DÖNEM : 21 CİLT : 46 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 22 nci
Birleşim 29 . 11 . 2000 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. –- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. – GELEN KÂĞITLAR III. – YOKLAMALAR IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, antepfıstığı
üreticilerinin üretim ve pazarlama aşamasındaki sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşması 2. – İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın, mimar ve mühendislerin
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin
cevabı 3. – İstanbul Milletvekili Murat Sökmenoğlu'nun, dış politikadaki
gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün (6/881) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/ 249) 2. – Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı A.Mesut Yılmaz'ın Belçika'ya
yaptığı resmî ziyarete İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın da iştirak
etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başbakanlık Tezkeresi (3/710) C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Fazilet Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri Kahramanmaraş
Milletvekili Avni Doğan ve Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu'nun, sekiz yıllık
zorunlu kesintisiz temel eğitim uygulaması konusunda Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/163) V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLAR-DAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay Başkanlığının 1999 Malî
Yılı Kesinhesabına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme
Komisyonu Raporu (5/9) (S.Sayısı : 544) 2. – Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve
Bütçe Komisyonları raporları (1/650, 1/679) (S.Sayısı : 517) 3. – 3414 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/639) (S.Sayısı: 428) 4. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S.Sayısı : 433) 5. – Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Kastamonu Milletvekili Murat
Başesgioğlu, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Konya Milletvekili
Ömer İzgi, Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Saffet
Arıkan Bedük, Fazilet Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili İsmail
Kahraman ve Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Konya Milletvekili Emrehan
Halıcı'nın, 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanunun 47 nci Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/527) (S.Sayısı: 494) VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1. – ANAP Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Beyhan Aslan'ın,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, konuşmasında, Partisinin Genel Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması 2. – DSP Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Aydın Tümen'in Tunceli
Milletvekili Kamer Genç'in, konuşmasında, Partisinin Genel Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması VII. – SORULAR VE CEVAPLAR A)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, TBMM personeline ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin ce-vabı (7/2740) 2. – Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar'ın, Gaziantep-Nurdağı lise
binası inşaatına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun
cevabı (7/2811) I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te toplanarak iki oturum yaptı. Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu’nun, Ordu-Giresun Havaalanı
projesinin önemine ve ihale aşamasında karşılaşılan engellerin kaldırılarak bir
an önce gerçekleştirilmesi gerektiğine, İzmir Milletvekili Güler Aslan’ın, ülkemizde demiryolları ağının dünü,
bugünü ve sorunlarına, İlişkin gündemdışı konuşmalarına, Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz; Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Kaya’nın, sözde Ermeni soykırımı
iddialarının tarihî gerçekleri yansıtmadığına ilişkin gündemdışı konuşmasına da
Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel; Cevap verdiler. Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener ve 67 arkadaşının, özel bankaların
içinin boşaltılarak Hazinenin ekonomik kayba uğratılmasında kusurları bulunduğu
iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu Üyeleri hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/3) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; görüşme
gününün Danışma Kurulunca ayrıca belirleneceği bildirildi. Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmının 151 inci sırasında yer alan 428 sıra sayılı kanun tasarısının
bu kısmın 5 inci sırasına, 24 üncü sırasında yer alan 494 sıra sayılı kanun
teklifinin 6 ncı sırasına alınmasına, tasarı ve tekliflerin görüşülmesinde soru
cevap işleminin tasarı veya teklifin tümünde 20 dakika, maddelerde 10 dakikayla
sınırlandırılmasına; Genel Kurulun 28.11.2000 Salı günü 15.00-16.00, 18.00-23.00; 29.11.2000
Çarşamba, 30.11.2000 Perşembe, 6.12.2000 Çarşamba ve 7.12.2000 Perşembe günleri
13.00-16.00 ve 18.00-23.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine,
28.11.2000 Salı günü sözlü sorular ile diğer denetim konularının, 29.11.2000
Çarşamba, 5.12.2000 Salı ve 6.12.2000 Çarşamba günlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine, 28.11.2000 Salı günü de kanun tasarısı ve tekliflerinin
görüşülmesine; 26.11.2000 tarihinde dağıtılan ve 27.11.2000 tarihli gelen kâğıtlarda
yayımlanan (11/3) esas numaralı gensoru önergesinin gündemin “Özel Gündemde Yer
Alacak İşler” kısmında yer almasına ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince
gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki görüşmelerin 5.12.2000 Salı günkü
birleşimde yapılmasına, Genel Kurulun 5.12.2000 Salı günü saat 13.00’te
toplanmasına ve gensoru önergesi ile dış politika konusundaki genel görüşme
önergelerinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine İlişkin Danışma Kurulu önerileri kabul edildi. Türkiye Büyük Millet Meclisinde : Türkiye-Sudan, Türkiye-Şili, Türkiye-Venezuelâ Dostluk grupları kurulmasına; Daha önce kabul edilerek Irak’a resmî bir ziyarette bulunması
kararlaştırılan beş milletvekilinden oluşacak Parlamento heyetine, Dışişleri
Bakanlığının telkinleri de dikkate alınarak sınır illerinin daha etkin bir
şekilde temsil edilebilmesi için iki milletvekilinin daha katılmasına; İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu
Başkanlığının : Nisan, Mayıs, Haziran 2000 aylarına ait (5/10) (S. Sayısı : 545), Temmuz, Ağustos, Eylül 2000 aylarına ait (5/11) (S. Sayısı : 546), Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığı hesaplarına ilişkin raporları
Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulüne Dair Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin (2/429), Bolu Milletvekili Necmi Hoşver’in, Olağanüstü Hal Bölgesinde ve
Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik
Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun 2 nci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında (2/444), Çanakkale Milletvekili Nevfel Şahin’in, Kamuda Çalışan Mühendis, Mimar,
Şehir ve Bölge Planlamacısı ve Ekonomistlerin Maaş ve Tazminatlar ile Diğer
Sosyal ve Ekonomik Haklarının İyileştirilmesine Dair (2/470), Kanun Tekliflerinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergeleri,
yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi. Adalet Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen
üyeliğe, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya seçildi. Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmının: 1 inci sırasında bulunan, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili (1/53) (S.
Sayısı : 433), 2 nci sırasında bulunan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (1/650, 1/679) (S. Sayısı : 517) Kanun Tasarıları, Komisyon yetkilileri Genel Kurul salonunda hazır
bulunmadıklarından, ertelendi; 3 üncü sırasında bulunan, Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa
Teşkilâtı Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna (1/656) (S. Sayısı : 416), 4 üncü sırasında bulunan, Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme
Uluslararası Teşkilâtı Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna (1/684) (S. Sayısı : 531), Dair Kanun Tasarılarının, görüşmelerinden sonra yapılan açık oylamalar
sonucunda kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı; 5 inci sırasına alınan, 3414 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının (1/639) (S. Sayısı : 428) üzerinde bir süre görüşüldü. Alınan karar gereğince, 29 Kasım 2000 Çarşamba günü saat 13.00’te
toplanmak üzere, birleşime 22.55’te son verildi.
II. – GELEN
KÂĞITLAR 29.11.2000
ÇARŞAMBA Teklifler 1. – Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Güneş'in; Sulama
Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu ile Olağanüstü Hal
Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve
Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/623)
(Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 2. – Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un; Tıbbî
Uygulamalardan Doğacak Sorumluluğa İlişkin Kanun Teklifi (2/624) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :
23.11.2000) 3. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/625) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 23.11.2000) 4. – Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle'in;
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/626)
(Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.11.2000) 5. – Millîyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Erzurum Milletvekili İsmail Köse, İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Hatay
Milletvekili Mehmet Şandır'ın; Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/627) (Dışişleri
ve Plan ve Bütçe ve Anayasa Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :
24.11.2000) 6. – Millîyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Erzurum Milletvekili İsmail Köse, İzmir Milletvekili Oktay Vural ile Hatay
Milletvekili Mehmet Şandır'ın; Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/628) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :
24.11.2000) Raporlar 1. – Yozgat Milletvekili İlyas Arslan ve 20
Arkadaşının, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Bir Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/11) (S. Sayısı: 556) (Dağıtma tarihi :
29.11.2000) (GÜNDEME) 2. – Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557) (Dağıtma tarihi :
29.11.2000) (GÜNDEME) Sözlü Soru Önergeleri 1. – İstanbul
Milletvekili Bahri Sipahi'nin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinden ihale
alan bir firma hakkında ileri sürülen
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1093) (Başkanlığa
geliş tarihi : 28.11.2000) 2. – İstanbul
Milletvekili Bahri Sipahi'nin, İstanbul Büyükşehir Belediyesince açılan
otobüs ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1094)
(Başkanlığa geliş tarihi : 28.11.2000) 3. – İstanbul
Milletvekili Ahmet Güzel'in,
İstanbul Büyükşehir Belediyesinden ihale alan bir firma hakkında iler sürülen
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1095) (Başkanlığa
geliş tarihi : 28.11.2000) 4. – İstanbul
Milletvekili Ahmet Güzel'in,
bazı SSK Hastanelerinin başhekim ve yöneticileriyle ilgili iddialara ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1096) (Başkanlığa
geliş tarihi : 28.11.2000) 5. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Kuzey
Irak'ın Erbil Kentinde düzenlenen Türkmen Kurultayına ilişkin Devlet Bakanından
(Abdülhaluk Mehmet Çay) sözlü soru önergesi (6/1097) (Başkanlığa geliş tarihi :
28.11.2000) 6. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, tıbbî cihazlara ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1098) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.11.2000) 7. – Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin, Merzifon ilçe
Emniyet Müdürlüğünde pasaport şubesi kurulup kurulmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1099) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.11.2000) 8. – Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin, Merzifon'a bir
dispanser ve eczane açılıp açılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1100) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.11.2000) 9. – Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin, Merzifon'da
BAĞ-KUR irtibat bürosu açılıp açılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1101) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.11.2000) 10. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Vakıflar
Genel Müdürlüğü'nün 2762 sayılı Vakıflar Kanununa uymadığı iddialarına ilişkin
Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) sözlü soru önergesi (6/1102) (Başkanlığa
geliş tarihi : 28.11.2000) Yazılı Soru
Önergeleri 1. – Erzurum Milletvekili Fahrettin Kukaracı'nın,
bedelli askerlik uygulamasına ilişkin
Millî Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3099) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.11.2000) 2. – Erzurum Milletvekili Fahrettin Kukaracı'nın,
Meteoroloji Genel Müdürlüğünün
milletvekillerine bilgi vermediği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3100) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.11.2000) 3. – Diyarbakır
Milletvekili Sacit Günbey'in,
IMF Türkiye temsilcisine Hazine Müsteşarlığında oda tahsis edildiği iddiasına
ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/3101)
(Başkanlığa geliş tarihi : 27.11.2000) 4. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın,
Şanlıurfa İlinde yürütülen projelere
ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/3102)
(Başkanlığa geliş tarihi : 28.11.2000) Meclis
Araştırması Önergesi 1. – Fazilet Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri
Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan ve Çorum Milletvekili Yasin
Hatiboğlu'nun, sekiz yıllık zorunlu kesintisiz temel eğitim uygulaması
konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/163) (Başkanlığa geliş
tarihi : 24.11.2000) BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati:
13.00 29 Kasım 2000
Çarşamba BAŞKAN:
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER:
Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 22 nci Birleşimini açıyorum. III.- Y O K L A M A BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım. Yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme
giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen,
sisteme giremeyen üye arkadaşlarımızın yoklama pusulalarını, belirtilen süre
içerisinde, teknik personel vasıtasıyla Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica
ediyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
yoktur. Evet, sayın grup başkanvekilleri?.. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Saat 13.30'a kadar... BAŞKAN - Saat 13.30'da toplanmak üzere, birleşime ara
veriyorum. Kapanma
Saati: 13.08 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati:
13.30 BAŞKAN:
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER:
Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 22 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. III.- Y O K L
A M A BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için 3 dakikalık süre vereceğim. Bu süre
içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşımız olursa, yine, teknik personel
vasıtasıyla, yoklama pusulalarını belirlenen süre içerisinde Başkanlığımıza
göndermelerini rica ediyorum. Sayın milletvekilleri, oy pusulası gönderen
arkadaşların burada bulunup bulunmadığı hususunu, bu yoklamada ve bundan sonra
yapılacak yoklamalarda arayacağımın bilinmesini iste-rim. Oy pusulasını verip,
Genel Kurulda bulunmayan arkadaşlarımızın, yine, yok olarak kabul edileceğinin
ve verilen yoklama pusulasının tarafımızca kabul görmeyeceğinin bilinmesini
isterim. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız
vardır, görüşmelere başlıyoruz. Görüşmelere geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz
vereceğim. Gündemdışı ilk söz, antepfıstığının üretim ve
pazarlanması aşamasında yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Şanlıurfa
Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'a aittir. Buyurun Sayın Yanmaz. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa
Niyazi Yanmaz'ın, antepfıstığı üreticilerinin üretim ve pazarlama aşamasındaki
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
Değerli arkadaşlar, antepfıstığının anavatanı ülkemiz
olup, Anadolu olup, uzun yıllardan beri ülkemizde yetiştirilmektedir. Hatta,
öyle ki, Abbasilerin, Selçukluların, Osmanlıların saraylarının fıstık ihtiyacı
Anadolumuzdan ve özellikle de, Antep, Urfa İllerimizden temin edilmekteydi. Geçmişte dünya fıstık üretiminde birinci sırada olan
ülkemiz, üretim teknolojisini, yeni gelişmeleri takip edemediği için,
birinciliği İran'a kaptırdı; İran'ın bu yıl fıstık rekoltesi 250 000 ton
civarında. İkinciliği Amerika Birleşik Devletlerine kaptırdı; Amerika Birleşik
Devletlerinin rekoltesi 100 000 ton. Türkiye'nin ise bu yıl üretim rekoltesinin
60 000 ton civarında olduğu tahmin ediliyor. Değerli arkadaşlar, üretim düşüşü olduğu gibi, dünya
pazarlarındaki ihracat payımız da azalmakta; 1988 yılında 5 663 ton olan ve
22,7 milyon dolar gelir getiren ihracatımız, 1997 yılında 2 500 tona düşmüş ve
getirdiği gelir de 10,7 milyon dolar olmuştur. Bu demektir ki, dünya
pazarlarındaki payımız gittikçe azalmaktadır. İşin aksine, çok geniş bir alana ekimi yapılmış olmakta
ve daha fazla ağaç sayısına sahip olmaktayız. Bu, çok bariz bir şekilde, bizim fıstık
tarımımızın çok geri kalmış yöntemlerle yapıldığını göstermektedir. Arkadaşlar, biz, antepfıstığında piyasayı İran'a ve
Amerika Birleşik Devletlerine kaptırdığımız gibi, Çin, Yunanistan, Suriye ve
İtalya da bu pazara çok büyük bir hızla girmektedir. Ülkemiz fıstık üretiminin
yüzde 90'ı, Güneydoğu Anadolu Bölgemizde, özellikle Gaziantep, Şanlıurfa, Siirt
ve Adıyaman İllerimizde yapılmaktadır. Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesinin
verilerine göre de, ülkemiz antepfıstığı toplam üretiminin yüzde 52'sini
Şanlıurfa İlimiz karşılamaktadır. Antepfıstığı, çok bakım ve uzun zaman isteyen bir tarım
ürünüdür. Bir fıstık ağacının meyve vermesi için en az onbeş yıl beklemek
gerekir. Antepfıstığı, protein, vitamin ve mineral bakımından çok zengin olup,
ayrıca lezzet olarak da İran fıstığından lezzetlidir; içi yeşil olduğu için,
içi sarı olan İran fıstığına da baklavacılıkta ve şekerlemecilikte özellikle
tercih edilmektedir. Değerli arkadaşlar, Şanlıurfa, GAP bölgesinin merkezi
olduğu için, fıstığın "Urfa fıstığı" diye adlandırılması ve
tescillenmesi halinde, fıstığımızın yurtiçi ve yurtdışı pazar payının da
artacağı kanaati vardır. İran ve Amerika Birleşik Devletleri fıstık üretimini
sulamayla yapmakta; oysa, bizde fıstık tarımı, üçüncü sınıf arazide ve kuru
ziraat şartlarında yapılmaktadır. Dolayısıyla, bu gibi ülkelerde verim yüksek
olduğu için maliyet düşüktür. Bizde ise, iki yılda bir ürün alındığından dolayı
verim düşük, fiyat ise yüksek olmaktadır. Tarım Bakanlığı ve Harran
Üniversitesi Ziraat Fakültesi işbirliğiyle bilimsel ve teknik fıstık tarımına
geçilmelidir. Bölgemiz, iklimi itibariyle ağaç yoksunudur. Fıstık
ağaçları, hem erozyonu önlemekte hem de bölgenin bitki örtüsünü
zenginleştirmektedir; ancak, böyle giderse, çiftçi, fıstık yetiştiriciliğinden
vazgeçerek ağaçları kesip kıyıma gidecektir. Bu yıl, ülkemizde, 65 000 ton fıstık rekoltesi vardır.
Güneydoğu Tarım Satış Kooperatifi yet-kililerinin ifadesine göre, devlet, 4 000
ton alım yapmıştır. Değerli arkadaşlar, dikkatinizi çekiyorum; 65 000 ton
fıstık rekoltemiz var. Devletimiz, tarım satış kooperatifleri aracılığıyla,
sadece 4 000 ton alım yapabilmiş. Dolayısıyla, 60 000 ton fıstık üreticinin
elinde kalmıştır. Bir de, özellikle, geçen yıl kırmızı kabuklu fıstığın kilosu
3,5 milyon iken, bu yıl 1,5 milyona satılmakta ve dolayısıyla üreticimiz,
çiftçimiz perişan olmaktadır. Kooperatif bu yıl sembolik bir alım yapmış, bu
durum çiftçiyi daha zor duruma düşürmüştür. Bir diğer ifadeyle, fıstık, üreticinin
elinde kalmıştır. Hükümet, kooperatif aracılığıyla destekleme alımını
sürdürmelidir. Değerli arkadaşlar, bu konu çok önemli. Kooperatifler
alımı durdurmuşlardır ve çiftçinin elinde kalan fıstık perişan bir vaziyette.
Fıstığın iki üç yıl beklemesi gerekir. Hükümet, kooperatif aracılığıyla
destekleme alımını sürdürmelidir; aksi takdirde, fıstık çiftçisi perişan
olacaktır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yanmaz, 1 dakika içinde toparlayınız. Buyurun. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bir diğer konu da şu: İran fıstığı, sınır ticareti adı altında, kaçak olarak
ülkemize girmekte ve çok yaygın bir şekilde pazarlanmaktadır. Bu durum, haksız
bir rekabet ortamı oluşturmakta, dolayısıyla, fıstık çiftçisi olumsuz şekilde
etkilenmektedir. Bilindiği gibi, geçtiğimiz yıllarda İran fıstığında
alfatoksin denilen zararlı bir madde bulunduğundan dolayı, Batı ülkeleri İran
fıstığını ülkelerine sokmamışlardır. Dünya pazarlarında fıstığımızın layık olduğu yeri
alabilmesi ve söz sahibi olabilmesi için, gerek yetiştirme tekniğindeki
hataların giderilmesi gerekse mevcut ürünümüze modern işleme tekniklerini
uygulamamız gerekmektedir. Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yanmaz. Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek sayın bakan?.. Yok. Gündemdışı ikinci söz, mimar ve mühendislerin sorunları
hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Işılay Saygın'a aittir. Buyurun Sayın Saygın. (ANAP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakika. 2. – İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın,
mimar ve mühendislerin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet
Bakanı Hasan Gemici'nin cevabı IŞILAY SAYGIN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; son yıllarda, kamuda çalışan mimar ve mühendislerin mağdur
oldukları hepimizin bildiği bir gerçektir. Kamuda çalışan mühendis, mimar,
şehir plancısı ve teknik personelin ekonomik hakları konusunda gündemdışı söz
almış bulunuyorum. Bu imkânı sağlayan Meclis Başkanımız Değerli Ali Ilıksoy'a
teşekkür ediyorum. Mühendis, mimar, şehir plancıları ve teknik personel,
ülkemizin kalkınmasının, gelişmesinin temel taşı olan işlerin planlamasını,
projelendirmesini, uygulamasını, denetimini, işletilmesini ve bakımını
gerçekleştiren çok önemli bir kesimi oluşturmaktadır. Mühendis ve mimarlar, ekonomik hayatımızın tüm
noktalarında etkili olarak yer almaktadırlar. Bu özellikleriyle, kalkınmamızın,
gelişmemizin vazgeçilmez unsurlarıdır. Bu önemli konumlarına karşın, özellikle
kamuda, çeşitli statülerde çalışan mimar ve mühendislerin, ekonomik ve sosyal
koşulları, son on yılda hızla erozyona uğrayarak, üretim süreçlerindeki yetki
ve sorumluluklarına, almış oldukları eğitime uymayan bir düzeye gerilemiştir.
Bugün, DSİ, Karayolları, Köy Hizmetleri ve bayındırlık müdürlükleri gibi
yatırımcı kuruluşlarda yoğun olarak görev yapan mühendis ve mimarlar, aylık
250-300 milyon Türk Lirası maaşlarıyla ülkemizin koşullarında sağlıklı bir
yaşam sürdürebilme imkânını tamamen kaybetmiş bulunmaktadır. Kasım ayı için
asgarî geçim indirimi 590 milyon lira olarak açıklandığına göre, mühendis ve
mimarları hepimizin çok iyi anlaması gerekmektedir. Ayrıca, farklı kuruluşlarda
aynı işi yapan mühendis ve mimarlar arasındaki ücret dengesizlikleri had
safhaya ulaşmış ve çalışma barışını bozar hale gelmiştir. Bir örnek vermek
istersem: Merkez Bankasında ayda 1 milyar 450 milyon Türk Lirası, Denizcilik
İşletmelerinde ayda 1 milyar 300 milyon lira maaş alan mühendis ve mimarlara
karşın, DSİ, Karayolları ve Köy Hizmetleri gibi kamu kuruluşlarında aynı görevleri
yerine getiren aynı konumdaki mühendis, ayda 300 milyon Türk Lirası almaktadır.
Aynı işyerinde ayda 300 milyon lira ücret alan mimar ve mühendislerin yanında,
birlikte çalıştıkları, özelleştirmeden gelen mühendis ve mimarlar ise ayda 1
milyar 300 milyon lira ücret almaktadır. Bu alanda yaşanan kriz, kamu hizmetleri açısından geri
dönüşümü olamayacak, kalıcı ve çok olumsuz koşulları yaratmaktadır. Böyle devam
etmesi durumunda, ülkemizin mühendislik ve mimarlık temelinde sürdürülen
yatırım ve projelerinde önemli zaaflar oluşacaktır. Bu durum, ülkemizdeki
yatırım alanlarında çalışanların örgütleri olan Türk Mühendis Mimarlar Odası
Birliği ve birliğe bağlı odalar, sendikalar, Türkiye Müteahhitler Birliği gibi
pek çok örgüt tarafından da dile getirilmektedir. 20 Haziranda kamuoyuna yapılan açıklamada "sendika
imkânı olmayan memur mühendis, son yıllarda, hükümetin haklı olarak enflasyon
kontrolü genel baskısını tümüyle ücretinde hissetmektedir. İşçi statüsünde veya
sözleşmeli olan kişi ise sendikal hakları sayesinde önemli ölçüde daha yüksek
ücret almaktadır. Bu, yüksek ücret alan işçinin hakkıdır. Kamu personeli olan
mühendisin de bu ölçüde ücreti artırılmalıdır" denilmektedir ve çok
haklıdırlar. 2001 yılı bütçesini şekillendireceğimiz bugünlerde,
bütçe kalemlerinde, 70 000'e ulaşan kamuda görevli mühendis ve mimarlarımızın
olumsuz koşullarını düzeltici yönde düzenlemenin olması gerektiğini
düşünüyorum. Bunun için, mühendis ve mimarlara, hâkimler ve savcılar, mülkî
idare personeli ve bazı kesimlere verildiği gibi, "mühendislik mimarlık
tazminatı" ödenmelidir. Eşit işe eşit ücret verilmelidir. Mühendis ve mimarlara ödenen özel hizmet tazminatı en
az yüzde 200 artırılmalıdır. Açıklanan asgarî geçim tutarının üzerine, mühendis
ve mimarların sosyal statülerine uygun bir ekleme yapılarak, mühendis ve
mimarlarımızın onurlarını kırmayacak bir ücret düzenlemesi muhakkak
yapılmalıdır. Kapsamdışı ve sözleşmeli olarak çalışan mühendis ve mimarların
durumu tekrar gözden geçirilmelidir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Parlamentomuzun bu
çalışma döneminde, mühendis ve mimarların ekonomik, özlük, demokratik
haklarının iyileştirilmesine yönelik çalışmaların tamamlanması gerekmektedir.
Bu amaçla, ilgili meslek odaları, sendika ve kuruluşlarla görüş alışverişinde
bulunularak, kalıcı, sürekli, sistematik düzenlemeler acilen yapılmalıdır. 2001 bütçesi içerisinde, seviyeli bir şekilde
demokratik tepkilerini dile getiren kamuda çalışan mühendis ve mimarların
yukarıda açıkladığım olumsuz koşullarının iyileştirilmesi yönünde yapacağımız
yasal düzenlemelerle, ülkemizin kalkınmasında, sanayimizin gelişmesinde,
ülkemizin imarında ve inşaında, devamında, ülkemizin enerji sıkıntılarının sona
erdirilmesinde, teknoloji geliştirilmesinde ve kalkınmış bir Türkiye
özlemimizde, vicdanî ve parlamenter sorumluluğumuzu yerine getirmiş olacağız. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız efendim. Buyurun. IŞILAY SAYGIN (Devamla) - Evet efendim, teşekkür
ederim. Hepimizin, bu sorumluluk duygusu içerisinde hareket
edeceği inancıyla, Yüce Meclisin siz saygıdeğer milletvekillerini saygıyla
selamlarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Saygın. Gündemdışı konuşmaya, Devlet Bakanımız Sayın Hasan
Gemici yanıt verecektir. Buyurun Sayın Bakanım. (Alkışlar) DEVLET BAKANI HASAN GEMİCİ (Zonguldak) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; İzmir Milletvekilimiz Sayın Işılay Saygın'ın yapmış
olduğu gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Mühendisler, mimarlar, şehir plancıları ve teknik
elemanlar, ülkemizin kalkınmasının ve gelişmesinin planlanması,
projelendirilmesi, projelerinin uygulanması, denetimi, işletmesi, bakımıyla,
ekonomik hayatın tüm noktalarında etkili olarak yer almaktadırlar ve
kalkınmanın, gelişmenin vazgeçilmez unsurlarıdırlar. Mühendislik ve mimarlık
hizmetleri olmadan, bir ülkede diğer hizmetlerin varlığından söz edilemez;
çünkü, mühendis ve mimarların ilişkilerinin olmadığı ekonomik bir faaliyet,
toplumsal bir hizmet, sektör düşünülemez. Özellikle içinde yaşadığımız bilgi
çağında, mühendislerin, dolayısıyla, teknik elemanların önemi daha da
artmıştır. Bir ülkenin ulusal ve ekonomik göstergelerinin
gerçekleşmesinde en temel unsurlardan birinin de mühendisler ve mimarlar olduğu
bilinen bir gerçektir. Diğer bir deyişle, mühendislik ve mimarlık faaliyetleri
olmadan, tüm sosyal faaliyet ve çalışma alanları ile diğer personel ve
hizmetlerin yürütülmesi mümkün değildir. Bayındırlık hizmetleri, enerji,
karayolu ve benzeri gibi tüm faaliyet alanlarında görev, yetki ve sorumluluk
alarak hizmet üreten, ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının
karşılanmasına çalışılan, kullanan, uygulayan, işletme ve bakımı ile üretimini
sürekli kılan, doğrudan ya da dolaylı tüm sektörlerin kaynak kullanımında ve
ekonomik yapılanmasında etkili temel unsurlardan birisi, yine, mühendis,
mimarlar ve teknik elemanlardır. Ne yazık ki, son on yılda, kamuda çeşitli statülerde
çalışan mühendis, mimar ve teknik elemanların ekonomik ve sosyal koşulları,
hızla erozyona uğratılarak, üretim ve denetim süreçlerindeki konumlarına,
üstlendikleri sorumluluklara ve almış oldukları eğitime uymayan bir konuma
düşürülmüştür; bu da, hizmette kalite ve verimliliği azaltmaktadır. Ülkemizde, ekonominin geliştirilmesinde çok sık sözü
edilen malî denetimden önce, kaynakların rasyonel kullanımı ve denetlenmesiyle
kalkınma ve ekonomik büyümenin sağlanacağı, bilinen; ancak, sıkça gözardı
edilen bir gerçektir. Kamuda çalışan, proje geliştiren, uygulayan mühendis,
mimar ve teknik elemanlar, yanlarında çalışan yardımcı personelden daha düşük
ücret almaktadırlar. Bu durumun bir başka ülkede görülmesi mümkün değildir. Yatırımların anakaynağı kamu kesimi olduğundan, kamuda
çalışan teknik elemanlar, bu süreçte en fazla sorumluluk ve görev
üstlenmektedirler. Devlet yatırımlarının yüzde 95'i yatırımcı bakanlıklarca
kullanılmakta, ilgili ve bağlı kuruluşlarca yönlendirilmekte ve ekonomiye
katkıya sunulmakta olup, yatırımların doğru ve ekonomik harcanması, kamuda
istihdam edilen mühendis, mimar ve teknik elemanların omuzlarında
şekillenmektedir. Sonuçta, devlet, teknik elemanları aracılığıyla, kendi
içerisinde bir ticarî mekanizma gibi işlemektedir. Anayasamızın 55 inci maddesinde yer alan "devlet,
çalışanların yaptıkları işe uygun, adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer
sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır" ilkesi
doğrultusunda hareket etme mecburiyeti bulunmaktadır. Ayrıca, yine,
Anayasamızdaki eşit işe eşit ücret uygulama zorunluluğu, bir başka kriter
olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel hatlarıyla, olması gereken bakış açısını
aktardıktan sonra, kamuda istihdam edilen teknik personelin ücret politikasının
tarihsel gelişimine dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Büyük harcamalar gerektiren bayındırlık hizmetleri,
ulaşım, enerji ve altyapının gerçekleştirilmesi, özel bilgi ve deneyim sahibi
bir teknik kadroyu zorunlu kılmaktadır. Ayrıca, çoğunlukla kırsal kesimde, yol
boyunca ve tabiat şartlarına karşı yapılan çalışmalar, alışılmış mesai
saatleriyle sınırlanamayan hizmetleri özveriyle üretecek dinamik bir kadroyu
gerektirmektedir. 1950'li yıllarda, 10195 sayılı Yasayla kamuda istihdamı
sağlanan mühendis ve mimarlar, günün koşullarına ve aldıkları sorumluluklara
uygun ücret alırken, 1965 yılında, 657 sayılı Yasaya tabi olarak çalışmaya
başlamış, özellikle, 1990'lı yıllardan itibaren uygulanan çarpık ücret
politikası sonucu, bugün, ortalama 440 dolar/ay gibi bir ücretle çalıştırılmaya
mahkûm edilmişlerdir. Bu durum ise, aşağıdaki tabloda görüleceği gibi, yüksek
enflasyon ortamında reel olarak sürekli gelir kaybına neden olmuştur. Burada,
mühendis ve mimarların 1950 yılında 3 670 dolar aldığını, 1980'li yıllarda bu
aylık ücretin 1 360 dolara düştüğünü ve 2000'li yıllarda 440 dolara düştüğünü
görmekteyiz. Ülkemizdeki belirli meslek grupları ücretlerinde
ayrıcalıklı iyileştirmeler yapılırken, Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Su
İşleri, Devlet Limanları ve Havameydanları, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü,
Türkiye Elektrik Kurumu, TEDAŞ, bayındırlık ve tarım müdürlükleri ve Maden
Tetkik ve Arama gibi parmakla sayılabilecek büyük yatırımcı kuruluşlarda
çalışarak ülkemizin yatırımlarını yönlendiren, altyapısını oluşturan tarım,
enerji, iletişim, ulaşım ve sanayiin belkemiği olan teknik personelin
ücretlerindeki iyileştirme ve güncelleştirme yapılamamıştır. Bunun yanında,
birkaç kurum dışında millî bütçeden harcama yapan diğer bütün kurumlar teknik
ve idarî personelin daha etkin ve verimli çalışması amacıyla ikramiye, fon,
dönersermaye, prim, ilave tazminat ve benzeri imkânlarla iyileştirmeler
sağlayarak farklı ücret uygulanmasının ortaya çıkmasına neden olmuşlardır. Yukarıda belirttiğimiz olumsuz görüntülere ilave
olarak, kurum içi hiyerarşik yapı ile yıllar itibariyle yıpratılarak, ücreti
toplu iş sözleşmesi ve pazarlıklarla belirlenen sanat sınıfı personel ile
teknik personel arasında 2-3 kata varan ücret farklılıkları ortaya çıkmıştır.
Bu çarpıklık bütün kurum ve kuruluşlarda görülmektedir. Unutulmamalıdır ki, büyük yatırımcı kuruluşlarda
çalışan mühendislerin, teknik elamanların günlük rutin çalışmaları sırasında
verdikleri herhangi bir kararın malî boyutu,
ömürleri boyunca alacakları ücretin çok üzerinde olmaktadır. Tüm kurum
ve kuruluşlarda, işine yoğunlaşamayan bir mühendisin günlük çalışmalarında
aldığı bir yanlış karar, devletin trilyonlarca zarara girmesine neden
olabilmektedir. Türkiye'deki yaklaşık 250 000 mühendis ve mimarın 75
000'i kamuda istihdam edilmekte, geriye kalan 175 000 mühendis ve mimar özel
sektörde çalışmaktadır. Özel sektör mühendis ve mimarlarının büyük bir
çoğunluğu, kamu çalışanları kadar mağdur ve sorunlarla iç içe yaşam savaşı
vermektedirler. Çeşitli sektörlerde Türkiye'nin yatırım bütçesinin
yüzde 71'ini kullanan enerji, tarım, ulaşım ve sanayiin lokomotifi olan
yatırımcı kuruluşlarla çalışarak, milletçe övünç kaynağımız olan, başta
Güneydoğu Anadolu Projesi olmak üzere en ücra dağ köylerinden kentlere kadar
yol, köprü, su, enerji santralları, barajlar, dev otoyollar ve toprak su ıslah
çalışmalarını, şantiyelerde ve bürolarda büyük bir özveriyle yürüten söz konusu
personelin özlük hakları konusundaki mağduriyetine kayıtsız kalınmış, kurumlararası
ve kurumiçi ücret çarpıklığının had safhaya ulaştığı açıkça görülmektedir. Ülkemizin yatırım, üretim, sanayileşme ve kalkınmasının
temel unsuru olan ve kamuda çalışan teknik personelin içinde bulunduğu ekonomik
ve sosyal durum, son yıllarda, üretim ve denetim süreçlerindeki konumlarına,
üstlendikleri sorumluluklara, sahip oldukları eğitime uygun olmayan bir düzeye
getirilmiştir. Maaş düzenlemeleri yapılırken, teknik personel maaşlarının,
maiyetinde çalışan sanat sınıfı personelinin doğru olan ücretlerinden daha az
olmamasına özen gösterilmelidir. Yukarıda özetlemeye çalıştığımız vahim tablo, siyasî
görüş farklılıklarının bir kenara atılıp, devletimizin geleceği ve bekası için,
mevcut durumun düzeltilmesine yönelik çalışma zorunluluğunu gözler önüne
sermektedir. Şartlar iyileştirilmezse, yatırımların da sıkıntıya gireceği
kaçınılmaz olacaktır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizdeki mühendis
ve mimarların yaşam koşullarının iyileştirilmesi konusunda hükümetimizin
yapacağı düzenlemelere Yüce Meclisimizin destek vereceğine inanıyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, müsaade
eder misiniz, bir şey söylemek istiyorum. BAŞKAN - Buyurun; gündemdışı konuşmayı siz mi yaptınız
efendim? İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Hayır, hayır
gündemdışı konuşma değil... BAŞKAN - Niçin söz istediniz? İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, mühendis
ve mimarlarla ilgili konuşmayı Anavatan Partisine mensup bir Sayın Milletvekili
yaptı, cevabı da Sayın Hükümet verdi. Mecliste, Doğru Yol Partisi Milletvekili
Sayın Nevfel Şahin'in, teknik elemanların durumunun düzeltilmesiyle ilgili bir
kanun teklifi vardır; bu teklif, dün Mecliste gündeme de alındı. BAŞKAN - Doğrudur... İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Eğer, Sayın Hükümet
samimî ise, Sayın Bakanımız samimî ise, iktidar partisinden milletvekili
arkadaşımız da samimî ise, bu kanun teklifi de gündeme girdiğine göre, bütün
grup başkanvekilleri, Danışma Meclisini toplayarak, bu kanun teklifini öne
aldırmak suretiyle öncelikle, görüşülmesini sağlarlar, teknik elemanların maddî
durumları da bir an önce iyileşir. Yoksa, buraya çıkıp "böyle oldu, şöyle
olacak" diye hikâye anlatmanın bir anlamı yok. BAŞKAN - Teşekkür ederim. "Danışma Meclisi" değil, Danışma Kurulu
diyecektiniz herhalde; çünkü "Danışma Meclisi" kaldırıldı
biliyorsunuz. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Pardon, Danışma
Kurulunda... DEVLET BAKANI HASAN GEMİCİ (Zonguldak) - Sayın Başkan,
müsaade eder misiniz? BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım. DEVLET BAKANI HASAN GEMİCİ (Zonguldak) - Sayın
Başkanım, konuyu gündeme getiren Sayın Işılay Saygın'ın kendisi mimardır; ben
de bir inşaat mühendisiyim. Düşüncelerimizi çok samimî olarak dile getirdik. Bu
konuda hükümetimiz de son derece samimîdir; ama, hem Sayın Milletvekilimizin,
hem de benim verdiğim bilgilerden, mühendislerle ilgili bu erozyonun yeni
olmadığı anlaşılacaktır ve son on yıl içerisinde, özellikle bu konuda büyük bir
düşme yaşandığı ortaya konulmuştur. Mühendislerimiz taleplerinde tabiî ki
haklıdır. Ancak, biz, hükümet olarak ülkemizin kaynaklarının elverdiği oranda,
sadece mühendis ve mimarların değil, bütün çalışanların yaşam koşullarının
iyileştirilmesi için çaba göstermekteyiz. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Efendim, zaten, dün, o teklifin, Genel Kurulda öne
alınması oybirliğiyle kabul edildi. Onda bir şüphe yok. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Gündeme alınması kabul
edildi, öne alınması değil. BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü söz, dış politikadaki
gelişmeler hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Sökmenoğlu'na
aittir. Buyurun Sayın Sökmenoğlu. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. 3. – İstanbul Milletvekili Murat
Sökmenoğlu'nun, dış politikadaki gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün, kendilerinin medeniyetin beşiği saydıkları Brüksel'de,
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanına, DHKP-C militanları tarafından girişilen
menfur saldırıyı nefret ve şiddetle lanetliyorum. (Alkışlar) Avrupa
medeniyetini ve kültürünü temsil iddiasıyla ortada dolaşanların, ne kadar adi
tertiplere alet olabildiklerini, bu menfur saldırıya göz yummakla kanıtlamış
bulunmaktadırlar. Saldırı, sadece Sayın Cem'e değil, Türkiye Cumhuriyetine yapılmıştır.
Sayın Cem, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin sesidir, kendisidir. Sayın milletvekilleri, müstemleke komiserleri gibi bizi
denetlemeye gelen, hadlerini ve sıfatlarını aşan Avrupalı parlamenterlerin
tahrikleriyle ortaya çıkan bu tablo karşısında, millî birlik ve bütünlüğü
sergilemek mecburiyetindeyiz. Bu menfur saldırı, aynı zamanda, demokrasi
geleneğinin en önemli kurumlarından kürsü dokunulmazlığına da ayrı bir
saldırıdır. Bunların demokrasi anlayışının, koloniyel bir anlayış olduğu da
ortaya bu vesileyle çıkmıştır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiyemiz, hassas
ve kritik bir safhadan daha geçmektedir. Millî değer ve duygularımızla oynanarak,
bilinçli ve planlı olarak üzerimize gelinmektedir. Bu gelişmeler karşısında,
taviz vermeyeceğimizi; temel özelliğimiz olan millî onurumuzla isteklerine
karşı çıkacağımızı iyi bilmektedirler. Bu, bir kötü niyettir, tuzaktır,
tahriktir. Batı dünyasıyla aramızı açmaya çalışmaktadırlar. Bu tuzak ve
tahriklerle bugün karşılaşmadık. Tarihimizin çeşitli dönemlerinde, aynı talep
ve eylemlerle karşı karşıya kaldık. Yine, bizi hafife alma gibi bir gafletin
içerisindeler. Her türlü baskı ve dayatmalara rağmen, Avrupa Birliği yolundaki
ilerleyişimize, hiçbir komplekse kapılmadan, sağduyu ve serinkanlılık içinde
tartışarak, birbirimizi bilgilendirerek devam edeceğimizden de hiç kimsenin
şüphesi olmamalıdır. Sayın milletvekilleri, MİT yöneticilerinin dün basında
yer alan açıklamaları ise şaşırtıcıdır. Bu açıklamaların ortaya çıkardığı
anlamlar, MİT'in kuruluş amacı, görev ve yetkilerine aykırılık taşımaktadır.
Hükümetin emrinde olan bu kuruluştan, siyasî konularda, açıktan ve bazı
odaklara dayanak olacak şekilde beyanlarda bulunulması uygun değildir. Devlet
organlarında arzu edilen şeffaflık, böylesine layüsel anlamda değildir. Bir
taraftan, Kürtçenin ikinci bir dil olarak kültürel anlamda resmen tanınmasının
yararlı olacağını savunacaksınız, diğer taraftan da, Türkiye'nin
Yugoslavyalılaştırılmasına karşı olduğunuzu ileri süreceksiniz; işte, bunu
anlamak hiç mümkün değil. Sayın milletvekilleri, üstelik, böyle bir anlayışın
bazı çevrelerce de destek gördüğü yolundaki imaların gerçek olması
düşünülemezse de, bu hassas konularda şüphe yaratmak çok daha tehlikelidir. Kürtçe televizyon sonrasında, diğer dillerde yayın da
gündeme gelecektir. Birileri çıkıp da, tıpkı, Avrupa Birliğinin Türkiye
Temsilcisi Büyükelçi Bayan Karen Fogg'un söylediği gibi "Türkiye'nin her
yerinde, Arapça ve diğer dillerde -Aramice, Lazca, Çerkezce gibi- yayın yapan
radyo ve televizyon kurulmalı" deyince ne olacak? Biz, hep susacak mıyız
sayın milletvekilleri? Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak, millî
iradenin temsilcileri değil miyiz? Bizim dışımızda herkes her şeyi tartışacak, biz
susacak mıyız? (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; ANAP, FP
ve DYP sıralarından alkışlar) Taşıdığımız vekâlet, o zaman, neyi ifade edecek;
soruyorum sizlere. Çünkü, Sümela Manastırı, Pontus hayali, Heybeliada Ruhban
Okulu derken, Vatikan'da Papa II nci Paul ile Ermenistan Katoliklerinin Lideri
Karekin'in müşterek açıklamaları gözardı edilemeyecek kadar vahimdir. Haçlı
oyununun 21 inci Yüzyıl versiyonunu ortaya koyanlar, önce Amerika Birleşik
Devletlerinde başlayan, sonra Avrupa Parlamentosunda ve Fransa, İtalya
Parlamentolarında sahnelenen oyunların yönetmeni olduğu ortaya çıkan kilisenin,
Vatikan'ın art niyeti ortadadır. Sayın milletvekilleri "Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin temel dayanakları, hürriyet ve istiklalimiz, üniter devlet yapımız,
milletimizin birlik ve dirliği ile cumhuriyetimizin Anayasada ifadesini bulan
değişmez ve vazgeçilmez değerleridir" diyerek meseleye açıklık getirenler
haksız mı? Sayın milletvekilleri "millî devletimiz bu temeller
üzerine kurulup gelişmiş ve eşsiz Atatürk'ün işaret ettiği çağdaş uygarlık
yolumuzda... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın Sökmenoğlu. MURAT SÖKMENOĞLU (Devamla) - ...temel ilke ve
değerlerimize karşı bir saldırı olmadığı sürece, daima barıştan ve diyalogtan
yana olan tutumumuz değişmemiştir" diyerek bizi ikaz edenler haksız mı? Dünyanın en stratejik bölgesi olan Avrasya'nın
merkezinde bulunan Türkiye Cumhuriyeti, uzun, ince, dikenli bir yol olan
uygarlık yarışında büyük gayret sarf ederken, üniter yapımızı, birlik ve
dirliğimizi bozucu isteklerle karşılaşmaktadır. Üstelik, bu istekler, demokrasi
adına, insan hakları adına ifade edilerek, bizden, fedakârlık yapmamız
dayatılmaktadır. Sayın milletvekilleri, bu isteklerin yanı sıra, önce
bir ayırımcılık nifakı sokarak, sonra da aldatıp besleyerek, kendi emellerine
hizmet edecek soysuz bir bölücü terör örgütünü kurdurmuşlar ve bu yolla,
milletimizin, yıllarca büyük acı çekmesine ve gözyaşı dökmesine sebep
olmuşlardır. Daha da önemlisi, teröre her türlü desteği vererek, terörü
kullanarak, dillerine doladıkları bir bölgemize hizmet götürülmesini engellemek
ve o bölgede yaşayan... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MURAT SÖKMENOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan,
bitiriyorum... Bir dakika daha lütfeder misiniz, bitireceğim efendim... İmtizaç
bozuldu Sayın Başkanım... Rica ediyorum... ("Devam etsin" sesleri) BAŞKAN - Efendim, benim prensiplerim... Devam
ettirmiyorum. MURAT SÖKMENOĞLU (Devamla) - Bitireceğim... Yarım sayfa
kaldı. İmtizaç olsun... İstirham edeceğim efendim... BAŞKAN - Prensiplerimi bozmayın Sayın Sökmenoğlu; ben,
onu söyledim. MURAT SÖKMENOĞLU (Devamla) - O zaman, zapta geçmesi
için devam ediyorum efendim. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, çok önemli
bir konuda konuşuyor, izin verin... Oylayarak izin verin... MURAT SÖKMENOĞLU (Devamla) - ...halkımızın acı, korku
ve yoksulluk çekmesini istemişlerdir. Çok şükür ki, Türk Milletinin güçlü ve kudretli birliği
karşısında, emellerini gerçekleştirememişlerdir. Kötülük cezasını bulmuş,
terörün başı ezilmiştir. Türk Milleti, kendi toprağına ve vatandaşına sahip
çıkmıştır. Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti ve Milleti, gerektiğinde kimseye muhtaç olmadan da, demokrasi ve
uygarlık yolunda azim ve inançla yürüyecek güç ve kudrete sahiptir. Bunu
geçmişte bütün dünyaya ispat etmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisimiz, iktidarı ve muhalefeti
ile dün olduğu gibi bugün de millî uzlaşmayı sağlayarak, başımıza sarmaya çalışılan
sorunları ve engelleri aşmasını bilecektir. İşte, bize düşen görev de budur
diyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. ("Bravo" sesleri,
alkışlar) MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Hükümet ve Sayın Başbakan ne
diyor?... BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sökmenoğlu. Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek sayın bakan?... Yok. Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır. Sözlü sorunun geri alınmasına dair bir önerge vardır;
okutuyorum : B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Balıkesir Milletvekili İsmail
Özgün'ün (6/881) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/ 249)
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 368 inci
sırasında yer alan (6/881) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. İsmail Özgün Balıkesir BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir. Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum : C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Fazilet Partisi Grubu adına, Grup
Başkanvekilleri Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan ve Çorum Milletvekili
Yasin Hatiboğlu'nun, sekiz yıllık zorunlu kesintisiz temel eğitim uygulaması
konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/163) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 18 Ağustos 1997 tarihinde yürürlüğe konulan 4306 sayılı
Sekiz Yıllık Kesintisiz Temel Eğitim Yasası ve Eğitimde Çağı Yakalama 2000
Projesinin hangi aşamada bulunduğunu, çocuklarımızın temel eğitim esnasında
yaşadığı olumsuzluklar, kalabalık sınıflar, yetersiz öğretmen sayısı, taşımalı
eğitim uygulaması sonucu yaşanan ölümler, öğretmen maaşlarının yetersizliği,
kesintisiz eğitime kesilen katkı paylarının ve bağış olarak toplanan paraların
nerelere harcandığının ve öngörülmüş hedeflerde ne ölçüde başarı sağlandığının
ve kesintisiz zorunlu eğitimin, eğitim sistemimize neler kazandırdığının veya
neler kaybettirdiğinin tespit edilerek, ortaya konulabilmesi için, Anayasanın
98 inci, İçtüzüğün 104, 105 inci maddeleri uyarınca, bir Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederiz. 24.11.2000
Gerekçe : Bir milletin, millî, manevî, ahlakî, kültürel ve tarihî
değerleri, nesilden nesile eğitim yoluyla aktarılır. Eğitim, yeni nesillere,
bir yandan, milleti millet yapan ve onu diğer milletlerden farklı kılan
değerleri benimsetirken, bir yandan da onu çağdaş uygarlık yarışında başarılı
kılmak için gerekli bilgi ve yeteneklerle donatma işlevini görür. Oysa,
ülkemizde eğitim, bu işlevini yerine getiren bir disiplin olmaktan çıkarılarak,
tek tip insan yetiştirme hedefinin bir aracı haline getirilmek istenmiştir. Sekiz Yıllık Zorunlu Temel Eğitim Yasasıyla millî
eğitim reformu gerçekleştirdiklerini iddia edenlerin Türk millî eğitimimize
armağan ettikleri tablo maalesef, içler acısıdır. 18 Ağustos 1997 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren 4306 sayılı Sekiz Yıllık Kesintisiz Zorunlu Temel Eğitim
Yasasının kabulünden bugüne kadar geçen dönem içerisinde Eğitimde Çağı Yakalama
2000 Projesinde; 2000-2001 öğretim yılı başına kadar yeni yapılan
dersliklerle ülke genelinde ikili öğretimin kaldırılacağı, Birleştirilmiş sınıf uygulamasına aşamalı olarak son
verileceği, Bir dersliğe
düşen öğrenci sayısının 30'a indirileceği, Her ilköğretim okulunun spor salonuna veya sahasına
kavuşturulacağı, 2000 yılı sonunda tüm ilköğretim okullarının network'la
birbirine ve internetle dış dünyaya bağlanacağı, Yatılı ilköğretim bölge okullarında okuyan öğrencilerin
tüm giderlerinin devletçe karşılanacağı vb. gibi, öngörülen hedeflerin ne
ölçüde gerçekleştirilebildiğinin tespitiyle birlikte, temel eğitimde yaşanan
sorunlar ve çarpık uygulamalar sonucu millî eğitim politikamızın son durumunun
analizi gerekmektedir. Sorunlar Kesintisiz eğitim uygulaması sonucunda taşımalı
eğitimin yapıldığı ilk 3 yılda 17 000 köy okulu kapanmıştır. 9 öğrenci taşıma
sırasında hayatını kaybetmiş, 58 öğrenci ise ağır yaralanmıştır. Kesintisiz eğitim, dönemin hükümetleri tarafından
yüzyılın en büyük reformu olarak ilan edilmiştir. Ancak, gelinen noktada,
hiçbir ülkede görülmeyen şekilde alınan ekvergi gelirleriyle "Eğitime
Katkı Payı" adı altında ilköğretimde çağdaş bir eğitim düzeni kurmayı
amaçladığı ileri sürülen Eğitimde Çağı Yakalama 2000 Projesi uygulamaya
konulmasına rağmen, aradan geçen 3 yılın sonunda, eğitimde çağı yakalamak
mümkün olmadığı gibi, belirlenen hedeflerin de hiçbirisine ulaşılamamıştır. Taşımalı eğitim için 1997 yılında 3 trilyon 585 milyar
TL, 1998 yılında 18 trilyon 660 milyar 521 milyon TL ve 1999 yılında 40 trilyon
400 milyar TL olmak üzere toplam 62 trilyon 645 milyar 521 milyon TL tutarında
ödeneğin, il özel idarelerine aktarıldığı ve buna ilave olarak da 16 tril-yon
137 milyar 638 milyon TL tutarında, taşıyıcı firma ve kişilerin alacağı olduğu
bilinmektedir. Bütün bu paralar ile yeni derslikler açılıp veya kırsal
kesimdeki mevcut okullardan daha fazla yararlanılmasının uygun olacağı
kanaatindeyiz. Türk öğrencisinin, çağdaş gelişmelerden uzak ve
habersiz kaldığı ve teknoloji kullanmaktan mahrum bırakıldığı, bunun da
başlıbaşına bir eğitim sorunu olduğu aşikârdır. Sayın Millî Eğitim Bakanının, öğrencilerin kılık
kıyafetine gösterdiği hassasiyetin yüzde 1'ini çağdaş teknolojiyi Türk eğitim
sistemine kazandırmak için göstermediği ayan beyan ortadadır. Kesintisiz eğitim için vatandaştan 1 katrilyona yakın
para toplanmıştır. Ancak, bunun nerelere ne şekilde kullanıldığının, hedeflerde
ne ölçüde başarılı olunduğunun bilinmesi gerekmektedir. Bu tespitlerin yapılarak değerlendirilmesi, eksik ve
hatalı uygulamaların ortaya çıkarılması için Meclis araştırması açılması
faydalı olacaktır. Yüce Meclisinizin takdirine sunarız. BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Meclis araştırma
önergesi gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
hususundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır. Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre
verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım : B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER (Devam) 2. – Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
A.Mesut Yılmaz'ın, Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete, İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın da iştirak etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin
Başbakanlık Tezkeresi (3/710) 27.11.2000 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın,
Hans Seidel Vakfı tarafından düzenlenen toplantıya katılmak ve Avrupa Birliği
Komisyonu ile Avrupa Parlamentosu yetkilileriyle temaslarda bulunmak üzere, bir
heyetle birlikte 18-20 Ekim 2000 tarihlerinde Belçika'ya yaptığı resmî
ziyarete, İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın da iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir. Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Bülent Ecevit Başbakan KAMER GENÇ (Tunceli) - Oylamada karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - İsteyebilirsiniz Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) - Daha önce söylediğim gibi, bazı
bakanlar, yurtdışına gittikleri zaman kendi dostlarını götürüyorlar ve devletin
kesesinden harcırah veriyoruz. Bunu protesto etmek için, karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Karar yetersayısı, protesto için değil;
İçtüzük gereğidir Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben, protestoyla ifade etmek
için... BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, oylama yapacağım ve
karar yetersayısını arayacağım. Sayın milletvekilleri, Anayasanın 82 nci maddesine göre
verilmiş olan Başbakanlık tezkeresi üzerinde oylama işlemini başlatıyorum. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşımız olursa, oy pusulalarını,
belirlenen sürede, Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum. Oylama için 2 dakikalık süre veriyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısına
ulaşılamamıştır. Birleşime, saat 14.30'da toplanmak üzere ara veriyorum. Kapanma Saati
: 14.20 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati:
14.30 BAŞKAN:
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER:
Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 22 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) B) TEZKERELER
VE ÖNERGELER (Devam) 2. – Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
A.Mesut Yılmaz'ın Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın da iştirak etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin
Başbakanlık Tezkeresi (3/710) (Devam) BAŞKAN - Az önce, Başbakanlık tezkeresi için yapılan
oylamada karar yetersayısına ulaşılamamıştı; şimdi yeniden oylama yapacağım ve
karar yetersayısını arayacağım. Oylama için 1 dakikalık süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tezkere kabul
edilmiştir ve karar yetersayısı vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme
Komisyonunun bir raporu vardır; okutup bilgilerinize sunacağım : V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay
Başkanlığının 1999 Malî Yılı Kesinhesabına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/9) (S.Sayısı:544) (1) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Sayıştay
Başkanlığı 1999 malî yılı kesinhesaplarını ihtiva eden bu cetvel içindekiler
incelenerek kayıt defterine uygun olduğu anlaşılmış olup, İçtüzüğümüzün 180
inci maddesi gereğince Genel Kurula arz
edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Sayın milletvekilleri, alınan karar gereği, sözlü
soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz. (1) 544 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve
Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz. 2. –
Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/650,1/679) (S.Sayısı:517) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. 3414 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 3. – 3414
sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/639) (S.Sayısı:428) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?..
