Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

 

DÖNEM : 21        CİLT : 46       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

21 inci Birleşim

28 . 11 . 2000 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu’nun, Ordu-Giresun Havaalanı projesinin önemine ve ihale aşamasında karşılaşılan engellerin kaldırılarak bir an önce gerçekleştirilmesi gerektiğine ilişkin konuşması ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı

2. – Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Kaya’nın, sözde Ermeni soykırımı iddialarının tarihî gerçekleri yansıtmadığına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı

3. – İzmir Milletvekili Güler Aslan’ın, ülkemizde demiryolları ağının dünü, bugünü ve sorunlarına ilişkin konuşması ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener ve 67 arkadaşının, özel bankaların içinin boşaltılarak Hazinenin ekonomik kayba uğratılmasında kusurları bulunduğu iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu Üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/3)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Türkiye Büyük Millet Meclisinde; Türkiye - Sudan, Türkiye - Şili, Türkiye - Venezüella Dostluk Gruplarının kurulmasına ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/708)

2. – Irak’a resmî bir ziyarette bulunması kararlaştırılan beş milletvekilinden oluşacak Parlamento heyetine, Dışişleri Bakanlığının telkinleri de dikkate alınarak sınır illerinin daha etkin bir şekilde temsil edilebilmesi için iki milletvekilinin daha katılmasına ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/709)

3. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/429) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/246)

4. – Bolu Milletvekili Necmi Hoşver’in, Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/444) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/247)

5. – Çanakkale Milletvekili Nevfel Şahin’in, Kamuda Çalışan Mühendis, Mimar, Şehir ve Bölge Planlamacısı ve Ekonomistlerin Maaş ve Tazminatlar ile Diğer Sosyal ve Ekonomik Haklarının İyileştirilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/470) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/248)

IV. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişin Danışma Kurulu önerileri

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Nisan, Mayıs, Haziran 2000 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/10) (S. Sayısı: 545)

2. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Temmuz, Ağustos, Eylül 2000 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/11) (S. Sayısı: 546)

3. – Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/650, 1/679) (S. Sayısı: 517)

4. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

5. – Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilâtı Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı: 416)

6. – Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilâtı Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/684) (S. Sayısı: 531)

7. – 3414 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/639) (S. Sayısı: 428)

VI. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Adalet Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın batık bankalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2679)

2. – Batman Milletvekili Faris Özdemir’in, Doğu ve Güneydoğuda terör ve göçlerin yarattığı sorunlara ve intihar olaylarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakan Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2719)

3. – Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in, Batman, Van ve Diyarbakır İllerinde meydana gelen intihar olaylarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2720)

4. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün, İmam-hatip liseleriyle ilgili basında çıkan haberlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2745)

5. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün, polis yükseköğretim okullarına öğrenci alımına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2746)

6. – Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal’ın, silah taşıma ruhsatı alma hakkı bulunan oda yöneticilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2752)

7. –  Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal’ın, günlük bir gazetede yer alan “turiste başörtü eziyeti” adlı yazıya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2753)

8. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, polis tarafından yasaklanan konser ve toplantılara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2755)

9. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, faaliyetleri durdurulan bankalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2757)

10. – Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın, Adıyaman-Sincik-Hasanlık Köyünün telefon sorununa ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2761)

11. – Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın, Hakkâri’de düzenlenen sanat şölenine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2762)

12. – Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, bazı kurumlarda çalışan geçici işçilerin kadroya alınmasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2764)

13. – Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar’ın;

Gaziantep - Nizip Devlet Hastanesine,

Gaziantep - Kurbanbaba Sağlık Ocağı inşaatına,

Gaziantep’te yürütülen projelere,

Gaziantep Devlet Hastanesi Hemodiyaliz ve Organ Nakli Merkezine,

Gaziantep - Altındağ Sağlık Ocağına,

Gaziantep - Mithatpaşa Sağlık Ocağına,

Gaziantep Şehitkamil Çocuk Hastanesine,

Gaziantep - Travmatoloji Hastanesine,

Gaziantep - Şehitkamil Devlet Hastanesi Bölge Acil Yardım Merkezine,

Gaziantep İl Donatım Müdürlüğüne,

Gaziantep - Oğuzeli Semt Polikliğine,

İlişkin soruları ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/2790, 2791, 2792, 2793, 2794, 2795, 2796, 2797, 2798, 2799, 2800)

14. – Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar’ın;

Gaziantep Üniversitesi Araştırma Uygulama Hastanesine,

Gaziantep Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Merkezine,

İlişkin soruları ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/2801, 2802)

15. – Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar’ın, Gaziantep 4. Organize Sanayi Bölgesi altyapı inşaatına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2804)

16. – Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar’ın, Gaziantep 3. Organize Sanayi Bölgesi altyapı inşaatına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2805)

17. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, Emniyet Genel Müdürlüğünce korunan üst düzey görevlilere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2823)

18. – Konya Milletvekili Mehmet Gölhan’ın, Konya posta hizmet binalarının inşaatına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2826)

19. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün,

Tuz Gölündeki kirliliğe,

– Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in;

Belediyelere yapılan yardımlara,

İlişkin soruları ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/2827, 2834)

20. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün, Tuz Gölüne dökülen derelerin ıslah çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2833)

21. – Sivas Milletvekili Abdullatif Şener’in, Sıvas D.D.Y. IV. İşletme Bölge Başmüdürlüğü 42. Şube Şefliğinde çalışan mevsimlik işçilere ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2835)

22. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimiya’nın, Merzifon Havalimanı projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2839)

23. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun Bursa demiryolu ile ilgili çalışmalara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2846)

24. – Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas’ın, spor alanlarına ve tesislerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/2847)

25. – Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas’ın, Çiftçilerin gübre ve yem ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakan Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2848)

26. – Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu’nun, Diyarbakır Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanının başkan ile atanmasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2851)

27. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, Balıkesir ve Tekirdağ belediyelerine yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/2857)

28. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, belediyelerin vergi tahsilatlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2859)

29. – Erzurum Milletvekili Fahrettin Kukaraca’nın, pancar üretimine uygulanan kotaya ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2867)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açıldı.

 Oturum Başkanı Nejat Arseven, tüm öğretmenlerin 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutlayan bir konuşma yaptı.

24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle;

Samsun Milletvekili Şenel Kapıcı’nın,

Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle’nin,

Yaptıkları gündemdışı konuşmalara;

Osmaniye Milletvekili Şürkü Ünal’ın;

İzmir Milletvekili Suha Tanık’ın,

İstanbul Milletvekili Bozkurt Yaşar Öztürk’ün,

Erzurum Milletvekili Ayvaz Gökdemir’in,

Yerlerinden yaptıkları açıklamalara,

Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu cevap verdi;

Batman Milletvekili Burhan İsen’de, af konusuna ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Kayseri Milletvekili Sevgi Esen’in, Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Konya Milletvekili Veysel Candan ve 21 arkadaşının, yolsuzluk ve usulsüzlük olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/162) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Ülkemizde konuk olarak bulunan Ukrayna Cumhurbaşkanı Leonid Kuçma’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna hitaben bir konuşma yapma isteği kabul edildi.

Genel Kurulu ziyaret eden Ukrayna Cumhurbaşkanı Leonid Kuçma’ya Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Leonid Kuçma, Genel Kurula hitaben bir konuşma yaptı.

Anayasa Komisyonunda açık bulunan bir üyeliğe, DYP Grubunca aday gösterilen Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer seçildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Genel Diğer İşler” kısmında bulunan:

Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarılarının (1/650, 1/679) (S. Sayısı: 517) görüşmeleri, komisyon yetkilileri ve hükümet temsilcisi Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Kurumlar Vergisi Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının görüşmeleri tamamlanarak, tümünün kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

İstanbul Milletvekili Erol Al, kanun tasarısının görüşmeleri sırasında, Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen’in, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle bir açıklamada bulundu.

28 Kasım 2000 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 20.08’de son verildi.

 

 

Nejat Arseven

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Mehmet Batuk

 

Melda Bayer

 

Kocaeli

 

Ankara

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

                                                                           No. : 36

II. – GELEN KÂĞITLAR

24.11.2000 CUMA

Raporlar

 

1. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Nisan, Mayıs, Haziran 2000 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/10) (S. Sayısı: 545) (Dağıtma tarihi: 24.11.2000) (GÜNDEME)

2. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Temmuz, Ağustos, Eylül 2000 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/11) (S. Sayısı: 546) (Dağıtma tarihi: 24.11.2000) (GÜNDEME)

3. – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna ve Hersek Bakanlar Kurulu Arasında Ankara ve Saraybosna'da Diplomatik Temsilciliklerinin Yerleşimine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/653) (S. Sayısı: 548) (Dağıtma tarihi: 24.11.2000) (GÜNDEME)

4. – Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/748) (S. Sayısı: 551) (Dağıtma tarihi: 24.11.2000) (GÜNDEME)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, üniversite öğretim elemanlarına ilişkin  Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3072) (Başkanlığa geliş tarihi:24.11.2000)

2. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Şanlıurfa'daki çimento fabrikasının çevreye etkisine ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/3073) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

3. – Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey'in, Etibank'ın özelleştirilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/3074) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

4. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, Bitlis, Ağrı ve Muş İllerinde ele geçirilen zehirli buğdaya  ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3075) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

5. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, yurdumuza kaçak yollardan giren et ve et ürünlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3076) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

6. – Karaman Milletvekili  Zeki Ünal'ın, Vakıfbank'tan verilen krediye ilişkin Başbakandan  yazılı soru önergesi (7/3077) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

7. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, trafik suç ve cezalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3078) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

8. – İstanbul  Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, güvenlik güçlerinin yaptığı denetimlerde  televizyon kanallarının da bulunmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3079) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

9. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Ankara Numune Hastanesinde görevli bir doktor hakkında soruşturma açıldığı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3080) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

10. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, bankalar krizinde Hazine Müsteşarlığının ihmali bulunduğu iddialarına  ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/3081) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

11. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, bir Alman televizyon kanalında yayınlanan programa ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3082) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

                                                                           No. : 37

27.11.2000 PAZARTESİ

Tasarı

1. – Ekonomik, Kültürel, Eğitim ve Teknik İşbirliği Başkanlığı Kurulması, 206 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin İki Maddesinin Değiştirilmesi ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellere Bir İlave Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/779) (Dışişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına)  (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2000)

Teklifler

1. – Kahramanmaraş Milletvekili Mustafa Kamalak'ın; Siyasî Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/617) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.11.2000)

2. – Manisa Milletvekili Bülent Arınç ve 6 Arkadaşının; 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Teklifi  (2/618) (Anayasa ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2000)

3. – Batman  Milletvekili Ataullah Hamidi'nin; Kayapınar Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/619) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2000)

4. – Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç ve 3 Arkadaşının; Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/620) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.11.2000)

5. – Bursa Milletvekili Teoman Özalp'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/621) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe  ve Komisyonlarına)  (Başkanlığa geliş tarihi: 21.11.2000)

6. – Bursa Milletvekili Teoman Özalp'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi  (2/622) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe  Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.11.2000)

Raporlar

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay Başkanlığının 1999 Mali Yılı Kesinhesabına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/9) (S. Sayısı: 544) (Dağıtma tarihi: 27.11.2000) (GÜNDEME)

2.- Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/734) (S. Sayısı: 549) (Dağıtma tarihi: 27.11.2000) (GÜNDEME)

3. – Türkiye Cumhuriyeti İle Moğolistan Arasında Hukukî, Ticarî ve Cezaî Konularda Adlî Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/735) (S. Sayısı: 550) (Dağıtma tarihi: 27.11.2000) (GÜNDEME)

Gensoru Önergesi

1. – Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener ve 67 arkadaşının, özel bankaların içinin boşaltılarak Hazinenin ekonomik kayba uğratılmasında kusurları bulunduğu iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında Anayasanın 99 uncu, ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/3) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.11.2000) (Dağıtma tarihi: 26.11.2000)

 

                                                                           No. : 38

28.11.2000 SALI

Sözlü Soru Önergeleri

1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, yurt dışından getirilen makinelerin yaş tespitine ilişkin Devlet Bakanından  (Mehmet Keçeciler) sözlü soru önergesi (6/1041) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.11.2000)

2. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, özelleştirme kapsamındaki kurumlarda yapılan tayinlere ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) sözlü soru önergesi (6/1042) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

3. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman ve bazı ilçelerindeki sağlık ünitesi projelerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1043) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

4. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Tekel Genel Müdürlüğünün Adıyaman'da uyguladığı projelere ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kazım Yücelen) sözlü soru önergesi (6/1044) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

5. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün Adıyaman'da uyguladığı projelere ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) sözlü soru önergesi (6/1045) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

6. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'daki cami, imam ve müezzin sayısına  ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan) sözlü soru önergesi (6/1046) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

7. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Ramazan Mirzaoğlu) sözlü soru önergesi (6/1047) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

8. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Edip Safder Gaydalı) sözlü soru önergesi (6/1048) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

9. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) sözlü soru önergesi (6/1049) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

10. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Maliye Bakanından  sözlü soru önergesi (6/1050) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

11. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Orman Bakanından  sözlü soru önergesi (6/1051) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

12. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Keçeciler) sözlü soru önergesi (6/1052) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

13. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Habur Sınır kapısına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Keçeciler) sözlü soru önergesi (6/1053) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

14. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) sözlü soru önergesi (6/1054) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

15. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'daki stad, saha ve kapalı spor salonu çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) sözlü soru önergesi (6/1055) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

16. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1056) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

17. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman ve bazı ilçelerindeki sanayi sitelerine yönelik çalışmalara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından  sözlü soru önergesi (6/1057) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

18. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'ın öğretmen sorununa ilişkin  Millî Eğitim Bakanından Bakanından sözlü soru önergesi (6/1058) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

19. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman eğitim sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından  sözlü soru önergesi (6/1059) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

20. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından  sözlü soru önergesi (6/1060) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

21. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1061) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

22. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da hayvancılığın geliştirilmesine yönelik projelere ilişkin  Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1062) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

23. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da tarımın geliştirilmesine yönelik projelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1063) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

24. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman ve çevresinde bulunan tarihi eserlere ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) sözlü soru önergesi (6/1064) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

25.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) sözlü soru önergesi (6/1065) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

26.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1066) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

27.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Mahalli İdareler Reformu Yasa Tasarısına ilişkin  İçişleri Bakanından  sözlü soru önergesi (6/1067) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

28. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da boşaltılan köy olup olmadığına ilişkin İçişleri Bakanından  sözlü soru önergesi (6/1068) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

29. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'a bağlı köylerde yürütülen bazı projelere ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/1069) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

30. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Kültür Bakanından  sözlü soru önergesi (6/1070) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

31. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin  Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1071) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

32. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Atatürk Barajının korunmasına yönelik projelere ilişkin Çevre Bakanından  sözlü soru önergesi (6/1072) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

33. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin  Adalet Bakanından  sözlü soru önergesi (6/1073) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

34. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, THY uçak seferlerinde  yolculara dağıtılan gazetelere ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1074) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

35. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, TRT'de yayınlanan sabah basın  özetlerinde yer verilmeyen gazetelere ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) sözlü soru önergesi (6/1075) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

36. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, 2000-2001 Mali yılı bütçelerinden Adıyaman'daki bazı projeler için ayrılan ödeneklere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli) sözlü soru önergesi (6/1076) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

37. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1077) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

38. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Karayolları Genel Müdürlüğünün Adıyaman'daki projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından  sözlü soru önergesi (6/1078) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

39. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman Gölbaşı Kanalizasyon Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1079) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

40. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, İller Bankası Bölge Müdürlüğünün Adıyaman'daki  yatırım projelerine ilişkin  Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1080) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

41. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da afet bölgesi kapsamına alınan belediye olup olmadığına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1081) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

42. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, İstanbul-Adıyaman uçak seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1082) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

43. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'a demiryolunun götürülüp götürülmeyeceğine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1083) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

44. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin  Ulaştırma  Bakanından  sözlü soru önergesi (6/1084) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

45. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/1085) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

46. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da iskâna tâbi olan vatandaşlara ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/1086) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

47. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen bazı projelere ilişkin  Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1087) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

48. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, GAP Atatürk Barajı Gölünün çevresindeki ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1088) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

49. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, DSİ'nin  Adıyaman'daki projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1089) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

50. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'daki çiftçilerin elektrik borçlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1090) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

51. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'daki petrol üretimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1091) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

52. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Kırıkkale Üniversitesinde bir öğretim üyesinin doktora tezinin kabulünden sonra iptal edilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1092) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Adıyaman Milletvekili  Mahmut Göksu'nun, makam araçlarına, telefon görüşmelerine ve personele ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/3083) (Başkanlığa geliş  tarihi: 24.11.2000)

2. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, DLH İnşaat Genel Müdürlüğünün demiryolu projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3084) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.11.2000)

3. – Bursa  Milletvekili  Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Karayolları Genel Müdürlüğü Karayolu  Koridor etütleri kapsamındaki Eskişehir-Bursa Etabına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3085) (Bakanlığa geliş tarihi: 23.11.2000)

4. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Karayolları Genel Müdürlüğünün bazı projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından  yazılı soru önergesi (7/3086) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.11.2000)

5. – Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin, Bağ-Kur prim borçlarını ödeyemeyen çiftçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3087) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.11.2000)

6. – Samsun  Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, TL.'nin, değer kaybına ve banknotlardaki sıfırlara  ilişkin  Başbakandan  yazılı soru önergesi  (7/3088) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2000)

7. – Karabük  Milletvekili Mustafa Eren'in, Marmara ve Düzce deprem bölgesindeki ihalelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3089) (Bakanlığa geliş tarihi: 24.111.2000)

8. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, Kocaeli  Körfez Belediyesi'nin mücavir alanına  alınan köylere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3090) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2000)

9. – Bursa Milletvekili Ertuğrul  Yalçınbayır'ın, 3011 sayılı kanun uyarınca yayımlanması gereken KİT yönetmeliklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3091) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2000)

10. – Bursa Milletvekili Ertuğrul  Yalçınbayır'ın, Futbol Federasyonu hakkındaki bazı iddialara  ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3092) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2000)

11. – Bursa Milletvekili Ertuğrul  Yalçınbayır'ın,  2531 sayılı Kamu Görevinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Kanun'un uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3093) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2000)

12. – Bursa Milletvekili Ertuğrul  Yalçınbayır'ın, İktisadî Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3094) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2000)

13. – Bursa Milletvekili Ertuğrul  Yalçınbayır'ın, makam  araçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3095) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2000)

14. – Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün'ün, Tekirdağ-Kınalı bölünmüş yol projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru  önergesi (7/3096) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2000)

15. – Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün'ün, Tekirdağ çevre yolu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3097) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2000)

16. – Konya Milletvekili Mehmet Gölhan'ın, kadroya alınacak geçici işçilerin dağılımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3098) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2000) 

Süresi  İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı  Soru Önergeleri

1. – Diyarbakır Milletvekili  Sacit  Günbey'in, Diyarbakır İlindeki öğretmen açığına ve taşımalı eğitim uygulamasına  ilişkin Millî  Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2695)

2. – Erzurum  Milletvekili   Aslan Polat'ın, kamu görevlilerinin kanunları yanlı uyguladıkları iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2698)

3. – Osmaniye Milletvekili  Şükrü Ünal'ın, H.Ü. Ev Ekonomisi Yüksekokulu mezunlarının öğretmenliğe alınmamasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2699)

4. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun'un uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2700)

5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, YÖK'ün başörtüsü yasağı konusunda yayınladığı bir genelgeye ilişkin  Millî Eğitim  Bakanından yazılı soru önergesi (7/2707)

6. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, deprem bölgesindeki üniversite öğrencilerinin barınma sorununa ilişkin  Millî Eğitim  Bakanından yazılı soru önergesi (7/2710)

7. – Erzurum Milletvekili Fahrettin Kukaracı'nın, zorunlu kesintisiz eğitim uygulamasının meslek liselerine etkilerine ilişkin  Millî Eğitim  Bakanından yazılı soru önergesi (7/2711)

8. – Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin, Merzifon Askeri Havaalanının sivil uçuşlara açılıp açılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2713)     

9. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, başörtü sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2714)

10. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun İlindeki öğretmen açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2715)

11. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, YÖK  Başkanı tarafından üniversite rektörlerine  gönderilen başörtüsü konusundaki  genelgeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2716)

12. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, Karadeniz Sahil Yolundaki balıkçı barınaklarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2717)

 

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

28 Kasım 2000 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER: Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Giresun-Ordu havaalanı hakkında söz isteyen, Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Zaimoğlu.

Süreniz 5 dakikadır.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu’nun, Ordu-Giresun Havaalanı projesinin önemine ve ihale aşamasında karşılaşılan engellerin kaldırılarak bir an önce gerçekleştirilmesi gerektiğine ilişkin konuşması ve Ulaştırma Bakanı Eniz Öksüz’ün cevabı

RASİM ZAİMOĞLU (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Giresun-Ordu havaalanı konusunda söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Giresun ve Ordu'nun en önemli meselelerinden biri havaalanıdır; bu, 1991 yılında milletvekili seçildiğimden beri, üzerinde titizlikle durduğum bir meseledir. 1992 yılında, zamanın Ulaştırma Bakanına önerge vermiştim, buna karşı çıkıp itiraz etmişti -Meclis kayıtlarında mevcuttur- aradan tam sekiz sene geçti.

Ulaşım, ulaşım, ulaşım... Ulaşım, bütün Karadenizin ve bütün Türkiye'nin sorunudur. Ancak, bakın, bugün, Giresun ve Ordu Vilayetlerinde 1 200 000 kişi yaşamaktadır; yaklaşık 3 katı, 3 milyon Giresun ve Ordulu, Giresun ve Ordu dışında, büyük şehirlerde yaşamaktadır; çünkü, elli senedir bu iki vilayet göç veriyor; yüzde 2,5 nüfus artışı da bunun kanıtıdır, bu gerçeği doğrulamaktadır.

Ordu ve Giresun'dan, günde, karşılıklı 100 otobüs, iki vilayetten 4 000 kişiyi, büyük vilayetlere götürüp geri getirmektedir. Yolcu kapasitesi açısından, büyük şehirlerden sonraki kapasiteyle, en büyük yolcu kapasitesine sahip iki vilayettir. Bunun yüzde 10'u uçak tercih etse, her gün, karşılıklı, sadece üç sefer koymak zorundasınız. İki vilayetin, en yakın havaalanına uzaklığı 2,5 saattir. Or-Gi havaalanı projesiyle, iki kentin, hatta, bölgenin kaderini bir anda değiştirebilirsiniz. Sekiz senedir gündemde olan bu proje için 1992 yılı yatırım programına 25 trilyon lira ayrılmıştı; yalnız, YPK'nın 14.7.1998 tarihli kararıyla, uygun görülmesine rağmen, yine Başbakanlığın 23.12.1998 tarih 6775 sayılı izni olmasına rağmen, 12.9.1999 tarih 18032 sayılı yazıyla Hazine Müsteşarlığı kredili olarak işin ihalesine müsaade etmemiştir.

Proje maliyeti 92 milyon dolardır; yıllık yatırım programında yer almaktadır. Bugün dış kredi teminiyle hemen ihalesi yapılması konusu Sayın Bakanın ve Sayın Başbakanın dudaklarının arasındadır. Benim çözemediğim şey; Sayın Başbakanın oluruna rağmen Hazine Müsteşarlığının diretmesidir. Yoksa, IMF mi buna müsaade etmiyor veya IMF'den bunun için de mi bir izin alacaksınız?

Bakın, belki Türkiye'de ilk defa, bir devlet projesi için iki vilayet halkı birleşti, aralarında vakıf kurdular milyarlarca lira topladılar ve proje dahilinde bir temel atıldı denize, plan çerçevesinde, paralar döküldü, dolgu yapımı başladı. Maalesef, şimdi, bütün Karadeniz halkı, bütün Ordu ve Giresun halkı bu projenin bir an önce gerçekleşmesini beklemektedir. Bizim, insaf artık, tahammülümüz kalmadı!..

Cumhuriyet bayramında Giresun'daydım; içler acısı şu manzarayı dinler misiniz... Giresun'da binlerce genci bir arada gördüm ve düşündüm, dedim ki, Ordu'da, Giresun'da bu binlerce genç mezun olduğu zaman biz bunları nereye koyacağız, nerede iş bulacağız? Bütün Ordulu, Giresunlu, Karadenizli milletvekili arkadaşlarım bu olaya şahittir.

Bakın, dün bir büyük hadise oldu!.. Samsun'da binlerce kişi, bir ramazan yardımı için, Afrika ülkelerindeki manzarayı sergilediler. Bugün Ordu ve Giresun halkı çok daha kötü durumdadır.

Bakın, bundan bir süre önce Giresun'da özel idarede bir imtihan açıldı; işe alınacak 1 kişi için 2 000 kişi müracaat etti ve bunun 159'u yüksekokul mezunu.

Bakın, biliyorum, bütün bölgelerin sıkıntısı büyük; ancak, bu bölge inanılmaz mağdur. İnanın, bugün, cebinde 5 milyon lirası olan kişi parmakla sayılacak halde.

Dün Samsun'daki olaylar herhalde sizi bir yere getirdi. Lütfen, ben, gelin diyorum, bu Afrika manzarasını, bir Bakanlar Kurulu toplantısını Giresun'da tertip ederek görün. O zaman, belki, gerçekleri görüp aklınız da başınıza gelir diye düşünüyorum.

Sadece bu memleketin bankacısı, soyguncusu yok; sadece İstanbulu, Ankarası, büyük gelişmiş kentleri yok; yoksa, Ankara'da oturup kaldığınızda hiçbir şeyin farkına varamıyorsunuz.

Karadeniz iflas etmiştir, can çekişmektedir. Bu sese kulak vermenizi rica ediyorum. Ankara'da evin lüks salonunda oturur gibi koltukta oturuyorsunuz; alttaki dairelerde kalanların vay haline...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Zaimoğlu, 1 dakika ilave süre veriyorum; toparlayınız.

RASİM ZAİMOĞLU (Devamla) - Alt tarafı, 8 bankaya kaptırılan 10 milyar doların yüzde 1'inden daha azını, 92 milyon doları dışkredi olarak talep ediyoruz. Şimdi, Sayın Başbakandan, ilgili sayın bakandan, bu projenin gerçekleştirilmesi için gerekli net tarihleri ve sesi duymak istiyoruz; bütün Karadeniz halkı adına, bütün milletvekilleri adına duymak istiyorum; çünkü, diyorum ki, o kadar unutulmuş konularımız var ki, Giresun'un o kadar konusu, Ordu'nun o kadar konusu var ki...

Bakın, diyorum ki, Giresun Limanı birbuçuk senedir unutulmuş, tek geçim kaynağı fındık unutulmuş, Karadeniz yolu unutulmuş, Giresun geçişi unutulmuş, organize sanayi unutulmuş, Tirebolu-Torul yolu unutulmuş, köy yolları unutulmuş, turizmci unutulmuş, Giresunlu unutulmuş, Ordulu unutulmuş. 4325 sayılı Kanunla Giresun cezalandırılmış, unutulmuş. Köylünün, işçinin, memurun, talebenin, gençlerin unutulmasına artık tahammülümüz kalmadı.

Burada, Sayın Başbakandan, ilgili sayın bakandan, yalvarıyorum, 12 milletvekili arkadaşım adına yalvarıyorum; bakın, bu komediye bir son veriniz. Devlet İstatistik Enstitüsü...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RASİM ZAİMOĞLU (Devamla) - 1 dakika Sayın Başkan...

BAŞKAN - Hayır efendim; benim prensiplerim, onu...

RASİM ZAİMOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum ilginize.

Saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler. Sağ olun.

Sayın Bakanım, üçüncü sıradaki gündemdışı konuşma da sanıyorum ulaştırmayla ilgili; ikisine birlikte mi yanıt vereceksiniz?

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Evet efendim.

BAŞKAN - Peki. Teşekkür ederim.

Gündemdışı ikinci söz, sözde Ermeni soykırımıyla ilgili olarak söz isteminde bulunan Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Kaya'ya aittir.

Buyurun Sayın Kaya. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

2. – Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Kaya’nın, sözde Ermeni soykırımı iddialarının tarihî gerçekleri yansıtmadığına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı

MEHMET KAYA (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sözde Ermeni soykırımı hakkındaki gündemdışı konuşmamı yapmak üzere huzurlarınızda bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Türk tarihine bakıldığında, Türk Milletinin, Çinliler, Romalılar, Bizanslılar, Persler, Araplar, Rumlar, Ermeniler ve daha birçok milletle de kaynaşarak, birçok devlet, imparatorluk ve medeniyetler kurduğunu görürüz. Bu milletlerin arasında en uzun ve insanî ilişkilerin kurulduğu topluluklardan biri de Ermenilerdir.

Ermeniler, Anadolu'daki yaşamları boyunca, Romalılar, Persler, Bizanslılar tarafından sağa sola sürülmüşler, gerçek vatandaş muamelesi bile görmemişlerdir.

Değerli milletvekilleri, ancak, Türk devletlerinin içinde yaşayan Ermeniler, Türklüğün adil ve insanî töresinden, İslamlığın bağışlayıcı, hoşgörülü ve birleştirici siyasetinden yararlanarak kendi kimlik ve benliklerini fazlasıyla koruma imkânına kavuşmuşlardır. Özellikle Osmanlılar döneminde, çalışkan liyakatli, dürüst, becerikli her tebaaya sağlanan imkânlardan gayri Müslimler içinde en çok faydalananlar Ermeniler olmuştur.

Askerlikten ve kısmen de vergiden muaf olan Ermeniler, ticarette, zenaatta, çiftçilikte, idarî işlerde yükselme fırsatlarını da kolayca yakalamışlar ve devlete bağlılıklarından dolayı da, haklı olarak "milleti sadıka" veya "tebaa-î sadıka" olarak vasıflandırılmışlardır. Bundan dolayı da Osmanlı döneminde, Bayındırlık, Bahriye, Hariciye, Maliye, Hazine, Darphane vekâletlerinde Nazırlık (bakanlık) yapan birçok Ermeni vatandaş olmuştur.

Değerli milletvekilleri, kendi çıkar ve menfaatlarını düşünen bazı Batılı devletlerin, Ermenileri, dinî, kültürel, ticarî, sosyal ve siyasî açılardan Türk toplumundan koparma çabaları vardır. Diğer taraftan da ülke içinde ve dışında kurulan, teşkilatlanan, teçhizatlanan ve silahlanan Ermeni komitelerinin, patrikhane ile kiliselerin menfî faaliyetleri sonucunda Ermeni cemaati yavaş yavaş Türk toplumundan koparılmaya ve hatta, cepheleştirilmeye çalışılmıştır. Bazı komşu ve Batılı devletlerden destek gören bu Ermeni cepheleşmesi sonucunda, 15 Nisan 1915'te Van bölgesinde Ermeni ayaklanması başlamıştır. Bu Van bölgesi ayaklanmasında Zeve, diğer adıyla Zaviye Köyü ve diğer 8 köyden, Ermenilerce, 3 000 Türk ve Müslüman katledilmiştir. Bugün, Zeve Şehitliği kazılarında toplumezar ve kemiklerde Sultan Reşat tuğralı altın ziynet eşyasına, tarak, gerdanlık ve yüzük eşyalarına rastlanmaktadır. Yine, bugün, Van-Erciş'teki Çavuşoğlu Samanlığında da Ermenilerce katledilen yüzlerce Türk cesedi mevcuttur.

Değerli milletvekilleri, Ermeniler daha sonra 18 Nisan 1915'te Bitlis'te, 20 Nisan 1915'te Doğu Anadolu'nun diğer şehirlerinde yaygın ayaklanmalar ve isyanlar başlatarak, Türk ve Müslüman köylerini yakma, yıkma, insanları katletme işlemlerine başlamışlardır. Bütün bunlar, Osmanlının her cephede savaşta olduğu Birinci Dünya Savaşı sırasında olmuştur. Birinci Dünya Savaşı boyunca Osmanlının, Ermeni isyanı ve katliamlarını yatıştırmak için aldığı tedbirler, Ermeniler ve Batılı destekçileri tarafından hiçe sayılmış ve bin  yıllık, müreffeh yaşadıkları ülkeyi parçalama ve Batılı devletlerin desteğiyle Anadolu'da sözde bağımsız bir devlet kurma hayaline kapılmışlardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; savaş halinde olmasına rağmen 9-10 ay içinde aldığı mahallî tedbirlerle olayların yatışmayacağını gören Osmanlı hükümeti, Ermenileri savaş bölgelerinden ülkenin daha emniyetli bölgelerine sevk ve iskân etmeye çalışmıştır. İşte, bu sevk ve iskân olaylarında, salgın hastalıklardan, iklim değişikliklerinden, soğuktan, açlıktan, yoksulluktan ve  Birinci Dünya Savaşının getirdiği zorluklardan, binlerce Ermeni ve Türk kaybedilmiştir. Yine bu Ermeni isyanlarında Anadolu yakılmış, yıkılmış, harap olmuş, birçok vaatlerle İtilaf Devletlerince cepheye sürülen Ermeniler, Batılılar tarafından kendi kaderlerine terk edilmiş, bazıları da onlarla birlikte Batı'ya götürülmüşlerdir. Batıya götürülen Ermenilere Türk düşmanlığı aşılanması da ihmal edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, Anadolu Ermenilerine 1915-1923 yılları arasında sözde soykırımı uygulandığı iddiası, ilk defa, 9 Aralık 1948'de Birleşmiş Milletlerde gündeme getirilmeye çalışılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaya, 1 dakika içerisinde toparlayınız.

MEHMET KAYA (Devamla) - Yıl 2000, hâlâ, Birinci Dünya Savaşı koşullarında, üstelik de Batılılarca Ermenileri kışkırtarak Anadolu'yu bir iç mücadeleye sokan, Türk ve Ermeni düşmanlığı yaratan düşünce, hâlâ, zaman zaman dost ve müttefik olan Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, İtalya ve diğer Avrupa parlamentolarında gündeme getirilmeye çalışılmaktadır. Seksen yıldır da, sözde Ermeni soykırımı, Demoklesin kılıcı gibi başımızın üstünde tutulmaktadır.

Değerli milletvekilleri, şimdiye kadar da Türk hükümetlerince bu konu defalarca her yerde anlatılmasına rağmen, Batılı bazı müttefikler bu konuyu tekrar tekrar gündeme getirmektedirler. Tarihî gerçekleri tarihe bırakmak, milletler arasındaki hoşgörüyü geliştirmek, insanlığı kin ve nefretten uzak tutmak, tüm insanlık için en geçerli yoldur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konudaki çalışmalarımız, gerçekleri bilimsel ve kültürel açıdan da anlatmaya devam etmemiz gerekmektedir. İstiklal Savaşında, tüm Batı, Türk Milleti aleyhine organize olmuştu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

Oldular da  ne oldu?!. Neticede, Türkiye Cumhuriyeti yine kuruldu ve dünyadaki yerini aldı. Kurtuluş Savaşında olduğu gibi, tüm uğraşılarımızda ve mücadelelerimizde esas kudret ve gücümüzü tarihimizden ve damarlarımızdaki asil kandan almaktayız. Bu sebeple, Türk Milleti olarak Atatürk'ün gösterdiği yolda övüneceğiz, güveneceğiz ve çalışmaya devam edeceğiz.

Bu duygu ve düşüncelerle, konuşmama son verirken Aziz Türk Milletini ve onun Yüce Meclisini saygılarımla selamlıyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kaya.

Gündemdışı konuşmaya, Devlet Bakanı Sayın Şükrü Sina Gürel yanıt verecekler.

Buyurun Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI ŞÜKRÜ SİNA GÜREL(İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; ben, öncelikle, Sayın Mehmet Kaya'ya, bu önemli konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun gündemine getirdiği için, hükümetim adına teşekkür ediyorum.

Bu önemli konuyu, bizim sıklıkla ele almamız gerekiyor; çünkü-şimdi sizlere açıklamak için söz aldım- bizim karşımızda, sanırım, bu asılsız iddiaları bir uyum içerisinde gündeme getirme çabaları var ve bir uyum içerisinde, Türkiye'yi haksız bir şekilde suçlayarak, bu konuda, bir şekilde belirli bir köşeye sıkıştırma çabaları var; ama, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ve Türkiye cumhuriyeti hükümeti olarak, bizim irademiz bu konuda tamdır, bütündür ve Türkiye olarak, hiçbir şekilde, böyle, bu haksız iddialar karşısında ve uyumlu olumsuz çabalar karşısında hiçbir şekilde gerilemeyiz, bize yöneltilen bu haksız suçlamaları kabul etmemiz söz konusu olmaz.

Bu, sözde Ermeni soykırımı iddialarının uluslararası tanınmasını sağlama çabalarının oldukça uzun bir geçmişi var. Ermenistan'da Koçaryan yönetimi işbaşına geçtikten sonra, Ermenistan dışında yaşayan radikal Ermeni çevrelerle işbirliğini geliştirerek, bu tür girişimlerin bir plan ve program çerçevesinde uygulanmaya başladığı görülmekte.

Sayın milletvekilleri, bu hassas dengelerin bulunduğu ortamlarda fırsat kollayan radikal Ermeni grupların son dönemdeki ilk denemeleri Amerika Birleşik Devletlerinde gerçekleşti, sizin de hatırlayacağınız gibi. Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisine iki yıl kadar önce sunulan, ancak, gündeme giremeyen bir tasarı, bu amaçla, alt komitelerde görüşülmeye başlandı ve baştan sona kadar yanlışlarla ve tahrif edilmiş bilgilerle dolu olan bu karar tasarısı, hükümetimizin yoğun çabaları ve Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Clinton'ın uyarılarıyla gündemden düşürülebildi.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bunun ardından da, seçim ortamına girmiş bir Fransız Senatosunda, sözde Ermeni soykırımına ilişkin bir yasa tasarısı gündeme getirildi. Yine, bildiğiniz gibi, Senato, Fransa Ulusal Meclisinde 1998 Mayısında kabul edilen yasa tasarısını görüşmeyi şimdiye kadar gündemine almaktan kaçınınca, bu kez senatoya, aynı zamanda Marsilya Belediye Başkanı da olan bir senatör öncülüğünde yeni bir yasa tasarısı sunuldu. Uzun tartışmalardan sonra kabul edilen metin, aslında, Ulusal Mecliste kabul edilen metnin aynısı oldu; ancak, usul açısından, Meclisten geçen metnin yerine, senatörlerin girişimiyle kabul edildiği için, bu tasarının kanunlaşabilmesi ve geçerlilik kazanabilmesi, Meclisten tekrar geçmesine bağlı kaldı. Şu aşamada böyle bir gelişme beklenmiyor; ancak, tabiî ki, biz, durumu izleyeceğiz. Bu arada, Fransa'nın Sayın Cumhurbaşkanının ve dost Fransız hükümetinin, böyle bir gelişmeyi engelleyeceğini umuyoruz. Bununla birlikte, gelişmeler dikkatle izlenmeye devam edilecektir.

Avrupa Parlamentosunda, ayrıca, Türkiye Katılım Ortaklığı Belgesi görüşmeleri sırasında da, sözde Ermeni soykırımı gündeme getirildi. Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerde, Kopenhag Kriterleri ve Helsinki Zirvesi kararlarıyla hiçbir ilgisi bulunmamakla birlikte, öteki bazı yabancı unsurların yanı sıra sözde Ermeni soykırımıyla ilgili bir paragraf da metne dahil edildi. Üstelik, bu haksız ve insafsız girişim, bir azınlık hakkıyla ve statüsüyle bağlantı kurularak gerçekleştirildi. Bu nedenle, sayın milletvekilleri, Sayın Başkan; biz, Avrupa Parlamentosunun bu konudaki iyi niyetinden de oldukça kuşku duyuyoruz ve düşünüyoruz ki, acaba, azınlıklar konusuna buradan girip, bizim için kabulü söz konusu olmayacak bir başka noktadan çıkma niyeti mi vardır Avrupa Parlamentosunda ve bu yüzden mi bir azınlık hakkı ve statüsüyle bağlantılı olarak bu sözde Ermeni soykırım iddialarını gündeme getiriyorlar diye haklı bir kuşku içindeyiz. Umuyoruz ki, bu kuşkularımız haklı çıkmaz.

Bu arada, Vatikan'da, Papa ile Ermenistan Patriği II nci Karekin arasında yapılan görüşmelerden sonra, bir ortak bildirinin yayımlandığı görüldü ve bildiride, yine, sözde soykırım iddialarına yer verildi.

Öteki bazı Avrupa ülkelerinin parlamentolarında da benzer girişimler bulunduğu yolunda bilgiler alınıyor ve tarafımızdan gerekli girişimler yapılıyor.

Sayın milletvekilleri, bu iddiaların ve girişimlerin, neden şimdi, peş peşe ortaya çıktığı hususunun üzerinde önemle durulması gerekmektedir. Ermenistan'da Koçaryan'ın işbaşına gelmesiyle, Taşnak görüşleri de hükümette temsil edilmeye başlanmış, Taşnak kuruluşlarına uygulanan Ermenistan'a giriş yasağı kaldırılmıştır. Koçaryan, radikal görüşlü Ermenileri, maalesef, kışkırtmaya devam etmiştir. Radikal Ermeniler, Amerika Birleşik Devletlerindeki çalışmalarını Avrupa'ya da taşımışlar, irtibat büroları oluşturmuşlardır. Erivan'da, diaspora Ermenileri ile Ermenistan hükümetinin işbirliğini yoğunlaştırmasına yönelik toplantılar gerçekleştirilmiştir. Örneğin, İtalyan Parlamentosunda malum sonucu almak amacıyla üç yıl süren yoğun lobi çalışması yaptıkları, radikal Ermenilerin basın organlarında açıklıkla yer almaktadır.

Ermenistan'ın şimdiki yöneticileri, akıllarınca, Türkiye üzerinde güçlü bir baskı oluşturarak, Türkiye'nin sözde soykırımı tanıyacağını, soykırım gibi en büyük bir insanlık suçunu kabul ederek özür dileyeceğini, uzun zamandır telaffuz edilen tazminat ve toprak taleplerinin gündeme getirilebileceğini ummaktadırlar.

