâsıla, 1999 yılında yüzde 0,2 oranında artış göstermek suretiyle, büyümede yerini almıştır. Japonya'da da, aynı şekilde, bankalar zor duruma düşmüştü, bankalarda krediler batmıştı; ama, o ülkeler, hastalığı tam teşhis etmek suretiyle, tedaviyi ona göre uygulamışlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, müsamaha etmeyeceğim. Gecenin bu saati oldu, daha 10 uncu maddedeyiz, önümüzde 90 madde var.

Teşekkür ederseniz, minnettar kalırım efendim.

MURAT AKIN (Devamla) - Bu nedenle, hepinize teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Efendim, parti grupları adına konuşmalar bitti.

Şimdi, söz sırası, şahsı adına, Sayın Kamer Genç'te.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, bir bütçe müzakeresinde iktidar partisi milletvekilleri, muhalefet partisi milletvekillerinin soru sorma haklarını bile engellerlerse, bize söz hakkını vermezlerse, biz de mecburen bir yol bulup, burada kendi bölgemizde, kendi düşüncelerimize uygun fikirleri dile getirmek zorundayız. Bakanlık bütçeleri görüşüldüğü zaman, maalesef, iktidar partisi milletvekilleri, bütün soru sorma haklarını kendilerine aldılar, bize kapattılar.

Değerli milletvekilleri, bu salon, Türkiye Cumhuriyeti hudutları içerisinde yaşayan tüm halkın sesinin dile geldiği bir salon olması lazım. Aksi takdirde, bu salonda, bu halkın sesi dile gelmediği zaman, burada belli bir kesimin sesi dile gelmeyince, sokakta dile gelir. Onun için, herkesin bunu iyi kavraması lazımdır.

Bugün, Türkiye Cumhuriyeti hudutları içerisinde çok önemli olaylar oluyor. Sokağa gittiğiniz zaman, bugün çok büyük olaylar var. Cezaevlerinde olaylar var, insanlar ölüyor; ama, burada, bu halk diyor ki, "acaba bu Türkiye Büyük Millet Meclisi ne düşünüyor, bu kadar insan ölüyor, hükümetin bir meselesi var, müdahaleler var." İçişleri Bakanı da "ben, bu cezaevlerine bir seneden önce müdahale edecektim; ama, bugün ettim" diyor ve bunun ne anlama geldiğini de herkesin bilmesi lazım. Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin İnsan Hakları Komisyonu olarak gidiyoruz, belli bir meseleyi çözmeye kalkışıyoruz ve diyoruz ki, olay şudur ve ondan sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına görev yapan insanları dahi yalancı çıkaracak şekilde bir görev yapan bir İçişleri Bakanı ve arkasında, bugün bir olay oluyor ve bize, İnsan Hakları Komisyonuna "biz, bu F tipi cezaevlerinin uygulamasını şu anda yapmıyoruz" diyor ve hemen bugün yapılıyor.

Bunlar çok önemli meseleler. Bazı insanların hoşuna gitmeyebilir; ama, sokaktaki insanın ıstırabını gören ben, bugün o sokakta kendisini ateşe atan, kendisini yakan insanların da burada dertlerinin dile getirilmesi gerektiğine inanıyorum değerli milletvekilleri. Bu devletin, bu insanların dertlerini anlamak, bu insanların burada ıstıraplarını dile getirmek için, bu halkın acılarına ortak olması gerekir.

Sayın Adalet Bakanının, özellikle, bugün bu uygulamaya geçmesini de kınıyorum; çünkü, onlara hak verdi. Biz, orada, "bu F tipi cezaevi uygulaması yapılmayacaktır" dedik. Burada, meslek odalarının, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonunun yapacağı bir konsensüsle bu uygulanacaktı; ama, maalesef, bu uygulama hatalı oldu.

Ben şunu istiyorum; şu Türkiye Cumhuriyeti hududu içinde yaşayan her vatandaşa şunu söylemek istiyorum. Ey vatandaşlar, bu Türkiye bizimdir. Gelin, birtakım insanlar hata yapabilir; birtakım insanlar, akıldan, izandan, sağduyudan yoksun olabilir; bu Türkiye'yi parçalamayalım; bu Türkiye'yi huzursuzluğa sevk etmeyelim, bu Türkiye'de, demokratikleştirme konusunda hepimiz bir gayret sarf edelim. Sayın milletvekilleri, çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, öyle bir devlet ki, yani, yöneticileri içinde bu devlete düşman olan insanlar var, halkı içinde bu devlete düşman olan insanlar var. Halbuki, bu devlet, ancak vatandaşlarının, bu devlete sahip çıkmasıyla büyür, vatandaşlarının bu devlete katkı sağlamasıyla büyür.

Başbakan seviyesinde, cumhurbaşkanı seviyesinde, bakan seviyesinde, milletvekili seviyesinde ve bürokrat seviyesinde bu devlete ihanet eden insanlar olabilir; ama, ey vatandaş, siz bunlara kanmayın ve bu devlete biz sahip çıkalım; çünkü, bizim üzerimizde çok oyun oynayan insanlar var. Ben, bunu özellikle vurgulayarak sözlerime başlamak istiyorum. Gerçi, süre de çok az.

Değerli milletvekilleri, bu madde, aslında, yatırımları belli bir kurala bağlıyor da; fakat, hangi yatırımları. 3,5 katrilyon liralık bir yatırım öngörülen bir bütçede... Bizim bölgemizde, benim ilimde, inanmanızı istiyorum, 1994 yılında, Sayın Tansu Çiller başbakanken, bir baraj inşaatının temelini attı, ondan bugüne kadar bir tek yatırım yapılmamıştır.

3 sulama suyu projemiz var. Geçen sene, ihale yapacağız dediler, evvelki sene, ihale edeceğiz dediler; hem de, bunu, bize söz veren bakanlarımız... İşte, Çemişkezek'te, Pertek'te ve Mazgirt'te sulama projesi vardı; ama...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Başkanım, buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) - ...hükümet geliyor, burada söz veriyor; maalesef, yapmıyor.

Değerli arkadaşlarım, eğer, bir memlekette, dengeli bir yatırım projesi olmazsa, bir memleketteki harcamalar dengeli olmazsa, bir bölge, devamlı sefalete terk edilirse, o memlekette barış olmaz, huzur olmaz. Onun için, rica ediyoruz, bu hükümetin Başbakanından da, bakanlarından da, şu bizim Tunceli'yi de unutmasınlar canım; arada, bir yatırım da oraya yapsınlar. Hiçbir yatırım yapılmıyor. Evet, bir iki tane bölge ilköğretim okulu yatırımı, var; ama, doğru dürüst bir yol yapımı yok, zaten fabrika yatırımı yapılmıyor. Hakikaten, insanlarımız işsiz ve bir TEDAŞ var, onu da özelleştirecekler. Bu özelleştirme de, işte... Zaten, Tunceli'de özel bir şey yok; bir fabrika yok, devletin bir fabrikası yok. TEDAŞ'ta da 172 kişi çalışıyor; onu da yandaş firmalara veriyorlar. Bakın, Malatya, Elazığ, Bingöl ve Tunceli'nin elektrik üretim ve dağıtımını 60 milyon dolara veriyorlar otuz yıllığına, onun 30 milyon dolarını da, bilmem on sene içerisinde tahsil edecekler.

Değerli arkadaşlarım, biraz sonraki maddede de bunu izah edeceğim. Bu, tamamen, devletin peşkeş çekilmesidir. Karşımızda muhatap, kim; Başbakan mı, bakan mı kimse, bunları dinlemesi lazım. Gerçekten, bugün, Türkiye'de çok ciddî meseleler var.

Sayın milletvekilleri, bakın, ben şimdi Kızılay'dan geliyorum; geçemiyorsunuz. Bugün, insanlarımız, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, şu anda, kan ve ateş içinde. Bunu burada konuşmak lazım. Bu bütçede ne var? Ne veriyoruz vatandaşa? Memura bir şey vermiyoruz, işçiye bir şey vermiyoruz, köylüye bir şey vermiyoruz. Esasen, bu meselelerin üzerine gitmemiz lazım. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, olaylara el koymamız lazım.

Sayın Başbakan diyor ki "birisi düğmeye bastı."Sayın Başbakan, siz, Türkiye'nin en yetkili insanısınız. Siz bu lafı sarf edemezsiniz. Kim düğmeye basmışsa, lütfen, yakalayın ve cezasını verin. (DYP sıralarından alkışlar)

Saygılar sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

10 uncu madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.

10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

 

4046 sayılı Kanun hükümleri dışındaki özelleştirme gelirleri

MADDE 11. - 406 sayılı  Telgraf  ve  Telefon Kanununa 3/5/1995 tarihli ve  4107 sayılı Kanunla eklenen Ek 19 uncu  madde uyarınca Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketinin  hisselerinin satışından elde edilen gelirler ve lisans ücretleri ile 3096 sayılı Kanun kapsamındaki tabiî kaynakların ve tesislerin işletme haklarının devirlerinden elde edilen gelirlerin tamamı genel bütçeye gelir kaydedilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan.

Buyurun Sayın Candan. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 2001 Malî Yılı Bütçe Kanun Tasarısı Gider Bütçesinin 11 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, burada, bu maddeyi getirmeyi anlamak hiç mümkün değil. "4046 dışı özelleştirme gelirleri." Bu ne demektir yani? Bunu da anlamak mümkün değildir. Özelleştirmeyi ortaya koyan kanun, 4046 sayılı Kanundur ve bu kanunla da bir fon oluşturulmuştur, özelleştirme gelirleri bu fonda toplanır. Yani, bir önceki kanunu yok sayarak bir madde getiriyoruz. Burada bir yanlışlık var.

Efendim, işin özeti şu : 1 - Türk Telekomun özelleştirilmesinde hisse satışından elde edilen gelirler; 2 - Lisans ücretleri, 3 - Tesislerin işletme hakkı gelirleri bütçeye gelir yazılacak. Maddenin kısa, özet şekli bu.

Hatırlanacağı üzere, Özelleştirme, 1994'te, 4046 sayılı Kanunla hazırlanmış, amaçlarında şu 5 temel esas not alınmıştır:

1. Devletin, ekonomideki aktivitesini en aza indirmek; yani, devleti, ekonomiden dışa çıkarmak; doğrudur.

2. Rekabete dayalı piyasa ekonomisi oluşturulacaktır; bu da doğrudur.

3. KİT'lerin finans gücü ekonomide azaltılacaktır.

4. Atıl birikim piyasaya kazandırılacaktır.

5. Özelleştirme gelirleriyle diğer KİT'ler modernleştirilecektir. Burası çok önemli. Halbuki, şimdi, buradaki özelleştirmeyle, bu maddeyle, gelir, doğrudan bütçeye kaydedilecektir; yani, bütçe açıkları kapatılacaktır.

Değerli arkadaşlar, 4046 sayılı Kanunla bir Özelleştirme İdaresi Başkanlığı kurulmuş, yine bir Özelleştirme Yüksek Kurulu kurulmuş, bir de fon oluşturulmuştur. Bu altbilgiyi vermemin nedeni, biraz sonra ifade etmeye çalışacağım çalışmalara temel açıklık getirmesi açısındandır.

Şimdi, yasada iki önemli konu dikkat çekicidir. Bunlardan bir tanesi, özelleştirme uygulamalarından elde edilen gelirler, bütçe harcamalarına ve yatırımlara kullanılamaz. 4046 sayılı Kanunun özel ruhu budur. İkincisi, stratejik kuruluşlarda imtiyazla hisse bulundurulması zaruridir. Şimdi, Türk Telekomun özelleştirilmesini bu iki temel açıdan değerlendirmek mecburiyetindeyiz.

Değerli arkadaşlar, özelleştirme sonrasında ve öncesinde neler oluyor Türkiye'de; süratli olarak bir bakmak lazım. Özelleştirmede amaç, sermaye tabana yayılacaktı; halbuki, özelleştirilen tüm kurumlar, daha çok, belli holdingler tarafından satın alınmaktadır; yani, sermaye, tabana yayılma yerine, 8-10 holdingde toplanmaktadır.

İkinci olarak, çalışanlar zarar görmeyecekti. Ben, bunları canlı örnekleriyle vermek istiyorum. Mesela, POAŞ örneğinde olduğu gibi, şu anda asgarî 4 bin çalışan ortadadır; hem kıdem tazminatları açısından hem de iş gelecekleri açısından ciddî riskle karşı karşıyadırlar.

Teknoloji yenilenecek, üretim artacaktı. Mesela, Et ve Balık Kurumları özelleştirildi, birçokları kapatıldı ve üretim kapanmış oldu.

Özelleştirme sonrasında tekelleşme olmayacaktı. Halbuki, bugün, Türkiye'de çimento sanayiine tamamen iki tekel hâkimdir.

Ülkemizde, maalesef, özelleştirmede başarılı olunamamıştır. Neden başarılı olunamadığı konusuna geldiğimiz zaman; birincisi, değer tespitleri sağlıklı yapılamamış; müesseseler, iki yıl önce yapılan değer tespitleriyle satılma noktasına getirilmiştir.

İkincisi çalışanların durumları... İşten çıkarmalar meydana gelmiştir. Mesela, en son örneklerinde, çimentoda, POAŞ'ta, TEAŞ'ta ve TEDAŞ'ta işçi çıkarmalar gündemdedir.

Satışlarda, özellikle şaibe sık sık gündeme gelmiş; hatırlanacağı üzere, Türkbank olayında, hükümet, gensoruyla düşürülmüştür.

Yanlış satışlar yapılmıştır, mesela bunlardan iki örnek, Sümerbank ve Etibank örneği. Önce, özelleştirilmiş, 190 milyon dolara satılmış, daha sonra devlet el koymuş, 350 milyon dolara geri almıştır; yani, bankaların özelleştirilmesinde başarılı olunamamıştır.

Teknoloji, üretim tıkanmıştır, mesela PETLAS örneğinde olduğu gibi.

Satış sonrası denetim... Bilindiği gibi, özelleştirilen kurumlar, iki yıl denetime tabi idi; ama, denetim, sağlıklı yapılamamıştır.

Değerli arkadaşlar, özelleştirmelerde çok ciddî taktik hatalar yapılmıştır. Örneğin, POAŞ satıldığı için, TÜPRAŞ zarara uğratılmıştır. Halbuki petrol ürünleri, TÜPRAŞ, POAŞ ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı bir halka oluşturmaktadır. TÜPRAŞ'ın ürettiği malzemenin, petrol ürünlerinin yüzde 40'ını POAŞ sattığı için, bugün, TÜPRAŞ, değer kaybetmeye, borsadaki fiyat endeksi devamlı düşmeye başlamıştır ve burada halka arz da başarılı olunamamıştır; sebebi, TÜPRAŞ'la POAŞ birlikte değerlendirilmediği için.

Değerli arkadaşlar, Özelleştirme İdaresinin harcamalarına baktığımız zaman, denetim, danışmanlık, ihale ve ilan giderleri, maalesef, milyon dolarlarla hesaplanmaktadır ve bu satılan kurumların bazılarının ilan ve reklamları, satış fiyatlarını karşılamamaktadır; bunlar, elimizdeki resmî cetvellerde görünmektedir.

Özelleştirme İdaresiyle ilgili olarak yapılan atamalarda da sakıncalar vardır. Mevcut, şu andaki Özelleştirme İdaresi Başkanının yargıda devam eden davası vardır; etik olarak, bu arkadaşın, davası bitinceye kadar bu görevden ayrılması gerekmektedir. Yine, Hazine, Merkez Bankası, batık bankalarla ilgili olarak kurulan kurumun başına getirilen arkadaşların da benzer birtakım sıkıntıları olduğu ifade edilmektedir.

Değerli arkadaşlar, şimdi, şu ifade etmeye çalışacağım konu çok önemli. Bir kere, Türk Telekomun gelirinin bütçeye aktarılması sakıncalıdır, bir. Alıcıya -stratejik ortak- yüzde 33,5'unu sattığınız zaman, alıcı, yönetimde tam yetkili kılınmaktadır. Bunun fevkalade zararlı olduğu kanaatindeyim.

Değer tespitinde ciddî anlamda endişelerimiz vardır. Yönetimde söz sahibi olmak demek, Türk Telekomun tamamına sahip olmak demektir. Türk Telekomun özelleştirilmesinden kamu vicdanı rahatsızdır. Şimdi, yapılan çalışmalar Köşke gitmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı, Köşkte, birtakım değiştirmeler yapmıştır, bir iki madde değişmiştir. Ancak, Özelleştirme Yüksek Kurulu, Sayın Cumhurbaşkanının gönderdiği metinden çıkardıklarını ihale şartnamesine tekrar koyarak, karar olarak tekrar yayımlamış ve şu anda satış aşamasına gelinmiştir.

Peki, şimdi, bu aşamada, Özelleştirme Yüksek Kurulu, Danıştay'a giderse, idarî mahkemeye gider de satışı durdurur ise, ikinci bir skandal daha ortaya çıkacaktır.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Türk Telekomun özelleştirilmesinde gerekçe de bir garip. Hazinenin gerekçesine baktım, aynen şöyle yazıyor:"Hükümetin kararlılığını ve samimiyetini gösterir." Yani, Türk Telekomu satmazsanız, hükümet samimiyetsizdir. Bunu anlamak mümkün değil. İki "iç ve dış piyasalar hükümete güven duyacak" deniliyor; bunu da anlamak mümkün değil, yoruma ihtiyacı var. Üçüncüsü de "her gün Telekomun değeri düşüyor." Buna katılmak hiç mümkün değil. Bu pazarlamada ciddî anlamda sıkıntılar var.

Şimdi, arkadaşlar bu, işin bir boyutu; gelelim, bir de, Ulaştırma Bakanlığı boyutuna. Bir kurumu özelleştiriyorsunuz, satacaksınız; satış haline getiriyorsunuz... 1999'da Türk Telekom'a, Ulaştırma Bakanlığının aldığı personel,  2 160; 400 ve 580, toplam, 2 140 kişi alınmıştır Türk Telekoma.

Şimdi, ben "kimler alınmış" diye merak ettim; stajyer öğretmenler Türk Telekoma alınmış; herhalde okul açılacaktır! Artı, seçilememiş, seçim kaybeden MHP'li belediye başkanları da alınmış.

Şimdi, arkadaşlarımız itiraz edebilirler; ama, itiraz etmeye gerek yok; çünkü, bu Parlamento öyle bakanlar gördü ki... Bir tanesi aynen şunu söyledi: "Adalet Bakanlığına 5 000 CHP'li personel aldım; tabiî, benim partimden olacak" O, 5000 personel alınca, farkı MHP kapatıyor, 5 640!.. Eğer, yeni de alınırsa...

Yani, bir kurumu siz hem özelleştireceksiniz hem bir taraftan 5 000 insan alacaksınız; bundan samimiyet aramak mümkün değil.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu)- Bize de haber ver, biz de yerleştirelim.

BAŞKAN - Ne oluyor efendim; niye uyandınız birdenbire ?! Sabahtan beri aynı şeyi söylüyordu, şimdi niye rahatsız oldunuz?

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Bize de haber ver.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Orada vatandaş da gerçek sanıyor.

BAŞKAN - Efendim karşılıklı konuşmayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEYSEL CANDAN (Devamla)- Değerli arkadaşlar, burada alınmanıza gerek yok...

MUSTAFA YAMAN (Giresun) - Biz alınmadık...

BAŞKAN - Sayın Candan...

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Efendim kişisel söz hakkım var, 5 dakika ilave ederseniz...

BAŞKAN -Efendim, Sayın Genç'le takdim tehir eder misiniz.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Tabiî, takdim tehir ederiz...

BAŞKAN - Buyurun.

Sayın Genç, takdim tehir edersiniz değil mi?

KAMER GENÇ (Tunceli) - Anlamadım...

BAŞKAN -Sayın Veysel Candan...

Evet, buyurun efendim.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, gelelim bu Türk Telekomu böyle haraç mezat, tellal pazarı işi, yani, bit pazarı işi satışının neden zararlı olduğuna.

Şimdi, şu tarihî seyre bir bakalım. Tarih, 1853-1856 Kırım Savaşı sonrası, Osmanlı İmparatorluğu ciddî bir ekonomik çöküş içinde; ama, bugüne göre daha iyi. O  zaman, Kırım Savaşı döneminde, millî gelirinin yüzde 25'i faize gidiyordu; şimdi, yüzde 55'i gidiyor. İşte o zaman, Galata bankerlerine Osmanlı İmparatorluğu çok borçlanmış; ödeyemeyince, Düyun-i Umumiye dediğimiz, yani, Osmanlı İmparatorluğunun gelirlerinin belirli bir heyet tarafından toplanıp, borçların ödenmesine veriliyor. Yani, şimdi, aradan geçen yüzelli yılı bugünümüze getirdiğimiz zaman, bir noktada, çağdaş ve modern bir Düyun-i Umumiye oluşturmuş oluyoruz.

Değerli arkadaşlar, bakın, o bir haftalık krizde alacağımız para kaç para; 7,5 milyar dolar, IMF bize hızlı kredi verecek. Ona baktım, faiz oranı kaç; yüzde 7,5. Peki, Hazine, normalde kaçla borçlanıyor, yüzde 2,5. Yüzde 5 faiz fazla ödeyeceksiniz ve vade de kısa. O bir haftalık krizin malî fa-turası bir Türk Telekom etmiyor. Yani, yanlış atılan bir adım, yanlış alınan bir karar; geldiğimiz nokta itibariyle, fevkalade sakıncalıdır.

Ben, hükümete bir hatırlatma daha yapmak istiyorum: Gelin, söz dinleyin, bu IMF'ye lüzumundan fazla güvenmeyin. Bakın, Arjantin örneğini aldım. Arjantin'in, nüfusu 35 milyon, yüzölçümü 2,8 milyon metrekare, yani bizim 3,5 mislimiz. Doğal kaynakları çok zengin; IMF'yle stand-by anlaşması yapmışlar ve şu anda yaptıkları halde, dış borçları 200 milyar dolar; yüzde 25 işsizlik var ve 2001 yılında Arjantin, 20 milyar dolar dışborç ödeyecek ve IMF, Arjantin'e 2001'de 24 milyar dolar veriyor.

Değerli arkadaşlar, bir hafta önce olan o krizde alınacak para nereye gidecek biliyor musunuz; Merkez Bankasına değil, Hazineye, oradan da tekrar dışborçlara gidecek; o paranın, iç piyasada hiçbir değeri yok.

Aynı uygulama; baktım, ne şartlar getirmiş de, IMF, Arjantin'e ne söylemiş; maaşlara zam yok, memura sıfır zam diyor; yani, Türkiye'de biraz daha insaflılar, yüzde 10 diyorlar. Bugün, Arjantin'in geldiği nokta ile Türkiye'nin geldiği nokta arasında hiçbir fark yoktur. Türkiye ve Arjantin, IMF açısından, kobay ülke olarak kullanılmaktadır. Müsaade ederseniz, IMF yetkililerine değil, bu milletin bir vekili olarak, bu devletin bir vatandaşı olarak, bize güvenmek mecburiyetindesiniz. Yanlış atılan bir adımda hepimiz zarar görürüz. Ben, burada, hükümeti uyarıyorum; bu, benim görevimdir. Amacım, tenkit etmek değil; bu atılan yanlış adımdan bir an önce geri dönmek mecburiyetindeyiz diyorum.

Bakın, bir yıl sonra bir gün bu kürsüye çıkıp, biz söylemiştik deme durumunda kalmayalım.

Hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Şimdi, söz sırası, DYP grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş'ta.

Buyurun.

DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe tasarısının 11 inci maddesi üzerinde, Grubumun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım; he-pinizi saygıyla selamlıyorum.

Gecenin bu saatinde maddeler üzerinde getirmeye çalıştığımız görüşler, sadece muhalefet etmek anlamında değil. Burada önemli konular var; bu konuları, Genel Kurulda görüşülmesi gereğine inandığımız için huzurunuza getiriyoruz.

Bu madde, önemli bir madde. İstikrar programının geleceği, kaderi, âdeta, bu maddeye bağlanmış durumda. Bu maddeyle getirilen iki temel ilke var. Birisi, Türk Telekom satılacak, özelleştirilecek. Nasıl özelleştirileceği konusundaki tartışmalar sürmekle beraber, özelleştirmenin yapılacağı ve elde edilecek sonuçların bütçeye aktarılacağına dair özel bir düzenleme... 2,427 katrilyon, 2001 yılında, özelleştirme geliri olarak Telekomdan bütçeye gelir yazılmıştır. Bunu takip eden ikinci bir madde 1,234 katrilyon da, enerji dağıtım santrallarının devrinden 2001 yılı bütçesine gelir yazılmıştır; yani, 31 katrilyon vergi geliri toplayacak olan devlet, bu gelirlerin yüzde 10'u kadarını da, yaklaşık 3,6 katrilyonu da, bu iki kalemin satışından ve devrinden sağlayacaktır diye bütçe yapıyoruz.

Telekom konusundaki tartışma çok eski. 1991'lerden geliyor; artık, Türkiye'nin bir prestij meselesi haline geldi. Türkiye, Telekomun özelleştirilememesinden, PTT'nin T'sinin özelleştirilememesinden çok büyük kayıplar yaşadı, çok büyük kayıplara maruz kaldı. Ben, şahsen, Telekomun tümünün 1992 yılında 40 milyar dolar değer taşıdığını, bu konuda yetkili ve uzman uluslararası kuruluşlarla müzakere etmiş bir arkadaşınız olarak, Telekom konusunda Türkiye'nin yaşadığı bu talihsiz serüveni derin bir acıyla izlemiş bir arkadaşınızım. Bugün, şunu temenni edi-yorum: Her şeye rağmen, bu büyük kayba rağmen, artık, Telekom konusundaki bu tartışma ve polemik bitmeli, Türkiye, bu özelleştirmeden yüzünün akıyla çıkmalıdır ve temenni ediyorum, bütçeye de, yine, burada öngördüğümüz 2,4 katrilyonluk bu önemli geliri aktarmış olmayı diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, aynı şekilde, 2000 yılı, enerji özelleştirmesi konusunda Türk Parlamento tarihinin en yoğun çalışmalarına tanık olmuş bir yıl. Yoğun çalışmalarla Anayasa değişti, uyum yasaları değişti; ama, enerji sektöründeki yönetim kargaşası devam ediyor ve biz, enerji özelleştirmesinden bu yılın bütçesine tek kuruş aktaramadık; üstelik, enerji sektöründeki kuruluşlar, Türkiye'de zarar üretmeye ve üretimdeki bütün verimsizlikleri de, Türk Halkına, ekonomisine taşımaya devam ediyor ve yine, bir iyiniyet, bir temenni olarak ifade etmek istiyorum ki, enerji özelleştirmesinde Parlamentonun verdiği büyük desteği hükümet sonuca götürsün ve bu özelleştirmenin önündeki, enerji özelleştirmesinin önündeki engel neyse, lütfen, bunu kaldırsın.

Bu işleri bu kadar polemik konusu yapmak, bu kadar sürüncemede bırakmak, hem devlet yönetimine hem siyasî yönetime hem de parlamentolara, gerçekten, önemli moral eksiklikler taşıyor, eksiklikler getiriyor; bunların, daha fazla sürüncemede kalmamasını temenni ediyorum

Değerli arkadaşlarım, bu vesileyle, Telekomun özelleştirilmesiyle ilgili teknik bir meseleyi ifade etmek istiyorum. 1996 yılı bütçesi hazırlanırken, o yılın şartlarında devlete gelir bulmak anlayışı içinde, Telekom hasılatından, devlet bütçesine pay alınmıştır. Bu pay, özelleştirilecek bir kurum olması nedeniyle, avans olarak alınmıştır. Bu avansı, biz, bugün, çok ileri boyutlarda artırarak, yaklaşık 2,5 milyar dolar seviyesine yükselttik ve 2,5 milyar dolar Telekom borcu yarattık; bu borcun karşılığında da, 4 üncü GSM lisansını Türk Telekoma bedelsiz verdik; yani, bedel, 1996 yılında alınmış katkı paylarının astronomik faizlerle 2,5 milyar dolara yükseltilmesi şeklinde ortaya çıktı. Devlet, bu borcu karşılığında, bu sentetik borcu karşılığında, Türk Telekoma bu borç karşılığı olarak, 4 üncü GSM'i 2,5 milyar dolar değerle, bir şekilde, bedelsiz devretti. Dolayısıyla, bugün, Türk Telekomun aktifinde, Telekom iştiraki olarak, sadece bu GSM'in bedeli olarak, 2,5 milyar dolarlık bir varlık var. Artık, Türk Telekomun özelleştirilmesi meselesinin bu boyutunu da gündemde tutarak, bunu da, açık ve net şekilde, kamuoyuna ve ilgili piyasa çevrelerine, alıcılara, potansiyel alıcılara ifade ederek, bu sistemdeki tıkanıklığı aşmak için, Türkiye, bir gün daha kaybetmemelidir. Gecenin bu saatinde bu uzun serüveni daha fazla uzatmak istemiyorum.

Türkiye için bu iki önemli özelleştirmede, somut, acil, doğru adımlar atılmasını ve bütçede beklediğimiz bu kaynağın da bir an önce temini konusundaki iyi niyet dileklerimi ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kabataş.

Efendim, şimdi, söz sırası, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç'te; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, Telekomun özelleştirilmesine ilişkin bir madde.

Değerli milletvekilleri, küreselleşen ve globalleşen bir dünyada, artık, bir ülkenin diğer bir ülkeyi işgal etmesine gerek yok; onların stratejik değeri olan kaynaklarını belirli devletler elde ederlerse, o devlet zaten işgal edilmiş demektir. Stratejik değeri olan nedir; Telekomdur, petroldür, telefondur, elektrik üretim ve dağıtımıdır ve bunun gibi çok önemli şeylerdir. Tabiî, bunlar, çok büyük ekonomik potansiyele sahip olan şeylerdir.

IMF diyor ki "ey Türkiye Cumhuriyeti, sen, yüzde 33 hisse senedini satacaksın ve buna yönetim yetkisini de vereceksin."

Bakın, değerli milletvekilleri, bu, dünyada olmuş, birçok ülkelerde olmuş. Ne olmuş biliyor musunuz?.. Düşünebiliyor musunuz ki, Türk Telekomun başına bir yabancı genel müdür geldi, yönetim kurulu geldi. Ne yapacak; bir sene çalışacak, ertesi gün diyecek ki "kardeşim, bu sistem eskidi, ben bunun yerine yeni bir sistem getiriyorum." Para kimden; devletten. Mecbur yapacaksınız; çünkü, yönetim onda. Bu, tamamen kapitülasyonların Türkiye'de uygulanmasıdır. Bu, birçok yabancı devletlerde uygulanmıştır.

Aslında, geçmişte, böyle maddeler olmadığı için, bu maddeler üzerinde konuşmuyorduk; ama, gerçekten Türkiye'nin geleceğini karanlığa götürüyoruz.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Özelleşmesin mi?

KAMER GENÇ (Devamla) - Özelleşmesin... Gerekirse özelleşmesin canım; yani, ben getirip de, benim halkımın geleceğini karanlığa götürecek bir uygulama yapacaksam, özelleşmesin. Şimdi, ben, Amerikalı bir genel müdürü, Fransız bir genel müdürü getirip de Telekomun başına geçirirsem, onu yönetim kurulunun başına geçirirsem, ondan sonra, o da her gün zam yaparsa, her gün "efendim, şurası eskidi, burası eskidi" der, ücretleri artırırsa, yine belirli yerlere hizmet götürmezse, tabiî özelleşmesin.

Petrol Ofisini özelleştirdiniz, galiba 1 milyar 260 milyon dolara. Bunu alan Doğan Holdinge, getirdiniz, İş Bankasından ve Vakıfbanktan 250 milyon dolar verdiniz. Yine, söylenildiğine göre -çok emin de değilim- Petrol Ofisinin İstanbul'daki bir arsasını 1 milyar dolara sattı, bedavaya kaldı.

Tabiî, siz bunları verirken, devlet kaynaklarını bu kadar alan kişiler ne oluyor... Efendim, bir günde, iki günde, bir haftada devletin Merkez Bankasından 7 milyar dolar giderken, Doğru Yol Partisinin Genel Başkanı aleyhine sürmanşet manşetler atılıyor. Şimdi, beni, Kamer Genç'i Kızılay'da asın veyahut da başka bir partinin liderini asın, Türkiye'yi düzeltebilir misiniz? Yani, şu memleketin kaynaklarını, birtakım siyasî amaçlar uğruna böyle peşkeş çektirmeyin.

Değerli milletvekilleri, bakın, bizim -ben, biraz önce de söyledim- Tunceli'de, elektrik dağıtım işini yapan Tedaş'ı, 60 milyon dolara otuz yıllığına bir şirkete vermişler; Tunceli, Malatya, Bingöl ve Elazığ... İnanınız ki, yüzde 10 değerinden daha aşağı bir değere veriyorsunuz. Böyle olur mu, bu insanlar alınlarının teriyle bu paraları aldılar, bu tesisleri kurdular ve üstelik de, verdiğiniz bu insanlar, yarın oraya hizmet de götürmeyecekler.

Ben, şuna inanıyorum ki, eğer, Tunceli'nin bu elektrik dağıtım işi özelleştirilirse, yarın hiçbir yere hizmet gitmeyecek ve adam, pahalı pahalı faturalar da gönderecek. Ondan sonra, vatandaş, hizmet gitmeyince ne yapacak; arkasında vatandaşın gücü var mı?

Bugün, medya patronlarına bütün elektrik üretimini, dağıtımını vermişsiniz. Hakkâri'de, elektriği, 14,5 sente ANAP'ın bir yakınının adamından satın alıyorsunuz, bana söylediler orada; yani, Türkiye'de 5 sente elektrik satın alınırken, kendi yandaşlarınızdan, elektrik üreten kişilerden 14 sente elektrik satın alıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bizim kimseyle bir hesabımız yok. Bizim istediğimiz, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin refah devleti olması ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinde vatandaşın sömürülmemesidir. (DYP sıralarından alkışlar)

Eğer, istiyorsanız, bunları burada tartışalım, size kaynak verelim; hangi şirketten, hangi kaynaktan, hangi holdingden ne miktarda, kimin lehine ne kadar menfaat sağladığınızı çıkaralım burada söyleyelim. Bizim görevimiz ne; biz, Türkiye Büyük Millet Meclisine milletvekili olarak, bazı holdinglerin kazanç sağlaması için mi buraya geldik; yoksa, Türk Halkının menfaatını korumak için mi buraya geldik; yoksa, birtakım insanlar buraya getiriyorlar bazı gerçekleri bizden saklıyorlar mı?!.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - Yani, isterseniz, başka maddelerde konuşayım.

BAŞKAN - Efendim çok söz almışsınız; zaten, bütün maddelerde tekrar edeceğinizi tahmin ediyorum; onun için, bu geceyi hep beraber geçireceğiz.

Teşekkür ederiz, buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) - Fazla canınızı sıkmayayım; ama, doğruları söylediğime inanmanızı istiyorum; saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

HASAN AKGÜN (Giresun) - Hep aynı şeyleri söylüyorsunuz!

KAMER GENÇ (Tunceli) - O zaman, sen hiçbir şeyi anlamıyorsun; kendini muayene ettirmen lazım!

BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayalım...

11 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

Katma bütçeli  idarelere Hazine yardımı

MADDE 12. - a) Katma bütçeli idarelerin bütçelerini denkleştirmek amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesinin Hazine yardımı (Yükseköğretim kurumlarının cari hizmet maliyetlerine yapılacak devlet katkısı dahil) tertiplerine ödenek ve karşılığı ilgili katma bütçenin (B) cetveline gelir yazılan miktarlardan, bu amaca göre fazla olduğu tespit edilen kısımlar, malî yıl sonunda Hazine Müsteşarlığı ile mutabakat kurulmak suretiyle ilgili idarelere ödenmeyerek Maliye Bakanınca iptal edilir.

Ayrıca, Vakıflar Genel Müdürlüğü dışındaki katma bütçeli idarelerin malî yıl sonuna göre Maliye Bakanlığınca tespit olunacak bütçe fazlaları genel bütçeye gelir yazılır.

b) Hazine yardımı alan katma bütçeli idarelerin bütçelerinde, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 48 inci maddesinin (C) ve (D) bentleri ile 59 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, yılı içinde gerçekleştirilecek ödenek artışları, Maliye Bakanlığınca Hazine yardımı ile ilişkilendirilerek yapılabilir.

BAŞKAN - 12 nci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12 nci madde üzerinde, Grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

12 nci madde, katma bütçeli idarelere Hazinenin yardımını düzenlemektedir. Genel bütçe ve katma bütçenin global olarak büyüklüğü, 48 060 000 000 000 000; ancak, Hazineden yardım olarak, katma bütçeli idarelere 4 764 252 200 000 000 lira ilave edilmek suretiyle, ikisinin genel büyüklüğü 52 824 252 200 000 000 liraya yükseltilmiş; diğer taraftan, Hazine yardımı, tekrar tenkis edilmek suretiyle, yani, bu yukarıda ilave edilen 4 464 252 200 000 000 lira tenkis edilmek suretiyle, 48 360 000 000 000 000 liraya çıkarılmıştır.

Katma bütçeli idarelere baktığımız zaman, ki, bunların sayısı 65'tir, ilk 11 tanesi, çeşitli bakanlıklara bağlı genel müdürlüklerdir. Bunlar; Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, Telsiz Genel Müdürlüğü ve diğerleri de üniversiteler olmak üzere tamamı 65 tanedir.

Değerli milletvekilleri, katma bütçeli idareler, daha ziyade üretime yönelik ve üretimin temelini teşkil eden altyapının yapıldığı, altyapıyı gerçekleştiren kamu kuruluşu müesseselerdir. Küreselleşen dünyada toplumların temel meselesi, rekabet gücü olan işyerlerinin genişletilmesi yoluyla büyümenin ve istihdam artışının gerçekleştirilmesidir. Günümüzde, bilhassa işyerlerinin dünya piyasalarına açılmasında ihracata dayalı sanayileşme stratejilerinin temel unsurlarını oluşturmaktadır. Böyle bir hedefe varmada, bir yandan, işletmeler verimli çalışmaya yönlendirilirken, öte yandan, nitelikli üretim yapan yüksek teknolojiye dayalı esnek üretim yöntemini uygulama yetisi başarının temel belirleyicisi olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, hayat standardının iyileştirilmesinin mecburi şartı, günümüzde rekabet gücü, üretim ve istihdamın artmasıdır. Rekabet gücünün artması, üretimin, ihracatın, kârlılığın ve yeni yatırımların artmasına yol açmaktadır. Bu durum ise, işsizlik ve yoksulluğun, hatta, yolsuzluğun azalmasına imkân sağlayacaktır.

Değerli milletvekilleri, tüm dünyada teknolojik ilerlemelerle birlikte görülen yüksek nitelik, düşük maliyet, işçi sayısının ve fazla çalışma saatlerinin azaltılması yanında, sıfır hata, stoksuz çalışma, tam zamanında üretim, yalın üretim, toplam kalite anlayışları gündeme gelmiştir. Üretim tekniklerindeki bu değişmelerin sonucu olarak, eğitim ve yeniden eğitim programlarına verilen önem de artmıştır. Pasif iş piyasası politikaları terk edilerek, müessir iş piyasası politikalarına önem vermeye başlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, tamamlanan yüzyılın son çeyreği, ekonomik, teknolojik ve toplumsal alanda devrim niteliği taşıyan çok önemli değişmelerle doludur. Bu değişmelerin gerisinde, kuşkusuz, büyük teknolojik devrimler ve dünya çapında ekonominin yeniden yapılanması bulunmaktadır. "Endüstri ötesi" ya da "bilgi çağı" olarak nitelendirilebilecek bu yeni yapıların özellikleri, üretimin, mallardan hizmetlere dönüşmesi, yönetici ve profesyonel mesleklerin artışı, tarım ve imalat işlerinin daralması, işlerin bilgi taşıma niteliğine bürünmesidir.

Değerli milletvekilleri, bu çerçevede, kamu iktisadî teşekkülleri ve katma bütçeli idareleri değerlendirdiğimizde, hakikaten, dünyanın çok gerisinde olduğumuz görülecektir.

Gecenin bu ilerleyen saatlerinde daha fazla vaktinizi almamak için, bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akın.

Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

Kişisel söz isteyen?.. Yok.

12 nci madde üzerindeki görüşmeler bitmiştir.

12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum :

Resmi taşıtlar

MADDE 13.- Genel bütçeye dahil daireler ve katma bütçeli idareler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşların, yıl içinde her ne şekilde olursa olsun edinecekleri taşıtların cinsi, adedi ve hangi hizmette kullanılacağı "T" işaretli cetvelde gösterilmiştir. Bu cetvelde gösterilenler dışında taşıt edinilemez.

237 sayılı Taşıt Kanununa ekli (1) sayılı cetvelde belirtilenlerin (Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı hariç) emir ve zatlarına verilenler, (2) sayılı cetvelin 1 ve 2 nci sırasında yer alanlar, güvenlik önlemli (zırhlı) araçlar ve  koruma altına alınanlarla ilgili yönetmelik hükümlerine göre tahsis olunan araçlarla Emniyet Genel Müdürlüğünce, Dünya Bankası kredisi ile trafik güvenliğini  geliştirmek amacıyla  satın alınacak özel donanımlı taşıtlar  dışında hibe dahil, her ne suretle olursa olsun yabancı menşeli binek ve station-wagon cinsi taşıt edinilemez.

Yerli muhteva oranı % 50'nin altında olan taşıtlar yabancı menşeli sayılır.

BAŞKAN - 13 üncü madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Mustafa Geçer; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubumuz ve kendi adıma Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum.

13 üncü mezkûr maddede, resmî taşıt alımlarıyla ilgili düzenleme getiriliyor ve bu resmî taşıtların alımları, cinsleri, adetleri, hangi alanda kullanılacaklarıyla ilgili düzenlemeler yapılıyor. Bazı kurumların dışındaki diğer kamu kurumları ve dairelerin de binek veya station wagon tipi araçlarının yerli olması, burada öngörülmüş.

Türkiye'de her alanda savurganlık ve israf olduğu gibi, kamu alanında resmî taşıtlarda da büyük bir savurganlık vardır. (T) işaretli cetvelde, katma bütçeli daireler ve genel bütçeli dairelerin araçlarının toplam sayısına baktığımızda, 88 826 olduğu belirtiliyor. Bunlar, tabiî, kamu alanında büyük israflara ve masraflara neden oluyor. Türkiye'de, gerçekten, büyük bir makam araçları veya kamu kuruluşlarına tahsis edilmiş araç israfı vardır. Batı ülkelerinde bu kadar yoktur. Bizde, kamu alanında, belki, Almanya'dan daha fazla makam aracı ve diğer araçlar kullanılmaktadır. Bunların da bütçeye yükleri, küçümsenecek kadar değil, çok büyük rakamlara baliğ olan masraflara neden olmaktadır.

Sayın Maliye Bakanımızın bir açıklamasında, sadece kamu alanındaki binek otolarının sayısının 42 411 adet   olduğu ifade edilmektedir ve bu araçların, ekim sonu itibariyle, sadece bakım ve onarım giderlerinin de 65 trilyon lira olduğu ifade edilmiştir. Burada, diğer araçları da dikkate aldığımızda, 88 826 aracın sadece bakım-onarım giderlerinin 150 trilyonu bulduğu ifade edilebilir. Bu da oldukça büyük bir rakamdır. Bununla birlikte, bakım-onarım dışında, akaryakıt giderleri, amortismanları, bunların personel giderleri de dikkate alındığı zaman, gerçekten, büyük bir rakama baliğ olmaktadır. Burada, aşağı yukarı, sadece binek otolarının oniki aylık giderini 78 trilyon lira varsaydığımız zaman -65 trilyon liralık on aylık giderine 13 trilyon lira daha eklendiğinde, 78 - 80 trilyon lira civarında bir miktara baliğ oluyor -bütçe içerisindeki ödeneklere baktığımızda, bunun, Cumhurbaşkanlığı bütçesi, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı bütçesi, Devlet Planlama Teşkilatı bütçesi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesi, Denizcilik Müsteşarlığı bütçesine ayrılan ödenekten çok daha fazla bir rakam olduğunu görüyoruz.

Bu araçların, bakım-onarım giderleri dışında, diğer giderleri de vardır; akaryakıt gideri vardır, her aracın bir şoförü vardır, personel gideri vardır, amortismanları vardır, alım-satım gideri vardır. Bunlar da dikkate alındığı zaman, gerçekten, bu alanda büyük bir savurganlık olduğunu görüyoruz. Bu savurganlıkların da, behemehal giderilmesi lazım; çünkü, bütçe açıklarının, kamu finansmanı açıklarının kapatılması için büyük borçlanmaların olduğunu görüyoruz, yeni yeni vergi ihdaslarının olduğunu görüyoruz. Bu toplanan vergilerin ve borçlanılarak temin edilen kaynakların da yerinde harcanması gerektiğine inanıyorum.