Hazır. Değerli arkadaşlar, tasarının tümü üzerinde Doğru Yol
ve Fazilet Partilerinin grup sözcüleri konuşmalarını tamamlamışlardı. Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok. Şahısları adına Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat. (FP sıralarından
alkışlar) Sayın Polat, buyurun. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 428 sıra sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlarım. Tasarının genel gerekçesine baktığımız takdirde,
tasarının geliş sebebinin; 1- Bazı gecekondu önleme bölgelerinde işgal edilmiş
konut ve arsalar bulunduğundan, 2- Belediyelerin mülkiyetinde olan arsalar üzerine inşa
edilen konutlardan bazılarının arsa bedelleri Bayındırlık ve İskân
Bakanlığından zamanında ilgili belediyelere ödenmediğinden, 3- Bazı gecekondu önleme bölgeleri oluşturulduğu halde
amacına uygun olarak kullanıma açılmamış, bazı bölgeler ise, tümüyle
kullanılmış bulunmaktadır. Bu tür
bölgelerin gecekondu önleme bölgesi niteliğinin kaldırılmasından bahsedilerek,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının 775 Sayılı Kanun çerçevesindeki görevlerine
ilişkin sürenin 9.9.2005 yılına kadar uzatılması istenmiş, Bayındırlık ve İskân
Komisyonunda ise, bu sürenin, istenen görevleri yapmaya yetmeyeceği
düşüncesiyle 9.9.2009 olarak düzenlenerek Meclisimizin huzuruna getirilmiştir. Yine, genel
gerekçede de belirtildiği üzere,
ülkemizdeki dargelirli ve konutsuz vatandaşların konut ihtiyacını karşılamak
üzere 1966 yılında bu kanunun yürürlüğe girdiği, kanunun uygulanması sırasında
da 157 adet gecekondu önleme bölgesi, 30 742
adet konut üretildiği, 100 000 kişilik kooperatif arsası ile 40 000
kişilik dargelirliye yönelik arsa tahsisi yapıldığı belirtilmektedir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2001 yılında kent
nüfusunun 45,4 milyona, kent sayısının 318'e ulaşması beklenmektedir. Kentleşme
hızının yüzde 4,7 kentlerdeki yaşayan
nüfusun toplam nüfusa oranının ise yüzde 68,6 olacağı tahmin edilmektedir. (1) 428 S.
Sayılı Basmayazı 28.11.2000 tarihli 21 inci Birleşim tutanağına eklidir. 2001 yatırım programında da belirtildiği üzere, 1999 yılında 516 000 olan toplam ilave
konut ihtiyacına karşılık, yapı kullanma izni alan konut sayısı yaklaşık 216
000'dir. 2000 yılında ise, ülke toplam konut ihtiyacının 553 000, yapı kullanma
izni alan konut sayısı ise 170 000'dir; yani, ihti-yacın 3,25'de 1'i kadar
kullanım izni alınmıştır. Yine, 2000 yılında
yapı kullanma izni alan konut sayısı, 1990-2000 yılları arasındaki en
düşük rakamdır. Bir taraftan Marmara ve Bolu-Düzce depremleri nedeniyle, 93 010
konut yıkık veya ağır hasarlı, 104 440 konut orta hasarlı, 113 233 konut
ise hafif derecede hasarlı olarak,
toplam, 310 733 konut çeşitli derecede hasar görecek, diğer taraftan siz, 2000
yılında ihtiyacın üçte 1'inden az ve
son on yılın en düşük düzeyinde konut üreteceksiniz, sonra da
gecekondulaşmayı birtakım nazarî kanunlarla çözeceksiniz; işte, bu, eşyanın
tabiatına aykırıdır. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının 1629 nolu
paragrafında da belirtildiği üzere, Yedinci Plan döneminde inşa edilen konut
sayısının 1,3 milyon civarında olduğu, bu dönem için ihtiyaç olarak belirlenen
2 540 000 rakamının çok altında kalmıştır; aradaki farkın kaçak yapılaşma ve
gecekonduyla kapandığı tahmin edilmektedir. Toplu Konut İdaresinde, 1995-1999 döneminde
kredilendirilen konutlardan 185 000'i tamamlanmış olup, bu, inşa edilen konut
sayısının yüzde 14'üne karşılık gelmektedir. Sadece üç büyük ilimizde, 2 milyon
civarında kaçak yapı olduğu tahmin edilmektedir. 2001-2005 yılları arasında, nüfusu 20 000 ve üstü olan
yerleşme yerlerinde, 2 714 000 demografik gelişmelerden doğacak yeni konut
ihtiyacı, 361 000 adet yenileme ve afet konut ihti-yacı olmak üzere, toplam 3
075 000 adet konut ihtiyacının olacağı hesaplanmaktadır. Bu ihtiyaç planlı bir
şekilde ve ruhsatlı olarak üretilemez ise, gecekondulaşmayla çözüleceği
aşikârdır. Köyden kente göç eden vatandaşların gecekondulaşmada
ilk başvuracağı mekânlar, Türkiye yüzölçümünün yüzde 54,7'sini elinde tutan
devlete ait taşınmaz mallardır. Bu malların yüzde 8,5'i tapuda Hazine adına
tescil edilen alanlar, geriye kalan yüzde 46,2'si ise devletin hüküm ve
tasarrufu altındaki yerlerdir. İşte, bir taraftan liberal ekonomi deyip, bir
yandan da bu büyüklükteki araziyi devlet eliyle yönetmeye kalkınca olmuyor ve
1950'li yıllardan itibaren hızlanan hızlı kentleşme, bu alanlarda gecekondulaşmayı
da beraberinde getirmiştir. Bu arsaların satılmayıp devlet elinde tutulup,
potansiyel olarak gecekondulaşmaya açık bırakılmasının çeşitli sebepleri
arasında, 1940'lı yıllardan beri yürürlüğe konamayan; fakat, konacak gibi
bekletilen tarım reformunda bu arsaların öncelikli kullanımı, yine, ülkemizdeki
kadastroya tabi 420 000 kilometrekare alandan, hâlâ, 80 000 kilometrekare
alanın kadastrosunun yapılmamış olması, imar planlarının tamamlanamamış olması
önemli sebeplerdir. Neticede, devlet, elindeki arazileri satılacak hale
getirip satamayınca, ayrıca ihtiyacın 1/3'ü civarında ruhsatlı konut üretince,
aradaki açık, bu devlet arazilerinin birilerince işgal edilip, gecekondu
yapımıyla neticelenmektedir. Yine, bir taraftan, gecekondulaşmayı önlemek için
altyapısı yapılmış ve imara açılmış arsa üretmekten söz edeceğiz, diğer yandan,
büyük maddî sıkıntı içerisinde olan belediyelerin mülkiyetinde olan arsalar
üzerine inşa ettirilen konutlardan bazılarının arsa bedellerinin Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı tarafından zamanında ilgili belediyelere ödenmediğinden
bahsedip, yine de belediyelerin gecekondulaşmaya bir çeşit mani olmasını
bekleyeceğiz. Bunlar, gerçekçi yaklaşımlar değildir. Türkiye'de kentleşme sürecinin oldukça büyük bölgesel
dengesizlikler üzerine kurulu olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bölgesel
eşitsizlikler, kırdan kente göçün hem nedeni hem de sonucu olarak
değerlendirilmelidir. Genellikle göçler, 1997 yılı itibariyle nüfusu 1 milyonu
aşan 5 büyük ilimiz, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve Bursa ile Ege ve Akdeniz
kıyı bölgelerindeki İçel, Antalya ve Muğla çevreleriyle Güneydoğu Anadolu
Bölgesindeki 10 il merkezi ki, bunlar, terör nedeniyle kırdan kente göçün yoğun
olduğu Adıyaman, Şanlıurfa, Van gibi illerdir. Şimdi, bu yoğun göç olan bölgelerde, biz, altyapısı
hazır gerekli araziyi üretemezsek, gecekondulaşma kaçınılmaz olacaktır. Yalnız,
gecekondulaşmanın olduğu yerlerde, yanlış yapılanma, arazi spekülasyonu,
enerji-su yetersizliği, çevre kirliliği, ulaşım ve işsizlik sorunları çok
önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Yine bu bölgelerde, bilhassa
kaçak elektrik ve su kullanımı yaygın olarak görülmektedir. Neticede, devletin, yapım sırasında, yapı ruhsatı ile
katkı payı alamadığı bu konutlara, ister istemez birtakım altyapı hizmetlerini
getirmek zorunda kalıyor ve bu hizmetler, hem yetersiz oluyor hem de getirdiği
hizmetlerin büyük bölümünden bedel alamadığı için gerek yerel yönetimlerce
gerekse merkezî yönetimce büyük bütçe açıklarıyla karşı karşıya kalınıyor. Yine, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında da
bahsedildiği gibi, toplam sabit sermaye yatırımları içerisinde konut sektörünün
carî fiyatlarla payı 1995'te yüzde 37,3 seviyesinde iken 2000 yılında yüzde
31,1'e gerilemiştir; fakat, toplam kamu sabit sermaye yatırımları içinde konut
sektörünün cari fiyatlarla payı 1995'te yüzde 1,4'iken, 2000 yılında yüzde 2,1;
toplam özel sektör kesiminde 1995'te yüzde 45,1 olan oran, 2000 yılında yüzde
43 olmuştur. Yani, konut sektöründe açık var diyeceğiz; fakat,
1995'ten 2000'e sektöre ayırdığımız pay azalacak; liberal ekonomi diyeceğiz,
özel sektörün en rahat yatırım yapacağı alanda özel sektörün payı azalacak;
fakat, kamunun payı ise artacak. İşte bunlar, hep söylenilen ile yapılanın
birbiriyle uyuşmadığının bariz göstergeleridir. Ayrıca, bugüne kadar bütünleyici planlamanın yanında
gerçek anlamda bölge planlaması da yapılamamıştır. Bölge planlaması, fiziksel
ve ekonomik planlamayı birleştiren, sürekli gelişmeyi yönlendiren bir
planlamadır. Bölge planlarının olmayışı sebebiyle dengesiz nüfus ve yatırım
dağılımı da, bunun sonucu oluşmuştur. Böylece, metropol kentlerin çevresinde
nüfus yığılması sonucu kentler hızla kontrolsüz olarak gelişmiş, verimli tarım
alanları kentsel fonksiyonların baskısında kalmış ve karmaşık çevre sorunları
ortaya çıkmıştır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gecekondulaşma,
kırdan kente göç eden kitlenin temel konut edinme biçimi olarak Türkiye
kentleşmesinin ilk aşamalarında ortaya çıkmış ve 1950'lerde de, bir nevi
kurumsallaşmıştır. Bu ilk dönem gecekonduların temel özelliği, kırsal
bölgelerden göçenlerin, kamu arazisi üzerinde, esas olarak kendi emekleriyle
yapım sürecini gerçekleştirmeleridir. Bu yapım esnasında, genellikle aile
çevresinden yardım alınmış, işçi ya da usta çalıştırılsa dahi, esas olarak, bu
dönemde, gecekondu yapıcılar, evde bilfiil oturan sakinler olmuştur. Yine, bu gecekondular, zaman içerisinde ihtiyaca binaen
zamanla genişletilebilmişlerdir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız Sayın Polat. Buyurun. ASLAN POLAT (Devamla) - Bu gecekondular, netice olarak,
gecekondu ağalarınca piyasada satılmak için değil, bilfiil yapanlarca iskân
edilmek üzere inşa edilmişlerdir. Bu gecekondularda kiracılar nadir olduğundan,
çevre kalitesinde nispeten son zamanlarda yapılanlara göre daha iyi olmuştur. Bu dönemde kırdan kente göçenler, çoğunlukla,
kendilerinden önce göç etmiş hemşerileriyle ilişkiye girmekte ve iş gücü
piyasasında da bunlar vasıtasıyla iş bulabilmekte ve bir dönem, geldiği kırsal
bölgeyle ilişkisini kesmeyip, neticede, yeni dönemdeki refah düzeyi kırsal
bölgedeki refahından genellikle daha iyi olmuştur. Bunun sonucu olarak, kırdan kente göçün, bilhassa,
ekonomik sorunları daha az hasarla atlatılabilmiştir. 1970'li yıllardan sonra
ortaya çıkan ikinci kuşak gecekondular ise, daha farklı bir yapı arz etmiş,
kent çevresindeki kamu arazileri azaldığından, kent çevresindeki, genellikle
sahipli arsalar, sahiplerince parsellenip, satılmaya başlanmıştır. Gerek bu
sahipli arsaların hisseli şekilde satılması, gerekse kamu arsalarının mafya
tarafından gayri resmî parsellenip satılmasıyla, ev sahibi gecekonducular yanında
kiracı gecekonducular önemli yer tutmaya başlamıştır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ASLAN POLAT (Devamla)- Hepinizi saygıyla selamlarım.
(FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Polat. Şahsı adına ikinci söz, Tunceli Milletvekili Kamer
Genç'e aittir. Buyurun Sayın Genç. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 3414 sayılı Kanunda Bir Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, 1966 yılında
çıkarılan 775 sayılı Gecekondu Kanunuyla, özellikle, büyük şehirlerde sağlıksız
kentleşmenin önüne geçmek üzere, işte, Hazineye ait belirli arsaların alınarak,
bunların imar ve ıslah planları yapılmak suretiyle, işte, meskene ihti-yacı
olanlara dağıtılması hedeflenmişti. Bu kanunun uygulamasında da çok büyük
mesafeler alındı. Sonra, bu Kanun, belirli sürelerle uzatıldı. En son, 1985
yılında -süresi 1985 yılına kadardı- 3414 sayılı Kanunla işte, onbeş sene
uzatıldı, sonradan da, önce, hükümet teklifinde 2005 yılına kadar uzatılması
öngörülüyor, Komisyonda ise, her nedense, bunun 2009 yılına kadar uzatılması
öngörülüyor. Aslında, tabiî, bu kanun tasarısı çok önemli ve Türkiye
için yararlı. Arsa spekülasyonunun önüne geçmek, devletin denetiminde konutlaşmayı
sağlıklı bir planlamaya bağlamak gerekli; ama, bunun uygulaması, maalesef,
zaman zaman politik amaçlı, siyasî amaçlı oluyor. İmar ve İskân Bakanlığı zaman
zaman büyük arsaları kamulaştırıyor, Arsa Ofisine devrediyor ve bunlar konut
yapılmak üzere değerlendiriliyor. Ben, özellikle, kendi ilimde yapılan bir uygulamayı,
herkesin ibret alması için, burada açıklamak istiyorum. Biliyorsunuz, terör
nedeniyle Tunceli'nin birçok köyü yakıldı ve köyler boşaltıldı. Avrupa'dan
gelen giden birçok insan, Tunceli'de 580 konut yapılması için arsayı aldı,
planlamasını yaptı ve Avrupa İskân Fonundan da karşılıksız olarak 10 milyon
dolar almak için gerekli girişimlerde bulundu. Avrupa İskân Fonundan
karşılıksız olarak alınacak bu 10 milyon dolarla Tunceli'de 580 konut yapılacak
ve hak sahipliği tespit edilmiş 580 kişiye dağıtılacaktı. Bununla ilgili tüm
işlemler tamamlandı, Avrupa İskân Fonu tam bu parayı vereceği sırada, zamanın
Başbakanı Mesut Yılmaz, Avrupa İskân Fonuna bir yazı yazdı ve "ben, bu
krediyi istemiyorum" dedi. SAFFET KAYA (Ardahan) - Niye istemiyor; açıkla canım!.. KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Bakan, Hazine
yetkilileriniz burada, Hazinenin yazısı burada, çıkarın. Bunu yapmak kadar, o
halka karşı yapılan düşmanca -aslında, daha başka şeyleri de söylemek
istiyorum; ama, bu kürsü ona müsait değil- bir tavır yok. Yani, Tunceli halkına
Avrupa İskân Fonundan verilen bedelsiz bir krediyi sen, bir Başbakan olarak
-hiçbir külfete de katlanmadan- nasıl reddediyorsun, hangi yetkiyle
reddediyorsun? Tabiî, bunu o zaman da söyledik, o insanlar da hayrete düştü.
Bir memleketin Başbakanı, bir ilinde yapılacak bir hizmeti hangi gerekçeyle
reddediyor. Bakın, o arsa hâlâ kullanılmadı, Toplu Konut İdaresi, bu defa,
arsayı, tekrar, belediyeye devretmek istiyor, orada bir şey kurmak için. İşte, bu devleti zaman zaman yöneten bazı
yöneticilerin, bu yöre halkına bakış açıları bu sevgili milletvekilleri. Düşünebiliyor musunuz, bir ilde -Tunceli İlimizde- 580
tane hak sahibi tespit edilmiş, Avrupa İskân Fonu diyor ki "konut yapacağım."
10 milyon doları veriyor, hiçbir karşılık istemiyor; ama, benim Hazinem, o
zamanki Başbakanın talimatıyla diyor ki "ben böyle bir krediyi
istemiyorum." Şimdi, siz, çıkın, Tunceli halkını burada değerlendirin
bakalım. Siz olsanız, kendi ilinizde olsa, böyle bir uygulama olsa ne
yaparsınız? Yani, bunun karşısında insanın ne sabır göstermesi, ne ağzını
tutması mümkün değil; ama, biz yine de birçok şeylere katlanıyoruz. Bunu,
özellikle kamuoyunun bilmesinde de yarar var. Maalesef, buraya hem hizmet götürmüyoruz
hem o kadar... Bakın, ben burada 3-4 defa söyledim; Tunceli'de, beş
senedir, polislere 250 konutluk lojman yapılıyor; ama, yapılacak bu lojmanlar
için 5-6 trilyon lira para verilmiyor. Artık, çok eskidi; yani, bankalarda
batırılan paraları da biliyorsunuz. 250 konutluk lojman yapılmadığı için
-tabiî, Tunceli'de ne özel teşebbüsün yatırımı var, ne de devletin; zengin
kişiler olmayınca özel teşebbüsün de yatırımı yok, devletin de yatırımı yok- en
ilkel bir konutun dahi kirası aylık 100-150 milyon lira ve bir senelik de peşin
alınıyor. Yani, bu kadar büyük bir konut sıkıntısı da var. Çünkü, köylerden
şehre insanlar geldi. Orada, devlet herhangi bir yatırım yapmadı. O zaman,
Avrupa İskân Fonu... Niye Avrupa İskân Fonu bunu yaptı; Avrupa'nın belli
yerlerinde Tuncelili çok kişi var, hatta Avrupa Parlamentosuna seçilen, mahallî
parlamentolara seçilen kişiler var. Bunların da yönlendirmesiyle böyle bir para
çıktı; ama, bunun önü kesildi. İşte, bir kooperatif kurdular, yeniden onu şey
edeceğiz ve bu polis lojmanı dahi yapılmıyor. Yani, orada görev yapan polisler
çoluk çocuğunu götüremiyor, ev bulamıyor. Bunu, bu kürsüden 10 defa söyledim;
ama, hükümet hâlâ yapamadı. Burada, İçişleri Bakanı, kendisi de emniyetten
gelmiş bir kişidir; hiç olmazsa 5-6 trilyon para gönderseydi, o lojmanlar
yapılacaktı, en azından, konut sıkıntısı kısmen giderilmiş olacaktı. Yani, bu kanunlar, özellikle bu 775 Sayılı Kanun, küçük
illerde, konuta ihtiyaç olan yerlerde uygulanmadı. Uygulama olanağı olan
insanlar da, başa geldikleri zaman, sırf kendi illerinde olmadığı için,
bunların uygulanmasını önlediler; ama, tabiî ki, zamanı gelince bunların hesabı
da herkese sorulacaktır. Türkiye'nin her tarafındaki her vilayet, Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin vilayetidir, orada yaşayan tüm insanlar eşit haklara
sahip Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşlarıdır; ama, maalesef, bazı kişiler,
başbakan da olsalar, böyle ayrım yaparak, o yöreye, kendilerinin bir katkısı
olmadan yapılacak hizmeti dahi engelliyorlar. Hükümet, bu kanunu, 2005 yılına kadar uzatmayı isterken
Komisyon niye 2009 yılına kadar uzatıyor onu anlayamadık; ama, istediğimiz
şudur: Bu kanunun uygulanmasında, özellikle çok politik hesaplar yapılıyor;
özellikle, bazı arsalar, bazı kooperatiflere tahsis edilirken çok şaibeler
dönüyor; artık, bunların önlenmesini istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti,
gerçekten; şu anda, dünyada en fazla rüşvet alınıp verilen bir ülke halinde, Dünya
Bankasının raporlarında var. Tabiî, bu, Türkiye'de yaşayan her vatandaş için
yüzkarası bir olaydır. Artık, Türkiye'de, rüşvetin arkasının kesilmesi lazım.
Bu hükümet, özellikle yolsuzluk ve yoksullukla mücadele için geldiğini söyledi;
ama, en büyük yolsuzluk ve yoksulluk bu dönemde oldu, ekonomi battı. Bakın,
bugün, devletin bankalarının ve borsasının geldiği durumu biliyorsunuz; bir
haftada Merkez Bankasının yaptığı katkı 4 milyar dolar! Bu ne demektir;
Türkiye'nin, aşağı yukarı büyük bir bunalıma, büyük bir sıkıntıya veya bir
depreme girmesi lazımdı; yani, bu, Marmara Depreminden daha ağır bir deprem;
ama, buna rağmen hükümetin her üyesi çok rahat yerinde oturuyor, ne kadar rahat
değil mi?!. Değerli milletvekilleri, ben, Sayın Maliye Bakanını da
çok seviyorum; ama, bir Maliye Bakanının kayınbiraderi, eğer hayalî ihracat
içindeyse, o memleketin maliyesi çalışır mı? Sayın Maliye Bakanının buna ilgisi
olmayabilir; ama, O, hayali ihracatı kim kanalıyla yapıyor, demek ki "ben,
bakanın kayınbiraderiyim" diyor. Ayrıca, gazetere intikal etti, Maliye Bakanı birçok üst
düzey bürokratların hayalî ihracatla ilgili paraların ödenmesinde katkıda
bulunduğu söyleniyor; ama, herkes yerinde oturuyor. Değerli milletvekilleri, bu memleket bizim
memleketimizdir. BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, ne konuşuyor?! KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, konu açık, kanun
tasarısının tümü üzerinde konuşuyorum. BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, İçtüzük açık;
konuya gelsin lütfen. KAMER GENÇ (Devamla) - Bu olayların içinde siz de
olduğunuz için, tabiî gıcık alıyorsunuz; buradaki konuşmalardan rahatsız
oluyorsunuz. BEYHAN ASLAN (Denizli) - Neyi konuşuyorsun?! Polemik
yapma! KAMER GENÇ (Devamla) - Halbuki, bu konuşmalardan
rahatsız olacağınıza, suiistimalcilerin üzerine gidin. Şimdi, gerçekleri
söylüyorum; yani, bir memleketin Maliye Bakanının kayınbiraderi en büyük hayalî
ihracat olayının içinde olursa, o memlekette kim vergi verir, kimin hesabı
incelenir? BEYHAN ASLAN (Denizli) - Konuya gel! KAMER GENÇ (Devamla) - Maliye müfettişleri, hesap
uzmanları birbiriyle takışmış. Tabiî ki, ondan sonra, her gün yeni yeni olaylar
ortaya çıkıyor. Şimdi, Meclisin buna el koyması lazım, Türkiye elden
gitmiş beyler! Bugün Avrupa Birliği, Avrupalı parlamenterler gelip de, bize
-sizin deyiminizle- burada caka satıyorlar?! Türkiye'yi artık hasta adam gibi
görüyorlar. Bunu niye yapıyorlar: Bir memleketin saygınlığı, ekonomik gücü
başta gelir, silahlı kuvvetlerinin gücü başta gelir. Silahlı Kuvvetlerimizin
gücü, kamuoyunun gücü çok yerinde; ama, ekonomimiz battı ve kimse de yerinden
şey etmiyor. Hazine batıyor, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı olgun olgun
yerinde oturuyor; Maliye batıyor, Maliye Bakanı yerinde oturuyor; hükümet
yerinde oturuyor... Değerli milletvekilleri, çağımızda, 77 yaşındaki bir
insanın fizikî gücüyle... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Konuya gelecek misiniz Sayın Genç? KAMER GENÇ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Toparlama şansınız varsa, buyurun 1 dakika
içinde gelin konuya. KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, bakın, değerli
milletvekilleri, içim kan ağlıyor, isten inanın ister inanmayın; ülkemiz çok
sıkıntıda. İnanınız ki, başka bir yerde olsa, başta parlamento olmak üzere,
herkes bu olayların üzerine gider. Şimdi, bugün, en büyük değer verdiğimiz
Avrupa Birliği kapısına bile gidemiyoruz; adamların bize karşı şeyleri var.
Şunu söylemek istedim deminki cümlede: Yani, artık, yorgun beyinlerle, yorgun
hafızalarla, yorgun vücutlarla Türkiye'nin yönetilmesi mümkün değil. (DYP
sıralarından alkışlar) Çevrenize bakın, yani çevrenize bakın hepsi dinamik
başbakanlar, hepsi dinamik bakanlar... Eğer, bizim Başbakanımız, her gün
Avrupa'nın bir ülkesine gitmiyorsa veyahut da devletin, her gün 24 saati, 3
saati 5 saati dışında devletin işine enerji tüketmiyorsa, değerli arkadaşlar, o
memlekette çok sıkıntı olur. Sovyet Rusya'nın çökme meselesini biliyorsunuz.
Sovyetler Birliğinde, en sonunda, hep 75-80 yaşındakiler geldiler, her altı
ayda bir cenaze kalkıyordu ve ülke, böyle battı. Ben, size doğruları
söylüyorum, ister inanın, ister inanmayın. Saygılar sunarım efendim. (DYP sıralarından alkışlar) HASAN GÜLAY (Manisa) - Ayıp!.. Ayıp!.. Sen ne demek
istiyorsun?!. MUSTAFA VURAL (Antalya) - Adam mısın sen!.. Ne biçim
konuşuyorsun böyle?! KAMER GENÇ (Tunceli) - Senden mi öğreneceğim?! BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkanım... BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslan. BEYHAN ASLAN (Denizli) - Efendim, Sayın Genç, gerek
oturduğu yerden gerek kürsüden yaptığı konuşmalarda, Genel Başkanımızı,
Anavatan Partisinin Genel Başkanını... BAŞKAN - 1 dakika Sayın Aslan, mikrofonunuzu açıyorum. Buyurun. BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Genç, gerek Sayın Bülent
Akarcalı'nın yurt dışına, Brüksel'e gitmesiyle ilgili Bakanlar Kurulu kararı
okunurken yerinden yaptığı itirazda ve gerekse kürsüden yaptığı konuşmada,
Genel Başkanımıza sataşmıştır. Sataşma nedeniyle, yerimden, söz istiyorum
efendim. BAŞKAN - Buyurun efendim. VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1. – ANAP Grup Başkanvekili Denizli
Milletvekili Beyhan Aslan'ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, konuşmasında,
Partisinin Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) - Allah, Allah! BEYHAN ASLAN (Denizli) - En az Kamer Genç kadar
seviyor, biz de seviyoruz. Bu nedenle, sırf memleketine mesaj göndermek, ucuz
politikalar yapmak için, burada, bir siyasî partinin Genel Başkanını, Başbakanı
karalamadan da konuşabilirdi. Bir diğer nokta, burada, Bakanlar Kurulu kararını
okudunuz. Sayın Ecevit'in imzasıyla, Bakanlar Kurulu kararını okudunuz. O,
yerinden, eşini dostunu Brüksel'e götürüyor diye itiraz edi-yor. Bu Meclisin
zamanı çok kıymetlidir. Bu Meclisin zamanı kıymetlidir. Hükümet tezkereleri
hakkında, ne zaman karar yetersayısının aranılması istenmiştir?! Ben, bu arkadaşımı ciddiyete davet ediyorum. Bu
Meclisin zamanını israf etmemesini, ciddiyetsizlikle bu Meclisi oyalamamasını
ve ciddî milletvekilliğine davet ediyorum. Teşekkür ediyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bana da sataşma
oldu. BAŞKAN - Sataşma yok efendim, ne sataşması?! KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, ciddiyetsiz dendi.
Müsaade ederseniz yerimden arz edeyim. BAŞKAN - Oturun!.. Lütfen oturun. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Tümen, buyurun. 2. – DSP Grup Başkanvekili Ankara
Milletvekili Aydın Tümen'in Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, konuşmasında,
Partisinin Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması AYDIN TÜMEN
(Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Genç'in madde üzerinde söz alıp da, sürekli
maddenin dışında konuştuğuna, burada, sürekli tanık olmaya başladık. KAMER GENÇ (Tunceli) - Kanunun tümü üzerinde
konuşuyorum... BAŞKAN - Alışın efendim Sayın Genç'e... AYDIN TÜMEN (Ankara) - Sanıyorum, bu konuda Başkanlığın
yapacağı ve takınacağı tutum olsa gerek, bunu sizlere hatırlatmak istiyorum. Halbuki, Sayın Genç, İçtüzüğü, birçok milletvekilinden
çok daha iyi biliyor; ama, aksine aksine davranmayı bir alışkanlık haline
getirdiğini de hepimiz gayet iyi biliyoruz. Şu an, 57 nci hükümetin Başkanı, Genel Başkanımız Sayın
Bülent Ecevit'i, haksız, isnatsız ve yakışık almayacak tarzda, yaşıyla ilgili,
tutumuyla ilgili birtakım olumsuz görüşlerini, şık olmayan biçimde ifade
ettiler. Sayın Genç, kişinin yaşı şu olur veya bu olur; ama
genel bir halk deyimi vardır "akıl yaşta değil baştadır", bunu
bilmenizi isteriz. Siz de belli bir olgunluğa eriştiniz; ama, akıl yaşınızı ben
değerlendirmek istemiyorum, onu genel kamuoyuna bırakmak istiyorum. Teşekkürler. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tümen. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bana da söz
verin... Sayın Başkan, sataştılar... Hükümete sataşmadım. BAŞKAN - Sayın Genç... KAMER GENÇ (Tunceli) - Yeniden sataşmayacağım.
Arkadaşa... NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Büyük sataşma var. BAŞKAN - Sayın Genç, kime efendim? Ne dedi de sataştı
size?.. KAMER GENÇ (Tunceli) - Genel Başkanımıza sataştı dedi,
ben, Genel Başkanlarına sataşmadım. BAŞKAN - Yalan mı?.. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sonra, akılsız dedi... BAŞKAN - Sayın Genç, bir dakika dinler misiniz... Bir
kere, siz, şu Meclisin saygınlığına gölge düşürecek konuşmalardan kaçınınız. KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben saygınlık kazandırıyorum
Meclise. BAŞKAN - Ben, sizin konuşmanızı kesmiyorsam, İçtüzüğe
olan saygımdandır, Genel Kurula olan saygımdandır. Siz, hiçbir konuşmanızda,
madde üzerinde veya geneli üzerinde konuşurken konuya bağlı kalmadınız Sayın
Genç. Bu konuşmalarınıza dikkat ediniz. Eğer, ben, İçtüzüğün amir hükümlerini
uygulamak zorunda kalırsam, sanıyorum siz bu kürsüde konuşamazsınız, onu
bil-menizi isterim. Teşekkür ediyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bakın, şimdi, bana
sataştılar... BAŞKAN - Sataşma yok efendim KAMER GENÇ (Tunceli) -Sayın Başkan, bakın, şimdi, ben o
kürsüde altı sene oturdum... Kanunların tümü üzerinde konuşulurken genel
politikalar dile getirilir, madde üzerinde maddeyle alakalı... BAŞKAN - Siz, saygınlığı geçtiniz... KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, beni dinleyin de
efendim... V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – 3414
Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/639) (S. Sayısı: 428) (Devam) BAŞKAN - Sayın Karapaşaoğlu, buyurun, sorunuzu sorun
efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Peki; ben de soru soracağım. BAŞKAN - Sayın Karapaşaoğlu, sorunuzu sorabilirsiniz. MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım,
delaletinizle, Sayın Bakanımızdan bir soru sorarak cevabını almak istiyorum. Anayasamızın 57 nci maddesi konut hakkıyla ilgilidir.
Anayasamızın konut hakkıyla ilgili maddesinde; "Devlet, şehirlerin
özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde konut
ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini
destekler" denilmektedir. Bu ifade, Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları
içerisinde yaşayan 70 milyon insanımızı kapsamamakta, yalnızca şehirlerde
yaşayan insanları kapsamakta. Dolayısıyla,
konutla ilgili olarak, geçtiğimiz günlerde, Birleşmiş Milletlerde,
"insanların konut edinme ve edindirme hakkı vardır; devlet bu hakkı
karşılamakla görevlidir" şeklindeki maddesiyle bir uyarlılık temin
etmediğine inanıyor mu? Bu konuda bir yasal düzenleme getirilmesi düşünülü-yor
mu? BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Karapaşaoğlu. Sayın Yanmaz, buyurun. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanıma şu soruyu sormak istiyorum: Şanlıurfamız çok fazla göç alan bir ilimizdir;
özellikle terör hadisesiyle kırsal kesimden şehre göçün çok olduğu bir
ilimizdir. Dolayısıyla, gecekondulaşmanın ve çarpık kentleşmenin çok fazla
olduğu bir il. Belediyemiz bütün gayretlerine rağmen, bir türlü bu işin önünü
alamıyor. Benim arzım şu: Özellikle, mücavir alan içerisinde
kalan hazine arazileri var; bunların beledi-yeye devredilmesi düşünülüyor mu? İkinci sorum: Toplu Konut İdaresinin veya İller
Bankasının, özellikle konut zenginliği açısından Şanlıurfa'da bir yatırımı var
mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Biz teşekkür ederiz. Sayın Uzunkaya, buyurun. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, delaletinizle
Sayın Bakandan suallerimin cevaplandırılmasını arz ediyorum. Bir kere, keşke Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanımız
orada olsalardı -bu temennimi ifade ediyorum- çünkü, kendilerinin yakinen ilgi
alanı olan konulardı; ama, dolayısıyla, ben, bu sualimi hükümete tevcih etmiş
olacağım. Avrupa Birliği yolunda olan Türkiye'nin, son üç
hükümetini teşkil eden partilerden ikisi, halen bu hükümetin içindedir. Yani,
üçbuçuk dört yılın etkinlikleri sizde. Dolayısıyla, Ankara dahil, büyük
şehirlerimiz ve illerimizde, toplu konut yapımı, gecekonduyu, master planlarla
önleyici ciddî tedbirleriniz var mı? Bu konuda çalışmalar hangi noktadadır? Bir diğer sorum: Tabiî, geçtiğimiz günlerde Toplu
Konuta destek veren bankalarımızın birisi de özerkleştirme ve özelleştirme
kapsamına alındı. Bundan sonra, bu konuda, devletin, ciddî destek
sağlayabilecek oluşumlar hâsıl etme konusunda; yani, banka desteği sağlayıcı
tedbirleri neler olacaktır? Ve şehirlerimizin bu çirkin görüntülerini,
gecekondulaşan bölgelerini bir an önce ıslah edici projeleriniz olacak mı? Bir diğer sorum: Hazinenin çok kıymetli arazileri,
artık, gittikçe, gecekondu değil, villalaşan bir işgale doğru gitmektedir. Bu
konuda yasal önlemleriniz... Görüyoruz ki, arkalarında büyük tröstler var.
Hatta, gecekondu alanları diye ifade edilen yerlerde, büyük medya
kuruluşlarının dahi koskoca centre'leri, merkezleri var. Bunlara karşı
hükümetinizin bir tedbiri var mı? Tek kelimeyle "Hazine arazilerinin,
kıymetli arazilerin işgali önlenecek, şehirler çirkin görüntüden kurtarılacak,
on yıl-yirmi yıl sonra bu ülkede gecekondu ve konut sorunu olmayacaktır"
diye, bu millete açık bir vaadiniz olabilecek mi? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın Akman, buyurun. YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla, Sayın Bakanımdan, aşağıdaki sorularımı sormak istiyorum. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, 1985 yılında kabul
edilen bir Bakanlar Kurulu kararının, 2000 yılında süresinin dolması nedeniyle,
yeniden uzatımına ilişkindir. Ben, şimdi, sormak istiyorum: Bu geçtiğimiz onbeş yıl
içerisinde, hükümetimiz -yeni tasarı getirdiğine göre- öyle anlaşılıyor ki,
hedefini tutturamamış; yani, arzuladığı sayıya ulaşamamış. Bu konuda, hükümetin
hedefi nedir? Burada, komisyon görüşmeleri sırasında, 2005 yılının 2009 yılına
sarktığını görüyoruz. Bunun nedeni hakkında bir bilgi verebilir misiniz? Yani,
ne miktar konut hedefleniyor? Bu, sürekli, böyle, geçici maddelerle ne zamana
kadar uzatılacak diye bir soru sormak istiyorum. İkinci sorum da, komisyon raporunda izah edilen,
devletin ödemek durumunda olduğu, vatandaşın tezyidi bedel paralarıyla ilgili.
Bu tezyidi bedel paraları, bildiğiniz üzere, Türkiye Cumhuriyeti Devletini,
Avrupa nezdinde çok sıkıntıya sokan bir konu ve insan hakkı olarak kabul
edilip, İnsan Hakları Mahkemesine müracaat edildiği zaman, Türkiye'nin, şu ana
kadar birçok sayıda davası, bu anlamda aleyhte sonuçlandı, menfi sonuçlandı.
Bu, ülkemizi, gerçekten, zor durumda bırakan bir konu olduğu için, bu tip rakamlarla,
vatandaşın bekleyen tezyidi bedel davaları... Özellikle, geçtiğimiz yıl
Meclisten geçen, yeni faiz düzenlemesinden önceki devletin ödemesi gereken para
ne miktardadır? Bunu, bir öğrenmek istiyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Akman. Sayın Geçer, buyurun. MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, delaletinizle
Sayın Bakanıma şu soruları tevdi etmek istiyorum: Gecekondu önleme bölgelerinin, 1966 yılından bu yana
geçen otuzbeş yıl içerisinde amacına uygun tesis edilemediği veya yapılan iş ve
işlemlerin bitirilemediği gerekçesiyle, bu sürenin 2005 yılına kadar
uzatılması, bu tasarıyla öngörülmektedir. Burada, benim öğrenmek istediğim, acaba bu süre içerisinde
yeni gecekondu bölgeleri mi oluşturulacak, yoksa eksik kalmış iş ve işlemler mi
bitirilecek? Şayet yeni gecekondu bölgeleri oluşturulacaksa, bu gecekondu
önleme bölgelerinin oluşturulması, gecekonduları önleme değil, teşviki anlamına
gelmez mi diye düşünüyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkürler. Sayın Genç, buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, aracılığınızla bir
iki soru sormak istiyorum. Biraz önce, kürsüde yaptığım konuşmada, Tunceli'de,
Avrupa İskân Fonunun, tamamen karşılıksız olarak 10 milyon dolara yapmayı
planladığı ve galiba -tam, kesin olarak bilemiyorum- 1996 veya 1997 yılında
Tunceli Halkı için verdiği, 580 konut için verdiği kredi, Hazine tarafından,
hangi nedenle iptal edilmiştir? Yani, o zaman, Başbakan, Mesut Yılmaz'dı ve
Mesut Yılmaz, Avrupa İskân Fonuna yazdığı bir yazıda, biz, bu krediyi
istemiyoruz; sebebi de, bu, Tunceli'ye yatırım... Ben biliyorum işinizi; ama,
biraz önce ANAP Grup Başkanvekili inkâr etti. Ben de soru olarak soruyorum:
Böyle bir yazı niye yazılmıştır? Eğer yoksa, o zaman, demek ki, ben,
milletve-kili olarak, burada, insanlara iftira atıyorum... Ben, bunun sonucuna
katlanıyorum. Ayrıca, biraz önce zatıâliniz de dediniz ki "siz,
burada, çıkıp kürsüye, hep gündemin dışına çıkıyorsunuz." Şimdi, kanun
tasarılarının tümü üzerinde konuşulurken, genel politikalar dile getirilir.
Ben, şimdi, akşama kadar, buraya çıktığım zaman "Türküm, doğruyum,
çalışkanım mı" diye-yim?.. Elbette ki, bu memleketteki suiistimalleri dile
getirmek, benim, milletvekillik, parlamenterlik görevimdir; ama, sizleri
rahatsız ediyorsa, o zaman konuşmayayım. Bu hakkı da size kimse vermez. Ben bir
ilin milletvekiliyim, memleketimde olan suiistimalleri, haksızlıkları dile
getiriyorum. Onun için, burada, herkesin de konuşma hakkı var. Benim konuşma
usulüm budur. Bu Meclise de çok saygılıyım. Ayrıca, hükümet tarafından getirilen tasarıda 2005 yılı
öngörülüyor; Komisyon, bunu, niye 2009 yılına çıkarmış? Buna Komisyon cevap
versin efendim. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Sayın Çelik, buyurun. MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın Başkan,
aracılığınızla, Sayın Bakanımıza bir iki soru sormak istiyorum. 1966 yılında başlayan, 1985 yılına gelen, ama neticesi
alınmadığı için 2000 yılına uzatılan bir süreç var ve dokuz yıllık bir süre
daha talep ediliyor. Burada, bu işin yapılmasını, yani gecekondu önleme
bölgelerinin yapılmasını belediyelere vermeyi düşünüyorlar mı? Eğer
düşünüyorlarsa, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı olarak ne yapma niyetindeler?
Şayet, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bunları yapacaksa, bunların kontrolünü
kim yapacaktır? "Binaların sağlıklı yapılıp yapılmadığının kontrol edilip
edilmediği" şeklinde, hem kendileri yapıp, hem kendileri kontrol
mekanizması mı oluşturacaklardır? Bir de, Ankara için bir sual sormak istiyorum.
Ankara'da, Polatlı İlçemize bağlı Temelli Beldesinde bir gecekondu önleme
bölgesi projesi başlatılmış; ama, geçen süre içerisinde, maalesef bir sonuç
alınamamış. Şimdi de, orada bir yol yoğunluğu sebebiyle, başka yerlere
kaydırmayı düşünüyorlar. Temelli'de yapılan nedir? Bundan sonra ne yapmayı
düşünüyorlar? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çelik. Soru sorma işlemi tamamlanmıştır. Sayın milletvekilleri, aldığımız karar gereğince, soru
sorma ve cevap işlemi 20 dakikayla sınırlandırılmıştır. O nedenle, bazı
arkadaşlarımızın soru sorma imkânı ortadan kalkmıştır. Bunu, arkadaşlarımızın
bilmesi gerekir. Soruların kısa olması lazım; ama, bazı arkadaşlarımız çok uzun
soruyorlar. O nedenle, bazı milletvekili arkadaşlarımızın soru sorma imkânı da
ortadan kalkmaktadır. Onun bilinmesini isterim. Buyurun Sayın Bakan. DEVLET BAKANI HASAN GEMİCİ (Zonguldak) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 1966 yılında yürürlüğe giren 775 sayılı Gecekondu
Kanunuyla, aradan geçen süre içerisinde, 640 adet gecekondu önleme bölgesi
oluşturulmuştur. Bu bölgelerde, Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca, 28 178'i çok
katlı, 2 494'ü tek katlı olmak üzere, toplam 30 672 adet konut üretilerek hak
sahiple-rine dağıtılmıştır. Ayrıca, çeşitli illerde 1 947 adet konut yapı
kooperatifine 104 057 ünite arsa tahsis edilmiş ve 14 500 üyeye, Gecekondu
Fonundan inşaat kredisi verilmiştir. Bakanlığımıza ait gecekondu önleme
bölgelerinde, arsa üretimi ve tahsisi bekleyen 400'ün üzerinde konut
kooperatifi bulunmaktadır. Bu, yeni yasa tasarısının amacı, hem bu gecekondu
önleme bölgelerinin yapılarak ülkemizdeki çarpık konutlaşmanın, çarpık
şehirleşmenin önlenmesi hem de kanunun yürürlüğe girdiği günden itibaren bugüne
kadar yapılan iş ve işlemlerden, bitirilemeyen işlerin zaman içerisinde
bitirilmesidir. Konut üretimiyle ilgili getirdiğimiz bu 775 sayılı
Kanunla -bu yeni şekliyle- Marmara Bölgesinde, son yaşadığımız deprem felaketi
sonrasında ortaya çıkan konut ihtiyacının da karşılanması amaçlanmaktadır. Yine, arkadaşlarımızın soruları arasında,
şehirlerimizde master plan olarak hazırlanan imar ve şehirleşme kanun tasarısı
sonuçlanmak üzeredir; yakın zamanda, Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulacaktır. Bu yasa tasarısıyla amaç, şehirlerimizin sağlıklı bir şekilde
gelişmesidir. Sayın Başkan, yine, arkadaşlarımızın soruları arasında,
Polatlı'da, 618 hektar büyüklüğünde Temelli - Malıköy gecekondu önleme
bölgesinin yüzde 90'ının kamulaştırma çalışmaları sonuçlandırılmıştır; ancak,
Bakanlığımızın, 775 sayılı Yasanın uygulanmasıyla ilgili süresi bittiğinden,
çalışmalar sonuçlandırılamamıştır. Dolayısıyla, bu yasa değişikliğinin
yapılmasıyla birlikte, bu proje de hayata geçirilme şansı bulacaktır. Yine, arkadaşlarımızın, sayın milletvekillerimizin
soruları arasında, mücavir alanlardaki hazine arazilerinin belediyelere
devriyle ilgili, şu anda üzerinde çalışılan yerel yönetimler yasa tasarısında
hüküm getirilmektedir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hazine
arazilerinin işgalini önleyen çalışma olarak, 775 sayılı Kanunun süresinin
uzatılması hususu önemli katkı sağlayacaktır. Ayrıca, bu kanunla, belediyelere
de yetki verilmiştir. 1985'ten beri belediyeler bu konuda yetkilidir.
