Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 46       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

23 üncü Birleşim

30 . 11 . 2000 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, yurda kaçak çay sokanlarca Türk çayına karşı başlatılmak istenen karalama kampanyasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı

2.- İstanbul Milletvekili Süleyman Arif Emre'nin, özel hayata ve hatta inanç ve ibadet hürriyetine tecavüz edildiği iddiasıyla gündemdışı konuşması

3.- Giresun Milletvekili Hasan Akgün'ün, Giresun'da Topal Osman Ağanın heykelinin dikilmesi tartışmalarına ilişkin gündemdışı konuşması

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Ağrı Milletvekili Nidai Seven ve 31 arkadaşının, Ağrı İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/164)

V. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerileri

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/650, 1/679) (S. Sayısı : 517)

2.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

3.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde  Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)

VII. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın, MHP Grubu adına konuşan Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfettiği iddiasıyla konuşması

VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili Ali Gören'in, sağlık hizmetlerine ve sağlık personeline ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/2726)

2.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, İstanbul'da dağıtım yapan AKTAŞ Elektrik AŞ hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M.Cumhur Ersümer'in cevabı (7/2837)

3.- İçel Milletvekili Akif Serin'in, yapılan genel nüfus sayımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay'ın cevabı (7/2840)

4.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, elektrik maliyetini yükselten faktörlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M.Cumhur Ersümer'in cevabı (7/2862)

5.- Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, İSDEMİR'in özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova'nın cevabı (7/2864)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM genel Kurulu saat 13.00’te açılarak dört oturum yaptı.

Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz, Antepfıstığı üreticilerinin üretim ve pazarlama aşamasındaki sorunlarına,

İstanbul Milletvekili Murat Sökmenoğlu, dış politikadaki gelişmelere;

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın, mimar ve mühendislerin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı Hasan Gemici cevap verdi.

Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, (6/881) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu; sözlü sorunun geri verildiği açıklandı.

Fazilet Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan ve Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu’nun, sekiz yıllık zorunlu kesintisiz temel eğitim uygulaması konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/163) okundu; önergenin gündemde yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı bildirildi.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı A. Mesut Yılmaz’ın, Belçika’ya yaptığı resmî ziyarete, İstanbul Millevtekili BülentAkarcalı’nın da iştirak etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay Başkanlığının 1999 Malî Yılı Kesinhesabına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1 inci sırasında yer alan, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurt Dışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/53) (S.Sayısı :433),

2 nci sırasında yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/650, 1/679) (S. Sayısı :517);

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi;

3 üncü sırasında yer alan, 3414 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/639) (S. Sayısı :428),

4 üncü sırasında yer alan, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 47 nci Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/527) (S. Sayısı :494);

Görüşmeleri tamamlanarak, kabul edilip, kanunlaştıkları açıklandı.

ANAP Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Beyhan Aslan ile,

DSP Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Aydın Tümen;

Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, konuşmasında, Partilerinin Genel Başkanlarına sataştığı iddiasıyla birer konuşma yaptılar.

Alınan karar gereğince, 30 Kasım 2000 Perşembe günü saat 13.00’te toplanmak üzere, birleşime 23.02’de son verildi.

Ali Ilıksoy

Başkanvekili

 

Burhan Orhan

Sebahattin Karakelle

 

Bursa

Erzincan

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

 

II. – GELEN KÂĞITLAR

                                                   30.11.2000 PERŞEMBE                                        No. : 40

Sözlü Soru Önergesi

1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Türk vatandaşlığından çıkanlara ve vatandaşlığa alınanlara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1103) (Başkanlığa geliş tarihi :30.11.2000)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş’in, banka yolsuzluklarına karışan bürokratlara ve alınacak yeni önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3103) (Başkanlığa geliş tarihi :29.11.2000)

2. – Bursa Milletvekili Orhan Şen’in, TEDAŞ ve TEAŞ’a devredilen işletmelerde çalışan personelin durumuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3104) (Başkanlığa geliş tarihi :29.11.2000)

3. – Bursa Milletvekili Orhan Şen’in, Çayırhan Orta Anadolu Linyit İşletmelerinin TEAŞ’a devrine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar  Bakanından yazılı soru önergesi (7/3105) (Başkanlığa geliş tarihi :29.11.2000)

4. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, SPK’dan ayrılıp finans piyasasında görev alanlara ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/3106) (Başkanlığa geliş ta-rihi :29.11.2000)

5. – Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün’ün, Çorlu Huzurevi inşaatı projesine ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/3107) (Başkanlığa geliş tarihi :29.11.2000)

6. – Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, Başbakanlık Takip Kuruluna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3108) (Başkanlığa geliş tarihi :29.11.2000)

7. – Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün’ün, ham ve rafine ayçiçek yağı işletme ve ithalatına ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi (7/3109) (Başkanlığa geliş tarihi :29.11.2000)

Meclis Araştırması Önergesi

1. –Ağrı Milletvekili Nidai Seven ve 31 arkadaşının, Ağrı İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/164) (Başkanlığa geliş tarihi :28.11.2000)

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.00

30 Kasım 2000 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER: Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa)

 

BAŞKAN  Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 üncü Birleşimini açıyorum.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak burada bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen arkadaşımız olur ise, teknik personelden yardım istemelerini: buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşımız olursa, belirtilen süre içerisinde yoklama pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısına ulaşılamamıştır.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Saat 13.30'a kadar ara verelim Sayın Başkan.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Saat 13.30'da toplanalım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Saat 13.30'da toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 13.07

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.30

BAŞKAN: Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER: Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 3 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımız olursa, teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen, giremeyen arkadaşımız olursa, yine, teknik personel vasıtasıyla, yoklama pusulalarını belirlenen süre içerisinde Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim. 

Gündemdışı ilk söz, yurda kaçak çay sokanlarca, Türk çayına karşı başlatılmak istenen karalama kampanyası hakkında söz isteyen Rize Milletvekili Sayın Ahmet Kabil'e aittir. (Alkışlar)

Buyuru Sayın Kabil.

Süreniz 5 dakikadır.

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, yurda kaçak çay sokanlarca Türk çayına karşı başlatılmak istenen karalama kampanyasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı

AHMET KABİL(Rize) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çeşitli yollarla yurda kaçak çay sokanlarca, Türk çayına karşı başlatılmak istenen karalama kampanyası hakkında Yüce Meclise ve dinleyenlere bilgi sunmak için söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, 16 Şubat 2000 tarihinde yine bu kürsüden, Türkiye'ye kaçak yollarla ve zatî eşya kapsamı çerçevesinde ziraî ilaç artığı ihtiva eden sağlığa zararlı çay girdiğini ve bunun mutlaka önlenmesi gerektiğini ifade etmiştim. İlgili sayın bakanlar, sürekli takip etmek suretiyle, büyük oranda bu yolla giren çayları engellemişlerdir. Kendilerine teşekkür ediyorum.

Dolayısıyla, sağlığa zararlı katkı maddesi ihtiva eden bu çayları yurt dışından 20 sente alıp, 1,5-2 dolara satanların ve kaçakçıların işi bozulmuştur. Bu kaçakçıların yapacakları tek şey, Türk çayının satışını engelleyip, sağlığa zararlı kaçak çayı cazip hale getirmektir.

16 Kasım 2000 tarihinde, bazı basın organlarında tamamen uydurma, maksatlı, Türk çayındaki bakır oranının yüksek olduğunu iddia eden, bilimsellikten uzak, bir doçentin beyanlarına rastladık. Bu uydurma tespit, Türk çayını üreten 210 000 üretici ailenin, yaklaşık 1,5 milyon insanın, emeğini ve ekmeğini kaçakçılara peşkeş çeken bir zihniyetin ürünüdür.

Atalarımızın dediği gibi, biri kuyuya taş attı, kırk kişi bu taşı çıkarmaya çalışıyor. Türk çayıyla ilgili Türkiye'de en kapsamlı araştırma, modern laboratuarlarda  Profesör Doktor Sayın Burhan Kaçar ve ekibi tarafından yapılmıştır. Bu hocamız da, sayın doçentin beyanlarının aksine, değişik 28 ülkede yapılan araştırmalara uygun olarak, ziraî ilaç artığı ve katkı maddesi ihtiva etmeyen en faydalı çayın Türk çayı olduğunu tespit etmiştir.

Sayın milletvekilleri, yıllardır Çay-Kurumunun,  Çay  Araştırma Enstitüsünde, Türkiye'de çok az bulunan, gelişmiş teknoloji ve atomik absorpsiyon  cihazı bulunan laboratuvarlarda, gıda mühendislerince ve tecrübeli kimyagerler vasıtasıyla, çay analizleri muntazaman yapılmaktadır.

Yurtdışına ihraç edilen çaylar, tahlil raporlarıyla birlikte ihraç edilir. Bugüne kadar Çay-Kurumunun çay ihraç ettiği, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya, Hollanda, Japonya başta olmak üzere 28 gelişmiş ülke, ülkelerine giren çayları, her seferinde, kendi modern laboratuarlarında tahlil etmelerine rağmen böyle bir bulguya rastlamamışlardır.

Yine, değişik üniversitelerde, çayla ilgili tez hazırlayan onlarca kişi, böyle bir bulguya rastlamadıkları halde, bir ilçede meslek yüksekokulundaki bir doçentin, ne kadar yeterli olduğunu bilmediğimiz, kendi laboratuvarlarında yaptığını iddia  ettiği böyle, maksatlı bir tahlile kim inanır?!.

Bu, acemice ve cahilce bir iddiadır. Bu şahsa, kendi çalıştığı üniversitelerden bile tepkiler devam etmektedir. Burada, aynı üniversiteden Sayın Bekâroğlu, mahalli televizyonlarda, bu şahsın tespitlerine katılmadığını ifade etmiştir.

Dünyada, Türkiye dışında çay yetiştiren birçok ülkede,  sıcak iklim dolayısıyla çaylarda bulunan böceklerle mücadele için ziraî ilaç kullanılmaktadır. İmalat safhasında bu böcek ve ilaç artıklarının arındırılması mümkün değildir. Zaman zaman gelişmiş ülkelerin laboratuvarlarında yapılan araştırmalarda, dünyada sağlığa zararlı ziraî ilaç artığı, renk ve koku için ilave katkı maddesi bulunmayan çayların Türk çayı ve Gürcistan çayı olduğu tespit edilmiştir.

Bu hususta, Amerika Birleşik Devletlerinde, üç ayda bir, bilim adamlarınca, beslenme uzmanlarına yönelik yayımlanan Becel Sağlık Bülteninde yaptıkları araştırmaların neticeleri ve katkı maddesi ihtiva etmeyen çayların kalbe faydalarını defalarca yazmışlardır. Bu tespitler de her yıl Türk basınında yer almaktadır. 11 Mayıs 1999  ve 22 Kasım 2000 tarihli Hürriyet Gazetesi ile 1 Haziran 1999 tarihli Sabah Gazetesinin kupürleri elimdedir. Bu kupürlerde "Kalbin koruyucusu:Çay. Eğer çok fazla çay içiyorsanız, kalp krizi riskiniz azalıyor demektir. Amerika'da yapılan bir araştırma, çayın içindeki antioksidan maddelerin kalp krizi riskini azalttığını ortaya koyuyor. Çay içenlerin kalp krizi geçirme risklerinin yüzde 46 oranında azaldığı görülmüş." Kim diyor bunu; Amerika bilim adamları heyeti diyor, doçent değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlayınız efendim.

AHMET KABİL (Devamla)  Yine, 1 Haziran 1999 tarihli Sabah Gazetesinde aynı şeyler tekrar ediliyor, bilim adamlarının tespitleri tekrar ediliyor ve "Çayını iç, kalbine iyi bak!" deniliyor, bunu gazete diyor.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Rize çayı değil, Artvin çayı...

AHMET KABİL (Devamla) - Yine, geçen hafta, Hürriyet Gazetesinde, kalp krizi geçirenlerle ilgili yapılan bir araştırmada, bilim adamlarınca tavsiye edilen; "yine en iyisi çay içmek." Tabiî, bu kadar beyandan sonra, bir doçentin maksatlı bir ifadesine kimsenin inanmayacağını ümit ediyorum.

Sözlerime son verirken, ben de, dinleyen herkese, bilim adamlarının ifadelerini tekrar ediyor ve "Türk çayı iç, kalbini artık düşünme" diyor; Yüce Meclisi ve Başkanı saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kabil.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize)- Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, konuşmada ismim  geçti; konuyla ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum.

BAŞKAN - Aleyhinizde mi geçti efendim?

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Aleyhimde değil efendim.

BAŞKAN - Yani, lehte konuşma olmaz ki, lehte niye söz verelim?!

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Efendim, konuyla ilgili birkaç cümle söyleyebilir miyim teyiden; böyle bir gelenek var, böyle bir âdet var.

BAŞKAN - Yok efendim, âdet yok da; siz buyurun...

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Yani, izin verin, birkaç cümle...

BAŞKAN - İki cümleyle, tabiî...

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Sayın Kabil'e teşekkür ediyorum; gerçekten, çok önemli bir konuyu gündeme getirdiler. 200 000 üretici ailenin, yaklaşık 2 milyon insanın ekmeğiyle oynanıyor. Bu araştırma, onaltı yıl evvel bir tez olarak yapılmıştır ve son derece ilkel araçlarla yapılan bir çalışmadır. Halbuki, Çay-Kurun atomik absorpsiyon cihazı var ve bu cihazla düzenli çay ölçümleri yapılmaktadır. Bu ölçümlerin hiçbirinde, çayda bakır oranı, dünya standartlarının üstüne çıkmamıştır. Sayın Kabil'in belirttiği şeylere katılıyorum; gerçekten, bu arkadaşımızın yapmış olduğu bu yayın, yurda kaçak çay getirenleri destekleyen bir yayındır; dolayısıyla, bunu kınıyoruz. Gerçekten, Türk çaycılığı öldürülmek istenmektedir. Burada ciddî bir sorun var, burada devlete -Sayın Bakanımız sanıyorum cevap verecektir- düşen, yurda kaçak çay girişini önlemek, çay ithalatıyla ilgili birtakım tedbirleri almaktır. Yoksa, Doğu Karadenizde, sadece çayda geçinen 200 000 ailenin ekmeğiyle oynanmış olmaktadır.

Arz ederim, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Yanıt verecek misiniz Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Evet.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Rize Milletvekilimiz Sayın Ahmet Kabil'in gündemdışı konuşması üzerine söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce hepinize saygılar sunuyorum. Özellikle, konuyu gündeme getiren Ahmet Kabil'e ve katkıda bulunan Sayın Bekâroğlu'na teşekkürlerimi arz ediyorum.

Arkadaşlarımın da belirttiği gibi, son günlerde bazı gazete ve televizyonlarda çıkan haberlerde, Türk çayında, bakır oranının, kiloda 12 ilâ 20 miligram olması gerekirken, 100 miligram olduğu ve insan sağlığına zararlı olduğu yönünde açıklamalar yer almıştır.

Ülkemizde, çay sektöründe, gelişen teknolojiye ve tüketici taleplerine paralel olarak belirlenen uluslararası standartlara uygun şekilde üretim yapma hedeflenmektedir. Çay-Kur, faaliyete geçtiği yıldan beri, insan sağlığına uygun kuru çay üretme yönünde çaba sarf etmektedir. 1985 yılından itibaren, çay teknolojisinde yenileme ve modernizasyon çalışmaları sürdürülmektedir. Modernizasyonda temel amaç, tüketici beklentilerine uygun, kaliteli ve hijyenik ortamlarda kuru çay üretimini temin etmektir.

Belirlenen bu amaç doğrultusunda, bronz malzemeden imal edilmiş üretim makine ve ekipmanları, gıda tüzüğüne ve insan sağlığına uygun bir metal olan krom-nikel alaşımlı malzemeyle değiştirme çalışmaları yapılmakta, üretilen çaylara bakır bulaşması önlenmektedir.

Çay-Kur, Çay Araştırma Enstitüsünde, gelişmiş teknoloji içinde yer alan atomik absorpsiyon cihazıyla üretmiş olduğu çayların gerekli kimyasal analizlerini düzenli olarak yapmaktadır. Yapılan ölçümlerde, özellikle bakır, demir, alüminyum değerleri, uluslararası kuruluşların belirlediği sınır değerler içinde yer almaktadır. Bu durum, çaydaki bakır miktarının sağlık yönünden sakıncasının olmadığı göstermektedir.

Basın yayın organlarında bu konuda son günlerde yer alan haber ve açıklamalar doğru değildir.

İnsan sağlığını ilgilendiren bilimsel veriler, bilim kurullarınca tartışılmalı, onaylanmalı ve gerektiği takdirde, zaman geçirilmeden, önce ilgili kuruluşlarla irtibata geçilmelidir. Basın yoluyla doğruluğu ispatlanmamış bilgilerin kamuoyuna duyurulması, bilim insanına yakışmayan bir davranış olduğu gibi, hiçbir ilmî dayanağı da bulunmamaktadır.

1985-1986 yıllarında, Çay-Kur, Karadeniz Teknik Üniversitesiyle teknik alanda ortak çalışma ve işbirliği içine girmiş; ancak, bugüne kadar, araştırmayla ilgili olarak Çay-Kur'a bir rapor sunulmadığı gibi, çalışmalar da sonuçlandırılmamıştır. Kaçak çaylarla mücadele ettiğimiz son yıllarda, Türk çayında normalin 5 katı bakır bulunduğu ve yabancı çaylarla harmanlama yapılarak tüketilmesinin sağlıklı olduğu iddia edilerek, çay üreticisine, çay tüketicisine ve tüm sektöre darbe vurulmak istenilmiştir.

Türk çaylarının yabancı çaylarla harman edilmesi önerisi ise oldukça düşündürücüdür. Bu ifade, yabancı menşeli çaylara gösterilmiş bir adrestir.

Türk çayının, diğer üretici ülkelerde üretilen çaylardaki bakır kapsamından daha fazla olduğuna ilişkin, bugün, bilimsel, kesin veriler mevcut değildir. Çayın gübrelenmesi, çayın biyokimyası ve işleme teknolojisi konularında Türkiye'de en kapsamlı araştırmalar Çay-Kur ve üniversitelerimizde yapılmaktadır. Türk çayında yapılan bakır analizlerinde saptanan değerlerin diğer çay üreticisi ve tüketicisi ülkelerin çay analiz değerleriyle karşılaştırıldığında, uluslararası gıda standardı değerlerinin sınırları içinde kaldığı tespit edilmiştir.

Bugün, dünyada çay üreten ülkeler arasında, çayın tarımında kimyasal ilaç, üretiminde katkı maddesi kullanmayan iki ülkeden biri Türkiye'dir. Çay-Kur, her yıl, Amerika, İngiltere, Almanya, Hollanda, Japonya başta olmak üzere, 28 ülkeye çay ihraç etmektedir. Söz konusu bu ülkelerden bugüne kadar, sağlık açısından hiçbir olumsuz rapor Çay-Kura intikal etmemiştir.

Son yıllarda ve hatta son günlerde, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere birçok ülkeden, çayın sağlığa olumlu etkileri konusunda haberler yayınlanmaktadır. Bu yayınlarda, çayın, kalp krizi ve kanser riskini azalttığı, kolesterolü düşürdüğü, konsantrasyonu ve hafızayı güçlendirdiği, damar sertliğini giderdiği belirtilmektedir.

Biz, Çay-Kurun çayını özellikle pazarlarken, diğer çaylarla laboratuarda analiz edilmesini ve eğer bizim değerlerimizde bir düşüklük olursa, bizim çayımızın alınmamasını kendimiz istemekteyiz. Bugüne kadar da, çok şükür, bütün analizlerde, Çay-Kurun çayının insan sağlığına en faydalı çay olduğu bu raporlarla da doğrulanmıştır.

Sayın milletvekilleri, çay sektörünün son yıllarda karşı karşıya kaldığı en önemli sorun, arkadaşlarımın da biraz önce belirttiği gibi, ülkemize giren yabancı menşeli çayların giderek artması sebebiyle iç pazardaki daralmadır.

Yabancı menşeli çaylar, ülkemize dört şekilde girmektedir: Doğu ve Güneydoğu Anadolu ille-rimizden sınır ticareti yoluyla. Zâti eşya muafiyeti yoluyla; bunun da büyük bir bölümü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti üzerinden gelmekteydi. İthalat yoluyla. Sınır illerimizden, doğrudan doğruya, kaçakçılık yoluyla.

Yapılan araştırmalara göre, ülkemize giren yabancı menşeli çayların büyük çoğunluğu, daha önce sınır ticareti yoluyla girmekteydi. Bazı kişi ve firmalar, sınır illeri valiliklerine çay ithali konusunda talepte bulunmakta ve talepler, sınır il değerlendirme kurullarında incelenerek, ihtiyaç maddesi olduğuna karar verildikten sonra çay ithaline izin verilmekteydi. Bu şekilde ithaline izin verilen çaylar, ihtiyacın çok üzerinde miktarlarda -yılda 20-25 bin ton kadar- yurda sokulmaktaydı.

55 inci hükümet döneminde, yine, Çay-Kurdan sorumlu bir Bakan olarak bu konu üzerine hassasiyetle eğildim. 23.12.1998'de aldığımız 12254 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla, çayın sınır ticaretine izin yetkisi, valilik il değerlendirme kurullarından alınarak, Dış Ticaret Müsteşarlığı İthalat Genel Müdürlüğüne verilmiş ve böylece çay, ithali serbest mallar listesinden çıkarılmıştır.

Ülkemize giren yabancı menşeli çayların diğer büyük bir bölümünü, 15 ila 20 bin tonunu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden zâti eşya muafiyeti kapsamında getirilen çaylar oluşturmaktaydı. Bir yolcu için 1 500 mark tutarındaki muafiyetin önemli bir bölümünün son birkaç yıldır çay ticareti amacıyla kötüye kullanıldığı tespit edilmiş ve bunun üzerine konuyla ilgili yönetmelik de 11.8.1999'da değişiklik yapılarak, çay, yolcu beraberinde getirilen zâti eşya muafiyeti kapsamından çıkarılmıştır. Böylece, yılda 15-20 bin ton çayın yurda girmesi önlenmiştir.

Çayın, serbest piyasa ekonomisi gereği, ithalat rejimi kapsamında ithal edilmesi mümkündür; ancak, diğer tarım ve sanayi ürünlerinde olduğu gibi, çayın da, borsalarda oluşan gerçek değerinin üzerinden vergilendirilerek ithal edilmesi gerekmektedir. Ancak, çay, sınır ticareti kapsamından çıkarıldıktan sonra, normal ithalat rejimi dışında, gerçek değerinin altında beyan üzerinden, 20 sent gibi düşük fiyatlarla vergilendirilmek suretiyle, çay ithal edildiği görülmüş ve bu konuda yeni bir düzenleme yapılması için ilgili merciler nezdinde girişimlerde bulunulmuştur.

Gümrüklerden sorumlu Bakanımız, bu konuda, gümrüklere yazdığı bir yazıyla, çayın gerçek bedeli üzerinden ithal edilmesine müsaade edilmesini istemiştir; ancak, bunun, zannediyorum Dış Ticaret Müsteşarlığınca çıkarılacak bir tebliğle de takviye edilmesi gerekmektedir. Bu konudaki çalışmalar devam etmektedir. Herhalde, son günlerde çıkarılan bu söylentilerin temelinde yatan da, yine, sınırdan illegal yollarla giren çayın Türk pazarında tüketilmesi hedeflenmektedir.

Yabancı menşeli çaylarla böylesine yoğun bir mücadele verdiğimiz ve büyük ölçüde yasal olmayan yollardan ülkemize çay girişini önlediğimiz bu dönemde, bazı basın ve yayın organlarında yer alan bu gerçek dışı haber ve açıklamaların bir tek gayesi olabilir; o da, yerli üretimi baltalayarak, yabancı menşeli çayların Türk pazarında tutunmasını sağlayabilmektir. Ulusal menfaatlarımızla örtüşmeyen bu çabaların boşuna olduğunu belirtmek istiyorum. Vatandaşlarımız, gönül rahatlığıyla Türk çayını içsinler ve bilsinler ki, Çay-Kurun ürettiği mamuller, Türk gıda kodeksine ve dünya standartlarına uygun bir çaydır. Bu konuda, hiç kimsenin, hiçbir şüphe duymadan, Türk çayını tüketmeye devam etmesini, 57 nci hükümetin bir Bakanı olarak, hükümet adına, gönül rahatlığı içerisinde, tüm vatandaşlarımıza tavsiye ediyorum. Bu konuda çıkarılan hiçbir söylentiye, hiç kimse inanmasın diye, tekraren buradan duyurup, hepinize saygılarımı sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Gündemdışı ikinci söz, özel hayatın saygınlığı hakkında söz isteyen, İstanbul Milletvekili Süleyman Arif Emre'ye aittir.

Buyurun Sayın Emre. (FP sıralarından alkışlar)

Efendim, konuşma süreniz 5 dakikadır.

2.- İstanbul Milletvekili Süleyman Arif Emre'nin, özel hayata ve hatta inanç ve ibadet hürriyetine tecavüz edildiği iddiasıyla gündemdışı konuşması

SÜLEYMAN ARİF EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Son günlerde ortaya çıkan bazı olaylar, memur kıyımı bahanesiyle vatandaşlarımızın özel ha-yatı ve aile hayatının mahremiyetine ve hatta, inanç ve ibadet hürriyetlerine tecavüz edildiğini göstermiştir.

Bilindiği gibi, her vatandaşın evi, içerisinde rahat edeceği, bedenini ve ruhunu dinlendireceği mekân olarak yasal dokunulmazlığa sahiptir. Bütün medenî ülkelerde bu böyledir. Bizde de, bu konu, Anayasamızın 20 nci maddesinde yer alan "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz." hükümleriyle ifade olunmuştur.

Hal böyle iken, basına yansıyan bazı müfettiş raporlarından, bu temel hakkın pervasızca çiğnendiğine şahit oluyoruz. Raporlara göre, hâkimlerden biri, evinde, ilâhi kaseti dinliyormuş; eşi, hanım arkadaşlarını başka bir odada ağırlıyormuş; diğer bir hâkim ise, Cuma ve teravi namazlarına gidiyormuş.

Görüldüğü gibi, bu isnat edilen fiiller, mütedeyyin her vatandaşın Anayasadan doğan tabiî, meşru ibadet hakkını kullanması ve dininin gereğini evinde yaşaması gibi hallerden madudtur, suç teşkil etmesi mümkün değildir. Ortada, ayrıca başkaca bir suç isnadı da bulunmadığına göre, bu fiiller, laikliğe de aykırı olmadığı gibi, ayrıca, din ve vicdan hürriyetlerini teminat altına alan Anayasanın 24 üncü maddesinin de koruması altına alınmıştır. Zira, bu maddede kimse, dinî inanç ve ibadetlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve ibaretlerinden dolayı kınanamaz, suçlanamaz hükmü vardır. Halbuki, mezkûr raporlarda, kınamanın da ötesinde suçlama yapılıyor, Anayasanın bu hükümleri açıkça ihlal ediliyor; üstelik, kişilerin meslekî istikballerinin söndürülmesi isteniyor. Bu raporu düzenleyenler, kendilerinin, hem suçlu hem de güçlü durumda olduklarından bile habersizdir; çünkü, Türk Ceza Kanununun 175 inci maddesinin üçüncü fıkrası, bir kimseyi dinî inançlarından dolayı kınayan, tahkir ve tezyif eden kimsenin, altı aydan bir seneye kadar hapsedilmesini öngörmektedir.

Henüz kıyım kanunu çıkmadan böyle davranılması, kanun çıktıktan sonra çok büyük bir kıyım operasyonunun ilk sinyalleri olarak gözüküyor. Bu kanunun çıkmasına, Yüce Meclisimizin asla izin vermeyeceğine inanıyorum. Zira, ortaçağda bile, din ve vicdan hürriyetine ve insan haklarına bugünün medenî sayılan ülkelerinden daha fazla hayat hakkı tanıyan bu asil milletin çocukları, böyle bir uygulamaya layık değildir. Bu tarz yaklaşımlar, asırlarca idaresi altında yaşayan çeşitli milletlere dinî inançlarından dolayı asla baskı yapmayan bu faziletli millete karşı, haysiyet kırıcı bir harekettir. Meclisimiz, böyle olduğu için, bu tasarıyı daha önce kabul etmemiş; Cumhurbaşkanımız ise, kanun kuvvetindeki kararnameleri imzalamamıştır. Bu raporlarla dinî inancı ve ibadet hakları kınananlar, tezyif edilenler, bu milletin yüzde 98'ini teşkil eden aslî unsurudur. Bu bakımdan, bu kıyım teşebbüsü, devlet-millet kaynaşmasına karşı da yıkıcı bir girişimdir. Şayet, dinimizin, normal inanç ve ibadetleri kınanan, hafife alınan, hatta suç sayılan bir din olarak nitelendirilmesine izin verirsek, yeni nesillerimize, İslam ahlak ve faziletlerini kabul ettirmemize ve aşılamamıza da imkân kalmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, 1 dakika içinde toparlayınız.

SÜLEYMAN ARİF EMRE (Devamla) - Şehitleri şehit, gazileri gazi yapan ruh ve imanı, nesillerden nesillere, asırlardan asırlara taşıyamayız. Oysaki, istiklal ve istikbalimizin korunması buna bağlıdır.

Bu kıyım tasarısındaki yaklaşım, dinimizin toplum içerisindeki önemini kabul etmeyen, yerini kabul etmeyen bir zihniyetin ürünüdür. Devletimizin kurucusu Atatürk, asla böyle düşünmemiş, tam tersine, Diyanet İşleri Başkanlığına, bir resmî kuruluş olarak Anayasada yer vererek, dine gösterdiği ehemmiyeti ortaya koymuştur. "Biz, hepimiz, Müslümanız, dinimizin emirlerini öğrenmek zorundayız; öğreneceğimiz bir yer varsa, o da okuldur" demiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN ARİF EMRE (Devamla) - Din öğrenimine, ibadet ve inanç hürriyetlerine resmen destek vermiştir. Ayrıca "dinimiz, akla, ilme, fenne, tekniğe en uygun dindir. Bunun içindir ki, en üstün din olmuştur" sözleri de ona aittir.

Yüce Meclisimizin, bu konudaki kanunu reddeceğine inanıyor, hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Gündemdışı üçüncü söz, Giresun'da Topal Osman Ağa'nın heykelinin dikilmesi tartışmaları hakkında söz isteyen Giresun Milletvekili Hasan Akgün'e aittir.

Buyurun Sayın Akgün. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

3.- Giresun Milletvekili Hasan Akgün'ün, Giresun'da Topal Osman Ağanın heykelinin dikilmesi tartışmalarına ilişkin gündemdışı konuşması

HASAN AKGÜN (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Giresun'un millî kahramanı Topal Osman Ağa'nın son günlerde heykelinin dikilmesi tartışmaları hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum.

Siz değerli milletvekili arkadaşlarım, televizyonları başında bizleri izleyen başta Giresunlu hemşerilerim olmak üzere, tüm yurttaşlarımızın ramazan ayını kutluyor, saygıyla selamlıyorum.

Osman Ağa, Giresun'da ticaretle uğraşırken 1912 yılında Balkan Savaşı başlamış, babası askerlik bedelini ödediği halde, o, gönüllü bir birlik oluşturarak savaşa katılmıştır. Başarılarından dolayı yarbaylık rütbesine kadar yükselmiştir. Bu savaşlarda sağ ayağından ağır bir şekilde yaralanmış, tedavisinden sonra gazi unvanını alarak Giresun'a geri dönmüştür. Birinci Dünya Savaşına katılmış, Ruslara karşı Batum ve Harşıt'ta çarpışmıştır. Osman Ağa'nın gönüllü taburu, Rusların Harşıt Çayını geçmesine mâni olmuş, Tirebolu'nun işgalini önlemiştir. Birinci Dünya Savaşındaki bu birliğin adı Teşkilat-ı Mahsusa Alayı idi.

Eylül 1920'de, Giresun gençlerinden oluşan Giresun Gönüllü Taburunu kurmuştur. Bu tabur, ilk önce doğuda Ermeni saldırılarına karşı savunmada görev almıştır. Osman Ağa 12 Kasım 1920'de Ankara gelerek tekrar Atatürk ile buluşmuş, onu korumak için önce yanındaki on kişiyi, daha sonra da Giresun'dan topladığı yüz kişilik muhafız grubunu Ankara'ya göndermiştir. Atatürk'ün ilk muhafız birliği de bu şekilde kurulmuştur.

Giresun Müdafaa-i Milliye Başkanı ve Belediye Başkanı sıfatıyla Kasım 1920'de Ankara'ya gitmiş, gerekli emirleri aldıktan sonra, 12 Ocak 1921 tarihinde 42 nci ve 47 nci Gönüllü Alayların kurulması çalışmalarına başlamıştır.

Gönüllü Alayıyla birlikte Ankara'ya vardığı zaman kendisini karşılayan milletvekillerine yaptığı konuşmada "ben, bu millet uğruna bacağımı kaybettim. Düşmanı denize dökünceye kadar, icap ederse sedye üstünde muharebe edeceğime alayımla birlikte yemin ediyorum" diyerek, yüreğinde nasıl bir vatan sevgisi bulunduğunu açık bir şekilde göstermiştir.

Giresun Alayları Ankara'ya vardıklarında Ankara hemen hemen boşalmıştı. Polatlı içlerine kadar sokulmuş olan Yunan kuvvetlerinin topları hemen hemen duyuluyordu.

Mart 1921'deki Koçgiri ayaklanması, Topal Osman Ağa komutasındaki 47 nci Gönüllü Alayın büyük katkılarıyla bastırılmıştır. Çorum, Merzifon, Tokat, Ordu ve Samsun havalisindeki ihanet içindeki Rum ve Ermeni çetelerini tamamen ortadan kaldıran Osman Ağa, komutasındaki Alayıyla birlikte Sakarya Savaşına katılmıştır. Bu arada, 42 nci Alay, Tirebolulu Binbaşı Hüseyin Avni Bey komutasında bu savaşta büyük kahramanlıklar göstermiş, Taşlıtepe sırtlarını kanlarının son damlasına kadar korumuşlardır. Bu Alayın tamamını şehit veren Osman Ağa, Mangaltepe sırtlarında büyük bir mücadele ve kahramanlık göstermiştir. 42 nci ve 47 nci Alaylarla, takriben 6 000 kişi gittikleri Mangaltepe'den 400 kişi dönmüşlerdir.

Sakarya'nın en tehlikeli dakikalarının yaşandığı bir sırada, Mustafa Kemal Paşa'nın süngü taarruzları istediği zaman, Mustafa Kemal Paşa'ya sorarlar, "Giresun Alayının süngüsü yok ki" diye anımsatırlar. Mustafa Kemal Paşa, "onların bellerinde Giresun bıçağı var, yeter o" diye cevap verir. Ulu Önder'in bu sözleri, Giresun uşaklarına ne kadar güvendiğinin temelini oluşturmaktadır.

Dünya Savaşında, Kafkas cephesinde büyük yararlılıklar gösteren Topal Osman, tamamı sivil halktan oluşan 47 nci Gönüllü Alayla bölgedeki hain Rum çetelerini sindirir. Kurtuluş Savaşında Sakarya-Dumlupınar cephelerinde savaşan Osman Ağa, Atatürk'le olan birlikteliğini savaş sonrasında da sürdürmüş ve her zaman, Mustafa Kemal Paşa'ya ve yürütmekte olduğu davaya bağlı kaldığını kanıtlamıştır.

Savaştan kısa bir süre sonra Trabzon milletvekili Ali Şükrü Beyin ölümünden sorumlu tutulmuş, 2 Nisan 1923'te çıkan bir çatışmada, henüz 40 yaşındayken vefat etmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halkın ve özellikle Giresunluların gönlünde taht kuran Osman Ağa'nın heykelinin, son günlerde, kamuoyunda pek benimsenmeyen, hatta haklarında olumsuz düşünceler oluşan, amacı ve niyeti belli olmayan bazı kişiler tarafından yaptırılacağı ve Giresun'a diktirileceği tartışmaları gündemdedir.

Bu tavır, Giresun Halkına bir iyiniyet mesajı mıdır, yoksa belli bir kitleye vefa borcu mudur? Bu durum, bölge insanın aklında bazı soru işaretleri bıraktığı gibi, değişik spekülasyonlara da neden olmaktadır.

Osman Ağa, herhangi bir skandalla ilişkilendirilmesi mümkün olmayan, vatanseverliğiyle ta-rihe mal olmuş bir kişiliktir. Giresun insanı, Osman Ağasının heykelini, gerektiğinde altından yaptırmasını bilecek yüceliktedir.

Biz, Giresunlular olarak, Topal Osman Ağa'nın geç kalmış itibar iadesinin gerçekleştirilmesini talep ediyoruz. Zaten, Topal Osman Ağa, halkımızın gönlünde taht kurmuş ve anıtlaşmış bir kişiliktir. Başka amaçlar için, Osman Ağa'nın tarihsel kişiliğinin kullanılmasına Giresun Halkı izin vermeyecektir. Giresun Halkına bu konuda anlayış göstermenizi rica ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Ağrı Milletvekili Nidai Seven ve 31 arkadaşının, Ağrı İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/164)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ağrı İlinin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal açıdan kalkınma ve gelişmesini engelleyen nedenlerin araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla. 28.11.2000.

  1. Nidai Seven (Ağrı)

  2. Abbas Bozyel (Iğdır)

  3. İsmail Köse (Erzurum)

  4. Mehmet Şandır (Hatay)

  5. Mustafa Yaman (Giresun)

  6. Mehmet Telek (Afyon)

  7. Abdurrahman Küçük (Ankara)

  8. Mehmet Kaya (Kahramanmaraş)

  9. İbrahim Halil Oral (Bitlis)

10. Hasan Basri Üstünbaş (Kayseri)

11. Abdülkadir Akcan (Afyon)

12. Cemal Enginyurt (Ordu)

13. Yusuf Kırkpınar (İzmir)

14. Bekir Ongun (Aydın)

15. Nesrin Ünal (Antalya)

16. Nail Çelebi (Trabzon)

17. Hakkı Duran (Çankırı)

18. Mustafa Gül (Elazığ)

19. Namık Hakan Durhan (Malatya)

20. Mesut Türker (Yozgat)

21. Basri Coşkun (Malatya)

22. Sedat Çevik (Ankara)

23. Bozkurt Yaşar Özütürk (İstanbul)

24. Mehmet Hanifi Tiryaki (Gaziantep)

25. Hasari Güler (Adıyaman)

26. Müjdat Kayayerli (Afyon)

27. Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)

28. Hidayet Kılınç (İçel)

29. Ali Gebeş (Konya)

30. Ersoy Özcan (Bolu)

31. Hasan Kaya (Konya)

32. Osman Fevzi Zihnioğlu (Sakarya)

Gerekçe:

Ağrı, hudut şehri olarak, tarih boyunca, doğudan Anadolu'ya geçmekte olan boylar için batıya açılan kapı olmakla beraber, ayrıca, Türk cumhuriyetleri ile ülkemiz arasında köprü vazifesini gören bir ilimizdir.

Turizm bakımından çok önemli özellikler taşıyan İshak Paşa Sarayı, Aznavur Tepe, Girik Tepe, Kan Kalesi, Toprak Kale, Balık Gölü, Diyadin Kaplıcaları, Meteor Çukuru ve bunun gibi tarihî eserlere sahip olan Ağrı İlinin, ne yazık ki, bu potansiyeli yeterince değerlendirilmediğinden ve geçmiş dönemde de terör olaylarının kol gezmesi, turizm sektörüne büyük bir darbe vurmuştur.

Ağrı insanının geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılık, gerek son yıllarda uygulanan yanlış politikalar ve gerekse terör belasından dolayı yaylalar ve meralar boş kalmış, âdeta, hayvancılık, bölgede yok olmuştur.

Yeterli sanayiin bulunmaması, devlet yatırımlarının az oluşu, özel sektörün bölgeye rağbet etmemesi, Ağrı halkının gittikçe fakirleşmesine ve metropol şehirlerine göç etmesine neden olmuştur.

580 köyü bulunan ve sekiz aylık kış dönemi geçiren Ağrı'nın birçok köy yollarının devamlı karla kapalı olması, mevcut olan birkısım yolların kullanılamaz durumda olması sebebiyle, ulaşım, yeterince sağlanamamaktadır. Birkısım köylerin de içmesularının bulunmaması nedeniyle, 21 inci Yüzyılda, halen, hayvanların sırtında su taşımaktadırlar.

Yüzde 74,1'i kuru tarım alanı, yüzde 19,3'ü fiilen sulanan arazi, yüzde 6,6'sı sulanabilir olmak üzere toplam 335 000 hektar arazisi bulunan Ağrı, 1993 yılından beri ihalesi yapılan Yazıcı Barajı ödenek yetersizliğinden şantiyesi durmuş; Musun Ovası, Diyadin, Doğubayazıt ve Taşlıçay İlçelerini sulayacak Murat Barajı ise henüz programa alınmamış; bu sebeple boşa akan Murat Nehri "Allah rızası için beni değerlendirin" yalvarışlarıyla karşı karşıya kalmıştır.

Patnos ikinci merhale, Şekeroba Barajı ile Şeryan Deresi Projesi ve Nadırşah, Karahalit Barajlarının henüz bir yol almamış olması, Ağrı İlinin tarım ve hayvancılığı için büyük bir kayıp olmuştur. Çiftçilikten başka bir geçim kaynağı olmayan çiftçi ise, Ziraat Bankasından almış olduğu borçları nasıl ödeyeceğini kara kara düşünmektedir.

Ağrı İlinde sanayiin gelişmemesi, yeterince fabrika ve istihdam sağlayıcı işyerlerinin olmayışı, gün geçtikçe işsizler ordusu zincirine yeni bir halka daha eklenmektedir. İşsiz kalan insanlar, kahvehane köşelerinde okey masalarını tercih etmekte ya da yıkıcı ve bölücü terör örgütlerinin ağına düşmektedirler.

Diğer taraftan, Ağrı İlinin ekonomik, sosyal ve kültürel bakımdan kalkınmasına en büyük katkı yapacak olan Ağrı Dağı Üniversitesinin henüz kanunlaşmamış olmasıdır. 15 Temmuz 1999 tarihinde kanun teklifi verilen ve doğrudan TBMM Genel Kurul gündemine alınan üniversite kanununun bir an önce çıkması, Ağrı ekonomisine büyük bir canlılık kazandıracaktır.

Erzurum İline bağlı Horasan İlçesine kadar gelmiş olan devlet demiryolunun, Eleşkirt, Ağrı, Taşlıçay, Diyadin, Doğubayazıt, Gürbulak ve İran bağlantılı demiryolu, Ağrı İlinin kalkınma hamlesinde büyük bir mihenk taşı olacaktır. İran'dan gelen ve Ağrı İli sınırları içerisinden geçen doğalgaz boru hattının Ağrı ekonomisine canlılık vermesi için, Ağrı'da doğalgaz çevrim santralının kurulması zorunlu bir ihtiyaç olarak görülmektedir.

2001 yılına adım attığımız şu günlerde, Ağrı'nın, gayri safî millî hâsıla bakımından, 81 il arasında, 822 dolarla en son sırada yer alması, Ağrı İlinin ekonomik ve sosyal yönden geri kalmışlık ve gelişememe sebepleri çok acilen araştırılarak, bir an önce gerekli tedbirlerin alınması gerektiği kanaatindeyiz.

BAŞKAN - Önerge, bilgilerinize sunulmuş olup, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştır-ması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Danışma Kurulunun önerileri vardır; önce, tümünü okutup işleme alacağım, sonra ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerileri

Danışma Kurulu Önerisi

              N0.56  Tarihi: 27.11.2000

Danışma Kurulunca aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

 

 

Ömer İzgi

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

Mehmet Emrehan Halıcı

İsmail Köse

 

DSP Grubu Başkanvekili

MHP Grubu Başkanvekili

 

Bülent Arınç

Zeki Çakan

 

FP Grubu Başkanvekili

ANAP Grubu Başkanvekili

Ali Rıza Gönül

 

 

DYP Grubu Başkanvekili

 

 

Öneriler :

1. 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarıları-nın, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü sıralarında yer alması; bütçe görüşmelerine 11.12.2000 Pazartesi günü saat 11.00'de başlanması ve bitimine kadar, resmî tatil günleri dahil, her gün saat 11.00'den 13.00'e, 14.00'ten 16.00'ya ve 18.00'den günlük programın tamamlanmasına kadar devam olunması ve görüşme-lerin 10 günde tamamlanması önerilmiştir.

2. Başlangıçta, bütçenin tümü üzerinde gruplar ve hükümet adına yapılacak konuşmaların (hü-kümetin sunuş konuşması hariç) birer saat (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) kişisel konuşmaların 10'ar dakikayla sınırlandırılması önerilmiştir.

3. Bakanlık ve daire bütçeleri üzerindeki görüşmelerin 14 turda tamamlanması, 14 üncü turun bitiminden sonra Bütçe Kanunu Tasarılarının maddelerinin oylanması önerilmiştir.

4. İçtüzüğün 72 nci maddesi gereğince yapılacak görüşmelerde, her turda gruplar ve hükümet adına yapılacak konuşmaların 30'ar dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) kişisel konuşmaların 10'ar dakika olması; kişisel konuşmalarda, her turda, İçtüzüğün 61 inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere iki üyeye söz verilmesi ve bir üyenin birden fazla turda söz kaydı yaptıramaması önerilmiştir.

5. Bütçe görüşmelerinde sorulan soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakikayla sınırlandırılması önerilmiştir.

6. Bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve hükümete 45'er dakika süreyle söz verilmesi (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların 10'ar dakika olması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerilerle ilgili söz isteği?.. Yok.

1 inci öneriyi okutuyorum:

Öneriler :

1. 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1999 Malî Yılı Kesinhesap Kanunu Tasarılarının, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü sıralarında yer alması; bütçe görüşmelerine 11.12.2000 Pazartesi günü saat 11.00'de başlanması ve bitimine kadar, resmî tatil günleri dahil, her gün saat 11.00'den 13.00'e, 14.00'den 16.00'ya ve 18.00'den günlük programın tamamlanmasına kadar devam olunması ve görüşmelerin 10 günde tamamlanması önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

2 nci öneriyi okutuyorum:

2. Başlangıçta, bütçenin tümü üzerinde gruplar ve hükümet adına yapılacak konuşmaların (hükümetin sunuş konuşması hariç) birer saat (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) kişisel konuşmaların 10'ar dakikayla sınırlandırılması önerilmiştir.

BAŞKAN - 2 nci öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci öneri kabul edilmiştir.

3 üncü öneriyi okutuyorum:

3. Bakanlık ve daire bütçeleri üzerindeki görüşmelerin 14 turda tamamlanması, 14 üncü turun bitiminden sonra Bütçe Kanunu Tasarılarının maddelerinin oylanması önerilmiştir.

BAŞKAN - 3 üncü öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü öneri kabul edilmiştir.