Burada, belki, bu araçların lüzumu vardır ve resmî kurumların, kuruluşların makam otolarına veya diğer araçlara muhakkak ihtiyacı vardır; ama, bu, başka yollardan da giderilebilir diye düşünüyorum. Nasıl giderilir?.. Mesela, önemli bir konu -bugün, özelleştirme gündemdedir Türkiye'de- bu araçlar özelleştirilebilir ve özelleştirildiği zaman, gerçekten, devlet veya bazı kamu kurum ve kuruluşlarımız, ihaleyle, bu hizmetleri satın alabilirler. Bunu, İstanbul'da Bağcılar Belediyemiz uyguladı. Geçen yıl Başkanla görüştüğümde, Bağcılar Belediyesinde, bir otomobilin belediyeye masrafının, akaryakıt, personel, amortisman, bakım-onarım giderlerinin aşağı yukarı 1 milyar liranın üzerinde olduğunu söylemişti; yani, bir otomobilin aylık masrafı 1 milyar liranın üzerinde. Ancak, bunu, piyasadan, ihaleyle, özelleştirilerek temin ettiğimiz zaman, yani kiralayarak bu hizmeti gördürdüğümüz zaman, aşağı yukarı bunun yarı fiyatına mal olmaktadır. Bazı kurumlarda belki özelleştirilemez; ama, devletin çok kurumunda, bu araçlar, taşıma sözleşmeleriyle, hizmet satın almak yoluyla temin edilebilir. Üstelik, kiralama yoluna gidildiği zaman, bu aracı kiralayan vatandaşlar, araç sahipleri de, vergi mükellefi olup, almış oldukları kira üzerinden devlete ayrıca bir vergi ödemekteler. Dolayısıyla, genel bütçeye, bu araçlardan temin edilen hizmetin maliyeti; devletin sahip olması yerine, kiralamayla yapıldığı zaman, yani, özelleştirilerek bu hizmetler görüldüğü zaman, belki de yüzde 30 seviyesine inecektir diye düşünüyorum.

Diğer bir şey de olabilir... Bir genel müdürün makam aracı vardır veya bir belediye başkanının makam aracı vardır. Bu araçlar, aşağı yukarı sabahleyin, genel müdür veya makam aracı olan bir devlet personelini alıp makamına getirir, akşam da tekrar götürür. Şoför, orada, akşama kadar bekler. Şoförün personel giderleri vardır, aracın amortisman giderleri vardır, akaryakıt giderleri, bakım- onarım giderleri vardır. Bunlar böyle değil de... Aşağı yukarı, bu makamlarda, makam otosu olan birçok personelin veya kamu görevlisinin, aslında, özel otoları da vardır. Kiralama yoluna gidilmediğinde, onlara aylık 50 milyon lira, 100 milyon lira benzin yardımıyla da bunlar temin edilebilir aslında; ama, bu yönlere gidilmiyor, çok büyük rakamlar, maalesef, bu alanlarda devletin kaynakları da israf ediliyor.

Özelleştirme alanında atılan adımlar ve özelleştirme maliyetlerinin, özelleştirme gelirlerinin üstünde olduğu da Türkiye'de görülüyor. Bir taraftan devletin giderleri, israflar kısılmaya çalışılırken, diğer alanlarda çok daha büyük masraflar yapıldığını görüyoruz. Burada, aslında, kamu finansman açıklarının giderilmesi için özelleştirme yapılırken, bir tarafta büyük masraflar yapılırken, enflasyonla mücadele yapılırken, başka metotlar kullanılmıyor; sadece vergi salarak veya rant ekonomisi üstüne oturtulmuş bir politika izlenerek, ekonominin dengeye gelmesine çalışılıyor veya ekonominin istikrara kavuşmasına çalışılıyor; ama, görüyoruz ki, ekonomi istikrara kavuşmuyor; çünkü, Türkiye'de, 1950'lerden bu yana ekonomik tedbirler alınmış, istikrar programları uygulanmış, IMF reçeteleri uygulanmış; ancak, görüyoruz ki, Türkiye'de hâlâ  bir ekonomik istikrar yakalanamamıştır. 57 nci hükümetin, ekonomiye son derece müdahale ederek enflasyonu bir miktar aşağı çekmesi karşısında, diğer ekonomik göstergeler hiç iç açıcı değildir. Bu, kalıcı bir istikrar olmayacaktır. Geçenlerde gördüğümüz kriz de bunu zaten kanıtlamıştır. Bir gecede repo faizlerinin yüzde 2 000'e çıktığını görüyoruz. IMF'nin ve Dünya Bankasının el açmasıyla, belki de paraşütsüz aşağı düşen ekonomi birazcık durdurulmuştur; ama, müdahalelerle ekonominin istikrara kavuşturulması mümkün değildir. Ekonominin kendi mantığı içerisinde bunun yapılması gerekir.

Ekonomide genel bir kural vardır, "tasarruf eşittir yatırım" diye; ama, maalesef, Türkiye'de tasarruf sahipleri yatırıma gitmemektedir. TÜSİAD'ın 1999 ekonomik raporunu incelediğimiz zaman, gelir kalemlerinin yüzde 80'ini faiz gelirleri oluşturmakta, yüzde 20'sini ancak faaliyet gelirleri oluşturmaktadır. O zaman, tasarruf, tamamen rant ekonomisine yönlenmiştir Türkiye'de. Devletin de iç borçlanmaya olan -dış borçlanma yapamadığı için- çok büyük ihtiyacı karşısında, âdeta, bu, teşvik edilmekte. Böylece, elinde tasarrufu olan büyük tasarruf sahipleri yatırıma intikal ettirmemekte, üretim artmamakta, yatırım olmamakta, istihdam genişlememekte ülkede; ancak, bunlara rant gelirleri, faiz gelirleri sağlanmaktadır. Faiz gelirlerinin üzerinden de, aslında, çok fazla bir vergi alınmamaktadır.

Hükümetimizin, yeni vergiler ihdas ederek; zaten, mükellefiyet kaydı yapılmış mükellefe yeni yeni vergiler koyarak onları daha fazla ekonomik krizin veya sıkıntının içine sokmasıyla, bu alanların veya devlet israflarının, finansman açıklarının kapatılması yoluna gidilmesi yanında, tasarrufların yatırıma yönlendirilerek, aslında, yatırımın teşvik edilmesiyle, faiz alanlarına, rant alanlarına gitmesi önlenerek, Türkiye'de üretimin artırılması, istihdamın artırılmasıyla birlikte ihracatın da artırılması, dış ödemeler açığının daha çok kapatılmasına sebebiyet vereceğinden, bu yönde bir çalışmanın yapılması gerektiğine inanıyorum; ama, maalesef, âdeta, faiz ve rant ekonomisi teşvik edilmekte.

İçborçlara bakıyoruz; bütçe içindeki 28 katrilyonluk transfer harcamasının, çok büyük kalemin içinde, 16 katrilyonunu faiz giderleri oluşturmakta. Bu faiz giderleri analiz edildiği zaman, 14,3 katrilyonluk faiz, yani, 20 milyar dolar dolayındaki bir faiz ödemesi, 60 milyar dolar dolayındaki içborca ödenirken, 120 milyar dolar dolayındaki dışborca 2,380 katrilyon, yani, 3 milyar dolar ödenmektedir. Böylece, görüyoruz ki, iç borçlanmanın da maliyeti, kamuya, kamu maliyesine son derece yüksek olmaktadır.

BAŞKAN - Sayın Geçer, toparlayın lütfen.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Dış borçlanma edinemiyorsa, iç borçlanmanın artırılması, kamu maliyesinin kamu finansman açıklarının son derece büyümesine neden olmakta ve toplanan vergilerin yüzde 100'ü aşkın bir kısmı faizlere gitmektedir. Ancak, Gelir Vergisi alanında yeni tedbirler alınması gerekirken, hayat standardı yasası yeniden getirilerek, aslında, devletin ve maliyenin inceleme elemanlarının mükellefleri inceleyebilmeleri yüzde 3-4 dolaylarında kaldığı için, mükelleflerin tamamının üzerinde bir inceleme yapılamadığından, âdeta, bir maktu vergileme veya götürü vergileme sistemi getirilip, yeniden, herkes bir vergi kaçakçısı kabul edilerek, âdeta, maktu bir rakam üzerinden hayat standardı diye, maliye sistemimize, vergi sistemimize yeni bir sistem tekrar getirilmiş...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlayın lütfen.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, lütfen toparlayın... Çünkü, müsamaha edemeyeceğim... Bakın, daha 13 üncü maddedeyiz...

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Tamam Başkanım; bitiriyorum.

Bu alınan vergilerin geniş alanlara yaygınlaştırılması, denetlenmesi ve kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınması kaçınılmazdır ve bu şekilde yapılan bir politikayla,-tahmin ediyorum- kamu finansman açıkları ancak kapanacak, ekonomi istikrara kavuşacaktır diye düşünüyor; Heyetinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Geçer.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

Müsamaha, bugün yok, biliyorsunuz; teşekkür ederim efendim.

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 2001 yılı bütçesinin ilgili maddesi hakkında, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili bütçeyle, taşıt alımı için 44,2 trilyon lira para konulmuştur. Peki, bu vergi kimden alınacaktır; bu vergi, berberden alınacaktır; kimden alınacaktır; öğrenciden alınacaktır, vatandaşın içtiği sudan alınacaktır, vatandaşın kullandığı doğalgazdan alınacaktır, vatandaşın kullandığı tüpten alınacaktır, taksiciden alınacaktır, taksicinin kullandığı LPG'den alınacaktır, elektrikten, esnaftan, velhasıl tüm Türkiye'den alınacaktır. Bu, bir israftır. Bürokratların keyfi için veyahut da gereksiz bir düşünce için bu kadar para ayrılacaktır. Ne olur, sayın bürokratlarımız daha düşük modelli arabaya binsinler.

Gelin, bu parayı -bakın, o kadar çok para harcayacağımız yer var ki- Ispartamızın Sütçüler yo-luna harcayalım, Yalvaç'ın Yarıkkaya Köyünün yoluna harcayalım, Dereboğazı yoluna harcayalım, Antalya-Alanya yoluna harcayalım, Eğirdir Gölünün temizlenmesi için harcayalım, devam eden, kaynak yetersizliğinden dolayı çürümekte olan DSİ'nin yatırımlarına harcayalım.

Değerli milletvekilleri, gecenin bu saatinde, devletimize bir yandan ilave gelir elde edeceğiz diye kılı kırk yarıyoruz; böyle bir bütçenin mantığı var mı? Bakın, 1994 krizinde 10 000 tane araç satılmış, el konulmuş. Bu stabilizasyon politikası, bana göre, yanlış bir politikadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2001 yılı bütçesinde yaptığımız analizde, özveri sadece dargelirlilerden beklenmektedir. Oysa, enflasyon karşısında başarılı olmanın tek yönü, özverinin eşit paylaşımı ve üretimin artışıdır. Değilse, üretim artmadan enflasyonun düşürülmesi mümkün değildir. Hükümet, istikrar sağlayacağından bahsetmektedir. Oysa, hükümetin istikrar sağladığı konu, zenginlik değil, fakirlik ve yoksulluk üzerine istikrar sağlanmasıdır.

Hükümetlerin amacı, insanları fakirleştirmek değil, insanları zenginleştirmektir. Dört yıldır uygulanan ekonomik politikalar neticesinde, ülke insanı açlığa, sefalete, yoksulluğa itilmiştir. Kalkınma, ilk defa, bu hükümet döneminde eksi 3'lere kadar düşmüştür. Millî gelirimiz 3 250 dolardan 2 750 dolarlara kadar düşmüştür. Fakirleşmede dünya 93 üncülüğüne kadar düşülmüştür. Enflasyon hedefleri, bunca ağır uygulamalara rağmen, istenilen seviyelere düşürülememiştir. Bunca zaman boşa harcanmış olup, insanların yaşadığı enflasyon ise, hükümetin ilan etmiş olduğu enflasyondan farklı bir durum yaratmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, iki türlü enflasyon yaşamaktayız. Ülkemizde, bir, hükümetin kayıtlar üzerinde gösterdiği enflasyon; bir de, vatandaşın sabahleyin kalktığı, yaşadığı enflasyondur. Önemli olan, vatandaşın yaşadığı gerçek enflasyon ise, en iyimser tahminlerle yüzde 55'lerde olandır. Kaldı ki, özel sektör de bunu uygulamaktadır. Aslında, hükümet de bunu uygulamaktadır. Hükümetin uyguladığı, işçiye, memura, dargelirliye, esnafa, Bağ-Kurluya, üreticiye, esas, göstermek için uyguladığı enflasyondur. Hükümet, uygulamalarında ise, özel sektörü baz almaktadır. Örneğin, gecikme zamları yüzde 72'lere varmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi, bir milletin hükümranlık hakkının en açık göstergesidir. Anayasamıza göre vergi, kanunla konulur ve kanunla kaldırılır. Verginin adil olması ve kişilerin ödeme güçlerine göre alınması, yine, bir anayasal kuraldır. Verginin toplanması kadar, harcanması da önem arz etmektedir; çünkü, milletin, dişinden tırnağından artırarak ödediği vergilerin, toplumun daha bir refah düzeyine ulaşması için harcanması gerekmektedir.

Acaba, gerçekten, toplanan vergiler, toplumun daha iyi bir refah düzeyine ulaşması için harcanıyor mu? Bunun en iyi göstergesi, hükümetin Parlamentodan geçirdiği 2000 malî yılı bütçesidir. Alınan tüm ekonomik tedbirler, IMF'nin talepleri olarak gündeme gelmekte, hükümetçe de itirazsız bir şekilde uygulanmaktadır.

Açıkça söylemek gerekirse, bugüne kadar IMF reçetelerini uygulayan hükümetler başarılı olamamıştır. Başarılı oldularsa bile, alınan yardımların da en az 40 milyar dolar olduğudur. Bugün, bütün dünyada, 12 ülkede uygulanan bu program, sadece ve sadece bir ülkede başarılı olmuştur. Bu hükümetin de başarılı olamayacağını, biz daha önceden söyledik. İşte, ortaya çıkan kriz, bunu açıkça göstermektedir.

Ancak bu hükümetin başarılı olduğu tek şey, dargelirli vatandaşlarımızı ezme konusudur. İşçi, memur, emekli, esnaf başta olmak üzere, şu anda, çok ağır bir fatura ödemektedirler. Enflasyonu indirme pahasına bu kesime çok ağır bir darbe indirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2001 yılı bütçesi bu haliyle anlamını kaybetmiştir. Şöyle ki : 2001 yılı bütçesinin gelir ve gider hedefleri, son üç haftanın ekonomik gelişmeleri sonucunda, hazırlandığı günkü koşulların ötesine taştığından, yeni dengelere oturmak zorunda olan ülke ekonomisinde, büyük değişikliklere uğramak zorunluluğuyla karşı karşıya bulunmaktadır. Bu çerçevede, artık, bütçeyi bu haliyle görüşmek, rakamsal hedeflerini tartışmak gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Zaten, yeterince samimî olmayan; yani, giderleri düşük, gelirleri iyimser tahminlere dayanan bu bütçe, son haftalarda ortaya çıkan ekonomik krizin etkilerinden dolayı da tüm anlamını yitirmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerek yurtiçi gerekse yurtdışı piyasalarda Türk ekonomi yönetimi ve dolayısıyla, ekonominin geneli hakkında oluşan güvensizliğin yarattığı ek maliyetler, bütçenin temel harcama kalemlerinde oldukça radikal değişiklikler gerektirecektir. Dar anlamda faiz ödemelerini, geniş anlamda da yabancı sermaye girişi ve özelleştirme programını etkileyecek bu olgu, bütçenin harcama yükünü artıracaktır. Gelir cephesinden bakıldığında da, büyük bir durgunluğun eşiğine gelen piyasalardan dolayı, hedeflenen verginin -özellikle, dolaylı vergilerin- tahsilinin imkânsızlığı ve ödeme sıkıntısına maruz kalacak iş dünyasının desteğinden yoksun bir ortamla karşı karşıya kalınacaktır.

BAŞKAN - Toparlıyorsunuz, değil mi efendim...

RAMAZAN GÜL (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu nedenlerle, daha şimdiden iddia ediyoruz ki, 2001 yılına ait makro ekonomik dengelerle ilgili hedeflerin hemen hemen hiçbiri realize olmayacaktır. Büyüme hızı ve enflasyon için öngörülen hayalî hedefler revize edilmek zorunda kalınacak; bunlar baz alınarak hazırlanan bütçe büyüklükleri ve dengesi de, her halükârda gerçekleşmeyecektir. Dolayısıyla, bu hükümet, yılın üçüncü çeyreğinde ek bütçe talebiyle, Yüce Meclisin huzuruna gelecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; belirtilen gerekçelerle, 2001 yılı bütçesi ciddî bir şekilde revize edilmediğine göre, üç aylık geçici bir bütçenin uygulamaya konması ve bu süre zarfında, ciddî, ekonominin ihtiyaçlarına cevap verebilecek rasyonel bir bütçenin hazırlanması, daha doğru olacaktır.

Bu nedenlerle, bu bütçe üzerinde daha fazla durmanın bir anlamının kalmadığı düşüncesiyle, hükümetin son bir yıllık icraatının ana hatlarıyla tartışılmasına ağırlık verilmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorsunuz.

RAMAZAN GÜL (Devamla) - Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Bugün, müsamahasız bir Başkanım.

Teşekkür ederim efendim.

Şimdi, şahsı adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 2001 yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesinde şahsım adına söz aldım; bu vesileyle, he-pinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddede "genel bütçeye dahil daireler ve katma bütçeli idareler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşların yıl içinde her ne şekilde olursa olsun edinecekleri taşıtların cinsi, adedi ve hangi hizmette kullanılacağı (T) işaretli cetvelde gösterilmiştir" deniliyor. Yine, burada, yabancı menşeli binek ve station wagon cinsi taşıt edinemeyecek olan kurumlar belirtiliyor.

Değerli milletvekilleri, bu (T) işaretli cetvellere baktığımız zaman şunu görüyoruz: 30 Haziran 2000 tarihi itibariyle taşıt sayısı, 88 826. Haziran sonu itibariyle. Şimdi, 2001 yılında alınacak taşıtları, ben, tek tek topladım buradan, (T) cetvelinden. Genel bütçeli daireler için 2 589, katma bütçeli idareler için 606 olmak üzere, aşağı yukarı, 3 000'in üzerinde yeni taşıt alınacağını söylüyor bu bütçe, 2001 yılı bütçesi. Şimdi, bunların da yarıya yakın kısmı, binek arabası. Biz, burada, kaynak yokluğundan, efendim, kamu maliyesinin içerisinde bulunduğu sıkıntılardan söz ediyoruz; Sayın Bakan, sunuş konuşmasında, bunun üzerinde duruyor; ama, bir taraftan da, kamu harcamalarımıza bir sınır getirmek, bunu bir disiplin altına almak yoluna, ne yazık ki, hükümet gitmiyor. Sayın Bakan, evet, yapacağız diyor; ama, her sene aynı şey söyleniyor; ama, ne hikmetse, taşıtlar alınmaya devam ediliyor, lojmanlar yapılmaya devam ediliyor, sosyal tesisler yapılmaya devam edili-yor ve bu kaynaklar, ne yazık ki, çarçur ediliyor. Yazıktır, günahtır; bu yapılanlar, bu alınan arabalar, yapılan binalar, bu milletten çok zor şartlar altında alınan vergilerle yapılıyor, çok yüksek faizlerle alınan borçlarla bunlar yapılıyor.

Biz, eğer, bu kaynaklarımızı, elde ettiğimiz gelirleri, çok verimli bir şekilde harcamış olsak, hükümet buna itinayla yaklaşmış olsa, hizmetler yapılır ve millet, bugün içerisinde bulunduğu sıkıntıları yaşamaz. Esnaf bir taraftan bağırıyor, emekli, memur, işçi bir taraftan bağırıyor, sıkıntılar üst üste gelmiş; ama, bir türlü, hükümet, bu israftan kendini kurtarıp da, bu hizmetleri yapamıyor.

Şimdi, bakın, bugün, yine, bir yazı elimize geldi. Sındırgı Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Sayın Sadettin Dolak "esnaf sıkıntıda" diyor "Bağ-Kurla ilgili bir sürü sorunumuz var. Krediler durdu. Eğer, kredi almaya kalksanız, git, Bağ-Kurdan, borcun var mı yok mu, kâğıt getir diyorlar." diyor. Öbür taraftan, emekli olan esnaf ve sanatkâr tekrar çalışmaya başlasa, yüzde 10 destek primi istiyorsunuz; hastaneye gitse, muayene olmak istese, emeklisinden yüzde 10, normal çalışanından yüzde 20 muayene ücreti istiyorsunuz. Peki, gelin, o zaman, bu kaynakları esnafa aktaralım, esnafa ve sanatkâra verelim, yatırımlara aktaralım. Niye, paraları çarçur ediyoruz? Ha bire araba almaya, ha bire lojman yapmaya, ha bire sosyal tesis yapmaya çalışıyorsunuz. Bu yanlışlardan dönmeniz lazım.

Burada, bir hususa da değinmek istiyorum. Şimdi, bazı kurumlar yabancı araba alabilir denili-yor; bunun istisnası var; 1 sayılı cetvelde ve 2 sayılı cetvelin 1 ve 2 numaralı bölümlerinde olanlar. Burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Cumhurbaşkanı, Başbakan vesaire sayılıyor.

Şimdi, Mecliste görüyorum, 2000 yılında, yabancı menşeli ve çok pahalı arabalar alındı. Divan Üyelerinin, bugün kullandığı arabalar var...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz...

BAŞKAN - Sayın Özgün, affedersiniz... Müsaade eder misiniz, Başkanlık adına ben cevap vereyim.

35 tane alınan arabanın içinde grup başkanvekillerinin de arabası var, komisyon başkanlarının da var. Divana münhasır alınmış değil efendim, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına alınmış.

Teşekkür ederim.

Buyurun; tamamlayın efendim.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına diyor; 2 tane... Burada, 1 sayılı cetvelde var; 2 tane...

BAŞKAN - Efendim, affedersiniz... Sayın Başkan 1992 model araba kullanıyor, geçtiğimiz Başkan da şimdiki Başkan da... Üstelik, bir Cadillac'ımız vardı, 1974 model, onu da Maliyeye teslim ettik. İstirham ederim...

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Efendim, burada, 1 sayılı cetvelden bahsediyorum. 1 sayılı cetvelde...

MUSTAFA GÜL (Elazığ) - Yanlış vermişler o bilgileri sana...

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Efendim, bürokratlardan aldım bilgiyi...

BAŞKAN - 35 tane araba alınmıştır efendim... Burası, kendi Meclisiniz yani...

Teşekkür ediyorum efendim.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Ben de teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim efendim.

Söz sırası, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç'te.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçenin bu maddesi, taşıt kullanımıyla ilgilidir. Türkiye'de en fazla israf edilen konulardan birisi de taşıttır. Maalesef, Türkiye'de, bürokratlar, o kadar keyfî taşıt kullanmaktadırlar ki, yani, evine pasta almak için kilometrelerce uzağa devletin arabasını göndermektedirler.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Bu konuda seni destekliyorum.

KAMER GENÇ (Devamla) - Neyse, sen destekle de... Her konuda desteklersin de, beni anlasan aslında...

Arkadaşlar, istediğimiz olay şu: Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde bu kadar insan sefalet içindeyken, bu kadar geçim sıkıntısı içindeyken, devletin kıt kaynaklarının en rantabl şekilde kullanılmasını sağlamaktır; yoksa, bizim kimseyle bir şeyimiz yok.

Şimdi, bu maddede yabancı menşeli araba kavramı vardır. Bence bunu tespit etmek lazım; yani, şu, yabancı menşeli midir, değil midir diye. Şu şu arabalar yabancı menşelidir, şu şu arabalar yerlidir deyip geçmek lazım. Yani, bunu tayin etmek lazım. Bunun, teknik itibariyle tayini mümkündür; ama, maalesef, böyle kapalı ifadeler kullanılmaktadır.

Biraz önce de denildi, geçen senelerde 88 000 tane araç var Türkiye'de, çeşitli kamu kurumlarında kullanılan, 3 000 tane de yeni alınıyor, aşağı yukarı 91 000 araç... Bunların içinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin binek olarak 99, Cumhurbaşkanlığının 82 aracı var; işte, böyle gidiyor. Devlet dairelerinde 23 000 binek arabası var.

Değerli milletvekilleri, aslında, yani, bence, bu binek arabası uygulamasını kamu kurumlarında kaldırmak lazım. Ben, yirmi senedir milletvekiliyim, şoförüm yok, kendi özel arabamı kullanıyorum. Niye devletin arabasını kullandırıyoruz?.. Bırakın şimdi; adam, üç dört dönem önce Meclis Başkanlığı yapmış, hâlâ devletin arabasını kullanıyor. Bırakın devletin arabasını kullanmayı, bir de karısı ve çocukları da kullanıyor. Yine, üç gün bakanlık yapmış veyahut da üç ay bakanlık yapmış, bir bakıyorsunuz, hâlâ, devletin polisini ve arabasını kullanıyor.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Yok öyle bir şey!.. Yapma yahu!..

KAMER GENÇ (Devamla) - Var efendim; ama, açıklarsam, sonra, çok kötü olur senin için. Var canım!.. Efendim, çıksın... Türkiye Büyük Millet Meclisinde var, var efendim...

Öyle eski bakanlar var ki arkadaşlar, 6 tane makam arabası kullanıyor, 6 tane. Yani, şimdi...

BAŞKAN - Sayın Genç, siz de biliyorsunuz ki, ihtiyaç duyulan eski sayın başkanlara araba veriyoruz.

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, bu "ihtiyaç duyulan" kavramı çok flu bir kavram. Olur mu canım!... Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşları olarak hepimiz eşitiz. Yani, birisi üç ay, dört ay İçişleri Bakanlığı yapmış, Adalet Bakanlığı yapmış, ömür boyunca devletin arabasını kullanacak; hem karısı kullanacak hem kendisi kullanacak.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Doğru... Doğru...

KAMER GENÇ (Devamla) - Bence, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, artık, buna bir sınırlama getirmesi lazım.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Doğru...

KAMER GENÇ (Devamla) - Arkadaşlar, yani, çok hoşunuza gitmeyebilir; ama, doğruları söylüyoruz. Aslında, bunları burada söylemekle de kalmamak lazım, bunları tespit etmek lazım. Gerekirse, bu makam arabalarının kullanılmasını belli makamların dışındakilere yasaklayalım; o kişilere, yani, belli makamdaki insanlara "taşıt gideri" diye bir gider verelim, kendisine bir tazminat ödeyelim; böylece, devlet büyük bir yükten kurtulur.

Gerçekten, özellikle, kamuda kullanılan taşıtlar kadar israf edilen bir konu yok. Bir de, bu, millî gelir yani... Türkiye'de petrol de o kadar bol bir kaynak değil ki. Bırakın bunun ekonomik değerini, ayrıca, bir de, bulamadığımız petrolü bu şekilde israf ediyoruz. O da çok önemli bir kaynak. O bakımdan, bunu çok ciddî bir şeye bağlamak lazım. Özellikle Sayın Başkanımız itiraz ediyor; ama, rica ediyorum... Hatta, yargılanan eski Meclis Başkanları bile, bugün, makam arabasını kullanıyor. Yani, bunları kullandırmayın kardeşim! Parti başkanı olan eski Meclis Başkanları makam arabasını kullanıyor. On sene önce bakanlık yapan kişiler makam arabasını kullanıyor. Yapmayın bunları!.. Bu devlete yazıktır!

Her vesileyle söylüyorum; bakın, buraya çok büyük kaynak sarf ediliyor, benim ilimde yatırım hiç yok. Beş senedir, 250 tane polis lojmanını tamamlamak için 4-5 trilyon para bulamıyoruz. İşte, bu, devletin kaynaklarının dengeli sarf edilmemesinin bariz bir örneğidir.

Ben zamanınızı fazla almamak için burada kesiyor, saygılar sunuyorum efendim. (DYP sıralarından alkışlar; MHP ve DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!])

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

23.15'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 23.05


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.20

BAŞKAN: Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Yahya AKMAN (Şanlıurfa), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

BAŞKAN - 36 ncı Birleşimin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Bütçe görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. – 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler  ve Kuruluşlar Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/764; 1/765; 1/740, 3/642; 1/741, 3/643) (S.Sayıları : 552, 553, 554, 555) (Devam)

B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

1. – 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/764)  (S. Sayısı : 552) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

13 üncü maddeyi oylayacağım efendim.

13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum :

Hastane ve tedavi ücretleri

MADDE 14. – Devlet memurları, diğer kamu görevlileri ve bunların emekli, dul ve yetimlerinin (bakmakla yükümlü  oldukları aile fertleri dahil) genel ve katma bütçeli daire ve idareler ile döner sermayeli kuruluşlara ait tedavi kurumlarında yapılan tedavilerine ilişkin ücretler, Sağlık Bakanlığının görüşü üzerine Maliye Bakanlığınca tespit edilecek miktar ve esaslar çerçevesinde ödenir.

Ancak, T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü sağlık kurum ve kuruluşları ile, Maliye Bakanlığınca tespit edilen birim fiyatlarının altında bir fiyatla anlaşma yapabilir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 209 uncu, 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 66 ncı maddesi ve 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun Geçici 139 uncu maddelerinde belirtilen ilaç katılım payları karşılığında ilgililerin maaş veya aylıklarından kesinti yaptırmaya  ve bu kesintilere ilişkin usul ve esasları tespit etmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Efendim, 14 üncü madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Niyazi Yanmaz.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - 2 dakika konuşacaksınız değil mi?

BAŞKAN - Müdahale etmeyin efendim.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Müdahale etmiyorum efendim.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Öyle derseniz, sabah saat 7'yi buluruz.

BAŞKAN - Sayın Yanmaz, buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 üncü madde üzerinde Fazilet partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, gecenin bu saatinde sabrınızı fazla zorlamak istemiyorum. Artık, bugün, bütçenin, bu son gününde, en müsamahalı Başkanımızın da sabrını fazla taşırmak istemiyo-rum.

Değerli arkadaşlar, 14 üncü madde, hastane ve tedavi ücretleriyle alakalıdır. Burada, devlet memurlarının, bakmakla yükümlü olduklarının, emekli, dul ve yetimlerin, 2001 yılı içerisinde sağlık kuruluşlarında tedavi ücretlerinin yeni baştan belirlenmesi söz konusu. Bu da, Sağlık Bakanlığının önerisi doğrultusunda, Maliye Bakanlığı tarafından belirleniyor.

Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, ülkemizde yüksek enflasyonlu bir ekonomi var. O yüzden de, tedavi ücretleri ve bunlarla ilgili kurum ve kuruluşlar her yıl yeni baştan belirleniyor. Özellikle protez, ortez, tedavi amaçlı tıbbî cihazlar ve de diş tedavisi ve gözlük gibi konulardaki ücretler yeniden belirleniyor. Ben, burada, Sayın Bakanımıza, özellikle birkaç şeyi söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tedavi giderlerinde -özellikle bu kalemde ilaç giderleri de var -eczaneler çok mağdur ve mustarip. Özellikle taşrada, mesela, bazı devlet dairelerinde -diyelim, Bayındırlık Müdürlüğü- tedavi giderleri, ücretleri gelmiyor, ödenekler gelmiyor. Dolayısıyla, mesela, 2001 yılında, eczanenin, bayındırlıkla anlaşması varsa, Köy Hizmetleriyle anlaşması varsa, ocak ayında eczane ilacı veriyor, şubatta veriyor, martta veriyor; siz soruyorsunuz devlet dairesine, niye, işte, ilaç parasını vermiyorsunuz; diyorlar, ödenek gelmedi. Özellikle, ben, Maliye Bakanlığından, bu konuda daha duyarlı, daha hassas olmasını istiyorum.

Bir diğer konu, arkadaşlar, bu 2001 yılı bütçesinde, Sağlık Bakanlığının bütçesi, bütçenin yüzde 2,6'sına tekabül etmekte; bir diğer ifadeyle, 1,2 katrilyon civarında bir bütçesi var. Bu bütçenin de büyük kısmı personel harcamalarına gitmekte; yatırım harcamalarına çok az bir pay ayrılmakta.

Değerli arkadaşlar, eğer, genel sağlık sigortası olmuş olsa, inanıyorum ki, ülkemizde, hem bu ilaç savurganlığı önlenmiş olacak hem de ilaçta, tedavi giderlerinde birtakım yolsuzluklar, usulsüzlükler yapılmamış olacak. Özellikle, hepimizin yakından şahit olduğu sağlık sigortası olmayan, sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmayan vatandaşlarımız, insanlarımız, özellikle, sosyal güvence şemsiyesi altında olan insanlardan sağlık karnelerini istemekte ve sağlık kurum ve kuruluşlarına, onların güvencesi altında, onların sağlık karneleriyle tedavi olmakta ve ilaç almak istemektedirler ve Anadolumuzda, komşuluk ilişkilerinde, beşerî münasebetlerde, siz bunu yapmadığınız zaman zor durumda kalıyorsunuz. İnanıyorum ki, genel sağlık sigortası olursa, böyle bir problem de ortadan kalkar.

Diğer bir konu : Arkadaşlar, memurumuzun durumu belli; özellikle, sabit gelirlilerin, emeklilerin durumu belli. Şimdi, bunlardan, yüzde 20'ye yakın ilaç katkı payı alınmak isteniyor ve yine, bu 14 üncü maddede, ilaç katkı paylarını, Maliye Bakanlığı, özellikle, kaynağından kesmek istiyor.

Arkadaşlar, ülkede, sadece sabit gelirlilerin değil, bütün kesimlerde, bütün ailelerde sağlık giderleri, tedavi giderleri bir lüks diye görülüyor. O yüzden de, memurlardan bu yüzde 20'nin alınması elzem olan bir şey; ancak, memurların maaşları, sabit gelirlilerin, emeklilerin maaşları yeterli olmadığı için, bu işin çok daha rahat bir şekilde hal yoluna konulmasını diliyor ve bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yanmaz.

Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız'da.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 üncü madde hakkında, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu maddede, Maliye Bakanlığının, Sağlık Bakanlığının görüşü üzerine, tedavi kurumlarının ücretlerinin tespitiyle ve ödemesiyle ilgili konular düzenlenmiştir; ayrıca, maaş veya emekli aylıklarından doğrudan kaynağında kesinti yapmayla ilgili konuları içermektedir.

Şimdi, konu sağlık olunca, sağlıkla ilgili, bazı gazetelerde de yer alan konuları, yine, bazı esnaf teşkilatlarının bize bildirdiği konuları burada dile getirmek istiyorum.

Bir tanesi, Sayın Tunca Bengin yazmış. "Sağlık yoğun bakımda. Devlet hastaneleri ve sağlık ocaklarında sistem bir türlü rayına oturamıyor. Gereksiz harcama, israf, adam kayırma, nüfuz kullanma, ne ararsan var; kuyraklar, hastadan para talebi de cabası... SSK hastanelerinin durumunu anlatmaya gerek dahi yok. Bıçak parası adı altında avanta vermeyen sigortalı, hastaneye dahi yatamı-yor. Doktor yokluğundan, kapısına kilit vuran bölümler dahi mevcut. Sözüm ona sosyal devlet. Garibana sağlık hizmeti lafta parasız; ama, paralı; aynen eğitimde olduğu gibi."Şimdi, yine bakı-yoruz, bir başka okuyucu Kurtul Altuğ'un köşesine yazmış: "Köşenizden, Cumhurbaşkanına, Başbakana, Maliye Bakanına, Sağlık Bakanına, SSK Bakanına seslenmenizi istiyorum.

Bazen de imkân var, bunlar rantabl kullanılamıyor. Türkiye'ye 50 000 sağlık ocağı yapıldı dağa taşa. Devlet, bu işe, bu kadar yatırım yapıp para harcamış, SSK'lı vatandaş, resmî olarak, sağlık ocaklarında muaeyene olup faydalanamıyor" diyor. Yine, aynı şekilde, yazan vatandaş söylüyor: "Benim bulunduğum ilçede 13 sağlık ocağı var. Köydeki vatandaş kapısının önündeki sağlık ocağından faydalanamıyor. Devlet boşuna yatırım yapmış. Bütün köylü, ilçe merkezindeki SSK istasyonuna geliyor. Kuyruk o kadar çok ki, muayene olmak mümkün değil. Oysa, köy sağlık ocakları bomboş. Sağlık Bakanlığı diyor ki, bana kadro ver; Maliye Bakanlığı, vermem." O zaman soruyor vatandaş: "Sağlık ocakları neden yapıldı, müteahhit para kazansın diye mi? Devletin bu kadar parası gitti, halk faydalanamıyor."

Yine, vatandaş "SSK'dan sorumlu bakan kuyruklara üzülüyor. Türkiye'nin sağlık ocaklarına, SSK'lı vatandaşa bakma yetkisi ver, SSK dispanserindeki ve hastanesindeki yük de önemli ölçüde azalmış olur. Vatandaş bir oh der. Hem, sağlık ocaklarında muayene ücretsiz. SSK'nın parası da gitmez; sağlık ocaklarında hizmet ücretsiz" diyor. Ama, bir tespit var: "Sağlık Bakanı ise kurnaz. 'SSK'lı hastalara devlet hastanelerinde bakalım' diyor. Niye; çünkü, döner sermaye var; ama, sağlık ocaklarında yok. Dolayısıyla, onunla ilgili bir talebi yok..."

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Var, var...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - "...Dolayısıyla, size diyeceğim, 5 katrilyon harcanıp, personeline katrilyonlarca para verilip yapılan yatırımlardan neden SSK'lı vatandaşın da yararlanamadığının hesabını sormak size düşer; bunu da, en iyi siz yaparsınız" diye yazmış yazara. Ben de, burada, bu vatandaş adına hükümete soruyorum, bu Mecliste dile getiriyorum.

ALİ GEBEŞ (Konya) - İyi aklımıza getirdin...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Değerli arkadaşım, vatandaşın sorunlarını dile getirmek bizim görevimiz. İsterim ki, siz de, gezerken tespit ettiğiniz bu notları getirin.

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, karşılıklı konuşmayalım lütfen... Şimdi elektriklenmeyelim...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Yine, bir başka bakan diyor ki: "Biz hazineden para almadık." Ama, yine -adını da vereyim- Ortadoğu Gazetesinde Orhan Tahsin yazmış: "İşçinin rızkından, emeklinin ilacından kısarsanız, SSK Hazine'den para almaz. Emekli aylık kuyruğunda, işçi hastane kapısında ölüyormuş, amele bakanın umurunda mı" diyor. Bu "amele bakan" diye tabir ettiği, Sayın Yılmaz'ın tabiriymiş; öyle söylüyor.

Ve daha sonra Bakan diyor ki: "Ben, bu sosyal güvenlik kurumlarını düzelteyim, gel, bu konuda Maliye Bakanlığı olarak da bazı teşvikler ver." Bu teşviklere Sayın Bakan olumlu cevap vermeyince, basına yansıyor: "Okuyan, Sümer Oral'ı Meclise şikâyet etti. Bakan, Sümer Oral'ı, bireysel emekliliğe vergi muafiyeti getirilmesine karşı çıktığı için, Türkiye Büyük Millet Meclisi Sağlık ve Sosyal İşler Komisyonuna şikâyet etti. Okuyan, SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığının tek çatı altında toplanmasına, birleştirilmesine karşı çıktığını da belirterek, komisyon üyelerine ‘bizi uzlaştırın’ dedi."

Değerli arkadaşlarım, Allahaşkına, soruyorum, bu Kabinede anlaşan iki bakanı göster misiniz?! Özelleştirmeden sorumlu Bakan Sayın Yalova ile Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz... Bakıyoruz, Sayın Şükrü Sina Gürel... Hepsi birbiriyle kavgalı. O zaman, bu Bakanlar Kurulu nedir?

KÜRŞAT ESER (Aksaray) - Maddeye gel, maddeye...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bir kahvehanede vatandaşların oturup sohbet ettiği, çay kahve içilen bir yer midir? Bakanlar Kurulu ne için vardır?!

Yani, bunların birbiriyle anlaşamaması mümkün değil; ama, bir konu var ki, bakanlar, vatandaştan para almada son derece güzel uzlaşıyorlar. Bakın, ortak kararlar çerçevesinde, Bağ-Kurca, sağlık primi oranı yüzde 20'ye çıkarılıyor -yani, yüzde 10'dan yüzde 20'ye- ve Bağ-Kurludan alınan ise daha fazla artırılıyor.

Geçen yıl, Havran Esnaf Sanatkârlar Odası Başkanı yazmıştı, o günden bugüne çok şey değişmedi: "Bugün yüzde 25 enflasyon politikası yürüten hükümet, Bağ-Kurluya, kimsenin ödeyemeyeceği prim farkı getirmiştir. Bu durum, esnaf ve sanatkârlarımız arasında büyük tepkilere neden olmuştur. Zaten, son bir senedir, ekvergi, deprem vergisi, eğitime katkı payı gibi onlarca vergiyle, bizleri iyice batağa soktunuz ve son zamlarda boğdunuz. Sizleri tebrik ediyor ve sizleri hiçbir zaman unutmayacağımızı bilmenizi istiyorum.

Sorumsuzca ve düşüncesizce bizlerle ilgili aldığınız kararlar, artık sabrımızın bittiğini ve en kötüsü, merkezî hükümetten ümidimizi kestiğimizi bir kere daha teyit etmiştir.

Bağ-Kur emeklisine vermiş olduğu maaşı SSK'lıya göre yüzde 50 az ödeyeceksin, eczaneden almış olduğu ilaç bedelini yükselteceksin, yeni düşünülen değişikliğe göre sağlık karnesi alan bakımlılardan ayda 10 milyon TL sağlık primi alacaksın, çalışan Bağ-Kur emeklisinden yüzde 10 destek primi keseceksin, sonra da bize dönüp 'tünelin ucu göründü, enflasyon düşüyor, kutluyoruz' diye edebiyat yapacaksınız.

Bizlerin hangi şartlarda çalıştığını, çoluk çocuğumuzu hangi şartlarda geçindirdiğimizi hiç mi merak etmiyorsunuz?! Bizlere sağmal inek muamelesi yapan bugünkü iktidarı şiddetle protesto ediyoruz.

Her gün kapanan işyerlerini, borcundan dolayı kendini yakıp intihar edenleri, en şerefli insanları sahtekâr duruma düşürdüğünüzü göremiyor musunuz?!

Bıktık artık, sizi, batık bankalarınızı ve aile şirketlerinizi kurtarmaktan.

Hiç kimse unutmasın ki, Türk esnaf ve sanatkârları devletine ve  milletine çok bağlıdır; ancak, kesinlikle enayi değildir, kendilerine öngörülen bence zulüm olan, bu işkenceyi unutmayacak; bir gün demokratik yollardan hesabını soracaktır.

Er ya da geç, “hesap sandığı önümüze geldiğinde, sizlerin neler söyleyeceğini doğrusu çok merak ediyoruz” diyor.

Aradan bir yıl geçiyor, 4 aralıkta, Sındırgı Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Sayın Sadettin Dolar yazıyor -aynı şikâyet ve artmış- diyor ki :  "Çalışandan -zaten geçinemediği için çalışıyor- yüzde 10 kesinti alıyorsunuz. Bir de, eskiden kredi alırdık "borcunuzun olmadığına dair kâğıt getiremezseniz, bunu da vermeyiz diyorlar." ilave olmuş bu. İnsaf!.. İnsaf!...

Ve Ege Sanayi Odası da -Sayın Bakanın da milletvekili olduğu bölgenin, Manisa'nın da içinde olduğu Sanayi Odası- diyor ki -arkadaşlar, burada sorunlarını belirten yazı yine 1999 yılına ait- "getirilen ekvergi, üretimi engelleyecek niteliktedir ve bu koşullar altında ekonomiyi daha da daraltacak bir vergi uygulaması, artan işsizler ordusuna hızla yenilerini ilave edecek, bir başka sosyal afet olan işsizlik sorunumuzu derinleştirecektir" diyor.

Çok geçmeden, bir çığlık gibi, 8 Aralıkta bu tekstilcilerle ilgili derneğin yöneticileri Sayın Metin Emiroğlu ve Sayın Halit Narin faks çekiyorlar. -Eminim sizlere de geldi- diyorlar ki: "Son ikibuçuk yılda yaklaşık 1,5 milyon insanımız işsiz kalmıştır, yüzde 30 işyeri kapanmıştır." Şimdi hâlâ bu yanlışlarda niye ısrar edersiniz, anlamam.

Bakıyoruz, Özürlüler Haftasında çekilen bir faks daha. Burada diyor ki: "Gözleri görmediği için..."

HASAN GÜLAY (Manisa)- Amma tanınmışsın!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla)- Siz de dile getirirseniz, aynı şekilde olursunuz. Bu millet, kendi derdini dile getiren milletvekilini her zaman bilgilendirir, hiç merak etmeyin. Ayrıyeten, benim gibi dolaşmış olsanız göreceksiniz. Selma Yörükgetiren ve Ayşegül Aldemir; bunlar kazandığı halde, başvurularında görme özürlü oldukları bilindiği halde atamaları yapılmıyor. Yine, görme özürlü biri müdür olmuş "hayır, sen yapamazsın deyip" görevden alan Sağlık Bakanı, kendisini saymanlıkla, yani malî sorumlulukla yükümlü kılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla)- İşte buradan görülüyor ki, bu hükümet ve anlaşılıyor ki, destekleyenler de gereken cevabı alacak.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Yılmazyıldız.

14 üncü madde üzerindeki görüşmeler bitmiştir.

