Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 46

 

20 nci Birleşim

23 . 11 . 2000 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. – TBMM Başkanvekili Nejat Arseven’in, 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutlayan konuşması

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Samsun Milletvekili Şenel Kapıcı’nın, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

2. – Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle’nin, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

3. – Batman Milletvekili Burhan İsen’in, af konusuna ilişkin gündemdışı konuşması

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Kayseri Milletvekili Sevgi Esen’in, Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/245)

D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Konya Milletvekili Veysel Candan ve 21 arkadaşının, yolsuzluk ve usulsüzlük olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/162)

E) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. – Ülkemizde konuk olarak bulunan Ukrayna Cumhurbaşkanı Leonid Kuchma’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna hitaben bir konuşma yapma isteğinin Genel Kurulca kabul edilmesi

IV. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Anayasa Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLAR-DAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/650, 1/679) (S. Sayısı : 517)

2. – Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu, Gelir Vergi-si Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanun-larda Değişiklik Yapılması ve Kurumlar Vergisi Kanununa Bir Geçici Mad-de Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Rapo-ru (1/776) (S. Sayısı : 539)

 

VI. – SÖYLEVLER

1. – Genel Kurulu ziyaret eden Ukrayna Cumhurbaşkanı Leonid Kuchma’ya Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi ve konuk Cumhurbaş-kanı Leonid Kuchma’nın, Genel Kurula hitaben konuşması

VII. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – İstanbul Milletvekili Erol Al’ın, Bitlis Milletvekili Zeki Erge-zen’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, İsdemir’in kapatılacağı iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2697)

2. – Burdur Miletvekili Hasan Macit’in, Burdur Sağlık Müdürlüğüne ve Hastane Baştabipliğine yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/2712)

3. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, 2001 Bütçesinden Balıkesir İline ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (7/2754)

4. – Van Milletvekili Ejder Arvas’ın, Van Gölündeki kirliliğe ilişkin Çevre Bakanından sorusu ve Orman Bakanı ve Çevre Bakanı Vekili Nami Çağan’ın cevabı (7/2763)

5. – Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar’ın, Gaziantep Nizip İlçesi Organize Sanayi Bölgesi İnşaatına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2803)

6. – Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar’ın, Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi arıtma tesisi inşaatına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2806)

7. – Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar’ın, Gaziantep’te yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2807)
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak altı oturum yaptı.

Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın, kalkınmada öncelikli illerin bütçeden aldıkları payın artırılmasına,

Niğde Milletvekili Mükerrem Levent, çiftçilerin sorunlarına,

İzmirMilletvekili Suha Tanık da İzmir İlinin sorunlarına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Denizli Milletvekili M. Kemal Aykurt’un Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun (6/883) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu ve 20 arkadaşının, iklim değişikliklerinin sebepleri ve sonuçları konusunda bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/161) okundu; önergenin, gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

“Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

2 nci sırasında yeralan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/650, 1/679) (S. Sayısı : 517) görüşmeleri, komisyon yet-kilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi;

3 üncü sırasında yeralan, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda DeğişiklikYapılması ve Kurumlar Vergisi Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının (1/776) (S. Sayısı : 539) görüşmelerine devam edilerek, 10 uncu maddesine kadar kabul edildi.

Kanun tasarısının görüşmeleri sırasında;

Erzurum Milletvekili İsmail Köse, Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın şahsına,

Maliye Bakanı Sümer Oral da, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın şahsına, sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Alınan karar gereğince, 23 Kasım 2000 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 23.55’te son verildi.

 

Nejat Arseven

Başkanvekili

Mehmet Batuk          Şadan Şimşek

            Kocaeli                      Edirne

Kâtip Üye               Kâtip Üye


           No. : 35

II. – GELEN KÂĞITLAR

23 . 11 . 2000  PERŞEMBE

 

Sözlü Soru Önergeleri

1. – Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya'nın, Hazinenin batık banka sahiplerinden olan alacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1001) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

2. – Şırnak Milletvekili Mehmet Said Değer'in, batık bankaların malî yüküne ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1002) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

3. – Şırnak Milletvekili Mehmet Said Değer'in, banka yolsuzluğuna karışan ailelere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1003) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

4. – Şırnak Milletvekili Mehmet Said Değer'in, bankalarla ilgili yapılan düzenlemelere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1004) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

5. – İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın, yolsuzlukla mücadeleye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1005) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

6. – İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın, kamu bankalarınca medya kuruluşlarına verilen kredilere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1006) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

7. – Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan'ın, batık bankaların kuruluş izinlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1007) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

8. – Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan'ın, yolsuzluk iddialarına adı karışanlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1008) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

9. – Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül'ün, bankacılığa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1009) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

10. – Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül'ün, yeni bir banka kurma başvurusu olup olmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1010) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

11. – Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül'ün, fona aktarılan bankalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1011) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

12. – Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül'ün, kamu bankalarının görev zararlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (7/1012) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

13. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın, yolsuzluklarla mücadele ile ilgili olarak ihtisas mahkemesi kurulup kurulmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1013) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

14. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın, banka yolsuzluklarının kamuoyuna yeteri kadar yansıtılmadığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1014) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

15. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, batık banka sahipleri hakkında yeni bir yasal düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1015) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

16. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın, toplanan vergilerin yolsuzluk ekonomisinde kullanılıp kullanılmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1016) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

17. – Isparta Milletvekili Ramazan Gül'ün, batık banka sahiplerinin mal varlıklarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1017) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

18. – Isparta Milletvekili  Ramazan Gül'ün, Romanya'da bir Türk şirketine ait bankaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1018) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

19. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, kamu bankalarından verilen kredilerin onaylanmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1019) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

20. – Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın, kamu bankalarından verilen kredilerin açıklanmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1020) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

21. – Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın, siyasilerle ilgili yolsuzluk iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1021) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

22. – Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın, dış borçların amacı dışında kullanıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1022) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

23. – Manisa Milletvekili Mehmet Necati Çetinkaya'nın, haklarında yolsuzluk iddiası bulunan memurlara  ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1023) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

24. – Manisa Milletvekili Mehmet Necati Çetinkaya'nın, yolsuzluklara karşı alınacak tedbirlere  ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1024) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

25. – Manisa Milletvekili Mehmet Necati Çetinkaya'nın, el konulan bankaların faaliyet raporlarının işleme konulmasının geciktirildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1025) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

26. – Bingöl Milletvekili Necati Yöndar'ın, bankalar operasyonu ile ilgili iddialara  ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1026) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

27. – Bingöl Milletvekili Necati Yöndar'ın, banka yolsuzlukları hakkında parti liderleri arasında açık oturum yapılıp yapılmayacağına  ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1027) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

28. – Muş Milletvekili Mümtaz Yavuz'un, banka yolsuzluğuna adı karışan bir şahsın yurt dışına kaçtığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1028) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

29. – Muş Milletvekili Mümtaz Yavuz'un, ekonomi bakanlıklarının partiler arası dağılımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1029) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

30. – Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, el konulan bankalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1030) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

31. – Diyarbakır Milletvekili Nurettin Atik'in, ticari sır kavramına  ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1031) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

32. – Ağrı Milletvekili Musa Konyar'ın, Banka yolsuzluklarına  ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1032) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

33. – Ağrı Milletvekili Musa Konyar'ın, yolsuzluğa adı karışmış banka sahiplerine  ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1033) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

34. – Ağrı Milletvekili  Musa Konyar'ın, batık banka sahibi bir şahsın malî durumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1034) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

35. – Bursa Milletvekili  Ahmet Sünnetçioğlu'nun, pancar üreticilerinin kredi borçlarına  ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) sözlü soru önergesi (6/1035) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

36. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, yaş sebze ve meyve ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1036) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

37. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, sağlık memuru yetiştirme programı ile ilgili çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1037) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

38. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Türkiye'nin yurtdışında tanıtımını yapan bir şirkete ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1038) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000)

39. – Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen bankalara Vakıfbank'dan verilen kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) sözlü soru önergesi (6/1039) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000)

40. – Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen bankalara Halk Bankası'ndan verilen kredilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) sözlü soru önergesi (6/1040) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000)

 

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın, F.P. Nevşehir İl Toplantısının polislerce izlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3018) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

2. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, et ithalatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3019) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

3. – Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, Karabük Yenice İlçesinin afet kapsamına alınmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3020) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

4. – Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, Karabük'ün afet kapsamına alınmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3021) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

5. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Yenişehir Havaalanı inşaatı projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3022) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

6. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, DLH inşaatı Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3023) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

7. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, BOTAŞ Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3024) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

8. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3025) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

9. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa içme suyu projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3026) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

10. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Kapalı Çarşı onarımı projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3027) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

11. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, SSK Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3028) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

12. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa-Mudanya kanalizasyon projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3029 ) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

13. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bakanlığın Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3030) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

14. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Vakıflar Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/3031) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

15. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, ASİL ÇELİK Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3032) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

16. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa İlindeki organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi siteleri yatırım projelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3033) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

17. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Sümer Holding A.Ş.'nin Bursa İlindeki doğalgaz dönüşüm projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3034) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

18. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Boğaziçi Üniversitesinin Bursa İznik'deki deprem araştırmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3035) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

19. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Uludağ Üniversitesinin bazı projelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3036) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

20. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bakanlığın Bursa İlindeki öğrenci pansiyonu projesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3037) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

21. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bakanlığın Bursa İlindeki çok programlı lise projesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3038) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

22. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bakanlığın Bursa İlindeki Endüstri Meslek Lisesi yeni okul projesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3039) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

23. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bakanlığın Bursa İlindeki Ortopedik Özürlüler Okulu ve Lojmanları İkmal projesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3040) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

24. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, cezaevlerindeki açlık grevlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3041) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

25. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bakanlığın Bursa İlindeki bazı projelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3042) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

26. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Vakıflar Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki bazı projelerine ilişkin Devlet  Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/3043) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

27. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Vakıflar Bölge Müdürlüğünün faaliyetlerine ilişkin Devlet  Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/3044) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

28. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa İlindeki bazı projelere ilişkin Devlet  Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/3045) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

29. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Ulubatlı Hasan Anadolu Lisesi Spor Salonu projesine ilişkin Millî Eğitim  Bakanından yazılı soru önergesi (7/3046) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

30. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bakanlığın Bursa İlindeki bazı projelerine ilişkin Millî Eğitim  Bakanından yazılı soru önergesi (7/3047) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

31. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Uludağ Üniversitesinin bazı projelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3048) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

32. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Anadolu Öğretmen Lisesi projesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3049) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

33. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Uludağ Üniversitesinin bazı projelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3050) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

34. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, KOSGEB'in Bursa İlindeki Kügem Merkez Binası inşaatı projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret  Bakanından yazılı soru önergesi (7/3051) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

35. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Bursa İlindeki köy içme suyu yapımı projesine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/3052) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

36. – Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, Karayolları Genel Müdürlüğünde çalışan avukatlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3053) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

37. – Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, Kırıkkale Üniversitesi ve rektörü hakkındaki bazı iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3054) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

38. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalara Ziraat Bankasından kredi verildiği iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/3055) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

39. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalara Vakıflar Bankasından kredi verildiği iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/3056) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

40. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Kırıkkale merkezde bulunan baz istasyonuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3057) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

41. – Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey'in, Diyarbakır ve çevresinde vatani görevini yapan askerlerin çarşı iznine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3058) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

42. – Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey'in, ülkemize kaçak olarak et ve canlı hayvan girdiği iddialarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3059) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

43. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalara Halk Bankasından kredi verildiği iddialarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/3060) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

44. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, faaliyetleri durdurulan bankaların reklam giderlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3061) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

45. – Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin, Kanada'daki Türk çocuklarının eğitimine ve Talim Terbiye Kurulu'nun altında bulunan mescidin kapatıldığı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3062) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000)

46. – Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı'nın, et ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3063) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000)

47. – Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı'nın, sağlıksız etlerin hangi yollarla ülkeye girdiğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3064) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000)

48. – Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı'nın, kaçak ve sağlıksız et ile et ürünlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3065) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000)

49. – Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın, Afyon Çobanlar İlçesi Çok Programlı Lisesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3066) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000)

50. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, ÇEÇEN halkı için toplanan yardımlara ilişkin Devlet Bakanından (Abdulhaluk Çay) yazılı soru önergesi (7/3067) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000)

51. – Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde Ziraat Bankasından hayvancılık kredisi alan vatandaşlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3068) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000)

52. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen bankalara Emlakbank'tan verilen kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Bal) sözlü soru önergesi (6/3069) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000)

53. – Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın tarım sektöründe uygulanacak olan Doğrudan Gelir Destek Programına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3070) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000)

54. – Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın özelleştirilecek işletmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3071) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.11.2000)

Meclis Araştırması Önergesi

1. – Konya Milletvekili Veysel Candan ve 21 arkadaşının, yolsuzluk ve usulsüzlük olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/162) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.11.2000)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

23 Kasım 2000 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER: Mehmet BATUK (Kocaeli), Melda BAYER(Ankara)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. – TBMM Başkanvekili Nejat Arseven’in, 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutlayan konuşması

BAŞKAN - Gündeme geçmeden önce, üç değerli arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim; ancak, gündemdışı sözlere geçmeden önce yarınki 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle, bizleri, hepimizi  yetiştiren bütün öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum; emekli öğretmenlerimize sağlık ve mutluluklar temenni ediyorum. Ayrıca, ebediyete intikal eden başta, Başöğretmen Atatürk olmak üzere, bütün öğretmenlerimize de Cenabı Hak'tan rahmet diliyorum. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri, gündemdışı ilk söz, 24 Kasım Öğretmenler Günü hakkında söz isteyen Samsun Milletvekili Şenel Kapıcı'ya aittir.

Buyurun Sayın Kapıcı. (Alkışlar)

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Samsun Milletvekili Şenel Kapıcı’nın, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

ŞENEL KAPICI  (Samsun) - Büyük Türkiye Cumhuriyetinin Yüce Meclis Başkanını ve Cumhuriyetimizin Yüce Meclisini saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın, 24 Kasım Öğretmenler Günü. Öğretmenlerimizin bu mutlu gününü kutlamak için gündemdışı söz almış bulunuyorum. Yaz-kış demeden, bütün yoksulluklara göğüs geren, demokratik, laik vatanımızın bölünmezliği uğruna, şer güçler ve terör örgütleri tarafından şehit edilen ve ebediyete göç eden öğretmenlerimizi saygı ve minnetle anıyorum. Bir öğretmen kökenli milletvekili olarak saygıdeğer öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, öğretmen yetiştiren öğretmen okulları, ilk kez, 6 Mart 1848 yılında açılmıştır. O tarihlerde okula giden öğrenci sayısı, dolayısıyla, okur-yazar sayısı da çok düşüktü. Atatürk, ulus genelindeki bu eksikliği giderebilmek, eğitim ve öğretimi yurt sathına yayabilmek için, öğretmenlerle ve öğrencilerle yakından ilgilenmiştir.

Kurtuluş Savaşımızın bunalımlı zamanlarında, 6 Temmuz 1921'de, Ankara'da, Atatürk, Millî Eğitim Şûrasını toplayarak, eğitime ne denli önem verdiğini göstermiştir. Yüce Önder, her yerde ve her koşulda yaptığı tüm konuşmalarda, öğretmenlik mesleğinin yüceliğinden söz etmiş, öğretmenlere hak ettikleri saygının gösterilmesi için ulusuna gerekli mesajları vermiştir.

Atatürk "öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" diyerek, cumhuriyetin yetiştireceği yeni neslin ve cumhuriyet ilkelerinin yerleştirilmesinde öğretmenin rolünün ne kadar önemli olduğunu açıkça belirtmiştir.

Atatürk, ilk Millî Eğitim Şûrasının açılışında yaptığı konuşmasında "devlet bünyesinde yıllar boyu derin idarî ihmallerin neden olduğu yaraları iyileştirmede verilecek emeklerin en büyüğünü, hiç kuşkusuz ki, irfan yolunda harcamaktan esirgemememiz lazımdır" demiştir.

Mustafa Kemal, ulusal kurtuluş gerçekleştirildikten sonra da "milletimizi gerçek saadete ulaştıracak olan irfan ordusudur" diyerek, artık ülkede silahlar bırakılıyor, cehaletle savaş başlatılı-yordu.

Öğretmenlere vermiş olduğu mesajda "her öğretmenin aşılayacağı fikirler, ideal gayelere hizmet edecek şekilde olmalıdır. Yeni nesil, en büyük cumhuriyetçilik dersini, bugünkü öğretmenler topluluğundan ve onların yetiştireceği öğretmenlerden alacaktır" der. Cumhuriyetin fikirlerinin ve yeni dönemin gerekliliklerinin halka anlatılmasında öğretmenin rolünü ve görevini, Mustafa Kemal Atatürk, bu konuşmalarıyla ortaya koymuştur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Atatürk, başlatacağı eğitim seferberliğinin en önemlisi olarak, 1928 yılında Arap harflerinin kullanımını kaldırarak, bugün kullandığımız Latin harflerinin kullanımını başlattı. Harf devriminden sonra okur-yazar oranının artırılmasına çalışıldı, yeni yeni okullar açıldı. 24 Kasım 1928'de de, Atatürk, Başöğretmen unvanını aldı.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; çok değerli öğretmenlerimize, değerli Meclisimizin kürsüsünden seslenmek istiyorum: Hepimizin üzerinde hakları olan, sevginin ve saygının simgesi siz değerli öğretmenlerimiz; sizler, ilkesizliğin, ilimsizliğin, iradesizliğin, ümitsizliğin yerini; gayretin, marifetin, kendine ve kendi değer yargılarına güvenmenin yerleşmesi için uğraşan mutluluk ve huzur habercisisiniz. Sizler, bilimin, millî, medenî ve insanî doğruların ölçüsü ve savunucususunuz. Öğretmenlerimiz, sizler, sağlıklı, sağlam ve çağı yakalamış fikirlerle donanan, vicdanını her zaman temiz tutan, kültürünü milletinin gelenekleriyle ve uygarlığın getirdikleriyle kuvvetlendiren, iyiye, güzele, doğruya, yararlı ve akılcı alana ihtiyaç duyan, yüreğini açan, medeniyete ve hizmete koşan nesiller yetiştiriyorsunuz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öğretmenlerimiz için söylenecek sözler bunlarla sınırlı değildir. Geçmişte olduğu gibi, bugün de örnek olan değerli öğretmenlerimizin, toplumsal yaşam içerisindeki saygın yerini koruyabilmesi için, maddî sıkıntılarının çözülmesi gerekmektedir, sendikal girişimlerinde kolaylaştırıcı iç düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Devlet Memurları Yasasında yapılacak değişikliklerle, öğretmenlerin sosyal hakları artırılmalıdır.

Ülkemizin aydınlık geleceğine eğitimle ulaşabiliriz. Eğitimcilerinin ekonomik sıkıntı içerisinde yüzdüğü bir ülkede, eğitimin istenilen amaçlara ulaşmasında zorluklarla karşılaşılması mümkündür. Öğretmenlerimize ekonomik açıdan da hak ettikleri değeri bir an önce, vermek zorundayız. Öğretmenlerimiz, artık, her 24 Kasımda hamasi nutuklar yerine, öğretmenin ve eğitimin her anlamdaki değerlerinin, en azından, cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki düzeyine getirilmesini arzulamaktadır.

Yaşamında sevgiden ve saygıdan başka hiçbir şey düşünmeyen, kendisini, yarınki geleceğimiz olan nesillerimizin yetişmesine adayan öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyor; bu vesileyle, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Kapıcı.

Değerli milletvekilleri, gündemdışı ikinci söz, yine, 24 Kasım Öğretmenler Günü hakkında söz isteyen, Erzincan Milletvekili Sayın Sebahattin Karakelle'ye aittir.

Buyurun Sayın Karakelle. (DYP sıralarından alkışlar)

2. – Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle’nin, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın kutlanacak olan 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Her imrenilen faziletin timsali, ülküsü büyük neferlerin, yani, eli öpülesi öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum. Emekli öğretmenlerimize sağlık, mutluluk ve huzur dolu günler, başta, Başöğretmenimiz Atatürk olmak üzere, ebediyete intikal eden öğretmenlerimize de, Cenabı Hak'tan rahmet diliyorum. Tüm öğretmenlerimizin önünde saygıyla eğiliyor, layık oldukları değer ve hakları 2000'li yıllara rağmen veremediğimiz için de, şahsım adına, kendilerinden özür diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; medenî ve kalkınmış toplumların en önemli özelliklerinden biri de, eğitime verdikleri önemdir. Zira, ruhların, cehalet karanlığına bürünmüş dünyadan sıyrılarak, nurlu ufuklara ulaşması, gözlerin, aydınlık bir dünyaya açılması, aklın, müspet ilimlerle güç kazanması, düşüncenin iyiyi, güzeli, doğruyu bulma yolunda gelişmesi, vatan sevgisinin, millet sevgisinin, bayrak sevgisinin, insan sevgisinin gönüllerde taht kurması, ancak ve ancak eğitimle mümkündür.

Millet olarak özlemini duyduğumuz eğitim, hiç şüphe yok ki, din ve vicdan hürriyetini gözardı etmeyen, öğrenme hakkının engellenmediği, millî hedefleri olan, millî davalara hizmet eden, muasır dünyada yerimizi almamızı sağlayan, sözde değil, özde olan ve kişide bir davranış modeline dönüşen bir eğitim sistemidir. Günümüzdeki eğitim ve öğretim sistemimiz ise, ne yazık ki, bu özelliklerin çoğundan mahrumdur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde savunma ordusundan sonra ikinci büyük ordu, hiç şüphesiz ki, eğitim ordusudur. Bugün, sayısı yarım milyonu geçen öğretmenlerimizin büyük fedakârlıklarla ve açlık sınırının altında çalıştıkları hepimizin malumudur. Bütün çalışanlara olduğu gibi, öğretmenlerimize de onurlarına yaraşır ücretler vermek için, ne yapıp yapıp, kaynak üretmek zorundayız. Bunun için ise, birkısım mutlu azınlık tarafından hortumlanan, içinin boşaltılmasına âdeta göz yumulan batık bankalar gibi, kara delikleri kapatmak ve kamudaki israfı yok etmek mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde, maaşları tutarındaki ev kiralarını dahi nasıl ödeyeceğini düşünen öğretmenlerimizden, cehaletle savaşırken, ilim peşinde koşmasını; çileyi, Yunus misali hoşgörüyle barıştırmasını; Akşemsettin gibi, öğrencisini şimşekle yarıştıracak hizmet aşkıyla yanmasını nasıl bekleyebiliriz?

Malzemesi insan olan eğitim ordumuzun da, tıpkı savunma ordumuz gibi, özel bir ihtimama ve malî imkânlara ihtiyaç duyduğu hepimizce bilinmektedir; fakat, ne gariptir ki, iyileştirme yönünde, bugüne kadar ciddî adımlar atılamamış, vaat edilen öğretmen personel kanunu da hep lafta kalmıştır. Başta öğretmenlerimiz olmak üzere, tüm memurlarımız, kamu personeli arasındaki ücret dengesizliği ve adaletsizliğin giderilmesini beklemektedirler. Ne yazık ki, onlar bunu beklerken, 57 nci hükümet, aldığı talimatlarla olsa gerek, memurlarımızın karşısına, memur kıyım yasasıyla çı-kabilmiştir. Bu tutumu da huzurlarınızda kınıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu-Sen'in 18 Kasımda yüzbinlerle tarihe not düştüğü ve şahsen de katıldığım Kızılay mitinginde, yarım milyon öğretmenin feryadı, bir meslektaşım tarafından, şayanı ibret olarak şöyle dile getiriliyordu: "Millî iradenin, hakkın, hukukun tecelligâhı olan o kutsal çatı altında, bizleri yöneten 550 milletvekilini de bizler yetiştirdik. Biz, acaba nerede yanlış yaptık ki, bu milletvekillerimiz bizi anlamıyor, bizim haklı feryadımızı duyamıyorlar."

Değerli milletvekilleri, bir eğitimci olarak duyduğum ve bizzat yaşadığım bu haklı feryadı da sizlere duyurmayı bir vefa borcu kabul ettim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, ülkemizin kuş uçmaz kervan geçmez köylerinde Türk bayrağını dalgalandırmak, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı yetiştirmek üzere gönderdiğimiz öğretmenlerimizin, bugün eline geçen aylık maaş, maalesef 204 milyon, yirmi yıllık bir öğretmenimizin eline geçen maaş ise 270 milyon liradır. 4 kişilik ailenin geçinebilmesi için 586 milyon liranın gerektiği günümüzde, 57 nci hükümetten, bir eğitimci olarak, hepimizin üzerinde büyük emekleri olan öğretmenlerimizin adına taleplerim şunlardır:

Türkiye genelinde bölgelerimizin coğrafî yapıları göz önünde bulundurularak, köy, belde, ilçe ve şehir merkezlerinde çalışan öğretmenler ile yardımcı ve genel idari hizmetlerde çalışan persone-lin özlük haklarında düzenlemeler acilen yeniden yapılmalıdır.

Her öğretim yılı başında verilen ve bu öğretim yılı 75 milyon lira olarak uygulanan eğitime hazırlık ödeneği, en az bir maaş tutarında olmalıdır.

Bugün, net 1 330 000 lira gibi, düşük olan bir saatlik ders ücreti de günün şartlarına göre yeniden düzenlenmelidir.

Zihinsel ve fiziksel yönden büyük bir yıpranmayla karşı karşıya kalan öğretmenlerimize ve Millî Eğitim personelimize de, Silahlı Kuvvetlerimize ve emniyet mensuplarımıza verilen yıpranma payı, adalet ilkesi noktasında, mutlaka verilmelidir.

Eğitimde ciddî oranda özelleştirmeye mutlaka gitmeliyiz. Ancak, bu özel okul açan müteşebbisleri desteklemek yerine, bu özel okullarda öğrencisi okuyan veliler desteklenmelidir.

24 Kasım Öğretmenler Gününde, öğretmenlerimiz ile Millî Eğitim Bakanlığının diğer çalışanlarına hiç değilse bir maaş tutarında ikramiye verilerek, Öğretmenler Günü de hamasetten kurtarılmalıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle, yarım milyon öğretmenimizle birlikte, Sayın Millî Eğitim Bakanı-mızın ve sizlerin duygularına tercümanlık ettiğime inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karakelle.

Buyurun Sayın Ünal, zannediyorum, siz de Öğretmenler Günümüzle ilgili yerinizden bir şey söyleyeceksiniz.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle, öğretmenlerimizi bize hatırlatan ve gündemdışı konuşmalarıyla onların sorunlarını Meclis gündemine taşıyan değerli milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Sayın ve Değerli Başbakanımız, zaman zaman "irtica yaygaraları karşısında, mütedeyyin vatandaşlarımız rencide edilmemelidir" demektedir. Ancak, üzülerek müşahede ediyoruz ve görü-yoruz ki, Millî Eğitimde çalışan öğretmenlerimiz, gerek başörtüsü ve gerekse ailevî yaşantıları münasebetiyle rencide edilmekte, bazılarının stajyerliği kaldırılmamakta, bir kısmı şu şehirden bu şehre, o okuldan bu okula sürülmek suretiyle, âdeta cezalandırılmaktadır.

Önümüzdeki günlerin ve yılların, hangi düşünceye mensup olursa olsun, öğretmenlerimizin hiçbir zaman bu tür muamelelere tabi tutulmadan, sevgili yavrularımızı en güzel bir şekilde yetiş-tireceği yıllar olmasını temenni ediyorum ve bütün öğretmenlerimizi, burada, minnetle, şükranla anıyorum.

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, yerimden bir hususu arz edebilir miyim, gerçi mikrofon kesildi ama.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, 24 Kasım Öğretmenler Gününü ben de kutluyorum, Grubumuz adına kutluyoruz. Ancak, gönül isterdi ki, bu çok önemli meseleyi, hiç olmazsa 2'şer dakikalık saygı sunumunun ötesinde, Sayın Millî Eğitim Bakanımız, hükümet adına getirip, arz etmeliydi ve sayın gruplarımıza da, söz söyleme imkânı doğmalıydı. Hiç olmazsa, 10'ar dakika içerisinde, nasıl katkıda bulunuruz, bunun çabasına girseydik diye düşünüyorum.

