DÖNEM : 21 CİLT : 46 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 23 üncü
Birleşim 30 . 11 . 2000 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II.- GELEN KÂĞITLAR III.- YOKLAMALAR IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.- Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, yurda kaçak çay sokanlarca Türk
çayına karşı başlatılmak istenen karalama kampanyasına ilişkin gündemdışı
konuşması ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı 2.- İstanbul Milletvekili Süleyman Arif Emre'nin, özel hayata ve hatta
inanç ve ibadet hürriyetine tecavüz edildiği iddiasıyla gündemdışı konuşması 3.- Giresun Milletvekili Hasan Akgün'ün, Giresun'da Topal Osman Ağanın
heykelinin dikilmesi tartışmalarına ilişkin gündemdışı konuşması B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. - Ağrı Milletvekili Nidai Seven ve 31
arkadaşının, Ağrı İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/164) V. – ÖNERİLER A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ 1.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın
yeniden yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerileri VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/650, 1/679) (S. Sayısı : 517) 2.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) 3.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.
Sayısı: 527) VII. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1.- Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın, MHP Grubu adına konuşan
Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı
görüşleri kendisine atfettiği iddiasıyla konuşması VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Adana Milletvekili Ali Gören'in, sağlık hizmetlerine ve sağlık
personeline ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/2726) 2.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, İstanbul'da dağıtım yapan
AKTAŞ Elektrik AŞ hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı M.Cumhur Ersümer'in cevabı (7/2837) 3.- İçel Milletvekili Akif Serin'in, yapılan genel nüfus sayımına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay'ın cevabı (7/2840) 4.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, elektrik maliyetini yükselten
faktörlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M.Cumhur
Ersümer'in cevabı (7/2862) 5.- Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, İSDEMİR'in özelleştirilmesine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova'nın cevabı (7/2864) I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM genel Kurulu saat 13.00’te açılarak dört oturum yaptı. Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz, Antepfıstığı
üreticilerinin üretim ve pazarlama aşamasındaki sorunlarına, İstanbul Milletvekili Murat Sökmenoğlu, dış politikadaki gelişmelere; İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın, mimar ve mühendislerin sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı Hasan Gemici cevap verdi. Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, (6/881) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu; sözlü
sorunun geri verildiği açıklandı. Fazilet Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri Kahramanmaraş
Milletvekili Avni Doğan ve Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu’nun, sekiz yıllık
zorunlu kesintisiz temel eğitim uygulaması konusunda Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/163) okundu; önergenin gündemde yerini alacağı
ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı bildirildi. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı A. Mesut Yılmaz’ın, Belçika’ya
yaptığı resmî ziyarete, İstanbul Millevtekili BülentAkarcalı’nın da iştirak
etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay
Başkanlığının 1999 Malî Yılı Kesinhesabına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmının: 1 inci sırasında yer alan, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurt Dışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun (1/53) (S.Sayısı :433), 2 nci sırasında yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/650, 1/679) (S. Sayısı :517); Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından
ertelendi; 3 üncü sırasında yer alan, 3414 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının (1/639) (S. Sayısı :428), 4 üncü sırasında yer alan, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanunun 47 nci Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin (2/527) (S. Sayısı :494); Görüşmeleri tamamlanarak, kabul edilip, kanunlaştıkları açıklandı. ANAP Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Beyhan Aslan ile, DSP Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Aydın Tümen; Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, konuşmasında,
Partilerinin Genel Başkanlarına sataştığı iddiasıyla birer konuşma yaptılar. Alınan karar gereğince, 30 Kasım 2000 Perşembe günü
saat 13.00’te toplanmak üzere, birleşime 23.02’de son verildi. Ali Ilıksoy Başkanvekili
II. – GELEN KÂĞITLAR 30.11.2000
PERŞEMBE No. : 40 Sözlü Soru Önergesi 1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Türk
vatandaşlığından çıkanlara ve vatandaşlığa alınanlara ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1103) (Başkanlığa geliş tarihi :30.11.2000) Yazılı Soru Önergeleri 1. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş’in, banka
yolsuzluklarına karışan bürokratlara ve alınacak yeni önlemlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3103) (Başkanlığa geliş tarihi :29.11.2000) 2. – Bursa Milletvekili Orhan Şen’in, TEDAŞ ve TEAŞ’a
devredilen işletmelerde çalışan personelin durumuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3104) (Başkanlığa geliş tarihi :29.11.2000) 3. – Bursa Milletvekili Orhan Şen’in, Çayırhan Orta
Anadolu Linyit İşletmelerinin TEAŞ’a devrine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3105) (Başkanlığa geliş tarihi :29.11.2000) 4. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın,
SPK’dan ayrılıp finans piyasasında görev alanlara ilişkin Devlet Bakanından
(Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/3106) (Başkanlığa geliş ta-rihi
:29.11.2000) 5. – Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün’ün, Çorlu
Huzurevi inşaatı projesine ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru
önergesi (7/3107) (Başkanlığa geliş tarihi :29.11.2000) 6. – Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, Başbakanlık
Takip Kuruluna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3108) (Başkanlığa
geliş tarihi :29.11.2000) 7. – Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün’ün, ham ve
rafine ayçiçek yağı işletme ve ithalatına ilişkin Devlet Bakanından (Tunca
Toskay) yazılı soru önergesi (7/3109) (Başkanlığa geliş tarihi :29.11.2000) Meclis Araştırması Önergesi 1. –Ağrı Milletvekili Nidai Seven ve 31 arkadaşının,
Ağrı İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/164) (Başkanlığa geliş tarihi :28.11.2000) BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati:
13.00 30 Kasım 2000
Perşembe BAŞKAN:
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER:
Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa) BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 üncü Birleşimini açıyorum. III. – Y O K L A M A BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım. Yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak burada
bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
arkadaşımız olur ise, teknik personelden yardım istemelerini: buna rağmen
sisteme giremeyen arkadaşımız olursa, belirtilen süre içerisinde yoklama
pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısına
ulaşılamamıştır. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Saat 13.30'a kadar ara verelim
Sayın Başkan. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Saat 13.30'da
toplanalım Sayın Başkan. BAŞKAN - Saat 13.30'da toplanmak üzere birleşime ara
veriyorum. Kapanma Saati : 13.07 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati:
13.30 BAŞKAN:
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER:
Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 23 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. III. – Y O K L A M A BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için 3 dakikalık süre vereceğim. Bu süre
içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımız olursa, teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen, giremeyen arkadaşımız olursa, yine, teknik personel
vasıtasıyla, yoklama pusulalarını belirlenen süre içerisinde Başkanlığımıza
göndermelerini rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız
vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz
vereceğim. Gündemdışı ilk söz, yurda kaçak çay sokanlarca, Türk
çayına karşı başlatılmak istenen karalama kampanyası hakkında söz isteyen Rize
Milletvekili Sayın Ahmet Kabil'e aittir. (Alkışlar) Buyuru Sayın Kabil. Süreniz 5 dakikadır. IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.- Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in,
yurda kaçak çay sokanlarca Türk çayına karşı başlatılmak istenen karalama
kampanyasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım
Yücelen'in cevabı AHMET KABİL(Rize) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çeşitli yollarla yurda kaçak çay sokanlarca, Türk çayına karşı
başlatılmak istenen karalama kampanyası hakkında Yüce Meclise ve dinleyenlere
bilgi sunmak için söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, 16 Şubat 2000 tarihinde yine bu
kürsüden, Türkiye'ye kaçak yollarla ve zatî eşya kapsamı çerçevesinde ziraî
ilaç artığı ihtiva eden sağlığa zararlı çay girdiğini ve bunun mutlaka önlenmesi
gerektiğini ifade etmiştim. İlgili sayın bakanlar, sürekli takip etmek
suretiyle, büyük oranda bu yolla giren çayları engellemişlerdir. Kendilerine
teşekkür ediyorum. Dolayısıyla, sağlığa zararlı katkı maddesi ihtiva eden
bu çayları yurt dışından 20 sente alıp, 1,5-2 dolara satanların ve kaçakçıların
işi bozulmuştur. Bu kaçakçıların yapacakları tek şey, Türk çayının satışını
engelleyip, sağlığa zararlı kaçak çayı cazip hale getirmektir. 16 Kasım 2000 tarihinde, bazı basın organlarında
tamamen uydurma, maksatlı, Türk çayındaki bakır oranının yüksek olduğunu iddia
eden, bilimsellikten uzak, bir doçentin beyanlarına rastladık. Bu uydurma
tespit, Türk çayını üreten 210 000 üretici ailenin, yaklaşık 1,5 milyon
insanın, emeğini ve ekmeğini kaçakçılara peşkeş çeken bir zihniyetin ürünüdür. Atalarımızın dediği gibi, biri kuyuya taş attı, kırk
kişi bu taşı çıkarmaya çalışıyor. Türk çayıyla ilgili Türkiye'de en kapsamlı
araştırma, modern laboratuarlarda
Profesör Doktor Sayın Burhan Kaçar ve ekibi tarafından yapılmıştır. Bu
hocamız da, sayın doçentin beyanlarının aksine, değişik 28 ülkede yapılan
araştırmalara uygun olarak, ziraî ilaç artığı ve katkı maddesi ihtiva etmeyen
en faydalı çayın Türk çayı olduğunu tespit etmiştir. Sayın milletvekilleri, yıllardır Çay-Kurumunun, Çay
Araştırma Enstitüsünde, Türkiye'de çok az bulunan, gelişmiş teknoloji ve
atomik absorpsiyon cihazı bulunan laboratuvarlarda,
gıda mühendislerince ve tecrübeli kimyagerler vasıtasıyla, çay analizleri
muntazaman yapılmaktadır. Yurtdışına ihraç edilen çaylar, tahlil raporlarıyla
birlikte ihraç edilir. Bugüne kadar Çay-Kurumunun çay ihraç ettiği, Amerika
Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya, Hollanda, Japonya başta olmak üzere 28
gelişmiş ülke, ülkelerine giren çayları, her seferinde, kendi modern
laboratuarlarında tahlil etmelerine rağmen böyle bir bulguya rastlamamışlardır.
Yine, değişik üniversitelerde, çayla ilgili tez
hazırlayan onlarca kişi, böyle bir bulguya rastlamadıkları halde, bir ilçede
meslek yüksekokulundaki bir doçentin, ne kadar yeterli olduğunu bilmediğimiz,
kendi laboratuvarlarında yaptığını iddia
ettiği böyle, maksatlı bir tahlile kim inanır?!. Bu, acemice ve cahilce bir iddiadır. Bu şahsa, kendi
çalıştığı üniversitelerden bile tepkiler devam etmektedir. Burada, aynı
üniversiteden Sayın Bekâroğlu, mahalli televizyonlarda, bu şahsın tespitlerine
katılmadığını ifade etmiştir. Dünyada, Türkiye dışında çay yetiştiren birçok
ülkede, sıcak iklim dolayısıyla
çaylarda bulunan böceklerle mücadele için ziraî ilaç kullanılmaktadır. İmalat
safhasında bu böcek ve ilaç artıklarının arındırılması mümkün değildir. Zaman
zaman gelişmiş ülkelerin laboratuvarlarında yapılan araştırmalarda, dünyada
sağlığa zararlı ziraî ilaç artığı, renk ve koku için ilave katkı maddesi
bulunmayan çayların Türk çayı ve Gürcistan çayı olduğu tespit edilmiştir. Bu hususta, Amerika Birleşik Devletlerinde, üç ayda
bir, bilim adamlarınca, beslenme uzmanlarına yönelik yayımlanan Becel Sağlık
Bülteninde yaptıkları araştırmaların neticeleri ve katkı maddesi ihtiva etmeyen
çayların kalbe faydalarını defalarca yazmışlardır. Bu tespitler de her yıl Türk
basınında yer almaktadır. 11 Mayıs 1999
ve 22 Kasım 2000 tarihli Hürriyet Gazetesi ile 1 Haziran 1999 tarihli
Sabah Gazetesinin kupürleri elimdedir. Bu kupürlerde "Kalbin
koruyucusu:Çay. Eğer çok fazla çay içiyorsanız, kalp krizi riskiniz azalıyor
demektir. Amerika'da yapılan bir araştırma, çayın içindeki antioksidan
maddelerin kalp krizi riskini azalttığını ortaya koyuyor. Çay içenlerin kalp
krizi geçirme risklerinin yüzde 46 oranında azaldığı görülmüş." Kim diyor
bunu; Amerika bilim adamları heyeti diyor, doçent değil. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlayınız efendim. AHMET KABİL (Devamla)
Yine, 1 Haziran 1999 tarihli Sabah Gazetesinde aynı şeyler tekrar
ediliyor, bilim adamlarının tespitleri tekrar ediliyor ve "Çayını iç,
kalbine iyi bak!" deniliyor, bunu gazete diyor. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Rize çayı değil, Artvin
çayı... AHMET KABİL (Devamla) - Yine, geçen hafta, Hürriyet
Gazetesinde, kalp krizi geçirenlerle ilgili yapılan bir araştırmada, bilim
adamlarınca tavsiye edilen; "yine en iyisi çay içmek." Tabiî, bu
kadar beyandan sonra, bir doçentin maksatlı bir ifadesine kimsenin
inanmayacağını ümit ediyorum. Sözlerime son verirken, ben de, dinleyen herkese, bilim
adamlarının ifadelerini tekrar ediyor ve "Türk çayı iç, kalbini artık
düşünme" diyor; Yüce Meclisi ve Başkanı saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kabil. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize)- Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun efendim. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, konuşmada
ismim geçti; konuyla ilgili birkaç
cümle söylemek istiyorum. BAŞKAN - Aleyhinizde mi geçti efendim? MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Aleyhimde değil efendim. BAŞKAN - Yani, lehte konuşma olmaz ki, lehte niye söz
verelim?! MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Efendim, konuyla ilgili
birkaç cümle söyleyebilir miyim teyiden; böyle bir gelenek var, böyle bir âdet
var. BAŞKAN - Yok efendim, âdet yok da; siz buyurun... MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Yani, izin verin, birkaç
cümle... BAŞKAN - İki cümleyle, tabiî... MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Sayın Kabil'e teşekkür ediyorum; gerçekten, çok önemli bir konuyu
gündeme getirdiler. 200 000 üretici ailenin, yaklaşık 2 milyon insanın
ekmeğiyle oynanıyor. Bu araştırma, onaltı yıl evvel bir tez olarak yapılmıştır
ve son derece ilkel araçlarla yapılan bir çalışmadır. Halbuki, Çay-Kurun atomik
absorpsiyon cihazı var ve bu cihazla düzenli çay ölçümleri yapılmaktadır. Bu
ölçümlerin hiçbirinde, çayda bakır oranı, dünya standartlarının üstüne
çıkmamıştır. Sayın Kabil'in belirttiği şeylere katılıyorum; gerçekten, bu
arkadaşımızın yapmış olduğu bu yayın, yurda kaçak çay getirenleri destekleyen
bir yayındır; dolayısıyla, bunu kınıyoruz. Gerçekten, Türk çaycılığı öldürülmek
istenmektedir. Burada ciddî bir sorun var, burada devlete -Sayın Bakanımız
sanıyorum cevap verecektir- düşen, yurda kaçak çay girişini önlemek, çay
ithalatıyla ilgili birtakım tedbirleri almaktır. Yoksa, Doğu Karadenizde,
sadece çayda geçinen 200 000 ailenin ekmeğiyle oynanmış olmaktadır. Arz ederim, teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Yanıt verecek misiniz Sayın Bakanım. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Evet. BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Rize Milletvekilimiz Sayın Ahmet
Kabil'in gündemdışı konuşması üzerine söz almış bulunuyorum; konuşmama
başlamadan önce hepinize saygılar sunuyorum. Özellikle, konuyu gündeme getiren
Ahmet Kabil'e ve katkıda bulunan Sayın Bekâroğlu'na teşekkürlerimi arz
ediyorum. Arkadaşlarımın da belirttiği gibi, son günlerde bazı
gazete ve televizyonlarda çıkan haberlerde, Türk çayında, bakır oranının,
kiloda 12 ilâ 20 miligram olması gerekirken, 100 miligram olduğu ve insan
sağlığına zararlı olduğu yönünde açıklamalar yer almıştır. Ülkemizde, çay sektöründe, gelişen teknolojiye ve
tüketici taleplerine paralel olarak belirlenen uluslararası standartlara uygun
şekilde üretim yapma hedeflenmektedir. Çay-Kur, faaliyete geçtiği yıldan beri,
insan sağlığına uygun kuru çay üretme yönünde çaba sarf etmektedir. 1985
yılından itibaren, çay teknolojisinde yenileme ve modernizasyon çalışmaları
sürdürülmektedir. Modernizasyonda temel amaç, tüketici beklentilerine uygun,
kaliteli ve hijyenik ortamlarda kuru çay üretimini temin etmektir. Belirlenen bu amaç doğrultusunda, bronz malzemeden imal
edilmiş üretim makine ve ekipmanları, gıda tüzüğüne ve insan sağlığına uygun
bir metal olan krom-nikel alaşımlı malzemeyle değiştirme çalışmaları
yapılmakta, üretilen çaylara bakır bulaşması önlenmektedir. Çay-Kur, Çay Araştırma Enstitüsünde, gelişmiş teknoloji
içinde yer alan atomik absorpsiyon cihazıyla üretmiş olduğu çayların gerekli
kimyasal analizlerini düzenli olarak yapmaktadır. Yapılan ölçümlerde, özellikle
bakır, demir, alüminyum değerleri, uluslararası kuruluşların belirlediği sınır
değerler içinde yer almaktadır. Bu durum, çaydaki bakır miktarının sağlık
yönünden sakıncasının olmadığı göstermektedir. Basın yayın organlarında bu konuda son günlerde yer
alan haber ve açıklamalar doğru değildir. İnsan sağlığını ilgilendiren bilimsel veriler, bilim
kurullarınca tartışılmalı, onaylanmalı ve gerektiği takdirde, zaman
geçirilmeden, önce ilgili kuruluşlarla irtibata geçilmelidir. Basın yoluyla
doğruluğu ispatlanmamış bilgilerin kamuoyuna duyurulması, bilim insanına
yakışmayan bir davranış olduğu gibi, hiçbir ilmî dayanağı da bulunmamaktadır. 1985-1986 yıllarında, Çay-Kur, Karadeniz Teknik
Üniversitesiyle teknik alanda ortak çalışma ve işbirliği içine girmiş; ancak,
bugüne kadar, araştırmayla ilgili olarak Çay-Kur'a bir rapor sunulmadığı gibi,
çalışmalar da sonuçlandırılmamıştır. Kaçak çaylarla mücadele ettiğimiz son
yıllarda, Türk çayında normalin 5 katı bakır bulunduğu ve yabancı çaylarla
harmanlama yapılarak tüketilmesinin sağlıklı olduğu iddia edilerek, çay
üreticisine, çay tüketicisine ve tüm sektöre darbe vurulmak istenilmiştir. Türk çaylarının yabancı çaylarla harman edilmesi
önerisi ise oldukça düşündürücüdür. Bu ifade, yabancı menşeli çaylara
gösterilmiş bir adrestir. Türk çayının, diğer üretici ülkelerde üretilen
çaylardaki bakır kapsamından daha fazla olduğuna ilişkin, bugün, bilimsel,
kesin veriler mevcut değildir. Çayın gübrelenmesi, çayın biyokimyası ve işleme
teknolojisi konularında Türkiye'de en kapsamlı araştırmalar Çay-Kur ve
üniversitelerimizde yapılmaktadır. Türk çayında yapılan bakır analizlerinde
saptanan değerlerin diğer çay üreticisi ve tüketicisi ülkelerin çay analiz
değerleriyle karşılaştırıldığında, uluslararası gıda standardı değerlerinin
sınırları içinde kaldığı tespit edilmiştir. Bugün, dünyada çay üreten ülkeler arasında, çayın
tarımında kimyasal ilaç, üretiminde katkı maddesi kullanmayan iki ülkeden biri
Türkiye'dir. Çay-Kur, her yıl, Amerika, İngiltere, Almanya, Hollanda, Japonya
başta olmak üzere, 28 ülkeye çay ihraç etmektedir. Söz konusu bu ülkelerden
bugüne kadar, sağlık açısından hiçbir olumsuz rapor Çay-Kura intikal
etmemiştir. Son yıllarda ve hatta son günlerde, başta Amerika
Birleşik Devletleri olmak üzere birçok ülkeden, çayın sağlığa olumlu etkileri
konusunda haberler yayınlanmaktadır. Bu yayınlarda, çayın, kalp krizi ve kanser
riskini azalttığı, kolesterolü düşürdüğü, konsantrasyonu ve hafızayı
güçlendirdiği, damar sertliğini giderdiği belirtilmektedir. Biz, Çay-Kurun çayını özellikle pazarlarken, diğer
çaylarla laboratuarda analiz edilmesini ve eğer bizim değerlerimizde bir
düşüklük olursa, bizim çayımızın alınmamasını kendimiz istemekteyiz. Bugüne
kadar da, çok şükür, bütün analizlerde, Çay-Kurun çayının insan sağlığına en
faydalı çay olduğu bu raporlarla da doğrulanmıştır. Sayın milletvekilleri, çay sektörünün son yıllarda
karşı karşıya kaldığı en önemli sorun, arkadaşlarımın da biraz önce belirttiği
gibi, ülkemize giren yabancı menşeli çayların giderek artması sebebiyle iç
pazardaki daralmadır. Yabancı menşeli çaylar, ülkemize dört şekilde
girmektedir: Doğu ve Güneydoğu Anadolu ille-rimizden sınır ticareti yoluyla.
Zâti eşya muafiyeti yoluyla; bunun da büyük bir bölümü Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti üzerinden gelmekteydi. İthalat yoluyla. Sınır illerimizden,
doğrudan doğruya, kaçakçılık yoluyla. Yapılan araştırmalara göre, ülkemize giren yabancı
menşeli çayların büyük çoğunluğu, daha önce sınır ticareti yoluyla girmekteydi.
Bazı kişi ve firmalar, sınır illeri valiliklerine çay ithali konusunda talepte
bulunmakta ve talepler, sınır il değerlendirme kurullarında incelenerek,
ihtiyaç maddesi olduğuna karar verildikten sonra çay ithaline izin
verilmekteydi. Bu şekilde ithaline izin verilen çaylar, ihtiyacın çok üzerinde
miktarlarda -yılda 20-25 bin ton kadar- yurda sokulmaktaydı. 55 inci hükümet döneminde, yine, Çay-Kurdan sorumlu bir
Bakan olarak bu konu üzerine hassasiyetle eğildim. 23.12.1998'de aldığımız
12254 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla, çayın sınır ticaretine izin yetkisi,
valilik il değerlendirme kurullarından alınarak, Dış Ticaret Müsteşarlığı
İthalat Genel Müdürlüğüne verilmiş ve böylece çay, ithali serbest mallar
listesinden çıkarılmıştır. Ülkemize giren yabancı menşeli çayların diğer büyük bir
bölümünü, 15 ila 20 bin tonunu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden zâti eşya
muafiyeti kapsamında getirilen çaylar oluşturmaktaydı. Bir yolcu için 1 500
mark tutarındaki muafiyetin önemli bir bölümünün son birkaç yıldır çay ticareti
amacıyla kötüye kullanıldığı tespit edilmiş ve bunun üzerine konuyla ilgili
yönetmelik de 11.8.1999'da değişiklik yapılarak, çay, yolcu beraberinde
getirilen zâti eşya muafiyeti kapsamından çıkarılmıştır. Böylece, yılda 15-20 bin
ton çayın yurda girmesi önlenmiştir. Çayın, serbest piyasa ekonomisi gereği, ithalat rejimi
kapsamında ithal edilmesi mümkündür; ancak, diğer tarım ve sanayi ürünlerinde
olduğu gibi, çayın da, borsalarda oluşan gerçek değerinin üzerinden
vergilendirilerek ithal edilmesi gerekmektedir. Ancak, çay, sınır ticareti
kapsamından çıkarıldıktan sonra, normal ithalat rejimi dışında, gerçek
değerinin altında beyan üzerinden, 20 sent gibi düşük fiyatlarla
vergilendirilmek suretiyle, çay ithal edildiği görülmüş ve bu konuda yeni bir
düzenleme yapılması için ilgili merciler nezdinde girişimlerde bulunulmuştur. Gümrüklerden sorumlu Bakanımız, bu konuda, gümrüklere
yazdığı bir yazıyla, çayın gerçek bedeli üzerinden ithal edilmesine müsaade
edilmesini istemiştir; ancak, bunun, zannediyorum Dış Ticaret Müsteşarlığınca
çıkarılacak bir tebliğle de takviye edilmesi gerekmektedir. Bu konudaki
çalışmalar devam etmektedir. Herhalde, son günlerde çıkarılan bu söylentilerin
temelinde yatan da, yine, sınırdan illegal yollarla giren çayın Türk pazarında
tüketilmesi hedeflenmektedir. Yabancı menşeli çaylarla böylesine yoğun bir mücadele
verdiğimiz ve büyük ölçüde yasal olmayan yollardan ülkemize çay girişini
önlediğimiz bu dönemde, bazı basın ve yayın organlarında yer alan bu gerçek
dışı haber ve açıklamaların bir tek gayesi olabilir; o da, yerli üretimi
baltalayarak, yabancı menşeli çayların Türk pazarında tutunmasını
sağlayabilmektir. Ulusal menfaatlarımızla örtüşmeyen bu çabaların boşuna
olduğunu belirtmek istiyorum. Vatandaşlarımız, gönül rahatlığıyla Türk çayını
içsinler ve bilsinler ki, Çay-Kurun ürettiği mamuller, Türk gıda kodeksine ve
dünya standartlarına uygun bir çaydır. Bu konuda, hiç kimsenin, hiçbir şüphe
duymadan, Türk çayını tüketmeye devam etmesini, 57 nci hükümetin bir Bakanı
olarak, hükümet adına, gönül rahatlığı içerisinde, tüm vatandaşlarımıza tavsiye
ediyorum. Bu konuda çıkarılan hiçbir söylentiye, hiç kimse inanmasın diye,
tekraren buradan duyurup, hepinize saygılarımı sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan. Gündemdışı ikinci söz, özel hayatın saygınlığı hakkında
söz isteyen, İstanbul Milletvekili Süleyman Arif Emre'ye aittir. Buyurun Sayın Emre. (FP sıralarından alkışlar) Efendim, konuşma süreniz 5 dakikadır. 2.- İstanbul Milletvekili Süleyman Arif
Emre'nin, özel hayata ve hatta inanç ve ibadet hürriyetine tecavüz edildiği
iddiasıyla gündemdışı konuşması SÜLEYMAN ARİF EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Son günlerde ortaya çıkan bazı olaylar, memur kıyımı
bahanesiyle vatandaşlarımızın özel ha-yatı ve aile hayatının mahremiyetine ve
hatta, inanç ve ibadet hürriyetlerine tecavüz edildiğini göstermiştir. Bilindiği gibi, her vatandaşın evi, içerisinde rahat
edeceği, bedenini ve ruhunu dinlendireceği mekân olarak yasal dokunulmazlığa
sahiptir. Bütün medenî ülkelerde bu böyledir. Bizde de, bu konu, Anayasamızın
20 nci maddesinde yer alan "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının
gizliliğine dokunulamaz." hükümleriyle ifade olunmuştur. Hal böyle iken, basına yansıyan bazı müfettiş
raporlarından, bu temel hakkın pervasızca çiğnendiğine şahit oluyoruz.
Raporlara göre, hâkimlerden biri, evinde, ilâhi kaseti dinliyormuş; eşi, hanım
arkadaşlarını başka bir odada ağırlıyormuş; diğer bir hâkim ise, Cuma ve teravi
namazlarına gidiyormuş. Görüldüğü gibi, bu isnat edilen fiiller, mütedeyyin her
vatandaşın Anayasadan doğan tabiî, meşru ibadet hakkını kullanması ve dininin
gereğini evinde yaşaması gibi hallerden madudtur, suç teşkil etmesi mümkün
değildir. Ortada, ayrıca başkaca bir suç isnadı da bulunmadığına göre, bu
fiiller, laikliğe de aykırı olmadığı gibi, ayrıca, din ve vicdan hürriyetlerini
teminat altına alan Anayasanın 24 üncü maddesinin de koruması altına
alınmıştır. Zira, bu maddede kimse, dinî inanç ve ibadetlerini açıklamaya
zorlanamaz; dinî inanç ve ibaretlerinden dolayı kınanamaz, suçlanamaz hükmü
vardır. Halbuki, mezkûr raporlarda, kınamanın da ötesinde suçlama yapılıyor,
Anayasanın bu hükümleri açıkça ihlal ediliyor; üstelik, kişilerin meslekî
istikballerinin söndürülmesi isteniyor. Bu raporu düzenleyenler, kendilerinin,
hem suçlu hem de güçlü durumda olduklarından bile habersizdir; çünkü, Türk Ceza
Kanununun 175 inci maddesinin üçüncü fıkrası, bir kimseyi dinî inançlarından
dolayı kınayan, tahkir ve tezyif eden kimsenin, altı aydan bir seneye kadar
hapsedilmesini öngörmektedir. Henüz kıyım kanunu çıkmadan böyle davranılması, kanun
çıktıktan sonra çok büyük bir kıyım operasyonunun ilk sinyalleri olarak
gözüküyor. Bu kanunun çıkmasına, Yüce Meclisimizin asla izin vermeyeceğine
inanıyorum. Zira, ortaçağda bile, din ve vicdan hürriyetine ve insan haklarına
bugünün medenî sayılan ülkelerinden daha fazla hayat hakkı tanıyan bu asil
milletin çocukları, böyle bir uygulamaya layık değildir. Bu tarz yaklaşımlar,
asırlarca idaresi altında yaşayan çeşitli milletlere dinî inançlarından dolayı
asla baskı yapmayan bu faziletli millete karşı, haysiyet kırıcı bir harekettir.
Meclisimiz, böyle olduğu için, bu tasarıyı daha önce kabul etmemiş;
Cumhurbaşkanımız ise, kanun kuvvetindeki kararnameleri imzalamamıştır. Bu
raporlarla dinî inancı ve ibadet hakları kınananlar, tezyif edilenler, bu
milletin yüzde 98'ini teşkil eden aslî unsurudur. Bu bakımdan, bu kıyım
teşebbüsü, devlet-millet kaynaşmasına karşı da yıkıcı bir girişimdir. Şayet,
dinimizin, normal inanç ve ibadetleri kınanan, hafife alınan, hatta suç sayılan
bir din olarak nitelendirilmesine izin verirsek, yeni nesillerimize, İslam
ahlak ve faziletlerini kabul ettirmemize ve aşılamamıza da imkân kalmaz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun efendim, 1 dakika içinde toparlayınız. SÜLEYMAN ARİF EMRE (Devamla) - Şehitleri şehit, gazileri
gazi yapan ruh ve imanı, nesillerden nesillere, asırlardan asırlara
taşıyamayız. Oysaki, istiklal ve istikbalimizin korunması buna bağlıdır. Bu kıyım tasarısındaki yaklaşım, dinimizin toplum
içerisindeki önemini kabul etmeyen, yerini kabul etmeyen bir zihniyetin
ürünüdür. Devletimizin kurucusu Atatürk, asla böyle düşünmemiş, tam tersine,
Diyanet İşleri Başkanlığına, bir resmî kuruluş olarak Anayasada yer vererek,
dine gösterdiği ehemmiyeti ortaya koymuştur. "Biz, hepimiz, Müslümanız,
dinimizin emirlerini öğrenmek zorundayız; öğreneceğimiz bir yer varsa, o da
okuldur" demiştir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SÜLEYMAN ARİF EMRE (Devamla) - Din öğrenimine, ibadet
ve inanç hürriyetlerine resmen destek vermiştir. Ayrıca "dinimiz, akla, ilme,
fenne, tekniğe en uygun dindir. Bunun içindir ki, en üstün din olmuştur"
sözleri de ona aittir. Yüce Meclisimizin, bu konudaki kanunu reddeceğine
inanıyor, hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Sayın
Bakan?.. Yok. Gündemdışı üçüncü söz, Giresun'da Topal Osman Ağa'nın
heykelinin dikilmesi tartışmaları hakkında söz isteyen Giresun Milletvekili
Hasan Akgün'e aittir. Buyurun Sayın Akgün. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. 3.- Giresun Milletvekili Hasan Akgün'ün,
Giresun'da Topal Osman Ağanın heykelinin dikilmesi tartışmalarına ilişkin
gündemdışı konuşması HASAN AKGÜN (Giresun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Giresun'un millî kahramanı Topal Osman Ağa'nın son günlerde
heykelinin dikilmesi tartışmaları hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum. Siz değerli milletvekili arkadaşlarım, televizyonları
başında bizleri izleyen başta Giresunlu hemşerilerim olmak üzere, tüm
yurttaşlarımızın ramazan ayını kutluyor, saygıyla selamlıyorum. Osman Ağa, Giresun'da ticaretle uğraşırken 1912 yılında
Balkan Savaşı başlamış, babası askerlik bedelini ödediği halde, o, gönüllü bir
birlik oluşturarak savaşa katılmıştır. Başarılarından dolayı yarbaylık
rütbesine kadar yükselmiştir. Bu savaşlarda sağ ayağından ağır bir şekilde
yaralanmış, tedavisinden sonra gazi unvanını alarak Giresun'a geri dönmüştür.
Birinci Dünya Savaşına katılmış, Ruslara karşı Batum ve Harşıt'ta çarpışmıştır.
Osman Ağa'nın gönüllü taburu, Rusların Harşıt Çayını geçmesine mâni olmuş,
Tirebolu'nun işgalini önlemiştir. Birinci Dünya Savaşındaki bu birliğin adı
Teşkilat-ı Mahsusa Alayı idi. Eylül 1920'de, Giresun gençlerinden oluşan Giresun
Gönüllü Taburunu kurmuştur. Bu tabur, ilk önce doğuda Ermeni saldırılarına
karşı savunmada görev almıştır. Osman Ağa 12 Kasım 1920'de Ankara gelerek
tekrar Atatürk ile buluşmuş, onu korumak için önce yanındaki on kişiyi, daha
sonra da Giresun'dan topladığı yüz kişilik muhafız grubunu Ankara'ya
göndermiştir. Atatürk'ün ilk muhafız birliği de bu şekilde kurulmuştur. Giresun Müdafaa-i Milliye Başkanı ve Belediye Başkanı
sıfatıyla Kasım 1920'de Ankara'ya gitmiş, gerekli emirleri aldıktan sonra, 12
Ocak 1921 tarihinde 42 nci ve 47 nci Gönüllü Alayların kurulması çalışmalarına
başlamıştır. Gönüllü Alayıyla birlikte Ankara'ya vardığı zaman
kendisini karşılayan milletvekillerine yaptığı konuşmada "ben, bu millet
uğruna bacağımı kaybettim. Düşmanı denize dökünceye kadar, icap ederse sedye
üstünde muharebe edeceğime alayımla birlikte yemin ediyorum" diyerek,
yüreğinde nasıl bir vatan sevgisi bulunduğunu açık bir şekilde göstermiştir. Giresun Alayları Ankara'ya vardıklarında Ankara hemen
hemen boşalmıştı. Polatlı içlerine kadar sokulmuş olan Yunan kuvvetlerinin
topları hemen hemen duyuluyordu. Mart 1921'deki Koçgiri ayaklanması, Topal Osman Ağa
komutasındaki 47 nci Gönüllü Alayın büyük katkılarıyla bastırılmıştır. Çorum,
Merzifon, Tokat, Ordu ve Samsun havalisindeki ihanet içindeki Rum ve Ermeni
çetelerini tamamen ortadan kaldıran Osman Ağa, komutasındaki Alayıyla birlikte
Sakarya Savaşına katılmıştır. Bu arada, 42 nci Alay, Tirebolulu Binbaşı Hüseyin
Avni Bey komutasında bu savaşta büyük kahramanlıklar göstermiş, Taşlıtepe
sırtlarını kanlarının son damlasına kadar korumuşlardır. Bu Alayın tamamını
şehit veren Osman Ağa, Mangaltepe sırtlarında büyük bir mücadele ve kahramanlık
göstermiştir. 42 nci ve 47 nci Alaylarla, takriben 6 000 kişi gittikleri
Mangaltepe'den 400 kişi dönmüşlerdir. Sakarya'nın en tehlikeli dakikalarının yaşandığı bir
sırada, Mustafa Kemal Paşa'nın süngü taarruzları istediği zaman, Mustafa Kemal
Paşa'ya sorarlar, "Giresun Alayının süngüsü yok ki" diye
anımsatırlar. Mustafa Kemal Paşa, "onların bellerinde Giresun bıçağı var,
yeter o" diye cevap verir. Ulu Önder'in bu sözleri, Giresun uşaklarına ne
kadar güvendiğinin temelini oluşturmaktadır. Dünya Savaşında, Kafkas cephesinde büyük yararlılıklar
gösteren Topal Osman, tamamı sivil halktan oluşan 47 nci Gönüllü Alayla
bölgedeki hain Rum çetelerini sindirir. Kurtuluş Savaşında Sakarya-Dumlupınar
cephelerinde savaşan Osman Ağa, Atatürk'le olan birlikteliğini savaş sonrasında
da sürdürmüş ve her zaman, Mustafa Kemal Paşa'ya ve yürütmekte olduğu davaya
bağlı kaldığını kanıtlamıştır. Savaştan kısa bir süre sonra Trabzon milletvekili Ali
Şükrü Beyin ölümünden sorumlu tutulmuş, 2 Nisan 1923'te çıkan bir çatışmada,
henüz 40 yaşındayken vefat etmiştir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halkın ve
özellikle Giresunluların gönlünde taht kuran Osman Ağa'nın heykelinin, son
günlerde, kamuoyunda pek benimsenmeyen, hatta haklarında olumsuz düşünceler
oluşan, amacı ve niyeti belli olmayan bazı kişiler tarafından yaptırılacağı ve
Giresun'a diktirileceği tartışmaları gündemdedir. Bu tavır, Giresun Halkına bir iyiniyet mesajı mıdır,
yoksa belli bir kitleye vefa borcu mudur? Bu durum, bölge insanın aklında bazı
soru işaretleri bıraktığı gibi, değişik spekülasyonlara da neden olmaktadır. Osman Ağa, herhangi bir skandalla ilişkilendirilmesi
mümkün olmayan, vatanseverliğiyle ta-rihe mal olmuş bir kişiliktir. Giresun
insanı, Osman Ağasının heykelini, gerektiğinde altından yaptırmasını bilecek
yüceliktedir. Biz, Giresunlular olarak, Topal Osman Ağa'nın geç
kalmış itibar iadesinin gerçekleştirilmesini talep ediyoruz. Zaten, Topal Osman
Ağa, halkımızın gönlünde taht kurmuş ve anıtlaşmış bir kişiliktir. Başka
amaçlar için, Osman Ağa'nın tarihsel kişiliğinin kullanılmasına Giresun Halkı
izin vermeyecektir. Giresun Halkına bu konuda anlayış göstermenizi rica
ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır. Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer
sunuşları vardır. Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum: B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. - Ağrı
Milletvekili Nidai Seven ve 31 arkadaşının, Ağrı İlinin ekonomik, sosyal,
kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/164) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Ağrı İlinin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal açıdan
kalkınma ve gelişmesini engelleyen nedenlerin araştırılması ve alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98 inci, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz. Saygılarımızla. 28.11.2000. 1. Nidai Seven
(Ağrı) 2. Abbas
Bozyel (Iğdır) 3. İsmail Köse
(Erzurum) 4. Mehmet
Şandır (Hatay) 5. Mustafa
Yaman (Giresun) 6. Mehmet
Telek (Afyon) 7. Abdurrahman
Küçük (Ankara) 8. Mehmet Kaya
(Kahramanmaraş) 9. İbrahim
Halil Oral (Bitlis) 10. Hasan Basri Üstünbaş (Kayseri) 11. Abdülkadir Akcan (Afyon) 12. Cemal Enginyurt (Ordu) 13. Yusuf Kırkpınar (İzmir) 14. Bekir Ongun (Aydın) 15. Nesrin Ünal (Antalya) 16. Nail Çelebi (Trabzon) 17. Hakkı Duran (Çankırı) 18. Mustafa Gül (Elazığ) 19. Namık Hakan Durhan (Malatya) 20. Mesut Türker (Yozgat) 21. Basri Coşkun (Malatya) 22. Sedat Çevik (Ankara) 23. Bozkurt Yaşar Özütürk (İstanbul) 24. Mehmet Hanifi Tiryaki (Gaziantep) 25. Hasari Güler (Adıyaman) 26. Müjdat Kayayerli (Afyon) 27. Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu) 28. Hidayet Kılınç (İçel) 29. Ali Gebeş (Konya) 30. Ersoy Özcan (Bolu) 31. Hasan Kaya (Konya) 32. Osman Fevzi Zihnioğlu (Sakarya) Gerekçe: Ağrı, hudut şehri olarak, tarih boyunca, doğudan
Anadolu'ya geçmekte olan boylar için batıya açılan kapı olmakla beraber,
ayrıca, Türk cumhuriyetleri ile ülkemiz arasında köprü vazifesini gören bir
ilimizdir. Turizm bakımından çok önemli özellikler taşıyan İshak
Paşa Sarayı, Aznavur Tepe, Girik Tepe, Kan Kalesi, Toprak Kale, Balık Gölü,
Diyadin Kaplıcaları, Meteor Çukuru ve bunun gibi tarihî eserlere sahip olan
Ağrı İlinin, ne yazık ki, bu potansiyeli yeterince değerlendirilmediğinden ve
geçmiş dönemde de terör olaylarının kol gezmesi, turizm sektörüne büyük bir
darbe vurmuştur. Ağrı insanının geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılık,
gerek son yıllarda uygulanan yanlış politikalar ve gerekse terör belasından
dolayı yaylalar ve meralar boş kalmış, âdeta, hayvancılık, bölgede yok
olmuştur. Yeterli sanayiin bulunmaması, devlet yatırımlarının az
oluşu, özel sektörün bölgeye rağbet etmemesi, Ağrı halkının gittikçe
fakirleşmesine ve metropol şehirlerine göç etmesine neden olmuştur. 580 köyü bulunan ve sekiz aylık kış dönemi geçiren
Ağrı'nın birçok köy yollarının devamlı karla kapalı olması, mevcut olan
birkısım yolların kullanılamaz durumda olması sebebiyle, ulaşım, yeterince
sağlanamamaktadır. Birkısım köylerin de içmesularının bulunmaması nedeniyle, 21
inci Yüzyılda, halen, hayvanların sırtında su taşımaktadırlar. Yüzde 74,1'i kuru tarım alanı, yüzde 19,3'ü fiilen
sulanan arazi, yüzde 6,6'sı sulanabilir olmak üzere toplam 335 000 hektar
arazisi bulunan Ağrı, 1993 yılından beri ihalesi yapılan Yazıcı Barajı ödenek
yetersizliğinden şantiyesi durmuş; Musun Ovası, Diyadin, Doğubayazıt ve
Taşlıçay İlçelerini sulayacak Murat Barajı ise henüz programa alınmamış; bu
sebeple boşa akan Murat Nehri "Allah rızası için beni değerlendirin"
yalvarışlarıyla karşı karşıya kalmıştır. Patnos ikinci merhale, Şekeroba Barajı ile Şeryan
Deresi Projesi ve Nadırşah, Karahalit Barajlarının henüz bir yol almamış
olması, Ağrı İlinin tarım ve hayvancılığı için büyük bir kayıp olmuştur.
Çiftçilikten başka bir geçim kaynağı olmayan çiftçi ise, Ziraat Bankasından
almış olduğu borçları nasıl ödeyeceğini kara kara düşünmektedir. Ağrı İlinde sanayiin gelişmemesi, yeterince fabrika ve
istihdam sağlayıcı işyerlerinin olmayışı, gün geçtikçe işsizler ordusu
zincirine yeni bir halka daha eklenmektedir. İşsiz kalan insanlar, kahvehane
köşelerinde okey masalarını tercih etmekte ya da yıkıcı ve bölücü terör
örgütlerinin ağına düşmektedirler. Diğer taraftan, Ağrı İlinin ekonomik, sosyal ve
kültürel bakımdan kalkınmasına en büyük katkı yapacak olan Ağrı Dağı
Üniversitesinin henüz kanunlaşmamış olmasıdır. 15 Temmuz 1999 tarihinde kanun
teklifi verilen ve doğrudan TBMM Genel Kurul gündemine alınan üniversite
kanununun bir an önce çıkması, Ağrı ekonomisine büyük bir canlılık
kazandıracaktır. Erzurum İline bağlı Horasan İlçesine kadar gelmiş olan
devlet demiryolunun, Eleşkirt, Ağrı, Taşlıçay, Diyadin, Doğubayazıt, Gürbulak
ve İran bağlantılı demiryolu, Ağrı İlinin kalkınma hamlesinde büyük bir mihenk
taşı olacaktır. İran'dan gelen ve Ağrı İli sınırları içerisinden geçen doğalgaz
boru hattının Ağrı ekonomisine canlılık vermesi için, Ağrı'da doğalgaz çevrim
santralının kurulması zorunlu bir ihtiyaç olarak görülmektedir. 2001 yılına adım attığımız şu günlerde, Ağrı'nın, gayri
safî millî hâsıla bakımından, 81 il arasında, 822 dolarla en son sırada yer
alması, Ağrı İlinin ekonomik ve sosyal yönden geri kalmışlık ve gelişememe
sebepleri çok acilen araştırılarak, bir an önce gerekli tedbirlerin alınması
gerektiği kanaatindeyiz. BAŞKAN - Önerge, bilgilerinize sunulmuş olup,
gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştır-ması açılıp açılmaması hususundaki
öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır. Danışma Kurulunun önerileri vardır; önce, tümünü okutup
işleme alacağım, sonra ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım. V.- ÖNERİLER A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ 1. - Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu
önerileri Danışma Kurulu Önerisi N0.56 Tarihi: 27.11.2000 Danışma Kurulunca aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun
onayına sunulması uygun görülmüştür.
Öneriler : 1. 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî
Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarıları-nın, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının birinci, ikinci, üçüncü ve
dördüncü sıralarında yer alması; bütçe görüşmelerine 11.12.2000 Pazartesi günü
saat 11.00'de başlanması ve bitimine kadar, resmî tatil günleri dahil, her gün
saat 11.00'den 13.00'e, 14.00'ten 16.00'ya ve 18.00'den günlük programın
tamamlanmasına kadar devam olunması ve görüşme-lerin 10 günde tamamlanması
önerilmiştir. 2. Başlangıçta, bütçenin tümü üzerinde gruplar ve
hükümet adına yapılacak konuşmaların (hü-kümetin sunuş konuşması hariç) birer
saat (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) kişisel
konuşmaların 10'ar dakikayla sınırlandırılması önerilmiştir. 3. Bakanlık ve daire bütçeleri üzerindeki görüşmelerin
14 turda tamamlanması, 14 üncü turun bitiminden sonra Bütçe Kanunu
Tasarılarının maddelerinin oylanması önerilmiştir. 4. İçtüzüğün 72 nci maddesi gereğince yapılacak
görüşmelerde, her turda gruplar ve hükümet adına yapılacak konuşmaların 30'ar
dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) kişisel
konuşmaların 10'ar dakika olması; kişisel konuşmalarda, her turda, İçtüzüğün 61
inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere iki üyeye söz
verilmesi ve bir üyenin birden fazla turda söz kaydı yaptıramaması
önerilmiştir. 5. Bütçe görüşmelerinde sorulan soruların gerekçesiz
olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakikayla
sınırlandırılması önerilmiştir. 6. Bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve hükümete
45'er dakika süreyle söz verilmesi (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir) İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların
10'ar dakika olması önerilmiştir. BAŞKAN - Önerilerle ilgili söz isteği?.. Yok. 1 inci öneriyi okutuyorum: Öneriler : 1. 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî
Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının birinci, ikinci, üçüncü ve
dördüncü sıralarında yer alması; bütçe görüşmelerine 11.12.2000 Pazartesi günü
saat 11.00'de başlanması ve bitimine kadar, resmî tatil günleri dahil, her gün
saat 11.00'den 13.00'e, 14.00'den 16.00'ya ve 18.00'den günlük programın
tamamlanmasına kadar devam olunması ve görüşmelerin 10 günde tamamlanması
önerilmiştir. BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir. 2 nci öneriyi okutuyorum: 2. Başlangıçta, bütçenin tümü üzerinde gruplar ve
hükümet adına yapılacak konuşmaların (hükümetin sunuş konuşması hariç) birer
saat (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) kişisel
konuşmaların 10'ar dakikayla sınırlandırılması önerilmiştir. BAŞKAN - 2 nci öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 2 nci öneri kabul edilmiştir. 3 üncü öneriyi okutuyorum: 3. Bakanlık ve daire bütçeleri üzerindeki görüşmelerin
14 turda tamamlanması, 14 üncü turun bitiminden sonra Bütçe Kanunu
Tasarılarının maddelerinin oylanması önerilmiştir. BAŞKAN - 3 üncü öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 3 üncü öneri kabul edilmiştir. 4 üncü öneriyi okutuyorum: 4. İçtüzüğün 72 nci maddesi gereğince yapılacak
görüşmelerde her turda gruplar ve hükümet adına yapılacak konuşmaların 30'ar
dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) kişisel
konuşmaların 10'ar dakika olması; kişisel konuşmalarda, her turda, İçtüzüğün 61
inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere iki üyeye söz
verilmesi ve bir üyenin birden fazla turda söz kaydı yaptıramaması önerilmiştir.