Belediyeler de, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı gibi, bu Gecekondu Kanunundan
yararlanarak arsa üretebilmektedir, konut üretebilmektedir. Ayrıca, bu konuyla
ilgili, belediyelerin bu konuda daha yet-kilendirilmesiyle ilgili, biraz önce
sözünü ettiğim imar ve şehirleşme kanun tasarısı içinde de çeşitli hükümler
getirilmiştir. Sayın Başkan, sayın milletvekillerimizin diğer
sorularına, Bakanlığımız, ayrıca, yazılı olarak cevap verecektir. Yüce Meclise, bu yasa değişikliğine vereceği katkı için
şimdiden teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Tasarının maddelerine geçilmesi kabul
edilmiştir. Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyi okutmadan önce,
bir matbaa hatasını belirtmek istiyorum. "Bu Kanunda öngörülen devir
işlemleri ile birinci fıkradaki iş ve işlemler ile yeniden başlatılacak
işlemler 9.9.2009 tarihine kadar sonuçlandırılır" şeklinde düzelterek
okutuyorum. Arkadaşlarımın bu hususu bilmesini özellikle istiyorum. Şimdi, Sayın Kâtip Üye arkadaşımız, 1 inci maddeyi düzeltilmiş
şekliyle okuyacaktır: 3414 SAYILI KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TASARISI MADDE 1. - 2.3.1988 Tarihli ve 3414 Sayılı, 775 Sayılı
Gecekondu Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 3.5.1985 Tarih ve
247 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin İki
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 16.8.1985 Tarih ve 250 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun geçici 1 inci
maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Bu Kanunda öngörülen devir işlemleri ile birinci
fıkradaki iş ve işlemler ile yeniden başlatılacak işlemler 9.9.2009 tarihine
kadar sonuçlandırılır." BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol
Partisi Grubu adına Burdur Milletvekili Sayın Mustafa Örs konuşacaktır. Buyurun Sayın Örs. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. DYP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 2.3.1988 Tarihli ve 3414 Sayılı -1966 yılında yürürlüğe
giren- 775 Sayılı Gecekondu Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında
3.5.1985 Tarih ve 247 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bu Kanun Hükmünde
Kararnamenin İki Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 16.8.1985 Tarih ve 250
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun
Geçici 1 inci Maddesinin İkinci Fıkrasının Değiştirilmesi Hakkında Kanun
Tasarısı üzerinde, DYP Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum
adına, hepinizi saygıyla selamlıyor, mübarek ramazanınızı kutluyorum. "Bu Kanunda öngörülen devir işlemleri ile birinci
fıkradaki iş ve işlemler 9.9.2000 tarihine kadar sonuçlandırılır"
denilmektedir. Devir işlemlerinin uzatılması, hükümetin teklif ettiği
metinde 9.9.2005'e kadar iken, benim de
bulunduğum komisyonumuzda verilen önergeyle, bu sürenin 9.9.2009'a kadar
uzatılması uygun görülmüştür. Kanunda görüldüğü gibi, 1966 yılında yürürlüğe giren
775 sayılı Gecekondu Kanunu kapsamında, ülkemizde konutsuz ve dargelirli
vatandaşlarımızın konut ihtiyacını karşılamak amacıyla, çeşitli illerde
kamulaştırma yoluyla, hazineden devir veya belediye mülkiyetindeki araziler
kullanılarak, Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca gecekondu önleme bölgeleri
oluşturulmuştur. Böylece, konut yapılması veya yaptırılması amacıyla konut
kooperatiflerine veya münferit kişilere arsa tahsis edilmiştir. Devir işlemleri bitirilemediği için, bu sürenin,
9.9.1985 tarihinden itibaren, ilgili kanun ve kanun hükmünde kararnamelerle,
3414 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde değişiklik yapılarak onbeş yıl uzatılması
ve bitirilmesi hükme bağlanmıştır; ancak, devir işlemleri çeşitli nedenlerle
bitirilemediği için, bu süreye tekrar ihtiyaç duyulmuştur. Söz konusu bu
sürenin, artık, daha fazla uzatılmadan, 9.9.2000'de başlamak üzere, beş yıl
sonra, yani hükümetin de teklif ettiği şekliyle 2005 yılında tamamlanması, yaranın
bir an önce iyileştirilmesi bakımından daha uygun olacaktır. Uzatma gerekçeleri şöyledir: Belediye arsaları üzerinde inşa ettirilen konutlardan
bazılarının bedelleri, Bakanlıkça belediyelere ödenememiştir. Gecekondu önleme bölgelerinde konut ve arsaların
bazıları işgal edilmiştir. İnşa ettirilerek kiraya verilen konutların geliri
düşük, bakım giderleri yüksektir; dolayısıyla da satılmaları uygundur. Satışı gerçekleştirilen konutların bedellerinin
bazıları alınamamıştır. Bazı bölgeler amacına uygun kullanılamamıştır. Onun
için de bu niteliğinin kaldırılması gerekir; yani, gecekondu önleme bölgesi
özelliğinin, konumunun kaldırılması gerekmektedir. Belediyelerce, 3290, 2981 ve 3366 sayılı Kanunlar
çerçevesinde, imar-ıslah planları yapılmıştır. Bu bölgelerin belediyelere devri
için çalışmalar yapılmalıdır. Gecekondu bölgesi ilan edilen bölgelerin acilen
tahsisinin yapılması gerekmektedir. Kanun uygulama yönetmeliğinde sorun yaratan maddeler
düzenlenerek güncelleştirilmelidir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; komisyonumuzdaki
tespitler de şöyle: 3414 sayılı Kanunun yürürlükte bulunduğu süre
içerisinde, özellikle büyük şehirlerde başarılı uygulamalar yapılmış; ancak,
küçük şehirlerde, bu konuda aynı seviyeye varılamamış, aynı ölçüde
yararlanılamamıştır. Gecekondulaşmayı önlemeyi ve toplukonut yapımını
özendirmeyi amaçlayan yasaların, sanki tüm ülke sathını kaplamadığı şeklinde
bir görüntü mevcuttur. Tasarının gerekçesinde belirtildiği gibi,
Polatlı-Temelli bölgesinde iskâna açılması planlanan bu sahaların,
Ankara-Eskişehir yoluna yeni bir ağırlık daha yükleyeceği, bunun yerine,
Ankara'nın Samsun ve Çubuk gibi hatlarında veya daha başka uygun bölgelerinde,
bu tür bölgelerin kurulması daha yerinde olacaktır. Kamulaştırma bedellerinin rayiç bedelin altında olması
nedeniyle, açılan tezyidi bedel davalarının çok uzun sürdüğü ve çoğunlukla da
idarenin aleyhine sonuçlandığı söylenmektedir. Söz konusu bölgeler için belediyelerin hazırlaması
gereken 1/5 000 ve 1/1 000'lik imar planlarının hazırlanması çok uzun bir süre
almaktadır. 775 sayılı Gecekondu Kanununun, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığını sadece arazi kamulaştırması ve toplulaştırması konusunda
görevlendirdiği, Bakanlığın, daha sonra mücavir alanlar dışındaki bu bölgeleri
belediyelere devrettiği söylenmiştir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 775 sayılı
Gecekondu Kanunu bir zaruretten doğmuş olup, 1966 yılından beri uygulanan çok
güzel ve faydalı bir kanundur. Tasarıyla getirilmesi öngörülen 5 veya 10 yıllık
eksüre içerisinde, bu kanun, deprem bölgelerinde de uygulanacaktır. Sağlanan iç
ve dış gelirler, deprem bölgesinde çok iyi değerlendirilmelidir. 1996 yılı itibariyle sıfırlanmış bulunan tezyidi bedel
davaları nedeniyle oluşan yeni davaların tutarı 150 trilyona ulaşmıştır. Deprem
bölgesinde, valilikler nezdinde, özel avukatlarla anlaşarak veya gerekli
tedbirler alınarak, istimlak ve bedel davaları çok sıkı bir şekilde takip
edilmelidir. Kanunun uygulanması sırasında, 657 adet gecekondu
önleme bölgesi, 30 742 adet konut üretilmiş, 100 bin kişilik kooperatif arsası
ile 40 bin kişilik dargelirlilere yönelik arsa tahsisi yapıldığı tespit
edilmiştir. Dolayısıyla, bölgelerin belediyelere devri, bölge
niteliği olmayan yerlerin tasfiyesi, arsa sorunlarının giderilmesi, Temelli
gecekondu önleme bölgesinin hayata geçirilmesi, diğer devir işlemlerinin
tamamlanması, 775 sayılı Kanun çerçevesindeki çalışmalarının sonuçlandırılması
için ilgili Bakanlığın görev süresinin uzatılması uygun mütalaa edilmektedir. Şehirlerde çarpık yapılaşma önlenerek, çevreyle uyumlu,
görüntüsü, estetiği ve peyzajı güzel, gürültüsüz, trafiği düzgün, yeşil alanı
bol, arıtma tesisi tamamlanmış ve planlı geleceğin şehirleri yaratılmalıdır.
Millî ve bölgesel mimarî geliştirilerek çirkin yapılaşma önlenmelidir. Turizm
tesisleri, doğa ve tarım alanları tahrip edilmeden, doğayla uyumlu ve millî
mimariyi yansıtan özelliklerde yapılmasına özen gösterilmelidir. Planlı ve
altyapısı tamamlanmış ucuz arsalar sağlanarak gecekondulaşmanın önüne geçilmesi
gerekmektedir. İmar, mücavir alan, konut-arazi sorunları, gecekondu
meselelerinde, görev, yetki ve sorumluluk kargaşası vardır. Aynı Bakanlık görev
alanında, bazı konularda eşgüdüm ortaya çıkmaktadır. Nüfus hareketlerinden, kentleşmeden ve afetlerden doğan
konut sorunlarının çözümüne yönelik genel ilke kararlarının alınmasına ilişkin
görevler, Bayındırlık ve İskân Bakanlığına ait olmalı; bunların, merkezî ve
yerel ölçekte uygulanmasına yönelik gözetim ve denetim sorumluluğu da bu
Bakanlıkta olmalıdır. Dolayısıyla, Toplukonut İdaresi, Arsa Ofisi Genel
Müdürlüğü, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, görev alanları açısından en yakın
bakanlık olan Bayındırlık ve İskân Bakanlığının bağlı kuruluşu statüsüne dönüştürülmelidir. Geçenlerde şahit olduğum bir olaydan çok kısa bahsetmek
istiyorum. Or-Köy'den Hazineye devredilen bir arazi satışı işinin yazılı
cevabı, 1997'den bu yana, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden hâlâ
gelmemiştir. Dolayısıyla, yönetimler yeniden planlanmalı ve yapılanmalıdır.
Devlet, ana, aslî görevlerini yapıp bir kısmını devretmelidir; yani, denetim
bilinci ve yetkisi ile yerel yönetimler yasası çıkarılmalı, bu konularda da
önemli yetkilerle donatılmalıdır. Aslî görevler olan adalet, güvenlik, savunma,
millî eğitim ve dışişleri haricinde kalan diğer görevler, yerel yönetimlere
devredilmelidir. Böylece, büyük plan ve yatırım dışındaki imar planları,
bayındırlık, köy hizmetleri, yol, su, elektrik, tarım, çevre, kültür ve bunlara
benzer birçok konuda görev, yetki ve sorumluluk yerel yönetimlere geçecek,
böylece de bu sorunlar olmayacak, çok daha kısa sürede çözümlenecektir; bu tür
hizmetler illerde başlayıp, illerde bitirilecektir. Bu problemlerin halli, hepimizin milletimize karşı asli
görevimiz olup, herkesin insanca yaşaması sağlanmalıdır. Demokratik devletlerin
amacı, insanını mutlu kılmaktır. Hak ve özgürlükleri gelişmemiş toplumun, refah
toplumu olması mümkün değildir. Refah toplumu haline gelebilmemiz için, toplum
kesimleri arasındaki adaletsizliğin önüne geçilmeli, hak ve özgürlükler adil
dağıtılmalı, kısıtlanmamalıdır. Süregelen adaletsizliğin önlenmesi önemli
olduğu gibi, toplumda yaşayan herkesin en temel hakkı, adil, eşit, refah içinde
yaşama hakkının da sağlanabilmesi noktasında bir görevdir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizdeki nüfus
artışına paralel olarak, sosyal ve ekonomik alanda da aynı gelişmenin devam
ettirilmesi gerekir. Ülke nüfusu hızla artarken, bu nüfus artışının getirdiği
sorunların çözümü de ayrı bir önemde değerlendirilmelidir. Devlet, bu
sorunların çözümünde planlı ve stratejik çalışmaları yapıp, mevcut sorunlara
yeni bir sorun daha eklememelidir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlayınız efendim; buyurun. MUSTAFA ÖRS (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. Ülkemizdeki konut sorunu, geçici tedbirlerle değil,
daha kalıcı, hatta bir devlet politikasıyla ele alınmalıdır. Geçtiğimiz Yedinci
Beş Yıllık Kalkınma Planında istenilen hedefe varılamadığı ortaya çıkmaktadır.
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, yaklaşık 2,5 milyon konut yapılması
planlanmışken, bunun ancak yarısı yapılabilmiştir. 2000 yılı itibariyle, Türkiye'de toplam 14,8 milyon
civarında konut mevcut olup, bunun 10,2 mil-yonu 20 000 ve daha fazla nüfuslu
yerleşim bölgelerindedir. Kırsal kesimden kente göç ve şehirleşme hızına bağlı
olarak ortaya çıkan çarpık yerleşmenin en büyük göstergesi olan konut sorunu,
ülkemizin ekonomik ve sosyal politikaları açısından en önemli sorunlarından
biri olarak önümüzde bulunmaktadır. 2 milyondan fazla kaçak yapı, kanunun
önemini çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Tasarının, herkesi imarlı ev sahibi yapabilecek
faydalar getirmesi dileğiyle, sizlere ve milletimize, şahsım ve Doğru Yol
Partisi Grubu adına saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Örs. Fazilet Partisi Grubu adına, Kahramanmaraş Milletvekili
Ali Sezal. Süreniz 10 dakika efendim. Buyurun. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısı üzerinde
söz aldım. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor, ramazanınızı kutluyorum
efendim. Değerli arkadaşlar, dün, Genel Kurulumuzda, iki grup
sözcüsü değerli arkadaşımız hitap ettiler; bugün de, şahsı adına iki arkadaşımız,
kanun tasarısının geneli üzerinde hitap ettiler; yine, bir arkadaşımız, 1 inci
madde üzerinde hitap ettiler. Aslında, söylenilen konular hep aynıydı. Kanunun
süresinin uzatılması isteniyor; ancak, genel gerekçede, bu kanunla bir şey
yapılamayacağını, zaten metin gösteriyor. Ancak, oluşturulmuş olan gecekondu
önleme bölgelerinde, aşağıda belirtilen çeşitli sorunlar dolayısıyla, bu
sürenin 2005 yılına kadar uzatılması isteniyor; fakat, komisyon, 2009 yılına
kadar uzatmış ve 34 seneden beri yapılamamasının sebeplerini de aşağıda
sayıyor, derc ediyor. "Bazı gecekondu önleme bölgelerinde işgal edilmiş
konut ve arsalar bulunmaktadır." Devletimiz, gecekondu önleme bölgesi
tahsis etmiş; fakat, vatandaş, burayı işgal etmiş. Devlet, vatandaşın işgaline
karşı gelememiş. O zaman diyeceksiniz ki, niye duruyorsun, vatandaşa
dağıtsana... 35 senede dağıtamamış. İkincisinde, belediyelerin mülklerinde olan arsalar
üzerinde inşa edilen konutlardan bazılarının arsa bedelleri, Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı tarafından zamanında ilgili belediyeye ödenememiş. Yani,
bakanlık, belediyeye borcunu ödemiyor, belediyeden görev bekliyor. Üçüncü olarak, çeşitli illerde, 775 sayılı Kanun
uyarınca inşa ettirilerek kiralık olarak kullandırılan konutların kira
bedelleri düşük olmuş, binalar bakımsızmış, onarılamamış. O zaman, bu kanun
amacına ulaşamamış; devlet de, yaptığı binanın, tahsis ettiği arsanın parasını
dahi almaktan aciz konuma düşmüş. Kamu kurum ve kuruluşlarına satışı gerçekleştirildiği
halde, bedeli alınamamış veya eksik alınmış. Devlet, kamu kurum ve
kuruluşlarına satışı yapıyor, parayı tahsil edemiyor. Peki, yıllardan beri
neredeydik demek lazım. Bazı gecekondu önleme bölgeleri oluşturulduğu halde,
amacına uygun olarak açılamamış, bazı bölgeler de tamamıyla kullanılamamış.
Niye açamadık; niye kullanamadık? Bakanlık duruyor, belediye duruyor; 34
seneden beri yapamamışız. Bazı gecekondu önleme bölgelerinde, 2981, 3290 ve 3366
sayılı kanunlar çerçevesinde, ilgili belediyelere ıslah imar planları
yaptırılmış, bu tür bölgelerin ilgili belediyelere devri yapılamamış. Şimdi, genel gerekçede, her şey gereği gibi görünüyor.
775 sayılı Kanun 1966 yılında çıkarılmış; 34 sene olmuş. Amacı, dargelirlilere
ve konutsuz vatandaşa arsa veya mesken sağlamak. Bunun için, gecekondu önleme
bölgeleri tahsis edilmiş, arsalar tedarik edilmiş. Arsalar nereden tedarik
edilmiş; hazineden, belediye arazileri ve kamulaştırılarak... 1966 yılından
bugüne kadar, kanunda da değişik yapılmış; 247 ve 250 sayılı kanun hükmünde
kararnameler yayımlanmış, 5 yıl süre verilmiş; en sonun da, 3414 sayılı Yasanın
1 inci maddesi değiştirilerek 15 yıl süre verilmiş. Aradan geçmiş 34 sene -34
senede bir devlet kurulur- biz, bu kanunu yerleştirememişiz. 34 sene geçiyor...
Değerli arkadaşlar, kanun yürürlüğe girdiğinde,
senesine baktım 1966, Ankara'da öğrenciyim. Ankara'yı şöyle bir çevirirseniz;
doğuda Ankara Hastanesi, kuzeyde Ziraat Fakültesi, batıda Etlik Garajları, bu
taraflarda da, zannediyorum, Bahçelievler. Bu kadar bir Ankara. 34 sene
geçiyor, havaalanında uçaktan iniyoruz, Ankara'ya giriyoruz, sağlı sollu
tamamen gecekondu; Adana yolundan, Konya yolundan giriyoruz, sağ taraf tamamen
gecekondu; Samsun yolundan, Kırıkkale üzerinden geliyoruz, tamamen gecekondu.
Kim yürütecek bunu; Bakanlık yürütecek. Burası Türkiye Cumhuriyetinin merkezi.
Başbakan burada, Reisicumhur burada, İçişleri Bakanı burada, Bayındırlık Bakanı
burada. Bu kadro için söylemiyorum; 34 senelik problem. Şehrin girişinin tamamı
gecekondu. Yapamamışız bunu. Demek ki, bu kanunda bir hata var veyahut
uygulayanda bir hata var. Bunları düzeltmemiz lazım. Bu, Ankara için değil,
İstanbul için de geçerli, Kahramanmaraş için de geçerli, Gaziantep için de
geçerli. Eğer, belediye başkanı yapmıyorsa, Bayındırlık Bakanlığı yahut
İçişleri Bakanlığı suç duyurusunda bulunsun, görevden alsın. Bayındırlık
Bakanlığı imarını yapsın belediyenin gücü yetmiyorsa. Çevre Bakanlığı görevini
yapsın. Değerli arkadaşlar, kanun değiştirmekle bir şey
olmuyor, güzel konuşmakla yahut kötü konuşmakla da bir şey olmuyor; bir şey
yapmamız lazım. Ülke, maalesef, şehircilik olarak çöküyor. İmar affı ne demek;
hırsıza müsaade etmek demektir. İmar ıslahı ne demek; bozuk yapıyı düzeltmek
demektir. Bir defa bozmuşsun, nasıl düzelteceksin? Yollarını genişleteceksiniz,
bu milletin parasını harcayacaksınız. Su getirmek için, kanal açmak için
caddelerini genişleteceksiniz, çevreyi bozacaksınız, bu milletin parasıyla ıslah
yapacaksınız, tekrar düzelteceksiniz. Ben, bu kanunlarla, iyiniyet olmadığı
müddetçe bir yere varacağımızı sanmıyorum; ama, bir şeyler de yapmamız lazım.
Çözüm ne?.. Önce, şu yerel yönetimler yasasını çıkarmamız lazım. Yetkiyi,
buradan, Bayındırlık Bakanlığından, İçişleri Bakanlığından almamız lazım. Bu
bakanlıkların sadece ilgili bölgeleri denetlemeleri lazım. Maraş'ta ne işi var
Bakanın, Antep'te ne işi var, Bitlis'te, Muş'ta ne işi var?! Orada güzel bir
parlamento oluşturmamız lazım. Parlamentoda 550 kişiyiz, bana göre fazla;
300'ünü burada bırakalım, 200'ünü illere göre dağıtalım; gidip orada çalışalım,
bölgemizde çalışalım. Burada, beş senede, kürsüye üç dört defa çıkma şansını
yakalayamayan arkadaşlarımız var. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlayınız efendim; buyurun. ALİ SEZAL (Devamla) - Beş senede şu kürsüye birkaç defa
çıkmayan arkadaşlarımız var. Kimine bakıyorsun, genel müdür, vali, belediye
başkanı, kaymakam, savcı... Gönderin bölgesine, maaşını orada verin; valisiyle,
belediye başkanıyla beraber çalışsın. Bir defa, şu köyden şehre göçü önleyelim değerli
arkadaşlar. Eğer, bu hükümetin tarım politikası bu şekilde olursa, köyden şehre
göçü önleyemezsiniz; mümkün değil bu. Vatandaş, kızını, gelinini bir fabrikaya
sokmak için uğraşıyor. Öncelikle, köyden kente göçü önlememiz lazım. Yöresel
sanayii geliştirmemiz lazım. Tarımı teşvik etmemiz lazım. İmar uygulamaları...
Bunları bırakmamız lazım. Kanunun adı bile yanlış; gecekondu yasası... Gecenin
kondusu olmaz. Bir vatandaş geldi, bana -Avrupa'da işçi- diyor ki... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ALİ SEZAL (Devamla) - "Reis Bey, benim evime su
bağlat." Dedim ki: "Sen Avrupa'da yaşı-yorsun, bunun yolunu bilirsin;
git, imar müdürlüğünden, su işleri müdürlüğünden al." "Efendim
eksiğim var" dedi. "Nedir" dedim. "Ruhsatım yok" dedi.
"Almanya'da bu vesileyle belediye başkanının yanına gidebilir misin"
diye sordum. "Burada yaptığımızı orada yaptırmazlar ki" dedi. Devlet
olmanın gereği budur. Önce, vatandaşın gecekondu yapılmayacağını bizzat bilmesi
lazım. Arkadaşlar, merhametten maraz doğar diye bir şey var.
Eğer, yapılan merhamet vatana ihanetse, bunu yapmamak lazım. Yani, gecekonduya
müsaade, vatana ihanettir diyorum. Kanun çıkacak; belki deprem bölgelerindeki, oradaki
kardeşlerimize yardımcı olacak; ama, ben bu mantıkla, 34 senedir yapamadığımızı
9 senede yapacağımıza inanmıyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sezal. Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok. Şahsı adına, Sayın Aslan Polat?.. Buyurun Sayın Polat. Süreniz 5 dakika. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 428 sıra sayılı kanun tasarının 1 inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım. Bu madde -yukarıda sayılan hükümleri yapabilmesi için-
hükümete "Bu Kanunda öngörülen devir işlemleri ile birinci fıkradaki iş ve
işlemler 9.9.2009 tarihine kadar sonuçlandırılır" deniliyor. Esasında
hükümet, bunun için 2005 tarihini istemişti; fakat, Bayındırlık ve İskân
Komisyonu, bunu, bu sürede bitiremeyeceğini öngörerek, 2009 yılına çıkarmıştır.
Buradan da ben şunu söylemek istiyorum: Yani,
Bayındırlık Komisyonu bile hükümetin çalışmasını beğenmemiş "sen yapacağın
bu çalışmayla bu işi beş yılda bitiremezsen, dokuz senede bitir" demek
istemiş. İşin Türkçesi bu. Bu, Sayın Bayındırlık Bakanlığının çalışmasından
komisyonun bile memnun olmadığının bir gerekçesidir diye düşünüyorum. Sayın milletvekilleri, bu gecekondular üzerinde genel
olarak konuşurken... 1970'li yıllardan sonra ortaya çıkan ikinci kuşak
gecekondular ise daha farklı bir yapı arz etmiş, kent çevresindeki kamu
arazileri azaldığından, kent çevresindeki genellikle sahipli arsalar
sahiplerince parsellenip satılmaya başlanmıştır. Gerek bu sahipli arsaların
hisseli şekilde satılması gerekse kamu arsalarının mafya tarafından gayri resmî
parsellenip satılmasıyla, ev sahibi gecekonducular yanında kiracı
gecekonducular önemli bir yer tutmaya başlamıştır. Bu dönemde, gecekondular, oturanlar tarafından inşa
edilmek yerine, hisseli tapu sahiplerince veya arazi mafyası sahiplerince inşa
edilip satılmaya başlanmıştır. Bu dönemde, birden fazla gecekondu sahipçiliği
artmasıyla birlikte, kiracı gecekonducular görülür şekilde artmıştır. Üçüncü ve 1980 sonrası ise daha farklı bir dönem
başlamış, kentlerin hızlı büyümesiyle kent çevresinde kalan bu gecekondular,
imar durumu olmasa dahi, sahiplerince yıkılıp çok katlı, ruhsatsız ve hem yapı
statiği bakımından hem de çevre şartları bakımından son derece sağlıksız bir
yapılaşmaya dönüşmüştür. Bu dönüşümü esas başlatan 1983, 1984, 1986 ve 1987
yıllarında çıkarılan af kanunları olmuştur. Bilhassa, 1984 tarihli 2981 sayılı Kanunla, kaçak
yapıların yasalar karşısında bağışlanmasıyla, mevcut gecekonduların, hazırlanan
ıslah imar planlarında öngörülen modele göre dönüşümüne zemin hazırlanmıştır.
Bu sayede tek katlı gecekondu binaları çok katlı hale dönüşmüş ve altyapı
yetersizliği, çevre bozulması ve betonlaşma artarak devam etmiştir. Yine, 1980'li yılların ikinci yarısından itibaren,
bilhassa, Güneydoğu Anadolu'dan terör nedeniyle göç eden kitle, öncekilerin
tersine, kendi isteği dışında göç etmek, kırsal kesimdeki tüm mal varlığını
bırakmak zorunda kalmış ve kente, tabiri caizse, gemileri yakarak gelmiştir. Böylece, kente göç edip kırdan bir destek alamayan bu
kitle, işsiz de kalınca, kente ve kent yaşamına küsmüş, derin devlet tarafından
potansiyel tehlike olarak görülen bir kimlik kazanmıştır. Bu kitle, medyadaki
yaygın söylemle "varoşlar" veya "arka mahalle" olarak
adlandırılan sınıfı teş-kil etmiş, istikbale güvenle bakamayan bir küskünler
ordusunu teşkil etmiştir. Netice olarak, bilhassa, IMF'le yapılan bu son stand-by
anlaşmasıyla, kırsal bölgeye yapılan tarım desteklerinin de kesilmesiyle,
köyden kente göç artarak devam edecektir. Kente göçen bu halkın ev ve iş
konusundaki sorunlarını çözmezsek, yakın bir gelecekte bir patlama kaçınılmaz
olacaktır. Bunun için gerçekçi olmalı, kente yönlendirdiğimiz nüfus yapısına
eşit bir konut üretmeli ve gelen bu geniş kitleye kentte iş alanı açmalıdır.
Eğer bunu yapamazsak, büyük bir patlamanın olacağını kestirmek için kâhin
olmaya gerek yoktur. Bir taraftan yapı denetimi kanunu çıkartıp, bir yılda
üretilen konutların 1/3'ü civarındaki ruhsatlı konutlar için önemli denetim
imkânları getireceksiniz; fakat, bir yandan da, tamamen kontrolsüz, kontrol
dışı devasa bir yapılaşmaya, yaptığınız yanlış yönlendirmeyle sebep
olacaksınız. Bunlar ihmal edilecek hatalar değildir. Ayrıca, gecekondulaşmanın en yoğun olduğu İstanbul
kentinin olası bir deprem tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu düşündüğümüzde,
konunun ehemmiyeti tüm sıcaklığıyla ortaya çıkmaktadır. Netice olarak, 5 veya 9 yıl Bayındırlık Bakanlığına bu
kanun tasarısıyla süre tanınmasının yanında, Bakanlık, işin boyutlarını
düşünerek, gerekli ödenekleri bulmaya çalışarak kendini yönlendirmelidir. 22 Kasımdan bugüne, piyasalara, Merkez Bankasının 3,5
milyar dolar sürdüğünü, piyasalardan 4,5 milyar dolar çıktığını düşünürsek,
batık bankalara ve finans kesimine sağlanan bu destek yanında, bir de
"öteki Türkiye" diye adlandırılan bu kesime yapılacak desteği de ihmal
etmemenizi temenni eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Polat. Sayın Altan Karapaşaoğlu?.. Yok. Sayın Zeki Çelik, buyurun. (FP sıralarından alkışlar) MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 428 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesi üzerinde, şahsım
adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, tabiî, 1966 yılında yürürlüğe giren
775 sayılı Gecekondu Kanunu kapsamında, çeşitli illerde, hazineden devir ve
kamulaştırma yoluyla elde edilen veya belediye mülkiyetindeki arazileri
kullanarak, Bayındırlık Bakanlığınca gecekondu önleme bölgeleri oluşturulmuş,
bu bölgelerde konut inşa edilerek veya ettirilerek tahsisleri yapılmış, konut
yapılması veya yaptırılması amacıyla da münferit olarak kişilere veya
kooperatiflere arsa tahsisi yapılmıştır. Şimdi, Maliye Bakanlığının yayınlamış olduğu yıllık
ekonomik raporda -2000 yılı kitabında- yıllık inşaat durumları veriliyor. Yapı
kullanma izin belgesi, yani, iskân belgesi alanlar, yapı sayısı olarak
veriliyor. Bakınız, 1997 yılında 100
446 adetken, 1998'de 86 770 adede, 2000 yılında da 82 849 adede düşüyor. Bu ne
demektir; aslında, ülkemizde, artan bir konut ihtiyacı olmasına, bu sayının
artması gerekmesine rağmen, burada bir düşüş var. Bu da, insanlarımızın
ekonomik durumuyla orantılı bir hadisedir. Aynı raporda, Ocak 1999'da yapılan 36 134; ama, Haziran 2000'de bu 27 500'e
düşmüştür. Demek ki, ilerleme yok, sürekli bir şekilde gerilemeye doğru gidiyor.
Yapı ruhsatlarına baktığımız zaman, metrekare
itibariyle yine bir gerileme söz konusu. 1997 yılında 60 781 metrekare inşaat
yapılırken, bu -sadece konut olarak söylüyorum- 1998 yılında 56 377
metrekareye, 1999 yılında da 45 517 metrekareye düşüyor. Yani, burada,
kararlaştırılanın aksine bir durum ve tablo ortaya çıkmakta. Aslında, 1966 yılında, gecekondu önleme bölgelerinde,
iyi bir uygulamayla, altyapısı yapılmış, kanalizasyonu, suyu, telefonu,
elektriği ve buna benzer bütün sosyal altyapısı ve donatısı teşkil edilmiş
bölgelere insanlarımızın, kooperatiflerimizin konut yapması teşvik edilmesine
rağmen, burada çok fazla bir netice ve başarı elde edemediğimiz ortada. Tabiî, hızlı göç ve şehre akın olumsuz etkiler meydana
getirmiş. Bunlar gelirken isteyerek mi gelmişler; hayır. Bir kısmı, ya işsizlik
ya geçim sıkıntısı sebebiyle veya bir kısmı da terör sebebiyle bulundukları
yerleri, ülkelerini, yurtlarını terk edip gelmek durumunda kalmışlar. Gece
kapısını teröristin çalıp da "beni barındır, ekmek ver" deme riskiyle
karşı karşıya kalan insan, sabahleyin, bu sefer emniyet güçleri kapısını çalar
"gece niye buna yataklık yaptın, yardım yaptın" der endişesiyle,
maalesef, buna tahammül edemez şekilde yerini yurdunu terk etmiş ve buralara
gelmiştir. Bir kısmı da, taşı toprağı altın diyerek bu büyük
şehirlere göç etmiş ve manzara da, maalesef, ortada. İşte, Ankaramıza
havayoluyla Esenboğa'dan inip gelenler o manzarayı seyretmekte. Gerçekten, hoş
bir durum ve görüntü değil. Bu taraftan karayoluyla gelindiği zaman da, ister
Konya yolu istikametinden ister Samsun yolu ister Eskişehir yolu istikametinden
girin -hangi istikametten Ankara'ya girerseniz girin- mutlaka çarpık yapılaşma
ve gecekondularla karşı karşıya kalıyorsunuz. Demek ki, bu geçen süre içerisinde arzu edilen yapı
elde edilememiş ve bu geçen süre içerisinde planlanan ve programlanan hedefler
tutturulamamıştır. O halde, ne yapılmaya çalışılıyor; şimdiden yeniden bir süre
talebinde bulunulmaktadır. Değerli arkadaşlar, 1966'dan 1985'e kadar zaten bir şey
yapılmamış. 1985'te bu kanun tekrar yenilenmiş, bir onbeş yıl daha uzatılmış,
2000 yılına gelinmiş. Yani, değil dokuz yıl, ondokuz yıl daha verilse, yine bu
iş değişmeyecek. Benim teklifim: Gelin, bu işleri belediyelere
bırakalım, Bayındırlık Bakanlığı bu işin kont-rolünü sağlasın ve bu şekilde
sağlıklı bir kontrol ve yapılaşma tarzı içerisinde bu işler yürütülsün. Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik. Başka söz isteyen?... Yok. Soru isteği?.. Yok. Maddeyle ilgili iki önerge vardır; okutacağım, ara
vereceğim ve daha sonra işleme alacağım. İkinci önerge, aynı zamanda en aykırı önergedir; saat
18.00'de açtığımızda, okutup tekrar işleme alacağım. Birinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 428 sıra sayılı kanun tasarısının 1
inci maddesinin ikinci fıkrasındaki "9.9.2009" tarihinin
"9.9.2005" olarak değiştirilmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 428 sıra sayılı kanun tasarısının 1
inci maddesinin ikinci fıkrasındaki "9.9.2009" tarihinin
"9.9.2015" olarak değiştirilmesini saygılarımızla arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN- Değerli arkadaşlar, alınan karar gereğince,
çalışma süremizin sonuna geldik. Saat 18.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati
: 15.58 DÖRDÜNCÜ
OTURUM Açılma Saati:
18.00 BAŞKAN:Başkanvekili
Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER:
Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 22 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum. 428 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – 3414
Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/639) (S. Sayısı: 428) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerini aldı. Sayın milletvekilleri, maddeyle ilgili iki önerge
vardı; geliş sırasına göre okuttum. Şimdi, aykırılık derecesine göre, okuttuğum
son önergeyi tekrar okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 428 sıra sayılı kanun tasarısının 1
inci maddesinin ikinci fıkrasındaki "9.9.2009" tarihinin
"9.9.2005" olarak değiştirilmesini saygılarımızla arz ve teklif
ederiz. Aslan Polat (Erzurum) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz? BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA GÜL (Elazığ) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI HASAN GEMİCİ (Zonguldak) - Katılmıyoruz
Sayın Başkanım. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Öngörülen devir işlemleri ile diğer iş ve işlemler beş
yıl içerisinde tamamlanabilir. MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Komisyon ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı istendiği için,
karar yetersayısını arayacağım. Oylamayı elektronik cihazla yapacağım. Oylama için 5 dakika süre veriyorum. Sayın milletvekilleri, verilen 5 dakikalık süre
içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşlarımız olursa, aynı süre
içerisinde, oy pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum. Bu arada, vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını havi oy
pusulasını, yine, belirtilen süre içerisinde Başkanlığımıza göndermelerini rica
ederim. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerge kabul edilmemiş
olup, karar yetersayısı vardır. İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 428 sıra sayılı tanun Tasarısının 1
inci maddesinin ikinci fıkrasındaki "9.9.2009" tarihinin
"9.9.2015" olarak değiştirilmesini saygılarımızla arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz
efendim? BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA ve TURİZM KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA GÜL (Elazığ) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI HASAN GEMİCİ (Zonguldak) - Katılmıyoruz
Sayın Başkanım. BAŞKAN - Buyurun Sayın Polat. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlarım. Önergemizle, sürenin, 9.9.2009'dan 9.9.2015'e kadar
uzatılmasını teklif ettik. Niye teklif ettik: Çünkü, bu kanun 1984 senesinde
ilk geldiğinde, size onbeş yıllığına yetki zaten verilmişti. Verilen bu onbeş
sene içerisinde bu hükümet vazifesini yapamamıştı. Sırf bu hükümet değil tabiî,
bundan evvel gelen bütün hükümetler burada verilen vazifeleri yapamamışlardı ve
kendileri beş yıllığına bir yetki istemişlerdi. Bayındırlık Komisyonu "beş
sene sana yetmez, dokuz sene olsun" demişti. Biz de sizin performansınızı
biliyoruz; zaten bunu dokuz senede beceremeyeceksiniz, bari onbeş sene süre
verelim de bir daha bunu uzatmayın diye bu önergeyi verdik. Çünkü, sizin
yaptıklarınız belli. Size onbeş sene verilmiş, yetmemiş. "Beş senede yapabiliriz"
demişsiniz. Çoğunlukta olduğunuz şu Bayındırlık Komisyonu, sizin
performansınıza göre "hayır efendim, siz bunu beş senede bitiremezsiniz,
dokuz senede bitirin" demiş. Netice olarak; biz de sizi denetleyen
muhalefet partisi olarak, size, bir avantaj vermişiz, demişiz ki: Size dokuz
sene de yetmez, sizin çalışmanızı biz görüyoruz, size onbeş yıl müddet
tanıyalım... BAŞKAN - Sayın Polat, önergede isminiz ve imzanız yok. ASLAN POLAT (Devamla) - Var efendim, var... BAŞKAN - Yok efendim. ASLAN POLAT (Devamla) - Var efendim. BAŞKAN - Bir önceki önergede var, bunda yok. Bir
yanlışlık oldu... ASLAN POLAT (Devamla) O zaman verin önergeyi
imzalayayım. YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - İmzalasın... İmzalasın... BAŞKAN - Tamam, peki, siz buyurun devam edin. ASLAN POLAT (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Biz de bunun için dedik ki, 2015 senesine kadar size
yetki verelim, bunu yapın. Sayın Başkanım, burada bir konu var, deniliyor ki: "Deprem bölgesinde
ortaya çıkan büyük konut açığı nedeniyle zemin etüdü yapılmış yerlerle ilgili
tüm istimlak işlemlerinin halen sürdüğü... Bir de en önemlisi, bu önergeyle, belediyelerin
mülkiyetinde olan arsalar üzerinde inşa edilen konutlardan bazılarının arsa
bedelleri Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından ilgili belediyelere
zamanında ödenmemiştir denmiştir. Şimdi, burada, bu iki nokta üzerinde biraz durmak
istiyorum: Bilhassa, Bayındırlık Bakanlığı, lütfen, arsaları istimlak edilen
belediyelerden hangilerinin istimlak bedellerini ödedi, hangilerinin ödemedi; bunları
bize bildirmek zorunda. Çünkü, burada da aynen, afet kapsamına alınan
belediye-ler gibi, belediyeler arasında böyle bir kayırmaca olmuş mudur olmamış
mıdır; bundan şüpheliyim. Ha, onbeş sene içerisinde de -bu müddeti veriyoruz- bu
işlemleri yaparken, adil olarak yapın, parasını ödemediğiniz belediyeler varsa,
onların da bedellerini ödeyin diyoruz. Yine -bu, deprem bölgesi için de çok
önemlidir- ortaya çıkan bu konut açığı için ciddî bir çalışma yapın. Bakın,
bizzat Devlet Planlama Teşkilatının raporlarına göre, depremden sonraki 2000
yılı, 1990'dan 2000'e kadarki son on yıllık trendde en az konut üretilen
senedir, yani bu 2000 yılıdır. Şimdi, bir taraftan deniyor ki, deprem olmuş,
konut üretmemiz lazım, arsa istimlak edeceğiz, bize yetki verin; bir taraftan
da, 1990'dan 2000 yılına kadarki bu on yıl içerisinde, en fazla konut
ihtiyacının olduğu bu dönemde, en az konut üretilen dönem, sizin bu 2000 yılı
oluyor. Onun için... HASAN GÜLAY (Manisa) - Sağlam tutuyoruz, gelişigüzel
değil... ASLAN POLAT (Devamla) - Anlayamadım. HASAN GÜLAY (Manisa) - Sağlam konut yapıyoruz, sağlam
konut... ASLAN POLAT (Devamla) - Siz mi sağlam yapıyorsunuz!..
Bütün milleti sokakta bıraktınız ya... Bütün millet sokakta çadırlarda kaldı;
siz çadırları, yapılan bu konutlardan daha mı güzel kabul ediyorsunuz!.. Siz,
yani, ha, şunu diyorsanız, kabul ediyorum, bizim yaptığımız her şey çok kötü,
ne kadar az yaparsak o kadar az insana
kötülük yapmış oluruz diyorsanız, onu başka türlü kabul ediyorum ben... HASAN GÜLAY (Manisa) - Bana bakma... BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen... Sayın Polat, siz, Genel Kurula hitap edin efendim. ASLAN POLAT (Devamla) - Şimdi, benim burada net olarak
söylemek istediğim şu: Sayın hükümete biz bu yetkiyi verirken, bir de şeffaflık
istiyoruz. Deprem bölgesinde yapılan yatırımlarda, bakın -Sayın Bayındırlık
Bakanı burada yok; ama, bir şeyi çok açık söylemek istiyorum- deprem bölgesinde
yapılan bu konutları, siz, kanun hükmünde kararnameyle Sayıştay denetiminin
dışına çıkardınız. Ben, Plan ve Bütçe Komisyonunda Bakana sordum, neden bunu
Sayıştay denetiminden çıkardınız?.. Bakan cevap verdi, dedi ki "hayır, biz, bunu Sayıştay denetimi
dışına çıkarmadık." Bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
kanalıyla Sayıştaya soruyorum, Sayıştay "biz, devre dışı bırakıldık; bir
dış denetim yoktur, bu konutlarda ancak iç denetim vardır "diye cevap
veriyor. Burada yine şunu sormak istiyorum, Sayın Bakan da keşke
bir cevap verse! Plan ve Bütçe Komisyonunda size soruyorum "hayır,
Sayıştay denetimi var"diyorsunuz; Sayıştay'a soruyorum "hayır,
Sayıştay denetimi yok"diyor. Şimdi, biz, hanginizin ifadesini burada esas
kabul edeceğiz? Ama, işin esprisi, burada bakanlıkların bir özelliği çıktı bu
konuda... BAŞKAN -Sayın Polat,
1 dakika süre veriyorum; toparlayınız lütfen. ASLAN POLAT (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Bakanlıkların bütçeleri görüşüldüğü zaman, sayın
bakanlar, burada bizim soracağımız sorulara cevap vermekten kurtulsunlar diye
gelmiyorlar, yerlerine başka bir bakanı
gönderiyorlar. Bir de, hükümet kanatlarına bir şey söylemek istiyorum,
çok önemli; Koç Üniversitesinin kanunu görüşüldüğünde, tahkim yasası görüşüldüğünde konu hakkında görüşünüzü hep
açıkladınız burada. Peki, depremle, afetle, gecekondularla ilgili kanunlar
gelince, iktidar partileri neden çıkıp burada bir konuşma yapmadılar? Sizin
gecekondularla ilgili konuşacak hiçbir şeyiniz kalmadı mı? Gecekondular sizi
hiç ilgilendirmiyor mu? Yoksa, o milyonlarca insanın oturduğu, o "öteki
Türkiye" denilen şeyden ümidi kestiniz mi? Onların sorunlarıyla
ilgilenmiyor musunuz ki, gelip burada
konuşma yapmıyorsunuz? Hükümetsiniz, iktidar partisisiniz, sosyal
demokratlarsınız; hani, o gecekondular, bir zamanlar sizin esas
bölgelerinizdi?!. O zaman, gelin oraya; gelin de burada o konularla ilgili ne
bildiğiniz varsa konuşun, sadece seyirci gibi bakmayın. Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN -Teşekkür ederim Sayın Polat. Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler...
Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, tasarıya geçici maddeler
eklenmesine ilişkin iki önerge vardır, sırasıyla okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 428 sıra sayılı kanun tasarısına
aşağıdaki hükmün "2 nci madde" olarak eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 2- 3414 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir: "Geçici Madde 4- 9.9.2000 tarihinden önce 775
sayılı Kanun ile 3414 sayılı Kanun hükümle-rine göre Bayındırlık ve İskân
Bakanlığınca başlatılmış olan iş ve işlemlere adı geçen Bakanlıkça devam
edilir. 9.9.2000 tarihinden sonra Bayındırlık ve İskân
Bakanlığınca başlatılacak olan iş ve işlemleri yapmaya adı geçen Bakanlık
yetkilidir." BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz? AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, önerge, ek
madde eklenmesine dairdir. BAŞKAN - Geçici ek madde eklenmesine... AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Komisyonda
görüşülmemiştir; bizim elimize de geçeli 2 dakika oldu. Bizim inceleyecek
zamana ihtiyacımız var. BAŞKAN - Efendim, bu, geçici madde... Daha önce de
uygulamalar bu yöndeydi sayın başkan... (FP sıralarından "yeni madde Sayın
Başkan" sesleri) AHMET İYİMAYA (Amasya) - Olur mu Sayın Başkan! Doğruyu
uygulayın. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, sayın başkan,
bakınız... AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, yeni madde
ekleniyor... BAŞKAN - Hayır... Aynı şekilde, Komisyonun çoğunluğu da
burada mevcut, aslında ona da gerek yok. Daha önceki uygulamalarımız; en son, 7.6.2000 tarihinde
bu uygulamayı yapmışız, bu şekliyle. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Sayın Başkanım, İçtüzük,
açıkça, müstakil bir maddenin -ek olsun, geçici olsun, asıl olsun- ihdasını
komisyonun kabulüne, nisaba bağlı kabulüne bağlı tutmaktadır. BAŞKAN - Nisap mevcut efendim. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Mesele yok... Ama, geçmiş
yanlış, zamanla doğru hale gelmez. Uygulamayla İçtüzük bertaraf edilemez. BAŞKAN - Geçmiş olayı değil, buradaki uygulama bu
yönde; kaldı ki... Komisyonun çoğunluğuyla katılıyor musunuz Sayın Başkan? BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA GÜL (Elazığ) - Katılıyoruz efendim. DEVLET BAKANI HASAN GEMİCİ (Zonguldak) - Katılıyoruz. BAŞKAN - Komisyonda katılan arkadaşlar işaret buyursun. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Çoğunluk yok. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Çoğunluk yok Sayın Başkan. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Siyasal çoğunlukları varmış
efendim!.. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, kimi
arıyorsunuz bilmiyorum, çoğunluk yok! SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Çoğunluk yok. BAŞKAN - Sayıyorlar efendim. YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Çoğunluk yok; neyi
sayıyorsunuz?! AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Daha sayamadılar mı? SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - On kişiyi mi sayıyorsunuz! BAŞKAN - Sayın başkan, bakınız, burada geçmişten bu
yana bütün uygulamalar, komisyon çoğunluğu aranmaksızın yapılan uygulamalardır.
(FP sıralarından "Öyle bir şey yok" sesleri, gürültüler) AHMET İYİMAYA (Amasya) - İçtüzüğü değiştiremezsiniz
Sayın Başkan. BAŞKAN - Bakın, geçmişten bu yana bütün uygulamalar bu
yöndedir. Kaldı ki, komisyonun çoğunluğu var; o da ayrı bir olay. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Gayriciddî bir iş ya!.. BAŞKAN - Sayın Pamukçu, biraz kibar olun; Genel Kurula
ve size yakışmıyor o ifadeler. Siz biraz kibar olun, Başkanlığa karşı
hitabınızı da bilin! MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Ama, size de yakışmıyor! SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Size de yakışmıyor! BAŞKAN - Bana yakışmıyor diye bir şey yok; burada
uygulamalar var. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Başkanlığa hiç yakışmıyor. BAŞKAN - Sizin grup başkanvekiliniz mi yetkili, yoksa
siz hepiniz ayrı ayrı mı yetkilisiniz?! Sizin hanginizin yetkili olduğunu grup
başkanvekilinizden dinliyoruz biz. TURHAN GÜVEN (İçel) - Bu memlekette kimin yetkili
olduğu anlaşılmıyor ki! Hükümet mi yetkili?!. Müsteşar konuşuyor, kim yetkili
bu memlekette?! AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Nerede müsteşar konuştu beyefendi?! Sayın başkan, yakışıyor mu size! Müsteşarın kürsüye
çıktığı görüldü mü?! AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Siz, Genel Kuruldaki konuşmaları mı
kastediyorsunuz, yoksa dışarıdaki konuşmaları mı kastediyorsunuz Sayın Güven? TURHAN GÜVEN (İçel) - Hem içeriyi hem dışarıyı... BAŞKAN - O zaman, hükümetle veyahut da kamu kurumundaki
görevlilerle Meclisi karıştırıyorsunuz; oysa, siz, deneyimli bir
politikacısınız. TURHAN GÜVEN (İçel) - Ben her şeyi karıştırmıyorum,
aslında karıştıran sizsiniz; 15 dakikadır burada bekletiyorsunuz. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım... BAŞKAN - Şimdi efendim, bakın; sayın başkanım,
bakınız... TURHAN GÜVEN (İçel) - Komisyonun çoğunluğu yok. BAŞKAN - Efendim, çoğunluk önemli değil, onu ben
uygulamaya esas almamak bakımından yapıyorum. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Müsteşar nerede konuştu, burada
mı konuştu? YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, bir hususu arz
edebilir miyim. BAŞKAN - Buyurun sayın başkanım. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sırf yardımcı olmak
istiyorum. BAŞKAN - Buyurun, tabiî... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, getirilen, bir
geçici madde; yani... AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - İki geçici madde... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - İki, üç, fark etmez, gelen
bir geçici maddedir. Bu, yeni bir madde düzenlemesidir... MEHMET BATUK (Kocaeli) - Süre verin, inceleyelim... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Değerli Başkanım, özür
diliyorum, kusura bakmayın beklettiğim için. BAŞKAN - Estağfurullah... Rica ederim sayın başkan... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Yeni bir madde
düzenlemesidir. Ben, zannediyorum, ayın 28'inde, yani 1 gün önce, yahut
perşembe günüydü, benzer bir olayı burada müzakere ettik. Bu, yeni bir madde
ihdasıdır, konuyla ilgili bir madde ihdasıdır. Zaten, konuyla ilgili olmasa,
87'ye göre, ne siz işleme koyabilirsiniz -ki, koymazsınız- ne de teklif gelir;
ama, konuyla ilgili olmakla beraber, komisyon metninde bulunmayan bir husus
düzenlenebilir, o takdirde, komisyon çoğunluğunun katılması lazım. Şimdi, Komisyon çoğunluğu katıldığına göre, bizim
itirazımız, böyle bir sevke değil, bu sevkın müzakere tarzınadır. Yeni bir
maddedir; tıpkı, sanki 2 nci, 3 üncü, 5 inci madde gibi müzakere açacaksınız,
tartışacağız, onun üzerinde değişiklik önergeleri varsa görüşeceğiz, işlem
böylece ikmal edilecektir; aksi halde, çok yanlış bir işlem yapmış olursunuz;
şahsınıza olan saygımız devam etmekle beraber, tutumunuz hakkında söz isteriz. BAŞKAN - Sayın başkan, ben, gerekirse usul tartışması
açarım... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Çok iyi edersiniz. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Çok iyi olur. BAŞKAN - Ancak, bakınız: "Geçici 3 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum..." Hiçbir komis-yon çoğunluğu filan aramamışız;
7.6.2000 tarihli birleşimde yapılan bir uygulama; en son uygulamamız da bu.