Nezaket gösterip, meseleye olan yakınlığınızı bir kere daha ifade etmek üzere, siz ancak bu imkânı sağladınız, teşekkür ediyorum.

Sayın Millî Eğitim Bakanından da, 24 Kasımda olmazsa bile, 28 Kasımda böyle bir imkânı vermesini bekliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Buyurun Sayın Tanık.

SUHA TANIK (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Biz de, Anavatan Partisi Grubu olarak, 24 Kasım Öğretmenler Gününü bir kere daha kutlamak istiyoruz. Bugün 23 Kasım, aslında, bugün, gündemdışı söz alan arkadaşlar, bu konuda, hepimizin müşterek hissiyatını dile getirdiler, kendilerine de teşekkür ediyorum; ama, 24 Kasım Öğretmenler Günü aslında yarın; fakat, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma programı içerisinde cuma günü olmadığı için, biz, bunu, bugünden kutlamaya çalışıyoruz.

İnanıyorum ki, bütün Anavatan Partisi teşkilatları, Türkiye'nin her ilinde, her ilçesinde, her köyünde Öğretmenler Gününü, yarın, öğretmenlerle beraber kutlayacaklar. Biz, Başöğretmen Atatürk'ün açtığı ve Türkiye'de laik, çağdaş cumhuriyetin öğretmenlerinin, bir kere daha, hiç değilse senede bir kere de olsa, bu günlerini, Anavatan Partisi Grubu olarak kutluyoruz. Bizim öğretmenlerimizin, tabiî, birçoğu rahmetli oldu, kendilerini rahmetle anıyoruz; ama, hayatta olanların ellerinden saygıyla öpüyoruz; çünkü, geleceğimizin neslini, evlatlarımızı emanet ettiğimiz bu öğretmenlere Türkiye çok şey borçludur. Biz, bir kere daha, kendilerine şükran ve minnetlerimizi sunuyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tanık.

Sayın Öztürk, buyurun efendim.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, 24 Kasımın Öğretmenler Günü olması münasebetiyle, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Ulu Önder Atatürk'ün başöğretmenlik görevini üstlendiği eğitim-öğretim seferberliğinin başlamış olduğu bu günün, 600 000 kişilik bir meslek grubuna bayram olarak verilmesinden daha doğal bir olayın olmayacağını düşünmekteyim.

Öğretmen, senaryosu olmayan oyunu icra eden bir ağır iş sanatçısıdır. Öğretmenlerimizin içinde bulunduğu sorunlara dikkati çekerek Sayın Bakanımızın ve Parlamentomuzun siz değerli üyelerinin desteğini beklemekteyiz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yeni mesleğe başlayan öğretmen arkadaşlarımızın kasım ayı net maaşı 204 milyon lira. Yirmibeş yıllık hizmeti olan, 1 inci derecenin 4 üncü kademesinden maaş alan öğretmenin 278 milyon lira, üniversitedeki araştırma görevlisinin maaşı 254 milyon lira, 1 inci dereceğinin 1 inci kademesindeki doçentin kasım 2000 maaşı 427 milyon liradır. Eski bir eğitimci olarak, halen görevde olsaydım, almış olduğum bu maaşla, sağlıklı bir şekilde düşünemezdim, öğrencilerime örnek olacak şekilde giyinemezdim, sosyal yaşantımı bir eğitimciye yakışır şekilde düzenleyemezdim, okuma ve kendimi geliştirme alışkanlığımı yerine getiremezdim.

Sonuç olarak: Halen görevde olan öğretmenler de bu olumsuzluklarla yaşamaya çalışmaktadır.

Terörizm ve terörün önüne geçecek, bilgisizliği ve cahilliği yok edecek, trafik canavarına dur diyecek, yolsuzluğu ve hırsızlığı gördüğünde müdahalede bulunacak şekilde eğitimi veremezdim, görevdeki arkadaşların da bu durumda olduğuna inanmaktayım.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununda yapılacak değişikliklerde, eğitimcilerin lehinde gündeme getirmeyi düşündüğümüz; ancak, kanun hükmünde kararnamelerde yaşanan iptal olgusundan dolayı, yapılacak iyileştirmelerin bir müddet daha ertelendiği malumlarınızdır. Bu durum, öğretmenlerimizin ücretlerine yapmayı düşündüğümüz olumlu katkılardan bizleri alıkoymamalıdır. Her yıl kasım ayında tüm öğretmenlerimize bir maaş ikramiye verilmesini, bu konuda Sayın Millî Eğitim Bakanımızın ve 57 inci hükümetin anlayışını istirham ediyorum.

Bunun yanında, önünde "millî" kelimesi bulunan bu Bakanlığımızın çalışan ve emeklilerine, belediye otobüslerinden ücretsiz faydalanmalarını sağlayacak, uçak, tren ve gemi ulaşımlarında indirimi gözetecek düzenlemelerin yapılmasını arz ve teklif ediyorum.

Eğitim ve öğretimdeki sıkıntıların bir tanesi de, 80-100 kişilik sınıfların varlığıdır. Öğretmenlerimiz ve öğretim görevlilerine maddî açıdan katkı sağlayacak ekders ücretlerinin düşüklüğü ayrı bir sıkıntıdır. Okul müdürleri ve diğer idarecilerin aldıkları makam tazminatları günümüzde çok gülünç duruma düşmüştür. Sosyal yaşantılarına ve öğretmenler arasında kaynaşmayı sağlamada önemli bir rolü olan...

BAŞKAN - Sayın Öztürk,, lütfen, tamamlar mısınız, çok rica ediyorum.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Bitirmek üzereyim Sayın Başkanım. Bu günün hatırı için, bize müsaade edin.

BAŞKAN - Ben, zaten, bu günün hatırı için size söz verdim.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Yeterli maaş alamayan, bundan dolayı özel ders vermek zorunda kalan, taksi şoförlüğü yapan, görev yaptığı yerde tanınmak korkusuyla başka il ve ilçeye işportada satıcılık yapmaya giden öğretmenlerimizin varlığı hepimizi üzmektedir.

Sayılan olumsuzlukları ortadan kaldırmak için, 2001 yılı bütçesinden, planlanandan daha fazla bir payın bu Bakanlığa verilmesini, özellikle Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşların dikkatine arz ediyorum. Bu sayede, millî birlik ve beraberliğimizin en büyük güvencesi olan öğretmenler, hak ettikleri şartlarda aslî görevlerini yerine getireceklerdir.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yarın kutlanacak olan 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle, başta kurtarıcımız Atatürk olmak üzere, ahrete intikal etmiş olan öğretmenlerimize ve şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaşayan emekli öğretmenlerimize huzur ve afiyet, halen görevde olan arkadaşlarımıza da üstün başarı ve sağlık diliyorum, Yüce Meclisimiz adına kendilerini selamlıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Ayrıca, Yüce Heyetinize de, bu toleransınız için çok teşekkür ediyorum.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Efendim, müsaade ederseniz, DYP Grubu adına da bir arkadaşımız konuşsun.

BAŞKAN - Böylece, her gruptan arkadaşıma söz vermiş oldum; çünkü, gündemdışı konuşmalarda diğer grupları değerlendirememiştim. Sizin Grubunuza mensup bir arkadaşımız da görüşlerini ifade etti; ama, çok arzu ediyorsanız, Sayın Gökdemir'in mikrofonunu da açabilirim.

Lütfen, çok kısa olmak üzere; buyurun efendim.

AYVAZ GÖKDEMİR (Erzurum) - Sayın Başkan, anlayış ve nezaketinize teşekkür ederim.

Öğretmenler Günü vesilesiyle, ben de değerli meslektaşlarıma, tebriklerimi, saygılarımı, sağlık ve saadet dileklerimi arz etmek istiyorum.

Büyük Atatürk, bizim vazifemizi "muallimler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" diye belirtmiştir. Bundan çok gurur duyarak, çalıştık, idealistçe çalıştık, vatanın her köşesinde çalıştık; vatanın en ücra köşelerinde mezarı bulunan tek devlet görevlisi de zannediyorum ki öğretmenlerimiz olmuştur.

Bugün, cumhuriyetimizdeki, en genç görevlisinden en yaşlı vatandaşına ve en üst seviyedeki görevlisine kadar herkes, cumhuriyet maarifinin, cumhuriyet öğretmeninin yetiştirdiği nesiller arasındadır. Bununla ne kadar iftihar etsek azdır. Öğretmenleri, bu emeklerinden dolayı ne kadar yüceltsek azdır. Bununla beraber, hep birlikte müşahede ettiğimiz, eğitim kusurları da bizim sorumluluğumuz içindedir; yalnız, öğretmenler değil, sistemle birlikte bunların üzerine eğilmekte ve kalite artırıcı tedbirlere yönelmekte de -cumhuriyetin bugünkü seviyesinde- büyük faydalar görü-yorum. Öğretmenler Gününün -elbette, basit bir nezaket sözü de bizi memnun eder, gönlümüzü hoş eder ama- bir hamaset günü olmaktan ziyade, bütünüyle eğitim şartlarını ve öğretmenlerin istihdam şartlarını iyileştirmelere vesile olmasını, vatan için, millet için daha faydalı gördüğümü ifade etmek istiyorum. Bugünkü memnuniyetimin sebeplerinden birisi, iktidar gruplarından da arkadaşlarımız, heyecanla, öğretmenlerin istihdam şartlarının artırılması, iyileştirilmesi istikametinde konuşuyorlar. Bu istikamette atacakları adımlarda kendilerini desteklemeye hazırız.

Tekrar, size teşekkür ediyor; meslektaşlarıma, saygılarımı, tebriklerimi sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Ben de çok teşekkür ediyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalara ve Yüce Heyetinizin toleransıyla söz verme imkânını bulduğum diğer sayın milletvekillerimize cevap vermek üzere, Millî Eğitim Bakanımız Sayın Metin Bostancıoğlu; buyurun. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yetmişiki yıl önce, Ulu Önder Atatürk, yeni Türk Alfabesinin kabulünün ardından, ulusça bir eğitim seferberliği başlatmış; cehalete ve karanlığa karşı amansız bir savaş açmıştı. Elinde tebeşir, kara tahta başında, büyük bir heyecanla, ulusuna öğretmenlik  yapan, öğretmenlere öğretmenlik yapan, başöğretmenlik yapan Atatürk, başlattığı bu mücadeleyi, Türk öğretmenlerine, kutsal bir görev olarak devretti. Öğretmenler, Anadolu'nun her yerinde, yeni harflerle okuma-yazma öğrettiler; eğitimin aydınlığını yurda yaydılar.

Atatürk, 24 Kasım 1928'de, 11 Kasım 1928 tarihli Bakanlar Kurulu kararına dayanarak, Millet Mektepleri Teşkilatının Genel Başkanlığı ile başöğretmenliğini kabul etmişti. Bu tarihin yıldönümünü Öğretmenler Günü olarak kutluyoruz. Başöğretmen Atatürk'ün izinde görev yapan bütün öğretmenlerimize ulusça şükranlarımızı sunuyoruz.

Bugün, bütün dünyada, ulusların gelişmişlik düzeyleri, eğitime verdikleri önemle ölçülmektedir. Eğitimde en önemli unsur ise öğretmendir. İnsanı eğitmek, sevgi ve hoşgörüyle yoğurmak, yetiştirmek, kişiliğini geliştirmek, üretken kılarak yurduna ve insanlığa yararlı bireyler olmalarını sağlamak, öğretmenlerimizin görevidir. Öğretmenlik, bunun için kutsal bir meslektir.

Yüce Atatürk "milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir" derken, öğretmenliğin yaşamsal önemini de vurgulamıştır. Yüce Önder, ulusumuzun geleceğini öğretmenlerin elinde görmüş ve "öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır" diyerek, onlara, güvenini göstermiştir. Özgürlüğü, bağımsızlığı, ulusal egemenliği ve cumhuriyeti koruyup yüceltecek kuşakları yetiştiren öğretmenlerimiz, o yılların heyecanı, coşkusu ve yüksek bilinciyle, görevlerini, Atatürk'ün çizdiği aydınlık yolda fedakârca sürdürmektedirler.

Bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler, ekonomik ve sosyal sistemleri etkilemekte, her alanda yeniden yapılanmaya ivme kazandırmaktadır. Eğitimde, bütün dünya, çağa uygun arayış ve değişim içerisindedir. Eğitim sistemlerinin yeniden yapılanmasında öğretmenin rolü ve önemi de azalmamakta, aksine, artmaktadır. Öğretmenlik, yeni bin yılın gözde meslekleri arasındadır. Yeni bin yılda, öğretmenlerin görev ve sorumlulukları artarken, bu görevlerin içerikleri de değişmekte, bu durum, öğretmenin daha donanımlı ve nitelikli olarak yetiştirilmesini zorunlu kılmaktadır.

Bu bakımdan, nitelikli öğretmen yetiştirilmesi ve görevleri süresince hizmet içi eğitim veril-mesi, üzerinde önemle durduğumuz konuların başında gelmektedir. Geçmiş iktidarlar döneminde yapıldığı gibi, herkesin öğretmen olabileceği dönem, artık, geride kalmıştır; çünkü, öğretmenlik, bir ihtisas mesleğidir. Bu önemli meslek, alanında, en az dört yıllık bir lisans eğitimini gerektirmektedir.

Bakanlığımız, nitelikli öğretmen yetiştirilmesi konusunda çok ciddî ve önemli çalışmalar gerçekleştirmektedir. YÖK'le işbirliği yapılarak sertifika programları açılmış, eğitim fakültelerinin öğretmen yetiştirme programları yeniden düzenlenmiştir.

Öğrencilerimizin, nitelikli öğretmenler tarafından yetiştirilmesi için, kalite güvence sistemi olan akreditasyon konusunda, üniversitelerle işbirliği içerisinde, kapsamlı çalışmalar yürütülmeye başlanmıştır. Bu yıl, ilk defa, Anadolu Üniversitesiyle işbirliği yapılarak, yüz yüze destekli, uzaktan eğitimle İngilizce öğretmeni yetiştirme projesi ile okul öncesi kurumlarına öğretmen yetiştirme projesi hayata geçirilmiştir.

Öğretmen yetiştirme politikalarının belirlenmesinde, öğretmenlerin seçiminde, hizmet öncesi eğitimlerinde, denetimlerinde, verimliliklerinin değerlendirilmesinde yararlanılmak üzere, ilk defa, öğretmen yeterlilik göstergelerinin tespiti çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmayla, öğretmenin nasıl olması gerektiğinin ölçütleri, bilimsel olarak ortaya konulmuştur. Hedef, nitelikli öğretmen ve kaliteli eğitimdir.

Öğretmenlerimizin hizmetiçi eğitim faaliyetleriyle sürekli şekilde gelişmeleri, alanlarıyla ilgili yeni bilgilerle donanmaları, yeni eğitim öğretim teknikleri ve araçlarını kullanır hale gelmeleri, bilgi toplumunun aktif bireyleri olarak bilgi ve deneyimlerini çocuklarımızla paylaşmaları için gereken bütün önlemler alınmakta, bu yönde çalışmalar yürütülmektedir.

Dar bütçe olanakları ve enflasyonla mücadeleye rağmen, öğretmenlerimizin, ekonomik ve sosyal sıkıntılarının giderilerek yaşam standartlarının yükseltilmesi öncelikli hedefimdir. Herkes, öğretmenlerin, ekonomik ve sosyal durumlarının düzeltilmesini istiyor. Doktorlar, ekonomik ve sosyal durumlarının düzeltilmesini istiyor; mühendisler, ekonomik ve sosyal durumlarının düzeltilmesini istiyor. Hep birlikte, ekonomik ve sosyal durumların düzeltilmesi isteniyor. İşte, bu hükümetin yük altında olduğu konu budur. Bu hükümetin görevi, bunların hepsini düzeltmektir ve düzeltmek olacaktır. (DSP sıralarından alkışlar)

Öğretmenlerimize her öğretim yılı başında ödenmekte olan öğretim yılına hazırlık ödeneği, geçen yıl 50 milyon lirayken, bu yıl 75 milyon lira olarak düzenlenmiştir; ancak, Bakanlığım tarafından, bu teklif, öğretmenliğe ilk defa başlayan bekâr bir öğretmenin aylığı üzerinde idi; ancak, içerisinde bulunduğumuz bu şartları düzeltme zorunluluğu karşısında, bu yıl 75 milyon, yani, yüzde 50 artış olarak gerçekleşti.

Bu yıl, öğretmen ihtiyacının karşılanması için, 25 branşta 30 000 öğretmenin daha atanması gerçekleştirildi. Öğretmenlerimizin sosyal yaşantılarında ve hizmet içi eğitimlerinde önemli yeri olan öğretmenevi, eğitim merkezleri ve sosyal tesislerin sayısı artırıldı, yatak kapasitesi

20 000'e çıkarıldı ve hizmet kalitesi yükseltildi. Öğretmenevleri, aynı zamanda birer eğitim merkezi olarak yıl boyu hizmet verecek yapıya kavuşturuldu.

Norm kadro uygulamasıyla, öğretmenlerimizin dengeli dağılımı ve daha verimli çalışmalarının yolu açılmıştır. Norm kadro uygulamasını il ve ilçelerde titizlikle uygulayan ve hayata geçirilmesini sağlayan kaymakam ve valilere teşekkür ediyorum. Hiçbir öğretmenin, kanun, tüzük, yönetmelik ve norm kadroların dışında herhangi bir sebebe dayanılarak yeri değiştirilmedi.

Merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatı yönetim görevlerine atanmada ve yükselmede başarılı ve liyakatlı olmanın yanı sıra, her kademe yöneticisinin gerektirdiği hizmet içi eğitimi almış olma esası getirildi. Meslekte yükselmek, objektif ölçülere bağlandı.

Toplam kalite yönetimiyle, eğitim bölgeleri ve eğitim kurulları uygulamaları, öğretmenlerimizin, 21 inci Yüzyılın gereklerine uygun, daha nitelikli ve kaliteli bir eğitim ortamında görev yapmalarına ve daha iyi hizmetler sunmalarına katkıda bulunuyor. Millî Eğitim Bakanlığının katıldığı toplam kalite hareketi, dilerim ki, ulusal kalite hareketi olarak, devletimizin politikası olsun.

Öğretmenlerimizi meslek içinde yetiştirecek bilimsel araştırma ve yayınlar yapacak olan millî eğitim akademisinin açılması hazırlıkları devam ediyor. Öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarına daha nitelikli öğrenciler sağlamak için açılan Anadolu öğretmen liselerinin ülke genelinde yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalarımız sürmektedir. Bu okullarımızın sayısı, bu yıl açılan 6 yeni Anadolu öğretmen lisesiyle birlikte 92'ye ulaşmıştır. Bu yıl Anadolu öğretmen liselerinden mezun olup, yükseköğretim programlarına girmeye hak kazanan öğrencilerin yüzde 80'i öğretmen yetiştiren yükseköğretim programlarına yerleşmişlerdir.

Öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarına daha nitelikli öğrenci akışını sağlamak için, öğretmenlik programlarını ilk 5 sırada tercih eden öğrencilere verilen burslar, diğer alanlardaki öğrencilere verilen burslardan daha yüksek düzeye çıkarılmıştır. Bugüne kadar 40 630 öğrenci, burs alarak öğretmenlik programını bitirmiştir. Halen 19 730 öğrenci, öğretmen yetiştiren fakültelerde, burs alarak, öğrenim görmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk millî eğitim politikasının temelini Başöğretmeni-miz Atatürk'ün ilkeleri ve görüşleri oluşturmaktadır. Onun koyduğu ilkeler daima bizlere ışık tutacaktır. Öğretmenlerimiz, görev yaptıkları her yerde Atatürk ilke ve deneyimlerinin uygulayıcısı ve savunucusu olarak cehaletle ve karanlıkla savaşmakta, akıl ve bilimin ışığıyla, günümüzü ve geleceğimizi aydınlatmaktadırlar. Bunun için, öğretmenlerimize şükran borçluyuz.

Grupları adına konuşan ve kişisel konuşma yapan arkadaşlarımızın, öğretmenlerin ekonomik ve sosyal durumlarının düzeltilmesi konusunda söylediklerinin hepsine katılıyorum. Bunlar, Bakan olarak da, insan olarak da, benim de isteğim. Bunların gerçekleşmesi için de, sizin de desteğinizle, 2001 yılı, öğretmenlerimiz için güzel bir yıl olacaktır.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Bir de Cottarelli katılsa!..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Devamla) - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi de, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti de, hiç kimseden emir almaz. Buna, Yüce Meclis karar verir ve hükümetler de uygular. Bu bakımdan, hiç tereddütünüz olmasın. Benim, sizlere, Yüce Meclise güvenim var. (Alkışlar)

MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - İnanıyoruz!..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Devamla) - Başta, Ulu Önder Başöğ-retmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, aramızdan ayrılan bütün öğretmenlerimizi ve eğitimcilerimizi rahmet ve minnetle anıyor ve sözlerime şu dizelerle son vermek istiyorum:

"Sevgili öğretmenim, sadece bugün değil,

Seni hergün, her saat, her dakika anarım,

Ödeyemem hakkını, işte buna yanarım." (Alkışlar)

BAŞKAN - Konuşmalara cevap veren Sayın Millî Eğitim Bakanımıza teşekkür ediyoruz.

Gündemdışı üçüncü söz, af konusunda gündemdışı söz talebinde bulunan, Batman Milletvekili Sayın Burhan İsen'e aittir efendim.

Buyurun Sayın İsen.

3. – Batman Milletvekili Burhan İsen’in, af konusuna ilişkin gündemdışı konuşması

BURHAN İSEN (Batman) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan, tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum.

Yüce Meclisimizin yakın gündeminde yerini alacak olan, halen hükümet gündeminde bulunan af yasa beklentisi üzerinde, gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, af beklentisi, mağdurlar, mahpuslar ve ilgili tüm kamu-oyunda, artık, bir hasret ve son umut haline gelmiştir. Çok değişik sebep ve saiklerden dolayı suç işlemiş veya sosyal sistem kurbanı olmuş çok sayıda vatandaşımız bulunmaktadır. Bu coğrafyada, sosyal barış, mutluluk, kalkınmışlık ve birliktelik içerisinde mutlu bir yaşamın sürdürülebilmesi umuduyla, çok da seyrek olmayan aralıklarla af çıkarılmıştır. Elbette, temel hukuk ilkelerine bağlı kalmak şartıyla, aftan beklenen sosyal fayda, gönülden ve derunî bir pişmanlıkla suçu ortadan kaldırmaktır; yoksa, suçluyu ortadan kaldırmaya yönelik bir çaba, çağdaş hukuk anlayışıyla bağdaşmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, asıl amaç, ihya ve inşaı temin etmektir; yoksa, imhayı hedeflemiş oluruz. Amacımız, imha değil, ihya olmalıdır. Bu anlayışla, insanımızı, temel hukuk ve adalet prensip-leri dahilinde, ülke ve millet bütünlüğüne, gelişimine ve yükselişine katmak umutlarıyla, affa bir fonksiyonel kazanım gözüyle bakabiliriz.

Basın ve gündelik kamuoyundan edindiğimiz bilgilere göre, düşünülen af tasarısının, Türk Ceza Kanununun 169 uncu maddesi gereğince suçlanan vatandaşlarımızı kapsaması yönünden sıkıntılara sebep olduğudur.

Değerli milletvekilleri, yirmi yıla yakın bir geçmişimizi heba eden, ayrılıkçı, bölücü ve anta-gonizmal terör, bilhassa doğu ve güneydoğu bölgelerimiz üzerinde tufan etkisi yapmıştır. İnsamızın canını, malını yakmış, yok etmiş bu maddî ve manevî kör belanın etkisi halen devam etmektedir. İnsanımızın millî ve mahallî değerleriyle, özlemleriyle ve beklentileriyle barıştıran, bütünleştiren, kucaklaştıran ve kalkındıran sosyopolitik ve sosyoekonomik uygulamaların, acıları, üzüntüleri ve kayıpları telafi edecek işlevde bulunması elzemdir.

Ayrıca, şunu da belirtmek istiyorum ki, biz, Anavatan Partisi olarak, çetelerin, hırsızların ve bankaları soyanların af kapsamına alınmasına kesinlikle karşıyız.

Değerli milletvekilleri, ayrılıkçı, aykırılıkçı, şoven; yani, çağdaş, insanî, hukukî ve ahlakî olmayan direnmelere gerek yoktur. Yakın zamanda çıkarılmaya çalışılan affı köklü bir tedaviye, soylu bir birlikteliğe ve içten bir sosyal barışa dönüştürebilmeliyiz. Ülkemizin gelecek hedefleri bakımından Avrupa Birliği normları ve evrensel hukuk anlayışlarıyla bu yeniden inşaı biz sağlamalıyız. Herkesin, her kesimin ve her anlayışın millî bütünlük içinde kendisini duyumsadığı, hissettiği mikro yerel temsillerden makro evrensel anlayışlara sıçramalıyız.

Değerli milletvekilleri, Doğu ve Güneydoğudaki vatandaşlarımız, en temel hakları olan güvenlik teminatından mahrum yaşamışlar ve terör belasının oluşturduğu anaforda doğru yanlış karışmış, haklı haksız ayırt edilememiştir. Devlet, temel görevi olan güvenliği temin etme yetisinden yoksun bırakılmıştır. Gecenin kör vaktinde, devletin emin ellerinin ulaşamadığı alanlarda tehdit, terör ve vahşetin dejenerasyonunda bu fitneye bulaşmış vatandaşlarımıza bir el uzatma fırsatı doğmuştur. Gelin, bu belanın kasıp kavurduğu insanlarımıza rahat bir nefes aldıralım.

Değerli milletvekilleri, az evvel bahsettiğim duygularla arz etmek istiyorum ki, eğer af çıkarılacaksa, Türk Ceza Kanununun 169 uncu maddesine göre suça bulaştırılmış vatandaşlarımızın da yararlanabileceği gerçek bir affı oluşturabilmeliyiz.

Anayasa ve diğer yasaları adalet, eşitlik ve hakkaniyet prensiplerine uygun bir bakışla değerlendirirsek, bu fırsatı, ülkemiz ve milletimiz için bir imkâna çevirebilmeliyiz. Aksi takdirde, mahpus ve mağdur durumdaki vatandaşlarımızın yardım ve yataklık gibi izafî değerlendirmelerle yeni bir suç ortamının manivelasına yerleştirilmelerine, istismar edilmelerine açık kapı bırakacağız.

Gelin, bu insanlarımızı af kapsamına alalım, millet bütünlüğümüzün ve ulusal iradenin karargâhı Yüce Meclisimizde onaylayacağımız bu anlayış, ılgıt ılgıt bir serinlik gibi, ülkeye müjde olacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İsen.

Gündemdışı konuşmaya hükümet adına cevap?.. Yok.

Gündeme geçiyoruz.

Komisyondan istifa önergesi vardır; okutup, Yüce Heyetinizin bilgisine sunacağım:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Kayseri Milletvekili Sevgi Esen’in, Anayasa Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/245)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Üyesi bulunduğum Anayasa Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.

Gereğini arz ederim.

Saygılarımla. 22.11.2000

                                       Sevgi Esen

                                           Kayseri

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Değerli milletvekilleri, sunuşların uzun olması dolayısıyla, Kâtip Üyenin sunuşları oturarak yapması hususunu değerli oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Konya Milletvekili Veysel Candan ve 21 arkadaşının, yolsuzluk ve usulsüzlük olaylarının araş-tırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/162)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son günlerde, artarak devam çeşitli yolsuzluk olayları ortaya çıkarılmaktadır. Hayalî ihracat ve KDV vurgunuyla başlayan usulsüzlüklerin boyutu her geçen gün artmaktadır. Usulsüzlükler, kamu ve özel banka vurgunlarıyla devam etmiş; arkasından, kaçak et ithali, resmî reçete üzerinde yapılan tahrifat ve sahte reçetelerle ilaç vurgunu, ihraç edilmek üzere firmalara satılan şekerin içpiyasaya sürülmesiyle meydana gelen Hazine zararı ve özelleştirme uygulamalarında yapılan usulsüzlükler ve Hazine kaybı, ülke ekonomisini tehdit edecek bir boyuta ulaşmıştır.