4 üncü öneriyi okutuyorum:

4. İçtüzüğün 72 nci maddesi gereğince yapılacak görüşmelerde her turda gruplar ve hükümet adına yapılacak konuşmaların 30'ar dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) kişisel konuşmaların 10'ar dakika olması; kişisel konuşmalarda, her turda, İçtüzüğün 61 inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere iki üyeye söz verilmesi ve bir üyenin birden fazla turda söz kaydı yaptıramaması önerilmiştir.

BAŞKAN - 4 üncü öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 4 üncü öneri kabul edilmiştir.

5 inci öneriyi okutuyorum:

5. Bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakikayla sınırlandırılması önerilmiştir.

BAŞKAN - 5 inci öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 5 inci öneri kabul edilmiştir.

6 ncı öneriyi okutuyorum:

6. Bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve hükümete 45'er dakika süreyle söz verilmesi (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların 10'ar dakika olması önerilmiştir.

BAŞKAN - 6 ncı öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 6 ncı öneri kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçi-yoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarılarının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz..

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/650, 1/679) (S. Sayısı : 517)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının  Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin tasarının müzakeresine başlayacağız.

2.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

3.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde  Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Temsilci?.. Hazır.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyenleri okuyorum:

Grupları adına: Anavatan Partisi Grubu adına, Bartın Milletvekili Sayın Zeki Çakan; Fazilet Partisi Grubu adına, Çorum Milletvekili Sayın Yasin Hatiboğlu ve Doğru Yol Partisi Grubu adına, Amasya Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya.

Şahısları adına: Erzurum Milletvekili Sayın Lütfü Esengün, Çorum Milletvekili Sayın Yasin Hatiboğlu, Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç, Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş, İstanbul Milletvekili Sayın Süleyman Arif Emre, Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya.

İlk söz, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Zeki Çakan'ın.

Buyurun Sayın Çakan. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika efendim.

ANAP GRUBU ADINA ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçtüzük değişikliğiyle ilgili, Anavatan Partisi Grubu adına görüşlerimizi açıklamak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hiç kuşku yok ki, parlamento hukukunun önemli bir kaynağı, meclislerin kendi çalışma yöntemini gösteren ve kendileri tarafından yapılan içtüzüklerdir. Kısaca, parlamentonun çalışmasını tanzim eden metinler biçiminde tanımlanabilen içtüzükler, aynı zamanda, parlamentoların sağlıklı ve etkin çalışmalarını sağlayan sessiz bir anayasa niteliğindedir.

Tarihsel süreç içerisinde Parlamento tarihimize bakıldığında, ilk içtüzük çalışmaları, meşruti monarşiyi öngören Kanun-i Esasinin 1876 yılında kabul edilmesiyle başlamış ve o günden bu yana, gerek yeni içtüzüklerin hazırlanması gerekse zaman içinde değişen koşullara göre içtüzük değişikliği yapılması şeklinde süregelmiştir. Gerçekten, padişahın onayından sonra 13 Mayıs 1877 tarihinde yürürlüğe giren Heyet-i Mebusan Nizamname-i Dahilisi, Parlamento tarihimizin ilk içtüzüğüdür. 20 Eylül 1877'de ise, Heyet-i Âyân Nizamname-i Dahilisi kabul edilmiş ve bu iki içtüzük, 1908'de İkinci Meşrutiyetin ilan edilmesinden sonra da uygulamaya devam olunmuştur.

23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulmasının ardından, o güne kadar Meclisi Mebusanda uygulanmakta olan Nizamname-i Dahilinin, bu Ulusal Mecliste de değiştirilerek uygulanması kabul edilmiş; ancak, cumhuriyetimizin ilan edilmesinden sonra, Cumhuriyet Meclisinin gereksinimlerine karşılık verecek bir içtüzük hazırlanması kararlaştırılmıştır. 2 Mayıs 1929 tarihinde yürürlüğe giren Dahilî Nizamname de zaman içinde birçok değişikliğe uğramıştır. 1960 Anayasası ise çift meclisli bir sistem öngördüğünden, her meclis için ayrı bir içtüzük çıkarılma gereği ortaya çıkmış ve 1963 yılında Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğü, 1965 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi Birleşik Toplantısı İçtüzüğü ve 1973 yılında da Millet Meclisi İçtüzüğü kabul edilmiştir. 7 Kasım 1982 tarihinde kabul edilen son Anayasamızın getirdiği en önemli değişiklerden biri de, çift meclis uygulamasına son verilmiş olmasıdır.

Anayasamızın 95 inci maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarını kendi yaptığı içtüzük hükümlerine göre yürüteceğini belirtmiş ve yeni toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarında uygulayacağı kurallar konusunda, yeni bir içtüzük çıkarılıncaya kadar boşluk oluşacağını dikkate alan anayasa yapıcıları, geçici bir madde düzenleyerek, yeni içtüzük çıkarılıncaya kadar Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya aykırı olmayan hükümlerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü olarak uygulanacağını kabul etmişlerdir.

Ne var ki, Meclisimiz, 1995 yılına kadar içtüzük çalışmalarını sonuçlandıramamış ve 1982 Anayasası hükümlerine dayalı bir içtüzük ortaya çıkaramamıştır.

1995 seçimlerinden sonra İçtüzüğün bütünüyle değiştirilmesinin güçlüğü anlaşılmış olduğundan, en azından Anayasayla uyumsuzluğu açık olan bazı maddelerin değiştirilmesi istenmiş ve 16.5.1996 tarih ve 424 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla 30 maddelik bir içtüzük değişikliği gerçekleştirilmiştir.

Bu değişiklikle, bir taraftan çift meclisli sistemden tek meclisli sisteme geçilmiş olmasının yanı sıra, Anayasanın değiştirilmiş olması gibi nedenlerle işlevini yitirmiş olan maddeler yürürlükten kaldırılarak, Anayasa ve İçtüzük arasında meydana gelmiş bulunan uyumsuzluklar giderilmeye çalışılmış; maddelerdeki deyimler teknik olarak düzeltilmiş; diğer taraftan, çok acil nitelikle olan yeni kurallar konulmuştur.

Değerli milletvekilleri, bugün ise, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına hız ve etkinlik kazandıracak yeni bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu aşikârdır. Avrupa Birliğine üye olma sürecini yaşadığımız bu dönemde, bir taraftan Avrupa Birliği müktesebatına uyum çalışmalarını sürdürürken diğer taraftan da yapısal, hukukî, ekonomik, sosyal reform ve değişiklikleri hayata geçirme çabasındayız ve zorundayız.

Hızla gelişen bilgi ve teknoloji dünyasını yakalama gereği de göz önüne alındığında, Meclis çalışmalarını yavaşlatan veya engelleyen düzenlemelerin kaldırılması veya değiştirilmesi gerekmektedir. Toplumda hâkim olan genel kanaat ise, mevcut kanunların ve bunlara bağlı düzenlemelerin toplumun ihtiyaçlarını artık karşılayamadığı ve Meclisin kanun yapma çalışmalarında yeterince hızlı olmadığıdır. 

İşte, Meclis İçtüzüğünde yapılacak olan bu değişikliğin amacı da, hem Meclisin daha süratli ve sağlıklı çalışmasını sağlamak hem de toplumdaki bu olumsuz kanaati ortadan kaldırmak olacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu çerçevede, İçtüzük değişikliği teklifine ilişkin görüşlerimizi şu şe-kilde ifade edebiliriz: İçtüzüğün 3 üncü maddesi, genel seçimlerden sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk toplantısının, Yüksek Seçim Kurulunun kesin sonuçlarının Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu kanallarında ilanını takip eden beşinci gün yapılmasını hükme bağlamıştır. İletişim ve ulaşım koşullarının günümüzde bu kadar uzun zaman gerektirmediği göz önüne alınarak bu süre kısaltılmış ve üç güne indirilmiştir. Yemin töreninin uzun sürmesi nedeniyle de ilk toplantı saati 15.00 yerine 13.00 olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, 3 üncü maddeden "tören" ibareleri çıkarılarak, andiçme, bir tören değil, bir görev olarak değerlendirilmiştir.

Bilindiği gibi, Geçici Başkanlık Divanının düzenlendiği İçtüzüğün 8 inci maddesine göre, milletvekili genel seçimi kesin sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulu tarafından ilan edildiği günden 1 inci birleşimin yapılacağı güne kadar eski dönemin Meclis Başkanının görevi devam etmektedir. Bu süreç içerisinde, geçmişte örnekleri görüldüğü üzere, Meclis Başkanının, milletvekili sıfatını yitirdiği halde -tekrar ediyorum, Meclis Başkanının milletvekili sıfatını yitirdiği halde- İçtüzük gereği, Başkanlık sıfatını koruması gibi bir çelişki ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, en yaşlı milletvekilinin, Geçici Başkanlık görevinin 1 inci birleşim değil de, Yüksek Seçim Kurulunun kesin sonuçları ilan ettiği gün başlaması kararlaştırılmış ve bu sorun da ortadan kaldırılmıştır.

Başkanın görevlerini düzenleyen 14 üncü maddede, Meclisin ve milletvekillerinin itibarının korunması amacıyla, Başkanın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevî şahsiyetine yönelik hakaret ve saldırı hallerinde dava açma ve suç duyurusunda bulunma yetkisi açık olarak ifade edilmiştir.

Teklifle, ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı bünyesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Bilgi ve Teknoloji Kurulu oluşturulması öngörülmektedir. Bu kurul, Türkiye'nin yeni çağa başarıyla girebilmesi ve çağın gereklerini yerine getirebilmesi için gerekli bilgi ve teknoloji altyapısını oluşturacak ilgili yasal düzenlemeleri öngören taslaklar hazırlama ve görüş üretmekle görevli olacaktır.

Ayrıca, yine, Başkanlık Divanı bünyesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın-Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu oluşturulması kararlaştırılmıştır. Bu kurulun amacı, kadın-erkek eşitliğini her alanda sağlamak, bu konudaki uygulamaları incelemek, talepleri değerlendirmek ve yasama denetimine ve kurallaşmaya yönelik önerileri oluşturmaktır. Gerçekten, 1985 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanarak 19 Ocak 1986 tarihinde yürürlüğe konulan Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi, taraf devletleri, kadınlara karşı ayırımcılık oluşturan mevcut yasa, yönetmelik, âdet ve uygulamaları değiştirmek, terk etmek ve kadın-erkek eşitliğini fiilen sağlamak üzere geçici ve özel önlemler almakla yükümlü kılmaktadır.

Türkiye'de, gerek cinslerarası eşitsizliğe yol açan faktörleri ve alınabilecek önlemleri ortaya koymak gerekse biraz önce bahsettiğimiz sözleşmenin tam anlamıyla hayata geçirilmesini sağlamak için gerekli önlemleri almak amacıyla böyle bir kurulun oluşturulması, gerekli ve yararlı olacaktır. Her iki kurulun da, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, uluslararası standart ve normların yakalanması yolunda önemli çalışmalar yapacağına olan inancımı özellikle ifade etmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, komisyonların adları ve görevleri, 20 inci maddede ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu şekilde, tasarı ve tekliflerin havaleleriyle ilgili olarak çıkabilecek tereddütlerin bir ölçüde de olsa giderilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, ilgili komisyonlara havale sırasında, hangi konularla sınırlı olarak havale yapıldığının belirtilmesi öngörülmüştür.

Genel Kurulda kâtip üyelerin evrak okumasına son verilmiş ve Başkanlık Divanınca belirlenecek görevlilerce evrak okunması esası getirilmiştir. Yapılan düzenlemeyle, evrak okuma işini, spikerlik eğitimi almış uzman kişilerin yapması ve bu çerçevede, TRT'den ve bu konuda eğitim veren kurumlardan yardım alınması kararlaştırılmıştır.

Değerli milletvekilleri, diğer bir düzenleme de, komisyonlarda siyasî parti gruplarının temsiliyle ilgilidir. Bilindiği gibi, İçtüzüğün 11 inci ve 12 nci maddelerinde, siyasî partilerin, Başkanlık Divanı ve komisyonlarda güçleri oranında temsil edilmeleri öngörülmektedir. Bu hüküm çerçevesinde, Divan ve komisyonlarda herhangi bir boşalma olduğunda, bu üyeliklerin en kısa zamanda tamamlanması veya değişen oranlar karşısında bir partinin fazla üyeyle temsil edilmesi durumunda da, bu üyeliklerin boşaltılması gerekmektedir. Bu konuda herhangi bir süre ve yaptırımın olmaması ise, uygulamada pek çok sorun yaratmaktadır. Fazla üyeliğin çekilememesi durumunda, yeni üye seçimi yapılamamakta ve toplam üye sayısı içinde oranı düşük siyasî parti grubunun, bir müddet daha, gücünün üzerinde komisyonda temsil edilmesi gibi bir sonuca ulaşılmaktadır. Bu durumun önlenmesi için, bu İçtüzük teklifiyle, komisyon üyeliklerinde boşalma halinde, noksan üyeliğin 10 gün içerisinde tamamlanması ve temsil sayısı az olan partinin 5 gün içerisinde işlem yapmaması durumunda, Başkanın kurayla çekilecek ismi belirlemesi esası geti-rilmiştir.

Ayrıca, teklifle, disiplin cezalarının, kıyasen, komisyonlarda da uygulanması öngörülmüştür. Böylece, komisyon çalışmalarında ortaya çıkan ve disiplin cezalarını gerektirecek davranışlarda bulunan milletvekillerine uygulanacak yaptırımlar konusunda açıklık getirilmektedir.

Seçimlerin yenilenmesi halinde, tasarı ve tekliflerin yanında, Cumhurbaşkanınca tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilen kanunlar ile Meclis soruşturması önerge ve raporlarının da hükümsüz sayılacağı hükme bağlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, halen, 18 inci Dönemden günümüze intikal eden, 17 adet Cumhurbaşkanınca iade edilen kanun vardır. Bunlar, özellikle, komisyonların gündemlerini şişirmekte ve dönem sonuna kadar görüşülmeden bekletilmektedir. 20 inci Yasama Döneminden de 21 inci Yasama Dönemine 15 adet, çeşitli safhalarda kalmış Meclis soruşturması intikal etmiştir. Getirilen bu yeni düzenlemeyle, bu intikal önlenecek ve Meclis soruşturması önergelerinin yeni oluşan Meclis tarafından görüşülmek zorunluluğu ortadan kalkacaktır. Her halükârda, yeni Meclisin, bu önergeleri benimseyip yeniden gündeme getirmesi mümkündür.

Tasarı ve tekliflerin görüşülmesi sırasında maddelerin bütünlüğünün bozulmaması için önergelerin, fıkra üzerinde değil, madde üzerinde verilmesi esası getirilmiş ve her madde için 5'ten fazla önergenin kabul edilmeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca, bir kanun tasarı veya teklifinin Genel Kurulda görüşülmesi sırasında tasarı veya teklifin belli bir maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle reddini isteyen en fazla 3 önerge verilebilecektir. Bu düzenleme, özellikle kanunların Genel Kurulda görüşülme aşamasını rahatlatacak, işin çıkmasını engellemek için verilen çok sayıda önergeyle gündemi tıkama ve süreci uzatma yolu bir anlamda kapanacaktır.

Genel Kurul çalışma süreleri, birleşim açılışı 1 saat öne alınarak haftada toplam 3 saat uzatılmıştır. Bu düzenlemenin amacı, Meclise çalışmalarını rahatlatacak zamanı kazandırmak ve daha verimli çalışmasını sağlamaktır. Ayrıca, Meclis çalışmalarında uyulması gereken süreler, maddelerin amacına uygun olarak makul sürelerde kısaltılmıştır. Böylece, sürelerin Meclis çalışmalarını yavaşlatan, aksatan faktör olarak kullanılmasının önlenmesi amaçlanmış ve Meclis çalışmalarının hızlandırılacağı düşünülmüştür.

Değerli milletvekilleri, teklifin getirdiği değişikliklerin bir kısmı da Meclisimizin denetim yollarıyla ilgilidir. Toplum ve devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun Genel Kurulda tartışıldığı genel görüşmede, görüşmenin iki aşamalı yapılmasının zaman kaybına neden olduğu düşüncesiyle tek görüşme esası getirilmiş ve öngörüşme kaldırılmıştır.

Meclis soruşturması önergelerinin metninin 500 kelimeyi geçmeyen özetini ekleme zorunluluğu getirilmiş ve bundan sonra Meclis soruşturma komisyonuna seçilecek üye ve memurlar için, soruşturma konusuyla ilgili görüşünü açıklamamış olma şartı metinden çıkarılmıştır. Ayrıca, soruşturma komisyonu raporlarının süratle sonuçlandırılmasına yönelik değişiklikler yapılmış ve süresinde raporun verilmemesi halinde uygulanacak yaptırımlar açıkça belirtilmiştir. Buna göre, soruşturma komisyonu raporları, komisyon tarafından Başkanlığa verildiği tarihî izleyen en geç yedi gün içinde Başkanlıkça bastırılıp dağıtılacak ve dağıtımından yedi gün sonraki birleşimin gündemine alınıp öncelikle görüşülecektir. Genel Kurulda ise, iki toplantıda komisyonun temsilcisinin bulanmaması halinde, komisyon aranmaksızın görüşmeler sonuçlandırılacaktır.

Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi, geniş kapsamlı bir içtüzük değişikliği söz konusudur. Bu teklifin kabulü, hem Meclis çalışmalarını kolaylaştıracak hem de kamuoyunda Yüce Meclis lehinde kanaat oluşmasını temin edecektir. Bu itibarla, bu teklifle getirilen İçtüzük değişikliklerine, Anavatan Partisi Grubu olarak, müspet bakmaktayız.

Avrupa Birliğine üyelik sürecinde, Avrupa Birliği üye devletlerin parlamento sistemlerinin incelenmesi ve bizimle aynı kulvarda görüşmelerini sürdüren diğer aday ülkelerin, özellikle, Avrupa Birliği müktesebatına uyum çalışmalarında parlamentolarının üstlendikleri rolün belirlenmesi gerekmektedir. Birliğe üye ülkelerde, parlamento bünyesinde kurulan Avrupa entegrasyonuyla ilgili ihtisas komisyonları, tasarı ve teklifleri Avrupa Birliği mevzuatına uygunluğu yönünden incelerken, bazı ülkelerde, başbakanlığa bağlı bir kurulun mevzuat uyum çalışmalarını yürüttüğü görülmektedir. Bizde de, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine hazırlanmasına yönelik çalışmalar çerçevesinde kamu kurum ve kuruluşlarının yapacakları hazırlık ve çalışmalarda, iç koordinasyon ve uyumun plan ve programlara uygun olarak yönlendirilmesini ve yürütülmesini sağlamak üzere, Başbakanlığa bağlı Avrupa Birliği Genel Sekreterliği kurulmuştur. Parlamentomuz bünyesindeyse, tekliflerin Avrupa müktesebatına uyumu konusunda değerlendirme yapacak ayrı bir ihtisas komis-yonu veya Başbakanlığa bağlı ayrı bir birim henüz oluşturulamamıştır. Bu nedenle, bahsi geçen diğer ülke parlamentolarının çalışmalarını ve düzenlemelerini yakından izleyerek, gerek milletve-kili bazında gerekse yasama sürecinde çalışan uzman personel bazında, bu ülkelerle ortak çalışmalar yapmak için böyle bir birimin oluşmasının son derece faydalı olacağı kanaatindeyim.

Değerli milletvekilleri, amaç, mükemmeli yakalamak olsa bile, bu her zaman mümkün olamamaktadır; uygulama sırasında mutlaka yeni aksaklıklar ortaya çıkabilecek ya da yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulabilecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Bunlar da, zaman içerisinde yeni değişiklikleri zorunlu kılacaktır. Gönül ister ki, çağdaş standart ve normları yakalamış, sıkça değişikliğe ihtiyaç göstermeyecek, günlük sorunları çözmekten öte, uzun soluklu bir İçtüzük yapalım.

Bu değişikliğin bu yönde önemli bir aşama olduğunu bir kere daha tekrarlıyor, yapılacak reformlar, diğer yasal düzenlemeler ve denetim işlevi yönünden Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünü açması dileklerimle, bu çalışmada emeği geçen Anayasa Komisyonu Sayın Başkanı ve üyelerine şahsım ve Grubum adına teşekkürlerimi sunarken, hepinizi tekrar saygılarımla selamlı-yorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çakan.

Fazilet Partisi Grubu adına, Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu konuşacaklar.

Buyurun Sayın Hatiboğlu. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

FP GRUBU ADINA YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, Yüce Heyetin değerli üyeleri, televizyonları başında bizi izleyen aziz ve sıkıntılı, dertli büyük milletim; hepinize en içten sevgilerimi, saygılarımı sunuyor; içerisinde bulunduğumuz mübarek ramazanın hayırlı çalışmalara vesile olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, neyi konuşuyoruz; Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma yöntemini belirleyecek bir düzenlemeyi konuşuyoruz. Tabiri caizse ve izin verirseniz, tıpkı, yargının yargılama usulü... Mesele yanlış anlaşılmasın. Yani bir usul kavramını, bir usul düzenlemesini konuşuyoruz. Buradan varmak istediğim şudur: Eğer bir hukuk devletinde usul kanunları eksiksiz ve kusursuz -çok kullanılan ve çok anlamlı olduğuna inandığım- efradını cami ağyarını mani nitelikte bir usul yasası düzenlerseniz, adaletten korkunuz olmaz. Yani, adalet tevdiinden ve tevziinden korkunuz olmaz. Çünkü, usu-lün bulunmadığı yerde, maddî hukuk ne kadar isabetli, size göre ne kadar doğru olursa olsun, eğer de-liller tam değerlendirilemiyor, eğer iddia ve savunma eşitliği gözardı ediliyorsa, usulün kusurundan dolayı orada adalet beklenemez. Bir kurumda da öyledir. O kurumun iç işleyişini düzenleyen düzenle-meler ne kadar mazbut, ne kadar muntazam, ne kadar kusursuz olursa, o kurum o kadar kusursuz çalı-şır.

Şimdi, bakalım, getirdiğimiz İçtüzük değişikliği, bu kusursuzluğu ya da en azından, hiç olmaz-sa, en az kusurluluğu mu içeriyor, yoksa, kusurlarla mı malûl... Burada önemli olan, yazılımlar değil; önemli olan, yazılımın ardındaki niyettir. Yani, kalemi tutan elin hâkimi olan, kaleme hükmeden, kalemi tutan ele hükmeden beyin, yürek, eğer satırlara döktüğünüz manayı ve beklentiyi gerçekten özümseyememişse, yeni tabirle içselleştirememişse, oradan hayır beklemenin fuzulî bir beklenti olduğunu izninizle ifade etmek isterim; çünkü, ameller, niyetlere göredir.

Şimdi, niyetine bakalım bu düzenlemenin. Zahirî iyi, fena değil; katıldığımız yerler var; ama, şu niyetlere bakalım, nedir?.. Niye değiştiriyoruz; çok mu lazım? Elbette, ihtiyaç varsa değiştirilir. İçtüzük bir yasadır. Yasal hiyerarşi içerisinde, yasalar, elbette, toplumlar gibi yaşlanırlar, toplumlar gibi doğumlar yaparlar, toplumlar gibi gelişirler, toplumlar gibi sosyaliteyi takip ederler. Şimdi, biz... Evvelini saymıyorum; ama, 1996 yılında 124 maddelik bir değişiklik yapmışız. 124 madde... 1996'da; dört yıl önce...

Hanımefendiler, beyefendiler, Sayın Başkan; yani, ne oldu?! 1996'da 124 madde değiştiriyoruz ve 2000 yılını göremiyoruz. Acaba, bir görme özrü mü var bizde -siyasî olarak ifade ediyorum- yoksa, toplumsal yapı, bizim fark edemeyeceğimiz, ulaşamayacağımız, yakalayamayacağımız, hatta, gözle izleyemeyeceğimiz kadar çok mu hızlı değişti; hayır. Hep birbirimizin içerisinde yaşı-yoruz. Değişimimizin hızı belli. Demek ki, öyle arzu ettik. Görüyoruz... Örneklerini vereceğim. Maddeler geldikçe, değişiklik önergelerimin üzerine geleceğim, huzurunuzda arzı malumat edeceğim ve sizden destek bekleyeceğim ve ne kadar haklı olduğumu, gerekçelerimi ortaya koyduğum zaman göreceksiniz, takdir buyuracaksınız.

Değerli milletvekilleri, niye, bu değişikliği niye yaptık, ne getirdi bize, neyimiz eksikti bizim? Burada, bir, kurumların ihtiyaçları takip edilerek hukukî düzenlemeler yapılır; bir de, sayısal iktidarın değişmez gücü olarak kendisini varsayan insanların istek ve arzuları düzenlemelerde hâkim olur. Şimdi, burada hâkim olan, sayısal üstünlüklerinin varlığına -ki, biz de görüyoruz, sayısal üstünlük var- inanmak; ama, bu sayısal üstünlüğün ilâ yevm-ül-kıyame devam edeceği gibi çok yanlış bir saplantının içine düşmüş iktidar kanatlarının rahat çalışma hesabının dışında hiçbir hesap yoktur.

Bu getirilen değişiklikte, milletimin, açlığına, işsizliğine, aşsızlığına, güçsüzlüğüne, bakım-sızlığına gelecek hiçbir deva yoktur, hiçbir çare yoktur. Biraz önce bir grup başkanvekili arkadaşımız ifade buyurdular; buyurdular ki "biz, sürati sağlayacağız, hızı sağlayacağız..." Elinize sağlık, maşallah!.. Sizin, hızı sağlamak için tüzüğe ihtiyacınız yok ki; yok tüzüğe ihtiyacınız. Anayasamız, uygulamalar, meri mevzuat, İçtüzüğümüz "şu konu Anayasa Komisyonunda görüşülür" diyor. Plan ve Bütçe Komisyonunda 40 üyenin 25'i sizindir, maşallah!.. Anayasanın 162 nci maddesi onu niye verdi; hiç onu düşünmeyiz. "Efendim, 40'ın 25'i bizimdir, rahat geçer" diye, Anayasa Komisyonunun görevi içerisinde olan bir düzenlemeyi, Plan ve Bütçe Komisyonuna götürüyorsunuz. O da yetmedi; baktınız ki, orada, bir Yasin Hatiboğlu, Fazilet Partisi Grup Başkanvekili, Fazilet Partili milletvekilleri, muhalefet partisi milletvekilleri kıyamet koparıyorlar; orada da zorluk var. O zaman, düşündünüz, taşındınız -hangi akla hizmet ettiğinizi kestirmek mümkün değil- dediniz ki, ânifen, aniden, kimsenin görmediği, hissetmediği bir gece karanlığında, bir kanun görüşülürken, şuraya bir geçici madde getirelim, madde muamelesine de tabi tutmayalım, öyle geçsin. Bu, yol değil; bu hız, sizi tekerletir, tökezletir. (FP sıralarından alkışlar) Tekerletir, tökezletir...

Bak, büyükler... Bu olaylar ilk defa yaşanıyor değil. Bunun, belli ki, mucidi siz de değilsiniz; kötü mukallitsiniz, kötü taklit ediyorsunuz. (FP sıralarından alkışlar) Bu, önce de olmuş; onun için denilmiş ki: "Erişir menzili maksuduna aheste giden, tizreftar olanın pâyine dâmen dolanır." Etekleriniz ayağınıza dolaşır, yuvarlanırsınız, düşersiniz...

EMİN KARAA (Kütahya) - Düşmeyiz.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Evet, düşmeyiz diyorsanız, benim diyeceğim yok. Ben, bir kardeş olarak, bir dost olarak, bir grup olarak uyarıyorum. Düşersiniz, biz üzülürüz... Çünkü, demokratik ortamda düşeceğiniz için, düştüğünüz yerden, demokrasiye çok bağlı, demokrasinin var olmasına çok inanan bir Grup olarak, o demokratik yıkıntıda elinizden tutup kaldırmak bize düşer, bize... (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bize düşer... Biz, biraz da onun sıkıntısını çeki-yoruz.

ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) - Üzülmeyin bize Sayın Hatiboğlu.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Hız dediniz, örnek veriyorsunuz. Bir değerli arkadaşım, sağ olsun, ellerine sağlık, bir şey demiyorum, emek çekmişler, bu İçtüzüğün gerekçesini takviye etmiş olmak için ya da haklı göstermiş olmak için buyuruyorlar ki, efendim, bu İçtüzüğü değiştirmemiz lazım, gerekiyorsa, gerektiğinden de fazla muhalefetin sesini kısmamız lazım. Bunu açık söylemi-yor. Bak, bir izharı, bir de ızmarı vardır; yani, bir açığı, bir gizlisi vardır.

Kendisini rahmetle anıyorum, müderris hocam Camgöz Hacı Yusuf Efendi derdi ki: "Oğlum, bak, bu kelimeyi bıçakla kazırsan, altında müstetir olan hüve çıkar." Sizin oradaki hüvenizi bili-yoruz. Oradaki hüveniz muhalefeti susturmaktır; ama, niyetler güçle gerçekleştirilir. Sizin bu niyetiniz var; ama, susturacak gücünüz yok, gücünüz... Çünkü, arkamızda millet var, görüyor millet. (FP sıralarından alkışlar) Millet huzuruna gidelim, ne diyeceksiniz?

Ben, bölgesine en sık giden milletvekillerinden biriyim. Vatandaş yakama yapışıp diyor ki: "Efendi, selam  söylemezseniz vebalim boynunuza, Genel Kurulda selam söyleyin. Seçtiğimiz başka milletvekilleri de var; bir buyursun, gelsin, bilgi versinler. Bir buyursun, gelsinler köye. Şu kahvehanede karşılıklı bir oturalım; o söylesin ben dinleyeyim, ben söyleyeyim o dinlesin." İşte, bizim derdimiz, sıkıntımız... Demokrasinin gelişmesinin halkla bir ve beraber olmaya bağlı olduğuna inandığımız için, sizin de halkın yanına gitmenizi tavsiye ediyoruz. Demokrasiyi böyle geliştirebiliriz. Parlamentonun itibarını daha güçlü kılmanın, Parlamentoya itimadın devamını sağlamanın yolu budur. Bu konuda size yardımcı olalım diyoruz. (FP sıralarından alkışlar)

Bir arkadaşımız hesap etmiş; diyor ki: "Bu İçtüzüğü değiştirmezsek, hafazanallah, kıyamet kopar, hiçbir iş yapamayız." Bu, sıra sayısında  var. Sayın Başkanım, zatıâliniz iyi bileceksiniz, sıra sayısında var. Şimdi, bunu açarsanız... Bir örnek veriyor "mesela, 250 maddelik bir kanunu görüşebilmemiz için 1 250 saate ihtiyaç var"  diyor. Ya Rabbi, aklıma mukayyet ol, 1 250 saat!.. Sağ olsun, zahmet buyuruyor ve güne çeviriyor "156 güne ihtiyaç var" diyor.

Şimdi, 156 gün, neredeyse, bizim bir yasama yılı gibi bir şey... Ee, bu doğru mu?! Yani, bu gerekçeyi siz yazarsınız da, buna inanan çıkar mı yahut bunun karşılığı yok mu Sayın Başkan? Yok yani bu... Ben, birine söylesem, bana işaret eder. Yapmayın...

Bakın, ben size örnek vereyim. Bendeniz, âcizane, Yüce Parlamentonun itimadına mazhar ol-duğum dönemde; yani, o şerefi, şerefle, Parlamentonun itibarına yakışır şerefle götürdüğüm dönemde bir kanun müzakere ettik. Nedir o; 4262 sayılı Trafik Kanunu. Kaç maddesi vardı, biliyor musunuz ben, senaryo yazmıyorum, bir olay anlatıyorum; şurada geçti 138 daimî, 15 geçici, yani, 153 maddelik bir kanunu burada müzakere ettik. Ne kadar sürede; 94 üncü ve 96 ncı Birleşimlerde, iki birleşimde; yani, 6 saat 57 dakikada. Buyurun...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Biz muhalefetteydik ve katkıda bulunduk.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Hani 1 250 saat, hani 156 gün nerede?.. Bakın, 153 maddelik bir kanunu 6 saatte müzakere etmiş ve kanunlaştırmışız.

Bir başka örnek...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Gümrük Kanunu...

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Arkadaşımız Gümrük Kanununa atıfta bulunuyor; ben, Gümrük Kanunu örneğini veriyorum: 248 maddelik Gümrük Kanununu 12 nci Birleşimde, 6 saat 53 dakikada görüşmüşüz.

Demek ki, değerli kardeşlerim, bir gerekçe bulacaksak, o gerekçe, hem doğru olmalı hem her-kes ona inanabilmeli. Ha, diyeceksiniz ki, efendim, bu nasıl olmuş? Nasılı şu: Muhalefeti varsayacaksınız beyler... Muhalefeti varsayacaksınız; çünkü, millet varsaymış. Milletin varsaydığını, siz, yok sayamazsınız; çünkü, bir gün, millet sizi yok sayar. Benim söylemek istediğim budur. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Ne demek muhalefeti varsaymak? Ben, hep söyleyegeldim, kürsüde olduğum zaman da arz ve ifade ettim. Değerli arkadaşlarım, biz bu Parlamentonun üyeleriyiz. Yerlerimiz farklı olabilir; şöyle bakın hele sandalyelerinize; sandalyelerinizin sabit olması, sizin sabit olduğunuz anlamına gelmez. (FP sıralarından alkışlar) Bu koltuklar yer değiştirir. Biz çok iktidar gördük, 1973'ten bu tarafa 27 senedir bu Parlamentoyu tanıyan bir kardeşinizim, arkadaşınızım.

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - Sayın Hatiboğlu, sen İsmet Paşa değilsin.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Müsaade buyurun... İsmet Paşayı da gördük, o da çok şeyler söyledi. Muhalefete itibar etmemenin ne acı olduğunu İsmet Paşanın duyduğu kadar yüreğinizde siz duysaydınız, ben bu konuşmaları yapma ihtiyacını hissetmezdim. (FP sıralarından alkışlar)

Evet, İsmet Paşayla hemzemin olmadın beyefendi, aynı salonda oturmadın beyefendi! Ben, İsmet Paşayla, Parlamentoda aynı salonda bulundum; İsmet Paşanın acılı beyanlarını, acılı hatıralarını kendisinden dinledim. Ben, 1954 seçimlerinde Menderes'i de dinledim, Kayseri Merkez Bakkaliyesinin -Kayserililer bilsin diye söylüyorum- balkonundan Cumhuriyet alanına sesleniyor, anlattı anlattı, politikada çektiği acı ve ıstırapları naklettikten sonra şöyle söyledi, ben böyle söylemek istemiyorum; ama, naklediyorum: "Zalimlere bir gün dedirir Hazreti Mevla, tallahi Lekad âsereke Allahu aleyna"

Evet, size, hem İsmet Paşa merhumdan hem Adnan Menderes merhumdan örnekler veriyorum; uyanasınız, gözünüzün önüne bakasınız, muhalefeti var sayasınız diye.

Değerli milletvekilleri, niye acele ediyorsunuz, hızı ne yapacaksınız? Sizin elinizde mevcut olan İçtüzüğü doğru mu kullanıyorsunuz ki, yeni yapacağınız İçtüzükle bize ümit veresiniz, topluma ümit veresiniz, onu güzel kullanasınız!.. İşte size söyledim; bakınız "İçtüzük hız kazansın" deyişiniz şunun içindir: Değerlendirme Destekleme Dairesi Başkanlığı...  Sayın Başkan, nerede konuşuldu bu? Siz asıl komisyon musunuz; hayır. Anayasa Komisyonu asıl komisyon mu; hayır. Kim ya; Plan ve Bütçe Komisyonu asıl komisyon. Neyi düzenliyorsunuz, bunu hızla niye geçireceksiniz? Bu zulüm düzenlemesini hızla geçireceksiniz de ne olacak; yakanıza boncuk mu takacaklar, arkanızdan dua mı edecekler!.. İşte, üzülerek ifade ediyorum, biz hepimiz, bu milletin evlatlarıyız; acılarını hissetmek zorundayız; yoksa, bu hesabın altından hiçbirimiz, ama hiçbirimiz kalkamayız. Ne kırmızı plakalar ne etraftaki korumalar, bizi koruyamaz. Fakirin, mazlumun, masumun ahı, polis korumalarıyla engellenemez. Bunu bilesiniz diye söylüyorum. (FP sıralarından alkışlar)

Bakın, adı şu: Değerlendirme ve Destekleme Dairesi Başkanlığı. Plan ve Bütçe Komisyonundan geçti bu. Kısaltılmışı da -siz nasıl açılımını yaparsınız, bilmiyorum- DDD Başkanlığı. Siz bir açılım yapın. Ben şöyle açılım yapıyorum: Devlettekileri dilsizleştirme dairesi başkanlığı.

MEHMET PAK (İstanbul)- Ayıp!.. Çok ayıp!..

YASİN HATİBOĞLU (Devamla)- Evet, devlettekileri dilsizleştirme, dilini kesme dairesi başkanlığı. Buyurun, beraber bakalım: "Madde 1- Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığına, bağımsızlığına -kimsenin bir itirazı yok- ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne -hiç kimse itiraz edemez- anayasal düzenine -itiraz yok- toplumun huzur ve güvenliğine yönelik iç ve dış tehditleri etkisiz kılmak amacıyla -itiraz yok- yetkili kurumlarca tayin ve tespit edilen millî güvenlik siyasetine ilişkin olarak hazırlanan faaliyet planlarının..." Kim bu?.. Kim?.. Parlamentodan daha yetkili kim? Bana söyleyin.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir)- Saygılı ol, saygılı!..

YASİN HATİBOĞLU (Devamla)- Bırakın!.. Parlamentoya saygılı olduğum için, bu acı ve ıstırabı canhıraş bir sesle haykırıyorum. Parlamentoya olan saygımdan dolayı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 2 dakika içerisinde toparlayınız efendim.

MEHMET ŞANDIR (Hatay)- Yakışmıyor!

YASİN HATİBOĞLU (Devamla)- Bırakın efendim!.. İzin verin, söz benim. Grubunuz çıkar konuşur. Bak bir şey söylüyorum.

Bu düzenlemeyi yapamazsınız. Bu düzenlemeyi, sizin, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçir-meye ne hakkınız var?! Ne hakkınız var sizin?!

Şimdi, bakınız, yetkili kurumlarca tayin ve tespit edilen millî güvenlik siyaseti... Biz, dört se-nedir, üç senedir bunun acısını çekmiyor muyuz?! Buna, ne zaman, demokrasi adına, elbirliğiyle, gönül birliğiyle "dur" dememiz lazım gelecek?! Bunu ne zaman idrak edeceğiz?!. Bizim figanımız budur.

Beyler!.. Bu millî siyaset planını yapanlar, beni, suçlasa suçlasa şundan suçlar, şundan suçlar; konuşmamdan dolayı, düşüncelerimi ifade etmemden dolayı. Ben onun acısını çekerim; ama, gönül rahatlığıyla çekerim. Bana başka bir isnat yapılamaz.

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - Şapkanı alır gidersin!..

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Onun için, benim istirhamım şudur: Bu maddeler, madde madde gelecek, önergeler gelecek; bunu düzelterek geçirelim.

Bakınız, değerli milletvekilleri, şuraya bakınız, benim sıkıntımı lütfen anlayınız. Bakın, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunuyla ilgili bir sıra sayı var; Anayasa Komisyonu görüşmüş geçen dönem; işte, burada, Anayasa Komisyonu... Siz, bu defa, aldınız, geldiniz, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştürdünüz; yani, bunun, anlatılır, anlaşılır, inanılır tarafı yok. Biz, Grup olarak bunu söylüyoruz. Yoksa, sizinle gelen düğün bayram; ama, bayram olmayacak bu gelenlerde, korkumuz onadır; çünkü, size gelen acı, ıstırap, hepimize geliyor; biz bir gemideyiz.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sen kendine bak!

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, keşke, sadece kendime bakmakla yetinebilseydim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) -  ...bu kadar egoist olabilseydim keşke; ama, olamıyorum.

Hepinize, Sayın Başkanım, size de müsamahanız için teşekkür ediyor, maddelerde görüşmek üzere saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) 

BAŞKAN - Teşekkür ederim sayın başkan.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya.

Buyurun Sayın İyimaya. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA AHMET İYİMAYA (Amasya) - Değerli Başkan, Yüce Parlamentonun kıymetli üyeleri; sözlerimin başında, Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yüce Parlamento, şu anda, kendi iç anayasasını tanzim ediyor, değiştiriyor; millî iradenin, yüksek organda hangi şekillerde meydana geleceğinin usulünü tanzim ediyor. Milletvekillerinin, partilerin ve siyasetin, şu anda hukukî gücü sınırlanıyor.

Değerli arkadaşlar, 1876 yılından bu yana parlamento geleneği olan Türkiye'de, iç anayasa, sessiz anayasa, 11 defa kökten değiştirilmiştir. Şu anda yürürlükte olan İçtüzüğümüz, 1973 yılından bu yana, 6 defa değişmiştir. Hukukta kuralların hızlı değişmesinin adına, hukuksuzluk diyoruz; çünkü, hukuk kuralı, kalıcılığını ve hukuk kriterini ömründen alır. Bugün, Parlamento kendi hukukunu neden kurallaştıramamıştır sorusuna doğru cevap bulamazsak, siyaseti de doğru tanımlayamayız, partileri de doğru tanımlayamayız, iktidarı da doğru tanımlayamayız. Bu sorunun akılcı bir cevabının bulunması lazımdır. Sadece sağlıklı bir içtüzüğün değil, şu anda, 3,2'lere doğru, aşağıya doğru hızla seyrettiği belirtilen siyasetin ve yüce kurumun itibarı adına, bu suale cevap vermemiz lazımdır.

Ben, maddelerle ilgili tahlillerimi, ilgili maddelerde somut olarak dile getirmeye çalışacağım.

Arkadaşlar, bir defa, Parlamentonun kurumsallaşması ve kalıcı bir içtüzük için, siyaset reformu şarttır. Siyaset bilimi içerisinde şu andaki Parlamento, terim olarak, tabi parlamentodur. Bu bir itham değil, bizlere isnat değildir. Tabi parlamento, güçlere veya yürütme organına, ürettiğini değiştirmeden "evet" onayı veren parlamentodur. Demokratik parlamentolar rekabetçi kurallara göre çalışırlar. Koalisyon üyeleri de öyledir, iktidar çoğunluğu da öyledir. Çünkü, süreçlerin denge ve fren fonksiyonlarını bilirler.

Arkadaşlar, şu anda hukukumuzu oluşturamamamızın en büyük nedenlerinden birisi de, darbeler ve ara rejimleridir. Ara rejimleri ve darbeler sadece kadroları biçmez, sadece Meclise anahtar vurmaz, kuralları da doğrarlar. 1960 ihtilaline bu gözlükle bakın, 1980 ihtilaline bu gözlükle bakın, geçmişteki içtüzük kurallarının imha edildiği ve bir askı döneminin başladığı ortaya çıkar.

Arkadaşlar, bu soruda vereceğimiz veya arayacağımız defekt, faktör, sebep, zihniyet faktörüdür -üçüncü faktör- onu ayrı bir bölümde aşağıda inceleyeceğim.

Mükemmel bir İçtüzük mü yapıldı, gereği var mı?.. Bunu cevaplandıracağım; ama, sevgili Başkanımdan ve Meclis Başkanından ve Divandan bir istirhamım var: Şu anda, Parlamento geleneği gereği, Meclisin iç anayasasının yapıldığı müzakerede Meclisin Riyasetinde -elbette ki yetkisi var değerli Başkanımın- Meclis Başkanımın olması lazımdı; gelenek öyledir.

Bakın, daha Parlamento teamüllerimizi bilmiyoruz, araştırmasını yapmamışız. Bu konuda en ufak bir inceleme yok kurallaştırmada. 1970 İçtüzüğünün kalıcılığı, tamamen, emsal veya suimisal denen olayların not halinde alınmasıdır. Yazıya geçirilmiş 207 not olmasaydı, hafızayla o mükemmel İçtüzük düzenlenemezdi. Bugün bilimsel bilgiden ürküyoruz arkadaşlar. Parlamento hukuku, daha iki veya üç sene evvel fakültelerde okunur oldu.

Bugün, Meclis Başkanlığının, Meclis Divanının, bilimsel bilgide yasama organının teşekkül ve kurumsallaşması için üniversitelerle bağlantı kurması lazım, temel sorunlarımızda tez araştırmalarına gidilmesi lazım ve yayımlanmayan sayısız doktora tezleri var, onları yayımlatmak lazım. Yasama enstitüsünü kuramazsak, günlük müzakeratımızda usul meselelerini tartışarak zaman israf ederiz. Bu enstitü kurulmalıdır; yürütme organının manipülasyonlarından Parlamentoyu ve millî iradeyi kurtarmak için, korumak için kurulmalıdır, hukuk tabanını oluşturmak için kurulmalıdır ve vakfın atıl kaynakları süratle buraya aktarılmalıdır. Hiçbir hitabetin, retoriğin ve hiçbir tekrarcı aklın, senkronizm zekânın, bizi, içinde boğulduğumuz ve boğuştuğumuz sorunlardan kurtaramayacağı idrakine, kuru bir mantıkla değil, ancak ilimle varabiliriz. İlimle beslenmeyen idrakten de, ne içtüzük ne de başkaca bir kurumsallaşma çıkamaz değerli arkadaşlar.

Bakınız, Fransa, aynen bizim Türkiye'de olduğu gibi, sorunları yaşadı,  parçalı siyaset yaşadı, çarpışan koalisyon içi kavgalar yaşadı ve okutulur, aklileştirilmiş parlamento, rasyonel parlamentarizm... Oraya nasıl vardı arkadaşlar; binlerce inceleme yaparak vardı.

Bakınız, şu anda bu elimde gördüğünüz kaynak, 3 cilt olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Meclisi Ayan Kâtibi Umumîsi aracılığıyla tercüme ettirilmiş ve bastırılmıştır. Fransız rasyonalizmini, aklîleştirilmiş parlamentosunu inşa uğruna yazılmış bir kitap ve Ojen Pierre tarafından yazılmış.

1927 yılı İçtüzüğü, içtüzük tarihimizde en mükemmel bir içtüzük; ama, şu mantık var, şu de-rinlik var ve bir devrim heyecanı var, büyük bir dönüşme heyecanı var.

Bugün, içtüzük alanında, parmak sayısını aşmayacak bir yayın fukaralığı içerisinde bulunan bir Parlamento, partiler grubu veya milletvekilleri olarak -ben dahil- mükemmel bir eser inşa etme ni-yetinde olabiliriz; ama, o hedefi geliştiremeyiz; çünkü, edebiyattan eserler değil, sanat eserleri doğuyor. O da uygarlığın parçası; ama, hukuk hiçbir zaman doğmaz.

Bakın, daha yeni, "Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında İçtüzüğün Kritiği" Bu eser, ne hu-kuk fakültesinin kütüphanesinde var ne Meclisimizin kütüphanesinde var; bu tezi yazan ilgili bilim adamının eseri. Bir israf içerisindeyiz arkadaşlar. Birikimimiz az, bir; iki, yararlanmıyoruz. Zaten fakir olan birikimin yüzde 18'ini dahi kullanamıyoruz. Onun için, zamanları veya aktörleri eleştirmek yerine, bilimsel temele dayanmayan çabaların akim kalacağı yönündeki ilmî hakikati, Yüce Parlamentoya seslenmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, zihniyet sorunlarımız var. Çok önemli... Hukuku yapmak zor; büyük çalış-ma ister; fakat, uygulamak daha zor. Hukuk, inşa ve tatbik ikilisinden doğar ve hukuka yön veren, hukuka anlam kazandıran, uygulamadır. Uygulamaya da yön veren, insan iradesini motive edecek olan zihniyettir; zihnin, bakışın derin açılarıdır.