14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum :

Dernek ve benzeri kuruluşlara yapılacak yardımlar ile  vakıf ve derneklerin denetimi

MADDE 15. - a) Genel ve katma bütçeli kuruluşlar bütçelerindeki "Dernek, Birlik, Kurum, Kuruluş, Sandık, Vakıf ve Benzeri Teşekküllere Yapılacak Ödemeler" faaliyetinde yer alan ödeneklerden yapacakları yardımlarda; anılan kurumların bütçeden alacakları yardımlarla gerçekleştirecekleri hizmet ve faaliyetlerini gösteren plan ve iş programlarını istemek, bunlar üzerinde gerekli incelemeyi  yapmak, plan ile iş programlarının gerçekleştirme durumlarını izlemekle yükümlüdürler. Yardımlar yukarıdaki incelemelere bağlı olarak gerektiğinde taksitler halinde yapılabilir.

Harcamaların yukarıdaki esaslar doğrultusunda amacına uygun olarak yapılıp yapılmadığını incelemeye, yapılacak yardımların yönlendirilmesine ilişkin yeni ilkeleri tespite Maliye Bakanı yetkilidir.

b) Kamu kurum ve kuruluşlarına üstlendikleri görevleri yerine getirmede maddi katkı sağlayan (personele yardım sağlayanlar dahil) vakıf ve dernekler, mevcut mevzuatları çerçevesinde tabi oldukları denetimin yanı sıra bağlı veya ilgili kurum ve kuruluşlarca da denetlenir.

Maliye Bakanlığı, gerekli gördüğünde bu vakıf ve dernekleri denetler, mali tablolarını ve bilançolarını inceler.

BAŞKAN - 15 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Kamu kurumlarının, genel ve katma bütçeli dairelerin bünyelerinde birtakım dernekler, vakıflar, sendikalar, kurumlar, birlikler var ve bu birliklere de, bu kurumların bütçelerinden birtakım paylar ayrılıyor; bu maddeyle, bu payların nasıl harcanacağı ve Maliye Bakanlığının bunu nasıl denetleyeceği konusunda birtakım hükümler getirilmektedir.

Görüldüğü gibi, devlet, yapması lazımgelen birtakım hizmetleri, yetişemediği için, kurumlarımız yetersiz kaldığı için ya da ulaşamadığı için, kendi eliyle kurdurmuş olduğu birtakım vakıflara ve derneklere yaptırıyor ve bunlara da birtakım kaynaklar tahsis ediyor ve onların nasıl çalışması lazımgeldiği konusunda da bir düzenleme yapıyor.

Devlet böyle yaparken, bir taraftan da, vatandaşlarımızın, insanımızın hamiyet duygusundan, inancından kaynaklanan, devlete ve millete faydalı olma, toplumun gelişmesinin önünü açma ve insanların en güzel varlığı olan nesillerini ve çocuklarını yetiştirme noktasında gayret gösteren vakıfların ve derneklerin de üzerine gidiyor. Bir taraftan, resmî dernekler, vakıflar kurduruluyor, bir taraftan da, hizmet için kurulmuş, gerçekten Türkiye'nin ufkunu aydınlatan, önünü açan, çocuklarımıza ve nesillerimize güçlü ve büyük Türkiye yolunu açacak bir inançla, azimle çalışan birtakım derneklerin ve vakıfların da üzerine gidiliyor; bu çelişkiyi anlamak mümkün değildir. Elbette, sosyal dayanışmanın gelişmesi için, toplum olarak üzerimize düşeni yapmamız lazım geliyor.

"Avrupa Birliğine gireceğiz" diyoruz ve "standartlarımızı da, Avrupa Birliğinin standartlarına çıkaralım" diyoruz. Avrupa Birliğini güçlü kılan, Amerika'yı güçlü kılan, ABD toplumundaki, Avrupa'daki insanların, bu sosyal yardım kuruluşlarına, sosyal aktivitilere çok fazla sayıda katılmaları, çok sayıda derneğe, vakfa üye olmalarıdır. Eğer, insanlar, bu derneklere, vakıflara üye oluyorlarsa, kendi psikolojik sorunlarını, bedensel sorunlarını, malî sorunlarını daha kolay çözme yoluna ulaşıyorlar ve toplumun başına, problemli bir insan olmak yerine, sıkıntılı bir insan olmak yerine, sorunlarını çözmüş bir insan olma durumuna geliyorlar. Dolayısıyla, o toplumlardaki, toplumun rahatsızlıkları, bireyin rahatsızlıkları, kendiliğinden ortadan kaldırılıyor ve devlet de birtakım lüzumsuz işlerle uğraşmıyor. Onun için, toplumun örgütlü toplum olması, toplumun kendi sorunlarını kendisi çözebilecek birtakım organizmalara, birtakım mekanizmalara kavuşması, devletimizin ve ülkemizin faydasına olacaktır.

Gerçekten, bizim tarihimizde, ecdadımız, vakıflar kurmuştur. İmardan irfana, ilme, kültüre kadar her konuda vakıflar kurulmuş; askerî destekler sağlamak için vakıflar kurulmuş, hasta leyleklerin masrafları için vakıflar kurulmuş ve toplum huzurlu bir toplum olmuştur.

Osmanlının, 3 kıtada, 600 yıl gibi uzun süre, uzun soluklu bir imparatorluk haline gelmesinde, vakıf medeniyetinin, sivil toplum kuruluşlarının oluşturulmasının büyük katkısını unutmamak gerekiyor ve Osmanlının uzun ömürlü olmasının nedeninin, bu sivil toplum kuruluşlarında olduğunu daha iyi anlıyoruz ve kavrıyoruz.

Eğer biz, toplumun önünü açmazsak, onların serbestçe, özgürce örgütlenmesini ve devletin ve milletin yapması lazım gelen işlere, katkılara, gönüllü katkısını sağlayamayacak olursak, devlet olarak ne yaparsak yapalım, işlerin üstesinden gelmemiz mümkün değil.

İşte, bugün, devletin bütün kamu kurum ve kuruluşlarında, birtakım vakıflar ve dernekler kurulmuş. Gerçekten, bunların çok güzel hizmet edenleri var; ama, bunun yanında, milletin vergisiyle yapması lazım gelen hizmetleri, vatandaşa parayla satan birtakım vakıflar ve dernekler de var; bunların üzerine gitmek gerekir. Bir dernek kurulmuş, vatandaşın işi düşüyor, cebinde beş kuruş parası yok; gidiyor o derneğe, birtakım makbuz almazsa imza atılmıyor.

Geçen gün Van'a gittik, ilçelerini ve köylerini dolaştık. Vatandaş, 2 koyunu var, satacak; tabiî, o bölgenin özelliğinden dolayı da, gidip, kaymakamdan, 2 koyunu Van pazarına götürüp satması için izin alması gerekiyor; kaymakamlığa "2 koyunumu götürüp Van pazarında satacağım" diye dilekçe yazıyor, kaymakamlık "kaymakamlık güçlendirme vakfına bir uğra" diyor. Vatandaşa 1 milyon, 2 milyon liralık bir makbuz kesiliyor, tabiî, ondan sonra diyorlar ki "tarım müdürlüğüne git, menşe şahadetnamesi alacaksın." Tarım müdürlüğünün de bir vakfı var, o da bir makbuz kesiyor, ondan sonra vatandaşa diyorlar ki "sen bunu ilçenin sınırları dışarısına çıkaracaksın, güvenlikle ilgili bir konudur, bir de jandarmaya uğra." Jandarma da kendisine ait bir makbuz kesiyor. Adam 2 koyun satacak, 3-4 tane vakfın veznesinin önünden geçiyor. Van hayvan pazarına gittiğimizde, 2 koyun satacak adamın elinde desteyle kâğıt vardı.

Devletimizden Allah razı olsun diyeceğim mi bilmiyorum; bütün inekleri de zaten Van'da küpelemişler, birer plaka vermişler. Vatandaş diyor ki "bu ineklerin plakalarını tarım müdürlüğünde kayıttan düşürmek, otomobili kayıttan düşürmekten çok zor hale geldi. Çünkü, vakıfların önünden geçmeden bunu halletmek mümkün değil."

Arkadaşlar, şimdi size soruyorum; böyle bir vakıfçılık anlayışı olur mu? Böyle vakıflar kurmak suretiyle, devletle milleti nasıl kaynaştıracağız, sosyal barışı nasıl sağlayacağız, o bölge insanımızı devletle nasıl kucaklaştıracağız? Birtakım bildiriler dağıtmakla, birtakım törenler tertip etmekle bu gerçekleşmez. Onun için, bu vakıflara da Maliye Bakanlığımızın dikkat etmesi gerekir.

Altını çizerek ifade etmek istiyorum; elbette faydalı hizmetler gören dayanışma vakıflarımız, kalkınma vakıflarımız, köylere hizmet götürme vakıflarımız var; ama, bunu, kendi ecdadımızın kurmuş olduğu özelliklere göre yapan bir vakıf anlayışına getirmek gerekir.

Onun için, diyorum ki, sivil toplum kuruluşlarının önünü açalım, insanımızdan korkmayalım, insanımızın bir araya gelmesinden korkmayalım. Ancak totaliter rejimler, faşist rejimler insanların bir araya gelmesinden korkarlar. Eğer biz, insanların bir araya gelmelerine mani olacak olursak, onların yardımlaşmasına ve dayanışmasına mani olacak olursak o insanlar başka yerlerde bir araya gelirler ve devletin ve milletin başına da olmadık işleri açarlar. Eğer, devlet ve millet olarak başımıza olmadık işlerin açılmamasını istiyorsak, bırakalım bu sivil toplum kuruluşlarını, genişlesinler, büyüsünler, devletin yapması lazım gelen birtakım hizmetleri de üstlensinler diyorum ve bu vakıfları, özellikle kamu kurum ve kuruluşlarındaki vakıfları, Maliye Bakanlığımızın güzel bir şekilde denetlemesini arzu ediyoruz.

Maalesef, bu konuda, kamu kurum ve kuruluşlarında, vatandaşa hizmet götürebilmek için birtakım suiistimaller de yapılmaktadır. Bir kamu kuruluşu araba kiralayacak, kendisi bir vakıf kurduruyor, o vakıf aracılığıyla -sözde, araba kiralamak suretiyle devlete maliyeti düşürecek; ama, o vakıf aracılığıyla kiralıyor- birtakım kiralama hizmetleri yapılıyor. Dolayısıyla da, sanki, devlet, birtakım yükten kurtarılmış gibi oluyor. Üniversitelerin birtakım vakıfları var, ihaleleri o vakıflara veriyor. Belki, başka bir inşaat firmasına verse, yüzde 30, yüzde 40 kırımla alacak; ama, üniversitenin vakfı olduğu için yüzde 1 kırımla veriliyor. Dolayısıyla da, devlete, bu vakıflar aracılığıyla, sanki, katkıda bulunulmuş gibi bir tavır da sergileniyor. Bu olumsuzlukların ortadan kaldırılması gerekir.

Birtakım kalkındırma dernekleri var "dernek" diye yazıyor; ama, kumarhaneden farkı yok. Emniyet güçlerimiz, devletimiz, o kumarhanelerin üzerine gideceği yerde, hizmet götüren birliklere, hizmet götüren dernek ve vakıflara üç yıldır zulmediyor; devletin bütün güçlerini oraya seferber ediyor. Gelin, bu zihniyetten, bu anlayıştan vazgeçelim; sivil toplum örgütlerinin önünü açalım; doğru çalışanın yanında olalım, yanlış çalışanı da elbirliğiyle önleyelim diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP, DYP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Budak.

Grupları adına başka söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Ben vazgeçiyorum ve söz hakkımı Sayın Sobacı'ya veriyorum.

BAŞKAN - Sayın Sobacı zaten söz istemiş efendim.

Sayın Polat vazgeçmiş.

Tokat Milletvekili Sayın Bekir Sobacı; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

BEKİR SOBACI (Tokat) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçeden vakıf ve derneklerimize yapılan, benzer kuruluşlara yapılacak yardımlar üzerine söz aldım. Ben, bir hususa işaret etmek istiyorum. Türkiye'de üçbuçuk dört yıldır yaşadığımız süreçte, akreditasyon olayıyla karşı karşıyayız. Devlet tarafından, devlet kurumları tarafından, bir akredite edilen gazeteciler var her davete çağrılan, bir de dışlanmış gazeteciler var; bir örnek olsun diye söylüyorum. Aynı anlayış, dernekler ve vakıflarla ilgili de aynen sürüp gidiyor.

Değerli arkadaşlar, devlet, laiklik sıfatı gereği, yansız olmak zorundadır. Sivil toplum kuruluşlarına ve topluma ideolojik yaklaşmanın getireceği noktaların bedelini, insanlık camiası, geçmişte, çok acı faturalarla ödedi. Onun için, -hangi kurum olursa olsun, isterse ordu olsun- bütün kurumları ideoloji bekçiliği yapan devlet anlayışına 21 inci Yüzyılda yer olmayacak, bunu böyle bilmemiz lazım ve eğer, bugün Avrupa Birliğinin eşiğine gelinen noktada sokaklarımızda birtakım ısınmalar oluyorsa, oturup düşünmek zorundayız ki, ikiyüz yıllık sevdamız acaba burada noktalanacak mı; bunun ipi birilerine mi kestirilecek? İşte bu manada, bu seçici anlayışın, özellikle devlet kurumları tarafından terk edilmesi lazım. Öyle vakıflarımız var ki -Hazineyle ilgili konuşurken de söyledim- Avrupa İskân Fonundan mark bazında alınan krediyi Türk parası üzerinden devretmiş. Hazine garantili kredi ve mark bazındaki faiz, Türk parası üzerinden devredilirken, aynı -yüzde 7 diyelim- libor artı yüzde 2 ya da 1'le alınan o kredi, Türk parası üzerinden devredilmiş; ama, öyle bir vakıf üniversitemiz var ki bugün, YÖK, hak ettiği 2 milyon dolarını senelerdir vermiyor; olmaz değerli arkadaşlar!..

Bugün, şu Meclis albümüne baksanız, belki, Amerikan ve Avrupa vakıflarının burslarıyla yurt dışına gitmiş arkadaşlarımızı görürsünüz. Bir tarafta, yurt dışından bir vakfın bursunu alacağım diye, Amerikan vakfının bursunu alacağım diye çırpınan öğrencilerimiz, gençlerimiz, beri tarafta, ülkemizde çok iyi niyetle yaklaşım sergileyen, hizmet sergileyen vakıf ve derneklere çok kötü muamele ve bir akreditasyon anlayışıyla yaklaşım!.. Bu  mantaliteyi terk etmek zorundayız.

Ben, burada özellikle Meclisimize çok büyük görevler düştüğü kanaatindeyim. Enstitülere, araştırma kurumlarına hiçbir ideolojik yaklaşım olmadan eşit muamele yapmak zorundayız. Sonuçta, güzelliklerimizi bizden sonraki nesillere ve çağa anlatmak için de bunu yapmak mecburiyetindeyiz. Bu manada, biz zenginliklerimizin farkına varamayan bir toplumuz. Belki geçmişte konjonktürel olarak getirilmiş birtakım yasaları daimî hale getiriyoruz; ama, kültürümüzün çok güzel noktalarını da unutan bir toplum haline geldik. Bu noktada yapılacak çok şey var diyorum. İşte bu sebeple, devlet anlayışında, ne olursa olsun, bu ideolojik yaklaşımı terk edelim diyorum. Yakın geçmişimizde bazı vakıflar hakkında televizyonlarda koparılan yaygaralardan yargı safhasından sonra sonuçta hiçbir şey çıkmadığını ve hepsinin de beraat ettiğini görüyoruz ve sonuçta görüyoruz ama, işte bu yaygaraların televizyonda ve medyada niye bu kadar çıkarıldığını sonradan anlıyoruz; birtakım yolsuzlukları örtme ve perdeleme gayretlerinin sonucudur diye ifade etmek istiyorum.

Bu manada da, inşallah, güçlenmiş bir sivil toplumun, Türkiyemizde önemine tekrar işaret ediyorum. Düğmelere basıldığının ifade edildiği bu günlerde, geçmişte birbirimizi niye boğazladığımızın yanlışlığını daha iyi anlıyoruz. Bu manada, inşallah, bir danışma meclisi gayretinde olanlara da yeterli tepkiyi verecek bir siyasî tavrı Meclis olarak göstermek zaruretini de ifade edi-yorum. Bu manada, hükümetimizin yapacağı çalışmalara da, şahsen kendi adıma  her tür desteği vermeyi de taahhüt ediyorum.

Saygılarımı arz ediyorum efendim. (FP, MHP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sobacı.

Tabiî ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendi iradesine sahip çıkacaktır.

Sayın Bedük, sual mi var efendim?

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Evet.

BAŞKAN - Buyurun.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Maliye Bakanıma iki sorum var.

Başkentler bir ülkenin aynasıdır. Ankara da Türkiye Cumhuriyeti Devletinin aynasıdır. Bu sorumun, her  ne kadar doğrudan maddeyle ilgili olmasa bile, anlayışla karşılanacağını ümit ediyorum.

Maliye Bakanlığının Ulus'taki eski binasının, fevkalade, tarihî ve kültürel değeri olduğunu biliyoruz. Bütün ülkelerde tarihî ve kültürel değeri olan birkısım binalar, prestij binası olmaları itibariyle, merkez veya yerel yönetimler tarafından kullanılması hususunda, hem korunması hem de hayatiyetlerini devam ettirmeleri bakımından önemli değerlendirilmektedir. Maliye Bakanlığı eski binasının, Ankara Valiliği tarafından kullanılması hususunda, Sayın Maliye Bakanımızın bir anlayışı, bir tasarrufu, bir desteği olacak mı? Böylece, Maliye Bakanlığının eski binasının bitişiğindeki, o eski binanın özelliğini kaybettiren birkısım çirkin görüntülerin de ortadan kaldırılmasına imkân verecek mi? Bunun, aynı zamanda başkentimizin diğer başkentlerle yarışmasında ve münasebetlerinde de fevkalade iyi bir intiba bırakacağı anlayışını taşıyorum.

İkinci sorum; Ankara, bir kültür ve sanat merkezi pozisyonundadır; kültür ve sanatla meşgul olan çok önemli miktarda dernekler ve vakıflar vardır; ayrıca, Kültür Bakanlığının kontrolü altında da yine dernek hüviyetinde merkezler vardır. Bu merkezlerin en önemli sorunu, binalardır. Kültür ve sanat dalında meşgul olmuş olan birkısım sanatçılarımızın bina ihtiyaçlarının karşılanması hususunda Maliye Bakanlığımızın eski ve fakat kullanılmayan birkısım yerlerinin tahsisi hususunda yardımcı olmaları mümkün müdür?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN -Sayın Bedük, bu, suali biraz geçti; herhalde, kişisel söz hakkınızı kullanmış oldunuz.

Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir)- İzniniz olursa, çok kısa hemen cevap vereyim.

BAŞKAN - Yahut da yazılı verin.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, ben konuşma yapmadım; sadece burada iki soru sordum

BAŞKAN - Hayır, bir şey demedim efendim. Arkadaşlar itiraz ettiler "Sayın Bedük konuştu"dediler; bende " 5 dakikalık bir hak var" dedim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - İsterseniz kalkıp konuşurum.

BAŞKAN - Hayır efendim.

Buyurun Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulus'taki Maliye Bakanlığı binası, gerçekten Sayın Bedük'ün de dile getirdiği gibi, Ankara'nın gurur binalarından ve tarihî, kültürel yönü olan çok kıymetli bir binadır.Şu anda, Maliye Bakanlığının bazı bölümleri ve Gümrük Müsteşarlığının hemen hemen önemli bir bölümü orada görev yapıyor. Şüphesiz ki, o binanın, hatta çevresinin çok iyi düzenlenerek, Ulus'a belki de eski günlerini hatırlatır bir manzara içerisine sokulması, öyle bir düzenleme yapılması çok yararlı olur; ama, şu anda içerisinde oturan, biraz evvel söylediğim üniteler var. Maliye Bakanlığının ünitelerinin önemli bir bölümü, belki de tamamı, yakında oradan ayrılıp, Maliye Bakanlığının yapılmakta olan binasına taşınacak, özellikle gelirler teşkilatı.

Eski gümrük bakanlığı binasının durumunu tam bilemiyorum; ama, en iyi şekilde değerlendirmek, Ankara'ya kazandırmak benim de tercihim olacaktır. Ankara Valiliğinin bu tür bir talebinin olduğunu da biliyorum, Ankara Valisi de bir ara bana iletmişti. O aşamaya geldiğimiz zaman, en iyi şekilde değerlendirmeyi ben de tercih ederim.

İkinci sualin cevabı : Biz, esasen, bu tür derneklere, zaman zaman, Maliye Bakanlığına ait, Hazineye ait, kullanılmayan veya kullanılmasa da olabilecek bazı binaları veya arsaları tahsis edi-yoruz. Bu tür talepler geldiğinde, envanterimizde bu tür talep edilen konulara uygun yerler varsa, bunları veriyoruz ve fevkalade de sıcak yaklaşıyoruz, yaklaşılması da lazımdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim efendim.

15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Bütçe Uygulamasına İlişkin Hükümler

Bölüm düzeni ve deyimler

MADDE 16. - Gider cetvelinin bölümleri, program bütçe uygulamasında programlar şeklinde düzenlenir. Programlar altprogramlara, altprogramlar da hizmetlerin veya harcamaların niteliğine uygun ödenek türlerine göre faaliyet veya projelere ayrılır. Her faaliyet veya proje gerekli sayıda harcama kaleminden oluşur.

1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu ile diğer kanunlarda ve bu Kanunda yer alan;

a) "Fasıl ve bölüm" deyimleri bütçe sınıflandırmasında, "Program"ı,

b) "Kesim" deyimi "Altprogram"ı,

c) "Madde" deyimi, harcama kalemlerini de kapsayacak şekilde "Faaliyet" veya "Proje"yi,

d) "Tertip" deyimi, hizmet veya harcamanın yapılacağı program, altprogram, ödenek türü, faaliyet-proje ve harcama kalemi bileşimini,

e) "Harcama kalemi" deyimi, (A) işaretli cetvelde yer alan ödeneklerin 100, 200....900 düzeyindeki ayrımını,

f) "Ayrıntı kodu" deyimi, harcama kaleminde yer alan ödenekler esas alınarak tahakkuk ettirilecek giderlerin (R) işaretli cetvelde belirtildiği üzere Devlet Muhasebesi kayıtlarında gösterileceği alt ayrımı (bu ayrıma Kesinhesap Kanunu tasarılarında da yer verilir.)

g) Borç ödemeleri yönünden "ilgili hizmet tertibi" deyimi, (Personel giderlerine ait harcama kalemlerindeki ödenek bakiyeleri yalnızca personel giderleri borçlarına karşılık gösterilmek şartıyla) hizmet veya harcamanın ait olduğu programı,

İfade eder.

BAŞKAN - 16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum efendim:

Bağlı cetveller

MADDE 17.- Bu Kanuna ekli cetveller aşağıda gösterilmiştir:

a) Bu Kanunun 1 inci maddesi ile verilen ödeneğin dağılımı "A" işaretli,

b) Özel hükümlerine göre 2001 Mali Yılında tahsiline devam olunacak Devlet gelirleri "B" işaretli,

c) Devlet gelirlerinin dayandığı temel hükümler "C" işaretli,

d) Kanunlar ve kararnamelerle bağlanmış vatani hizmet aylıkları "Ç" işaretli,

e) Hazine garantilerinden kaynaklanan yükümlülüklerden Hazinece üstlenilmesi muhtemel ödemeler "D" işaretli,

f) Bütçe kapsamına alınan fonlar "F" işaretli,

g) Gelecek yıllara geçici yüklenmelere girişmeye yetki veren kanunlar "G" işaretli,

h)  6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca verilecek gündelik ve tazminat miktarları "H" işaretli,

i) Çeşitli kanunlara göre bütçe kanunlarında gösterilmesi gereken parasal sınırlar "İ" işaretli,

j) Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin miktarı "K" işaretli,

k) Kurumların mevcut lojman, sosyal tesis, telefon, faks ve kadro sayıları "L" işaretli,

l) 2698 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Okul Pansiyonları Kanununun  3 üncü maddesi gereğince Millî Eğitim Bakanlığı tarafından idare edilecek okul pansiyonları ile Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık okulları öğrencilerinden alınacak pansiyon ücretleri "M" işaretli,

m) 3634 sayılı Millî Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu uyarınca; milli müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak;

1. Hayvanların alım değerleri "O" işaretli,

2. Motorlu taşıtların ortalama alım  değerleri  ile günlük kira bedelleri "P" işaretli,

n) Harcamalara ilişkin formül "R" işaretli,

o) Kurumların sahip oldukları taşıtlar ve 2001 yılında Taşıt Kanunu uyarınca satın alacakları taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmetlerde kullanılacağı ve azami satın alma bedelleri "T" işaretli,

Cetvellerde gösterilmiştir.

BAŞKAN - 17 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum efendim :

Yeni tertip, harcama ve gelir kalemleri açılması

MADDE 18. - Maliye Bakanı;

a) İlgili mevzuatına göre, yılı içinde 2001 Yılı Yatırım Programına alınan projeler için (2) ödenek türü altında, hizmetin gerektirdiği hallerde de (3) ödenek türü altında yeni tertipler veya (A) işaretli cetvelin bütünü içinde yeni faaliyet ve harcama kalemleri, gerektiğinde (B) işaretli cetvelde yeni bölüm, kesim ve maddeler açmaya,

b) 25/6/1992 tarihli ve 3824 sayılı Kanunla kaldırılan vergi ve resimler nedeniyle Toplu Konut Fonu adına gümrüklerce ithal sırasında tahsil edilecek miktarlardan gelir kaydedilecek oranı tespite ve bu tutarı tahsilatı yapan gümrük saymanlarına (B) cetvelinde açılan tertibe gelir kaydettirmeye ve Toplu Konut Fonuna aktarılacak tutarlar ile gelir kaydedilecek tutarlara ilişkin uygulama ile ilgili usul ve esasları belirlemeye,

Yetkilidir.

BAŞKAN-18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

Aktarma

MADDE 19. - Maliye Bakanı;

a) Münhasıran "100-Personel giderleri" harcama kalemindeki ödeneklerle ilgili olarak, aynı kuruluş bütçesi içinde programlar arası aktarma yapmaya,

b) Kuruluş bütçelerinin "100-Personel giderleri" harcama kalemindeki ödenekler ile Maliye Bakanlığı bütçesinin (930-08-3-351-900) tertibindeki ödeneklerden gerekli görülen tutarları Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan yedek ödenek tertibine aktarmaya,

c) Hizmeti yaptıracak olan kuruluşun isteği üzerine bütçesinden, mali yıl içinde hizmeti yürütecek olan daire veya idarenin bütçesine, gerektiğinde hazine yardımı ile ilişkilendirilmek suretiyle ödenek aktarmaya ve bu konuda gerekli işlemleri yapmaya,

d) Milli Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı arasında cari yıl içinde yapılan hizmetlerin bedellerini karşılamak amacı ile varılacak mutabakat üzerine, ilgili bütçelerin program, altprogram, faaliyet ve projeleri arasında karşılıklı aktarma yapmaya,

e) "2001 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar"a uygun olarak yıllık programda yapılacak değişiklikler gereği, değişiklik konusu projelere ait ödenekleri ilgili kuruluşların bütçeleri arasında aktarmaya,

f) Yukarıda (d) bendinde belirtilen bütçelerde yer alan Silahlı Kuvvetlerin tek merkezden yönetilmesi gereken ikmal ve tedarik hizmetleri ile bir programa ait bir hizmetin diğer bir program tarafından yürütülmesi halinde ödeneği, ilgili program, altprogram, faaliyet veya projeler arasında karşılıklı olarak aktarmaya,

g) Mevcut üniversitelerden yeni açılacak üniversitelere intikal eden enstitü, fakülte ve yüksekokulların bütçelerinde yer alan ödenekleri, bu enstitü, fakülte ve yüksekokulların bağlandığı üniversite bütçelerine aktarmaya,

h) Kamu kurum ve kuruluşlarının yeniden teşkilatlanması sonucu, bütçe kanunlarının uygulanması ve kesin hesapların hazırlanması ile ilgili olarak gerekli görülen her türlü bütçe işlemlerini ve düzenlemeleri yapmaya,

Yetkilidir.

Mali yıl içinde diğer bir daireye veya idareye aktarılan ödeneklerle ilgili hizmetin yürütülmesinden bütçesine aktarma yapılan daire veya idare görevlidir.

Genel ve katma bütçeli kuruluşların kamulaştırma ve bina satın alımları ile ilgili tertiplerine aktarma yapılamaz. Ancak; liman, hava meydanı, demiryolu, tünel ve köprü projeleri nedeniyle yapılacak kamulaştırmalar ile üniversitelerin eğitim-öğretim projeleri için kuruluş bütçesinde tefrik edilmiş olan toplam kamulaştırma ödeneklerinin % 50'sine, diğer kamulaştırma ve satın almalar için de % 25'ine kadar olan ödenek eksiklikleri Maliye Bakanlığı bütçesinin yedek ödenek tertibinden karşılanabilir.

İdarelerin kamulaştırma ve bina satın almak amacıyla bütçelerinde yer alan ödenekler kamu iktisadi teşebbüslerinden gayrimenkul satın alınmasında kullanılamaz. Ancak bu hüküm doğrudan eğitim ve öğretime tahsis edilmesi şartıyla  Milli Eğitim Bakanlığı ve üniversiteler bakımından uygulanmaz.

BAŞKAN - 19 uncu madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Bayburt Milletvekili Sayın Suat Pamukçu; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.

2001 yılı bütçesini görüşüyoruz, bütçenin 19 uncu maddesi üzerinde Grubumuzun görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle tekrar hepinize saygılar sunuyorum.

19 uncu madde, Maliye Bakanlığına birtakım hususlarda yetki veren bir madde. (a) ve (b) bendiyle, özellikle personel giderleri konusunda Maliye Bakanlığına, birtakım aktarmaları yapması için, yetki veriliyor. Herhalde, zannediyorum dün Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen tasarıyla, memurlarımızın maaşları konusunda yapılacak düzenlemede, bu maddeden zannediyorum yararlanılacak. Dolayısıyla, bu maddenin bu (a) ve (b) bentleri yerindedir.

Yalnız, (c) bendi üzerinde biraz duracağım; ama, ondan önce -bununla ilgili verilmiş bir de önergemiz var, herhalde elinize geçmiştir Sayın Bakanım- (h) bendinde "Genel ve katma bütçeli kuruluşların kamulaştırma ve bina satın alımları ile ilgili tertiplerine aktarma yapılamaz- tabiî, niye yapılamadığı tartışılabilir, ayrı bir konu- ancak; liman, hava meydanı, demiryolu, tünel ve köprü projeleri nedeniyle yapılacak kamulaştırmalar ile..." deniliyor, gerisini okumuyorum.

Şimdi, burada, bence çok önemli iki husus atlanmış. Bunlardan birisi karayollarıyla ilgili projeler, diğeri de barajlar. Özellikle, yap-işlet modeliyle yapılacak barajlarda, kamulaştırma bedellerini nasıl ödeyeceksiniz, sıkıştığınız zaman bu tertiplerden aktarma nasıl yapacaksınız; bence bunlar  eksik kalmış. Umarım, bu konuda verdiğimiz önerge kabul görür, bu eksikliği giderirsiniz.

Şimdi, tabiî bütçe bir yerde hükümetin de karnesi sayılır. 2000 yılı bütçesiyle ilgili hükümetin karnesine baktığımız zaman ne görüyoruz; Türkiye, 2000 yılının haziran ayı sonu itibariyle 106 milyar dolar dışborçla karşı karşıya, ekim sonu itibariyle de 32 milyar dolar içborç stokuyla karşı karşıya; yani, 2000 yılının ilk on aylık dönemde, içborç stokunda yüzde 71 artış var.

Hükümet, yılbaşında, 2000 yılı hedeflerini açıklarken, TEFE'de ortalama olarak yüzde 38,5 , yıl sonu itibariyle de yüzde 20 hedef koymuş; ama, yapılan uygulamalar sonunda gerçekleşen rakamlar nedir diye baktığımız zaman, TEFE'de ortalama yüzde 50 civarında, yıl sonu itibariyle de yüzde 30 artış gerçekleşmiş veya gerçekleşiyor.

TÜFE'de ise rakamlar ortalama yüzde 44,5 , yüzde 25, yıl sonu hedef konmuş; ortalamada yüzde 60 civarında bir gerçekleşme, yılsonu itibariyle de yüzde 40 gerçekleşme görüyoruz. Yani, bu rakamlara dışticaret açığını ilave edebilirsiniz; dışticaret açığında da 17 milyar 750 milyon dolar bir hedef konmuş; bu rakam, yılsonu itibariyle 25 milyar dolar civarında olacak. Cari işlemler açığında, 2 milyar 650 milyon dolar civarında bir hedef öngörülmüş; 10 milyar dolar olarak gerçekleşmiş.

Tüm bu rakamlar, hükümetin 2000 yılı karnesinin sıfır olduğunu, zayıf olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, 2001 yılında da, bu hükümetin geçer not alması mümkün gözükmüyor. Nereden bileceksiniz: Şimdi, konuştuğumuz maddenin (c) bendine bakalım; burada, Sayın Bakanımıza, yatırım yapan kuruluşlar arasında birtakım ödeneklerin aktarılması yetkisi veriliyor. Yatırım diye ayırdığınız para 3,5 katrilyon, yaklaşık 5 milyar dolar. Zaten, bunun tamamını, hatta bunun 2 katını banka hortumlamaları aldı götürdü. Siz, neyi aktaracaksınız Sayın Bakan; yani, bu Meclis, bu yetkiyi size verecek; ama, bu yetkiyi ne yapacaksınız; hangi parayı, nereden nereye aktaracaksınız; elinizde para yok ki! Ne yapacaksınız bu yetkiyi?!

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Vergileri artıracaklar vergileri!

SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Şimdi, tabiî, sözümü tamamlamadan önce bir hususu daha belirtmek isterim. Biz, bu hükümete sıfır not verdik, önümüzdeki yıl da geçer not almayacağı malum; ancak, bir şeyi ifade etmem lazım: Bu hükümetin sınıfta kalmış olması, bu Meclisin başka hükümet çıkarmayacağı anlamına gelmez. Bu Meclisten, istediğiniz kadar sayıda hükümet çıkar ve bu Meclis, bu gidişatı düzeltecek kabiliyette bir hükümeti çıkarabilir ve çıkarır da. Dolayısıyla, birtakım çevrelerin, efendim, bu hükümet bu işi beceremedi, başka formüller arayalım gibi birtakım yollara sapmasını kesinlikle doğru bulmuyoruz. Bu tür uygulamalar karşısında, hükümetin veya hükümet ortağı partilerin göstereceği dirence destek olacağımızı da ifade ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum, hayırlı olmasını diliyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Pamukçu.

Bir önerge vardır; önergeyi okutup, işleme alacağım.

Bilindiği gibi, önerge üzerinde görüşme yapamıyoruz.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 552 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu maddesinin (h) bendinde "demiryolu, tünel, ....." kelimelerinden sonra gelmek üzere "karayolu, baraj" kelimelerinin ilave edilmesini arz ve talep ederiz.

 

Suat Pamukçu

Veysel Candan

Lütfü Esengün

 

Bayburt

Konya

Erzurum

 

Bülent Arınç

Remzi Çetin

 

 

Manisa

Konya

 

 

Gerekçe: Diğer hizmetler yanında karayolu ve barajlar da önemli devlet hizmetleridir ve bunlar için de kamulaştırma bedellerinin ödenmesinde Maliye Bakanlığına yetki verilmesi gerekir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale)  - Sayın Başkan, katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, eğer, izniniz olursa, katılıp katılmadığımı ifade etmeden önce, çok kısa bir bilgi sunmak istiyorum: Şimdi, mevcut kanun tasarısındaki maddede, baraj ve karayollarına, bütçesinde mevcut olan kamulaştırma ödeneğinin yüzde 25'i kadar yedek ödenekten artırmaya imkân veren bir hüküm var. Şimdi, değerli arkadaşlarımız, vermiş olduğu önergeyle, bunu, yüzde 25'i yüzde 50'ye çıkarmak istiyorlar; ancak, gerek karayolu gerek baraj büyük kamulaştırma ödeneği gerektiren yatırımlar.

Şimdi, yedek ödenekte, esasen, sınırlı bir rakam söz konusu olduğu için, bu yüzde 50'ye de çıkarılsa, eğer yedek ödenekte yeterli para yoksa zaten aktaramazsınız. Nitekim kanunun maddesinde de, mutlaka aktarılır denilmiyor, "aktarılabilir" deniliyor.

O bakımdan, bu bütçedeki ödeneğin sınırlı olması nedeniyle, önergeye olumlu bir katılımda bulunamayacağız; ama, bunları, önümüzdeki yıl bütçesinde, biraz daha değerlendirme imkânımız olabilir. O nedenle katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir efendim.

19 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

20 nci maddeyi okutuyorum:

Posta giderleri

MADDE 20. - Yargı organlarınca yargılamanın seyri ve sonuçları ile ilgili olarak gerek görülen posta giderleri ve vergi dairelerinin vergi tebliğlerine ilişkin posta giderleri için bütçede öngörülen ödenekler yetmediği takdirde, bu giderlerle ilgili ilave olarak harcanmasına gerek görülecek tutarı ödetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu suretle ortaya çıkacak ödenek farkı gider kesin hesabında ayrıca gösterilir.

BAŞKAN - 20 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Lütfü Esengün; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, muhterem arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının içerisinde, zannediyorum, adliye ile maliye münasebetlerini konuşabileceğimiz tek madde bu madde.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de bugün adalet paralıdır. Hakkını aramaya giden, dava açmak için veya alacağını tahsil için adliye veya icra dairesi kapılarına giden her kişi devletin takdir ettiği harçları ödemeye, dosya parasını, tebligat ücretlerini, daha benzeri birtakım masrafları yapmaya mecburdur. Tabiî gücü olmayanlar ne yapsın, onu düşünen maalesef yoktur. Bir adlî yardım müessesesi vardır, o da her zaman işlemez. Dolayısıyla, hak aramak Türkiye'de oldukça pahalı bir uğraştır. Hakkını almak için ilaveten para veren, harç ödeyen ve dolayısıyla ikinci bir mağduriyete uğrayan nice nice kişiler var Türkiye'de.

İşin daha enteresan tarafı, dava bittiğinde, alacağının tahsiline mahkemece karar verildiğinde bakiye harç dediğimiz, harcın geri kalan yüzde 75'lik kısmının davalıdan tahsiline karar verir mahkemeler; ama, uygulamada, o davalıdan, devletin, hazinenin tahsil edeceği harcı dahi mahkemeler, devlet peşin olarak davacıdan alır, kendisi tahsil cihetine gitmez, davacı, devlete ödediği o harcı da kendi alacağına ilave etmek suretiyle takibe koyar. Neticede, devletin alacağının tahsildarlığını vatandaş yapmış olur.

Tabiî, hukuk davalarında ve alacak işlerinde, icra takiplerinde, durum böyle; ama, iş ceza hukukuna gelince, burada bütün masraflar devlet tarafından karşılanmaktadır.

Şimdi, bu getirilen maddede de, yargı organlarınca yargılamanın seyri ve sonuçlarıyla ilgili olarak gerek görülen posta giderleri ve vergi dairelerinin, vergi tebliğlerine ilişkin posta giderleri için bütçede öngörülen ödenekler yetmezse, takviye yeni ödenek ödenir, mealinde bir hüküm var ve bu maddenin gerekçesinde de, yargı organları ve vergi dairelerinin tebligatlarına ilişkin posta giderleri için, yıl içinde ödenek yetersizliği nedeniyle hizmetlerin aksamaması için veya aksamasını önlemek amacıyla ödeneksiz harcama yaptırmak için Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir.

Değerli arkadaşlar, sık sık gazetelere de yansıyor, işte, posta bedelleri olmadığı için celp edilemeyen şahitler, sanıklar veya posta bedeli olmadığı için Yargıtaya gönderilemeyen dosyalar... Gerçekten uygulamada da sık sık şahit olunan bir durumdur. Maalesef, herhangi bir dosya aylarca mahkeme kaleminde beklemektedir. "Niçin işlem yapılmamaktadır?" diye sorduğunuzda verilen cevap, ödenek yokluğu da değil, sadece -orada kullanılan tabirle- pul olmadığındandır. Pul olmadığı için şahit celp edilememekte, sanık celp edilememekte veya dosya üzerinde diğer işlemler yapılamamaktadır.

Tabiî, yine ödenek olmadığı için, bazen keşifler yapılamamakta veya keşiflerde hâkimlerin, kâtiplerin, bilirkişilerin ücreti geriye kalmakta, aylarca sonra, belki de düyuna kalmak suretiyle ertesi yıl ödenmektedir. Belki daha vahim tarafı, normalde davetiyeyle celp edilmesi lazım gelen bir sanığı veya şahidi, sırf pul olmadığı için, ödenek olmadığı için bu defa mahkemeler ihzaren celp etmek; yani, polis veya jandarma marifetiyle mahkeme huzuruna gitmek gibi bir uygulamaya, ister istemez, sapmaktadırlar. Bu, fevkalade yanlıştır. Bir insanın, şahit olarak gideceği bir mahkemeye, evine polis, jandarma gelerek götürülmesi, zannediyorum, hiçbirimizin karşılaşmak istemediği bir uygulamadır; ama, tatbikatta, sırf masraf olmaması için -bilmiyorum, şu anda  tebligat masrafları ne kadar; ama, adliyenin cüzi bir miktar ödeneği olmadığı için- kapılara polisler, jandarmalar gönderilmekte, ihzaren celpler yapılmaktadır. Bütün bunların önüne geçilme mecburiyeti var. Adliyelere özellikle fazla bir meblağ da tutmayan muhakkak -neticede, bu, bilirkişi ücretidir, hâkimin, kâtibin harcırahıdır ve sonuçta posta masrafıdır- bu ödeneklerin, zamanında, yeteri kadar ödenmesi, gönderilmesi lazım. Tabiî, bu yüzden adaletin gecikmesi de ayrıca önemli bir sakınca meydana getirir. Geciken adaletten, her zaman, yakınıyoruz. Adaletin, öncelikle ve süratle yerine getirilmesini her zaman istiyoruz. Ödenek yokluğundan, adaletin tecellisi gecikmesin.

Değerli arkadaşlar, bir konuya daha temas edip, sözlerime son vereceğim.

Ammenin hakkını, Hazinenin hakkını, adliyelerde Hazine avukatları korumaktadır. Hazine avukatları, eskiden beri -tahmin ediyorum, şimdi de- aynı sıkıntı içerisindeler. Uğratıldığı trilyonlarca liralık zararlardan dolayı devleti savunmak, hele de şu içerisinde bulunduğumuz ortamda, hırsızların, yolsuzların, banka hortumlayanların o götürdüklerini geri almak için, hem ceza davalarında hem hukuk davalarında Hazineyi temsil etmek, Hazine avukatlarının görevleridir; ama, maalesef, bunlara, yeteri kadar ücret verilmiyor, maaşları, ödenekleri fevkalade az ve eskiden beri bilinen bir gerçek de var, Hazine Avukatları, Muhakemat bölümü, Maliye Bakanlığında, hep üvey evlat muamelesi görmüştür; tahmin ediyorum, maalesef, öyle de devam ediyor. Hazine avukatlarına, Hazineyi temsil eden, ammenin hakkını savunan, müdafaa eden, o tek kuruşun dahi peşine koşmak için gerçekten büyük gayretler gösteren hazine avukatlarına, yeterli ödeneği, yeterli ücreti vermek zorundayız. Ne şartlar altında çalıştıklarını, meslekten gelen arkadaşlarımız bilirler; yüzlerce kilometre ötedeki ilçeye gitmek zorundadır; davanın yüzde 99'luk kısmını kazandığı takdirde, o yüzde 1'ini yine temyiz etmek zorundadır, temyiz etmediği takdirde, görevi suiistimal gibi bir ağır suçla karşı karşıya kalma tehlikesi her zaman vardır. Onun için de, her türlü sıkıntıya katlanarak, vasıtası olmadan, yeterli harcırah almadan, Hazinenin hakkını müdafaaya gayret eden Hazine avukatlarının durumunun muhakkak iyileştirilmesini ve kendilerine bazı hususlarda, karşı tarafla anlaşma, uzlaşma yetkisi verilmesini, yine, kendilerine, gerçekten, temyiz konusunda yetki verilmesini -ama, sorumluluğun da kendilerine tevdi edilmesini- istiyoruz. Böyle olması gerekir kanaatindeyiz.

Değerli arkadaşlar, 2 dakikalık süre içerisinde de, yine, tatbikatta karşılaştığımız rücu tazminatı denilen ve gerçekten, toplumu rahatsız eden, bazen medyaya da yansıyan bir çarpık uygulamadan bahsetmek istiyorum. Bir kamu şoförü düşünün, idaresinde olan kamyonu veya vasıtayı, kendi kusuru neticesinde hasara uğrattığı için, devirdiği için -kendisi de hayatından olmuşsa- meydana gelen o zarardan dolayı, devlet, bu defa, o şoförün dul ve yetimlerinin aleyhinde tazminat davası açıyor. Farzımuhal, kamyonda, devlete ait araçta, milyarlarca liralık hasar var, zarar var. Kim buna sebep olmuş; devletin şoförü. Kendisi de vefat etmiş; ama, geride kalan dul ve yetimlerinden bu pa-ralar isteniyor. Tabiî, bu, kamu vicdanını şiddetle rahatsız ediyor. Geride kalan çocukların, bazen, kıdem tazminatları ödenmiyor, emekli ikramiyeleri ödenmiyor; çünkü, devletin, sözde, onlardan alacağı var. Devlet, bu gibi hallerde, devletliğini, devlet babalığını göstermek mecburiyetinde. Canından olmuş, kendi kusuruyla da olsa devlete zarar vermiş insanların dul ve yetimlerinden, bu tazminatın kaldırılması, bir yolunu bulup, ister yasa çıkarmak suretiyle ister Maliye Bakanlığının yetkilerini kullanmak suretiyle, bu tür yanlış uygulamaların önüne geçilmesi lazım geliyor kanaatindeyim.

