DÖNEM
: 21 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ CİLT : 46 20 nci Birleşim 23 . 11 . 2000 Perşembe İ
Ç İ N D E K İ L E R I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. – GELEN KÂĞITLAR III. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI 1. – TBMM Başkanvekili Nejat Arseven’in,
24 Kasım Öğretmenler Gününü kutlayan konuşması B)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Samsun Milletvekili Şenel Kapıcı’nın,
24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim
Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı 2. – Erzincan Milletvekili Sebahattin
Karakelle’nin, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve
Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı 3. – Batman Milletvekili Burhan İsen’in,
af konusuna ilişkin gündemdışı konuşması C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Kayseri Milletvekili Sevgi Esen’in,
Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/245) D) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Konya Milletvekili Veysel Candan ve
21 arkadaşının, yolsuzluk ve usulsüzlük olaylarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/162) E) ÇEŞİTLİ
İŞLER 1. – Ülkemizde konuk olarak bulunan
Ukrayna Cumhurbaşkanı Leonid Kuchma’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna hitaben bir konuşma yapma isteğinin Genel Kurulca kabul edilmesi IV. –
SEÇİMLER A)
KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM 1. – Anayasa Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLAR-DAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/650, 1/679) (S.
Sayısı : 517) 2. – Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu,
Finansman Kanunu, Gelir Vergi-si Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ile 4306 ve
4481 Sayılı Kanun-larda Değişiklik Yapılması ve Kurumlar Vergisi Kanununa Bir
Geçici Mad-de Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Rapo-ru (1/776) (S. Sayısı : 539) VI. –
SÖYLEVLER 1. – Genel Kurulu ziyaret eden Ukrayna
Cumhurbaşkanı Leonid Kuchma’ya Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi ve konuk
Cumhurbaş-kanı Leonid Kuchma’nın, Genel Kurula hitaben konuşması VII. –
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1. – İstanbul Milletvekili Erol Al’ın,
Bitlis Milletvekili Zeki Erge-zen’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması VIII. –
SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in,
İsdemir’in kapatılacağı iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2697) 2. – Burdur Miletvekili Hasan Macit’in,
Burdur Sağlık Müdürlüğüne ve Hastane Baştabipliğine yapılan atamalara ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/2712) 3. – Balıkesir Milletvekili İlyas
Yılmazyıldız’ın, 2001 Bütçesinden Balıkesir İline ayrılan ödeneğe ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (7/2754) 4. – Van Milletvekili Ejder Arvas’ın, Van
Gölündeki kirliliğe ilişkin Çevre Bakanından sorusu ve Orman Bakanı ve Çevre
Bakanı Vekili Nami Çağan’ın cevabı (7/2763) 5. – Gaziantep Milletvekili Mustafa
Taşar’ın, Gaziantep Nizip İlçesi Organize Sanayi Bölgesi İnşaatına ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2803) 6. – Gaziantep Milletvekili Mustafa
Taşar’ın, Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi arıtma tesisi inşaatına ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2806) 7. – Gaziantep Milletvekili Mustafa
Taşar’ın, Gaziantep’te yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2807) TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak
altı oturum yaptı. Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın,
kalkınmada öncelikli illerin bütçeden aldıkları payın artırılmasına, Niğde Milletvekili Mükerrem Levent,
çiftçilerin sorunlarına, İzmirMilletvekili Suha Tanık da İzmir
İlinin sorunlarına, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. Denizli Milletvekili M. Kemal Aykurt’un
Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi, Genel Kurulun
bilgisine sunuldu. Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun
(6/883) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu;
sözlü sorunun geri verildiği bildirildi. Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu
ve 20 arkadaşının, iklim değişikliklerinin sebepleri ve sonuçları konusunda bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/161) okundu; önergenin,
gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı. “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının : 2 nci sırasında yeralan, Yükseköğretim
Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
(1/650, 1/679) (S. Sayısı : 517) görüşmeleri, komisyon yet-kilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi; 3 üncü sırasında yeralan, Motorlu Taşıtlar
Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı
Kanunlarda DeğişiklikYapılması ve Kurumlar Vergisi Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısının (1/776) (S. Sayısı : 539) görüşmelerine devam
edilerek, 10 uncu maddesine kadar kabul edildi. Kanun tasarısının görüşmeleri sırasında; Erzurum Milletvekili İsmail Köse, Erzurum
Milletvekili Aslan Polat’ın şahsına, Maliye Bakanı Sümer Oral da, Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya’nın şahsına, sataşması nedeniyle birer konuşma
yaptılar. Alınan karar gereğince, 23 Kasım 2000
Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 23.55’te son verildi. Nejat
Arseven Başkanvekili Mehmet Batuk Şadan Şimşek Kocaeli Edirne Kâtip Üye Kâtip
Üye No. : 35 II. – GELEN KÂĞITLAR 23 . 11 . 2000
PERŞEMBE Sözlü Soru Önergeleri 1. – Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Yalçınkaya'nın, Hazinenin batık banka sahiplerinden olan
alacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1001) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.11.2000) 2. – Şırnak Milletvekili
Mehmet Said Değer'in, batık bankaların malî yüküne ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1002) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 3. – Şırnak Milletvekili
Mehmet Said Değer'in, banka yolsuzluğuna karışan ailelere ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1003) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 4. – Şırnak Milletvekili
Mehmet Said Değer'in, bankalarla ilgili yapılan düzenlemelere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1004) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 5. – İstanbul
Milletvekili Celal Adan'ın, yolsuzlukla mücadeleye ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1005) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 6. – İstanbul
Milletvekili Celal Adan'ın, kamu bankalarınca medya kuruluşlarına verilen
kredilere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1006) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.11.2000) 7. – Sakarya Milletvekili
Nevzat Ercan'ın, batık bankaların kuruluş izinlerine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1007) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 8. – Sakarya Milletvekili
Nevzat Ercan'ın, yolsuzluk iddialarına adı karışanlara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1008) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 9. – Aydın Milletvekili
Ali Rıza Gönül'ün, bankacılığa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1009)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 10. – Aydın Milletvekili
Ali Rıza Gönül'ün, yeni bir banka kurma başvurusu olup olmadığına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1010) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 11. – Aydın Milletvekili
Ali Rıza Gönül'ün, fona aktarılan bankalara ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1011) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 12. – Aydın Milletvekili
Ali Rıza Gönül'ün, kamu bankalarının görev zararlarına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (7/1012) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 13. – Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın, yolsuzluklarla mücadele ile ilgili olarak ihtisas mahkemesi
kurulup kurulmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1013)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 14. – Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın, banka yolsuzluklarının kamuoyuna yeteri kadar yansıtılmadığı
iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1014) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.11.2000) 15. – Ankara Milletvekili
Saffet Arıkan Bedük'ün, batık banka sahipleri hakkında yeni bir yasal düzenleme
yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1015)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 16. – Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın, toplanan vergilerin yolsuzluk ekonomisinde kullanılıp
kullanılmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1016) (Başkanlığa
geliş tarihi : 21.11.2000) 17. – Isparta
Milletvekili Ramazan Gül'ün, batık banka sahiplerinin mal varlıklarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1017) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 18. – Isparta
Milletvekili Ramazan Gül'ün, Romanya'da
bir Türk şirketine ait bankaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1018)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 19. – Balıkesir
Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, kamu bankalarından verilen kredilerin
onaylanmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1019) (Başkanlığa
geliş tarihi : 21.11.2000) 20. – Aksaray
Milletvekili Murat Akın'ın, kamu bankalarından verilen kredilerin açıklanmasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1020) (Başkanlığa geliş tarihi :
21.11.2000) 21. – Aksaray
Milletvekili Murat Akın'ın, siyasilerle ilgili yolsuzluk iddialarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1021) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 22. – Aksaray
Milletvekili Murat Akın'ın, dış borçların amacı dışında kullanıldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1022) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.11.2000) 23. – Manisa Milletvekili
Mehmet Necati Çetinkaya'nın, haklarında yolsuzluk iddiası bulunan
memurlara ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1023) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 24. – Manisa Milletvekili
Mehmet Necati Çetinkaya'nın, yolsuzluklara karşı alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1024) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 25. – Manisa Milletvekili
Mehmet Necati Çetinkaya'nın, el konulan bankaların faaliyet raporlarının işleme
konulmasının geciktirildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1025) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 26. – Bingöl Milletvekili
Necati Yöndar'ın, bankalar operasyonu ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1026) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 27. – Bingöl Milletvekili
Necati Yöndar'ın, banka yolsuzlukları hakkında parti liderleri arasında açık
oturum yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1027) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 28. – Muş Milletvekili
Mümtaz Yavuz'un, banka yolsuzluğuna adı karışan bir şahsın yurt dışına kaçtığı
iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1028) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.11.2000) 29. – Muş Milletvekili
Mümtaz Yavuz'un, ekonomi bakanlıklarının partiler arası dağılımına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1029) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 30. – Hakkâri
Milletvekili Hakkı Töre'nin, el konulan bankalara ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1030) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 31. – Diyarbakır
Milletvekili Nurettin Atik'in, ticari sır kavramına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1031) (Başkanlığa
geliş tarihi : 21.11.2000) 32. – Ağrı Milletvekili
Musa Konyar'ın, Banka yolsuzluklarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1032) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.11.2000) 33. – Ağrı Milletvekili
Musa Konyar'ın, yolsuzluğa adı karışmış banka sahiplerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1033) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 34. – Ağrı
Milletvekili Musa Konyar'ın, batık
banka sahibi bir şahsın malî durumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1034) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 35. – Bursa
Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun,
pancar üreticilerinin kredi borçlarına
ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) sözlü soru önergesi (6/1035)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 36. – Bursa Milletvekili
Ahmet Sünnetçioğlu'nun, yaş sebze ve meyve ithalatına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1036) (Başkanlığa geliş tarihi :
21.11.2000) 37. – Bursa Milletvekili
Ahmet Sünnetçioğlu'nun, sağlık memuru yetiştirme programı ile ilgili
çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1037) (Başkanlığa
geliş tarihi : 21.11.2000) 38. – Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, Türkiye'nin yurtdışında tanıtımını yapan bir şirkete ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1038) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000) 39. – Kayseri
Milletvekili Sadık Yakut'un, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen
bankalara Vakıfbank'dan verilen kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel
Yalova) sözlü soru önergesi (6/1039) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000) 40. – Kayseri
Milletvekili Sadık Yakut'un, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen
bankalara Halk Bankası'ndan verilen kredilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) sözlü soru önergesi (6/1040) (Başkanlığa
geliş tarihi : 22.11.2000) Yazılı Soru Önergeleri 1. – Kahramanmaraş
Milletvekili Avni Doğan'ın, F.P. Nevşehir İl Toplantısının polislerce
izlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3018)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 2. – Kocaeli Milletvekili
Mehmet Batuk'un, et ithalatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3019) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 3. – Karabük Milletvekili
Mustafa Eren'in, Karabük Yenice İlçesinin afet kapsamına alınmasına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3020) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.11.2000) 4. – Karabük Milletvekili
Mustafa Eren'in, Karabük'ün afet kapsamına alınmasına ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3021) (Başkanlığa geliş tarihi :
21.11.2000) 5. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Yenişehir Havaalanı inşaatı projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3022) (Başkanlığa geliş tarihi :
21.11.2000) 6. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, DLH inşaatı Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki yatırım
projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3023)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 7. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, BOTAŞ Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki yatırım
projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3024) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 8. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki
yatırım projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3025) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 9. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa içme suyu projesine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3026) (Başkanlığa geliş tarihi :
21.11.2000) 10. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Kapalı Çarşı onarımı projesine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3027) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.11.2000) 11. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, SSK Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki yatırım projelerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3028)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 12. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa-Mudanya kanalizasyon projesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3029 ) (Başkanlığa geliş tarihi :
21.11.2000) 13. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bakanlığın Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3030) (Başkanlığa geliş tarihi :
21.11.2000) 14. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Vakıflar Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki yatırım
projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi
(7/3031) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 15. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, ASİL ÇELİK Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki yatırım
projelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3032)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 16. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa İlindeki organize sanayi bölgeleri ve küçük
sanayi siteleri yatırım projelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3033) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 17. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Sümer Holding A.Ş.'nin Bursa İlindeki doğalgaz dönüşüm
projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3034)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 18. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Boğaziçi Üniversitesinin Bursa İznik'deki deprem
araştırmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3035)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 19. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Uludağ Üniversitesinin bazı projelerine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3036) (Başkanlığa geliş tarihi
: 21.11.2000) 20. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bakanlığın Bursa İlindeki öğrenci pansiyonu projesine
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3037) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.11.2000) 21. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bakanlığın Bursa İlindeki çok programlı lise projesine
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3038) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.11.2000) 22. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bakanlığın Bursa İlindeki Endüstri Meslek Lisesi yeni
okul projesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3039)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 23. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bakanlığın Bursa İlindeki Ortopedik Özürlüler Okulu ve
Lojmanları İkmal projesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3040) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 24. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, cezaevlerindeki açlık grevlerine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3041) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 25. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bakanlığın Bursa İlindeki bazı projelerine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3042) (Başkanlığa geliş tarihi
: 21.11.2000) 26. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Vakıflar Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki bazı
projelerine ilişkin Devlet Bakanından
(Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/3043) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 27. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Vakıflar Bölge Müdürlüğünün faaliyetlerine
ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel
Yalova) yazılı soru önergesi (7/3044) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 28. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa İlindeki bazı projelere ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru
önergesi (7/3045) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 29. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Ulubatlı Hasan Anadolu Lisesi Spor Salonu
projesine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3046) (Başkanlığa geliş tarihi :
21.11.2000) 30. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bakanlığın Bursa İlindeki bazı projelerine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3047) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 31. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Uludağ Üniversitesinin bazı projelerine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3048) (Başkanlığa geliş tarihi
: 21.11.2000) 32. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Anadolu Öğretmen Lisesi projesine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3049) (Başkanlığa geliş tarihi :
21.11.2000) 33. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Uludağ Üniversitesinin bazı projelerine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3050) (Başkanlığa geliş tarihi
: 21.11.2000) 34. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, KOSGEB'in Bursa İlindeki Kügem Merkez Binası inşaatı
projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3051) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 35. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki köy
içme suyu yapımı projesine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı
soru önergesi (7/3052) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 36. – Kayseri
Milletvekili Sadık Yakut'un, Karayolları Genel Müdürlüğünde çalışan avukatlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3053)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 37. – Kırıkkale
Milletvekili Hacı Filiz'in, Kırıkkale Üniversitesi ve rektörü hakkındaki bazı
iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3054)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 38. – Aksaray
Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen
bankalara Ziraat Bankasından kredi verildiği iddialarına ilişkin Devlet
Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/3055) (Başkanlığa geliş tarihi
: 21.11.2000) 39. – Aksaray
Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen
bankalara Vakıflar Bankasından kredi verildiği iddialarına ilişkin Devlet
Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/3056) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.11.2000) 40. – Kırıkkale
Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Kırıkkale merkezde bulunan baz istasyonuna
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3057) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.11.2000) 41. – Diyarbakır
Milletvekili Sacit Günbey'in, Diyarbakır ve çevresinde vatani görevini yapan
askerlerin çarşı iznine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3058) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 42. – Diyarbakır
Milletvekili Sacit Günbey'in, ülkemize kaçak olarak et ve canlı hayvan girdiği
iddialarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3059)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 43. – Aksaray
Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen
bankalara Halk Bankasından kredi verildiği iddialarına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/3060)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 44. – Hatay Milletvekili
Metin Kalkan'ın, faaliyetleri durdurulan bankaların reklam giderlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3061) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) 45. – Erzurum
Milletvekili İsmail Köse'nin, Kanada'daki Türk çocuklarının eğitimine ve Talim
Terbiye Kurulu'nun altında bulunan mescidin kapatıldığı iddialarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3062) (Başkanlığa geliş tarihi
: 22.11.2000) 46. – Antalya
Milletvekili Mehmet Baysarı'nın, et ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3063) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000) 47. – Antalya
Milletvekili Mehmet Baysarı'nın, sağlıksız etlerin hangi yollarla ülkeye
girdiğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3064)
(Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000) 48. – Antalya
Milletvekili Mehmet Baysarı'nın, kaçak ve sağlıksız et ile et ürünlerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3065) (Başkanlığa
geliş tarihi : 22.11.2000) 49. – Afyon Milletvekili
İsmet Attila'nın, Afyon Çobanlar İlçesi Çok Programlı Lisesine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3066) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000) 50. – Şanlıurfa
Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, ÇEÇEN halkı için toplanan yardımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Abdulhaluk Çay) yazılı soru önergesi (7/3067)
(Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000) 51. – Rize Milletvekili
Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde Ziraat Bankasından hayvancılık kredisi alan
vatandaşlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3068) (Başkanlığa
geliş tarihi : 22.11.2000) 52. – Aksaray
Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen bankalara
Emlakbank'tan verilen kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Bal) sözlü
soru önergesi (6/3069) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000) 53. – Van Milletvekili
Maliki Ejder Arvas'ın tarım sektöründe uygulanacak olan Doğrudan Gelir Destek
Programına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3070)
(Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000) 54. – Van Milletvekili
Maliki Ejder Arvas'ın özelleştirilecek işletmelere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3071) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000) Meclis Araştırması Önergesi 1. – Konya Milletvekili
Veysel Candan ve 21 arkadaşının, yolsuzluk ve usulsüzlük olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/162) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.00 23 Kasım 2000 Perşembe BAŞKAN: Başkanvekili Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER: Mehmet BATUK (Kocaeli), Melda BAYER(Ankara) BAŞKAN - Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 nci Birleşimini açıyorum. Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz. III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI 1. – TBMM Başkanvekili Nejat Arseven’in, 24 Kasım
Öğretmenler Gününü kutlayan konuşması BAŞKAN - Gündeme geçmeden
önce, üç değerli arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim; ancak, gündemdışı sözlere
geçmeden önce yarınki 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle, bizleri,
hepimizi yetiştiren bütün
öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum; emekli öğretmenlerimize sağlık
ve mutluluklar temenni ediyorum. Ayrıca, ebediyete intikal eden başta,
Başöğretmen Atatürk olmak üzere, bütün öğretmenlerimize de Cenabı Hak'tan
rahmet diliyorum. (Alkışlar) Sayın milletvekilleri,
gündemdışı ilk söz, 24 Kasım Öğretmenler Günü hakkında söz isteyen Samsun
Milletvekili Şenel Kapıcı'ya aittir. Buyurun Sayın Kapıcı.
(Alkışlar) B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Samsun Milletvekili Şenel Kapıcı’nın, 24 Kasım
Öğretmenler Günü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı
Metin Bostancıoğlu’nun cevabı ŞENEL KAPICI (Samsun) - Büyük Türkiye Cumhuriyetinin Yüce
Meclis Başkanını ve Cumhuriyetimizin Yüce Meclisini saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yarın, 24 Kasım Öğretmenler Günü. Öğretmenlerimizin bu mutlu
gününü kutlamak için gündemdışı söz almış bulunuyorum. Yaz-kış demeden, bütün
yoksulluklara göğüs geren, demokratik, laik vatanımızın bölünmezliği uğruna,
şer güçler ve terör örgütleri tarafından şehit edilen ve ebediyete göç eden
öğretmenlerimizi saygı ve minnetle anıyorum. Bir öğretmen kökenli milletvekili
olarak saygıdeğer öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bildiğiniz gibi, öğretmen yetiştiren öğretmen okulları, ilk
kez, 6 Mart 1848 yılında açılmıştır. O tarihlerde okula giden öğrenci sayısı,
dolayısıyla, okur-yazar sayısı da çok düşüktü. Atatürk, ulus genelindeki bu eksikliği
giderebilmek, eğitim ve öğretimi yurt sathına yayabilmek için, öğretmenlerle ve
öğrencilerle yakından ilgilenmiştir. Kurtuluş Savaşımızın
bunalımlı zamanlarında, 6 Temmuz 1921'de, Ankara'da, Atatürk, Millî Eğitim
Şûrasını toplayarak, eğitime ne denli önem verdiğini göstermiştir. Yüce Önder,
her yerde ve her koşulda yaptığı tüm konuşmalarda, öğretmenlik mesleğinin yüceliğinden
söz etmiş, öğretmenlere hak ettikleri saygının gösterilmesi için ulusuna
gerekli mesajları vermiştir. Atatürk
"öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" diyerek,
cumhuriyetin yetiştireceği yeni neslin ve cumhuriyet ilkelerinin
yerleştirilmesinde öğretmenin rolünün ne kadar önemli olduğunu açıkça
belirtmiştir. Atatürk, ilk Millî Eğitim
Şûrasının açılışında yaptığı konuşmasında "devlet bünyesinde yıllar boyu
derin idarî ihmallerin neden olduğu yaraları iyileştirmede verilecek emeklerin
en büyüğünü, hiç kuşkusuz ki, irfan yolunda harcamaktan esirgemememiz lazımdır"
demiştir. Mustafa Kemal, ulusal
kurtuluş gerçekleştirildikten sonra da "milletimizi gerçek saadete
ulaştıracak olan irfan ordusudur" diyerek, artık ülkede silahlar
bırakılıyor, cehaletle savaş başlatılı-yordu. Öğretmenlere vermiş
olduğu mesajda "her öğretmenin aşılayacağı fikirler, ideal gayelere hizmet
edecek şekilde olmalıdır. Yeni nesil, en büyük cumhuriyetçilik dersini, bugünkü
öğretmenler topluluğundan ve onların yetiştireceği öğretmenlerden alacaktır"
der. Cumhuriyetin fikirlerinin ve yeni dönemin gerekliliklerinin halka
anlatılmasında öğretmenin rolünü ve görevini, Mustafa Kemal Atatürk, bu
konuşmalarıyla ortaya koymuştur. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Atatürk, başlatacağı eğitim seferberliğinin en önemlisi
olarak, 1928 yılında Arap harflerinin kullanımını kaldırarak, bugün
kullandığımız Latin harflerinin kullanımını başlattı. Harf devriminden sonra
okur-yazar oranının artırılmasına çalışıldı, yeni yeni okullar açıldı. 24 Kasım
1928'de de, Atatürk, Başöğretmen unvanını aldı. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; çok değerli öğretmenlerimize, değerli Meclisimizin kürsüsünden
seslenmek istiyorum: Hepimizin üzerinde hakları olan, sevginin ve saygının
simgesi siz değerli öğretmenlerimiz; sizler, ilkesizliğin, ilimsizliğin, iradesizliğin,
ümitsizliğin yerini; gayretin, marifetin, kendine ve kendi değer yargılarına
güvenmenin yerleşmesi için uğraşan mutluluk ve huzur habercisisiniz. Sizler,
bilimin, millî, medenî ve insanî doğruların ölçüsü ve savunucususunuz.
Öğretmenlerimiz, sizler, sağlıklı, sağlam ve çağı yakalamış fikirlerle donanan,
vicdanını her zaman temiz tutan, kültürünü milletinin gelenekleriyle ve
uygarlığın getirdikleriyle kuvvetlendiren, iyiye, güzele, doğruya, yararlı ve
akılcı alana ihtiyaç duyan, yüreğini açan, medeniyete ve hizmete koşan nesiller
yetiştiriyorsunuz. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; öğretmenlerimiz için söylenecek sözler bunlarla sınırlı
değildir. Geçmişte olduğu gibi, bugün de örnek olan değerli öğretmenlerimizin,
toplumsal yaşam içerisindeki saygın yerini koruyabilmesi için, maddî
sıkıntılarının çözülmesi gerekmektedir, sendikal girişimlerinde kolaylaştırıcı
iç düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Devlet Memurları Yasasında yapılacak
değişikliklerle, öğretmenlerin sosyal hakları artırılmalıdır. Ülkemizin aydınlık
geleceğine eğitimle ulaşabiliriz. Eğitimcilerinin ekonomik sıkıntı içerisinde
yüzdüğü bir ülkede, eğitimin istenilen amaçlara ulaşmasında zorluklarla
karşılaşılması mümkündür. Öğretmenlerimize ekonomik açıdan da hak ettikleri
değeri bir an önce, vermek zorundayız. Öğretmenlerimiz, artık, her 24 Kasımda
hamasi nutuklar yerine, öğretmenin ve eğitimin her anlamdaki değerlerinin, en
azından, cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki düzeyine getirilmesini
arzulamaktadır. Yaşamında sevgiden ve
saygıdan başka hiçbir şey düşünmeyen, kendisini, yarınki geleceğimiz olan
nesillerimizin yetişmesine adayan öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü
kutluyor; bu vesileyle, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Kapıcı. Değerli milletvekilleri,
gündemdışı ikinci söz, yine, 24 Kasım Öğretmenler Günü hakkında söz isteyen,
Erzincan Milletvekili Sayın Sebahattin Karakelle'ye aittir. Buyurun Sayın Karakelle.
(DYP sıralarından alkışlar) 2. – Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle’nin, 24
Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim
Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı SEBAHATTİN KARAKELLE
(Erzincan)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın kutlanacak olan 24
Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Her imrenilen faziletin
timsali, ülküsü büyük neferlerin, yani, eli öpülesi öğretmenlerimizin
Öğretmenler Gününü kutluyorum. Emekli öğretmenlerimize sağlık, mutluluk ve
huzur dolu günler, başta, Başöğretmenimiz Atatürk olmak üzere, ebediyete
intikal eden öğretmenlerimize de, Cenabı Hak'tan rahmet diliyorum. Tüm
öğretmenlerimizin önünde saygıyla eğiliyor, layık oldukları değer ve hakları
2000'li yıllara rağmen veremediğimiz için de, şahsım adına, kendilerinden özür
diliyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; medenî ve kalkınmış toplumların en önemli özelliklerinden biri
de, eğitime verdikleri önemdir. Zira, ruhların, cehalet karanlığına bürünmüş
dünyadan sıyrılarak, nurlu ufuklara ulaşması, gözlerin, aydınlık bir dünyaya
açılması, aklın, müspet ilimlerle güç kazanması, düşüncenin iyiyi, güzeli,
doğruyu bulma yolunda gelişmesi, vatan sevgisinin, millet sevgisinin, bayrak
sevgisinin, insan sevgisinin gönüllerde taht kurması, ancak ve ancak eğitimle
mümkündür. Millet olarak özlemini
duyduğumuz eğitim, hiç şüphe yok ki, din ve vicdan hürriyetini gözardı etmeyen,
öğrenme hakkının engellenmediği, millî hedefleri olan, millî davalara hizmet
eden, muasır dünyada yerimizi almamızı sağlayan, sözde değil, özde olan ve
kişide bir davranış modeline dönüşen bir eğitim sistemidir. Günümüzdeki eğitim
ve öğretim sistemimiz ise, ne yazık ki, bu özelliklerin çoğundan mahrumdur. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde savunma ordusundan sonra ikinci büyük ordu, hiç
şüphesiz ki, eğitim ordusudur. Bugün, sayısı yarım milyonu geçen öğretmenlerimizin
büyük fedakârlıklarla ve açlık sınırının altında çalıştıkları hepimizin malumudur.
Bütün çalışanlara olduğu gibi, öğretmenlerimize de onurlarına yaraşır ücretler
vermek için, ne yapıp yapıp, kaynak üretmek zorundayız. Bunun için ise,
birkısım mutlu azınlık tarafından hortumlanan, içinin boşaltılmasına âdeta göz
yumulan batık bankalar gibi, kara delikleri kapatmak ve kamudaki israfı yok
etmek mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde, maaşları tutarındaki ev kiralarını dahi
nasıl ödeyeceğini düşünen öğretmenlerimizden, cehaletle savaşırken, ilim
peşinde koşmasını; çileyi, Yunus misali hoşgörüyle barıştırmasını; Akşemsettin
gibi, öğrencisini şimşekle yarıştıracak hizmet aşkıyla yanmasını nasıl
bekleyebiliriz? Malzemesi insan olan
eğitim ordumuzun da, tıpkı savunma ordumuz gibi, özel bir ihtimama ve malî
imkânlara ihtiyaç duyduğu hepimizce bilinmektedir; fakat, ne gariptir ki,
iyileştirme yönünde, bugüne kadar ciddî adımlar atılamamış, vaat edilen
öğretmen personel kanunu da hep lafta kalmıştır. Başta öğretmenlerimiz olmak
üzere, tüm memurlarımız, kamu personeli arasındaki ücret dengesizliği ve
adaletsizliğin giderilmesini beklemektedirler. Ne yazık ki, onlar bunu
beklerken, 57 nci hükümet, aldığı talimatlarla olsa gerek, memurlarımızın
karşısına, memur kıyım yasasıyla çı-kabilmiştir. Bu tutumu da huzurlarınızda
kınıyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kamu-Sen'in 18 Kasımda yüzbinlerle tarihe not düştüğü ve
şahsen de katıldığım Kızılay mitinginde, yarım milyon öğretmenin feryadı, bir
meslektaşım tarafından, şayanı ibret olarak şöyle dile getiriliyordu:
"Millî iradenin, hakkın, hukukun tecelligâhı olan o kutsal çatı altında,
bizleri yöneten 550 milletvekilini de bizler yetiştirdik. Biz, acaba nerede
yanlış yaptık ki, bu milletvekillerimiz bizi anlamıyor, bizim haklı feryadımızı
duyamıyorlar." Değerli milletvekilleri,
bir eğitimci olarak duyduğum ve bizzat yaşadığım bu haklı feryadı da sizlere
duyurmayı bir vefa borcu kabul ettim. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sonuç olarak, ülkemizin kuş uçmaz kervan geçmez köylerinde
Türk bayrağını dalgalandırmak, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı
yetiştirmek üzere gönderdiğimiz öğretmenlerimizin, bugün eline geçen aylık
maaş, maalesef 204 milyon, yirmi yıllık bir öğretmenimizin eline geçen maaş ise
270 milyon liradır. 4 kişilik ailenin geçinebilmesi için 586 milyon liranın
gerektiği günümüzde, 57 nci hükümetten, bir eğitimci olarak, hepimizin üzerinde
büyük emekleri olan öğretmenlerimizin adına taleplerim şunlardır: Türkiye genelinde
bölgelerimizin coğrafî yapıları göz önünde bulundurularak, köy, belde, ilçe ve
şehir merkezlerinde çalışan öğretmenler ile yardımcı ve genel idari hizmetlerde
çalışan persone-lin özlük haklarında düzenlemeler acilen yeniden yapılmalıdır. Her öğretim yılı başında
verilen ve bu öğretim yılı 75 milyon lira olarak uygulanan eğitime hazırlık
ödeneği, en az bir maaş tutarında olmalıdır. Bugün, net 1 330 000 lira
gibi, düşük olan bir saatlik ders ücreti de günün şartlarına göre yeniden
düzenlenmelidir. Zihinsel ve fiziksel yönden
büyük bir yıpranmayla karşı karşıya kalan öğretmenlerimize ve Millî Eğitim
personelimize de, Silahlı Kuvvetlerimize ve emniyet mensuplarımıza verilen
yıpranma payı, adalet ilkesi noktasında, mutlaka verilmelidir. Eğitimde ciddî oranda
özelleştirmeye mutlaka gitmeliyiz. Ancak, bu özel okul açan müteşebbisleri
desteklemek yerine, bu özel okullarda öğrencisi okuyan veliler
desteklenmelidir. 24 Kasım Öğretmenler
Gününde, öğretmenlerimiz ile Millî Eğitim Bakanlığının diğer çalışanlarına hiç
değilse bir maaş tutarında ikramiye verilerek, Öğretmenler Günü de hamasetten
kurtarılmalıdır. Bu duygu ve düşüncelerle,
yarım milyon öğretmenimizle birlikte, Sayın Millî Eğitim Bakanı-mızın ve
sizlerin duygularına tercümanlık ettiğime inanıyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karakelle. Buyurun Sayın Ünal,
zannediyorum, siz de Öğretmenler Günümüzle ilgili yerinizden bir şey
söyleyeceksiniz. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Sayın Başkanım, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle, öğretmenlerimizi bize
hatırlatan ve gündemdışı konuşmalarıyla onların sorunlarını Meclis gündemine
taşıyan değerli milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Sayın ve Değerli
Başbakanımız, zaman zaman "irtica yaygaraları karşısında, mütedeyyin
vatandaşlarımız rencide edilmemelidir" demektedir. Ancak, üzülerek
müşahede ediyoruz ve görü-yoruz ki, Millî Eğitimde çalışan öğretmenlerimiz,
gerek başörtüsü ve gerekse ailevî yaşantıları münasebetiyle rencide edilmekte,
bazılarının stajyerliği kaldırılmamakta, bir kısmı şu şehirden bu şehre, o
okuldan bu okula sürülmek suretiyle, âdeta cezalandırılmaktadır. Önümüzdeki günlerin ve
yılların, hangi düşünceye mensup olursa olsun, öğretmenlerimizin hiçbir zaman
bu tür muamelelere tabi tutulmadan, sevgili yavrularımızı en güzel bir şekilde
yetiş-tireceği yıllar olmasını temenni ediyorum ve bütün öğretmenlerimizi,
burada, minnetle, şükranla anıyorum. Teşekkür ediyorum
efendim. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkanım, yerimden bir hususu arz edebilir miyim, gerçi mikrofon kesildi
ama. BAŞKAN - Buyurun efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Efendim, 24 Kasım Öğretmenler Gününü ben de kutluyorum, Grubumuz adına
kutluyoruz. Ancak, gönül isterdi ki, bu çok önemli meseleyi, hiç olmazsa 2'şer
dakikalık saygı sunumunun ötesinde, Sayın Millî Eğitim Bakanımız, hükümet adına
getirip, arz etmeliydi ve sayın gruplarımıza da, söz söyleme imkânı doğmalıydı.
Hiç olmazsa, 10'ar dakika içerisinde, nasıl katkıda bulunuruz, bunun çabasına
girseydik diye düşünüyorum. Nezaket gösterip,
meseleye olan yakınlığınızı bir kere daha ifade etmek üzere, siz ancak bu
imkânı sağladınız, teşekkür ediyorum. Sayın Millî Eğitim
Bakanından da, 24 Kasımda olmazsa bile, 28 Kasımda böyle bir imkânı vermesini
bekliyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Buyurun Sayın Tanık. SUHA TANIK (İzmir) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Biz de, Anavatan Partisi
Grubu olarak, 24 Kasım Öğretmenler Gününü bir kere daha kutlamak istiyoruz.
Bugün 23 Kasım, aslında, bugün, gündemdışı söz alan arkadaşlar, bu konuda,
hepimizin müşterek hissiyatını dile getirdiler, kendilerine de teşekkür ediyorum;
ama, 24 Kasım Öğretmenler Günü aslında yarın; fakat, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışma programı içerisinde cuma günü olmadığı için, biz, bunu,
bugünden kutlamaya çalışıyoruz. İnanıyorum ki, bütün
Anavatan Partisi teşkilatları, Türkiye'nin her ilinde, her ilçesinde, her
köyünde Öğretmenler Gününü, yarın, öğretmenlerle beraber kutlayacaklar. Biz,
Başöğretmen Atatürk'ün açtığı ve Türkiye'de laik, çağdaş cumhuriyetin
öğretmenlerinin, bir kere daha, hiç değilse senede bir kere de olsa, bu
günlerini, Anavatan Partisi Grubu olarak kutluyoruz. Bizim öğretmenlerimizin,
tabiî, birçoğu rahmetli oldu, kendilerini rahmetle anıyoruz; ama, hayatta
olanların ellerinden saygıyla öpüyoruz; çünkü, geleceğimizin neslini,
evlatlarımızı emanet ettiğimiz bu öğretmenlere Türkiye çok şey borçludur. Biz,
bir kere daha, kendilerine şükran ve minnetlerimizi sunuyoruz. Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tanık. Sayın Öztürk, buyurun
efendim. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, 24 Kasımın Öğretmenler Günü
olması münasebetiyle, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Ulu Önder Atatürk'ün başöğretmenlik görevini üstlendiği
eğitim-öğretim seferberliğinin başlamış olduğu bu günün, 600 000 kişilik bir
meslek grubuna bayram olarak verilmesinden daha doğal bir olayın olmayacağını
düşünmekteyim. Öğretmen, senaryosu
olmayan oyunu icra eden bir ağır iş sanatçısıdır. Öğretmenlerimizin içinde
bulunduğu sorunlara dikkati çekerek Sayın Bakanımızın ve Parlamentomuzun siz
değerli üyelerinin desteğini beklemekteyiz. Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; yeni mesleğe başlayan öğretmen arkadaşlarımızın kasım ayı net maaşı
204 milyon lira. Yirmibeş yıllık hizmeti olan, 1 inci derecenin 4 üncü
kademesinden maaş alan öğretmenin 278 milyon lira, üniversitedeki araştırma
görevlisinin maaşı 254 milyon lira, 1 inci dereceğinin 1 inci kademesindeki
doçentin kasım 2000 maaşı 427 milyon liradır. Eski bir eğitimci olarak, halen
görevde olsaydım, almış olduğum bu maaşla, sağlıklı bir şekilde düşünemezdim,
öğrencilerime örnek olacak şekilde giyinemezdim, sosyal yaşantımı bir
eğitimciye yakışır şekilde düzenleyemezdim, okuma ve kendimi geliştirme
alışkanlığımı yerine getiremezdim. Sonuç olarak: Halen
görevde olan öğretmenler de bu olumsuzluklarla yaşamaya çalışmaktadır. Terörizm ve terörün önüne
geçecek, bilgisizliği ve cahilliği yok edecek, trafik canavarına dur diyecek,
yolsuzluğu ve hırsızlığı gördüğünde müdahalede bulunacak şekilde eğitimi
veremezdim, görevdeki arkadaşların da bu durumda olduğuna inanmaktayım. 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununda yapılacak değişikliklerde, eğitimcilerin lehinde gündeme
getirmeyi düşündüğümüz; ancak, kanun hükmünde kararnamelerde yaşanan iptal
olgusundan dolayı, yapılacak iyileştirmelerin bir müddet daha ertelendiği
malumlarınızdır. Bu durum, öğretmenlerimizin ücretlerine yapmayı düşündüğümüz
olumlu katkılardan bizleri alıkoymamalıdır. Her yıl kasım ayında tüm
öğretmenlerimize bir maaş ikramiye verilmesini, bu konuda Sayın Millî Eğitim
Bakanımızın ve 57 inci hükümetin anlayışını istirham ediyorum. Bunun yanında, önünde
"millî" kelimesi bulunan bu Bakanlığımızın çalışan ve emeklilerine,
belediye otobüslerinden ücretsiz faydalanmalarını sağlayacak, uçak, tren ve
gemi ulaşımlarında indirimi gözetecek düzenlemelerin yapılmasını arz ve teklif
ediyorum. Eğitim ve öğretimdeki
sıkıntıların bir tanesi de, 80-100 kişilik sınıfların varlığıdır.
Öğretmenlerimiz ve öğretim görevlilerine maddî açıdan katkı sağlayacak ekders
ücretlerinin düşüklüğü ayrı bir sıkıntıdır. Okul müdürleri ve diğer
idarecilerin aldıkları makam tazminatları günümüzde çok gülünç duruma
düşmüştür. Sosyal yaşantılarına ve öğretmenler arasında kaynaşmayı sağlamada
önemli bir rolü olan... BAŞKAN - Sayın Öztürk,,
lütfen, tamamlar mısınız, çok rica ediyorum. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(İstanbul) - Bitirmek üzereyim Sayın Başkanım. Bu günün hatırı için, bize
müsaade edin. BAŞKAN - Ben, zaten, bu
günün hatırı için size söz verdim. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Yeterli maaş alamayan,
bundan dolayı özel ders vermek zorunda kalan, taksi şoförlüğü yapan, görev
yaptığı yerde tanınmak korkusuyla başka il ve ilçeye işportada satıcılık
yapmaya giden öğretmenlerimizin varlığı hepimizi üzmektedir. Sayılan olumsuzlukları
ortadan kaldırmak için, 2001 yılı bütçesinden, planlanandan daha fazla bir
payın bu Bakanlığa verilmesini, özellikle Plan ve Bütçe Komisyonundaki
arkadaşların dikkatine arz ediyorum. Bu sayede, millî birlik ve
beraberliğimizin en büyük güvencesi olan öğretmenler, hak ettikleri şartlarda
aslî görevlerini yerine getireceklerdir. Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; yarın kutlanacak olan 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle,
başta kurtarıcımız Atatürk olmak üzere, ahrete intikal etmiş olan
öğretmenlerimize ve şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaşayan emekli
öğretmenlerimize huzur ve afiyet, halen görevde olan arkadaşlarımıza da üstün
başarı ve sağlık diliyorum, Yüce Meclisimiz adına kendilerini selamlıyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Ayrıca, Yüce Heyetinize
de, bu toleransınız için çok teşekkür ediyorum. TURHAN GÜVEN (İçel) -
Efendim, müsaade ederseniz, DYP Grubu adına da bir arkadaşımız konuşsun. BAŞKAN - Böylece, her
gruptan arkadaşıma söz vermiş oldum; çünkü, gündemdışı konuşmalarda diğer
grupları değerlendirememiştim. Sizin Grubunuza mensup bir arkadaşımız da
görüşlerini ifade etti; ama, çok arzu ediyorsanız, Sayın Gökdemir'in
mikrofonunu da açabilirim. Lütfen, çok kısa olmak
üzere; buyurun efendim. AYVAZ GÖKDEMİR (Erzurum)
- Sayın Başkan, anlayış ve nezaketinize teşekkür ederim. Öğretmenler Günü
vesilesiyle, ben de değerli meslektaşlarıma, tebriklerimi, saygılarımı, sağlık
ve saadet dileklerimi arz etmek istiyorum. Büyük Atatürk, bizim
vazifemizi "muallimler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" diye
belirtmiştir. Bundan çok gurur duyarak, çalıştık, idealistçe çalıştık, vatanın
her köşesinde çalıştık; vatanın en ücra köşelerinde mezarı bulunan tek devlet
görevlisi de zannediyorum ki öğretmenlerimiz olmuştur. Bugün,
cumhuriyetimizdeki, en genç görevlisinden en yaşlı vatandaşına ve en üst
seviyedeki görevlisine kadar herkes, cumhuriyet maarifinin, cumhuriyet
öğretmeninin yetiştirdiği nesiller arasındadır. Bununla ne kadar iftihar etsek
azdır. Öğretmenleri, bu emeklerinden dolayı ne kadar yüceltsek azdır. Bununla
beraber, hep birlikte müşahede ettiğimiz, eğitim kusurları da bizim
sorumluluğumuz içindedir; yalnız, öğretmenler değil, sistemle birlikte bunların
üzerine eğilmekte ve kalite artırıcı tedbirlere yönelmekte de -cumhuriyetin
bugünkü seviyesinde- büyük faydalar görü-yorum. Öğretmenler Gününün -elbette,
basit bir nezaket sözü de bizi memnun eder, gönlümüzü hoş eder ama- bir hamaset
günü olmaktan ziyade, bütünüyle eğitim şartlarını ve öğretmenlerin istihdam
şartlarını iyileştirmelere vesile olmasını, vatan için, millet için daha
faydalı gördüğümü ifade etmek istiyorum. Bugünkü memnuniyetimin sebeplerinden
birisi, iktidar gruplarından da arkadaşlarımız, heyecanla, öğretmenlerin
istihdam şartlarının artırılması, iyileştirilmesi istikametinde konuşuyorlar.
Bu istikamette atacakları adımlarda kendilerini desteklemeye hazırız. Tekrar, size teşekkür
ediyor; meslektaşlarıma, saygılarımı, tebriklerimi sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Ben de çok
teşekkür ediyorum efendim. Sayın milletvekilleri,
gündemdışı konuşmalara ve Yüce Heyetinizin toleransıyla söz verme imkânını
bulduğum diğer sayın milletvekillerimize cevap vermek üzere, Millî Eğitim
Bakanımız Sayın Metin Bostancıoğlu; buyurun. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından
alkışlar) MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN
BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yetmişiki yıl önce,
Ulu Önder Atatürk, yeni Türk Alfabesinin kabulünün ardından, ulusça bir eğitim
seferberliği başlatmış; cehalete ve karanlığa karşı amansız bir savaş açmıştı.