Gerekçe:

1. Hazine, hayalî ihracat ve KDV vurgunuyla büyük zarara uğratılmaktadır. En son olarak, Maliye Bakanlığı hesap işleri uzmanlarının bir şirketle ilgili olarak yaptıkları iki yıllık inceleme sonucunda, 1,7 milyar dolarlık hayalî ihracat yaptıkları ve devletten, trilyonlarca lira KDV iadesi aldıkları ortaya çıkarılmıştır. Bu işten devletin bu işten kaybı 2,4 ilâ 3,6 katrilyon lira olduğu hesaplanmıştır. Şirket sahiplerinin de, yurt dışına kaçtıkları bilinmektedir.

2. Kamu bankalarınca verilen usulsüz krediler, özel bankaların sahipleri tarafından içlerinin boşaltılarak kendi şirketlerine para aktarmaları sonucu meydana gelen yolsuzluklarda Hazine zararı 10 milyar doları aşmış bulunmaktadır. Ayrıca, 2 kamu bankasında batık kredi ve görev zararı 20 milyar doları aşmaktadır.

3. Gıda sektöründe ve özellikle temel gıda maddesi olan et üzerinde sağlıksız ve ne eti olduğu tam olarak anlaşılamayan etin kaçak olarak yurda sokulması ve pazarlanmış olması, hem sağlık yönünden hem de malî açıdan büyük bir skandaldır. İşin malî boyutunun 2 katrilyon lira civarında olduğu ifade edilmektedir.

4. Sayıştay Başkanlığının düzenlediği KİT raporunda, Türkiye Şeker Fabrikalarının ürettiği şekerle ilgili ciddî vurgunlar söz konusudur. En son olarak, Türkiye Şeker Fabrikaları, yurtdışına ihraç edilmesi amacıyla bazı firmalara verdiği şeker, yurt içinde yüksek fiyatlarla satılmıştır. 1998 fiyatlarıyla, yurt dışında tonu 225 dolar olan şeker, iç piyasada tonu 600 dolardan satılmış ve ton başına devlet zararı 375 dolar olmuştur.Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketinin görev zararı 40 trilyondan 100 trilyona yükselmiştir. Hazine, trilyonlarca lira zarara uğratılmıştır.

5. Sağlık konusunda Bağ-Kur müfettişlerinin ortaya çıkardığı ilaç vurgununda, Hazinenin, fazladan 1 katrilyon liranın üzerinde ödeme yaptığı tespit edilmiştir. Olmayan hastalar üzerinden yüksek fiyatlı hemofili ilaçları kullanıldığı gösterilerek büyük çaplı bir soygun yapılmıştır. Bunun sonucu, Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığı görev yapamaz hale gelmiştir.

6. Özelleştirme programı içerisinde yapılan birçok eksik ve yanlış uygulamalarla Hazinenin zarara uğratıldığı bilinmektedir. Halen, bunların birçoğu da yargıya intikal etmiş durumdadır. Bir taraftan, Hazine zararları büyük boyutlara ulaşırken, diğer taraftan, hükümet, bu zararları yeni vergi kanunları çıkararak tahsil etmeye çalışmaktadır. Tercih edilen bu yolun yanlış olduğu kanaatindeyiz.

Genelde bakıldığı zaman, bu usulsüzlük ve ihmalin, siyaset, bürokrat, iş ve medya dünyası boyutu olduğu görülmektedir. Ayrıca, konular itibariyle bakıldığında, özellikle Maliye Bakanlığı, Hazine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığını ilgilendirmektedir.

Kamuoyunda bu yolsuzlukların boyutunun daha fazla olduğu düşüncesi yaygındır ve toplumda yolsuzluklarla mücadelede başarılı olunmadığı kanaati vardır.

Kanaatimizce, Parlamentoda kurulacak bir araştırma komisyonuyla yolsuzluk olaylarının detaylı bir şekilde araştırılması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi gerekmektedir. Böylece, hazırlanacak bir komisyon raporu, yolsuzluklarla mücadele edenlere güç verecek ve yolsuzluk yapanların önünü kesecektir. Bu, millî bir meseledir ve acilen tedbir alınması gereği vardır.

Bu sebeple, Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 üncü maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ederiz. 21.11.2000

1. Veysel Candan                                (Konya)

2. Suat Pamukçu                                (Bayburt)

3. Ali Gören                                (Adana)

4. Yakup Budak                                (Adana)

5. Nurettin Aktaş                                (Gaziantep)

6. Bahri Zengin                                (İstanbul)

7. Musa Demirci                                (Sıvas)

8. İsmail Alptekin                                (Bolu)

9. Teoman Rıza Güneri                                (Konya)

10. Mustafa Niyazi Yanmaz                                (Şanlıurfa)

11. Latif Öztek                                (Elazığ)

12. Mahfuz Güler                                (Bingöl)

13. Süleyman Arif Emre                                (İstanbul)

14. Mehmet Ali Şahin                                (İstanbul)

15. Yaşar Canbay                                (Malatya)

16. Ali Oğuz                                (İstanbul)

17. İlyas Arslan                                (Yozgat)

18. Mehmet Altan Karapaşaoğlu                                (Bursa)

19. Özkan Öksüz                                (Konya)

20. Fethullah Erbaş                                 (Van)

21. Ahmet Derin                                (Kütahya)

22. Eyüp Fatsa                                (Ordu)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngö-rüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

E) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. – Ülkemizde konuk olarak bulunan Ukrayna Cumhurbaşkanı Leonid Kuchma’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna hitaben bir konuşma yapma isteğinin Genel Kurulca kabul edilmesi

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, ülkemizde konuk olarak bulunan Ukrayna Cumhurbaşkanı Sayın Leonid Kuchma, Genel Kurula hitaben bir konuşma yapmak istemişlerdir.

Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı, konuşmasını bugün saat 16.00'da yapacaktır. Biz, programımıza devam edeceğiz. Saat 16.00'da kürsüde olan arkadaşımdan ara vermesini rica edeceğim, Sayın Cumhurbaşkanının Meclisi ziyareti gerçekleştikten sonra da, kürsüde sözünü kesmek zorunda kaldığımız değerli milletvekili arkadaşımıza, konuşmasına tekrar devam etme im-kânını vereceğiz.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

 

IV. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Anayasa Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Anayasa Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen bir üyeliğe, Trabzon Milletvekili Sayın Ali Naci Tuncer aday gösterilmişlerdir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçi-yoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı-larının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER

1. – Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/650, 1/679) (S. Sayısı : 517)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

2. – Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Kurumlar Vergisi Kanu-nuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/776) (S. Sayısı : 539) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Tasarının 7 nci maddesi 9 uncu madde olarak kabul edilmişti.

Şimdi, tasarının 8 inci maddesini 10 uncu madde olarak okutuyorum :

MADDE 10. - 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 9. - 31.12.2002 tarihine kadar uygulanmak üzere, 16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasında belirtilen işlemler ve kâğıtlar için ödenen eğitime katkı payı tutarı kadar ayrıca özel işlem vergisi ödenir. Şu kadar ki; 16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının (8) numaralı bendine göre ödenecek özel işlem vergisinin tutarı, ödenen eğitime katkı payı tutarının % 10'unu geçemez. 16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının (10), (11) ve (12) numaralı bentlerinde yer alan hükümler özel işlem vergisi hakkında da uygulanır.

Özel işlem vergisinin tarh, tahakkuk ve tahsilinde, ilgili mevzuat hükümleri ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.

Bakanlar Kurulu özel işlem vergisi tutarlarını 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının (13) numaralı bendine bağlı kalmaksızın ayrı ayrı veya birlikte on katına kadar artırmaya yetkilidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 uncu madde üzerinde söz almış bulunmaktayım; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, eski 8 inci madde, bilahara, hayat standardı olarak bilinen ve önergeyle konulan maddelerle 10 uncu madde olan bu madde, bilhassa 2002 yılına kadar, 1999 tarihli 4481 sayılı Kanunun 8 inci maddesiyle getirilen hüküm, yine, 31.12.2000 tarihine kadar uygulanmak üzere, süresinin uzatılmasına dairdir ki, cep telefonu işletmecileri tarafından verilen yine bu katlarla alakalı değişik hükümler ifade etmektedir.

Değerli milletvekilleri, bilhassa Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu adı altında getirilen bu değişiklikler ve ilave süreler, hakikaten, insanlar için, bilhassa beyana dayalı mükelleflere ya da beyana dahil olmadan kendiliğinden tarh ve tahakkuku yapılan Motorlu Taşıtlar Vergisinde, motorlu taşıtları kullanan insanlarımıza ağır yükler getirmektedir. Şöyle bir baktığımız zaman, piyasada, bir vatandaşın kullanmış olduğu -marka olarak vermiyorum- KDV dahil 9 milyar 711 milyon lira olan bir normal otomobilin en az 2,5-3 milyar lirası Katmadeğer Vergisidir. Yani, bu arabanın maliyeti 7,5-8 milyar liradır. 1,5-2 milyar lira KDV'ye ilave olarak, 557 milyon lira da Taşıt Alım Vergisi alıyorsunuz, ilave Ek Taşıt Vergisi alıyorsunuz. Bir verginin eki aslından fazla olabilir mi?! 884 milyon da Ek Taşıt Vergisi alıyorsunuz. Yani, eki, eskilerin tabiriyle ilaves, aslından fazla. Yani, feri, hiçbir zaman, bir şeyin aslından daha fazla, daha önemli olamaz. Bir kere, bu, yani, bir yazım tekniğine, konuşma tekniğine, kanun tekniğine aykırı bir şey.

Yine devam ediyoruz, Çevre Kirliliği Fonu 139 milyon, devam ediyor; Deprem Vergisi 22 milyon, plaka ruhsatı 110 milyon. Neredeyse -bir yerli otomobili söylüyorum- yerli otomobilin üçte 1'i vergi, üçte 2'si maliyeti. Aslında, o yerli otomobilin parçaları için, aküsüdür, lastiğidir, onlara dahil vergileri de koyduğunuz zaman, belki, bir otomobilin yarısı vergi. Şimdi, bir insana bu kadar verginin salınması doğru mu?

Değerli milletvekilleri, aslında, bu Motorlu Taşıtlar Vergisinin getirilmesi... Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi, Ek İşlem Vergisi ve diğer vergiler, bunlar, tahakkuku ve tahsilatı en yüksek oranda olan vergilerdir. Bunlar, Maliyeye, Maliye idaresine ilave yük getirmeden tahsili ve tahakkuku mümkün olan vergilerdir.

Dün akşam, Sayın Bakanımızın yerine, bir diğer bakanımız oturmuştu, konuşmamda ona konuyu arz ettim; ama, Sayın Bakanımız olmadığı için dinlememişti. Şimdi, Sayın Bakanım, 4369 sayılı bir kanun getirdik, dedik ki: Bu hayat standardı esası... Kazanandan kazanmayandan alıyoruz. Yani, adam zarar da etse, buna, belirli kıstaslar getirilmiş, bu kıstaslar dahilinde bu vergi alınıyor; ama, hakikaten, bu insan, bu mükellef, bu kişi ola ki zarar etmiş olsa dahi, bundan bu vergiyi aldığımız için, gayri kanunî, gayri ahlakî dedik. Niye dedik; beyan esası var, artık, Avrupa Birliğine giriyoruz, belge düzeni yerleşti Türkiye'ye dedik. Öyle değil mi?.. Belge düzeni; yani, adam sattığına, satış hâsılatıyla alakalı fatura kesecek, maliyetiyle ilgili, hammaddesiyle ilgili, ne alacak; fatura alacak. Bir de basit usul getirdik, öyle değil mi; basit usul; işletme defteri için, işletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerde, defter hariç, diğer tüm mükellefiyetleri yerine getirecek, fatura bastıracak, fatura verecek, fatura alacak; ama, bu insanlar bunun kaydını tutmasını bilmez dedik, bir de, odalara, esnaf birliklerine, kefaletlere, bunların muhasebesiyle ilgili bazı mükellefiyetler getirdik; ne zaman; 1998'de. Türkiye büyüyecek dedik.

Peki, geldik, 11 Kasım 2000'e. Beyana dayalı vergilere bakalım... Gelir Vergisi beyana dayalı. Sayın Bakanım, 1999'da 613 trilyondan 464 trilyon tahsil edilmiş; yüzde 75,7. 2000'de 485 trilyon tahakkuktan 331 trilyon tahsil edilmiş. 1999'un ekimine göre, 2000'in ekimi yüzde 28 noksan vermiş. Hani ekonomi yerine oturuyordu? Beyana dayalı; yani, ne demek; kişi geliyor, iradesiyle, ben bu kadar kazandım, bu kadar ödeyeceğim diyor. 2000'in ekiminde, kişiler, 1999'a göre biz kazanamadık, battık, iflas ettik manasına gelmese bile, o kadar iyi iş yapamadık; ekonomi daralmış, iş hacmi daralmış ve biz, bir kazanç elde edemiyoruz, vergi de veremiyoruz 1999 yılı kadar...

Hani, 2000 yılında büyüyorduk!.. Eksi 4... Bütçe konuşmalarında, 2000 yılında hedef olarak yüzde 5,5 göstermiştik. Peki, 1999'da, reel manada, 6,4 küçülme var ve 2000 yılında 5,5 büyüme hedefledik de, niye, kişilerin kazancıyla ilgili beyana dayalı yüzde 28 küçülme var; çünkü, ekonomi iflas etmiştir, ekonomi iflas etmiştir...

Ha, biz, neye yükleniyoruz; diyoruz ki "heves ekonomisi" diye tabir ettiğimiz, lükse dayanan, ithale dayanan ve krediler karşılığı alınan otomobillerde, beyanı alım esnasında olan, ödenen vergilerde bir zayiat yok, tekrar ona yükleniyoruz; ama, esas vergi, esas mükellefiyet ve büyük bir vergi tabanı diye tabir ettiğimiz geniş kitleleri kapsayan Gelir Vergisidir. Gelir Vergisinde küçülme var.

Diyeceksiniz ki, dünyada böyle, şurada böyle... Peki, kriz olan ülkelerde, 1999 yılı için 2,2 büyüme hedeflenmişti; 2000'in Nisan ayı itibariyle Dünya Bankasının yaptığı hesaplamalara göre, kriz olan ülkeler dahil 3,3 büyüme var; bizde niçin yok büyüme?..

İşte, almış olduğunuz istikrar tedbirlerinin para kısmı zaten iflas etmişti, maliye kısmı da burada iflas etmiştir; deniz bitmiştir.

Bakıyoruz Devlet İstatistik Enstitüsünün kayıtlarına, bu söylediğimi doğrular mahiyette. Türkiye'nin ocak-ağustos dönemindeki toplam ihracatı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,4 oranında artarak 17 milyar 717,8 milyon dolara yükseldi. Aynı dönemde yapılan ithalat ise, yüzde 37,9 artarak 34 milyar 740,9 milyon dolara çıktı. İthalattaki bu hızlı büyüme, dışticaret açığının geçen yıla göre yüzde 106 oranında büyümesine neden olmuştur.

Değerli milletvekilleri, ekonomi çökmüş. Getirilmek istenilen malî alanlardaki yeni düzenleme kanunları da, ekonominin çöküntüsünün tevsiki mahiyetindeydi.

31.12.1982 tarihinde, ihtilal döneminde getirilen hayat standardı esasının, şu an, demokrasinin olduğu, milletin iradesiyle seçilen Meclise...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, tamamlayın efendim.

MURAT AKIN (Devamla) - ..şu dönemde tekrar getirilmesinin; yani, ihtilal dönemindeki vergi kanunlarının tekrar getirilmesinin, daha büyük, ekonomik alandaki noksanlığı ne olabilir arkadaşlarım? İş hacmi daralmış, Türkiye'nin büyüme hâsılatı küçülmüş, dünya ticaret hâsılatı içerisindeki yeri küçülmüş... Bu çerçevede, bu insanlarımıza, tekrar, ikinci bir külfet getiriyoruz.

Hakikaten, seçim bölgelerimize gidiyoruz, üç esnaftan biri kapanıyor. Oralara gitmeye gerek yok; şurada, Hoşdere Caddesine, Çankaya'ya giden caddeye bakalım; iki işyerinden birisi kapanı-yor, üç işyerinden birisi kapanıyor. İnsanlar öyle zor durumda ki, geçmişteki kazanmış oldukları paranın vergisini şimdi ödemekte zorluk çekiyorlar; bırakın artık, 2000 yılında kazandıklarının 2001 yılında ödenmesini. Böyle bir zorluk içerisinde ülkenin idaresinin bu şartlar dahilinde devam etmesi mümkün değildir.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akın.

Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 539 sıra sayılı Vergi Kanununun Plan ve Bütçe Komisyonu raporu üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, 10 uncu maddede, eğitime katkı payı tutarının yüzde 10'u, özel işlem vergisi olarak, 31.12.2002 tarihine kadar uzatılmaktadır. Aslında, önce konan eğitime katkı payı, süresi uzatılmış, daha sonra da bu konulan vergi içerisinden bir de özel işlem vergisi çıkarılmıştır. Yani, doğrusu, bunu anlamak mümkün değil.

Şimdi, evvela bu hükümetin vergi koyma hakkı var mı, bir ona bakalım. Yani, hakikaten 57 nci hükümet vergi koyabilir mi, koymalı mı, gerekli midir? Biraz önce Genel Kurula girerken, bir vatandaş önümü kesti ve aynen şunu söyledi: "Sayın milletvekilim, insaflı olun, merhameti elden bırakmayın." Aynen, bunları biraz önce söyledi.

Değerli arkadaşlar, 10 banka soygununda 10 milyar dolar, kamu bankalarında görev zararı ve batık kredi 20,2 milyar dolar, toplam 32 milyar dolar. Bu hükümetin ortaya getirdiği fatura... Yani, bu sizin getirdiğiniz faturayı millet ödemeye mecbur mu? Bu, bir.

İkincisi; kaçak et ithalatında 2 katrilyon lira döndüğü ifade ediliyor, ilaç vurgununda 1 katril-yon vurgun olduğu ifade ediliyor, hayalî ihracatta KDV iadesinden 2 katrilyon, şeker vurgunundan 100 trilyon... Şöyle topladığımız zaman, hemen hemen, toplanan vergileri kat kat... Sizin, bu ihmalinizde ve eksik uygulamalarınızda devletin zararı söz konusudur.

Şimdi söyler misiniz; acaba bu hükümet ne işe yarar ve ne yapar?..

EROL AL (İstanbul)- Yakalar!.. Yakalar!..

VEYSEL CANDAN (Devamla)- Ha, yakaladıklarınız da öbür kapıdan gidecek. Onu da göreceğiz şimdi.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu hükümetin nitelik özelliği, aslında, zam yapmak, yeni vergi kanunu çıkarmak... Biraz sonra ifade edeceğim; bak, Yargıtay Başkanı ne diyor: "Polis, yargıya gerekli bilgiyi vermediği için, banka operasyonları yarıda kaldı." Yargıtay Başkanının ifadesi... Aç, oku!

Değerli arkadaşlar, aslında, bu pakette neler var, neler var... Ne isterseniz, hepsi var. (DSP sıralarından gürültüler)

Yahu, alışmadınız gitti dinlemeye!

Motorlu Taşıtlar Vergisi var, Taşıt Alım Vergisi var; yüzde 12'den yüzde 36'ya. Biri de 20 kat. Sayın Bakan burada, öyle yazdığımıza bakmayın, 20 kat, işte öyle yazıldı diyor. Ben, gelen kanunlarda hiç azaminin uygulanmadığını görmedim. Efendim, Eğitime Katkı Payı, Türk Telekom, Özel İletişim, Özel İşlem, Kurumlar Vergisi, Rekabet Kurulu, Borsa, SPK Gelirleri Vergisi ve son anda da, gece saat 12'den sonra paraşütle yasa tasarısının içine giren hayat standardı vergisi...

Değerli arkadaşlar, dün, burada, bir milletvekili arkadaşımız Sayın Bakana sordu, dedi ki: "Siz bu tasarıdan kaç katrilyon toplamayı düşünüyorsunuz?" Sayın Bakan siyasî bir cevap verdi: "Büt-çede açık ne kadarsa, o kadar istiyoruz." Yani, şimdi, böyle bir mantıkla vergi çıkarılmaz

değerli arkadaşlar.

Şimdi, bu kanun tasarısının gerekçelerine bakıyoruz: Birincisi, "kamu maliyesi bozuk; biz, onun için çıkarıyoruz..." Peki, üç yıldır kamu maliyesi sizin yönetiminizde; demek ki, bozan sizsiniz.

İkincisi "bütçe, faize gidiyor..." İyi de, yıllardır, biz, bunu hep söylüyoruz.

"Efendim, biz, istikrar programı uyguluyoruz; buna mecburuz; üç yıllık yapıyoruz..." Sizin, geçen yıl istikrar programınızda enflasyon tutmadı; yüzde 100 yanıldınız.

"Efendim, denetleyemiyoruz, ne yapalım; işte, hiç olmazsa, kâr-zarar, mutlaka, vergi mükellef-lerinden alacağız..."

Tabiî, en komiği de "üretime ve dargelirliye bunun zararı olmayacak..." Nasıl vergi anlayışıysa, bunu da anlamak mümkün değil.

Yine, bir grup başkanvekili enteresan bir şey söyledi: "Hayat standardı, çağdaş ülkelerin hepsinde vardır." Ben bir şey daha soracağım; çağdaş ülkelerin hepsinde banka soygunu da mı var?!

Değerli arkadaşlar, yani, özetle söylersek, bu kanun tasarısının gerekçelerinin hiçbirisi inandırıcı değil, sorumluluk içermemektedir.

Peki, hükümet yetkililerini tasarı boyunca hep dinledik. Acaba, neler söylediler:

"Efendim, bu tasarı yeni bir şey getirmiyor, eskiden vardı." İyi de, eskiden bir yıllıktı ve bir yıl önce buraya geldiğiniz zaman, dediniz ki: "Bu, geçicidir." Şimdi, iki yıl daha söylüyorsunuz. Kaldı ki, bir arkadaşınız hükümet adına cevap verirken "iki yıl sonra bakacağız, eğer, idare devam diyorsa, devam edeceğiz; başka çaremiz yok" diyor.

Efendim, biraz önce arkadaşımızın da ifade ettiği gibi "biz vergiyi alırız, gittiği yeri de denetleriz." Biraz sonra bir Maliye Bakanlığı raporundan bahsedeceğim; bakalım denetlediniz mi denetlemediniz mi, onu da göreceğiz.

"Efendim, vergiyi referanduma götürmeyiz. O sizin dediğiniz demokratik ülkelerde olur." Böylece, Türkiye'nin demokratik ülke olmadığını da tespit etmiş olduk.

Sayın Bakan, ifade buyurdular: "Vergi, zembille gökten inmedi. Parlamento çıkarıyor." Biz katılmadık; baştan beri söylüyoruz; Fazilet Partisi olarak, bu vergi yasasının hiçbir maddesine katılmadığımızı ifade ettik. O açıdan, Parlamento çıkarıyor değil, hükümet,  sayısal çoğunluğuna bağlı olarak çıkarıyor değerli arkadaşlar.

Şimdi, Sayın Bakanın, 2000 yılı bütçe konuşmasında bilimsel bir tespiti var: "Fazla vergi için canlı ekonomiye ihtiyaç var; bunun için de iyi bir vergi sistemine ihtiyaç var" diyor. Buna katılıyo-ruz, bu doğrudur; ancak, buradaki uygulama, bu söylediklerinin tam tersidir.

Şimdi, burada çok enteresan yorumlar yapıldı. Hükümet adına konuşan arkadaşımızın biri, metni tek tek okudu ve aynen şöyle dedi: "Bu tasarı, aslında, fazla bir adamı ilgilendirmiyor. Kimi ilgilendiriyor; gemisi olanı, yatı olanı, treni olanı." Aynen cümleleri söylüyorum. Halbuki, değerli arkadaşlar, metin iyice okunsaydı, bu vergi yasası, 2 300 000 vergi mükellefini ilgilendirmektedir.

Peki, hükümet, bu vergi tasarısıyla ne söylemeye çalışıyor?.. vergi mükellefinin zararına ben karışmıyorum; ama, mutlaka kâr etmiş olacaksın ve vergi vereceksin... Bu, bir dayatmadır. Dünyanın çağdaş vergi sisteminde böyle bir vergi yoktur.

Peki, biz, Fazilet Partisi olarak, bu kanuna neden karşıyız:

1. Üç yılda 5 vergi paketi getirdiniz; hep fakir halkın sırtına fatura kesilmektedir.

2. Geçici dediniz, daimileştiriyorsunuz; halk aldatılıyor.

3. Harcadığınız yer, ya israftır ya faizdir.

4. Topladığınız vergilerde adaletsizlik vardır.

5. IMF ile yapılan stand-by anlaşmasını katiyetle kabul etmiyoruz değerli arkadaşlar.

Şimdi, ben, Maliye Bakanlığının bir raporunu özet olarak veriyorum. Firma, (X) firması, raporu hazırlayan, Maliye Bakanlığı hesap uzmanları; tarih, hemen geçen hafta.

1. (X) firması, 1,7 milyar dolar hayali ihracat yaptı;yani, 1,2 katrilyon lira.

2. Bu vurgunda 200 paravan şirket kullanıldı.

Bunları ben söylemiyorum; bunu, şu andaki hükümetin Maliye bürokratları söylüyor.

3. Devletten trilyonlarca KDV iadesi alındı.

4. Bu fatura organizasyonuyla, Egebankın içinin boşaltılmasına yardımcı olundu.

Nereye gitmiş vergiler sayın arkadaşım; dikkatle takip et!

5. Laleli'de yapılan bavul ticaretine ihracat görüntüsü verildi; mal sahipleri ihracat kredisi aldılar.

Değerli arkadaşlar, bu soygun ne anlama geliyor; bir de onu ifade edelim:

Yine aynı rapordan alıyorum: "Türkiye'nin ihracatı, 1999'da 26 milyar dolar." Bu ihracat rakamının 1,7'si hayalî olunca, ülke ihracatının  yüzde 6,5'ini tek başına bu hayalî şirket yapmış görünüyor.

Şimdi, akla bir soru geliyor: Acaba, Türkiye ihracatını bilen Maliye uzmanları, bir kişinin bu kadar ihracat yapamayacağını bilmiyorlar mıydı?.. Neden sahip olmadılar?

Bu rakamı toplam ihracattan düştüğümüz zaman geriye 24,3 milyar dolar kalıyor. Bu, tabiî ki düşülecektir. Bu düşüldüğü zaman ne anlama geliyor? Bütün Maliye Bakanlığının...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Candan,.açıyorum mikrofonunuzu; lütfen, tamamlayın efendim.

VEYSEL CANDAN ( Devamla) - Değerli arkadaşlar, ihracat rakamlarımızı, dış ticaret açığımızı, bütçe kalemlerini, hepsini yeni baştan değerlendirmeye tabi tutmamız gerekir.

1999'da toplanan ek vergi 2 katrilyon, bu soygun da 2 katrilyon... Toplanan vergilerin nereye gittiğinin açık delilidir.

Şimdi bu rapor Sayın Bakana soruluyor: "Bunlar hakkında ne yaptınız?" Raporu hazırlayanlar diyor ki "iki yıldır 5 kişiyle çalışıyoruz, raporu hazırladık." Bu vurgunu yapan (X) firmasının sahipleri de, karı-koca yurt dışında Miami'de, Fransa Paris'te oturuyorlar. Bilginize arz ederim.

Teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Candan.

Şahsı adına, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik;

buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 539 sıra sayılı kanun tasarısı üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Tabiî, delik büyük yama küçük. Buna sebep de, Sayın Bakanımızın ifade ettiği gibi, kamu harcamalarının, yani devletin israfta sınır tanımayan tutumu maalesef. İkincisi de, kamuda yapılan hırsızlık ve yolsuzluklardır.