Bu amaçlara Batı dünyasında alet olanlara bu kürsüden seslenmek istiyorum: Biz, tarihten saklayacak hiçbir insanlık suçu taşımayan bir ulusuz ve başka ülkeler gibi tarihinde saklanılacak ve utanılacak sayfaları bulunmayan bir ulusuz ve bu şekilde bize karşı haksızca yöneltilen, hiçbir şekilde kanıtlanması mümkün olmayan tarihsel iddiaları kabul etmemiz ve bunların ilerletilmesine izin vermemiz hiçbir zaman mümkün olmayacaktır; bunu, herkesin bilmesi gerekir.

Sözde soykırım iddialarının içinde bulunduğumuz aşamada gündeme getirilmesinin bir öteki amacı da, Türkiye'yi, hesapsız tepki göstermeye zorlayarak, gerek Batı dünyasıyla geliştirdiği ikili ilişkileri bozmak, gerekse uluslararası alandaki saygınlığına gölge düşürmek olmalıdır.

Ermenistan, Türkiye ile normal ikili ilişkiler oluşturmak için neler gerektiğini çok iyi bilmektedir. Türkiye'ye karşı düşmanca girişimlerin ardında bulunduğu sürece, bir komşusunun topraklarını işgal altında tuttuğu, öteki bir komşusunun topraklarında gözü olduğunu temel belgelerine yerleştirmeyi sürdürdüğü süre boyunca, Ermenistan ile Türkiye arasında normal ikili ilişkiler kurulmasına olanak bulunmadığını herkes bilmelidir.

Parlamentoların tarihi, yalanlara ve tahrif edilmiş belgelere dayanarak bir ulusu yargılayıp mahkûm etmelerini, halklar arasında nefret duyguları yerleştirmelerini yasama görevleriyle bağdaştırmaya imkân vermeyen olumlu davranışlarla doludur. Parlamentolar, aslında, kardeşlik, hoşgörü duygularını geliştiren mesajlar vererek, dünya barışına katkıda bulunmalıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tarihimizin her dönemi, gerek Türkiye'de gerek Türkiye dışında tarihçiler tarafından araştırılmakta ve tartışılmaktadır. Osmanlı arşivleri, araştırmacılara hizmet vermekte ve bu hizmeti daha etkinleştirmek için çalışmalar hızla sürdürülmektedir. Ancak, aynı biçimde, örneğin, Taşnak Partisinin arşivinin de araştırmacılara açılması gerekir. Bu tür girişimlerin, Ermeni kökenli vatandaşlarımız da dahil olmak üzere, tüm Türk vatandaşlarını derinden yaraladığını, Kafkaslar Bölgesinde sürdürülen barış çabalarını ve Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesine olumsuz etkisi olduğunu, herkese, sürekli biçimde hatırlattık; bunu, ben, bir kez daha hatırlatmayı görev biliyorum.

Sayın milletvekilleri, son söz olarak şunu belirtmek istiyorum ki, tarihimizi lekelemeye yeltenen ve Batı dünyasıyla aramızı açmayı amaçlayan her türlü girişimin karşısında olmaya ve bu tür girişmelere alet olanlara karşı gereken her türlü önlemi almaya devam edeceğiz. Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinin, hükümetimize verdiği güç için, ayrıca Yüce Heyetinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN  Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Gündemdışı üçüncü söz, Devlet Demiryollarının dünü ve bugünü hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Güler Aslan'a aittir.

Buyurun Sayın Aslan. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

3. – İzmir Milletvekili Güler Aslan’ın, ülkemizde demiryolları ağının dünü, bugünü ve sorunlarına ilişkin konuşması ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı

GÜLER ASLAN (İzmir)  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demiryollarımızın iyileştirilmesi hususunda, şahsım adına düşüncelerimi sunmak üzere söz almış bulunmaktayım.

Türkiye'de ilk demiryolu 1856 yılında, bir İngiliz şirketine tanınan imtiyazla, İzmirAydın arasına inşa edilmiş ve 130 kilometre uzunluğundaki bu yol yapımı 1866'da tamamlanabilmiştir.

Cumhuriyet döneminde çeşitli yabancı şirketler tarafından inşa edilerek, işletmesi sağlanan demiryollarının 4 000 kilometrelik kısmı cumhuriyetin ilanından sonra belirlenen millî sınırlar dahilinde kalmıştır. 1924'te AnadoluBağdat Demiryolları Müdüriyeti Umumiyesi kurulmuş, 1927'de Devlet Demiryolları ve Limanları İdarei Umumiyesi adını almıştır, 1953'ten beri ise, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi adı altında kamu iktisadî kuruluşu olarak varlığını sürdürmektedir.

1923-1935 yılları arasında 2 501 kilometre uzunluğunda demiryolu yapılmış olmasına karşın, 1950-1962 yılları arasındaki dönemde yalnızca 458 kilometre yol yapılabilmiştir. Bugün, mevcut olan toplam 10 508 kilometrelik demiryolu ağının yük ve yolcu taşımacılığı hizmetlerinde, ülke ekonomisine katkı sağlamasında, genişletilmesine ihtiyaç vardır. Kalkınma planlarında karayoludemiryolu arasındaki denge ne yazık ki, sağlanamamaktadır. Bu denge, sürekli, demiryolu aleyhine gelişmektedir. Demiryollarına ayrılan yatırım payının, karayollarına ayrılan payın çok altında olduğu görülmektedir. Ne yazık ki, bu dengesizlik yürütülen hizmetlere de yansımaktadır.

Özellikle, cumhuriyetin ilk dönemlerinde demiryollarının geçtiği en ücra yerleşim birimleri bile, kısa sürede gelişme göstermiş, ülke ekonomisine katkıda bulunmuştur. Demiryolu ve liman işletmeciliğinin yanı sıra, ülkenin en önemli sanayi kuruluşlarından olan TÜLOMSAŞ, TÜVASAŞ, TÜDEMSAŞ atölyelerinde hizmet vermektedir. TÜLOMSAŞ yıllık 60 adet lokomotif ve 1 000 adet yük vagonu üretebilmekte, TÜVASAŞ ise yıllık 200 adet üretme kapasitesine sahip olurken, ihtiyaç fazlası üretim sebebiyle ihraç potansiyeline de sahiptir. Geçtiğimiz yıllarda, Pakistan, Bangladeş gibi ülkelere yolcu vagonu ihraç ederek, ülke ekonomisine katkı sağlanmıştır.

Ülkemizin doğal kaynaklarının kıt olduğu ve özellikle de petrol ve petrol ürünleri tüketiminde dışa bağımlı olduğumuz göz önüne alınırsa, özkaynaklarımıza dayalı tüketim yapılması, bunda da demiryollarımızın kullanılması önem arz etmektedir. Çift hatlı, sinyalli ve elektrikli 1 kilometrelik demiryolunun maliyeti, 1 kilometrelik otoyolun maliyetinden yüzde 30 daha ucuzdur. Yük taşımacılığında karayollarına göre 10 kez, yolcu taşımacılığında ise 12 kez daha az yakıt kullanılmaktadır. Bu karşılaştırma, demiryolu taşımacılığının ekonomik; yani, ortalama taşıma maliyetleri bakımından en uygun taşıma birimi olduğunu ortaya koymaktadır. Enerji tasarrufuna etkisi de inkâr edilemeyecek boyutlardadır.

Ayrıca, demiryolunun ekonomik ömrünün 30 yıl gibi, çok yüksek, buna karşılık karayolunun ekonomik ömrünün 15 yıl gibi, çok düşük düzeyde olduğu düşünülürse, demiryolunun ne derece elverişli olduğu görülmektedir.

Diğer önemli bir konu ise, güvenlik açısından da en uygun taşıma aracı demiryoludur. Ulaşımdan kaynaklanan kazalar dikkate alındığında, karayollarında meydana gelen kazaların yol açtığı can ve mal kayıplarının demiryollarına karşılık çok fazla olduğu bilinmektedir. Çevre sorunları açısından da ele alındığında, demiryollarının daha avantajlı olduğu ortadadır. Karayollarındaki gürültünün 7292 desibel arasında olduğu tespit edilirken, demiryollarındaki gürültü 65 desibeldir.

Öte yandan, karayolları araçları egzoz gazıyla havayı kirletirken, elektrikli sistemle çalışan demiryollarında böyle bir sorun yoktur.

Gerek kitle taşımacılığında ve gerekse uzun mesafe yük taşımacılığında en ekonomik ve en uygun taşıma sistemi demiryoluyla gerçekleşmektedir. Avrupa Birliğine girmeye hazırlandığımız bu sürede, tüm gelişmiş ülkelerde, Batı ve Doğu Avrupa ülkelerinde, yük taşımacılığı, demiryolu sistemiyle sağlanmaktadır. Bu doğrultuda biz de, karayollarında yük taşımasını kısıtlayıcı ve demiryollarına yönlendirici bazı önlemler geliştirmeliyiz.

Mevcut demiryolu ağının, ülke boyutlarına ve nüfus yoğunluğuna göre çok yetersiz kalması, geometrik standartların düşük olması, tek hat işletmeciliğinin yapılması ve bazı güzergâhların yanlış belirlenmesi sonucu bu hatların uzun olması gibi özetlenebilir. Ayrıca, finansman yetersizliğinden dolayı; yani, yatırımların yapılamaması sonucunda, mevcut demiryolu ağının genişletilememesi; yani, koridorların açılarak mesafelerin kısaltılamaması gibi sorunlar, demiryollarının arzu edilen düzeyde hizmet vermesini büyük ölçüde etkilemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aslan, 1 dakika içinde toparlayınız efendim.

GÜLER ASLAN (Devamla) - Teşekkür ederim Başkan.

Sorunların giderilmesi yönünde öncelikli olarak demiryolu ağının geliştirilmesi ve iyileştirilmesi amacına yönelik yatırımlara büyük önem vermek gerekmektedir. Sinyalli ve elektrikli hatların ülke geneline yaygınlaştırılması, önümüzdeki zaman diliminde asıl hedefimiz olmalıdır.

Mevcut olumsuzlukları ve sorunları en aza indirgemek için yeniden yapılanma çalışmalarına önem verilmeli, demiryolu personeline hizmetiçi eğitim ile hizmette kaliteyi öne taşımalıyız düşüncesi ile Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Aslan.

1'inci ve 3'üncü sıradaki gündemdışı konuşmalara yanıt vermek üzere, Ulaştırma Bakanımız Sayın Enis Öksüz.

Buyurun Sayın Öksüz. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ordu ve Giresun İlleri ile Doğu Karadeniz Bölgesinin hava ulaşım ihtiyacını karşılamak amacıyla, Ordu-Gülyalı mevkiinde, bölgenin fiziksel şartları dolayısıyla yeterli alan bulanamaması nedeniyle, denizin doldurulması suretiyle kazanılacak alanda 3 000 metre pist boyunda öngörülecek ayrı bir havaalanı yapılması talep edilmiştir.

Proje, Bakanlar Kurulunun 30.1.1998 gün ve 98/10882 sayılı kararıyla, "Ordu-Giresun Havaalanı Mendirek Deniz Dolgusu, Uçuş Üniteleri, Üstyapı ve Müteferrik İşler İnşaatı" adı altında, DLHİ Genel Müdürlüğü yatırım programına kredili olarak dahil edilmiştir. 29.11.1998 tarihinde, kredili olarak ihale edilebilmesi için, Hazine Müsteşarlığından onay istenmiş; ancak, Hazine Müsteşarlığı, 12.3.1999 gün ve 18032 sayılı yazısıyla, halihazırda finansman bekleyen öncelikli proje sayısının çokluğu ile uluslararası piyasalarda yaşanan kriz ve dış kredi teminindeki güçlükler nedeniyle, projenin kredili olarak ihalesine gerekli izni vermemiştir. Dolayısıyla, ihale yapılamamaktadır.

Projenin teknik özellikleri: Pist, 3 000 metreye 45 metre uzunluğundadır. Apron, 228 metreye 120 metre boyundadır ve burası için 7 milyon 720 bin ton taş dolgu gerekmektedir. Taksirut, 175 metreye 24 metredir. Mendirek inşaatı, 4 000 metre uzunluğundadır; bunun kazanılabilmesi için 6 milyon 720 bin ton taş dolgu gerekmektedir. Terminal, 200 bin yolcu/yıl kapasiteli 1 500 metrekare büyüklüğündedir. Yardımcı hizmet binaları ise, teknik blok, kule, iş makineleri parkı, güç, ısıtma, su arıtma tesisleri, yollar, otoparklar, emniyet, giriş kontrol  binası ve diğer hizmetlerden oluşmaktadır. Projenin 2001 yılı fiyatlarıyla maliyeti 76 trilyon 856 milyar Türk Lirasıdır.

Bilgilerinize arz olunur.

RASİM ZAİMOĞLU (Giresun) - Sayın Bakan, Sayın Başbakan imzalamasına rağmen, Hazine buna nasıl itiraz ediyor? Yani, bu olacak şey mi?! Bunu yapmayacak mısınız Sayın Bakan?

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (Devamla) - Benim Bakanlığım, ihale izni aldığı zaman ihaleye çıkar; öbür taraf, beni aşan bir konudur.

RASİM ZAİMOĞLU (Giresun) - O zaman, ilgili sayın bakan cevap versin bize... Böyle bir şey, gayri ciddîlik görmedim ben!.. Bu hükümet ne biçim, ne kadar gayri ciddî!..

BAŞKAN - Siz buyurun efendim... Siz devam edin Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (Devamla) - Anlamadım; ama, gayri ciddîlik benden kaynaklanmıyor herhalde.

RASİM ZAİMOĞLU (Giresun) - Hükümeti söylüyorum ben, hükümeti...

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (Devamla) - Bilemiyorum; hükümet gayri ciddî olmaz.

Teşekkür ediyorum.

RASİM ZAİMOĞLU (Giresun) - Ama, bu konu, ciddî bir konu...

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (Devamla) - Efendim, ikinci soruyla ilgili cevabı arz ediyorum:

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Güler Aslan'ın, gündemdışı yapmış olduğu, demiryollarımızın dünü, bugünü, sorunları konulu konuşmasına cevap vermek üzere söz almış bulunmaktayım.

Malumları olduğu üzere, demiryollarımızın, uzun yıllardan beri ihmal edilmesiyle sorunları oldukça büyümüş ve bugün, demiryollarımız, arzu ettiğimiz düzeyin çok altına düşmüştür. Taşıma maliyetleri, can güvenliği, çevre kirliliğinin önlenmesi gibi birçok olumlu yanları bulunan bu sektörümüzün bir an önce canlandırılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

Ben, Ulaştırma Bakanı olarak, bu sektörde neler yapacağız, onları, kısaca sunmak istiyorum:

Sayın Başkan, yazılı olduğu için, özet bilgi verebilir miyim?

BAŞKAN - Siz, dağıtabilirsiniz Genel Kurula; o, sizin takdir hakkınız ama...

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (Devamla) - Peki, teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün için, ülkemizin 8 607 kilometresi ana hat olmak üzere tali hatlarla birlikte 10 508 kilometre demiryolu ağı mevcut olup, ülkemizin nüfusu, yüzölçümü ve ekonomik potansiyeli dikkate alındığında, bu demiryolu ağı yetersiz kalmaktadır. Diğer taraftan, mevcut hatların geometrik ve fiziksel standartlarının düşük olması hat kapasitelerini sınırlamaktadır. Bu nedenle, bu hatlar üzerinde çağdaş bir demiryolu işletmeciliği de yapılamamaktadır. Bu durum, ülke genelinde taşımacılıktaki demiryolu payının oldukça düşmesine sebep olmuştur.

Söz konusu, bu darboğaz, mevcut demiryolu şebekesinin modernize edilmesi ve planlanan demiryolu hatlarının gerçekleştirilmesiyle çözülebilir.

Bakanlığımızca yürütülmekte olan ve yapılması planlanan projelerin gerçekleştirilmesiyle, yaklaşık 2 000 kilometrelik yeni hat, ulusal demiryolu ağına katılmış olacaktır. Böylece, büyük bir bölümü karayolu üzerinden yapılmakta olan ülke genelindeki yük ve yolcu taşımacılığının bir bölümünün demiryollarına kaydırılması sağlanacaktır.

Bu çerçevede 2000 yılı yatırım programında yer alan ve önceki yıllardan devam eden projelerden; BandırmaBursaOsmaneliAyazma, ÇankırıÇorumAmasya, Van Gölü Kuzey Geçişi demiryolu etüdü projeleri ve Samsunİskenderun demiryolu fizibilite etüdü işleri tamamlanmıştır.

İnşaatları devam eden İzmit kentiçi dört hatlı demiryolu altyapı inşaatlarının eksiklikleri ve üstyapı inşaatı.

Divriği-Sıvas (Tecer-Kangal) Demiryolu altyapı ikinci kısım ikmal (Deliktaş Tüneli) inşaatı işlerinin 2001 yılında bitirilmesi planlanmıştır. Ayrıca, Divriği-Sıvas, (Tecer-Kangal) demiryolu birinci ve üçüncü kısım inşaatı ile Menemen-Aliağa çift hatlı demiryolu inşaatı çalışmalarına hız verilmiştir.

Ankara-İstanbul arasındaki mevcut demiryolu, artan yolcu ve yük talebini karşılayamaz duruma gelmiştir. Bunun sonucunda, İstanbul-Ankara arasındaki mesafeyi 577 kilometreden 416 kilometreye, seyahat süresini, 260 kilometre/saat hız sağlamak suretiyle, yedi saatten ikibuçuk saate indirecek yüksek standartlı yeni bir demiryolu hattının yapımı planlanmıştır. Planlanan bu proje, Arifiye-Sincan çift hatlı elektrikli demiryolu hattı 1975 yılı yatırım programına alınmıştır. Bu yeni sürat demiryolu hattı, Avrupa'da oluşturulan sürat demiryolu ağının devamını teşkil ederek, Avrupa ile Asya arasındaki transit demiryolu ulaşımına önemli katkılar sağlamak maksadını taşımaktadır. Ancak, bu yatırıma yabancı firmalar bugüne kadar hiç ilgi göstermemiştir.

Müsaade ederseniz özetleyerek gitmek istiyorum. 85 kilometrelik SincanÇayırhan demiryolunun inşaat işleri, ödenek yetersizliği nedeniyle iptal edilmiş, bazı bölümleri inşaattan kaldırılmıştır.

Asya ile Avrupa kıtasını birbirine birleştirecek olan ilk demiryolu bağlantısıyla ilgili tüpgeçitle ilgili birinci kısmın ihalesi tamamlanmış, değerlendirilmesi yapılmış ve Japon Kredi Bankasının bu konudaki görüşlerini almak üzere Japonya'ya gönderilmiştir, önümüzdeki bir hafta, on gün içerisinde ihalenin birinci kısmı tamamlanmış olarak, yapımla ilgili ihale kısmına geçilecek, çalışmalara başlanacaktır. Yani, tüpgeçidin imalatına yakında başlanacak; ama, proje başlamıştır ve finansmanı da hazırdır, dolayısıyla bu konu devam edecek demektir.

Haydarpaşa - Gebze arasındaki çift hatlı yol, üç hat şekline getirilecek ve bunun iki hattı İstanbul Metrosu hafif raylı sistemiyle birleştirilmiş hale getirilecektir. Böylece, 13 kilometrelik Boğaz tüp geçidi ihalesinin dışında kalan kısımlarda 41 adet otopark yapılacaktır ve bu şekilde, bir taraftan, öbür tarafa  saatte 100 000 kişinin taşınabildiği bir tünel de iş görür hale gelecektir. Bu tünelin, tüpgeçitin gördüğü hizmet, 10 ilâ 12 karayolu köprüsü kapasitesine eşit olacaktır.

Gürcistan-Türkiye arasındaki (Kars-Tiflis) demiryoluyla ilgili her türlü protokol imzalanmış, on, onbeş gün evvel, Gürcistan Sayın Cumhurbaşkanı kardeşini kaybettiği için, cumhurbaşkanları nezdinde yapacağımız imza töreni ertelenmiştir, önümüzdeki günlerde tekrarlanacaktır ve Türkiye tarafından garanti edilerek yapılacaktır. Gürcistan'da yaptığımız son toplantıda, çift hat, tek hatta indirilmiştir. İleride trafik arttığı ve Türkiye'nin durumu biraz daha iyileştiği takdirde, ikinci hat da işletmeye açılabilecektir.

Ayrıca, Ankara-Eskişehir arasında hızlandırılmış demiryolu projesi ihale edilmiş, bununla ilgili itirazla gözden geçirilmekte ve Hazinenin oluru alındıktan sonra 2001 yılı içerisinde imalata devam edilecektir ve böylece, Eskişehir-Ankara arasındaki yol  bir saat onbeş dakikaya inecek, bu, aynı zamanda İzmir'e gidişi de iki saat kısaltacaktır. İkinci kısım projesi ileride ihale edildiği takdirde, biraz evvel söylediğimiz gibi, İstanbul-Ankara arası ikibuçuk saate indirilebilecektir.

Bu proje devam ederken, aynı zamanda, Eskişehir merkez olmak üzere, Eskişehir-İzmir, Eskişehir-Antalya arasında hızlı demiryolu yapılabilmesi konusunda konsorsiyumlarla görüşmeler devam ediyor. Önümüzdeki onbeş gün içerisinde, iki konsorsiyumla bu konuda görüşme devam edecektir ve yarıştırma usulüne uygun olarak da, inşallah, yılların bu özlemini de gidermiş olacağız.

2000 yılı sonu itibariyle banliyöde 100 milyon, ana hatta 27,5 milyon kişi ile yükte 18,1 milyon ton yük taşımacılığı yapılmıştır. 2001 yılında ise, banliyöde 80 milyon kişi, ana hatta 27,5 milyon kişi ve yükte de 18,5 milyon ton taşıma yapılması planlanmıştır.

1 Ekim 1999 tarihinden itibaren Ankara-Afyon-Uşak-Alsancak parkurunda Dumlupınar Mavi Treni sefere konulmuştur. Haftanın 4 günü Doğu Ekspresi, haftanın 3 günü Yeni Doğu Ekspresi, 1 Ekim 1999 tarihinden itibaren, haftanın her gününde Doğu Ekspresi olarak ve teşkilatı daha da iyileştirilerek işletmeye başlanılmıştır.

Ankara-Elazığ arasında 4 Eylülde Mavi Treni sefere konulmuş; Ankara'dan haftanın 3 günü Diyarbakır'a, haftanın 4 günü Elazığ'a gidecek şekilde yeniden düzenlenmiştir ve önümüzdeki günlerde bunun, haftanın her günü yapılması gündeme getirilecektir.

Elazığ-Tatvan arasında işletilmeyen yolcu treni, 29 Şubat 2000 tarihinden itibaren, haftada 3 gün, gidiş-dönüş olmak üzere, yeniden sefere konulmuştur.

Ayrıca, Avusturya-Edirne arasında, 13 Mayıs 2000 tarihinden itibaren 4 sefer olmak üzere, 8 adet optima tur özel otokuşet trenleri sefere konulmuştur.

Balıkesir-Bandırma arasında, 23 Temmuz 2000 tarihinden itibaren bölgesel ekspres treni yeniden sefere konulmuştur.

Bunları saymak yerine -metni dağıtacağım için- sanıyorum yapılacak işlerden bahsetmem daha doğru olacak.

Ülkemizin limanlarından sonra, kombine taşımacılığın temelini oluşturacak olan Ankara, Kayseri, Konya, Gaziantep, Kahramanmaraş, Denizli ve Balıkesir İllerinde konteyner kara terminalleri kurulması için yer tespit çalışmaları tamamlanmıştır. İlk aşamada, Gaziantep konteyner kara terminali yapılması için ihaleye çıkılmış olup, firmayla sözleşme imzalanmış ve yer teslimi yapılmıştır. 2000 yılı eylül ayı sonu itibariyle yüzde 50 oranında fizikî gerçekleşme sağlanmıştır.

Ayrıca, Türkiye genelinde organize sanayi bölgelerinin demiryollarına bağlantısının sağlanması amacıyla çalışmalar başlatılmış olup, organize sanayi bölgeleri yetkilileriyle, yapılacak işler konusunda karşılıklı görüşmeler devam etmektedir.

Büyük kentlerde kentiçi ulaşım sistemleriyle entegrasyon sağlanabilmesi amacıyla banliyö tren işletmeciliğinin yapıldığı Ankara, İstanbul ve İzmir Büyükşehir belediyeleriyle işbirliği yapılmasına ilişkin çalışma başlatılmıştır. Bu kapsamda, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile işletme protokolü karşılıklı imzalanmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesince mevcut banliyö sistemi konusunda detaylı bir inceleme yapılmış; ancak, daha sonra gelişme kaydedilememiştir.

Vagon darboğazının bir ölçüde giderilebilmesi, müşterilerin yurtiçi ve yurt dışından vagon kiralamaları ve satın alabilmeleri amacıyla birtakım önlemler alınmış bulunmaktadır. Yurtiçi ve yurt dışından vagon kiralayan veya satın alan müşterilere taşıma ücretlerinde yüzde 60 oranına kadar indirim yapılması kararlaştırılmıştır. Bu meyanda, çeşitli firmalara vagon tahsis edilmiş olup, taşımalar devam etmektedir. Ayrıca, giderek artan taşıma talebinin karşılanabilmesi amacıyla, TCDD Genel Müdürlüğünce, yurtdışından vagon kiralanması konularında çalışmalar yapılmaktadır.

Yurt dışında çalışan ve arabalarıyla yurda gelmeyi arzu eden vatandaşlarımızın taşınması için, daha önce Bulgaristan'a kadar gelen otokuşet trenlerinin, 1996 yılından itibaren Edirne'ye kadar gelmesi temin edilmiş bulunmaktadır. O tarihten itibaren, her yılın mayıs-eylül aylarını kapsayan sezonda, demiryolu ile özel firmalar tarafından otokuşet  (refakatli otomobil) tren seferleri düzenlenmektedir.

Öncelikle büyük şehirlerimizdeki garlarımızdan başlamak üzere, gar ve istasyonlarımızın çevreleriyle birlikte yeniden düzenlenmesi ve bu mekanların, şehirlerimizin en düzenli, en temiz ve en güzel mekanları haline gelmesi amacıyla gar düzenleme çalışmaları da tamamlanmıştır.

Bir kamu hizmeti gören TCDD Genel Müdürlüğünün gelirlerinin artırılması amacıyla, atıl durumda bulunan arsa ve arazilerimizin yap-işlet-devret modeliyle değerlendirilmesi çalışmalarına, 1990 yılında başlanılmıştır. Yap-işlet-devret modeli çerçevesinde yapılan çalışmalar sonucunda, yatırım tutarı olarak 20 trilyon Türk Liralık bir katkı sağlanmıştır. Ayrıca, taşınmazlardan, yıllık olarak, 3 trilyon Türk Lirası kira geliri elde edilmektedir.

Burada, şunu ifade etmek istiyorum: Devlet Demiryollarının, şehir içinde, oldukça kıymetli, çok yüksek rant değeri olan arsaları mevcuttur. Bunlar üzerinde, yapılabilecek işhanları, sağlık merkezleri, işyerleri ve her türlü hizmeti görebilecek bina ve tesisler yapılmak suretiyle işletilmesi ve bilahara Devlet Demiryollarına iade edilmesi konusunda çalışmalar başlatılmıştır. Bunların karşılığında, demiryollarının yeraltına alınması ve buna göre istasyonların kurulması çalışmalarıyla ilgili önemli mesafeler alınmaktadır.

Diğer taraftan, deprem sonucu hasar gören tesisler ile çekençekilen araçların onarımı için, Avrupa Yatırım Bankasından 39 milyon EURO'luk bir kredi temin edilmiştir. Kredinin kullanımı için, Deprem Projesini yürüten, Başbakanlık Proje Uygulama Birimiyle projenin uygulanması konusundaki çalışmalar devam etmektedir.

Taşıma kapasitelerini artırıcı hizmetleri iyileştirici, trafik emniyetini sağlayıcı ve gelir getirici altyapı tesislerinden yol ve yolla ilgili projeler kapsamında, 2001 yılında, 284 km yol yenilemesi, 46 km takviye pozu, 250 adet makas yenilemesi, 16 000 adet ray kaynağı, 8 adet dizel manevra lokomotifi ile 100 adet yük vagonu imali, 71 adet dizel elektrikli anahat lokomotifi ve 60 adet elektrikli anahat lokomotifinin imal ve teminiyle ilgili çalışmalarının yapılması programlanmıştır.

İskenderun-Divriği mevcut yolunun rehabilitasyonunun üçüncü şahıslara yaptırılması için etüt-proje ve ihale çalışmalarına başlanacaktır.

Ayrıca, demiryollarımız için son derece hayatî önemi haiz 290 000 ton rayın temini çalışmaları sonuçlandırılacaktır.

Karabük demir çelik fabrikasına 1 milyar dolar civarında ilave yatırım yapıldığı takdirde, 60 metre uzunluğunda hidrojeni sıfıra indirilmiş kaynak yapılabilir ray temini mümkündür.

Bununla yapılacak yatırımlarla, Türkiye'nin birkaç yıllık ray ithalatını karşılamaktadır. Bu konuda da ilgili müesseseyle bir proje hazırlanmak üzeredir ve yakında hükümetimize de getirilmek suretiyle, Türkiye, ray ithal eden değil; ray ihraç eden bir noktaya getirilebilecektir.

Ayrıca, demiryollarımızla ilgili olarak, yük trafiğinin yoğun olduğu Boğazköprü-Kardeşgediği(Ulukışla)-Yenice-Mersin-Adana-Toprakkale-İskenderun hattının elektrifikasyon, sinyalizasyon ve altyapının iyileştirilmesi projesine, GAP demiryolu finansman ve yapı çalışmaları da dikkate alınarak, bu yıl içerisinde başlanacaktır.

Aliağa-Menemen-Basmane-İzmir(Cumaovası) sinyalizasyon ve elektrifikasyon tesislerinin yapımına program dahilinde devam edilecektir. İzmir Büyükşehir Belediyesiyle proje gerçekleştiği takdirde, bu hatlar, tamamen İzmir halkının hizmetine verilecektir.

Tüm dünyada başlatılan yeniden yapılanma çalışmaları paralelinde ve Avrupa Birliği demiryolu politikaları doğrultusunda, TCDD'nin malî yapısının düzeltilmesi, müşteri odaklı bir yapının kurularak etkin ve ticarî hizmet vermesi gereği ortaya çıkmıştır. Bunu sağlamak amacıyla, Japon hükümetinin Dünya Bankası yönetimine bıraktığı fonlardan temin edilen 1 milyon dolar tutarındaki hibeden finansmanı sağlanarak, TCDD'nin yeniden yapılanma etüdü gerçekleştirilmiştir.

Bu etüt ile, demiryollarının maliyet etkin işletmecilik yapmasına imkân vermek üzere, düşünülen organizasyon yapısı içinde birimlerin ticarî anlamda bağımsızlığının sağlanması önplanda tutulmuştur. Ayrıca, birçok üst düzey yöneticinin de görev aldığı bir uygulama planı geliştirmek üzere, 7 adet proje grubu oluşturulmuştur. Oluşturulan bu proje grupları gereken çalışmaları yapmış ve çalışmalarının sonuçlarını raporlar halinde yönetime sunmuşlardır.

Yeniden yapılanmayla ilgili konuda, yeni ihtiyaçların çıkması üzerine, bunun da yeniden ele alınması ve 2001 yılı içerisinde bu konunun gündeme getirilmesi, en azından muhasebe sisteminin ayrılarak tatbikata girilmesi tamamlanacaktır.

TCDD'nin bağlı kuruluşlarından TÜLOMSAŞ VE TÜVASAŞ'ta yurtiçi demiryolu gereçlerinin karşılanması yanında, ihracat bağlantıları yapma yönünde çalışmalar da sürdürülmektedir. İstihdam ve yan sanayi girdileri dolayısıyla millî ekonomimize olan katkısı açısından, özellikle büyükşehir belediyelerinin hafif raylı taşıma araçları konusundaki ihtiyaçları ile diğer belediyelerimize metro ve tramvay imali için yoğun gayret sarf edilmektedir.

TÜLOMSAŞ, yarattığı istihdam hacmi, mal üretimi, yan sanayi kuruluşlarıyla iletişimi ve teknolojik gelişmeleriyle millî ekonomimiz içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. TÜLOMSAŞ'ta çeşitli tipte lokomotif ve motor üretiminin yanında savunma sanayiine yönelik araçları, belediyelere toplu taşıma araçları gerçekleştirebilecek teknoloji, bilgi ve deneyim mevcuttur. Bu alanlarda, gerekli girişimlerimiz sürdürülmekte ve çalışmalarımız devam etmektedir.

TÜVASAŞ'la ilgili olarak, Bakanlar Kuruluna kanun tasarımız gönderilmiştir ve burası bir iştirak haline getirilmektedir, devlet payı yüzde 50'nin altına indirilmektedir ve yine, temaslar ve ihale sonucunda, burası, ihracat da yapabilecek, vagon imaline yönlendirilecektir. Bu konuda, daha evvel hazırlanmış olan kanun hükmünde kararname, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından imzalanmadığı için, konu, kanunla çözülme noktasına getirilmiştir.

Dolayısıyla, önümüzdeki dönemlerde, demiryollarıyla ilgili konularda önemli bir kararımız da "nerede liman varsa orada demiryolu olacaktır." Bu, nerede liman varsa, oraya demiryolu gidecek demektir. Bununla ilgili olarak, yap-işlet-devret formülüyle, Batum havaalanının yapılması halinde, 11 kilometrelik demiryolu hududumuza getirilecek, gümrük işlemleri, Türkiye tarafından, burada yapılacaktır ve Rize'ye kadar olan sahada da, yine, demiryolu ile limanlar bağlantısı sağlanmış olacaktır.

Ayrıca, İran'la yaptığımız temaslar sonucunda, finansmanını sağladıkları takdirde, Erzincan, Trabzon Limanına bağlanacaktır; Van Gölü'nün kuzeyinden geçireceğimiz demiryoluyla, Suriye bağlantılı ve İstanbul bağlantılı demiryolları seferleri de, yine, görüşmeler arasında devam etmektedir.

Yani, para bulduğumuz takdirde, finansmanını sağladığımız takdirde, önümüzdeki on yıl içerisinde, Türkiye'nin demiryollarıyla ilgili ana problemleri çözümlenmiş olacaktır ve yolculuğun en iyi şartlarda yapılabilmesini sağlayacak vagon imalatı da yapılacaktır. Bu mutlaka olacaktır, bundan hiçbir ümitsizliğimiz yoktur; ama, kanun çıktıktan sonra yapılacaktır.

Böylece, demiryollarıyla ilgili konu, zannediyorum, ana hatlarıyla açıklığa kavuşturulmuş olmaktadır.

Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakanım. Bu doyurucu açıklamalarınızdan sonra, gündemdışı konuşmalar da böylece yanıtlandırılmıştır.

Bir gensoru öngergesi vardır; önerge, daha önce bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır. Önergeyi okutup bilgilerinize sunduktan sonra, önergenin görüşülme gününü belirleyen Danışma Kurulu önerileri vardır; bu önerileri de okuttuktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener ve 67 arkadaşının, özel bankaların içinin boşaltılarak Hazinenin ekonomik kayba uğratılmasında kusurları bulunduğu iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu Üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/3)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sayıları 10'u bulan bazı özel bankaların içinin yasalara aykırı bir şekilde boşaltılarak vatandaşların ve devlet hazinesinin milyarlarca dolar zarara uğramasında, ülkenin ciddî boyutlarda ekonomik kayıplara maruz kalmasında ağır kusurları bulunan 57 nci Hükümetle ilgili olarak, ilişikteki gerekçeler ve görüşmeler sırasında arz edilecek nedenlerden dolayı bir gensoru önergesi verilmesi zarureti hâsıl olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 106 ncı maddesine göre, gereğini arz ve talep ederiz.

Saygılarımızla.

      21.11.2000

1- Abdüllatif Şener

(Sıvas)

2- Abdullah Gül

(Kayseri)

3- Cemil Çiçek

(Ankara)

4- M. Ergun Dağcıoğlu

(Tokat)

5- Nurettin Aktaş

(Gaziantep)

6- Abdulkadir Aksu

(İstanbul)

7- Bekir Sobacı

(Tokat)

8- Zülfükar İzol

(Şanlıurfa)

9- Osman Aslan

(Diyarbakır)

10- Mehmet Altan Karapaşaoğlu

(Bursa)

11- İlyas Arslan

(Yozgat)

12- Abdullah Veli Seyda

(Şırnak)

13- Dengir Mir Mehmet Fırat

(Adıyaman)

14- Azmi Ateş

(İstanbul)

15- Salih Kapusuz

(Kayseri)

16- İsmail Kahraman

(İstanbul)

17- Bülent Arınç

(Manisa)

18- Mustafa Baş

(İstanbul)

19- Mehmet Özyol

(Adıyaman)

20- Akif Gülle

(Amasya)

21- Eyüp Fatsa

(Ordu)

22- Mehmet Ali Şahin

(İstanbul)

23- İrfan Gündüz

(İstanbul)

24- Süleyman Arif Emre

(İstanbul)

25- Mahfuz Güler

(Bingöl)

26- Latif Öztek

(Elazığ)

27- Özkan Öksüz

(Konya)

28- Ali Oğuz

(İstanbul)

29- Eyyüp Sanay

(Ankara)

30- Yaşar Canbay

(Malatya)

31- Kemal Albayrak

(Kırıkkale)

32- Lütfi Doğan

(Gümüşhane)

33- Musa Demirci

(Sıvas)

34- Yakup Budak

(Adana)

35- Fethullah Erbaş

(Van)

36. Rıza Ulucak

(Ankara)

37. Sabahattin Yıldız

(Muş)

38. Lütfü Esengün

(Erzurum)

39. Nevzat Yalçıntaş

(İstanbul)

40. Aslan Polat

(Erzurum)

41. Ahmet Cemil Tunç

(Elazığ)

42. Faruk Çelik

(Bursa)

43. Sait Açba

(Afyon)

44. Ayşe Nazlı Ilıcak

(İstanbul)

45. Maliki Ejder Arvas

(Van)

46. Tevhit Karakaya

(Erzincan)

47. Metin Kalkan

(Hatay)

48. Mehmet Bekâroğlu

(Rize)

49. Mustafa Niyazi Yanmaz

(Şanlıurfa)

50. Ahmet Karavar

(Şanlıurfa)

51. Mahmut Göksu

(Adıyaman)

52. Ahmet Nurettin Aydın

(Siirt)

53. Hüseyin Kansu

(İstanbul)

54. Mehmet Zeki Okudan

(Antalya)

55. Şükrü Ünal

(Osmaniye)

56. Sacit Günbey

(Diyarbakır)

57. Osman Pepe

(Kocaeli)

58. Turhan Alçelik

(Giresun)

59. Veysel Candan

(Konya)

60. İsmail Özgün

(Balıkesir)

61. Hüseyin Arı

(Konya)

62. Fahrettin Kukaracı

(Erzurum)

63. Mehmet Çiçek

(Yozgat)

64. Hüseyin Karagöz

(Çankırı)

65. Ramazan Toprak

(Aksaray)

66. Ahmet Sünnetçioğlu

(Bursa)

67. Ahmet Derin

(Kütahya)

68. Zeki Ergezen

(Bitlis)

Gerekçe:

 

Türkiye bir süreden beri sayıları 10'u bulan bazı özel bankaların içinin boşaltılması şokunu yaşamaktadır. Bu bankalarla ilgili açıklanan rakamlar, ortaya atılan iddialar, olaya karışanların kimlikleri bu şoku daha da ağırlaştırmaktadır. Bunda en önemli sebep de çeşitli tarihlerde gerek gensoru gerek genel görüşme ve gerekse soru önergeleri ve beyanlarla Meclis içinde, ilgili denetim birimlerinin ise Meclis dışında, her türlü ikaz ve ihbarların yapılmış olmasına rağmen, hükümetin gerekli tedbirleri almayarak âdeta bu soyguna göz yummasıdır. Hükümetin bu soygun içinde ağır kusuru ve vurdumduymazlığı, soygunları himaye, soyguncuları sıyanet eden umursamazlığı vardır. Bugün, yolsuzluk, en önemli ve öncelikli tehdit olmuştur. Devleti IMF'ye muhtaç etmiştir. Yoksulluğun temel sebebi de budur.

Bu soygunlar mahiyeti icabı bir günde, bir ayda yapılamayacağı gibi, tek taraflı yapılabilecek bir eylem de değillerdir. Uzunca bir zamana yayılan böylesi soygunların gerçekleştirilmesi, ancak soyan kişilerin bürokratik ve siyasî bağlantılarının varlığıyla mümkün olabilir.

Hükümet, bilerek ve isteyerek konunun sadece bir ayağını, onu da çok sınırlı tutarak tahkikat konusu yapmakta, bürokrat ve siyasetçi ayağının ortaya çıkmasını engellemektedir. Bu yolsuzluğun tüm uzantılarının yargıya teslimine, sayısal çoğunluğuna dayanarak mâni olmaktadır.

İlgili denetim birimlerinin ikazlarını, ihbarlarını işleme koymamaktadır. Konunun tüm yönleriyle aydınlanması için yüzlerce soru ortada durmaktadır. Bazı soyguncuların üzerine gidilirken, bazıları henüz karakola bile davet edilmemiştir. Bir bakan, bu işlerin ancak binde 1'inin ortaya çıktığını söylediğine göre 999'u nerededir, içinde kimler vardır? Hükümet, bunları ortaya çıkarmak için çaba sarf etmediği gibi, tam tersi istikamette bir çabanın içine girmiştir. Soruşturmalar kasten eksik ve yanlı yapılmakta, zamanında gerekli tedbiri almayarak suçluların dışarıya kaçmasına, çaldıklarını kaçırmasına da sebep olmaktadır.