"Görüşülmekte olan 401 sıra sayılı kanun tasarısına geçici 3 üncü maddeden
sonra gelmek üzere geçici 4 üncü madde olarak aşağıdaki metnin eklenmesini arz
ve teklif ederiz" demişler. Bu arada, Sayın Polat'ın ve Sayın Bedük'ün
itirazları var; ama, onları dikkate almaksızın bu uygulama yapılmış. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım... BAŞKAN - Şimdi, efendim, zatıâlinizin... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, bakın, kıyası
nefis caiz değildir; abes, makes olmaz!.. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon)- Anlamadım, Türkçesi?.. YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Kötü, örnek olmaz efendim... TURHAN GÜVEN (İçel)- Kötü emsal, emsal olmaz diyor; ama... YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Kötü, örnek olmaz efendim;
yani, rica ediyorum... İki gün önce, yanınızdaki... BAŞKAN- Bu konunun açıklığa kavuşturulması ve usulün
belirlenmesi bakımından, bir anlamda, usulü belirleyelim, bu konuda bir karara
varalım; madem, Genel Kurul bunu istiyorsa, usul tartışması açıyorum. Söz isteyen arkadaşlar... Sayın milletvekilleri, Başkanlık olarak, geçici madde
eklenmesi yönündeki bugüne kadarki uygulamalarımızda, komisyon çoğunluğunun
aranmasına gerek olmaksızın uygulamalarımızı sürdüregelmekteyiz; ancak, bu
uygulamaya itiraz var. Bizim amacımız, yine eski uygulamaların devamı
yönündedir; tabiî, takdir Genel Kurulundur. Bu konuda usul tartışması açıyoruz
ve aleyhte olmak üzere sanıyorum, Sayın Hatiboğlu. Buyurun sayın başkan. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika sayın başkan; siz zaten biliyorsunuz
bu süreleri. YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Efendim, hatırlatmakta fayda
var. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zannediyorum,
birkaç saat sonra bir içtüzük çalışması yapacağız. Umarım, inşallah,
ihtilaflara fırsat vermeyecek bir düzenlemeyi yaparız o içtüzükte; ancak, onu
ikmal edinceye kadar, şu anda Sayın Başkanın iyi niyetinden zerre kadar kuşkum
yoktur. Doğrudur, geçmişte uygulamalar olmuş olabilir; ama,
yerimden de arz ve ifade ettiğim gibi, yanlış, ölçü olmaz. Bir yanlış
yapılmıştır. Ben başka örnek veriyorum. Zannediyorum -şimdi, bilsem, tabiî,
hazırlıklı gelirdim- Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğünün değerli ve tecrübeli
görevlileri bunu bilecek, hatırlayacaktır; iki üç gün önce, vergi kanunundaydı
zannediyorum, bir ek maddeyle ilgili önerge getirildi... Evet, vergi kanununda,
hem de 5 sayfa, 842 kelimeden ibaret, aniden, böyle, gökten zembille iner gibi
bir önerge geldi ve yanlış hatırlamıyorsam, 58 inci maddede değişikliği öngören
geçici 5 inci maddeydi ve yeni bir madde ihdasıdır gerekçesiyle, haklı
gerekçeyle, komisyon çoğunluğu arandı; doğrudur; çünkü, konuyla ilgili, ama,
komisyon metninde olmayan bir konuydu; komisyon çoğunluğu arandı, çoğunluk
bulundu "evet, bu, bir yeni madde ihdasıdır, o halde, maddeyi müzakereye
açıyorum" denildi ki, doğrusu budur. 87 nci maddeyi, Sayın Başkanım, siz ve Yüce Heyet bunu
çok iyi biliyor olmasına rağmen, ben kendi bilgimi tazelemek üzere, bir kere
okumak istiyorum: "Görüşülmekte olan tasarı veya teklifin konusu
olmayan sair kanunlarda ek ve değişiklik getiren yeni bir kanun teklifi
niteliğindeki değişiklik önergeleri işleme konulamaz." Eğer konumuzla uzaktan yakından ilgisi olmasaydı, bizim
itirazımız şuna olacaktı. Diyecektik ki "Sayın Başkan, bunu muameleye tabi
tutamazsınız." Halbuki, bizim şimdi o konuda yolumuz kesik; çünkü, gelen
teklif, konuyla ilgili. O halde, dördüncü fıkraya bakmamız lazım. Dördüncü
fıkra şudur: "Görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu
kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın
ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
yapılır." Şimdi, itirazımız, bu meselenin metne dahil edilmesine
değildir; itirazımız, müzakere tarzınadır. Metne dahil edebilirsiniz; ne
zaman... Komisyon sıralarında Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri mi oturuyor?..
Çünkü, kusura bakmayın, biz karıştırdık. Plan ve Bütçe Komisyonu mu efendim?.. M. TURHAN İMAMOĞLU (Kocaeli) - Hayır efendim,
Bayındırlık Komisyonu. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Efendim, kusura bakmayın
karıştırdık, ne zaman Plan ve Bütçe Komisyonu oturur, ne zaman ilgili komisyon
oturur; onu şaşırdık. Onun için, Bayındırlık olduğuna göre, 13 sayın üyenin,
burada, olaya olur demesi lazım. Dediğini varsayıyorum, ben takip edemedim;
ama, Sayın Başkanlık takip ediyordur. Dediğini varsayıyorum, ona itirazım yok;
o, komisyonumuzun en tabiî hakkıdır; ama, şimdi, hukuk ifadesiyle, yeni bir
madde ihdasıdır. Yeni ihdas edilen bu madde üzerinde, sanki, metinde olan bir
maddeyi müzakere ediyormuşuz gibi, madde üzerinde gruplara söz lütfedeceksiniz
Sayın Başkanım, kişisel talepler varsa yerine getireceksiniz, önergeler varsa
müzakere edeceksiniz, sualler olursa tevcih edilecek, Sayın Bakan isterse
cevaplar, istemezse cevaplamaz; ona bir itirazımız olmaz. Yani, yeni bir madde gibi işleme koymazsanız, size olan
sonsuz itimadımızda, korkarım ki zedelenmeler olur. Siz, buna lütfen fırsat
vermeyiniz. Saygı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Hatiboğlu. Buyurun Sayın İyimaya. Aleyhte değil mi efendim? AHMET İYİMAYA (Amasya) - Evet. BAŞKAN - Buyurun. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Değerli Başkan, Yüce
Parlamentonun değerli üyeleri; sözle-rimin başında hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Gerçekten, sorunla ilgili olarak İçtüzüğümüzün 87 nci
maddesinde, birbirini tamamlayan 2 hüküm var. Parlamentonun kurala aykırı
uygulamasının kaynağı 87 nci maddenin birinci fıkrasıdır. Doğru karara veya
kuralın doğru anlamına ulaşmak, anlamını ortaya çıkarabilmek için, kuralı,
gerçekten, hukuk mantığı içerisinde okumak lazım. 1- Metne, ek veya geçici madde eklemeyi öngören
önergeler geliştirilebilir, muameleye konulur, kayda alırsınız; bu, 87 nci maddenin
birinci fıkrasıdır. Parlamentonun yanlış uygulamasının mehazı da, kaynağı da
bu; fakat, bitmiyor, havale etmek ve dosyaya koymakla iş bitmiyor. Değerli Başkanım, bu konuda yasama tasarrufuna yönelen
ek sürece geçebilmeniz için, tüzük, hiç yoruma elvermeyecek, basit bir
hukukçunun dahi rahatlıkla analizle ortaya koyabileceği 3 şart öngörüyor. 1 - Önergenin görüşülmekte olan yasama tasarrufuyla
doğrudan ilgisi bulunacak, konuyla ilgili olacak. Bu, doğru, var. 2 - Tasarının veya teklifin; yani, yasama malzemesinin
metninde böyle bir husus olmayacak. Açıkça, o da var, bu şart da var. 3 - Müzakereye geçilebilmek için, mutlaka, komisyonun
bunu benimsemesi lazım. Komisyon, kural olarak, bir tasarrufu komisyonda
benimser; fakat, daha sonraki süreçte getirilmiştir. Genel Kurulda
getirilmiştir, yasayla ilgisini, yerindeliği, Anayasaya aykırılığı komisyon
müzakere etmemiştir. O zaman, yasamanın iç çalışma kuralı bir pratik getirmiş;
komisyon, çoğunlukla benimserse, komisyonda müzakere etmese dahi, yasama usulü
ekonomisinin bir yansıması olarak müzakereye alırsınız, kuralı da
kurallaştırırsınız. Bu, çok yalın, tefsiri başka şekilde mümkün olmayan ve
aksine yanlış uygulamalarla da içhükmün, içhukukun ve İçtüzüğün hükmünün
bertaraf edilemeyeceği kesin bir kural. Sayın Başkanım, aksi takdirde niçin bu hükmü, bu yolu
veya bu yöntemi ek maddeler için öngöremiyoruz; niçin müstakil maddeler için
öngöremiyoruz? Parlamentonun, misali veya emsal olacak uygulaması, aynı süreç
içerisindeki benzer kurallara uygulayamayacağınız çelişkiyi nasıl
giderebileceksiniz? Yüce Parlamentoya çelişki ve abes izafe edilemez, şu
ana kadarki uygulamalar suiimisaldir, hiçbir zaman emsal olmaz. Saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Buyurun Sayın Köse. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; usulle ilgili lehte konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tabiî, Anayasamızda, kanunlarımızda, İçtüzüğümüzde eğer
açıkça bir hüküm olmazsa, uygulamalara itibar ediyor Meclis Başkanımız ve
dolayısıyla, bugüne kadar teamül haline gelmiş olan uygulamalar, bir yasa
olarak Meclisin uyması gereken nitelik arz ediyor. Bu itibarla, Sayın Başkan
ısrarla bir hususu belirtiyor; bugüne kadar, yani İçtüzük uygulanmaya
başladıktan günümüze kadar uygulama bu şekilde olmuştur. Niçin böyle olmuştur?
(FP sıralarından "hayır, ne münasebet" sesleri) 87 inci maddenin birinci
fıkrası... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Vergi... İSMAİL KÖSE (Devamla) - İzin verir misiniz efendim. Vergideki madde, ekmaddedir; bu, geçici maddedir, çok
farklı bir olaydır. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Aynen vergideki... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Ekmadde yeni bir hüküm getirir,
yani maksadı, amacı, ortaya koyduğu niteliği itibariyle, çok farklı bir anlam
taşır. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Olur mu efendim! KAMER GENÇ (Tunceli) - İsmail Bey, sen bu Tüzüğü
nereden öğrendin?! İSMAİL KÖSE (Devamla) - Geçici madde ise önergedir,
geçici madde önerge niteliğinde değerlendirilir. Maddedeki boşlukları
doldurmak, maddeler arasındaki uyumu sağlamak ve onlarla irtibatı sağlamak için
verilir. Geçici maddenin mahiyeti budur; yani, maddeler arasındaki irtibatı
sağlar ve geçici sürelidir, yani süresi tahditlidir. O itibarla, bu geçici
madde ile normal ekmadde arasındaki usul farkını gözardı edemeyiz. Burada,
zaten hüküm var, açıkça belirtilmiş. Kaldı ki, Başkan, bir de fazlalık yapıyor, yani sizin
itirazınıza saygı duyarak, burada komisyonda çoğunluğu da oturtuyor. AHMET İYİMAYA (Amasya) - İyi o zaman! İSMAİL KÖSE (Devamla) - Yani ekmaddede aranan şartı,
geçici maddede aramamasına rağmen, bugüne kadar usulde olmamasına rağmen, böyle
bir saygı da göstermişiz; salt çoğunluk da orada oturuyor. O itibarla, bu geçici maddenin ekmadde şeklinde
değerlendirilmemesini Sayın Başkan sağlı-yor ve doğrusu da odur. Elimizde,
bugüne kadarki örnekler, uygulamalar da vardır. Geçici maddeyle, ekmadde arasındaki farklılığı da şöyle
ifade ediyoruz: Birisinde yeni hükümler geliyor, mahiyeti itibariyle farklı;
ama, geçici madde, maddeler arasındaki irtibatı sağlıyor ve varsa herhangi bir
noksanlığı tamamlıyor, bir de süreye bağlıyor; yani, muayyen bir süreyle tahdit
ediyor. O itibarla, geçici maddeyle ilgili Sayın Başkanımızın
yapmış olduğu uygulamanın, hem 87 nci maddenin ruhuna uygun olduğunu ve
herhangi bir yanlışlığın olmadığını ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Böyle şey olmaz!.. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, ben de lehinde
konuşacağım. TURHAN GÜVEN (İçel) - İlk defa böyle bir uygulamaya
tesadüf ediyoruz. BAŞKAN - Şimdi, Sayın Güven, ben, o uygulamaların hangi
hükümetler zamanında yapıldığını da size okuyacağım. TURHAN GÜVEN (İçel) - Efendim, ben, Sayın Köse'nin,
Değerli Köse'nin laflarından bahsediyorum, ilk defa böyle bir yorumla... TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Başkanım... BAŞKAN - Buyurun Sayın Karamollaoğlu. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Başkanım, bu kadar,
meseleyi, affedersiniz, yani, biraz kaba tabirle söylüyorum, Sayın Grup
Başkanvekilimiz, oradaki konuşmasında "böyle bir uygulama, bugüne kadar
olmamış, Meclis çoğunluk aramamıştır komisyonda" diyor. İçtüzük metninin bu kadar sarih olduğu ve yıllarca şu
Mecliste bulunan arkadaşlar olarak, bunun, her seferinde arandığını bilen
insanlar olarak, gözümüzün içine baka baka, bunu, alt üst etmek yakışmaz, doğru
olmaz. BAŞKAN - Öyle mi acaba?!. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Evet efendim... BAŞKAN - Öyle mi acaba?!. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Elbette efendim... BAŞKAN - Bu konuda çeşitli emsaller var. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Zatıâliniz, karar
verecek, oylamaya sunacaksınız; tamam... BAŞKAN - Tamam efendim... TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Meseleyi çarpıtmak doğru
değil... BAŞKAN - Efendim, şimdi, Başkanlık da, hangi hükümetler
döneminde hangi uygulamaların yapıldığını söyleyecek. Bu konuda, hiç konuşmayın
siz. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Sayın Başkan, bakacağız
uygulamalara, çıkacak. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, yanlış uygulama o
hakkı vermez ki. BAŞKAN - Hesabınıza gelirse doğru, gelmezse yanlış...
Dilin kemiği yok... TURHAN GÜVEN (İçel) -
Sayın Başkan, yanlış yapmış onlar, siz de mi aynı yanlışı tekrar
yapacaksınız. BAŞKAN - Buyurun Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın milletvekilleri, şimdi, hissettiğim kadarıyla,
anladığım kadarıyla, bir kanun tasarısı veya teklifini komisyon kabul etmiş,
gelmiş buraya. Bu kanun tasarısının bir maddesine bir geçici madde ekleniyor. Şimdi, bizim İçtüzüğümüze göre, ister bir maddeyi
komisyonda kabul etsin... Yani yasaların müzakere prosedürü nedir, önce teklif
veya tasarı olarak gelir -tasarı hükümetten gelir, teklif milletvekillerinden
gelir- gider komisyona, komisyonda müzakere edilir, asıl maddeler var, ek
maddeler var, geçici maddeler var, değil mi?.. Şimdi, o asıl maddeleri, ek
maddeleri, geçici maddeleri komisyon rapora bağlar ve Genel Kurula gelir. Genel
Kurul, her maddeyi ayrı ayrı; yani gruplar adına birer kişi ve iki tane milletvekili
konuşur ve soru da sorarlarsa soru da sorulur, ondan sonra onu oylar kesin
karara bağlar. Şimdi, İçtüzüğümüzün 87 nci maddesinde, bazı hallerde,
diyor ki efendim, komisyon eğer müzakere edilen... Aslında bunlar çok nadiren
kullanılması gereken bir yetki... Yani bir teklif veya tasarının, komisyonda
müzakeresi sırasında bir hüküm söz konusu edilmemiş; ama, çok ihtiyaca binaen,
Genel Kuruldaki müzakeresi sırasında, orada ekmadde, geçici madde eklenebilir.
Şimdi, ekmadde ile geçici madde ha komisyonda eklenmiş, ha Genel Kurulda
eklenmiş bir farkı var mı? Yani bir maddenin madde olabilmesi için... Genel Kurulda şu farkı var, evvela Genel Kurul bunu
oylayacak, yani ekmadde veya geçici madde olarak tasarıya ekleyelim mi
eklemeyelim mi diye; çünkü, komisyondan gelen metinde yok. Bu, Genel Kurulun
iradesiyle ve İçtüzükte belirtildiği gibi, komisyonun salt çoğunluğunu da arar,
tabiî o da 87 nci maddedeki niteliğe bağlı olarak olursa, ancak bunu Genel
Kurul önce oylar, der ki -87 nci maddedeki şartlar oluşursa- ben bu konuda
geçici madde veya ekmadde olarak tasarı veya teklif metnine eklenmesini istiyorum.
Bunu dediği an, bu yeni bir madde olur; ister ekmadde olsun, ister geçici madde
olsun. Burada bu madde üzerinde hem grupların hem de kişilerin söz hakkı var;
yani normal bir madde gibi müzakere edilir; yani, bunun bir mantığı da var.
Aksi takdirde, bir önergeyle gelir buraya; yani, komisyonda müzakere edilmemiş,
hükümet veya milletvekili bunu teklif etmemiş, komisyonda tartışılmamış, ondan
sonra Genel Kurula gelmiş, fakat kimsenin haberi yok. Çok da önemli şeyler;
çünkü, yasa tasarıları ciddî meselelerdir, ülkenin ciddî meselelerini halletmek
için zaten burada yasa çıkarıyoruz. Şimdi, ne hükümet ne teklif sahibi veyahut da
komisyonda müzakere edilmemiş bir konu, burada Genel Kurulda, bir önergeyle
-ki, önerge üzerinde yalnızca önerge sahibinin söz hakkı vardır- ilave edildiği
zaman, o zaman, hem grupların hem de milletvekillerinin söz hakkı var. Bizim
bundan önceki uygulamalarımız böyleydi. Yalnız, bir defa, Fazilet Partili bir başkanvekili
arkadaşımız böyle bir uygulama yaptı burada, ben biliyorum; yani, önergeyle,
bunun ekmadde olarak eklenmesi istiyoruz denildi, o zaman kimse de itiraz
etmedi, önerge kabul edildi. Ben yerimden müdahale ettim "Sayın Başkan, bu
madde olarak kabul edildiğine göre, önergenin madde olarak vazı kabul edildi,
bunun üzerine bir tartışma açalım" dedim; fakat, o zaman, Sayın Vecdi Bey,
şu andaki Fazilet Partili Meclis Başkanvekili arkadaşımız bana aynen şunu dedi;
"efendim, Meclisin zamanını boşuna almayın, geçmiştir." Şimdi, usul
budur; yani, bugüne kadar uygulamamız budur ve böyle olması lazım. Aksi
takdirde, yani düşünebilir misiniz, o zaman, hükümet, hiç tasarıyı getirip de uzun uzadıya madde-ler
müzakere edilmesin, iki satırlık bir kanun tasarısını getirsin buraya, burada
Genel Kurulda, hükümetin de çoğunluğu var; yani, bunu çoğunluk meselesine
bağlamıyorum. Arkadaşlar, kanun tasarıları ve teklifleri,
memleketimizin kaderini ilgilendiren, vatandaşımızın kaderini ilgilendiren
konulardır. Önemli olan, bunların memleketin ve vatandaşın ihtiyaçlarını
karşılayacak düzeyde ve nitelikte olmasıdır. Ben, iktidar partisindeki
milletvekillerimizin de, her ne pahasına olursa olsun bir kanun geçirelim
düşüncesi içinde olmadıklarına inanıyorum. Burada önemli olan, ülkemizin ve
vatandaşımızın ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte ve kapsamda kanunların
gelmesidir. Bu da, nasıl olur; burada tartışılarak ortaya çıkabilir. Bakın,
geçmişte çok tuzak önergeler geldi. Mesela, özellikle vergi yasaları
görüşülürken, bir bakıyorsunuz, belli bir gruba büyük bir vergi muafiyeti
getirecek önergeler aniden getiriliyordu. Bunları da öyle müzakeresiz
geçirirsek, o zaman memleket ve millet zarar eder. Onun için, bizim
uygulamalarımız böyleydi; yalnız, geçmişte -ben çok iyi biliyorum- bir
arkadaşımız burada böyle bir uygulama yapmıştı. Ama, iktidar partisi
milletvekili arkadaşlarımdan özellikle rica ediyorum, bu, hepimizi ilgilendiren
bir husus. Buraya getirilmiş bir kanun tasarısına geçici madde eklenilmesi
önerisi... Normalde, bir tasarı, hükümetten komisyona gelecek, komisyonda
müzakere edilecek, burada gruplar onun üzerinde söz alacak, iki milletvekili
söz alacak; o usulde müzakere edilip kabul edileceğine göre, Genel Kurulda bir
metne geçici madde veya ek madde ekleneceği zaman da, öncelikle bunun aynen
madde gibi bir prosedüre tabi tutulması... BAŞKAN - Sayın Genç, uygulamamızın doğru olup
olmadığını söyler misiniz; lehte konuşu-yorsunuz. KAMER GENÇ (Devamla) - Hayır, ben sizin uygulamanızın
doğru olduğunu söylemedim; çünkü, daha uygulamanızın ne olduğunu bilmiyorum. BAŞKAN - Lehte söz alıyorsunuz, aldığınız söze sadık
kalınız. KAMER GENÇ (Devamla) - Söze sadık kalıyorum da,
doğrusunu söylüyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Kalamıyorsunuz ama, kalamıyorsunuz. KAMER GENÇ (Devamla) - Hayır, şimdi lehte derken... BAŞKAN - Bakın, İçtüzüğü uygulamamı istiyorsunuz,
aldığınız söze sadık kalmıyorsunuz. Lütfen... Buyurun. KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, bakın, ben burada
doğrusunu söylüyorum. BAŞKAN - Hayır, millet bilsin ne konuştuğunuzu. KAMER GENÇ (Devamla) - Ama, doğrusu, eğer sizi rahatsız
ediyorsa... BAŞKAN - Beni rahatsız eden bir şey yok. KAMER GENÇ (Devamla) - Ben Genel Kurulu aydınlatmak
için söz aldım. Tabiî, normali, benim bildiğim bu; ama, ben sonradan geldim,
sizin nasıl bir fikir beyan ettiğinizi de çok net bilmediğim için, sırf
yıllarca o kürsüde bu Yüce Meclisi yöneten bir milletvekili arkadaşınız olarak
konuları bildiğime de inandığım için, size doğruları söyledim; takdir sizindir.
Bizim istediğimiz, burada kanunların enine boyuna tartışılmasıdır; yani, İçtüzük
hükümleri neyse o uygulanmalıdır. Hepinize saygılar sunuyorum efendim. MUSTAFA GÜL (Elazığ) - Ne söyledin şimdi, hiçbir şey
söylemedin ki! BAŞKAN - Evet, Sayın Genç, her zamanki üslubuyla lehte
ve aleyhte konuşup konuşmadığını belli etmeksizin, kürsüden ayrıldı! KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben doğrusunu söylüyorum Sayın
Başkan. BAŞKAN - Doğru, zaten sadece sizde sadır olur. KAMER GENÇ (Tunceli) - Yoo, arkadaşlar tatmin oldu
herhalde. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu konuda Başkanlığın,
geçmişten bu yana uygulamaları, benim uygulamalarımdır. Bu konuda, gerçi Sayın
Genç de, daha önce bir arkadaşımızın, ismini ve-rerek, böyle uyguladığını
söyledi;ama, ben 15.1.1997 tarihli 46 ncı Birleşimdeki Başkan arkadaşımızın -o
zaman hangi hükümetin başta olduğunu hepiniz biliyorsunuz- uygulaması bu yönde. KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, itiraz olmamış ama ona.
Yani, itiraz edilmeden burada görüşme olmaz; ama, burada fark edilmiş. BAŞKAN - Sayın Genç, bu konuda sizin de çok uygulamanız
var, çıkarırız. Konuştuğunuzu bilin. Aleyhinize karşınıza çıkacak
uygulamalarınızla, lütfen, aleyhinde konuşmayınız. TURHAN GÜVEN (İçel) - O yanlış yaptıysa, sen de mi
yanlış yapacaksın Sayın Başkan?! BAŞKAN - Sayın Güven, lütfen, konuştuklarınızın yıllar
sonra karşınıza çıkacağını biliniz. CEVDET AKÇALI (Kütahya) - Kim çıkarsa çıksın. BAŞKAN - Söylüyorum işte. TURHAN GÜVEN (İçel) - Yanlış her zaman yanlıştır Sayın
Başkan. BAŞKAN - Niye itiraz etmediniz; hesabınıza geldiği
için. Oysa, başkanlığın uygulamaları bu yöndedir. TURHAN GÜVEN (İçel) - Allah, Allah!.. Teamül
yaratıyorsunuz!.. BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, Başkanlığımızın
uygulamaları bu yöndedir. Komisyon ve hükümet önergeye katılmış olup... KAMER GENÇ (Tunceli) - O zaman oylayın, oylayın. BAŞKAN- Oylayacağız, oylayacağız. KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, hayır. Yani, kendi
uygulamanızı oylayın. Bu, İçtüzük gereği... Bu, Anayasa Mahkemesine kadar
gidecek efendim. BAŞKAN - Gidebilirsiniz. Geçici 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum... YOKLAMA (FP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) MEHMET BATUK (Kocaeli) - Toplantı yetersayısının
aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Kabul edenler... (FP sıralarından gürültüler) MEHMET BATUK (Kocaeli) - Toplantı yetersayısının
aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, bu, doğru
değil. BAŞKAN - Ne istediniz; karar yetersayısının
aranılmasını mı istediniz? MEHMET BATUK (Kocaeli) - Hayır, toplantı yetersayısı... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, yoklama istedik.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sivas) - Sayın Başkan, madde
görüşülmedi daha. BAŞKAN - Başkan, ne istiyorsunuz? MEHMET BATUK (Kocaeli) - Toplantı yetersayısının
aranılmasını istiyoruz. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın Başkanım, önerge
üzerinde kimse konuşmadı. BAŞKAN - Yoklama mı istiyorsunuz Sayın Hatiboğlu? Niye
kalktınız, ben bilmiyorum. Yoklama mı istiyorsunuz efendim? YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, yoklama istedi
arkadaşlarımız. BAŞKAN - Baş üstüne. Yoklama yapalım. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Tamam efendim. Teşekkür
ederim. BAŞKAN - Lütfen, arkadaşlarımız ayakta kalsınlar;
isimleri tespit edildikten sonra otursunlar. Sayın Mehmet Batuk. Sayın Yahya Akman. Sayın Avni Doğan. Sayın Yasin Hatiboğlu. Sayın Mehmet Bekâroğlu. Sayın Yakup Budak. Sayın Mustafa Geçer. Sayın Maliki Ejder Arvas. Sayın Osman Aslan. Sayın Mahfuz Güler. Sayın Veysel Candan. Sayın Hüseyin Kansu. Sayın Şükrü Ünal. Sayın Faruk Çelik. Sayın Suat Pamukçu. Sayın Mustafa Kamalak. Sayın Mehmet Ali Şahin. Sayın İsmail Alptekin. Efendim, bakın, yoklama istiyorsunuz; yoklamanın
gereğine de uymuyorsunuz, isteğinizin gereğine uymuyorsunuz; ondan sonra da,
Başkanın uygulamaları yanlış diyorsunuz. Haksız mıyım Sayın Hatiboğlu, söyleyiniz? (DSP ve MHP
sıralarından alkışlar) YAKUP BUDAK (Adana) - Yanlış uyguluyorsunuz Sayın
Başkan. BAŞKAN - Konuşma bir dakika... Sayın Grup Başkan
Vekiliniz söylesin; doğru mu yanlış mı. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, yoklama istemenin
usullleri vardır, onu arkadaşlarımız da biliyorlar ve yetersayı vardır burada. KAMER GENÇ (Tunceli) - İktidar partisine bu kadar yağ
çekilmez Sayın Başkan. BAŞKAN - Siz, bir sefer oturduğunuz yerden konuşma
ahlakını bırakın... Adaplı olun biraz... KAMER GENÇ (Tunceli) - Bakın, buradaki uygulamaların
aksine uygulamalar da vardır. BAŞKAN - Otur sen yerine bir dakika... Otur sen
yerine... Sayın Aslan Polat. Sayın Ramazan Toprak. Sayın milletvekilleri, yoklama isteyen arkadaşlarımızın
sisteme girmelerine gerek yoktur. Yoklama için 3 dakikalık süre vereceğim. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır. Maddeyi yeniden... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, efendim, bir
hususun vuzuha kavuşması lazım. Maddeyi mi oyluyorsunuz; ona göre oy vereceğim. BAŞKAN - Geçici madde 4'ü oyluyorum efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Madde 4'ü oyluyorsunuz... BAŞKAN - Geçici madde 4'ü oyluyorum efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, bakınız, siz de
ifade buyuruyorsunuz; bir madde olarak oyluyorsunuz. Madde olarak oyladığınıza
göre, bunun üzerinde tartışma açmamış olmanız usule aykırıdır, yasalara
aykırıdır, uygulamalara aykırıdır. Zabıtlara geçsin diye ifade ediyorum; başka
gücüm yok ki engelleyeyim... BAŞKAN - Efendim, geçmişten bu yanaki uygulamaların
hepsi bu şekildedir. Geçici 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Geçici 4 üncü madde kabul edilmiştir. Geçici 5 inci maddeyi okutuyorum... KAMER GENÇ (Tunceli) - Geçici madde yok; önerge
okutuyorsunuz. BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 428 sıra sayılı kanun tasarısına
aşağıdaki hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Geçici Madde 5.- 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999
depremlerinde zarar gören Marmara Bölgesindeki illerde tabiî afetler nedeniyle,
sağlıklı, güvenli ve düzenli yeni yerleşim alanları oluşturmak ve konut
ihtiyacını karşılamak amacıyla, bedeli 15.5.1959 tarih ve 7269 sayılı Kanunla
teş-kil olunan Afetler Fonundan sağlanarak kamulaştırılmış veya
kamulaştırılacak veya afetlere ilişkin hükümler taşıyan diğer kanunlara göre
iktisap olunmuş veya olunacak arsa ve arazilerde, arsa ve konut üretimi için
gerektiğinde 20.7.1966 tarih ve 775 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem
yapılır." BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu efendim? BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU
BAŞKANI MUSTAFA GÜL (Elazığ) - Katılıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Ankara) -
Evet. BAŞKAN - Sayın Hükümet ve Sayın Komisyon önergeye
katılıyor. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, söz istiyorum. BAŞKAN - Buyurun Sayın Hatiboğlu. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, bundan önceki
madde üzerinde usulî itiraz-larımızı burada da tekrar ediyoruz. Anlaşılıyor ki,
yönetiminize ve uygulamanıza konuşmanın bir faydası olmayacak; ama, biz, bunu,
milletvekilinin kanun yapma, önerge verme, görüş ifade etme hakkının
engellenmesi olarak telakki ediyoruz. Anayasa Mahkemesinde kullanmak üzere
tekrar ediyorum; bu, yeni bir madde ihdasıdır, bir madde gibi üzerinde işlem
yapmanız gerekir; aksi halde eksiklik olur. Saygı sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, biraz evvel,
tutumunuz hakkında değerli milletvekili arkadaşlarım Meclis kürsüsünden
düşüncelerini ifade ettiler; ama, tabiî, siz, bilinen, malum tutumunuza devam
ettiniz ve kararınız gereği bir uygulamada bulundunuz. Zabıtlara geçmesi
yönünden ifade ediyorum; bu, İçtüzüğün bir ihlalidir, yanlış bir uygulamadır.
Bu yanlış uygulamanıza, geçmişte yapılan yanlış uygulamalar haklılık
kazandırmaz. Yeni bir madde tesisi olduğuna göre, geçici madde üzerinde görüşme
açmanız ve burada, İçtüzük hükümlerine göre, bir kanun tasarısı veya teklifinin
maddeleri hangi usulle görüşülüyorsa aynı usulü takip etmeniz gerekir. Ancak,
şu ana kadar, tutumunuzla, yine, bizim bu söylediklerimizin aksine, biraz
evvelki uygulamanıza devam edeceğinize inanıyoruz; ancak, ileride Anayasa
Mahkemesine gidildiğinde veya ileride doğabilecek ihtilaflarda, zabıtlara
geçmesi açısından fayda gördüğümüz için bu itirazımızı tekrar ediyoruz. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza
sunacağım: Önergeyi kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) - Önerge, madde mi oluyor? YAKUP BUDAK (Adana) - Ek madde mi, önerge mi Sayın
Başkan? BAŞKAN - Kabul ettiğiniz... ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, niçin adaletsiz
yönetiyorsunuz? Usulüne uygun olsun, Anayasa Mahkemesine gitmeyelim biz. Böyle
yaparsanız, Anayasa Mahkemesine gideceğiz ve yapılan bunca çaba boşa gidecek.
Lütfen adaletsizlik yapmayın! İçtüzüğe uygun yönetin bu Meclisi! BAŞKAN - Ben, İçtüzüğe uygun davranıyorum. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Haksızlık yapıyorsunuz! BAŞKAN - Kabul ettiğiniz önergeler, geçici 4 ve geçici
5 inci maddeler olarak 3414 sayılı Kanuna eklenmiştir. Çerçeve maddenin "MADDE 2.- 3414 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir" şeklinde olmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... YAKUP BUDAK (Adana) - Önerge mi, madde mi Sayın Başkan? BAŞKAN - Önergeler maddeye dönüştü, geçici maddeye
dönüştü. YAKUP BUDAK (Adana) - Önerge, maddeye nasıl dönüştü
Sayın Başkan; renk mi değiştiri-yor?! YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Saygısızlık yapma! ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Siz saygılı olun! Siz saygılı
olun! YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Çoğunluğumuz var. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Çoğunluğumuz var diye mi üst
üste... YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Ayıp! Ayıp! ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sen kimi saygıya davet
ediyorsun! YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Konuşma lan! ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sen konuşma lan! YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Bana bak! ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Ne var! Kabadayı mısın sen?! YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Kabadayı sensin lan! ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, görüyorsunuz
değil mi, yaptığınız bir yanlış burada arkadaşlarımızı birbirine düşürüyor. BAŞKAN - Sayın Malkoç, siz yerinize oturur musunuz. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Yanlış yapmayın Sayın
Başkanım; İçtüzük gayet açık. BAŞKAN - Siz yerinize oturur musunuz; size söz hakkı
vermedim. 2 nci maddeyi 3 üncü madde olarak okutuyorum: MADDE 3.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyle ilgili söz isteği?.. KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben de kişisel söz istedim Sayın
Başkan. BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Veysel
Candan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 3414 sayılı Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, aslında, burada, çok basit bir
konuyu; yani, hükümet ve muhalefetin anlaşabileceği basit bir konuyu, gündemi
çok değiştirerek ve uzatarak müzakereye açtık. Değerli arkadaşlar, aslında, oturum Başkanımız,
başlangıç itibariyle komisyona baktı ve komisyonda yeterli sayıyı aradı; ancak,
yeterli sayı olmayınca, Başkanımız sayıya itibar etmedi. Konu burada yanlış
başladı. Şimdi, aslında, tabiî ki, hükümet böyle sayısal
çoğunluğa bağlı olarak... Başkanım, bir dakika, oturur musunuz... (Gülüşmeler) Bak, biraz sonra söyleyeceğim; gülmenizin ne kadar
gülünç olduğunu, topluma ve dünyaya ne kadar manzarası bozuk bir tablo arz
ettiğimizi ifade edeceğim. Aslında hükümet bu tasarıda ciddî olmuş olsaydı, eğer
bilinçli olarak buraya getirmiş olsaydı, bu geçici maddeler ihtiyaçtı, ta
bakanlıkta yazıp getirmesi lazımdı. Konuyu hem bilmiyorsunuz, bilmediğinizi de
bilmiyorsunuz. İşin kötü tarafı bu. Bu geçici maddeler aslında zarurettir.
Arada geçiş dönemi... Bakanlık bu geçici maddede diyor ki: "9.9.2000'de
yetkim bitti, bana iki ay süre verin." Bu, bir ihtiyaçtır; ama, bu
ihtiyaç, bakanlıkta bunun içine yazılmalıydı. Daha sürenizin ne zaman başladığını
ne zaman bittiğini bildiğiniz yok. İşte, onun için, bu konuyu iyi bilen biri şu
müzakereleri takip ettiği zaman, bu hükümetin ne kadar basit, ne kadar gülünç
bir duruma düştüğünü görecektir. Burada biz muhalefet etmiyoruz. Arkadaşım dedi
ki: "Bu, Anayasa Mahkemesine gider, döner." Yetki yasasında da aynı
şeyi söylemedik mi; gelin burada beraber çalışalım... Sayısal çoğunluğunuz var,
şimdi ortaksınız, yarın bölüneceksiniz; birbirinize o zaman da düşman
olacaksınız. O zaman bu yaptıklarınıza utanacaksınız. Değerli arkadaşlar, aslında, biz, bakın... ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Veysel Bey, arkadaşların
kabahati yok, kabahat Başkanın. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Şimdi, Nasrettin Hoca fıkrası
var, onu anlatmayayım; esas konuya gelelim. (MHP sıralarından gürültüler) Değerli arkadaşlar, bir kere, bu oturduğunuz yerden
konuşma hastalığını bırakın. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibe müdahale
etmeyin. Milletvekili arkadaşlarımız, hatibi ve Başkanlığı dinlesinler. Buyurun Sayın Candan. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bu kanun tasarısına katkı da
yapacağız, dinleyin şimdi. Bu kanun tasarısının özü ne diyor; fakir fukaraya ev
yapılacak, konutsuz insana ev yapılacak. Kim getiriyor bunu; hükümetin bir
kanadı, Bayındırlık Bakanı. Peki, Toplu Konut İdaresi ne yapı-yor; 500
milyarlık ev yapıp satıyor, Emlak Bankasının içini boşaltmış, Emlak Bankasından
aldığı kredileri batırmış ve yargıya intikal etmiş, şu anda mahkemede ifade
veren insanlar var. Biz burada bir şeyler söylemeye çalışıyoruz. Niye, böyle,
daha söylemeden, cümlemiz bitmeden, hepiniz bir-den koro halinde bağırıyorsunuz?
Buna ne hakkınız var evvela, öyle düşünün. Burada söyledikle-rimizi evvela bir
dinleyin. Yasalara uygun yapılsın... Ne vardı sanki, bir saattir, yok usul
tartışması açıldı, yok arkasından önergeler oylandı... Neye oy verdiğinizi
bildiğiniz yok. İşte ifade ediyorum, bu bir geçiş sürecidir. Bakanlık diyor ki:
Benim sürem 9.9.2000'de bitti -bugün itibariyle iki ay.geçti- yaptığım işlemler
hukuksuz, tabanı yok; bunun için yetki istiyorum; gayet güzel. Başka nasıl
olur; bu kanun tasarısına ya temelden karşı çıkarsınız, kabul etmezsiniz; o
zaman, geçici maddeye de ihtiyaç yoktur; ama, eğer bu kanunu istiyorsanız, bu
geçici maddeye zaten ihtiyaç vardır. Bunların söylenilmesine, bunları dinlemeye
bile tahammülünüz yok. Değerli arkadaşlar, bir şey daha söyleyeyim; bir kere,
hükümet, sabırlı olur. Muhalefet tenkit edecek, buna alışacaksınız. Gelelim esas konuya, aslında, bu kadar vaktimizi de
boşuna harcadığımız için... Meclis Başkanımızın tutumunu doğrusu ben
yadırgadım. Olan hadise; önce, Komisyon sıralarına baktı, saydı. Niye
sayıyorsunuz; orada madem bir sayı aramayacaksanız niye sayıyorsunuz?
Arkasından, bekledi, oraya iki arkadaş geldi. Şimdi ben, Komisyondaki o iki
arkadaşa soruyorum: Niye yerinizde oturmuyorsunuz? Siz hükümet değil misiniz;
vazifeniz orada oturmak değil mi? Bu tasarıyı buraya niye getirdiniz? O
zaman... (MHP sıralarından gürültüler) Öğrenemediniz herhalde daha. Oturduğunuz yerden
konuşulmaz, burada usul odur... Çenenizi bir kesin, bir dinleyin beni... (MHP
sıralarından gürültüler) Müsaade edin... Hepiniz birden niye bağırıyorsunuz...
Anlatacağım, bir dinleyin... Değerli arkadaşlar, şimdi, esas konumuza gelelim.
Konunun özü nedir; 1966 yılında bir gecekondu önleme kanunu çıkıyor, şehirlerin
imar planı düzgün yapılsın deniliyor; gayet güzel. 1985'te o zamanki hükümet
diyor ki: "Bunu bakanlık, merkezî yönetim yapamaz, biz, bunları belediyeye
devredelim." Devredilmiş. Arkasından diyor ki: "Bu devir işlemleri
için bakanlığa bir süre verelim." Ne kadar olsun; 3 yıl, yok 5 yıl;
arkasından bir 5 yıl, 10 yıl; arkasından bir 5 yıl, 15 yıl. Şimdi, sizin
hükümet diyor ki "O 15 yıl yetmedi, 9 yıl da biz istiyoruz." Oldu 24
yıl. Şimdi, ben, kanunun özüne karşıyım. Merkezî yönetim,
bakanlık, böyle, hem savcı hem hâkim, hem iş yapacak hem denetleyecek... O
zaman, bakanlık, birtakım şaibelerle bulanır, bozulur, birtakım iddiaların
altında kalır. Bakanlığın burada yapması gereken, ilan edilen gecekondu önleme
bölgesini denetlemek. Burada, benim ilan ettiğim bölgede konut yapılıyor mu,
fakire verilmiş mi, maliyeti ucuz mu, usulsüzlük var mı, yolsuzluk var mı;
yapacağı iş bu; ama, bana göre, burada, bu süre 2 yıl verilmelidir, bakanlık bu
2 yıl içinde süratle işlemlerini tamamlamalıdır ve ondan sonra da bu işten de
vazgeçmelidir. Değerli arkadaşlar, aslında, milletvekili
arkadaşlarımızın vakti olsaydı, bu tasarı metnini, içe-riğini bir okusalardı,
gerekçeler diyor ki: "Bayındırlık Bakanlığı olarak biz bunu yapamıyoruz;
biz bunu beceremiyoruz, 9 değil 90 yıl verseniz yine yapamayız." Bakın ne
diyor, şimdi, bir kere gecekondu önleme bölgeleri işgal edilmiş; e, tabiî işgal
edilir, Ankara'daki bakanlık Konya'nın bilmem neresindeki gecekondu önleme
bölgesini bilemez; o, belediye olsa yanında olduğu için bilir, müdahale eder.
Bakın, aynen diyor: "Belediyeden mülk aldık, paralarını
ödeyemiyoruz." Niye alı-yorsun belediyeden; bu hükümet mahallî idareler
yasa tasarısını getirmedi mi; getirdi. Orada diyor ki: "Hazine arazilerini
doğrudan belediyelere vereceğiz" Burada da diyorsunuz ki "Yok, biz
evvela Hazineden alıp Bayındırlık Bakanlığına vereceğiz, oradan istersek
belediyelere vereceğiz. Bu nedir? İşte, biz, burada diyoruz ki, bu yapı hantal
bir yapıdır, bunu değiştirelim. Bakın, diyor ki: "Oluşturulan bölgelerde amacına
ulaşılamamış. Belediyeler, 1/1 000, 1/5 000 imar planlarını yapmadı,
gecikti." Tabiî yapmaz, niye yapsın; çünkü, bütün rantı bakanlığa ödüyor,
herkes kendine çalışıyor. O zaman, belediyeye verirsen, bu projeleri, imar
planlarını belediyeler hazırlar. Tezyidi bedel davaları... Bakın, değerli arkadaşlar,
tezyidi bedel davası açılıyor, 150 trilyon deniliyor. Şimdi, bakanlık diyor ki,
burada, gerekçede: Biz, illerin valileri himayesinde, illere avukat göndermek
suretiyle, tezyidi bedeli takip ediyoruz. Oyuncağa bak; ta, Van'daki bir
tezyidi bedele buradan avukat gönderecek... Peki, Van Belediyesi bu işi yapmış
olsa, oradaki arkadaşımız daha kötü mü yapar? İşte, bunun mücadelesini
veriyoruz burada. Yoksa, o geçici maddeyi altına mı yazdık, üstüne mi yazdık...
Bence, burada, tartışmanın özü, Heyetin bu konuyu bilmediğindendir; Başkanın da
partizanlık yaptığındandır. (MHP sıralarından "Oo" sesleri) Evet... Değerli arkadaşlar, aslında, bakın, açık ve net ifade
ediyorum. Şimdi, diyor ki, Sayın Başkan, burada; Bakanın da ifadesi var. Bir
kere, hükümet ciddî değil. Burada, sabahki oturumda, sosyal işlerden sorumlu
Devlet Bakanı, oturdu buraya. Sayın Kamer Genç'in konuşmalarına hep itiraz
ediyorsunuz; gündemi saptırıyor, maddenin dışına çıkıyor... Adam, tesiri
altında kalıyor toplumun, belki dışına çıkıyor; doğru. Ya, sizin Bakanın
verdiği cevaplar, bu Heyete hakarettir; o ne olacak?! Ben, bir şey soruyorum; o,
benim söylediğime yok diyor; tuvalet kâğıdı yok, zımpara kâğıdı var; onu
söylüyor. Böyle cevap mı olur; bu, Heyete saygısızlık değil mi?! Benim sorduğum
soruya niye cevap vermiyor da, olmazsa olmaz, başka şeyler anlatıyor. Yanındaki
bürokrat vermiş kâğıdı eline, oku Bakanım diyor, Bakan da okuyor; benim
sorduğum sorunun cevabı değil. Bu, evvela, bir saygısızlıktır, insanın kendine
inanmamasıdır. O açıdan, muhalefeti veya herhangi bir milletvekilini tenkit
ederken, maddenin dışına mı çıktı, içinde mi konuştu; onları söylerken, dönüp,
bir de hükümetin kendine bakması lazım. Ben, bunu, uyarı olarak söylüyorum
değerli arkadaşlar. Şimdi, bakın, bu... 1 dakika verecek misiniz efendim, süre bitmiş? MUSTAFA ZORLU (Isparta) - Partizanlık yapma da ver!.. BAŞKAN - Partizanlık yapmazsak vereceğiz. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Burada yaptın. Şimdi, belki
yapmazsın; ama, burada yaptığın kesin; yani, bunu, ben, hatır için söylemem;
kendi partimi de tenkit ederim; endişeye mahal olmasın. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız... VEYSEL CANDAN (Devamla) - Toparlayacağım. Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, bu tasarı, başlangıç
itibariyle, çıkalı otuzdört yıl olmuş. Ne diyor biliyor musunuz Bakanlık;
yaptıklarını raporda yazmış: "40 000 arsa tahsis ettik, 100 000 kişilik
kooperatif arsası verdik, 30 742 konut yaptık, 657 bölge ilan ettik."
Bakın, ben, uygulamanın içinden geldim. Bir belediye başkanı, bunları beş yılda
yapar, bırakın otuzdört yılı, beş yılda... Bırakın, teslim edin; Ankara,
İstanbul, Kayseri, Konya, Van, Kahramanmaraş, kimse bu belediye başkanları, bunları
yerinde yapar ve bu maliyetler de, burada konuştuğumuzun asgarî yarısı kadar
olur. Muhterem Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ardahan
Milletvekili Sayın Saffet Kaya; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika efendim. DYP GRUBU ADINA SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan,
çok değerli milletvekili arkadaşlarım; 3414 sayılı Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; DYP Grubu ve şahsım adına Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi,
milletvekili arkadaşlarım bana şu suali tevcih edecekler, tasarının yürütme
maddesi üzerinde söz almaya ne gerek var diyeceklerdir; ama, toplumun kanayan
yarası olan gecekondu meselesini gündeme getirmek ve bu sorunu çözücü politika
üretmek hepimizin görevi olacaktır. Evet, nedir bu gecekondu meselesi? Bilindiği üzere,
1966 yılında çıkarılan 775 sayılı Gecekondu Yasasının temel amacı, ruhsatsız ve
kaçak yapılaşmayı önleyici tedbirleri içerir. Bu işin yasal boyutu, yasayı
çıkarıp izinsiz yapılaşmaya izin vermeyeceksiniz... Pekâlâ, konut yapımının
sağlıklı yapılabilmesi için gerekli olan arsa üretimi gerçekleştirilememiş midir?
Ayrıca, konut üretimi için gerekli olan finansman hangi modellerle konut
üretimine katkı sağlayacaktır? Öncelikle bu suallere yanıt aramamız gerekir.