Bakın, parlamento hukukunda, akademik ve analitik olarak gözlemlediğim zihniyet formatlarından birkaç tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum: Bir "çok kanun yapmalıyız; falanca dö-nemdeki parlamentoda şu kadar kanun çıktı..." Arkadaşlar, bu konudaki yanlış düşünceyi tashihe davet ediyorum. Kanunları artırdıkça, özgürlükleri kısar, polis devletini inşa edersiniz. (DYP ve FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Hukuk ile kanun arasındaki bağlantı, ters orantılıdır; kanun ile demokrasi arasındaki bağlantı ters orantılıdır. Bakınız, şu anda yürürlükte olan kanun sayımız, 12 459 değerli arkadaşlar... Mezara gömdüğümüz kanun sayısı, 4 460... Hukuk devleti kriterleri bakımından felaketin, afetin çan sesleridir; bundan sonuç çıkarmamız lazım. Felsefenin en önemli kollarından birisi, göstergebilimdir; istatistiği siz rakam olarak değerlendirir, onun ilmî sesine ulaşamazsanız, çözüme ulaşamazsınız.

Türkiye'nin ihtiyacı ne: Türkiye'nin ihtiyacı, kanunları sadeleştirme yoluyla, hukuk kurmak ve kod kanunlar çıkarmaktır. Bakın, RTÜK, Basın Kanunu... Olmaz bu. Bir iletişim kodu çıkarılmalıdır. Medenî Kanun, Ceza Kanunu bu tüzükle çıkmaz; doğru. Söyleyeceğim; ama, Türkiye'nin şu anda ihtiyacı bu.

Üç sene içerisinde 14 defa değiştirilen yasama geleneğimiz var; bir kanun var -merakınızı kamçılıyorum, arayın- üç sene içerisinde 14 defa değiştirilmiş. Kanunlardaki hızlı değişim, yasama organını veya yasama organına deklare eden, yasama organına dayatan bürokratik iradenin, memleket gerçeklerini bilmediğinin açık bir itirafıdır. Çünkü, hukuk kuralı, dayanıklılığı ölçüsünde de, kriter bakımından anlam kazanır, değer kazanır ve bugün, bu açıdan, Türk Parlamentosu bir zihniyet reformuna veya anlayış değişikliğine muhtaçtır.

Enver Paşaya söylüyorlardı; Enver Paşa diyordu ki "kanun ihtiyacı..." "Yok kanun, yap kanun..." Meşrutiyet zihniyetinin sloganıdır bu. Ben, Anayasa Komisyonunun bir müzakeresinde "az kanun, artır kanun" demiştim; bundan bu şey çıkmaz; önemli olan, doğru kanunu yapabilmektir.

Başka bir şeyimiz ne: Şimdi, bizim öne aldığımız, hız olduğu için -halbuki, hız, aynı zamanda kuralın da en büyük afetidir- süreçleri işletmiyoruz. Komisyon süreçleri, işte, İçtüzüğün falanca maddesinde yazılmış, öyle kalıcı, statik süreçler değildir. Süreç, nedir; süreçten amaç, ondan önceki dinamiklerin veya süreçlerin hatasını yakalamaktır; amaç odur.

Ne yapıyoruz;

1. Komisyonları ihtisas ilkesine göre teşekkül ettirmiyoruz.  Parmak  ilkesine göre teşekkül eden komisyonlardan verim bekleyemeyiz. Ben, bir muhalefet veya iktidar anlayışı içerisinde yaklaşmıyorum; itibar kaybeden bir yasama organı, parlamento itibarı kriteri veya ekseni içerisinde meseleye yaklaşıyorum.

2. Havale kurallarına bakmıyoruz. Hangisinde daha fazla eğilim gücümüz varsa, kuvvetimiz varsa, ona gönderiyoruz.

3. Komisyonlar -maşallah, her şeyi hepsinden iyi biliyor-  iki üç bürokratı çağırıyor, bilgileniyor, oyluyor, bitiriyor. Uzman çağırmıyoruz. İçtüzükte var; profesör çağıracaksınız, ilimden yararlanacaksınız...  Ne  oluyor; o zaman da mükemmel  yasa çıkmıyor değerli arkadaşlar. Yasama tekniğine aykırı davranıyoruz; bir maddeyle, iki madde düzenliyoruz; dünyanın hiçbir yerinde yok. Ben, bir oy veriyorum, iki maddeye veriyorum; yok arkadaşlar, oy tecezzi etmez. Bu parlamentoda bu bilinçsizliğin dahi kural haline gelmesi, büyük bir patolojidir, büyük bir sakatlıktır, mükemmeli yakalayamayız. Eleştirebiliriz, kanatabiliriz "siz iktidar çoğunluğu, hukuku çiğniyorsunuz"diyebi-liriz size; siz bize şunu diyebilirsiniz; ama, bu karşılıklı ataşmadan veya atışmadan hiçbir zaman için doğru bulunmaz ve kör dövüş veya kör gözlü bir dövüş olur.

Değerli arkadaşlar, ne yapıyoruz; İçtüzük yapıyoruz. Bir ihtiyaç var mıydı; elbette ki bazı maddeler bakımından ihtiyaç vardı; ama, yapılan şey, hiçbir zaman reform niteliğinde bir şey değil. Gerçekten reform mu yapmak istiyoruz; iki şey yapmalıyız değerli arkadaşlar. Parlamento hukukunda reform mu yapmak istiyoruz; iki şey yapmalıyız:

1. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, milletin anayasasıdır; toplumla devlet arasındaki sözleşmeyi deklare eden, karara bağlayan ortak metindir. Orada İçtüzük hükümlerinin belki tarihî nedenlerle yer alması doğru varsayılabilir; ama, bugün, İçtüzük hükümlerine boğulmuş bir Anayasayı, içtüzüklü anayasa olmaktan çıkarmalıyız.

Ondan sonra ne yapacağız; ondan sonra, süreçlerin görevlerini değiştireceğiz. Ne yapıyoruz; Genel Kurulda müzakere ediyoruz. 250 maddeli bir kanunu müzakere ediyoruz; madde müzakeresi yapıyoruz, maddenin konusu dışına çıkmayı marifet zannediyoruz; çünkü, madde üzerinde teknik bilgi noksanlığını retorikle tamamlıyoruz. Bu, millet için yasama görevi değil. O zaman ne yapacağız; misyonu değiştireceğiz, süreç misyonunu, süreç görevini. Komisyonları -mikrokozmos diyoruz zaten- küçük parlamento haline getireceğiz ve orayı uzmanlık esasına göre tesis ettireceğiz, oraya aleniyet kazandıracağız ve bütün yasaların, tekliflerin, tasarıların mutfağı o olacak ve orada mesele bitirilecek. Aşağıda, siyasî müzakereyi yapacağız, milletin önünde siyaseti tartışacağız, getirdiğiniz kanunun ratiolegis'ini, siyasî ruha, siyasî ihtiyaçlara cevap verip vermediğini tartışacağız, memleket sorunlarını tartışacağız ve bu çok önemli; temel reform budur zaten. Yoksa, hükümlerle reform yapmak mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, bu içtüzük teklifi, mükemmeli ifade etmekten, ifade ettiğim temel nedenlerden dolayı uzaktır, çoğu maddeleri; Anayasa Komisyonunun uzun tartışmalarından sonra oluşmuş ortak metindir, geneline katılıyoruz; fakat, değerli arkadaşlar, iki hüküm getiriyorsunuz ki -maddesinde konuşacağım, derin derin, geniş geniş konuşacağım- bunlardan birisi, şu kutsal çatıya anahtar vurma anlamındadır, şu kutsal çatıyı kilitleme anlamındadır. Bakın, biz, sivil kurallarla bu Parlamentoyu kapatır ve muhalefeti yok sayarsak, evvela, kendi varlığımızı, kendi üzerinde yürüdüğümüz sahayı biz dinamitlemiş oluruz.

Bilinçle konuşacağım, dünya emsalleriyle konuşacağım, geniş geniş konuşacağım, 91 inci maddenin, bu İçtüzük teklifinde, bu komisyon metninde yer alması ve şu Parlamento Genel Kurulunda müzakere edilmesi, kelimenin en basit, en hafif, tahkiri tazammun etmeyen üslubuyla, dört başı mamur bir ayıptan ibarettir. Doğrudur, temel kanunları bir başka şekilde çıkaramayız; ama, temel kanunları çıkarmak için 91 inci maddenin mevcut şekli yetmektedir ve onu, zamanında konuşacağım.

Değerli arkadaşlar, Parlamentonun sesini kısaltacak, hızı artıracak yapılaşmalardan daima sakınmak lazım; çünkü, obstrüksiyonlar, engellemeler, sadece zaman kaybeden süreçler değil, aynı zamanda kurala kalite kazandıran, kuralda göremediğiniz pasları ve noksanlıkları ortaya koyan süreçlerdir, önemlidir ve bugün getirdiğimiz hızlandırıcı önlemlere o nedenlerle katılmıyoruz. Bir içtüzük uzmanı olarak ifade edeyim ki, bunun dışında getirdiğimiz iki temel yapı var değerli arkadaşlar, kategorik bir şekilde sınıflandırırsak:

1- Yasama refleksini artıracak bir düzenleme getirildi. Parlamentoya yapılan saldırılar karşısında, Parlamento Başkanına yetki ve görev veren koruyucu önlemleri harekete geçirecek bir model oluşturuldu. Bu model oluşturulmasında hukukî sıkıntımız yok değildi; çünkü, parlamento tüzükleri iç anayasadır; ama, incelemelerimizde o sonuca vardık ki, dışarıyı doğrudan ilgilendirmeyen; ama, ilgili olabilen ve Parlamentoyu doğrudan ilgilendiren kuralların sevk edileceği yönünde bir formüle ulaştık, uygulamanın da ve Anayasa Mahkemesinin de görüşlerinin o noktada olduğunu belirledik ve o düzenlemeyi bilinçle önünüze getirdik.

Bunun dışında, savunacağımız düzenlemeler var değerli arkadaşlar; Parlamentonun kurumsallaşma kapasitesini ve karakterini yükselten kurallar var. Onlardan birisi, komisyonların görevlerini tarif etme maddesidir. 1876 yılından bu yana bizim İçtüzüğümüzde görevler tarif edilmiyordu; sadece gerekçede, ima, atıf veya belirleme yoluyla görevler belirtiliyordu, Anayasanın 6 ncı maddesine göre, her organın yetkisinin ve görevinin yazılı kuralda yer alması gerekirdi ve bugün, bundan sonra, şu İçtüzükten sonra, Parlamento...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın İyimaya, 2 dakika içinde toparlayınız efendim.

Buyurun.

AHMET İYİMAYA (Devamla) - Sağ olun... Teşekkür ediyorum...

Bu İçtüzüğe göre, Sayın Başkanın, bundan evvelki, saygı duyduğum; ama, işlemini her platformda eleştireceğim o memurlar kararnamesini, Plan ve Bütçe Komisyonuna -Kanunlar Dairesinin yanlış bilgisiyle veya teamülleri ihlal veya bir yerlerden gelen esintilerle- havalesini, artık, bir daha yaşayamayacağımız bir yapıya ulaşıyoruz; çünkü, havale maddesinde de, İçtüzüğün 20 nci maddesindeki kriterler esas alınarak Meclis Başkanı havale yapacak deniliyor.

Yine, gizli oy esası... Gerçekten, ben, kırmızı oyu attım, beyaz oyu getirdim, bakın yeşil oyu getirdim gibi birtakım kötü görüntülere, imaj yıpranmalarına yol açmayacak şekilde gizli oy kullanılmasını, tam gizliliğe getiren bir kurumsal yapıya gidiyoruz.

Değerli arkadaşlar, İçtüzük münasebetiyle, en son olarak bir temennimi iletiyorum. Bakınız: Hukuku kurabilmemiz için, hukukumuzun evrimini bilmemiz lazımdır; hukukumuzun evrimini bilebilmemiz için, tüm hukuk kurallarının elimizde olması lazımdır...

Kendisi bir Ermenidir, Serkis Karakoç; 15 yıl çalışmış; 40 cildi asıl, 5 cildi hecaî, alfabetik; 5 cildi tarihî, kronolojik; 50 ciltlik bir hukuk kaynağı; padişahın ilk fermanından tespit edilen. Ki, gitmiş o zaman, ne fotokopi var ne başka bir şey, kendi kurşun kalemiyle veya o zamanki sabit kalemle yazmış; korkunç bir emektir. Halen Türk Tarih Kurumu Kütüphanesinde, tarihçilerin araştırmalarındaki birtakım bilinen kazalara da maruz kalarak orada yatıyor. Rahmetli Tahir Çağa, bunu, benden istemiş idi bundan 7-8 sene evvel; parlamenter değildim. Bir dönemde de bir başbakan gi-rişmiş idi; muvaffak olamadı. Parlamentonun bir alın akı olarak, bu içtüzük değişikliği münasebetiyle, Meclis Başkanından, o konuyu araştırıp, içtüzüğün oylanmasından evvel, bunun yayınlanmasını diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET İYİMAYA (Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkan.

HAMDİ BAKTIR (Kayseri)- Kurallara uyalım!..

BAŞKAN- Efendim, 2 dakika süre uzattım; tamamlayınız.

AHMET İYİMAYA (Devamla)- İçtüzüğün noksan taraflarının, Parlamentoya, neredeyse, anahtar değil, kilit vuracak taraflarının düzeltilerek kabul edilmesini temenni ediyor ve milletimiz ve Meclisimiz için hayırlı olmasını diliyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Demokratik Sol Parti Grubu adına, Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika Sayın Atahan.

DSP GRUBU ADINA NAMIK KEMAL ATAHAN (Hatay)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz içtüzük değişikliğiyle ilgili teklif hakkında, Partim, Demokratik Sol Parti adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Anayasa Komisyonunca, söz konusu tekliflerin ve Komisyonun verdiği yetkiyle, İçtüzüğün tamamının gözden geçirilmesi amacıyla kurulan Alt Komisyonun Başkanlığını yapmış bir arkadaşınızım. Alt Komisyon aşamasında, her siyasî parti grubundan birer üye arkadaşımızla birlikte oldukça uzun bir çalışma dönemi yaşadık. Amacımız, güncel sorunları aşmaktan öte, gerçekten, Meclisin önünü açacağını düşündüğümüz, yararlı olacağına inandığımız konularda, mümkün olduğunca anlaşma içinde sonuca ulaşmak olmuştur. Huzurunuzda, Alt Komisyon üyesi arkadaşlarımdan Milliyetçi Hareket Partisinden Sayın Sadık Yakut, Anavatan Partisinden Sayın Sühan Özkan, Fazilet Partisinden Sayın Mehmet Ali Şahin ve biraz evvel heyecanlı konuşan...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın)- Heyecanlı değil, dolu konuşan!...

NAMIK KEMAL ATAHAN (Devamla)- ... Doğru Yol Partisinden değerli arkadaşımız Ahmet İyimaya'ya bir kere daha teşekkür ediyorum.

Parlamentomuzun hızlı çalışması, elbette, istenilen bir husustur. Önemli olan, kaliteli üretim yapılmasıdır. Üzerinde çalıştığımız bütün tekliflerin gerekçelerinde yer aldığı üzere, Meclisimizin hızlı ve verimli çalışmasının yanı sıra, bu gerçeği de, çalışmalarımızda göz önünde tutmaya çalıştık. İçtüzükler, Meclislerin çalışmalarında uyacakları kuralları içeren belgelerdir. Bir başka deyişle, bu belgede yer alan hükümler, Anayasada yer alan temel hükümlere uygun olmak durumundadır. İçtüzük, Türkiye Büyük Millet Meclisinin anayasası gibidir. Komisyonda önümüze gelen tekliflerin çoğunda Anayasaya aykırılıklar söz konusuydu. İçtüzüğü değiştirirken, Anayasanın ilgili maddelerini sürekli göz önünde tuttuk. Anayasada yer alan bazı maddeler değişmediği sürece İçtüzükte değişiklik yapılamayacağı sizlerin de malumlarıdır.

İçtüzük değişikliği çalışmamızda korumaya çalıştığımız bir diğer husus, iktidar-muhalefet dengesi olmuştur. Her iki kesimi koruyucu, amacından sapmasını önleyici tedbirleri getirmeye çalıştık.

Meclisimizin gündeminde önemli yapısal ve temel kanun tasarıları durmaktadır. Bunların kanunlaşmasında İçtüzük değişikliği önemli bir işlev görecektir. Sizler de kabul edersiniz ki, kuralların çıkarılması kadar, uygulanması da önemlidir. Önemli olan kanunların hayata geçirilmesidir. Bu gerçek, İçtüzük için de geçerlidir. Gerçekten ihtiyaçlara cevap verebilecek, bugün olduğu kadar gelecekte de işlevselliğini sürdürecek bir İçtüzük hepimizin hedefidir. Parlamentoda geçekleştirilecek her ileriye dönük değişiklik, diğer kurumlara da yansıyacaktır. Teknolojide, sanatta, kültürde, siyasette, kısaca, her alanda yaşanan dinamizme ayak uydurma zorunluluğumuz ortadadır.

Bu noktada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim işlevinin de önemini belirtmek gereklidir. Bu değişiklikte, denetim işlevini, amacını korumak suretiyle, hızlandırmaya çalıştık.

Görüşmekte olduğumuz değişiklikler metninde yer alan bazı konulara müsaadenizle girmek istiyorum. Bu değişiklikte, iki yeni kurul oluşturulması öngörülüyor. Bunlardan birincisi, Bilgi ve Teknoloji Kurulu. İçinde bulunduğumuz çağ, bilgi ve teknoloji çağı. Bu konuda hızlı bir değişim ve ilerleme yaşıyoruz. Bu kurulun etkin çalışmalar yapacağı ve ihtisas komisyonlarına yardımcı olacağı düşünülmüştür. Diğer kurul ise, Kadın-Erkek Eşitliğini İzleme Kuruludur. Bu kurul, kadın-erkek eşitliğini her alanda sağlamak ve gerektiğinde kurallaşmaya yönelik öneriler hazırlamak üzere oluşturulmaktadır.

Bunun yanında, komisyonların adları yanı sıra, görevlerinin de İçtüzükte yer alması esası geti-rilmiştir. Bunun amacı, havale konusunda kriterleri tespit etmek ve ortaya çıkabilecek tartışmaları en aza indirmektir. Bu değişiklikle, İçtüzükte yer alan belirsiz süreler belirli hale getirilmiştir. Gereksiz yere uzun olan bazı süreler kısaltılmıştır. Komisyonlar ve Genel Kurulda, başkan, başkanvekili ve sözcünün yanı sıra, kâtibe de temsil ve başkanlık yetkisi tanınmıştır; kâtip de komisyon başkanlık divanı içerisinde görev yapmaktadır.

Anayasa ve içtüzük değişikliği, yasama dokunulmazlığı, Meclis soruşturması ve seçim kararı alınmasında, hükümetin temsilinin aranmaması esası getirilmiştir. Bu konular, sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisindedir.

Mevcut İçtüzüğün 56 ncı maddesine eklenen bir ilaveyle, milletvekillerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarında başlarının açık olacağı hükmü getirilmiştir. Bu, uygulamanın hukuksal çerçeveye oturtulmasından ibarettir.

Bir yasama döneminde sonuçlandırılamamış Meclis soruşturması ve Cumhurbaşkanınca tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilen kanunlar, hükümsüz sayılan işler arasına alınmıştır.

Temel kanunların görüşülmesiyle ilgili esaslar yeniden tespit edilmiştir. Özellikle, bu değişiklik, gündemimizde bulunan yeniden yapılanma ve temel kanunların geleceği bakımından önem taşımaktadır.

87 nci maddede, değişiklik önergeleriyle ilgili bazı kısıtlamalar getirilmiştir. Bu kısıtlamalar, gereksiz zaman kayıplarının önüne geçilmesi amacı taşımaktadır. Genel görüşme teke indirilmektedir. Karma komisyon çalışmalarının hızlandırılmasına yönelik düzenlemeler öngörülmüştür.

Ayrıca, elektronik oylama sisteminin İçtüzüğe aktarılması da söz konusudur.

Çalışma saatleri yeniden düzenlenerek salı, çarşamba ve perşembe olan toplantı günlerinde toplantı saati 15.00'ten 14.00'e çekilmiştir. Bu şekilde ayda 12 saat fazla çalışılacaktır.

Birden fazla imzalı önergelerde -biraz sonra maddelere geçildiği zaman, belki de en çok tartışması, önergelerle değiştirilmesi istenen bu madde olacaktır- ilk 5 imzanın okunması yeniliği getirilmiştir. Biz, bunu, bir yenilik olarak görüyoruz.

Şu kısa birbuçuk senelik parlamenterlik hayatımızda bile, 80-100 imzalı önergelerde, 80 ismin okunmasıyla, biz, geçen sene, 1999 yılında bu Mecliste saatler geçirdik. Şimdi, bu değişiklik gerçekleşirse, baştan ilk 5 imza okunarak yetinilecektir.

Ayrıca, her fıkra için önerge verme hakkı kaldırılmış, her madde için 5'ten fazla önerge ve-rilmeyeceği şekline dönüştürülmüş; kâtip üyelerin de evrak okuması kaldırılarak, bu, görevlilere bırakılmıştır.

Sayın milletvekilleri, önümüzdeki metinde, İçtüzüğün çeşitli maddelerinde ibare ekleme, çıkarma ya da değiştirmekten ibaret olanlar tek maddede toplanmıştır.

Ayrıca, burada, altkomisyon çalışmaları sırasında önerdiğim; ancak, kabul görmeyen bazı tekliflerimi -ki, bunlar Komisyon raporunda da vardır-bir kere daha sizlere tekrarlamak istiyorum.

Bunlardan birincisi, milletvekili seçilme yeterliliğini hükmen; yani, mahkeme kararıyla kaybedenlerin, parasal hakları saklı kalmak kaydıyla, milletvekillerinin yararlandıkları haklardan yararlanma imkânlarının kaldırılması gereğidir.

Biz, bu çalışmayı yaptığımız zaman, bir sene evvel, benim alt komisyondaki bu önerim -Komisyonda da getirmiştim- karşısında tek başıma kalmıştım. Milletvekilliklerini hükmen yitirmiş olan eski milletvekillerinin, daha önce faydalandıkları malî haklar baki kalmak kaydıyla, eski milletvekillerinin faydalanacağı hakların ortadan kaldırılması şeklindeki önerimdi. Buna tekrar dikkatinize çekiyorum.

Diğeri de, Dilekçe Komisyonu üyelerinin, başka komisyonlara üye olması yasağının kaldırılmasıdır. Bu Komisyon, iş ve evrak akışı yönünden oldukça yoğun bir komisyondur. Dolayısıyla, bu Komisyona üye olan milletvekillerinin, başka komisyonlara yeterince zaman ayırabilmesi mümkün değildir. Ayrıca, bu çalışmanın Başkanlığa sunulmasından sonra, Anayasa Komisyonu Başkanlığına sevk edilen ombudsmanlıkla, kamu denetçiliğiyle ilgili kanun tasarısında, Dilekçe Komisyonuna önemli görevler verilmektedir. Bu gerekçelerle mevcut kuralın konulması zorunludur ve yeri geldiğinde düzeltileceğini ummaktayım.

Bu değişiklikleri incelediğimiz zaman, öncelikli amacın, Meclisin verimli, hızlı ve etkin çalışması olduğunu görmekteyiz. Bu da, mevcut uygulamadan ve bu uygulamanın kamuoyunda uyandırdığı etkiden kaynaklanmaktadır. Parlamentoyu hızlı çalıştırmak kadar, katılımcı demokrasiyi ve iktidar - muhalefet dengesini korumak da önemlidir. Şüphesiz, bu değişiklik yeterli değildir; ancak, önemli bazı konularda köklü değişiklikler, başta da söylediğimiz gibi, Anayasa değişikliğini gerektirmektedir. Bu değişikliği sonuçlandırmakla işimiz bitmiyor, uygulamayı hep birlikte göreceğiz; ortaya düzeltilmesi gereken ya da eksikliği duyulan hususlar çıktığında, bunları tespit etmeliyiz. Önümüzü açacağını ya da çalışmalarımızı daha olumlu noktalara götüreceğini düşündüğümüz hususları hep birlikte tartışmalıyız. Böylesi bir ön çalışma ve birikim, önümüzdeki çalışmalarımızda işimizi daha da kolaylaştıracaktır.

Değerli milletvekilleri, amacımız, Meclisimizi, her bakımdan çağdaş, dünya standartlarına uygun, demokrasi ve katılımı her yönüyle bünyesinde barındıran bir dinamizm içinde çalıştırabilmektir.

Şimdi, metin dışına çıkarak, demin bütünü hakkında konuşma yapan ve alt komisyonda birlikte çalıştığımız milletvekili arkadaşımızın "Parlamentonun kapısına kilit vurulacak" dediği maddeyi, 91 inci maddeyi size açıklamak istiyorum. O maddede getirilmek istenen çoğunluk, Anayasayı değiştirecek kadar güçlü sayıdaki bir çoğunluktur, mevsuf çoğunluktur. Onun için, Parlamentonun kapısına kilit vurulacağı varsayımı doğru değildir, yanlıştır. 3/5'le biz Anayasayı bile değiştirme gücüne sahipsek, bazı kanunların da öne alınmasında etkili olacak sayıdır o. Değerli milletvekilleri, o sayı bugün vardır, yarın ne olacağı belli değildir. Muhatabımız arkadaşı gayet iyi dinledim; ama, kendisi beni dinlemeden çıktı. Yine, kendisine teşekkür ediyorum.

Bu vesileyle, hepinizi, tekrar saygılarımla selamlar, bu değişikliğin hayırlı ve uğurlu olmasını dilerim. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Atahan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Kilis Milletvekili Mehmet Nacar.

Sayın Nacar yok mu efendim?..

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkanım, sanırım, arkadaşımızın bir mazereti var. Saat 18.00'de toplanmak üzere ara verelim,  müsaadenizle, o zaman konuşsun.

BAŞKAN - Çalışma süremizin sonuna yaklaştık. Bir konuşmacı için yeterli süre yok.

O nedenle, saat 18.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 15.49

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.00

BAŞKAN: Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER: Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

527 sıra sayılı, İçtüzük değişikliğiyle ilgili teklifin tümü üzerinde, Anavatan Partisi, Fazilet Partisi, Doğru Yol Partisi ve Demokratik Sol Parti Gruplarının sözcüleri görüşlerini belirtmişlerdi.

Şimdi, görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde  Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve temsilci yerlerini aldılar.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, oturumu açıyorsunuz; ancak, toplantı yetersayısı yok.

BAŞKAN - Böyle bir uygulama yok Sayın Malkoç. Her şeye muhalif olmak zorunda değilsiniz; İçtüzüğü de takip ediniz...

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Oturumu açıyorsunuz, toplantı yetersayısı yok.

BAŞKAN - Sayın Malkoç, bakınız, biz birleşimi yoklamayla açtık; toplantı yetersayısını bul-duk ve görüşmeler devam ediyor. Oturum açıyorum, birleşim açmıyorum

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Olsun efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, tabiî, açılışta toplantı yetersayısı aranır.

BAŞKAN - Sayın Malkoç, İçtüzüğü bilmeniz gerekir, hukukçusunuz...

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Biliyorum efendim.

BAŞKAN - Biliyorsanız bunu konuşmamanız lazım, bunu söylememeniz lazım. Sizin gibi bir hukukçuya bu ifadeler pek şık düşmüyor, onu belirteyim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Ama, siz de görüyorsunuz kimse yok, ona rağmen, ne yapacaksınız; mecburen böyle savunma yapacaksınız.

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini bildirmek üzere; buyurun Sayın Köse.(MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama başlarken Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün Meclisimiz, daha önce gruplarımızın temsilcileri tarafından ön-görülen ve gerçekten çok irdeleyerek, uzun süre çalışmalardan sonra, muhalefet partisine mensup üye arkadaşlarımızın da iştirak ettiği bir İçtüzük değişikliği çalışması yapılmış ve önümüze gelmiştir.

Burada, iki değerli muhalefet sözcüsü, sanki, İçtüzüğü iktidar partileri değiştiriyor, iktidar partilerinin mensup olduğu milletvekillerinden müteşekkil komisyon değiştiriyor ve zorla bazı değişik-likler yapmak suretiyle, muhalefetin şu anda mevcut olan İçtüzükteki haklarını engelliyor gibi, kamuo-yunu yanıltıcı, maalesef, beyanlarda bulunmuşlardır.

Tabiî, bu beyanları muhakkak surette ifade edeceklerdir. Kanun çalışmalarında, diğer çalışma-larda olduğu gibi, İçtüzükte de gerçekten, böyle muhalif olan düşünceleri varsa bunu ifade edeceklerdir; ancak, topyekûn bir suçlamayla, böyle bir çalışmanın, şu andaki hükümeti teşkil etmiş olan üç partinin destekleyerek önümüze getirmiş olduğu bir çalışmanın, bu şekilde engelleyici bir unsur olarak ortaya konulması fevkalade yanlıştır. Bu İçtüzük çalışmasında, sayın muhalefet milletvekillerimizin katkıları vardır, komisyonda beraberce bulunmuşlardır ve o çalışmalara iştirak etmişlerdir.

Demokraside iktidar muhalefet beraber olmak durumundadır. Muhalefeti olmayan herhangi bir demokrasinin olması mümkün değildir; farklı düşüncelerin olması gerekir. Bunu kabul etmeyen bir demokrat kafanın olması veya böyle bir partinin olması mümkün değildir. O itibarla, hem Meclisimizin içerisinde hem Meclisin dışında bulunan "legal" dediğimiz, milletimizin beğenisiyle kurulmuş ve arkasında iradesi olan siyasî partilerin, Anayasa ve kanunlar çerçevesinde yapmış olduğu çalışmalara ve ortaya koymuş oldukları düşüncelerine, herkes gibi bizim de saygımız vardır; ama, bu düşünceleri, azınlığın çoğunluğa tahakkümü ya da çoğunluğun fikrinin azınlığa tahakkümü olarak kabul etmiyoruz. Demokrasi çok ince bir sanat; bunu çok iyi değerlendirmemiz lazım. Çoğunluğu tatmin ederken, azınlıkta kalan ya da -azınlıkta kalan deyince, değişik düşünceler meydana geliyor, özellikle, bugün, hassasiyet olan Türkiyemizde  başka manalarda değerlendirilebilir, daha az sayıdaki insanlarımızın düşüncesi olarak ifade etmek istiyorum- sayıdaki insanlarımızın düşüncesini, siyasî hedeflerini, stratejisini ya da kurmuş oldukları meşru çizgilerdeki siyasî partilerinin programlarını ortaya koyarken, bunları, muhakkak surette değerlendirmemiz gerekir. Buna, kimsenin, herhangi bir şekilde muhalif olması mümkün değildir. Muhalif olduğumuz olay şudur: Bu Yüce Meclis, en fazla zamana ihtiyacı olan müessesedir; çünkü, ekonominin yönlendirilmesi bu Meclise aittir. Biz, eğer yasaları çıkarmazsak -ki, çok süratli çıkarmamız gerekiyor- bugün, dünyadaki değişiklikleri yakalamamız, teknolojideki gelişmeleri, değişmeleri yakalamamız imkânsız. İnsanımızın ihtiyacı neyi gerektiriyorsa, o ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikteki tüm mevzuatımıza, muhakkak surette zamanında kavuşturmamız gerekiyor.

Peki, Meclis, bu zamanı nasıl kazanacaktır, hangi çerçevede değerlendirecektir? Bunu, makul çizgiler içerisinde, hükümet de dahil olmak suretiyle, burada, bu zamanı nasıl değerlendiririz? İşte, Anayasa Komisyonumuzdaki çalışma düşüncesi buradan başlamış ve bu şekilde bir çalışma yapılarak böyle bir İçtüzük ortaya çıkarılmış; bir miktar da, daha sonra, beraberce takip edeceğimiz gibi, zaman kısıtlamalarıyla ilgili önergeler vardır, onları da değerlendireceğiz.

Şimdi, siyasî iradenin olmadığı yerde siyasî iktidarın olması mümkün değildir. Siyasî iktidarın meşruiyeti de, tabiî, vatandaşımızın, kamuoyunun çoğunlukla benimseyeceği ve vicdanlarda makes bulacağı bir düşüncenin ortaya çıkarılması veya çalışmanın ortaya çıkması gerekiyor. Bizim burada yapmış olduğumuz çalışmalar, kamuoyunu tatmin edecektir. Biz, şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, kendi çalışmalarımızı düzenliyoruz; yani, kendi anayasamızı yapıyoruz. Ne kadar süre içerisinde yasaların çıkarılması gerektiğini, komisyonlarımızın çalışmasını, komisyonlarımızın kuruluş tarzını, Başkanlık Divanındaki bürokratik yanlışlıklar dolayısıyla, geçtiğimiz, şu ikinci yasama dönemindeki Başkanlık seçiminde bulunan noksanlıklardan dolayı, kendisine mahsus bir içtihat ortaya çıkarmak suretiyle, en yaşlı üyemizin başkanvekili olarak devam etmesinin sağlanması gibi boşluklar da bu arada doldurulmuştur, bu İçtüzük çalışmalarında.

O itibarla, gerek iktidar partileri mensuplarının gerek muhalefet partilerimizin mensuplarının, önergeler üzerinde, yasa tasarı ve tekliflerinin geneli üzerindeki ya da maddeleri üzerindeki konuşmaları ve kanunun, burada, çıkarılmasında gösterilen gayret ve çalışmalarda, süre, iktidar - muhalefet ayrımı yapılmadan kısıtlanmaktadır; ben, özellikle bunu dikkatlerinize sunuyorum değerli milletvekilleri. Burada, eğer, iktidar partileri, İçtüzük değişikliğinde bir taraf olup, iktidara mensup milletvekillerine, konuşmacılara, süre itibariyle bir farklılık ortaya koymuş olsalardı, o zaman, bu, gerçekten, demokrasiye de uygun olmazdı, milletin iradesine de bir engel olurdu; ama, buradaki kısıtlama, topyekûn, partileri temsil eden, grupları temsil eden veya bağımsız olan her milletveki-limizle ilgili bir zaman kısıtlamasıdır ve bu, herkes için geçerli olmaktadır. Kaldı ki, daha sonraki maddelerde de göreceğiz, hükümetin çalışması içerisinde eğer hükümete söz verilmesi gerekiyorsa, hükümetin de kullanacağı zaman sınırlandırılmaktadır. Demek ki, adaletli bir çalışma yapılmıştır. Yine, noksanlıklar varsa, bu noksanlıkların da giderilmesi noktasında gruplar toplanmış, kabul edilebilir durumlar var ise, 5 grubun temsilcisi bunu kabul etmiş; ama, kabul edilmediği takdirde de, izin verirseniz, kabul edilebilir noktada milletvekillerimizin teklifleri geldiği zaman -onların da gerekçeleri anlatılmak suretiyle- makul ve mantıklı olan meselelerde birleşmemiz gerekir.

Bu hususta çok uzun süre çalışılmıştır, iki yıllık bir süre almıştır. Birçok milletvekilimiz, bu İçtüzüğün değiştirilmesi konusunda komisyonlarda zaman harcamıştır, bir çalışma, bir gayret sarf edilmiştir. Şimdi, bunu, böyle, elimizin tersiyle bir tarafa iterek, hiçbir şey yapılmamış gibi "yalnız muhalefetin sesi kesiliyor, muhalefet engelleniyor" şekliyle böyle bir tek cümleyle bu meseleye bakarsak, yanlış değerlendiririz. Buradaki meseleyi çok iyi değerlendirmemiz lazım; yani, İçtüzüğü başından sonuna kadar okuyarak -50 maddede mutabakat sağlamış olduğumuz hususlar belki 40 maddedir, siz, şimdi, 40 maddede evet diyorsunuz, beraberce bunda mutabıkız- milletvekillerimizin çalışması, devamı, sağlık durumuyla ilgili meseleler veya temsil durumundaki bir milletvekilimizin yapması gereken çalışmalarının hangi şekilde değerlendirileceğini içeren konularda anlaşıyoruz; ama, yasa çıkarma konusunda bir türlü anlaşamıyoruz.

Şimdi, bunu, biraz daha çağdaşlaştırmamız, bir değişikliğe uğratmamız gerekiyor. Bu düşünceyi de değiştirmemiz lazım. Artık, geçmişi bir tarafa bırakalım. Yani, geçmişteki muhalefet anlayışıyla, her şeye "hayır" diyen, her şeyde kavga zemini aramak suretiyle, insanlarımızın ihti-yacı olan yasaların bir an önce çıkmasının engellenmesi konularını, burada, süreleri uzatmak suretiyle milletimizin aleyhine vuku bulacak neticeyi vatandaşlarımız iyi karşılamıyor; bunu, yıllardan beri gördük.

İki yıldan bu yana, yani, 18 Nisan seçimlerinden sonra teşekkül eden Meclisimizdeki çok ve-rimli ve anlamlı çalışmaların, gerçekten, kamuoyunda müspet algılandığına şahit olduk. Bu müspet karşılamanın en önemli faktörlerinden bir tanesi, burada, uyumlu ve uzlaşma içerisinde bir çalışma düzeninin bulunmasıdır. Kavgadan uzak, huzurlu bir ortam içerisinde yasama çalışmalarının olması, gerçekten, Türk Milleti nezdinde çok büyük bir prestij kazandırmıştır; bunu, hep beraberce paylaştık. Gerçekten, milletimiz, bundan fevkalade memnuniyetini ifade etmiştir.

Şimdi yapılan bu çalışmayla da, yine, vatandaşımıza, milletimize ve ülkemize faydalı olmamız için neler yapabiliriz... Şimdi, Değerli İyimaya, burada, temel kanunlarla ilgili: "İtirazımı peşinen söylüyorum, daha sonra da gerekçesini söyleyeceğim..." Anlayış, muhalefet anlayışıdır. Ben şimdiden söylüyorum; Sayın İyimaya'nın, 91 inci madde geldiği zaman burada ne şekilde konuşacağını ve ne şekilde yorumlayacağını şimdiden tahmin ediyorum. Şimdi, eğer, siz, temel kanunun buradan çıkmasına engel olacak şekliyle meseleyi düşünürseniz, tabiî, yorumunuzu ona göre yaparsınız...

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Temel kanunlar yapılsın, çıksın...

İSMAİL KÖSE (Devamla) - ...ama, temel kanunun, gerçekten, ülkenin menfaatı olduğunu, 1 000 küsur madde üzerinde, onbeş yirmi yıldan bu yana yasama meclislerimizde çalışıldığını, uzmanlar tarafından hazırlandığını; ki, ikimizin de hocası olan çok değerli insanların da iştirak etmiş olduğu, uzmanların, ilim adamlarının ortaya çıkarmış olduğu bir kanunu, siz, burada, hâlâ, muhalefet anlayışıyla "efendim, bunu temel kanun olarak nitelendiremeyiz, şu sebeplerden dolayı ben şu yorumu getiriyorum veya işte şuradaki hukukî düşünce bu şekilde değerlendirilir..." Artık, teori çok gerilerde kaldı. Tamam, ilimden istifade edelim; ama, ilmi tatbikata monte edelim; yani, bugün pratiğe geçirelim. Eğer, siz, ilmi, hâlâ, felsefik bir düşünce olarak, ideal olarak muhafaza ederseniz, bugün, Türkiye'nin içerisinde bulunmuş olduğu ve çok süratli bir şekilde yasa olarak yapılması gereken hususları önüne götürmemiz gereken Yüce Milletimize bu hizmeti zamanında kavuşturamayız.

İdeallerimiz olabilir. Şimdi, yine, hukukta, malumunuz, ideal olan ile uygulama, yapmış olduğumuz tatbikat arasında çok büyük farklılıklar var. Yani, hukuk felsefesinde, insanlarımızın mutluluğuna dönük ya da mutlu olabilmesi için yapacağımız bütün hukukî normları da koysak, uygulayıcının elinde bazı noksanlıkların olduğunu gördüğümüz anda insanlarımızın mutsuzluğuna şahit oluyoruz. Demek ki, mühim olan, ideallerin ve teoride düşünenlerin ve kitaplarda yazılı olanların değil, tatbikatta insanlara ne dereceye kadar uygulanmış ve insanlarımızı tatmin etmiş, onların moral değerlerini rahatlatmış veya maddî, ekonomik meselelerini halletmiş gibi konulara baktığımızda, hem onun manevî yönüne hitap etmesiyle rahatlatıcı bir fonksiyonu var mıdır veya ekonomik yönüyle, malî yönüyle onu rahatlatıcı bir imkân vermiş miyiz; bütün mesele budur. Karşımızdaki muhatabımız insandır; bu insanı tatmin edecek ve mutlu edecek ve o insana kavuşabileceğimiz hukukî kriterleri ve ona lazım olan, işte, hukuku ortaya koymamız gerekiyor.

Bugün, İçtüzükle bizim maksadımız... Yalnız başımıza, elbette ki, bu meseleyi yapmamız mümkün değildir. Beş grup mensubu milletvekili arkadaşlarımızın düşüncelerinden, tartışmalarından meydana gelmiş bir tüzük tasarısı önümüze gelmiştir; bunun üzerinde tartışacağız. İdeallerimiz farklı olabilir, düşüncelerimiz, hedeflerimiz farklı olabilir; ama, bunu da ortaya koyarken, top-yekûn, bu yanlıştır; topyekûn, bu, bir iktidarın muhalefete getirmiş olduğu bir tuzaktır şekliyle nitelememiz biraz haksızlık olur. Sayın Hatiboğlu'nu da dinledim ve çok feveran edercesine, büyük bir heyecan duyarcasına, şiirlerle de takviye edercesine, içerisinde bulunmuş olduğu o hissiyatını fevkalade iyi izledim ve az kalsın konsantrasyonumu da tamamlayarak, Sayın Hatiboğlu, sanki, hakikaten, burada bir yanlışlık mı yaptık diye İçtüzüğe baktım; bir yanlışlık yapmadığımız kanaatine vardım... (MHP sıralarından alkışlar, FP sıralarından alkışlar[!])

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bravo!

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Evet. Çünkü, burada yapmadığımızı şuradan anlıyorum: Muhalefetten ne kadar fazla ses tonu yükselirse, biliniz ki iktidar doğru iş yapıyor. Biliniz ki, iktidar partisinin mensupları doğru iş yapıyor. (MHP sıralarından alkışlar, FP ve DYP sıralarından alkışlar[!])

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bu mantığın alnından öpülür!

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sizden de daha fazla ses tonu geliyor; o zaman hep yanlış yapı-yorsunuz demektir!

BAŞKAN - Lütfen... Lütfen...

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Çünkü, millet ne kadar fazla memnun olursa, milletin arzusu istikametinde ne kadar güzel hizmetler yaparsanız, vatandaşımız bahsetmiş olduğum çizgiler içerisinde, manevî yönüyle, maddî yönüyle tatmin olmuş olursa, o zaman muhalefet ne yapacaktır; işte, muhalefet bağıracaktır...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Vatandaş memnuniyet içinde(!)

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Biraz daha ses tonunu yükselterek vatandaşı, kamuoyunu yanlış bilgilendirmek suretiyle, sanki "buralarda bir yanlışlık yapılıyor, vatandaş, bu şekliyle bilgilensin" diyerek...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Ayıp, ayıp!

TURHAN GÜVEN (İçel) - Buna cevap vereceğiz.

İSMAİL KÖSE (Devamla) - ...böyle bir atmosfer yaratmaya çalıştı Sayın Hatiboğlu. Ama, inanıyorum ki, bu Yüce Milletimiz İçtüzüğü filan çok iyi değerlendirecek; yani, burada, tabiî, bugün, Meclisin meselesini konuşuyoruz; ama, bu Meclis İçtüzüğü aynı zamanda gelecekteki yasalarımızla ilgilidir; yani, vatandaşımızın bunu bilmesi gerekiyor.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Vatandaş sizden çok memnun zaten; gerekmez!

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Bizim, şimdi, görevimiz... Acaba dedi Sayın Hatiboğlu... Ben, konuşmalarına saygı  duyuyorum; dikkat ederseniz neden böyle konuştu şeklinde demiyorum; yani, ne kadar sesli konuşursa ben o kadar memnun oluyorum; çünkü, demek ki, doğru bir iş yapmışız; ben, o frekansı alıyorum.

Şimdi, burada vatandaşımızın şunu bilmesi lazım. İçtüzük doğrudan doğruya vatandaşımızı ilgilendiren bir olaydır. Milletvekilleriyle, iktidar partilerinin gruplarıyla ilgili bir olay değildir; he-pimizle ilgilidir. Kendileri de buyurdular "efendim, burada olmazsınız orada olursunuz; orada olmazsınız burada..." Doğrudur. Yarın genel seçimlere gidersiniz...

NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Hemen gidelim...

İSMAİL KÖSE (Devamla) -...Yüce Milletimizin iradesi nasıl tecelli ederse, ona göre buradaki tevziat yapılır ve herkes oturduğu koltuğa da razı olur. Zaten onu kabul etmeyen, demokrasiye inanmamış demektir. Demokrasinin gereği bu. Demokrasi, millet iradesinin neticesine katlanmak ve ona saygı duymaktır.

O itibarla, doğrudan doğruya milletle ilgili olan, milletimizin menfaatlarıyla ilgili olan bu İçtüzük çalışmasını yapanlara teşekkür ediyorum. Hakikaten büyük bir emek sarf etmişlerdir, büyük bir gayret sarf etmişlerdir.

Şimdi, komisyonda gözden kaçanlar olabilir; çünkü, orada 20-30 arkadaşımız 40-50 arkadaşımızı çalışıyor; ama, burada 500 arkadaşımız daha var; yani, 550 milletvekilinin tartışmasından neticelenecek olan hayırlı sonuçlar da olabilir. Buna da inanıyoruz. İşte, bugün, bunu yapmaya çalışıyoruz ve diyoruz ki, her ne kadar komisyonlarda tartışılmış da olsa, orada bu düşünce-ler konulmuş da olsa, sayın muhalefetin temsilcileri orada konuşmuş dahi olsa, kendi temsilcilerinin bu tüzük değişikliğinde imzaları dahi olsa -olabilir- burası, Meclis Genel Kuruludur, kürsü masuniyeti de vardır, konuşmalar da serbesttir, kimsenin de buna müdahale etme imkânı yoktur; milletimiz muhakkak surette bunu takip edecektir. Netice itibariyle şunu ifade etmek istiyorum: Muhalefetiyle, iktidarıyla, hükümetiyle -daha sonra göreceğiz zaten- koymuş olduğumuz ölçülerde, adalet ölçüsüne dikkat etmişizdir, eşit ve genel... Burada yapılacak olan hizmetlerden hepimiz istifade edeceğiz; yani, milletimiz istifade edecektir; dolayısıyla, biz de, o mutluluğu yaşayacağız. Burada yapılan deşikliklerden yarın hepimiz istifade edeceğiz veya bizden sonrakiler de istifade edecektir.