Elinde tebeşir, kara tahta başında, büyük bir heyecanla, ulusuna
öğretmenlik yapan, öğretmenlere
öğretmenlik yapan, başöğretmenlik yapan Atatürk, başlattığı bu mücadeleyi, Türk
öğretmenlerine, kutsal bir görev olarak devretti. Öğretmenler, Anadolu'nun her
yerinde, yeni harflerle okuma-yazma öğrettiler; eğitimin aydınlığını yurda
yaydılar. Atatürk, 24 Kasım
1928'de, 11 Kasım 1928 tarihli Bakanlar Kurulu kararına dayanarak, Millet
Mektepleri Teşkilatının Genel Başkanlığı ile başöğretmenliğini kabul etmişti.
Bu tarihin yıldönümünü Öğretmenler Günü olarak kutluyoruz. Başöğretmen
Atatürk'ün izinde görev yapan bütün öğretmenlerimize ulusça şükranlarımızı
sunuyoruz. Bugün, bütün dünyada,
ulusların gelişmişlik düzeyleri, eğitime verdikleri önemle ölçülmektedir.
Eğitimde en önemli unsur ise öğretmendir. İnsanı eğitmek, sevgi ve hoşgörüyle
yoğurmak, yetiştirmek, kişiliğini geliştirmek, üretken kılarak yurduna ve
insanlığa yararlı bireyler olmalarını sağlamak, öğretmenlerimizin görevidir.
Öğretmenlik, bunun için kutsal bir meslektir. Yüce Atatürk "milletleri
kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir" derken, öğretmenliğin yaşamsal
önemini de vurgulamıştır. Yüce Önder, ulusumuzun geleceğini öğretmenlerin
elinde görmüş ve "öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır"
diyerek, onlara, güvenini göstermiştir. Özgürlüğü, bağımsızlığı, ulusal
egemenliği ve cumhuriyeti koruyup yüceltecek kuşakları yetiştiren
öğretmenlerimiz, o yılların heyecanı, coşkusu ve yüksek bilinciyle,
görevlerini, Atatürk'ün çizdiği aydınlık yolda fedakârca sürdürmektedirler. Bilim ve teknolojideki
hızlı gelişmeler, ekonomik ve sosyal sistemleri etkilemekte, her alanda yeniden
yapılanmaya ivme kazandırmaktadır. Eğitimde, bütün dünya, çağa uygun arayış ve
değişim içerisindedir. Eğitim sistemlerinin yeniden yapılanmasında öğretmenin
rolü ve önemi de azalmamakta, aksine, artmaktadır. Öğretmenlik, yeni bin yılın
gözde meslekleri arasındadır. Yeni bin yılda, öğretmenlerin görev ve
sorumlulukları artarken, bu görevlerin içerikleri de değişmekte, bu durum,
öğretmenin daha donanımlı ve nitelikli olarak yetiştirilmesini zorunlu
kılmaktadır. Bu bakımdan, nitelikli
öğretmen yetiştirilmesi ve görevleri süresince hizmet içi eğitim veril-mesi,
üzerinde önemle durduğumuz konuların başında gelmektedir. Geçmiş iktidarlar
döneminde yapıldığı gibi, herkesin öğretmen olabileceği dönem, artık, geride kalmıştır;
çünkü, öğretmenlik, bir ihtisas mesleğidir. Bu önemli meslek, alanında, en az
dört yıllık bir lisans eğitimini gerektirmektedir. Bakanlığımız, nitelikli
öğretmen yetiştirilmesi konusunda çok ciddî ve önemli çalışmalar
gerçekleştirmektedir. YÖK'le işbirliği yapılarak sertifika programları açılmış,
eğitim fakültelerinin öğretmen yetiştirme programları yeniden düzenlenmiştir. Öğrencilerimizin,
nitelikli öğretmenler tarafından yetiştirilmesi için, kalite güvence sistemi
olan akreditasyon konusunda, üniversitelerle işbirliği içerisinde, kapsamlı
çalışmalar yürütülmeye başlanmıştır. Bu yıl, ilk defa, Anadolu Üniversitesiyle
işbirliği yapılarak, yüz yüze destekli, uzaktan eğitimle İngilizce öğretmeni yetiştirme
projesi ile okul öncesi kurumlarına öğretmen yetiştirme projesi hayata
geçirilmiştir. Öğretmen yetiştirme
politikalarının belirlenmesinde, öğretmenlerin seçiminde, hizmet öncesi
eğitimlerinde, denetimlerinde, verimliliklerinin değerlendirilmesinde
yararlanılmak üzere, ilk defa, öğretmen yeterlilik göstergelerinin tespiti
çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmayla, öğretmenin nasıl olması gerektiğinin
ölçütleri, bilimsel olarak ortaya konulmuştur. Hedef, nitelikli öğretmen ve
kaliteli eğitimdir. Öğretmenlerimizin
hizmetiçi eğitim faaliyetleriyle sürekli şekilde gelişmeleri, alanlarıyla
ilgili yeni bilgilerle donanmaları, yeni eğitim öğretim teknikleri ve
araçlarını kullanır hale gelmeleri, bilgi toplumunun aktif bireyleri olarak
bilgi ve deneyimlerini çocuklarımızla paylaşmaları için gereken bütün önlemler
alınmakta, bu yönde çalışmalar yürütülmektedir. Dar bütçe olanakları ve
enflasyonla mücadeleye rağmen, öğretmenlerimizin, ekonomik ve sosyal
sıkıntılarının giderilerek yaşam standartlarının yükseltilmesi öncelikli
hedefimdir. Herkes, öğretmenlerin, ekonomik ve sosyal durumlarının
düzeltilmesini istiyor. Doktorlar, ekonomik ve sosyal durumlarının
düzeltilmesini istiyor; mühendisler, ekonomik ve sosyal durumlarının
düzeltilmesini istiyor. Hep birlikte, ekonomik ve sosyal durumların
düzeltilmesi isteniyor. İşte, bu hükümetin yük altında olduğu konu budur. Bu
hükümetin görevi, bunların hepsini düzeltmektir ve düzeltmek olacaktır. (DSP
sıralarından alkışlar) Öğretmenlerimize her
öğretim yılı başında ödenmekte olan öğretim yılına hazırlık ödeneği, geçen yıl
50 milyon lirayken, bu yıl 75 milyon lira olarak düzenlenmiştir; ancak,
Bakanlığım tarafından, bu teklif, öğretmenliğe ilk defa başlayan bekâr bir
öğretmenin aylığı üzerinde idi; ancak, içerisinde bulunduğumuz bu şartları
düzeltme zorunluluğu karşısında, bu yıl 75 milyon, yani, yüzde 50 artış olarak
gerçekleşti. Bu yıl, öğretmen
ihtiyacının karşılanması için, 25 branşta 30 000 öğretmenin daha atanması
gerçekleştirildi. Öğretmenlerimizin sosyal yaşantılarında ve hizmet içi
eğitimlerinde önemli yeri olan öğretmenevi, eğitim merkezleri ve sosyal
tesislerin sayısı artırıldı, yatak kapasitesi 20 000'e çıkarıldı ve
hizmet kalitesi yükseltildi. Öğretmenevleri, aynı zamanda birer eğitim merkezi
olarak yıl boyu hizmet verecek yapıya kavuşturuldu. Norm kadro uygulamasıyla,
öğretmenlerimizin dengeli dağılımı ve daha verimli çalışmalarının yolu
açılmıştır. Norm kadro uygulamasını il ve ilçelerde titizlikle uygulayan ve
hayata geçirilmesini sağlayan kaymakam ve valilere teşekkür ediyorum. Hiçbir
öğretmenin, kanun, tüzük, yönetmelik ve norm kadroların dışında herhangi bir
sebebe dayanılarak yeri değiştirilmedi. Merkez, taşra ve yurtdışı
teşkilatı yönetim görevlerine atanmada ve yükselmede başarılı ve liyakatlı
olmanın yanı sıra, her kademe yöneticisinin gerektirdiği hizmet içi eğitimi
almış olma esası getirildi. Meslekte yükselmek, objektif ölçülere bağlandı. Toplam kalite
yönetimiyle, eğitim bölgeleri ve eğitim kurulları uygulamaları,
öğretmenlerimizin, 21 inci Yüzyılın gereklerine uygun, daha nitelikli ve
kaliteli bir eğitim ortamında görev yapmalarına ve daha iyi hizmetler
sunmalarına katkıda bulunuyor. Millî Eğitim Bakanlığının katıldığı toplam
kalite hareketi, dilerim ki, ulusal kalite hareketi olarak, devletimizin
politikası olsun. Öğretmenlerimizi meslek
içinde yetiştirecek bilimsel araştırma ve yayınlar yapacak olan millî eğitim
akademisinin açılması hazırlıkları devam ediyor. Öğretmen yetiştiren
yükseköğretim kurumlarına daha nitelikli öğrenciler sağlamak için açılan
Anadolu öğretmen liselerinin ülke genelinde yaygınlaştırılmasına yönelik
çalışmalarımız sürmektedir. Bu okullarımızın sayısı, bu yıl açılan 6 yeni
Anadolu öğretmen lisesiyle birlikte 92'ye ulaşmıştır. Bu yıl Anadolu öğretmen
liselerinden mezun olup, yükseköğretim programlarına girmeye hak kazanan
öğrencilerin yüzde 80'i öğretmen yetiştiren yükseköğretim programlarına
yerleşmişlerdir. Öğretmen yetiştiren
yükseköğretim kurumlarına daha nitelikli öğrenci akışını sağlamak için,
öğretmenlik programlarını ilk 5 sırada tercih eden öğrencilere verilen burslar,
diğer alanlardaki öğrencilere verilen burslardan daha yüksek düzeye
çıkarılmıştır. Bugüne kadar 40 630 öğrenci, burs alarak öğretmenlik programını
bitirmiştir. Halen 19 730 öğrenci, öğretmen yetiştiren fakültelerde, burs
alarak, öğrenim görmektedir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk millî eğitim politikasının temelini Başöğretmeni-miz
Atatürk'ün ilkeleri ve görüşleri oluşturmaktadır. Onun koyduğu ilkeler daima
bizlere ışık tutacaktır. Öğretmenlerimiz, görev yaptıkları her yerde Atatürk
ilke ve deneyimlerinin uygulayıcısı ve savunucusu olarak cehaletle ve
karanlıkla savaşmakta, akıl ve bilimin ışığıyla, günümüzü ve geleceğimizi
aydınlatmaktadırlar. Bunun için, öğretmenlerimize şükran borçluyuz. Grupları adına konuşan ve
kişisel konuşma yapan arkadaşlarımızın, öğretmenlerin ekonomik ve sosyal
durumlarının düzeltilmesi konusunda söylediklerinin hepsine katılıyorum.
Bunlar, Bakan olarak da, insan olarak da, benim de isteğim. Bunların gerçekleşmesi
için de, sizin de desteğinizle, 2001 yılı, öğretmenlerimiz için güzel bir yıl
olacaktır. TURHAN GÜVEN (İçel) - Bir
de Cottarelli katılsa!.. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN
BOSTANCIOĞLU (Devamla) - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
de, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti de, hiç kimseden emir almaz. Buna, Yüce Meclis
karar verir ve hükümetler de uygular. Bu bakımdan, hiç tereddütünüz olmasın.
Benim, sizlere, Yüce Meclise güvenim var. (Alkışlar) MUSA DEMİRCİ (Sıvas) -
İnanıyoruz!.. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN
BOSTANCIOĞLU (Devamla) - Başta, Ulu Önder Başöğ-retmen Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere, aramızdan ayrılan bütün öğretmenlerimizi ve eğitimcilerimizi
rahmet ve minnetle anıyor ve sözlerime şu dizelerle son vermek istiyorum: "Sevgili öğretmenim,
sadece bugün değil, Seni hergün, her saat,
her dakika anarım, Ödeyemem hakkını, işte
buna yanarım." (Alkışlar) BAŞKAN - Konuşmalara
cevap veren Sayın Millî Eğitim Bakanımıza teşekkür ediyoruz. Gündemdışı üçüncü söz, af
konusunda gündemdışı söz talebinde bulunan, Batman Milletvekili Sayın Burhan
İsen'e aittir efendim. Buyurun Sayın İsen. 3. – Batman Milletvekili Burhan İsen’in, af konusuna ilişkin
gündemdışı konuşması BURHAN İSEN (Batman) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan, tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü
kutluyorum. Yüce Meclisimizin yakın
gündeminde yerini alacak olan, halen hükümet gündeminde bulunan af yasa
beklentisi üzerinde, gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce
Meclise saygılarımı sunuyorum. Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, af beklentisi, mağdurlar, mahpuslar ve ilgili tüm kamu-oyunda,
artık, bir hasret ve son umut haline gelmiştir. Çok değişik sebep ve saiklerden
dolayı suç işlemiş veya sosyal sistem kurbanı olmuş çok sayıda vatandaşımız
bulunmaktadır. Bu coğrafyada, sosyal barış, mutluluk, kalkınmışlık ve
birliktelik içerisinde mutlu bir yaşamın sürdürülebilmesi umuduyla, çok da
seyrek olmayan aralıklarla af çıkarılmıştır. Elbette, temel hukuk ilkelerine
bağlı kalmak şartıyla, aftan beklenen sosyal fayda, gönülden ve derunî bir
pişmanlıkla suçu ortadan kaldırmaktır; yoksa, suçluyu ortadan kaldırmaya
yönelik bir çaba, çağdaş hukuk anlayışıyla bağdaşmayacaktır. Değerli milletvekilleri,
asıl amaç, ihya ve inşaı temin etmektir; yoksa, imhayı hedeflemiş oluruz.
Amacımız, imha değil, ihya olmalıdır. Bu anlayışla, insanımızı, temel hukuk ve
adalet prensip-leri dahilinde, ülke ve millet bütünlüğüne, gelişimine ve yükselişine
katmak umutlarıyla, affa bir fonksiyonel kazanım gözüyle bakabiliriz. Basın ve gündelik
kamuoyundan edindiğimiz bilgilere göre, düşünülen af tasarısının, Türk Ceza
Kanununun 169 uncu maddesi gereğince suçlanan vatandaşlarımızı kapsaması
yönünden sıkıntılara sebep olduğudur. Değerli milletvekilleri,
yirmi yıla yakın bir geçmişimizi heba eden, ayrılıkçı, bölücü ve anta-gonizmal
terör, bilhassa doğu ve güneydoğu bölgelerimiz üzerinde tufan etkisi yapmıştır.
İnsamızın canını, malını yakmış, yok etmiş bu maddî ve manevî kör belanın etkisi
halen devam etmektedir. İnsanımızın millî ve mahallî değerleriyle, özlemleriyle
ve beklentileriyle barıştıran, bütünleştiren, kucaklaştıran ve kalkındıran
sosyopolitik ve sosyoekonomik uygulamaların, acıları, üzüntüleri ve kayıpları
telafi edecek işlevde bulunması elzemdir. Ayrıca, şunu da belirtmek
istiyorum ki, biz, Anavatan Partisi olarak, çetelerin, hırsızların ve bankaları
soyanların af kapsamına alınmasına kesinlikle karşıyız. Değerli milletvekilleri,
ayrılıkçı, aykırılıkçı, şoven; yani, çağdaş, insanî, hukukî ve ahlakî olmayan
direnmelere gerek yoktur. Yakın zamanda çıkarılmaya çalışılan affı köklü bir
tedaviye, soylu bir birlikteliğe ve içten bir sosyal barışa dönüştürebilmeliyiz.
Ülkemizin gelecek hedefleri bakımından Avrupa Birliği normları ve evrensel
hukuk anlayışlarıyla bu yeniden inşaı biz sağlamalıyız. Herkesin, her kesimin
ve her anlayışın millî bütünlük içinde kendisini duyumsadığı, hissettiği mikro
yerel temsillerden makro evrensel anlayışlara sıçramalıyız. Değerli milletvekilleri,
Doğu ve Güneydoğudaki vatandaşlarımız, en temel hakları olan güvenlik
teminatından mahrum yaşamışlar ve terör belasının oluşturduğu anaforda doğru
yanlış karışmış, haklı haksız ayırt edilememiştir. Devlet, temel görevi olan
güvenliği temin etme yetisinden yoksun bırakılmıştır. Gecenin kör vaktinde,
devletin emin ellerinin ulaşamadığı alanlarda tehdit, terör ve vahşetin
dejenerasyonunda bu fitneye bulaşmış vatandaşlarımıza bir el uzatma fırsatı
doğmuştur. Gelin, bu belanın kasıp kavurduğu insanlarımıza rahat bir nefes
aldıralım. Değerli milletvekilleri,
az evvel bahsettiğim duygularla arz etmek istiyorum ki, eğer af çıkarılacaksa,
Türk Ceza Kanununun 169 uncu maddesine göre suça bulaştırılmış
vatandaşlarımızın da yararlanabileceği gerçek bir affı oluşturabilmeliyiz. Anayasa ve diğer yasaları
adalet, eşitlik ve hakkaniyet prensiplerine uygun bir bakışla değerlendirirsek,
bu fırsatı, ülkemiz ve milletimiz için bir imkâna çevirebilmeliyiz. Aksi
takdirde, mahpus ve mağdur durumdaki vatandaşlarımızın yardım ve yataklık gibi
izafî değerlendirmelerle yeni bir suç ortamının manivelasına
yerleştirilmelerine, istismar edilmelerine açık kapı bırakacağız. Gelin, bu insanlarımızı
af kapsamına alalım, millet bütünlüğümüzün ve ulusal iradenin karargâhı Yüce
Meclisimizde onaylayacağımız bu anlayış, ılgıt ılgıt bir serinlik gibi, ülkeye
müjde olacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın İsen. Gündemdışı konuşmaya
hükümet adına cevap?.. Yok. Gündeme geçiyoruz. Komisyondan istifa
önergesi vardır; okutup, Yüce Heyetinizin bilgisine sunacağım: C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Kayseri Milletvekili Sevgi Esen’in, Anayasa Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/245) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Üyesi bulunduğum Anayasa
Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum. Gereğini arz ederim. Saygılarımla. 22.11.2000 Sevgi
Esen Kayseri
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur. Değerli milletvekilleri,
sunuşların uzun olması dolayısıyla, Kâtip Üyenin sunuşları oturarak yapması
hususunu değerli oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Bir Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum: D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Konya Milletvekili Veysel Candan ve 21 arkadaşının,
yolsuzluk ve usulsüzlük olaylarının araş-tırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/162) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Son günlerde, artarak
devam çeşitli yolsuzluk olayları ortaya çıkarılmaktadır. Hayalî ihracat ve KDV
vurgunuyla başlayan usulsüzlüklerin boyutu her geçen gün artmaktadır.
Usulsüzlükler, kamu ve özel banka vurgunlarıyla devam etmiş; arkasından, kaçak
et ithali, resmî reçete üzerinde yapılan tahrifat ve sahte reçetelerle ilaç
vurgunu, ihraç edilmek üzere firmalara satılan şekerin içpiyasaya sürülmesiyle
meydana gelen Hazine zararı ve özelleştirme uygulamalarında yapılan usulsüzlükler
ve Hazine kaybı, ülke ekonomisini tehdit edecek bir boyuta ulaşmıştır. Gerekçe: 1. Hazine, hayalî ihracat
ve KDV vurgunuyla büyük zarara uğratılmaktadır. En son olarak, Maliye Bakanlığı
hesap işleri uzmanlarının bir şirketle ilgili olarak yaptıkları iki yıllık
inceleme sonucunda, 1,7 milyar dolarlık hayalî ihracat yaptıkları ve devletten,
trilyonlarca lira KDV iadesi aldıkları ortaya çıkarılmıştır. Bu işten devletin
bu işten kaybı 2,4 ilâ 3,6 katrilyon lira olduğu hesaplanmıştır. Şirket sahiplerinin
de, yurt dışına kaçtıkları bilinmektedir. 2. Kamu bankalarınca
verilen usulsüz krediler, özel bankaların sahipleri tarafından içlerinin
boşaltılarak kendi şirketlerine para aktarmaları sonucu meydana gelen
yolsuzluklarda Hazine zararı 10 milyar doları aşmış bulunmaktadır. Ayrıca, 2
kamu bankasında batık kredi ve görev zararı 20 milyar doları aşmaktadır. 3. Gıda sektöründe ve
özellikle temel gıda maddesi olan et üzerinde sağlıksız ve ne eti olduğu tam
olarak anlaşılamayan etin kaçak olarak yurda sokulması ve pazarlanmış olması,
hem sağlık yönünden hem de malî açıdan büyük bir skandaldır. İşin malî boyutunun
2 katrilyon lira civarında olduğu ifade edilmektedir. 4. Sayıştay Başkanlığının
düzenlediği KİT raporunda, Türkiye Şeker Fabrikalarının ürettiği şekerle ilgili
ciddî vurgunlar söz konusudur. En son olarak, Türkiye Şeker Fabrikaları,
yurtdışına ihraç edilmesi amacıyla bazı firmalara verdiği şeker, yurt içinde
yüksek fiyatlarla satılmıştır. 1998 fiyatlarıyla, yurt dışında tonu 225 dolar
olan şeker, iç piyasada tonu 600 dolardan satılmış ve ton başına devlet zararı
375 dolar olmuştur.Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketinin görev zararı 40
trilyondan 100 trilyona yükselmiştir. Hazine, trilyonlarca lira zarara
uğratılmıştır. 5. Sağlık konusunda
Bağ-Kur müfettişlerinin ortaya çıkardığı ilaç vurgununda, Hazinenin, fazladan 1
katrilyon liranın üzerinde ödeme yaptığı tespit edilmiştir. Olmayan hastalar
üzerinden yüksek fiyatlı hemofili ilaçları kullanıldığı gösterilerek büyük çaplı
bir soygun yapılmıştır. Bunun sonucu, Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığı görev
yapamaz hale gelmiştir. 6. Özelleştirme programı
içerisinde yapılan birçok eksik ve yanlış uygulamalarla Hazinenin zarara uğratıldığı
bilinmektedir. Halen, bunların birçoğu da yargıya intikal etmiş durumdadır. Bir
taraftan, Hazine zararları büyük boyutlara ulaşırken, diğer taraftan, hükümet,
bu zararları yeni vergi kanunları çıkararak tahsil etmeye çalışmaktadır. Tercih
edilen bu yolun yanlış olduğu kanaatindeyiz. Genelde bakıldığı zaman,
bu usulsüzlük ve ihmalin, siyaset, bürokrat, iş ve medya dünyası boyutu olduğu
görülmektedir. Ayrıca, konular itibariyle bakıldığında, özellikle Maliye
Bakanlığı, Hazine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığını ilgilendirmektedir. Kamuoyunda bu
yolsuzlukların boyutunun daha fazla olduğu düşüncesi yaygındır ve toplumda
yolsuzluklarla mücadelede başarılı olunmadığı kanaati vardır. Kanaatimizce,
Parlamentoda kurulacak bir araştırma komisyonuyla yolsuzluk olaylarının detaylı
bir şekilde araştırılması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi gerekmektedir.
Böylece, hazırlanacak bir komisyon raporu, yolsuzluklarla mücadele edenlere güç
verecek ve yolsuzluk yapanların önünü kesecektir. Bu, millî bir meseledir ve
acilen tedbir alınması gereği vardır. Bu sebeple, Anayasanın 98
ve İçtüzüğün 104 üncü maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ederiz. 21.11.2000 1. Veysel Candan (Konya) 2. Suat Pamukçu (Bayburt) 3. Ali Gören (Adana) 4. Yakup Budak (Adana) 5. Nurettin Aktaş (Gaziantep) 6. Bahri Zengin (İstanbul) 7. Musa Demirci (Sıvas) 8. İsmail Alptekin (Bolu) 9. Teoman Rıza Güneri (Konya) 10. Mustafa Niyazi Yanmaz (Şanlıurfa) 11. Latif Öztek (Elazığ) 12. Mahfuz Güler (Bingöl) 13. Süleyman Arif Emre (İstanbul) 14. Mehmet Ali Şahin (İstanbul) 15. Yaşar Canbay (Malatya) 16. Ali Oğuz (İstanbul) 17. İlyas Arslan (Yozgat) 18. Mehmet Altan
Karapaşaoğlu (Bursa) 19. Özkan Öksüz (Konya) 20. Fethullah Erbaş (Van) 21. Ahmet Derin (Kütahya) 22. Eyüp Fatsa (Ordu) BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur. Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngö-rüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır. E) ÇEŞİTLİ İŞLER 1. – Ülkemizde konuk olarak bulunan Ukrayna Cumhurbaşkanı
Leonid Kuchma’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna hitaben bir
konuşma yapma isteğinin Genel Kurulca kabul edilmesi BAŞKAN - Değerli
milletvekilleri, ülkemizde konuk olarak bulunan Ukrayna Cumhurbaşkanı Sayın
Leonid Kuchma, Genel Kurula hitaben bir konuşma yapmak istemişlerdir. Bu hususu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Değerli milletvekilleri,
Sayın Cumhurbaşkanı, konuşmasını bugün saat 16.00'da yapacaktır. Biz,
programımıza devam edeceğiz. Saat 16.00'da kürsüde olan arkadaşımdan ara
vermesini rica edeceğim, Sayın Cumhurbaşkanının Meclisi ziyareti
gerçekleştikten sonra da, kürsüde sözünü kesmek zorunda kaldığımız değerli
milletvekili arkadaşımıza, konuşmasına tekrar devam etme im-kânını vereceğiz. Gündemin "Seçim"
kısmına geçiyoruz. IV. – SEÇİMLER A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM 1. – Anayasa Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim BAŞKAN - Anayasa
Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen bir üyeliğe,
Trabzon Milletvekili Sayın Ali Naci Tuncer aday gösterilmişlerdir. Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim. Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçi-yoruz. Önce, yarım kalan
işlerden başlayacağız. Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı-larının
müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN 1. – Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/650, 1/679) (S. Sayısı : 517) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Hükümet?.. Yok. Ertelenmiştir. Motorlu Taşıtlar Vergisi
Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz. 2. – Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu,
Gelir Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Kurumlar Vergisi Kanu-nuna Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/776) (S.
Sayısı : 539) (1) BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde. Hükümet?.. Yerinde. Tasarının 7 nci maddesi 9
uncu madde olarak kabul edilmişti. Şimdi, tasarının 8 inci
maddesini 10 uncu madde olarak okutuyorum : MADDE 10. - 4481 sayılı
Kanunun 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Madde 9. -
31.12.2002 tarihine kadar uygulanmak üzere, 16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı
Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasında belirtilen işlemler ve kâğıtlar
için ödenen eğitime katkı payı tutarı kadar ayrıca özel işlem vergisi ödenir.
Şu kadar ki; 16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin
(A) fıkrasının (8) numaralı bendine göre ödenecek özel işlem vergisinin tutarı,
ödenen eğitime katkı payı tutarının % 10'unu geçemez. 16.8.1997 tarihli ve 4306
sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının (10), (11) ve (12)
numaralı bentlerinde yer alan hükümler özel işlem vergisi hakkında da
uygulanır. Özel işlem vergisinin
tarh, tahakkuk ve tahsilinde, ilgili mevzuat hükümleri ile 213 sayılı Vergi
Usul Kanunu ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümleri uygulanır. Bakanlar Kurulu özel
işlem vergisi tutarlarını 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A)
fıkrasının (13) numaralı bendine bağlı kalmaksızın ayrı ayrı veya birlikte on
katına kadar artırmaya yetkilidir." BAŞKAN - Madde üzerinde,
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun
efendim. DYP GRUBU ADINA MURAT
AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 uncu madde üzerinde
söz almış bulunmaktayım; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
eski 8 inci madde, bilahara, hayat standardı olarak bilinen ve önergeyle
konulan maddelerle 10 uncu madde olan bu madde, bilhassa 2002 yılına kadar,
1999 tarihli 4481 sayılı Kanunun 8 inci maddesiyle getirilen hüküm, yine,
31.12.2000 tarihine kadar uygulanmak üzere, süresinin uzatılmasına dairdir ki,
cep telefonu işletmecileri tarafından verilen yine bu katlarla alakalı değişik
hükümler ifade etmektedir. Değerli milletvekilleri,
bilhassa Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu adı altında getirilen bu değişiklikler
ve ilave süreler, hakikaten, insanlar için, bilhassa beyana dayalı mükelleflere
ya da beyana dahil olmadan kendiliğinden tarh ve tahakkuku yapılan Motorlu
Taşıtlar Vergisinde, motorlu taşıtları kullanan insanlarımıza ağır yükler
getirmektedir. Şöyle bir baktığımız zaman, piyasada, bir vatandaşın kullanmış
olduğu -marka olarak vermiyorum- KDV dahil 9 milyar 711 milyon lira olan bir
normal otomobilin en az 2,5-3 milyar lirası Katmadeğer Vergisidir. Yani, bu
arabanın maliyeti 7,5-8 milyar liradır. 1,5-2 milyar lira KDV'ye ilave olarak,
557 milyon lira da Taşıt Alım Vergisi alıyorsunuz, ilave Ek Taşıt Vergisi
alıyorsunuz. Bir verginin eki aslından fazla olabilir mi?! 884 milyon da Ek
Taşıt Vergisi alıyorsunuz. Yani, eki, eskilerin tabiriyle ilaves, aslından
fazla. Yani, feri, hiçbir zaman, bir şeyin aslından daha fazla, daha önemli
olamaz. Bir kere, bu, yani, bir yazım tekniğine, konuşma tekniğine, kanun
tekniğine aykırı bir şey. Yine devam ediyoruz,
Çevre Kirliliği Fonu 139 milyon, devam ediyor; Deprem Vergisi 22 milyon, plaka
ruhsatı 110 milyon. Neredeyse -bir yerli otomobili söylüyorum- yerli otomobilin
üçte 1'i vergi, üçte 2'si maliyeti. Aslında, o yerli otomobilin parçaları için,
aküsüdür, lastiğidir, onlara dahil vergileri de koyduğunuz zaman, belki, bir
otomobilin yarısı vergi. Şimdi, bir insana bu kadar verginin salınması doğru
mu? Değerli milletvekilleri,
aslında, bu Motorlu Taşıtlar Vergisinin getirilmesi... Ek Motorlu Taşıtlar
Vergisi, Ek İşlem Vergisi ve diğer vergiler, bunlar, tahakkuku ve tahsilatı en
yüksek oranda olan vergilerdir. Bunlar, Maliyeye, Maliye idaresine ilave yük
getirmeden tahsili ve tahakkuku mümkün olan vergilerdir. Dün akşam, Sayın
Bakanımızın yerine, bir diğer bakanımız oturmuştu, konuşmamda ona konuyu arz
ettim; ama, Sayın Bakanımız olmadığı için dinlememişti. Şimdi, Sayın Bakanım,
4369 sayılı bir kanun getirdik, dedik ki: Bu hayat standardı esası...
Kazanandan kazanmayandan alıyoruz. Yani, adam zarar da etse, buna, belirli
kıstaslar getirilmiş, bu kıstaslar dahilinde bu vergi alınıyor; ama, hakikaten,
bu insan, bu mükellef, bu kişi ola ki zarar etmiş olsa dahi, bundan bu vergiyi
aldığımız için, gayri kanunî, gayri ahlakî dedik. Niye dedik; beyan esası var,
artık, Avrupa Birliğine giriyoruz, belge düzeni yerleşti Türkiye'ye dedik. Öyle
değil mi?.. Belge düzeni; yani, adam sattığına, satış hâsılatıyla alakalı
fatura kesecek, maliyetiyle ilgili, hammaddesiyle ilgili, ne alacak; fatura
alacak. Bir de basit usul getirdik, öyle değil mi; basit usul; işletme defteri
için, işletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerde, defter hariç,
diğer tüm mükellefiyetleri yerine getirecek, fatura bastıracak, fatura verecek,
fatura alacak; ama, bu insanlar bunun kaydını tutmasını bilmez dedik, bir de,
odalara, esnaf birliklerine, kefaletlere, bunların muhasebesiyle ilgili bazı
mükellefiyetler getirdik; ne zaman; 1998'de. Türkiye büyüyecek dedik. Peki, geldik, 11 Kasım
2000'e. Beyana dayalı vergilere bakalım... Gelir Vergisi beyana dayalı. Sayın
Bakanım, 1999'da 613 trilyondan 464 trilyon tahsil edilmiş; yüzde 75,7. 2000'de
485 trilyon tahakkuktan 331 trilyon tahsil edilmiş. 1999'un ekimine göre,
2000'in ekimi yüzde 28 noksan vermiş. Hani ekonomi yerine oturuyordu? Beyana
dayalı; yani, ne demek; kişi geliyor, iradesiyle, ben bu kadar kazandım, bu
kadar ödeyeceğim diyor. 2000'in ekiminde, kişiler, 1999'a göre biz kazanamadık,
battık, iflas ettik manasına gelmese bile, o kadar iyi iş yapamadık; ekonomi daralmış,
iş hacmi daralmış ve biz, bir kazanç elde edemiyoruz, vergi de veremiyoruz 1999
yılı kadar... Hani, 2000 yılında
büyüyorduk!.. Eksi 4... Bütçe konuşmalarında, 2000 yılında hedef olarak yüzde
5,5 göstermiştik. Peki, 1999'da, reel manada, 6,4 küçülme var ve 2000 yılında
5,5 büyüme hedefledik de, niye, kişilerin kazancıyla ilgili beyana dayalı yüzde
28 küçülme var; çünkü, ekonomi iflas etmiştir, ekonomi iflas etmiştir... Ha, biz, neye
yükleniyoruz; diyoruz ki "heves ekonomisi" diye tabir ettiğimiz,
lükse dayanan, ithale dayanan ve krediler karşılığı alınan otomobillerde,
beyanı alım esnasında olan, ödenen vergilerde bir zayiat yok, tekrar ona
yükleniyoruz; ama, esas vergi, esas mükellefiyet ve büyük bir vergi tabanı diye
tabir ettiğimiz geniş kitleleri kapsayan Gelir Vergisidir. Gelir Vergisinde
küçülme var. Diyeceksiniz ki, dünyada
böyle, şurada böyle... Peki, kriz olan ülkelerde, 1999 yılı için 2,2 büyüme
hedeflenmişti; 2000'in Nisan ayı itibariyle Dünya Bankasının yaptığı
hesaplamalara göre, kriz olan ülkeler dahil 3,3 büyüme var; bizde niçin yok
büyüme?.. İşte, almış olduğunuz
istikrar tedbirlerinin para kısmı zaten iflas etmişti, maliye kısmı da burada
iflas etmiştir; deniz bitmiştir. Bakıyoruz Devlet
İstatistik Enstitüsünün kayıtlarına, bu söylediğimi doğrular mahiyette.
Türkiye'nin ocak-ağustos dönemindeki toplam ihracatı, geçen yılın aynı dönemine
göre yüzde 4,4 oranında artarak 17 milyar 717,8 milyon dolara yükseldi. Aynı
dönemde yapılan ithalat ise, yüzde 37,9 artarak 34 milyar 740,9 milyon dolara
çıktı. İthalattaki bu hızlı büyüme, dışticaret açığının geçen yıla göre yüzde
106 oranında büyümesine neden olmuştur. Değerli milletvekilleri,
ekonomi çökmüş. Getirilmek istenilen malî alanlardaki yeni düzenleme kanunları
da, ekonominin çöküntüsünün tevsiki mahiyetindeydi. 31.12.1982 tarihinde,
ihtilal döneminde getirilen hayat standardı esasının, şu an, demokrasinin
olduğu, milletin iradesiyle seçilen Meclise... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen,
tamamlayın efendim. MURAT AKIN (Devamla) -
..şu dönemde tekrar getirilmesinin; yani, ihtilal dönemindeki vergi
kanunlarının tekrar getirilmesinin, daha büyük, ekonomik alandaki noksanlığı ne
olabilir arkadaşlarım? İş hacmi daralmış, Türkiye'nin büyüme hâsılatı küçülmüş,
dünya ticaret hâsılatı içerisindeki yeri küçülmüş... Bu çerçevede, bu
insanlarımıza, tekrar, ikinci bir külfet getiriyoruz. Hakikaten, seçim
bölgelerimize gidiyoruz, üç esnaftan biri kapanıyor. Oralara gitmeye gerek yok;
şurada, Hoşdere Caddesine, Çankaya'ya giden caddeye bakalım; iki işyerinden
birisi kapanı-yor, üç işyerinden birisi kapanıyor. İnsanlar öyle zor durumda
ki, geçmişteki kazanmış oldukları paranın vergisini şimdi ödemekte zorluk
çekiyorlar; bırakın artık, 2000 yılında kazandıklarının 2001 yılında
ödenmesini. Böyle bir zorluk içerisinde ülkenin idaresinin bu şartlar dahilinde
devam etmesi mümkün değildir. Bu duygu ve düşüncelerle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akın. Fazilet Partisi Grubu
adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA VEYSEL
CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan 539 sıra sayılı Vergi Kanununun Plan ve Bütçe Komisyonu raporu üzerinde
Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Aslında, 10 uncu maddede,
eğitime katkı payı tutarının yüzde 10'u, özel işlem vergisi olarak, 31.12.2002
tarihine kadar uzatılmaktadır. Aslında, önce konan eğitime katkı payı, süresi
uzatılmış, daha sonra da bu konulan vergi içerisinden bir de özel işlem vergisi
çıkarılmıştır. Yani, doğrusu, bunu anlamak mümkün değil. Şimdi, evvela bu
hükümetin vergi koyma hakkı var mı, bir ona bakalım. Yani, hakikaten 57 nci
hükümet vergi koyabilir mi, koymalı mı, gerekli midir? Biraz önce Genel Kurula
girerken, bir vatandaş önümü kesti ve aynen şunu söyledi: "Sayın
milletvekilim, insaflı olun, merhameti elden bırakmayın." Aynen, bunları
biraz önce söyledi. Değerli arkadaşlar, 10
banka soygununda 10 milyar dolar, kamu bankalarında görev zararı ve batık kredi
20,2 milyar dolar, toplam 32 milyar dolar. Bu hükümetin ortaya getirdiği
fatura... Yani, bu sizin getirdiğiniz faturayı millet ödemeye mecbur mu? Bu, bir. İkincisi; kaçak et
ithalatında 2 katrilyon lira döndüğü ifade ediliyor, ilaç vurgununda 1
katril-yon vurgun olduğu ifade ediliyor, hayalî ihracatta KDV iadesinden 2
katrilyon, şeker vurgunundan 100 trilyon... Şöyle topladığımız zaman, hemen hemen,
toplanan vergileri kat kat... Sizin, bu ihmalinizde ve eksik uygulamalarınızda
devletin zararı söz konusudur. Şimdi söyler misiniz;
acaba bu hükümet ne işe yarar ve ne yapar?.. EROL AL (İstanbul)-
Yakalar!.. Yakalar!.. VEYSEL CANDAN (Devamla)-
Ha, yakaladıklarınız da öbür kapıdan gidecek. Onu da göreceğiz şimdi. Değerli arkadaşlar,
şimdi, bu hükümetin nitelik özelliği, aslında, zam yapmak, yeni vergi kanunu
çıkarmak... Biraz sonra ifade edeceğim; bak, Yargıtay Başkanı ne diyor:
"Polis, yargıya gerekli bilgiyi vermediği için, banka operasyonları yarıda
kaldı." Yargıtay Başkanının ifadesi... Aç, oku! Değerli arkadaşlar,
aslında, bu pakette neler var, neler var... Ne isterseniz, hepsi var. (DSP
sıralarından gürültüler) Yahu, alışmadınız gitti
dinlemeye! Motorlu Taşıtlar Vergisi
var, Taşıt Alım Vergisi var; yüzde 12'den yüzde 36'ya. Biri de 20 kat. Sayın
Bakan burada, öyle yazdığımıza bakmayın, 20 kat, işte öyle yazıldı diyor. Ben,
gelen kanunlarda hiç azaminin uygulanmadığını görmedim. Efendim, Eğitime Katkı
Payı, Türk Telekom, Özel İletişim, Özel İşlem, Kurumlar Vergisi, Rekabet
Kurulu, Borsa, SPK Gelirleri Vergisi ve son anda da, gece saat 12'den sonra
paraşütle yasa tasarısının içine giren hayat standardı vergisi... Değerli arkadaşlar, dün,
burada, bir milletvekili arkadaşımız Sayın Bakana sordu, dedi ki: "Siz bu
tasarıdan kaç katrilyon toplamayı düşünüyorsunuz?" Sayın Bakan siyasî bir
cevap verdi: "Büt-çede açık ne kadarsa, o kadar istiyoruz." Yani,
şimdi, böyle bir mantıkla vergi çıkarılmaz değerli arkadaşlar. Şimdi, bu kanun
tasarısının gerekçelerine bakıyoruz: Birincisi, "kamu maliyesi bozuk; biz,
onun için çıkarıyoruz..." Peki, üç yıldır kamu maliyesi sizin
yönetiminizde; demek ki, bozan sizsiniz. İkincisi "bütçe,
faize gidiyor..." İyi de, yıllardır, biz, bunu hep söylüyoruz. "Efendim, biz,
istikrar programı uyguluyoruz; buna mecburuz; üç yıllık yapıyoruz..."
Sizin, geçen yıl istikrar programınızda enflasyon tutmadı; yüzde 100
yanıldınız. "Efendim,
denetleyemiyoruz, ne yapalım; işte, hiç olmazsa, kâr-zarar, mutlaka, vergi
mükellef-lerinden alacağız..." Tabiî, en komiği de
"üretime ve dargelirliye bunun zararı olmayacak..." Nasıl vergi
anlayışıysa, bunu da anlamak mümkün değil. Yine, bir grup
başkanvekili enteresan bir şey söyledi: "Hayat standardı, çağdaş ülkelerin
hepsinde vardır." Ben bir şey daha soracağım; çağdaş ülkelerin hepsinde
banka soygunu da mı var?! Değerli arkadaşlar, yani,
özetle söylersek, bu kanun tasarısının gerekçelerinin hiçbirisi inandırıcı
değil, sorumluluk içermemektedir. Peki, hükümet
yetkililerini tasarı boyunca hep dinledik. Acaba, neler söylediler: "Efendim, bu tasarı
yeni bir şey getirmiyor, eskiden vardı." İyi de, eskiden bir yıllıktı ve
bir yıl önce buraya geldiğiniz zaman, dediniz ki: "Bu, geçicidir."
Şimdi, iki yıl daha söylüyorsunuz. Kaldı ki, bir arkadaşınız hükümet adına
cevap verirken "iki yıl sonra bakacağız, eğer, idare devam diyorsa, devam
edeceğiz; başka çaremiz yok" diyor. Efendim, biraz önce
arkadaşımızın da ifade ettiği gibi "biz vergiyi alırız, gittiği yeri de
denetleriz." Biraz sonra bir Maliye Bakanlığı raporundan bahsedeceğim;
bakalım denetlediniz mi denetlemediniz mi, onu da göreceğiz. "Efendim, vergiyi
referanduma götürmeyiz. O sizin dediğiniz demokratik ülkelerde olur."
Böylece, Türkiye'nin demokratik ülke olmadığını da tespit etmiş olduk. Sayın Bakan, ifade
buyurdular: "Vergi, zembille gökten inmedi. Parlamento çıkarıyor."