Peki, bunu önleyecek kimdir?.Elbette, yıllardır hükümet edenler, bunu önlemekle görevlidirler.

Bakınız, arkadaşlar, bu millet, devletine vergi ödememe gibi bir tutum içerisinde değildir. O di-yor ki: "Vergi vereyim; ama, yeter ki, nereye harcanacağını, nasıl kullanılacağını, hangi hizmetlere verileceğini bileyim." Eğer buna inanırsa, samimiyetle söylüyorum, hükümetlerin  buradan geçireceği bütün vergi yasalarına evet diyecektir ve hiçbir şekilde karşı çıkmayacaktır.

Geçen sene bu zamanlarda, yine, bu Genel Kurulda vergi yasası görüşülürken, Ankaramızın Haymana İlçesinde bir deprem oldu. Bu deprem olayı vücuda geldiğinde, tabiî ki, biz de koştuk Haymana'ya gittik, geçmiş olsun diye. Tabiî, 17 Ağustos depremini yaşamış bu insanlar, Marmara Bölgesinde yaşanan depremin acısıyla, kendi dertlerini unutmuş, o bölgedeki kardeşlerine yardım gayreti içerisindeyken, onlara yardıma koşmaya hazırlanırken, tam bir kadirşinaslık ve feragat ör-neği ve fedakârlık örneği sergiliyorlardı; ancak, eğitime katkı payı adı altında, telefonlardan, bütün işlemlerden, her şeyden vergi alınacağını öğrenince "vallahi, artık, bizim gönlümüzden, o bölgeye yardım yapmak geçmiyor" dediler. Demek ki, insanımızın bizden beklentisi var. Nedir bu; siz, yeter ki, gönlünüzü, kapılarınızı ardına kadar açın, insanımız da sizlere bu hizmeti ulaştırsın.

Ankaramız başkent; ama, gelin görün ki, Ankara'nın köyleriyle ilçeleri arasında, daha telefon konuşması bile doğru dürüst yapılamıyor. Ankara bile bundan mahrumken, vatandaşa bu hizmetleri götürmemiz gerekirken, biz, hâlâ vergiyle halkı ezmeye çalışıyoruz.

Buğdaydan umduğunu bulamayan, pancara -fiyatları bugüne kadar hâlâ açıklanmamıştır- ne fiyat verileceğini bilmeyen çiftçimiz, insan gibi geçinmek için çabalayan emeklimiz, memurumuz ve siftah etmeden dükkânını kapatan ve ayakta kalma mücadelesi veren esnafımız için çareler üretmemiz gerekirken, vergi üzerine vergi koyuyoruz. Yani, altın yumurtlayan bir kazı bile keserseniz, neticede, her şeyden mahrum kalırsınız. Gelin, vazgeçelim, bu altın yumurtlayan kazı kesmeyelim; milletimize bu sıkıntıyı vermeyelim.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Millet kaz mı yahu, millete niye "kaz" diyorsun?

M. ZEKİ ÇELİK (Devamla) - Ben öyle bir şey demedim; o sizin düşünceniz.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Öyle diyorsun, "kaz" diyorsun.

M. ZEKİ ÇELİK (Devamla) - "Peki, biz nereden bulacağız, var da mı yok" diyorsunuz; ama, siz, bu milletten vergi olarak  toplamış olduğunuz  90-100 trilyon lirayı her gün içborç faizi olarak ödüyorsunuz. Demek ki var, bulamıyorsunuz da verebiliyorsunuz; ama, bu faizcilere bulduğunuz paraları halktan esirgiyorsunuz; memurdan, emekliden, çiftçiden, köylüden esirgeme yoluna gidi-yorsunuz.

Bakınız, basına intikal eden hadiseler var; üç kilo baklava çaldı diye şebekeye sokup onbeş yir-mi yıl arasında hapis cezası alan insanlar varken, bu arada, bankaları 300-500 trilyon lira dolandı-ranlar hakkında hükümet sözcüleri "getirsinler, götürdükleri paraların karşılığında bize teminat gös-tersinler, biz bundan vazgeçelim" diyorlar. Böyle mantık olur mu; bu nasıl anlayıştır?!..

Değerli arkadaşlar, önümüzde iki tane Türkiye var; biri, 24 milyon insanın açlık sınırında yaşadığı bir öbür Türkiye, bir diğeri de, gerçekten, günde 100  milyar liranın üzerinde kazanan obur Türkiye. İşte, bütün gayretinizle bu obur Türkiye'yi doyurmaya çalışıyorsunuz; ama, biliniz ki, oburları doyurmak mümkün değil.

Şunu da unutmayın ki, sokak başlarını açların tutmuş olduğu bir ülkede, tokların güzel rüya görmesi mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çelik, konuşmanızı tamamlayın efendim.

M. ZEKİ ÇELİK (Devamla) - Geçen haftasonu Kütahya'daydım. Bir vatandaş, güzel bir ifade kullandı; diyor ki: "Bu hükümet getirmekte olduğu vergilerle bizi eziyor ve aynen başına bit düşmüş bir tavuk gibi düşünüyoruz."

Şimdi, belki arkadaşım, "bu sefer de tavuğa benzettin" diyecek; ama, maalesef, böyle.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sen ne diyorsun ya! Bu millete hakaret ediyorsun!

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla) - Evet, maalesef, böyle...

Geçici kanun dediniz, devamlı kıldınız. Zaten, her vesileyle de zam yapıyorsunuz. Bu insanların buna müstahak olmadığını düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum.  (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

Sayın Ayhan, Sayın Özgün, Sayın Polat, Sayın Genç, Sayın Uzunkaya, Sayın Akgönenç ve Sayın Sever Aydın'ın da, şahısları adına, bu madde üzerinde söz talepleri vardı.

Sayın Ünal, buyurun efendim, sorunuzu Sayın Bakana yöneltebilirsiniz.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma bir soru sormak istiyorum:

Sayın Bakanım, vergi dairelerimize gittiğimizde, veznelerin önünde vergisini ödemek için kuyruğa  girmiş vatandaşları görüyoruz. Uzun kuyruklar ve  saatlerce bekleyiş...  Vergisini ödemek isteyen vatandaşların bu çilesi bitecek mi? Bu konuda ne gibi çalışmalarınız vardır?

Ayrıca, çiftçilerimizin şu an içerisinde bulundukları durum vahim ve malum. Tarım ürünlerinden alınan stopaj vergisini kaldırmayı düşünüyor musunuz? Bu konuda bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Göksu, buyurun efendim, Sayın Bakana sorunuzu yöneltebilirsiniz.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkanım, izninizle, Sayın Bakanıma sorularımı arz ediyorum:

Sayın Bakanım, yarın 24 Kasım Öğretmenler Günü; ben de bütün öğretmenlerimizin bu gününü kutluyorum. Biliyorsunuz, bu yasayla eğitime katkı payının süresi 2002 yılına kadar uzatılıyor. Şu an, Adıyaman'ın Gölbaşı İlçesinin 12 köyünde üç aydan beri çocuklar okula gidemiyor. Buradaki vatandaşlar, bana şunu sordular: "Biz, eğitime katkı payını ödememiş olsak, acaba, malî suç işlemiş olur muyuz? Çünkü, okullarımız kapalı, çocuklarımızı da devlet taşımıyor, taşımalı eğitim yapmıyor, çocuklar evde bekliyorlar." Bu arkadaşlarımıza ne cevap vereceğiz?

Diğer bir soru Sayın Bakanım: Vergisini veremediğinden dolayı sadece Adıyaman'da 5 000 civarında esnafımız dükkânını kapatmak, işyerini kaybetmek durumuyla baş başa. Çıkaracağınız bu vergi yasasıyla da, süt veren ineği, âdeta, kesip etini yemek istiyorsunuz. Gerçekten, vergisini veremediğinden dolayı işyerini kaybetmekle baş başa olan bu esnafımıza birtakım kolaylıklar sağlamayı düşünüyor musunuz, yoksa, gırtlağındaki son lokmayı da bu vergilerle alıp, öldürmek mi isti-yorsunuz?

Diğer bir soru : Dün, hükümet partilerine mensup bir sözcü arkadaş "banka soyanların mallarına, sıhriyet ve kurbiyet olarak da yakınlarının mallarına elkoyarak, mutlaka o paralar tahsil edilecektir" dedi. Böyle bir kanun tasarısı var mı? Yani, kendilerinden ve yakınlarından bu paralar tahsil edilecek mi? Ancak, bir gerçeği görüyoruz; bu bankayı soyan insanların, hâlâ, uçaklarının, yatlarının yurt dışında olduğunu, kendilerinin de saraylarda yaşadığını, yani, saadet zincirlerinin kopmadığını görüyoruz. Bu adamların mallarına ne zaman elkoyulacak ki, ondan sonra da, akrabalarından, efendim, onu paravan olarak kullandığı akrabalarının da mallarına elkoyulabilecek? Bu konuda ne tür çalışmanız var?

Sayın Bakanım, sözde işadamlarının, yani,  banka soyanların yargı önüne çıktığını görüyoruz; ancak, yolsuzluğa bulaşmış bürokratların -ki,bu, kamuoyuna nüfuz casusları olarak geçti- bunlar için ve onlara emir veren siyasiler için de hükümet olarak bir çalışmanız var mı?

Son sorum: O kadar çok vergi var ki, adını bilmekte, ezberlemekte zorluk çekiyoruz: devlet olarak almış olduğunuz kaç çeşit vergi vardır, bir mükellefe kaç çeşit vergi yüklüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Fatsa,buyurun.

EYÜP FATSA(Ordu)- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkanım, aracılığınızla aşağıdaki sorularımı Sayın Bakanıma arz etmek istiyorum:

Sayın Bakanım, sürekli olarak mükelleflerin vergi yükünü artırmak, vergide kayıtdışılığı teşvik etmiyor mu? Kayıtdışılığı etkisiz kılmak için vergiyi sevdirmek ve vergiyi teşvik etmek açısından bakanlığınızın bir çalışması var mıdır? Vergi hadlerini  düşürmek suretiyle vergiyi yaygınlaştırmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Yöndar, buyurun.

NECATİ YÖNDAR (Bingöl) -  Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakanımıza şu soruyu sormak istiyorum:

Sayın Bakanım, siz, yıllardır Maliye Bakanlığında teftiş ve üst düzey yönetiminde görevlerde bulundunuz; gerek mükelleflerin gerekse vergi uygulayıcılarının sorunlarına vakıfsınız. Acaba, çok sayıda, birbirine benzer ve aynı konuyu içeren vergileri bir tek kanun altında toplamayı düşünüyor musunuz? Örneğin, yıllardan beri dile getirilen, ancak, bir türlü yasalaştırılmayan, vergilemede daha basit ve ek yük getirmeyen, özel tüketim yasasını getirmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Bakan, cevaplayabilirsiniz soruları efendim.

MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, benim de sorum var.

BAŞKAN - Süremiz 10 dakika; 5 dakikasını sorulara, 5 dakikasını cevaba ayırıyorum efendim. Dünden beri de bu uygulamayı yapıyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarımızın sormuş oldukları sualleri cevaplandırmaya başlayacağım.

Sayın Şükrü Ünal, vergi dairelerinde kuyruğun olduğunu, kasaların, veznenin önünde bir hayli kuyruk olduğunu ifade ediyorlar. Bu, gerçekten doğrudur; ama, her gün biraz daha bunu azaltma gayreti içerisinde, vergi idaresi olarak, bulunuyoruz. Vergi ödemede bankaları devreye koyduk ve sayıları da her sene bir miktar daha arttı; ama, buna rağmen, istediğimiz ölçüde tıkanıklıkların önüne geçemedik; Ancak, vergi idaresinde, bilgisayarlı uygulamayı yaygınlaştırdığımız ölçüde bu kuyruk da yavaş yavaş azalacak. Elektronik bir ortam getirmeye çalışıyoruz. Bizim de en büyük gayretimiz, arkadaşımızın ifade ettiği gibi, bu kuyrukları azaltmaktır; çünkü, vergi ödemek, zaten -vatandaşlarımız veya vergi ödeyen kişiler, gidip, ceplerinden bir miktar parayı bırakıp çıkacaklar- çok sempatik bir olay değil; ama, onları, hiç olmazsa, orada bekletmeden ve bürokrasiye boğmadan halletmemiz gerekir.

Stopajlardan Gelir Vergisinin mahsubu konusunda, aranacak belgelerle ilgili olarak bir yönetmelik değişikliği yapıyoruz. Bununla, bir miktar daha işlemler azalacak

Tarım ürünlerindeki stopajın düşürülmesi konusunda bugün için herhangi bir düşüncemiz yok.

Sayın Göksu, Öğretmenler Günü nedeniyle Adıyaman'daki durumdan bahsettiler; ben de 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutluyorum. Eğer izin verirlerse, Millî Eğitim Bakanımızla da temas kuralım, o okulların, sadece taşımadan dolayıysa...

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Taşımadan dolayı Sayın Bakanım; üç aydır evlerinde oturuyor köyde çocuklar, okula gidemiyor. Eğitime katkı paylarını ödüyorlar.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Ben Adıyaman'la ilgileneceğim; ödenek konusunda tıkanıklıkları varsa, onları gidereceğiz. Onun üzerinde, 24 Nisanda, özellikle kasımda duracağız.

"Esnaf için birtakım yeni imkânlar getirmek veya esnafın durumunu daha iyileştirici birtakım tedbirler düşünüyor musunuz" diyorsunuz. Şimdi, Türkiye'nin içinde bulunduğu yüksek enflasyon ortamında esnafın problemlerinin azalması mümkün değil; ama, enflasyon ortamını aşağıya çektiğimiz sürece, onların da durumu yavaş yavaş iyileşecek. Programın temel amacı, enflasyonu aşağıya çekmek. Enflasyonu önleyemediğimiz zaman veya önlenmediğinde, hem esnafın raflarını istediği gibi doldurması mümkün olmaz hem de vatandaşımızın satın alma gücünde bir artış meydana gelmez. O, böyle, birbirini kovalar; cebine giren para öbür taraftan fazlasıyla çıkar. O nedenle, meselenin çözümü, enflasyonu aşağı indirmektir. Enflasyon aşağı inmediği zaman hiçbir problemi çözmek mümkün değil. 1999'dan bu yana baktığımız zaman trende, 2000 yılında enflasyonda fevkalade ciddî bir aşağı inme trendi vardır. Elbirliğiyle bu trendi korumamız ve daha aşağı indirmemiz gerekir. Bugün 21 inci Asra girerken, bütün ülkeler yüzde 2-3 enflasyonla ekonomilerini götürürken, Türkiye'nin yüzde 35'lerdeki, 40'lardaki enflasyonla onlarla rekabet etmesi mümkün değildir. Türkiye'ye hangi hükümet gelirse gelsin, sorumluluğu, enflasyonu tek haneliye indirmektir. Onunla ilgili bir model, program uyguluyoruz. Belki birtakım sıkıntılara katlanıyoruz; ama, yarınımız için bunlara katlanmak durumundayız. Eğer katlanmazsak, yarın, bugünü de arar hale geliriz. Tabiî, programın başarıya ulaşması, esnafımızı da rahatlatacaktır.

Bankalarla ilgili konu, bildiğiniz gibi, daha çok, yeni kurulan Bankacılık Düzenleme Kuruluyla ilgili. Onların çalışmalarına hükümet olarak yardımcı oluyoruz. Bütün arkadaşlarımızın şikâyet ettiği konular, bizim de fevkalade üzüldüğümüz konulardır. Bankacılık sistemini sağlıklı bir hale getirmek ve karşı karşıya kaldığımız, fevkalade üzüldüğümüz, toplumumuzun da üzüldüğü bütün bu olayların meydana gelmemesi ve müsebbiplerinin de yanına kâr kalmaması için, elbirliğiyle büyük gayret sarf edilmektedir. Zaten, bankacılık sisteminde getirilen yeni düzenleme de bunu amaçlamaktadır.

Vergi adedi hakikaten çok. Yani, ben de, yıllarca, vergi inceleme elemanı olarak vergi denetmenliği yaptım, vergi incelemesinde bulundum. Verginin içinden çıkmak çok zor; fevkalade karmaşık bir yapıda. Biz, vergi idaresi, gelir idaresi olarak, bunu daha basit bir hale getirmeye çalışı-yoruz. Bir arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, vergide basitliği sağlamak, vergi idaresinin en önemli görevidir. Özel Tüketim Vergisi de, müessese olarak bunu önemli ölçüde karşılayacak bir düzenlemedir. O konudaki çalışmalarımız da devam ediyor. Önümüzdeki yılın ilk aylarında bu konuyu, yeni bir vergi getirme değil, fiskal amaçla değil, gelir sağlamak amacıyla değil; ama, sistemi basitleştirmek ve Avrupa Birliği standartlarına yaklaşmak için bu düzenlemeyi en kısa zamanda...

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman)- Sayın Bakan, rakam verebilir misiniz?

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir)- Adet olarak mı?...

BAŞKAN- Efendim, lütfen... Sayın Bakanım, süremizi de aştık efendim; lütfen...

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir)- Bunu biraz daha çalışalım; yanlış bir rakam söyleriz, hoş olmaz. İnşallah, bu celse içerisinde size bir bilgi sunarım.

Sayın Fatsa "vergi yükünü artırmak, kayıtdışılığı artırmaya götürmez mi" dediler. Tabiî, yani, bu da vergi yükü... Bir kişinin vergi yükünü çok artırırsanız kayıtdışına doğru kaçar. Bu, bir genel temayüldür; ama, vergi İdaresini güçlendirerek ve bir de belli kesimlere çok fazla da vergi yüklemek pek doğru değil. Ekonomik olarak, vergiyi muayyen bir ölçüde tutmak önemlidir.

"Vergi oranlarını düşürmeyi düşünüyor musunuz" diye ifade buyurdunuz. 4369 sayılı Kanunla, 1998 yılında gerek Gelir Vergisindeki gerekse Kurumlar Vergisindeki oranlar aşağı yukarı yüzde 30'a tekabül eden bir ölçüde aşağıya çekilmiş durumdadır.

Sayın Necati Yöndar arkadaşımız, vergiye çok yakın bir arkadaşımız, Gelir İdaresinden Parlamentoya geçmiş bir arkadaşımız; onun görüşleri, bizim Vergi İdaresinin de görüşleridir. Özel Tüketim Vergisini biz de bir an evvel uygulamaya koymayı düşünüyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben de teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, madde üzerinde 7 adet önerge vardır. Önergeleri, önce geliş sırasına göre okutacağım, daha sonra da aykırılık derecesine göre işleme koyacağım.

MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Akın, bir şey mi ifade etmek istiyorsunuz?

MURAT AKIN (Aksaray) - Soru sormak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Soru sorma işlemi bitti efendim.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 539 sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Fethullah Erbaş Şükrü Ünal                     Ahmet Sünnetçioğlu

                 Van                Osmaniye                       Bursa

Osman Aslan Şeref Malkoç Alaattin Sever Aydın

       Diyarbakır                  Trabzon                    Batman

 M. Altan Karapaşaoğlu   Sacit Günbey        Yakup Budak

               Bursa               Diyarbakır                      Adana

Hüseyin Arı                                    Mustafa Geçer

             Konya                                                  Hatay

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 539 sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Fethullah Erbaş Ahmet Derin M. Altan Karapaşaoğlu                               Van                  Kütahya                       Bursa

Mustafa Geçer Cevat Ayhan                  Ali Sezal

              Hatay                   Sakarya      Kahramanmaraş

Şükrü Ünal                                           Akif Gülle

Osmaniye                    Amasya

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 539 sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde yer alan "10 katına kadar artırmaya yetkilidir" ibaresinin "1 katına kadar artırmaya yetkilidir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Fethullah Erbaş Yakup Budak              Şükrü Ünal

                 Van                      Adana                Osmaniye

             Ahmet Sünnetçioğlu Osman Aslan Şeref Malkoç

               Bursa               Diyarbakır                  Trabzon

Alaattin Sever Aydın Sacit Günbey            Hüseyin Arı

            Batman               Diyarbakır                     Konya

                            Mustafa Geçer

                                          Hatay

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 539 sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesindeki "10 katına kadar artırmaya yet-kilidir" ibaresinin " 2 katına kadar artırmaya yetkilidir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                               Fethullah Erbaş

                                                  Van

Ahmet Derin                  M.Altan Karapaşaoğlu        Mustafa Geçer

          Kütahya                       Bursa                      Hatay

Cevat Ayhan Ali Sezal              Şükrü Ünal

            Sakarya      Kahramanmaraş                Osmaniye

                                   Akif Gülle

                                       Amasya

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 539 sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde yer alan "31.12.2002" ibaresinin "31.12.2001" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                               Fethullah Erbaş

                                                 Van

Şükrü Ünal                     Ahmet Sünnetçioğlu Osman Aslan

        Osmaniye                       Bursa               Diyarbakır

Şeref Malkoç Alaattin Sever Aydın Sacit Günbey

           Trabzon                    Batman               Diyarbakır

Yakup Budak Hüseyin Arı        Mustafa Geçer

              Adana                     Konya                      Hatay

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 539 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

İsmail Özgün Cevat Ayhan Mehmet Zeki Okudan

          Balıkesir                   Sakarya                   Antalya

             Osman Yumakoğulları Kemal Albayrak       S.Metin Kalkan

           İstanbul                 Kırıkkale                      Hatay

                                Nezir Aydın

                                       Sakarya

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 539 sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Fethullah Erbaş Ahmet Derin M. Altan Karapaşaoğlu

                 Van                  Kütahya                       Bursa

Mustafa Geçer Cevat Ayhan                  Ali Sezal

              Hatay                   Sakarya      Kahramanmaraş

Yakup Budak                                           Akif Gülle

              Adana                                               Amasya

BAŞKAN - Efendim, son okunan iki önerge aynı mahiyette olduğu için, her iki önergeyi de aynı anda işleme alacağım.

Komisyon son okunan iki önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?...

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Evet, Komisyon ve Hükümetin katılmadığı önerge üzerinde, önerge sahibi olarak, Sayın Özgün konuşacaklar.

Buyurun Sayın Özgün.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz 539 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, tekrar hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddede getirilmek istenen husus şudur: Hükümetin geçen sene çıkarmış olduğu özel işlem vergileri, 2000 yılı sonunda bitmesi gereken özel işlem vergileri, iki yıl daha uzatılmak suretiyle kalıcı hale getirilmeye çalışılıyor ve aynı zamanda da, hükümete 10 katına kadar artırma yetkisini isteniyor.

Değerli milletvekilleri, bizim teklifimiz, bu maddenin tasarıdan çıkarılması yönündedir. Neden böyle bir teklifte bulunuyoruz; çünkü, hükümet, geçtiğimiz sene, burada bu ekvergileri çıkarırken, bu kürsüden bir şeyi taahhüt etmişti; demişti ki, biz, bu ekvergileri bir defaya mahsus olmak üzere ve geçici olarak çıkarmak istiyoruz. Şimdi de, bu geçici olan ve bir sefere mahsus olduğu burada taahhüt edilen vergiler kalıcı hale getirilmeye çalışılıyor. Bugün, iki yıl uzatacağız deniliyor; ama, yarın, iki sene sonra, biz bunu daimi hale getirmek istiyoruz denmeyeceği ne malum. O bakımdan, hükümetin bu tavrını fevkalade yadırgıyoruz. Hükümetin, burada, verilmiş olan sözlerin, söylenmiş olan taahhütlerin, mutlaka, arkasında durması lazım gelir; yoksa, o zaman, ne vergi adaleti, ne vergi ahlakı diye bir şey kalmaz, milletin de bu söylenen sözlere itimadı kalmaz. Nitekim de, bugün, hükümete, milletimizin, vergi mükelleflerimizin hiçbir itimadı kalmamıştır; çünkü, hükümet, bugün bir şey söylüyor, yarın, söylediğini inkâr edercesine başka uygulamaların içerisine giriyor ve bu çıkarılan vergi kanunlarıyla, bilesiniz ki, verginin temel ilkeleri temelinden sarsılıyor.

Verginin temel ilkeleri vardır. En önemli ilkesi de adil olma ilkesidir. Verginin kazanılan ücrete göre, kazanılan, elde edilen ücrete göre, gelire göre olması ilkesi önemlidir. Getirilmiş olan, yeniden uygulamaya sokulmuş bulunan hayat standardı esasıyla, bir defa, bunu çiğnediniz.

Tabiî, bunun yanında, verginin basit ve anlaşılır olması lazım gelir -Sayın Bakan, biraz önce bu konuya değindi- ama, ne yazık ki, üzülerek ifade etmemiz gerekiyor ki, vergi konusu, burada, yaz boz tahtasına çevrilmiş bulunmaktadır. Daha iki sene önce "Anayasaya aykırıdır; efendim, vergiler gerçek kazançlar üzerinden alınmalıdır" deyip kaldırdığımız hayat standardı esasını, hükümet, âdeta o gün söylediklerini inkâr edercesine, bugün, tekraren, esnaf ve sanatkârın sırtına yüklemiş bulunmaktadır. Bu bakımdan, basitlik ve anlaşılır olma ilkesinden de giderek uzaklaşılmakta ve şu anda, büyük bir vergi karmaşası yaşanmaktadır.

Sayın Bakanım, tabiî, siz "bu vergileri, biz, kamu maliyesini sıhhatli hale getirmek için koyu-yoruz" diyorsunuz; ama, bir şeyi unutmamak lazım gelir; vergilerin sayısını artırmakla, oranlarını yükseltmekle daha çok vergi toplayacağınızı düşünüyorsanız, aldanıyorsunuz.

2000 yılında hedefimizi aştık diyebilirsiniz; ama, bunu dolaylı vergilerle, ekvergilerle  getirdiniz ve insanlardan zorla aldınız. O bakımdan, bizim tavsiyemiz şudur: Geliniz, vergi oranlarını yükseltmek ve vergileri artırmak yerine, harcama reformunu buraya getiriniz, harcamalarla ilgili yapmanız gerekenleri burada yapınız. Çünkü, vatandaş soruyor: Ben vergi veriyorum da ne oluyor; verdiğim vergiler hizmet olarak bana geri mi dönmüyor... O halde, bu konunun üzerinde ısrarla durmanız lazım gelir.

BAŞKAN - Sayın Özgün, lütfen sürenizin içinde tamamlar mısınız.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bitiriyorum.

Siz, 2000 yılı bütçesini arz ederken, bu konuda şunu söylemiştiniz; "Vergilerle toplanan pa-ralar, mutlaka amacına uygun harcanacak ve vatandaşımıza 'ödedik ama boşa gitti' dedirtmeyeceğiz.". Peki, ben soruyorum şimdi: Vatandaş böyle mi diyor; ödediğim vergiler boşa gitmedi, bana hizmet olarak döndü mü diyor, yoksa, ödediğim vergiler batık bankalara mı gitti, yolsuzluğa mı gitti...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - ... devletin israflarına mı gitti?... (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özgün.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Ben de teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.

VI. – SÖYLEVLER

1. – Genel Kurulu ziyaret eden Ukrayna Cumhurbaşkanı Leonid Kuchma’ya Başkanlıkça “Hoş gel-diniz” denilmesi ve konuk Cumhurbaşkanı Leonid Kuchma’nın, Genel Kurula hitaben konuşması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ülkemizde konuk olarak bulunan Ukrayna Cumhurbaşkanı Sayın Leonid Kuchma, şu anda Meclisimizi onurlandırmışlardır; kendilerine, Yüce Heyetiniz adına "hoş geldiniz" diyorum. (Alkışlar)

Biraz önce alınan karar gereğince, Sayın Cumhurbaşkanını, konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet ediyorum. (Ayakta alkışlar)

Buyurun Sayın Cumhurbaşkanı.

UKRAYNA CUMHURBAŞKANI LEONİD KUCHMA - Sayın Meclis Başkanı, sayın milletvekilleri, bayanlar ve baylar; her şeyden önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde konuşma yapmama imkân verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Ülkenizin Parlamentosuyla tanışmaya özel bir önem veriyorum.

