DÖNEM : 21 CİLT : 46 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 21 inci
Birleşim 28 . 11 . 2000 Salı İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu’nun, Ordu-Giresun Havaalanı
projesinin önemine ve ihale aşamasında karşılaşılan engellerin kaldırılarak bir
an önce gerçekleştirilmesi gerektiğine ilişkin konuşması ve Ulaştırma Bakanı
Enis Öksüz’ün cevabı 2. – Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Kaya’nın, sözde Ermeni soykırımı
iddialarının tarihî gerçekleri yansıtmadığına ilişkin gündemdışı konuşması ve
Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı 3. – İzmir Milletvekili Güler Aslan’ın, ülkemizde demiryolları ağının
dünü, bugünü ve sorunlarına ilişkin konuşması ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün
cevabı B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener ve 67 arkadaşının, özel
bankaların içinin boşaltılarak Hazinenin ekonomik kayba uğratılmasında
kusurları bulunduğu iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu
Üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/3) C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Türkiye Büyük Millet Meclisinde; Türkiye - Sudan, Türkiye - Şili,
Türkiye - Venezüella Dostluk Gruplarının kurulmasına ilişkin Başkanlık
Tezkeresi (3/708) 2. – Irak’a resmî bir ziyarette bulunması kararlaştırılan beş
milletvekilinden oluşacak Parlamento heyetine, Dışişleri Bakanlığının
telkinleri de dikkate alınarak sınır illerinin daha etkin bir şekilde temsil
edilebilmesi için iki milletvekilinin daha katılmasına ilişkin Başkanlık
Tezkeresi (3/709) 3. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulüne Dair Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin (2/429) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/246) 4. – Bolu Milletvekili Necmi Hoşver’in, Olağanüstü Hal Bölgesinde ve
Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik
Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun 2 nci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/444)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/247) 5. – Çanakkale Milletvekili Nevfel Şahin’in, Kamuda Çalışan Mühendis,
Mimar, Şehir ve Bölge Planlamacısı ve Ekonomistlerin Maaş ve Tazminatlar ile
Diğer Sosyal ve Ekonomik Haklarının İyileştirilmesine Dair Kanun Teklifinin
(2/470) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/248) IV. – ÖNERİLER A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ 1. – Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın
yeniden düzenlenmesine ilişin Danışma Kurulu önerileri V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Nisan, Mayıs, Haziran
2000 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme
Komisyonu Raporu (5/10) (S. Sayısı: 545) 2. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Temmuz, Ağustos, Eylül
2000 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme
Komisyonu Raporu (5/11) (S. Sayısı: 546) 3. – Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/650, 1/679) (S. Sayısı: 517) 4. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433) 5. – Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilâtı Sözleşmesinde
Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı: 416) 6. – Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilâtı
Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/684) (S.
Sayısı: 531) 7. – 3414 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/639) (S. Sayısı:
428) VI. – SEÇİMLER A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE
SEÇİM 1. – Adalet Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim VII. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın batık bankalara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2679) 2. – Batman Milletvekili Faris Özdemir’in, Doğu ve Güneydoğuda terör ve
göçlerin yarattığı sorunlara ve intihar olaylarına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakan Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2719) 3. – Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in, Batman, Van ve Diyarbakır
İllerinde meydana gelen intihar olaylarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2720) 4. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün, İmam-hatip liseleriyle ilgili
basında çıkan haberlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın
cevabı (7/2745) 5. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün, polis yükseköğretim okullarına
öğrenci alımına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı
(7/2746) 6. – Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal’ın, silah taşıma ruhsatı alma
hakkı bulunan oda yöneticilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin
Tantan’ın cevabı (7/2752) 7. – Osmaniye Milletvekili Şükrü
Ünal’ın, günlük bir gazetede yer alan “turiste başörtü eziyeti” adlı yazıya
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2753) 8. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, polis tarafından
yasaklanan konser ve toplantılara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin
Tantan’ın cevabı (7/2755) 9. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, faaliyetleri durdurulan
bankalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2757) 10. – Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın,
Adıyaman-Sincik-Hasanlık Köyünün telefon sorununa ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2761) 11. – Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın, Hakkâri’de
düzenlenen sanat şölenine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın
cevabı (7/2762) 12. – Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, bazı kurumlarda
çalışan geçici işçilerin kadroya alınmasına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2764) 13. – Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar’ın; Gaziantep - Nizip Devlet Hastanesine, Gaziantep - Kurbanbaba Sağlık Ocağı inşaatına, Gaziantep’te yürütülen projelere, Gaziantep Devlet Hastanesi Hemodiyaliz ve Organ Nakli Merkezine, Gaziantep - Altındağ Sağlık Ocağına, Gaziantep - Mithatpaşa Sağlık Ocağına, Gaziantep Şehitkamil Çocuk Hastanesine, Gaziantep - Travmatoloji Hastanesine, Gaziantep - Şehitkamil Devlet Hastanesi Bölge Acil Yardım Merkezine, Gaziantep İl Donatım Müdürlüğüne, Gaziantep - Oğuzeli Semt Polikliğine, İlişkin soruları ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/2790, 2791,
2792, 2793, 2794, 2795, 2796, 2797, 2798, 2799, 2800) 14. – Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar’ın; Gaziantep Üniversitesi Araştırma Uygulama Hastanesine, Gaziantep Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Merkezine, İlişkin soruları ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/2801, 2802) 15. – Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar’ın, Gaziantep 4. Organize
Sanayi Bölgesi altyapı inşaatına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2804) 16. – Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar’ın, Gaziantep 3. Organize
Sanayi Bölgesi altyapı inşaatına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2805) 17. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, Emniyet Genel Müdürlüğünce
korunan üst düzey görevlilere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin
Tantan’ın cevabı (7/2823) 18. – Konya Milletvekili Mehmet Gölhan’ın, Konya posta hizmet
binalarının inşaatına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı
(7/2826) 19. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün, Tuz Gölündeki kirliliğe, – Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in; Belediyelere yapılan yardımlara, İlişkin soruları ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/2827, 2834) 20. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün, Tuz Gölüne dökülen derelerin
ıslah çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M.
Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2833) 21. – Sivas Milletvekili Abdullatif Şener’in, Sıvas D.D.Y. IV. İşletme
Bölge Başmüdürlüğü 42. Şube Şefliğinde çalışan mevsimlik işçilere ilişkin
sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2835) 22. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimiya’nın, Merzifon Havalimanı
projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2839) 23. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun Bursa demiryolu ile
ilgili çalışmalara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı
(7/2846) 24. – Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas’ın, spor alanlarına ve
tesislerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/2847) 25. – Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas’ın, Çiftçilerin gübre ve yem
ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakan Hüsnü Yusuf Gökalp’in
cevabı (7/2848) 26. – Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu’nun, Diyarbakır
Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanının başkan ile atanmasına ilişkin sorusu
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2851) 27. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, Balıkesir ve
Tekirdağ belediyelerine yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi
Aytekin’in cevabı (7/2857) 28. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, belediyelerin vergi
tahsilatlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı
(7/2859) 29. – Erzurum Milletvekili Fahrettin Kukaraca’nın, pancar üretimine
uygulanan kotaya ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan
Tanrıkulu’nun cevabı (7/2867) I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açıldı. Oturum Başkanı Nejat Arseven,
tüm öğretmenlerin 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutlayan bir konuşma yaptı. 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle; Samsun Milletvekili Şenel Kapıcı’nın, Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle’nin, Yaptıkları gündemdışı konuşmalara; Osmaniye Milletvekili Şürkü Ünal’ın; İzmir Milletvekili Suha Tanık’ın, İstanbul Milletvekili Bozkurt Yaşar Öztürk’ün, Erzurum Milletvekili Ayvaz Gökdemir’in, Yerlerinden yaptıkları açıklamalara, Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu cevap verdi; Batman Milletvekili Burhan İsen’de, af konusuna ilişkin gündemdışı bir
konuşma yaptı. Kayseri Milletvekili Sevgi Esen’in, Anayasa Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Konya Milletvekili Veysel Candan ve 21 arkadaşının, yolsuzluk ve
usulsüzlük olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/162) Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin,
sırasında yapılacağı açıklandı. Ülkemizde konuk olarak bulunan Ukrayna Cumhurbaşkanı Leonid Kuçma’nın
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna hitaben bir konuşma yapma isteği
kabul edildi. Genel Kurulu ziyaret eden Ukrayna Cumhurbaşkanı Leonid Kuçma’ya
Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi. Ukrayna Cumhurbaşkanı Leonid Kuçma, Genel Kurula hitaben bir konuşma
yaptı. Anayasa Komisyonunda açık bulunan bir üyeliğe, DYP Grubunca aday
gösterilen Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer seçildi. Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Genel Diğer
İşler” kısmında bulunan: Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarılarının (1/650, 1/679) (S. Sayısı: 517) görüşmeleri, komisyon
yetkilileri ve hükümet temsilcisi Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından
ertelendi. Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu,
Katma Değer Vergisi Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması ve Kurumlar Vergisi Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında
Kanun Tasarısının görüşmeleri tamamlanarak, tümünün kabul edildiği ve
kanunlaştığı açıklandı. İstanbul Milletvekili Erol Al, kanun tasarısının görüşmeleri sırasında,
Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen’in, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
bir açıklamada bulundu. 28 Kasım 2000 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime
20.08’de son verildi.
No. : 36 II. – GELEN
KÂĞITLAR 24.11.2000
CUMA Raporlar 1. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Nisan,
Mayıs, Haziran 2000 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/10) (S. Sayısı: 545) (Dağıtma tarihi:
24.11.2000) (GÜNDEME) 2. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Temmuz,
Ağustos, Eylül 2000 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/11) (S. Sayısı: 546) (Dağıtma tarihi:
24.11.2000) (GÜNDEME) 3. – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna ve Hersek
Bakanlar Kurulu Arasında Ankara ve Saraybosna'da Diplomatik Temsilciliklerinin
Yerleşimine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/653) (S. Sayısı: 548) (Dağıtma
tarihi: 24.11.2000) (GÜNDEME) 4. – Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporu (1/748) (S. Sayısı: 551) (Dağıtma tarihi: 24.11.2000)
(GÜNDEME) Yazılı Soru
Önergeleri 1. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın,
üniversite öğretim elemanlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3072) (Başkanlığa geliş
tarihi:24.11.2000) 2. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın,
Şanlıurfa'daki çimento fabrikasının çevreye etkisine ilişkin Çevre Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3073) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 3. – Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey'in,
Etibank'ın özelleştirilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı
soru önergesi (7/3074) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 4. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, Bitlis, Ağrı
ve Muş İllerinde ele geçirilen zehirli buğdaya
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3075)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 5. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, yurdumuza
kaçak yollardan giren et ve et ürünlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3076) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 6. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Vakıfbank'tan verilen krediye ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3077) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 7. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, trafik
suç ve cezalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3078)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 8. – İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, güvenlik güçlerinin yaptığı
denetimlerde televizyon kanallarının da
bulunmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3079)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 9. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Ankara
Numune Hastanesinde görevli bir doktor hakkında soruşturma açıldığı iddialarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3080) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.11.2000) 10. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın,
bankalar krizinde Hazine Müsteşarlığının ihmali bulunduğu iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal)
yazılı soru önergesi (7/3081) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 11. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, bir
Alman televizyon kanalında yayınlanan programa ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3082) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) No. : 37 27.11.2000
PAZARTESİ Tasarı 1. – Ekonomik, Kültürel, Eğitim ve Teknik İşbirliği
Başkanlığı Kurulması, 206 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin İki Maddesinin
Değiştirilmesi ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellere Bir
İlave Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Devlet Memurları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/779) (Dışişleri ve Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.11.2000) Teklifler 1. – Kahramanmaraş Milletvekili Mustafa Kamalak'ın;
Siyasî Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/617)
(Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2000) 2. – Manisa Milletvekili Bülent Arınç ve 6 Arkadaşının;
2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici
Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Teklifi
(2/618) (Anayasa ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2000) 3. – Batman
Milletvekili Ataullah Hamidi'nin; Kayapınar Adıyla Bir İlçe Kurulması
Hakkında Kanun Teklifi (2/619) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2000) 4. – Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç ve 3
Arkadaşının; Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/620) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.11.2000) 5. – Bursa Milletvekili Teoman Özalp'ın; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/621) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe ve Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.11.2000) 6. – Bursa Milletvekili Teoman Özalp'ın; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilâtı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/622) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.11.2000) Raporlar 1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay
Başkanlığının 1999 Mali Yılı Kesinhesabına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/9) (S. Sayısı: 544) (Dağıtma tarihi:
27.11.2000) (GÜNDEME) 2.- Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/734) (S. Sayısı: 549) (Dağıtma tarihi: 27.11.2000)
(GÜNDEME) 3. – Türkiye Cumhuriyeti İle Moğolistan Arasında
Hukukî, Ticarî ve Cezaî Konularda Adlî Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/735) (S.
Sayısı: 550) (Dağıtma tarihi: 27.11.2000) (GÜNDEME) Gensoru
Önergesi 1. – Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener ve 67
arkadaşının, özel bankaların içinin boşaltılarak Hazinenin ekonomik kayba
uğratılmasında kusurları bulunduğu iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve
Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında Anayasanın 99 uncu, ve İçtüzüğün 106 ncı
maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/3) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23.11.2000) (Dağıtma tarihi: 26.11.2000) No. : 38 28.11.2000
SALI Sözlü Soru
Önergeleri 1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, yurt
dışından getirilen makinelerin yaş tespitine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Keçeciler) sözlü soru önergesi
(6/1041) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.11.2000) 2. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, özelleştirme
kapsamındaki kurumlarda yapılan tayinlere ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel
Yalova) sözlü soru önergesi (6/1042) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 3. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman
ve bazı ilçelerindeki sağlık ünitesi projelerine ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1043) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 4. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Tekel
Genel Müdürlüğünün Adıyaman'da uyguladığı projelere ilişkin Devlet Bakanından
(Rüştü Kazım Yücelen) sözlü soru önergesi (6/1044) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.11.2000) 5. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğünün Adıyaman'da uyguladığı projelere ilişkin Devlet
Bakanından (Şuayip Üşenmez) sözlü soru önergesi (6/1045) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 6. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'daki cami, imam ve müezzin sayısına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan)
sözlü soru önergesi (6/1046) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 7. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Ramazan Mirzaoğlu)
sözlü soru önergesi (6/1047) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 8. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Edip Safder Gaydalı)
sözlü soru önergesi (6/1048) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 9. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) sözlü
soru önergesi (6/1049) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 10. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1050) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.11.2000) 11. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1051) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.11.2000) 12. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Keçeciler)
sözlü soru önergesi (6/1052) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 13. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Habur
Sınır kapısına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Keçeciler) sözlü soru önergesi
(6/1053) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.11.2000) 14. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) sözlü
soru önergesi (6/1054) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.11.2000) 15. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'daki
stad, saha ve kapalı spor salonu çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından
(Fikret Ünlü) sözlü soru önergesi (6/1055) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.11.2000) 16. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1056) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 17. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman
ve bazı ilçelerindeki sanayi sitelerine yönelik çalışmalara ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1057) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 18. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'ın öğretmen sorununa ilişkin
Millî Eğitim Bakanından Bakanından sözlü soru önergesi (6/1058)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 19. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman
eğitim sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1059) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.11.2000) 20. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1060) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.11.2000) 21. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1061) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 22. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da hayvancılığın geliştirilmesine yönelik projelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1062) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 23. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da tarımın geliştirilmesine yönelik projelere ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1063) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.11.2000) 24. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman
ve çevresinde bulunan tarihi eserlere ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova)
sözlü soru önergesi (6/1064) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 25.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) sözlü
soru önergesi (6/1065) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 26.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1066) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 27.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Mahalli
İdareler Reformu Yasa Tasarısına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1067) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.11.2000) 28. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da boşaltılan köy olup olmadığına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1068) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.11.2000) 29. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'a bağlı köylerde yürütülen bazı projelere ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/1069) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 30. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/1070) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.11.2000) 31. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin
Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1071) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 32. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Atatürk
Barajının korunmasına yönelik projelere ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/1072) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.11.2000) 33. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin
Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1073) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.11.2000) 34. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, THY uçak
seferlerinde yolculara dağıtılan
gazetelere ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1074)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 35. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, TRT'de
yayınlanan sabah basın özetlerinde yer
verilmeyen gazetelere ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) sözlü soru
önergesi (6/1075) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.11.2000) 36. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, 2000-2001
Mali yılı bütçelerinden Adıyaman'daki bazı projeler için ayrılan ödeneklere
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli) sözlü soru
önergesi (6/1076) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.11.2000) 37. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1077) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 38. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Karayolları Genel Müdürlüğünün Adıyaman'daki projelerine ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1078) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.11.2000) 39. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman
Gölbaşı Kanalizasyon Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1079) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 40. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, İller
Bankası Bölge Müdürlüğünün Adıyaman'daki
yatırım projelerine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1080) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.11.2000) 41. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da afet bölgesi kapsamına alınan belediye olup olmadığına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1081) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.11.2000) 42. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
İstanbul-Adıyaman uçak seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1082) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 43. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'a demiryolunun götürülüp götürülmeyeceğine ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1083) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 44. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1084) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.11.2000) 45. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz)
sözlü soru önergesi (6/1085) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 46. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da iskâna tâbi olan vatandaşlara ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa
Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/1086) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 47. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'da yürütülen bazı projelere ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1087)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 48. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, GAP
Atatürk Barajı Gölünün çevresindeki ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1088) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.11.2000) 49. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
DSİ'nin Adıyaman'daki projelerine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1089)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 50. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'daki çiftçilerin elektrik borçlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1090) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 51. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'daki petrol üretimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1091) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 52. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Kırıkkale
Üniversitesinde bir öğretim üyesinin doktora tezinin kabulünden sonra iptal
edilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1092)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) Yazılı Soru
Önergeleri 1. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, makam araçlarına, telefon görüşmelerine ve
personele ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi
(7/3083) (Başkanlığa geliş tarihi:
24.11.2000) 2. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, DLH
İnşaat Genel Müdürlüğünün demiryolu projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3084) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.11.2000) 3. – Bursa
Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, Karayolları Genel Müdürlüğü Karayolu Koridor etütleri kapsamındaki Eskişehir-Bursa Etabına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3085) (Bakanlığa geliş
tarihi: 23.11.2000) 4. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın,
Karayolları Genel Müdürlüğünün bazı projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3086) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.11.2000) 5. – Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin, Bağ-Kur prim
borçlarını ödeyemeyen çiftçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3087) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.11.2000) 6. – Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, TL.'nin, değer kaybına ve banknotlardaki
sıfırlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3088)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000) 7. – Karabük
Milletvekili Mustafa Eren'in, Marmara ve Düzce deprem bölgesindeki
ihalelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3089)
(Bakanlığa geliş tarihi: 24.111.2000) 8. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, Kocaeli Körfez Belediyesi'nin mücavir alanına alınan köylere ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3090) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2000) 9. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, 3011 sayılı kanun uyarınca
yayımlanması gereken KİT yönetmeliklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3091) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2000) 10. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Futbol Federasyonu
hakkındaki bazı iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3092) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2000) 11. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, 2531 sayılı Kamu Görevinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler
Hakkında Kanun'un uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3093) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2000) 12. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, İktisadî Müesseselerde
Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3094) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2000) 13. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, makam araçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3095) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2000) 14. – Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün'ün,
Tekirdağ-Kınalı bölünmüş yol projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3096)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2000) 15. – Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün'ün, Tekirdağ
çevre yolu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3097) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2000) 16. – Konya Milletvekili Mehmet Gölhan'ın, kadroya
alınacak geçici işçilerin dağılımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3098) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2000)
Süresi İçinde
Cevaplandırılmayan Yazılı Soru
Önergeleri 1. – Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey'in,
Diyarbakır İlindeki öğretmen açığına ve taşımalı eğitim uygulamasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2695) 2. – Erzurum
Milletvekili Aslan Polat'ın,
kamu görevlilerinin kanunları yanlı uyguladıkları iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2698) 3. – Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'ın, H.Ü. Ev Ekonomisi Yüksekokulu mezunlarının
öğretmenliğe alınmamasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2699) 4. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, 3071
sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun'un uygulanmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2700) 5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, YÖK'ün
başörtüsü yasağı konusunda yayınladığı bir genelgeye ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2707) 6. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, deprem
bölgesindeki üniversite öğrencilerinin barınma sorununa ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2710) 7. – Erzurum Milletvekili Fahrettin Kukaracı'nın,
zorunlu kesintisiz eğitim uygulamasının meslek liselerine etkilerine
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2711) 8. – Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin, Merzifon
Askeri Havaalanının sivil uçuşlara açılıp açılmayacağına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2713)
9. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, başörtü
sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2714) 10. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun
İlindeki öğretmen açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2715) 11. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, YÖK Başkanı tarafından üniversite
rektörlerine gönderilen başörtüsü
konusundaki genelgeye ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2716) 12. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, Karadeniz Sahil
Yolundaki balıkçı barınaklarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2717) BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati:
15.00 28 Kasım 2000
Salı BAŞKAN:
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER:
Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 21 inci Birleşimini açıyorum. Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz
vereceğim. Gündemdışı ilk söz, Giresun-Ordu havaalanı hakkında söz
isteyen, Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'na aittir. Buyurun Sayın Zaimoğlu. Süreniz 5 dakikadır. III. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI
KONUŞMALAR 1. – Giresun
Milletvekili Rasim Zaimoğlu’nun, Ordu-Giresun Havaalanı projesinin önemine ve
ihale aşamasında karşılaşılan engellerin kaldırılarak bir an önce
gerçekleştirilmesi gerektiğine ilişkin konuşması ve Ulaştırma Bakanı Eniz
Öksüz’ün cevabı RASİM ZAİMOĞLU (Giresun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Giresun-Ordu havaalanı konusunda söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Giresun ve Ordu'nun en önemli meselelerinden biri
havaalanıdır; bu, 1991 yılında milletvekili seçildiğimden beri, üzerinde
titizlikle durduğum bir meseledir. 1992 yılında, zamanın Ulaştırma Bakanına
önerge vermiştim, buna karşı çıkıp itiraz etmişti -Meclis kayıtlarında
mevcuttur- aradan tam sekiz sene geçti. Ulaşım, ulaşım, ulaşım... Ulaşım, bütün Karadenizin ve
bütün Türkiye'nin sorunudur. Ancak, bakın, bugün, Giresun ve Ordu
Vilayetlerinde 1 200 000 kişi yaşamaktadır; yaklaşık 3 katı, 3 milyon Giresun
ve Ordulu, Giresun ve Ordu dışında, büyük şehirlerde yaşamaktadır; çünkü, elli
senedir bu iki vilayet göç veriyor; yüzde 2,5 nüfus artışı da bunun kanıtıdır,
bu gerçeği doğrulamaktadır. Ordu ve Giresun'dan, günde, karşılıklı 100 otobüs, iki
vilayetten 4 000 kişiyi, büyük vilayetlere götürüp geri getirmektedir. Yolcu
kapasitesi açısından, büyük şehirlerden sonraki kapasiteyle, en büyük yolcu
kapasitesine sahip iki vilayettir. Bunun yüzde 10'u uçak tercih etse, her gün,
karşılıklı, sadece üç sefer koymak zorundasınız. İki vilayetin, en yakın
havaalanına uzaklığı 2,5 saattir. Or-Gi havaalanı projesiyle, iki kentin,
hatta, bölgenin kaderini bir anda değiştirebilirsiniz. Sekiz senedir gündemde
olan bu proje için 1992 yılı yatırım programına 25 trilyon lira ayrılmıştı;
yalnız, YPK'nın 14.7.1998 tarihli kararıyla, uygun görülmesine rağmen, yine
Başbakanlığın 23.12.1998 tarih 6775 sayılı izni olmasına rağmen, 12.9.1999
tarih 18032 sayılı yazıyla Hazine Müsteşarlığı kredili olarak işin ihalesine
müsaade etmemiştir. Proje maliyeti 92 milyon dolardır; yıllık yatırım
programında yer almaktadır. Bugün dış kredi teminiyle hemen ihalesi yapılması
konusu Sayın Bakanın ve Sayın Başbakanın dudaklarının arasındadır. Benim
çözemediğim şey; Sayın Başbakanın oluruna rağmen Hazine Müsteşarlığının
diretmesidir. Yoksa, IMF mi buna müsaade etmiyor veya IMF'den bunun için de mi
bir izin alacaksınız? Bakın, belki Türkiye'de ilk defa, bir devlet projesi
için iki vilayet halkı birleşti, aralarında vakıf kurdular milyarlarca lira topladılar
ve proje dahilinde bir temel atıldı denize, plan çerçevesinde, paralar döküldü,
dolgu yapımı başladı. Maalesef, şimdi, bütün Karadeniz halkı, bütün Ordu ve
Giresun halkı bu projenin bir an önce gerçekleşmesini beklemektedir. Bizim,
insaf artık, tahammülümüz kalmadı!.. Cumhuriyet bayramında Giresun'daydım; içler acısı şu
manzarayı dinler misiniz... Giresun'da binlerce genci bir arada gördüm ve
düşündüm, dedim ki, Ordu'da, Giresun'da bu binlerce genç mezun olduğu zaman biz
bunları nereye koyacağız, nerede iş bulacağız? Bütün Ordulu, Giresunlu,
Karadenizli milletvekili arkadaşlarım bu olaya şahittir. Bakın, dün bir büyük hadise oldu!.. Samsun'da binlerce
kişi, bir ramazan yardımı için, Afrika ülkelerindeki manzarayı sergilediler.
Bugün Ordu ve Giresun halkı çok daha kötü durumdadır. Bakın, bundan bir süre önce Giresun'da özel idarede bir
imtihan açıldı; işe alınacak 1 kişi için 2 000 kişi müracaat etti ve bunun
159'u yüksekokul mezunu. Bakın, biliyorum, bütün bölgelerin sıkıntısı büyük;
ancak, bu bölge inanılmaz mağdur. İnanın, bugün, cebinde 5 milyon lirası olan
kişi parmakla sayılacak halde. Dün Samsun'daki olaylar herhalde sizi bir yere getirdi.
Lütfen, ben, gelin diyorum, bu Afrika manzarasını, bir Bakanlar Kurulu
toplantısını Giresun'da tertip ederek görün. O zaman, belki, gerçekleri görüp
aklınız da başınıza gelir diye düşünüyorum. Sadece bu memleketin bankacısı, soyguncusu yok; sadece
İstanbulu, Ankarası, büyük gelişmiş kentleri yok; yoksa, Ankara'da oturup
kaldığınızda hiçbir şeyin farkına varamıyorsunuz. Karadeniz iflas etmiştir, can çekişmektedir. Bu sese
kulak vermenizi rica ediyorum. Ankara'da evin lüks salonunda oturur gibi
koltukta oturuyorsunuz; alttaki dairelerde kalanların vay haline... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Zaimoğlu, 1 dakika ilave süre veriyorum;
toparlayınız. RASİM ZAİMOĞLU (Devamla) - Alt tarafı, 8 bankaya
kaptırılan 10 milyar doların yüzde 1'inden daha azını, 92 milyon doları
dışkredi olarak talep ediyoruz. Şimdi, Sayın Başbakandan, ilgili sayın
bakandan, bu projenin gerçekleştirilmesi için gerekli net tarihleri ve sesi
duymak istiyoruz; bütün Karadeniz halkı adına, bütün milletvekilleri adına
duymak istiyorum; çünkü, diyorum ki, o kadar unutulmuş konularımız var ki, Giresun'un
o kadar konusu, Ordu'nun o kadar konusu var ki... Bakın, diyorum ki, Giresun Limanı birbuçuk senedir
unutulmuş, tek geçim kaynağı fındık unutulmuş, Karadeniz yolu unutulmuş,
Giresun geçişi unutulmuş, organize sanayi unutulmuş, Tirebolu-Torul yolu
unutulmuş, köy yolları unutulmuş, turizmci unutulmuş, Giresunlu unutulmuş,
Ordulu unutulmuş. 4325 sayılı Kanunla Giresun cezalandırılmış, unutulmuş.
Köylünün, işçinin, memurun, talebenin, gençlerin unutulmasına artık
tahammülümüz kalmadı. Burada, Sayın Başbakandan, ilgili sayın bakandan,
yalvarıyorum, 12 milletvekili arkadaşım adına yalvarıyorum; bakın, bu komediye
bir son veriniz. Devlet İstatistik Enstitüsü... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) RASİM ZAİMOĞLU (Devamla) - 1 dakika Sayın Başkan... BAŞKAN - Hayır efendim; benim prensiplerim, onu... RASİM ZAİMOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum ilginize. Saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler. Sağ olun. Sayın Bakanım, üçüncü sıradaki gündemdışı konuşma da
sanıyorum ulaştırmayla ilgili; ikisine birlikte mi yanıt vereceksiniz? ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Evet efendim. BAŞKAN - Peki. Teşekkür ederim. Gündemdışı ikinci söz, sözde Ermeni soykırımıyla ilgili
olarak söz isteminde bulunan Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Kaya'ya
aittir. Buyurun Sayın Kaya. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. 2. – Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Kaya’nın, sözde Ermeni soykırımı iddialarının tarihî
gerçekleri yansıtmadığına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü
Sina Gürel’in cevabı MEHMET KAYA (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, sözde Ermeni soykırımı hakkındaki gündemdışı konuşmamı yapmak
üzere huzurlarınızda bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Türk tarihine bakıldığında, Türk Milletinin, Çinliler,
Romalılar, Bizanslılar, Persler, Araplar, Rumlar, Ermeniler ve daha birçok
milletle de kaynaşarak, birçok devlet, imparatorluk ve medeniyetler kurduğunu
görürüz. Bu milletlerin arasında en uzun ve insanî ilişkilerin kurulduğu
topluluklardan biri de Ermenilerdir. Ermeniler, Anadolu'daki yaşamları boyunca, Romalılar,
Persler, Bizanslılar tarafından sağa sola sürülmüşler, gerçek vatandaş
muamelesi bile görmemişlerdir. Değerli milletvekilleri, ancak, Türk devletlerinin
içinde yaşayan Ermeniler, Türklüğün adil ve insanî töresinden, İslamlığın
bağışlayıcı, hoşgörülü ve birleştirici siyasetinden yararlanarak kendi kimlik
ve benliklerini fazlasıyla koruma imkânına kavuşmuşlardır. Özellikle Osmanlılar
döneminde, çalışkan liyakatli, dürüst, becerikli her tebaaya sağlanan
imkânlardan gayri Müslimler içinde en çok faydalananlar Ermeniler olmuştur. Askerlikten ve kısmen de vergiden muaf olan Ermeniler,
ticarette, zenaatta, çiftçilikte, idarî işlerde yükselme fırsatlarını da
kolayca yakalamışlar ve devlete bağlılıklarından dolayı da, haklı olarak
"milleti sadıka" veya "tebaa-î sadıka" olarak vasıflandırılmışlardır.
Bundan dolayı da Osmanlı döneminde, Bayındırlık, Bahriye, Hariciye, Maliye,
Hazine, Darphane vekâletlerinde Nazırlık (bakanlık) yapan birçok Ermeni
vatandaş olmuştur. Değerli milletvekilleri, kendi çıkar ve menfaatlarını
düşünen bazı Batılı devletlerin, Ermenileri, dinî, kültürel, ticarî, sosyal ve
siyasî açılardan Türk toplumundan koparma çabaları vardır. Diğer taraftan da
ülke içinde ve dışında kurulan, teşkilatlanan, teçhizatlanan ve silahlanan
Ermeni komitelerinin, patrikhane ile kiliselerin menfî faaliyetleri sonucunda
Ermeni cemaati yavaş yavaş Türk toplumundan koparılmaya ve hatta,
cepheleştirilmeye çalışılmıştır. Bazı komşu ve Batılı devletlerden destek gören
bu Ermeni cepheleşmesi sonucunda, 15 Nisan 1915'te Van bölgesinde Ermeni
ayaklanması başlamıştır. Bu Van bölgesi ayaklanmasında Zeve, diğer adıyla
Zaviye Köyü ve diğer 8 köyden, Ermenilerce, 3 000 Türk ve Müslüman
katledilmiştir. Bugün, Zeve Şehitliği kazılarında toplumezar ve kemiklerde
Sultan Reşat tuğralı altın ziynet eşyasına, tarak, gerdanlık ve yüzük
eşyalarına rastlanmaktadır. Yine, bugün, Van-Erciş'teki Çavuşoğlu Samanlığında
da Ermenilerce katledilen yüzlerce Türk cesedi mevcuttur. Değerli milletvekilleri, Ermeniler daha sonra 18 Nisan
1915'te Bitlis'te, 20 Nisan 1915'te Doğu Anadolu'nun diğer şehirlerinde yaygın
ayaklanmalar ve isyanlar başlatarak, Türk ve Müslüman köylerini yakma, yıkma,
insanları katletme işlemlerine başlamışlardır. Bütün bunlar, Osmanlının her
cephede savaşta olduğu Birinci Dünya Savaşı sırasında olmuştur. Birinci Dünya
Savaşı boyunca Osmanlının, Ermeni isyanı ve katliamlarını yatıştırmak için
aldığı tedbirler, Ermeniler ve Batılı destekçileri tarafından hiçe sayılmış ve
bin yıllık, müreffeh yaşadıkları ülkeyi
parçalama ve Batılı devletlerin desteğiyle Anadolu'da sözde bağımsız bir devlet
kurma hayaline kapılmışlardır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; savaş halinde
olmasına rağmen 9-10 ay içinde aldığı mahallî tedbirlerle olayların
yatışmayacağını gören Osmanlı hükümeti, Ermenileri savaş bölgelerinden ülkenin
daha emniyetli bölgelerine sevk ve iskân etmeye çalışmıştır. İşte, bu sevk ve
iskân olaylarında, salgın hastalıklardan, iklim değişikliklerinden, soğuktan,
açlıktan, yoksulluktan ve Birinci Dünya
Savaşının getirdiği zorluklardan, binlerce Ermeni ve Türk kaybedilmiştir. Yine
bu Ermeni isyanlarında Anadolu yakılmış, yıkılmış, harap olmuş, birçok vaatlerle
İtilaf Devletlerince cepheye sürülen Ermeniler, Batılılar tarafından kendi
kaderlerine terk edilmiş, bazıları da onlarla birlikte Batı'ya
götürülmüşlerdir. Batıya götürülen Ermenilere Türk düşmanlığı aşılanması da
ihmal edilmemiştir. Değerli milletvekilleri, Anadolu Ermenilerine 1915-1923
yılları arasında sözde soykırımı uygulandığı iddiası, ilk defa, 9 Aralık
1948'de Birleşmiş Milletlerde gündeme getirilmeye çalışılmıştır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Kaya, 1 dakika içerisinde toparlayınız. MEHMET KAYA (Devamla) - Yıl 2000, hâlâ, Birinci Dünya
Savaşı koşullarında, üstelik de Batılılarca Ermenileri kışkırtarak Anadolu'yu
bir iç mücadeleye sokan, Türk ve Ermeni düşmanlığı yaratan düşünce, hâlâ, zaman
zaman dost ve müttefik olan Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, İtalya ve
diğer Avrupa parlamentolarında gündeme getirilmeye çalışılmaktadır. Seksen
yıldır da, sözde Ermeni soykırımı, Demoklesin kılıcı gibi başımızın üstünde
tutulmaktadır. Değerli milletvekilleri, şimdiye kadar da Türk
hükümetlerince bu konu defalarca her yerde anlatılmasına rağmen, Batılı bazı
müttefikler bu konuyu tekrar tekrar gündeme getirmektedirler. Tarihî gerçekleri
tarihe bırakmak, milletler arasındaki hoşgörüyü geliştirmek, insanlığı kin ve
nefretten uzak tutmak, tüm insanlık için en geçerli yoldur. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konudaki
çalışmalarımız, gerçekleri bilimsel ve kültürel açıdan da anlatmaya devam
etmemiz gerekmektedir. İstiklal Savaşında, tüm Batı, Türk Milleti aleyhine
organize olmuştu... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) Oldular da ne
oldu?!. Neticede, Türkiye Cumhuriyeti yine kuruldu ve dünyadaki yerini aldı.
Kurtuluş Savaşında olduğu gibi, tüm uğraşılarımızda ve mücadelelerimizde esas
kudret ve gücümüzü tarihimizden ve damarlarımızdaki asil kandan almaktayız. Bu
sebeple, Türk Milleti olarak Atatürk'ün gösterdiği yolda övüneceğiz,
güveneceğiz ve çalışmaya devam edeceğiz. Bu duygu ve düşüncelerle, konuşmama son verirken Aziz
Türk Milletini ve onun Yüce Meclisini saygılarımla selamlıyorum. (MHP, DSP ve
ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kaya. Gündemdışı konuşmaya, Devlet Bakanı Sayın Şükrü Sina
Gürel yanıt verecekler. Buyurun Sayın Bakanım. DEVLET BAKANI ŞÜKRÜ SİNA GÜREL(İzmir) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan. Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli
üyeleri; ben, öncelikle, Sayın Mehmet Kaya'ya, bu önemli konuyu Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunun gündemine getirdiği için, hükümetim adına
teşekkür ediyorum. Bu önemli konuyu, bizim sıklıkla ele almamız gerekiyor;
çünkü-şimdi sizlere açıklamak için söz aldım- bizim karşımızda, sanırım, bu
asılsız iddiaları bir uyum içerisinde gündeme getirme çabaları var ve bir uyum
içerisinde, Türkiye'yi haksız bir şekilde suçlayarak, bu konuda, bir şekilde
belirli bir köşeye sıkıştırma çabaları var; ama, Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak ve Türkiye cumhuriyeti hükümeti olarak, bizim irademiz bu konuda tamdır,
bütündür ve Türkiye olarak, hiçbir şekilde, böyle, bu haksız iddialar
karşısında ve uyumlu olumsuz çabalar karşısında hiçbir şekilde gerilemeyiz,
bize yöneltilen bu haksız suçlamaları kabul etmemiz söz konusu olmaz. Bu, sözde Ermeni soykırımı iddialarının uluslararası
tanınmasını sağlama çabalarının oldukça uzun bir geçmişi var. Ermenistan'da
Koçaryan yönetimi işbaşına geçtikten sonra, Ermenistan dışında yaşayan radikal
Ermeni çevrelerle işbirliğini geliştirerek, bu tür girişimlerin bir plan ve
program çerçevesinde uygulanmaya başladığı görülmekte. Sayın milletvekilleri, bu hassas dengelerin bulunduğu
ortamlarda fırsat kollayan radikal Ermeni grupların son dönemdeki ilk
denemeleri Amerika Birleşik Devletlerinde gerçekleşti, sizin de
hatırlayacağınız gibi. Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisine iki
yıl kadar önce sunulan, ancak, gündeme giremeyen bir tasarı, bu amaçla, alt
komitelerde görüşülmeye başlandı ve baştan sona kadar yanlışlarla ve tahrif
edilmiş bilgilerle dolu olan bu karar tasarısı, hükümetimizin yoğun çabaları ve
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Clinton'ın uyarılarıyla gündemden
düşürülebildi. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bunun ardından da,
seçim ortamına girmiş bir Fransız Senatosunda, sözde Ermeni soykırımına ilişkin
bir yasa tasarısı gündeme getirildi. Yine, bildiğiniz gibi, Senato, Fransa
Ulusal Meclisinde 1998 Mayısında kabul edilen yasa tasarısını görüşmeyi şimdiye
kadar gündemine almaktan kaçınınca, bu kez senatoya, aynı zamanda Marsilya
Belediye Başkanı da olan bir senatör öncülüğünde yeni bir yasa tasarısı
sunuldu. Uzun tartışmalardan sonra kabul edilen metin, aslında, Ulusal Mecliste
kabul edilen metnin aynısı oldu; ancak, usul açısından, Meclisten geçen metnin
yerine, senatörlerin girişimiyle kabul edildiği için, bu tasarının
kanunlaşabilmesi ve geçerlilik kazanabilmesi, Meclisten tekrar geçmesine bağlı
kaldı. Şu aşamada böyle bir gelişme beklenmiyor; ancak, tabiî ki, biz, durumu
izleyeceğiz. Bu arada, Fransa'nın Sayın Cumhurbaşkanının ve dost Fransız
hükümetinin, böyle bir gelişmeyi engelleyeceğini umuyoruz. Bununla birlikte,
gelişmeler dikkatle izlenmeye devam edilecektir. Avrupa Parlamentosunda, ayrıca, Türkiye Katılım
Ortaklığı Belgesi görüşmeleri sırasında da, sözde Ermeni soykırımı gündeme
getirildi. Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerde, Kopenhag
Kriterleri ve Helsinki Zirvesi kararlarıyla hiçbir ilgisi bulunmamakla
birlikte, öteki bazı yabancı unsurların yanı sıra sözde Ermeni soykırımıyla
ilgili bir paragraf da metne dahil edildi. Üstelik, bu haksız ve insafsız
girişim, bir azınlık hakkıyla ve statüsüyle bağlantı kurularak
gerçekleştirildi. Bu nedenle, sayın milletvekilleri, Sayın Başkan; biz, Avrupa
Parlamentosunun bu konudaki iyi niyetinden de oldukça kuşku duyuyoruz ve
düşünüyoruz ki, acaba, azınlıklar konusuna buradan girip, bizim için kabulü söz
konusu olmayacak bir başka noktadan çıkma niyeti mi vardır Avrupa
Parlamentosunda ve bu yüzden mi bir azınlık hakkı ve statüsüyle bağlantılı
olarak bu sözde Ermeni soykırım iddialarını gündeme getiriyorlar diye haklı bir
kuşku içindeyiz. Umuyoruz ki, bu kuşkularımız haklı çıkmaz. Bu arada, Vatikan'da, Papa ile Ermenistan Patriği II
nci Karekin arasında yapılan görüşmelerden sonra, bir ortak bildirinin
yayımlandığı görüldü ve bildiride, yine, sözde soykırım iddialarına yer
verildi. Öteki bazı Avrupa ülkelerinin parlamentolarında da
benzer girişimler bulunduğu yolunda bilgiler alınıyor ve tarafımızdan gerekli
girişimler yapılıyor. Sayın milletvekilleri, bu iddiaların ve girişimlerin,
neden şimdi, peş peşe ortaya çıktığı hususunun üzerinde önemle durulması gerekmektedir.
Ermenistan'da Koçaryan'ın işbaşına gelmesiyle, Taşnak görüşleri de hükümette
temsil edilmeye başlanmış, Taşnak kuruluşlarına uygulanan Ermenistan'a giriş
yasağı kaldırılmıştır. Koçaryan, radikal görüşlü Ermenileri, maalesef,
kışkırtmaya devam etmiştir. Radikal Ermeniler, Amerika Birleşik Devletlerindeki
çalışmalarını Avrupa'ya da taşımışlar, irtibat büroları oluşturmuşlardır.