BAŞKAN - 4 üncü öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 4 üncü öneri kabul edilmiştir. 5 inci öneriyi okutuyorum: 5. Bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak
yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakikayla
sınırlandırılması önerilmiştir. BAŞKAN - 5 inci öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 5 inci öneri kabul edilmiştir. 6 ncı öneriyi okutuyorum: 6. Bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve hükümete
45'er dakika süreyle söz verilmesi (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından
kullanılabilir) İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların
10'ar dakika olması önerilmiştir. BAŞKAN - 6 ncı öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 6 ncı öneri kabul edilmiştir. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçi-yoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarılarının müzakeresine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.. VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/650, 1/679) (S.
Sayısı : 517) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
ilişkin tasarının müzakeresine başlayacağız. 2.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara
Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın;
Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara
Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42
Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili
Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlıyoruz. 3.- İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan
Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307,
2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Temsilci?.. Hazır. Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza
sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması
kabul edilmemiştir. Teklifin tümü üzerinde söz isteyenleri okuyorum: Grupları adına: Anavatan Partisi Grubu adına, Bartın
Milletvekili Sayın Zeki Çakan; Fazilet Partisi Grubu adına, Çorum Milletvekili
Sayın Yasin Hatiboğlu ve Doğru Yol Partisi Grubu adına, Amasya Milletvekili
Sayın Ahmet İyimaya. Şahısları adına: Erzurum Milletvekili Sayın Lütfü
Esengün, Çorum Milletvekili Sayın Yasin Hatiboğlu, Manisa Milletvekili Sayın
Bülent Arınç, Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş, İstanbul Milletvekili
Sayın Süleyman Arif Emre, Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç, Adana
Milletvekili Sayın Yakup Budak, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya. İlk söz, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Zeki
Çakan'ın. Buyurun Sayın Çakan. (ANAP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika efendim. ANAP GRUBU ADINA ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İçtüzük değişikliğiyle ilgili, Anavatan Partisi Grubu
adına görüşlerimizi açıklamak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Hiç kuşku yok ki, parlamento hukukunun önemli bir
kaynağı, meclislerin kendi çalışma yöntemini gösteren ve kendileri tarafından
yapılan içtüzüklerdir. Kısaca, parlamentonun çalışmasını tanzim eden metinler
biçiminde tanımlanabilen içtüzükler, aynı zamanda, parlamentoların sağlıklı ve
etkin çalışmalarını sağlayan sessiz bir anayasa niteliğindedir. Tarihsel süreç içerisinde Parlamento tarihimize
bakıldığında, ilk içtüzük çalışmaları, meşruti monarşiyi öngören Kanun-i
Esasinin 1876 yılında kabul edilmesiyle başlamış ve o günden bu yana, gerek
yeni içtüzüklerin hazırlanması gerekse zaman içinde değişen koşullara göre
içtüzük değişikliği yapılması şeklinde süregelmiştir. Gerçekten, padişahın
onayından sonra 13 Mayıs 1877 tarihinde yürürlüğe giren Heyet-i Mebusan
Nizamname-i Dahilisi, Parlamento tarihimizin ilk içtüzüğüdür. 20 Eylül 1877'de
ise, Heyet-i Âyân Nizamname-i Dahilisi kabul edilmiş ve bu iki içtüzük, 1908'de
İkinci Meşrutiyetin ilan edilmesinden sonra da uygulamaya devam olunmuştur. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kurulmasının ardından, o güne kadar Meclisi Mebusanda uygulanmakta olan
Nizamname-i Dahilinin, bu Ulusal Mecliste de değiştirilerek uygulanması kabul
edilmiş; ancak, cumhuriyetimizin ilan edilmesinden sonra, Cumhuriyet Meclisinin
gereksinimlerine karşılık verecek bir içtüzük hazırlanması kararlaştırılmıştır.
2 Mayıs 1929 tarihinde yürürlüğe giren Dahilî Nizamname de zaman içinde birçok
değişikliğe uğramıştır. 1960 Anayasası ise çift meclisli bir sistem
öngördüğünden, her meclis için ayrı bir içtüzük çıkarılma gereği ortaya çıkmış
ve 1963 yılında Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğü, 1965 yılında Türkiye Büyük Millet
Meclisi Birleşik Toplantısı İçtüzüğü ve 1973 yılında da Millet Meclisi İçtüzüğü
kabul edilmiştir. 7 Kasım 1982 tarihinde kabul edilen son Anayasamızın
getirdiği en önemli değişiklerden biri de, çift meclis uygulamasına son
verilmiş olmasıdır. Anayasamızın 95 inci maddesi, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışmalarını kendi yaptığı içtüzük hükümlerine göre yürüteceğini
belirtmiş ve yeni toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarında
uygulayacağı kurallar konusunda, yeni bir içtüzük çıkarılıncaya kadar boşluk
oluşacağını dikkate alan anayasa yapıcıları, geçici bir madde düzenleyerek,
yeni içtüzük çıkarılıncaya kadar Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya aykırı
olmayan hükümlerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü olarak
uygulanacağını kabul etmişlerdir. Ne var ki, Meclisimiz, 1995 yılına kadar içtüzük
çalışmalarını sonuçlandıramamış ve 1982 Anayasası hükümlerine dayalı bir
içtüzük ortaya çıkaramamıştır. 1995 seçimlerinden sonra İçtüzüğün bütünüyle
değiştirilmesinin güçlüğü anlaşılmış olduğundan, en azından Anayasayla uyumsuzluğu
açık olan bazı maddelerin değiştirilmesi istenmiş ve 16.5.1996 tarih ve 424
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla 30 maddelik bir içtüzük
değişikliği gerçekleştirilmiştir. Bu değişiklikle, bir taraftan çift meclisli sistemden
tek meclisli sisteme geçilmiş olmasının yanı sıra, Anayasanın değiştirilmiş
olması gibi nedenlerle işlevini yitirmiş olan maddeler yürürlükten
kaldırılarak, Anayasa ve İçtüzük arasında meydana gelmiş bulunan uyumsuzluklar
giderilmeye çalışılmış; maddelerdeki deyimler teknik olarak düzeltilmiş; diğer
taraftan, çok acil nitelikle olan yeni kurallar konulmuştur. Değerli milletvekilleri, bugün ise, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çalışmalarına hız ve etkinlik kazandıracak yeni bir
düzenlemeye ihtiyaç olduğu aşikârdır. Avrupa Birliğine üye olma sürecini
yaşadığımız bu dönemde, bir taraftan Avrupa Birliği müktesebatına uyum
çalışmalarını sürdürürken diğer taraftan da yapısal, hukukî, ekonomik, sosyal
reform ve değişiklikleri hayata geçirme çabasındayız ve zorundayız. Hızla gelişen bilgi ve teknoloji dünyasını yakalama
gereği de göz önüne alındığında, Meclis çalışmalarını yavaşlatan veya
engelleyen düzenlemelerin kaldırılması veya değiştirilmesi gerekmektedir.
Toplumda hâkim olan genel kanaat ise, mevcut kanunların ve bunlara bağlı
düzenlemelerin toplumun ihtiyaçlarını artık karşılayamadığı ve Meclisin kanun
yapma çalışmalarında yeterince hızlı olmadığıdır. İşte, Meclis İçtüzüğünde yapılacak olan bu değişikliğin
amacı da, hem Meclisin daha süratli ve sağlıklı çalışmasını sağlamak hem de
toplumdaki bu olumsuz kanaati ortadan kaldırmak olacaktır. Değerli milletvekilleri, bu çerçevede, İçtüzük
değişikliği teklifine ilişkin görüşlerimizi şu şe-kilde ifade edebiliriz:
İçtüzüğün 3 üncü maddesi, genel seçimlerden sonra, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ilk toplantısının, Yüksek Seçim Kurulunun kesin sonuçlarının Türkiye
Radyo ve Televizyon Kurumu kanallarında ilanını takip eden beşinci gün
yapılmasını hükme bağlamıştır. İletişim ve ulaşım koşullarının günümüzde bu
kadar uzun zaman gerektirmediği göz önüne alınarak bu süre kısaltılmış ve üç
güne indirilmiştir. Yemin töreninin uzun sürmesi nedeniyle de ilk toplantı
saati 15.00 yerine 13.00 olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, 3 üncü maddeden
"tören" ibareleri çıkarılarak, andiçme, bir tören değil, bir görev
olarak değerlendirilmiştir. Bilindiği gibi, Geçici Başkanlık Divanının düzenlendiği
İçtüzüğün 8 inci maddesine göre, milletvekili genel seçimi kesin sonuçlarının
Yüksek Seçim Kurulu tarafından ilan edildiği günden 1 inci birleşimin yapılacağı
güne kadar eski dönemin Meclis Başkanının görevi devam etmektedir. Bu süreç
içerisinde, geçmişte örnekleri görüldüğü üzere, Meclis Başkanının, milletvekili
sıfatını yitirdiği halde -tekrar ediyorum, Meclis Başkanının milletvekili
sıfatını yitirdiği halde- İçtüzük gereği, Başkanlık sıfatını koruması gibi bir
çelişki ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, en yaşlı milletvekilinin, Geçici
Başkanlık görevinin 1 inci birleşim değil de, Yüksek Seçim Kurulunun kesin
sonuçları ilan ettiği gün başlaması kararlaştırılmış ve bu sorun da ortadan
kaldırılmıştır. Başkanın görevlerini düzenleyen 14 üncü maddede,
Meclisin ve milletvekillerinin itibarının korunması amacıyla, Başkanın, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin manevî şahsiyetine yönelik hakaret ve saldırı
hallerinde dava açma ve suç duyurusunda bulunma yetkisi açık olarak ifade
edilmiştir. Teklifle, ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanı bünyesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Bilgi ve Teknoloji
Kurulu oluşturulması öngörülmektedir. Bu kurul, Türkiye'nin yeni çağa başarıyla
girebilmesi ve çağın gereklerini yerine getirebilmesi için gerekli bilgi ve
teknoloji altyapısını oluşturacak ilgili yasal düzenlemeleri öngören taslaklar
hazırlama ve görüş üretmekle görevli olacaktır. Ayrıca, yine, Başkanlık Divanı bünyesinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Kadın-Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu oluşturulması
kararlaştırılmıştır. Bu kurulun amacı, kadın-erkek eşitliğini her alanda
sağlamak, bu konudaki uygulamaları incelemek, talepleri değerlendirmek ve
yasama denetimine ve kurallaşmaya yönelik önerileri oluşturmaktır. Gerçekten,
1985 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanarak 19 Ocak 1986 tarihinde
yürürlüğe konulan Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın
Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi, taraf devletleri, kadınlara karşı
ayırımcılık oluşturan mevcut yasa, yönetmelik, âdet ve uygulamaları
değiştirmek, terk etmek ve kadın-erkek eşitliğini fiilen sağlamak üzere geçici
ve özel önlemler almakla yükümlü kılmaktadır. Türkiye'de, gerek cinslerarası eşitsizliğe yol açan
faktörleri ve alınabilecek önlemleri ortaya koymak gerekse biraz önce
bahsettiğimiz sözleşmenin tam anlamıyla hayata geçirilmesini sağlamak için
gerekli önlemleri almak amacıyla böyle bir kurulun oluşturulması, gerekli ve
yararlı olacaktır. Her iki kurulun da, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında, uluslararası standart ve normların yakalanması yolunda önemli
çalışmalar yapacağına olan inancımı özellikle ifade etmek istiyorum. Sayın milletvekilleri, komisyonların adları ve görevleri,
20 inci maddede ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu şekilde, tasarı ve
tekliflerin havaleleriyle ilgili olarak çıkabilecek tereddütlerin bir ölçüde de
olsa giderilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, ilgili komisyonlara havale sırasında,
hangi konularla sınırlı olarak havale yapıldığının belirtilmesi öngörülmüştür. Genel Kurulda kâtip üyelerin evrak okumasına son
verilmiş ve Başkanlık Divanınca belirlenecek görevlilerce evrak okunması esası
getirilmiştir. Yapılan düzenlemeyle, evrak okuma işini, spikerlik eğitimi almış
uzman kişilerin yapması ve bu çerçevede, TRT'den ve bu konuda eğitim veren
kurumlardan yardım alınması kararlaştırılmıştır. Değerli milletvekilleri, diğer bir düzenleme de,
komisyonlarda siyasî parti gruplarının temsiliyle ilgilidir. Bilindiği gibi,
İçtüzüğün 11 inci ve 12 nci maddelerinde, siyasî partilerin, Başkanlık Divanı
ve komisyonlarda güçleri oranında temsil edilmeleri öngörülmektedir. Bu hüküm
çerçevesinde, Divan ve komisyonlarda herhangi bir boşalma olduğunda, bu
üyeliklerin en kısa zamanda tamamlanması veya değişen oranlar karşısında bir
partinin fazla üyeyle temsil edilmesi durumunda da, bu üyeliklerin boşaltılması
gerekmektedir. Bu konuda herhangi bir süre ve yaptırımın olmaması ise,
uygulamada pek çok sorun yaratmaktadır. Fazla üyeliğin çekilememesi durumunda,
yeni üye seçimi yapılamamakta ve toplam üye sayısı içinde oranı düşük siyasî
parti grubunun, bir müddet daha, gücünün üzerinde komisyonda temsil edilmesi
gibi bir sonuca ulaşılmaktadır. Bu durumun önlenmesi için, bu İçtüzük
teklifiyle, komisyon üyeliklerinde boşalma halinde, noksan üyeliğin 10 gün
içerisinde tamamlanması ve temsil sayısı az olan partinin 5 gün içerisinde
işlem yapmaması durumunda, Başkanın kurayla çekilecek ismi belirlemesi esası
geti-rilmiştir. Ayrıca, teklifle, disiplin cezalarının, kıyasen,
komisyonlarda da uygulanması öngörülmüştür. Böylece, komisyon çalışmalarında
ortaya çıkan ve disiplin cezalarını gerektirecek davranışlarda bulunan
milletvekillerine uygulanacak yaptırımlar konusunda açıklık getirilmektedir. Seçimlerin yenilenmesi halinde, tasarı ve tekliflerin
yanında, Cumhurbaşkanınca tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisine geri gönderilen kanunlar ile Meclis soruşturması önerge ve
raporlarının da hükümsüz sayılacağı hükme bağlanmıştır. Değerli milletvekilleri, halen, 18 inci Dönemden
günümüze intikal eden, 17 adet Cumhurbaşkanınca iade edilen kanun vardır.
Bunlar, özellikle, komisyonların gündemlerini şişirmekte ve dönem sonuna kadar
görüşülmeden bekletilmektedir. 20 inci Yasama Döneminden de 21 inci Yasama
Dönemine 15 adet, çeşitli safhalarda kalmış Meclis soruşturması intikal
etmiştir. Getirilen bu yeni düzenlemeyle, bu intikal önlenecek ve Meclis
soruşturması önergelerinin yeni oluşan Meclis tarafından görüşülmek zorunluluğu
ortadan kalkacaktır. Her halükârda, yeni Meclisin, bu önergeleri benimseyip
yeniden gündeme getirmesi mümkündür. Tasarı ve tekliflerin görüşülmesi sırasında maddelerin
bütünlüğünün bozulmaması için önergelerin, fıkra üzerinde değil, madde üzerinde
verilmesi esası getirilmiş ve her madde için 5'ten fazla önergenin kabul
edilmeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca, bir kanun tasarı veya teklifinin Genel
Kurulda görüşülmesi sırasında tasarı veya teklifin belli bir maddesinin
Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle reddini isteyen en fazla 3 önerge
verilebilecektir. Bu düzenleme, özellikle kanunların Genel Kurulda görüşülme
aşamasını rahatlatacak, işin çıkmasını engellemek için verilen çok sayıda
önergeyle gündemi tıkama ve süreci uzatma yolu bir anlamda kapanacaktır. Genel Kurul çalışma süreleri, birleşim açılışı 1 saat
öne alınarak haftada toplam 3 saat uzatılmıştır. Bu düzenlemenin amacı, Meclise
çalışmalarını rahatlatacak zamanı kazandırmak ve daha verimli çalışmasını
sağlamaktır. Ayrıca, Meclis çalışmalarında uyulması gereken süreler, maddelerin
amacına uygun olarak makul sürelerde kısaltılmıştır. Böylece, sürelerin Meclis
çalışmalarını yavaşlatan, aksatan faktör olarak kullanılmasının önlenmesi
amaçlanmış ve Meclis çalışmalarının hızlandırılacağı düşünülmüştür. Değerli milletvekilleri, teklifin getirdiği
değişikliklerin bir kısmı da Meclisimizin denetim yollarıyla ilgilidir. Toplum
ve devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun Genel Kurulda
tartışıldığı genel görüşmede, görüşmenin iki aşamalı yapılmasının zaman kaybına
neden olduğu düşüncesiyle tek görüşme esası getirilmiş ve öngörüşme
kaldırılmıştır. Meclis soruşturması önergelerinin metninin 500 kelimeyi
geçmeyen özetini ekleme zorunluluğu getirilmiş ve bundan sonra Meclis
soruşturma komisyonuna seçilecek üye ve memurlar için, soruşturma konusuyla
ilgili görüşünü açıklamamış olma şartı metinden çıkarılmıştır. Ayrıca,
soruşturma komisyonu raporlarının süratle sonuçlandırılmasına yönelik
değişiklikler yapılmış ve süresinde raporun verilmemesi halinde uygulanacak
yaptırımlar açıkça belirtilmiştir. Buna göre, soruşturma komisyonu raporları,
komisyon tarafından Başkanlığa verildiği tarihî izleyen en geç yedi gün içinde
Başkanlıkça bastırılıp dağıtılacak ve dağıtımından yedi gün sonraki birleşimin
gündemine alınıp öncelikle görüşülecektir. Genel Kurulda ise, iki toplantıda
komisyonun temsilcisinin bulanmaması halinde, komisyon aranmaksızın görüşmeler
sonuçlandırılacaktır. Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi, geniş kapsamlı
bir içtüzük değişikliği söz konusudur. Bu teklifin kabulü, hem Meclis
çalışmalarını kolaylaştıracak hem de kamuoyunda Yüce Meclis lehinde kanaat
oluşmasını temin edecektir. Bu itibarla, bu teklifle getirilen İçtüzük
değişikliklerine, Anavatan Partisi Grubu olarak, müspet bakmaktayız. Avrupa Birliğine üyelik sürecinde, Avrupa Birliği üye
devletlerin parlamento sistemlerinin incelenmesi ve bizimle aynı kulvarda
görüşmelerini sürdüren diğer aday ülkelerin, özellikle, Avrupa Birliği
müktesebatına uyum çalışmalarında parlamentolarının üstlendikleri rolün
belirlenmesi gerekmektedir. Birliğe üye ülkelerde, parlamento bünyesinde
kurulan Avrupa entegrasyonuyla ilgili ihtisas komisyonları, tasarı ve
teklifleri Avrupa Birliği mevzuatına uygunluğu yönünden incelerken, bazı
ülkelerde, başbakanlığa bağlı bir kurulun mevzuat uyum çalışmalarını yürüttüğü
görülmektedir. Bizde de, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine hazırlanmasına
yönelik çalışmalar çerçevesinde kamu kurum ve kuruluşlarının yapacakları
hazırlık ve çalışmalarda, iç koordinasyon ve uyumun plan ve programlara uygun
olarak yönlendirilmesini ve yürütülmesini sağlamak üzere, Başbakanlığa bağlı
Avrupa Birliği Genel Sekreterliği kurulmuştur. Parlamentomuz bünyesindeyse,
tekliflerin Avrupa müktesebatına uyumu konusunda değerlendirme yapacak ayrı bir
ihtisas komis-yonu veya Başbakanlığa bağlı ayrı bir birim henüz
oluşturulamamıştır. Bu nedenle, bahsi geçen diğer ülke parlamentolarının
çalışmalarını ve düzenlemelerini yakından izleyerek, gerek milletve-kili
bazında gerekse yasama sürecinde çalışan uzman personel bazında, bu ülkelerle
ortak çalışmalar yapmak için böyle bir birimin oluşmasının son derece faydalı
olacağı kanaatindeyim. Değerli milletvekilleri, amaç, mükemmeli yakalamak olsa
bile, bu her zaman mümkün olamamaktadır; uygulama sırasında mutlaka yeni
aksaklıklar ortaya çıkabilecek ya da yeni düzenlemelere ihtiyaç
duyulabilecektir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun efendim. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Bunlar da, zaman içerisinde yeni
değişiklikleri zorunlu kılacaktır. Gönül ister ki, çağdaş standart ve normları
yakalamış, sıkça değişikliğe ihtiyaç göstermeyecek, günlük sorunları çözmekten
öte, uzun soluklu bir İçtüzük yapalım. Bu değişikliğin bu yönde önemli bir aşama olduğunu bir
kere daha tekrarlıyor, yapılacak reformlar, diğer yasal düzenlemeler ve denetim
işlevi yönünden Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünü açması dileklerimle, bu
çalışmada emeği geçen Anayasa Komisyonu Sayın Başkanı ve üyelerine şahsım ve
Grubum adına teşekkürlerimi sunarken, hepinizi tekrar saygılarımla
selamlı-yorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çakan. Fazilet Partisi Grubu adına, Çorum Milletvekili Yasin
Hatiboğlu konuşacaklar. Buyurun Sayın Hatiboğlu. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika. FP GRUBU ADINA YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan,
Yüce Heyetin değerli üyeleri, televizyonları başında bizi izleyen aziz ve
sıkıntılı, dertli büyük milletim; hepinize en içten sevgilerimi, saygılarımı
sunuyor; içerisinde bulunduğumuz mübarek ramazanın hayırlı çalışmalara vesile
olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ediyorum. Değerli milletvekilleri, neyi konuşuyoruz; Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışma yöntemini belirleyecek bir düzenlemeyi
konuşuyoruz. Tabiri caizse ve izin verirseniz, tıpkı, yargının yargılama
usulü... Mesele yanlış anlaşılmasın. Yani bir usul kavramını, bir usul
düzenlemesini konuşuyoruz. Buradan varmak istediğim şudur: Eğer bir hukuk
devletinde usul kanunları eksiksiz ve kusursuz -çok kullanılan ve çok anlamlı
olduğuna inandığım- efradını cami ağyarını mani nitelikte bir usul yasası
düzenlerseniz, adaletten korkunuz olmaz. Yani, adalet tevdiinden ve tevziinden
korkunuz olmaz. Çünkü, usu-lün bulunmadığı yerde, maddî hukuk ne kadar
isabetli, size göre ne kadar doğru olursa olsun, eğer de-liller tam
değerlendirilemiyor, eğer iddia ve savunma eşitliği gözardı ediliyorsa, usulün
kusurundan dolayı orada adalet beklenemez. Bir kurumda da öyledir. O kurumun iç
işleyişini düzenleyen düzenle-meler ne kadar mazbut, ne kadar muntazam, ne
kadar kusursuz olursa, o kurum o kadar kusursuz çalı-şır. Şimdi, bakalım, getirdiğimiz İçtüzük değişikliği, bu
kusursuzluğu ya da en azından, hiç olmaz-sa, en az kusurluluğu mu içeriyor,
yoksa, kusurlarla mı malûl... Burada önemli olan, yazılımlar değil; önemli
olan, yazılımın ardındaki niyettir. Yani, kalemi tutan elin hâkimi olan, kaleme
hükmeden, kalemi tutan ele hükmeden beyin, yürek, eğer satırlara döktüğünüz
manayı ve beklentiyi gerçekten özümseyememişse, yeni tabirle
içselleştirememişse, oradan hayır beklemenin fuzulî bir beklenti olduğunu
izninizle ifade etmek isterim; çünkü, ameller, niyetlere göredir. Şimdi, niyetine bakalım bu düzenlemenin. Zahirî iyi,
fena değil; katıldığımız yerler var; ama, şu niyetlere bakalım, nedir?.. Niye
değiştiriyoruz; çok mu lazım? Elbette, ihtiyaç varsa değiştirilir. İçtüzük bir
yasadır. Yasal hiyerarşi içerisinde, yasalar, elbette, toplumlar gibi
yaşlanırlar, toplumlar gibi doğumlar yaparlar, toplumlar gibi gelişirler,
toplumlar gibi sosyaliteyi takip ederler. Şimdi, biz... Evvelini saymıyorum;
ama, 1996 yılında 124 maddelik bir değişiklik yapmışız. 124 madde... 1996'da;
dört yıl önce... Hanımefendiler, beyefendiler, Sayın Başkan; yani, ne
oldu?! 1996'da 124 madde değiştiriyoruz ve 2000 yılını göremiyoruz. Acaba, bir
görme özrü mü var bizde -siyasî olarak ifade ediyorum- yoksa, toplumsal yapı,
bizim fark edemeyeceğimiz, ulaşamayacağımız, yakalayamayacağımız, hatta, gözle
izleyemeyeceğimiz kadar çok mu hızlı değişti; hayır. Hep birbirimizin
içerisinde yaşı-yoruz. Değişimimizin hızı belli. Demek ki, öyle arzu ettik.
Görüyoruz... Örneklerini vereceğim. Maddeler geldikçe, değişiklik önergelerimin
üzerine geleceğim, huzurunuzda arzı malumat edeceğim ve sizden destek
bekleyeceğim ve ne kadar haklı olduğumu, gerekçelerimi ortaya koyduğum zaman
göreceksiniz, takdir buyuracaksınız. Değerli milletvekilleri, niye, bu değişikliği niye
yaptık, ne getirdi bize, neyimiz eksikti bizim? Burada, bir, kurumların
ihtiyaçları takip edilerek hukukî düzenlemeler yapılır; bir de, sayısal
iktidarın değişmez gücü olarak kendisini varsayan insanların istek ve arzuları
düzenlemelerde hâkim olur. Şimdi, burada hâkim olan, sayısal üstünlüklerinin
varlığına -ki, biz de görüyoruz, sayısal üstünlük var- inanmak; ama, bu sayısal
üstünlüğün ilâ yevm-ül-kıyame devam edeceği gibi çok yanlış bir saplantının
içine düşmüş iktidar kanatlarının rahat çalışma hesabının dışında hiçbir hesap
yoktur. Bu getirilen değişiklikte, milletimin, açlığına,
işsizliğine, aşsızlığına, güçsüzlüğüne, bakım-sızlığına gelecek hiçbir deva
yoktur, hiçbir çare yoktur. Biraz önce bir grup başkanvekili arkadaşımız ifade
buyurdular; buyurdular ki "biz, sürati sağlayacağız, hızı
sağlayacağız..." Elinize sağlık, maşallah!.. Sizin, hızı sağlamak için
tüzüğe ihtiyacınız yok ki; yok tüzüğe ihtiyacınız. Anayasamız, uygulamalar, meri
mevzuat, İçtüzüğümüz "şu konu Anayasa Komisyonunda görüşülür" diyor.
Plan ve Bütçe Komisyonunda 40 üyenin 25'i sizindir, maşallah!.. Anayasanın 162
nci maddesi onu niye verdi; hiç onu düşünmeyiz. "Efendim, 40'ın 25'i
bizimdir, rahat geçer" diye, Anayasa Komisyonunun görevi içerisinde olan
bir düzenlemeyi, Plan ve Bütçe Komisyonuna götürüyorsunuz. O da yetmedi;
baktınız ki, orada, bir Yasin Hatiboğlu, Fazilet Partisi Grup Başkanvekili,
Fazilet Partili milletvekilleri, muhalefet partisi milletvekilleri kıyamet
koparıyorlar; orada da zorluk var. O zaman, düşündünüz, taşındınız -hangi akla
hizmet ettiğinizi kestirmek mümkün değil- dediniz ki, ânifen, aniden, kimsenin
görmediği, hissetmediği bir gece karanlığında, bir kanun görüşülürken, şuraya
bir geçici madde getirelim, madde muamelesine de tabi tutmayalım, öyle geçsin.
Bu, yol değil; bu hız, sizi tekerletir, tökezletir. (FP sıralarından alkışlar)
Tekerletir, tökezletir... Bak, büyükler... Bu olaylar ilk defa yaşanıyor değil.
Bunun, belli ki, mucidi siz de değilsiniz; kötü mukallitsiniz, kötü taklit
ediyorsunuz. (FP sıralarından alkışlar) Bu, önce de olmuş; onun için denilmiş
ki: "Erişir menzili maksuduna aheste giden, tizreftar olanın pâyine dâmen
dolanır." Etekleriniz ayağınıza dolaşır, yuvarlanırsınız, düşersiniz... EMİN KARAA (Kütahya) - Düşmeyiz. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Evet, düşmeyiz diyorsanız,
benim diyeceğim yok. Ben, bir kardeş olarak, bir dost olarak, bir grup olarak
uyarıyorum. Düşersiniz, biz üzülürüz... Çünkü, demokratik ortamda düşeceğiniz
için, düştüğünüz yerden, demokrasiye çok bağlı, demokrasinin var olmasına çok
inanan bir Grup olarak, o demokratik yıkıntıda elinizden tutup kaldırmak bize
düşer, bize... (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bize
düşer... Biz, biraz da onun sıkıntısını çeki-yoruz. ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) - Üzülmeyin bize Sayın
Hatiboğlu. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Hız dediniz, örnek
veriyorsunuz. Bir değerli arkadaşım, sağ olsun, ellerine sağlık, bir şey
demiyorum, emek çekmişler, bu İçtüzüğün gerekçesini takviye etmiş olmak için ya
da haklı göstermiş olmak için buyuruyorlar ki, efendim, bu İçtüzüğü
değiştirmemiz lazım, gerekiyorsa, gerektiğinden de fazla muhalefetin sesini
kısmamız lazım. Bunu açık söylemi-yor. Bak, bir izharı, bir de ızmarı vardır;
yani, bir açığı, bir gizlisi vardır. Kendisini rahmetle anıyorum, müderris hocam Camgöz Hacı
Yusuf Efendi derdi ki: "Oğlum, bak, bu kelimeyi bıçakla kazırsan, altında
müstetir olan hüve çıkar." Sizin oradaki hüvenizi bili-yoruz. Oradaki
hüveniz muhalefeti susturmaktır; ama, niyetler güçle gerçekleştirilir. Sizin bu
niyetiniz var; ama, susturacak gücünüz yok, gücünüz... Çünkü, arkamızda millet
var, görüyor millet. (FP sıralarından alkışlar) Millet huzuruna gidelim, ne
diyeceksiniz? Ben, bölgesine en sık giden milletvekillerinden
biriyim. Vatandaş yakama yapışıp diyor ki: "Efendi, selam söylemezseniz vebalim boynunuza, Genel
Kurulda selam söyleyin. Seçtiğimiz başka milletvekilleri de var; bir buyursun,
gelsin, bilgi versinler. Bir buyursun, gelsinler köye. Şu kahvehanede
karşılıklı bir oturalım; o söylesin ben dinleyeyim, ben söyleyeyim o
dinlesin." İşte, bizim derdimiz, sıkıntımız... Demokrasinin gelişmesinin
halkla bir ve beraber olmaya bağlı olduğuna inandığımız için, sizin de halkın
yanına gitmenizi tavsiye ediyoruz. Demokrasiyi böyle geliştirebiliriz.
Parlamentonun itibarını daha güçlü kılmanın, Parlamentoya itimadın devamını
sağlamanın yolu budur. Bu konuda size yardımcı olalım diyoruz. (FP sıralarından
alkışlar) Bir arkadaşımız hesap etmiş; diyor ki: "Bu İçtüzüğü
değiştirmezsek, hafazanallah, kıyamet kopar, hiçbir iş yapamayız." Bu,
sıra sayısında var. Sayın Başkanım,
zatıâliniz iyi bileceksiniz, sıra sayısında var. Şimdi, bunu açarsanız... Bir
örnek veriyor "mesela, 250 maddelik bir kanunu görüşebilmemiz için 1 250
saate ihtiyaç var" diyor. Ya
Rabbi, aklıma mukayyet ol, 1 250 saat!.. Sağ olsun, zahmet buyuruyor ve güne
çeviriyor "156 güne ihtiyaç var" diyor. Şimdi, 156 gün, neredeyse, bizim bir yasama yılı gibi
bir şey... Ee, bu doğru mu?! Yani, bu gerekçeyi siz yazarsınız da, buna inanan
çıkar mı yahut bunun karşılığı yok mu Sayın Başkan? Yok yani bu... Ben, birine
söylesem, bana işaret eder. Yapmayın... Bakın, ben size örnek vereyim. Bendeniz, âcizane, Yüce
Parlamentonun itimadına mazhar ol-duğum dönemde; yani, o şerefi, şerefle,
Parlamentonun itibarına yakışır şerefle götürdüğüm dönemde bir kanun müzakere
ettik. Nedir o; 4262 sayılı Trafik Kanunu. Kaç maddesi vardı, biliyor musunuz
ben, senaryo yazmıyorum, bir olay anlatıyorum; şurada geçti 138 daimî, 15
geçici, yani, 153 maddelik bir kanunu burada müzakere ettik. Ne kadar sürede;
94 üncü ve 96 ncı Birleşimlerde, iki birleşimde; yani, 6 saat 57 dakikada.
Buyurun... AYDIN TÜMEN (Ankara) - Biz muhalefetteydik ve katkıda
bulunduk. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Hani 1 250 saat, hani 156
gün nerede?.. Bakın, 153 maddelik bir kanunu 6 saatte müzakere etmiş ve
kanunlaştırmışız. Bir başka örnek... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Gümrük Kanunu... YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Arkadaşımız Gümrük Kanununa
atıfta bulunuyor; ben, Gümrük Kanunu örneğini veriyorum: 248 maddelik Gümrük
Kanununu 12 nci Birleşimde, 6 saat 53 dakikada görüşmüşüz. Demek ki, değerli kardeşlerim, bir gerekçe bulacaksak,
o gerekçe, hem doğru olmalı hem her-kes ona inanabilmeli. Ha, diyeceksiniz ki,
efendim, bu nasıl olmuş? Nasılı şu: Muhalefeti varsayacaksınız beyler...
Muhalefeti varsayacaksınız; çünkü, millet varsaymış. Milletin varsaydığını,
siz, yok sayamazsınız; çünkü, bir gün, millet sizi yok sayar. Benim söylemek
istediğim budur. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) Ne demek muhalefeti varsaymak? Ben, hep söyleyegeldim,
kürsüde olduğum zaman da arz ve ifade ettim. Değerli arkadaşlarım, biz bu
Parlamentonun üyeleriyiz. Yerlerimiz farklı olabilir; şöyle bakın hele
sandalyelerinize; sandalyelerinizin sabit olması, sizin sabit olduğunuz
anlamına gelmez. (FP sıralarından alkışlar) Bu koltuklar yer değiştirir. Biz
çok iktidar gördük, 1973'ten bu tarafa 27 senedir bu Parlamentoyu tanıyan bir
kardeşinizim, arkadaşınızım. İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - Sayın Hatiboğlu, sen İsmet
Paşa değilsin. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Müsaade buyurun... İsmet
Paşayı da gördük, o da çok şeyler söyledi. Muhalefete itibar etmemenin ne acı
olduğunu İsmet Paşanın duyduğu kadar yüreğinizde siz duysaydınız, ben bu
konuşmaları yapma ihtiyacını hissetmezdim. (FP sıralarından alkışlar) Evet, İsmet Paşayla hemzemin olmadın beyefendi, aynı
salonda oturmadın beyefendi! Ben, İsmet Paşayla, Parlamentoda aynı salonda
bulundum; İsmet Paşanın acılı beyanlarını, acılı hatıralarını kendisinden
dinledim. Ben, 1954 seçimlerinde Menderes'i de dinledim, Kayseri Merkez
Bakkaliyesinin -Kayserililer bilsin diye söylüyorum- balkonundan Cumhuriyet
alanına sesleniyor, anlattı anlattı, politikada çektiği acı ve ıstırapları
naklettikten sonra şöyle söyledi, ben böyle söylemek istemiyorum; ama,
naklediyorum: "Zalimlere bir gün dedirir Hazreti Mevla, tallahi Lekad
âsereke Allahu aleyna" Evet, size, hem İsmet Paşa merhumdan hem Adnan Menderes
merhumdan örnekler veriyorum; uyanasınız, gözünüzün önüne bakasınız, muhalefeti
var sayasınız diye. Değerli milletvekilleri, niye acele ediyorsunuz, hızı
ne yapacaksınız? Sizin elinizde mevcut olan İçtüzüğü doğru mu kullanıyorsunuz
ki, yeni yapacağınız İçtüzükle bize ümit veresiniz, topluma ümit veresiniz, onu
güzel kullanasınız!.. İşte size söyledim; bakınız "İçtüzük hız
kazansın" deyişiniz şunun içindir: Değerlendirme Destekleme Dairesi
Başkanlığı... Sayın Başkan, nerede
konuşuldu bu? Siz asıl komisyon musunuz; hayır. Anayasa Komisyonu asıl komisyon
mu; hayır. Kim ya; Plan ve Bütçe Komisyonu asıl komisyon. Neyi düzenliyorsunuz,
bunu hızla niye geçireceksiniz? Bu zulüm düzenlemesini hızla geçireceksiniz de
ne olacak; yakanıza boncuk mu takacaklar, arkanızdan dua mı edecekler!.. İşte,
üzülerek ifade ediyorum, biz hepimiz, bu milletin evlatlarıyız; acılarını
hissetmek zorundayız; yoksa, bu hesabın altından hiçbirimiz, ama hiçbirimiz
kalkamayız. Ne kırmızı plakalar ne etraftaki korumalar, bizi koruyamaz.
Fakirin, mazlumun, masumun ahı, polis korumalarıyla engellenemez. Bunu
bilesiniz diye söylüyorum. (FP sıralarından alkışlar) Bakın, adı şu: Değerlendirme ve Destekleme Dairesi
Başkanlığı. Plan ve Bütçe Komisyonundan geçti bu. Kısaltılmışı da -siz nasıl
açılımını yaparsınız, bilmiyorum- DDD Başkanlığı. Siz bir açılım yapın. Ben
şöyle açılım yapıyorum: Devlettekileri dilsizleştirme dairesi başkanlığı. MEHMET PAK (İstanbul)- Ayıp!.. Çok ayıp!.. YASİN HATİBOĞLU (Devamla)- Evet, devlettekileri
dilsizleştirme, dilini kesme dairesi başkanlığı. Buyurun, beraber bakalım:
"Madde 1- Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığına, bağımsızlığına
-kimsenin bir itirazı yok- ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne -hiç kimse
itiraz edemez- anayasal düzenine -itiraz yok- toplumun huzur ve güvenliğine
yönelik iç ve dış tehditleri etkisiz kılmak amacıyla -itiraz yok- yetkili
kurumlarca tayin ve tespit edilen millî güvenlik siyasetine ilişkin olarak
hazırlanan faaliyet planlarının..." Kim bu?.. Kim?.. Parlamentodan daha
yetkili kim? Bana söyleyin. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir)- Saygılı ol,
saygılı!.. YASİN HATİBOĞLU (Devamla)- Bırakın!.. Parlamentoya
saygılı olduğum için, bu acı ve ıstırabı canhıraş bir sesle haykırıyorum.
Parlamentoya olan saygımdan dolayı... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 2 dakika içerisinde toparlayınız efendim. MEHMET ŞANDIR (Hatay)- Yakışmıyor! YASİN HATİBOĞLU (Devamla)- Bırakın efendim!.. İzin
verin, söz benim. Grubunuz çıkar konuşur. Bak bir şey söylüyorum. Bu düzenlemeyi yapamazsınız. Bu düzenlemeyi, sizin,
Plan ve Bütçe Komisyonundan geçir-meye ne hakkınız var?! Ne hakkınız var
sizin?! Şimdi, bakınız, yetkili kurumlarca tayin ve tespit
edilen millî güvenlik siyaseti... Biz, dört se-nedir, üç senedir bunun acısını
çekmiyor muyuz?! Buna, ne zaman, demokrasi adına, elbirliğiyle, gönül
birliğiyle "dur" dememiz lazım gelecek?! Bunu ne zaman idrak
edeceğiz?!. Bizim figanımız budur. Beyler!.. Bu millî siyaset planını yapanlar, beni,
suçlasa suçlasa şundan suçlar, şundan suçlar; konuşmamdan dolayı, düşüncelerimi
ifade etmemden dolayı. Ben onun acısını çekerim; ama, gönül rahatlığıyla
çekerim. Bana başka bir isnat yapılamaz. İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - Şapkanı alır gidersin!.. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Onun için, benim istirhamım
şudur: Bu maddeler, madde madde gelecek, önergeler gelecek; bunu düzelterek
geçirelim. Bakınız, değerli milletvekilleri, şuraya bakınız, benim
sıkıntımı lütfen anlayınız. Bakın, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunuyla ilgili
bir sıra sayı var; Anayasa Komisyonu görüşmüş geçen dönem; işte, burada,
Anayasa Komisyonu... Siz, bu defa, aldınız, geldiniz, Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüştürdünüz; yani, bunun, anlatılır, anlaşılır, inanılır tarafı
yok. Biz, Grup olarak bunu söylüyoruz. Yoksa, sizinle gelen düğün bayram; ama,
bayram olmayacak bu gelenlerde, korkumuz onadır; çünkü, size gelen acı,
ıstırap, hepimize geliyor; biz bir gemideyiz. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sen kendine bak! YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
keşke, sadece kendime bakmakla yetinebilseydim... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - ...bu kadar egoist olabilseydim keşke; ama, olamıyorum. Hepinize, Sayın Başkanım, size de müsamahanız için
teşekkür ediyor, maddelerde görüşmek üzere saygılar sunuyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim sayın başkan. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya. Buyurun Sayın İyimaya. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA AHMET İYİMAYA (Amasya) - Değerli
Başkan, Yüce Parlamentonun kıymetli üyeleri; sözlerimin başında, Doğru Yol
Partisi Grubu ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yüce Parlamento, şu anda, kendi iç anayasasını tanzim
ediyor, değiştiriyor; millî iradenin, yüksek organda hangi şekillerde meydana
geleceğinin usulünü tanzim ediyor. Milletvekillerinin, partilerin ve siyasetin,
şu anda hukukî gücü sınırlanıyor. Değerli arkadaşlar, 1876 yılından bu yana parlamento
geleneği olan Türkiye'de, iç anayasa, sessiz anayasa, 11 defa kökten
değiştirilmiştir. Şu anda yürürlükte olan İçtüzüğümüz, 1973 yılından bu yana, 6
defa değişmiştir. Hukukta kuralların hızlı değişmesinin adına, hukuksuzluk
diyoruz; çünkü, hukuk kuralı, kalıcılığını ve hukuk kriterini ömründen alır.
Bugün, Parlamento kendi hukukunu neden kurallaştıramamıştır sorusuna doğru
cevap bulamazsak, siyaseti de doğru tanımlayamayız, partileri de doğru
tanımlayamayız, iktidarı da doğru tanımlayamayız. Bu sorunun akılcı bir
cevabının bulunması lazımdır. Sadece sağlıklı bir içtüzüğün değil, şu anda,
3,2'lere doğru, aşağıya doğru hızla seyrettiği belirtilen siyasetin ve yüce
kurumun itibarı adına, bu suale cevap vermemiz lazımdır. Ben, maddelerle ilgili tahlillerimi, ilgili maddelerde
somut olarak dile getirmeye çalışacağım. Arkadaşlar, bir defa, Parlamentonun kurumsallaşması ve
kalıcı bir içtüzük için, siyaset reformu şarttır. Siyaset bilimi içerisinde şu
andaki Parlamento, terim olarak, tabi parlamentodur. Bu bir itham değil,
bizlere isnat değildir. Tabi parlamento, güçlere veya yürütme organına,
ürettiğini değiştirmeden "evet" onayı veren parlamentodur. Demokratik
parlamentolar rekabetçi kurallara göre çalışırlar. Koalisyon üyeleri de
öyledir, iktidar çoğunluğu da öyledir. Çünkü, süreçlerin denge ve fren
fonksiyonlarını bilirler. Arkadaşlar, şu anda hukukumuzu oluşturamamamızın en
büyük nedenlerinden birisi de, darbeler ve ara rejimleridir. Ara rejimleri ve
darbeler sadece kadroları biçmez, sadece Meclise anahtar vurmaz, kuralları da
doğrarlar. 1960 ihtilaline bu gözlükle bakın, 1980 ihtilaline bu gözlükle
bakın, geçmişteki içtüzük kurallarının imha edildiği ve bir askı döneminin
başladığı ortaya çıkar. Arkadaşlar, bu soruda vereceğimiz veya arayacağımız
defekt, faktör, sebep, zihniyet faktörüdür -üçüncü faktör- onu ayrı bir bölümde
aşağıda inceleyeceğim. Mükemmel bir İçtüzük mü yapıldı, gereği var mı?.. Bunu
cevaplandıracağım; ama, sevgili Başkanımdan ve Meclis Başkanından ve Divandan
bir istirhamım var: Şu anda, Parlamento geleneği gereği, Meclisin iç
anayasasının yapıldığı müzakerede Meclisin Riyasetinde -elbette ki yetkisi var
değerli Başkanımın- Meclis Başkanımın olması lazımdı; gelenek öyledir. Bakın, daha Parlamento teamüllerimizi bilmiyoruz,
araştırmasını yapmamışız. Bu konuda en ufak bir inceleme yok kurallaştırmada.
1970 İçtüzüğünün kalıcılığı, tamamen, emsal veya suimisal denen olayların not
halinde alınmasıdır. Yazıya geçirilmiş 207 not olmasaydı, hafızayla o mükemmel
İçtüzük düzenlenemezdi. Bugün bilimsel bilgiden ürküyoruz arkadaşlar.
Parlamento hukuku, daha iki veya üç sene evvel fakültelerde okunur oldu. Bugün, Meclis Başkanlığının, Meclis Divanının, bilimsel
bilgide yasama organının teşekkül ve kurumsallaşması için üniversitelerle
bağlantı kurması lazım, temel sorunlarımızda tez araştırmalarına gidilmesi
lazım ve yayımlanmayan sayısız doktora tezleri var, onları yayımlatmak lazım.