Banka izinlerinin, şube açmaların, usulsüz devirlerin, usulsüz kredi işlemlerinin yapılmasından tutun da daha pek çok işlem ve tasarruflarda yasalar açıkça çiğnendiğine, bunlara imza koyan, onay veren, devirleri onaylayan bürokratların ve siyasetçilerin bazıları bürokraside, bazıları da bu hükümette ya da onların partilerinde bakan ve milletvekili olarak görev yaptığına göre böyle bir ortamda geri kalan 999 soyguncunun ortaya çıkması mümkün değildir.

Bütün bunların bugünkü sorumlusu 57 nci hükümettir. Gensoru açılması halinde pek çok konu aydınlığa çıkacak, kamuoyu bilgilenmiş olacak ve siyasî sorumlular da ortaya çıkacaktır. İşbu gensoru, bu nedenlerle ve görüşmeler sırasında arz edilecek diğer sebeplerden dolayı verilmiştir.

BAŞKAN - Evet, gensoru bilgilerinize sunulmuştur.

Önergenin görüşme günü, Danışma Kurulunca belirlenmiştir.

Şimdi, gensoru önergesinin görüşme gününü de belirleyen Danışma Kurulu önerilerini okutup, sonra da bu önerileri ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

IV. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerileri

Danışma Kurulu Önerisi

No: 55                                              27.11.2000

Danışma Kurulunca aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

 

 

 

Ömer İzgi

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı

 

M. Emrehan Halıcı

 

İsmail Köse

 

DSP Grubu Başkanvekili

 

MHP Grubu Başkanvekili

 

Bülent Arınç

 

Zeki Çakan

 

FP Grubu Başkanvekili

 

ANAP Grubu Başkanvekili

 

Ali Rıza Gönül

 

 

 

DYP Grubu Başkanvekili

 

 

Öneriler:

1.- Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 151 inci sırasında yer alan 428 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına, 24 üncü sırasında yer alan 494 sıra sayılı kanun teklifinin 6 ncı sırasına alınması, tasarı ve tekliflerin görüşülmesinde soru cevap işleminin, tasarı veya teklifin tümünde 20 dakika, maddelerde 10 dakika ile sınırlandırılması önerilmiştir.

2.- Genel Kurulun 28.11.2000 Salı günü 15.0016.00, 18.0023.00; 29.11.2000 Çarşamba, 30.11.2000 Perşembe, 6.12.2000 Çarşamba ve 7.12.2000 Perşembe günleri 13.0016.00 ve 18.0023.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi; 28.11.2000 Salı günü sözlü sorular ile diğer denetim konularının, 29.11.2000 Çarşamba, 5.12.2000 Salı ve 6.12.2000 Çarşamba günlerinde sözlü soruların görüşülmemesi; 28.11.2000 Salı günü de kanun tasarı ve tekliflerin görüşülmesi önerilmiştir.

3.- 26.11.2000 tarihinde dağıtılan ve 27.11.2000 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan (11/3) esas numaralı gensoru önergesinin gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alması ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki görüşmelerin 5.12.2000 Salı günkü birleşimde yapılması, Genel Kurulun 5.12.2000 Salı günü saat 13.00'te toplanması ve gensoru önergesi ile dışpolitika konusundaki genel görüşme önergelerinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerilerin lehinde ve aleyhinde konuşmak isteyen arkadaşımız?.. Yok.

Önerileri dinlediniz.

Şimdi, birinci öneriyi okutup oylarınıza sunacağım:

1.- Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 151 inci sırasında yer alan 428 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına; 24 üncü sırasında yer alan 494 sıra sayılı kanun teklifinin 6 ncı sırasına alınması, tasarı ve tekliflerin görüşülmesinde soru cevap işleminin tasarı veya teklifin tümünde 20 dakika, maddelerde 10 dakikayla sınırlandırılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneriyi kabul edenler... Etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

İkinci öneriyi okutuyorum:

2.- Genel Kurulun 28.11.2000 Salı günü 15.00-16.00, 18.00-23.00; 29.11.2000 Çarşamba, 30.11.2000 Perşembe, 6.12.2000 Çarşamba ve 7.12.2000 Perşembe günleri 13.00-16.00 ve 18.00-23.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi; 28.11.2000 Salı günü sözlü sorular ile diğer denetim konularının, 29.11.2000 Çarşamba, 5.12.2000 Salı ve 6.12.2000 Çarşamba günlerinde sözlü soruların görüşülmemesi; 28.11.2000 Salı günü de kanun tasarısı ve tekliflerin görüşülmesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... İkinci öneri de kabul edilmiştir.

Üçüncü öneriyi okutuyorum:

3.- 26.11.2000 tarihinde dağıtılan ve 27.11.2000 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan (11/3) esas numaralı gensoru önergesinin gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alması ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki görüşmelerin 5.12.2000 Salı günkü birleşimde yapılması, Genel Kurulun 5.12.2000 Salı günü saat 13.00'te toplanması ve gensoru önergesi ile dışpolitika konusundaki genel görüşme önergelerinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen bu öneriler doğrultusunda, saat 18.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.06

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.00

BAŞKAN: Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER: Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Türkiye Büyük Millet Meclisinde; Türkiye - Sudan, Türkiye - Şili, Türkiye - Venezüella Dostluk Gruplarının kurulmasına ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/708)

                                                                28 Kasım 2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 3 Kasım 2000 tarih ve 61 sayılı Kararıyla, Türkiye ile aşağıda belirtilen ülkeler arasında parlamentolararası dostluk gruplarının kurulması uygun görülmüştür.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca, anılan dostluk gruplarının kurulması Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                        Ömer İzgi

                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                           Başkanı

Türkiye-Sudan

Türkiye-Şili

Türkiye-Venezüella

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İkinci tezkereyi okutuyorum:

2. – Irak’a resmî bir ziyarette bulunması kararlaştırılan beş milletvekilinden oluşacak Parlamento heyetine, Dışişleri Bakanlığının telkinleri de dikkate alınarak sınır illerinin daha etkin bir şekilde temsil edilebilmesi için iki milletvekilinin daha katılmasına ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/709)

                                                                28 Kasım 2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Dünyanın birçok ülkesinden Irak'a bireysel veya resmî düzeyde, yoğun, parlamenter ziyaretleri yapılmakta olduğu, parlamenterlerin Irak'a gösterdikleri ilginin, ülkelerinin kısa veya uzun vadeli çıkarlarıyla ilgili saiklerden kaynaklandığı bilinmektedir.

Bu bağlamda, Irak'a uygulanan ekonomik ambargonun, başta, kadın ve çocuklar olmak üzere, sivil halk, eğitim, kültür ve sağlık kurumları üzerindeki ve bölgedeki etkilerini yerinde incelemek, petrol karşılığı gıda programı çerçevesindeki ihalelere çetin rekabet koşulları içinde katılan şirketlerimize siyasî destek sağlamak ve Irak'ın ambargo sonrası dönemde yeniden inşasına ve yatırımlarına olan ilgimizi parlamenter düzeyde göstermek ile Irak'ın içinde bulunduğu siyasî-askerî koşulların ulusal güvenliğimiz ve bölgesel barış ve istikrar bakımından olası sonuçları konusunda istişarelerde bulunmak ve temaslar yapmak üzere, ziyaret takviminin diplomatik kanallar yoluyla belirlenmesini müteakip, Türkiye Büyük Millet Meclisinden beş milletvekilinden oluşan heyetin Irak'a resmî bir ziyarette bulunması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 9.11.2000 tarih ve 14 sayılı Birleşiminde kabul edilmiştir.

Ancak, Dışişleri Bakanlığının 14 Haziran 2000 tarih ve OAGY-II/Irak-19-739-328 sayılı yazısında, sınır illerimiz milletvekillerinden oluşacak bir heyetin Irak'ı ziyaret etmesi hususundaki telkinleri dikkate alınarak, sınır illerimizin daha etkin bir şekilde temsil edilebilmeleri için, söz konusu ziyarete iki milletvekilinin daha katılması hususu Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                        Ömer İzgi

                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                           Başkanı                               

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun iki adet raporu vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Nisan, Mayıs, Haziran 2000 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/10) (S. Sayısı: 545)(1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2000 yılı Nisan ayı başında mevcut para

:

 

    118 498 544 000. -

 

2000 yılı Nisan-Mayıs-Haziran aylarında

 

 

 

 

Ziraat Bankasının aldığı para

:

 

20 857 926 754 000. -

 

 

 

 

        +_______________________

 

 

                                              Toplam

:

 

20 976 425 298 000. -

2000 yılı Nisan-Mayıs-Haziran aylarında

 

 

 

 

Ziraat Bankasının harcadığı para

:

 

20 815 648 629 000. -

 

 

 

 

         -_______________________  

 

2000 yılı Temmuz ayı başında Bankada

 

 

 

 

mevcut para

:

 

   

 160 776 669 000. -

Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2000 yılı Nisan-Mayıs-Haziran aylarına ait hesapları incelendi;

2000 yılı Nisan ayında Ziraat Bankasındaki 118 498 544 000 TL mevcudu ile Nisan-Mayıs-Haziran 2000 aylarında Hazineden 20 857 926 754 000 TL alınarak Bankadaki hesaba yatırılan meblağ 20 976 425 298 000 TL olduğu, mevcuttan sarf olunan 20 815 648 629 000 TL tenzil edildikten sonra, Temmuz 2000 başında kasa mevcudunun 160 776 669 000 TL'den ibaret olduğu, Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun olduğu görülmüştür.

Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.

                                                                            Başkan

                                                                Nazif Okumuş

                                                                           İstanbul

                                                        ve Komisyon Üyeleri

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

İkinci raporu okutuyorum:

2.-Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Temmuz, Ağustos, Eylül 2000 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/11) (S. Sayısı: 546) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2000 yılı Temmuz ayı başında mevcut para

:

160 776 669 000. -

2000 yılı Temmuz-Ağustos-Eylül aylarında

 

 

Ziraat Bankasının aldığı para

:

20 201 845 455 000. -

 

 

+____________________

Toplam

:

20 362 622 124 000. -

2000 yılı Temmuz-Ağustos-Eylül aylarında

 

 

Ziraat Bankasının harcadığı para

:

19 975 495 598 000. -

 

 

- ____________________

2000 yılı Ekim ayı başında Bankada

 

 

mevcut para

:

387 126 526 000. -

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2000 yılı Temmuz-Ağustos-Eylül aylarına ait hesapları incelendi;

2000 yılı Temmuz ayında Ziraat Bankasındaki 160 776 669 000 TL mevcudu ile Temmuz-Ağustos-Eylül 2000 aylarında Hazineden 20 201 845 455 000 TL alınarak Bankadaki hesaba yatırılan meblağ 20 362 622 124 000 TL olduğu, mevcuttan sarf olunan 19 975 495 598 000 TL tenzil edildikten sonra, Ekim 2000 başında kasa mevcudunun 387 126 526 000 TL'den ibaret olduğu, Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun olduğu görülmüştür.

Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.

                                                                                    Başkan

                                                                        Nazif Okumuş

                                                                                   İstanbul

                                                                ve Komisyon üyeleri

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş, üç adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup işleme alacağım, daha sonra da oylarınıza sunacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/429) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/246)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/429) esas nolu, Balıkesir Üniversitesine bağlı yabancı diller yüksekokulu açılmasına dair vermiş olduğum kanun teklifimin, havale edilen komisyonda 45 gün içinde görüşülmediğinden, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre işlem yapılmasını saygılarımla arz ederim. 2.5.2000

                                                                   İsmail Özgün

                                                                          Balıkesir

BAŞKAN - Önerge sahibi sıfatıyla Sayın Özgün söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Özgün. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum, Ramazan ayınızı tebrik ediyorum.

Gündeme alınmasını talep ettiğim husus, Türkiyemizin en köklü üniversitelerinden birisi olan Balıkesir Üniversitesi çatısı altında, yabancı diller yüksekokulunun kurulmasıyla ilgilidir.

 Balıkesir Üniversitesi 1992 yılında kurulmuş ve halen 4 fakülte, 3 yüksekokul, 10 meslek yüksekokulu ve 4 enstitüye sahip bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Balıkesir İlimiz, aşağı yukarı 1 milyonu aşkın bir nüfusa sahip olup, Çanakkale, Bandırma, Gönen, Edremit, Soma, Akhisar gibi çok yüksek nüfus yoğunluğuna sahip bulunan il ve ilçelerin merkezinde bulunan bir yerleşim birimidir.

 Bu kadar coğrafî ve nüfus olarak önemli bir konuma sahip olan Balıkesir İlimiz, ne yazık ki, gayri safî millî hâsılaya olan katkısı ve ödediği vergiler dikkate alınırsa, buna orantılı bir şekilde bütçeden gerekli yatırımları, gerekli payı, bugüne kadar ne yazık ki alamamıştır ve 2000 yılında bulunduğumuz bugünlerde, gerek altyapı yatırımlarında gerek üniversiteyle ilgili yatırımlarda ve gerekse sanayiyle ilgili yatırımlarda, ne yazık ki, çevresindeki komşu illerin gerisinde kalmıştır; bu da açıkça görülmektedir. Özellikle, Bursa ve Manisa gibi sanayide önemli gelişmeler sağlamış bulunan illerimizin arasına sıkışıp kalmış bir vaziyettedir.

Balıkesir organize sanayi bölgesi, bugün, henüz faaliyete geçememiş, altyapı yatırımları devam eden organize sanayi bölgelerimizden birisidir ve Balıkesir İlimizde, tabiî, sanayileşmenin olmamasına bağlı olarak da, işsizlik en büyük sorun olarak orta yere çıkmış bulunmaktadır. O bakımdan, gerek organize sanayi bölgesiyle ve gerekse sanayie bağlantılı şekilde ulaşım sorunlarının çözülmesi, Balıkesir İlimizin en önemli yatırımları arasındadır.

Şimdi, düşünün, İstanbul'dan Bandırma'ya hızlı feribotla 1 saat 45 dakikada geliyorsunuz; ama, Bandırma'dan Balıkesir'e 1 saati aşkın bir sürede karayoluyla gitmek durumundasınız ve bahsettiğim bu karayolu Susurluk karayoludur ve burada, çok sık kazalar meydana gelmektedir. İstanbul- İzmir trafiğinin yükünü taşıyan bu yolun, tabiî ki, bir an evvel yapılması lazım gelir.

Değerli milletvekilleri, üniversiteyle ilgili yatırımlar da istenilen düzeyde değildir. Kampus inşaatı devam etmektedir; ancak, hükümetimizin bu konuya biraz daha ağırlık vermesi gerekiyor kanaatindeyim. Üniversiteyle ilgili olarak, çevremizdeki illerle bir mukayese yapacak olursak, mesela, Çanakkale 18 Mart Üniversitesinde 8 fakülte, 12 yüksekokul bulunmaktadır, Balıkesir Üniversitesinde 4 fakülte bulunmaktadır. Bunun yanında, yine, Dumlupınar Üniversitesinde 7 fakülte bulunmaktadır. Bunlar, Balıkesir Üniversitesinden sonra kurulmuş üniversiteler olmasına rağmen, Balıkesir Üniversitesinin içerisinde, mazisi çok uzun yıllara dayanan eğitim enstitüsü de bulunmuş olmasına rağmen, Balıkesir Üniversitesi, ne yazık ki, genişleme açısından, çevresindeki bu illerdeki üniversitelere nazaran fevkalade geride kalmıştır. Bu bakımdan, Balıkesir Üniversitesinin bünyesinde, bugün, bir tıp fakültesinin, bir yabancı diller yüksekokulunun, bunun yanında, orman fakültesi, madencilik fakültesi gibi bölümlerin mutlaka olması gerekir; çünkü, Balıkesir'de, orman, madencilik ve turizm önemli bir geçim kaynağıdır, bunların mutlaka olması lazım gelir diye düşünüyorum.

Yükseköğrenim oranı her gün biraz daha artmakta olan Balıkesir İlimizin turizm ve ticaret potansiyeli dikkate alındığında, kamuoyunda da çok arzu edilen, yabancı diller eğitimi verecek olan bir yüksekokulun Balıkesir Üniversitesine kazandırılmasını rica ediyor, bu konuda oylarınızı istirham ediyorum.

Hepinize, saygılarımı, hürmetlerimi sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özgün.

İçtüzüğün verdiği yetkiye dayanarak, bir milletvekili arkadaşımızın söz isteğini yerine getireceğim. Balıkesir Milletvekili Sayın Aydın Gökmen de bu konudaki görüşlerini sunacaklar.

Buyurun Sayın Gökmen. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Ramazan ayının, sizlere, milletimize, Türk İslam âlemine kutlu olmasını ve hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Değerli milletvekilleri, biraz önce konuşan Balıkesir Milletvekili arkadaşımızın bahsettiği gibi, Balıkesir Üniversitesine bağlı olarak yabancı diller yüksekokulu kurulmasını, tabiî diğer illerde olduğu gibi, bizler de istiyoruz; fakat, biz, Balıkesir İli olarak 1 milyon 100 bin nüfusa sahibiz. Bunun yanında, Balıkesir, Ege ve Marmara Denizine kıyısı olan, Türkiye'nin tek ilidir.Turizm bakımından da çok gelişmesi beklenen ve gelişen bir ilimizdir. Bu yüzden, yabancı diller yüksekokulunun, özellikle Balıkesir'de daha önemli olduğunun dikkatini çekiyorum.

Değerli milletvekilleri, biraz önce konuşan arkadaşımız, yollarımızın uygun olmadığını, üniversitemizin eksik olan bölümlerini, tıp fakültesinin, orman fakültesinin kurulmasını söyledi; bunları tekrar söylememe gerek yok.

Sayın milletvekili arkadaşımız, İstanbul'dan Bandırma'ya, aşağı yukarı 1 saat 45 dakikada gelindiğini; fakat, Balıkesir'e iki saatten fazla bir zaman gerektiğini söyledi. Sayın Ulaştırma Bakanımız, sağ olsun, geçenlerde, raylı otobüs vereceği sözünü verdi. Bu aradaki mesafe, 2 saat değil, inşallah 45 dakikaya inecektir. Sayın Bakanımız da burada, sağ olsun, var olsun.

Değerli milletvekilleri, üniversitemizde yeni açılacak olan yabancı diller yüksekokuluna hepinizin oy vereceğine inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Sağ olun, var olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gökmen.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan yerimden...

BAŞKAN - Buyurun.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, İsmail Özgün arkadaşımızın, Balıkesir Üniversitesine bağlı yabancı diller yüksekokulu kurulmasıyla ilgili teklifine olumlu oy vereceğimizi bildiriyoruz.

Ayrıca, Balıkesir tıp fakültesi, eczacılık ve diş hekimliği fakültesi, Savaştepe eğitim fakültesi kurulmasıyla kanun teklifimizin de bu Meclisçe kabul edilerek, Balıkesir Üniversitesinin hak ettiği yeri alacağına inanıyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yılmazyıldız. Sanıyorum, bütün Balıkesir milletvekilleri de sizinle hemfikirdir.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge, oybirliğiyle kabul edilmiştir. (FP sıralarından alkışlar)

Diğer önergeyi okutuyorum:

4. – Bolu Milletvekili Necmi Hoşver’in, Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/444) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/247)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlığınıza 31.1.2000 tarih ve 9586 sayıyla, Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınmasını istiyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim. 12.5.2000

                                                                 Necmi Hoşver

                                                                                Bolu

BAŞKAN - Önerge sahibi sıfatıyla Sayın Hoşver söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Hoşver. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır efendim.

NECMİ HOŞVER (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21.1.1998 tarihli ve 4325 sayılı Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci Maddesine "Bakanlar Kurulunca Tespit Edilecek İlleri" ibaresinden sonra "Bolu ve Düzce İlinin" İbaresinin Eklenmesiyle İlgili Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergem üzerinde söz aldım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

17 Ağustos ve 12 Kasım deprem felaketleri, bölgemizi yok olma noktasına getirmiştir. Yitirilen canlar, yıkılan evler, işyerleri ve sanayi tesisleri, hayatı felce uğratmıştır.

Felakete uğradığımız ilk günün sabahından itibaren, bütün Türkiye ve dünya bölgemize yardım elini uzatarak, kurtarma ekiplerinden sıcak yemeğe, seyyar hastanelere kadar her türlü yardımla, bütün dünya ve Türk halkı, bölgemiz insanının yanında olmuşlardır. O felaket günlerinde her türlü yardımla yanımızda olanlara şükranlarımızı sunuyoruz.

Asrın felaketine uğrayan bölgemizin yalnız Düzce İlinde, 16 665 konutumuz, 3 837 işyerimiz tamamen yıkılmış, 10 968 konutumuz, 2 573 işyerimiz orta derecede hasar görmüş, 12 730 konutumuz, 1 606 işyerimiz az hasarlı olmak üzere, toplam 40 363 konutumuz, 8 016 işyerimiz hasar görmüş, 1 068 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 3 836 kişi yaralanmış olmasına rağmen, bölgemiz, afet bölgesi ilan edilmemiştir.

Her şeyini yitiren insanımızın, sosyal ve ekonomik sorunları gün geçtikçe büyümeye başlamıştır. Yıkılan ve hasara uğrayan işyerleri ve sanayi tesislerinde çalışan binlerce insanımız işsiz kalmıştır. Yıkılan ve hasara uğrayan işyerleri ve sanayi tesisleri yeterli desteği bulamadığı için faaliyetlerine tam olarak başlayamamışlar; hatta, bazıları, yatırımlarını, sınır komşumuz olan kalkınmada öncelikli illere kaydırmaya başlamışlardır.

Bölgemizde bu felaketleri yaşadıktan sonra, Türkiye'nin büyük yatırım kuruluşlarını -çeşitli kanallarla ulaşarak- bölgemizde yatırım yapmaya çağırdık. Yalnız Kombassan Holding, mevcut fabrikasına ilaveten dokuz fabrika kurma sözü verdi ve yatırımlarına başladı. Bölgemiz halkı adına kendilerine şükranlarımızı sunuyorum.

Ekonomik ve sosyal sorunları çözmekte son derece önemli ve isabetli olan bu kanun, şüphesiz, can kaybımızı telafi etmez; ancak, iskân ve altyapı başta olmak üzere, küçük, orta, büyük ölçekli sanayi kuruluşlarının hızlı bir şekilde hizmete sokulabilmesi ve bölgeye gereken canlılığın kazandırılabilmesi, belli teşviklerin, mutlak suretle, zaman geçirilmeden sağlanmasına bağlıdır.

Teklifimizle, Düzce ve Bolu İllerinin, anılan kanun kapsamına alındığında gereken canlılığa bir an önce kavuşacağına, istihdam yaratacağına, yatırımların artacağına, sosyal, ekonomik sorunlara çare olacağına inanıyorum.

Bu felaketleri yaşayan insanlarımız, bu bölgede yaşamaya devam etmek istiyorsa, bizim, onlara, yaşayacakları ortamı sağlama mecburiyetimiz vardır.

Bölgemizde, insanların bize söylediklerini size iletmek istiyorum: "Biz, sadaka değil, destek istiyoruz; balık değil, balık tutacak oltayı istiyoruz" diyorlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; felaketi yaşayan bu bölgenin insanının sorunlarının ciddiyetini, yaşamayanlara anlatmak mümkün değildir. Dilerim Allah'tan, dünya, bir daha böyle bir felaket yaşamaz.

Şimdiden, vereceğiniz olumlu oylarınıza teşekkür eder, ramazan ayının hayırlı olmasını diler, hepinize saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Hoşver.

Milletvekili sıfatıyla, Bolu Milletvekili Sayın Mustafa Karslıoğlu; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

MUSTAFA KARSLIOĞLU (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bolu Milletvekili Sayın Necmi Hoşver'in, Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin Değiştirilmesi hHakkında Kanun Teklifinin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesiyle ilgili şahsım adına söz aldım; hepinizi en derin saygıyla selamlarım.

Bildiğiniz gibi, 17 Ağustosta, Marmara'da büyük bir doğal afet oluşmuş, büyük hasarlar meydana getirmişti ve Düzce'de ve Düzce'nin ilçelerinde de (Gölyaka, Cumayeri) büyük hasarlar meydana gelmişti. Arkadan, 12 Kasımdaki deprem, az önce değerli milletvekilimizin de belirttiği gibi, burayı yerle bir etti ve Kaynaşlı İlçemiz de, maalesef, çok büyük doğal afetle karşı karşıya kaldı ve Bolu'da, binalarda çok büyük hasarlar meydana geldi.

Bu depremde yaşamını yitirenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Ayrıca -asrın değil, belki de insanlık tarihinin en büyük bir doğal afetiydi bu afet- böyle bir doğal afeti, böyle bir depremi, bizim ülkemizin, ulusumuzun ve dünyanın hiçbir ülkesinin ve ulusunun da görmemesini Allah'tan niyaz ediyorum.

Biz, depremden beri, oradaki vatandaşlarımıza dedik ki, bu, üç aşamalı bir şeydir. Birinci aşamada, enkazın kaldırılmasını, insanların asgarî düzeyde yaşamasını sağlamak; ikinci aşamada, günlük yaşamlarının normal standartlara yakın bir seviyeye varmasını sağlamak; üçüncü aşamada da, bölgeye ekonomik bir canlılık getirilmesini sağlamak.

Evet, önce, enkazlar kaldırıldı. Burada, her zaman belirttiğimiz gibi, gerek ulusal gerek uluslararası çok büyük yardımlar aldık. Ben, burada, bu depremzedelere yardım yapan tüm kişilere, kurumlara, kuruluşlara, bir deprem bölgesi milletvekili olarak şükranlarımı sunuyorum.

İkinci aşama da tamamlandı. Hakediş esasına göre, insanlarımız, prefabrike konutlara kavuşturuldu; işte, kalıcı konutlar yapılmaya başlandı. Burada, bazı insanlarımız da barınma yardımı alıyor. Şu anda Düzce'de 13 000 kişi barınma yardımı alıyor. Yani, ayda 1 trilyon 300 milyar lira barınma yardımına gidiyor. Şu ana kadar, Düzce İline, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonunun geri dönüşümü olmayan yardımı 23 trilyon lirayı buldu ve Halk Bankamızın yaptığı yardım da 20 trilyon lirayı aştı. Bunun yanında, tabiî, ertelenen borçlar var. Bolu'da, aşağı yukarı, bu, 10 trilyon lira civarında. Ama, esasında, bölge ekonomik bakımdan çok büyük potansiyeli olan bir bölge; turizm var, kültür kenti, tarım kenti ve bir sanayi kenti... Eğer, bu bölgenin potansiyelini harekete geçirmek istiyorsak, muhakkak ki, Bolu ve Düzce'yi, olağanüstü hal ve kalkınmada öncelikli bölgeler içine almamız lazım.

Ayrıca, Bolu ve Düzce'yi bu statüye kavuşturursak, Marmara'nın yeniden yapılanmasına da yardımcı oluruz; çünkü, İstanbul, Bursa, Sakarya ve Kocaeli'ni alan bir hatta yoğun bir nüfus var, yoğun bir sanayileşme var, yoğun bir çarpık yapılaşma var... Bolu ve Düzce'de her türlü altyapı hazır; ulaşım rahat, yakın, limanı var. Buraları kalkınmada öncelikli bölgeler statüsüne alırsak, böylelikle, ilgi odağı haline gelecektir ve bölgeye yatırımlar yapılacaktır. Burada, depremde zarar gören depremzede yurtdaşlarımız da, işyerlerini kaybeden, ekonomik gücünü kaybeden kişiler de, yeni yatırımların sağlamış olduğu istihdam alanlarında çalışarak hayatlarını kazanmış olacaktır. Böylelikle, bölgenin potansiyeli de harekete geçmiş olacaktır ve bu potansiyel, önce o yöreyi, o coğrafyayı zenginleştirecektir. Bu yörede üretilen birçok ürün, dışsatımla da, ulusal varlığımızı, gayri safî millî hâsılamızı ve dış ticaretimizi artıracaktır; çünkü, bölge insanı çok çalışkandır ve deneyimlidir.

Bu nedenle, bu önerge üzerinde konuşmayı uygun gördüm. Bu önergeye olumlu oy vereceğinizi düşünerek, sizlere teşekkür ediyor ve hepinizi, saygıyla, bir daha selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Karslıoğlu.

Önerge üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. (Alkışlar)

Sayın Hoşver'in ve Sayın Karslıoğlu'nun konuşmaları Genel Kurulu fazlasıyla etkilemiş olacak ki, ilk defa böyle bir önerge kabul gördü. (Alkışlar)

NECMİ HOŞVER (Bolu) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

TURHAN GÜVEN (İçel) - İnşallah, bundan sonrakiler de öyle olur Sayın Başkan.

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

5. – Çanakkale Milletvekili Nevfel Şahin’in, Kamuda Çalışan Mühendis, Mimar, Şehir ve Bölge Planlamacısı ve Ekonomistlerin Maaş ve Tazminatlar ile Diğer Sosyal ve Ekonomik Haklarının İyileştirilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/470) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/248)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/470) esas numaralı Kamuda Çalışan Mühendis, Mimar, Şehir ve Bölge Plancısı ve Ekonomistlerin Maaş ve Tazminatları ile Diğer Sosyal ve Ekonomik Haklarının İyileştirilmesine Dair Kanun Teklifimiz, 45 günlük süre geçmesine rağmen, komisyonda görüşülememiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince, teklifimizin doğrudan gündeme alınması için, gereğini saygılarımla takdirlerinize arz ederim. 23.05.2000

                                                                    Nevfel Şahin

                                                                        Çanakkale

BAŞKAN - Önerge sahibi sıfatıyla Sayın Nevfel Şahin; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

NEVFEL ŞAHİN (Çanakkale) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 28 Şubat 2000 tarihinde, 10 000'e yakın teknik elemanımız, ekonomistimiz, bize, bizzat ve internet adresimize müracaat ederek, ekonomik sıkıntılar içerisinde olduklarını bildirdiler. Ben de, kamuda çalışan teknik elemanların ve ekonomistlerin ekonomik şartlarını düzeltmek üzere bir kanun teklifinde bulundum ve doğrudan gündeme alınması konusunda söz hakkımı kullanıyorum; bu vesileyle, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizin kalkınmasında, imar ve inşaatında, yine, millî gelirimizin artmasında, çağdaş ülkeler seviyesine ulaşmasında, kamuda çalışan teknik elemanlarımızın ve ekonomistlerimizin büyük özveriler içerisinde olduğunu hepimiz biliyoruz.

Yine, kamuda çalışan tüm memurlarımızın da büyük bir ekonomik sıkıntı içerisinde olduğunu hepimiz bilmekteyiz.

1950'lerde, 1960'larda, kamuda çalışan teknik elemanlar 3 500 dolar civarında para almaktaydı. Yine, 1970'lerde 2 000 dolar civarında, 1980'lerde kamuda çalışan teknik elemanlar 1 500 dolar civarında, yine, 1990'larda kamuda çalışan teknik elemanlar, mühendisler ve ekonomistler 800 dolar civarında para almaktaydı. 2000 yılına baktığımızda, kamuda çalışan teknik elemanlar 400 dolar civarında para almakta. Eğer, doların baskı altında, dövizin baskı altında tutulduğunu da hesap edersek, mühendislerimizin 300 dolar civarında para aldığı bir gerçek.

Günümüzde yoksulluk sınırının 580 milyon lira olduğunu düşünürsek, ayda 280-300 milyon lira civarında ücret alan mühendislerimizin, bu ülkenin kalkınması için düzgün planlar yapması ve uygulaması fevkalade zordur. O bakımdan, kamuda çalışan ve tüm memurlarımızın ücretlerini yeniden gözden geçirmeliyiz. Kurumlar arasında uygunsuzluk vardır, kurumlar arasında ücret farklılığı vardır.

Bakın, Merkez Bankasında çalışan bir mühendis teknik eleman 1,5 milyar lira civarında para almakta, Rekabet Kurulunda çalışan bir mühendis 784 milyon civarında para almakta, BOTAŞ'ta ve diğer KİT'lerde çalışan bir mühendis 722 milyon lira para almakta; ama, Devlet Su İşlerinde, Karayollarında, Köy Hizmetlerinde, Bayındırlık il müdürlüklerinde ve diğer kurumlarda çalışan arkadaşlarımızın aldığı ücret 300 milyon lira civarındadır.

Değerli arkadaşlar, getirdiğimiz bu kanun teklifinde, kamuda çalışan mühendislerimiz 1 000 dolar civarında, yani, 700 milyon lira civarında ücret alacaklardır. Anayasanın 55 inci maddesi çok açık; aynı işi yapan kişilerin aynı ücreti alması konusunda tedbirleri almamız lazım.

Ben, buradan, bütün siyasî parti temsilcilerine ve milletvekillerimize sesleniyorum ve bu kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması konusunda yardımcı olacaklarına inanıyorum. Gerçekten de kamuda çalışan mühendis arkadaşlarımızın, teknik elemanlarımızın durumları fevkalade zordur, çok zor şartlarda görevlerini yapmaya devam etmektedirler.

Devlet Su İşleri, özellikle Karayolları ve Köy Hizmetlerinde çalışan arkadaşlarımızın ücretleri daha azdır. Konsolide bütçe içerisindeki yatırımların yüzde 70'ini de bu arkadaşlarımız yapmaktadır. Ben, kanun teklifi konusunda bütün arkadaşlarımın oylarını bekliyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum; sevgiler, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkanım, izin verirseniz, yerimden bir hususla ilgili arzım olacak; bu konuyla ilgili ilave bir şeyler söylemek istiyorum.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Sayın Başkan, bu konuyla ilgili söz istiyorum.

BAŞKAN - Söz isteği bir hayli fazla. Bu konuda arkadaşlarımız oldukça duyarlı. Daha önce gelen söz isteklerini, biz, burada, sıraya aldık. Onun için, arkadaşlarımı sırayla arayacağım, yoksa bir sonraki arkadaşıma söz vereceğim, aksi halde size söz vereceğim.

Milletvekili sıfatıyla söz isteminde bulunan, Bursa Milletvekili Sayın Ali Rahmi Beyreli; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

ALİ RAHMİ BEYRELİ (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuda çalışan mühendis ve mimarların ücret ve özlük haklarının iyileştirilmesi yönündeki kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması önergesi üzerinde kişisel söz hakkımı kullanmak üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyetinizi ve tüm kamu emekçilerini saygılarımla selamlıyorum.

Dünyada gelişen yüksek teknoloji ve bilgi birikimi olgusu, ülkemizin yatırım, üretim, sanayileşme ve kalkınmasının en temel unsuru olan mühendisleri, mimarları ve diğer teknik personelimizi, günümüzde, geçmişten çok daha önemli kılmaktadır. Ülkemizin kalkınmasında lokomotif görev üstlenmiş olan kamu çalışanı mühendis, mimarlar ve diğer teknik elemanların içerisinde bulunduğu ekonomik ve sosyal durum, üretim süreçlerindeki konumlarına, üstlendikleri sorumluluklara ve sahip oldukları eğitime uymayan bir düzeydedir. Oysa, kamuda çalışan teknik personel, bütçede büyük bir yekûn tutan altyapı, konut, turizm, enerji, tarım, sanayi ve kamu hizmet yatırımlarının tümünü gerçekleştiren, yarattığı katmadeğer ve istihdam hacmiyle ülkemiz ekonomisi için çok önemli bir yere sahip olan bir sınıftır.

Dünyanın gıptayla baktığı ve ulusça övünç kaynağımız olan başta GAP olmak üzere, en ücra dağ köylerimizden kentlere kadar her yerdeki okul, yol, altyapı işleri ile dev otoyollar, enerji santralları, barajlar, toprak ve akarsu ıslah çalışmalarını ülkemizin dört bir yanındaki şantiyelerde yöneten teknik elemanların konumlarının ne kadar önemli olduğu, kamu yatırımlarının malî portesinin ülke ekonomisi içindeki büyüklüğü dikkate alındığında kolayca görülebilmektedir.

Ülke kalkınmasında ve sanayileşmesinde birinci derecede önemli yeri, sorumluluğu ve katkısı olan mühendis ve mimarların mağduriyeti ilgi çekicidir. Bu olgu, çeşitli çevrelerce, Türkiye'nin sanayileşmeden, üretimden vazgeçmeye başladığının bir göstergesi olarak yorumlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, 1993 yılında ortalama 750 dolar alan mühendis, mimar ve şehir plancılarının ücretleri bugün 350-400 dolar civarındadır. Trilyonlarca liralık yatırımların planlanmasından yaşama geçirilmesine kadar sorumluluklar üstlenen, denetleyen, hakedişlere imza koyan mühendislerin ücretleri, yıllardır uygulanan ücret politikaları sonucu, onur kırıcı bir seviyeye düşmüştür. Bugün, ülkemizin sanayileşmesi, kalkınması açısından vazgeçilmez bir yere sahip olan mühendis ve mimarların, teknik personelin meslekî çalışmalarını olumsuz etkileyen ekonomik sorunların ivedilikle aşılmasının, ülkemizin geleceği açısından artık geciktirilemez bir önem taşıdığı açıktır. Ülkemizin geleceğini düşünen bütün yetkililerin bu olumsuz durumun daha fazla sürdürülmesine izin vermeyeceklerini ummak, bu sorunların çözümü için çaba harcamalarını beklemek, artık tüm teknik elemanların beklentisi olmuştur.

Değerli milletvekilleri, bugün, sadece teknik personel değil, tüm kamu çalışanı memurların gelirleri yetersizdir. Bu durumun köklü çözümü için, öncelikle, enflasyonun aşağıya çekilmesi, bütçe açıklarından, içborç faizlerinden kurtulunması gerekmektedir. Bugün uygulanan ekonomik programla yapılmaya çalışılan da budur. Hükümetimizin bu çabalarına destek olmanın yanı sıra, içinden çıktığımız teknik personelin durumunun iyileştirilmesi için teklifte bulunmak da bizlerin görevidir.

Bugün, doğrudan gündeme alınması için oylanacak teklif, sadece dört yıllık yüksekokul mezunlarını içermesi bakımından, kapsam itibariyle yetersiz de olsa doğru bir tekliftir. Bu teklifin daha detaylısını, daha kapsamlısını, kamuda çalışan tüm teknik personeli, yaklaşık 500 000 çalışanı kapsayacak şekilde, ben ve arkadaşlarım hazırlayıp, Meclis Başkanlığına sunmuştuk. Dolayısıyla, yetersiz de olsa, bu teklifin doğrudan gündeme alınmasını desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.

Sözlerime son verirken, Yüce Meclise saygılar sunar; teklifin, kamu çalışanı teknik personelimize güzellikler getirmesini dilerim. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Beyreli.

Efendim, bu konuda, Sayın Sünnetçioğlu'nun, Sayın Zeki Çelik'in, Sayın Suat Pamukçu'nun, Sayın Latif Öztek'in, Sayın Cevat Ayhan'ın, Sayın Yavuz Bildik'in ve Sayın Yılmazyıldız'ın da, sanıyorum, destekler mahiyette görüşleri vardır. Bunları, ben, burada ifade ediyorum. Öyle sanıyorum ki, Sayın Genel Kurulumuz, biraz sonra oylarıyla...

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Destekliyoruz efendim.

BAŞKAN - Efendim, oylarınızla  bu konuyu desteklediğinizi, sayın mühendis arkadaşlarımız, mimar arkadaşlarımız göreceklerdir inşallah.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge oybirliğiyle kabul edilmiştir. (Alkışlar)

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

VI. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Adalet Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Adalet Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, sözlü sorular ve diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.

Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine, kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/650, 1/679) (S.Sayısı: 517)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

4. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilâtı Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

5. - Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilâtı Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı: 416) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Karar yetersayısını elektronik cihazla arayacağım ve oylama için de 5 dakikalık süre vereceğim. Komisyon raporunun okunmasını kabul eden arkadaşlarımız ve etmeyenler oylarını ona göre kullansınlar.

Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşımız olursa, personel vasıtasıyla oy pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.

Bu arada, vekaleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekaleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını havi oy pusulasını, yine aynı süre içerisinde, Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum efendim.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Aslan Polat'ın isteği üzerine karar yetersayısını aradım. Yapılan oylamada karar yetersayısının bulunduğu  anlaşılmıştır ve raporun okunması  kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmelere başlıyoruz.

Grupları adına; Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 416 sıra sayılı Dışişleri Komisyonu Raporu üzerinde Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, önce, Avrupa Teşkilatıyla yapılan ikili anlaşma hakkında...

Sayın Başkan, biraz sükûneti temin edelim!..

BAŞKAN - Buyurun Sayın Candan, siz devam edin, arkadaşları etkilersiniz...

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Avrupa Teşkilatıyla yapılan ikili anlaşmanın mahiyeti hakkında öncelikle bilgi arz etmek istiyorum. Daha sonra, tasarının gerekçesi hakkında...

BAŞKAN - Sayın Candan, bir dakika...

Sayın milletvekilleri, sayın hatibi dinleme nezaketini lütfen göstermenizi istirham ediyorum.

Buyurun Sayın Candan.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Daha sonra tasarının gerekçesiyle ve ikili anlaşmalarla ilgili olarak Fazilet Partisinin görüşlerini ifade etmeye çalışacağım.

Değerli arkadaşlar, konunun esası, Avrupa'da uydu aracılığıyla haberleşme yapan  47 ülkeyle ortak bir uydu teşkilatına üye olmaktır. Teşkilatın adı, EUTELSAT'tır. Türkiye, aslında, uluslararası üç teşkilata üyedir. Bunlar INTELSAT, INMARSAT ve EUTELSAT'tır. Son iki tanesi, uydular aracılığıyla mobil haberleşmeyi esas almaktadır. Bu kuruluşların amacı, telefon, teleks ve faksla haberleşme ve TV yayınlarına kalite getirmektir. Ülkemizde, bu anlaşmaya taraf kuruluş, Türk Telekomdur. Hisse oranı, Ocak 2000 tarihi itibariyle -burası çok önemli- yüzde 0,761 533'tür. Dünyada, telekom  hizmetleri, özel sektör tarafından yürütülmektedir. İngiltere'de ve Fransa'da birden fazla telekom vardır.