Biz katılmadık; baştan beri söylüyoruz; Fazilet Partisi olarak, bu vergi
yasasının hiçbir maddesine katılmadığımızı ifade ettik. O açıdan, Parlamento
çıkarıyor değil, hükümet, sayısal
çoğunluğuna bağlı olarak çıkarıyor değerli arkadaşlar. Şimdi, Sayın Bakanın,
2000 yılı bütçe konuşmasında bilimsel bir tespiti var: "Fazla vergi için
canlı ekonomiye ihtiyaç var; bunun için de iyi bir vergi sistemine ihtiyaç
var" diyor. Buna katılıyo-ruz, bu doğrudur; ancak, buradaki uygulama, bu söylediklerinin
tam tersidir. Şimdi, burada çok
enteresan yorumlar yapıldı. Hükümet adına konuşan arkadaşımızın biri, metni tek
tek okudu ve aynen şöyle dedi: "Bu tasarı, aslında, fazla bir adamı
ilgilendirmiyor. Kimi ilgilendiriyor; gemisi olanı, yatı olanı, treni
olanı." Aynen cümleleri söylüyorum. Halbuki, değerli arkadaşlar, metin
iyice okunsaydı, bu vergi yasası, 2 300 000 vergi mükellefini
ilgilendirmektedir. Peki, hükümet, bu vergi
tasarısıyla ne söylemeye çalışıyor?.. vergi mükellefinin zararına ben
karışmıyorum; ama, mutlaka kâr etmiş olacaksın ve vergi vereceksin... Bu, bir
dayatmadır. Dünyanın çağdaş vergi sisteminde böyle bir vergi yoktur. Peki, biz, Fazilet
Partisi olarak, bu kanuna neden karşıyız: 1. Üç yılda 5 vergi
paketi getirdiniz; hep fakir halkın sırtına fatura kesilmektedir. 2. Geçici dediniz,
daimileştiriyorsunuz; halk aldatılıyor. 3. Harcadığınız yer, ya
israftır ya faizdir. 4. Topladığınız
vergilerde adaletsizlik vardır. 5. IMF ile yapılan
stand-by anlaşmasını katiyetle kabul etmiyoruz değerli arkadaşlar. Şimdi, ben, Maliye
Bakanlığının bir raporunu özet olarak veriyorum. Firma, (X) firması, raporu
hazırlayan, Maliye Bakanlığı hesap uzmanları; tarih, hemen geçen hafta. 1. (X) firması, 1,7
milyar dolar hayali ihracat yaptı;yani, 1,2 katrilyon lira. 2. Bu vurgunda 200
paravan şirket kullanıldı. Bunları ben söylemiyorum;
bunu, şu andaki hükümetin Maliye bürokratları söylüyor. 3. Devletten trilyonlarca
KDV iadesi alındı. 4. Bu fatura
organizasyonuyla, Egebankın içinin boşaltılmasına yardımcı olundu. Nereye gitmiş vergiler
sayın arkadaşım; dikkatle takip et! 5. Laleli'de yapılan
bavul ticaretine ihracat görüntüsü verildi; mal sahipleri ihracat kredisi
aldılar. Değerli arkadaşlar, bu
soygun ne anlama geliyor; bir de onu ifade edelim: Yine aynı rapordan
alıyorum: "Türkiye'nin ihracatı, 1999'da 26 milyar dolar." Bu ihracat
rakamının 1,7'si hayalî olunca, ülke ihracatının yüzde 6,5'ini tek başına bu hayalî şirket yapmış görünüyor. Şimdi, akla bir soru
geliyor: Acaba, Türkiye ihracatını bilen Maliye uzmanları, bir kişinin bu kadar
ihracat yapamayacağını bilmiyorlar mıydı?.. Neden sahip olmadılar? Bu rakamı toplam
ihracattan düştüğümüz zaman geriye 24,3 milyar dolar kalıyor. Bu, tabiî ki
düşülecektir. Bu düşüldüğü zaman ne anlama geliyor? Bütün Maliye
Bakanlığının... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın
Candan,.açıyorum mikrofonunuzu; lütfen, tamamlayın efendim. VEYSEL CANDAN ( Devamla)
- Değerli arkadaşlar, ihracat rakamlarımızı, dış ticaret açığımızı, bütçe
kalemlerini, hepsini yeni baştan değerlendirmeye tabi tutmamız gerekir. 1999'da toplanan ek vergi
2 katrilyon, bu soygun da 2 katrilyon... Toplanan vergilerin nereye gittiğinin
açık delilidir. Şimdi bu rapor Sayın
Bakana soruluyor: "Bunlar hakkında ne yaptınız?" Raporu hazırlayanlar
diyor ki "iki yıldır 5 kişiyle çalışıyoruz, raporu hazırladık." Bu
vurgunu yapan (X) firmasının sahipleri de, karı-koca yurt dışında Miami'de, Fransa
Paris'te oturuyorlar. Bilginize arz ederim. Teşekkür ediyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Candan. Şahsı adına, Ankara
Milletvekili Sayın Zeki Çelik; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) MEHMET ZEKİ ÇELİK
(Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 539 sıra sayılı kanun tasarısı
üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi hürmetle selamlıyorum. Tabiî, delik büyük yama
küçük. Buna sebep de, Sayın Bakanımızın ifade ettiği gibi, kamu harcamalarının,
yani devletin israfta sınır tanımayan tutumu maalesef. İkincisi de, kamuda
yapılan hırsızlık ve yolsuzluklardır. Peki, bunu önleyecek
kimdir?.Elbette, yıllardır hükümet edenler, bunu önlemekle görevlidirler. Bakınız, arkadaşlar, bu
millet, devletine vergi ödememe gibi bir tutum içerisinde değildir. O di-yor
ki: "Vergi vereyim; ama, yeter ki, nereye harcanacağını, nasıl
kullanılacağını, hangi hizmetlere verileceğini bileyim." Eğer buna
inanırsa, samimiyetle söylüyorum, hükümetlerin
buradan geçireceği bütün vergi yasalarına evet diyecektir ve hiçbir
şekilde karşı çıkmayacaktır. Geçen sene bu zamanlarda,
yine, bu Genel Kurulda vergi yasası görüşülürken, Ankaramızın Haymana İlçesinde
bir deprem oldu. Bu deprem olayı vücuda geldiğinde, tabiî ki, biz de koştuk
Haymana'ya gittik, geçmiş olsun diye. Tabiî, 17 Ağustos depremini yaşamış bu
insanlar, Marmara Bölgesinde yaşanan depremin acısıyla, kendi dertlerini
unutmuş, o bölgedeki kardeşlerine yardım gayreti içerisindeyken, onlara yardıma
koşmaya hazırlanırken, tam bir kadirşinaslık ve feragat ör-neği ve fedakârlık
örneği sergiliyorlardı; ancak, eğitime katkı payı adı altında, telefonlardan,
bütün işlemlerden, her şeyden vergi alınacağını öğrenince "vallahi, artık,
bizim gönlümüzden, o bölgeye yardım yapmak geçmiyor" dediler. Demek ki,
insanımızın bizden beklentisi var. Nedir bu; siz, yeter ki, gönlünüzü,
kapılarınızı ardına kadar açın, insanımız da sizlere bu hizmeti ulaştırsın. Ankaramız başkent; ama,
gelin görün ki, Ankara'nın köyleriyle ilçeleri arasında, daha telefon konuşması
bile doğru dürüst yapılamıyor. Ankara bile bundan mahrumken, vatandaşa bu
hizmetleri götürmemiz gerekirken, biz, hâlâ vergiyle halkı ezmeye çalışıyoruz. Buğdaydan umduğunu
bulamayan, pancara -fiyatları bugüne kadar hâlâ açıklanmamıştır- ne fiyat
verileceğini bilmeyen çiftçimiz, insan gibi geçinmek için çabalayan emeklimiz,
memurumuz ve siftah etmeden dükkânını kapatan ve ayakta kalma mücadelesi veren
esnafımız için çareler üretmemiz gerekirken, vergi üzerine vergi koyuyoruz.
Yani, altın yumurtlayan bir kazı bile keserseniz, neticede, her şeyden mahrum
kalırsınız. Gelin, vazgeçelim, bu altın yumurtlayan kazı kesmeyelim;
milletimize bu sıkıntıyı vermeyelim. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Millet kaz mı yahu, millete niye "kaz" diyorsun? M. ZEKİ ÇELİK (Devamla) -
Ben öyle bir şey demedim; o sizin düşünceniz. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Öyle diyorsun, "kaz" diyorsun. M. ZEKİ ÇELİK (Devamla) -
"Peki, biz nereden bulacağız, var da mı yok" diyorsunuz; ama, siz, bu
milletten vergi olarak toplamış
olduğunuz 90-100 trilyon lirayı her gün
içborç faizi olarak ödüyorsunuz. Demek ki var, bulamıyorsunuz da
verebiliyorsunuz; ama, bu faizcilere bulduğunuz paraları halktan esirgiyorsunuz;
memurdan, emekliden, çiftçiden, köylüden esirgeme yoluna gidi-yorsunuz. Bakınız, basına intikal
eden hadiseler var; üç kilo baklava çaldı diye şebekeye sokup onbeş yir-mi yıl
arasında hapis cezası alan insanlar varken, bu arada, bankaları 300-500 trilyon
lira dolandı-ranlar hakkında hükümet sözcüleri "getirsinler, götürdükleri
paraların karşılığında bize teminat gös-tersinler, biz bundan vazgeçelim"
diyorlar. Böyle mantık olur mu; bu nasıl anlayıştır?!.. Değerli arkadaşlar,
önümüzde iki tane Türkiye var; biri, 24 milyon insanın açlık sınırında yaşadığı
bir öbür Türkiye, bir diğeri de, gerçekten, günde 100 milyar liranın üzerinde kazanan obur Türkiye. İşte, bütün
gayretinizle bu obur Türkiye'yi doyurmaya çalışıyorsunuz; ama, biliniz ki,
oburları doyurmak mümkün değil. Şunu da unutmayın ki,
sokak başlarını açların tutmuş olduğu bir ülkede, tokların güzel rüya görmesi
mümkün değildir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çelik, konuşmanızı tamamlayın efendim. M. ZEKİ ÇELİK (Devamla) -
Geçen haftasonu Kütahya'daydım. Bir vatandaş, güzel bir ifade kullandı; diyor
ki: "Bu hükümet getirmekte olduğu vergilerle bizi eziyor ve aynen başına
bit düşmüş bir tavuk gibi düşünüyoruz." Şimdi, belki arkadaşım,
"bu sefer de tavuğa benzettin" diyecek; ama, maalesef, böyle. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Sen ne diyorsun ya! Bu millete hakaret ediyorsun! MEHMET ZEKİ ÇELİK
(Devamla) - Evet, maalesef, böyle... Geçici kanun dediniz,
devamlı kıldınız. Zaten, her vesileyle de zam yapıyorsunuz. Bu insanların buna
müstahak olmadığını düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çelik. Sayın Ayhan, Sayın Özgün,
Sayın Polat, Sayın Genç, Sayın Uzunkaya, Sayın Akgönenç ve Sayın Sever Aydın'ın
da, şahısları adına, bu madde üzerinde söz talepleri vardı. Sayın Ünal, buyurun
efendim, sorunuzu Sayın Bakana yöneltebilirsiniz. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma bir soru sormak istiyorum: Sayın Bakanım, vergi
dairelerimize gittiğimizde, veznelerin önünde vergisini ödemek için
kuyruğa girmiş vatandaşları görüyoruz.
Uzun kuyruklar ve saatlerce bekleyiş... Vergisini ödemek isteyen vatandaşların bu
çilesi bitecek mi? Bu konuda ne gibi çalışmalarınız vardır? Ayrıca, çiftçilerimizin
şu an içerisinde bulundukları durum vahim ve malum. Tarım ürünlerinden alınan
stopaj vergisini kaldırmayı düşünüyor musunuz? Bu konuda bir çalışmanız var
mıdır? Teşekkür ediyorum
efendim. BAŞKAN - Sayın Göksu,
buyurun efendim, Sayın Bakana sorunuzu yöneltebilirsiniz. MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) -
Sayın Başkanım, izninizle, Sayın Bakanıma sorularımı arz ediyorum: Sayın Bakanım, yarın 24
Kasım Öğretmenler Günü; ben de bütün öğretmenlerimizin bu gününü kutluyorum.
Biliyorsunuz, bu yasayla eğitime katkı payının süresi 2002 yılına kadar
uzatılıyor. Şu an, Adıyaman'ın Gölbaşı İlçesinin 12 köyünde üç aydan beri
çocuklar okula gidemiyor. Buradaki vatandaşlar, bana şunu sordular: "Biz,
eğitime katkı payını ödememiş olsak, acaba, malî suç işlemiş olur muyuz? Çünkü,
okullarımız kapalı, çocuklarımızı da devlet taşımıyor, taşımalı eğitim
yapmıyor, çocuklar evde bekliyorlar." Bu arkadaşlarımıza ne cevap
vereceğiz? Diğer bir soru Sayın
Bakanım: Vergisini veremediğinden dolayı sadece Adıyaman'da 5 000 civarında
esnafımız dükkânını kapatmak, işyerini kaybetmek durumuyla baş başa.
Çıkaracağınız bu vergi yasasıyla da, süt veren ineği, âdeta, kesip etini yemek
istiyorsunuz. Gerçekten, vergisini veremediğinden dolayı işyerini kaybetmekle
baş başa olan bu esnafımıza birtakım kolaylıklar sağlamayı düşünüyor musunuz,
yoksa, gırtlağındaki son lokmayı da bu vergilerle alıp, öldürmek mi
isti-yorsunuz? Diğer bir soru : Dün,
hükümet partilerine mensup bir sözcü arkadaş "banka soyanların mallarına,
sıhriyet ve kurbiyet olarak da yakınlarının mallarına elkoyarak, mutlaka o
paralar tahsil edilecektir" dedi. Böyle bir kanun tasarısı var mı? Yani, kendilerinden
ve yakınlarından bu paralar tahsil edilecek mi? Ancak, bir gerçeği görüyoruz;
bu bankayı soyan insanların, hâlâ, uçaklarının, yatlarının yurt dışında
olduğunu, kendilerinin de saraylarda yaşadığını, yani, saadet zincirlerinin
kopmadığını görüyoruz. Bu adamların mallarına ne zaman elkoyulacak ki, ondan
sonra da, akrabalarından, efendim, onu paravan olarak kullandığı akrabalarının
da mallarına elkoyulabilecek? Bu konuda ne tür çalışmanız var? Sayın Bakanım, sözde
işadamlarının, yani, banka soyanların
yargı önüne çıktığını görüyoruz; ancak, yolsuzluğa bulaşmış bürokratların
-ki,bu, kamuoyuna nüfuz casusları olarak geçti- bunlar için ve onlara emir
veren siyasiler için de hükümet olarak bir çalışmanız var mı? Son sorum: O kadar çok
vergi var ki, adını bilmekte, ezberlemekte zorluk çekiyoruz: devlet olarak
almış olduğunuz kaç çeşit vergi vardır, bir mükellefe kaç çeşit vergi
yüklüyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Sayın Fatsa,buyurun. EYÜP FATSA(Ordu)-
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkanım,
aracılığınızla aşağıdaki sorularımı Sayın Bakanıma arz etmek istiyorum: Sayın Bakanım, sürekli
olarak mükelleflerin vergi yükünü artırmak, vergide kayıtdışılığı teşvik
etmiyor mu? Kayıtdışılığı etkisiz kılmak için vergiyi sevdirmek ve vergiyi
teşvik etmek açısından bakanlığınızın bir çalışması var mıdır? Vergi hadlerini düşürmek suretiyle vergiyi yaygınlaştırmayı
düşünüyor musunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Sayın Yöndar, buyurun. NECATİ YÖNDAR (Bingöl)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Başkanım,
delaletinizle Sayın Bakanımıza şu soruyu sormak istiyorum: Sayın Bakanım, siz,
yıllardır Maliye Bakanlığında teftiş ve üst düzey yönetiminde görevlerde
bulundunuz; gerek mükelleflerin gerekse vergi uygulayıcılarının sorunlarına
vakıfsınız. Acaba, çok sayıda, birbirine benzer ve aynı konuyu içeren vergileri
bir tek kanun altında toplamayı düşünüyor musunuz? Örneğin, yıllardan beri dile
getirilen, ancak, bir türlü yasalaştırılmayan, vergilemede daha basit ve ek yük
getirmeyen, özel tüketim yasasını getirmeyi düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
efendim. Sayın Bakan,
cevaplayabilirsiniz soruları efendim. MURAT AKIN (Aksaray) -
Sayın Başkan, benim de sorum var. BAŞKAN - Süremiz 10
dakika; 5 dakikasını sorulara, 5 dakikasını cevaba ayırıyorum efendim. Dünden
beri de bu uygulamayı yapıyorum. Buyurun Sayın Bakan. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarımızın sormuş oldukları sualleri
cevaplandırmaya başlayacağım. Sayın Şükrü Ünal, vergi
dairelerinde kuyruğun olduğunu, kasaların, veznenin önünde bir hayli kuyruk
olduğunu ifade ediyorlar. Bu, gerçekten doğrudur; ama, her gün biraz daha bunu
azaltma gayreti içerisinde, vergi idaresi olarak, bulunuyoruz. Vergi ödemede
bankaları devreye koyduk ve sayıları da her sene bir miktar daha arttı; ama,
buna rağmen, istediğimiz ölçüde tıkanıklıkların önüne geçemedik; Ancak, vergi
idaresinde, bilgisayarlı uygulamayı yaygınlaştırdığımız ölçüde bu kuyruk da
yavaş yavaş azalacak. Elektronik bir ortam getirmeye çalışıyoruz. Bizim de en
büyük gayretimiz, arkadaşımızın ifade ettiği gibi, bu kuyrukları azaltmaktır;
çünkü, vergi ödemek, zaten -vatandaşlarımız veya vergi ödeyen kişiler, gidip,
ceplerinden bir miktar parayı bırakıp çıkacaklar- çok sempatik bir olay değil;
ama, onları, hiç olmazsa, orada bekletmeden ve bürokrasiye boğmadan halletmemiz
gerekir. Stopajlardan Gelir
Vergisinin mahsubu konusunda, aranacak belgelerle ilgili olarak bir yönetmelik
değişikliği yapıyoruz. Bununla, bir miktar daha işlemler azalacak Tarım ürünlerindeki
stopajın düşürülmesi konusunda bugün için herhangi bir düşüncemiz yok. Sayın Göksu, Öğretmenler
Günü nedeniyle Adıyaman'daki durumdan bahsettiler; ben de 24 Kasım Öğretmenler
Gününü kutluyorum. Eğer izin verirlerse, Millî Eğitim Bakanımızla da temas
kuralım, o okulların, sadece taşımadan dolayıysa... MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) -
Taşımadan dolayı Sayın Bakanım; üç aydır evlerinde oturuyor köyde çocuklar,
okula gidemiyor. Eğitime katkı paylarını ödüyorlar. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Ben Adıyaman'la ilgileneceğim; ödenek konusunda tıkanıklıkları varsa,
onları gidereceğiz. Onun üzerinde, 24 Nisanda, özellikle kasımda duracağız. "Esnaf için birtakım
yeni imkânlar getirmek veya esnafın durumunu daha iyileştirici birtakım
tedbirler düşünüyor musunuz" diyorsunuz. Şimdi, Türkiye'nin içinde
bulunduğu yüksek enflasyon ortamında esnafın problemlerinin azalması mümkün
değil; ama, enflasyon ortamını aşağıya çektiğimiz sürece, onların da durumu
yavaş yavaş iyileşecek. Programın temel amacı, enflasyonu aşağıya çekmek.
Enflasyonu önleyemediğimiz zaman veya önlenmediğinde, hem esnafın raflarını
istediği gibi doldurması mümkün olmaz hem de vatandaşımızın satın alma gücünde
bir artış meydana gelmez. O, böyle, birbirini kovalar; cebine giren para öbür
taraftan fazlasıyla çıkar. O nedenle, meselenin çözümü, enflasyonu aşağı
indirmektir. Enflasyon aşağı inmediği zaman hiçbir problemi çözmek mümkün
değil. 1999'dan bu yana baktığımız zaman trende, 2000 yılında enflasyonda
fevkalade ciddî bir aşağı inme trendi vardır. Elbirliğiyle bu trendi korumamız
ve daha aşağı indirmemiz gerekir. Bugün 21 inci Asra girerken, bütün ülkeler
yüzde 2-3 enflasyonla ekonomilerini götürürken, Türkiye'nin yüzde 35'lerdeki,
40'lardaki enflasyonla onlarla rekabet etmesi mümkün değildir. Türkiye'ye hangi
hükümet gelirse gelsin, sorumluluğu, enflasyonu tek haneliye indirmektir.
Onunla ilgili bir model, program uyguluyoruz. Belki birtakım sıkıntılara
katlanıyoruz; ama, yarınımız için bunlara katlanmak durumundayız. Eğer
katlanmazsak, yarın, bugünü de arar hale geliriz. Tabiî, programın başarıya
ulaşması, esnafımızı da rahatlatacaktır. Bankalarla ilgili konu,
bildiğiniz gibi, daha çok, yeni kurulan Bankacılık Düzenleme Kuruluyla ilgili.
Onların çalışmalarına hükümet olarak yardımcı oluyoruz. Bütün arkadaşlarımızın
şikâyet ettiği konular, bizim de fevkalade üzüldüğümüz konulardır. Bankacılık
sistemini sağlıklı bir hale getirmek ve karşı karşıya kaldığımız, fevkalade
üzüldüğümüz, toplumumuzun da üzüldüğü bütün bu olayların meydana gelmemesi ve
müsebbiplerinin de yanına kâr kalmaması için, elbirliğiyle büyük gayret sarf
edilmektedir. Zaten, bankacılık sisteminde getirilen yeni düzenleme de bunu
amaçlamaktadır. Vergi adedi hakikaten
çok. Yani, ben de, yıllarca, vergi inceleme elemanı olarak vergi denetmenliği
yaptım, vergi incelemesinde bulundum. Verginin içinden çıkmak çok zor;
fevkalade karmaşık bir yapıda. Biz, vergi idaresi, gelir idaresi olarak, bunu
daha basit bir hale getirmeye çalışı-yoruz. Bir arkadaşımızın da ifade ettiği
gibi, vergide basitliği sağlamak, vergi idaresinin en önemli görevidir. Özel Tüketim
Vergisi de, müessese olarak bunu önemli ölçüde karşılayacak bir düzenlemedir. O
konudaki çalışmalarımız da devam ediyor. Önümüzdeki yılın ilk aylarında bu
konuyu, yeni bir vergi getirme değil, fiskal amaçla değil, gelir sağlamak
amacıyla değil; ama, sistemi basitleştirmek ve Avrupa Birliği standartlarına
yaklaşmak için bu düzenlemeyi en kısa zamanda... MAHMUT GÖKSU (Adıyaman)-
Sayın Bakan, rakam verebilir misiniz? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir)- Adet olarak mı?... BAŞKAN- Efendim,
lütfen... Sayın Bakanım, süremizi de aştık efendim; lütfen... MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir)- Bunu biraz daha çalışalım; yanlış bir rakam söyleriz, hoş olmaz.
İnşallah, bu celse içerisinde size bir bilgi sunarım. Sayın Fatsa "vergi
yükünü artırmak, kayıtdışılığı artırmaya götürmez mi" dediler. Tabiî,
yani, bu da vergi yükü... Bir kişinin vergi yükünü çok artırırsanız kayıtdışına
doğru kaçar. Bu, bir genel temayüldür; ama, vergi İdaresini güçlendirerek ve
bir de belli kesimlere çok fazla da vergi yüklemek pek doğru değil. Ekonomik
olarak, vergiyi muayyen bir ölçüde tutmak önemlidir. "Vergi oranlarını
düşürmeyi düşünüyor musunuz" diye ifade buyurdunuz. 4369 sayılı Kanunla,
1998 yılında gerek Gelir Vergisindeki gerekse Kurumlar Vergisindeki oranlar
aşağı yukarı yüzde 30'a tekabül eden bir ölçüde aşağıya çekilmiş durumdadır. Sayın Necati Yöndar
arkadaşımız, vergiye çok yakın bir arkadaşımız, Gelir İdaresinden Parlamentoya
geçmiş bir arkadaşımız; onun görüşleri, bizim Vergi İdaresinin de görüşleridir.
Özel Tüketim Vergisini biz de bir an evvel uygulamaya koymayı düşünüyoruz. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Ben de teşekkür
ederim. Değerli milletvekilleri,
madde üzerinde 7 adet önerge vardır. Önergeleri, önce geliş sırasına göre
okutacağım, daha sonra da aykırılık derecesine göre işleme koyacağım. MURAT AKIN (Aksaray) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Akın, bir
şey mi ifade etmek istiyorsunuz? MURAT AKIN (Aksaray) -
Soru sormak istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Soru sorma
işlemi bitti efendim. Birinci önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 539
sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481
Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10
uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Fethullah Erbaş Şükrü
Ünal Ahmet
Sünnetçioğlu Van Osmaniye Bursa Osman Aslan Şeref Malkoç Alaattin Sever Aydın Diyarbakır Trabzon Batman M. Altan Karapaşaoğlu Sacit Günbey Yakup
Budak Bursa Diyarbakır Adana Hüseyin Arı Mustafa Geçer Konya Hatay BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 539
sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481
Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10
uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Fethullah Erbaş Ahmet
Derin M. Altan Karapaşaoğlu Van Kütahya Bursa Mustafa Geçer Cevat Ayhan Ali Sezal Hatay Sakarya Kahramanmaraş Şükrü Ünal Akif Gülle Osmaniye Amasya BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 539
sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481
Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10
uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde yer alan "10
katına kadar artırmaya yetkilidir" ibaresinin "1 katına kadar
artırmaya yetkilidir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah Erbaş Yakup
Budak Şükrü Ünal Van Adana Osmaniye Ahmet Sünnetçioğlu Osman
Aslan Şeref Malkoç Bursa Diyarbakır Trabzon Alaattin Sever Aydın Sacit
Günbey Hüseyin Arı Batman Diyarbakır Konya Mustafa
Geçer Hatay BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum : Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 539
sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481
sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10
uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesindeki "10
katına kadar artırmaya yet-kilidir" ibaresinin " 2 katına kadar
artırmaya yetkilidir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş Van Ahmet Derin M.Altan
Karapaşaoğlu Mustafa Geçer Kütahya Bursa Hatay Cevat Ayhan Ali Sezal Şükrü Ünal Sakarya Kahramanmaraş Osmaniye Akif
Gülle Amasya BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum : Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 539
sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481
Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10
uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde yer alan "31.12.2002"
ibaresinin "31.12.2001" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş Van Şükrü Ünal Ahmet
Sünnetçioğlu Osman Aslan Osmaniye Bursa Diyarbakır Şeref Malkoç Alaattin Sever
Aydın Sacit Günbey Trabzon Batman Diyarbakır Yakup Budak Hüseyin Arı Mustafa Geçer Adana Konya Hatay BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum : Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 539
sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz. İsmail Özgün Cevat Ayhan Mehmet Zeki Okudan Balıkesir Sakarya Antalya Osman Yumakoğulları Kemal
Albayrak S.Metin Kalkan İstanbul Kırıkkale Hatay Nezir
Aydın Sakarya BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum : Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 539
sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481
Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10
uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Fethullah Erbaş Ahmet
Derin M. Altan Karapaşaoğlu Van Kütahya Bursa Mustafa Geçer Cevat Ayhan Ali Sezal Hatay Sakarya Kahramanmaraş Yakup Budak Akif Gülle Adana Amasya BAŞKAN - Efendim, son
okunan iki önerge aynı mahiyette olduğu için, her iki önergeyi de aynı anda
işleme alacağım. Komisyon son okunan iki
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılamıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın
Hükümet?... MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Evet, Komisyon
ve Hükümetin katılmadığı önerge üzerinde, önerge sahibi olarak, Sayın Özgün
konuşacaklar. Buyurun Sayın Özgün. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz 539 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesinde
verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, tekrar
hepinizi hürmetle selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
bu maddede getirilmek istenen husus şudur: Hükümetin geçen sene çıkarmış olduğu
özel işlem vergileri, 2000 yılı sonunda bitmesi gereken özel işlem vergileri,
iki yıl daha uzatılmak suretiyle kalıcı hale getirilmeye çalışılıyor ve aynı
zamanda da, hükümete 10 katına kadar artırma yetkisini isteniyor. Değerli milletvekilleri,
bizim teklifimiz, bu maddenin tasarıdan çıkarılması yönündedir. Neden böyle bir
teklifte bulunuyoruz; çünkü, hükümet, geçtiğimiz sene, burada bu ekvergileri
çıkarırken, bu kürsüden bir şeyi taahhüt etmişti; demişti ki, biz, bu ekvergileri
bir defaya mahsus olmak üzere ve geçici olarak çıkarmak istiyoruz. Şimdi de, bu
geçici olan ve bir sefere mahsus olduğu burada taahhüt edilen vergiler kalıcı
hale getirilmeye çalışılıyor. Bugün, iki yıl uzatacağız deniliyor; ama, yarın,
iki sene sonra, biz bunu daimi hale getirmek istiyoruz denmeyeceği ne malum. O
bakımdan, hükümetin bu tavrını fevkalade yadırgıyoruz. Hükümetin, burada,
verilmiş olan sözlerin, söylenmiş olan taahhütlerin, mutlaka, arkasında durması
lazım gelir; yoksa, o zaman, ne vergi adaleti, ne vergi ahlakı diye bir şey
kalmaz, milletin de bu söylenen sözlere itimadı kalmaz. Nitekim de, bugün,
hükümete, milletimizin, vergi mükelleflerimizin hiçbir itimadı kalmamıştır;
çünkü, hükümet, bugün bir şey söylüyor, yarın, söylediğini inkâr edercesine
başka uygulamaların içerisine giriyor ve bu çıkarılan vergi kanunlarıyla,
bilesiniz ki, verginin temel ilkeleri temelinden sarsılıyor. Verginin temel ilkeleri
vardır. En önemli ilkesi de adil olma ilkesidir. Verginin kazanılan ücrete
göre, kazanılan, elde edilen ücrete göre, gelire göre olması ilkesi önemlidir.
Getirilmiş olan, yeniden uygulamaya sokulmuş bulunan hayat standardı esasıyla,
bir defa, bunu çiğnediniz. Tabiî, bunun yanında,
verginin basit ve anlaşılır olması lazım gelir -Sayın Bakan, biraz önce bu
konuya değindi- ama, ne yazık ki, üzülerek ifade etmemiz gerekiyor ki, vergi
konusu, burada, yaz boz tahtasına çevrilmiş bulunmaktadır. Daha iki sene önce "Anayasaya
aykırıdır; efendim, vergiler gerçek kazançlar üzerinden alınmalıdır" deyip
kaldırdığımız hayat standardı esasını, hükümet, âdeta o gün söylediklerini
inkâr edercesine, bugün, tekraren, esnaf ve sanatkârın sırtına yüklemiş
bulunmaktadır. Bu bakımdan, basitlik ve anlaşılır olma ilkesinden de giderek
uzaklaşılmakta ve şu anda, büyük bir vergi karmaşası yaşanmaktadır. Sayın Bakanım, tabiî, siz
"bu vergileri, biz, kamu maliyesini sıhhatli hale getirmek için
koyu-yoruz" diyorsunuz; ama, bir şeyi unutmamak lazım gelir; vergilerin
sayısını artırmakla, oranlarını yükseltmekle daha çok vergi toplayacağınızı
düşünüyorsanız, aldanıyorsunuz. 2000 yılında hedefimizi
aştık diyebilirsiniz; ama, bunu dolaylı vergilerle, ekvergilerle getirdiniz ve insanlardan zorla aldınız. O
bakımdan, bizim tavsiyemiz şudur: Geliniz, vergi oranlarını yükseltmek ve
vergileri artırmak yerine, harcama reformunu buraya getiriniz, harcamalarla
ilgili yapmanız gerekenleri burada yapınız. Çünkü, vatandaş soruyor: Ben vergi
veriyorum da ne oluyor; verdiğim vergiler hizmet olarak bana geri mi
dönmüyor... O halde, bu konunun üzerinde ısrarla durmanız lazım gelir. BAŞKAN - Sayın Özgün,
lütfen sürenizin içinde tamamlar mısınız. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) -
Bitiriyorum. Siz, 2000 yılı bütçesini
arz ederken, bu konuda şunu söylemiştiniz; "Vergilerle toplanan pa-ralar,
mutlaka amacına uygun harcanacak ve vatandaşımıza 'ödedik ama boşa gitti'
dedirtmeyeceğiz.". Peki, ben soruyorum şimdi: Vatandaş böyle mi diyor; ödediğim
vergiler boşa gitmedi, bana hizmet olarak döndü mü diyor, yoksa, ödediğim
vergiler batık bankalara mı gitti, yolsuzluğa mı gitti... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) -
... devletin israflarına mı gitti?... (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özgün. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) -
Ben de teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. VI. – SÖYLEVLER 1. – Genel Kurulu ziyaret eden Ukrayna Cumhurbaşkanı Leonid
Kuchma’ya Başkanlıkça “Hoş gel-diniz” denilmesi ve konuk Cumhurbaşkanı Leonid
Kuchma’nın, Genel Kurula hitaben konuşması BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, ülkemizde konuk olarak bulunan Ukrayna Cumhurbaşkanı Sayın
Leonid Kuchma, şu anda Meclisimizi onurlandırmışlardır; kendilerine, Yüce
Heyetiniz adına "hoş geldiniz" diyorum. (Alkışlar) Biraz önce alınan karar
gereğince, Sayın Cumhurbaşkanını, konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet
ediyorum. (Ayakta alkışlar) Buyurun Sayın
Cumhurbaşkanı. UKRAYNA CUMHURBAŞKANI
LEONİD KUCHMA - Sayın Meclis Başkanı, sayın milletvekilleri, bayanlar ve
baylar; her şeyden önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde konuşma yapmama
imkân verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Ülkenizin Parlamentosuyla tanışmaya
özel bir önem veriyorum. 1920 yılının nisan ayında
başlatılan büyük iş, bu binanın içinde devam etmektedir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Mustafa Kemal Atatürk'ün Başkanlığında yapılan ilk toplantısı, Türk
Milletinin Kurtuluş Savaşının bir dönüm noktası olup, bu mücadelenin haklı
olduğunu uluslararası toplumlara göstermiştir. Tarihçiler, modern Türk Devleti
tarihinin bu noktadan başladığını belirtmektedirler. Günümüzde, reformcu
politikanın ülkenizde çok iyi neticeler verdiğini kendi gözümüzle görmekteyiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, çağdaş, demokratik, ekonomik ve siyasî açıdan çok
kuvvetli olan Türkiye'nin kurulmasına yaptığı katkılarla haklı olarak gurur
duyabilir. Çok önemli bir kuruluş olan Dünya Bankası, ekonomileri en yüksek
potansiyele sahip olan dünyanın 10 yeni devinden biri olarak Türkiye'yi
gösterdi. Bu, ülkenizin elde ettiği başarıların iyi bir göstergesidir. Türkiye Cumhuriyeti,
uluslararası sahnede Ukrayna için güvenilir bir ortaktır. Karşılıklı güven ve
anlayış, yoğun bir siyasî diyalog ve ekonomik işbirliği, geleceğimize iyimser
bakmamıza imkân sağlamaktadır. İlişkilerimizin tarihi,
Birinci Dünya Savaşının son döneminde başladı. Türkiye, 1918 yılında Bağımsız
Ukrayna Devletini tanıyan birkaç ülkeden biri oldu. İstanbul'da ve Kiev'de,
Ukrayna ve Türk diplomatik misyonları açıldı. Maalesef, o zaman tarih, milletlerimizin
devlet kurma istekleri-ne aynı derecede olumlu davranmadı. 1919 yılının Mayıs
ayında Mustafa Kemal Atatürk Türklerin Kurtuluş Savaşını başlatmak üzere
Samsun'a çıktığı sırada, Ukrayna Hükümeti, Bolşevik Kızılordunun baskısına
maruz kalarak Kiev'den çekilmiş durumdaydı. İkili ilişkilerimizin
yeniden uyanışı, Ukrayna'nın 1991 yılında bağımsızlığını yeniden kazanmasıyla
gerçekleşti. Yapıcı ortaklık olarak belirlenen bu ilişkiler, bugün birçok yönde
hızla gelişmektedir. Müsaadenizle, bu yönlerin en önemlilerinden bahsetmek
istiyorum. Hem Ukrayna hem de
Türkiye Cumhuriyeti, dünyadaki barış, istikrar ve güvenliğin sağlanma-sından
herkesin sorumlu olduğunu çok iyi bilmektedir. Ülkelerimiz, Birleşmiş Milletler
Örgütünün ilk kurucularındandır. Şimdi de onların temsilcileri, dünyanın birçok
köşesinde, Birleşmiş Milletler Barış Gücünün bünyesinde, çok zor ve büyük
sorumluluk gerektiren görevleri omuz omuza yerine getirmektedirler. Bu asil işe
yaptığınız katkılara, ayrıca her an patlamaya hazır bulunan Balkanlarda Türk
Barış Gücünün barış ve huzuru sağlamak amacıyla üstlendiği role Ukrayna'da
büyük bir önem verilmektedir. Çok iyi biliyoruz ki, Karadeniz bölgesinde, Güney
Kafkasya'da ve Ortadoğu'da istikrar sağlanmadıkça, Avrupa'daki ve dünyadaki
güvenliğin tam olarak sağlanması mümkün değildir. Güçlü ve gelişmiş olan
Türkiye, bu bölgelerde önemli bir istikrar faktörü haline çoktan gelmiştir. Bölgesel düzeyde güven ve
güvenliğin artırılmasıyla ilgili girişimlerin hayata geçirilmesi konusunda,
ülkelerimiz çok sıkı işbirliği yapmaktadırlar. Örneğin, stratejik açıdan büyük
önem taşıyan Güney Kafkasya bölgesiyle ilgili olarak Türk tarafının başlattığı
Kafkasya'da İstikrar Paktını, çok vakitli yapılan bir girişim olarak
görmekteyiz. Ukrayna'nın bu istikrar paktına katılmaya davet edildiği için
teşekkür ederiz. Ukrayna, hem anafikir belirleme hem de uygulama aşamalarında,
Kafkasya'da İstikrar Paktına katılmaya hazırdır. Ukrayna ile Türkiye'nin
ortaklaşa sarf ettiği çabalarla, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü, kısa bir
süre içerisinde nüfuzlu bir bölgesel kuruluşa dönüştü. Türk tarafının
oluşturduğu "Blacksea Force" çokuluslu deniz kuvvetleri birliğinin
kurulmasıyla ilgili girişim, Ukrayna tarafınca çok olumlu değerlendirildi ve
desteklendi. Aynı zamanda, Ukrayna
tarafının ilan ettiği Karadenizde güven ve güvenliği artırıcı önlemlerin
belirlenmesiyle ilgili girişim, Türk tarafının desteği olmadan
yürütülemeyecektir. Bununla birlikte,
halklarımızın oturduğu ortak evin pencereleri, yalnız Karadenize bakmıyor.
Günümüzde, Ukrayna ile Türkiye, ayırım sınırları ve Berlin Duvarlarından
arındırılan yeni Avru-pa'nın ayrılmaz birer parçasıdır. Geçen yılın aralık
ayında, aynı günde, Avrupa Birliği, ülkelerimiz için tarihî nitelikte iki karar
aldı. Birinci olarak, Türkiye'nin Avrupa Birliğine üye olma hakkı, gecikmiş
olsa da, tanındı. İkinci olarak, Avrupa Birliğinin Ukrayna'yla uygulayacağı strateji
belirlendi, Ukrayna'nın Avrupa'ya yönelmesi olumlu karşılandı. Türkiye'nin Avrupa'yla
bütünleşme yönünde, Ukrayna'ya göre, çok daha ileri aşamada bulunduğunu iyi
bilmekteyiz. Türkiye'nin elde ettiği başarıları alkışlayarak, Avrupa Birliğine
yaklaşmak için tecrübenizden yararlanmaya hazırız. Bir faktörden daha söz
etmek istiyorum. Bana göre, ülkelerimize eski dünya tarafından verilen değer,
onların gerçek uluslararası rolüne ve önemine eşit değildir. Kıtamızda yeni ayırım
sınırları çizmeye yönelik çabaların zararlı olduğunu da belirtmem gerekir. Bir
örnek olarak, Türkiye'nin, kadınların siyasal ve sosyal haklarının sağlanması
konusunda adım atan ilk ülkelerden biri olduğunu, Avrupa'da, belki az kimse
hatırlayabilir. Dünyanın sadece 17 ülkesinin parlamentosunda kadınların
bulunduğu dönemde, Türk yasa koyucuları, Türkiye'de kadınlara eşit haklar sağladı.
Eminim ki, Ukrayna ve
Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmeleri, hem kendimiz hem Avrupa hem de Avrupa
Birliği için itici bir etken olacaktır. Bu durumda, her şeyden önce birleşmiş
Avrupa'nın önünde yeni ufuklar açılacak, istikrar, barış ve refah bölgesi çok
daha geniş olacaktır. Bu da, istikrar ve barışa henüz ulaşamamış olan Kafkasya
ve Ortadoğu başta olmak üzere, birçok komşu bölgeye de olumlu etki
sağlayacaktır. İkinci olarak, önceden
çok karmaşık etkilere maruz kalan ülkelerin, çoğulcu demokrasi, hukukun
üstünlüğü ve sosyal eşitlik sistemine geçmesi, bu değerlerin hayata geçirilmesi
konusunda Avrupa Birliği için de önemli bir tecrübe olacaktır. Üçüncü olarak, Avrupa
Birliği, Avrupa yolunu seçmiş olan ülkelere kapı açarak, medeniyetlerin
uyumsuzluğuna ilişkin öğretilerin yanlış, zararlı ve tehlikeli olduğunu
kanıtlayacaktır. 21 inci Yüzyılda yeni
çağın değerleri ve ilkeleri, harita üzerinde önemli bir sebep olmadan
uydurulan, ülkeleri birbirinden siyasî, etnik, dinî veya diğer özelliklere göre
ayıran sınırlardan daha önemli olacaktır. Demek ki, Avrupa yolu
dışında ülkelerimizin seçeceği başka bir alternatif yoktur. Umarım, Avrupa
Birliğine üye olan ülkelerin siyasî çevreleri de bunu anlayacaklardır.
Avrupa'yla bütünleşmeye yönelik çabalarımızı ne kadar güçlendirirsek,
birbirimizi ne kadar desteklersek, o kadar başarılı olacağız. Avrupa'yla bütünleşme
süreçlerinde, Parlamentolarımıza önemli roller düşmektedir. Avrupa parlamenter
kuruluşları nezdindeki işbirliğimiz, yasama faaliyetleriyle ilgili bilgi
alışverişi, parlamentolararası seminer ve konferansların düzenlenmesi en önemli
işbirliği yöntemlerindendir. Bu vesileyle, Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi
çerçevesinde Ukrayna ile Türkiye arasında yapılan işbirliğinin çok verimli
olduğunu memnuniyetle belirtmek istiyorum. Bu nüfuzlu ve itibarlı kuruluşta
Türkiye Cumhuriyetini temsil eden heyet üyelerinin de bugün burada
bulunduklarını biliyorum; bu bağlamda, Ukrayna'nın menfaat ve amaçlarını
devamlı destekledikleri için kendile-rine içtenlikle teşekkür ederim. Avrupa ve dünyada devam
eden ekonomik bütünleşme süreçlerine katılmamız, ülkelerimizin bir başka konuda
daha işbirliği yapmaları için geniş ufuklar açmaktadır; bu konu, enerji
kaynaklarının sağlanmasıdır. Günümüzde, dünyanın tüm ülkelerinin enerji ağlarına
bağlanması daha da fazla önem kazandıkça, Hazar ve Ortadoğu'dan petrol ve gaz
kaynaklarının Avrupa'ya ulaştırılması konusunda işbirliğimizin önemi daha da
artmaktadır. Sanırım, şu anda, bu konuda işbirliği yapma-mızı engelleyecek hiçbir
husus yoktur. Hazar petrolünün dünya piyasalarına ulaştırılmasına ilişkin
Ukrayna'nın ve Türkiye'nin projeleri, farklı tüketicilere yöneldiği için,
birbirine rakip değildir ve birbirini tamamlamaktadır. Her iki ülkenin de
petrol ulaştırma konusunda yüksek teknolojilere sa-hip olduğu göz önüne
alındığında, bu işbirliğinin siyasî ve ekonomik açıdan çok yararlı olacağı
açıkça görülmektedir. Netice olarak,
işbirliğimizin her konuda çok büyük potansiyele sahip olduğundan emin olduğumu
vurgulamak istiyorum. İlişkilerimizi daha da derinleştirmek ve somutlaştırmak,
her Ukraynalıya ve her Türke bu işbirliğimizin faydalı olduğunu hissettirmek,
en önemli amacımızdır. Bayanlar ve baylar; dost
Türkiye Cumhuriyetini ziyaret ettiğim, geçmişi ve bugünü hakkında bilgi
edindiğim sırada, yüksek amaçlar üzerinde örgütlenen bir ülkenin ve halkının,
kısa bir süre içerisinde çok büyük başarılar elde edebildiğini gördüm. Büyük Mustafa
Kemal Atatürk, geleceği göstererek "Bundan sonra pek mühim zaferlere
kavuşacağız; fakat, bu zaferler, süngü zaferi değil, iktisat, ilim ve irfan
zaferleri olacaktır" diyerek, günümüzdeki Türkiye'yi işaret etmiştir.