Yasama enstitüsünü kuramazsak, günlük müzakeratımızda usul meselelerini
tartışarak zaman israf ederiz. Bu enstitü kurulmalıdır; yürütme organının
manipülasyonlarından Parlamentoyu ve millî iradeyi kurtarmak için, korumak için
kurulmalıdır, hukuk tabanını oluşturmak için kurulmalıdır ve vakfın atıl
kaynakları süratle buraya aktarılmalıdır. Hiçbir hitabetin, retoriğin ve hiçbir
tekrarcı aklın, senkronizm zekânın, bizi, içinde boğulduğumuz ve boğuştuğumuz
sorunlardan kurtaramayacağı idrakine, kuru bir mantıkla değil, ancak ilimle
varabiliriz. İlimle beslenmeyen idrakten de, ne içtüzük ne de başkaca bir
kurumsallaşma çıkamaz değerli arkadaşlar. Bakınız, Fransa, aynen bizim Türkiye'de olduğu gibi,
sorunları yaşadı, parçalı siyaset
yaşadı, çarpışan koalisyon içi kavgalar yaşadı ve okutulur, aklileştirilmiş
parlamento, rasyonel parlamentarizm... Oraya nasıl vardı arkadaşlar; binlerce
inceleme yaparak vardı. Bakınız, şu anda bu elimde gördüğünüz kaynak, 3 cilt
olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Meclisi Ayan Kâtibi Umumîsi
aracılığıyla tercüme ettirilmiş ve bastırılmıştır. Fransız rasyonalizmini,
aklîleştirilmiş parlamentosunu inşa uğruna yazılmış bir kitap ve Ojen Pierre
tarafından yazılmış. 1927 yılı İçtüzüğü, içtüzük tarihimizde en mükemmel bir
içtüzük; ama, şu mantık var, şu de-rinlik var ve bir devrim heyecanı var, büyük
bir dönüşme heyecanı var. Bugün, içtüzük alanında, parmak sayısını aşmayacak bir
yayın fukaralığı içerisinde bulunan bir Parlamento, partiler grubu veya
milletvekilleri olarak -ben dahil- mükemmel bir eser inşa etme ni-yetinde
olabiliriz; ama, o hedefi geliştiremeyiz; çünkü, edebiyattan eserler değil,
sanat eserleri doğuyor. O da uygarlığın parçası; ama, hukuk hiçbir zaman
doğmaz. Bakın, daha yeni, "Anayasa Mahkemesi Kararları
Işığında İçtüzüğün Kritiği" Bu eser, ne hu-kuk fakültesinin kütüphanesinde
var ne Meclisimizin kütüphanesinde var; bu tezi yazan ilgili bilim adamının
eseri. Bir israf içerisindeyiz arkadaşlar. Birikimimiz az, bir; iki, yararlanmıyoruz.
Zaten fakir olan birikimin yüzde 18'ini dahi kullanamıyoruz. Onun için,
zamanları veya aktörleri eleştirmek yerine, bilimsel temele dayanmayan
çabaların akim kalacağı yönündeki ilmî hakikati, Yüce Parlamentoya seslenmek
istiyorum. Değerli arkadaşlar, zihniyet sorunlarımız var. Çok
önemli... Hukuku yapmak zor; büyük çalış-ma ister; fakat, uygulamak daha zor.
Hukuk, inşa ve tatbik ikilisinden doğar ve hukuka yön veren, hukuka anlam
kazandıran, uygulamadır. Uygulamaya da yön veren, insan iradesini motive edecek
olan zihniyettir; zihnin, bakışın derin açılarıdır. Bakın, parlamento hukukunda, akademik ve analitik
olarak gözlemlediğim zihniyet formatlarından birkaç tanesini sizlerle paylaşmak
istiyorum: Bir "çok kanun yapmalıyız; falanca dö-nemdeki parlamentoda şu
kadar kanun çıktı..." Arkadaşlar, bu konudaki yanlış düşünceyi tashihe
davet ediyorum. Kanunları artırdıkça, özgürlükleri kısar, polis devletini inşa
edersiniz. (DYP ve FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Hukuk ile kanun arasındaki bağlantı, ters orantılıdır;
kanun ile demokrasi arasındaki bağlantı ters orantılıdır. Bakınız, şu anda
yürürlükte olan kanun sayımız, 12 459 değerli arkadaşlar... Mezara gömdüğümüz
kanun sayısı, 4 460... Hukuk devleti kriterleri bakımından felaketin, afetin
çan sesleridir; bundan sonuç çıkarmamız lazım. Felsefenin en önemli kollarından
birisi, göstergebilimdir; istatistiği siz rakam olarak değerlendirir, onun ilmî
sesine ulaşamazsanız, çözüme ulaşamazsınız. Türkiye'nin ihtiyacı ne: Türkiye'nin ihtiyacı,
kanunları sadeleştirme yoluyla, hukuk kurmak ve kod kanunlar çıkarmaktır.
Bakın, RTÜK, Basın Kanunu... Olmaz bu. Bir iletişim kodu çıkarılmalıdır. Medenî
Kanun, Ceza Kanunu bu tüzükle çıkmaz; doğru. Söyleyeceğim; ama, Türkiye'nin şu
anda ihtiyacı bu. Üç sene içerisinde 14 defa değiştirilen yasama
geleneğimiz var; bir kanun var -merakınızı kamçılıyorum, arayın- üç sene
içerisinde 14 defa değiştirilmiş. Kanunlardaki hızlı değişim, yasama organını
veya yasama organına deklare eden, yasama organına dayatan bürokratik iradenin,
memleket gerçeklerini bilmediğinin açık bir itirafıdır. Çünkü, hukuk kuralı,
dayanıklılığı ölçüsünde de, kriter bakımından anlam kazanır, değer kazanır ve
bugün, bu açıdan, Türk Parlamentosu bir zihniyet reformuna veya anlayış değişikliğine
muhtaçtır. Enver Paşaya söylüyorlardı; Enver Paşa diyordu ki
"kanun ihtiyacı..." "Yok kanun, yap kanun..." Meşrutiyet
zihniyetinin sloganıdır bu. Ben, Anayasa Komisyonunun bir müzakeresinde
"az kanun, artır kanun" demiştim; bundan bu şey çıkmaz; önemli olan,
doğru kanunu yapabilmektir. Başka bir şeyimiz ne: Şimdi, bizim öne aldığımız, hız
olduğu için -halbuki, hız, aynı zamanda kuralın da en büyük afetidir- süreçleri
işletmiyoruz. Komisyon süreçleri, işte, İçtüzüğün falanca maddesinde yazılmış,
öyle kalıcı, statik süreçler değildir. Süreç, nedir; süreçten amaç, ondan
önceki dinamiklerin veya süreçlerin hatasını yakalamaktır; amaç odur. Ne yapıyoruz; 1. Komisyonları ihtisas ilkesine göre teşekkül
ettirmiyoruz. Parmak ilkesine göre teşekkül eden komisyonlardan
verim bekleyemeyiz. Ben, bir muhalefet veya iktidar anlayışı içerisinde
yaklaşmıyorum; itibar kaybeden bir yasama organı, parlamento itibarı kriteri
veya ekseni içerisinde meseleye yaklaşıyorum. 2. Havale kurallarına bakmıyoruz. Hangisinde daha fazla
eğilim gücümüz varsa, kuvvetimiz varsa, ona gönderiyoruz. 3. Komisyonlar -maşallah, her şeyi hepsinden iyi
biliyor- iki üç bürokratı çağırıyor,
bilgileniyor, oyluyor, bitiriyor. Uzman çağırmıyoruz. İçtüzükte var; profesör
çağıracaksınız, ilimden yararlanacaksınız...
Ne oluyor; o zaman da
mükemmel yasa çıkmıyor değerli
arkadaşlar. Yasama tekniğine aykırı davranıyoruz; bir maddeyle, iki madde
düzenliyoruz; dünyanın hiçbir yerinde yok. Ben, bir oy veriyorum, iki maddeye
veriyorum; yok arkadaşlar, oy tecezzi etmez. Bu parlamentoda bu bilinçsizliğin
dahi kural haline gelmesi, büyük bir patolojidir, büyük bir sakatlıktır,
mükemmeli yakalayamayız. Eleştirebiliriz, kanatabiliriz "siz iktidar
çoğunluğu, hukuku çiğniyorsunuz"diyebi-liriz size; siz bize şunu
diyebilirsiniz; ama, bu karşılıklı ataşmadan veya atışmadan hiçbir zaman için
doğru bulunmaz ve kör dövüş veya kör gözlü bir dövüş olur. Değerli arkadaşlar, ne yapıyoruz; İçtüzük yapıyoruz.
Bir ihtiyaç var mıydı; elbette ki bazı maddeler bakımından ihtiyaç vardı; ama,
yapılan şey, hiçbir zaman reform niteliğinde bir şey değil. Gerçekten reform mu
yapmak istiyoruz; iki şey yapmalıyız değerli arkadaşlar. Parlamento hukukunda
reform mu yapmak istiyoruz; iki şey yapmalıyız: 1. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, milletin
anayasasıdır; toplumla devlet arasındaki sözleşmeyi deklare eden, karara
bağlayan ortak metindir. Orada İçtüzük hükümlerinin belki tarihî nedenlerle yer
alması doğru varsayılabilir; ama, bugün, İçtüzük hükümlerine boğulmuş bir
Anayasayı, içtüzüklü anayasa olmaktan çıkarmalıyız. Ondan sonra ne yapacağız; ondan sonra, süreçlerin
görevlerini değiştireceğiz. Ne yapıyoruz; Genel Kurulda müzakere ediyoruz. 250
maddeli bir kanunu müzakere ediyoruz; madde müzakeresi yapıyoruz, maddenin
konusu dışına çıkmayı marifet zannediyoruz; çünkü, madde üzerinde teknik bilgi
noksanlığını retorikle tamamlıyoruz. Bu, millet için yasama görevi değil. O
zaman ne yapacağız; misyonu değiştireceğiz, süreç misyonunu, süreç görevini.
Komisyonları -mikrokozmos diyoruz zaten- küçük parlamento haline getireceğiz ve
orayı uzmanlık esasına göre tesis ettireceğiz, oraya aleniyet kazandıracağız ve
bütün yasaların, tekliflerin, tasarıların mutfağı o olacak ve orada mesele
bitirilecek. Aşağıda, siyasî müzakereyi yapacağız, milletin önünde siyaseti
tartışacağız, getirdiğiniz kanunun ratiolegis'ini, siyasî ruha, siyasî
ihtiyaçlara cevap verip vermediğini tartışacağız, memleket sorunlarını
tartışacağız ve bu çok önemli; temel reform budur zaten. Yoksa, hükümlerle
reform yapmak mümkün değil. Değerli arkadaşlar, bu içtüzük teklifi, mükemmeli ifade
etmekten, ifade ettiğim temel nedenlerden dolayı uzaktır, çoğu maddeleri;
Anayasa Komisyonunun uzun tartışmalarından sonra oluşmuş ortak metindir,
geneline katılıyoruz; fakat, değerli arkadaşlar, iki hüküm getiriyorsunuz ki
-maddesinde konuşacağım, derin derin, geniş geniş konuşacağım- bunlardan
birisi, şu kutsal çatıya anahtar vurma anlamındadır, şu kutsal çatıyı kilitleme
anlamındadır. Bakın, biz, sivil kurallarla bu Parlamentoyu kapatır ve
muhalefeti yok sayarsak, evvela, kendi varlığımızı, kendi üzerinde yürüdüğümüz
sahayı biz dinamitlemiş oluruz. Bilinçle konuşacağım, dünya emsalleriyle konuşacağım,
geniş geniş konuşacağım, 91 inci maddenin, bu İçtüzük teklifinde, bu komisyon
metninde yer alması ve şu Parlamento Genel Kurulunda müzakere edilmesi,
kelimenin en basit, en hafif, tahkiri tazammun etmeyen üslubuyla, dört başı
mamur bir ayıptan ibarettir. Doğrudur, temel kanunları bir başka şekilde
çıkaramayız; ama, temel kanunları çıkarmak için 91 inci maddenin mevcut şekli
yetmektedir ve onu, zamanında konuşacağım. Değerli arkadaşlar, Parlamentonun sesini kısaltacak,
hızı artıracak yapılaşmalardan daima sakınmak lazım; çünkü, obstrüksiyonlar,
engellemeler, sadece zaman kaybeden süreçler değil, aynı zamanda kurala kalite
kazandıran, kuralda göremediğiniz pasları ve noksanlıkları ortaya koyan
süreçlerdir, önemlidir ve bugün getirdiğimiz hızlandırıcı önlemlere o
nedenlerle katılmıyoruz. Bir içtüzük uzmanı olarak ifade edeyim ki, bunun
dışında getirdiğimiz iki temel yapı var değerli arkadaşlar, kategorik bir
şekilde sınıflandırırsak: 1- Yasama refleksini artıracak bir düzenleme getirildi.
Parlamentoya yapılan saldırılar karşısında, Parlamento Başkanına yetki ve görev
veren koruyucu önlemleri harekete geçirecek bir model oluşturuldu. Bu model
oluşturulmasında hukukî sıkıntımız yok değildi; çünkü, parlamento tüzükleri iç
anayasadır; ama, incelemelerimizde o sonuca vardık ki, dışarıyı doğrudan
ilgilendirmeyen; ama, ilgili olabilen ve Parlamentoyu doğrudan ilgilendiren
kuralların sevk edileceği yönünde bir formüle ulaştık, uygulamanın da ve
Anayasa Mahkemesinin de görüşlerinin o noktada olduğunu belirledik ve o
düzenlemeyi bilinçle önünüze getirdik. Bunun dışında, savunacağımız düzenlemeler var değerli
arkadaşlar; Parlamentonun kurumsallaşma kapasitesini ve karakterini yükselten
kurallar var. Onlardan birisi, komisyonların görevlerini tarif etme maddesidir.
1876 yılından bu yana bizim İçtüzüğümüzde görevler tarif edilmiyordu; sadece
gerekçede, ima, atıf veya belirleme yoluyla görevler belirtiliyordu, Anayasanın
6 ncı maddesine göre, her organın yetkisinin ve görevinin yazılı kuralda yer
alması gerekirdi ve bugün, bundan sonra, şu İçtüzükten sonra, Parlamento... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın İyimaya, 2 dakika içinde toparlayınız
efendim. Buyurun. AHMET İYİMAYA (Devamla) - Sağ olun... Teşekkür
ediyorum... Bu İçtüzüğe göre, Sayın Başkanın, bundan evvelki, saygı
duyduğum; ama, işlemini her platformda eleştireceğim o memurlar kararnamesini,
Plan ve Bütçe Komisyonuna -Kanunlar Dairesinin yanlış bilgisiyle veya
teamülleri ihlal veya bir yerlerden gelen esintilerle- havalesini, artık, bir
daha yaşayamayacağımız bir yapıya ulaşıyoruz; çünkü, havale maddesinde de,
İçtüzüğün 20 nci maddesindeki kriterler esas alınarak Meclis Başkanı havale
yapacak deniliyor. Yine, gizli oy esası... Gerçekten, ben, kırmızı oyu
attım, beyaz oyu getirdim, bakın yeşil oyu getirdim gibi birtakım kötü
görüntülere, imaj yıpranmalarına yol açmayacak şekilde gizli oy kullanılmasını,
tam gizliliğe getiren bir kurumsal yapıya gidiyoruz. Değerli arkadaşlar, İçtüzük münasebetiyle, en son
olarak bir temennimi iletiyorum. Bakınız: Hukuku kurabilmemiz için, hukukumuzun
evrimini bilmemiz lazımdır; hukukumuzun evrimini bilebilmemiz için, tüm hukuk
kurallarının elimizde olması lazımdır... Kendisi bir Ermenidir, Serkis Karakoç; 15 yıl çalışmış;
40 cildi asıl, 5 cildi hecaî, alfabetik; 5 cildi tarihî, kronolojik; 50 ciltlik
bir hukuk kaynağı; padişahın ilk fermanından tespit edilen. Ki, gitmiş o zaman,
ne fotokopi var ne başka bir şey, kendi kurşun kalemiyle veya o zamanki sabit
kalemle yazmış; korkunç bir emektir. Halen Türk Tarih Kurumu Kütüphanesinde,
tarihçilerin araştırmalarındaki birtakım bilinen kazalara da maruz kalarak
orada yatıyor. Rahmetli Tahir Çağa, bunu, benden istemiş idi bundan 7-8 sene
evvel; parlamenter değildim. Bir dönemde de bir başbakan gi-rişmiş idi;
muvaffak olamadı. Parlamentonun bir alın akı olarak, bu içtüzük değişikliği
münasebetiyle, Meclis Başkanından, o konuyu araştırıp, içtüzüğün oylanmasından
evvel, bunun yayınlanmasını diliyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) AHMET İYİMAYA (Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkan. HAMDİ BAKTIR (Kayseri)- Kurallara uyalım!.. BAŞKAN- Efendim, 2 dakika süre uzattım; tamamlayınız. AHMET İYİMAYA (Devamla)- İçtüzüğün noksan taraflarının,
Parlamentoya, neredeyse, anahtar değil, kilit vuracak taraflarının düzeltilerek
kabul edilmesini temenni ediyor ve milletimiz ve Meclisimiz için hayırlı olmasını
diliyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Demokratik Sol Parti Grubu adına, Hatay
Milletvekili Namık Kemal Atahan; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika Sayın Atahan. DSP GRUBU ADINA NAMIK KEMAL ATAHAN (Hatay)- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz içtüzük değişikliğiyle
ilgili teklif hakkında, Partim, Demokratik Sol Parti adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, Anayasa Komisyonunca, söz konusu
tekliflerin ve Komisyonun verdiği yetkiyle, İçtüzüğün tamamının gözden
geçirilmesi amacıyla kurulan Alt Komisyonun Başkanlığını yapmış bir
arkadaşınızım. Alt Komisyon aşamasında, her siyasî parti grubundan birer üye
arkadaşımızla birlikte oldukça uzun bir çalışma dönemi yaşadık. Amacımız,
güncel sorunları aşmaktan öte, gerçekten, Meclisin önünü açacağını
düşündüğümüz, yararlı olacağına inandığımız konularda, mümkün olduğunca anlaşma
içinde sonuca ulaşmak olmuştur. Huzurunuzda, Alt Komisyon üyesi arkadaşlarımdan
Milliyetçi Hareket Partisinden Sayın Sadık Yakut, Anavatan Partisinden Sayın
Sühan Özkan, Fazilet Partisinden Sayın Mehmet Ali Şahin ve biraz evvel
heyecanlı konuşan... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın)- Heyecanlı değil, dolu
konuşan!... NAMIK KEMAL ATAHAN (Devamla)- ... Doğru Yol Partisinden
değerli arkadaşımız Ahmet İyimaya'ya bir kere daha teşekkür ediyorum. Parlamentomuzun hızlı çalışması, elbette, istenilen bir
husustur. Önemli olan, kaliteli üretim yapılmasıdır. Üzerinde çalıştığımız
bütün tekliflerin gerekçelerinde yer aldığı üzere, Meclisimizin hızlı ve
verimli çalışmasının yanı sıra, bu gerçeği de, çalışmalarımızda göz önünde
tutmaya çalıştık. İçtüzükler, Meclislerin çalışmalarında uyacakları kuralları
içeren belgelerdir. Bir başka deyişle, bu belgede yer alan hükümler, Anayasada
yer alan temel hükümlere uygun olmak durumundadır. İçtüzük, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin anayasası gibidir. Komisyonda önümüze gelen tekliflerin
çoğunda Anayasaya aykırılıklar söz konusuydu. İçtüzüğü değiştirirken, Anayasanın
ilgili maddelerini sürekli göz önünde tuttuk. Anayasada yer alan bazı maddeler
değişmediği sürece İçtüzükte değişiklik yapılamayacağı sizlerin de
malumlarıdır. İçtüzük değişikliği çalışmamızda korumaya çalıştığımız
bir diğer husus, iktidar-muhalefet dengesi olmuştur. Her iki kesimi koruyucu,
amacından sapmasını önleyici tedbirleri getirmeye çalıştık. Meclisimizin gündeminde önemli yapısal ve temel kanun
tasarıları durmaktadır. Bunların kanunlaşmasında İçtüzük değişikliği önemli bir
işlev görecektir. Sizler de kabul edersiniz ki, kuralların çıkarılması kadar,
uygulanması da önemlidir. Önemli olan kanunların hayata geçirilmesidir. Bu
gerçek, İçtüzük için de geçerlidir. Gerçekten ihtiyaçlara cevap verebilecek,
bugün olduğu kadar gelecekte de işlevselliğini sürdürecek bir İçtüzük hepimizin
hedefidir. Parlamentoda geçekleştirilecek her ileriye dönük değişiklik, diğer
kurumlara da yansıyacaktır. Teknolojide, sanatta, kültürde, siyasette, kısaca,
her alanda yaşanan dinamizme ayak uydurma zorunluluğumuz ortadadır. Bu noktada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim
işlevinin de önemini belirtmek gereklidir. Bu değişiklikte, denetim işlevini,
amacını korumak suretiyle, hızlandırmaya çalıştık. Görüşmekte olduğumuz değişiklikler metninde yer alan
bazı konulara müsaadenizle girmek istiyorum. Bu değişiklikte, iki yeni kurul
oluşturulması öngörülüyor. Bunlardan birincisi, Bilgi ve Teknoloji Kurulu.
İçinde bulunduğumuz çağ, bilgi ve teknoloji çağı. Bu konuda hızlı bir değişim
ve ilerleme yaşıyoruz. Bu kurulun etkin çalışmalar yapacağı ve ihtisas
komisyonlarına yardımcı olacağı düşünülmüştür. Diğer kurul ise, Kadın-Erkek
Eşitliğini İzleme Kuruludur. Bu kurul, kadın-erkek eşitliğini her alanda
sağlamak ve gerektiğinde kurallaşmaya yönelik öneriler hazırlamak üzere oluşturulmaktadır. Bunun yanında, komisyonların adları yanı sıra,
görevlerinin de İçtüzükte yer alması esası geti-rilmiştir. Bunun amacı, havale
konusunda kriterleri tespit etmek ve ortaya çıkabilecek tartışmaları en aza
indirmektir. Bu değişiklikle, İçtüzükte yer alan belirsiz süreler belirli hale
getirilmiştir. Gereksiz yere uzun olan bazı süreler kısaltılmıştır. Komisyonlar
ve Genel Kurulda, başkan, başkanvekili ve sözcünün yanı sıra, kâtibe de temsil
ve başkanlık yetkisi tanınmıştır; kâtip de komisyon başkanlık divanı içerisinde
görev yapmaktadır. Anayasa ve içtüzük değişikliği, yasama dokunulmazlığı,
Meclis soruşturması ve seçim kararı alınmasında, hükümetin temsilinin
aranmaması esası getirilmiştir. Bu konular, sadece Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yetkisindedir. Mevcut İçtüzüğün 56 ncı maddesine eklenen bir ilaveyle,
milletvekillerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarında başlarının açık
olacağı hükmü getirilmiştir. Bu, uygulamanın hukuksal çerçeveye oturtulmasından
ibarettir. Bir yasama döneminde sonuçlandırılamamış Meclis
soruşturması ve Cumhurbaşkanınca tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisine geri gönderilen kanunlar, hükümsüz sayılan işler arasına alınmıştır. Temel kanunların görüşülmesiyle ilgili esaslar yeniden
tespit edilmiştir. Özellikle, bu değişiklik, gündemimizde bulunan yeniden
yapılanma ve temel kanunların geleceği bakımından önem taşımaktadır. 87 nci maddede, değişiklik önergeleriyle ilgili bazı
kısıtlamalar getirilmiştir. Bu kısıtlamalar, gereksiz zaman kayıplarının önüne
geçilmesi amacı taşımaktadır. Genel görüşme teke indirilmektedir. Karma
komisyon çalışmalarının hızlandırılmasına yönelik düzenlemeler öngörülmüştür. Ayrıca, elektronik oylama sisteminin İçtüzüğe
aktarılması da söz konusudur. Çalışma saatleri yeniden düzenlenerek salı, çarşamba ve
perşembe olan toplantı günlerinde toplantı saati 15.00'ten 14.00'e çekilmiştir.
Bu şekilde ayda 12 saat fazla çalışılacaktır. Birden fazla imzalı önergelerde -biraz sonra maddelere
geçildiği zaman, belki de en çok tartışması, önergelerle değiştirilmesi istenen
bu madde olacaktır- ilk 5 imzanın okunması yeniliği getirilmiştir. Biz, bunu,
bir yenilik olarak görüyoruz. Şu kısa birbuçuk senelik parlamenterlik hayatımızda
bile, 80-100 imzalı önergelerde, 80 ismin okunmasıyla, biz, geçen sene, 1999
yılında bu Mecliste saatler geçirdik. Şimdi, bu değişiklik gerçekleşirse,
baştan ilk 5 imza okunarak yetinilecektir. Ayrıca, her fıkra için önerge verme hakkı kaldırılmış,
her madde için 5'ten fazla önerge ve-rilmeyeceği şekline dönüştürülmüş; kâtip
üyelerin de evrak okuması kaldırılarak, bu, görevlilere bırakılmıştır. Sayın milletvekilleri, önümüzdeki metinde, İçtüzüğün
çeşitli maddelerinde ibare ekleme, çıkarma ya da değiştirmekten ibaret olanlar
tek maddede toplanmıştır. Ayrıca, burada, altkomisyon çalışmaları sırasında
önerdiğim; ancak, kabul görmeyen bazı tekliflerimi -ki, bunlar Komisyon
raporunda da vardır-bir kere daha sizlere tekrarlamak istiyorum. Bunlardan birincisi, milletvekili seçilme yeterliliğini
hükmen; yani, mahkeme kararıyla kaybedenlerin, parasal hakları saklı kalmak
kaydıyla, milletvekillerinin yararlandıkları haklardan yararlanma imkânlarının
kaldırılması gereğidir. Biz, bu çalışmayı yaptığımız zaman, bir sene evvel,
benim alt komisyondaki bu önerim -Komisyonda da getirmiştim- karşısında tek
başıma kalmıştım. Milletvekilliklerini hükmen yitirmiş olan eski
milletvekillerinin, daha önce faydalandıkları malî haklar baki kalmak kaydıyla,
eski milletvekillerinin faydalanacağı hakların ortadan kaldırılması şeklindeki
önerimdi. Buna tekrar dikkatinize çekiyorum. Diğeri de, Dilekçe Komisyonu üyelerinin, başka
komisyonlara üye olması yasağının kaldırılmasıdır. Bu Komisyon, iş ve evrak
akışı yönünden oldukça yoğun bir komisyondur. Dolayısıyla, bu Komisyona üye
olan milletvekillerinin, başka komisyonlara yeterince zaman ayırabilmesi mümkün
değildir. Ayrıca, bu çalışmanın Başkanlığa sunulmasından sonra, Anayasa
Komisyonu Başkanlığına sevk edilen ombudsmanlıkla, kamu denetçiliğiyle ilgili
kanun tasarısında, Dilekçe Komisyonuna önemli görevler verilmektedir. Bu
gerekçelerle mevcut kuralın konulması zorunludur ve yeri geldiğinde
düzeltileceğini ummaktayım. Bu değişiklikleri incelediğimiz zaman, öncelikli
amacın, Meclisin verimli, hızlı ve etkin çalışması olduğunu görmekteyiz. Bu da,
mevcut uygulamadan ve bu uygulamanın kamuoyunda uyandırdığı etkiden
kaynaklanmaktadır. Parlamentoyu hızlı çalıştırmak kadar, katılımcı demokrasiyi
ve iktidar - muhalefet dengesini korumak da önemlidir. Şüphesiz, bu değişiklik
yeterli değildir; ancak, önemli bazı konularda köklü değişiklikler, başta da
söylediğimiz gibi, Anayasa değişikliğini gerektirmektedir. Bu değişikliği
sonuçlandırmakla işimiz bitmiyor, uygulamayı hep birlikte göreceğiz; ortaya
düzeltilmesi gereken ya da eksikliği duyulan hususlar çıktığında, bunları
tespit etmeliyiz. Önümüzü açacağını ya da çalışmalarımızı daha olumlu noktalara
götüreceğini düşündüğümüz hususları hep birlikte tartışmalıyız. Böylesi bir ön
çalışma ve birikim, önümüzdeki çalışmalarımızda işimizi daha da
kolaylaştıracaktır. Değerli milletvekilleri, amacımız, Meclisimizi, her
bakımdan çağdaş, dünya standartlarına uygun, demokrasi ve katılımı her yönüyle
bünyesinde barındıran bir dinamizm içinde çalıştırabilmektir. Şimdi, metin dışına çıkarak, demin bütünü hakkında
konuşma yapan ve alt komisyonda birlikte çalıştığımız milletvekili
arkadaşımızın "Parlamentonun kapısına kilit vurulacak" dediği
maddeyi, 91 inci maddeyi size açıklamak istiyorum. O maddede getirilmek istenen
çoğunluk, Anayasayı değiştirecek kadar güçlü sayıdaki bir çoğunluktur, mevsuf
çoğunluktur. Onun için, Parlamentonun kapısına kilit vurulacağı varsayımı doğru
değildir, yanlıştır. 3/5'le biz Anayasayı bile değiştirme gücüne sahipsek, bazı
kanunların da öne alınmasında etkili olacak sayıdır o. Değerli milletvekilleri,
o sayı bugün vardır, yarın ne olacağı belli değildir. Muhatabımız arkadaşı
gayet iyi dinledim; ama, kendisi beni dinlemeden çıktı. Yine, kendisine
teşekkür ediyorum. Bu vesileyle, hepinizi, tekrar saygılarımla selamlar,
bu değişikliğin hayırlı ve uğurlu olmasını dilerim. (DSP, MHP ve ANAP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Atahan. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Kilis
Milletvekili Mehmet Nacar. Sayın Nacar yok mu efendim?.. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkanım, sanırım,
arkadaşımızın bir mazereti var. Saat 18.00'de toplanmak üzere ara verelim, müsaadenizle, o zaman konuşsun. BAŞKAN - Çalışma süremizin sonuna yaklaştık. Bir
konuşmacı için yeterli süre yok. O nedenle, saat 18.00'de toplanmak üzere, birleşime ara
veriyorum. Kapanma Saati : 15.49 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati:
18.00 BAŞKAN:
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER:
Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 23 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 527 sıra sayılı, İçtüzük değişikliğiyle ilgili teklifin
tümü üzerinde, Anavatan Partisi, Fazilet Partisi, Doğru Yol Partisi ve
Demokratik Sol Parti Gruplarının sözcüleri görüşlerini belirtmişlerdi. Şimdi, görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 3.- İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan
Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310,
2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve temsilci yerlerini aldılar. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, oturumu
açıyorsunuz; ancak, toplantı yetersayısı yok. BAŞKAN - Böyle bir uygulama yok Sayın Malkoç. Her şeye
muhalif olmak zorunda değilsiniz; İçtüzüğü de takip ediniz... ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Oturumu açıyorsunuz, toplantı
yetersayısı yok. BAŞKAN - Sayın Malkoç, bakınız, biz birleşimi
yoklamayla açtık; toplantı yetersayısını bul-duk ve görüşmeler devam ediyor.
Oturum açıyorum, birleşim açmıyorum ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Olsun efendim. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, tabiî,
açılışta toplantı yetersayısı aranır. BAŞKAN - Sayın Malkoç, İçtüzüğü bilmeniz gerekir,
hukukçusunuz... ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Biliyorum efendim. BAŞKAN - Biliyorsanız bunu konuşmamanız lazım, bunu
söylememeniz lazım. Sizin gibi bir hukukçuya bu ifadeler pek şık düşmüyor, onu
belirteyim. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Ama, siz de görüyorsunuz
kimse yok, ona rağmen, ne yapacaksınız; mecburen böyle savunma yapacaksınız. BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
görüşlerini bildirmek üzere; buyurun Sayın Köse.(MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; konuşmama başlarken Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bugün Meclisimiz, daha önce
gruplarımızın temsilcileri tarafından ön-görülen ve gerçekten çok irdeleyerek,
uzun süre çalışmalardan sonra, muhalefet partisine mensup üye arkadaşlarımızın
da iştirak ettiği bir İçtüzük değişikliği çalışması yapılmış ve önümüze
gelmiştir. Burada, iki değerli muhalefet sözcüsü, sanki, İçtüzüğü
iktidar partileri değiştiriyor, iktidar partilerinin mensup olduğu
milletvekillerinden müteşekkil komisyon değiştiriyor ve zorla bazı
değişik-likler yapmak suretiyle, muhalefetin şu anda mevcut olan İçtüzükteki
haklarını engelliyor gibi, kamuo-yunu yanıltıcı, maalesef, beyanlarda
bulunmuşlardır. Tabiî, bu beyanları muhakkak surette ifade
edeceklerdir. Kanun çalışmalarında, diğer çalışma-larda olduğu gibi, İçtüzükte
de gerçekten, böyle muhalif olan düşünceleri varsa bunu ifade edeceklerdir;
ancak, topyekûn bir suçlamayla, böyle bir çalışmanın, şu andaki hükümeti teşkil
etmiş olan üç partinin destekleyerek önümüze getirmiş olduğu bir çalışmanın, bu
şekilde engelleyici bir unsur olarak ortaya konulması fevkalade yanlıştır. Bu
İçtüzük çalışmasında, sayın muhalefet milletvekillerimizin katkıları vardır,
komisyonda beraberce bulunmuşlardır ve o çalışmalara iştirak etmişlerdir. Demokraside iktidar muhalefet beraber olmak
durumundadır. Muhalefeti olmayan herhangi bir demokrasinin olması mümkün
değildir; farklı düşüncelerin olması gerekir. Bunu kabul etmeyen bir demokrat
kafanın olması veya böyle bir partinin olması mümkün değildir. O itibarla, hem
Meclisimizin içerisinde hem Meclisin dışında bulunan "legal"
dediğimiz, milletimizin beğenisiyle kurulmuş ve arkasında iradesi olan siyasî
partilerin, Anayasa ve kanunlar çerçevesinde yapmış olduğu çalışmalara ve
ortaya koymuş oldukları düşüncelerine, herkes gibi bizim de saygımız vardır;
ama, bu düşünceleri, azınlığın çoğunluğa tahakkümü ya da çoğunluğun fikrinin
azınlığa tahakkümü olarak kabul etmiyoruz. Demokrasi çok ince bir sanat; bunu
çok iyi değerlendirmemiz lazım. Çoğunluğu tatmin ederken, azınlıkta kalan ya da
-azınlıkta kalan deyince, değişik düşünceler meydana geliyor, özellikle, bugün,
hassasiyet olan Türkiyemizde başka
manalarda değerlendirilebilir, daha az sayıdaki insanlarımızın düşüncesi olarak
ifade etmek istiyorum- sayıdaki insanlarımızın düşüncesini, siyasî hedeflerini,
stratejisini ya da kurmuş oldukları meşru çizgilerdeki siyasî partilerinin
programlarını ortaya koyarken, bunları, muhakkak surette değerlendirmemiz
gerekir. Buna, kimsenin, herhangi bir şekilde muhalif olması mümkün değildir.
Muhalif olduğumuz olay şudur: Bu Yüce Meclis, en fazla zamana ihtiyacı olan
müessesedir; çünkü, ekonominin yönlendirilmesi bu Meclise aittir. Biz, eğer
yasaları çıkarmazsak -ki, çok süratli çıkarmamız gerekiyor- bugün, dünyadaki
değişiklikleri yakalamamız, teknolojideki gelişmeleri, değişmeleri yakalamamız
imkânsız. İnsanımızın ihtiyacı neyi gerektiriyorsa, o ihtiyaçlarına cevap
verebilecek nitelikteki tüm mevzuatımıza, muhakkak surette zamanında
kavuşturmamız gerekiyor. Peki, Meclis, bu zamanı nasıl kazanacaktır, hangi
çerçevede değerlendirecektir? Bunu, makul çizgiler içerisinde, hükümet de dahil
olmak suretiyle, burada, bu zamanı nasıl değerlendiririz? İşte, Anayasa
Komisyonumuzdaki çalışma düşüncesi buradan başlamış ve bu şekilde bir çalışma
yapılarak böyle bir İçtüzük ortaya çıkarılmış; bir miktar da, daha sonra,
beraberce takip edeceğimiz gibi, zaman kısıtlamalarıyla ilgili önergeler
vardır, onları da değerlendireceğiz. Şimdi, siyasî iradenin olmadığı yerde siyasî iktidarın
olması mümkün değildir. Siyasî iktidarın meşruiyeti de, tabiî, vatandaşımızın,
kamuoyunun çoğunlukla benimseyeceği ve vicdanlarda makes bulacağı bir
düşüncenin ortaya çıkarılması veya çalışmanın ortaya çıkması gerekiyor. Bizim
burada yapmış olduğumuz çalışmalar, kamuoyunu tatmin edecektir. Biz, şu anda,
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, kendi çalışmalarımızı düzenliyoruz; yani,
kendi anayasamızı yapıyoruz. Ne kadar süre içerisinde yasaların çıkarılması
gerektiğini, komisyonlarımızın çalışmasını, komisyonlarımızın kuruluş tarzını,
Başkanlık Divanındaki bürokratik yanlışlıklar dolayısıyla, geçtiğimiz, şu
ikinci yasama dönemindeki Başkanlık seçiminde bulunan noksanlıklardan dolayı,
kendisine mahsus bir içtihat ortaya çıkarmak suretiyle, en yaşlı üyemizin
başkanvekili olarak devam etmesinin sağlanması gibi boşluklar da bu arada
doldurulmuştur, bu İçtüzük çalışmalarında. O itibarla, gerek iktidar partileri mensuplarının gerek
muhalefet partilerimizin mensuplarının, önergeler üzerinde, yasa tasarı ve
tekliflerinin geneli üzerindeki ya da maddeleri üzerindeki konuşmaları ve
kanunun, burada, çıkarılmasında gösterilen gayret ve çalışmalarda, süre,
iktidar - muhalefet ayrımı yapılmadan kısıtlanmaktadır; ben, özellikle bunu
dikkatlerinize sunuyorum değerli milletvekilleri. Burada, eğer, iktidar partileri,
İçtüzük değişikliğinde bir taraf olup, iktidara mensup milletvekillerine,
konuşmacılara, süre itibariyle bir farklılık ortaya koymuş olsalardı, o zaman,
bu, gerçekten, demokrasiye de uygun olmazdı, milletin iradesine de bir engel
olurdu; ama, buradaki kısıtlama, topyekûn, partileri temsil eden, grupları
temsil eden veya bağımsız olan her milletveki-limizle ilgili bir zaman
kısıtlamasıdır ve bu, herkes için geçerli olmaktadır. Kaldı ki, daha sonraki
maddelerde de göreceğiz, hükümetin çalışması içerisinde eğer hükümete söz
verilmesi gerekiyorsa, hükümetin de kullanacağı zaman sınırlandırılmaktadır.
Demek ki, adaletli bir çalışma yapılmıştır. Yine, noksanlıklar varsa, bu
noksanlıkların da giderilmesi noktasında gruplar toplanmış, kabul edilebilir
durumlar var ise, 5 grubun temsilcisi bunu kabul etmiş; ama, kabul edilmediği
takdirde de, izin verirseniz, kabul edilebilir noktada milletvekillerimizin
teklifleri geldiği zaman -onların da gerekçeleri anlatılmak suretiyle- makul ve
mantıklı olan meselelerde birleşmemiz gerekir. Bu hususta çok uzun süre çalışılmıştır, iki yıllık bir
süre almıştır. Birçok milletvekilimiz, bu İçtüzüğün değiştirilmesi konusunda
komisyonlarda zaman harcamıştır, bir çalışma, bir gayret sarf edilmiştir.
Şimdi, bunu, böyle, elimizin tersiyle bir tarafa iterek, hiçbir şey yapılmamış
gibi "yalnız muhalefetin sesi kesiliyor, muhalefet engelleniyor"
şekliyle böyle bir tek cümleyle bu meseleye bakarsak, yanlış değerlendiririz.
Buradaki meseleyi çok iyi değerlendirmemiz lazım; yani, İçtüzüğü başından
sonuna kadar okuyarak -50 maddede mutabakat sağlamış olduğumuz hususlar belki
40 maddedir, siz, şimdi, 40 maddede evet diyorsunuz, beraberce bunda mutabıkız-
milletvekillerimizin çalışması, devamı, sağlık durumuyla ilgili meseleler veya
temsil durumundaki bir milletvekilimizin yapması gereken çalışmalarının hangi
şekilde değerlendirileceğini içeren konularda anlaşıyoruz; ama, yasa çıkarma
konusunda bir türlü anlaşamıyoruz. Şimdi, bunu, biraz daha çağdaşlaştırmamız, bir
değişikliğe uğratmamız gerekiyor. Bu düşünceyi de değiştirmemiz lazım. Artık,
geçmişi bir tarafa bırakalım. Yani, geçmişteki muhalefet anlayışıyla, her şeye
"hayır" diyen, her şeyde kavga zemini aramak suretiyle,
insanlarımızın ihti-yacı olan yasaların bir an önce çıkmasının engellenmesi
konularını, burada, süreleri uzatmak suretiyle milletimizin aleyhine vuku
bulacak neticeyi vatandaşlarımız iyi karşılamıyor; bunu, yıllardan beri gördük. İki yıldan bu yana, yani, 18 Nisan seçimlerinden sonra
teşekkül eden Meclisimizdeki çok ve-rimli ve anlamlı çalışmaların, gerçekten,
kamuoyunda müspet algılandığına şahit olduk. Bu müspet karşılamanın en önemli
faktörlerinden bir tanesi, burada, uyumlu ve uzlaşma içerisinde bir çalışma
düzeninin bulunmasıdır. Kavgadan uzak, huzurlu bir ortam içerisinde yasama
çalışmalarının olması, gerçekten, Türk Milleti nezdinde çok büyük bir prestij
kazandırmıştır; bunu, hep beraberce paylaştık. Gerçekten, milletimiz, bundan
fevkalade memnuniyetini ifade etmiştir. Şimdi yapılan bu çalışmayla da, yine, vatandaşımıza,
milletimize ve ülkemize faydalı olmamız için neler yapabiliriz... Şimdi,
Değerli İyimaya, burada, temel kanunlarla ilgili: "İtirazımı peşinen
söylüyorum, daha sonra da gerekçesini söyleyeceğim..." Anlayış, muhalefet
anlayışıdır. Ben şimdiden söylüyorum; Sayın İyimaya'nın, 91 inci madde geldiği
zaman burada ne şekilde konuşacağını ve ne şekilde yorumlayacağını şimdiden
tahmin ediyorum. Şimdi, eğer, siz, temel kanunun buradan çıkmasına engel olacak
şekliyle meseleyi düşünürseniz, tabiî, yorumunuzu ona göre yaparsınız... AHMET İYİMAYA (Amasya) - Temel kanunlar yapılsın,
çıksın... İSMAİL KÖSE (Devamla) - ...ama, temel kanunun,
gerçekten, ülkenin menfaatı olduğunu, 1 000 küsur madde üzerinde, onbeş yirmi
yıldan bu yana yasama meclislerimizde çalışıldığını, uzmanlar tarafından
hazırlandığını; ki, ikimizin de hocası olan çok değerli insanların da iştirak
etmiş olduğu, uzmanların, ilim adamlarının ortaya çıkarmış olduğu bir kanunu,
siz, burada, hâlâ, muhalefet anlayışıyla "efendim, bunu temel kanun olarak
nitelendiremeyiz, şu sebeplerden dolayı ben şu yorumu getiriyorum veya işte
şuradaki hukukî düşünce bu şekilde değerlendirilir..." Artık, teori çok
gerilerde kaldı. Tamam, ilimden istifade edelim; ama, ilmi tatbikata monte
edelim; yani, bugün pratiğe geçirelim. Eğer, siz, ilmi, hâlâ, felsefik bir
düşünce olarak, ideal olarak muhafaza ederseniz, bugün, Türkiye'nin içerisinde
bulunmuş olduğu ve çok süratli bir şekilde yasa olarak yapılması gereken
hususları önüne götürmemiz gereken Yüce Milletimize bu hizmeti zamanında
kavuşturamayız. İdeallerimiz olabilir. Şimdi, yine, hukukta, malumunuz,
ideal olan ile uygulama, yapmış olduğumuz tatbikat arasında çok büyük
farklılıklar var. Yani, hukuk felsefesinde, insanlarımızın mutluluğuna dönük ya
da mutlu olabilmesi için yapacağımız bütün hukukî normları da koysak,
uygulayıcının elinde bazı noksanlıkların olduğunu gördüğümüz anda
insanlarımızın mutsuzluğuna şahit oluyoruz. Demek ki, mühim olan, ideallerin ve
teoride düşünenlerin ve kitaplarda yazılı olanların değil, tatbikatta insanlara
ne dereceye kadar uygulanmış ve insanlarımızı tatmin etmiş, onların moral
değerlerini rahatlatmış veya maddî, ekonomik meselelerini halletmiş gibi
konulara baktığımızda, hem onun manevî yönüne hitap etmesiyle rahatlatıcı bir
fonksiyonu var mıdır veya ekonomik yönüyle, malî yönüyle onu rahatlatıcı bir
imkân vermiş miyiz; bütün mesele budur. Karşımızdaki muhatabımız insandır; bu
insanı tatmin edecek ve mutlu edecek ve o insana kavuşabileceğimiz hukukî
kriterleri ve ona lazım olan, işte, hukuku ortaya koymamız gerekiyor. Bugün, İçtüzükle bizim maksadımız... Yalnız başımıza,
elbette ki, bu meseleyi yapmamız mümkün değildir. Beş grup mensubu milletvekili
arkadaşlarımızın düşüncelerinden, tartışmalarından meydana gelmiş bir tüzük
tasarısı önümüze gelmiştir; bunun üzerinde tartışacağız. İdeallerimiz farklı
olabilir, düşüncelerimiz, hedeflerimiz farklı olabilir; ama, bunu da ortaya
koyarken, top-yekûn, bu yanlıştır; topyekûn, bu, bir iktidarın muhalefete
getirmiş olduğu bir tuzaktır şekliyle nitelememiz biraz haksızlık olur. Sayın
Hatiboğlu'nu da dinledim ve çok feveran edercesine, büyük bir heyecan
duyarcasına, şiirlerle de takviye edercesine, içerisinde bulunmuş olduğu o
hissiyatını fevkalade iyi izledim ve az kalsın konsantrasyonumu da tamamlayarak,
Sayın Hatiboğlu, sanki, hakikaten, burada bir yanlışlık mı yaptık diye İçtüzüğe
baktım; bir yanlışlık yapmadığımız kanaatine vardım... (MHP sıralarından
alkışlar, FP sıralarından alkışlar[!]) YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bravo! İSMAİL KÖSE (Devamla) - Evet. Çünkü, burada
yapmadığımızı şuradan anlıyorum: Muhalefetten ne kadar fazla ses tonu
yükselirse, biliniz ki iktidar doğru iş yapıyor. Biliniz ki, iktidar partisinin
mensupları doğru iş yapıyor. (MHP sıralarından alkışlar, FP ve DYP sıralarından
alkışlar[!]) YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bu mantığın alnından öpülür! TURHAN GÜVEN (İçel) - Sizden de daha fazla ses tonu
geliyor; o zaman hep yanlış yapı-yorsunuz demektir! BAŞKAN - Lütfen... Lütfen... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Çünkü, millet ne kadar fazla
memnun olursa, milletin arzusu istikametinde ne kadar güzel hizmetler
yaparsanız, vatandaşımız bahsetmiş olduğum çizgiler içerisinde, manevî yönüyle,
maddî yönüyle tatmin olmuş olursa, o zaman muhalefet ne yapacaktır; işte,
muhalefet bağıracaktır... SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Vatandaş memnuniyet
içinde(!) İSMAİL KÖSE (Devamla) - Biraz daha ses tonunu
yükselterek vatandaşı, kamuoyunu yanlış bilgilendirmek suretiyle, sanki
"buralarda bir yanlışlık yapılıyor, vatandaş, bu şekliyle
bilgilensin" diyerek... SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Ayıp, ayıp! TURHAN GÜVEN (İçel) - Buna cevap vereceğiz. İSMAİL KÖSE (Devamla) - ...böyle bir atmosfer yaratmaya
çalıştı Sayın Hatiboğlu. Ama, inanıyorum ki, bu Yüce Milletimiz İçtüzüğü filan
çok iyi değerlendirecek; yani, burada, tabiî, bugün, Meclisin meselesini
konuşuyoruz; ama, bu Meclis İçtüzüğü aynı zamanda gelecekteki yasalarımızla
ilgilidir; yani, vatandaşımızın bunu bilmesi gerekiyor. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Vatandaş sizden çok
memnun zaten; gerekmez! İSMAİL KÖSE (Devamla) - Bizim, şimdi, görevimiz...
Acaba dedi Sayın Hatiboğlu... Ben, konuşmalarına saygı duyuyorum; dikkat ederseniz neden böyle
konuştu şeklinde demiyorum; yani, ne kadar sesli konuşursa ben o kadar memnun
oluyorum; çünkü, demek ki, doğru bir iş yapmışız; ben, o frekansı alıyorum. Şimdi, burada vatandaşımızın şunu bilmesi lazım.