Birliğin amacı, biraz önce ifade ettiğim gibi, hizmette standart ve adil rekabeti getirmektir. Bugün burada onaylanması istenen rapor, aslında, 15 Nisan 1999'da yürürlüğe girmiştir. Bizim için son tarih, onaylanma tarihi 2 Temmuz 2000'dir. Üye ülkelerin parlamentoları bu anlaşmayı tasdik ettikleri zaman geçerli olacaktır.

Değerli arkadaşlar, şimdi, altını çizerek, çok önemli bazı konuları ifade etmek istiyorum: Burada, teşkilat, tamamen değişik bir yapıya uğruyor. Başlangıçtaki statüye göre, üye ülkeler hisseleri oranında yapılan yatırımlara katkıda bulunacaklardı. Yeni statüde ise, uzay yatırımları hariç tutulmaktadır. Dolayısıyla, bir noktada, üyeliğimizin hiçbir anlamı yoktur.

Yine, kuruluş, yapısal birtakım değişikliklere gitmektedir. Fransa'da yeni bir şirket kurulmaktadır. Ticarî faaliyetlerini bu şirket aracılığıyla yürütecektir. Biz de, istersek, bu şirkete üye olacağız veya ortak olacağız. Ortaklara zorunlu yatırım yapma şartı da kaldırılmıştır. İki yıl içerisinde kurulan bu şirket, borsada halka açılacaktır. Türk Telekomun bu şirkete ortak olabilmesi için, Bakanlar Kurulu kararına ihtiyaç vardır ve daha sonra da -biraz sonra oylayacağı- Türkiye Büyük Millet Meclisi onayına ihtiyaç vardır.

Şimdi, süresi içinde onaylanmazsa ne olur; aynen metinde şöyle yazıyor: "Hisse, Fransa'da hukukî bir kuruluş tarafından emanete alınacaktır." Yani, ortaklık dondurulmuş olacaktır.

Şimdi, bütün bu değişikliklere baktığımız zaman, üyesi olduğumuz bir kuruluşta önce ortaklıkta, sonra yatırımda, sonra statüde değişiklik oluyor ve sonra, bize sadece bildirim yapılıyor. Aslında, burada dikkatle sözleşmeye baktığımız zaman; ortakların yetkisi azaltılmaktadır, icra organı kaldırılmaktadır, malî, teknik finans komitesi kaldırılmaktadır; yani, üye olduğumuz kuruluş ile bugün önümüze çıkan şirket arasında, uzaktan yakından, hemen hemen hiçbir benzerlik kalmamaktadır.

Yani, özetle yapılan değişikliği söylemek gerekirse, istediği değişikliği yapmış "onayla" diyor bize ve "yetkini azalttım, görev değişikliğine gittim, bunu da onaylayacaksın; şirketi kurdum, bunu da onaylayacaksın; onaylamazsan, hisseni Fransa'da bir emanet kurumuna bırakacağım" deniyor.

Aslında, Dışişleri Komisyonu, bu raporda, tasarının bir yerinde şu cümleyi yazmış: "Uluslararası  prestij ve itibarımızın korunması amacıyla bunu onaylamak gerekir." Yani, demek oluyor ki, hizmet yönü tamamen bitmiş, sadece... Hangi prestijin nasıl korunacağı da ayrıca bir tartışma konusu.

Daha önce, çok enteresandır, kamu bankalarında da hesaplar ibra edilmediği zaman, devletin itibarını yolsuzlukları ibra ederek koruma yolu tercih ediliyordu; maalesef, burada da benzer... Çok büyük bir yanlışın içindeyiz.

Değerli arkadaşlar, uluslararası anlaşmalarda -doğrusu, birçok anlaşma geçti bu Parlamentodan- birçok konularda endişemiz var.

1- Özellikle, bu raporu da içine alarak söylediğimiz zaman, bu raporun asıl sahibi, muhatabı Türk Telekomdur; ancak,  rapor da o komisyonda, Bayındırlık Komisyonunda hiç görüşülmemiş.

2- Anlaşma metinlerinde -çok enteresandır- iki yabancı dil, bir Fransızca, bir Türkçe veya Türkçe-İngilizce metinler yazılmakta; ancak, yargıya gidildiği zaman, Türkçe metinler geçerli sayılmamaktadır. Bunu da anlamak mümkün değil. O zaman, Türkçe metnin niye yazıldığını, ne anlama geldiğini de anlamak mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, ben, burada, çok önemli bir konu üzerinde daha durmak istiyorum. Bu anlaşmanın muhatabı Türk Telekom dedik. Bilindiği gibi, Türk Telekom özelleştirme kapsamındadır. Asıl yapılacak iş belli değildir. Ulaştırma Bakanı ayrı konuşuyor, özelleştirmeden sorumlu Devlet Bakanı ayrı konuşuyor. Hatırlanacağı üzere, hisselere baktığımız zaman, satılacak hisse oranları, Hazine yüzde 51, PTT hissesi yüzde 10, halka arz yüzde 5 ve blok satış yüzde 34 olarak öngörülmektedir. Çok enteresandır, bu kurumun yüzde 20'si için tarif edilen bedel de 2,3 milyar dolardır.

Kurumda çalışan 72 000 kişi vardır. Stratejik bir kurumdur. Yönetim hakkı ve yönetimde söz sahibi olmak çok önemlidir. IMF, bütün şartların başında dayatmaktadır, mutlaka özelleşecek denilmektedir. Doğrusunu isterseniz, Fazilet Partisi olarak, bu özelleştirmede, hem fiyat için hem 72 000 çalışan için birtakım endişelerimiz olduğunu ifade etmek istiyorum.

Aslında, tabiî, böyle çok ciddî konular Parlamentoyu, değerli arkadaşlarımızı, her nedense, fazla ilgilendirmiyor.

Değerli arkadaşlar, Türk Telekomun, muhatap olduğumuz, anlaşmaya muhatap olan kurumun çok önemli bir icraatını da burada gündeme getirmek istiyorum. Bilindiği gibi, Türk Telekom, 1B ve 1C uydularını ihale etmiş, yapmış, buna yedek olarak da, TÜRKSAT A2 uydusunu geliştirmiştir.

Değerli arkadaşlar, özelleştirilecek olan bir kurumun, bu uydu için yatırımı 200 milyon dolardır. Şimdi, burada, elimde -Özelleştirme İdaresinin de içinde bilgisi olan ve Başbakanlığa bağlı Yüksek Denetleme Kurulunun- Türk Telekomla ilgili yapılan özelleştirmenin çok uzun bir yılan hikâyesi var; devletin nasıl 200 milyon dolar zarara sokulduğunu burada anlatmaktadır; ancak, kısa ve özet olarak bilgi arz etmek gerekirse: Şimdi, Türk Telekom, anlaşılmaz bir şekilde Monako'da bir şirket kuruyor, kurduğu bu şirket, yapımcıyla ortak oluyor ve -yörünge bizim; dikkat edin değerli arkadaşlar- ihale yok; böylece, bugüne kadar Hazineden ödenen para 162 525 000 dolar.

Değerli arkadaşlar, burada, geçen hafta vergi kanunlarını çıkardık. O zaman, değerli Maliye Bakanı "kaynak yok, vergi çıkarmaktan başka çaremiz de yok" diyordu. Halbuki, burada Yüksek Denetleme Kurulunun yazdığı rapora göre, Hazinece ödenen 162 525 000 doların, hem zamansız olduğu hem ihaleyi devredışı bırakarak rekabet oluşturululmadığı hem de ödemelerin erken yapıldığı gibi, çok ciddî ve soruşturulması gereken iddialar mevcuttur.

Çok enteresandır, Monako'da kurulan şirkete Fransızlar ortak olacaktır; ortak oldukları halde, para vermiyorlar, sermayesiz ortak oluyorlar, işi ihalesiz alıyorlar ve bugün de o uydu kanalı doldurulduğu zaman da kâra ortak oluyor. Bir taraftan Türk Telekom özelleşecek, diğer taraftan da 200 milyon dolarlık, Hazineden giden bir para; ben burada, ilgililerin bir kere daha dikkatini çekmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında, ikili anlaşmalarda ticaret ve siyaset, kanaatimizce, iç içedir. Şimdi, biz bu anlaşmayı Fransızlarla, özellikle Fransa'da kurulan şirketle yaptığımıza göre, hatırlanacağı üzere, yine Fransa'da, Fransız Parlamentosu, sözde Ermeni soykırımı tasarısını kabul etmiştir. Aynı parlamento, geçen hafta, Fransızların Cezayir'de yaptıkları katliamı tarihe havale etme noktasında, araştırma komisyonu kurulmasını reddetmiştir. Böylece Fransız parlamentosu, bir taraftan Türk Milleti hakkında sözde Ermeni soykırımı tasarısını kabul ederken, kendileriyle ilgili olanı reddetmektedir.

Yine, Azerbaycan-Ermenistan savaşında, Fransız uçaklarının Türkiye hava sahasından Ermenistan'a silah taşıdığını biliyoruz.

Peki, ben bu örnekleri niçin vermeye çalışıyorum; ikili anlaşmalarda, ticaretimiz ile dışpolitikamız arasındaki dengeleri iyi korumak mecburiyetindeyiz.

Değerli arkadaşlar, dışpolitikada aynı hatalar devam etmektedir. Bakın, Rusya'yla yapılan ikili uluslararası anlaşmalarda, doğalgaz alımında Rusya'ya bağımlı hale geldik ve şu anda oran yüzde 64'tür. Halbuki, aynı Rusya, Çeçenistan'da, uzlaşma ve barış yerine, bir milletin yok olması pahasına katliam yapmaktadır.

Yine, dışpolitikada, Avrupa Birliği Parlamentosu, Helsinki Sözleşmesini aşarak, Kıbrıs dayatması ve Yunanistan'la ilgili sorunları gündeme getirmiştir.

Yine, Avrupa Birliği, geçen hafta yaptığı toplantıda, NATO savunma gücüne, Türkiye'yi, NATO üyesi olmasına rağmen almamıştır.

Ayrıca, Alman parlamenter Claudia Roth, ikide bir ülkemize gelmekte; sivri dilli, saygısız, misafirperverlik haklarını kötüye kullanarak, uluorta açıklamalar yapmaktadır.

Bütün bu kötü örnekleri vermemin sebebi, uluslararası ticarî anlaşmalarda, bütün bu olanları dikkate alma mecburiyetimizdir.

Değerli arkadaşlar, hatırlanacağı üzere, geçen hafta içerisinde bir zirve toplandı, konu Kıbrıs'tı; Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan ve yardımcıları ve Sayın Denktaş, ayrıca Sayın Genelkurmay Başkanı katıldılar. Böyle millî bir meselede, aslında, neden muhalefet partisi liderlerinin olmadığını anlamak da mümkün değil?!

Çıkan kararı olumlu bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Aslında, böyle bir toplantı, geç kalmış bir toplantıydı. Sayın Denktaş'ın Kıbrıs'la ilgili konularda dolaylı görüşmelerden çekilmesi karara bağlanmıştı. Fazilet Partisi olarak, hep baştan beri söylediğimiz gibi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletini tanımayan hiçbir müzakere masasına oturmanın doğru olmayacağı kanaatindeyiz.

Değerli arkadaşlar, bu dış münasebetlerle ilgili, aslında, hükümetin dışpolitikasının, tam anlamıyla, yerli yerince ve onurumuza sahip çıkacak bir politika olmadığını da, burada, bir kere daha ifade etmek istiyorum.

Bakınız, Birleşmiş Milletler kararlarıyla ilgili olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bütün vecibelerini yerine getirirken, Irak ambargosu halen devam etmektedir. On yıldır devam eden ambargoda, verilen rakam, devletin 40 milyar dolar zarar ettiğidir. Kuzey Irak'ta devlet kurma çalışmaları devam etmektedir, boru hattı halen kapalıdır, Irak'tan doğalgaz ihtiyacımızı ucuz fiyatla da olsa alamıyoruz.

Biz, Fazilet Partisi olarak, üç temel prensibe inanıyoruz:

1-   Güçlenmek mecburiyetindeyiz.

2-          Dünya dengelerini iyi tanımak mecburiyetindeyiz.

3- Birlik ve beraberliğimizi korumak mecburiyetindeyiz.

Dışpolitikanın beyanatlarla yürümeyeceğini bir kere daha ifade etmek durumundayız. Değerli arkadaşlar, dışpolitika, yazılı bilgi ve belgelere dayanmaktadır ve bunlara dayandırmak mecburiyetindeyiz. Bazı hallerde çok haklı olduğumuz halde, yazılı bilgi ve belgelerden uzak olduğumuz için, yapılan açıklamaların, âdeta, dış dünyada tehdit gibi algılandığını görmekteyiz.

Dışpolitikada, aslında, taleplerimizin açık ve net olmasının en doğru olacağı kanaatindeyiz. Aslında Fazilet Partisi olarak, dışpolitikada görüşümüz şudur: Mütekabiliyet esasına dayalı, onurlu ve şahsiyetli bir dışpolitikaya ihtiyacımız vardır. Böyle geliştirilecek millî bir politikada, hükümetlerin değişmesine göre de politikamızın değişmemesi gerekmektedir. Nasıl Amerika'da, başkanlık seçimleriyle değişiklik olduğu zaman, Amerika'nın Türkiye'ye bakışı değişmiyorsa, bizim de, en az, on yirmi yıllık, uzun vadeli dışpolitikaya ihtiyacımız vardır.

Bu açıdan konuyu değerlendirdiğimiz zaman, özellikle komşularımızla, Suriye, Irak, İran ve Rusya ile ticaretimizi ve Balkanlardaki ülkelerle ticaretimizi ve dünya ticaret dengesini iyi dengelemek mecburiyetindeyiz.

Değerli arkadaşlar, doğrusunu isterseniz, önümüze getirilen bu uluslararası anlaşmalardan tam anlamıyla bir şey anlamak mümkün değil. Biraz önce ifade ettim; hangi bilgi, hangi izah, bizi buna olumlu oy vermeye ikna edecek?.. Aynen söylenen söz şu: Türkiye Cumhuriyeti Devletinin itibarını sağlamak için böyle bir tasarıya oy vereceğiz. Halbuki, bize göre itibarlar... Türkiye Cumhuriyeti Devleti, büyük devlettir ve uluslararası anlaşmalarda attığı imzaların hepsinde yükümlülüklerini yerine getirmiştir; ama, dünyaya baktığımız zaman, Avrupa Birliğine baktığımız zaman, bütün ülkelere baktığımız zaman, son bir yıldır, özellikle, Türkiye üzerinde ciddî bir çalışma yaptıklarını ve ülkemizin bölünmez bütünlüğü, üniter yapısı hakkında toplumda şüphe uyandıracak birtakım girişimlerin süratle geliştiğini görmekteyiz. O açıdan, uluslararası anlaşmaları buraya getirirken çok dikkatli olmak ve bu anlaşmaların altına imza atarken, bir taraftan ticaretimizi, bir taraftan ekonomimizi yönlendiren prensipleri de birlikte ve beraberinde getirmek mecburiyetindeyiz.

Değerli arkadaşlar, aslında anlaşılması, izahı da mümkün değil. Türk Telekom, bu işin nasıl faydalı olduğunu... Son günlerde ihale edilen GSM 900 ve 1800'lerde de birçok yanlışlar beraberinde yapılmaktadır. İşte, baz istasyonlarının, sağlıksız yerlere yapılmış ve kurulmuş olması, özellikle, konut alanlarına, eğitim alanlarına ve okullara yakın yapılmış olması, toplumda ciddî tedirginlik uyandırmaktadır.

Bundan sonra Parlamentoya getirilecek olan uluslararası ikili anlaşmalarda, o anlaşmanın sahibi taraf olan kurumun -burada olduğu gibi Türk Telekomun- konuyu enine boyuna masaya mutlaka yatırması gerekmektedir.

Biraz sonra gruplar adına konuşmalar tamamlanacak, kişisel konuşmalar tamamlanacak, daha sonra da "kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir" denilecek.

Ben öyle zannediyorum ki, bir milletvekilinin, el kaldırdığı metnin, anlaşmanın ne olduğunu bilmesi, anlaması, en azından konuya ilgi duyması gerekir veya oy kullanmaması gerekir.

Bu itibarla, bundan sonra gelecek olan uluslararası anlaşmaların, ülkemizin âli menfaatlarının, millî menfaatlarının iyi değerlendirerek getirileceğini ümit eder, hepinize saygılar sunarım. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Candan.

Doğru Yol Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilatı (EUTELSAT) Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının tümü üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Son yıllarda, telekomünikasyon alanında meydana gelen teknolojik yenilikler süratli bir gelişme gösterirken, önce gelişmiş ülkelerde, daha sonra ise diğer ülkelerde telekomünikasyon mevzuatında köklü değişiklikler yaşanmıştır. Türkiye'de, bu, 4502 sayılı Yasayla yapılmıştır. Uluslararası uydu kuruluşlarının kuruldukları ilk yıllarda, her ülkede tekel durumunda olan tek bir telekomünikasyon kuruluşu yanı sıra, özel telekomünikasyon kuruluşlarına da hizmet sağlama imkânı getirilmiştir. Bu nedenle, Uydular Aracılığı ile Haberleşme Teşkilatı (INTELSAT), Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilatı (INMARSAT) -bu tasarıyı bundan sonra görüşeceğiz- ve EUTELSAT, kendilerine daha uygun bir organizasyon yapısı bulmak amacıyla, son birkaç yıldır ciddî olarak faaliyet göstermişlerdir. INMARSAT bu konudaki faaliyetlerini tamamlamış ve sözleşmesinde, yeni yapılanmayla ilgili değişiklikleri 15 Nisan 1999 tarihinden itibaren geçici olarak uygulamaya sokmuş bulunmaktadır. EUTELSAT Sözleşmesinde yapılan değişikliklerin 2 Temmuz 2001 tarihine kadar üye ülkelerce onaylanıp yürürlüğe girmesi durumunda veya bu tarihten sonra geçici olarak uygulamaya sokulması halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisince bu değişiklikler onaylanarak, hükümetin de buna ilişkin Bakanlar Kurulu kararını çıkarıp, EUTELSAT Sözleşmelerini muhafaza etmekte olan Fransa hükümetine teslim etmesi durumunda, Türkiye açısından da yeni durumuna gerekli uyum sağlanmış olacaktır.

Komisyon, tasarı gerekçesinde "EUTELSAT Sözleşmesinde yapılan değişikliklerin 2 Temmuz 2001 tarihine kadar üye ülkeler tarafından onaylanarak yürürlüğe gireceği veya bu tarihten itibaren geçici olarak yürürlüğe konulacağı dikkate alınarak, ülkemizin geçici uygulamaları kabul etmeyişi ve üyesi bulunduğumuz EUTELSAT'ın yeni statüsüne kavuşturulmasında ülkemizin de katkıda bulunarak bu alanda gerek ülkemizin karşılaşabileceği sorun ve olumsuzlukların bertaraf edilmesi, gerek uluslararası prestij ve itibarımızın korunması amacıyla; EUTELSAT Sözleşmesinde yapılan değişikliklerin mümkün olabilecek en kısa süre içerisinde TBMM tarafından onaylanmasında büyük yarar görülmektedir" diye belirtmiş ve kabul etmiştir; herhangi bir muhalefet şerhi de yoktur.

Bu açıdan baktığımızda, yeni telekomünikasyon liberalleşmesinden dolayı ortaya çıkan bu yasayı, Doğru Yol Partisi olarak biz de desteklemekteyiz; ancak, bu yasadan istifade ederek, bu konuyla ilgili bazı hususları dile getirmek istiyorum.

Bilindiği üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul ettiğimiz Telekomla ilgili 4502 sayılı Yasaya göre iş mevzuatı kapsamına geçen, yani işçi kapsamına geçen, sayıları yaklaşık 40 000'i bulan çalışanların geçmiş hizmetleriyle ilgili kıdem tazminatlarının verilmesi, bu yasaya göre mümkün olamamaktadır. Bu hakların iadesi için, hükümetin, acil kanunî düzenlemeyi yaparak, tasarıyı Meclise getirmesi lazım; bunun çıkarılması gerekmektedir.

Bu arada, özellikle, özelleşme sonrasında çok sayıda işçi çıkarılacağına, çalışanların azaltılacağına dair endişeler vardır. Mutlaka, bu konudaki endişelerin de giderilmesi gerekmektedir.

Telekoma mutlaka ve mutlaka bakış açımızın değişmesi lazım. Bakınız, geçen hafta bir ekvergi yasası çıkardık. Bu ekvergi yasasında, Özel İletişim Vergisi koyduk, yüzde 25. Yine bakıyoruz, bir yıl içerisinde, hatta bir yıl değil, on ay içinde Telekom hizmetlerine yapılan zam yüzde 70. Sayın Bakan diyebilir ki, hayır, biz yüzde 70 zam  yapmadık; doğrudur, şehir içi 1 kontörün fiyatı 20 000 liradan 24 000 liraya çıkmıştır; artış yüzde 20. Ancak, gelin görün ki, bu kurnazca yüzde 20 artış, 1 kontörlük konuşma zamanı yüzde 60 civarında azaltılarak milletin gözünden kaçırılmıştır. Vatandaşlarımız, ocak ayı başında 1 kontörle 98 saniye konuşurken, şu anda sadece ve sadece 60 saniye konuşmaktadır. Yani, yüzde 60'a yakın bir indirim, yüzde 20 de nakit olarak zam; bunları toplarsanız, yüzde 70 civarında bir zam. Hani bu hükümetin enflasyon hedefleri, düzeltilmişi bile yüzde 35 idi; ama görüyorsunuz ki, vatandaşın askerdeki oğluyla, gurbette okuyan çocuğuyla, gurbette çalışan yakınıyla konuşması için, cebinden on ayda, sadece on ayda, yüzde 70 daha fazla para alınmıştır. Bakıyoruz, memurlara sadece yüzde 10 zam; ama, harcamalara yüzde 70. Bu, bir haksızlıktır.

Şimdi, bunu niye söylüyorum. Dünyanın her tarafında Telekom hizmetleri gitgide ucuzlatılmaktadır; çünkü, bakınız, hükümetin bütçesinde Maliye Bakanının sunuşunu okuyorum, bunun önemini kendileri vurguluyor; ama, uygulamalar böyle değil.

Sayın Maliye Bakanı diyor ki "son on yıllık dönemde, dünya ekonomisindeki en etkileyici gelişme, yüksek teknolojilerin, özellikle bilgi ve haberleşme teknolojilerinin rolünün artmasıdır. Amerika Birleşik Devletleri ekonomisinin en uzun hızlı büyüme dönemini yaşaması da, bilgi ve iletişim endüstrilerine yapılan yatırımların ekonomik büyümeye etkisinin kanıtı olarak kabul edilmektedir.

Uzun dönemde, bilgi ve iletişim teknolojilerinin faydalarından tam olarak yararlanmak, bu konuda Amerika Birleşik Devletlerine ulaşmak, hatta geçebilmek için, hem Avrupa Birliği hem Japonya, özel tedbirler almaya ve bu alanlara yoğun yatırım yapmaya başlamışlardır.

Amerika Birleşik Devletleri deneyimi, diğer ülkeler için de bir örnek teşkil etmektedir. Net olarak tanımlanamasa da, yoğun ve yaygın olarak internet kullanımını ve ucuz haberleşme ve ulaştırma altyapısını gerektiren yeni ekonomiye bütün ülkeler değişik ölçü ve biçimlerde uyum sağlamaya çalışmaktadır." Arkadaşlar, tekrar ediyorum; bu, benim değil, Sayın Maliye Bakanı, 2001 yılı bütçesinde, yeni ekonominin en önemli koşulunun ne olduğunu vurguluyor. Bir daha okuyorum -lütfen dikkatinizi çekiyorum- diyor ki: "... yoğun ve yaygın olarak internet kullanımını ve ucuz haberleşme ve ulaştırma altyapısını gerektiren yeni ekonomiye bütün ülkeler değişik ölçü ve biçimlerde uyum sağlamaya çalışmaktadır. Bu amaçla, ileri teknolojiyi kullanabilen ve küresel boyutta düşünebilen bir işgücüne sahip olmak, bunun için de bilgiye, eğitime, araştırma ve geliştirmeye öncelik vermek, zarurî hale gelmiştir."

Şimdi, soruyorum size; eğer siz, çalışmayan bir internet altyapınızla, hızı düşük, hantal bir internet altyapınızla, doğru düzgün bir yatırım yapmazsanız, işadamı, ulaşmak istediği bir yerde sürekli meşgul santrallar, meşgul transmisyon hatları olursa, Türkiye yeni ekonomiye nasıl geçecek; Türkiye bilgi çağını nasıl yaşayacak?..

Bu alanda dünyaca ünlü Prof. Koichi Ito, çok değil, bundan onbeş gün önce benim misafirimdi; inanın, Türkiye'den Japonya'ya intertıe bağlanmak istedi; çok mahcup olduk; tam 1 saat -1 saat arkadaşlar, 1 saat -bağlanmaya çalıştı. Ondan sonra, Türkiye'de yeni ekonomiyi geliştireceğiz!.. Nasıl olacak bu?!

Ben, 2001 yılı bütçesiyle ilgili, Sayın Bakanın, Ulaştırma Bakanının konuşmalarını, Telekomla ilgili bölümlerini dikkatle okudum. İnanın, bu konuda hiç ümitvar değilim. Sadece, klasik anlamda, telefon yatırımlarına devam... O da, bakıyoruz, Avrupa Birliğinin, Bulgaristan, Güney Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Litvanya, Letonya, Malta, Polonya, Romanya, Slovakya ve Türkiye'nin... Avrupa Birliği İstatistik Dairesi, 1998 yılında yapmış olduğu araştırma sonucunda, Türkiye'nin yerini şöyle özetliyor "Bin kişiye düşen otomobil ve telefon sayısı en az ülkedir" diyor. Bu rakamlarla nasıl Avrupa Birliğine gireceğiz?! İşte, Türkiye'nin bu alanlarda ciddî bir atılım yapması lazım. Eğer biz, bu alanlarda ciddî bir atılım yapmazsak, sonuçta ülkemizin geleceğini çok sıkıntıya sokarız.

13 Haziran 2000 tarihinde Sayın Yüksel Yalova'nın yayımladığı ve tümüyle yasa çıktıktan sonra Türk Telekomun nasıl özelleştirileceğine dair bir yazı var. 15 Eylül 2000 tarihinde olacak, şu olacak bu olacak; işte, komisyonda Ulaştırma Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığı, Türk Telekom AŞ'nin üst düzey yöneticileri de var... Gelin görün ki, özelleştirme bir türlü gerçekleşemiyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Sayın Bakanın, Ulaştırma Bakanlığı bütçesini sunuş konuşmasında "bu konuda beni niye suçluyorsunuz, ben özelleşmesini istiyorum; stratejik ortak diyorsunuz ama, tanımlanmıyor, gelin bunu tanımlayalım" diye haklı feryatları var; aynen katılıyorum, stratejik ortak ne ise tanımlanmalı; ama yani herhalde bu da bir hükümet! Birbiriyle uzlaşamayan, anlaşamayan, üç ahbap olmayan çavuşun bir arada çalıştığı bir şirket değil, bu bir hükümet. O halde, Sayın Bakan, özelleştirmeden sorumlu ilgili Devlet Bakanını ikna etmek zorundadır. Sayın Bakanın, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve -biraz sonra buraya gelecek- bu kürsüde yakınmaya hakkı olamaz, eğer ikna edemiyorsa, bir şey var: Bunun da olmasına yürekten inanıyorsa, o zaman bırakıp gidecek, diyecek ki, ben ikna edemiyorum, buyursun, ikna eden gelsin; bu da bir tavırdır, o zaman ortaklar ikna olabilir.

Bakıyoruz, şimdi düşünün siz, bir şey özelleşecek, ama, bu özelleşmede, hükümetin bir ortağı farklı, bir ortağı farklı konuşacak!.. Gazetelere de yansıyor; 14.6.200 tarihli "Telekomedi..." Yüksel Yalova, Enis Öksüz, Uğur Bayar özetiyle... Kütüphanedeki taramayı yaptım.

 Tabiî, Özelleştirme İdaresi Başkanı diyor ki "Telekoma 2,3 milyar dolarlık değer biçildi." Sayın Bakan da "buna deliler bile güler" diyor. Doğrudur, gülebilir; ama, o zaman soruyorum, böyle deli saçması laf eden bir adamı Özelleştirme İdaresinin başında niye tutuyorsunuz?! O zaman, bu özelleştirmeyi doğru dürüst yapacak bir adamı getirirsiniz.

Yine bakıyorum, tabiî, sayın bürokrat kendini savunuyor, diyor ki "ben bunu demedim; çünkü, özelleşme bütçesine konulan para 7,6 milyar dolar, oradan bu hesap çıkıyor." Haklı... O zaman, hesabı düzgün yapın.

Soruyorum size; bu hükümetin bugüne kadar yaptığı hangi hesap tutmuş?! Bir tek hesap tutuyor; çiftçiyi, esnafı, memuru, işçiyi, emekliyi ezen, kazanmadığı halde, bir yılda her esnaftan en az 500600 milyon lira alacak vergi konusu tutuyor, başka bir şey tuttuğu yok. (DYP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bakınız, dahası var; maalesef, Bakanlık uyuyor. Bunu anlamak için, sadece gazeteleri okusanız yeterli, çok gizli istihbarat raporlarına gerek yok. "Bu da Yunan Telekulağı" deniliyor, 7.6.1999 tarihinde Milliyette  çıkan bir haberde.

Burada bakıyoruz: "Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi yeni iletişim teknolojileri politikaları öğretim üyesi Doçent Dr. Haluk Geray, Yunanistan'ın 'Enformasyon Toplumu' adı altında bir rapor hazırladığını söyleyerek, Yunanistan'ın, bu rapor çerçevesinde, Türkiye'yi çevreleyen coğrafyada telekomünikasyon sektöründe yatırım yaptığını belirtti. Yunanistan'ın bu konuda Türkiye ile bir güç mücadelesine girmeye hazırlandığını anlatan Geray, bunun elektronik istihbarat yönünden millî güvenliğe karşı tehdit oluşturabileceğini kaydetti".

Bakın, Yunan Telekomu neleri satın almış; Bulgaristan, Sırbistan, Romanya, Moldavva ,Telekomlarının yüzde 35'ini, Arnavutluk Telekomunun yüzde 42'sini, Türkiye'nin yanıbaşındaki Ermenistan Telekomunun yüzde 90'ını almış ve Mısır'daki özelleştirmeye de girmiş. Peki, Türkiye ne yapıyor arkadaşlar?! Siz, özelleştirmeyi bu kadar geciktirirseniz... Türkiye'nin bütün sınır komşularıyla ilgili bunlar yapılırken -üstelik, hazırlanan bir rapor gereğince- Ulaştırma Bakanlığı ne yapmaktadır?!

Aslında, bu konuda çalışmalar da yapılmıştır. Bakınız, 26.8.1997 tarihinde "Sanal Bakanlar Kurulu" başlıklı bir haber var. Bu habere göre, Bakanlar Kurulunun sanal olarak toplanmasını sağlayacak proje bir yıl içerisinde, 1998'de hazırlanacak.

Bundan başka, Ulaknet Projesinin tümüyle hayata geçirileceğini üniversitelerin internete bağlanacağını ve sekiz yıllık kesintisiz temel eğitime bu yıl eksiksiz olarak başlanacağını söyleyen Sayın Yücelen demiş ki: "1997-1998 öğretim yılından başlayarak, 2000'e kadar tüm okulların internete bağlanacağını, ilkokuldan itibaren her öğrenciye internet imkânı sunulacağını açıkladı" Devam ediyor, "Yücelen diyor ki: İnternet cafe kurmak isteyenler de teşvik edilecek" Tam aksine, bu hükümet geldi, internet cafe kurmak isteyenlere de -nasıl, 1 torba gübre almak isteyen çiftçilere, 20 yerden imza getirin, ananızın nikahını da getirin, 20 milyon lira da masraf yapın deyip, bu kadar çok belge istendiği gibi- aynısı yapılmaktadır. Denilmektedir ki: 18 yaşından küçükler anasıyla babasıyla gelsin, 18 yaşından büyükler internet cafeye girebilir.. Yahu, bu internet denilen şeyi, aslında Millî Eğitim Bakanlığı ilkokullara sokmaya çalışmıyor mu?! Asıl bu çocuklarımıza öğretmemiz gerekmiyor mu?! Teşvik yapılacağını vaat eden o hükümetin devamı olan bu hükümet, şimdi niye engellemektedir?!

Tabiî, ben bu soruyu Sayın Millî Eğitim Bakanına sordum. 5.6.2000 tarihinde bir Lizbon Zirvesi toplandı, bu Lizbon Zirvesine göre, bunlar, bir yıl sonra hepsini bağlıyorlar; acaba siz ne yapıyorsunuz? 1997'de de bir beyanat var. "Sonuçta, temel eğitim programı çerçevesinde, okullarda görev yapan öğretmenleri yetiştirmek için sadece 250 öğretmeni eğitecekler." 250 öğretmen, 40 000 okula eğitim verecek bütün öğretmenleri eğitecek.   "40 000 okuldan sadece 2 800 küsur okula bilgisayar laboratuvarı kurulmuş ve 30 000 civarında da -yazıya göre- okul var; yani, kısacası, biz sınıfta kaldık" diyor. Kendi söylediklerini kendileri dinlemiyor ve daha tehlikelisi "dijital millîmisak" diye...

Bakınız, Sayın Şeref Oğuz, daha 1997 yılında söylemiş; diyor ki "ancak dikkat çekmek istediğim konu, bilgi toplumunun kuralları, anayasaları oluşurken, bu zeminlerde olmayışımızın, bizi, tanımlanan ülke yapacağıdır." Yani, Türkiye, hangi frekans, hangi bant genişliği avantajlı, bunlarda yok. Bu konuyu, bu hükümet takip bile etmiyor.

Değerli arkadaşlarım, dahası, bakın, leblebi çekirdek dükkânı açılır gibi her yere baz istasyonları kuruluyor. Haklı olarak, yerel basın bile, örneğin Balıkesir'de yayımlanan Politika Gazetesi diyor ki "baz korkusu." Birçok büyük basında da var.

Şimdi, ben, Sayın Bakana sormak istiyorum. Bu baz istasyonlarının nereye kurulabileceği, kişi başına veya kilogram başına ne kadar bir enerji emilmesine müsaade edileceğine dair standartlar belirlenmiş midir; bunların ölçümleri yapılmakta mıdır? Türkiye Akreditasyon Kurumu kuruldu. Bu konuda, bunları ölçecek bir kurumumuz var mıdır? Yoksa, Türkiye, dünyadaki gelişmelerden kopmuş, üçüncü dünya ülkesi olmuş, teknolojik gelişmeleri kaçırmış bir ülke konumuna mı düşürülmüştür sayenizde? Türkiye, bunu hak etmiyor.

İşte, artık, her evde, kişisel bilgisayarların bir televizyon istasyonuna dönüşebileceği teknoloji Türkiye'ye gelmiş durumda; yani, videonuza koyduğunuz kaseti, aynı çanak anteninizden haberleştiğiniz uyduya gerisingeriye gönderip, sizinle o uyduyu paylaşanlar, aynı filmi izleyebilir; yani, siz de bir televizyon yayın istasyonuna sahip olabilecek durumdasınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bu teknoloji Türkiye'de var ve satılıyor.

Şimdi, soruyorum size: Durum böyleyken, dünyada frekans bantları paylaşılırken, kısacası dijital misak yaratılırken, bu kuruluşlarda, acaba Türkiye'nin temsilcileri var mıdır, yeterli ehliyete sahip midir, bu teknik elemanlar yeterli ödeneği alabilmekte midir?

Diyor ki: "Bir bakıma dijital tiranlığın temelleri atılırken, bu konuda kural koyan ülkeler arasında yokuz. Sanayi çağında coğrafî sınırlar, siyasî egemenlik ve ekonomik senaryonun alanını belirliyordu. Elinizdeki iletişim gücü, uydularınız, telekomünikasyon egemenlik alanınız, bilgi çağında gücünüzü belirliyor."

İşte, söyleyeceğim şudur: Ulaştırma Bakanlığı, mutlaka ve mutlaka bu konuları takip edecek yapıya kavuşmalıdır, takip etmelidir.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yılmazyıldız.

Gruplar adına başka söz isteği yok.

Şahsı adına, Ankara Milletvekili Sayın Mehmet Zeki Çelik; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 416 sıra sayılı, Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilâtı Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinize hayırlı akşamlar diliyorum.

Teknoloji, uluslararası rekabet üstünlüğünün tek anahtarı haline gelmiştir. Dolayısıyla da, dünya nimetlerinin yeniden paylaşılmasında ve toplumsal refahın yükseltilmesinde, bilim ve teknoloji alanındaki üstünlük belirleyici olmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu tasarıyla, telekomünikasyon alanında, muhtemel tekelleşmenin önüne geçilebileceği varsayılıyor. Bu yönüyle, bizim de altına rahatlıkla imza atabileceğimizi ifade ediyor ve böylesi bir organizasyonun, ülkemizdeki telekomünikasyon faaliyetlerinde düzenlemelere uyması gereken ilkeler olduğuna inanıyorum.

Yani, uluslararası anlaşmalara uymak için, bu ilkelere uymak yeterli değildir; aynı ilkelerin, ulusal düzeyde, telekomünikasyon alanında faaliyet gösterenler için de uygulanması gerekmektedir. Bu meyanda, Telekomun özelleştirilmesinden GSM operatörlerinin dağıtılmasına, radyo ve televizyondaki frekans tahsisine kadar birçok alanda aynı hassasiyetin gösterilmesi, sadece bir zorunluluk değil, ahlakî bir tutarlılık gereğidir.

Tabiî, hepimiz gördük, önce cep telefonu şebekelerini çok ucuza kapattılar; sonra, anlaşmaya uymayarak, ödemeleri gereken trilyonların üzerine yattılar; şimdi de, tahsil edemedikleri alacaklarını Telekomun üzerine yıkmaya çalışıyorlar. Daha önce, Turkcell ve Telsim olarak, 500 milyon dolara alınan GSM şebekelerinin piyasa değerinin, bugün, 20 milyar dolarlar seviyesinde olduğu artık ortaya çıkmıştır. Tabiî, o günkü şartlarda yapılan sözleşmelere göre 400 000 olacak abone sayısı, bugün, 12 - 13 milyonu geçmiştir arkadaşlar. 2000 yılı ekonomik raporuna göre, Maliye Bakanlığının yayınladığı rapora göre, cep telefonlarının miktarı 10 595 000 olarak veriliyor. Buna karşılık, araç telefonları sayısında ise bir artma yok, 179 000'de kalıyor. Telefon bekleyen abone sayısı da 379 000. Köyler ile Ankara arasında telefon görüşmelerinin doğru dürüst yapılamadığının şahidiyiz.

Tabiî, bu arada, gizli birtakım zamlar da yapılıyor; kontür süreleri 90 saniyeden 60 saniyeye düşürülmek suretiyle, vatandaşın haberi olmadan gizli zam yapan Telekomun, Turkcell ve Telsimden, 1998 yılı rakamlarıyla 17 trilyon, bugünün rakamlarıyla da 50 trilyonluk şüpheli alacağını tahsil edemediği ortaya çıkmıştır.

Değerli milletvekilleri, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun 1998 yılına ait yapmış olduğu denetlemelerde, cep telefonu kullanıcıları yanlış adres gösteriyor ve bu adreslerde bu insanlar bulunamayınca, tabiî ki, tahsilat da yapılamıyor; ama, faturayı, cep telefonu firmaları değil, maalesef, Telekom ödüyor. Turkcell ve Telsim, Telekom bünyesindeyken yapılan görüşmeler sonucu ortaya çıkan ve şüpheli hale gelen alacaklar, 1998 yılında 17 trilyon, 1999'da 30 trilyon ve bugün -biraz evvel de ifade ettiğim gibi- 50 trilyon rakamını buluyor. Bunlarla ilgili bir ödeme rakamı bile ortaya çıkmıyor. Bunları ödememekte kararlı görünüyorlar ve maalesef, bugüne kadar da, gerek Telekom gerekse Ulaştırma Bakanlığı tarafından bununla ilgili bir işlem yapılmadığını görüyoruz.

Tabiî, bu arada, Telekom da durmadan zam yapıyor telefon görüşmelerine. Bakınız, 1995 sonu ile 1999 sonu itibariyle bize verilen rakamları ifade etmek istiyorum. Telekomünikasyon hizmetlerinde, fazla konuşma ücretleri, yüzde 650 artırılmak suretiyle, 2 000 liradan 15 000 liraya çıkarılmış; küçük jeton ücreti, yüzde 500 artırılarak, 2 500 liradan

15 000 liraya çıkarılmış; 30 kontörlük kart ücreti de, yüzde 543 artışla,

70 000 liradan 450 000 liraya çıkarılmış.

Tabiî, bunları kamuoyunun dikkatine sunmak istiyorum. Yani, gerçekten, zam yapmakla bir yere varılamayacağı beli. Enflasyon rakamını düşürdük diyorsunuz, kâğıt üzerinde bunun düşmediği de belli. İşte, bazı yerlerde, kamunun ürettiği KİT mallarına zam yapmak suretiyle, onu baskı altına almaya çalışıyorsunuz; ama, neticede, zam yapmaya yapmaya nereye kadar varacak; bir gün, mecburen, bu açığı hazineden karşılamak durumunda kalacaksınız. Öbür taraftan, dövizi baskı altında tutmaya çalışıyorsunuz; ama, bu da çok fazla sürmeyecek ve neticede, bir gün, mecburî bir devalüasyona gitmek gibi bir husus ortaya çıkacaktır.

Tabiî, konumuz olan uluslararası anlaşmaya dönersek, diğer bir nokta: Yeniden yapılanma aşamasında olan EUTELSAT organizasyonundaki uluslararası güç dengesini ve buna bağlı olarak ortaya çıkabilecek muhtemel sıkıntıları da iyi tetkik etmek gerektiğini düşünüyorum. Bununla şunu kastediyorum: Mevcut durumu doğru teşhis etmekle, olumlu bir siyasî tavır olmakla birlikte, tam anlamıyla sağlıklı bir politik pratiğe dönüşebilmesinin muhtemel sonuçlarının çok iyi etüt edilmesi ve ona uygun davranılması gerektiğini ifade ediyorum.