1920 yılının nisan ayında başlatılan büyük iş, bu binanın içinde devam etmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Mustafa Kemal Atatürk'ün Başkanlığında yapılan ilk toplantısı, Türk Milletinin Kurtuluş Savaşının bir dönüm noktası olup, bu mücadelenin haklı olduğunu uluslararası toplumlara göstermiştir. Tarihçiler, modern Türk Devleti tarihinin bu noktadan başladığını belirtmektedirler.

Günümüzde, reformcu politikanın ülkenizde çok iyi neticeler verdiğini kendi gözümüzle görmekteyiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi, çağdaş, demokratik, ekonomik ve siyasî açıdan çok kuvvetli olan Türkiye'nin kurulmasına yaptığı katkılarla haklı olarak gurur duyabilir. Çok önemli bir kuruluş olan Dünya Bankası, ekonomileri en yüksek potansiyele sahip olan dünyanın 10 yeni devinden biri olarak Türkiye'yi gösterdi. Bu, ülkenizin elde ettiği başarıların iyi bir göstergesidir.

Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası sahnede Ukrayna için güvenilir bir ortaktır. Karşılıklı güven ve anlayış, yoğun bir siyasî diyalog ve ekonomik işbirliği, geleceğimize iyimser bakmamıza imkân sağlamaktadır.

İlişkilerimizin tarihi, Birinci Dünya Savaşının son döneminde başladı. Türkiye, 1918 yılında Bağımsız Ukrayna Devletini tanıyan birkaç ülkeden biri oldu. İstanbul'da ve Kiev'de, Ukrayna ve Türk diplomatik misyonları açıldı. Maalesef, o zaman tarih, milletlerimizin devlet kurma istekleri-ne aynı derecede olumlu davranmadı. 1919 yılının Mayıs ayında Mustafa Kemal Atatürk Türklerin Kurtuluş Savaşını başlatmak üzere Samsun'a çıktığı sırada, Ukrayna Hükümeti, Bolşevik Kızılordunun baskısına maruz kalarak Kiev'den çekilmiş durumdaydı.

İkili ilişkilerimizin yeniden uyanışı, Ukrayna'nın 1991 yılında bağımsızlığını yeniden kazanmasıyla gerçekleşti. Yapıcı ortaklık olarak belirlenen bu ilişkiler, bugün birçok yönde hızla gelişmektedir. Müsaadenizle, bu yönlerin en önemlilerinden bahsetmek istiyorum.

Hem Ukrayna hem de Türkiye Cumhuriyeti, dünyadaki barış, istikrar ve güvenliğin sağlanma-sından herkesin sorumlu olduğunu çok iyi bilmektedir. Ülkelerimiz, Birleşmiş Milletler Örgütünün ilk kurucularındandır. Şimdi de onların temsilcileri, dünyanın birçok köşesinde, Birleşmiş Milletler Barış Gücünün bünyesinde, çok zor ve büyük sorumluluk gerektiren görevleri omuz omuza yerine getirmektedirler. Bu asil işe yaptığınız katkılara, ayrıca her an patlamaya hazır bulunan Balkanlarda Türk Barış Gücünün barış ve huzuru sağlamak amacıyla üstlendiği role Ukrayna'da büyük bir önem verilmektedir. Çok iyi biliyoruz ki, Karadeniz bölgesinde, Güney Kafkasya'da ve Ortadoğu'da istikrar sağlanmadıkça, Avrupa'daki ve dünyadaki güvenliğin tam olarak sağlanması mümkün değildir. Güçlü ve gelişmiş olan Türkiye, bu bölgelerde önemli bir istikrar faktörü haline çoktan gelmiştir.

Bölgesel düzeyde güven ve güvenliğin artırılmasıyla ilgili girişimlerin hayata geçirilmesi konusunda, ülkelerimiz çok sıkı işbirliği yapmaktadırlar. Örneğin, stratejik açıdan büyük önem taşıyan Güney Kafkasya bölgesiyle ilgili olarak Türk tarafının başlattığı Kafkasya'da İstikrar Paktını, çok vakitli yapılan bir girişim olarak görmekteyiz. Ukrayna'nın bu istikrar paktına katılmaya davet edildiği için teşekkür ederiz. Ukrayna, hem anafikir belirleme hem de uygulama aşamalarında, Kafkasya'da İstikrar Paktına katılmaya hazırdır.

Ukrayna ile Türkiye'nin ortaklaşa sarf ettiği çabalarla, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü, kısa bir süre içerisinde nüfuzlu bir bölgesel kuruluşa dönüştü.

Türk tarafının oluşturduğu "Blacksea Force" çokuluslu deniz kuvvetleri birliğinin kurulmasıyla ilgili girişim, Ukrayna tarafınca çok olumlu değerlendirildi ve desteklendi.

Aynı zamanda, Ukrayna tarafının ilan ettiği Karadenizde güven ve güvenliği artırıcı önlemlerin belirlenmesiyle ilgili girişim, Türk tarafının desteği olmadan yürütülemeyecektir.

Bununla birlikte, halklarımızın oturduğu ortak evin pencereleri, yalnız Karadenize bakmıyor. Günümüzde, Ukrayna ile Türkiye, ayırım sınırları ve Berlin Duvarlarından arındırılan yeni Avru-pa'nın ayrılmaz birer parçasıdır.

Geçen yılın aralık ayında, aynı günde, Avrupa Birliği, ülkelerimiz için tarihî nitelikte iki karar aldı. Birinci olarak, Türkiye'nin Avrupa Birliğine üye olma hakkı, gecikmiş olsa da, tanındı. İkinci olarak, Avrupa Birliğinin Ukrayna'yla uygulayacağı strateji belirlendi, Ukrayna'nın Avrupa'ya yönelmesi olumlu karşılandı.

Türkiye'nin Avrupa'yla bütünleşme yönünde, Ukrayna'ya göre, çok daha ileri aşamada bulunduğunu iyi bilmekteyiz. Türkiye'nin elde ettiği başarıları alkışlayarak, Avrupa Birliğine yaklaşmak için tecrübenizden yararlanmaya hazırız.

Bir faktörden daha söz etmek istiyorum. Bana göre, ülkelerimize eski dünya tarafından verilen değer, onların gerçek uluslararası rolüne ve önemine eşit değildir.

Kıtamızda yeni ayırım sınırları çizmeye yönelik çabaların zararlı olduğunu da belirtmem gerekir. Bir örnek olarak, Türkiye'nin, kadınların siyasal ve sosyal haklarının sağlanması konusunda adım atan ilk ülkelerden biri olduğunu, Avrupa'da, belki az kimse hatırlayabilir. Dünyanın sadece 17 ülkesinin parlamentosunda kadınların bulunduğu dönemde, Türk yasa koyucuları, Türkiye'de kadınlara eşit haklar sağladı.

Eminim ki, Ukrayna ve Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmeleri, hem kendimiz hem Avrupa hem de Avrupa Birliği için itici bir etken olacaktır. Bu durumda, her şeyden önce birleşmiş Avrupa'nın önünde yeni ufuklar açılacak, istikrar, barış ve refah bölgesi çok daha geniş olacaktır. Bu da, istikrar ve barışa henüz ulaşamamış olan Kafkasya ve Ortadoğu başta olmak üzere, birçok komşu bölgeye de olumlu etki sağlayacaktır.

İkinci olarak, önceden çok karmaşık etkilere maruz kalan ülkelerin, çoğulcu demokrasi, hukukun üstünlüğü ve sosyal eşitlik sistemine geçmesi, bu değerlerin hayata geçirilmesi konusunda Avrupa Birliği için de önemli bir tecrübe olacaktır.

Üçüncü olarak, Avrupa Birliği, Avrupa yolunu seçmiş olan ülkelere kapı açarak, medeniyetlerin uyumsuzluğuna ilişkin öğretilerin yanlış, zararlı ve tehlikeli olduğunu kanıtlayacaktır.

21 inci Yüzyılda yeni çağın değerleri ve ilkeleri, harita üzerinde önemli bir sebep olmadan uydurulan, ülkeleri birbirinden siyasî, etnik, dinî veya diğer özelliklere göre ayıran sınırlardan daha önemli olacaktır.

Demek ki, Avrupa yolu dışında ülkelerimizin seçeceği başka bir alternatif yoktur. Umarım, Avrupa Birliğine üye olan ülkelerin siyasî çevreleri de bunu anlayacaklardır. Avrupa'yla bütünleşmeye yönelik çabalarımızı ne kadar güçlendirirsek, birbirimizi ne kadar desteklersek, o kadar başarılı olacağız.

Avrupa'yla bütünleşme süreçlerinde, Parlamentolarımıza önemli roller düşmektedir. Avrupa parlamenter kuruluşları nezdindeki işbirliğimiz, yasama faaliyetleriyle ilgili bilgi alışverişi, parlamentolararası seminer ve konferansların düzenlenmesi en önemli işbirliği yöntemlerindendir. Bu vesileyle, Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi çerçevesinde Ukrayna ile Türkiye arasında yapılan işbirliğinin çok verimli olduğunu memnuniyetle belirtmek istiyorum. Bu nüfuzlu ve itibarlı kuruluşta Türkiye Cumhuriyetini temsil eden heyet üyelerinin de bugün burada bulunduklarını biliyorum; bu bağlamda, Ukrayna'nın menfaat ve amaçlarını devamlı destekledikleri için kendile-rine içtenlikle teşekkür ederim.

Avrupa ve dünyada devam eden ekonomik bütünleşme süreçlerine katılmamız, ülkelerimizin bir başka konuda daha işbirliği yapmaları için geniş ufuklar açmaktadır; bu konu, enerji kaynaklarının sağlanmasıdır. Günümüzde, dünyanın tüm ülkelerinin enerji ağlarına bağlanması daha da fazla önem kazandıkça, Hazar ve Ortadoğu'dan petrol ve gaz kaynaklarının Avrupa'ya ulaştırılması konusunda işbirliğimizin önemi daha da artmaktadır. Sanırım, şu anda, bu konuda işbirliği yapma-mızı engelleyecek hiçbir husus yoktur. Hazar petrolünün dünya piyasalarına ulaştırılmasına ilişkin Ukrayna'nın ve Türkiye'nin projeleri, farklı tüketicilere yöneldiği için, birbirine rakip değildir ve birbirini tamamlamaktadır. Her iki ülkenin de petrol ulaştırma konusunda yüksek teknolojilere sa-hip olduğu göz önüne alındığında, bu işbirliğinin siyasî ve ekonomik açıdan çok yararlı olacağı açıkça görülmektedir.

Netice olarak, işbirliğimizin her konuda çok büyük potansiyele sahip olduğundan emin olduğumu vurgulamak istiyorum. İlişkilerimizi daha da derinleştirmek ve somutlaştırmak, her Ukraynalıya ve her Türke bu işbirliğimizin faydalı olduğunu hissettirmek, en önemli amacımızdır.

Bayanlar ve baylar; dost Türkiye Cumhuriyetini ziyaret ettiğim, geçmişi ve bugünü hakkında bilgi edindiğim sırada, yüksek amaçlar üzerinde örgütlenen bir ülkenin ve halkının, kısa bir süre içerisinde çok büyük başarılar elde edebildiğini gördüm. Büyük Mustafa Kemal Atatürk, geleceği göstererek "Bundan sonra pek mühim zaferlere kavuşacağız; fakat, bu zaferler, süngü zaferi değil, iktisat, ilim ve irfan zaferleri olacaktır" diyerek, günümüzdeki Türkiye'yi işaret etmiştir. (Alkışlar)

Başarılarınızı görerek, Ukrayna'da gerçekleştirilen reformların yolundan şaşmayacağına ve başarılı olacağına inanıyorum. Eminim ki, geçiş döneminde yaşadığımız zorluklar ve problemler yakında aşılacak ve Ukrayna, kalkınma, esenlik ve refah yoluna devam edecektir.

Ukrayna ile Türkiye arasındaki dostluğun daha da sağlamlaştırılacağını ümit eder, Türk Milletinin de devamlı ilerlemesini, en kapsamlı ve en cesur projeleri gerçekleştirmesini ve tüm amaçlarına ulaşmasını dilerim.

İlginize teşekkür ederim. (Ayakta alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Cumhurbaşkanı.

Değerli milletvekilleri, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Kurumlar Vergisi Kanu-nuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/776) (S. Sayısı : 539) (Devam)

BAŞKAN - Üzerinde görüş açıklanan önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge  kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 539 sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu,

Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                        Fethullah Erbaş (Van) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sa-yın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet önergeye katılmıyor.

Söz istiyor musunuz Sayın Erbaş?

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Gerekçesi okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe :

Bakanlar Kurulunun Özel İşlem Vergisi tutarlarını 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (a) fıkrasının 13 numaralı bendine bağlı kalmaksızın ayrı ayrı veya birlikte 10 katına kadar artırma yetkisinin verilmesi, Bakanlar Kurulunu, keyfiliğe kadar götüren bir uygulama içine sokacaktır. Bu keyfiliği önlemek için bu önergeyi vermiş bulunuyoruz.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edil-memiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 539 sıra sayılı Motorlar Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                        Fethullah Erbaş (Van) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet önergeye katılmıyor.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Gerekçesi okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe :

Bakanlar Kurulunun Özel İşlem Vergisi tutarlarını 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (a) fıkrasının 13 numaralı bendine bağlı kalmaksızın ayrı ayrı veya birlikte 10 katına kadar artırma yetkisinin verilmesi, Bakanlar Kurulunu, keyfîliğe kadar götüren bir uygulama içine sokacaktır. Bu nedenle bu önergeyi vermiş bulunuyoruz.

BAŞKAN - Önergeyi Yüce Heyetinizin oylarına sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum :

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 539 sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde yer alan "10 katına kadar artırmaya yetkilidir" ibaresinin "1 katına kadar artırmaya yetkilidir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Fethullah Erbaş (Van) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümetin katılmadığı önergenin gerekçesini okutuyorum efendim.

Gerekçe: Bakanlar Kurulunun Özel İşlem Vergisi tutarlarını 4306 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin (a) fıkrasının 13 numaralı bendine bağlı kalmaksızın ayrı ayrı veya birlikte 10 katına kadar artırma yetkisinin verilmesi, Bakanlar Kurulunu, keyfîliğe kadar götüren bir uygulama içine sokacaktır. Bu keyfîliği önlemek için bu önergeyi vermiş bulunuyoruz.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum efendim: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 539 sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesindeki "10 katına kadar artırmaya yet-kilidir" ibaresinin "2 katına kadar artırmaya yetkilidir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Fethullah Erbaş (Van) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümetin katılmamış olduğu önergenin gerekçesini okutuyorum efendim.

Gerekçe :

Bakanlar Kurulunun Özel İşlem Vergisi tutarlarını 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (a) fıkrasının 13 numaralı bendine bağlı kalmaksızın ayrı ayrı veya birlikte 10 katına kadar artırma yetkisinin verilmesi, Bakanlar Kurulunu keyfîliğe kadar götüren bir uygulama içine sokacaktır. Bu nedenle bu önergeyi vermiş bulunuyoruz.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edil-memiştir.

Son önergeyi okutuyorum efendim :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 539 sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde yer alan "31.12.2002" ibaresinin "31.12.2001" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Fethullah Erbaş (Van) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum efendim:

Gerekçe :

4481 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde yer alan, aralık ayının sonunda biten verginin 2002 yılına kadar uzatılması, hakkaniyete aykırıdır. Zaten, vergisini ödemekte zorlanan vatandaşımızın iki yıl daha bu vergiyi ödemeye mahkûm edilmesi, kamu vicdanını yaralamaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumlarınız olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İçtüzüğümüzün 87 nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.

Bu nedenle, önergeyi önce okutturacağım, komisyona soracağım; komisyon, önergeye salt çoğunlukla, yani en az 21 üyesiyle katılırsa, önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım; Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması halinde ise, önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi, önergeyi okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 539 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesinden sonra gelmek üzere, aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Madde: 26.11.1999 tarih ve 4481 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (f) bendine "3330 sayılı Kanuna göre" ibaresinden sonra gelmek üzere, aşağıdaki parantez içi hükmü eklenmiştir.

"...(Marmara Bölgesinde ve civarında meydana gelen depremden etkilenen mahallî idareler hariç)..."

Necati Yöndar M. Selim Ensarioğlu    Nevzat Ercan

              Bingöl               Diyarbakır                   Sakarya

           Mehmet Gölhan Kamer Genç         Necmi Hoşver

             Konya                    Tunceli                        Bolu

                                Kemal Çelik

                                       Antalya

BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Komisyonumuz hazır bulunmuyor Sayın Başkanım, o nedenle katılamıyoruz.

BAŞKAN - Komisyon çoğunluğu olmaması dolayısıyla önergeye salt çoğunlukla katılamamış olduğundan, önergeyi işlemden kaldırıyorum.

11 inci maddeyi okutuyorum.

MADDE 11. - 4481 sayılı Kanunun 15 inci maddesinde yer alan "31.12.2000" tarihi "31.12.2002" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın 24 Kasım Öğretmenler Günü; eli öpülesi öğretmenlerin Öğretmenler Günüdür, hepsini saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının -Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının- eski madde numarasıyla 9 uncu maddesi hakkında Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu madde, bir düzenleme maddesidir; kısa ismiyle RTÜK, Rekabet Kurulu, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) ve SPK gibi kurumların devletten almış oldukları payların devlete geri aktarılma zamanının 2002 yılına kadar uzatılmasına ilişkin bir düzenleme maddesidir.

Değerli milletvekilleri, bu hükümet, aslında bir başarısızlıklar hükümetidir; görüşmekte olduğumuz vergi tasarısı bunun en somut göstergesidir. Bir hükümet düşünün, vergi toplamakta acze düşmüştür, bütçe gelirleri yetersizdir, kayıtdışı ekonomi tüm ekonominin neredeyse yüzde 50'sine ulaşmıştır. Böyle bir yapıda, bu hükümet, maalesef, halkın deyimiyle kümesteki kazlarla uğraşmaktadır. Bunun anlamı, hükümet, kayıtlı ekonomiyi ağır bir şekilde vergilemekte, kayıtdışı ekonomi karşısında da kayıtsız kalmaktadır. Böyle bir ortamda, sağlıklı ekonomik politikalar üretilemez. Reel ekonomi durma noktasına gelmiştir. Kimse, ağır vergiler karşısında üretim yapmak istememektedir.

Değerli milletvekilleri, malumlarınız olduğu gibi, vergi, devletin hükümranlık hakkıyla eşanlamlıdır. Böyle bir konuda düzenleme yapılırken, ciddî araştırmaların yapılması, meslek kuruluşlarının görüşlerinin alınması gerekir, hatta üniversitelerin ilgili bölümlerinin görüşlerine başvurulmalıdır. Oysa, önümüze gelen bu tasarıda hiçbir altyapı yoktur; hemen hemen, hiçbir sivil toplum örgütünün, meslekî kuruluşların ve üniversitelerin görüşlerine başvurulmamıştır; sistem, tümüyle bir dayatma mantığı içerisinde ele alınmış ve önümüze getirilmiştir; bunun Türkçesi, dayatmadır, ben yaptım oldu mantığıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hükümet, aslında, ekonomi politikalarını da belirlememektedir, ekonomi politikasını tümüyle IMF belirlemekte ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, maalesef, IMF'nin direktifleri dışında çalışmamakta ve herhangi bir düşünce de üretmemektedir. Böylesine teslimiyetçi bir politikanın faturası da, doğal olarak, vatandaşa çıkmaktadır. Bu vergi tasarısı da bunun güzel bir göstergesidir. Banka soygunlarını af kapsamına alan bu hükümet, vergi yönünden de, kayıtlı ekonomiyi cezalandırmakta ve üretim yapanların daha ağır faturalarla vergi ödemelerini istemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, üzerinde durmam gereken bazı konuları Yüce Heyetinizle paylaşmak istiyorum. Mevcut hükümet, maalesef, vergi tahsil edememektedir. Örneğin, ilk defa, vergi tahsilat oranları yani, tahakkuka göre tahsilat oranları yüzde 50'lerin altına düşmüştür. Zira, normal yıllarda vergi tahsilat oranları yüzde 85, yüzde 90, yüzde 100'ken, maalesef, hükümetin uygulamış olduğu, ekonominin bir ayağını teşkil eden vergi politikaları neticesinde, vergi tahsilat oranları yüzde 43'e, yüzde 50'lere kadar düşmüştür. Aslında, bunun nedeni gayet basittir; bunun nedeni, mevcut hükümetin uygulamış olduğu ekonomik politikanın bir neticesidir. Zira, bugünkü daraltıcı, yani insanları fakirleştirici ekonomik politikalar nedeniyle, hükümet, vergi toplamakta güçlük çekmekte ve acze düşmektedir. Örneğin, benim seçim bölgem olan Isparta İlindeki bir kunduracı sitesinden bahsetmek istiyorum. Vergi yasaları çıkmazdan önce; yani, 1995'li, 1996'lı yıllarda -burası 6 katlıdır- bütün site çalışmaktayken, maalesef, bugün, birinci kat çalışmaktadır. Bunun da nedeni, bu hükümetin uygulamış olduğu daraltıcı politikalardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazı hususları, Yüce Heyetinizle paylaşmaya devam edeceğim. Bugün, hükümet, vergi toplamakta işin kolayına gitmektedir. Sayın Maliye Bakanıma arz ve ifade ediyorum, bütçe gelir kalemlerini incelediğimizde, serbest meslek kazançlarının, özellikle doktorların, avukatların ödemiş oldukları vergiler, bugün, bir asgari ücretlinin altında vergi ödemektedirler. Aslında, bunların araştırılması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, diğer bir konu ise, bugün, mevcut vergi yasalarında uygulanmakta olan Katma Değer Vergisi oranlarının çok yüksek olmasıdır; yüzde 25'lere kadar dayanmaktadır. Katma Değer Vergisini alıcı ödemektedir; bakın, bu ne gibi sonuçlar doğurmaktadır; bu, gayet açık. Düşünebiliyor musunuz, bir vatandaş, 1 milyarlık bir alış veriş ettiğinde, 200 milyon, icabında 250 milyon lira gibi bir para ödemektedir. Bu para, sıcak bir paradır. Bu durum karşısında, alıcı ile satıcı ne yapmaktadırlar; anlaşmaktadırlar; çünkü, ortak menfaatları vardır ve esas vergiden kaçmak için, daha düşük bir bedel üzerinde anlaşılmakta ve kayıtdışı ekonomi teşvik edilmektedir. Değerli milletvekilleri, maalesef, daha da acısı, Katma Değer Vergisi oranlarının yüksek olması nedeniyle sahte belgeye olan talep artmaktadır; çünkü, bizim hayalî ihracatın ana kalemlerini teşkil eden, hayalî ihracatın esas konusunu teşkil eden bu ihracatta KDV iadeleridir ve ihracattaki KDV iadelerinin de ana nedeni bu Katma Değer Vergisi oranlarının yüksek bedellerde olmasından ileri gelmektedir. Daha açık bir tabirle -halk tabiriyle- sıcak para dediğimiz halkın ödemek istemediği bir paradır bu değerli milletvekilleri.

Değerli milletvekilleri, sizlerle paylaşmak istediğim konulardan bir tanesi de vergi adaleti kavramıdır. Aslında, vatandaş vergisini ödemek ister; fakat, vergi adaleti çok nazik bir konudur; çünkü, bugün ödemiş olduğu vergilerin nerelere gittiği, nasıl harcandığı noktasında, vatandaş, bunun hesabını yapmaktadır.

Diğer taraftan, sektörler arasında vergi adaletsizlikleri vardır. İşte, mevcut düzende bu asgarî hayat standardı dediğimiz hazır vergiye gitmekten ziyade, bunların araştırılması gelmektedir.

Değerli milletvekilleri, mevcut hükümet aşağı yukarı üçbuçuk dört yıldır aynı planları, prog-ramları uygulamaktadır. Bu uygulamış olduğu plan ve programın kısaca bir incelemesini, envanterini yaptığımızda insanlarımız fakirleşmiştir, üretim durmuştur. Bakın, inşaat sektörü durmuştur, Türkiye'nin gözbebeği olan tekstil sektörü durmuştur değerli milletvekilleri. Bugün turizm çökmüştür, bugün Antalya'ya gittiğimizde beş yıldızlı oteller satılığa çıkmıştır.

Değerli milletvekilleri, bugün, Anadolu aslanları dediğimiz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gül, lütfen tamamlar mısınız efendim.

Buyurun.

RAMAZAN GÜL (Devamla) - ...Denizli'deki kuruluşlarımız, fabrikalarımız, Uşak'taki fabrikalarımız, Gaziantep'teki fabrikalarımız, Kayseri'deki fabrikalarımız maalesef kapanmıştır. Bunun nedeni şudur: 1999 senesi itibariyle 2 milyon 500 bin kişi işten çıkarılmıştır. İşte, ekonominin bir ayağını teşkil eden yanlış vergi politikalarının neticesidir bu.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum; teşekkür ediyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gül.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Nezir Aydın; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA NEZİR AYDIN (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 539 sıra sayılı tasarının 11 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, iki dönemdir Yüce Meclisteyim. Her vergi konusu gündeme geldiğinde, her vergi tartışmaları başladığında benim -kulakları çınlasın- sevgili maliye hocam Ediz Doğan hep aklıma gelir. O, bize, maliyenin tarifini yaparken veya iyi bir maliyecinin tarifini yaparken, modern maliyeciler, klasik maliyeciler veya çeşitli maliyecilerin tariflerini verirken, aklımda kalan çok güzel bir tarifi vardı, derdi ki: "Ediz Doğan'ın da tarifi şudur ve bu işin özeti de budur: İyi bir maliyeci -herhalde Türkiye için yapılan bir tarif- kazı asgarî gürültüyle yolup azamî tüy elde etme sanatıdır." Bunu, 55 inci hükümet de yapıyordu, 56 ncı da yapıyordu, 57 nci hükümetin de onlardan hiçbir farkı yok. Bir şairin dediği gibi: "Zindancıbaşı hep aynı, zulüm de aynı; ama, esirler veya zulmedilenler değişebiliyor."

Değerli arkadaşlar, biraz önce -isim vermekte bir mahzur yok; çünkü kendisi bana izin verdi- Sakarya Esnaf Odaları Birliği Başkanı Sayın Hasan Alişan Bey aradılar, aynen şunu ifade ettiler, dediler ki: "Lütfen, bunu, ifade ediniz, biz, bütün esnaflarımıza talimat verdik, binlerce üyemize ta-limat verdik, iki gündür, üç gündür bu tasarının görüşüldüğünden beri dikkatle ve ibretle Yüce Meclisteki sayın vekillerimizi takip ediyoruz şu anda onlar bizim sesimizi duymuyorlar; ama, yeri zamanı geldiğinde, biz onlara sesimizi nasıl duyuracağımızı çok iyi biliyoruz. Merak etmesinler, daha da artırsınlar. Biz, nelerin üstesinden geldik; onların koyacağı verginin üstesinden de geliriz."

Değerli arkadaşlar, ben, deprem bölgesinin, Sakarya, Milletvekiliyim. Bu, tüm deprem bölgesinde bir sorun; deprem bölgesi için az önce madde şeklinde bir önerge verildi, en azından, getirilen bu mükellefiyetlerin bir kısmından deprem bölgesi iki yıl, üç yıl veya beş yıl muaf tutulabilirdi.

Şunu biliyor musunuz, deprem bölgesinde, özellikle Sakarya'da tüm altyapı felç olmuş durumda. Aylardır altyapı çalışmaları devam ediyor. Ağır aksak da olsa bir şeyler yapılıyor, yürüyor; ama, birçok caddede esnafımız kendi dükkânına dahi haftalarca giremiyor ve daha ne kadar zaman devam edecek; onu da kimse bilemiyor. İşte, bu insanlara biz diyoruz ki, sen kâr da etsen, zarar da etsen biz senden vergi alacağız. Tüm deprem bölgesine bu kanunda yapılan tek olay, bu maddeyle getirilen mücbir sebep devam ettiği sürece, beyannameler birlikte mi verilir, ayrı ayrı mı verilir? Ayrı ayrı verilmesi zaten mümkün değil iki yıllık beyannameyi; hangi vergi dairesi alacak, hangi memur o kadar tahakkuku arka arkaya kesecek? O zaten mümkün değil, birlikte verilmek mecburiyeti vardır. İşte, ayrı ayrı mı verilir, birlikte mi verilir diye Sayın Bakana yetki verilen bir madde.