(Alkışlar) Başarılarınızı görerek,
Ukrayna'da gerçekleştirilen reformların yolundan şaşmayacağına ve başarılı
olacağına inanıyorum. Eminim ki, geçiş döneminde yaşadığımız zorluklar ve
problemler yakında aşılacak ve Ukrayna, kalkınma, esenlik ve refah yoluna devam
edecektir. Ukrayna ile Türkiye
arasındaki dostluğun daha da sağlamlaştırılacağını ümit eder, Türk Milletinin
de devamlı ilerlemesini, en kapsamlı ve en cesur projeleri gerçekleştirmesini
ve tüm amaçlarına ulaşmasını dilerim. İlginize teşekkür ederim.
(Ayakta alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Cumhurbaşkanı. Değerli milletvekilleri,
çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN 2. – Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu,
Gelir Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Kurumlar Vergisi Kanu-nuna Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/776) (S.
Sayısı : 539) (Devam) BAŞKAN - Üzerinde görüş
açıklanan önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 539
sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306
ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının
çerçeve 10 uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin
ikinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş (Van) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sa-yın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Komisyon
ve Sayın Hükümet önergeye katılmıyor. Söz istiyor musunuz Sayın
Erbaş? FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Gerekçesi okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum. Gerekçe : Bakanlar Kurulunun Özel
İşlem Vergisi tutarlarını 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (a)
fıkrasının 13 numaralı bendine bağlı kalmaksızın ayrı ayrı veya birlikte 10
katına kadar artırma yetkisinin verilmesi, Bakanlar Kurulunu, keyfiliğe kadar götüren
bir uygulama içine sokacaktır. Bu keyfiliği önlemek için bu önergeyi vermiş
bulunuyoruz. BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul
edil-memiştir. Diğer önergeyi okutuyorum
: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 539
sıra sayılı Motorlar Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481
sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10
uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş (Van) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın
Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Komisyon
ve Sayın Hükümet önergeye katılmıyor. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Gerekçesi okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe : Bakanlar Kurulunun Özel
İşlem Vergisi tutarlarını 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (a)
fıkrasının 13 numaralı bendine bağlı kalmaksızın ayrı ayrı veya birlikte 10
katına kadar artırma yetkisinin verilmesi, Bakanlar Kurulunu, keyfîliğe kadar götüren
bir uygulama içine sokacaktır. Bu nedenle bu önergeyi vermiş bulunuyoruz. BAŞKAN - Önergeyi Yüce
Heyetinizin oylarına sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum
: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 539
sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481
Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10
uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde yer alan "10
katına kadar artırmaya yetkilidir" ibaresinin "1 katına kadar
artırmaya yetkilidir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş (Van) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Komisyon ve Hükümetin
katılmadığı önergenin gerekçesini okutuyorum efendim. Gerekçe: Bakanlar
Kurulunun Özel İşlem Vergisi tutarlarını 4306 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin
(a) fıkrasının 13 numaralı bendine bağlı kalmaksızın ayrı ayrı veya birlikte 10
katına kadar artırma yetkisinin verilmesi, Bakanlar Kurulunu, keyfîliğe kadar
götüren bir uygulama içine sokacaktır. Bu keyfîliği önlemek için bu önergeyi
vermiş bulunuyoruz. BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum efendim: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum
: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 539
sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481
Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10
uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesindeki "10
katına kadar artırmaya yet-kilidir" ibaresinin "2 katına kadar
artırmaya yetkilidir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş (Van) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümetin katılmamış olduğu önergenin gerekçesini okutuyorum efendim. Gerekçe : Bakanlar Kurulunun Özel
İşlem Vergisi tutarlarını 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (a)
fıkrasının 13 numaralı bendine bağlı kalmaksızın ayrı ayrı veya birlikte 10
katına kadar artırma yetkisinin verilmesi, Bakanlar Kurulunu keyfîliğe kadar götüren
bir uygulama içine sokacaktır. Bu nedenle bu önergeyi vermiş bulunuyoruz. BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul
edil-memiştir. Son önergeyi okutuyorum
efendim : Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 539
sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481
Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10
uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde yer alan "31.12.2002"
ibaresinin "31.12.2001" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş (Van) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum efendim: Gerekçe : 4481 sayılı Kanunun 9
uncu maddesinde yer alan, aralık ayının sonunda biten verginin 2002 yılına
kadar uzatılması, hakkaniyete aykırıdır. Zaten, vergisini ödemekte zorlanan
vatandaşımızın iki yıl daha bu vergiyi ödemeye mahkûm edilmesi, kamu vicdanını
yaralamaktadır. BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Değerli milletvekilleri,
yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumlarınız olduğu üzere,
görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde
bulunmayan, ancak tasarı veya teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İçtüzüğümüzün 87 nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi önce
okutturacağım, komisyona soracağım; komisyon, önergeye salt çoğunlukla, yani en
az 21 üyesiyle katılırsa, önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım; Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması halinde ise, önergeyi işlemden
kaldıracağım. Şimdi, önergeyi
okutuyorum efendim: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 539
sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesinden sonra gelmek üzere, aşağıdaki
maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Madde: 26.11.1999 tarih
ve 4481 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (f) bendine
"3330 sayılı Kanuna göre" ibaresinden sonra gelmek üzere, aşağıdaki
parantez içi hükmü eklenmiştir. "...(Marmara
Bölgesinde ve civarında meydana gelen depremden etkilenen mahallî idareler
hariç)..." Necati Yöndar M. Selim
Ensarioğlu Nevzat Ercan Bingöl Diyarbakır Sakarya Mehmet Gölhan Kamer
Genç Necmi Hoşver Konya Tunceli Bolu Kemal
Çelik Antalya BAŞKAN - Sayın Komisyon,
önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Komisyonumuz hazır bulunmuyor Sayın Başkanım, o
nedenle katılamıyoruz. BAŞKAN - Komisyon
çoğunluğu olmaması dolayısıyla önergeye salt çoğunlukla katılamamış olduğundan,
önergeyi işlemden kaldırıyorum. 11 inci maddeyi
okutuyorum. MADDE 11. - 4481 sayılı
Kanunun 15 inci maddesinde yer alan "31.12.2000" tarihi
"31.12.2002" olarak değiştirilmiştir. BAŞKAN - Madde üzerinde
Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, Isparta Milletvekili
Sayın Ramazan Gül; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA RAMAZAN
GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın 24 Kasım
Öğretmenler Günü; eli öpülesi öğretmenlerin Öğretmenler Günüdür, hepsini
saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının -Motorlu Taşıtlar Vergisi
Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının- eski madde numarasıyla 9 uncu maddesi
hakkında Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, bu
madde, bir düzenleme maddesidir; kısa ismiyle RTÜK, Rekabet Kurulu, İstanbul
Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) ve SPK gibi kurumların devletten almış
oldukları payların devlete geri aktarılma zamanının 2002 yılına kadar
uzatılmasına ilişkin bir düzenleme maddesidir. Değerli milletvekilleri,
bu hükümet, aslında bir başarısızlıklar hükümetidir; görüşmekte olduğumuz vergi
tasarısı bunun en somut göstergesidir. Bir hükümet düşünün, vergi toplamakta
acze düşmüştür, bütçe gelirleri yetersizdir, kayıtdışı ekonomi tüm ekonominin
neredeyse yüzde 50'sine ulaşmıştır. Böyle bir yapıda, bu hükümet, maalesef,
halkın deyimiyle kümesteki kazlarla uğraşmaktadır. Bunun anlamı, hükümet,
kayıtlı ekonomiyi ağır bir şekilde vergilemekte, kayıtdışı ekonomi karşısında
da kayıtsız kalmaktadır. Böyle bir ortamda, sağlıklı ekonomik politikalar
üretilemez. Reel ekonomi durma noktasına gelmiştir. Kimse, ağır vergiler
karşısında üretim yapmak istememektedir. Değerli milletvekilleri,
malumlarınız olduğu gibi, vergi, devletin hükümranlık hakkıyla eşanlamlıdır.
Böyle bir konuda düzenleme yapılırken, ciddî araştırmaların yapılması, meslek
kuruluşlarının görüşlerinin alınması gerekir, hatta üniversitelerin ilgili
bölümlerinin görüşlerine başvurulmalıdır. Oysa, önümüze gelen bu tasarıda
hiçbir altyapı yoktur; hemen hemen, hiçbir sivil toplum örgütünün, meslekî
kuruluşların ve üniversitelerin görüşlerine başvurulmamıştır; sistem, tümüyle
bir dayatma mantığı içerisinde ele alınmış ve önümüze getirilmiştir; bunun
Türkçesi, dayatmadır, ben yaptım oldu mantığıdır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu hükümet, aslında, ekonomi politikalarını da belirlememektedir,
ekonomi politikasını tümüyle IMF belirlemekte ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti,
maalesef, IMF'nin direktifleri dışında çalışmamakta ve herhangi bir düşünce de
üretmemektedir. Böylesine teslimiyetçi bir politikanın faturası da, doğal
olarak, vatandaşa çıkmaktadır. Bu vergi tasarısı da bunun güzel bir
göstergesidir. Banka soygunlarını af kapsamına alan bu hükümet, vergi yönünden
de, kayıtlı ekonomiyi cezalandırmakta ve üretim yapanların daha ağır
faturalarla vergi ödemelerini istemektedir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada, üzerinde durmam gereken bazı konuları Yüce Heyetinizle
paylaşmak istiyorum. Mevcut hükümet, maalesef, vergi tahsil edememektedir.
Örneğin, ilk defa, vergi tahsilat oranları yani, tahakkuka göre tahsilat oranları
yüzde 50'lerin altına düşmüştür. Zira, normal yıllarda vergi tahsilat oranları
yüzde 85, yüzde 90, yüzde 100'ken, maalesef, hükümetin uygulamış olduğu,
ekonominin bir ayağını teşkil eden vergi politikaları neticesinde, vergi
tahsilat oranları yüzde 43'e, yüzde 50'lere kadar düşmüştür. Aslında, bunun
nedeni gayet basittir; bunun nedeni, mevcut hükümetin uygulamış olduğu ekonomik
politikanın bir neticesidir. Zira, bugünkü daraltıcı, yani insanları
fakirleştirici ekonomik politikalar nedeniyle, hükümet, vergi toplamakta güçlük
çekmekte ve acze düşmektedir. Örneğin, benim seçim bölgem olan Isparta İlindeki
bir kunduracı sitesinden bahsetmek istiyorum. Vergi yasaları çıkmazdan önce;
yani, 1995'li, 1996'lı yıllarda -burası 6 katlıdır- bütün site çalışmaktayken,
maalesef, bugün, birinci kat çalışmaktadır. Bunun da nedeni, bu hükümetin
uygulamış olduğu daraltıcı politikalardır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bazı hususları, Yüce Heyetinizle paylaşmaya devam edeceğim.
Bugün, hükümet, vergi toplamakta işin kolayına gitmektedir. Sayın Maliye
Bakanıma arz ve ifade ediyorum, bütçe gelir kalemlerini incelediğimizde,
serbest meslek kazançlarının, özellikle doktorların, avukatların ödemiş
oldukları vergiler, bugün, bir asgari ücretlinin altında vergi ödemektedirler.
Aslında, bunların araştırılması gerekmektedir. Değerli milletvekilleri,
diğer bir konu ise, bugün, mevcut vergi yasalarında uygulanmakta olan Katma
Değer Vergisi oranlarının çok yüksek olmasıdır; yüzde 25'lere kadar
dayanmaktadır. Katma Değer Vergisini alıcı ödemektedir; bakın, bu ne gibi
sonuçlar doğurmaktadır; bu, gayet açık. Düşünebiliyor musunuz, bir vatandaş, 1
milyarlık bir alış veriş ettiğinde, 200 milyon, icabında 250 milyon lira gibi
bir para ödemektedir. Bu para, sıcak bir paradır. Bu durum karşısında, alıcı
ile satıcı ne yapmaktadırlar; anlaşmaktadırlar; çünkü, ortak menfaatları vardır
ve esas vergiden kaçmak için, daha düşük bir bedel üzerinde anlaşılmakta ve
kayıtdışı ekonomi teşvik edilmektedir. Değerli milletvekilleri, maalesef, daha
da acısı, Katma Değer Vergisi oranlarının yüksek olması nedeniyle sahte belgeye
olan talep artmaktadır; çünkü, bizim hayalî ihracatın ana kalemlerini teşkil
eden, hayalî ihracatın esas konusunu teşkil eden bu ihracatta KDV iadeleridir
ve ihracattaki KDV iadelerinin de ana nedeni bu Katma Değer Vergisi oranlarının
yüksek bedellerde olmasından ileri gelmektedir. Daha açık bir tabirle -halk
tabiriyle- sıcak para dediğimiz halkın ödemek istemediği bir paradır bu değerli
milletvekilleri. Değerli milletvekilleri,
sizlerle paylaşmak istediğim konulardan bir tanesi de vergi adaleti kavramıdır.
Aslında, vatandaş vergisini ödemek ister; fakat, vergi adaleti çok nazik bir
konudur; çünkü, bugün ödemiş olduğu vergilerin nerelere gittiği, nasıl harcandığı
noktasında, vatandaş, bunun hesabını yapmaktadır. Diğer taraftan, sektörler
arasında vergi adaletsizlikleri vardır. İşte, mevcut düzende bu asgarî hayat
standardı dediğimiz hazır vergiye gitmekten ziyade, bunların araştırılması
gelmektedir. Değerli milletvekilleri,
mevcut hükümet aşağı yukarı üçbuçuk dört yıldır aynı planları, prog-ramları
uygulamaktadır. Bu uygulamış olduğu plan ve programın kısaca bir incelemesini,
envanterini yaptığımızda insanlarımız fakirleşmiştir, üretim durmuştur. Bakın,
inşaat sektörü durmuştur, Türkiye'nin gözbebeği olan tekstil sektörü durmuştur
değerli milletvekilleri. Bugün turizm çökmüştür, bugün Antalya'ya gittiğimizde
beş yıldızlı oteller satılığa çıkmıştır. Değerli milletvekilleri,
bugün, Anadolu aslanları dediğimiz... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Gül,
lütfen tamamlar mısınız efendim. Buyurun. RAMAZAN GÜL (Devamla) -
...Denizli'deki kuruluşlarımız, fabrikalarımız, Uşak'taki fabrikalarımız,
Gaziantep'teki fabrikalarımız, Kayseri'deki fabrikalarımız maalesef
kapanmıştır. Bunun nedeni şudur: 1999 senesi itibariyle 2 milyon 500 bin kişi
işten çıkarılmıştır. İşte, ekonominin bir ayağını teşkil eden yanlış vergi
politikalarının neticesidir bu. Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum; teşekkür ediyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gül. Fazilet Partisi Grubu
adına, Sakarya Milletvekili Sayın Nezir Aydın; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA NEZİR
AYDIN (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 539
sıra sayılı tasarının 11 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, iki
dönemdir Yüce Meclisteyim. Her vergi konusu gündeme geldiğinde, her vergi
tartışmaları başladığında benim -kulakları çınlasın- sevgili maliye hocam Ediz
Doğan hep aklıma gelir. O, bize, maliyenin tarifini yaparken veya iyi bir maliyecinin
tarifini yaparken, modern maliyeciler, klasik maliyeciler veya çeşitli
maliyecilerin tariflerini verirken, aklımda kalan çok güzel bir tarifi vardı,
derdi ki: "Ediz Doğan'ın da tarifi şudur ve bu işin özeti de budur: İyi
bir maliyeci -herhalde Türkiye için yapılan bir tarif- kazı asgarî gürültüyle
yolup azamî tüy elde etme sanatıdır." Bunu, 55 inci hükümet de yapıyordu,
56 ncı da yapıyordu, 57 nci hükümetin de onlardan hiçbir farkı yok. Bir şairin
dediği gibi: "Zindancıbaşı hep aynı, zulüm de aynı; ama, esirler veya
zulmedilenler değişebiliyor." Değerli arkadaşlar, biraz
önce -isim vermekte bir mahzur yok; çünkü kendisi bana izin verdi- Sakarya
Esnaf Odaları Birliği Başkanı Sayın Hasan Alişan Bey aradılar, aynen şunu ifade
ettiler, dediler ki: "Lütfen, bunu, ifade ediniz, biz, bütün esnaflarımıza
talimat verdik, binlerce üyemize ta-limat verdik, iki gündür, üç gündür bu
tasarının görüşüldüğünden beri dikkatle ve ibretle Yüce Meclisteki sayın
vekillerimizi takip ediyoruz şu anda onlar bizim sesimizi duymuyorlar; ama,
yeri zamanı geldiğinde, biz onlara sesimizi nasıl duyuracağımızı çok iyi biliyoruz.
Merak etmesinler, daha da artırsınlar. Biz, nelerin üstesinden geldik; onların
koyacağı verginin üstesinden de geliriz." Değerli arkadaşlar, ben,
deprem bölgesinin, Sakarya, Milletvekiliyim. Bu, tüm deprem bölgesinde bir sorun;
deprem bölgesi için az önce madde şeklinde bir önerge verildi, en azından,
getirilen bu mükellefiyetlerin bir kısmından deprem bölgesi iki yıl, üç yıl
veya beş yıl muaf tutulabilirdi. Şunu biliyor musunuz,
deprem bölgesinde, özellikle Sakarya'da tüm altyapı felç olmuş durumda.
Aylardır altyapı çalışmaları devam ediyor. Ağır aksak da olsa bir şeyler
yapılıyor, yürüyor; ama, birçok caddede esnafımız kendi dükkânına dahi
haftalarca giremiyor ve daha ne kadar zaman devam edecek; onu da kimse
bilemiyor. İşte, bu insanlara biz diyoruz ki, sen kâr da etsen, zarar da etsen
biz senden vergi alacağız. Tüm deprem bölgesine bu kanunda yapılan tek olay, bu
maddeyle getirilen mücbir sebep devam ettiği sürece, beyannameler birlikte mi
verilir, ayrı ayrı mı verilir? Ayrı ayrı verilmesi zaten mümkün değil iki
yıllık beyannameyi; hangi vergi dairesi alacak, hangi memur o kadar tahakkuku
arka arkaya kesecek? O zaten mümkün değil, birlikte verilmek mecburiyeti
vardır. İşte, ayrı ayrı mı verilir, birlikte mi verilir diye Sayın Bakana yetki
verilen bir madde. Deprem bölgesine
ayrıcalık getiren önerge kabul edilmiyor; ama, hayat standardı getiren önerge
kabul ediliyor! Değerli arkadaşlar, bu
hayat standardının tam anlaşıldığı şekliyle ne olduğunu biliyor muyuz? Bana
göre, olay şudur: Sayın Bakan, ey Türkiye Cumhuriyetindeki küçük esnaflar, orta
gelirli esnaflar, velhasıl Gelir Vergisi mükellefleri -çünkü, Kurumlar Vergisi
mükelleflerini ilgilendiren bir şey yok burada- siz, tamamınız vergi
kaçırıyorsunuz, yani, potansiyel hırsızsınız; öyleyse, biz, sizden metazori bu
vergiyi alacağız diyor. HALİL ÇALIK (Kocaeli) -
Bu, sizin yorumunuz. NEZİR AYDIN (Devamla) -
Tabiî, bu, benim yorumum. Hükümeti oluşturan
partilerden bir arkadaşımız, bu kürsüye çıkıyor "efendim, biz, yatı
olanlara, katı olanlara, lüks arabası olanlara, şunlara, bunlara vergi
getiriyoruz; ama, siz, muhalefet olarak, buna karşı mı çıkıyorsunuz"
diyor. Arkadaşlar, ben, malî müşavir muhasebeciyim; burada, kimse kimseyi
yanıltmaya kalkmasın. Bu getirilen yat, kat, bilmem şu bu vergilerinin
bahsedilen hayat standardıyla kesinlikle alakası yok; çünkü, Türkiye'de yatı,
katı, lüks arabaları, çocuklarının ayrı ayrı elbiselerine göre, elbise
renklerine göre arabaları olan kişilerin tamamı holding sahibidir, sermaye
şirketi sahibidir; o araçlar da şirkete dahildir; onun için, onların hayat
standardıyla hiç alakası yoktur; ama, burada milletin gözünün içine baka baka
"efendim, bu muhalefet, yata, kata koyduğumuz vergiye karşı çıkıyor"
diyorsunuz. Öyle mi; hayır, alakası yok, kesinlikle öyle değildir. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Şirkete dahil olan araçlardan da alacağız. NEZİR AYDIN (Devamla) -
Efendim, onlar, hayat standardına girmez; muhasebeciler bunu çok iyi bilir. Değerli arkadaşlar, Sayın
Bakanımız burada bir şeyi daha ifade etti, dediler ki: "500 000 esnaf
zarar gösterdi, vergi kaçırdı; bu kadar çok esnafımız zarar gösterdiği için,
bunların hepsinin zarar etmesi mümkün değil, bunlar vergi kaçırıyorlar; onun
için, biz, bu hayat standardını geri getiri-yoruz." Sayın Bakanım, bunun
yanında, Türkiye'de şu kadar da sermaye şirketi zarar göstermiştir, şu kadar
holding zarar göstermiştir, onlar da vergi kaçırmıştır, vergi vermemişlerdir,
onlardan da vergi almak için şu şu tedbirleri getiriyoruz diyebilmeliydi; ama,
bu söylenmemiştir. Zarar gösteren esnafı
tespit edip, zarar göstermesini önlüyoruz. Peki, ya Türkiye'de son iki yıldır
kaç tane dükkân kapatıldı veya kaç esnaf dükkânını kapattı, bunu da biliyor
musunuz? Acaba bu insanlar dükkânlarını neden kapattılar? Yüzlerce işçilerin -küçük
esnaf yanında çalışan, bir, iki, üç, beş, neyse, işçilerin- çoğu, maalesef,
işsizlik yüzünden, yani, esnafın işsizliği yüzünden işten çıkarılmıştır.
Bunların istatistiği var mı; bunların sayısını biliyor musunuz, kaç tanedir? Değerli arkadaşlar, bir
diğer noktadan baktığımız zaman, şimdi, deprem yaralarını sarmak için -bütün
arkadaşlar izah ettiler- çıkan vergilerin uygulaması iki yıl daha uzuyor.
Ancak, burada enteresan bir şey var: Yüce Meclis tatildeydi, basında, hatırlayanlar
hatırlayacaktır, bir küçük haber vardı, diyordu ki: "Cottarelli,
ziyaretinde, deprem için çıkarılan istikrar vergilerinin -yanlış
hatırlamıyorsam- üç yıl daha devam etmesini istedi." Hükümetten bunu talep
etti; ama, iktidarı, hakikaten, burada tebrik etmek lazım, takdir etmek lazım;
Cottarelli'nin dediğini bu defa yapmadılar; o üç yıl veya dört yıl istemişti;
ama, iktidar bunu iki yıl olarak sabit tuttu; ama, uzatmayacağına dair -o
günleri görenler için- herhangi bir ibare de yok maalesef. Şimdi, değerli
arkadaşlar, sürem bitiyor, burada sizlere şunu ifade etmek istiyorum: Bakınız,
17 Ağustos ve 12 Kasımda büyük bir afet yaşandı, büyük bir deprem yaşandı. Bu
deprem için burada vergiler konuldu, milletimiz buna karşı çıkmadı, deprem
yaraları sarılacaktır diye fedakârlık yaptı; rakamının tam kaç para olduğunu
bilemiyoruz; ama, basında yer aldığına göre, 2 katrilyon lira civarında vergi
toplandı. Deprem için, katrilyonlar, yurt içinden, yurt dışından -biz,
depremzedeler adına yardım eden herkese teşekkür ediyoruz- toplandı; ama, ne
yazıktır ki, bunların nereye gittiğini hiçbir Allah'ın kulu bilmiyor. Meclis ve
Meclisin denetim organı olan Sayıştay bu konuda devredışı bırakılmıştır. Bunu,
Türkiye'de sadece üç kişi bilmektedir, sorulan sorulara da, ne yazık ki, cevap
verilmemektedir. Ama, deprem bölgesinde, vergi mükellefi olup da, vergisini
ödeyemedi diye hapse atılanlar vardır, deprem bölgesinde olup da vergisini
ödeyemedi diye yurtdışına çıkma yasağı konulanlar vardır, deprem bölgesinde olup
da, maliyeden "borcu yoktur kâğıdı" alamadığı için işlerini
yapamayanlar vardır. Peki, ya "borcu yoktur kâğıdı" istediği zaman,
faizlerin nasıl uygulandığını biliyor musunuz; maalesef, 2000 yılının mart
ayına kadar aylık yüzde 12 olarak uygulanıyordu. Yani, bu deprem bölgesine,
yurt içinden ve yurt dışından, mutlaka, birçok yardım yapıldı; ama, 57 nci
hükümet, maalesef, istenileni, gerekeni yapmamıştır. Mutlaka, deprem
yaralarının daha hızlı sarılması gerekiyor. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Aydın,
lütfen, tamamlayın efendim; mikrofonunuzu açıyorum. NEZİR AYDIN (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Burada, esnafımıza,
özellikle deprem bölgesindeki esnafımıza, mutlaka, bazı istisnalar
getiril-meliydi. Eğer, bu kanunu ille çıkaracaksanız... Gerçi, bu kanuna şu
anda hiç gerek yoktu. Bir yıl geçti ya da geçmedi, hayat standardını siz
kaldırdınız. Hepimiz, bunda, seçim öncesinde söz verdik meydanlarda; iktidar
olursak hayat standardını kaldıracağız ey esnaf dedik ve bize öyle oy verdiler.
Buraya geldik, sözümüzü tuttuk, kaldırdık. Şimdi ne oldu, hangi mücbir sebep
oldu da, bunu tekrar geri getiriyoruz? Yani, esnafımız... Herhalde, o padişahın
meşhur hikâyesini biliyorsunuz, artık, kimse üzülmüyor, kimse boynunu bükmüyor.
Millet gülmeye başladı 57 nci hükümetin haline. Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum Sayın Başkanım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Şahsı adına, Sayın Aslan
Polat; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 539 sıra sayılı kanun tasarısının eski 9,
yeni 11 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlarım. Şimdi, arkadaşlar da
söylediler, bu madde için getirilen çok basit bir gerekçe var. Orada deniliyor
ki: Türkiye'de deprem olan bölgelerde, bilhassa asrın felaketine uğrayan
yerlerde -işte, Bolu'dur, Düzce'dir, Yalova'dır, Sakarya'dır- mükellefiyet
kaydı bulunanların mücbir sebep hali kapsamına giren dönemlere ilişkin
beyannamelerini bir veya birden fazla beyannamede toplu olarak verme kolaylığı
getirilmektedir. Onu da şundan getiriyor:
Herkes tek tek beyanname verecek olsa, yüzbinlerce beyannameyle, vergi
daireleri bir anda tıkanma durumuna gelecekti. Buna bir kolaylık getirmek;
yani, vergi dairelerinin işlemlerini azaltmak için getirilen bir düzenlemedir.
Yoksa, burada, böyle, vatandaşa getirilmiş çok da fazla bir kolaylık yoktur;
sadece, beyanname verme kolaylığı ve vergi dairelerinde işlem yapma kolaylığı
getirilmiştir; o bakımdan da, faydalı bir maddedir; ama, işin aslı ne; işin
aslı şu: Bu tasarıyla bir sürü yeni vergi getirildi, onlardan vazgeçilmiyor;
ama, beyanname vermekte bir kolaylık getiriliyor. Sayın milletvekilleri,
şimdi size bir şey söyleyeceğim. Bundan üç yıl önce, 55 inci hükümet döneminde;
yani, Anasol-D hükümeti döneminde; yani, bugünkü koalisyonun iki büyük
ortağının burada olduğu, Anavatan ve DSP'nin ortak olduğu o hükümette, Başbakan
Sayın Mesut Yılmaz, Maliye Bakanı da Sayın Zekeriya Temizel iken bir vergi
kanunu getirildi. Şimdi o iki partinin ortağı olduğu koalisyonda Başbakan bu
sefer DSP'den oldu, Maliye Bakanı Anavatan Partisinden oldu. O geçen dönemde
Maliye Bakanlığı bir kanun getirmişti ve çok büyük tartışmalarla geçti buradan
ve en sonunda, o kanun için, Maliye Bakanlığı o kanunu çok beğendiği için
"Bir Reformun Anatomisi" diye, bir vergi reformu nasıl
gerçekleştirildi diye kitaplar basıldı, bu günlerce teşhir edildi, büyük bir
propaganda yapıldı. Fakat, bakıyoruz ki, şimdi bu reformun
anatomisine giren kanun maddelerinin hemen hemen hepsi değiştirildi bu hükümet
döneminde. Yani, faiz vergisini kaldırmışlardı, malî milat getirmişlerdi, malî
milat ertelendi, faiz vergilerinde erteleme yapıldı, hayat standardı
kaldırılmıştı, geri getirildi. O zaman bir şey
düşünüyorum; demek ki, o vergi reformunun anatomisi iflas etmiş veya kanserli
hastaymış herhalde, ölmüş -Allah rahmet etsin- çünkü, bunun içine giren bütün
maddeler bu hükümet döneminde değiştirildi. O zaman, bir şey meydana
geliyor; üç yıl önce bu kadar büyük reklamla yapılan bir kanun tasarısı üç yıl
içinde neden tamamen işleyemez hale geliyor? Neden; onun bir tek sebebi var:
Bilhassa bu son üç yıldan beri, 28 Şubattan beri -üzerine basarak konuşuyorum-
bu Parlamento ve Türkiye'de bir tartışma yasağı getirildi. Herkes birbirini
anlamamaya başladı. Tartışılsa da, tartışılmasa da, tartışılmış gibi yapılmaya
başlandı. Kanun maddeleri, kanun tasarıları ya komisyona gitti, tartışılmadı ya
da tartışılır gibi yapıldı; fakat, tartışılmadı, otomatiğe bağlandı, aynen
bugünkü tasarıda olduğu gibi; ya bir önergeyle getirildi bu kanun maddelerinin
bir kısmı Meclisten geçirildi veya burada konuşuldu, muhalefet ne derse desin,
muhalefeti reddederek tasarılar geçiştirme yoluna gelindi. Dolayısıyla, işte bu
kanun tasarıları, işte çok büyük propaganda yapılan, seçim beyannamelerinde en
büyük reklam yapılan kanunlar, üç yıl geçmeden tamamen rafa konacak şekilde,
bütün işlevini kaldıracak şekilde işlemden kaldırıldı. Açın, bakın, görürsünüz.
İşte onu niye söylüyorum;
bunu şunun için söylüyorum: Siz, tartışmaktan korkmayın, bu hükümet kendisi
getirdiği kanun tasarılarında -her
şeye güvenemediği için- tartışmayı kaldırıyor. İşte bir hafta sonra belki
getireceğiniz İçtüzük tadilatı da buna dayanıyor. Yoksa çalışma saatlerinden
sizin şikâyetiniz yok ki, öğlen 2'de başlıyorsun, akşam saat 12'ye kadar
Meclisi çalıştırı-yorsunuz, üç gün, dört gün çalıştırıyorsunuz, getireceğiniz
tasarıda, o saatler daha da az. Esasında sizin çalışma saatlerinden falan
probleminiz yok, getireceğiniz tasarıda, muhalefetin iyice sesini keselim,
muhalefet iyice konuşamasın, biz muhalefetin konuşmasından rahatsız oluyoruz...
Niye bunu getiriyorsunuz?.. Bu metotlar dünyada denendi. 1940'lı yıllarda
muhalefeti yok ederek, muhalefetsiz bir düzen düşünüldü Avrupa'da, Almanya'da
düşünüldü, İtalya'da düşünüldü; ama, her birisi muvaffak olamadı ve demokrasiye
dönüldü. Size tek tavsiyemiz; tartışmadan korkmayın, ister komisyonlarda, ister
Genel Kurulda tartışın ki, hemen böyle aradan iki yıl, üç yıl geçmeden
tasarılarınız tamamen eskimesin, yazık ediyorsunuz. Şimdi, bir şey
söyleyeceğim. Bu tasarının bir yanlışlığı da şu: Şimdi, böyle hayat standardı
kabul edildiği zaman Sayın Bakanımız burada en büyük sebep olarak diyor ki
"500 000'e yakın mükellef beyanname vermedi" Şimdi, eğer... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen,
tamamlayınız efendim. ASLAN POLAT (Devamla) -
Tamamlıyorum efendim. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Yorulmadınız mı? ASLAN POLAT (Devamla) -
Şimdi, yukarı çıkacağız, Plan ve Bütçe Komisyonundaki Tarım Bakanlığı
Bütçesinin görüşmelerinde de problemleri anlatacağız. Şimdi, mesele şuna
geliyor: Eğer, hayat standardını esas kabul edersek, vergi gelir
mükellef-lerinin yüzde 85'i vergisini, hayat standardına göre, kendisini
otomatiğe bağlayıp, veriyor. Burada fazla vergi verenlerin de bir nevi bunun
arkasına sığınma sebebi ortaya çıkıyor. Halbuki, bilhassa Maliye Bakanlığında
şunu düşünmelerini ben arzu ederdim: Acaba 500 000 tane gelir vergisi mükellefi
niye beyanname vermemiş? Zaten o beyanname vermemişse, siz buna ne getirseniz
gene beyanname vermez. Onun o dara düştüğü sıkıntıları düşünelim. Bakın, dün
Türkiye direkten döndü. Bir anda borsa 10 300'e düştü, bir akşamda repoda
faizler günlük 250'ye, haftalık 400'e çıktı ve bunlar, aynen 5 Nisan
kararlarına dönmeye başladı, Türkiye 1994'e dönmeye başladı. O halde, bu Türk
Parlamentosunda, vergi sisteminde olan hataları düzeltmek istiyorsak, gelin
bunları burada tartışalım ve halkın yararına olan kararları getirelim diye
düşünüyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Şahsı adına, Sayın Cevat
Ayhan; buyurun efendim. CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Muhterem Başkan, muhterem üyeler; vergi kanunlarında tadilat yapan 539 sıra
sayılı kanun tasarısının 9 uncu, eklerle, araya giren maddelerle beraber 11
inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu madde, geçici bir
maddedir. Doğal afet bölgesinde beyannamelerin verilmesiyle ilgili, geçici
vergi beyannameleriyle ilgili düzenleme yapmak üzere Maliye Bakanlığına yetki
vermektedir. Tabiî, bizim deprem bölgesi için talebimiz -dün de bir vesileyle
arz ettiğim gibi- bu bölgede vergilerin 3 yıl süreyle terkin edilmesidir.
Maliye Bakanlığı, burada büyük firmaların olduğu, büyük holdinglerin olduğu
istikametinde beyanda bulunabilir; ama, belli kriterler getirerek -kurumlar da
alınacaksa- küçük işletmelerin, ister Kurumlar Vergisi ister Gelir Vergisi
mükellefi olsun, bu terkinden, 3 yıl için muafiyetten faydalanacak bir
düzenleme yapmasını bekliyoruz. Bölgedeki ticaret odalarının, esnaf odalarının
talepleri budur, istekleri budur. Dün akşam burada, geçen
bir madde üzerinde konuşurken, iki yıl için getirilen hayat standardı
uygulamasının deprem bölgesinde uygulanmamasıyla ilgili bir talepte
bulunmuştuk; oraya istisna getirilmesi... Ancak, aldığımız habere göre, bir
önergeyle... Ş. RAMİS SAVAŞ (Sakarya)
- 11 inci maddeyle ilgili konuşuyoruz; geçici madde bundan sonra. CEVAT AYHAN (Devamla) -
11 inci maddeyi konuşuyoruz; tabiî, doğrudur; onu konuşuyoruz. Bir geçici maddeyle, afet
bölgesinde, hayat standardının uygulanmaması istikametinde... Maliye Bakanlığı
tarafından da bu talebin kabul gördüğü ve bir önergeyle bunun tasarıya ilave
edileceğini duydum; inşallah gerçekleşir; biraz sonra göreceğiz; memnun oldum;
bunun uygulanması bir ihtiyaçtır değerli arkadaşlar. Tabiî, deprem bölgesini,
yaşayan bilir. Türkiye'nin hali vakti iyi bir bölgesi, birden felakete maruz
kalınca, tabiî, zenginlikten sonra fakirlik zordur; hadisi şerifte de onu
buyurur Peygamber efendimiz; zenginlikten sonra fakirlik zordur; onun için, bu
bölgeye bu düşkün halinde bir destek olunması lazım. Bizim istediğimiz, bölgeye
destek olunsun, bölge ayağa kalksın; ondan sonra, ne yüklenecekse o yükün
altında kalmaz, kalkınır gider. Tabiî, Maliye Bakanlığının
uygulamalarıyla ilgili, yine, deprem bölgesinden bir faks geldi önüme; bu, Bolu
Mudurnu esnafından geliyor; bakın,okuyorum: "Sayın Milletvekili Cevat
Ayhan. Sayın Vekilim, mükellefi olduğumuz Mudurnu İlçesi maliyemiz, tüm Mudurnu'daki
esnafımızın, tavuk üreticilerimizin ve öğrenci taşımacılığı yapan şoför esnafın
ve bütün esnafın Mudurnu'daki bankalarda bulunan hesaplarını bloke ederek,
tedbir koymuş bulunmaktadır. Bloke edilmeden dolayı, bizler çok sıkıntı
çekmekteyiz. Gerekçelerinde ise 'Bolu depreminden önceki vergi borçlarından
dolayı, bu hareketi yaptık' diyorlar.
Kesinlikle taviz verilmeyeceğini söylüyorlar, oradaki, Mudurnu'daki
maliye yetkilileri. Bizler, bu durumdan dolayı çok mağduruz, işler çok durgun, esnaf
siftah yapmadan dükkân kapatıyor. Ne olur duruma müdahale edin. Ayrıca,
Mudurnu'da, vergiler deprem ertelemesine tabi; ama, maliyenin bu yanlış
uygulamasını anlamış değiliz. Bizlere yardımcı olursanız çok seviniriz. Sayın
Maliye Bakanımız el koysun; banka blokeleri kaldırılsın. Saygılar." (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Ayhan,
lütfen, tamamlayın efendim. Mikrofonu açıyorum;
buyurun. CEVAT AYHAN (Devamla) -
Ben de, burada, Muhterem Maliye Bakanımıza arz ediyorum; herhalde, süratle
tetkik buyurup, talimat verip, bunu halledecektir. Yani, esnafın hesaplarını
dondurmak, onu dondurmak demektir. Tabiî, vergi alacakları tahsil edilir usulünce;
ama, sağılı ineği kesmemek lazım; işletmeleri bloke etmemek lazım diyorum. Hepinizi hürmetle
selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Sayın Arı, Sayın Bakana
sorunuzu yöneltebilirsiniz efendim; buyurun. HÜSEYİN ARI (Konya) -
Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma, delaletinizle bir soru tevcih edeceğim. Sayın Bakanım,
ekonomistler "vergi verilmez, alınır" diye bir prensibi dile
getiriyorlar. Siz, Maliye Bakanlığı olarak, bu prensibin ışığı altında,
Bakanlığınızda ne gibi reformlar yapıyorsunuz? Her şeyden önce, sizin vergi
memurlarınız, çok ağır mesai şartları altında çalışmaktadırlar. Buna mukabil,
geçim sıkıntısı içerisinde kıvrandıklarını da, bizzat, bizlere
söylemektedirler. "Mum dibini ışıtmaz" diyerek, zatıâlinizi, bu
konuda, bize şikâyet etmektedirler. Siz, bu personelle, vergi toplamada istediğiniz
hedeflere ulaşabileceğinizi ümit ediyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Sayın Bakan,
soruyu cevaplandırabilirsiniz efendim; buyurun. MEHMET ZEKİ ÇELİK
(Ankara) - Sayın Başkan, benim de, soru için müracaatım var. BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşımızın değindiği konu gerçekten bizim de
üzerinde hassasiyetle durduğumuz bir konu. İnşallah, o konuda da önümüzdeki
günlerde bir iyileşmeye gitmek için çalışmaktayız. Mesele mum olarak değil,
yani, biz Maliye Bakanlığı olarak sadece bir bakanlığı aydınlatan veya bir
bakanlığa etkisi olan bir mum değil; çünkü, birine yapıp diğerine
yapmadığınızda büyük sıkıntı olur; ama, bu konuda ciddî çalışmalarımızın
olduğunu ifade ederek, Bakanlığımız elemanları için gösterdiğiniz duyarlılıktan
dolayı da özellikle size teşekkürlerimi sunarım. Sağolun efendim. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Sayın Çelik, buyurun,
Sayın Bakana sorunuzu yöneltebilirsiniz efendim. MEHMET ZEKİ ÇELİK
(Ankara) - Teşekkür ederim. Sayın Başkanım,
aracılığınızla, Bakana şu sorumu yöneltmek istiyorum: Deprem bölgesinde gece
zengin yatanlar, sabahleyin, maalesef, fakir kalktılar, işlerini ve
ticaretlerini, evlerini kaybettiler. O bölgede yapmış olduğumuz gezilerde
karşımıza çıkan şey şu oldu: Bilhassa, bu, mücbir sebep ileri sürülerek
beyanname alınmadı; ama, bunun süresi ne kadar devam edecek? Bir belirsizlik
var, bunun mutlaka açıklığa kavuşturulması lazım; ancak, hükümet içerisinde bir
başka anlaşmazlık var. Maliye Bakanlığı "mücbir sebep" diye
beyannameleri tehir ediyor; ama, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,
maalesef, Bağ-Kur primleri, SSK primleri ve buna benzer primler noktasında,
ille ödeyeceksiniz diye baskı yapıyor. Yani, aynı Bakanlar Kurulunda görev
yapan iki bakanlık mensubu arasında neden böyle bir çelişki var? Bu hususta da
vatandaşın rahatlatılması lazım. Buna bir çare bulurlarsa teşekkür edeceğiz. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çelik. Buyurun Sayın Bakan,
cevaplayabilirsiniz soruyu efendim. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkanım, mücbir sebep hali, Sayın Çelik'in de ifade ettiği
gibi, halen devam ediyor. Bizim temel amacımız, o depremin meydana getirmiş
olduğu tahribatın ortadan kaldırılmasında oradaki mükelleflere daha yardımcı olmaktır.