Tasarının gerekçesinde belirtildiği üzere, Türk Telekomun 1 Mart 2000 tarihi itibariyle EUTELSAT'taki yatırım hissesi binde 8 olup, diğer ülkelerin hisse oranları ve hisse değerleri belirtilmemektedir. Öteki üye ülkelerin yatırım hisse oranları ne kadardır ve eğer eşit ya da birkaç ülkenin hisse oranı yüzde 10, 15, 20 gibi çok yüksek düzeyde ise bu eşitsiz dağılımdan kaynaklanabilecek sıkıntılar nelerdir, bunun önüne nasıl geçilecektir, bilmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Tekelleşmenin önüne geçeceği iddia edilen bu düzenlemenin, bağımsız, uluslararası bir şirket olarak EUTELSAT'ın hisselerinin borsaya açılması böylece hedeflenmektedir. Borsadaki hisseleri üzerinden yapılacak işlemlerinin yeni bir tekelleşme riskine karşı ne tür tedbirlerle güvence altına alındığını merak ediyorum. Eğer, Sayın Bakanımız lütfeder bu konuda bilgi verirse memnun olacağım.

Telekomünikasyon hizmetlerinde müşterek bir standart uygulanması ve adil rekabet içerisinde uygulama yapılması dileğiyle bu anlaşmanın hayırlı olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (FP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çelik.

Şahsı adına başka söz isteği?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

UYDULAR ARACILIĞI İLE HABERLEŞME AVRUPA TEŞKİLATI SÖZLEŞMESİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 1820 Mayıs 1999 tarihlerinde Cardiff'te yapılan Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilatı (EUTELSAT) Taraflar Kurulu 26 ncı toplantısı sonucunda EUTELSAT Sözleşmesinde yapılan değişikliklerin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Kansu; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA HÜSEYİN KANSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilatı Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilatı (EUTELSAT), 47 Avrupa ülkesinin üyesi bulunduğu, hükümetler arası bir uydu kuruluşudur. EUTELSAT uydu sistemi, ülkemiz ile Avrupa ülkeleri arasındaki telefon, teleks, faks, data haberleşmesi ve televizyon yayınları için kullanılmaktadır. Türk Telekom'un 1 Mart 2000 tarihi itibariyle teşkilattaki yatırım hissesi, binde 0, 815 154'tür.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; telekomünikasyon alanında meydana gelen baş döndürücü teknolojik gelişmeler, tüm ülkelerde telekomünikasyon mevzuatında önemli değişikliklere yol açmıştır. Uluslararası uydu kuruluşları, önceleri, her ülkede, tekel konumundaki telekomünikasyon kuruluşlarına hizmet verirken, özel telekomünikasyon kuruluşlarına da hizmet vermeye başlamıştır. Oluşan bu yeni durumda telekomünikasyon hizmetlerinin adil, rekabete dayalı, müşterek bir mevzuat içerisinde kullanıcılara sunulması yolunda, özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Değişen mevzuat ve yeni gelişmeler sonucu, hükümetler arası bir yapıda kurulan çeşitli uluslararası uydu kuruluşlarının statüleri itibariyle teşkilat yapısı, gümrük ve gelir vergileri, personel istihdamı gibi alanlarda bazı ayrıcalıklara sahip olmaları, rekabete ilişkin mevzuata aykırı durumlara yol açmıştır. Bu durum ise, kuruluşların geleceğini tehlikeye atmıştır. Varlığını devam ettirebilme amacıyla kendisine daha uygun bir teşkilat yapısı arayışı çerçevesinde EUTELSAT'ın en yüksek karar organı olan Taraflar Kurulu 1999 yılında toplanarak yeni yapılanmayla ilgili değişiklikler teklifini kabul etmiş ve üye ülkelerin onayına sunmuştur. Ayrıca, bu değişikliklerin, 2 Temmuz 2001 tarihine kadar yeteri sayıda üye ülke tarafından onaylanıp yürürlüğe girmediği takdirde, bu tarih itibariyle, geçici olarak yürürlüğe girmesini kararlaştırmıştır. Oysa, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğüne göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmamış hiçbir uluslararası anlaşmanın geçici olarak yürürlüğe konması mümkün değildir. Bu durumda, şayet bu sözleşmede yapılan değişiklikler söz konusu tarihe kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanmazsa, ülkemizin EUTELSAT'a üyeliği hukukî olarak askıda kalacağı gibi, Türk Telekomun da imzacı sıfatı ortadan kalkmış olacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Nihaî Anlaşmaları 28 Eylül 1982 tarihinde o dönemki Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, İşletme Anlaşması ise Türk Telekom adına imzalanan ve 26 Mart 1985 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanan Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilatı Sözleşmesinde yapılan değişikliklerin Meclisimizce zamanında onaylanması, ülkemizin karşılaşacağı sorun ve olumsuzlukların giderilmesi ve ülkemizin uluslararası prestiji açısından büyük önem taşımaktadır.

Bu düşüncelerle, sözleşmenin milletimiz için hayırlara vesile olması dileğiyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kansu.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına söz isteği?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili olarak Fazilet Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya?.. Yok.

Başka söz isteği?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen sisteme giremeyen arkadaşlarımızın oy pusulalarını, oylama için belirtilen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini, kendi ad ve soyadı ile imzasını havi oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ederim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilatı Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yapılan açıkoylamasının sonucunu açıklıyorum:

Katılan üye

:

275

Kabul

:

262

Ret

:

5

Çekimser

:

7

Mükerrer

:

1

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olsun.

6. – Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilâtı Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/684) (S.Sayısı: 531) (1)

BAŞKAN - 531 sıra sayılı Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilâtı Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

Sayın Komisyon ve Hükümet hazır.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Komisyon raporunun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Yumakoğulları. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

FP GRUBU ADINA OSMAN YUMAKOĞULLARI (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilâtı Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 531 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, haberleşme imkânı olmayan veya çok az olan yerlerde INMARSAT terminalleri, yer istasyonları aracılığıyla dünyanın her yeriyle doğrudan haberleşme imkânı sağlamaktadır. INMARSAT, getirilen bu imkânların tüm dünyada yaygınca kullanılabilmesi, hizmetin her yere serbestçe götürülebilmesi ve özellikle denizlerde can güvenliğinin artırılması maksadıyla tüm dünya ülkelerini INMARSAT terminallerinin uluslararası suların yanı sıra karasularında ve limanlarda da serbestçe kullanılabilmesini temin amacıyla uluslararası bir anlaşmaya önayak olmuş ve anlaşma 25 ülkenin onayıyla 12 Eylül 1993 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Değerli milletvekilleri, INMARSAT sistemi, Uluslararası Denizcilik Teşkilatı tarafından kabul edilen, küresel deniz tehlike ve emniyet sistemi içinde hayatî önem taşımaktadır. Üç tarafı denizlerle çevrili ve deniz ticaretinde önemli ilerlemeler kaydeden ülkemizin de, denizde can ve mal güvenliğini artırıcı uluslararası gelişmelere katkıda bulunması, ülke itibarı açısından böyle bir anlaşmaya imza atmış olması memnuniyet verici bir durumdur. İşte bu amaçla, Türkiye, kısa adı INMARSAT olan teşkilata, kurulduğu günden itibaren büyük ilgi göstermiş olup, 1989 yılında bu kuruluşa üye olmuştur. Bu anlaşma, deniz haberleşmesi alanında uluslararası işbirliği ve koordinasyonu artırırken, ülkemize ek bir külfet getirmemiştir. Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi, bu sistemde çalışan ve Amerika Kıtasından Avustralya'ya ve Japonya'ya kadar uzanan çok geniş bir alan içerisinde, denizde ve karadaki INMARSAT terminalleriyle karşılıklı haberleşme sağlayabilen iki yer istasyonuna sahip bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, gemilerin karayla karşılıklı haberleşmeleri, mobil uydu deniz sistemlerinin hizmete girmesinden önce, klasik telsiz sistemleriyle, sahil telsiz istasyonları aracılığıyla yapılabilmekteydi. Bu sistemlerle yapılacak telefon ve telgraf haberleşmesi geceye, gündüze, mevsimlere, atmosferik şartlara ve haberleşme yapılacak uzaklığa bağımlı olduğundan, haberleşme, değişik bantlarda ve frekanslarla yapılmak zorundaydı. Uydu aracılığıyla otomatik olarak telefon, teleks, faks, data haberleşmesi, deniz haberleşmesinde büyük bir gelişmeye neden olmuş ve eskiye göre kıyaslanmayacak derecede güvenli ve kaliteli kamu deniz haberleşmesinin yanı sıra, denizde de can güvenliğini artırmıştır.

Değerli milletvekilleri, uydu aracılığı ile uçaklarda da, yolculara haberleşme hizmetinin sunulması maksadıyla INMARSAT terminallerinin uçaklarda kullanılmasına da başlanmıştır. INMARSAT, artık, deniz haberleşmesi veren değil, karada ve havada da mobil uydu haberleşmesi sunan bir teşkilat olmuştur. "Uydular Aracılığı ile Deniz Haberleşmesi Uluslararası Teşkilatı" yerine "Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme Teşkilatı" olarak, 1994 yılında Londra'da düzenlenen INMARSAT Taraflar Kurulu toplantısında değerlendirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmelerini yaptığımız Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilatı Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında yeni değişiklikler yapılması üzere Genel Kurul gündemine getirilmiştir. Tasarıda yapılan değişikliklerden birisi şudur: "Mevcut en gelişmiş uygun uzay teknolojisinin kullanımıyla en etkin ve en ekonomik imkânı sağlamaya kararlı olarak" fıkrası, anlaşmanın giriş bölümüne eklenmiştir.

Yine, taraflardan herhangi birisinin, yazılı bildirimde bulunmak suretiyle, istediği zaman teşkilattan ayrılması, çekilmesi olanağı yeniden düzenlenmektedir.

Sayın milletvekilleri, INMARSAT'ta yapılan bir başka önemli değişiklikle de, teşkilatın yapacağı hizmetlerde milliyete dayalı ayırım yapılmaması, barışçıl amaçlarla hareket edilmesi, gelişmekte olan ülkelerin kırsal alanlarına ve uzak bölgelerine gerekli önemin verilmesi, uygulanan kanun ve yönetmelikler çerçevesinde, adil, rekabete uygun faaliyetlerin gösterilmesi, Denizde Can Güvenliği Uluslararası Sözleşmesi ile radyo regülasyon hükümleri ve küresel deniz tehlike ve emniyet hizmetlerinin devamının sağlanmasının garanti edilmesi amaçlar arasında sayılması öngörülmektedir.

Değerli milletvekilleri, gelişen tekniğin yanında olmak vazifemizdir. Bazı hususlarda çok geri kaldığımızın farkındayız. "Âlem uyanıkken uyumak maskaralıktır" diye, bir şairin mısraı var. Artık, bu meseleleri bir an önce tahakkuk ettirmenin vakti, saati gelmiştir diyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yumakoğulları.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız konuşacaklar.

Buyurun Sayın Yılmazyıldız. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilatı Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Ülkemiz, Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilatına; yani, INMARSAT'a üye olmak üzere 1978 yılında başvurmuş ve INMARSAT Sözleşmesi hükümetimiz adına, İşletme Anlaşması ise Türk Telekomünikasyon A.Ş. adına imzalanmıştır.

INMARSAT anlaşmalarında daha önce -bundan önceki yasa teklifinde konuştuğum gibi- yapılan değişiklikler üye ülkelerin yeterli sayıda onayı olmadan da geçici olarak yürürlüğe konmuştur. "INMARSAT anlaşmalarında daha önce yapılan değişikliklerin üye ülkelerce onaylanıp yürürlüğe girmesinde gözlenen gecikme nedeniyle en kısa süre içerisinde yeni yapılanmanın tamamlanabilmesi maksadıyla; değişiklik yapılan INMARSAT Sözleşmesi, üye ülkelerin üçte-2'si tarafından onaylanıncaya kadar, 15 Nisan 1999 tarihinden başlamak üzere geçici olarak yürürlüğe konulmuştur. Bunun sonucu olarak INMARSAT İşletme Anlaşması bu tarih itibarıyla feshedilmiş ve yeni şirketin kuruluş çalışmalarına başlanılmıştır. Buna göre Türk Telekomun imzacı statüsü diğer bütün imzacılarla birlikte sona ermiştir. Yeni uygulama sonucu INMARSAT Konseyi ve Konseye bağlı faaliyet gösteren Finans Komitesi ile Teknik ve İşletme Danışma Komitesi faaliyetleri de durdurulmuş ve ticarî bir şirketin yönetiminde yer alacak yönetim uygulamalarına geçilmiştir. Uluslararası anlaşmaların geçici olarak uygulamaya konulması iç hukukumuz gereği ülkemizde kabul edilmediğinden, ülkemizin INMARSAT'a üyeliği, söz konusu değişikliklerin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmasına kadar geçecek süre içerisinde askıda kalacaktır.

Değişikliklerin yürürlüğe girmesi için 56 ülkenin onayı gerekmektedir.

Ülkemizin geçici uygulama sonucu askıya alınacak olan üyeliğinin en kısa süre içerisinde yeniden kazanılması ve INMARSAT Sözleşmesi ile tanınan haklarına bir an önce kavuşturulması maksadıyla; ülkemiz için hiçbir yeni malî külfet ve sorumluluk getirmeyen yeni yapılanmaya ilişkin değişikliklerin mümkün olabilecek en kısa süre içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanması ülkemiz menfaatlerı ve prestiji bakımından gerekli görülmektedir" deniliyor tasarı gerekçesinde.

Buna, Doğru Yol Partisi olarak aynen katılmaktayız. Bu konuda zaten herhangi bir muhalefet de yok.

Bu tasarı dolayısıyla, şimdi, yine Telekomla ilgili bazı konularda görüşlerimi açıklamaya devam edeceğim.

Özellikle Telekomun özelleştirilmesinin gecikmesi, bu ülke için çok büyük kayıplara yol açmıştır. Bildiğiniz üzere, 1993 yılında 40 milyar dolar civarında tahmin edilirken, az önceki konuşmamda da saydığım Bulgaristan, Ermenistan, Yugoslavya, Arnavutluk'a kadar, Türkiye'den çok sonra liberal ekonomiye geçen, demirperde yıkıldıktan sonra geçen ülkelerde bile telekom şirketleri özelleştirildiği halde, Türkiye'de, özellikle, hükümetler içerisinde, bürokratların veya ilgili bakanların birbiriyle atışmaları neticesinde, uyumsuzlukları neticesinde bu iş gecikmiş ve maalesef, Türk Telekomun değeri bu iş için görev verilen Goldman Sachs Firmasına göre 10-11 milyar dolarlar civarında belirlenmiştir.

Şimdi, duyuyoruz, Özelleştirme Yüksek Kurulundan yüzde 35 civarında bir hisse satışı olacak; bu gerçekleştiği takdirde 3,5 milyar dolar civarında bir para ediyor. 1993 yılında Türkiye'nin içborç stoku 20 milyar dolarken ve bu, 40 milyar dolar ederken; geliyoruz, 1997 yılında Türkiye'nin içborç stoku almış başını gidiyor, dışborçları 100 milyar dolarları aşmış, Telekomdan elde edeceğimiz gelir sadece 3,5 milyar dolar.

Bu gecikmenin vebali kimin? Hâlâ daha bu özelleştirmeyi geciktirmenin vebali kimin? Görüyorsunuz işte, Makedonyası, Arnavutluk'u, Bulgaristanı, Yugoslavyası, Romanyası, yani, daha düne kadar komünist olan ülkeler bunu başarmış; ama, birileri ayak sürüyor, özelleştirme sanki yapılmak istenmiyor. Eğer bir problem varsa, acilen, hükümet içerisinde bu problem çözülmelidir. Bakın, buradaki bu gecikme, Türkiye'ye büyük maliyete sebep olmaktadır.

Dahası var, maalesef, ben, geçen sefer söylediğim sözü boşuna söylemedim; Türk Telekoma, bilişime, iletişime bu hükümetin bakışı değişmelidir, özellikle Sayın Bakanın değişmelidir ve Türk Telekomla ilgili konuları çok iyi savunmalıdır. Eğer bunlardan rahatsızlık duyuyorsa, işte bir haber: "Telekom ancak maaş ödeyebilecek." Telekomu sağılacak inek zannederseniz, affedersiniz, Telekomun yarattığı katmadeğerlere, tutar da, bütçe açığını kapatmak üzere Hazine tarafından elkoyayım derseniz... İşte buyurun, Telekomdan 2000 yılı bütçesinde 500 trilyon lira bir gelir beklenmiş; ancak, 250 trilyon lira gelir alabiliyor ve geri kalan parayla da, ancak, Telekomun maaş ödemesine müsaade ediliyor; halbuki, dünya almış başını gidiyor. Nitekim, çok daha önceden, 1997 yılında...

HASAN METİN (İzmir) - Siz giderken, biz geliyorduk!..

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Değerli arkadaşım, dinlersen bir şeyler öğrenirsin. Bunlara ben çok çalıştım, bu sektörde de onbeş yıl çalıştım; belki istifade edersin. Burada gördüğünüz gibi, hükümet şöyle yapmış, böyle yapmış değil, nelerin yapılması gerektiği üzerine, dünyadaki olayları anlatıyorum; eğer dinlerseniz, öğrenirsiniz. (DYP sıralarından alkışlar)

Kaçırdığınız tren, rasgele bir tren değil; sanayi devrimini bu ülke kaçırdı; ama, eğer bilişim trenini, bilgi trenini kaçırırsa, merak etme, diğer ülkelerin gerçek müstemlekesi olur; Türk Milleti bunu hak etmiyor. Diyor ki, evet, bizim zamanımızda biz özelleştirme istedik; şimdi, bu hükümetin bakanı olan Sayın Çağan, o özelleştirme iptal edilsin diye Anayasa Mahkemesine başvurdu; isimle beni sataştırma!.. (DYP sıralarından alkışlar) Ondan sonra da, gelip, bu yasayı çıkarmak zorunda kaldı Tahkim Yasasıyla birlikte.

Şimdi, bakınız "iletişim mühendisliğinin dayandığı fizikî kurallar, frekans, bant genişliği, çanak konumu, uydu yörüngesi gibi evrenin ortak değerlerine dayanıyor. Bunların tamamının tahsisini, bu teknolojiyi yaratanlar koyuyor. Bizler raiting savaşlarında, TV frekansları için birbirimizi boğazlarken, yarın, paranın ve malların akacağı, zenginliğin oluşacağı frekanslarda, bantlarda adımız dahi geçmiyor." Bunu Sayın Şeref Oğuz yazmış -ben yazmıyorum- Milliyet Gazetesinde; bu konuda herkesin saygı duyduğu bir uzman. Dolayısıyla, bu konularda -ben merak ediyorum- ne yapıyor bu hükümet, ne yapıyor Sayın Ulaştırma Bakanı?

Bakınız, Endonezya'ya gittiğimde, 20 Ekimde, bir İngilizce gazetede, IT konusunda, yani, iletişim teknolojileri konusunda Japonya neleri planlamış; 8,4 milyar dolarlık bir yatırım planlıyor, 10 000 okula bilgisayar bağlantısı kuruyor, 7 milyon vatandaşını da, bilgisayar kullanmak üzere eğitiyor. Bilgi teknolojisi toplumu böyle olunur, bilgi toplumu böyle olunur. Şimdi, hükümetin yazdığı bütçeyi okudum. Şuna kim şapka çıkarmaz; "Amerika Birleşik Devletlerinin ekonomisi büyüdüyse, bu konuda yaptığı yatırımdan dolayıdır. Dolayısıyla, Avrupa da buna yetişmeye çalışıyor, bizim de, ucuz haberleşme, ulaştırma altyapısını sağlamamız lazım" diyor. Ama, gelin görün ki, Türkiye'de, telefon ücretlerine zam üzerine zam. Efendim, yine, bakıyoruz, görünür, görünmez... Bu konuda çok sayıda rapor var; bunları, gerçekten, hükümetin alıp incelemesi lazım.

"Government Online" Hükümet Stratejisi diye Avustralya'nın hazırladığı bir rapor. Burada diyor ki: "İnternetteki vatandaşların sayısı yüzde 42'ye ulaşmış." Yine, bakıyoruz "Gelecekle Anlaşma Hükümet ve vatandaş arasındaki elektronik ilişkiler üzerine bir vizyon." Bu da Hollanda'da yayımlanmış. Bir konu çok önemli, diyor ki: " Lizbon'daki Avrupa summit'inde (Avrupa toplantısında) en önemli ajanda, enformasyon konusuydu, bilgi konusuydu. Buradaki yeni stratejik hedef -bakın, çok önemli- competitive, (yarışabilen) dinamik, bilgi tabanlı dünya çapında bir ekonomiyi oluşturabilmek. Bu sürdürülebilir ekonominin geliştirilebilmesi için daha iyi iş ve daha fazla istihdam, sosyal barışın sağlanması için bir stratejik hedeftir." Soruyorum, bu hükümetin böyle bir hedefi var mı? Böyle bir hedefi varsa, bu hedefi gerçekleştirmek için, bilişim altyapısına ne kadar yatırım önermiş? Sayın Bakanın ikna etmek zorunda hükümeti şunu demeye hakkı yok: "Ben istedim; ama, para vermediler." Buna hakkı yok! Bilgi otoyolları konusunda kendisi söylüyor, Plan ve Bütçe Komisyonunda veya bugün, burada yaptığı konuşmada.

Yine bakıyoruz, Amerika Birleşik Devletlerinde internet kullanıcıları yüzde 52'ye ulaşmış ve bir yıl içerisinde; yani, Temmuz 1999'dan Temmuz 2000'e kadar yüzde 35 artmış ve kişi başına interneti kullanma süresi de yüzde 26 artmış; yani, ortalama 7,8 saatten 9,5 saate çıkmış. Soruyorum: Bu konularda bir çalışmanız var mı; dünya nereye gidiyor bakıyor muyuz? Bunları, ben, sadece bilgilerinize arz ediyorum. İnşallah, hükümetimiz de, bu konuşmaları dikkate alır.

Dolayısıyla, Türkiye'nin geleceği açısından çok önemli olan, bakın, bizimle her konuda yarış içerisinde olan, Türkiye'nin kalkınmasını her alanda engellemeye çalışan Yunanistan'ın planlarını hiç olmazsa bozmaya çalışalım. Yunanistan, çevremizdeki bütün ülkelerin telekom şirketlerini satın alıyor ve Türkiye olarak uyuyoruz. Hâlâ, telekom özelleşsin mi özelleşmesin mi, hâlâ, değeri ne olsun?..

Değerli arkadaşlarım, bakın, bazen, bugün yapamadığınız bir işin değeri ileride çok pahalıya mal olur, parayla alamazsınız. Biliyorsunuz, bir zamanlar, Avrupa Birliğine Türkiye, belki, daha kolay girecekti Yunanistan girerken. "Onlar ortak, biz pazar olacağız" zihniyetiyle, o gün için bu iş askıya alındı -pek çok arkadaşımız hatırlar- ancak, görüyorsunuz, şimdi, girmemiz konusunda bize yapmadıklarını bırakmıyorlar. Karamanlis'in o günlerde verdiği bir demeç var; diyor ki: "Biz, Türkler'i şimdi Orta Asya'ya sürmeyi başardık." Türkiye'nin o günkü yönetiminin aymazlığı...

Şimdi, hiç olmazsa bu bilgi teknolojileri konusunda aynı aymazlık içerisinde olmayalım, hiç olmazsa bu konularda acil bir tedbir alalım. Dünyada, artık, telefon konuşmasından para kazanayım diye uğraşan yok, katmadeğerli servislerin geliştirilmesi için sınırsız teşvikler var.

Bakınız, belki, bazılarının, gelişmesini bizden daha alt düzeyde gördüğü Endonezya'da, inanınız değerli arkadaşlarım, 2001 yılı bütçesi, bütçeden eğitime ayrılan pay yüzde 10'dan daha az olduğu için reddediliyor. Türkiye'nin Endonezya'dan neyi eksik; işte, yönetim anlayışı eksik. Bizim de, belli konularda, stratejik konularda... Eğer, Sayın Bakan istediği desteği alamıyorsa, gelsin, desin ki, benim Türkiye'yi bilgi çağına ulaştırmak için şu şu şu projelerim var; ama, alamadım... Söyleyin, biz reddedelim; kendi grubunuz da desteklesin, reddedelim, sizin istediğiniz gibi bütçe çıksın. Ama, istekli olun biraz, arzulu olun... Evet efendimcilikle olmuyor!

Bakınız, yine, Bali'de bir silikon vadisi kuruluyor. Türkiye'nin de bu bilgi ve bilişim alanında mutlaka yatırımlarını gözden geçirmesi lazım ve özelleşme, özellikle mevcut hantal devlet yapısıyla da mücadele edebilmek için gerekli. Telekomda işler o kadar hızlı ilerliyor ki(!) Gelin görün ki, özelleştirin; özelleştiremem... O zaman, özelleştirmeyin, yatırım yapın; para vermiyorlar, yatırım yapamam... Peki, siz ne için varsınız?! Bir çözüm bulmalısınız.

Değerli arkadaşlarım, dediğim gibi, Türkiye, bu bilgi ve bilgi teknolojileri konusunda çok ciddî fırsatları kaçırıyor, rakiplerimiz çok hızla ilerliyor. Bütçeye güzel hedefler konulmuş ve deniliyor ki: "Bilgi, iletişim, bilişim teknolojisine ve arge'li çağın ilerlemelerine paralel gitmek zorundayız. Yeni çağın bir devleti olmanın ilk şartı sayılan dünyayı izleme teknolojisine kesinlikle sahip olmalıyız." Bu hedefe itiraz eden var mı; yok.

Peki, ben, bu hükümete ve Sayın Bakana soruyorum: Bu hedefler için, şu yaptığınız konuşmada, ne koydunuz; bana söyleyin lütfen?.. Var mı bir şey; yok. O zaman, samimî değilsiniz. Ve dahası Türk Telekomun gelirlerine Hazinece el konuluyor, yatırım yapılması engelleniyor, bütçe delikleri tıkansın diye. O zaman nasıl çözeceğiz?.. Sekiz yıllık ilköğretim kanununa göre eğitime katkı payı alındı, çok güzeldir; ama, sonra gördük ki, bu eğitime katkı paraları, o derslikleri 30 kişiye indirmek için yeni derslikler yapılmasına harcanmadı; yine, Sayın Yücelen'in ifade ettiği, 2000 yılına kadar bütün okulların internete bağlanması için harcanmadı, bütçe deliği kapanması için harcandı.

Deprem vergileri konusunda bakıyoruz, kış geldi, insanlarımız soğukta, karda kışta; toplanan paraların çoğu yine bütçe deliği için harcanıyor. Siz, bir sektördeki paraları, eğer, yerli yerince harcayamazsanız, o sektördeki gecikme bu ülkeye çok pahalıya mal olur diyorum ve Sayın Bakan hiç olmazsa, Türk Telekomun, eğer, özelleştiremiyorsanız, dünyadaki bilişim ve bilgi teknolojilerini takip etme konusundaki altyapı yatırımlarında kullanmak üzere gelirlerine, lütfen, daha fazla dirayet koyun, daha fazla inisiyatif kullanın ki, Türkiye bu konularda çok geri kalmasın ve yeni ekonomide başarısızlığa uğramasın diyorum.

Dahası var, yeni ekonomiyle ilgili, bilişimle ilgili çok sayıda kanun çıkması lazım. Bu hükümetin, bu konuda bir teklifi var mı; yok; ama, yakında, ben size söyleyeyim, millete, yolunu kendin yap, suyunu kendin getir diyeceksiniz; kısacası, milletin cebinden parayı almak için her türlü yasa bir an önce gelecek; ama, milletin önünü açacak, ülkemizin geleceğini kurtaracak yasalar konusunda çok yavaş kalıyorsunuz.

Bakın, inanın, bu tür yasaları getirin, bu tür yasalarda muhalefet size hiç engel olmaz, sonuna kadar destekler, Türkiye'nin önünü açarsınız. Gelin, biraz Türkiye'nin önünü açacak, işte, bilgi bakanlığı, teknoparkların teşviki, elektronik ticaretle ilgili konulardaki yasaları getirin, görüşelim, gerekiyorsa gece 12.00'lere kadar çalışalım; ama, gelin, bir an önce bunları getirelim.

Yeter, milletin cebine el atmayın artık. Bu millet yaka silkmeye başladı "yeter" dedi.

Bu duygularla, hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkürler Sayın Yılmazyıldız.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 531 sıra sayılı, Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilatı Sözleşmesine dair tasarı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, teknoloji, tabiatı gereği, insanların yaşamını kolaylaştırmaya, hayat şartlarını iyileştirmeye ve olumlu amaçlara hizmet etmeye yatkındır; ama, öte yandan, insanları kontrol altında tutmak, denetlemek, gözetlemek amacıyla da kullanılabilmektedir. Baskıcı toplumlarda teknolojinin bu olumsuz kullanımına daha sık rastlanabilmektedir.

İnsanoğlunun, yaşadığı dünyaya tepeden bakmaya başladığı tarihlerden bu yana uzay araştırmaları çok hızlı bir gelişim gösterdi; uzay teknolojilerinde ardı ardına devrimler yaşandı. Bir zamanlar yalnızca bilimsel merakın bir ürünü gibi görünen bu çalışmalar, bugün günlük yaşamın vazgeçilmez öğeleri haline geldi.

Malumunuz, millî uydularımız TÜRKSAT uydularının uzaya fırlatılmasından çok önceleri, Türkiye, uydu teknolojisinden diğer ülkelerle eşzamanlı yararlanmak üzere uluslararası çeşitli uydu organizasyonlarına iştirak ederek yatırımda bulunmuştur.

Değerli arkadaşlar, Yüksek Denetleme Kurulunun, 1998 yılı denetlemelerinde TÜRKSAT-2A uydusuyla ilgili tespit ettiği bazı usulsüzlüklere dikkatinizi çekmek istiyorum. Aralık ayında tamamlanacağını öğrendiğimiz bu 2A uydusunun başına gelenleri bilmekte fayda var.

Başlangıçta 20 milyon dolarla ön anlaşması yapılan TÜRKSAT-2A uydusu için şu ana kadar 162,5 milyon dolar para ödenmiştir.

Aynı şekilde, ilk aşamada, uydu tamamlandıktan sonra elde edilecek kârın yüzde 95'i Telekomun olacak iken, daha sonra, bu rakam yüzde 75'e indirilmiştir.

10 200 000 doları kuruluş sermayesi, 19 400 000 doları imtiyaz ve hisse senedi olarak ödenen, 17 milyon doları Türk Silahlı Kuvvetleri adına, 64 300 000 doları da iç kaynaklardan kredi olarak, ayrıca, 51 625 000 doları da Chase Manhattan Banktan alınan kredinin şirketçe ödenememesi üzerine, toplam 162 525 000 Amerikan Doları ödenmiştir.

Devletin resmî kayıtlarına göre, olay şöyle gelişti:Yeni bir TÜRKSAT uydusu için, imalatçı firma,  Fransız Aerospatiale firmasıyla yapılan müzakereler sonucunda, uydunun finansmanını sağlamak üzere, Joint Venture şirketinin kurulmasına karar veriyor. Buna göre, Türk Telekom, bu şirkete yüzde 51 oranında iştirak edecek, Fransız Aerospatiale firmasına da varılan anlaşma çerçevesinde, Türkiye, uydu imalatı için sermaye taahhüdünden başka hiçbir ödeme yapmayacaktı ve elde edilen gelirlerden maliyetler çıktıktan sonra, net kârın yüzde 95'i Türk Telekoma yüzde 5'i de Aerospatiale firmasına verilecekti; ama, nasıl olduysa, Türk Telekom Yönetim Kurulu, 1998 yılında aldığı bir kararla, Aerospatiale firmasının şirketteki yüzde 49 oranındaki hisselerini, başka bir firma olan Alcatel Space firmasına, hissedarlar sözleşmesi ile ana statüdeki hak ve yükümlülüklere tam olarak tabi olması kaydıyla devretmesini uygun bulmuştur; bunun mantığını anlamak mümkün değildir. Alcatel firmasının teklifleri, Türk Telekom Yönetim Kurulunda incelenmiş, bütün seçenekler Türk Telekomun menfaatlarıyla bağdaşmamış ve anlaşmalara aykırı düşmüş olmasına rağmen, maalesef, yine de uygulamaya konmuştur.

Tabiî, bu iş böyle olmuyor; ilk anlaşmanın aksine, Türk Telekom, daha fazladan para ödemek durumunda kalıyor ve diğer firmanın ödemesi gereken, yerine getirmesi gereken taahhütleri yerine getirmeyince, maalesef, Türk Telekom, o firmanın da taahhütlerini yerine getirerek, hem de kefalet suretiyle Chase Manhattan Banktan aldığı 51 625 000 dolarlık krediye de kefil olmuştur. Tabiî, bunun da vadesinde ödenmemesi sonucunda, anaparası, Türkiye tarafından 3.12.1999 tarihinde bankaya ödeniyor.

Yine, Bakanlar Kurulu kararıyla, 22.7.1999 tarihinde, özkaynaklardan, şirkete, 64 300 000 dolar kredi veriliyor. 10 200 000 dolar olarak ödenen kuruluş sermayesi dışında hiçbir ödeme yapılmaması gereken TÜRKSAT-2A uydusu için, bugüne kadar, dediğimiz gibi, 162 milyon doları aşkın bir para ödenmiş ve bu paranın mutlaka incelenmesi gerekirken, sorumlular hakkında bir inceleme ve işlem yapılması gerekirken, bugüne kadar elimize herhangi bir bilgi ulaşmamıştır. Sayın Bakanımızdan istirham ediyoruz -hassasiyetini bildiğimiz için- bu konunun üzerine eğilsinler.

Değerli arkadaşlarım, bir de, Telekomun üretmiş olduğu hizmetler var; bu hizmetler karşılığında da aldığı ücretler var. Ancak, yine, Yüksek Denetleme Kurulunun raporlarına istinaden söylüyorum, burada bir yığın firma var, bunların hepsini izah etmiş; ama, rakam olarak fazla olanları kısaca ifade etmeye çalışacağım.

Kanal 6 Radyo Televizyon Yayıncılığının -bu, 1999 Temmuz ayı itibariyle verilen rakam- 176,999 milyar; yani, 177 milyar, maalesef, ödenmemiş borcu var. Ayrıca, ATV Haber Ajansının 344 milyar, Eksen Yayıncılık diye bir firmanın 117 milyar, Öner Radyo TV Yayıncılığın 85 milyar, UBA Ajansının 59 küsur milyar, hâlâ, Telekoma borcu var. Bunlarla beraber, bunların bir kısmı yasal takipte deniliyor; ama, HBB Televizyon Yayıncılık firmasının 106 milyar -küsuratları okumuyorum- MBI Reklamcılık firmasının da 41 milyar olmak üzere, toplam 147 milyar liralık alacak, şüpheli alacak haline düşmüş ve kanunî takibe intikal etmiştir deniliyor. Bu paralar kimin? Bunların toplamını aldığımız zaman 1 trilyon 176 milyar lira olduğunu görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bunların müsebbiplerinden mutlaka hesabının sorulması lazım.

Tabiî, 87 ülkenin üye olduğu INMARSAT'ın yeni sözleşmesi henüz yürürlüğe girmemiş olmasına rağmen, yürürlüğe girmesi için gerekli olan 56 ülkenin 40'ından onay belgesi alınmış olup, halen 16 ülkenin onayına ihtiyaç bulunmaktadır.

Her iki teşkilatta da üyeliğimizin korunabilmesi, uluslararası uydu kuruluşlarının faaliyetleriyle ilgili işbirliği ve koordinasyonumuzun daha etkin ve aktif bir şekilde rol alması ve ülke haklarının daha iyi korunmasına olumlu katkıda bulunabilmesi amacıyla, bahse konu bu iki teşkilattaki değişikliklere ilişkin siyasî niteliği bulunmayan; ayrıca, onaylanması halinde ülkemize ilave malî bir külfet getirmeyecek olan söz konusu kanun tasarılarının Meclis tarafından kabul edilmesi istenmektedir.

İnşallah hayırlı olur diye temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyor, hayırlı akşamlar diliyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çelik.

Şahsı adına başka söz isteği?.. Yok.

Soru sorma isteği?.. Var..

Buyurun Sayın Akcan.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyon) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanımdan şu soruya, mümkünse sözlü cevap vermesini istiyorum.

Son günlerde kamuoyunda Türk Telekomun özelleştirilmesiyle ilgili olarak bir hayli spekülasyon yapılmakta ve artık, gündemin ana konusu haline gelmiş durumdadır. Hatta, bu ifadeler, konuşmalar, tartışmalar o boyuta ulaşmıştır ki, Özelleştirme İdaresine bağlı bir dairenin başkanının, Sayın Bakanı hedef alan veya bir bakanı hedef alan, ağza alınmayacak sözlerle itham altında, töhmet altında bırakan bildiri dağıttığı da ifade edilmektedir. Ben, Sayın Bakanımdan, Türk Telekomun özelleştirilmesiyle ilgili olarak kendisinin ne biçimde engel teşkil ettiği hususunu, Genel Kurulumuza ve kamuoyuna açıklamasını talep ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Enginyurt...

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sorum aynı mahiyette olduğu için vazgeçiyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan; sorulara cevap verme hakkınız var.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uydular Aracılığı ile Haberleşme Avrupa Teşkilâtı Sözleşmesi ve Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilâtı Sözleşmesi yeniden yapılanmaya uğramıştır. Bunlar, hükümetlerarası, milletlerarası sözleşmeler niteliğinden  çıkarılmaktadır; çünkü, birden çok, rekabet dolayısıyla bu işi yapan şirketler Batı dünyasında çoğalmıştır ve bu kuruluşlar da özel kuruluşlar niteliğine bürünmüştür. Malî bir yük yoktur, herhangi bir para, karşılık bir şey istenmemektedir Türkiye'den ve üye ülkelerin tamamı da aynı mahiyette, parlamentolarında bunu tasdik etmek suretiyle, buradaki hak ve hukuklarının korunması yoluna gitmişlerdir. Bu bakımdan, zamanında, biraz gecikmeli de olsa dondurmaya alınmış olan bir problemin, Yüce Meclisimiz tarafından çözülmesi ve milletimizin itibarı bakımından önemli olan bu konunun bugün kanunlaşmış olmasından dolayı hepinize, Bakanlığım ve kuruluşlarım adına teşekkürlerimi, saygılarımı sunuyorum.

Sayın Başkan, müsaade ederseniz, birçok konuda açıklama getirmek gerekiyor.

Baz İstasyonları Yönetmeliği benim zamanımda çıkarılmıştır. Çıkış tarihi 4 Temmuz 2000 tarihidir. Bu tarihe kadar, itiraf etmeliyim ki, isteyen istediği yere, kiminle anlaştıysa, kiminle sözleşme yaptıysa oralara baz istasyonu kurmuştur ve ne yapıyorsunuz diyen kimse de olmamıştır. Ne belediyelerimiz, ne başka idarî otoritelerimiz, ne de sorumlu başka yerler, bakanlıklarımız bu konuya hiç karışmamıştır; ama, ne zaman, bu konudaki bir boşluk Amerika'da belli yerlerde tartışma konusu olur olmaz, hemen arkadaşlarımıza talimat verdim, "bir yönetmeliği var mı bunun" dedim, "yok" dediler. Başıboşluk var... O zaman, hadi bakalım bir yönetmelik hazırlayalım, Avrupa ne yaptıysa  biz onu yapalım... Avrupa Birliğine girmek üzere olan, girmek isteyen bir Türkiye'nin, Avrupa standartlarına uygun bir yönetmeliği olması gerekir.  Bunu hazırladık ve hazırlamaya başladığımız anda, birdenbire basında, büyük bir eleştiri ve büyük bir hücuma uğradık. Tabirimi mazur görün; ama, birçok konu gibi -biraz sonra geleceğim, başka konulara da dokunacağım- benim kucağıma, cami avlusundan alınıp verilen çocuklar konulmuştur. Ben, bunları bir çözüme ulaştırabilmek için, arkadaşlarımla beraber bir gayret içerisine girmişizdir; ama, insafsız eleştiriler, bizim şahsımıza, bizim partimize yöneltilmiştir. Bunlar, yanlış olmuştur veya en azından haklı istekler olmamıştır.

Baz İstasyonu Yönetmeliği çıkarılmıştır ve yine, sekiz yıldır özelleştirmeye meydan verecek olan ve Yüce Meclisimiz tarafından çıkarılamayan Telekomla ilgili kanun, bir yıl evvel bu Meclis tarafından çıkarılmıştır.

Böylece, özelleştirmeye imkân veren, Parlamentomuza kadar getirilen, burada savunulan ve Yüce Meclisimizin kabulüne mazhar olan bu kanun da bizim tarafımızdan çıkarılmıştır. Sekiz yıldır biriken problemler, bu kanunla çözümlenmeye başlanmıştır. Kanunun çok iyi bilinememesi, iyi anlaşılamaması ve farklı yerlerde farklı şekilde yorumlanması  yüzünden bazı münakaşalar çıkmıştır. Bu bakımdan, baz istasyonu konusuyla ilgili o cümleyi müsaade ederseniz bitireyim: Türkiye standartları, Avrupa standartlarının iki birim  altındadır. Dolayısıyla, hiçbir baz istasyonunun, sağlık bakımından bilinir bir tehlikesi yoktur. Şikâyeti olan, bundan rahatsız olan arkadaşlarımızı tabiî karşılamak lazım. Bunu, "bilgilenme ihtiyacı içerisinde olmak" olarak da yorumlamak gerekir. Ölçtürülüyoruz, ölçtürüyorsunuz ve bir kaçak durum varsa, Türkiye'ye yanlış girmiş bir alet varsa, zararlılığı söz konusu olacaksa, bunlar, valilerimiz tarafından, yönetmeliğe bakılarak, derhal söktürülüyor; ama, itiraf edeyim ki, bu konuları istismar etmek suretiyle, ilgili şirketler nezdinde bunlardan menfaat koparmaya yönelik gayretlerin de bu işin içerisine girdiğini, maalesef, üzülerek söylemek zorundayım. Onun için, konu, biraz speküle edilmiş, bilimsel verilerden uzak, keyfî bir mahiyette yürütülmektedir. Mevcut aletlerimizin zararlı olduğuna dair, dünyada yapılmış bir tek ilmî araştırma sonucu yoktur. Bilinmeyen şeyler olamaz mı? Bilinmeyen şeyler kim bilir ne kadar fazla; ilmin karanlık hudutları içerisinde aydınlanmayı bekleyen kim  bilir daha ne kadar çok bilmediğimiz var, ama, bilmediklerimiz üzerine teori kurarak, birtakım işleri karıştırmak doğru da bir netice vermemektedir.