Şimdi, İçtüzükte değişiklik yapılmış... Efendim, Anayasada da değişiklik oluyor, İçtüzükte de olur, kanunlarda da olur. Demek ki, günümüz ihtiyaçlarını karşılayamadığına göre, bugün yapmış olduğumuz düzeltmelerden dolayı yarın tekrar ihtiyaç hâsıl olursa, yeniden değişiklikler yapılabilir. Bu bakımdan, değişiklik niçin yapıldı; 100 küsur maddesi değişti -ben o değiştirenleri de tebrik ediyorum- demek ki, bir ihtiyaç meydana gelmiş, bir ihtiyaç doğmuş ve o ihtiyaçtan dolayı da bu değişiklik...

Az önce de arz ettim, bir parti 350 milletvekiliyle tek başına iktidara gelse, Anayasayı, yasaları tek başına yapabilecek durumda; ama, homojen bir yapıya sahip bir iktidar, anayasasını, İçtüzüğünü kendi istediği şekilde, idealinde yapabilir. Bugün, yine, dünyanın yaşadığı, demokrasi ülkelerinin yaşadığı, yeni bir realiteyi yaşıyor Türkiye. Bir koalisyon kültürünü, bir koalisyon uzlaşma kültürünü, anlaşarak, millet hizmetinde -bu riskli olayı omuzlamışız- beraberce götüreceğiz. Bunu neyle tespit etmişiz; programla. Bu programı uygularken, bu program bizim stratejimiz, hedefimiz. Biz bunu yaparken, hangi siyasî irade veya bir baskı unsuru gelerek, efendim, siz, bu programınızı niçin uyguluyorsunuz diye... Ben bunlara şahit olmadım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, 2 dakika içinde toparlayın.

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Sağ olun Sayın Başkanım.

Şimdi, efendim "bu Meclisin kapısına kilit asarlar..." Bu sözleri söylemek yanlıştır, hele, felsefik yönüyle demokrasi dersi vermeye kalkarak, teorik meseleleri bu kürsüye getirerek, Türkiye'nin Amasyasındaki elma üreticisinin ihtiyacını halledeceğiz... (MHP sıralarından alkışlar) O, ne İtalyan ceza hukuku profesörünün veya ilim adamının ortaya koymuş olduğu teoriden anlar veya anlar da benim vatandaşım, netice itibariyle uygulaması kendisini tatmin edecekse onu anlar. Yoksa, burada, meseleyi böyle ajite ederek, egzajere ederek vatandaşımız nezdinde, tamamen bir muhalefetin sesini kesme veya muhalefetin önünü kesme, ona söz verme imkânını önleme şekliyle değerlendirmenin yanlış olduğunu ifade etmek istiyorum. Konuşmamı buna bina ediyorum.

Ben diyorum ki, bu eser hepimizin eseri. Bu eser, Türkiye Büyük Millet Meclisinin anayasası olacaktır ve hepimiz istifade edeceğiz. Hiç kimseye zor gelmesin, hak ve hukuk neyse onu ortaya koymamız lazım. 5 dakika hükümet konuşacaksa, 5 dakika muhalefet konuşacak, 5 dakika da iktidar konuşacak. Bakın, bir farklılık yok veya başka düzenlemelerde, diyelim grupların sayısına göre Divan teşekkül edecek, Başkanvekilleri seçilecek. Yani, buradaki düzenleme, belki istediğimiz manada değil; daha çok maddenin de içerisine girmesi gerekirken, bu kadar bir maddeyle önümüze gelen bir İçtüzüğü, bugün için, yine hayırlı bir çalışma olarak buluyoruz ve ülkemize, milletimize, Meclisimize hayırlı sonuçlar doğuracağına inanıyorum.

Bu düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Köse.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Sayın Başkan, hem Amasya'ya hem şahsıma hem de kamuoyunu yönlendirme gibi, bana ait olmayan bir şeyi bana izafe yoluyla, İçtüzüğün 69 uncu maddesindeki söz alma hakkım doğmuştur. İki dakika Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Amasya elma üreticisini mi kastettiniz efendim?

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Ahmet İyimaya olarak söyledi canım; isim verdi...

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Zabıtlara geçti, bizzat Ahmet İyimaya'dan bahsetti ve beni, doğru, objektifliği yönlendirici, kamuoyunu yönlendirici...(DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Çok önemli o...

BAŞKAN - Buyurun, yerinizden...

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Başkanım lütfederse, 69 uncu maddeye göre, iki dakika...

BAŞKAN - Üç dakika içerisinde, yeni bir sataşmaya sebebiyet vermemek üzere; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın, MHP Grubu adına konuşan Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfettiği iddiasıyla konuşması

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; saygılar sunuyorum.

Şahsen, bireysel siyaset anlayışımda yüce millete ait olan bu kürsüde, isim telaffuz etmek gibi bir nakisanın içerisinde olmadım. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Şu kürsüde, memleketin meselelerini ve demin, muhalefet-iktidar çoğunluğu ekseninde değil Parlamentonun itibarî temeli ekseninde konuştum ve 91 inci madde geldiği zaman -benim bir kehanetim yok, öyle, geleceği görme kabiliyetim de yok; çünkü, karnımda veya beynimde saklı olan bilme kabiliyetim yok; bilme kabiliyetlerini nereden alıyorlar bilemiyorum- 91 inci maddenin müzakeresinde, tedvin ettiğimiz 91 inci maddedeki değişiklik metninin, demokrasinin ve Parlamentonun karadeliği olduğunu, akademik değil, basit bir mantığa indirgeyerek kanıtlayacağım. Meraklarını saklasınlar, cevap haklarını kullansınlar; ama, kamuoyunu yönlendirmek gibi değil, bilgilendirmek gibi bir misyonum vardır.

Amasya isminin de, tabiî ki, her milletvekili tarafından telaffuz edilmesi tabiîdir; ama, Amasya'ya, değerli meslektaşımızın, milletvekilimizin Erzurum'la ilgilenmesinden, en azından, kat kat fazla ilgi duyduğumu, sorunlarıyla meşgul olduğumu bilmesini isterim.

Saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar; MHP sıralarından "Erzurum'a sataşma var" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Erzurum'a da sataşma yok, Amasya'ya da sataşma yok.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde  Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) (Devam)

BAŞKAN - Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahsı adına, Sayın Lütfü Esengün?..

Sayın Yasin Hatiboğlu?..

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Lütfü Esengün'ün yerine, şahsı adına, Sayın Şeref Malkoç konuşacaklar efendim.

BAŞKAN - Şahsı adına, Sayın Malkoç; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü değişikliğiyle ilgili olarak, geneli üzerinde, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Saat 18.00'de, Sayın Başkanımız Parlamentonun açılışını yaptığında, iktidar sıralarına şöyle bir baktım; bütün partileri toplasan, milletvekili sayısı itibariyle, 30 kişi ancak vardı. Ben, daha önceki bir konuşmamda da ifade ettim; öyle zannnediyorum ki, iktidara mensup olan arkadaşlar, partilerinin buraya getirdiği tasarılar hakkında, hükümetin getirdiği tasarılar hakkında eziklik duymaktalar. O açıdan, gelip, takip etmekte zorlanmaktadırlar. Evet, doğrudur; vergisinden tutun, esnafın canını alıncaya kadar getirdiğiniz o sıkıntılar, getirdiğiniz o tasarılar, gerçekten, onlara destek vermekte sizi zorlamaktadır, bunu biz de anlayışla karşılıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Parlamentonun şu andaki İçtüzüğü 5 Nisan 1973 tarihinde bu Mecliste görüşülerek kabul edilmiştir; aradan tam 27 yıl geçti. Bu 27 yıl zarfında, değişik vesilelerle İçtüzük değişiklikleri yapıldı; ancak, en son ve en kapsamlı değişiklik, bundan 4 yıl önce yapıldı. 4 yıl önce yapılan değişiklikte, temelli değişiklik veya noktasına, virgülüne dokunmak şekliyle de olsa, 140'ın üzerinde maddesi değiştirildi. Yani, İçtüzüğün çok büyük bir kısmı değiştirildi.

Şimdi, 21 inci Dönemdeyiz, aradan 4 yıl geçmiş; çoğunluğu iktidar partilerine mensup arkadaşların ve geçmişte, iktidar partilerinin grup başkanvekilliğini yapmış olan arkadaşların hazırladığı bir metin önümüze geldi. Anayasa Komisyonunda bunu görüşürken, bir sayın grup sözcüsünün ifade ettiği gibi, öyle, uzlaşmayla falan geçmedi komisyondan metin. Çok uzun tartışmalar oldu, hatta, bazı oylamalar, milletvekillerinin vicdanına göre yapıldıktan sonra, ara verilince, genel başkanlarının baskılarıyla oylar da değişti, bunu da biliyoruz. O açıdan, hiç kimsenin, buraya gelip de, hep birlikte bunu yaptık demeye hakkı yok.

Değerli arkadaşlarım, 1996 yılında yapılan İçtüzük değişikliğindeki yanlışlıklar, aynıyla burada da görülmektedir. İktidar partileri, çoğunluklarına güvenerek, Mecliste bulunan 350 milletvekiline güvenerek, muhalefetin görüşüne yeterince değer vermemişlerdir. Neticede, kabul edenler, kabul etmeyenler denilmiş, Anayasa Komisyonundan böyle geçmiştir; ama, açık olan bir şey var. Önemli olan içtüzükleri değiştirmek değildir, önemli olan onları uygulayacak olan kafaları değiştirmektir, o kafaları demokratik kafa yapmaktır, özgürlükçü kafa yapmaktır. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) Yoksa, üçüncü dünya ülkelerinin çoğunda da içtüzük değişiklikleri yapılıyor, hem de devlet başkanlarının arzuları doğrultusunda. Tartışma da olmuyor, kabul edenler, etmeyenler deniliyor, geçiliyor.

Şimdi, burada, şu teklifte, kâtip üyeye komisyonda temsil hakkı verilsin mi, verilmesin mi? Verilse ne olur, verilmese ne olur..Genel başkanların sözü geçtikten sonra, kâtip üye temsil edilse ne olur, edilmese ne olur... Veyahut da, seçimden sonra, Yüksek Seçim Kurulunun kararları ilan edildikten sonra, üç gün içinde mi toplansın Parlamento, beş gün içinde mi? Saat 15.00'te mi toplansın, 13.00'te mi toplansın?

Değerli arkadaşlarım, bunlar basit işlerdir, bunlar şeklî işlerdir; ama, önemli olan, iktidar partilerine mensup olan arkadaşların getirdiği bu teklifte, Anayasa Komisyonunda onların oylarıyla geçen bu teklifte, dünyanın gidişatına uygun bir değişiklik var mı, yok mu? Dünyadaki demokratik eğilimlere uygun değişiklikler var mı, yok mu? Bu İçtüzüğün dayandığı temel felsefe nedir? Buna bakmak gerekir. Buna baktığımızda kısıtlayıcı, yasaklayıcı, muhalefetin sesini kesici,,,, cumhuriyet tarihi boyunca konulmamış olan bir yasağı ilk defa koyan bir tüzüktür bu.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Türkçemizde çok güzel atasözlerimiz var, bunlardan bir tanesi de "kırk defa ölç, bir defa biç." Ama, bu Tüzüğün çok önemli ve kritik bazı maddeleri incelendiğinde, iktidar partilerine mensup arkadaşlarımızın, bırakın kırk defa ölçüp, bir defa biçmeyi, yüz defa biçip, bir defa bile ölçmediklerini gördük.

Bu metnin özellikle belli maddeleri incelendiğinde açıkça görülen bir şey var. Bu teklifte millet iradesi yok, milletvekilinin iradesi de hiçe sayılmaktadır.

İktidar, bu İçtüzükte ne yapmak istemekte? Tabiî, vaktimiz sınırlı olduğu için üzerinde çok teferruatlı duramayacağım; ancak, gerekçesi şu: Hızlı çalışmak... Hızlı çalışmak adı altında, muhalefetin sesini kısmaya, hatta muhalefetin sesini kesmeye çalışmaktadırlar. Değerli sözcülerden bir tanesi ifade ettiler, demokrasinin en önemli özelliği, muhalefetin varlığıdır; ama, siz, İçtüzük hükümleriyle, parmak sayısıyla muhalefetin sesini kısmaya çalışırsanız, muhalefeti sindirmeye çalışırsanız, onun adı demokrasi olmaz; demokrasi denilse bile, olsa olsa, Doğu Almanya Cumhuriyetindeki demokrasiye benzer veya eski Çekoslovakya Cumhuriyetindeki demokrasiye benzer. Bu İçtüzükte, özellikle altı yedi maddede getirilmek istenilen budur.

Değerli arkadaşlarım, demokrasimizin elli türlü defosu vardır; ama, iktidar partilerine mensup arkadaşların getirdiği bu İçtüzük teklifiyle beraber, demokrasimiz arkadan hançerlenmiş olacaktır. Öyle anlaşılıyor ki, iktidar partilerinin 350 kişilik çoğunluğu olduğu için, muhalefetin sesine tahammülleri yok; ama, biz bir şey daha gördük bu Mecliste, 21 inci Dönemde, iktidar partilerinin, kendi milletvekillerinin konuşmalarına bile tahammülleri yok. Çoğu metinler, çoğu teklifler, tasarılar görüşülürken burada, iktidar partilerine mensup olan arkadaşlarımız konuşmak istediklerinde, grup başkanvekillerinin işaretleriyle bu konuşmalardan vazgeçmektedirler. Doğru, kendi partisinin milletvekilinin konuşmasına tahammülü olmayan iktidar partilerinin, muhalefete tahammül etmeleri de zaten mümkün değil, biz bunu da beklemiyoruz. (FP sıralarından alkışlar)

Aslına bakarsanız, bu iktidar partileri, DSP'siyle, ANAP'ıyla, MHP'siyle, sadece muhalefete değil,memura da tahammül edemiyorlar; bunlar, işçiye de tahammül edemiyorlar, bunlar köylüye de tahammül edemiyorlar; bunlar, esnafa da tahammül edemiyorlar; velhasıl, bu 57 nci hükümet, millete tahammül edemiyor. Açık olan bir şey var ki -inşallah, bunu hep birlikte göreceğiz- bu hükümetin de millete tahammül edememesi normaldir; çünkü, millet için yaptığı bir şey yok; ama, milletin de bu hükümete tahammülü kalmadı.

Yarın, inşallah, Kızılay Meydanını göreceğiz; binlerce, onbinlerce, belki yüzbinlerce kamu işçisi, orada bağıracak.

SALİH DAYIOĞLU (İzmir) - Siz mi organize ediyorsunuz?

ŞEREF MALKOÇ (Devamla)- Sayın sözcü, buradan "Yasin Hatiboğlu'nun haykırışını anlayamadım" diyor. Anlayamazsın tabiî; o, memurun sesidir; o, köylünün sesidir; o, işçinin sesidir; sizin, zaten, kulaklarınız tıkanmış bu millete... (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, hızlı ve verimli çalışılacakmış... Siz, hızlı çalışsanız ne olur, çalışmasanız ne olur; neticede, Anayasayı çiğnedikten sonra, neticede İçtüzüğü hiçe saydıktan sonra, bir önemi yok ki..!

Değerli arkadaşlarım, bakın, bir af kanunu çıkardınız; bu kürsüden defalarca söyledik "yapmayın" dedik. Çıkardığınız af kanunundan birisi, Sayın Cumhurbaşkanından, diğer çıkardığınız af kanunu ise Anayasa Mahkemesinden döndü; hızlı çalışsanız ne olur...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız...

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Diğer sözcülere 2'şer dakika verdiniz.

BAŞKAN - Efendim, onlar grup adına olan konuşmalardı, siz 1 dakikada toparlayınız.

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Peki Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, hızlı çalışsanız, yine vatandaşın anasını ağlatacak olan Hayat Standardı Vergisinden daha beter vergi getireceksiniz.

Sözcülerden birisi "bunda çok güzel şeyler var" dedi. Buradan o sözcüye sesleniyorum; değerli arkadaşlarım, cumhuriyet tarihinin 77 yılı boyunca, İçtüzüklerde, bu Parlamentodan çıkan kanunlarda getirilmemiş olan başörtüsü yasağını, bu İçtüzük değişikliği getiriyor; bu mu iyidir, bunu mu içinize sindiriyorsunuz?!

MHP'li arkadaşlar, seçim beyannamenizi okudum, seçim nutuklarınızı tekrar okudum, hiçbirinde "Meclise gidince başörtüsünü yasaklayacağız, bununla ilgili kanun çıkaracağız" demediniz, "başörtüsünü çözeceğiz" dediniz. Şimdi, gelmişsiniz buraya, başörtüsünü yasaklayan kanun çıkarıyorsunuz. Bunu vicdanınıza sığdırabiliyor musunuz? Benim gönlüm arzu ederdi ki, burada konuşan MHP'nin sözcüsü "bu metinde başörtüsünü yasaklayan hüküm var, bunu kaldıracağız" diyebilseydi keşke. (FP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Bu konuda kalan görüşlerimi maddeler üzerinde açıklayacağım, şimdilik hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Malkoç.

Sayın Bülent Arınç, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Arınç.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlı-yorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün bazı maddelerinin değiştirilmesi konusunda teklif var, bu teklifin tümü üzerinde şahsım adına konuşmak için söz aldım.

Şüphesiz, bu konuda arkadaşlarımız önemli şeyler söylediler; 51 madde var; bunların üzerinde de tek tek konuşulacaktır. Bildiğiniz gibi, içtüzükler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, yasama ve denetleme fonksiyonlarını yaparken, çalışma usullerini benimseyen, âdeta Meclisimizin anayasası hükmünde olan belgelerdir. İçtüzük hükümlerine uygun olarak burada çalışıyoruz veya çalışmaya gayret ediyoruz. Bir ihtiyaç olmuş, değişik partilere mensup arkadaşlarımız kanun teklifi vermişler ve önümüze gelen bir teklif üzerinde bugün görüşmeler yapıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, İçtüzüğün içerisinde de yazılı, hangi senelerde değiştiği ve Meclis kararı olarak yayınlandığı. Baktığımız zaman görüyoruz ki, çok fazla değişmemiş; Anayasalar, İçtüzüklerden daha fazla değişmiş, âdeta bir istikrar teessüs etmiş, en sonunda 1996 yılında, Sayın İyimaya'nın da ifade ettiği gibi, 124 maddesi değiştirilmiş.

Şüphesiz, bu kadar çok değişiklik var; bugün de çok değişikliği kapsayan bir teklif önümüzde; ama, 1996 değişikliğinin makul ve haklı bir gerekçesi var. Bildiğiniz gibi, 1995 Temmuz ayında, Anayasanın büyük ölçüde değiştirildiğini görüyoruz. Çift meclisli bir anayasa sisteminden gelen İçtüzükte de bu Anayasa değişikliklerine uygun olarak İçtüzüğün uyum sağlaması düşünülmüş ve bu şekilde maddeler üzerinde değişiklikler yapılmış.

Ancak, bugün, böyle haklı, makul ve güncel bir gerekçenin bulunmadığını görüyoruz. Çünkü, önümüzdeki İçtüzük teklifinde üç grupta toplayabileceğimiz veya üç gerekçeyle önümüze getirildiğini düşündüğümüz bir çalışma var. Bir tanesi -ki, büyük bir ekseriyeti böyledir- Meclisimizin daha verimli, daha hızlı, daha kaliteli çalışabilmesi, daha iyi üretim yapabilmesi için, bazı konularda hareketlilik öngörülmüş. Günler, on günden beş güne veya beş günden üç güne indirilmiş, komisyon üyeliklerinin bildirilmesine belli bir süre konulmuş vesaire. Bunlara hayır demek mümkün değil. Zaten, buradaki çalışmalarımız esnasında da böyle bir değişikliğin yapılmasına zaruret duyuyordu arkadaşlarımız. Muhalefet şerhlerine de baktığımız zaman, Anayasa Komisyonu üyelerinin büyük bir çoğunluğunun ittifakıyla çıkarılmıştır bu maddeler.

Ancak, ikinci bir grup değişiklikler var ki, bunlar, yine arkadaşlarımızın da ifade ettikleri gibi, muhalefet partilerinin veya Mecliste muhalefetin çalışmaları sırasında önlerine engel olarak geti-rilmesi düşünülen birkısım değişiklikler. Şüphesiz, demokrasilerde, iktidarlar olacaktır; ama, demokrasiyi yapan unsur, muhalefetin olmasıdır. Yoksa, totaliter rejimlerde de bir iktidar var; ama, muhalefet yok. Dolayısıyla, önemli olan, çoğunluğun tahakkümünü sağlamak ve temin etmek değil; muhalefetin elindeki bütün haklarını en iyi biçimde kullanmasını temin etmektir. Zaten, bütün dünya demokrasilerinde de, obstrüksiyon denelin engelleme hakkı, muhalefetin vazgeçilemez haklarından elbette başlıcasıdır. Bu konuda da değişiklikler var. Yine, maddeleri geldiği zaman hep birlikte göreceğiz ki, muhalefetin, önerge vermesinden tutunuz, konuşma süresi, soru-cevap süresine kadar, pek çok konuda, maalesef, engellenmek istendiğini görüyoruz.

Bunlar üzerinde de ısrarla durulduğu için söylüyorum, mesela, İçtüzüğün 91 inci maddesindeki, bazı temel kanunlar görüşülürken, bütün partilerin ittifakının aranması, 330'a indirgenmiştir. Şüphesiz, Hükümet, bugünkü çoğunluğuna bakarak böyle bir rakamda karar kılmış. Bu rakamın değişken olması da mümkündür. Ancak, bütün partilerin ittifakının aranması, Mecliste, bir konsensüsün, bazı temel kanunlarda mutlaka şart olacağı, şart olması kadar da, mümkün olduğunun bir işaretidir. Geçtiğimiz yasama döneminde, pek çok kanun buna uygun olarak çıkarılmıştır; muhalefetin de, bu konuda, katkısının ne kadar verimli ve faydalı olduğu görülmüştür.

Değerli arkadaşlarım, yine, bir üçüncü gerekçe olarak ben şunu düşünüyorum. Birinci olarak, Meclisin, hızlı, verimli, kaliteli çalışması elbette düşünülmüştür;bBir değişik düşünceyle de, muhalefetin, bu Mecliste, engelleme hakkının ortadan kaldırılması veya kısıtlanması düşünülmüştür. Bir üçüncü düşüncemi, biraz evvel, Sayın Malkoç, konuşmaları sırasında ifade etti, ilk defa, bu İçtüzük değişikliğinde, 56 ncı madde de değiştirilmek isteniyor ki, Meclis çalışmalarında, milletvekillerinin başının açık olacağı hükmü getiriliyor. Bildiğiniz gibi, bu tartışma, bu yasama döneminin başında, İstanbul Milletvekili Sayın Merve Kavakçı'nın, bu Meclise, başındaki örtüsüyle gelmesiyle başlamıştı. Sonunda, tartışmalar çıktı; onlara temas etmeyeceğim. Ancak, Genel Kurul çalışmalarında, milletvekillerinin başının açık olması, o günden bu yana, kesintisiz olarak tartışıldı. Anayasa Komisyonunun önüne geldi, alt komisyondan geçemedi, değişiklik önergesi verildi, tekriri müzakere yapıldı ve sonunda, bugün, 56 ncı maddedeki bir düzenlemeyle, kılık kıyafet konusu da, bize göre, özgürlükleri kısıtlayacak, demokrasiye zarar verecek biçimde tekrar düzenlendi. Takdir, şüphesiz, Meclisindir. Maddesi geldiğinde ayrıca görüşürüz.

Böylece, inanıyorum ki, özellikle 56 ncı maddede yapılmak istenen değişikliğe, diğer madde-ler, açıkça malzeme yapılmıştır; yani, onun çıkmasını teminen, yanına, garnitür olarak başka maddeler de konulmuş; önümüze, kapsamlı bir İçtüzük değişikliği getirilmiştir.

Birkısım sözcü arkadaşlarımız, burada, bu İçtüzük değişikliği teklifinin faziletinden dem vuruyorlar ve bunun büyük bir uzlaşmayla çıktığını ifade ediyorlar. Oysa, bu görüşmeleri takip etmiş bir arkadaşınız olarak söyleyeyim; uzun tartışmalar olmuştur, faydalı tartışmalar olmuştur, alt komisyon kendi içinde tartışmış, hatta muhalif kalanlar olmuştur. Anayasa Komisyonu, alt komis-yonun benimsemediği hükümlerine karşı çıkmış, ilaveler yapılmış, değişiklikler olmuştur ve bili-yoruz ki, o tartışmaların neticesinde, o günün Anayasa Komisyonundan bugüne gelemeyen bazı arkadaşlarımız da vardır, başta başkanları olmak üzere. Bu tartışmaların içerisinde demokrasi konuşulmuştur; ama, ben biliyorum ki, bazı arkadaşlarımız, bazı grup başkanvekillerimizin odasında, uzun uzun ikna çalışmalarıyla yola getirilmeye gayret edilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bu İçtüzük değişiklikleri, böyle bir serencamdan sonra, tam bir yıl sonra önümüze geliyor. Geçtiğimiz yıl ekim ayında başlayan bu çalışmalar, bu yıl kasımın sonunda görüşülerek kanunlaştırılmak isteniyor.

Şüphesiz, çok daha yararlı şeyler yapılabilir. Bunları, değişiklik önergelerimizde sizlere takdim edeceğiz. Ancak, biraz evvel konuşan değerli bir arkadaşımızın sözleriyle, şu noktayı sizlere hatırlatmam gerekiyor: Şüphesiz, iktidarlar, faydalı işler yaptıklarını düşünürler ve halka böyle anlatırlar. Biz de, bu Mecliste, sorumlu bir muhalefet anlayışı gereği, iktidara, doğru konularda, faydalı ve yararlı bulduğumuz konularda yardımcı olmayı, millet yararına bulmadığımız konularda da engelleyici ve ikaz edici olmayı seçeriz. Bakınız, birbuçuk yılı geçen hükümet döneminde, ben de bili-yorum ki, başta Sayın Başbakan olmak üzere, pek çok bakanlar "içimize sinmedi", "içimize sindiremedik" sözlerini çokça kullanmışlardır. Hatta, latife olsun diye "bu hükümette bir sindirim bozukluğu var" sözleri de konuşulmuştur. Ama, Sayın Köse bunların dışında tutuyor kendisini; o, bu Mecliste, iktidarın yaptığı her şeyi doğru bulduğunu ifade ediyor, tartışmak bile istemiyor, hatta, muhalefet sözcülerini kıskançlıkla ve hazımsızlıkla suçluyor. Yani, Sayın Başbakanın bile içine sinememiş pek çok şey varken, maşallah, Sayın Köse, çok hazımlı, yapılan her şeyin doğru olduğuna inanıyor ve iktidara toz kondurmamaya çalışıyor. Bu Meclisten öyle kanunlar çıktı ki, üç ay sonra, kendiniz değiştirdiniz; çünkü, yaptığınız çorbayı siz bile içemediniz. Bu Meclisten öyle kanunlar, öyle kararnameler çıktı ki -sayısı şu anda 25'tir- Anayasa Mahkemesinden döndü.

Bu Mecliste, elbette, milletin hissiyatını, düşüncesini, kültürünü, inancını, içinde bulunduğu sıkıntıları, bir milletvekilinin ortaya koymasından daha tabiî hiçbir şey olamaz. Bunları, muhalefet partisi milletvekillerinin yüksek sesle konuşmuş olmasını, iktidara karşı duyulan kıskançlığa bağlamak, doğrusu, çok ucuz bir konuşma olur.

BAŞKAN - Sayın Arınç, bir dakika içinde toparlayınız efendim; buyurun.

BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Hayhay, Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, konuyu böyle ele alırsak, sanıyorum çok daha akılcı, çok daha yararlı işler yapmış oluruz.

Elbette, hepimiz milletin içinden geldik; millet seçer, seçimle gelinir, seçimle gidilir. Dolayısıyla, burada bize düşen, milletimiz için hayırlı işler yapabilmektir. Birkaç günden beri, üst üste yapılan olağanüstü toplantılarda, ekonominin dibe vurduğundan bahsediliyorsa; döviz rezervlerinin bir hafta içerisinde, neredeyse en alt düzeye indiğinden bahsediliyorsa ve tehlike çanları da çalışıyorsa, bize düşen, bu tenkitleri yapmakla birlikte, milletin dertlerine, ihtiyaçlarına sahip çıkmaktır; milletvekili olarak, hepimizin görevi budur.

Değişiklik önergelerimizde ve maddeler üzerindeki konuşmalarımızda yapıcı bir muhalefet sergileyeceğiz. Anayasa değişikliklerinde yaptığımız gibi, kanunların üzerinde durduğumuz gibi... Bilesiniz ki, her şey mükemmel değil. Önümüzdeki bu teklifte içimize sinmeyen, hiçbir zaman kabul edemeyeceğimiz değişiklikler var.

Hepinizin bu konuda hassasiyet göstermenizi diliyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Arınç.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Sorulara geçiyoruz.

Buyurun Sayın Ilıcak.

AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Başkana sorularımı yöneltmek istiyorum.

Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin olduğuna göre, milletin vekillerinin seslerinin kısılması bu ilkeye aykırı bir tavır değil mi?

İkinci sorum: Özellikle temel yasalarda bir mutabakat aranması daha doğru değil miydi? Eskiden olduğu gibi, Danışma Kurulundaki beş partinin mutabakatıyla, temel yasalar süratle Meclisten geçebiliyordu; şimdi, Mecliste, 330'luk rakam kâfi görülmüştür. Acaba, bu, iktidarın 330 milletvekiline sahip olmasından mı kaynaklanmaktadır? İleriki tarihlerde, başka bir iktidar gelip, bu 330'u daha da aşağılara indirirse, o zaman, demokrasimiz bundan zarar görmez mi?

56 ncı maddeyle, başörtüsü yasağını getiriyorsunuz. Demek, halihazırda böyle bir yasak yok. Bu durumda, Merve Kavakçı'ya karşı yanlış yapıldığını düşünüyor musunuz?

HASAN GÜLAY (Manisa) - Geç onu geç... Sen, daha orada mısın?!

AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Başörtüsü yasağı, acaba, kimin iradesinin ürünü, bunu açıklayabilir misiniz?

5 inci çerçeve maddeyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde, kadın erkek eşitliğini izleme kurulu kuruluyor. Sizce, Türkiye'de, inancını yaşamak isteyen genç kızlar üniversitelerden atılırken, inancını yaşayan erkeklerin üniversitelere kolayca girip tahsil yapabilmesi bir ayırımcılık değil midir?

Çok teşekkür ediyorum.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Sen daha orada mısın?!.

BAŞKAN - Sayın Akman, buyurun.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Meclis Başkanvekilimizden sormak istiyorum.

Bir milletvekili olarak, önümüze getirilmiş olan bu İçtüzük teklifini okudum; 51 maddeden oluşan bu teklifte, doğrusu, demin muhalefet sözcülerinin de değindiği gibi, dişe dokunur diye-bileceğimiz ve bu Meclisin daha yararlı işler yapabileceği noktasında işe yarar bir maddeye rastlamadım.

Bunlara bir örnek vermek gerekirse; teklifin 1 inci maddesi, milletvekili seçimlerinin yenilenmesinden sonra, beş gün içinde değil de, üç gün içinde Meclisin toplanmasını öngörmekte. İçerisin-de bulunduğumuz şu 21 inci Dönem Meclisi, bildiğiniz üzere, yaklaşık yarısından fazlası yenilenmiş bir meclis. Yeni milletvekili olan arkadaşlar çok iyi bilirler ki, o günler, milletvekilleri açısından, daha çok, tebriklerin kabul edildiği, yeni seçildiği göreve intibak için gayret sarf edilen günler olarak geçer. Yani, burada söz konusu edilen, eğer, Meclisin çok aktif, hemen çalışmaya başlaması noktası ise, doğrusu, ola ki, 550 milletvekilinin tamamının yenilenmesi -demokrasilerde bu mümkündür; bunu kabul etmemiz gerekiyor- ihtimali karşısında, bu beş günü, üç güne indirmenin ne anlamı var diye, sadece örnek olarak bunu soruyorum?

Bir de şunu ifade etmek istiyorum: Böyle bir değişiklik teklifi, anlaşılıyor ki, Meclis Başkanvekillerimiz tarafından da tasvip görmüş ve daha önceki kanun görüşmelerinde hükümetin olduğu koltukta, şu an Meclis Başkanvekilimiz oturuyor. Zatıâliniz cevap veremeyeceğine göre, ben, Sayın Sökmenoğlu'ndan sormak istiyorum: Şu birbuçuk yıllık Meclis çalışması döneminde ne tür bir aksaklık görüldü ki, 51 maddelik bu teklif önümüze geldi; hem de ülkede çok acil görüşülmesi gereken, af gibi, Anayasa değişiklikleri gibi ve daha şu anda sayamayacağım birçok değişikliğin aciliyet arz ettiği bir dönemde böyle bir İçtüzük değişikliğini, bütçenin hemen arifesinde görüşme ihtiyacı hissettik? Doğrusu, ben, Meclis Başkanvekillerimizin bu anlamda bir açıklama yapması, bunlara, bu anlamda bir şans tanıma arzusundayım, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Öksüz...

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkanım, delaletinizle Başkanıma şu soruları iletmek isti-yorum:

1 Ekimden beri Meclisimiz açık bulunmaktadır. Takriben iki aydan beri Meclisten bazı kanunlar çıkarılmıştır. Ne yazıktır ki, açıldığı günden beri memurun, işçinin, köylünün, esnafın beklemiş olduğu hiçbir kanunu çıkarmadık. Memurun, işçinin, köylünün ve esnafın lehine hangi kanunlar çıkarılacaktır? Halkın dört gözle beklediği mahallî idareler yasası, memurun özlük haklarının iyileştirilmesi, köy kanunu, af yasası ne zaman Meclisin gündemine gelecektir?

Bunları bir tarafa bırakarak, bayanların, başörtüsüyle Meclise gelmesini yasaklamalarla uğraşılmaktadır. Halkın yararına olacak kanunlara ne zaman sıra gelecektir? Bu İçtüzük, yalnız başörtüsünü yasaklama uğruna mı yapılıyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Çelik, buyurun.

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Başkanvekilinden şu sorularıma cevap vermesini istiyorum:

Getirilmek istenen İçtüzük ile muhalefet partilerinin sesini iyice kısmak ve Parlamentodaki etkinliklerini iyice azaltmak mı düşünülüyor ve 16 ncı maddede yer alan, bayan milletvekilleri için yapılan kıyafet düzenlenmesi, sırf, geçmişte bu Parlamento çatısı altına giren bir milletvekili sebebiyle mi yapılmıştır?

Bir başka sorum: Bu yüce çatı devletin dairesi, milletvekilleri de devlet memuru mu ki, bu İçtüzük değişiklikleri yapılmaya çalışılıyor? Muhalefet partileri, Genel Kurulda görüş bildirmez ve herhangi bir önerge veremez diye bir hüküm getirseydiniz daha iyi olmaz mıydı?

Ayrıca, koalisyon partisine mensup milletvekilleri, yani bizim hiçbir şekilde demokratik bir uzlaşmaya ihtiyacımız yoktur mu demek istiyorsunuz?

Bu sorularıma cevap verirseniz memnun olacağım; teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Güven...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkanım, genelde içtüzükler, böyle, belirli ölçüde ve belirli zamanlarda değiştirilmez; çünkü, 23 Nisandan 1920'den başlayarak, Dahilî Nizamname döneminden başlayarak, bir uzlaşma sonucu içtüzükler ortaya çıkmıştır. Muhalefetiyle- iktidarıyla tek parti döneminde başlayan içtüzük uygulaması, çoğulcu parlamenter düzende de, gayet hassas, dikkatli bir seviye içerisinde olmuştur. Şimdi böyle devam ederken, İçtüzüğün pek çok maddesi değişikliğe uğruyor. Bunlardan bir tanesi de -dikkatinizi çekmek için söylüyorum- 8 inci maddenin birinci fıkrasında milletvekili genel seçimi sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunca ilanından itibaren Başkan seçilinceye kadar, en yaşlı milletvekili, geçici başkanlık görevini yapar diye bir değişiklik yapılmış. Gerekçe olarak deniliyor ki: Halen başkan olan kişi ola ki milletvekili seçilmemişse, niye devam etsin bu göreve? İyi; ama, milletvekili seçilen kişi de, Yüksek Seçim Kurulu ilan etse bile, buraya gelip yemin törenini eda edinceye kadar acaba şekil unsuru tamamlanmış mıdır; tamamlanmamış mıdır; bu, dikkate alınmış mıdır, alınmamış mıdır? Yani, bir milletvekili seçilen kişi, mazbatasını alıp burada yemin etmediği sürece milletvekili midir, değil midir? Ben bunu öğrenmek istiyorum. Eğer milletvekiliyse, bugün Parlamentoda halen yemin etmemiş milletvekili var der-seniz, o zaman ortaya başka sorunlar çıkar. Yok, yemin bunu tamamlayan bir unsurdur derseniz, bu değişikliğe ne gerek vardı diye sormak lazım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Sayın Arınç, buyurun.

BÜLENT ARINÇ (Manisa)- Sayın Başkanım, benim sorularım da şunlar: Şimdi bu İçtüzük değişiklikleri içerisinde, özellikle son iki dönemde şahit olduğum bir konu yer almamış. Meclis soruşturma komisyonu kurulurken, Meclis soruşturma komisyonunun çalışmalarında ve soruşturma komisyonu raporunun görüşülmesinde, gizli oy getirilmesi konusu değişiklikler sırasında görüşüldü mü? Böyle bir düzenlemeye niçin gidilmedi?

Bir de, Anayasa ve Adalet Komisyonu üyeliklerinin bir üyede birleşmemesinin gerekçesi ne olabilir?

Bir de, dokunulmazlıklar konusunda, bir üyenin itirazıyla, konu, Genel Kurula gelebilmektedir. Bu, karma komisyonun iradesine karşı düzenlenmiş sayılmaz mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Arınç.

Sayın Erbaş, buyurun.

FETHULLAH ERBAŞ (Van)- Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Meclis Başkanvekiline şu soruyu sormak istiyorum: İçtüzüğümüz, 584 karar sayısıyla, 1973'te yürürlüğe girmişti. Bu İçtüzük -en büyük değişiklikti- 16.5.1996 tarihinde 424 numaralı Meclis kararıyla yeniden değiştirildi. Bu dört yıl içerisinde, gördüğüm kadarıyla, sadece iktidarda büyük bir çoğunluk var. İktidar lehine bir değişiklik yapmayı mı düşünüyorlar?

Arz ederim efendim.

BAŞKAN - Sayın Başkanvekili, buyurun.

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, Sayın Ilıcak "milletvekillerinin sesi kısılıyor mu" diyor. Milletvekillerinin sesinin hiçbir şartta kısılmadığı çok açıktır efendim. İçtüzük değişikliği hususunda, komisyonda, birkaç madde dışında ittifak sağlanmış; gerek Fazilet Partisi Milletvekillerinin gerekse Doğru Yol Partisi milletvekillerinin de hazır bulunduğu komisyonda, bu değişiklik, birkaç maddenin dışında, ittifak sağlanarak geçmiştir.

Mevcut İçtüzüğün 56 ncı maddesine eklenen ilaveyle "milletvekillerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarında, başlarının açık olacağı" hükmü getirilmiştir; çünkü, bu, uygulamanın hukuksal çerçeveye oturtturulmasından ibarettir. Ondan evvelki sayın milletvekilleri de başı açık yemin ediyorlardı. Komisyon, bunu, hukuksal bir çerçeveye oturtturmuş.

"Kimin iradesiyle" diye soruyorsunuz; burada, cumhuriyetin iradesi esastır efendim. (DSP sı-ralarından alkışlar)

MEHMET BATUK (Kocaeli) - DSP'nin iradesiyle olmasın Sayın Başkan?!

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Hayır efendim, cumhuriyetin iradesi diyorsunuz. Burası, cumhuriyet Türkiyesi.

AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Ama, sadece DSP alkışladı!

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Herhalde, diğer milletvekillerimizin de başörtüsü meselesiyle ilgili suallerine açıklık getirmiş oluyorum efendim.

Diğerlerine de yazılı cevap vereceğim, müsaadenizle.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Başkanvekili.

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Ben teşekkür ederim Sayın Başkanım.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Keşke, ona da yazılı cevap verseydiniz Sayın Başkanvekili.

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Yok, bunu yazılı cevap vermeye lüzum yok efendim, irademle söyledim; inanın bana.

BAŞKAN - Tamam efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Yani, hiç olmazsa, zatıâlinizden duyma bahtsızlığına düşmezdim.

BAŞKAN - Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklifin maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ İÇTÜZÜĞÜNÜN

BAZI MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİNE DAİR İÇTÜZÜK TEKLİFİ

MADDE 1. - 5.3.1973 tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde geçen "beşinci gün saat 15.00" ibaresi "üçüncü gün saat 13.00", şeklinde; son cümlesi ile ikinci fıkrası ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bu birleşimde, milletvekilleri öncelikle andiçerler."

"Bu birleşimde bulunmayan milletvekilleri katıldıkları ilk birleşimin başında andiçerler."

BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA MEHMET BATUK (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz, 527 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü hakkında değişiklik öneren teklifin ilk maddesi hakkında, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, teklifin 1 inci maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçim sonrası ilk toplantısıyla ilgili düzenlemelerle başlamaktadır. Yüksek Seçim Kurulu tarafından, seçim sonuçlarının, radyo, televizyon ve basın yoluyla ilanını takiben üç gün sonra toplanmasını ve saat 15.00 yerine 13.00'te toplanmasını önermektedir. Bu yönüyle, bu maddeye, bizim de, Fazilet Partisi Grubu olarak da katıldığımızı ifade etmek isterim. Elbette, seçimlerden sonra Meclisin çalışmaya başlaması, vakit kaybetmemesi ve milletimizin ihtiyacı olan yasal düzenlemeleri yapması, tabiî olan hususlardandır, katılıyoruz; yalnız, burada İçtüzüğü bu sıkışık dönemde görüşmemizin ne önemi, ne gerekliliği olduğunu anlayabilmiş değiliz. Türkiye'nin gündeminden uzak, vatandaşımızın gündeminden uzak bir gündeme sahip olan Meclisimiz şu anda bunu, bütçe öncesi, ramazan ayının gece geç saatlerine kadar görüşerek neyi halledeceğini anlayabilmiş değiliz.

Değerli arkadaşlar, demokrasilerde elbette iktidarlar olduğu gibi muhalefetlerin olması daha önemlidir. Çünkü, iktidar bütün rejimlerde vardır; komünist Rusya'da vardı, nazi Almanyasında vardı, faşist İtalya'da vardı; her yerde vardır iktidar. Toplumlarda, idare şekli ne olursa olsun, iktidarları bulabiliriz. Yalnız, muhalefetin kendisini özgürce ifade edebildiği rejimlerin adı demokrasidir. Ne yazık ki, 21 inci Dönem Meclisimizin içerisinden çıkmış olan Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin Parlamentoyu yeteri kadar dikkate almadığını üzülerek ifade etmek istiyorum. 21 inci Dönem Meclisimiz, gerek görülen, makul ölçüler içerisinde her zaman uzlaşmaya açık olmuştur. Bizler bu Mecliste hep beraber anayasa değişiklikleri yaptık, uygun olan makul taleplere her zaman muhalefet olarak destekte bulunduk; yalnız, iktidar, ne yazık ki, her zaman, sayısal üstünlüğüne dayanarak, bizi, dayatmalarla karşı karşıya bırakmıştır.

Arkadaşlar, bunun sonu çıkmaz sokaktır. Bizleri, geceyarılarına, sabahlara kadar, geceli gün-düzlü Meclisi çalıştırarak yasalar çıkardınız; netice, ne yazık ki hüsran.

Anayasa Mahkemesince, 20'nin üzerinde, 25'e yakın, son bir yıl içinde, bu Meclisten dayatmayla çıkardığınız yasa iptal edilmiştir. Bu bir iktidar için yüzkarası durumdur; hukuk tanımazlığın, dayatmacılığının tersyüz edilmesidir.

Değerli arkadaşlar, insafa davet ediyorum sizi!.. Buradaki muhalefet, iktidardan çok daha fazla memleketini seven, milletine hizmet etme azminde olan kimselerdir. Bunun örneğini de çok defa gördünüz. Anayasa değişikliğinde uygun gördüğümüz tekliflerinize hep beraber oy verdik. Ne olur, bir defa, muhalefet ne diyor diye dinleseniz ne kaybedersiniz.

Arkadaşlar, millet bizi izliyor, Meclisi izliyor; sizin bu dayatmalarınız, milletin gündeminden kopuk gündemleriniz, ne yazık ki, sadece sizin değil, milletin, devlete ve Meclise olan güvenini sarsmaktadır.

Bakın arkadaşlar, yarın, emek platformu, ülkenin her tarafında yürüyor. Emek platformu, sadece muhalefet yandaşı işçi memur kuruluşlarının değil, Türkiye'de iktidar yandaşı işçi memur kuruluşlarının da içinde olduğu bütün emek kuruluşlarını temsil ediyor; bunun içerisinde Türk-İş de var, DİSK de var, Hak-İş de var, Memur-Sen de var, KESK de var, Kamu-Sen de var. Arkadaşlar, emekli dernekleri de yarın yürüyor. Gelin, bunların sesine kulak verelim, Meclis olarak bunlara kulağımızı tıkamayalım; milletin gündemine kulağımızı açalım.

Şu anda, bu milletin, emeklisine, işçisine, memuruna yüzde 10 zam öneriyorsunuz! İnsanlar feryat ediyor. Derdi olmasa, sıkıntısı olmasa, bu ramazan gününde insanlar niye sokaklarda yürüsün!

Sizleri insafa davet ediyorum ve bu vatandaşımızın büyük çoğunluğunu oluşturan kitlenin feryadına kulak açmaya davet ediyorum.

Değerli arkadaşlar, vatandaşın gündeminden uzaksınız dedim; ülkemiz bir af konusunu konuşuyor; birbuçuk sene önce çıkardığınız af kanunundan sonra, bu işi bu kadar sürüncemeye bırakmanız ve hâlâ bu kadar vurdumduymaz olmanızı, doğrusu, anlamak mümkün değil.

Açlık grevleri var, cezaevlerinde isyanlar var; mahkûm yakınları feryat içinde; siz, daha hâlâ, af olacak mı olmayacak mı, kimler olacak kimler olmayacak, onu medya önünde tartışıyorsunuz; henüz bir hükümet tasarısı Meclise getirmiş değilsiniz!