Yoksa, mücbir sebeple ilgili herhangi bir kaygının olmaması lazım. Mühim olan
onların problemlerini çözmektir. Böyle, mücbir sebebin kalkacağına dair
herhangi bir gayretimiz, çalışmamız yok. Şartlar doğduğu zaman onu tekrar
görüşürüz; ama, oradaki esnafımızın, bu açıdan gayet rahat ve huzur içerisinde
olmalarını biz de arzu ediyoruz. Mücbir sebepte bir problem yok. Sosyal sigortalarla
ilgili konuyu, eğer izniniz olursa, ilgili bakanlıkla da konuşarak yazılı
cevaplandırayım. Teşekkür ederim efendim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Yılmazyıldız,
buyurun efendim, Sayın Bakana yöneltin sorunuzu. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakana aşağıdaki sorularımı
sormak istiyorum. Özellikle belediyelerimiz
ve esnafımız mevcut vergilerini ödemekte çok zorlanmaktadırlar; kaldı ki, bugün
yeni vergilerin ihdasını konuşmaktayız. Demektedirler ki: "Acaba,
vergilerin affını değil; ama -bugünlerde af çok konuşuluyor- hiç olmazsa vergi
cezalarının affını Sayın Maliye Bakanlığı düşünmekte midir? Eğer düşünecekse,
böyle bir tasarı ne zaman çıkacaktır?" Bandırma Şoförler ve
Otomobilciler Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ruhi Duralı, Oda Sekreteri Bilge Can
ve Balıkesir Kahveciler Derneği Başkanı Sayın Recep Çelik "Bu hayat
standardıyla ilgili konularda, vergi, öyle, yatı katı olanı değil -zaten onlar
normalde beyan ediyorlar, mutlaka bir kârları var- asıl esnafı vurmaktadır.
Bundan önceki vergi yasasında reform diye söylenerek kaldırılan bu durumun
tekrar konulmasını anlamakta güçlük çekmekteyiz. Sayın Bakan açıkları kapatmak
için, yine böyle reform diye kaldırılan başka yeni vergiler koymayı düşünmekte
midir? Bilmek istiyoruz." Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Buyurun Sayın Bakan. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkanım, sayın arkadaşımızın birinci sualinde "esnaf,
mevcut vergileri ödemekte güçlük çekiyor; bir de hayat standardı geliyor"
dendi. Bu vesileyle, izniniz olursa bir açıklamayı gündeme getirmek istiyorum. Değerli arkadaşlarımızın
vergiyle ilgili konuşmalarında, benim, dün, vergi tasarısının geneli üzerinde
yaptığım konuşmada 500 000 civarında esnafın beyanname vermediğini ifade
ettiğimi söylediler. Ben, öyle sanıyorum ki "beyanname vermediler veya
vergi zıyaına sebebiyet verdiler" demedim. Türkiye'de, ticarî ve serbest
meslek kazancı dolayısıyla beyanname veren 1,5 milyon civarında mükellef
vardır. Hayat standardı 2000 yılında uygulanmadı, daha doğrusu, 1999 yılı
gelirlerine uygulanmadı, dolayısıyla 2000 yılı beyannamelerini verirken, 500
000 esnaf gelir beyanı, matrah beyan etmediler. Gelir elde edilmediği durumu
ortaya çıkmıştır dedim. Yoksa, kendilerini, kesinlikle, bir vergi kaçıran veya
potansiyel vergi kaçıranlar olarak
ifade etmedim. Onların hayat
standartlarını daha iyi bir hale getirmek için bütün gayretimizle
çalışıyoruz. Böyle bir sıfat vermemiz
mümkün değildir. Ama, bu hayat standardı, sadece ticarî kazanç ve serbest
meslek erbabını ilgilendiriyor ve burada getirilen tavanın üzerinde gelir beyan
etmişse, zaten ona ilave bir yük de gelmemektedir. Dolayısıyla, esnaflarımızın
satın alma gücünü artırmak, bizim de temel hedefimizdir. Hayat standardıyla
ilgili, vergi idaresi, gelir idaresi olarak önümüzdeki günlerde, gerek
televizyon kanallarında gerekse başka platformlarda daha aydınlatıcı bilgiler
sunacağız. Teşekkür ederim Sayın
Başkan. BAŞKAN - Ben de teşekkür
ediyorum efendim. Sayın Aydın, buyurun
efendim, sorunuzu sorabilirsiniz. ALAATTİN SEVER AYDIN
(Batman) - Teşekkür ederim. Sayın Başkan,
delaletinizle Sayın Bakanıma şu soruları arz etmek istiyorum: 1. Sayın Bakanım, 16-17
defadır İMF ile anlaşma yaptık ve her seferinde de "tünelin ucu göründü,
görünmek üzeredir" denildi. Acaba bu tünelin ucu ne zaman görünecek, ne
zaman ışığa kavuşacağız? 2. IMF ile anlaşma
yaparak ekonomisini düzelten, ekonomisini düzlüğe çıkaran herhangi bir ülke var
mıdır, varsa hangi ülkedir? 3. Bu kadar genç nüfusa
ve yeraltı zenginliğine sahip ve önemli bir jeopolitik konumu olan ülkemizde
vatandaşlarımızın yüzde 25'i açlık sınırındadır. Sizce, bunun sebebi nedir,
neye bağlı-yorsunuz? 4. Deprem vergisi ve eğitime katkı payı adı
altında toplanan vergilerin ne kadarı deprem bölgesine gönderildi, ne kadarı
eğitime sarf edildi? 5. Mevzuat gereği, acaba,
vatandaştan kaç çeşit vergi alınıyor? Bunları öğrenmek istiyorum. Arz ederim. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aydın. Bu son soru idi; Sayın
Uzunkaya'nın sorusunu süremiz dolduğu için alamıyorum. Sayın Bakan, soruyu
cevaplayabilirsiniz efendim; buyurun. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Aydın ilk olarak IMF ile Türkiye, bugüne kadar 16
defa anlaşma yapmış, masaya oturmuştur; fakat, bunlar sonuç vermemiştir; acaba,
bu defa sonuç elde edilecek mi tarzında bir sual tevcih ettiler. Doğrudur, ben de zaman
zaman gerek Genel Kurul ve gerekse Plan ve Bütçe Komisyonunda hep şunu ifade
ettim: Artık, bu üç yıllık ekonomik program, IMF ile bir stand-by anlaşmasına
bağlanmış olan program, bu geçmiş 16 anlaşmadan biri olmasın, 17 nciye talip
olmayalım diye altını çizerek belirttim ve bu program uygulanırken, geçmiş
programlarda -o 16 programda- olmayan veya yeteri kadar ağırlık verilmeyen
konulara bu defa son derece duyarlı bir şekilde yaklaşılmıştır. Bir kere,
meselenin altyapısı oluşturulmuştur, yapısal değişiklikler gerçekleştirilmiştir
ve bu yapısal değişiklikler kanunla oluşturulmuş, hatta, anayasa değişikliği
şeklinde oluşturulmuştur. Bunların oluşmasında -teşekkürümüzü de hep defalarca
belirttik- Parlamentonun bütün kanatları destek vermiştir ve o altyapı
oluşmuştur. O altyapının üzerinde üç yıllık bir ekonomik program, ödün
vermeden, kararlılıkla uygulanmaktadır. Bu böyle gittiği takdirde -üç yılın
sonunda, ki, birinci yılını hemen hemen bitirdik ve birinci yılın sonunda son
derece önemli gelişmeler elde ettik- vergi gelirlerimizin yüzde 88'i faiz
ödeneklerine giderken, 2001 yılında bu, yüzde 52'ye düşmüştür; çok önemli bir
gelişmedir. Bütçe açığı, 2000 bütçesini yaptığımızda yüzde 11 iken, 2001
bütçesinde yüzde 3,4'e indirilmiş ve bütçenin büyüklüğü içerisinde faiz
ödemeleri, 2000 bütçesinde yüzde 45 iken, 2001 bütçesinde yüzde 34'e düşmüştür.
2000 bütçesinde faizler, gayri safî millî hâsılanın yüzde 17'sine tekabül
ederken, 2001 bütçesinde yüzde 10'a çekilebilmiştir. Bunu devam ettirdiğimiz
takdirde, Türkiye, yıllarca sıkıntısını çektiği sağlıksız kamu finansmanı ve
onun meydana getirdiği enflasyonu yenecektir. Vergi getirmek sempatik
bir olay değil; bunu, ben de biliyorum; ama, bu programı, eğer, başarıya
götüremezsek, iki sene önceden daha kötü şartlara düşeceğimiz de hepimizin
malumudur. İnşallah, bu kararlılıkla giderek, siyasî istikrara da devam ederek
neticeye ulaşacağımızı tahmin ediyorum. Diğer suallere yazılı
cevap vereceğim Sayın Başkan. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Değerli milletvekilleri,
madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri, önce, geliş sıralarınla göre
okutacağım; daha sonra da aykırılıklarına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum : Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Motorlu
Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini teklif ediyoruz. Şükrü Ünal Mahmut Göksu Ahmet Nurettin Aydın Osmaniye Adıyaman Siirt Fethullah Erbaş Rıza Ulucak Van Ankara Madde 11- 4481 sayılı
Kanunun 15 inci maddesinde yer alan "31.12.2000" tarihi,
"31.12.2001" olarak değiştirilmiştir. BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum : Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 539
sıra sayılı, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481
Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 11
inci maddesi ile değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 15 inci maddesinde yer alan
"31.12.2002" ibaresinin "31.12.2001" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah Erbaş Ahmet
Derin M. Altan Karapaşaoğlu Van Kütahya Bursa Mustafa Geçer Cevat Ayhan Ali Sezal Hatay
Sakarya Kahramanmaraş Yakup Budak Şükrü Ünal Akif Gülle Adana Osmaniye Amasya BAŞKAN - Efendim, şimdi
okutacağım son önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olduğu için, okutacağım ve
işlemine başlayacağım. Buyurun efendim. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 539
sıra sayılı, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481
sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 11
inci maddesi ile değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Fethullah Erbaş Şükrü
Ünal Ahmet
Sünnetçioğlu Van Osmaniye Bursa Osman Aslan Şeref Malkoç Alaattin Sever Aydın Diyarbakır Trabzon Batman Sacit Günbey Hüseyin Arı Yakup Budak Diyarbakır Konya Adana Mustafa
Geçer Hatay BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum : "Gerekçe : 4481 sayılı Kanunun 15
inci maddesinde yer alan ve aralık ayının sonunda biten verginin 2002 yılına
kadar uzatılması hakkaniyete aykırıdır. Zaten vergisini ödemekte zorlanan
vatandaşımızın iki yıl daha bu vergileri ödemeye mahkûm edilmesi kamu vicdanını
yaralamaktadır." BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum
: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 539
sıra sayılı, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481
sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 11
inci maddesi ile değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 15 inci maddesinde yer alan
"31.12.2002" ibaresinin "31.12.2001" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah Erbaş (Van) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum efendim. Buyurun. "Gerekçe : 4481 sayılı Kanunun 15
inci maddesinde yer alan ve aralık ayının sonunda biten verginin 2002 yılına
kadar uzatılması hakkaniyete aykırıdır. Zaten vergisini ödemekte zorlanan
vatandaşımızın, iki yıl daha bu vergileri ödemeye mahkûm edilmesi, kamu
vicdanını yaralamaktadır." BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilme-miştir. Son önergeyi okutuyorum
efendim. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Motorlu
Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini teklif ederiz. "Madde 11- 4481
sayılı Kanunun 15 inci maddesinde yer alan "31.12.2000" tarihi,
"31.12.2001" olarak değiştirilmiştir." Şükrü Ünal (Osmaniye) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum
efendim. Buyurun. "Gerekçe : Halkın yeni ve ekvergi
vermeye tahammülü kalmamıştır." BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge reddedilmiştir. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Geçici 1 inci maddeyi
okutuyorum : Geçici Madde 1. - Maliye
Bakanlığı, 17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde meydana gelen doğal afetler
nedeniyle mücbir sebep hali ilan edilen yerlerde mükellefiyet kaydı
bulunanların mücbir sebep hali kapsamına giren dönemlere ilişkin
beyannamelerini bir veya birden fazla beyannamede toplu olarak verdirmeye, bu
beyannamelere ilişkin yeni beyanname verme süreleri belirlemeye veya geçici
vergi beyannamelerini hiç verdirmemeye yetkilidir. Bu yetki iller, ilçeler veya
vergi türleri itibariyle farklı olarak kullanılabilir. BAŞKAN - Madde üzerinde
Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, Sakarya Milletvekili
Sayın Nevzat Ercan. (DYP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Ercan. DYP GRUBU ADINA NEVZAT
ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi
Grubu ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum. 57 nci hükümet ve
öncesindeki 56 ncı, 55 inci hükümetler döneminde, reform elbisesi giydirilmiş
çok sayıda vergi tasarısı geldi, Mecliste görüşüldü; bütün karşı koymalarımıza,
ikaz-larımıza, uyarılarımıza, olumlu katkılarımıza rağmen, bu tasarılar, ne yazık
ki kanunlaştı; ama, zaman içinde gördük ki, uygulamada görüldü ki, bu
kanunlardan, vatandaşlarımız ve bilhassa dar ve sabit gelirli vatandaşlarımız
olumsuz etkilendi. Sadece vatandaşlarımız olumsuz etkilenmedi, ülke ağır bir
ekonomik krizin içine sürüklendi; bu vergi yasalarıyla, ekonomiye ve maliyeye
önemli ölçüde darbeler indirildi. Yanlıştan dönmek lazımdı; zaman zaman çift
dikiş yaptınız, bu vergi yasalarını tekrar Meclis gündemine taşıdınız, orasını
değiştirdiniz, burasını değiştirdiniz... Şimdi benzerini
yapıyorsunuz, benzer bir tasarıyı getirdiniz. Halk yoksullaşırken,
fukaralaşırken, siz, bir yandan ilave yükler getiriyorsunuz. Şimdi,
getirdiğiniz tasarı da o; yani, ekvergiler... Depremin olduğu günlerdeki
psikolojik ortamdan yararlanarak getirdiğiniz ekvergilerin, bu defa, iki yıl
daha alınmasını mümkün kılacak süre uzatımını Yüce Meclisin huzuruna
getiriyorsunuz. Şimdi, o bölgenin bir
insanı olarak, o bölgede maddî ve manevî kayıpların, felaket boyutuna varmış
kayıpların yaşandığı o bölgenin bir
milletvekili olarak size soruyorum: Çok sayıda ekvergilerle, o bölgedeki
yaraları sarmak için topladığınız vergileri, münhasıran o bölgeye kullandınız
mı?.. Bakın, benim elimde rakamlar var, Sayın Bakanımdan da soruyorum:
"Deprem vergisi" adı altında elde ettiğiniz vergi gelirlerinin ne
kadarını; ama, bakın, altını çizerek söylüyorum Sayın Bakanım, vergi kaynaklı
olarak elde ettiğiniz gelirleri, bunun dışındakileri, onları da soracağım da;
ama, özellikle, öğrenmek istediğim, vergi kaynaklı olarak elde ettiğiniz
gelirlerin ne kadarını deprem bölgesine kullandınız, kullandırdınız,
yönlendirdiniz?.. Tamamını vermek zorundasınız; deprem vergisi adı altında
getirdiniz ve uygulamaya soktunuz. Şimdi, 3 katrilyon
civarında elde ettiğiniz gelirin, mayıs ayı sonu itibariyle, kullandırdığınız
vergi kaynaklı rakamı, bendeki rakam 539 trilyon. Evet, vergi kaynaklı olarak
söylüyorum, 539 tril-yondur; yani, yılsonu itibariyle, 3,5 katrilyon olarak hedeflenen
deprem vergisi olarak elde ettiğiniz gelirin 1 katrilyonunu kullandırmış
olacaksınız ve aşağı yukarı 2 katrilyonun üzerindeki bir vergiyi, o bölge için
topladığınız, o bölge insanının ve o bölgenin yaralarını sarmak için
topladığınız vergileri o bölge için kullandırmadınız... (DYP sıralarından
alkışlar) Eğer, kullandırmış olsaydınız... Bakın, aradan onaltı ay geçmiş hâlâ
o bölge insanı çadırlarda ve barakalarda barınmaktadır, ikinci kışını
geçirmenin telaşı içindedir. Yoksulluk ve perişanlık had safhadadır. Değerli arkadaşlarım,
şimdi, getirdiğiniz bu tasarıyla, tekrar ilave birtakım yükler getiriyorsunuz,
süreleri uzatıyorsunuz, iki yıl önce kaldırdığınız hayat standardı uygulamasını
yeniden dev-reye sokuyorsunuz. Getirdiğiniz tasarıda hayat standardı uygulamasını
deprem bölgesi insanı için istisna kılan bir düzenlemeniz yok, yok o tasarıda.
Şu mantığa, şu vicdana bakın ki, Marmara Bölgesi depreminde -12 Kasım Düzce
depremi dahil- o bölgede 100 binlerce insan açıkta kalmış, 40 000'in üzerinde
işyeri yıkılmış, emtiasını kaybetmiş, sermayesini kaybetmiş, malını, mülkünü,
işini, aşını kaybetmiş. Sokakta kalmış, komşusundan bir ceket, üzerine bir
fistan, bir gömlek alabilmiş, aylarca yaşamını bu ölçülerde sürdürmüş
insanlara, siz bir de diyorsunuz ki, hayat standardıyla kanunun tespit ettiği
geliri beyan edeceksiniz ve sonra da bunun üzerinden vergi vereceksiniz; öyle
mi!.. Nesi kalmış ki, vergisini alacaksınız?! Sermayesi mi kalmış, işyeri mi
kalmış, tezgahı mı kalmış, malı mı kalmış. Çek ve senet muamele mi görüyor? Mal
mı alabiliyor, mal mı satabiliyor? Bir de gelip boğazına biniyorsunuz
vatandaşın! (DYP sıralarından alkışlar) Ama, şimdi döndü,
memnuniyet verici bir gelişme, verdiğimiz önerge vardı, öyle zannediyorum -ben
de öyle duyum aldım, Sayın Bakanım da söylemişti- Sayın Maliye Bakanımız olumlu
bir yaklaşım sergiliyor. "Hayat standardı uygulamasını, hiç olmazsa deprem
bölgesinde uygulama-yalım" diyorsunuz; bu da olumlu bir gelişme. Gönül
isterdi ki... Olaylara, o bölge insanına ve o bölgeye o kadar uzaksınız ki, bir
tasarı hazırlanırken, orada, birtakım iyileştirmeler yerine ilave yükler
getiriyorsunuz; ama, burada da olsa aklınız başınıza geldi; bunu da takdirle
karşılıyoruz. Hayat standardı
uygulamasına muhatap 2,3 milyon insan var Türkiye'de. Siz, hangi doğru
ekonomik, sosyal politikalarla ülkenin ekonomisini düzlüğe çıkardınız da,
insanımızın refah seviyesini artırdınız da, insanlardan, geçmişte kaldırdığınız
bir uygulamayı yeniden kanunlaştırmak istiyorsunuz?!. Hem de öylesine ki, ince
hesaplarla, bir temel düzenleme niteliğinde olan hayat standardı uygulamasını,
bir baskın biçimde, önergeyle getiriyorsunuz. Birçok milletvekiliniz bile
farkında değil o önergeyle ne getirildiğinin; bir baskın biçimde... Bir tasarı
hazırlıyorsunuz ve o tasarının içerisinde hayat standardıyla ilgili bir
düzenleme yok; ama, bu Genel Kurulda, bir oldubittiye getirmek için, önergeyi
getiriyorsunuz ve temel bir düzenlemeyi, önergeyle o yasanın içerisine monte
etmeye çalışıyorsunuz; ama, suçüstü yakalandınız. Benim bu söylediklerim
size hoş gelmeyebilir, doğru da gelmeyebilir; ama, ben Sayın Bakandan bir şey
isteyeceğim. Bakınız, birkaç gündür, gazetelerde, sayfa sayfa, esnafımızı
ilgilendiren, esnafımızı temsil eden, onların en üst yönetiminin duyuruları var.
Bakın Sayın Bakanım, bakın, duyuruları var. "Türkiye Esnaf ve Sanatkârları
Konfederasyonundan Sayın Kamuoyuna" Okuyup okumadığınızı bilmiyorum,
işinize gelip gelmediğini de bilmiyorum. (DYP sıralarından alkışlar) MUSTAFA ZORLU (Isparta) -
Bu milleti bir siz mi düşünüyorsunuz!.. NEVZAT ERCAN (Devamla) -
"Halkımızın gözü önünde bir oyun sahneleniyor. Biz esnaf ve sanatkârlar
olarak bu oyunun figüranı olmayacak, daha fazla ezilmeye, dışlanmaya izin vermeyeceğiz." Benim söylediklerimi bir
tarafa bırakın, şimdi, bakınız 4 milyon esnafımız adına, en üst organ olan
Konfederasyonun Başkan ve yöneticileri söylüyor. Onlara itibar edersiniz,
etmezsiniz onu bilemem; yalnız, sizi uyarıyorlar ve bakın neler söylüyorlar: "Hazinemiz;
bankalar, kaçakçılar, çıkarcılar ve yolsuzluklar aracılığıyla boşaltılmış
durumdadır. Şimdi, soydurulan Hazineye kaynak aktarmak için... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Bir dakika Sayın
Ercan, mikrofonunuzu açayım. Lütfen tamamlayın
efendim. NEVZAT ERCAN (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. "Şimdi, soydurulan
Hazineye kaynak aktarmak için iki yıl önce yürürlükten kaldırılan hayat
standardı uygulaması, katılımcı ve şeffaf devlet anlayışı gözardı edilerek, bir
oldu bittiyle yeniden yürürlüğe konulmak isteniyor." Biz, dedik; dedik de,
acaba, böyle muhalefet penceresinden mi dedik gibi geliyor size. Bakın,
doğrudan, hayatın içinde olan, yaşayan insanlar söylüyor. Benim söylediklerime
belki itibar etmeyebilirsiniz, belki gülümseyebilirsiniz; ama, bakın şikâyet
ediyorum sizi. 4 milyon esnaf adına, yöneticilerin söyledikleri, yaptıkları
açıklamalara siz, eğer böyle gülmeye devam ediyorsanız olmaz... Bakın, devam
ediyor cümle, ne söylüyor arkasından: "Uzun süredir her türlü destekten
yoksun bırakılan ve dışlanan esnaf ve sanatkârlardan daha fazla fedakârlık
istenmemelidir. Hele kazanmadan vergi ödemesini hiç kimse beklememelidir.
Cumhuriyet tarihinin en zor günlerini
yaşayan esnaf ve sanatkârları, bu vergi ile mezara gömmeye kalkanları, biz de
sandığa gömeceğimizi şimdiden açıklıyoruz" diyor halkımız. (DYP ve FP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ercan. NEVZAT ERCAN (Devamla) -
Başka söze ne hacet! Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Efendim, şahsı adına
konuşmak üzere Sayın Aslan Polat?.. Yoklar . Sayın Erol Al?.. Yoklar. Sayın Cevat Ayhan,
buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 539 sıra sayılı vergi kanunlarında değişiklik
yapan tasarının 11 inci maddesinde yer alan geçici madde 1 üzerinde, şahsen söz
almış bulunuyorum. Değerli arkadaşlar, bu
madde, Maliye Bakanlığına birtakım düzenlemeler yapma yetkisi veren bir
maddedir. Tabiî, muhterem Maliye Bakanı ifade ettiler; "fevkalade zordayız
ve her 100 liralık verginin 88 lirası faize gidiyor, bunu aşağıya düşürmek için
bir gayret içindeyiz" dediler. Biz de, tabiî, temenni ediyoruz, milletin
ödediği vergiler, millete hizmete dönüşsün; vergi bunun için ödenir zaten; ama,
muhalefet partisi olarak da, millet adına, vergilerin nereye gittiğini bilme
ihtiyacındayız, vergilerin yerinde harcanmadığını da görüyoruz. Tabiî, burada sözümüz
muhterem Maliye Bakanına değildir, hükümete ve hükümetleredir. Ta-biî, bir
günde buraya gelmedik; ama, yıllar yılı, kötü yönetimlerle, beceriksiz
yönetimlerle bugüne geldik. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) Bakın,
beceriksiz yönetimlerle... Evet, bunun içinde siz varsınız; 55 inci, 56 ncı, 57
nci hükümetlerin dönemidir bu... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Bir dakika... Bir
dakika... Bir dakika... Sabırlı olun; Halep oradaysa arşın buradadır. Bakın,
burada, faiz ödemeleri var , şimdi o rakamlara bakalım "bütün gelir, faize
gidiyor" dedim. 1996 yılında 18 milyar dolar ödenmiş; 1997 yılında, 54 üncü
hükümet döneminde -içinde bulunduğum hükümette- 15 milyar dolar ödenmiş; 1998
yılında 23 milyar dolara çıkmış; 1999 yılında 26 milyar dolara çıkmış; 2000
yılında on ayda 31 milyar dolara çıkmış. Yani, biz, borçlandıysak, müteakip yıl
kabarırdı, ondan sonra düşerdi; ama, siz, devamlı artırıyorsunuz. Şimdi, bakın,
on ayda 31 milyar dolar ödemişsiniz. Bu marifetler size ait, şampiyonsunuz
yani, burada, bunu söyleyeyim size. Bakın... (DSP sıralarından
"sayenizde" sesleri) Sayenizde tabiî... Esnaf feryat ediyor, tam
sayfa ilan veriyor, tabiî, günah çıkarıyor. 54 üncü Refahyol Hükümetine karşı
blok halinde karşı çıktılar. Tabanda esnaf bizim iktidarı tuttuğu halde,
tepede, Konfederasyonun başındakiler, beşli grup olarak bloke ettiler. Çoğunluğumuz
kalmadı, ortağımız içten eriyince, iktidardan düştük. Mesele yok, demokratik
yolla, iktidarlar daima değişir; ama, bakın değerli arkadaşlar, faizlerin
vergiye oranı 1995 yılında yüzde 53, 1996'da yüzde 67, 1997'de, bizim
bütçemizde yüzde 48'e düşmüş, bizden sonra, 1998'de yüzde 67'ye çıkmış, 1999'da
yüzde 72; Muhterem Bakan ifade ettiler, şimdi, yüzde 88. Bunlar, hep sizin
marifetiniz, Anavatan, DSP ve şimdi de MHP katıldı içine. Üç ortağın ikisinin
geçmişte marifetidir, üçünün de bu yol içinde marifetleridir. Faizlerin gayri safî
millî hâsılaya oranına bakıyorum. Bakın, faizler, gayri safî millî hâsıla,
baktığınız zaman, bizden önceki yıl yüzde 10, biz 7.75'e düşürmüşüz, bizden
sonra, 1998'de 11,54, 1999'da 13,70. Şimdi, Mesnevî'de bir
hikâye var: Adamın birinin evinin duvarları çatlamış -bir arkadaş daha anlattı-
hep çamurla sıvamış. "Yıkılma ne olur, evlat, çoluk çocuk var içinde"
demiş. Tabiî, yıkılınca, felaketten
sonra da ağlıyor, feryat ediyor, "niye haber vermedin" diyor.
"Behey gafil, ben söyledikçe sen ağzıma çamur sıvadın" diyor.
Rakamlar devam ediyor, gösteriyor; yani, on yılda, Türkiye, 158-159 milyar
dolar faiz ödüyor. Bunun, sadece 139 milyar doları iç faiz; yani, adım adım... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ayhan, mikrofonu açıyorum efendim, tamamlayın lütfen. CEVAT AYHAN (Devamla) -
Peki, teşekkür ediyorum. Biz geldik, iyileştirdik,
Fadime oynattınız, Kalkancı oynattınız, kıyamet kopardı bazı çevreler, soygun,
rantiye çevreleri -sizi kastetmiyorum şüphesiz, sizin şahsınızla ilgisi yok
sözümün- menfaat çevreleri, hükümetimiz düştü; ama, Türkiye şimdi duvara dayandı,
gık diyecek hali kalmadı; çok üzülüyoruz... Bu vatan bizim, bu millet bizim, bu
memleket bizim... Maliye Bakanı kardeşimiz çırpınıyor bir kaynak bulmak için.
Sizin 3,5 yıllık iktidarınız düşürdü buna. Bakın, biz iyileştirdik, aldınız
berbat ettiniz, beceremediniz; şimdi geldiniz duvara dayandınız. Avrupa da
dayatıyor, meclisleri dayatıyor, Ermeni meselesinde dayatıyor, Kıbrıs'ta
dayatıyor; siz de bekliyorsunuz ki, Avrupa bize 15 - 20 milyar dolar versin de
borç faiz batağından, içborçtan dışborca gidelim biraz nefes alalım. Dışborca
gitseniz üç, beş sene sonra yine gelecek gırtlağınıza yapışacak. Türkiye'nin iktisadî
kalkınmaya ihtiyacı var. Türkiye'nin iç barışa ihtiyacı var, millet devlet
kaynaşmasına ihtiyacı var, bunlar temel meselelerdir. Bir kere, içte
rahatlamamız lazım değerli arkadaşlarım. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) CEVAT AYHAN (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ayhan. Şahsı adına ikinci söz,
Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün'e aittir efendim. (FP sıralarından
alkışlar) Buyurun Sayın Özgün. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
bu vergi tasarısını, Sayın Bakanın da ifadelerinden anlıyoruz ki, buraya, tabiî,
istikrar adına getirmiş bulunuyorsunuz. Uygulamakta olduğunuz istikrar
tedbirleri için, Sayın Bakan ısrarla ifade ediyor, bu vergileri toplayacağız diyorsunuz
ve 2001 yılı için 32 katrilyon civarında vergi toplamayı hedeflemiş
bulunuyorsunuz; ama, bakınız, açıklıkla ifade edeyim ki, şu anda, esnaf ve
sanatkârımız, bu vergileri ödemek durumunda olan mükelleflerimiz bu vergileri
ödeyemez, ödeyemeyeceklerini de ifade ediyorlar. 2000 yılında hedeflediğiniz 26
katrilyonu, 24 katrilyonu buluyorsunuz; ama, bunları, ekvergilerle, deprem
bahanesiyle buraya getirdiğiniz ekvergilerle toplayabildiniz. Beyannameli
mükelleflerin beyan ettiği ve ödedikleri vergilere bakarsanız, durum hiç de
öyle değil. Şimdi, siz, bu ekvergiler
yetmiyormuş gibi, âdeta, uçan kuştan vergi toplama anlayışıyla, burada,
milleti, âdeta bir vergi yağmuruna tutmuş bulunuyorsunuz. Bu kadar insafsızca bir
vergi kanunu olamaz. Esnaf ve sanatkârımız büyük sıkıntı içerisinde, yüzlerce
faks geliyor, bu vergi kanunu tasarısı buraya, görüşmeye getirildiğinden bu
yana. Esnaf ve sanatkârımız, artık, bu yükü kaldıramayacağını çok açık bir şekilde
ifade ediyor. O bakımdan, biz, sizi
uyarıyoruz muhalefet olarak; yapmayın, etmeyin, bu esnaf ve sanatkârın, bu
dargelirli insanların üzerine bu kadar gitmeyin, bu insanları bu kadar
zorlamayın; ama, görüyo-ruz ki, hükümetin, tavrında ısrarlı, muhalefetin
söylediklerine kulağı tıkalı ve âdeta, Deli Dumrul'u aratacak nitelikteki
uygulamalarını devam ettirmeye kararlı olduğunu görüyoruz. Değerli milletvekilleri,
vergi denildiği zaman, ülkemizde anlaşılan husus ile Avrupa ülkelerinde
anlaşılan husus çok farklı. Ülkemizde vergi denildiği zaman -tabiî ki, bu,
yanlış uygulamalardan kaynaklanıyor- korkulan, kaçılan, zorla ödenilen bir para
olarak anlaşılıyor; ama, vergi dairelerinin kapılarına baktığımız zaman, orada
verginin kutsallığından bahsediliyor. Peki, siz, bu kadar
acımasızca, âdeta uçan kuştan para istiyor, vergi istiyor şeklinde bu
uygulamaları buraya getirirseniz, o zaman bunun kutsallığı nerede kalıyor... Şimdi vatandaş soruyor.;
peki, ben vergi ödüyorum da, acaba, bu vergiler bana hizmet olarak geri mi
geliyor; yoksa, ödediğimiz bu vergiler, Sayın Bakanın her konuşmasında
"kamu maliyesini iyileştireceğiz" adı altında söylediği hususta,
hakikaten kamu maliyesi iyileşiyor mu?! Yoksa, bu vergiler, bu kamu maliyesi,
hazinesi içerisinde buharlaşıp gidiyor mu?! Esas mesele buradadır. Sizin, bu
vergi oranlarını yükseltmek, uyguladığınız vergilerin sayısını biraz daha
çoğaltmak ye-rine, elbette, vergilerin sayısını azaltmak, oranları düşürmek;
ama, vergi tabanını genişletme yönünde hareket etmeniz lazım gelir. Yoksa, şu
andaki, el altındaki vergi mükellefleri çok büyük sıkıntı içerisindedir ve
işyerleri kapanıyor. Balıkesir İlinde, bugün itibariyle, yılbaşından bu
tarafa 3 000'in üzerinde esnaf ve
sanatkârımız kepenk kapatmış durumdadır. Böyle giderse, bu sayı daha da
artacaktır. O zaman vergiyi kimden alacaksınız?! O bakımdan, vergi tabanını
genişletici; ama, vergi oranlarını hafifletici tedbirleri buraya getirmek
durumundasınız. Bir örnek olması
bakımından söylüyorum: Bugün, Gelir Vergisi oranları, aşağı yukarı, fon payıyla
beraber yüzde 49,5, yüzde 50 nispetindedir. Kurumlar Vergisi, kâr dağıtımı da
dikkate alınacak olursa, yüzde 60 nispetindedir... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun efendim. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) -
Katma Değer Vergisi temel oranı yüzde 17'dir; ama, yüzde 40'lara varan Katma
Değer Vergisi oranları uygulanmaktadır. Bu oranlar çok yüksektir, Yüksek oranlı
bu vergiler de, insanlarda vergi ödememe tepkisini doğurmaktadır ve pazarlık
payını artırmaktadır. O bakımdan, bizim tavsiyemiz, yüksek oranlı ve ağır
vergiler yerine, daha düşük oranlı; ama, geniş tabanlı bir vergi sisteminin
geliştirilmesidir. Bu yönde de, sayın hükümetten, bugüne kadar herhangi bir
çalışma görmedik. Bizim tavsiyemiz o yöndedir. Geliniz, mevcut
mükellefle-rimizin üzerine, esnaf ve sanatkârımızın üzerine bu kadar
gitmeyelim. Esnaf ve sanatkârımızı mezara gömecek tedbirleri burada almaya
gayret etmeyin. Yarın, öbür gün, seçim meydanlarında, bunların hepsinin hesabı,
bunları yapanlardan sorulur. Bizden hatırlatması
diyor; hepinize saygılarımı sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici madde 1 üzerinde
görüşüyoruz. Geçici madde 1 de, deprem bölgesinde mücbir sebep uygulamaları
kalktıktan sonra, yapılacak işlemlerde, mükelleflere kolaylık bakımından,
Maliye Bakanlığına yetki veren bir maddedir, o maddeyi tartışıyoruz. Tabiî, bu
madde tartışması sırasında değerli arkadaşlarımın değindiği bazı konulara
açıklık getirmek için, izninizle söz aldım. Sayın Ercan buyurdular
"deprem vergilerini bir defaya mahsus olarak aldınız, şimdi hepsini iki
sene daha uzatıyorsunuz." Bir kere, hepsini iki sene uzatma diye bir şey
yok. Deprem vergilerinden Ek Gelir Vergisi, Ek Kurumlar Vergisi, Ek Emlâk
Vergisi, Ek Taşıt Alım Vergisi bu yılın sonunda bitiyor, uygulamadan kalkıyor.
Bunlardan sadece ikisi, cep telefonlarından alınan Özel İletişim, bir de Özel
İşlem... Eğitime Katkının ayrı bir amacı var, o da iki yıl uzuyor. 6 tane
vergiden 2 tanesini uzatıyorsunuz. Bu, hepsini uzatıyoruz anlamına gelmez ki.
Ek Gelir, Ek Kurum, Ek Taşıt, Ek Emlâk Vergileri kalkıyor. Telefondan ve özel
işlemlerden... Bunun sebebini de Yüce Parlamentoya söyledik. Bir program
uyguluyorsunuz. Almayın...
"Almayın" dediğiniz zaman, finansman açığının nasıl karşılanacağının
da formülü-nün, bir şekilde söylenmesi lazım. Onu söylemediğiniz zaman "borçlanın" demektir.
Borçlanma politikasıyla, Türkiye'nin nereye geldiğini, 21 inci Asra girerken,
başlangıç ödeneklerine göre 100 liranın 88 lirası -başlangıç ödeneği itibariyle
ifade ediyorum; yıl sonu harcama sonuçlarına göre değil- faize gidiyor. Bunu
devam ettirmek mümkün değil. Deprem vergilerinin hepsi uzatılmıyor; biraz evvel
izah ettiğim gibi, sadece ikisi uzatılmaktadır. Bunun ötesinde
"deprem vergileri alındı; nereye harcandı, çok net değil" denildi.
Değerli arkadaşlarım, bunu bilmek, öğrenmek, kıymetli arkadaşlarımızın en tabiî
hakkı, bizim bu konuda rakamlarımız da var. Bütçeyi komisyonda sunarken ifade
de ettim, konuşmamda da var. Yalnız, orada, şunu ifade ettim: Deprem
harcamaları deyince, sadece o bölgedeki geçici konut, kalıcı konut veya görünen
zararları düşünmememiz lazım. O vergi tasarısı burada tartışılırken, hep
bunları anlattık. Deprem, Türkiye'nin ekonomik bakımdan ve nüfus bakımından en
önemli bir bölgesinde cereyan etmiştir. Meydana gelen tahribat, sadece üstyapı
değil, altyapı ve üretimde meydana gelen daralma, onun vergi hâsılatında
getirdiği daralma; bunların hepsini birlikte düşünmek lazım. Nitekim, nüfus ve
sanayinin en yoğun olduğu bölgemizde meydana gelen depremin maddî zararları,
sadece o günlerde hasar gören alt ve üstyapıların değerlendirilmesiyle değil;
geleceğe dönük istihdam, üretim ve kamu gelirleri kayıplarıyla hesaba
alınmıştır ve uygulamakta olduğumuz ekonomik istikrar programının içerisine
yerleştirilmiştir. Sayın Ercan, mayıs
rakamını verdi; ama, neredeyse, kasımın sonuna geldik, arada çok zaman var.
Ben, onun için, eylül rakamını versem daha gerçekçi olur diye ifade ediyorum. O bölgede toplam harcama,
1 katrilyon 499 trilyon 338 milyar liradır. Bunun, kurum kurum nereye
harcandığını arkadaşlarımıza da bildirebiliriz. Bunlarla ilgili bir defaya
mahsus olan vergilerden, bedelli askerlik dahil, yine eylül sonu itibariyle
-yalnız bu rakamlar, 1999 ve 2000 yıllarını, eylül sonuna kadar kapsar- 1
katrilyon 238 trilyon liradır. Buna, bedelli askerlikten elde ettiğimiz gelir
de dahildir; bu, 317 trilyon liralık bir gelirdir. Faiz vergisi... Faiz
vergisi, yine, hepinizin bildiği gibi, depremle ilgili, bir defaya mahsus
alınmak üzere sevk edilen tasarıda olan bir vergi değildir; o, uygulanan
ekonomik programın finansmanına ağırlık veren bir vergidir. Oradan da 1,4
katrilyon liralık bir vergi tahsil edilmiştir. Esas itibariyle, burada
tahsil edilen vergiler, o bölgenin bütün zararlarını gidermekte
kullanılacaktır, yetmese dahi kullanılacaktır. Sonra, o bölgede harcamalar
bitmemiştir ki, daha taahhüt halinde dünya kadar yatırım vardır; onlar devam
edecektir. Biz, mücbir sebebi devam ettiriyoruz, oradan vergi almıyoruz.
Almıyoruz diye de hayıflanmıyoruz, almamamız da lazımdır; ama, deprem
vergilerinin oradan alınıp bir başka yere harcandığı gibi somut bir ifadenin
çok doğru olmadığını ifade etmek isterim. Sonra, Sayın Ercan
dediler ki: "Hangi düzenlemeyle iyileştirme yaptınız da, yeni vergi
getiri-yorsunuz?" Değerli arkadaşlarım, bir yıl içerisinde, hazinenin
borçlanma maliyeti, faiz nispeti, ortalama yüzde 110'lardan yüzde 30'lara
düştü; bu iyileştirme değil mi? Faiz yükü -biraz evvel şu sıralardan ifade
ettim- gayri safî millî hâsılanın yüzde 17'sinden yüzde 10'larına düştü; bu,
iyi bir nokta değil mi? Bütçe açığı, bir yılda, yüzde 3,4 olarak düzenlenecek
hale geldi; bu, iyi bir netice değil mi? Enflasyon, yüzde 30'lar bandına
çekildi; bu, iyi değil mi? Yani, ben
anlayamıyorum!.. Bazı rakamlar bunlardır. Ha "bu yeterli değildir..."
O tartışılabilir. Bir de şunu ifade etmek
lazım: Sevgili arkadaşlarım, hepimiz, Türkiye olarak, bu enflasyonu yenmek
zorundayız. Bunun karşısında olan bir arkadaşımız var mı; yok. Bunun çaresi
nedir: İşte, bir program uygulanıyor, altyapısı yapılmış, hep birlikte yapmışız
yapısal değişikliği, belli bir noktaya gelmişiz; tekrar tekrar teşekkür
ediyorum. Şimdi, onun finansmanı için şu vergileri getiriyoruz ve sizden de bu
konuda izin talep ediyoruz. "Bunu yapmayalım" ama, o zaman,
"şöyle yapalım" demek lazım. Onun da çaresi çok ortalıkta görünmüyor.
Bunu uygulamadığımız zaman, Türkiye, iki sene önceki, bir sene önceki günü arar
hale gelir; ona talip olan var mı? Bakın, biraz evvel,
sevgili arkadaşım "16 defa uyguladık, 17 nci olmasın..." dedi;
içindeki bir şüpheyi veya bir endişeyi belirtiyor. Fevkalade katılıyoruz,
duyarlılığı için de teşekkür ediyorum. İşte, bu defa Türkiye, bu enflasyonu ve
sıkıntısını yenmesi lazım. 2001 yılında -hepiniz yaşıyorsunuz, Avrupa ile diğer
ülkelerle- bu dengelerimizi sağlamadığımız zaman, Türkiye'nin, hedefine uygun
olarak ilerlemesi mümkün olur mu; bu global dünyada rekabet şartı olabilir mi?
Bunları tartışıyoruz ve sizler de, hep, bu uygulamalarda, bu kanunlarda bize
destek verdiniz; onun için de teşekkür ediyoruz. Ben, bu maddeyle ilgili,
bu konuları açıklamak istedim. Vaktinizi aldımsa, bunu da, müzake-relerle
ilgili bir boyut olarak düşünün. Değerli Başkan, size ve
değerli milletvekili arkadaşlarıma saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Sayın Bedük, Sayın Bakana
sorunuzu yöneltebilirsiniz efendim. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanıma şu sorularımı tevcih
etmek istiyorum. Önce, biraz evvel ifade
edildiği şekliyle, enflasyonu düşürme ve ekonomik istikrar programıyla ilgili
değerlendirmelere biz de katılıyoruz; ama, her şeyi, esnaf ve sanatkârın,
köylü, çiftçi, memurun ve ücretlilerin üzerine yıkmanın da fevkalade gayri adil
bir uygulama olduğu kanaatini taşıyoruz. Bizim üzerinde durduğumuz nokta bu.