Yönetmelik vardır ve bu yönetmelik şimdi Bakanlığımın kontrolü dışına  çıkarılmıştır. Yine, Yüce Meclisin kabul ettiği kanun gereği, Telekomünikasyon Kurumuna devredilmiştir. Tarafsız bir kurumdur; denetleyici, düzenleyici, kaide koyucu regülatör, düzenleyici kurumun yetkisine girmiştir ve gelişmelere, değişmelere göre, bu kanun, elbette, diğer kanunlar gibi, yenilenerek devam edecektir.

Uydu konusu... Uydu fiyatları, dünyada belli bir standarda tabi değildir. Pazarlıkla siz fiyatlarınızı tespit edersiniz, bu konuda çok düşünce, bilgi gelmiştir bize, araştırdım ve bizim üçüncü uydumuzun fiyatı, diğer uydu fiyatlarıyla mukayese edildiği zaman pahalı değildir.

İnternet talebi, Türkiye'de, maalesef, yetersizdir. Biz de çok istiyoruz, her eve birden fazla internet hattı verilebilmeli. Dünya, evlerin içerisine, çocuklarımızın önüne böyle gelir. Dünyanın bilgisi, bilgi teknolojisiyle gelir; ama, bu talep Türkiye'de yetersizdir. Yetersizliğine rağmen Telekom yönetimi tedbirler almaya devam etmektedir ve kendileriyle yaptığımız mutabakat sonunda, buradan alınan ücretlerin, giderek azaltılması, hatta, sıfıra indirilmesi, ücretsiz internet hattının bağlanması konusunda çalışmalar devam ediyor. Zaten, 8 Aralıkta, önümüzdeki 10 gün sonra, gökyüzüne yerleştireceğimiz üçüncü uyduyla, yüksek kapasite doğacaktır ve her eve, her isteyene internet verilebilecek imkânımız da bu şekilde ortaya çıkacaktır.

Bu konularla ilgili araştırma, inceleme ve kanunî yollara başvurmamızı gerektiren değerli milletvekillerinin bize ilettikleri bilgiler, tarafımdan sıkı şekilde takip edilecektir.

Özelleştirmeyle ilgili konuda, maalesef, soru soran değerli  milletvekilimizin söyledikleri doğrudur. Bir daire başkanı, hükümetin bir bakanına, kendi üslubu içerisinde, alışılagelmiş edep içerisinde bir eleştiride bulunmamıştır. Zannediyorum, ilgili bakan arkadaşımız, kendisine bağlı kuruluşun bu memuru hakkında gerekeni yapacaktır. Söylenenlerin hiçbirisi de doğru değildir.

Şimdi, Telekom konusunda bir kıyamet kopuyor. Ben, size bunların aslını açıklayayım. 1997 yılının başlarında 10 milyar dolar bir asgari fiyat tespit edilmiş. Biz, kanunu yaparken, özelleştirme gecikmesin, 10 milyar taban olur; bu, 30 olur, 40 olur, 50 olur, (X) olur. Bu, canlı tutulmakla, buna bağlı kalmak kaydıyla,  ilgili bakanların ricaları üzerine, yeni bir değer tespit araştırması yapmayı, gecikmeye sebep olmasın diye kanuna koyduk; ama, her ne hikmetse, bu, özelleştirme yapılacak döneme girildiğinde, "10 milyarın yüzde 20'si" şeklinde hesaplamalar yapılarak geldi. Bu yüzde 20 de, bizim 57 nci hükümetimizin zamanında alınmış bir karar değildir; bu hükümetin kararnamesi değildir. Biz, bunu da kucağımızda bulduk. Daha evvel yapılmış bir şeydir, iyiniyetle yapılmıştır, satılsın diye yapılmıştır;  ancak, bu yüzde 20 müşteri bulamamıştır; ifade budur. Müşterinin bulunup bulunmaması konusunda takip edilen stratejileri sizler biliyorsunuz; bunun üzerinde uzun durmaya gerek görmüyorum.

Ancak, şimdi yapılmak istenen ikinci denemeyle ilgili, hukuk ne diyorsa o olacaktır; kanun, yönetmelik ne diyorsa o olmalıdır. Eğer, buradan sapmalar olursa, o zaman, işte, bu münakaşalar veya hukukun olmadığı yerde anarşi olur.

Bu açıdan baktığımızda, yol şudur: Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bağlı fiyat tespit komisyonu, oturup, yeni bir değer tespiti yapmak mecburiyetindedir; bu, yeni bir değer tespiti yapılmamıştır. Satış şartlarının belirlenmesi lazımdır; bunlar da belirli değildir. Stratejik ortakların veya ortaklar grubunun vasıflarının ortaya konması lazım, kime stratejik ortak diyeceğiz biz? Bu stratejik ortağın stratejik olmasının sebepleri nelerdir? Bunların belirlenmesi lazımdır, bu da yapılmamıştır. Stratejik kararlar nelerdir? Ne zaman, hangi kararlar stratejik olabilir? Önümüzdeki yirmibeş yıl için yapıyoruz biz bu işleri, daha doğrusu, sürekli yapıyoruz, GSM işletmecileri için yirmibeş yıl için yapıyoruz. O halde, bunların da belirlenmesi ve buna göre, hisse ve yetkilerin belirlenmesi lazımdır. Şimdi, bunlar da ortada yoktur. Dolayısıyla, kanuna göre her türlü bilgi ve belgelerin... Bunlar yapılacak, bundan sonra, bu bilgi ve belgeler, hazırlıklar Ulaştırma Bakanlığına gönderilecek. Ulaştırma Bakanlığı, gerekli incelemeleri...

BAŞKAN - Sayın Bakan, 1 dakika içerisinde toparlayınız; soru sorma ve cevap verme işleminin süresi tamamlanmak üzere.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (içel) - Ulaştırma Bakanlığı eliyle de Bakanlar Kuruluna götürülecektir ve bu işlemlerin hiçbirisi, şu ana kadar olmamıştır; ama, "15 Aralıkta, biz, ihaleye çıkacağız" şeklinde bir hareketle karşı karşıya kalıyoruz. O zaman, bana, her gittiğim yerde halk "ne oluyor burada? Bir peşkeş mi çekiliyor? Milletin malı nereye kaçırılıyor?" diye soruyor. Fikrimi söylemeyeyim mi arkadaşlar?!. Haksız yere, özelleştirmenin önündeki engel ve duvar kampanyalarına siz maruz kalsanız, Özelleştirme Kanununu, siz, hazırlatıp, buradan geçirseniz, değeri neyse, adalet neyse, o ölçüyü bulmak suretiyle bir özelleştirme formülü, halka arz etmek de dahil, yapılmış olsa, bunun Türkiye'ye ne zararı olur? Mesela, yüzde 34 özelleştirilsin deniliyor; yüzde 34 özelleştirilemez kanuna göre; bunun içerisinde halka arz edilecek kısımlar kanun metnidir, tüzel ve özel kişilere verilecek kısımlar vardır, öyleyse bu da yanlıştır. Sonra, yönetim hakkının yüzde 51'inden fazlasının verilmesi ve daha fazlasının verilmesi kanun gerektirir, Yüce Meclisin, önümüzdeki zamanlarda alacağı kararlara, Özelleştirme İdaresi veya Ulaştırma Bakanlığı olarak biz nasıl ipotek koyabiliriz? Sizin çıkaracağınız kanuna ipotek koyma hakkımız var mı bizim? Bunların da üzerinde durulmuyor.

Şöyle neticelendirirsek; peki, bu kadar eksiklik ve bu kadar bilgisizlikle nasıl özelleştirme olacak? Milletimizin önünde biz başımızı nasıl dik tutacağız? Bu özelleştirme oldu bitti dersek, sonradan mahkemeye gidilir ve bozulursa, yine elimize, yüzümüze bulaştırırsak, bu daha kötü bir şey değil midir? Onun için, bu konuda benim biraz sesim çıkıyorsa, bilin ki, mecbur kaldığım için bunları söylemek zorunda kalıyorum, işin aslı astarı budur. Devlet güvenliğiyle ilgili ve kuruluşlararası iç içe girmişliğin çözüm beklediği bir yerde bu iş ne olacaktır? Bu da belli değildir. Dolayısıyla, bizim önümüze, Bakanlığa bir şey getirilmemiştir ve şunu bekliyoruz: Bir komisyon kurulmuştur, bu komisyona görev verilmiştir; bu komisyon, bugüne kadar kısmî bazı çalışmalar yapmıştır. Bugün, başbakan yardımcılarımızdan birisiyle sabah görüştüm, gerekli talimatlar verildi ve bu işlerin yapılması için hızlandırma yoluna girildi.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - ANAP hissesine düşeni aldı Sayın Bakanım... Bakanlar Kurulunda konuşsanız daha iyi olur.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Bir şeyi ifade ederek sözlerime...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Buranın meselesi değil, burası yeri değil...

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Sayın milletvekilleri, ben bilgilendirme yapıyorum.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Soruya cevap vermedikçe... Soru soruyoruz...

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Efendim, ben, bilgilendirme yapıyorum...

Son günlerde, mesela, düşünün, Türkiye'den para kaçışları ve banka hortumcularının hareketleri, Telekomun özelleştirilmesinin gecikmesine dahi bağlanabilmiştir. Allahaşkına, banka hortumcuları Telekomun özelleştirilmesi gecikti diye nasıl hortumlar; ne alakası var bununla?! Özelleştirme gecikti diye borsada... Ben, size, bugünden haber veriyorum; bakın, böyle bir eleştiriye tabi olacağımı, onbeş gün evvel Rize'de, Trabzon'da, birkaç güven evvel de Yozgat'ta söyledim ve bunlar doğru çıktı.

Dolayısıyla, önüne gelen yazı yazıyor. Basın bazıları bu konuda gereken görevini yapmıyor ve maalesef, hükümet içerisinde bir krize sebebiyet vermek, bunun davulunu çalmak hoşuna gidiyor. Bu işi, iş edinmiş olanlar var. Hükümette, bakanlar, birbirleriyle görüşüp, konuşmadığı halde, görüşme konuşma yapılmış gibi uydurma şeyler yapılıyor ve bu uydurmalara bakılarak da, Ulaştırma Bakanı, burada, özelleştirmenin önündeki engelmiş gibi görülüyor.

Siz, Ulaştırma Bakanı olsaydınız, bu kadar eksiklik ve bilgisizlikle, nasıl bu işe evet derdiniz? Sizi by-pass etmek suretiyle bir özelleştirme yapılmaya çalışılsa "ne yapıyorsunuz, kanunsuzluk değil mi bu" demez miydiniz? Benim dediğim bunlardan ibarettir. Onun için, gecikmenin sebebi, Ulaştırma Bakanlığı değildir, Ulaştırma Bakanı değildir. Bunu, Yüce Meclise arz ediyorum.

Saygılar sunuyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Sayın milletvekilleri, tabiî, şu anda, soru sormak isteyen dört arkadaşım daha var; ancak, aldığımız karar uyarınca, soru sorma ve cevap süresi 20 dakika. Sayın milletvekili arkadaşımız sorusunu sordu, ondan sonra soru sormak isteyen arkadaşlarımızdan hiçbirisi sisteme girmemişti ve soru talebi de yoktu; o nedenle, 20 dakikalık süreyi biraz aşmış olmasına rağmen, Sayın Bakanımızın sözünü kesme gereği duymadım. Ondan sonra arkadaşlarımız sisteme girdiler, sanıyorum soru istekleri var. O arkadaşlarımızın soru isteklerini maddeler bölümünde dikkate alacağım; çünkü, 20 dakikayı aştık; ben, İçtüzüğü uyguluyorum. Soru sormak isteyen arkadaşlarımız, eğer, ondan önce sisteme girmiş olsalardı, o süre içerisindeki, belirlenen süre içerisindeki 10 dakikalık kısmı, arkadaşlarımızın soru sorma bölümüne hasrederdim ve Bakanımızın da süresini 10 dakikayla sınırlardım; ama, bu, olmadı. Bakanımız söz aldıktan sonra arkadaşlarımızın soru sorma istekleri gündeme geldiği için, onlara şimdi soru sorma imkânı veremiyorum; ancak, maddeler bölümünde yeniden sorularını sorabilirler.

Soru sorma işlemi tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

UYDULAR ARACILIĞI İLE MOBİL HABERLEŞME ULUSLARARASI TEŞKİLÂTI SÖZLEŞMESİ VE İŞLETME ANLAŞMASINDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN

ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilâtı (INMARSAT) Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında yapılan değişikliklerin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN- 1 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu.

Buyurun Sayın Pamukçu. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA SUAT PAMUKÇU (Bayburt)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sizlerin ve aziz milletimizin Ramazanı şerifini tebrik ediyorum; bu Ramazan münasebetiyle, bütün dünyada barış ve hüküm sürmesini Cenabı Hak'tan temenni ediyorum.

Üzerinde konuştuğumuz kanun tasarısına geçmeden önce, Sayın Başkan, müsaade ederseniz, zatı âliniz üzerinize almayın; ama, Başkanlık makamına yönelteceğim bir sorum olacak.

Görüştüğümüz kanun tasarısının bize dağıtılan metnine göre, rapor, Dışişleri Komisyonundan gelmiş; ancak, kanun tasarısını incelediğimizde, Dışişleri Komisyonunu ilgilendiren kısmı, belki, milyonda bir. Yani, Başkanlık Makamının bir geleneği midir ya da İçtüzükte böyle bir hüküm mü var. Uluslararası anlaşmalar, doğrudan doğruya Dışişleri Komisyonuna havale edilir diye bir hüküm var mı bilmiyorum. Lütfen, varsa düzeltiniz. Yoksa, Başkanlığın uzmanı mı eksiktir? Yani, gelen tasarının hangi komisyonu ilgilendirdiğini inceleyecek yeterli derecede uzmanınız yoksa, lütfen, onu da izah buyurun; herhalde, bu Meclis, size, yeteri kadar uzman tayin edecektir.

BAŞKAN - Sayın Pamukçu, o konuya girmeyelim. o konuda İçtüzüğün 73 üncü maddesi var, ona bakarsınız... Başkanlığı suçlamaya gerek yok, itirazınızı o süre içerisinde kullanabilirsiniz efendim.

Buyurun devam edin efendim.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Hayır, suçlamak için söylemiyorum.

Kanun tasarısında raporu inceliyorsunuz... Biraz sonra, aynı şeyleri komisyona da söyleyeceğim. Yani, memurlarla ilgili bir tasarıyı, tutup, Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderiyorsunuz. Aynı hatayı burada yapıyorsunuz... Bir şey fark etmiyor ki! Yanlış yapıyorsunuz...

Şimdi, Komisyona dönüyorum, Komisyon olarak, bu kanun tasarısı size havale edildi; hiç olmazsa bunu inceleyin, inceledikten sonra bir rapor yazın. Şu rapora bir bakın, iki satırlık bir şey yazmışlar göndermişler, böyle şey olur mu?! Herhalde, Komisyon bunu hiç okumamış... Okumuş olsaydı, Komisyon, önce, bunu, Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderirdi. Ulaştırma Bakanlığıyla ilgili, Ulaştırma Komisyonuna gönderirdi. Bakan burada oturuyor; ama, Ulaştırma Komisyonunun, bu kanun tasarısıyla ilgili herhangi bir raporu yok. Millî Savunma Komisyonuna gitmesi gerekirdi. Niçin gitmesi gerektiğini biraz sonra izah edeceğim. İçişleri Komisyonuna gitmesi gerekirdi. Bunların hiçbirisi yok. İki satırlık bir Komisyon raporuyla Meclisin huzuruna gelmiş. Öncelikle bunu tenkit etmek durumundayım.

Şimdi, huzura gelen bu kanun tasarısı ne getiriyor; daha önce, 1989 yılında imzalanmış olan INMARSAT Anlaşması, tabiî, zamanla, hem Avrupa'da hem Türkiye'de birtakım özelleştirme faaliyetleri olunca yürümez hale gelmiş. Anlaşmanın yerine, birtakım değişiklikler yapılarak, yeni bir anlaşma ikame ediliyor. Bu anlaşmayla da, INMARSAT'ın görevleri bir özel şirkete devrediliyor.

Anlaşma metnine baktığınız zaman, dikkatimizi çeken hususlar şunlar: Bir kere, işin bu kısmı tamam, yani, özelleştireceksiniz. Tabiî, özelleştirirken, INMARSAT için 1989'da anlaşma yapılırken, Türkiye taraf olarak imza atmış, Türk Telekom da imzacı olarak bulunmuş. Özel şirkete, Türk Telekom hissedar oluyor, hisse miktarı da 26 182 olarak tespit edilmiş. "Efendim, şu anda, bu anlaşma Türkiye'ye bir malî külfet getirmiyor..." belki ilk bakışta doğrudur; ama, yarın ne getireceğini kestirmek mümkün değil. Şu anda, hissedar olarak gözükmüyorsunuz; çünkü, bu kanun yürürlüğe girmemiş, geçici olarak anlaşma yürürlükte; Telekom, şu anda, fiilen hissedar değil. Hissedar olduktan sonra, bu hisseleri, uluslararası borsalarda işlem görecek. Yani, biraz önce "niye, Plan ve Bütçe Komisyonuna gitmedi" derken bunu kastediyordum.

Bir başka husus: 56 ülke onayladıktan sonra yürürlüğe girecek. Biz kaçıncı ülkeyiz, o da belirtilmemiş. Yani, 56 ncı ülkeye daha kaç ülke var ki, bu anlaşma yürürlüğe girsin; o da belirtilmemiş.

Bu anlaşmanın amaçları içerisinde, bu şirket tarafından "milliyete dayalı ayırım yapılmaksızın hizmet sağlanması" var. Başka; "münhasıran barışçı amaçlarla hareket edilmesi" hükmü var. Başka; "gelişmekte olan ülkelerin kırsal alanları ve uzak bölgelerine gerekli önem verilerek, mobil uydu haberleşmesine ihtiyaç duyulan her yerde hizmet verilmesine çalışılması" var. Bir de "uygulanan kanun ve yönetmelikler çerçevesinde, adil, rekabete uygun olarak faaliyet gösterilmesi" amaçlanmış.

Şimdi, bu amaçları okuduğumuz zaman, ister istemez, aklımıza hep şu geliyor: Bu anlaşma Millî Savunma Komisyonunda incelenmiş mi, İçişleri Komisyonunda incelenmiş mi, Plan ve Bütçe Komisyonunda incelenmiş mi? Haklı olarak sormak zorundayız. Hatta, Genelkurmay bu anlaşmayı incelemiş mi? Çünkü, bir yerde, ülke sınırları içerisinde hareket halindeki her şeyi, haberleşme kanalıyla tespit etmesi mümkün. Millî güvenliği de ilgilendiriyor bu konu. Onun için, diyorum ki, bunun, Millî Savunma Komisyonunda da incelenmesi gerekirdi; ama, yapılmamış.

Şimdi, daha fazla detayına girmeden, konu, uydu aracılığıyla haberleşmeden açılmışken, baz istasyonlarıyla ilgili bir iki hususu söylemek istiyorum. Sayın Bakan, biraz önce izahatta bulundular. Zannediyorum, 4 ağustos tarihli yönetmelik, bu konudaki birtakım spekülasyonları bertaraf etmek için çıkarıldı; ama, çıkarılan yönetmeliğin kendisi bizzat çelişki içerisindedir. Sayın Bakan -yönetmeliğin, zannediyorum 16 ncı maddesine göre- biraz önceki açıklamalarında "çocuklarımızı, hastalarımızı koruduk" diyor.

Şimdi, siz, oraya, 16 ncı maddeyi bu şekilde koyduğunuz sürece, bu iş, bu tartışma bitmez. Sayın Bakan, Türkiye 65 milyon; sadece öğrenci ve hastadan ibaret değil. Buraya, bu maddeyi koyduğunuz zaman, bu işte bir bityeniği var, bu uydu istasyonları mutlaka hastalık yapıyor anlamı çıkar.

Halbuki, siz, burada testle ilgili, ölçümlerle ilgili birtakım kriterler getirmişsiniz; ama, siz, bu kriterlerinize güvenmiyorsanız, vatandaş nasıl güvensin! Nitekim, gazetelere bakıyorsunuz tartışmalar hiç bitmiyor. İşte, size, birkaç tane örnek vereyim: Çevre Bakanımız bile tartışmaların içerisinde. 9 kasım tarihli Yeni Asır Gazetesinde, Çevre Bakanı Aytekin -açıklamasının sonunda- kalbin üzerinde taşınmaması lazım geldiğini ve çevreye zarar verdiği tespit edilen bu baz istasyonlarının valiler tarafından hemen kapatılacağını belirtiyor. Bu tartışma, 4 ağustosta yönetmeliği çıkarmışsınız, kasım ayında devam ediyor. Demek ki, yönetmeliğiniz, derde deva değil.

Tabiî, bu kadarla da değil... Bakın, Zaman Gazetesi, 8.11.2000 tarihli sayısında, Çamlıca'daki vericilerden şikâyetleri dile getirmiş. Gene, Millî Gazetede, Resul Tosun yazısında, 8 inci MÜSİAD Fuarını ziyaretinde, kendisine hediye edilen -baz istasyonlarıyla alakalı- gül fidesinin ne kadar hoşuna  ne kadar hoşuna gittiğini yazıyor. Oktay Akbal, Cumhuriyet'te yazıyor; neyi yazıyor: Sağmalcılar Cezaevindeki vatandaşların, neden Kartal'daki kaldırılıyor da buradaki kaldırılmıyor diye feryadını yazıyor.

Bu tartışmalara bir son vermek gerekirse, bir kere, öncelikle, bu konuda, sadece Ulaştırma Bakanlığının yetkili kılınması da yanlıştır. Nerede sivil toplum kuruluşları; nerede Elektrik Mühendisleri Odası; nerede özel şirketler -Turkcell, Telsim doğrudan doğruya muhatabı-, nerede sağlık kuruluşları; nerede belediyeler? Yani, bu işi sadece Bakanlığın üzerine almakla, bir yerde, tartışmaların bitmemesine sebep olmuşsunuz. Tartışmaları bitirmek için, yetkili organ olarak sadece Bakanlık değil, bu sivil toplum kuruluşlarını da belirlemek gerekirdi; bunu da yapmamışsınız.

Şimdi, biraz önce, Telekomun özelleştirilmesiyle ilgili cevap verirken...

BAŞKAN - Sayın Pamukçu, 1 dakika süre veriyorum; toparlayınız.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce, bir soruya verilen cevapta -yani, cevap mı veriliyor yoksa başka sorular mı soruluyor anlayamadım Sayın Bakanım- sorduğunuz soruların muhatabı, herhalde ortağınız olan parti; zannediyorum herhalde bir arkadaşımız, yani ortağınız olan partiden bir arkadaşımız, bir yığın suçlamaya bir cevap verecektir. Kimi kime şikâyet ediyorsunuz anlayamadı!. Bu konuların da burada tartışılmasını da doğru bulmadım, yadırgadım; onu da ifade edeyim.

Bu kanun tasarısını bu şekliyle, yani anlaşmanın bu kadar eksiğiyle Meclisin önüne getirilmiş olması da, bir nevi bir açığı kapatmak kabilinden faydalı olabilir diye düşünüyorum. Özellikle, Türk Telekom, en azından, kurulmuş olan şirketin hiç olmazsa hissedarı olur, en az faydası bu olur.

Bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Pamukçu.

Sayın milletvekilleri, Sayın Pamukçu'nun konuşmasının başlangıcında, Başkanlığa ilişkin birtakım iddiaları oldu; ben, İçtüzüğü okumasını özellikle istirham ediyorum. Başkanlık, İçtüzüğün 73 üncü maddesine göre havalesini yapmışsa, bir sayın milletvekili üyemiz, eğer, bir itirazı varsa, ilk birleşimde söz alır ve itirazını yerine getirir. Kaldı ki, Başkanlık, bu konuda havalesini doğru yapmış. Eğer, siz, incelemiş olsaydınız, Başkanlığımız, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna, tali komisyon sıfatıyla, söz konusu anlaşmanın görüşülmesi için sevkini yapmış. Ancak...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Rapor...

BAŞKAN - Bir dakika; ama, siz konuştunuz, ben söyleyeyim; çünkü, Başkanlığa yönelttiğiniz bir itham vardı. Başkanlığımızın, burada, havalesi var. Tali komisyona havalesini yapmış, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna göndermiş. Bu Komisyonun, İçtüzüğün 37 nci maddesinin son fıkrasına göre, on gün içinde karar vermesi gerekirdi. Bu kararı vermediğine göre, karar vermemiş olması da, esas komisyonun incelemesine engel teşkil etmediği için -İçtüzüğün 23 üncü maddesinin son fıkrasına göre- işlem tamamlanmış, tekemmül etmiş ve Genel Kurulun huzuruna gelmiştir.

Bu hususu bilgilerinize sunuyorum.

Evet, teşekkür ederim Sayın Pamukçu.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ  B. SUAT ÇAĞLAYAN (İzmir) - Sayın Başkan, Komisyon olarak, söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ B. SUAT ÇAĞLAYAN (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Suat Pamukçu'nun Komisyonumuza yönelik eleştirisini yadırgadığımı belirtmek istiyorum. Eğer, Sayın Pamukçu, konuşmadan önce, Komisyonumuz üyesi olan kendi partililerinin görüşünü almış olsaydı, ne denli titiz davrandığımızı öğrenmiş olacaklardı. Sanıyorum, bu konuda, bir bilgi eksikliğine sahip oldular; çünkü, gerçekten, çok ayrıntılı çalışan ve çok sayıda taslağı da iade eden bir komisyonda çalışmaktan gurur duyuyoruz. Sayın Pamukçu, bu yönde, bilgi eksikliğine sahip sanıyorum. Bu titizlik irdelenmiştir, bu yasa da tartışılmıştır. Kendi partililerinin görüşleri de vardır. Onun için, kendilerine, partili üyelerine, Komisyonumuz üyesi olarak teşekkür ediyorum.

Ayrıca, tabiî ki, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna teknik açıdan irdelenmesi için gönderilmiştir; ama, uluslararası bağlamda, uluslararası anlaşmaların teknik incelemesi bağlamında da bizim Komisyona, ana komisyon olarak gönderilmiştir. Onun için, normal bir yol izlenmiştir. Eleştirilerini, herhalde yetersiz bilgiden dolayı zenginleştirmiştir; ama yine de teşekkür ediyoruz.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sayın Başkan, rapor burada efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Takdirlerinize arz ediyorum. Rapor burada; iki satır...

BAŞKAN - Hayır, İçtüzüğü söyledim, Sayın Başkan da incelediklerini...

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, iki satır deyip duruyor da Suat Bey, iki satırla da çok titiz çalışma yapılabilir.

BAŞKAN - Efendim, yapmamışsa Bayındırlık, Ulaştırma, Turizm Komisyonu, bizim onu yaptırma yetkimiz yok, biz onu söylüyoruz.

Gruplar adına başka söz isteği?..Yok.

Şahsı adına söz isteği?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... (FP ve DYP sıralarından "Soru soracağız" sesleri)

Pardon, sorular bölümünü atlamayalım.

Süremiz 10 dakika. Bakın arkadaşlar, 5 dakikasını sayın milletvekillerinin soru sorma bölümüne, 5 dakikasını da Sayın Bakanın cevaplandırmasına ayırıyorum ve soru sorma işlemini başlatıyorum.

Sayın Yılmazyıldız, buyurun efendim.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, delaletinizle aşağıdaki sorularımı sormak istiyorum. Birincisi, Telekomun bu yıl 1200 kontörlük ücreti, ocak ve şubat aylarında 28 milyon küsur lira yapıyor, peşin alınacağı söylenilmektedir, yazılmaktadır basında; bu doğru mudur? Özellikle, milletimizin sıkıntılı olduğu bu ortamda, yüzde 10 zam yapılan bu ortamda, bir yıllık kontör ücretlerini, geçmiş yıllarda olduğu gibi, aylık değil de bir defada almak haklı bir yaklaşım mıdır; yoksa, Telekomdan beklenen, 500 trilyonluk Hazineye aktarılması gereken gelir bulunamadığı için, sadece 250 trilyon liralık bir paranın aktarılacağını biliyoruz, bu açığı kapatmak amacıyla alınmış bir önlem midir? Telefon ücretleri bu şekilde mi ucuzlatılmaktadır?

Bir diğer konu, geçen yıl yasa çıkarılırken, sabit ücret konusu çok tartışıldı ve Sayın Genel Müdür İbrahim Hakkı Alptürk "Telekom 1800 kurulduğunda biz sabit ücret almayacağız" diyor; ama, hâlâ özel telefon şirketleri tarafından, yani, Turkcell ve Telsim tarafından bu sabit ücretle millet soyulmaya devam ediliyor. Bu konuda, bir yıldır, Sayın Bakanlık hiçbir önlem almadı, herhangi bir yasa teklifiyle veya yönetmelikle bu soyguna dur diyecek midir, yoksa, beni ilgilendirmiyor deyip topu taca mı atacaktır?

Özelleştirme konusunda -tabiî, başkaları olabilir de- ben, kendi adıma, konuşmamda, hiçbir zaman, Sayın Bakana "siz özelleştirmiyorsunuz, sebebi sizsiniz" demedim; ama, Telekomun özelleştirilmemesinin sebebi hükümettir; çünkü, hükümet içinde, eğer iki bakanlık arasında bir problem varsa, bu problem Bakanlar Kurulunda ve bakanlar arasında halledilmelidir. Yoksa, bir uyumsuzluk vardır. Bu uyumsuzluk ne zaman giderilecektir? Bakan endişelerinde haklıdır, ben de katılıyorum; ama, bunlar bir an önce çözümlenmelidir. Bu konuda, hani çözümlenmeyecek işler komisyona havale ediliyor ya, çözümlenmemek üzere mi komisyona havale edilmiştir?! Ne zaman sonuç beklenmektedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Sayın Levent, buyurun.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma şu soruyu yöneltmek istiyorum:

 Sayın Bakanım, cuma günü, tüm teknik elemanların sosyal haklarının iyileştirilmesiyle ilgili bir toplantıya panelist olarak katıldım.  Orada bize yöneltilen bir soruyla, Telekomda yeni yapılan personel tüzüğüyle, teknik eleman ile teknisyenler arasının daha çok açıldığı ve diğer kurumlara nazaran teknik elemanların daha da ezildiği ifade edildi. Sayın Bakanın bu konuya bir açıklık getirmesini saygılarımla arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

Sayın Dağcıoğlu, buyurun.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, delaletinizle Sayın Bakanımıza aşağıdaki sorularımı arz etmek istiyorum:

Sayın Bakanım, hazır burada zatıâlinizi bulmuşken, seçim bölgem olan Tokat'la ilgili bir soru sormak istiyorum. Uydular aracılığıyla haberleşme konusu gündemdeyken, Tokatımızda birçok ilçemizde ve birçok belde belediye başkanımızın bile halen telefonla konuşamadığı bir zamanda, uydu aracılığıyla haberleşmenin teknik detaylarına giriyoruz. Acaba, Tokat'ta ve Tokat konumunda olan birçok ilimizde, belde ve belediyelerimizde telefonla konuşabilme imkânına ne zaman kavuşacağız; bunu arz ediyorum.

İki, Tokat'ta -geçen yıl Plan ve Bütçe Komisyonunda da zatıâlinizin ifadesiyle- hazır bulunan, kullanıldığı zannedilen bir havaalanımız var, o havaalanımız kapanma tehlikesiyle karşı karşıya; çünkü, haftada 1 sefer olarak tertip edilmiş olan havayolu servisinin rantabl olmadığından, fizibl olmadığından ötürü kapatılması düşünülüyor. Eğer, bu seferler haftada 2 veya 3 sefere çıkarılırsa oraya giden bir işadamının uçakla geri dönmesi temin edilmiş olacaktır çok kârlı bir yatırım olacağı görülmesine rağmen, ne hikmetse, kaç senedir... Tokatlılar, Tokat Havaalanının kapatılması tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu konuda da, Tokat'ın sizin müşfik ve sıcak ilginize ihtiyacı olduğunu ifade ediyor; eğer, bir ümit verebilirseniz, çok mutlu olacağımızı arz ediyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Dağcıoğlu.

Soru sorma işlemi tamamlanmıştır.

Bu arada, Sayın Yakup Budak'ın, Sayın Aslan Polat'ın, Sayın Nidai Seven'in ve Sayın Sacit Günbey'in soru istekleri vardı; ama, süremiz kâfi gelmediği için sorularını alamadık.

Buyurun Sayın Bakanım; lütfen, 5 dakika içerisinde cevaplandırınız.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz, isim sıralaması bakımından cevaplar biraz karışık olacak.

BAŞKAN - Cevaplar karışık olsun, süre 5 dakika olsun efendim.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Sayın Yılmazyıldız "1 200 konuşma karşılığı bir defada alınacak mı" diye sordular.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - 2 defada; ocak, şubat...

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Pardon; bu alınmayacak, bunu onaylamadım.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Öyle mi, teşekkür ederim.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Yönetim Kurulu aylara dağıtacak.

Sabit ücret şu anda mahkemeliktir; bir mahkeme tarafından Anayasa Mahkemesine de götürülen bir konudur. Özel telekom rekabete başlayınca bu ücreti kaldıracaklardır. Siz Telekomdan geldiğiniz için bilirsiniz, müşterilerin kaçmaması için en iyi tedbir rekabettir. Bu konuda Maliye Bakanımızla görüşmelerimiz oldu bunu, birkaç defa buradan da açıklamıştım bir yasa tasarısı hazırlanacaktı; ancak, eğer, sizler, lütfeder bütçeye bir madde koyarsanız, bu tür sabit ücretlere dayalı geçici vergilerin 12 aya dağıtılması veya 6 taksitte alınması yönünde bir önerge verirseniz sayın milletvekillerimiz, tahmin ediyorum ki, vatandaşlarımızın ocak ayındaki yüksek ücret ödeme bunalımı bir daha karşımıza çıkmaz. Bunu görmediğim takdirde, benim tasarım hazır, Yüce Meclise getirip vereceğim; çünkü, böyle söz verdim. Dolayısıyla, ben, sözümde duracağım.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Bakanım, biz de destekleyeceğiz. Ben, kendi adıma söz veriyorum.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Dağcıoğlu "Tokat ve çevresi daha iyi iletişime ne zaman kavuşacak" diye sordular. Buralarda, Orta Anadolu'nun tümüne birden, ihale hazırlıkları, çalışmaları devam ediyor. Fiberoptik kablo çekimi söz konusudur ve inşallah, önümüzdeki üçbeş ay içerisinde, bu meseleyi çözmüş olacağız.

Havaalanının işletilmesi, seferlerin artırılması, benim bakanlığımın yetkisi dahilinde değildir. Türk Hava Yollarının ve özel şirketlerin buraya gitmesi gerekir. Sefer koyma yetkim yok; ancak, bunları teşvik ediyoruz ve havaalanlarından alınan ücretlerin, eğer, yurtiçi seferleri söz konusuysa, birden fazla yere konuş yapması halinde, azalarak gitmesi, hatta, birkaç seferden sonra, gidilecek havaalanlarına sıfır ücret ödemek suretiyle, havacılığın, buralarda teşviki konusunda bir yönetmelik hazırlatıyorum; yakında yürürlüğe girecektir.

İsmini alamadım, Fazilet Partili arkadaşımızın bir sorusu vardı. Türk Telekom, fiilen, şu anda hissedardır; çünkü, Türk Telekomun Inmarsat Holding şirketine ortak olmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararı çıkarılmıştır. Türk Telekom, şu anda, 26 182 şirket hissesine sahip bulunmaktadır "21 Haziran 2000 tarihli 39 uncu Birleşimde, Dışişleri Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı temsilcileri ve Türk Telekom yetkililerinin katılmalarıyla görüşülmüştür" deniliyor ve açıklama getiriliyor; soru değildir.

Sayın Başkan, size ve soru soran arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Biz teşekkür ediyoruz Sayın Bakanım.

ASLAN POLAT Erzurum) - Vakit dolmadı Sayın Başkan, devam edebiliriz.

BAŞKAN - Soru sorma süresi doldu Sayın Polat.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Ama, soru-cevap işlemi 10 dakikaydı.

BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakan, soruları cevaplandırdı.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum...

YAKUP BUDAK (Adana) - Soru soracağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Budak, bakınız, oylamaya geçildikten sonra soru sorma talebinizi yerine getiremem. Bir dahaki maddede sorarsınız.

YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, bakmıyorsunuz ki!

BAŞKAN - Neyine bakmıyorum. Burada görünüyor. Burada var mı talebiniz; yok.

Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 531 sıra sayılı Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilâtı Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporu üzerine, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor; hem Heyetinizin hem de Aziz Milletimizin idrak ettiği mübarek ramazanı şerifinin, hem milletimize hem de tüm insanlığa hayırlar getirmesini niyaz ve temenni ediyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, belki, teamülde olmayan bir şey, yürütme maddelerinde pek fazla söz alınmaz diye düşünülüyor; ama, ben, bugüne kadar, hem bu yasa hem de diğer birkısım yasalarda, yürütmeden sorumlu olan değerli hükümetimizin, onların ilgili bakanlarının karşılaştıkları sorunları, hakikaten, bu yürütmeyi ne oranda yapıp yapamadıklarına dair bu maddeler üzerinde özellikle durulması gerektiği kanaatindeyim.

Tabiî, Değerli Bakanımızla özelleştirmeden sorumlu Bakanlık veya birimleri arasında var olduğu öteden beri medyada da gözüken ufak tefek pürüzler, keşke, Parlamento zemininde değil, ilgili iki bakan ve kurmayları arasında görüşülerek halledilen konular olsa, yansımaları, topluma ekonomik fatura olarak tecelli etmemiş olsa! Neticede, bunların eksiklerini, cezalarını bu millet çekmektedir. Keşke, buna önem verildiği düzeyde, bürokratik zeminde bu konular çözülmeye gayret edilse. Zannımca, değerli arkadaşlarımız çok bilinçli olarak sorularını tevcih ettiler; Sayın Bakanımız da, o konuda, böyle bir gerekliliği, cevap ve açıklama gerekliliğini burada hissetmiş oldular.

Değerli arkadaşlar, öteden beri söylüyoruz, uluslararası anlaşmalar ister ikili olsun ister birçok ülkeyi -burada olduğu gibi 50-56 ülkeyi- kapsayan olsun, önemli olan, tarafların bu şartları yerine getirip getiremediği ve önemli olan, ülkelerin çıkarlarının, bu anlaşmalarda, korunup korunamadığıdır.

Tabiî, ekonomik boyutu olan bir anlaşmadır. Bu çağda, iletişimde, haberleşmede, böyle bir anlaşmayı, bakanlıklar bürokratlarının mutlaka ve behemehal yürütmesi gerekir; ama, benim dikkatimi çeken, Yüce Heyetinizin de dikkatini çekmesi gerektiğine inandığım bir  iki hususu burada arz etmek istiyorum. Nedir onlar: Uluslararası, uydular aracılığıyla haberleşme sağlayacağız, dünyayı izleyeceğiz -doğrudur, izlememiz de lazım- ve bu teknolojiden azamî seviyede istifade edeceğiz; ama,15.9.1999 tarihli Milliyet Gazetesindeki bir yazıda dikkatimi çeken bir şey var: Hayatî önem arz eden konularda, eğer, biz bu uydulardan yararlanamıyorsak, haberleşmeden yararlanamıyorsak... Örneğin, Marmara depreminde, elimizdeki telefonların iletişimde nasıl sıkıntı meydana getirdiği bilinmektedir. Biz, gerekli görüşmelerin, Başbakanlık düzeyinde dahi yapılamadığının burada açıklandığını, yetkililer tarafından açıklandığını görüyoruz. Hatta, iridyum cep telefonu alınsın diye, Başbakanlık o dönemde talimat vermiş; yine, alınan bilgilere göre, 27 adet iridyum telefonu alınmış, her ahvalde iletişimi sağlayacak diye; ama, ne hikmettir -Sayın Bakandan da bilgilendirilmeyi arzu ederim- bunlar kutusundan çıkarıldıktan sonra, işlemez oldukları görülmüş; büyük paralar verildiği halde, bu iridyum esaslı cep telefonları, maalesef, kullanılamamış, değerlendirilememiştir ve o dönemde, sadece, Millî Savunma Bakanlığının elindeki telefonlardan yararlanılabilmiş, uydu sistemi, bugünkü bilinen GSM telefonlarından, deprem bölgesinde, afet bölgesinde yararlanma imkânı, maalesef, olamamıştır.

Değerli arkadaşlar, demek ki, bunu hayatî durumlarla karşı karşıya kalınca kullanamıyorsak, ya kendi teknolojimizi bu anlamda geliştirmemiz lazım veya teknoloji ithal ederken, bu konuda duyarlılığımızı göstermemiz lazım. Allah vermesin, benzeri bir afette, deprem gibi bir felakette, eğer bugün aldığımız iridyum telefonlarını da kullanamaz durumdaysak, o takdirde, başımıza benzeri felaketlerin gelmesi halinde ne gibi tedbirler almamız gerektiğini de düşünmek herhalde hükümete düşer.