Deprem bölgesine ayrıcalık getiren önerge kabul edilmiyor; ama, hayat standardı getiren önerge kabul ediliyor!

Değerli arkadaşlar, bu hayat standardının tam anlaşıldığı şekliyle ne olduğunu biliyor muyuz? Bana göre, olay şudur: Sayın Bakan, ey Türkiye Cumhuriyetindeki küçük esnaflar, orta gelirli esnaflar, velhasıl Gelir Vergisi mükellefleri -çünkü, Kurumlar Vergisi mükelleflerini ilgilendiren bir şey yok burada- siz, tamamınız vergi kaçırıyorsunuz, yani, potansiyel hırsızsınız; öyleyse, biz, sizden metazori bu vergiyi alacağız diyor.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Bu, sizin yorumunuz.

NEZİR AYDIN (Devamla) - Tabiî, bu, benim yorumum.

Hükümeti oluşturan partilerden bir arkadaşımız, bu kürsüye çıkıyor "efendim, biz, yatı olanlara, katı olanlara, lüks arabası olanlara, şunlara, bunlara vergi getiriyoruz; ama, siz, muhalefet olarak, buna karşı mı çıkıyorsunuz" diyor. Arkadaşlar, ben, malî müşavir muhasebeciyim; burada, kimse kimseyi yanıltmaya kalkmasın. Bu getirilen yat, kat, bilmem şu bu vergilerinin bahsedilen hayat standardıyla kesinlikle alakası yok; çünkü, Türkiye'de yatı, katı, lüks arabaları, çocuklarının ayrı ayrı elbiselerine göre, elbise renklerine göre arabaları olan kişilerin tamamı holding sahibidir, sermaye şirketi sahibidir; o araçlar da şirkete dahildir; onun için, onların hayat standardıyla hiç alakası yoktur; ama, burada milletin gözünün içine baka baka "efendim, bu muhalefet, yata, kata koyduğumuz vergiye karşı çıkıyor" diyorsunuz. Öyle mi; hayır, alakası yok, kesinlikle öyle değildir.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Şirkete dahil olan araçlardan da alacağız.

NEZİR AYDIN (Devamla) - Efendim, onlar, hayat standardına girmez; muhasebeciler bunu çok iyi bilir.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanımız burada bir şeyi daha ifade etti, dediler ki: "500 000 esnaf zarar gösterdi, vergi kaçırdı; bu kadar çok esnafımız zarar gösterdiği için, bunların hepsinin zarar etmesi mümkün değil, bunlar vergi kaçırıyorlar; onun için, biz, bu hayat standardını geri getiri-yoruz." Sayın Bakanım, bunun yanında, Türkiye'de şu kadar da sermaye şirketi zarar göstermiştir, şu kadar holding zarar göstermiştir, onlar da vergi kaçırmıştır, vergi vermemişlerdir, onlardan da vergi almak için şu şu tedbirleri getiriyoruz diyebilmeliydi; ama, bu söylenmemiştir.

Zarar gösteren esnafı tespit edip, zarar göstermesini önlüyoruz. Peki, ya Türkiye'de son iki yıldır kaç tane dükkân kapatıldı veya kaç esnaf dükkânını kapattı, bunu da biliyor musunuz? Acaba bu insanlar dükkânlarını neden kapattılar? Yüzlerce işçilerin -küçük esnaf yanında çalışan, bir, iki, üç, beş, neyse, işçilerin- çoğu, maalesef, işsizlik yüzünden, yani, esnafın işsizliği yüzünden işten çıkarılmıştır. Bunların istatistiği var mı; bunların sayısını biliyor musunuz, kaç tanedir?

Değerli arkadaşlar, bir diğer noktadan baktığımız zaman, şimdi, deprem yaralarını sarmak için -bütün arkadaşlar izah ettiler- çıkan vergilerin uygulaması iki yıl daha uzuyor. Ancak, burada enteresan bir şey var: Yüce Meclis tatildeydi, basında, hatırlayanlar hatırlayacaktır, bir küçük haber vardı, diyordu ki: "Cottarelli, ziyaretinde, deprem için çıkarılan istikrar vergilerinin -yanlış hatırlamıyorsam- üç yıl daha devam etmesini istedi." Hükümetten bunu talep etti; ama, iktidarı, hakikaten, burada tebrik etmek lazım, takdir etmek lazım; Cottarelli'nin dediğini bu defa yapmadılar; o üç yıl veya dört yıl istemişti; ama, iktidar bunu iki yıl olarak sabit tuttu; ama, uzatmayacağına dair -o günleri görenler için- herhangi bir ibare de yok maalesef.

Şimdi, değerli arkadaşlar, sürem bitiyor, burada sizlere şunu ifade etmek istiyorum: Bakınız, 17 Ağustos ve 12 Kasımda büyük bir afet yaşandı, büyük bir deprem yaşandı. Bu deprem için burada vergiler konuldu, milletimiz buna karşı çıkmadı, deprem yaraları sarılacaktır diye fedakârlık yaptı; rakamının tam kaç para olduğunu bilemiyoruz; ama, basında yer aldığına göre, 2 katrilyon lira civarında vergi toplandı. Deprem için, katrilyonlar, yurt içinden, yurt dışından -biz, depremzedeler adına yardım eden herkese teşekkür ediyoruz- toplandı; ama, ne yazıktır ki, bunların nereye gittiğini hiçbir Allah'ın kulu bilmiyor. Meclis ve Meclisin denetim organı olan Sayıştay bu konuda devredışı bırakılmıştır. Bunu, Türkiye'de sadece üç kişi bilmektedir, sorulan sorulara da, ne yazık ki, cevap verilmemektedir. Ama, deprem bölgesinde, vergi mükellefi olup da, vergisini ödeyemedi diye hapse atılanlar vardır, deprem bölgesinde olup da vergisini ödeyemedi diye yurtdışına çıkma yasağı konulanlar vardır, deprem bölgesinde olup da, maliyeden "borcu yoktur kâğıdı" alamadığı için işlerini yapamayanlar vardır. Peki, ya "borcu yoktur kâğıdı" istediği zaman, faizlerin nasıl uygulandığını biliyor musunuz; maalesef, 2000 yılının mart ayına kadar aylık yüzde 12 olarak uygulanıyordu. Yani, bu deprem bölgesine, yurt içinden ve yurt dışından, mutlaka, birçok yardım yapıldı; ama, 57 nci hükümet, maalesef, istenileni, gerekeni yapmamıştır. Mutlaka, deprem yaralarının daha hızlı sarılması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aydın, lütfen, tamamlayın efendim; mikrofonunuzu açıyorum.

NEZİR AYDIN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Burada, esnafımıza, özellikle deprem bölgesindeki esnafımıza, mutlaka, bazı istisnalar getiril-meliydi. Eğer, bu kanunu ille çıkaracaksanız... Gerçi, bu kanuna şu anda hiç gerek yoktu. Bir yıl geçti ya da geçmedi, hayat standardını siz kaldırdınız. Hepimiz, bunda, seçim öncesinde söz verdik meydanlarda; iktidar olursak hayat standardını kaldıracağız ey esnaf dedik ve bize öyle oy verdiler. Buraya geldik, sözümüzü tuttuk, kaldırdık. Şimdi ne oldu, hangi mücbir sebep oldu da, bunu tekrar geri getiriyoruz? Yani, esnafımız... Herhalde, o padişahın meşhur hikâyesini biliyorsunuz, artık, kimse üzülmüyor, kimse boynunu bükmüyor. Millet gülmeye başladı 57 nci hükümetin haline.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum Sayın Başkanım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Şahsı adına, Sayın Aslan Polat; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 539 sıra sayılı kanun tasarısının eski 9, yeni 11 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, arkadaşlar da söylediler, bu madde için getirilen çok basit bir gerekçe var. Orada deniliyor ki: Türkiye'de deprem olan bölgelerde, bilhassa asrın felaketine uğrayan yerlerde -işte, Bolu'dur, Düzce'dir, Yalova'dır, Sakarya'dır- mükellefiyet kaydı bulunanların mücbir sebep hali kapsamına giren dönemlere ilişkin beyannamelerini bir veya birden fazla beyannamede toplu olarak verme kolaylığı getirilmektedir.

Onu da şundan getiriyor: Herkes tek tek beyanname verecek olsa, yüzbinlerce beyannameyle, vergi daireleri bir anda tıkanma durumuna gelecekti. Buna bir kolaylık getirmek; yani, vergi dairelerinin işlemlerini azaltmak için getirilen bir düzenlemedir. Yoksa, burada, böyle, vatandaşa getirilmiş çok da fazla bir kolaylık yoktur; sadece, beyanname verme kolaylığı ve vergi dairelerinde işlem yapma kolaylığı getirilmiştir; o bakımdan da, faydalı bir maddedir; ama, işin aslı ne; işin aslı şu: Bu tasarıyla bir sürü yeni vergi getirildi, onlardan vazgeçilmiyor; ama, beyanname vermekte bir kolaylık getiriliyor.

Sayın milletvekilleri, şimdi size bir şey söyleyeceğim. Bundan üç yıl önce, 55 inci hükümet döneminde; yani, Anasol-D hükümeti döneminde; yani, bugünkü koalisyonun iki büyük ortağının burada olduğu, Anavatan ve DSP'nin ortak olduğu o hükümette, Başbakan Sayın Mesut Yılmaz, Maliye Bakanı da Sayın Zekeriya Temizel iken bir vergi kanunu getirildi. Şimdi o iki partinin ortağı olduğu koalisyonda Başbakan bu sefer DSP'den oldu, Maliye Bakanı Anavatan Partisinden oldu. O geçen dönemde Maliye Bakanlığı bir kanun getirmişti ve çok büyük tartışmalarla geçti buradan ve en sonunda, o kanun için, Maliye Bakanlığı o kanunu çok beğendiği için "Bir Reformun Anatomisi" diye, bir vergi reformu nasıl gerçekleştirildi diye kitaplar basıldı, bu günlerce teşhir edildi, büyük bir propaganda yapıldı.

 Fakat, bakıyoruz ki, şimdi bu reformun anatomisine giren kanun maddelerinin hemen hemen hepsi değiştirildi bu hükümet döneminde. Yani, faiz vergisini kaldırmışlardı, malî milat getirmişlerdi, malî milat ertelendi, faiz vergilerinde erteleme yapıldı, hayat standardı kaldırılmıştı, geri getirildi.

O zaman bir şey düşünüyorum; demek ki, o vergi reformunun anatomisi iflas etmiş veya kanserli hastaymış herhalde, ölmüş -Allah rahmet etsin- çünkü, bunun içine giren bütün maddeler bu hükümet döneminde değiştirildi.

O zaman, bir şey meydana geliyor; üç yıl önce bu kadar büyük reklamla yapılan bir kanun tasarısı üç yıl içinde neden tamamen işleyemez hale geliyor? Neden; onun bir tek sebebi var: Bilhassa bu son üç yıldan beri, 28 Şubattan beri -üzerine basarak konuşuyorum- bu Parlamento ve Türkiye'de bir tartışma yasağı getirildi. Herkes birbirini anlamamaya başladı. Tartışılsa da, tartışılmasa da, tartışılmış gibi yapılmaya başlandı. Kanun maddeleri, kanun tasarıları ya komisyona gitti, tartışılmadı ya da tartışılır gibi yapıldı; fakat, tartışılmadı, otomatiğe bağlandı, aynen bugünkü tasarıda olduğu gibi; ya bir önergeyle getirildi bu kanun maddelerinin bir kısmı Meclisten geçirildi veya burada konuşuldu, muhalefet ne derse desin, muhalefeti reddederek tasarılar geçiştirme yoluna gelindi. Dolayısıyla, işte bu kanun tasarıları, işte çok büyük propaganda yapılan, seçim beyannamelerinde en büyük reklam yapılan kanunlar, üç yıl geçmeden tamamen rafa konacak şekilde, bütün işlevini kaldıracak şekilde işlemden kaldırıldı. Açın, bakın, görürsünüz.

İşte onu niye söylüyorum; bunu şunun için söylüyorum: Siz, tartışmaktan korkmayın, bu hükümet kendisi getirdiği kanun tasarılarında     -her şeye güvenemediği için- tartışmayı kaldırıyor. İşte bir hafta sonra belki getireceğiniz İçtüzük tadilatı da buna dayanıyor. Yoksa çalışma saatlerinden sizin şikâyetiniz yok ki, öğlen 2'de başlıyorsun, akşam saat 12'ye kadar Meclisi çalıştırı-yorsunuz, üç gün, dört gün çalıştırıyorsunuz, getireceğiniz tasarıda, o saatler daha da az. Esasında sizin çalışma saatlerinden falan probleminiz yok, getireceğiniz tasarıda, muhalefetin iyice sesini keselim, muhalefet iyice konuşamasın, biz muhalefetin konuşmasından rahatsız oluyoruz... Niye bunu getiriyorsunuz?.. Bu metotlar dünyada denendi. 1940'lı yıllarda muhalefeti yok ederek, muhalefetsiz bir düzen düşünüldü Avrupa'da, Almanya'da düşünüldü, İtalya'da düşünüldü; ama, her birisi muvaffak olamadı ve demokrasiye dönüldü. Size tek tavsiyemiz; tartışmadan korkmayın, ister komisyonlarda, ister Genel Kurulda tartışın ki, hemen böyle aradan iki yıl, üç yıl geçmeden tasarılarınız tamamen eskimesin, yazık ediyorsunuz.

Şimdi, bir şey söyleyeceğim. Bu tasarının bir yanlışlığı da şu: Şimdi, böyle hayat standardı kabul edildiği zaman Sayın Bakanımız burada en büyük sebep olarak diyor ki "500 000'e yakın mükellef beyanname vermedi" Şimdi, eğer...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, tamamlayınız efendim.

ASLAN POLAT (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Yorulmadınız mı?

ASLAN POLAT (Devamla) - Şimdi, yukarı çıkacağız, Plan ve Bütçe Komisyonundaki Tarım Bakanlığı Bütçesinin görüşmelerinde de problemleri anlatacağız.

Şimdi, mesele şuna geliyor: Eğer, hayat standardını esas kabul edersek, vergi gelir mükellef-lerinin yüzde 85'i vergisini, hayat standardına göre, kendisini otomatiğe bağlayıp, veriyor. Burada fazla vergi verenlerin de bir nevi bunun arkasına sığınma sebebi ortaya çıkıyor. Halbuki, bilhassa Maliye Bakanlığında şunu düşünmelerini ben arzu ederdim: Acaba 500 000 tane gelir vergisi mükellefi niye beyanname vermemiş? Zaten o beyanname vermemişse, siz buna ne getirseniz gene beyanname vermez. Onun o dara düştüğü sıkıntıları düşünelim. Bakın, dün Türkiye direkten döndü. Bir anda borsa 10 300'e düştü, bir akşamda repoda faizler günlük 250'ye, haftalık 400'e çıktı ve bunlar, aynen 5 Nisan kararlarına dönmeye başladı, Türkiye 1994'e dönmeye başladı. O halde, bu Türk Parlamentosunda, vergi sisteminde olan hataları düzeltmek istiyorsak, gelin bunları burada tartışalım ve halkın yararına olan kararları getirelim diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Şahsı adına, Sayın Cevat Ayhan; buyurun efendim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; vergi kanunlarında tadilat yapan 539 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu, eklerle, araya giren maddelerle beraber 11 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Bu madde, geçici bir maddedir. Doğal afet bölgesinde beyannamelerin verilmesiyle ilgili, geçici vergi beyannameleriyle ilgili düzenleme yapmak üzere Maliye Bakanlığına yetki vermektedir. Tabiî, bizim deprem bölgesi için talebimiz -dün de bir vesileyle arz ettiğim gibi- bu bölgede vergilerin 3 yıl süreyle terkin edilmesidir. Maliye Bakanlığı, burada büyük firmaların olduğu, büyük holdinglerin olduğu istikametinde beyanda bulunabilir; ama, belli kriterler getirerek -kurumlar da alınacaksa- küçük işletmelerin, ister Kurumlar Vergisi ister Gelir Vergisi mükellefi olsun, bu terkinden, 3 yıl için muafiyetten faydalanacak bir düzenleme yapmasını bekliyoruz. Bölgedeki ticaret odalarının, esnaf odalarının talepleri budur, istekleri budur.

Dün akşam burada, geçen bir madde üzerinde konuşurken, iki yıl için getirilen hayat standardı uygulamasının deprem bölgesinde uygulanmamasıyla ilgili bir talepte bulunmuştuk; oraya istisna getirilmesi... Ancak, aldığımız habere göre, bir önergeyle...

Ş. RAMİS SAVAŞ (Sakarya) - 11 inci maddeyle ilgili konuşuyoruz; geçici madde bundan sonra.

CEVAT AYHAN (Devamla) - 11 inci maddeyi konuşuyoruz; tabiî, doğrudur; onu konuşuyoruz.

Bir geçici maddeyle, afet bölgesinde, hayat standardının uygulanmaması istikametinde... Maliye Bakanlığı tarafından da bu talebin kabul gördüğü ve bir önergeyle bunun tasarıya ilave edileceğini duydum; inşallah gerçekleşir; biraz sonra göreceğiz; memnun oldum; bunun uygulanması bir ihtiyaçtır değerli arkadaşlar.

Tabiî, deprem bölgesini, yaşayan bilir. Türkiye'nin hali vakti iyi bir bölgesi, birden felakete maruz kalınca, tabiî, zenginlikten sonra fakirlik zordur; hadisi şerifte de onu buyurur Peygamber efendimiz; zenginlikten sonra fakirlik zordur; onun için, bu bölgeye bu düşkün halinde bir destek olunması lazım. Bizim istediğimiz, bölgeye destek olunsun, bölge ayağa kalksın; ondan sonra, ne yüklenecekse o yükün altında kalmaz, kalkınır gider.

Tabiî, Maliye Bakanlığının uygulamalarıyla ilgili, yine, deprem bölgesinden bir faks geldi önüme; bu, Bolu Mudurnu esnafından geliyor; bakın,okuyorum: "Sayın Milletvekili Cevat Ayhan. Sayın Vekilim, mükellefi olduğumuz Mudurnu İlçesi maliyemiz, tüm Mudurnu'daki esnafımızın, tavuk üreticilerimizin ve öğrenci taşımacılığı yapan şoför esnafın ve bütün esnafın Mudurnu'daki bankalarda bulunan hesaplarını bloke ederek, tedbir koymuş bulunmaktadır. Bloke edilmeden dolayı, bizler çok sıkıntı çekmekteyiz. Gerekçelerinde ise 'Bolu depreminden önceki vergi borçlarından dolayı, bu hareketi yaptık' diyorlar.  Kesinlikle taviz verilmeyeceğini söylüyorlar, oradaki, Mudurnu'daki maliye yetkilileri. Bizler, bu durumdan dolayı çok mağduruz, işler çok durgun, esnaf siftah yapmadan dükkân kapatıyor. Ne olur duruma müdahale edin. Ayrıca, Mudurnu'da, vergiler deprem ertelemesine tabi; ama, maliyenin bu yanlış uygulamasını anlamış değiliz. Bizlere yardımcı olursanız çok seviniriz. Sayın Maliye Bakanımız el koysun; banka blokeleri kaldırılsın. Saygılar."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ayhan, lütfen, tamamlayın efendim.

Mikrofonu açıyorum; buyurun.

CEVAT AYHAN (Devamla) - Ben de, burada, Muhterem Maliye Bakanımıza arz ediyorum; herhalde, süratle tetkik buyurup, talimat verip, bunu halledecektir. Yani, esnafın hesaplarını dondurmak, onu dondurmak demektir. Tabiî, vergi alacakları tahsil edilir usulünce; ama, sağılı ineği kesmemek lazım; işletmeleri bloke etmemek lazım diyorum.

Hepinizi hürmetle selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Arı, Sayın Bakana sorunuzu yöneltebilirsiniz efendim; buyurun.

HÜSEYİN ARI (Konya) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma, delaletinizle bir soru tevcih edeceğim.

Sayın Bakanım, ekonomistler "vergi verilmez, alınır" diye bir prensibi dile getiriyorlar. Siz, Maliye Bakanlığı olarak, bu prensibin ışığı altında, Bakanlığınızda ne gibi reformlar yapıyorsunuz? Her şeyden önce, sizin vergi memurlarınız, çok ağır mesai şartları altında çalışmaktadırlar. Buna mukabil, geçim sıkıntısı içerisinde kıvrandıklarını da, bizzat, bizlere söylemektedirler. "Mum dibini ışıtmaz" diyerek, zatıâlinizi, bu konuda, bize şikâyet etmektedirler. Siz, bu personelle, vergi toplamada istediğiniz hedeflere ulaşabileceğinizi ümit ediyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Bakan, soruyu cevaplandırabilirsiniz efendim; buyurun.

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın Başkan, benim de, soru için müracaatım var.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşımızın değindiği konu gerçekten bizim de üzerinde hassasiyetle durduğumuz bir konu. İnşallah, o konuda da önümüzdeki günlerde bir iyileşmeye gitmek için çalışmaktayız. Mesele mum olarak değil, yani, biz Maliye Bakanlığı olarak sadece bir bakanlığı aydınlatan veya bir bakanlığa etkisi olan bir mum değil; çünkü, birine yapıp diğerine yapmadığınızda büyük sıkıntı olur; ama, bu konuda ciddî çalışmalarımızın olduğunu ifade ederek, Bakanlığımız elemanları için gösterdiğiniz duyarlılıktan dolayı da özellikle size teşekkürlerimi sunarım.

Sağolun efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Çelik, buyurun, Sayın Bakana sorunuzu yöneltebilirsiniz efendim.

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, aracılığınızla, Bakana şu sorumu yöneltmek istiyorum: Deprem bölgesinde gece zengin yatanlar, sabahleyin, maalesef, fakir kalktılar, işlerini ve ticaretlerini, evlerini kaybettiler. O bölgede yapmış olduğumuz gezilerde karşımıza çıkan şey şu oldu: Bilhassa, bu, mücbir sebep ileri sürülerek beyanname alınmadı; ama, bunun süresi ne kadar devam edecek? Bir belirsizlik var, bunun mutlaka açıklığa kavuşturulması lazım; ancak, hükümet içerisinde bir başka anlaşmazlık var. Maliye Bakanlığı "mücbir sebep" diye beyannameleri tehir ediyor; ama, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, maalesef, Bağ-Kur primleri, SSK primleri ve buna benzer primler noktasında, ille ödeyeceksiniz diye baskı yapıyor. Yani, aynı Bakanlar Kurulunda görev yapan iki bakanlık mensubu arasında neden böyle bir çelişki var? Bu hususta da vatandaşın rahatlatılması lazım. Buna bir çare bulurlarsa teşekkür edeceğiz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

Buyurun Sayın Bakan, cevaplayabilirsiniz soruyu efendim.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkanım, mücbir sebep hali, Sayın Çelik'in de ifade ettiği gibi, halen devam ediyor. Bizim temel amacımız, o depremin meydana getirmiş olduğu tahribatın ortadan kaldırılmasında oradaki mükelleflere daha yardımcı olmaktır. Yoksa, mücbir sebeple ilgili herhangi bir kaygının olmaması lazım. Mühim olan onların problemlerini çözmektir. Böyle, mücbir sebebin kalkacağına dair herhangi bir gayretimiz, çalışmamız yok. Şartlar doğduğu zaman onu tekrar görüşürüz; ama, oradaki esnafımızın, bu açıdan gayet rahat ve huzur içerisinde olmalarını biz de arzu ediyoruz. Mücbir sebepte bir problem yok.

Sosyal sigortalarla ilgili konuyu, eğer izniniz olursa, ilgili bakanlıkla da konuşarak yazılı cevaplandırayım.

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Yılmazyıldız, buyurun efendim, Sayın Bakana yöneltin sorunuzu.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakana aşağıdaki sorularımı sormak istiyorum.

Özellikle belediyelerimiz ve esnafımız mevcut vergilerini ödemekte çok zorlanmaktadırlar; kaldı ki, bugün yeni vergilerin ihdasını konuşmaktayız. Demektedirler ki: "Acaba, vergilerin affını değil; ama -bugünlerde af çok konuşuluyor- hiç olmazsa vergi cezalarının affını Sayın Maliye Bakanlığı düşünmekte midir? Eğer düşünecekse, böyle bir tasarı ne zaman çıkacaktır?"

Bandırma Şoförler ve Otomobilciler Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ruhi Duralı, Oda Sekreteri Bilge Can ve Balıkesir Kahveciler Derneği Başkanı Sayın Recep Çelik "Bu hayat standardıyla ilgili konularda, vergi, öyle, yatı katı olanı değil -zaten onlar normalde beyan ediyorlar, mutlaka bir kârları var- asıl esnafı vurmaktadır. Bundan önceki vergi yasasında reform diye söylenerek kaldırılan bu durumun tekrar konulmasını anlamakta güçlük çekmekteyiz. Sayın Bakan açıkları kapatmak için, yine böyle reform diye kaldırılan başka yeni vergiler koymayı düşünmekte midir? Bilmek istiyoruz."

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkanım, sayın arkadaşımızın birinci sualinde "esnaf, mevcut vergileri ödemekte güçlük çekiyor; bir de hayat standardı geliyor" dendi. Bu vesileyle, izniniz olursa bir açıklamayı gündeme getirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarımızın vergiyle ilgili konuşmalarında, benim, dün, vergi tasarısının geneli üzerinde yaptığım konuşmada 500 000 civarında esnafın beyanname vermediğini ifade ettiğimi söylediler. Ben, öyle sanıyorum ki "beyanname vermediler veya vergi zıyaına sebebiyet verdiler" demedim. Türkiye'de, ticarî ve serbest meslek kazancı dolayısıyla beyanname veren 1,5 milyon civarında mükellef vardır. Hayat standardı 2000 yılında uygulanmadı, daha doğrusu, 1999 yılı gelirlerine uygulanmadı, dolayısıyla 2000 yılı beyannamelerini verirken, 500 000 esnaf gelir beyanı, matrah beyan etmediler. Gelir elde edilmediği durumu ortaya çıkmıştır dedim. Yoksa, kendilerini, kesinlikle, bir vergi kaçıran veya potansiyel vergi  kaçıranlar olarak ifade etmedim.

Onların hayat standartlarını  daha iyi bir hale  getirmek için bütün gayretimizle çalışıyoruz. Böyle  bir sıfat vermemiz mümkün değildir. Ama, bu hayat standardı, sadece ticarî kazanç ve serbest meslek erbabını ilgilendiriyor ve burada getirilen tavanın üzerinde gelir beyan etmişse, zaten ona ilave bir yük de gelmemektedir. Dolayısıyla, esnaflarımızın satın alma gücünü artırmak, bizim de temel hedefimizdir.

Hayat standardıyla ilgili, vergi idaresi, gelir idaresi olarak önümüzdeki günlerde, gerek televizyon kanallarında gerekse başka platformlarda daha aydınlatıcı bilgiler sunacağız.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ben de teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Aydın, buyurun efendim, sorunuzu sorabilirsiniz.

ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, delaletinizle Sayın Bakanıma şu soruları arz etmek istiyorum:

1. Sayın Bakanım, 16-17 defadır İMF ile anlaşma yaptık ve her seferinde de "tünelin ucu göründü, görünmek üzeredir" denildi. Acaba bu tünelin ucu ne zaman görünecek, ne zaman ışığa kavuşacağız?

2. IMF ile anlaşma yaparak ekonomisini düzelten, ekonomisini düzlüğe çıkaran herhangi bir ülke var mıdır, varsa hangi ülkedir?

3. Bu kadar genç nüfusa ve yeraltı zenginliğine sahip ve önemli bir jeopolitik konumu olan ülkemizde vatandaşlarımızın yüzde 25'i açlık sınırındadır. Sizce, bunun sebebi nedir, neye bağlı-yorsunuz?

4.  Deprem vergisi ve eğitime katkı payı adı altında toplanan vergilerin ne kadarı deprem bölgesine gönderildi, ne kadarı eğitime sarf edildi?