Ayrıca, günümüze kadar yapılmış olan kalkınma planlarında hedefe ne kadar
varılmıştır, bunları yeterince irdelemek gerekir. Değerli milletvekili arkadaşlarım, 1966 ve 1985
yıllarında çıkarılan bu yasa ve tekrar Yüce Parlamentonun önüne getirilmiş olan
bu kanun tasarısı, yine, dokuz yıllık bir sürenin yetkisini istemekte. Bu
yasayla, dokuz yıl değil, ondokuz yıllık, yine, tekrar bir yetki alsa
Bayındırlık Bakanı, bu konunun çözümüyle ilgili palyatif çözümlerin dışına
çıkabilmesi hiç mümkün değildir; çünkü, olay çok komplike bir olaydır;
gecekondu olayında yalnızca izinsiz yapılaşma hadisesi yok meselenin altında;
meselenin altında, özde göç nedenleri var, özde sosyolojik nedenler var, özde
ekonomik nedenler var ve özde eğitim meseleleri var. Hadiseyi yalnızca kaçak
yapılaşma ve gecekonduyu önleme noktasında ele alırsak, geçmişte, 1966'dan
bugüne kadar yapılanın nasıl afakî olduğunu gördüğümüz gibi, bundan böyle de
dokuz yıl değil, ondokuz yıllık bir yetki de alsak, bu yasayı, ondokuz
yıllığına da Bayındırlık Bakanlığına tevdi etsek, sonuç itibariyle, maalesef
ki, uygulama kof çıkacaktır. Şimdi, tabiî, buradaki konut konusuyla ilgili bir
tabloyu da özellikle huzurunuzda arz etmek istiyorum. Türkiye, dünya
sıralamasında en başlarda, yirminci; yani, her yıl Türkiyemizde yaklaşık olarak
1 milyona yakın konut yapılması lazım. Nasıl yapılması lazım; yani, bu yasayı
çıkarıyoruz, yasa çıktı da, peki, çözümleri nedir noktasında meseleye
baktığımız zaman, karşımızda çözüm yok, yalnızca tasarı kanun olarak geçecek,
geçmişte olduğu gibi. Çözüm olarak da biz, bir tarafta toplukonutu idare
edebilecek miyiz, bir tarafta, bugün, devlet, toprak ağalığı konusunda hemen
hemen en zengin hale gelmiş, Türkiye'nin yüzde 60, yüzde 65'ini hazine olarak
elinde tutuyor, bir tarafta da, yine afetle ilgili uğraşısı var. Bu
kurumlararası dengeyi, konsepti, maalesef, sağlamış değiliz; koordinasyon
yoktur. Bir an önce, kaçak yapılaşma ve gecekondunun önüne geçilebilmesi için,
kurum ve kuruluşlardaki, az önce saydığım argümanları, mutlaka ve mutlaka,
kolektif bir hale getirerek bu işin çözümünü sağlamak lazım. Bu da yetmez,
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı politikalarında, daha evvel uygulandığı
şekliyle, karşımıza çıkan tabloda, o zamanlar 3 milyona yakın konut yapılması
vardı; fakat, tabloda görülüyor ki, yarısı yapılamamış. Yine, tekrar, varyasyon
içinde, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı politikaları çerçevesinde, yine
ortada bir tablo var, o tablo da şu: Yine, 3 milyon konut yapılacak, yarısı
yapılamamış ve daha kötüsü, daha olumsuzu, depremzedelerimizle ilgili -57 nci
hükümetin, Anasol-M hükümetinin- üzülerek söylüyorum ki, ikinci kışı yaşamakla
birlikte, halen daha, depremzedelerin kalıcı konut sorunları çözülememiş ve
maalesef, depremzedeler, o insanlarımız, şu anda, kış şartlarında, hükümetin
basiretsizliğini ödemek koşuluyla orada ıstırap çekiyorlar. Yalnızca bu yasayı çıkarmak meseleye çözüm değildir
arkadaşlar. Bu yasanın altyapısını olgunlaştırmak mecburîdir, olmazsa olmaz
şartıdır. İmkânlarınızla bu yasaya destek vereceksiniz ve insanların,
bölgelerarası kalkınmışlığını engelleyeceksiniz... Bir taraftan tarım sektörü
çöküyor, bir taraftan esnaf yok olmuş. Şimdi, yarın, Türkiye nüfusunun yüzde
46'sını içeren tarım sektörü yok olursa, insanlar köylerden büyük şehirlere göç
ederse, ekonomik nedenlerden dolayı büyük şehirlerde göç yaşanırsa ve son zamanlarda,
her iki çiftçiden birinin icralık olduğunu düşünülürse, her iki esnaftan
birinin icralık olduğu düşünülürse, bu, bir sosyal patlamanın işaretidir,
göstergesidir. Hükümet, bu noktada, mutlaka ve mutlaka, bu sosyolojik dengeyi,
bu toplumsal dengeyi dikkate almak zorundadır. Eğer almıyorsanız, bu yasalar
bile sizi kurtarmaz hükümet olarak, kurtarması da mümkün değildir. Eğer tarım
sektöründeki, hayvancılıkla uğraşan bir vatandaş, kalkıp da göç ediyorsa, siz,
bunun gecekondulaşmasını engelleyemezsiniz. Hükümet olarak, bir taraftan,
enstrümanlarınızı en iyi şekilde kullanarak tarım sektörünü en iyi şekilde
ıslah edeceksiniz; bir taraftan, esnafı rahatlatacaksınız; bir taraftan, 65
milyonu daha müreffeh bir noktaya taşıyacaksınız ki, sizin, gecekondulaşmayla
ilgili sürecinizde, ancak, başarı elde etme şansınız olsun; ama, çok üzülerek
söylüyorum ki, bugünkü hükümet başarısızdır. Bugünkü hükümet, uygulamalarıyla
gerçekten yanlış yoldadır. Yanlış yolda olduğu için, çıkardığı bu yasalar
sizlere sonuç vermeyecektir. Evet, biz de, Doğru Yol Partisi olarak tasarının beş
yıllığını, dokuz yıllığını destekleyelim; desteklemeyelim değil; ancak,
yalnızca bir yasa olarak değil, altyapısını olgunlaştırarak bu işi
gerçekleştirmemiz mecburîdir. Şimdi, Türkiye'de, her altı yedi kişiden birine konut
düşüyor; ama, Avrupa'da bu böyle mi; hayır, Avrupa'da bu böyle değil. Şehir
planlaması içeriğinde, her iki kişiden bir kişiye konut düşü-yor; Türkiye'de
ise, altı veya yedi kişiden birine bir konut düşüyor. Eğer, zaman içerisinde
-ki, şu anda Türkiye'nin 15 milyona yakın konut açığı var- az önce işaret
ettiğim gibi, bunun altyapısını organize edemezseniz, sağlayamazsanız, bu işin
altından kalkabilmeniz mümkün değildir. Özellikle, tabiî, kaçak yapılaşmalar büyük şehirlerde
var. Büyük şehirlerde ve orta ölçekli ille-rimizde de yine çok ciddî sıkıntılar
var. Biz, buradan, Doğru Yol Partisi olarak, hükümete tekrar sesleniyoruz;
gelin, bu mahallî idareler reformuyla ilgili yasa tasarısını Parlamentoya
getirin. Bunu, iki yıldan beri getirebileceğinizi söylüyorsunuz
"getirdik" diyorsunuz; fakat, halen, daha, maalesef, bir arpa boyu
yol alamadınız. Ben, buradan, hükümete atıfta bulunmak için söylüyorum.
Bizim doğuda bir tabir vardır, derler ki "deri kokarsa tuzlanır; tuz
kokarsa, ne olur; o zaman her şey geçmiş olur." Bu hükümetin, maalesef,
tuzu kokmuştur!.. Yaptığı uygulamalar palyatiftir; yaptığı uygulamalar halka
rağmendir... Bu hükümet, halkın iradesine, maalesef, tecellisi noktasında,
iktidar olup, muktedir olamayan bir anlayışa sahiptir. Hükümetimiz, iki yıllık süre içerisinde yaklaşık olarak
204 tane yasa çıkarmıştır; -vatandaş bizi dinliyor- iddia ediyorum, buradan, 65
milyonun lehine kesinlikle bir yasa çıkmamıştır. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - İddianın bedeli nedir? SAFFET KAYA (Devamla) -İşte, açık olarak söylüyorum,
iddiamın bedeli, vergi reformu çıkarıldı, vatandaş perişan, güvenlik reformu
çıkarıldı... Vatandaşın istemediği reformlar çıkarıldı. Bugün depremzedeler
için toplanan "deprem vergisi" adı altındaki paraların hangisi deprem
bölgesine gitti, ne kadarı gitti? Oradaki insanlarımızın bugünkü sefaletini
bakıp da neden görmüyoruz; neden vicdanımızı kapatıyoruz? Şu anda oradaki
insanlarımız çile içindedir, vicdanımızı rahatsız eden bir girdap içindedir
kesinlikle. Bunları görmezden gelemeyiz. O bakımdandır ki, bu yasanın altı
boştur. Bu yasayı uygulamaya koyamazsınız. Geçmişte, 1966'da koyuldu, 1985'te
koyuldu; fakat, sonuç itibariyle, gecekondular, Türkiye'nin her yerini,
metropolleri sardı gitti. Bundan sonuç alabilmemiz mümkün olmadığı gibi... Biz,
Doğru Yol Partisi olarak, önerimizde, özellikle ifade ediyoruz; bir defa, malî
noktada finansman sağlayacak imkânları konut konusunda seferber etmeniz
gerekiyor. Türkiye'nin hazine dağarcığını halka açmanız gerekiyor ve konut
edindirme noktasında da yeniden bir yapılandırma, bu konuda yeni bir şablon ortaya çıkarılması olmazsa olmaz
gereğidir; yoksa, yasadan sonuç alınması mümkün değil. Sayın Bakanın gayretlerini görüyoruz. Sayın Bakanı ben
de tanıyorum, çok sevdiğim bir insan; ama, iyi... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Az önce tenkit ettin, kendinle
tenakuza düşüyorsun... SAFFET KAYA (Devamla) - Efendim?.. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Kendinle çelişkiye düşüyorsun,
biraz önce tenkit ettin. SAFFET KAYA (Devamla) - Hayır, ben, yasayla ilgili
söylüyorum. Sayın Başkan, yasanın uygulamaları, söylediğim,
herhalde anlatmaya çalışıyorum, pek anlatamıyorum. Sonuç itibariyle, umuyorum ki, bu yanlışın mutlaka
düzeltilmesini istiyoruz Doğru Yol Partisi olarak... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SAFFET KAYA (Devamla) - Sayın Başkan, sözümü
tamamlayabilir miyim? BAŞKAN - Buyurun. SAFFET KAYA (Devamla) - Netice itibariyle de, umarım
ki, bu yasayı tekrar gözden geçi-rerek, bunun altyapı imkânlarını, maddî
imkânlarını, projesini, perspektifini daha iyi bir şekilde ir-delemenin faydası
vardır. Tüm milletvekili arkadaşlarımı, Yüce Parlamentoyu
saygıyla selamlıyorum; hürmet ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok. Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Aslan Polat; buyurun.
(FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Şimdi, ne deniliyor bu maddede: "Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer." Bu zaman 11 inci ayın sonu. Tamam, 9.9.2000
tarihinde bu kanunun müddeti bitmiş.
Peki, bu kanun -işte, bak, ben hep bunu söylüyorum, o kadar acele
edilmiş, tartışılmamış ki- Komisyonda görüşüldüğü zaman, arada bir boşluk
olabilir, gelin, buna bir geçici madde ilave edelim diye düşünülmüyor mu;
hayır, düşünülmüyor. Niye; çünkü, hepsi, böyle, iş aceleye verilsin,
tartışılmasın, hemen bir an önce çıksın ve neticede de, her yaptığınız şey,
işte, böyle, yanlışlarla dolu... Süre 9.9.2000 tarihinde bitmiş. Hemen burada akıllarına
gelmiş Komisyonun, bir önerge verelim, 9.9.2000 tarihi ile bu kanun çıkına
kadar arada kalan üç aylık müddette de boşluk olmasın; bu boşlukta da bu kanun
geçerli olsun diye bir önerge verip, bunu bir madde haline getiriyorlar.
Getirilen bu maddeyi de, Komisyonda tartışma, Genel Kurulda tartışma,
tartışmadan gidin... Tartışmaktan niye bu kadar korkuyorsunuz hükümet üyeleri,
ne oldu sizlere? Ne oldu, bir zamanlar, Türkiye'de meydanlarda tartışmayı bırakmayan
sosyaldemokratlar, ne oldu size? Fikirlerden niye bu kadar korkuyorsunuz?
Tartışmaktan ne kadar korkuyorsunuz?.. Adınızda hem demokratlık var hem sol
var. Dünyaya sorun, bu yaptığınız, ne sola uyar ne demokrasiye uyar... (FP
sıralarından alkışlar) Bu beynelmilel isimleri de mahvettiniz ya!..
Mahvettiniz, vallahi mahvettiniz... Tartışmaktan bu kadar korkmayın ya... Bakın, şurada, bir kanun tasarısı görüşülüyor. Bu kanun
tasarısı gecekondularla ilgili, afetlerle ilgili. Hükümet üyelerinden bir grup,
çıkıp konuşabildi mi? Çünkü, gecekonduculara da, afet bölgelerine de konuşacak
bir lafınız kalmadı, yoksunuz artık, yoksunuz oralarda... Öteki Türkiye'de yoksunuz siz... (DSP sıralarından
gürültüler) Sadece yüzde 5 olan bir rant Türkiyesinde yeriniz var. Koç kanunu
geldi mi sabaha kadar, 03.00'e kadar buradasınız, Tahkim Yasası geldi mi sabaha
kadar buradasınız; ama, gecekondularla ilgili bir kanun geldi mi burada
yoksunuz. Hayat standardı kanunu geldiği zaman buradasınız, millete vergi
salmak için sabaha kadar buradasınız, konuşursunuz; ama, gecekondularla,
afetlerle ilgili bir şey geldi mi orada yoksunuz. Sayın milletvekilleri, bakın, şimdi, sizin yaptığınız
icraatları da söyleyeceğim. Sayın Bakan, burada "afet bölgesine yapılacak
konut açığıyla ilgili işlemleri de yürüteceğiz" diyor. Şimdi, buradan
Sayın Bakana soruyorum; kendisine, ben, Plan ve Bütçe Komisyonunda sordum -o
tutanaklar daha elime geçmedi, biraz sonra geçer elime- dedim ki:
"Çıkardığınız bu kanun hükmünde kararnamelerle, 574, 576, 577, 581, 582 ve
583 sayılı Kararnamelerle, siz, niçin, afet bölgesine yapılan işleri Sayıştay
denetimi dışına çıkardınız?" Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunda bana cevap
verdi "hayır, bunlar Sayıştay denetimine tabidir" dedi. O tutanakları
kendisine verebilirim. Şimdi, ben, tabiî, bunu biliyorum; ama, bundan önce,
Sayın Büyük Millet Meclisi Başkanlığı kanalıyla, Sayıştay Başkanına soru
sordum; dedim ki: "574, 576, 577, 581, 582 ve 583 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameler Sayıştay denetimine tabi mi değil mi?" Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanının imzasıyla, bana, Sayıştay Başkanından gelen cevapta -uzun,
hepsini okumuyorum da- deniliyor ki: "Bu kanun maddelerinin 832 sayılı
Sayıştay Kanununun vize ve tescil hükümlerine tabi olmadığı açıkça belirtilmiş;
ancak, harcama yapıldıktan sonra, sayman hesaplarının incelenmesi sırasında
Sayıştay tarafından denetlenemeyeceğine ilişkin bir hüküm konulmamıştır." Devam ediyor: "Bununla beraber, 14.9.1999 gün ve
576 sayılı Kanun Hükmünde Kararname maddesinde, -özetle, devam ediyor; uzun,
okumayacağım- bu paraların denetimi Başbakanlık ve Maliye müfettişleri ile
Bankalar Yeminli Murakıplarından Başbakan onayıyla oluşturulacak bir komisyona
bırakılmıştır. Kararnamenin aynı maddesinde, yukarıda sayılan
işlemlere 832 sayılı Sayıştay Kanunu hükümlerinin uygulanamayacağı
belirtilmiştir. Bu durumda, aslında Sayıştay denetimine tabi olan
Afetler Fonuna aktarılan ve belli amaçlara tahsis edilen paralar Sayıştay
denetiminin dışına çıkarılmakta ve denetim, bir dış denetim kurumu yerine,
yürütmenin içindeki elemanlardan oluşan bir komisyona bırakılmaktadır." Devam ediyor: "Daha sonra çıkarılan 15.10.1999 gün
ve 581 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede yer alan -uzun, maddeleri okumuyorum-
doğal afetlere maruz kalan bölgelere yapılacak bağış ve yardımlar ile eğitim
amacıyla yapılmış ve yapılacak olan yardımlar 832 sayılı Sayıştay Kanunu
hükümlerinden istisna tutulmuştur. Son olarak çıkarılan 27.10.1999 gün ve 582 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile 15.11.1999 gün ve 583 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde de, bu bölgelerde yapılacak harcamaların 832 sayılı Kanun
hükümlerine tabi olmadığına ilişkin benzer ifadeler yer almıştır." Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, bize, sonuç
itibariyle, "deprem bölgesinde yapılan harcamalar Sayıştay denetimi
dışındadır. Bu durum, işlerin aciliyetine dayandırılmaktadır" diyor. Sayın Bakanım, bu Sayıştay Başkanlığının... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ASLAN POLAT (Devamla) - Başkanım, bir dakika müsaade
eder misiniz... BAŞKAN - Sayın Polat, toparlar mısınız bir dakika
içerisinde. ASLAN POLAT (Devamla) - Evet, toparlıyorum; ama, çok
önemli bir şey... Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Yıldırım Akbulut'un
imzasıyla bana verilen bu ifadeyle, sizin, Plan ve Bütçe Komisyonunda bize
verdiğiniz cevap, birbiriyle örtüşmüyor. Gelin, burada açıklama yapın...
Örtüşmüyor... Yani, siz, harcamalar Sayıştay denetiminin dışında, kanun
maddelerinin denetlenmesi Meclisin dışında, komisyonların dışında... Yahu, bu
kadar neden korkuyorsunuz?.. Korkunuz ne sizin?.. Biraz sonra bir İçtüzük
tadilatı getireceksiniz, burada da, muhalefetin sesini tamamen kes-meye
çalışıyorsunuz. 1940'lara dönüyoruz, 1940'lara!.. Dünya 21 inci Yüzyıla
geldi, siz hâlâ 1940'ların hayallerindesiniz. Bir türkü var, o size çok
benziyor; hadi köyümüze geri dönelim... Siz de, hadi 1940'lara geri dönelim diyorsunuz;
ama, 1940 gerilerde kaldı... 60 yıl geçti. O dönemlerden dünya geçti... Artık,
tartışma zamanı geldi... Her şeyi tartışmaktan kaçtınız... Kanunlarda
kaçtınız... Sayıştay denetiminden kaçtınız... Tahkimi getirdiniz, denetimden
kaçtınız... (DSP sıralarından gürültüler) Siz, her şeye karşınız... Maddeleri okuyorum,
dinlemiyor musunuz? Alın, okuyun... Siz de bakın buraya ve denetimden
kaçmayacağınız bir güne gelin diyorum. Saygılar sunarım. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Şahsı adına, Sayın Altan Karapaşaoğlu?... Yok. Sayın Zeki Çelik?.. Yok. Sayın Kamer Genç, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3414 sayılı
kanun tasarısıyla ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinize
saygılar sunuyorum. Tabiî, tümü üzerinde yaptığım konuşmada bir meseleyi dile
getirmiştim. 1995-1996'larda -ben o zaman yanlış cümle kullanmıştım- hibe
kabilinde, Tunceli'ye 580 konut yapılması konusunda, Avrupa İskân Fonu bir
yardımda bulunmuştu. Sayın Bakan da buradadır, arsa da alınmıştır. Hatta, o
arsanın tekrar belediyeye verilmesini istedim. Bu kredi hibe idi. Bu hibe kredi,
Bu hibe krediyi, Avrupa İskân Fonundan Tunceli'ye sağlayan kişiler de, işte,
Tuncelili olup da Avrupa'nın çeşitli kentlerinde siyasetle uğraşan çok değerli
hemşe-rilerimizdi. Terör nedeniyle köy yanmalarından dolayı mağdur olan bu
insanlar şehir içinde çok zor şartlarda yaşadığı için, bu 10 milyon doları,
hiçbir karşılık beklemeden, hibe suretiyle, Tunceli'de 580 ev yapılması için
Avrupa İskân Fonu vermişti; fakat, Mesut Yılmaz'ın başbakan olduğu bir sırada,
Avrupa İskân Fonuna yazılan bir yazıyla "biz böyle bir para
istemiyoruz" denildi ve böylece, Tunceli'de o 580 konutun yapılması
önlendi. Bu 775 sayılı Kanunun bir amacı var. Dargelirli ve
konutsuz vatandaşlara konut yapmak üzere 1966 yılında hazırlanan bir kanun.
Zaman içerisinde süresi uzatılmış uzatılmış, bazen bunun yet-kisi belediyelere
verilmiş. İşte, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, hazine arsalarını alıyor veya
başka yerlerde arsaları istimlak ediyor, imar ve ıslah planlarını yapıyor ve
bunları, işte konut yapmak üzere... Bazen toplukonut... Toplukonutun yapımı da
hakikaten çok pahalı biliyorsunuz. Emlak Bankası, bu konuda, çok da... İşte,
belirli yerlere bazı peşkeşler de çekildi. Şimdi, biz istiyoruz ki, bu 775 sayılı Kanunla, işte,
bu kadar süreyle uzatıyoruz. Özellikle, Sayın Bakanlıktan da rica ediyoruz;
bunlar, yalnız Ankara, İstanbul, İzmir olmasın; güneydoğuda, doğuda, bu terör
nedeniyle çok zor durumda olan insanlarımız var. Bu 775 sayılı Kanunla sağlanan
konut edinme olanakları, o yerlerde, terör nedeniyle şu anda evsiz barksız olan
insanlarımıza da tanınsın. Dediğim gibi, Tunceli'de bir tek uygulama oldu, onu
da, maalesef, ANAP'ın Genel Başkanı kabul etmedi. Tabiî, niye kabul etmedi...
İşte, siz, ayrımcı zihniyetiyle bu memleketi yönetirseniz, memlekette birlik ve
bütünlük olmaz. Onun için, istiyoruz ki, bunlara bir şeylik getirilsin. Sayın Bakana birkaç defa telefon ettim. 1992 yılında
bir deprem oldu. O tarihten beri, orada hak sahipliği tespit edilmiş, gerek
Nazımiye İlçemizde gerek Pülümür İlçemizde, Mazgirt İlçe-mizde, Ovacık
İlçemizde ve merkezde çok az sayıda, 15-20 tane, saysanız belki 25 taneyi
geçmeyecek kadar konut var. Kaç senedir gidiyoruz, diyoruz ki: Şuraya Afet
Fonundan bir para verin, bu insanlar bu konutlarını yapsınlar; bunları yapalım.
Türkiye, doğusuyla batısıyla, güneyiyle kuzeyiyle bir bütündür. Yani, kanunları
çıkarırken, bu kanunları Türkiye'nin her tarafına uygula-yalım, her tarafında,
bu kanunlarla getirilen olanakları, aynı statüde olan vatandaşlarımıza
uygulayalım. Onun için, özellikle Sayın Bakandan da bunu rica
ediyorum. Ben kendisine telefon ettim; "bana listesini getir" dedi.
Getireceğim; ayrıca, listesini de vereceğim; Bayındırlıktan almadığım için...
Ama, rica ediyorum... Kendi bölgemizin meselelerini dile getirirken, belki,
bazı arkadaşlarımız, hep böyle bölgecilik yapıyor düşüncesi içinde olduğumuz
inancı içinde olabilirler; ama, değerli arkadaşlarım, özellikle, sizi bölgeye
de davet ediyorum, gelin görün o insanların ne kadar zor şartlarda yaşadığını,
ne kadar... Başını sokacak bir evi yok. Ben Danıştayda çalışırken, bir
gecekondu yıkım davası gelmişti bana. Vatandaş, bana, tek gözlü bir evin
fotoğrafını göndermişti. Diyor ki: "Ey Danıştay, ben evleneceğim; fakat,
bir evim yok; evlenemiyorum. Ne olur, şu gecekondumu yıkmayın." Yani, bir
insanın başını sokabilecek konutun insan hayatındaki değeri, bu kadar
önemlidir. Dolayısıyla, bu, insan yaşamının bölünmez ve ihmal
edilmez bir parçası olduğuna göre, özellikle konutsuz vatandaşlarımızın veya
dargelirli vatandaşlarımızın bir konuta kavuşturulması konusunda çaba
harcayalım ve bunu da sağlıklı uygulayalım, siyaseti ve politik çıkarları
burada da uygulamayalım; çünkü, özellikle toplukonut uygulamalarında,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının ve belediyenin bazı konut edinmelerde
siyasetin çok önplana çıktığını zaman zaman görüyorsunuz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Genç, buyurun. KAMER GENÇ (Devamla) - Bu kanun tasarısında, aslında,
çok iyi ve ulvî düşüncelerle halka hizmet konusunda ciddî meseleler var;
bunlara sahip çıkıyoruz. Yalnız, tabiî, burada, bazen İçtüzüğü de çok aykırı
uyguluyoruz. İsmail Köse Beyin, burada çıkıp da söylediği şeyleri, inanız ki,
ilkokulda bir öğrenci söylese, vallahi ilkokulda geçirmezler; değil hukuku
mukuku... Şimdi, diyor ki... OKTAY VURAL (İzmir) - Uygulamalarınızı söyledi. KAMER GENÇ (Devamla) - Ben uygulamalarımı söyleyeyim:
Benim uygulamalarımda, önergeyle madde kabul edilmiş; ama, madde üzerinde söz
isteyen olmamış. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Uygulamaların var mı? KAMER GENÇ (Devamla) - Orada var arkadaşlar... Madde üzerinde söz istenmeyince geçmişiz; ama, burada,
bakın, açıkça söyledik; bir madde, ha komisyondan gelmiş ha Genel Kurulda ilave
edilmiş... Dolayısıyla, onun üzerinde, gruplara ve kişilere söz verilir. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Uygulaman var... KAMER GENÇ (Devamla) - Canım, siz böyle yapıyorsanız, o
zaman size tavsiyem... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla) - ...bundan sonra, hiçbir kanuna,
o kadar uzun madde eklemeyin; iki madde getirin, bütün maddeleri burada ilave
edin; daha kolay!.. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Evet, Sayın Genç... Sayın Genç'in alışkanlığıdır; çıkınca, Mavi Akım... KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, ne yaptım? Ne alışkanlığı
yaptım? BAŞKAN - Bir dakika... Bir dakika... Dinle... Birazcık
dinle... Bir zamanlar Yeşil'iniz vardı, Yeşil'i unuttun; nasıl
unuttun bilemiyorum. Ondan sonra, Sayın Demirel'i unuttun. Şimdi, Mavi Akım...
İnşallah, İçtüzüğü de unutursunuz. KAMER GENÇ (Tunceli) - Mavi Akımı hâlâ savunuyorsanız o
sizin ayıbınız! İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Sayın Başkan, söz
almak istiyorum. BAŞKAN - Buyurun efendim. Hangi konuda?.. İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Efendim, Sayın
Kamer Genç'in konuşmasında, Grubumuza ve Sayın Genel Başkana sataşma vardır;
kısa bir cevap vermek istiyorum. BAŞKAN - Sataşma hangi konuda efendim? İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Aynı konuştuğu
konuda, bundan önceki oturumda, Sayın Beyhan Aslan, kendisine cevap vermişti.
Mikrofonu açabilir misiniz efendim; kısa bir cevap vermek istiyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) - Soruyu sordum; Bakanlık getirsin
bana belgeyi, desin ki "yok böyle bir şey." BAŞKAN - Buyurun Sayın Dedelek. İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Sayın Başkanım,
Sayın Kamer Genç'in, bundan önceki oturumda yapmış olduğu konuşmada, Avrupa
İskân Fonundan ayrılan bir ödeneğin, Tunceli'de konut yapılması gerekirken, o
günkü Başbakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından bunun yaptırılmadığını iddia etti.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan... İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Müsaade eder
misiniz efendim... Sayın Grup Başkanvekilimiz Beyhan Aslan, belgelerle
buraya gelip konuşması lazım geldiğini söyledi ve şimdi, çıktığında, yine,
kelim kelim aynı sözü söylüyor. Elinde belge yok, bilgi yok ve Anavatan
Partisinin Genel Başkanı o günkü Başbakan Mesut Yılmaz adını anıyor yine bu
konuda. Kendisi, bu işi çığrından çıkaran bir yapıya gelmiştir; her
konuşmasında, herkese çamur sıçratmaktadır. Meclisin ahengini bozan kendisine,
yani "Kamer ne yapsa yeridir" demek caizdir. Kendisini, yalnız, bu
noktada, artık, biraz daha ciddiyete davet ediyoruz. Buraya belge ve bilgiyle
gelmesini arzu ediyoruz. Saygılarımla efendim. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, hep konuşmalarda
bana hakaret edilmesine müsaade ediyorsunuz. "Kamer ne yapsa yeridir"
ne demek yani? (Gülüşmeler) Kendileri ne yapsa yeridir. Kendileri iktidardadır; Hazinenin yazısı ortadadır.
Kendileri o yazıyı bulsunlar, eğer reddetmemişse ben milletvekilliğinden istifa
ederim. Kendileri de ederler mi efendim? Gitsinler, Hazinenin yazısını getirsinler. Hazinenin
kayıtları onların elinde, Hazine bana belge verir mi? (ANAP sıralarından
gürültüler) İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Öyleyse belgesiz
konuşma. Elinde belge varsa konuş. KAMER GENÇ (Tunceli) - Hazinenin kayıtları sizin
elinizde efendim. Tunceli'ye 10 milyon dolar hibe yapılmasın, yardım
verilmesin diye, Mesut Yılmaz yazmış Avrupa İskân Fonuna. Eğer böyle bir şey
yoksa, hükümet, çıksın, böyle bir şey yok desin. BAŞKAN - Sayın Genç, siz, sorunuzu Sayın Bakana tevcih
ettiniz, onun takdiri Sayın Bakana aittir, ben onun adına cevap verecek
değilim. Teşekkür ederim. Sayın milletvekilleri, şimdi soru ve cevap bölümüne
geçiyoruz. Soru ve cevap bölümü 10 dakikayla sınırlıdır. O nedenle
5 dakikalık bölümünü sorulara ayıracağım. Soru soran arkadaşlarımızın kısa ve özlü soru
sormalarını rica ediyorum. Buyurun Sayın Yakup Budak. YAKUP BUDAK (Adana) - Vazgeçtim Sayın Başkan. BAŞKAN - Vazgeçtiniz. Buyurun Sayın Enginyurt. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakanımıza sormak isti-yorum. Az önce, Sayın Bakanımızı çok seven bir milletvekili
arkadaşımız, deprem dolayısıyla toplanan vergilerin ve deprem için toplanan
paraların deprem bölgesine harcanmadığını söylediler; fakat, yakından, Türk
basınından, gerekirse deprem bölgelerine gittiğimizde görüyoruz ki,
Adapazarı'nda, Bolu'da, Düzce'de ve Kocaeli'de çok büyük hizmetler devam
ediyor. Rakamı yüzlerce trilyonu aşan bu yatırımları Sayın Bakanımız cebinden
mi karşılıyor. Bu harcamalar deprem için toplanan paralardan harcanmadığına
göre Sayın Bakanımız kendi cebinden mi karşılı-yor onu öğrenmek istedim? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Peki, biz de teşekkür ederiz. Sayın Batuk, buyurun. MEHMET BATUK (Kocaeli) - Sayın Başkanım, aracılığınızla
Sayın Bakandan şu hususu öğrenmek istiyorum: Şu anda gecekondulaşmayı önlemeyle ilgili, şehir
planlamasıyla ilgili bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Belediyelerimizle ilgili
mücavir alan hususu da bu konuyla alakalıdır. Benim seçim bölgem olan Kocaeli
İlinin Körfez Belediyesine bağlı 16 tane köyün 14 tanesini mücavir alan olarak,
Sayın Bakan resen bağlamış durumdadır. Bu bölgelerdeki köylerimizin muhtarları
ve aha-lisi, idare mahkemesinde dava açmışlar; kendilerinin görüşleri hilafına
bu uygulamaya geçildiğini beyan etmektedirler. İncelediğimde, şehir merkezine 35-40 kilometre kadar
uzaklığı olan bu köylerin 2 tanesi dışında bütün köylerin, mücavir alan
uygulaması dahilinde ilçe belediyesine resen katılmış olmasının, Sayın Bakanın
Bakanlığı döneminde veya daha önceki Bayındırlık ve İskân Bakanları döneminde
bu oranda bir emsali var mıdır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Batuk. Buyurun Sayın Yanmaz. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanıma şu soruyu sormak istiyorum: Tasarıda, gecekondulaşmanın 2009 yılına kadar biteceği
söyleniyor. Sayın Bakanım, acaba, buradan söz verebilir mi; 2009
yılına kadar gecekondulaşmanın biteceğinin ve modern, çağdaş kentlere
kavuşacağımızın sözünü Sayın Bakanımdan almak istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Şükrü Ünal; buyurun. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, aracılığınızla,
Değerli Bakanıma şu soruları sormak istiyorum: Sayın Bakanım, 775 sayılı Kanun uyarınca, inşa ettirilip,
kiralık olarak kullandırılan konutların kira gelirleri düşük olduğundan, bakım
ve onarım giderleri yüksek olması nedeniyle, kişi veya kamu kurum ve
kuruluşlarına satışında yarar görüldüğü, gerekçede zikredilmektedir. Burada
ifade edilen "kişi"den maksat özel kişiler midir? Bu konutların kamu kurum ve kuruluşlarına satışından
beklenen kamu menfaatı nedir? Bu davranış, hükümetin özelleştirme politikasına
ters düşmeyecek midir? Ayrıca, bu konutların bakım ve onarım giderleri,
kendilerine satacağınız kamu kurum ve kuruluşlarının sırtına bir kambur
yüklemek olmayacak mıdır? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünal. Sayın Akman, buyurun. YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim. Sayın Başkanım, aracılığınızla sormak istiyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısına ilave edilen iki madde, bana ve
muhalefete mensup sözcü arkadaşlara göre, İçtüzüğün açıkça ihlal edilmiş olması
nedeniyle, doğrusu, ne tarafınızdan ne de öyle zannediyorum, kamuoyu tarafından
doğru dürüst anlaşılabildi. Bunlardan bir tanesi, 2 nci madde olarak ilavesi
istenilen önergede aynen şöyle ifade ediliyor: "Görüşülmekte olan 428 sıra
sayılı kanun tasarısına aşağıdaki hükmün 2 nci madde olarak eklenmesi..."
Bu, açık ve seçik bir şekilde madde ilavesi şeklinde bir talep olduğu halde... Bu, belki, bir fıkra ilavesi, bir
cümle ilavesi vesaire şeklinde olsaydı olabilirdi. Nitekim, İçtüzükte açıkça
belirtilen, komisyonun salt çoğunluğuyla katılmasından sonra bununla ilgili
müzakere açılacağı konusu da tarafınızdan dikkate alınmamıştır. Alınmadığından
dolayıdır ki, 2 nci madde olarak eklenen bu husus, anlaşılamamıştır.
"9.9.2000 tarihinden önce 775 sayılı Kanun ile 3414 sayılı Kanun
hükümlerine göre, Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca başlatılmış olan iş ve
işlemlere, adı geçen Bakanlıkça devam edilir." Bu ne anlama geliyor?
Burada, hukuken geriye doğru yürütme olayı söz konusu. Bizim gerekçeden
anladığımız bu. Bu gerçekten böyle midir? Yani, daha önce kanunsuz bir şekilde
yapılan, kanunun yürürlük maddesi dolduğundan dolayı kanunsuz bir şekilde devam
edilen işlemlere bu maddeyle bir meşruiyet mi kazandırılmak isteniyor? Sayın
Bakandan bunun cevabını öğrenmek istiyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Sayın Bakanım, buyurun. BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Ankara) -
Soruları yazılı olarak cevaplandıracağım Sayın Başkan. BAŞKAN - Teşekkür ederiz. 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: 3 üncü maddeyi
kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 4.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - 4 üncü maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi
Grubu adına Sayın Temel Karamollaoğlu, buyurun (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. FP GRUBU ADINA TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının yürütme
maddesi üzerinde konuşmak için, Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu
maddeyle, bu kanunun yürütülmesi Bakanlar Kuruluna tevdi edilmiş bulunuyor. Muhterem arkadaşlarım, bu tasarının maddeleri
görüşülürken, arkadaşlarımız defaatle ifade ettiler; idarenin yeniden
yapılandırılması, prensip olarak, bütün partiler tarafından kabul edilmiş
bulunuyor. Seçimlere giderken de partiler bu vaatte bulundular. Bakanlıklarda
birtakım çalışmalar yapıldı. Tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecek
noktaya hazırlandı. Ancak, maalesef, şu güne kadar Türkiye Büyük Millet
Meclisine takdim edilmedi. Şimdi, biz, bu kanunu yürürlüğe koyarken, yetkiyi
tamamen merkezî hükümete vermeye karar veriyoruz. Bu, bir defa, prensip
itibariyle, yapılmak istenen idarî reforma ters düşen bir husus; bunu
vurgulamak istiyorum. Muhterem arkadaşlar, bu yetkinin Bakanlar Kuruluna
verilmesinin getireceği birtakım mahzurlar var mı, yok mu? Çünkü, biz, bu
kanunla ülkemizdeki konut açığını gidermeyi amaçlı-yoruz. Bayındırlık
Bakanlığımız, gecekondu önleme bölgeleri ihdası konusunda bugüne kadar, otuzbeş
yıldır yürütülen çabaları bundan sonra -kendi teklifleri beş yılken Komisyonda
dokuz yıla çıkarıldı- dokuz yıl daha yürütme kararını alıyor. Ancak, bildiğimiz
husus şu: Türkiye'de konut açığı, bu kanunların yürürlükte olmasına rağmen,
bugüne kadar giderilemedi. Gecekondu önleme bölgeleri yeterince ihdas
edilemedi. İhdas edilen gecekondu önleme bölgelerine sahip çıkılamadı.
Gerekçesinde çok açık bir şekilde dile getiriliyor ve şimdi, biz, yeniden bu
kanunun yürürlük süresini dokuz yıl daha uzatarak bu problemi çözmeyi arzu
ettiğimizi ifade ediyoruz; Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ifade etmiş
olacağız. Muhterem arkadaşlar, bir defa, yetkiyi merkezde
toplamak, Ankara'dan, ülkenin çeşitli vilayetlerini, o vilayetlerdeki
gelişmeleri, o vilayetlerde hangi bölgelerde nasıl gecekondu önleme bölgeleri
ihdas edilmesi icap ettiği konusundaki kararları nasıl alacağız; yeniden
mahallindeki Bayındırlık Bakanlığı
yetkililerine soracağız; ancak, Bayındırlık Bakanlığı yetkilileri, şu
anda yapılan ihaleleri doğru dürüst yapmaktan aciz, ihaleleri denetlemekten
aciz, bunu söylerken istiskal maksadıyla da söylemiyorum; Bayındırlık
Bakanlığında, daha doğrusu, bölge müdürlüklerinde, il müdürlüklerinde, birkaç
tane mühendis oluyor; bunlarla denetimi bile yapamazken, şimdi, biz, tutup,
yeniden, bugüne kadar işlememiş, işletilememiş bir kanun maddesini gündeme
getiriyoruz, süresini uzatıyoruz. Muhterem arkadaşlarım, bu, suyu tersine akıtmaktan
başka bir mana ifade etmiyor ve bu, problemin çözülemeyeceğini, önümüzdeki
yıllarda bu problemin devam edeceğini ifade ediyor; çünkü, Bayındırlık
Bakanlığının merkezden bu noktalara kadar uzanması mümkün değil. Merkezde yetkiler toplandığı zaman ne oluyor... Bizim,
endişemiz var; 17 Ağustosta Türkiyemizde bir deprem meydana geldi. Bu depremden
dolayı, Marmara Bölgesinde büyük bir bölge, nüfusumuzun çok yoğun olduğu bir
bölge yerle bir oldu. Şimdi ikinci kışa giriyoruz, hâlâ, konut problemi
çözülebilmiş değil. O bölgedeki belediyelere bu yetki verilmediği takdirde, bu
problemin çözülmesi mümkün değil. Biz, bu problemi... Sadece konut için
söylemiyorum, okul problemi çözülebilmiş değil, sağlık problemi çözülebilmiş
değil, altyapı problemi çözülebilmiş değil. Bu, bir kıskançlık duygusundan
kaynaklanıyor; bütün yetkiler benim elimde bulunsun, insanlar bana gelsin,
benden rica etsin ve ben de, onu, kendi istediğim gibi değerlendireyim. İkinci konu... Maalesef, deprem bahane edilip,
belediyelere birtakım imkânlar ekstra olarak verilmek istendi; ama, Sayın
Bakanımız, bu konuda, Bakanlar Kuruluna sevk etmiş olduğu, afet bölgeleri
olarak ilan edilen şehirlerin, belediyelerin, kapsamı içine, maalesef,
depremle, afetle hiç ilgisi olmayan illeri, ilçeleri, beldeleri dahil ettiler.
Bu, bir haksızlık; depremi istismar ederek, afeti istismar ederek, belli
bölgelere peşkeş çekmekten, siyasî olarak bu hakkı istismar etmekten başka bir
şey değil, doğru değil. Çünkü, burada, en büyük haksızlık şuradan
kaynaklanıyor: Bu, bütçeden, genel bütçeden kesilmiyor; bu, Bayındırlık
Bakanlığının elinde bulundurduğu bir fondan kesilmi-yor; diğer belediyelerin
payından kesilerek, haksız bir tarzda diğer belediyelere aktarılıyor. Bir başka konu... Yine, deprem bahane edilerek, deprem
vergisi adı altında, vatandaştan tril-yonlar değil, katrilyonlarca para
toplandı. Demin, Sayın Enginyurt sordu; bu paralar Sayın Bakanın cebinden mi
çıkıyor diye; elbette cebinden çıkmıyor. Ancak, muhterem arkadaşlarım, şimdi
yeni gelen vergi kanunuyla -Ek Vergi Kanununu birkaç gün önce geçirdik- 7
katrilyon hesap ediliyor, ek bir kaynak gelecek. Bugüne kadar deprem
bölgelerine ne kadar para aktarıldığını, Sayın Bakanımız, lütfetsin,
söylesinler. 7 katrilyon... Bütçe açığı kapanıyor açıkça. Bundan dolayı, biz,
bu yetkinin merkezde toplanmasının, konunun, problemin çözülmesi itibariyle
uygun olmadığı kanaatindeyiz. Peki, ne yapılması icap eder; bu yetki, doğrudan
doğruya belediyelere verilmelidir. Belediyeler, konut problemini çözmekle
yükümlü olan kuruluşlardır, seçimle işbaşına gelirler, kendi bölgelerinde halka
karşı sorumludurlar ve eğer biz, belediyeleri yeterince desteklersek, emin
olun, 35 yıldır çözemediğimiz problemi 8-10 yıl içerisinde kesinlikle büyük
ölçüde çözeriz; ama, bunu merkezde toplarsak, bu problemin çözülmesi mümkün
değil. Yani, sözgelimi söylüyorum, eğer mahallî idareler reformu kanunu çıkmış
olsaydı, bu meyanda, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü lağvedilmiş olsaydı, emin
olun, köyün problemi, bugünkünden daha iyi halledilirdi; çünkü, Ankara'daki
insan, köyün problemini, hangi köyün hangisinin öncelik taşıdığını bilmez,
bilemez. Gecekondu önleme bölgelerinin ihdası da aynıdır. Şimdi, burada yapılan ne: Birincisi, arsa tahsisi;
eğer, yeniden idarî reform yapılırsa, herkesin teklifinde vardı, partizanlık
yapılmazsa, hazine arazileri belediyelere devredilmeli. Ancak, şunu hemen arz
edeyim: Bendeniz belediye başkanlığı yaptım, üç tane gecekondu önleme bölgesi
ihdas ettik, hazine arazisi hemen hemen yok gibiydi; ama, bu bölgelerin
tamamında, beş kuruş para harcamadan o arsaları bulduk, yapılabiliyor. İkinci konu, altyapı yapılmasıdır. Eğer, altyapı için,
bakanlık, gerekli kaynak tahsisini belediyelere yaparsa, bu problem çok hızla
çözülür; ancak, eksik olan ne ülkemizde; eksik olan, bu gecekondu önleme
bölgelerinde arsa tahsis edilen vatandaşlarımız, bunlar dargelirli insanlardır,
hiç imkânı olmayan insanlar değil, bir miktar geliri var; ancak, bu geliri,
kendisinin, yeterli bir konut temin etmesine fırsat vermiyor. İşte, bu
gecekondu önleme bölgelerinin ihdasıyla, biz, bu, bölge-lerdeki insanlara, taksitle,
ucuza, altyapısı yapılmış arsa veriyoruz; ancak, üst yapıya karışmıyoruz. Eğer,
Bakanlık bir yetki istiyorsa, öyle bir yetkiyi istesin ki, adil bir tarzda, gecekondu
önleme bölgelerinde arsa tahsis edilen insanlara, uzun vadeli ucuz kredi verebilsin. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız efendim. TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Devamla) - Toparlıyorum Sayın
Başkan. Muhterem arkadaşlarım, eğer, bu üç husus yerine
gelirse, bu da, sadece ve sadece, yetkiyi Bakanlar Kurulunda ve Bayındırlık ve
İskân Bakanlığında toplayarak değil, bu yetkiyi dağıtarak, problemin olduğu,
işlemin yapılacağı yere, en yakın idarî birimlere bu yetkiyi devrederek bu
hizmeti görebilirsek, o zaman, bu problem, çok daha hızlı ve kolay çözülür.
Bundan dolayı, bu yürürlük maddesinde, yetkinin Bakanlar Kuruluna tevdi
edilmesine karşı geliyoruz, itiraz ediyoruz. Biz, eğer, bu problemleri çözmek
istiyorsak, Bakanlığı, denetim noktasında tutmak, prensipleri ihdas etme
noktasında tutmak mecburiyetindeyiz; o zaman isabetli bir karar vermiş oluruz. Bu sözlerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray
Milletvekili Sayın Murat Akın. Buyurun Sayın Akın. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 428 sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, ülkemizde, bilhassa, konutsuz
dargelirli vatandaşların konut edinme ihtiyacını karşılamak için Hazineden
temin edilecek arsaların daha ucuz bedellerle, münferit olarak vatandaşlara
veya kooperatiflere tahsisi hususundaki bu ayrıcalığın 2009 yılına kadar
süresinin uzatılmasına dair tasarının son maddesi, bilindiği üzere, daha
ziyade, hazineden belediyelerin veya Bayındırlık ve İskân Bakanlığının almış
olduğu arsalara bir kolaylık getirmektedir. Ancak, bilhassa, 81 ilimizin aşağı yukarı
tamamına yakınında bir problem vardır. Belediyelerin, hazine arsaları üzerinde,
vatandaşlara, münferit olarak veya kooperatif olarak tahsis ettiği arsalar
vardır. Bu arsalar, hazineden, bir bedel ödenmeden, sanki belediyenin arsası
gibi geçmişte verilmiş ve bu arsalar üzerinde de, belediyeler, vatandaşlardan
arsanın bedelini almak suretiyle, kooperatif inşaatına müsaade etmişlerdir. Şimdi, belediyelerin, hazineden bu şekil de, bir bedel
ödemeden almamış oldukları arsayı, bir bedel karşılığı kooperatife vermeleri,
bilahara, tapuda ve burada, yerleşimde sıkıntılar doğurmaktadır. Bilindiği
üzere, hazine arsasının bedeli ödenmeden diğer bir kişiye, üçüncü şahıslara
satılması mümkün değildir. Bilhassa, ilim Aksaray'da, muhtelif yerlerde, belki
10 000'e yakın insanın yerleşim alanı olacak onlarca kooperatife bu şekilde,
hazinenin arsası üzerinde inşaata belediyeler müsaade etmişlerdir. Vatandaşlardan,
kooperatif mensuplarından, belediye, bu arsanın bedellerini almış; ancak,
kendisi, hazineye veya Arsa Ofisine bu arsanın bedellerini ödememiştir. Şimdi, 1998 genel beyanının oldukça yüksek tutulması,
bilahara, yeniden değerlendirme çerçevesinde, bu arsa bedellerinin
artırılmasıyla ve aradan geçen süre de dikkate alındığında, yeni değerler
üzerinden, vatandaşın, belediyeye bu arsa bedellerini ödemesi mümkün değildir. Şimdi, binlerce kooperatifte, aşağı yukarı 81 ilde,
belediyeyle kooperatif veya insanlar arasında ihtilaf devam etmektedir. Keşke,
bu tasarıda, bu ihtilafa son verecek bazı hükümler yer almış olsaydı ve
vatandaşlarımız da bu yerleri daha rahat bir şekilde edinebilseydi. Değerli milletvekilleri, ayrıca, bilhassa heyelan
bölgelerinde bulunan bazı belediyelerin de, buralarda oturan insanlarımıza,
gecekondu önlemeye bölgesinde oturmaya yönelik arsa tahsislerinde, muhitlerine
göre, bölgelerine göre daha ayrıcalıklı bir tutum izlemesi doğru olurdu.
Bilhassa, kendi yöremdeki Akçakent, Helvadere, Taşpınar, Yuva, Ihlara, Selime
gibi kasabalarımız heyelan bölgelerindedir ve burada oturanlar çok fakir
insanlardır. Buralarda hazineden temin edilecek arsalar takdir bedelleri üzerinden
dahi verilse, dargelirli vatandaşlarımızın buralarda mülk edinmesi oldukça
zordur. Buraların bedelsiz olarak verilmesi halinde, insanlarımız bu heyelan
bölgelerinden daha emniyetli ve sağlam alanlara taşınabilirdi. Bu kanun tasarısının en mühim iki eksik noktası vardır:
Birincisi, biraz önce ifade ettiğim gibi, belediyelerle hazinenin ihtilaflı
olduğu arsalarına herhangi bir çözüm getirilmemiştir. İkicisi ise, heyelan bölgelerinde oturan ve mecburî
olarak orada kalan insanlarımız, taştan oyma yerlerde, oldukça derme çatma
yerlerde kalmaktadırlar, bunlarda, bir nevi Semud Kavminin yaşadığı dönemdeki
bir yaşantı hali sürüp gelmektedir. Bu nevi yerlere de bir çözüm üretmesi
açısından, daha geniş hükümler konulması faydalı olur düşüncesiyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Gruplar adına başka söz isteği yok. Şahısları adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan
Polat. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Yakup Budak konuşacak
Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun Sayın Budak. (FP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler;
sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. 3414 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Aslında, bu kanun
tasarısı, daha önce uzatılan süreleri 2009 yılına kadar daha uzatmayı
hedeflemektedir. Gecekondu gerçeği Türkiye'nin elbette en önemli
konularından birisidir. Gecekondulaşma hangi olaydan dolayı çıkmıştır?