İçtüzük doğrudan doğruya vatandaşımızı ilgilendiren bir olaydır.
Milletvekilleriyle, iktidar partilerinin gruplarıyla ilgili bir olay değildir;
he-pimizle ilgilidir. Kendileri de buyurdular "efendim, burada olmazsınız
orada olursunuz; orada olmazsınız burada..." Doğrudur. Yarın genel
seçimlere gidersiniz... NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Hemen gidelim... İSMAİL KÖSE (Devamla) -...Yüce Milletimizin iradesi
nasıl tecelli ederse, ona göre buradaki tevziat yapılır ve herkes oturduğu
koltuğa da razı olur. Zaten onu kabul etmeyen, demokrasiye inanmamış demektir.
Demokrasinin gereği bu. Demokrasi, millet iradesinin neticesine katlanmak ve
ona saygı duymaktır. O itibarla, doğrudan doğruya milletle ilgili olan,
milletimizin menfaatlarıyla ilgili olan bu İçtüzük çalışmasını yapanlara
teşekkür ediyorum. Hakikaten büyük bir emek sarf etmişlerdir, büyük bir gayret
sarf etmişlerdir. Şimdi, komisyonda gözden kaçanlar olabilir; çünkü, orada
20-30 arkadaşımız 40-50 arkadaşımızı çalışıyor; ama, burada 500 arkadaşımız
daha var; yani, 550 milletvekilinin tartışmasından neticelenecek olan hayırlı
sonuçlar da olabilir. Buna da inanıyoruz. İşte, bugün, bunu yapmaya çalışıyoruz
ve diyoruz ki, her ne kadar komisyonlarda tartışılmış da olsa, orada bu
düşünce-ler konulmuş da olsa, sayın muhalefetin temsilcileri orada konuşmuş
dahi olsa, kendi temsilcilerinin bu tüzük değişikliğinde imzaları dahi olsa
-olabilir- burası, Meclis Genel Kuruludur, kürsü masuniyeti de vardır,
konuşmalar da serbesttir, kimsenin de buna müdahale etme imkânı yoktur;
milletimiz muhakkak surette bunu takip edecektir. Netice itibariyle şunu ifade
etmek istiyorum: Muhalefetiyle, iktidarıyla, hükümetiyle -daha sonra göreceğiz
zaten- koymuş olduğumuz ölçülerde, adalet ölçüsüne dikkat etmişizdir, eşit ve
genel... Burada yapılacak olan hizmetlerden hepimiz istifade edeceğiz; yani,
milletimiz istifade edecektir; dolayısıyla, biz de, o mutluluğu yaşayacağız.
Burada yapılan deşikliklerden yarın hepimiz istifade edeceğiz veya bizden
sonrakiler de istifade edecektir. Şimdi, İçtüzükte değişiklik yapılmış... Efendim,
Anayasada da değişiklik oluyor, İçtüzükte de olur, kanunlarda da olur. Demek
ki, günümüz ihtiyaçlarını karşılayamadığına göre, bugün yapmış olduğumuz
düzeltmelerden dolayı yarın tekrar ihtiyaç hâsıl olursa, yeniden değişiklikler
yapılabilir. Bu bakımdan, değişiklik niçin yapıldı; 100 küsur maddesi değişti
-ben o değiştirenleri de tebrik ediyorum- demek ki, bir ihtiyaç meydana gelmiş,
bir ihtiyaç doğmuş ve o ihtiyaçtan dolayı da bu değişiklik... Az önce de arz ettim, bir parti 350 milletvekiliyle tek
başına iktidara gelse, Anayasayı, yasaları tek başına yapabilecek durumda; ama,
homojen bir yapıya sahip bir iktidar, anayasasını, İçtüzüğünü kendi istediği
şekilde, idealinde yapabilir. Bugün, yine, dünyanın yaşadığı, demokrasi
ülkelerinin yaşadığı, yeni bir realiteyi yaşıyor Türkiye. Bir koalisyon
kültürünü, bir koalisyon uzlaşma kültürünü, anlaşarak, millet hizmetinde -bu
riskli olayı omuzlamışız- beraberce götüreceğiz. Bunu neyle tespit etmişiz;
programla. Bu programı uygularken, bu program bizim stratejimiz, hedefimiz. Biz
bunu yaparken, hangi siyasî irade veya bir baskı unsuru gelerek, efendim, siz,
bu programınızı niçin uyguluyorsunuz diye... Ben bunlara şahit olmadım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun, 2 dakika içinde toparlayın. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Sağ olun Sayın Başkanım. Şimdi, efendim "bu Meclisin kapısına kilit
asarlar..." Bu sözleri söylemek yanlıştır, hele, felsefik yönüyle
demokrasi dersi vermeye kalkarak, teorik meseleleri bu kürsüye getirerek,
Türkiye'nin Amasyasındaki elma üreticisinin ihtiyacını halledeceğiz... (MHP
sıralarından alkışlar) O, ne İtalyan ceza hukuku profesörünün veya ilim
adamının ortaya koymuş olduğu teoriden anlar veya anlar da benim vatandaşım,
netice itibariyle uygulaması kendisini tatmin edecekse onu anlar. Yoksa,
burada, meseleyi böyle ajite ederek, egzajere ederek vatandaşımız nezdinde,
tamamen bir muhalefetin sesini kesme veya muhalefetin önünü kesme, ona söz
verme imkânını önleme şekliyle değerlendirmenin yanlış olduğunu ifade etmek
istiyorum. Konuşmamı buna bina ediyorum. Ben diyorum ki, bu eser hepimizin eseri. Bu eser,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin anayasası olacaktır ve hepimiz istifade
edeceğiz. Hiç kimseye zor gelmesin, hak ve hukuk neyse onu ortaya koymamız
lazım. 5 dakika hükümet konuşacaksa, 5 dakika muhalefet konuşacak, 5 dakika da
iktidar konuşacak. Bakın, bir farklılık yok veya başka düzenlemelerde, diyelim
grupların sayısına göre Divan teşekkül edecek, Başkanvekilleri seçilecek. Yani,
buradaki düzenleme, belki istediğimiz manada değil; daha çok maddenin de
içerisine girmesi gerekirken, bu kadar bir maddeyle önümüze gelen bir İçtüzüğü,
bugün için, yine hayırlı bir çalışma olarak buluyoruz ve ülkemize, milletimize,
Meclisimize hayırlı sonuçlar doğuracağına inanıyorum. Bu düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Köse. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Sayın Başkan, hem Amasya'ya
hem şahsıma hem de kamuoyunu yönlendirme gibi, bana ait olmayan bir şeyi bana
izafe yoluyla, İçtüzüğün 69 uncu maddesindeki söz alma hakkım doğmuştur. İki
dakika Sayın Başkanım... BAŞKAN - Amasya elma üreticisini mi kastettiniz
efendim? SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Ahmet İyimaya olarak
söyledi canım; isim verdi... AHMET İYİMAYA (Amasya) - Zabıtlara geçti, bizzat Ahmet
İyimaya'dan bahsetti ve beni, doğru, objektifliği yönlendirici, kamuoyunu
yönlendirici...(DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Çok önemli o... BAŞKAN - Buyurun, yerinizden... AHMET İYİMAYA (Amasya) - Başkanım lütfederse, 69 uncu
maddeye göre, iki dakika... BAŞKAN - Üç dakika içerisinde, yeni bir sataşmaya
sebebiyet vermemek üzere; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1.- Amasya Milletvekili Ahmet
İyimaya'nın, MHP Grubu adına konuşan Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin,
ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfettiği iddiasıyla
konuşması AHMET İYİMAYA (Amasya) - Değerli Başkanım, değerli
arkadaşlar; saygılar sunuyorum. Şahsen, bireysel siyaset anlayışımda yüce millete ait
olan bu kürsüde, isim telaffuz etmek gibi bir nakisanın içerisinde olmadım.
(DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Şu kürsüde, memleketin
meselelerini ve demin, muhalefet-iktidar çoğunluğu ekseninde değil
Parlamentonun itibarî temeli ekseninde konuştum ve 91 inci madde geldiği zaman
-benim bir kehanetim yok, öyle, geleceği görme kabiliyetim de yok; çünkü,
karnımda veya beynimde saklı olan bilme kabiliyetim yok; bilme kabiliyetlerini
nereden alıyorlar bilemiyorum- 91 inci maddenin müzakeresinde, tedvin ettiğimiz
91 inci maddedeki değişiklik metninin, demokrasinin ve Parlamentonun karadeliği
olduğunu, akademik değil, basit bir mantığa indirgeyerek kanıtlayacağım.
Meraklarını saklasınlar, cevap haklarını kullansınlar; ama, kamuoyunu
yönlendirmek gibi değil, bilgilendirmek gibi bir misyonum vardır. Amasya isminin de, tabiî ki, her milletvekili
tarafından telaffuz edilmesi tabiîdir; ama, Amasya'ya, değerli meslektaşımızın,
milletvekilimizin Erzurum'la ilgilenmesinden, en azından, kat kat fazla ilgi
duyduğumu, sorunlarıyla meşgul olduğumu bilmesini isterim. Saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar;
MHP sıralarından "Erzurum'a sataşma var" sesleri, alkışlar) BAŞKAN - Erzurum'a da sataşma yok, Amasya'ya da sataşma
yok. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 3.- İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan
Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307,
2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) (Devam) BAŞKAN - Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır. Şahsı adına, Sayın Lütfü Esengün?.. Sayın Yasin Hatiboğlu?.. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Lütfü Esengün'ün yerine,
şahsı adına, Sayın Şeref Malkoç konuşacaklar efendim. BAŞKAN - Şahsı adına, Sayın Malkoç; buyurun. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü değişikliğiyle ilgili olarak, geneli üzerinde, şahsım adına söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Saat 18.00'de, Sayın Başkanımız Parlamentonun açılışını
yaptığında, iktidar sıralarına şöyle bir baktım; bütün partileri toplasan,
milletvekili sayısı itibariyle, 30 kişi ancak vardı. Ben, daha önceki bir
konuşmamda da ifade ettim; öyle zannnediyorum ki, iktidara mensup olan
arkadaşlar, partilerinin buraya getirdiği tasarılar hakkında, hükümetin
getirdiği tasarılar hakkında eziklik duymaktalar. O açıdan, gelip, takip
etmekte zorlanmaktadırlar. Evet, doğrudur; vergisinden tutun, esnafın canını
alıncaya kadar getirdiğiniz o sıkıntılar, getirdiğiniz o tasarılar, gerçekten,
onlara destek vermekte sizi zorlamaktadır, bunu biz de anlayışla karşılıyoruz. Değerli arkadaşlarım, Parlamentonun şu andaki İçtüzüğü
5 Nisan 1973 tarihinde bu Mecliste görüşülerek kabul edilmiştir; aradan tam 27
yıl geçti. Bu 27 yıl zarfında, değişik vesilelerle İçtüzük değişiklikleri
yapıldı; ancak, en son ve en kapsamlı değişiklik, bundan 4 yıl önce yapıldı. 4
yıl önce yapılan değişiklikte, temelli değişiklik veya noktasına, virgülüne
dokunmak şekliyle de olsa, 140'ın üzerinde maddesi değiştirildi. Yani, İçtüzüğün
çok büyük bir kısmı değiştirildi. Şimdi, 21 inci Dönemdeyiz, aradan 4 yıl geçmiş;
çoğunluğu iktidar partilerine mensup arkadaşların ve geçmişte, iktidar
partilerinin grup başkanvekilliğini yapmış olan arkadaşların hazırladığı bir
metin önümüze geldi. Anayasa Komisyonunda bunu görüşürken, bir sayın grup
sözcüsünün ifade ettiği gibi, öyle, uzlaşmayla falan geçmedi komisyondan metin.
Çok uzun tartışmalar oldu, hatta, bazı oylamalar, milletvekillerinin vicdanına
göre yapıldıktan sonra, ara verilince, genel başkanlarının baskılarıyla oylar
da değişti, bunu da biliyoruz. O açıdan, hiç kimsenin, buraya gelip de, hep
birlikte bunu yaptık demeye hakkı yok. Değerli arkadaşlarım, 1996 yılında yapılan İçtüzük
değişikliğindeki yanlışlıklar, aynıyla burada da görülmektedir. İktidar
partileri, çoğunluklarına güvenerek, Mecliste bulunan 350 milletvekiline
güvenerek, muhalefetin görüşüne yeterince değer vermemişlerdir. Neticede, kabul
edenler, kabul etmeyenler denilmiş, Anayasa Komisyonundan böyle geçmiştir; ama,
açık olan bir şey var. Önemli olan içtüzükleri değiştirmek değildir, önemli
olan onları uygulayacak olan kafaları değiştirmektir, o kafaları demokratik
kafa yapmaktır, özgürlükçü kafa yapmaktır. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)
Yoksa, üçüncü dünya ülkelerinin çoğunda da içtüzük değişiklikleri yapılıyor,
hem de devlet başkanlarının arzuları doğrultusunda. Tartışma da olmuyor, kabul
edenler, etmeyenler deniliyor, geçiliyor. Şimdi, burada, şu teklifte, kâtip üyeye komisyonda
temsil hakkı verilsin mi, verilmesin mi? Verilse ne olur, verilmese ne
olur..Genel başkanların sözü geçtikten sonra, kâtip üye temsil edilse ne olur,
edilmese ne olur... Veyahut da, seçimden sonra, Yüksek Seçim Kurulunun
kararları ilan edildikten sonra, üç gün içinde mi toplansın Parlamento, beş gün
içinde mi? Saat 15.00'te mi toplansın, 13.00'te mi toplansın? Değerli arkadaşlarım, bunlar basit işlerdir, bunlar
şeklî işlerdir; ama, önemli olan, iktidar partilerine mensup olan arkadaşların
getirdiği bu teklifte, Anayasa Komisyonunda onların oylarıyla geçen bu
teklifte, dünyanın gidişatına uygun bir değişiklik var mı, yok mu? Dünyadaki
demokratik eğilimlere uygun değişiklikler var mı, yok mu? Bu İçtüzüğün
dayandığı temel felsefe nedir? Buna bakmak gerekir. Buna baktığımızda
kısıtlayıcı, yasaklayıcı, muhalefetin sesini kesici,,,, cumhuriyet tarihi
boyunca konulmamış olan bir yasağı ilk defa koyan bir tüzüktür bu. Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Türkçemizde çok
güzel atasözlerimiz var, bunlardan bir tanesi de "kırk defa ölç, bir defa
biç." Ama, bu Tüzüğün çok önemli ve kritik bazı maddeleri incelendiğinde,
iktidar partilerine mensup arkadaşlarımızın, bırakın kırk defa ölçüp, bir defa
biçmeyi, yüz defa biçip, bir defa bile ölçmediklerini gördük. Bu metnin özellikle belli maddeleri incelendiğinde
açıkça görülen bir şey var. Bu teklifte millet iradesi yok, milletvekilinin
iradesi de hiçe sayılmaktadır. İktidar, bu İçtüzükte ne yapmak istemekte? Tabiî,
vaktimiz sınırlı olduğu için üzerinde çok teferruatlı duramayacağım; ancak,
gerekçesi şu: Hızlı çalışmak... Hızlı çalışmak adı altında, muhalefetin sesini
kısmaya, hatta muhalefetin sesini kesmeye çalışmaktadırlar. Değerli sözcülerden
bir tanesi ifade ettiler, demokrasinin en önemli özelliği, muhalefetin
varlığıdır; ama, siz, İçtüzük hükümleriyle, parmak sayısıyla muhalefetin sesini
kısmaya çalışırsanız, muhalefeti sindirmeye çalışırsanız, onun adı demokrasi
olmaz; demokrasi denilse bile, olsa olsa, Doğu Almanya Cumhuriyetindeki
demokrasiye benzer veya eski Çekoslovakya Cumhuriyetindeki demokrasiye benzer.
Bu İçtüzükte, özellikle altı yedi maddede getirilmek istenilen budur. Değerli arkadaşlarım, demokrasimizin elli türlü defosu
vardır; ama, iktidar partilerine mensup arkadaşların getirdiği bu İçtüzük
teklifiyle beraber, demokrasimiz arkadan hançerlenmiş olacaktır. Öyle
anlaşılıyor ki, iktidar partilerinin 350 kişilik çoğunluğu olduğu için,
muhalefetin sesine tahammülleri yok; ama, biz bir şey daha gördük bu Mecliste,
21 inci Dönemde, iktidar partilerinin, kendi milletvekillerinin konuşmalarına
bile tahammülleri yok. Çoğu metinler, çoğu teklifler, tasarılar görüşülürken
burada, iktidar partilerine mensup olan arkadaşlarımız konuşmak istediklerinde,
grup başkanvekillerinin işaretleriyle bu konuşmalardan vazgeçmektedirler.
Doğru, kendi partisinin milletvekilinin konuşmasına tahammülü olmayan iktidar
partilerinin, muhalefete tahammül etmeleri de zaten mümkün değil, biz bunu da
beklemiyoruz. (FP sıralarından alkışlar) Aslına bakarsanız, bu iktidar partileri, DSP'siyle,
ANAP'ıyla, MHP'siyle, sadece muhalefete değil,memura da tahammül edemiyorlar;
bunlar, işçiye de tahammül edemiyorlar, bunlar köylüye de tahammül edemiyorlar;
bunlar, esnafa da tahammül edemiyorlar; velhasıl, bu 57 nci hükümet, millete
tahammül edemiyor. Açık olan bir şey var ki -inşallah, bunu hep birlikte
göreceğiz- bu hükümetin de millete tahammül edememesi normaldir; çünkü, millet
için yaptığı bir şey yok; ama, milletin de bu hükümete tahammülü kalmadı. Yarın, inşallah, Kızılay Meydanını göreceğiz; binlerce,
onbinlerce, belki yüzbinlerce kamu işçisi, orada bağıracak. SALİH DAYIOĞLU (İzmir) - Siz mi organize ediyorsunuz? ŞEREF MALKOÇ (Devamla)- Sayın sözcü, buradan
"Yasin Hatiboğlu'nun haykırışını anlayamadım" diyor. Anlayamazsın
tabiî; o, memurun sesidir; o, köylünün sesidir; o, işçinin sesidir; sizin,
zaten, kulaklarınız tıkanmış bu millete... (FP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Değerli arkadaşlarım, hızlı ve verimli
çalışılacakmış... Siz, hızlı çalışsanız ne olur, çalışmasanız ne olur;
neticede, Anayasayı çiğnedikten sonra, neticede İçtüzüğü hiçe saydıktan sonra,
bir önemi yok ki..! Değerli arkadaşlarım, bakın, bir af kanunu çıkardınız;
bu kürsüden defalarca söyledik "yapmayın" dedik. Çıkardığınız af
kanunundan birisi, Sayın Cumhurbaşkanından, diğer çıkardığınız af kanunu ise Anayasa
Mahkemesinden döndü; hızlı çalışsanız ne olur... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız... ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Diğer sözcülere 2'şer dakika
verdiniz. BAŞKAN - Efendim, onlar grup adına olan konuşmalardı,
siz 1 dakikada toparlayınız. ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Peki Sayın Başkanım. Değerli arkadaşlarım, hızlı çalışsanız, yine vatandaşın
anasını ağlatacak olan Hayat Standardı Vergisinden daha beter vergi
getireceksiniz. Sözcülerden birisi "bunda çok güzel şeyler
var" dedi. Buradan o sözcüye sesleniyorum; değerli arkadaşlarım,
cumhuriyet tarihinin 77 yılı boyunca, İçtüzüklerde, bu Parlamentodan çıkan
kanunlarda getirilmemiş olan başörtüsü yasağını, bu İçtüzük değişikliği
getiriyor; bu mu iyidir, bunu mu içinize sindiriyorsunuz?! MHP'li arkadaşlar, seçim beyannamenizi okudum, seçim
nutuklarınızı tekrar okudum, hiçbirinde "Meclise gidince başörtüsünü
yasaklayacağız, bununla ilgili kanun çıkaracağız" demediniz,
"başörtüsünü çözeceğiz" dediniz. Şimdi, gelmişsiniz buraya,
başörtüsünü yasaklayan kanun çıkarıyorsunuz. Bunu vicdanınıza sığdırabiliyor
musunuz? Benim gönlüm arzu ederdi ki, burada konuşan MHP'nin sözcüsü "bu
metinde başörtüsünü yasaklayan hüküm var, bunu kaldıracağız" diyebilseydi
keşke. (FP sıralarından alkışlar) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Bu konuda kalan görüşlerimi
maddeler üzerinde açıklayacağım, şimdilik hepinize saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Malkoç. Sayın Bülent Arınç, buyurun. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika Sayın Arınç. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlı-yorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün bazı
maddelerinin değiştirilmesi konusunda teklif var, bu teklifin tümü üzerinde
şahsım adına konuşmak için söz aldım. Şüphesiz, bu konuda arkadaşlarımız önemli şeyler
söylediler; 51 madde var; bunların üzerinde de tek tek konuşulacaktır.
Bildiğiniz gibi, içtüzükler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, yasama ve
denetleme fonksiyonlarını yaparken, çalışma usullerini benimseyen, âdeta
Meclisimizin anayasası hükmünde olan belgelerdir. İçtüzük hükümlerine uygun
olarak burada çalışıyoruz veya çalışmaya gayret ediyoruz. Bir ihtiyaç olmuş,
değişik partilere mensup arkadaşlarımız kanun teklifi vermişler ve önümüze
gelen bir teklif üzerinde bugün görüşmeler yapıyoruz. Değerli arkadaşlarım, İçtüzüğün içerisinde de yazılı,
hangi senelerde değiştiği ve Meclis kararı olarak yayınlandığı. Baktığımız
zaman görüyoruz ki, çok fazla değişmemiş; Anayasalar, İçtüzüklerden daha fazla
değişmiş, âdeta bir istikrar teessüs etmiş, en sonunda 1996 yılında, Sayın
İyimaya'nın da ifade ettiği gibi, 124 maddesi değiştirilmiş. Şüphesiz, bu kadar çok değişiklik var; bugün de çok
değişikliği kapsayan bir teklif önümüzde; ama, 1996 değişikliğinin makul ve
haklı bir gerekçesi var. Bildiğiniz gibi, 1995 Temmuz ayında, Anayasanın büyük
ölçüde değiştirildiğini görüyoruz. Çift meclisli bir anayasa sisteminden gelen
İçtüzükte de bu Anayasa değişikliklerine uygun olarak İçtüzüğün uyum sağlaması
düşünülmüş ve bu şekilde maddeler üzerinde değişiklikler yapılmış. Ancak, bugün, böyle haklı, makul ve güncel bir
gerekçenin bulunmadığını görüyoruz. Çünkü, önümüzdeki İçtüzük teklifinde üç
grupta toplayabileceğimiz veya üç gerekçeyle önümüze getirildiğini düşündüğümüz
bir çalışma var. Bir tanesi -ki, büyük bir ekseriyeti böyledir- Meclisimizin
daha verimli, daha hızlı, daha kaliteli çalışabilmesi, daha iyi üretim yapabilmesi
için, bazı konularda hareketlilik öngörülmüş. Günler, on günden beş güne veya
beş günden üç güne indirilmiş, komisyon üyeliklerinin bildirilmesine belli bir
süre konulmuş vesaire. Bunlara hayır demek mümkün değil. Zaten, buradaki
çalışmalarımız esnasında da böyle bir değişikliğin yapılmasına zaruret
duyuyordu arkadaşlarımız. Muhalefet şerhlerine de baktığımız zaman, Anayasa
Komisyonu üyelerinin büyük bir çoğunluğunun ittifakıyla çıkarılmıştır bu
maddeler. Ancak, ikinci bir grup değişiklikler var ki, bunlar,
yine arkadaşlarımızın da ifade ettikleri gibi, muhalefet partilerinin veya
Mecliste muhalefetin çalışmaları sırasında önlerine engel olarak geti-rilmesi
düşünülen birkısım değişiklikler. Şüphesiz, demokrasilerde, iktidarlar
olacaktır; ama, demokrasiyi yapan unsur, muhalefetin olmasıdır. Yoksa,
totaliter rejimlerde de bir iktidar var; ama, muhalefet yok. Dolayısıyla,
önemli olan, çoğunluğun tahakkümünü sağlamak ve temin etmek değil; muhalefetin
elindeki bütün haklarını en iyi biçimde kullanmasını temin etmektir. Zaten,
bütün dünya demokrasilerinde de, obstrüksiyon denelin engelleme hakkı,
muhalefetin vazgeçilemez haklarından elbette başlıcasıdır. Bu konuda da
değişiklikler var. Yine, maddeleri geldiği zaman hep birlikte göreceğiz ki,
muhalefetin, önerge vermesinden tutunuz, konuşma süresi, soru-cevap süresine
kadar, pek çok konuda, maalesef, engellenmek istendiğini görüyoruz. Bunlar üzerinde de ısrarla durulduğu için söylüyorum,
mesela, İçtüzüğün 91 inci maddesindeki, bazı temel kanunlar görüşülürken, bütün
partilerin ittifakının aranması, 330'a indirgenmiştir. Şüphesiz, Hükümet,
bugünkü çoğunluğuna bakarak böyle bir rakamda karar kılmış. Bu rakamın değişken
olması da mümkündür. Ancak, bütün partilerin ittifakının aranması, Mecliste,
bir konsensüsün, bazı temel kanunlarda mutlaka şart olacağı, şart olması kadar
da, mümkün olduğunun bir işaretidir. Geçtiğimiz yasama döneminde, pek çok kanun
buna uygun olarak çıkarılmıştır; muhalefetin de, bu konuda, katkısının ne kadar
verimli ve faydalı olduğu görülmüştür. Değerli arkadaşlarım, yine, bir üçüncü gerekçe olarak
ben şunu düşünüyorum. Birinci olarak, Meclisin, hızlı, verimli, kaliteli
çalışması elbette düşünülmüştür;bBir değişik düşünceyle de, muhalefetin, bu
Mecliste, engelleme hakkının ortadan kaldırılması veya kısıtlanması
düşünülmüştür. Bir üçüncü düşüncemi, biraz evvel, Sayın Malkoç, konuşmaları
sırasında ifade etti, ilk defa, bu İçtüzük değişikliğinde, 56 ncı madde de
değiştirilmek isteniyor ki, Meclis çalışmalarında, milletvekillerinin başının
açık olacağı hükmü getiriliyor. Bildiğiniz gibi, bu tartışma, bu yasama
döneminin başında, İstanbul Milletvekili Sayın Merve Kavakçı'nın, bu Meclise,
başındaki örtüsüyle gelmesiyle başlamıştı. Sonunda, tartışmalar çıktı; onlara
temas etmeyeceğim. Ancak, Genel Kurul çalışmalarında, milletvekillerinin
başının açık olması, o günden bu yana, kesintisiz olarak tartışıldı. Anayasa
Komisyonunun önüne geldi, alt komisyondan geçemedi, değişiklik önergesi
verildi, tekriri müzakere yapıldı ve sonunda, bugün, 56 ncı maddedeki bir
düzenlemeyle, kılık kıyafet konusu da, bize göre, özgürlükleri kısıtlayacak,
demokrasiye zarar verecek biçimde tekrar düzenlendi. Takdir, şüphesiz,
Meclisindir. Maddesi geldiğinde ayrıca görüşürüz. Böylece, inanıyorum ki, özellikle 56 ncı maddede yapılmak
istenen değişikliğe, diğer madde-ler, açıkça malzeme yapılmıştır; yani, onun
çıkmasını teminen, yanına, garnitür olarak başka maddeler de konulmuş; önümüze,
kapsamlı bir İçtüzük değişikliği getirilmiştir. Birkısım sözcü arkadaşlarımız, burada, bu İçtüzük
değişikliği teklifinin faziletinden dem vuruyorlar ve bunun büyük bir
uzlaşmayla çıktığını ifade ediyorlar. Oysa, bu görüşmeleri takip etmiş bir
arkadaşınız olarak söyleyeyim; uzun tartışmalar olmuştur, faydalı tartışmalar
olmuştur, alt komisyon kendi içinde tartışmış, hatta muhalif kalanlar olmuştur.
Anayasa Komisyonu, alt komis-yonun benimsemediği hükümlerine karşı çıkmış,
ilaveler yapılmış, değişiklikler olmuştur ve bili-yoruz ki, o tartışmaların
neticesinde, o günün Anayasa Komisyonundan bugüne gelemeyen bazı arkadaşlarımız
da vardır, başta başkanları olmak üzere. Bu tartışmaların içerisinde demokrasi
konuşulmuştur; ama, ben biliyorum ki, bazı arkadaşlarımız, bazı grup
başkanvekillerimizin odasında, uzun uzun ikna çalışmalarıyla yola getirilmeye gayret
edilmiştir. Değerli arkadaşlarım, bu İçtüzük değişiklikleri, böyle
bir serencamdan sonra, tam bir yıl sonra önümüze geliyor. Geçtiğimiz yıl ekim
ayında başlayan bu çalışmalar, bu yıl kasımın sonunda görüşülerek
kanunlaştırılmak isteniyor. Şüphesiz, çok daha yararlı şeyler yapılabilir. Bunları,
değişiklik önergelerimizde sizlere takdim edeceğiz. Ancak, biraz evvel konuşan
değerli bir arkadaşımızın sözleriyle, şu noktayı sizlere hatırlatmam gerekiyor:
Şüphesiz, iktidarlar, faydalı işler yaptıklarını düşünürler ve halka böyle
anlatırlar. Biz de, bu Mecliste, sorumlu bir muhalefet anlayışı gereği,
iktidara, doğru konularda, faydalı ve yararlı bulduğumuz konularda yardımcı
olmayı, millet yararına bulmadığımız konularda da engelleyici ve ikaz edici olmayı
seçeriz. Bakınız, birbuçuk yılı geçen hükümet döneminde, ben de bili-yorum ki,
başta Sayın Başbakan olmak üzere, pek çok bakanlar "içimize sinmedi",
"içimize sindiremedik" sözlerini çokça kullanmışlardır. Hatta, latife
olsun diye "bu hükümette bir sindirim bozukluğu var" sözleri de
konuşulmuştur. Ama, Sayın Köse bunların dışında tutuyor kendisini; o, bu
Mecliste, iktidarın yaptığı her şeyi doğru bulduğunu ifade ediyor, tartışmak
bile istemiyor, hatta, muhalefet sözcülerini kıskançlıkla ve hazımsızlıkla suçluyor.
Yani, Sayın Başbakanın bile içine sinememiş pek çok şey varken, maşallah, Sayın
Köse, çok hazımlı, yapılan her şeyin doğru olduğuna inanıyor ve iktidara toz
kondurmamaya çalışıyor. Bu Meclisten öyle kanunlar çıktı ki, üç ay sonra,
kendiniz değiştirdiniz; çünkü, yaptığınız çorbayı siz bile içemediniz. Bu
Meclisten öyle kanunlar, öyle kararnameler çıktı ki -sayısı şu anda 25'tir-
Anayasa Mahkemesinden döndü. Bu Mecliste, elbette, milletin hissiyatını,
düşüncesini, kültürünü, inancını, içinde bulunduğu sıkıntıları, bir
milletvekilinin ortaya koymasından daha tabiî hiçbir şey olamaz. Bunları,
muhalefet partisi milletvekillerinin yüksek sesle konuşmuş olmasını, iktidara
karşı duyulan kıskançlığa bağlamak, doğrusu, çok ucuz bir konuşma olur. BAŞKAN - Sayın Arınç, bir dakika içinde toparlayınız
efendim; buyurun. BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Hayhay, Sayın Başkanım. Değerli arkadaşlarım, konuyu böyle ele alırsak,
sanıyorum çok daha akılcı, çok daha yararlı işler yapmış oluruz. Elbette, hepimiz milletin içinden geldik; millet seçer,
seçimle gelinir, seçimle gidilir. Dolayısıyla, burada bize düşen, milletimiz
için hayırlı işler yapabilmektir. Birkaç günden beri, üst üste yapılan
olağanüstü toplantılarda, ekonominin dibe vurduğundan bahsediliyorsa; döviz rezervlerinin
bir hafta içerisinde, neredeyse en alt düzeye indiğinden bahsediliyorsa ve
tehlike çanları da çalışıyorsa, bize düşen, bu tenkitleri yapmakla birlikte,
milletin dertlerine, ihtiyaçlarına sahip çıkmaktır; milletvekili olarak,
hepimizin görevi budur. Değişiklik önergelerimizde ve maddeler üzerindeki
konuşmalarımızda yapıcı bir muhalefet sergileyeceğiz. Anayasa değişikliklerinde
yaptığımız gibi, kanunların üzerinde durduğumuz gibi... Bilesiniz ki, her şey
mükemmel değil. Önümüzdeki bu teklifte içimize sinmeyen, hiçbir zaman kabul
edemeyeceğimiz değişiklikler var. Hepinizin bu konuda hassasiyet göstermenizi diliyor,
saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Arınç. Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Sorulara geçiyoruz. Buyurun Sayın Ilıcak. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Sayın Başkan,
delaletinizle, Sayın Başkana sorularımı yöneltmek istiyorum. Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin olduğuna göre,
milletin vekillerinin seslerinin kısılması bu ilkeye aykırı bir tavır değil mi? İkinci sorum: Özellikle temel yasalarda bir mutabakat
aranması daha doğru değil miydi? Eskiden olduğu gibi, Danışma Kurulundaki beş
partinin mutabakatıyla, temel yasalar süratle Meclisten geçebiliyordu; şimdi,
Mecliste, 330'luk rakam kâfi görülmüştür. Acaba, bu, iktidarın 330
milletvekiline sahip olmasından mı kaynaklanmaktadır? İleriki tarihlerde, başka
bir iktidar gelip, bu 330'u daha da aşağılara indirirse, o zaman, demokrasimiz
bundan zarar görmez mi? 56 ncı maddeyle, başörtüsü yasağını getiriyorsunuz.
Demek, halihazırda böyle bir yasak yok. Bu durumda, Merve Kavakçı'ya karşı
yanlış yapıldığını düşünüyor musunuz? HASAN GÜLAY (Manisa) - Geç onu geç... Sen, daha orada
mısın?! AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Başörtüsü yasağı, acaba,
kimin iradesinin ürünü, bunu açıklayabilir misiniz? 5 inci çerçeve maddeyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi
bünyesinde, kadın erkek eşitliğini izleme kurulu kuruluyor. Sizce, Türkiye'de,
inancını yaşamak isteyen genç kızlar üniversitelerden atılırken, inancını
yaşayan erkeklerin üniversitelere kolayca girip tahsil yapabilmesi bir
ayırımcılık değil midir? Çok teşekkür ediyorum. HASAN GÜLAY (Manisa) - Sen daha orada mısın?!. BAŞKAN - Sayın Akman, buyurun. YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim. Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Meclis
Başkanvekilimizden sormak istiyorum. Bir milletvekili olarak, önümüze getirilmiş olan bu
İçtüzük teklifini okudum; 51 maddeden oluşan bu teklifte, doğrusu, demin
muhalefet sözcülerinin de değindiği gibi, dişe dokunur diye-bileceğimiz ve bu
Meclisin daha yararlı işler yapabileceği noktasında işe yarar bir maddeye
rastlamadım. Bunlara bir örnek vermek gerekirse; teklifin 1 inci
maddesi, milletvekili seçimlerinin yenilenmesinden sonra, beş gün içinde değil
de, üç gün içinde Meclisin toplanmasını öngörmekte. İçerisin-de bulunduğumuz şu
21 inci Dönem Meclisi, bildiğiniz üzere, yaklaşık yarısından fazlası yenilenmiş
bir meclis. Yeni milletvekili olan arkadaşlar çok iyi bilirler ki, o günler,
milletvekilleri açısından, daha çok, tebriklerin kabul edildiği, yeni seçildiği
göreve intibak için gayret sarf edilen günler olarak geçer. Yani, burada söz
konusu edilen, eğer, Meclisin çok aktif, hemen çalışmaya başlaması noktası ise,
doğrusu, ola ki, 550 milletvekilinin tamamının yenilenmesi -demokrasilerde bu
mümkündür; bunu kabul etmemiz gerekiyor- ihtimali karşısında, bu beş günü, üç
güne indirmenin ne anlamı var diye, sadece örnek olarak bunu soruyorum? Bir de şunu ifade etmek istiyorum: Böyle bir değişiklik
teklifi, anlaşılıyor ki, Meclis Başkanvekillerimiz tarafından da tasvip görmüş
ve daha önceki kanun görüşmelerinde hükümetin olduğu koltukta, şu an Meclis
Başkanvekilimiz oturuyor. Zatıâliniz cevap veremeyeceğine göre, ben, Sayın
Sökmenoğlu'ndan sormak istiyorum: Şu birbuçuk yıllık Meclis çalışması döneminde
ne tür bir aksaklık görüldü ki, 51 maddelik bu teklif önümüze geldi; hem de
ülkede çok acil görüşülmesi gereken, af gibi, Anayasa değişiklikleri gibi ve
daha şu anda sayamayacağım birçok değişikliğin aciliyet arz ettiği bir dönemde
böyle bir İçtüzük değişikliğini, bütçenin hemen arifesinde görüşme ihtiyacı
hissettik? Doğrusu, ben, Meclis Başkanvekillerimizin bu anlamda bir açıklama
yapması, bunlara, bu anlamda bir şans tanıma arzusundayım, teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın Öksüz... ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkanım, delaletinizle
Başkanıma şu soruları iletmek isti-yorum: 1 Ekimden beri Meclisimiz açık bulunmaktadır. Takriben
iki aydan beri Meclisten bazı kanunlar çıkarılmıştır. Ne yazıktır ki, açıldığı
günden beri memurun, işçinin, köylünün, esnafın beklemiş olduğu hiçbir kanunu
çıkarmadık. Memurun, işçinin, köylünün ve esnafın lehine hangi kanunlar
çıkarılacaktır? Halkın dört gözle beklediği mahallî idareler yasası, memurun
özlük haklarının iyileştirilmesi, köy kanunu, af yasası ne zaman Meclisin
gündemine gelecektir? Bunları bir tarafa bırakarak, bayanların, başörtüsüyle
Meclise gelmesini yasaklamalarla uğraşılmaktadır. Halkın yararına olacak
kanunlara ne zaman sıra gelecektir? Bu İçtüzük, yalnız başörtüsünü yasaklama
uğruna mı yapılıyor? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Sayın Çelik, buyurun. MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Teşekkür ederim. Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Başkanvekilinden şu
sorularıma cevap vermesini istiyorum: Getirilmek istenen İçtüzük ile muhalefet partilerinin
sesini iyice kısmak ve Parlamentodaki etkinliklerini iyice azaltmak mı
düşünülüyor ve 16 ncı maddede yer alan, bayan milletvekilleri için yapılan
kıyafet düzenlenmesi, sırf, geçmişte bu Parlamento çatısı altına giren bir
milletvekili sebebiyle mi yapılmıştır? Bir başka sorum: Bu yüce çatı devletin dairesi,
milletvekilleri de devlet memuru mu ki, bu İçtüzük değişiklikleri yapılmaya
çalışılıyor? Muhalefet partileri, Genel Kurulda görüş bildirmez ve herhangi bir
önerge veremez diye bir hüküm getirseydiniz daha iyi olmaz mıydı? Ayrıca, koalisyon partisine mensup milletvekilleri,
yani bizim hiçbir şekilde demokratik bir uzlaşmaya ihtiyacımız yoktur mu demek
istiyorsunuz? Bu sorularıma cevap verirseniz memnun olacağım;
teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın Güven... TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkanım, genelde
içtüzükler, böyle, belirli ölçüde ve belirli zamanlarda değiştirilmez; çünkü,
23 Nisandan 1920'den başlayarak, Dahilî Nizamname döneminden başlayarak, bir
uzlaşma sonucu içtüzükler ortaya çıkmıştır. Muhalefetiyle- iktidarıyla tek
parti döneminde başlayan içtüzük uygulaması, çoğulcu parlamenter düzende de,
gayet hassas, dikkatli bir seviye içerisinde olmuştur. Şimdi böyle devam
ederken, İçtüzüğün pek çok maddesi değişikliğe uğruyor. Bunlardan bir tanesi de
-dikkatinizi çekmek için söylüyorum- 8 inci maddenin birinci fıkrasında
milletvekili genel seçimi sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunca ilanından
itibaren Başkan seçilinceye kadar, en yaşlı milletvekili, geçici başkanlık
görevini yapar diye bir değişiklik yapılmış. Gerekçe olarak deniliyor ki: Halen
başkan olan kişi ola ki milletvekili seçilmemişse, niye devam etsin bu göreve?
İyi; ama, milletvekili seçilen kişi de, Yüksek Seçim Kurulu ilan etse bile,
buraya gelip yemin törenini eda edinceye kadar acaba şekil unsuru tamamlanmış
mıdır; tamamlanmamış mıdır; bu, dikkate alınmış mıdır, alınmamış mıdır? Yani,
bir milletvekili seçilen kişi, mazbatasını alıp burada yemin etmediği sürece
milletvekili midir, değil midir? Ben bunu öğrenmek istiyorum. Eğer milletvekiliyse,
bugün Parlamentoda halen yemin etmemiş milletvekili var der-seniz, o zaman
ortaya başka sorunlar çıkar. Yok, yemin bunu tamamlayan bir unsurdur derseniz,
bu değişikliğe ne gerek vardı diye sormak lazım. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN- Sayın Arınç, buyurun. BÜLENT ARINÇ (Manisa)- Sayın Başkanım, benim sorularım
da şunlar: Şimdi bu İçtüzük değişiklikleri içerisinde, özellikle son iki
dönemde şahit olduğum bir konu yer almamış. Meclis soruşturma komisyonu
kurulurken, Meclis soruşturma komisyonunun çalışmalarında ve soruşturma
komisyonu raporunun görüşülmesinde, gizli oy getirilmesi konusu değişiklikler
sırasında görüşüldü mü? Böyle bir düzenlemeye niçin gidilmedi? Bir de, Anayasa ve Adalet Komisyonu üyeliklerinin bir
üyede birleşmemesinin gerekçesi ne olabilir? Bir de, dokunulmazlıklar konusunda, bir üyenin
itirazıyla, konu, Genel Kurula gelebilmektedir. Bu, karma komisyonun iradesine
karşı düzenlenmiş sayılmaz mı? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Arınç. Sayın Erbaş, buyurun. FETHULLAH ERBAŞ (Van)- Sayın Başkanım, aracılığınızla,
Sayın Meclis Başkanvekiline şu soruyu sormak istiyorum: İçtüzüğümüz, 584 karar
sayısıyla, 1973'te yürürlüğe girmişti. Bu İçtüzük -en büyük değişiklikti-
16.5.1996 tarihinde 424 numaralı Meclis kararıyla yeniden değiştirildi. Bu dört
yıl içerisinde, gördüğüm kadarıyla, sadece iktidarda büyük bir çoğunluk var.
İktidar lehine bir değişiklik yapmayı mı düşünüyorlar? Arz ederim efendim. BAŞKAN - Sayın Başkanvekili, buyurun. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkanım, Sayın Ilıcak "milletvekillerinin sesi kısılıyor mu" diyor.
Milletvekillerinin sesinin hiçbir şartta kısılmadığı çok açıktır efendim.
İçtüzük değişikliği hususunda, komisyonda, birkaç madde dışında ittifak
sağlanmış; gerek Fazilet Partisi Milletvekillerinin gerekse Doğru Yol Partisi
milletvekillerinin de hazır bulunduğu komisyonda, bu değişiklik, birkaç
maddenin dışında, ittifak sağlanarak geçmiştir. Mevcut İçtüzüğün 56 ncı maddesine eklenen ilaveyle
"milletvekillerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarında,
başlarının açık olacağı" hükmü getirilmiştir; çünkü, bu, uygulamanın
hukuksal çerçeveye oturtturulmasından ibarettir. Ondan evvelki sayın
milletvekilleri de başı açık yemin ediyorlardı. Komisyon, bunu, hukuksal bir
çerçeveye oturtturmuş. "Kimin iradesiyle" diye soruyorsunuz; burada,
cumhuriyetin iradesi esastır efendim. (DSP sı-ralarından alkışlar) MEHMET BATUK (Kocaeli) - DSP'nin iradesiyle olmasın
Sayın Başkan?! TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Hayır
efendim, cumhuriyetin iradesi diyorsunuz. Burası, cumhuriyet Türkiyesi. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Ama, sadece DSP
alkışladı! TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Herhalde, diğer milletvekillerimizin de başörtüsü meselesiyle ilgili suallerine
açıklık getirmiş oluyorum efendim. Diğerlerine de yazılı cevap vereceğim, müsaadenizle. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Başkanvekili. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Ben
teşekkür ederim Sayın Başkanım. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Keşke, ona da yazılı cevap
verseydiniz Sayın Başkanvekili. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Yok,
bunu yazılı cevap vermeye lüzum yok efendim, irademle söyledim; inanın bana. BAŞKAN - Tamam efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Yani, hiç olmazsa,
zatıâlinizden duyma bahtsızlığına düşmezdim. BAŞKAN - Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklifin maddelerine geçilmesi kabul
edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum : TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ İÇTÜZÜĞÜNÜN BAZI
MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİNE DAİR İÇTÜZÜK TEKLİFİ MADDE 1. - 5.3.1973 tarihli Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde geçen
"beşinci gün saat 15.00" ibaresi "üçüncü gün saat 13.00",
şeklinde; son cümlesi ile ikinci fıkrası ise aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. "Bu birleşimde, milletvekilleri öncelikle
andiçerler." "Bu birleşimde bulunmayan milletvekilleri katıldıkları
ilk birleşimin başında andiçerler." BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi
Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk; buyurun. (FP sıralarından
alkışlar) Süreniz 10 dakika. FP GRUBU ADINA MEHMET BATUK (Kocaeli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz, 527 sıra sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü hakkında değişiklik öneren teklifin ilk maddesi
hakkında, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, teklifin 1 inci maddesi, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin seçim sonrası ilk toplantısıyla ilgili düzenlemelerle
başlamaktadır. Yüksek Seçim Kurulu tarafından, seçim sonuçlarının, radyo,
televizyon ve basın yoluyla ilanını takiben üç gün sonra toplanmasını ve saat
15.00 yerine 13.00'te toplanmasını önermektedir. Bu yönüyle, bu maddeye, bizim
de, Fazilet Partisi Grubu olarak da katıldığımızı ifade etmek isterim. Elbette,
seçimlerden sonra Meclisin çalışmaya başlaması, vakit kaybetmemesi ve milletimizin
ihtiyacı olan yasal düzenlemeleri yapması, tabiî olan hususlardandır,
katılıyoruz; yalnız, burada İçtüzüğü bu sıkışık dönemde görüşmemizin ne önemi,
ne gerekliliği olduğunu anlayabilmiş değiliz. Türkiye'nin gündeminden uzak,
vatandaşımızın gündeminden uzak bir gündeme sahip olan Meclisimiz şu anda bunu,
bütçe öncesi, ramazan ayının gece geç saatlerine kadar görüşerek neyi
halledeceğini anlayabilmiş değiliz. Değerli arkadaşlar, demokrasilerde elbette iktidarlar
olduğu gibi muhalefetlerin olması daha önemlidir. Çünkü, iktidar bütün
rejimlerde vardır; komünist Rusya'da vardı, nazi Almanyasında vardı, faşist
İtalya'da vardı; her yerde vardır iktidar. Toplumlarda, idare şekli ne olursa
olsun, iktidarları bulabiliriz. Yalnız, muhalefetin kendisini özgürce ifade
edebildiği rejimlerin adı demokrasidir. Ne yazık ki, 21 inci Dönem Meclisimizin
içerisinden çıkmış olan Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin Parlamentoyu yeteri
kadar dikkate almadığını üzülerek ifade etmek istiyorum. 21 inci Dönem
Meclisimiz, gerek görülen, makul ölçüler içerisinde her zaman uzlaşmaya açık
olmuştur. Bizler bu Mecliste hep beraber anayasa değişiklikleri yaptık, uygun
olan makul taleplere her zaman muhalefet olarak destekte bulunduk; yalnız,
iktidar, ne yazık ki, her zaman, sayısal üstünlüğüne dayanarak, bizi,
dayatmalarla karşı karşıya bırakmıştır. Arkadaşlar, bunun sonu çıkmaz sokaktır. Bizleri,
geceyarılarına, sabahlara kadar, geceli gün-düzlü Meclisi çalıştırarak yasalar
çıkardınız; netice, ne yazık ki hüsran. Anayasa Mahkemesince, 20'nin üzerinde, 25'e yakın, son
bir yıl içinde, bu Meclisten dayatmayla çıkardığınız yasa iptal edilmiştir. Bu
bir iktidar için yüzkarası durumdur; hukuk tanımazlığın, dayatmacılığının
tersyüz edilmesidir. Değerli arkadaşlar, insafa davet ediyorum sizi!..