Adliyede çalışan bütün personelin, özellikle Hazine avukatlarının durumlarının bu malî yıl bütçesi içinde iyileştirildiğine dair herhangi bir gelişme görmüyoruz; ama, inşallah, yarın, kamu personelinin durumlarının iyileştirilmesi için hükümet bir yetki alacak. O yetkide, adliye personelinin ve hazine avukatlarının da unutulmaması dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Esengün.

Şimdi, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız...

Buyurun Sayın Yılmazyıldız.

Makale mi okuyacaksınız yine?

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Evet...

BAŞKAN - Yeni bir âdet de, onun için soruyorum; merakımdan soruyorum.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Makaleler içinde belirtilen...

BAŞKAN - Hayır; ben de yazar olduğum için... Hiç olmazsa, zabıtlara geçiyor, tarihî bir kisve alıyor.

Buyurun.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20 nci madde hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu maddede "Yargı organlarınca yargılamanın seyri ve sonuçları ile ilgili olarak gerek görülen posta giderleri ve vergi dairelerinin vergi tebliğlerine ilişkin posta giderleri için bütçede öngörülen ödenekler yetmediği takdirde, bu giderlerle ilgili ilave olarak harcanmasına gerek görülecek tutarı ödetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu suretle ortaya çıkacak ödenek farkı gider kesinhesabında ayrıca gösterilir" deniliyor.

Bu maddenin buraya konulması bile, Türkiye'de devletin, hesabını iyi yapamadığının veya adliye, adalet bütçesinin son derece yetersiz olduğunun peşinen kabulüdür. Bakınız, aslında öyle olunca da, eğer, Adalet Bakanlığı bütçesi yeterli olmazsa, pul parası nedeniyle mahkemeler gecikirse, neticenin ne olduğu da ortada.

Sayın Deniz Som'un yazdığı bir yazıyı, dikkatlerden kaçabilir diye, maddeyle de yakından ilgili diye burada dile getirmek istiyorum:

"Antalya Barosu Dergisinde, Antalya Asliye İkinci Hukuk Hâkimi Şener Silme "şikâyetler, sızlanmalar" sözcüğüne karşılık olarak kullandığı "Evzinmeler" başlıklı yazısında anılarından söz ediyor:

"Doğanşehir'de sorgu yargıcıyım. Çalışma masam yok, sağlık ocağından emanet masada çalışıyorum. Sağlık ocağı ikide bir masasını istiyor. Adalet Bakanlığına kaç kez masa, koltuk sağlaması ya da ödenek gönderilmesi için yazı yazdıysak, sonuç alamamıştık. Sonunda 'madem, masa sağlamıyor, eski kadılar gibi dizimizin üzerinde yazmamızı istiyorsunuz, bari pösteki gönderin, kö-şeye serip üzerine oturalım' anlamında bir yazı göndermiştim. Başka ilçeye atandığımda masa, koltuk sağlanmıştı." Bir fedakârlık karşılığında... Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış.

1970'li yıllarda Denizli'nin bir ilçesinde yargıcın duruşma tutanağı yazacak kağıt bulamadığı için duruşma yapamadığı gazetelerde haber olarak çıkmıştı. O yıllarda bizi denetleyen Yüksek Hâkimler Kurulu müfettiş yargıcına olayı anımsatıp bu davranışı nasıl karşıladığını sordum. 'Sen ilçenin yargıcısın, hangi kapıyı çalsan bir top kâğıt sağlayabilirsin. Adliyenin onuruyla nasıl oynarsın' diye kâğıt bulamayan yargıca çıkışmıştı.

Yıllarca savcılık yaptıktan sonra avukatlığa soyunan Muzaffer Tuncer anlatmıştı.

Nazilli Savcısıyım. Makamda döşeme yok. Bakanlığa yazdım. 'Yerel olanaklarla sağlayın' yanıtı geldi. Mobilya mağazası olan bir arkadaşım masamı, koltuğumu sağladı. O günlerde müfettiş gelmişti. Arkadaşımı kışkırttım. Danışıklı olarak müfettişe çıktı. 'Savcınız benden mobilya aldı, işte faturası, Bakanlık ödenek göndermiyor diye parasını ödeyemiyor' dedi. Müfettiş hemen soruşturma açtı. Bakanlığın 'yerel olanaklarla sağlayın' yazısını görünce ne yapacağını şaşırdı.

 İzmir sıkıyönetim mahkemesinden bir yargıç albay gelmişti. Benden dört beş asliye ceza dava dosyasının fotokopisini çıkarıp hemen vermemizi istemişti. 'Birkaç ay beklersiniz' dedim. Fotokopileri ancak dışarıda çıkarabiliyoruz, ödenek yok; duruşmaya kâğıt, makineye şerit, tebliğ için zarf, pul bulamıyoruz. Albay şaşırıp kalmıştı.

1988 yılında Antalya'ya atandığımda bir ay sulh ceza davalarına baktım. Trafik suçları ağırlıkta. Günde ortalama 100 karar çıkıyor. Bir karar en az dört kâğıt ister; biri dosyaya, biri karar kartonuna, biri sanığa, biri infaza. Her gün 1 top kâğıttan, ayda en az 16, 20 top kâğıt istemiştim. Arkadaşım Başsavcı Naci Demiralp 'ayda 1 top kâğıttan fazla veremeyiz' demişti. Biz de, adliyenin onurunu korumak için sağdan soldan kâğıt dileniyorduk -Hey gidi günler, hey- Hey gidi günler mi? Aynen bugünlerdeki gibi mi!"

BAŞKAN - O günden bugüne bir şey değişmemiş; ama, siz...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Evet, ben de onu vurgulamak için okudum...

BAŞKAN - Hayır, siz, bunu, kısa şekilde anlatsanız efendim. Affedersiniz yani...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Sayın Başkan, şimdi, ben, bunu şunun için söylüyorum: Fırsat bulduğumuzda, Balıkesir'deki adliyeleri de, hâkimleri de, savcıları da dolaşıp, acaba ne sıkıntıları olduğunu öğrenmek istiyoruz. İnanın, bırakın öyle Balıkesir'deki yeni adliye binası yapılsın veya Bandırma'daki adliye binası bitsin gibi talepleri, tamirleri bile, Balıkesir Adliye Binasındaki tamirat için bile, istenen talebin bir türlü gelemediğini; yine aynı şekilde, bir bilgisayarı bağlatabilmek için istenen bir bilgisayar kartının parasının aylarca gelemediğini, maalesef, üzüntüyle gördük.

Ben, Sayın Bakandan özellikle istirham ediyorum: Ödenekler bittiği zaman, lütfen, bu ödeneklerin artırılması konusunda birazcık daha ellerini hızlı tutarlarsa, batık bankaların açıklarını kapatmaktaki süratle aynı süratte bu eksik ödenekleri de gönderirlerse, eminim ki, adliye birazcık daha hızlanır.

Bakınız, Saygı Öztürk, bir başka şey daha söylüyor: "Bir yanda hâkim, savcı açığı varsa, diğer yanda da ödenek yetersizliği yüzünden pul parası bile bulmakta zorlanan adliyeler var. Bu yüzden zaman zaman mahkeme evrakları alıcılarına ulaştırılamıyor. Bu olumsuzlukların ortadan kaldırılması için Adalet Bakanlığının genel bütçe içindeki payının mutlaka artırılması gerekiyor. Gerekiyor; çünkü..." Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, önemli projeleri ancak bu şekilde hayata geçirebileceklerini; davaların, hem içtihatlarla çelişmeden hem de ileri bir tarihe fazla atılmadan sonuçlandırılması için bazı düzenlemeleri ancak böyle yapabileceklerini söylüyor; yani, Bakan da burada aczini ifade ediyor ve Bakanın söylediği daha vahim bir şey var. Bir projenin tamamlanması için 107 trilyon istiyor ve diyor ki Sayın Türk: "Bu para yüksek görülebilir. Ancak, yargıdaki gecikmenin bedelini kat kat daha ağır ödüyoruz. Davaların gecikmesi bazı çevreleri yargıdışı yollara iti-yor, Türkiye'de davalar uzadığı için, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidiliyor." "Geciken adalet, adalet değildir denilmiyor mu? Geciken adaletten hepimiz şikâyetçi olduğumuza göre, bunun ortadan kaldırılması için tüm kurumların da destek olması gerekiyor."

Dahası, bundan fırsatla, eğer... Mutlaka, herkes, büyük bir özveriyle, hele hele bu hükümetin verdiği zamlar dikkate alındığında, çok çok büyük özveriyle çalışıyor. Ancak, bazıları, eğer işi yokuşa sürmek isterse "bugün git yarın gel, dilekçenin yazısı okunmuyor baştan yaz, 10 kuruşluk pul eksik, yapıştırmak için tekrar kuyruğa gir" gibi, halkı yoran uygulamaları da sağlıyor.

Onun için, bu konularda mutlaka ve mutlaka Adalet Bakanlığının hak ettiği paralar verilmeli, bütçede olmalı. Sayın Hükümet, batan 10 bankaya 12 milyar doları çok hızlı buluyor; ancak, bakın, gelin, sadece Sağlık Bakanlığına verilebilen 1,8 milyar dolar ve 3 bakanlığın bütçesi -Millî Eğitim, Adalet, Sağlık Bakanlıklarının- ancak 8 milyar dolar. Eğer, bu paralar, yani, bu batırılan paralar, bütçeye harcanabilseydi, eminim ki, Adalet Bakanlığında "eğer paranız yetmezse, şu kadar da pul parasını koyarız" gibi bir madde konmazdı. Bunun dışında -geçen konuşmada ifade edememiştim- bu parayla, yine, 200 yataklı, tam donanımlı 400 hastane olurdu, Bandırma'daki devlet hastanesi de bir an önce tamamlananlar arasında olurdu diyorum.

Şimdi, bakıyoruz, Af Yasası gündeme geliyor. Bu konuları dile getireceğiz; ama, yine, demin zaman darlığından okuyamadığım bu cümleyi de burada ifade etmek istiyorum. Sayın Metin Emiroğlu ve Halit Narin'in yazısında deniliyor ki..

BAŞKAN - Efendim, demin aynı şeyi söylediniz ama...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Hayır, hayır, okumadığım bir bölüm var.

BAŞKAN - 66 ncı maddeyi tatbik edeceğim yani.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - "Bu malî sıkıntıların aşılabilmesi açısından sosyal sigorta primlerinin ve vergi alacakları gibi amme alacaklarında cezaların affedilmesi ve ana borcun iki yıllık bir süre içinde taksitlendirilmesi, tekstil üretimi ve ekonomisinde büyük ehemmiyet arz etmektedir" diyor.

Bu tür, özellikle, belediyelerimiz, esnaflarımız, çiftçilerimiz, eğer bir af çıkacaksa, katili, hırsızı, vurguncuyu, soyguncuyu, bu ülkeyi bölmek, yok etmek isteyenleri değil; ama, bu ülkeye namusuyla çalışmış, üretmiş, vergisini vermiş, bu hükümetin ekonomik politikalarından dolayı şu anda mağdur olduğu için, özellikle yüksek faizleri nedeniyle mağdur olduğu için ödeyemedikleri -yine, vergimi affet demiyor, borcumu affet demiyor; ama, bunların- faizlerini ve cezalarını affet diyor.

Ben, Sayın Bakana, hâkimlerimizin, savcılarımızın özlük haklarının da -bu çıkarılacak, anlaşılıyor ki, kanun hükmünde kararnameyi alacaklar- onların toplumdaki statüleri ve sorunlarıyla ilgili...

BAŞKAN - Efendim, onları, yarın söyleseniz; affedersiniz yani...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - ...yeterli ödenekleri de, ilgili artışları da yapmasının çok önemli olduğunu ifade eder; hepinize saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müsaade eder misiniz, 66 ncı maddeyi okuyayım, hatırlatma yapayım.

"Kürsüdeki üyenin sözü ancak Başkan tarafından, kendisini İçtüzüğe uymaya ve konudan ayrılmamaya davet etmek için kesilebilir.

İki defa yapılan davete rağmen, konuya gelmeyen milletvekilinin aynı birleşimde o konu hakkında konuşmaktan menedilmesi, Başkan tarafından Genel Kurula teklif olunabilir.

Genel Kurul, görüşmesiz işaret oyu ile karar verir."

İstirham ederim... Yani, gecenin bu saati, 66 ncı maddeyi söyletmeyin. Af kanununda affı konuşun...

NECDET SARUHAN (İstanbul) - Genel Kurula teklif edin Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ben hatırlatayım da efendim; işi sertleştirmek istemiyorum yani. Sabaha kadar buradayız... Ama bitirelim bu işi.

Sayın Pamukçu, buyurun.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, milletvekilinin sesini kesmek...

BAŞKAN - Hayır efendim, tenkit edin, ne yaparsanız yapın; ama, madde üzerinde söyleyin. Makale okuyorsunuz burada. Affedersiniz yani...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Konuyla ilgili önerdik ama...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Pamukçu.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.

Affınıza sığınarak, çok kısa olarak, sorumu sormak istiyorum.

Şimdi, Bayburt Demirözü Barajımız var. 1995 yılından beri yapılmaya çalışılan bir baraj; ancak, geçen yıl da ödenek ayrılamadı, bu yıl da ödenek konulamadı verdiğimiz önergelere rağmen. Tabiî, önergelerimiz reddedildi.

Şimdi, baraj inşaatından dolayı, Bayburt ile Demirözü arasındaki 30 kilometrelik yol, şu anda yürünemez halde; bırakın arabayla gitmeyi, yaya bile yürünmesi zor bir yol haline geldi, tamamen delik deşik ve neredeyse tamamı kasisli bir yol haline geldi, bütün arabalar kırılır oldu.

Şimdi, Bayındırlık Bakanlığımıza bu yolun yapılması için ne yapıyorsunuz diye soruyoruz; Bayındırlık Bakanlığımız diyor ki, Enerji Bakanlığı veya Devlet Su İşleri bize parasını verirse biz yaparız. Enerji Bakanlığımıza soruyoruz bunun parasını verecek misiniz; paramız yok, ödeneğimiz yok diyor. Bir önceki maddede, Sayın Bakana, kurumlar arasında aktarma yapma yetkisi verildi. Acaba, bu yetkiyi kullanarak bu yolun yapımı için bir yardım yapma imkânımız olabilir mi; onu soruyorum efendim?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yatırımlarla ilgili ödenekler, bilindiği gibi, Devlet Planlama Teşkilatımızın ve yatırımcı kuruluşun tamamen onayı ve yönlendirilmesi istikametinde götürülür. Eğer, Enerji Bakanlığı veya Bayındırlık ve İskân Bakanlığı herhangi bir yatırımı kendi programı muvacehesinde yapmak istediği takdirde, o işi başlatır. Eğer, belli bir rakamın üzerindeyse, Yüksek Planlama Kurulu karara bağlar; ondan sonra, ya Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan yatırımları hızlandırma tertibinden ödenek talep eder ya de eğer çok acil bir durum varsa, belli bir miktar da yedek ödenekten ister. Ödeneklerin durumu müsait olduğu takdirde ve ilgili bakanlık da, mutlaka istediğinde, işin önceliğini de ortaya koyarak istediğinde, şüphesiz ki, bizim de aktarmamız mümkün olur. Yani, bu prosedür içerisinde...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Bu, genel şeyiniz de, özel olarak bir şeyiniz olur mu?

BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşma usulümüz yok Sayın Pamukçu.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim.

20 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi okutuyorum efendim:

Geçen yıllar borçları

MADDE 21. - Mali yılın sonuna kadar ödenemediği gibi emanet hesabına da alınamayan ve 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 93 üncü maddesine göre zamanaşımına uğramamış bulunan geçen yıllar borçlarına ait ödemeler aşağıdaki ilkelere göre yapılır.

a) Yılları bütçelerinin (1) ödenek türü itibariyle, "100-Personel giderleri"ne ait harcama kalemlerinden doğan borçlar, "Personel Giderleri Geçen Yıllar Borçları" faaliyetinden ödenir.

b) (a) bendinde yazılı olanlar dışındaki harcama kalemlerinden doğan borçlar, borcun doğduğu tertibin ödenek türü dikkate alınarak;

1. Diğer cari giderlerden doğan borçlar, "Diğer Cari Giderler Geçen Yıllar Borçları",

2. Yatırım hizmetlerinden doğan borçlar, "Yatırım Giderleri Geçen Yıllar Borçları",

3. Transfer tertipleri ile ilgili olarak doğan borçlar, "Transfer Giderleri Geçen Yıllar Borçları",

Faaliyetlerinden ödenir.

Bu faaliyetlerdeki ödeneklerin yetmemesi halinde (100-Personel giderleri dışında kalan) aynı veya diğer hizmet tertiplerindeki ödeneklerden bu faaliyetlere aktarma yapmaya Maliye Bakanı  yetkilidir.

BAŞKAN - 21 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

21 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi okutuyorum :

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, soru soracaktım.

Eğitime katkı paylarının ödenek kaydı

MADDE 22.-a) 16/8/1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanunun Geçici 1 inci maddesi uyarınca tahsil edilen miktarları bu amaçla Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine konulan ödeneklerden kullandırmak üzere Bütçenin B işaretli cetveline gelir kaydetmeye, ödeneğini aşan gelir tahsilatı karşılığında ilgili tertibe ödenek eklemeye, yılı içinde harcanmayan ödenekleri ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - 22 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu.

Buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tasarının 22 nci maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Üzerinde konuştuğumuz madde, eğitime katkı paylarının, Maliye Bakanlığının yetkisinde olduğuna dairdir. Konuya, bir hatırlatmayla girmek istiyorum; ki, geçenlerde, ekvergilerin tarihlerinin uzatılmasıyla ilgili tasarı görüşülürken de hatırlatmıştım. Okullar açıldı, birinci dönem bitmek üzere; hâlâ, Adıyaman'ın Gölbaşı İlçesinde, 12 tane köyün çocuğu, taşımalı eğitim yapıldığı için, maalesef, götürülememektedir; yani, 12 tane köyün çocuğu-ki, yakında açılacağı bekleniyor, bir PİO'nun (Pansiyonlu İlköğretim Okulu) açılışı bekleniyor- hâlâ, okulları açılmadığından, bu eğitime gidememektedirler. Şimdi, buradan, çocuklarının okutulmasını isteyen bu insanlar, her gün, feveran etmekte; ama, bir çare bulunmuyor maalesef. Bu insanlar, şimdi, eğitime katkı payı olan vergilerini vermeseler malî suç işlemiş olur mu olmaz mı diye Sayın Bakana sormuştum. Millî Eğitim Bakanımıza durumu ileteceğini söylemişti; ama, henüz bir cevap da çıkmadı.

Değerli arkadaşlar, eğitime katkı payı, biliyorsunuz, 1997 yılının ağustos ayında, zorunlu ilköğretimle beraber geldi, 2000 yılının sonunda bitecekti; sonunda, 2002'ye kadar uzatılıverdi. Tabiî, bu katkı payı konulduğunda, zorunlu ilköğretimle beraber, birtakım hedefler tespit edilmişti. Neydi bunlar; 2000 yılının sonuna kadar 1,5 katrilyon toplanacaktı ki, şu ana kadar yapılan hesaplamalara göre, 500 trilyonun üzerinde bir para toplandı. Sınıflar 30 kişiye indirilecekti; ama, maalesef, hâlâ, 60, 70, bazen de yer yer 80 kişilik sınıfların olduğunu basından okuyoruz. İlköğretimde bilgisayara geçilecekti; çocuklarımız, biygisayarla, maalesef, tanışamadı bile. Fizikî altyapılar güzelleştirilecekti; ne var ki, hâlâ, bahçesi olmayan okullarımızın, büyük kentlerde olduğunu biliyoruz. Öğretmen açığı kapatılacaktı; hâlâ, yüzbinleri aşkın öğretmen açığı var. İki dil öğretilecekti; ne var ki, yaygın olan İngilizce öğretmeni bulmakta bile zorlanan bakanlık, sözleşmeli personelle bu açığı kapatmaya çalışıyor; maalesef, o da yeterli olmuyor. Taşımalı eğitim ise, biliyorsunuz, zaten bitti. Ne var ki, trilyonlar gitti, milletin trilyonları, onlarca cana mal oldu, 5 000'e yakın okul da çürü-meye terk edildi; çünkü, taşınılan okulda eğitim görülmüyor.

Değerli arkadaşlar, zorunlu ilköğretim, maalesef, bilimsellikten, çağdaşlıktan uzak, ideolojik bir dayatmayla getirildi; dolayısıyla, eğitime katkı payı, hiçbir zaman yerli yerince kullanılmamış oldu.

Tabiî, ilköğretimdeki bu sıkıntılar devam ederken, bir de meslek liselerinin sıkıntıları var ki, bunlar çok daha kötü noktalarda. 1997 yılında ve daha önceki Millî Eğitim Şûralarında, iki aşamalı eğitim yetmez üç aşamalı olsun denilirken, YÖK, aldığı bir kararla, tek aşamayı getirdi. Tabiî, millî eğitimde sistem nasıl olmalı, yıllardır tartışılıyor; ama, bir türlü oturtamıyoruz. Ne var ki, 18 yıldan beri uygulanan iki aşamalı sınav sistemi ağır aksak giderken, YÖK'ün getirmiş olduğu tek aşamalı sistem ise, öğrencileri, adayları isyan ettirdi âdeta. Bundan da en çok mağdur olanlar, meslek lisesi mezunları oldu; çünkü, öyle çarpık bir sistem getirildi ki, alaniçi ve alandışı uygulaması yüzünden yüzbinlerce öğrenci perişan edildi. Bir meslek lisesi öğrencisi, sınavda Türkiye birincisi olsa, diplama notu da 5 olsa, aynı zamanda okul birincisi de olsa, ODTÜ, Bilkent veya Boğaziçi Üniversitelerine girmesi mümkün değildir. Yine, bir meslek lisesinin elektrik bölümünden mezun olan öğrenciye, elektrik öğretmenliği için ekpuan verilirken, elektrik mühendisliği bölümünü seçerse alandışı kabul edilmekte, halbuki meslek lisesinin elektrik bölümünde okuyor. Yine, ticaret lisesi mezunu olan bir öğrenci, işletme ve iktisat gibi ticaret lisesinin devamı olan 4 yıllık bir fakülteye gitmek istediği zaman, yine alandışı kabul ediliyor ve maalesef, zorlaştırılıyor, önüne engeller konuluyor.

Değerli arkadaşlar, meslek liselerinin mağduriyeti noktasında, sanıyorum, hepinize değişik şekillerde şikâyetler gelmiştir. Bu okullara giden çocuklarımız, okula girişte, müfredatta, okurken ve üniversiteye girişte büyük mağduriyetler yaşıyor. Bugüne kadar, yani bu meslek liselerinin önüne konulan engellerden önce, daha çok babaların yönlendirmesiyle çocuklar gidiyordu. Niye; çocuğum okur, meslek sahibi olur, üniversiteye giderse daha güzel olur düşüncesiyle; ama, ne var ki, şimdi, artık, belli bir mesleğe, yani, meslek lisesinde herhangi bir bölüme girmiş öğrencinin bölüm değiştirmesi bile mümkün değil. O yıllarda, yani, üniversiteye girişin zorlaştırılmadığı, önünün açık olduğu dönemlerde, meslek liselerine giren öğrencilere büyük bir rağbet vardı, hatta, torpille bu çocuklarımızı meslek lisesine sokmaya çalışıyorduk. Şimdi, ise, maalesef, meslek liselerinde öğrenci yokluğundan kapanma noktasına gelindi. Bakınız, Atatürk Teknik Endüstri Meslek Lisesinde bulunan 4 bölümden döküm, matbaa, elektrik, elektronikten matbaa bölümü kapanmış durumda, cihazları çürümeye terk edilmiş, ki, bir meslek lisesinin normal liseye göre 6 kat fazla bir masrafla donanımı yapıldığını yetkililer söylemekte. Yine, Ankara Yapı Meslek Lisesinde sınıflar 15-20 kişi, ama, Sincan Lisesinde 70-80 kişi. Niye; çünkü, üniversitede önü tıkanan bu çocuklarımız, artık meslek lisesini değil, liseyi tercih etmekte. Bu çarpık gidişata Meclis olarak mutlaka dur demek durumundayız.

Değerli arkadaşlar, geçen yıl, Sincan birincisi, Sincan İmam Hatip Lisesinde birinci olan çocuk, aynı zamanda ilçe birincisi, notu 5.00; yani, en üst düzeyde not almış ve Türkiye'de ilk 200'e giriyor. Çok iyi bir fakülteye girmesi söz konusuyken, maalesef, psikolojik danışmanlık bölümüne ancak giriyor; herhalde bu çocuğun kendisini tedavi etmesi gerekir, bu bölüme girdiğine göre.

Değerli arkadaşlar, ortaöğretimde, şu an, 2000 yılında 2,5 milyon öğrencimiz var, 2005 yılında bunun 4,5 milyona çıkacağı söylenmekte. Tabiî, eğitime katkı payını millet veriyor; ama, keşke bu verilen paylar yerli yerince kullanılmış olsa; maalesef, kullanılmadığı, çarçur edildiği bir vakıadır, gerçektir. Bakınız, meslekî ve teknik öğretimin yeniden yapılandırılması için, 12 yıla geçtiğimiz zaman 2,5 katrilyon para gerekli olduğunu yetkililer söylemekte. Hatta, 2002 yılına kadar uzattığımız eğitime katkı payının bazı yetkili ağızlarca, bu da yetmez, 2010 yılına kadar uzatılmasının gerektiği söylenmektedir. Eğer, bunlar yerli yerince kullanılmış olsa, sanıyorum, millet, zaten, eğitime her zaman katkı payından fazla fedakârlık, feragat yapmaktadır.

Bakınız, Türkiye'de 350'ye yakın imam hatip lisesi var, bunun 7-8 tanesini devlet yapmış, diğerlerini millet kendisi yapmıştı; ama, tabiî, meslek liselerinden, meslekî ve teknik okulların önüne konan engellerden imam hatip liseleri de payını aldı, şimdi, bu okullar kapanmakla yüzyüze geldi; yani, 300 yakın okulu, bu insanlar, belki geçimini zor karşılayan bu insanlar "aman çocuğum bu okullarda okusun" diye yaptırmış; ama, maalesef, bu çocukların önüne engel konulunca, bu insanlar, çocuklarını okullara göndermez olmuş. Yani, halk, devlete küsmüş, millî eğitime küsmüş; bu insanları küstürmeye hakkınız yoktur. Yani, imam hatip liselerine, endüstri meslek liselerine, kız meslek liselerine, ticaret meslek liselerine, hangisine olursa olsun, düne kadar büyük bir rağbet olan bu okullarımıza bugün bu rağbet yoksa, burada bir yanlışlık var demektir; bu yanlışlık mutlaka düzeltilmeli.

İmam hatiplerden bahsetmişken, bir şeyin daha altını çizerek bitirmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, imam hatip mezunlarının gideceği okullarda, sadece ilahiyat fakültelerini alan olarak kabul etmişler; ama, üç yıldan beri, ancak 100 öğretmenin tayini yapılmış; yani, bu insanların tayini yapılmıyor. Geçen gün, bir eğitim komisyonunda, bana, ilahiyat mezunu bir arkadaşımız faks çekmiş "ben çobandım, okudum, mezun oldum, öğretmen olmak istiyorum; ama, maalesef yapmıyorlar, tekrar çoban mı olacağım" diyor. O zaman, hiç okumamış çoban arkadaşlarının kendisiyle alay ettiğini ifade ediyor "intihar mı edeyim" diyor, o noktaya geldiğini söylüyor.

Bakınız, çok uzağa gitmeye gerek yoktur. Yine, okullar açıldı, birinci dönem bitmek üzere. Değerli arkadaşlar, milletvekili lojmanlarında Başkent İlköğretim Okulu var, benim çocuğum da 8 inci sınıfta okuyor. Dört aydan beri din kültürü öğretmeni yoktur, mükerrer defa hatırlatmamıza rağmen, maalesef, ataması yapılmıyor. Yani, bu çocukları dinî değerlerden, kendi inancımızdan uzak yetiştirsek kime ne faydası var?! Maalesef, çocukların dersleri Ankara'nın göbeğinde boş geçiyor. Bu yanlışlıklara, mutlaka dur demek durumundayız.

Bu bütçenin hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Şahsım adına söz almak istiyorum.

BAŞKAN - Sual soracaksınız değil mi?

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Hayır; şahsım adına söz almak istiyorum; çünkü, az önce, sual...

BAŞKAN - Bir dakika... Bir dakika efendim... Bir saniye müsaade buyurursanız...

Gruplar adına başka söz alan?.. Yok.

Şahısları adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat?.. Söz almıyor.

Tokat Milletvekili Bekir Sobacı?.. Söz almıyor.

Buyurun Sayın Uzunkaya. (FP sıralarından alkışlar)

O zaman, sual sormayacaksınız değil mi? Suali de buradan sorarsanız...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Suali de buradan sorarım.

BAŞKAN - Tamam, teşekkür ederim. 

Anlaştık, buyurun efendim.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî, bu madde üzerinde çok uzun şeyler söylemek gerekir. Değerli arkadaşımız temas ettiler; ancak, bu yıl toplanan vergilerin, eğitime katkı payının bir sonraki yıla aktarılmasının madde içerisinde ifade edilmesini, bir anlamda da keenlemyekûn kabul ediyorum; çünkü, zaten yıllık ihtiyaç için toplanan pa-ralar yeterli değil ve büyük ihtimalle de bu paraların bir kısmı maliyenin diğer sıkıntılarına kullanılıyor; çünkü, yasanın çıktığında, üç yıl önceki hedef, bugünkü tarih itibariyle; yani, 31.12.2000 tarihi itibariyle 2,8 katrilyonun üzerinde idi. Oysa ki, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi görüşülürken Sayın Millî Eğitim Bakanı burada ifade ettiler, rakamlar daha 700 trilyona ulaşamadı. Demek ki, hedeflenen rakamlar tutmamıştır, eğitim müesseselerini realize etmek açısından da gerçekleşememiştir. Nitekim, geçen de ifade ettim, valiliğin yaptırdığı bir araştırma ve çalışma sonucu, sadece Samsun'da sekiz yıllık eğitimi gerçekleştirebilmek için 200 trilyona ihtiyaç vardır.

Bütün bunlar, bütün bu gerçekler ortadayken, Sayın Millî Eğitim Bakanımız, hangi akla hizmet etmek istediğini bilemediğim bir şekilde "oniki yıllık kesintisiz eğitime geçebiliriz, şartlarımız müsaittir, bu hazırlık vardır" demektedir. Bunun da, zannediyorum, sekiz yıllık kesintisiz eğitimin amacı ne idiyse, bu amacı daha büyüterek, tutulan bir projeksiyondur. Samimi bir hedef olduğunu söylemem mümkün değil.

Esasen, bir önceki maddede söz almak ve devlet memurları personel giderleriyle alakalı bir iki hususu ifade etmek istemiştim.

Değerli Başkan, değerli arkadaşlar; bir kere, Sayın Maliye Bakanımdan istirham ediyorum, memurlara "kira yardımı" adı altındaki bordroda açılan o haneyi, lütfen iptal ettirelim; yani, bu, memurla alay etmektir. Ankara'da, İstanbul'da, Anadolu'nun hiçbir yerinde hemen hemen 50 milyonun, 100 milyonun altında kiralık ev yokken, kira yardımı 200 000 lira arkadaşlar!.. Yani, af buyurun, bağışlayınız, üzülerek söylüyorum; yani, insanlar, defi hacete gidince bu parayı kabul etmiyor oradakiler... Yani böyle bir mantıkla kira yardımı yapmak memurla alay etmektir. Doğum yardımı alaydır, aile yardımı alaydır. Bunları bütçelerden kaldıralım. İstirham ediyorum, bunlar bütçeden kalksın. Ekonomi çok kötü.

Yine, Sayın Maliye Bakanımıza geçen gün bir soru sordum, kendileri de 29.11.2000 tarihli ve 30507 sayılı bir yazıyla bizi cevaplandırdılar, sağ olsunlar. Ben, Sayın Bakandan bu sualin cevabını yeniden burada vermelerini istirham ediyorum. Buyuruyorlar ki: "Memur ve emeklilerimiz 1999 malî yılında yıllık ortalama yüzde 72 net artış almışlardır."  Yani, geçen yıl devlet memurlarınız... Şu anda bizi dinleyen kaldıysa bu saatte, memurlar, izlesinler; geçen sene siz maaşlarınıza yüzde 72 net artış aldınız mı? Bana verilen cevabınızda bu yazılı. Hatta, ben ilgili bürokrat arkadaşları aradım bir zühul mü var, yanlışlık mı var; ama, bilebildiğim, ne benim maaşıma -ki, memur maaşlarıyla endeksli bizimki de, benzerliği var- ne diğer temas kurduğum memurlara böyle bir maaş artışı yok; ama, böyle bir iddia var; bunun da açıklanmasını istiyorum.

Değerli arkadaşlar, ben, tabiî, bu arada, Meclis Başkanvekilimiz Sayın Sökmenoğlu basından okumayın diyorlar; ama, ben kendi makalesinden küçük bir alıntı yapmak istiyorum, müsaade ederlerse.

BAŞKAN - Buyurun.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - 24.11.2000; diyorlar ki: "Şu sıralar piyasalarda istikrarsızlık vardır. Fısıltı gazetesi ekonomiyi idare eder hale geldi. Söylentiler sıcak parayı ürkütüp kaçırmaya başladı. -ve yine devam ediyor- 1994'te Tahtakale 30-40 trilyona hükmederken, bugün katrilyonlara hükmeder hale gelmiştir. -ve yine devam ediyorlar- İstikrarı sağlayacak piyasalardaki güvendir. Hiç kimsenin kalkıp, biz bunları zaten biliyoruz diye ahkâm kesmeye hakkı yoktur." Doğru söylüyor Sayın Başkanvekilimiz. "Hepimiz aynı geminin içindeyiz. Özellikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin sayın üyelerinin de yapıcı tenkitlerini görmemezliğe gelmek bir zafiyet arz eder."

Ben, Sayın Başkana teşekkür ediyorum. Yani, bugün iktidar, Sayın Başkanvekilinin bu uyarısını da almalıdır. Tenkitlerimizi muhalefet olsun diye yapmıyoruz. İşte, Ortadoğu Gazetesi, iktidarın bir gazetesi "Yeter Artık" diyor.

BASRİ COŞKUN (Malatya) - İktidarın değil...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Neyse; iktidar ortağı bir partinin yandaşı olan gazete oldu. Ha, iktidar mı istiyorsunuz; Sayın Mirzaoğlu, bakan mı bu arkadaşımız; Bakan. "Esnaf perişan" diyor Mirzaoğlu. Perişan mı? Türk ekonomisi perişan. Türkiye bitmiş, bir yere dayanmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkanım bitiriyorum.

Şimdi, Sayın Bakanımızdan, bu konularda, ciddî, bütçeyi uygularken, hakikaten ekonomiyi ve toplumun bütün kesimlerini rahatlatacak tedbirleri alma ve uygulama konusunda kendileri yetkilidir. Bu çağrıyı da ortaya koymalarını umuyor; bütün eksikliklerine rağmen, bu bütçenin hayırlı olmasını Cenabı Hak'tan niyaz ediyor; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Ayrıca, makalemden bahsettiğiniz için ikinci kere teşekkür ederim. Hem söylediğimin hem yazdığımın arkasındayım, evvel Allah!..

Sayın Alçelik, buyurun efendim.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım; genelde ülkemizde, özelde de Karadeniz Bölgemiz ve benim ilim olan Giresun'da, eğitim açısından büyük bir sıkıntı yaşamaktayız. Bu maddede de, eğitimle ilgili katkı payları söz konusudur.

Bir sürü okulumuz, çok sayıda, onlarca okulumuz, değişik gerekçelerle kapandı. Tabiî, ben, bölge ve özellikle şehrimi ifade ediyorum; tabiî, ülkemizde, bu, binlerle ifade ediliyor. Öğretim elemanı yokluğundan, bazı yerlerde öğrenci yokluğu iddialarıyla bu kapatmalar yaşanıyor. Şu anda da, çok sayıda okulumuzun kapanmasıyla ilgili gelişmeler söz konusu ve hatta, bir tekerleme oluştu "bir müdür, bir mühür" başka hiçbir şey yok : Tabiî, bunun da nedeni, bu okullarımıza, bu eğitim yuvalarımıza maddî katkıların yetersiz oluşudur.

Bu önümüzdeki dönem içerisinde, şu anda mevcutlardan veya aktarılacaklardan, yahut da toplanması düşünülenlerden, bu hususları telafi edebilecek katkılar sağlayabilecekler mi? Özellikle bu katkının sağlanmasını Sayın Bakanımdan arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşımızın, Giresun'la ilgili konularını, eğer, kendileri de uygun bulursa, Millî Eğitim Bakanı arkadaşımızla görüşüp, bizim de yapabileceğimiz herhangi bir konu varsa, mutlaka, yardımcı olacağımızdan şüphe edilmemesi gerekir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Bakan, soruma cevap verecek misiniz efendim?

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Arkadaşı çağırıyorum; bu yüzde 72 konusunda bilgi vereceğim.

BAŞKAN - Sonra verirsiniz efendim onu.

22 nci madde üzerinde görüşmeler tamamlandı.

22 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

Savunma Sanayii Destekleme Fonu

MADDE 23. - a) Türk Silahlı Kuvvetlerine stratejik hedef planı uyarınca temini gerekli mo-dern silah, araç ve gereçler ile gerçekleştirilecek savunma ve NATO altyapı yatırımları için mali yıl içinde yapılacak harcamalar, 7/11/1985 tarihli ve 3238 sayılı Kanunla kurulan Savunma Sanayii Destekleme Fonunun kaynakları, bu amaçla bütçeye konulan ödenekler ve diğer ayni ve nakdi imkanlar birlikte değerlendirilmek suretiyle Savunma Sanayii İcra Komitesince tespit edilecek esaslar dairesinde karşılanır.

b) Milli Savunma ve İçişleri bakanlığına (Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı) bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden yukarıdaki fıkra gereğince tespit edilecek miktarları Savunma Sanayii Destekleme Fonuna ödemeye Milli Savunma ve İçişleri Bakanları yetkilidir.

c) Savunma Sanayii Destekleme Fonundan Hazineye yatırılacak paraları bir yandan bütçeye gelir, diğer yandan Milli Savunma Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine ödenek kaydetmeye ve geçen yıllar ödenek bakiyelerini devretmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Sayın Polat, söz istiyor musunuz?

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Şahsı adına efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Polat.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Savunma Sanayi Destekleme Fonu üzerinde bazı bilgiler vermek istiyorum; o da şu: Bizzat, Devlet Planlama Teşkilatının borçlanma ve borç yönetimi konusunda hazırladığı özel ihtisas komisyonu raporunda deniliyor ki: "Kamu açıklarına neden olan harcamaların önemli bir kısmını savunma harcamaları oluşturmaktadır. Özellikle, silah ve mühimmat alımı gibi dışa bağımlı savunma harcamalarının ekonomi içindeki payı büyüktür ve giderek artmaktadır. Savunma harcamalarının yüksekliği kamu açıklarını, dolayısıyla borçlanmayı artırmaktadır. Bu şekilde, tasarrufların, doğrudan tüketime harcanması kaçınılmaz olmaktadır. "

Yine, aynı özel ihtisas komisyonu diyor ki: "Amerika Birleşik Devletlerinin savunma harcamalarını azaltması, ekonomisinde ciddî bir gelişmeyi desteklemiş, kamu açıklarını önlemede kilit rol oynamıştır. Türkiye ve Yunanistan ise, silahlanma yarışına devam ettikleri için de, bu açıkları devam etmektedir."

Yine, aynı ihtisas komisyonu raporunda "1998 itibariyle, merkezî hükümetin savunma borçlarının bakiyesi 6,4 milyar dolardır" deniliyor ve yine devam ediliyor "1998 yılında açıklanan uzun vadeli savunma alımları projesinin tutarı 150 milyar dolardır." Şimdi, bir taraftan 10 milyar dolar para bulabilmek için IMF'ye vermediğimiz taviz kalmıyor, devletin her malını satacağız diyoruz, bir taraftan da, silah almak için 150 milyar dolar para ayırıyoruz. Bunları biraz düşünelim; yani, tamam, gece, gündüz, vakit kaldı, kalmadı diye konuşuyoruz; ama, biraz da, bunları düşünmek lazım.

Yine, burada çok önemli bir konu vardır; bu harcamaların içpiyasadan karşılanması gerekiyor. Bunlar içpiyasadan karşılanmadığı zaman, dışpiyasadan alınıyor ve hakikaten, ülkemiz için önemli bir döviz kaybı oluyor.

Bakın, şimdi, TÜSİAD'ın açıkladığı bir rapor var. TÜSİAD burada diyor ki: "Türkiye, NATO ülkelerinde dünyanın en büyük yedinci ordusunu taşıyor. Fert başına düşen millî gelirde 88 inci sıradayız. Eğer, hedefleri tutturabilirsek, 2007 yılında dünyanın en büyük 16 ncı ülkesi, 2023 yılında en önemli 10 uncu devlet olacağız; ama, halen, bugün, dünyanın en büyük 7 nci ordusunu taşı-yoruz." Yine, TÜSİAD raporuna göre, 1994 yılı itibariyle dünyanın en fazla silah alan 6 ncı ülkesiyiz. Yani, bu konular üzerinde biraz düşünmemizde fayda var.

Yine, TÜSİAD raporuna göre "1994 yılında" diyor... 1987'den 1994'e geçen... Yani, bu soğuk savaşın bitmesi -Rusya'nın- demirperdenin çökmesinden sonra, Amerika Birleşik Devletlerinin bile silah alımında yüzde 35 -ve NATO ülkelerinde- azalma var diyor; ama, Türkiye'de azalma yok, artma var" Yani, bunları biraz düşünmemiz gerekiyor diye düşünüyorum.

Yine, burada ilginç bir rakam var "on yıldan beri F-16 uçakları üretimini yapıyoruz; ama, bunların, hâlâ, yüzde 12'sini yapar durumdayız yerli olarak; bunları yüzde 30-40'a çıkarmazsak, bu işle başa çıkamayız" deniliyor.

Yine, çok önemli bir bilgi var, onu da söylemek istiyorum; o da şu: Türk Silahlı Kuvvetlerinin başlıca silah sistemi, donanım ve yedek parça ihtiyaçlarının sadece yüzde 21'i ülke içerisinde üretiliyor, yüzde 79'u ithal ediliyor.

Şimdi, kaynakların ana bölümünü silaha ayıracaksın, bunları da hep ithal edeceksin, ondan sonra da, geleceksin, IMF'den 1 milyar dolar, 2 milyar dolar para almak için, Telekomun satışından taviz vereceğim, işçiye para vermeyeceğim, 102 milyon lira asgarî ücretle adam çalıştıracağım, memura da yüzde 10'dan fazla zam vermeyeceğim... Ama, eline geçen parayı da ya silaha vereceksin ya faize vereceksin... Ondan sonra da, bu millet niye sokaklarda yürüyor, niye polis yürüyor diye düşünecekseniz, bunun yolunu burada aramak lazım.

Yine, TÜSİAD'ın bir rakamı var, bana çok ilginç geldi: Önümüzdeki yirmibeş yılda 150 milyar dolar harcanacak; ama, sadece 2004 yılına kadar tamamlanması öngörülen 1 523 proje için 67 milyar doların harcanması söz konusudur. Yani, şimdi, bilmiyorum, arkadaşlar, burada, soru soruyorlar, köyüme yol yaptırabilecek miyim, şehrimizdeki bir baraja para ayırabilecek miyiz?.. Bir baraja para ayıramayız, köyümüze yol yaptıramayız; ama, silah işine geldiği zaman, 67 milyar doları... Niye bunu yapıyoruz; çünkü, esasında, biz, bazı şeyleri değiştirmişiz "yurtta sulh, cihanda sulh"a "yurtta iç düşman, dışarıda dış düşman" demişiz. Atatürk'ün, yurtta da, dışarıda da barış yapın dediği bir ülkeye, içeride düşman, dışarıda düşman yapmışız. Bunu da önlemek için sadece silaha sarılmışız ve neticede, gelmiş, bu olmuş.

Savunma Sanayii Destekleme Fonu dedik, Eğitime Katkı Fonu dedik, bakın, bunun sonunda ne oldu; 1995'te, konsolide bütçe harcamalarının, gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 22 iken, 2000 yılında bu yüzde 37'ye... Yani, reel olarak yüzde 50 arttı. İşte, halk da bunu ödeyemediği için sokaklara düştü.

Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Yalnız, ben de kişisel bir ifadede bulunayım mı Sayın Polat? TÜSİAD'ın her raporu doğru değil. Güçlü ordudan korkmasın. 1984'te Şırnak'ta olaylar başladığı zaman -ben burada sözcüydüm- Türk Ordusunda müteharrik silah yoktu. Bugün o müteharrik silahları alarak gelmiş buraya.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Ama, rakam da şu...