Erivan'da, diaspora Ermenileri ile Ermenistan hükümetinin işbirliğini
yoğunlaştırmasına yönelik toplantılar gerçekleştirilmiştir. Örneğin, İtalyan
Parlamentosunda malum sonucu almak amacıyla üç yıl süren yoğun lobi çalışması
yaptıkları, radikal Ermenilerin basın organlarında açıklıkla yer almaktadır. Ermenistan'ın şimdiki yöneticileri, akıllarınca,
Türkiye üzerinde güçlü bir baskı oluşturarak, Türkiye'nin sözde soykırımı
tanıyacağını, soykırım gibi en büyük bir insanlık suçunu kabul ederek özür
dileyeceğini, uzun zamandır telaffuz edilen tazminat ve toprak taleplerinin
gündeme getirilebileceğini ummaktadırlar. Bu amaçlara Batı dünyasında alet olanlara bu kürsüden
seslenmek istiyorum: Biz, tarihten saklayacak hiçbir insanlık suçu taşımayan
bir ulusuz ve başka ülkeler gibi tarihinde saklanılacak ve utanılacak sayfaları
bulunmayan bir ulusuz ve bu şekilde bize karşı haksızca yöneltilen, hiçbir
şekilde kanıtlanması mümkün olmayan tarihsel iddiaları kabul etmemiz ve
bunların ilerletilmesine izin vermemiz hiçbir zaman mümkün olmayacaktır; bunu,
herkesin bilmesi gerekir. Sözde soykırım iddialarının içinde bulunduğumuz aşamada
gündeme getirilmesinin bir öteki amacı da, Türkiye'yi, hesapsız tepki
göstermeye zorlayarak, gerek Batı dünyasıyla geliştirdiği ikili ilişkileri
bozmak, gerekse uluslararası alandaki saygınlığına gölge düşürmek olmalıdır. Ermenistan, Türkiye ile normal ikili ilişkiler
oluşturmak için neler gerektiğini çok iyi bilmektedir. Türkiye'ye karşı
düşmanca girişimlerin ardında bulunduğu sürece, bir komşusunun topraklarını
işgal altında tuttuğu, öteki bir komşusunun topraklarında gözü olduğunu temel
belgelerine yerleştirmeyi sürdürdüğü süre boyunca, Ermenistan ile Türkiye
arasında normal ikili ilişkiler kurulmasına olanak bulunmadığını herkes
bilmelidir. Parlamentoların tarihi, yalanlara ve tahrif edilmiş
belgelere dayanarak bir ulusu yargılayıp mahkûm etmelerini, halklar arasında
nefret duyguları yerleştirmelerini yasama görevleriyle bağdaştırmaya imkân
vermeyen olumlu davranışlarla doludur. Parlamentolar, aslında, kardeşlik,
hoşgörü duygularını geliştiren mesajlar vererek, dünya barışına katkıda
bulunmalıdır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tarihimizin her
dönemi, gerek Türkiye'de gerek Türkiye dışında tarihçiler tarafından
araştırılmakta ve tartışılmaktadır. Osmanlı arşivleri, araştırmacılara hizmet
vermekte ve bu hizmeti daha etkinleştirmek için çalışmalar hızla
sürdürülmektedir. Ancak, aynı biçimde, örneğin, Taşnak Partisinin arşivinin de
araştırmacılara açılması gerekir. Bu tür girişimlerin, Ermeni kökenli
vatandaşlarımız da dahil olmak üzere, tüm Türk vatandaşlarını derinden yaraladığını,
Kafkaslar Bölgesinde sürdürülen barış çabalarını ve Türkiye ile Ermenistan
arasındaki ilişkilerin normalleşmesine olumsuz etkisi olduğunu, herkese,
sürekli biçimde hatırlattık; bunu, ben, bir kez daha hatırlatmayı görev
biliyorum. Sayın milletvekilleri, son söz olarak şunu belirtmek
istiyorum ki, tarihimizi lekelemeye yeltenen ve Batı dünyasıyla aramızı açmayı
amaçlayan her türlü girişimin karşısında olmaya ve bu tür girişmelere alet
olanlara karşı gereken her türlü önlemi almaya devam edeceğiz. Bu konuda
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, hükümetimize verdiği güç için, ayrıca Yüce
Heyetinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bakan. Gündemdışı üçüncü söz, Devlet Demiryollarının dünü ve
bugünü hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Güler Aslan'a aittir. Buyurun Sayın Aslan. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. 3. – İzmir
Milletvekili Güler Aslan’ın, ülkemizde demiryolları ağının dünü, bugünü ve
sorunlarına ilişkin konuşması ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı GÜLER ASLAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demiryollarımızın iyileştirilmesi
hususunda, şahsım adına düşüncelerimi sunmak üzere söz almış bulunmaktayım. Türkiye'de ilk demiryolu 1856 yılında, bir İngiliz
şirketine tanınan imtiyazla, İzmirAydın arasına inşa edilmiş ve 130 kilometre
uzunluğundaki bu yol yapımı 1866'da tamamlanabilmiştir. Cumhuriyet döneminde çeşitli yabancı şirketler
tarafından inşa edilerek, işletmesi sağlanan demiryollarının 4 000 kilometrelik
kısmı cumhuriyetin ilanından sonra belirlenen millî sınırlar dahilinde kalmıştır.
1924'te AnadoluBağdat Demiryolları Müdüriyeti Umumiyesi kurulmuş, 1927'de
Devlet Demiryolları ve Limanları İdarei Umumiyesi adını almıştır, 1953'ten beri
ise, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi adı altında kamu
iktisadî kuruluşu olarak varlığını sürdürmektedir. 1923-1935 yılları arasında 2 501 kilometre uzunluğunda
demiryolu yapılmış olmasına karşın, 1950-1962 yılları arasındaki dönemde
yalnızca 458 kilometre yol yapılabilmiştir. Bugün, mevcut olan toplam 10 508
kilometrelik demiryolu ağının yük ve yolcu taşımacılığı hizmetlerinde, ülke
ekonomisine katkı sağlamasında, genişletilmesine ihtiyaç vardır. Kalkınma
planlarında karayoludemiryolu arasındaki denge ne yazık ki, sağlanamamaktadır.
Bu denge, sürekli, demiryolu aleyhine gelişmektedir. Demiryollarına ayrılan
yatırım payının, karayollarına ayrılan payın çok altında olduğu görülmektedir.
Ne yazık ki, bu dengesizlik yürütülen hizmetlere de yansımaktadır. Özellikle, cumhuriyetin ilk dönemlerinde
demiryollarının geçtiği en ücra yerleşim birimleri bile, kısa sürede gelişme
göstermiş, ülke ekonomisine katkıda bulunmuştur. Demiryolu ve liman
işletmeciliğinin yanı sıra, ülkenin en önemli sanayi kuruluşlarından olan
TÜLOMSAŞ, TÜVASAŞ, TÜDEMSAŞ atölyelerinde hizmet vermektedir. TÜLOMSAŞ yıllık
60 adet lokomotif ve 1 000 adet yük vagonu üretebilmekte, TÜVASAŞ ise yıllık
200 adet üretme kapasitesine sahip olurken, ihtiyaç fazlası üretim sebebiyle
ihraç potansiyeline de sahiptir. Geçtiğimiz yıllarda, Pakistan, Bangladeş gibi
ülkelere yolcu vagonu ihraç ederek, ülke ekonomisine katkı sağlanmıştır. Ülkemizin doğal kaynaklarının kıt olduğu ve özellikle
de petrol ve petrol ürünleri tüketiminde dışa bağımlı olduğumuz göz önüne
alınırsa, özkaynaklarımıza dayalı tüketim yapılması, bunda da demiryollarımızın
kullanılması önem arz etmektedir. Çift hatlı, sinyalli ve elektrikli 1
kilometrelik demiryolunun maliyeti, 1 kilometrelik otoyolun maliyetinden yüzde
30 daha ucuzdur. Yük taşımacılığında karayollarına göre 10 kez, yolcu
taşımacılığında ise 12 kez daha az yakıt kullanılmaktadır. Bu karşılaştırma,
demiryolu taşımacılığının ekonomik; yani, ortalama taşıma maliyetleri
bakımından en uygun taşıma birimi olduğunu ortaya koymaktadır. Enerji
tasarrufuna etkisi de inkâr edilemeyecek boyutlardadır. Ayrıca, demiryolunun ekonomik ömrünün 30 yıl gibi, çok
yüksek, buna karşılık karayolunun ekonomik ömrünün 15 yıl gibi, çok düşük
düzeyde olduğu düşünülürse, demiryolunun ne derece elverişli olduğu görülmektedir.
Diğer önemli bir konu ise, güvenlik açısından da en
uygun taşıma aracı demiryoludur. Ulaşımdan kaynaklanan kazalar dikkate
alındığında, karayollarında meydana gelen kazaların yol açtığı can ve mal
kayıplarının demiryollarına karşılık çok fazla olduğu bilinmektedir. Çevre
sorunları açısından da ele alındığında, demiryollarının daha avantajlı olduğu
ortadadır. Karayollarındaki gürültünün 7292 desibel arasında olduğu tespit
edilirken, demiryollarındaki gürültü 65 desibeldir. Öte yandan, karayolları araçları egzoz gazıyla havayı
kirletirken, elektrikli sistemle çalışan demiryollarında böyle bir sorun
yoktur. Gerek kitle taşımacılığında ve gerekse uzun mesafe yük
taşımacılığında en ekonomik ve en uygun taşıma sistemi demiryoluyla
gerçekleşmektedir. Avrupa Birliğine girmeye hazırlandığımız bu sürede, tüm
gelişmiş ülkelerde, Batı ve Doğu Avrupa ülkelerinde, yük taşımacılığı,
demiryolu sistemiyle sağlanmaktadır. Bu doğrultuda biz de, karayollarında yük
taşımasını kısıtlayıcı ve demiryollarına yönlendirici bazı önlemler
geliştirmeliyiz. Mevcut demiryolu ağının, ülke boyutlarına ve nüfus
yoğunluğuna göre çok yetersiz kalması, geometrik standartların düşük olması,
tek hat işletmeciliğinin yapılması ve bazı güzergâhların yanlış belirlenmesi
sonucu bu hatların uzun olması gibi özetlenebilir. Ayrıca, finansman
yetersizliğinden dolayı; yani, yatırımların yapılamaması sonucunda, mevcut
demiryolu ağının genişletilememesi; yani, koridorların açılarak mesafelerin
kısaltılamaması gibi sorunlar, demiryollarının arzu edilen düzeyde hizmet
vermesini büyük ölçüde etkilemektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Aslan, 1 dakika içinde toparlayınız
efendim. GÜLER ASLAN (Devamla) - Teşekkür ederim Başkan. Sorunların giderilmesi yönünde öncelikli olarak
demiryolu ağının geliştirilmesi ve iyileştirilmesi amacına yönelik yatırımlara
büyük önem vermek gerekmektedir. Sinyalli ve elektrikli hatların ülke geneline
yaygınlaştırılması, önümüzdeki zaman diliminde asıl hedefimiz olmalıdır. Mevcut olumsuzlukları ve sorunları en aza indirgemek
için yeniden yapılanma çalışmalarına önem verilmeli, demiryolu personeline
hizmetiçi eğitim ile hizmette kaliteyi öne taşımalıyız düşüncesi ile Yüce
Meclisi saygılarımla selamlarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Aslan. 1'inci ve 3'üncü sıradaki gündemdışı konuşmalara yanıt
vermek üzere, Ulaştırma Bakanımız Sayın Enis Öksüz. Buyurun Sayın Öksüz. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından
alkışlar) ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ordu ve Giresun İlleri ile Doğu Karadeniz Bölgesinin
hava ulaşım ihtiyacını karşılamak amacıyla, Ordu-Gülyalı mevkiinde, bölgenin
fiziksel şartları dolayısıyla yeterli alan bulanamaması nedeniyle, denizin
doldurulması suretiyle kazanılacak alanda 3 000 metre pist boyunda öngörülecek
ayrı bir havaalanı yapılması talep edilmiştir. Proje, Bakanlar Kurulunun 30.1.1998 gün ve 98/10882
sayılı kararıyla, "Ordu-Giresun Havaalanı Mendirek Deniz Dolgusu, Uçuş
Üniteleri, Üstyapı ve Müteferrik İşler İnşaatı" adı altında, DLHİ Genel
Müdürlüğü yatırım programına kredili olarak dahil edilmiştir. 29.11.1998
tarihinde, kredili olarak ihale edilebilmesi için, Hazine Müsteşarlığından onay
istenmiş; ancak, Hazine Müsteşarlığı, 12.3.1999 gün ve 18032 sayılı yazısıyla,
halihazırda finansman bekleyen öncelikli proje sayısının çokluğu ile
uluslararası piyasalarda yaşanan kriz ve dış kredi teminindeki güçlükler
nedeniyle, projenin kredili olarak ihalesine gerekli izni vermemiştir.
Dolayısıyla, ihale yapılamamaktadır. Projenin teknik özellikleri: Pist, 3 000 metreye 45
metre uzunluğundadır. Apron, 228 metreye 120 metre boyundadır ve burası için 7
milyon 720 bin ton taş dolgu gerekmektedir. Taksirut, 175 metreye 24 metredir.
Mendirek inşaatı, 4 000 metre uzunluğundadır; bunun kazanılabilmesi için 6
milyon 720 bin ton taş dolgu gerekmektedir. Terminal, 200 bin yolcu/yıl
kapasiteli 1 500 metrekare büyüklüğündedir. Yardımcı hizmet binaları ise,
teknik blok, kule, iş makineleri parkı, güç, ısıtma, su arıtma tesisleri, yollar,
otoparklar, emniyet, giriş kontrol
binası ve diğer hizmetlerden oluşmaktadır. Projenin 2001 yılı
fiyatlarıyla maliyeti 76 trilyon 856 milyar Türk Lirasıdır. Bilgilerinize arz olunur. RASİM ZAİMOĞLU (Giresun) - Sayın Bakan, Sayın Başbakan
imzalamasına rağmen, Hazine buna nasıl itiraz ediyor? Yani, bu olacak şey mi?!
Bunu yapmayacak mısınız Sayın Bakan? ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (Devamla) - Benim
Bakanlığım, ihale izni aldığı zaman ihaleye çıkar; öbür taraf, beni aşan bir
konudur. RASİM ZAİMOĞLU (Giresun) - O zaman, ilgili sayın bakan
cevap versin bize... Böyle bir şey, gayri ciddîlik görmedim ben!.. Bu hükümet
ne biçim, ne kadar gayri ciddî!.. BAŞKAN - Siz buyurun efendim... Siz devam edin Sayın
Bakan. ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (Devamla) - Anlamadım; ama,
gayri ciddîlik benden kaynaklanmıyor herhalde. RASİM ZAİMOĞLU (Giresun) - Hükümeti söylüyorum ben,
hükümeti... ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (Devamla) - Bilemiyorum;
hükümet gayri ciddî olmaz. Teşekkür ediyorum. RASİM ZAİMOĞLU (Giresun) - Ama, bu konu, ciddî bir
konu... ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (Devamla) - Efendim, ikinci
soruyla ilgili cevabı arz ediyorum: Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Güler
Aslan'ın, gündemdışı yapmış olduğu, demiryollarımızın dünü, bugünü, sorunları
konulu konuşmasına cevap vermek üzere söz almış bulunmaktayım. Malumları olduğu üzere, demiryollarımızın, uzun
yıllardan beri ihmal edilmesiyle sorunları oldukça büyümüş ve bugün,
demiryollarımız, arzu ettiğimiz düzeyin çok altına düşmüştür. Taşıma
maliyetleri, can güvenliği, çevre kirliliğinin önlenmesi gibi birçok olumlu
yanları bulunan bu sektörümüzün bir an önce canlandırılmasına ihtiyaç
bulunmaktadır. Ben, Ulaştırma Bakanı olarak, bu sektörde neler
yapacağız, onları, kısaca sunmak istiyorum: Sayın Başkan, yazılı olduğu için, özet bilgi verebilir
miyim? BAŞKAN - Siz, dağıtabilirsiniz Genel Kurula; o, sizin
takdir hakkınız ama... ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (Devamla) - Peki, teşekkür
ediyorum efendim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün için,
ülkemizin 8 607 kilometresi ana hat olmak üzere tali hatlarla birlikte 10 508
kilometre demiryolu ağı mevcut olup, ülkemizin nüfusu, yüzölçümü ve ekonomik
potansiyeli dikkate alındığında, bu demiryolu ağı yetersiz kalmaktadır. Diğer
taraftan, mevcut hatların geometrik ve fiziksel standartlarının düşük olması
hat kapasitelerini sınırlamaktadır. Bu nedenle, bu hatlar üzerinde çağdaş bir
demiryolu işletmeciliği de yapılamamaktadır. Bu durum, ülke genelinde
taşımacılıktaki demiryolu payının oldukça düşmesine sebep olmuştur. Söz konusu, bu darboğaz, mevcut demiryolu şebekesinin
modernize edilmesi ve planlanan demiryolu hatlarının gerçekleştirilmesiyle
çözülebilir. Bakanlığımızca yürütülmekte olan ve yapılması planlanan
projelerin gerçekleştirilmesiyle, yaklaşık 2 000 kilometrelik yeni hat, ulusal
demiryolu ağına katılmış olacaktır. Böylece, büyük bir bölümü karayolu
üzerinden yapılmakta olan ülke genelindeki yük ve yolcu taşımacılığının bir
bölümünün demiryollarına kaydırılması sağlanacaktır. Bu çerçevede 2000 yılı yatırım programında yer alan ve
önceki yıllardan devam eden projelerden; BandırmaBursaOsmaneliAyazma,
ÇankırıÇorumAmasya, Van Gölü Kuzey Geçişi demiryolu etüdü projeleri ve Samsunİskenderun
demiryolu fizibilite etüdü işleri tamamlanmıştır. İnşaatları devam eden İzmit kentiçi dört hatlı
demiryolu altyapı inşaatlarının eksiklikleri ve üstyapı inşaatı. Divriği-Sıvas (Tecer-Kangal) Demiryolu altyapı ikinci
kısım ikmal (Deliktaş Tüneli) inşaatı işlerinin 2001 yılında bitirilmesi
planlanmıştır. Ayrıca, Divriği-Sıvas, (Tecer-Kangal) demiryolu birinci ve
üçüncü kısım inşaatı ile Menemen-Aliağa çift hatlı demiryolu inşaatı
çalışmalarına hız verilmiştir. Ankara-İstanbul arasındaki mevcut demiryolu, artan
yolcu ve yük talebini karşılayamaz duruma gelmiştir. Bunun sonucunda,
İstanbul-Ankara arasındaki mesafeyi 577 kilometreden 416 kilometreye, seyahat
süresini, 260 kilometre/saat hız sağlamak suretiyle, yedi saatten ikibuçuk
saate indirecek yüksek standartlı yeni bir demiryolu hattının yapımı
planlanmıştır. Planlanan bu proje, Arifiye-Sincan çift hatlı elektrikli
demiryolu hattı 1975 yılı yatırım programına alınmıştır. Bu yeni sürat
demiryolu hattı, Avrupa'da oluşturulan sürat demiryolu ağının devamını teşkil
ederek, Avrupa ile Asya arasındaki transit demiryolu ulaşımına önemli katkılar
sağlamak maksadını taşımaktadır. Ancak, bu yatırıma yabancı firmalar bugüne
kadar hiç ilgi göstermemiştir. Müsaade ederseniz özetleyerek gitmek istiyorum. 85
kilometrelik SincanÇayırhan demiryolunun inşaat işleri, ödenek yetersizliği nedeniyle
iptal edilmiş, bazı bölümleri inşaattan kaldırılmıştır. Asya ile Avrupa kıtasını birbirine birleştirecek olan
ilk demiryolu bağlantısıyla ilgili tüpgeçitle ilgili birinci kısmın ihalesi
tamamlanmış, değerlendirilmesi yapılmış ve Japon Kredi Bankasının bu konudaki
görüşlerini almak üzere Japonya'ya gönderilmiştir, önümüzdeki bir hafta, on gün
içerisinde ihalenin birinci kısmı tamamlanmış olarak, yapımla ilgili ihale
kısmına geçilecek, çalışmalara başlanacaktır. Yani, tüpgeçidin imalatına
yakında başlanacak; ama, proje başlamıştır ve finansmanı da hazırdır,
dolayısıyla bu konu devam edecek demektir. Haydarpaşa - Gebze arasındaki çift hatlı yol, üç hat
şekline getirilecek ve bunun iki hattı İstanbul Metrosu hafif raylı sistemiyle
birleştirilmiş hale getirilecektir. Böylece, 13 kilometrelik Boğaz tüp geçidi
ihalesinin dışında kalan kısımlarda 41 adet otopark yapılacaktır ve bu şekilde,
bir taraftan, öbür tarafa saatte 100
000 kişinin taşınabildiği bir tünel de iş görür hale gelecektir. Bu tünelin,
tüpgeçitin gördüğü hizmet, 10 ilâ 12 karayolu köprüsü kapasitesine eşit
olacaktır. Gürcistan-Türkiye arasındaki (Kars-Tiflis) demiryoluyla
ilgili her türlü protokol imzalanmış, on, onbeş gün evvel, Gürcistan Sayın
Cumhurbaşkanı kardeşini kaybettiği için, cumhurbaşkanları nezdinde yapacağımız
imza töreni ertelenmiştir, önümüzdeki günlerde tekrarlanacaktır ve Türkiye
tarafından garanti edilerek yapılacaktır. Gürcistan'da yaptığımız son
toplantıda, çift hat, tek hatta indirilmiştir. İleride trafik arttığı ve Türkiye'nin
durumu biraz daha iyileştiği takdirde, ikinci hat da işletmeye açılabilecektir.
Ayrıca, Ankara-Eskişehir arasında hızlandırılmış
demiryolu projesi ihale edilmiş, bununla ilgili itirazla gözden geçirilmekte ve
Hazinenin oluru alındıktan sonra 2001 yılı içerisinde imalata devam edilecektir
ve böylece, Eskişehir-Ankara arasındaki yol
bir saat onbeş dakikaya inecek, bu, aynı zamanda İzmir'e gidişi de iki
saat kısaltacaktır. İkinci kısım projesi ileride ihale edildiği takdirde, biraz
evvel söylediğimiz gibi, İstanbul-Ankara arası ikibuçuk saate
indirilebilecektir. Bu proje devam ederken, aynı zamanda, Eskişehir merkez
olmak üzere, Eskişehir-İzmir, Eskişehir-Antalya arasında hızlı demiryolu
yapılabilmesi konusunda konsorsiyumlarla görüşmeler devam ediyor. Önümüzdeki
onbeş gün içerisinde, iki konsorsiyumla bu konuda görüşme devam edecektir ve
yarıştırma usulüne uygun olarak da, inşallah, yılların bu özlemini de gidermiş
olacağız. 2000 yılı sonu itibariyle banliyöde 100 milyon, ana
hatta 27,5 milyon kişi ile yükte 18,1 milyon ton yük taşımacılığı yapılmıştır.
2001 yılında ise, banliyöde 80 milyon kişi, ana hatta 27,5 milyon kişi ve yükte
de 18,5 milyon ton taşıma yapılması planlanmıştır. 1 Ekim 1999 tarihinden itibaren
Ankara-Afyon-Uşak-Alsancak parkurunda Dumlupınar Mavi Treni sefere konulmuştur.
Haftanın 4 günü Doğu Ekspresi, haftanın 3 günü Yeni Doğu Ekspresi, 1 Ekim 1999
tarihinden itibaren, haftanın her gününde Doğu Ekspresi olarak ve teşkilatı
daha da iyileştirilerek işletmeye başlanılmıştır. Ankara-Elazığ arasında 4 Eylülde Mavi Treni sefere
konulmuş; Ankara'dan haftanın 3 günü Diyarbakır'a, haftanın 4 günü Elazığ'a
gidecek şekilde yeniden düzenlenmiştir ve önümüzdeki günlerde bunun, haftanın
her günü yapılması gündeme getirilecektir. Elazığ-Tatvan arasında işletilmeyen yolcu treni, 29
Şubat 2000 tarihinden itibaren, haftada 3 gün, gidiş-dönüş olmak üzere, yeniden
sefere konulmuştur. Ayrıca, Avusturya-Edirne arasında, 13 Mayıs 2000
tarihinden itibaren 4 sefer olmak üzere, 8 adet optima tur özel otokuşet
trenleri sefere konulmuştur. Balıkesir-Bandırma arasında, 23 Temmuz 2000 tarihinden
itibaren bölgesel ekspres treni yeniden sefere konulmuştur. Bunları saymak yerine -metni dağıtacağım için-
sanıyorum yapılacak işlerden bahsetmem daha doğru olacak. Ülkemizin limanlarından sonra, kombine taşımacılığın
temelini oluşturacak olan Ankara, Kayseri, Konya, Gaziantep, Kahramanmaraş,
Denizli ve Balıkesir İllerinde konteyner kara terminalleri kurulması için yer
tespit çalışmaları tamamlanmıştır. İlk aşamada, Gaziantep konteyner kara
terminali yapılması için ihaleye çıkılmış olup, firmayla sözleşme imzalanmış ve
yer teslimi yapılmıştır. 2000 yılı eylül ayı sonu itibariyle yüzde 50 oranında
fizikî gerçekleşme sağlanmıştır. Ayrıca, Türkiye genelinde organize sanayi bölgelerinin
demiryollarına bağlantısının sağlanması amacıyla çalışmalar başlatılmış olup,
organize sanayi bölgeleri yetkilileriyle, yapılacak işler konusunda karşılıklı
görüşmeler devam etmektedir. Büyük kentlerde kentiçi ulaşım sistemleriyle
entegrasyon sağlanabilmesi amacıyla banliyö tren işletmeciliğinin yapıldığı
Ankara, İstanbul ve İzmir Büyükşehir belediyeleriyle işbirliği yapılmasına
ilişkin çalışma başlatılmıştır. Bu kapsamda, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile
işletme protokolü karşılıklı imzalanmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesince
mevcut banliyö sistemi konusunda detaylı bir inceleme yapılmış; ancak, daha
sonra gelişme kaydedilememiştir. Vagon darboğazının bir ölçüde giderilebilmesi,
müşterilerin yurtiçi ve yurt dışından vagon kiralamaları ve satın alabilmeleri
amacıyla birtakım önlemler alınmış bulunmaktadır. Yurtiçi ve yurt dışından
vagon kiralayan veya satın alan müşterilere taşıma ücretlerinde yüzde 60
oranına kadar indirim yapılması kararlaştırılmıştır. Bu meyanda, çeşitli
firmalara vagon tahsis edilmiş olup, taşımalar devam etmektedir. Ayrıca,
giderek artan taşıma talebinin karşılanabilmesi amacıyla, TCDD Genel
Müdürlüğünce, yurtdışından vagon kiralanması konularında çalışmalar
yapılmaktadır. Yurt dışında çalışan ve arabalarıyla yurda gelmeyi arzu
eden vatandaşlarımızın taşınması için, daha önce Bulgaristan'a kadar gelen
otokuşet trenlerinin, 1996 yılından itibaren Edirne'ye kadar gelmesi temin
edilmiş bulunmaktadır. O tarihten itibaren, her yılın mayıs-eylül aylarını
kapsayan sezonda, demiryolu ile özel firmalar tarafından otokuşet (refakatli otomobil) tren seferleri
düzenlenmektedir. Öncelikle büyük şehirlerimizdeki garlarımızdan başlamak
üzere, gar ve istasyonlarımızın çevreleriyle birlikte yeniden düzenlenmesi ve
bu mekanların, şehirlerimizin en düzenli, en temiz ve en güzel mekanları haline
gelmesi amacıyla gar düzenleme çalışmaları da tamamlanmıştır. Bir kamu hizmeti gören TCDD Genel Müdürlüğünün
gelirlerinin artırılması amacıyla, atıl durumda bulunan arsa ve arazilerimizin
yap-işlet-devret modeliyle değerlendirilmesi çalışmalarına, 1990 yılında
başlanılmıştır. Yap-işlet-devret modeli çerçevesinde yapılan çalışmalar
sonucunda, yatırım tutarı olarak 20 trilyon Türk Liralık bir katkı
sağlanmıştır. Ayrıca, taşınmazlardan, yıllık olarak, 3 trilyon Türk Lirası kira
geliri elde edilmektedir. Burada, şunu ifade etmek istiyorum: Devlet
Demiryollarının, şehir içinde, oldukça kıymetli, çok yüksek rant değeri olan
arsaları mevcuttur. Bunlar üzerinde, yapılabilecek işhanları, sağlık
merkezleri, işyerleri ve her türlü hizmeti görebilecek bina ve tesisler
yapılmak suretiyle işletilmesi ve bilahara Devlet Demiryollarına iade edilmesi
konusunda çalışmalar başlatılmıştır. Bunların karşılığında, demiryollarının
yeraltına alınması ve buna göre istasyonların kurulması çalışmalarıyla ilgili
önemli mesafeler alınmaktadır. Diğer taraftan, deprem sonucu hasar gören tesisler ile
çekençekilen araçların onarımı için, Avrupa Yatırım Bankasından 39 milyon
EURO'luk bir kredi temin edilmiştir. Kredinin kullanımı için, Deprem Projesini
yürüten, Başbakanlık Proje Uygulama Birimiyle projenin uygulanması konusundaki
çalışmalar devam etmektedir. Taşıma kapasitelerini artırıcı hizmetleri iyileştirici,
trafik emniyetini sağlayıcı ve gelir getirici altyapı tesislerinden yol ve
yolla ilgili projeler kapsamında, 2001 yılında, 284 km yol yenilemesi, 46 km
takviye pozu, 250 adet makas yenilemesi, 16 000 adet ray kaynağı, 8 adet dizel
manevra lokomotifi ile 100 adet yük vagonu imali, 71 adet dizel elektrikli
anahat lokomotifi ve 60 adet elektrikli anahat lokomotifinin imal ve teminiyle
ilgili çalışmalarının yapılması programlanmıştır. İskenderun-Divriği mevcut yolunun rehabilitasyonunun
üçüncü şahıslara yaptırılması için etüt-proje ve ihale çalışmalarına başlanacaktır.
Ayrıca, demiryollarımız için son derece hayatî önemi
haiz 290 000 ton rayın temini çalışmaları sonuçlandırılacaktır. Karabük demir çelik fabrikasına 1 milyar dolar
civarında ilave yatırım yapıldığı takdirde, 60 metre uzunluğunda hidrojeni
sıfıra indirilmiş kaynak yapılabilir ray temini mümkündür. Bununla yapılacak yatırımlarla, Türkiye'nin birkaç
yıllık ray ithalatını karşılamaktadır. Bu konuda da ilgili müesseseyle bir
proje hazırlanmak üzeredir ve yakında hükümetimize de getirilmek suretiyle,
Türkiye, ray ithal eden değil; ray ihraç eden bir noktaya getirilebilecektir. Ayrıca, demiryollarımızla ilgili olarak, yük trafiğinin
yoğun olduğu
Boğazköprü-Kardeşgediği(Ulukışla)-Yenice-Mersin-Adana-Toprakkale-İskenderun
hattının elektrifikasyon, sinyalizasyon ve altyapının iyileştirilmesi
projesine, GAP demiryolu finansman ve yapı çalışmaları da dikkate alınarak, bu
yıl içerisinde başlanacaktır. Aliağa-Menemen-Basmane-İzmir(Cumaovası) sinyalizasyon
ve elektrifikasyon tesislerinin yapımına program dahilinde devam edilecektir.
İzmir Büyükşehir Belediyesiyle proje gerçekleştiği takdirde, bu hatlar, tamamen
İzmir halkının hizmetine verilecektir. Tüm dünyada başlatılan yeniden yapılanma çalışmaları
paralelinde ve Avrupa Birliği demiryolu politikaları doğrultusunda, TCDD'nin
malî yapısının düzeltilmesi, müşteri odaklı bir yapının kurularak etkin ve
ticarî hizmet vermesi gereği ortaya çıkmıştır. Bunu sağlamak amacıyla, Japon
hükümetinin Dünya Bankası yönetimine bıraktığı fonlardan temin edilen 1 milyon
dolar tutarındaki hibeden finansmanı sağlanarak, TCDD'nin yeniden yapılanma
etüdü gerçekleştirilmiştir. Bu etüt ile, demiryollarının maliyet etkin işletmecilik
yapmasına imkân vermek üzere, düşünülen organizasyon yapısı içinde birimlerin
ticarî anlamda bağımsızlığının sağlanması önplanda tutulmuştur. Ayrıca, birçok
üst düzey yöneticinin de görev aldığı bir uygulama planı geliştirmek üzere, 7
adet proje grubu oluşturulmuştur. Oluşturulan bu proje grupları gereken
çalışmaları yapmış ve çalışmalarının sonuçlarını raporlar halinde yönetime
sunmuşlardır. Yeniden yapılanmayla ilgili konuda, yeni ihtiyaçların
çıkması üzerine, bunun da yeniden ele alınması ve 2001 yılı içerisinde bu
konunun gündeme getirilmesi, en azından muhasebe sisteminin ayrılarak tatbikata
girilmesi tamamlanacaktır. TCDD'nin bağlı kuruluşlarından TÜLOMSAŞ VE TÜVASAŞ'ta
yurtiçi demiryolu gereçlerinin karşılanması yanında, ihracat bağlantıları yapma
yönünde çalışmalar da sürdürülmektedir. İstihdam ve yan sanayi girdileri
dolayısıyla millî ekonomimize olan katkısı açısından, özellikle büyükşehir
belediyelerinin hafif raylı taşıma araçları konusundaki ihtiyaçları ile diğer
belediyelerimize metro ve tramvay imali için yoğun gayret sarf edilmektedir. TÜLOMSAŞ, yarattığı istihdam hacmi, mal üretimi, yan
sanayi kuruluşlarıyla iletişimi ve teknolojik gelişmeleriyle millî ekonomimiz
içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. TÜLOMSAŞ'ta çeşitli tipte lokomotif ve
motor üretiminin yanında savunma sanayiine yönelik araçları, belediyelere toplu
taşıma araçları gerçekleştirebilecek teknoloji, bilgi ve deneyim mevcuttur. Bu
alanlarda, gerekli girişimlerimiz sürdürülmekte ve çalışmalarımız devam
etmektedir. TÜVASAŞ'la ilgili olarak, Bakanlar Kuruluna kanun
tasarımız gönderilmiştir ve burası bir iştirak haline getirilmektedir, devlet
payı yüzde 50'nin altına indirilmektedir ve yine, temaslar ve ihale sonucunda,
burası, ihracat da yapabilecek, vagon imaline yönlendirilecektir. Bu konuda,
daha evvel hazırlanmış olan kanun hükmünde kararname, Sayın Cumhurbaşkanımız
tarafından imzalanmadığı için, konu, kanunla çözülme noktasına getirilmiştir. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemlerde, demiryollarıyla
ilgili konularda önemli bir kararımız da "nerede liman varsa orada
demiryolu olacaktır." Bu, nerede liman varsa, oraya demiryolu gidecek
demektir. Bununla ilgili olarak, yap-işlet-devret formülüyle, Batum
havaalanının yapılması halinde, 11 kilometrelik demiryolu hududumuza
getirilecek, gümrük işlemleri, Türkiye tarafından, burada yapılacaktır ve
Rize'ye kadar olan sahada da, yine, demiryolu ile limanlar bağlantısı sağlanmış
olacaktır. Ayrıca, İran'la yaptığımız temaslar sonucunda,
finansmanını sağladıkları takdirde, Erzincan, Trabzon Limanına bağlanacaktır;
Van Gölü'nün kuzeyinden geçireceğimiz demiryoluyla, Suriye bağlantılı ve İstanbul
bağlantılı demiryolları seferleri de, yine, görüşmeler arasında devam
etmektedir. Yani, para bulduğumuz takdirde, finansmanını
sağladığımız takdirde, önümüzdeki on yıl içerisinde, Türkiye'nin
demiryollarıyla ilgili ana problemleri çözümlenmiş olacaktır ve yolculuğun en
iyi şartlarda yapılabilmesini sağlayacak vagon imalatı da yapılacaktır. Bu
mutlaka olacaktır, bundan hiçbir ümitsizliğimiz yoktur; ama, kanun çıktıktan
sonra yapılacaktır. Böylece, demiryollarıyla ilgili konu, zannediyorum, ana
hatlarıyla açıklığa kavuşturulmuş olmaktadır. Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (MHP ve DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakanım. Bu doyurucu
açıklamalarınızdan sonra, gündemdışı konuşmalar da böylece yanıtlandırılmıştır. Bir gensoru öngergesi vardır; önerge, daha önce
bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır. Önergeyi okutup bilgilerinize sunduktan
sonra, önergenin görüşülme gününü belirleyen Danışma Kurulu önerileri vardır;
bu önerileri de okuttuktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım: B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Sivas
Milletvekili Abdüllatif Şener ve 67 arkadaşının, özel bankaların içinin
boşaltılarak Hazinenin ekonomik kayba uğratılmasında kusurları bulunduğu
iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu Üyeleri hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/3) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Sayıları 10'u bulan bazı özel bankaların içinin
yasalara aykırı bir şekilde boşaltılarak vatandaşların ve devlet hazinesinin
milyarlarca dolar zarara uğramasında, ülkenin ciddî boyutlarda ekonomik kayıplara
maruz kalmasında ağır kusurları bulunan 57 nci Hükümetle ilgili olarak,
ilişikteki gerekçeler ve görüşmeler sırasında arz edilecek nedenlerden dolayı
bir gensoru önergesi verilmesi zarureti hâsıl olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 98, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 106 ncı maddesine göre, gereğini arz ve talep
ederiz. Saygılarımızla. 21.11.2000
Türkiye bir süreden beri sayıları 10'u bulan bazı özel
bankaların içinin boşaltılması şokunu yaşamaktadır. Bu bankalarla ilgili
açıklanan rakamlar, ortaya atılan iddialar, olaya karışanların kimlikleri bu
şoku daha da ağırlaştırmaktadır. Bunda en önemli sebep de çeşitli tarihlerde
gerek gensoru gerek genel görüşme ve gerekse soru önergeleri ve beyanlarla
Meclis içinde, ilgili denetim birimlerinin ise Meclis dışında, her türlü ikaz
ve ihbarların yapılmış olmasına rağmen, hükümetin gerekli tedbirleri almayarak
âdeta bu soyguna göz yummasıdır. Hükümetin bu soygun içinde ağır kusuru ve
vurdumduymazlığı, soygunları himaye, soyguncuları sıyanet eden umursamazlığı
vardır. Bugün, yolsuzluk, en önemli ve öncelikli tehdit olmuştur. Devleti
IMF'ye muhtaç etmiştir. Yoksulluğun temel sebebi de budur. Bu soygunlar mahiyeti icabı bir günde, bir ayda yapılamayacağı
gibi, tek taraflı yapılabilecek bir eylem de değillerdir. Uzunca bir zamana
yayılan böylesi soygunların gerçekleştirilmesi, ancak soyan kişilerin
bürokratik ve siyasî bağlantılarının varlığıyla mümkün olabilir. Hükümet, bilerek ve isteyerek konunun sadece bir
ayağını, onu da çok sınırlı tutarak tahkikat konusu yapmakta, bürokrat ve
siyasetçi ayağının ortaya çıkmasını engellemektedir. Bu yolsuzluğun tüm
uzantılarının yargıya teslimine, sayısal çoğunluğuna dayanarak mâni olmaktadır.
İlgili denetim birimlerinin ikazlarını, ihbarlarını
işleme koymamaktadır. Konunun tüm yönleriyle aydınlanması için yüzlerce soru
ortada durmaktadır. Bazı soyguncuların üzerine gidilirken, bazıları henüz
karakola bile davet edilmemiştir. Bir bakan, bu işlerin ancak binde 1'inin
ortaya çıktığını söylediğine göre 999'u nerededir, içinde kimler vardır?
Hükümet, bunları ortaya çıkarmak için çaba sarf etmediği gibi, tam tersi
istikamette bir çabanın içine girmiştir. Soruşturmalar kasten eksik ve yanlı
yapılmakta, zamanında gerekli tedbiri almayarak suçluların dışarıya kaçmasına,
çaldıklarını kaçırmasına da sebep olmaktadır. Banka izinlerinin, şube açmaların, usulsüz devirlerin,
usulsüz kredi işlemlerinin yapılmasından tutun da daha pek çok işlem ve
tasarruflarda yasalar açıkça çiğnendiğine, bunlara imza koyan, onay veren,
devirleri onaylayan bürokratların ve siyasetçilerin bazıları bürokraside,
bazıları da bu hükümette ya da onların partilerinde bakan ve milletvekili
olarak görev yaptığına göre böyle bir ortamda geri kalan 999 soyguncunun ortaya
çıkması mümkün değildir. Bütün bunların bugünkü sorumlusu 57 nci hükümettir.
Gensoru açılması halinde pek çok konu aydınlığa çıkacak, kamuoyu bilgilenmiş
olacak ve siyasî sorumlular da ortaya çıkacaktır. İşbu gensoru, bu nedenlerle
ve görüşmeler sırasında arz edilecek diğer sebeplerden dolayı verilmiştir. BAŞKAN - Evet, gensoru bilgilerinize sunulmuştur. Önergenin görüşme günü, Danışma Kurulunca
belirlenmiştir. Şimdi, gensoru önergesinin görüşme gününü de belirleyen
Danışma Kurulu önerilerini okutup, sonra da bu önerileri ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım: IV. –
ÖNERİLER A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ 1. – Genel
Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerileri Danışma Kurulu Önerisi No: 55 27.11.2000 Danışma Kurulunca aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun
onayına sunulması uygun görülmüştür.