Geçenlerde, Sayın Adalet Bakanı "af konusunu ben mi gündeme getirdim; ben mi bunun sahibiyim" diyor. Bu kadar gülünç duruma düşmemeniz lazım arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, ülkemiz ciddî dışpolitika sorunlarıyla karşı karşıyadır. Sayın Dışişleri Bakanımız, Avrupa Parlamentosunda protesto ediliyor, hem de şu ana kadar hiçbir Dışişleri Bakanımızın maruz kalmadığı muameleye maruz kalıyor. Dış- işleri Bakanımıza bu muamelenin yapılmış olmasını kınıyoruz ve bu hususta üzüntülerimizi ifade ediyoruz. Elbette, Avrupa Parlamentosu, böyle çapulcuların istediği şekilde bağırabileceği, gösteri yapabileceği mekânlar olmamalı.

Yalnız, bu noktada, hükümetin ve Sayın Dışişleri Bakanının bir yolu düşerse, bu Meclise de uğrayıp çok önemli dışpolitika meseleleriyle ilgili bizi de bilgilendirmesini isteriz.

Ermeni meselesi Amerika'dan başladı, Fransa'da kabul edildi...

BAŞKAN - Sayın Batuk, biraz maddeye gelir misiniz efendim... Maddeyle ilgili olmak üzere...

MEHMET BATUK (Devamla) - Geliyorum Sayın Başkanım.

Elbette, Meclisimiz, kendi İçtüzüğüyle ilgili hususları görüşüyor; ama, bu görüşmelerimizde, milletin gündeminden de uzak olmamamız gerektiğini ifade ediyorum.

Sayın Dışişleri Bakanı, bu dışpolitika meselelerini gelip bu Mecliste anlatması, konuşması la-zım; meseleleri bu Meclisten saklayarak, gizleyerek, meydana gelen bu önemli dışpolitika gelişmelerini yürütmesi mümkün değildir.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Ne alakası var!.. Madde üzerinde konuşuyoruz... İçtüzükle ilgili konuşuyoruz...

MEHMET BATUK (Devamla) - Kıbrıs konusunda görüşmelerden çekiliyoruz, Meclise üç cümlelik bilgi bile verilmiyor.

Değerli arkadaşlar, bu Meclis, cumhuriyet kurulduğunda, hükümetine sahip olan Meclisti. O zaman hükümete "Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti" denilirdi.

Bugün, Bakanlar Kurulu sıraları tamamen boş. Çoğu zaman, hükümet üyesi olmadığı için tasa-rıları görüşemiyoruz. Bu kadar ilgisiz bir hükümetin, Meclise karşı sorumsuz bir hükümetin, herhalde, millet tarafından da görülecek hesabı olacaktır!

Değerli arkadaşlar, elbette Meclis her şeyin sahibi olması lazım. Bürokratlar hadlerini aşarak bakanların da üstünde açıklamalar yapma yetkisini kendisinde görmemeli. Bunun sebebi, hükümet kendisini Meclise karşı sorumlu görmeyince...

BAŞKAN - Sayın Batuk, maddeyle ilgili konuşur musunuz... Lütfen... Maddeyle ilgili konu-şursanız iyi olur efendim.

MEHMET BATUK (Devamla) - Toparlıyorum, konuya geliyorum.

Bürokratlarımız da Meclisin yetkilendirdiği, güvenoyuyla yetki verdiği hükümetin emrinde ol-malıdır. Elbette hükümet onlara hâkim olabilse, onlar da hadlerini aşarak bu açıklamaları yapamaz-lar. Bu hususta, sorumlu, hükümettir, Meclisi yeteri kadar dikkate almamak da, Meclisin sahip olduğu ağırlıkta dikkate alınmaması söz konusudur.

Hükümeti oluşturan partilerimize bir kez daha şunu hatırlatmak isterim: Sayısal çoğunlukla işler hallolunmaz. Muhalefetin sesini kesmeye yönelik girişimleriniz, sadece sizin için değil, memleket için bir felaket olacaktır.

Değerli arkadaşlar, bu maddeyle getirilen değişikliklere bizim de katıldığımızı ifade ettim. Elbette, Meclisin, seçimden sonra uygun şekilde, fazla zaman kaybetmeden çalışması doğru olur. Yalnız, İçtüzük değişikliğinin görüşülmesi için zamanlamanın uygun olmadığını düşünüyoruz. Memleketin çok daha önemli sorunlarının, bundan önce halledilmesinin mümkün olabileceğini düşünüyoruz. Muhalefetin sesini kesmeye yönelik çabalarınızın, size de bir faydasının olmayacağını düşünüyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. teklifin hayırlı olmasını diliyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Batuk.

Doğru Yol Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya... (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır Sayın Gözlükaya; buyurun.

DYP GRUBU ADINA MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, hepinizi şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Mevcut İçtüzüğümüzün 3 üncü maddesinin değiştirilmesiyle ilgili olarak, yeni teklifimizde, 1 inci madde olarak konuşacağım. Bu maddede, bildiğiniz üzere, çok büyük değişiklik yok. Biz, Doğru Yol Partisi olarak bu değişikliği kabul ediyoruz, Meclisin ilk günü, daha doğrusu, milletvekillerinin, Radyo ve Televizyon Kurumu tarafından vekilliklerinin ilan edilmesinden beş gün sonra, saat 15.00'te açılacak Meclisin saat 13.00'te, üç gün sonra açılması yönünde bir değişiklik yapılmış; bu değişikliği doğru bulduğumuzu ifade  ediyorum ve üzerinde fazla laf etmenin de yersiz olduğu kanaatindeyim; ancak, bu tüzükle ilgili bir şey söylemek istiyorum.

Bildiğiniz gibi, Meclis 1 Ekimde açıldı. Başkanlık seçimi 18.10'da, yani, onsekiz gün sonra tamamlandı; arkasından komisyonların seçimi sürdü ve neticede, birbuçuk ay sonra, yani, aşağı yukarı 11 inci ayın 10'larına doğru  bu Meclis çalışmaya başladı. Bu genel değişiklikte, bu hususta herhangi bir değişiklik yapılmamış, yani, mevcut İçtüzüğümüzün 10 ve 11 inci maddeleriyle ilgili öyle bir değişikliği görmedik. Bunun neden yapılmadığını bilemiyorum; hukukçu arkadaşlarımız, daha doğrusu bu İçtüzüğü yapan arkadaşlarımızın bu hususta kafa yormaları gerekir. Ayrıca, grup-ların da üyelerini hangi sürede verecekleri hakkında da bir açıklık yok. Bu, tabiî, uzuyor, Meclis çalışmalarını da aksatıyor. Bunu, hatırlatmak istedim.

Sayın Başkanımın müsaadesine sığınarak zamanımı güncel konularla doldurmak istiyorum. Bu hak bana verildi, tüzükle ilgili konuşacaklarımı aşağı yukarı konuştum, bu maddeyle ilgili, genel hükümlerle ilgili, genel durumumuzla ilgili bir iki kelam etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, maalesef, iyi günlerde değil, Türkiye'ye bir şeyler oluyor. Türkiye'de seçilenlerin, yani, bizlerin ve bizim içimizden çıkan hükümetin egemenliği yerine, maalesef, atananların, bürokratların egemenliğini yaşıyor Türkiye. Çok acıdır, hükümet adına, bazı güçler adına, bazı bürokratlar açıklama yapıyor; hükümetten ses çıkmıyor. Hükümetin bir kanadı doğru söylüyor diyor, ben izin verdim diyor; bir kanadı, haberim yok benim, böyle şey olmaz diyor. Bu yanlışı ifade ediyorum;bu, egemenlik anlayışımıza sığmaz.

Ayrıca, Türkiye ekonomisi, gerçekten, şu anda batmış durumda. Yani, dedikodu olarak söyle-miyorum; dedikodu ediliyor da onun için bu hale geldi ekonomi gibi bir anlayışı kabul etmek mümkün değil. Bir haftada 6 milyar dolarlık döviz Hazineden alınıp piyasaya sürülüyor. Faiz ile repo yüzde 200'leri bulmuş! Hükümet ne yapacağını şaşırmış. Zamlar devam ediyor ve hükümet toplantı üstüne toplantı yapıyor; ama, bir neticeye vardığı yok. Burada da hükümetin inisiyatifi yok. Burada, genel olarak çizilen programı IMF ve Türkiye'de de bu ekonomik kargaşaya sebep olan bürokratlar. Bürokratlar beyanatlar veriyorlar, bürokratlar kendilerine göre birtakım yöntemler çiziyorlar; ama, maalesef, bugün, Türk ekonomisi sıkıntı içindedir, işveren tedirgindir, işadamı tedirgindir. Zaten, memur, işçi, esnaf, köylü, emekli bitmiştir ve hükümet de, maalesef, vergi üstüne vergi koymaktadır.

Şimdi, bu ekonomiyi bazı gazeteler pompalıyorlar -bu durumu- diyorlar ki; çok güzel gidiyo-ruz. Şimdi, ben, size soruyorum; hakikaten çok mu güzel gidiyoruz?!

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Gideceğiz, gideceğiz...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Bu basının söylediği, Adile Naşit'in masalları gibi; ama, millet uyumuyor.

Sayın Köse "muhalefet bağırdı mı işler iyi gidiyordur" dedi. Biz niye bağıralım iyi gitse, millet sokakta bağırıyor. Türkiye'de, belli dönemlerde sokak hareketleniyor; bugün de sokak hareketlenmek üzere. İnşallah, o günlere, o sokak hareketlerinin sonucuna doğru gitmeyiz.

Ayrıca, Türkiye'de, enteresandır, hukuk katlediliyor. Yani, son günlerdeki olaylara bakıyorsunuz, gizli olması gereken tahkikatların aleniyete intikal ettiğini görüyorsunuz. Hukukçu arkadaşlarıma söylüyorum, şimdi, ilk tahkikat gizli mi, açık mı; karakola gidiyor, karakolda ne denildiyse, gazetelerde, televizyonlarda. Savcılıklarda öyle... Böyle hukuk olur mu? Burada hukuk katli vardır, yani yargıya müdahale vardır. Bazı insanlar kamuoyunda mahkûm ediliyor, ileride beraat etseler dahi, bugün maalesef, kamuoyunda mahkûm olmuşlardır ve bugünkü yargıya olan müdahale, maalesef, bu hale getirmiştir. Bunun hesabını bu hükümet veremez. Türkiye, polis devleti olma yolunda ilerlemektedir; ama, hukuk devleti olmak mecburiyetimizi herkesin kabul etmesi lazım. Ucuz kahramanlarla Türkiye yönetilmez, bazı kahramanlar yaratılıyor. Türkiye'de artık, kurallar ve kurumlar hâkimiyeti sağlanmalıdır. İnsanlar, kahramanlar gelip geçecektir...

BAŞKAN - Sayın Gözlükaya...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Evet...

BAŞKAN - Biraz maddeye gelelim efendim; İçtüzüğün ihlalini o kadar aşırı yapıyoruz ki, Başkanlığın en ufak bir tasarrufuna bağırılıyor; ama, siz, İçtüzüğe maalesef bir türlü gelemediniz.

Buyurun.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Sayın Başkan, İçtüzüğü bitirdim ben. İçtüzükle ilgili diyeceklerimi bitirdim de, sizin verdiğiniz zamanı doldurmaya çalışıyorum.

BAŞKAN - Efendim, bittiyse konuşmak zorunda mıyız yani.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün çok enteresan bir şey oldu; hükümet "uyum, muyum" diyor değil mi, bu hükümetin uyumlu olduğuna dair hiçbir emare yok. Bugün, Sayın Başbakan... Telekom özelleştirildi, dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir hukuk garibesi işlendi, meydana geldi. Nedir o; yüzde 34'ü satıldı, maalesef, yüzde 34'le yönetim verildi. Nerede var bu, hangi şirketler kanununda var ve Başbakan "ben, kararnameyi, Sayın Cumhurbaşkanına gönderdim" diyor, bakan da "yok, ben, bu kararnameyi imzalamadım" diyor. Ayrıca, Özelleştirme İdaresi Başkanı da "efendim, bu Ulaştırma Bakanı anlamaz" diyor ve ağır laflar ediyor. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye bu halde!

Sevgili arkadaşlarım, aziz milletvekilleri, Türkiye'de, vatandaş, bu yanlışlar yüzünden siyasetçiden soğudu. Demokrasiyi yaşatacaksak, doğru işler yapmak zorundayız, hukuku hâkim kılmak zorundayız. Yoksa, şahsen 3,5 defa yaşadığım o süreçler başlar; Allah göstermesin, yarı özgür olan demokrasimiz tamamen kaybolur. Bu demokrasiyi kurtaracaksak, hukuku hâkim kılacağız, bu Meclisin içinden seçilenler Türkiye'yi yönetecek, bu Meclis yönetecek. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz.

Buyurun Sayın Oğuz; maddeyle ilgili olmak üzere...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, bu Mecliste konuşulan her şey maddeyle ilgilidir.

BAŞKAN - Ne alakası var Sayın Yılmazyıldız; açın, İçtüzüğü okuyun...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - İçtüzüğü okuyoruz...

BAŞKAN - Ne alakası var!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Vatandaşın derdini dile getirmek suç mu?!

BAŞKAN - Yani, müsaade ediyorsak, müsamaha gösteriyorsak, İçtüzüğe uymuyorsak, suç mu yani?!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Doğrusunu yapıyorsunuz.

BAŞKAN - Ne alakası var... Doğrusunu yapıyorsun...

Efendim, maddeyle ilgili olarak; buyurun Sayın Oğuz.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; 527 sıra sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesi üzerinde maruzatta bulunmak üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, Sayın Başkanı, Meclisimizin siz değerli, kıymetli milletvekillerini hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 1 inci madde üzerinde konuşan arkadaşlarımız, bu maddenin mahiyeti hakkında, Divan üyesi kardeşimizin okumasından sonra, onlar da, tekrar tekrar maddeyi tekrarladılar; artık, ezberlemiş hale geldik!

Bu maddede, Meclisin toplanmasının tarihi belirtildikten sonra, toplanma tarihi üzerinden beş gün geçtikten sonra mı, üç gün geçtikten sonra mı, saat 15.00'de mi, 13.00'de mi toplanacak hususu hükme bağlanmış. Ne olacak; memleketimizin bu kadar dertleri varken, Sayın Başkanım istediği kadar feryat etsin "maddeye gel, maddeye gel" diye. Ben de, 15.00'de mi toplanacağız, 13.00'de mi toplanacağız, beş gün sonra mı toplanacağız, üç gün sonra mı toplanacağız; bunu size, boyuna bozuk plak gibi tekrar etsem ne olur!.. Ama diyeceksiniz, bak, önemli şeyler çıkarıyoruz, önemli kanunlar çıkarıyoruz, geçen dönem yüzlerce kanun çıkardık... Peki, çıkardınız, ettiniz de, şu çıkardığınız kanunlar hangi derdin devası oldu! (FP, DYP sıralarından alkışlar) Memurları içeri mi soktu, işçiye bir şey mi verdi, işsizlerin işsizliğine çare mi oldu, doktorları ikna mı ettiniz, affı çıkarıp, hapishanede kader kurbanı olarak yatan insanların derdine deva mı oldunuz; ne yaptınız Allah aşkına?!. Yüzlerce kanun çıkardınız, kime ne faydası oldu!..

İSMAİL AYDINLI (İstanbul)- Siz ne yaptınız?!.

ALİ OĞUZ (Devamla)- Ne gâvura faydası oldu  ne Müslümana faydası oldu derler Anadolu'da; neye faydası oldu yani?!. Çıkardınız, döktünüz, çıkardınız, döktünüz, çıkardınız, döktünüz; ne oldu yani!.. Cami büyük, imam bildiğini okuyor! Olmaz böyle şey... Siz deyin ki, bak, şunu çıkardık, şuna tedbir olsun diye çıkardık; bunu çıkardık, bu da, bunun tedbiridir deyin. Biz de diyelim ki, hay Allah razı olsun, böyle hükümet hiç görmedik yani...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir)- Ekonomiyi iyi batırdılar!..

ALİ OĞUZ (Devamla)- Ha, kendiniz ve kendi ekonomistleriniz söylüyor "ekonomiyi batırdılar" diye. Arkadaşlar da burada gelip söyleyince bunları, Sayın Başkanım "maddeye gel, maddeye" diyor. Doğru, haklı, o da haklı. Yani, diyor ki, kısa kes Aydın havası olsun, şu işi bir an evvel bitirelim; tabiî, o da haklı. Zaten çıkardığınız kanun, sadece muhalefeti by-pass etmek için değil, Meclisi by-pass etmek istiyorsunuz. Komisyonlarda görüşülüyor işte, daha ne istiyorsunuz kardeşim?!. Komisyonda görüştük, bütün meselelerde ariz amik konuştunuz ya, daha ne istiyorsunuz?!.. Komisyonda konuştuktan sonra buraya gelelim, burada usulen bir şeyler söyleyelim ve bu işleri de bitirelim, mesele halledilsin diyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, olmaz öyle şey.

Komisyonda çoğunluğunuz var, istediğiniz komisyona götürüyorsunuz. Arkadaşlarımız, burada -nerede ise feryat ettiler- dediler ki "yahu yapmayın, komisyon ayrı, Meclis ayrı..." Komisyona, hele hele istediğiniz komisyona götürme yetkiniz var. Niye Anayasa Komisyonuna götürmeyip de Plan ve Bütçe Komisyonuna götürüyorsunuz; çünkü, Anayasa Komisyonunda muhalefetin de bir ağırlığı var. Plan ve Bütçe Komisyonunda ise, o kadar büyük farkınız var ki, sizi aşmak mümkün değil. Onun için oraya götürüp, bu işi oldu bittiye getiriyorsunuz; ama, bu yaptıklarınız, size bir fayda temin etmez. Köylere gidemiyorsunuz, yollara çıkamıyorsunuz. (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Gidiyoruz, gidiyoruz...

ALİ GEBEŞ (Konya) - Gidiyoruz, gidiyoruz...

ALİ OĞUZ (Devamla) - Gidemiyorsunuz...

Bakın, geçenlerde İşçi Emeklileri Derneğinde perişan ettiler sizi, sesinizi çıkaramadınız... Çıkaramadınız işte!.. Hiçbir yere gidemiyorsunuz. Milletin yüzüne bakacak halinizi yok. (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Evet, o hale geldiniz. Yazıktır size, yazık!.. (FP ve DYP sıralarından alkışlar, DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Kendinizi bu hale getirmeyin. Yarın, kimsenin yüzüne bakamaz hale gelirsiniz. Bu seçimlerden sonra buraya da gelemeyeceksiniz. (FP ve DYP sıralarından alkışlar, DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

İSMAİL AYDINLI (istanbul) - Kasanız Mercümek değil mi?!..

ALİ OĞUZ (Devamla) - Mercümek gibi başına taş düşsün!(Gülüşmeler) Mercümekle ne alakamız var bizim?!.. Mercümek 150 kilo ha!.. Öyle küçücük mercimek filan zannetme.

Evet, kardeşlerim, eğer siz, kendi havanızla değil de, bu millete, bu vatana hizmet etmek için çalışırsanız, pişman olmazsınız.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına, Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş?..

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, konuşmayacağım.

BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz.

Sayın Mahmut Göksu?..

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Konuşmuyorum.

BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz.

Sayın Musa Uzunkaya?..Yok.

Sayın Yakup Budak, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Budak.

Bakalım, maddeyle ilgili ne söyleyeceksiniz, görelim.

YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanımız, gerçekten, bugün maddeler üzerinde güzel güzel duruyor da, kendileri bu hafta Meclisi yönetiyorlar; maalesef, iki gündür bu Meclisten feryatlar yükseliyor "Başkanım doğru yönet" diye. Kendileri de bugün doğru yönetmeye başladılar, inşallah hayırlara vesile olur. Sayın Başkanım, dünkü gürültüler, patırtılar sizin eseriniz değil miydi; buraya gelen her konuşmacıya, böyle, taciz edercesine "maddeye gelin" diyorsunuz.

527 sıra sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Ülkemizde, seçimler belirli aralıklarla yapılıyor, özellikle son zamanlarda erken genel seçimler yapılıyor ve bu seçimlerin neticesinde de, mevcut İçtüzüğümüze göre "...beşinci günü saat 15.00'te Meclis davet edilmeksizin toplanır" deniliyor. Arkadaşlarımızın bildiği üzere, Anayasamızın 95 inci maddesine göre ne deniliyor; "Meclis, çalışmalarını, kendi yaptığı İçtüzük hükümlerine göre yürütür." Bu İçtüzük değişikliği de buna matuf bir harekettir. Biraz önce arkadaşlarımızın da ifade ettikleri gibi, maalesef, Meclisi de by-pass etmek için, Meclisin önünü açmak değil, muhalefet partilerinin önünü kesmek için bu maddeler getirilmiştir.

Şimdi, burada, sözde, beş günü üç güne indiriyoruz. Ben, muhalefet partisi, iktidar partisi, hangi partiden olursa olsun arkadaşlarımıza söylüyorum; seçim yapılmıştır, aradan iki üç gün geçmiştir, çoğu zaman da arkadaşlarımızın ziyaretçileri vardır, tebrikler vardır, Türkiye'nin uzak noktaları vardır ve arkadaşlarımız seçim bölgelerinde dolaşacaklardır, köyünü dolaşacaktır, kentini dolaşacaktır, evine gelen ziyaretçiler olacaktır. Arkadaşlarımız, sanki Türkiye gerçeğini bilmiyorlarmış gibi, burada "işte, üçüncü gün toplanalım" diyorlar. Bunlar, Türkiye'nin gerçekleriyle bağdaşmamaktadır. Onun için, biz, biraz sonra değişiklik önergelerimizi vereceğiz. Bunun makul bir süreyle sınırlandırılması gerektiği kanaatimizi ifade edeceğiz. O noktada da arkadaşlarımızın desteğini bekleyeceğiz.

Arkadaşlar, şimdi, seçimler yapılıyor ve bu seçimler yapıldıktan sonra da Meclis toplanıyor. Gerçekten, bu zamana kadar, Meclisimizin toplanmasında sıkıntılar çıkmamıştır; çünkü, beşinci günü olmuştur. Bazı zamanlar arkadaşlarımız yetişememişlerdir, hatta, sonraki celselerde yemin eden arkadaşlarımız da olmuştur.

Onun için, gerçekçi olmak lazım, Türkiye'nin realitesine dikkat etmek lazım. Vatandaşımızın ve Türkiye'deki sosyal yapımızın dengelerini gözetmek suretiyle de, bu rakamı, uygun bir zamana çekmek, en azından eski haliyle bırakmak gerekirdi. Gerçekleri, bu değişiklik yansıtmadığı için, aksaklık daha 1'inci maddede kendisini ortaya koymaktadır.

"Bu birleşimde, milletvekilleri öncelikle andiçerler" deniyor. Elbette ki, Meclis toplandığı zaman, milletvekilliği sıfatını kazanabilmek için andiçmeleri de gerekmektedir; ama, burada, geçmiş İçtüzükte de "andiçerler" diyordu. Milletin seçmiş olduğu, milletin iradesiyle seçilmiş milletvekillerine, andiçirmemek gibi bir gayretin içerisinde olan parti grupları, bu Meclisin üyeleri oldu.

Dolayısıyla, eğer milletvekillerine andiçirmeyeceksek, buraya, "andiçerler" maddesini koymanın ne âlemi var diye sormak istiyorum. Bazı arkadaşlarımızın, bu konular gündeme geldiği zaman tansiyonları yükseliyor; ama, tansiyonlarının yükselmesine gerek yok. 18 Nisan 1999 seçimlerinde, milletin özgür iradesiyle milletvekili seçilen bir milletvekiline, Sayın Merve Kavakçı'ya, burada, arkadaşlarımız andiçirmediler; İçtüzüğü çiğneyerek, Anayasayı çiğneyerek, yasaları çiğneyerek andiçirmediler.

Niye bunları söylüyorum; "başörtüsü yasağı vardır, onun için Meclise gelinmez" diyorlardı. Peki, şimdi, başörtüsü yasağı Anayasada, kanunlarda vardı da, İçtüzükle getirme gayretinin içerisine niye girdiniz?.. Eğer, Anayasamızda ve yasalarımızda böyle bir yasak vardıysa, İçtüzükte böyle bir değişiklik yapma gereğini niye duydunuz?.. Çünkü, bütün yaptığınız işler kanunsuzdur, Anayasaya aykırıdır, bir milletvekilinin andiçmesini engelleme gibi bir suçu da, suçu işleyen arkadaşlarımız işlemişlerdir. Millet önünde de, tarih önünde de suçludurlar; bu suçun hesabını da hiçbir zaman veremeyeceklerdir. (FP sıralarından alkışlar) Benim aklım havsalam almıyor, demokrasiyle yönetilen ülkemizde, özgür ve serbest seçimlerin olduğu bir ülkede, eğer bir milletvekilinin yemin etmesine diğer milletvekilleri mâni oluyorlarsa, onların millet iradesine saygısından söz etmek mümkün müdür, demokrasiye inançlarından bahsetmek mümkün müdür, o insanların demokrat olduklarını söyleyebilmek mümkün müdür?! (DSP sıralarından "siz demokrasinin neresindesiniz" sesleri ve gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAKUP BUDAK (Devamla) - Sayın Başkan, mikrofonu açar mısınız, andiçme konusu üzerinde konuşuyorum; burada, "milletvekilleri andiçer" deniliyor!

BAŞKAN - Sayın Yakup Budak!.. Sayın Budak, bana bakar mısınız! Bana bakar mısınız Sayın Budak!

Başkanlığa bakarken, öyle gayri ahlakî bakışlardan vazgeçin! Önce, Başkanlık müessesesine saygıyı öğrenin! (DSP sıralarından alkışlar, FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar ve gürültüler)

Ne oluyor! Size ne oluyor?! Size ne oluyor, size?! (FP sıralarından gürültüler)

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Ne biçim konuşuyorsunuz! Ayıp!

BAŞKAN - Yok ya!

Buyurun Sayın Budak, teşekkür ederim.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, bakışlardan niye rahatsız oluyorsunuz? Ne demek gayri ahlakî bakış?! Öyle şey olur mu?! O makam, yüce makamdır.

BAŞKAN - Yüce makama bakış da belli olmalıdır! (FP sıralarından gürültüler)

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - O makamda oturan insanlar nasıl konuşacağını bilirler; bilmezse, bu Yüce Meclis ona öğretir!

BAŞKAN - Siz oturun bakayım!.. Siz, yerinize oturun! (FP sıralarından gürültüler)

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Ne demek gayri ahlakî bakış! Bir milletvekiline nasıl gayri ahlakî bakıyorsun diyorsunuz!

BAŞKAN - Siz yerinize oturun, siz yerinize oturun önce. Size söz vermedim Sayın Malkoç!

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın Hatiboğlu, lütfen grubunuza hâkim olun.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Ne biçim konuşuyorsunuz Sayın Başkan?!

BAŞKAN - Siz yerinize oturun Sayın Malkoç!

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Ben yerime otururum.

BAŞKAN - Siz yerinize oturun diyorum size!

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Ben yerime otururum; ama, Başkan olarak böyle konuşamazsınız! Buna hakkınız yok!

BAŞKAN - Siz yerinize oturun! İdare amiri misiniz?!

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Lütfen sözünüzü düzeltin! Gayri ahlakî bakış olmaz!

BAŞKAN - Yok ya! Sana mı kalmış o sözü düzeltme?!

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - O makamda "yok ya" diyerek konuşulmaz!

BAŞKAN - Sen yerine otur önce! Yerine otur diyorum sana! . (FP sıralarından gürültüler)

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - O makam, yüce makamdır!

BAŞKAN - Yerinize oturun diyorum size! Yerinize oturun diyorum size! (FP sıralarından gürültüler)

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Ben yerime otururum; ama, Başkan olarak "Yok ya!" diye konuşamazsınız!

BAŞKAN - Yerinize oturun diyorum size!

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Önce sözünü düzelt, ondan sonra...

MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Milletvekili azarlamak ne oluyor, var mı böyle bir şey!

BAŞKAN - Yerinize oturun diyorum size! Konuşmayın! (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar ve gürültüler)

MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Önce sözünüzü geri alın!

BAŞKAN - Siz yerinize oturun! Yerinize oturun!

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, ben yerime oturdum; siz de sözünüzü geri alın!

MUSTAFA GEÇER (Hatay) - O sözün aynısı size iade ediliyor!

BAŞKAN - Siz yerinize oturun!

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkanım, ben yerime oturdum...

BAŞKAN - Sayın Budak, buyurun.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sözünü geri al!..

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, bak, ben yerime oturdum, dediğinizi tuttum, siz de sözünüzü geri alın.

BAŞKAN - Benim sözümü geri alacak hiçbir şeyim yok. (FP sıralarından gürültüler)

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Gayri ahlakî bakış olmaz... Bu Mecliste...

BAŞKAN - Meclis Başkanlığı kürsüsüne bakarken, biraz, ifadeli bakmamasını söyledim.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Biz oturduk yerimize, lütfen, siz de sözünüzü geri alın.

BAŞKAN - Sayın Budak, buyurun efendim.

YAKUP BUDAK (Devamla) - Sayın Başkan, adaletli davranın, herkese verdiğiniz süreyi bana da verin...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Ne demek efendim gayri ahlakî bakış?!

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Saygısızlıktır, sözünüzü geri alın!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Budak...

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, beceremiyorsanız inin o kürsüden. Beceren insanlar var DSP'de...

BAŞKAN - Kimin becerip becermediğini biz biliyoruz.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Bak, şuradaki arkadaşlardan becerecek arkadaşlar var. O kürsüden "yok ya" denmez...

BAŞKAN - Sayın Budak, buyurun.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Orası Kasımpaşa kahvesi değil, Yüce Meclisin kürsüsü!..

BAŞKAN - Sayın Malkoç...

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Buyurun Başkanım.

BAŞKAN - Siz, bir kere, Genel Kurulda ne adına konuştuğunuzu, niye konuştuğunuzu bilmi-yor...

YAKUP BUDAK (Devamla) - Sayın Başkan, bu gayri ahlaki ifadenizi çok ahlaklı bulmuyorum; zatıâlinize, aynen iade ediyorum!(FP sıralarından "bravo" sesleri, alkışlar)

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Bir milletvekili olarak, milletimin adına konuşuyorum ve her milletvekilinden...

BAŞKAN - Size söz vermedim, konuşamazsınız!.. Söz vermedim size, konuşma hakkınız yok!..

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Söz verdiğiniz zaman konuşacağım...

BAŞKAN - Madde üzerinde 7 önerge vardır...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sorular ne oldu?!

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Doğan.

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, yüce bir kurumu yönetiyorsunuz, millî iradenin tecelligâhını yönetiyorsunuz, Türkiye Cumhuriyetinin en büyük kurumunu yönetiyorsunuz. Ben edebiyatçıyım, Türkçenin terminolojisini iyi bilirim. Bir insanın bakışının ahlakî mi, gayri ahlakî mi olduğunun çözümlenmesini içeren bir metne rastlamadım.

BAŞKAN -  Sayın Doğan, siz baktınız mı hatibin bakışına?!.

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Siz, neye dayanarak bir milletvekilini gayri ahlakî bakmakla suçluyorsunuz?! Ahlakî bakmak nedir, gayri ahlakî bakmak nedir; lütfen, şu Meclise açıklayınız.

BAŞKAN - Efendim, düzgün ifadelerle bakmasını söyledim. O düzgün ifadelerle bakışı, yani " söz ver"  filan şeklinde bir ifadesi vardı.

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Arkadaşımızın bakışı çok düzgündü; ama, sizin sözleriniz çok düzgün değildi Başkan.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Size öyle gelebilir.

Maddeyle ilgili 7 önerge vardır... (FP sıralarından "sorular var" sesleri)

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sorular var Sayın Başkan.

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Şaşırma!... Şaşırma, sorular var.

BAŞKAN - Arkadaşlar soru sorma hakkınız var, o hakkınızı kimse elinizden alamaz... (FP sıralarından gürültüler)

Sayın Yanmaz, buyurun.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Meclis Başkanvekilime sormak istiyorum. 1 inci maddede "Yüksek Seçim Kurulunun ilanından sonra, üçüncü gün Genel Kurul toplantıya çağrılır" deniyor. Oysa, bizim örf ve âdetimizde tebrikleri kabul etmek gibi bir usul vardır. Milletvekili, iki ay süren seçim süresi sonrasında, seçimden hemen sonra Ankara'ya, Genel Kurul toplantısına geldiğinde, seçmenler, milletvekili kendisine teşekkür etmediği için milletvekiline kırgın olmazlar mı diye Sayın Başkanvekilime sormak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Çelik, buyurun.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Başkanvekilinden aşağıdaki iki sorumu cevaplandırmasını arz ediyorum.

Genel seçimlerden sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk çalışmaya başlama saati 15.00'ten 13.00'e alınıyor bu maddede; oysa, yeni düzenlemeyle Meclis çalışma saatleri saat 14.00'e alınıyor. İlk toplantının saat 14.00'de olmasının ne mahzuru vardır?

İkinci sorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi, genel seçimlerden sonra, teamül gereği İstiklal Marşıyla açılmakta. Tüzükte İstiklal Marşıyla başlanır ibaresinin olmaması bir eksiklik değil midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Erbaş, buyurun.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Meclis Başkanımdan bu sorumun cevaplandırılmasını arz ediyorum. Efendim, değişiklik metninde "üçüncü gün saat 13.00" denektedir. Bir milletvekili seçildikten sonra, üç gün içerisinde Meclise intikal etmesi, Türkiye'nin örfüne, âdetine aykırıdır, bunu herkes de biliyor. Çünkü, seçildiği gün, üç gün içerisinde, daha mazbatasını bile almadan buraya koşması, hakikaten aykırıdır. Bunu hangi vicdana sığdırıyor, üç gün içerisinde buraya yetişmeyi?

BAŞKAN - Sayın Güler, buyurun.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Meclis Başkanından şunu öğrenmek istiyorum:

Bu maddeyle, "bu birleşimde milletvekilleri öncelikle andiçerler" denilmektedir. Burada, değiştirilmeden önce acaba ne gibi bir madde vardı, "öncelikle" denilmesinin amacı neydi, onu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Kukaracı, buyurun.

FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Başkanlık temsilcisinden aşağıdaki sorularımın cevaplandırılmasını arz ediyorum.

Bir: Çerçeve 1 inci maddede "milletvekilleri ilk birleşimde andiçerler" deniliyor. Dönem başında başörtülü bir milletvekiline andiçme imkânı tanınmamıştır. Anadolu'dan aday olarak milletve-kili seçilmek isteyen başörtülü bayanların aday olma ve seçilme hakkı elinden alınmış olmaz mı?! (DSP sıralarından "ne ilgisi var?" sesleri) Bu durum, Anayasanın eşitlik prensibine aykırı değil midir? (DSP sıralarından "değildir" sesleri)

İkinci sorum; bir maddede Türkiye Büyük Millet Meclisi kadın-erkek eşitliği izleme kurulu kuruluyor. İlk sorudaki durum, kadın erkek eşitliğiyle aykırı değil midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Kukaracı'nın sorusundan başlayayım müsaadenizle. Sorduğunuz sual bu maddeyle ilgili olmadığı için, madde geldiğinde size cevap vereceğim efendim.

"Beşinci gün değil de, üçüncü gün ibaresi var... Yüksek Seçim Kurulunun ilanından sonra üçüncü gün... Tebrik gibi âdetler vardır..." diye soruldu. Teşekkür faslı daha ileride de olabilir efendim. Bu çağda ulaşımın çok daha modern vasıtalarla olduğu malumunuzdur. Seçilen sayın üyelerin Ankara'ya daha çabuk gelmeleri de mümkündür.

Andiçme töreninde de 550 sayın milletvekili hazır olacağı için, ant içecek milletvekilleri geç vakte kadar kalmasınlar diye saat 14.00 değil de, 13.00'e alınmıştır efendim; gerekçesi o.

Sayın Güler'in sorusuna cevabımız ise: Mevcut Tüzükte "tören" ibaresi vardı. Bu, andiçme tö-reni olmayıp, göreve başlamanın bir gereğidir.

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Başkan.

Madde üzerinde 7 önerge vardır; önergeleri geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu : Değişiklik teklifi.

527 sıra sayılı teklifin 8 inci maddesine eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.

Teklif: "Yedinci gün saat 15.00"

 

Nevzat Yalçıntaş

Şeref Malkoç

 

İstanbul

Trabzon

 

Mustafa Niyazi Yanmaz

Mustafa Geçer

 

Şanlıurfa

Hatay

İsmail Özgün

Balıkesir

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu: Değişiklik teklifi.

527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesine eklenen cümlelerin aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.

Teklif: "Altıncı gün saat 10.00"

 

Mustafa Geçer

Maliki Ejder Arvas

 

Hatay

Van

 

Şeref Malkoç

İsmail Özgün

 

Trabzon

Balıkesir

 

 Nevzat Yalçıntaş

Niyazi Yanmaz

 

İstanbul

Şanlıurfa

Zeki Çelik

Ankara

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu: Değişiklik teklifi.

527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesiyle değiştirilen İçtüzüğün 3 üncü maddesinde geçen "üçüncü gün saat: 13.00" ifadesinin "üçüncü gün saat:14.00" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Eyüp Fatsa

Mahmut Göksu

 

Ordu

Adıyaman

 

Yakup Budak

Mustafa Geçer

 

Adana

Hatay

 

 Ahmet Sünnetçioğlu

Mustafa Niyazi Yanmaz

 

Bursa

Şanlıurfa

 

Şükrü Ünal

Ali Oğuz

 

Osmaniye

İstanbul

 

Şeref Malkoç

Maliki Ejder Arvas

 

Trabzon

Van

BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu : Değişiklik teklifi.

527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesinde geçen "üçüncü gün saat:13.00" ifadesinin "üçüncü gün saat:10.00" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mahfuz Güler

Sabahattin Yıldız

 

 

Bingöl

Muş

 

 

Latif Öztek

Şükrü Ünal

 

 

Elazığ

Osmaniye

 

 

Osman Aslan

Maliki Ejder Arvas

 

 

Diyarbakır

Van

 

 

Mustafa Niyazi Yanmaz

Yakup Budak

 

 

Şanlıurfa

Adana

 

 

Osman Yumakoğulları

Mustafa Geçer

 

 

İstanbul

Hatay

 

 

Yahya Akman

Mehmet Batuk

 

 

Şanlıurfa

Kocaeli

 

Ali Oğuz

İstanbul

BAŞKAN - Beşinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu : Değişiklik teklifi.

527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesiyle değiştirilen İçtüzüğün 3 üncü maddesinin son fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Teklif: "Andiçme işlemi bittiğinde birleşim kapanır."

 

Eyüp Fatsa

Mahmut Göksu

 

Ordu

Adıyaman

 

Yakup Budak

Mustafa Geçer

 

Adana

Hatay

 

Ahmet Sünnetçioğlu

Mustafa Niyazi Yanmaz

 

Bursa

Şanlıurfa

 

Şükrü Ünal

Şeref Malkoç

 

Osmaniye

Trabzon

 

Ali Oğuz

Maliki Ejder Arvas

 

İstanbul

Van

BAŞKAN - Altıncı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu : Değişiklik teklifi

527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesiyle değiştirilen İçtüzüğün 3 üncü maddesinin son fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Teklif: "Milletvekilleri, seçim çevresi, soyadı ve adlarının alfabetik sırasına göre andiçerler."

 

Eyüp Fatsa

Mahmut Göksu

 

Ordu

Adıyaman

 

Yakup Budak

Mustafa Geçer

 

Adana

Hatay

 

Ahmet Sünnetçioğlu

Mustafa Niyazi Yanmaz

 

Bursa

Şanlıurfa

 

Şükrü Ünal

Ali Oğuz

 

Osmaniye

İstanbul

 

Şeref Malkoç

Maliki Ejder Arvas

 

Trabzon

Van

BAŞKAN - Yedinci ve son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu : Değişiklik teklifi.

527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesiyle değiştirilen İçtüzüğün 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Teklif: "Bu birleşimde, İstiklal Marşının ardından, önce milletvekillerinin andiçme töreni yapılır."

 

Eyüp Fatsa

Mahmut Göksu

 

Ordu

Adıyaman

 

Yakup Budak

Mustafa Geçer

 

Adana

Hatay

 

Ahmet Sünnetçioğlu

Mustafa Niyazi Yanmaz

 

Bursa

Şanlıurfa

 

Şükrü Ünal

Şeref Malkoç

 

Osmaniye

Trabzon

 

Ali Oğuz

Maliki Ejder Arvas

 

İstanbul

Van

BAŞKAN - Şimdi, en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu : Değişiklik teklifi

527 sıra sayılı teklifin 8 inci maddesine eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.

Teklif : "Yedinci gün saat 15.00."

                             Nevzat Yalçıntaş

                                        (İstanbul)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Başkan?..

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Önerge sahipleri, gerekçeyi mi okuyalım?

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Hayır, konuşacak efendim.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Söz istiyorum...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Malkoç.

Süreniz 5 dakikadır.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 527 sıra sayılı İçtüzük değişikliğiyle alakalı olarak, 1 inci madde üzerinde verdiğimiz önerge hakkında, önergeyi açıklamak için söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çerçeve 1 inci maddenin mevcut metninde, yani, mevcut İçtüzüğün 3 üncü maddesinde "milletvekili genel seçimi kesin sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunca Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu kanallarında ilanını takiben beşinci gün saat 15.00'te Türkiye Büyük Millet Meclisi çağrısız olarak toplanır" denilmektedir.

Değerli arkadaşlar, Anayasa Komisyonundan geçen teklifte ise "beşinci gün", "üçüncü gün" olarak değiştirilmiş "saat 15.00", "saat 13.00" olarak değiştirilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, benden önce konuşan birkısım arkadaşlar da ifade ettiler; memleketin bu kadar derdi, sıkıntısı var; milyonlarca memur yüzde 10'a mahkûm edilmiş, feryatları gökyüzüne yükselmektedir.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Ne alakası var?!

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Ne alakası olduğunu söyleyeceğim şimdi, acele etmeyin.

Biraz önce buradan konuşan Sayın Grup Başkanvekili, İçtüzüğün bütün memleket meseleleriyle alakalı olduğunu söylediler; galiba, dikkatli dinlemediniz.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Dinledik, dinledik...

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Bu memurlar, feryatları yeterince duyulmayınca, yurdun dört bir tarafında bir günlük işi bırakma eylemiyle, yarın, Kızılay'da toplanacaklar. Öbür taraftan, köylü, aç, sefil ve hacizle karşı karşıya. Esnaf, kan ağlıyor; esnaf, siftah yapamadığı gibi, daha önceden vermiş olduğu çek ve senetleri geri dönmekte, birkısım esnafsa, çekini, senedini ödemediğinden dolayı hapis durumuyla karşı karşıya kalmaktadır. Milyonlarca işsiz insan, bir lokma ekmeğe muhtaç, dertlerini anlatacak makamlar arıyorlar.

İşte, böyle durumda olan bir vatandaş, gecenin bu saatinde "şu benim seçtiğim milletvekilleri acaba ne yapıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisinde neyle uğraşıyorlar" diye televizyonunun düğmesine bastığında, gördüğü manzara şudur: İktidar partilerine mensup milletvekili arkadaşların verdiği teklifle beraber, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimden sonra üçüncü gün mü toplansın, beşinci gün mü toplansın; saat 15.00'te mi toplansın, 13.00'te mi toplansın; bu tartışmayı görecekler. Öyle zannediyorum ki, herhalde, bundan memnun olacak değillerdir; çünkü, seçimden sonra üçüncü gün toplanmak, beşinci gün toplanmak, saat 13.00'te veya 15.00'te toplanmak, bu memleketin hiçbir vatandaşının derdine çare değildir. Sırf, iş yapmış olmak için bu değişiklik geti-rilmiştir.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Niye önerge verdin o zaman?

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Önerge verdim, yanlışınızı düzeltmek için. Bu kadar da vazife yapmamıza tahammül edin.

Değerli arkadaşlarım, aslında, bizim geleneklerimizde, seçilen insanların teşekkür ziyareti, genellikle, Meclise gelip yemin etmeden önce olmaktadır. O açıdan, yıllardan beri, bu, beşinci gün olarak düzenlenmiştir. Bunun üçüncü gün olmasının, dördüncü gün olmasının hiç kimseye faydası yoktur. Gerçi, zararı da yoktur; ama, metnin böyle kalması, en azından, Türkiye Büyük Millet Meclisinin geleneği açısından önemlidir.

Saat 13.00 mü olsun, 15.00 mi olsun...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sen, 10.00 diye teklif etmişsin.

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ben, teklifimde, saat 15.00 olarak kalsın diyorum; çünkü, yaptığım araştırmaya göre kanaatimce yanılmıyorum Türkiye Büyük Millet Meclisinin saat 15.00'te açılması, gerek seçimlerden sonra gerekse normal zamanlarda 15.00'te açılması, 1920'den beri, bu Meclisin oluşturduğu bir gelenektir. Bu, 1920'de de değiştirilmemiştir, 1930'da da değiştirilmemiştir, 1950'de de değiştirilmemiştir. O açıdan, bunun, gelenek olması açısından, kalmasında fayda görüyorum. Teklifimizde de, milletvekili arkadaşlarımıza, seçilen milletvekili arkadaşlarımıza, biraz daha teşekkür imkânı tanımak için...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız...

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Umarım, bu bakışımdan rahatsız olmamışsınızdır; Yakup Budak'ın bakışına benzemedi herhalde.

Değerli arkadaşlarım, bunun 7 gün olmasında fayda vardır. Bu önergemize sizden destek bekliyorum ve 1920'den beri bu Meclis gerek seçimlerden sonra gerekse normal zamanlarda 15.00'te toplanmaktadır. Bu, Türkiye Cumhuriyetinde Parlamentonun oluşturduğu bir gelenektir. Bu geleneğe sahip çıkalım, oluşmuş olan geleneği bozmayalım diyor, teklifimize destek bekliyor, he-pinizi saygıyla selamlıyorum.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Altıncı gün saat 10.00'da demişsin burada.

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Ben kendi önergemle ilgili konuşuyorum. Eğer bunu kabul etmezseniz onu teklif ettim; bunu kabul ederseniz, mesele kalmaz. Biz, iktidar gibi kavgadan yana değiliz, uzlaşmacıyız. (FP sıralarından alkışlar)

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Maksat, laf olsun torba dolsun. Sakın sen çıkma yalnız; bak, Altıncı gün saat 10.00 diyor...

BAŞKAN - Komisyonun ve Başkanlığın katılmadığı önergenin gerekçesini Sayın Malkoç'tan dinlediniz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu : Değişiklik teklifi.

527 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesine eklenen cümlelerin aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederim. 29.11.2000

Teklif : Altıncı gün saat 10.00

                                Mustafa Geçer

                                           (Hatay)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Başkanlık?..

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Efendim, katılmıyoruz. Bu, gelenek ve göreneğimizde yok.