BAŞKAN - Yok, herkes de kendi bildiği dalda konuşmalı.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Dünyada en fazla silâh alan 6 ncı silahlı ülke olduğumuz zaman da, söylerler ama...

BAŞKAN - TÜSİAD her şeyi konuşuyor, sonra İstanbul Ticaret Odası Başkanı da, Millî Güvenlik Kuruluna çağrı yapıyor. Neyse ki, bir haber geldi, devlet güvenlik mahkemesi, Sayın Yıldırım'ın hakkında soruşturma açmış vaziyette.

Teşekkür ederim efendim. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

Efendim, 23 üncü madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

24 üncü maddeyi okutuyorum.

Transferi mümkün olmayan konsolosluk gelirleri

MADDE 24. - Konvertibl olmayan konsolosluk gelirlerinden transferi mümkün olmayan ve 2000 yılı sonu itibariyle kullanılmayan miktarları, Dışişleri Bakanlığı bütçesinde açılacak özel bir tertibe, bu Bakanlığın gerekli gördüğü mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere, yılı bütçesine ödenek ve gerektiğinde gelir kaydetmeye ve yılı içinde kullanılmayan miktarı gelecek yıla devren ödenek kaydetmeye, yapılacak harcamaların esas ve usullerini  Dışişleri  Bakanı ile müştereken tespit etmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Efendim, 24 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

25 inci maddeyi okutuyorum:

Yabancı ülkelere yapılacak hizmet karşılıkları

MADDE 25. - Maliye Bakanı;

a) Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca yabancı ülkelere ve uluslararası kuruluşlara kiraya verilen veya bir hizmetin yerine getirilmesinde kullanılan kara, deniz ve hava taşıtlarından alınan kira veya ücret tutarlarını,

b) Türk Silahlı Kuvvetlerinin öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan ve eğitim gören yabancı uyruklu subay, astsubay veya erlere yapılan masraflar karşılığında ilgili devletlerce ödenen miktarları,

c) NATO makamlarınca yapılan anlaşma gereğince yedek havaalanlarının bakım ve onarımları için verilecek paraları,

Aynı amaçla kullanılmak üzere bir yandan bütçeye gelir, diğer yandan yukarıda yazılı kuruluş bütçelerinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye ve bu suretle ödenek kaydedilen miktarlardan yılı içinde harcanmayan kısımları ertesi yıla devretmeye,

Yetkilidir.

BAŞKAN - 25 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi okutuyorum efendim :

Bağış, hibe ve yardımlar

MADDE 26. - a) Yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan hibe olarak mali yıl içinde elde edilecek imkanların Türk Lirası karşılıklarını  Hazine Müsteşarlığının teklifi üzerine gereğine göre bütçeye gelir veya gelir-ödenek-gider kaydetmeye,

b) Dış kaynaklardan veya uluslararası antlaşmalarla bağış ve kredi yolu ile gelecek her çeşit malzemenin navlun ve dışalımla ilgili vergi ve resimlerinin ödenmesi amacı ile bunların karşılığını, ilgili bütçelerinde mevcut veya yeniden açılacak harcama kalemlerine ödenek kaydetmeye ve gereken  işlemleri yapmaya,

c) 2001 Mali Yılı içinde Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ihtiyaçları için yabancı devletlerden askeri yardım yolu ile veya diğer yollardan fiilen sağlanacak malzeme ve eşya bedellerini, bağlı (B) cetvelinde bu adlarda açılacak tertiplere gelir ve karşılıklarını  da bu bütçelerde açılacak özel tertiplere ödenek ve gider kaydetmeye,

Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN -  26 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Özel ödenek ve gelirlerin iptali

MADDE 27. - Bağışlara ilişkin özel ödenek ve özel gelirlerle diğer özel ödenek ve özel gelirlerden;

a) Tahsis amacı gerçekleştirilmiş ödenek artıkları ile tahsis amacının gerçekleştirilmesi bakımından yetersiz olanları,

b) (a) bendinde yazılı olanlar dışında kalıp da ( 1.000.000.000.) lirayı aşmayan ve iki yıl devrettiği halde harcanmayanları,

İptal ederek gelir kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - 27 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kurumların hâsılatından pay

MADDE 28.-  Aylık gayri safi hasılat tahakkukunu (Katma Değer Vergisi ve Ek Vergi hariç) kapsamak kaydıyla,

Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin mal ve hizmet satışları gayri safi hasılatının  (ilk hisse satışı gerçekleşinceye kadar) % 15'i,

Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünün mal ve hizmet satışları gayri safi hasılatının % 10'u,

Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğünün (DMO) mal ve hizmet satışları ürün nevileri itibariyle gayri safi hasılatının % 10'una kadarı,

En geç takip eden ayın 20'sine kadar Maliye Bakanlığı Merkez Saymanlığına ödenir. Ödenen bu tutarlar bütçeye gelir yazılır.

BAŞKAN - 28 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Fonların ödenek ve gelirleri

MADDE 29.- a) Çeşitli mevzuatla kurulmuş fonların her türlü gelirleri Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde Hazine Müsteşarlığı adına açılan müşterek fon hesabına yatırılır. Bu hesaba yatırılan gelirlerden ilgili mevzuatında öngörülen fonlar arası pay ve kesintiler Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından yapılır.

Bütçe kapsamına alınan fonlar bu Kanuna ekli (F) işaretli cetvelde gösterilmiştir. Bunların gelirleri, yapılan kesintilerden sonra kalan tutarlar üzerinden genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir yazılır. Bu fonlar hizmetlerini bütçenin (A) cetveline konulan ödeneklerle yerine getirirler.

Kapsam dışında bırakılan fonların gelirlerinden Maliye Bakanı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın müşterek teklifi ve Başbakanın onayı ile belirlenecek oran ve miktarlarda kesinti yapılarak genel bütçeye gelir kaydedilebilir.

Fonlar, hizmet ve harcamalarını kendi mevzuatlarında yer alan esas ve usullere göre yaparlar.

b) 1. Maliye Bakanı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın müşterek teklifi ve Başbakanın onayı üzerine, kuruluş bütçelerindeki fon ödeneklerini diğer kuruluş bütçelerinin fonlara ilişkin tertiplerine,

2. İlgili Bakanın teklifi üzerine, fonlar tarafından yürütülmek amacıyla kuruluş bütçesinin diğer tertiplerinde yer alan ödenekleri, "77-Fonlara Ait Hizmetler" alt programına,

Aktarmaya  Maliye Bakanı yetkilidir.

c) 1. Fonların borçlanma yoluyla elde ettikleri kaynakları gerektiğinde bir yandan bütçenin (B) işaretli cetveline gelir, karşılığında (A) işaretli cetveline ödenek kaydetmeye,

2. Fonlar tarafından hizmetin başka bir kuruluşa gördürülmesi halinde hizmetin karşılığı olan miktarı doğrudan hizmeti yapacak olan kuruluş bütçesine gelir ve ödenek kaydetmeye,

Maliye Bakanı yetkilidir.

d) 1. Maliye Bakanı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın müşterek teklifi ve Başbakanın onayı ile fonların gider hesapları üzerinden aktarma yapılabilir. Aktarılan tutar, kendisine aktarma yapılan fonun gelir hesabı üzerinden müşterek fon hesabına, buradan da tamamı gider hesabına aktarılır.

2. Bütçe kapsamı dışındaki fonlardan kendi mevzuatlarına göre yapılan kesinti ile fonlar arası aktarmalardan sonra kalan tutar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından ilgili fonun gider hesabına aktarılır.

e) Kanun veya kanun hükmünde kararname dışında diğer mevzuatla kurulmuş bulunan fonlar, Maliye Bakanı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu bakanların müşterek teklifi üzerine Başbakan onayıyla tasfiye edilebilir.

Kanun veya kanun hükmünde kararname ile kurulmuş fonların tasfiyesine ilişkin kanun tasarılarını hazırlamaya, Maliye Bakanı ile Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığı ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlar yetkilidir.

Tasfiye edilen fonların her türlü gelirleri, tasfiye edilmelerine ilişkin mevzuatta özel bir düzenleme bulunmaması halinde, bu konuda yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar yürürlükten kaldırılan hükümlere göre tahsil edilmeye devam olunur ve genel bütçeye gelir kaydedilir. 

Tasfiye edilmesine karar verilen fonlardaki mevcut personel istekleri halinde, ihtiyaç bulunan diğer kamu kurum ve kuruluşlarındaki durumlarına uygun boş memur kadrolarına naklen atanırlar. Bunlar hakkında 3/4/1998 tarihli ve 4359 sayılı Kanunun Geçici 7 nci maddesinin 2, 3, 4, 6 ve 7 nci fıkrası hükümleri uygulanır.

2001 yılında tasfiye edilecek olan fonlarca yürütülen hizmetlerden devamına ihtiyaç duyulanlar ile 2000 yılından itibaren tasfiye edilen fonların tasfiye tarihinde mevcut olan yükümlülüklerinden zorunluluk arz edenler bütçeye konulacak ödeneklerle yürütülür. Gerektiğinde bu amaçla özel tertipler açılabilir. Bu tertiplerden yapılacak harcamaların kapsamı ile harcama usulleri ve diğer hususlar, ilgili kuruluş ve Maliye Bakanlığı'nca müştereken hazırlanıp yürürlüğe konulacak esaslar ile belirlenir. Ancak söz konusu tertiplerden yapılacak harcamaların kapsamı fonların yürürlükten kaldırılan mevzuatları ile belirlenen çerçeveyi aşamaz.

Tasfiye edilen fonlardan, hizmetine bütçeye konulan ödeneklerle devam edenlerin, kredi geri dönüş gelirleri ilgili kurumun merkez saymanlığı hesabına yatırılır ve bütçeye gelir yazılır. Yatırılan tutarlar karşılığını, aynı amaçla kullanılmak üzere ilgili kuruluş bütçesindeki mevcut tertibe ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin her türlü düzenlemeleri yapmaya, ilgili kurum bütçelerinde yeni tertipler açmaya, kurum bütçesi içinde veya kurum bütçeleri arasında aktarma yapmaya  Maliye Bakanı yetkilidir. BAŞKAN - Efendim, madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın Genç?..

KAMER GENÇ (Tunceli) - Konuşmayacağım efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

29 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.

30 uncu maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ KISIM

Hazine ve Kamu Kuruluşlarına İlişkin Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Devlet Borçları

Devlet borçlarının yönetimi

MADDE 30.- a) Devlet borçlarının yönetimi 9/12/1994 tarihli ve 4059 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca Hazine Müsteşarlığınca yürütülür.

b) Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan, malî yıl içinde ödenecek iç (Devlet Tahvili, Hazine Bonosu) ve dış borç anaparaları ile iç ve dış borçlanma tutarlarını bütçe dışında özel hesaplarda izletmeye, malî yıl zarfında iç ve dış borç anapara geri ödemelerini bütçe ile ilişkilendirmeksizin yapmaya yetkilidir.

Bu hüküm garantili borçlardan doğan geri ödemelerin  ve Yap-İşlet-Devret modeli çerçevesinde üstlenilen garantilerden doğan yükümlülüklerin tamamı için de uygulanır.

c) Devlet iç ve dış borç faizleri ve genel giderleri  bu amaçla bütçeye konulacak ödeneklerle karşılanır.

d) Yürürlükten kaldırılan Dış Krediler Kur Farkı Fonu kapsamında doğmuş bulunan ve gerçekleştirilmesi gereken ödemeler bu amaçla bütçeye konulacak ödeneklerle karşılanır.

e) Katma bütçeli idarelerin dış borçları Hazine Müsteşarlığınca bu madde esaslarına göre ödenir.

f) Devlet borçlarının uygulama sonuçları Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlıkça hazırlanarak ilgili yıl kesinhesap cetveli ile birlikte Hazine Genel Hesabına dahil edilmek üzere Maliye Bakanlığına gönderilir.

g) Devlet borçlarının yönetimi ve muhasebesi ile ilgili esas ve usuller Maliye Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı tarafından birlikte düzenlenir.

BAŞKAN - Efendim, 30 uncu madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş?.. Yok.

Şahsı adına, Tokat Milletvekili Bekir Sobacı?.. Yok.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, Grup adına...

BAŞKAN -Efendim, şahıslara geçtik.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Çık 5 dakika konuş, yeter.

BAŞKAN - Sayın Arınç, teşekkür ederiz.

Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat kişisel söz istemişlerdir.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, hükümet üyelerine, milletvekillerine, arkadaşlara da bir şey söylemek istiyorum; günde 4 bakanlığın bütçesini buraya getireceksiniz, ondan sonra, bu bakanlık bütçesi üzerinde de, muhalefet olarak, biz, bir şey konuşmaya kalktığımız zaman, hep rahatsız olacaksınız. O zaman, getirin, bunu bir ay tartışalım. Bizim, burada, şimdi, dış borçlar deniliyor. Bu dış borçlar konusunda konuşmayacak susacağız; ondan sonra da, gideceğiz, akşama da, beş kuruş parası için IMF'nin kapısını çalacağız, diğerinin kapısını çalacağız. Bunları bir konuşmak lazım.

Sayın Başkan, şimdi, maddenin b fıkrasıyla getirilen iç ve dış borçlanma tutarlarını bütçeyle ilişkilendirilmeksizin yapma yetkisi, gerek Sayıştayca gerekse Maliyecilerce en çok eleştirilen kısmıdır bu kanun tasarısının.

Sayıştay raporlarına göre, hazine hesaplarında, bütçe dışında yapılabilecek tek harcama, borç anaparalarının ödemesidir. 1984 yılından itibaren, borçlanma ve borç ödemeler, bütçe dışında hesaplardan izlenmektedir. Neticede de, rapora göre, 1997 yılı içerisinde bütçe açığının, 2,2 katrilyon, net borçlanma hâsılatının 3 katrilyon olduğu görülmektedir ve bu arada, bütçe dışına 0,8 katrilyon TL'lik harcama yapıldığı anlaşılmaktadır.

Yine, Sayıştay raporlarına göre, 1971'den 1999 yılına kadar, bütçede gösterilmeyen tam 116 milyar dolar para harcanmıştır. Yani, bir taraftan, "Meclisin en önemli vazifesi bütçe yapmaktır" diyoruz, diğer taraftan da, 1971'den 1999 yılına kadar 116 milyar dolarlık bir harcama, Meclisin bilgisi dışında yapılmış oluyor. Yani, senin yetkilerini birileri alıp kullanıyorsa, buna itiraz etmiyorsan, bu yanlış bir şey.

1999 yılında, yapılan borçlanmanın önemli bir bölümü, kuruluşlar tarafından Hazine Müsteşarlığına bildirilmiş; fakat, yine de, 1999 yılında, dışborç kaydı yapılan 605 trilyon TL'nin kullanımı Maliye Bakanlığı tarafından bütçeleştirilmemiştir. Hazine, 2000 yılı içerisinde dışborç kullanan kuruluşlarla irtibata geçerek, kullanmalarını bildirmelerini sağlamaya çalışmış; ancak, bu yöndeki çalışmalar henüz istenilen seviyeye ulaşmamış olup, genel ve katma bütçe dışında kredi kullanan kuruluşların sadece yüzde 4'ü Hazine Müsteşarlığına bildirilmiştir.

Şimdi, burada, 1999 yılında, genel ve katma bütçeli kuruluşlar tarafından kullanıldığı ve dışborç kaydı yapıldığı halde, bütçeye gider olarak kaydedilmeyen tutarların 427 trilyon TL'lik kısmını, Sayıştay, detaylı şekilde tespit etmiş ve bu 427 trilyon TL'nin 31,7 trilyon lirası Emniyet Genel Müdürlüğünce, 216,8 trilyon lirasının da Millî Savunma Bakanlığınca kullanıldığı, yani, normal bütçe dışında kullanılan paranın yüzde 58'inin bu iki kuruluş tarafından kullanıldığı belirtiliyor.

Bir başka konu da şu: Resmî dışborçlarımızın, gayrisâfi millî hâsılaya oranı yüzde 83,4'e çıkmıştır; fakat, resmî rakamlarda bu, yüzde 66 olarak görülmektedir. Sayıştay, raporunda " aradaki fark, devlet sırrı olduğu için kaynaklara dahil etmiyoruz" diye belirtiyor.

Yine, başka bir konuyu söyleyeyim: Hazinenin, garantili dışborçlardan dolayı, şu anda, 6 milyar dolar civarında Hazinenin garantili dış kredisi vardır. Bu garantili dış kredilerin büyük bölümünü de kullanıcılar ödemiyor ve Hazineye ödettirdiğinden bahsediyor ve 1999 yılı sonu itibariyle, Hazinenin, 1,6 katrilyon TL civarında bir kamu kredi alacağı var; garanti verip de, ödediği ve kamunun ödemediği borçlardan da alacağı var. Bunların da yüzde 96'sı yerel yönetimlere aittir. Buradan görülüyor ki, Hazine, bir taraftan borç alıyor; fakat, bir taraftan da bilhassa, siyasî olarak, yerel yönetimlere verilen garantilerle borç ödemek durumunda kalıp, sürekli yüksek faizle borçlanmak durumunda kalıyor.

Yine, 1992-1999 döneminde Hazine garantili borçlarda Hazinece üstlenilen borçların toplamı 5,3 milyar dolar olup, bu tutarın 3,4 milyar dolarlık bölümünü ise yerel yönetimlerin garantili borçları için yapılan geri ödemeler oluşturmuştur.

Bir önemli konu da, yap-işlet projeleriyle ilgili olarak var. Şimdi, Hazinenin verdiği garanti çerçevesinde Sayıştay raporuna göre sadece 1999 yılında İzmit Su AŞ'ye 61,5 trilyon TL'lik bir para ödenmiştir Hazine tarafından. Bu ödeme 14 yıl müddetçe sürecektir. 14 yıl müddetçe bunu düşündüğümüz zaman, hemen hemen, sırf İzmit Su'ya, Hazine garantisinden dolayı yüksek bedelle yapıldığı için, 1 katrilyona yakın, yani, 800 küsur trilyon TL para, biz burada ödeyeceğiz. Yap-işlet-devret projelerini önemli zannediyoruz; yaptığımız bu bir tek İzmit Su AŞ'den, devletin zararı 800 trilyon lirayı aşıyor.

Sayın milletvekilleri, saat 01.00 oldu diyorsunuz; ama, devletin 800 trilyon lirası, bir tek kuruluşa, bir İzmit Su'ya, yap-işlet-devretle veriliyor. Yani, bunları da sormayacaksak, daha buraya neye geldik biz! Yani, ben bunu anlayamıyorum, bunu anlamakta zorlanıyorum. Yap-işlet-devret projelerinde Hazinenin üstlendiği garantiler 3,9 milyar dolar, yap-işlette de 3,8 milyar dolardır.

BAŞKAN - Sayın Polat, toparlıyorsunuz değil mi efendim.

ASLAN POLAT (Devamla) - Neticede şunu söylemek istiyorum: Yine Dünya Bankası diyor ki, TEAŞ'ın 2010 yılına kadar yüksek fiyat verdiği elektrik üretiminden dolayı zararı 1,5 milyar dolar olacaktır. Yani, bu konulardan şu neticeye getiriyorum. Yine, bir başka misal vereyim: Çukurova Kentsel Gelişim Projesi içinde 28,5 milyon dolar kredi, kayıtlarda var; ama, bu, kayıtlara 34 milyar olarak geçmiş görünüyor ve Hazine de 1997'den sonra geri ödediği 14 milyon doların 6 milyon dolarının kayıtlara geçmediği görülmüştür. Yani, ne Hazinenin ödediği haberi var..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUSUF KIRKPINAR (Aksaray) - Allah aşkına!... Sadakallahülazim!..

BAŞKAN - Buyurun, buyurun... Hayır, sizi ayakta beklettik; hakkınızdır buyurun.

ASLAN POLAT (Devamla) - Önemli değil Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Olur mu efendim,  ne münasebet... Bir sayın milletvekilimiz...

ASLAN POLAT (Devamla) - Neticede şunu söylemek istiyorum: Biz, yani, burada bir bütçe konuşması yapıyoruz. Bütçe konuşmalarında bir güne bütün bütçeleri sıkıştırıyoruz. Saat gece 2'ye, 3'e kadar sürüyor; eve gidelim diyoruz; ama, sadece, şurada bir yap-işlet-devretten dolayı 1 katrilyon, TEAŞ ihalelerinden dolayı 1,5 milyar dolar... Dünya Bankası bize "hata yapıyorsunuz" diyor; ama, biz "hata yapmıyoruz" diyorsak, gene bir şey demiyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Polat.

30 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...  Kabul edilmiştir.

31 inci maddeyi okutuyorum:

İç borçlanma

MADDE 31. - a) Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan mali yıl içinde bu Kanunun "denge" başlıklı maddesinde belirtilen tutar kadar "net iç borç kullanımına" (yıl içinde yapılan borçlanmalardan anapara ödemelerinin düşülmesiyle elde edilecek tutar) yetkilidir. Bu limit en fazla % 15 oranında artırılabilir. Dış borçlanmada anapara ödemesini aşan kısım iç borçlanma limitinden düşülür, altında kalan kısım ise limite eklenir. Daha önce ihraç edilmiş olup vadesinde nakden ödenenler hariç çeşitli kanunlara dayanılarak ihraç olunan  Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senetleri bu limitin hesaplanmasında dikkate alınmaz.

b) Verilen yetki sınırları içinde ihraç edilecek Devlet İç Borçlanma Senetleri bir yıl (364 gün) ve daha uzun vadeli Devlet Tahvilleri ve Özel Tertip Devlet Tahvilleri ile vadeleri bir yıldan kısa olan (364 güne kadar) Hazine Bonolarıdır.

c) Çıkarılacak Devlet İç Borçlanma Senetlerinin çeşitlerine, satış yöntemlerine, faiz koşullarına, vadelerine, basım ve ödemelerine ilişkin her türlü esasları ve bunlara müteallik diğer şartları belirlemeye Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.

d) Çıkarılacak Devlet İç Borçlanma Senetlerinin basım giderleri, satışa katılacak finansal kuruluşlara ödenecek komisyon ve banka muameleleri vergileri ile satışa katılan finansal kuruluşların satış işlemleri dolayısıyla yapacakları her türlü gider, vergi, resim ve harçların Hazinece finansal kuruluşlara geri ödenmesinde ve senetlerin basımında uygulanacak şekil ve esaslar Hazine Müsteşarlığı  ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası arasında 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu ile 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri uygulanmaksızın akdedilecek mali servis anlaşması ile tespit edilir.

Cari yıl içinde çıkarılacak veya daha önceki yıllarda çıkarılmış Devlet İç Borçlanma Senetleri işlemiş faizleri ödenmek suretiyle veya piyasa koşullarından geri alınabilir veya başka senetlerle değiştirilebilir.

Çıkarılacak Devlet İç Borçlanma Senetlerinin faiz ve anapara ödemeleri ile yukarıda sözü geçen mali servis anlaşmasında yer alacak ödemeler ve bunların dışında kalan diğer Devlet İç Borçları ile ilgili gider ve işlemler her türlü vergi (Gelir ve Kurumlar Vergisi hariç), resim ve harçtan müstesnadır.

Bu fıkralardaki hükümler daha önceki yıllarda ihraç olunan Devlet İç Borçlanma Senetleri ile ilgili işlemlerde de geçerlidir.

e) Devlet İç Borçlanma Senetlerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak ihracı halinde, anaparadaki kur artışları her faiz ödeme tarihi ve yıl sonları itibariyle yeniden hesaplanıp, anapara değerine ilave edilerek iç borç kaydı yapılır.

f) Konsolide bütçenin finansmanı amacıyla nakit karşılığı ihraç edilecek Devlet İç Borçlanma Senetleri hariç, tüm Devlet İç Borçlanma Senetleri geçmiş valörlü  olarak ihraç edilemez. Daha önce ihraç edilmiş Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senetlerinin faiz oranları değiştirilemez ve faiz ödemeleri yerine yeni senet ihraç edilemez.

BAŞKAN - 31 inci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Vazgeçtik.

BAŞKAN - Vazgeçtiniz... Teşekkür ederim efendim.

Tokat Milletvekili Sayın Bekir Sobacı?..

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Vazgeçtik.

BAŞKAN - O da vazgeçti.

Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç?..

KAMER GENÇ (Tunceli) - Vazgeçtim.

Sayın Genç de vazgeçti.

31 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

32 nci maddeyi okutuyorum:

1211 ve 4568 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması

MADDE 32. - a) 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 61 inci maddesi gereğince yeniden değerleme farkından doğan borçlar karşılığında geçmiş yıllarda verilen Devlet iç borçlanma senetleri ile bunların Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca açık piyasa işlemlerinde kullanılması sonucu senetlerin orijinal faizleri ile piyasa faizleri arasında oluşan menkul kıymet zararları karşılığında bankaya verilmiş olan Devlet iç borçlanma senetlerinin 2001 yılında yapılacak faiz ödemelerinin gerektirdiği tutarda Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senedi vermeye,

b) 21/4/1994 tarihli ve 3985 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici 9 uncu maddesi uyarınca Kısa Vadeli Avans Hesabında biriken tutarların tasfiyesi amacıyla ihraç edilmiş olan Devlet İç Borçlanma Tahvillerinin 2001  yılında yapılacak faiz ödemelerinin gerektirdiği tutarda Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senedi vermeye,

c) Yukarıda sözü edilen faiz ödemelerini "Bütçeden Mahsup Edilecek Ödemeler Hesabı'ndan yaptırmaya, hesabın yılı içinde mahsup edilemeyen artıklarını ertesi yıla devretmeye veya bütçe ile ilişkilendirmeksizin özel hesaplarda izlemeye,

d) 4568 sayılı Bazı Fonların Tasfiyesine İlişkin Kanun hükümleri çerçevesinde Hazinece devralınan Kamu Ortaklığı Fonu'nun borçları karşılığında gerektiğinde Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senedi ihraç etmeye; bu senetlerin vade, faiz ve çeşitlerine ilişkin her türlü esaslar ve bunlara müteallik diğer şartları belirlemeye,

Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan,

e) 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 61 inci maddesi gereğince yeniden değerleme farklarından doğan ve doğacak borçların 2001 yılında  yapılacak ödemeleri için Özel Tertip Devlet İç Borçlanma Senedi ihraç etmeye ve bu tahvillerin vade, faiz ve sair şartlarını belirlemeye Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi ile Başbakan,

Yetkilidir.

BAŞKAN - 32 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

33 üncü maddeyi okutuyorum :

Dış borçlanma

MADDE 33. - a) Yabancı ülke, banka ve kurumlarla veya uluslararası kuruluşlarla yapılmış ve yapılacak anlaşmalara göre  genel ve katma bütçeli kuruluşlara dış proje kredisi olarak kullandırılan   imkanların;

1.Türk Lirası karşılıkları, dış borç kayıtları yapılarak Hazine Müsteşarlığınca Maliye Bakanlığına bildirilir.

2.Döviz üzerinden yurt içinde ve yurt dışında mal, hizmet ve eğitim bedeli olarak yapılan dış proje kredisi kullanımları, ilgili kuruluşlar tarafından dış borç kaydı yapılmak üzere kullanımı takip eden 30 gün içerisinde Hazine Müsteşarlığına  gönderilir. Dış borç kaydı yapılan tutarlar Hazine Müsteşarlığınca Maliye Bakanlığına bildirilir.

3. Malzeme ve hizmet bedelleri, taahhüt evrakı ve sözleşme tasarıları  ise ilgili kuruluşlar  tarafından  ayrıca  Maliye Bakanlığına bildirilir.

4. Söz konusu miktarları, gerektiğinde ilgili kuruluşlara ait bütçelerde açılacak özel tertiplere;

Ödenek kaydederek,

Mevcut ödeneklerden aktarma yaparak,

Bütçeleştirmeye, bunlardan yılı içinde harcanmayan miktarları ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye, devren ödenek kaydedilen miktarlardan projenin tamamlanması nedeniyle kullanılma imkanı kalmayan tutarları iptal etmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

Daha önceki yıllarda benzer şekilde sağlanan imkanların Türk Lirası karşılıkları ile malzeme ve hizmet bedelleri için de yukarıdaki esaslara göre işlem yapılır.

5. Yukarıda belirtilen hükümlerin uygulanmasına ilişkin esas ve usuller Hazine Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığı tarafından müştereken tespit edilir.

b) Dış borçlanma imkanları ile satın alınacak malzeme ve hizmetlere ait taahhüt evrakı veya sözleşme tasarıları, Maliye Bakanlığınca 1050 sayılı Kanunun 64 üncü maddesi uyarınca  vize edilmeden satın alma işlemi gerçekleştirilemez ve ilgili miktarların dış borç kayıtları yapılamaz.

Ancak, Maliye Bakanlığı gerektiğinde dış borçlanma ile ilgili bütçeleştirme işlemleri yapılmadan önce (ilgili miktarların ödenek, gider ve dış borç kayıtları daha sonra yapılmak üzere) taahhüt evrakı ve sözleşme tasarısını vize etmeye yetkilidir.

c) Devlet dış borçlarıyla ilgili kredi anlaşmalarının yürürlüğe girmesini sağlayacak kanuni düzenlemelerin tamamlanmasına kadar kredi anlaşmaları gereği peşin ödenmesi gereken komisyon, ücret, garanti ücreti ve benzeri giderler ile gerektiğinde faiz ödemelerini de "Bütçeden Mahsup Edilecek Ödemeler Hesabı"ndan yaptırmaya, hesabın yılı içinde mahsup edilemeyen artıklarını ertesi mali yıla devretmeye Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Bakan yetkilidir.

d) Konsolide Devlet dış borçları ile ilgili  kredi anlaşmalarında öngörülen bütün ödeme ve işlemler (dış proje kredileri çerçevesinde yapılacak ödemeler dahil) 2001 yılında her türlü vergi, resim ve harçtan müstesnadır.

e) Finansmanı Avrupa Birliği, yabancı devlet veya uluslararası kuruluşlarla yapılan anlaşmalara göre sağlanarak gerçekleştirilecek olan işler, anlaşma hükümlerinde özel ihale ve satınalma usullerinin öngörülmesi halinde, özel kanun, kararname veya anlaşma hükümlerine göre yürütülür.

f) Yabancı ülke, banka ve kurumlarla veya uluslararası kuruluşlarla yapılmış veya yapılacak anlaşmalar ile Hazine Müsteşarlığı tarafından sağlanarak devir ve ikraz anlaşmaları yoluyla genel ve katma bütçeli kuruluşlar dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarına dış proje kredisi olarak kullandırılan imkânlar, ilgili kuruluşlar tarafından dış borç kaydı yapılmak üzere kullanımı takip eden otuz gün içinde Hazine Müsteşarlığına gönderilir.

g) 1/1/1999 tarihinden başlamak üzere Avrupa Birliği'ne üye ve Ekonomik Parasal Birliğe katılacak devletlerin Euro'ya geçmesine bağlı olarak kamu sektörü dış borç ve borç yönetimi anlaşmalarına ilişkin düzenlemeleri yapmaya Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Bakan yetkilidir.

BAŞKAN - 33 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

34 üncü maddeyi okutuyorum:

Dış borçların ikraz, devir ve garanti edilmesi

MADDE 34.- a) Yabancı ülkeler, uluslararası kuruluşlar, yabancı bankalar ve yabancı ülkelerde yerleşik diğer finans kurumlarından her türlü amaçla ve uluslararası sermaye piyasasında kullanılan finansman araçları ile yapılacak borçlanmalarla ilgili temas ve müzakereleri yürütmeye ve bu borçlanmalarla ilgili işlemleri sonuçlandırmaya,

b) Yukarıdaki (a) fıkrasına göre sağlanan finansman imkanlarını, ekonominin çeşitli sektörlerinde gelişmeyi sağlamak amacıyla ve anlaşmalar hükümleri uyarınca kamu ve özel sektör kurumlarına ikraz, devir veya kullandırmaya ve bu kredilerden yapılması gereken geri ödemeleri aynı kuruluşlar için hesaben ikraz veya krediye dönüştürmeye,

c) Yukarıda belirtilen imkanların doğrudan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası veya Türkiye'de yerleşik kurumlar ile Türk Bankaları tarafından sağlanması halinde, bu kredileri kısmen veya tamamen devralmaya, devralınan bu kredileri kısmen veya tamamen kamu kurumlarına ikraz, devir veya kullandırmaya ve bu kredilerden yapılması gereken geri ödemeleri aynı kuruluşlar için hesaben ikraz veya krediye dönüştürmeye, Türkiye'de yerleşik bankaların döviz varlıkları üzerinden borçlanmaya,

d) 1. Yabancı ülkelerin kredi kuruluşları, uluslararası kurumlar veya yabancı ülkelerde yerleşik banka ve kurumlar ile bu finansman işlemlerine katılan Türk Bankaları tarafından kamu kurumlarına (özel hukuk hükümlerine tâbi olmakla beraber sermayelerinin % 50'sinden fazlası kamuya ait olanlar dahil), yatırım ve kalkınma bankalarına verilecek kredileri anlaşmalarındaki şartlarıyla garanti etmeye,

2. Dünya Bankası ve diğer uluslararası kuruluşların ihdas ettikleri garanti programları çerçevesinde,

aa) Kamu kuruluşları (özel hukuk hükümlerine tâbi olmakla beraber sermayelerinin % 50'sinden fazlası kamuya ait olanlar) ile yatırım ve kalkınma bankalarının borçlu sıfatıyla uluslararası piyasalardan temin edecekleri finansman imkanları için,

bb) Yap-İşlet-Devret ve Yap-İşlet modeli çerçevesinde gerçekleştirilecek projelerle ilgili,  mevzuatta öngörülen Hazine garantileri ile sınırlı olmak ve şartları Hazine Müsteşarlığınca müzakere edilmek üzere,

Yukarıda anılan uluslararası kuruluşlar tarafından verilen garantiye karşı garanti vermeye,

3. Hazine garantörlüğünde sağlanacak dış borçlar için; garanti verilen veya verilecek kuruluşlar nezdinde her türlü inceleme ve denetlemeyi yaptırmaya, garanti ücreti oranını, garanti verilme aşamasında garanti verilecek kuruluşlara karşı garantörlük koşulları ile bu borçlardan Hazine adına doğabilecek yükümlülüklerin geri ödeme koşullarını belirlemeye,

e) Ulusal banka ve kamu kuruluşlarınca yabancı ülkelere açılacak kredilerin geri ödenmesini garanti etmeye, yabancı ülkelerde doğrudan teminat mektubu vermeye yetkili ulusal bankalar lehine garanti vermeye,

f) Türkiye Cumhuriyeti adına Hazine Müsteşarlığı tarafından yabancı ülkeler resmî kuruluşları veya uluslararası kuruluşlardan sağlanan kredilerin teknik yardım ve eğitim amaçları kapsamındaki bölümlerini anlaşma hükümlerine istinaden gerektiğinde özel ve özerk bütçeli kamu kuruluşları ile kamu kuruluşu sayılan kurumlara karşılıksız olarak kullandırmaya,

g) Avrupa Konseyi Sosyal Kalkınma Bankası tarafından Bosna-Hersek'de finanse edilecek projeler için bu Bankaya üye diğer ülkelerle birlikte sağlanacak ortak bir garanti çerçevesinde garanti verilmesine,

h) Avrupa Birliği, yabancı ülkeler ve bu ülkelerin banka ve kredi kuruluşları ve uluslararası malî kuruluşlardan ülkemizde faaliyet gösteren Risk Sermayesi Yatırım Ortaklıklarına risk sermayesi şeklinde köprü krediler, koşullu krediler sağlamaya veya yukarıda belirtilen yabancı ülke ve kuruluşların adı geçen Yatırım Ortaklıklarına doğrudan veya aracı malî kuruluşlar vasıtasıyla risk sermayesi şeklinde katkı sağlamaya yönelik anlaşmalar yapmaya, sağlanan bu imkanların devredilmesine, kullandırılmasına ve geri ödenmesine,

i) Bütçe Kanunu ve ilgili Kanunlar çerçevesinde yapılan ikrazlarla, Hazine garantilerinden Hazine Müsteşarlığınca yapılan üstlenmeler neticesinde ortaya çıkan alacakların şartlarının belirlenmesine, tahsiline, takibine ve her türlü finansal tekniğin kullanılması suretiyle idaresine Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Bakan yetkilidir. Hazine alacaklarını doğuran işlemlerle, bu alacakların tahsil, takip ve idaresine ilişkin esas ve usullerin belirlenmesine,

Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.

j)Daha önceki yıllarda yapılan işlemler için de bu esaslar geçerlidir.

k) Yılı içinde uluslararası ticari bankalardan borçlanmak suretiyle temin edilen dış finansmanla ilgili olarak;

1. Belediyeler ve bağlı kuruluşları ile özel statüye sahip kamu hizmeti gören ve sermayelerinin % 50'sinden fazlası belediyeye ait olan iştirakler ve ilgili mevzuat gereği tüzel kişiliği haiz yerel yönetim birlikleri için Hazine garantisi verilecek veya devredilecek dış kredi tutarı 500 milyon ABD Doları,

2. Diğer kamu kurum ve kuruluşları (özel hukuk hükümlerine tâbi olmakla beraber sermayelerinin % 50'sinden fazlası kamuya ait olanlar dahil) için Hazine garantisi verilecek dış kredi tutarı 4 milyar ABD Doları,

İle sınırlıdır.

3.Yap-İşlet, Yap-İşlet-Devret, İşletme Hakkının Devri ve benzeri modeller çerçevesinde gerçekleştirilecek projelere verilen Hazine garantileri ile kalkınma ve yatırım bankalarının uluslararası kuruluşlardan ve piyasalardan Hazine garantisi altında sağlayacakları dış borçlanma tutarı yukarıda belirlenen sınırlamanın dışındadır.

BAŞKAN - Sayın Aslan Polat, konuşacak mısınız efendim?

ASLAN POLAT (Erzurum) - Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Efendim, 34 üncü madde üzerinde verilmiş bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Bilindiği gibi, önerge üzerinde görüşme yapmıyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM'de görüşülmekte olan 2001 Malî Yılı Bütçe Kanununun "Dış Borçların İkraz, Devir ve Garanti Edilmesi" başlıklı 34 üncü maddesinin (b) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Emrehan Halıcı

İsmail Köse

İ.Yaşar Dedelek

 

Konya

Erzurum

Eskişehir

 

Ahmet Kabil

Bozkurt Yaşar Öztürk

Süleyman Coşkuner

 

Rize

İstanbul

Burdur

 

"Yukarıdaki (a) fıkrasına göre sağlanan finansman imkânlarını, kamu  özel sektör kurumlarına ikraz, devir veya kullandırmaya, anlaşma hükümleri çerçevesinde ekonominin çeşitli sektörlerindeki gelişmeyi sağlamak amacıyla ikraz ve devir koşullarını belirlemeye ve bu kredilerinden yapılması gereken geri ödemeleri aynı kuruluşlar için hesaben ikraz veya krediye dönüştürmeye,"

Gerekçe:

Söz konusu fıkranın eski halinde yer alan "... anlaşmalar hükümleri uyarınca..." ibaresi, sağlanan dış kredilerin devir ve ikraz edilmesi halinde devir ve ikraz şartlarının nasıl belirleneceği konusunda ihtilafa yol açmaktadır.

Bu konuda, ikraz veya devrin kredi anlaşmasında yer alan faiz ve vade ile aynı şartlarla yapılıp yapılmayacağı ihtilaf konusu olmaktadır. Buna karşın, madde metninde yer alan "...ekonominin çeşitli sektörlerindeki gelişmeyi sağlamak için..." ibaresinden de anlaşılacağı üzere, dış finansman imkânlarının kamu ve özel sektör kuruluşlarına ikraz veya devir şartlarının, sektörlerin durumuna göre, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu bakana bırakılması maddenin düzenleniş amacına da uygun bulunmaktadır.

Bilgilerinize arz olunur.

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Bursa) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, aslında, bunu, gerekçeyi okutmadan önce  sormanız lazım. Gerekçeyi de okutmaya gerek yok; çünkü, müzakeresiz diyor.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin kabul ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 34 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

35 inci maddeyi okutuyorum:

244 sayılı Kanun kapsamı dışında borçlanma

MADDE 35. - a) Yıllık programlarla belirlenen dış finansman ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla 31/5/1963 tarihli ve 244 sayılı Kanunun kapsamı dışında kalan kuruluşlarla kredi anlaşmaları yapmaya ve projelerin yapılabilirlik çalışmalarının dış finansman ihtiyaçlarını karşılamak üzere Dünya Bankası ile üzerinde anlaşılacak şartlarla (10.000.000) Amerikan Dolarına kadar olan borçlanmaların yapılmasına Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.

b) Bu gibi anlaşmalar ve savunma borçlanmalarına ilişkin kredi anlaşmaları bütçe kanunları hükümlerine dayanılarak yapılmış olup, Bakanlar Kurulunca uygun görülen diğer kredi anlaşmaları gibi Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe girer. Bu kararnameler 31.5.1963 tarihli ve 244 sayılı Kanun ve 23/5/1928 tarihli ve 1322 sayılı Kanun hükümlerine tabi değildir.

c) Türkiye Cumhuriyetinin bu madde ile "Dış Borçların İkraz, Devir ve Garanti Edilmesi" başlığını taşıyan maddeleri ve bu madde hükümlerine dayanarak, sırasıyla borçlu veya garantör sıfatı ile taraf olduğu kredi anlaşmalarından doğan borçlarının dünya sermaye piyasalarında mevcut muhtelif finansman araçları vasıtasıyla yönetimi amacıyla anlaşma yapmaya Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir. Söz konusu anlaşmalar imzalandıkları tarihte yürürlüğe girer.

d)  Daha önceki bütçe yıllarında akdedilmiş benzeri anlaşmalar hakkında da bu madde hükmü uygulanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

35 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Saat 02.00'de toplanmak üzere Birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 01.44
ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 02.10

BAŞKAN: Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Yahya AKMAN (Şanlıurfa)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 36 ncı Birleşimin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Bütçe görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. – 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/764, 1/765, 1/740, 3/642, 1/741, 3/643) (S.Sayıları : 552, 553, 554, 555) (Devam)

B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

1. – 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/764) (S. Sayısı : 552) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerlerinde.

36 ncı maddeyi okutuyorum :

Borç verme, hibe ve yardım anlaşmaları

MADDE 36. - a) Avrupa Birliği, yabancı ülkeler, uluslararası kuruluşlar ve yabancı ülke kredi kuruluşlarından sağlanacak hibelerle ilgili temas, müzakere ve anlaşmaları yapmaya ve bu yolla sağlanan finansman imkanlarını kamu ve özel sektör kuruluşlarına kullandırmaya Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir. Söz konusu anlaşmalar imzalandıkları tarihte yürürlüğe girer.

Bu kaynaklardan genel bütçeye dahil daireler ve diğer kamu kuruluşlarına sağlanan hibelerin kullanımlarına ilişkin işlemler damga vergisi, resim, harç ve diğer masraflardan muaftır.

b) Yabancı ülke ve kuruluşlara verilecek borçlarla ilgili anlaşmaları yapmaya ve anlaşmaların esas ve şartlarını belirlemeye, verilen borçların ertelenmesine ve yeniden yapılandırılması işlemlerini yapmaya Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir. Yabancı ülke ve kuruluşlara verilecek borçlar Hazine Müsteşarlığı bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanır.

Söz konusu anlaşmalar Bakanlar Kurulu kararı  ile yürürlüğe girer.

c) Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı ülke ve kuruluşlara yapılacak hibe ve yardımlar ile ilgili görüşmelerde bulunmaya ve anlaşmalar imzalamaya, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın yetkileri saklı kalmak kaydıyla, Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenecek kişi ve kuruluşlar yetkilidir. Yabancı ülkelere verilecek hibe ve yardım karşılıkları Maliye Bakanlığı bütçesine (Ekonomik, Kültürel, Eğitim ve Teknik İşbirliği Başkanlığı hariç) bu  amaçla konulacak ödenekten karşılanır.

Söz konusu anlaşmalar Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe girer.

Anlaşmada belirtilen nakdi hibe ve yardımlar bütçeye gider kaydedilerek Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında  ilgili ülke adına döviz cinsinden açılacak hesaba aktarılabilir. Ödemeler, anlaşma hükümleri çerçevesinde ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek esaslar dahilinde ilgili hesaptan yaptırılır.

d) Türkiye İhracat Kredi Bankası A.Ş. tarafından yabancı ülkelere ve bu ülkelerdeki kuruluşlara açılacak iki yıl veya daha uzun vadeli mal ve/veya hizmet satış sözleşmeleri veya bu tür sözleşmelerle eş değer finansal kiralama işlemleri ile ilgili Resmi Destekli İhracat Kredilerinin esaslarını ve finansal hükümlerini düzenlemeye Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.

BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.