Öneriler: 1.- Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 151 inci sırasında yer alan 428
sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına, 24 üncü sırasında yer
alan 494 sıra sayılı kanun teklifinin 6 ncı sırasına alınması, tasarı ve
tekliflerin görüşülmesinde soru cevap işleminin, tasarı veya teklifin tümünde
20 dakika, maddelerde 10 dakika ile sınırlandırılması önerilmiştir. 2.- Genel Kurulun 28.11.2000 Salı günü 15.0016.00,
18.0023.00; 29.11.2000 Çarşamba, 30.11.2000 Perşembe, 6.12.2000 Çarşamba ve
7.12.2000 Perşembe günleri 13.0016.00 ve 18.0023.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesi; 28.11.2000 Salı günü sözlü sorular ile diğer denetim
konularının, 29.11.2000 Çarşamba, 5.12.2000 Salı ve 6.12.2000 Çarşamba
günlerinde sözlü soruların görüşülmemesi; 28.11.2000 Salı günü de kanun tasarı
ve tekliflerin görüşülmesi önerilmiştir. 3.- 26.11.2000 tarihinde dağıtılan ve 27.11.2000
tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan (11/3) esas numaralı gensoru önergesinin
gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alması ve
Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki
görüşmelerin 5.12.2000 Salı günkü birleşimde yapılması, Genel Kurulun 5.12.2000
Salı günü saat 13.00'te toplanması ve gensoru önergesi ile dışpolitika
konusundaki genel görüşme önergelerinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir. BAŞKAN - Önerilerin lehinde ve aleyhinde konuşmak
isteyen arkadaşımız?.. Yok. Önerileri dinlediniz. Şimdi, birinci öneriyi okutup oylarınıza sunacağım: 1.- Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 151 inci sırasında yer alan 428
sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına; 24 üncü sırasında yer
alan 494 sıra sayılı kanun teklifinin 6 ncı sırasına alınması, tasarı ve
tekliflerin görüşülmesinde soru cevap işleminin tasarı veya teklifin tümünde 20
dakika, maddelerde 10 dakikayla sınırlandırılması önerilmiştir. BAŞKAN - Öneriyi kabul edenler... Etmeyenler... Öneri
kabul edilmiştir. İkinci öneriyi okutuyorum: 2.- Genel Kurulun 28.11.2000 Salı günü 15.00-16.00,
18.00-23.00; 29.11.2000 Çarşamba, 30.11.2000 Perşembe, 6.12.2000 Çarşamba ve
7.12.2000 Perşembe günleri 13.00-16.00 ve 18.00-23.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesi; 28.11.2000 Salı günü sözlü sorular ile diğer denetim
konularının, 29.11.2000 Çarşamba, 5.12.2000 Salı ve 6.12.2000 Çarşamba
günlerinde sözlü soruların görüşülmemesi; 28.11.2000 Salı günü de kanun
tasarısı ve tekliflerin görüşülmesi önerilmiştir. BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... İkinci öneri de kabul edilmiştir. Üçüncü öneriyi okutuyorum: 3.- 26.11.2000 tarihinde dağıtılan ve 27.11.2000
tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan (11/3) esas numaralı gensoru önergesinin
gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alması ve
Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki
görüşmelerin 5.12.2000 Salı günkü birleşimde yapılması, Genel Kurulun 5.12.2000
Salı günü saat 13.00'te toplanması ve gensoru önergesi ile dışpolitika
konusundaki genel görüşme önergelerinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir. BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, kabul edilen bu öneriler
doğrultusunda, saat 18.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma
Saati: 16.06 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati:
18.00 BAŞKAN:
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER:
Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 21 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki adet
tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım: C) TEZKERELER
VE ÖNERGELER 1. – Türkiye
Büyük Millet Meclisinde; Türkiye - Sudan, Türkiye - Şili, Türkiye - Venezüella
Dostluk Gruplarının kurulmasına ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/708) 28 Kasım 2000 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 3
Kasım 2000 tarih ve 61 sayılı Kararıyla, Türkiye ile aşağıda belirtilen ülkeler
arasında parlamentolararası dostluk gruplarının kurulması uygun görülmüştür. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca, anılan
dostluk gruplarının kurulması Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Türkiye-Sudan Türkiye-Şili Türkiye-Venezüella BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. İkinci tezkereyi okutuyorum: 2. – Irak’a
resmî bir ziyarette bulunması kararlaştırılan beş milletvekilinden oluşacak
Parlamento heyetine, Dışişleri Bakanlığının telkinleri de dikkate alınarak
sınır illerinin daha etkin bir şekilde temsil edilebilmesi için iki milletvekilinin
daha katılmasına ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/709) 28 Kasım 2000 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Dünyanın birçok ülkesinden Irak'a bireysel veya resmî
düzeyde, yoğun, parlamenter ziyaretleri yapılmakta olduğu, parlamenterlerin
Irak'a gösterdikleri ilginin, ülkelerinin kısa veya uzun vadeli çıkarlarıyla
ilgili saiklerden kaynaklandığı bilinmektedir. Bu bağlamda, Irak'a uygulanan ekonomik ambargonun,
başta, kadın ve çocuklar olmak üzere, sivil halk, eğitim, kültür ve sağlık kurumları
üzerindeki ve bölgedeki etkilerini yerinde incelemek, petrol karşılığı gıda
programı çerçevesindeki ihalelere çetin rekabet koşulları içinde katılan
şirketlerimize siyasî destek sağlamak ve Irak'ın ambargo sonrası dönemde
yeniden inşasına ve yatırımlarına olan ilgimizi parlamenter düzeyde göstermek
ile Irak'ın içinde bulunduğu siyasî-askerî koşulların ulusal güvenliğimiz ve
bölgesel barış ve istikrar bakımından olası sonuçları konusunda istişarelerde
bulunmak ve temaslar yapmak üzere, ziyaret takviminin diplomatik kanallar
yoluyla belirlenmesini müteakip, Türkiye Büyük Millet Meclisinden beş
milletvekilinden oluşan heyetin Irak'a resmî bir ziyarette bulunması hususu,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 9.11.2000 tarih ve 14 sayılı
Birleşiminde kabul edilmiştir. Ancak, Dışişleri Bakanlığının 14 Haziran 2000 tarih ve
OAGY-II/Irak-19-739-328 sayılı yazısında, sınır illerimiz milletvekillerinden
oluşacak bir heyetin Irak'ı ziyaret etmesi hususundaki telkinleri dikkate
alınarak, sınır illerimizin daha etkin bir şekilde temsil edilebilmeleri için,
söz konusu ziyarete iki milletvekilinin daha katılması hususu Genel Kurulun
tasviplerine sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme
Komisyonunun iki adet raporu vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Saymanlığının Nisan, Mayıs, Haziran 2000 Ayları Hesabına Ait
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/10) (S.
Sayısı: 545)(1) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2000 yılı
Nisan-Mayıs-Haziran aylarına ait hesapları incelendi; 2000 yılı Nisan ayında Ziraat Bankasındaki 118 498 544
000 TL mevcudu ile Nisan-Mayıs-Haziran 2000 aylarında Hazineden 20 857 926 754
000 TL alınarak Bankadaki hesaba yatırılan meblağ 20 976 425 298 000 TL olduğu,
mevcuttan sarf olunan 20 815 648 629 000 TL tenzil edildikten sonra, Temmuz
2000 başında kasa mevcudunun 160 776 669 000 TL'den ibaret olduğu,
Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun olduğu görülmüştür. Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa sunulur. Başkan Nazif Okumuş İstanbul ve Komisyon Üyeleri BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. İkinci raporu okutuyorum: 2.-Türkiye
Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Temmuz, Ağustos, Eylül 2000 Ayları Hesabına
Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/11)
(S. Sayısı: 546) (1) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2000 yılı
Temmuz-Ağustos-Eylül aylarına ait hesapları incelendi; 2000 yılı Temmuz ayında Ziraat Bankasındaki 160 776 669
000 TL mevcudu ile Temmuz-Ağustos-Eylül 2000 aylarında Hazineden 20 201 845 455
000 TL alınarak Bankadaki hesaba yatırılan meblağ 20 362 622 124 000 TL olduğu,
mevcuttan sarf olunan 19 975 495 598 000 TL tenzil edildikten sonra, Ekim 2000
başında kasa mevcudunun 387 126 526 000 TL'den ibaret olduğu, Saymanlıktaki
defterlerle sarf evrakının birbirine uygun olduğu görülmüştür. Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa sunulur. Başkan Nazif Okumuş İstanbul ve Komisyon üyeleri BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre
verilmiş, üç adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup
işleme alacağım, daha sonra da oylarınıza sunacağım. Birinci önergeyi okutuyorum: III. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) C) TEZKERELER
VE ÖNERGELER (Devam) 3. – Balıkesir
Milletvekili İsmail Özgün’ün, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/429) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/246) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (2/429) esas nolu, Balıkesir Üniversitesine bağlı
yabancı diller yüksekokulu açılmasına dair vermiş olduğum kanun teklifimin,
havale edilen komisyonda 45 gün içinde görüşülmediğinden, İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre işlem yapılmasını saygılarımla arz ederim. 2.5.2000 İsmail Özgün Balıkesir BAŞKAN - Önerge sahibi sıfatıyla Sayın Özgün söz
istemişlerdir. Buyurun Sayın Özgün. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum, Ramazan ayınızı tebrik
ediyorum. Gündeme alınmasını talep ettiğim husus, Türkiyemizin en
köklü üniversitelerinden birisi olan Balıkesir Üniversitesi çatısı altında,
yabancı diller yüksekokulunun kurulmasıyla ilgilidir. Balıkesir
Üniversitesi 1992 yılında kurulmuş ve halen 4 fakülte, 3 yüksekokul, 10 meslek
yüksekokulu ve 4 enstitüye sahip bulunmaktadır. Değerli milletvekilleri, Balıkesir İlimiz, aşağı yukarı
1 milyonu aşkın bir nüfusa sahip olup, Çanakkale, Bandırma, Gönen, Edremit,
Soma, Akhisar gibi çok yüksek nüfus yoğunluğuna sahip bulunan il ve ilçelerin
merkezinde bulunan bir yerleşim birimidir. Bu kadar
coğrafî ve nüfus olarak önemli bir konuma sahip olan Balıkesir İlimiz, ne yazık
ki, gayri safî millî hâsılaya olan katkısı ve ödediği vergiler dikkate
alınırsa, buna orantılı bir şekilde bütçeden gerekli yatırımları, gerekli payı,
bugüne kadar ne yazık ki alamamıştır ve 2000 yılında bulunduğumuz bugünlerde,
gerek altyapı yatırımlarında gerek üniversiteyle ilgili yatırımlarda ve gerekse
sanayiyle ilgili yatırımlarda, ne yazık ki, çevresindeki komşu illerin
gerisinde kalmıştır; bu da açıkça görülmektedir. Özellikle, Bursa ve Manisa
gibi sanayide önemli gelişmeler sağlamış bulunan illerimizin arasına sıkışıp
kalmış bir vaziyettedir. Balıkesir organize sanayi bölgesi, bugün, henüz
faaliyete geçememiş, altyapı yatırımları devam eden organize sanayi
bölgelerimizden birisidir ve Balıkesir İlimizde, tabiî, sanayileşmenin
olmamasına bağlı olarak da, işsizlik en büyük sorun olarak orta yere çıkmış
bulunmaktadır. O bakımdan, gerek organize sanayi bölgesiyle ve gerekse sanayie
bağlantılı şekilde ulaşım sorunlarının çözülmesi, Balıkesir İlimizin en önemli
yatırımları arasındadır. Şimdi, düşünün, İstanbul'dan Bandırma'ya hızlı
feribotla 1 saat 45 dakikada geliyorsunuz; ama, Bandırma'dan Balıkesir'e 1
saati aşkın bir sürede karayoluyla gitmek durumundasınız ve bahsettiğim bu
karayolu Susurluk karayoludur ve burada, çok sık kazalar meydana gelmektedir.
İstanbul- İzmir trafiğinin yükünü taşıyan bu yolun, tabiî ki, bir an evvel
yapılması lazım gelir. Değerli milletvekilleri, üniversiteyle ilgili
yatırımlar da istenilen düzeyde değildir. Kampus inşaatı devam etmektedir;
ancak, hükümetimizin bu konuya biraz daha ağırlık vermesi gerekiyor
kanaatindeyim. Üniversiteyle ilgili olarak, çevremizdeki illerle bir mukayese
yapacak olursak, mesela, Çanakkale 18 Mart Üniversitesinde 8 fakülte, 12
yüksekokul bulunmaktadır, Balıkesir Üniversitesinde 4 fakülte bulunmaktadır.
Bunun yanında, yine, Dumlupınar Üniversitesinde 7 fakülte bulunmaktadır.
Bunlar, Balıkesir Üniversitesinden sonra kurulmuş üniversiteler olmasına
rağmen, Balıkesir Üniversitesinin içerisinde, mazisi çok uzun yıllara dayanan
eğitim enstitüsü de bulunmuş olmasına rağmen, Balıkesir Üniversitesi, ne yazık
ki, genişleme açısından, çevresindeki bu illerdeki üniversitelere nazaran
fevkalade geride kalmıştır. Bu bakımdan, Balıkesir Üniversitesinin bünyesinde,
bugün, bir tıp fakültesinin, bir yabancı diller yüksekokulunun, bunun yanında,
orman fakültesi, madencilik fakültesi gibi bölümlerin mutlaka olması gerekir;
çünkü, Balıkesir'de, orman, madencilik ve turizm önemli bir geçim kaynağıdır,
bunların mutlaka olması lazım gelir diye düşünüyorum. Yükseköğrenim oranı her gün biraz daha artmakta olan
Balıkesir İlimizin turizm ve ticaret potansiyeli dikkate alındığında,
kamuoyunda da çok arzu edilen, yabancı diller eğitimi verecek olan bir
yüksekokulun Balıkesir Üniversitesine kazandırılmasını rica ediyor, bu konuda
oylarınızı istirham ediyorum. Hepinize, saygılarımı, hürmetlerimi sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özgün. İçtüzüğün verdiği yetkiye dayanarak, bir milletvekili
arkadaşımızın söz isteğini yerine getireceğim. Balıkesir Milletvekili Sayın
Aydın Gökmen de bu konudaki görüşlerini sunacaklar. Buyurun Sayın Gökmen. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, Ramazan ayının, sizlere, milletimize, Türk
İslam âlemine kutlu olmasını ve hayırlara vesile olmasını diliyorum. Değerli milletvekilleri, biraz önce konuşan Balıkesir
Milletvekili arkadaşımızın bahsettiği gibi, Balıkesir Üniversitesine bağlı
olarak yabancı diller yüksekokulu kurulmasını, tabiî diğer illerde olduğu gibi,
bizler de istiyoruz; fakat, biz, Balıkesir İli olarak 1 milyon 100 bin nüfusa
sahibiz. Bunun yanında, Balıkesir, Ege ve Marmara Denizine kıyısı olan,
Türkiye'nin tek ilidir.Turizm bakımından da çok gelişmesi beklenen ve gelişen
bir ilimizdir. Bu yüzden, yabancı diller yüksekokulunun, özellikle Balıkesir'de
daha önemli olduğunun dikkatini çekiyorum. Değerli milletvekilleri, biraz önce konuşan
arkadaşımız, yollarımızın uygun olmadığını, üniversitemizin eksik olan
bölümlerini, tıp fakültesinin, orman fakültesinin kurulmasını söyledi; bunları
tekrar söylememe gerek yok. Sayın milletvekili arkadaşımız, İstanbul'dan
Bandırma'ya, aşağı yukarı 1 saat 45 dakikada gelindiğini; fakat, Balıkesir'e
iki saatten fazla bir zaman gerektiğini söyledi. Sayın Ulaştırma Bakanımız, sağ
olsun, geçenlerde, raylı otobüs vereceği sözünü verdi. Bu aradaki mesafe, 2
saat değil, inşallah 45 dakikaya inecektir. Sayın Bakanımız da burada, sağ
olsun, var olsun. Değerli milletvekilleri, üniversitemizde yeni açılacak
olan yabancı diller yüksekokuluna hepinizin oy vereceğine inanıyor, hepinize
saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gökmen. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan
yerimden... BAŞKAN - Buyurun. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, İsmail
Özgün arkadaşımızın, Balıkesir Üniversitesine bağlı yabancı diller yüksekokulu
kurulmasıyla ilgili teklifine olumlu oy vereceğimizi bildiriyoruz. Ayrıca, Balıkesir tıp fakültesi, eczacılık ve diş
hekimliği fakültesi, Savaştepe eğitim fakültesi kurulmasıyla kanun teklifimizin
de bu Meclisçe kabul edilerek, Balıkesir Üniversitesinin hak ettiği yeri
alacağına inanıyoruz. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yılmazyıldız. Sanıyorum,
bütün Balıkesir milletvekilleri de sizinle hemfikirdir. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge, oybirliğiyle kabul edilmiştir. (FP sıralarından alkışlar) Diğer önergeyi okutuyorum: 4. – Bolu
Milletvekili Necmi Hoşver’in, Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli
Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı
Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/444) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/247) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Başkanlığınıza 31.1.2000 tarih ve 9586 sayıyla,
Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam
Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme
alınmasını istiyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. 12.5.2000 Necmi Hoşver Bolu BAŞKAN - Önerge sahibi sıfatıyla Sayın Hoşver söz
istemişlerdir. Buyurun Sayın Hoşver. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır efendim. NECMİ HOŞVER (Bolu) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 21.1.1998 tarihli ve 4325 sayılı Olağanüstü Hal Bölgesinde ve
Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik
Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun 2 nci Maddesine "Bakanlar Kurulunca Tespit Edilecek İlleri"
ibaresinden sonra "Bolu ve Düzce İlinin" İbaresinin Eklenmesiyle İlgili
Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergem üzerinde söz aldım; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. 17 Ağustos ve 12 Kasım deprem felaketleri, bölgemizi
yok olma noktasına getirmiştir. Yitirilen canlar, yıkılan evler, işyerleri ve
sanayi tesisleri, hayatı felce uğratmıştır. Felakete uğradığımız ilk günün sabahından itibaren,
bütün Türkiye ve dünya bölgemize yardım elini uzatarak, kurtarma ekiplerinden
sıcak yemeğe, seyyar hastanelere kadar her türlü yardımla, bütün dünya ve Türk
halkı, bölgemiz insanının yanında olmuşlardır. O felaket günlerinde her türlü
yardımla yanımızda olanlara şükranlarımızı sunuyoruz. Asrın felaketine uğrayan bölgemizin yalnız Düzce
İlinde, 16 665 konutumuz, 3 837 işyerimiz tamamen yıkılmış, 10 968 konutumuz, 2
573 işyerimiz orta derecede hasar görmüş, 12 730 konutumuz, 1 606 işyerimiz az
hasarlı olmak üzere, toplam 40 363 konutumuz, 8 016 işyerimiz hasar görmüş, 1
068 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 3 836 kişi yaralanmış olmasına rağmen,
bölgemiz, afet bölgesi ilan edilmemiştir. Her şeyini yitiren insanımızın, sosyal ve ekonomik
sorunları gün geçtikçe büyümeye başlamıştır. Yıkılan ve hasara uğrayan
işyerleri ve sanayi tesislerinde çalışan binlerce insanımız işsiz kalmıştır.
Yıkılan ve hasara uğrayan işyerleri ve sanayi tesisleri yeterli desteği
bulamadığı için faaliyetlerine tam olarak başlayamamışlar; hatta, bazıları,
yatırımlarını, sınır komşumuz olan kalkınmada öncelikli illere kaydırmaya
başlamışlardır. Bölgemizde bu felaketleri yaşadıktan sonra, Türkiye'nin
büyük yatırım kuruluşlarını -çeşitli kanallarla ulaşarak- bölgemizde yatırım
yapmaya çağırdık. Yalnız Kombassan Holding, mevcut fabrikasına ilaveten dokuz
fabrika kurma sözü verdi ve yatırımlarına başladı. Bölgemiz halkı adına
kendilerine şükranlarımızı sunuyorum. Ekonomik ve sosyal sorunları çözmekte son derece önemli
ve isabetli olan bu kanun, şüphesiz, can kaybımızı telafi etmez; ancak, iskân
ve altyapı başta olmak üzere, küçük, orta, büyük ölçekli sanayi kuruluşlarının
hızlı bir şekilde hizmete sokulabilmesi ve bölgeye gereken canlılığın
kazandırılabilmesi, belli teşviklerin, mutlak suretle, zaman geçirilmeden
sağlanmasına bağlıdır. Teklifimizle, Düzce ve Bolu İllerinin, anılan kanun
kapsamına alındığında gereken canlılığa bir an önce kavuşacağına, istihdam
yaratacağına, yatırımların artacağına, sosyal, ekonomik sorunlara çare
olacağına inanıyorum. Bu felaketleri yaşayan insanlarımız, bu bölgede
yaşamaya devam etmek istiyorsa, bizim, onlara, yaşayacakları ortamı sağlama
mecburiyetimiz vardır. Bölgemizde, insanların bize söylediklerini size iletmek
istiyorum: "Biz, sadaka değil, destek istiyoruz; balık değil, balık
tutacak oltayı istiyoruz" diyorlar. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; felaketi yaşayan
bu bölgenin insanının sorunlarının ciddiyetini, yaşamayanlara anlatmak mümkün
değildir. Dilerim Allah'tan, dünya, bir daha böyle bir felaket yaşamaz. Şimdiden, vereceğiniz olumlu oylarınıza teşekkür eder,
ramazan ayının hayırlı olmasını diler, hepinize saygılarımı sunarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Hoşver. Milletvekili sıfatıyla, Bolu Milletvekili Sayın Mustafa
Karslıoğlu; buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. MUSTAFA KARSLIOĞLU (Bolu) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bolu Milletvekili Sayın Necmi Hoşver'in, Olağanüstü Hal
Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve
Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin Değiştirilmesi hHakkında Kanun
Teklifinin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesiyle ilgili şahsım adına söz aldım; hepinizi en derin saygıyla
selamlarım. Bildiğiniz gibi, 17 Ağustosta, Marmara'da büyük bir
doğal afet oluşmuş, büyük hasarlar meydana getirmişti ve Düzce'de ve Düzce'nin
ilçelerinde de (Gölyaka, Cumayeri) büyük hasarlar meydana gelmişti. Arkadan, 12
Kasımdaki deprem, az önce değerli milletvekilimizin de belirttiği gibi, burayı
yerle bir etti ve Kaynaşlı İlçemiz de, maalesef, çok büyük doğal afetle karşı
karşıya kaldı ve Bolu'da, binalarda çok büyük hasarlar meydana geldi. Bu depremde yaşamını yitirenlere Allah'tan rahmet,
yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Ayrıca -asrın değil, belki de
insanlık tarihinin en büyük bir doğal afetiydi bu afet- böyle bir doğal afeti,
böyle bir depremi, bizim ülkemizin, ulusumuzun ve dünyanın hiçbir ülkesinin ve
ulusunun da görmemesini Allah'tan niyaz ediyorum. Biz, depremden beri, oradaki vatandaşlarımıza dedik ki,
bu, üç aşamalı bir şeydir. Birinci aşamada, enkazın kaldırılmasını, insanların
asgarî düzeyde yaşamasını sağlamak; ikinci aşamada, günlük yaşamlarının normal
standartlara yakın bir seviyeye varmasını sağlamak; üçüncü aşamada da, bölgeye
ekonomik bir canlılık getirilmesini sağlamak. Evet, önce, enkazlar kaldırıldı. Burada, her zaman
belirttiğimiz gibi, gerek ulusal gerek uluslararası çok büyük yardımlar aldık.
Ben, burada, bu depremzedelere yardım yapan tüm kişilere, kurumlara,
kuruluşlara, bir deprem bölgesi milletvekili olarak şükranlarımı sunuyorum. İkinci aşama da tamamlandı. Hakediş esasına göre,
insanlarımız, prefabrike konutlara kavuşturuldu; işte, kalıcı konutlar
yapılmaya başlandı. Burada, bazı insanlarımız da barınma yardımı alıyor. Şu
anda Düzce'de 13 000 kişi barınma yardımı alıyor. Yani, ayda 1 trilyon 300
milyar lira barınma yardımına gidiyor. Şu ana kadar, Düzce İline, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Fonunun geri dönüşümü olmayan yardımı 23 trilyon
lirayı buldu ve Halk Bankamızın yaptığı yardım da 20 trilyon lirayı aştı. Bunun
yanında, tabiî, ertelenen borçlar var. Bolu'da, aşağı yukarı, bu, 10 trilyon
lira civarında. Ama, esasında, bölge ekonomik bakımdan çok büyük potansiyeli
olan bir bölge; turizm var, kültür kenti, tarım kenti ve bir sanayi kenti...
Eğer, bu bölgenin potansiyelini harekete geçirmek istiyorsak, muhakkak ki, Bolu
ve Düzce'yi, olağanüstü hal ve kalkınmada öncelikli bölgeler içine almamız
lazım. Ayrıca, Bolu ve Düzce'yi bu statüye kavuşturursak,
Marmara'nın yeniden yapılanmasına da yardımcı oluruz; çünkü, İstanbul, Bursa,
Sakarya ve Kocaeli'ni alan bir hatta yoğun bir nüfus var, yoğun bir sanayileşme
var, yoğun bir çarpık yapılaşma var... Bolu ve Düzce'de her türlü altyapı
hazır; ulaşım rahat, yakın, limanı var. Buraları kalkınmada öncelikli bölgeler
statüsüne alırsak, böylelikle, ilgi odağı haline gelecektir ve bölgeye
yatırımlar yapılacaktır. Burada, depremde zarar gören depremzede yurtdaşlarımız
da, işyerlerini kaybeden, ekonomik gücünü kaybeden kişiler de, yeni
yatırımların sağlamış olduğu istihdam alanlarında çalışarak hayatlarını kazanmış
olacaktır. Böylelikle, bölgenin potansiyeli de harekete geçmiş olacaktır ve bu
potansiyel, önce o yöreyi, o coğrafyayı zenginleştirecektir. Bu yörede üretilen
birçok ürün, dışsatımla da, ulusal varlığımızı, gayri safî millî hâsılamızı ve
dış ticaretimizi artıracaktır; çünkü, bölge insanı çok çalışkandır ve
deneyimlidir. Bu nedenle, bu önerge üzerinde konuşmayı uygun gördüm.
Bu önergeye olumlu oy vereceğinizi düşünerek, sizlere teşekkür ediyor ve
hepinizi, saygıyla, bir daha selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Karslıoğlu. Önerge üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. (Alkışlar) Sayın Hoşver'in ve Sayın Karslıoğlu'nun konuşmaları
Genel Kurulu fazlasıyla etkilemiş olacak ki, ilk defa böyle bir önerge kabul
gördü. (Alkışlar) NECMİ HOŞVER (Bolu) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. TURHAN GÜVEN (İçel) - İnşallah, bundan sonrakiler de
öyle olur Sayın Başkan. BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum: 5. – Çanakkale
Milletvekili Nevfel Şahin’in, Kamuda Çalışan Mühendis, Mimar, Şehir ve Bölge
Planlamacısı ve Ekonomistlerin Maaş ve Tazminatlar ile Diğer Sosyal ve Ekonomik
Haklarının İyileştirilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/470) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/248) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (2/470) esas numaralı Kamuda Çalışan Mühendis, Mimar,
Şehir ve Bölge Plancısı ve Ekonomistlerin Maaş ve Tazminatları ile Diğer Sosyal
ve Ekonomik Haklarının İyileştirilmesine Dair Kanun Teklifimiz, 45 günlük süre
geçmesine rağmen, komisyonda görüşülememiştir. İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince, teklifimizin
doğrudan gündeme alınması için, gereğini saygılarımla takdirlerinize arz
ederim. 23.05.2000 Nevfel Şahin Çanakkale BAŞKAN - Önerge sahibi sıfatıyla Sayın Nevfel Şahin;
buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 28 Şubat 2000 tarihinde, 10 000'e yakın teknik elemanımız,
ekonomistimiz, bize, bizzat ve internet adresimize müracaat ederek, ekonomik
sıkıntılar içerisinde olduklarını bildirdiler. Ben de, kamuda çalışan teknik
elemanların ve ekonomistlerin ekonomik şartlarını düzeltmek üzere bir kanun
teklifinde bulundum ve doğrudan gündeme alınması konusunda söz hakkımı
kullanıyorum; bu vesileyle, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizin
kalkınmasında, imar ve inşaatında, yine, millî gelirimizin artmasında, çağdaş
ülkeler seviyesine ulaşmasında, kamuda çalışan teknik elemanlarımızın ve
ekonomistlerimizin büyük özveriler içerisinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Yine, kamuda çalışan tüm memurlarımızın da büyük bir
ekonomik sıkıntı içerisinde olduğunu hepimiz bilmekteyiz. 1950'lerde, 1960'larda, kamuda çalışan teknik elemanlar
3 500 dolar civarında para almaktaydı. Yine, 1970'lerde 2 000 dolar civarında,
1980'lerde kamuda çalışan teknik elemanlar 1 500 dolar civarında, yine,
1990'larda kamuda çalışan teknik elemanlar, mühendisler ve ekonomistler 800 dolar
civarında para almaktaydı. 2000 yılına baktığımızda, kamuda çalışan teknik
elemanlar 400 dolar civarında para almakta. Eğer, doların baskı altında,
dövizin baskı altında tutulduğunu da hesap edersek, mühendislerimizin 300 dolar
civarında para aldığı bir gerçek. Günümüzde yoksulluk sınırının 580 milyon lira olduğunu
düşünürsek, ayda 280-300 milyon lira civarında ücret alan mühendislerimizin, bu
ülkenin kalkınması için düzgün planlar yapması ve uygulaması fevkalade zordur.
O bakımdan, kamuda çalışan ve tüm memurlarımızın ücretlerini yeniden gözden
geçirmeliyiz. Kurumlar arasında uygunsuzluk vardır, kurumlar arasında ücret
farklılığı vardır. Bakın, Merkez Bankasında çalışan bir mühendis teknik
eleman 1,5 milyar lira civarında para almakta, Rekabet Kurulunda çalışan bir
mühendis 784 milyon civarında para almakta, BOTAŞ'ta ve diğer KİT'lerde çalışan
bir mühendis 722 milyon lira para almakta; ama, Devlet Su İşlerinde,
Karayollarında, Köy Hizmetlerinde, Bayındırlık il müdürlüklerinde ve diğer
kurumlarda çalışan arkadaşlarımızın aldığı ücret 300 milyon lira civarındadır. Değerli arkadaşlar, getirdiğimiz bu kanun teklifinde,
kamuda çalışan mühendislerimiz 1 000 dolar civarında, yani, 700 milyon lira
civarında ücret alacaklardır. Anayasanın 55 inci maddesi çok açık; aynı işi
yapan kişilerin aynı ücreti alması konusunda tedbirleri almamız lazım. Ben, buradan, bütün siyasî parti temsilcilerine ve
milletvekillerimize sesleniyorum ve bu kanun teklifinin doğrudan gündeme
alınması konusunda yardımcı olacaklarına inanıyorum. Gerçekten de kamuda
çalışan mühendis arkadaşlarımızın, teknik elemanlarımızın durumları fevkalade
zordur, çok zor şartlarda görevlerini yapmaya devam etmektedirler. Devlet Su İşleri, özellikle Karayolları ve Köy
Hizmetlerinde çalışan arkadaşlarımızın ücretleri daha azdır. Konsolide bütçe
içerisindeki yatırımların yüzde 70'ini de bu arkadaşlarımız yapmaktadır. Ben,
kanun teklifi konusunda bütün arkadaşlarımın oylarını bekliyorum. Hepinize teşekkür ediyorum; sevgiler, saygılar
sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkanım, izin
verirseniz, yerimden bir hususla ilgili arzım olacak; bu konuyla ilgili ilave
bir şeyler söylemek istiyorum. CEVAT AYHAN (Sakarya) - Sayın Başkan, bu konuyla ilgili
söz istiyorum. BAŞKAN - Söz isteği bir hayli fazla. Bu konuda
arkadaşlarımız oldukça duyarlı. Daha önce gelen söz isteklerini, biz, burada,
sıraya aldık. Onun için, arkadaşlarımı sırayla arayacağım, yoksa bir sonraki
arkadaşıma söz vereceğim, aksi halde size söz vereceğim. Milletvekili sıfatıyla söz isteminde bulunan, Bursa
Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli; buyurun efendim. (DSP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika. ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamuda çalışan mühendis ve mimarların ücret ve özlük
haklarının iyileştirilmesi yönündeki kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması
önergesi üzerinde kişisel söz hakkımı kullanmak üzere huzurlarınızda
bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyetinizi ve tüm kamu
emekçilerini saygılarımla selamlıyorum. Dünyada gelişen yüksek teknoloji ve bilgi birikimi
olgusu, ülkemizin yatırım, üretim, sanayileşme ve kalkınmasının en temel unsuru
olan mühendisleri, mimarları ve diğer teknik personelimizi, günümüzde, geçmişten
çok daha önemli kılmaktadır. Ülkemizin kalkınmasında lokomotif görev üstlenmiş
olan kamu çalışanı mühendis, mimarlar ve diğer teknik elemanların içerisinde
bulunduğu ekonomik ve sosyal durum, üretim süreçlerindeki konumlarına,
üstlendikleri sorumluluklara ve sahip oldukları eğitime uymayan bir düzeydedir.
Oysa, kamuda çalışan teknik personel, bütçede büyük bir yekûn tutan altyapı,
konut, turizm, enerji, tarım, sanayi ve kamu hizmet yatırımlarının tümünü
gerçekleştiren, yarattığı katmadeğer ve istihdam hacmiyle ülkemiz ekonomisi
için çok önemli bir yere sahip olan bir sınıftır. Dünyanın gıptayla baktığı ve ulusça övünç kaynağımız
olan başta GAP olmak üzere, en ücra dağ köylerimizden kentlere kadar her
yerdeki okul, yol, altyapı işleri ile dev otoyollar, enerji santralları, barajlar,
toprak ve akarsu ıslah çalışmalarını ülkemizin dört bir yanındaki şantiyelerde
yöneten teknik elemanların konumlarının ne kadar önemli olduğu, kamu
yatırımlarının malî portesinin ülke ekonomisi içindeki büyüklüğü dikkate
alındığında kolayca görülebilmektedir. Ülke kalkınmasında ve sanayileşmesinde birinci derecede
önemli yeri, sorumluluğu ve katkısı olan mühendis ve mimarların mağduriyeti
ilgi çekicidir. Bu olgu, çeşitli çevrelerce, Türkiye'nin sanayileşmeden,
üretimden vazgeçmeye başladığının bir göstergesi olarak yorumlanmaktadır. Değerli milletvekilleri, 1993 yılında ortalama 750
dolar alan mühendis, mimar ve şehir plancılarının ücretleri bugün 350-400 dolar
civarındadır. Trilyonlarca liralık yatırımların planlanmasından yaşama
geçirilmesine kadar sorumluluklar üstlenen, denetleyen, hakedişlere imza koyan
mühendislerin ücretleri, yıllardır uygulanan ücret politikaları sonucu, onur
kırıcı bir seviyeye düşmüştür. Bugün, ülkemizin sanayileşmesi, kalkınması
açısından vazgeçilmez bir yere sahip olan mühendis ve mimarların, teknik personelin
meslekî çalışmalarını olumsuz etkileyen ekonomik sorunların ivedilikle
aşılmasının, ülkemizin geleceği açısından artık geciktirilemez bir önem
taşıdığı açıktır. Ülkemizin geleceğini düşünen bütün yetkililerin bu olumsuz
durumun daha fazla sürdürülmesine izin vermeyeceklerini ummak, bu sorunların
çözümü için çaba harcamalarını beklemek, artık tüm teknik elemanların
beklentisi olmuştur. Değerli milletvekilleri, bugün, sadece teknik personel
değil, tüm kamu çalışanı memurların gelirleri yetersizdir. Bu durumun köklü
çözümü için, öncelikle, enflasyonun aşağıya çekilmesi, bütçe açıklarından,
içborç faizlerinden kurtulunması gerekmektedir. Bugün uygulanan ekonomik
programla yapılmaya çalışılan da budur. Hükümetimizin bu çabalarına destek
olmanın yanı sıra, içinden çıktığımız teknik personelin durumunun
iyileştirilmesi için teklifte bulunmak da bizlerin görevidir. Bugün, doğrudan gündeme alınması için oylanacak teklif,
sadece dört yıllık yüksekokul mezunlarını içermesi bakımından, kapsam
itibariyle yetersiz de olsa doğru bir tekliftir. Bu teklifin daha detaylısını,
daha kapsamlısını, kamuda çalışan tüm teknik personeli, yaklaşık 500 000
çalışanı kapsayacak şekilde, ben ve arkadaşlarım hazırlayıp, Meclis
Başkanlığına sunmuştuk. Dolayısıyla, yetersiz de olsa, bu teklifin doğrudan
gündeme alınmasını desteklediğimizi ifade etmek istiyorum. Sözlerime son verirken, Yüce Meclise saygılar sunar;
teklifin, kamu çalışanı teknik personelimize güzellikler getirmesini dilerim.
(DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Beyreli. Efendim, bu konuda, Sayın Sünnetçioğlu'nun, Sayın Zeki
Çelik'in, Sayın Suat Pamukçu'nun, Sayın Latif Öztek'in, Sayın Cevat Ayhan'ın,
Sayın Yavuz Bildik'in ve Sayın Yılmazyıldız'ın da, sanıyorum, destekler
mahiyette görüşleri vardır. Bunları, ben, burada ifade ediyorum. Öyle sanıyorum
ki, Sayın Genel Kurulumuz, biraz sonra oylarıyla... MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Destekliyoruz
efendim. BAŞKAN - Efendim, oylarınızla bu konuyu desteklediğinizi, sayın mühendis arkadaşlarımız, mimar
arkadaşlarımız göreceklerdir inşallah. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge oybirliğiyle kabul edilmiştir. (Alkışlar) Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz. VI. –
SEÇİMLER A)
KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM 1. – Adalet
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim BAŞKAN - Adalet Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol
Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya aday
gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Alınan karar gereğince, sözlü sorular ve diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz. Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve
Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine, kaldığımız yerden devam
edeceğiz. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. -
Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/650, 1/679) (S.Sayısı: 517) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı
Hakkında 189 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlayacağız. 4. - Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilâtı
Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz. 5. - Uydular
Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilâtı Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/656) (S. Sayısı: 416) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu
oylarınıza... ASLAN POLAT (Erzurum) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Karar yetersayısını elektronik cihazla arayacağım ve
oylama için de 5 dakikalık süre vereceğim. Komisyon raporunun okunmasını kabul
eden arkadaşlarımız ve etmeyenler oylarını ona göre kullansınlar. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın,
teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen
arkadaşımız olursa, personel vasıtasıyla oy pusulalarını Başkanlığımıza
göndermelerini rica ediyorum. Bu arada, vekaleten oy kullanacak sayın bakan varsa,
hangi bakana vekaleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını havi oy
pusulasını, yine aynı süre içerisinde, Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica
ediyorum. Oylama işlemini başlatıyorum efendim. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Aslan Polat'ın
isteği üzerine karar yetersayısını aradım. Yapılan oylamada karar
yetersayısının bulunduğu anlaşılmıştır
ve raporun okunması kabul edilmemiştir. Tasarının tümü üzerindeki görüşmelere başlıyoruz. Grupları adına; Fazilet Partisi Grubu adına, Konya
Milletvekili Sayın Veysel Candan. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 416 sıra sayılı Dışişleri Komisyonu
Raporu üzerinde Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, önce, Avrupa Teşkilatıyla yapılan
ikili anlaşma hakkında... Sayın Başkan, biraz sükûneti temin edelim!.. BAŞKAN - Buyurun Sayın Candan, siz devam edin,
arkadaşları etkilersiniz... VEYSEL CANDAN (Devamla) - Avrupa Teşkilatıyla yapılan
ikili anlaşmanın mahiyeti hakkında öncelikle bilgi arz etmek istiyorum. Daha
sonra, tasarının gerekçesi hakkında... BAŞKAN - Sayın Candan, bir dakika... Sayın milletvekilleri, sayın hatibi dinleme nezaketini
lütfen göstermenizi istirham ediyorum. Buyurun Sayın Candan. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Daha sonra tasarının
gerekçesiyle ve ikili anlaşmalarla ilgili olarak Fazilet Partisinin görüşlerini
ifade etmeye çalışacağım. Değerli arkadaşlar, konunun esası, Avrupa'da uydu
aracılığıyla haberleşme yapan 47
ülkeyle ortak bir uydu teşkilatına üye olmaktır. Teşkilatın adı, EUTELSAT'tır.
Türkiye, aslında, uluslararası üç teşkilata üyedir. Bunlar INTELSAT, INMARSAT
ve EUTELSAT'tır. Son iki tanesi, uydular aracılığıyla mobil haberleşmeyi esas
almaktadır. Bu kuruluşların amacı, telefon, teleks ve faksla haberleşme ve TV
yayınlarına kalite getirmektir. Ülkemizde, bu anlaşmaya taraf kuruluş, Türk
Telekomdur. Hisse oranı, Ocak 2000 tarihi itibariyle -burası çok önemli- yüzde
0,761 533'tür. Dünyada, telekom
hizmetleri, özel sektör tarafından yürütülmektedir. İngiltere'de ve
Fransa'da birden fazla telekom vardır. Birliğin amacı, biraz önce ifade ettiğim gibi, hizmette
standart ve adil rekabeti getirmektir. Bugün burada onaylanması istenen rapor,
aslında, 15 Nisan 1999'da yürürlüğe girmiştir. Bizim için son tarih, onaylanma
tarihi 2 Temmuz 2000'dir. Üye ülkelerin parlamentoları bu anlaşmayı tasdik
ettikleri zaman geçerli olacaktır. Değerli arkadaşlar, şimdi, altını çizerek, çok önemli
bazı konuları ifade etmek istiyorum: Burada, teşkilat, tamamen değişik bir
yapıya uğruyor. Başlangıçtaki statüye göre, üye ülkeler hisseleri oranında yapılan
yatırımlara katkıda bulunacaklardı. Yeni statüde ise, uzay yatırımları hariç
tutulmaktadır. Dolayısıyla, bir noktada, üyeliğimizin hiçbir anlamı yoktur. Yine, kuruluş, yapısal birtakım değişikliklere
gitmektedir. Fransa'da yeni bir şirket kurulmaktadır. Ticarî faaliyetlerini bu
şirket aracılığıyla yürütecektir. Biz de, istersek, bu şirkete üye olacağız
veya ortak olacağız. Ortaklara zorunlu yatırım yapma şartı da kaldırılmıştır.
İki yıl içerisinde kurulan bu şirket, borsada halka açılacaktır. Türk Telekomun
bu şirkete ortak olabilmesi için, Bakanlar Kurulu kararına ihtiyaç vardır ve
daha sonra da -biraz sonra oylayacağı- Türkiye Büyük Millet Meclisi onayına
ihtiyaç vardır. Şimdi, süresi içinde onaylanmazsa ne olur; aynen
metinde şöyle yazıyor: "Hisse, Fransa'da hukukî bir kuruluş tarafından
emanete alınacaktır." Yani, ortaklık dondurulmuş olacaktır. Şimdi, bütün bu değişikliklere baktığımız zaman, üyesi
olduğumuz bir kuruluşta önce ortaklıkta, sonra yatırımda, sonra statüde
değişiklik oluyor ve sonra, bize sadece bildirim yapılıyor. Aslında, burada
dikkatle sözleşmeye baktığımız zaman; ortakların yetkisi azaltılmaktadır, icra
organı kaldırılmaktadır, malî, teknik finans komitesi kaldırılmaktadır; yani,
üye olduğumuz kuruluş ile bugün önümüze çıkan şirket arasında, uzaktan
yakından, hemen hemen hiçbir benzerlik kalmamaktadır. Yani, özetle yapılan değişikliği söylemek gerekirse,
istediği değişikliği yapmış "onayla" diyor bize ve "yetkini
azalttım, görev değişikliğine gittim, bunu da onaylayacaksın; şirketi kurdum,
bunu da onaylayacaksın; onaylamazsan, hisseni Fransa'da bir emanet kurumuna
bırakacağım" deniyor. Aslında, Dışişleri Komisyonu, bu raporda, tasarının bir
yerinde şu cümleyi yazmış: "Uluslararası
prestij ve itibarımızın korunması amacıyla bunu onaylamak gerekir."