BAŞKAN - Sayın Geçer, önergenizin üzerinde konuşmak üzere, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında konuşmak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, Türkiye'nin gündeminde çok acil konuları varken, şu anda Meclis gündemine İçtüzük değişikliğinin getirilmesinin altında yatan gerçeklerin ne olduğunu, toplum ve kamuoyu bilmektedir. Türkiye'de birtakım yasal düzenlemeler yapılırken... Mesela, bunların bariz bir örneği, 1974 mahallî idare seçimlerinden sonra 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda bir değişiklik yapılıp, belediye başkanlarının şahsî varlıklarına dahi amme borçlarından dolayı gidilmesini öngören bu maddenin değişikliğiyle birlikte, apartman yöneticilerinin, kooperatif yöneticilerinin, dernek yöneticilerinin de amme alacaklarından dolayı, tüzelkişiliğin borçlarından dolayı şahsî varlıklarına gidilebilmesine, haciz yoluyla o amme alacağının onların şahsî mallarından veya varlıklarından tahsil edilmesine ilişkin yasal düzenleme yapılmıştı. Daha sonra, biliyoruz ki, burada, imamhatiplerin orta kısmının kapanmasıyla ilgili... Sekiz yıllık kesintisiz eğitimin getirilmesiyle birlikte, aslında, amaç, imamhatiplerin orta kısmını kapatmak olduğu halde, diğer taraftan, meslek liselerinin, Anadolu liselerinin, çıraklık eğitim okullarının o kısımları da feda edilmişti. Aslında, burada da, buna benzer bir şeye rastlıyoruz. Yani, Meclis, aslında, bu 56 ncı maddenin değişikliği önergesi veya belki de birtakım güçlerin talimatıyla, burada, artık tüzük değişikliği elzem olmuş İçtüzüğün değiştirilmesiyle birlikte sadece bir maddenin değiştirilmesi gündeme getirilemeyeceği için, bu maddelerle de süslenerek, ufak tefek kırıntı şeklinde değişiklikler getirilerek, güya Meclisin daha aktif çalıştırılması, daha iyi hizmet vermesi, toplumun talep ve ihtiyaçlarına karşı yasal düzenlemeleri daha seri bir şekilde yapması amaçlanmış diye gerekçede bu öngörülüyor. Aslında bunlara inanmak zor. Bu maddede de görüldüğü gibi... Aslında bu maddenin tamamında böyle ufak tefek değişiklikler yapılması da gerekmezdi, tek bir maddenin değişikliğiyle bu murat hâsıl olurdu; ama, kamuoyundan gizlemek için diğer maddelerde de bu şekilde değişikliklere gidildi.

Şu andaki İçtüzüğün yürürlükte olan maddesinde "kesin sonuçların Yüksek Seçim Kurulunca Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu kanallarında ilanını takip eden beşinci gün saat 15.00'te Meclis çağrısız toplanır" denirken; bu değişiklik teklifinde "üçüncü gün saat 13.00'te toplanır" diye getiriliyor. Biz, bunu, 1 inci maddede vermiş olduğumuz değişiklik önergemizde "altıncı gün saat 10.00'da toplanır" diye teklif ediyoruz; çünkü, üçüncü gün saat 13.00'te toplanacak olursa, Türkiye'nin uzak köşelerinde, mesela Hakkâri'de bulunan milletvekili arkadaşlarımızın Ankara'ya intikali için ikinci gün veya birinci gün çıkmaları lazım ki üçüncü gün sabah burada olabilsinler. Buradaki yol şartları da zorluklar getiriyorsa, üç gün içerisinde Ankara'ya ulaşmalarında birtakım güçlükler olabilir. Yani, burada, beş günü üç güne indirerek âdeta zamandan tasarruf etme çabası göze çarparken, Meclis, aslında, bugüne kadar, yasama faaliyetlerinde son derece süratli çalışmıştır. Şu tüzük değişikliği olmasaydı dahi, aslında, çalışma sürelerini, çalışma saatlerini istediği gibi Danışma Kurulu ayarlamaktadır; ama, burada, iki günden de tasarruf edilerek, âdeta, bir an önce yasama faaliyetine geçilmesi amaçlanmıştır. Diğer taraftan, yeni seçilen milletvekili arkadaşlarımızın da, kendi bölgelerinde, kesin sonucu öğrendikten sonra, partilileriyle, dost ve ahbaplarıyla, ilçeleriyle tebrikleşme veya buna benzer gezileri vardır. Bu süreye bunu sığdırmaları da mümkün değildir. Bu vesileyle, biz, bunu, teklifimizde, altı güne çıkarmayı uygun bulduk. O vesileyle, bu değişiklik önergesini verdik.

Bu önergeye desteklerinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Komisyonun ve Başkanlığın katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesiyle değiştirilen İçtüzüğün 3 üncü maddesinde geçen "üçüncü gün saat 13.00" ifadesinin, "üçüncü gün saat 14.00" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Eyüp Fatsa

                                             (Ordu)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Başkan?..

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Komisyon ve Sayın Başkanlık önergeye katılmıyor.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Yanmaz.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İçtüzük teklifinin 1 inci maddesinde geçen "üçüncü gün saat 13.00" ifadesinin "üçüncü gün saat 10.00" olarak değiştirilmesini uygun bulduk. Bunun gerekçesini de şu şekilde sıralıyoruz:

Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, Meclisin ilk gününde andiçme töreni yaptık. Gece saat 1'lere, 1,5'lara kadar andiçme töreni devam etti. Vatandaşlarımız da bizi, televizyonları başında geç saatlere kadar izlemek mecburiyetinde kaldılar. Biz, bunun daha kolaylaştırılması ve o insanlarımız tarafından daha seyredilebilir hale gelmesi için, teklifimizi, saat 10.00 diye verdik.

Değerli arkadaşlar, 21 inci Yüzyıldayız; çağımız, bilgi ve teknoloji çağı. Her şey çok hızlı gelişiyor; iletişim ve ulaşım çok hızlı. Dolayısıyla, yirmiyedi yıl evvelki İçtüzüğün de, doğal olarak, günümüze uyarlanması ve hızlı olması gerekir; ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin hızlı çalışmasının yanında, verimli çalışması, randımanlı çalışması da hepimizin öncelikli tercihidir.

Değerli arkadaşlar, bu çerçeve içerisinde, ben inanıyorum ki, muhalefetiktidar milletvekillerinin tümü, Türkiye Büyük Millet Meclisinin verimli çalışmasını arzu etmektedirler. Ancak, gönül arzu ediyor ki, bu Mecliste, bu Genel Kurulda bütün meselelerde uzlaşı olsun, diyalogla, bir konsensüsle bütün çalışmalarımız netice bulsun; çünkü, temel kanunların görüşülmesinde görüldüğü gibi, bir diyalog içerisine girildi, birbirimize zeytin dalı uzattık ve neticesini aldık, çağdaş bir Gümrük Kanununa kavuştuk.

Eğer, iktidar bu konuda özveride bulunursa, sağduyulu davranırsa, ben inanıyorum ki, bu Mecliste çalışmalar çok daha rantabl bir şekilde olacaktır. Ancak, gördüğümüz o ki, yeni getirilen İçtüzük teklifi, günümüz demokratikleşme amaç ve gayesine uygun bir tüzük olmaktan ziyade, daha çok muhalefetin sesinin kısılmasını esas alan bir İçtüzük teklifidir.

Bu İçtüzük teklifinde ben teklife de baktım bizim çok fazla muhalefet şerhimiz yok, en fazla 810 madde üzerinde birlikteliğimiz yok. Eğer, bunlar da, Anayasa Komisyonunda ve Uzlaşma Komisyonunda ele alınıp, birliktelik arz edilmiş olsaydı, inanıyorum ki, ramazan gününde, bu mübarek günlerde, bu saatlerde, bizler de, çok daha hoşgörü içerisinde, güzel bir çalışmayla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin daha randımanlı, daha verimli çalışması için mükemmel bir İçtüzüğe kavuşmuş olacaktık.

Değerli arkadaşlar, bakın, yarın, Kızılay'da, bütün memurlarımız, işçilerimiz, kamu çalışanlarımızın tümü toplanacaklar. Gerçekten, önemli günler arifesindeyiz. Toplumumuzun bütün ke-simleri, büyük bir sıkıntı içerisinde, büyük bir işkence içerisinde âdeta ve hiçbir kesim memnun değil. Bu memnuniyetsizliği, bizler, çeşitli defalar buradan dile getirdik; ama, her nedense, iktidar partileri, koalisyon partileri, bizlere kulaklarını tıkamış durumdalar. Zannediyorlar ki, biz, kendilerinin kuyularını kazıyoruz; halbuki, biz, kendilerinin iyiliklerini istiyoruz. Yani, gelecek, olacak bir olası seçimde, burada bu kadar çok sıraları işgal edemeyecekleri şimdiden malum; ama, hiç olmazsa Parlamentoya girebilsinler, şuralarda üç beş sırada olsa, oraları da işgal etmiş olsunlar diye bir düşünce içerisinde... Onları da seviyoruz, kardeşlerimiz onlar; fakat, bu kafayla giderlerse, bu zihniyetle, bu mantıkla giderlerse, zannediyorum ki, gelecek Parlamento seçimlerinde, bu Parlamentoyu zor görürler. Ha, eğer, yok derlerse, yarın gelsinler, buluşalım, birlikte Kızılay Meydanına gidelim; görsünler tepkiyi, yuhlama seslerini dinlesinler.

YALÇIN KAYA (İçel) - Buna millet karar versin, siz niye karar veriyorsunuz?!

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yanmaz.

Komisyonun ve...

MEHMET BATUK (Kocaeli) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - İsteyebilirsiniz.

Komisyonun ve Başkanlığın katılmadığı, gerekçesini Sayın Yanmaz'dan dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum ve Sayın Batuk'un isteği üzerine, karar yetersayısını da arayacağım.

Oylamayı elektronik oylama cihazıyla yapacağım ve 3 dakikalık süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerge kabul edilmemiş olup; karar yetersayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesinde geçen "üçüncü gün saat 13.00" ifadesinin "üçüncü gün saat 10.00" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                 Mahfuz Güler

                                           (Bingöl)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Başkanlık?..

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Mahfuz Güler, gerekçeyi mi okuyalım?

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Gerekçeyi okuyalım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Andiçme töreni uzun sürdüğü için zamanı tasarruflu kullanmak amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Komisyonun ve Başkanlığın katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesiyle değiştirilen İçtüzüğün 3 üncü maddesinin son fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Teklif :

"Andiçme işlemi bittiğinde birleşim kapanır."

                                     Eyüp Fatsa

                                             (Ordu)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Başkanlık?..

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Fatsa, gerekçesini mi?..

EYÜP FATSA (Ordu) Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe :

Genel Kurulda bulunan tüm milletvekilleri andiçtikten sonra oturumu yöneten geçici başkanın ne yapacağı açıkça belli edilmemiştir. Değişiklik teklifi bu amaçla verilmiştir.

BAŞKAN - Komisyonun ve Başkanlığın katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesiyle değiştirilen İçtüzüğün 3 üncü maddesinin son fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Teklif :

"Milletvekilleri seçim çevresi soyadı ve adlarının alfabetik sırasına göre andiçerler."

                                     Eyüp Fatsa

                                             (Ordu)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Başkanlık?..

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Efendim, katılmıyoruz; çünkü, Türkiye Cumhuriyetinin her vatandaşının içten gelen arzusunun tezahürü olan İstiklal Marşı okumak... (FP sıralarından alkışlar[!])

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - O değil, başka önerge...

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - O değil mi?...

BAŞKAN - O değil; soyadı alfabetik sırasına göre diyor efendim.

Katılıyor musunuz Sayın Başkanım?..

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Hayır, katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Fatsa?..

EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN  Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe :

Fıkrada geçen "alfabe sırası" tabiri, bugün konuşulan dilimizde kullanılmamaktadır. Kullanılan ibare "alfabetik sıra"dır.

BAŞKAN - Komisyonun ve Başkanlığın katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

527 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesiyle değiştirilen İçtüzüğün 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Teklif :

"Bu birleşimde, İstiklal Marşının ardından, önce milletvekillerinin andiçme töreni yapılır."

                                     Eyüp Fatsa

                                             (Ordu)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi, İstiklal Savaşını yöneten gazi bir meclistir. Yüce ve Kahraman Meclis, her yasama dönemi İstiklal Marşıyla açılmıştır ve açılmaktadır. İçtüzükte olmasa bile, bu onurlu görev, hür kafa ve kalplerde kayıtlıdır. Bu gerekçeyle öneriyi gereksiz görüyor ve katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Başkanlık?..

TBMM BAŞKANKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Efendim, aynı gerekçe tabiî, onun için katılmıyoruz. Türkiye Cumhuriyetinin her vatandaşının içten gelen arzusuyla söylediği İstiklal Marşı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışında daima okunmaktadır. Bunun yazılı bir kaideye getirilmesi... Aslî görevidir efendim. (FP sıralarından gürültüler)

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, soruların gerekçesi şu: Bunu kurumlaştırmak lazım. Yani, kim düşünebilir ki, kimsenin içinden gönüllü gelmiyor, işte, öyle usulen bir okunuyor diye, kimin içinden geçebilir?! Yani, cevap, suale mutabık değildir.

BAŞKAN - Takdir Genel Kurulun Sayın Hatiboğlu.

Sayın Fatsa?..

YAKUP BUDAK (Adana) - Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Budak.(FP sıralarından alkışlar)

YAKUP BUDAK (Adana)  Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, kürsüye çıkarken önce, bakışımızın nasıl olması gerektiği konusunda, zannediyorum, başkanlarımızdan biraz ders almamız gerekecek. Onun için de, Başkanımız, bütün milletvekili arkadaşlarımızı bu konuda bilgilendirirlerse memnun olacağımı ifade etmek istiyorum.

Muhterem arkadaşlar, 1 inci maddede, İstiklâl Marşının okunması ve ondan sonra da andiçme törenine geçilmesini teklif ediyoruz. Gerçi, bu, her hür kalp ve vicdanda kayıtlıdır, bunu da bili-yoruz; ama, zaten, Anayasamızda yazılı olan bu şeylerin hepsi kayıtlıdır, yasalarımızda olan şeylerin birçoğu kayıtlıdır. Onlar kayıtlıdır diye, onları yazı altına almaktan, madde haline getirmekten sarfınazar etmiyoruz. Dolayısıyla, İstiklâl Marşımızın da, en azından İçtüzüğümüzde kurum olarak yer alması, geleneklerimize, tarihimize, kültürümüze ve aynı zamanda da Meclisimizin bu zamana kadarki tatbikatının da yazılı bir ifadesi olacaktır. Bu önerge, bu amaçla verilmiştir; önergeye desteklerinizi bekliyoruz.

Muhterem arkadaşlar, elbette bu değişiklik önergeleri verilirken, burada bulunan arkadaşlarımız, muhalefet verdi, reddedelim gibi bir mantığın içerisinde olmamaları lazım gelir. Hataya düşmemek için, gelecek dönemlerde, bundan sonraki zamanlarda sık sık kanun tadilatlarına, İçtüzük tadilatlarına gitmemek için, ne yapılması lazım geliyorsa, onun burada uzun boylu tartışılıp neticelendirilmesi gerekir.

Bir hususu arz etmeden de geçemeyeceğim. Sayın Başkanın, biraz önce, kendisine de yakıştıramadığım, bir hitabına muhatap oldum. Aslında, normalde, burada, milletvekili arkadaşlarımız gelirler, konuşurlar, süreleri bitince de, Sayın Başkanımız 1 dakikalık bir süreyi uzatırdı. Uzatmadığı için, diğer bütün konuşmacıların yaptığı gibi ben de, belirli bir süre geçtikten sonra, böyle yönümü döndüm Sayın Başkana baktım; şimdi de bakıyorum. Yani, "gayri ahlakîlik" gibi bir kelimeyi ben Sayın Başkanıma yakıştıramıyorum. Böyle bir tabiri, tırnak içinde söylüyorum "gayri ahlakîlik" tabirini Sayın Başkanıma da yakıştıramıyorum, Meclisimizin mehabetine de yakıştıramıyorum.

BAŞKAN - Efendim, onu bakışlarınızdaki manaya verin; onu gayri ahlakî değil, bakışlarınızdaki manaya veriyorum.

YAKUP BUDAK (Devamla) - Arkadaşlarımız, bizim kime nasıl bakacağımızı da, bizi de gayet iyi biliyorlar. Biz, Sayın Başkanımıza ve bu Meclisin çatısı altında bulunan bütün arkadaşlarımıza insanî ölçüler içerisinde ve burada olunması lazımgelen ölçüler içerisinde bakarız ve bakıyoruz da. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Sayın Başkanımız da bakışları değerlendirirken, öyle biliyorum, belki dil sürçmesi olmuştur diye düşünüyorum. Gerçi, konuşmamın başında kendisine de aynen iade ettim; ama, yine de, ben, Sayın Başkanımın böyle artniyetli olarak düşünmemesini talep edi-yor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Komisyonun ve Başkanlığın katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler.. Önerge kabul edilmemiştir.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 8 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Milletvekili genel seçimi kesin sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunca ilanından itibaren Başkan seçilinceye kadar, en yaşlı milletvekili, geçici başkanlık görevini yapar. İkinci en yaşlı üye, başkanvekilliği görevini yerine getirir."

BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına Niyazi Yanmaz, Doğru Yol Partisi Grubu adına Ali Şevki Erek; şahısları adına Suat Pamukçu, Fethullah Erbaş, Mahmut Göksu, Musa Uzunkaya ve Şeref Malkoç söz isteminde bulunmuşlardır.

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Sayın Başkan, ilk sözü ben istiyorum.

BAŞKAN - İlk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Ali Şevki Erek'in.

Buyurun Sayın Erek. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Doğru Yol Partisi Grubu adına hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Biraz evvel okunduğu üzere, teklifin 2 nci maddesi, Tüzüğümüzün 8 inci maddesini değiştiri-yor. Geçici Başkanlık Divanı göreve ne zaman başlasın... Yapılan değişiklik, esas itibariyle olumludur. Bu değişikliğe müspet oy vereceğimiz de tabiîdir. Daha evvelki, şu anda değiştireceğimiz mevcut Tüzüğümüze göre, birinci birleşimin ilk oturumunda en yaşlı üyemiz başkanlık görevine başlıyor idi. Şu an da öyle bir hal hadis olsa, yine uygulama da bu yönde olacak. Yapılan değişiklikle, haklı ve doğru olarak, Geçici Başkanlık Divanının, diğer bir ifadeyle, en yaşlı üyemizin bi-rinci başkan, ondan sonraki yaşlı üyemizin ikinci başkan, yani başkanvekili olarak göreve başlaması, milletvekili kesin seçim sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunun ilanıyla yürürlüğe girecek. Bu, tabiî, göreve yeni başlayacak, yeni seçilecek başkanımızın, bir an evvel geçici dahi olsa ön hazırlıklarını tamamlayıp, böyle bir önemli göreve layıkıyla başlamasına yol açmaktadır. -

Değerli arkadaşlarım, bu tüzük değişikliği ve bu madde, Türkiye'nin içerisinde bulunduğu ortamda, bir parti sözcüsü olarak da, kişisel olarak da vicdanen yaptığım muhakeme sonucunda, acaba zamanı israf mı ediyoruz; Türkiyemizde, Geçici Başkanlık Divanının göreve başlaması konusundaki statünün değiştirilmesi doğru olmakla beraber, içerisinde bulunduğumuz durum itibariyle, önceliğimizi doğru mu kullanıyoruz, ehem ve mühim tefrikini, öncelik ayırımını doğru mu yapıyoruz diye vicdanî bir endişe duyduğumu burada açıklıkla ikrar etmek mecburiyetindeyim.

Değerli arkadaşlarım, şunu gerekçede görüyoruz ki, bu İçtüzük değişikliğinin bugün önümüze gelmesinin gerekçesi olarak "bekleyen yasa tasarıları var, bu yasa tasarılarının ve tekliflerinin bir an evvel yasalaşmasında Türkiye'nin yararı var; eğer Türkiye Büyük Millet Meclisindeki müzakereler uzatılırsa, bu, Türkiye'nin zararına olur; onun için biz bu değişikliği yapalım, bir an evvel de yasalarımızı çıkaralım" gibi bir gerekçe öne sürülüyor.

Değerli arkadaşlarım, önümüzdeki İçtüzükte iki tip değişiklik var: Birisi, biraz evvel söylediğim gibi, şeklî değişiklik; biri de, hukukî tabiriyle, ihdasî değişiklik. Esasında, bu içtüzük değişikliği, bugün, her ne kadar, muhtelif partilere mensup milletvekili arkadaşlarımızın tekliflerinin toparlanmasından buralara kadar geldiyse de, esas itibariyle, iktidar kanadı arkadaşlarımızın, kendileri açısından, önemli gördükleri 34 tane maddeyi bir an evvel buradan geçirmeleri kaygısıdır.

Değerli arkadaşlarım, eğer biz zihniyetimizi değiştirmezsek, eğer biz demokrasi anlayışımızı değiştirmezsek, eğer biz biraz evvel, burada yüreğimiz kanadığı bir biçimde takip ettiğimiz veçhile nasıl, bir değerli sevdiğimiz Başkanımızın, bir diğer sevdiğimiz değerli arkadaşımıza layık gördüğü ifadelerle, geçici başkanlık divanının ne zaman işe başlayıp başlamamasını müzakere ederken birbirimize girebilme tabiatımızı sergilersek, biz bu işin sonunu alamayız; burada önemli nokta bu.

Değerli Başkanımıza, bu söylediğim söz kişiseldir, sevgimiz ve saygımız bakidir, devam da edecektir. Yanımda bulunan telefona, benim partime mensup arkadaşlardan 34 tane mesaj geldi, bana hitap ediyorlar: "Ali Şevki, Sayın Başkanımıza söyle, milletvekillerimizi aşağılayıcı bir tavra lütfen girmesin." Telefon eden, Doğru Yolcu; muhatap, Faziletli bir arkadaşımız, kardeşimiz, buna konu olan, bir Değerli Başkanımız.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Erek, muhatap milletvekilidir, Fazilet Partili değil.

ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) - Gayet tabiî efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Teşekkür ederim; teyiden arz ediyorum.

ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) - Malumu ilana gerek yok efendim.

Bir milletvekili arkadaşımıza böyle bir davranıştan... Benim üzerinde durduğum, Başkanımızı suçlamak, öbür arkadaşımızın savunmasını yapmak değil; en ufak bir meseleyi müzakere ederken, birbirimize tahammül edebilme yeteneğimizi bir tarafa bırakıyoruz; bu, demokrasi konusunda da böyle, ekonomi konusunda da böyle, dışpolitika konusundaki hususlarda da böyle, demokrasinin asgarî müştereklerinde de böyle. Asgarî müştereklerde anlaşamayan bir ülke, siyaseti devamlı bir maraza haline getirme tabiatını daima ayakta tutan bir zihniyet...

Değerli arkadaşlarım daha dün burada müzakere edildi, biraz evvel arkadaşlarım da gündeme getirdi önümüzdeki maddelerde, esas komisyonların ve tali komisyonların görevini konuşacağız. O konuda da, eğer Allah'tan bir şey olmazsa, yine bendeniz konuşacağım.

Eğer, yüzde yüz Anayasa Komisyonunun yetkisi dahilinde olan bir tasarıyı, yüzde yüz Anayasa Komisyonunun yetkisi dahiline gireceğini herkesin teslim ettiği bir tasarıyı, göz göre göre, çıksın diye, garantili çıksın diye Plan ve Bütçe Komisyonuna verebildikten sonra, bu İçtüzük maddelerini değiştirmişiz, ne anlam ifade eder?! Diğer bir ifadeyle, mesele, sadece kuralları yazılı hale getirmekle bitmiyor.

Şüphesiz ki, Başkanlık Divanı, geçici başkanlık divanı, aslî başkanlık divanı, milletvekilleri-miz, burada, ülkeyi, 65 milyon insanı temsil ediyor. Değerli Başkanımız da bir milletvekili, buradakiler de bir milletvekili; hitaplarımızda, davranışlarımızda, asgarî bütün sinirimize rağmen, hatta, karşımızdaki fikrî yüzde yüz tasvip etmememize rağmen, asgarî bir kardeşlik duygusunu, bir sevgi duygusunu, birbirimize tahammül edebilme duygusunu muhafaza etme mecburiyetindeyiz; ülkenin bizden beklediği husus budur. Henüz daha demokrasiyi tam halledememişiz, binbir meseleyle uğraşıyoruz... Bana göre, Türkiye Cumhuriyetinde çok önemli, hayatî bir kriz vardır, katiyen yabana atılmayacak bir kriz vardır, içeride, dışarıda dağlar gibi meseleler vardır ve bu meselelerin sonucunun müspete ulaşacağı konusunda önemli tereddütler de bulunmaktadır; ama, biz, burada, İçtüzüğümüzü değiştirmekle meşgulüz. Grubumun verdiği görevi hakkıyla yapma gayreti içerisinde, bu düşüncelerimi söylemek istiyorum.

Bir örnek daha vereyim: Dün, burada, Seçim Kanununu görüştük. Seçim Kanununda bir maddeyi değiştirdik sevgili kardeşlerim. Yarın, ne zaman seçimin geleceği belli değil, yarın birden önümüze seçim gelebilir. Halbuki, bizim, en kısa sürede, muhtemel bir seçime hazırlıklı olmak duygusuyla, seçim kanunlarını doğru dürüst bir kere daha gözden geçirmemiz lazım. Dün burada ifade edildi, partilere yardım, milletvekillerini desteklemek, önseçim olsun mu olmasın mı, tercih olsun mu, olmasın mı... En hayatî konular; onları konuşmamız gerekirken, biz burada, Yüce Meclisin yoğun gündemi ve ülkenin içinde bulunduğu şartlar altında, böyle bir içtüzük değişikliğini gerçekleştiriyoruz; hayırlı ve uğurlu olsun.

Muhalefetin obstrüksiyon hakkı vardır, engelleme hakkı vardır. Bazı yasaların çıkmaması çıkmasından hayırlıdır; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125 inci maddesinin tadilatında olduğu gibi. Bize göre, çıkmaması, çıkmasından hayırlıdır. Türkiye Cumhuriyetinin istediği mevzuatta vardır. Biz, muhalefette daima yapıcı olduk, ortaya konulan maddeleri, daima, eğer Türkiye Cumhuriyetinin yararınaysa, desteklemekte bir güna eksilme göstermedik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bunların örneği de var. Bir hususa nazarı dikkatinizi çekiyorum: Bugünkü içtüzük değişikliğiyle, muhalefet kanadında bulunan partilere ve muhaliflere getirilmek istenilen kıstaslar konusunda, Allah şahittir ki, Doğru Yol Partisi, muhalefet partisi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin yararlarını önde tutmuştur; ama, yine Allah şahittir ki, iktidarda olduğumuzda bize yapılan muhalefet, Türkiye Cumhuriyeti siyasî tarihinde, eşine ender rastlanan şedid muhalefettir.

Temenni edelim ki, hepimiz, bu aklıselim duygusu içerisinde olalım.

Bu maddenin de, bu içtüzük değişikliğinin de, devletimize, milletimize, Yüce Meclisimize hayırlı olmasını diliyor, Doğru Yol Partisi Grubu adına, aziz ve sevgili arkadaşlarımı, sevgilerimle, saygılarımla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Erek.

Fazilet Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Niyazi Yanmaz; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Yanmaz.

FP GRUBU ADINA MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 527 sıra sayılı kanun teklifinin 2 nci maddesiyle ilgili, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak amacıyla söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu maddeyle değiştirilmek istenilen 8 inci madde halihazır durumuyla şu: "Yasama döneminin birinci birleşiminin ilk oturumundan başlayarak Başkan seçilinceye kadar, en yaşlı milletvekili, Geçici Başkanlık görevini yapar. İkinci derecede en - yaşlı üye, Başkanvekilliği görevini yerine getirir."

Değerli arkadaşlar, teklif edilen değişiklik şu: "Milletvekili genel seçimi kesin sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunca ilanından itibaren Başkan seçilinceye kadar, en yaşlı milletvekili, geçici başkanlık görevini yapar. İkinci en yaşlı üye, başkanvekilliği görevini yerine getirir."

Değerli arkadaşlar, kısacası, bu teklifle getirilmek istenilen değişiklik şu: Halihazırdaki içtüzükte, Yüksek Seçim Kurulunun ilanından beş gün sonra yeni yasama döneminin ilk birleşiminin ilk oturumu yapılıyordu; fakat, bu değişiklikle, Yüksek Seçim Kurulunun ilanından sonra, en yaşlı milletvekili, geçici başkanlık görevine getiriliyor.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz 18 Nisan seçimlerinde bir zafiyet yaşandı. 18 Nisan seçimlerinden sonra, bildiğiniz gibi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı vardı. O bayramda, Türkiye Büyük Millet Meclisi başkansız kalmıştı. Bu zafiyetin giderilmesi için, İçtüzükte böyle bir değişiklik teklifi getirilmiş. Biz, Fazilet Partisi Grubu olarak, bu teklife katılıyoruz.

Değerli arkadaşlar, görüldüğü gibi, İçtüzükte gerçekten birtakım değişikliklerin yapılması lazım. Niye; çünkü, yirmiyedi yıllık bir İçtüzük, çağa ayak uydurması icap ediyor; dolayısıyla da, değişikliğe gitmek gerekiyor. Ancak, bizim başından beri ifade ettiğimiz gibi, bu içtüzük değişikliğinde, Anayasa Komisyonunda, bizim muhalefet milletvekillerinin 810 tane muhalefet şerhi var. Gönül arzu ederdi ki, bu konularda oturulup anlaşılmış olsaydı, bütün meseleler hallolmuş olacaktı ve uzlaşıyla meseleler çözülmüş olacaktı.

Değerli arkadaşlar, ilginç olan şu konu var: Geçen hafta, bu Mecliste, bu Genel Kurulda ekvergi kanunu çıkarıldı, bir diğer ifadeyle, vatandaşımızın cebine el atıldı, cebinden parası alındı. Bugün, bu içtüzük değişikliğiyle de, özellikle muhalefetin sesi kısılmak isteniyor. Halbuki, 21 inci Yüzyılda, katılımcı, çoğulcu bir demokrasi ifade edilirken ve Genel Kurulumuzda da bunun ayyuka çıkması, tavan yapması lazımken; ne yazık ki, iktidarımız bu yolu seçmiştir.

Teklifte yer alan, Türkiye'nin önünde çözüm bekleyen önemli sorunların olduğu, bu sorunların aşılabilmesi için yasama organındaki bazı tıkanıklık ve aksaklıkların giderilmesi gereği bir vakıadır. Dünyadaki hızlı gelişmeye ülkemizdeki birçok kurum ve kuruluşta olduğu gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi de gereğince uyum sağlayamamış ve bir revizyon ihtiyacı hâsıl olmuştur. Örneğin, Genel Kurulda kâtip üyelerin evrak okumasına son verilerek, yapılacak yeni bir düzenlemeyle, eğitim almış uzman spikerlerce bu işin yapılması; çalışma saatlerindeki yeni düzenlemeyle, milletvekillerinin seçim bölgelerinden uzak kalmaları sonucu, seçmenin Türkiye Büyük Millet Meclisine akınının önüne geçilmesi; gündemdışı konuşma sürelerinin uzatılarak, hükümet kanadınca verilecek cevap sürelerinin sınırlandırılması, bizlerce de çok defa gündeme getirilen problemlerdir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi ülkemizin beyin fonksiyonunu icra eden yüce bir kurumdur. Ülkemizde özellikle bütün kurum ve kuruluşların aşındığı bu dönemde ve özellikle de siyaset kurumunun aşındığı bu zamanda, Yüce Meclisin aşınmaması gerekir; çünkü, milletimizin iradesinin tecelli ettiği yerdir. Elbette ki, bu yüce kurumun en verimli şekilde çalışmasını sağlamak hepimizin görevidir. Ülkemizin çağı yakalamış bir ülke olması, halkımızın refah ve mutluluğu, bu çalışmanın doğal bir yansımasıdır.

Değerli arkadaşlar, seçmenlerimizle, insanlarımızla bire bir, yüz yüze temaslarımızda hep bize tevcih edilen sorular şunlar oluyor: Af kanunu ne zaman çıkacak, mahallî idareler yasası ne zaman çıkacak, kamu çalışanlarına sendika yasası ne zaman çıkacak ve özellikle ülkemizde çok daha fazla olan trafik kazalarından dolayı trafik yasası ne zaman çıkarılacak gibi sorulara muhatap olmaktayız. Ancak, gördüğümüz şu ki, bu tür önemli yasa tasarıları önümüzdeyken, bunların yasalaşması gerekirken, ne yazık ki, İçtüzükte anlaşma da sağlanmadan böyle bir konu gündemi meşgul etmekte.

Biz, Fazilet Partisi Grubu olarak batık bankalar için genel görüşme talebinde bulunduk ve sizler bunu reddettiniz. Oysa, inanıyorum ki, bankalar konusunu açıklığa kavuşturmuş olsaydık, bugün zihinleri meşgul eden birçok sorunun cevabını bulmuş olacaktık ve değerli arkadaşlar, iki yıl öncesinden başlanan ekonomik istikrar paketinde, bugün, tekrar, gide gide bir arpa boyu yol gitmemiş olacak ve bugünkü noktaya gelmemiş olacaktık. Görüldüğü gibi, borsa taban yapıyor, döviz rezervimiz azaldı, geçen haftadan bu haftaya kadar piyasaya 4 milyar dolar para sürüldü ve Hazinemizde, Merkez Bankamızda rezervler durmadan eriyor ve görünen o ki, çok büyük bir ekonomik kriz ve ekonomik sıkıntı içerisindeyiz. Dileğimiz o ki, bir an evvel iyileşir bu durum; ancak, mevcut hükümetle bu işin de iyiye gideceğine hiç inanmıyoruz.

Değerli milletvekilleri, özellikle, halkımızın bize tevcih ettiği, muhatap olduğumuz sorulardan bir diğeri de şu: Memurların işten çıkarılmasını kolaylaştıran kanun teklifinin, bütün teamüllere aykırı olarak, Anayasa ya da Adalet Komisyonuna değil de, sayısal dengeler gözetilerek Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderildiği ve yoğun baskılar sonucu çıkarıldığını tüm Türkiye hayretler içerisinde izlemiştir. Değerli arkadaşlar, bir içtüzük değişikliğine gidiyoruz; kâğıt üzerinde her şey mükemmel, her şey fevkalade; ancak, hükümet, koalisyon partileri, keyfî idareyle, bazen, hiç de alakası olmayan şeyleri değişik komisyonlara gönderiyorlar. Mesela, biz şimdi, af yasa tasarısının Bayındırlık Komisyonundan çıkacağını söylesek, kimse inanmaz; ama, hazırlıklı olun, belki oraya da gelir. (FP sıralarından alkışlar)

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bravo! Doğru.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Yine, arkadaşlar, bu Genel Kurulda hiç de hoş olmayan bir görüntüyü geçmişte gördük. Bir milletvekilinin en tabiî hakkı olan, İçtüzük gereği gizli oy kullanması gerekliliğinin, daha dün, bu ülkenin Başbakanınca nasıl ihlal edildiğini ve bu kurala uyanların, bakan da olsa, çocuk gibi azarlanıp nasıl tehdit edildiğini, tüm Türkiye, içine sindire-meye sindiremeye izlemiştir. (FP sıralarından alkışlar) 

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bravo Sayın Yanmaz, bravo!

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Atma, atma!..

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu değişiklik teklifinizi, maalesef, samimî bulmuyoruz.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Maddeyi mi, yoksa hepsini mi?..

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Maddeyi...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Biraz önce maddeyi destekliyordunuz...

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Böyle bir düzenleme, aziz milletimizin inancına, geleneklerine, insan haklarına, laikliğe ve eşitlik ilkesine aykırıdır.

Değerli arkadaşlar, bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yanmaz.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Pamukçu.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, önümüze İçtüzük değişikliği geldi; 2 nci madde üzerinde, şahsım adına görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum.

Şimdi, bu maddede yapılan değişiklik nedir; "ilk oturumdan" ibaresi yerine "sonuçların ilanından itibaren" ibaresi getirilmiş; yani, Geçici Başkanlık Divanının, sonuçların ilanından itibaren oluşması arzu edilmiş. Bir önceki madde görüşülürken, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk oturumunun, seçimlerin ilanından "beş gün önce" yerine "üç gün önce"ye alındığını görüştük, kabul ettik. Dolayısıyla, bu 2 nci maddede yapılmak istenilen değişiklikle, Geçici Başkanlık Divanı daha önce beş gün içerisinde toplandığına göre, şu andaki yeni madde eğer kabul görürse, iki gün önceden oluşmuş olacak; yani, sadece, burada, Geçici Başkanlık Divanının oluşumunu iki gün önceye almış oluyoruz; yapılan değişiklik bu.

Şimdi, bir değerli grup sözcümüz, muhalefetin sesinin yüksek çıkmasıyla, iktidarın doğru yolda olduğunu söylediler. Gerçekten çok tuhafıma gitti; yani, bundan böyle, iktidarın yanlışını anlatmak için, biz, küçük sesle mi konuşalım?!.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Size göre yanlış...

SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Yani, daha düşük sesle mi konuşalım yanlış olduğunuzu anlatmak için?..

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Hiç konuşmasanız daha iyi olacak!

SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Hatta, şimdi, bununla getirilmek istenen ne; ben de onu anlayamadım. Şimdi, bu İçtüzük değişikliğiyle, siz, sesimizi zaten kısmaya çalışıyorsunuz; kısık sesle, siz, doğru yoldan da çıkmış olacaksınız.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Estağfurullah.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Yaptığınız değişiklik de, bu bakımdan yanlış o zaman. Bunun mantığı var mı?!.

Sonra, böyle bir mantıkla gidersek, gerek İçtüzükte yapılan bu değişiklikle olsun gerekse Sayın Başkanın zaman zaman teamüllerin dışına çıkarak muhalefeti susturma yöntemi olsun, bu da, herhalde, muhalefetin doğru yolda olduğunu gösteriyor.

Şimdi, yapılacak olan değişiklikle, biraz önce söylediğim gibi, Geçici Başkanlık Divanının oluşması iki gün önceye alınıyor. Ne olacak iki gün önce olursa; ne olacağını söyleyeyim: Borsa 8 000'den 10 000'in üzerine çıkacak iki gün önce ilan ederseniz!.. Efendim, çöken ekonomi ayağa kalkacak herhalde ya da yeni başkan iki gün önce göreve başlamış olmakla, pancar fiyatları da iki gün önce ilan edilmiş olacak herhalde!.. Yani, getirilen değişiklikler...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Bravo!.. Hepsi doğru!..

SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Öyle mi anlaşılıyor?!. Ezilen memur, işçi ve emekli, iki gün önce Başkanlık Divanı oluştuğu takdirde, bütün ekonomik sıkıntılardan kurtulacak!..

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Bir kısmı!..

SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Efendim, katılım ortaklığı belgesindeki falanca madde, böylece yerine getirilmiş olacak!.. Ölüm oruçları sona erecek herhalde ya da Kürtçe televizyon yayınları başlayacak!..

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - O yok işte.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - O kesinlikle yok. Günlünden geçenleri söylüyorsun herhalde.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Veya faizler düşecek, herhalde, böylece hortumlamalar da bitecek, Türk ekonomisinden üç günde 6 milyar dolar çekilmesinin de önüne geçilmiş olunacaktır.

Yapmayın arkadaşlar. Yani, getirdiğiniz bu değişiklikle, iki gün önce Geçici Başkanlık Divanını oluşturmakla ne kazanacağınızı, gerçekten, anlamakta zorluk çekiyoruz.

Sayın Yasin Hatiboğlu ağabeyimiz kulakları çınlasın buradaki konuşmasında "açıkça söylüyorum, düştüğünüz takdirde sizi ancak biz kurtarırız" demişti. Ben öyle zannediyorum ki, sizi biz de kurtaramayız bu gidişle.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Biz kurtarırız.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Fethullah Erbaş?..

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, söz hakkımı Sayın Musa Uzunkaya'ya devredi-yorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Uzunkaya.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Muhterem Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün değiştirilmekte olan maddeleri, umuyor ve temenni ediyorum ki, önce Meclisimize sonra da milletimize hayırlı olur; ancak, böyle bir gecede, içerisinde korkunç bombaların bulunduğu böyle bir çalışmanın sonucunda hayır doğacağını söylemek, sadece iyi niyetli bir tefeül ve yorumdan ibaret kalır diye düşünüyorum.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Muhalefete de hayırlı olsun.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Ben, Genel Kurulun çok iyi hatırlayacağına inandığım bir şeyi hatırlatmak istiyorum burada: 17 Ağustos 1999 depreminde ölülerimizin bir kısmı enkaz altında, yaralılar hayat mücadelesi verirken, bu Yüce Parlamento, hiç de yapmaması gereken bir çalışmayı o zaman yaptı ve o günkü Parlamentodaki Yüce Heyete hatırlattık, dedik ki: "Parlamentonun, bugün yapması gereken iş, deprem bölgesinde o insanlarla iç içe bulunmak, onların dertlerini, acılarını paylaşmaktır." Ama, o günkü şartlarda, biz, mezarda emeklilik yasasıyla, işçilerimizin ve insanımızın, çalışan kesimin, büyük bir kesimin geleceğini ilgilendiren ve onları mezarda emekli-liğe mahkûm eden bir - yasayla, işçilerin bugünkü kaosa doğru gidişinin de zeminini hazırladık; yani, deprem zemininde bile, deprem hadisesinde bile, biz, halkımıza gereken duyarlılığı gösteremedik; halktan fevkalade kopuk bir yasa çalışmasını o gün için yaptık.

Bugün de aynı şeyi yapıyoruz; yani, bugün, Türkiye Cumhuriyeti, 70 milyonluk ülke, en ciddî, belki cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik problemleriyle iç ve dış barışının tehdit altında bulunduğu bir zeminde, hiç de alakası olmayan bir konuyu burada tartışıyoruz. Bu konu bana bir şeyi hatırlattı. Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek, Yılanlı Kuyudan adlı eserinde bir anekdot, bir hadise anlatır. İkinci Viyana Kuşatmasında, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, bozguna uğrama noktasındayken, Babı Sadaretten ve Makamı Meşihattan, yani Şeyhülislamlık makamından, Padişahlıktan, İstanbul'dan, orduyu hümayunun hazırlanarak büyük bir güçle takviye edilmesini ve Makamı Meşihatın da, yani Şeyhülislamlık Makamının da, bu kuvveti temin edebilmek için cihadı ekber ilan edilmesini talep eder; ama, Osmanlı, o gün öyle bir hal içerisindedir ki, o gün Makamı Meşihatın farklı bir sorunu var; nedir o; Mısır Ulemasıyla İstanbul Uleması arasında bir konu tartışılıyor; Fatiha Suresindeki son ayet olan "Veleddâllin" "dâllin" mi okunsun "zâllin" mi okunsun diye. Ve Makamı Meşihat öyle bir duruma gelmiş ki, neredeyse, Mısır Ulemasıyla İstanbul Uleması arasında bu tartışma bir cihadı ekber, yani karşılıklı bir mukatele vesilesi haline getirildi. Yani, Osmanlının çöküşünde hadiseyi hazırlayan unsurlar, esas konularla ilgilenmeyip "dâllin" ve "zâllin" kavgası olmuştur.

Aziz arkadaşlarım, değerli parlamenterler, yarın Kızılay'da, milyonların temsilcileri feryat edecek; Parlamento olarak onlara verecek cevabınız var mı? Muhtemelen, kendilerine tercüman olur diye 550 milletvekilini gönderdikleri bu Parlamentoya, dertlerini anlatmak için yürüdüklerinde, önlerine dikeceğiniz tek kuvvetiniz, devletin güvenlik kuvvetleri olan polislerinizdir. Onlara, kendilerini ikna edebilecek, "işte size sadrışifa bir reçete" diyebileceğiniz bir raporunuz var mı?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Var.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - "Var" diyorsunuz; ama halkın huzuruna çıkamıyorsunuz.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Her yerde söylüyoruz.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Hiçbir yerde çıkamazsınız Sayın Köse.

Bakın, açık söylüyorum arkadaşlar, oturduğunuz yerden laf atmak kolay. Gelin, buradan millete, ne yaptığınızı ve ne yapmak istediğinizi anlatın; ama, inanıyorum ki, iktidar, bunu anlatabilecek iktidarda değil, hatta iktidarın dermanı, şu kürsüye çıkıp şu maddeleri savunmaya bile yetmi-yor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, 1 dakika içerisinde toparlayınız.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yok dermanı, kalmadı; gücü de kalmadı. Açık söylüyorum; sokakta arkanızda güç yok; burada da dermanınız yok.

Biraz sonra, gelmesini temenni etmediğim o madde gelecek; biraz sonra, yine maddeler ve değişiklik önergeleri üzerinde konuşacağım.

Değerli arkadaşlar, ciddî yanlışlar yapıyoruz. Aziz ve Yüce Parlamentonun tartışması, görüşmesi gereken çok ciddî konular var, acil çözüm bekleyen sorunlar var. Biraz sonra, o madde-ler üzerinde de görüşlerimi ifade edeceğim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Sünnetçioğlu buyurun.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Başkanıma sorumu yöneltmek istiyorum.

İçtüzüğün 8 inci maddesine göre, birinci birleşimin ilk oturumundan başlayarak, Başkan seçi-linceye kadar, en yaşlı milletvekili Geçici Başkanlık yapıyordu. Şimdi, bu tasarıya göre Yüksek Seçim Kurulunun, kesin sonuçları ilanından itibaren, başkan seçilinceye kadar, en yaşlı milletvekili Geçici Başkanlık yapacak. Burada en azından üç gün ant içmeden Meclis Başkanlığı söz konusu; bu nasıl olacak?

Bir de, Cumhurbaşkanı vekilliği de buna dahil mi?

BAŞKAN - Sayın Akman, buyurun. 

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Meclis Başkanvekilime sormak istiyorum: Görüştüğümüz 2 nci madde, İçtüzüğümüzün 8 inci maddesinde değişiklik öngörmekte. İçerisinde bulunduğumuz 21 inci Dönem Meclisinin açıldığı sırada, bütün arkadaşlar hatırlarlar ki, Türkiye uzunca bir süre milletvekilliği sıfatının hangi işlemle kazanıldığı hususunu tartışmıştır. Yani, milletvekilliği sıfatı, bütün milletvekili arkadaşların yaptığı gibi, kendi seçildiği ilden mazbatasını almakla mı hüküm ifade eder; yoksa, - Yüksek Seçim Kurulunun, seçim sonuçlarını ilan etmesiyle mi, yoksa, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, Anayasada belirtilmiş olan milletvekilliği andını içtikten sonra mı milletvekilliği sıfatı kazanılır konusu uzunca bir süre kamuoyunda tartışıldı.

Şimdi, öyle zannediyorum ki, anayasa hukuku anlamında, yasama hukuku anlamında,  önümüze getirilen maddedeki bu değişiklik, ciddî bir tartışmayı da beraberinde gündeme getiriyor. O da nedir; bütün seçilmiş heyetler elbette ki, ilk toplandıkları zaman belli usuller çerçevesinde farklı şeyler de olabiliyor ama umumiyetle en yaşlı üyenin başkanlığında toplanırlar ve ondan sonra geçici başkanlık dediğimiz bir süreç başlar. Fakat, yeni getirilen bu değişiklikte görüyoruz ki, bu sıfat içtüzük değişikliğinin 1 inci maddesinin de kabul edildiğini, - bu şekilde yasalaşacağını varsa-yacak olursak üç gün öncesinden en yaşlı milletvekiline Geçici Başkanlık sıfatı verilmekte. Geçici Başkanlık sıfatı verildiğine göre, biz, burada yeni bir durum mu ihdas ediyoruz? Yani, milletvekili seçilme konusuna, milletvekili seçilmiş olma konusuna yeni bir kriter mi getiriyoruz acaba ? Bu hususta deminki soruma da cevap vermeyen sayın başkanımızın ayrıntılı bir cevap vermesini bekliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Kaya, buyurun.

SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan, delaletinizle, görüşülen 2 nci maddeyle ilgili, 2 nci maddenin somut zarar ve faydalarını sayabilirler mi diye Başkanvekilimize bir sualim olacak; bu konuyu aydınlatırlarsa sevinirim.

Yine, delaletinizle, diğer konuşmacı hatipler de dile getirdi. Ülkenin bu kadar ciddî problemleri varken, neden içtüzük değişikliği bu kadar önplana çekildi ve başka sorunlarımızı tartışmamız gerekirken, niye bu gündeme geldi diye Sayın Başkanvekilime sualimi sormak istiyorum.

Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Sağ olun, teşekkür - ederim.

Sayın Başkan, buyurun.

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Efendim, Sayın Akman'ın ve Sayın Sünnetçioğlu'nun suallerine cevap vereyim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin Ödenek, Yolluk ve Emekliliklerine Dair Kanunun 6 nci maddesine göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri bu sıfatı iktisap ettikleri aydan itibaren bu kanunda belirtilen ödenek ve yolluklara hak kazanırlar. Milletvekilliği sıfatının iktisabı ant içmeyle kazanılmıyor. Alınan mazbatada, hangi gün milletvekili seçildiği  belirtilmektedir efendim. 

Zannedersem bu, cevabımla Sayın Güven'in de sualine cevap vermiş oluyorum. Yani, ant içmeden evvel mazbatayı aldığınızda  milletvekili oluyorsunuz.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Dayanağı nedir?

BAŞKAN - Kanunu söyledi efendim işte...

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Dayanağı, kanun efendim.

Tekrarlayayım isterseniz; "Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin Ödenek, Yolluk ve Emekliliklerine Dair Kanunun 6 ncı maddesine göre"diyor; dayanağı o.

Sayın Sünnetçioğlu'nun "aynı zamanda Cumhurbaşkanı Vekili" dedi. Cumhurbaşkanı Vekili de Anayasa belirlediğine göre otomatikman, nasıl ki, Sayın Meclis Başkanının bu son dönem seçiminde, en yaşlı Başkanvekili olarak Sayın Vecdi Gönül Geçici Başkan ise ve aynı zamanda da Cumhurbaşkanı Vekiliydi. Onun için, aynı şekilde, en yaşlı üye de, Meclis Başkanlığına Geçici Başkanlık yaparken, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına da vekâlet etmektedir efendim.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Yemin etmemiş oluyor.

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Efendim, yeminle kazanmıyor ki milletvekilliğini... Arz ettim, açıklık getirdim.

Mazbatayı aldığınız gün, hangi tarihte seçildiğinize dair şerh de konuyor ve milletvekilisiniz.

Sayın Kaya'nın sorusu...

SAFFET KAYA (Ardahan) - 2 nci maddenin somut zararlarını ve faydalarını sayabilir misiniz diye, benim Sayın Başkanvekilimize bir sualim vardı.

Ülkenin bu kadar ciddî meseleleri varken, Af Yasası varken, Mahallî - İdareler Yasa Tasarısı varken, memurlar sokakta yürürken, niçin içtüzük değişikliği bu kadar öncelikli oldu diye, delaletinizle sormuştum Sayın Başkan.

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Affedersiniz... Bir dakika... Cevap veriyorum efendim.

Tabiî ki, Türkiye'nin birçok sorunu var. Bu sorunu aşmak... Herkes kendi sorununu aşmakla mükellef. Türkiye Büyük Millet Meclisinin de bir İçtüzük sorunu var. İkide bir çıkıyoruz, diyoruz ki, bu İçtüzük yüzünden Meclis daha verimli çalışamıyor... Biraz evvel söylediğim birkaç madde haricinde, bir konsensüsle, muhalefet ve iktidar milletvekilleriyle, Anayasa Komisyonundan geçmiş bu. Nasıl ki, Sayın Hikmet Çetin, milletvekili seçilmediği halde, seçilenler mazbatasını alana kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı sıfatıyla da görevini yerine getirdi efendim; faydası da bu.

SAFFET KAYA (Ardahan) - Yani, maddenin somut zarar ve faydalarıyla ilgili de bir yorum yapacak mısınız?

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Efendim, o mahzuru gidermek için, bu madde ilave edilmiş. Fayda ve zarar, birbirleriyle eşdeğer.

SAFFET KAYA (Ardahan) - Eşdeğer mi efendim?

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Evet efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Ben teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN - Madde üzerinde dört önerge vardır.

Önergeleri geliş sıralarına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum; buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu : Değişiklik Teklifi.

527 sıra sayılı teklifin 2 nci maddesiyle değiştirilen İçtüzüğün 8 inci maddesinin son fıkrasının "en genç yedi milletvekili de, geçici olarak kâtip üyelik yaparlar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mahfuz Güler

Osman Yumakoğulları

 

Bingöl

İstanbul

 

Sabahattin Yıldız

Latif Öztek

 

Muş

Elazığ

 

Şükrü Ünal

Maliki Ejder Arvas

 

Osmaniye

Van

 

Mustafa Niyazi Yanmaz

Yakup Budak

 

Şanlıurfa

Adana

 

Osman Aslan

Mustafa Geçer

 

Diyarbakır

Hatay

 

Yakup Akman

Mehmet Batuk

 

Şanlıurfa

Kocaeli

 

Ali Oğuz

Aslan Polat

 

İstanbul

Erzurum

Musa Uzunkaya

Samsun

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İçtüzük değişiklik teklifinin çerçeve 2 nci maddesiyle değiştirilen İçtüzüğün 8 inci maddesine ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkraların eklenmesini ve çerçeve 2 nci maddenin de buna göre değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Aydın Tümen

İsmail Köse

 

Ankara

Erzurum

Zeki Çakan

Bartın

Madde 2 Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 8 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye ikinci fıkradan sonra aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Üçüncü yasama yılı başında; yeni başkan seçilinceye kadar, geçen yasama yılının başkanvekillerinden en yaşlısı geçici başkanlık görevini yapar. İkinci derecede en yaşlı üye başkanvekilliği görevini yerine getirir."

"Kâtip üyelik görevini de geçen yasama yılının kâtip üyelerinden en genç dördü, bunların bulunmaması halinde en genç dört milletvekili yapar."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

527 sıra sayılı teklifin 2 nci maddesiyle değiştirilen İçtüzüğün 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Teklif: "Geçici olarak kâtip üyelik yapacak milletvekillerinin doğum tarihlerinin aynı olması halinde kura çekilir."

 

Eyüp Fatsa

Mahmut Göksu

 

 

Ordu

Adıyaman

 

 

Yakup Budak

Mustafa Geçer

 

 

Adana

Hatay

 

 

Ahmet Sünnetçioğlu

Mustafa Niyazi Yanmaz

 

 

Bursa

Şanlıurfa

 

 

Şükrü Ünal

Şeref Malkoç

 

 

Osmaniye

Trabzon

 

 

 Ali Oğuz

Maliki Ejder Arvas

 

 

İstanbul

Van

 

 

Aslan Polat

Musa Uzunkaya

 

 

Erzurum

Samsun

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

527 sıra sayılı teklifin 2 inci maddesiyle değiştirilen İçtüzüğün 8 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen "milletvekili genel seçimi sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunca" ibaresinden sonra gelmek üzere "Resmî Gazetede" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Eyüp Fatsa

Mahmut Göksu

 

Ordu

Adıyaman

 

Yakup Budak

Mustafa Geçer

 

Adana

Hatay

 

Ahmet Sünnetçioğlu

Şükrü Ünal

 

Bursa

Osmaniye

 

Ali Oğuz

Şeref Malkoç

 

İstanbul

Trabzon

 

Maliki Ejder Arvas

Aslan Polat

 

Van

Erzurum

Musa Uzunkaya

Samsun

BAŞKAN - Şimdi, en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İçtüzük değişiklik teklifinin çerçeve 2 nci maddesiyle değiştirilen İçtüzüğün 8 inci maddesine ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkraların eklenmesini ve çerçeve 2 nci maddenin de buna göre değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Aydın Tümen

İsmail Köse

 

Ankara

Erzurum

Zeki Çakan

Bartın

Madde 2. - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 8 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye ikinci fıkradan sonra aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"Üçüncü yasama yılı başında; yeni Başkan seçilinceye kadar, geçen yasama yılının Başkanvekillerinden en yaşlısı Geçici Başkanlık görevini yapar. İkinci derecede en yaşlı üye Başkanvekilliği görevini yerine getirir."

"Kâtip üyelik görevini de geçen yasama yılının kâtip üyelerinden en genç dördü, bunların bulunmaması halinde en genç dört milletvekili yapar."

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Başkanlık?..

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Komisyonun ve Başkanlığın katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Bu önerge kabul edildiği için, diğer önergeleri işleme alma şansım kalmamıştır.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Malkoç'un isteği üzerine karar yetersayısını arayacağım ve bunun için elektronik cihazla oylama yapacağım.

Vekâleten oy kullanacak Sayın Bakan var ise, hangi Bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengi ve imzasına ait oy pusulasını, Başkanlığımıza belirtilen süre içerisinde göndermelerini rica ederim.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakikalık süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 2 nci madde kabul edilmiştir, karar yetersayısı vardır,

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 11 inci maddesinin ikinci fıkrasında geçen "iki adedi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğuna sahip siyasî parti grubuna ait olmak üzere" ibaresi çıkarılmış ve fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Eşitlik halinde kur'a çekilir."

BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Fatsa, süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 527 sıra sayılı, İçtüzüğün Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifinin 3 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, İçtüzük, Meclisin anayasasıdır, önemli bir hukukî metindir. İçtüzük değişikliği Meclisi daha verimli ve ekonomik çalıştırmak için yapılır.

Değerli arkadaşlar, Meclisin önünde bu kadar yoğun bir gündem varken, içtüzük değişikliğinin bütün konuların önüne geçirilerek, Genel Kurula getirilmiş olmasını anlamak mümkün değildir. Genel Kurulun ve kamuoyunun da bildiği gibi, İçtüzüğün gündeme getirilmesi 56 ncı maddeyle alakalıdır.

Ekonomik sıkıntılardan dolayı, toplumun bütün kesimleri infial halindeyken; yılan hikâyesine dönmüş ve iktidar partilerinin eline yüzüne bulaştırdığı af yasası Türkiye'nin gündemindeyken; içi boşaltılan bankaların faturası yine ekvergilerle halkımıza kesilip, özellikle siyasî ve bürokratik sorumlular, hiçbir şey olmamış gibi ortalıkta dolaşırken; cezaevleri idareleri, çete ve mafya mensup-larının idaresine terk edilip, devlet acze düşürülmüşken; cezaevlerindeki ölüm oruçları ve açlık grevleri dalga dalga bütün cezaevlerine yayılırken; üniversite öğretim görevlilerinden kamu emekçilerine kadar, yüzbinler sokaktayken; onbinlerce devlet memuru fişlenip, işlerine son verileceği endişesiyle, ölüp ölüp dirilirken; ilkokulların koyun ahırlarına, irfanı hür, vicdanı hür, fikri hür nesiller yetiştirmesi gereken üniversitelerimizin kışlalara çevrildiği bir ortamda; ekonominin tabana vurduğu, borsanın felç olduğu ve son bir haftada 5 milyar doların piyasalardan çekildiği bir ortamda; Yüce Meclisin, bütün bunlara çare bulup, kamuoyunu rahatlatabilecek gerekli çalışmaları yapması gerekirken, Yüce Meclise İçtüzüğün dayatılmış olmasını anlamak mümkün değildir. Bütün bunlar, iktidar partilerinin milletin gündeminden ve ülke gerçeklerinden ne kadar uzak olduğunu göstermektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin, Dışişleri Bakanının, Avrupa Parlamentosunda terörist bir saldırıya uğradığı bir ortamda, Meclisin toplanıp, bununla ilgili gerekli çalışmaları yapması gerekirken, Yüce Meclisin, İçtüzükle bir gündem değişikliğine gitmiş olması, doğrusunu isterseniz çok anlamlı, çok manidardır.

Değerli arkadaşlar, hepimiz biliyoruz ki, bu değişiklik, muhalefetin sesini kısmaya yöneliktir. Hükümeti oluşturan siyasî partilerin, Cumhurbaşkanının yetkilerini kısıtlayıp, Cumhurbaşkanını, özellikle kararnamelerle devre dışı bırakma ve yine, Mecliste, muhalefetin, muhalefet görevini yapmaması gibi bir gayretle, âdeta, milletin meclisini, ikinci, üçüncü dünya ülkelerinin muhalefeti olmayan parlamentolarına çevirme gayretleri, doğrusunu isterseniz, ne milletimiz tarafından ne de Parlamentodaki milletvekilleri tarafından anlaşılıyor değildir.

Unutmayınız ki, bugün, iktidar koltuklarında oturan sayın milletvekilleri, yapılacak bir genel seçimde fevkalade muhalefetin oturmuş olduğu koltuklarda yer alabilirler. Bugün muhalefetin feryadını, yarın, bugün iktidarı oluşturan siyasî partilerin milletvekillerinden duymak doğrusunu isterseniz mümkündür.

Değerli arkadaşlar, şimdi, sizlere sormak istiyorum: Bütün kamuoyu yoklamalarında güvenirlik sıralamasında en son sıralarda yer alan Parlamento ve siyasîlerin yeniden bir güven kazanmasına, acaba bu İçtüzük değişikliği nasıl bir fayda getirecektir; doğrusunu isterseniz, bunu anlayamı-yoruz.

Değerli arkadaşlar, bu değişiklik, ülkenin karşı karşıya kaldığı hiçbir sorunu çözmeyecektir.

Üzerinde söz almış bulunduğum 3 üncü maddeyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 11 inci maddesinin ikinci fıkrasında geçen "iki adedi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğuna sahip siyasî parti grubuna ait olmak üzere" ibaresi çıkarılmış, aşağıdaki cümle eklenmiştir: "Eşitlik halinde kura çekilir." Düzenleme yerindedir; iki parti olduğu varsayımıyla hareket ediliyor. Ciddî bir meseleyi talih oyununa çevirmeyi gerçekçi bulmuyoruz. Esas olan halk iradesidir; yüksek Seçim Kurulundan son seçim sonuçları alınır, hangi parti daha fazla oy almışsa, bu hak o partiye verilir.

Bu düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Fatsa.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA ALİ NACİ TUNCER (Trabzon) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin çerçeve 3 üncü maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, yeni yasama dönemine başladığımızdan beri, yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Bazen sabahlara kadar, bazen 23.00'e kadar, bazen 19.00'a kadar çalışıyoruz; ama, geriye dönüp baktığımda, ne yaptık diye incelediğimde, inanın, tatmin olacak bir tek kanun göremiyorum.

Dün, saat 23.00'e kadar, 1 maddelik, seçmen kütükleri hakkındaki kanun teklifini görüştük ve kanunlaştı; hayırlı olsun. Bilgisayar çağını yaşadığımız bir dönemde, hâlâ, seçmen kütüklerini manuele geçiremedik. 1995 yılında, bunun kredisini bulduk ve bütün projelerini Orta Doğu Teknik Üniversitesine yaptırmamıza rağmen, bizden sonra gelen hükümetler hayata geçiremedi. Ne sağladık; bir hiç...

Bugün, görüşmekte olduğumuz içtüzük değişikliğinin 3 üncü maddesinde, yürürlükte olan İçtüzüğün 11 inci maddesine bir cümle ilave ediyoruz. Diyoruz ki, eğer, Meclisteki temsilleri eşit olursa, Divanın nasıl teşekkül edileceğini kurayla tespit ederiz. Hakça bir yaklaşım; ama, çok mu zarurîydi?.. Belki, bu madde üzerinde 1 saatimizi vereceğiz. Saygıdeğer milletvekilleri, bu kadar lüksümüz var mı bizim?..

Türkiye'nin problemleri, her gün, televizyonlarda, gazetelerde ve sokaklarda gözümüzün önünde. Öğretim üyeleri, üniversite senatoları kararlar alıyor ve yaşama, madden yaşama haklarının kalmadığını ifade ediyor. Memurlar sokaklarda... Temel kanunlarımız olan, ki, onbeş yirmi sene önce, Adalet Bakanlığında genel müdürken hazırlanan Ceza Kanunu, Medenî Kanun, hâlâ, gündeme gelemedi. Kangrene dönen af yasa tasarısı gündeme gelmedi. İki yıla yakındır yasama görevi yapıyoruz. Sayın milletvekili arkadaşlarım, soruyorum, hangi yasayı buraya getirdiniz de, şurada hükümet vardı, komisyon vardı da bu Tüzük nedeniyle biz kanunlaştıramadık? Mutlaka yaptığınız değişikliklerde güzel hükümler var, bunu inkâr etmenin bir anlamı yok; ama bu kadar zaruri olan bir madde değildi. Bir cümle değiştiriyoruz "eşitlik halinde kura çekilir" ve şu saatlerde biz Meclisi buna mahkûm ediyoruz.

Bugün, akşamüstü Sayın Başbakanı televizyonda dinlediniz, okuyor, IMF bize deklarasyon vermiş, şunları, şunları yapacaksınız diyor, biz televizyonlardan duyuyoruz Meclisin hiçbir haberi yok.

Yurtdışında bir çember içerisine alındık. Osmanlıların çöküş döneminde olmayan bir baskı var üzerimizde, Meclisin hiçbir şeyden haberi yok, bunlara deva olacak bir yasa da hazırlamıyoruz.

Zamanımızı, şu anda acil olmayan, zaman içerisinde, boş zamanlarımızda değerlendirebileceğimiz kanun tasarılarıyla geçiriyoruz. Bizi dinleyenler, bize ne diyor arkadaşlar; sizi, biz bunlar için mi seçtik? Çocuklarının eğitim hakkını verememişiz, çocuklarının rızkını verememişiz, mil-yonlar sokaklarda dolaşıyor, biz onların temsilcisi olarak 1973 yılında kabul edilen ve bugüne kadar ihtiyaç duyuldukça mevzii olarak değiştirilen bir İçtüzüğü, çok önemliymiş gibi gece sabahlara kadar uğraşıp değiştirmeye çalışıyoruz; ama önümüze geldi, geri çekme şansımız yok. Burada şükranla ifade etmem lazım, bazı iyi hükümler de getirildi. Örneğin, en azından komisyonların görevleri belirlendi. Yaşamakta olduğumuz çekişmeyi benden önceki hatipler dile getirdi. Bütçe Komisyonunu ilgilendirmeyen bir kanun oradan geçirildi. Belki, onlara bir set çekmiş olabiliriz. Arzu ederdim ki, bu komisyonlara, çok demokratik, bir gelenek haline getirilen ve çok verimli olarak çalışması devam eden Anayasa Uzlaşma Komisyonunu da dahil etmiş olsaydık. Mademki, Meclis buna ihtiyaç hissetmiş, bu komisyonu kurmuş, yararlı çalışmalar yaptığına da inanıyoruz, bunu da yasal hale getirmemizde yarar olduğu inancındayım.

Yine şükranla ifade edeyim ki, Başkanlık Divanı, Yasama Meclisinin düzenini sağlayan en önemli kurumlarımızdan biridir. Başkanlarımız çok yoğun bir mesai vermektedir, bazen sinirleri bozuluyor, tarafsızlıklarına ve nezaketlerine inandığımız başkanlar, istemeden de bazı kelimeleri kullanmak durumunda kalıyor. Bu, bir yorgunluğun ifadesidir. Onun için, dört Başkanvekilliğinin beşe çıkarılmasını şükranla karşılıyoruz. İnşallah, önergelerinizle bunu tekrar geri almazsınız.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Alıyoruz maalesef!..

ALİ NACİ TUNCER (Devamla) - Bilemiyorum, biz iyi bir şey getirdiğiniz için teşekkür edi-yoruz; ama, herhalde, geri alacaksanız da, gerekçesini ifade edeceksiniz. Biz, bundan mutluluk duyuyorduk. Başkanlık Divanının idarî görevleri de var, yoğun bir çalışma altındadır, bir arkadaşla daha takviye edilmesinde yarar görmüştük, getirenlere de şükranlarımızı arz ediyoruz; ama, herhalde bir pişmanlık içerisindesiniz; çünkü, MHP Grup Başkanvekili "geri alacağız" diye bir laf attı bana, bilmiyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, ileride üzerinde çok çok konuşacağız, 91 inci maddede bir tadil getiriliyor. Temel kanunlarda mutabakat şartı vardı ve bugüne kadar da hiçbir sıkıntı çıkmadı. Temel kanun olan Gümrük Kanunu buraya geldi, ondan daha zor olan anayasa değişikliği geldi, mutabakat sağlandığında hatalar da daha iyi görülüyor ve en iyi şekilde çıkardık.

Sıkıntı nereden geldi arkadaşlar?.. Biz, birbirimize tahammül etmek zorundayız ve doğrularda da birleşmek zorundayız. Zaten, maddenin tadilatından anladığım kadarıyla, artık, iktidar partilerinin, bırakın salt çoğunlukla gelmesini, çoğunlukla geleceği inancı da olmadığı için maddedeki hükmü değiştiriyor. Çünkü, Genel Kurulda salt çoğunluğu sağlayan partiye, 2 başkanvekilliği ve-riliyordu; iktidar bundan ümidini kesti. Yarın, bu savunduğumuz hükümlerin hepsi size yarayacak; çünkü, bu icraatlarınız böyle devam ettiği müddetçe, sizin muhalefet olmaktan başka bir şansınız olduğuna da inanmıyorum. Keşke muvaffak olsaydınız, keşke milletin bütün derdine deva olsaydınız da, siz devamlı iktidar olsaydınız. Biz, muhalefet olarak da görevimizi yaparız; ama, ne gezer!.. İşte, milyonların sesi!.. Çoğunuz vicdan azabı duyuyorsunuz. Bizim bu konuşmalarımızdan sonra, ferdî olarak, bana her partiden arkadaş geliyor "doğru söylediniz" diyorlar; ama, bu parti taassubundan maalesef kurtulamadık.

Arkadaşlar, gelin, doğrularda birleşelim ve en doğruları arayalım, memleketin acil olan kanunlarını çıkaralım, icra organlarını bizlerden çıktı o icra organları zorlayalım, devletin idaresini bürokratlara bırakmayalım. Bürokratlar, icranın emrindedir, siyasînin emrindedir; biz, siyasî iradeyi gösterebilelim. Bu noktalarda birleşebilirsek mutluluk duyacağız.

Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tuncer.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına, Adana Milletvekili Ali Gören... (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Gören.

ALİ GÖREN (Adana) - Muhterem Başkan, değerli milletvekilleri; İçtüzükle ilgili değişiklik teklifi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum; Değerli Başkanımızı ve tüm üyeleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu söz alma konusunda ciddî şekilde kendimi tutamadım. Ortada ciddî sorunların olduğu bir dönem için daha farklı konuları konuşmamız gerekirken, bugün, burada, İçtüzükle ilgili konuları görüşüp, vakit kaybederken, bizi televizyonlardan takip eden vatandaşların hakkımızda ne düşündüklerini ciddî olarak sizlerin de düşünmesini rica ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, İçtüzük değişikliği yapmaya çalıştığımız şu ortamda, acaba, yaptığımız işin anlamını doğru dürüst düşünüp değerlendirdik mi?

1. Zamanlama açısından yaptığımız işlemin anlamı nedir?

2. Önem sırası açısından yaptığımız işlemin anlamı nedir?

3. Psikososyolojik açıdan, bizi seyreden, bizi buraya gönderen milletimizle, şu an için meşgul olduğumuz konularla, bir uyum içerisinde miyiz?

Vatandaşlarımız, kendilerini, vatanın, milletin meseleleriyle örtüşen bir durumda mıyız diye, bizi ciddî olarak muaheze etmeye - hazırlamaktadırlar.

Değerli arkadaşlarım, böyle bir çalışma yapılacaksa, zamanı şimdi miydi? Milletin bağrının yandığı, ceplerinin boşaldığı bir dönemde, milletin karşısına geçip, yarın, hayatın duracağı Türkiye'de, bu akşam, biz, İçtüzük meseleleriyle uğraşırken, milletle, ciddî olarak, bir denge, örtüşüm içerisinde miyiz diye düşünüyor muyuz?

İşçiler ve memurların, kendi sorunlarını, hükümete, iktidara duyuramadıklarından, yarın, Ankara sokaklarını doldurmakla ifade etmeye çalıştıkları bir ortamda, biz, İçtüzüğün karınca adımıyla yol yürümeye benzeyen meseleleriyle uğraşıyoruz. Yarın, ülke genelinde hayat duracak; bu konuya dikkat çekmek istiyorum.

Tarım kesiminin meseleleri, çözüm beklemektedir. Esnaf, tüccar, bizden, sorunlarıyla ilgili çözümler beklemektedir. Üniversite mensupları, sağlık mensupları, eğitim mensupları, bizden, sorunlarına çözüm beklerken; biz, burada, bu sorunların hiçbirine medar olmayacak, bu sorunların karşısında eften püften sayılacak, İçtüzük meseleleriyle vakit öldürüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, önem sırası açısından hiç düşündük mü? Milletin karşısına geçip de, İçtüzük değişikliği yapmaya çalışırken, Mahallî İdareler Kanununun değişmesini bekleyen vatandaşlarımıza, belediye başkanlarımıza ve diğer yetkililere ne cevap vereceğimizi düşünüyor muyuz? Dün de söyledim; Af Yasasını bir yıl önce milletin önüne getirip onun üstüne yattıktan sonra, hem hapishanelerdeki vatandaşlarımızın psikolojik durumlarını hem de onların dolaylı olarak yakından ilgisi bulunan ailelerinin sorunlarını gözardı ederek, İçtüzük meseleleriyle uğraşmakla, onlara ne demek istendiğini hiç düşündük mü? (DSP sıralarından gürültüler)

Evet, değerli arkadaşlarım, laf atmakla iş olmaz. Milletin bağrının yandığını, gidip kendilerinin karşısında görün; buradan gülmekle vatandaşın meselesine çözüm gelmez.

YÜCEL ERDENER (İstanbul) - Kimse gülmüyor.

ALİ GÖREN (Devamla) - Lütfen...

İçtüzük meselesi, mahallî idareler sorunundan, yarın Kızılay Meydanını dolduracak vatandaşımızın, memurun, işçinin sorunundan daha önemli değil; zamanlama açısından diyorum. Şöyle bir özdeyiş var: "Kişilerin yeteneği ve kabiliyeti, meselelere verdikleri önemle ilişkilidir." Eğer vatandaşın bağrı yanarken, siz, onların meselesine değil de, onlar için hiç de önemi olmayan, öteden beri sürüp gelen İçtüzük varken, bu meseleyi öne çıkarıyorsanız, vatandaş düşünmeye başlı-yor, acaba benim meselelerime mi öncelik veriliyor, yoksa Meclis içindeki iktidarmuhalefet sorunlarının tartışılmasına mı?

Değerli arkadaşlarım, sağlık çalışanları ve diğer memurların sorunlarını, burada, tekrar tartışmak ve hepinizin önüne getirmek isterken, onlara fırsat verilmeden, sadece İçtüzükle vakit öldürmeyi, vatandaşımıza saygı açısından kusurlu buluyorum.

Ayrıca, ortadaki konular, gündeme getirilen konular daha kolay bir şekilde halledilip, diğer öncelikli konulara geçilmesi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gören, 1 dakika içerisinde toparlayınız.

ALİ GÖREN (Devamla) - Efendim, çok teşekkür ediyorum.

Bizim, vatandaşın meselelerine öncelik verme konusundaki bu kusurumuzun vatandaş tarafından affedilmeyeceğini ve vatandaşa, iktidarın vatandaş karşısındaki önem ve öncelik sıralamasında zamanlama açısından beceriklilik gösteremediğini ve önemli konulardan bir nevi kaçarcasına böyle konularla zaman öldürdüğünü şikâyet etme hakkını kendimizde görüyoruz. Keşke, böyle fırsatlar, muhalefet olarak bizim elimize tarafınızdan verilmeseydi, keşke vatandaşın meselelerine, elbirliğiyle, gönül birliğiyle eğilerek bir an önce çözüm bulma imkânlarını yakalasaydık.

Bu hususlarda, vatandaşın öncelikli meselelerinde ortaya getirdiğiniz konularda yapıcı muhalefet örneğini ortaya koyacağımızı, ancak, böyle hususlarla vatandaşın meselesinden uzak kalmakla, vatandaşın kendiniz hakkında not vermesine fırsat verdiğinizi hatırlatıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gören.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, başka kişisel söz isteyen yoksa, ben söz istiyorum.

BAŞKAN - Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan İçtüzük teklifinin 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz İçtüzük teklifinin 3 üncü maddesinde, 11 inci madde içerisinde bir cümleyle yapılmak istenilen değişiklik vardır. Peki, 11 inci madde neyi ihtiva ediyor, bize neyi anlatıyor; önce, buna bir bakmak istiyorum.

"Parti gruplarının Başkanlık Divanında temsili

MADDE 11. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, siyasî parti gruplarının parti grupları toplam sayısı içindeki yüzde oranlarını ve bu oranlara göre her siyasî parti grubuna düşen Başkanlık Divanındaki görev yeri sayısını tespit eder ve Danışma Kuruluna bildirir.

Başkanlık Divanındaki görev yerleri, Başkanvekillikleri için iki adedi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğuna sahip siyasî parti grubuna ait olmak üzere oranı en yüksek olandan başlayarak sıra ile dağıtılır" diyor. Devamını da arz edeyim:

"Kâtip üyeliklerle, İdare Amirlikleri için görev yerleri dağıtımı Danışma Kurulunun görüşü alındıktan sonra Genel Kurulca kararlaştırılır.

Siyasî parti grupları kendilerine düşen yerler için adaylarını gösterir. Bu adayları gösteren listenin Genel Kurulca işaret oyuyla oylanması suretiyle seçim tamamlanmış olur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekillikleri, Kâtip Üyelikleri ve İdare Amirlikleri için, bir yasama döneminde iki seçim yapılır. İlk seçilenlerin görev süresi iki, ikinci devre için seçilenlerin görev süresi üç yasama yılıdır.

Bu görevlerde herhangi bir suretle boşalma olması halinde, yeni seçilen divan üyesi, eskisinin görev süresini tamamlar."

Şimdi, daha önceki madde bu iken, değişiklik arz edilen madde 3 ile "Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 11 inci maddesinin ikinci fıkrasında geçen iki adedi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğuna sahip siyasî parti grubuna ait olmak üzere ibaresi çıkarılmış ve fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiştir.

'Eşitlik halinde kur'a çekilir'" denilmektedir; yani, burada, iş, kuraya ve şansa bırakılmaktadır. Halbuki, bu durumda, o siyasî partilerin milletimizden aldıkları oy oranına göre tespit edilmesi daha adilane olur. Eşit sayıda milletvekili çıkaran iki parti var ve burada kura çekilecek; hangisine düşerse başkanvekili o partiden seçilecek. Bunu yapmaktansa, seçimlerde almış oldukları oy oranına bakılsa ve en çok oyu alan siyasî partiden başkanvekili seçilse, herhalde, daha münasip olur, daha uygun olur diye düşünüyor ve değerli milletvekili arkadaşlarımızdan bu konuyu bir daha değerlendirmelerini arz ediyorum, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ünal.

Sayın Genç, buyurun; sorunuz var galiba.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aracılığınızla hem Komisyona hem de Başkanvekiline sorularım olacak.

Şimdi, burada, parantez içinde getirilen değişiklikle kaldırılan hüküm şu; bu değişiklik, başkanvekilleriyle ilgili bir değişikliktir: Başkanvekillerinin dağıtımında, mevcut hükümde "iki adedi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğuna sahip siyasî parti grubuna ait olmak üzere oranı en yüksek partiye dağıtılır" diyor. Burada nedir, çoğunluğu alan partiye daha fazla başkanvekiliğini vermektir ve mantıklı olan da budur. Çünkü, bir seçim sonucunu düşünün; bir parti, (A) partisi 300 milletvekili, (B) partisi 80 milletvekili, (C) partisi 70 milletvekili, (E) partisi 51 milletvekili, öteki parti de 49 milletvekili almış. Dört tane başkanvekiliğini... 300 milletve-kili alan parti tek başına iktidarı da kuruyor, bir başkanvekiliğini veriyoruz. Öteki üç parti, 80, 70, 50'ye de birer başkanvekiliğini veriyoruz. Bu, bir defa, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarını büyük sekteye uğratır. Bu Komisyon hangi mantıkla bunu böyle değiştirmiştir? Bence, başkanvekilleri, tabiî, Meclisin çalışmasında da çok önemli rol aldığına göre, burada çok büyük bir hata yapılmıştır; yani, bir parti 50 milletvekili alıyor, öteki 300 milletvekili alıyor, 6 misli oy aldığı bir partiye 1 başkanvekilliği veriliyor, ötekine de 1 başkanvekilliği veriliyor ve gerçekten çok büyük bir hata. Mevcut madde gerçeklere daha uygundur. En azından, hiç olmazsa, iktidarı elinde bulunduran, salt çoğunluğu elinde bulunduran partiye 2 başkanvekilliğini vererek o parti iktidarının sağlıklı çalışmasına katkıda bulunmak gereklidir. Neden bu Komisyon bunu değiştirmiş? Bu, bir.

İkincisi, uygulamada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde transferler olmaktadır. Deniliyor ki, eğer eşitlik varsa, eşitlikte kura çekilir. Bir parti seçime girmiş, yüzde 13, yüzde 14 oy almış; sonra Meclis teşekkül etmiş; Mecliste transferlerle yani, hiç siyasî bir seçime de girmemiş 50 milletve-kili transfer etmiş, öteki partinin de 50 milletvekili var; ama, biri transferle gelmiş!.. Yani, burada, aynı hakkı tanımak, bence, temsilî sisteme aykırı bir davranıştır. Burada, eşitlik halinde kura değil de, bence, genel seçimde alınan oy oranını esas almak daha faydalı olur. Buna Komisyon veya Başkanvekili, hangisi cevap verirse...

Üçüncüsü, burada, Komisyona sormak istiyorum: Sayın Komisyon, Türkiye Büyük Millet Meclisinin en iyi şekilde yönetimi, bu Meclisin hem itibarı hem de kamuoyundaki görüntüsü ve hem de sağlıklı çalışması bakımından önemlidir. Bazı başkanvekilleri, bu yönetimi çok keyfî yapmaktadır...

BAŞKAN - Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bir dakika efendim; Komisyona soru soruyorum...

BAŞKAN - Bir dakika... 5 dakika içinde...

KAMER GENÇ (Tunceli) - 5 dakika daha olmadı, 9 saniye oldu efendim... Buyurun, daha orada 13 saniye oldu...

BAŞKAN - Sayın Genç, burada 3 dakika 13 saniye.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, ben bilemem ki, oradakine bakıyorum.

Bir dakika, sorumuzu sorayım... Niye sizi bu kadar rahatsız ediyor, anlamıyorum?!

BAŞKAN - Rahatsız...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben de parlamenter değil miyim burada?!

BAŞKAN - Sayın Genç, bir karar var...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Komisyon, size sormak istiyorum: Acaba, başkanvekillerinin o kürsüde keyfî hareket etmelerine neden bir tedbir getirmiyorsunuz? Burada, milletvekillinin hakkını neden korumadınız? Bakın, orada oturan başkanvekilleri, maalesef... Burada sabahtan beri dinliyoruz; mesela, çıkıp, İçtüzükle hiç ilgisi olmayan şeyler söyleniyor; ama, başkanvekili orada oturuyor, müdahale etmiyor "konu dışına çıkıyorsun" demiyor; ama, ne zaman ki kendi partisiyle ilgili bir şey söylense, hemen başlıyor söz kesmeye. Bu, bir keyfî yönetimdir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı, özellikle Meclis Başkanı ve Başkanvekillerinin o kürsüyü, çok tarafsız, çok adil yönetmeleri, hem Parlamentonun saygınlığını artıran bir unsurdur hem de milletvekilinin orada kendini güvencede hissederek görev yapmasına sebebiyet verir. Siz, bu içtüzük değişikliğini yaparken neden kürsüde konuşan milletvekilinin hakkını korumadınız, korumayı da düşünmediniz; keyfî davranan başkanvekiline karşı bir tedbir getiremediniz? Bu da çok önemli bir olay.

Şimdi, biraz önce, arkadaşımız konuştu; işte, başkanvekilinin sayısını beşe çıkarmışız, onu indireceğiz dediler. Bir şey açıklamak istiyorum; çevreye şöyle bir şey yayılmış; işte, başkanvekili sayısı beşe çıkarsa, Kamer Genç gelir, başkanvekili olur, kürsüye oturur... Merak etmeyin; ben milletvekili olarak size karşı daha güzel muhalefet yaparım, burada daha güzel hesaplaşırız.

Saygılar sunarım efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Sevgi Esen, buyurun.

SEVGİ ESEN (Kayseri) - Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Komisyon Başkanından ve Başkanvekilinden aşağıdaki sorumun cevaplandırılmasını arz ederim.

Madde 3 olarak görüşülen; ancak, Meclis İçtüzüğünün 11 inci maddesinde yer alan "iki adedi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğuna sahip siyasî parti grubuna ait olmak üzere" ibaresi çıkarılmış ve "eşitlik halinde kur'a çekilir" cümlesi eklenmiştir. Şimdi, sormak istiyorum; bunun gerekçesi ve mantığı nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Sayın Kukaracı, buyurun.

FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Başkanlık Temsilcisi tarafından aşağıdaki sorumun cevaplandırılmasını arz ediyorum.

Görüşmekte olduğumuz İçtüzüğün 11 inci maddesinde "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekillikleri, Kâtip Üyelikleri ve İdare Amirlikleri için, bir yasama döneminde iki seçim yapılır. İlk seçilenlerin görev süresi iki, ikinci devre için seçilenlerin görev süresi üç yasama yılıdır" denilmektedir.

Malumunuz olduğu üzere, 21 inci Dönem altı yasama yılından müteşekkildir. Birinci seçilenler iki yasama yılı, ikinci seçilenler de üç yasama yılı görev yaptıktan sonra, geriye kalan altı ay, bu görevleri kim yürütecektir; bir hukukî boşluk yok mudur?

Sayın Başkanın, bunları cevaplandırmasını arz ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kukaracı.

Sayın Uzunkaya, buyurun.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Başkandan şu sualimi cevaplandırmasını arz ediyorum:

Tabiî, İçtüzüğün çok büyük çapta değişikliğe uğratılmak istendiğini görüyoruz. Mutlaka, bunda, faydalı olan maddeler, katıldığımız maddeler vardır. Ancak, az önce de ifade edildi, Parlamentonun dışarıdaki, halk arasındaki görüntüsü pek de fazla olumlu değil. Acaba, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığımız, Başkanlık Divanımız ve ilgili Komisyonumuz, şu anda halk nezdindeki güvenilirlik sıkıntısını yaşayan Parlamentomuzun, bu sıkıntısını giderme açısından tüzük değişikliğini mi, yoksa, ciddî manada çalışmalarını engelleyen, halka daha güven telkin etmesi söz konusu olabilecek Anayasadaki birkısım maddeleri düzeltmenin gereğini mi düşünüyor? Daha açık bir ifadeyle, Başkanlık Divanımız, İçtüzük değişikliğinden önce, Meclis, halka "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" tabirinin, ifadesinin gereğini ortaya koyabilecek bir hizmeti veremiyorsa, Anayasadaki bu konuda sıkıntı doğuran maddeleri değiştirmeyi düşünüyorlar mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Uzunkaya.

Sayın Başkan, buyurun.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Sayın Başkan, bize yönelik bir suali cevaplandırmak istiyorum.

Sayın Genç, başkanvekilliklerin dağıtımıyla ilgili bir konuya temas ettiler. Bu dağıtım, Anayasanın 94 üncü maddesine göre, bu anlayışa göre yapılır.

İkincisi, "başkanvekillerinin tutum ve davranışlarından doğan durum hakkında ne yapılacağı bu çalışmada düşünülmeliydi" ifadesinde bulundular. Biliyorsunuz, İçtüzüğün 63 üncü maddesine göre, başkanvekilinin tutum ve davranışı hakkında müzakere yapılır, konuşmalar yapılır ve Genel Kurul karar verir. Yani, başkanvekilinin her karar ve eylemi Genel Kurulun denetimi altındadır.

Sayın Kukaracı bir görüş ortaya koydu. Öncelikle ifade edeyim ki, Sayın Kukaracı'nın, raporda, bu maddeyle ilgili bir muhalefet şerhi yoktur; dolayısıyla, İçtüzüğün 42 nci maddesinin dördüncü fıkrasına göre "Komisyon raporunda imzası bulunan komisyon üyesi, diğer komisyonlarda ve Genel Kurulda, çekimser veya aykırı olduğunu rapor metninde yazıyla belirttiği hususlar dışında, sözcüden soru soramaz ve komisyon raporuna aykırı konuşma yapamaz."

Arz ederim.

BAŞKAN  Teşekkür ederiz.

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Efendim, müsaade eder misiniz?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Müsaade ederseniz, Sayın Genç'in sorusuna ben de cevap vereyim. Keyfî idare, keyfî rejimlerde olur.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Burada görüyoruz Sayın Başkan, her gün görüyoruz.

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Genç, müsaade eder misiniz, cevap vereyim. Ben sizi dinledim.

Demokrasiler kurallar, kaideler rejimidir. Herkes de o kaidelere uymak mecburiyetindedir. Başkanvekilleri, bu Meclisi idare ederken, bu kuralların içinde idare ederler; zaten, keyfî idareye, Yüce Meclisimizin sayın üyeleri müsaade etmezler efendim. Onu arz edeyim.

Zatıâlinizin de, başkanvekili olarak hiçbir zaman keyfî idare etmediğinizi ben dışarıdayken de içerideyken de kurallara göre idare ettiğinizi biliyorum. Bizim arkadaşlarımız da öyle yapıyorlar.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama, burada görüyoruz Sayın Başkan.

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Uzunkaya'ya cevap vereyim müsaade ederseniz.

Anayasa değişiklikleri, Yüce Meclisin iradesindedir, Anayasanın nasıl değiştirileceği bellidir ve mevcut Anayasa Uyum Komisyonumuzda, anayasa paketinin, beş siyasî partinin uzlaşmasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geleceği malumlarınızdır.

Arz ederim efendim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkanım, Anayasa Komisyonu Başkanının, Anayasanın 95 üncü maddesini okumasını tavsiye ediyorum.

BAŞKAN - Okusun efendim...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Okusun, lütfen, ikinci fıkrayı okusun. Meclisteki faaliyetlere üyeleri oranında katılacağının ne anlama geldiğini...

BAŞKAN - Maddeyle ilgili dört önerge vardır.

Önergeleri, geliş sıralarına göre okutup, aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

527 sıra sayılı İçtüzük teklifinin 3 üncü maddesine eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederim. 20.11.2000

 

Yasin Hatiboğlu

Aslan Polat

 

Çorum

Erzurum

Teklif: "Eşitlik halinde, en son genel seçimde aldıkları oylar dikkate alınır."

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Müzakereye konu İçtüzük teklifinin 3 üncü maddesiyle değiştirilen İçtüzüğün 11 inci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederim. 20.11.2000

 

 

Yasin Hatiboğlu

 

 

Çorum

Teklif: "Başkanvekili anamuhalefete mensup üyeler arasından seçilir."

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

527 sıra sayılı teklifin 3 üncü maddesiyle değiştirilen İçtüzüğün 11 inci maddesine eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Teklif: "Eşitlik halinde, en son genel seçimde aldıkları oy oranları dikkate alınır."

 

Mahfuz Güler

Sabahattin Yıldız

 

Bingöl

Muş

 

Latif Öztek

Osman Yumakoğulları

 

Elazığ

İstanbul

 

Şükrü Ünal

Maliki Ejder Arvas

 

Osmaniye

Van

 

Niyazi Yanmaz

Yakup Budak

 

Şanlıurfa

Adana

 

Osman Aslan

Mustafa Geçer

 

Diyarbakır

Hatay

 

Yahya Akman

Mehmet Batuk

 

Şanlıurfa

Kocaeli

 

Ali Oğuz

Musa Uzunkaya

 

İstanbul

Samsun

 

Aslan Polat

Ali Gören

 

Erzurum

Adana

BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İçtüzük değişiklik teklifinin çerçeve 3 üncü maddesiyle İçtüzüğün 11 inci maddesinin ikinci fıkrasına eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Aydın Tümen

İsmail Köse

 

Ankara

Erzurum

Zeki Çakan

Bartın

"Eşitlik halinde, Başkanvekilliği, milletvekili genel seçiminde en çok oy alan siyasî parti grubuna verilir."

BAŞKAN - Şimdi, en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Müzakereye konu İçtüzük teklifinin 3 üncü maddesiyle değiştirilen İçtüzüğün 11 inci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederim. 20.11.2000

                              Yasin Hatiboğlu

                                             Çorum

Teklif: "Başkanvekili, anamuhalefete mensup üyeler arasından seçilir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Başkan?..

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu?..

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Arz edeyim efendim.

BAŞKAN - Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çerçeve 3 üncü maddeyi görüşüyoruz.

Yürürlükteki İçtüzüğün ilgili bölümü aynen şöyle: "Başkanlık Divanındaki görev yerleri, Başkanvekillikleri için iki adedi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğuna sahip siyasî parti grubuna ait olmak üzere oranı en yüksek olandan başlayarak sırayla dağıtılır" deniliyor.

Şimdi, o metnin, o hükmün metinden çıkarılması doğrudur. Yani, salt çoğunluğu elinde bulunduran sayın gruba iki başkanvekilliği verilmesi adil değildir. Neden değildir; salt çoğunluk sahibi, hemen hemen, genelde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığını da zaten elinde bulunduracak olan grup demektir. Şimdi, bir de, kalkar, iki başkanvekilliği verirseniz, bu, uygun olmaz. Peki, diyelim ki 8080 iki grup geldi, bir başkanvekilliği kaldı, nasıl tespit edeceğiz? Biz, talih oyunu oynamıyoruz; yani, talih oyunları yöntemine başvuramayız. Millî iradenin tecellisini esas almaya mecburuz. Nedir o? Son genel seçimde alınmış olan oylara bakılır. Oylarda, hiç zannetmiyorum ki, iki partinin oyları birebir beraber olsun; o, mümkün değildir. Onun için, en demokratik yol budur. Bu yolu kullanalım diye bendeniz bir önerge verdim. Her ne kadar, Sayın Başkanlık katılmadıysa da, Komisyon katılıyor mu, katılmıyor mu bilmiyorum... Sadece, şuna inanıyorum ki, Sayın Başkanvekilimiz, bu kardeşini, sırf kürsüde görmüş olmak için "katılmıyorum" dedi; ama, oy verecek ve kendisini takip eden grubu da bizi destekleyecek; zaten, bazı grup başkanvekilleri destekleyeceklerini ifade ettiler.