Buradaki muhalefet, iktidardan çok daha fazla memleketini seven, milletine
hizmet etme azminde olan kimselerdir. Bunun örneğini de çok defa gördünüz.
Anayasa değişikliğinde uygun gördüğümüz tekliflerinize hep beraber oy verdik.
Ne olur, bir defa, muhalefet ne diyor diye dinleseniz ne kaybedersiniz. Arkadaşlar, millet bizi izliyor, Meclisi izliyor; sizin
bu dayatmalarınız, milletin gündeminden kopuk gündemleriniz, ne yazık ki,
sadece sizin değil, milletin, devlete ve Meclise olan güvenini sarsmaktadır. Bakın arkadaşlar, yarın, emek platformu, ülkenin her
tarafında yürüyor. Emek platformu, sadece muhalefet yandaşı işçi memur
kuruluşlarının değil, Türkiye'de iktidar yandaşı işçi memur kuruluşlarının da
içinde olduğu bütün emek kuruluşlarını temsil ediyor; bunun içerisinde Türk-İş
de var, DİSK de var, Hak-İş de var, Memur-Sen de var, KESK de var, Kamu-Sen de
var. Arkadaşlar, emekli dernekleri de yarın yürüyor. Gelin, bunların sesine
kulak verelim, Meclis olarak bunlara kulağımızı tıkamayalım; milletin gündemine
kulağımızı açalım. Şu anda, bu milletin, emeklisine, işçisine, memuruna
yüzde 10 zam öneriyorsunuz! İnsanlar feryat ediyor. Derdi olmasa, sıkıntısı
olmasa, bu ramazan gününde insanlar niye sokaklarda yürüsün! Sizleri insafa davet ediyorum ve bu vatandaşımızın
büyük çoğunluğunu oluşturan kitlenin feryadına kulak açmaya davet ediyorum. Değerli arkadaşlar, vatandaşın gündeminden uzaksınız
dedim; ülkemiz bir af konusunu konuşuyor; birbuçuk sene önce çıkardığınız af
kanunundan sonra, bu işi bu kadar sürüncemeye bırakmanız ve hâlâ bu kadar
vurdumduymaz olmanızı, doğrusu, anlamak mümkün değil. Açlık grevleri var, cezaevlerinde isyanlar var; mahkûm
yakınları feryat içinde; siz, daha hâlâ, af olacak mı olmayacak mı, kimler
olacak kimler olmayacak, onu medya önünde tartışıyorsunuz; henüz bir hükümet
tasarısı Meclise getirmiş değilsiniz! Geçenlerde, Sayın Adalet Bakanı "af konusunu ben
mi gündeme getirdim; ben mi bunun sahibiyim" diyor. Bu kadar gülünç duruma
düşmemeniz lazım arkadaşlar. Değerli arkadaşlar, ülkemiz ciddî dışpolitika
sorunlarıyla karşı karşıyadır. Sayın Dışişleri Bakanımız, Avrupa
Parlamentosunda protesto ediliyor, hem de şu ana kadar hiçbir Dışişleri
Bakanımızın maruz kalmadığı muameleye maruz kalıyor. Dış- işleri Bakanımıza bu
muamelenin yapılmış olmasını kınıyoruz ve bu hususta üzüntülerimizi ifade
ediyoruz. Elbette, Avrupa Parlamentosu, böyle çapulcuların istediği şekilde
bağırabileceği, gösteri yapabileceği mekânlar olmamalı. Yalnız, bu noktada, hükümetin ve Sayın Dışişleri
Bakanının bir yolu düşerse, bu Meclise de uğrayıp çok önemli dışpolitika
meseleleriyle ilgili bizi de bilgilendirmesini isteriz. Ermeni meselesi Amerika'dan başladı, Fransa'da kabul
edildi... BAŞKAN - Sayın Batuk, biraz maddeye gelir misiniz
efendim... Maddeyle ilgili olmak üzere... MEHMET BATUK (Devamla) - Geliyorum Sayın Başkanım. Elbette, Meclisimiz, kendi İçtüzüğüyle ilgili hususları
görüşüyor; ama, bu görüşmelerimizde, milletin gündeminden de uzak olmamamız
gerektiğini ifade ediyorum. Sayın Dışişleri Bakanı, bu dışpolitika meselelerini
gelip bu Mecliste anlatması, konuşması la-zım; meseleleri bu Meclisten
saklayarak, gizleyerek, meydana gelen bu önemli dışpolitika gelişmelerini
yürütmesi mümkün değildir. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Ne alakası var!.. Madde üzerinde
konuşuyoruz... İçtüzükle ilgili konuşuyoruz... MEHMET BATUK (Devamla) - Kıbrıs konusunda görüşmelerden
çekiliyoruz, Meclise üç cümlelik bilgi bile verilmiyor. Değerli arkadaşlar, bu Meclis, cumhuriyet kurulduğunda,
hükümetine sahip olan Meclisti. O zaman hükümete "Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hükümeti" denilirdi. Bugün, Bakanlar Kurulu sıraları tamamen boş. Çoğu
zaman, hükümet üyesi olmadığı için tasa-rıları görüşemiyoruz. Bu kadar ilgisiz
bir hükümetin, Meclise karşı sorumsuz bir hükümetin, herhalde, millet
tarafından da görülecek hesabı olacaktır! Değerli arkadaşlar, elbette Meclis her şeyin sahibi
olması lazım. Bürokratlar hadlerini aşarak bakanların da üstünde açıklamalar
yapma yetkisini kendisinde görmemeli. Bunun sebebi, hükümet kendisini Meclise
karşı sorumlu görmeyince... BAŞKAN - Sayın Batuk, maddeyle ilgili konuşur
musunuz... Lütfen... Maddeyle ilgili konu-şursanız iyi olur efendim. MEHMET BATUK (Devamla) - Toparlıyorum, konuya
geliyorum. Bürokratlarımız da Meclisin yetkilendirdiği, güvenoyuyla
yetki verdiği hükümetin emrinde ol-malıdır. Elbette hükümet onlara hâkim
olabilse, onlar da hadlerini aşarak bu açıklamaları yapamaz-lar. Bu hususta,
sorumlu, hükümettir, Meclisi yeteri kadar dikkate almamak da, Meclisin sahip
olduğu ağırlıkta dikkate alınmaması söz konusudur. Hükümeti oluşturan partilerimize bir kez daha şunu
hatırlatmak isterim: Sayısal çoğunlukla işler hallolunmaz. Muhalefetin sesini
kesmeye yönelik girişimleriniz, sadece sizin için değil, memleket için bir
felaket olacaktır. Değerli arkadaşlar, bu maddeyle getirilen
değişikliklere bizim de katıldığımızı ifade ettim. Elbette, Meclisin, seçimden
sonra uygun şekilde, fazla zaman kaybetmeden çalışması doğru olur. Yalnız,
İçtüzük değişikliğinin görüşülmesi için zamanlamanın uygun olmadığını
düşünüyoruz. Memleketin çok daha önemli sorunlarının, bundan önce
halledilmesinin mümkün olabileceğini düşünüyoruz. Muhalefetin sesini kesmeye
yönelik çabalarınızın, size de bir faydasının olmayacağını düşünüyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. teklifin hayırlı olmasını diliyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Batuk. Doğru Yol Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili
Sayın Mehmet Gözlükaya... (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır Sayın Gözlükaya; buyurun. DYP GRUBU ADINA MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, hepinizi şahsım ve Doğru
Yol Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum. Mevcut İçtüzüğümüzün 3 üncü maddesinin
değiştirilmesiyle ilgili olarak, yeni teklifimizde, 1 inci madde olarak
konuşacağım. Bu maddede, bildiğiniz üzere, çok büyük değişiklik yok. Biz, Doğru
Yol Partisi olarak bu değişikliği kabul ediyoruz, Meclisin ilk günü, daha
doğrusu, milletvekillerinin, Radyo ve Televizyon Kurumu tarafından
vekilliklerinin ilan edilmesinden beş gün sonra, saat 15.00'te açılacak
Meclisin saat 13.00'te, üç gün sonra açılması yönünde bir değişiklik yapılmış;
bu değişikliği doğru bulduğumuzu ifade
ediyorum ve üzerinde fazla laf etmenin de yersiz olduğu kanaatindeyim;
ancak, bu tüzükle ilgili bir şey söylemek istiyorum. Bildiğiniz gibi, Meclis 1 Ekimde açıldı. Başkanlık
seçimi 18.10'da, yani, onsekiz gün sonra tamamlandı; arkasından komisyonların
seçimi sürdü ve neticede, birbuçuk ay sonra, yani, aşağı yukarı 11 inci ayın
10'larına doğru bu Meclis çalışmaya
başladı. Bu genel değişiklikte, bu hususta herhangi bir değişiklik yapılmamış,
yani, mevcut İçtüzüğümüzün 10 ve 11 inci maddeleriyle ilgili öyle bir
değişikliği görmedik. Bunun neden yapılmadığını bilemiyorum; hukukçu
arkadaşlarımız, daha doğrusu bu İçtüzüğü yapan arkadaşlarımızın bu hususta kafa
yormaları gerekir. Ayrıca, grup-ların da üyelerini hangi sürede verecekleri
hakkında da bir açıklık yok. Bu, tabiî, uzuyor, Meclis çalışmalarını da
aksatıyor. Bunu, hatırlatmak istedim. Sayın Başkanımın müsaadesine sığınarak zamanımı güncel
konularla doldurmak istiyorum. Bu hak bana verildi, tüzükle ilgili
konuşacaklarımı aşağı yukarı konuştum, bu maddeyle ilgili, genel hükümlerle ilgili,
genel durumumuzla ilgili bir iki kelam etmek istiyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye,
maalesef, iyi günlerde değil, Türkiye'ye bir şeyler oluyor. Türkiye'de
seçilenlerin, yani, bizlerin ve bizim içimizden çıkan hükümetin egemenliği
yerine, maalesef, atananların, bürokratların egemenliğini yaşıyor Türkiye. Çok
acıdır, hükümet adına, bazı güçler adına, bazı bürokratlar açıklama yapıyor;
hükümetten ses çıkmıyor. Hükümetin bir kanadı doğru söylüyor diyor, ben izin
verdim diyor; bir kanadı, haberim yok benim, böyle şey olmaz diyor. Bu yanlışı
ifade ediyorum;bu, egemenlik anlayışımıza sığmaz. Ayrıca, Türkiye ekonomisi, gerçekten, şu anda batmış
durumda. Yani, dedikodu olarak söyle-miyorum; dedikodu ediliyor da onun için bu
hale geldi ekonomi gibi bir anlayışı kabul etmek mümkün değil. Bir haftada 6
milyar dolarlık döviz Hazineden alınıp piyasaya sürülüyor. Faiz ile repo yüzde
200'leri bulmuş! Hükümet ne yapacağını şaşırmış. Zamlar devam ediyor ve hükümet
toplantı üstüne toplantı yapıyor; ama, bir neticeye vardığı yok. Burada da
hükümetin inisiyatifi yok. Burada, genel olarak çizilen programı IMF ve
Türkiye'de de bu ekonomik kargaşaya sebep olan bürokratlar. Bürokratlar
beyanatlar veriyorlar, bürokratlar kendilerine göre birtakım yöntemler
çiziyorlar; ama, maalesef, bugün, Türk ekonomisi sıkıntı içindedir, işveren
tedirgindir, işadamı tedirgindir. Zaten, memur, işçi, esnaf, köylü, emekli
bitmiştir ve hükümet de, maalesef, vergi üstüne vergi koymaktadır. Şimdi, bu ekonomiyi bazı gazeteler pompalıyorlar -bu
durumu- diyorlar ki; çok güzel gidiyo-ruz. Şimdi, ben, size soruyorum;
hakikaten çok mu güzel gidiyoruz?! İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Gideceğiz, gideceğiz... MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Bu basının söylediği,
Adile Naşit'in masalları gibi; ama, millet uyumuyor. Sayın Köse "muhalefet bağırdı mı işler iyi
gidiyordur" dedi. Biz niye bağıralım iyi gitse, millet sokakta bağırıyor.
Türkiye'de, belli dönemlerde sokak hareketleniyor; bugün de sokak hareketlenmek
üzere. İnşallah, o günlere, o sokak hareketlerinin sonucuna doğru gitmeyiz. Ayrıca, Türkiye'de, enteresandır, hukuk katlediliyor.
Yani, son günlerdeki olaylara bakıyorsunuz, gizli olması gereken tahkikatların
aleniyete intikal ettiğini görüyorsunuz. Hukukçu arkadaşlarıma söylüyorum, şimdi,
ilk tahkikat gizli mi, açık mı; karakola gidiyor, karakolda ne denildiyse,
gazetelerde, televizyonlarda. Savcılıklarda öyle... Böyle hukuk olur mu? Burada
hukuk katli vardır, yani yargıya müdahale vardır. Bazı insanlar kamuoyunda
mahkûm ediliyor, ileride beraat etseler dahi, bugün maalesef, kamuoyunda mahkûm
olmuşlardır ve bugünkü yargıya olan müdahale, maalesef, bu hale getirmiştir.
Bunun hesabını bu hükümet veremez. Türkiye, polis devleti olma yolunda
ilerlemektedir; ama, hukuk devleti olmak mecburiyetimizi herkesin kabul etmesi
lazım. Ucuz kahramanlarla Türkiye yönetilmez, bazı kahramanlar yaratılıyor.
Türkiye'de artık, kurallar ve kurumlar hâkimiyeti sağlanmalıdır. İnsanlar,
kahramanlar gelip geçecektir... BAŞKAN - Sayın Gözlükaya... MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Evet... BAŞKAN - Biraz maddeye gelelim efendim; İçtüzüğün
ihlalini o kadar aşırı yapıyoruz ki, Başkanlığın en ufak bir tasarrufuna
bağırılıyor; ama, siz, İçtüzüğe maalesef bir türlü gelemediniz. Buyurun. MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Sayın Başkan, İçtüzüğü
bitirdim ben. İçtüzükle ilgili diyeceklerimi bitirdim de, sizin verdiğiniz
zamanı doldurmaya çalışıyorum. BAŞKAN - Efendim, bittiyse konuşmak zorunda mıyız yani. MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) -Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün çok enteresan bir şey oldu; hükümet "uyum,
muyum" diyor değil mi, bu hükümetin uyumlu olduğuna dair hiçbir emare yok.
Bugün, Sayın Başbakan... Telekom özelleştirildi, dünyanın hiçbir yerinde
olmayan bir hukuk garibesi işlendi, meydana geldi. Nedir o; yüzde 34'ü satıldı,
maalesef, yüzde 34'le yönetim verildi. Nerede var bu, hangi şirketler kanununda
var ve Başbakan "ben, kararnameyi, Sayın Cumhurbaşkanına gönderdim"
diyor, bakan da "yok, ben, bu kararnameyi imzalamadım" diyor. Ayrıca,
Özelleştirme İdaresi Başkanı da "efendim, bu Ulaştırma Bakanı
anlamaz" diyor ve ağır laflar ediyor. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye bu
halde! Sevgili arkadaşlarım, aziz milletvekilleri, Türkiye'de,
vatandaş, bu yanlışlar yüzünden siyasetçiden soğudu. Demokrasiyi yaşatacaksak,
doğru işler yapmak zorundayız, hukuku hâkim kılmak zorundayız. Yoksa, şahsen
3,5 defa yaşadığım o süreçler başlar; Allah göstermesin, yarı özgür olan
demokrasimiz tamamen kaybolur. Bu demokrasiyi kurtaracaksak, hukuku hâkim
kılacağız, bu Meclisin içinden seçilenler Türkiye'yi yönetecek, bu Meclis
yönetecek. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DYP ve FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok. Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz. Buyurun Sayın Oğuz; maddeyle ilgili olmak üzere... İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, bu
Mecliste konuşulan her şey maddeyle ilgilidir. BAŞKAN - Ne alakası var Sayın Yılmazyıldız; açın,
İçtüzüğü okuyun... İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - İçtüzüğü okuyoruz... BAŞKAN - Ne alakası var! İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Vatandaşın derdini
dile getirmek suç mu?! BAŞKAN - Yani, müsaade ediyorsak, müsamaha
gösteriyorsak, İçtüzüğe uymuyorsak, suç mu yani?! İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Doğrusunu
yapıyorsunuz. BAŞKAN - Ne alakası var... Doğrusunu yapıyorsun... Efendim, maddeyle ilgili olarak; buyurun Sayın Oğuz. ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; 527 sıra sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesi üzerinde
maruzatta bulunmak üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, Sayın Başkanı,
Meclisimizin siz değerli, kıymetli milletvekillerini hürmet ve muhabbetle
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, 1 inci madde üzerinde konuşan
arkadaşlarımız, bu maddenin mahiyeti hakkında, Divan üyesi kardeşimizin
okumasından sonra, onlar da, tekrar tekrar maddeyi tekrarladılar; artık,
ezberlemiş hale geldik! Bu maddede, Meclisin toplanmasının tarihi
belirtildikten sonra, toplanma tarihi üzerinden beş gün geçtikten sonra mı, üç
gün geçtikten sonra mı, saat 15.00'de mi, 13.00'de mi toplanacak hususu hükme
bağlanmış. Ne olacak; memleketimizin bu kadar dertleri varken, Sayın Başkanım
istediği kadar feryat etsin "maddeye gel, maddeye gel" diye. Ben de,
15.00'de mi toplanacağız, 13.00'de mi toplanacağız, beş gün sonra mı
toplanacağız, üç gün sonra mı toplanacağız; bunu size, boyuna bozuk plak gibi
tekrar etsem ne olur!.. Ama diyeceksiniz, bak, önemli şeyler çıkarıyoruz,
önemli kanunlar çıkarıyoruz, geçen dönem yüzlerce kanun çıkardık... Peki,
çıkardınız, ettiniz de, şu çıkardığınız kanunlar hangi derdin devası oldu! (FP,
DYP sıralarından alkışlar) Memurları içeri mi soktu, işçiye bir şey mi verdi,
işsizlerin işsizliğine çare mi oldu, doktorları ikna mı ettiniz, affı çıkarıp,
hapishanede kader kurbanı olarak yatan insanların derdine deva mı oldunuz; ne
yaptınız Allah aşkına?!. Yüzlerce kanun çıkardınız, kime ne faydası oldu!.. İSMAİL AYDINLI (İstanbul)- Siz ne yaptınız?!. ALİ OĞUZ (Devamla)- Ne gâvura faydası oldu ne Müslümana faydası oldu derler Anadolu'da;
neye faydası oldu yani?!. Çıkardınız, döktünüz, çıkardınız, döktünüz,
çıkardınız, döktünüz; ne oldu yani!.. Cami büyük, imam bildiğini okuyor! Olmaz
böyle şey... Siz deyin ki, bak, şunu çıkardık, şuna tedbir olsun diye çıkardık;
bunu çıkardık, bu da, bunun tedbiridir deyin. Biz de diyelim ki, hay Allah razı
olsun, böyle hükümet hiç görmedik yani... İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir)- Ekonomiyi iyi
batırdılar!.. ALİ OĞUZ (Devamla)- Ha, kendiniz ve kendi
ekonomistleriniz söylüyor "ekonomiyi batırdılar" diye. Arkadaşlar da
burada gelip söyleyince bunları, Sayın Başkanım "maddeye gel,
maddeye" diyor. Doğru, haklı, o da haklı. Yani, diyor ki, kısa kes Aydın
havası olsun, şu işi bir an evvel bitirelim; tabiî, o da haklı. Zaten
çıkardığınız kanun, sadece muhalefeti by-pass etmek için değil, Meclisi by-pass
etmek istiyorsunuz. Komisyonlarda görüşülüyor işte, daha ne istiyorsunuz
kardeşim?!. Komisyonda görüştük, bütün meselelerde ariz amik konuştunuz ya,
daha ne istiyorsunuz?!.. Komisyonda konuştuktan sonra buraya gelelim, burada
usulen bir şeyler söyleyelim ve bu işleri de bitirelim, mesele halledilsin
diyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, olmaz öyle şey. Komisyonda çoğunluğunuz var, istediğiniz komisyona
götürüyorsunuz. Arkadaşlarımız, burada -nerede ise feryat ettiler- dediler ki
"yahu yapmayın, komisyon ayrı, Meclis ayrı..." Komisyona, hele hele
istediğiniz komisyona götürme yetkiniz var. Niye Anayasa Komisyonuna götürmeyip
de Plan ve Bütçe Komisyonuna götürüyorsunuz; çünkü, Anayasa Komisyonunda
muhalefetin de bir ağırlığı var. Plan ve Bütçe Komisyonunda ise, o kadar büyük
farkınız var ki, sizi aşmak mümkün değil. Onun için oraya götürüp, bu işi oldu
bittiye getiriyorsunuz; ama, bu yaptıklarınız, size bir fayda temin etmez.
Köylere gidemiyorsunuz, yollara çıkamıyorsunuz. (DSP ve MHP sıralarından
gürültüler) AYDIN TÜMEN (Ankara) - Gidiyoruz, gidiyoruz... ALİ GEBEŞ (Konya) - Gidiyoruz, gidiyoruz... ALİ OĞUZ (Devamla) - Gidemiyorsunuz... Bakın, geçenlerde İşçi Emeklileri Derneğinde perişan
ettiler sizi, sesinizi çıkaramadınız... Çıkaramadınız işte!.. Hiçbir yere
gidemiyorsunuz. Milletin yüzüne bakacak halinizi yok. (DSP ve MHP sıralarından
gürültüler) Evet, o hale geldiniz. Yazıktır size, yazık!.. (FP ve DYP
sıralarından alkışlar, DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Kendinizi bu hale
getirmeyin. Yarın, kimsenin yüzüne bakamaz hale gelirsiniz. Bu seçimlerden
sonra buraya da gelemeyeceksiniz. (FP ve DYP sıralarından alkışlar, DSP ve MHP
sıralarından gürültüler) İSMAİL AYDINLI (istanbul) - Kasanız Mercümek değil
mi?!.. ALİ OĞUZ (Devamla) - Mercümek gibi başına taş
düşsün!(Gülüşmeler) Mercümekle ne alakamız var bizim?!.. Mercümek 150 kilo
ha!.. Öyle küçücük mercimek filan zannetme. Evet, kardeşlerim, eğer siz, kendi havanızla değil de,
bu millete, bu vatana hizmet etmek için çalışırsanız, pişman olmazsınız. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (FP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Şahsı adına, Van Milletvekili Sayın Fethullah
Erbaş?.. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, konuşmayacağım. BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz. Sayın Mahmut Göksu?.. MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Konuşmuyorum. BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz. Sayın Musa Uzunkaya?..Yok. Sayın Yakup Budak, buyurun. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika Sayın Budak. Bakalım, maddeyle ilgili ne söyleyeceksiniz, görelim. YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler;
sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkanımız, gerçekten, bugün maddeler üzerinde
güzel güzel duruyor da, kendileri bu hafta Meclisi yönetiyorlar; maalesef, iki
gündür bu Meclisten feryatlar yükseliyor "Başkanım doğru yönet" diye.
Kendileri de bugün doğru yönetmeye başladılar, inşallah hayırlara vesile olur.
Sayın Başkanım, dünkü gürültüler, patırtılar sizin eseriniz değil miydi; buraya
gelen her konuşmacıya, böyle, taciz edercesine "maddeye gelin"
diyorsunuz. 527 sıra sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Ülkemizde, seçimler belirli aralıklarla yapılıyor,
özellikle son zamanlarda erken genel seçimler yapılıyor ve bu seçimlerin
neticesinde de, mevcut İçtüzüğümüze göre "...beşinci günü saat 15.00'te
Meclis davet edilmeksizin toplanır" deniliyor. Arkadaşlarımızın bildiği
üzere, Anayasamızın 95 inci maddesine göre ne deniliyor; "Meclis,
çalışmalarını, kendi yaptığı İçtüzük hükümlerine göre yürütür." Bu İçtüzük
değişikliği de buna matuf bir harekettir. Biraz önce arkadaşlarımızın da ifade
ettikleri gibi, maalesef, Meclisi de by-pass etmek için, Meclisin önünü açmak
değil, muhalefet partilerinin önünü kesmek için bu maddeler getirilmiştir. Şimdi, burada, sözde, beş günü üç güne indiriyoruz.
Ben, muhalefet partisi, iktidar partisi, hangi partiden olursa olsun
arkadaşlarımıza söylüyorum; seçim yapılmıştır, aradan iki üç gün geçmiştir,
çoğu zaman da arkadaşlarımızın ziyaretçileri vardır, tebrikler vardır,
Türkiye'nin uzak noktaları vardır ve arkadaşlarımız seçim bölgelerinde
dolaşacaklardır, köyünü dolaşacaktır, kentini dolaşacaktır, evine gelen
ziyaretçiler olacaktır. Arkadaşlarımız, sanki Türkiye gerçeğini bilmiyorlarmış
gibi, burada "işte, üçüncü gün toplanalım" diyorlar. Bunlar,
Türkiye'nin gerçekleriyle bağdaşmamaktadır. Onun için, biz, biraz sonra
değişiklik önergelerimizi vereceğiz. Bunun makul bir süreyle sınırlandırılması
gerektiği kanaatimizi ifade edeceğiz. O noktada da arkadaşlarımızın desteğini
bekleyeceğiz. Arkadaşlar, şimdi, seçimler yapılıyor ve bu seçimler
yapıldıktan sonra da Meclis toplanıyor. Gerçekten, bu zamana kadar,
Meclisimizin toplanmasında sıkıntılar çıkmamıştır; çünkü, beşinci günü
olmuştur. Bazı zamanlar arkadaşlarımız yetişememişlerdir, hatta, sonraki
celselerde yemin eden arkadaşlarımız da olmuştur. Onun için, gerçekçi olmak lazım, Türkiye'nin
realitesine dikkat etmek lazım. Vatandaşımızın ve Türkiye'deki sosyal yapımızın
dengelerini gözetmek suretiyle de, bu rakamı, uygun bir zamana çekmek, en
azından eski haliyle bırakmak gerekirdi. Gerçekleri, bu değişiklik yansıtmadığı
için, aksaklık daha 1'inci maddede kendisini ortaya koymaktadır. "Bu birleşimde, milletvekilleri öncelikle
andiçerler" deniyor. Elbette ki, Meclis toplandığı zaman, milletvekilliği
sıfatını kazanabilmek için andiçmeleri de gerekmektedir; ama, burada, geçmiş
İçtüzükte de "andiçerler" diyordu. Milletin seçmiş olduğu, milletin
iradesiyle seçilmiş milletvekillerine, andiçirmemek gibi bir gayretin
içerisinde olan parti grupları, bu Meclisin üyeleri oldu. Dolayısıyla, eğer milletvekillerine andiçirmeyeceksek,
buraya, "andiçerler" maddesini koymanın ne âlemi var diye sormak
istiyorum. Bazı arkadaşlarımızın, bu konular gündeme geldiği zaman tansiyonları
yükseliyor; ama, tansiyonlarının yükselmesine gerek yok. 18 Nisan 1999
seçimlerinde, milletin özgür iradesiyle milletvekili seçilen bir
milletvekiline, Sayın Merve Kavakçı'ya, burada, arkadaşlarımız andiçirmediler;
İçtüzüğü çiğneyerek, Anayasayı çiğneyerek, yasaları çiğneyerek andiçirmediler. Niye bunları söylüyorum; "başörtüsü yasağı vardır,
onun için Meclise gelinmez" diyorlardı. Peki, şimdi, başörtüsü yasağı
Anayasada, kanunlarda vardı da, İçtüzükle getirme gayretinin içerisine niye
girdiniz?.. Eğer, Anayasamızda ve yasalarımızda böyle bir yasak vardıysa,
İçtüzükte böyle bir değişiklik yapma gereğini niye duydunuz?.. Çünkü, bütün
yaptığınız işler kanunsuzdur, Anayasaya aykırıdır, bir milletvekilinin
andiçmesini engelleme gibi bir suçu da, suçu işleyen arkadaşlarımız
işlemişlerdir. Millet önünde de, tarih önünde de suçludurlar; bu suçun hesabını
da hiçbir zaman veremeyeceklerdir. (FP sıralarından alkışlar) Benim aklım
havsalam almıyor, demokrasiyle yönetilen ülkemizde, özgür ve serbest seçimlerin
olduğu bir ülkede, eğer bir milletvekilinin yemin etmesine diğer
milletvekilleri mâni oluyorlarsa, onların millet iradesine saygısından söz
etmek mümkün müdür, demokrasiye inançlarından bahsetmek mümkün müdür, o
insanların demokrat olduklarını söyleyebilmek mümkün müdür?! (DSP sıralarından
"siz demokrasinin neresindesiniz" sesleri ve gürültüler) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) YAKUP BUDAK (Devamla) - Sayın Başkan, mikrofonu açar
mısınız, andiçme konusu üzerinde konuşuyorum; burada, "milletvekilleri
andiçer" deniliyor! BAŞKAN - Sayın Yakup Budak!.. Sayın Budak, bana bakar
mısınız! Bana bakar mısınız Sayın Budak! Başkanlığa bakarken, öyle gayri ahlakî bakışlardan
vazgeçin! Önce, Başkanlık müessesesine saygıyı öğrenin! (DSP sıralarından
alkışlar, FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar ve gürültüler) Ne oluyor! Size ne oluyor?! Size ne oluyor, size?! (FP
sıralarından gürültüler) ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan... Sayın
Başkan... ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Ne biçim konuşuyorsunuz! Ayıp! BAŞKAN - Yok ya! Buyurun Sayın Budak, teşekkür ederim. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, bakışlardan niye
rahatsız oluyorsunuz? Ne demek gayri ahlakî bakış?! Öyle şey olur mu?! O makam,
yüce makamdır. BAŞKAN - Yüce makama bakış da belli olmalıdır! (FP
sıralarından gürültüler) ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - O makamda oturan insanlar
nasıl konuşacağını bilirler; bilmezse, bu Yüce Meclis ona öğretir! BAŞKAN - Siz oturun bakayım!.. Siz, yerinize oturun!
(FP sıralarından gürültüler) ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Ne demek gayri ahlakî bakış!
Bir milletvekiline nasıl gayri ahlakî bakıyorsun diyorsunuz! BAŞKAN - Siz yerinize oturun, siz yerinize oturun önce.
Size söz vermedim Sayın Malkoç! MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın Hatiboğlu, lütfen
grubunuza hâkim olun. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Ne biçim konuşuyorsunuz Sayın
Başkan?! BAŞKAN - Siz yerinize oturun Sayın Malkoç! ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Ben yerime otururum. BAŞKAN - Siz yerinize oturun diyorum size! ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Ben yerime otururum; ama,
Başkan olarak böyle konuşamazsınız! Buna hakkınız yok! BAŞKAN - Siz yerinize oturun! İdare amiri misiniz?! ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Lütfen sözünüzü düzeltin!
Gayri ahlakî bakış olmaz! BAŞKAN - Yok ya! Sana mı kalmış o sözü düzeltme?! ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - O makamda "yok ya"
diyerek konuşulmaz! BAŞKAN - Sen yerine otur önce! Yerine otur diyorum
sana! . (FP sıralarından gürültüler) ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - O makam, yüce makamdır! BAŞKAN - Yerinize oturun diyorum size! Yerinize oturun
diyorum size! (FP sıralarından gürültüler) ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Ben yerime otururum; ama,
Başkan olarak "Yok ya!" diye konuşamazsınız! BAŞKAN - Yerinize oturun diyorum size! ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Önce sözünü düzelt, ondan
sonra... MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Milletvekili azarlamak ne
oluyor, var mı böyle bir şey! BAŞKAN - Yerinize oturun diyorum size! Konuşmayın! (FP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar ve gürültüler) MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Önce sözünüzü geri alın! BAŞKAN - Siz yerinize oturun! Yerinize oturun! ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, ben yerime
oturdum; siz de sözünüzü geri alın! MUSTAFA GEÇER (Hatay) - O sözün aynısı size iade
ediliyor! BAŞKAN - Siz yerinize oturun! ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkanım, ben yerime
oturdum... BAŞKAN - Sayın Budak, buyurun. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sözünü geri al!.. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, bak, ben yerime
oturdum, dediğinizi tuttum, siz de sözünüzü geri alın. BAŞKAN - Benim sözümü geri alacak hiçbir şeyim yok. (FP
sıralarından gürültüler) ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Gayri ahlakî bakış olmaz... Bu
Mecliste... BAŞKAN - Meclis Başkanlığı kürsüsüne bakarken, biraz,
ifadeli bakmamasını söyledim. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Biz oturduk yerimize, lütfen,
siz de sözünüzü geri alın. BAŞKAN - Sayın Budak, buyurun efendim. YAKUP BUDAK (Devamla) - Sayın Başkan, adaletli
davranın, herkese verdiğiniz süreyi bana da verin... BAŞKAN - Buyurun efendim. MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Ne demek efendim gayri ahlakî
bakış?! LÜTFİ YALMAN (Konya) - Saygısızlıktır, sözünüzü geri
alın! BAŞKAN - Buyurun Sayın Budak... ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, beceremiyorsanız
inin o kürsüden. Beceren insanlar var DSP'de... BAŞKAN - Kimin becerip becermediğini biz biliyoruz. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Bak, şuradaki arkadaşlardan
becerecek arkadaşlar var. O kürsüden "yok ya" denmez... BAŞKAN - Sayın Budak, buyurun. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Orası Kasımpaşa kahvesi değil,
Yüce Meclisin kürsüsü!.. BAŞKAN - Sayın Malkoç... ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Buyurun Başkanım. BAŞKAN - Siz, bir kere, Genel Kurulda ne adına
konuştuğunuzu, niye konuştuğunuzu bilmi-yor... YAKUP BUDAK (Devamla) - Sayın Başkan, bu gayri ahlaki
ifadenizi çok ahlaklı bulmuyorum; zatıâlinize, aynen iade ediyorum!(FP
sıralarından "bravo" sesleri, alkışlar) ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Bir milletvekili olarak,
milletimin adına konuşuyorum ve her milletvekilinden... BAŞKAN - Size söz vermedim, konuşamazsınız!.. Söz
vermedim size, konuşma hakkınız yok!.. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Söz verdiğiniz zaman
konuşacağım... BAŞKAN - Madde üzerinde 7 önerge vardır... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sorular ne oldu?! AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun Sayın Doğan. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, yüce bir
kurumu yönetiyorsunuz, millî iradenin tecelligâhını yönetiyorsunuz, Türkiye
Cumhuriyetinin en büyük kurumunu yönetiyorsunuz. Ben edebiyatçıyım, Türkçenin
terminolojisini iyi bilirim. Bir insanın bakışının ahlakî mi, gayri ahlakî mi
olduğunun çözümlenmesini içeren bir metne rastlamadım. BAŞKAN - Sayın
Doğan, siz baktınız mı hatibin bakışına?!. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Siz, neye dayanarak bir
milletvekilini gayri ahlakî bakmakla suçluyorsunuz?! Ahlakî bakmak nedir, gayri
ahlakî bakmak nedir; lütfen, şu Meclise açıklayınız. BAŞKAN - Efendim, düzgün ifadelerle bakmasını söyledim.
O düzgün ifadelerle bakışı, yani " söz ver" filan şeklinde bir ifadesi vardı. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Arkadaşımızın bakışı çok
düzgündü; ama, sizin sözleriniz çok düzgün değildi Başkan. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Size öyle gelebilir. Maddeyle ilgili 7 önerge vardır... (FP sıralarından
"sorular var" sesleri) ASLAN POLAT (Erzurum) - Sorular var Sayın Başkan. LÜTFİ YALMAN (Konya) - Şaşırma!... Şaşırma, sorular
var. BAŞKAN - Arkadaşlar soru sorma hakkınız var, o
hakkınızı kimse elinizden alamaz... (FP sıralarından gürültüler) Sayın Yanmaz, buyurun. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Meclis Başkanvekilime sormak istiyorum. 1 inci maddede
"Yüksek Seçim Kurulunun ilanından sonra, üçüncü gün Genel Kurul toplantıya
çağrılır" deniyor. Oysa, bizim örf ve âdetimizde tebrikleri kabul etmek
gibi bir usul vardır. Milletvekili, iki ay süren seçim süresi sonrasında,
seçimden hemen sonra Ankara'ya, Genel Kurul toplantısına geldiğinde, seçmenler,
milletvekili kendisine teşekkür etmediği için milletvekiline kırgın olmazlar mı
diye Sayın Başkanvekilime sormak istiyorum. BAŞKAN - Sayın Çelik, buyurun. FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkanım, aracılığınızla
Sayın Başkanvekilinden aşağıdaki iki sorumu cevaplandırmasını arz ediyorum. Genel seçimlerden sonra, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ilk çalışmaya başlama saati 15.00'ten 13.00'e alınıyor bu maddede;
oysa, yeni düzenlemeyle Meclis çalışma saatleri saat 14.00'e alınıyor. İlk
toplantının saat 14.00'de olmasının ne mahzuru vardır? İkinci sorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi, genel
seçimlerden sonra, teamül gereği İstiklal Marşıyla açılmakta. Tüzükte İstiklal
Marşıyla başlanır ibaresinin olmaması bir eksiklik değil midir? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Erbaş, buyurun. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkanım, aracılığınızla
Sayın Meclis Başkanımdan bu sorumun cevaplandırılmasını arz ediyorum. Efendim,
değişiklik metninde "üçüncü gün saat 13.00" denektedir. Bir
milletvekili seçildikten sonra, üç gün içerisinde Meclise intikal etmesi,
Türkiye'nin örfüne, âdetine aykırıdır, bunu herkes de biliyor. Çünkü, seçildiği
gün, üç gün içerisinde, daha mazbatasını bile almadan buraya koşması, hakikaten
aykırıdır. Bunu hangi vicdana sığdırıyor, üç gün içerisinde buraya yetişmeyi? BAŞKAN - Sayın Güler, buyurun. MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, aracılığınızla,
Sayın Meclis Başkanından şunu öğrenmek istiyorum: Bu maddeyle, "bu birleşimde milletvekilleri
öncelikle andiçerler" denilmektedir. Burada, değiştirilmeden önce acaba ne
gibi bir madde vardı, "öncelikle" denilmesinin amacı neydi, onu
öğrenmek istiyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın Kukaracı, buyurun. FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Sayın Başkan,
delaletinizle, Sayın Başkanlık temsilcisinden aşağıdaki sorularımın
cevaplandırılmasını arz ediyorum. Bir: Çerçeve 1 inci maddede "milletvekilleri ilk
birleşimde andiçerler" deniliyor. Dönem başında başörtülü bir
milletvekiline andiçme imkânı tanınmamıştır. Anadolu'dan aday olarak
milletve-kili seçilmek isteyen başörtülü bayanların aday olma ve seçilme hakkı
elinden alınmış olmaz mı?! (DSP sıralarından "ne ilgisi var?"
sesleri) Bu durum, Anayasanın eşitlik prensibine aykırı değil midir? (DSP
sıralarından "değildir" sesleri) İkinci sorum; bir maddede Türkiye Büyük Millet Meclisi
kadın-erkek eşitliği izleme kurulu kuruluyor. İlk sorudaki durum, kadın erkek
eşitliğiyle aykırı değil midir? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, Sayın Kukaracı'nın sorusundan başlayayım müsaadenizle. Sorduğunuz sual
bu maddeyle ilgili olmadığı için, madde geldiğinde size cevap vereceğim
efendim. "Beşinci gün değil de, üçüncü gün ibaresi var...
Yüksek Seçim Kurulunun ilanından sonra üçüncü gün... Tebrik gibi âdetler
vardır..." diye soruldu. Teşekkür faslı daha ileride de olabilir efendim.
Bu çağda ulaşımın çok daha modern vasıtalarla olduğu malumunuzdur. Seçilen
sayın üyelerin Ankara'ya daha çabuk gelmeleri de mümkündür. Andiçme töreninde de 550 sayın milletvekili hazır
olacağı için, ant içecek milletvekilleri geç vakte kadar kalmasınlar diye saat
14.00 değil de, 13.00'e alınmıştır efendim; gerekçesi o. Sayın Güler'in sorusuna cevabımız ise: Mevcut Tüzükte
"tören" ibaresi vardı. Bu, andiçme tö-reni olmayıp, göreve başlamanın
bir gereğidir. Teşekkür ederim efendim. BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Başkan. Madde üzerinde 7 önerge vardır; önergeleri geliş
sırasına göre okutacağım, aykırılık sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Konu : Değişiklik teklifi. 527 sıra sayılı teklifin 8 inci maddesine eklenen
cümlenin aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz. Teklif: "Yedinci gün saat 15.00"
İsmail Özgün Balıkesir BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Konu: Değişiklik teklifi. 527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesine eklenen
cümlelerin aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz. Teklif: "Altıncı gün saat 10.00"
Zeki Çelik Ankara BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Konu: Değişiklik teklifi. 527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesiyle değiştirilen
İçtüzüğün 3 üncü maddesinde geçen "üçüncü gün saat: 13.00" ifadesinin
"üçüncü gün saat:14.00" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum : Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Konu : Değişiklik teklifi. 527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesinde geçen
"üçüncü gün saat:13.00" ifadesinin "üçüncü gün saat:10.00"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Oğuz İstanbul BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Konu : Değişiklik teklifi. 527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesiyle değiştirilen
İçtüzüğün 3 üncü maddesinin son fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz. Teklif: "Andiçme işlemi bittiğinde birleşim
kapanır."
BAŞKAN - Altıncı önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Konu : Değişiklik teklifi 527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesiyle değiştirilen
İçtüzüğün 3 üncü maddesinin son fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Teklif: "Milletvekilleri, seçim çevresi, soyadı ve
adlarının alfabetik sırasına göre andiçerler."
BAŞKAN - Yedinci ve son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Konu : Değişiklik teklifi. 527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesiyle değiştirilen
İçtüzüğün 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Teklif: "Bu birleşimde, İstiklal Marşının
ardından, önce milletvekillerinin andiçme töreni yapılır."
BAŞKAN - Şimdi, en aykırı önergeyi okutup, işleme
alacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Konu : Değişiklik teklifi 527 sıra sayılı teklifin 8 inci maddesine eklenen
cümlenin aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz. Teklif : "Yedinci gün saat 15.00." Nevzat Yalçıntaş (İstanbul) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Başkan?.. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Önerge sahipleri, gerekçeyi mi okuyalım? YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Hayır, konuşacak efendim. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Söz istiyorum... BAŞKAN - Buyurun Sayın Malkoç. Süreniz 5 dakikadır. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 527 sıra sayılı İçtüzük değişikliğiyle alakalı olarak, 1 inci
madde üzerinde verdiğimiz önerge hakkında, önergeyi açıklamak için söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Çerçeve 1 inci maddenin mevcut metninde, yani, mevcut
İçtüzüğün 3 üncü maddesinde "milletvekili genel seçimi kesin sonuçlarının
Yüksek Seçim Kurulunca Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu kanallarında ilanını
takiben beşinci gün saat 15.00'te Türkiye Büyük Millet Meclisi çağrısız olarak
toplanır" denilmektedir. Değerli arkadaşlar, Anayasa Komisyonundan geçen teklifte
ise "beşinci gün", "üçüncü gün" olarak değiştirilmiş
"saat 15.00", "saat 13.00" olarak değiştirilmiştir. Değerli arkadaşlarım, benden önce konuşan birkısım
arkadaşlar da ifade ettiler; memleketin bu kadar derdi, sıkıntısı var;
milyonlarca memur yüzde 10'a mahkûm edilmiş, feryatları gökyüzüne
yükselmektedir. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Ne alakası var?! ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Ne alakası olduğunu
söyleyeceğim şimdi, acele etmeyin. Biraz önce buradan konuşan Sayın Grup Başkanvekili,
İçtüzüğün bütün memleket meseleleriyle alakalı olduğunu söylediler; galiba,
dikkatli dinlemediniz. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Dinledik, dinledik... ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Bu memurlar, feryatları
yeterince duyulmayınca, yurdun dört bir tarafında bir günlük işi bırakma
eylemiyle, yarın, Kızılay'da toplanacaklar. Öbür taraftan, köylü, aç, sefil ve
hacizle karşı karşıya. Esnaf, kan ağlıyor; esnaf, siftah yapamadığı gibi, daha
önceden vermiş olduğu çek ve senetleri geri dönmekte, birkısım esnafsa, çekini,
senedini ödemediğinden dolayı hapis durumuyla karşı karşıya kalmaktadır.