36 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

37 nci maddeyi okutuyorum:

Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı Projesi kapsamında akdedilecek anlaşmalar

MADDE 37. - Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı projesi kapsamında;

a) Akdedilecek olan ev sahibi ülke anlaşması, anahtar teslimi yapım sözleşmesi, hükümet garantisi anlaşması ve bu proje tahtındaki diğer ilgili belge ve anlaşmalarla sair dökümanların imzalanmasına,

b) (a) bendinde belirtilen anlaşmalar ile diğer ilgili belge ve anlaşmalarla sair dökümanlar tahtında Türkiye Cumhuriyeti ve ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından taahhüt edilen her türlü ödeme, tamamlama, performans ve sair yükümlülüklerin ifasına yönelik olarak ilgili anlaşmalarda öngörülen taraflara garanti verilmesine, bahse konu taahhütlerin anlaşmalarda öngörüldüğü şekilde gereği gibi, kısmen ya da tamamen yerine getirilmemesi halinde ortaya çıkacak her türlü ödeme yükümlülüğünün  Türkiye Cumhuriyeti adına garanti edilmesine,

c) (a) ve (b) bentlerinde belirtilen anlaşmalar ile diğer ilgili belge ve anlaşmalarla sair dökümanları imzalayacak ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının tespitine ve yetkilendirilmesine,

Bakanlar Kurulu yetkilidir.

BAŞKAN - 37 nci madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Şahsı adına, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç; buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddenin Bütçe Kanununda yer almasını ben anlayamadım. Biliyorsunuz, Anayasamıza göre, bütçe kanununa bütçeyle ilgili hükümler konulur. Başka hükümlerin konulması Anayasa aykırı. Anayasa Mahkemesinin de bu konuda çok çeşitli kararları var.

Şimdi, bu Bakü-Ceyhan boru hattı, Türkiye için çok önemli bir projedir; fakat, bu projenin ne olduğu hususunda, hükümet, bir türlü, çıkıp da Türkiye Büyük Millet Meclisine yeterli bir bilgi vermiyor. Bunun finansmanı temin edilmiş midir, anlaşması ne durumdadır; bu konuda, maalesef, bir bilgi vermiyor. Aslında, bu anlaşma yapılırken, bu anlaşmalarla ilgili taraflar, her türlü hüküm ko-yabilir bu anlaşmaya. Bu bütçe kanununa böyle bir hüküm konulmasını ben anlayamadım.

Şimdi, biliyorsunuz, işte, bu Mavi Akım meselesinde de, böyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir tuzağa getirilmişti; yani, Mavi Akımda, işte, getirildi, uluslararası anlaşmalarda hiç âdet olmadığı halde, buraya özel bir hüküm konuldu ve onun üzerine, getirildi, Sovyetler Birliğinin Türkiye'deki temsilcisi olan Gasprom'un bir firmasına, işte 350 milyon dolarlık bir para verildi,  olmayan bir gazın boru hattı yapıldı Türkiye'de, ihale edildi, önce 52 milyon dolar verildi; sonra, geçen gün, Enerji Bakanının burada yaptığı konuşmaya göre, 260 milyon dolarlık iş yapmışlar, daha fazlası da var...

Böyle, bu hükümet zamanında, olmayan gazın dağıtım projeleri, ihaleleri yapılıyor, olmayan petrolün boru hatları ihalesi yapılıyor. Tabiî, hep yandaşlara, böyle, iş temini amacına yönelik bir uygulama var. Acaba, bununla da, yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinin karşısına, yarın tuzak bir taahhütname getirilerek, işte, kardeşim, ne yapalım, siz, bütçe kanununda bunu kabul ettiniz; siz kabul ettiniz Türkiye Büyük Millet Meclisinde; ondan sonra, biz de, mecburen bu anlaşmayı böyle yaptık... Benim, bu konuda, böyle bir fiilî durumla karşı karşıya kalmamız sonucunu doğuracak bir madde olduğu konusunda ciddî kuşkularım, korkum var. Bu itibarla, tabiî, hükümetin, zaten, bu konuda bize bir cevap vermeyeceği de belli olduğuna göre, bunu dile getirmek için söz aldım.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Genç.

37 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

38 inci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Hazine İşlemleri

Avans işlemleri

MADDE 38. - Genel bütçe ödemelerini zamanında yapabilmek ve ödemelerin tahsilatın göstereceği mevsimlik dalgalanmalardan olumsuz yönde etkilenmesini önlemek amacıyla, 14/1/1970 tarihli ve 1211 sayılı Kanunun 50 nci maddesi esaslarına göre Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasından kısa vadeli avans almaya Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

38 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

39 uncu maddeyi okutuyorum:

Çeşitli saymanlıklardaki değerlerin hazineye geçişi

MADDE 39. - Maliye Bakanı, bütün saymanlıkların çeşitli nedenlerle hazine hesapları dışında kalan mal varlıkları ve emanetler de dahil olmak üzere her çeşit paralarını hazine hesaplarına kaydettirmeye, bu hesaplara tasarruf etmeye ve bu amaçla gerekli önlemleri almaya yetkilidir.

1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun tanımladığı bir saymanın yönetim ve sorumluluğunda olmayan kamu fonları hakkında da bu hüküm uygulanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

39 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

40 ıncı maddeyi okutuyorum:

Geri verilecek paralar

MADDE 40. - 27/6/1963 tarihli ve 261 sayılı Kanun uyarınca, geri verilecek paraların kesin olarak veya avans suretiyle ödenmesinin şekil ve usulleri Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlıkla Maliye Bakanlığı tarafından müştereken tespit olunur.

Yapılacak inceleme sonunda fazla ödendiği tespit olunan veya zamanında mahsup olunmayan tutarlar 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre geri alınır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

40 ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

41 inci maddeyi okutuyorum :

Petrolden Devlet Hakkı ve Petrol Kanunu gereğince ödenecek kur farkları

MADDE 41.-a) 5/4/1973 tarihli ve 1702 sayılı Kanuna göre petrolden alınacak Devlet hakkı, Bütçenin (B) işaretli cetvelindeki "Petrolden Devlet Hakkı" tertibine gelir kaydolunur.

b) 6326 sayılı Petrol Kanununun 116/3 üncü maddesi gereğince yapılan transferler nedeniyle 1995, 1996 ve 1997 Malî Yılları Bütçe Kanunlarının ilgili harcama kalemlerinden 1995, 1996 ve 1997 yıllarında yapılan kur farkı ödemelerinin ilgililer adına kişi borçları hesabına alınarak terkin edilmesine Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Bakan yetkilidir.

BAŞKAN - 41 inci madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu 41 inci madde, esasında, belki de bu akşam burada konuşulan maddelerin en önemlilerinden bir tanesi. Konusu şu: Şimdi, hükümetin getirdiği maddenin (b) bendinde, "6326 sayılı Petrol Kanununda gerekli değişiklik yapılıncaya kadar, 2001 yılını geçmemek üzere, 6326 sayılı Kanunun 116 ncı maddesi uyarınca yapılan transferler nedeniyle oluşacak kur farklarının bütçeye konulacak ödeneklerle Hazinece karşılanmasına devam olunur" derken, maddenin bu bendi, Plan ve Bütçe Komisyonunda, yine aynen bu saatlerde -biz, terk edip gitmiştik, bilmiyorum- bir önergeyle, şöyle değiştiriliyor: "6326 sayılı Petrol Kanununun 116/3'üncü maddesi gereğince yapılan transferler nedeniyle 1995, 1996 ve 1997 Malî Yılları Bütçe Kanunlarının ilgili harcama kalemlerinden, 1995, 1996 ve 1997 yıllarında yapılan kur farkı ödemelerinin, ilgililer adına, kişi borçları hesabına alınarak terkin edilmesine, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu bakan yetkilidir." Yani, ne demek isteniyor; burada, birtakım şahısların şahsî borçları affediliyor.

Şimdi, bir şey okuyacağım : Sayıştay 5. Dairesince verilen tazmin kararıyla, 1995, 1996 ve 1997 yıllarında petrol şirketlerine haksız yere ödendiği ortaya çıkan 68 trilyon TL'yle ilgili olarak, Sayıştay Temyiz Kurulunda da, 28.11.2000 -yani, bundan on gün, yirmi gün önce- ve 24951, 24953 sayılı onama kararından sonra, petrol şirketlerine haksız ödendiği kesinleşen bu paranın şirketlerden geri alınmaması için, Plan ve Bütçe Komisyonunda, yine saat 03.00'te verilen bir önergeyle, bu tasarının 41/b maddesi değiştirilerek, bu paranın kişi borcuna alınması ve terkini konusunda Hazineden sorumlu Bakana yetki veren bir hüküm getirilmiştir. Şimdi, bunu hükümetin açıklamasını istiyorum. Pek şakası yok...

Burada, bu fazla ödemeler, 1995 yılında 2,2 trilyon, 1996 yılında 2,4 trilyon, 1997 yılında 4,1 trilyon, toplam 8,7 trilyon; bunun Türk Lirası cinsinden bugünkü karşılığı 68 trilyon. Kaç şirkete haksız ödeme yapılmış; 8 şirkete; isimlerini vermiyorum, burada var isimleri.

Şimdi, 8 şirkete 68 trilyon lira fazla ödendiği Sayıştayca kabul ediliyor, temyiz bunu kabul ediyor; ama, biz, önergeyle, şahıslardan vazgeçiyoruz ve bunu almaktan vazgeçiyoruz. Şimdi, bu konuları, böyle, aceleye getirdikleri zaman... Hep böyle olur zaten. Saat 03.00'te özel üniversite kanunları, orman arazileri kanunları çıkar, gider; saat 03.00'te, böyle, bu kararlar çıkar; ondan sonra da, sayın milletvekilleri "muhalefet burada niye konuşuyor" dediğiniz zaman; biz bunu konuşuruz arkadaş.

68 trilyon liraya sizin ihtiyacınız yoksa, verin, benim Erzurumumun bütün ihtiyacını karşılar. Benim İspirimdeki -beş seneden beri, dilimi tükettiğim- 5 tane enerji barajını bitirir; enerji ihtiyacınızı karşılar. Geçen yıl Erzurum'a verilen bütün yatırım paraları -ki, işçi maaşları da dahil- 34 trilyon liraydı. Onun 2 katıdır bu para. Ama, şimdi, siz... Yani, bana, bunun cevabını, lütfen, hükümet olarak verin.

Sayıştay bunu 28.11.2000'de onadıktan sonra, bu, üç yılda ve 8 şirkete verilen, bugünkü 68 trilyon lira parayı neden terk ediyorsunuz? Şimdi, niye bunu söylüyorum; hep, böyle, birsürü, 60, 70, 80 tane madde buraya getiriliyor, ondan sonra, bu maddeler hakkında da biz bir konuşma yapmaya kalktığımız zaman "gece saat 3 oldu, 3,5 oldu, milletvekilim konuşma" diyorsunuz; ama, milletin bir kalemde giden parası 68 trilyon liradır. Lütfen, bunun hesabını, gelin, hükümet olarak verin. Sabaha kadar da olsa, bunu bekleyeceğim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Polat.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Açıklasın Sayın Başkan... Sayın Bakan açıklama yapsın.

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Bursa) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Bakan söz istediler. Buyurun efendim.

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Bursa) - Sayıştay 5. Dairesinin 1090, 1358 ve 1386 sayılı ilamlarında, 6326 sayılı Petrol Kanununda, devleti yükümlülük altına sokacak bir hüküm bulunmadığı; diğer bir ifadeyle, kırkbeş yıllık uygulamanın yanlış olduğu ileri sürülerek, 1995, 1996 ve 1997 yıllarına ilişkin, toplam 8,9 trilyon liralık kur farkı ödemelerinin, işleyecek faizleriyle birlikte tahakkuk memurlarından ve saymanlardan tazminen tahsiline karar vermiştir. Başkasından değil, saymandan ve tahakkuk memurlarından.

6326 sayılı Petrol Kanununun 116/3 üncü maddesiyle, petrol şirketlerinin sermaye transferlerinde, ithal tarihinde cari resmî kurun esas alınacağı hükme bağlanmıştır. 1995, 1996 ve 1997 yılları Bütçe Kanunlarında yer alan, "6326 sayılı Kanunun 116/3 üncü maddesi uyarınca yapılan transferler nedeniyle oluşacak kur farkları, bütçeye konulacak ödeneklerle karşılanır" hükümleri, kur farkının devlet tarafından ödeneceğini belirleyen hükümlerdir.

Diğer taraftan, Petrol Arama ve Petrolle İlgili Faaliyetleri Düzenleme Fonu kurulmasına ilişkin 20 sayılı Kararın 9 uncu maddesinde, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın, fonda biriken tutarları, Petrol Kanununda öngörülen kur farkı ödemelerinde kullandırmaya yetkili olduğu hükme bağlanmıştır. Bu çerçevede, 4059 sayılı Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun ilgili maddesinde yer alan, "Petrol Kanunuyla ilgili olarak, vergi hükümleri dışındaki malî hükümlerin uygulanmasını sağlamak" hükmü kapsamında, hem petrol kur farkı hem de Petrol Arama ve Petrolle İlgili Faaliyetleri Düzenleme Fonu harcama kalemleri Hazinenin bütçesinde yer almıştır.

Ayrıca, Petrol Tüzüğünün 125 inci maddesiyle, Müsteşarlıkça sermaye transferlerine izin ve-rileceği ve gerekli dövizin ayrılacağı hükme bağlanmıştır.

Yukarıda belirtilen kanun ve kararların amir hükümleri ve 1995 yılına kadar kırkbeş yıldır yapılan kur farkı ödemelerinin Sayıştay tarafından onaylandığı hususları dikkate alınarak, Sayıştay 5. Dairesinin ilamlarında iddia edildiği üzere, sadece madde gerekçesine dayanılarak, bu  ödemelerin yasal dayanağının olmadığının kabulü hukuken mümkün değildir.

Ayrıca, senelerdir uygulanmakta olan bir sisteme sonradan getirilen yorum ve düzenlemelerin, petrol sektöründe ve diğer sektörlerde yatırım yapmayı düşünen yabancı sermayeyi caydırdığı ve yatırımlarını askıya almaya yönelttiği de bir gerçektir. Bu itibarla, konu, basit bir kanun metninin farklı yorumlanışı olarak ele alınmamalı ve yaratması muhtemel birçok hukukî ihtilaf ve makroekonomi politikalarına olumsuz etkileri gibi sakıncaları da göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) -Sayın Başkanım, muhasipler, bunu, ilgili petrol şirketlerinden rücu edecekler. Yani, muhasiplere zimmet çıkıyor, oradan rücu edecekler. Bir de; yani, çok önemli bir meblağ; eğer bunların terkini gerekiyorsa, bütçe kanununa konulan böyle tuzak hükümlerle değil, ayrı bir kanun getirsinler; Türkiye Büyük Millet Meclisi bunu enine boyuna tartışsın. Sayıştay o zaman bunu niye zimmet çıkarmış? Demek ki var, yani, yasal bir dayanağı var. Yani, hükümet, hakikaten bazı meselelerde izahatta çok yetersiz kalıyor. Rica ediyorum... Bunlar, hep, devletin pa-raları, belli birtakım yerlere gidiyor işte.

BAŞKAN - Mesele anlaşıldı.

Başka söz isteyen var mı efendim? Yok.

41 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

42 nci maddeyi okutuyorum :

Kamu İktisadi Teşebbüslerinin kârları

MADDE 42.  - a) 233  sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi kuruluşların, 2000 yılı kârlarından Hazineye isabet eden tutarları;

1. 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen kısıtlamalara tabi olmaksızın, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın  teklifi üzerine bütçeye gelir kaydetmeye,

2. Kuruluşların ödenmemiş sermayelerine veya tahakkuk etmiş görev zararları alacaklarına mahsup edilmek üzere Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın  teklifi üzerine bütçeye gelir, ödenek ve gider kaydetmeye,

b) (a) fıkrası kapsamına giren kuruluşların 1999 ve önceki yıllara ait kâr paylarından Hazineye isabet eden tutarları Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın talebi üzerine bütçenin gelir ve giderleri ile ilişkilendirmeksizin kuruluşların görev zararları alacakları veya ödenmemiş sermayelerine mahsup etmeye ilişkin işlemleri yapmaya,

Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

42 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

43 üncü maddeyi okutuyorum :

Kamu ortakları ve iştiraklerinde sermaye değişiklikleri

MADDE 43.- a) Kamu ortaklıkları ve iştiraklerinin yeniden düzenlenmesi tedbirlerini uygulamak, sermaye artırımlarına katılmak, kamu iktisadî teşebbüslerinin yatırım ve finansman programlarının gereklerini yerine getirmek ve 233  sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini uygulamak amacıyla;

1. Hazinece her türlü sermaye artırımlarına katılınması ve her türlü sermaye paylarının satın alınmasına,

2. Hazinenin ve kamu iktisadî teşebbüslerinin sermaye paylarını diğer kamu iktisadî teşebbüslerine, özelleştirme idaresine veya katma bütçeli idarelere devretmeye veya onlar tarafından devraldırmaya,

3. Kamu iktisadî teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının Hazineye veya çeşitli fonlara olan borçlarını yıllık yatırım ve finansman programlarına uygun olarak Hazineden olan alacaklarına veya ödenmemiş sermayelerine mahsup etmeye veya teşebbüslerin borçlarının ödenme zamanı ve şartlarını belirlemeye, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu  Bakan; bu işlemlerin gerektirdiği tutarları, aynı Müsteşarlığın teklifi üzerine, mahiyetine göre, bütçede açılacak özel tertiplere gelir ve ödenek kaydetmeye,

Maliye Bakanı yetkilidir.

b) Kamu iktisadî teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının 2000 yılı sonu itibariyle; Hazineye, fonlara, Sosyal Sigortalar Kurumuna olan vadesi geçmiş borçlarını, Hazineden ve fonlardan olan alacaklarına veya ödenmemiş sermayelerine mahsup etmeye, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan, bu işlemleri aynı Müsteşarlığın teklifi üzerine gelir ve gider hesapları ile ilişkilendirilmeksizin mahiyetlerine göre ilgili Devlet Hesaplarına kaydettirmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin 1996-1997-1998-1999 yılları Bütçe Kanunlarının "Kurumların Hasılatından Pay" başlıklı maddeleri uyarınca KDV ve ek vergi hariç mal ve hizmet satışları aylık gayrisafi hasılat tahakkuku üzerinden belirlenerek, Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin hisseleri satışından elde edilecek gelir payına mahsup edilmek üzere bütçeye gelir kaydolunan tutarları, 6.7.1999 tarihli ve 4397 sayılı Kanun, muhtelif  tarihli Başbakanlık onayları ve Bakanlar Kurulu ile Millî Güvenlik Kurulu kararları uyarınca yaptığı yatırımlar ve hizmetler karşılığında 31.12.2000 tarihi itibariyle Başbakanlık Bütçesinden, Hazineden, Fonlardan ve Belediyeler dışındaki resmî dairelerden olan telekomünikasyon alacakları ve sermaye alacağını Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin veya kuracağı şirketin işleteceği GSM 1800 mobil telekomünikasyon sistemi izni karşılığı ödeyeceği lisans ücretine (KDV dahil) Hazine Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığı'nca müşterek belirlenecek esaslar çerçevesinde mahsup etmeye Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Bakan, bu işlemleri aynı Müsteşarlığın teklifi üzerine gelir ve gider hesapları ile ilişkilendirilmeksizin mahiyetlerine göre ilgili Devlet Hesaplarına kaydettirmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Nihaî işleticinin bu işlem nedeniyle yükleneceği KDV tutarı hakkında 3065 sayılı Kanunun 29/1 maddesi uygulanmaz ve bu vergi gider yazılamaz.

c) Yeniden  yapılandırma çalışmalarına paralel olarak, T.C. Ziraat Bankası ve T. Halk Bankası'nın çeşitli kanun ve kararnamelerden doğan ve bütçe ödenekleri ile karşılanamayan 31/12/2000 tarihi itibariyle mevcut görev zararlarının tasfiye edilmesini teminen Özel Tertip Devlet Tahvili ihraç edilebilir. Bu tahviller, iç borçlanma ile ilgili maddedeki limit dışında olup; vade, faiz ve diğer şartları ile görev zararı tutarının tespitine ilişkin usul ve esaslar Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine Başbakan tarafından belirlenir.

d) 88/12944 sayılı Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu Hakkındaki Kararın değişik 3 üncü maddesinin (d) fıkrasında belirtilen gelirler, ihracatın desteklenmesi kaydıyla T.C. Merkez Bankası tarafından fonun gelir hesabından T.İhracat Kredi Bankası A.Ş.'ne (EXIMBANK) aktarılmak üzere Hazine İç Ödemeler Saymanlığı hesabına yatırılır. Bu tutarların sermaye olarak EXIMBANK'a ödenebilmesini sağlamak amacıyla Hazine Müsteşarlığının teklifi ile bütçeye gelir ve ödenek  kaydetmeye ve bu fıkra kapsamında uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye, Maliye Bakanı yetkilidir.

e) Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında 1/6/2000 tarihli ve 4572 sayılı Kanunun Geçici 1 inci maddesinin (E) fıkrası uyarınca;

- Tarım Satış Birliklerinin 1/5/2000 tarihi itibariyle Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonuna olan borçlarından, Birliklerin yeniden yapılandırma sürecinde tasfiyesi uygun görülenler ile bu borçların tasfiyesine kadar geçecek süre içinde doğacak faizinin terkin edilmesine Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine Maliye Bakanı yetkilidir.

-Tarım Satış Birliklerinin 1/5/2000 tarihi itibariyle mevcut özel bünye faaliyetleri ile ilgili banka borçlarından, Birliklerin yeniden yapılandırma sürecinde tasfiyesi uygun görülenlerin ve bu borçların tasfiyesine kadar geçecek süre içinde bu borçlardan doğan faiz ve gecikme zammı gibi fer'i borçları Hazinece Özel Tertip Devlet Tahvili ihraç etmek suretiyle karşılanır. Bu tahviller, iç borçlanma ile ilgili maddedeki limit dışında olup; vade, faiz ve diğer şartların tespitine ilişkin usul ve esaslar Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.

f) "Tütün, Tütün Mamülleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nün 196 sayılı Kanuna istinaden çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararları uyarınca 31.12.2000 tarihi itibariyle destekleme işleriyle ilgili olarak doğmuş tüm alacaklarına karşılık, 31.12.2000 tarihi itibariyle vadesi geldiği halde ödenmemiş vergi borçları (katma değer vergisi, eğitim, gençlik, spor ve sağlık hizmetleri vergisi, eğitime katkı payı ve fonlar hariç) ile borçlara ilişkin gecikme zam ve gecikme faizleri aynı miktarda terkin edilir. Bu fıkra uyarınca mahsubu yapılacak vergi borçlarına ilişkin gecikme zammı ve gecikme faizleri 31.12.2000 tarihi itibariyle dondurulur.

Söz konusu görev zararının Yüksek Denetleme Kurulu tarafından tespitini müteakiben Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine bu maddenin gerektirdiği terkin ve diğer işlemleri yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

g) Tek Terimli Tarifeden enerji alan aboneler adına tanzim edilen her elektrik faturası için güç bedeli tahsil edilir. Bu bedelin miktarlarını tespit etmeye Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi Yönetim Kurulu yetkilidir.

BAŞKAN - 43 üncü madde üzerinde gruplar adına söz?.. Yok.

Şahsı adına, Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız.

Buyurun Sayın Yılmazyıldız.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu madde hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Vaktin geç olduğunun farkındayım. Bir an önce bitsin, gidip yatalım diyoruz; ancak, vatandaşın, bugün çıkardığımız her maddede zaten uykusu kaçmış, birazcık daha uykusu kaçıyor.

Bakınız, burada, aslında, bazı kamu kuruluşlarının zararlarının nasıl tasfiye edileceğiyle, örneğin, belli bankaların zararlarının nasıl tasfiye edileceğiyle, yine, Telokom'un gelirlerinin nasıl gelir kaydedileceğiyle ilgili maddeler var; (a)'dan (g)'ye kadar bütün bentleri okuyoruz; işte, Hazineyle ilgili Bakan şunu yapar, Maliye Bakanı bunu yapar, Hazine Müsteşarlığı teklif eder, Maliye Bakanı bunu yapar... Ancak, (g) bendine bakıyoruz "Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi Yönetim Kurulu yetkilidir" diye bir şey. Yani, ben merak ediyorum, bunu yazan, bu bendi yazan bürokrat veya bakanlar, acaba, hayatında hiçbir roman da mı okumadı?! Ne kel alaka bir şey!.. Hazine Müsteşarı veyahut Maliye Bakanı yapar, yapar, yapar; ondan sonra, Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi... Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!

İşte, millete, artık, sayısını unuttukları, Özel İşlem Vergisi, eğitime katkı payı, Özel İletişim Vergisi, şu vergi, bu vergi deyince, bir vergi daha demeye yüzünüz tutmuyor. İşte, gece yarısı, acaba, bir el çabukluğuyla, yine, milletin cebinden bir para alır mıyız diyorsunuz.

Bakınız, bu koyduğunuz madde, hem hukuka aykırıdır hem de Anayasaya aykırıdır. Bu, Anayasa Mahkemesine götürüldüğü takdirde -ki, götürülecektir- iptal edilecektir. Zaten, Danıştay, bu maddeyle ilgili yürütmeyi durdurma kararı vermiş. Vatandaş, bırakın böyle sabit ücret ödemeyi elektriğe, normal elektrik ücretini ödeyemiyor. Bundan daha birkaç gün önce sanayicilerle konuştuğumuzda, diyorlar ki, üretimi durdurmak zorunda kaldık. Söyleyeyim -zaten, basında da çıktı- Çanakkale Seramik Fabrikalarının sahibi Sayın İbrahim Bodur "ocağın sonuna kadar bütün fabrikaları kapattım; çünkü, enerjiye her gün zam geliyor, yüzde 70-80 zam geliyor. Hadi, zam gelmesinden de vazgeçtik, enerjinin kendisi de yok, her gün elektrik kesiliyor, doğalgaz yok... Bu sistemler, öyle, hemen çalıştır, durdur, yeniden hemen çalıştır değil, bir zaman alıyor ve bu maliyetlerle de, zaten, döviz de pahalanmış, yarışma imkânımız yok" diyor. Pek çok vatandaş işini kaybetme korkusuyla... İşte, Opel, sizin bu yanlış politikalarınız yüzünden Türkiye'deki fabrikasını ka-patıp çıkmak zorunda kalıyor. Etimesgut'a bundan daha on gün önce gittiğimizde, Tepe Mobilyadan 150 işçinin işine son verildiğini öğrendik.

Değerli arkadaşlarım, yine, Hazineye bakıyoruz; Türk Telekom 1800 GSM'le ilgili yatırımını yapmak istiyor; ama, Hazine, bir türlü müsaade etmiyor. Niye; kurulan bir firmaya altı ay, bir yıl avantaj sağlasın diye, diğeri arkadan gelsin diye. Kendi elimizle, özelleştirmeye çalıştığımız kurumun değerini düşürmeye çalışıyoruz.

Bakıyoruz, yüzde 25 özel işlem vergisi... Telekomda, telefon ücretinde yüzde 17 olan KDV'yi yüzde 25'e çıkardık; yani, yüzde 50. 1 liralık konuşursanız onun yarısı kadar, 100 liralık konuşursanız 50 lira da vergi veriyorsunuz. Soruyorum size, bu kadar pahalı bir telefon parasıyla, yeni ekonomiyi, internet ekonomisini nasıl geliştireceğiz?

Bu madde, bir kere... Elektrik ücretlerinden sabit ücret alınmasının buraya konulması yanlış. Eğer alacağız diyorsanız, gelin, açık açık söyleyin; ama, yüreğiniz yetmiyor.

Bakınız, 1999 yılında yazılanlar, diyor ki: "Ek vergilere tahammülümüz yok." Esnaf veya sanayici, fark etmiyor. Yine, bakıyoruz bu ay içinde aldıklarımıza, yine aynı şeyler. Bizim faiz borçlarımızı, cezalarımızı affedin derken, bir de bakıyorsunuz ki, daha, elektrikte sabit ücret almaya kalkılıyor. Bunu anlamak mümkün değil.

Ben söyleyeyim. Bu kafayla giderseniz, ekonomi düzelmez; ama, millet, size, herhalde, sandıkta haddinizi bildirecektir diyorum. Vakit bunları söylemek için hiç geç olmamıştır; ama, sandık önünüze geldiğinde, birçok şeyi yapmak için çok geç olduğunu anlayacaksınız.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - İlyas Bey, deflatör ne demektir?

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Vallahi, ben özel ders veriyorum; gelirseniz, ücret istemem.

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmanız bittiyse, müsaade ederseniz, 43 üncü maddeyi oylayacağım efendim.

43 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

44 üncü maddeyi okutuyorum :

Hazine kefaleti

MADDE 44. - Türkiye İhracat Kredi Bankası A.Ş.'nin kredi, sigorta ve garanti faaliyetleri nedeni ile yüklendiği işlemlerden doğabilecek politik riskleri garanti etmeye ve bu risklerden doğabilecek zararları ödemeye,

Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.

BAŞKAN - Efendim, 44 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

45 inci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ KISIM

Kamu Personeline İlişkin Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Özlük Hakları

Katsayılar, yurt dışı aylıklar, ücret ve sözleşme ücreti

MADDE 45 . - a)  657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 154 üncü maddesi uyarınca, aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayısı 1/1/2001-30/6/2001 döneminde (17350), memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylığı katsayısı 1/1/2001-30/6/2001 döneminde  (111600) olarak uygulanır.

399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin (c) bendi uyarınca çalıştırılan sözleşmeli personelin ücret tavanı 1/1/2001-30/6/2001 döneminde (762.167.000) lira olarak uygulanır.

Ancak; bir önceki malî yılın son ayında uygulanmış ilave bir maaş artışının olması halinde, aylık, taban aylık ve yan ödeme katsayıları ile sözleşmeli personelin taban ve tavan ücretlerini veya bu ücretlere uygulanacak ilave artış oranını; Ocak ayı içerisinde yeniden belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.

2000 yılı Aralık ayına göre 1/1/2001 tarihinden sonraki  Devlet memuru net aylığındaki en düşük kümülatif artış oranının, 2001 yılında Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan aylık 1994=100 Temel Yıllı Kentsel Yerler Tüketici Fiyatları Genel İndeksindeki 2000 yılı Aralık ayına göre kümülatif artış oranının altında kalması halinde, söz konusu tüketici fiyatlarındaki artış oranının iki puan üzerinde bir toplam maaş artışını sağlayacak şekilde ve  enflasyon rakamının  ilan edildiği ayın 15'inden geçerli olmak üzere uygulanmakta olan katsayılar ile sözleşme taban ve tavan ücretleri veya bu ücretlere uygulanacak ilave artış oranı yeniden tespit edilir. Uygulamaya ilişkin  esas ve usuller Maliye Bakanlığınca belirlenir.

2001 Malî Yılının ikinci yarısında yukarıda belirtilen uygulamayı gerektiğinde aynı şekilde sürdürmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.

b) Kurumların yurt dışı kuruluşlarına dahil kadrolarında görev alan Devlet memurlarının yurt dışı aylıkları, yeni kurlar ve yeni emsaller tespit edilinceye kadar, 19/4/1999 tarihli  ve 99/12791 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ek ve değişikliklerinde yer alan hükümlere göre ödenir.

 c) İçişleri Bakanlığınca tespit edilecek asgarî ve azamî sınırlar  dahilinde belediye başkanlarının  aylık ödemeleri, belediye meclislerince kararlaştırılır.

BAŞKAN - 45 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Fahrettin Kukaracı; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 45 inci madde üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Muhterem milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu madde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 154 üncü maddesi uyarınca, aylık gösterge tabloları, ekgösterge rakamları ve katsayıyla ilgili hususları düzenlemektedir. Sözleşmeli personelin ücret tavanı, kurumların yurtdışı kuruluşlarına dahil kadrolarında görev alan devlet memurlarının yurtdışı aylıklarına, belediye başkanlarının aylıklarına dair teknik bir düzenlemeyi içermektedir.

Kamu personelinin durumu, herkesin bildiği üzere, maalesef, hiç de iç açıcı değildir. Şurası bilinmelidir ki, bu içler acısı durumu burada dile getirmekten, asla mutluluk duymuyorum. 2000 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarı üzerinde de, konuyla ilgili söz aldığımı hatırlıyorum. Aradan bir koca yıl geçmesine rağmen, onca söze, onca vaade rağmen, maalesef, değişen bir şey olmamıştır; değişen, memurların daha fazla ezilmekte olduğu gerçeğidir. Memurların hayat şartları biraz daha ağırlaşmış, dertleri biraz daha büyümüş ve artmıştır; yükselen feryatlarını sağır sultanlara duyurmuşlar; ama, bu hükümet, maalesef, duymamıştır, duymazdan gelmiştir.

Bu ülkede, memur, mağdurdur, mazlumdur, çaresizdir. 2001 yılında 150 milyon lira alacak olan memurun halinden, ancak, memurluk yapanlar anlar. Düşenin halinden anlayan birisi olarak belirtmek isterim ki, bir iki istisna dışında, memur, hiçbir dönemde hak ettiğini alamamıştır; ancak, memur, hiçbir dönemde de bu kadar mağdur edilmemiştir; yüzde 10 gibi komik, ama, aynı zamanda acı "zam" adı altındaki sadakaya muhtaç bırakılmamıştır.

İşçisi, memuru, köylüsü, velhasıl, bu ülkenin alınteriyle geçinen bütün dargelirlileri, maalesef, cumhuriyet tarihi boyunca, şu, emekçi dostu görünenlerden çektiği kadar, kimseden çekmemiştir. Emekçi dostu olduğu iddiasında bulunanlar, ihsanınız sizin olsun, yeter ki gölge etmeyin.

Beş kişilik bir ailenin aylık asgarî geçimi için gereken miktar 500 milyondan aşağı olmazken, hiçbir yetkili, 150 milyonla, kiranın, giyecek ve yiyeceğin, elektrik, su, telefon ve yakıt ücretinin, çocukların okul ve vasıta masraflarının nasıl karşılanabileceğini söylemiyor, söylenenleri ise dinlemiyor.

Ülkemizin en ücra yerlerinde hizmet veren öğretmenlerimiz, bu iktidara seslerini nasıl duyursunlar? İlçeden köyüne yaya gitmek zorunda olan, yol kapanması nedeniyle ayda bir defa bile il merkezine gitme imkânı bulamayan, bu idealist, fedakâr, vefakâr insanlar, hükümet tarafından, sadece 225 milyon lira maaşa müstahak görülmüştür.

Tapuda, nüfusta, adliyede çalışan memurlar, polis, ebe, hemşire, doktor, mühendis, odacı, bekçi ve sair 2 milyon memur, aynı şartlar altında inim inim inlemektedir. Onlar, bu ülkede, idarî mekanizmanın hamalıdırlar; ülke insanına birebir hizmet eden onlardır; en ücra yerlerde bayrağı dalgalandıran, İstiklal Marşını seslendiren, devleti temsil eden onlardır. Onlar, ancak, nutuklarda hatırlanır; sonra, nutuklar biter, memur, çaresizliği, bikesliği ve dertleriyle baş başa kalır.

Bakınız, iktidar, memurun bu bitmeyen çilesine o kadar lakayt kaldı ki, artık, memur da ondan ümidini kesti, onu muhatap bile kabul etmiyor. Onların muhatabı, şimdi, IMF ve Cottarelli'dir.

Muhterem arkadaşlarım, bu bütçe, bir hizmetlinin geçen yılki 141 milyon lira olan maaşına, sadece 14 milyon lira ilave etmektedir. Polis memuru 25, doktor 29, hemşire 16, mühendis 33, teknisyen 16, araştırma görevlisi 25 milyon lira fazla maaş alabilecektir. Bu artışlar, eğer, memurla alay etmek içinse, yerindedir, anlaşılabilir; ancak, memurun derdine merhem olması içinse, maalesef, derde deva olmaktan çok uzaktır.

Geçen yıl, yüzde 15 zamma isyan eden memur, şimdi, onu da bulamamaktadır. Yüzde 10 zam sebebiyle sokaklara dökülen memurlar, umarız, bir yıl sonra, bunu da mumla arar hale gelmezler. Eğer, bu hükümet göreve devam ederse, yüzde 10'u dahi arayacakları, asla, kehanet olmayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, hükümet, sanki, memura daha fazla zam yapmak istiyormuş da, kaynak bulamıyormuş gibi "hani nerede, para var da vermiyor muyuz" demektedir. Unutmayın ki, at binenin kılıç kuşananındır. Memur, besmele çeker çekmez, kendisine yüzde 50 zam verenleri unutmamıştır.

Evet, bu hükümet memura kaynak bulamıyor; ancak müfettiş raporlarına rağmen, asgarî 10 milyar doların 10 banka tarafından hortumlanmasına göz yumabiliyor.

Değerli milletvekilleri, kamu personel sistemi, kelimenin tam anlamıyla arapsaçına dönmüştür. 2 milyonu aşkın memur bulunmakta; ancak, bitişik masalarda görev yapan memurların ne statüsü ne hakları ne de maaşları birbirini tutmaktadır.

Aynı işi yapan iki mühendisten Merkez Bankasında çalışanı, Şubat-2000 tarihinde 1 milyar 300 milyon, Hazine Müsteşarlığında 645 milyon, TRT'de 580, TEDAŞ'ta 460, DSİ'de 270 milyon TL'ye talim etmektedir.

Değerli arkadaşlarım, beş misli maaş farklılığının bir izahı olabilir mi? Dünyanın neresinde böyle bir personel sistemi vardır ve adalet bunun neresindedir?

Genel müdürü şoförünün maaşını kıskanır hale getiren bir sistem olur mu? Bakınız, bir genel müdür aylık net 568 milyon lira maaş alırken, aynı müessesenin işletme teknisyeni tam 658 milyon lira maaş alabilmektedir. Bu kurumda şoför 643 milyon, büro görevlisi işçi 620 milyon, temizlik işçisi 579 milyon lira maaşla genel müdürü geride bırakmıştır.

Sayın milletvekilleri, eşit işe eşit ücret, sadece dilde söylenen bir temenniden ibarettir. Personel sisteminin sil baştan ele alınması, artık daha fazla geciktirilemez bir noktadadır.

Her konuda sık sık reform yaptığını söyleyen hükümet, asıl yapılması gereken reformları, örneğin personel reformunu bir türlü yapamıyor. 657 Devlet Memurları Kanunuyla ilgili yıllar önce üzerinde çalışılan bir tasarı olduğu bilinmektedir. Niçin Meclise sevk edilmediği izah edilmiyor.

Bütün bunları yetmiyormuş, memur rahat, her türlü problemden azadeymiş gibi, hükümet, memur kıyımı yasa tasarısıyla aba altından sopa göstererek, bana kul olmazsan senin geleceğini karartır, çoluk çocuğunu aç  bırakırım diyor. Memurlarımız, yokluğa alışmıştır, aza kanaat etmenin uzmanı haline gelmiştir; ancak, memur kıyımı kanun tasarısıyla güvencesinin tümüyle ortadan kalkacağı endişesi içindedir, acaba birilerinin haksız şikâyeti sonucunda görevim tehlikeye girer mi diye düşünmektedir. Devlet güvenliğini gerekçe yapıp, memur güvencesini ortadan kaldıranlar, bu hesabı iyi yapmalıdırlar. Devletin amacı, silik, korkak, çift şahsiyetli, ispiyoncu, riyakâr memurlar yetiştirmek olamaz; zira, devlet güvenliğini bu tür insanlardan daha fazla hiçbir şey tehdit edemez.

Sözlerime bu şekilde son verir, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç'te.

Sayın Genç, buyurun. (Alkışlar)

DYP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî, gecenin bu saatinde aslında konuşmak kolay değildir. Bundan önce bütçeler müzakere edilirken, Türkiye Büyük Millet Meclisinde en önemsenen madde bu maddeydi ve bu maddeler müzakere edilirken, bütün 2 milyon kamu çalışanının kulakları Türkiye Büyük Millet Meclisindeydi; acaba, katsayı kaç çıkacak, ne kadar artırılacak şeklinde çok büyük bir heyecan vardı; ama, şimdi, artık, millet ve kamu görevlileri Meclisten umutlarını kestikleri için, şu saatte bizi dinleyen bir kişinin olduğunu zannetmiyorum. Çünkü, hükümet devamlı sokakta yürüyenlerin sesini duymuyor; memurlar, âdeta, her gün yürüyor, ta Yalova'dan Ankara'ya kadar yürüyor, birçok yerlerden buraya kadar yürüyor; fakat, maalesef, hükümet, kamu çalışanlarının ekonomik durumlarının düzeltilmesi konusunda hiçbir çaba içinde değil. Yani, çok söylenen şeyleri de söylemek istemiyoruz; ama, belirli holdinglere, patronlara bir çırpıda trilyonları, katrilyonları aktarmakta da hiç ve hiç tereddüt etmiyor.

Şimdi, hükümetin uygulamalarına göre, yeniden değerlendirme katsayısı yeni çıktı; yüzde 56. Yani, yeniden değerlendirme yaparken, vergileri buna göre alıyor devlet; Emlak Vergisini buna göre alıyor, bir gayri menkulün değerlendirilmesini buna göre artırıyor ve vergileri buna göre alıyor, işte, özellikle, memurların sahip olduğu araçlardaki vergi miktarlarını bu nispetlere göre değerlendirerek alıyor... Peki, siz, yeniden değerlendirme katsayısını yüzde 56'ya çıkarırken, memurlara maaş verdiğinizde, hiç olmazsa bunun yarısını göz önünde tutun. Yani, bu en basit bir mantıktır. Siz, vatandaşın, memurun cebinden parayı alırken yüzde 56 alıyorsunuz, verirken yüzde 10 veriyorsunuz. Bunun mantıkla bir izahı olmaz ve olmamalıdır.

Ayrıca, geçen sene "eğer, enflasyon daha fazla olursa, o enflasyon farkını vereceğiz" diye bir hüküm konulmuştu; buraya da konulmuş. Sayın Bakanımız, gazetelerde çıkan haberlere göre, yüzde 5,2 fark verecekti.

Sayın Bakan,o farkı ne zaman vereceksiniz? Çıkın, burada söyleyin

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir)- Bu Bakanlar Kurulunda yapılacak.

KAMER GENÇ (Devamla)- Bakanlar Kurulu karar veremiyor; karar vermeye gücü yetmiyor. Şimdi, çıkın, burada "şu tarihte vereceğim" deyin; hiç olmazsa... Millet bayrama gidecek... Zaten, yüzde 5,2'nin hiçbir değeri yok da; hani, dilenciye verilen para gibi bu yüzde 5,2. Biliyorsunuz, size hizmet eden garsona dahi yüzde 10 garsoniye ücreti veriliyor. Hakikaten, 5,2 çok gülünç bir rakam.

Değerli milletvekilleri, denilebilir ki, "devletin parası yok." Devletin parası çok; bu devleti talan edenler çok. Bakın, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı, bir soru önergeme verdiği cevapta, 30.10.2000 tarihi itibariyle, Emlak Bankasının tasfiye olunan alacağının 435 trilyon lira olduğunu belirtti. Nice bankalardan nice paralar, holdinglere veriliyor, zenginlere veriliyor; ama, onların peşinde kimse yok!

Ayrıca, Maliyede inceleme yok. Bu kadar hayalî ihracatçı var... Ben, burada konuşurken bir defa daha söylemiştim, Vergi Usul Kanuna göre, inceleme yetkisi, Maliye denetim elemanlarında; nedense bunları da terk ettik, hep polislere bıraktık. Polisin inceleme yetkisi yok! Ama, bu hayalî ihracatçılar, şu operasyonu, bu operasyonu diyorlar ya, eğer, orada, bu zabıtlar karakolda düzenleniyorsa, bu zabıtlara istinaden tahakkuk edecek vergilerde, yarın, Danıştay tarafından terkin edilecek; yani, bunun emsal kararları da var. Eğer, birileri bunu kasten yapmıyorsa ki, tabiî, ben, bunu, Sayın Bakanın dikkatine sunmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye çok kötü yönetiliyor, gerçekten çok kötü yönetiliyor. Burada, Sayın Bakanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir keramet göstersin, şu memur maaş katsayısını, hiç olmazsa yüzde 30'a çıkaralım. Sokak bu kadar karışmışken, insanlar huzursuzluk içindeyken, memurlara, şu anda, hakikaten yüzde 30 nispetinde bir zam yapalım; o yürüyüşlerinin de bir karşılığı olsun. Yani, yürüdük yürüdük de, sağ olsun Meclisimiz, hiç olmazsa bizi düşündü denilsin. Bunu düşünmedikten sonra... Meclisin, kulağını sokağa tıkamaması lazım, sokaktaki sesi dinlemesi lazım, halkın sesini dinlemesi lazım.

Değerli milletvekilleri, kamu çalışanları, öğretmen sefalet ücreti alıyor, polis sefalet ücreti alı-yor, adliyedeki öyle, nüfustaki öyle... Yani, alt kademedeki insanların aldığı ücret, gerçekten, sefalet ücreti ve bu insanlar nasıl geçiniyor, hakikaten akıl ve mantık almıyor; ama, devletin üst düzey bürokratları var ki, ayda 8-9 milyar para alıyor. Yani, devletin birçok kademelerindeki müsteşarlar, genel müdürler, birkaç yerde yönetim kurulu üyesidirler, birtakım yerlerden, fonlardan para alıyorlar, altlarında makam arabaları var, lojmanları var; ama, o fakir fukara, esas hizmet yapan Maliyedeki memur, Maliyedeki vergi memuru milyarlar tahsil ediyor, cumartesisi yok, pazarı yok, çoğu mesai de almıyor.