Kaynaksa, bankalara aktarılan kaynağı buraya aktarsalardı, belki çok daha iyi
olurdu. Anayasamızın 73 üncü
maddesinde, "herkes, gelirine göre, ödeme gücüne göre vergi ödemek
durumundadır" deniliyor. Geliyoruz tasarıya; bu tasarıyla, 5 ayrı maddeden
dolayı, esnaf ve ticaret erbabı, 1 Ocak 2000 tarihinden itibaren geçerli olmak
üzere vergiye tabi tutuluyor, yeni vergiler alınıyor. Sayın Bakan, bu kadar
yıldır siyasetçisiniz ve uzun yıllardan beri bu Meclistesiniz, bu Meclise, bir
oldubittiye getirmek suretiyle, son dakika kararıyla, bu kadar önemli
sayılabilecek, vergi yükünü millete bindirecek bir önergeyle, acaba bir vergi
teklifi geldi mi; vergi kanunlarında değişiklik geldi mi? İlk defa görüyorum
ben. Zannediyorum, sizler de, böyle bir uygulamayı ilk defa gerçekleştirdiniz. İkinci ve önemle üzerinde
durduğum soru şu: Esnaf ve sanatkârlardan 8 milyona yakın aileyi ilgilendiren
icra takibi var ve bu, gazetelerde devamlı olarak yazılıyor, esnaf ve sanatkâr
kuruluşları da devamlı olarak dile getiriyor. Hazırlanmakta olan af tasarısına,
esnaf ve sanatkârların, köylü ve çiftçilerimizin, şu anda mal bildirimini
bildirmemek veya benzeri bazı uygulamalar için; her şeye rağmen, esnaf ve
sanatkârlar faiz borçlarını ödemediklerinden dolayı şu anda takipteler,
bunların affını düşünüyor musunuz? Geçen sene zarar etmiş, bu kadar sıkıntı
çekmiş olan esnaf ve sanatkârımızın, köylü ve çiftçimizin, getirdiğiniz bu
vergi yükünü kaldırabileceğine inanıyor musunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan, cevaplayabilirsiniz efendim. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, eğer izniniz olursa ve değerli arkadaşım da anlayışla
karşılarsa, ben, kendilerine bunu daha uzun bir şekilde yazılı olarak
cevaplamak istiyorum. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Sayın Uzunkaya, buyurun. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakandan aşağıdaki suallerimin
cevaplandırılmasını arz ediyorum. Daha önce konuşan
arkadaşımızın sözünü teyitle, az önce kendileri de kürsüde ifade ettiler, her
100 000 liranın 88 000 lirası, daha işin başında faize gidiyor. Yanlış
hatırlamıyorsam öyle. Bu, bilahara daha da artabiliyor; yani, toplayacağınız
tüm vergiler, faiz ve bütçe açıklarına gidecek. İşin başında, vergi
mükellefleriyle, 65-70 milyon insanı, bütçesine, hükümetine ve Parlamentosuna
bu kadar güvensizliğe sevk eden iktidar etme anlayışını nasıl
değerlendiriyoruz; bu, ülkeye ciddî anlamda bir güvensizlik telkin etmez mi?
Örneğin 2000 yılında yatırımlarınız, faiz ödemelerinin sekizde 1'inin
altındadır. Ülkenin 70 milyonluk nüfusuna verilen hizmeti, bir avuç insana
ödediğimiz faizle kıyaslayınca, sekizde 1'ini ifade etmemektedir. BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
lütfen, yorum getirmeden sorunuzu yöneltin efendim. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sorumu yöneltiyorum. Dün de bir açıklamanızda
dediniz ki: "hakikaten, Maliye, bu vergi kaçaklarını denetim konusunda,
ciddî olarak meselenin üzerine gider." Devlet Denetim Elemanları
Derneğinin (DE-NETDE) milletvekili arkadaşlarımıza gönderdiği bir yazıdan sual
tevcih etmek istiyorum. Deniyor ki "bir yerde yolsuzluk varsa denetim,
denetim varsa yolsuzluk yoktur." Bu söz, sizin denetçilerinize aittir.
Geçim sıkıntısında olduklarını söyleyen, bu bütçede maaş durumlarında
iyileştirilme olmasını isteyen denetçilerinizdir. Aynı zamanda bu
denetçileriniz... BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
bir dakika dinler misiniz beni. Bakın, çok rica ediyorum,
birkaç sefer hatırlatmak zorunda bırakmayın. Sorunuz ne ise, İçtüzükteki
tarifine uygun olarak sorun. Rica ediyorum... MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Ben soruyorum: Denetimin sağlıklı yürümediği konusunda denetçilerinizin
şikâyetlerine katılıyor musunuz? Özerklikleri ve malî yönden durumlarının
iyileştirilmesini sağlamak için ne gibi adımlar atacaksınız? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Buyurun Sayın Bakan. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, 100 Türk Lirasının 88 lirasının faize gitmesi, 2000
yılı bütçesinin başlangıç ödenek büyüklüklerinin ortaya koyduğu bir
matema-tiksel gerçektir; ama, bundan bir sene sonra için, Yüce Meclisin
huzurunda olan 2001 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısına göre, toplanan vergilerin her
100 lirasının 88 lirası yerine 52 lirası faize gidecek bir yapı oluşmuştur.
Bunu, yıl sonuna kadar gerçekleştirmek, hükümetin en büyük hedefidir. Onu nasıl
gerçekleştirecek; finansman yapısıyla. 52 lira da esasında çok.
Bakınız, 1980'li yılların başında 1982'de 1983'te her 100 liranın 2 veya 3
lirası faize giderdi. Bugün, 88 lirası gider hale gelmiş; yeni bütçede 52
liraya düşürüyoruz. Eğer, 2000 bütçesindeki bu rakamlar üzerinde yeni birtakım
tedbirler almasaydı devlet, hükümet, Türkiye, 88 lira çok daha büyüyecekti. Siz
de onu söylediniz ve belki, toplanan bütün vergiler, sadece faizleri dahi
karşılamayacaktı; böyle bir trend içerisindeydik. Şimdi, bu tedbirlerle, bu
88 lira, 52 liraya; ama, yine, 1980'li yılların başındaki rakamlara inmek
mecburiyetinde Türkiye. Bunu yaptığımız zaman, bence, güvensizlik tabiî doğar;
ama, her şeyden evvel, devlet, bütçesiyle, ana alanlarına, muhtelif kesimlere
aktarmak mecburiyetinde olduğu kaynakları aktaramıyordu; altyapıya, yatırıma,
sağlığa, çevreye, eğitime yeteri kadar kaynak aktaramıyordu. Şimdi, yavaş
yavaş... İşte, onun için kamu kesimi sağlıklı değil ve bu yapıyla, bırakın
güvensizliği, bir yere gidemezdiniz. İşte, bunu sağlıklı hale
getirmek için elbirliğiyle çalışıyoruz ve bu programı, sadece hükümet değil,
tüm Parlamento ve Türk Milleti elbirliğiyle götürebilir. Öyle sorunlarla karşı
karşıyayız. İnşallah, o noktaya da ulaşılacaktır. 2000 yılında önemli neticeler
alınmıştır. Bunu, sadece bir siyasetçi olarak değil, otuzsekiz yıllık bir
bürokrat olarak da söylüyorum, yıllarca bütçe yapan bir kişi olarak da
söylüyorum; iyi bir trend yakalanmış durumdadır; onu götürmemizde hepimizin
yararı var. Yoksa, yüksek enflasyon ve bozuk bir kamu maliyesi, hiçbirimize bir
menfaat getirmez ve 2000'li yıllara da yakışmaz. Diğer konuları, eğer
arkadaşlarımız izin verirse, yazılı cevaplandırayım. Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. BAŞKAN - Çok uygun olur
efendim. Sayın Yılmazyıldız,
buyurun, sorunuzu yöneltebilirsiniz. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakana aşağıdaki sorularımı
yöneltmek istiyorum. Balıkesir'deki hemen
hemen bütün esnaf ve sanatkârlar odalarının başkanlarından gelen fakslar var.
Diyorlar ki, "Bağ-Kur borcu olanlar, maalesef, kredi alamıyor."
Halbuki, pek çok esnafımız, aldığı bu kredilerle Bağ-Kur borcunu ödüyor, hatta,
vergisini ödüyor. Dolayısıyla, bu konuda, hükümet olarak, bir düzenleme yapmayı
düşünebilirler mi? Bir de, bugün, İşçi
Emeklileri Cemiyetinin toplantısına katıldık; bütün emekliler son derece
kızgındı, alabildikleri maaşların çok yetersiz olduğunu, bu konuda mutlaka acil
bir düzenleme ihti-yacının olduğunu ifade etmişlerdi. Dün de, Sayın Bakana bir
soru sormuştum bu vergi iadeleriyle ilgili olarak; 0-180 000 liraya yüzde 10,
180 000-360 000 liraya yüzde 15 gibi... Yani, bu rakamlar komik! 180 000 liraya
ne alınabiliyor ki?! Bu konularda bir düzenleme yapmayı düşünürler mi? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, dünden beri, bu vergi kanunu tasarısı üzerinde müzakere
yapıyoruz; o, henüz bitmedi; biter bitmez, değerli arkadaşımın dün ve bugün
sorduğu suallere yazılı olarak cevap vereceğim. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Değerli milletvekilleri,
madde üzerinde verilmiş 4 adet önerge vardır; önergeleri, önce, geliş sırasına
göre okutacağım, daha sonra da, aykırılık derecesine göre işleme alacağım. Birinci önergeyi
okutuyorum : Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 539 sıra sayısıyla
görüşülen tasarının geçici 1 inci maddesine son cümle olarak aşağıdaki hükmün
eklenmesi talep olunur. Nevzat Ercan Turhan Güven Ali Rıza Gönül Sakarya İçel Aydın Necmi Hoşver M. Sadri Yıldırım Bolu Eskişehir "Şu kadar ki,
17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde meydana gelen depremin etkili olduğu
bölgelerde faaliyet gösteren ve 4481 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi ile Ek Gelir
Vergisinden muaf tutulan mükellefler hakkında, bu Kanunun hayat standardına
ilişkin hükümleri 2000 ve 2001 yılları için uygulanmaz." BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum : Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 539
sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481
sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının geçici 1 inci
maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 15 inci maddesine eklenen geçici
madde 1'in; "Maliye Bakanlığı,
17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde meydana gelen doğal afetler nedeniyle
mücbir sebep hali ilan edilen yerlerde mükellefiyet kaydı bulunanların mücbir
sebep hali kapsamına giren dönemlere ilişkin beyannamelerini bir veya birden fazla
beyannamede toplu olarak verdirmeye, bu beyannamelere ilişkin yeni beyanname
verme süreleri belirlemeye veya geçici vergi beyannamelerini hiç verdirmemeye
yetkilidir. Bu yetki iller, ilçeler veya vergi türleri itibariyle farklı olarak
kullanılabilir. Yukarıda sayılan beyannameler eğitime katkı payı ve özel işlem
vergisi dahil her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah Erbaş Şükrü
Ünal Ahmet
Sünnetçioğlu Van Osmaniye Bursa Osman Aslan Şeref Malkoç Alaattin Sever Aydın Diyarbakır Trabzon Batman M. Altan Karapaşaoğlu Sacit
Günbey Hüseyin Arı Bursa Diyarbakır Konya Yakup Budak Mustafa Geçer Adana Hatay BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum efendim : Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 539
sıra sayılı Yasa Tasarısının geçici 1 inci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz. "26.11.1999 tarih ve
4481 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi ile ek Gelir Vergisinden muaf tutulanlar
hayat standardı esasına tabi değildir." Fethullah Erbaş Temel
Karamollaoğlu Yaşar Canbay Van Sıvas Malatya Lütfü Esengün Yasin Hatiboğlu Mehmet Batuk Erzurum Çorum Kocaeli Osman
Pepe Kocaeli BAŞKAN - Değerli
milletvekilleri, şimdi, son önergeyi okutacağım; ancak, biraz önce okunan üç
önerge de biraz sonra okutacağım aynı önergeyle aynı mahiyettedir. Bu nedenle,
bu son önergeyi okutup işleme alacağım, kabul edildiği takdirde diğerlerinin
işlemini yapmayacağım. Son önergeyi okutuyorum : Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan kanun
tasarısının geçici 1 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz. Emrehan Halıcı Kemal Köse Ramis Savaş Konya Kocaeli Sakarya Turhan İmamoğlu Hasan
Suna Ersin Taranoğlu Kocaeli Yalova Sakarya Mehmet Batuk Ahmet Arkan Ersoy Özcan Kocaeli Kocaeli Bolu Cumali Durmuş Oktay
Vural Beyhan Arslan Kocaeli İzmir Denizli Sefer Ekşi Osman Fevzi
Zihnioğlu İsmail Köse Kocaeli Sakarya Erzurum Halil Çalık Mustafa Karslıoğlu Turhan Tayan Kocaeli Bolu Bursa "26.11.1999 tarihli
ve 4481 sayılı Kanunun 3 üncü maddesiyle ek gelir vergisinden muaf tutulanlar,
2000 ve 2001 yılları gelirleri için hayat standardı esasına tabi
değildir." TURHAN GÜVEN (İçel) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun efendim. TURHAN GÜVEN (İçel)-
Sayın Başkan, önergeleri veriliş sırasına göre okuttunuz. Niye, en son verilen
önergeyi diğerlerinden önce işleme koyuyorsunuz da, birinci verilen önergeyi
işleme almıyorsunuz? BAŞKAN - Aynı mahiyette
oldukları için, geliş sıralarına göre okuttum. TURHAN GÜVEN (İçel) -
Geliş sırasına göre okuttunuz da... Birinci verilen önergeyi işleme koyun da,
sonuncu verilen önergeyi ona tabi tutun. BAŞKAN - Efendim, öyle
bir usul yok. Elimizdeki mevzuata göre uygulama yapıyoruz. Son önerge o olduğu
için onu işleme koyuyorum; zaten, maksat da hâsıl olmuş oluyor. TURHAN GÜVEN (İçel) - O
son verilen önergeyse, öbürlerini işleme koyun efendim, siz kendinize içtüzük
yaratıyorsunuz. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Anlaşıldı Sayın
Güven, teşekkür ederim. Buyurun Sayın Erbaş. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Sayın Başkan, üç önerge, buyurduğunuz gibi aynı mahiyette. Yalnız, benim, son,
dördüncü önergem bunlardan farklıdır. Beyannamelerden vergi, resim ve deprem
vergisi dahil bir vergi alınmamasına yöneliktir; yoksa, hayat standardına göre
değil. Diğer üç önerge, doğru, benim de önergem var o konuda, onlar tamam. BAŞKAN - Birinci fıkrası
aynı değil mi efendim. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Bir tanesi farklı efendim. BAŞKAN - Bakalım,
inceleyelim, eğer farklıysa, ona ayrı işlem yapalım efendim. Komisyon önergeye
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, komisyonumuz hazır değil;
ancak, uygun görüşle, takdire bırakıyoruz. Müsaadenizle, ufak bir
ilave yapayım. Değerli arkadaşlar,
önergeler mahiyet olarak aynı; ancak, uygulamada, şimdi oylanacak olan önerge,
teknik olarak daha doğru bir şekilde ifadeler taşıyor. Biz, bunu çok tartıştık,
bir hata olmaması için, bu önerge, özellikle maliyeci arkadaşlarla birlikte
hazırlanıldı. Bunu takdirlerinize
sunuyorum. TURHAN GÜVEN (İçel) - O
zaman, Sayın Başkan da öyle ifade etsinler. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Takdire bırakıyo-ruz efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkanım... BAŞKAN - Buyurun efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkanım, Sayın Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımız şu beyanda bulunabilir
mi: Mevzuat gereği birlikte işleme koyduğunuz önergelerin 3'ü de, aynı neticeyi
doğuracak... PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Evet efendim, gayet tabiî... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Zaten, o
maksatla 3'ünü bir işleme alıyoruz Sayın Başkan. Efendim, son önerge,
teknik bakımdan ayrıca daha uygun olduğu için böyle bir işlem yapmak yoluna
gittik. Zannediyorum, Yüce Genel Kurul tatmin oldu. Hükümet önergeye
katılıyor mu efendim? TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU
(Isparta) - Katılıyoruz efendim. BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı ve hükümetin katılmış olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Geçici 1 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum efendim: Kabul edenler...Kabul etmeyenler... Geçici 1 inci
madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi
okutuyorum : MADDE12. - Bu Kanunun; a) 7 nci maddesi yayımını
izleyen günde, b) 6 ncı maddesiyle, 4306
sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A)fıkrasının 9 numaralı bendine
eklenen hüküm 1.1.2001 tari-hinde, c) Diğer maddeleri yayımı
tarihinde, yürürlüğe girer. BAŞKAN - Madde üzerinde,
Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini Tokat Milletvekili Sayın Ergün Dağcıoğlu
ifade edecekler. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, Sayın Candan konuşacak. BAŞKAN - Peki efendim. Konya Milletvekili Sayın
Veysel Candan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA VEYSEL
CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan 539 sıra sayılı kanun tasarısı, başka bir ifadeyle vergi paketi, Plan ve
Bütçe Komisyonu raporu üzerinde Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum; muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Şimdi, efendim, 10 uncu
madde yürürlük tarihi. Aslında, tabiî, çok enteresan, hükümetin hiç sabrı yok,
hemen bu gece 12.00'den sonra yayımlanacak ve yarın da yürürlüğe girecek;
ancak, 6 ncı maddede özel işlem vergisinin 10 katına kadar artırılması konusunda
bir aylık bir müsaade verilmiş durumdadır. Şimdi, kanunun yürürlüğe
gireceği anlaşılıyor da, nasıl yürüyeceği doğrusu tehlikede. Biraz sonra neden
böyle olduğunu ifade edeceğim. Sayın Bakan "500 000 vergi mükellefi zarar
gösterdi, biz de, mecburen, hayat standardını getirmek durumunda kaldık..."
Acaba Maliye Bakanlığı veya ilgili hükümet 500 000 vergi mükellefimizin neden
zarar göstermek durumunda olduğu noktasında bir çalışma yaptı mı; yoksa, Sayın
Bakanın ifade ettiği gibi "işte, bildirmediler, biz de bir vergi koymak
durumunda kaldık" mı diyecekler? Şimdi, tabiî, Sayın Bakan
bir temennide bulundu, "100 liranın faize giden 88 lirasını 52 liraya
indireceğiz." Şimdi, ben merak ediyorum, hem de tutanaklara geçsin; bir
yıl sonra bu kürsüye geldik, 88 lira da 52 liraya inmedi; ne olacak Sayın Bakan?
Siz bir yıl önce de geldiniz buraya, dediniz ki "deprem büyük afettir,
tehlikedir, tehdittir; bir yıllık bir vergi koyuyoruz." Şimdi
ekleştirdiniz, ilave yaptınız, yama yaptınız; yetmedi iki yıla çıkardınız. O
bakımdan, kusura bakmayın söylediklerinize güvenmek mümkün değil. Sayın Ercan deprem
bölgesini anlattılar, bir de gazete kupürü getirdiler; aslında, yalnız, deprem
bölgesi değil, bu vergilerle, Türkiye'nin her tarafında deprem oldu
"Sandığa gömeceğiz" diye bir de metin okudu; vallahi, ben, sandığa
gömülüp gömülmeyeceğini bilmiyorum; ama, bu durumda millet gömülüyor. Yani,
hükümetin gitmesi de bir çare olmuyor. Vergiler duruyor, hükümet gidiyor.
Doğrusu, o açıdan, bu konuda, ben, biraz daha müteredditim. Bir milletvekili
arkadaşımız, en son dedi ki "ben, anamuhalefet partisi üyesi olarak bir
kare daha hatırlatıyorum..." E, kardeşim, hükümette hafıza kaybı var,
hatırlayamaz ki, nasıl hatırlayacak! Böyle şey olmuyor... Değerli arkadaşlar,
şimdi, bakınız, bu tasarı getirildi; bu tasarı bir kere hazır değil, neden;
siz, 2 300 000 vergi mükellefini ilgilendiren
bir konuyu buraya getiriyorsunuz, grup başkanvekilleri-miz,
"okumadık" diyorlar. Meclis Başkanı "size bir 20 dakika süre
verelim" diyor. Yani, böyle bir olay dünyanın neresinde var; 2 milyon
insanı ilgilendiren bir konu. Baktım gerekçesinde de bir satır yazılı. Ne
deniliyor "istikrar programına dahil edilmek noktasında..." İşte,
bunun için inandırıcı değil değerli arkadaşlar. Biz, bu tasarının
mantığına da karşıyız. Ne deniliyor; efendim, bütçede ne kadar açık var, o
kadar vergi... Efendim, şimdi, bütçede 5 katrilyonluk bir açık varsa, hangi
kalemleri hangi oranlarda artırırsak bu kadar açığı kapatırız; bu basit bir
mantıktır. Bu demektir ki, yarın açık çoğaldıkça, üç ay sonra yeni bir vergi
paketiyle geleceksiniz. Şimdi, ben, Sayın Bakana,
buradan, bir kere daha sormak istiyorum: Bu, Cottarellı ve IMF yetkilileriyle
görüşürken hiç "bu sizin faiz giderleriniz çok, bunu azaltın" dediniz
mi? Yani, IMF'nin tek talebi vardır, o da verdiği paranın faizini rahatlıkla
almaktır. Değerli arkadaşlar, bir
kere daha ifade ediyorum, bu vergi paketi adaletsizdir. Bu vergi paketi, belli
kesimin üzerine ağırlıkla gitmektedir. Şimdi, elimde bir iki
rapor var, bu hükümet niye vergi toplayamaz onu da söyleyeceğim. Sayıştay
raporu aynen şöyle bir cümleyle başlıyor "Hükümet, alacağını ve borcunu
bilmiyor; alacağını ve borcunu bilmiyor" Değerli arkadaşlar, yıl
1999, konu Hazine işlemleri, rapor 2000; özet veriyorum. Deniyor ki, ödenmesi
gereken borç, ödenen borç. Aradaki fark 174,4 trilyon fazla ödeme var. Şimdi,
Sayıştay raporu sonuç bölümü: Hazine tüm uyarılarımıza rağmen, dışborç kayıtlarını
düzeltmemiştir ve fazla ödeme yapılmıştır. Onun için, genel uygunluk bildirimi
verilmemiştir. Ayrıca, 1999 yılı hesabına, Hazine, dışborçlar konusunda, kamu
borçlarına doğru göstermediği anlaşılmıştır. Şimdi, bir vatandaş
olarak, vergi mükellefi olarak borcunu, alacağını bilmeyen, hatta, aldığı
faizlere karşılık kanunsuz, usulsüz 174 trilyon fazla ödeyen bir hükümete vergi
öder mi bu millet?! Sayın Bakan, siz,
soruyorsunuz, diyorsunuz ki, kaynak gösterin o zaman, bu vergileri kaldırırız.
Alın size kaynak. Niye fazla ödediniz; bunun hesabını bir kere verin. Değerli arkadaşlar, bir
rapor sonucunu da vermek istiyorum. Bu da, yine, Başbakanlığa bağlı Devlet
İstatistik Enstitüsü raporu. Deniyor ki, bu ağır vergiler ne yaptı, şirket ve
firmalarda ne menfî etki yaptı. 2000 yılı Ocak-Ağustos ayları arasında 9 983 şirket,
firma ve kooperatif kapandı. Arkasından, aynı dönemde kapanan firma sayısına
bakalım. Sayın Bakanım, 1999'da, biliyorsunuz, siz, cumhuriyet tarihinin en
büyük küçülmesini yaptınız ekonomide, yüzde 6,4; bu dönemle bile mukayese
edildiği zaman, kapanan firma sayısında yüzde 34,3 artma var. Yani, aşağı
yukarı, her 3 vergi mükellefinden 1 tanesi işyerini kapatmış. Peki, tek taraflı
olmasın, raporun sonuç bölümünde bir şey daha var, aynı dönemde açılan firma
sayısı da yüzde 12. Yani, 34 kapanıyor, 12 açılıyor. Demek ki, böyle alelusul
vergi kanunlarının neye mal olduğu görülmektedir. Şimdi, bir de, yine
rapordan vergi mükelleflerindeki rakamlara bakalım. Gerçek usulde vergi
mükellefi 1986'da 2 milyon 48, 11 yıl içerisinde nüfus o kadar artmasına
rağmen, 1 milyon 900, hem nüfusunuz artıyor hem vergi mükellefi azalıyor. Götürü usulde aynı
rakamlara baktığımız zaman, 1986'da 1 031 000, 1999'da 739 000. Şimdi, Kurumlar
Vergisine baktığımız zaman, 1986'da 65 000, toplam vergi mükellefi sayısına
baktığımız zaman, 1986'da 3 milyon 145, 1999'da, 3 yıl sonra, 51 milyondan 64 milyon
nüfusa çıkmamıza rağmen, 3 milyon 288. Değerli arkadaşlar, bu
rakamları bir değerlendirmeye tabi tuttuğumuz zaman, mükellef sayısı
azalmaktadır, yeni mükellef oluşmamaktadır, vergi yükü belli kesimin üzerinde
kaldığı anlaşılmaktadır. O zaman, Sayın Bakan, demek ki, sık sık vergi
koymanın, vergi mevzuatıyla oynamanın fazlaca bir faydası yok. Yine, en son yapılan bir
rapora göre, icra dosyalarının vergi mükellefleri ve hükümetle ilgili
münasebetleri nedir diye baktım, özet vermek istiyorum: Değerli arkadaşlar,
1998'de 4 866 000, 1999'da 5 680 000, 2000 sonunda da 8 milyon; yani, her iki
aileden biri, vergi konusunda, devletle mahkemelik. Peki, Sayın Bakanım, sizin
bürokratlarınız, bu rakamları aşağı çekmek... Hani diyorsunuz ya -bunların
içerisindeki rakamlara bakacağım; yüzde 80'den fazlası da köylü ve esnaf- köylü
efendimiz; ama, icralık!.. Gazete haberlerinde vardı, bir köyde 20 nüfus,
herkes bir hafta hapse girmek üzere sıra bekliyor deniliyordu. Ben baktım,
acaba, bu insanlar ne kadar, ne götürmüşler, ne ödememişler diye; en düşük icra
dosyasındaki para 20 milyon, yani, vatandaşı, siz, 20 milyonla ilgili olarak
hapsediyorsunuz, mal beyanı bulunmadığı için bir hafta tutukluyorsunuz. 10 tane
bankada 10 milyar doları götürüyorsunuz ve sabah da ifade ettim, bir yargı
başkanının ifadesiyle, polis, adliye veya işte hükümet veya siyaset, yargıya
zamanında bilgi vermediği için veya görevinizi ihmal ettiğiniz için, tabanda
sonuçları çoğalıyor. Değerli arkadaşlarım,
şimdi, ben, bir konuyla konuşmamı tamamlamak istiyorum. Sayın Bakan, sık sık
"almasak ne yapacağız, milletten vergi toplama; diyorsun ki Maliye
memurlarına, zam yap..." Sayın Bakan sorduğu için düşüncelerimi ifade
ediyorum. Değerli arkadaşlar, şimdi, bi-rincisi; faiz gelirleri mutlaka
vergilendirilmelidir... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Müsaade ederseniz cümlemi bitireyim efendim. BAŞKAN - Lütfen,
tamamlayın efendim, açıyorum. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Düşüncelerimizi en mühim tarafında kesiyorsunuz; gelir kaynağı açısından
söylüyorum, tenkit etmeyeceğim hükümeti. Şimdi, dünya hizmet ticareti
açısından, Türkiye, Kafkaslar, Balkan ve Ortadoğu üzerinde ve dünyanın en
zengin petrol ve doğalgaz kaynakları üzerindeyiz. Dolayısıyla, dünya
ticaretinde, petrol ve doğalgazın üretim, nakil ve ticareti konusunda aktif rol
oynayabiliriz; ama, bunlar, tabiî, çok mesai isteyen, yorulmak isteyen şeyler;
ama, IMF'den para almak kolay; bu kanunu çıkar, şu parayı al; bu, işin mantığı,
o da yetmedi, bu vergileri koy... Peki, Sayın Bakanım, ben bir kere daha rica
etsem, bu gece hatırasına söyler misiniz, bu gece koyduğunuz vergi kaç
katrilyon lira acaba; öyle zannediyorum ki, en azından bir 6 ilâ 7 katrilyon
liradır. Şimdi, değerli
arkadaşlar, bir de, tabiî ki, biraz önce verdiğim örneklerde olduğu gibi,
lütfen, devletin kaçaklarına, usulsüzlüklerine iyi sahip olun. Muhterem Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Candan. Doğru Yol Partisi
Grubunun görüşlerini açıklamak üzere, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas
Yılmazyıldız. Buyurun Sayın Yılmazyıldız.
(DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA İLYAS
YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 12 nci maddesi hakkında
söz almış bulunuyorum; Doğru Yol Partisi Grubu adına, hepinizi saygıyla
selamlarım. Bu vergi yasa tasarısı
görüşülmeye başlandığından bu yana, pek çok arkadaşımız, bu yükü, bu milletin
daha fazla çekemeyeceği hususunda görüşlerini defalarca dile getirdiler. Bugün, yine, Sayın
Bakanın bütçeyi sunuş konuşmasında bir sözü oldukça ilgimi çektiği için aynen
okuyorum. Diyor ki: "Esasen, ekonominin amacı, insanın mutluluğu ve
refahıdır. Odağında insan olmayan ekonomik politikalar, doğru politikalar
olamaz." Bu sözlere katılmayan var mı; yok. Peki, soruyorum sizlere; bu
vergi yasasını çıkardığınız zaman, bu vergi yasasının neresinde insan var?! Bugün, İşçi Emeklileri
Cemiyetinin 15 inci genel kurulunda izledik, bütün emekliler feryat ediyordu;
isyanı, iktidar partilerine daha çok; ama, bütün Parlamentoyaydı. Neden, böyle,
emekliyi, memuru, işçiyi, köylüyü düşünen yasalar yapmazsınız da, bizleri, her
gün daha sıkıntıya sokan, üretmemizi engelleyen yasalarda bu kadar acil
davranırsınız diye feryatlarını dile getirdiler, bir kısmı da "açız"
diye bağırdı. Değerli arkadaşlarım,
tamam, eğer vergi yasaları çıkacaksa çıksın; ama, bu adil olsun. Bakınız, Özel
İşlem Vergisi, Özel İletişim Vergisi, eğitime katkı payı... İnanın, kolaycılıkla
çıkarılmış yasalardır. 50 milyarlık arabayı satan ile 500 milyonluk zor yürüyen
arabayı satandan aynı vergiyi alırım diyorsunuz. Yıllık kârı veya aylık kârları
yüz milyarları bulan şirketin beyannamesi ile aylık kârı olmayan, hatta, varsa
da çok cüzi olan kişiden, her beyanname verişinde aynı parayı alıyorsunuz;
bunlar haksızlıktır. Özellikle, baskın halinde getirilen, tartışılmadan
getirilen bir vergi var ki, hayat standardı uygulaması. Buna milletin isyanı
çok fazla. Bakınız, hemen, Balıkesir
Kahveciler Odası Başkanı Sayın Recep Çelik ve Bülent Bilir diyor ki:
"Gösterilen büyük gayretler sonucunda iki yıl önce yürürlükten kaldırılan
asgarî hayat standardı uygulamasının, hükümet tarafından, demokratik, katılımcı
ve şeffaf olmayan bir anlayış içerisinde, âdeta, bir oldubittiyle yeniden
yürürlüğe konulacağı öğrenilmiştir. Camiamızın hak ve
menfaatlarının korunması, esnaf ve sanatkârlarımız lehine kamuoyu oluşturulması
ve zamansız, haksız ve adaletsiz bu girişimin önlenmesini teminen,
konfederasyonumuz, ilk etapta, bugün, iki gazetede yer alan duyuruyu kamuoyuna
yayımlamak zorunda kalmıştır. Asgarî hayat standardı
uygulaması, kazansın kazanmasın, ticarî faaliyette bulunan her esnaf ve
sanatkârı kapsadığı için, gayri adildir, adaletsizdir. Bu girişimin önlenmesinin
meslek mensuplarımız için taşıdığı hayatî önemi dikkate alarak, batık
bankaların zararlarının esnaf ve sanatkârımıza ödetilmesi, hakka ve hukuka
aykırıdır. Bu hatayı önlemekse, sayın milletvekillerimize düşmektedir. 4 milyon
esnaf ve sanatkârı düşünün. Lütfen, böyle bir uygulamayı durdurun" diye
haykırmaktadır. Bandırma Şoförler ve
Otomobilciler Odası Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ruhi Duralı ve Genel Sekreteri
Bilge Can ise, bu yasa çıktıktan sonra feryadını dile getiriyor; bu madde kabul
edildikten sonra... "Esnaf camiası
olarak, büyük gayretler sonucunda iki yıl önce yürürlükten kaldırılan asgarî
hayat standardı uygulamasının, hükümet tarafından, demokratik, katılımcı ve
şeffaf olmayan bir anlayış içerisinde, âdeta, oldubitti içerisinde yeniden
yürürlüğe konulacağını öğrenmiş bulunmaktayız. Asgarî hayat standardı
uygulaması, kazansın kazanmasın, ticarî faaliyet gösteren her esnaf ve
sanatkârı kapsadığı için, gayri adildir, adaletsizdir. Uzun süredir her türlü
destekten yoksun bırakılan ve dışlanan esnaf ve sanatkârlardan, bıçağın kemiğe
dayandığı bu süreçte artık fedakârlık istenmemelidir. Hele hele, kazanmadan
vergi ödemesini hiç kimse beklememelidir. Cumhuriyet ta-rihimizin en zor
günlerini yaşayan esnaf ve sanatkârı bu vergiyle mezara gömmek anlamına gelen
bu girişimin önlenmesinin meslek mensuplarımız açısından taşıdığı önemi ciddî
şekilde dikkate almanızı rica ediyoruz. Bölge milletvekilimiz olarak, bu hassas
süreçte, böylesi önemli bir konuda duyarlı davranarak gerekli girişim ve çabayı
göstereceğinizden hiç şüphemiz olmadığını bildiririz." diyor. Yine, burada, Bandırma
Esnaf Sanatkârlar Kooperatiflerini tek tek sayıyorum: Altınova, Balıkesir,
Balya, Dursunbey, Edinci, Erdek, Göbel, Gömeç, Gönen, Havran, İvrindi, Kepsut,
Man-yas, Sarıköy, Savaştepe, Sındırgı, Susurluk; yani, hepsi bakınız, buna, isyan
ediyor arkadaşlar; di-yorlar ki "bu hükümet, sadece almayı biliyor" Bakınız, Balıkesir'de,
soruyorum; 1997 yılında takip oranı yüzde 17 iken, daha ekim ayı sonuna kadar
yüzde 29'a çıkmış. Yine, bakıyoruz, dükkân kapatan esnaf sahipleri 1997 yılında
1 442 iken, 2000 yılında -daha yıl sonu gelmeden, ekim ayı sonu itibarıyla- 2
325 kişi olmuş; yani, her şey ikiye katlanmış. Bugün çok isterdim
iktidar milletvekili arkadaşlarımın da İşçiler Cemiyetinde olmasını, onları
dinlemesini; acaba bu ısrarı yaparlar mıydı? Sadece bu değil, tavukçuluk
sektöründen de geliyor feryadı figan "batıyoruz" diyorlar. Komisyon
olarak, Sayın Bakana bu KDV'leri yüzde 1'e indirin dedik, duyarsız; ama,
alırken, bunun üzerine özel işlem, özel iletişim gibi, güya bu yıl sonunda
bitmesi gereken ilave vergiler geliyor. Sektör diyor ki "biz batıyoruz;
eğer biz çalışırsak, biz üretirsek enflasyon düşer, biz üretirsek istihdam
olur, biz üretirsek kişi başına millî gelir artar; ama, siz böyle yaparsanız,
biz kapatmak zorunda kalırız." Yine, henüz Meclise
inmedi; ama, bütün köylülerimizi ilgilendiren bir kanun tasarısı var. Bu kanun,
Köye Götürülen Hizmetlerden Gönüllü Katkılar Dışında Katılma Payı Alınmaması
Hakkındaki Kanunu yürürlükten kaldıran bir kanun tasarısı; yani, hükümet diyor
ki, daha bu vergiler ne ki, bizden yol mu istiyorsunuz, kendiniz yapın, bizden
su mu istiyorsunuz, kendiniz yapın; bizden sağlık ocağı mı istiyorsunuz,
kendiniz yapın... O zaman soruyorum bu hükümete, bu Maliye Bakanına: Sizin bu
koltukta ne işiniz var?! Bir an önce bırakın. Bırakın bu hükümeti de, bu millet
zaten her şeyi kendisi yapacak. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) İşte, daha
gelecek kanunlar... Yine bakıyoruz, esnaflardan, emeklilerden... Yani, bunlar
hep şey... Dışpolitikaya bakıyoruz, sıra sürgün hükümetine geldi. Sözde
soykırımla ilgili Ermeni tasarıları kabul edildi ve bakıyoruz, güya, Batı
Ermenileri diye, bir sürgünde hükümet kuruluyor. Bunlara, ne olacak deyip gülüp
geçmeyelim arkadaşlar; bunlar çok önemli. Maalesef, milletimizin
bugününü karartan bu hükümet, dışpolitikadaki uygulamaları da takip edemediği
için, milletimizin geleceğini de karartmaktadır, ipotek altına almaktadır. Onun
için, bu yasa tasarısında, ek geçici 1 inci madde dışında ve son kabul edilen
değişiklik dışında olumlu hiçbir şey yoktur. Sadece, bu millete daha çok
sıkıntı vermeye yönelik, bu millete daha çok ıstırap ver-meye yönelik,
iflasları artırmaya yönelik, işsizliği artırmaya yönelik bir yasa tasarısıdır.
Bunu hep birlikte göreceğiz. Temennim, bir sosyal patlama olmamasıdır. Şeyh
Edebali, Osman Gazi'ye diyor ki: "İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın."
Maalesef, bu hükümet, yaptığı uygulamalarla insanımıza "öl"
demektedir. İnşallah, bu millet de ilk seçimde bu hükümeti destekleyen partilere,
aynı şekilde, sandıkta "öl" diyecektir. Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yılmazyıldız. Efendim, şahsı adına,
Batman Milletvekili Sayın Alaattin Sever Aydın; buyurun efendim. ALAATTİN SEVER AYDIN
(Batman)- Teşekkür ederim. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 539 sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 12 nci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım. Sayın Başkan, bu
vesileyle, 24 Kasım Öğretmenler Gününü şimdiden kutlarım. Öğretmenlerin ve
diğer bütün memurların çektikleri sıkıntılardan bir an önce kurtulmaları için,
hükümeti ve Parlamentoyu da göreve davet ediyorum. Sayın Başkan, iki üç saat
önce, MHP'den çok değerli bir arkadaşımız, hakikaten, öğretmenlerin çekmiş
olduğu ıstırapları dile getirdi; kendisine teşekkür ederim; aynen katılıyorum.
Fakat, ne yazıktır ki, hükümet, onlardır; gelsinler, memurların, öğretmenlerin,
esnafın çektikleri bu sıkıntıları bir an önce, burada, halledelim. Değerli milletvekilleri,
hükümet, borcunu bilmediği için, ben rakamlar üzerinde fazla konuşmayacağım. Bu
hükümet "ekonomi iyiye gidiyor" diyor. Bu, ne biçim iyiliktir?!
Vatandaş, açlık, sefalet ve yokluk içindedir; ekmek ve aş peşindedir.
"Ekonomimiz iyiye gidiyor" diyen bu hükümet, acaba, dediklerine
inanıyor mu?! Halkın gündeminde, zulüm kanunları vardır; açlık vardır, yapılan
baskılar vardır, hukuksuzluklar vardır; ama, hükümet ise "ekonomik
istikrar" adı altında, kendi vatandaşını, daha da fazla ezmek için
uğraşmaktadır. Dünyanın hiçbir ülkesinde, vatandaşıyla böyle uğraşan hükümet
görülmemiştir. Mecliste büyük bir çoğunluğa sahipsiniz; ancak, bu çoğunluk,
haksızlığa ve zulme davetiye çıkarmamalıdır. Değerli milletvekilleri,
sizler, seçim meydanlarında, halkın mutluluk ve refahı için söz vermiştiniz;
ama, hükümete geldikten sonra, söylediklerinizin, vaat ettiklerinizin tam
tersini yaptınız; halkı perişan ettiniz. Halk, ekmek derdindedir. Vatandaşlarımızın
feryadına kulak bile asmıyorsunuz. Muhalefetin ikazlarına aldırmıyorsunuz.
Anayasa, hak, hukuk tanımadan, sayısal çoğunluğa dayanarak, istediğinizi
yapmaktasınız. "Okullarda başörtüsü meselesini halledeceğiz" dediniz;
ama, maalesef, tersini yaptınız, zulmü daha da artırdınız. Ortaya çıkan
soygunlar, değerli bir bakanın ifadesiyle, ancak, soygunların binde 1'i
kadardır. Bacanakları, kayınvalideleri, kayınbiraderleri, yeğenleri kimler
koruyor?! Vatandaşımız, haklı olarak, bu işin, siyasî ve bürokratik boyutunun
da ortaya çıkarılmasını arzu etmektedir. Yapılan banka soygunlarında 11-12
milyar dolar nereye gitti?.. Değerli milletvekilleri,
bakınız, kamu bankalarındaki zarar da 21-22 milyar dolar civarındadır. Bu
zararı nereden karşılayacaksınız; elbette, işte, zulümle getirdiğiniz bu
vergilerden ödeyeceksiniz. Bu vergileri, halkın menfaatı için değil; yapılan
yolsuzlukları, hırsızlıkları örtbas etmek için, rantiye kesimi için ve faiz
ödemek için getirdiniz. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu vergiler, halka yatırım olarak gitmiyor. Bakınız, vatandaş
yatırım olacağını bilirse, elindeki her şeyi verir; ama, inandırıcılığınız
kalmamıştır. Daha geçen hafta,
yüzbinlerce memur meydanlardaydı; dün, doktorlar meydanlardaydı; 1 Aralıkta,
emekçiler meydanlara iniyor; ama, sizin kalbiniz, bunların dediklerini
kavrayamıyor; gözleriniz vardır, görmüyorsunuz; kulaklarınız vardır,
işitmiyorsunuz; yani, vurdumduymazlık içindesiniz. Uyanın, banka soygunlarına
giden parayla, memurumuza yüzde 100 zam yapabilirdiniz; ama, almadan vermek,
yalnız Allah'a mahsustur; fakat, vermeden almak da bu hükümete mahsustur. Bu,
bu hükümetin, öyle tahmin ediyorum ki, en önemli vasfı olacaktır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen,
tamamlayın efendim; mikrofonunuzu açıyorum. ALAATTİN SEVER AYDIN
(Devamla) - Gelin, hep beraber, yolsuzlukların üzerine gidelim ve yönetimi
temiz hale getirelim. Siz, geçici vergileri kalıcı hale getirdiniz; bu
yetmiyormuş gibi yeni yeni vergiler getirdiniz. Vatandaşta güç ve takat
kalmadı; sizde de insaf kalmadı. Gelin, bu yanlışlardan dönün artık. Bu zulüm
kanunlarından vazgeçiniz. Halkın refah ve mutluluğu için gerekli kanunları
beraber çıkaralım. Bakınız, önümüzdeki
pazartesi günü mübarek Ramazan ayı başlamaktadır. Bazı belediyeler kumanyalar
dağıtmaktadır. Dün televizyonlarda gördünüz, 10-15 kiloluk kumanya için
binlerce insan sabahın saat 7'sinde sıraya girmekte ve ancak gece
alabilmekteydiler. Alanlar sevinçli, almayanlar gözü yaşlı ve mahzun bir
şekilde eve dönmekteydiler. Gelin, işte bunları
kurtaralım; ama, sizler, heyhat, uğraşmıyorsunuz bunlarla. Bu vesileyle, önümüzdeki
pazartesi günü başlayacak olan Ramazan ayınızı şimdiden kutluyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sever Aydın. Şahsı adına, ikinci söz,
İstanbul Milletvekili Sayın Erol Al'a aittir. Buyurun Sayın Al. (DSP
sıralarından alkışlar) EROL AL (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 539 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde
kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; üzerinde söz aldığım bu madde yürütme maddesidir.