Milyonlarca işsiz insan, bir lokma ekmeğe muhtaç, dertlerini anlatacak makamlar
arıyorlar. İşte, böyle durumda olan bir vatandaş, gecenin bu
saatinde "şu benim seçtiğim milletvekilleri acaba ne yapıyor, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde neyle uğraşıyorlar" diye televizyonunun düğmesine
bastığında, gördüğü manzara şudur: İktidar partilerine mensup milletvekili
arkadaşların verdiği teklifle beraber, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimden
sonra üçüncü gün mü toplansın, beşinci gün mü toplansın; saat 15.00'te mi
toplansın, 13.00'te mi toplansın; bu tartışmayı görecekler. Öyle zannediyorum
ki, herhalde, bundan memnun olacak değillerdir; çünkü, seçimden sonra üçüncü
gün toplanmak, beşinci gün toplanmak, saat 13.00'te veya 15.00'te toplanmak, bu
memleketin hiçbir vatandaşının derdine çare değildir. Sırf, iş yapmış olmak
için bu değişiklik geti-rilmiştir. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Niye önerge verdin o
zaman? ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Önerge verdim, yanlışınızı
düzeltmek için. Bu kadar da vazife yapmamıza tahammül edin. Değerli arkadaşlarım, aslında, bizim geleneklerimizde,
seçilen insanların teşekkür ziyareti, genellikle, Meclise gelip yemin etmeden
önce olmaktadır. O açıdan, yıllardan beri, bu, beşinci gün olarak
düzenlenmiştir. Bunun üçüncü gün olmasının, dördüncü gün olmasının hiç kimseye
faydası yoktur. Gerçi, zararı da yoktur; ama, metnin böyle kalması, en azından,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin geleneği açısından önemlidir. Saat 13.00 mü olsun, 15.00 mi olsun... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sen, 10.00 diye teklif
etmişsin. ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ben,
teklifimde, saat 15.00 olarak kalsın diyorum; çünkü, yaptığım araştırmaya göre
kanaatimce yanılmıyorum Türkiye Büyük Millet Meclisinin saat 15.00'te açılması,
gerek seçimlerden sonra gerekse normal zamanlarda 15.00'te açılması, 1920'den
beri, bu Meclisin oluşturduğu bir gelenektir. Bu, 1920'de de
değiştirilmemiştir, 1930'da da değiştirilmemiştir, 1950'de de
değiştirilmemiştir. O açıdan, bunun, gelenek olması açısından, kalmasında fayda
görüyorum. Teklifimizde de, milletvekili arkadaşlarımıza, seçilen milletvekili
arkadaşlarımıza, biraz daha teşekkür imkânı tanımak için... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız... ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Umarım, bu bakışımdan rahatsız
olmamışsınızdır; Yakup Budak'ın bakışına benzemedi herhalde. Değerli arkadaşlarım, bunun 7 gün olmasında fayda
vardır. Bu önergemize sizden destek bekliyorum ve 1920'den beri bu Meclis gerek
seçimlerden sonra gerekse normal zamanlarda 15.00'te toplanmaktadır. Bu,
Türkiye Cumhuriyetinde Parlamentonun oluşturduğu bir gelenektir. Bu geleneğe
sahip çıkalım, oluşmuş olan geleneği bozmayalım diyor, teklifimize destek
bekliyor, he-pinizi saygıyla selamlıyorum. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Altıncı gün saat 10.00'da
demişsin burada. ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Ben kendi önergemle ilgili
konuşuyorum. Eğer bunu kabul etmezseniz onu teklif ettim; bunu kabul ederseniz,
mesele kalmaz. Biz, iktidar gibi kavgadan yana değiliz, uzlaşmacıyız. (FP
sıralarından alkışlar) ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Maksat, laf olsun torba
dolsun. Sakın sen çıkma yalnız; bak, Altıncı gün saat 10.00 diyor... BAŞKAN - Komisyonun ve Başkanlığın katılmadığı
önergenin gerekçesini Sayın Malkoç'tan dinlediniz. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. İkinci önergeyi okutuyorum : Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Konu : Değişiklik teklifi. 527 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesine eklenen
cümlelerin aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederim. 29.11.2000 Teklif : Altıncı gün saat 10.00 Mustafa Geçer (Hatay) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Başkanlık?.. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Efendim, katılmıyoruz. Bu, gelenek ve göreneğimizde yok. BAŞKAN - Sayın Geçer, önergenizin üzerinde konuşmak
üzere, buyurun. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında konuşmak üzere söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında,
Türkiye'nin gündeminde çok acil konuları varken, şu anda Meclis gündemine
İçtüzük değişikliğinin getirilmesinin altında yatan gerçeklerin ne olduğunu,
toplum ve kamuoyu bilmektedir. Türkiye'de birtakım yasal düzenlemeler
yapılırken... Mesela, bunların bariz bir örneği, 1974 mahallî idare
seçimlerinden sonra 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunda bir değişiklik yapılıp, belediye başkanlarının şahsî varlıklarına dahi
amme borçlarından dolayı gidilmesini öngören bu maddenin değişikliğiyle
birlikte, apartman yöneticilerinin, kooperatif yöneticilerinin, dernek
yöneticilerinin de amme alacaklarından dolayı, tüzelkişiliğin borçlarından
dolayı şahsî varlıklarına gidilebilmesine, haciz yoluyla o amme alacağının
onların şahsî mallarından veya varlıklarından tahsil edilmesine ilişkin yasal
düzenleme yapılmıştı. Daha sonra, biliyoruz ki, burada, imamhatiplerin orta
kısmının kapanmasıyla ilgili... Sekiz yıllık kesintisiz eğitimin getirilmesiyle
birlikte, aslında, amaç, imamhatiplerin orta kısmını kapatmak olduğu halde,
diğer taraftan, meslek liselerinin, Anadolu liselerinin, çıraklık eğitim
okullarının o kısımları da feda edilmişti. Aslında, burada da, buna benzer bir şeye
rastlıyoruz. Yani, Meclis, aslında, bu 56 ncı maddenin değişikliği önergesi
veya belki de birtakım güçlerin talimatıyla, burada, artık tüzük değişikliği
elzem olmuş İçtüzüğün değiştirilmesiyle birlikte sadece bir maddenin
değiştirilmesi gündeme getirilemeyeceği için, bu maddelerle de süslenerek, ufak
tefek kırıntı şeklinde değişiklikler getirilerek, güya Meclisin daha aktif
çalıştırılması, daha iyi hizmet vermesi, toplumun talep ve ihtiyaçlarına karşı
yasal düzenlemeleri daha seri bir şekilde yapması amaçlanmış diye gerekçede bu
öngörülüyor. Aslında bunlara inanmak zor. Bu maddede de görüldüğü gibi...
Aslında bu maddenin tamamında böyle ufak tefek değişiklikler yapılması da
gerekmezdi, tek bir maddenin değişikliğiyle bu murat hâsıl olurdu; ama,
kamuoyundan gizlemek için diğer maddelerde de bu şekilde değişikliklere
gidildi. Şu andaki İçtüzüğün yürürlükte olan maddesinde
"kesin sonuçların Yüksek Seçim Kurulunca Türkiye Radyo ve Televizyon
Kurumu kanallarında ilanını takip eden beşinci gün saat 15.00'te Meclis
çağrısız toplanır" denirken; bu değişiklik teklifinde "üçüncü gün
saat 13.00'te toplanır" diye getiriliyor. Biz, bunu, 1 inci maddede vermiş
olduğumuz değişiklik önergemizde "altıncı gün saat 10.00'da toplanır"
diye teklif ediyoruz; çünkü, üçüncü gün saat 13.00'te toplanacak olursa,
Türkiye'nin uzak köşelerinde, mesela Hakkâri'de bulunan milletvekili
arkadaşlarımızın Ankara'ya intikali için ikinci gün veya birinci gün çıkmaları
lazım ki üçüncü gün sabah burada olabilsinler. Buradaki yol şartları da zorluklar
getiriyorsa, üç gün içerisinde Ankara'ya ulaşmalarında birtakım güçlükler
olabilir. Yani, burada, beş günü üç güne indirerek âdeta zamandan tasarruf etme
çabası göze çarparken, Meclis, aslında, bugüne kadar, yasama faaliyetlerinde
son derece süratli çalışmıştır. Şu tüzük değişikliği olmasaydı dahi, aslında,
çalışma sürelerini, çalışma saatlerini istediği gibi Danışma Kurulu
ayarlamaktadır; ama, burada, iki günden de tasarruf edilerek, âdeta, bir an
önce yasama faaliyetine geçilmesi amaçlanmıştır. Diğer taraftan, yeni seçilen
milletvekili arkadaşlarımızın da, kendi bölgelerinde, kesin sonucu öğrendikten
sonra, partilileriyle, dost ve ahbaplarıyla, ilçeleriyle tebrikleşme veya buna
benzer gezileri vardır. Bu süreye bunu sığdırmaları da mümkün değildir. Bu
vesileyle, biz, bunu, teklifimizde, altı güne çıkarmayı uygun bulduk. O
vesileyle, bu değişiklik önergesini verdik. Bu önergeye desteklerinizi bekliyor, saygılar
sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Komisyonun ve Başkanlığın katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Üçüncü önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesiyle değiştirilen
İçtüzüğün 3 üncü maddesinde geçen "üçüncü gün saat 13.00" ifadesinin,
"üçüncü gün saat 14.00" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Başkan?.. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Komisyon ve Sayın Başkanlık önergeye
katılmıyor. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Söz istiyorum Sayın
Başkan. BAŞKAN - Buyurun Sayın Yanmaz. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. İçtüzük teklifinin 1 inci maddesinde geçen "üçüncü
gün saat 13.00" ifadesinin "üçüncü gün saat 10.00" olarak
değiştirilmesini uygun bulduk. Bunun gerekçesini de şu şekilde sıralıyoruz: Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, Meclisin ilk
gününde andiçme töreni yaptık. Gece saat 1'lere, 1,5'lara kadar andiçme töreni
devam etti. Vatandaşlarımız da bizi, televizyonları başında geç saatlere kadar
izlemek mecburiyetinde kaldılar. Biz, bunun daha kolaylaştırılması ve o
insanlarımız tarafından daha seyredilebilir hale gelmesi için, teklifimizi,
saat 10.00 diye verdik. Değerli arkadaşlar, 21 inci Yüzyıldayız; çağımız, bilgi
ve teknoloji çağı. Her şey çok hızlı gelişiyor; iletişim ve ulaşım çok hızlı.
Dolayısıyla, yirmiyedi yıl evvelki İçtüzüğün de, doğal olarak, günümüze
uyarlanması ve hızlı olması gerekir; ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
hızlı çalışmasının yanında, verimli çalışması, randımanlı çalışması da
hepimizin öncelikli tercihidir. Değerli arkadaşlar, bu çerçeve içerisinde, ben
inanıyorum ki, muhalefetiktidar milletvekillerinin tümü, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin verimli çalışmasını arzu etmektedirler. Ancak, gönül arzu ediyor ki,
bu Mecliste, bu Genel Kurulda bütün meselelerde uzlaşı olsun, diyalogla, bir
konsensüsle bütün çalışmalarımız netice bulsun; çünkü, temel kanunların
görüşülmesinde görüldüğü gibi, bir diyalog içerisine girildi, birbirimize
zeytin dalı uzattık ve neticesini aldık, çağdaş bir Gümrük Kanununa kavuştuk. Eğer, iktidar bu konuda özveride bulunursa, sağduyulu
davranırsa, ben inanıyorum ki, bu Mecliste çalışmalar çok daha rantabl bir
şekilde olacaktır. Ancak, gördüğümüz o ki, yeni getirilen İçtüzük teklifi,
günümüz demokratikleşme amaç ve gayesine uygun bir tüzük olmaktan ziyade, daha
çok muhalefetin sesinin kısılmasını esas alan bir İçtüzük teklifidir. Bu İçtüzük teklifinde ben teklife de baktım bizim çok
fazla muhalefet şerhimiz yok, en fazla 810 madde üzerinde birlikteliğimiz yok.
Eğer, bunlar da, Anayasa Komisyonunda ve Uzlaşma Komisyonunda ele alınıp,
birliktelik arz edilmiş olsaydı, inanıyorum ki, ramazan gününde, bu mübarek
günlerde, bu saatlerde, bizler de, çok daha hoşgörü içerisinde, güzel bir
çalışmayla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin daha randımanlı, daha verimli
çalışması için mükemmel bir İçtüzüğe kavuşmuş olacaktık. Değerli arkadaşlar, bakın, yarın, Kızılay'da, bütün
memurlarımız, işçilerimiz, kamu çalışanlarımızın tümü toplanacaklar. Gerçekten,
önemli günler arifesindeyiz. Toplumumuzun bütün ke-simleri, büyük bir sıkıntı
içerisinde, büyük bir işkence içerisinde âdeta ve hiçbir kesim memnun değil. Bu
memnuniyetsizliği, bizler, çeşitli defalar buradan dile getirdik; ama, her
nedense, iktidar partileri, koalisyon partileri, bizlere kulaklarını tıkamış
durumdalar. Zannediyorlar ki, biz, kendilerinin kuyularını kazıyoruz; halbuki,
biz, kendilerinin iyiliklerini istiyoruz. Yani, gelecek, olacak bir olası
seçimde, burada bu kadar çok sıraları işgal edemeyecekleri şimdiden malum; ama,
hiç olmazsa Parlamentoya girebilsinler, şuralarda üç beş sırada olsa, oraları
da işgal etmiş olsunlar diye bir düşünce içerisinde... Onları da seviyoruz,
kardeşlerimiz onlar; fakat, bu kafayla giderlerse, bu zihniyetle, bu mantıkla
giderlerse, zannediyorum ki, gelecek Parlamento seçimlerinde, bu Parlamentoyu
zor görürler. Ha, eğer, yok derlerse, yarın gelsinler, buluşalım, birlikte
Kızılay Meydanına gidelim; görsünler tepkiyi, yuhlama seslerini dinlesinler. YALÇIN KAYA (İçel) - Buna millet karar versin, siz niye
karar veriyorsunuz?! MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yanmaz. Komisyonun ve... MEHMET BATUK (Kocaeli) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - İsteyebilirsiniz. Komisyonun ve Başkanlığın katılmadığı, gerekçesini
Sayın Yanmaz'dan dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum ve Sayın Batuk'un
isteği üzerine, karar yetersayısını da arayacağım. Oylamayı elektronik oylama cihazıyla yapacağım ve 3
dakikalık süre veriyorum. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerge kabul edilmemiş
olup; karar yetersayısı vardır. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesinde geçen
"üçüncü gün saat 13.00" ifadesinin "üçüncü gün saat 10.00"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mahfuz Güler (Bingöl) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Başkanlık?.. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Mahfuz Güler, gerekçeyi mi okuyalım? MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Gerekçeyi okuyalım. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Andiçme töreni uzun sürdüğü için zamanı tasarruflu
kullanmak amaçlanmıştır. BAŞKAN - Komisyonun ve Başkanlığın katılmadığı,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesiyle değiştirilen
İçtüzüğün 3 üncü maddesinin son fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz. Teklif : "Andiçme işlemi bittiğinde birleşim kapanır." Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Başkanlık?.. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Biz de
katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Fatsa, gerekçesini mi?.. EYÜP FATSA (Ordu) Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe : Genel Kurulda bulunan tüm milletvekilleri andiçtikten
sonra oturumu yöneten geçici başkanın ne yapacağı açıkça belli edilmemiştir.
Değişiklik teklifi bu amaçla verilmiştir. BAŞKAN - Komisyonun ve Başkanlığın katılmadığı,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesiyle değiştirilen
İçtüzüğün 3 üncü maddesinin son fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Teklif : "Milletvekilleri seçim çevresi soyadı ve adlarının
alfabetik sırasına göre andiçerler." Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Başkanlık?.. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Efendim, katılmıyoruz; çünkü, Türkiye Cumhuriyetinin her vatandaşının içten
gelen arzusunun tezahürü olan İstiklal Marşı okumak... (FP sıralarından alkışlar[!])
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - O
değil, başka önerge... TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - O değil
mi?... BAŞKAN - O değil; soyadı alfabetik sırasına göre diyor
efendim. Katılıyor musunuz Sayın Başkanım?.. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Hayır,
katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Fatsa?.. EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe okunsun. BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe : Fıkrada geçen "alfabe sırası" tabiri, bugün
konuşulan dilimizde kullanılmamaktadır. Kullanılan ibare "alfabetik
sıra"dır. BAŞKAN - Komisyonun ve Başkanlığın katılmadığı,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesiyle değiştirilen
İçtüzüğün 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Teklif : "Bu birleşimde, İstiklal Marşının ardından, önce
milletvekillerinin andiçme töreni yapılır." Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi, İstiklal Savaşını yöneten gazi bir
meclistir. Yüce ve Kahraman Meclis, her yasama dönemi İstiklal Marşıyla
açılmıştır ve açılmaktadır. İçtüzükte olmasa bile, bu onurlu görev, hür kafa ve
kalplerde kayıtlıdır. Bu gerekçeyle öneriyi gereksiz görüyor ve katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Başkanlık?.. TBMM BAŞKANKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Efendim, aynı gerekçe tabiî, onun için katılmıyoruz. Türkiye Cumhuriyetinin her
vatandaşının içten gelen arzusuyla söylediği İstiklal Marşı, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin açılışında daima okunmaktadır. Bunun yazılı bir kaideye
getirilmesi... Aslî görevidir efendim. (FP sıralarından gürültüler) YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, soruların
gerekçesi şu: Bunu kurumlaştırmak lazım. Yani, kim düşünebilir ki, kimsenin
içinden gönüllü gelmiyor, işte, öyle usulen bir okunuyor diye, kimin içinden
geçebilir?! Yani, cevap, suale mutabık değildir. BAŞKAN - Takdir Genel Kurulun Sayın Hatiboğlu. Sayın Fatsa?.. YAKUP BUDAK (Adana) - Söz istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun Sayın Budak.(FP sıralarından alkışlar)
YAKUP BUDAK (Adana)
Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Tabiî, kürsüye çıkarken önce, bakışımızın nasıl olması
gerektiği konusunda, zannediyorum, başkanlarımızdan biraz ders almamız
gerekecek. Onun için de, Başkanımız, bütün milletvekili arkadaşlarımızı bu
konuda bilgilendirirlerse memnun olacağımı ifade etmek istiyorum. Muhterem arkadaşlar, 1 inci maddede, İstiklâl Marşının
okunması ve ondan sonra da andiçme törenine geçilmesini teklif ediyoruz. Gerçi,
bu, her hür kalp ve vicdanda kayıtlıdır, bunu da bili-yoruz; ama, zaten,
Anayasamızda yazılı olan bu şeylerin hepsi kayıtlıdır, yasalarımızda olan
şeylerin birçoğu kayıtlıdır. Onlar kayıtlıdır diye, onları yazı altına almaktan,
madde haline getirmekten sarfınazar etmiyoruz. Dolayısıyla, İstiklâl Marşımızın
da, en azından İçtüzüğümüzde kurum olarak yer alması, geleneklerimize,
tarihimize, kültürümüze ve aynı zamanda da Meclisimizin bu zamana kadarki
tatbikatının da yazılı bir ifadesi olacaktır. Bu önerge, bu amaçla verilmiştir;
önergeye desteklerinizi bekliyoruz. Muhterem arkadaşlar, elbette bu değişiklik önergeleri
verilirken, burada bulunan arkadaşlarımız, muhalefet verdi, reddedelim gibi bir
mantığın içerisinde olmamaları lazım gelir. Hataya düşmemek için, gelecek
dönemlerde, bundan sonraki zamanlarda sık sık kanun tadilatlarına, İçtüzük
tadilatlarına gitmemek için, ne yapılması lazım geliyorsa, onun burada uzun
boylu tartışılıp neticelendirilmesi gerekir. Bir hususu arz etmeden de geçemeyeceğim. Sayın
Başkanın, biraz önce, kendisine de yakıştıramadığım, bir hitabına muhatap
oldum. Aslında, normalde, burada, milletvekili arkadaşlarımız gelirler,
konuşurlar, süreleri bitince de, Sayın Başkanımız 1 dakikalık bir süreyi
uzatırdı. Uzatmadığı için, diğer bütün konuşmacıların yaptığı gibi ben de,
belirli bir süre geçtikten sonra, böyle yönümü döndüm Sayın Başkana baktım;
şimdi de bakıyorum. Yani, "gayri ahlakîlik" gibi bir kelimeyi ben
Sayın Başkanıma yakıştıramıyorum. Böyle bir tabiri, tırnak içinde söylüyorum
"gayri ahlakîlik" tabirini Sayın Başkanıma da yakıştıramıyorum,
Meclisimizin mehabetine de yakıştıramıyorum. BAŞKAN - Efendim, onu bakışlarınızdaki manaya verin;
onu gayri ahlakî değil, bakışlarınızdaki manaya veriyorum. YAKUP BUDAK (Devamla) - Arkadaşlarımız, bizim kime
nasıl bakacağımızı da, bizi de gayet iyi biliyorlar. Biz, Sayın Başkanımıza ve
bu Meclisin çatısı altında bulunan bütün arkadaşlarımıza insanî ölçüler
içerisinde ve burada olunması lazımgelen ölçüler içerisinde bakarız ve
bakıyoruz da. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Sayın Başkanımız da bakışları
değerlendirirken, öyle biliyorum, belki dil sürçmesi olmuştur diye düşünüyorum.
Gerçi, konuşmamın başında kendisine de aynen iade ettim; ama, yine de, ben,
Sayın Başkanımın böyle artniyetli olarak düşünmemesini talep edi-yor, hepinize
saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Komisyonun ve Başkanlığın katılmadığı,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler.. Önerge kabul edilmemiştir. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 8
inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Milletvekili genel seçimi kesin sonuçlarının
Yüksek Seçim Kurulunca ilanından itibaren Başkan seçilinceye kadar, en yaşlı
milletvekili, geçici başkanlık görevini yapar. İkinci en yaşlı üye,
başkanvekilliği görevini yerine getirir." BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına Niyazi Yanmaz,
Doğru Yol Partisi Grubu adına Ali Şevki Erek; şahısları adına Suat Pamukçu,
Fethullah Erbaş, Mahmut Göksu, Musa Uzunkaya ve Şeref Malkoç söz isteminde
bulunmuşlardır. ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Sayın Başkan, ilk sözü ben
istiyorum. BAŞKAN - İlk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Tokat
Milletvekili Ali Şevki Erek'in. Buyurun Sayın Erek. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika efendim. DYP GRUBU ADINA ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Doğru Yol Partisi Grubu adına
hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Biraz evvel okunduğu üzere, teklifin 2 nci maddesi,
Tüzüğümüzün 8 inci maddesini değiştiri-yor. Geçici Başkanlık Divanı göreve ne
zaman başlasın... Yapılan değişiklik, esas itibariyle olumludur. Bu değişikliğe
müspet oy vereceğimiz de tabiîdir. Daha evvelki, şu anda değiştireceğimiz
mevcut Tüzüğümüze göre, birinci birleşimin ilk oturumunda en yaşlı üyemiz
başkanlık görevine başlıyor idi. Şu an da öyle bir hal hadis olsa, yine
uygulama da bu yönde olacak. Yapılan değişiklikle, haklı ve doğru olarak,
Geçici Başkanlık Divanının, diğer bir ifadeyle, en yaşlı üyemizin bi-rinci
başkan, ondan sonraki yaşlı üyemizin ikinci başkan, yani başkanvekili olarak
göreve başlaması, milletvekili kesin seçim sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunun
ilanıyla yürürlüğe girecek. Bu, tabiî, göreve yeni başlayacak, yeni seçilecek
başkanımızın, bir an evvel geçici dahi olsa ön hazırlıklarını tamamlayıp, böyle
bir önemli göreve layıkıyla başlamasına yol açmaktadır. - Değerli arkadaşlarım, bu tüzük değişikliği ve bu madde,
Türkiye'nin içerisinde bulunduğu ortamda, bir parti sözcüsü olarak da, kişisel
olarak da vicdanen yaptığım muhakeme sonucunda, acaba zamanı israf mı ediyoruz;
Türkiyemizde, Geçici Başkanlık Divanının göreve başlaması konusundaki statünün
değiştirilmesi doğru olmakla beraber, içerisinde bulunduğumuz durum itibariyle,
önceliğimizi doğru mu kullanıyoruz, ehem ve mühim tefrikini, öncelik ayırımını
doğru mu yapıyoruz diye vicdanî bir endişe duyduğumu burada açıklıkla ikrar
etmek mecburiyetindeyim. Değerli arkadaşlarım, şunu gerekçede görüyoruz ki, bu
İçtüzük değişikliğinin bugün önümüze gelmesinin gerekçesi olarak "bekleyen
yasa tasarıları var, bu yasa tasarılarının ve tekliflerinin bir an evvel
yasalaşmasında Türkiye'nin yararı var; eğer Türkiye Büyük Millet Meclisindeki
müzakereler uzatılırsa, bu, Türkiye'nin zararına olur; onun için biz bu
değişikliği yapalım, bir an evvel de yasalarımızı çıkaralım" gibi bir
gerekçe öne sürülüyor. Değerli arkadaşlarım, önümüzdeki İçtüzükte iki tip
değişiklik var: Birisi, biraz evvel söylediğim gibi, şeklî değişiklik; biri de,
hukukî tabiriyle, ihdasî değişiklik. Esasında, bu içtüzük değişikliği, bugün,
her ne kadar, muhtelif partilere mensup milletvekili arkadaşlarımızın
tekliflerinin toparlanmasından buralara kadar geldiyse de, esas itibariyle,
iktidar kanadı arkadaşlarımızın, kendileri açısından, önemli gördükleri 34 tane
maddeyi bir an evvel buradan geçirmeleri kaygısıdır. Değerli arkadaşlarım, eğer biz zihniyetimizi
değiştirmezsek, eğer biz demokrasi anlayışımızı değiştirmezsek, eğer biz biraz
evvel, burada yüreğimiz kanadığı bir biçimde takip ettiğimiz veçhile nasıl, bir
değerli sevdiğimiz Başkanımızın, bir diğer sevdiğimiz değerli arkadaşımıza
layık gördüğü ifadelerle, geçici başkanlık divanının ne zaman işe başlayıp
başlamamasını müzakere ederken birbirimize girebilme tabiatımızı sergilersek,
biz bu işin sonunu alamayız; burada önemli nokta bu. Değerli Başkanımıza, bu söylediğim söz kişiseldir,
sevgimiz ve saygımız bakidir, devam da edecektir. Yanımda bulunan telefona,
benim partime mensup arkadaşlardan 34 tane mesaj geldi, bana hitap ediyorlar:
"Ali Şevki, Sayın Başkanımıza söyle, milletvekillerimizi aşağılayıcı bir
tavra lütfen girmesin." Telefon eden, Doğru Yolcu; muhatap, Faziletli bir
arkadaşımız, kardeşimiz, buna konu olan, bir Değerli Başkanımız. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Erek, muhatap
milletvekilidir, Fazilet Partili değil. ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) - Gayet tabiî efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Teşekkür ederim; teyiden arz
ediyorum. ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) - Malumu ilana gerek yok
efendim. Bir milletvekili arkadaşımıza böyle bir davranıştan...
Benim üzerinde durduğum, Başkanımızı suçlamak, öbür arkadaşımızın savunmasını
yapmak değil; en ufak bir meseleyi müzakere ederken, birbirimize tahammül
edebilme yeteneğimizi bir tarafa bırakıyoruz; bu, demokrasi konusunda da böyle,
ekonomi konusunda da böyle, dışpolitika konusundaki hususlarda da böyle,
demokrasinin asgarî müştereklerinde de böyle. Asgarî müştereklerde anlaşamayan
bir ülke, siyaseti devamlı bir maraza haline getirme tabiatını daima ayakta
tutan bir zihniyet... Değerli arkadaşlarım daha dün burada müzakere edildi,
biraz evvel arkadaşlarım da gündeme getirdi önümüzdeki maddelerde, esas
komisyonların ve tali komisyonların görevini konuşacağız. O konuda da, eğer
Allah'tan bir şey olmazsa, yine bendeniz konuşacağım. Eğer, yüzde yüz Anayasa Komisyonunun yetkisi dahilinde
olan bir tasarıyı, yüzde yüz Anayasa Komisyonunun yetkisi dahiline gireceğini
herkesin teslim ettiği bir tasarıyı, göz göre göre, çıksın diye, garantili
çıksın diye Plan ve Bütçe Komisyonuna verebildikten sonra, bu İçtüzük
maddelerini değiştirmişiz, ne anlam ifade eder?! Diğer bir ifadeyle, mesele, sadece
kuralları yazılı hale getirmekle bitmiyor. Şüphesiz ki, Başkanlık Divanı, geçici başkanlık divanı,
aslî başkanlık divanı, milletvekilleri-miz, burada, ülkeyi, 65 milyon insanı
temsil ediyor. Değerli Başkanımız da bir milletvekili, buradakiler de bir milletvekili;
hitaplarımızda, davranışlarımızda, asgarî bütün sinirimize rağmen, hatta,
karşımızdaki fikrî yüzde yüz tasvip etmememize rağmen, asgarî bir kardeşlik
duygusunu, bir sevgi duygusunu, birbirimize tahammül edebilme duygusunu
muhafaza etme mecburiyetindeyiz; ülkenin bizden beklediği husus budur. Henüz
daha demokrasiyi tam halledememişiz, binbir meseleyle uğraşıyoruz... Bana göre,
Türkiye Cumhuriyetinde çok önemli, hayatî bir kriz vardır, katiyen yabana
atılmayacak bir kriz vardır, içeride, dışarıda dağlar gibi meseleler vardır ve
bu meselelerin sonucunun müspete ulaşacağı konusunda önemli tereddütler de
bulunmaktadır; ama, biz, burada, İçtüzüğümüzü değiştirmekle meşgulüz. Grubumun
verdiği görevi hakkıyla yapma gayreti içerisinde, bu düşüncelerimi söylemek
istiyorum. Bir örnek daha vereyim: Dün, burada, Seçim Kanununu
görüştük. Seçim Kanununda bir maddeyi değiştirdik sevgili kardeşlerim. Yarın,
ne zaman seçimin geleceği belli değil, yarın birden önümüze seçim gelebilir.
Halbuki, bizim, en kısa sürede, muhtemel bir seçime hazırlıklı olmak
duygusuyla, seçim kanunlarını doğru dürüst bir kere daha gözden geçirmemiz
lazım. Dün burada ifade edildi, partilere yardım, milletvekillerini
desteklemek, önseçim olsun mu olmasın mı, tercih olsun mu, olmasın mı... En
hayatî konular; onları konuşmamız gerekirken, biz burada, Yüce Meclisin yoğun
gündemi ve ülkenin içinde bulunduğu şartlar altında, böyle bir içtüzük
değişikliğini gerçekleştiriyoruz; hayırlı ve uğurlu olsun. Muhalefetin obstrüksiyon hakkı vardır, engelleme hakkı
vardır. Bazı yasaların çıkmaması çıkmasından hayırlıdır; 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 125 inci maddesinin tadilatında olduğu gibi. Bize göre,
çıkmaması, çıkmasından hayırlıdır. Türkiye Cumhuriyetinin istediği mevzuatta
vardır. Biz, muhalefette daima yapıcı olduk, ortaya konulan maddeleri, daima,
eğer Türkiye Cumhuriyetinin yararınaysa, desteklemekte bir güna eksilme
göstermedik. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
bunların örneği de var. Bir hususa nazarı dikkatinizi çekiyorum: Bugünkü
içtüzük değişikliğiyle, muhalefet kanadında bulunan partilere ve muhaliflere
getirilmek istenilen kıstaslar konusunda, Allah şahittir ki, Doğru Yol Partisi,
muhalefet partisi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin yararlarını önde tutmuştur;
ama, yine Allah şahittir ki, iktidarda olduğumuzda bize yapılan muhalefet,
Türkiye Cumhuriyeti siyasî tarihinde, eşine ender rastlanan şedid muhalefettir.
Temenni edelim ki, hepimiz, bu aklıselim duygusu
içerisinde olalım. Bu maddenin de, bu içtüzük değişikliğinin de,
devletimize, milletimize, Yüce Meclisimize hayırlı olmasını diliyor, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, aziz ve sevgili arkadaşlarımı, sevgilerimle, saygılarımla
selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Erek. Fazilet Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili
Niyazi Yanmaz; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika Sayın Yanmaz. FP GRUBU ADINA MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 527 sıra sayılı kanun
teklifinin 2 nci maddesiyle ilgili, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini
açıklamak amacıyla söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, bu maddeyle değiştirilmek istenilen
8 inci madde halihazır durumuyla şu: "Yasama döneminin birinci
birleşiminin ilk oturumundan başlayarak Başkan seçilinceye kadar, en yaşlı
milletvekili, Geçici Başkanlık görevini yapar. İkinci derecede en - yaşlı üye,
Başkanvekilliği görevini yerine getirir." Değerli arkadaşlar, teklif edilen değişiklik şu:
"Milletvekili genel seçimi kesin sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunca
ilanından itibaren Başkan seçilinceye kadar, en yaşlı milletvekili, geçici
başkanlık görevini yapar. İkinci en yaşlı üye, başkanvekilliği görevini yerine
getirir." Değerli arkadaşlar, kısacası, bu teklifle getirilmek
istenilen değişiklik şu: Halihazırdaki içtüzükte, Yüksek Seçim Kurulunun
ilanından beş gün sonra yeni yasama döneminin ilk birleşiminin ilk oturumu
yapılıyordu; fakat, bu değişiklikle, Yüksek Seçim Kurulunun ilanından sonra, en
yaşlı milletvekili, geçici başkanlık görevine getiriliyor. Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz 18 Nisan seçimlerinde
bir zafiyet yaşandı. 18 Nisan seçimlerinden sonra, bildiğiniz gibi, 23 Nisan
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı vardı. O bayramda, Türkiye Büyük Millet
Meclisi başkansız kalmıştı. Bu zafiyetin giderilmesi için, İçtüzükte böyle bir
değişiklik teklifi getirilmiş. Biz, Fazilet Partisi Grubu olarak, bu teklife katılıyoruz. Değerli arkadaşlar, görüldüğü gibi, İçtüzükte gerçekten
birtakım değişikliklerin yapılması lazım. Niye; çünkü, yirmiyedi yıllık bir
İçtüzük, çağa ayak uydurması icap ediyor; dolayısıyla da, değişikliğe gitmek
gerekiyor. Ancak, bizim başından beri ifade ettiğimiz gibi, bu içtüzük
değişikliğinde, Anayasa Komisyonunda, bizim muhalefet milletvekillerinin 810
tane muhalefet şerhi var. Gönül arzu ederdi ki, bu konularda oturulup
anlaşılmış olsaydı, bütün meseleler hallolmuş olacaktı ve uzlaşıyla meseleler
çözülmüş olacaktı. Değerli arkadaşlar, ilginç olan şu konu var: Geçen
hafta, bu Mecliste, bu Genel Kurulda ekvergi kanunu çıkarıldı, bir diğer
ifadeyle, vatandaşımızın cebine el atıldı, cebinden parası alındı. Bugün, bu
içtüzük değişikliğiyle de, özellikle muhalefetin sesi kısılmak isteniyor.
Halbuki, 21 inci Yüzyılda, katılımcı, çoğulcu bir demokrasi ifade edilirken ve
Genel Kurulumuzda da bunun ayyuka çıkması, tavan yapması lazımken; ne yazık ki,
iktidarımız bu yolu seçmiştir. Teklifte yer alan, Türkiye'nin önünde çözüm bekleyen
önemli sorunların olduğu, bu sorunların aşılabilmesi için yasama organındaki
bazı tıkanıklık ve aksaklıkların giderilmesi gereği bir vakıadır. Dünyadaki
hızlı gelişmeye ülkemizdeki birçok kurum ve kuruluşta olduğu gibi, Türkiye
Büyük Millet Meclisi de gereğince uyum sağlayamamış ve bir revizyon ihtiyacı
hâsıl olmuştur. Örneğin, Genel Kurulda kâtip üyelerin evrak okumasına son
verilerek, yapılacak yeni bir düzenlemeyle, eğitim almış uzman spikerlerce bu
işin yapılması; çalışma saatlerindeki yeni düzenlemeyle, milletvekillerinin
seçim bölgelerinden uzak kalmaları sonucu, seçmenin Türkiye Büyük Millet
Meclisine akınının önüne geçilmesi; gündemdışı konuşma sürelerinin uzatılarak,
hükümet kanadınca verilecek cevap sürelerinin sınırlandırılması, bizlerce de
çok defa gündeme getirilen problemlerdir. Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
ülkemizin beyin fonksiyonunu icra eden yüce bir kurumdur. Ülkemizde özellikle
bütün kurum ve kuruluşların aşındığı bu dönemde ve özellikle de siyaset
kurumunun aşındığı bu zamanda, Yüce Meclisin aşınmaması gerekir; çünkü,
milletimizin iradesinin tecelli ettiği yerdir. Elbette ki, bu yüce kurumun en
verimli şekilde çalışmasını sağlamak hepimizin görevidir. Ülkemizin çağı
yakalamış bir ülke olması, halkımızın refah ve mutluluğu, bu çalışmanın doğal
bir yansımasıdır. Değerli arkadaşlar, seçmenlerimizle, insanlarımızla
bire bir, yüz yüze temaslarımızda hep bize tevcih edilen sorular şunlar oluyor:
Af kanunu ne zaman çıkacak, mahallî idareler yasası ne zaman çıkacak, kamu
çalışanlarına sendika yasası ne zaman çıkacak ve özellikle ülkemizde çok daha
fazla olan trafik kazalarından dolayı trafik yasası ne zaman çıkarılacak gibi
sorulara muhatap olmaktayız. Ancak, gördüğümüz şu ki, bu tür önemli yasa
tasarıları önümüzdeyken, bunların yasalaşması gerekirken, ne yazık ki,
İçtüzükte anlaşma da sağlanmadan böyle bir konu gündemi meşgul etmekte. Biz, Fazilet Partisi Grubu olarak batık bankalar için
genel görüşme talebinde bulunduk ve sizler bunu reddettiniz. Oysa, inanıyorum
ki, bankalar konusunu açıklığa kavuşturmuş olsaydık, bugün zihinleri meşgul
eden birçok sorunun cevabını bulmuş olacaktık ve değerli arkadaşlar, iki yıl
öncesinden başlanan ekonomik istikrar paketinde, bugün, tekrar, gide gide bir
arpa boyu yol gitmemiş olacak ve bugünkü noktaya gelmemiş olacaktık. Görüldüğü
gibi, borsa taban yapıyor, döviz rezervimiz azaldı, geçen haftadan bu haftaya
kadar piyasaya 4 milyar dolar para sürüldü ve Hazinemizde, Merkez Bankamızda
rezervler durmadan eriyor ve görünen o ki, çok büyük bir ekonomik kriz ve
ekonomik sıkıntı içerisindeyiz. Dileğimiz o ki, bir an evvel iyileşir bu durum;
ancak, mevcut hükümetle bu işin de iyiye gideceğine hiç inanmıyoruz. Değerli milletvekilleri, özellikle, halkımızın bize
tevcih ettiği, muhatap olduğumuz sorulardan bir diğeri de şu: Memurların işten
çıkarılmasını kolaylaştıran kanun teklifinin, bütün teamüllere aykırı olarak,
Anayasa ya da Adalet Komisyonuna değil de, sayısal dengeler gözetilerek Plan ve
Bütçe Komisyonuna gönderildiği ve yoğun baskılar sonucu çıkarıldığını tüm
Türkiye hayretler içerisinde izlemiştir. Değerli arkadaşlar, bir içtüzük
değişikliğine gidiyoruz; kâğıt üzerinde her şey mükemmel, her şey fevkalade;
ancak, hükümet, koalisyon partileri, keyfî idareyle, bazen, hiç de alakası
olmayan şeyleri değişik komisyonlara gönderiyorlar. Mesela, biz şimdi, af yasa
tasarısının Bayındırlık Komisyonundan çıkacağını söylesek, kimse inanmaz; ama,
hazırlıklı olun, belki oraya da gelir. (FP sıralarından alkışlar) YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bravo! Doğru. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Yine, arkadaşlar, bu
Genel Kurulda hiç de hoş olmayan bir görüntüyü geçmişte gördük. Bir
milletvekilinin en tabiî hakkı olan, İçtüzük gereği gizli oy kullanması
gerekliliğinin, daha dün, bu ülkenin Başbakanınca nasıl ihlal edildiğini ve bu
kurala uyanların, bakan da olsa, çocuk gibi azarlanıp nasıl tehdit edildiğini,
tüm Türkiye, içine sindire-meye sindiremeye izlemiştir. (FP sıralarından
alkışlar) YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bravo Sayın Yanmaz, bravo! MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Atma, atma!.. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bu değişiklik teklifinizi, maalesef, samimî bulmuyoruz. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Maddeyi mi, yoksa hepsini
mi?.. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Maddeyi... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Biraz önce maddeyi
destekliyordunuz... MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Böyle bir düzenleme,
aziz milletimizin inancına, geleneklerine, insan haklarına, laikliğe ve eşitlik
ilkesine aykırıdır. Değerli arkadaşlar, bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yanmaz. Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok. Şahsı adına, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika Sayın Pamukçu. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Şimdi, önümüze İçtüzük değişikliği geldi; 2 nci madde
üzerinde, şahsım adına görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınıza gelmiş
bulunuyorum. Şimdi, bu maddede yapılan değişiklik nedir; "ilk
oturumdan" ibaresi yerine "sonuçların ilanından itibaren"
ibaresi getirilmiş; yani, Geçici Başkanlık Divanının, sonuçların ilanından
itibaren oluşması arzu edilmiş. Bir önceki madde görüşülürken, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ilk oturumunun, seçimlerin ilanından "beş gün önce"
yerine "üç gün önce"ye alındığını görüştük, kabul ettik. Dolayısıyla,
bu 2 nci maddede yapılmak istenilen değişiklikle, Geçici Başkanlık Divanı daha
önce beş gün içerisinde toplandığına göre, şu andaki yeni madde eğer kabul
görürse, iki gün önceden oluşmuş olacak; yani, sadece, burada, Geçici Başkanlık
Divanının oluşumunu iki gün önceye almış oluyoruz; yapılan değişiklik bu. Şimdi, bir değerli grup sözcümüz, muhalefetin sesinin
yüksek çıkmasıyla, iktidarın doğru yolda olduğunu söylediler. Gerçekten çok
tuhafıma gitti; yani, bundan böyle, iktidarın yanlışını anlatmak için, biz,
küçük sesle mi konuşalım?!. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Size göre yanlış... SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Yani, daha düşük sesle mi
konuşalım yanlış olduğunuzu anlatmak için?.. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Hiç konuşmasanız daha iyi
olacak! SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Hatta, şimdi, bununla
getirilmek istenen ne; ben de onu anlayamadım. Şimdi, bu İçtüzük
değişikliğiyle, siz, sesimizi zaten kısmaya çalışıyorsunuz; kısık sesle, siz,
doğru yoldan da çıkmış olacaksınız. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Estağfurullah. SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Yaptığınız değişiklik de, bu
bakımdan yanlış o zaman. Bunun mantığı var mı?!. Sonra, böyle bir mantıkla gidersek, gerek İçtüzükte
yapılan bu değişiklikle olsun gerekse Sayın Başkanın zaman zaman teamüllerin
dışına çıkarak muhalefeti susturma yöntemi olsun, bu da, herhalde, muhalefetin
doğru yolda olduğunu gösteriyor. Şimdi, yapılacak olan değişiklikle, biraz önce
söylediğim gibi, Geçici Başkanlık Divanının oluşması iki gün önceye alınıyor.
Ne olacak iki gün önce olursa; ne olacağını söyleyeyim: Borsa 8 000'den 10
000'in üzerine çıkacak iki gün önce ilan ederseniz!.. Efendim, çöken ekonomi
ayağa kalkacak herhalde ya da yeni başkan iki gün önce göreve başlamış olmakla,
pancar fiyatları da iki gün önce ilan edilmiş olacak herhalde!.. Yani,
getirilen değişiklikler... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Bravo!.. Hepsi doğru!.. SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Öyle mi anlaşılıyor?!. Ezilen
memur, işçi ve emekli, iki gün önce Başkanlık Divanı oluştuğu takdirde, bütün
ekonomik sıkıntılardan kurtulacak!.. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Bir kısmı!.. SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Efendim, katılım ortaklığı
belgesindeki falanca madde, böylece yerine getirilmiş olacak!.. Ölüm oruçları
sona erecek herhalde ya da Kürtçe televizyon yayınları başlayacak!.. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - O yok işte. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - O kesinlikle yok.
Günlünden geçenleri söylüyorsun herhalde. SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Veya faizler düşecek,
herhalde, böylece hortumlamalar da bitecek, Türk ekonomisinden üç günde 6
milyar dolar çekilmesinin de önüne geçilmiş olunacaktır. Yapmayın arkadaşlar. Yani, getirdiğiniz bu
değişiklikle, iki gün önce Geçici Başkanlık Divanını oluşturmakla ne
kazanacağınızı, gerçekten, anlamakta zorluk çekiyoruz. Sayın Yasin Hatiboğlu ağabeyimiz kulakları çınlasın
buradaki konuşmasında "açıkça söylüyorum, düştüğünüz takdirde sizi ancak
biz kurtarırız" demişti. Ben öyle zannediyorum ki, sizi biz de
kurtaramayız bu gidişle. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Biz kurtarırız. SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Fethullah Erbaş?.. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, söz hakkımı Sayın
Musa Uzunkaya'ya devredi-yorum. BAŞKAN - Buyurun Sayın Uzunkaya. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Muhterem Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
değiştirilmekte olan maddeleri, umuyor ve temenni ediyorum ki, önce Meclisimize
sonra da milletimize hayırlı olur; ancak, böyle bir gecede, içerisinde korkunç
bombaların bulunduğu böyle bir çalışmanın sonucunda hayır doğacağını söylemek,
sadece iyi niyetli bir tefeül ve yorumdan ibaret kalır diye düşünüyorum. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Muhalefete de hayırlı
olsun. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Ben, Genel Kurulun çok iyi
hatırlayacağına inandığım bir şeyi hatırlatmak istiyorum burada: 17 Ağustos
1999 depreminde ölülerimizin bir kısmı enkaz altında, yaralılar hayat
mücadelesi verirken, bu Yüce Parlamento, hiç de yapmaması gereken bir çalışmayı
o zaman yaptı ve o günkü Parlamentodaki Yüce Heyete hatırlattık, dedik ki:
"Parlamentonun, bugün yapması gereken iş, deprem bölgesinde o insanlarla
iç içe bulunmak, onların dertlerini, acılarını paylaşmaktır." Ama, o günkü
şartlarda, biz, mezarda emeklilik yasasıyla, işçilerimizin ve insanımızın,
çalışan kesimin, büyük bir kesimin geleceğini ilgilendiren ve onları mezarda
emekli-liğe mahkûm eden bir - yasayla, işçilerin bugünkü kaosa doğru gidişinin
de zeminini hazırladık; yani, deprem zemininde bile, deprem hadisesinde bile,
biz, halkımıza gereken duyarlılığı gösteremedik; halktan fevkalade kopuk bir
yasa çalışmasını o gün için yaptık. Bugün de aynı şeyi yapıyoruz; yani, bugün, Türkiye
Cumhuriyeti, 70 milyonluk ülke, en ciddî, belki cumhuriyet tarihinin en ağır
ekonomik problemleriyle iç ve dış barışının tehdit altında bulunduğu bir
zeminde, hiç de alakası olmayan bir konuyu burada tartışıyoruz. Bu konu bana
bir şeyi hatırlattı. Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek, Yılanlı Kuyudan adlı
eserinde bir anekdot, bir hadise anlatır. İkinci Viyana Kuşatmasında,
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, bozguna uğrama noktasındayken, Babı Sadaretten ve
Makamı Meşihattan, yani Şeyhülislamlık makamından, Padişahlıktan, İstanbul'dan,
orduyu hümayunun hazırlanarak büyük bir güçle takviye edilmesini ve Makamı
Meşihatın da, yani Şeyhülislamlık Makamının da, bu kuvveti temin edebilmek için
cihadı ekber ilan edilmesini talep eder; ama, Osmanlı, o gün öyle bir hal
içerisindedir ki, o gün Makamı Meşihatın farklı bir sorunu var; nedir o; Mısır
Ulemasıyla İstanbul Uleması arasında bir konu tartışılıyor; Fatiha Suresindeki
son ayet olan "Veleddâllin" "dâllin" mi okunsun
"zâllin" mi okunsun diye. Ve Makamı Meşihat öyle bir duruma gelmiş
ki, neredeyse, Mısır Ulemasıyla İstanbul Uleması arasında bu tartışma bir
cihadı ekber, yani karşılıklı bir mukatele vesilesi haline getirildi. Yani,
Osmanlının çöküşünde hadiseyi hazırlayan unsurlar, esas konularla ilgilenmeyip
"dâllin" ve "zâllin" kavgası olmuştur. Aziz arkadaşlarım, değerli parlamenterler, yarın
Kızılay'da, milyonların temsilcileri feryat edecek; Parlamento olarak onlara
verecek cevabınız var mı? Muhtemelen, kendilerine tercüman olur diye 550
milletvekilini gönderdikleri bu Parlamentoya, dertlerini anlatmak için
yürüdüklerinde, önlerine dikeceğiniz tek kuvvetiniz, devletin güvenlik
kuvvetleri olan polislerinizdir. Onlara, kendilerini ikna edebilecek, "işte
size sadrışifa bir reçete" diyebileceğiniz bir raporunuz var mı? İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Var. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - "Var" diyorsunuz;
ama halkın huzuruna çıkamıyorsunuz. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Her yerde söylüyoruz. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Hiçbir yerde çıkamazsınız
Sayın Köse. Bakın, açık söylüyorum arkadaşlar, oturduğunuz yerden
laf atmak kolay. Gelin, buradan millete, ne yaptığınızı ve ne yapmak
istediğinizi anlatın; ama, inanıyorum ki, iktidar, bunu anlatabilecek iktidarda
değil, hatta iktidarın dermanı, şu kürsüye çıkıp şu maddeleri savunmaya bile
yetmi-yor... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, 1 dakika içerisinde
toparlayınız. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. Yok dermanı, kalmadı; gücü de kalmadı. Açık söylüyorum;
sokakta arkanızda güç yok; burada da dermanınız yok. Biraz sonra, gelmesini temenni etmediğim o madde
gelecek; biraz sonra, yine maddeler ve değişiklik önergeleri üzerinde
konuşacağım. Değerli arkadaşlar, ciddî yanlışlar yapıyoruz. Aziz ve
Yüce Parlamentonun tartışması, görüşmesi gereken çok ciddî konular var, acil
çözüm bekleyen sorunlar var. Biraz sonra, o madde-ler üzerinde de görüşlerimi
ifade edeceğim. Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Sünnetçioğlu buyurun. AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Başkanıma sorumu yöneltmek istiyorum. İçtüzüğün 8 inci maddesine göre, birinci birleşimin ilk
oturumundan başlayarak, Başkan seçi-linceye kadar, en yaşlı milletvekili Geçici
Başkanlık yapıyordu. Şimdi, bu tasarıya göre Yüksek Seçim Kurulunun, kesin
sonuçları ilanından itibaren, başkan seçilinceye kadar, en yaşlı milletvekili
Geçici Başkanlık yapacak. Burada en azından üç gün ant içmeden Meclis Başkanlığı
söz konusu; bu nasıl olacak? Bir de, Cumhurbaşkanı vekilliği de buna dahil mi? BAŞKAN - Sayın Akman, buyurun. YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Teşekkür ediyorum. Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Meclis
Başkanvekilime sormak istiyorum: Görüştüğümüz 2 nci madde, İçtüzüğümüzün 8 inci
maddesinde değişiklik öngörmekte. İçerisinde bulunduğumuz 21 inci Dönem
Meclisinin açıldığı sırada, bütün arkadaşlar hatırlarlar ki, Türkiye uzunca bir
süre milletvekilliği sıfatının hangi işlemle kazanıldığı hususunu tartışmıştır.