Daha ötesi, şunu da ifade etmek durumundayız: Tabiî, hükümet, çıkarılan bu yasaları yürütecektir, ilgili bürokratları bu konuyu takiple mükellef kılacaktır. Artık -az önce ifade edildi- internet çağında yaşıyoruz. Keşke, imkânlar çok daha geliştirilmiş olsa; bu imkânları, en azamî şekilde, çocuklarımızın, dünya insanlarının ve kültürlerinin tanışması açısından bir fırsat olarak değerlendirmesine hükümetlerimiz katkıda bulunmuş olsa.

Ben, bir iki hususu, bir değerlendirme ve özeleştiri anlamında, sayın hükümete ve üyelerine hatırlatmak, burada, iktidar partilerinin de bu konuda dikkatini çekmek istiyorum. Nedir o; biz, uluslararası bir haberleşmeyi mobil telefonlarla veyahut da, artık, uzaya yerleştireceğimiz birkısım uydularla beraber sağlarken, hemen yanımızdaki olaylardan bihabersek, hükümetimiz bu olayları takipte uzak kalıyorsa; örneğin, uzay haberleşme çağında, dünyanın bir ucundan haber alırken, Kızılaydaki işçinin feryadını duyamıyorsa, hâlâ, Türk parası değerinde, 200 000 Türk Lirası kira yardımı alan memurun feryadını duyamıyorsa ve yine -biz söylemiyoruz bunu- Birleşmiş Milletler Yerleşik Koordinatör Alfredo'nun kendi beyanına göre Türkiye'de 8 milyon insan aç yaşıyor!.. Bu, Birleşmiş Milletlerin raporudur; aziz arkadaşlar; bu, Türkiye için bir utanç tablosudur.

Bizim, uzayla, haberleşmeyle elbette ilişkilerimiz olacak; ama, hükümetin duyması gereken çok daha farklı şeyler var. Hükümetin düzeltmesi, yürürlüğe koyması gereken çok daha farklı şeyler var. Hâlâ, memurun çocuğuna 150 000 lira doğum yardımı veya aylık maaş verebilen bir hükümet -150 000 Türk Lirası; yani 50 fenik, yani 25 sent- bu rakamı verebiliyorsa ve 8 milyon insan açlıkla karşı karşıyaysa, Türkiye'nin, iletişimde, uzak yerlere değil, yakınına biraz dikkat etmesi gerekir diye düşünüyorum ve yine uydulararası haberleşmeyi kendisi için vazife telakki eden hükümetimizin, Ankara'nın şurasındaki bir okuldaki gencecik çocukların okullardan kovulma feryadını, eğitim haklarının elinden alınmasını duyamıyorsa, uyduların onlar için fanteziden öteye bir anlam taşımadığını kabul etmek gerekir. Daha ötesi, hükümetimiz, yine, uydu haberleşmeyi sağlamaya çalışırken, cezaevinde Nuriş kardeşlerin ellerindeki cep telefonunu izleyemiyorsa, cezaevine soktuğu silahların farkına varamıyorsa, uydularla nereden haberleşmeye çalışırsanız çalışınız, sonuç almanız mantıklı olmaz, mümkün de olmaz. Öyleyse, halkla bütünleştirecek, halkın sorunlarını izleyebilecek, takip edebilecek, kendi sorunlarının ötesinde, halkı önüne alabilecek ve milleti esas alabilen bir değerlendirmeyi yapabilecek mantığı mutlaka egemen kılması gerekir diye düşünüyorum.

Yine, bakınız, Mübarek Ramazan ayındayız.

Değerli arkadaşlar, elbette uydu...

CAHİT TEKELİOĞLU (İçel) - Uyduyu fırlatmayalım mı?!

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Efendim?..

CAHİT TEKELİOĞLU (İçel) - Uyduyu fırlatmayalım mı, atmayalım mı?!

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Evet, gayet tabiî uyduyu yapalım, hem de en iyisini yapalım diyorum. İridyum telefonunu alırken depreme karşı, benzeri afetlerde kullanabilelim diye aldığımız 27 adet telefon diyorum; ama, bunlar bugün kullanılamıyor; kutularından çıkarıldı, boş, hiçbir işe yaramadı. Başbakanlığın ilgili uzmanlarının raporu bu. Ben diyorum ki, teknolojinin en iyisini alalım, en iyisini biz üretelim; ama, biz, önce kendi insanımızı izleyelim, kendi insanımızın sorunlarını yakından takip edelim. Kaldı ki, iktidar milletvekili arkadaşlarıma çok güzel görevler düşüyor. Neler yaptıklarını ve yapmak istediklerini, icraatlarını, çıksınlar -laf atmak değil- gelsinler, burada anlatsınlar. Ne yaptılar, bu millete neyi ürettiler?! (FP sıralarından alkışlar)

Bakın, Mübarek Ramazanda, Diyanet İşleri Başkanı, İstanbul Müftüsü, Ankara Müftüsü "devlet memurlarına -alelumum- zekât verilir" diyorsa, bugünkü hükümetlerin utanç vesilesidir bu! (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

ABDURRAHMAN KÜÇÜK (Ankara) - Fetva yeri değil!

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bakın, arkadaşlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, 1 dakika içinde toparlayınız efendim.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan; teşekkür ediyorum.

Ekim ayı sonu 32,237 katrilyon, memleketi, faiz, içborç faiz batağına batırmışız. Hedeflenenin çok üstünde. Bakın, sadece bu sabah, bugün yüzde 189 repo faiziyle beraber ekonomiyi faizcilere teslim ettik. Bugün, bugünkü tarihle söylüyorum, 28 Kasım itibariyle söylüyorum arkadaşlar. Siz, 950 puan piyasada değer kaybına uğrattırarak 10 000 puanın altına, ilk defa, son aylarda bugün düşürdünüz piyasayı, ekonomiyi.

Değerli arkadaşlar, bunları göremeyen uydu, fezaya, Neptün'e, Plüton'a da gitse, milletinin sorunlarını takip edemeyen hükümetler sonuç alamaz diye düşünüyorum.

Bu vesileyle, 27.11.2000 tarihli Zaman Gazetesi "Türk Hava Yolları içkiyi teşvik ediyor" başlıklı... Değerli Bakanım, doğrudan belki sizi ilgilendirmiyor; ama, diyor ki bir yolcu: "Önce beyaz şarap, sonra kırmızı şarap, sonra da viski istedi yolcu; bu üç şey de maalesef anında ikram edildi."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bir taraftan, Türk Hava Yollarının zararda olduğunu söylüyoruz; ama, çok yaygın bir şekilde içki servisiyle de büyük zararları destekliyoruz. Kimsenin içkisine bir şey dediğim yok; ama, devletin ve kamunun malı, içki suretiyle savurganca kullanılmamalıdır diye düşünüyorum; saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kürsü, milletin yüce kürsüsü. Herkesin bildiği konuda görüşlerini iletmesi, herhalde istifade etmemiz açısından bir fayda sağlar. Zannediyorum Sayın Bakanın da söylediği üzere, telekom konusu, benim aldığım eğitim icabı -gerek Türkiye'de gerek Japonya'da- ve çalıştığım özel sektör veya devlet sektöründe bilgi birikimimin olduğu bir konu. Bunu da sizlerle paylaşmak isterim.

Gördüğünüz gibi, konuşmalarımızda, öyle, klasik siyasî eleştiriler değil, gerçekten Türkiye'nin güvenliğini ciddî şekilde etkileyen önemli konulara değindik. Örneğin, bir Yunanistan telekomun, OTE'nin, Bulgaristan, Makedonya, Arnavutluk, Romanya, Yugoslavya, Ermenistan, Mısır gibi ülkelerin telefon şirketlerinin çoğunu ele geçirmiş olması, Türkiye'yi çok ciddî sıkıntıya sokuyor. Bu konuda Türkiye'nin bir planı var mı? Sayın Bakanın bu konuda cevap vermesini isterdim. Sayın Bakan, maalesef, ya duymazlıktan geldi ya da elinde yeterli bilgi olmadığı için cevap vermedi; ama, daha sonra mutlaka cevaplandıracaktır.

Yine, deprem konusunda, Sayın Başbakanın "17 Ağustostan sonra, maalesef, iki veya üç gün sonra ulaştık" diye acı itirafını duyduk. Bunu da, siyaseten, hiçbir zaman konuşmak istemedim; ama, NTT'de çalışırken, biliyorum ki, her bir santralın, 200 santrala bağlanmasını sağlayan "double homing" dedikleri türden network şebekelerinin planlanması var. Acaba, o günden bugüne, Türk Telekomda bu anlamda bir şebeke çalışması yapılmış mıdır? Yeniden deprem olduğunda, merkezdeki önemli bir santral çöktüğünde, diğer hatlardan çıkış alınabilecek midir? Bakın, cep telefonlarıyla, eğer çalışabilmiş olsaydı, inanıyorum ki, sistem çökmeseydi -birkaç vatandaşın, bulunduğu yeri tarif ederek yardım isteğini gördük birkısım vatandaşımız kurtarılabilirdi; ama, kurtarılamadı. Pekâlâ, bu Telekomun, bilişim teknolojisiyle, ileride olabilecek afetlerde, yerin metrelerce altında, yerimizi bildirebilme imkânı neden olmasın; ama, sistemlerimiz çökerse olmaz.

Şimdi, Sayın Bakan, yeni yeni, 1 milyon 250 bin abonelik yatırım yapacağını söylüyor. Acaba, abone başına ne kadar bir transmisyon hattı yatırımı yapıyor? Yani, telefonunuz var; eğer konuşamıyorsanız, hep meşgul çıkıyorsa, ulaşamıyorsanız, telefona sahip olmanın ne anlamı var? Maalesef, hükümetler, belediyelerin park ve bahçe yapmak daha cazip geldiği için kanalizasyon döşemeyi sevmediği gibi, santral koymayı seviyorlar; ama, inanın, Balıkesir İlinde pek çok köyümüz, Susurluk Muradiye'den Kepsut'un bir köyüne, Sındırgı'dan Dursunbey'e kadar, İvrindi, Balya, Savaştepe'ye kadar -tek tek saymayacağım; 19 ilçe, 34 belde de- ikide bir, telefonlarının bozuk olmasından yakınıyor. Bunları zaman zaman aktarıyoruz; çünkü, eskisine göre daha fazla iletişim, telefon kullanılır hale gelmiş. Bu alt yapının iyileştirilmesi için, yatırım bütçesinin önemli bir kısmının transmisyon sistemlerine yatırılması lazım. Bu konuda bir gelişme var mı? Daha önemlisi, az önce, Fazilet Partili sayın konuşmacı "27 tane iridyum telefonu alındı, kullanılmıyor" diyor. Yani, bilgisayarı alıp bir köşeye koyarsanız, bir işe yaramaz; telefonu alıp nasıl kullanacağınızı bilmezseniz, bir işe yaramaz.

Acaba, insanlarımız bu cihazları kullanma konusunda eğitiliyor mu? Bilgi ve bilişim cihazları konusunda okuryazarlığı ne durumda? Geçen konuşmamda bir örnek verdim; Japonya'da yapılan 8,5 milyar dolarlık yatırımın içinde, 7 milyon vatandaşını bilgisayar, internet kullanabilir hale getirmesi de var. Türkiye'de bu konuda bir plan var mı?

Sayın Bakan şunu söyleyebilir: "Bu konu beni ilgilendirmez, Millî Eğitim Bakanını ilgilendirir." Bence, Sayın Bakan bu konuyu da takip etmeli; çünkü, arkadaşlar, Millî Eğitim Bakanına sorduğum soruya verilen cevapta, sadece 250 öğretmenin eğitileceği yazılıyordu. Biri 7 milyon vatandaşını eğitmeyi düşünüyor; biz, hiç olmazsa 80 000, 100 000 öğretmenimizi eğiteceğiz diye yazamıyoruz. Bu, Türkiye için utanç verici bir rakam.

İridyum telefonunu alabilirsiniz, kullanan olmadıktan sonra neye yarar! Nitekim, Dünya Bankasının -yanılmıyorsam- uzmanı, yaptığı konuşmada "Türkiye'de sanayiin derinliği yok" diyor. Yani, dünyadaki 400-450 kalem işten, Türkiye'de topu topu 70-80 kalem iş var. Herkes tekstilci, herkesin un fabrikası var, herkesin mermer fabrikası var, herkes tavuk yetiştiriyor, büyükbaş hayvan yetiştiriyor; ama, gelin görün ki, bir program üreten, yazılım üreten, içinde bilgisi yoğun olan teknoloji üreten bir sektör yok. Bu konuda ne yapıyoruz? Hâlâ teknoparkların oluşturulması için, hâlâ yazılım sektöründe teşvikin oluşturulması için neyi bekliyoruz?

Bakınız, bu uzman diyor ki: "Türkiye, yazılımı teşvik etse, bu alanda dünyadaki pazar 100 milyar dolarları buluyor, bunun yüzde 1'ini alsa, bugün IMF'den dilendiğiniz paranın, avuç açtığınız paranın çoğunu kendi beyin gücünüzle kazanabilirsiniz."

İhracat her geçen gün azalıyor. Siz, dövizi, eğer, çok değerlendirirseniz, mallarınız pahalı olursa, klasik ürünlerde, tekstilde nasıl yarışacaksınız; yarışamıyorsunuz. Hiç olmazsa, teknolojide yarışabilirsiniz. Ben isterim ki, özellikle, Sayın Bakanımızın, bakanlığını ilgilendiren konularda... Zaman zaman, yabancı uzmanlarla yaptığımız konuşmalarda, örneğin, hızlı trenin Türkiye gelmesi en büyük arzumuz; ama, en büyük endişelerden biri, bu konuda yeterli teknik elemanın olmaması. Zaman zaman, Türkiye'deki 350-400 milyon dolarlık uyduyu işleten, dünyadaki birkaç yüz mühendisten, yine bir elin parmakları kadar olan uzmanı, çok cüzi bir parayla çalıştırırsanız, teknik elemanlara yeterli ödenekleri vermezseniz, kaliteli elemanlar özel sektöre geçerse ve kapılırsa, sistemi nasıl işleteceksiniz?.. Biliyorum ki, Türk Telekomun, belki, Sayın Bakan, bunu söylemek istemeyecektir; ama, bilebildiğimiz kadarıyla, cep telefonu konusunda, ciddî şekilde, teknik eleman bulma sıkıntısı var. Bu ücretlerle özel sektörle nasıl rekabet edeceksiniz?..

İşte, bugün, değerli milletvekili arkadaşımız Nevfel Şahin'in verdiği bir kanun teklifi vardı; bunda benim de imzam var. Diyorum ki, mutlaka, teknik elemanların ücretleri, aldıkları eğitime ve uzmanlık durumuna göre iyileştirilmelidir. Mutlaka, üniversitelerimizdeki profesörlerimizin, öğretim üyelerimizin ücretleri, bilgi birikimleriyle orantılı olarak iyileştirilmelidir. Eğer, siz, bunları yapmazsanız, o zaman, bunları, bir şekilde, ya yurt dışına ya da özel sektöre elinizden kaçırırsınız ve işletemez hale gelirsiniz. Aldığınız o 27 tane iridyum telefonu da evinizin veya dairenizin köşesine koyar, ne kadar güzel de yakışmış, süs diye bakar durursunuz.

İşte, Türkiye'yi, eğer, bilgi teknolojisinin olduğu çağa taşımak istiyorsak, bilgi toplumu yapmak istiyorsak, Sayın Bakan, lütfen, şunu demesin: Bu konu benimle ilgili değil. Sayın Bakanım, sizinle ilgili; çok sayıda teknik eleman çalıştırıyorsunuz. Gelin, bu konuları, hükümet içinde lütfen, takip edin; bu konularda bir iyileştirme olsun. Biz, işte, getirdik; kanun teklifi sıraya girdi; gelin, Danışma Kurulu bunu öne alsın ve kanunlaştıralım. Engel ne? Yine, diğer konularda Sayın Bakanın verdiği cevaplar bizi mutlu etti; önerge verin diyor. Biz, bu önergeyi veririz; ama, muhalefet partileri verdi diye, reddediliyor. Onun için, bunları getirin, muhalefet olarak biz de size destek olalım, aynen çıksın.

Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yılmazyıldız.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu tasarının yürürlük maddesine geldik. Konu da çok belli, kimsenin de itiraz etmediği bir konu. Deniz taşıtları ile karşılıklı telefon, telgraf, teleks, faks haberleşmesinin, telsiz haberleşmesine nazaran çok daha kaliteli, güvenilir olması için getirilen bir tasarı.

Şimdi, bir taraftan, bu hükümete bir şey dediğimiz zaman, bazen alınıyorlar. İşte, haberleşmeyi özelleştirelim falan diyorlar. Biraz sonra getirecekleri İçtüzük tadilatlarıyla, burada muhalefetin de konuşmasını engelleyecekler. Neden; çünkü, tahammül edemedikleri için.

Şimdi, biraz önce, Sayın Dışişleri Komisyonu Başkanımız burada bir açıklama yaptı ve Suat Pamukçu arkadaşımızın gösterdiği şu iki satırlık, tam iki satırlık gerekçeyi yeterli gördü. Halbuki, Başkana sadece şunu hatırlatmak istiyorum: Ben, çok yetersiz dahi görsem, şimdi, hakkını vermemiz lazım... Plan ve Bütçe Komisyonundan gelen gerekçelere bakın; en azından, orada, o komisyonda konuşan muhalefet milletvekilleri ne dedi, iktidar partilerinin milletvekilleri ne dedi, hükümet buna nasıl cevap verdi, bakan nasıl cevap verdi diye, çok özet de olsa, bir sayfalık bir gerekçe oluyor. Sizin burada getirdiğiniz şu gerekçe, Parlamentoya saygısızlıktır, saygısızlık!.. Kusuru bakmayın; böyle gerekçeyle gelinmez.

Bakın, şu gerekçeyle, milletvekillerine ne bilgi veriyorsunuz?! Aynen okuyorum: "Ülkemizin taraf olduğu mobil uydu sistemini geliştirerek haberleşme hizmeti verilmesini sağlayan INMARSAT Teşkilatı Sözleşmesi ile İşletme Anlaşmasında yeniden yapılanmaya ilişkin değişiklikler öngören tasarının onaylanması Komisyonumuzca uygun görülmüş ve tasarı kabul edilmiştir." Bu kadar!..

Sayın Başkan, bakın, kusura bakmayın; sizin raporunuz bu kadar işte! Ben, sizin raporunuzu söylüyorum, hükümetin gerekçesini söylemiyorum, sizin gerekçenizi söylüyorum. Hükümet, yine bir gerekçe yazmış... Dışişleri Komisyonunun raporu da bu kadarlık!

Şimdi, burada, bunları niye söylüyorum... Şimdi, siz, bunları veriyorsunuz; ama, daha da gerekçesini söyleyeyim... Şimdi, bakın, başka da söyleyeceğim... Şimdi, diyeceksiniz ki... Esas, burada bir şeye geliyorum; Sayın Bakan hakkında bir şey söyleyeceğim.

Sayın Bakanım, gerek burada, bugün, gerekse dün, Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşurken, Telekomun özelleştirilmesiyle ilgili çok ilginç şeyler söylediniz, aynen şunu söylediniz: "Bakanlığım by-pass edilmek isteniliyor sanki." Şimdi, bunu açmanızı istiyorum; bir özelleştirmede, hükümetin bakanını kim, nasıl by-pass ediyor? Eğer, siz, hükümette bir bakansanız, sizi kim, nasıl by-pass eder? Bir müsteşarı suçluyorsunuz ve diyorsunuz ki, o müsteşarla ben konuştum, bu, Telekomun özelleştirilmesini siz bir şirkete mi vermek istiyorsunuz diye kendisine de söyledim. Plan ve Bütçe Komisyonunda aynen bu ifadeyi kullandınız. İsim de verdim diyorsunuz. Bunlar çok büyük iddialar. Şimdi, bu durum karşısında, bunların açıklığa kavuşması lazım. Bunlar, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Genel Kurulda açıklığa kavuşmazsa, dedikodu oluyor. Şimdi, sizin, lütfen, bugün, bu akşam, burada kürsüye çıkıp -esas, işin ruhu budur- sizi kim by-pass etmek istiyor, hangi müsteşar by-pass etmek istiyor... Siz, o müsteşarla görüştüğünüz zaman "Telekomun özelleştirilmesini gerçek değerinin çok az altında bir firmaya vermek istiyorlar; hatta, o anonim şirketin ismini de ben ona söyledim" dediniz; komisyonda açıklamadınız; ama, bu şirketler hangileri? Bunu, hepimiz bilelim.

Şimdi, öyle bir konuya geldik ki sayın milletvekilleri, şunu ben size anlatmak için söylüyorum; Mecliste bir şey konuşulmuyor, Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşulmuyor, şu kadar konuşmadan bile rahatsız olan hükümet, muhalefetin sesini kesmek için, biraz sonra, konuşmaları sınırlandırmak için İçtüzük tadilatı getirecek; ama, diğer taraftan, bakıyorsunuz, MİT Müsteşarı konuşuyor, devletin özelleştirmeden sorumlu Başkanı konuşuyor... Siyasîler susmuş, bürokratlar konuşuyor... Peki, bu rejimin adı ne o zaman, bana söyler misiniz?! (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bu rejimin adını söyleyin o zaman. Yani, dünyanın hangi demokratik ülkesinde siyasiler susar, bürokratlar konuşur! Konuşan bir muhalefet partisinin milletvekili oldu mu, hemen parti kapatmak için dava açılır, o parti kapatılır, işinize gelmediği zaman. Bir taraftan, geliyorsunuz, mobil sistemiyle, uyduyla haberleşmeyi çok genişleteceğiz diyorsunuz; bir taraftan da, biz, bir insanın yerel lisanıyla televizyonuna karşı çıkacağız diyorsunuz. Bunun neresi uyuşur? Siz, bu haberleşmeyi bu kadar çoğalttığınız zaman, herkesin evine de gittiğiniz zaman, televizyonundan herkes her şeyi görür. Ha, o zaman, yaptığınızda denge bulamıyorsunuz. Bir taraftan, geliyorsunuz -bakın arkadaşlar, böyle, sadece, muhalefete değil.. Muhalefetin bu laflarını ciddîye alın siz- haberleşmeyi kolaylaştıracağız diyorsunuz; bir taraftan, yerel televizyonları yasaklıyorsunuz; bir taraftan, Mecliste konuşmaları kısıtlıyorsunuz; bir taraftan, siyasîlerin lafını kesiyorsunuz; bir taraftan, bürokratlar siyasîlerin yerine konuşmaya başlıyor. O zaman, sizden bir tek şey istiyorum Sayın Bakanım; buna, mutlaka, bugün, burada cevap vermek zorundasınız Çok açık soruyorum: Bu Telekom özelleştirmesinde Ulaştırma Bakanlığını by-pass ettirmek isteyen kim? Buna sizin cevap vermeniz lazım ve milletin de parlamenterlerin de burada ikna olması lazım diyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Polat.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ B. SUAT ÇAĞLAYAN (İzmir) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ B. SUAT ÇAĞLAYAN (İzmir) - Sayın Başkanım, bir kelimeyle yanıt vermek istiyorum.

Sanıyorum, Sayın Polat'ın, her zamanki gibi yine dili sürçtü; yoksa, böylesine saygısız ifadelerle, saygısızlıkla hitap ederek Komisyonumuza söylemde bulunmazdı. Onun için, sanıyorum, Sayın Polat, yine, demin söylediğim gibi, Komisyondaki arkadaşlarına hiç danışmadı. Eğer, o değerli arkadaşlarımıza -ki, çalışmalarından, birlikte olmaktan gerçekten çok mutluyuz- sormuş olsaydı, Komisyonumuzdaki her kararın konsensüsle çıktığını, aşırı derecede tartışıldığını; fakat, sonuç olarak konsensüsle çıktığını öğrenmiş olurlardı. Sayın Polat'ın bu dil sürçmesini, her zamanki gibi, yine affediyoruz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, bir dakika... Cevap vereceğim!..

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Affetmezsen ne yazar yahu!..

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz, cevap vereyim... Mikrofonu açın, cevap vereceğim... Lütfen!..

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Ne biçim ifade bu!..

ASLAN POLAT (Erzurum) - Lütfen!.. Mikrofonu açın, cevap vereceğim!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sen kimsin ki affedeceksin?!.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, lütfen!..

Kimin kimi affedeceğini bilin... Siz, evvela, şu kadar, iki satırlık...

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ B. SUAT ÇAĞLAYAN (İzmir) - Affedersiniz; bunu, affetme olarak değil de hoşgöreceğiz anlamında alınız lütfen.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Bir dakika... Bir dakika... Cevap vereceğim sana şimdi.

Sayın Başkan, lütfen, mikrofonu açar mısınız, cevap vereceğim.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Kişisel sataşmada bulunuyor Sayın Başkan.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Bana sataştı; cevap vereceğim.

BAŞKAN - Buyurun.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkanım, Sayın Başkan, lütfen nerede konuştuğunun farkına varsın. Benim kendisine söylediğim söz, iki satırlık gerekçeyle Meclise gelmek, Meclise saygısızlıktır dedim. Benim mi dil sürçmem oluyor, halk karar verir.

Başkansan, Meclisin karşısına doğru gerekçeyle gel. İki satırlık gerekçeyle buraya gelmek saygısızlıktır.

Oy çokluğuyla komisyondan geldiğine karışmıyorum, onu söylemiyorum. Bu konuyu Mecliste konuşan bir milletvekili olarak, gönderdiğiniz gerekçeye bakıyorum, iki satırlık bu gerekçeyi yetersiz buluyorum. Nerede konuştuğunu fark et, ona göre konuş!

Saygılar sunarım.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkanım, komisyon raporunu reddedebiliriz;çünkü, komisyon, sağlıklı bir inceleme yapmamış.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Yılmazyıldız'ın sorularını kısaca cevaplandıracağım.

Bakanlığım, Türk cumhuriyetleri, Suriye, Mısır, Kafkas ülkeleriyle mutabakat metinleri imzalamaya devam ediyor. Gürcistan ile anlaşmamız tamamlandı ve Rize-Poti arasında fiber optik kablo denizaltından çekiliyor -8 milyon dolarlık yatırımdır- ve buradan dünyaya açılma imkânı olacaktır.

Önümüzdeki dönemlerde üçüncü uydumuz harekete geçtiği zaman, İran'ın da buradan dünyaya açılacağı ümidini taşıyoruz. Dolayısıyla, bu konuda gelişmeler gayet iyi gidiyor.

Transmisyon yatırımları, biliyorsunuz, mevcut yatırım miktarına bağlıdır. Geçen sene çıkan kanun gereği, Telekomun gidemediği yerlere, yapamayacakları istasyonları özel şirketler de kurabileceklerdir  Yeni iki şirket, yaklaşık 3 milyar dolarlık yatırım yapmak mecburiyetindedir; bunu yapacaklardır, mecburdurlar.

Ayrıca, mevcut şirketler de yatırımlarını takviye edeceklerdir. Onlar da buna mecburdur; çünkü, 4 şirketi, kıran kırana bir rekabet içerisine sokuyoruz ki, vatandaş, ucuz ve kaliteli telefon konuşmasına kavuşabilsin.

Danıştayımız, roamingin serbest bırakılmasını uygun bulmuştur ve dolayısıyla -mahkeme kararlarına anında uyan bir bakanlığız; mahkeme kararlarını, ben, şahsen, 1 dakika bile geciktirmem- bu, serbest bırakıldığı için, birbirleriyle geçişgenlik anlaşması da yapacaklardır ve bir mesele kalmayacaktır.

İridyumla ilgili bir diğer sorunuz vardı. İridyum telefonu diye bir telefon yoktur. İridyum, biliyorsunuz bir şirketin adıdır.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Şirket adı, onu kullandım.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Bu şirketin INMARSAT uydu sistemiyle herhangi bir ilişkisi yoktur. İridyum uydu sisteminin işletilmesinden beklenen gelir elde edilememiş ve İridyum Şirketi malî sıkıntı içine girmiş olduğundan hizmetine son vermiştir. Siz, iflas etmiş de diyebilirsiniz. INMARSAT uydu sistemi, halen, telefon, teleks, faks ve data haberleşmesine başarıyla devam etmektedir. Bunda, Ulaştırma Bakanlığı ve Türk Telekomun kusuru bulunmamaktadır. İridyum Şirketinin telefonu derde çare de değildir. Bu konu çok yanlış anlaşılmıştır, ümit bağlanmıştır; ama, sizin de bildiğiniz gibi, bu, açık havada işler, doğrudan doğruya uyduyla bağlantı kurabildiğiniz mekânlarda işler. Şahıs depremde göçük altında kalırsa veya ölmese bile, bunu alıp dışarıya çıkaramazsa, unutursa veya arızalanırsa, bu telefon hiçbir işe yaramaz. Ben, Bakanlığıma bu telefonları aldırmadım, çok ısrar edildi, aldırmadım; ancak, eğer alan olursa, tamir ve bakımıyla ilgili anlaşma Türk Telekom tarafından yapıldı. Böyle bir hata, benim Bakanlığım tarafından yapılmamıştır.

Sayın Uzunkaya'nın sorusu, depremde telefonların kesilmesi... İnsafla düşünelim ki, doğrudur; çünkü, 2,5 milyon Türk, Almanya gibi dev bir ülkeden Türkiye'yi aradığı zaman Alman telefonları da kilitlenmiştir. Türkiye'de eğlence programlarının telefonları kilitlediğini düşünecek olursak, bu, her zaman karşılaşılan olağan bir durumdur. Bunun hesabını yaptırdık. Eğer, yer altındaki kablolar, depremde olduğu gibi kopmaz, istasyonlar devrilip, yıkılıp, aküler (cereyan biriktiren alet) düşüp yangına sebebiyet verecek şekilde asit dolu hallerle maruz kalmazsa, bunların olmadığı zaman bile, 450 milyon hatlık telefonla ancak tıkanma önlenebilir. Bu da, tahmin edersiniz ki, büyük bir yatırımdır ve israftır. Olağanüstü hallerde Almanya'da, Amerika'da tıkanıyorsa, Türkiye'de de tıkanır. Bunun aksini söylemek doğru olmaz.

Memurlara zam, zekât... Memurların zamla, zekâtla ilgili sözünü, ben, en az yirmi yıldır çok iyi hatırlıyorum, şimdi ortaya çıkmış bir mesele değildir. Burada bir kusur varsa, herkesin kusurudur.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Hayır Sayın Bakanım, Diyanet İşleri Başkanı ilk defa bu sene söyledi.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Hayır efendim, daha evvel de söyledi. Diyanet İşleri Başkanı Lütfü Doğan Bey de bunu söyledi. Daha evvel, Diyanet İşleri Başkanlığında yüksek fetva alınan yer var...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Din İşleri Yüksek Kurulu...

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Din İşleri Yüksek Kurulu da bunu söyledi. Ben, yirmi senedir dinliyorum. Dolayısıyla, bu, bize ait bir şey değildir.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Ben otuz senelik mütftüyüm; öyle bir şey söylemedim Sayın Bakanım.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Sayın Polat'ın sorularına -takdir eder ki- cevap verildi. Onun için, müsaadenizle, ben, herhangi bir şekilde, yeniden bir yayın yapmayı, sizin zamanınızı almak bakımından da uygun bulmuyorum.

Teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Bakan, Komisyon Başkanı yetersiz kaldı, Bakan olarak siz tamamlasaydınız onu.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Uydular Aracılığıyla Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilatı Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Bu vesileyle, bu anlaşmalar yapılıyor, anlaşmaları hükümetler de uyguluyor, Sayın Bakan da bu konuda güzel güzel bilgiler verdiler.

Teknolojilerin ilerlemesi, elbette, insanların refah, mutluluk ve saadeti içindir ve elbette ki karadaki, denizdeki, dünyanın her noktasındaki insanımızla haberleşmenin sağlanabilmesi, hükümetlerin başlıca hedeflerinden birisidir. INMARSAT Anlaşması da bu çerçeve içerisinde, zaten, gerçekleştirilmiştir. Türkiye, 1978'den bu yana da INMARSAT Anlaşması içerisinde yerini almış, üyesi olmuş, bütün taahhütlerini yerine getirmiştir.

Dışişleri Komisyonu Sayın Başkanı, her ne kadar, "efendim, biz, inceden inceye inceledik, raporumuzu da iki satırla bitirdik. Dolayısıyla, incelemediğimiz hiçbir husus yoktur" demekle birlikte, aslında, şu satırlarda üzerinde durulması, açıklık getirilmesi gerekli konular vardır.

Şimdi, INMARSAT Anlaşmasının üyesi olan bütün mal varlığı, İngiliz kanunlarına göre, İngiltere'de kurulacak bir şirkete devrediliyor; dolayısıyla da, üye ülkelere, herhangi bir sorumluluk ve yükümlülük getirilmiyor deniliyor.

Şimdi, Dışişleri Komisyonu Başkanımız, acaba, bize, niye İngiltere'de böyle bir şirket kuruluyor, bir holding kuruluyor, bütün hisseler oraya devrediliyor, niye Türkiye'de değil... Eşit üyeler olduğuna göre, bunun da açıklanması gerekir. Yani, şimdi "İngiltere'de şirketin merkezi kuruluyor, bütün mal varlığı oradaki şirkete aktarılıyor; burada da, sadece sorumluluk ve yükümlülük getirilmiyor" denilmekle bunun geçiştirilmemesi gerekiyor. En azından, bizlerin aydınlatılması, bilgilendirilmesi bakımından, birkaç satır olsa da, buralara birtakım açıklayıcı cümlelerin yazılması gerektiği kanaatimi ifade etmek istiyorum.

Sayın Bakan "bu sistemleri kuruyoruz. Bu sistemleri kurarken, çok pahalı yapılıyor gibi birtakım iddialar var. Efendim, bizim yaptıklarımız, diğerlerine göre çok daha ucuz" gibi, çok ucuz bir savunma yapıyor. Eğer, müsaade ederlerse... Arkasından da ekliyor "bu tip işlerin yapılmasının standardı yok" diyor.

Biz, daha önce KİT Komisyonunda bunları çok tartıştık. Türk Telekomun yapmış olduğu anlaşmalarda Sayın Genel Müdürler çok güzel bilgiler verdiler. Türk Telekomun, biz, gerçekten, çok iyi yetişmiş bir teknik altyapısının olduğunu da biliyoruz; ama, Türk Telekom, sadece teknolojileri takip etmekle mükellef. Bir araştırma, geliştirme bölümü olmadığı için, kendilerine bu sistemleri alıyorlar.

Sayın Bakana, Sayın Bakan, bu sistemleri alıyorsunuz, neye göre alıyorsunuz, hangi ölçülere göre alıyorsunuz diye sorduğumuz zaman; verdikleri cevap gayet açık: "Efendim, bu konularda uluslararası müşavirlik firmaları vardır, onların düşüncelerine başvuruyoruz; onlar fiyatı da belirliyor, bizim adımıza araştırma da yapıyor" diyorlar.

Telekomünikasyon sahasında, dünyada, 4-5 tane ana firma vardır; zaten, bu ana firmalar üretim yapmaktadır; sizin, müşavirlik firması dediğiniz firmalar da, o ana firmaların pazarlama departmanlarıdır. Dolayısıyla, üretici firmaların pazarlama departmanlarının vermiş olduğu raporlara göre alım yapmanız, rakamlar ödemeniz ne kadar gerçekçidir, ne kadar -daha ucuz ifadesiyle- ifade edilebilecek bir siyasî içerik ve devlet sorumluluğu taşımaktadır; bunun üzerinde de, elbette, durulması gerekir.

Sayın Bakan, şimdi, böyle cevap verecek; müşavirlik firmaları var diyecek. Peki, o müşavirlik firmalarının ortakları kimlerdir; ana firmaların pazarlama departmanıdır. Dolayısıyla, Türk Telekomla ilgili yapılan bütün yatırımlar, maalesef, ülkemizin gerçeklerine, dünyanın gerçeklerine uymuyor.

Bunun yanında, Türk tüketicisi, Telekom hizmetlerinden, maalesef, çok pahalı şekilde istifade etmektedir; Avrupa ülkelerine, AB'deki telefon ücretlerine göre üç kat daha fazla ücret ödemektedir. Hepimizin malumu olduğu üzere, ABD'nin bazı bölgelerinde, Avrupa'nın bazı bölgelerinde şehiriçi konuşmalar bile ücretsiz verilirken, biz de, âdeta, bütün ücretler katlanarak ödenmektedir. Dolayısıyla, telefon kullanıcılarının haklarını koruma noktasında, Ulaştırma Bakanlığının, maalesef, yeterli çalışma yapmadığını görüyoruz. Sayın Bakan, benden önce bu sözleşmeler, anlaşmalar yapılmış, kucağımda böyle buldum, ne yapayım, işte birtakım özel şirketlere bu işler devredilmiş deyip de işin içinden çıkamaz. Bizim milletimizin, başka ülkelerdeki rakamlardan çok daha fazla haberleşmeye para ödemesi, aynı zamanda, haberleşmenin de pahalılaştırması anlamına geliyor.

Bunun yanında, Sayın Bakanıma, yeri gelmişken bir soru yöneltmek istiyorum: Bizim, her yıl, 150 000'e yakın hacımız, yine 70 000-80 000 dolayında umrecimiz Suudî Arabistan topraklarına gidiyor. Orada 25 000-30 000 civarında işçimiz bulunuyor. Orada, maalesef, cep telefonları çalışmıyor. Bu konuda Sayın Bakanlığın hangi çalışmaları vardır? Buraya giden hacılar, umreciler, işçiler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ZORLU (Isparta) - Söylediklerinin ne alakası var bunlarla?!

BAŞKAN - Sayın Budak, 1 dakika içerisinde toparlayınız.

YAKUP BUDAK (Devamla) - Bunların durumlarının da, haberleşme noktasında ciddî sıkıntılarla karşı karşıya bulunduğunu görüyoruz.

Arkadaşlarımız heyecanlanabilirler; ama, onu Sayın Başkana sorsunlar. Belki biraz önce bir soru soracaktık -bunu soracaktık- ama, o fırsatı bize tanımadıkları, kalkan parmağımızı görmedikleri için de, burada sorma imkânını bulduk; öylece soruyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, usulle ilgili bir şey söyleyebilir miyim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Genç; geç kaldınız!..

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, tabiî ki, Dışişleri Komisyonunun, bu sözleşmelerin onaylanmasına ilişkin verdiği kararlar çok önemlidir. Biliyorsunuz, geçmişte, Mavi Akım denilen, Türkiye'ye kurulan haince bir tuzak vardı. Şimdi, burada da, Dışişleri Komisyonu bu konuyu incelememiş. İsterseniz, Sayın Genel Kurul, bu raporu Komisyona iade etsin, 16-17 maddeden teşekkül eden bir anlaşmayı -uluslararası bir anlaşma da var burada- bunun, gerekçesini bize getirsin. Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisine niyabeten inceleme yapan bir Dışişleri Komisyonu, böyle, bir satırla, o Komisyonda bu meseleyi çözümleyemez. Yani, burada, biz Komisyonumuza güveniyoruz; ama, Komisyon bize hiçbir şey söylemiyor ki... İki kelime söylüyor.

Sayın Başkan...

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bir dakika ama... Bunlar çok önemli şey.

BAŞKAN - Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, önemli ama...

BAŞKAN - Hayır efendim; soru işlemini başlatıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Yani, siz, bu Meclisin Başkanvekilisiniz ve bu Meclisin itibarını korumak sizin göreviniz.

BAŞKAN - Sayın Genç, tamam, buyurun, oturun siz; usule ilişkin bir şey yok efendim.

Sayın Budak, sorunuz?..

YAKUP BUDAK (Adana) - Ben sorumu sordum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Enginyurt?.. Yok.

Sayın Günbey, buyurun.

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakandan, aşağıdaki sorularımın cevaplandırılmasını istirham ediyorum.

Şimdi, Türkiye, coğrafî bakımdan 7 bölgeden oluşmaktadır. Sayın Bakan göreve gelmeden önce de, Bakanlığına bağlı bölge müdürlükleri 7 taneydi. Bu bölge müdürlüklerinden bir tanesi de, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Bölge Müdürlüğü de Diyarbakır'daydı. Sayın Bakan göreve geldiği andan itibaren, Diyarbakır'daki bölge müdürlüğünü kapattı, Adana'ya bağladı ve şu anda, Türkiye, coğrafî bakımdan 7 bölge olmasına rağmen, Sayın Bakan 6 bölgeye düşürmüş durumda. Sayın Bakanın bu tasarrufu, partisinin bölgeye bakış açısıyla ilgili midir? Bunu öğrenmek istiyorum.

İkincisi, bu cep telefonlarından alınan sabit ücretlerin mahkeme kararıyla durdurulması gerekiyordu, böyle bir karar var. Sayın Bakanın yetkisi yok mu, niye müdahale etmiyorlar bu sabit ücretlerin alınmasına?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Günbey.

Sayın Çiçek, buyurun.

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Sayın Başkanım, ben de, aracılığınızla, Sayın Bakanıma, önemine binaen, biraz önce arkadaşımızın konu ettiği mevzuu tekrar sormak istiyorum. Buraya gelmeden önce, işadamlarımızdan ve hac organizasyonu yapan şirketlerden bize ulaşan bilgilerdir bu bilgiler. Suudî Arabistan'la bizim anlaşmamız var mı? Cep telefonlarımız orada çalışmadığına göre, anlaşmalarımız var mı? Eğer yoksa, neden bu anlaşmalar o ülkeyle yapılmadı?

Yakup Beyin de belirttiği gibi, her yıl, 200 000 civarında insan oraya gidiyor. Şimdi, hac mevsimi başladı ve resmî, gayri resmî olarak 150 000 civarında hacımız gidecek. Bu hac mevsimi başlamadan önce tedbirlerin alınmasında fayda var; bu inançtayız. Sayın Bakanımızın bu konuda çalışmaları var mı?

Bunları arz etmek istiyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çiçek.