Yani, demek oluyor ki, hizmet yönü tamamen bitmiş, sadece... Hangi prestijin
nasıl korunacağı da ayrıca bir tartışma konusu. Daha önce, çok enteresandır, kamu bankalarında da
hesaplar ibra edilmediği zaman, devletin itibarını yolsuzlukları ibra ederek
koruma yolu tercih ediliyordu; maalesef, burada da benzer... Çok büyük bir
yanlışın içindeyiz. Değerli arkadaşlar, uluslararası anlaşmalarda -doğrusu,
birçok anlaşma geçti bu Parlamentodan- birçok konularda endişemiz var. 1- Özellikle, bu raporu da içine alarak söylediğimiz
zaman, bu raporun asıl sahibi, muhatabı Türk Telekomdur; ancak, rapor da o komisyonda, Bayındırlık
Komisyonunda hiç görüşülmemiş. 2- Anlaşma metinlerinde -çok enteresandır- iki yabancı
dil, bir Fransızca, bir Türkçe veya Türkçe-İngilizce metinler yazılmakta;
ancak, yargıya gidildiği zaman, Türkçe metinler geçerli sayılmamaktadır. Bunu
da anlamak mümkün değil. O zaman, Türkçe metnin niye yazıldığını, ne anlama
geldiğini de anlamak mümkün değil. Değerli arkadaşlar, ben, burada, çok önemli bir konu
üzerinde daha durmak istiyorum. Bu anlaşmanın muhatabı Türk Telekom dedik.
Bilindiği gibi, Türk Telekom özelleştirme kapsamındadır. Asıl yapılacak iş
belli değildir. Ulaştırma Bakanı ayrı konuşuyor, özelleştirmeden sorumlu Devlet
Bakanı ayrı konuşuyor. Hatırlanacağı üzere, hisselere baktığımız zaman,
satılacak hisse oranları, Hazine yüzde 51, PTT hissesi yüzde 10, halka arz
yüzde 5 ve blok satış yüzde 34 olarak öngörülmektedir. Çok enteresandır, bu kurumun
yüzde 20'si için tarif edilen bedel de 2,3 milyar dolardır. Kurumda çalışan 72 000 kişi vardır. Stratejik bir
kurumdur. Yönetim hakkı ve yönetimde söz sahibi olmak çok önemlidir. IMF, bütün
şartların başında dayatmaktadır, mutlaka özelleşecek denilmektedir. Doğrusunu isterseniz,
Fazilet Partisi olarak, bu özelleştirmede, hem fiyat için hem 72 000 çalışan
için birtakım endişelerimiz olduğunu ifade etmek istiyorum. Aslında, tabiî, böyle çok ciddî konular Parlamentoyu,
değerli arkadaşlarımızı, her nedense, fazla ilgilendirmiyor. Değerli arkadaşlar, Türk Telekomun, muhatap olduğumuz,
anlaşmaya muhatap olan kurumun çok önemli bir icraatını da burada gündeme
getirmek istiyorum. Bilindiği gibi, Türk Telekom, 1B ve 1C uydularını ihale
etmiş, yapmış, buna yedek olarak da, TÜRKSAT A2 uydusunu geliştirmiştir. Değerli arkadaşlar, özelleştirilecek olan bir kurumun,
bu uydu için yatırımı 200 milyon dolardır. Şimdi, burada, elimde -Özelleştirme
İdaresinin de içinde bilgisi olan ve Başbakanlığa bağlı Yüksek Denetleme
Kurulunun- Türk Telekomla ilgili yapılan özelleştirmenin çok uzun bir yılan
hikâyesi var; devletin nasıl 200 milyon dolar zarara sokulduğunu burada
anlatmaktadır; ancak, kısa ve özet olarak bilgi arz etmek gerekirse: Şimdi,
Türk Telekom, anlaşılmaz bir şekilde Monako'da bir şirket kuruyor, kurduğu bu
şirket, yapımcıyla ortak oluyor ve -yörünge bizim; dikkat edin değerli
arkadaşlar- ihale yok; böylece, bugüne kadar Hazineden ödenen para 162 525 000
dolar. Değerli arkadaşlar, burada, geçen hafta vergi
kanunlarını çıkardık. O zaman, değerli Maliye Bakanı "kaynak yok, vergi
çıkarmaktan başka çaremiz de yok" diyordu. Halbuki, burada Yüksek
Denetleme Kurulunun yazdığı rapora göre, Hazinece ödenen 162 525 000 doların,
hem zamansız olduğu hem ihaleyi devredışı bırakarak rekabet oluşturululmadığı
hem de ödemelerin erken yapıldığı gibi, çok ciddî ve soruşturulması gereken
iddialar mevcuttur. Çok enteresandır, Monako'da kurulan şirkete Fransızlar
ortak olacaktır; ortak oldukları halde, para vermiyorlar, sermayesiz ortak
oluyorlar, işi ihalesiz alıyorlar ve bugün de o uydu kanalı doldurulduğu zaman
da kâra ortak oluyor. Bir taraftan Türk Telekom özelleşecek, diğer taraftan da
200 milyon dolarlık, Hazineden giden bir para; ben burada, ilgililerin bir kere
daha dikkatini çekmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, aslında, ikili anlaşmalarda ticaret
ve siyaset, kanaatimizce, iç içedir. Şimdi, biz bu anlaşmayı Fransızlarla,
özellikle Fransa'da kurulan şirketle yaptığımıza göre, hatırlanacağı üzere,
yine Fransa'da, Fransız Parlamentosu, sözde Ermeni soykırımı tasarısını kabul
etmiştir. Aynı parlamento, geçen hafta, Fransızların Cezayir'de yaptıkları
katliamı tarihe havale etme noktasında, araştırma komisyonu kurulmasını
reddetmiştir. Böylece Fransız parlamentosu, bir taraftan Türk Milleti hakkında
sözde Ermeni soykırımı tasarısını kabul ederken, kendileriyle ilgili olanı
reddetmektedir. Yine, Azerbaycan-Ermenistan savaşında, Fransız
uçaklarının Türkiye hava sahasından Ermenistan'a silah taşıdığını biliyoruz. Peki, ben bu örnekleri niçin vermeye çalışıyorum; ikili
anlaşmalarda, ticaretimiz ile dışpolitikamız arasındaki dengeleri iyi korumak
mecburiyetindeyiz. Değerli arkadaşlar, dışpolitikada aynı hatalar devam
etmektedir. Bakın, Rusya'yla yapılan ikili uluslararası anlaşmalarda, doğalgaz alımında
Rusya'ya bağımlı hale geldik ve şu anda oran yüzde 64'tür. Halbuki, aynı Rusya,
Çeçenistan'da, uzlaşma ve barış yerine, bir milletin yok olması pahasına
katliam yapmaktadır. Yine, dışpolitikada, Avrupa Birliği Parlamentosu,
Helsinki Sözleşmesini aşarak, Kıbrıs dayatması ve Yunanistan'la ilgili
sorunları gündeme getirmiştir. Yine, Avrupa Birliği, geçen hafta yaptığı toplantıda,
NATO savunma gücüne, Türkiye'yi, NATO üyesi olmasına rağmen almamıştır. Ayrıca, Alman parlamenter Claudia Roth, ikide bir
ülkemize gelmekte; sivri dilli, saygısız, misafirperverlik haklarını kötüye
kullanarak, uluorta açıklamalar yapmaktadır. Bütün bu kötü örnekleri vermemin sebebi, uluslararası
ticarî anlaşmalarda, bütün bu olanları dikkate alma mecburiyetimizdir. Değerli arkadaşlar, hatırlanacağı üzere, geçen hafta
içerisinde bir zirve toplandı, konu Kıbrıs'tı; Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan ve
yardımcıları ve Sayın Denktaş, ayrıca Sayın Genelkurmay Başkanı katıldılar.
Böyle millî bir meselede, aslında, neden muhalefet partisi liderlerinin
olmadığını anlamak da mümkün değil?! Çıkan kararı olumlu bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Aslında, böyle bir toplantı, geç kalmış bir toplantıydı. Sayın Denktaş'ın
Kıbrıs'la ilgili konularda dolaylı görüşmelerden çekilmesi karara bağlanmıştı.
Fazilet Partisi olarak, hep baştan beri söylediğimiz gibi, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Devletini tanımayan hiçbir müzakere masasına oturmanın doğru
olmayacağı kanaatindeyiz. Değerli arkadaşlar, bu dış münasebetlerle ilgili,
aslında, hükümetin dışpolitikasının, tam anlamıyla, yerli yerince ve onurumuza
sahip çıkacak bir politika olmadığını da, burada, bir kere daha ifade etmek
istiyorum. Bakınız, Birleşmiş Milletler kararlarıyla ilgili
olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bütün vecibelerini yerine getirirken, Irak
ambargosu halen devam etmektedir. On yıldır devam eden ambargoda, verilen rakam,
devletin 40 milyar dolar zarar ettiğidir. Kuzey Irak'ta devlet kurma
çalışmaları devam etmektedir, boru hattı halen kapalıdır, Irak'tan doğalgaz
ihtiyacımızı ucuz fiyatla da olsa alamıyoruz. Biz, Fazilet Partisi olarak, üç temel prensibe
inanıyoruz: 1- Güçlenmek
mecburiyetindeyiz. 2- Dünya
dengelerini iyi tanımak mecburiyetindeyiz. 3- Birlik ve
beraberliğimizi korumak mecburiyetindeyiz. Dışpolitikanın beyanatlarla yürümeyeceğini bir kere
daha ifade etmek durumundayız. Değerli arkadaşlar, dışpolitika, yazılı bilgi ve
belgelere dayanmaktadır ve bunlara dayandırmak mecburiyetindeyiz. Bazı hallerde
çok haklı olduğumuz halde, yazılı bilgi ve belgelerden uzak olduğumuz için,
yapılan açıklamaların, âdeta, dış dünyada tehdit gibi algılandığını
görmekteyiz. Dışpolitikada, aslında, taleplerimizin açık ve net
olmasının en doğru olacağı kanaatindeyiz. Aslında Fazilet Partisi olarak,
dışpolitikada görüşümüz şudur: Mütekabiliyet esasına dayalı, onurlu ve
şahsiyetli bir dışpolitikaya ihtiyacımız vardır. Böyle geliştirilecek millî bir
politikada, hükümetlerin değişmesine göre de politikamızın değişmemesi
gerekmektedir. Nasıl Amerika'da, başkanlık seçimleriyle değişiklik olduğu
zaman, Amerika'nın Türkiye'ye bakışı değişmiyorsa, bizim de, en az, on yirmi
yıllık, uzun vadeli dışpolitikaya ihtiyacımız vardır. Bu açıdan konuyu değerlendirdiğimiz zaman, özellikle
komşularımızla, Suriye, Irak, İran ve Rusya ile ticaretimizi ve Balkanlardaki
ülkelerle ticaretimizi ve dünya ticaret dengesini iyi dengelemek
mecburiyetindeyiz. Değerli arkadaşlar, doğrusunu isterseniz, önümüze
getirilen bu uluslararası anlaşmalardan tam anlamıyla bir şey anlamak mümkün
değil. Biraz önce ifade ettim; hangi bilgi, hangi izah, bizi buna olumlu oy
vermeye ikna edecek?.. Aynen söylenen söz şu: Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
itibarını sağlamak için böyle bir tasarıya oy vereceğiz. Halbuki, bize göre
itibarlar... Türkiye Cumhuriyeti Devleti, büyük devlettir ve uluslararası
anlaşmalarda attığı imzaların hepsinde yükümlülüklerini yerine getirmiştir; ama,
dünyaya baktığımız zaman, Avrupa Birliğine baktığımız zaman, bütün ülkelere
baktığımız zaman, son bir yıldır, özellikle, Türkiye üzerinde ciddî bir çalışma
yaptıklarını ve ülkemizin bölünmez bütünlüğü, üniter yapısı hakkında toplumda
şüphe uyandıracak birtakım girişimlerin süratle geliştiğini görmekteyiz. O
açıdan, uluslararası anlaşmaları buraya getirirken çok dikkatli olmak ve bu
anlaşmaların altına imza atarken, bir taraftan ticaretimizi, bir taraftan
ekonomimizi yönlendiren prensipleri de birlikte ve beraberinde getirmek
mecburiyetindeyiz. Değerli arkadaşlar, aslında anlaşılması, izahı da
mümkün değil. Türk Telekom, bu işin nasıl faydalı olduğunu... Son günlerde
ihale edilen GSM 900 ve 1800'lerde de birçok yanlışlar beraberinde
yapılmaktadır. İşte, baz istasyonlarının, sağlıksız yerlere yapılmış ve
kurulmuş olması, özellikle, konut alanlarına, eğitim alanlarına ve okullara
yakın yapılmış olması, toplumda ciddî tedirginlik uyandırmaktadır. Bundan sonra Parlamentoya getirilecek olan uluslararası
ikili anlaşmalarda, o anlaşmanın sahibi taraf olan kurumun -burada olduğu gibi
Türk Telekomun- konuyu enine boyuna masaya mutlaka yatırması gerekmektedir. Biraz sonra gruplar adına konuşmalar tamamlanacak,
kişisel konuşmalar tamamlanacak, daha sonra da "kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir" denilecek. Ben öyle zannediyorum ki, bir milletvekilinin, el
kaldırdığı metnin, anlaşmanın ne olduğunu bilmesi, anlaması, en azından konuya
ilgi duyması gerekir veya oy kullanmaması gerekir. Bu itibarla, bundan sonra gelecek olan uluslararası
anlaşmaların, ülkemizin âli menfaatlarının, millî menfaatlarının iyi
değerlendirerek getirileceğini ümit eder, hepinize saygılar sunarım. (FP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Candan. Doğru Yol Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili
Sayın İlyas Yılmazyıldız. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa
Teşkilatı (EUTELSAT) Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının tümü üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlarım. Son yıllarda, telekomünikasyon alanında meydana gelen
teknolojik yenilikler süratli bir gelişme gösterirken, önce gelişmiş ülkelerde,
daha sonra ise diğer ülkelerde telekomünikasyon mevzuatında köklü değişiklikler
yaşanmıştır. Türkiye'de, bu, 4502 sayılı Yasayla yapılmıştır. Uluslararası uydu
kuruluşlarının kuruldukları ilk yıllarda, her ülkede tekel durumunda olan tek
bir telekomünikasyon kuruluşu yanı sıra, özel telekomünikasyon kuruluşlarına da
hizmet sağlama imkânı getirilmiştir. Bu nedenle, Uydular Aracılığı ile
Haberleşme Teşkilatı (INTELSAT), Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme
Uluslararası Teşkilatı (INMARSAT) -bu tasarıyı bundan sonra görüşeceğiz- ve
EUTELSAT, kendilerine daha uygun bir organizasyon yapısı bulmak amacıyla, son
birkaç yıldır ciddî olarak faaliyet göstermişlerdir. INMARSAT bu konudaki
faaliyetlerini tamamlamış ve sözleşmesinde, yeni yapılanmayla ilgili
değişiklikleri 15 Nisan 1999 tarihinden itibaren geçici olarak uygulamaya
sokmuş bulunmaktadır. EUTELSAT Sözleşmesinde yapılan değişikliklerin 2 Temmuz
2001 tarihine kadar üye ülkelerce onaylanıp yürürlüğe girmesi durumunda veya bu
tarihten sonra geçici olarak uygulamaya sokulması halinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisince bu değişiklikler onaylanarak, hükümetin de buna ilişkin Bakanlar
Kurulu kararını çıkarıp, EUTELSAT Sözleşmelerini muhafaza etmekte olan Fransa
hükümetine teslim etmesi durumunda, Türkiye açısından da yeni durumuna gerekli
uyum sağlanmış olacaktır. Komisyon, tasarı gerekçesinde "EUTELSAT Sözleşmesinde
yapılan değişikliklerin 2 Temmuz 2001 tarihine kadar üye ülkeler tarafından
onaylanarak yürürlüğe gireceği veya bu tarihten itibaren geçici olarak yürürlüğe
konulacağı dikkate alınarak, ülkemizin geçici uygulamaları kabul etmeyişi ve
üyesi bulunduğumuz EUTELSAT'ın yeni statüsüne kavuşturulmasında ülkemizin de
katkıda bulunarak bu alanda gerek ülkemizin karşılaşabileceği sorun ve
olumsuzlukların bertaraf edilmesi, gerek uluslararası prestij ve itibarımızın
korunması amacıyla; EUTELSAT Sözleşmesinde yapılan değişikliklerin mümkün
olabilecek en kısa süre içerisinde TBMM tarafından onaylanmasında büyük yarar
görülmektedir" diye belirtmiş ve kabul etmiştir; herhangi bir muhalefet
şerhi de yoktur. Bu açıdan baktığımızda, yeni telekomünikasyon
liberalleşmesinden dolayı ortaya çıkan bu yasayı, Doğru Yol Partisi olarak biz
de desteklemekteyiz; ancak, bu yasadan istifade ederek, bu konuyla ilgili bazı
hususları dile getirmek istiyorum. Bilindiği üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul
ettiğimiz Telekomla ilgili 4502 sayılı Yasaya göre iş mevzuatı kapsamına geçen,
yani işçi kapsamına geçen, sayıları yaklaşık 40 000'i bulan çalışanların geçmiş
hizmetleriyle ilgili kıdem tazminatlarının verilmesi, bu yasaya göre mümkün
olamamaktadır. Bu hakların iadesi için, hükümetin, acil kanunî düzenlemeyi
yaparak, tasarıyı Meclise getirmesi lazım; bunun çıkarılması gerekmektedir. Bu arada, özellikle, özelleşme sonrasında çok sayıda
işçi çıkarılacağına, çalışanların azaltılacağına dair endişeler vardır.
Mutlaka, bu konudaki endişelerin de giderilmesi gerekmektedir. Telekoma mutlaka ve mutlaka bakış açımızın değişmesi
lazım. Bakınız, geçen hafta bir ekvergi yasası çıkardık. Bu ekvergi yasasında,
Özel İletişim Vergisi koyduk, yüzde 25. Yine bakıyoruz, bir yıl içerisinde,
hatta bir yıl değil, on ay içinde Telekom hizmetlerine yapılan zam yüzde 70.
Sayın Bakan diyebilir ki, hayır, biz yüzde 70 zam yapmadık; doğrudur, şehir içi 1 kontörün fiyatı 20 000 liradan 24
000 liraya çıkmıştır; artış yüzde 20. Ancak, gelin görün ki, bu kurnazca yüzde
20 artış, 1 kontörlük konuşma zamanı yüzde 60 civarında azaltılarak milletin
gözünden kaçırılmıştır. Vatandaşlarımız, ocak ayı başında 1 kontörle 98 saniye
konuşurken, şu anda sadece ve sadece 60 saniye konuşmaktadır. Yani, yüzde 60'a
yakın bir indirim, yüzde 20 de nakit olarak zam; bunları toplarsanız, yüzde 70
civarında bir zam. Hani bu hükümetin enflasyon hedefleri, düzeltilmişi bile
yüzde 35 idi; ama görüyorsunuz ki, vatandaşın askerdeki oğluyla, gurbette
okuyan çocuğuyla, gurbette çalışan yakınıyla konuşması için, cebinden on ayda,
sadece on ayda, yüzde 70 daha fazla para alınmıştır. Bakıyoruz, memurlara
sadece yüzde 10 zam; ama, harcamalara yüzde 70. Bu, bir haksızlıktır. Şimdi, bunu niye söylüyorum. Dünyanın her tarafında
Telekom hizmetleri gitgide ucuzlatılmaktadır; çünkü, bakınız, hükümetin
bütçesinde Maliye Bakanının sunuşunu okuyorum, bunun önemini kendileri
vurguluyor; ama, uygulamalar böyle değil. Sayın Maliye Bakanı diyor ki "son on yıllık
dönemde, dünya ekonomisindeki en etkileyici gelişme, yüksek teknolojilerin,
özellikle bilgi ve haberleşme teknolojilerinin rolünün artmasıdır. Amerika
Birleşik Devletleri ekonomisinin en uzun hızlı büyüme dönemini yaşaması da,
bilgi ve iletişim endüstrilerine yapılan yatırımların ekonomik büyümeye
etkisinin kanıtı olarak kabul edilmektedir. Uzun dönemde, bilgi ve iletişim teknolojilerinin
faydalarından tam olarak yararlanmak, bu konuda Amerika Birleşik Devletlerine
ulaşmak, hatta geçebilmek için, hem Avrupa Birliği hem Japonya, özel tedbirler
almaya ve bu alanlara yoğun yatırım yapmaya başlamışlardır. Amerika Birleşik Devletleri deneyimi, diğer ülkeler
için de bir örnek teşkil etmektedir. Net olarak tanımlanamasa da, yoğun ve
yaygın olarak internet kullanımını ve ucuz haberleşme ve ulaştırma altyapısını
gerektiren yeni ekonomiye bütün ülkeler değişik ölçü ve biçimlerde uyum
sağlamaya çalışmaktadır." Arkadaşlar, tekrar ediyorum; bu, benim değil,
Sayın Maliye Bakanı, 2001 yılı bütçesinde, yeni ekonominin en önemli koşulunun
ne olduğunu vurguluyor. Bir daha okuyorum -lütfen dikkatinizi çekiyorum- diyor ki:
"... yoğun ve yaygın olarak internet kullanımını ve ucuz haberleşme ve
ulaştırma altyapısını gerektiren yeni ekonomiye bütün ülkeler değişik ölçü ve
biçimlerde uyum sağlamaya çalışmaktadır. Bu amaçla, ileri teknolojiyi
kullanabilen ve küresel boyutta düşünebilen bir işgücüne sahip olmak, bunun
için de bilgiye, eğitime, araştırma ve geliştirmeye öncelik vermek, zarurî hale
gelmiştir." Şimdi, soruyorum size; eğer siz, çalışmayan bir internet
altyapınızla, hızı düşük, hantal bir internet altyapınızla, doğru düzgün bir
yatırım yapmazsanız, işadamı, ulaşmak istediği bir yerde sürekli meşgul
santrallar, meşgul transmisyon hatları olursa, Türkiye yeni ekonomiye nasıl
geçecek; Türkiye bilgi çağını nasıl yaşayacak?.. Bu alanda dünyaca ünlü Prof. Koichi Ito, çok değil,
bundan onbeş gün önce benim misafirimdi; inanın, Türkiye'den Japonya'ya
intertıe bağlanmak istedi; çok mahcup olduk; tam 1 saat -1 saat arkadaşlar, 1
saat -bağlanmaya çalıştı. Ondan sonra, Türkiye'de yeni ekonomiyi
geliştireceğiz!.. Nasıl olacak bu?! Ben, 2001 yılı bütçesiyle ilgili, Sayın Bakanın,
Ulaştırma Bakanının konuşmalarını, Telekomla ilgili bölümlerini dikkatle
okudum. İnanın, bu konuda hiç ümitvar değilim. Sadece, klasik anlamda, telefon
yatırımlarına devam... O da, bakıyoruz, Avrupa Birliğinin, Bulgaristan, Güney
Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Litvanya, Letonya, Malta,
Polonya, Romanya, Slovakya ve Türkiye'nin... Avrupa Birliği İstatistik Dairesi,
1998 yılında yapmış olduğu araştırma sonucunda, Türkiye'nin yerini şöyle özetliyor
"Bin kişiye düşen otomobil ve telefon sayısı en az ülkedir" diyor. Bu
rakamlarla nasıl Avrupa Birliğine gireceğiz?! İşte, Türkiye'nin bu alanlarda
ciddî bir atılım yapması lazım. Eğer biz, bu alanlarda ciddî bir atılım
yapmazsak, sonuçta ülkemizin geleceğini çok sıkıntıya sokarız. 13 Haziran 2000 tarihinde Sayın Yüksel Yalova'nın
yayımladığı ve tümüyle yasa çıktıktan sonra Türk Telekomun nasıl
özelleştirileceğine dair bir yazı var. 15 Eylül 2000 tarihinde olacak, şu
olacak bu olacak; işte, komisyonda Ulaştırma Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı,
Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığı, Türk Telekom AŞ'nin üst düzey yöneticileri
de var... Gelin görün ki, özelleştirme bir türlü gerçekleşemiyor. Değerli arkadaşlarım, şimdi, Sayın Bakanın, Ulaştırma
Bakanlığı bütçesini sunuş konuşmasında "bu konuda beni niye suçluyorsunuz,
ben özelleşmesini istiyorum; stratejik ortak diyorsunuz ama, tanımlanmıyor,
gelin bunu tanımlayalım" diye haklı feryatları var; aynen katılıyorum,
stratejik ortak ne ise tanımlanmalı; ama yani herhalde bu da bir hükümet!
Birbiriyle uzlaşamayan, anlaşamayan, üç ahbap olmayan çavuşun bir arada
çalıştığı bir şirket değil, bu bir hükümet. O halde, Sayın Bakan,
özelleştirmeden sorumlu ilgili Devlet Bakanını ikna etmek zorundadır. Sayın
Bakanın, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve -biraz sonra buraya gelecek- bu kürsüde
yakınmaya hakkı olamaz, eğer ikna edemiyorsa, bir şey var: Bunun da olmasına
yürekten inanıyorsa, o zaman bırakıp gidecek, diyecek ki, ben ikna edemiyorum,
buyursun, ikna eden gelsin; bu da bir tavırdır, o zaman ortaklar ikna olabilir.
Bakıyoruz, şimdi düşünün siz, bir şey özelleşecek, ama,
bu özelleşmede, hükümetin bir ortağı farklı, bir ortağı farklı konuşacak!..
Gazetelere de yansıyor; 14.6.200 tarihli "Telekomedi..." Yüksel
Yalova, Enis Öksüz, Uğur Bayar özetiyle... Kütüphanedeki taramayı yaptım. Tabiî,
Özelleştirme İdaresi Başkanı diyor ki "Telekoma 2,3 milyar dolarlık değer
biçildi." Sayın Bakan da "buna deliler bile güler" diyor.
Doğrudur, gülebilir; ama, o zaman soruyorum, böyle deli saçması laf eden bir
adamı Özelleştirme İdaresinin başında niye tutuyorsunuz?! O zaman, bu
özelleştirmeyi doğru dürüst yapacak bir adamı getirirsiniz. Yine bakıyorum, tabiî, sayın bürokrat kendini
savunuyor, diyor ki "ben bunu demedim; çünkü, özelleşme bütçesine konulan
para 7,6 milyar dolar, oradan bu hesap çıkıyor." Haklı... O zaman, hesabı
düzgün yapın. Soruyorum size; bu hükümetin bugüne kadar yaptığı hangi
hesap tutmuş?! Bir tek hesap tutuyor; çiftçiyi, esnafı, memuru, işçiyi,
emekliyi ezen, kazanmadığı halde, bir yılda her esnaftan en az 500600 milyon
lira alacak vergi konusu tutuyor, başka bir şey tuttuğu yok. (DYP sıralarından
alkışlar) Değerli arkadaşlarım, bakınız, dahası var; maalesef,
Bakanlık uyuyor. Bunu anlamak için, sadece gazeteleri okusanız yeterli, çok
gizli istihbarat raporlarına gerek yok. "Bu da Yunan Telekulağı"
deniliyor, 7.6.1999 tarihinde Milliyette
çıkan bir haberde. Burada bakıyoruz: "Ankara Üniversitesi İletişim
Fakültesi yeni iletişim teknolojileri politikaları öğretim üyesi Doçent Dr.
Haluk Geray, Yunanistan'ın 'Enformasyon Toplumu' adı altında bir rapor
hazırladığını söyleyerek, Yunanistan'ın, bu rapor çerçevesinde, Türkiye'yi
çevreleyen coğrafyada telekomünikasyon sektöründe yatırım yaptığını belirtti.
Yunanistan'ın bu konuda Türkiye ile bir güç mücadelesine girmeye hazırlandığını
anlatan Geray, bunun elektronik istihbarat yönünden millî güvenliğe karşı
tehdit oluşturabileceğini kaydetti". Bakın, Yunan Telekomu neleri satın almış; Bulgaristan,
Sırbistan, Romanya, Moldavva ,Telekomlarının yüzde 35'ini, Arnavutluk
Telekomunun yüzde 42'sini, Türkiye'nin yanıbaşındaki Ermenistan Telekomunun
yüzde 90'ını almış ve Mısır'daki özelleştirmeye de girmiş. Peki, Türkiye ne
yapıyor arkadaşlar?! Siz, özelleştirmeyi bu kadar geciktirirseniz...
Türkiye'nin bütün sınır komşularıyla ilgili bunlar yapılırken -üstelik,
hazırlanan bir rapor gereğince- Ulaştırma Bakanlığı ne yapmaktadır?! Aslında, bu konuda çalışmalar da yapılmıştır. Bakınız,
26.8.1997 tarihinde "Sanal Bakanlar Kurulu" başlıklı bir haber var.
Bu habere göre, Bakanlar Kurulunun sanal olarak toplanmasını sağlayacak proje
bir yıl içerisinde, 1998'de hazırlanacak. Bundan başka, Ulaknet Projesinin tümüyle hayata
geçirileceğini üniversitelerin internete bağlanacağını ve sekiz yıllık
kesintisiz temel eğitime bu yıl eksiksiz olarak başlanacağını söyleyen Sayın
Yücelen demiş ki: "1997-1998 öğretim yılından başlayarak, 2000'e kadar tüm
okulların internete bağlanacağını, ilkokuldan itibaren her öğrenciye internet
imkânı sunulacağını açıkladı" Devam ediyor, "Yücelen diyor ki:
İnternet cafe kurmak isteyenler de teşvik edilecek" Tam aksine, bu hükümet
geldi, internet cafe kurmak isteyenlere de -nasıl, 1 torba gübre almak isteyen
çiftçilere, 20 yerden imza getirin, ananızın nikahını da getirin, 20 milyon
lira da masraf yapın deyip, bu kadar çok belge istendiği gibi- aynısı
yapılmaktadır. Denilmektedir ki: 18 yaşından küçükler anasıyla babasıyla
gelsin, 18 yaşından büyükler internet cafeye girebilir.. Yahu, bu internet
denilen şeyi, aslında Millî Eğitim Bakanlığı ilkokullara sokmaya çalışmıyor
mu?! Asıl bu çocuklarımıza öğretmemiz gerekmiyor mu?! Teşvik yapılacağını vaat
eden o hükümetin devamı olan bu hükümet, şimdi niye engellemektedir?! Tabiî, ben bu soruyu Sayın Millî Eğitim Bakanına
sordum. 5.6.2000 tarihinde bir Lizbon Zirvesi toplandı, bu Lizbon Zirvesine
göre, bunlar, bir yıl sonra hepsini bağlıyorlar; acaba siz ne yapıyorsunuz?
1997'de de bir beyanat var. "Sonuçta, temel eğitim programı çerçevesinde,
okullarda görev yapan öğretmenleri yetiştirmek için sadece 250 öğretmeni
eğitecekler." 250 öğretmen, 40 000 okula eğitim verecek bütün öğretmenleri
eğitecek. "40 000 okuldan sadece
2 800 küsur okula bilgisayar laboratuvarı kurulmuş ve 30 000 civarında da
-yazıya göre- okul var; yani, kısacası, biz sınıfta kaldık" diyor. Kendi
söylediklerini kendileri dinlemiyor ve daha tehlikelisi "dijital
millîmisak" diye... Bakınız, Sayın Şeref Oğuz, daha 1997 yılında söylemiş;
diyor ki "ancak dikkat çekmek istediğim konu, bilgi toplumunun kuralları,
anayasaları oluşurken, bu zeminlerde olmayışımızın, bizi, tanımlanan ülke
yapacağıdır." Yani, Türkiye, hangi frekans, hangi bant genişliği
avantajlı, bunlarda yok. Bu konuyu, bu hükümet takip bile etmiyor. Değerli arkadaşlarım, dahası, bakın, leblebi çekirdek
dükkânı açılır gibi her yere baz istasyonları kuruluyor. Haklı olarak, yerel
basın bile, örneğin Balıkesir'de yayımlanan Politika Gazetesi diyor ki
"baz korkusu." Birçok büyük basında da var. Şimdi, ben, Sayın Bakana sormak istiyorum. Bu baz
istasyonlarının nereye kurulabileceği, kişi başına veya kilogram başına ne
kadar bir enerji emilmesine müsaade edileceğine dair standartlar belirlenmiş
midir; bunların ölçümleri yapılmakta mıdır? Türkiye Akreditasyon Kurumu
kuruldu. Bu konuda, bunları ölçecek bir kurumumuz var mıdır? Yoksa, Türkiye,
dünyadaki gelişmelerden kopmuş, üçüncü dünya ülkesi olmuş, teknolojik
gelişmeleri kaçırmış bir ülke konumuna mı düşürülmüştür sayenizde? Türkiye, bunu
hak etmiyor. İşte, artık, her evde, kişisel bilgisayarların bir
televizyon istasyonuna dönüşebileceği teknoloji Türkiye'ye gelmiş durumda;
yani, videonuza koyduğunuz kaseti, aynı çanak anteninizden haberleştiğiniz
uyduya gerisingeriye gönderip, sizinle o uyduyu paylaşanlar, aynı filmi
izleyebilir; yani, siz de bir televizyon yayın istasyonuna sahip olabilecek
durumdasınız. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bu teknoloji Türkiye'de
var ve satılıyor. Şimdi, soruyorum size: Durum böyleyken, dünyada frekans
bantları paylaşılırken, kısacası dijital misak yaratılırken, bu kuruluşlarda,
acaba Türkiye'nin temsilcileri var mıdır, yeterli ehliyete sahip midir, bu
teknik elemanlar yeterli ödeneği alabilmekte midir? Diyor ki: "Bir bakıma dijital tiranlığın temelleri
atılırken, bu konuda kural koyan ülkeler arasında yokuz. Sanayi çağında coğrafî
sınırlar, siyasî egemenlik ve ekonomik senaryonun alanını belirliyordu.
Elinizdeki iletişim gücü, uydularınız, telekomünikasyon egemenlik alanınız,
bilgi çağında gücünüzü belirliyor." İşte, söyleyeceğim şudur: Ulaştırma Bakanlığı, mutlaka
ve mutlaka bu konuları takip edecek yapıya kavuşmalıdır, takip etmelidir. Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yılmazyıldız. Gruplar adına başka söz isteği yok. Şahsı adına, Ankara Milletvekili Sayın Mehmet Zeki
Çelik; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 416 sıra sayılı, Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa
Teşkilâtı Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum;
hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. Teknoloji, uluslararası rekabet üstünlüğünün tek
anahtarı haline gelmiştir. Dolayısıyla da, dünya nimetlerinin yeniden
paylaşılmasında ve toplumsal refahın yükseltilmesinde, bilim ve teknoloji
alanındaki üstünlük belirleyici olmaktadır. Değerli arkadaşlar, bu tasarıyla, telekomünikasyon
alanında, muhtemel tekelleşmenin önüne geçilebileceği varsayılıyor. Bu yönüyle,
bizim de altına rahatlıkla imza atabileceğimizi ifade ediyor ve böylesi bir
organizasyonun, ülkemizdeki telekomünikasyon faaliyetlerinde düzenlemelere
uyması gereken ilkeler olduğuna inanıyorum. Yani, uluslararası anlaşmalara uymak için, bu ilkelere
uymak yeterli değildir; aynı ilkelerin, ulusal düzeyde, telekomünikasyon
alanında faaliyet gösterenler için de uygulanması gerekmektedir. Bu meyanda,
Telekomun özelleştirilmesinden GSM operatörlerinin dağıtılmasına, radyo ve
televizyondaki frekans tahsisine kadar birçok alanda aynı hassasiyetin
gösterilmesi, sadece bir zorunluluk değil, ahlakî bir tutarlılık gereğidir. Tabiî, hepimiz gördük, önce cep telefonu şebekelerini
çok ucuza kapattılar; sonra, anlaşmaya uymayarak, ödemeleri gereken
trilyonların üzerine yattılar; şimdi de, tahsil edemedikleri alacaklarını
Telekomun üzerine yıkmaya çalışıyorlar. Daha önce, Turkcell ve Telsim olarak,
500 milyon dolara alınan GSM şebekelerinin piyasa değerinin, bugün, 20 milyar
dolarlar seviyesinde olduğu artık ortaya çıkmıştır. Tabiî, o günkü şartlarda
yapılan sözleşmelere göre 400 000 olacak abone sayısı, bugün, 12 - 13 milyonu geçmiştir
arkadaşlar. 2000 yılı ekonomik raporuna göre, Maliye Bakanlığının yayınladığı
rapora göre, cep telefonlarının miktarı 10 595 000 olarak veriliyor. Buna
karşılık, araç telefonları sayısında ise bir artma yok, 179 000'de kalıyor.
Telefon bekleyen abone sayısı da 379 000. Köyler ile Ankara arasında telefon
görüşmelerinin doğru dürüst yapılamadığının şahidiyiz. Tabiî, bu arada, gizli birtakım zamlar da yapılıyor;
kontür süreleri 90 saniyeden 60 saniyeye düşürülmek suretiyle, vatandaşın
haberi olmadan gizli zam yapan Telekomun, Turkcell ve Telsimden, 1998 yılı
rakamlarıyla 17 trilyon, bugünün rakamlarıyla da 50 trilyonluk şüpheli
alacağını tahsil edemediği ortaya çıkmıştır. Değerli milletvekilleri, Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulunun 1998 yılına ait yapmış olduğu denetlemelerde, cep telefonu
kullanıcıları yanlış adres gösteriyor ve bu adreslerde bu insanlar
bulunamayınca, tabiî ki, tahsilat da yapılamıyor; ama, faturayı, cep telefonu
firmaları değil, maalesef, Telekom ödüyor. Turkcell ve Telsim, Telekom
bünyesindeyken yapılan görüşmeler sonucu ortaya çıkan ve şüpheli hale gelen
alacaklar, 1998 yılında 17 trilyon, 1999'da 30 trilyon ve bugün -biraz evvel de
ifade ettiğim gibi- 50 trilyon rakamını buluyor. Bunlarla ilgili bir ödeme
rakamı bile ortaya çıkmıyor. Bunları ödememekte kararlı görünüyorlar ve
maalesef, bugüne kadar da, gerek Telekom gerekse Ulaştırma Bakanlığı tarafından
bununla ilgili bir işlem yapılmadığını görüyoruz. Tabiî, bu arada, Telekom da durmadan zam yapıyor
telefon görüşmelerine. Bakınız, 1995 sonu ile 1999 sonu itibariyle bize verilen
rakamları ifade etmek istiyorum. Telekomünikasyon hizmetlerinde, fazla konuşma
ücretleri, yüzde 650 artırılmak suretiyle, 2 000 liradan 15 000 liraya
çıkarılmış; küçük jeton ücreti, yüzde 500 artırılarak, 2 500 liradan 15 000 liraya çıkarılmış; 30 kontörlük kart ücreti de,
yüzde 543 artışla, 70 000 liradan 450 000 liraya çıkarılmış. Tabiî, bunları kamuoyunun dikkatine sunmak istiyorum.
Yani, gerçekten, zam yapmakla bir yere varılamayacağı beli. Enflasyon rakamını
düşürdük diyorsunuz, kâğıt üzerinde bunun düşmediği de belli. İşte, bazı
yerlerde, kamunun ürettiği KİT mallarına zam yapmak suretiyle, onu baskı altına
almaya çalışıyorsunuz; ama, neticede, zam yapmaya yapmaya nereye kadar varacak;
bir gün, mecburen, bu açığı hazineden karşılamak durumunda kalacaksınız. Öbür
taraftan, dövizi baskı altında tutmaya çalışıyorsunuz; ama, bu da çok fazla
sürmeyecek ve neticede, bir gün, mecburî bir devalüasyona gitmek gibi bir husus
ortaya çıkacaktır. Tabiî, konumuz olan uluslararası anlaşmaya dönersek,
diğer bir nokta: Yeniden yapılanma aşamasında olan EUTELSAT organizasyonundaki
uluslararası güç dengesini ve buna bağlı olarak ortaya çıkabilecek muhtemel
sıkıntıları da iyi tetkik etmek gerektiğini düşünüyorum. Bununla şunu
kastediyorum: Mevcut durumu doğru teşhis etmekle, olumlu bir siyasî tavır
olmakla birlikte, tam anlamıyla sağlıklı bir politik pratiğe dönüşebilmesinin
muhtemel sonuçlarının çok iyi etüt edilmesi ve ona uygun davranılması gerektiğini
ifade ediyorum. Tasarının gerekçesinde belirtildiği üzere, Türk
Telekomun 1 Mart 2000 tarihi itibariyle EUTELSAT'taki yatırım hissesi binde 8
olup, diğer ülkelerin hisse oranları ve hisse değerleri belirtilmemektedir. Öteki
üye ülkelerin yatırım hisse oranları ne kadardır ve eğer eşit ya da birkaç
ülkenin hisse oranı yüzde 10, 15, 20 gibi çok yüksek düzeyde ise bu eşitsiz
dağılımdan kaynaklanabilecek sıkıntılar nelerdir, bunun önüne nasıl
geçilecektir, bilmemiz gerektiğini düşünüyorum. Tekelleşmenin önüne geçeceği iddia edilen bu
düzenlemenin, bağımsız, uluslararası bir şirket olarak EUTELSAT'ın hisselerinin
borsaya açılması böylece hedeflenmektedir. Borsadaki hisseleri üzerinden
yapılacak işlemlerinin yeni bir tekelleşme riskine karşı ne tür tedbirlerle
güvence altına alındığını merak ediyorum. Eğer, Sayın Bakanımız lütfeder bu
konuda bilgi verirse memnun olacağım. Telekomünikasyon hizmetlerinde müşterek bir standart
uygulanması ve adil rekabet içerisinde uygulama yapılması dileğiyle bu
anlaşmanın hayırlı olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (FP ve
ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çelik. Şahsı adına başka söz isteği?.. Yok. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: UYDULAR
ARACILIĞI İLE HABERLEŞME AVRUPA TEŞKİLATI SÖZLEŞMESİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1. - 1820 Mayıs 1999 tarihlerinde Cardiff'te
yapılan Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilatı (EUTELSAT) Taraflar
Kurulu 26 ncı toplantısı sonucunda EUTELSAT Sözleşmesinde yapılan değişikliklerin
onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi
Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Kansu; buyurun. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika efendim. FP GRUBU ADINA HÜSEYİN KANSU (İstanbul) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilatı
Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilatı
(EUTELSAT), 47 Avrupa ülkesinin üyesi bulunduğu, hükümetler arası bir uydu
kuruluşudur. EUTELSAT uydu sistemi, ülkemiz ile Avrupa ülkeleri arasındaki
telefon, teleks, faks, data haberleşmesi ve televizyon yayınları için
kullanılmaktadır. Türk Telekom'un 1 Mart 2000 tarihi itibariyle teşkilattaki
yatırım hissesi, binde 0, 815 154'tür. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; telekomünikasyon
alanında meydana gelen baş döndürücü teknolojik gelişmeler, tüm ülkelerde
telekomünikasyon mevzuatında önemli değişikliklere yol açmıştır. Uluslararası
uydu kuruluşları, önceleri, her ülkede, tekel konumundaki telekomünikasyon
kuruluşlarına hizmet verirken, özel telekomünikasyon kuruluşlarına da hizmet
vermeye başlamıştır. Oluşan bu yeni durumda telekomünikasyon hizmetlerinin
adil, rekabete dayalı, müşterek bir mevzuat içerisinde kullanıcılara sunulması
yolunda, özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde önemli ilerlemeler
kaydedilmiştir. Değişen mevzuat ve yeni gelişmeler sonucu, hükümetler arası bir
yapıda kurulan çeşitli uluslararası uydu kuruluşlarının statüleri itibariyle
teşkilat yapısı, gümrük ve gelir vergileri, personel istihdamı gibi alanlarda
bazı ayrıcalıklara sahip olmaları, rekabete ilişkin mevzuata aykırı durumlara
yol açmıştır. Bu durum ise, kuruluşların geleceğini tehlikeye atmıştır.