Devletin, vatandaşın önünde gitmesi gerekirken; devlet, kendi üze-rine düşen
görevleri, kanunun verdiği görevleri, sosyal devlet olmanın gereklerini yerine
getirmediği için; vatandaş, yaşamasını sürdürebilmek, hayatını idame
ettirebilmek için, elbette bir yerde bir ev yapacaktı; evi yaptı, ondan sonra
da devlet onun peşinden koşmaya başladı. Dolayısıyla, burada, gecekondu yapan vatandaşı suçlamak
yerine, onun hukukî şartlarını hazırlamak, ev yapabileceği arazileri hazırlamak
üzere, 1966'da 775 Sayılı Yasa çıkarılmış ve belediyelerin mülkiyetindeki
arsaların Bayındırlık Bakanlığına devredilmesi, hazine arazilerinin Bayındırlık
Bakanlığına devredilmesi; gerekirse kamulaştırma yapmak suretiyle, gecekondu
önleme bölgeleri yapma hedeflenmiştir. Uygulamada görüyoruz ki, Bakanlık, bu
görevini tam ma-nasıyla yerine getirememiştir. Gerek teknik zorluklardan dolayı
gerek uygulamadaki sıkıntılardan dolayı gerekse uygulamada görülen ihmallerden
dolayı Bakanlık bu görevini yerine getirememiştir. Türkiye'de, vatandaşın, yıllık ev ihtiyacı, konut
ihtiyacı, yaklaşık olarak 700 000-800 000 civarındadır. Acaba, bu kanun
çıkarıldıktan ve bu yetki Bayındırlık ve İskân Bakanlığına verildikten sonra
-tam 44 yıl içerisinde- yılda 700 000-800 000 konutun gerçekleştirilmesi,
arsanın üretilmesi gerekirken, Bakanlık bu yetkisini kullanmak suretiyle, neyi
ortaya koymuştur; 44 yıl içerisinde, sadece ve sadece 30 000 konutun
yapılmasını sağlamış, 40 000 aileye arsa tahsisi yapmış, 100 000 üyeli
kooperatiflere de arsa tahsisinde bulunmuştur. Yani, 44 yılda, yıllık ihtiyacın
ancak beşte 1'ini yerine getirebilmiştir. 170 000 civarında insanı ki, bu
kooperatiflerin büyük bir bölümü gerçekleşmemiştir, ailelerin bir kısmı, belki
tahsis edilmiştir, alacaklardır, muhakkak almaları gerekir; ama, yıllık 700-800
bin ihtiyaç olurken, Bakanlık, 44 yılda, ancak 170 bin ailenin ihtiyacını
karşılayabilecek arsayı üretebilmiş, tahsisi yapabilmiştir. NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Yapacağız... YAKUP BUDAK (Devamla) - Uygulamalarınızı görüyoruz! Dolayısıyla, Sayın Bakan "deprem bölgesinde
yapıyoruz" diyor. Bu zamana kadar, vatandaşa, deprem bölgesinde, bir yıl
geçmiş olmasına rağmen bir tek anahtar verilebildi mi; bu uygulamayı da
görüyoruz. Bakanlık, bu uygulama noktasında, maalesef, çok geri
kalmıştır. Sadece bu noktada değil; vatandaş, kendi ihtiyaçlarını, gidiyordu...
Yapı denetimini sağlasın diye, kanun hükmünde bir kararname çıkarıldı. Bundan
dolayı da, âdeta, bütün Türkiye'deki inşaat sektörü durdu; inşaat sektörüne
bağlı olan bütün sektörler krize girdi. Niye; hükümet, depremi bahane etmek
suretiyle, hesapsız kitapsız, Türkiye'nin her bölgesi için yapı denetimiyle
ilgili kanun hükmündeki kararnameyi çıkardı. Anayasa Mahkemesi, inşallah,
gerekli incelemeyi kısa sürede neticelendirir, hem hükümeti hem de vatandaşı
rahatlatır. Bunu söylerken, yapılar denetlenmesin demiyoruz; ama,
fakir ve dar gelirle vatandaşımıza, bu yapı denetimi sistemiyle milyarlara
varan faturalar ödetilmektedir. Belediyelerin yapması gereken işler,
mühendislik bürolarına havale edildiği için, aynı zamanda, yapılan hesaplamalar
da bölge esası dikkate alınmadığı için ve deprem bölgelerindeki özellikler
dikkate alınmadığı için, fakir vatandaşa, milyarlarca liralık yük
getirilmektedir. Vatandaşlarımızın büyük bir bölümü, Bakanlığımızın, bu
yapı denetimiyle ilgili konuda hangi iyileştirici çalışmayı yaptıklarını da,
sizlere ve bizlere fakslarıyla ve telefonlarıyla iletmektedirler. Ben, Sayın
Bakanıma, bu yapı denetimi sistemini, fakir vatandaşımızın, gecekonduda oturan
vatandaşımızın, dargelirli insanımızın ihtiyaçlarını karşılayacağı, yükünü
çekebileceği bir fatura haline dönüştürmek, hükümetin vazifesidir diyorum. Muhterem arkadaşlar, elbette, inşaat sektörü durmuştur,
buna bağlı sektörler de durmuştur; ama, maalesef, hükümet, bu zamana kadar
yaptığı gibi, hep, oyalama taktikleriyle ülkeyi idare etmektedir. Bu süre, 2000
yılında bitmiştir; ama, Komisyonda, yetmezmiş gibi - hükümetin getirmiş olduğu
tasarıda "2005 yılına kadar" deniliyor- 2009 yılına kadar, devir
işlemleri ve bu kanuna uygun olarak yapılacak işlemlerin tamamlanması için,
Bakanlığa süre veriliyor. Kırkdört yılda tamamlanamayan işlerin, dokuz yıl değil,
ondokuz yıl geçse tamamlanabileceğini düşünmek mümkün değildir... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlayınız efendim. YAKUP BUDAK (Devamla) - Bakanlığın bu yapısıyla bunu
gerçekleştirmesi mümkün değildir. Maalesef, Bakanlığın denetimleriyle ortaya
çıkmış olan yapıların durumunu da depremde gördük; onun için, yapılan
işlemlerin tekrar gözden geçirilmesi lazım. Vatandaşı mağdur eden yapı
denetimiyle ilgili hükümlerin tekrar gözden geçirilmesi, dar gelirli
vatandaşımızın konut ihtiyacını karşılayacak şekilde, vatandaşı üzmeyecek
şekilde, altından kalkabileceği rakamlarla gerçekleşti-rilmesi gerekir diyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Altan Karapaşaoğlu?.. Yok. Sayın Zeki Çelik?.. Yok. Maddeyle ilgili soru istekleri var. Sayın Geçer, buyurun. MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, delaletinizle,
Sayın Bakandan şu sorularımı cevaplandırmasını talep ediyorum. 775 sayılı Yasanın uygulanmasında geçen süre aşağı
yukarı otuzbeş yıl olmasına rağmen, merkezî idarenin ve bürokratik engellerin
hantal yürümesi sebebiyle, bugüne kadar istenen amaçların gerçekleştirilememiş
gözükmesi sebebiyle, bu sürenin, bu tasarıyla, 2009 yılına kadar uzatılması
talep edilmektedir. Sorum şudur: Bu yasanın veya ülkemizdeki birtakım
sorunların, gecekondu sorunlarının çözülmesi için yapısal birtakım adımlar
atılması yerine, mevcut yasanın, otuzbeş yıldan bu yana yürürlükte bulunan
yasanın, yasal düzenlemenin 2009 yılına kadar yürürlüğünün uzatılması, bu
konulara çözüm olacak mıdır? Diğer taraftan, şu anda devletin birtakım iktisadî
alanlardan çekildiği, özelleştirmenin önplanda olduğu bir dönemde, 1966'dan
sonra sıfırlanmasına ve yeni açılan tezyidi bedel dava bedellerinin 150 trilyon
lirayı aştığı, bunun da geçen süre içinde ileriye doğru sürekli yükseleceği
aşikârken, Bayındırlık Bakanlığının bu bedelleri ödeyebilme durumunu veya daha
da yükselecek bedelleri ödemesi karşılığında, fakir fukaraya konut edindirme
amacına yönelik, bu yasayla oluşturacağı konutlardan vatandaşa sağlayacağı
yarar, bu tezyidi bedel davası bedellerini geçecek midir? Bu iş ve işlemlerin mahallî idarelere devriyle bir
yapısal değişiklik düşünülüyor mu? Yoksa, sadece, süre uzatımıyla bu konular
halledilecek diye mi düşünülmektedir? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Sayın Pamukçu, buyurun. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sayın Başkan, aracılığınızla,
Sayın Bakandan bir şey öğrenmek istiyorum. Bayburt Merkez İlçeye bağlı Masat Köyümüzde, heyelana
maruz ailelerin bulunduğunu bili-yoruz. Hatta, 54 üncü hükümet zamanında Sayın
Ayhan'ın bakanlığı döneminde, burada oturan ailelerin daha güvenli bir yerde
ev, konut yapmaları konusunda bir program hazırlanmıştı; hatta, ödeneği de
ayrılmıştı; ancak, o hükümet işbaşından ayrıldıktan sonra, Bayındırlık İl
Müdürü, zannediyorum, burada, biraz gevşek davranmış olacak, köylülerimiz,
bundan bile haberdar edilmemiş. Şu anda, bu konuda, Bakanlığımızın bir çalışması var
mı? Yani, burada, heyelana maruz ailelerin konut yapımı konusunda bir
hazırlığımız var mı? Zaten programda olduğunu biliyoruz; ama, bu konuda bir
ödenek ayırmayı düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Buyurun Sayın Bakanım, cevap verecek misiniz? BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Ankara) -
Sayın Başkan, arkadaşlarımıza yazılı olarak cevap vereceğim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Önerge yok. 4 üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir. Tasarının tümünü oylayacağım; ancak, oyunun rengini
belirtmek üzere, aleyhte olmak üzere, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan. 3 dakika içinde... Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. 428 Sıra
Sayılı Yasa tasarısına neden olumlu oy vermediğimi ifade etmek istiyorum. Bir, bu tasarı merkeziyetçidir. Daha önce bu tasarıyla
ülke zarar görmüştür. İki, bu tasarıyla, fakir fukaraya konut yapılmaz; amacı
dışındadır, özellikle gecekondu sorununu kökten çözmez, çözmüş olsaydı bugün
büyük şehirlerimizde gecekondu artışı olmazdı. Merkeziyetçilikten, yerinden
yönetime doğru yönelmek, bu konuyu belediyelere vermek mecburiyetindeyiz. Deprem bölgesinde iki yıldır konut yapımı devam
etmektedir; bugüne kadar devlet mantığıyla, bürokratik mücadeleyle konut
yapmanın mümkün olmadığını bu uygulamada görmüş bulunu-yoruz. Kaldı ki,
hükümet, kendi tasarı mantığı içinde de çelişki içindedir. Bir taraftan, Toplu
Konut idaresiyle lüks villalar, trilyonluk villalar yapıp satarken, diğer
taraftan, gecekondu veya temelli konut üretmemektedir, imarlı konut
üretmemektedir. Kanaatimce, devlet, inşaat yapmaz, bu, çok yanlıştır.
Bunun canlı bir örneğini Ankara'dan vermek istiyorum: Sayıştay binası Eskişehir
yolu üzerinde, muhammen bedel 375 milyar; yapım süresi, üzerinde üç yıl
yazmaktadır, on yıldır yapılmaktadır ve 5 trilyonu geçmiştir. Yani, devlet,
inşaat yaparsa ne yaparın örneğini göstermek için bunu verdim. Bu konuda işin
sahibi bize göre belediye-lerdir. Son olarak şunu ifade etmek istiyorum. Aslında böyle
bir tasarıya, mutlaka, deprem bölgesi, afet kapsamı içerisindeki insanlarımızı
düşünme noktasında tabiî ki evet demek gerekir gibi görünüyorsa da, bize göre
doğru olan, o bölgelerdeki bütün inşaat yapım işlerini özel idarelere ve
belediyelere derhal devretmenin daha akılcı, maliyeti indirici unsur olduğu
kanaatindeyim. Bir kere daha ifade edeyim, bu tasarılar görüşülürken,
İçtüzük ihlalleri olmuştur ve komisyon karar yetersayısı önce aranılmamış,
sonra, çelişkili kararlar alınmıştır. Tutanaklara geçmesi açısından bir kere
daha bunu ifade ediyorum. Oyumun ret olduğunu ifade ediyor, saygılar sunuyorum.
(FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Peki, teşekkürler Sayın Candan. Sayın milletvekilleri, tasarı üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiştir ve tasarı yasalaşmıştır, hayırlı
olsun. Sayın milletvekilleri, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri
Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız. 4. – Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Kastamonu
Milletvekili Murat Başesgioğlu, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Konya Milletvekili Ömer İzgi, Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili
Saffet Arıkan Bedük, Fazilet Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili
İsmail Kahraman ve Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Konya Milletvekili
Emrehan Halıcı'nın, 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanunun 47 nci Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz. 5. – Anavatan
Partisi Grup Başkanvekili Kastamonu Milletvekili Murat Başesgioğlu, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Konya Milletvekili Ömer İzgi, Doğru Yol
Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Fazilet
Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili İsmail Kahraman ve Demokratik
Sol Parti Grup Başkanvekili Konya Milletvekili Emrehan Halıcı'nın, 298 Sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 47 nci
Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/527) (S. Sayısı: 494) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır.
(1) 494 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu
oylarınıza sunacağım: Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler...
Etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir. Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin söz istemiştir. Süreniz 20 dakika Sayın Şahin; buyurun. FP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; 494 sıra sayılı kanun teklifi üzerinde Fazilet
Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım; konuşmamın
başında, şahsım ve Grubum adına hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Efendim, görüşmekte olduğumuz 1 maddelik kanun teklifi,
Parlamentomuzda örneğine pek az rastladığımız bir kanun teklifidir; çünkü, şu
anda Meclisimizde grubu bulunan 5 siyasî partimizin grup başkanvekillerince
müştereken verilmiş bir tekliftir. Bu, iktidar-muhalefet işbirliğinin en güzel
örneklerinden biridir. Gönlümüz arzu ediyor ki, bu örnekler, önümüzdeki
günlerde daha da artsın. Efendim, teklif, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri
ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanunda değişiklik öngörüyor, 1 maddesinde bir
değişikliği ihtiva ediyor ve 47 nci maddeye bir fıkra ekliyor. Saygıdeğer arkadaşlarım, 298 sayılı Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun, bir nevi, ülkemizdeki çok
partili siyasî hayatımızın, rejimimizin de temel kanunlarından biridir. 189 ana
maddeden oluşan, geçici ve ek maddeleriyle birlikte 200'ü aşan temel
kanunlarımızdan biridir. O bakımdan, bu kanunun, mutlaka, bir tek maddesinde
değil, baştan sona yeniden gözden geçirilerek, daha da mükemmel hale
getirilmesinde, seçmen iradesinin Parlamentoya en adil şekilde yansımasını
sağlayacak tarzda yeniden gözden geçirilmesinde de büyük yarar vardır. Bilindiği gibi, Yüksek Seçim Kurulu bünyesinde Seçmen
Kütükleri Genel Müdürlüğü bulunmaktadır. 47 nci maddeden bahsediyorum. Bu Genel
Müdürlük, her yılın sonunda, o yıl elde etmiş olduğu
bilgileri de eski kütüklere eklemek suretiyle, Yüksek Seçim Kurulu Başkanına
takdim eder, bir nüshası da ilgili genel müdürlükte kalır. Seçmen kütükleri çok önemlidir. 47 nci madde, aslında,
bu kütüklerin muhafazasını düzenleyen bir maddedir. Ancak, kimlerin istifade
edeceğiyle ilgili bir yasa hükmü bulunmamaktadır. O nedenle, bu kanun teklifi,
siyasî partilerimizin, seçmen kütüklerini, seçim kurullarımızdan nasıl ve ne
şekilde elde edeceklerini düzenleyen bir fıkra eklemektedir. İlgili kanunda
"bu bilgilerden yararlanma kuralları yasayla düzenlenir" denmiş
olmasına rağmen, böyle bir yasa çıkmadığı için, böyle bir teklif, şu anda,
Parlamentomuzun önüne gelmiştir. Değerli arkadaşlarım, teklif ne getiriyor; teklif,
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulduğunda, 5 grup başkanvekilimizin
teklifinde, son milletvekili genel seçimlerine katılmış olan siyasî partilerin
il başkanlarına, ücreti Yüksek Seçim Kurulunca tespit edilecek bir bedelin,
Maliye veznesine yatırılması karşılığı bu seçmen kütükleri verilebilecekti. Bu
teklif, Anayasa Komisyonuna geldi. Anayasa Komisyonumuz bir alt komisyon kurdu.
Ben, o dönemde Anayasa Komisyonundaydım, alt komisyonda da görev yaptım. Teklifi
birazcık genişlettik. Şöyle ki: Teklifte, son milletvekili genel seçimine
katılmış siyasî partilere denilirken, Komisyonda ve şu anda önünüzdeki raporda,
son seçimlere katılma koşulunu, seçimlere katılma yeterliliğine sahip siyasî
partilere verilir hale getirdik ki, bir siyasî parti seçimlere katılma imkânı
bulamamış olabilir veya seçimlerden sonra kurulmuş; ama, seçimlere katılma
yeterliliğini elde etmiş olabilir. Bu siyasî partilere seçmen kütüklerini
vermemenin doğru olmayacağını düşündüğümüz için, şu andaki teklifte, seçimlere
katılma yeterliliğine sahip siyasî partilere verilecek. İlk teklifte, il başkanlarına verilecek denilirken,
Anayasa Komisyonunda, bu, genel merkezin isteği halinde de verilebilir, il
başkanının, ilçe başkanının vazifelendirilmesi halinde genel merkez tarafından,
verilebilir hale gelmiştir. İki yılda bir defa verilirdi teklif; ama, Anayasa
Komisyonu, bunu, bir seçim döneminde iki defaya çevirmek suretiyle biraz daha
genişletmiş ve şu anda da, Anayasa Komisyonundan geçen bu teklif üzerinde
müzakere yapıyoruz. Tabiî, karşımıza şöyle bir sorun çıkıyor. Diyelim ki bu
teklif yasalaştı, tatbikatı nasıl olacak? Tüm seçmen listelerimiz, maalesef,
bilgisayarlara giremedi. Tabiî, bu liste düzeyinde şu anda seçmen listelerimiz
seçim kurullarının elinde. Bunları almak için seçim kurullarına başvuruldu.
Fotokopi makinesi lazım; çünkü, bu listeler o kadar çok ki. Milletvekili
arkadaşlarımız bu işlerle çok haşır neşir oldular, gayet iyi bilirler. Bir an önce, Türkiye'de, 37 milyonu aşkın seçmenimizin
mutlaka bilgisayara geçirilme mecburiyeti vardır. Şu anda, Yüksek Seçim Kurulu
yetkililerinden aldığımız bilgiye göre -yanılmı-yorsam- 30 vilayetimizde,
seçmenlerimiz bilgisayara kaydedilebilmiştir. Bunun için, araç ve gerece
şiddetle ihtiyaç vardır. Yetişmiş, yani bu bilgisayar işinden anlayan, bu
konuda yazımlarda yardımcı olabilecek evsafta elemana şiddetle ihtiyaç vardır.
Mutlaka, Yüksek Seçim Kurulunun bu konudaki taleplerini, hükümetimizin, kısa
sürede karşılaması gerekir; eğer, kısa sürede karşılanırsa bu, inanıyorum ki,
Yüksek Seçim Kurulumuz, seçmen listelerinin, daha doğrusu seçmenlerimizin
bilgisayara geçirilmesi vazifesini, görevini en kısa sürede tamamlayacak ve
böylece, bu kanun, işte o zaman amacına ulaşmış olacaktır. Hazır sırası gelmişken değerli milletvekili
arkadaşlarım, Yüksek Seçim Kurulumuza, il seçim kurullarımıza, ilçe seçim kurullarımıza
ve bu kurullarda görev yapmış olan değerli hakimlerimize, yargıçlarımıza ve
burada çalışan elemanlarımıza teşekkür etmeyi ve kendilerine takdirlerimi
sunmayı bir vazife biliyorum. 18 Nisan seçimlerini, iki seçim birlikte yapılmış
olmasına rağmen, gerçekten, şaibesiz şekilde yapmayı başarmışlardır. Seçim
kurullarımızı, başta Yüksek Seçim Kurulumuzu, bu bakımdan, takdir etmemiz
lazım. Bakın, en üstün teknolojilere sahip Amerika Birleşik Devletlerinde bir
başkanlık seçimi yapıldı, bir aya yakın süre geçti, hâlâ seçim sonuçları
alınamadı. Türkiye'de, bütün imkânsızlıklara rağmen, seçim kurullarımız, en zor
seçimi başarmışladır -milletvekili genel seçimi, mahallî idareler seçimi,
muhtarlık seçimi, il genel meclisi seçimi; bütün bunların 18 Nisanda
yapıldığını biliyoruz- ve seçim sonuçlarının da kısa sürede alınması, çok
dirayetli Yüksek Seçim Kurulu mensuplarının ve seçim kurullarında görev yapan
değerli elemanların sayesinde olmuştur. O nedenle, kendilerine, Parlamento
olarak teşekkür etmek, herhalde vazifemizdir. Tabiî, buradan, Amerika'daki
seçimlerle görevli yetkililere de bir çağrıda bulunu-yoruz; eğer işi
çözemezseniz, bizim seçim kurulları, bu konuda, size yardıma hazırdır. Değerli arkadaşlarım, acaba, seçim mevzuatında
değişiklik deyince, aklımıza, sadece, seçmen listelerinin siyasî partilerimize
verilmesini sağlayacak bir düzenleme mi gelmeliydi? Veya şöyle de sorabiliriz:
Seçim mevzuatı konusunda tek sorunumuz bu mu? Tabiî, buna "evet"
dememiz mümkün değildir. Değerli arkadaşlarım, demokrasilerde, ulusal egemenlik,
bilindiği gibi, seçimler aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Seçim, niteliği
itibariyle, bir irade açıklamasıdır, halkın, kendi temsilcilerini belirleme
aracıdır. Demokratik rejimlerde, temsilcilerin belirlenmesi için, şu ana kadar,
birbirinden farklı, 80'e yakın yol ve yöntem denenmiştir. Bir ülkede bu yol ve
yöntemlerin bütününe de seçim kanunları deniyor. Bunlar, demokratik parlamenter
rejimimizin, âdeta, oyun kurallarıdır. Bu kuralların, çok sağlıklı, çok adil
olması, millet iradesinin Parlamentoya yansımasını da en doğru şekilde ortaya
koyacaktır. Saygıdeğer arkadaşlarım, 1945 yılından bu yana,
seçimlerle ilgili olarak 40'a yakın yasa çıkmıştır ülkemizde. Âdeta, seçim
başına 2 kanun düşmektedir. Türkiye'de, seçim mevzuatıyla ilgili, yasalarımızda
çok sık değişiklikler yapılmıştır. Hatta, bir tek siyasî partinin iktidarda
bulunduğu dönemlerde, bir sonraki seçimi garanti edebilmek için öyle
değişiklikler yapılmış ki, anketler yaptırılmış, bu anketlerde yüzde kaç oy
alacaklarsa, bu oy oranına göre, acaba seçimi nasıl alabiliriz diye, seçim
kanunları siparişi verilmiştir. Bunları da, maalesef, siyasî hayatımızda gördük
ve yaşadık. Buna rağmen, 40'a yakın değişiklik yapılmış olmasına rağmen,
yürürlükteki seçim sistemimiz, hâlâ, şikâyete konudur, seçim sistemimizden hâlâ
şikâyet edilmektedir; bu şikâyetler de çoğu zaman doğrudur. Maalesef, siyaset
kurumu mükemmel denilebilecek bir seçim sistemini -Türkiye için söylemiyorum,
demokratik ülkeler için söylüyorum- henüz bulabilmiş değildir. Demokratik ülkelerde uygulanan seçim sistemleri iki ana
grupta sınıflandırılmaktadır. Bunlardan birincisi, bilindiği gibi, nispî
temsil, diğeri de çoğunluk sistemidir. 1950-1960 yılları arasında seçimlerde
çoğunluk sistemi uygulanmış, ama, bu süreçte uygulanan çoğunluk sisteminin
almış olduğu en büyük eleştiri, temsilde adaletsizlik doğurduğu şeklindedir;
çünkü, bir siyasî partinin aldığı oy ile Meclisteki sandalye dağılımı
arasındaki büyük nispetsizlikler, bu sisteme çok ciddî eleştirilerin gelmesine
neden olmuştur. İşte, bu mahzurları giderebilmek için 1960'tan günümüze kadar,
nispî temsilin çok değişik türleri, ülkemizde denenmektedir. Bu sistemde, yani,
nispî temsil sisteminde birtakım mahzurların ortaya çıktığı da tatbikatta
görülmüştür. Bu da, siyasî istikrarsızlık ve koalisyon hükümetlerine yol açtığı
için eleştirilmektedir. Değerli arkadaşlarım, özetle, tüm dünyada olduğu gibi,
Türkiye'de de ideal bir seçim sistemi arayışları devam etmektedir, hatta, devam
etmelidir, Parlamentomuz da bu konuda mutlaka çalışmalı, komisyonlarımız,
uzlaşma komisyonumuz, vakit buldukça, bu konuda birtakım çalışmaları ve
hazırlıkları ortaya koymalıdır. Değerli arkadaşlarım, demin bir soru sordum; şimdi,
onun cevabını veriyorum. Seçim mevzua-tımızda, sistemimizde değişiklik deyince
sadece seçmen kütükleri mi akla gelmelidir dedim. Bundan önce mutlaka yapılması
gereken görevlerimiz var. Hatta, beş yıldır ihmal ettiğimiz bir görevimiz var.
Hatırlayacaksınız, 23 Temmuz 1995'te, Anayasamızda -yanılmıyorsam- 17
maddemizde değişiklik yapılmıştı. Bu değişikliklerden biri de, Anayasamızın 67
nci maddesinde yapılan bir değişiklikti ve yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın
oy kullanmalarıyla ilgili bir yasal düzenlemenin çıkması zorunluluğunu
getiriyordu; 23 Temmuz 1995... Şimdi, aradan beş yıl geçti; hâlâ, bu uyum
yasası Parlamentomuzca çıkarılamamıştır. Bakın, elimde, bu konuda, iki sene önce hazırlanmış bir
kanun teklifi var. Sayın Başkanımız Ilıksoy da hatırlayacaktır; o dönemde
kendisinin de bulunduğu Uyum Komisyonunda, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın oy kullanmalarını temin etmek amacıyla bir çalışma yapmıştık.
Teklif, hâlâ elimdedir; ama, bir türlü Genel Kurulun gündemine gelemedi.
Anayasa Komisyonu ve Uyum Komisyonu, geçtiğimiz dönemde, bu konuda çok ciddî
çalışmalar yaptı; hatta, yurt dışına heyet gönderdi; Fransa'da ve Almanya'da
birtakım çalışmalar yaptık. Ben de o heyetin içerisindeydim. Fransız
Parlamentosunu, Alman Parlamentosunu ziyaret ettik; o ülkelerin yurt dışında
yaşayan vatandaşlarının dışarıda nasıl oy kullandığıyla ilgili sistemleri
almaya çalıştık ve hatta, orada yaşayan vatandaşlarımızın o ülkelerde oy
kullanmaları halinde ne gibi güçlükler çıkabileceğini, konsolosluklarda oy
kullanmalarına izin verip vermeyeceklerini araştırdık; bütün bu bilgileri
getirdik, Yüksek Seçim Kurulumuz, Dışişleri Bakanlığımız bir araya geldik,
ciddî bir çalışma yaptık, bir metin ortaya çıktı; ama, bu metin, hâlâ Anayasa
Komisyonunda beklemektedir değerli arkadaşlarım. Şimdi, ne acelesi var, seçimden daha yeni çıktık demeyiniz
lütfen; çünkü, yurt dışında yaşayan, daha doğrusu -Anayasa "yurt dışında
bulunan" diyor, Anayasaya uygun konuşmak durumundayım- yurtdışında bulunan
vatandaşlarımızın oy kullanmalarıyla ilgili çıkaracağımız bir yasanın,
çıktıktan sonra mutlaka birtakım hazırlıkları olacaktır. Konsolosluklarımız, o
bölgede yaşayan vatandaşlarımızı tespit edecekler, onlarla ilgili kütükler
tutacaklar. Yüksek Seçim Kurulumuz, Seçmen Kütükleri Genel Müdürlüğü bünyesinde,
mutlaka, yurt dışıyla ilgili ayrı bir büro oluşturulacak. Bütün bunların
hazırlıkları zaman alacaktır. O nedenle, 298 sayılı Yasada bir maddede
değişiklik teklifini görüşürken, bunları da gözardı etmememiz gerektiğine
inandığım için, bunları söyleme ihtiyacını hissediyorum. Mutlaka, Türkiye Büyük
Millet Meclisimiz, yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın oy kullanmalarını
temin edecek bir yasayı bir an önce çıkarmalıdır. Hatta şimdi görüştüğümüz şu
bir maddelik değişiklikten çok daha önemlidir bu. Bunu mutlaka çıkarmak
mecburiyetindeyiz. Saygıdeğer arkadaşlarım, seçim sistemiyle ilgili,
ülkemizde, birçok şikâyet alıyoruz, birçok eleştiri var. Bunlardan bir tanesi
de, ülke barajıdır. Yüzde 10 ülke barajına yönelik birçok eleştiri var. Bunlar
da tartışılmalıdır. Ayrıca, siyasî partilerin seçimlerde işbirliği ve
birlikte aday gösterebilmeleri imkânını sağla-yacak olan birtakım değişiklikler
de yapılmalıdır; çünkü, bu konuda, Siyasî Partiler Kanununda, bilindiği gibi
bir engel vardır. İleri Batı ülkelerinde, siyasî partiler seçimlere giderken
çok geniş işbirlikleri yapıyorlar. Bu işbirlikleri, o ülkelerde, hükümetlerin
oluşumuna müspet etki yapıyor ve oralarda, hükümet krizleri, sandıktan bir tek
partinin iktidara çıkmamasına rağmen çok kolay aşılabiliyor. O bakımdan, seçim
mevzuatımızda birtakım değişiklikler yapılırken bu hususun da göz önünde
bulundurulmasının gerekli olduğuna inanıyorum. Belki, yine, seçim mevzuatımızla ilgili ve siyasî
hayatımızla ilgili yapılması gereken temel değişikliklerden biri de, parti içi
demokrasi sorununun ülkemizde mutlaka çözümlenmesidir. Bazı siyasîler
yadırgadılar geçenlerde Cumhurbaşkanımız Sayın Sezer'in bir beyanatını.
Cumhurbaşkanımız "Türkiye'ye demokrasi gelecekse, önce siyasî partilerden
başlamalıdır" diye bir ifadede bulundular. Ben, Sayın Cumhurbaşkanımızın
bu ifadelerini destekliyorum. Gerçekten, Türkiye'ye tam anlamıyla demokrasi
gelecekse, bu, önce siyasî partilerden başlamalıdır. Bu konuda da, başta
Anayasa, Siyasî Partiler Kanunu ve diğer temel yasalarımızda mutlaka
değişiklikler yapılması zorunluluğu vardır. Evet, sürem dolmak üzere, konuşmamı bağlıyorum. Değerli arkadaşlarım, demokrasi, üç ayak üzerinde
durur. Bunlardan birincisi, dürüst bir seçimdir. Serbest, eşit, gizli, tek
dereceli, genel oy, açık tasnif ve döküm esaslarına dayalı ve bunu titizlikle
uygulayacak olan dürüst bir seçim, demokrasinin birinci ayağıdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - 1 dakika içinde
bitiriyorum Sayın Başkan. İkinci ayağı, seçim sonuçlarına çok samimî saygıdır.
Millet iradesinin nasıl tecelli ettiğine veya edeceğine biz karar veremeyiz,
millet karar verir ve bu iradeye de herkes, şeksiz, şüphesiz evet demek
durumundadır. Demokrasinin üçüncü ayağı da, iktidarların mutlaka
seçimle el değiştirmesi keyfiyetidir. Görüşmekte olduğumuz teklifin, seçim sistemimizde,
demokratik parlamenter rejimin sorunlarına çözüm bulunmasında öncülük etmesini
diliyor, bu teklife destek verdiğimizi belirtiyor; he-pinize yeniden
saygılarımı sunuyorum efendim. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Şahin. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili
Mehmet Sadri Yıldırım; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 20 dakika. DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 494 sıra sayılı, 298 Sayılı Seçimlerin
Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 47 nci Maddesine Bir Fıkra
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılarımı sunar, he-pinizin
mübarek ramazanını kutlarım. Burada getirilen değişiklik şudur: Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 47 nci maddesinin birinci
fıkrasına aşağıdaki fıkra eklenmiştir: "Seçmen kütükleri; son milletvekili genel seçimine
katılmış siyasî partilerin il başkanlarınca, iki yılda bir defa talep
edildiğinde; Yüksek Seçim Kurulunca her ile göre belirlenen bedeli, Maliye
veznesine yatırılıp, makbuz ibraz edildiğinde, il seçim kurulu başkanınca
bilgisayar ortamında veya liste düzeyinde parti il başkanına imza mukabilinde
verilir." Bizim, Eskişehir'de, bu sene, mayıs ayında üye yazımına
başladığımızda, parti binasından Tepebaşı Bölgesinin listeleri kaybolmuş ve
Merkez İlçe Başkanımız, İl Başkanımız istediği halde bu listeler verilmemiş.
Benden rica ettiler, ben de telefon ettim; ama, maalesef, verilmedi. İşte, bu
teklif, bu eksikliği gidermek için getirilmiştir. Bu kanun teklifi, seçmen kütüklerinden, son
milletvekili genel seçimine katılmış siyasî partilerin talepleri halinde,
tespit edilecek bir bedel mukabilinde faydalanmalarına imkân sağlamak amacıyla
hazırlanmıştır. Ancak, buna sebep de, son yaşanan deprem ve doğal afetler
neticesinde, birçok kamu kuruluşunda olduğu gibi, siyasî partilerin il ve ilçe
teşkilatlarında da büyük hasar görmesi, evrak ve belgelerin yok olması seçmen
kayıt listelerinin kullanılamaz hale gelmesidir. Teklifin kanunlaşması halinde, ortaya çıkan bu
eksiklikler giderilmiş olacak, aynı zamanda Seçmen Kütükleri Genel Müdürlüğü
bütçesine belirli bir gelir aktarılmış olacaktır. Değerli milletvekilleri, seçimler, demokratik
ülkelerde, demokrasinin temel unsurlarından biridir, millet iradesinin
üstünlüğünü hâkim kılmaktır, hukukun üstünlüğünün birinci şartıdır. Öyleyse,
şöyle demek mümkündür: Seçim olmazsa, demokrasi olmaz, hukukun üstünlüğü olmaz,
millet iradesi olmaz. Millet iradesi olmayınca demokrasiden bahsedilemez. İşte,
millet iradesini yansıtacak seçimin olabilmesi için, sıhhatli, doğru, güvenilir
seçmen listelerine ihtiyaç vardır. Bunun için de, seçmen kütüklerinin sıhhatli
ve doğru yazılması gerekir. Seçmen kütüklerinin de, doğru ve sıhhatli
yazılabilmesi için, ülkemizde, doğru, sıhhatli, gerçekçi bir nüfus sayımı
yapılmalıdır. O zaman, doğru, sıhhatli bir nüfus sayımının yapılabilmesi için
de, gelişen teknolojinin imkânlarından faydalanarak bilgisayar sistemine
geçilmesi gerekir. Değerli milletvekilleri, sıhhatli, doğru, dürüst
seçimin temel unsuru olan seçmen kütükleri konusunu, biraz daha genişletmek ve
irdelemek istiyorum. Konu, ülkemiz için önemli olup, çokpartili yaşama
girdiğimizden beri gündemdedir; köklü bir çözüme kavuşturuluncaya kadar da
gündemde kalmaya devam edecektir. Seçmen kütükleri, seçim güvenliğinin temel
unsurudur. Vatandaşlarımızın siyasî haklarını yüksek bir oranda
kullanabilmeleri, seçmen iradesinin tam olarak sandığa yansıyabilmesi, seçmen
kütüklerinin sağlıklı bir biçimde düzenlenmesine bağlıdır. Seçmen kütüklerinin
düzenlenmesinde teknolojinin imkânlarından yararlanmak amacıyla, 1979 yılında,
298 sayılı Yasada yapılan bir değişiklikle, bütün seçmenlerin bilgisayar
ortamında yer alması öngörülmüş; ancak, 1987 yılında uygulamaya
konulabilmiştir. Projenin gerçekleşme oranı ise, yeterli destek verilmediği
için, çok düşük düzeylerde kalmıştır. Yani, Türkiye, 21 inci Yüzyıla, ne yazık
ki, seçmen kütükleri sorununu çözüme bağlamadan girmiş olacaktır. 22 Ekim 2000 tarihinde, yine, ülkemizde yapılan nüfus
sayımı neticeleri, hepimizce malumdur; günlerce gazetelerde yer almıştır;
ölülerin bile hayalî yazıldığı bilinmektedir. Öyleyse, ülkemizde, acilen,
bilgisayara geçilmeli, bedeli ne olursa olsun, katlanmalıyız. Değerli milletvekilleri, halkımız, demokraside,
memleket ve millet meselelerinde bizden önde gitmektedir. İşte, ülkemizde tam
demokrasi için, vatandaşın kendi milletvekilini kendisinin seçebilmesi için,
Doğru Yol Partisi, bu hususta, Meclise kanun teklifi vermiştir. Bu teklife
göre, üye kayıtlarının doğru ve sıhhatli olması için, her seçim bölgesinde
üyeler bilgisayara geçirilmeli, böylece, bir üyenin bir partiye kaydı
sağlanmalı, bu üyelerle hâkim huzurunda sıhhatli önseçim yapılmalı, hatta, en
iyi demokratik seçim şekli olan, halkın istediği tercih sistemine geçilmelidir.
Bu nedenle, tam demokrasi için, tüm partilerin destek vermesini istiyoruz.
İşte, Doğru Yol Partisi, ülkenin yeniden yapılanması için, ikinci demokrasi
paketini hazırlamıştır. Değerli milletvekilleri, geçen dönem, 25.11.1998
tarihinde, Ahmet İyimaya ve arkadaşları tarafından verilen seçimlerin temel
hükümleri ve seçmen kütükleri hakkında değişiklik yapılmasına dair ayrı bir
yasa teklifi, Anayasa Komisyonunda beklemektedir. Bu teklif de, yurt dışında
bulunan Türk vatandaşlarının oy haklarını kullanabilmeleri amacıyla
verilmiştir. Yani, sayıları toplam 3,5 milyona yaklaşan vatandaşımız için
seçmen kütüğü oluşturulması öngörülmektedir. Bu tekliflerle demokrasinin bir
eksikliği daha tamamlanmış olacaktır. Bence, bu teklif ile görüşülmekte olan
teklif birleştirilerek Genel Kurula getirilmeliydi; ama, yine de, teklifin,
sırası geldiğinde görüşülerek kabulünü temenni ediyoruz. Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; yukarıda
belirttiğim, gerek Doğru Yol Partisinin vermiş olduğu yasa teklifi gerekse
Ahmet İyimaya ve arkadaşlarınca verilen yasa teklifi, ülkemizde, demokrasinin
kurum ve kurallarıyla yerleşip yaşaması için verilmiştir. Öyleyse, demokrasinin
yerleşmesi, milletin istekleri göz önünde bulundurularak demokratik bir seçim
olabilmesi için temel hüküm, seçmen kütükleridir. Seçmen kütükleri, seçim
sonuçlarının sağlığı ve millî iradeyi tam olarak yansıtabilmesi açısından büyük
önem taşımaktadır. Değerli milletvekilleri, bakınız, Yüksek Seçim
Kurulunun 18 Nisan 1999 seçimlerinden önce basındaki beyanını incelediğimizde,
Türkiye'yi 2000'li yıllarda yönetecek kadroların belirleneceği, milletvekili ve
mahallî idareler seçimi öncesinde, birçok ilde mükerrer ve taşıma seçmen
yazıldığı iddiası ortaya atıldı; ancak, sandık seçmen listelerinin bilgisayar
ortamında yazıldığı illerde bu tür iddialara rastlanmadı, diğer illerin
tamamına yakınından ise şikâyet geldi denilerek, sandık seçmen listelerinin ilk
defa bu seçimlerde 29 gün gibi uzun süre askıda tutulduğunu belirterek, bu
sürenin bazı kişi ve çevrelerce mükerrer ve taşıma seçmen yazımıyla kötüye
kullanıldığı iddialarının doğru olduğu söylenmiştir. Bu beyanattan şu netice
çıkmaktadır: 18 Nisan seçimleri için Yüksek Seçim Kurulu rakamlarına göre, 35
103 000 seçmen yazıldığına göre, bunun yüzde 3'ü; yani, 1 milyonu mükerrerdir.
İşte, bu, demokrasinin ayıbıdır. Bu olay üzücüdür, hatta demokrasiye bağlı her
vatandaşı üzmelidir. Millî iradeye ve demokrasiye vurulan darbedir. Yine,
Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Tufan Algan "bilgisayara geçiş için 3 milyon
dolar, bugün, bu olumsuzluklar yaşanmazdı" diyerek, o günkü üzüntü ve
sıkıntıları dile getirmiştir. Değerli milletvekilleri, bakınız, ülkeyi öyle bir hale
getirdiniz ki, siyasî çoğunluğun oluşturduğu Meclis gündemiyle milletin gündemi
aynı değildir. Demokrasinin gündemi de aynı değildir. Yani, hükümetle millet ve
Parlamentoyla halk barışık olmalıdır. Bütün seçimlerde vaat edilmesine rağmen, seçim
reformunu unutmuş olmanızı yadırgıyoruz. Seçim reformunun bir virgülü dahi
olmayan teklife öncelik tanımanızı hayretle karşılıyoruz. Teklife, biz, Doğru
Yol Partisi olarak karşı değiliz, bizim istediğimiz tekliftir, hatta, bütün
partilerin ittifak ettiği tekliftir; ancak, burada, Grubum ve şahsım adına
Meclise ve siyasî çoğunluğa sesleni-yorum: Siyaseti, seçimi ve demokrasiyi,
halkın millî kurumu haline getirecek reformları Meclis gündemine getirin,
milletin sesini siyasete aksettirecek reformları getirin. (DYP sıralarından
alkışlar) Statükonun egemenliğini hukuka teslim edecek reformları getirin;
getirin ki, destek verelim. Değerli milletvekilleri, netice olarak, ülkemizde
dürüst bir seçim, demokrasi için, hak ve adalet için, Doğru Yol Partisi bu
teklife olumlu oy verecektir. Yüce Heyetinizin de olumlu oy vereceğine
inanarak, Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına, Yüce Heyetinize saygılarımı
sunarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım. Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok. Şahsı adına, Adana Milletvekili Ali Gören söz
istemiştir. Buyurun Sayın Gören. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. ALİ GÖREN (Adana) - Muhterem Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 494 sıra sayılı kanun teklifinin tümü
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, en derin saygı ve
hürmetle selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, burada müzakere edilen,
tartışılan konuların, tabiî ki, ülkemiz sathındaki genel uzantısını ve burada
yaptığımız konuşmaların anlamıyla ülke gerçeklerinin örtüşmesi arasındaki
ilişkiyi yakından takip etmemiz gerekmektedir. Ülke genelinde geçirdiğimiz seçim döneminde
karşılaştığımız sorunların ciddî bir envanterinin tutulduğuna ve bunların
çözümü için gereken hassasiyetin ve çalışmanın yapıldığına inanmak, tabiî ki,
hepimizin dikkat etmesi gereken bir husustur; ancak, ülke gerçekleri, bu
hususta gerekli çalışmaların yapıldığı konusunda arzu ettiğimiz tatmin
derecesine bizi ulaştıramamaktadır. Ülke genelinde, henüz vatandaşlarımızın
ciddî bir envanteri yapılamamıştır. Seçimler, halen el yordamıyla hazırlanmış,
kocaman klasörlerden ve dosyalardan oluşan, önünün ve sonunun işlemi yapanlarca
bilinmediği büyük kırtasiye işlemlerinden geçtiğinden; sonuçlar, her ne kadar,
Amerika'daki gibi en yüksek teknolojiye sahip olmalarına rağmen, ellerine
yüzlerine bulaştırdıklarını hayretle izliyoruz... Geçirdiğimiz seçimde, biz, bu
kadar çok seçim sandığını bir arada bulundurmamıza rağmen, bunlardan daha
sağlıklı bir sonuç almamıza rağmen, kendimizi de kritik ettiğimizde, karşımıza
çıkan sorunlar fevkalade önemli ve üzerinde düşünmemizi gerektirecek
mahiyettedir. Değerli arkadaşlarım, ülkenin sorunlarını el ucuyla
tutmanın ötesinde, omuz verme olarak tarif edebileceğimiz ve çözümü en ciddî
düzeyde ve bir an önce sağlayabilecek samimî ve hasbî gayreti ortaya
koyabilmemiz fevkalade önemlidir. Ülkemizde, İçişleri Bakanlığının ayrı bir dokümantasyon
merkezi kurma ve tüm vatandaşlarımızı belli bir sıralama ve takip açısından
değerlendirme çalışması; Yüksek Seçim Kurulunun seçimleri daha sağlıklı
yapabilmek amacına yönelik, vatandaşlarımızı seçim sıralaması açısından
bilgisayara yükleme ve sonuç alma çalışması; Sağlık Bakanlığımızın , en azından
aşıları sağlıklı yapabilme yönünden ve her vatandaşımızın bir sağlık numarasına
sahip olması açısından ortaya koymaya çalıştığı ülke genelindeki tüm vatandaşları
bilgisayara yükleme çalışması, birbirinden kopuk, birbirinden habersiz ve
birbiriyle ilişkisiz bir şekilde sürdürülmektedir. Bu çalışmaların birbirinden
kopuk yürümesi nedeniyle, bugün, Yüksek Seçim Kurulunun, bilgisayara yükleme
açısından henüz daha 30 ili aşamamış olması, ve bir kısmı bilgisayara
yüklenmiş, bir kısmı da halen daha karakalemle kâğıtlar ve dosyalar üzerinde
yürütülen çalışmaların hiçbir kolaylık sağlayamadığı ülkemizde, Sağlık
Bakanlığımızın yürüttüğü çalışmalar, bugün Plan ve Bütçe Komisyonundaki
konuşmalar sırasında da ortaya çıktı. Kaç vatandaşımızın çocukluğunda, halen
şimdi çocuk olan vatandaşlarımızın hangilerinin, hangi ölçülerde aşılandığı,
hangi aşıların yapılıp hangi aşıların yapılmadığı konusunda net ve sağlıklı bilgilere
sahip değiliz. Bu, bakanlıklar ve kurumlar arasındaki ilişkilerin zayıflığından
ve dokümantasyonun birbirine destek olmamasından dolayı ortaya çıkan
karışıklık, bu ülkede işlerin sağlıklı yürütülmesini ciddî düzeyde engellemekte
ve halen, tartışmalı sonuçların ortaya çıktığı çalışmalar yapılmaktadır. Değerli arkadaşlarım, burada, ben, özellikle iktidarı
oluşturan partilerin yetkililerine seslenmek istiyorum; bu, aynı zamanda hepimizin
takip etmekle mükellef olduğu bir görevdir: Ülkedeki imkânları, bu mütevazı
halkın mütevazı imkânlarını bu hususlarda harcarken, ülkeyi bir bilgisayar
mezarlığı veya çöplüğü haline getirmekten koruyacak bir şekilde, belli bir
merkezden, ülkenin tüm vatandaşlarını, hem Sağlık Bakanlığının ihtiyaç duyduğu,
tüm vatandaşların bir sağlık numarasına sahip olmasıyla ortaya çıkacak netliğin
elde edilmesi, hem de vatandaşlarımızın, hangi konularda bilgi toplanmak
ihtiyacı hissedildiğinde, İçişleri Bakanlığının, tabiî ki, burada, fişleme ve
vatandaş takip etme alışkanlığından kurtularak, vatandaşa sağlıklı bilgiler
ulaştırması ve vatandaşı sağlıklı ve vatandaş lehine amaçlarla takip etmesi
açısından, İçişleri Bakanlığımızın, sahip olması gereken bilgileri de, yine,
bilgisayar zemininde oluşturulması zarureti, bizi, bu kurumların birlikte
hareket etmesi yönünde mecbur kılmaktadır. Yüksek Seçim Kurulunun da son birkaç
yıldır çok yakından takip ettiğim çalışmaları övgüye değer olmasına rağmen,
henüz bu hususta yeterli adım atılamamıştır. Ödenek yokluğu, bu konudaki zayıf
hareketin birinci bahanesi durumundadır. Değerli arkadaşlarım, ülkemizdeki seçim sisteminin ve
cumhuriyetimizden beri yapılan seçimlerden elde edilen birikimin iyiniyetle
yürütüldüğüne ve seçimlerde vatandaşın samimî ve hasbî davrandığına yürekten
inanıyorum; ancak, seçimlerin yapılan hazırlıklarında ve seçim sonuçlarının
elde edilmesinde, vatandaşımızda mevcut olan iyiniyetin bazı açıkgözler
tarafından dejenere edilmemesinin de, yine sağlıklı bir kayıt sisteminden
geçtiğini vurgulamak istiyorum. Ayrıca, geçtiğimiz seçimde de ulaşamadığımız yabancı
ülkelerdeki, komşu ülkelerdeki, özellikle Avrupa ülkelerindeki
vatandaşlarımızın, seçimlere katılma ve Türkiye'deki siyasetin belirlenmesinde
rol alma haklı taleplerinin henüz bir netliğe kavuşmadığını ve burada da
üzülerek söylü-yorum -bürokratları şikâyet değil; ama- Dışişleri Bakanlığımızın
bu husustaki gayretlerini stimûle etmek için (uyarmak için) söylüyorum.
Almanya'da, konsolosluğa yaptığımız ziyarette, bu husustaki engelin oradaki
elçilik yetkililerinden kaynaklandığını bizzat müşahede ettim. En ufak olumlu
yaklaşımları yoktu "aman bizi bulaştırmayın, aman bizi bu sıkıntılara
sokmayın, biz bu işin altında kalkamayız, bir sürü karışıklığa yol açarız"
gibi, vatandaşın arzularını yerine getirmeye, vatandaşa hizmet etme çalışmasına
yönelik en ufak sıkıntıya girmekten kaçınan bürokratların, mutlaka vatandaşın
arzularına yönelik hizmetleri ortaya koyma eğilimini kazanması lazım. Değerli arkadaşlarım, bu geçirdiğimiz seçimde
karşılaştığımız zorluklarla bundan sonraki seçimlerde karşılaşılmaması için
partiler düzeyinde ortaya koyduğumuz değerlendirme ve birikim çalışmalarının
iyiniyetle ve samimiyetle İçişleri Bakanlığı tarafından değerlendirmeye tabi
tutulması, seçimlerden önce seçim listelerinin hazırlanmasında da
değerlendirmeye alınması fevkalade önemli olacaktır. Ayrıca, il seçim kurullarının, il başkanlarının
taleplerini partilere hizmet, vatandaşa hizmet açısından görmeyip, bürokratik
engeller çıkarmak nedeniyle, vatandaşa ve partilere yardımcı olma zihniyetinden
mahrum olduklarını da bizzat müşahede ettim. Bunun da, devletin, vatandaşa
hizmet açısından, sahip olması gereken samimî duygulardan uzak olduğunu ve
vatandaşın, bu hususta, devletten beklediğini bulamama ve... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız efendim. ALİ GÖREN (Devamla) - ... devletin kapısına giderken
karşılaşacağı güçlükler konusunda kendisini hazırlamış olduğu alışkanlığından veya
endişesinden vatandaşın kurtarılması için, vatandaşa hizmet amacını, vatandaşı
önplana alan, ferdi aziz tutan bir anlayışı, devletin, tüm kurumlarında
benimsemesi ve devletin, vatandaşa hizmet etmeyi temel prensip edinen bir kurum
haline dönüştürülmesi gayretlerine katkıda bulunmak için, hem siyasî
partilerimizin hem de bu hususta yetki kullanan ve sorumlu mevkide olan bakanlarımızın
katkıda bulunmasını diliyor, bu kanunun seçim sistemlerimize getireceği
kolaylığı ümit ederek, hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum
efendim. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Şahsı adına, Aksaray Milletvekili Ramazan
Toprak. Buyurun Sayın Toprak. Süreniz 10 dakika. (FP sıralarından alkışlar) RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin
değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz 494 sıra sayılı teklifle, sandık
seçmen listelerinin partilere verilmesi öngörülmektedir. Bu vesileyle,
seçimlerle ilgili bazı temel ilkeleri ortaya koymakta yarar olduğunu
düşünüyorum. Seçim sistemimizle ilgili birkaç konuya, genel hatlarıyla, temas
etmek arzusundayım. Öncelikle, seçim sistemimizi bir gözden geçirelim.