Hükümetimizin bu kanunu başarıyla uygulayacağından ve kamu kaynaklarını
yürütenleri, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da ensesinden yakalayıp
gerekli cezaya çarptırmak için elinden geleni yapacağından eminiz ve
hükümetimizin bu konudaki çabalarını destekliyoruz. Değerli arkadaşlarım,
vergi, hepinizin bildiği gibi tüm ülkelerin temel gelir kaynağıdır. Vergi
toplayamayan bir devlet, kamu hizmetlerinin yürütülmesi için faizle borç almak
zorundadır. Faizle borç alınmasını istemeyen, bir avuç rant kesimine kamu kaynaklarının
aktarılmasını istemeyen herkes, âdil olmak kaydıyla, vergi kanunlarına karşı
çıkmaz. Bizim yapmaya çalıştığımız da hükümetimizin yapmaya çalıştığı da, temel
gelir kaynakları yaratarak, faiz olarak ödenen miktarın küçültülmesidir ki, bu
konuda, 2000 yılında çok önemli bir başarı sağlanmıştır. Şimdi, bu kanunla ilgili
ana esas, hayat standardı uygulamasının geri getirilmesidir. Hayat standardı,
1982 yılından 1999 yılına kadar uygulanmıştır. Burada, bu kanuna, hayat
standardı esasına ateşli şekilde karşı çıkan arkadaşlarımız şu soruya cevap vermelidir:
Doğru Yol Partisi için söylü-yorum; iktidarda bulundukları 1991-1998 yılları
arasında, yedi yıl içinde, hayat standardı esasını uygulamışlardır ve bunun
değiştirilmesi için hiçbir çareye de başvurmamışlardır, bununla ilgili bir
kanunu da buraya getirmemişlerdir. TURHAN GÜVEN (İçel) -
1998'de yok, 1997'de. EROL AL (Devamla) - Bu
uygulamayı kaldıran bizim hükümetimizdir. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Doğru yaptıysanız niye yeniden getiriyorsunuz?! EROL AL (Devamla) -
Dinlemesini öğrenin lütfen... İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Ben dinliyorum. Niye hata yapıyorsunuz? O zaman, doğruya devam
edin. BAŞKAN - Sayın
Yılmazyıldız... Sayın Yılmazyıldız... EROL AL (Devamla) - Bu
uygulamanın kaldırılmasıyla birlikte yerine getirilen "malî milat" ve
"nereden buldun" kanunlarını ekonomik krizin sorumlusu haline
getirip, kamuoyu baskısıyla bunların kaldırılmasını sağlayanlar da bu gruplardır.
Bunları da kaldırınca, ortaya çıkan tablo, bugün, bu esasları, geçici bir dönem
için de olsa, geri getirmek zorunda bırakmıştır hükümetimizi. Şimdi, bakın, adil vergi
savunucusu arkadaşlarımız neye karşı çıkıyorlar: 1999 yılında, ortalama memur
maaşının brüt 250 milyon lira olduğu bir ülkede, kuyumcu esnafımızın bir aylık
brüt kazancı 139 milyon lira olarak bildirilmiştir, 139 milyon lira! Yine,
Antalya'daki bir otel sahibinin brüt kazancı 68 milyon liradır. Bu ülkede, bir
asgarî ücretli brüt 118 milyon lira maaş alırken, bir otel sahibi brüt 68
milyon lira, kuyumcu brüt 139 milyon lira gelir beyan etmiştir. Şimdi, bunlar
devam mı etsin?! YAKUP BUDAK (Adana) -
Takip etseydiniz... EROL AL (Devamla) - Evet,
hükümetimizin amacı, bu çarpık tabloyu, hiç olmazsa, iki yıllık bir dönem için,
"malî milat" ve "nereden buldun" yasaları yeniden devreye
girinceye kadar telafi edebilmektir. Yapılan, bu kadar basittir ve bunun bir
zulüm yasası olduğunu iddia etmek de
son derece gülünçtür. Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Al. Sayın Yılmazyıldız,
sorunuzu Sayın Bakana yöneltebilirsiniz efendim, buyurun. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Sayın Başkan, tavukçuluk sektöründen tarafıma gelen bazı soruları
Sayın Bakana aktarmak istiyorum. Kırmızı ette KDV oranı
yüzde 1'dir, piliç ve yumurtada ise yüzde 8'dir; bu, haksız rekabet
doğurmaktadır. Komisyon olarak da, KDV yüzde 1'e indirildiği takdirde, 120
trilyon lira kazanç olacağı hesaplanarak verilmiştir. KDV oranını yüzde 1'e
indirmeyi düşünmekte misiniz? Özellikle, alternatif yem hammaddelerinin üretiminin
teşvikiyle ilgili bir politikanız var mıdır? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Tasarıyla ne alakası var?! İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Var. Üretimi artırmazsanız gelir olmaz. Yarın tavuk üreticileri
iflas ettiği zaman, üreticiler nereden para bulacak, siz nereden vergi
toplayacaksınız? BAŞKAN - Sayın
Yılmazyıldız, siz sorunuzu, lütfen, usulüne uygun sorun efendim. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Bunun dışında, ihracata verilen teşvik primlerinin
artırılmasıyla ilgili olarak, özellikle tavukçuluk sektöründe bir
çabanız var mıdır? Bir diğer konu; Balıkesir
il, ilçe ve belde belediyelerimizin tamamına yakını, borçlu olmaları nedeniyle,
çalıştırdıkları personelin maaşlarını
bile ödemekte zorlanmakta, yöre
halkının kendilerinden bekledikleri hizmetleri verememektedirler. Göreve
başladığınız tarihten bugüne kadar, Balıkesir il, ilçe ve belde belediyelerine,
Bakanlığınız kaynaklarından ne kadar yardım yapılmıştır? Anasol-M hükümetinin,
belediyelerimizin içine düştükleri durumdan kurtarılması için gerekli önlemleri bugüne kadar almaması
nedeniyle, belediye başkanlarımız, çektikleri sıkıntıları, problemlerini ülke
gündemine taşımak ve kamuoyu oluşturmak için, geçen haziran ayında bütün
partilere mensup belediye başkanlarının katılımıyla... BAŞKAN - Sayın
Yılmazyıldız... İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Tamam, soruyu soruyorum. ...Ankara'da büyük bir
yürüyüş düzenlemişlerdir. Bu yürüyüş sonrasında, Bakanlığınız, belediye
başkanlarımızın taleplerini dikkate almış
mıdır? Belediyelerimizin durumunun düzeltilmesi için bir önlem almış
mıdır? Almışsa nelerdir? Bir de kent merkezlerinde
büyük market ve mağazaların hızla çoğalması sonucunda, küçük işletmeler hızla
kapanmış ve işsizlik artmıştır. Acaba, bu büyük marketlerin karşısında,
esnaflarımızı koruyacak, küçük bakkallarımızı koruyacak bir önlem almayı düşünüyor
musunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Sayın Bakan, lütfen,
soruların konuyla ilgili olanlarını, maddeyle ilgili olanlarını cevaplayın. Buyurun. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Hepsi maddeyle ilgili... MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkanım, soruların hepsini yazılı olarak cevaplandıracağım
efendim. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Sayın Karamollaoğlu,
buyurun efendim, sorunuzu Sayın Bakana yöneltebilirsiniz. TEMEL KARAMOLLAOĞLU
(Sıvas) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla, Sayın
Bakandan, biraz önce kendisinin vermiş olduğu faizlerle ilgili bir rakam vardı;
2000 yılı bütçesinde, faiz ödemelerinin bütçe vergi gelirlerinin yüzde 80'ine
tekabül ettiği ifade edildi, bu sene
için... MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Bütçenin büyüklüğünün... TEMEL KARAMOLLAOĞLU
(Sıvas) - Evet, yüzde 88'i. Burada, bütçedışı faiz
ödemelerinin olduğu biliniyor. Bu miktar ne kadar, bu konuda bir rakam
verebilirler mi? Onu istirham ediyorum. Teşekkür ediyorum
efendim. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karamollaoğlu. Buyurun Sayın Bakan,
cevaplayabilirsiniz soruyu efendim. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, 2000 yılı bütçesi hazırlandığı zaman, inisiyal bütçe
ödeneği içerisinde faiz ödeneklerinin, bütçenin inisiyal büyüklüğü üzerindeki
ağırlığı yüzde 45; ama, vergi gelirlerinin içindeki ağırlığı da, yine, başlangıç
ödeneği itibariyle, yüzde 88. 2000 yılı bütçesinde faizdışı fazla, 7 katrilyon
olarak programlanmıştı, hedeflenmişti. Ekim sonunda bu rakam 7,990; yani, aşağı
yukarı 8 katrilyon rakamına ulaştı. TEMEL KARAMOLLAOĞLU
(Sıvas) - Efendim, müsaade ederseniz, onu değil... Sormak istediğim soru; bütçe
dışı birtakım faiz ödemeleri var; yani, bizim bütçe dışında Maliye Bakanlığının
kullandığı, diğer kuruluşların kullandığı
fonlar... BAŞKAN - Sayın
Karamollaoğlu, Sayın Bakan cevabını verdi. TEMEL KARAMOLLAOĞLU
(Sıvas) - Hayır, efendim; ben, sorum anlaşılmadığı için... Müsaade ederseniz,
sorum; bütçede gözükmeyen bir faiz ödeme kalemi olduğu biliniyor; o miktar ne
kadar ? Yani, yine faiz ödemesi; ama, bütçede gözükmeyen bu faiz ödemesinin miktarı
nedir? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Karamollaoğlu, bütçede görünmeyen bir faiz kalemi yok,
kesinlikle yok. Şimdi, bütçeden yapılan faizler -ki, bunlar içborç faizleridir, dışborç faizleridir; ama, büyük
bir bölümü içborç faizleridir- bütçede gösterilmeyip... Şimdi, konsolide bütçe,
bildiğiniz gibi, genel bütçeli idarelerle katma bütçeli idarelerden oluşur.
Onların borçlarıyla, bütçenin finansmanıyla ilgili bütün faizler bütçede
görünür; büçede gösterilmeyen hiç faiz yoktur. TEMEL KARAMOLLAOĞLU
(Sıvas)- Yalnız, Sayıştay raporları bu söylediğinizi doğrulamıyor. BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - O başka; onu isterseniz yazılı cevaplandıralım; o ayrı bir şey Sayın
Karamollaoğlu. TEMEL KARAMOLLAOĞLU
(Sıvas) - Yazılı da kabul ederiz. BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum; soru soruldu, cevabı da verildi. Sayın Seven, buyurun. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Sayın Başkanım, aracılığınızla şu soruyu bakanıma sormak istiyorum : Çıkacak bu yasayla
ilgili, merak ediyorum, acaba Ağrı'da çalışan geçici tarım işçileri, devlet su
işlerinde çalışan geçici işçiler ve köy hizmetlerinde çalışan geçici işçiler,
bu vergiler toplandıktan sonra bir an önce kadrolara geçirilecek mi? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Buyurun Sayın Bakan. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, tabiî, Değerli Seven'in sorduğu bu konu, vergi
kanunlarıyla, tasarısıyla tam ilgili değil; ama, o bahsetmiş oldukları geçici
işçilerin, belli bir takvim içerisinde kadroya geçirilmesi konusunda bir
mutabakat içerisine, hükümet olarak girildi. Bu işçiler, esasen, statüsü geçici
olmakla beraber, hemen hemen onbir ay, oniki ay çalışan işçilerdir. Belli
takvim içerisinde, kadroya geçirilmesi konusunda bir mutabakat sağlanmıştır. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Teşekkür ederim. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Ben teşekkür ederim Sayın Başkanım. TURHAN GÜVEN (içel) - Biz
sorsak, buna cevap vermezdiniz!.. BAŞKAN - Buyurun Sayın
Malkoç; sorunuzu Sayın Bakana yöneltebilirsiniz efendim. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum:
Uygulanmakta olan istikrar programı, IMF'nin reçetelerine dayalı, IMF'nin
gerekli elemanlarının, gelip Türkiye'de, bazı yönlendirmelerine dayalı olduğu
görünüyor. Acaba, IMF'nin, tarihi boyunca bu programları uygulayıp da muvaffak
olduğu ülke var mıdır? BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Buyurun Sayın Bakan. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, halen, Türkiye'de uygulanmakta olan, 2000 yılının
başından başlayan ve üç yıl süreyle uygulanacak olan ekonomik program,
Türkiye'nin kendi ihtiyaçlarını dikkate alarak, içinde bulunduğu problemleri
çözecek bir program. Ancak, bu program, sizin de ifade ettiğiniz gibi,
beynelmilel, Para Fonuyla bir stand-by anlaşmasına bağlanarak götürülmektedir. Hedefimiz ve arzumuz, bu
programın mutlaka başarıya ulaşmasıdır. Bu programın başarıya ulaşması,
Türkiye'nin ekonomik potansiyelini, dinamizmini harekete geçirmesi demektir,
Türkiye'nin malî ve ekonomik dengelerini sürekli tarzda oluşturması demektir ve
istikrar içerisinde büyümeyi sağlaması demektir. Biz, bu programı,
Türkiye'nin gerçeklerine uygun olarak hazırladık. Eğer, öngörülen hedefler,
istikrar içerisinde, ödünsüz ve tavizsiz götürülürse, Türkiye hedeflediği tek
haneli enflasyona mutlaka ulaşacaktır ve 2000 yılının, şu ana kadar alınan
neticeleri de, ilerisi için fevkalade umut vericidir ve bu programla, Türkiye,
meselelerini geride bırakan bir ülke olacaktır. IMF ile bir anlaşma yapıp
başarılı olmuş ülke konusunu, ben değil, IMF yetkililerinden almak da,
sanıyorum, daha sağlıklı bir cevap veya bir durum olur; çünkü, benim
cevaplandırmamdan çok, oraya düşen bir sorudur. Değerli arkadaşımın da
sualini böylece cevaplandırmış olduğumu sanıyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan. Değerli milletvekilleri,
madde üzerinde verilmiş iki adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş
sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum
efendim : Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 12 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Emrehan Halıcı Süleyman Çelebi İsmail Köse Konya Mardin Erzurum Beyhan Aslan Sühan Özkan Denizli İstanbul Madde 12- Bu kanunun; a) 5 inci maddesi 2000
yılı gelirlerine de uygulanmak üzere yayımı tarihinde, b) 8 inci maddesiyle,
4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının 9 numaralı bendine
eklenen hüküm 1.1.2001 tarihinde, c) 9 uncu maddesi
yayımını izleyen günde, d) Diğer maddeleri yayımı
tarihinde, Yürürlüğe girer. BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum : Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 539
sıra sayılı yasa tasarısının 12 nci maddesinin "bu kanunun tüm hükümleri
19 nisan 2004 tarihinde yürürlüğe girer" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz. Turhan Alçelik Yaşar Canbay Latif Öztek Giresun Malatya Elazığ Yakup Budak Mustafa Geçer Fethullah Erbaş Adana Hatay Van BAŞKAN - En aykırı olan
bu önergeyi işleme alıyorum. Komisyon önergeye
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet ne
düşünüyor efendim? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. Komisyon ve Hükümetin
katılmadığı önerge üzerinde, önerge sahibi olarak Sayın Turhan Alçelik; buyurun
efendim. TURHAN ALÇELİK (Giresun)
- Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Vergiler, yürürlüğe
girmek üzere. Yayımlandığı andan itibaren -biraz önce bir başka önerge verildi
ki, kanun metninde de o var- bazı hükümler devreye girecek. Bu yürürlüğe giren
kanunla, araç sahiplerine -ki, milyonlarca araç sahibi var bu ülkede- 50 misline
kadar çıkacak bir vergi getiriyorsunuz, 50 misli! Arkadaşlar, hayal ifade
etmiyorum! Bakın, yeniden değerlendirme oranı söyleniyor. Yüzde 50 diyelim.100
milyon, 150 milyon oldu, 2001'in yeniden değerlendirme oranına göre. Bunu yüzde
50 artırma yetkisi alıyorsunuz; artırdığınızı varsayalım, bir yüzde 50 daha
ekleyin, 225 milyon. 100 milyon, oldu 225 milyon. Bir de, aynı madde
içerisinde, bunu 20 kat artırma yetkisi alıyorsunuz, etti 45-50 misli. Değerli
arkadaşlar, bu uygulamanın, insafla, izanla hiç alakası yok, bu anlayışın da
yok. Acı, ama, bu, bir hakikat. Bakın, haberleşmeye vergi
getiriyorsunuz, eğitime ilave katkı, harçlara vergi; yani, vergi vergi vergi...
Peki, bu vergiyi ödeyecek insanlara ne sağlıyorsunuz bu kanun yürürlüğe girdiği
zaman; hiç, 2001 bütçesinde yüzde 10'luk bir ilave artış. Peki, yüzde 10 artış
alan bir insan, bu ödemeleri, bu artışları nasıl yapacak?!. Bakın arkadaşlar, bu
ülkede LPG kullanan 1 milyona yakın insanımız var. Her hafta zam yapıyorsunuz.
Olmaz böyle bir şey, hakikaten çok ayıp! Bağ-Kur emeklisine eziyet
ediyorsunuz. Eğer, emekli, bir yerde çalışıyorsa veya bir iş yapıyorsa, 70-80
milyonluk maaşından kesinti yapıyorsunuz. Bu, kanunen, şu anda uygulanan bir
gerçek. Bu arada, bir üzüntümü
ifade etmek istiyorum: Bu kanunun yürürlüğe girmek üzere olduğu şu anda,
localarda, bu kanunun muhatabı olan esnafın temsilcilerini göremiyorum.
Sanayicinin temsilcilerini de göremiyorum. Tüccarın temsilcileri de yok. Tabiî,
aklıma şöyle bir hikâye geliyor o zaman; Nasreddin Hocanın fil hikâyesi. Acaba,
bu insanlar, bir fil bize yetmez mi demek istiyorlar!.. Değerli kardeşlerim,
neden 19 Nisan 2004 tarihini söyledik; değerli iktidar milletvekili
arkadaşlarıma hususen onun sebebini arz etmek istiyorum. Hayalî bir tarih
değil. Değerli kardeşlerim,
bilesiniz ki, bu anlayışınızla, bu uygulamanızla, bu tarihte hiç biriniz bu
Mecliste olamayacaksınız ve inşallah, o tarihte, biz geleceğiz ve bu vergileri
tamamen ortadan kaldıracağız. Saygılar sunuyorum. (FP,
DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Alçelik. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Değerli milletvekilleri,
Divana, gruplar arasında bir mutabakat olduğu ve bu tasarı bitinceye kadar
sürenin uzatılmasının düşünüldüğü ifade edilmiştir. Eğer böyle bir mutabakat
var ise, sadece, bu tasarı bitinceye kadar sürenin uzatılmasını değerli oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Şimdi, diğer önergeyi
okutuyorum : Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 12 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Emrehan Halıcı (Konya) ve arkadaşları Madde 12.- Bu kanunun; a) 5 inci maddesi 2000
yılı gelirlerine de uygulanmak üzere yayımı tarihinde, b) 8 inci maddesiyle,
4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının 9 numaralı bendine
eklenen hüküm 1.1.2001 tarihinde, c) 9 uncu maddesi
yayımını izleyen günde, d) Diğer maddeleri yayımı
tarihinde, Yürürlüğe girer. BAŞKAN- Komisyon bu
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya)- Sayın Başkanım, çoğunluğumuz hazır değil;
takdire bırakıyoruz. BAŞKAN- Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir)- Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN- Komisyonun
takdire bıraktığı ve Hükümetin katıldığı önergeyi... FETHULLAH ERBAŞ (Van)
-Sayın Başkanım... BAŞKAN - Buyurun efendim. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Sayın Başkanım, burada makabline şamil bir kanun çıkarılı-yor; yani, "2000
yılı gelirlerine uygulanmak üzere yayımı tarihinde" deniliyor. Halbuki,
2000 yılındaki gelir, yeni kazanılmış değil. BAŞKAN - Anladım Sayın
Erbaş. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Yani, makabline şamil bir kanun çıkmaz ki. Anayasaya aykırı bu. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efenim. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) -
İşleme almamanız lazımdı... BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip ve son maddeyi
okutuyorum efendim: MADDE 13.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - Madde üzerinde,
Doğru Yol Partisinin görüşlerini Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen ifade
edecekler efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Dönen. DYP GRUBU ADINA MEHMET
DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan vergi
yasa tasarısının son maddesini burada görüşüyoruz. Bu madde üzerinde Grubum
adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu madde, bu kanunu
Bakanlar Kurulunun yürütmesine ilişkin bir madde. Değerli arkadaşlarım,
Bakanlar Kurulu hangi maddeleri yürütecek? Şimdi, özellikle, Sayın Bakan,
burada, konuşmaları sırasında, uygulanan ekonomik politikanın, istikrar
politikasının gereği bu vergi yasasının çıkmasından ve kamu maliyesinin
düzelmesinden bahsetti. Uygulanan ekonomik politikanın temel ayaklarından
birincisi kur baskısı, ikincisi, vergilerin artırılması, üçüncüsü de
çalışanların aldığı ücretlerin kısılması. Üç temel ilkesi var bu politikanın,
istikrar politikasının. Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bakıyoruz, kur politikasıyla dışticaret açığı 25 milyar dolara vurdu ve
carî işlemler açığı 10 milyar dolar seviyesinde. Artık, bu uygulanan iktisat
politikasının en önemli unsurlarından biri, gelecek olan yabancı sermayeydi.
Bakıyorsunuz, Türkiye'den hızla sermaye kaçışı var. Dün, Türkiye, ciddî anlamda
büyük bir tehlike atlattı, 1,5 milyar dolar bedelle atlattı. Yani, baskı
yaptığınız kur politikası, burada çöktü ve güvenilirliğini kaybetti ve bugün,
daha, piyasalar stabil hale gelemedi; dikkat edin. Bakın, biz bunu hep
söyleyegeliyoruz; siz ithalatı öyle bir boyuta getirdiniz ki, Türkiye'de üretim
yapan reel sektör, ithal edilen mallarla rekabet edemez hale geldi. Şimdi,
bunlar cabası... Getiriyorsunuz bu kesim üzerine Motorlu Taşıtlar Vergisi diye...
Önce yüzde 50'nin üzerinde yeniden değerlendirmeye tabi tutuyorsunuz ve 20
katına kadar da bunu artırmayı planlıyorsunuz. Değerli arkadaşlarım,
bununla yetinmiyorsunuz; Ek Taşıt Alım Vergisini yüzde 36'ya kadar artırmayı
düşünüyorsunuz. Bugün, 4 milyar dolar olan yan sanayi ve ana sanayi ihracatını
durdurursunuz. Biz, sizi buradan ikaz ediyoruz; otomotiv sektörünü çökertirsiniz.
Bunu biz söylemiyoruz; sizin, iktidar partilerinin milletvekilleri, biraz önce
Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi, orada bize dert yandı, orada Sanayi Bakanına
anlattı, "bu sektör çöküyor, dikkat edin" dedi; ama, buraya gelip oy
veriyorlar. Bunları anlamak da mümkün değil. Değerli arkadaşlarım, bir
tespit yapalım. Eğer siz bu sektörü çökertirseniz rekabet şansını kaybettiği
bir dönemde, bu kadar istihdam yaratan, bu kadar ihracat yapan bu sektörün
yerine neyi ikame edeceksiniz? Şimdi, bununla
kalmıyoruz; özel işlemler vergisi getiriyoruz. Benim vatandaşım, benim
yurttaşım hangi devlet dairesine gider de bir iş yaptırmaya kalkarsa; yani,
pasaport almaya kalkarsa, kendi vergisini vermek için beyanname vermeye
giderse, nüfus cüzdanı almaya giderse; nereye giderse gitsin, orada vergi
verecek. Böyle bir anlayış olur mu? Ben vergimi vereceğim diyeceğim,
dolduracağım beyannameyi bana parayla satacaksınız. Bunu, dünyanın gelişmiş
ülkelerinde, vergi verme alışkanlığını geliştirmek ve beyanname doldurma
alışkanlığını edindirmek için, insanlara, postayla bedava yollarlar; ama, biz
bunu böyle yapmıyoruz, biz hâlâ parayla satıyoruz. Değerli arkadaşlarım,
bunlarla da yetinmiyoruz; arkasından, bundan iki yıl önce terkettiğimiz hayat
standardı uygulamasını tekrar gündeme getiriyoruz. Şimdi, hayat standardı
uygulaması, aşağı yukarı Türkiye'de 2 milyonun üstündeki insanı ilgilendiriyor.
En önemlisi de, kepenk kapatma noktasına gelen esnafı ilgilendiriyor. Değerli milletvekilleri,
yaptığımız hesaplara göre, eğer bu hayat standardını tam olarak uygulamaya
kalkarsanız, Türkiye'de 200 000 esnaf kepenk kapatır. 200 000 esnaf kepenk
kapattığı zaman, zaten işsizliğin kol gezdiği bir ülkede, bu işsizliği, buradan
doğan açığı nasıl karşılayacaksınız? Bunun sosyal boyutlarını hiç düşünmüyor
musunuz? (DYP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlarım,
pazar günü yapılan esnaf toplantısına gittik. Esnaf lideri, özellikle Esnaf
Kefalet Kooperatiflerinin Merkez Birlik Başkanı, kalktı "Esnaf, Halk
Bankasını istiyor, biz bankamızı istiyoruz" dedi. Orada, muhalefete de söz
vermediler, iktidara söz verdiler. Değerli milletvekilleri,
Anadolu'da bir söz var; birisi gelmiş "Azrail oğlan dağıtıyor" demiş,
oradan yaşlıca bir adam da "benim oğlumu almasın, ben Azrail'den oğlan
istemiyorum" demiş.(DYP sıralarından alkışlar) Şimdi, düşünebiliyor
musunuz, pazar günü iktidarı çağırıp "Ben bankamı istiyorum" diyen,
göbeğinin çapı bir metre olan esnaf temsilcisi, gelsin, burada esnafın cebinden
nelerin alındığını bir görsün! (DYP sıralarından alkışlar) Gelsin, bir görsün!.. İşte, biz çıksaydık,
pazar günü orada olsaydık, bunları söyleyecektik. Bakın, siz, banka
istiyor-sunuz; bırakın bankayı, sizi daha ağır yüklerin altına sokacak
hazırlıklar var, yasa tasarısı var; bunlar geliyor gündeme ve bunların altında
inim inim inleyeceksiniz diyecektik; bizi, orada konuşturmadılar... (MHP sıralarından gürültüler) Söyle, söyle, gel buradan
söyle! BAŞKAN - Lütfen, hatibe
müdahale etmeyin efendim. Sayın Dönen, siz, Genel
Kurula hitap edin. MEHMET DÖNEN (Devamla) -
Gel, esnafın durumu iyi de... Esnaf dinliyor bizi. Gel, esnafın durumu iyi,
biraz daha vergi koyalım o esnafa de; gelip söylesene! (DYP ve FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Sayın Dönen... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - 5 Nisandaki vergilerden niye bahsetmiyorsun?! MEHMET DÖNEN (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bir vergi daha getiriliyor. Nedir o vergi; yatırım
indirimi. Adama diyorsunuz ki, yatırım yap, seni teşvik ediyorum. Teşvikin
amacı nedir?.. MÜKERREM LEVENT (Niğde) -
İki anahtar... İki anahtar... MEHMET DÖNEN (Devamla) -
Görmüyorum ben; gel, buradan konuş; öyle kapalı kapılar arkasında değil. (MHP
sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın Dönen,
lütfen, Genel Kurula hitap edin. MÜKERREM LEVENT (Niğde) -
İkinci anahtar da kalmadı artık! BAŞKAN - Efendim, lütfen,
müdahale etmeyin hatibe; çok rica ediyorum. TURHAN GÜVEN (İçel) -
Sayın Başkan, Genel Kurulda sükûneti temin edin de arkadaşımız konuşsun. MEHMET DÖNEN (Devamla) -
Sayın Başkan, müdahaleden dolayı eksüre de istiyorum, yani fazlasını... Şimdi, devlet olarak,
sanayiciye, yatırımcıya, girişimciye diyorsunuz ki, ben sana prim vereceğim,
yani yatırım indirimi vereceğim. Teşvik ediyorsunuz. Niye; çünkü, devlet
olarak, teşvik ettiğiniz alanın önemli olduğunu, rekabet alanında, üretim
alanında önemli olduğunu tespit etmişsiniz ve diyorsunuz ki, ben teşvik
ediyorum. Şimdi, yabancı bir yatırımcı düşünün; Türkiye'ye gelmiş ve yatırım
indiriminden faydalanmak üzere teşvikli yatırım yapıyor. Siz, hayır, ben,
buradan, yatırım indiriminin yüzde 25'ini tekrar stopaj olarak senden alacağım
diyorsunuz. Bunu hangi hakla diyorsunuz?! Yani, hem diyorsunuz ki, ben teşvik
ediyorum, hem diyorsunuz ki, ben bu yatırım indiriminden stopaj keseceğim.
Böyle bir anlayış olur mu değerli arkadaşlarım?! Değerli milletvekilleri,
bakın, bizim söylemek istediğimiz şu: Eğer, reel sektörü, esnafı, siz, böyle
ağır vergi yükünün altında bırakırsanız, bu sektörler o bankalardan aldığı
kredileri ödeyemez. Reel sektör, o bankalardan aldığı kredileri ödeyemediği takdirde,
o bankalar çöker, daha ağır bedel ödemek zorunda kalırsınız. Bugünkü 8 bankaya
6,1 milyar dolar ödediğiniz duruma düşersiniz. Diğer bankalarınız da batar;
çünkü, ekonomiyi kökünden batırıyorsunuz; yani, reel sektörü batırı-yorsunuz.
Sıkıntı burada... Sıkıntı burada... Bu noktanın altını iyi çizmeniz gerekir.
Bir ülkede, eğer, siz, reel sektörü desteklemiyorsanız, reel sektörü
batırıyorsanız, sonuç olarak, bankalarınızı da batırırsınız. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Mikrofonu
açıyorum Sayın Dönen, buyurun. MEHMET DÖNEN (Devamla) -
Sonuç olarak, olaya makro düzeyden
bakamazsınız, ekonomiyi bütün olarak düşünemezsiniz. Bugün bir yerde sancı var,
bir yerde sıkıntı var, o gün orayı kapatırsınız... İşte, malî sektörde sıkıntı
var diyorsunuz ve zarar eden bir bankayı kâr eden bir banka aldığı zaman vergi
ödemesin, ödeyeceği vergiyle o bankayı alsın diyorsunuz. Niye diyorsunuz bunu;
o sektörde sıkıntı var. Yarın, aynı sıkıntı reel sektörde olduğu zaman, geri
dönüp geleceksiniz, batan şirketleri alan şirketlerin de vergisini biz
istemiyoruz, gitsin, onu alsın diyeceksiniz; bu noktaya gelecek. O zaman, ekonomiyi makro
alanda yeniden düşünüp, bu uyguladığınız politikayı yeniden düşünüp, bu toplumun üstüne daha çok yük yüklemeden,
reel sektörü daha geliştirerek, Türkiye'yi büyüterek, Türkiye'nin 21 inci
Yüzyılda önder bir ülke olmasını sağlayacak politikaları gündeme getirin.
Devletin harcamalarını düşürecek... Hangi alanda getirirseniz getirin,
yeniliklere destek vereceğiz. Siz, bakanlıklarda,
hiçbir saltanatınızı bırakmayın, istediğiniz gibi harcayın, çalışanların
ücretlerine gözünüzü dikin, vergiye gözünüzü dikin... BAŞKAN - Sayın Dönen,
lütfen tamamlar mısınız. MEHMET DÖNEN (Devamla) -
... böyle de bu ülkeyi yönetmeye çalışın. Böyle ülkeyi yönetemezsiniz diyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Efendim, şahsı adına
Sayın Aslan Polat Bey; buyurun. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Sayın Başkanım, dikkatinizden kaçtı galiba; şimdi, sayın hatip,
burada Esnaf Odaları Birlik Başkanlığından gelmiş, o teşkilatın mensupları
tarafından o birliğin başına layık görülmüş bir kişinin fizikî konumuyla alay
etmiştir. Bunu, bir eski esnaf odası başkanı olarak kınıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) Göbeğinin çapı bir metre demek ne demektir?! Bunun da
zabıtlardan çıkarılmasını istiyorum. BAŞKAN - Zabıtlardan
çıkacak bir şey yok efendim. MEHMET DÖNEN (Hatay) -
Sayın Başkan, alay etmedik, hayır; saptırıyor arkadaş, öyle bir şey yok, alay
yok. BAŞKAN - Sayın Polat,
buyurun. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Efendim, grup adına sözcümüz var bizim; şahıslara mı geçtiniz, ne oldu, bir
yanlışlık mı var? BAŞKAN - Efendim, grup
adına sözcünüz yok. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Ergün Dağcıoğlu var efendim... BAŞKAN - Ama grup adına konuşmak isteyen arkadaşınız
varsa... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Var efendim. BAŞKAN - En azından bana
iletilmiş bir şey yok; çünkü, sizin grubunuzun hanesi önümdeki müracaat
listesinde boş görünüyor; ama, grubunuz adına söz vermeye hazırım. Buyursun,
konuşsun arkadaşınız. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Lütfen efendim, lütfen. BAŞKAN - Ama, şimdi size
göndereceğim, boş olduğunu siz de bizatihi göreceksiniz. Kim konuşacak efendim
grubunuz adına? YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Ergün Dağcıoğlu. BAŞKAN - Fazilet Partisi
Grubu adına, Sayın Ergün Dağcıoğlu konuşuyor. (FP sıralarından alkışlar) Buyurun efendim. FP GRUBU ADINA MEHMET
ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 539 sıra sayılı kanun tasarısının yürütme maddesi üzerinde Grubum
adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, Bakanlar
Kurulunun yürüteceği bu tasarıyla, özet olarak, hayat standardının yeniden
ihdası getirilmektedir ki, artık -bizim oralarda, Tokat'ta bir Dön Baba Tekkesi
vardır- döne döne bir hal olduk. Kanunları da, takdim tehirle iktidar olan,
hükümet olan, aynı siyasî partilerden oluşan hükümetlerin birisi getiriyor,
birisi iptal ediyor; ondan sonra, yine, takdim tehirle iktidar olan bir
arkadaşları geliyor ve yenidenş, hayat standardı diye bir vergiyi hükümet
tasarısında olmadığı halde, komisyonlarda tartışılmadığı halde, ihdas edilen
vergiler yetersiz kabul edilmek suretiyle, burada verilen önergelerle,
ekstradan hayat standardı diye bir vergi ihdas ediliyor. Bu, inim inim inleyen
vatandaşın sırtına sokulan yeni bir hançer olarak gündemimize oturmuştur. Ondan sonra, bazı
işlemlerden eğitime katkı payı, Özel İşlem Vergisi ve Özel İletişim
Vergi-lerinin uygulama süreleri 2 yıl daha uzatılmaktadır. Ayrıca, Motorlu
Taşıtlar Vergisi Kanununda belirlenmiş vergi oranları yüzde 12'den 36'ya
çıkarılmakta ve 20 katına kadar artırılmaktadır. Bütün bu artırımları,
bütün bu yeni yeni vergileri neden koyuyoruz diye soracak olursak hükümete,
hükümetimiz, deprem felaketini fırsat bilip, âdeta, bir maden keşfetmiştir de,
milletin sırtından hiç inmeye niyeti yoktur, o yüzden, bu vergileri tekrar maniple
ederek uzatmaya çalışmaktadır. Şu hale bakınız, yeni
kaynak bulamayan, üretimi ve gelir artışını sağlayamayan bu hükümet, yine en
kolay yolu seçmiş ve milletin geçen yıl deprem felaketi sebebiyle coşan
hamiyetperverliğini, maalesef, sömürmeye kalkmıştır. Hükümete soruyorum. Geçen
yıl topladığınız ekvergileri, yardımları yerinde kullandınız mı ki, şimdi
millete karşı yüzünüz olsun ve yeni yeni vergiler koyasınız. Arkadaşlar, yeni ve daha
fazla vergi için daha çok üretim olmalıdır. Salmalarla bu iş yürümez. Eğer
salmalarla yürüyecek olsaydı, hükümetlere ne ihtiyaç vardı; muhtarlarımızın
zaten salma yet-kisi vardır, o işi onlar, orada, pekala götürürlerdi. Şimdi, sizler üretime
dönük çalışmıyorsunuz dedim. Yoksa, Türk Milleti bilemiyor, bizler bile-miyoruz
da, ülkede büyük bir üretim seferberliği gerçekleştirdiniz de bizim haberimiz
mi yok diyecek olursak, maalesef, ne gezer!.. Aksine, bu teşebbüsünüz, yani bu
yeni vergiler yükleme teşebbüsünüz, mevcut üretim faaliyetlerini de ciddî
şekilde aksatacaktır. Oysa, vergi oranlarının, üretimi ve istihdamı teşvik
edecek şekilde belirlenmesi gerektiği, herkesin, sokaktaki çocuğun bile bildiği
bir gerçektir. Yine herkes bilmektedir
ki, 1999'da yaşanan deprem sırasında oluşan hasarları gidermek amacıyla
çıkarılan deprem vergisi ve finansman vergilerini, maalesef, üzülerek ifade
ediyorum ki, deprem için değil, hortumlanan bankaların yeniden
devletleştirilmesini finanse etmek için, kredileri batıranların ülkeye
verdikleri zararları finanse etmek için, vergi yüzsüzlerinin ödememek suretiyle
ülkemize doğurdukları zararları finanse etmek için, hâsılı, beceriksizliğiniz
yüzünden oluşan bütçe açıklarınızı finanse etmek için kullanıyorsunuz. Gittikçe
artan kamu harcamalarına dizgin vuramadığınız, israf ve savurganlık içinde
yüzdüğünüz için de, yeni yeni ek vergiler ihdas ediyorsunuz ve mevcut vergi
oranlarını artırma yoluna gidiyorsunuz; çünkü, sizin gücünüz, vergisini tıkır
tıkır ödeyen, hiç ses çıkarmayan sade vatandaşa yetmektedir. Neden Kurumlar
Vergisi mükelleflerinden vergi tahsil edemiyorsunuz?! Daha dün yapılan
açıklamalarda ve anketlerde, Kurumlar Vergisi mükelleflerinin tam yüzde
99,6'sının hiç Kurumlar Vergisi ödemediği açıklandı. Neden onların üzerine
gitmiyorsunuz da, geçimini, üç kuruşluk ekmek parasını temin etmek için deliler
gibi sokaklarda koşturan bu insanlara yeni yeni vergiler ihdas ediyorsunuz?! ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) -
O tarafa söyle Ergün Bey. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Arkadaşlar, sağlıklı bir kamu maliyesi için, sadece kamu
gelirlerinin artırılması değil, kamu harcamalarının da zapturapt altına
alınmasının, kontrol altına alınmasının büyük önem taşıdığını ve bir türlü
sağlayamadığınız etkinlik ve verimlilik yolunda, lütfen, daha fazla gayret sarf
etmeniz gerektiğini, sizlere, buradan, dostça, bir kez daha hatırlatıyorum. Bakınız, bir kere, likit
gaz ve cep telefonunun lüks tüketim gibi vergilendirilmesini, bu mantığı
anlamak mümkün değil; çünkü, vatandaşın, zor geçen hayat mücadelesinde,
kendisine göre ekonomik bularak kullandığı likit gazı, zaten, bilindiği gibi,
düşük gelirli insanlarımız kullanmaktadır. Yine, lüks saydığımız cep telefonunu
ise, teknolojinin sağladığı bir imkân olarak, öğrencisinden işçisine,
esnafından çiftçisine kadar, gittikçe yaygınlaşarak, toplumumuz kullanmaktadır.
Sizin derdiniz, şayet, çağdaş teknolojileri bu Yüce Türk Milletinin tanımaması
ve kullanmaması ise, bu lafları dolandırmayın, lütfen, direkt olarak söyleyin.
(FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Arkadaşlar, şayet
kullanan olmazsa, kimden vergi alacaksınız? Her zaman böyle yapıyorsunuz; yani,
bizi hep keserek yemeye çalışıyorsunuz. Sağarak bu insanları tüketmiyorsunuz,
keserek tüketiyorsunuz! Kiminle baş başa kalacaksınız?! Diğer taraftan, 2001
yılında istikrar programında öngörülen gelir hedeflerine ulaşılmamasının ne
kadar önemli olduğunu anlıyor ve katılıyorum. Bu, sizin için, gerçekten, hayat
memat meselesi haline de gelmiştir; ancak, bulduğunuz çözümler, daha fazla zam
ve daha fazla vergiden ileriye gitmemektedir. İşte, sıkıntı buradadır. Ne
yapmak istiyorsunuz; zaten ayakta duramaz hale gelmiş ekonomiyi tamamen
çökertmek midir maksadınız?! Bu yetkiyle, yarın,
Bakanlar Kurulunun "sıkıntıya düştüm" diyerek "başka çarem
kalmadı" diyerek, bugün 200 milyon lira olan ortalama bir taşıt vergisini
önce yüzde 50 artırıp, sonra 20'yle çarparak 6 milyar liraya çıkarması
demektir. Şimdi, böylece, bugüne
kadar otomatik olarak işleyen bir sistem hükümetin insafına bırakılmakta ve
vatandaş, ne kadar vergi ödeyeceğini, yarın ne olacağını bilemez hale
getirilmektedir; tamamen, Maliye Bakanlığının bürokratlarının insafına terk
edilmektedir. Peki, bu yetkiler, acaba,
nasıl, ne amaçla ve ne kadar kullanılacaktır; bunlar, maalesef, belli değildir.
Bu yetkinin ucu açıktır ve tamamen, bu Yüce Meclisin vergi koyma yetkisinin de
gaspı manasına gelmektedir. Sorarım sizlere, bu Yüce Meclisi daha nereye kadar
by-pass edeceksiniz?! Belki iyiniyetle uygulayacağınızı söylüyor olabilirsiniz;
ama, bunu, biz, nereden bileceğiz? Üstelik, sizin, hükümet olarak, geçmişte
sabıkanız da var. Sabıkalısınız. Niye; hani deprem vergisi, geçen sene, burada
tartışırken, sabahlara kadar, bir yıl içindi?! Hani, ilköğretim giderlerine
kullanılmak üzere getirilen vergiler, 31.12.2000 tarihine kadar uygulanacaktı?!
Bugün, süreyi iki yıl daha uzatma gayretinizle, bunların bir kereye mahsus ve
geçici olduğuna dair taahhüdünüzü inkâr etmiş olmuyor musunuz? Bu şartlar
altında, biz size nasıl inanacağız ve itimat edeceğiz, bu Yüce Millet size
nasıl inanıp da itimat edecek?! (FP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Arkadaşlar, ayrıca, bu
yetkinin kullanılması Anayasaya da aykırıdır. Altını çiziyorum. Bakın, Anayasa
Mahkemesinden dönmeye doymadınız, yeniden Anayasa Mahkemesine gideceksiniz.