Varlığını devam ettirebilme amacıyla kendisine daha uygun bir teşkilat yapısı
arayışı çerçevesinde EUTELSAT'ın en yüksek karar organı olan Taraflar Kurulu
1999 yılında toplanarak yeni yapılanmayla ilgili değişiklikler teklifini kabul
etmiş ve üye ülkelerin onayına sunmuştur. Ayrıca, bu değişikliklerin, 2 Temmuz
2001 tarihine kadar yeteri sayıda üye ülke tarafından onaylanıp yürürlüğe
girmediği takdirde, bu tarih itibariyle, geçici olarak yürürlüğe girmesini
kararlaştırmıştır. Oysa, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğüne göre, Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmamış hiçbir uluslararası anlaşmanın
geçici olarak yürürlüğe konması mümkün değildir. Bu durumda, şayet bu
sözleşmede yapılan değişiklikler söz konusu tarihe kadar Türkiye Büyük Millet
Meclisinde onaylanmazsa, ülkemizin EUTELSAT'a üyeliği hukukî olarak askıda
kalacağı gibi, Türk Telekomun da imzacı sıfatı ortadan kalkmış olacaktır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Nihaî Anlaşmaları
28 Eylül 1982 tarihinde o dönemki Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, İşletme
Anlaşması ise Türk Telekom adına imzalanan ve 26 Mart 1985 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanan Uydular Aracılığı ile Haberleşme
Avrupa Teşkilatı Sözleşmesinde yapılan değişikliklerin Meclisimizce zamanında
onaylanması, ülkemizin karşılaşacağı sorun ve olumsuzlukların giderilmesi ve
ülkemizin uluslararası prestiji açısından büyük önem taşımaktadır. Bu düşüncelerle, sözleşmenin milletimiz için hayırlara
vesile olması dileğiyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kansu. Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok. Şahısları adına söz isteği?.. Yok. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok. 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili olarak Fazilet Partisi
Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya?.. Yok. Başka söz isteği?.. Yok. 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir. Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını
alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması
hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini; bu
yardıma rağmen sisteme giremeyen arkadaşlarımızın oy pusulalarını, oylama için
belirtilen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica
ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini, kendi ad ve soyadı ile
imzasını havi oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 5 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ederim. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Uydular Aracılığı ile
Haberleşme Avrupa Teşkilatı Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yapılan açıkoylamasının
sonucunu açıklıyorum:
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı
olsun. 6. – Uydular
Aracılığı ile Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilâtı Sözleşmesi ve İşletme
Anlaşmasında Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/684) (S.Sayısı: 531) (1) BAŞKAN - 531 sıra sayılı Uydular Aracılığı ile Mobil
Haberleşme Uluslararası Teşkilâtı Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz. Sayın Komisyon ve Hükümet hazır. Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu
oylarınıza sunacağım: Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler...
Etmeyenler... Komisyon raporunun okunması kabul edilmemiştir. Tasarının tümü üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Osman Yumakoğulları konuşacaklardır. Buyurun Sayın Yumakoğulları. (FP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 20 dakikadır. FP GRUBU ADINA OSMAN YUMAKOĞULLARI (İstanbul) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme
Uluslararası Teşkilâtı Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 531 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu
vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, haberleşme imkânı olmayan veya
çok az olan yerlerde INMARSAT terminalleri, yer istasyonları aracılığıyla
dünyanın her yeriyle doğrudan haberleşme imkânı sağlamaktadır. INMARSAT,
getirilen bu imkânların tüm dünyada yaygınca kullanılabilmesi, hizmetin her
yere serbestçe götürülebilmesi ve özellikle denizlerde can güvenliğinin
artırılması maksadıyla tüm dünya ülkelerini INMARSAT terminallerinin
uluslararası suların yanı sıra karasularında ve limanlarda da serbestçe
kullanılabilmesini temin amacıyla uluslararası bir anlaşmaya önayak olmuş ve
anlaşma 25 ülkenin onayıyla 12 Eylül 1993 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Değerli milletvekilleri, INMARSAT sistemi, Uluslararası
Denizcilik Teşkilatı tarafından kabul edilen, küresel deniz tehlike ve emniyet
sistemi içinde hayatî önem taşımaktadır. Üç tarafı denizlerle çevrili ve deniz
ticaretinde önemli ilerlemeler kaydeden ülkemizin de, denizde can ve mal
güvenliğini artırıcı uluslararası gelişmelere katkıda bulunması, ülke itibarı
açısından böyle bir anlaşmaya imza atmış olması memnuniyet verici bir durumdur.
İşte bu amaçla, Türkiye, kısa adı INMARSAT olan teşkilata, kurulduğu günden
itibaren büyük ilgi göstermiş olup, 1989 yılında bu kuruluşa üye olmuştur. Bu
anlaşma, deniz haberleşmesi alanında uluslararası işbirliği ve koordinasyonu
artırırken, ülkemize ek bir külfet getirmemiştir. Türk Telekomünikasyon Anonim
Şirketi, bu sistemde çalışan ve Amerika Kıtasından Avustralya'ya ve Japonya'ya
kadar uzanan çok geniş bir alan içerisinde, denizde ve karadaki INMARSAT
terminalleriyle karşılıklı haberleşme sağlayabilen iki yer istasyonuna sahip
bulunmaktadır. Değerli milletvekilleri, gemilerin karayla karşılıklı
haberleşmeleri, mobil uydu deniz sistemlerinin hizmete girmesinden önce, klasik
telsiz sistemleriyle, sahil telsiz istasyonları aracılığıyla yapılabilmekteydi.
Bu sistemlerle yapılacak telefon ve telgraf haberleşmesi geceye, gündüze,
mevsimlere, atmosferik şartlara ve haberleşme yapılacak uzaklığa bağımlı
olduğundan, haberleşme, değişik bantlarda ve frekanslarla yapılmak zorundaydı.
Uydu aracılığıyla otomatik olarak telefon, teleks, faks, data haberleşmesi,
deniz haberleşmesinde büyük bir gelişmeye neden olmuş ve eskiye göre
kıyaslanmayacak derecede güvenli ve kaliteli kamu deniz haberleşmesinin yanı
sıra, denizde de can güvenliğini artırmıştır. Değerli milletvekilleri, uydu aracılığı ile uçaklarda
da, yolculara haberleşme hizmetinin sunulması maksadıyla INMARSAT
terminallerinin uçaklarda kullanılmasına da başlanmıştır. INMARSAT, artık,
deniz haberleşmesi veren değil, karada ve havada da mobil uydu haberleşmesi
sunan bir teşkilat olmuştur. "Uydular Aracılığı ile Deniz Haberleşmesi
Uluslararası Teşkilatı" yerine "Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme
Teşkilatı" olarak, 1994 yılında Londra'da düzenlenen INMARSAT Taraflar
Kurulu toplantısında değerlendirilmiştir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmelerini
yaptığımız Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilatı
Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında yeni değişiklikler yapılması üzere Genel
Kurul gündemine getirilmiştir. Tasarıda yapılan değişikliklerden birisi şudur:
"Mevcut en gelişmiş uygun uzay teknolojisinin kullanımıyla en etkin ve en
ekonomik imkânı sağlamaya kararlı olarak" fıkrası, anlaşmanın giriş
bölümüne eklenmiştir. Yine, taraflardan herhangi birisinin, yazılı bildirimde
bulunmak suretiyle, istediği zaman teşkilattan ayrılması, çekilmesi olanağı
yeniden düzenlenmektedir. Sayın milletvekilleri, INMARSAT'ta yapılan bir başka
önemli değişiklikle de, teşkilatın yapacağı hizmetlerde milliyete dayalı ayırım
yapılmaması, barışçıl amaçlarla hareket edilmesi, gelişmekte olan ülkelerin
kırsal alanlarına ve uzak bölgelerine gerekli önemin verilmesi, uygulanan kanun
ve yönetmelikler çerçevesinde, adil, rekabete uygun faaliyetlerin gösterilmesi,
Denizde Can Güvenliği Uluslararası Sözleşmesi ile radyo regülasyon hükümleri ve
küresel deniz tehlike ve emniyet hizmetlerinin devamının sağlanmasının garanti
edilmesi amaçlar arasında sayılması öngörülmektedir. Değerli milletvekilleri, gelişen tekniğin yanında olmak
vazifemizdir. Bazı hususlarda çok geri kaldığımızın farkındayız. "Âlem
uyanıkken uyumak maskaralıktır" diye, bir şairin mısraı var. Artık, bu
meseleleri bir an önce tahakkuk ettirmenin vakti, saati gelmiştir diyor, Yüce
Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yumakoğulları. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili
Sayın İlyas Yılmazyıldız konuşacaklar. Buyurun Sayın Yılmazyıldız. (DYP sıralarından alkışlar)
DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme
Uluslararası Teşkilatı Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında
Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlarım. Ülkemiz, Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme
Uluslararası Teşkilatına; yani, INMARSAT'a üye olmak üzere 1978 yılında
başvurmuş ve INMARSAT Sözleşmesi hükümetimiz adına, İşletme Anlaşması ise Türk
Telekomünikasyon A.Ş. adına imzalanmıştır. INMARSAT anlaşmalarında daha önce -bundan önceki yasa
teklifinde konuştuğum gibi- yapılan değişiklikler üye ülkelerin yeterli sayıda
onayı olmadan da geçici olarak yürürlüğe konmuştur. "INMARSAT
anlaşmalarında daha önce yapılan değişikliklerin üye ülkelerce onaylanıp
yürürlüğe girmesinde gözlenen gecikme nedeniyle en kısa süre içerisinde yeni
yapılanmanın tamamlanabilmesi maksadıyla; değişiklik yapılan INMARSAT
Sözleşmesi, üye ülkelerin üçte-2'si tarafından onaylanıncaya kadar, 15 Nisan
1999 tarihinden başlamak üzere geçici olarak yürürlüğe konulmuştur. Bunun
sonucu olarak INMARSAT İşletme Anlaşması bu tarih itibarıyla feshedilmiş ve
yeni şirketin kuruluş çalışmalarına başlanılmıştır. Buna göre Türk Telekomun
imzacı statüsü diğer bütün imzacılarla birlikte sona ermiştir. Yeni uygulama
sonucu INMARSAT Konseyi ve Konseye bağlı faaliyet gösteren Finans Komitesi ile
Teknik ve İşletme Danışma Komitesi faaliyetleri de durdurulmuş ve ticarî bir
şirketin yönetiminde yer alacak yönetim uygulamalarına geçilmiştir.
Uluslararası anlaşmaların geçici olarak uygulamaya konulması iç hukukumuz
gereği ülkemizde kabul edilmediğinden, ülkemizin INMARSAT'a üyeliği, söz konusu
değişikliklerin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmasına kadar
geçecek süre içerisinde askıda kalacaktır. Değişikliklerin yürürlüğe girmesi için 56 ülkenin onayı
gerekmektedir. Ülkemizin geçici uygulama sonucu askıya alınacak olan
üyeliğinin en kısa süre içerisinde yeniden kazanılması ve INMARSAT Sözleşmesi
ile tanınan haklarına bir an önce kavuşturulması maksadıyla; ülkemiz için
hiçbir yeni malî külfet ve sorumluluk getirmeyen yeni yapılanmaya ilişkin
değişikliklerin mümkün olabilecek en kısa süre içerisinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından onaylanması ülkemiz menfaatlerı ve prestiji bakımından
gerekli görülmektedir" deniliyor tasarı gerekçesinde. Buna, Doğru Yol Partisi olarak aynen katılmaktayız. Bu
konuda zaten herhangi bir muhalefet de yok. Bu tasarı dolayısıyla, şimdi, yine Telekomla ilgili
bazı konularda görüşlerimi açıklamaya devam edeceğim. Özellikle Telekomun özelleştirilmesinin gecikmesi, bu
ülke için çok büyük kayıplara yol açmıştır. Bildiğiniz üzere, 1993 yılında 40
milyar dolar civarında tahmin edilirken, az önceki konuşmamda da saydığım
Bulgaristan, Ermenistan, Yugoslavya, Arnavutluk'a kadar, Türkiye'den çok sonra
liberal ekonomiye geçen, demirperde yıkıldıktan sonra geçen ülkelerde bile
telekom şirketleri özelleştirildiği halde, Türkiye'de, özellikle, hükümetler
içerisinde, bürokratların veya ilgili bakanların birbiriyle atışmaları neticesinde,
uyumsuzlukları neticesinde bu iş gecikmiş ve maalesef, Türk Telekomun değeri bu
iş için görev verilen Goldman Sachs Firmasına göre 10-11 milyar dolarlar
civarında belirlenmiştir. Şimdi, duyuyoruz, Özelleştirme Yüksek Kurulundan yüzde
35 civarında bir hisse satışı olacak; bu gerçekleştiği takdirde 3,5 milyar
dolar civarında bir para ediyor. 1993 yılında Türkiye'nin içborç stoku 20
milyar dolarken ve bu, 40 milyar dolar ederken; geliyoruz, 1997 yılında
Türkiye'nin içborç stoku almış başını gidiyor, dışborçları 100 milyar dolarları
aşmış, Telekomdan elde edeceğimiz gelir sadece 3,5 milyar dolar. Bu gecikmenin vebali kimin? Hâlâ daha bu özelleştirmeyi
geciktirmenin vebali kimin? Görüyorsunuz işte, Makedonyası, Arnavutluk'u,
Bulgaristanı, Yugoslavyası, Romanyası, yani, daha düne kadar komünist olan
ülkeler bunu başarmış; ama, birileri ayak sürüyor, özelleştirme sanki yapılmak
istenmiyor. Eğer bir problem varsa, acilen, hükümet içerisinde bu problem
çözülmelidir. Bakın, buradaki bu gecikme, Türkiye'ye büyük maliyete sebep
olmaktadır. Dahası var, maalesef, ben, geçen sefer söylediğim sözü
boşuna söylemedim; Türk Telekoma, bilişime, iletişime bu hükümetin bakışı
değişmelidir, özellikle Sayın Bakanın değişmelidir ve Türk Telekomla ilgili
konuları çok iyi savunmalıdır. Eğer bunlardan rahatsızlık duyuyorsa, işte bir
haber: "Telekom ancak maaş ödeyebilecek." Telekomu sağılacak inek
zannederseniz, affedersiniz, Telekomun yarattığı katmadeğerlere, tutar da,
bütçe açığını kapatmak üzere Hazine tarafından elkoyayım derseniz... İşte
buyurun, Telekomdan 2000 yılı bütçesinde 500 trilyon lira bir gelir beklenmiş;
ancak, 250 trilyon lira gelir alabiliyor ve geri kalan parayla da, ancak,
Telekomun maaş ödemesine müsaade ediliyor; halbuki, dünya almış başını gidiyor.
Nitekim, çok daha önceden, 1997 yılında... HASAN METİN (İzmir) - Siz giderken, biz geliyorduk!.. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Değerli arkadaşım,
dinlersen bir şeyler öğrenirsin. Bunlara ben çok çalıştım, bu sektörde de onbeş
yıl çalıştım; belki istifade edersin. Burada gördüğünüz gibi, hükümet şöyle
yapmış, böyle yapmış değil, nelerin yapılması gerektiği üzerine, dünyadaki
olayları anlatıyorum; eğer dinlerseniz, öğrenirsiniz. (DYP sıralarından
alkışlar) Kaçırdığınız tren, rasgele bir tren değil; sanayi
devrimini bu ülke kaçırdı; ama, eğer bilişim trenini, bilgi trenini kaçırırsa,
merak etme, diğer ülkelerin gerçek müstemlekesi olur; Türk Milleti bunu hak
etmiyor. Diyor ki, evet, bizim zamanımızda biz özelleştirme istedik; şimdi, bu
hükümetin bakanı olan Sayın Çağan, o özelleştirme iptal edilsin diye Anayasa
Mahkemesine başvurdu; isimle beni sataştırma!.. (DYP sıralarından alkışlar)
Ondan sonra da, gelip, bu yasayı çıkarmak zorunda kaldı Tahkim Yasasıyla
birlikte. Şimdi, bakınız "iletişim mühendisliğinin dayandığı
fizikî kurallar, frekans, bant genişliği, çanak konumu, uydu yörüngesi gibi
evrenin ortak değerlerine dayanıyor. Bunların tamamının tahsisini, bu
teknolojiyi yaratanlar koyuyor. Bizler raiting savaşlarında, TV frekansları
için birbirimizi boğazlarken, yarın, paranın ve malların akacağı, zenginliğin
oluşacağı frekanslarda, bantlarda adımız dahi geçmiyor." Bunu Sayın Şeref
Oğuz yazmış -ben yazmıyorum- Milliyet Gazetesinde; bu konuda herkesin saygı duyduğu
bir uzman. Dolayısıyla, bu konularda -ben merak ediyorum- ne yapıyor bu
hükümet, ne yapıyor Sayın Ulaştırma Bakanı? Bakınız, Endonezya'ya gittiğimde, 20 Ekimde, bir
İngilizce gazetede, IT konusunda, yani, iletişim teknolojileri konusunda
Japonya neleri planlamış; 8,4 milyar dolarlık bir yatırım planlıyor, 10 000
okula bilgisayar bağlantısı kuruyor, 7 milyon vatandaşını da, bilgisayar
kullanmak üzere eğitiyor. Bilgi teknolojisi toplumu böyle olunur, bilgi toplumu
böyle olunur. Şimdi, hükümetin yazdığı bütçeyi okudum. Şuna kim şapka çıkarmaz;
"Amerika Birleşik Devletlerinin ekonomisi büyüdüyse, bu konuda yaptığı yatırımdan
dolayıdır. Dolayısıyla, Avrupa da buna yetişmeye çalışıyor, bizim de, ucuz
haberleşme, ulaştırma altyapısını sağlamamız lazım" diyor. Ama, gelin
görün ki, Türkiye'de, telefon ücretlerine zam üzerine zam. Efendim, yine,
bakıyoruz, görünür, görünmez... Bu konuda çok sayıda rapor var; bunları,
gerçekten, hükümetin alıp incelemesi lazım. "Government Online" Hükümet Stratejisi diye
Avustralya'nın hazırladığı bir rapor. Burada diyor ki: "İnternetteki
vatandaşların sayısı yüzde 42'ye ulaşmış." Yine, bakıyoruz "Gelecekle
Anlaşma Hükümet ve vatandaş arasındaki elektronik ilişkiler üzerine bir
vizyon." Bu da Hollanda'da yayımlanmış. Bir konu çok önemli, diyor ki:
" Lizbon'daki Avrupa summit'inde (Avrupa toplantısında) en önemli ajanda,
enformasyon konusuydu, bilgi konusuydu. Buradaki yeni stratejik hedef -bakın,
çok önemli- competitive, (yarışabilen) dinamik, bilgi tabanlı dünya çapında bir
ekonomiyi oluşturabilmek. Bu sürdürülebilir ekonominin geliştirilebilmesi için
daha iyi iş ve daha fazla istihdam, sosyal barışın sağlanması için bir
stratejik hedeftir." Soruyorum, bu hükümetin böyle bir hedefi var mı?
Böyle bir hedefi varsa, bu hedefi gerçekleştirmek için, bilişim altyapısına ne
kadar yatırım önermiş? Sayın Bakanın ikna etmek zorunda hükümeti şunu demeye
hakkı yok: "Ben istedim; ama, para vermediler." Buna hakkı yok! Bilgi
otoyolları konusunda kendisi söylüyor, Plan ve Bütçe Komisyonunda veya bugün,
burada yaptığı konuşmada. Yine bakıyoruz, Amerika Birleşik Devletlerinde internet
kullanıcıları yüzde 52'ye ulaşmış ve bir yıl içerisinde; yani, Temmuz 1999'dan
Temmuz 2000'e kadar yüzde 35 artmış ve kişi başına interneti kullanma süresi de
yüzde 26 artmış; yani, ortalama 7,8 saatten 9,5 saate çıkmış. Soruyorum: Bu
konularda bir çalışmanız var mı; dünya nereye gidiyor bakıyor muyuz? Bunları,
ben, sadece bilgilerinize arz ediyorum. İnşallah, hükümetimiz de, bu
konuşmaları dikkate alır. Dolayısıyla, Türkiye'nin geleceği açısından çok önemli
olan, bakın, bizimle her konuda yarış içerisinde olan, Türkiye'nin kalkınmasını
her alanda engellemeye çalışan Yunanistan'ın planlarını hiç olmazsa bozmaya
çalışalım. Yunanistan, çevremizdeki bütün ülkelerin telekom şirketlerini satın
alıyor ve Türkiye olarak uyuyoruz. Hâlâ, telekom özelleşsin mi özelleşmesin mi,
hâlâ, değeri ne olsun?.. Değerli arkadaşlarım, bakın, bazen, bugün yapamadığınız
bir işin değeri ileride çok pahalıya mal olur, parayla alamazsınız.
Biliyorsunuz, bir zamanlar, Avrupa Birliğine Türkiye, belki, daha kolay
girecekti Yunanistan girerken. "Onlar ortak, biz pazar olacağız"
zihniyetiyle, o gün için bu iş askıya alındı -pek çok arkadaşımız hatırlar-
ancak, görüyorsunuz, şimdi, girmemiz konusunda bize yapmadıklarını
bırakmıyorlar. Karamanlis'in o günlerde verdiği bir demeç var; diyor ki:
"Biz, Türkler'i şimdi Orta Asya'ya sürmeyi başardık." Türkiye'nin o
günkü yönetiminin aymazlığı... Şimdi, hiç olmazsa bu bilgi teknolojileri konusunda
aynı aymazlık içerisinde olmayalım, hiç olmazsa bu konularda acil bir tedbir
alalım. Dünyada, artık, telefon konuşmasından para kazanayım diye uğraşan yok,
katmadeğerli servislerin geliştirilmesi için sınırsız teşvikler var. Bakınız, belki, bazılarının, gelişmesini bizden daha
alt düzeyde gördüğü Endonezya'da, inanınız değerli arkadaşlarım, 2001 yılı
bütçesi, bütçeden eğitime ayrılan pay yüzde 10'dan daha az olduğu için
reddediliyor. Türkiye'nin Endonezya'dan neyi eksik; işte, yönetim anlayışı
eksik. Bizim de, belli konularda, stratejik konularda... Eğer, Sayın Bakan
istediği desteği alamıyorsa, gelsin, desin ki, benim Türkiye'yi bilgi çağına
ulaştırmak için şu şu şu projelerim var; ama, alamadım... Söyleyin, biz
reddedelim; kendi grubunuz da desteklesin, reddedelim, sizin istediğiniz gibi
bütçe çıksın. Ama, istekli olun biraz, arzulu olun... Evet efendimcilikle
olmuyor! Bakınız, yine, Bali'de bir silikon vadisi kuruluyor.
Türkiye'nin de bu bilgi ve bilişim alanında mutlaka yatırımlarını gözden
geçirmesi lazım ve özelleşme, özellikle mevcut hantal devlet yapısıyla da
mücadele edebilmek için gerekli. Telekomda işler o kadar hızlı ilerliyor ki(!)
Gelin görün ki, özelleştirin; özelleştiremem... O zaman, özelleştirmeyin,
yatırım yapın; para vermiyorlar, yatırım yapamam... Peki, siz ne için
varsınız?! Bir çözüm bulmalısınız. Değerli arkadaşlarım, dediğim gibi, Türkiye, bu bilgi
ve bilgi teknolojileri konusunda çok ciddî fırsatları kaçırıyor, rakiplerimiz
çok hızla ilerliyor. Bütçeye güzel hedefler konulmuş ve deniliyor ki:
"Bilgi, iletişim, bilişim teknolojisine ve arge'li çağın ilerlemelerine
paralel gitmek zorundayız. Yeni çağın bir devleti olmanın ilk şartı sayılan
dünyayı izleme teknolojisine kesinlikle sahip olmalıyız." Bu hedefe itiraz
eden var mı; yok. Peki, ben, bu hükümete ve Sayın Bakana soruyorum: Bu
hedefler için, şu yaptığınız konuşmada, ne koydunuz; bana söyleyin lütfen?..
Var mı bir şey; yok. O zaman, samimî değilsiniz. Ve dahası Türk Telekomun
gelirlerine Hazinece el konuluyor, yatırım yapılması engelleniyor, bütçe
delikleri tıkansın diye. O zaman nasıl çözeceğiz?.. Sekiz yıllık ilköğretim
kanununa göre eğitime katkı payı alındı, çok güzeldir; ama, sonra gördük ki, bu
eğitime katkı paraları, o derslikleri 30 kişiye indirmek için yeni derslikler
yapılmasına harcanmadı; yine, Sayın Yücelen'in ifade ettiği, 2000 yılına kadar
bütün okulların internete bağlanması için harcanmadı, bütçe deliği kapanması
için harcandı. Deprem vergileri konusunda bakıyoruz, kış geldi,
insanlarımız soğukta, karda kışta; toplanan paraların çoğu yine bütçe deliği
için harcanıyor. Siz, bir sektördeki paraları, eğer, yerli yerince
harcayamazsanız, o sektördeki gecikme bu ülkeye çok pahalıya mal olur diyorum
ve Sayın Bakan hiç olmazsa, Türk Telekomun, eğer, özelleştiremiyorsanız,
dünyadaki bilişim ve bilgi teknolojilerini takip etme konusundaki altyapı
yatırımlarında kullanmak üzere gelirlerine, lütfen, daha fazla dirayet koyun,
daha fazla inisiyatif kullanın ki, Türkiye bu konularda çok geri kalmasın ve
yeni ekonomide başarısızlığa uğramasın diyorum. Dahası var, yeni ekonomiyle ilgili, bilişimle ilgili
çok sayıda kanun çıkması lazım. Bu hükümetin, bu konuda bir teklifi var mı;
yok; ama, yakında, ben size söyleyeyim, millete, yolunu kendin yap, suyunu
kendin getir diyeceksiniz; kısacası, milletin cebinden parayı almak için her
türlü yasa bir an önce gelecek; ama, milletin önünü açacak, ülkemizin
geleceğini kurtaracak yasalar konusunda çok yavaş kalıyorsunuz. Bakın, inanın, bu tür yasaları getirin, bu tür
yasalarda muhalefet size hiç engel olmaz, sonuna kadar destekler, Türkiye'nin
önünü açarsınız. Gelin, biraz Türkiye'nin önünü açacak, işte, bilgi bakanlığı,
teknoparkların teşviki, elektronik ticaretle ilgili konulardaki yasaları
getirin, görüşelim, gerekiyorsa gece 12.00'lere kadar çalışalım; ama, gelin,
bir an önce bunları getirelim. Yeter, milletin cebine el atmayın artık. Bu millet yaka
silkmeye başladı "yeter" dedi. Bu duygularla, hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür
ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkürler Sayın Yılmazyıldız. Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok. Şahsı adına Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik;
buyurun. (FP sıralarından alkışlar) MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara)- Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 531 sıra sayılı, Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme
Uluslararası Teşkilatı Sözleşmesine dair tasarı üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, teknoloji, tabiatı gereği,
insanların yaşamını kolaylaştırmaya, hayat şartlarını iyileştirmeye ve olumlu
amaçlara hizmet etmeye yatkındır; ama, öte yandan, insanları kontrol altında
tutmak, denetlemek, gözetlemek amacıyla da kullanılabilmektedir. Baskıcı
toplumlarda teknolojinin bu olumsuz kullanımına daha sık rastlanabilmektedir. İnsanoğlunun, yaşadığı dünyaya tepeden bakmaya
başladığı tarihlerden bu yana uzay araştırmaları çok hızlı bir gelişim
gösterdi; uzay teknolojilerinde ardı ardına devrimler yaşandı. Bir zamanlar
yalnızca bilimsel merakın bir ürünü gibi görünen bu çalışmalar, bugün günlük
yaşamın vazgeçilmez öğeleri haline geldi. Malumunuz, millî uydularımız TÜRKSAT uydularının uzaya
fırlatılmasından çok önceleri, Türkiye, uydu teknolojisinden diğer ülkelerle
eşzamanlı yararlanmak üzere uluslararası çeşitli uydu organizasyonlarına
iştirak ederek yatırımda bulunmuştur. Değerli arkadaşlar, Yüksek Denetleme Kurulunun, 1998
yılı denetlemelerinde TÜRKSAT-2A uydusuyla ilgili tespit ettiği bazı
usulsüzlüklere dikkatinizi çekmek istiyorum. Aralık ayında tamamlanacağını
öğrendiğimiz bu 2A uydusunun başına gelenleri bilmekte fayda var. Başlangıçta 20 milyon dolarla ön anlaşması yapılan
TÜRKSAT-2A uydusu için şu ana kadar 162,5 milyon dolar para ödenmiştir. Aynı şekilde, ilk aşamada, uydu tamamlandıktan sonra
elde edilecek kârın yüzde 95'i Telekomun olacak iken, daha sonra, bu rakam
yüzde 75'e indirilmiştir. 10 200 000 doları kuruluş sermayesi, 19 400 000 doları
imtiyaz ve hisse senedi olarak ödenen, 17 milyon doları Türk Silahlı Kuvvetleri
adına, 64 300 000 doları da iç kaynaklardan kredi olarak, ayrıca, 51 625 000
doları da Chase Manhattan Banktan alınan kredinin şirketçe ödenememesi üzerine,
toplam 162 525 000 Amerikan Doları ödenmiştir. Devletin resmî kayıtlarına göre, olay şöyle
gelişti:Yeni bir TÜRKSAT uydusu için, imalatçı firma, Fransız Aerospatiale firmasıyla yapılan müzakereler sonucunda,
uydunun finansmanını sağlamak üzere, Joint Venture şirketinin kurulmasına karar
veriyor. Buna göre, Türk Telekom, bu şirkete yüzde 51 oranında iştirak edecek,
Fransız Aerospatiale firmasına da varılan anlaşma çerçevesinde, Türkiye, uydu
imalatı için sermaye taahhüdünden başka hiçbir ödeme yapmayacaktı ve elde
edilen gelirlerden maliyetler çıktıktan sonra, net kârın yüzde 95'i Türk Telekoma
yüzde 5'i de Aerospatiale firmasına verilecekti; ama, nasıl olduysa, Türk
Telekom Yönetim Kurulu, 1998 yılında aldığı bir kararla, Aerospatiale
firmasının şirketteki yüzde 49 oranındaki hisselerini, başka bir firma olan
Alcatel Space firmasına, hissedarlar sözleşmesi ile ana statüdeki hak ve
yükümlülüklere tam olarak tabi olması kaydıyla devretmesini uygun bulmuştur;
bunun mantığını anlamak mümkün değildir. Alcatel firmasının teklifleri, Türk
Telekom Yönetim Kurulunda incelenmiş, bütün seçenekler Türk Telekomun
menfaatlarıyla bağdaşmamış ve anlaşmalara aykırı düşmüş olmasına rağmen,
maalesef, yine de uygulamaya konmuştur. Tabiî, bu iş böyle olmuyor; ilk anlaşmanın aksine, Türk
Telekom, daha fazladan para ödemek durumunda kalıyor ve diğer firmanın ödemesi
gereken, yerine getirmesi gereken taahhütleri yerine getirmeyince, maalesef,
Türk Telekom, o firmanın da taahhütlerini yerine getirerek, hem de kefalet
suretiyle Chase Manhattan Banktan aldığı 51 625 000 dolarlık krediye de kefil
olmuştur. Tabiî, bunun da vadesinde ödenmemesi sonucunda, anaparası, Türkiye
tarafından 3.12.1999 tarihinde bankaya ödeniyor. Yine, Bakanlar Kurulu kararıyla, 22.7.1999 tarihinde,
özkaynaklardan, şirkete, 64 300 000 dolar kredi veriliyor. 10 200 000 dolar
olarak ödenen kuruluş sermayesi dışında hiçbir ödeme yapılmaması gereken
TÜRKSAT-2A uydusu için, bugüne kadar, dediğimiz gibi, 162 milyon doları aşkın
bir para ödenmiş ve bu paranın mutlaka incelenmesi gerekirken, sorumlular
hakkında bir inceleme ve işlem yapılması gerekirken, bugüne kadar elimize
herhangi bir bilgi ulaşmamıştır. Sayın Bakanımızdan istirham ediyoruz -hassasiyetini
bildiğimiz için- bu konunun üzerine eğilsinler. Değerli arkadaşlarım, bir de, Telekomun üretmiş olduğu
hizmetler var; bu hizmetler karşılığında da aldığı ücretler var. Ancak, yine,
Yüksek Denetleme Kurulunun raporlarına istinaden söylüyorum, burada bir yığın
firma var, bunların hepsini izah etmiş; ama, rakam olarak fazla olanları kısaca
ifade etmeye çalışacağım. Kanal 6 Radyo Televizyon Yayıncılığının -bu, 1999
Temmuz ayı itibariyle verilen rakam- 176,999 milyar; yani, 177 milyar,
maalesef, ödenmemiş borcu var. Ayrıca, ATV Haber Ajansının 344 milyar, Eksen
Yayıncılık diye bir firmanın 117 milyar, Öner Radyo TV Yayıncılığın 85 milyar,
UBA Ajansının 59 küsur milyar, hâlâ, Telekoma borcu var. Bunlarla beraber,
bunların bir kısmı yasal takipte deniliyor; ama, HBB Televizyon Yayıncılık
firmasının 106 milyar -küsuratları okumuyorum- MBI Reklamcılık firmasının da 41
milyar olmak üzere, toplam 147 milyar liralık alacak, şüpheli alacak haline
düşmüş ve kanunî takibe intikal etmiştir deniliyor. Bu paralar kimin? Bunların
toplamını aldığımız zaman 1 trilyon 176 milyar lira olduğunu görüyoruz. Değerli arkadaşlar, bunların müsebbiplerinden mutlaka
hesabının sorulması lazım. Tabiî, 87 ülkenin üye olduğu INMARSAT'ın yeni
sözleşmesi henüz yürürlüğe girmemiş olmasına rağmen, yürürlüğe girmesi için
gerekli olan 56 ülkenin 40'ından onay belgesi alınmış olup, halen 16 ülkenin
onayına ihtiyaç bulunmaktadır. Her iki teşkilatta da üyeliğimizin korunabilmesi,
uluslararası uydu kuruluşlarının faaliyetleriyle ilgili işbirliği ve
koordinasyonumuzun daha etkin ve aktif bir şekilde rol alması ve ülke
haklarının daha iyi korunmasına olumlu katkıda bulunabilmesi amacıyla, bahse
konu bu iki teşkilattaki değişikliklere ilişkin siyasî niteliği bulunmayan;
ayrıca, onaylanması halinde ülkemize ilave malî bir külfet getirmeyecek olan
söz konusu kanun tasarılarının Meclis tarafından kabul edilmesi istenmektedir. İnşallah hayırlı olur diye temenni ediyor, hepinize
saygılar sunuyor, hayırlı akşamlar diliyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çelik. Şahsı adına başka söz isteği?.. Yok. Soru sorma isteği?.. Var.. Buyurun Sayın Akcan. ABDÜLKADİR AKCAN (Afyon) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanımdan şu soruya, mümkünse sözlü cevap vermesini
istiyorum. Son günlerde kamuoyunda Türk Telekomun
özelleştirilmesiyle ilgili olarak bir hayli spekülasyon yapılmakta ve artık,
gündemin ana konusu haline gelmiş durumdadır. Hatta, bu ifadeler, konuşmalar,
tartışmalar o boyuta ulaşmıştır ki, Özelleştirme İdaresine bağlı bir dairenin
başkanının, Sayın Bakanı hedef alan veya bir bakanı hedef alan, ağza
alınmayacak sözlerle itham altında, töhmet altında bırakan bildiri dağıttığı da
ifade edilmektedir. Ben, Sayın Bakanımdan, Türk Telekomun özelleştirilmesiyle
ilgili olarak kendisinin ne biçimde engel teşkil ettiği hususunu, Genel
Kurulumuza ve kamuoyuna açıklamasını talep ediyorum. Teşekkür ederim Sayın Başkan. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Enginyurt... CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sorum aynı mahiyette olduğu
için vazgeçiyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Buyurun Sayın Bakan; sorulara cevap verme hakkınız var. ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilâtı
Sözleşmesi ve Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilâtı
Sözleşmesi yeniden yapılanmaya uğramıştır. Bunlar, hükümetlerarası,
milletlerarası sözleşmeler niteliğinden
çıkarılmaktadır; çünkü, birden çok, rekabet dolayısıyla bu işi yapan
şirketler Batı dünyasında çoğalmıştır ve bu kuruluşlar da özel kuruluşlar
niteliğine bürünmüştür. Malî bir yük yoktur, herhangi bir para, karşılık bir
şey istenmemektedir Türkiye'den ve üye ülkelerin tamamı da aynı mahiyette,
parlamentolarında bunu tasdik etmek suretiyle, buradaki hak ve hukuklarının
korunması yoluna gitmişlerdir. Bu bakımdan, zamanında, biraz gecikmeli de olsa
dondurmaya alınmış olan bir problemin, Yüce Meclisimiz tarafından çözülmesi ve
milletimizin itibarı bakımından önemli olan bu konunun bugün kanunlaşmış
olmasından dolayı hepinize, Bakanlığım ve kuruluşlarım adına teşekkürlerimi,
saygılarımı sunuyorum. Sayın Başkan, müsaade ederseniz, birçok konuda açıklama
getirmek gerekiyor. Baz İstasyonları Yönetmeliği benim zamanımda
çıkarılmıştır. Çıkış tarihi 4 Temmuz 2000 tarihidir. Bu tarihe kadar, itiraf
etmeliyim ki, isteyen istediği yere, kiminle anlaştıysa, kiminle sözleşme
yaptıysa oralara baz istasyonu kurmuştur ve ne yapıyorsunuz diyen kimse de
olmamıştır. Ne belediyelerimiz, ne başka idarî otoritelerimiz, ne de sorumlu
başka yerler, bakanlıklarımız bu konuya hiç karışmamıştır; ama, ne zaman, bu
konudaki bir boşluk Amerika'da belli yerlerde tartışma konusu olur olmaz, hemen
arkadaşlarımıza talimat verdim, "bir yönetmeliği var mı bunun" dedim,
"yok" dediler. Başıboşluk var... O zaman, hadi bakalım bir yönetmelik
hazırlayalım, Avrupa ne yaptıysa biz
onu yapalım... Avrupa Birliğine girmek üzere olan, girmek isteyen bir
Türkiye'nin, Avrupa standartlarına uygun bir yönetmeliği olması gerekir. Bunu hazırladık ve hazırlamaya başladığımız
anda, birdenbire basında, büyük bir eleştiri ve büyük bir hücuma uğradık. Tabirimi
mazur görün; ama, birçok konu gibi -biraz sonra geleceğim, başka konulara da
dokunacağım- benim kucağıma, cami avlusundan alınıp verilen çocuklar
konulmuştur. Ben, bunları bir çözüme ulaştırabilmek için, arkadaşlarımla
beraber bir gayret içerisine girmişizdir; ama, insafsız eleştiriler, bizim
şahsımıza, bizim partimize yöneltilmiştir. Bunlar, yanlış olmuştur veya en
azından haklı istekler olmamıştır. Baz İstasyonu Yönetmeliği çıkarılmıştır ve yine, sekiz
yıldır özelleştirmeye meydan verecek olan ve Yüce Meclisimiz tarafından
çıkarılamayan Telekomla ilgili kanun, bir yıl evvel bu Meclis tarafından
çıkarılmıştır. Böylece, özelleştirmeye imkân veren, Parlamentomuza
kadar getirilen, burada savunulan ve Yüce Meclisimizin kabulüne mazhar olan bu
kanun da bizim tarafımızdan çıkarılmıştır. Sekiz yıldır biriken problemler, bu
kanunla çözümlenmeye başlanmıştır. Kanunun çok iyi bilinememesi, iyi
anlaşılamaması ve farklı yerlerde farklı şekilde yorumlanması yüzünden bazı münakaşalar çıkmıştır. Bu
bakımdan, baz istasyonu konusuyla ilgili o cümleyi müsaade ederseniz bitireyim:
Türkiye standartları, Avrupa standartlarının iki birim altındadır. Dolayısıyla, hiçbir baz
istasyonunun, sağlık bakımından bilinir bir tehlikesi yoktur. Şikâyeti olan,
bundan rahatsız olan arkadaşlarımızı tabiî karşılamak lazım. Bunu,
"bilgilenme ihtiyacı içerisinde olmak" olarak da yorumlamak gerekir.
Ölçtürülüyoruz, ölçtürüyorsunuz ve bir kaçak durum varsa, Türkiye'ye yanlış
girmiş bir alet varsa, zararlılığı söz konusu olacaksa, bunlar, valilerimiz
tarafından, yönetmeliğe bakılarak, derhal söktürülüyor; ama, itiraf edeyim ki,
bu konuları istismar etmek suretiyle, ilgili şirketler nezdinde bunlardan
menfaat koparmaya yönelik gayretlerin de bu işin içerisine girdiğini, maalesef,
üzülerek söylemek zorundayım. Onun için, konu, biraz speküle edilmiş, bilimsel
verilerden uzak, keyfî bir mahiyette yürütülmektedir. Mevcut aletlerimizin
zararlı olduğuna dair, dünyada yapılmış bir tek ilmî araştırma sonucu yoktur.