Yani, milletvekilliği sıfatı, bütün milletvekili arkadaşların yaptığı gibi,
kendi seçildiği ilden mazbatasını almakla mı hüküm ifade eder; yoksa, - Yüksek
Seçim Kurulunun, seçim sonuçlarını ilan etmesiyle mi, yoksa, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda, Anayasada belirtilmiş olan milletvekilliği
andını içtikten sonra mı milletvekilliği sıfatı kazanılır konusu uzunca bir
süre kamuoyunda tartışıldı. Şimdi, öyle zannediyorum ki, anayasa hukuku anlamında,
yasama hukuku anlamında, önümüze getirilen
maddedeki bu değişiklik, ciddî bir tartışmayı da beraberinde gündeme getiriyor.
O da nedir; bütün seçilmiş heyetler elbette ki, ilk toplandıkları zaman belli
usuller çerçevesinde farklı şeyler de olabiliyor ama umumiyetle en yaşlı üyenin
başkanlığında toplanırlar ve ondan sonra geçici başkanlık dediğimiz bir süreç
başlar. Fakat, yeni getirilen bu değişiklikte görüyoruz ki, bu sıfat içtüzük
değişikliğinin 1 inci maddesinin de kabul edildiğini, - bu şekilde
yasalaşacağını varsa-yacak olursak üç gün öncesinden en yaşlı milletvekiline
Geçici Başkanlık sıfatı verilmekte. Geçici Başkanlık sıfatı verildiğine göre,
biz, burada yeni bir durum mu ihdas ediyoruz? Yani, milletvekili seçilme
konusuna, milletvekili seçilmiş olma konusuna yeni bir kriter mi getiriyoruz
acaba ? Bu hususta deminki soruma da cevap vermeyen sayın başkanımızın
ayrıntılı bir cevap vermesini bekliyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın Kaya, buyurun. SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan, delaletinizle,
görüşülen 2 nci maddeyle ilgili, 2 nci maddenin somut zarar ve faydalarını
sayabilirler mi diye Başkanvekilimize bir sualim olacak; bu konuyu
aydınlatırlarsa sevinirim. Yine, delaletinizle, diğer konuşmacı hatipler de dile
getirdi. Ülkenin bu kadar ciddî problemleri varken, neden içtüzük değişikliği
bu kadar önplana çekildi ve başka sorunlarımızı tartışmamız gerekirken, niye bu
gündeme geldi diye Sayın Başkanvekilime sualimi sormak istiyorum. Saygılarımı sunuyorum. BAŞKAN - Sağ olun, teşekkür - ederim. Sayın Başkan, buyurun. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Efendim, Sayın Akman'ın ve Sayın Sünnetçioğlu'nun suallerine cevap vereyim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin Ödenek, Yolluk
ve Emekliliklerine Dair Kanunun 6 nci maddesine göre, Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeleri bu sıfatı iktisap ettikleri aydan itibaren bu kanunda
belirtilen ödenek ve yolluklara hak kazanırlar. Milletvekilliği sıfatının
iktisabı ant içmeyle kazanılmıyor. Alınan mazbatada, hangi gün milletvekili
seçildiği belirtilmektedir
efendim. Zannedersem bu, cevabımla Sayın Güven'in de sualine
cevap vermiş oluyorum. Yani, ant içmeden evvel mazbatayı aldığınızda milletvekili oluyorsunuz. YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Dayanağı nedir? BAŞKAN - Kanunu söyledi efendim işte... TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Dayanağı, kanun efendim. Tekrarlayayım isterseniz; "Türkiye Büyük Millet
Meclisi Üyelerinin Ödenek, Yolluk ve Emekliliklerine Dair Kanunun 6 ncı
maddesine göre"diyor; dayanağı o. Sayın Sünnetçioğlu'nun "aynı zamanda Cumhurbaşkanı
Vekili" dedi. Cumhurbaşkanı Vekili de Anayasa belirlediğine göre
otomatikman, nasıl ki, Sayın Meclis Başkanının bu son dönem seçiminde, en yaşlı
Başkanvekili olarak Sayın Vecdi Gönül Geçici Başkan ise ve aynı zamanda da
Cumhurbaşkanı Vekiliydi. Onun için, aynı şekilde, en yaşlı üye de, Meclis
Başkanlığına Geçici Başkanlık yaparken, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına da
vekâlet etmektedir efendim. AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Yemin etmemiş oluyor. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Efendim,
yeminle kazanmıyor ki milletvekilliğini... Arz ettim, açıklık getirdim. Mazbatayı aldığınız gün, hangi tarihte seçildiğinize
dair şerh de konuyor ve milletvekilisiniz. Sayın Kaya'nın sorusu... SAFFET KAYA (Ardahan) - 2 nci maddenin somut
zararlarını ve faydalarını sayabilir misiniz diye, benim Sayın Başkanvekilimize
bir sualim vardı. Ülkenin bu kadar ciddî meseleleri varken, Af Yasası
varken, Mahallî - İdareler Yasa Tasarısı varken, memurlar sokakta yürürken,
niçin içtüzük değişikliği bu kadar öncelikli oldu diye, delaletinizle sormuştum
Sayın Başkan. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Affedersiniz... Bir dakika... Cevap veriyorum efendim. Tabiî ki, Türkiye'nin birçok sorunu var. Bu sorunu
aşmak... Herkes kendi sorununu aşmakla mükellef. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin de bir İçtüzük sorunu var. İkide bir çıkıyoruz, diyoruz ki, bu
İçtüzük yüzünden Meclis daha verimli çalışamıyor... Biraz evvel söylediğim
birkaç madde haricinde, bir konsensüsle, muhalefet ve iktidar
milletvekilleriyle, Anayasa Komisyonundan geçmiş bu. Nasıl ki, Sayın Hikmet
Çetin, milletvekili seçilmediği halde, seçilenler mazbatasını alana kadar
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı sıfatıyla da görevini yerine getirdi
efendim; faydası da bu. SAFFET KAYA (Ardahan) - Yani, maddenin somut zarar ve
faydalarıyla ilgili de bir yorum yapacak mısınız? TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Efendim, o mahzuru gidermek için, bu madde ilave edilmiş. Fayda ve zarar,
birbirleriyle eşdeğer. SAFFET KAYA (Ardahan) - Eşdeğer mi efendim? TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Evet
efendim. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Başkan. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Ben
teşekkür ederim efendim. BAŞKAN - Madde üzerinde dört önerge vardır. Önergeleri geliş sıralarına göre okutup, aykırılık
derecesine göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum; buyurun. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Konu : Değişiklik Teklifi. 527 sıra sayılı teklifin 2 nci maddesiyle değiştirilen
İçtüzüğün 8 inci maddesinin son fıkrasının "en genç yedi milletvekili de,
geçici olarak kâtip üyelik yaparlar" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Musa Uzunkaya Samsun BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan İçtüzük değişiklik teklifinin çerçeve
2 nci maddesiyle değiştirilen İçtüzüğün 8 inci maddesine ikinci fıkradan sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkraların eklenmesini ve çerçeve 2 nci maddenin de buna
göre değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zeki Çakan Bartın Madde 2 Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 8 inci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye ikinci
fıkradan sonra aşağıdaki fıkralar eklenmiştir. "Üçüncü yasama yılı başında; yeni başkan
seçilinceye kadar, geçen yasama yılının başkanvekillerinden en yaşlısı geçici
başkanlık görevini yapar. İkinci derecede en yaşlı üye başkanvekilliği görevini
yerine getirir." "Kâtip üyelik görevini de geçen yasama yılının
kâtip üyelerinden en genç dördü, bunların bulunmaması halinde en genç dört
milletvekili yapar." BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 527 sıra sayılı teklifin 2 nci maddesiyle değiştirilen
İçtüzüğün 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz. Teklif: "Geçici olarak kâtip üyelik yapacak
milletvekillerinin doğum tarihlerinin aynı olması halinde kura çekilir."
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 527 sıra sayılı teklifin 2 inci maddesiyle değiştirilen
İçtüzüğün 8 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen "milletvekili genel
seçimi sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunca" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Resmî Gazetede" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Musa Uzunkaya Samsun BAŞKAN - Şimdi, en aykırı önergeyi okutup, işleme
alacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan İçtüzük değişiklik teklifinin çerçeve
2 nci maddesiyle değiştirilen İçtüzüğün 8 inci maddesine ikinci fıkradan sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkraların eklenmesini ve çerçeve 2 nci maddenin de buna
göre değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zeki Çakan Bartın Madde 2. - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 8
inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye
ikinci fıkradan sonra aşağıdaki fıkralar eklenmiştir. "Üçüncü yasama yılı başında; yeni Başkan
seçilinceye kadar, geçen yasama yılının Başkanvekillerinden en yaşlısı Geçici
Başkanlık görevini yapar. İkinci derecede en yaşlı üye Başkanvekilliği görevini
yerine getirir." "Kâtip üyelik görevini de geçen yasama yılının
kâtip üyelerinden en genç dördü, bunların bulunmaması halinde en genç dört
milletvekili yapar." BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Başkanlık?.. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Katılıyoruz efendim. BAŞKAN - Komisyonun ve Başkanlığın katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Bu önerge kabul edildiği için, diğer önergeleri işleme
alma şansım kalmamıştır. Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Sayın Malkoç'un isteği üzerine karar
yetersayısını arayacağım ve bunun için elektronik cihazla oylama yapacağım. Vekâleten oy kullanacak Sayın Bakan var ise, hangi
Bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengi ve imzasına ait oy pusulasını,
Başkanlığımıza belirtilen süre içerisinde göndermelerini rica ederim. Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakikalık süre
vereceğim. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 2 nci madde kabul
edilmiştir, karar yetersayısı vardır, 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 11
inci maddesinin ikinci fıkrasında geçen "iki adedi Türkiye Büyük Millet
Meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğuna sahip siyasî parti grubuna ait olmak
üzere" ibaresi çıkarılmış ve fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiştir. "Eşitlik halinde kur'a çekilir." BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi
Grubu adına, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa; buyurun. (FP sıralarından alkışlar) Sayın Fatsa, süreniz 10 dakika. FP GRUBU ADINA EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 527 sıra sayılı, İçtüzüğün Değiştirilmesine Dair
İçtüzük Teklifinin 3 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, İçtüzük, Meclisin anayasasıdır,
önemli bir hukukî metindir. İçtüzük değişikliği Meclisi daha verimli ve
ekonomik çalıştırmak için yapılır. Değerli arkadaşlar, Meclisin önünde bu kadar yoğun bir
gündem varken, içtüzük değişikliğinin bütün konuların önüne geçirilerek, Genel
Kurula getirilmiş olmasını anlamak mümkün değildir. Genel Kurulun ve kamuoyunun
da bildiği gibi, İçtüzüğün gündeme getirilmesi 56 ncı maddeyle alakalıdır. Ekonomik sıkıntılardan dolayı, toplumun bütün kesimleri
infial halindeyken; yılan hikâyesine dönmüş ve iktidar partilerinin eline
yüzüne bulaştırdığı af yasası Türkiye'nin gündemindeyken; içi boşaltılan
bankaların faturası yine ekvergilerle halkımıza kesilip, özellikle siyasî ve
bürokratik sorumlular, hiçbir şey olmamış gibi ortalıkta dolaşırken; cezaevleri
idareleri, çete ve mafya mensup-larının idaresine terk edilip, devlet acze
düşürülmüşken; cezaevlerindeki ölüm oruçları ve açlık grevleri dalga dalga
bütün cezaevlerine yayılırken; üniversite öğretim görevlilerinden kamu
emekçilerine kadar, yüzbinler sokaktayken; onbinlerce devlet memuru fişlenip,
işlerine son verileceği endişesiyle, ölüp ölüp dirilirken; ilkokulların koyun
ahırlarına, irfanı hür, vicdanı hür, fikri hür nesiller yetiştirmesi gereken
üniversitelerimizin kışlalara çevrildiği bir ortamda; ekonominin tabana vurduğu,
borsanın felç olduğu ve son bir haftada 5 milyar doların piyasalardan çekildiği
bir ortamda; Yüce Meclisin, bütün bunlara çare bulup, kamuoyunu
rahatlatabilecek gerekli çalışmaları yapması gerekirken, Yüce Meclise İçtüzüğün
dayatılmış olmasını anlamak mümkün değildir. Bütün bunlar, iktidar partilerinin
milletin gündeminden ve ülke gerçeklerinden ne kadar uzak olduğunu
göstermektedir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin, Dışişleri Bakanının,
Avrupa Parlamentosunda terörist bir saldırıya uğradığı bir ortamda, Meclisin
toplanıp, bununla ilgili gerekli çalışmaları yapması gerekirken, Yüce Meclisin,
İçtüzükle bir gündem değişikliğine gitmiş olması, doğrusunu isterseniz çok
anlamlı, çok manidardır. Değerli arkadaşlar, hepimiz biliyoruz ki, bu
değişiklik, muhalefetin sesini kısmaya yöneliktir. Hükümeti oluşturan siyasî
partilerin, Cumhurbaşkanının yetkilerini kısıtlayıp, Cumhurbaşkanını, özellikle
kararnamelerle devre dışı bırakma ve yine, Mecliste, muhalefetin, muhalefet
görevini yapmaması gibi bir gayretle, âdeta, milletin meclisini, ikinci, üçüncü
dünya ülkelerinin muhalefeti olmayan parlamentolarına çevirme gayretleri,
doğrusunu isterseniz, ne milletimiz tarafından ne de Parlamentodaki
milletvekilleri tarafından anlaşılıyor değildir. Unutmayınız ki, bugün, iktidar koltuklarında oturan
sayın milletvekilleri, yapılacak bir genel seçimde fevkalade muhalefetin
oturmuş olduğu koltuklarda yer alabilirler. Bugün muhalefetin feryadını, yarın,
bugün iktidarı oluşturan siyasî partilerin milletvekillerinden duymak doğrusunu
isterseniz mümkündür. Değerli arkadaşlar, şimdi, sizlere sormak istiyorum:
Bütün kamuoyu yoklamalarında güvenirlik sıralamasında en son sıralarda yer alan
Parlamento ve siyasîlerin yeniden bir güven kazanmasına, acaba bu İçtüzük
değişikliği nasıl bir fayda getirecektir; doğrusunu isterseniz, bunu
anlayamı-yoruz. Değerli arkadaşlar, bu değişiklik, ülkenin karşı
karşıya kaldığı hiçbir sorunu çözmeyecektir. Üzerinde söz almış bulunduğum 3 üncü maddeyle, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 11 inci maddesinin ikinci fıkrasında geçen
"iki adedi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğuna
sahip siyasî parti grubuna ait olmak üzere" ibaresi çıkarılmış, aşağıdaki
cümle eklenmiştir: "Eşitlik halinde kura çekilir." Düzenleme
yerindedir; iki parti olduğu varsayımıyla hareket ediliyor. Ciddî bir meseleyi
talih oyununa çevirmeyi gerçekçi bulmuyoruz. Esas olan halk iradesidir; yüksek
Seçim Kurulundan son seçim sonuçları alınır, hangi parti daha fazla oy almışsa,
bu hak o partiye verilir. Bu düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Fatsa. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Ali
Naci Tuncer; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. DYP GRUBU ADINA ALİ NACİ TUNCER (Trabzon) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte
olan teklifin çerçeve 3 üncü maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Saygıdeğer milletvekilleri, yeni yasama dönemine
başladığımızdan beri, yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Bazen sabahlara kadar,
bazen 23.00'e kadar, bazen 19.00'a kadar çalışıyoruz; ama, geriye dönüp
baktığımda, ne yaptık diye incelediğimde, inanın, tatmin olacak bir tek kanun
göremiyorum. Dün, saat 23.00'e kadar, 1 maddelik, seçmen kütükleri
hakkındaki kanun teklifini görüştük ve kanunlaştı; hayırlı olsun. Bilgisayar
çağını yaşadığımız bir dönemde, hâlâ, seçmen kütüklerini manuele geçiremedik.
1995 yılında, bunun kredisini bulduk ve bütün projelerini Orta Doğu Teknik
Üniversitesine yaptırmamıza rağmen, bizden sonra gelen hükümetler hayata
geçiremedi. Ne sağladık; bir hiç... Bugün, görüşmekte olduğumuz içtüzük değişikliğinin 3
üncü maddesinde, yürürlükte olan İçtüzüğün 11 inci maddesine bir cümle ilave
ediyoruz. Diyoruz ki, eğer, Meclisteki temsilleri eşit olursa, Divanın nasıl
teşekkül edileceğini kurayla tespit ederiz. Hakça bir yaklaşım; ama, çok mu
zarurîydi?.. Belki, bu madde üzerinde 1 saatimizi vereceğiz. Saygıdeğer
milletvekilleri, bu kadar lüksümüz var mı bizim?.. Türkiye'nin problemleri, her gün, televizyonlarda,
gazetelerde ve sokaklarda gözümüzün önünde. Öğretim üyeleri, üniversite
senatoları kararlar alıyor ve yaşama, madden yaşama haklarının kalmadığını ifade
ediyor. Memurlar sokaklarda... Temel kanunlarımız olan, ki, onbeş yirmi sene
önce, Adalet Bakanlığında genel müdürken hazırlanan Ceza Kanunu, Medenî Kanun,
hâlâ, gündeme gelemedi. Kangrene dönen af yasa tasarısı gündeme gelmedi. İki
yıla yakındır yasama görevi yapıyoruz. Sayın milletvekili arkadaşlarım,
soruyorum, hangi yasayı buraya getirdiniz de, şurada hükümet vardı, komisyon
vardı da bu Tüzük nedeniyle biz kanunlaştıramadık? Mutlaka yaptığınız
değişikliklerde güzel hükümler var, bunu inkâr etmenin bir anlamı yok; ama bu
kadar zaruri olan bir madde değildi. Bir cümle değiştiriyoruz "eşitlik
halinde kura çekilir" ve şu saatlerde biz Meclisi buna mahkûm ediyoruz. Bugün, akşamüstü Sayın Başbakanı televizyonda
dinlediniz, okuyor, IMF bize deklarasyon vermiş, şunları, şunları yapacaksınız
diyor, biz televizyonlardan duyuyoruz Meclisin hiçbir haberi yok. Yurtdışında bir çember içerisine alındık. Osmanlıların
çöküş döneminde olmayan bir baskı var üzerimizde, Meclisin hiçbir şeyden haberi
yok, bunlara deva olacak bir yasa da hazırlamıyoruz. Zamanımızı, şu anda acil olmayan, zaman içerisinde, boş
zamanlarımızda değerlendirebileceğimiz kanun tasarılarıyla geçiriyoruz. Bizi
dinleyenler, bize ne diyor arkadaşlar; sizi, biz bunlar için mi seçtik?
Çocuklarının eğitim hakkını verememişiz, çocuklarının rızkını verememişiz,
mil-yonlar sokaklarda dolaşıyor, biz onların temsilcisi olarak 1973 yılında
kabul edilen ve bugüne kadar ihtiyaç duyuldukça mevzii olarak değiştirilen bir
İçtüzüğü, çok önemliymiş gibi gece sabahlara kadar uğraşıp değiştirmeye
çalışıyoruz; ama önümüze geldi, geri çekme şansımız yok. Burada şükranla ifade
etmem lazım, bazı iyi hükümler de getirildi. Örneğin, en azından komisyonların
görevleri belirlendi. Yaşamakta olduğumuz çekişmeyi benden önceki hatipler dile
getirdi. Bütçe Komisyonunu ilgilendirmeyen bir kanun oradan geçirildi. Belki,
onlara bir set çekmiş olabiliriz. Arzu ederdim ki, bu komisyonlara, çok
demokratik, bir gelenek haline getirilen ve çok verimli olarak çalışması devam
eden Anayasa Uzlaşma Komisyonunu da dahil etmiş olsaydık. Mademki, Meclis buna
ihtiyaç hissetmiş, bu komisyonu kurmuş, yararlı çalışmalar yaptığına da
inanıyoruz, bunu da yasal hale getirmemizde yarar olduğu inancındayım. Yine şükranla ifade edeyim ki, Başkanlık Divanı, Yasama
Meclisinin düzenini sağlayan en önemli kurumlarımızdan biridir. Başkanlarımız
çok yoğun bir mesai vermektedir, bazen sinirleri bozuluyor, tarafsızlıklarına
ve nezaketlerine inandığımız başkanlar, istemeden de bazı kelimeleri kullanmak
durumunda kalıyor. Bu, bir yorgunluğun ifadesidir. Onun için, dört
Başkanvekilliğinin beşe çıkarılmasını şükranla karşılıyoruz. İnşallah,
önergelerinizle bunu tekrar geri almazsınız. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Alıyoruz maalesef!.. ALİ NACİ TUNCER (Devamla) - Bilemiyorum, biz iyi bir
şey getirdiğiniz için teşekkür edi-yoruz; ama, herhalde, geri alacaksanız da,
gerekçesini ifade edeceksiniz. Biz, bundan mutluluk duyuyorduk. Başkanlık
Divanının idarî görevleri de var, yoğun bir çalışma altındadır, bir arkadaşla
daha takviye edilmesinde yarar görmüştük, getirenlere de şükranlarımızı arz
ediyoruz; ama, herhalde bir pişmanlık içerisindesiniz; çünkü, MHP Grup
Başkanvekili "geri alacağız" diye bir laf attı bana, bilmiyorum. Saygıdeğer milletvekilleri, ileride üzerinde çok çok konuşacağız,
91 inci maddede bir tadil getiriliyor. Temel kanunlarda mutabakat şartı vardı
ve bugüne kadar da hiçbir sıkıntı çıkmadı. Temel kanun olan Gümrük Kanunu
buraya geldi, ondan daha zor olan anayasa değişikliği geldi, mutabakat
sağlandığında hatalar da daha iyi görülüyor ve en iyi şekilde çıkardık. Sıkıntı nereden geldi arkadaşlar?.. Biz, birbirimize
tahammül etmek zorundayız ve doğrularda da birleşmek zorundayız. Zaten,
maddenin tadilatından anladığım kadarıyla, artık, iktidar partilerinin, bırakın
salt çoğunlukla gelmesini, çoğunlukla geleceği inancı da olmadığı için
maddedeki hükmü değiştiriyor. Çünkü, Genel Kurulda salt çoğunluğu sağlayan
partiye, 2 başkanvekilliği ve-riliyordu; iktidar bundan ümidini kesti. Yarın,
bu savunduğumuz hükümlerin hepsi size yarayacak; çünkü, bu icraatlarınız böyle
devam ettiği müddetçe, sizin muhalefet olmaktan başka bir şansınız olduğuna da
inanmıyorum. Keşke muvaffak olsaydınız, keşke milletin bütün derdine deva
olsaydınız da, siz devamlı iktidar olsaydınız. Biz, muhalefet olarak da
görevimizi yaparız; ama, ne gezer!.. İşte, milyonların sesi!.. Çoğunuz vicdan
azabı duyuyorsunuz. Bizim bu konuşmalarımızdan sonra, ferdî olarak, bana her
partiden arkadaş geliyor "doğru söylediniz" diyorlar; ama, bu parti
taassubundan maalesef kurtulamadık. Arkadaşlar, gelin, doğrularda birleşelim ve en
doğruları arayalım, memleketin acil olan kanunlarını çıkaralım, icra
organlarını bizlerden çıktı o icra organları zorlayalım, devletin idaresini
bürokratlara bırakmayalım. Bürokratlar, icranın emrindedir, siyasînin
emrindedir; biz, siyasî iradeyi gösterebilelim. Bu noktalarda birleşebilirsek
mutluluk duyacağız. Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (DYP ve FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tuncer. Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok. Şahsı adına, Adana Milletvekili Ali Gören... (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika Sayın Gören. ALİ GÖREN (Adana) - Muhterem Başkan, değerli
milletvekilleri; İçtüzükle ilgili değişiklik teklifi hakkında şahsım adına söz
almış bulunuyorum; Değerli Başkanımızı ve tüm üyeleri saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, bu söz alma konusunda ciddî
şekilde kendimi tutamadım. Ortada ciddî sorunların olduğu bir dönem için daha
farklı konuları konuşmamız gerekirken, bugün, burada, İçtüzükle ilgili konuları
görüşüp, vakit kaybederken, bizi televizyonlardan takip eden vatandaşların
hakkımızda ne düşündüklerini ciddî olarak sizlerin de düşünmesini rica
ediyorum. Değerli arkadaşlarım, İçtüzük değişikliği yapmaya
çalıştığımız şu ortamda, acaba, yaptığımız işin anlamını doğru dürüst düşünüp
değerlendirdik mi? 1. Zamanlama açısından yaptığımız işlemin anlamı nedir?
2. Önem sırası açısından yaptığımız işlemin anlamı
nedir? 3. Psikososyolojik açıdan, bizi seyreden, bizi buraya
gönderen milletimizle, şu an için meşgul olduğumuz konularla, bir uyum
içerisinde miyiz? Vatandaşlarımız, kendilerini, vatanın, milletin
meseleleriyle örtüşen bir durumda mıyız diye, bizi ciddî olarak muaheze etmeye
- hazırlamaktadırlar. Değerli arkadaşlarım, böyle bir çalışma yapılacaksa,
zamanı şimdi miydi? Milletin bağrının yandığı, ceplerinin boşaldığı bir
dönemde, milletin karşısına geçip, yarın, hayatın duracağı Türkiye'de, bu
akşam, biz, İçtüzük meseleleriyle uğraşırken, milletle, ciddî olarak, bir denge,
örtüşüm içerisinde miyiz diye düşünüyor muyuz? İşçiler ve memurların, kendi sorunlarını, hükümete,
iktidara duyuramadıklarından, yarın, Ankara sokaklarını doldurmakla ifade
etmeye çalıştıkları bir ortamda, biz, İçtüzüğün karınca adımıyla yol yürümeye
benzeyen meseleleriyle uğraşıyoruz. Yarın, ülke genelinde hayat duracak; bu
konuya dikkat çekmek istiyorum. Tarım kesiminin meseleleri, çözüm beklemektedir. Esnaf,
tüccar, bizden, sorunlarıyla ilgili çözümler beklemektedir. Üniversite
mensupları, sağlık mensupları, eğitim mensupları, bizden, sorunlarına çözüm
beklerken; biz, burada, bu sorunların hiçbirine medar olmayacak, bu sorunların
karşısında eften püften sayılacak, İçtüzük meseleleriyle vakit öldürüyoruz. Değerli arkadaşlarım, önem sırası açısından hiç
düşündük mü? Milletin karşısına geçip de, İçtüzük değişikliği yapmaya
çalışırken, Mahallî İdareler Kanununun değişmesini bekleyen vatandaşlarımıza,
belediye başkanlarımıza ve diğer yetkililere ne cevap vereceğimizi düşünüyor
muyuz? Dün de söyledim; Af Yasasını bir yıl önce milletin önüne getirip onun
üstüne yattıktan sonra, hem hapishanelerdeki vatandaşlarımızın psikolojik
durumlarını hem de onların dolaylı olarak yakından ilgisi bulunan ailelerinin
sorunlarını gözardı ederek, İçtüzük meseleleriyle uğraşmakla, onlara ne demek
istendiğini hiç düşündük mü? (DSP sıralarından gürültüler) Evet, değerli arkadaşlarım, laf atmakla iş olmaz.
Milletin bağrının yandığını, gidip kendilerinin karşısında görün; buradan
gülmekle vatandaşın meselesine çözüm gelmez. YÜCEL ERDENER (İstanbul) - Kimse gülmüyor. ALİ GÖREN (Devamla) - Lütfen... İçtüzük meselesi, mahallî idareler sorunundan, yarın
Kızılay Meydanını dolduracak vatandaşımızın, memurun, işçinin sorunundan daha
önemli değil; zamanlama açısından diyorum. Şöyle bir özdeyiş var:
"Kişilerin yeteneği ve kabiliyeti, meselelere verdikleri önemle
ilişkilidir." Eğer vatandaşın bağrı yanarken, siz, onların meselesine
değil de, onlar için hiç de önemi olmayan, öteden beri sürüp gelen İçtüzük
varken, bu meseleyi öne çıkarıyorsanız, vatandaş düşünmeye başlı-yor, acaba
benim meselelerime mi öncelik veriliyor, yoksa Meclis içindeki iktidarmuhalefet
sorunlarının tartışılmasına mı? Değerli arkadaşlarım, sağlık çalışanları ve diğer
memurların sorunlarını, burada, tekrar tartışmak ve hepinizin önüne getirmek
isterken, onlara fırsat verilmeden, sadece İçtüzükle vakit öldürmeyi,
vatandaşımıza saygı açısından kusurlu buluyorum. Ayrıca, ortadaki konular, gündeme getirilen konular
daha kolay bir şekilde halledilip, diğer öncelikli konulara geçilmesi... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Gören, 1 dakika içerisinde toparlayınız.
ALİ GÖREN (Devamla) - Efendim, çok teşekkür ediyorum. Bizim, vatandaşın meselelerine öncelik verme
konusundaki bu kusurumuzun vatandaş tarafından affedilmeyeceğini ve vatandaşa,
iktidarın vatandaş karşısındaki önem ve öncelik sıralamasında zamanlama
açısından beceriklilik gösteremediğini ve önemli konulardan bir nevi
kaçarcasına böyle konularla zaman öldürdüğünü şikâyet etme hakkını kendimizde
görüyoruz. Keşke, böyle fırsatlar, muhalefet olarak bizim elimize tarafınızdan
verilmeseydi, keşke vatandaşın meselelerine, elbirliğiyle, gönül birliğiyle
eğilerek bir an önce çözüm bulma imkânlarını yakalasaydık. Bu hususlarda, vatandaşın öncelikli meselelerinde
ortaya getirdiğiniz konularda yapıcı muhalefet örneğini ortaya koyacağımızı,
ancak, böyle hususlarla vatandaşın meselesinden uzak kalmakla, vatandaşın
kendiniz hakkında not vermesine fırsat verdiğinizi hatırlatıyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gören. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, başka kişisel söz
isteyen yoksa, ben söz istiyorum. BAŞKAN - Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal;
buyurun. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan İçtüzük teklifinin 3 üncü maddesi üzerinde
söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüştüğümüz İçtüzük teklifinin 3 üncü maddesinde, 11
inci madde içerisinde bir cümleyle yapılmak istenilen değişiklik vardır. Peki,
11 inci madde neyi ihtiva ediyor, bize neyi anlatıyor; önce, buna bir bakmak
istiyorum. "Parti gruplarının Başkanlık Divanında temsili MADDE 11. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, siyasî
parti gruplarının parti grupları toplam sayısı içindeki yüzde oranlarını ve bu
oranlara göre her siyasî parti grubuna düşen Başkanlık Divanındaki görev yeri
sayısını tespit eder ve Danışma Kuruluna bildirir. Başkanlık Divanındaki görev yerleri, Başkanvekillikleri
için iki adedi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğuna
sahip siyasî parti grubuna ait olmak üzere oranı en yüksek olandan başlayarak
sıra ile dağıtılır" diyor. Devamını da arz edeyim: "Kâtip üyeliklerle, İdare Amirlikleri için görev
yerleri dağıtımı Danışma Kurulunun görüşü alındıktan sonra Genel Kurulca
kararlaştırılır. Siyasî parti grupları kendilerine düşen yerler için
adaylarını gösterir. Bu adayları gösteren listenin Genel Kurulca işaret oyuyla
oylanması suretiyle seçim tamamlanmış olur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekillikleri, Kâtip
Üyelikleri ve İdare Amirlikleri için, bir yasama döneminde iki seçim yapılır.
İlk seçilenlerin görev süresi iki, ikinci devre için seçilenlerin görev süresi üç
yasama yılıdır. Bu görevlerde herhangi bir suretle boşalma olması
halinde, yeni seçilen divan üyesi, eskisinin görev süresini tamamlar." Şimdi, daha önceki madde bu iken, değişiklik arz edilen
madde 3 ile "Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 11 inci maddesinin
ikinci fıkrasında geçen iki adedi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının
salt çoğunluğuna sahip siyasî parti grubuna ait olmak üzere ibaresi çıkarılmış
ve fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiştir. 'Eşitlik halinde kur'a çekilir'" denilmektedir;
yani, burada, iş, kuraya ve şansa bırakılmaktadır. Halbuki, bu durumda, o
siyasî partilerin milletimizden aldıkları oy oranına göre tespit edilmesi daha
adilane olur. Eşit sayıda milletvekili çıkaran iki parti var ve burada kura
çekilecek; hangisine düşerse başkanvekili o partiden seçilecek. Bunu
yapmaktansa, seçimlerde almış oldukları oy oranına bakılsa ve en çok oyu alan
siyasî partiden başkanvekili seçilse, herhalde, daha münasip olur, daha uygun
olur diye düşünüyor ve değerli milletvekili arkadaşlarımızdan bu konuyu bir
daha değerlendirmelerini arz ediyorum, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ünal. Sayın Genç, buyurun; sorunuz var galiba. KAMER GENÇ (Tunceli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla hem Komisyona hem de Başkanvekiline
sorularım olacak. Şimdi, burada, parantez içinde getirilen değişiklikle
kaldırılan hüküm şu; bu değişiklik, başkanvekilleriyle ilgili bir
değişikliktir: Başkanvekillerinin dağıtımında, mevcut hükümde "iki adedi Türkiye
Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğuna sahip siyasî parti
grubuna ait olmak üzere oranı en yüksek partiye dağıtılır" diyor. Burada
nedir, çoğunluğu alan partiye daha fazla başkanvekiliğini vermektir ve mantıklı
olan da budur. Çünkü, bir seçim sonucunu düşünün; bir parti, (A) partisi 300
milletvekili, (B) partisi 80 milletvekili, (C) partisi 70 milletvekili, (E)
partisi 51 milletvekili, öteki parti de 49 milletvekili almış. Dört tane
başkanvekiliğini... 300 milletve-kili alan parti tek başına iktidarı da
kuruyor, bir başkanvekiliğini veriyoruz. Öteki üç parti, 80, 70, 50'ye de birer
başkanvekiliğini veriyoruz. Bu, bir defa, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışmalarını büyük sekteye uğratır. Bu Komisyon hangi mantıkla bunu böyle
değiştirmiştir? Bence, başkanvekilleri, tabiî, Meclisin çalışmasında da çok
önemli rol aldığına göre, burada çok büyük bir hata yapılmıştır; yani, bir
parti 50 milletvekili alıyor, öteki 300 milletvekili alıyor, 6 misli oy aldığı
bir partiye 1 başkanvekilliği veriliyor, ötekine de 1 başkanvekilliği veriliyor
ve gerçekten çok büyük bir hata. Mevcut madde gerçeklere daha uygundur. En
azından, hiç olmazsa, iktidarı elinde bulunduran, salt çoğunluğu elinde
bulunduran partiye 2 başkanvekilliğini vererek o parti iktidarının sağlıklı
çalışmasına katkıda bulunmak gereklidir. Neden bu Komisyon bunu değiştirmiş?
Bu, bir. İkincisi, uygulamada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
transferler olmaktadır. Deniliyor ki, eğer eşitlik varsa, eşitlikte kura
çekilir. Bir parti seçime girmiş, yüzde 13, yüzde 14 oy almış; sonra Meclis
teşekkül etmiş; Mecliste transferlerle yani, hiç siyasî bir seçime de girmemiş
50 milletve-kili transfer etmiş, öteki partinin de 50 milletvekili var; ama,
biri transferle gelmiş!.. Yani, burada, aynı hakkı tanımak, bence, temsilî
sisteme aykırı bir davranıştır. Burada, eşitlik halinde kura değil de, bence,
genel seçimde alınan oy oranını esas almak daha faydalı olur. Buna Komisyon
veya Başkanvekili, hangisi cevap verirse... Üçüncüsü, burada, Komisyona sormak istiyorum: Sayın
Komisyon, Türkiye Büyük Millet Meclisinin en iyi şekilde yönetimi, bu Meclisin
hem itibarı hem de kamuoyundaki görüntüsü ve hem de sağlıklı çalışması
bakımından önemlidir. Bazı başkanvekilleri, bu yönetimi çok keyfî
yapmaktadır... BAŞKAN - Sayın Genç... KAMER GENÇ (Tunceli) - Bir dakika efendim; Komisyona
soru soruyorum... BAŞKAN - Bir dakika... 5 dakika içinde... KAMER GENÇ (Tunceli) - 5 dakika daha olmadı, 9 saniye
oldu efendim... Buyurun, daha orada 13 saniye oldu... BAŞKAN - Sayın Genç, burada 3 dakika 13 saniye. KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, ben bilemem ki,
oradakine bakıyorum. Bir dakika, sorumuzu sorayım... Niye sizi bu kadar
rahatsız ediyor, anlamıyorum?! BAŞKAN - Rahatsız... KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben de parlamenter değil miyim
burada?! BAŞKAN - Sayın Genç, bir karar var... KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Komisyon, size sormak
istiyorum: Acaba, başkanvekillerinin o kürsüde keyfî hareket etmelerine neden
bir tedbir getirmiyorsunuz? Burada, milletvekillinin hakkını neden korumadınız?
Bakın, orada oturan başkanvekilleri, maalesef... Burada sabahtan beri
dinliyoruz; mesela, çıkıp, İçtüzükle hiç ilgisi olmayan şeyler söyleniyor; ama,
başkanvekili orada oturuyor, müdahale etmiyor "konu dışına
çıkıyorsun" demiyor; ama, ne zaman ki kendi partisiyle ilgili bir şey
söylense, hemen başlıyor söz kesmeye. Bu, bir keyfî yönetimdir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanı, özellikle Meclis Başkanı ve Başkanvekillerinin
o kürsüyü, çok tarafsız, çok adil yönetmeleri, hem Parlamentonun saygınlığını
artıran bir unsurdur hem de milletvekilinin orada kendini güvencede hissederek
görev yapmasına sebebiyet verir. Siz, bu içtüzük değişikliğini yaparken neden
kürsüde konuşan milletvekilinin hakkını korumadınız, korumayı da düşünmediniz;
keyfî davranan başkanvekiline karşı bir tedbir getiremediniz? Bu da çok önemli
bir olay. Şimdi, biraz önce, arkadaşımız konuştu; işte,
başkanvekilinin sayısını beşe çıkarmışız, onu indireceğiz dediler. Bir şey
açıklamak istiyorum; çevreye şöyle bir şey yayılmış; işte, başkanvekili sayısı
beşe çıkarsa, Kamer Genç gelir, başkanvekili olur, kürsüye oturur... Merak
etmeyin; ben milletvekili olarak size karşı daha güzel muhalefet yaparım,
burada daha güzel hesaplaşırız. Saygılar sunarım efendim. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Sevgi Esen, buyurun. SEVGİ ESEN (Kayseri) - Sayın Başkanım, delaletinizle,
Sayın Komisyon Başkanından ve Başkanvekilinden aşağıdaki sorumun
cevaplandırılmasını arz ederim. Madde 3 olarak görüşülen; ancak, Meclis İçtüzüğünün 11
inci maddesinde yer alan "iki adedi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye
tamsayısının salt çoğunluğuna sahip siyasî parti grubuna ait olmak üzere"
ibaresi çıkarılmış ve "eşitlik halinde kur'a çekilir" cümlesi
eklenmiştir. Şimdi, sormak istiyorum; bunun gerekçesi ve mantığı nedir? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Sayın Kukaracı, buyurun. FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Sayın Başkan,
delaletinizle, Sayın Başkanlık Temsilcisi tarafından aşağıdaki sorumun
cevaplandırılmasını arz ediyorum. Görüşmekte olduğumuz İçtüzüğün 11 inci maddesinde
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekillikleri, Kâtip Üyelikleri ve
İdare Amirlikleri için, bir yasama döneminde iki seçim yapılır. İlk
seçilenlerin görev süresi iki, ikinci devre için seçilenlerin görev süresi üç
yasama yılıdır" denilmektedir. Malumunuz olduğu üzere, 21 inci Dönem altı yasama
yılından müteşekkildir. Birinci seçilenler iki yasama yılı, ikinci seçilenler
de üç yasama yılı görev yaptıktan sonra, geriye kalan altı ay, bu görevleri kim
yürütecektir; bir hukukî boşluk yok mudur? Sayın Başkanın, bunları cevaplandırmasını arz ediyorum.
Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kukaracı. Sayın Uzunkaya, buyurun. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, delaletinizle,
Sayın Başkandan şu sualimi cevaplandırmasını arz ediyorum: Tabiî, İçtüzüğün çok büyük çapta değişikliğe uğratılmak
istendiğini görüyoruz. Mutlaka, bunda, faydalı olan maddeler, katıldığımız
maddeler vardır. Ancak, az önce de ifade edildi, Parlamentonun dışarıdaki, halk
arasındaki görüntüsü pek de fazla olumlu değil. Acaba, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığımız, Başkanlık Divanımız ve ilgili Komisyonumuz, şu anda halk
nezdindeki güvenilirlik sıkıntısını yaşayan Parlamentomuzun, bu sıkıntısını
giderme açısından tüzük değişikliğini mi, yoksa, ciddî manada çalışmalarını
engelleyen, halka daha güven telkin etmesi söz konusu olabilecek Anayasadaki
birkısım maddeleri düzeltmenin gereğini mi düşünüyor? Daha açık bir ifadeyle,
Başkanlık Divanımız, İçtüzük değişikliğinden önce, Meclis, halka "egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir" tabirinin, ifadesinin gereğini ortaya
koyabilecek bir hizmeti veremiyorsa, Anayasadaki bu konuda sıkıntı doğuran
maddeleri değiştirmeyi düşünüyorlar mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Uzunkaya. Sayın Başkan, buyurun. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Sayın
Başkan, bize yönelik bir suali cevaplandırmak istiyorum. Sayın Genç, başkanvekilliklerin dağıtımıyla ilgili bir
konuya temas ettiler. Bu dağıtım, Anayasanın 94 üncü maddesine göre, bu
anlayışa göre yapılır. İkincisi, "başkanvekillerinin tutum ve
davranışlarından doğan durum hakkında ne yapılacağı bu çalışmada
düşünülmeliydi" ifadesinde bulundular. Biliyorsunuz, İçtüzüğün 63 üncü
maddesine göre, başkanvekilinin tutum ve davranışı hakkında müzakere yapılır,
konuşmalar yapılır ve Genel Kurul karar verir. Yani, başkanvekilinin her karar
ve eylemi Genel Kurulun denetimi altındadır. Sayın Kukaracı bir görüş ortaya koydu. Öncelikle ifade
edeyim ki, Sayın Kukaracı'nın, raporda, bu maddeyle ilgili bir muhalefet şerhi
yoktur; dolayısıyla, İçtüzüğün 42 nci maddesinin dördüncü fıkrasına göre
"Komisyon raporunda imzası bulunan komisyon üyesi, diğer komisyonlarda ve
Genel Kurulda, çekimser veya aykırı olduğunu rapor metninde yazıyla belirttiği
hususlar dışında, sözcüden soru soramaz ve komisyon raporuna aykırı konuşma
yapamaz." Arz ederim. BAŞKAN Teşekkür
ederiz. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Efendim, müsaade eder misiniz? BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Müsaade
ederseniz, Sayın Genç'in sorusuna ben de cevap vereyim. Keyfî idare, keyfî
rejimlerde olur. KAMER GENÇ (Tunceli) - Burada görüyoruz Sayın Başkan,
her gün görüyoruz. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın
Genç, müsaade eder misiniz, cevap vereyim. Ben sizi dinledim. Demokrasiler kurallar, kaideler rejimidir. Herkes de o
kaidelere uymak mecburiyetindedir. Başkanvekilleri, bu Meclisi idare ederken,
bu kuralların içinde idare ederler; zaten, keyfî idareye, Yüce Meclisimizin
sayın üyeleri müsaade etmezler efendim. Onu arz edeyim. Zatıâlinizin de, başkanvekili olarak hiçbir zaman keyfî
idare etmediğinizi ben dışarıdayken de içerideyken de kurallara göre idare
ettiğinizi biliyorum. Bizim arkadaşlarımız da öyle yapıyorlar. KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama, burada görüyoruz Sayın
Başkan. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın
Uzunkaya'ya cevap vereyim müsaade ederseniz. Anayasa değişiklikleri, Yüce Meclisin iradesindedir,
Anayasanın nasıl değiştirileceği bellidir ve mevcut Anayasa Uyum
Komisyonumuzda, anayasa paketinin, beş siyasî partinin uzlaşmasıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine geleceği malumlarınızdır. Arz ederim efendim. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Başkan. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkanım, Anayasa
Komisyonu Başkanının, Anayasanın 95 üncü maddesini okumasını tavsiye ediyorum. BAŞKAN - Okusun efendim... KAMER GENÇ (Tunceli) - Okusun, lütfen, ikinci fıkrayı
okusun. Meclisteki faaliyetlere üyeleri oranında katılacağının ne anlama
geldiğini... BAŞKAN - Maddeyle ilgili dört önerge vardır. Önergeleri, geliş sıralarına göre okutup, aykırılık
derecelerine göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum : Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 527 sıra sayılı İçtüzük teklifinin 3 üncü maddesine
eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederim.
20.11.2000
Teklif: "Eşitlik halinde, en son genel seçimde
aldıkları oylar dikkate alınır." BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum : Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Müzakereye konu İçtüzük teklifinin 3 üncü maddesiyle
değiştirilen İçtüzüğün 11 inci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederim. 20.11.2000
Teklif: "Başkanvekili anamuhalefete mensup üyeler
arasından seçilir." BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 527 sıra sayılı teklifin 3 üncü maddesiyle değiştirilen
İçtüzüğün 11 inci maddesine eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ederiz. Teklif: "Eşitlik halinde, en son genel seçimde
aldıkları oy oranları dikkate alınır."
BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan İçtüzük değişiklik teklifinin çerçeve
3 üncü maddesiyle İçtüzüğün 11 inci maddesinin ikinci fıkrasına eklenen
cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zeki Çakan Bartın "Eşitlik halinde, Başkanvekilliği, milletvekili
genel seçiminde en çok oy alan siyasî parti grubuna verilir." BAŞKAN - Şimdi, en aykırı önergeyi okutup, işleme
alacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Müzakereye konu İçtüzük teklifinin 3 üncü maddesiyle
değiştirilen İçtüzüğün 11 inci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederim. 20.11.2000 Yasin Hatiboğlu Çorum Teklif: "Başkanvekili, anamuhalefete mensup üyeler
arasından seçilir." BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Başkan?.. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu?.. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Arz edeyim efendim. BAŞKAN - Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çerçeve 3 üncü maddeyi görüşüyoruz. Yürürlükteki İçtüzüğün ilgili bölümü aynen şöyle:
"Başkanlık Divanındaki görev yerleri, Başkanvekillikleri için iki adedi
Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğuna sahip siyasî
parti grubuna ait olmak üzere oranı en yüksek olandan başlayarak sırayla
dağıtılır" deniliyor. Şimdi, o metnin, o hükmün metinden çıkarılması
doğrudur. Yani, salt çoğunluğu elinde bulunduran sayın gruba iki
başkanvekilliği verilmesi adil değildir. Neden değildir; salt çoğunluk sahibi,
hemen hemen, genelde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığını da zaten elinde
bulunduracak olan grup demektir. Şimdi, bir de, kalkar, iki başkanvekilliği
verirseniz, bu, uygun olmaz. Peki, diyelim ki 8080 iki grup geldi, bir
başkanvekilliği kaldı, nasıl tespit edeceğiz? Biz, talih oyunu oynamıyoruz;
yani, talih oyunları yöntemine başvuramayız. Millî iradenin tecellisini esas
almaya mecburuz. Nedir o? Son genel seçimde alınmış olan oylara bakılır.