Devleti işleten, devlete yön veren, onun faaliyetlerini icra eden kişileri, sefalet ücretinin altında bir ücretle istihdam ederseniz, devletin kendisi felakete gider. Kamu çalışanı, kamuda çalışan insan, kamunun hizmetini şevkle, isteyerek yapmazsa, evindeki çocuğunun okul parasını düşünürse, hasta çocuğunun ilaç parasını düşünürse, o kamu görevlisi randımanlı çalışamaz. Randımanlı çalışmayan bir kamu görevlisinin çalıştığı devlet de gerçekten çok zayıf olur ve çok sıkıntılarla da karşı karşıya gelir. İşte, polis, canı pahasına, gidiyor, silahlı eylemlere karşı, vatandaşın canını ve malını koruyor; aldığı para 200-250 milyon lira; öğretmen yine öyle. Yani, dünyanın hiçbir yerinde bu kadar zor görevleri yapan insanlara bu kadar düşük ücret verilmez. Cezaevlerine gittik; gardiyan, o kadar sefalet içinde ki, kuru ekmek ve peynir yiyor orada; mahkûmlar, bazı örgütsel faaliyette bulunanlar, çete başları filan onlardan daha güzel yemekler yiyorlar, özel getirtiyorlar.

Yani, devlette çalışan kişilerin izzetinefsiyle oynayarak onları rencide etmememiz lazım. Ben inanmanızı istiyorum; gerçekten, bu devlet, bu devletin memuruna belki bunun 3 misli, 5 misli para ödemeye yetebilecek kaynaklara ve güce sahip; ama, hükümet bunları uygulamak istemiyor.

Ben bir soru önergesi verdim; gümrükteki yolsuzluklarla ilgili Başbakanlıkta 500 sayfayı aşan bir rapor var; gümrükteki suiistimalleri tespit eden, 500 sayfayı aşan ve çoktan beri Başbakanlıkta ve bakanlıkta bekletilen rapor var. Tabiî, gümrükler doğru dürüst çalışsa, başka vergi almaya gerek yok.

Şimdi, devletin bu kadar suiistimallerle allak bullak olduğu bir ülke, başka bir yerde yok. Türkiye gibi bir ülkede de, böyle bir yönetim, Türkiye için büyük bir sıkıntıdır. Bunların üzerine gitmek lazım. Bunların üzerine gitmek için de, kamuda çalışan insanlara, onları tatmin edecek bir ücret vermek lazım. Bir başka devlete gittiğinizde, geri kalmış ülkelerde, özellikle kamuda çalışanları rüşvete teşvik ederler, rüşvet de alırlar; çünkü, orada devlet yok ki, aşiret var, aşiret devletleri var. Muz cumhuriyetleri gibi devletler de var; ama, Türkiye Cumhuriyetinin, artık, bu devletlerden farklı bir devlet olması lazım. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de farklı olup olmadığını belirtecek en önemli unsur, kamuda çalışan o kişilerin aldığı ücretin miktarıdır. Tabiî, bütçenin çeşitli bölümleri geçti...

BAŞKAN - Toparlar mısınız Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) - Tamam; zaten, hem zamanım var hem de kişisel söz  istedim.

Şimdi, aslında, kamuda çalışanların maaşlarının tartışıldığı bir birleşime bu kadar ilgisizlik duyulması, hakikaten, bu memlekette çok şeyin kaybedildiğini gösteriyor. Bu, çok önemli bir olay, çok önemli bir konu. Eğer bunu hükümet karara bağlayacaksa, o zaman biz niye varız?!

Şimdi, hükümet, bir yetki kanunu tasarısı getirmiş -işte yarın gelecek- bu yetki kanunuyla, memurların malî, idarî ve sosyal durumlarını düzeltmek üzere üç ay süreyle yetki istiyor -getirmiş- Meclis burada bunu düzenlesin; niye sen, hükümet olarak yetki alıyorsun?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - Kişisel söz hakkımı da istemiştim.

İHSAN ÇABUK (Ordu) - Verin, 5 dakika daha konuşsun!

KAMER GENÇ (Devamla) - Neyse, siz rahatsız oluyorsunuz da...

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Niye rahatsız olalım?!

İHSAN ÇABUK (Ordu) -Rahatsız olmamız için sebep nedir?

KAMER GENÇ (Devamla) - Ne nedir?... Ne nedir, söyler misiniz?..

Siz, bu Meclisten yetki istiyorsunuz; ama, bakın, saat 03.00 olmuş, Meclis çalışıyor. Bu Meclisin çalışmaktan kaçar bir tarafı yok. Siz, bu Meclisin neyinden rahatsızsınız; herhalde, bu kürsüde 5 dakika, 10 dakika bizim muhalefet olarak çıkıp konuşmamızdan rahatsızsınız. Yani bu kadar korku içinde, bu kadar korkaklık içinde, Türkiye yönetilemez. Yani, arkasında hiçbir ayıbı olmayan, alnı açık olan herkes çıkar, bu kürsüde söylenilenlere cevap verir ve söylenilenlerden de çekinmez.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir Anayasası vardır; Anayasada "memurların aylık ve ödenekleri, hâkimlerin aylık ve ödenekleri kanunla düzenlenir" denilmiş; ee, peki, siz niye yetki kanunu çıkarmak istiyorsunuz? Hani Meclis de tatilde değil ki yetki kanunu çıkarmak istiyorsunuz, Meclis çalışıyor! Burada çalışmalara bir ara verildiği zaman, hemen kamuoyunda "vay efendim, Meclis çalışmıyor" gibi birtakım şeyler de var.

Ayrıca, Meclisin bu arada ara vermesi de tehlikeli; hele sokağın bu kadar hareketli olduğu, bu kadar insanların öldüğü bir sırada Meclisin sokağa kulağını tıkaması, bu olayların müsebbiplerini araştırmaması da, bu Meclis için ve devlet için büyük bir zaaf olur.

Onun için, getirilen bu bütçeyle, memurun durumu gittikçe kötüleştiriliyor. Enflasyon rakamları tutmuyor. Hiç olmazsa, geçen 2000 yılının enflasyon rakamına göre bir artış verseydiniz veya onun yarısı kadar verseydiniz, memur da derdi ki, bu hükümetin söylediği bir iki sözüne inanalım... Bir şeyler söyleniliyor; ama, hükümet, artık, insanların üzerinde, Türkiye Cumhuriyetinin çeşitli katmanları üzerinde güven unsurunu kaybetmiş; çünkü, söylediğini yapmıyor. Şimdi, böyle, insanları sefaletle, hatta imeceye zorlar bir şekilde çalıştırmaya gayret ederseniz, en büyük sıkıntıyı devlet çeker, en büyük sıkıntıyı vatandaş çeker. Bu defa, kamuda yeterli maaşı almayan kamu görevlileri ne yapacaktır, vatandaşın işini yapmayacaktır, devletin işini yapmayacaktır, vergi tahsil etmeyecektir veya başka bir hizmeti yapmayacaktır, yine devlet kaybedecektir.

Bence, kamu çalışanlarına ödeme yapmakta hiçbir surette devletin kıskanç davranmaması lazım, bu konuda keseyi sonuna kadar açması lazım... (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar [!]; FP sıralarından alkışlar) ...ama, maalesef, biz söylediğimiz zaman, arkadaşlarımız bu işleri alaya alıyorlar; siz alaya alın, alaya almaya devam edin...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Biz, sizi zevkle dinliyoruz.

BAŞKAN - Estağfurullah... Estağfurullah...

KAMER GENÇ (Devamla) - ... ama, göreceksiniz ki, yarın öbür gün bu halk da sizi çok alaya alacaktır.

Saygılar sunarım efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Genç.

Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat, buyursunlar efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, biraz önce konuşan Sayın Kamer Genç'in dediği bir laf hakikaten çok doğru. Yani, 20 nci Döneme de, ondan önceki dönemlere de bakın, memur katsayısına yapılacak zamla ilgili madde geldiği zaman Meclis fulldür; ilk defa bugün Mecliste kimse yok. Niye; artık halk biliyor ki, bu bütçe IMF'nin direktifleriyle yapıldığı için hükümetin de bir yetkisi yok, Cottarelli'den alınan izin bu kadar!.. Yüzde 10'dan fazla verilmeyecek! Ne yaparsanız yapın verilmeyecek. Halk da bunu anladığı için, artık buna itibar etmiyor, milletvekilleri de itibar etmiyor. Bu Meclisin itibarı düşünce, beni çok üzüyor; çünkü, Meclisin itibarı düştü mü, başkalarının itibarı artıyor. Bu, aynen bileşik kaplara benzer; sen itibarını kaybettiğin zaman, başkalarının itibarı artar. O halde, bizim, Meclis olarak, hakikaten bu olaylara el koyup, itibarımızı artırmamız için, kendimize güvenmemiz ve kararları burada almamız lazım diye düşünüyorum.

Bakın, şimdi, bu memurlara siz katsayı artışı olarak ne veriyorsunuz; 10 puan veriyorsunuz. Diyorsunuz ki: Belirlediğim bir enflasyon var, önümüzdeki sene ben enflasyonu yüzde 12'ye düşüreceğim; o halde, memur maaşlarına şimdi yüzde 10, sonra da -yüzde 5 de enflasyon farkı olmak üzere- yüzde 5 zam vereceğim.

Bakın, biraz sonra -burada söylüyorum- gelecek, Bayındırlık Bakanlığı müteahhitlerin karne katsayısını açıkladığı zaman, yani müteahhitlere vereceği fiyat farkını açıkladığı zaman, yaşanan enflasyonu göz önüne alacak; geçen sene de öyle aldı. Geçen sene de burada, memurlara siz katsayı artışını yüzde 25 olarak verdiğiniz zaman, mesela Karayollarında hafriyat yapan müteahhitlere yüzde 93 zam verdiniz. Neden yüzde 93 zam verdiniz?! Hafriyat yapan müteahhitlere verilen zamma açın bakın... Neden bunu böyle verdiniz; akaryakıt fiyatları arttı diye, yaşanan enflasyonu baz alı-yorum diye verdiniz. Şimdi, müteahhitlere gelince... Bakın, ben de müteahhitlik yaptım, ben de o meslekten geldim; ama, gerçeği konuşmak zorundasınız. O meslekten geldim ama, hakikaten bir işin doğrusunu konuşmak lazım. Müteahhitlere geldiği zaman yaşanan enflasyon, vergiyi almaya geldiği zaman, yüzde 56'yla yaşanan enflasyon; ama, memura katsayı artışı vermeye sıra geldiğinde, bahsedilen, hedef tutulan enflasyon dediğiniz zaman, olmaz; işte, haksızlık bundan meydana geliyor.

Bakın, şimdi Sayın Bakanım diyecek ki : "Benim memura verecek param yok; 1 puanlık bir fark, çalışanlarda 90 trilyon lira, emeklilerde 40 trilyon lira, toplam 130 trilyon lira bir farkı getiri-yor. Bakın, burada, şu katsayıda... 23 üncü sayfada, 2001 yılı bütçe gerekçesinde, bütçe gelirleri içerisinde "Özel İşlem Vergisi" denilmiş, karşısında denden işaretiyle geçilmiş, para yazılmamış "Özel İletişim" denilmiş, yazılmamış "millî eğitim katkı payı" denilmiş,  yazılmamış... Bunlar 1,6 katrilyon lira. Bu 1,6 katrilyon lirayı düştüğünüz, almadığınız halde, bir gelir tespit etmişsiniz. Fakat, şimdi burada bu kanun çıktı esasında. O 1,6 katrilyon lirayı buraya koyduğunuz zaman, memurlara   -1 puanda 130 trilyon lira- 10 puan verseniz, 1,3 katrilyon eder. Demek ki, sizin memurlara vereceğiniz 10 puanlık katkı, bu Özel İletişim, Özel İşlem    -eğitime katkı payı da zaten var- haydi, eğitime katkı payını katmayalım; ikisindeki 830 trilyon lira, en az yüzde 8 puan farkına tekabül ediyor. Demek ki, sizin “Özel İşlem, Özel İletişim” diye aldığınız parayla, memura verdiğiniz 8 puanın karşılığı var; ama, siz "ben bunu vermek istemiyorum" dediğiniz zaman, o başka bir konu.

Memur dediğiniz zaman, önemli bir şey daha var; memurun bir sosyal yapısı da var. Ankara'da bulunan bir daire başkanını düşünün; o, kalkıp da, ister istemez, yamalı elbiseyle işe gidemez; ister istemez, çocuğunu okutmak zorundadır; onun mahalle arkadaşları özel dershaneye gidiyorsa, o da yollamak zorundadır; o, hanımı ve çocuklarıyla, ayda bir defa en azından, bir sinemaya, tiyatroya gitmek zorunda; çünkü, kültür yapısı ona göredir; o, kırsal alanda yaşamıyor. Onun için, o, zorluk içerisindedir; yani, kültürel hayata katılmak zorundadır, çocuğuna eğitim aldırmak zorundadır, giyiminde bir kaliteyi tutturmak zorundadır. Ama, siz kalkıp şimdi, bir mühendise 400 milyon lira -Erzurum'dakine 380 milyon lira- vereceksiniz, aynı yerde hizmet yapan, çay getiren müstahdem arkadaşa, sendikalı olduğu için 600 milyon lira vereceksiniz.

GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) - Kararname geliyor.

ASLAN POLAT (Devamla) - Efendim, kanun hükmünde kararname getiriliyor. Onun yeri, bugündür. Bu maddede bana, kanun hükmünde kararnamede gelecek, memurlara yapacağınız zammın karşılığını gösterin.

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız.

ASLAN POLAT (Devamla) - Yok öyle bir şey, yok!..

Yani, siz, eğer kanun hükmünde kararnameyle memurla zam verecekseniz, burada onun karşılığını koyardınız, bugün burada görüşürdük. Şimdi, bugün, bütçeyi bitireceğiz, karşılığında para koymayacağız, yarın, burada geleceğiz, bir kararname çıkaracağız. O kanun hükmünde kararnameyle, memura, siz, zam vermeyeceksiniz. Zaten, yazın getirdiğinizde de o vardı "bu kanun hükmünde kararname neticesinde bütçeye yük gelmeyecek" demiştiniz. Şimdi, bunda o hüküm yok; ama, aynı şeyi uygulayacaksınız. Ha, nedir; memurların kendi içerisinde ayarlama yapacaksınız. O başka  bir konu; ama, siz, hakikaten memura bir zam getirecekseniz, onun karşılığını burada göstermek zorundaydınız. Göstermeyeceksiniz; bu burada bitecek; yarın, göstermelik olarak bir yetki alacaksınız, onunla da memurları oyalayacaksınız!..

Netice şudur sayın milletvekilleri: Eğer, bu memlekette...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika daha süre verirseniz, bitireceğim; zaten, diğer maddeler üzerinde fazla konuşmadım.

BAŞKAN - Takdir sizin efendim.

Buyurun.

ASLAN POLAT (Devamla) - Bakın, eğer, bir ülkede, polis yürüyorsa, öğretmen yürüyorsa, memur yürüyorsa, bunda bir konu vardır. Size bir şey söyleyeceğim; 1960 İhtilalinde harbiyelilerin 27 Mayıs öncesi yürümesinden sonra, siz, hiçbir resmî devlet memuru yürüyüşü görmüş müydünüz? İlk defa polisler yürüdü. Bu, çok tehlikeli bir şeydir. Kırk yıldır böyle bir şey olmamıştı. Niye; çünkü, bu, artık, milletin canına tak demiş demektir. İnanın ki, bunun sebebi, polisin, işçinin, memurun yürümesinin arkasındaki sebep ekonomik zorluktur.

Bu memurların yüzde 90'ı kredi kartıyla alışveriş yapıyorlar. Son finans krizinden sonra, kredi kartlarında aylık faiz yüzde 10 veya yüzde 12'ye geldi. Gidin araştırın, bütün devlet memurlarının kredi kartlarının limiti dolu. Şimdi, o kredi kartındaki borcun tamamını ödeyemeyen, asgarî tutarı ödeyen bir devlet memurunun kredi kartı borcuna aylık yüzde 10 veya yüzde 12 zam gelecek; ama, o memura, siz, bütün yılda, yüzde 18 zam vereceksiniz ve sizin bir yılda vereceğiniz zammı, o birbuçuk ayda harcayacak! Bu çıkmazdan sonra, o da kredi kartı borcunu ödeyemeyecek bankalara, bankalarda da kredi iflasları başlayacak, memurlarda da başlayacak. Türkiye, bir çıkmaza giriyor.

Ha, ben yine şunu söylüyorum: Bunun karşılığı olmaz mıydı; var, işte, bakın, şu bütçede var. Sizin, bir akşamda getirdiğiniz hayat standardı vergisinde bunun karşılığı var; ama "biz, bunu memura vermek istemiyoruz" diyorsanız, o da sizin tercihiniz.

Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, madde üzerinde önerge var; yalnız, önergeden evvel bir şey hatırlatacağım sayın milletvekiline: İçtüzüğün 67 nci maddesi şöyle: "Genel Kurulda kaba ve yaralayıcı sözler söyleyen kimseyi Başkan derhal, temiz bir dille konuşmaya, buna rağmen temiz bir dil kullanmamakta ısrar ederse kürsüden ayrılmaya davet eder. Başkan, gerekli görürse, o kimseyi o birleşimde salondan çıkartabilir.

Başkanlığa gelen yazı ve önergelerde kaba ve yaralayıcı sözler varsa, Başkan, gereken düzeltmelerin yapılması için, o yazı ve önergeyi sahibine geri verir."

Kıssadan hisse...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Ben kimseye bir şey demedim ki.

BAŞKAN - Kırk sene evvelki Harbiyelilerin yürüyüşünü söylüyorsunuz.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Gerçek şey...

BAŞKAN - Hayır efendim... Bazı şeyler var ki, ikide bir de aynı şeyi temcit pilavı gibi söylerseniz... Millî iradeyi temsil eden sizler; sonra, burasını kim kurtaracak?!

MUSTAFA GÜL (Elazığ) - Bravo Başkan!

Sayın Başkanı alkışlayalım. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) - Çok laf yaralayıcı...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Ne yalan vardı ki, onu anlamadım!

BAŞKAN - Yaralayıcı dedim efendim.

Sayın bakanım, yaralayıcı dedim, incitici dedim.

EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) - Hayır efendim, yani...

BAŞKAN - Neyse, anlayan anlar.

Efendim, 45 inci maddeyle ilgili bir önergemiz var.

Müsaade ederseniz ben okuyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2001 Malî Yılı Bütçe Tasarısının 45 inci maddesinin (a) fıkrasında yer alan aylık katsayısının 20 550 ya da taban aylığı katsayısının 131 800'e yükseltilmesini arz ve teklif ede-riz.

 

Metin Kalkan

İsmail Özgün

Ahmet Derin

 

Hatay

Balıkesir

Kütahya

 

Zeki Çelik

Sait Açba

Suat Pamukçu

 

Ankara

Afyon

Bayburt

 

 

Lütfü Esengün

 

 

 

Erzurum

 

 

               Sayın milletvekilleri, gider artırıcı olduğundan işleme konulmayacaktır.

Arz ederim.

45 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

46 ncı maddeyi okutuyorum :

İKİNCİ BÖLÜM

İstihdam Esasları

Kadroların kullanımı

MADDE 46.- a) Genel bütçeye dahil daireler ile katma bütçeli idarelere, bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlara, kanunla kurulan fonlara, kefalet sandıklarına, sosyal güvenlik kuruluşlarına, genel ve katma bütçelerin transfer tertiplerinden yardım alan kuruluşlara tahsis edilmiş bulunan serbest memur kadroları ile sürekli işçi kadrolarından boş olanların açıktan atama amacıyla kullanılması ve bu kurumların boş memur kadrolarına 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86 ncı maddesinin üçüncü fıkrasına göre açıktan vekil atanması Maliye Bakanlığının iznine tabidir. Açıktan atama izni, personel ödeneğinin yeterli olması şartıyla verilebilir. Ancak, hakimlik ve savcılık mesleklerinde bulunanlar ile bu meslekten sayılan görevlerde olanlar, yükseköğretim kurumları öğretim üyeleri ve 24.5.l983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme  Kurumu Kanununun Ek l inci  maddesi uyarınca yapılacak atamalar için izin aranmaz.

Kurumlar, açıktan atama, emeklilik, istifa ve nakil gibi sebeplerle serbest kadrolarında meydana gelen değişiklikler ile kadroların dolu ve boş durumunu gösterir cetvelleri Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarının son günü itibariyle doldurarak Maliye Bakanlığına göndermek zorundadırlar.

b) Yukarıda sayılan kurumların boş sürekli işçi kadrolarından Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığınca uygun görülenler Başbakanın izniyle iptal edilir.

c) İl özel idareleri ve belediyeler ile bunların kurdukları birlik ve müesseselere tahsis edilmiş bulunan serbest memur kadroları ile sürekli işçi kadrolarından 3l/l2/2000 tarihi itibariyle boş olanlar ile bu tarihten sonra boşalacak olanların açıktan atama amacıyla kullanılması İçişleri Bakanlığının iznine tabidir.

d) Genel bütçeli daireler ile katma bütçeli idarelerin döner sermaye ve fon saymanlıklarına ait sayman ve saymanlıklarda görevli her unvandaki memur kadrolarından, Maliye Bakanınca uygun görülenler bu Bakanlığın kadro cetvellerine eklenerek, döner sermaye ve fonların kadrolarından tenkis edilir.

Maliye Bakanlığı kadro cetvellerine eklenen söz konusu kadrolarda istihdam edilen personel, başka bir işleme gerek kalmaksızın bu kadrolara atanmış sayılırlar.

e) (a) fıkrası kapsamında yer alan kurum ve kuruluşlar, personel ödeneği ile kadrolarının önceden temini amacıyla, mevcut teşkilat kanunları uyarınca kuracakları yeni birimler için Maliye Bakanlığının görüşünü alacaklardır.

BAŞKAN - 46 ncı madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Şahsı adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede, nasıl eleman alınacağı, kadrolara nasıl atama yapılacağı hususunda bir düzenleme vardır.

Bu konu açıldığından, son devlet memurları sınavı ve devlet işçi sınavıyla ilgili şahsıma gelen bazı yakınmaları burada aktarmak ve tedbir alınmasını talep etmek için gelmiş bulunmaktayım.

Örneğin, bir tanesi, Türkiye Görmezleri Eğitim ve Himaye Derneği Balıkesir şubesinden gelmiş. Son yapılan devlet memurları sınavında 96,141 puan alan Selma Yörükgökten, İzmir Yüksek Teknoloji Entitüsüne atandığı halde çalışmaya başlatılmamış. Daha sonra, yine Devlet Personel Başkanlığınca, Balıkesir Sosyal Sigortalar Kurumuna ataması yapılmış; başlatılıp başlatılmayacağından endişeli.

Ayşegül Aldemir ise, önce Çanakkale-Gelibolu Askerî Hastanesine tayin edildiği halde -85 puan almış- yine, gözleri görmediği gerekçesiyle atanmamış ve daha sonra Balıkesir Sosyal Sigortalar Kurumu emrine atması çıkmış ve yine göreve başlatılıp başlatılmayacağından endişeli.

Şimdi, hani ayrımcılık yapmayacaktık?! Kaldı ki, bunların başvurularında özürleri belli. Geçen hafta daha Özürlüler Haftasını kutlamadık mı?! Bu konunun mutlaka düzeltilmesi lazım Sayın Bakanım. Atamayı yapan, bilgisayarda otomatik gidiyor. Bunlar, üzerine düşen görevi yapmış, bütün güçlüklere rağmen okumuş.

Yine, bakıyoruz, bir başka vatandaş, yine ataması olmuş; askerliğinin bitmesine altı ay var diye, maalesef, göreve başlayamıyor, hak kaybı var.

Yine, bir başkasının ataması var, yazıları tam net; kurallar belli olmadığı için ataması yapılmıyor.

Dahası, son yapılan öğretmen atamalarıyla ilgili müracaatlar var bir sürü. Her başvuruda da en az 10 milyon, 20 milyon lira harcamalar var. Bunlar, gerçekten, çok fakir aile çocukları; bin bir zorlukla bunları veriyorlar, bin bir ümitle başvurularını yapıyorlar; ancak, daha sonra, bakıyorsunuz, göreve atanmıyorlar. Haklı olarak, bir öğretmen adayı şöyle yakınıyor: "Hayatımızın okuyarak geçirdik, diğer yarısı da devlet kapılarında hakkımızı aramakla geçiyor. Suçumuz, Türk vatandaşı olmak mı? Çalışıp ailemizi geçindirebilmek için başka bir ülkeye mi gidelim? Burası aydınlık Türkiye mi olacak, yoksa bizler sürünün bir parçası olmaya devam mı edeceğiz? Cevap istiyorum, hakkımı istiyorum. Hükümetin, ülkeyi yapay gündem maddeleriyle oyalamayı bırakıp, sorunlara çare aramasını bekliyoruz" diyor.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bunlar çok ciddî feryatlar. Eminim ki, hepinize bu tür başvurular geliyordur; eminim ki, hepinizin yüreği sızlıyordur. Ne diyoruz; oku, bir meslek sahibi ol, sınava gir başar. Tamam, başarıyor, ataması çıkıyor; ama, ondan sonra önüne engeller koyuyoruz. Soruyorum size, bu gençlerin, bu hükümete güveni kalabilir mi? Ciddî bir kriz yaratılmaz mı? Hangimizin yakını olsa isyan etmez miyiz? Özellikle, devlet işçi sınavında ise, her kurum sınavı ayrı yarı ilan ediyor; bu, her biri için ayrı ayrı başvuru, ayrı ayrı para demek, ayrı ayrı sınava gitmek demek. Efendim, alınacakların 2 katı çağırılacak, onlar arasından istenilen seçilecek; bu durum, yine, bu merkezî sınava olan güveni maalesef yok ediyor. Bir de, insanların, her seferinde harcadıkları paralar cabası.

Değerli arkadaşlarım, bugüne kadar, devlet memurları sınavı 3 defa yapılmış, 3 değişik zamanda atama olmuş ve her atama başvurusunda da mutlaka ilave para harcanmış. Zaten bu işsiz insanların, zaten olmayan güçlerinin daha fazla zorlanmaması için, gerekiyorsa, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan bu başvuru masraflarının karşılanması lazım diyorum.

CAHİT SAVAŞ YAZICI (İstanbul) - Vay be... Vay be...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Vatandaşlarımızın bu seslerine kulak verelim diyorum. Alay ederek konuşan kişilere de, millet, sandıkta "vay be"nin ne olduğunu gösterecektir; hiç merak etmeyin. Biz, bu saatte de olsa, vatandaşın sorunlarını dile getirmek zorundayız. Anlaşılıyor ki, sizden ümidini kesmiş; sizden hiç talep bile etmiyor, rica bile etmiyor.

Hepinize saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

46 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

47 nci maddeyi okutuyorum :

Sözleşmeli personel

MADDE 47. -  Genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeli kuruluşlar, belediyeler, il özel idareleri, kanunla kurulan fonlar, sosyal güvenlik kuruluşları, genel ve katma bütçelerin transfer tertiplerinden yardım alan kuruluşlar ile 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamı dışında kalan kuruluşlarda sözleşme ile çalıştırılacak personel hakkında 6/6/1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile ek ve değişikliklerinin uygulanmasına devam olunur.

Birinci fıkrada sayılan kurum ve kuruluşlar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu dışında diğer kanun hükümlerine göre çalıştırdıkları sözleşmeli personelin unvan, sayı ve ücretlerini gösterir cetvelleri ve tip sözleşme örneklerini, 2001 Mali Yılı Ocak ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına vize ettirmek zorundadırlar.

Özel kanunlar uyarınca kadro karşılık gösterilmek suretiyle çalıştırılan sözleşmeli personelin unvan, sayı ve ücretleri vizeye tabi değildir. Ancak kuruluşlar bunlara ait tip sözleşme örneklerini 2001 yılı Ocak ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına vize ettirmek ve bu şekilde çalıştırdıkları sözleşmeli personelin isim, unvan, kadro derecesi ve sözleşme ücretlerini gösterir cetvelleri Şubat, Ağustos ve Aralık ayları itibariyle Maliye Bakanlığına bilgi için göndermek zorundadırlar.

Bütçe yılı içinde ilgili mevzuat hükümlerine dayanarak istihdam edecekleri yeni sözleşmeli personel (kadro karşılığı çalıştırılan sözleşmeli personel hariç) için kuruluşlarca ayrıca düzenlenecek sayı, unvan, nitelik ve ücretlerini gösterir ek cetvellerin ve farklı hükümler içermesi halinde tip  sözleşme örneklerinin Maliye Bakanlığına vize ettirilmesi gereklidir.

Yukarıdaki fıkralara göre vize işlemleri tamamlanmadan sözleşme yapılamaz ve herhangi bir ödemede bulunulamaz.

657  sayılı  Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası ile Ek Geçici l6 ncı maddesi ve özel kanunları uyarınca 2000 Mali Yılında sözleşme ile çalıştırılanlardan 2001 Mali Yılında görevlerine devam etmeleri ilgili bakanlık veya kuruluşlarca uygun görülenlerin Ocak, Şubat ve Mart aylarına ait sözleşme ücretleri, sözleşme ile çalıştırılmaları konusundaki kanuni işlemleri tamamlanıncaya kadar 2000 Mali Yılında vize edilmiş sözleşmelerine göre, yeni sözleşmeleri esas alınarak gerekli düzeltmeler daha sonra yapılmak üzere, Maliye Bakanlığı vizesi aranmaksızın ödenir.

BAŞKAN - 47 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

48 inci maddeyi okutuyorum :

İşçilik ödenekleri ve geçici iş pozisyonları

MADDE 48.- a)  Genel bütçeye dahil daireler ile katma bütçeli idareler, sürekli işçileri ile 30 iş gününden fazla süre ile çalıştıracakları geçici işçileri, bütçelerinin (55) ve (66) alt programlarında yer alan l00-Personel giderleri harcama kalemindeki ödenekleri aşmayacak sayıda ve süre ile istihdam edebilirler.  Söz konusu kurum ve kuruluşların birim amirleri bu alt programlarda fazla çalışma için tefrik edilen ödeneğe göre iş programlarını yapmak, bu ödeneği aşacak şekilde fazla çalışma yaptırmamak ve ertesi yıla fazla çalışmadan dolayı borç bıraktırmamakla yükümlüdürler.  Belirtilen alt programlara hiç bir şekilde ödenek aktarması yapılamaz ve bütçenin başka tertiplerinden  işçi ücreti ve fazla çalışma ücreti ödenemez.  Ancak, toplu iş sözleşmelerinden doğacak yükümlülükler ile ihbar ve kıdem tazminatları ödemeleri nedeniyle meydana gelecek ödenek eksiklikleri Maliye Bakanlığı bütçesindeki yedek ödenek tertiplerinden karşılanabilir.

Ancak, geçici işçi pozisyonlarında çalışan personeli sürekli işçi kadrolarına intibak ettirilecek olan kurumların, bütçelerinde yer alan ve (66) alt programında tefrik edilmiş geçici işçilik ödeneklerini, (55)  alt programındaki sürekli işçilik ödenekleri tertiplerine aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

Kurumlar, bütçelerinin (66) alt programına tertip edilen ödenek ile sınırlı olmak üzere yıl içinde aylar itibariyle çalıştıracakları geçici işçilerin sayılarını, bunların çalıştırılacakları birimlere göre dağılımını (merkez teşkilatında birimler, taşra teşkilatında ise bölge ve il müdürlüğü olarak) gösteren cetvelleri, yapılan hesaplamalarla birlikte Ocak ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığına vize ettirmek zorundadır.  Yıl içinde meydana gelen değişiklikler de aynı usul ile vizeye tâbidir. Bu vize işlemi yapılmaksızın geçici işçi istihdam edilemez ve ödeme yapılamaz. Memurlar eliyle görülmesi gereken işlerde istihdam edilmek amacıyla  işçi alınamaz.

Yukarıdaki hükümlere aykırı uygulamalardan ita amirleri ve tahakkuk memurları ile ödenek üstü harcama yapan saymanlar sorumludur.

b) Genel ve katma bütçeli idarelere bağlı döner sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulan fonlar ve hizmetlerini genel veya katma bütçelerin transfer tertiplerinden aldıkları ödeneklerle yürüten kuruluşlar ile 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamı dışında kalan kuruluşların 1.1.2001 tarihinden itibaren 30 iş gününden fazla süre ile çalıştıracakları geçici işçilere ait geçici iş pozisyonları, ilgili bakanlığın onayı alınmak suretiyle 31.1.2001 tarihine kadar Maliye Bakanlığına vize ettirilir.

c) (a) ve (b) bentleri kapsamındaki kurum, kuruluş ve fonların kanunla, uluslararası anlaşmalarla veya 2001 Yılı Programı ile kurulması veya genişletilmesi öngörülen birimleri için yapılacak yeni vizeler dışında, 2000 Malî Yılında vize edilmiş toplam adam/ay miktarlarını aşacak şekilde vize yapılamaz. Vize edilmiş bulunan geçici iş pozisyonları Maliye Bakanlığının uygun görüşü ile başka unvanlı geçici iş pozisyonları ile değiştirilebilir veya iptal edilebilir. Maliye Bakanlığınca vize edilen cetvellerin bir örneği, ilgisine göre Sayıştay Başkanlığına veya Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna gönderilir. Bu vize işlemi yapılmaksızın ödeme yapılamaz.

d) Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının 1/1/2001 tarihinden itibaren 30 iş gününden fazla süre ile çalıştıracakları geçici işçilere ait geçici iş pozisyonları, ilgili bakanlığın onayı alınmak suretiyle 31/1/2001 tarihine kadar  Devlet Personel Başkanlığına vize ettirilir. Vize edilen geçici iş pozisyonları  Devlet Personel Başkanlığınca başka unvanlı geçici iş pozisyonları ile değişti-rilebilir veya iptal edilebilir. Vize ettirilen cetvellerin bir örneği Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna gönderilir. Bu vize işlemi yapılmaksızın ödeme yapılamaz.

e) İl özel idareleri ve belediyeler ile bunların kurdukları birlik ve müesseselerde çalıştırılacak geçici işçilere ait geçici iş pozisyonları her yıl İçişleri Bakanlığına vize ettirilir. Vize edilmiş bulunan geçici iş pozisyonları İçişleri Bakanlığı tarafından başka unvanlı geçici iş pozisyonları ile değiştirilebilir veya iptal edilebilir. İçişleri Bakanlığı tarafından vize edilen geçici iş pozisyonlarına ait vize cetvellerinin bir örneği  Devlet Personel Başkanlığına gönderilir. Bu vize işlemi yapılmadan geçici işçi çalıştırılamaz ve herhangi bir ödeme yapılamaz.

BAŞKAN - 48 nci madde üzerinde söz isteyen Sayın Kamer Genç?.. Yok.

48 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

49 uncu maddeyi okutuyorum :

DÖRDÜNCÜ KISIM

Kamu Harcamalarında Etkinliği Artırıcı Önlemler

Konsolide bütçeye dahil kuruluşların kadrolarının dağılımı

MADDE 49. - Kamu hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla, konsolide bütçeye dahil daire ve idarelerin teşkilat yapıları ve hizmet amacına uygun olarak personel dağılımının sağlanmasına yönelik önlemler almaya, ihtiyaç fazlası olan personelin, ilgili kuruluşların da görüşünü almak suretiyle, bu Kanunun 46 ncı maddesinin (a) bendinde belirtilen kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilmesine ilişkin esas ve usulleri Devlet Personel Başkanlığının görüşünü alarak belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

49 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

50 nci maddeyi okutuyorum :

Kamu kurumlarında taşıt kullanımı

MADDE 50. - Kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşıt sayısını azaltmak, taşıt bakım, onarım ve akaryakıt giderlerinde israfa yol açmamak amacıyla gerekli düzenlemeleri yapmaya, önlemleri almaya, sınırlamalar getirmeye, kamu görevlilerinden kimlerin resmi taşıtlar yerine ticari taşıtlardan yararlanacağına ve ticari taşıtlardan yararlanacaklara yapılacak ödemeler ile buna ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

50 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

51 inci maddeyi okutuyorum :

Açıktan atama izinleri

MADDE 51. - Maliye Bakanlığınca bu Kanunun 46 ncı maddesinin (a) bendinde belirtilen kurum ve kuruluşların serbest memur kadrolarına verilecek açıktan atama izinlerinin toplam sayısı, ilgili kurumlarda 2000 yılında emeklilik, ölüm ve istifa sonucu ayrılan personel sayısının % 80 ini aşamaz. Norm kadro çalışması sonuçlandırılarak uygulamaya geçirilen kurumlar ile kanun, uluslararası anlaşma veya 2001 yılı programı ile kurulması veya genişletilmesi öngörülen birimler ve temini zorunlu hizmetlerin gerektirdiği personel ihtiyacını yukarıda belirtilen sınırlamaya tabi tutulmaksızın değerlendirmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

51 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

52 nci maddeyi okutuyorum :

Demirbaş standardizasyonu, eşya ve levazım devri

MADDE 52. - a) Kamu kurum ve kuruluşlarının makam ve servisler itibariyle demirbaş kullanım süreleri ve standartları, Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığınca belirlenen standartlar da dikkate alınarak, Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü Ana Statüsüne göre oluşturulan Bakanlıklararası Standardizasyon komitesi tarafından belirlenir.

b) Genel bütçeli daireler ile katma bütçeli idareler ve bunlara bağlı döner sermayeli  kuruluşlar ve  fonların birbirleri  arasında eşya ve levazım devrine ilişkin esas ve usuller Maliye Bakanlığınca düzenlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

52 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

53 üncü maddeyi okutuyorum :

Millî Savunma Bakanlığı ödeneklerinin devri

MADDE 53. - Türk Silahlı Kuvvetleri Stratejik Hedef Plânının yıllık programlarının gerektirdiği ödeneklerden yılı içinde harcanamayan ödenekleri, hizmetin devamlılığını sağlamak maksadıyla, ödeneklerinin % 30'unu aşmamak üzere ertesi yılın bütçesine devren ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - 53 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

54 üncü maddeyi okutuyorum :

BEŞİNCİ KISIM

Çeşitli Hükümler

Geçici görevlendirme

MADDE 54. - 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Ek 8 ve Ek 9 uncu, 13.11.1996 tarihli ve 4208 sayılı Kanunun 3'üncü, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38, 40 ve 41 inci maddelerine ve 2919 sayılı Türkiye Büyük Millet  Meclisi  Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununa göre görevlendirilenler ile güvenlik görevlileri hariç, ilgili mevzuatı uyarınca diğer kurumlarda geçici olarak görevlendirilen ve kadro aylıklarını kendi kurum veya kuruluşlarından alan memurlar veya kamu görevlileri, geçici olarak görev yaptıkları kurum personelinin yararlandığı ve ilgili mevzuatında söz konusu personele de ödenebileceği belirtilen her türlü tazminat, fazla mesai ve diğer ödemelerden yararlanamazlar.

BAŞKAN - 54 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...  Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

55 inci maddeyi okutuyorum :

Teminat olarak kabul edilecek değerler ve taşınmaz malların geçici teminatı

MADDE 55. - a) 29/2/1984 tarihli ve 2983 sayılı Kanun gereğince çıkarılan anapara iadeli gelir ortaklığı senetleri ve diğer menkul kıymetler ile Devlet İç Borçlanma Tahvilleri ve hazine bonoları,

1. Kamu kurumlarının yapacakları ihale ve sözleşmeler ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin uygulanmasında teminat olarak,

2. Hazinece satılacak milli emlak bedellerinin ödenmesinde nominal değerleri üzerinden ödeme vasıtası olarak,

Kabul edilir.

Tahvil ve bonolar nominal bedele faiz dahil edilerek ihraç edilmiş ise bu işlemlerde anaparaya tekabül eden satış değerleri esas alınır.     

b) 19/12/1999 tarihli ve 4491 sayılı Kanun ile değişik 23/6/1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 20 nci maddesinin 6 numaralı bendi hükümlerine göre faaliyette bulunan özel finans kurumları tarafından verilen süresiz teminat mektupları kamu kurumlarının yapacakları ihale ve sözleşmeler ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin uygulanmasında teminat olarak kabul edilir. Ancak, bu teminat mektuplarının Maliye Bakanlığınca belirlenen kapsam ve şekle uygun olmaları zorunludur.

c) Hazineye ait veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin kira ihalelerinde tahmini bedelin % 20'sine kadar geçici teminat alınabilir.

BAŞKAN - 55 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

56 ncı maddeyi okutuyorum :

Kişi borçları

MADDE 56. - Saymanlık hesaplarında kayıtlı olup, zaruri veya mücbir sebeplerle takip ve tahsil imkanı kalmayan, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca silinmesi Mali Danışma Kurulu tarafından uygun görülen kişi borçlarından; tutarı (1,5) milyar liraya kadar olanların kayıtlardan çıkarılmasına Maliye Bakanı yetkilidir. Bu miktarı aşan kişi borçlarının terkini Türkiye Büyük Millet Meclisine arz edilir.

178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye 543 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen Ek Madde 7 uyarınca, mal ve nakit saymanları ile gelir ve gider memurlarının zimmetlerinin silinmesi konusundaki talepler Mali Danışma Kurulunca incelenerek karara bağlanır ve Maliye Bakanına sunulur. Bu karar çerçevesinde terkin edilen zimmetlerden (1,5) milyar lirayı aşanların terkin listesi bütçe uygulama sonuçları ile birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine arz edilir.

1969 ve 1988 yılları arasında yurt dışından yapılacak alımlar için 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 83 üncü maddesine dayanılarak açılan kredilerden ve mülga 27/6/1972 tarihli ve 1601 sayılı Kanuna göre verilen ataşe avanslarından mahsubu yapılmamış olanlar ilgilileri adına kişi borçları hesabına alınarak mahsubu yapılır.

Kişi borçları hesabına alınan tutarlardan tahsiline imkan bulunmadığı ilgili Bakanlıkça bildirilenlerin miktarına bakılmaksızın  Mali Danışma Kurulunun görüşü alınmak suretiyle terkin edilmesine Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - 56 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

57 nci maddeyi okutuyorum :

Hazine taşınmaz mallarının değerlendirilmesi

MADDE 57.- Bulgaristan'dan zorunlu göçe tâbi tutulan ve daha sonra Türk vatandaşlığına alınanlardan, konut veya arsa sahibi olmak üzere başvuruda bulunarak, öngörülen avansı açılan banka hesaplarına yatırmış olanların (avansları iade edilenler hariç) kurdukları kooperatiflere, mülkiyeti Hazineye ait arsa veya arazileri, metrekare değeri ikiyüzkırkbin Türk Lirasından aşağı olmamak üzere harca esas değerinden satmaya; satış bedelinden, avansın yatırıldığı tarihteki T.C. Merkez Bankası Alman Markı alış kurundan karşılığının, satışın yapılacağı tarihteki T.C. Merkez Bankası Alman Markı alış kuru karşılığı Türk Lirasına çevrilerek bulunan tutarı mahsup etmeye ve bu konudaki esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanı yetkilidir.

Hazineye ait taşınmaz malları, 492 sayılı Harçlar Kanununun 63 üncü maddesine göre hesaplanacak değer üzerinden, toplu konut üretmek amacıyla, Arsa Ofisi Genel Müdürlüğüne veya Toplu Konut İdaresi Başkanlığına peşin bedelle veya taksitle devretmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Buna ilişkin esas  ve usuller Maliye Bakanlığınca belirlenir.

BAŞKAN - 57 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

 58  inci maddeyi okutuyorum :

Devlet hesaplarında yer verilmeyecek ve terkin edilecek tutarlar

MADDE 58. - Devletin mahkemelerce hükme bağlanan para cezaları da dahil olmak üzere her türlü gelir ve giderlerinin, tarh, tahakkuk, tahsil ve tediyesi ile emanetlerin alınıp geri verilmesinde ve Devlet kayıtlarında, kanunlarında ve diğer mevzuatında belirtilmiş tutar ve oranlar değişmemek şartıyla (10.000) liranın altındaki tutarlar dikkate alınmaz.

Maliye Bakanı; yukarıda belirtilen hususlarla ilgili olarak doğacak aksaklıkları gidermeye, vergi dairelerinin müfredat ve mutabakat hesapları arasındaki uyumsuzluğun giderilmesi amacıyla denetim raporlarına dayanılarak tespit edilecek kesin farkları terkine yetkilidir.

BAŞKAN - 58 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

59 uncu maddeyi okutuyorum :

Saymanlık görev ve sorumluluklarının devri

MADDE  59. - 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu ve diğer mevzuatla saymanlara ve-rilen görev ve yetkilerin bir kısmını gerekli görülen hallerde yardımcılarına devrettirmeye, devirle ilgili esasları belirlemeye Maliye Bakanı  yetkilidir.  Saymanlar hakkındaki sorumluluk, devredilen işlerle ilgili olarak görev ve yetki verilenler hakkında da uygulanır.

BAŞKAN - 59 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

60 ıncı maddeyi okutuyorum :

Uluslararası kuruluşlara üyelik

MADDE 60. - a) Genel bütçeli daireler ve katma bütçeli idareler ile kamu iktisadi teşebbüsleri, sosyal güvenlik kuruluşları, fonlar ve diğer kamu kurum ve kuruluşları; uluslararası kuruluşlara üye olabilmek ve kanun, kararname ve uluslararası anlaşmalar gereği halen üyesi bulunulan uluslararası kuruluşlar dışındaki kuruluşlara katılma paylarını ödeyebilmek için, mevzuatın gerektirdiği diğer işlemlerin yanısıra ayrıca bağlı veya ilgili bulunulan Bakanlığın teklifi ve Maliye Bakanlığının görüşü üzerine Dışişleri Bakanlığından önceden izin alırlar.

b) Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlıklarının uluslararası anlaşmalar, kanun ve kararnamelerle Türkiye Cumhuriyeti adına üye olduğu uluslararası kuruluşlara ilişkin işlemlerine (katılma payı ödemeleri dahil) bu madde hükmü uygulanmaz.