Nasıl bir seçim yapıyoruz; ya mevcut hal üzere uzun yıllardır geleneksel hale
getirdiğimiz seçim sistemimiz veya çağdaş ülkelere yaraşır bilgisayar ortamında
yapılan seçim sistemi. Hangisini seçeceğimizi öncelikle ortaya koymak
durumundayız. Mevcut hal üzere devam edersek ne olur; pek çok
sakıncalarını bugüne kadar yaşadık. O sakıncaları maddeler halinde ortaya
koyarsak; Çıkan seçim sonuçları sürekli tartışılır, asla nihaî
şeklini almaz; üzerinden bir seçim geçer, yine sonuçlar tartışılır. Diğer bir sakıncası, milletin gerçek iradesi, millî
iradesi sandığa yansımaz. Diğer sakınca, irade üzerinde oynamalar gerçekleşir.
Yani, bunu somutlaştırmak gerekirse, irade, parayla satın alınır. Kendi ilimde
bir örnek vereyim. Bir belediye başkanlığı seçiminde -çok ilginç- o belediye
başkanlığını biz kazanacaktık; ancak, halen belediye başkanı olan arkadaş,
yakındaki bir köyün muhtarıyla anlaşmak ve bu muhtara 8 000 mark vereceğini
vaat etmek suretiyle, bu beldeden 150 oyu köye aktardı ve 150 oy, belediye
başkanlığını şimdiki başkana kazandırdı. Gerek bu belediye başkanı ve gerekse
muhtar, şu an yargıda hesap verme durumunda. Böyle bir belediye başkanını
düşünün; beş yıl tartışılacak bir belediye başkanı... Bu şekilde, millî irade
parayla satın alınacaktır. İşte, bu getirilen teklif, kısmen bu sakıncaları
ortadan kaldırması nedeniyle olumlu bir tekliftir ve bu teklife olumlu oy vereceğimi
huzurlarınızda ifade ediyorum. Yararlı bir tekliftir ve hatta, gecikmiş bir
tekliftir. Peki, bu teklifin başka yararları nedir? Listelerin
açıklığı temin edilmekte; yani, yönetimde şeffaflık ilkesi, seçimlere bu
şekilde, bu suretle yansıyor. Diğer yararı; otokontrol mekanizması oluşturulur.
Zaten, suiistimale açık insanlar, bugüne kadar, bu listeleri bir şekilde temin
ederek seçim sonuçlarını doğrudan etkilemişlerdi. Bundan böyle, suiistimal
yanlısı olmayan dürüst insanlarımız, dürüst görevliler, bu listeler üzerindeki
oynamaları kontrol etmek suretiyle, istismarı engelleyecekler ve bir otokontrol
mekanizması oluşturulmuş olacak. Bu teklifin bir diğer yararı; millî irade daha sağlıklı
yansır ve gerek milletvekilliği genel seçimleri için Türkiye Büyük Millet
Meclisinde ve gerekse yerel yönetimlerde belediye başkanlıkları için, halkın
gerçek temsilcileri bu makamlara, bu görevlere getirilir. Bu anlamda, yine,
yararı olan bir tekliftir ve bu teklifle,
bundan böyle çıkacak seçim
sonuçları daha az tartışılır olacaktır. Mevcut halin sakıncalarını ifade ettik, bu teklifin
neler kazandıracağını ifade ettik. Peki, en doğrusu bu mu; hayır. En doğrusu,
uygar ülkelerde, çağdaş ülkelerde halen uygulanagelmekte olan, bilgisayar
ortamında yapılan seçim sistemidir. Hafızalarımızı bir yoklayalım, 18 Nisan
1999 seçim sonuçlarını, seçimleri ve 22 Ekim 2000 tarihindeki sayımları
gözümüzün önüne bir getirelim. Ülkemiz, birbuçuk yıl arayla, evet, birbuçuk yıl
arayla, dünyanın en büyük hapishanesi oldu ve birbuçuk yıl arayla, yine, ülkemiz,
70 milyon insanımız, bir günlüğüne gözlem altına alındı. Herhalde, bundan
böyle, bazı dava dosyalarında, hâkimlere "hâkim bey, ben, gerek 18 Nisan
seçimlerinde ve gerekse 22 Ekim sayımlarında iki gün gözaltında kalmıştım;
lütfen, bunu cezamdan indirin" gibi bir talep söz konusu olduğunda, bu,
fazla sürpriz olmayacak. Dünya üzerinde, bizi, gerçekten gülünç durumlara
düşüren bu tarz komediler bir daha yaşanmaz; hangi şartta ve surette;
bilgisayar ortamında yapılacak bir seçimle. Peki, bilgisayar ortamında yapılacak seçimin maliyeti
çok mu yüksek; hayır. Bilakis, bütün ülkede bilgisayar ağı kurulması suretiyle
yapılacak bir seçimin maliyeti, zannediyorum, iki seçimde harcanan ve
buharlaşan paralarla rahatlıkla karşılanabilecek bir maliyettedir; ama, burada,
bir tek fark var; bu en ideal sistemi oluşturabilmek için, gerçekten, çağı
yakalayan bir düşünceye, mantaliteye sahip olmak gerekli; diğerinde ise, geçen
yüzyılların mümessili bir anlayışın sahibi olmak gerekli. Biz, 21 inci Yüzyıla
yakışan anlayışın egemen olduğu bir
seçimin yapılması talebindeyiz. Peki, bilgisayar ortamında yapılan seçimin yararları
nelerdir; biraz önce, tasarıyla kısmen geti-rilen iyileştirmeler, bu bilgisayar
ortamında yapılacak seçimle, azamî yararın sağlandığı bir ortamı sağlar.
Örneğin, ilk akla gelen şeyler şunlardır: Listelerle asla oynanmaz; liste
üzerindeki sahtekârlıklar sıfırlanır. Millî irade, gerçek anlamıyla sandığa yansır;
katılımcılık sağlanır. Demokrasilerin ana özelliklerinden bir tanesi, katılımcılıktır.
Millet kendi iradesinin gerçek şekliyle sonuçlara yansıdığını gördüğü takdirde,
katılım yüzde 60'larda, 70'lerde olmaz, yüzde 90'ların üzerinde olur; yani,
milletin gerçek iradesi sonuçlara yansır. Yine, sonuçlar üzerinde herhangi bir sahtekârlık, bir
oynama yapılamayacağı için, sonuçlar tartışılmaz. Tartışılmayan bir seçim
sonucu, devletin güvenidir, itibarıdır. Bunu sağlamak, sayın hükümetin
görevidir. Bu teklifin devamı niteliğinde olmasını temenni ettiğim
bilgisayar ortamında seçim sistemini Yüce Meclisin gündemine getirmesini dört
gözle beklediğimizi Sayın Bakanıma ifade ediyorum. Değerli milletvekili, bu teklif henüz gündeme gelmeden
önce, ben, kendi bölgemdeki olağanüstü suiistimalleri düşünerek, bu konuda
Yüksek Seçim Kurulundan bir talepte bulunmuştum ve "Aksaray İline ait
sandık seçmen listesinin tarafıma gönderilmesi" demiştim. Yüksek Seçim
Kurulunun bana gönderdiği cevabî yazıdan kısa bir pasaj okumak istiyorum:
"Seçmen kütüklerinin seçim işleri dışında kullanılması, bunların düzenleme
amacıyla bağdaşmaz. Ayrıca, şu ya da bu kuruluşun veya şahısların, başka usul
ve yollarla bilgi sağlayabilecekleri konularda, hatta, rutin işlerde seçmen
kütüklerine başvurmaları yolunun açılması, bu kütüklerin yıpranması, kaybolması
ve seçmen kütük bürolarının gereksiz yere meşgul edilmeleri gibi sakıncaları da
doğurur" şeklinde, son derece mahzurlu gördüğüm bir ifadesi olmuştu. Sayın hükümet, bu teklifle, Yüksek Seçim Kurulunun bu
kararını da tamamen askıya almış vaziyettedir. Yüce Meclisin bir üyesine,
Anayasanın 80 inci maddesi uyarınca, 70 milyon Türk Milletinin mümessili olan
bir milletvekiline hiç de layık görülmeyen bu sözleri de sarf etmez... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN - Bir dakika içerisinde toparlayınız efendim. RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Devletimizin gerçekten bir
anayasal kuruluşu olan Yüksek Seçim Kurulu ile yine Türk Milletinin temsilcisi
bir milletvekili arasındaki bu tartışmaya yol açılmamış olurdu. Bundan böyle,
kurumlar arasında, özellikle hukuk devletine yaraşır şekilde, kurumlar ve
normlar hiyerarşisinin sağlanması konusunda ortaya konulan bütün düzenlemelere
olumlu yaklaştığımız gibi, bu teklife de olumlu yaklaştığımı ifade ediyor;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Toprak. Şahıslar adına konuşmalar tamamlanmıştır. Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: SEÇİMLERİN
TEMEL HÜKÜMLERİ VE SEÇMEN KÜTÜKLERİ HAKKINDA KANUNUN 47 NCİ MADDESİNDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ MADDE 1. - 26.4.1961 tarihli ve 298 sayılı Seçimlerin
Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 47 nci maddesinin kenar
başlığı aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye son fıkrasından önce gelmek
üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir. "Seçmen kütüğünün saklanması ve ilgililere
verilmesi" "Seçmen kütükleri; seçimlere katılma yeterliliğini
taşıyan siyasî parti merkezlerince yahut yetkilendirilmiş il veya ilçe
başkanlarınca, talep edildiğinde; Yüksek Seçim Kurulu tarafından belirlenen
gideri, Maliye veznesine yatırılmak ve makbuzu ibraz edilmek kaydı ile, bir
seçim döneminde iki defadan fazla olmamak üzere ilçe seçim kurulu başkanınca,
bilgisayar ortamında veya liste düzeyinde imza mukabilinde, istek sahibine
verilir." BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi
Grubu adına, Bolu Milletvekili İsmail Alptekin. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır Sayın Alptekin. Buyurun. FP GRUBU ADINA İSMAİL ALPTEKİN (Bolu)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 298 Sayılı Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 47 nci Maddesine Bir Fıkra
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi üzerinde Fazilet Partisi Grubunun görüş ve
düşüncelerini arz etmek üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bundan önceki kanun tasarısının yasalaşması sırasında,
Meclisimizde gergin bir hava, tartışma, karşılıklı münakaşaların olduğunu
biliyoruz ve hatırlıyoruz. Görüyoruz ki, usul ve esasın iyi belirlenmesi,
yasaların ihtiyaçlara göre, günün şartlarına göre iyi yapılması ve onun
ötesinde de, yasayı yapan insanların, insan unsurunun buna hakkıyla uyması ve
karşılıklı hak ve hukuku belirlemesinin ne kadar ehemmiyetli olduğu
görülmektedir. Değerli arkadaşlar, bu teklif, bütün siyasî partilerin
ortak bir teklifidir. Demek ki, Seçim Yasasıyla ilgili bugün görüştüğümüz madde
hepimizin ortak ihtiyacıdır ve Anayasa Komisyonumuzda da mesele enine boyuna
beraberce değerlendirilmiş, tartışılmış ve alt komisyona havale edilmek
suretiyle, pratikten gelen talepler nazara alınmak suretiyle, yazımda ve
teklifte de değişiklik yapılmak suretiyle bu yasa teklifi huzurunuza gelmiştir. Görüyorsunuz ki, bütün siyasî partiler -başta muhalefet
olmak üzere- bu yasa teklifi üzerinde görüşlerini, düşüncelerini ve fikirlerini
aktarırken, hakikaten, bu Parlamentoya bir şeyler katmakta ve güzel sözler
ifade etmektedirler. Benden önce, Grubumuz adına yasa teklifinin tümü
üzerindeki görüşlerini belirten Mehmet Ali Bey kardeşimiz, hakikaten, bu
meseleyi tartışırken, olması gereken, yapılması gereken konuları da burada
ifade etmiştir. Değerli milletvekilleri, hakikaten, demokrasinin
temeli, millet iradesinin bu Yüce Meclise en iyi bir şekilde yansıması,
yansıyabilmesi, bu temel yasaların iyi yapılması, iyi düzenlenmesiyle sağlanır.
Bu nasıl olacaktır? Anayasamızdan sonra, demokrasinin gereği, çok partili
siyasî hayatın bu Parlamentoya yansımasında iki ana ve temel yasa vardır.
Bunlardan bir tanesi, Seçim Yasasıdır; bir diğeri ise, Siyasî Partiler
Kanunudur. Bakıyoruz ki, Seçim Kanunumuz, 1961 Anayasasından sonra yapılmıştır
ve 1961'den bugüne kadar -ki, o zaman çifte Meclisimiz vardı; Senatomuz da
vardı- birçok değişiklik yapılmıştır. Yine, burada konuşan sözcülerin ifade ettiği gibi,
maalesef, iktidarlar, zaman zaman, Seçim Kanununda yaptıkları değişikliklerde
-üzülerek, burada hatırlamakta yarar var- seçimleri kendi lehlerine nasıl
sonuçlandıracaklarının hesabı ve kitabı üzerine de değişiklikler yapmışlardır;
ama, tarihen sabittir ki, genel prensipler üzerine, adalet üzerine yapılmayan
değişiklikler, o gün belki o değişikliği yapanlara fayda sağlayabiliyor; ama,
zaman içerisinde, bir an geliyor ki, değişikliği yapanlar, yapılan o değişikliklerin
sonucunda kaybedebiliyorlar ve bekledikleri sonuçları alamıyorlar. Neticede, bizim ifade etmek istediğimiz şudur: Bakın,
bir ihtiyaç olarak, beraberce, ortak, bu kanun teklifini getirdik; çok güzel
tartışıyoruz; örnek bir Meclis çalışması yapıyoruz. Bu kanun teklifi
yasalaşacaktır ve inşallah, memleketimiz için hayırlı olacaktır. Bu yetiyor mu,
bu yeterli mi?.. Değerli arkadaşlarım, hepimizin elindeki bu kitapçıkta
mevcut olan ve demokrasimizin ana yasalarından olan, millet iradesini bu
Meclise en güzel bir şekilde yansıtacak olan Seçim Kanunumuzda değiştirilmesi
gereken, günün şartlarına uydurulması gereken birçok madde var, birçok fıkra
var. Yine, iktidarıyla muhalefetiyle, beraberce oturup, bu işin tatbikatçılarından
görüş almak suretiyle, baştan aşağı yasayı tarayıp, yeni bir teklifi, ortak
olarak buraya getirmemiz lazım. Belki, diyeceksiniz ki, onların hepsinde
anlaşamayabiliriz. Mesafe almamız lazım; beraberce oturup konuşup, anlaştığımız
maddeleri buraya getirip ve burada, yine, ortak bir kararla çıkarmamız ve
demokrasimiz noktasında güzel kazançlar elde etmemiz lazım. Bu yetiyor mu;
yetmiyor. Türkiye'de, 21 inci Yüzyılda, Siyasî Partiler
Yasasında, demokratik olmayan, her siyasî partinin, böyle olduğu noktasında
ortak irade beyan ettiği; ama, işin tatbikatına geldiğimiz zaman, nedense, bir
türlü icraata geçiremediğimiz, antidemokratik hükümler var. İşte, bunların da,
beraberce oturup konuşulup, hatta, konuşulup belirli olgunluk noktasına
getirdiğimiz maddeleri, yine, bu Meclise getirilmek suretiyle, demokrasi adına,
insan hakları adına ve milletimizin arzu ettiği ve beklediği bazı kararlar adına,
yine, bu Meclisten çıkarmamız ve Siyasî Partiler Kanunumuzu, 21 inci Asrın
beklediği, insan hakları, temel hürriyetler ve Avrupa kriterlerinin bizden
beklediği ve kabul ettiğimiz uluslararası yasalardaki şartlara ve usullere
uydurmak suretiyle Türkiye'de, hakikaten, beklenen uzlaşmanın, beklenen
beraberliğin ve beklenen huzurun sağlanması lazım. Değerli arkadaşlar, Türkiye'de bugün hükümetimizi
sıkıntıya sokan, halkımızı dehşete düşüren bir ekonomik kriz var; ekonomik,
sosyal sıkıntılar var. Herkes sokağa dökülmüş "yarınımız ne olacak"
diyor. Bütün bunların düzelmesi, istikrar, birlik, beraberlik ve uzlaşmaya bağlıdır.
Sayısal çoğunlukla kanunlar çıkarılabilir; ama, o
kanunlar millet vicdanında yerini bulmuyorsa ve çıkarıldıktan sonra hedefini de
bulmuyorsa, toplumun tamamına yakınını -herkesi memnun etmek elbette mümkün
değildir; ama, tamamına yakınını- memnun edecek sonuçları ortaya çıkarmıyorsa
biz istediğimiz kadar çok kanun çıkaralım, çok kanun çıkardığımızla övünelim;
ama, ne-tice, milletle konuştuğumuz zaman, halkımıza gittiğimiz zaman onların
söyleyecekleri, onların değerlendirecekleri ve ortaya koyacakları takdir çok
önemlidir. Bu bakımdan, bu bir vesile, bir güzel başlangıçtır. Bundan sonra,
elbette ki, önümüzde çok önemli, görüşeceğimiz, konuşacağımız teklifler,
tasarılar var, İçtüzük var. İşte, Türkiye'de demokrasinin sağlam bir şekilde
yürüyebilmesi için Seçim Kanunu ne kadar önemliyse, bunun demokratik olması,
adil olması ne kadar önemliyse, Siyasî Partiler Kanunumuzdaki bu beklediğimiz,
demokratik olmayan maddelerin değiştirilmesi ne kadar önemliyse, bu
Parlamentonun, bu Meclisin adil bir şekilde meseleleri müzakere etmesi, burada
herkesin, milleti temsilen, milletin sesi, sözü ve kulağı olarak her
milletvekilinin düşüncesini en rahat bir şe-kilde ifade edebilmesi için
İçtüzükte yapılacak değişiklikler... "Sürat yapalım, çok kanun çıkaralım,
bir an önce istediğimiz kanunları çıkaralım" derken hiç arzu etmediğimiz
sonuçları ortaya çıkarabiliriz. Sayının fazla olması çok önemli değildir; çürük
yumurtalar bir tarafa, bir tek sağlam yumurta bu tarafa. Her zaman
söylenmiştir; sağlam, doğru ve herkesin ortak kabulleneceği yasaların ve
millete yararlı yasaların öncelikli olması, herkesin ve milletimizin beklediği
bir konudur. Değerli milletvekilleri, işte, ortada yasa, ortada
ortak görüşlerimiz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlayınız efendim. İSMAİL ALPTEKİN (Devamla) - Bundan sonraki yasaların
da, bu örnek anlayış ve uyum içerisinde, doğrularda birleşerek, milletin
arzusunda birleşerek çıkarılmasını ve gerçekten, Parlamentodan, milletin
beklediklerinin bir ürün olarak ortaya konmasını diliyorum. Yasanın, milletimize, memleketimize hayırlı olması
dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya
Milletvekili Salih Çelen. Buyurun Sayın Çelen. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN (Antalya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 494 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanunun 47 nci Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun
Teklifinin 1 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, kanun teklifi, Mecliste grubu
bulunan bütün siyasî partilerin grup başkanvekillerince müştereken verilmiştir;
dolayısıyla, metin olarak üzerinde uzlaşılan bir kanun teklifidir. Biz de,
teklifin Anayasa Komisyonundaki görüşmeleri sırasında, komisyon üyesi olarak
çalışmalara katılmıştık ve benimle birlikte komisyonun birkısım sayın üyeleri
de, teklifin ilk halinde bulunan "Seçmen kütükleri; son milletvekili genel
seçimine katılmış siyasî partilerin il başkanlarınca, iki yılda bir defa talep
halinde ve belli bir ücret karşılığında il seçim kurulunca verilir"
hükmünün daha da genişletilmesi yönünde düşünce beyan etmiş, düşünce serd etmiş
ve neticede, alt komisyona havale edilerek şu anda Genel Kurul gündemine gelen
şeklini almıştır. Değerli milletvekilleri, biz bu genişletmeye neden
ihtiyaç duyduk; bunun birinci nedeni, ülkemizde seçmen kütüklerinin, sağlıklı
bir şekilde bilgisayar ortamına geçirilmemiş olması ve seçmen kütüklerinin
sağlıklı olmamasıdır. İkinci nedeni, "son genel seçimlere katılmış
siyasî parti teşkilatlarının seçmen kütüklerini istemesi" yerine,
"seçimlere katılma yeterliliğini kazanmış siyasî parti temsilcilerinin
seçmen kütüklerini isteyebilmesi" imkânının getirilmesidir. Tabiî, kanun teklifi ilk geldiği şekilde olsaydı, yani
son genel seçimlere katılmış siyasî parti teşkilatlarının seçmen kütüklerini
isteme imkânı getirilmiş olsaydı, bu bir haksızlık olurdu. Kaldı ki, bu,
Anayasanın eşitlik ilkesine de aykırı olurdu. Bunun önüne geçmek için,
seçimlere katılma yeterliliğini kazanmış siyasî partilere de bu hak
getirilmiştir. Üçüncü nedeni, sadece il başkanlarının seçmen
kütüklerini isteme hakkı değil, ilçe başkanlarına da ilçe seçim kurullarından
seçmen kütüklerini isteme hakkının verilmek istenmesidir. Değerli milletvekilleri, ülkemizde seçimlerin ne kadar
sürede yapılacağı Anayasamızda belirlenmiş olmasına rağmen, erken seçimler nedeniyle
bu sürenin değişken olması ve seçimlerin hiçbir zaman normal zamanında
yapılamaması karşısında, teklifin ilk halinde olduğu gibi,seçmen kütüklerinin
iki yılda bir talep edilmesi durumunda,
bir seçim döneminde, yalnızca bir kere seçmen kütüklerinin istenmesi sonucu
doğabilirdi. Bunun için de, Anayasa alt komisyonunda yapılan görüşmelerde, bir
seçim döneminde seçmen kütüklerinin en fazla iki kere istenmesi imkânı
geti-rilmiştir. Bilirsiniz, 20 nci Dönemde, seçim dönemi üç yıl dört ay
sürmüştür. Bu dönemde eğer "iki yılda bir" hükmü getirilmiş olsaydı,
seçmen kütükleri yalnızca bir defa istenebilir, ikinci kez iste-nemezdi. Seçmen
kütüklerini küçümsemeyelim, Ankara gibi bir yerde seçmen kütükleri yaklaşık
olarak birkaç kamyon tutar. O nedenle, seçmen kütüklerinin istenmesi en fazla
iki kereyle sınırlandırılmıştır. Değerli milletvekilleri, Doğru Yol Partisi olarak
gönlümüz isterdi ki, tüm seçmen kütükleri, tüm bölgelerde bilgisayar ortamına
geçirilmiş, sağlıklı ve düzenli bir şekilde oluşturulmuş olsun. Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi, Doğru Yol
Partisi milletvekili, bir muhalefet partisi milletvekili olarak ben, iktidar
partisi milletvekili gibi, getirilen kanun teklifini savunmaktayım. Gönlümüz
isterdi ki, Doğru Yol Partisi iktidarda olduğu zaman da, muhalefet partileri,
Doğru Yol Partisine aynı desteği göstersin ve
millet menfaatına getirilen düzenlemeler, millet yararına olduğu için
geçirilmiş olsun; ama, maalesef, geçmişte bu böyle yapılmadı. Nitekim, 1993 ve
1994 yıllarında PTT'nin T'sinin özelleştirilmesiyle ilgili kanunda, bugünün
bakanları bile özelleştirmenin yapılmasının önüne geçerek, hatta, kanunun
çıkmasını engelleyerek, Anayasa Mahkemesine bizzat başvurarak, PTT'nin T'sinin
özelleştirilmesine imkân tanımamışlardır. Tabiî, bunun sonucunda ne olmuş:
Maalesef, o günün değeriyle PTT'nin T'sinin özelleştirilmesi karşılığında 40
milyar doları bulan getiri sağlama imkânı söz
konusuyken, maalesef, bu imkân sağlanamamış ve Türkiye'nin içborcunun 20
milyar dolar olduğu bir dönemde bu gelir elde edilememek suretiyle, maalesef,
Türk Milletinin aleyhine bir gelişme yaşanmıştır. Keşke, o dönemde, bugünün
iktidarı olan muhalefet partileri, Doğru Yol Partisine, bizim bugün kendilerine
destek olduğumuz gibi destek olsaydı, bugün art arda esnafımızı çok büyük
sıkıntıya sokar şekilde vergiler getirilmez ve içborç olmaması nedeniyle de
enflasyon bugünkü boyutlarda olmazdı; Türk Milletinin yararına olurdu. (DYP
sıralarından alkışlar) Ne var ki, tabiî, bizim, muhalefet milletvekilleri
olarak, bu hükümetin getirdiği her yeniliğe destek vermemiz de mümkün değildir.
Hükümetimiz, bazen öyle kanunlar getiriyor ki, milletimizin menfaatına olduğunu
söylemek mümkün değildir. Gerçekten de son zamanlarda hükümetimiz, karabulutlar
gibi, esnafımızın üzerine çökmüş, vergi üstüne vergi ihdas ederek, esnafımızı
ve dargelirliyi bunaltmıştır. Zaten, hükümetin aldığı ekonomik kararlar
nedeniyle siftah yapmadan dükkân kapatan esnafımız, ek vergiler getiren bu
hükümet kararlarının da etkisiyle çok büyük sıkıntı içine düşmüştür ki,
bunların biz muhalefet partisi milletvekillerince desteklenmesi mümkün
değildir. Değerli milletvekilleri, tabiî, konumuz seçimlerin
temel hükümlerinin ve seçmen kütüklerinin
değiştirilmesine yönelik kanun teklifi olduğu ve bilgisayar ortamında değerlendirilmesinin vatanın, milletin
yararına olduğu için, biz, burada bu teklife destek veriyoruz, bu teklifin
kanunlaşması için müspet oy kullanacağımızı söylüyoruz. İnşallah, tüm seçmen
kütüklerinin bilgisayara geçirilerek, daha sağlıklı ve güvenli olması için
gerekli yasal düzenlemeleri de
getirirsiniz ve biz de, burada bunları destekleriz. Bu vesileyle, bir kez daha, ramazan ayının size ve
milletimize sağlık ve hayır getirmesini dili-yor, hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN -Teşekkürler Sayın Çelen. Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok. Şahısları adına, Adana Milletvekili Ali Gören;
buyurun.(FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır Sayın Gören. ALİ GÖREN (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Muhterem Başkan, değerli milletvekilleri; 298 sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 47 nci
maddesinde yapılmak istenen değişiklikle ilgili şahsım adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, biraz önce de vurgulamaya
çalıştığım konuyu, konunun daha iyi anlaşılabilmesi açısından örneklemek ve
özel olarak ifade etmek istiyorum. Adana'da seçim sandıklarıyla ilgili
listelerin partimiz yetkililerince talebinde, karşılaştıkları sorunu milletvekili olarak bir türlü
aşamamış olmanın ve bu problemi çözmek için Yüksek Seçim Kurulumuza yaptığım
kişisel müracaatta da bir hayli bahanelerin peş peşe sıralanması sonucunda, bu
işin bir türlü çözülemeyeceği endişesiyle, başka bakanlıklarda da gördüğüm ve
karşılaştığım, vatandaşın bakanlığa veya devlet müessesesine müracaatında
karşılaştığı ilk reaksiyonun, öncellikle ve özellikle "olmaz"
anlayışının karşıma çıkan ilk
tezahürüydü. Bu hususu, özellikle, Yüce Parlamentoda dikkatlere sunmak
istiyorum. Vatandaşımız, devlet kurumlarına gittiğinde, ta tek
partili ve parti hükümeti anlayışının söz konusu olduğu dönemlerden kalma, o
zamanlar çok harika örneklerin yürek yakarak, göz yaşartarak anlatıldığı
hikâyeleri dinleyen vatandaş, başka ülkelerde gördüğü veya duyduğu, devletin
vatandaşına, öncelikli ve özellikli kolaylık gösterme, hizmet etme anlayışından
mahrum, despot ve güçlük çıkarıcı anlayışını hep karşısında görmüştür ve bu
sorunun, bugüne kadar, 21 inci Asrın başlangıcında da, halen karşısında aşılmaz
bir duvar olarak gördüğü yakınmasını, her zaman, milletvekilleri olarak bizlere
iletmeyi bir görev bilmektedir. Bizim, özellikle hükümetten ve hükümetlerden ricamız,
vatandaşımız adına şudur: Lütfen, kurumların vatandaşa hizmeti, birinci ve
değişmez anlayış şeklinde ortaya koyması ve vatandaşın işini, vatandaşa olan,
duyulan güveni esas alarak, vatandaşın dediğini geçerli bir teklif olarak kabul
edip, öncelikle onu yerine getirmesi, eğer vatandaşın arzusunda ve talebinde
bir hilaf varsa, bu ortaya çıktığında da, vatandaşa, bunun, özellikle ciddî
şekilde yansıtılacağını bilmesi ve bildirmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, seçim sandıklarının listelerini,
partilerin... Tabiî ki, belirlenecek miktarı, ben, burada kaygıyla takip
ediyorum; çünkü, hükümetin -burada, bu eleştiriyi yapmayı da kendime bir görev
biliyorum- sinekten yağ çıkarırcasına, vatandaşa her bahaneyle vergi
yükleyerek, bütçe açığını giderme telaşesinin, burada, sandık listelerinin edinilmesinde de ortaya
konulmasını ve partilerin aşamayacağı bir fiyatın, bir faturanın partilerin
önüne konulması endişemi ifade ediyorum ve bu hususta, partilerden beklenilecek
bedelin makul olmasını özellikle rica ediyorum. Değerli arkadaşlarım, partilerin, ilçe seçim
kurullarından talep ettiklerinde, hiç olmazsa, bir seçim döneminde iki kez
liste alabilmelerinin ve bunları güncelleştirerek parti çalışmalarında
kullanabilmelerinin bu maddeyle sağlanmış olmasından dolayı, tüm partilerimizin
bu teklifi getiren grup başkanvekillerini, saygıyla ve takdirle yâd ediyorum.
Dolayısıyla, bu kanun maddesi vesilesiyle, özellikle hükümet kapılarında
vatandaşımızın karşılaştığı zorluğun dile getirilmesi ve dile getirilen her
sorunun aşılması yönünde hükümetin gayret göstermesi taleplerimi tekrar ifade
edi-yor, bu maddenin, ülkemizde, küçük de olsa bir sorunun aşılmasında yardımcı
olacak bir kanun maddesi olması ve tüm partilerimizin ortak dileği olması
nedeniyle hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Şahsı adına, Aksaray Milletvekili Ramazan
Toprak?.. Yok. Madde üzerinde üç adet önerge vardır; önergeleri, geliş
sıralarına göre okutacağım, aykırılık durumlarına göre işleme alacağım. Okutacağım son önerge, aynı zamanda en aykırı önerge
olup, okuttuktan sonra işleme alacağım. Buyurun. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 494 sıra sayılı kanun teklifinin 1
inci maddesinde geçen "yetkilendirilmiş" kelimesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 494 sıra sayılı yasa teklifinin 1
inci maddesinin son cümlesindeki "bilgisayar ortamında" ifadesinden
sonra gelen "veya liste düzeyinde" ibaresinin kaldırılarak "ve
imza mu-kabilinde istek sahibine verilir" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum; bu önerge, aynı
zamanda en aykırı önergedir, okuttuktan sonra işleme alacağım. Buyurun: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 494 sıra sayılı yasa teklifinin 1
inci maddesinin son paragrafındaki "Yüksek Seçim Kurulu" ibaresinden
sonra gelen "belirlenen gideri maliye veznesine yatırılmak ve makbuzu
ibraz edilmek kaydıyla" ifadesinin kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu efendim? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın hükümet?.. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Önerge sahibi olarak, Samsun Milletvekili
Sayın Musa Uzunkaya; buyurun. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Değerli Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan, grup başkanvekillerimizin
geçtiğimiz dönemde verdikleri Yüksek Seçim Kuruluyla alakalı 494 sıra sayılı bu
değişiklik teklifine dair verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu önergeyi vermekteki amacımız özde şudur: Bir kere,
şunu kabul etmek lazımdır ki, bugüne kadar yapılan seçimlerde -gerek yerel
seçimlerde gerek genel seçimlerde- Yüksek Seçim Kurulu, başta değerli başkanı
ve yönetim kurulu üyeleri olmak üzere, taşradaki tüm temsilcileri, büyük bir
özveri, büyük bir gayret ve hakikaten, insanüstü bir performansla hizmet
sunmuşlardır. Bu vesileyle, tüm bu hizmetlerde bulunan arkadaşlara takdir ve
tebriklerimi ifade ediyor, kendilerine şükran duygularımı da arz ediyorum. Diğer değişiklik önergelerimiz içinde, esasen, onları
rahatlatma amacına matuf bir önergemiz de var; ancak, bu önergede amacımız,
Yüksek Seçim Kurulunun tek hedefi, Anayasamızın ve demokrasinin olmazsa
olmazlarından biri olan partilerimizin, milletimize demokratik platformda
hizmetlerini sunabilmesidir. Dolayısıyla, Yüksek Seçim Kurulunun, malî
kaynakları itibariyle, Maliye, Hazinemiz tarafından yeteri kadar desteklenmesi,
demokrasinin yaşatılması açısından bu organa güç verilmesi esas görevi
olmalıdır hem Parlamentonun hem de yürütmenin, yani hükümetin. Tabiatıyla, biz, seçim masraflarına ek bir getiri
durumunda olan bu güncelleştirilecek olan ve seçim senelerinde seçmen
kütüklerinin ikiden fazla olmamak üzere partilere verilmesinin ücret mukabili
yapılmasının birkısım sıkıntılar doğuracağı kanaatindeyiz. Bunlardan birincisi
şudur: Hakikaten, bu ücretlerin, seçime katılmak durumunda olan tüm partiler
tarafından listeler iki defa alınmak durumunda olacağı için, bütün partiler
tarafından, Hazineden yardım almayan partilerin çok küçük ilçelerdeki malî sıkıntılarını
seçim zemininde göz önünde bulundurursanız, keyfiyetin Seçim Kuruluna fiyat
tespiti açısından bırakılması halinde, belki, ciddî anlamda malî külfetler
getirebilecek ve hatta, partiler, bu belgeleri almaktan kaçınabileceklerdir
bile. Bunun önüne geçilmesi için, esas amacımız odur ki, burada ifade edilen
"Yüksek Seçim Kurulu tarafından belirlenen gideri Maliye veznesine
yatırılmak ve makbuzu ibraz edilmek kaydıyla" gibi işlemlerin tamamen
kaldırılmasıyla, Hazineden, bunun maliyeti, külfeti belirlenen karşılığı Yüksek
Seçim Kuruluna transfer edilmek, ödenmek suretiyle, doğrudan doğruya bu,
Hazinenin, siyasî partileri-mize ve demokrasimize gösterdiği bir saygının,
demokrasinin olmazsa olmazı durumunda olan, seçime katılmakta olan, Hazineden
malî destek almış veya almamış olan tüm partilerimizin bu ma-nada kısmen de
olsa desteklenmiş olmalarını sağlamaktır; hatta biraz da adaletsizliği
gidermektir. Yani, bir taraftan Parlamentodaki partilerimiz Hazineden belli
oranlarda yardım alabilecek, öbür taraftan da seçime ilk defa girecek olan bir
partiye aynı listelerin karşılığı maddî külfeti, yardım almayan partilere de
yüklemiş olacağız. Değerli arkadaşlar, bunun giderilebilmesi için, bizim
bu çok samimî niyetle ve bütün partile-rimizin grup başkanvekillerinin daha
önce yaptığı teklifte böyle bir değişikliğin yapılmasını takdirlerinize
saygıyla arz ediyor, bu değişikliğin istikametinde oy kullanmanız umuduyla,
hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı,
gerekçesini Sayın Uzunkaya'nın izah ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 494 sıra sayılı yasa teklifinin 1
inci maddesinin son cümlesindeki "bilgisayar ortamında" ifadesinden
sonra gelen "veya liste düzeyinde" ibaresinin kaldırılarak "ve
imza mu-kabilinde istek sahibine verilir" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz. Mustafa Geçer (Hatay) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?... DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Gerekçesini izah etmek üzere, Sayın
Uzunkaya'ya söz veriyorum. Buyurun Sayın Uzunkaya. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Değerli Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bu değişiklik önergemizde amacımız şudur: Demokraside, dünyada şu bulunduğumuz atmosferde duayen
durumundaki Amerika'da son günlerde yapılan seçimlerin sonuçlarına vaki
itirazları da göz önünde bulundurursak, bilgisayar ortamının, bu seçimler için
-tüm ülkeler açısından söylüyorum- ne kadar büyük önem arz ettiği bir
gerçektir. Elle sayımlar Amerika'da tekrar tekrar yapılıyor, bir taraftan
Demokratlar, bir taraftan Cumhuriyetçiler itirazlarını devam ettiriyorlar.
Gerekçe, hakikaten, elle, manuel olarak hangi işlem yapılırsa, ona hilenin
karıştırılma imkânı mevziîdir, kaçınılmazdır ve mümkündür. Hele hele, üzülerek söyleyeyim; sisteminin ciddî
anlamda kirlendiği, demokrasisinin zaman zaman, isteyerek veya istemeyerek yara
aldığı, gemisinin zaman zaman sağdan soldan törpülendiği Türkiye
Cumhuriyetinde, bu gibi konularda daha fazla endişe duymakta, elbette haklıyız.
Daha ötesi; Türkiye'de zaman zaman olagelmiştir ki,
bilgisayar ortamında yapılamayan bu seçimler... Tabiî, az önce söylediğim,
Yüksek Seçim Kurulu bu konuda ciddî gayretlerle... Hatırlayacaksınız, her bir
arkadaşımız çok iyi hatırlayacaktır; seçim kurullarına gittiğimizde, o eski
kurşunkalemleriyle, yani "kopya kalemi" diye adlandırdığımız,
silinmez diye bilinen kalemlerle, ilgili memurların, 24 saat, hatta 48 saat
uykusuz, evrak başında uğraştığını her birimiz biliyoruz, onların sıkıntılarını
yakınen görüyoruz. Bu bakımdan, Amerika dahil olmak üzere, dünya
ülkelerindeki seçimlerin sıkıntıya gidebildiğini her an görebildiğimiz bugünkü
atmosferde, Türkiye'de elle yapılabilecek yazım ve sayımların daha çok risk
taşıdığı; zaman zaman sandıkların ve seçmen listelerinin imhaya uğradığı;
değişikliklerin yapılabildiği; ciddî itirazların günler sonra farklı sonuçlar
doğurabildiği; özellikle yerel seçimlerde bunların bazen de katliamlara
dönüşen, sonuçları itibariyle, mazbatanın birinden alınıp diğerine verilmesi
şeklinde sonuç değişikliklerinin problemler meydana getirdiği düşünülecek
olursa, artık, çağın bugünkü teknolojisiyle bilgisayar ortamına geçilmesi
kaçınılmaz bir zarurettir. Maddenin son bölümünde deniliyor ki "bir seçim
döneminde iki defadan fazla olmamak üzere ilçe seçim kurulu başkanınca,
bilgisayar ortamında veya liste düzeyinde..." Biz diyoruz ki, eğer
"veya liste düzeyinde" ifadesini burada ipka edersek, yani muhafaza edersek,
artık Yüksek Seçim Kuruluna imkân aktarma konusunda da hükümet biraz daha cimri
davranabilir. Yüksek Seçim Kurulu, elinde de imkânlar olmadığı için "Ne
yapayım, ben sisteme geçemedim, elimde imkânlarım yok" diyerek mevcut
durumun devamına seyirci kalabilir. Burada zarureti yasayla getirelim diyorum
ve "veya liste düzeyinde" ifadesiyle kastedilen, listelerin elle
yazılmasına, yani manuel işlemin hâlâ devam ediyor olmasına yasa içerisinde
fırsat vermeyelim. Bundan dolayı da "Bilgisayar ortamında ve imza
mukabilinde istek sahibine verilir" ifadesini kayda geçirmiş olalım ki,
elle yazılmanın, yani yeniden o memurlarımızın, hatta partilerin
temsilcilerinin günlerce, saatlerce, gece-gündüz uğraşına vesile olan bu
meşguliyetin, hatta yanlış sonuçlar doğurabilecek bu meşguliyetin de önüne
geçmiş olalım. Bu, seçimlerin sağlıklı olması açısından bir
zarurettir; bu, Yüksek Seçim Kurulunun hükümet tarafından bilgisayar ortamına
sürüklenmesi ve bu işlemin acilen ikmal edilmesini temin açısından hükümeti
zorlayıcı önemli bir unsurdur; bu, tüm partili milletvekillerimiz için zarurî
bir taleptir. Ben, seçim bölgelerinizdeki tüm arkadaşlarımın aynı
özlem içerisinde olduğunu şahsen bili-yorum. Seçim sandıkları ve sonuçta, ilçe
seçim kurulları ve il seçim kurullarıyla ilgili o günlerdeki vaki
müracaatlarınız ve ilişkilerinizde, bu sıkıntıları, her birinizin şahsen
gördüğünü de biliyorum. O bakımdan, zaten, biz buna Grup olarak, vaktiyle
destek vermiştik... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Özür diliyorum Sayın Başkan,
bitiriyorum. BAŞKAN - Buyurun Sayın Uzunkaya. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Biz, zaten buna Partimiz
olarak da destek vermişiz; yani, muhalefetimiz yok, sizinle aynı kanaatteyiz ve
bu teklife "evet" diyeceğiz; ama, buradaki temennimiz şu: Bir şeyi
çıkarırken illâ bir tarafını eksik çıkarmayalım. O gün, bir eksiğinin farkına
varmamış olabiliriz; ama, gelin, Parlamento olarak iktidarıyla muhalefetiyle
sonuçta her birimiz aynı oyu kullanacağız, aynı istikamette "evet"
oyu kullanacağız; ama, bu yanlışı beraber düzeltelim ve bir iktidar muhalefet taassubu
içerisinde -tenzih ederim- bu anlayış içerisinde değil, samimî gayret-le, seçim
kurullarına verilmesi gereken, Yüksek Seçim Kuruluna verilmesi gereken bir
destek anlayışında bu değişiklik önergesine "evet" oyunuzu bekliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) ASLAN POLAT (Erzurum) - Oylamada karar yetersayısını
arayalım efendim. BAŞKAN - Siz istedikten sonra ben uygularım, İçtüzüğün
amir hükmü neyse onu yaparım. Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı, gerekçesini Sayın Uzunkaya'dan dinlediğiniz... FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Bir kişi istedi, yeterli olur sanıyorum. Gerekçesini Sayın Uzunkaya'dan dinlediğiniz önergeyi
oylarınıza sunacağım ve Sayın Aslan Polat'ın isteği üzerine, karar
yetersayısını arayacağım. Oylamayı, elektronik oylama cihazıyla yapacağız. Oylama için 3 dakikalık süre veriyorum. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylamaya başlandı) BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, Sayın
Musa Uzunkaya'nın önergesini oyluyoruz efendim. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkanım, hatırlatmanıza
gerek yok; onlar "evet" oyu verdiler zaten. BAŞKAN - Efendim "neyi oyluyoruz" diye
soruyorlar. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Genel Kurulda değiller mi
onlar efendim?! MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, kopya verdiniz
yani resmen... BAŞKAN - Sizin gerekçenizden sonra kopya vermeme gerek
yok ki... ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkanım, sorular vardı;
acaba, onlar sorulmayacak mı? Soru sormak isteyen arkadaşlar vardı.
Sorularımızı soramayacak mıyız? BAŞKAN - Oylamaya geçtiğimiz için sistemden siliniyor;
ne yapayım ben... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Hiç doğru değil... Sayın
Başkan, doğru değil. Burada... BAŞKAN - 2 nci maddede sorarsınız. (Elektronik cihazla oylamaya devam edildi) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yapılan oylamada karar
yetersayısı bulunmuş ve önerge kabul edilmemiştir. Üçüncü önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 494 sıra sayılı Kanun teklifinin 1
inci maddesinde geçen "yetkilendirilmiş" kelimesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Mustafa Niyazi Yanmaz (Şanlıurfa) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Katılmıyorsunuz. Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet ve Komisyon önergeye katılmıyor.
Önergenin gerekçesini mi okuyalım?.. YASİN HATİPOĞLU (Çorum) - Musa Uzunkaya konuşacaklar. BAŞKAN - Önerge üzerinde Sayın Musa Uzunkaya buyurun.
(FP sıralarından alkışlar) Sayın Uzunkaya, süreniz 5 dakika. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, umuyorum ki,
gecenin bu saatinde önergele-rimden birisine bu hâzırûn evet diyecek,
zannediyorum bu üçüncü önergeye evet diyeceklerdir. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, bu önerge bana göre, diğer
önergeler kadar, hatta onlardan çok daha önemli. Bu olayların sonuçlarını
seçimler döneminde yaşayacaksınız. Mesela, ne diyor bu madde, yine bu bölüm;
farkına varılmamış belki o gün için; ama bugün özellikle uygulama esnasında
göreceğiniz sıkıntılardır. Şimdi, seçmen kütükleri, seçimlere katılma
yeterliliğini taşıyan siyasî parti merkezlerince; yani partinizin ya genel
merkezi veya Hakkâri, Şemdinli, Yüksekova, Ağrı'nın Patnos'u bilmem Edirne'nin
filan ilçesi kış ortamında veya yaz ortamında, gidip, ilçe seçim kurulundan
seçim kütüklerini isteyecek. Kim isteyecek, ilçe başkanı veya il başkanı
isteyecek veya yönetimden bir şahıs; yetkiyi kimden alacak, nereden
yetkilendirilmiş; partisinin genel merkezince yetkilendirilmiş bir eleman. Değerli arkadaşlar, öyle bir ortam olabilir ki, mevsim
şartları itibariyle, yetki yazısının ilgiliye intikal etmemesi ve bunların bir
haftalık, beş günlük süreler zarfında verilmesi söz konusu olursa, o süre
içerisinde yetkinin gelmemesi halinde, muhtemeldir ki, ilgili temsilciniz,
gidip, seçmen kütüklerini ilçe seçim kurulundan alma şansını yakalayamayacak. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Süreli değil, her zaman
alabilir... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bunları belli bir süreyle
verecek, yılda iki dönem değil mi?.. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Süreyi belirleyebiliyor... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Kim belirleyecek süreyi?.. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Kim istiyorsa... BAŞKAN - Müdahale etmeyelim... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, eğer
burada seçim kurulu, ilçe seçim kurulu veya il seçim kurulu, ayın 15'i ile
20'si arasında bu listeler isteyen partilere verilecektir diye, kendisini
rahatlatma açısından bir zaman belirleme şansına malikse bu yasa içerisinde ve
bu sene içerisinde de, ilçe seçim kurullarına, yetkili kılınması gereken
arkadaşın, partili temsilcinin, ilçe veya il başkanının yetkisi gelmemişse, bu
demektir ki, vaktinde müracaat edip listeyi almama şanssızlığıyla karşı karşıya
kalacak. O bakımdan, biz bu yetkiyi, herkesin, her partinin ilçe
başkanını, il başkanını tanıdığı bir ortamda ve zeminde ilçe seçim kurulu
başkanının da tanıması tabiîdir, dolayısıyla, ilçe seçim kurulu veya il seçim
kurulu, il başkanının veya ilçe başkanının bizatihî kendisi veya onların
yet-kilendirdiği şahsın müracaat etmesi suretiyle, bu listeleri seçim
kurullarından alma şansının bunlara verilmesi gerekir diye düşünüyoruz. Bu bakımdan da, "seçmen kütükleri, seçimlere
katılma yeterliliğini taşıyan siyasî parti merkez-lerince yahut
yetkilendirilmiş il veya ilçe başkanlarınca" ifadesinden
"yetkilendirmiş" ibaresinin kaldırılmasını talep ettik. Umuyoruz, gelecekte,
uygulamada muhtemel bu sıkıntıya meydan vermemek için Yüce Heyetiniz, bu
istikamette, bu değişikliğe kabul oyu verecektir. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Komisyonun ve hükümetin katılmadığı,
gerekçesini Sayın Uzunkaya'dan dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum... (FP sıralarından
"sorular var Sayın Başkan" sesleri) Önergeden sonra soru olmaz ki, 2 nci maddede
sorularınızı sorarsınız. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - 2 nci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali Oğuz; buyurun. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. FP GRUBU ADINA ALİ OĞUZ (İstanbul) - Muhterem Başkan,
değerli arkadaşlarım; 494 sıra sayılı Anavatan Partisi Grup Başkanvekili
Kastamonu Milletvekili Murat Başesgioğlu, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Konya Milletvekili Ömer İzgi, Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili
Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Fazilet Partisi Grup Başkanvekili
İstanbul Milletvekili İsmail Kahraman ve Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili
Konya Milletvekili Emrehan Halıcı'nın, 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve
Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 47 nci Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu üzerinde müzakere yapıyoruz.
Arkadaşlarımız, bu vesileyle çok önemli konuları dile getirdiler ve bütün
partilerin ittifakla, çıkmasını arzu ettiği 1 maddeden ibaret -1 yürürlük, 1 de yürütme maddeleri olmak
üzere- bu teklifi yüksek huzurlarınızda arizamik takdim ettiler ve efradını
cami ağyarını mâni bir şekilde çıkmasının temini hususunda da gayret sarf
edildi. Verilen önerge-lerde, özellikle, kanunun aksayan taraflarını,
önergelerle giderme gayretinde bulundular; ancak, bütün gayretlere rağmen,
yerinde ve isabetli olmasına rağmen, bu önergeler kabul edilmedi. Halbuki,
kabul edilseydi, bu aradaki bazı boşluklar da böylece halledilmiş olacaktı.
Özellikle, yetki konusuna işaret ettiler ve yetkili arkadaşların yetkilerini
almasındaki güçlüklerden doğan sakıncaları dile getirdiler ve bunların temin
edilememesi sebebiyle çıkacak sıkıntıları da Yüksek Heyetinize arz ettiler. Değerli arkadaşlar, 1 maddeden ibaret olmasına rağmen,
sadece ve sadece seçmen kütüğünün saklanması ve ilgililere verilmesi hususunu
temin sadedinde bir boşluğun doldurulması şeklinde düzenlenmiş bu maddenin de
sadra şifa olmadığı anlaşıldı. Bazı güçlüklerin, yine de bu maddelerde ve bu
madde içerisine sığdırılamayan konularda da önümüze çıkacağı gerçeği ortada. Bu vesileyle, bir hatıramı nakletmek istiyorum. Yüksek
Seçim Kuruluna, Genel Merkez olarak bir itirazımız vaki olmuştu. Yenimahalle
İlçemizde, seçimlerden netice alınmış ve alınan oyların dökümünde ve sayımında
bir takdim ve tehir hatası yapılmıştı. Bir partinin 500 oyu bize yazılmış,
bizim de 5 000 oyumuz, bir sehiv neticesinde -ki, öyle ifade edilmişti- bir
başka partiye yazılmıştı. İlk nazarda fark edilememiş, ilçede döküm, sayım
yapılmış; ile takdim edilmiş; ilden Yüksek Seçim Kuruluna intikal etmiş, orada
da fark edilmemiş. Son anda, ancak bir genel merkez itirazı ortada kalmıştı. O
itirazı da Süleyman Arif Emre Ağabeyimizle birlikte ben hazırladım ve verdim.