Neden; çünkü, vergi koyma yetkisi, Yüce Meclise Anayasa tarafından verilmiş yasal
bir haktır. Bakanlar Kurulu, kanun hükmünde kararnameyle vergi koyamaz. Şimdi, siz ne
yapıyorsunuz; likit gazdan alınan vergi miktarını 20 katına kadar artırma
yetkisi veriyorsunuz. Bu ne demektir; o, demin söylediğim ucu açık verginin,
sizin Maliye Bakanlığı bürokratlarının insafına kadar terk edilmiş olan bu
verginin Yüce Meclis tarafından değil, Bakanlar Kurulu tarafından, salma olarak
uygulanmasıdır ki, bu, Yüce Meclisin yetkisinin gaspıdır ve kanun hükmünde
kararnamelerde olduğu gibi, bu kanun da Anayasa Mahkemesinden dönecektir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Mikrofonunuzu
açayım da tamamlayın Sayın Dağcıoğlu, bir dakika efendim. Buyurun. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Devamla) - Ancak, bilesiniz ki, istikrar tedbiri altında sürdürmekte olduğunuz
bu yanlış politikalarla fakirleşen insanlarımızın, bırakınız ilave vergileri,
normal vergilerini bile ödeyecek hali ve takatı kalmamıştır. Hem, vatandaş,
neden yeni yeni vergiler ödesin, hükümet ve onun dürüst Başbakanı ve onun
yardımcıları, banka boşaltanları hem kurtarıp hem borçlarını ödeyip hem affedip
hem de sonradan bu "kabiliyetli" vatandaşlarımıza üstün hizmet
madalyası versin diye mi vergi ödesinler? (FP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Arkadaşlar
"kabiliyetli vatandaşlarımız" diyorum. Sizler biliyorsunuz, yüce
milletimiz de günlerdir takip ediyor. Bir tarihlerde biri "ben seçilmiş
bir ailenin çocuğuyum, öyleyse sıradan ticaret yapamam; çok ciddî bir şekilde
düşünerek, ilginç bir ticaret ve kazanç kapısı bulmalıyım" demiş ve
hepinizin bildiği gibi, hayalî sunta ticaretiyle zengin olmuştu. Ondan bir
jenerasyon sonra... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu,
çok rica ediyorum; lütfen... ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan. ...gelen, yine isimdaşı
olan yeğen Demirel -yeğen Yahya Murat Demirel bu sefer- de "ben
ağabeylerimden geri mi kalacağım; o hayali suntayı icat etmişti, öyleyse, ben
de banka boşaltma ve off-shore bankacılığı yapmak suretiyle, bu milleti farklı
bir üslupla yolayım, soyayım, paralarını da Türkiye'de değil, Avrupa'da
tüketeyim" dedi. Biz, bu insanlara kazanç
kapısı oluşturalım diye mi yeni vergiler ihdas ediyoruz diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Şahsı adına, Erzurum
Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Şimdi, tasarının yürürlük
maddesine geldik. Maddede "Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür" deniliyor; ama, Bakanlar Kurulu, bu hükümleri nasıl yürütecek,
ben de onu hep düşünüyorum. Bu tasarıyla neler
getirildi; son olarak, kısaca, ben de özetleyeyim: Bir, motorlu taşıtlara vergi
getirdik... (DSP sıralarından "biliyoruz" sesleri) Ama, bir daha,
herkes dinlesin. Bunların yeniden
değerlemesine vergi getirdiniz. Ek taşıt alım vergisi
getirdiniz. Şimdi, bakın, hatalarınız
nereden geliyor: Bir taraftan diyorsunuz ki "Türkiye'de otomotiv sanayii
gelişsin." Otomotiv sanayiinde üretici artsın diye, tutuyorsunuz, banka
kredilerinde taşıt kredilerini serbest bırakıyorsunuz, özendiriyorsunuz, herkes
taşıt kredilerine yükleniyor. Bunu, ücretliler de alıyor, esnaf da alıyor...
Sonra da tutuyorsunuz, tam bunların zıtlaştığı noktada, taşıt vergilerini
artırıyorsunuz. Peşinden, geliyorsunuz, akaryakıt vergilerine zam yapacağınıza
dair IMF'ye söz veriyorsunuz. Bunlarla neyi getiriyorsunuz? Bu
getirdiklerinizle, otomotiv sektörünü siz batırırsınız bu dediğimle. Bunun
batması, bankaları da batırır. Nasıl batırır; şöyle batırır: Bugün, taşıt
kredileriyle oto alanların, bilhassa yerli oto alanların çoğu ya memurdur ya
küçük esnaftır. Şimdi, bu memurlar zaten doğru dürüst zam alamadılar; bir de
bunlara, şimdi, si, burada, ek vergi getirirseniz, hem de oto alımlarında taşıt alım vergisi getirirseniz ve bir de
-dün akşam, burada- tepeden inen bir önergeyle hayat standardı vergisi
getirirseniz; bu hayat standardı vergisiyle de, bir insanın arabasının olması,
evinin olması nedeniyle onun yeniden ek olarak vergi ödemesini getirir-seniz,
bu vatandaşlar bu vergide sıkışırlarsa, kredilerini ödeyemezlerse, peşinden, burada,
bankalarda tekrar iflaslar meydana gelebilir. Zaten, bu finans iflaslarından
dolayı, dün, Türkiye, direkten döndü denecek kadar önemli bir durumla
karşılaştı; birdenbire, borsada, 1 500'e yakın puan düşmeleri meydana geldi.
Bakın, bu tekrar devam eder diyoruz. Görünen köy kılavuz istemez. Siz, şimdi,
taşıt kredilerini özendireceksiniz. Burada deniliyor ki, bu
gelen hayat standardı vergisiyle ücretlilere vergi gelmeyecek... Bal gibi de
gelecek. Hayat standardında, siz, taksisi olana, yeni taksisi bile olsa, ek
vergi getirmiyor musunuz? Bir devlet memuru düşünün ki, babadan kalma bir evinde
oturuyor, bir de, borç harç, tutmuş bir ev elde etmiş, onu da kiraya vermiş, ek
gelir olsun diye; o kira gelirinden vergi almayacak mısınız; bunlar ücretli de
olsa, almayacak mısınız? O zaman ne olacak burada; o ücretlilere de siz bu
vergiyi getirdiniz ve bu getirdiğiniz vergilerden dolayı, bu ücretliler,
bankalara olan borçlarını ödeyemedikleri zaman, büyük bir finans sıkıntısı
meydana gelecektir. Sayın milletvekilleri,
şimdi, bu vergiler niye geldi biliyor musunuz? Gelmesinin tek sebebi, geçen
dönem çıkan deprem vergisinde faiz vergileri vardı, 1,5 katrilyon civarında
faiz vergileri var-dı; fakat, bu hükümet, bu sene faizcilerden vergi almaktan vazgeçti
-o 1,5 katrilyonu- tuttu, esnafa, köylüye vergi koydu. Tuttu, benim
Erzurum'daki, Tekman'daki berberimden, küçük sanayideki oto sanayicimden vergi
aldı, o 1,5 katrilyonluk vergiyi kesmek için, o vergiden vazgeçtiği için aldı. Trilyonluk tahvil
alanlardan, bono alanlardan faiz almıyorsunuz, yeniden değerlendirme oranı
1'den büyüktür diye; bunlar trilyonluk faiz kazansalar vergi almıyorsunuz; ama,
bir esnaftan, bir berberden, 37 milyon lira daha, yeniden ekvergi istiyorsunuz.
Bunlar çok yanlış şeyler, bunların hesabını veremezsiniz. Ramazan ayı geldi.
Mübarek ramazan ayında, çok insanın sofrasında ekmeği var mı, zeytini var mı
diyen yok, yokken, bu vergiyle, ekmekleri zeytinleri de geri alındı. Bunu kim
aldı; dün burada önerge veren İsmail Köse ve arkadaşlarının önergesi aldı. (FP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bunu, bütün Erzurum halkı
da biliyor, bütün Türkiye de biliyor. Bu vergi, İsmail Köse ve arka-daşlarının
verdiği önergeden dolayı gelmiştir. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) -
Sadece İsmail Köse değil... ASLAN POLAT (Devamla) -
Burada, yarın, ramazan günü, sofrasındaki biraz ekmeği biraz aşı azalan varsa,
bunun kimden geldiğini bilecektir; bunu herkese söyleyecektir ve Türkiye de
bunu böyle bilecektir. Şimdi, bakın, sayın
milletvekilleri, bir konu daha var: Sizin hükümetinizin hatasıdır.
Getiriyorsunuz bir vergi, önce diyorsunuz ki, Motorlu Taşıtlar Vergisi, Özel
İletişim, Özel İşlem Vergisi; peşinden, biraz sonra, ek önergelerle,
getirdiğiniz vergiden daha fazla vergiyi burada meydana getiriyorsunuz. Bu
vergi, komisyonda konuşulmuyor, partilerin bir mutabakatı yok."20 dakika
müsaade ettim, öğrenin gelin, bunu hemen tartışalım" diyorsunuz ve ondan
sonra da, üç yıl önce, bir reform diye getirdiğiniz, adına kitaplar yazdığınız,
reformun anatomisi dediğiniz vergiler, üç yıl sonra rafa konuluyor, bütün
maddelerini yürürlükten kaldırıyorsunuz. Neden; çünkü, tartışmaktan
korkuyorsunuz. İşte, sizin biraz sonra
getirmek istediğiniz İçtüzük tadilatının maksadı da bu; çünkü, anamu-halefetin
konuşacağı bir tek yer burası kaldı. Bizden ne basın bahseder ne televizyonlar
bahseder; çünkü, onların, hep, sizin hükümetlerinize işte borçları var. Bizim
konuşacağımız tek yer burası. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) ASLAN POLAT (Devamla) -
Sayın Başkan, mikrofonu açar mısınız? BAŞKAN - Vallahi, bir şey
anlayamadım; ama, açayım. ASLAN POLAT (Devamla) -
Bitiyor Sayın Başkan. Şimdi, burada, sırf
sözümüzü kesmek için, İçtüzüğü de değiştireceksiniz; ama, bir şey söyleyeceğim,
korkunun ecele faydası yoktur. Getirdiğiniz kanun tasarılarını müdafaa etme
gücünden yoksunsanız, burada sizi oturtmazlar; ama bir sene oturursunuz, ama altı
ay oturursunuz; ilk seçimlerde buradan kalkar gidersiniz. BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Polat. ASLAN POLAT (Devamla) -
Gitmemeniz için tek yolunuz vardır; bu fikirleri müdafaa edecek kadar güçlü
olun, komisyonda da tartışacak kadar kendinize güvenin ve ondan sonra da gelin,
bu kanun tasarılarını getirin. En sonunda şunu
söylüyorum: Bütün Türkiye biliyor ki, bu vergilerle de bu iş bitmeyecek, devamı
gelecektir. Siz, sadece milletten alacaksınız, hiçbir şey vermeyeceksiniz. Şimdi bir şey daha
söyleyeceğim. Tuttunuz, enflasyon oranlarını 9 puan artırdınız... (DSP
sıralarından gülüşmeler) Bir dakika... Gülmeyin, çok önemli bir şey söylüyorum.
Enflasyon oranlarını 9 puan artırdınız... Saptırdınız dediniz... Peki, o zaman
çiftçiye yüzde 25 fiyat artışına göre verdiğiniz buğday, ayçiçek taban
fiyatları ne olacak? BAŞKAN - Sayın Polat... ASLAN POLAT (Devamla) -
Onları niye yüzde 34'e göre artırmadınız? Sadece, hesaplamasına göre, 487
trilyon lira çiftçiye enflasyondan dolayı az para verdiniz. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) BAŞKAN - Sayın Polat,
teşekkür ediyorum efendim. Şahsı adına ikinci söz,
İstanbul Milletvekili Sayın Erol Al'a aittir. Buyurun efendim. (DSP
sıralarından alkışlar) EROL AL (İstanbul) -
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; tasarının son maddesi üzerinde söz
aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım,
biraz önce buradan bir soru yönelttim; buraya çıkan hiçbir muhalefet sözcüsü
arkadaşımız, bu soruya yanıt veremedi. Soruyu tekrarlıyorum: 1991-1998 arasında
iktidara gelen şimdiki muhalefet partileri, yedi yılda, hayat standardı esasını
kaldırmak için bir teklif, bir tasarı bu Meclise getirdiler mi; getirmediler. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Yeniden çıkaracaksanız, niye getirelim?! EROL AL (Devamla) -
Getirmediğinize göre, bu tasarıyı eleştirme hakkınız yoktur. Tabiî,
muhalefetsiniz, muhalefetliğinizi yapacaksınız.(FP sıralarından gürültüler) Şimdi, bir şey izah etmek
istiyorum. Bakın arkadaşlar, az önce burada rakam verdim -hepsini verebilirim-
48 meslek grubunda kimin ne kadar vergi verdiği burada, önümüzde; herkes de
temin edebilir. MUSTAFA GEÇER (Hatay) -
Kaldırmasaydınız; niye kaldırdınız?!. EROL AL (Devamla) -
Şimdi, kamu işçisi maaşı ortalama... SUAT PAMUKÇU (Bayburt) -
Bir tane vergi koymadık, bir tane... BAŞKAN - Efendim, lütfen
hatibe müdahale etmeyin. Sayın hatip, siz de
lütfen Genel Kurula hitap edin, rica ediyorum efendim. EROL AL (Devamla) - Genel
Kurula hitap ediyorum efendim. Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de, kamu işçisi maaşı ortalama brüt 800 milyon liradır. Bir kamu
işçisinin bir yılda ödediği vergi ortalama 1 milyar liradır; o da bizim
sayemizde; çünkü, biz, işçi ücretlerinden alınan vergileri yüzde 40
düşürdük.(FP sıralarından gürültüler) Hiçbiriniz de buraya işçi ve memurun
vergisini düşürmek için tasarı ve teklif getirmediniz. MEHMET DÖNEN (Hatay) -
Ücretleri ne kadar düşürdünüz?!. EROL AL (Devamla) -
İktidarlarınızda bunları getirmediniz, muhalefette söylüyorsunuz. Tabiî
"bekâra, boşamak kolaydır" lafını hatırlatırım size. (DSP
sıralarından alkışlar; FP sıralarından gürültüler) SUAT PAMUKÇU (Bayburt) -
Kızılay'a git de, Kızılay'dakilere anlat. EROL AL (Devamla) -
Şimdi, burayla, bu yasayla zulüm dediğinizi, ben size anlatayım, bakın...
Bakın, ben size anlatayım: Bir kamu işçisi, 1 milyar lira vergi öderken, bir
kuyumcu, bu yasayla, getireceğimiz yasayla, yılda 700 milyon lira ödeyecektir;
bu mudur zulüm, kime zulüm!? SUAT PAMUKÇU (Bayburt) -
O zaman, belgeleri kaldırın... EROL AL (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, çok çarpıtılan, bilerek veya bilmeyerek -ben kimseyi
suçlamak istemiyorum- bankacılık meselesidir. Bankacılık sistemi, bir ülkenin
candama-rıdır. Burada, dün, Masum Türker arkadaşımız da anlattılar. SUAT PAMUKÇU (Bayburt)
-Anlattıklarını memurla işçinin karşısında anlatsın! EROL AL (Devamla) -
Buraya her an çıkıp, şu banka batacak, bu banka batacak sözlerinin hiçbirimize
faydası yoktur. Biz, insanların hapse atılmasından da mutlu olmuyoruz.
Hırsızların hapse atılmasından mutluyuz; ama, hırsızlıktan mutlu değiliz. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Onun için mi affedeceksiniz banka soyguncularını?! EROL AL (Devamla) - Bizim
Başbakanımız, Sayın Erbakan'ın hapis cezası almasından mutlu olmadığını ifade
ettiği zaman eleştirildi. SUAT PAMUKÇU (Bayburt)
-Ecevit'ten bahset sen, Erbakan'dan değil! EROL AL (Devamla) - Bir
başkasının hapis cezası almasından mutlu olmadığını ifade ettiği için
eleştirildi. Bunlar eleştirilecek şeyler değil. Son derece de olumlu yaklaşımlardı
Sayın Baş-bakanımızınki. Ben de aynı çerçevede söylüyorum. Bakın, bugün, az önce,
arkadaşımız, hayalî ihracatçı bir kişiden söz etti, onun ikinci neslinden söz
etti. Bu arkadaşımız, bu hortumculuğa yeni mi başladı, eğer hortumcuysa?!. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Yeniden Cumhurbaşkanı mı seçeceksiniz hortumlayanı?! EROL AL (Devamla) -
Hayır, hortumcuları, ilk defa, bir siyasî iradeyle, CESİAD kuracak bir düzeye
biz getirdik. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) -
Dört senedir uyuyorsunuz!.. EROL AL (Devamla) -
Gazeteciler artık, cezaevleri sanayici ve işadamları derneğinden bahsetmeye
başladılar. Siz bu ülkede yaşamıyor muydunuz daha önce?! İçinizde, 1983-1999
arasında bakanlık yapmış pek çok insan var. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Bundan önceki hükümet, hortumcular yüzünden düştü, soyguncular
yüzünden düştü, Türkbank yüzünden bakan düştü; hükümet düştü... BAŞKAN - Sayın
Yılmazyıldız... Sayın Yılmazyıldız... EROL AL (Devamla)
-Dinlemeyi öğrenin... İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Niye düştü o hükümet; Türkbankta suçüstü yakalandığı için düştü.
Anlaşılan, senin yeni haberin oldu; uyu uyu!... EROL AL (Devamla) - Sayın
milletvekilim, ben sizi dinledim. Bu ülkede hiç kimse, hortumcunun, hırsızın
cebine beş kuruş koyamaz; bizim hükümetimiz de koymamıştır, koymayacaktır.
Sistemi biliyorsunuz, Doğru Yol Partisi-SHP İktidarı döneminde, bankacılık sistemi
çöküntüye uğradığı zaman, mevduat garantisi getirilmiştir yüzde 100. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) -
İlk defa, yolsuzlukla hangi bakan mücadele etti kardeşim?! EROL AL (Devamla) -
Çocuğu bizim kucağımıza bıraktılar... (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - 55 inci hükümet niye düştü, sen onu söyle! EROL AL (Devamla) -
Şimdi, 4 milyon 700 bin kişi... Gelin, şimdi, ben size soruyorum: Bu 10 bankada
4 700 000 kişinin, bizim vatandaşımızın hesabı var... TURHAN GÜVEN (İçel) -
Dört seneden beri niye büyümüyor bu çocuk?! Biraz büyütün canım çocuğu!.. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Çocuk değil artık; dede oldu!.. EROL AL (Devamla) -
Bunlara, çıkın buraya, delikanlıca, bu paranın üzerine su için deyin. (DYP ve
FP sıralarından gürültüler) Sizi çağırıyorum, buyurun, davet ediyorum; 4 700
000 vatandaşımıza, su için bunun üzerine deyin. Sizin arabanız kaskolu değil mi?!
Arabanız var kaskolu; çarptığınız zaman, kasko, parasını ödemiyor mu?! Mevduat
garantisini biz mi getirdik; Doğru Yol Partisi hükümeti getirdi; niçin onlara
söylemiyorsunuz?! (DSP ve MHP sıralarından alkışlar; DYP sıralarından
gürültüler) TURHAN GÜVEN (İçel) -
Niye dört senedir kaldırmadınız?! EROL AL (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, böyle, hamasi nutuklar atarak bir yere varamayız. Bu
ülkede... İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Mesele, zamanında müdahale edilmemesi... BAŞKAN - Sayın
Yılmazyıldız... EROL AL (Devamla) - Sayın
Yılmazyıldız, ben sizi dinledim, siz de beni dinlemeyi öğrenin. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Ben dinliyorum... BAŞKAN - Sayın hatip,
buyurun, siz devam edin efendim. Buyurun, tamamlayın sözünüzü, açtım
mikrofonunuzu efendim. EROL AL (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, hükümetin uygulamalarını destekliyoruz. Bir kez daha bunu
vurguluyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (DSP,
MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) -
Sayın konuşmacı, doğrudan doğruya Doğru Yol Partisini hedef alan bir sataşmada
bulunmuştur; söz istiyorum efendim. BAŞKAN - Yok efendim, ben
öyle bir şey hatırlamıyorum. Zabıtları getirteyim, bakayım efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) - Bu
celsede efendim... Bu celsede karar vereceksiniz... BAŞKAN - Bu celsede karar
vereceğim. TURHAN GÜVEN (İçel) -
Evet, bekliyorum efendim. BAŞKAN - Sayın
Yılmazyıldız, sorunuzu yöneltebilirsiniz Sayın Bakana. Buyurun efendim. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana şu soruyu sormak
istiyorum: Bundan önce toplanan
vergilerin önemli bir kısmının banka hortumlamasına gittiğini biliyoruz. Yarın
da Öğretmenler Günü, bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum. Çok
cüzî maaşlarla geçinmek zorunda kalan bu öğretmenlerin durumu iyileştirilecek
midir? Bir diğer konu, yine
üniversitelerimizde, çok cüzî maaşlarla çalışan yükseköğrenim kurumundaki
elemanlarımızın üniversite ödeneğinde bir düzeltme yapmayı düşünüyor musunuz? Şüphesiz, bize de hizmet
eden çaycılar çok onurlu bir iş yapıyor; ama, teknik elemanlar, mü-hendisler
beni de çaycı yapın diyorlar. Burada amacım, onları küçümsemek değil. Yirmi yıl
eğitim aldıktan sonra, yirmiüç yıl mühendislik yaptıktan sonra, aldığım para
sadece 330 milyon lira diyorlar. Acaba, bu teknik elemanların durumlarını
düzeltecek bir çalışmanız var mıdır? Hükümet, hiç olmazsa bu
defa, deprem için bu vergileri topluyorum demiyor; doğru bir şekil-de, bütçe
açıklarını kapatmak için topluyorum diyor; bu dürüstlüğü dolayısıyla da
kutlarım. Acaba, bu toplanan vergilerden, hortumlama dışında, emeklilerimizin
durumunu da, memurlarımızın durumunu da düzeltecek bir çalışmanız var mıdır?
Bir kısım ödemeleri, maaşları artırmayı, iyileştir-meyi düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Buyurun efendim,
soruyu cevaplayabilirsiniz Sayın Bakan. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkanım, toplanan vergilerin, kesinlikle, banka hortumlamasına
gitmesi diye bir şey söz konusu olamaz; toplanan vergiler, bütçede öngörülen
giderlere, öngörülen harcamalara, öngörülen hizmetlere gidecektir. Esasen,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun hükümetten istediği, hazineden
istediği rakam, onun zaman içerisinde kullanma ihtimali dikkate alınarak
verilmiş bir imkândır; yoksa, vergilerle direkt şu anda bir ilişkisi yoktur. Ücret sistemi ve
emeklilerin maaş durumları, hükümetin de önünde duran bir iyileştirme projesi
içindedir; bu da, zamanla ve programla, uygun bir tarzda gerçekleşecektir. Teşekkür ederim Sayın
Başkan. BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Sayın İyimaya, sizin
ışığınız söndü burada yanlışlıkla, biraz önce yanıyordu, söndü kendi-liğinden;
mikrofonunuzu açtırayım, sorunuzu sorun efendim. Buyurun. AHMET İYİMAYA (Amasya) -
Sayın Başkan, aracılığınızla Komisyon Başkanına bir soru tevcih etmek
istiyorum. Yüksek bilgilerinde
olduğu gibi, parlamentonun dünyada ilk kuruluş nedeni, kralla millet arasındaki
vergi kavgasına veya haksız vergilere veya vergilendirme yetkisi tartışmasına
son vermektir. Öyle görülüyor ki, sık sık, vergilendirme yasalarıyla, vergi adaleti
-vergi yükü- tamamen ihlal ediliyor ve Meclis adına vergilendirme yetkisini
kullanan Plan ve Bütçe Komisyonumuzun bu hassasiyet içerisinde olmadığı
görülüyor. BAŞKAN - Sorunuzu tevdi
edin efendim. AHMET İYİMAYA (Amasya) -
Acaba, Plan ve Bütçe Komisyonu, kraldan parlamentoya taşınan vergilendirme
yetkisini, üstü örtülü olarak, kralın yerine hükümeti koyarak hükümete mi
aktarmak istiyor? Bu konudaki anayasal işlevinin gereğini yerine getiriyor mu? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın İyimaya,
bu soruyu sorulmamış kabul ediyorum ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bir kral
gibi değerlendirilmesini, işlemlerinin de o şekilde değerlendirilmesini katiyen
uygun bulmuyorum; Sayın Bakan da bu soruya cevap vermeyecek. (DSP ve MHP
sıralarından alkışlar) Sayın Günbey, buyurun
efendim, sorunuzu yöneltebilirsiniz. SACİT GÜNBEY (Diyarbakır)
- Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakandan aşağıdaki sorularımın
cevaplandırılmasını talep ediyorum. Şimdiye kadar, kaynak
yetersizliğinden dolayı hükümetin birtakım yatırımları yapamadığı ifade
edilmekteydi. 5 tane vergi tasarısı geldi bu Parlamentoya, 5 inciyi bugün görüşüyoruz, kanunlaşacak ve
bu kaynak hükümetin eline geçtikten sonra, acaba, Fazilet Partili belediyeler
bu kaynaklardan istifade edebilecekler mi? Çünkü, biliyoruz ki, Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı, maalesef, kendi partisinin belediyelerini, Çevre Bakanlığı da
kendi partisinin belediyelerini ve Sayın Maliye Bakanlığı da kendi partisinin
belediyelerini desteklemektedir. Sayın bakanlardan, çeşitli defalar, faksla,
telefonla arayıp randevu talep etmemize rağmen, bu konularda Diyarbakır
belediyeleri için herhangi bir destek göremedim. Fazilet Partili belediyelere
bu kaynaklardan destek verilecek mi? Adil olunacak mı, olunmayacak mı? Bu
konuyu öğrenmek istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Buyurun efendim. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, yürürlüğe giren vergi kanunlarıyla vergi tahsilat
miktarı arttıkça, hiç kuşkusuz, belediyelerin payına düşen miktar da
artacaktır; matrah yükseldiği için, o matraha uygulanacak oranla çıkacak sonuç
da artacağı için, belediyelere giden pay da mutlaka artacak. Yalnız, Özel İşlem ve
Özel İletişim Vergileri, geçici nitelikte vergiler olup, bunların hasılâtından,
belediyelere ayrıca bir pay ayrılmamaktadır. Teşekkür ederim Sayın
Başkan. BAŞKAN - Buyurun Sayın
Seven. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, Bakanıma şu soruyu sormak istiyorum: Biraz evvel Fazilet
Partisi Grubu adına konuşan Tokat Milletvekili Sayın Ergün Dağcıoğlu, Kurumlar
Vergisi mükelleflerinin yüzde 96'sının, hatta yüzde 99'unun, Türkiye'de vergi
ödemediklerini söyledi; bu husus doğru mu? Eğer bu husus doğru değilse, sayın
milletvekilim, bu konuda, acaba kamuoyunu yanlış mı bilgilendiriyor? Merak ettiğim bir
diğer konu daha var. Bu konu da, eğer
sayın milletvekilim Kurumlar Vergisi konusunda mükelleflere bu olayı
söylüyorsa, Ağrı'da herkes Kurumlar Vergisini ödemektedir; bu mükelleflere
haksızlık yapılmıyor mu? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Buyurun efendim.
MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşım uygun görürse, suallerini yazılı
olarak cevaplandırmak istiyorum. BAŞKAN - Buyurun Sayın
Karavar. AHMET KARAVAR (Şanlıurfa)
- Sayın Başkan, izninizle, Sayın Bakana bir soru sormak isti-yorum. Yeni getirilen vergilerle
milletten alacağınız parayı, batık bankaları, bankaları boşaltan çetelerin
şirketlerini kurtarmak için kullanacak mısınız? BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, biraz evvel bir suali cevaplandırırken bu konuya da
değinmiştim. Bu yeni vergilerle toplanacak olan kaynak, tamamen, dev-letin
bütçesiyle öngörülen hizmetlere ve 3 yıllık olarak programlanan bir projenin uygulanmasına
kullanılacaktır. Kesinlikle, batık bankalara veya ona benzer harcamalara
gidecek diye bir düşünce yoktur ve bana göre bu tür ifadelerden de mümkün
olduğu kadar kaçınmak lazım; çünkü, bütçeden yapılacak harcamalar, bu Meclisin
tasdikiyle, tasvibiyle çıkan bütçedeki ödeneklere göre harcanır; onun dışında,
hiçbir şekilde bir kuruş bir yere harcanamaz. Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. TURHAN GÜVEN (İçel) -
Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, yerimden bir cümleyle... BAŞKAN - Efendim, ben
halledeceğim; ama, zamanını siz takdir ediyorsunuz; değerlendiri-yorum... TURHAN GÜVEN (İçel) -
Oldu efendim. BAŞKAN - Oturumu
kapatmadan mutlaka bu konuyu çözeceğiz sizinle efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) -
Çözeceksiniz, tamam. BAŞKAN - Efendim, soru
sorma işlemi tamamlanmıştır. Madde üzerinde önerge
yok... ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - 10
dakika dolmadı daha... ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) -
Efendim, 1 dakika daha var; burada, ekran önümüzde... Ben söz talep etmiştim... BAŞKAN - Sayın Güven,
hatip arkadaşımız konuşması sırasında, benim anladığım kadarıyla -ki, zabıtları
getirtemedim; arkadaşlarımla da değerlendirdim, zabıtlar henüz daha çıkmadı,
gelmedi; fakat, süremiz de çok sınırlı- Doğru Yol Partisi ve SHP döneminde bankacılık
sisteminin, mevduata getirilen yüzde 100 garanti dolayısıyla sıkıntıya
girdiğinden bahsetti. Bunun dışında, sizin ifade etmek istediğiniz, sataşmayı
gerektirecek bir şey var mı efendim? TURHAN GÜVEN (İçel) -
Sayın Başkanım, konuşmacı, şahsı adına yaptığı konuşmanın her ikisinde de,
1991-1998 dönemini suçlayıcı ve özellikle o dönemde alınan bir verginin, bir
reform gibi, kendileri döneminde kaldırıldığını ifade ederken, Doğru Yol
Partisini doğrudan doğruya taciz edici ve küçük düşürücü beyanda bulundular. BAŞKAN - Efendim, o
dönemde yalnız siz yoksunuz ki, bu Mecliste o dönemde görev alan birçok siyasî
parti var. TURHAN GÜVEN (İçel) -
Efendim, müsaade buyurun Sayın Başkanım. Tabiî, aslında, o dönemde
Maliye Bakanı yine Sayın Bakandır; yani, şimdi kendi ortakları üzerinde değil
de, o dönemi kötülerken, biraz dikkat etseler... Ben bunu arz etmeye
çalışıyorum. Yani, Sayın Bakan da o dönemin Maliye Bakanı. Şimdi, o dönemi
kötülerken biraz dikkat etsinler. 1. Madem reform olarak
geri çektiler, niye getiriyorlar diye sormak lazım. 2. Yani, 3 banka o
dönemde kapatıldı, doğru; -böyle 10 banka değil- ve bir de, hiçbir şekilde,
büyük mevduat sahipleri koruma altına alınmadı. Evvela bunu bilsinler. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(İstanbul) - İstanbul Bankasından ne haber?!. TURHAN GÜVEN (İçel) -
Öyle, devletin kesesinden de 11 milyar dolar çıkmadı. Yalnız, soyandan,
soydurandan hesap sormak lazım gelirken, yanlış kapıyı çalıyorlar gibi geliyor
bana. BAŞKAN - Mesele anlaşıldı
efendim. Değerli milletvekilleri,
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir. Değerli milletvekilleri,
tasarının başlığıyla ilgili bir önerge vardır; okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan kanun
tasarısının isminin "Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu,
Gelir Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Kurumlar Vergisi Kanununa Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Ka-nun Tasarısı" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Mehmet Emrehan Halıcı İsmail
Köse Beyhan Aslan Konya Erzurum Denizli Süleyman Çelebi Sühan Özkan Mardin İstanbul BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim? Lütfen, bu değişikliği de
açıklar mısınız; Genel Kurul bilgi sahibi olsun. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, arkadaşlarımızın da izlediği
gibi, tasarının görüşülmesi sırasında gerek yeni madde ilaveleri gerekse fıkra
değişiklikleri nedeniyle tasarının başlığının, önergede ifade edildiği gibi
değiştirilmesinde zaruret vardır; bu nedenle, Komisyonumuz hazır değil, ancak,
uygun görüşle takdire sunuyoruz efendim. BAŞKAN - Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin de katılmış olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Efendim, İçtüzüğün 86 ncı
maddesine göre, lehte ve aleyhte olmak üzere, son söz talepleri var. İlk söz, İstanbul
Milletvekili Sayın Erol Al'ın. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) -
DSP'de bu işi savunabilecek kimse kalmadı mı? BAŞKAN - Buyurun Sayın
Al. (DSP sıralarından alkışlar) EROL AL (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının lehinde görüş belirtmek üzere
söz aldım; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN - Oyunuzun rengini
bildirmek için söz aldınız efendim. Buyurun. EROL AL (Devamla) - Evet,
rengini belirteceğim; lehinde olduğunu belirtmek istiyorum Sayın Başkanım. Bu tasarının, ülkemizin
aydınlık bir geleceğe kavuşmasında bir kilometre taşı teşkil edeceğini umuyorum
ve malî milat ve nereden buldun uygulamalarının yeniden yürürlüğe gireceği
tarihe kadar bir geçiş dönemi olacağını biliyoruz. Bu dönemde, ülke kaynaklarının
daha sağlam gelirlerle bir düzene kavuşturulması ve faize ödenen kaynakların
azaltılması yolunda olumlu bir sonuç getiri-lecektir. Bu düşüncelerle hepinizi
saygıyla selamlıyorum ve Grubumuzun olumlu oy vereceğini ifade ediyorum. Teşekkür ediyorum. (DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. TURHAN GÜVEN (İçel) -
Zabıttan çıkarın efendim; "Grubum adına" diyor. BAŞKAN - Efendim, grup
adına değil tabiî; sayın milletvekili, zannediyorum, şahsı adına demek istedi. Bunu da böylece düzeltmiş
olduk Sayın Güven. Efendim, tasarının
lehinde oyunun rengini belirtmek üzere söz talebinde bulunan Rize Milletvekili
Sayın Mehmet Bekâroğlu'na söz verme imkânım yok; çünkü, bir arkadaşımız lehte
konuştu. Aleyhte söz talebinde
bulunan Sayın Cevat Ayhan, buyurun efendim. CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Sayın Başkan, konuşma hakkımı Zeki Ergezen Beye devrediyorum. BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ergezen. ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerime başlarken, saygılarımı sunmak
istiyorum. Aleyhteki görüşümü
belirtmeden önce, Sayın Erol Al'a bir cevap vermek istiyorum. Hayat
standardıyla ilgili kanun teklifi, ilk defa, 1996 yılında Balıkesir
Milletvekilimiz İsmail Özgün tarafından verilmiş; sonra, hükümetin getirdiği
tasarıyla birleştirilerek kanunlaşmıştır. Sayın Erol Al, bilmediğin konuda,
gecenin bu vaktinde niçin konuşursun?! Araştırmadan konuşmak sana yakışır mı?! BAŞKAN - Sayın Ergezen,
rica ediyorum... ZEKİ ERGEZEN (Devamla) -
Ben cevap verdim Sayın Başkan. BAŞKAN - Oyunuzun rengini
belirtmek için söz aldınız; bir sataşmaya sebep olmadan, lütfen, Genel Kurula
hitap eder misiniz efendim. Rica ediyorum... ZEKİ ERGEZEN (Devamla) -
Tamam Sayın Başkanım. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Meclisin, bütçe üzerinde göstermelik yetkisi mi var, gerçekten
yetkili midir; onu anlayabilmek, ülkeyi hortumlayanlara nasıl hizmet edildiğini
tekrar idrak etmek için, hâkimiyetin millete ait olup olmadığını gözden geçirmek,
bu vergi kanununa niçin karşı çıktığımızı daha kolay anlamak için, bütçedeki
vergi gelirlerinin kimlere gittiğini daha iyi idrak etmek için, ben, devletin
resmî belgesi olan 2000 yılı Sayıştay raporundan bazı paragraflardaki bilgileri
Yüce Meclisin huzuruna getirdim ve bunları sunarak, bu vergi kanununa niçin
karşı olduğumuzu ifade etmek için. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) -
Zeki Bey, raporu göster onlara. ZEKİ ERGEZEN (Devamla) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; devletin resmî belgesi... günlerden beri,
hatta yıllardan beri, yanlış politikalar olduğunu, yanlışlar yapıldığını,
toplanan vergilerin millete değil hortumculara hortumlandığını söylememize rağmen
inanmadınız; devletin resmî belgesiyle tescil edildiği için, huzurunuza
getirmeyi uygun buldum. AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) - Biliyorlar canım... SUAT PAMUKÇU (Bayburt) -
Bile bile yapıyorlar... ZEKİ ERGEZEN (Devamla) -
Önemli üç pragraf okuyacağım ve gerçekten, sayın milletvekillerimin bilgisine
sunmak istiyorum. Bakın "1971 yılından
2000 yılına kadar geçen dönemde kayıtdışı bütçe uygulamalarının toplam tutarı
116 milyar dolardır. Bu tutarlar, malî sistemimizde yer alan bütün kontrol ve
denetim mekanizmaları dışında, üstelik, Meclisin iradesi ve bilgisi olmadan harcanmıştır."
116 milyar dolar... Şimdi, hani, bizim, bütçe üzerinde hakkımız vardı, hani
bütçeyi biz onaylıyorduk?! Alınanlardan haberimiz yok; harcananlardan haberimiz
yok, kime gittiğinden haberimiz yok, sadece, karadelikleri kapatmak için, milletten
vergi toplamak için, burada mesai yapıyoruz. Bir de, bunların
içerisinde devirli krediler vardır. Biz bu vergilere niye karşı çıkıyoruz?
Devirli krediler nedir, nasıl millete hortumlanıyor? Devlet gidiyor, yurt
dışından döviz üzerinden borçlanı-yor, getiriyor o dövizi devletin bankasına
Türk parası olarak yatırıyor, 10 yıllığına, yüzde 7 faizle herhangi bir şirkete
veriyor. 10 yıl sonra, sen, 10 yıl önce Türk parası üzerinden aldığın borcunu
ödüyorsun, yüzde 7 faiz ödüyorsun; ama, 10 yıl sonra, sen, devlet olarak
aldığın yere, döviz, artı, faizini ödüyorsun; aradaki fark, bu milletin
cebinden çıkıyor. İşte, toplanan bu vergilerle karşılanıyor. Onun için biz
hortumlama diyoruz. Bakın, çok önemli, calibi
dikkat bir rakamdan bahsedeceğim size, büyük bir katrilyon rakamından
bahsedeceğim sizlere. "Kamu kesiminin borcu niteliğinde olmakla birlikte,
kamu borçları arasında gösterilmeyen kayıtdışı bazı kalemler vardır, bu tür borçlar,
raporda "görülmeyen borçlar" adı altında incelenmektedir. Bu
işlemler, hükümetlerin malî disipline aykırı uygulamalarıyla
gerçekleştirilmektedir. Görev zararı borçlarından henüz kâğıda bağlanmamış
olanlar, bu gizli açıklar arasında değerlendirilmektedir. Bunların tutarı, 1999
yılı sonu itibariyle, 13 katrilyon lirayı bulmaktadır. Bu tür işlemler, ne
gider ne de borç yönüyle hiçbir şekilde kayıt altına alınmamış olduğundan,
büyüklük ve niteliklerinin tespit edilmesinde de ciddî güçlükler vardır."
13 trilyon değil, 13 katrilyon diyorum. Siz uğraşın ki, bakanlardan 5 milyar
alasınız, köyünüzün yolunu yapasınız, seçmeninize karşı mahcup olmayasınız. 13
katrilyon... Yani, bu gizlilik kime karşı? Bürokratlara karşı gizli değil,
harcayana karşı gizli değil, milletin yüce vekillerine karşı gizli. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) ZEKİ ERGEZEN (Devamla) -
Bunu, bilgilerinize ve takdirinize sunmak istiyorum. Ben, sizlere bunu ifade
ettim. Sayın Başkanım, bir
paragraf daha okuyacağım... İstirham ediyorum Sayın Başkanım... BAŞKAN - Sayın Ergezen,
oyunuzun rengini açıklamak için size söz verdim; onun için... ZEKİ ERGEZEN (Devamla) -
Önemli görüyorum. BAŞKAN - Efendim, siz
önemli görüyorsunuz da, ben önemli görmüyorum... ZEKİ ERGEZEN (Devamla) -
Ülkem için, Türkiyem için, milletim için çok önemli görüyorum. BAŞKAN - ...çünkü, siz,
oyunuzun rengini belli etmek için söz aldınız. ZEKİ ERGEZEN (Devamla) -
Oyumun rengini, ben, bu şekilde belli ediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - 5 dakika
içerisinde, zannediyorum, bu 3 kelime rahatlıkla ifade edilebilir. ZEKİ ERGEZEN (Devamla) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Lütfen, tamamlayın... Mikrofonu açıyorum. ZEKİ ERGEZEN (Devamla) -
Ama, lütfen... Sayın Başkan, ben böyle ifade ediyorum... BAŞKAN - Münakaşa
etmeyelim efendim... Açıyorum; lütfen tamamlayın. Buyurun. ZEKİ ERGEZEN (Devamla) -
Siz zamanı harcıyorsunuz. Ben oyumun rengini böyle ifade etmek istiyorum. BAŞKAN - Tamam, ifade
ettiniz; teşekkür ederim. Kapatıyorum tekrar o zaman. ZEKİ ERGEZEN (Devamla) -
Hayır... Lütfen... Ben, bir paragrafı... Sayın Başkanım, ben istirham
ediyorum... BAŞKAN - Tamam, istirham
ediyorsanız, açarım?.. ZEKİ ERGEZEN (Devamla) -
Açın. BAŞKAN - Peki, buyurun. ZEKİ ERGEZEN (Devamla) -
"Uzun süredir devam edegelen kamu açıkları, önemli miktarda kamu borç
stokunun oluşmasına neden olmuştur. Kamu kesimin borç yükü ağırdır ve bu
ağırlık giderek artmaktadır. 1999 sonunda, devlet
borçlarının gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 83,4'e ulaşmıştır. Ancak,
resmî rakamlarda bu oran yüzde 66 olarak gösterilmektedir. Maastricht
kriterlerine göre, devlet borçları, millî gelirin yüzde 60'ını
aşmamalıdır." BAŞKAN - Sayın Ergezen,
lütfen tamamlayın efendim. ZEKİ ERGEZEN (Devamla) -
Peki Sayın Başkanım, ben teşekkür eder, saygılar sunarım ve bu bilgileri
sunmama müsaade ettiğiniz için, ayrıca teşekkür ediyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Ben de size teşekkür ediyorum Sayın Ergezen; sağ
olun efendim. Değerli
milletvekilleri... EROL AL (İstanbul) -
Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum. BAŞKAN - Sataşmadan
dolayı söz talebiniz mi var efendim? Yerinizden mi ifade edersiniz? EROL AL (İstanbul) - Evet
efendim. BAŞKAN - Peki, açıyorum
mikrofonunuzu. Buyurun. VII. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1. – İstanbul Milletvekili Erol Al’ın, Bitlis Milletvekili
Zeki Ergezen’in, şahsına sataşması ne-deniyle konuşması EROL AL (İstanbul) -
Sayın Başkanım, Sayın Ergezen, kendisine yakışmayan bir üslupla sataşmada
bulundu. BAŞKAN - Lütfen, yeni bir
sataşmaya sebep olmadan... Çok kısa... Sadece cevap... EROL AL (İstanbul) -
Sebep olmayacağım efendim, sadece cevap veriyorum. Benim üslubumda öyle bir şey
yok. Sayın Ergezen, kendisine
yakışmayan bir üslupla sataşmada bulundu. Ben, iktidarları dönemin-de
yasalaşacak bir teklif, tasarı getirildi mi dedim ve 1991-1998 arasını
kastettim. Kendileri mani-pülatif bir tekliften bahsettiler. Bizim dönemimizde
hayat standardı uygulaması kaldırılmıştır, kendi dönemlerinde değil; bunu
tekrar belirtmek istedim. Bu memleketin başına da,
en çok işin, bu çok bilmiş geçinenlerden geldiğini tekrarlamak isti-yorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Çok teşekkür
ediyorum efendim. ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) -
Uzatma fazla... Uzatma... Biraz yüreğin acılı gibi... V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN 2. – Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu,
Gelir Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Kurumlar Vergisi Kanu-nuna Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/776) (S.
Sayısı : 539) (Devam) BAŞKAN - Değerli
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylamayı başlatıyorum ve
3 dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN- Değerli
milletvekilleri, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve
4481 sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının yapılan
açık oylamasına 286 sayın milletvekili katılmış; kabul 195, ret 86, mükerrer 5
oy kullanılmıştır. Böylece, kanun tasarısı kanunlaşmıştır. Hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyorum. Sözlü soru önergeleri ile
diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 28 Kasım 2000 Salı günü Saat
15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati : 20.08 |
|