Oylarda, hiç zannetmiyorum ki, iki partinin oyları birebir beraber olsun; o,
mümkün değildir. Onun için, en demokratik yol budur. Bu yolu kullanalım diye
bendeniz bir önerge verdim. Her ne kadar, Sayın Başkanlık katılmadıysa da,
Komisyon katılıyor mu, katılmıyor mu bilmiyorum... Sadece, şuna inanıyorum ki,
Sayın Başkanvekilimiz, bu kardeşini, sırf kürsüde görmüş olmak için
"katılmıyorum" dedi; ama, oy verecek ve kendisini takip eden grubu da
bizi destekleyecek; zaten, bazı grup başkanvekilleri destekleyeceklerini ifade
ettiler. Sayın milletvekilleri, biz, görüyor musunuz nelerle
meşgulüz. Şu anda, biliyor musunuz, şu gün faizler yüzde 400 ve günlük dolar
ihracı, başka bir ifadeyle, doların, piyasaya Merkez Bankasından sürümü 900
milyon, 1 milyar dolar. Merkez Bankasının rezervlerini dikkate aldığımız zaman,
demek ki, tahammülümüz ve nefesimiz ancak onbeş gün dayanacak ve kaç banka
batıp gidecek Allah bilir. Yapmayın. Bakın, Tüzüğün tümü üzerinde konuşurken
şunu ısrarla ifade ettim; beyler, basılı gündemi bir inceleyiniz, çok önemli
konular var, görüşmeler var, kanun tasarı ve teklifleri var. Şimdi, Tüzüğü bu
kadar acele görüşmenin gereği yok, yine görüşelim, görüşmeyelim demiyoruz.
Bakınız, Parlamentomuzu tenzih ederek, her bir grubumuzu tenzih ederek, her bir
arkadaşımı tenzih ederek; hiç kimseyi, kimseye; hiçbir şeyi, bir başka şeye
benzetmeksizin, bir şeyi hatırlatayım, tarihî bir olayı: İstanbul'un fethinde,
Osmanlı, surları döverken, Bizansın din adamları, meleklerin cinsiyetini
tartışıyordu ve İstanbul gümbür gümbür gitti; iyi ki, tartışmışlar da, gitmiş.
Yapmayın... değerli milletvekilleri, ne olursunuz, bu meseleler de önemli
olmakla beraber, ehemmi mühimme tercih etme mecburiyetimiz vardır. Ben, hiç
olmazsa, bu noktaya gelmişken, önergemin kabulü yolunda oy vermenizi; yani,
demokratik usul ve yöntemlere sahip çıkmanızı arz ve istirham ediyorum. Saygı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Başkan. Sayın Komisyonun ve Sayın Başkanlığın katılmadığı... MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - ... gerekçesini Sayın Hatiboğlu'ndan
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Oylama işlemini elektronik oylama cihazıyla yapacağım
ve oylama için 3 dakikalık süre vereceğim. Sayın milletvekilleri, oylama sırasında sisteme
giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen
giremeyen arkadaşımız olursa, aynı süre içerisinde, oy pusulalarını
Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum. Bu arada, vekâleten oy kullanacak
sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
imzasını havi oy pusulasını aynı süre içerisinde Başkanlığımıza göndermelerini
rica ediyorum. Oylama işlemini .başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
vardır; önerge kabul edilmemiştir. Şimdi okutacağım üç önerge de aynı mahiyettedir. Bu
nedenle, önergeleri okutacağım; ancak, Sayın Aydın Tümen ve arkadaşlarının
verdiği önerge daha kapsamlı olduğu için, onu dikkate alacağım. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan İçtüzük değişiklik teklifinin çerçeve
3 üncü maddesiyle İçtüzüğün 11 inci maddesinin ikinci fıkrasına eklenen
cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zeki Çakan Bartın Eşitlik halinde Başkanvekilliği, milletvekili genel
seçiminde en çok oy alan siyasî parti grubuna verilir. BAŞKAN - Aynı mahiyette olduğu için diğer önergeleri de
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 527 sıra sayılı İçtüzük teklifinin 3 üncü maddesine
eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederim. 20.11.2000
Ali Gören Adana Teklif : Eşitlik halinde en son genel seçimde aldıkları oylar
dikkate alınır. BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum : Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 527 sıra sayılı teklifin 3 üncü maddesiyle değiştirilen
İçtüzüğün 11 inci maddesine eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ederiz. Mahfuz Güler (Bingöl) ve arkadaşları. Teklif : Eşitlik halinde en son genel seçimde aldıkları oy
oranları dikkate alınır. BAŞKAN - Efendim, bu üç önergede aynı mahiyettedir;
Aydın Tümen ve arkadaşlarının önergesi daha geniştir. Bu her üç önergeyi
birleştirerek soruyorum: Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Başkanlık?.. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Katılıyoruz efendim. Sayın Aydın Tümen ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Maddeyi, kabul edilen bu önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 4. - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 13
üncü maddesinin ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir. "Başkanlık Divanı Genel Kurulda evrak okuyacak
görevlileri belirler." BAŞKAN - 4 üncü maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi
Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman. (FP sıralarından alkışlar) Sayın Akman, süreniz 10 dakika. FP GRUBU ADINA YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi hürmetle
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, öncelikle, biraz önce, Genel
Kurulda, bizlerin de iştirak etmiş olduğu bir önergenin kabulü suretiyle 3 üncü
maddede değişiklik yapıldığından dolayı memnuniyetimi ifade etmek istiyorum. Bu
nedenle de, doğrusu, şu ana kadar, bu yasama dönemi içerisinde, defalarca
vermiş olduğumuz anlamlı ve yapıcı önergelere bir türlü olumlu yaklaşmayan
iktidar partisine mensup arkadaşları da, bu anlamda, kutlamak istiyorum. Bu
davranışlarının bundan sonra da devam etmesini temenni ediyorum. Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz İçtüzük değişiklik
teklifi, hukuk literatürümüzde, normlar hiyerarşisi diye bilinen hiyerarşik
yapı içerisinde, Anayasadan hemen sonra, ikinci sırada yer alan önemli bir
konuma sahip. Bu, hem Anayasanın hem bütün kanunların ve Mecliste görüşülen
sair konuların, denetim konularının dahi görüşme usulünü düzenleyen bir yasa,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir iç anayasası mahiyetindeki bir yasa. O
nedenle de, önemli olmakla beraber, şu anda görüşmekte olduğumuz, yaklaşık 20
maddede değişiklik öngören teklifle ilgili, doğrusunu ifade etmek gerekirse,
ben, şahsen, dişe dokunur diyebileceğimiz, önemli nitelikte addedebileceğimiz
herhangi bir hususa rastlamadım. Bunu, benden önceki hatiplerin de ifade etmiş
olduğu gibi, esasında, kanun çıkarma hususunda hiçbir sıkıntıları olmayan
iktidar partilerinin, mevcut muhalefeti biraz daha susturmaya yönelik bir
çabası olarak görüyorum. Nitekim, bu dediğim ifadeyi doğrular mahiyetteki
maddeler, önümüzde görüşeceğimiz maddeler arasında da gelecektir. Ana kanunlar
olarak tabir edilen kanunların, muhalefet bypass edilerek, nasıl geçirilmek
istendiğine dair değişiklik de var burada. Benim, üzerinde söz almış bulunduğum 4 üncü madde,
doğrusu, biraz kendimizle de ilgili, bir Meclis Başkanlık Divanı Üyesi olarak,
doğrudan doğruya bizi ilgilendiren bir madde; ne diyor: "Başkanlık Divanı
Genel Kurulda evrak okuyacak görevlileri belirler." Esasında, böyle bir
ihtiyacın nereden kaynaklandığını, ben, şahsen, anlamakta güçlük çekiyorum.
Demin bu madde üzerinde konuşacağım için merak ettim, Başkanlık Divanındaki
Kâtip Üye arkadaşların geçmişlerini gösteren albüme baktım, şu anda görev yapan
10 üye arkadaşımızın tamamı da, Türkiye Cumhuriyeti Devletinde kurulmuş olan
üniversiteleri bitirmiş arkadaşlarımız. Bu arkadaşlarımızın, Başkanlık
Divanındayken, önlerine gelen evrakları okudukları sırada sürçülisan etmeleri
veya mensup oldukları bölgenin şivesini izhar eder bir şekilde konuşmaları,
doğrusu, yadırganacak bir husus olmasa gerek. Bu, bizim memleketimizin bir
zenginliğidir; memleketin doğusundan, batısından, ortasından, her tarafından
insanların, bu Millet Meclisinde temsil edildiğinin birer göstergesidir. Aynı zamanda, yapılan bu değişiklik, esasında, şu ana
kadar var olan bir teamülü de ortadan kaldırıyor. Nedir bu teamül?
Biliyorsunuz, kanun tasarıları ve denetim konuları görüşülürken, genellikle,
hükümet ve komisyonun oturmuş olduğu şu sıralardaki ilgili bakana veya ilgili
komis-yon başkanına, milletvekilleri tarafından devamlı sorular sorulur.
Bununla ilgili cevapları bürokrat arkadaşlar hazırlasa dahi, bunlar, ilgili
bakanın, ilgili komisyon başkanının ağzından Meclis Genel Kuruluna aktarılır.
Yani, Meclis Genel Kuruluna hitap eden, konuşan herkes, bu çatı altında
milletvekili olmak durumunda. Bunun, benim hatırlayabildiğim bir tek istisnası,
daha önce milletvekilliği veya bakanlık yapmış arkadaşların, soruşturma
komisyonlarına konu olan durumlarda, tabiri caizse, - ifadeleri alınmak üzere,
daha doğrusu, savunmalarını yapmak üzere, bu kürsüden onlara konuşma imkânı
verilmekte; ama, neticede, bir dönem önce dahi olsa veya iki dönem önce de
olsa, o insan da, bu Mecliste, halkı temsil etme noktasına gelmiş bir insan.
Bu, bu anlamda da bir istisna getiriyor. Bunun, neden önemli kabul edilerek,
kamuoyunda konuşulduğu gibi, profes-yonel spikerler tarafından bu evrakların
okutulmasına ihtiyaç duyulduğunu, şahsen, ben anlayabilmiş değilim. İşin
açıkçası, bunu anlamsız da buluyorum. Niye anlamsız buluyorum? - Yine, albüme şöyle bir
baktım, ne gördüm; şu anda, 21 inci Dönem Meclisimizde bulunan 498 üye arkadaşımız
fakülte veya yüksekokul mezunu, 35 arkadaşımız lise veya dengi bir okuldan
mezun, 10 arkadaşımız ortaokuldan mezun, sadece 6 arkadaşımız ilkokul mezunu.
Okur yazar olmayan da, doğal olarak, mevcut yasa gereği, seçilme engeli olduğu
için, okur yazar olmayan herhangi bir insan yok. Demin de izah ettim, kürsüde
bizatihi görev yapan arkadaşların tamamı da üniversite mezunu. Onun için, ben,
bu anlamda, getirilmiş olan bu maddeyi, doğrusu anlamlı bulmadım. Önümüze getirilmiş olan teklif, milletvekillerin şahsen
vermiş olduğu bir teklif olduğu için, yani, hükümet tasarısı şeklinde
gelemediği için, işin doğrusu, bu tekliflerden her bir maddenin, tam olarak, ne
gerekçeyle önümüze getirildiğini de anlama şansına sahip olmadık. Çok dağınık
bir gerekçe var önümüze getirilen metnin içerisinde. Ben, demin "bu
İçtüzük değişikliğine neden ihtiyaç duyuldu" diye bir soru sordum. Hem bu
İçtüzük değişikliği hem de özellikle bu madde hususunda, Sayın Meclis
Başkanvekilimizden istirham ediyorum, beni aydınlatıcı bir açıklama yaparsa,
memnun olacağımı huzurlarınızda ifade etmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, teklifin geneliyle alakalı şunu
söylemek istiyorum: 21 inci Dönem Meclisi, basına yansıdı, çeşitli defa bu
kürsüden de izah edildi ki, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çalışkan
meclislerinden bir tanesi, belki de birincisi. Nereden bunu söylüyoruz; çünkü,
bu Mecliste şu ana kadar görüşülen ve kabul edilen, Genel Kuruldan geçen tam
227 adet yasa var. Öyle zannediyorum, bu, bir rekor... Bu yasaları çıkarırken, 354 oyla güvenoyu almış
hükümetimizin de hiç zorlandığına şahit olmadım. Bu arada, zorlanmadıkları
gibi, kabul edilen yasa tasarılarının ve tekliflerinin büyük bir çoğunluğuyla
ilgili olarak, muhalefet partilerinin desteğini de aldılar. Bu desteğe rağmen,
yürüyen bu trende rağmen, bu tip bir değişikliğe neden ihtiyaç duyulduğunu,
hakikaten, anlamakta biz güçlük çekiyoruz. Bir sözcü arkadaşımız değindi; 21 inci Dönem Meclisi,
ana kanun diyebileceğimiz bir kanunu, burada, birkaç saat içerisinde kabul
etti. Neydi o; Gümrük Kanunu dediğimiz, 248 ana madde ve 6 geçici madde olmak
üzere toplam 254 maddeden oluşan bir yasa, birkaç saat içerisinde geçti. Şu an Adalet Komisyonumuzda bekleyen Avukatlık
Kanunuyla ilgili bir yasa tasarısı var, yaklaşık 100 küsur maddeden ibaret bir
tasarı. Ben, bir muhalefet milletvekili olarak, o tasarıya da katkıda bulunmuş
bir arkadaşınız olarak öneriyorum: Getirin Avukatlık Kanunuyla ilgili tasarıyı,
şu Meclis çatısı içerisinde, beş grubun da onayıyla ve kabulüyle, birkaç saat
içerisinde, genel görüşlerimizi izah ettikten sonra kabul edelim ve hukuk
camiasında, yargı camiasında bir rahatlığa vesile olalım. Buna emsal
gösterebileceğimiz ve kabul edebileceğimiz ana nitelikte birçok yasa var. Bunları getirin görüşelim diyorum; ama, eğer, bizlerin
ve halkın büyük çoğunluğunun, altına imza atmadığı, kabul etmediği, onların
aleyhine olan kanunları getirip de... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) YAHYA AKMAN (Devamla) - ...burada "bunlar ana
kanunlardır" ismini yakıştırdıktan sonra, bu Meclisten muhalefetsiz olarak
geçirmeyi bekliyorsanız, unutmayın ki, bu hareketinizle, halkın iradesine büyük
bir saygısızlık yaptığınız gibi, demokrasiyi de katletmiş oluyorsunuz. Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Akman. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili
Erdoğan Sezgin. Buyurun Sayın Sezgin. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA ERDOĞAN SEZGİN (Samsun) - Sayın Başkan,
saygıdeğer üyeler; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü değişikliği hakkında
söz almış bulunuyorum; Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına hepinize
saygılar sunuyorum. Anayasanın 95 inci maddesi, Türkiye Büyük Millet
Meclisine, kendi çalışma usul ve esaslarını belirlemesi için İçtüzük yapma
yetkisi vermiştir. Meclis çalışmalarına, siyasî partilerin, üye oranlarına göre
katılmalarını sağlamak, demokrasiyi tam anlamıyla uygulamak gibi hükümler ve
Anayasanın diğer maddeleri de nazara alındığında, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmalarında, demokratik kural ve esasların mutlaka işletilmesi yolunda amir
hükümler bulunmaktadır. Buradan yola çıktığımızda, demokrasinin anaocağı,
babaocağı olan, temsilî demokrasinin beşiği olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmalarında, demokrasi adına, adalet adına, millet adına, bazı pırıltılar
görmek istiyoruz. Burada, hiçbirimiz, kendi adımıza, kendi nam ve hesabımıza iş
görmüyoruz. Yaptığımız iş, devlet adına, millet adına, çiftçiler adına, esnaf
adına, memur adına, işçi, emekli, hatta demokrasi ve insan haysiyeti adına iş
yapıyoruz; tıkanan hür teşebbüsün önünü açmak için iş yapıyoruz. Bu Meclisin,
millî meselelerde, parti ve siyasî çıkar hesabının; burada, bu zeminde parmak
hesabının önemli olmadığını düşünüyoruz. Millet, bizden, demokratik pırıltılar
ve derdine çare olmamızı beklemektedir. Geçen dönemde, bu Meclisten, Bankalar Yasası da dahil,
vergi kanunları geçti, milletin menfaatına, ekonominin kötüye gitme pahasına,
parmak hesabı, hep galip geldi. Geldi de ne oldu; Türk çiftçisi, Türk esnafı,
hür teşebbüs kaybetti, millet kaybetti, devlet kaybetti. Siyasî nitelik
taşımayan yasalarda dahi, parmak hesabının hep galip gelmesi, Türk siyasetini
de tıkadığına, devleti de, devlet yönetimini de sıkıntılara soktuğuna hep
birlikte şahit olmaktayız. Türkiye Büyük Millet Meclisinin, kendi görev alanına
giren konularda muktedir olması gerekmektedir, olaya el koyması gerekmektedir.
Bugün, bu meseleyi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yakalayabilmesi için,
Anayasanın ve İçtüzüğün kendisine verdiği kontrol mekanizmalarını mutlaka
çalıştırması gerektirmektedir. Gensoru müessesesi ile kendi bakanınızı düşürün
istemiyoruz; ama, genel görüşme ve araştırma önergelerine sıcak bakılması
gerekmektedir. Geçenlerde bankalarla ilgili genel görüşme talebi oldu; neden
reddettiniz? Bankalar meselesini, hâlâ daha Türkiye'de, Büyük Millet Meclisinin
sayın üyeleri de dahil, bilmeyen çok arkadaşımız var. Eğer, meseleyi
bilmeyecekseniz, nasıl çözüm getireceksiniz? Bugün Türkiye'nin ekonomisiyle ilgili olarak IMF'yle
yaptığınız standby anlaşmasını Türkiye'nin son şansı, sondan bir önceki kertesi
olarak takdim ettiniz. Eğer Türkiye'nin bu sıkıntılı günlerinde, bu meseleyi,
bu Mecliste görüşmüş olsaydınız, bakın biz size ne söyleyecektik:
"Küreselleşme kavramının, bizim gibi kalkınmakta olan ülkeler de dahil
herkesi zenginleştirecek bir şey olmadığını anladık. Tersine, küreselleşmiş
dünyanın finansal sistemi, bizi, iflasın eşiğine, yoksulluğun eşiğine getirdi.
Neredeyse dilenci oluyorduk." Bu sözlerin sahibi Malezya Başbakanı Bin
Muhammed, sanki 6 ay önceden Türkiye'nin falına bakmış ve falı da doğru
çıkmıştır. Eğer, o günlerde, Türkiye'nin, ekonomik meseleleriyle ilgili burada
bir genel görüşme, bir araştırma olmuş olsaydı, arkadaşlarımız size, bunların
alternatiflerinin de olduğunu açık ve net şekilde ifade edeceklerdi. Bugün Türkiye'de yaşanan olaylardan hepimiz üzüntü
duyuyoruz. Ne esnaf ne çiftçi ne hür teşebbüs yarınını göremez oldu ve bugün,
gözbebeğimiz olan hür teşebbüsün, globalleşen dünyada sermaye kaybettiğini,
battığını görmek bize büyük ıstırap vermektedir; çünkü, o fidanların dibine biz
yıllarca su döktük; "hür teşebbüs" dedik, "müteşebbis ruh"
dedik; ama, bugün, bakıyorum ki, bazı grupların seçmenleri dahi vergi mükellefi
bile değiller! Bunlardan çok büyük üzüntü duyu-yoruz. Onun için, diyoruz ki,
Meclis, gerektiği zaman, Türkiye'nin gündemine el koymalı. O günlerde, çok ciddî bir şekilde bu mesele tartışılmış
olsaydı, bu ekonomik paketin arkasından, Türkiye'ye, bir de aynı ağırlıkta
siyasî paket geleceğini ve gelmekte olduğunu, açık ve net bir şekilde söylemek
mecburiyetindeydik. Türkiye'de, bugün, bu meselelerin altından kalkmak ve bu
meseleleri gözardı etmemek, saati saatine izlemek, bu Meclisin vebalidir. Eğer,
bu Meclis, denetim mekanizmalarını çalıştıramayacaksa, bu meselelere el
koyamayacaksa "kulak çekmecesine, karpuz kesme" misalinden ileri
gidemeyecektir. Türk milleti, artık, siyasetçiyi, sevmez oldu. Sebebi, işte,
kendi meselelerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin el koymamasından kaynaklanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, yarın, memurlar sokakta; geçen
gün, işçiler sokaktaydı... Biten bir Türkiye, kaybolan bir Türkiye, fakirleşen
bir Türkiye... Dünyanın hiçbir yerinde, insanları fakirleştirmek suretiyle
enflasyonla mücadele edildiğini, hiçbir siyasî literatürde görmedik ve
yaşamadık. Onun için, bu Meclis, Türkiye'nin çok önemli meselelerine, derhal el
koymak mecburiyetindedir. Eğer, bu şekilde, parmak hesabı her şeye galip
gelecekse, fazla diyecek bir şeyim yok. Allah, Türk Milletine, esnafına, çiftçisine,
hür teşebbüsüne iyilikler ihsan etsin. Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Sezgin. Şahsı adına, Konya Milletvekili Veysel Candan; buyurun.
(FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 527 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzük tadilatıyla ilgili madde 4 üzerinde, şahsım adına söz aldım; Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Efendim, burada, Başkanlık Divanına yeni bir görev
veriliyor: "Genel Kurulda evrak okuyacak görevlileri belirler." Peki,
şimdi kim okuyor; değerli milletvekillerimiz okuyor; yani, Meclis, bir yerde,
yeni bir istihdam alanı daha açmış oluyor. Verilen önergeler var zannediyorum;
bence, aslında, o önergeler doğrultusunda, eski usulde, milletvekillerimizin
okumasının daha doğru olacağı kanaatindeyim. Değerli milletvekilleri, biz, burada esasta neyi
konuşuyoruz; Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usul ve esaslarını. Bunun,
doğru olarak nasıl yapılması gerekir; adil, dürüst, hukuk kurallarına uyumlu ve
sonunda da millî iradenin tecelli etmesi gerekir. Aslında, Türkiye Büyük Millet
Meclisi işleyişi, ne kadar mazbut, muntazam, kusursuz olursa, o kadar verimli
olur. 1996 yılında İçtüzükte değişiklik yapılmış; yani, dört
yıl önce ve 124 maddesini değiştirmişiz. Yıl 2000; tekrar, birsürü maddeyi
değiştiriyoruz. Demek ki, her gelen hükümet, kendinin daha rahat çalışması için
yapılması gerekeni yapıyor anlaşılmaktadır. Şimdi, hükümetin bir iddiası var; o iddia nedir;
Parlamento hızlı çalışmıyor, daha hızlı nasıl çalıştırırız... Aslında, bana
göre, hükümetin böyle, fazla da buna itiraz etmemesi gerekir. Hükümet için,
aslında, Anayasayı, Tüzüğü, zaman zaman delmek, en azından bir defa delmek, bir
defa aşmak, mutat hale gelmiştir. Hatırlarsınız, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu, Anayasa, Adalet Komisyonları yerine Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşüldü, Anayasanın 162 nci maddesi bu hükümetçe bir defa delindi. Yine, dün burada, Bayındırlık Bakanlığıyla ilgili bir
tasarının geçici madde müzakerelerinde, müzakeresiz madde kabul edilme tekniği
geliştirildi, bir defa daha delindi. Demek ki, hükümetin aslında İçtüzüğü fazla amiyane
tabiriyle taktığı filan yok, sayısal çoğunluğa göre istediğini yapmaktadır. Gerekçeyi okudum, gerekçede çok garip bir misal var:
Diyor ki, 250 maddelik bir kanunu aldık, görüşeceğiz, 1 250 saate ihtiyaç var,
156 gün... Yani, bu kadar abartılı bir gerekçe yazmaya hiç gerek yoktu. Aslında,
bence doğru olan, hazırlanan İçtüzüğü bir uzlaşma komisyonuna havale etmek ve
bütün partilerin iştirak ettiği bir içtüzüğün, Danışma Kurulununda da kabul
edilerek, burada, metin olarak okunup, oybirliğiyle geçmesi gerekirdi. Yani,
siz, bir taraftan "zaman" diyorsunuz, bir taraftan da, usule uygunu,
doğrusu, kısası, mantıklısı ve de Danışma Kurulunda kabul edilmiş bir içtüzüğü
buraya getirmek yerine, maalesef daha değişik bir yol izliyorsunuz; bunu da
anlamak mümkün değildir. Değerli arkadaşlar, aslında burada Trafik Kanunu,
Gümrük Kanunu ve diğer verilen kanunlar var. Bana göre aslında bu tasarı
muhalefeti yok sayma tasarısıdır ve doğru değildir. Siz muhalefeti yok
sayarsanız millet de bir gün sizi yok sayar. O açıdan doğru değil. Kanaatimce
en doğru olan, bütün partilerin uzlaşarak yasa yapması ve o yasanın da kamu
tarafından kabul edilmesi gerekir. Değerli arkadaşlar, maddelere baktığımız zaman,
muhalefet partisi, bu tüzüğe göre, az önerge verecek, az konuşacak, az
söyleyecek. Bir anlamda muhalefetin tasarılara katkısı istenmiyor. Bunu
mantıklı bulmak doğru değildir. Yine, bir madde için yalnız bir önerge vereceksiniz
deniliyor. Halbuki, bir maddede beş fıkra varsa daha önce beş fıkra için önerge
veriliyordu. Yani, bunun mantığını anlamak mümkün değil. Önergeler daha çok
fikirlerin tartışılması anlamına gelir. Tartışmasız kanun çıkarmak... Yani,
burası fason kanun üreten bir merkez değil ve Türkiye'deki mevcut yasaların
ancak 4 000'i uygulanıyor. Bugün hiç uygulanmayan, mevzuattan kaldırılması
gereken 6 000 civarında kanun olduğu söylenen bir ülkede, çok kanun çıkarmanın
bir mantığı da yok, çıkarılacak kanun daha mantıklı, ihtiyaca cevap vermesinin
daha doğru olacağı kanaatindeyim. Hatırlanacağı üzere, eskiden, Anayasaya aykırılık
yönünde sınırsız önerge vermek mümkündü; ama, şimdi, 3 tane önergeyle
sınırlamanın anlamı da yok. Şimdi, yine, temel yasalar görüşülürken, Danışma Kurulu
oybirliği aranıyordu, burada böyle bir arama yok. Hükümetin 350 sayısı var,
burada istenen nisap da 330; yani, biz, hükümet olarak, istediğimiz yasayı
istediğimiz şekilde değiştirebiliriz mantığı var. Bana göre, bu İçtüzüğün
içerisinde genel anlamda bazı olumlu maddeler olmasına rağmen, birçok maddenin,
muhalefeti susturmaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır. BAŞKAN - Sayın Candan, 1 dakika içerisinde toparlar
mısınız. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Peki efendim. Değerli arkadaşlar, tekrar maddenin özüne dönüyorum. O
zaman, Divanda okuyan milletvekillerine ne görev vereceksiniz? Kaldı ki, yarın,
hükümetin başını da ağrıtacak; burada, spiker diye getireceğiniz 4050100 tane
müracaat olacak belki de, 2 kişinin yapacağı yere 20 tane adam almak
mecburiyetinde kalacaksınız. Şu anda, genel olarak, Meclisin personeli zaten
fazladır. Böyle bir istihdam sahası açmanın mantığı yoktur. O açıdan, değişiklik
önergeleriyle, eski hale dönüşün, mevcut halin muhafazasının daha doğru olacağı
kanaatindeyim. Muhterem heyetinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Aslan Polat; buyurun. (FP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 527 sıra sayılı İçtüzükte Değişiklik Yapılmasına Dair Teklifin
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım. Şimdi, bu maddede ne deniliyor "Başkanlık Divanı,
Genel Kurulda evrak okuyacak görevlileri belirler." Sayın milletvekilleri, bakın, bir şey söyleyeyim: Bugün
kâtip üyelere spiker tutalım, burada evrak okusun denirse, yarın da, Başkanlık
Divanında konuşanlara da birer spiker tutalım, o konuşsun derler; öbür gün de,
başka bürokratlar gelsin bu Meclise derler ve bu işin tuzu kaçar, tuzu kokar;
olmaz böyle şey. Bu iş böyle olmaz kardeşim. Sizde, artık, tuz da koktu, her
şey koktu, daha başka bir şey kalmadı. Bir milletvekili eline verilen bir kâğıdı okuyamayacaksa,
onun Mecliste işi ne? Bakın arkadaşlar, Meclisin bir ciddiyeti var. Yok
Meclise yarın spiker getirilecekmiş, yok spi-kerin ses tonu nasıl, yok
konuşurken mimikleriyle dalga mı geçti, ciddî mi okudu!.. Bunlarla mı
uğraşacağız? Sayın milletvekilleri, bakın, hakikati samimî olarak
söylüyorum; getirdiğiniz tekliflere dikkat etmeniz lazım. Şimdi, buraya bir teklif getirmişsiniz "spiker
okusun, bilmem kim okusun..." Bunları bırakın. Bakın milletvekilleri, ben size bir şey söyleyeceğim:
Getirmişsiniz buraya, diyorsunuz ki "biz, İçtüzük tadilatı
getiriyoruz." Neymiş getirdiğiniz tadilat? "Meclisin çalışmasını
güzelleştireceğiz, iyileştireceğiz" diyorsunuz. Şurada 4950 elli madde
var. En az 4045 tanesi, bütün partilerin ittifak ettiği maddeler; ama, burada
56 tane madde var ki, burada, artık, tahammül edemediğiniz için, artık gücünüz
kalmadığı için, muhalefet konuştuğu zaman mahçup olduğunuz için, muhalefetin
sesini kesmek için maddeler getirmişsiniz. Çıkarın bu maddeleri, diğerlerini
bir günde çıkaralım. Bizim, burada, şu maddelerde konuşmamızın sebebi, sizin
getireceğiniz antidemokratik maddeleri engellemektir. (FP sıralarından
alkışlar) Siz, burada, muhalefeti susturacaksınız. Peki, siz beni
sustursanız, borsanın on onbeş günde 13 00014 000 puandan 8 000 puana düştüğünü
nasıl inkâr edeceksiniz; dünya bilmiyor mu bunu? HASAN GÜLAY (Manisa) - Kâğıtın var mı? ASLAN POLAT (Devamla) - Siz beni buradan
konuşturmasanız bile, Merkez Bankası on günde 6 milyar dolar parayı çözdü, 6
milyar dolar!.. Merkez Bankası on günde 6 milyar dolar parayı piyasaya verdi,
hâlâ ne borsanın düşüşünü durdurabildi ne faizleri durdurabildi. Gelin, bunları
tartışın. Bakın sayın milletvekilleri, bugün, yapılacak bir konu
vardır burada. Hazineden sorumlu Devlet Bakanının çıkıp şuradan Meclise bilgi
vermesi lazımdı. Türkiye'de ateş var, ateş; yanıyor. Faizler yüzde 150'ye
çıktı, borsa yüzde... Peki, ben size bir şey söyleyeyim DSP'liler; gelin,
bana bunun cevabını verin: Siz Hazineden yüzde 36, 37, 38 faizle sattığınız
bonolar bugün yüzde 62'ye çıktı. Bankalar yüzde 38'le bono aldı, şimdi yüzde
62'ye çıktı, hangi banka bu zarara dayanır? MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Madde üzerinde
konuşun... ASLAN POLAT (Devamla) - Efendim, ben, madde üzerinde
konuşuyorum, maddenin ruhu bu. Bu Türkiye'de ateş olduktan sonra, spiker bunu burada
okusa ne olur, okumasa ne olur bu kanunu. Ben, size işin ruhunu anlatıyorum yani. Siz işin ruhunu
dinlemiyorsunuz, işinize gelmiyor. Bu gülünecek konu demiyorum ben. Repo
faizleri yüzde 150'ye çıktı. Peki, yüzde 150'ye çıktı faizler, sen enflasyonu
yüzde 10'da nasıl durduracaksın! Gelin, bunları konuşun yahu; ateş var ortada!
Şimdi siz tuttunuz, şurada, bir hafta önce bir kanun daha getirdiniz. Yeniden
belki 2,5 katrilyon lira vergi saldınız. 2,5 katrilyon lira millete vergi
saldınız; on günde Merkez Bankası 6 milyar doları piyasaya verdi. Kime verdi
bunu?!. HASAN GÜLAY (Manisa) - Sayın Başkan, ne ilgisi var! ASLAN POLAT (Devamla) - Tabiî, çok ilgisi - var, çok...
İşin ruhu burada beyefendi, işin ruhu burada! Size ben bir şey daha söyleyeyim: Peki, ben, Hazineden
sorumlu Devlet Bakanının burada bilgi vermesini istiyordum bugün... HASAN GÜLAY (Manisa) - Yol uzak gelemedi. ASLAN POLAT (Devamla) - Vallahi burada ateş var yahu!
Sizin milletvekillerinizin bile çoğu buna "evet" demezler. Borsa...
(DSP sıralarından gürültüler,
gülüşmeler) Bak bir dakika, bir dakika... 20 000'e çıkan borsa endeksi 8000'e düşünce, 50 milyar
doları birisi kaybetti, birisi kazandı. Peki, bu ne oldu?! Bunu niye incelemiyorsunuz?!
Bunlarla ilgili bir kanun yok, bunlarla ilgili bir çalışma yok. Nerede var;
efendim, Meclisteki kâtiplerimiz, spiker mi okusun, milletvekili mi konuşsun,
yok, işte efendim, Başkanlık Divanı odaları burada mı olsun, şurada mı olsun... Sayın milletvekilleri, böyle içtüzük tadilatı olmaz.
İçtüzük tadilatı yapıyorsanız, demokrat olmak istiyorsanız, evvela, muhalefetin
sesini artıracak kanunlar getirin. Getirin deyin ki, her bir kanun teklifi
geldiği zaman muhalefet, iktidardan daha fazla konuşur; çünkü, iktidar, bir
yerde, hükümet olarak kanunu getirmiştir. Muhalefetin sesini kesmeyelim deyin,
o zaman sizin demokratlığınızı alkışlayalım. Dünyada demokrasinin olup olmadığı
muhalefetle belli olur. Her cumhuriyet olan ülkede... Saddam'ın ülkesinde de bir
hükümet var, Meclis var; ama, orada muhalefet olmadığı için ona Saddam
cumhuriyeti, öbürüne İngiliz cumhuriyeti diyorlar. Demokrasilerdeki meselenin
özü buradan geliyor. Yani, siz, muhalefeti yok sayarsanız, bunların söz hakkını
keser-seniz, siz, bunların konuşma hakkını keserseniz, ya bu rejimin adını ne
koyacağız o zaman?! Yoksa, yok efendim, bütün bunları bırakmışız, Türkiye'de
ateş var ya... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkanım, 1 dakika
verirseniz, bitireceğim. (DSP ve MHP sıralarından gülüşmeler) BAŞKAN - Sayın Polat, buyurun 1 dakika daha efendim
size. ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan, yine, sizden
demokrat. (DSP ve MHP sıralarından gülmeler) Bakın şimdi buna... İngilizlerdeki bankacılar üstkurulu,
bugün Türkiye hakkında konuşma yapıyor; İngiliz Bankalar Birliği konuşuyor;
Dünya Bankası Başkanı Türkiye'ye mektup yazıyor. Türkiye'deki iş adamları
toplanmış bugün, konuşuyor, Bankalar Birliği Başkanı konuşuyor, Bankacılık
Üstkurulu toplanmış, Türkiye ekonomisinde ateş var deniliyor; Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bundan da hiç haberi yok!.. Milletvekili gelmiş buraya, bu
evrakları spiker okunsun mu okumasın mı!..Yahu, spiker okusa ne olur okumasa ne
olur!.. Bu evrak ne ise, budur zaten. Siz, bunlarla mı uğraşacaksınız?!. Yarın,
vallahi, üzerinize gülerler; şu maddeleri yarın görürler, üstümüze gülerler. YALÇIN KAYA (İçel) - İşte burada... Burada... ASLAN POLAT (Devamla) - Sizin getirdiğiniz önergeleri
göreceğiz, sizin demokrat önergelerinize - oy veriyor... Size şunu anlatmak istiyorum: Tartışmak istiyorsunuz;
şurada Vergi Kanunu görüşüldü, tartışıldı, niye gelip konuşmadınız?
Gecekondularla ilgili niye bir konuşma yapmadınız; hiç mi fikriniz yoktu? Dün
Seçim Kanunu görüşülüyordu, niye konuşmadınız; hiç mi fikriniz yoktu? Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Aslan Polat. Sayın Göksu, buyurun. MAHMUT GÖKSU(Adıyaman) - Sayın Başkanım, delaletinizle
bir Komisyon Başkanıma, bir de Sayın Meclis Başkanıma sualim olacak: Biliyorsunuz, yarın, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk
defa bir olay gerçekleşiyor. İşçiyle memurun el ele verdiği hiç görülmemişti; 2
milyon işçimiz ve memur işi bırakma eylemi yapacak. Belki, milyona yakın insan
Kızılay Meydanında toplanacak. Tabiî, bu insanlarımızın sıkıntıları ve
sorunları ayyuka çıktı; ama, ne hikmetse, bir türlü, hükümet, bunu duymak
istemiyor. Şimdi, Sayın Komisyon Başkanımıza soruyorum: Bu
insanlarımızın sıkıntı ve sorunlarına sahip çıkmak adına, onlara saygılı
olabilmek için, bu İçtüzük Değişiklik Tasarısını gündemden çekmeyi düşünüyor
musunuz? Milletin gündemine dönmeyi düşünüyor musunuz Sayın Komisyon Başkanı? Milletin gündemi farklı çünkü. Sayın Meclis Başkanımıza - soruyorum: İşçi ve memur, 2
milyon insan, işi bırakırken, onlara saygılı olmak adına ve sorunlarını çözmek,
burada konuşmak için, yarın, Türkiye Büyük Millet Meclisini olağanüstü
toplantıya çağırmayı düşünüyor musunuz? Yine, ikinci sorum; yarın, Kızılay'da bir araya gelecek
olan yüzbinler, milyonlar Meclise yürüyecek. Aldığımız duyumlar - böyle.
Meclise gelmek isteyen, yürümek isteyen bu işçi ve memurları polis engeliyle
durdurmak mı - isteyeceksiniz; yoksa, bu ulvî çatının gerçek sahipleri olan
işçilerimizi ve memurlarımızı - kabul edip, onların sorunlarını dinleyecek
misiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Sayın Özkan Öksüz; buyurun. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkanım, "Başkanlık Divanının görevleri Madde 13. Başkanlık Divanı, kanunlar ve İçtüzük
gereğince verilen görevleri yerine getirir. Genel Kuruldaki oylamalarda ve seçimlerde önemli bir
yanlışlık olduğu iddia edilirse, Başkan usul görüşmesi açabilir ve gerekirse
oya başvurarak düzeltme yapar. Yanlışlık birleşimden sonra anlaşılırsa Meclis
Başkanı, Divanı toplayarak takip edilecek yolu kararlaştırır" cümlesinden
sonra, "Başkanlık Divanı Genel Kurulda evrak okuyacak
görevlileri belirler." deniliyor. Bu cümleyle, spiker kadroları mı ihdas edilecek? Türkiye Büyük Millet Meclisi, 5 500 personeliyle büyük
bir KİT haline geldiği 106 trilyonluk bütçesiyle, kamuoyunu zaten meşgul
etmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin şişmiş kadrolarına yeni kadrolar mı
ekliyorlar? Alınacak spiker sayısı kaç tane olacaktır? Bunun
uygulaması nasıl olacaktır? Milletvekili olmayan birinin, Mecliste konuşması uygun
mu? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Sayın Uzunkaya; buyurun. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, delaletinizle,
ben de Sayın Başkandan şu su-alimin cevabını arz ediyorum. Az önce arkadaşımızın sorduğu soruya, belki, benim
farklı bir bakışım oldu. Şimdi, hakikaten, şu ana kadar, Büyük Millet
Meclisinde, parlamenterin dışında hiç kimse konuşmamıştır. Yabancı misyon
şefleri veya cumhurbaşkanları, izinle, Parlamentonun izni alınarak
konuşturulmuştur. Eğer, bu madde kabul edilirse, ilk defa, bürokratlar...
Zaten, dışarıda bürokratlar konuşuyor, Türkiye'nin sorunlarını, çözmesi gereken
Parlamento değil, bürokratlar konuşuyor. Yarınki işçilerin sorunu da,
zannediyorum bir başka zeminde tartışacağız, Parlamentoda değil; halbuki, çözüm
yeri burasıdır diyoruz. Şimdi, alınması düşünülen spikerler, hakikaten Meclis
dışındaki elemanlardan mı olacak? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
bugün bana verdiği elimdeki bir çizelgede, fevkalade kalabalık bir kadrosu
olduğu belli. Alınacak spikerlerin özelliği burada belirtilmemiş, yani bayan mı
olacak, bay mı olacak, fizikî özellikleri nedir, herhangi bir televizyonda
tecrübeleri olması gerekiyor mu? Mesela, batmakta olan özel televizyonların, el
değiştiren televizyonların spikerlerinden de, acaba, Meclis transfer etmeyi
düşünüyor mu? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Buyurun cevap verin. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Efendim, Sayın Göksu'nun... TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, efendim biz de söz
istedik. BAŞKAN - 5 dakikayla sınırlı efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) - Hayır efendim. BAŞKAN - Ne hayır efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) - Ben sorumu sorayım da, bakayım,
Komisyon atlamışsa... BAŞKAN - Efendim, aldığımız karar böyle. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Efendim, çabuk cevap verirsem, zatıâlinize de sıra tekrar gelir. Müsaade
ederseniz hemen bir cevaplayayım, tabiî efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) - O zaman yazılı verir. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Hayır,
hayır; sözlü veririm. Sayın Göksu'nun sorusu, bizimle ilgisi hiç olmadığı
halde, ben, yalnız bir şeye açıklık getire-yim: İşçilerimizin, memurlarımızın
demokratik haklarını savunması kadar doğal bir şey yoktur demokrasinin içinde
ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin yarın çalışıp çalışmaması da, siz, sayın
üyelerin iradeleriyle olabilir. Toplanırsınız, Başkanlık Divanına önerge
verirsiniz, böyle bir imkânı da kendi oylarınızla temin etmiş olursunuz
diyorum. İkinci suale gelince, efendim, kâtip üyelerin atanması
meselesinde, maalesef, zatıâlilerinizin partisinin grubu da dahil olmak üzere
hiçbir muhalefet yok şimdi var da bendeniz dahil olmak üzere bu konuyu, bir
eski kâtip üye olarak, şiddetle, diğer arkadaşlarımızla beraber komisyonu ikna
ettik ve beş partinin de iştirakiyle ve iktidar partilerinin vermiş olduğu
önergeyle geri çekecekler. Mesele hallolmuş olacaktır efendim. Teşekkürlerimi arz ediyorum. (FP ve DYP sıralarından
alkışlar) Buyurun. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Sayın
Göksu'nun bize yönelik bir suali var; bu teklifin geri çekilmesi gibi bir durum
söz konusu değildir; ancak, Sayın Başkanvekilinin de ifade ettiği gibi, bu
maddeyle ilgili verilen önerge sebebiyle, sadece madde geri çekilmiş gibi bir
sonuç ortaya çıkacak. KAMER GENÇ (Tunceli) - Yanlış kullanıyorsunuz, madde metninden
çıkarılacak... ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN GÜVEN (Bursa) -
Metinden çıkarılacak. BAŞKAN - Önerge kabul edilecek... KAMER GENÇ (Tunceli) - Tutanağa geçiyor... Ayıp yani!..
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN GÜVEN (Bursa) -
Müsaade eder misiniz... KAMER GENÇ (Tunceli) - Geri çekmek başka, metinden
çıkarmak başka. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN GÜVEN (Bursa) -
Müsaade eder misiniz... Şimdi, Sayın Göksu, İçtüzüğün, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bir anayasası anlamında, öneminde olduğunun hepimiz idraki
içerisinde olmak durumundayız. Türkiye Büyük Millet Meclisinin süratli
çalışması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin verimli çalışması, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ülke sorunlarına, milletin sorunlarına, dertlerine daha seri
bir şekilde çözüm bulabilmesi İçtüzüğe bağlıdır. Eğer, bu İçtüzükle sağlanacak
değişiklikleri yapabilirsek, işte o zaman, meydanlara çıkan halkın sesini
burada duyma ve burada ona çözüm bulma imkânı bulacağız. Teşekkür ederim. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Ne alakası var! BAŞKAN - Maddeyle ilgili 5 adet önerge vardır; dördünü,
geliş sırasına göre okutup, işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan İçtüzük değişikliği teklifinin 4 üncü
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. Kamer Genç Tunceli Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 527 sıra sayılı teklifin 4 üncü maddesiyle, İçtüzüğün
13 üncü maddesine eklenen cümlenin "Genel Kurulda evrak okuyacak
görevlileri, Başkanlık Divanı belirler" şeklinde değiştirilmesini arz
ederiz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, maddenin bitimine kadar
sürenin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Karar yetersayısı var efendim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Buyurun: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 527 sıra sayılı içtüzük değişikliği
teklifinin 4 üncü maddesiyle değiştirilen, 13 üncü maddedeki
"değişiklik" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Özkan Öksüz Konya Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan yasa tasarısının 4 üncü maddesiyle
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 13 üncü maddesine "Başkanlık
Divanı, Genel Kurulda evrak okuyacak görevlileri belirler" şeklinde bir
cümle eklenmektedir. Halihazırda, Genel Kurulda evrak kâtip üyeler tarafından
okunduğundan, zikredilen cümlenin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Şimdi, en aykırı önergeyi okutup, oylarınıza
sunacağım : Okunan son 3 önerge aynı mahiyettedir ve aynı oranda
aykırılık ifade ediyor; 1'ini okutup 3'ünü işleme alacağım. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, en başta benim
önergem; onları benimkiyle birleştirin. BAŞKAN - Sayın Kamer Genç'in önergesiyle birleştirerek,
okutuyorum efendim. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan içtüzük değişikliği teklifinin 4 üncü
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. Kamer Genç Tunceli Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 527 sıra sayılı İçtüzük değişiklik
teklifinin 4 üncü maddesiyle değiştirilen, 13 üncü maddedeki değişiklik
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Yasin Hatiboğlu (Çorum) ve arkadaşları Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan yasa tasarısının 4 üncü maddesiyle,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 13 üncü maddesine "Başkanlık
Divanı, Genel Kurulda evrak okuyacak görevlileri belirler" şeklinde bir
cümle eklenmektedir. Halihazırda, Genel Kurulda evrak, kâtip üyeler tarafından
okunduğundan, zikredilen cümlenin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Murat Sökmenoğlu (İstanbul) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katıyoruz efendim. BAŞKAN Sayın
Başkanlık?... TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Katılıyoruz efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, Komisyon
katılamaz;çünkü, - çoğunluğu yok. Usulüne göre yapmak lazım. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Komisyon takdire bıraktı efendim. BAŞKAN Takdire
bırakıyor. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, bir hususu
arz edebilir miyim... BAŞKAN - Buyurun. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, birbirinin benzeri
olan üç önergeyi oylarken, hiç olmazsa birinci imza sahiplerin zikrederek
oylarsanız, uygun olur. BAŞKAN - Okudum efendim; üçü de aynı mahiyette... Sayın Kamer Genç'in, Sayın Yasin Hatiboğlu'nun ve Sayın
Murat Sökmenoğlu'nun, Komisyonun takdire bıraktığı, Başkanlığın katıldığı aynı
mahiyetteki önergelerini birleştirerek oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önergeler kabul edilmiş; böylece, madde, metinden çıkarılmıştır. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, birinci imza
benimdi... BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, özel bankaların içinin
boşaltılarak hazinenin ekonomik kayba uğratılması iddiasıyla verilen gensoru
önergesi ile dışpolitika konusundaki genel görüşme önergesinin görüşmelerini
yapmak için, 5 Aralık 2000 Salı günü saat 13.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum. Kapanma Saati : 23.02 |
|