Bir kardeşimiz seçilmiş; ama, asıl hakkı olan bir arkadaşımız seçilmemişti.
Karar: "İtirazınıza lüzumlu ve gerekli deliller bağlanmadığı cihetle,
talebin reddine..." Halbuki, Yüksek Seçim Kuruluna defaatle ifade ettik:
Bunların hepsi önünüzde; ilçe seçiminin dökümü önünüzde, ilden gelen neticeler
ve dökümler önünüzde. Bunlara bir baktığınızda, bunlar anlaşılıyor; bunları
yeniden takdime de hiçbir zaruret yok. Hangi delil ibraz edilecek; önünüzde
olmayan bir delilin ancak ibrazı bahis konusu olabilir diye ısrar etmemize
rağmen "dilekçenize gerekli deliller ve vesikalar eklenmediği cihetle,
talebiniz reddedilmiştir" dediler; hiç hakkı olmayan bir arkadaşımız
Meclise geldi, milletvekili görevini ifa etti; asıl seçilmiş, oy almış olan bir
kardeşimiz bir zühul neticesinde ve ibraz edilen itiraz dilekçesinde, arizamik
bunlar ifade edilmiş olmasına ve Yüksek Seçim Kurulun da önünde delillerin
hepsinin mevcut olmasına rağmen, yine de itirazımızı dinlemeyen Yüksek Seçim
Kurulu, isabetsiz bir kararla, hiç hakkı olmayan bir kimseyi milletvekili ilan
etti, itirazımızı kabul etmedi; asıl seçilmiş olan bir arkadaşımız ise
milletvekilliği hakkını kazanamadı ve sözümüzü, itirazımızda Yüksek Seçim
Kuruluna duyuramadık. Şimdi, bundan şu neticeyi çıkarmak istiyorum: Biz, ne
kadar mükemmel bir kanun hazırladık ve dediğim gibi, efradını cami, ağyarını
mâni olarak her türlü ihtimali düşündük, güzel bir madde tespit ettik ve bunu
geçirdik desek de, yine de bir boşluk veya bizim hatırımıza gelmeyen, ancak
tatbikatta ortaya çıkan bir netice, tabiî ki bizi üzüyor. O bakımdan, tabiî ki, bu yürürlük maddesinde, kanun
yayımı tarihinden itibaren yürürlüğe girecek; ama, her bakımdan, yarın,
karşımıza noksanlar çıkacak; bu noksanları telafi etmek için de yeniden
huzurunuza gelinecek, Meclisimize gelinecek, teklifler getirilecek, tasarılar
getirilecek ve bunların yeniden müzakere edilmesi mecburiyetiyle karşı karşıya
kalacağız. Onun için, ben, her şeyden evvel şunu ifade etmek
istiyorum. Burada, bütün gruplar ittifak ederek, böyle bir boşluğun
doldurulması hususunda elden gelen bütün gayretler nasıl sarf edildiyse, bundan
sonra, bunların üzerinde, daha sabırlı, daha dikkatli, daha titizlikle
çalışılarak, bu boşlukların doldurulmasında isabet olacağı kanısındayım. Çıkardığımız bu kanunun hayırlara vesile olmasını
diliyor, bu vesileyle, Yüksek Huzurunuzda, hepinizi hürmet ve saygıyla
selamlıyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Oğuz. Gruplar adına başka söz isteği yok... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Grubumuz adına Sayın Kamer
Genç konuşacak efendim; sunmuştum; ama, şifaen de arz ediyorum. BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Kamer Genç;
buyurun. Süreniz 10 dakika. DYP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanunun 47 nci maddesine bir fıkra eklenmesine ilişkin kanun
teklifi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunu-yorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, siyasî partiler,
demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Bir memlekette,
demokrasinin sağlıklı işleyebilmesi için, siyasî partilerin kuruluş ve
işleyişinin de sağlıklı olması lazım. Siyasî partiler, sağlıklı kurulur ve
işlerse, o siyasî partilerin, özellikle, Türkiye Büyük Millet Meclisine -ben
Türkiye bazında konuşuyorum- taşıdığı temsilci-lerden oluşan meclisin de,
demokrasinin geliştirilmesinde ve oluşturulmasında katkısı çok büyük olur; ama,
siyasî partilerin kuruluş ve işleyişi demokratik siyasî hayatın ilkelerine
uygun olmazsa, işte, bu meclisler de, o zaman sağlıklı oluşmaz ve sağlıklı
oluşmayan bir mecliste de, ülkenin sorunları sağlıklı olarak tartışılmaz ve
ülke zarar görür. Tabiî, siyasî partiler yanında seçimler de çok
önemlidir; yani, bir ülkedeki siyasî partiler ile seçim kanunları, anayasadan
daha önemli ve daha gereklidir. Eğer, bu iki kanun, siyasî partiler ve
seçimlerle ilgili kanunlar çok sağlıklı oluşturulursa, memleketin bundan çok
büyük faydası vardır. Bakın, Doğru Yol Partisinin "İkinci Demokrasi
Hareketi" diye bir programı var. Bu programda, seçimlerden önce önseçim
yapılması ve seçimlerde tercih sisteminin getirilmesi ilkesi özellikle
benimsendi. Sayın Genel Başkanımız Tansu Hanım, 18 Nisan seçimlerinden önce,
bütün parti genel merkezlerini gezdi "gelin, böyle bir sistem
getirelim" dedi; ama, bu kabul edilmedi; her parti de -önseçim yapıldı,
yapılmadı- sağlıksız listeler belirledi. Şimdi, bizim, bu halka bir borcumuz var. Halkın
karşısına, onun tercih edeceği sistemle gitmek zorundayız. Yani, partiler,
halka, halkın benimsemediği kişileri getiriyor, genel merkezde listelere
koyuyor; al, istediğin gibi oy ver veya verme diyor. Böylece, halk da bir
çıkmaz karşısında kalıyor. Halbuki, Siyasî Partiler Kanununu ve Seçim Kanununu
sağlıklı düzenlersek, özellikle, Seçim Kanununa önseçimi zorunlu getirirsek, o
zaman, hiçbir siyasî parti, merkez yoklamasıyla bunu yapamaz. Dolayısıyla, her
siyasî partinin de teşkilatı var. Yani, siyasî partinin il, ilçe teşkilatları,
o partiye kayıtlı üyeler, niye bir siyasî partiye uzun zaman emek veriyorlar;
işte, belediye başkanı adayını kendisi seçsin, milletvekili adayını kendisi
seçsin, bunun için... Kendisinin hür iradesiyle eğer listeler belirlenirse, o
zaman, seçimlerde de o siyasî partinin mensupları, kendi partisinin seçimleri
alması ve başarıya ulaşması için sağlıklı bir gayret sarf eder; ama, ne
yapıyoruz Türkiye'de; maalesef, parti genel merkezleri, merkezden aday
belirliyorlar. Merkezden aday belirleyince -gerçekleri kabul etmek lazım- biz, Parlamentoya
geldiğimiz zaman, halkın menfaatı yerine, genel merkezimizin, genel
başkanımızın menfaatını düşünüyoruz; doğrusu bu değil mi arkadaşlar? Yani,
doğrusu bu; ama, bu, Türkiye için çok sakat bir durumdur. Değerli arkadaşlarım, bakın, gerçekten, ülkeyi çıkmaza
götüren, ülkeyi bunalıma götüren esas, temel unsur budur. Ben, Türkiye'nin
gerçeklerini konuşuyorum. Elbette, bizde de aynısı var; yani, ben de
milletvekiliyim, benim de, Sayın Genel Başkanıma karşı çıkacak bir halim yok.
(MHP sıralarından alkışlar) Doğruları söylüyorum; ama, önemli olan, buraya
seçimle gönderilen milletvekilinin, genel merkezin, genel başkanın emrinde
değil, halkın emrinde olmasını istiyorum; benim istediğim o; Türkiye'yi sağlığa
da götürecek olay bu. Değerli arkadaşlarım, şimdi, bir maddenin bir fıkrasını
değiştiriyoruz. Halbuki, bugün Seçim Kanununda ve Siyasî Partiler Kanununda
köklü bir değişiklik yapmak lazım. Bakın, bunlarla boşu boşuna zaman kaybına
sebebiyet veriyoruz. Halbuki, Parlamentoda uyum komisyonunda arkadaşlarımız
var; böyle bir madde yerine, getirip de köklü bir değişiklik yapalım. O zaman
halkımız da desin ki: "Tamam, helal olsun, bu Parlamento hakikaten bir
basiret gösterdi; benim irademe uygun bir siyasî oluşumun sağlanması konusunda
bir yasa yaptı." Tamam, seçmen kütüklerini alsın. Seçmen kütüklerini
almak iyi bir şey de... Burada, biraz önce, Fazilet Partili arkadaşlarımız
önerge verdiler; bedel karşılığında olmasın... Siyasî partiler, zaten,
Hazineden yardım alıyorlar. Bu bedeli de niye biz belirlemiyoruz; yani, bu
bedel sandık listesi bazında mı olacak, il bazında mı olacak, kaç lira olacak?
Yarın, Yüksek Seçim Kurulunun hesabına gelmedi mi çok fahiş bir fiyat
söyleyecek. Kanunların özelliği de bu; yani, kanun koyucu, kanun koyarken,
kendisi, eğer, böyle, maddî külfetleri ilgilendiren harçtır, resimdir -bu, bir
nevi harçtır; bir hizmet karşılığı veriyor- onun da bedelini koyması lazım. O
bakımdan, buradan da bir eksiklik; yani, işte, arkadaşlarımız getirmişlerdir. Değerli milletvekilleri, gerçekten, benim için çok
önemli olan, bu memlekette seçimin çok sağlıklı yapılmasıdır. Şimdi, bakın, bir
nüfus sayımı yapıldı. Nüfus sayımında 5-6 milyon fazla di-yorlar. Bu nüfus
sayımının bir özelliği var. Eğer, nüfus 5-6 milyon fazlaysa, 5-6 milyon fazla
seçmen var demektir. Biliyorsunuz, seçmen kütükleri bu nüfus kayıtlarına göre
nerede kaydedilmişse oraya o kadar seçmen gidiyor. Sonra, seçime yakın bir
sırada, seçim listelerinin güncelleştirilmesi söz konusu oluyor. Burada 5-6
milyon da o zaman fazla seçmen var; birileri gözü açıklık yapıyor. Onun için,
biz, ne yapıp yapıp, buraya bir para verip de bunu muhakkak bilgisayara
geçirmemiz lazım. Seçimlerde büyük hileler yapılıyor. Seçmenler kaydırılıyor.
Birtakım militan gruplar, hakikaten seçime hile karıştırıyorlar. Bunu önlememiz
için, seçimlerin sağlıklı olabilmesi için, seçimin gerçek halkın iradesini
buraya yansıtabilmesi için bu konudaki masraflardan kaçmamamız lazım ve burada,
sağlıklı bir seçimin yapılması için, daha seçimlere zaman varken, bunun
şimdiden hazırlığını yapıp, ondan sonra da seçime gittiğimiz zaman, yok şuradan
hile oldu, yok buradan hile oldu gibi sözleri artık ortadan kaldıralım; çünkü,
demokrasimizin geleceği, Türkiye'de demokratik oluşumun geleceği böyle sağlıklı
bir sistemle olabilir. Ben, özellikle partililere rica ediyorum: Bu işin
şakaya gelir tarafı yok; gelin, bu önseçimi getirelim, önseçim muhakkak olsun.
Parti genel başkanları, olabilir, kendisine mahsus olarak, kendisi iktidara
geldiği zaman teknik bilgisinden yararlanacak, bakan yapacak veya kendine
danışman olabilecek şekilde milletvekilliği yüzde 5 seviyesinde kontenjan
alabilirler; ama, onun dışında muhakkak surette önseçimi getirelim. Bir de... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Onların hepsi demokrasi
paketinde var. KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, ben söyledim zaten.
Doğru Yol Partisinin ikinci demokrasi paketinde bunlar var. Sayın Genel
Başkanımız, seçimden önce bütün partileri gezdi ve bunu tek tek anlattı. (DYP
sıralarından alkışlar) Arkadaşlar, bakın... YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Siz getirdiniz mi? KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, benim zamanımı
harcamayın. Ben kendi düşüncelerimi söylüyorum. Siz de gelin, burada söyleyin
arkadaşlar. Onun için... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Kamer Bey... Kamer Bey... KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, benim de Genel
Başkanım... Var mı?.. Sizi rahatsız etmiyor... Ben, Sayın Genel Başkanımdan da
iftihar duyuyorum. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) O
bakımdan -şimdi, bakmayın- eğer, hakikaten, o zaman, Sayın Tansu Hanımın, parti
genel başkanlarını gezerek, gelin, önseçimi getirelim, tercih sistemini
getirelim önerilerine katılınsaydı, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
oluşumu da böyle olmazdı. Arkadaşlar, ben anlamıyorum; ben gülecek bir şey
söylemiyorum, ben ciddî şeyler söylüyorum... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Kamer Bey, biz
gülmüyoruz! KAMER GENÇ (Devamla) - Benim söylediğim ciddî şeyleri
anlayabilmek için belirli bir şeyleri kavrayacak nitelik ve kişilikte olmak
lazım. (DYP sıralarından alkışlar) Şimdi, bakıyorum, siz gülüyorsunuz!
Gülünecek şeyler söylemiyorum ki!.. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sizin halinize gülüyoruz,
size gülüyoruz, size! KAMER GENÇ (Devamla) - Ben, memleketin rejiminin
geleceğinin çok büyük tehlikelerle karşı karşıya olduğunu görüyorum ve bunun
için de, burada, milletvekili olarak bunları dile getiri-yorum. Bunlara
katılırsınız, katılmazsınız... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Kamer Bey, Trabzon'da
Doğru Yola 4 500 kişiye oy kullandırdınız. KAMER GENÇ (Devamla) - Aslında, gücü olan, bileğinin
gücü olan, zekâsı olan, aklı yerinde olan herkes, bana göre, buna güvenir,
gider halkın karşısına. Halka hizmet eden kişi, gider halkın karşısına, takır
takır halktan da oy alır gelir; ama, halka dirseğini çevirmiş, sırtını
çevirmiş, halktan korkan insanlar, ondan sonra "ya, ben genel merkeze
dayanayım, bana ne halktan" der. Böyle bir düşünceyle buraya gelenler, ne
halkın derdiyle ilgilenir ne halkın içine gider. (DYP sıralarından alkışlar) İşte, ekonomi batağa gitti, ekonomiyi bitirdiniz.
Bakın, Merkez Bankasından bugün çıkan para 1 milyar dolar. Bu ne demek biliyor
musunuz; Türkiye'nin felaketi demek. Dünyada hiçbir devletin merkez bankası bir
günde 1 milyon doları... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Milyar dolar... KAMER GENÇ (Devamla) - 1 milyar doları vermez. Bakın, son bir haftada giden para, 5 milyar dolar oldu
arkadaşlar. (MHP sıralarından gürültüler) Bakın, siz, çok gayriciddî davranıyorsunuz. Lütfen...
Ben kendi düşüncelerimi söyleyeyim. Benim zamanıma da tecavüz etmeye hakkınız
yok. Son bir haftada Merkez Bankasının kaynaklarından
verilen para, borsanın batmaması, yabancıların paralarını çekmesi nedeniyle 6
milyar dolara çıktı. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - 5 milyar dolar oldu. KAMER GENÇ (Devamla) - Buna Merkez Bankası rezervleri
bir hafta dayanamaz. Buna, iktidar partisi olarak siz şimdi gülersiniz; ama,
halk da size çok gülüyor, yarın halkın içine de çıkamazsınız. (DYP sıralarından
alkışlar) Sizin hakkınızdaki söylentiler, suiistimaller, beceriksiz
iktidarınız, beceriksiz yönetiminiz karşısında halk, size "ya, ben size oy
verdim, beni bu duruma getiresiniz diye mi" diyecek ve ondan sonra sizi
sokaklara sokmayacak. Diyoruz ki, bunun önüne geçmenin tek yolu, önce, gelin,
şu Siyasî Partiler Kanununu, Seçim Kanununu düzene koyalım; halkın gerçek
temsilcileri buraya gelsin, halkın sesini burada dile getiren insanlar bu
kürsülere gelsin. Saygılar sunarım efendim. (DYP ve FP sıralarından
alkışlar) BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Sayın Başkanım, Kamer
Bey ilk defa konuşmasında yüzde 80 konuya bağlı kaldı. BAŞKAN - Ne mutlu size... Ne mutlu size... KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bir şey
söyleyebilir miyim? Arkadaşlarımızın kavramadığı şu: Ben, Grubum adına
konuştuğum zaman, grup disiplinine göre hareket ediyorum; kişisel konuştuğum
zaman, kişisel düşüncelerimi söylüyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Grupları adına başka söz isteği yok. Şahsı adına Adana Milletvekili Ali Gören?.. Yok. Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak?.. Yok. Tunceli Milletvekili Kamer Genç?.. KAMER GENÇ (Tunceli) - Konuşmayacağım Sayın Başkan. BAŞKAN - Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat;
buyurun efendim. Konuşma süreniz 5 dakika. DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Adıyaman) - Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve
Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 47 nci Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında
Kanun Teklifinin 2 nci maddesinde şahsım adına konuşmak üzere huzurlarınızda
bulunuyorum. Bu yasa teklifinin gündeme alındığını duyduğumda çok
memnun oldum. Dedim ki, Türkiye'nin temel meselelerinden birisinin halli
konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi bir mutabakata varmıştır ve bundan
sonra, mutlak surette, Partiler Yasası da ele alınarak, Türkiye'nin iki temel
yasasıyla ki, bence, Anayasanın da
ötesinde- problemlerin çözümünde bir yerde başlangıç noktasına ermiş oluruz.
Teklifi inceleme durumuna girdiğimde çok basit bir maddenin değiştirilmesi
konusu gündeme geldi; ama, inanıyorum ki, zaman içerisinde eğer biz, Seçim
Yasasının ve Partiler Yasasının öncelikli bir yasa olduğunun bilincine varır ve
bunları hakikaten demokratikleştirebilirsek; yani, daha doğrusu, atanmışlar
Meclisi olmaktan çok, seçilmişler Meclisi olma yolunda bir adım atabilirsek,
problemlerin bir çoğunu çözme imkânına sahip olabiliriz. Aslında, bugün, gündemimizde olan konuların
konuşulması, tabiî ki, doğrudur. Meclisin, bunlar üzerinde öncelikle olmasa
dahi, bu konularda yasama görevini yerine getirmesi gerekirdi. Ancak, bence,
son bir hafta içerisinde gelişen olaylar karşısında Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, Türkiye'nin hakikaten çok kritik bir döneminde, mutlak surette
iradesini ortaya koyması gerekirdi ve çözümleri üretmesi gerekirdi. Bir hafta içerisinde Türk ekonomisi iki yıllık istikrar
programının başına gelmiştir. İki yıllık çabalar boşa gitmiştir; baştayız
bugün. Bunun, Türkiye'nin ve bu Parlamentoda temsil edilen tüm siyasî
partilerin temel sorunu olması gerekirdi, bunun burada görüşülmesi gerekirdi ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu konuya el konulması gerekirdi. Yoksa,
Dünya Bankası guvernor yardımcısının kalkıp bir beyanatıyla, Türkiye'deki
ekonomik dibe vuruşun önlenemeyeceğinin farkına varılması lazımdı. Eğer, buradaki
beş grup, bu konuyu irdeleme imkânına sahip olsalardı ve bu konudaki
iradelerini beyan etmiş olsalardı, inanıyorum ki, problem, belki belli bir
noktada çözüme ulaşmış olurdu. Bunun yanında, Türkiye'nin temel sorunlarından bazı
olayların, bazı bürokratlar tarafından dile getirilmesi, aslında bir yerde
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama gücünün, egemenliğin tek varlığının bir
boşluğunda oluşmaktadır. Bugün, Türkiye'nin temel sorunları, maalesef -adına ne
dersek diyelim- eğer bir müsteşarın ağzından ifade edilebiliyorsa, bu bence,
bizim kusurumuzdur ve bence bunun temelinde yatan olay da, Partiler Yasasıdır,
aynı zamanda, şu anda bir maddesini görüşmüş olduğumuz Seçim Yasasıdır. Bu
ikisini düzeltmediğimiz takdirde, bir gün, mutlak surette, bu boşluğun
doldurulduğunu görüyoruz ve ileride de görmeye devam edeceğiz. Bu, aslında, bir
boşluk meselesidir; yasamanın, egemenliğin tek varlığı olan bu Meclisin
iradesinin, maalesef, olmayışından, birilerinin bu iradeyi ileri
sürebilmesidir. Bunun, bence, bizim utanç vesilemiz olması lazımdır ve bunun
bir an önce halledilmesi gerektiği kanısıyla, hepinize saygılar sunuyor,
teşekkürlerimi iletiyorum. (FP, DYP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Fırat. Şahsı adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Sadri
Yıldırım; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu teklifin geneli hakkında yaptığım konuşmamda,
seçmen kütüklerinin ve dürüst seçimin demokrasi için, ülke için, millet için
değerini, tafsilatlı olarak izah ettim ve anlattım; ancak, seçim sisteminin
değişmesi, önseçim ve tercih sistemi için, gelin, seçim zamanı gelmeden, Seçim
Kanununu, Siyasî Partiler Kanununu, hep birlikte, tüm grupların ittifakıyla ele
alalım. Hatta, bu hususta, Doğru Yol Partisinin vermiş bulunduğu teklif de
vardır, anlaşarak, o teklifi gündeme de alıp bu kanunu çıkarabiliriz. Ayrıca,
Doğru Yol Partisinin, ikinci demokrasi paketinde, bunlar, gayet geniş olarak
izah edilmiştir. Ben, bu vesileyle, milletin istediği, ülkenin istediği,
demokrasinin istediği seçim sistemini getirelim diyorum. Böylece, ülkede,
millet ile Meclisin istediği demokratik seçim kanunuyla seçime gidelim ve
demokratikleşmenin ilk adımını, hep birlikte, Parlamento olarak atalım diyorum.
Sayın milletvekilleri, seçim, demokrasinin temel
unsurlarından biridir. Millet iradesini ve hukukun üstünlüğünü hâkim kılmaktır;
yani, bir ülkede demokrasiden bahsedebilmek için, dürüst bir seçim olması
gerekir. Kısacası, adil ve dürüst bir seçim olmazsa, demokrasi olmaz, millet
iradesi olmaz, hukukun üstünlüğü olmaz. Öyleyse, demokrasi için, ülke için,
millet için, seçim zamanı gelmeden, yurt dışındaki, yurt hasreti çeken
kardeşlerimize oy kullanma hakkıyla, biraz evvel izah ettiğim önseçimi ve
tercih sistemini getirelim ve milletin istediği olsun diyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım. Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır. Maddeyle ilgili soru istekleri vardır. Sayın Sabahattin Yıldız, buyurun efendim. SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, Sayın
Bakanımıza, cevaplandırılmak üzere sorularımı yöneltiyorum. Demokrasiyle idare edilen bir ülkede, kamuya ait
herhangi bir kuruluşta işe başlamadan önce herhangi bir partide kayıtlı olan
bir kimsenin işten atılması uygun mudur? İkinci olarak, Sayın Bakanım, 1997 veya 1998
yıllarında, Tekel Genel Müdürlüğüne ait değişik birimlerde işe başlayan
güvenlik görevlilerinden 200'ü 2000 yılında işten atıldı. BAŞKAN - Sayın Yıldız, lütfen, sorularınızı görüşülen
teklifle ilgili sorunuz. SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkanım, seçimle
ilgili görüştüğümüz için, siyasî partileri de ilgilendiriyor. BAŞKAN - Ne alakası var? SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkanım, birbirini
tamamlıyor. Siyasî partiye kayıt olan bir kamu personeli, güvenlik
görevlisi olamıyor, bir bakanlığa nasıl müsteşar oluyor? Bununla ilgili bir
düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Sayın Fatsa, buyurun efendim. EYÜP FATSA (Ordu) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, aracılığınızla, aşağıdaki sorularımı
Sayın Bakana iletmek istiyorum. Yüksek Seçim Kurulu, hükümetinizden bilgisayara
geçebilmek için bir kaynak talebinde bulundu mu? Bulunduysa, bu talebi
karşıladınız mı? Tüm seçim kurullarımızı bilgisayar sistemine
kavuşturabilmek için 2001 yılı bütçesinden ödenek ayırdınız mı? Seçim kurullarımızı ilköğretim okullarının kalorifer
dairelerinden ne zaman çıkaracağız? Nüfus sayımı seçmenlerin tespitinde bir ölçü müdür?
Eğer ölçü olarak alınırsa, sayımı doğru dürüst yapamayan bir anlayışın
hazırladığı seçmen listesine nasıl itibar edeceğiz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Sayın Öksüz, buyurun. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, 298 sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 47 nci
Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi yasalaştıktan sonra il ve
ilçe seçim kurullarının bilgisayar ortamına geçmesi çok önem arz etmektedir. Bu
amaçla, il ve ilçe seçim kurullarına 2001 yılı bütçesinden bir kaynak sağlanmış
mıdır? Teşekkür ederim. BAŞKAN -Teşekkür ederiz. Sayın Sünnetçioğlu, buyurun. AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanıma aşağıdaki sorumu sormak istiyorum. Aslında, bu
soruyu 1 inci maddede sormak istedim; ama, söz isteme taleplerimiz herhalde
görülmedi; onun için, 2 nci maddede sorma durumunda kalıyorum; özür dili-yorum. 1 inci maddede "bir seçim döneminde iki defadan
fazla olmamak üzere ilçe seçim kurulu başkanınca bilgisayar ortamında veya lise
düzeyinde verilir" deniliyor; "bilgisayar ortamında" ifadesi
var. Buradaki bilgisayar ortamında ifadesini, daha az masraflı olması açısından
e.mail adresine gönderilmesi veya bilgisayar disketi şeklinde talep edilmesi
olarak algılayabilir miyiz? BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Sayın Ulucak, buyurun. RIZA ULUCAK (Ankara) - Sayın Başkanım, delaletinizle,
Sayın Bakanımızın aşağıdaki kısa sorumu cevaplandırmasını rica ediyorum. Seçmen kütüklerinin saklanması ve ilgililere
verilmesinin faydası söz götürmez ise de, gerek Siyasî Partiler Kanunu ve
gerekse, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında
Kanunun aksak onca hükümleri dururken, tek başına yeterli olamayacağı açıktır.
Mevzuattaki bu aksaklıkların giderilmesi hususunda Sayın Bakanlığımız ne
düşünmektedir? BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Budak, buyurun. YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakanıma şu soruyu yöneltmek istiyorum: Maddede "yetkilendirilmiş il ve ilçe başkanlarına
imza karşılığında verilir" deniliyor. Yani, yetkilendirilmiş ilçe başkanı,
genel merkezce mi yetkilendirilecek? Zaten, kongrelerde il ve ilçe başkanları
seçilmektedir ve atanmaktadır. Bu "yetkilendirilmiş" ifadesi muğlak
değil mi? Bu konuyu açarlarsa memnun olurum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Zeki Çelik, buyurun. MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Teşekkür ediyorum. Sayın Başkanım, Bakanımızdan, aracılığınızla, aşağıdaki
sualleri sormak istiyorum. 1- MERNİS projesi adı altında bir nüfus değerlendirmesi
projesi başlatıldığı malumlarınızdır. Bu projeyle, her türlü bilginin
toplanması ve bunun, aynı zamanda, istatistikî konular için kullanılması
gereklidir. MERNİS vesilesiyle yapılan çalışmanın seçmen kütüklerine de
yansıtılması acaba mümkün olabilecek mi? 2- Yüksek Seçim Kurulunun böyle bir işbirliği çalışması var mıdır? 3- Günün teknolojisini takip açısından, seçmen ve
seçimlerle ilgili bu bilgilerin ayrıca disketlere alınması gibi bir çalışmanız
var mıdır? 4- İnternet ortamından istifade edilmesi mümkün değil
midir? Bu bilgi çağında, internetten istifade etmek suretiyle bu bilgilere
ulaşılabilir mi? BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Yanmaz, buyurun MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla, Sayın Bakanıma şunları sormak istiyorum: Geçtiğimiz ay içinde bir nüfus sayımı yaşadık. Yapılan
bu nüfus sayımı, gerçekten, hem iç hem dış kamuoyunda, ülkemiz için hiç hoş bir
görüntü sergilemedi. Sorum şu: Önümüzde yapılacak olan bir seçimde, seçim
kurullarımızda, modern, çağdaş bilgisayar teknolojisi uygulanacak mı? İkinci soruma geçiyorum: 1 inci maddenin üçüncü
fıkrasında deniliyor ki: "Seçmen kütükleri, il ve ilçe başkanlarına bedeli
karşılığında verilir." Bu bedel, hangi kritere göre belirlenecek? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yanmaz. Bu arada, soru sorma işlemi tamamlanmıştır. Sayın Bakanım... DEVLET BAKANI FİKRET ÜNLÜ (Karaman) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarımızın soruları yazılı olarak cevaplandırılacaktır. BAŞKAN - Teşekkür ederim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, elbette ki,
Sayın Bakanın böyle bir hakkı var; ancak, bu hakkın bu şekilde kullanılması
suiistimaldir. Neden; biz, oyumuzun rengini, sorulara cevap aldıktan sonra
belirleyeceğiz. Kabul veya ret istikametinde oy verebilmemiz, Sayın Bakanın
vereceği cevaplara bağlı. Bu bakımdan, rica ediyorum... BAŞKAN - Takdir Sayın Bakanın efendim. Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. III.-YOKLAMA BAŞKAN - Maddenin oylanmasına geçeceğim; ancak, bu
arada, Genel Kurulda, toplantı yetersayısının bulunmadığına ilişkin bir yoklama
istemi vardır. İstekte bulunan arkadaşların, burada bulunup bulunmadığı
hususunu arayacağım. Sayın Rıza
Güneri?... Burada. Sayın Zeki Çelik?... Burada. Sayın Aslan Polat?... Burada. Sayın Musa Uzunkaya?.. Burada. Sayın Özkan Öksüz?.. Burada. Sayın Mahmut Göksu?.. Burada. Sayın Rıza Ulucak?.. Burada. Sayın Mehmet Ali Şahin?.. Burada. Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz?.. Burada. Sayın Osman Yumakoğulları?... Burada. Sayın Mehmet Batuk?.. Burada. Sayın Latif Öztek?.. Burada. Sayın Yahya Akman?.. Burada. Sayın Yaşar Canbay?.. Burada. Sayın Eyüp Fatsa?.. Burada. Sayın Mehmet Ergün Dağcıoğlu?.. Burada. Sayın Kemal Albayrak?.. Burada. Sayın Ahmet Derin?.. Burada. Sayın Bekir Sobacı?.. Burada. Sayın Osman Pepe?.. Burada. Sayın Sabahattin Yıldız?.. Burada. Sayın Avni Doğan?.. Burada. Evet, yoklama için 1 dakikalık süre vereceğim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Sayın Başkan, bazen 5 dakika,
bazen 1 dakika... BAŞKAN- Yoklama işlemini başlatıyorum arkadaşlar. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız
vardır. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 5. – Anavatan
Partisi Grup Başkanvekili Kastamonu Milletvekili Murat Başesgioğlu, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Konya Milletvekili Ömer İzgi, Doğru Yol
Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Fazilet
Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili İsmail Kahraman ve Demokratik
Sol Parti Grup Başkanvekili Konya Milletvekili Emrehan Halıcı'nın, 298 sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 47 nci
Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/527) (S. Sayısı: 494) (Devam) BAŞKAN- 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: Madde 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili olarak Fazilet Partisi
Grubu adına, Antalya Milletvekili Zeki Okudan söz istemiştir. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, sıramızı Sayın
İyimaya'ya veriyoruz. BAŞKAN - Buyurun Sayın İyimaya. (DYP sıralarından
alkışlar) Süreniz 10 dakika. DYP GRUBU ADINA AHMET İYİMAYA (Amasya) - Değerli
Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına,
sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlı-yorum. Değerli arkadaşlar, bir büyük problemin, bir büyük
bütünün belki bir santimetresini müzakere ediyoruz. Seçmen kütükleri sorununu
kendi tabiatına aykırı bir şekilde çözüyoruz. Aslında, milletin sorunlarını
siyasetin sorunları haline getirmek durumunda olan, başka bir seçeneği
bulunmayan siyasetin, şu anda, şu milletin kürsüsünden, konuşması gereken,
müzakere etmesi gereken en büyük sorun, tam demokrasi şartı olarak siyaset ve
seçim reformudur. Öncelikler ve önceliğin öncelikleri, siyasetin ufku ve ölçüsü
olarak belirlenmedikçe, küçük sorunları çözdüğümüzü zannederek, memlekete yeni
problemler getiririz. Bakınız arkadaşlar, seçim, demokrasinin vazgeçilmez bir
aracı; ama, yeterli bir mekanizması değildir. Seçim, millî iradenin, devlete ve
siyasî yönetime yetki aktaran bir atımlık barutudur; çok önemlidir; ama,
yeterli değildir. Değerli arkadaşlar, en büyük problem, seçmen iradesiyle
seçim sonuçları arasındaki uçurumu giderecek, millî iradeyle yönetim arasındaki
bütünlüğü sağlayacak bir model üzerinde çalışmak gerekir. Onun için, gerçekten,
ne önseçim ne de mahallî seçim, yeterli, tatmin eden bir çare değildir.
Önseçim, yeteneklerin, uzmanların siyasete aktarılmasının belli oranda
vazgeçilmez bir aracıdır; fakat, merkez yoklaması aynı fonksiyonu görebilir.
Bir merkezî oligarşinin yanında, yerel oligarşi de vardır. Onun için, ikinci
demokrasi projesinde, seçmen tercihi esas alınmıştır ki, seçmen tercihi
milletin iradesini mekanizmaya aktaracak demokrasi felsefesinin keşfettiği
seçeneklerden birisidir. Arkadaşlar, seçimin bir başka önşartı, katılımı tam
sağlayacaksınız. Bugün, 1 milyonu, 2 mil-yonu aşan dış seçmenimiz var,
vatandaşımız var, tüm kamusal yükümlülükleri yerine getiren demografik
coğrafyamız var. 1995 yılında, kurucu iktidar olarak, bu Parlamento, dış
seçmenleri anayasal seviyede güvendirdi, Meclis teminatını verdi, halen uyum
yasası getirilmedi ve şu anda, Doğru Yol Partisinin ve diğer partilerin
teklifleri Anayasa Komisyonunda olgunlaşmış olmasına rağmen, raflarda bekliyor.
Önceliğe öncelik arıyorsak, evet, bu öncelik, daha öncelik. Bakınız arkadaşlar, seçim iradesini, millî iradeyi,
parlamentoya veya diğer seçimli iktidarlara, mahallî seçimlere aktarmanın,
doğru aktarmanın diğer önemli bir aracı seçim finansmanının, seçim
harcamalarının saydamlığıdır. Anayasanın 69 uncu maddesi son fıkrasının açıkça
emretmesine rağmen, milletvekili harcamalarında doğru iradeyi belirleyen bir
mekanizmayı parlamentoda yükümlülük haline getirmesine rağmen, Parlamento, bir
Anayasa ihlali içerisinde, bu konuda bir düzenleme yapmadı. Değerli arkadaşlar, milletvekilinin ve partisinin,
sadece bir seçim hesabı veya seçim şirketi yoluyla müstakil hesabı olmalı, bu
kurallar kodifiye edilmeli, buna aykırı davranışın yaptırımları,
milletvekiliyse milletvekilliğinin düşmesi -69 son- partiyse Hazineden yardım
almama veya kimi seçimlere katılmama, eğer müteahhit ise, girişimlerden,
taahhüt ilişkilerinden, devlet ilişkilerinden yasaklanma gibi yaptırımlar
getirilebilir. Arkadaşlar, bakınız, anayasa hukukunun temel bir
kavramı var; seçim iktidarı kavramı. Seçim iktidarı, milletin geçici olarak
egemen olduğu bir iktidardır, Anayasamızda tanımlanmamış bir kavramdır; ama,
bugün, bu yüce millet, seçimin, oy vermeye başlama sırasından Yüksek Seçim
Kurulunun sonuçları ilanına kadar, seçim egemenliğini doya doya yaşamaktadır;
fakat, iddia edi-yorum, ispat ediyorum, her platformda tartışmaya hazırım ki,
bugün, seçim egemenliği ve seçim iradesi, Yüksek Seçim Kurulunun seçim sonuçlarını
ilanına kadar egemendir; ondan sonra, ne millet egemendir ne parlamento ne
siyaset ne partiler bu egemenliğe tam sahip olmaktadır arkadaşlar. (DYP ve FP
sıralarından alkışlar) Bugün, seçim iradesi, statükoyu kendi egemenliği altına
almadıkça, kendi demokratik kriterlerine egemen kılmadıkça, millî iradenin
egemenliğinden ve seçim egemenliğinin demokrasiye mühür veya damga basmasından
asla söz edemeyiz. Onun için, arkadaşlar, Türkiye, bir büyük yelpazenin bir
noktasına iğne batırmak gibi, geçici, yapay, palyatif çözümlere değil,
gerçekçi, makro ve cesur bakışlara muhtaçtır. Bakınız sevgili arkadaşlarım, bugün, gerçekten, biz,
yedek milletvekilliğini ikame etmezsek, Anayasamıza getirmezsek ve
milletvekilinin partiden ayrılmasını, milletvekilinin milletvekilliğinden düşme
sebebi saymazsak, seçim iktidarları, siyasal partiler ve kendilerinin iktidarda
olduğunu zanneden gayri muktedirler, daima, bir başka gücün (sermayenin veya
statükonun) egemenliği altına girmeye mahkûmdur. (DYP sıralarından alkışlar) Bu
dinamik düşünceleri, bu statik reformları, iktidar muhalefet ayrımı yapmaksızın,
bir parlamento ve millî irade refleksi içerisinde, bir reform ve dönüşüm anlayışı
içerisinde bu Parlamentoya getiremezsek, nokta çözümleri millet için
getirdiğimizi zanneder; ama, bir halüsinasyon içerisinde, bir sayıklama
içerisinde, bir şeyi de yapmadığımızı günün birinde fark ederiz. Bu vesileyle, Yüce Meclisi, gönülden, derinden saygıyla
selamlıyorum efendim. (DYP, FP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Zeki
Okudan... ASLAN POLAT (Erzurum) - Zaman yok zaman; 10 dakika
kaldı. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - 5 dakika var efendim, süre
yetmez. BAŞKAN - Efendim, kürsüye gelsin; 5 dakikayı kullanacak
zaman var, belki süresini uzatırız. Peki, konuşmak istemiyor. Şahsı adına, Sayın... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, geliyor. BAŞKAN - Buyurun efendim, çağırıyorum, niye
gelmiyorsunuz? Fazilet Partisi Grubu adına Mehmet Zeki Okudan;
buyurun. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) - Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlarım; bugün, üzerinde çok konuştuğumuz bir kanun
değişikliğinin yürütme maddesi için söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Şimdi, her yıl sonuna göre seçmen kütüğünü ve bu
kütükten elde edilmiş listenin bir suretini Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığına
teslim ederle başlayan ve Seçmen Kütüğü Genel Müdürlüğündeki bilgilerden diğer
devlet kuruluşlarının yararlanma yöntem ve kuralları yasayla düzenlenire kadar
giden bir madde üzerinde konuşuyoruz. Arkadaşlar, seçmen kütüğü hazırlanması çok önemi haiz
bir iş; bunu hepimiz biliyoruz; çünkü, seçimler, sadece bizim için değil,
sizler için de var. Sizler ve bizler, bu seçimleri en sıhhatli bir şe-kilde
sağlayacak yönleri, yolları bulmak
zorundayız ve o niyetle, zaten, beş partinin müştereken hazırladıkları bir
kanun teklifi. Yalnız, burada, değişiklik önergeleri verildi.
Seçmenlerin seçime katılma yeterliliği taşıyan siyasî partilerle kısıtlanmasını
anlayabilmiş değilim; çünkü, siyasî parti olabilir; ama, seçimlere katılma
yeterliliği olmayabilir, her yerde teşkilatlanmamış olabilir; bunlar, niye bu
seçmen listesini elde edemesinler?! Bir diğeri; arkadaşlar, maliye veznesine yatırılmış bir
makbuzdan bahsediliyor. Maliyenin açtığı bir hesaba, herhangi bir bankadan niye
yatırılmasın? Yani, bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Hâlâ, Maliyenin, böyle dar
bir kalıp içerisinde memleketi yönetme zihniyetinin nereye kadar uzanacağını
çok merak ediyorum. Bir diğeri; arkadaşlar, bu listeleri herkes alabilsin
mi; alabilsinse nasıl saklasın veya saklamasın, herkese verilsin mi? Kötü
niyetli kişilerin bu listeleri eline alıp, seçmen listeleri içerisinde mahalle
mahalle nüfus tespit edip, kişileri tarayıp, birtakım şeyler düşünebileceğini
veya düşünmesi ihtimalini göz önünde bulundurduk mu? Bunlar, ince ince
düşünülmesi gereken şeylerdi. Arkadaşların bir kısmı bedelden bahsettiler ve çok da
haklı olarak sordular, dediler ki: "Seçmen listelerinin bedellerini tespit
ederken, neye göre bir kıstas tespit edeceğiz?" Yani, tutar da, biz, bir
seçmen listesine -atıyorum- 1
milyar dersek, bunu siyasî partiler nasıl öderler? Çok zor durumda olan
partiler olacak, seçime katılma hakkı elde ettikleri halde. Bunların da
çözülmesi gerekirdi diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlar, biz... BAŞKAN - Sayın Okudan, 1 dakika. Efendim, çalışma... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, izin verirseniz,
bu kanun bitinceye kadar, Sayın Genel Kurulun oyuna müracaat etmek suretiyle,
çalışma süresinin uzatılmasını istiyorum. BAŞKAN - Tasarının bitimine kadar? İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Evet efendim, tasarının
bitimine kadar. (FP sıralarından gürültüler) YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Hayır efendim, olmaz öyle... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Genel Kurula soralım Sayın
Başkan. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, izin verir
misiniz... Bakınız, siz, İçtüzüğe en çok dikkat eden
arkadaşlarımızdan birisiniz. İçtüzüğün 55 inci maddesi gayet açıktır; bunu
biliyorsunuz, ben tekrar etmeyeceğim; sadece, bunu hatırlatıyorum. Böyle olur
mu?! Yarın görüşelim o zaman... İkinci fıkra efendim... (FP sıralarından
"Hatip yarın devam etsin" sesleri) BAŞKAN - Efendim, 55 inci maddenin son fıkrasını
okuyorum: "Zorunlu hallerde, o birleşim için geçerli olmak kaydıyla ve
sona ermek üzere olan işlerin tamamlanması amacıyla oturumun uzatılmasına Genel
Kurulca karar verilebilir." Şimdi, maddenin bitimine geldik. Öyle bir talep var. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bakın, daha, kişisel sözler
var, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre oyunun rengini belirtecek insanlar var,
sorular var. BAŞKAN - Efendim, benim anlamadığım, bu teklifle
ilgili, bütün gruplar desteklediğini ifade ediyor, teklifin çıkmaması için de
ne lazımsa yapılıyor; ben, onu anlayamadım. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Hayır efendim... Zamanı
kullanıyoruz Sayın Başkan. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Usule uygun
davranın... Usule uygun davranın... BAŞKAN - Teklifin bitimine kadar sürenin uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, yapamazsınız!.. BAŞKAN - Etmeyenler... Kabul edilmiştir. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Fevkalade yanlış
yapıyorsunuz! ASLAN POLAT (Erzurum) - Hep yanlış yapıyorsunuz! BAŞKAN - Yapmıyorum... Siz devam edin efendim. (FP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler) YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Yapamazsınız efendim! Size
olan saygımızı zedelediniz! BAŞKAN - Buyurun Sayın Okudan... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Yapamazsınız Sayın Başkan
bunu! ASLAN POLAT (Erzurum) - Yanlış yapıyorsunuz! YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bu, bitmek üzere olan iş
değildir. BAŞKAN - Bitiyor efendim, son maddedeyiz. ASLAN POLAT (Erzurum) - Danışma Kurulu niye
toplanıyor?! YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, Danışma
Kurulunun getirdiği öneriye, Genel Kurulun verdiği karara saygısızlık yaptınız!
Doğru yapmadınız! ASLAN POLAT (Erzurum) - Tabiî ki... Saygısızlık
yaptınız... BAŞKAN - Ben, saygısızlık yapmadım. Genel Kurul her
zaman gündemine hâkimdir. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Zaten, uzatılmış
süreyi kullanıyor. BAŞKAN - Buyurun efendim, siz devam edin Sayın
Okudan... TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Süreyi uzatırken devamlı
olarak grup başkanvekillerinin ittifakını istiyorsunuz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Okudan, siz devam eder misiniz. MEHMET ZEKİ OKUDAN (Devamla) - Sayın Başkanım... ASLAN POLAT (Erzurum) - Sen de çık... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Böyle şey olmaz! ASLAN POLAT (Erzurum) - Böyle şey olmaz! (FP
sıralarından "Protesto edelim" sesleri) MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Evet Sayın Başkan, yasayı,
buyurun çıkarın iktidarla beraber. Siz de saygınızı sunun, çıkın. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, İçtüzüğün
uygulanmadığı ortamda, Grubumuzun sözcüsü konuşamaz. BAŞKAN - Siz devam edin efendim... Konuşmuyor
musunuz?... Buyurun siz devam edin. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, Grubumuzun
sözcüsüsünüz, onun için konuşamazsınız. İçtüzüğün uygulanmadığı yerde grup
sözcüsü konuşamaz. Saygı sunun, inin. MEHMET ZEKİ OKUDAN (Devamla) - Bir cümle söylüyorum. Efendim, geçen sene kapanan firma sayısı 6 172, bu sene kapanan firma sayısı 8 148,
sebebi ise bu tutumdur. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP ve MHP
sıralarından alkışlar[!]) (FP milletvekilleri Genel Kurulu terk ettiler) BAŞKAN - Grupları adına başka söz isteği?.. Yok. Şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Ali Gören? Yok. Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak?.. Yok. Sayın Yahya Akman?.. Yok. Sayın Dengir Fırat?.. Yok. Sayın Sadri Yıldırım?.. Yok. Sayın Zeki Çelik?.. Yok. Sayın Musa Uzunkaya?.. Yok. 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir. 86 ncı maddeye göre söz isteği var. Aleyhinde olmak üzere, Suat Pamukçu?.. Yok. Rıza Ulucak?... Yok. Lehinde, Musa Uzunkaya?.. Yok. Sadri Yıldırım?.. Yok. Ali Şevki Erek?.. İstemiyor. Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Teklifin tümü kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olsun.
(DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 30 Kasım 2000 Perşembe günü saat 13.00'te toplanmak
üzere, Birleşimi kapatıyorum. Kapanma
Saati: 23.02 VII. – SORULAR VE CEVAPLAR A)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Hatay Milletvekili Namık Kemal
Atahan'ın, TBMM personeline ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/2740) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın TBMM Başkanı Sayın Ömer İzgi
tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. Saygılarımla. Namık Kemal Atahan Hatay 1. a - TBMM Eski Başkanı Sayın Yıldırım Akbulut
döneminde kaç personel işe alınmıştır? b. - Bu personelin kadrolu ve geçici olarak dağılımı
nedir? c. - Kadrolu personelin unvanlar itibariyle dağılımı
nasıldır? 2. Söz konusu dönemde dışardan kaç bürokrat
getirilmiştir? İlgili birimlerde o görevleri yürütecek kapasitede personel yok
muydu? 3. a. - Sayın Yıldırım Akbulut’un Cumhurbaşkanı adayı
olduğu dönemde ve görev süresinin tamamlandığı son Eylül ayı itibariyle kimler
işe alınmıştır? b. - Bu personel ihtiyaçtan alınmadığına göre hangi
siyasilerin yakını veya akrabasıdır? c. - İşe alınma tarihleri nedir?
İlgi : 25.10.2000 tarihli yazılı soru önergeniz. Personele ilişkin ilgi önergenizde yer alan sorularınız
aşağıda cevaplandırılmıştır. Bilgilerinizi rica ederim. Saygılarımla. Ömer İzgi Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Cevap (1, 2, 3) - Önergenizde yer alan 1, 2 ve 3
numaralı sorularınıza yanıt teşkil etmek üzere hazırlanan bilgiler; Ek-1, Ek-2,
Ek-3, Ek-4’te sunulmuştur. Cevap (4,5) - TBMM Başkanlığına seçildiğim tarihten
itibaren, TBMM Genel Sekreterliği Teşkilâtında norm kadro çalışmaları
başlatılmıştır. Norm kadroların tespiti ile ilgili çalışmalar sonuçlandığında
personel durumları yeniden değerlendirilecektir. Cevap 6. - TBMM Genel Sekreterliği Teşkilâtı (Merkez ve
Millî Saraylar) personelinin statüler itibariyle dağılımını gösterir cetvel Ek
-5’te sunulmuştur. EK-2 20.5.1999-30.9.2000 Tarihleri Arasında Yönetici Konumunda Göreve Başlayan Personel UNVANI ADET
Ek-3 25.4.2000-17.5.2000
Tarihleri Arasında Göreve Başlayan
Personel Teşkilâtı Statüsü Görevi Adet
Ek-4 1.9.2000-30.9.2000
Tarihleri Arasında Göreve Alınan
Personel Teşkilâtı Statüsü Unvanı Adet
2. – Gaziantep
Milletvekili Mustafa Taşar'ın, Gaziantep-Nurdağı lise binası inşaatına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/2811) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sayın Millî Eğitim Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim. Mustafa Taşar Gaziantep Sorular : 1. 2000 yılında G. Antep İli Nurdağı ilçesi 21
derslikli lise binası inşaatı işinin bir an önce tamamlanabilmesi için ne kadar
ödenek ayrılması düşünülmektedir? 2. Ayrılması planlanan ödenek miktarı, söz konusu işin
bitirilmesi açısından yeterli olacak mıdır? 3. Nurdağı Lise
Binasını bitirmeyi planladığınız tarih nedir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının 6.11.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7281-7/2811 sayılı yazısı. Gaziantep Milletvekili Sayın Mustafa Taşar'ın, “Gaziantep-Nurdağı lisesi
binası inşaatına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir. Gaziantep İli Nurdağı İlçesi Genel Lise binası inşaatının, 4.11.1999
tarihi itibariyle geçici ka-bulü yapılmış ve hizmete verilmiştir. Bilgilerinize arz ederim. Metin Bostancıoğlu Millî Eğitim Bakanı |
|