Bilinmeyen şeyler olamaz mı? Bilinmeyen şeyler kim bilir ne kadar fazla; ilmin
karanlık hudutları içerisinde aydınlanmayı bekleyen kim bilir daha ne kadar çok bilmediğimiz var,
ama, bilmediklerimiz üzerine teori kurarak, birtakım işleri karıştırmak doğru
da bir netice vermemektedir. Yönetmelik vardır ve bu yönetmelik şimdi Bakanlığımın
kontrolü dışına çıkarılmıştır. Yine,
Yüce Meclisin kabul ettiği kanun gereği, Telekomünikasyon Kurumuna
devredilmiştir. Tarafsız bir kurumdur; denetleyici, düzenleyici, kaide koyucu
regülatör, düzenleyici kurumun yetkisine girmiştir ve gelişmelere, değişmelere
göre, bu kanun, elbette, diğer kanunlar gibi, yenilenerek devam edecektir. Uydu konusu... Uydu fiyatları, dünyada belli bir
standarda tabi değildir. Pazarlıkla siz fiyatlarınızı tespit edersiniz, bu konuda
çok düşünce, bilgi gelmiştir bize, araştırdım ve bizim üçüncü uydumuzun fiyatı,
diğer uydu fiyatlarıyla mukayese edildiği zaman pahalı değildir. İnternet talebi, Türkiye'de, maalesef, yetersizdir. Biz
de çok istiyoruz, her eve birden fazla internet hattı verilebilmeli. Dünya,
evlerin içerisine, çocuklarımızın önüne böyle gelir. Dünyanın bilgisi, bilgi
teknolojisiyle gelir; ama, bu talep Türkiye'de yetersizdir. Yetersizliğine
rağmen Telekom yönetimi tedbirler almaya devam etmektedir ve kendileriyle yaptığımız
mutabakat sonunda, buradan alınan ücretlerin, giderek azaltılması, hatta,
sıfıra indirilmesi, ücretsiz internet hattının bağlanması konusunda çalışmalar
devam ediyor. Zaten, 8 Aralıkta, önümüzdeki 10 gün sonra, gökyüzüne
yerleştireceğimiz üçüncü uyduyla, yüksek kapasite doğacaktır ve her eve, her
isteyene internet verilebilecek imkânımız da bu şekilde ortaya çıkacaktır. Bu konularla ilgili araştırma, inceleme ve kanunî
yollara başvurmamızı gerektiren değerli milletvekillerinin bize ilettikleri bilgiler,
tarafımdan sıkı şekilde takip edilecektir. Özelleştirmeyle ilgili konuda, maalesef, soru soran
değerli milletvekilimizin söyledikleri
doğrudur. Bir daire başkanı, hükümetin bir bakanına, kendi üslubu içerisinde,
alışılagelmiş edep içerisinde bir eleştiride bulunmamıştır. Zannediyorum,
ilgili bakan arkadaşımız, kendisine bağlı kuruluşun bu memuru hakkında gerekeni
yapacaktır. Söylenenlerin hiçbirisi de doğru değildir. Şimdi, Telekom konusunda bir kıyamet kopuyor. Ben, size
bunların aslını açıklayayım. 1997 yılının başlarında 10 milyar dolar bir asgari
fiyat tespit edilmiş. Biz, kanunu yaparken, özelleştirme gecikmesin, 10 milyar
taban olur; bu, 30 olur, 40 olur, 50 olur, (X) olur. Bu, canlı tutulmakla, buna
bağlı kalmak kaydıyla, ilgili
bakanların ricaları üzerine, yeni bir değer tespit araştırması yapmayı,
gecikmeye sebep olmasın diye kanuna koyduk; ama, her ne hikmetse, bu, özelleştirme
yapılacak döneme girildiğinde, "10 milyarın yüzde 20'si" şeklinde
hesaplamalar yapılarak geldi. Bu yüzde 20 de, bizim 57 nci hükümetimizin
zamanında alınmış bir karar değildir; bu hükümetin kararnamesi değildir. Biz,
bunu da kucağımızda bulduk. Daha evvel yapılmış bir şeydir, iyiniyetle
yapılmıştır, satılsın diye yapılmıştır;
ancak, bu yüzde 20 müşteri bulamamıştır; ifade budur. Müşterinin bulunup
bulunmaması konusunda takip edilen stratejileri sizler biliyorsunuz; bunun
üzerinde uzun durmaya gerek görmüyorum. Ancak, şimdi yapılmak istenen ikinci denemeyle ilgili,
hukuk ne diyorsa o olacaktır; kanun, yönetmelik ne diyorsa o olmalıdır. Eğer,
buradan sapmalar olursa, o zaman, işte, bu münakaşalar veya hukukun olmadığı
yerde anarşi olur. Bu açıdan baktığımızda, yol şudur: Özelleştirme İdaresi
Başkanlığına bağlı fiyat tespit komisyonu, oturup, yeni bir değer tespiti
yapmak mecburiyetindedir; bu, yeni bir değer tespiti yapılmamıştır. Satış şartlarının
belirlenmesi lazımdır; bunlar da belirli değildir. Stratejik ortakların veya
ortaklar grubunun vasıflarının ortaya konması lazım, kime stratejik ortak
diyeceğiz biz? Bu stratejik ortağın stratejik olmasının sebepleri nelerdir?
Bunların belirlenmesi lazımdır, bu da yapılmamıştır. Stratejik kararlar
nelerdir? Ne zaman, hangi kararlar stratejik olabilir? Önümüzdeki yirmibeş yıl için
yapıyoruz biz bu işleri, daha doğrusu, sürekli yapıyoruz, GSM işletmecileri
için yirmibeş yıl için yapıyoruz. O halde, bunların da belirlenmesi ve buna
göre, hisse ve yetkilerin belirlenmesi lazımdır. Şimdi, bunlar da ortada
yoktur. Dolayısıyla, kanuna göre her türlü bilgi ve belgelerin... Bunlar yapılacak,
bundan sonra, bu bilgi ve belgeler, hazırlıklar Ulaştırma Bakanlığına
gönderilecek. Ulaştırma Bakanlığı, gerekli incelemeleri... BAŞKAN - Sayın Bakan, 1 dakika içerisinde toparlayınız;
soru sorma ve cevap verme işleminin süresi tamamlanmak üzere. ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (içel) - Ulaştırma
Bakanlığı eliyle de Bakanlar Kuruluna götürülecektir ve bu işlemlerin
hiçbirisi, şu ana kadar olmamıştır; ama, "15 Aralıkta, biz, ihaleye
çıkacağız" şeklinde bir hareketle karşı karşıya kalıyoruz. O zaman, bana,
her gittiğim yerde halk "ne oluyor burada? Bir peşkeş mi çekiliyor?
Milletin malı nereye kaçırılıyor?" diye soruyor. Fikrimi söylemeyeyim mi
arkadaşlar?!. Haksız yere, özelleştirmenin önündeki engel ve duvar
kampanyalarına siz maruz kalsanız, Özelleştirme Kanununu, siz, hazırlatıp,
buradan geçirseniz, değeri neyse, adalet neyse, o ölçüyü bulmak suretiyle bir
özelleştirme formülü, halka arz etmek de dahil, yapılmış olsa, bunun Türkiye'ye
ne zararı olur? Mesela, yüzde 34 özelleştirilsin deniliyor; yüzde 34
özelleştirilemez kanuna göre; bunun içerisinde halka arz edilecek kısımlar
kanun metnidir, tüzel ve özel kişilere verilecek kısımlar vardır, öyleyse bu da
yanlıştır. Sonra, yönetim hakkının yüzde 51'inden fazlasının verilmesi ve daha
fazlasının verilmesi kanun gerektirir, Yüce Meclisin, önümüzdeki zamanlarda
alacağı kararlara, Özelleştirme İdaresi veya Ulaştırma Bakanlığı olarak biz
nasıl ipotek koyabiliriz? Sizin çıkaracağınız kanuna ipotek koyma hakkımız var
mı bizim? Bunların da üzerinde durulmuyor. Şöyle neticelendirirsek; peki, bu kadar eksiklik ve bu
kadar bilgisizlikle nasıl özelleştirme olacak? Milletimizin önünde biz başımızı
nasıl dik tutacağız? Bu özelleştirme oldu bitti dersek, sonradan mahkemeye
gidilir ve bozulursa, yine elimize, yüzümüze bulaştırırsak, bu daha kötü bir
şey değil midir? Onun için, bu konuda benim biraz sesim çıkıyorsa, bilin ki,
mecbur kaldığım için bunları söylemek zorunda kalıyorum, işin aslı astarı
budur. Devlet güvenliğiyle ilgili ve kuruluşlararası iç içe girmişliğin çözüm
beklediği bir yerde bu iş ne olacaktır? Bu da belli değildir. Dolayısıyla,
bizim önümüze, Bakanlığa bir şey getirilmemiştir ve şunu bekliyoruz: Bir
komisyon kurulmuştur, bu komisyona görev verilmiştir; bu komisyon, bugüne kadar
kısmî bazı çalışmalar yapmıştır. Bugün, başbakan yardımcılarımızdan birisiyle
sabah görüştüm, gerekli talimatlar verildi ve bu işlerin yapılması için
hızlandırma yoluna girildi. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - ANAP hissesine düşeni
aldı Sayın Bakanım... Bakanlar Kurulunda konuşsanız daha iyi olur. ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Bir şeyi ifade
ederek sözlerime... SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Buranın meselesi değil, burası
yeri değil... ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Sayın
milletvekilleri, ben bilgilendirme yapıyorum. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Soruya cevap vermedikçe...
Soru soruyoruz... ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Efendim, ben,
bilgilendirme yapıyorum... Son günlerde, mesela, düşünün, Türkiye'den para
kaçışları ve banka hortumcularının hareketleri, Telekomun özelleştirilmesinin
gecikmesine dahi bağlanabilmiştir. Allahaşkına, banka hortumcuları Telekomun
özelleştirilmesi gecikti diye nasıl hortumlar; ne alakası var bununla?!
Özelleştirme gecikti diye borsada... Ben, size, bugünden haber veriyorum;
bakın, böyle bir eleştiriye tabi olacağımı, onbeş gün evvel Rize'de,
Trabzon'da, birkaç güven evvel de Yozgat'ta söyledim ve bunlar doğru çıktı. Dolayısıyla, önüne gelen yazı yazıyor. Basın bazıları
bu konuda gereken görevini yapmıyor ve maalesef, hükümet içerisinde bir krize
sebebiyet vermek, bunun davulunu çalmak hoşuna gidiyor. Bu işi, iş edinmiş
olanlar var. Hükümette, bakanlar, birbirleriyle görüşüp, konuşmadığı halde,
görüşme konuşma yapılmış gibi uydurma şeyler yapılıyor ve bu uydurmalara
bakılarak da, Ulaştırma Bakanı, burada, özelleştirmenin önündeki engelmiş gibi
görülüyor. Siz, Ulaştırma Bakanı olsaydınız, bu kadar eksiklik ve
bilgisizlikle, nasıl bu işe evet derdiniz? Sizi by-pass etmek suretiyle bir
özelleştirme yapılmaya çalışılsa "ne yapıyorsunuz, kanunsuzluk değil mi
bu" demez miydiniz? Benim dediğim bunlardan ibarettir. Onun için,
gecikmenin sebebi, Ulaştırma Bakanlığı değildir, Ulaştırma Bakanı değildir.
Bunu, Yüce Meclise arz ediyorum. Saygılar sunuyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Sayın milletvekilleri, tabiî, şu anda, soru sormak
isteyen dört arkadaşım daha var; ancak, aldığımız karar uyarınca, soru sorma ve
cevap süresi 20 dakika. Sayın milletvekili arkadaşımız sorusunu sordu, ondan sonra
soru sormak isteyen arkadaşlarımızdan hiçbirisi sisteme girmemişti ve soru
talebi de yoktu; o nedenle, 20 dakikalık süreyi biraz aşmış olmasına rağmen,
Sayın Bakanımızın sözünü kesme gereği duymadım. Ondan sonra arkadaşlarımız
sisteme girdiler, sanıyorum soru istekleri var. O arkadaşlarımızın soru
isteklerini maddeler bölümünde dikkate alacağım; çünkü, 20 dakikayı aştık; ben,
İçtüzüğü uyguluyorum. Soru sormak isteyen arkadaşlarımız, eğer, ondan önce
sisteme girmiş olsalardı, o süre içerisindeki, belirlenen süre içerisindeki 10
dakikalık kısmı, arkadaşlarımızın soru sorma bölümüne hasrederdim ve Bakanımızın
da süresini 10 dakikayla sınırlardım; ama, bu, olmadı. Bakanımız söz aldıktan
sonra arkadaşlarımızın soru sorma istekleri gündeme geldiği için, onlara şimdi
soru sorma imkânı veremiyorum; ancak, maddeler bölümünde yeniden sorularını
sorabilirler. Soru sorma işlemi tamamlanmıştır. Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: UYDULAR
ARACILIĞI İLE MOBİL HABERLEŞME ULUSLARARASI TEŞKİLÂTI SÖZLEŞMESİ VE İŞLETME
ANLAŞMASINDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1. - Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme
Uluslararası Teşkilâtı (INMARSAT) Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında yapılan
değişikliklerin onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN- 1 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi
Grubu adına, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu. Buyurun Sayın Pamukçu. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. FP GRUBU ADINA SUAT PAMUKÇU (Bayburt)- Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sizlerin ve
aziz milletimizin Ramazanı şerifini tebrik ediyorum; bu Ramazan münasebetiyle,
bütün dünyada barış ve hüküm sürmesini Cenabı Hak'tan temenni ediyorum. Üzerinde konuştuğumuz kanun tasarısına geçmeden önce,
Sayın Başkan, müsaade ederseniz, zatı âliniz üzerinize almayın; ama, Başkanlık
makamına yönelteceğim bir sorum olacak. Görüştüğümüz kanun tasarısının bize dağıtılan metnine
göre, rapor, Dışişleri Komisyonundan gelmiş; ancak, kanun tasarısını
incelediğimizde, Dışişleri Komisyonunu ilgilendiren kısmı, belki, milyonda bir.
Yani, Başkanlık Makamının bir geleneği midir ya da İçtüzükte böyle bir hüküm mü
var. Uluslararası anlaşmalar, doğrudan doğruya Dışişleri Komisyonuna havale
edilir diye bir hüküm var mı bilmiyorum. Lütfen, varsa düzeltiniz. Yoksa,
Başkanlığın uzmanı mı eksiktir? Yani, gelen tasarının hangi komisyonu ilgilendirdiğini
inceleyecek yeterli derecede uzmanınız yoksa, lütfen, onu da izah buyurun;
herhalde, bu Meclis, size, yeteri kadar uzman tayin edecektir. BAŞKAN - Sayın Pamukçu, o konuya girmeyelim. o konuda
İçtüzüğün 73 üncü maddesi var, ona bakarsınız... Başkanlığı suçlamaya gerek
yok, itirazınızı o süre içerisinde kullanabilirsiniz efendim. Buyurun devam edin efendim. SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Hayır, suçlamak için
söylemiyorum. Kanun tasarısında raporu inceliyorsunuz... Biraz sonra,
aynı şeyleri komisyona da söyleyeceğim. Yani, memurlarla ilgili bir tasarıyı,
tutup, Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderiyorsunuz. Aynı hatayı burada
yapıyorsunuz... Bir şey fark etmiyor ki! Yanlış yapıyorsunuz... Şimdi, Komisyona dönüyorum, Komisyon olarak, bu kanun
tasarısı size havale edildi; hiç olmazsa bunu inceleyin, inceledikten sonra bir
rapor yazın. Şu rapora bir bakın, iki satırlık bir şey yazmışlar göndermişler,
böyle şey olur mu?! Herhalde, Komisyon bunu hiç okumamış... Okumuş olsaydı,
Komisyon, önce, bunu, Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderirdi. Ulaştırma Bakanlığıyla
ilgili, Ulaştırma Komisyonuna gönderirdi. Bakan burada oturuyor; ama, Ulaştırma
Komisyonunun, bu kanun tasarısıyla ilgili herhangi bir raporu yok. Millî
Savunma Komisyonuna gitmesi gerekirdi. Niçin gitmesi gerektiğini biraz sonra
izah edeceğim. İçişleri Komisyonuna gitmesi gerekirdi. Bunların hiçbirisi yok.
İki satırlık bir Komisyon raporuyla Meclisin huzuruna gelmiş. Öncelikle bunu
tenkit etmek durumundayım. Şimdi, huzura gelen bu kanun tasarısı ne getiriyor;
daha önce, 1989 yılında imzalanmış olan INMARSAT Anlaşması, tabiî, zamanla, hem
Avrupa'da hem Türkiye'de birtakım özelleştirme faaliyetleri olunca yürümez hale
gelmiş. Anlaşmanın yerine, birtakım değişiklikler yapılarak, yeni bir anlaşma
ikame ediliyor. Bu anlaşmayla da, INMARSAT'ın görevleri bir özel şirkete
devrediliyor. Anlaşma metnine baktığınız zaman, dikkatimizi çeken
hususlar şunlar: Bir kere, işin bu kısmı tamam, yani, özelleştireceksiniz.
Tabiî, özelleştirirken, INMARSAT için 1989'da anlaşma yapılırken, Türkiye taraf
olarak imza atmış, Türk Telekom da imzacı olarak bulunmuş. Özel şirkete, Türk
Telekom hissedar oluyor, hisse miktarı da 26 182 olarak tespit edilmiş.
"Efendim, şu anda, bu anlaşma Türkiye'ye bir malî külfet
getirmiyor..." belki ilk bakışta doğrudur; ama, yarın ne getireceğini
kestirmek mümkün değil. Şu anda, hissedar olarak gözükmüyorsunuz; çünkü, bu
kanun yürürlüğe girmemiş, geçici olarak anlaşma yürürlükte; Telekom, şu anda,
fiilen hissedar değil. Hissedar olduktan sonra, bu hisseleri, uluslararası
borsalarda işlem görecek. Yani, biraz önce "niye, Plan ve Bütçe
Komisyonuna gitmedi" derken bunu kastediyordum. Bir başka husus: 56 ülke onayladıktan sonra yürürlüğe
girecek. Biz kaçıncı ülkeyiz, o da belirtilmemiş. Yani, 56 ncı ülkeye daha kaç
ülke var ki, bu anlaşma yürürlüğe girsin; o da belirtilmemiş. Bu anlaşmanın amaçları içerisinde, bu şirket tarafından
"milliyete dayalı ayırım yapılmaksızın hizmet sağlanması" var. Başka;
"münhasıran barışçı amaçlarla hareket edilmesi" hükmü var. Başka;
"gelişmekte olan ülkelerin kırsal alanları ve uzak bölgelerine gerekli
önem verilerek, mobil uydu haberleşmesine ihtiyaç duyulan her yerde hizmet
verilmesine çalışılması" var. Bir de "uygulanan kanun ve
yönetmelikler çerçevesinde, adil, rekabete uygun olarak faaliyet
gösterilmesi" amaçlanmış. Şimdi, bu amaçları okuduğumuz zaman, ister istemez,
aklımıza hep şu geliyor: Bu anlaşma Millî Savunma Komisyonunda incelenmiş mi,
İçişleri Komisyonunda incelenmiş mi, Plan ve Bütçe Komisyonunda incelenmiş mi?
Haklı olarak sormak zorundayız. Hatta, Genelkurmay bu anlaşmayı incelemiş mi?
Çünkü, bir yerde, ülke sınırları içerisinde hareket halindeki her şeyi,
haberleşme kanalıyla tespit etmesi mümkün. Millî güvenliği de ilgilendiriyor bu
konu. Onun için, diyorum ki, bunun, Millî Savunma Komisyonunda da incelenmesi
gerekirdi; ama, yapılmamış. Şimdi, daha fazla detayına girmeden, konu, uydu
aracılığıyla haberleşmeden açılmışken, baz istasyonlarıyla ilgili bir iki
hususu söylemek istiyorum. Sayın Bakan, biraz önce izahatta bulundular.
Zannediyorum, 4 ağustos tarihli yönetmelik, bu konudaki birtakım
spekülasyonları bertaraf etmek için çıkarıldı; ama, çıkarılan yönetmeliğin
kendisi bizzat çelişki içerisindedir. Sayın Bakan -yönetmeliğin, zannediyorum
16 ncı maddesine göre- biraz önceki açıklamalarında "çocuklarımızı,
hastalarımızı koruduk" diyor. Şimdi, siz, oraya, 16 ncı maddeyi bu şekilde koyduğunuz
sürece, bu iş, bu tartışma bitmez. Sayın Bakan, Türkiye 65 milyon; sadece
öğrenci ve hastadan ibaret değil. Buraya, bu maddeyi koyduğunuz zaman, bu işte
bir bityeniği var, bu uydu istasyonları mutlaka hastalık yapıyor anlamı çıkar. Halbuki, siz, burada testle ilgili, ölçümlerle ilgili
birtakım kriterler getirmişsiniz; ama, siz, bu kriterlerinize güvenmiyorsanız,
vatandaş nasıl güvensin! Nitekim, gazetelere bakıyorsunuz tartışmalar hiç
bitmiyor. İşte, size, birkaç tane örnek vereyim: Çevre Bakanımız bile
tartışmaların içerisinde. 9 kasım tarihli Yeni Asır Gazetesinde, Çevre Bakanı
Aytekin -açıklamasının sonunda- kalbin üzerinde taşınmaması lazım geldiğini ve
çevreye zarar verdiği tespit edilen bu baz istasyonlarının valiler tarafından
hemen kapatılacağını belirtiyor. Bu tartışma, 4 ağustosta yönetmeliği
çıkarmışsınız, kasım ayında devam ediyor. Demek ki, yönetmeliğiniz, derde deva
değil. Tabiî, bu kadarla da değil... Bakın, Zaman Gazetesi,
8.11.2000 tarihli sayısında, Çamlıca'daki vericilerden şikâyetleri dile
getirmiş. Gene, Millî Gazetede, Resul Tosun yazısında, 8 inci MÜSİAD Fuarını
ziyaretinde, kendisine hediye edilen -baz istasyonlarıyla alakalı- gül fidesinin
ne kadar hoşuna ne kadar hoşuna
gittiğini yazıyor. Oktay Akbal, Cumhuriyet'te yazıyor; neyi yazıyor:
Sağmalcılar Cezaevindeki vatandaşların, neden Kartal'daki kaldırılıyor da
buradaki kaldırılmıyor diye feryadını yazıyor. Bu tartışmalara bir son vermek gerekirse, bir kere,
öncelikle, bu konuda, sadece Ulaştırma Bakanlığının yetkili kılınması da
yanlıştır. Nerede sivil toplum kuruluşları; nerede Elektrik Mühendisleri Odası;
nerede özel şirketler -Turkcell, Telsim doğrudan doğruya muhatabı-, nerede
sağlık kuruluşları; nerede belediyeler? Yani, bu işi sadece Bakanlığın üzerine
almakla, bir yerde, tartışmaların bitmemesine sebep olmuşsunuz. Tartışmaları
bitirmek için, yetkili organ olarak sadece Bakanlık değil, bu sivil toplum
kuruluşlarını da belirlemek gerekirdi; bunu da yapmamışsınız. Şimdi, biraz önce, Telekomun özelleştirilmesiyle ilgili
cevap verirken... BAŞKAN - Sayın Pamukçu, 1 dakika süre veriyorum;
toparlayınız. SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Biraz önce, bir soruya verilen cevapta -yani, cevap mı
veriliyor yoksa başka sorular mı soruluyor anlayamadım Sayın Bakanım-
sorduğunuz soruların muhatabı, herhalde ortağınız olan parti; zannediyorum
herhalde bir arkadaşımız, yani ortağınız olan partiden bir arkadaşımız, bir
yığın suçlamaya bir cevap verecektir. Kimi kime şikâyet ediyorsunuz
anlayamadı!. Bu konuların da burada tartışılmasını da doğru bulmadım,
yadırgadım; onu da ifade edeyim. Bu kanun tasarısını bu şekliyle, yani anlaşmanın bu
kadar eksiğiyle Meclisin önüne getirilmiş olması da, bir nevi bir açığı
kapatmak kabilinden faydalı olabilir diye düşünüyorum. Özellikle, Türk Telekom,
en azından, kurulmuş olan şirketin hiç olmazsa hissedarı olur, en az faydası bu
olur. Bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Pamukçu. Sayın milletvekilleri, Sayın Pamukçu'nun konuşmasının
başlangıcında, Başkanlığa ilişkin birtakım iddiaları oldu; ben, İçtüzüğü
okumasını özellikle istirham ediyorum. Başkanlık, İçtüzüğün 73 üncü maddesine
göre havalesini yapmışsa, bir sayın milletvekili üyemiz, eğer, bir itirazı
varsa, ilk birleşimde söz alır ve itirazını yerine getirir. Kaldı ki,
Başkanlık, bu konuda havalesini doğru yapmış. Eğer, siz, incelemiş olsaydınız,
Başkanlığımız, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna, tali komisyon
sıfatıyla, söz konusu anlaşmanın görüşülmesi için sevkini yapmış. Ancak... SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Rapor... BAŞKAN - Bir dakika; ama, siz konuştunuz, ben
söyleyeyim; çünkü, Başkanlığa yönelttiğiniz bir itham vardı. Başkanlığımızın,
burada, havalesi var. Tali komisyona havalesini yapmış, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna göndermiş. Bu Komisyonun, İçtüzüğün 37 nci
maddesinin son fıkrasına göre, on gün içinde karar vermesi gerekirdi. Bu kararı
vermediğine göre, karar vermemiş olması da, esas komisyonun incelemesine engel
teşkil etmediği için -İçtüzüğün 23 üncü maddesinin son fıkrasına göre- işlem
tamamlanmış, tekemmül etmiş ve Genel Kurulun huzuruna gelmiştir. Bu hususu bilgilerinize sunuyorum. Evet, teşekkür ederim Sayın Pamukçu. DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ B. SUAT ÇAĞLAYAN (İzmir) - Sayın Başkan,
Komisyon olarak, söz istiyorum. BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan. DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ B. SUAT ÇAĞLAYAN
(İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Suat Pamukçu'nun Komisyonumuza yönelik
eleştirisini yadırgadığımı belirtmek istiyorum. Eğer, Sayın Pamukçu, konuşmadan
önce, Komisyonumuz üyesi olan kendi partililerinin görüşünü almış olsaydı, ne
denli titiz davrandığımızı öğrenmiş olacaklardı. Sanıyorum, bu konuda, bir
bilgi eksikliğine sahip oldular; çünkü, gerçekten, çok ayrıntılı çalışan ve çok
sayıda taslağı da iade eden bir komisyonda çalışmaktan gurur duyuyoruz. Sayın
Pamukçu, bu yönde, bilgi eksikliğine sahip sanıyorum. Bu titizlik
irdelenmiştir, bu yasa da tartışılmıştır. Kendi partililerinin görüşleri de
vardır. Onun için, kendilerine, partili üyelerine, Komisyonumuz üyesi olarak
teşekkür ediyorum. Ayrıca, tabiî ki, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonuna teknik açıdan irdelenmesi için gönderilmiştir; ama,
uluslararası bağlamda, uluslararası anlaşmaların teknik incelemesi bağlamında
da bizim Komisyona, ana komisyon olarak gönderilmiştir. Onun için, normal bir
yol izlenmiştir. Eleştirilerini, herhalde yetersiz bilgiden dolayı
zenginleştirmiştir; ama yine de teşekkür ediyoruz. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sayın Başkan, rapor burada
efendim. BAŞKAN - Teşekkür ederiz. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Takdirlerinize arz ediyorum.
Rapor burada; iki satır... BAŞKAN - Hayır, İçtüzüğü söyledim, Sayın Başkan da
incelediklerini... MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, iki
satır deyip duruyor da Suat Bey, iki satırla da çok titiz çalışma yapılabilir. BAŞKAN - Efendim, yapmamışsa Bayındırlık, Ulaştırma,
Turizm Komisyonu, bizim onu yaptırma yetkimiz yok, biz onu söylüyoruz. Gruplar adına başka söz isteği?..Yok. Şahsı adına söz isteği?.. Yok. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
(FP ve DYP sıralarından "Soru soracağız" sesleri) Pardon, sorular bölümünü atlamayalım. Süremiz 10 dakika. Bakın arkadaşlar, 5 dakikasını sayın
milletvekillerinin soru sorma bölümüne, 5 dakikasını da Sayın Bakanın
cevaplandırmasına ayırıyorum ve soru sorma işlemini başlatıyorum. Sayın Yılmazyıldız, buyurun efendim. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan,
delaletinizle aşağıdaki sorularımı sormak istiyorum. Birincisi, Telekomun bu
yıl 1200 kontörlük ücreti, ocak ve şubat aylarında 28 milyon küsur lira
yapıyor, peşin alınacağı söylenilmektedir, yazılmaktadır basında; bu doğru mudur?
Özellikle, milletimizin sıkıntılı olduğu bu ortamda, yüzde 10 zam yapılan bu
ortamda, bir yıllık kontör ücretlerini, geçmiş yıllarda olduğu gibi, aylık
değil de bir defada almak haklı bir yaklaşım mıdır; yoksa, Telekomdan beklenen,
500 trilyonluk Hazineye aktarılması gereken gelir bulunamadığı için, sadece 250
trilyon liralık bir paranın aktarılacağını biliyoruz, bu açığı kapatmak
amacıyla alınmış bir önlem midir? Telefon ücretleri bu şekilde mi
ucuzlatılmaktadır? Bir diğer konu, geçen yıl yasa çıkarılırken, sabit
ücret konusu çok tartışıldı ve Sayın Genel Müdür İbrahim Hakkı Alptürk
"Telekom 1800 kurulduğunda biz sabit ücret almayacağız" diyor; ama,
hâlâ özel telefon şirketleri tarafından, yani, Turkcell ve Telsim tarafından bu
sabit ücretle millet soyulmaya devam ediliyor. Bu konuda, bir yıldır, Sayın
Bakanlık hiçbir önlem almadı, herhangi bir yasa teklifiyle veya yönetmelikle bu
soyguna dur diyecek midir, yoksa, beni ilgilendirmiyor deyip topu taca mı
atacaktır? Özelleştirme konusunda -tabiî, başkaları olabilir de-
ben, kendi adıma, konuşmamda, hiçbir zaman, Sayın Bakana "siz
özelleştirmiyorsunuz, sebebi sizsiniz" demedim; ama, Telekomun
özelleştirilmemesinin sebebi hükümettir; çünkü, hükümet içinde, eğer iki bakanlık
arasında bir problem varsa, bu problem Bakanlar Kurulunda ve bakanlar arasında
halledilmelidir. Yoksa, bir uyumsuzluk vardır. Bu uyumsuzluk ne zaman
giderilecektir? Bakan endişelerinde haklıdır, ben de katılıyorum; ama, bunlar
bir an önce çözümlenmelidir. Bu konuda, hani çözümlenmeyecek işler komisyona
havale ediliyor ya, çözümlenmemek üzere mi komisyona havale edilmiştir?! Ne
zaman sonuç beklenmektedir? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Sayın Levent, buyurun. MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla, Sayın Bakanıma şu soruyu yöneltmek istiyorum: Sayın Bakanım,
cuma günü, tüm teknik elemanların sosyal haklarının iyileştirilmesiyle ilgili
bir toplantıya panelist olarak katıldım.
Orada bize yöneltilen bir soruyla, Telekomda yeni yapılan personel
tüzüğüyle, teknik eleman ile teknisyenler arasının daha çok açıldığı ve diğer
kurumlara nazaran teknik elemanların daha da ezildiği ifade edildi. Sayın
Bakanın bu konuya bir açıklık getirmesini saygılarımla arz ederim. BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz. Sayın Dağcıoğlu, buyurun. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan,
delaletinizle Sayın Bakanımıza aşağıdaki sorularımı arz etmek istiyorum: Sayın Bakanım, hazır burada zatıâlinizi bulmuşken,
seçim bölgem olan Tokat'la ilgili bir soru sormak istiyorum. Uydular aracılığıyla
haberleşme konusu gündemdeyken, Tokatımızda birçok ilçemizde ve birçok belde
belediye başkanımızın bile halen telefonla konuşamadığı bir zamanda, uydu
aracılığıyla haberleşmenin teknik detaylarına giriyoruz. Acaba, Tokat'ta ve
Tokat konumunda olan birçok ilimizde, belde ve belediyelerimizde telefonla
konuşabilme imkânına ne zaman kavuşacağız; bunu arz ediyorum. İki, Tokat'ta -geçen yıl Plan ve Bütçe Komisyonunda da
zatıâlinizin ifadesiyle- hazır bulunan, kullanıldığı zannedilen bir
havaalanımız var, o havaalanımız kapanma tehlikesiyle karşı karşıya; çünkü,
haftada 1 sefer olarak tertip edilmiş olan havayolu servisinin rantabl
olmadığından, fizibl olmadığından ötürü kapatılması düşünülüyor. Eğer, bu
seferler haftada 2 veya 3 sefere çıkarılırsa oraya giden bir işadamının uçakla
geri dönmesi temin edilmiş olacaktır çok kârlı bir yatırım olacağı görülmesine
rağmen, ne hikmetse, kaç senedir... Tokatlılar, Tokat Havaalanının kapatılması
tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu konuda da, Tokat'ın sizin müşfik ve sıcak
ilginize ihtiyacı olduğunu ifade ediyor; eğer, bir ümit verebilirseniz, çok
mutlu olacağımızı arz ediyor, teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Dağcıoğlu. Soru sorma işlemi tamamlanmıştır. Bu arada, Sayın Yakup Budak'ın, Sayın Aslan Polat'ın,
Sayın Nidai Seven'in ve Sayın Sacit Günbey'in soru istekleri vardı; ama,
süremiz kâfi gelmediği için sorularını alamadık. Buyurun Sayın Bakanım; lütfen, 5 dakika içerisinde
cevaplandırınız. ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Sayın Başkan,
müsaade ederseniz, isim sıralaması bakımından cevaplar biraz karışık olacak. BAŞKAN - Cevaplar karışık olsun, süre 5 dakika olsun
efendim. ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Sayın Yılmazyıldız
"1 200 konuşma karşılığı bir defada alınacak mı" diye sordular. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - 2 defada; ocak,
şubat... ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Pardon; bu
alınmayacak, bunu onaylamadım. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Öyle mi, teşekkür
ederim. ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Yönetim Kurulu aylara
dağıtacak. Sabit ücret şu anda mahkemeliktir; bir mahkeme
tarafından Anayasa Mahkemesine de götürülen bir konudur. Özel telekom rekabete
başlayınca bu ücreti kaldıracaklardır. Siz Telekomdan geldiğiniz için bilirsiniz,
müşterilerin kaçmaması için en iyi tedbir rekabettir. Bu konuda Maliye
Bakanımızla görüşmelerimiz oldu bunu, birkaç defa buradan da açıklamıştım bir
yasa tasarısı hazırlanacaktı; ancak, eğer, sizler, lütfeder bütçeye bir madde
koyarsanız, bu tür sabit ücretlere dayalı geçici vergilerin 12 aya dağıtılması
veya 6 taksitte alınması yönünde bir önerge verirseniz sayın
milletvekillerimiz, tahmin ediyorum ki, vatandaşlarımızın ocak ayındaki yüksek
ücret ödeme bunalımı bir daha karşımıza çıkmaz. Bunu görmediğim takdirde, benim
tasarım hazır, Yüce Meclise getirip vereceğim; çünkü, böyle söz verdim.
Dolayısıyla, ben, sözümde duracağım. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Bakanım, biz de
destekleyeceğiz. Ben, kendi adıma söz veriyorum. ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Dağcıoğlu "Tokat ve çevresi daha iyi
iletişime ne zaman kavuşacak" diye sordular. Buralarda, Orta Anadolu'nun
tümüne birden, ihale hazırlıkları, çalışmaları devam ediyor. Fiberoptik kablo
çekimi söz konusudur ve inşallah, önümüzdeki üçbeş ay içerisinde, bu meseleyi
çözmüş olacağız. Havaalanının işletilmesi, seferlerin artırılması, benim
bakanlığımın yetkisi dahilinde değildir. Türk Hava Yollarının ve özel
şirketlerin buraya gitmesi gerekir. Sefer koyma yetkim yok; ancak, bunları
teşvik ediyoruz ve havaalanlarından alınan ücretlerin, eğer, yurtiçi seferleri
söz konusuysa, birden fazla yere konuş yapması halinde, azalarak gitmesi,
hatta, birkaç seferden sonra, gidilecek havaalanlarına sıfır ücret ödemek
suretiyle, havacılığın, buralarda teşviki konusunda bir yönetmelik
hazırlatıyorum; yakında yürürlüğe girecektir. İsmini alamadım, Fazilet Partili arkadaşımızın bir
sorusu vardı. Türk Telekom, fiilen, şu anda hissedardır; çünkü, Türk Telekomun
Inmarsat Holding şirketine ortak olmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararı
çıkarılmıştır. Türk Telekom, şu anda, 26 182 şirket hissesine sahip
bulunmaktadır "21 Haziran 2000 tarihli 39 uncu Birleşimde, Dışişleri
Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı temsilcileri ve Türk Telekom yetkililerinin
katılmalarıyla görüşülmüştür" deniliyor ve açıklama getiriliyor; soru
değildir. Sayın Başkan, size ve soru soran arkadaşlarıma teşekkür
ediyorum. BAŞKAN - Biz teşekkür ediyoruz Sayın Bakanım. ASLAN POLAT Erzurum) - Vakit dolmadı Sayın Başkan,
devam edebiliriz. BAŞKAN - Soru sorma süresi doldu Sayın Polat. ASLAN POLAT (Erzurum) - Ama, soru-cevap işlemi 10
dakikaydı. BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakan, soruları cevaplandırdı. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok. 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum... YAKUP BUDAK (Adana) - Soru soracağım Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Budak, bakınız, oylamaya geçildikten
sonra soru sorma talebinizi yerine getiremem. Bir dahaki maddede sorarsınız. YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, bakmıyorsunuz ki! BAŞKAN - Neyine bakmıyorum. Burada görünüyor. Burada
var mı talebiniz; yok. Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür. BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi
Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 531 sıra sayılı Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme
Uluslararası Teşkilâtı Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu raporu üzerine, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor; hem Heyetinizin
hem de Aziz Milletimizin idrak ettiği mübarek ramazanı şerifinin, hem
milletimize hem de tüm insanlığa hayırlar getirmesini niyaz ve temenni
ediyorum. Değerli arkadaşlar, tabiî, belki, teamülde olmayan bir
şey, yürütme maddelerinde pek fazla söz alınmaz diye düşünülüyor; ama, ben,
bugüne kadar, hem bu yasa hem de diğer birkısım yasalarda, yürütmeden sorumlu
olan değerli hükümetimizin, onların ilgili bakanlarının karşılaştıkları
sorunları, hakikaten, bu yürütmeyi ne oranda yapıp yapamadıklarına dair bu
maddeler üzerinde özellikle durulması gerektiği kanaatindeyim. Tabiî, Değerli Bakanımızla özelleştirmeden sorumlu
Bakanlık veya birimleri arasında var olduğu öteden beri medyada da gözüken ufak
tefek pürüzler, keşke, Parlamento zemininde değil, ilgili iki bakan ve
kurmayları arasında görüşülerek halledilen konular olsa, yansımaları, topluma
ekonomik fatura olarak tecelli etmemiş olsa! Neticede, bunların eksiklerini,
cezalarını bu millet çekmektedir. Keşke, buna önem verildiği düzeyde,
bürokratik zeminde bu konular çözülmeye gayret edilse. Zannımca, değerli
arkadaşlarımız çok bilinçli olarak sorularını tevcih ettiler; Sayın Bakanımız
da, o konuda, böyle bir gerekliliği, cevap ve açıklama gerekliliğini burada
hissetmiş oldular. Değerli arkadaşlar, öteden beri söylüyoruz,
uluslararası anlaşmalar ister ikili olsun ister birçok ülkeyi -burada olduğu
gibi 50-56 ülkeyi- kapsayan olsun, önemli olan, tarafların bu şartları yerine
getirip getiremediği ve önemli olan, ülkelerin çıkarlarının, bu anlaşmalarda,
korunup korunamadığıdır. Tabiî, ekonomik boyutu olan bir anlaşmadır. Bu çağda,
iletişimde, haberleşmede, böyle bir anlaşmayı, bakanlıklar bürokratlarının
mutlaka ve behemehal yürütmesi gerekir; ama, benim dikkatimi çeken, Yüce
Heyetinizin de dikkatini çekmesi gerektiğine inandığım bir iki hususu burada arz etmek istiyorum. Nedir
onlar: Uluslararası, uydular aracılığıyla haberleşme sağlayacağız, dünyayı
izleyeceğiz -doğrudur, izlememiz de lazım- ve bu teknolojiden azamî seviyede
istifade edeceğiz; ama,15.9.1999 tarihli Milliyet Gazetesindeki bir yazıda
dikkatimi çeken bir şey var: Hayatî önem arz eden konularda, eğer, biz bu
uydulardan yararlanamıyorsak, haberleşmeden yararlanamıyorsak... Örneğin,
Marmara depreminde, elimizdeki telefonların iletişimde nasıl sıkıntı meydana
getirdiği bilinmektedir. Biz, gerekli görüşmelerin, Başbakanlık düzeyinde dahi
yapılamadığının burada açıklandığını, yetkililer tarafından açıklandığını
görüyoruz. Hatta, iridyum cep telefonu alınsın diye, Başbakanlık o dönemde
talimat vermiş; yine, alınan bilgilere göre, 27 adet iridyum telefonu alınmış,
her ahvalde iletişimi sağlayacak diye; ama, ne hikmettir -Sayın Bakandan da
bilgilendirilmeyi arzu ederim- bunlar kutusundan çıkarıldıktan sonra, işlemez
oldukları görülmüş; büyük paralar verildiği halde, bu iridyum esaslı cep
telefonları, maalesef, kullanılamamış, değerlendirilememiştir ve o dönemde,
sadece, Millî Savunma Bakanlığının elindeki telefonlardan yararlanılabilmiş,
uydu sistemi, bugünkü bilinen GSM telefonlarından, deprem bölgesinde, afet bölgesinde
yararlanma imkânı, maalesef, olamamıştır. Değerli arkadaşlar, demek ki, bunu hayatî durumlarla
karşı karşıya kalınca kullanamıyorsak, ya kendi teknolojimizi bu anlamda
geliştirmemiz lazım veya teknoloji ithal ederken, bu konuda duyarlılığımızı
göstermemiz lazım. Allah vermesin, benzeri bir afette, deprem gibi bir
felakette, eğer bugün aldığımız iridyum telefonlarını da kullanamaz
durumdaysak, o takdirde, başımıza benzeri felaketlerin gelmesi halinde ne gibi
tedbirler almamız gerektiğini de düşünmek herhalde hükümete düşer. Daha ötesi, şunu da ifade etmek durumundayız: Tabiî,
hükümet, çıkarılan bu yasaları yürütecektir, ilgili bürokratları bu konuyu
takiple mükellef kılacaktır. Artık -az önce ifade edildi- internet çağında
yaşıyoruz. Keşke, imkânlar çok daha geliştirilmiş olsa; bu imkânları, en azamî
şekilde, çocuklarımızın, dünya insanlarının ve kültürlerinin tanışması
açısından bir fırsat olarak değerlendirmesine hükümetlerimiz katkıda bulunmuş
olsa. Ben, bir iki hususu, bir değerlendirme ve özeleştiri
anlamında, sayın hükümete ve üyelerine hatırlatmak, burada, iktidar
partilerinin de bu konuda dikkatini çekmek istiyorum. Nedir o; biz,
uluslararası bir haberleşmeyi mobil telefonlarla veyahut da, artık, uzaya
yerleştireceğimiz birkısım uydularla beraber sağlarken, hemen yanımızdaki
olaylardan bihabersek, hükümetimiz bu olayları takipte uzak kalıyorsa; örneğin,
uzay haberleşme çağında, dünyanın bir ucundan haber alırken, Kızılaydaki
işçinin feryadını duyamıyorsa, hâlâ, Türk parası değerinde, 200 000 Türk Lirası
kira yardımı alan memurun feryadını duyamıyorsa ve yine -biz söylemiyoruz bunu-
Birleşmiş Milletler Yerleşik Koordinatör Alfredo'nun kendi beyanına göre
Türkiye'de 8 milyon insan aç yaşıyor!.. Bu, Birleşmiş Milletlerin raporudur;
aziz arkadaşlar; bu, Türkiye için bir utanç tablosudur. Bizim, uzayla, haberleşmeyle elbette ilişkilerimiz
olacak; ama, hükümetin duyması gereken çok daha farklı şeyler var. Hükümetin
düzeltmesi, yürürlüğe koyması gereken çok daha farklı şeyler var. Hâlâ, memurun
çocuğuna 150 000 lira doğum yardımı veya aylık maaş verebilen bir hükümet -150
000 Türk Lirası; yani 50 fenik, yani 25 sent- bu rakamı verebiliyorsa ve 8
milyon insan açlıkla karşı karşıyaysa, Türkiye'nin, iletişimde, uzak yerlere
değil, yakınına biraz dikkat etmesi gerekir diye düşünüyorum ve yine uydulararası
haberleşmeyi kendisi için vazife telakki eden hükümetimizin, Ankara'nın
şurasındaki bir okuldaki gencecik çocukların okullardan kovulma feryadını,
eğitim haklarının elinden alınmasını duyamıyorsa, uyduların onlar için
fanteziden öteye bir anlam taşımadığını kabul etmek gerekir. Daha ötesi,
hükümetimiz, yine, uydu haberleşmeyi sağlamaya çalışırken, cezaevinde Nuriş
kardeşlerin ellerindeki cep telefonunu izleyemiyorsa, cezaevine soktuğu
silahların farkına varamıyorsa, uydularla nereden haberleşmeye çalışırsanız
çalışınız, sonuç almanız mantıklı olmaz, mümkün de olmaz. Öyleyse, halkla
bütünleştirecek, halkın sorunlarını izleyebilecek, takip edebilecek, kendi
sorunlarının ötesinde, halkı önüne alabilecek ve milleti esas alabilen bir
değerlendirmeyi yapabilecek mantığı mutlaka egemen kılması gerekir diye
düşünüyorum. Yine, bakınız, Mübarek Ramazan ayındayız. Değerli arkadaşlar, elbette uydu... CAHİT TEKELİOĞLU (İçel) - Uyduyu fırlatmayalım mı?! MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Efendim?.. CAHİT TEKELİOĞLU (İçel) - Uyduyu fırlatmayalım mı,
atmayalım mı?! MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Evet, gayet tabiî uyduyu
yapalım, hem de en iyisini yapalım diyorum. İridyum telefonunu alırken depreme
karşı, benzeri afetlerde kullanabilelim diye aldığımız 27 adet telefon diyorum;
ama, bunlar bugün kullanılamıyor; kutularından çıkarıldı, boş, hiçbir işe
yaramadı. Başbakanlığın ilgili uzmanlarının raporu bu. Ben diyorum ki,
teknolojinin en iyisini alalım, en iyisini biz üretelim; ama, biz, önce kendi
insanımızı izleyelim, kendi insanımızın sorunlarını yakından takip edelim.