5. Mevzuat gereği, acaba, vatandaştan kaç çeşit vergi alınıyor? Bunları öğrenmek istiyorum.

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

Bu son soru idi; Sayın Uzunkaya'nın sorusunu süremiz dolduğu için alamıyorum.

Sayın Bakan, soruyu cevaplayabilirsiniz efendim; buyurun.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Aydın ilk olarak IMF ile Türkiye, bugüne kadar 16 defa anlaşma yapmış, masaya oturmuştur; fakat, bunlar sonuç vermemiştir; acaba, bu defa sonuç elde edilecek mi tarzında bir sual tevcih ettiler.

Doğrudur, ben de zaman zaman gerek Genel Kurul ve gerekse Plan ve Bütçe Komisyonunda hep şunu ifade ettim: Artık, bu üç yıllık ekonomik program, IMF ile bir stand-by anlaşmasına bağlanmış olan program, bu geçmiş 16 anlaşmadan biri olmasın, 17 nciye talip olmayalım diye altını çizerek belirttim ve bu program uygulanırken, geçmiş programlarda -o 16 programda- olmayan veya yeteri kadar ağırlık verilmeyen konulara bu defa son derece duyarlı bir şekilde yaklaşılmıştır. Bir kere, meselenin altyapısı oluşturulmuştur, yapısal değişiklikler gerçekleştirilmiştir ve bu yapısal değişiklikler kanunla oluşturulmuş, hatta, anayasa değişikliği şeklinde oluşturulmuştur. Bunların oluşmasında -teşekkürümüzü de hep defalarca belirttik- Parlamentonun bütün kanatları destek vermiştir ve o altyapı oluşmuştur. O altyapının üzerinde üç yıllık bir ekonomik program, ödün vermeden, kararlılıkla uygulanmaktadır. Bu böyle gittiği takdirde -üç yılın sonunda, ki, birinci yılını hemen hemen bitirdik ve birinci yılın sonunda son derece önemli gelişmeler elde ettik- vergi gelirlerimizin yüzde 88'i faiz ödeneklerine giderken, 2001 yılında bu, yüzde 52'ye düşmüştür; çok önemli bir gelişmedir. Bütçe açığı, 2000 bütçesini yaptığımızda yüzde 11 iken, 2001 bütçesinde yüzde 3,4'e indirilmiş ve bütçenin büyüklüğü içerisinde faiz ödemeleri, 2000 bütçesinde yüzde 45 iken, 2001 bütçesinde yüzde 34'e düşmüştür. 2000 bütçesinde faizler, gayri safî millî hâsılanın yüzde 17'sine tekabül ederken, 2001 bütçesinde yüzde 10'a çekilebilmiştir. Bunu devam ettirdiğimiz takdirde, Türkiye, yıllarca sıkıntısını çektiği sağlıksız kamu finansmanı ve onun meydana getirdiği enflasyonu yenecektir.

Vergi getirmek sempatik bir olay değil; bunu, ben de biliyorum; ama, bu programı, eğer, başarıya götüremezsek, iki sene önceden daha kötü şartlara düşeceğimiz de hepimizin malumudur. İnşallah, bu kararlılıkla giderek, siyasî istikrara da devam ederek neticeye ulaşacağımızı tahmin ediyorum.

Diğer suallere yazılı cevap vereceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Değerli milletvekilleri, madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri, önce, geliş sıralarınla göre okutacağım; daha sonra da aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ediyoruz.

Şükrü Ünal Mahmut Göksu Ahmet Nurettin Aydın

        Osmaniye               Adıyaman                         Siirt

         Fethullah Erbaş                               Rıza Ulucak

                 Van                     Ankara

Madde 11- 4481 sayılı Kanunun 15 inci maddesinde yer alan "31.12.2000" tarihi, "31.12.2001" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 539 sıra sayılı, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 11 inci maddesi ile değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 15 inci maddesinde yer alan "31.12.2002" ibaresinin "31.12.2001" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Fethullah Erbaş Ahmet Derin M. Altan Karapaşaoğlu

                 Van                  Kütahya                       Bursa

Mustafa Geçer Cevat Ayhan                  Ali Sezal

              Hatay                  Sakarya      Kahramanmaraş

Yakup Budak Şükrü Ünal               Akif Gülle

              Adana                Osmaniye                   Amasya

BAŞKAN - Efendim, şimdi okutacağım son önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olduğu için, okutacağım ve işlemine başlayacağım.

Buyurun efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 539 sıra sayılı, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 11 inci maddesi ile değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Fethullah Erbaş Şükrü Ünal                     Ahmet Sünnetçioğlu

                 Van                Osmaniye                       Bursa

Osman Aslan Şeref Malkoç Alaattin Sever Aydın

       Diyarbakır                  Trabzon                    Batman

Sacit Günbey Hüseyin Arı          Yakup Budak

       Diyarbakır                     Konya                      Adana

                            Mustafa Geçer

                                          Hatay

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :

"Gerekçe :

4481 sayılı Kanunun 15 inci maddesinde yer alan ve aralık ayının sonunda biten verginin 2002 yılına kadar uzatılması hakkaniyete aykırıdır. Zaten vergisini ödemekte zorlanan vatandaşımızın iki yıl daha bu vergileri ödemeye mahkûm edilmesi kamu vicdanını yaralamaktadır."

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 539 sıra sayılı, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 11 inci maddesi ile değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 15 inci maddesinde yer alan "31.12.2002" ibaresinin "31.12.2001" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Fethullah Erbaş (Van) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum efendim.

Buyurun.

"Gerekçe :

4481 sayılı Kanunun 15 inci maddesinde yer alan ve aralık ayının sonunda biten verginin 2002 yılına kadar uzatılması hakkaniyete aykırıdır. Zaten vergisini ödemekte zorlanan vatandaşımızın, iki yıl daha bu vergileri ödemeye mahkûm edilmesi, kamu vicdanını yaralamaktadır."

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilme-miştir.

Son önergeyi okutuyorum efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.

"Madde 11- 4481 sayılı Kanunun 15 inci maddesinde yer alan "31.12.2000" tarihi, "31.12.2001" olarak değiştirilmiştir."

Şükrü Ünal (Osmaniye) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum efendim.

Buyurun.

"Gerekçe :

Halkın yeni ve ekvergi vermeye tahammülü kalmamıştır."

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum :

Geçici Madde 1. - Maliye Bakanlığı, 17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde meydana gelen doğal afetler nedeniyle mücbir sebep hali ilan edilen yerlerde mükellefiyet kaydı bulunanların mücbir sebep hali kapsamına giren dönemlere ilişkin beyannamelerini bir veya birden fazla beyannamede toplu olarak verdirmeye, bu beyannamelere ilişkin yeni beyanname verme süreleri belirlemeye veya geçici vergi beyannamelerini hiç verdirmemeye yetkilidir. Bu yetki iller, ilçeler veya vergi türleri itibariyle farklı olarak kullanılabilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere, Sakarya Milletvekili Sayın Nevzat Ercan. (DYP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Ercan.

DYP GRUBU ADINA NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

57 nci hükümet ve öncesindeki 56 ncı, 55 inci hükümetler döneminde, reform elbisesi giydirilmiş çok sayıda vergi tasarısı geldi, Mecliste görüşüldü; bütün karşı koymalarımıza, ikaz-larımıza, uyarılarımıza, olumlu katkılarımıza rağmen, bu tasarılar, ne yazık ki kanunlaştı; ama, zaman içinde gördük ki, uygulamada görüldü ki, bu kanunlardan, vatandaşlarımız ve bilhassa dar ve sabit gelirli vatandaşlarımız olumsuz etkilendi. Sadece vatandaşlarımız olumsuz etkilenmedi, ülke ağır bir ekonomik krizin içine sürüklendi; bu vergi yasalarıyla, ekonomiye ve maliyeye önemli ölçüde darbeler indirildi. Yanlıştan dönmek lazımdı; zaman zaman çift dikiş yaptınız, bu vergi yasalarını tekrar Meclis gündemine taşıdınız, orasını değiştirdiniz, burasını değiştirdiniz...

Şimdi benzerini yapıyorsunuz, benzer bir tasarıyı getirdiniz. Halk yoksullaşırken, fukaralaşırken, siz, bir yandan ilave yükler getiriyorsunuz. Şimdi, getirdiğiniz tasarı da o; yani, ekvergiler... Depremin olduğu günlerdeki psikolojik ortamdan yararlanarak getirdiğiniz ekvergilerin, bu defa, iki yıl daha alınmasını mümkün kılacak süre uzatımını Yüce Meclisin huzuruna getiriyorsunuz.

Şimdi, o bölgenin bir insanı olarak, o bölgede maddî ve manevî kayıpların, felaket boyutuna varmış kayıpların yaşandığı o bölgenin bir  milletvekili olarak size soruyorum: Çok sayıda ekvergilerle, o bölgedeki yaraları sarmak için topladığınız vergileri, münhasıran o bölgeye kullandınız mı?.. Bakın, benim elimde rakamlar var, Sayın Bakanımdan da soruyorum: "Deprem vergisi" adı altında elde ettiğiniz vergi gelirlerinin ne kadarını; ama, bakın, altını çizerek söylüyorum Sayın Bakanım, vergi kaynaklı olarak elde ettiğiniz gelirleri, bunun dışındakileri, onları da soracağım da; ama, özellikle, öğrenmek istediğim, vergi kaynaklı olarak elde ettiğiniz gelirlerin ne kadarını deprem bölgesine kullandınız, kullandırdınız, yönlendirdiniz?.. Tamamını vermek zorundasınız; deprem vergisi adı altında getirdiniz ve uygulamaya soktunuz.

Şimdi, 3 katrilyon civarında elde ettiğiniz gelirin, mayıs ayı sonu itibariyle, kullandırdığınız vergi kaynaklı rakamı, bendeki rakam 539 trilyon. Evet, vergi kaynaklı olarak söylüyorum, 539 tril-yondur; yani, yılsonu itibariyle, 3,5 katrilyon olarak hedeflenen deprem vergisi olarak elde ettiğiniz gelirin 1 katrilyonunu kullandırmış olacaksınız ve aşağı yukarı 2 katrilyonun üzerindeki bir vergiyi, o bölge için topladığınız, o bölge insanının ve o bölgenin yaralarını sarmak için topladığınız vergileri o bölge için kullandırmadınız... (DYP sıralarından alkışlar) Eğer, kullandırmış olsaydınız... Bakın, aradan onaltı ay geçmiş hâlâ o bölge insanı çadırlarda ve barakalarda barınmaktadır, ikinci kışını geçirmenin telaşı içindedir. Yoksulluk ve perişanlık had safhadadır.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, getirdiğiniz bu tasarıyla, tekrar ilave birtakım yükler getiriyorsunuz, süreleri uzatıyorsunuz, iki yıl önce kaldırdığınız hayat standardı uygulamasını yeniden dev-reye sokuyorsunuz. Getirdiğiniz tasarıda hayat standardı uygulamasını deprem bölgesi insanı için istisna kılan bir düzenlemeniz yok, yok o tasarıda. Şu mantığa, şu vicdana bakın ki, Marmara Bölgesi depreminde -12 Kasım Düzce depremi dahil- o bölgede 100 binlerce insan açıkta kalmış, 40 000'in üzerinde işyeri yıkılmış, emtiasını kaybetmiş, sermayesini kaybetmiş, malını, mülkünü, işini, aşını kaybetmiş. Sokakta kalmış, komşusundan bir ceket, üzerine bir fistan, bir gömlek alabilmiş, aylarca yaşamını bu ölçülerde sürdürmüş insanlara, siz bir de diyorsunuz ki, hayat standardıyla kanunun tespit ettiği geliri beyan edeceksiniz ve sonra da bunun üzerinden vergi vereceksiniz; öyle mi!.. Nesi kalmış ki, vergisini alacaksınız?! Sermayesi mi kalmış, işyeri mi kalmış, tezgahı mı kalmış, malı mı kalmış. Çek ve senet muamele mi görüyor? Mal mı alabiliyor, mal mı satabiliyor? Bir de gelip boğazına biniyorsunuz vatandaşın! (DYP sıralarından alkışlar)

Ama, şimdi döndü, memnuniyet verici bir gelişme, verdiğimiz önerge vardı, öyle zannediyorum -ben de öyle duyum aldım, Sayın Bakanım da söylemişti- Sayın Maliye Bakanımız olumlu bir yaklaşım sergiliyor. "Hayat standardı uygulamasını, hiç olmazsa deprem bölgesinde uygulama-yalım" diyorsunuz; bu da olumlu bir gelişme. Gönül isterdi ki... Olaylara, o bölge insanına ve o bölgeye o kadar uzaksınız ki, bir tasarı hazırlanırken, orada, birtakım iyileştirmeler yerine ilave yükler getiriyorsunuz; ama, burada da olsa aklınız başınıza geldi; bunu da takdirle karşılıyoruz.

Hayat standardı uygulamasına muhatap 2,3 milyon insan var Türkiye'de. Siz, hangi doğru ekonomik, sosyal politikalarla ülkenin ekonomisini düzlüğe çıkardınız da, insanımızın refah seviyesini artırdınız da, insanlardan, geçmişte kaldırdığınız bir uygulamayı yeniden kanunlaştırmak istiyorsunuz?!. Hem de öylesine ki, ince hesaplarla, bir temel düzenleme niteliğinde olan hayat standardı uygulamasını, bir baskın biçimde, önergeyle getiriyorsunuz. Birçok milletvekiliniz bile farkında değil o önergeyle ne getirildiğinin; bir baskın biçimde... Bir tasarı hazırlıyorsunuz ve o tasarının içerisinde hayat standardıyla ilgili bir düzenleme yok; ama, bu Genel Kurulda, bir oldubittiye getirmek için, önergeyi getiriyorsunuz ve temel bir düzenlemeyi, önergeyle o yasanın içerisine monte etmeye çalışıyorsunuz; ama, suçüstü yakalandınız.

Benim bu söylediklerim size hoş gelmeyebilir, doğru da gelmeyebilir; ama, ben Sayın Bakandan bir şey isteyeceğim. Bakınız, birkaç gündür, gazetelerde, sayfa sayfa, esnafımızı ilgilendiren, esnafımızı temsil eden, onların en üst yönetiminin duyuruları var. Bakın Sayın Bakanım, bakın, duyuruları var. "Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonundan Sayın Kamuoyuna" Okuyup okumadığınızı bilmiyorum, işinize gelip gelmediğini de bilmiyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ZORLU (Isparta) - Bu milleti bir siz mi düşünüyorsunuz!..

NEVZAT ERCAN (Devamla) - "Halkımızın gözü önünde bir oyun sahneleniyor. Biz esnaf ve sanatkârlar olarak bu oyunun figüranı olmayacak, daha fazla ezilmeye, dışlanmaya izin vermeyeceğiz."

Benim söylediklerimi bir tarafa bırakın, şimdi, bakınız 4 milyon esnafımız adına, en üst organ olan Konfederasyonun Başkan ve yöneticileri söylüyor. Onlara itibar edersiniz, etmezsiniz onu bilemem; yalnız, sizi uyarıyorlar ve bakın neler söylüyorlar: "Hazinemiz; bankalar, kaçakçılar, çıkarcılar ve yolsuzluklar aracılığıyla boşaltılmış durumdadır. Şimdi, soydurulan Hazineye kaynak aktarmak için...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Ercan, mikrofonunuzu açayım.

Lütfen tamamlayın efendim.

NEVZAT ERCAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

"Şimdi, soydurulan Hazineye kaynak aktarmak için iki yıl önce yürürlükten kaldırılan hayat standardı uygulaması, katılımcı ve şeffaf devlet anlayışı gözardı edilerek, bir oldu bittiyle yeniden yürürlüğe konulmak isteniyor."

Biz, dedik; dedik de, acaba, böyle muhalefet penceresinden mi dedik gibi geliyor size. Bakın, doğrudan, hayatın içinde olan, yaşayan insanlar söylüyor. Benim söylediklerime belki itibar etmeyebilirsiniz, belki gülümseyebilirsiniz; ama, bakın şikâyet ediyorum sizi. 4 milyon esnaf adına, yöneticilerin söyledikleri, yaptıkları açıklamalara siz, eğer böyle gülmeye devam ediyorsanız olmaz... Bakın, devam ediyor cümle, ne söylüyor arkasından: "Uzun süredir her türlü destekten yoksun bırakılan ve dışlanan esnaf ve sanatkârlardan daha fazla fedakârlık istenmemelidir. Hele kazanmadan vergi ödemesini hiç kimse beklememelidir. Cumhuriyet tarihinin en zor  günlerini yaşayan esnaf ve sanatkârları, bu vergi ile mezara gömmeye kalkanları, biz de sandığa gömeceğimizi şimdiden açıklıyoruz" diyor halkımız. (DYP ve FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ercan.

NEVZAT ERCAN (Devamla) - Başka söze ne hacet!

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Efendim, şahsı adına konuşmak üzere Sayın Aslan Polat?.. Yoklar .

Sayın Erol Al?.. Yoklar.

Sayın Cevat Ayhan, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 539 sıra sayılı vergi kanunlarında değişiklik yapan tasarının 11 inci maddesinde yer alan geçici madde 1 üzerinde, şahsen söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, bu madde, Maliye Bakanlığına birtakım düzenlemeler yapma yetkisi veren bir maddedir. Tabiî, muhterem Maliye Bakanı ifade ettiler; "fevkalade zordayız ve her 100 liralık verginin 88 lirası faize gidiyor, bunu aşağıya düşürmek için bir gayret içindeyiz" dediler. Biz de, tabiî, temenni ediyoruz, milletin ödediği vergiler, millete hizmete dönüşsün; vergi bunun için ödenir zaten; ama, muhalefet partisi olarak da, millet adına, vergilerin nereye gittiğini bilme ihtiyacındayız, vergilerin yerinde harcanmadığını da görüyoruz.

Tabiî, burada sözümüz muhterem Maliye Bakanına değildir, hükümete ve hükümetleredir. Ta-biî, bir günde buraya gelmedik; ama, yıllar yılı, kötü yönetimlerle, beceriksiz yönetimlerle bugüne geldik. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) Bakın, beceriksiz yönetimlerle... Evet, bunun içinde siz varsınız; 55 inci, 56 ncı, 57 nci hükümetlerin dönemidir bu... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

Bir dakika... Bir dakika... Bir dakika... Sabırlı olun; Halep oradaysa arşın buradadır. Bakın, burada, faiz ödemeleri var , şimdi o rakamlara bakalım "bütün gelir, faize gidiyor" dedim. 1996 yılında 18 milyar dolar ödenmiş; 1997 yılında, 54 üncü hükümet döneminde -içinde bulunduğum hükümette- 15 milyar dolar ödenmiş; 1998 yılında 23 milyar dolara çıkmış; 1999 yılında 26 milyar dolara çıkmış; 2000 yılında on ayda 31 milyar dolara çıkmış. Yani, biz, borçlandıysak, müteakip yıl kabarırdı, ondan sonra düşerdi; ama, siz, devamlı artırıyorsunuz. Şimdi, bakın, on ayda 31 milyar dolar ödemişsiniz. Bu marifetler size ait, şampiyonsunuz yani, burada, bunu söyleyeyim size. Bakın... (DSP sıralarından "sayenizde" sesleri) 

Sayenizde tabiî...

Esnaf feryat ediyor, tam sayfa ilan veriyor, tabiî, günah çıkarıyor. 54 üncü Refahyol Hükümetine karşı blok halinde karşı çıktılar. Tabanda esnaf bizim iktidarı tuttuğu halde, tepede, Konfederasyonun başındakiler, beşli grup olarak bloke ettiler. Çoğunluğumuz kalmadı, ortağımız içten eriyince, iktidardan düştük. Mesele yok, demokratik yolla, iktidarlar daima değişir; ama, bakın değerli arkadaşlar, faizlerin vergiye oranı 1995 yılında yüzde 53, 1996'da yüzde 67, 1997'de, bizim bütçemizde yüzde 48'e düşmüş, bizden sonra, 1998'de yüzde 67'ye çıkmış, 1999'da yüzde 72; Muhterem Bakan ifade ettiler, şimdi, yüzde 88. Bunlar, hep sizin marifetiniz, Anavatan, DSP ve şimdi de MHP katıldı içine. Üç ortağın ikisinin geçmişte marifetidir, üçünün de bu yol içinde marifetleridir.

Faizlerin gayri safî millî hâsılaya oranına bakıyorum. Bakın, faizler, gayri safî millî hâsıla, baktığınız zaman, bizden önceki yıl yüzde 10, biz 7.75'e düşürmüşüz, bizden sonra, 1998'de 11,54, 1999'da 13,70.

Şimdi, Mesnevî'de bir hikâye var: Adamın birinin evinin duvarları çatlamış -bir arkadaş daha anlattı- hep çamurla sıvamış. "Yıkılma ne olur, evlat, çoluk çocuk var içinde" demiş. Tabiî, yıkılınca,  felaketten sonra da ağlıyor, feryat ediyor, "niye haber vermedin" diyor. "Behey gafil, ben söyledikçe sen ağzıma çamur sıvadın" diyor. Rakamlar devam ediyor, gösteriyor; yani, on yılda, Türkiye, 158-159 milyar dolar faiz ödüyor. Bunun, sadece 139 milyar doları iç faiz; yani, adım adım...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ayhan, mikrofonu açıyorum efendim, tamamlayın lütfen.

CEVAT AYHAN (Devamla) - Peki, teşekkür ediyorum.

Biz geldik, iyileştirdik, Fadime oynattınız, Kalkancı oynattınız, kıyamet kopardı bazı çevreler, soygun, rantiye çevreleri -sizi kastetmiyorum şüphesiz, sizin şahsınızla ilgisi yok sözümün- menfaat çevreleri, hükümetimiz düştü; ama, Türkiye şimdi duvara dayandı, gık diyecek hali kalmadı; çok üzülüyoruz... Bu vatan bizim, bu millet bizim, bu memleket bizim... Maliye Bakanı kardeşimiz çırpınıyor bir kaynak bulmak için. Sizin 3,5 yıllık iktidarınız düşürdü buna. Bakın, biz iyileştirdik, aldınız berbat ettiniz, beceremediniz; şimdi geldiniz duvara dayandınız. Avrupa da dayatıyor, meclisleri dayatıyor, Ermeni meselesinde dayatıyor, Kıbrıs'ta dayatıyor; siz de bekliyorsunuz ki, Avrupa bize 15 - 20 milyar dolar versin de borç faiz batağından, içborçtan dışborca gidelim biraz nefes alalım. Dışborca gitseniz üç, beş sene sonra yine gelecek gırtlağınıza yapışacak.

Türkiye'nin iktisadî kalkınmaya ihtiyacı var. Türkiye'nin iç barışa ihtiyacı var, millet devlet kaynaşmasına ihtiyacı var, bunlar temel meselelerdir. Bir kere, içte rahatlamamız lazım değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEVAT AYHAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan. 

Şahsı adına ikinci söz, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün'e aittir efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Özgün.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu vergi tasarısını, Sayın Bakanın da ifadelerinden anlıyoruz ki, buraya, tabiî, istikrar adına getirmiş bulunuyorsunuz. Uygulamakta olduğunuz istikrar tedbirleri için, Sayın Bakan ısrarla ifade ediyor, bu vergileri toplayacağız diyorsunuz ve 2001 yılı için 32 katrilyon civarında vergi toplamayı hedeflemiş bulunuyorsunuz; ama, bakınız, açıklıkla ifade edeyim ki, şu anda, esnaf ve sanatkârımız, bu vergileri ödemek durumunda olan mükelleflerimiz bu vergileri ödeyemez, ödeyemeyeceklerini de ifade ediyorlar. 2000 yılında hedeflediğiniz 26 katrilyonu, 24 katrilyonu buluyorsunuz; ama, bunları, ekvergilerle, deprem bahanesiyle buraya getirdiğiniz ekvergilerle toplayabildiniz. Beyannameli mükelleflerin beyan ettiği ve ödedikleri vergilere bakarsanız, durum hiç de öyle değil.

Şimdi, siz, bu ekvergiler yetmiyormuş gibi, âdeta, uçan kuştan vergi toplama anlayışıyla, burada, milleti, âdeta bir vergi yağmuruna tutmuş bulunuyorsunuz.

Bu kadar insafsızca bir vergi kanunu olamaz. Esnaf ve sanatkârımız büyük sıkıntı içerisinde, yüzlerce faks geliyor, bu vergi kanunu tasarısı buraya, görüşmeye getirildiğinden bu yana. Esnaf ve sanatkârımız, artık, bu yükü kaldıramayacağını çok açık bir şekilde ifade ediyor.

O bakımdan, biz, sizi uyarıyoruz muhalefet olarak; yapmayın, etmeyin, bu esnaf ve sanatkârın, bu dargelirli insanların üzerine bu kadar gitmeyin, bu insanları bu kadar zorlamayın; ama, görüyo-ruz ki, hükümetin, tavrında ısrarlı, muhalefetin söylediklerine kulağı tıkalı ve âdeta, Deli Dumrul'u aratacak nitelikteki uygulamalarını devam ettirmeye kararlı olduğunu görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, vergi denildiği zaman, ülkemizde anlaşılan husus ile Avrupa ülkelerinde anlaşılan husus çok farklı. Ülkemizde vergi denildiği zaman -tabiî ki, bu, yanlış uygulamalardan kaynaklanıyor- korkulan, kaçılan, zorla ödenilen bir para olarak anlaşılıyor; ama, vergi dairelerinin kapılarına baktığımız zaman, orada verginin kutsallığından bahsediliyor.

Peki, siz, bu kadar acımasızca, âdeta uçan kuştan para istiyor, vergi istiyor şeklinde bu uygulamaları buraya getirirseniz, o zaman bunun kutsallığı nerede kalıyor...

Şimdi vatandaş soruyor.; peki, ben vergi ödüyorum da, acaba, bu vergiler bana hizmet olarak geri mi geliyor; yoksa, ödediğimiz bu vergiler, Sayın Bakanın her konuşmasında "kamu maliyesini iyileştireceğiz" adı altında söylediği hususta, hakikaten kamu maliyesi iyileşiyor mu?! Yoksa, bu vergiler, bu kamu maliyesi, hazinesi içerisinde buharlaşıp gidiyor mu?! Esas mesele buradadır. Sizin, bu vergi oranlarını yükseltmek, uyguladığınız vergilerin sayısını biraz daha çoğaltmak ye-rine, elbette, vergilerin sayısını azaltmak, oranları düşürmek; ama, vergi tabanını genişletme yönünde hareket etmeniz lazım gelir. Yoksa, şu andaki, el altındaki vergi mükellefleri çok büyük sıkıntı içerisindedir ve işyerleri kapanıyor. Balıkesir İlinde, bugün itibariyle, yılbaşından bu tarafa   3 000'in üzerinde esnaf ve sanatkârımız kepenk kapatmış durumdadır. Böyle giderse, bu sayı daha da artacaktır. O zaman vergiyi kimden alacaksınız?! O bakımdan, vergi tabanını genişletici; ama, vergi oranlarını hafifletici tedbirleri buraya getirmek durumundasınız.

Bir örnek olması bakımından söylüyorum: Bugün, Gelir Vergisi oranları, aşağı yukarı, fon payıyla beraber yüzde 49,5, yüzde 50 nispetindedir. Kurumlar Vergisi, kâr dağıtımı da dikkate alınacak olursa, yüzde 60 nispetindedir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Katma Değer Vergisi temel oranı yüzde 17'dir; ama, yüzde 40'lara varan Katma Değer Vergisi oranları uygulanmaktadır. Bu oranlar çok yüksektir, Yüksek oranlı bu vergiler de, insanlarda vergi ödememe tepkisini doğurmaktadır ve pazarlık payını artırmaktadır. O bakımdan, bizim tavsiyemiz, yüksek oranlı ve ağır vergiler yerine, daha düşük oranlı; ama, geniş tabanlı bir vergi sisteminin geliştirilmesidir. Bu yönde de, sayın hükümetten, bugüne kadar herhangi bir çalışma görmedik. Bizim tavsiyemiz o yöndedir. Geliniz, mevcut mükellefle-rimizin üzerine, esnaf ve sanatkârımızın üzerine bu kadar gitmeyelim. Esnaf ve sanatkârımızı mezara gömecek tedbirleri burada almaya gayret etmeyin. Yarın, öbür gün, seçim meydanlarında, bunların hepsinin hesabı, bunları yapanlardan sorulur.