Sayın Seven, buyurun.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma şu soruları sormak istiyorum:

Özellikle, 1992 yılında, GSM'le ilgili, iki firmaya kullanım hakkı verilmiş ve bu kullanım hakkı verilirken, abonman sayısının 400 000 civarında tutulacağı hususuna sözleşmede yer verilmişti; fakat, 1994  ve 1995 yıllarında 1 milyondan başlayıp, 1999 yılına kadar 9 milyon abonmana ulaştığı tespit edilmişti. Ancak, 1992 ile 2000 yılları arasında 400 000 aboneyi aştığı halde, herhangi bir ihale gerçekleşmemişti ve o günkü şartlarla 500 milyon dolara bu kullanım hakkı verilmiştir.

Benim birinci sorum şu: Bu kullanım hakkıyla ilgili, 400 000 abonmanı aştıktan sonra, 9 milyon abonmana ulaşana kadar, devletin büyük miktarda bir zararı olmuştu. Bu konuyla ilgili herhangi bir soruşturma yapıldı mı, müsebbipleri tespit edildi mi; tespit edildiyse, hangi sonuçlar elde edilmiştir?

İkinci sorum: 1992 yılında 500 milyon dolara verilen kullanım hakkı  

-her bir firma için- 2000 yılında 2 milyar 525 milyon dolardır; KDV hariç... O gün, 1992 yılında 500 milyona verilen bu kullanım hakkı ile 2000 yılında 2 milyar 525 milyon dolara verilen kullanım hakkı arasındaki olumlu gelişme nereden kaynaklanmıştır? Eğer, bugün, bu rakam olumlu bir gelişmeyse, o günkü şartlarda verilen nakit birilerine peşkeş mi çekilmiştir; peşkeş çekildiyse, bu peşkeş çekilmenin hesabı sorulmuş mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Seven.

Soru sorma işlemi tamamlanmıştır; yanıt bölümüne geçiyoruz...

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, bizim soru sorma hakkımız ne olacak?

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, benim de sorum var.

BAŞKAN - Ne yapalım Sayın Genç, aldığımız karar gereğince, 10 dakikayla sınırlandırdık.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Siz çok gayri ciddî Başkanlık yapıyorsunuz!..

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkanım, biz soru sorma hakkını ne zaman elde edeceğiz? Soru sorma işlemi başlamadan evvel ışığımızı yakıyorsunuz...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bakınız, ya biraz önce aldığımız kararı dinlemediniz...

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Dinliyoruz efendim.

BAŞKAN - ...ya da İçtüzük hükümlerini bilmiyorsunuz demektir. Böyle şey olmaz! Az önce, soru sorma ve cevaplandırma işlemini 10 dakikayla sınırlandırdık arkadaşlar; bunu bilmenizi isterim.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Neden ikidebir kızıyorsunuz Sayın Başkan, anlamak mümkün değil!

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Doğru işlem yapıyorsunuz Sayın Başkan, devam edin.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Sayın Başkan, Sayın Budak'ın sorularına cevap veriyorum.

Sayın Budak, Telekomla ilgili iddia ettiğiniz sözleri, ben, hiçbir yerde söylemedim. İsim karıştırması oldu diye telakki ediyorum; çünkü, böyle bir laf, benim söyleyebileceğim bir laf değildir.

Telekomla ilgili yatırımların teçhizatını, Telekom Yönetim Kurulu, yurtiçi ve yurtdışı açık ihaleyle yapıyor. Yanlış veya yolsuzluk olursa, mahkemede hesap veriyorlar. Şu anda 7 Yönetim Kurulu üyesi ağır ceza mahkemesinde yargılanmaktadır.

Mevcut GSM şirketlerinin Suudî Arabistan'daki firmalarla roaming yapması gerekir. Bu, henüz yapılmamış. Telekom olarak biz, özel şirketlerin kimlerle, ne anlaşma yapacaklarını emredemeyiz; ancak, Telekom, henüz daha cep telefonu işletmeye başlamamıştır. Geçmişte işletemez diye mahkemelik olunmuştur. Mahkeme, mahkeme... Sonunda çıkan karar... Telefon işletmek için kurulan bir şirket nasıl olur da cep telefonu işletemez diye karar çıkmıştır ve geçen sene çıkardığımız kanunla Telekoma bu hak verilmiştir. Telekom bununla ilgili ihaleye çıkmıştır, ihale çalışmaları devam etmektedir. Benim yapacağım iş şu safhada, mevcut şirketlere roaming anlaşması yapmak üzere rica etmektir. Telekom devreye girdiği zaman, o bunun gereğini yapar.

Sayın Seven'in sorularının cevabını veriyorum: 2 firmaya lisans verildi; doğrudur. 400 000 abonede ihale açılmalıydı... Sözleşmede böyle yazar; ancak, ihale açılmamıştır, açılmasına teknik olarak imkân yoktur. Bu konu üzerinde çok çalıştım. 25 megahertzlik band; 2 şirkete 10 artı 10, 5 de Telekoma kalmış ve band doldurulmuştur. Dolayısıyla, 3 üncü bir şirkete buradan hat, çalışma izni verme imkânı teknik olarak yoktur, isteseniz de ihale açamazdınız; ancak, milletimizin bu konuya göstermiş olduğu aşırı denilebilecek talep karşısında, hiç kimse buna müdahale edememiştir veya etmemiştir. Edilmiş olsa, karaborsa dediğimiz hadise çıkacaktır cep telefonlarında; o da olmamıştır. O günkü idarenin sorumluluğu veya yetkiyi böyle kullanmış olması söz konusudur, bizim bir sorumluluğumuz burada aranmamalıdır; ancak, GSM 1800 ihalesi, benim zamanımda yapılmıştır. Bu konuda, savunabilecek hiçbir şey... Yükün altında değilim. İhaleye girenler bile "böyle ihale kaybetmek... Helal olsun" demişlerdir. Müsaade ederseniz, dünya rekoru kırmışız, bir teşekkür ederseniz çok mu olur?!.

Teşekkür ediyorum.(Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, Sayın Günbey'in, bölge müdürlüğünün kaldırılmasıyla ilgili sorusu vardı...

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) - Sayın Günbey'in de sorusunu cevaplandırayım. Daha önce hiçbir bölge müdürlüğü yoktu -sizin sorunuzun cevabı- çünkü, il müdürlükleri vardı, başmüdürlükler vardı, bölge müdürlüğümüz yoktu.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Başmüdürlükler... Başmüdürlükler...

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel)- Her ilde il başmüdürlüğü vardı. Şimdi -yaptığımız- ise, 6 adet bölge müdürlüğü Mayıs 2000'de kurulmuştur.

MUSA UZUNKAYA (Samsun)- Karadenizde bölge müdürlüğü nerede Sayın Bakanım?

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel)- Söyleyeceğim... Söyleyeceğim...

Her ildeki il müdürlükleri, faaliyetlerine, eskiden olduğu gibi aynen devam etmektedirler; dolayısıyla, kapatılan bölge müdürlüğü de olmamıştır. 6 yeni bölge müdürlüğü kurulmuştur. Bunların da kuruluşu tamamen teknik ölçülere dayanmaktadır. Bu hat üzerinden geçen trafik yüküyle ilgilidir bu.

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır)- Güneydoğuda ihtiyaç yok muydu Sayın Bakanım?

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel)- Adana bölgesi toplanma yeridir; dolayısıyla, buradan daha fazla trafik geçtiği için, 6 bölge müdürlüğü kurarken, 6 yerde en fazla yığılmış olan trafik esas alınmıştır.

MUSA UZUNKAYA (Samsun)- Sayın Bakanım, Samsun dağılma yeri mi?

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel)- Söyleyeceğim.

Hiçbir ile, herhangi bir şekilde, yanlış bir davranışımız olmamıştır. Samsun, Karadeniz Bölgesinin batı ucunda bizim sistemimizde...

MUSA UZUNKAYA (Samsun)- Orta Karadenizde Sayın Bakanım.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel)- Bir dakika efendim; eğer dinlerseniz devam edeceğim.

6 bölge müdürlüğü kurulduğu zaman, bu bölgelerin ayrışımında, Samsun, en batı uçtadır. Sayın dostum, Samsun'un batısı İstanbul'a bağlıdır.

MUSA UZUNKAYA (Samsun)- Doğu Karadenizin ucuna götürdünüz onu Sayın Bakanım.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel)- Trabzon, Doğu Karadenizdeki en yoğun trafik hattının bulunduğu yerdir. Bir şey daha söyleyeyim size. Biraz evvel söyledim... Eğer dinlemeyecekseniz, cevap vermeme gerek yok.

BAŞKAN- Efendim, teşekkür ederiz.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon)- Dinlemiyor Sayın Bakanım...

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel)- Efendim, soru soruldu. Bir şey söyledim. Ben diğer arkadaşlarıma söylüyorum. Sayın soru sahibi cevabı dinlemek istemiyor; ama, Yüce Meclisi bilgilendirmek istiyorum.

Bu konuda, biraz evvel söyledim, Türk cumhuriyetleri, Kafkas ülkeleri ve Rusya'nın bir bölümünün Poti-Rize arasında kurulmuş olan denizaltı fiberoptik kablolarla dünyaya bağlanacağını söyledim. Takdir edersiniz ki, 100 milyonun üzerindeki bir nüfus, bu hat üzerinden ve Trabzon hattıyla alakalıdır. Onun için, bu bölge müdürlüğü Trabzon'da doğru kurulmuştur; ama, bir şey çıktı ortaya. Benim çalıştığım bakanlığın teknik sonuçları bunu böyle yapmıştır, mecburen yapmışızdır. Ne bileyim ben, Trabzon'da daha evvel hiç bölge müdürlüğü kurulmamış. İlk defa kurulmuşsa, Trabzonlulara bunu hediye etmek yanlış mı olmuş?! Teknik imkânlar mecburen bunu böyle yapmıştır.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın Bakan, Trabzonlular adına teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşımız olursa, teknik personelden yardım istemelerini, ona rağmen giremeyenler olursa, aynı süre içerisinde, oy pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.

Bu arada, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini, imzasını havi oy pusulasını aynı süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ederim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilatı Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yapılan açık oylamasının sonucunu açıklıyorum:

Katılan üye : 292

Kabul         : 265

Ret             :  11

Çekimser    :  15

Mükerrer    :    1

Böylelikle tasarı yasalaşmıştır. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, gündemin 151 inci sırasındayken gündemin 5 inci sırasına alınan 3414 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

7. – 3414 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/639) (S. Sayısı: 428) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Sayın milletvekilleri, komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunmaması kabul edilmiştir.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen milletvekillerini okuyorum: Grupları adına, Doğru Yol Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Teoman Özlap, Fazilet Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Veysel Candan ve şahsı adına, Erzurum Milletvekili Aslan Polat.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Teoman Özalp; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA TEOMAN ÖZALP (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3414 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde, DYP Grubu adına söz almış bulunuyorum; DYP Grubu ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizdeki nüfus artışına paralel olarak, sosyal ve ekonomik alanda da aynı gelişmenin devam ettirilmesi gerekir. Ülke nüfusu hızla artarken, bu nüfus artışının getirdiği sorunların çözümü de ayrı bir önemde değerlendirilmelidir. Devlet, bu sorunların çözümünde planlı ve stratejik çalışmalar yapmalı, mevcut sorunlara yeni sorunlar eklememelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizdeki konut sorunu, geçici tedbirlerle değil, daha kalıcı, hatta, bir devlet politikasıyla ele alınmalıdır. Geçtiğimiz Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında istenilen hedefe varılmadığı ortaya çıkmaktadır. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, yaklaşık 2,5 milyon konut yapılması planlanmış; ancak, bunun yarısı gerçekleşebilmiştir. 2000 yılı itibariyle Türkiye'de, toplam 14,8 milyon civarında konutun mevcut olduğu, bunun 10,2 milyonunun 20 000 ve daha fazla nüfuslu yerleşim yerlerinde yer aldığı tahmin edilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut  konut durumuna bakıldığında, yaklaşık altı yedi kişiye bir konut düşmektedir. Ülke nüfusunun kırsaldan kente doğru bir akış gösterdiği, var olan bir gerçektir.  Bu duruma çare arama mecburiyetimiz vardır. Gelin, bu köklü sorunu burada tartışalım, bir çözüm bulalım; ülkemiz, sosyal boyutu fazla olan konut  sorunu yüzünden bir sıkıntıya maruz kalmasın.

Kırsal kesimden kente göç ve şehirleşme hızına bağlı olarak ortaya çıkan çarpık şehirleşmenin en büyük göstergesi olan konut sorunu, ülkemizin ekonomik ve sosyal  politikalar açısından  en önemli sorunlarından biri olarak önemini korumaktadır.

Yedinci Beş Yıllık plan Döneminde toplam sabit sermaye yatırımları içerisinde konut sektörünün cari fiyatlarla payı,  1995'te yüzde 37,3 seviyesinde iken, 2000 yılı için yüzde 31,1 olarak öngörülmüştür. Toplam kamu sabit sermaye yatırımları içerisinde konut sektörünün cari fiyatlarla payı, 1995'te yüzde 1,4 iken, 2000 yılında yüzde 2,1; toplam özel kesim sabit sermaye yatırımları içerisinde konut sektörünün cari fiyatlarla payı, 1995'te yüzde 45,1 iken, 2000 yılında yüzde 43 olarak öngörülmüştür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konut ihtiyacının karşılanamaması, açığın ruhsatsız yapılaşmayla kapatılmasına, yani, kamuoyunda bilinen adıyla, gecekonduyla kapatılmasına neden olunmaktadır.

Üç büyük kentte 2 milyondan fazla ruhsatsız yapının olduğu, devletin kurumları tarafından ifade edilmektedir. Bu kaçak yapılaşma, kentlerin yapı ve çevre kalitesini bozmakta, denetimsiz yapı stoku, özellikle sel, deprem, yangın gibi felaketler karşısında alınması gereken önlemleri zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla, bu gibi şehirlerde meydana gelebilecek bir doğal afetin yapacağı zarar, Düzce, Adapazarı gibi illerimizde meydana gelen deprem zararından 45 kat daha fazla olabilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sekizinci Beş  Yıllık Plan Döneminde 20 000 ve üstü olan yerleşme yerlerinde nüfus artışından doğacak yeni konut ihtiyacı, 2 714 000 olacaktır. Yenileme ve afet konutları olarak, birikmiş ihtiyaç dahil, her yıl 72 200 olmak üzere, 5 yılda 361 000 konutun yapılması gerekmektedir. Plan döneminde, kentleşme ve nüfus artışıyla yenileme ve afetten kaynaklanan toplam konut ihtiyacı, 3 75 000 adettir.

Mevcut rakamlardan da görüleceği üzere, ülkemiz bir konut sorunuyla baş başadır. Bu sorunların çok iyi analiz edilmesi gerekir. Aksi takdirde, sorunlar, bir çözümsüzlüğe doğru yol alır. Bugün, ülkemizde hızlı nüfus artışı, endüstriyel gelişmelerin yarattığı yeni iş ve çalışma alanları, kişileri bir araya getirmektedir. Böylece, hem kentlerin sayısı hem de kentte yaşayanların sayısı artmaktadır. Kentte yaşayanların konut ihtiyacının karşılanmaması, sonuç olarak karşımıza, gecekondu diye adlandırılan kaçak konut sorununu çıkarmaktadır.

Pekâlâ, nedir bu gecekondu meselesi; 1966 tarihli 775 sayılı Gecekondu Kanunu, gecekonduyu, imar ve yapı işlerini düzenleyen mevzuata ve genel hükümlere bağlı kalmaksızın, kendisine ait olmayan arazi ve arsalar üzerinde sahibinin rızası olmadan yapılan izinsiz yapılar olarak tanımlamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kent bilimciler ise "bayındırlık ve yapı kurallarına aykırı olarak, gerçek ya da tüzel, kamusal ve özel kişilerin toprakları üzerine, toprak sahibinin müsaade ve bilgisi dışında, onaysız olarak yapılan, barınma gereksinimleri devletçe ve kent yönetimlerince karşılanmayan yoksul ya da dargelirli ailelerin yaşadığı barınak türü" olarak adlandırılan yere gecekondu demektedir.

Gecekondu, toplumun saptadığı normlar ya da standartlar içinde konut sorununu çözemeyen düşük gelirli grupların olupbittilerle oluşturduğu konutlarla, konut ihtiyacını karşılama yoludur. Gecekondu olgusu, kentlerimizin büyük sorunudur. Bu sorunun çözümü için, kentte yaşayanların, yöneticilerin ve hükümetin ortak bir tavır sergilemesi gerekir. Böylece, bu sorun çözülebilir ve herkesin sağlıklı bir kentte yaşaması gerçekleşir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde gecekondu yapılmasının başlıca nedenlerini de irdelemek yerinde olacaktır. Bunlardan bazılarını aktarmak isterim: Hızlı kentleşme ve kentin, hızlı kentleşme nedeniyle kent özelliklerindeki azalma; ekonomik ve toplumsal nedenlerle kırsal alandan şehire göç; kentlerdeki hızlı nüfus artışı nedeniyle kentlerdeki konut arzının, talebi karşılayacak düzeyin altında kalması; kente gelen nüfustaki artışa rağmen, iş imkânlarında artış yaratılamaması; konut piyasasında düşük gelir gruplarının sahip olabilecekleri veya kiralayabilecekleri fiyatta ve standartta, gerekli miktarda konut arzının bulunmaması; gecekondu ve kaçak yapıları hızlandıran, imar affı gibi siyasal kararlar alınması.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde gecekonduyla ilgili ilk yasayı, 1948 yılında, Sayın Hasan Saka Hükümeti çıkarmıştır. 5218 sayılı Yasa, Ankara'da, belediye ve devlete ait arsaların mesken yapacaklara tahsisi hakkındadır. Yasa, özellikle Ankara İlindeki sorunları çözmek için hazırlanmıştır. Bu Yasa, söz konusu alanlarda, kendilerine ait olmayan arsalar üzerinde ruhsatsız yapılmış olan yapıların belediye eliyle sahiplerine çok düşük bir bedel karşılığında devredilmesini öngörmüş; ayrıca, bu bölgelerdeki Hazine arazisinin bedelsiz olarak belediyeye devredilmesini emretmiştir. Belediye, bu araziyi, bir yıl içinde inşaata başlamak koşuluyla, konutsuz kişilere, düşük bedel karşılığı dağıtacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecekonduyu, yani, kaçak yapılaşmayı önlemek için birçok yasa çıkarılmıştır; fakat, bu yasalardan yeterince fayda elde edilememiştir. Nedeni ise, devletin, bunca yıldır ortaya koyduğu net bir konut politikasının olmamasıdır.

Bugün, konut üretimini artıracak, düşük gelir gruplarını ev sahibi yapacak sağlıklı finansman modelleri hâlâ oluşturulamamıştır. Yeni çağa, standartlardan uzak ve konut açığıyla giren ülkemiz, bu sorunu ivedilikle çözmelidir. Çağdaş ülke olmanın en temel koşulu, vatandaşlarına başını sokacakları bir yuvanın temin edilmesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, ülkemizdeki gecekondu sorunu, devletin görevini iyi yapamamasından kaynaklanmaktadır. Merkezî yönetimlerdeki koordinasyon eksikliği, finans modeli geliştirememe, ayrıca yerel yönetimlere arsa üretmede güçlük çıkarılması, sorunları daha da artırıcı bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.

Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü ayrı bir bakanlıkta, Toplu Konut İdaresi ayrı bir bakanlıkta, Afet Konutları ayrı bir bakanlıkta, Millî Emlak Genel Müdürlüğü ayrı bir bakanlıkta; durum böyle olunca, bu kurumlar arasında koordinasyonu sağlamak oldukça güç olmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut yasayla, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının yetkisine dayanılarak başlatılmış veya başlatılacak iş ve işlemlere dokuz yıl daha süre verilmektedir. Bu maddeyle, sorun çözülecek midir? Konut sorununu daha detaylı ele alıp, aksayan yönlerine çare bulmamız, günümüz koşullarında şart olmuştur. Konut sorununa ilişkin önlemleri, merkezî ve yerel yönetimlerin çalışmaları olarak ikiye ayırıp, palyatif çözümler yerine, olayı çözümleyici tedbirleri almamız şarttır.

Gecekondu meselesinde devletin yapması gereken aşağıda belirttiğim görevleri vardır: İşsizliğin giderilmesi ve iş güvenliğinin sağlanması, halkın gelir düzeyinin yükseltilmesi ve vatandaşlar arasında gelir dağılımı adaletsizliğinin ortadan kaldırılması, bölgelerarası dengesizliğin ortadan kaldırılarak iç göçlerin önlenmesi, konut yapımına müsait hazineye ait arsa üretiminin artırılması, belediyelere devredilecek hazine arazilerinde bürokrasinin azaltılması, konut yapı modellerinin geliştirilmesi, finans sorununa çare bulunulması, kurumlararası bürokratik işlemlerin azaltılması ve koordinasyon sağlanması. Yıllarca memurlardan alınan konut edindirme yardımının bir konut finansmanında kullanılmaması yüzünden, vatandaş, hâlâ, toplanan paranın akıbetini bilememektedir.

Belediyelerin, gecekondu sorununda, aşağıda belirtilen hususlara dikkat etmesi gerekmektedir:

Gecekondulaşma eğilimi hissedildiğinde, gecekondu önleme bölgeleri imara açılmalıdır.

Gecekondu yapımına izin verilmemelidir.

Plan ve mevzuata uygun yapılaşmaya güçlük çıkarılmayıp, kolaylık gösterilmelidir.

İmar planında, özellikle gelişme alanı olarak planlanan alanlarda, plan uygulaması yapılarak çok sayıda arsa üretmek suretiyle, arsa piyasasında arz-talep dengesi kurulmaya çalışılmalıdır.

Kent halkı, plan ve mevzuat hakkında yeterince bilgilendirilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizdeki mevcut konut sorununun büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaması için Yüce Meclisin daha kapsamlı bir çalışma yapmasını ve hükümetin, olaya daha ciddî olarak sahip çıkmasını umuyor; Yüce Heyete, Grubum ve şahsım adına saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özalp.

Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun.

Süreniz 20 dakika Sayın Candan.

FAZİLET PARTİSİ GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 428 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarıya girmeden önce bir hatırlatma yapmak istiyorum. Aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi ayrı, sokağın gündemi çok ayrı. Şunu, huzurlarınızda açık ve net ifade edeyim: Önümüzdeki yakın gelecekte ekonomide ciddî sıkıntılar olacaktır. Biraz önceki görüşmelerde, Danıştay raporuna dayanarak, 174,5 trilyonluk bir fazla ödemenin olduğunu ifade ettik, TÜRKSAT'la ilgili de 200 milyon dolarlık yanlış, eksik ödemelerden bahsettik; bütün bu kayıpların neticesi, ülkemizi ciddî sıkıntılara sokacaktır. Ben şuna inanıyorum ki, bu sözleri, bir muhalefet milletvekili olarak değil, bu memleketin bir insanı olarak söylüyorum. Mesele, hükümet ve muhalefet meselesini çoktan aşmıştır. Yapılan ekonomik standby anlaşması, mutlaka, ortaya yatırılmalıdır, bu çöküntü için tedbirler alınmalıdır diyor ve konuya geliyorum.

Şimdi, konuyla ilgili olarak, önce, tasarının mahiyetini kısaca izah edeceğim, daha sonra, gerekçeleri, komisyonda yapılan dikkat çekici müzakereler ve Fazilet Partisinin görüşlerini ifade ederek, konuşmamı tamamlayacağım.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu tasarıda söylenen şudur... 1966 yılında, yani 34 yıl önce, gecekondu önleme bölgeleri oluşturmak üzere, Gecekondu Kanunu çıkarılmıştır ve daha sonra 1985'te çıkarılan 247 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, yine 1985'te 250 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve şimdi de dördüncü bir tasarı aynı konuyla ilgili olarak ve bunların hepsinde denilen şudur: Gecekondu önleme bölgesini oluşturma yetkisi belediyelere devredilmelidir; ancak, devir süresini beşer yıl uzatarak Bayındırlık Bakanlığı işleri tamamlamalıdır.

Şimdi, bu tasarıda getirilen şudur: Belediyelere devredilmeden önce, Bayındırlık Bakanlığı, bir dokuz yıl daha gecekondu önleme bölgelerini oluştursun, hazırlasın, istimlakini yapsın; yani, bir yerde, Bayındırlık Bakanlığı, görev süresinin, daha önce onbeş yıl uzatılan sürenin, bir dokuz yıl daha uzatılmasını istemektedir; meselenin özet tanıtımı budur değerli arkadaşlar.

Şimdi, peki, bu araziler nasıl temin ediliyordu, bu kanuna gerek var mıydı; vardı. Çünkü, bir şehirde normal, iyi bir planlamanın yapılabilmesi için, gecekondulaşmaya meydan verilmemesi, yani, idarenin, vatandaştan önce gidip, planlı yerlerin imara açılması gerekmektedir. İşte, bu 775 Sayılı Gecekondu Kanunu da buna bağlı olarak çıkarılmıştır ve yıllarca ciddî anlamda fayda da temin edilmiştir.

Peki, Bakanlık bunu yaparken nasıl bir yol takip ediyordu: Hazineden devredilen -şimdi, bu söylediğim konular çok önemli, biraz sonra itiraz şerhimizi koyarken bunların üzerinde duracağız- araziler var, kamulaştırılarak para ödenen araziler var, bir de belediye mülklerinden arazi var ve bunu Bayındırlık Bakanlığı bir toplulaştırma yapıyor ve diyor ki "burası gecekondu önleme bölgesi olarak ilan edilmiştir."

Değerli arkadaşlar, ifade ettiğim gibi, aslında, burada Bayındırlık Bakanlığının talebi "bizim birtakım yarım işlerimiz var, bu, onbeş yıl sürede bitirilmemiştir, devamını istiyoruz" şeklindedir.

Şimdi, gerekçelere bakıyoruz, aslında, burada Bakanlığın ifade ettiği gerekçeler ve Komisyondaki müzakereler, bu uzatmanın aslında doğru olmadığını... Dokuz yıl değil, ama, belki bir iki yıl -çünkü, bu kararnamelerin bazılarında üç yıl uzatma verilmiş- yarım işlerin tamamlanması açısından olumlu olabilir; yani, bu da en fazla iki yıl olmalı. Eğer bu anlayış devam ederse, dokuz yılı ondokuz yıl da yapsanız, yine hiçbir şey değişmez; ama, bundan ülke zarar görür.

Şimdi, tasarıyı getiren Bakanlık diyor ki "gecekondu önleme bölgeleri işgal edilmiş, üzerinde konut ve arsalar bulunmaktadır." Bu doğrudur, işgal edilmiş bölgeler vardır ve burada hazine arazileri üzerinde oturulmaktadır ve bedelleri de ödenmemektedir. İşte, bunun asıl sebebine indiğimiz zaman, yetkinin merkezî yönetimde olmasına bağlıdır. Halbuki, bu iş mahallinde olsa, yani, belediyeler ve özel idareler devrede olmuş olsa, yakın semtteki arazisine belediye veya özel idare sahip olacaktır.

Yine, belediye mülkleri alınmış, bedelleri ödenmemiş; yani, belediye mülkleri istimlak edilmiş, paraları tespit edilmiş, bu da ödenmemiş.

Yine, çeşitli illerde -bakınız, bu çok önemli- 775 sayılı Kanuna göre, gecekondu önleme bölgesi icat edilmiş, konutlar yapılmış, kiraya verilmiş, kiralar düşük, bunların da satılması gerekir. Bu cümle çok önemlidir. Yani, devlet konut yapar, kiraya verirse, başarılı olmaz anlamına gelir. Yani, bir yerde, aslında, Bakanlık diyor ki "bu gerekçelere bakın, bana süre uzatımı vermeyin." Peki, Bakanlık ne yapacak; Bakanlığın görevi denetimdir. Burada Bakanlık, hem yargıç hem davalı hem davacı durumundadır, yani, bu iş devam ettiği sürece. Devlet artık konut yapmaz; nasıl, basma yapmadığı gibi, kumaş yapmadığı gibi, ayakkabı üretmemesi gerektiği gibi, devletin konut yapmaması gerekir. Madde burada, aynen; yaptığımız konutları kiraya vermişiz ve bu kiralar düşük "yapım ve onarımını karşılamamaktadır" denilmektedir.

Yine, bu bölgeler satılmış; ancak, bedeli alınamamış. Çünkü, işin sahibi yok. Yine, oluşturulan bu bölgeler, amacına uygun olarak açılamamış. Gecekondu önleme bölgesi ilan edilmiş; ama, açılamamış. "Bazı bölgeleri de -artık, tümüyle gecekondu önleme bölgesi olmaktan çıkmış, işgaller olmuş- gecekondu önleme bölgesi olmaktan çıkarmak mecburiyetindeyiz."

Yine, gerekçenin bir yerinde "bu gecekondu önleme bölgelerinde -burası da çok önemli, süre uzatılmaması için- 2981, 3280 ve 3336 sayılı Yasalar çerçevesinde -bunlar imar yasalarıdır- belediye başkanları bu bölgelerde imar planları hazırlamışlardır; ancak, hazırladıkları imar planları çok gecikmelidir." Neden; işin sahibi olmadığı için, işi ağırdan almaktadır.

Yine, gerekçenin bir yerinde "Ankara İlinin talebini karşılamak için, Temelli bölgesinde gecekondu önleme bölgesi de gecikmiştir; bir an önce bunu da gerçekleştirelim" denilmektedir.

Ayrıca, yine Bakanlığın bir gerekçesi var; deniliyor ki "775 sayılı gecekondu önleme bölgesi oluşturulmasıyla ilgili Gecekondu Kanununun yürütülmesiyle ilgili yönetmeliklerde sıkıntımız var. Özürlü vatandaşlarla ilgili de bir değişiklik yapmak istiyoruz." Tabiî, bu haklıdır; ancak, bu süre... Böyle bir yönetmelik dokuz yılda hazırlanmaz; altı ayda, bir ayda böyle bir yönetmelik hazırlamak mümkün.

Komisyon müzakerelerinde neler söylendi, onlara baktığımız zaman, değerli milletvekilleri, Komisyon üyeleri "kanunda, büyük şehirlerin yararlandığı, küçük illerin yararlanmadığı bir anlayış hâkim" diyorlar. Bu, doğrudur; Ankara, İstanbul, Kayseri ve Konya gibi büyük illerde daha çok uygulanmıştır.

Aslında, bence, bu büyük illerle birlikte -kanun da öyle diyor zaten; büyükşehir belediyesinde ve merkez ilçeler- büyükşehir koordinesinde merkez ilçeler yürütür diyor.

Değerli arkadaşlar, Komisyon üyeleri tarafından, Ankara için gecekondu önleme bölgesi -zannediyorum Bakanlık bunu değerlendirecektir- Polatlı-Temelli yerine, Ankara-Çubuk-Samsun alternatif istikâmeti verilmiştir, belki bu da düşünelecektir.

Yine, çok önemli bir konu, tezyidi bedel konusudur. Bakanlık istimlak etmiş, istimlak bedelleri 1966'da Bayandırlık Bakanlığı olarak sıfırlanmış; ancak, 1966'dan sonra, bugüne kadar 150 trilyon liraya ulaşmış; tekrar Bakanlığın borcu söz konusu denilmektedir.

Ayrıca, burada konu, onbeş yıllık sürenin de yetmediğiyle ilgilidir. Aslında, Bakanlık, biraz daha akılcı davranmış, beş yıl istemiş; yani, 2005 yılı; ama, Komisyon üyeleri 2009 demiş, önümüzdeki teklif paketi de 2009'dur.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan da konuşmasında önemli konular üzerinde durmuş ve "Gecekondu Kanunu zaruretten doğdu" demiştir, bu doğru; ancak, bu kanunun yürütülmesini mahallî idarelere bırakmak mecburiyetindeyiz, biraz sonra onu da ifade edeceğim.

Sayın Bakan, bu kanunun, özellikle uzatım süresine gerekçe olarak "konut açığı var, zemin etüdü yaptık, istimlak işleri sürüyor. Onun için, biz, Bakanlık olarak buna devam etmek durumundayız" diyor. Halbuki, biz bu görüşe katılmıyoruz. Bunların derhal ilgili belediyelere devredilmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, peki, bu kanun çıktığından bu tarafa yapılan işler nedir bir de oraya bakalım. 1966'dan bugüne kadar, yani otuzdört yılda 775 sayılı Kanuna göre yapılan iş şu: 657 adet gecekondu önleme bölgesi ilan edilmiş, 30 742 adet konut yapılmış, 100 000 kişilik kooperatif arsası tahsis edilmiş ve 40 000 arsa tahsisi yapılmış. Bakanlığın yaptığı işin tamamı bu değerli arkadaşlar.

Şimdi, Fazilet Partisi olarak, bu tasarıyla dokuz yıl uzatılmasına neden karşı olduğumuzu ifade etmeye çalışacağım.

Değerli arkadaşlar, evvela, hükümet çelişki içindedir. Hatırlanacağı üzere, bu hükümet, muhalefet partisinin de katkısıyla birlikte bir mahallî idareler yasa tasarısı hazırladı. Bu tasarıya baktığımız zaman -bu yasa tasarısı hazırlanırken biz de çağırıldık, bazı görüşlerimizi ifade ettik- Hazine arazilerinin doğrudan belediyelere devri ve onun üzerinde imarlaştırılması ve onun ranta, paraya çevrilmesi ve o paranın da yüzde 50 - yüzde 50 bölüşülmesi, yani il özel idareleri veya Bakanlıkla bölüşülmesi söz konusu. Halbuki, bu tasarıyla, artık, Hazine, arsayı dokuz yıl Bayındırlık Bakanlığına verecek, Bayındırlık Bakanlığı tekrar belediyelere tahsis edecek, hem konuyu uzatacak hem de bürokratik olaylar artacaktır. Bu açıdan, hükümetin, kendi hazırladığı tasarıyla çelişki içinde olduğunu ve bu işi uzatacağı için karşı olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Şimdi, hatırlanacağı üzere, büyükşehirler statüsü 1985'ten sonra gündeme geldi. Belki o yıllarda belediyeler yeniydi, ne yapacağını bilmiyordu; ama, bugün belediyelere baktığımız zaman -ben, parti ayırımı gözetmeden söylüyorum, hangi partili olursa olsun- bütün belediyeler olaya daha hâkim, maliyeti daha ucuz, daha çok konut üretmektedirler diye düşünüyorum ve belediyeler, bu noktada da rüştünü ispat etmiştir değerli arkadaşlar.

Şimdi, biraz önce ifade edilen rakamlara baktığımız zaman, neden bu tasarıdaki dokuz yılın çok olduğunu söyleyeyim; yani, verilen rakamlar çok cüzî ve azdır. Yıllara bağlı bir 30 000 konut ifade ediliyor; halbuki, bugün bir belediyenin üç yılda ürettiği konut miktarı bunu çok aşıyor; 50 000 konut. Bayındırlık Bakanlığı, deprem bölgesinde daimi konut üretiyor; daha iki yıl oldu, bir tane anahtar teslimi yapamadı; ama, belediyeler olsaydı, il özel idareleri olsaydı, bana göre, daha hızlı üretme imkânına sahipti.

Değerli arkadaşlar konuşmamın arasında ifade ettim hükümet, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı konut yapar mı; yapmaz. Burada, komisyon üyesi değerli arkadaşlarım, milletvekilleri var; birlikte, beraber çalıştık. Emlak Bankasının nasıl battığını, hesaplarını incelerken, orada, yerinde, gayet güzel gördük. Şimdi, Toplu Konut İdaresi, o dönemde, Emlak Bankasıyla beraber çalışıyor. Emlak Bankasının batışındaki temel niteliklerden bir tanesi Toplu Konuttur ve aynı yanlış devam etmektedir. Bugünkü haber bültenlerinde de vardı. Toplu Konut İdaresi, lüks konutlar üretecek, onları satacak, kâr edecek, onunla gecekondu önleme bölgeleri yapacak... Bu mantık yanlıştır. Bunu, dünya çoktan geçti, biz de geçmeliyiz ve devlet konut yapıp satmaz. Bu ticareti özel sektör yapar.

Burada, devletin yapacağı, devleti temsilen, hükümeti temsilen yapılacak iş, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, tahsis ettiği gecekondu önleme bölgelerinde verdiği sürelerde inşaatlar yapılıyor mu, şartlar yerine getiriliyor mu, ödemeler tamam mı, sağlıklı inşaat var mı, maliyet ucuz mu?.. Şimdi, düşünün, gecekondu önleme bölgesinde inşaatı Bakanlık yapacak -zaman zaman yaptığı söyleniyor- peki, bunu kim denetleyecek, Bakanlığı kim denetleyecek?.. Kendi davalı, kendi davacı, kendi yargıç, kendi savcı, kendi avukat... Böyle şey olmaz... Kaldı ki, devlet mantalitesinde, bürokraside, devletin inşaat yapması her zaman maliyeti artırıcı unsurdur. Bunun için en önemli delilimiz de, Toplu Konut İdaresidir ve Emlak Bankasının Toplu Konut İdaresinden -açık ve net söylüyorum, raporlarda vardır- trilyonlarca zararı vardır ve devam etmektedir.

Değerli arkadaşlar -aslında, konuşmamın başında da ifade ettim- şimdi, bu gerekçelere dikkatle baktığımız zaman, şu ana kadar yapılan işlerde, ciddî anlamda başarılı olunamadığı... Örnek vermek gerekirse, diyor ki, biz, bazı yerlerde işgallerin arttığını görüyoruz. Ancak, bu araziler, belediye mülkleri içinde olsa, belediyenin, kendi mülkünü, yakın çekimde işgal ettirmesi mümkün değil. Devlet inşaat yapıyor, kiraya veriyor ve aynen burada, gerekçede söylüyor: "Kira gelirleri, onarım giderlerini karşılamamakta." O zaman, bunda ısrar etmenin manası yok. Ancak, burada yarım kalan işler ve deprem bölgesi göz önüne alındığı zaman, belki bu tasarıyı son bir defa daha olmak üzere...

Değerli arkadaşlar, eğer siz, bir kanun çıkarır, bir beş yıl ister, arkasından bir beş yıl, bir beş yıl, bir üç yıl, bir ondokuz yıl derseniz, burada kanun çıkarmanın da bir ciddiyeti yok. 2009 yılına geldiğimiz zaman, dönemin bakanı veya hükümeti bir tasarı getirse, biz bunu 2009 yılında tamamlayamadık, aslında geçmişte birçok örnekleri var, beşer yıl uzatıldı, biz de bir on yıl daha uzatalım derse, onlar da haklılık kazanır.

Kaldı ki, hükümetin mahallî idareler reformu diye çok iddialı olduğu bir konu var ve her yerde takdim ediliyor, merkezden yönetimin ve idarenin mahalline taşınması,  yani belediyelere ve özel idarelere taşınması...

Değerli arkadaşlar, o açıdan, kanunun, hükümetin daha önce hazırladığı kanunlara aykırı olması, verimliliği düşürmesi, kontrol mekanizmasının işlememesi, devleti hantal hale getirmesi, yolsuzlukların önünü açması açısından, bu süre uzatımının bir fayda getirmeyeceği kanaatindeyiz. Bir muhalefet olarak değil, doğrular böyle olduğu için, buna inandığımız için söylemeye çalışıyoruz.

Mutlaka, Toplu Konut İdaresinin yaptığı konutlara bakın, 1 trilyona satılan, 500 milyara satılan konut var; yani, Toplu Konut İdaresinin kuruluş amacına bakın; Toplu Konut İdaresi, konutu olmayan fakir insanları ev sahibi etmek ve ilan edilen bölgelerde de ucuz fiyatlı, küçük metrekareli evler yapmak... Aslında, Türkiye'deki konut politikası, kanaatimizce baştan sona yanlıştır. Bakın, bugün Akdeniz Bölgesine gidin, bütün yazlıklar boştur ve o bölgelerde hem tabiat ve çevre tahribatı vardır hem trilyonlarca yatırımlar yapılmıştır, ama yılda on gün insanlar ancak oturabilmektedir. Halbuki, böyle bir yatırım yerine, Toplu Konut İdaresinin lüks evler yapması yerine, daha çok, halka hizmet edecek tabana yaygın konutlar yapması gerekir. Zannediyorum ki, konunun, işin ehemmiyetini izah edebildim kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlar, netice itibariyle, şimdi Parlamentoda genelde izlediğimiz bir hava var: Hükümet bir tasarıyı getiriyor, o tasarı istikametinde milletvekili arkadaşlarımız da oy kullanıyorlar. Belki, parti disiplini açısından bu doğrudur, kanunların çıkması açısından doğrudur; ama, bir doğru daha vardır, muhalefet de bir şeyler söylüyorsa, acaba bu adam ne diyor...

Bakın biraz önce ifade ettim, konuşmamın başında söyledim, bir muhalefet milletvekili olarak söylemiyorum, Türkiye ekonomisi, önümüzdeki altı ay, bir yıl içinde çok önemli bir çıkmaza ve hükümetin de altında kalacağı bir çıkmaza doğru gidiyor. Bu bilgiler, rakamlar bunu gösteriyor. Geçen çarşamba günü yaşanan olaylar bu. 

O açıdan, başa dönüyorum ve diyorum ki, muhalefet olarak bir şeyler söylüyorsak, bütün demokrasilerde iktidar vardır, ama, asıl olan muhalefettir, lütfen, sadece hükümetin tasarısıdır demek değil, gerekçeli,  izahlı, inandırıcı metinler ortaya koymak gerekir. Şimdi burada olduğu gibi   -demin ifade ettim- dokuz sene uzatmak demek, bundan sonra,  Bayındırlık Bakanlığının yanlışlarına, hantal yapısına ortak olmak demektir.

Ümit ediyorum ki, değerli milletvekilleri bu söylediklerimizi bir kere  daha değerlendirir ve o istikamette oylarını kullanırlar.

Muhterem Heyetinizi bir kere daha saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Candan.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldik, yeni bir konuşmacı için yeterli süre yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, ben de kişisel söz istiyorum, yarın için.

BAŞKAN - Allah büyük... Yarın olsun...

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 29 Kasım 2000 Çarşamba günü saat 13.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

                                                                                                       Kapanma Saati:22.55

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.