Sayın milletvekilleri, biz, görüyor musunuz nelerle meşgulüz. Şu anda, biliyor musunuz, şu gün faizler yüzde 400 ve günlük dolar ihracı, başka bir ifadeyle, doların, piyasaya Merkez Bankasından sürümü 900 milyon, 1 milyar dolar. Merkez Bankasının rezervlerini dikkate aldığımız zaman, demek ki, tahammülümüz ve nefesimiz ancak onbeş gün dayanacak ve kaç banka batıp gidecek Allah bilir. Yapmayın. Bakın, Tüzüğün tümü üzerinde konuşurken şunu ısrarla ifade ettim; beyler, basılı gündemi bir inceleyiniz, çok önemli konular var, görüşmeler var, kanun tasarı ve teklifleri var. Şimdi, Tüzüğü bu kadar acele görüşmenin gereği yok, yine görüşelim, görüşmeyelim demiyoruz. Bakınız, Parlamentomuzu tenzih ederek, her bir grubumuzu tenzih ederek, her bir arkadaşımı tenzih ederek; hiç kimseyi, kimseye; hiçbir şeyi, bir başka şeye benzetmeksizin, bir şeyi hatırlatayım, tarihî bir olayı: İstanbul'un fethinde, Osmanlı, surları döverken, Bizansın din adamları, meleklerin cinsiyetini tartışıyordu ve İstanbul gümbür gümbür gitti; iyi ki, tartışmışlar da, gitmiş. Yapmayın... değerli milletvekilleri, ne olursunuz, bu meseleler de önemli olmakla beraber, ehemmi mühimme tercih etme mecburiyetimiz vardır. Ben, hiç olmazsa, bu noktaya gelmişken, önergemin kabulü yolunda oy vermenizi; yani, demokratik usul ve yöntemlere sahip çıkmanızı arz ve istirham ediyorum.

Saygı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Komisyonun ve Sayın Başkanlığın katılmadığı...

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - ... gerekçesini Sayın Hatiboğlu'ndan dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Oylama işlemini elektronik oylama cihazıyla yapacağım ve oylama için 3 dakikalık süre vereceğim.

Sayın milletvekilleri, oylama sırasında sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşımız olursa, aynı süre içerisinde, oy pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum. Bu arada, vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını havi oy pusulasını aynı süre içerisinde Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.

Oylama işlemini .başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım üç önerge de aynı mahiyettedir. Bu nedenle, önergeleri okutacağım; ancak, Sayın Aydın Tümen ve arkadaşlarının verdiği önerge daha kapsamlı olduğu için, onu dikkate alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İçtüzük değişiklik teklifinin çerçeve 3 üncü maddesiyle İçtüzüğün 11 inci maddesinin ikinci fıkrasına eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Aydın Tümen

İsmail Köse

 

Ankara

Erzurum

Zeki Çakan

Bartın

Eşitlik halinde Başkanvekilliği, milletvekili genel seçiminde en çok oy alan siyasî parti grubuna verilir.

BAŞKAN - Aynı mahiyette olduğu için diğer önergeleri de okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

527 sıra sayılı İçtüzük teklifinin 3 üncü maddesine eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederim.              20.11.2000

 

Yasin Hatiboğlu

Aslan Polat

 

Çorum

Erzurum

Ali Gören

Adana

Teklif :

Eşitlik halinde en son genel seçimde aldıkları oylar dikkate alınır.

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

527 sıra sayılı teklifin 3 üncü maddesiyle değiştirilen İçtüzüğün 11 inci maddesine eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Mahfuz Güler (Bingöl) ve arkadaşları.

Teklif :

Eşitlik halinde en son genel seçimde aldıkları oy oranları dikkate alınır.

BAŞKAN - Efendim, bu üç önergede aynı mahiyettedir; Aydın Tümen ve arkadaşlarının önergesi daha geniştir. Bu her üç önergeyi birleştirerek soruyorum:

Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?..

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Başkanlık?..

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

Sayın Aydın Tümen ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen bu önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 13 üncü maddesinin ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Başkanlık Divanı Genel Kurulda evrak okuyacak görevlileri belirler."

BAŞKAN - 4 üncü maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Akman, süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi hürmetle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, öncelikle, biraz önce, Genel Kurulda, bizlerin de iştirak etmiş olduğu bir önergenin kabulü suretiyle 3 üncü maddede değişiklik yapıldığından dolayı memnuniyetimi ifade etmek istiyorum. Bu nedenle de, doğrusu, şu ana kadar, bu yasama dönemi içerisinde, defalarca vermiş olduğumuz anlamlı ve yapıcı önergelere bir türlü olumlu yaklaşmayan iktidar partisine mensup arkadaşları da, bu anlamda, kutlamak istiyorum. Bu davranışlarının bundan sonra da devam etmesini temenni ediyorum.

Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz İçtüzük değişiklik teklifi, hukuk literatürümüzde, normlar hiyerarşisi diye bilinen hiyerarşik yapı içerisinde, Anayasadan hemen sonra, ikinci sırada yer alan önemli bir konuma sahip. Bu, hem Anayasanın hem bütün kanunların ve Mecliste görüşülen sair konuların, denetim konularının dahi görüşme usulünü düzenleyen bir yasa, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir iç anayasası mahiyetindeki bir yasa. O nedenle de, önemli olmakla beraber, şu anda görüşmekte olduğumuz, yaklaşık 20 maddede değişiklik öngören teklifle ilgili, doğrusunu ifade etmek gerekirse, ben, şahsen, dişe dokunur diyebileceğimiz, önemli nitelikte addedebileceğimiz herhangi bir hususa rastlamadım. Bunu, benden önceki hatiplerin de ifade etmiş olduğu gibi, esasında, kanun çıkarma hususunda hiçbir sıkıntıları olmayan iktidar partilerinin, mevcut muhalefeti biraz daha susturmaya yönelik bir çabası olarak görüyorum. Nitekim, bu dediğim ifadeyi doğrular mahiyetteki maddeler, önümüzde görüşeceğimiz maddeler arasında da gelecektir. Ana kanunlar olarak tabir edilen kanunların, muhalefet bypass edilerek, nasıl geçirilmek istendiğine dair değişiklik de var burada.

Benim, üzerinde söz almış bulunduğum 4 üncü madde, doğrusu, biraz kendimizle de ilgili, bir Meclis Başkanlık Divanı Üyesi olarak, doğrudan doğruya bizi ilgilendiren bir madde; ne diyor: "Başkanlık Divanı Genel Kurulda evrak okuyacak görevlileri belirler." Esasında, böyle bir ihtiyacın nereden kaynaklandığını, ben, şahsen, anlamakta güçlük çekiyorum. Demin bu madde üzerinde konuşacağım için merak ettim, Başkanlık Divanındaki Kâtip Üye arkadaşların geçmişlerini gösteren albüme baktım, şu anda görev yapan 10 üye arkadaşımızın tamamı da, Türkiye Cumhuriyeti Devletinde kurulmuş olan üniversiteleri bitirmiş arkadaşlarımız. Bu arkadaşlarımızın, Başkanlık Divanındayken, önlerine gelen evrakları okudukları sırada sürçülisan etmeleri veya mensup oldukları bölgenin şivesini izhar eder bir şekilde konuşmaları, doğrusu, yadırganacak bir husus olmasa gerek. Bu, bizim memleketimizin bir zenginliğidir; memleketin doğusundan, batısından, ortasından, her tarafından insanların, bu Millet Meclisinde temsil edildiğinin birer göstergesidir.

Aynı zamanda, yapılan bu değişiklik, esasında, şu ana kadar var olan bir teamülü de ortadan kaldırıyor. Nedir bu teamül? Biliyorsunuz, kanun tasarıları ve denetim konuları görüşülürken, genellikle, hükümet ve komisyonun oturmuş olduğu şu sıralardaki ilgili bakana veya ilgili komis-yon başkanına, milletvekilleri tarafından devamlı sorular sorulur. Bununla ilgili cevapları bürokrat arkadaşlar hazırlasa dahi, bunlar, ilgili bakanın, ilgili komisyon başkanının ağzından Meclis Genel Kuruluna aktarılır. Yani, Meclis Genel Kuruluna hitap eden, konuşan herkes, bu çatı altında milletvekili olmak durumunda. Bunun, benim hatırlayabildiğim bir tek istisnası, daha önce milletvekilliği veya bakanlık yapmış arkadaşların, soruşturma komisyonlarına konu olan durumlarda, tabiri caizse, - ifadeleri alınmak üzere, daha doğrusu, savunmalarını yapmak üzere, bu kürsüden onlara konuşma imkânı verilmekte; ama, neticede, bir dönem önce dahi olsa veya iki dönem önce de olsa, o insan da, bu Mecliste, halkı temsil etme noktasına gelmiş bir insan. Bu, bu anlamda da bir istisna getiriyor. Bunun, neden önemli kabul edilerek, kamuoyunda konuşulduğu gibi, profes-yonel spikerler tarafından bu evrakların okutulmasına ihtiyaç duyulduğunu, şahsen, ben anlayabilmiş değilim. İşin açıkçası, bunu anlamsız da buluyorum.

Niye anlamsız buluyorum? - Yine, albüme şöyle bir baktım, ne gördüm; şu anda, 21 inci Dönem Meclisimizde bulunan 498 üye arkadaşımız fakülte veya yüksekokul mezunu, 35 arkadaşımız lise veya dengi bir okuldan mezun, 10 arkadaşımız ortaokuldan mezun, sadece 6 arkadaşımız ilkokul mezunu. Okur yazar olmayan da, doğal olarak, mevcut yasa gereği, seçilme engeli olduğu için, okur yazar olmayan herhangi bir insan yok. Demin de izah ettim, kürsüde bizatihi görev yapan arkadaşların tamamı da üniversite mezunu. Onun için, ben, bu anlamda, getirilmiş olan bu maddeyi, doğrusu anlamlı bulmadım.

Önümüze getirilmiş olan teklif, milletvekillerin şahsen vermiş olduğu bir teklif olduğu için, yani, hükümet tasarısı şeklinde gelemediği için, işin doğrusu, bu tekliflerden her bir maddenin, tam olarak, ne gerekçeyle önümüze getirildiğini de anlama şansına sahip olmadık. Çok dağınık bir gerekçe var önümüze getirilen metnin içerisinde. Ben, demin "bu İçtüzük değişikliğine neden ihtiyaç duyuldu" diye bir soru sordum. Hem bu İçtüzük değişikliği hem de özellikle bu madde hususunda, Sayın Meclis Başkanvekilimizden istirham ediyorum, beni aydınlatıcı bir açıklama yaparsa, memnun olacağımı huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, teklifin geneliyle alakalı şunu söylemek istiyorum: 21 inci Dönem Meclisi, basına yansıdı, çeşitli defa bu kürsüden de izah edildi ki, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çalışkan meclislerinden bir tanesi, belki de birincisi. Nereden bunu söylüyoruz; çünkü, bu Mecliste şu ana kadar görüşülen ve kabul edilen, Genel Kuruldan geçen tam 227 adet yasa var. Öyle zannediyorum, bu, bir rekor...

Bu yasaları çıkarırken, 354 oyla güvenoyu almış hükümetimizin de hiç zorlandığına şahit olmadım. Bu arada, zorlanmadıkları gibi, kabul edilen yasa tasarılarının ve tekliflerinin büyük bir çoğunluğuyla ilgili olarak, muhalefet partilerinin desteğini de aldılar. Bu desteğe rağmen, yürüyen bu trende rağmen, bu tip bir değişikliğe neden ihtiyaç duyulduğunu, hakikaten, anlamakta biz güçlük çekiyoruz.

Bir sözcü arkadaşımız değindi; 21 inci Dönem Meclisi, ana kanun diyebileceğimiz bir kanunu, burada, birkaç saat içerisinde kabul etti. Neydi o; Gümrük Kanunu dediğimiz, 248 ana madde ve 6 geçici madde olmak üzere toplam 254 maddeden oluşan bir yasa, birkaç saat içerisinde geçti.

Şu an Adalet Komisyonumuzda bekleyen Avukatlık Kanunuyla ilgili bir yasa tasarısı var, yaklaşık 100 küsur maddeden ibaret bir tasarı. Ben, bir muhalefet milletvekili olarak, o tasarıya da katkıda bulunmuş bir arkadaşınız olarak öneriyorum: Getirin Avukatlık Kanunuyla ilgili tasarıyı, şu Meclis çatısı içerisinde, beş grubun da onayıyla ve kabulüyle, birkaç saat içerisinde, genel görüşlerimizi izah ettikten sonra kabul edelim ve hukuk camiasında, yargı camiasında bir rahatlığa vesile olalım. Buna emsal gösterebileceğimiz ve kabul edebileceğimiz ana nitelikte birçok yasa var.

Bunları getirin görüşelim diyorum; ama, eğer, bizlerin ve halkın büyük çoğunluğunun, altına imza atmadığı, kabul etmediği, onların aleyhine olan kanunları getirip de...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAHYA AKMAN (Devamla) - ...burada "bunlar ana kanunlardır" ismini yakıştırdıktan sonra, bu Meclisten muhalefetsiz olarak geçirmeyi bekliyorsanız, unutmayın ki, bu hareketinizle, halkın iradesine büyük bir saygısızlık yaptığınız gibi, demokrasiyi de katletmiş oluyorsunuz.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Akman.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Erdoğan Sezgin.

Buyurun Sayın Sezgin. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA ERDOĞAN SEZGİN (Samsun) - Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü değişikliği hakkında söz almış bulunuyorum; Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına hepinize saygılar sunuyorum.

Anayasanın 95 inci maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisine, kendi çalışma usul ve esaslarını belirlemesi için İçtüzük yapma yetkisi vermiştir. Meclis çalışmalarına, siyasî partilerin, üye oranlarına göre katılmalarını sağlamak, demokrasiyi tam anlamıyla uygulamak gibi hükümler ve Anayasanın diğer maddeleri de nazara alındığında, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarında, demokratik kural ve esasların mutlaka işletilmesi yolunda amir hükümler bulunmaktadır.

Buradan yola çıktığımızda, demokrasinin anaocağı, babaocağı olan, temsilî demokrasinin beşiği olan Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarında, demokrasi adına, adalet adına, millet adına, bazı pırıltılar görmek istiyoruz. Burada, hiçbirimiz, kendi adımıza, kendi nam ve hesabımıza iş görmüyoruz. Yaptığımız iş, devlet adına, millet adına, çiftçiler adına, esnaf adına, memur adına, işçi, emekli, hatta demokrasi ve insan haysiyeti adına iş yapıyoruz; tıkanan hür teşebbüsün önünü açmak için iş yapıyoruz. Bu Meclisin, millî meselelerde, parti ve siyasî çıkar hesabının; burada, bu zeminde parmak hesabının önemli olmadığını düşünüyoruz. Millet, bizden, demokratik pırıltılar ve derdine çare olmamızı beklemektedir.

Geçen dönemde, bu Meclisten, Bankalar Yasası da dahil, vergi kanunları geçti, milletin menfaatına, ekonominin kötüye gitme pahasına, parmak hesabı, hep galip geldi. Geldi de ne oldu; Türk çiftçisi, Türk esnafı, hür teşebbüs kaybetti, millet kaybetti, devlet kaybetti. Siyasî nitelik taşımayan yasalarda dahi, parmak hesabının hep galip gelmesi, Türk siyasetini de tıkadığına, devleti de, devlet yönetimini de sıkıntılara soktuğuna hep birlikte şahit olmaktayız.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin, kendi görev alanına giren konularda muktedir olması gerekmektedir, olaya el koyması gerekmektedir. Bugün, bu meseleyi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yakalayabilmesi için, Anayasanın ve İçtüzüğün kendisine verdiği kontrol mekanizmalarını mutlaka çalıştırması gerektirmektedir. Gensoru müessesesi ile kendi bakanınızı düşürün istemiyoruz; ama, genel görüşme ve araştırma önergelerine sıcak bakılması gerekmektedir. Geçenlerde bankalarla ilgili genel görüşme talebi oldu; neden reddettiniz? Bankalar meselesini, hâlâ daha Türkiye'de, Büyük Millet Meclisinin sayın üyeleri de dahil, bilmeyen çok arkadaşımız var. Eğer, meseleyi bilmeyecekseniz, nasıl çözüm getireceksiniz?

Bugün Türkiye'nin ekonomisiyle ilgili olarak IMF'yle yaptığınız standby anlaşmasını Türkiye'nin son şansı, sondan bir önceki kertesi olarak takdim ettiniz. Eğer Türkiye'nin bu sıkıntılı günlerinde, bu meseleyi, bu Mecliste görüşmüş olsaydınız, bakın biz size ne söyleyecektik: "Küreselleşme kavramının, bizim gibi kalkınmakta olan ülkeler de dahil herkesi zenginleştirecek bir şey olmadığını anladık. Tersine, küreselleşmiş dünyanın finansal sistemi, bizi, iflasın eşiğine, yoksulluğun eşiğine getirdi. Neredeyse dilenci oluyorduk." Bu sözlerin sahibi Malezya Başbakanı Bin Muhammed, sanki 6 ay önceden Türkiye'nin falına bakmış ve falı da doğru çıkmıştır. Eğer, o günlerde, Türkiye'nin, ekonomik meseleleriyle ilgili burada bir genel görüşme, bir araştırma olmuş olsaydı, arkadaşlarımız size, bunların alternatiflerinin de olduğunu açık ve net şekilde ifade edeceklerdi.

Bugün Türkiye'de yaşanan olaylardan hepimiz üzüntü duyuyoruz. Ne esnaf ne çiftçi ne hür teşebbüs yarınını göremez oldu ve bugün, gözbebeğimiz olan hür teşebbüsün, globalleşen dünyada sermaye kaybettiğini, battığını görmek bize büyük ıstırap vermektedir; çünkü, o fidanların dibine biz yıllarca su döktük; "hür teşebbüs" dedik, "müteşebbis ruh" dedik; ama, bugün, bakıyorum ki, bazı grupların seçmenleri dahi vergi mükellefi bile değiller! Bunlardan çok büyük üzüntü duyu-yoruz. Onun için, diyoruz ki, Meclis, gerektiği zaman, Türkiye'nin gündemine el koymalı.

O günlerde, çok ciddî bir şekilde bu mesele tartışılmış olsaydı, bu ekonomik paketin arkasından, Türkiye'ye, bir de aynı ağırlıkta siyasî paket geleceğini ve gelmekte olduğunu, açık ve net bir şekilde söylemek mecburiyetindeydik. Türkiye'de, bugün, bu meselelerin altından kalkmak ve bu meseleleri gözardı etmemek, saati saatine izlemek, bu Meclisin vebalidir. Eğer, bu Meclis, denetim mekanizmalarını çalıştıramayacaksa, bu meselelere el koyamayacaksa "kulak çekmecesine, karpuz kesme" misalinden ileri gidemeyecektir. Türk milleti, artık, siyasetçiyi, sevmez oldu. Sebebi, işte, kendi meselelerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin el koymamasından kaynaklanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, yarın, memurlar sokakta; geçen gün, işçiler sokaktaydı... Biten bir Türkiye, kaybolan bir Türkiye, fakirleşen bir Türkiye... Dünyanın hiçbir yerinde, insanları fakirleştirmek suretiyle enflasyonla mücadele edildiğini, hiçbir siyasî literatürde görmedik ve yaşamadık. Onun için, bu Meclis, Türkiye'nin çok önemli meselelerine, derhal el koymak mecburiyetindedir. Eğer, bu şekilde, parmak hesabı her şeye galip gelecekse, fazla diyecek bir şeyim yok. Allah, Türk Milletine, esnafına, çiftçisine, hür teşebbüsüne iyilikler ihsan etsin.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Sezgin.

Şahsı adına, Konya Milletvekili Veysel Candan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 527 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzük tadilatıyla ilgili madde 4 üzerinde, şahsım adına söz aldım; Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, burada, Başkanlık Divanına yeni bir görev veriliyor: "Genel Kurulda evrak okuyacak görevlileri belirler." Peki, şimdi kim okuyor; değerli milletvekillerimiz okuyor; yani, Meclis, bir yerde, yeni bir istihdam alanı daha açmış oluyor. Verilen önergeler var zannediyorum; bence, aslında, o önergeler doğrultusunda, eski usulde, milletvekillerimizin okumasının daha doğru olacağı kanaatindeyim.

Değerli milletvekilleri, biz, burada esasta neyi konuşuyoruz; Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usul ve esaslarını. Bunun, doğru olarak nasıl yapılması gerekir; adil, dürüst, hukuk kurallarına uyumlu ve sonunda da millî iradenin tecelli etmesi gerekir. Aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisi işleyişi, ne kadar mazbut, muntazam, kusursuz olursa, o kadar verimli olur.

1996 yılında İçtüzükte değişiklik yapılmış; yani, dört yıl önce ve 124 maddesini değiştirmişiz. Yıl 2000; tekrar, birsürü maddeyi değiştiriyoruz. Demek ki, her gelen hükümet, kendinin daha rahat çalışması için yapılması gerekeni yapıyor anlaşılmaktadır.

Şimdi, hükümetin bir iddiası var; o iddia nedir; Parlamento hızlı çalışmıyor, daha hızlı nasıl çalıştırırız... Aslında, bana göre, hükümetin böyle, fazla da buna itiraz etmemesi gerekir. Hükümet için, aslında, Anayasayı, Tüzüğü, zaman zaman delmek, en azından bir defa delmek, bir defa aşmak, mutat hale gelmiştir. Hatırlarsınız, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, Anayasa, Adalet Komisyonları yerine Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü, Anayasanın 162 nci maddesi bu hükümetçe bir defa delindi.

Yine, dün burada, Bayındırlık Bakanlığıyla ilgili bir tasarının geçici madde müzakerelerinde, müzakeresiz madde kabul edilme tekniği geliştirildi, bir defa daha delindi.

Demek ki, hükümetin aslında İçtüzüğü fazla amiyane tabiriyle taktığı filan yok, sayısal çoğunluğa göre istediğini yapmaktadır.

Gerekçeyi okudum, gerekçede çok garip bir misal var: Diyor ki, 250 maddelik bir kanunu aldık, görüşeceğiz, 1 250 saate ihtiyaç var, 156 gün... Yani, bu kadar abartılı bir gerekçe yazmaya hiç gerek yoktu. Aslında, bence doğru olan, hazırlanan İçtüzüğü bir uzlaşma komisyonuna havale etmek ve bütün partilerin iştirak ettiği bir içtüzüğün, Danışma Kurulununda da kabul edilerek, burada, metin olarak okunup, oybirliğiyle geçmesi gerekirdi. Yani, siz, bir taraftan "zaman" diyorsunuz, bir taraftan da, usule uygunu, doğrusu, kısası, mantıklısı ve de Danışma Kurulunda kabul edilmiş bir içtüzüğü buraya getirmek yerine, maalesef daha değişik bir yol izliyorsunuz; bunu da anlamak mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, aslında burada Trafik Kanunu, Gümrük Kanunu ve diğer verilen kanunlar var. Bana göre aslında bu tasarı muhalefeti yok sayma tasarısıdır ve doğru değildir. Siz muhalefeti yok sayarsanız millet de bir gün sizi yok sayar. O açıdan doğru değil. Kanaatimce en doğru olan, bütün partilerin uzlaşarak yasa yapması ve o yasanın da kamu tarafından kabul edilmesi gerekir.

Değerli arkadaşlar, maddelere baktığımız zaman, muhalefet partisi, bu tüzüğe göre, az önerge verecek, az konuşacak, az söyleyecek. Bir anlamda muhalefetin tasarılara katkısı istenmiyor. Bunu mantıklı bulmak doğru değildir.

Yine, bir madde için yalnız bir önerge vereceksiniz deniliyor. Halbuki, bir maddede beş fıkra varsa daha önce beş fıkra için önerge veriliyordu. Yani, bunun mantığını anlamak mümkün değil. Önergeler daha çok fikirlerin tartışılması anlamına gelir. Tartışmasız kanun çıkarmak... Yani, burası fason kanun üreten bir merkez değil ve Türkiye'deki mevcut yasaların ancak 4 000'i uygulanıyor. Bugün hiç uygulanmayan, mevzuattan kaldırılması gereken 6 000 civarında kanun olduğu söylenen bir ülkede, çok kanun çıkarmanın bir mantığı da yok, çıkarılacak kanun daha mantıklı, ihtiyaca cevap vermesinin daha doğru olacağı kanaatindeyim.

Hatırlanacağı üzere, eskiden, Anayasaya aykırılık yönünde sınırsız önerge vermek mümkündü; ama, şimdi, 3 tane önergeyle sınırlamanın anlamı da yok.

Şimdi, yine, temel yasalar görüşülürken, Danışma Kurulu oybirliği aranıyordu, burada böyle bir arama yok. Hükümetin 350 sayısı var, burada istenen nisap da 330; yani, biz, hükümet olarak, istediğimiz yasayı istediğimiz şekilde değiştirebiliriz mantığı var. Bana göre, bu İçtüzüğün içerisinde genel anlamda bazı olumlu maddeler olmasına rağmen, birçok maddenin, muhalefeti susturmaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

BAŞKAN - Sayın Candan, 1 dakika içerisinde toparlar mısınız.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Peki efendim.

Değerli arkadaşlar, tekrar maddenin özüne dönüyorum. O zaman, Divanda okuyan milletvekillerine ne görev vereceksiniz? Kaldı ki, yarın, hükümetin başını da ağrıtacak; burada, spiker diye getireceğiniz 4050100 tane müracaat olacak belki de, 2 kişinin yapacağı yere 20 tane adam almak mecburiyetinde kalacaksınız. Şu anda, genel olarak, Meclisin personeli zaten fazladır. Böyle bir istihdam sahası açmanın mantığı yoktur. O açıdan, değişiklik önergeleriyle, eski hale dönüşün, mevcut halin muhafazasının daha doğru olacağı kanaatindeyim.

Muhterem heyetinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Aslan Polat; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 527 sıra sayılı İçtüzükte Değişiklik Yapılmasına Dair Teklifin üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, bu maddede ne deniliyor "Başkanlık Divanı, Genel Kurulda evrak okuyacak görevlileri belirler."

Sayın milletvekilleri, bakın, bir şey söyleyeyim: Bugün kâtip üyelere spiker tutalım, burada evrak okusun denirse, yarın da, Başkanlık Divanında konuşanlara da birer spiker tutalım, o konuşsun derler; öbür gün de, başka bürokratlar gelsin bu Meclise derler ve bu işin tuzu kaçar, tuzu kokar; olmaz böyle şey. Bu iş böyle olmaz kardeşim. Sizde, artık, tuz da koktu, her şey koktu, daha başka bir şey kalmadı.

Bir milletvekili eline verilen bir kâğıdı okuyamayacaksa, onun Mecliste işi ne?

Bakın arkadaşlar, Meclisin bir ciddiyeti var. Yok Meclise yarın spiker getirilecekmiş, yok spi-kerin ses tonu nasıl, yok konuşurken mimikleriyle dalga mı geçti, ciddî mi okudu!.. Bunlarla mı uğraşacağız?

Sayın milletvekilleri, bakın, hakikati samimî olarak söylüyorum; getirdiğiniz tekliflere dikkat etmeniz lazım.

Şimdi, buraya bir teklif getirmişsiniz "spiker okusun, bilmem kim okusun..." Bunları bırakın.

Bakın milletvekilleri, ben size bir şey söyleyeceğim: Getirmişsiniz buraya, diyorsunuz ki "biz, İçtüzük tadilatı getiriyoruz." Neymiş getirdiğiniz tadilat? "Meclisin çalışmasını güzelleştireceğiz, iyileştireceğiz" diyorsunuz. Şurada 4950 elli madde var. En az 4045 tanesi, bütün partilerin ittifak ettiği maddeler; ama, burada 56 tane madde var ki, burada, artık, tahammül edemediğiniz için, artık gücünüz kalmadığı için, muhalefet konuştuğu zaman mahçup olduğunuz için, muhalefetin sesini kesmek için maddeler getirmişsiniz. Çıkarın bu maddeleri, diğerlerini bir günde çıkaralım. Bizim, burada, şu maddelerde konuşmamızın sebebi, sizin getireceğiniz antidemokratik maddeleri engellemektir. (FP sıralarından alkışlar)

Siz, burada, muhalefeti susturacaksınız. Peki, siz beni sustursanız, borsanın on onbeş günde 13 00014 000 puandan 8 000 puana düştüğünü nasıl inkâr edeceksiniz; dünya bilmiyor mu bunu?

HASAN GÜLAY (Manisa) - Kâğıtın var mı?

ASLAN POLAT (Devamla) - Siz beni buradan konuşturmasanız bile, Merkez Bankası on günde 6 milyar dolar parayı çözdü, 6 milyar dolar!.. Merkez Bankası on günde 6 milyar dolar parayı piyasaya verdi, hâlâ ne borsanın düşüşünü durdurabildi ne faizleri durdurabildi. Gelin, bunları tartışın.

Bakın sayın milletvekilleri, bugün, yapılacak bir konu vardır burada. Hazineden sorumlu Devlet Bakanının çıkıp şuradan Meclise bilgi vermesi lazımdı. Türkiye'de ateş var, ateş; yanıyor. Faizler yüzde 150'ye çıktı, borsa yüzde...

Peki, ben size bir şey söyleyeyim DSP'liler; gelin, bana bunun cevabını verin: Siz Hazineden yüzde 36, 37, 38 faizle sattığınız bonolar bugün yüzde 62'ye çıktı. Bankalar yüzde 38'le bono aldı, şimdi yüzde 62'ye çıktı, hangi banka bu zarara dayanır?

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Madde üzerinde konuşun...

ASLAN POLAT (Devamla) - Efendim, ben, madde üzerinde konuşuyorum, maddenin ruhu bu.

Bu Türkiye'de ateş olduktan sonra, spiker bunu burada okusa ne olur, okumasa ne olur bu kanunu.

Ben, size işin ruhunu anlatıyorum yani. Siz işin ruhunu dinlemiyorsunuz, işinize gelmiyor. Bu gülünecek konu demiyorum ben. Repo faizleri yüzde 150'ye çıktı. Peki, yüzde 150'ye çıktı faizler, sen enflasyonu yüzde 10'da nasıl durduracaksın! Gelin, bunları konuşun yahu; ateş var ortada! Şimdi siz tuttunuz, şurada, bir hafta önce bir kanun daha getirdiniz. Yeniden belki 2,5 katrilyon lira vergi saldınız. 2,5 katrilyon lira millete vergi saldınız; on günde Merkez Bankası 6 milyar doları piyasaya verdi. Kime verdi bunu?!.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Sayın Başkan, ne ilgisi var!

ASLAN POLAT (Devamla) - Tabiî, çok ilgisi - var, çok... İşin ruhu burada beyefendi, işin ruhu burada!

Size ben bir şey daha söyleyeyim: Peki, ben, Hazineden sorumlu Devlet Bakanının burada bilgi vermesini istiyordum bugün...

HASAN GÜLAY (Manisa) - Yol uzak gelemedi.

ASLAN POLAT (Devamla) - Vallahi burada ateş var yahu! Sizin milletvekillerinizin bile çoğu buna "evet" demezler. Borsa... (DSP sıralarından gürültüler,  gülüşmeler)

Bak bir dakika, bir dakika...

20 000'e çıkan borsa endeksi 8000'e düşünce, 50 milyar doları birisi kaybetti, birisi kazandı. Peki, bu ne oldu?! Bunu niye incelemiyorsunuz?! Bunlarla ilgili bir kanun yok, bunlarla ilgili bir çalışma yok. Nerede var; efendim, Meclisteki kâtiplerimiz, spiker mi okusun, milletvekili mi konuşsun, yok, işte efendim, Başkanlık Divanı odaları burada mı olsun, şurada mı olsun...

Sayın milletvekilleri, böyle içtüzük tadilatı olmaz. İçtüzük tadilatı yapıyorsanız, demokrat olmak istiyorsanız, evvela, muhalefetin sesini artıracak kanunlar getirin. Getirin deyin ki, her bir kanun teklifi geldiği zaman muhalefet, iktidardan daha fazla konuşur; çünkü, iktidar, bir yerde, hükümet olarak kanunu getirmiştir. Muhalefetin sesini kesmeyelim deyin, o zaman sizin demokratlığınızı alkışlayalım. Dünyada demokrasinin olup olmadığı muhalefetle belli olur. Her cumhuriyet olan ülkede... Saddam'ın ülkesinde de bir hükümet var, Meclis var; ama, orada muhalefet olmadığı için ona Saddam cumhuriyeti, öbürüne İngiliz cumhuriyeti diyorlar. Demokrasilerdeki meselenin özü buradan geliyor. Yani, siz, muhalefeti yok sayarsanız, bunların söz hakkını keser-seniz, siz, bunların konuşma hakkını keserseniz, ya bu rejimin adını ne koyacağız o zaman?! Yoksa, yok efendim, bütün bunları bırakmışız, Türkiye'de ateş var ya...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkanım, 1 dakika verirseniz, bitireceğim. (DSP ve MHP sıralarından gülüşmeler)

BAŞKAN - Sayın Polat, buyurun 1 dakika daha efendim size.

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan, yine, sizden demokrat. (DSP ve MHP sıralarından gülmeler)

Bakın şimdi buna... İngilizlerdeki bankacılar üstkurulu, bugün Türkiye hakkında konuşma yapıyor; İngiliz Bankalar Birliği konuşuyor; Dünya Bankası Başkanı Türkiye'ye mektup yazıyor. Türkiye'deki iş adamları toplanmış bugün, konuşuyor, Bankalar Birliği Başkanı konuşuyor, Bankacılık Üstkurulu toplanmış, Türkiye ekonomisinde ateş var deniliyor; Türkiye Büyük Millet Meclisinin bundan da hiç haberi yok!.. Milletvekili gelmiş buraya, bu evrakları spiker okunsun mu okumasın mı!..Yahu, spiker okusa ne olur okumasa ne olur!.. Bu evrak ne ise, budur zaten. Siz, bunlarla mı uğraşacaksınız?!. Yarın, vallahi, üzerinize gülerler; şu maddeleri yarın görürler, üstümüze gülerler.

YALÇIN KAYA (İçel) - İşte burada... Burada...

ASLAN POLAT (Devamla) - Sizin getirdiğiniz önergeleri göreceğiz, sizin demokrat önergelerinize - oy veriyor...

Size şunu anlatmak istiyorum: Tartışmak istiyorsunuz; şurada Vergi Kanunu görüşüldü, tartışıldı, niye gelip konuşmadınız? Gecekondularla ilgili niye bir konuşma yapmadınız; hiç mi fikriniz yoktu? Dün Seçim Kanunu görüşülüyordu, niye konuşmadınız; hiç mi fikriniz yoktu?

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Aslan Polat.

Sayın Göksu, buyurun.

MAHMUT GÖKSU(Adıyaman) - Sayın Başkanım, delaletinizle bir Komisyon Başkanıma, bir de Sayın Meclis Başkanıma sualim olacak:

Biliyorsunuz, yarın, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir olay gerçekleşiyor. İşçiyle memurun el ele verdiği hiç görülmemişti; 2 milyon işçimiz ve memur işi bırakma eylemi yapacak. Belki, milyona yakın insan Kızılay Meydanında toplanacak. Tabiî, bu insanlarımızın sıkıntıları ve sorunları ayyuka çıktı; ama, ne hikmetse, bir türlü, hükümet, bunu duymak istemiyor.

Şimdi, Sayın Komisyon Başkanımıza soruyorum: Bu insanlarımızın sıkıntı ve sorunlarına sahip çıkmak adına, onlara saygılı olabilmek için, bu İçtüzük Değişiklik Tasarısını gündemden çekmeyi düşünüyor musunuz? Milletin gündemine dönmeyi düşünüyor musunuz Sayın Komisyon Başkanı?

Milletin gündemi farklı çünkü.

Sayın Meclis Başkanımıza - soruyorum: İşçi ve memur, 2 milyon insan, işi bırakırken, onlara saygılı olmak adına ve sorunlarını çözmek, burada konuşmak için, yarın, Türkiye Büyük Millet Meclisini olağanüstü toplantıya çağırmayı düşünüyor musunuz?

Yine, ikinci sorum; yarın, Kızılay'da bir araya gelecek olan yüzbinler, milyonlar Meclise yürüyecek. Aldığımız duyumlar - böyle. Meclise gelmek isteyen, yürümek isteyen bu işçi ve memurları polis engeliyle durdurmak mı - isteyeceksiniz; yoksa, bu ulvî çatının gerçek sahipleri olan işçilerimizi ve memurlarımızı - kabul edip, onların sorunlarını dinleyecek misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Özkan Öksüz; buyurun.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkanım,

"Başkanlık Divanının görevleri

Madde 13. Başkanlık Divanı, kanunlar ve İçtüzük gereğince verilen görevleri yerine getirir.

Genel Kuruldaki oylamalarda ve seçimlerde önemli bir yanlışlık olduğu iddia edilirse, Başkan usul görüşmesi açabilir ve gerekirse oya başvurarak düzeltme yapar. Yanlışlık birleşimden sonra anlaşılırsa Meclis Başkanı, Divanı toplayarak takip edilecek yolu kararlaştırır" cümlesinden sonra,

"Başkanlık Divanı Genel Kurulda evrak okuyacak görevlileri belirler." deniliyor.

Bu cümleyle, spiker kadroları mı ihdas edilecek?

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 5 500 personeliyle büyük bir KİT haline geldiği 106 trilyonluk bütçesiyle, kamuoyunu zaten meşgul etmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin şişmiş kadrolarına yeni kadrolar mı ekliyorlar?

Alınacak spiker sayısı kaç tane olacaktır? Bunun uygulaması nasıl olacaktır?

Milletvekili olmayan birinin, Mecliste konuşması uygun mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya; buyurun.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, delaletinizle, ben de Sayın Başkandan şu su-alimin cevabını arz ediyorum.

Az önce arkadaşımızın sorduğu soruya, belki, benim farklı bir bakışım oldu. Şimdi, hakikaten, şu ana kadar, Büyük Millet Meclisinde, parlamenterin dışında hiç kimse konuşmamıştır. Yabancı misyon şefleri veya cumhurbaşkanları, izinle, Parlamentonun izni alınarak konuşturulmuştur. Eğer, bu madde kabul edilirse, ilk defa, bürokratlar... Zaten, dışarıda bürokratlar konuşuyor, Türkiye'nin sorunlarını, çözmesi gereken Parlamento değil, bürokratlar konuşuyor. Yarınki işçilerin sorunu da, zannediyorum bir başka zeminde tartışacağız, Parlamentoda değil; halbuki, çözüm yeri burasıdır diyoruz.

Şimdi, alınması düşünülen spikerler, hakikaten Meclis dışındaki elemanlardan mı olacak? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bugün bana verdiği elimdeki bir çizelgede, fevkalade kalabalık bir kadrosu olduğu belli. Alınacak spikerlerin özelliği burada belirtilmemiş, yani bayan mı olacak, bay mı olacak, fizikî özellikleri nedir, herhangi bir televizyonda tecrübeleri olması gerekiyor mu? Mesela, batmakta olan özel televizyonların, el değiştiren televizyonların spikerlerinden de, acaba, Meclis transfer etmeyi düşünüyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Buyurun cevap verin.

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Efendim, Sayın Göksu'nun...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, efendim biz de söz istedik.

BAŞKAN - 5 dakikayla sınırlı efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Hayır efendim.

BAŞKAN - Ne hayır efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Ben sorumu sorayım da, bakayım, Komisyon atlamışsa...

BAŞKAN - Efendim, aldığımız karar böyle.

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Efendim, çabuk cevap verirsem, zatıâlinize de sıra tekrar gelir. Müsaade ederseniz hemen bir cevaplayayım, tabiî efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) - O zaman yazılı verir.

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Hayır, hayır; sözlü veririm.

Sayın Göksu'nun sorusu, bizimle ilgisi hiç olmadığı halde, ben, yalnız bir şeye açıklık getire-yim: İşçilerimizin, memurlarımızın demokratik haklarını savunması kadar doğal bir şey yoktur demokrasinin içinde ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin yarın çalışıp çalışmaması da, siz, sayın üyelerin iradeleriyle olabilir. Toplanırsınız, Başkanlık Divanına önerge verirsiniz, böyle bir imkânı da kendi oylarınızla temin etmiş olursunuz diyorum.

İkinci suale gelince, efendim, kâtip üyelerin atanması meselesinde, maalesef, zatıâlilerinizin partisinin grubu da dahil olmak üzere hiçbir muhalefet yok şimdi var da bendeniz dahil olmak üzere bu konuyu, bir eski kâtip üye olarak, şiddetle, diğer arkadaşlarımızla beraber komisyonu ikna ettik ve beş partinin de iştirakiyle ve iktidar partilerinin vermiş olduğu önergeyle geri çekecekler. Mesele hallolmuş olacaktır efendim.

Teşekkürlerimi arz ediyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Sayın Göksu'nun bize yönelik bir suali var; bu teklifin geri çekilmesi gibi bir durum söz konusu değildir; ancak, Sayın Başkanvekilinin de ifade ettiği gibi, bu maddeyle ilgili verilen önerge sebebiyle, sadece madde geri çekilmiş gibi bir sonuç ortaya çıkacak.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Yanlış kullanıyorsunuz, madde metninden çıkarılacak...

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN GÜVEN (Bursa) - Metinden çıkarılacak.

BAŞKAN - Önerge kabul edilecek...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Tutanağa geçiyor... Ayıp yani!..

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN GÜVEN (Bursa) - Müsaade eder misiniz...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Geri çekmek başka, metinden çıkarmak başka.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN GÜVEN (Bursa) - Müsaade eder misiniz...

Şimdi, Sayın Göksu, İçtüzüğün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir anayasası anlamında, öneminde olduğunun hepimiz idraki içerisinde olmak durumundayız. Türkiye Büyük Millet Meclisinin süratli çalışması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin verimli çalışması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ülke sorunlarına, milletin sorunlarına, dertlerine daha seri bir şekilde çözüm bulabilmesi İçtüzüğe bağlıdır. Eğer, bu İçtüzükle sağlanacak değişiklikleri yapabilirsek, işte o zaman, meydanlara çıkan halkın sesini burada duyma ve burada ona çözüm bulma imkânı bulacağız.

Teşekkür ederim.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Ne alakası var!

BAŞKAN - Maddeyle ilgili 5 adet önerge vardır; dördünü, geliş sırasına göre okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İçtüzük değişikliği teklifinin 4 üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                    Kamer Genç

                                            Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

527 sıra sayılı teklifin 4 üncü maddesiyle, İçtüzüğün 13 üncü maddesine eklenen cümlenin "Genel Kurulda evrak okuyacak görevlileri, Başkanlık Divanı belirler" şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

 

Mahfuz Güler

Sabahattin Yıldız

 

 

Bingöl

Muş

 

 

Latif Öztek

Şükrü Ünal

 

 

Elazığ

Osmaniye

 

 

Maliki Ejder Arvas

Mustafa Niyazi Yanmaz

 

 

Van

Şanlıurfa

 

 

Yakup Budak

Osman Aslan

 

 

Adana

Diyarbakır

 

 

Mustafa Geçer

Yahya Akman

 

 

Hatay

Şanlıurfa

 

 

Mehmet Batuk

Osman Yumakoğulları

 

 

Kocaeli

İstanbul

 

 

Ali Oğuz

Musa Uzunkaya

 

 

İstanbul

Samsun

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, maddenin bitimine kadar sürenin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Karar yetersayısı var efendim.

Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 527 sıra sayılı içtüzük değişikliği teklifinin 4 üncü maddesiyle değiştirilen, 13 üncü maddedeki "değişiklik" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Yasin Hatiboğlu

Fethullah Erbaş

 

Çorum

Van

 

Mahfuz Güler

Abdülkadir Aksu

 

Bingöl

İstanbul

 

Yaşar Canbay

Sacit Günbey

 

Malatya

Diyarbakır

Özkan Öksüz

Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 4 üncü maddesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 13 üncü maddesine "Başkanlık Divanı, Genel Kurulda evrak okuyacak görevlileri belirler" şeklinde bir cümle eklenmektedir. Halihazırda, Genel Kurulda evrak kâtip üyeler tarafından okunduğundan, zikredilen cümlenin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

İsmail Köse

Murat Sökmenoğlu

 

Erzurum

İstanbul

 

Cemal Enginyurt

Emrehan Halıcı

 

Ordu

Konya

 

Zeki Çakan

Mehmet Elkatmış

 

Bartın

Nevşehir

 

Saffet Kaya

Vecdi Gönül

 

Konya

Kocaeli

 

Cahit Savaş Yazıcı

Musa Uzunkaya

 

İstanbul

Samsun

BAŞKAN - Şimdi, en aykırı önergeyi okutup, oylarınıza sunacağım :

Okunan son 3 önerge aynı mahiyettedir ve aynı oranda aykırılık ifade ediyor; 1'ini okutup 3'ünü işleme alacağım.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, en başta benim önergem; onları benimkiyle birleştirin.

BAŞKAN - Sayın Kamer Genç'in önergesiyle birleştirerek, okutuyorum efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan içtüzük değişikliği teklifinin 4 üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                    Kamer Genç

                                            Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 527 sıra sayılı İçtüzük değişiklik teklifinin 4 üncü maddesiyle değiştirilen, 13 üncü maddedeki değişiklik ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                              Yasin Hatiboğlu

                                          (Çorum)

                                  ve arkadaşları

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 4 üncü maddesiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 13 üncü maddesine "Başkanlık Divanı, Genel Kurulda evrak okuyacak görevlileri belirler" şeklinde bir cümle eklenmektedir. Halihazırda, Genel Kurulda evrak, kâtip üyeler tarafından okunduğundan, zikredilen cümlenin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                        Murat Sökmenoğlu

                                        (İstanbul)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katıyoruz efendim.

BAŞKAN  Sayın Başkanlık?...

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, Komisyon katılamaz;çünkü, - çoğunluğu yok. Usulüne göre yapmak lazım.

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Komisyon takdire bıraktı efendim.

BAŞKAN  Takdire bırakıyor.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, bir hususu arz edebilir miyim...

BAŞKAN - Buyurun.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, birbirinin benzeri olan üç önergeyi oylarken, hiç olmazsa birinci imza sahiplerin zikrederek oylarsanız, uygun olur.

BAŞKAN - Okudum efendim; üçü de aynı mahiyette...

Sayın Kamer Genç'in, Sayın Yasin Hatiboğlu'nun ve Sayın Murat Sökmenoğlu'nun, Komisyonun takdire bıraktığı, Başkanlığın katıldığı aynı mahiyetteki önergelerini birleştirerek oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önergeler kabul edilmiş; böylece, madde, metinden çıkarılmıştır.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, birinci imza benimdi...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, özel bankaların içinin boşaltılarak hazinenin ekonomik kayba uğratılması iddiasıyla verilen gensoru önergesi ile dışpolitika konusundaki genel görüşme önergesinin görüşmelerini yapmak için, 5 Aralık 2000 Salı günü saat 13.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 23.02

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.