Kaldı ki, iktidar milletvekili arkadaşlarıma çok güzel görevler düşüyor. Neler
yaptıklarını ve yapmak istediklerini, icraatlarını, çıksınlar -laf atmak değil-
gelsinler, burada anlatsınlar. Ne yaptılar, bu millete neyi ürettiler?! (FP
sıralarından alkışlar) Bakın, Mübarek Ramazanda, Diyanet İşleri Başkanı,
İstanbul Müftüsü, Ankara Müftüsü "devlet memurlarına -alelumum- zekât
verilir" diyorsa, bugünkü hükümetlerin utanç vesilesidir bu! (FP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) ABDURRAHMAN KÜÇÜK (Ankara) - Fetva yeri değil! MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bakın, arkadaşlar... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, 1 dakika içinde toparlayınız
efendim. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan;
teşekkür ediyorum. Ekim ayı sonu 32,237 katrilyon, memleketi, faiz, içborç
faiz batağına batırmışız. Hedeflenenin çok üstünde. Bakın, sadece bu sabah,
bugün yüzde 189 repo faiziyle beraber ekonomiyi faizcilere teslim ettik. Bugün,
bugünkü tarihle söylüyorum, 28 Kasım itibariyle söylüyorum arkadaşlar. Siz, 950
puan piyasada değer kaybına uğrattırarak 10 000 puanın altına, ilk defa, son
aylarda bugün düşürdünüz piyasayı, ekonomiyi. Değerli arkadaşlar, bunları göremeyen uydu, fezaya,
Neptün'e, Plüton'a da gitse, milletinin sorunlarını takip edemeyen hükümetler
sonuç alamaz diye düşünüyorum. Bu vesileyle, 27.11.2000 tarihli Zaman Gazetesi
"Türk Hava Yolları içkiyi teşvik ediyor" başlıklı... Değerli Bakanım,
doğrudan belki sizi ilgilendirmiyor; ama, diyor ki bir yolcu: "Önce beyaz
şarap, sonra kırmızı şarap, sonra da viski istedi yolcu; bu üç şey de maalesef
anında ikram edildi." (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bir taraftan, Türk Hava
Yollarının zararda olduğunu söylüyoruz; ama, çok yaygın bir şekilde içki
servisiyle de büyük zararları destekliyoruz. Kimsenin içkisine bir şey dediğim
yok; ama, devletin ve kamunun malı, içki suretiyle savurganca kullanılmamalıdır
diye düşünüyorum; saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir
Milletvekili İlyas Yılmazyıldız; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu kürsü, milletin yüce kürsüsü. Herkesin bildiği
konuda görüşlerini iletmesi, herhalde istifade etmemiz açısından bir fayda
sağlar. Zannediyorum Sayın Bakanın da söylediği üzere, telekom konusu, benim
aldığım eğitim icabı -gerek Türkiye'de gerek Japonya'da- ve çalıştığım özel
sektör veya devlet sektöründe bilgi birikimimin olduğu bir konu. Bunu da
sizlerle paylaşmak isterim. Gördüğünüz gibi, konuşmalarımızda, öyle, klasik siyasî
eleştiriler değil, gerçekten Türkiye'nin güvenliğini ciddî şekilde etkileyen
önemli konulara değindik. Örneğin, bir Yunanistan telekomun, OTE'nin,
Bulgaristan, Makedonya, Arnavutluk, Romanya, Yugoslavya, Ermenistan, Mısır gibi
ülkelerin telefon şirketlerinin çoğunu ele geçirmiş olması, Türkiye'yi çok
ciddî sıkıntıya sokuyor. Bu konuda Türkiye'nin bir planı var mı? Sayın Bakanın
bu konuda cevap vermesini isterdim. Sayın Bakan, maalesef, ya duymazlıktan
geldi ya da elinde yeterli bilgi olmadığı için cevap vermedi; ama, daha sonra
mutlaka cevaplandıracaktır. Yine, deprem konusunda, Sayın Başbakanın "17
Ağustostan sonra, maalesef, iki veya üç gün sonra ulaştık" diye acı
itirafını duyduk. Bunu da, siyaseten, hiçbir zaman konuşmak istemedim; ama,
NTT'de çalışırken, biliyorum ki, her bir santralın, 200 santrala bağlanmasını
sağlayan "double homing" dedikleri türden network şebekelerinin
planlanması var. Acaba, o günden bugüne, Türk Telekomda bu anlamda bir şebeke
çalışması yapılmış mıdır? Yeniden deprem olduğunda, merkezdeki önemli bir
santral çöktüğünde, diğer hatlardan çıkış alınabilecek midir? Bakın, cep
telefonlarıyla, eğer çalışabilmiş olsaydı, inanıyorum ki, sistem çökmeseydi
-birkaç vatandaşın, bulunduğu yeri tarif ederek yardım isteğini gördük birkısım
vatandaşımız kurtarılabilirdi; ama, kurtarılamadı. Pekâlâ, bu Telekomun,
bilişim teknolojisiyle, ileride olabilecek afetlerde, yerin metrelerce altında,
yerimizi bildirebilme imkânı neden olmasın; ama, sistemlerimiz çökerse olmaz. Şimdi, Sayın Bakan, yeni yeni, 1 milyon 250 bin
abonelik yatırım yapacağını söylüyor. Acaba, abone başına ne kadar bir
transmisyon hattı yatırımı yapıyor? Yani, telefonunuz var; eğer
konuşamıyorsanız, hep meşgul çıkıyorsa, ulaşamıyorsanız, telefona sahip olmanın
ne anlamı var? Maalesef, hükümetler, belediyelerin park ve bahçe yapmak daha
cazip geldiği için kanalizasyon döşemeyi sevmediği gibi, santral koymayı
seviyorlar; ama, inanın, Balıkesir İlinde pek çok köyümüz, Susurluk
Muradiye'den Kepsut'un bir köyüne, Sındırgı'dan Dursunbey'e kadar, İvrindi,
Balya, Savaştepe'ye kadar -tek tek saymayacağım; 19 ilçe, 34 belde de- ikide
bir, telefonlarının bozuk olmasından yakınıyor. Bunları zaman zaman
aktarıyoruz; çünkü, eskisine göre daha fazla iletişim, telefon kullanılır hale
gelmiş. Bu alt yapının iyileştirilmesi için, yatırım bütçesinin önemli bir
kısmının transmisyon sistemlerine yatırılması lazım. Bu konuda bir gelişme var
mı? Daha önemlisi, az önce, Fazilet Partili sayın konuşmacı "27 tane
iridyum telefonu alındı, kullanılmıyor" diyor. Yani, bilgisayarı alıp bir
köşeye koyarsanız, bir işe yaramaz; telefonu alıp nasıl kullanacağınızı
bilmezseniz, bir işe yaramaz. Acaba, insanlarımız bu cihazları kullanma konusunda
eğitiliyor mu? Bilgi ve bilişim cihazları konusunda okuryazarlığı ne durumda?
Geçen konuşmamda bir örnek verdim; Japonya'da yapılan 8,5 milyar dolarlık
yatırımın içinde, 7 milyon vatandaşını bilgisayar, internet kullanabilir hale
getirmesi de var. Türkiye'de bu konuda bir plan var mı? Sayın Bakan şunu söyleyebilir: "Bu konu beni
ilgilendirmez, Millî Eğitim Bakanını ilgilendirir." Bence, Sayın Bakan bu
konuyu da takip etmeli; çünkü, arkadaşlar, Millî Eğitim Bakanına sorduğum
soruya verilen cevapta, sadece 250 öğretmenin eğitileceği yazılıyordu. Biri 7
milyon vatandaşını eğitmeyi düşünüyor; biz, hiç olmazsa 80 000, 100 000
öğretmenimizi eğiteceğiz diye yazamıyoruz. Bu, Türkiye için utanç verici bir
rakam. İridyum telefonunu alabilirsiniz, kullanan olmadıktan
sonra neye yarar! Nitekim, Dünya Bankasının -yanılmıyorsam- uzmanı, yaptığı
konuşmada "Türkiye'de sanayiin derinliği yok" diyor. Yani, dünyadaki
400-450 kalem işten, Türkiye'de topu topu 70-80 kalem iş var. Herkes tekstilci,
herkesin un fabrikası var, herkesin mermer fabrikası var, herkes tavuk
yetiştiriyor, büyükbaş hayvan yetiştiriyor; ama, gelin görün ki, bir program
üreten, yazılım üreten, içinde bilgisi yoğun olan teknoloji üreten bir sektör
yok. Bu konuda ne yapıyoruz? Hâlâ teknoparkların oluşturulması için, hâlâ
yazılım sektöründe teşvikin oluşturulması için neyi bekliyoruz? Bakınız, bu uzman diyor ki: "Türkiye, yazılımı
teşvik etse, bu alanda dünyadaki pazar 100 milyar dolarları buluyor, bunun
yüzde 1'ini alsa, bugün IMF'den dilendiğiniz paranın, avuç açtığınız paranın
çoğunu kendi beyin gücünüzle kazanabilirsiniz." İhracat her geçen gün azalıyor. Siz, dövizi, eğer, çok
değerlendirirseniz, mallarınız pahalı olursa, klasik ürünlerde, tekstilde nasıl
yarışacaksınız; yarışamıyorsunuz. Hiç olmazsa, teknolojide yarışabilirsiniz.
Ben isterim ki, özellikle, Sayın Bakanımızın, bakanlığını ilgilendiren
konularda... Zaman zaman, yabancı uzmanlarla yaptığımız konuşmalarda, örneğin,
hızlı trenin Türkiye gelmesi en büyük arzumuz; ama, en büyük endişelerden biri,
bu konuda yeterli teknik elemanın olmaması. Zaman zaman, Türkiye'deki 350-400
milyon dolarlık uyduyu işleten, dünyadaki birkaç yüz mühendisten, yine bir elin
parmakları kadar olan uzmanı, çok cüzi bir parayla çalıştırırsanız, teknik
elemanlara yeterli ödenekleri vermezseniz, kaliteli elemanlar özel sektöre
geçerse ve kapılırsa, sistemi nasıl işleteceksiniz?.. Biliyorum ki, Türk
Telekomun, belki, Sayın Bakan, bunu söylemek istemeyecektir; ama,
bilebildiğimiz kadarıyla, cep telefonu konusunda, ciddî şekilde, teknik eleman
bulma sıkıntısı var. Bu ücretlerle özel sektörle nasıl rekabet edeceksiniz?.. İşte, bugün, değerli milletvekili arkadaşımız Nevfel
Şahin'in verdiği bir kanun teklifi vardı; bunda benim de imzam var. Diyorum ki,
mutlaka, teknik elemanların ücretleri, aldıkları eğitime ve uzmanlık durumuna
göre iyileştirilmelidir. Mutlaka, üniversitelerimizdeki profesörlerimizin,
öğretim üyelerimizin ücretleri, bilgi birikimleriyle orantılı olarak
iyileştirilmelidir. Eğer, siz, bunları yapmazsanız, o zaman, bunları, bir
şekilde, ya yurt dışına ya da özel sektöre elinizden kaçırırsınız ve işletemez hale
gelirsiniz. Aldığınız o 27 tane iridyum telefonu da evinizin veya dairenizin
köşesine koyar, ne kadar güzel de yakışmış, süs diye bakar durursunuz. İşte, Türkiye'yi, eğer, bilgi teknolojisinin olduğu
çağa taşımak istiyorsak, bilgi toplumu yapmak istiyorsak, Sayın Bakan, lütfen,
şunu demesin: Bu konu benimle ilgili değil. Sayın Bakanım, sizinle ilgili; çok
sayıda teknik eleman çalıştırıyorsunuz. Gelin, bu konuları, hükümet içinde
lütfen, takip edin; bu konularda bir iyileştirme olsun. Biz, işte, getirdik;
kanun teklifi sıraya girdi; gelin, Danışma Kurulu bunu öne alsın ve
kanunlaştıralım. Engel ne? Yine, diğer konularda Sayın Bakanın verdiği cevaplar
bizi mutlu etti; önerge verin diyor. Biz, bu önergeyi veririz; ama, muhalefet
partileri verdi diye, reddediliyor. Onun için, bunları getirin, muhalefet
olarak biz de size destek olalım, aynen çıksın. Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DYP ve FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yılmazyıldız. Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok. Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat;
buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Şimdi, bu tasarının yürürlük maddesine geldik. Konu da
çok belli, kimsenin de itiraz etmediği bir konu. Deniz taşıtları ile karşılıklı
telefon, telgraf, teleks, faks haberleşmesinin, telsiz haberleşmesine nazaran
çok daha kaliteli, güvenilir olması için getirilen bir tasarı. Şimdi, bir taraftan, bu hükümete bir şey dediğimiz
zaman, bazen alınıyorlar. İşte, haberleşmeyi özelleştirelim falan diyorlar.
Biraz sonra getirecekleri İçtüzük tadilatlarıyla, burada muhalefetin de
konuşmasını engelleyecekler. Neden; çünkü, tahammül edemedikleri için. Şimdi, biraz önce, Sayın Dışişleri Komisyonu Başkanımız
burada bir açıklama yaptı ve Suat Pamukçu arkadaşımızın gösterdiği şu iki
satırlık, tam iki satırlık gerekçeyi yeterli gördü. Halbuki, Başkana sadece
şunu hatırlatmak istiyorum: Ben, çok yetersiz dahi görsem, şimdi, hakkını
vermemiz lazım... Plan ve Bütçe Komisyonundan gelen gerekçelere bakın; en
azından, orada, o komisyonda konuşan muhalefet milletvekilleri ne dedi, iktidar
partilerinin milletvekilleri ne dedi, hükümet buna nasıl cevap verdi, bakan
nasıl cevap verdi diye, çok özet de olsa, bir sayfalık bir gerekçe oluyor.
Sizin burada getirdiğiniz şu gerekçe, Parlamentoya saygısızlıktır,
saygısızlık!.. Kusuru bakmayın; böyle gerekçeyle gelinmez. Bakın, şu gerekçeyle, milletvekillerine ne bilgi
veriyorsunuz?! Aynen okuyorum: "Ülkemizin taraf olduğu mobil uydu
sistemini geliştirerek haberleşme hizmeti verilmesini sağlayan INMARSAT
Teşkilatı Sözleşmesi ile İşletme Anlaşmasında yeniden yapılanmaya ilişkin
değişiklikler öngören tasarının onaylanması Komisyonumuzca uygun görülmüş ve
tasarı kabul edilmiştir." Bu kadar!.. Sayın Başkan, bakın, kusura bakmayın; sizin raporunuz
bu kadar işte! Ben, sizin raporunuzu söylüyorum, hükümetin gerekçesini
söylemiyorum, sizin gerekçenizi söylüyorum. Hükümet, yine bir gerekçe yazmış...
Dışişleri Komisyonunun raporu da bu kadarlık! Şimdi, burada, bunları niye söylüyorum... Şimdi, siz,
bunları veriyorsunuz; ama, daha da gerekçesini söyleyeyim... Şimdi, bakın,
başka da söyleyeceğim... Şimdi, diyeceksiniz ki... Esas, burada bir şeye
geliyorum; Sayın Bakan hakkında bir şey söyleyeceğim. Sayın Bakanım, gerek burada, bugün, gerekse dün, Plan
ve Bütçe Komisyonunda konuşurken, Telekomun özelleştirilmesiyle ilgili çok
ilginç şeyler söylediniz, aynen şunu söylediniz: "Bakanlığım by-pass
edilmek isteniliyor sanki." Şimdi, bunu açmanızı istiyorum; bir
özelleştirmede, hükümetin bakanını kim, nasıl by-pass ediyor? Eğer, siz,
hükümette bir bakansanız, sizi kim, nasıl by-pass eder? Bir müsteşarı
suçluyorsunuz ve diyorsunuz ki, o müsteşarla ben konuştum, bu, Telekomun
özelleştirilmesini siz bir şirkete mi vermek istiyorsunuz diye kendisine de
söyledim. Plan ve Bütçe Komisyonunda aynen bu ifadeyi kullandınız. İsim de
verdim diyorsunuz. Bunlar çok büyük iddialar. Şimdi, bu durum karşısında,
bunların açıklığa kavuşması lazım. Bunlar, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Genel
Kurulda açıklığa kavuşmazsa, dedikodu oluyor. Şimdi, sizin, lütfen, bugün, bu
akşam, burada kürsüye çıkıp -esas, işin ruhu budur- sizi kim by-pass etmek
istiyor, hangi müsteşar by-pass etmek istiyor... Siz, o müsteşarla görüştüğünüz
zaman "Telekomun özelleştirilmesini gerçek değerinin çok az altında bir
firmaya vermek istiyorlar; hatta, o anonim şirketin ismini de ben ona
söyledim" dediniz; komisyonda açıklamadınız; ama, bu şirketler hangileri?
Bunu, hepimiz bilelim. Şimdi, öyle bir konuya geldik ki sayın milletvekilleri,
şunu ben size anlatmak için söylüyorum; Mecliste bir şey konuşulmuyor, Plan ve
Bütçe Komisyonunda konuşulmuyor, şu kadar konuşmadan bile rahatsız olan
hükümet, muhalefetin sesini kesmek için, biraz sonra, konuşmaları
sınırlandırmak için İçtüzük tadilatı getirecek; ama, diğer taraftan,
bakıyorsunuz, MİT Müsteşarı konuşuyor, devletin özelleştirmeden sorumlu Başkanı
konuşuyor... Siyasîler susmuş, bürokratlar konuşuyor... Peki, bu rejimin adı ne
o zaman, bana söyler misiniz?! (FP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Bu rejimin adını söyleyin o zaman. Yani, dünyanın hangi demokratik
ülkesinde siyasiler susar, bürokratlar konuşur! Konuşan bir muhalefet
partisinin milletvekili oldu mu, hemen parti kapatmak için dava açılır, o parti
kapatılır, işinize gelmediği zaman. Bir taraftan, geliyorsunuz, mobil
sistemiyle, uyduyla haberleşmeyi çok genişleteceğiz diyorsunuz; bir taraftan
da, biz, bir insanın yerel lisanıyla televizyonuna karşı çıkacağız diyorsunuz.
Bunun neresi uyuşur? Siz, bu haberleşmeyi bu kadar çoğalttığınız zaman,
herkesin evine de gittiğiniz zaman, televizyonundan herkes her şeyi görür. Ha,
o zaman, yaptığınızda denge bulamıyorsunuz. Bir taraftan, geliyorsunuz -bakın
arkadaşlar, böyle, sadece, muhalefete değil.. Muhalefetin bu laflarını ciddîye
alın siz- haberleşmeyi kolaylaştıracağız diyorsunuz; bir taraftan, yerel
televizyonları yasaklıyorsunuz; bir taraftan, Mecliste konuşmaları
kısıtlıyorsunuz; bir taraftan, siyasîlerin lafını kesiyorsunuz; bir taraftan,
bürokratlar siyasîlerin yerine konuşmaya başlıyor. O zaman, sizden bir tek şey
istiyorum Sayın Bakanım; buna, mutlaka, bugün, burada cevap vermek zorundasınız
Çok açık soruyorum: Bu Telekom özelleştirmesinde Ulaştırma Bakanlığını by-pass
ettirmek isteyen kim? Buna sizin cevap vermeniz lazım ve milletin de
parlamenterlerin de burada ikna olması lazım diyorum ve hepinize saygılar
sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Polat. DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ B. SUAT ÇAĞLAYAN
(İzmir) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan. DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ B. SUAT ÇAĞLAYAN
(İzmir) - Sayın Başkanım, bir kelimeyle yanıt vermek istiyorum. Sanıyorum, Sayın Polat'ın, her zamanki gibi yine dili
sürçtü; yoksa, böylesine saygısız ifadelerle, saygısızlıkla hitap ederek
Komisyonumuza söylemde bulunmazdı. Onun için, sanıyorum, Sayın Polat, yine,
demin söylediğim gibi, Komisyondaki arkadaşlarına hiç danışmadı. Eğer, o
değerli arkadaşlarımıza -ki, çalışmalarından, birlikte olmaktan gerçekten çok
mutluyuz- sormuş olsaydı, Komisyonumuzdaki her kararın konsensüsle çıktığını,
aşırı derecede tartışıldığını; fakat, sonuç olarak konsensüsle çıktığını
öğrenmiş olurlardı. Sayın Polat'ın bu dil sürçmesini, her zamanki gibi, yine
affediyoruz. Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, bir dakika...
Cevap vereceğim!.. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Affetmezsen ne yazar
yahu!.. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, müsaade eder
misiniz, cevap vereyim... Mikrofonu açın, cevap vereceğim... Lütfen!.. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Ne biçim ifade bu!.. ASLAN POLAT (Erzurum) - Lütfen!.. Mikrofonu açın, cevap
vereceğim! MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sen kimsin ki
affedeceksin?!. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, lütfen!.. Kimin kimi affedeceğini bilin... Siz, evvela, şu kadar,
iki satırlık... DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ B. SUAT ÇAĞLAYAN
(İzmir) - Affedersiniz; bunu, affetme olarak değil de hoşgöreceğiz anlamında
alınız lütfen. ASLAN POLAT (Erzurum) - Bir dakika... Bir dakika...
Cevap vereceğim sana şimdi. Sayın Başkan, lütfen, mikrofonu açar mısınız, cevap
vereceğim. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Kişisel sataşmada
bulunuyor Sayın Başkan. ASLAN POLAT (Erzurum) - Bana sataştı; cevap vereceğim. BAŞKAN - Buyurun. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkanım, Sayın Başkan,
lütfen nerede konuştuğunun farkına varsın. Benim kendisine söylediğim söz, iki
satırlık gerekçeyle Meclise gelmek, Meclise saygısızlıktır dedim. Benim mi dil
sürçmem oluyor, halk karar verir. Başkansan, Meclisin karşısına doğru gerekçeyle gel. İki
satırlık gerekçeyle buraya gelmek saygısızlıktır. Oy çokluğuyla komisyondan geldiğine karışmıyorum, onu
söylemiyorum. Bu konuyu Mecliste konuşan bir milletvekili olarak, gönderdiğiniz
gerekçeye bakıyorum, iki satırlık bu gerekçeyi yetersiz buluyorum. Nerede
konuştuğunu fark et, ona göre konuş! Saygılar sunarım. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkanım, komisyon
raporunu reddedebiliriz;çünkü, komisyon, sağlıklı bir inceleme yapmamış. BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Yılmazyıldız'ın sorularını kısaca
cevaplandıracağım. Bakanlığım, Türk cumhuriyetleri, Suriye, Mısır, Kafkas
ülkeleriyle mutabakat metinleri imzalamaya devam ediyor. Gürcistan ile
anlaşmamız tamamlandı ve Rize-Poti arasında fiber optik kablo denizaltından
çekiliyor -8 milyon dolarlık yatırımdır- ve buradan dünyaya açılma imkânı
olacaktır. Önümüzdeki dönemlerde üçüncü uydumuz harekete geçtiği
zaman, İran'ın da buradan dünyaya açılacağı ümidini taşıyoruz. Dolayısıyla, bu
konuda gelişmeler gayet iyi gidiyor. Transmisyon yatırımları, biliyorsunuz, mevcut yatırım
miktarına bağlıdır. Geçen sene çıkan kanun gereği, Telekomun gidemediği
yerlere, yapamayacakları istasyonları özel şirketler de kurabileceklerdir Yeni iki şirket, yaklaşık 3 milyar dolarlık
yatırım yapmak mecburiyetindedir; bunu yapacaklardır, mecburdurlar. Ayrıca, mevcut şirketler de yatırımlarını takviye
edeceklerdir. Onlar da buna mecburdur; çünkü, 4 şirketi, kıran kırana bir
rekabet içerisine sokuyoruz ki, vatandaş, ucuz ve kaliteli telefon konuşmasına
kavuşabilsin. Danıştayımız, roamingin serbest bırakılmasını uygun
bulmuştur ve dolayısıyla -mahkeme kararlarına anında uyan bir bakanlığız;
mahkeme kararlarını, ben, şahsen, 1 dakika bile geciktirmem- bu, serbest
bırakıldığı için, birbirleriyle geçişgenlik anlaşması da yapacaklardır ve bir
mesele kalmayacaktır. İridyumla ilgili bir diğer sorunuz vardı. İridyum
telefonu diye bir telefon yoktur. İridyum, biliyorsunuz bir şirketin adıdır. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Şirket adı, onu
kullandım. ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Bu şirketin
INMARSAT uydu sistemiyle herhangi bir ilişkisi yoktur. İridyum uydu sisteminin
işletilmesinden beklenen gelir elde edilememiş ve İridyum Şirketi malî sıkıntı
içine girmiş olduğundan hizmetine son vermiştir. Siz, iflas etmiş de
diyebilirsiniz. INMARSAT uydu sistemi, halen, telefon, teleks, faks ve data
haberleşmesine başarıyla devam etmektedir. Bunda, Ulaştırma Bakanlığı ve Türk
Telekomun kusuru bulunmamaktadır. İridyum Şirketinin telefonu derde çare de
değildir. Bu konu çok yanlış anlaşılmıştır, ümit bağlanmıştır; ama, sizin de
bildiğiniz gibi, bu, açık havada işler, doğrudan doğruya uyduyla bağlantı
kurabildiğiniz mekânlarda işler. Şahıs depremde göçük altında kalırsa veya
ölmese bile, bunu alıp dışarıya çıkaramazsa, unutursa veya arızalanırsa, bu
telefon hiçbir işe yaramaz. Ben, Bakanlığıma bu telefonları aldırmadım, çok
ısrar edildi, aldırmadım; ancak, eğer alan olursa, tamir ve bakımıyla ilgili
anlaşma Türk Telekom tarafından yapıldı. Böyle bir hata, benim Bakanlığım
tarafından yapılmamıştır. Sayın Uzunkaya'nın sorusu, depremde telefonların
kesilmesi... İnsafla düşünelim ki, doğrudur; çünkü, 2,5 milyon Türk, Almanya
gibi dev bir ülkeden Türkiye'yi aradığı zaman Alman telefonları da
kilitlenmiştir. Türkiye'de eğlence programlarının telefonları kilitlediğini
düşünecek olursak, bu, her zaman karşılaşılan olağan bir durumdur. Bunun
hesabını yaptırdık. Eğer, yer altındaki kablolar, depremde olduğu gibi kopmaz,
istasyonlar devrilip, yıkılıp, aküler (cereyan biriktiren alet) düşüp yangına
sebebiyet verecek şekilde asit dolu hallerle maruz kalmazsa, bunların olmadığı
zaman bile, 450 milyon hatlık telefonla ancak tıkanma önlenebilir. Bu da,
tahmin edersiniz ki, büyük bir yatırımdır ve israftır. Olağanüstü hallerde
Almanya'da, Amerika'da tıkanıyorsa, Türkiye'de de tıkanır. Bunun aksini
söylemek doğru olmaz. Memurlara zam, zekât... Memurların zamla, zekâtla
ilgili sözünü, ben, en az yirmi yıldır çok iyi hatırlıyorum, şimdi ortaya
çıkmış bir mesele değildir. Burada bir kusur varsa, herkesin kusurudur. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Hayır Sayın Bakanım, Diyanet
İşleri Başkanı ilk defa bu sene söyledi. ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Hayır efendim,
daha evvel de söyledi. Diyanet İşleri Başkanı Lütfü Doğan Bey de bunu söyledi.
Daha evvel, Diyanet İşleri Başkanlığında yüksek fetva alınan yer var... MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Din İşleri Yüksek Kurulu... ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Din İşleri Yüksek
Kurulu da bunu söyledi. Ben, yirmi senedir dinliyorum. Dolayısıyla, bu, bize
ait bir şey değildir. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Ben otuz senelik mütftüyüm;
öyle bir şey söylemedim Sayın Bakanım. ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Sayın Polat'ın
sorularına -takdir eder ki- cevap verildi. Onun için, müsaadenizle, ben,
herhangi bir şekilde, yeniden bir yayın yapmayı, sizin zamanınızı almak
bakımından da uygun bulmuyorum. Teşekkür ediyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Bakan, Komisyon Başkanı
yetersiz kaldı, Bakan olarak siz tamamlasaydınız onu. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakanım. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak;
buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler;
sözlerime başlarken, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Uydular Aracılığıyla Mobil Haberleşme Uluslararası
Teşkilatı Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliklerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, bu anlaşmalar yapılıyor, anlaşmaları
hükümetler de uyguluyor, Sayın Bakan da bu konuda güzel güzel bilgiler verdiler.
Teknolojilerin ilerlemesi, elbette, insanların refah,
mutluluk ve saadeti içindir ve elbette ki karadaki, denizdeki, dünyanın her
noktasındaki insanımızla haberleşmenin sağlanabilmesi, hükümetlerin başlıca
hedeflerinden birisidir. INMARSAT Anlaşması da bu çerçeve içerisinde, zaten,
gerçekleştirilmiştir. Türkiye, 1978'den bu yana da INMARSAT Anlaşması
içerisinde yerini almış, üyesi olmuş, bütün taahhütlerini yerine getirmiştir. Dışişleri Komisyonu Sayın Başkanı, her ne kadar,
"efendim, biz, inceden inceye inceledik, raporumuzu da iki satırla
bitirdik. Dolayısıyla, incelemediğimiz hiçbir husus yoktur" demekle
birlikte, aslında, şu satırlarda üzerinde durulması, açıklık getirilmesi
gerekli konular vardır. Şimdi, INMARSAT Anlaşmasının üyesi olan bütün mal
varlığı, İngiliz kanunlarına göre, İngiltere'de kurulacak bir şirkete
devrediliyor; dolayısıyla da, üye ülkelere, herhangi bir sorumluluk ve
yükümlülük getirilmiyor deniliyor. Şimdi, Dışişleri Komisyonu Başkanımız, acaba, bize,
niye İngiltere'de böyle bir şirket kuruluyor, bir holding kuruluyor, bütün
hisseler oraya devrediliyor, niye Türkiye'de değil... Eşit üyeler olduğuna
göre, bunun da açıklanması gerekir. Yani, şimdi "İngiltere'de şirketin
merkezi kuruluyor, bütün mal varlığı oradaki şirkete aktarılıyor; burada da,
sadece sorumluluk ve yükümlülük getirilmiyor" denilmekle bunun
geçiştirilmemesi gerekiyor. En azından, bizlerin aydınlatılması,
bilgilendirilmesi bakımından, birkaç satır olsa da, buralara birtakım
açıklayıcı cümlelerin yazılması gerektiği kanaatimi ifade etmek istiyorum. Sayın Bakan "bu sistemleri kuruyoruz. Bu
sistemleri kurarken, çok pahalı yapılıyor gibi birtakım iddialar var. Efendim,
bizim yaptıklarımız, diğerlerine göre çok daha ucuz" gibi, çok ucuz bir
savunma yapıyor. Eğer, müsaade ederlerse... Arkasından da ekliyor "bu tip
işlerin yapılmasının standardı yok" diyor. Biz, daha önce KİT Komisyonunda bunları çok tartıştık.
Türk Telekomun yapmış olduğu anlaşmalarda Sayın Genel Müdürler çok güzel
bilgiler verdiler. Türk Telekomun, biz, gerçekten, çok iyi yetişmiş bir teknik
altyapısının olduğunu da biliyoruz; ama, Türk Telekom, sadece teknolojileri
takip etmekle mükellef. Bir araştırma, geliştirme bölümü olmadığı için,
kendilerine bu sistemleri alıyorlar. Sayın Bakana, Sayın Bakan, bu sistemleri alıyorsunuz,
neye göre alıyorsunuz, hangi ölçülere göre alıyorsunuz diye sorduğumuz zaman;
verdikleri cevap gayet açık: "Efendim, bu konularda uluslararası
müşavirlik firmaları vardır, onların düşüncelerine başvuruyoruz; onlar fiyatı
da belirliyor, bizim adımıza araştırma da yapıyor" diyorlar. Telekomünikasyon sahasında, dünyada, 4-5 tane ana firma
vardır; zaten, bu ana firmalar üretim yapmaktadır; sizin, müşavirlik firması
dediğiniz firmalar da, o ana firmaların pazarlama departmanlarıdır.
Dolayısıyla, üretici firmaların pazarlama departmanlarının vermiş olduğu
raporlara göre alım yapmanız, rakamlar ödemeniz ne kadar gerçekçidir, ne kadar
-daha ucuz ifadesiyle- ifade edilebilecek bir siyasî içerik ve devlet
sorumluluğu taşımaktadır; bunun üzerinde de, elbette, durulması gerekir. Sayın Bakan, şimdi, böyle cevap verecek; müşavirlik
firmaları var diyecek. Peki, o müşavirlik firmalarının ortakları kimlerdir; ana
firmaların pazarlama departmanıdır. Dolayısıyla, Türk Telekomla ilgili yapılan
bütün yatırımlar, maalesef, ülkemizin gerçeklerine, dünyanın gerçeklerine
uymuyor. Bunun yanında, Türk tüketicisi, Telekom hizmetlerinden,
maalesef, çok pahalı şekilde istifade etmektedir; Avrupa ülkelerine, AB'deki
telefon ücretlerine göre üç kat daha fazla ücret ödemektedir. Hepimizin malumu
olduğu üzere, ABD'nin bazı bölgelerinde, Avrupa'nın bazı bölgelerinde şehiriçi
konuşmalar bile ücretsiz verilirken, biz de, âdeta, bütün ücretler katlanarak
ödenmektedir. Dolayısıyla, telefon kullanıcılarının haklarını koruma
noktasında, Ulaştırma Bakanlığının, maalesef, yeterli çalışma yapmadığını
görüyoruz. Sayın Bakan, benden önce bu sözleşmeler, anlaşmalar yapılmış,
kucağımda böyle buldum, ne yapayım, işte birtakım özel şirketlere bu işler
devredilmiş deyip de işin içinden çıkamaz. Bizim milletimizin, başka
ülkelerdeki rakamlardan çok daha fazla haberleşmeye para ödemesi, aynı zamanda,
haberleşmenin de pahalılaştırması anlamına geliyor. Bunun yanında, Sayın Bakanıma, yeri gelmişken bir soru
yöneltmek istiyorum: Bizim, her yıl, 150 000'e yakın hacımız, yine 70 000-80
000 dolayında umrecimiz Suudî Arabistan topraklarına gidiyor. Orada 25 000-30
000 civarında işçimiz bulunuyor. Orada, maalesef, cep telefonları çalışmıyor.
Bu konuda Sayın Bakanlığın hangi çalışmaları vardır? Buraya giden hacılar,
umreciler, işçiler... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSTAFA ZORLU (Isparta) - Söylediklerinin ne alakası
var bunlarla?! BAŞKAN - Sayın Budak, 1 dakika içerisinde toparlayınız. YAKUP BUDAK (Devamla) - Bunların durumlarının da,
haberleşme noktasında ciddî sıkıntılarla karşı karşıya bulunduğunu görüyoruz. Arkadaşlarımız heyecanlanabilirler; ama, onu Sayın
Başkana sorsunlar. Belki biraz önce bir soru soracaktık -bunu soracaktık- ama,
o fırsatı bize tanımadıkları, kalkan parmağımızı görmedikleri için de, burada
sorma imkânını bulduk; öylece soruyoruz. Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, usulle ilgili bir
şey söyleyebilir miyim. BAŞKAN - Buyurun Sayın Genç; geç kaldınız!.. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, tabiî ki,
Dışişleri Komisyonunun, bu sözleşmelerin onaylanmasına ilişkin verdiği kararlar
çok önemlidir. Biliyorsunuz, geçmişte, Mavi Akım denilen, Türkiye'ye kurulan
haince bir tuzak vardı. Şimdi, burada da, Dışişleri Komisyonu bu konuyu
incelememiş. İsterseniz, Sayın Genel Kurul, bu raporu Komisyona iade etsin,
16-17 maddeden teşekkül eden bir anlaşmayı -uluslararası bir anlaşma da var
burada- bunun, gerekçesini bize getirsin. Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisine
niyabeten inceleme yapan bir Dışişleri Komisyonu, böyle, bir satırla, o
Komisyonda bu meseleyi çözümleyemez. Yani, burada, biz Komisyonumuza
güveniyoruz; ama, Komisyon bize hiçbir şey söylemiyor ki... İki kelime
söylüyor. Sayın Başkan... BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) - Bir dakika ama... Bunlar çok
önemli şey. BAŞKAN - Sayın Genç... KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, önemli ama... BAŞKAN - Hayır efendim; soru işlemini başlatıyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) - Yani, siz, bu Meclisin
Başkanvekilisiniz ve bu Meclisin itibarını korumak sizin göreviniz. BAŞKAN - Sayın Genç, tamam, buyurun, oturun siz; usule
ilişkin bir şey yok efendim. Sayın Budak, sorunuz?.. YAKUP BUDAK (Adana) - Ben sorumu sordum Sayın Başkan. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Enginyurt?.. Yok. Sayın Günbey, buyurun. SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Sayın Başkan,
aracılığınızla, Sayın Bakandan, aşağıdaki sorularımın cevaplandırılmasını
istirham ediyorum. Şimdi, Türkiye, coğrafî bakımdan 7 bölgeden
oluşmaktadır. Sayın Bakan göreve gelmeden önce de, Bakanlığına bağlı bölge
müdürlükleri 7 taneydi. Bu bölge müdürlüklerinden bir tanesi de, Güneydoğu
Anadolu Bölgesinin Bölge Müdürlüğü de Diyarbakır'daydı. Sayın Bakan göreve
geldiği andan itibaren, Diyarbakır'daki bölge müdürlüğünü kapattı, Adana'ya
bağladı ve şu anda, Türkiye, coğrafî bakımdan 7 bölge olmasına rağmen, Sayın
Bakan 6 bölgeye düşürmüş durumda. Sayın Bakanın bu tasarrufu, partisinin
bölgeye bakış açısıyla ilgili midir? Bunu öğrenmek istiyorum. İkincisi, bu cep telefonlarından alınan sabit
ücretlerin mahkeme kararıyla durdurulması gerekiyordu, böyle bir karar var.
Sayın Bakanın yetkisi yok mu, niye müdahale etmiyorlar bu sabit ücretlerin
alınmasına? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Günbey. Sayın Çiçek, buyurun. MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Sayın Başkanım, ben de,
aracılığınızla, Sayın Bakanıma, önemine binaen, biraz önce arkadaşımızın konu
ettiği mevzuu tekrar sormak istiyorum. Buraya gelmeden önce, işadamlarımızdan
ve hac organizasyonu yapan şirketlerden bize ulaşan bilgilerdir bu bilgiler.