BAŞKAN - 60 ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

61 inci maddeyi okutuyorum :

Kamu kuruluşlarınca işletilen sosyal tesisler

MADDE 61. - Kamu kurum ve kuruluşlarınca işletilen eğitim ve dinlenme tesisi, misafirhane, kreş, spor tesisi ve benzeri sosyal tesislerin giderlerine bütçeden katkıda bulunulmaz.

Bu tür yerlerde, genel ve katma bütçeden, döner sermaye ve fonlardan ücret ödenmek üzere 2001 yılında ilk defa istihdam edilecek yeni personel görevlendirilmez.

Söz konusu tesislerden yararlanacak olanlardan alınacak asgari bedelleri belirlemeye veya belirlenen tarifeleri tasdik etmeye ve bu yerlerin hesaplarının bir düzen içinde tutulması için kullanılacak defter ve belgeleri tespit etmeye, diğer gerekli düzenlemeleri yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - 61 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

62 nci maddeyi okutuyorum :

Yurt dışı eğitimi

MADDE 62. - 2001 Mali Yılında ilgili mevzuatları gereğince kamu kurum  ve  kuruluşlarınca  yetiştirilmek maksadıyla lisansüstü (master, doktora) eğitimi için yurtdışına gönderilecek öğrenci, araştırma görevlisi ile kamu görevlileri, sadece Yüksek Öğretim Kurulu tarafından tespit edilen yabancı yükseköğretim kurumlarında eğitim görebilirler. Lisansüstü eğitime ilişkin giderler, fatura ya da benzeri gider belgesinin ancak öğrenim görülen yükseköğretim kurumu tarafından düzenlenmesi koşulu ile ödenir. Eğitim amacıyla yurt dışına gönderilecek kamu görevlilerinin öğrenim konuları, çalışmakta oldukları birimlerin görev alanları ile doğrudan ilgili olmak zorundadır.

Bu amaçla gönderileceklerin sayıları, kurum ve kuruluş bütçelerine bu nedenle konulan ödenek miktarını aşmayacak şekilde tespit edilir.

BAŞKAN - 62 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

63 üncü maddeyi okutuyorum :

Geçici hizmet karşılığı yapılacak ödemeler

MADDE 63. - Kurumlar;

a) Arızi nitelikteki işleriyle sınırlı kalmak koşuluyla, yıl içinde bir ayı aşmayan sürelerle hizmet alımı yoluyla çalıştırılan kişilere yapılacak ödemeleri,

b) Kısmi zamanlı hizmet satın alınan kişilere yapılacak ödemeleri,

c) 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununun 25 inci maddesi gereğince aday, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere yapılan ödemeleri,

d) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/C maddesi gereğince sayım, propaganda, anket ve benzeri işlerde çalıştırılan geçici personele yapılan ödemeleri,

Bütçelerin (101021085) "Geçici Hizmet Karşılığı Yapılacak Ödemeler" faaliyetinde gösterilen 300 harcama kaleminden yaparlar. Bu faaliyete bütçelerin başka tertiplerinden ödenek aktarılamaz; ödenek üstü harcama yapılamaz.

Yukarıdaki hükümlere aykırı uygulamalardan ita amirleri, tahakkuk memurları ve saymanlar ile bu kişileri çalıştıranlar sorumludur.

BAŞKAN - 63 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

64 üncü maddeyi okutuyorum :

Amme alacağına karşılık kabul edilebilecek gayrimenkuller

MADDE 64. - Özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlar dahil 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi iktisadi devlet teşekkülleri, kamu iktisadi kuruluşları, bunların müesseseleri, bağlı ortaklıkları, iştirakleri ile büyükşehir belediyeleri, belediyeler, il özel idareleri, bunlara ait tüzel kişilerin veya bunlara bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşların, Devlete ait olan ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren borçlarına karşılık olarak, mülkiyeti bu idarelere ait olan ve üzerinde herhangi bir takyidat bulunmayan gayrimenkullerinden Maliye Bakanlığınca ihtiyaç duyulanlar, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 13 üncü maddesine göre oluşturulacak komisyon tarafından takdir edilecek değeri üzerinden, borçlu kurumun da uygun görüşü alınarak, bütçenin gelir ve gider hesapları ile ilişkilendirilmeksizin Maliye Bakanlığınca satın alınabilir.

Bu idarelerin satın alınan gayrimenkullerinin tapu işlemlerine esas olan ve yukarıda belirtilen şekilde tespit edilen değeri miktarındaki Devlete ait olan ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren borçları terkin edilir.

BAŞKAN - 64 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

65 inci maddeyi okutuyorum :

Kira ve idare gelirleri

MADDE 65.-a) İrtifak hakkı verilen özel iskelelerden alınan nispi  kira bedellerinin yarısı bütçenin (B) işaretli cetveline gelir, diğer yarısı da özel gelir kaydedilir. Özel gelir kaydedilen miktarın yarısı Denizcilik ve Liman hizmetlerini geliştirmek üzere Denizcilik Müsteşarlığı bütçesine, yarısı da milli emlak hizmetlerini geliştirmek amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesine özel ödenek kaydolunur.

Ulaştırma Bakanlığı, Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğü tarafından konsolide bütçe dışındaki kurum ve kuruluşlar ile özel ve tüzel kişiler adına yapılacak deniz dibi taramaları, hidrolik merkezde yapılan hidrolik ve bilgisayar modelleri, Araştırma Dairesince yapılacak her türlü deney ve araştırma, proje ve şartname onaylanması için alınacak bedellerin yarısını bütçenin (B) işaretli cetveline gelir, diğer yarısını da özel gelir  kaydetmeye, özel gelir kaydedilen miktarın yarısını Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğünce gerçekleştirilecek altyapı tesislerinin onarımları ile ulaştırma hizmetlerini geliştirmek üzere Ulaştırma Bakanlığı bütçesine, diğer yarısı da milli emlak hizmetlerini geliştirmek amacıyla Maliye Bakanlığı bütçesine özel ödenek  kaydolunur.

Yukarıda belirtilen hükümlere göre özel gelir ve ödenek kaydedilen miktarların önceki yıllarda kullanılmayan kısmı cari yıl bütçesine devredilebilir.

b) Kılavuzluk ve romörkaj  hizmetleri vermekte olan kamu ve özel kurum ve kuruluşların bu hizmetlerinden elde ettikleri aylık gayrisafi hasılattan yüzde altıbuçuk (% 6.5) oranında pay alınır. Bu pay, en geç tahsil edildiği ayı takip eden ay sonuna kadar ilgili saymanlığa yatırılır. Yatırılan miktarın yarısı bütçenin  (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Diğer yarısı Denizcilik Müsteşarlığının merkez ve taşra birimlerinin faaliyetlerinin gerektirdiği personel hariç  her türlü harcamalarında kullanılmak üzere, bu Müsteşarlık bünyesindeki döner sermaye bütçesi hesabına aktarılır.

BAŞKAN- Madde üzerinde söz alan?.. Yok.

Madde üzerinde verilmiş bir önerge vardır; önergeyi okutup, işleme alacağım :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı"nın 65 inci maddesinin (a) bendinin sonuna, aşağıdaki hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Emrehan Halıcı

İbrahim Yaşar Dedelek

İsmail Köse

 

Konya

Eşkişehir

Erzurum

 

Hamdi Baktır

Zeki Çakan

 

 

Kayseri

Bartın

 

 

"Telekomünikasyon hizmetleri veren işletmecilerden Katma Değerli Telekomünikasyon Hizmetleri Lisans Yönetmeliğinin 25 inci maddesi uyarınca, lisans veya ruhsat ücretleri üzerinden tahsil edilerek, Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesaplarına intikal ettirilen yüzde 0,05 (onbinde beş) oranındaki katkı payları; bütçenin (B) işaretli cetveline özel gelir kaydedilir. Özel gelir kaydedilen bu miktarlar, Ulaştırma Bakanlığı hizmetlerinde kullanılmak üzere (personel giderleri hariç) anılan Bakanlık bütçesine özel ödenek kaydolunur."

Gerekçe:

27.04.1998 tarihinde imzalanan GSM 900 ve 27.10.2000 tarihinde imzalanan  GSM 1 800 lisans ücretleri üzerinden ayrıca alınan ve Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesaplarında tutulan ve bugüne kadar amacı doğrultusunda kullanılamayan toplam 1 762 500 ABD Doları ile bundan sonra verilecek lisanslar ve telekomünikasyon ruhsatlarından da bu amaçla alınacak olan katkı paylarının kullanım esaslarının belirlenmesi gerekmektedir.

Haberleşme hizmetlerinin araştırılması ve geliştirilmesi için alınmış bulunan ve bundan böyle alınacak olan ve yasal olarak harcama usul ve esasları belirlenmiş olan bu kaynağın, 2001 ve müteakip yıllarda belirtilen amaçla kullanılabilir hale gelmesi için, Bütçe Kanununa bir hüküm eklenmesine lüzum görülmüştür.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Sayın Başkan, çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyorum.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

65 inci maddeyi, kabul edilen önerge istikametindeki değişiklikle oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

66 ncı maddeyi okutuyorum :

Kamu hizmetlerinin fiyatlandırılması

MADDE 66. - Genel bütçeli daireler ile katma bütçeli idarelerin görevlerini yerine getirirken yaptıkları mal ve hizmet teslimlerinden fiyatlandırılabilenler için ilgili kuruluşun teklifi üzerine Maliye Bakanlığınca tarife belirlenebilir.

Fiyatlandırılan mal ve hizmetlerden elde edilen tutarları, genel bütçe veya ilgili katma bütçeli kuruluş bütçelerinin (B) işaretli cetveline özel gelir, karşılığını da ilgili kuruluş bütçesinin (A) işaretli cetvelinde mevcut ya da yeni açılacak tertiplere özel ödenek kaydetmeye, gerektiğinde özel gelir ve özel ödenek kaydı beklenmeksizin söz konusu tutarların % 75'ine kadar harcama yetkisi vermeye, bu ödeneklerin harcanmayan kısmını ertesi yıl bütçesinin ilgili tertiplerine devren gelir ve ödenek kaydetmeye, söz konusu tutarların tahsil edilmesi, harcanması ve diğer hususlarla ilgili esas ve usulleri belirlemeye, Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN - 66 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

67 nci maddeyi okutuyorum :

Vergi, fon ve payların zamanında yatırılması

MADDE 67. - 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında bulunan iktisadi devlet teşekkülleri, kamu iktisadi  kuruluşları,  bunların müesseseleri, bağlı ortaklıkları ve iştirakleri ile özelleştirme kapsamındaki kuruluşların ve döner sermayelerin yöneticileri ve mali işlerinden  sorumluları,  bu kuruluşların mükellef veya sorumlu sıfatıyla üçüncü kişilerden tahsil ettikleri vergi, fon ve diğer payların tahsil dairelerine zamanında ve tam olarak ödenmesini sağlamak zorundadırlar. Aksine davrananlar bu tutarların ödenmesinden şahsen ve müteselsilen sorumlu tutulurlar.

BAŞKAN - 67 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

68 inci maddeyi okutuyorum:

Kısmen veya tamamen uygulanmayacak hükümler

MADDE 68. - a) 1. 7126 sayılı Sivil Savunma Kanununun 21/10/1960 tarihli ve 107 sayılı Kanunla değişik 37 nci maddesinin (a) bendi,

2. 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı 6831 Sayılı Orman Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna 3 Ek Madde ile Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanunun Ek 3 üncü maddesinin (d) bendi,                     

3. 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin Trafik Hizmetleri  Geliştirme Fonuna pay verilmesine ilişkin,

Hükümleri, 2001 Mali Yılında, bu Kanuna bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili tertiplerine konulmuş  ödenek tutarları düzeyinde uygulanır.               

b) 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 36 ncı maddesinin 4 üncü fıkrası, bu Kanunun "Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Kârları" başlıklı 42 nci maddesi hükümleri çerçevesinde uygulanır.

c) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda gerekli değişiklik yapılıncaya kadar bu Kanunun 171 inci maddesinde belirtilen süreler 2001 Mali Yılında saymanlar için 7 gün, sayman mutemetleri için 2 gün olarak uygulanır.

d) 29/4/1969 tarihli ve 1164 sayılı Arsa Ofisi Kanununun değişik 5 inci maddesinde belirtilen döner sermaye miktarı 40 trilyon lira olarak uygulanır.

e)  8/6/1994  tarihli ve 3996 sayılı Kanunun 4180 sayılı Kanunla değişik 11 inci maddesinde ve  16/7/1997 tarihli ve 4283 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinde Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan ve Devlet Bakanlığınca kullanılacak yetkiler 2001 yılında Bakanlar Kurulunca kullanılır.

f) 1. 9/5/1985 tarihli ve 3202 sayılı Kanunun 45 inci maddesinin birinci fıkrası,

2. 3234 sayılı Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararmanenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 35 inci maddesinin son fıkrası,

3. 3/7/1968 tarihli ve 1053 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası ile aynı Kanunun 3 üncü maddesi,

4. Genel bütçeye dahil dairelerle, katma bütçeli idareler bütçelerinden kamu iktisadî teşebbüslerine yapılacak "İktisadî Transferler ve Yardımlar Hakkında" 8/6/1959 tarihli ve 7338 sayılı Kanun hükümleri,

5. Muhtelif kanunların  bu Kanunun 7 nci  maddesine aykırı hükümleri,

6.  4/12/1984 tarihli  ve 3096 sayılı Kanunun Ek 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi, 

7. 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununa 3/5/1995 tarihli ve 4107 sayılı Kanunla eklenen Ek 19 uncu madde hükmü,

8. 28/5/1986 tarihli ve 3291 sayılı Kanunun 11 inci maddesi,

9. 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunun 53 üncü maddesi hükmü,

10. 11/2/1950 tarihli ve 5539 sayılı Kanunun değişik 20 nci maddesi,

2001 Malî Yılında uygulanmaz

g) 1. 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı  Belediye Gelirleri Kanununun 21 inci maddesinin (I) numaralı bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentleri uyarınca yerli ve yabancı film gösterimlerinden tahsil olunan vergi gelirlerinin % 75'i bu Kanunun yayımını izleyen ay başından itibaren 3257 sayılı Kanunun 10 uncu maddesine göre oluşturulan "Sinema ve Müzik Sanatını Destekleme Fonu" payı olarak ayrılır. Söz konusu tutarlar tahsilini takip eden ayın onbeşinci günü akşamına kadar ilgili belediyeler tarafından adı geçen Fonun T.C. Ziraat Bankası Merkez Şubesi nezdindeki hesabına yatırılır.  Süresinde yatırılmayan fon paylarının tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.

Belediye Muhasipleri ve Hesap İşleri Müdürleri bu hükmün uygulanmasında idarî, malî ve cezaî açıdan sorumludurlar.

2. 23/1/1986 tarihli ve 3257 sayılı Kanunun; 10 uncu maddesinin IFon gelirleri bölümünde belirtilen ücretler 2001 Mali Yılında uygulanmaz. 2001 yılında uygulanacak ücretleri Bakanlar Kurulu belirler.

BAŞKAN - 68 inci maddeyle ilgili iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup, aykırılığına göre işleme tabi tutacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı'nın kısmen veya tamamen uygulanamayacak hükümlere ilişkin 68 ini maddesinin (g) fıkrasına aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz

 

Mehmet Emrehan Halıcı

Sefer Koçak

İsmail Köse

 

Konya

Ordu

Erzurum

 

Hamdi Baktır

Zeki Çakan

 

 

Kayseri

Bartın

 

Madde 3. - 16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının 7 nci bendine göre cep telefonu sahipleri adına tahakkuk ettirilen aylık sabit tesis ücretleri kadar yılda bir defa olmak üzere, ayrıca hesaplanan eğitime katkı payı tutarı ile 26.11.1999 tarihli ve 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi gereğince aynı tutardaki Özel İşlem Vergisinin, 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının 11 inci bendine göre her yıl ocak ayı içerisinde bir defada ödenmesi gereken miktarları (ön ödemeli cep telefon aboneleri hariç) 2001 yılında 12 eşit taksitle ödenir.

Bu uygulama, 5.4.1983 tarihli ve 2813 sayılı Telsiz Kanununa göre alınan ruhsat ve kullanım ücretlerini de kapsar.

Gerekçe :

Önerge ile cep telefonu sahipleri adına tahakkuk ettirilen aylık sabit tesis ücretleri kadar yılda bir defa olmak üzere ayrıca hesaplanan eğitime katkı payı tutarı ve aynı tutardaki Özel İşlem Vergisiyle Telsiz Kanununa göre alınan ruhsat ve kullanım ücretlerinin, ocak ayı yerine 2001 yılında 12 eşit taksitle ödenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Bu önerge en aykırı önergedir; okutup, işleme tabi tutacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 68 inci maddesinin (d) fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki metnin (e) fıkrası olarak eklenmesi ve müteakip fıkraların teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Emrehan Halıcı

Mehmet Şandır

Hasan Fehmi Konyalı

 

Konya

Hatay

Ordu

 

Zeki Çakan

Halil Çalık

 

 

Bartın

Kocaeli

 

"e) 5.12.1951 tarih ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 44 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükümleri VCD ve DVD gibi taşıyıcı materyalleri ve eserleri çoğaltmaya yarayan her türlü teknik cihazı imal veya ticarî amaçla ithal eden kişiler hakkında da uygulanır."

Gerekçe:

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun değişik 44 üncü maddesi fikir ve sanat eserlerinin tespit edildiği materyallerin imalat ve ithalat bedelleri üzerinden yüzde 5'i geçmemek üzere bir kesinti yapılmasını hükme bağlamaktadır. Bu kesinti oranları imalat ve ithalat bedelleri üzerinden yüzde 2 ve ihracat bedelleri üzerinden de yüzde 1 olarak uygulanmaktadır. Söz konusu oranlar 13.8.1984 tarih ve 84/8492 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenmiştir.

Teknolojinin hızla ilerlemesi fikir ve sanat eserlerinin çoğaltılmasını kolaylaştırmış ve bu eserlerin tespit edildiği materyallerin çeşidini artırmıştır. Bu sebeple, mevcut kanunun 44 üncü maddesinin ikinci fıkrasının VCD ve DVD gibi materyallerlle eserleri çoğaltmaya imkân veren her türlü teknik cihazı da kapsaması yararlı olacaktır.

Bu nedenle, yukarıdaki metnin kabulünü arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Çoğunluğumuz olmadığı için, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Takdire bırakıyorsunuz.

Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bu ne getiriyor acaba? Arkadaşlar soruyor da...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Kimse bir şey sormadı.

BAŞKAN - Bir dakika efendim, Allah Allah... İzahını istiyoruz.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, gerekçede de açıkça ifade edildiği gibi, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun değişik 44 üncü maddesine göre, fikir ve sanat eserlerinin tespit edildiği materyallerin imalat ve ithal bedelleri üzerinden, belli oranda kesinti yapılıyor. Ancak, teknolojinin gelişmesi sonucu, iki materyalle eserleri çoğaltmaya imkân veren her türlü teknik cihaz da buraya dahil edilmektedir. Böylece, bu iki teknik cihazın ithal ve ihracat payı üzerinden bir miktar daha alınıp, bu da Kültür Bakanlığının gelirleri arasına katılmaktadır.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum efendim :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının kısmen veya tamamen uygulanmayacak hükümlere ilişkin 68 inci maddesinin (g) fıkrasına aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz

                                Emrehan Halıcı

                                          (Konya)

                                  ve arkadaşları

Madde 3 - 16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının 7 nci bendine göre cep telefonu sahipleri adına tahakkuk ettirilen aylık sabit tesis ücretleri kadar yılda bir defa olmak üzere ayrıca hesaplanan eğitime katkı payı tutarı ile 26.11.1999 tarihli ve 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi gereğince aynı tutardaki Özel İşlem Vergisinin, 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının 11 inci bendine göre her yıl ocak ayı içerisinde bir defada ödenmesi gereken miktarları (ön ödemeli cep telefon aboneleri hariç) 2001 yılında 12 eşit taksitle ödenir.

Bu uygulama, 5.4.1983 tarihli ve 2813 sayılı Telsiz Kanununa göre alınan ruhsat ve kullanım ücretlerini de kapsar.

BAŞKAN - Komisyon, önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Sayın Başkan, çoğunluğumuz olmadığından takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Efendim, 68 inci maddeyi, biraz önce kabul ettiğimiz birinci ve ikinci önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

69 uncu maddeyi okutuyorum :

Yürürlük

MADDE 69. - Bu Kanun 1/1/2001 tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 69 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

70 inci maddeyi okutuyorum :

Yürütme

MADDE 70. - Bu Kanunun;

a) Türkiye Büyük Millet  Meclisi ile ilgili hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı,

b) Cumhurbaşkanlığı ile ilgili hükümlerini Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri,

c) Sayıştay Başkanlığı ile ilgili hükümlerini Sayıştay Birinci Başkanı,

d) Diğer hükümlerini Maliye Bakanı,

Yürütür.

BAŞKAN - 70 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının bütün maddeleri kabul edilmiş bulunmaktadır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylama yarınki birleşimde son konuşmaları müteakip yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, 04.30’a kadar ara veriyorum efendim.

Kapanma Saati : 04.10
YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 04.40

BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne) , Yahya AKMAN (Şanlıurfa)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36 ncı Birleşimin Yedinci Oturumunu açıyorum.

Bütçe görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. – 2001 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar  Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarıları (1/764; 1/765; 1/740, 3/642; 1/741, 3/643) (S. Sayıları : 552, 553, 554, 555) (Devam)

B) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

2. – 1999 Malî Yılı Genel Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1999 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/740, 3/642) (S. Sayısı : 554)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerlerinde.

Sayın milletvekilleri, 1999 malî yılı genel bütçe kesinhesap kanun tasarısının 1 inci maddesini tekrar okutup oylarınıza sunacağım.

1999 MALÎ YILI KESİNHESAP KANUNU TASARISI

Gider Bütçesi

MADDE 1. – Genel bütçeli idarelerin 1999 malî yılı giderleri, bağlı (A) işaretli cetvelde gösterildiği üzere,  (27 841 439 383 525 000) lira olarak gerçekleşmiştir.

BAŞKAN - 1 inci maddeyi, daha önce kabul edilen cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi ve bağlı (B) cetvelini okutuyorum :

Gelir Bütçesi

MADDE 2. – Genel bütçenin gelirleri, bağlı (B) işaretli cetvelde gösterildiği üzere, (18 657 677 075 888 000) lira olarak gerçekleşmiştir.

 

B   -  C E T V E L İ

 

 

 

 

 

 

 

 

Bütçe Tahmini

1999 Yılı Tahsilatı

 

 

Lira

Lira

 

 

 

 

 

GENEL TOPLAM

:

17 950 000 000 000 000

18 657 677 075 888 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

 

NAZIM GELİR

 

 

3 312 116 866 515 000

 

BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

2 nci maddeyi (B) işaretli cetvelle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde, (B) işaretli cetvelle birlikte kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum :

Nazım Gelir ve Gider

MADDE 3.- (3 312 116 866 515 000) lira nazım gelir tahsil edilmiş ve aynı miktar gider yapılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum.

Denge

MADDE 4.- Birinci maddede yazılı giderler ile ikinci maddede yazılı gelirler arasında (9 183 762 307 637 000) liralık gider fazlası meydana gelmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum :

Tamamlayıcı Ödenek

MADDE 5. - Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı (835 622 266 901 000) liralık ödenek üstü gideri karşılamak üzere, aynı tutarda tamamlayıcı ödenek kabul edilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum :

Devredilen Ödenek

MADDE 6.- 1999 malî yılı içinde harcanmayan ve özel kanunlarla devrine izin verilen (28 688 541 993 000) liralık özel ödenek, ertesi yıla ödenek kaydedilmek üzere devredilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum :

İptal Edilen Ödenek

MADDE 7.- Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı bulunan ve yılı içinde kullanılan ve devredilenler dışında kalan (1 323 770 357 967 000) liralık ödenek iptal edilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum :

Devlet Borçları

MADDE 8.- Bağlı, Devlet borçları uygulama sonuçları kesinhesap cetvellerinde ayrıntısı gösterildiği üzere 31.12.1999 tarihi itibariyle: (19 683 392 034 951 000) lira orta ve uzun vadeli, (3 236 753 520 048 000) lira kısa vadeli olmak üzere, toplam (22 920 145 554 999 000) lira iç borç mevcuttur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum :

Yürürlük

MADDE 9.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 10.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1999 Malî Yılı Genel Bütçe Kesinhesap Kanun Tasarısının bütün maddeleri kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama, bugünkü birleşimde, son konuşmalardan sonra yapılacaktır.

3 – 2001 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/765) (S. Sayısı : 553)

BAŞKAN - Şimdi, Katma Bütçeli İdareler 2001 Malî Yılı Bütçe Kanun Tasarısının 1 inci maddesini tekrar okutup, oylarınıza sunacağım:

2001 MALÎ YILI KATMA BÜTÇELİ İDARELER

BÜTÇE KANUNU TASARISI

BİRİNCİ KISIM

Genel Hükümler

Ödenekler, Öz Gelirler, Hazine Yardımı

MADDE 1. - a) Katma bütçeli idarelerin 2001 yılında yapacakları hizmetler için 4.784.252.200.000.000 lira ödenek verilmiştir.

b) Katma bütçeli idarelerin 2001 yılı gelirleri 300.000.000.000.000 lirası öz gelir, 3.521.787.300.000.000 lirası Hazine yardımı, 962.464.900.000.000 lirası  yükseköğretim  kurumlarının  cari hizmet giderlerine yapılacak Devlet katkısı olmak üzere toplam 4.784.252.200.000.000 lira olarak tahmin edilmiştir.

 

BAŞKAN - 1 inci maddeyi, daha evvel kabul edilen cetvellerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum :

Bağlı Cetveller

MADDE 2. - Katma bütçeli idarelerin,

a) Ödenek dağılımı 'A' işaretli,

b) Gelirleri, her bir idarenin bütçesine ekli 'B' işaretli,

c) Gelirlerin dayandığı hükümler ekli  'C' işaretli,

d) Mevcut lojman, sosyal tesis, telefon, faks ve kadro sayıları 'L' işaretli,

e) Harcamalara ilişkin formül  ekli 'R' işaretli,

f) Sahip oldukları taşıtlar ve 2001 yılında Taşıt Kanunu uyarınca satın alacakları taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmetlerde kullanılacağı ve azamî satınalma bedelleri 'T' işaretli,   

Cetvellerde gösterilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum :

İKİNCİ KISIM

İdarelere İlişkin Özel Hükümler

Tarım Reformu Uygulaması ile İlgili Davaların Takibi

MADDE 3. - Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün toprak ve tarım reformu uygulaması ile ilgili uyuşmazlık ve davaları bu Genel Müdürlük adına gerektiğinde Hazine avukatları tarafından da takip edilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum :

Özel Ödeneklere İlişkin İşlemler

MADDE 4. - a) Karayolları, Köy Hizmetleri ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlükleri; Genel ve Katma Bütçeli Kuruluşlar hariç diğer kamu kurum ve kuruluşları gerçek ve tüzel kişilerden vaki olacak hizmet taleplerini kendi imkanları nispetinde, yapılacak anlaşmalar esasları dahilinde ve bedeli mukabilinde yerine getirmeye yetkilidirler. Bu amaçla yatırılacak paralar, bir taraftan adı geçen kuruluşlar bütçelerinin (B) işaretli cetveline gelir, diğer taraftan (A) işaretli  cetvelde  mevcut  veya  yeniden açılacak tertiplere Maliye Bakanlığınca ödenek kaydolunur.

Bu özel tertiplerdeki ödeneklerden önceki yılda harcanmayan kısımları cari yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

İşin gerektirdiği hallerde ve yaptırılacak iş bedelinin saymanlık hesaplarına intikal etmesi halinde gelir ve ödenek kaydı işlemini beklemeksizin 'A' işaretli cetvelin ilgili proje ödeneklerinden gerekli harcama yapılabilir.

Yapılan harcama tutarı kadar ödeneği, özel tertipten önceden harcama yapılan tertibe aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

b) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 3/7/1968 tarihli ve 1053 sayılı Kanun gereğince yürütülen içme suyu tesisleri ile ilgili olarak kendi usullerine göre borçlandırılan bedeller, taksitlerinin ilgili belediyelerce süresinde ödenmemesi halinde, ödenmeyen taksitler, 2/2/1981 tarihli ve 2380 sayılı Kanun uyarınca belediyelere ayrılan paylardan İller Bankasınca kesilerek Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne ödenir.

c) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce inşaatı gerçekleştirilen baraj ve HES tesislerinin işletme hakkının devredilmesinden elde edilecek paylarla ilgili olarak, anılan Genel Müdürlük bütçesine ekli (B) işaretli cetvelin "İçmesuyu Tesisleri ve Hidroelektrik Santrallerinin Devrinden Sağlanan Paylar" bölümünde yer alan tutarın üzerinde gerçekleşen gelir fazlalarını enerji sektörü yatırımlarında kullanılmak üzere mevcut veya yeni açılacak tertiplere ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

d) Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesine ekli (B) işaretli cetvelin "Yol, Köprü ve Tünel Gelirleri" bölümünde yer alan tutarların üzerinde gerçekleşen gelir fazlalarının, aynı nitelikteki yatırımlarda ve alt yapının bakım, onarım ve işletme giderlerinde kullanılmak üzere, mevcut veya yeni açılacak tertiplere ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

(c) ve (d) bentleri uyarınca ödenek kaydedilen tutarlardan yapılacak harcamalar, "2001 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" Hükümlerine göre yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

Karayolları Genel Müdürlüğü Yol Bakım İşleri İçin Gelecek Yıla Geçici Yüklenmelere Girişilmesi

MADDE 5. - Karayolları Genel Müdürlüğünce, yol ve otoyol bakım işleri için yılları bütçelerinde yer alan ödeneklerin yarısını geçmemek üzere ilgili Bakan onayıyla gelecek yıla geçici yüklenmelere girişilebilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Bütçesi ile İlgili İşlemler

MADDE 6. -  a) 29/4/1959 tarihli ve 7258 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi gereğince her çeşit spor saha ve tesisleri vücuda getirmek amacı ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bütçesinin (A) işaretli cetvelinde yer alan projelerin Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce 21/5/1986 tarihli ve 3289 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılabilecek işler dışında kalanlara ait ödenekleri, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Bütçesine aynı amaçla aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

b) Yıllık yatırım programlarına ek yatırım cetvellerinde inşaat ve büyük onarım projeleri arasında yer alan ve Genel Müdürlük onayı ile İl Müdürlükle-rince emaneten yaptırılması uygun görülen işlerin karşılıkları münhasıran proje ile ilgili harcamalarda kullanılmak üzere hizmetin ait olduğu Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bütçesinin ilgili yatırım tertibindeki ödenekten il müdürlüklerine yardım yolu ile ödenebilir.

c) Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bütçesine ekli (B) işaretli cetvelin 'Futbol Müsabakaları Müşterek Bahis Hâsılatından Elde Edilecek Gelir' ter-tibinde kayıtlı kaynaktan sağlanacak gelir fazlalarını sportif hizmetler ve spor tesislerinin yapım, bakım ve büyük onarımlarında kullanılmak üzere Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bütçesine bir yandan özel gelir, diğer yandan açılacak özel tertibe ödenek kaydetmeye,

Çeşitli kurum ve kuruluşlar ile şahıslar tarafından Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne bağlı spor federasyonları ile dairelere yapılan nakdî yardım ve bağışlarla kendi faaliyet ve hizmetlerinden sağladıkları gelirleri, Genel Müdürlük onayı ile  federasyonların ve dairelerin gençlik ve sportif hizmetleri ile mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere Genel Müdürlük bütçesine bir yandan özel gelir, diğer yandan açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye,

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün mülkiyetinde bulunan ve spor amaçlı ayrılmış taşınmaz malların; satışından, mülkiyetin gayri aynî hak tesi-sinden ve kiralanmasından elde edilen gelirlerini, sportif hizmetler ve spor tesislerinin yapım, bakım ve büyük onarım giderlerinde kullanılmak üzere Genel Müdürlük bütçesine bir yandan özel gelir, diğer yandan açılacak özel tertibe ödenek kaydetmeye,

Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödeneklerden yılı içinde sarf edilemeyen kısmı ertesi yıl bütçesinin ilgili tertiplerine devren gelir ve ödenek kaydolunur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci  maddeyi okutuyorum:

Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü Bütçesi ile İlgili İşlemler

MADDE 7. - Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü Bütçesine ekli (B) işaretli cetvelde yıl içinde meydana gelebilecek gelir fazlalarını  bir yandan özel gelir, diğer yandan mevcut veya yeni açılacak özel tertibe ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.

Yatırım harcamaları, "2001 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümlerine göre yatırım programı ile ilişkilendirilir.

Bu ödeneklerin yılı içinde sarf edilemeyen kısmı ertesi yıl bütçesinin ilgili tertibine devren gelir ve ödenek kaydolunur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Yükseköğretim Kurumları ile İlgili Hükümler

MADDE 8. - a)  Yükseköğretim kurumlarınca önceki yıllarda bastırılan ders kitapları ve teksirlerin satış bedelleri Devlet İstatistik Enstitüsü toptan eşya fiyatları indeksine göre, yükseköğretim kurumları tarafından her yıl yeniden tespit edilir.

b) 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 46 ncı maddesine göre özel ödenek kaydolunan miktarlar üniversite adına  T.C. Ziraat Bankası şubelerinden birinde açılacak hesaba yatırılır ve harcamalar bu hesaptan yapılır.

c) 2547  sayılı Yükseköğretim Kanununun 46 ncı maddesine göre kısmî zamanlı olarak çalıştırılacak öğrenciler hakkında, 1475 sayılı İş Kanununun işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili hükümleri ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun iş kazası ve meslek hastalıkları sigortası ile ilgili hükümleri hariç diğer hükümleri uygulanmaz.

d) 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa tâbi yükseköğretim kurumlarında kayıtlı yükseköğrenim öğrencilerinin her türlü tedavi giderlerinin karşılanması için, bu kurumların bütçelerinde tertiplenen transfer ödeneklerinin karşılıkları Yükseköğretim Kurulunca tespit edilecek esas ve usuller çerçevesinde kullanılmak üzere kurumlar adına T.C. Ziraat Bankası şubelerinden birinde açılacak hesaba yatırılır.

e) 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 46 ncı maddesi uyarınca; elde edilen gelirlerin özel gelir ve ödenek kaydedilen tutarlarının  yüzde 10'una kadar olan kısmı, üniversite yönetim kurulunun tespit edeceği başarılı, gelir düzeyi düşük öğrencilerin burs, kitap ve kırtasiye ile beslenme yardımı ödemelerinde kullanılır.

f) 2547  sayılı Yükseköğretim Kanununun 58 inci maddesine göre, üniversite veya yüksek teknoloji enstitülerinde; ilgili yönetim kurulunun önerisi ve Yükseköğretim Kurulunun onayı ile sadece bir döner sermaye işletmesi kurulabilir. Üniversite veya yüksek teknoloji enstitüleri ile bunlara bağlı birimlerde mevcut döner sermaye işletmeleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itiba-ren 6 ay içinde birleştirilerek tek döner sermaye işletmesi haline dönüştürülür.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 58 inci maddesinin 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 4 üncü fıkrası uyarınca kuruluş veya birimin araç, gereç, bilimsel araştırma ve diğer ihtiyaçlarına harcanmak üzere döner sermaye gelirlerinden ayrılan en az % 30'luk miktar, bu ihtiyaçların yanı sıra devam etmekte olan projelerin tamamlanmasına yönelik inşaat işleri ile her türlü bakım ve onarım  için harcanabilir. 

g) 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 55 inci maddesine göre yükseköğretim kurumları adına tapuda kayıtlı  taşınmazların kiralanması, satılması ve işletilmesi suretiyle elde edilecek gelirler ile Hazine adına kayıtlı olup, yükseköğretim kurumlarına tahsis edilmiş taşınmaz malların üzerinde herhangi bir inşaat yapılmamak ve irtifak hakkı tesisine konu edilmemek şartıyla, eğitim, sağlık ve sosyal amaçlı kiralanması ve işletilmesi suretiyle elde edilecek gelirlerin tamamını  ilgili yükseköğretim kurumunun her çeşit cari (personel hariç) ve yatırım harcamalarında (Yükseköğretim kurumları adına tapuda kayıtlı taşınmazların satılması suretiyle elde edilen gelirlerin tamamı sadece yatırım harcamalarında) kullanılmak üzere bir yandan özel gelir, diğer yandan mevcut veya yeni açılacak tertibe özel ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Yatırım harcamaları, "2001 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar" hükümlerine göre Yatırım Programı ile ilişkilendirilir. Bu ödeneklerin yılı içinde harcanmayan kısmı ertesi yılın bütçesine devren gelir ve ödenek kaydolunur. 

Hazine adına kayıtlı olup yükseköğretim kurumlarına tahsis edilmiş taşınmaz mallar üzerinde ilgili yükseköğretim kurumlarının teklifi üzerine, öğrenci yurt binası ve müştemilatı yaptırılmak üzere mülkiyetin gayri ayni hak tesis edilebilir.

h) Üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü rektörleri ve rektör yardımcıları üniversite veya yüksek teknoloji enstitülerindeki döner sermaye işletmelerinin birinden katkılarına bakılmaksızın 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 58 inci maddesindeki esaslara göre pay alırlar.

ı) Yükseköğretim Kurulu Bütçesinin 111-01-3-352-900 (Öğretim Üyesi Yetiştirme Projesi) tertibine konan ödenek, cari harcamalarda kullanılmak üzere (personel hariç)  bu proje kapsamında lisansüstü eğitim veren yükseköğretim kurumlarının bütçelerine, görevlendirilen öğrencilerin sayıları ve öğrenim alanları dikkate alınarak Yükseköğretim  Kurulunun teklifi üzerine Maliye Bakanlığınca aktarılır.

j) Üniversiteler ve yüksek teknoloji enstitülerinde iktisat, işletme, hukuk, uluslararası ilişkiler, bilgi teknolojileri ve ileri teknolojiler ile öğretmenlik alanlarında ikinci öğretim kapsamında yürütülecek tezsiz yüksek lisans prog-ramlarının açılması, öğrencilerden alınacak öğretim ücretleri, bu programlarda fiilen ders veren öğretim üyelerine ödenecek ek ders ücretleri, aşağıda belirtilen esaslara uyulmak kaydıyla ilgili üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü yönetim kurulunun teklifi üzerine Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenir ve bu kararların birer örneği Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından Maliye Bakanlığına gönderilir.

Toplanan öğretim ücretleri ilgili kurumların bütçesine özel ödenek kaydedilir. Kaydolunan özel ödeneğin % 30'undan az olmamak üzere ilgili üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü yönetim kurulunca belirlenecek miktarı araştırma fonuna aktarılır. Geri kalanı ise, 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununun 11 inci maddesi (son fıkrası hariç) ve 19.11.1992 tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi hükümleri dikkate alınarak, 2914 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin 4 üncü fıkrasında akademik unvanlar itibariyle öngörülen ek ders ücretinin her halükarda 10 katını ve aynı maddede öngörülen sınav ücretinin 5 katını geçmemek üzere bu eğitim programında fiilen ders veren öğretim üyelerine ek ders ve sınav ücreti olarak; 3843 sayılı Kanunun 12 nci maddesinde belirtilen esaslara göre de bu program için görevlendirilen idari personele fazla çalışma ücreti olarak ödenir. Özel ödeneğin yeterli olmadığı gerekçe gösterilerek kurum bütçesi, döner sermaye, araştırma fonu, vakıf, dernek ve sair kaynaklardan ayrıca ders ve sınav ücreti veya herhangi bir ödeme yapılamaz.

Bu bentte yapılan düzenleme dışında kalan hususlar hakkında 3843 sayılı Kanun ile 2914 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.

Gerektiğinde yukarıdaki fıkralarda yer alan hükümler kısmen veya tamamen ileri uzaktan eğitim teknolojileri kullanmak suretiyle ikinci öğretim kapsamında yürütülecek tezsiz yüksek lisans programları için de uygulanabilir.

Öğretim ücretlerinin toplanmasına ve özel ödenek kaydedilmesine ve bu bentte düzenlenen diğer hususlara ilişkin esas ve usuller Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca belirlenir.

BAŞKAN -  Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü Bütçesi ile İlgili İşlemler

MADDE 10. - Kuruma ait taşınmazların satışından veya kiraya verilmesinden elde edilen gelirlerin % 50'si özürlü hizmetlerinde kullanılmak üzere kurum bütçesine bir yandan özel gelir diğer taraftan özel ödenek kaydedilir. Bu ödeneklerin yılı içerisinde harcanmayan kısmı ertesi yıl bütçesinin ilgili tertibine devren gelir ve ödenek kaydolunur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ KISIM

Diğer Hükümler

Genel Bütçe Kanununun Uygulanması

MADDE 11. - Bu Kanunda yer alan hükümler saklı kalmak üzere, Genel Bütçe Kanunu hükümleri katma bütçeli idareler hakkında da uygulanır.

BAŞKAN -  Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 12. - Bu Kanun 1/1/2001 tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - BAŞKAN -  Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

BAŞKAN - 13 üncü maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 13. - Bu Kanunun;

a) Vakıflar Genel Müdürlüğü, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Başbakan ve Maliye Bakanı,

b) Yükseköğretim Kurulu ve Üniversiteler ile ilgili hükümlerini Maliye ve Milli Eğitim Bakanları,

c) Karayolları Genel Müdürlüğü  ile ilgili hükümlerini Maliye ve Bayındırlık ve İskan Bakanları,

d) Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini  Maliye ve Sağlık Bakanları,

e) Tarım Reformu Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye ve Tarım ve Köyişleri Bakanları,

f) Orman Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye ve Orman Bakanları,

g) Petrol   İşleri  Genel Müdürlüğü  ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ile ilgili hükümlerini Maliye ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanları,

Yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece, Katma Bütçeli İdareler 2001 Malî Yılı Bütçe Kanun Tasarısının bütün maddeleri kabul edilmiş bulunmaktadır.

Tasarı açık oylamaya tabidir.

Açık oylama bugünkü birleşimde son konuşmaları müteakip yapılacaktır.

4 – 1999 Malî Yılı Katma Bütçeye Dahil Kuruluşların Kesinhesaplarına Ait Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile 1999 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/741, 3/643) (S. Sayısı : 555)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1999 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanun Tasarısının 1 inci maddesini tekrar okutup, oylayacağım:

1999 MALÎ YILI KATMA BÜTÇELİ İDARELER KESİNHESAP

KANUNU TASARISI

Gider Bütçesi

MADDE 1.- Katma Bütçeli İdarelerin 1999 Malî yılı giderleri, bağlı (A) işaretli cetvelde gösterildiği üzere, (2 606 570 920 663 000) lira olarak gerçekleşmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

1 inci maddeyi daha önce kabul edilen cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi ve bu maddeye bağlı (B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

Gelir Bütçesi

MADDE 2.- Katma Bütçeli İdarelerin gelirleri, bağlı (B) işaretli cetvelde gösterildiği üzere, (2 541 423 658 497 000) lira olarak gerçekleşmiştir.

B   -  C E T V E L İ

 

 

 

 

 

 

Bütçe Tahmini

1997 Yılı Tahsilatı

 

 

 

Lira

Lira

 

 

 

 

 

 

 

GENEL TOPLAM

:

1 889 417 782 000 000

2 541 423 658 497 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 

 

 

 

 

MAZBUT ve MÜLHAK

 

 

548 245 139 000

BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi (B) işaretli cetvelle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde, (B) işaretli cetvelle birlikte kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Denge

MADDE 3.- Birinci maddede yazılı giderler ile ikinci maddede yazılı gelirler arasında (65 147 262 166 000) liralık gider fazlası meydana gelmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Tamamlayıcı Ödenek

MADDE 4.- Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı (8 977 647 199 000) liralık ödenek üstü gideri karşılamak üzere aynı tutarda tamamlayıcı ödenek üstü kabul edilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Devredilen Ödenek

MADDE 5.- 1999 malî yılı içinde harcanmayan ve özel kanunlarla devrine izin verilen (20 737 072 606 000) liralık özel ödenek ertesi yıla ödenek kaydedilmek üzere devredilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

İptal Edilen Ödenek

MADDE 6.- Bağlı (A) işaretli cetvelin ilgili sütununda kayıtlı bulunan ve yılı içinde kullanılan ve devredilenler dışında kalan (79 369 557 874 000) liralık ödenek iptal edilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 7.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 8.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir efendim.

Sayın milletvekilleri, 1999 Malî Yılı Katma Bütçeli İdareler Kesinhesap Kanunu Tasarısının bütün maddeleri kabul edilmiştir; hayırlı olsun.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama, bugünkü birleşimde, son konuşmalardan sonra yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, bu suretle, dünkü ve bugünkü programı tamamlamış olduk.

Bütçenin tümü üzerindeki son konuşmaları ve 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının açık oylamalarını yapmak için, 20 Aralık 2000 Çarşamba günü, yani, bugün saat 11.00'de toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı geceler efendim.

Kapanma Saati : 05.10

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.