Suudî Arabistan'la bizim anlaşmamız var mı? Cep telefonlarımız orada
çalışmadığına göre, anlaşmalarımız var mı? Eğer yoksa, neden bu anlaşmalar o
ülkeyle yapılmadı? Yakup Beyin de belirttiği gibi, her yıl, 200 000
civarında insan oraya gidiyor. Şimdi, hac mevsimi başladı ve resmî, gayri resmî
olarak 150 000 civarında hacımız gidecek. Bu hac mevsimi başlamadan önce
tedbirlerin alınmasında fayda var; bu inançtayız. Sayın Bakanımızın bu konuda
çalışmaları var mı? Bunları arz etmek istiyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çiçek. Sayın Seven, buyurun. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, aracılığınızla,
Sayın Bakanıma şu soruları sormak istiyorum: Özellikle, 1992 yılında, GSM'le ilgili, iki firmaya
kullanım hakkı verilmiş ve bu kullanım hakkı verilirken, abonman sayısının 400
000 civarında tutulacağı hususuna sözleşmede yer verilmişti; fakat, 1994 ve 1995 yıllarında 1 milyondan başlayıp,
1999 yılına kadar 9 milyon abonmana ulaştığı tespit edilmişti. Ancak, 1992 ile
2000 yılları arasında 400 000 aboneyi aştığı halde, herhangi bir ihale
gerçekleşmemişti ve o günkü şartlarla 500 milyon dolara bu kullanım hakkı
verilmiştir. Benim birinci sorum şu: Bu kullanım hakkıyla ilgili,
400 000 abonmanı aştıktan sonra, 9 milyon abonmana ulaşana kadar, devletin
büyük miktarda bir zararı olmuştu. Bu konuyla ilgili herhangi bir soruşturma
yapıldı mı, müsebbipleri tespit edildi mi; tespit edildiyse, hangi sonuçlar
elde edilmiştir? İkinci sorum: 1992 yılında 500 milyon dolara verilen
kullanım hakkı -her bir firma için- 2000 yılında 2 milyar 525 milyon
dolardır; KDV hariç... O gün, 1992 yılında 500 milyona verilen bu kullanım
hakkı ile 2000 yılında 2 milyar 525 milyon dolara verilen kullanım hakkı arasındaki
olumlu gelişme nereden kaynaklanmıştır? Eğer, bugün, bu rakam olumlu bir
gelişmeyse, o günkü şartlarda verilen nakit birilerine peşkeş mi çekilmiştir;
peşkeş çekildiyse, bu peşkeş çekilmenin hesabı sorulmuş mudur? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Seven. Soru sorma işlemi tamamlanmıştır; yanıt bölümüne
geçiyoruz... MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, bizim
soru sorma hakkımız ne olacak? KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, benim de sorum
var. BAŞKAN - Ne yapalım Sayın Genç, aldığımız karar
gereğince, 10 dakikayla sınırlandırdık. KAMER GENÇ (Tunceli) - Siz çok gayri ciddî Başkanlık
yapıyorsunuz!.. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkanım, biz
soru sorma hakkını ne zaman elde edeceğiz? Soru sorma işlemi başlamadan evvel
ışığımızı yakıyorsunuz... BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bakınız, ya biraz önce
aldığımız kararı dinlemediniz... MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Dinliyoruz efendim. BAŞKAN - ...ya da İçtüzük hükümlerini bilmiyorsunuz
demektir. Böyle şey olmaz! Az önce, soru sorma ve cevaplandırma işlemini 10
dakikayla sınırlandırdık arkadaşlar; bunu bilmenizi isterim. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Neden ikidebir
kızıyorsunuz Sayın Başkan, anlamak mümkün değil! İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Doğru işlem yapıyorsunuz Sayın
Başkan, devam edin. BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım. ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Sayın Başkan,
Sayın Budak'ın sorularına cevap veriyorum. Sayın Budak, Telekomla ilgili iddia ettiğiniz sözleri,
ben, hiçbir yerde söylemedim. İsim karıştırması oldu diye telakki ediyorum;
çünkü, böyle bir laf, benim söyleyebileceğim bir laf değildir. Telekomla ilgili yatırımların teçhizatını, Telekom
Yönetim Kurulu, yurtiçi ve yurtdışı açık ihaleyle yapıyor. Yanlış veya
yolsuzluk olursa, mahkemede hesap veriyorlar. Şu anda 7 Yönetim Kurulu üyesi
ağır ceza mahkemesinde yargılanmaktadır. Mevcut GSM şirketlerinin Suudî Arabistan'daki
firmalarla roaming yapması gerekir. Bu, henüz yapılmamış. Telekom olarak biz,
özel şirketlerin kimlerle, ne anlaşma yapacaklarını emredemeyiz; ancak,
Telekom, henüz daha cep telefonu işletmeye başlamamıştır. Geçmişte işletemez
diye mahkemelik olunmuştur. Mahkeme, mahkeme... Sonunda çıkan karar... Telefon
işletmek için kurulan bir şirket nasıl olur da cep telefonu işletemez diye
karar çıkmıştır ve geçen sene çıkardığımız kanunla Telekoma bu hak verilmiştir.
Telekom bununla ilgili ihaleye çıkmıştır, ihale çalışmaları devam etmektedir.
Benim yapacağım iş şu safhada, mevcut şirketlere roaming anlaşması yapmak üzere
rica etmektir. Telekom devreye girdiği zaman, o bunun gereğini yapar. Sayın Seven'in sorularının cevabını veriyorum: 2
firmaya lisans verildi; doğrudur. 400 000 abonede ihale açılmalıydı...
Sözleşmede böyle yazar; ancak, ihale açılmamıştır, açılmasına teknik olarak
imkân yoktur. Bu konu üzerinde çok çalıştım. 25 megahertzlik band; 2 şirkete 10
artı 10, 5 de Telekoma kalmış ve band doldurulmuştur. Dolayısıyla, 3 üncü bir
şirkete buradan hat, çalışma izni verme imkânı teknik olarak yoktur, isteseniz
de ihale açamazdınız; ancak, milletimizin bu konuya göstermiş olduğu aşırı denilebilecek
talep karşısında, hiç kimse buna müdahale edememiştir veya etmemiştir. Edilmiş
olsa, karaborsa dediğimiz hadise çıkacaktır cep telefonlarında; o da
olmamıştır. O günkü idarenin sorumluluğu veya yetkiyi böyle kullanmış olması
söz konusudur, bizim bir sorumluluğumuz burada aranmamalıdır; ancak, GSM 1800
ihalesi, benim zamanımda yapılmıştır. Bu konuda, savunabilecek hiçbir şey...
Yükün altında değilim. İhaleye girenler bile "böyle ihale kaybetmek...
Helal olsun" demişlerdir. Müsaade ederseniz, dünya rekoru kırmışız, bir
teşekkür ederseniz çok mu olur?!. Teşekkür ediyorum.(Alkışlar) BAŞKAN - Sayın Bakanım, Sayın Günbey'in, bölge
müdürlüğünün kaldırılmasıyla ilgili sorusu vardı... ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Sayın Günbey'in de
sorusunu cevaplandırayım. Daha önce hiçbir bölge müdürlüğü yoktu -sizin
sorunuzun cevabı- çünkü, il müdürlükleri vardı, başmüdürlükler vardı, bölge
müdürlüğümüz yoktu. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Başmüdürlükler...
Başmüdürlükler... ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel)- Her ilde il
başmüdürlüğü vardı. Şimdi -yaptığımız- ise, 6 adet bölge müdürlüğü Mayıs
2000'de kurulmuştur. MUSA UZUNKAYA (Samsun)- Karadenizde bölge müdürlüğü
nerede Sayın Bakanım? ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel)- Söyleyeceğim...
Söyleyeceğim... Her ildeki il müdürlükleri, faaliyetlerine, eskiden
olduğu gibi aynen devam etmektedirler; dolayısıyla, kapatılan bölge müdürlüğü
de olmamıştır. 6 yeni bölge müdürlüğü kurulmuştur. Bunların da kuruluşu tamamen
teknik ölçülere dayanmaktadır. Bu hat üzerinden geçen trafik yüküyle ilgilidir
bu. SACİT GÜNBEY (Diyarbakır)- Güneydoğuda ihtiyaç yok
muydu Sayın Bakanım? ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel)- Adana bölgesi
toplanma yeridir; dolayısıyla, buradan daha fazla trafik geçtiği için, 6 bölge
müdürlüğü kurarken, 6 yerde en fazla yığılmış olan trafik esas alınmıştır. MUSA UZUNKAYA (Samsun)- Sayın Bakanım, Samsun dağılma
yeri mi? ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel)- Söyleyeceğim. Hiçbir ile, herhangi bir şekilde, yanlış bir
davranışımız olmamıştır. Samsun, Karadeniz Bölgesinin batı ucunda bizim
sistemimizde... MUSA UZUNKAYA (Samsun)- Orta Karadenizde Sayın Bakanım.
ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel)- Bir dakika efendim;
eğer dinlerseniz devam edeceğim. 6 bölge müdürlüğü kurulduğu zaman, bu bölgelerin
ayrışımında, Samsun, en batı uçtadır. Sayın dostum, Samsun'un batısı İstanbul'a
bağlıdır. MUSA UZUNKAYA (Samsun)- Doğu Karadenizin ucuna
götürdünüz onu Sayın Bakanım. ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel)- Trabzon, Doğu
Karadenizdeki en yoğun trafik hattının bulunduğu yerdir. Bir şey daha
söyleyeyim size. Biraz evvel söyledim... Eğer dinlemeyecekseniz, cevap vermeme
gerek yok. BAŞKAN- Efendim, teşekkür ederiz. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon)- Dinlemiyor Sayın
Bakanım... ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel)- Efendim, soru
soruldu. Bir şey söyledim. Ben diğer arkadaşlarıma söylüyorum. Sayın soru
sahibi cevabı dinlemek istemiyor; ama, Yüce Meclisi bilgilendirmek istiyorum. Bu konuda, biraz evvel söyledim, Türk cumhuriyetleri,
Kafkas ülkeleri ve Rusya'nın bir bölümünün Poti-Rize arasında kurulmuş olan
denizaltı fiberoptik kablolarla dünyaya bağlanacağını söyledim. Takdir
edersiniz ki, 100 milyonun üzerindeki bir nüfus, bu hat üzerinden ve Trabzon hattıyla
alakalıdır. Onun için, bu bölge müdürlüğü Trabzon'da doğru kurulmuştur; ama,
bir şey çıktı ortaya. Benim çalıştığım bakanlığın teknik sonuçları bunu böyle
yapmıştır, mecburen yapmışızdır. Ne bileyim ben, Trabzon'da daha evvel hiç
bölge müdürlüğü kurulmamış. İlk defa kurulmuşsa, Trabzonlulara bunu hediye
etmek yanlış mı olmuş?! Teknik imkânlar mecburen bunu böyle yapmıştır. Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın Bakan, Trabzonlular
adına teşekkür ediyoruz. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri, 3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir. Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını
alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması
hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen arkadaşımız olursa, teknik personelden yardım istemelerini,
ona rağmen giremeyenler olursa, aynı süre içerisinde, oy pusulalarını
Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum. Bu arada, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini, imzasını havi oy
pusulasını aynı süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ederim. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Uydular Aracılığı ile
Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilatı Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında
Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
yapılan açık oylamasının sonucunu açıklıyorum: Katılan üye : 292 Kabul :
265 Ret
: 11 Çekimser
: 15 Mükerrer
: 1 Böylelikle tasarı yasalaşmıştır. (MHP sıralarından
alkışlar) Sayın milletvekilleri, gündemin 151 inci sırasındayken
gündemin 5 inci sırasına alınan 3414 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz. 7. – 3414
Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/639) (S. Sayısı: 428) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Sayın milletvekilleri, komisyon raporunun okunup
okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler...
Etmeyenler... Raporun okunmaması kabul edilmiştir. Tasarının tümü üzerinde söz isteyen milletvekillerini
okuyorum: Grupları adına, Doğru Yol Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili
Teoman Özlap, Fazilet Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Veysel Candan ve
şahsı adına, Erzurum Milletvekili Aslan Polat. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Teoman Özalp;
buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA TEOMAN ÖZALP (Bursa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 3414 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerinde, DYP Grubu adına söz almış bulunuyorum; DYP Grubu ve şahsım
adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizdeki
nüfus artışına paralel olarak, sosyal ve ekonomik alanda da aynı gelişmenin
devam ettirilmesi gerekir. Ülke nüfusu hızla artarken, bu nüfus artışının
getirdiği sorunların çözümü de ayrı bir önemde değerlendirilmelidir. Devlet, bu
sorunların çözümünde planlı ve stratejik çalışmalar yapmalı, mevcut sorunlara
yeni sorunlar eklememelidir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizdeki
konut sorunu, geçici tedbirlerle değil, daha kalıcı, hatta, bir devlet
politikasıyla ele alınmalıdır. Geçtiğimiz Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında
istenilen hedefe varılmadığı ortaya çıkmaktadır. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma
Planında, yaklaşık 2,5 milyon konut yapılması planlanmış; ancak, bunun yarısı
gerçekleşebilmiştir. 2000 yılı itibariyle Türkiye'de, toplam 14,8 milyon
civarında konutun mevcut olduğu, bunun 10,2 milyonunun 20 000 ve daha fazla
nüfuslu yerleşim yerlerinde yer aldığı tahmin edilmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut konut durumuna bakıldığında, yaklaşık altı
yedi kişiye bir konut düşmektedir. Ülke nüfusunun kırsaldan kente doğru bir
akış gösterdiği, var olan bir gerçektir.
Bu duruma çare arama mecburiyetimiz vardır. Gelin, bu köklü sorunu
burada tartışalım, bir çözüm bulalım; ülkemiz, sosyal boyutu fazla olan
konut sorunu yüzünden bir sıkıntıya
maruz kalmasın. Kırsal kesimden kente göç ve şehirleşme hızına bağlı
olarak ortaya çıkan çarpık şehirleşmenin en büyük göstergesi olan konut sorunu,
ülkemizin ekonomik ve sosyal
politikalar açısından en önemli
sorunlarından biri olarak önemini korumaktadır. Yedinci Beş Yıllık plan Döneminde toplam sabit sermaye
yatırımları içerisinde konut sektörünün cari fiyatlarla payı, 1995'te yüzde 37,3 seviyesinde iken, 2000
yılı için yüzde 31,1 olarak öngörülmüştür. Toplam kamu sabit sermaye
yatırımları içerisinde konut sektörünün cari fiyatlarla payı, 1995'te yüzde 1,4
iken, 2000 yılında yüzde 2,1; toplam özel kesim sabit sermaye yatırımları
içerisinde konut sektörünün cari fiyatlarla payı, 1995'te yüzde 45,1 iken, 2000
yılında yüzde 43 olarak öngörülmüştür. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konut
ihtiyacının karşılanamaması, açığın ruhsatsız yapılaşmayla kapatılmasına, yani,
kamuoyunda bilinen adıyla, gecekonduyla kapatılmasına neden olunmaktadır. Üç büyük kentte 2 milyondan fazla ruhsatsız yapının
olduğu, devletin kurumları tarafından ifade edilmektedir. Bu kaçak yapılaşma,
kentlerin yapı ve çevre kalitesini bozmakta, denetimsiz yapı stoku, özellikle
sel, deprem, yangın gibi felaketler karşısında alınması gereken önlemleri
zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla, bu gibi şehirlerde meydana gelebilecek bir
doğal afetin yapacağı zarar, Düzce, Adapazarı gibi illerimizde meydana gelen
deprem zararından 45 kat daha fazla olabilecektir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sekizinci
Beş Yıllık Plan Döneminde 20 000 ve
üstü olan yerleşme yerlerinde nüfus artışından doğacak yeni konut ihtiyacı, 2
714 000 olacaktır. Yenileme ve afet konutları olarak, birikmiş ihtiyaç dahil,
her yıl 72 200 olmak üzere, 5 yılda 361 000 konutun yapılması gerekmektedir.
Plan döneminde, kentleşme ve nüfus artışıyla yenileme ve afetten kaynaklanan
toplam konut ihtiyacı, 3 75 000 adettir. Mevcut rakamlardan da görüleceği üzere, ülkemiz bir
konut sorunuyla baş başadır. Bu sorunların çok iyi analiz edilmesi gerekir.
Aksi takdirde, sorunlar, bir çözümsüzlüğe doğru yol alır. Bugün, ülkemizde
hızlı nüfus artışı, endüstriyel gelişmelerin yarattığı yeni iş ve çalışma
alanları, kişileri bir araya getirmektedir. Böylece, hem kentlerin sayısı hem
de kentte yaşayanların sayısı artmaktadır. Kentte yaşayanların konut
ihtiyacının karşılanmaması, sonuç olarak karşımıza, gecekondu diye adlandırılan
kaçak konut sorununu çıkarmaktadır. Pekâlâ, nedir bu gecekondu meselesi; 1966 tarihli 775
sayılı Gecekondu Kanunu, gecekonduyu, imar ve yapı işlerini düzenleyen mevzuata
ve genel hükümlere bağlı kalmaksızın, kendisine ait olmayan arazi ve arsalar
üzerinde sahibinin rızası olmadan yapılan izinsiz yapılar olarak
tanımlamaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kent bilimciler
ise "bayındırlık ve yapı kurallarına aykırı olarak, gerçek ya da tüzel,
kamusal ve özel kişilerin toprakları üzerine, toprak sahibinin müsaade ve
bilgisi dışında, onaysız olarak yapılan, barınma gereksinimleri devletçe ve
kent yönetimlerince karşılanmayan yoksul ya da dargelirli ailelerin yaşadığı
barınak türü" olarak adlandırılan yere gecekondu demektedir. Gecekondu, toplumun saptadığı normlar ya da standartlar
içinde konut sorununu çözemeyen düşük gelirli grupların olupbittilerle
oluşturduğu konutlarla, konut ihtiyacını karşılama yoludur. Gecekondu olgusu,
kentlerimizin büyük sorunudur. Bu sorunun çözümü için, kentte yaşayanların,
yöneticilerin ve hükümetin ortak bir tavır sergilemesi gerekir. Böylece, bu
sorun çözülebilir ve herkesin sağlıklı bir kentte yaşaması gerçekleşir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde
gecekondu yapılmasının başlıca nedenlerini de irdelemek yerinde olacaktır.
Bunlardan bazılarını aktarmak isterim: Hızlı kentleşme ve kentin, hızlı
kentleşme nedeniyle kent özelliklerindeki azalma; ekonomik ve toplumsal
nedenlerle kırsal alandan şehire göç; kentlerdeki hızlı nüfus artışı nedeniyle
kentlerdeki konut arzının, talebi karşılayacak düzeyin altında kalması; kente
gelen nüfustaki artışa rağmen, iş imkânlarında artış yaratılamaması; konut
piyasasında düşük gelir gruplarının sahip olabilecekleri veya
kiralayabilecekleri fiyatta ve standartta, gerekli miktarda konut arzının
bulunmaması; gecekondu ve kaçak yapıları hızlandıran, imar affı gibi siyasal
kararlar alınması. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde
gecekonduyla ilgili ilk yasayı, 1948 yılında, Sayın Hasan Saka Hükümeti
çıkarmıştır. 5218 sayılı Yasa, Ankara'da, belediye ve devlete ait arsaların
mesken yapacaklara tahsisi hakkındadır. Yasa, özellikle Ankara İlindeki
sorunları çözmek için hazırlanmıştır. Bu Yasa, söz konusu alanlarda,
kendilerine ait olmayan arsalar üzerinde ruhsatsız yapılmış olan yapıların
belediye eliyle sahiplerine çok düşük bir bedel karşılığında devredilmesini
öngörmüş; ayrıca, bu bölgelerdeki Hazine arazisinin bedelsiz olarak belediyeye
devredilmesini emretmiştir. Belediye, bu araziyi, bir yıl içinde inşaata
başlamak koşuluyla, konutsuz kişilere, düşük bedel karşılığı dağıtacaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecekonduyu,
yani, kaçak yapılaşmayı önlemek için birçok yasa çıkarılmıştır; fakat, bu
yasalardan yeterince fayda elde edilememiştir. Nedeni ise, devletin, bunca
yıldır ortaya koyduğu net bir konut politikasının olmamasıdır. Bugün, konut üretimini artıracak, düşük gelir
gruplarını ev sahibi yapacak sağlıklı finansman modelleri hâlâ
oluşturulamamıştır. Yeni çağa, standartlardan uzak ve konut açığıyla giren
ülkemiz, bu sorunu ivedilikle çözmelidir. Çağdaş ülke olmanın en temel koşulu,
vatandaşlarına başını sokacakları bir yuvanın temin edilmesidir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün,
ülkemizdeki gecekondu sorunu, devletin görevini iyi yapamamasından
kaynaklanmaktadır. Merkezî yönetimlerdeki koordinasyon eksikliği, finans modeli
geliştirememe, ayrıca yerel yönetimlere arsa üretmede güçlük çıkarılması,
sorunları daha da artırıcı bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü ayrı bir bakanlıkta, Toplu
Konut İdaresi ayrı bir bakanlıkta, Afet Konutları ayrı bir bakanlıkta, Millî
Emlak Genel Müdürlüğü ayrı bir bakanlıkta; durum böyle olunca, bu kurumlar
arasında koordinasyonu sağlamak oldukça güç olmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut yasayla,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının yetkisine dayanılarak başlatılmış veya
başlatılacak iş ve işlemlere dokuz yıl daha süre verilmektedir. Bu maddeyle, sorun
çözülecek midir? Konut sorununu daha detaylı ele alıp, aksayan yönlerine çare
bulmamız, günümüz koşullarında şart olmuştur. Konut sorununa ilişkin önlemleri,
merkezî ve yerel yönetimlerin çalışmaları olarak ikiye ayırıp, palyatif
çözümler yerine, olayı çözümleyici tedbirleri almamız şarttır. Gecekondu meselesinde devletin yapması gereken aşağıda
belirttiğim görevleri vardır: İşsizliğin giderilmesi ve iş güvenliğinin
sağlanması, halkın gelir düzeyinin yükseltilmesi ve vatandaşlar arasında gelir
dağılımı adaletsizliğinin ortadan kaldırılması, bölgelerarası dengesizliğin
ortadan kaldırılarak iç göçlerin önlenmesi, konut yapımına müsait hazineye ait
arsa üretiminin artırılması, belediyelere devredilecek hazine arazilerinde
bürokrasinin azaltılması, konut yapı modellerinin geliştirilmesi, finans
sorununa çare bulunulması, kurumlararası bürokratik işlemlerin azaltılması ve
koordinasyon sağlanması. Yıllarca memurlardan alınan konut edindirme yardımının
bir konut finansmanında kullanılmaması yüzünden, vatandaş, hâlâ, toplanan
paranın akıbetini bilememektedir. Belediyelerin, gecekondu sorununda, aşağıda belirtilen
hususlara dikkat etmesi gerekmektedir: Gecekondulaşma eğilimi hissedildiğinde, gecekondu
önleme bölgeleri imara açılmalıdır. Gecekondu yapımına izin verilmemelidir. Plan ve mevzuata uygun yapılaşmaya güçlük çıkarılmayıp,
kolaylık gösterilmelidir. İmar planında, özellikle gelişme alanı olarak planlanan
alanlarda, plan uygulaması yapılarak çok sayıda arsa üretmek suretiyle, arsa
piyasasında arz-talep dengesi kurulmaya çalışılmalıdır. Kent halkı, plan ve mevzuat hakkında yeterince
bilgilendirilmelidir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizdeki
mevcut konut sorununun büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaması için Yüce
Meclisin daha kapsamlı bir çalışma yapmasını ve hükümetin, olaya daha ciddî
olarak sahip çıkmasını umuyor; Yüce Heyete, Grubum ve şahsım adına saygılar
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özalp. Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın
Veysel Candan; buyurun. Süreniz 20 dakika Sayın Candan. FAZİLET PARTİSİ GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 428 sıra sayılı kanun
tasarısı üzerinde Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz
almış bulunuyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, tasarıya girmeden önce bir
hatırlatma yapmak istiyorum. Aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi
ayrı, sokağın gündemi çok ayrı. Şunu, huzurlarınızda açık ve net ifade edeyim:
Önümüzdeki yakın gelecekte ekonomide ciddî sıkıntılar olacaktır. Biraz önceki
görüşmelerde, Danıştay raporuna dayanarak, 174,5 trilyonluk bir fazla ödemenin
olduğunu ifade ettik, TÜRKSAT'la ilgili de 200 milyon dolarlık yanlış, eksik
ödemelerden bahsettik; bütün bu kayıpların neticesi, ülkemizi ciddî sıkıntılara
sokacaktır. Ben şuna inanıyorum ki, bu sözleri, bir muhalefet milletvekili
olarak değil, bu memleketin bir insanı olarak söylüyorum. Mesele, hükümet ve
muhalefet meselesini çoktan aşmıştır. Yapılan ekonomik standby anlaşması,
mutlaka, ortaya yatırılmalıdır, bu çöküntü için tedbirler alınmalıdır diyor ve
konuya geliyorum. Şimdi, konuyla ilgili olarak, önce, tasarının
mahiyetini kısaca izah edeceğim, daha sonra, gerekçeleri, komisyonda yapılan
dikkat çekici müzakereler ve Fazilet Partisinin görüşlerini ifade ederek, konuşmamı
tamamlayacağım. Değerli arkadaşlar, şimdi, bu tasarıda söylenen
şudur... 1966 yılında, yani 34 yıl önce, gecekondu önleme bölgeleri oluşturmak
üzere, Gecekondu Kanunu çıkarılmıştır ve daha sonra 1985'te çıkarılan 247
sayılı Kanun Hükmünde Kararname, yine 1985'te 250 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
ve şimdi de dördüncü bir tasarı aynı konuyla ilgili olarak ve bunların hepsinde
denilen şudur: Gecekondu önleme bölgesini oluşturma yetkisi belediyelere
devredilmelidir; ancak, devir süresini beşer yıl uzatarak Bayındırlık Bakanlığı
işleri tamamlamalıdır. Şimdi, bu tasarıda getirilen şudur: Belediyelere
devredilmeden önce, Bayındırlık Bakanlığı, bir dokuz yıl daha gecekondu önleme
bölgelerini oluştursun, hazırlasın, istimlakini yapsın; yani, bir yerde,
Bayındırlık Bakanlığı, görev süresinin, daha önce onbeş yıl uzatılan sürenin,
bir dokuz yıl daha uzatılmasını istemektedir; meselenin özet tanıtımı budur
değerli arkadaşlar. Şimdi, peki, bu araziler nasıl temin ediliyordu, bu
kanuna gerek var mıydı; vardı. Çünkü, bir şehirde normal, iyi bir planlamanın
yapılabilmesi için, gecekondulaşmaya meydan verilmemesi, yani, idarenin,
vatandaştan önce gidip, planlı yerlerin imara açılması gerekmektedir. İşte, bu
775 Sayılı Gecekondu Kanunu da buna bağlı olarak çıkarılmıştır ve yıllarca
ciddî anlamda fayda da temin edilmiştir. Peki, Bakanlık bunu yaparken nasıl bir yol takip
ediyordu: Hazineden devredilen -şimdi, bu söylediğim konular çok önemli, biraz
sonra itiraz şerhimizi koyarken bunların üzerinde duracağız- araziler var,
kamulaştırılarak para ödenen araziler var, bir de belediye mülklerinden arazi
var ve bunu Bayındırlık Bakanlığı bir toplulaştırma yapıyor ve diyor ki
"burası gecekondu önleme bölgesi olarak ilan edilmiştir." Değerli arkadaşlar, ifade ettiğim gibi, aslında, burada
Bayındırlık Bakanlığının talebi "bizim birtakım yarım işlerimiz var, bu,
onbeş yıl sürede bitirilmemiştir, devamını istiyoruz" şeklindedir. Şimdi, gerekçelere bakıyoruz, aslında, burada
Bakanlığın ifade ettiği gerekçeler ve Komisyondaki müzakereler, bu uzatmanın
aslında doğru olmadığını... Dokuz yıl değil, ama, belki bir iki yıl -çünkü, bu
kararnamelerin bazılarında üç yıl uzatma verilmiş- yarım işlerin tamamlanması
açısından olumlu olabilir; yani, bu da en fazla iki yıl olmalı. Eğer bu anlayış
devam ederse, dokuz yılı ondokuz yıl da yapsanız, yine hiçbir şey değişmez;
ama, bundan ülke zarar görür. Şimdi, tasarıyı getiren Bakanlık diyor ki
"gecekondu önleme bölgeleri işgal edilmiş, üzerinde konut ve arsalar
bulunmaktadır." Bu doğrudur, işgal edilmiş bölgeler vardır ve burada
hazine arazileri üzerinde oturulmaktadır ve bedelleri de ödenmemektedir. İşte,
bunun asıl sebebine indiğimiz zaman, yetkinin merkezî yönetimde olmasına
bağlıdır. Halbuki, bu iş mahallinde olsa, yani, belediyeler ve özel idareler
devrede olmuş olsa, yakın semtteki arazisine belediye veya özel idare sahip
olacaktır. Yine, belediye mülkleri alınmış, bedelleri ödenmemiş;
yani, belediye mülkleri istimlak edilmiş, paraları tespit edilmiş, bu da
ödenmemiş. Yine, çeşitli illerde -bakınız, bu çok önemli- 775
sayılı Kanuna göre, gecekondu önleme bölgesi icat edilmiş, konutlar yapılmış,
kiraya verilmiş, kiralar düşük, bunların da satılması gerekir. Bu cümle çok
önemlidir. Yani, devlet konut yapar, kiraya verirse, başarılı olmaz anlamına
gelir. Yani, bir yerde, aslında, Bakanlık diyor ki "bu gerekçelere bakın,
bana süre uzatımı vermeyin." Peki, Bakanlık ne yapacak; Bakanlığın görevi
denetimdir. Burada Bakanlık, hem yargıç hem davalı hem davacı durumundadır, yani,
bu iş devam ettiği sürece. Devlet artık konut yapmaz; nasıl, basma yapmadığı
gibi, kumaş yapmadığı gibi, ayakkabı üretmemesi gerektiği gibi, devletin konut
yapmaması gerekir. Madde burada, aynen; yaptığımız konutları kiraya vermişiz ve
bu kiralar düşük "yapım ve onarımını karşılamamaktadır"
denilmektedir. Yine, bu bölgeler satılmış; ancak, bedeli alınamamış.
Çünkü, işin sahibi yok. Yine, oluşturulan bu bölgeler, amacına uygun olarak
açılamamış. Gecekondu önleme bölgesi ilan edilmiş; ama, açılamamış. "Bazı
bölgeleri de -artık, tümüyle gecekondu önleme bölgesi olmaktan çıkmış, işgaller
olmuş- gecekondu önleme bölgesi olmaktan çıkarmak mecburiyetindeyiz." Yine, gerekçenin bir yerinde "bu gecekondu önleme
bölgelerinde -burası da çok önemli, süre uzatılmaması için- 2981, 3280 ve 3336
sayılı Yasalar çerçevesinde -bunlar imar yasalarıdır- belediye başkanları bu
bölgelerde imar planları hazırlamışlardır; ancak, hazırladıkları imar planları
çok gecikmelidir." Neden; işin sahibi olmadığı için, işi ağırdan
almaktadır. Yine, gerekçenin bir yerinde "Ankara İlinin
talebini karşılamak için, Temelli bölgesinde gecekondu önleme bölgesi de
gecikmiştir; bir an önce bunu da gerçekleştirelim" denilmektedir. Ayrıca, yine Bakanlığın bir gerekçesi var; deniliyor ki
"775 sayılı gecekondu önleme bölgesi oluşturulmasıyla ilgili Gecekondu
Kanununun yürütülmesiyle ilgili yönetmeliklerde sıkıntımız var. Özürlü
vatandaşlarla ilgili de bir değişiklik yapmak istiyoruz." Tabiî, bu
haklıdır; ancak, bu süre... Böyle bir yönetmelik dokuz yılda hazırlanmaz; altı
ayda, bir ayda böyle bir yönetmelik hazırlamak mümkün. Komisyon müzakerelerinde neler söylendi, onlara
baktığımız zaman, değerli milletvekilleri, Komisyon üyeleri "kanunda,
büyük şehirlerin yararlandığı, küçük illerin yararlanmadığı bir anlayış
hâkim" diyorlar. Bu, doğrudur; Ankara, İstanbul, Kayseri ve Konya gibi
büyük illerde daha çok uygulanmıştır. Aslında, bence, bu büyük illerle birlikte -kanun da
öyle diyor zaten; büyükşehir belediyesinde ve merkez ilçeler- büyükşehir
koordinesinde merkez ilçeler yürütür diyor. Değerli arkadaşlar, Komisyon üyeleri tarafından, Ankara
için gecekondu önleme bölgesi -zannediyorum Bakanlık bunu değerlendirecektir-
Polatlı-Temelli yerine, Ankara-Çubuk-Samsun alternatif istikâmeti verilmiştir,
belki bu da düşünelecektir. Yine, çok önemli bir konu, tezyidi bedel konusudur.
Bakanlık istimlak etmiş, istimlak bedelleri 1966'da Bayandırlık Bakanlığı
olarak sıfırlanmış; ancak, 1966'dan sonra, bugüne kadar 150 trilyon liraya
ulaşmış; tekrar Bakanlığın borcu söz konusu denilmektedir. Ayrıca, burada konu, onbeş yıllık sürenin de
yetmediğiyle ilgilidir. Aslında, Bakanlık, biraz daha akılcı davranmış, beş yıl
istemiş; yani, 2005 yılı; ama, Komisyon üyeleri 2009 demiş, önümüzdeki teklif
paketi de 2009'dur. Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan da konuşmasında
önemli konular üzerinde durmuş ve "Gecekondu Kanunu zaruretten doğdu"
demiştir, bu doğru; ancak, bu kanunun yürütülmesini mahallî idarelere bırakmak
mecburiyetindeyiz, biraz sonra onu da ifade edeceğim. Sayın Bakan, bu kanunun, özellikle uzatım süresine
gerekçe olarak "konut açığı var, zemin etüdü yaptık, istimlak işleri
sürüyor. Onun için, biz, Bakanlık olarak buna devam etmek durumundayız"
diyor. Halbuki, biz bu görüşe katılmıyoruz. Bunların derhal ilgili belediyelere
devredilmesi gerekmektedir. Değerli arkadaşlar, peki, bu kanun çıktığından bu
tarafa yapılan işler nedir bir de oraya bakalım. 1966'dan bugüne kadar, yani
otuzdört yılda 775 sayılı Kanuna göre yapılan iş şu: 657 adet gecekondu önleme
bölgesi ilan edilmiş, 30 742 adet konut yapılmış, 100 000 kişilik kooperatif
arsası tahsis edilmiş ve 40 000 arsa tahsisi yapılmış. Bakanlığın yaptığı işin
tamamı bu değerli arkadaşlar. Şimdi, Fazilet Partisi olarak, bu tasarıyla dokuz yıl
uzatılmasına neden karşı olduğumuzu ifade etmeye çalışacağım. Değerli arkadaşlar, evvela, hükümet çelişki içindedir.
Hatırlanacağı üzere, bu hükümet, muhalefet partisinin de katkısıyla birlikte
bir mahallî idareler yasa tasarısı hazırladı. Bu tasarıya baktığımız zaman -bu
yasa tasarısı hazırlanırken biz de çağırıldık, bazı görüşlerimizi ifade ettik-
Hazine arazilerinin doğrudan belediyelere devri ve onun üzerinde
imarlaştırılması ve onun ranta, paraya çevrilmesi ve o paranın da yüzde 50 -
yüzde 50 bölüşülmesi, yani il özel idareleri veya Bakanlıkla bölüşülmesi söz
konusu. Halbuki, bu tasarıyla, artık, Hazine, arsayı dokuz yıl Bayındırlık
Bakanlığına verecek, Bayındırlık Bakanlığı tekrar belediyelere tahsis edecek,
hem konuyu uzatacak hem de bürokratik olaylar artacaktır. Bu açıdan, hükümetin,
kendi hazırladığı tasarıyla çelişki içinde olduğunu ve bu işi uzatacağı için
karşı olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Şimdi, hatırlanacağı üzere, büyükşehirler statüsü
1985'ten sonra gündeme geldi. Belki o yıllarda belediyeler yeniydi, ne
yapacağını bilmiyordu; ama, bugün belediyelere baktığımız zaman -ben, parti
ayırımı gözetmeden söylüyorum, hangi partili olursa olsun- bütün belediyeler
olaya daha hâkim, maliyeti daha ucuz, daha çok konut üretmektedirler diye
düşünüyorum ve belediyeler, bu noktada da rüştünü ispat etmiştir değerli
arkadaşlar. Şimdi, biraz önce ifade edilen rakamlara baktığımız
zaman, neden bu tasarıdaki dokuz yılın çok olduğunu söyleyeyim; yani, verilen
rakamlar çok cüzî ve azdır. Yıllara bağlı bir 30 000 konut ifade ediliyor;
halbuki, bugün bir belediyenin üç yılda ürettiği konut miktarı bunu çok aşıyor;
50 000 konut. Bayındırlık Bakanlığı, deprem bölgesinde daimi konut üretiyor;
daha iki yıl oldu, bir tane anahtar teslimi yapamadı; ama, belediyeler olsaydı,
il özel idareleri olsaydı, bana göre, daha hızlı üretme imkânına sahipti. Değerli arkadaşlar konuşmamın arasında ifade ettim
hükümet, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı konut yapar mı; yapmaz. Burada,
komisyon üyesi değerli arkadaşlarım, milletvekilleri var; birlikte, beraber
çalıştık. Emlak Bankasının nasıl battığını, hesaplarını incelerken, orada,
yerinde, gayet güzel gördük. Şimdi, Toplu Konut İdaresi, o dönemde, Emlak
Bankasıyla beraber çalışıyor. Emlak Bankasının batışındaki temel niteliklerden
bir tanesi Toplu Konuttur ve aynı yanlış devam etmektedir. Bugünkü haber
bültenlerinde de vardı. Toplu Konut İdaresi, lüks konutlar üretecek, onları
satacak, kâr edecek, onunla gecekondu önleme bölgeleri yapacak... Bu mantık
yanlıştır. Bunu, dünya çoktan geçti, biz de geçmeliyiz ve devlet konut yapıp
satmaz. Bu ticareti özel sektör yapar. Burada, devletin yapacağı, devleti temsilen, hükümeti
temsilen yapılacak iş, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, tahsis ettiği gecekondu
önleme bölgelerinde verdiği sürelerde inşaatlar yapılıyor mu, şartlar yerine
getiriliyor mu, ödemeler tamam mı, sağlıklı inşaat var mı, maliyet ucuz mu?..
Şimdi, düşünün, gecekondu önleme bölgesinde inşaatı Bakanlık yapacak -zaman
zaman yaptığı söyleniyor- peki, bunu kim denetleyecek, Bakanlığı kim
denetleyecek?.. Kendi davalı, kendi davacı, kendi yargıç, kendi savcı, kendi
avukat... Böyle şey olmaz... Kaldı ki, devlet mantalitesinde, bürokraside,
devletin inşaat yapması her zaman maliyeti artırıcı unsurdur. Bunun için en
önemli delilimiz de, Toplu Konut İdaresidir ve Emlak Bankasının Toplu Konut
İdaresinden -açık ve net söylüyorum, raporlarda vardır- trilyonlarca zararı
vardır ve devam etmektedir. Değerli arkadaşlar -aslında, konuşmamın başında da
ifade ettim- şimdi, bu gerekçelere dikkatle baktığımız zaman, şu ana kadar
yapılan işlerde, ciddî anlamda başarılı olunamadığı... Örnek vermek gerekirse,
diyor ki, biz, bazı yerlerde işgallerin arttığını görüyoruz. Ancak, bu
araziler, belediye mülkleri içinde olsa, belediyenin, kendi mülkünü, yakın
çekimde işgal ettirmesi mümkün değil. Devlet inşaat yapıyor, kiraya veriyor ve
aynen burada, gerekçede söylüyor: "Kira gelirleri, onarım giderlerini
karşılamamakta." O zaman, bunda ısrar etmenin manası yok. Ancak, burada
yarım kalan işler ve deprem bölgesi göz önüne alındığı zaman, belki bu tasarıyı
son bir defa daha olmak üzere... Değerli arkadaşlar, eğer siz, bir kanun çıkarır, bir
beş yıl ister, arkasından bir beş yıl, bir beş yıl, bir üç yıl, bir ondokuz yıl
derseniz, burada kanun çıkarmanın da bir ciddiyeti yok. 2009 yılına geldiğimiz
zaman, dönemin bakanı veya hükümeti bir tasarı getirse, biz bunu 2009 yılında
tamamlayamadık, aslında geçmişte birçok örnekleri var, beşer yıl uzatıldı, biz
de bir on yıl daha uzatalım derse, onlar da haklılık kazanır. Kaldı ki, hükümetin mahallî idareler reformu diye çok
iddialı olduğu bir konu var ve her yerde takdim ediliyor, merkezden yönetimin
ve idarenin mahalline taşınması, yani
belediyelere ve özel idarelere taşınması... Değerli arkadaşlar, o açıdan, kanunun, hükümetin daha
önce hazırladığı kanunlara aykırı olması, verimliliği düşürmesi, kontrol
mekanizmasının işlememesi, devleti hantal hale getirmesi, yolsuzlukların önünü
açması açısından, bu süre uzatımının bir fayda getirmeyeceği kanaatindeyiz. Bir
muhalefet olarak değil, doğrular böyle olduğu için, buna inandığımız için
söylemeye çalışıyoruz. Mutlaka, Toplu Konut İdaresinin yaptığı konutlara
bakın, 1 trilyona satılan, 500 milyara satılan konut var; yani, Toplu Konut
İdaresinin kuruluş amacına bakın; Toplu Konut İdaresi, konutu olmayan fakir
insanları ev sahibi etmek ve ilan edilen bölgelerde de ucuz fiyatlı, küçük
metrekareli evler yapmak... Aslında, Türkiye'deki konut politikası,
kanaatimizce baştan sona yanlıştır. Bakın, bugün Akdeniz Bölgesine gidin, bütün
yazlıklar boştur ve o bölgelerde hem tabiat ve çevre tahribatı vardır hem
trilyonlarca yatırımlar yapılmıştır, ama yılda on gün insanlar ancak
oturabilmektedir. Halbuki, böyle bir yatırım yerine, Toplu Konut İdaresinin
lüks evler yapması yerine, daha çok, halka hizmet edecek tabana yaygın konutlar
yapması gerekir. Zannediyorum ki, konunun, işin ehemmiyetini izah edebildim
kanaatindeyim. Değerli arkadaşlar, netice itibariyle, şimdi
Parlamentoda genelde izlediğimiz bir hava var: Hükümet bir tasarıyı getiriyor,
o tasarı istikametinde milletvekili arkadaşlarımız da oy kullanıyorlar. Belki,
parti disiplini açısından bu doğrudur, kanunların çıkması açısından doğrudur;
ama, bir doğru daha vardır, muhalefet de bir şeyler söylüyorsa, acaba bu adam
ne diyor... Bakın biraz önce ifade ettim, konuşmamın başında
söyledim, bir muhalefet milletvekili olarak söylemiyorum, Türkiye ekonomisi,
önümüzdeki altı ay, bir yıl içinde çok önemli bir çıkmaza ve hükümetin de
altında kalacağı bir çıkmaza doğru gidiyor. Bu bilgiler, rakamlar bunu
gösteriyor. Geçen çarşamba günü yaşanan olaylar bu. O açıdan, başa dönüyorum ve diyorum ki, muhalefet
olarak bir şeyler söylüyorsak, bütün demokrasilerde iktidar vardır, ama, asıl
olan muhalefettir, lütfen, sadece hükümetin tasarısıdır demek değil,
gerekçeli, izahlı, inandırıcı metinler
ortaya koymak gerekir. Şimdi burada olduğu gibi -demin ifade ettim- dokuz sene uzatmak demek, bundan sonra, Bayındırlık Bakanlığının yanlışlarına,
hantal yapısına ortak olmak demektir. Ümit ediyorum ki, değerli milletvekilleri bu
söylediklerimizi bir kere daha
değerlendirir ve o istikamette oylarını kullanırlar. Muhterem Heyetinizi bir kere daha saygıyla
selamlıyorum. Teşekkür ederim. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Candan. Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldik,
yeni bir konuşmacı için yeterli süre yok. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, ben de kişisel söz
istiyorum, yarın için. BAŞKAN - Allah büyük... Yarın olsun... Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 29 Kasım 2000 Çarşamba günü saat 13.00'te toplanmak
üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati:22.55 |
|