Bizden hatırlatması diyor; hepinize saygılarımı sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ediyorum efendim.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici madde 1 üzerinde görüşüyoruz. Geçici madde 1 de, deprem bölgesinde mücbir sebep uygulamaları kalktıktan sonra, yapılacak işlemlerde, mükelleflere kolaylık bakımından, Maliye Bakanlığına yetki veren bir maddedir, o maddeyi tartışıyoruz. Tabiî, bu madde tartışması sırasında değerli arkadaşlarımın değindiği bazı konulara açıklık getirmek için, izninizle söz aldım.

Sayın Ercan buyurdular "deprem vergilerini bir defaya mahsus olarak aldınız, şimdi hepsini iki sene daha uzatıyorsunuz." Bir kere, hepsini iki sene uzatma diye bir şey yok. Deprem vergilerinden Ek Gelir Vergisi, Ek Kurumlar Vergisi, Ek Emlâk Vergisi, Ek Taşıt Alım Vergisi bu yılın sonunda bitiyor, uygulamadan kalkıyor. Bunlardan sadece ikisi, cep telefonlarından alınan Özel İletişim, bir de Özel İşlem... Eğitime Katkının ayrı bir amacı var, o da iki yıl uzuyor. 6 tane vergiden 2 tanesini uzatıyorsunuz. Bu, hepsini uzatıyoruz anlamına gelmez ki. Ek Gelir, Ek Kurum, Ek Taşıt, Ek Emlâk Vergileri kalkıyor. Telefondan ve özel işlemlerden... Bunun sebebini de Yüce Parlamentoya söyledik. Bir program uyguluyorsunuz.

Almayın... "Almayın" dediğiniz zaman, finansman açığının nasıl karşılanacağının da formülü-nün, bir şekilde söylenmesi lazım. Onu söylemediğiniz  zaman "borçlanın" demektir. Borçlanma politikasıyla, Türkiye'nin nereye geldiğini, 21 inci Asra girerken, başlangıç ödeneklerine göre 100 liranın 88 lirası -başlangıç ödeneği itibariyle ifade ediyorum; yıl sonu harcama sonuçlarına göre değil- faize gidiyor. Bunu devam ettirmek mümkün değil. Deprem vergilerinin hepsi uzatılmıyor; biraz evvel izah ettiğim gibi, sadece ikisi uzatılmaktadır.

Bunun ötesinde "deprem vergileri alındı; nereye harcandı, çok net değil" denildi. Değerli arkadaşlarım, bunu bilmek, öğrenmek, kıymetli arkadaşlarımızın en tabiî hakkı, bizim bu konuda rakamlarımız da var. Bütçeyi komisyonda sunarken ifade de ettim, konuşmamda da var. Yalnız, orada, şunu ifade ettim: Deprem harcamaları deyince, sadece o bölgedeki geçici konut, kalıcı konut veya görünen zararları düşünmememiz lazım. O vergi tasarısı burada tartışılırken, hep bunları anlattık. Deprem, Türkiye'nin ekonomik bakımdan ve nüfus bakımından en önemli bir bölgesinde cereyan etmiştir. Meydana gelen tahribat, sadece üstyapı değil, altyapı ve üretimde meydana gelen daralma, onun vergi hâsılatında getirdiği daralma; bunların hepsini birlikte düşünmek lazım.

Nitekim, nüfus ve sanayinin en yoğun olduğu bölgemizde meydana gelen depremin maddî zararları, sadece o günlerde hasar gören alt ve üstyapıların değerlendirilmesiyle değil; geleceğe dönük istihdam, üretim ve kamu gelirleri kayıplarıyla hesaba alınmıştır ve uygulamakta olduğumuz ekonomik istikrar programının içerisine yerleştirilmiştir.

Sayın Ercan, mayıs rakamını verdi; ama, neredeyse, kasımın sonuna geldik, arada çok zaman var. Ben, onun için, eylül rakamını versem daha gerçekçi olur diye ifade ediyorum.

O bölgede toplam harcama, 1 katrilyon 499 trilyon 338 milyar liradır. Bunun, kurum kurum nereye harcandığını arkadaşlarımıza da bildirebiliriz. Bunlarla ilgili bir defaya mahsus olan vergilerden, bedelli askerlik dahil, yine eylül sonu itibariyle -yalnız bu rakamlar, 1999 ve 2000 yıllarını, eylül sonuna kadar kapsar- 1 katrilyon 238 trilyon liradır. Buna, bedelli askerlikten elde ettiğimiz gelir de dahildir; bu, 317 trilyon liralık bir gelirdir.

Faiz vergisi... Faiz vergisi, yine, hepinizin bildiği gibi, depremle ilgili, bir defaya mahsus alınmak üzere sevk edilen tasarıda olan bir vergi değildir; o, uygulanan ekonomik programın finansmanına ağırlık veren bir vergidir. Oradan da 1,4 katrilyon liralık bir vergi tahsil edilmiştir.

Esas itibariyle, burada tahsil edilen vergiler, o bölgenin bütün zararlarını gidermekte kullanılacaktır, yetmese dahi kullanılacaktır. Sonra, o bölgede harcamalar bitmemiştir ki, daha taahhüt halinde dünya kadar yatırım vardır; onlar devam edecektir. Biz, mücbir sebebi devam ettiriyoruz, oradan vergi almıyoruz. Almıyoruz diye de hayıflanmıyoruz, almamamız da lazımdır; ama, deprem vergilerinin oradan alınıp bir başka yere harcandığı gibi somut bir ifadenin çok doğru olmadığını ifade etmek isterim.

Sonra, Sayın Ercan dediler ki: "Hangi düzenlemeyle iyileştirme yaptınız da, yeni vergi getiri-yorsunuz?" Değerli arkadaşlarım, bir yıl içerisinde, hazinenin borçlanma maliyeti, faiz nispeti, ortalama yüzde 110'lardan yüzde 30'lara düştü; bu iyileştirme değil mi? Faiz yükü -biraz evvel şu sıralardan ifade ettim- gayri safî millî hâsılanın yüzde 17'sinden yüzde 10'larına düştü; bu, iyi bir nokta değil mi? Bütçe açığı, bir yılda, yüzde 3,4 olarak düzenlenecek hale geldi; bu, iyi bir netice değil mi? Enflasyon, yüzde 30'lar bandına çekildi; bu, iyi değil mi? 

Yani, ben anlayamıyorum!.. Bazı rakamlar bunlardır. Ha "bu yeterli değildir..." O tartışılabilir.

Bir de şunu ifade etmek lazım: Sevgili arkadaşlarım, hepimiz, Türkiye olarak, bu enflasyonu yenmek zorundayız. Bunun karşısında olan bir arkadaşımız var mı; yok. Bunun çaresi nedir: İşte, bir program uygulanıyor, altyapısı yapılmış, hep birlikte yapmışız yapısal değişikliği, belli bir noktaya gelmişiz; tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Şimdi, onun finansmanı için şu vergileri getiriyoruz ve sizden de bu konuda izin talep ediyoruz. "Bunu yapmayalım" ama, o zaman, "şöyle yapalım" demek lazım. Onun da çaresi çok ortalıkta görünmüyor. Bunu uygulamadığımız zaman, Türkiye, iki sene önceki, bir sene önceki günü arar hale gelir; ona talip olan var mı?

Bakın, biraz evvel, sevgili arkadaşım "16 defa uyguladık, 17 nci olmasın..." dedi; içindeki bir şüpheyi veya bir endişeyi belirtiyor. Fevkalade katılıyoruz, duyarlılığı için de teşekkür ediyorum. İşte, bu defa Türkiye, bu enflasyonu ve sıkıntısını yenmesi lazım. 2001 yılında -hepiniz yaşıyorsunuz, Avrupa ile diğer ülkelerle- bu dengelerimizi sağlamadığımız zaman, Türkiye'nin, hedefine uygun olarak ilerlemesi mümkün olur mu; bu global dünyada rekabet şartı olabilir mi? Bunları tartışıyoruz ve sizler de, hep, bu uygulamalarda, bu kanunlarda bize destek verdiniz; onun için de teşekkür ediyoruz.

Ben, bu maddeyle ilgili, bu konuları açıklamak istedim. Vaktinizi aldımsa, bunu da, müzake-relerle ilgili bir boyut olarak düşünün.

Değerli Başkan, size ve değerli milletvekili arkadaşlarıma saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Bedük, Sayın Bakana sorunuzu yöneltebilirsiniz efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanıma şu sorularımı tevcih etmek istiyorum.

Önce, biraz evvel ifade edildiği şekliyle, enflasyonu düşürme ve ekonomik istikrar programıyla ilgili değerlendirmelere biz de katılıyoruz; ama, her şeyi, esnaf ve sanatkârın, köylü, çiftçi, memurun ve ücretlilerin üzerine yıkmanın da fevkalade gayri adil bir uygulama olduğu kanaatini taşıyoruz. Bizim üzerinde durduğumuz nokta bu. Kaynaksa, bankalara aktarılan kaynağı buraya aktarsalardı, belki çok daha iyi olurdu.

Anayasamızın 73 üncü maddesinde, "herkes, gelirine göre, ödeme gücüne göre vergi ödemek durumundadır" deniliyor. Geliyoruz tasarıya; bu tasarıyla, 5 ayrı maddeden dolayı, esnaf ve ticaret erbabı, 1 Ocak 2000 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere vergiye tabi tutuluyor, yeni vergiler alınıyor. Sayın Bakan, bu kadar yıldır siyasetçisiniz ve uzun yıllardan beri bu Meclistesiniz, bu Meclise, bir oldubittiye getirmek suretiyle, son dakika kararıyla, bu kadar önemli sayılabilecek, vergi yükünü millete bindirecek bir önergeyle, acaba bir vergi teklifi geldi mi; vergi kanunlarında değişiklik geldi mi? İlk defa görüyorum ben. Zannediyorum, sizler de, böyle bir uygulamayı ilk defa gerçekleştirdiniz.

İkinci ve önemle üzerinde durduğum soru şu: Esnaf ve sanatkârlardan 8 milyona yakın aileyi ilgilendiren icra takibi var ve bu, gazetelerde devamlı olarak yazılıyor, esnaf ve sanatkâr kuruluşları da devamlı olarak dile getiriyor. Hazırlanmakta olan af tasarısına, esnaf ve sanatkârların, köylü ve çiftçilerimizin, şu anda mal bildirimini bildirmemek veya benzeri bazı uygulamalar için; her şeye rağmen, esnaf ve sanatkârlar faiz borçlarını ödemediklerinden dolayı şu anda takipteler, bunların affını düşünüyor musunuz? Geçen sene zarar etmiş, bu kadar sıkıntı çekmiş olan esnaf ve sanatkârımızın, köylü ve çiftçimizin, getirdiğiniz bu vergi yükünü kaldırabileceğine inanıyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan, cevaplayabilirsiniz efendim.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, eğer izniniz olursa ve değerli arkadaşım da anlayışla karşılarsa, ben, kendilerine bunu daha uzun bir şekilde yazılı olarak cevaplamak istiyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Uzunkaya, buyurun.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakandan aşağıdaki suallerimin cevaplandırılmasını arz ediyorum.

Daha önce konuşan arkadaşımızın sözünü teyitle, az önce kendileri de kürsüde ifade ettiler, her 100 000 liranın 88 000 lirası, daha işin başında faize gidiyor. Yanlış hatırlamıyorsam öyle. Bu, bilahara daha da artabiliyor; yani, toplayacağınız tüm vergiler, faiz ve bütçe açıklarına gidecek. İşin başında, vergi mükellefleriyle, 65-70 milyon insanı, bütçesine, hükümetine ve Parlamentosuna bu kadar güvensizliğe sevk eden iktidar etme anlayışını nasıl değerlendiriyoruz; bu, ülkeye ciddî anlamda bir güvensizlik telkin etmez mi? Örneğin 2000 yılında yatırımlarınız, faiz ödemelerinin sekizde 1'inin altındadır. Ülkenin 70 milyonluk nüfusuna verilen hizmeti, bir avuç insana ödediğimiz faizle kıyaslayınca, sekizde 1'ini ifade etmemektedir.

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, lütfen, yorum getirmeden sorunuzu yöneltin efendim.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sorumu yöneltiyorum.

Dün de bir açıklamanızda dediniz ki: "hakikaten, Maliye, bu vergi kaçaklarını denetim konusunda, ciddî olarak meselenin üzerine gider." Devlet Denetim Elemanları Derneğinin (DE-NETDE) milletvekili arkadaşlarımıza gönderdiği bir yazıdan sual tevcih etmek istiyorum. Deniyor ki "bir yerde yolsuzluk varsa denetim, denetim varsa yolsuzluk yoktur." Bu söz, sizin denetçilerinize aittir. Geçim sıkıntısında olduklarını söyleyen, bu bütçede maaş durumlarında iyileştirilme olmasını isteyen denetçilerinizdir. Aynı zamanda bu denetçileriniz...

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, bir dakika dinler misiniz beni.

Bakın, çok rica ediyorum, birkaç sefer hatırlatmak zorunda bırakmayın. Sorunuz ne ise, İçtüzükteki tarifine uygun olarak sorun. Rica ediyorum...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Ben soruyorum: Denetimin sağlıklı yürümediği konusunda denetçilerinizin şikâyetlerine katılıyor musunuz? Özerklikleri ve malî yönden durumlarının iyileştirilmesini sağlamak için ne gibi adımlar atacaksınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, 100 Türk Lirasının 88 lirasının faize gitmesi, 2000 yılı bütçesinin başlangıç ödenek büyüklüklerinin ortaya koyduğu bir matema-tiksel gerçektir; ama, bundan bir sene sonra için, Yüce Meclisin huzurunda olan 2001 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısına göre, toplanan vergilerin her 100 lirasının 88 lirası yerine 52 lirası faize gidecek bir yapı oluşmuştur. Bunu, yıl sonuna kadar gerçekleştirmek, hükümetin en büyük hedefidir. Onu nasıl gerçekleştirecek; finansman yapısıyla.

52 lira da esasında çok. Bakınız, 1980'li yılların başında 1982'de 1983'te her 100 liranın 2 veya 3 lirası faize giderdi. Bugün, 88 lirası gider hale gelmiş; yeni bütçede 52 liraya düşürüyoruz. Eğer, 2000 bütçesindeki bu rakamlar üzerinde yeni birtakım tedbirler almasaydı devlet, hükümet, Türkiye, 88 lira çok daha büyüyecekti. Siz de onu söylediniz ve belki, toplanan bütün vergiler, sadece faizleri dahi karşılamayacaktı; böyle bir trend içerisindeydik.

Şimdi, bu tedbirlerle, bu 88 lira, 52 liraya; ama, yine, 1980'li yılların başındaki rakamlara inmek mecburiyetinde Türkiye. Bunu yaptığımız zaman, bence, güvensizlik tabiî doğar; ama, her şeyden evvel, devlet, bütçesiyle, ana alanlarına, muhtelif kesimlere aktarmak mecburiyetinde olduğu kaynakları aktaramıyordu; altyapıya, yatırıma, sağlığa, çevreye, eğitime yeteri kadar kaynak aktaramıyordu. Şimdi, yavaş yavaş... İşte, onun için kamu kesimi sağlıklı değil ve bu yapıyla, bırakın güvensizliği, bir yere gidemezdiniz.

İşte, bunu sağlıklı hale getirmek için elbirliğiyle çalışıyoruz ve bu programı, sadece hükümet değil, tüm Parlamento ve Türk Milleti elbirliğiyle götürebilir. Öyle sorunlarla karşı karşıyayız. İnşallah, o noktaya da ulaşılacaktır. 2000 yılında önemli neticeler alınmıştır. Bunu, sadece bir siyasetçi olarak değil, otuzsekiz yıllık bir bürokrat olarak da söylüyorum, yıllarca bütçe yapan bir kişi olarak da söylüyorum; iyi bir trend yakalanmış durumdadır; onu götürmemizde hepimizin yararı var. Yoksa, yüksek enflasyon ve bozuk bir kamu maliyesi, hiçbirimize bir menfaat getirmez ve 2000'li yıllara da yakışmaz.

Diğer konuları, eğer arkadaşlarımız izin verirse, yazılı cevaplandırayım.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Çok uygun olur efendim.

Sayın Yılmazyıldız, buyurun, sorunuzu yöneltebilirsiniz.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakana aşağıdaki sorularımı yöneltmek istiyorum.

Balıkesir'deki hemen hemen bütün esnaf ve sanatkârlar odalarının başkanlarından gelen fakslar var. Diyorlar ki, "Bağ-Kur borcu olanlar, maalesef, kredi alamıyor." Halbuki, pek çok esnafımız, aldığı bu kredilerle Bağ-Kur borcunu ödüyor, hatta, vergisini ödüyor. Dolayısıyla, bu konuda, hükümet olarak, bir düzenleme yapmayı düşünebilirler mi?

Bir de, bugün, İşçi Emeklileri Cemiyetinin toplantısına katıldık; bütün emekliler son derece kızgındı, alabildikleri maaşların çok yetersiz olduğunu, bu konuda mutlaka acil bir düzenleme ihti-yacının olduğunu ifade etmişlerdi. Dün de, Sayın Bakana bir soru sormuştum bu vergi iadeleriyle ilgili olarak; 0-180 000 liraya yüzde 10, 180 000-360 000 liraya yüzde 15 gibi... Yani, bu rakamlar komik! 180 000 liraya ne alınabiliyor ki?! Bu konularda bir düzenleme yapmayı düşünürler mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, dünden beri, bu vergi kanunu tasarısı üzerinde müzakere yapıyoruz; o, henüz bitmedi; biter bitmez, değerli arkadaşımın dün ve bugün sorduğu suallere yazılı olarak cevap vereceğim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Değerli milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş 4 adet önerge vardır; önergeleri, önce, geliş sırasına göre okutacağım, daha sonra da, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

539 sıra sayısıyla görüşülen tasarının geçici 1 inci maddesine son cümle olarak aşağıdaki hükmün eklenmesi talep olunur.

Nevzat Ercan Turhan Güven        Ali Rıza Gönül

            Sakarya                         İçel                      Aydın

Necmi Hoşver                                M. Sadri Yıldırım

                 Bolu                                             Eskişehir

"Şu kadar ki, 17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde meydana gelen depremin etkili olduğu bölgelerde faaliyet gösteren ve 4481 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi ile Ek Gelir Vergisinden muaf tutulan mükellefler hakkında, bu Kanunun hayat standardına ilişkin hükümleri 2000 ve 2001 yılları için uygulanmaz."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 539 sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının geçici 1 inci maddesiyle değiştirilen 4481 sayılı Kanunun 15 inci maddesine eklenen geçici madde 1'in;

"Maliye Bakanlığı, 17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde meydana gelen doğal afetler nedeniyle mücbir sebep hali ilan edilen yerlerde mükellefiyet kaydı bulunanların mücbir sebep hali kapsamına giren dönemlere ilişkin beyannamelerini bir veya birden fazla beyannamede toplu olarak verdirmeye, bu beyannamelere ilişkin yeni beyanname verme süreleri belirlemeye veya geçici vergi beyannamelerini hiç verdirmemeye yetkilidir. Bu yetki iller, ilçeler veya vergi türleri itibariyle farklı olarak kullanılabilir. Yukarıda sayılan beyannameler eğitime katkı payı ve özel işlem vergisi dahil her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Fethullah Erbaş Şükrü Ünal                     Ahmet Sünnetçioğlu

                 Van                Osmaniye                       Bursa

Osman Aslan Şeref Malkoç Alaattin Sever Aydın

       Diyarbakır                  Trabzon                    Batman

M. Altan Karapaşaoğlu   Sacit Günbey     Hüseyin Arı

               Bursa               Diyarbakır                     Konya

Yakup Budak                                    Mustafa Geçer

              Adana                                                  Hatay

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum efendim :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 539 sıra sayılı Yasa Tasarısının geçici 1 inci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"26.11.1999 tarih ve 4481 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi ile ek Gelir Vergisinden muaf tutulanlar hayat standardı esasına tabi değildir."

         Fethullah Erbaş             Temel Karamollaoğlu Yaşar Canbay

                 Van                        Sıvas                  Malatya

Lütfü Esengün Yasin Hatiboğlu        Mehmet Batuk

          Erzurum                     Çorum                    Kocaeli

                                Osman Pepe

                                        Kocaeli

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, şimdi, son önergeyi okutacağım; ancak, biraz önce okunan üç önerge de biraz sonra okutacağım aynı önergeyle aynı mahiyettedir. Bu nedenle, bu son önergeyi okutup işleme alacağım, kabul edildiği takdirde diğerlerinin işlemini yapmayacağım.

Son önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının geçici 1 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Emrehan Halıcı Kemal Köse            Ramis Savaş

             Konya                    Kocaeli                   Sakarya

             Turhan İmamoğlu      Hasan Suna                Ersin Taranoğlu

            Kocaeli                     Yalova                   Sakarya

Mehmet Batuk Ahmet Arkan           Ersoy Özcan

            Kocaeli                    Kocaeli                        Bolu

             Cumali Durmuş         Oktay Vural           Beyhan Arslan

            Kocaeli                       İzmir                    Denizli

Sefer Ekşi Osman Fevzi Zihnioğlu       İsmail Köse

            Kocaeli                   Sakarya                  Erzurum

Halil Çalık Mustafa Karslıoğlu         Turhan Tayan

            Kocaeli                        Bolu                       Bursa

"26.11.1999 tarihli ve 4481 sayılı Kanunun 3 üncü maddesiyle ek gelir vergisinden muaf tutulanlar, 2000 ve 2001 yılları gelirleri için hayat standardı esasına tabi değildir."

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel)- Sayın Başkan, önergeleri veriliş sırasına göre okuttunuz. Niye, en son verilen önergeyi diğerlerinden önce işleme koyuyorsunuz da, birinci verilen önergeyi işleme almıyorsunuz?

BAŞKAN - Aynı mahiyette oldukları için, geliş sıralarına göre okuttum.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Geliş sırasına göre okuttunuz da... Birinci verilen önergeyi işleme koyun da, sonuncu verilen önergeyi ona tabi tutun.

BAŞKAN - Efendim, öyle bir usul yok. Elimizdeki mevzuata göre uygulama yapıyoruz. Son önerge o olduğu için onu işleme koyuyorum; zaten, maksat da hâsıl olmuş oluyor.

TURHAN GÜVEN (İçel) - O son verilen önergeyse, öbürlerini işleme koyun efendim, siz kendinize içtüzük yaratıyorsunuz.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Anlaşıldı Sayın Güven, teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Erbaş.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, üç önerge, buyurduğunuz gibi aynı mahiyette. Yalnız, benim, son, dördüncü önergem bunlardan farklıdır. Beyannamelerden vergi, resim ve deprem vergisi dahil bir vergi alınmamasına yöneliktir; yoksa, hayat standardına göre değil. Diğer üç önerge, doğru, benim de önergem var o konuda, onlar tamam.

BAŞKAN - Birinci fıkrası aynı değil mi efendim.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Bir tanesi farklı efendim.

BAŞKAN - Bakalım, inceleyelim, eğer farklıysa, ona ayrı işlem yapalım efendim.

Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, komisyonumuz hazır değil; ancak, uygun görüşle, takdire bırakıyoruz.

Müsaadenizle, ufak bir ilave yapayım.

Değerli arkadaşlar, önergeler mahiyet olarak aynı; ancak, uygulamada, şimdi oylanacak olan önerge, teknik olarak daha doğru bir şekilde ifadeler taşıyor. Biz, bunu çok tartıştık, bir hata olmaması için, bu önerge, özellikle maliyeci arkadaşlarla birlikte hazırlanıldı.

Bunu takdirlerinize sunuyorum.

TURHAN GÜVEN (İçel) - O zaman, Sayın Başkan da öyle ifade etsinler.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Takdire bırakıyo-ruz efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, Sayın Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımız şu beyanda bulunabilir mi: Mevzuat gereği birlikte işleme koyduğunuz önergelerin 3'ü de, aynı neticeyi doğuracak...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Evet efendim, gayet tabiî...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Zaten, o maksatla 3'ünü bir işleme alıyoruz Sayın Başkan.

Efendim, son önerge, teknik bakımdan ayrıca daha uygun olduğu için böyle bir işlem yapmak yoluna gittik. Zannediyorum, Yüce Genel Kurul tatmin oldu.

Hükümet önergeye katılıyor mu efendim?

TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı ve hükümetin katılmış olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum efendim: Kabul edenler...Kabul etmeyenler... Geçici 1 inci madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum :

MADDE12. - Bu Kanunun;

a) 7 nci maddesi yayımını izleyen günde,

b) 6 ncı maddesiyle, 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A)fıkrasının 9 numaralı bendine eklenen hüküm 1.1.2001 tari-hinde,

c) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini Tokat Milletvekili Sayın Ergün Dağcıoğlu ifade edecekler.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, Sayın Candan konuşacak.

BAŞKAN - Peki efendim.

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 539 sıra sayılı kanun tasarısı, başka bir ifadeyle vergi paketi, Plan ve Bütçe Komisyonu raporu üzerinde Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, efendim, 10 uncu madde yürürlük tarihi. Aslında, tabiî, çok enteresan, hükümetin hiç sabrı yok, hemen bu gece 12.00'den sonra yayımlanacak ve yarın da yürürlüğe girecek; ancak, 6 ncı maddede özel işlem vergisinin 10 katına kadar artırılması konusunda bir aylık bir müsaade verilmiş durumdadır.

Şimdi, kanunun yürürlüğe gireceği anlaşılıyor da, nasıl yürüyeceği doğrusu tehlikede. Biraz sonra neden böyle olduğunu ifade edeceğim. Sayın Bakan "500 000 vergi mükellefi zarar gösterdi, biz de, mecburen, hayat standardını getirmek durumunda kaldık..." Acaba Maliye Bakanlığı veya ilgili hükümet 500 000 vergi mükellefimizin neden zarar göstermek durumunda olduğu noktasında bir çalışma yaptı mı; yoksa, Sayın Bakanın ifade ettiği gibi "işte, bildirmediler, biz de bir vergi koymak durumunda kaldık" mı diyecekler?

Şimdi, tabiî, Sayın Bakan bir temennide bulundu, "100 liranın faize giden 88 lirasını 52 liraya indireceğiz." Şimdi, ben merak ediyorum, hem de tutanaklara geçsin; bir yıl sonra bu kürsüye geldik, 88 lira da 52 liraya inmedi; ne olacak Sayın Bakan? Siz bir yıl önce de geldiniz buraya, dediniz ki "deprem büyük afettir, tehlikedir, tehdittir; bir yıllık bir vergi koyuyoruz." Şimdi ekleştirdiniz, ilave yaptınız, yama yaptınız; yetmedi iki yıla çıkardınız. O bakımdan, kusura bakmayın söylediklerinize güvenmek mümkün değil.

Sayın Ercan deprem bölgesini anlattılar, bir de gazete kupürü getirdiler; aslında, yalnız, deprem bölgesi değil, bu vergilerle, Türkiye'nin her tarafında deprem oldu "Sandığa gömeceğiz" diye bir de metin okudu; vallahi, ben, sandığa gömülüp gömülmeyeceğini bilmiyorum; ama, bu durumda millet gömülüyor. Yani, hükümetin gitmesi de bir çare olmuyor. Vergiler duruyor, hükümet gidiyor. Doğrusu, o açıdan, bu konuda, ben, biraz daha müteredditim.

Bir milletvekili arkadaşımız, en son dedi ki "ben, anamuhalefet partisi üyesi olarak bir kare daha hatırlatıyorum..." E, kardeşim, hükümette hafıza kaybı var, hatırlayamaz ki, nasıl hatırlayacak! Böyle şey olmuyor...

Değerli arkadaşlar, şimdi, bakınız, bu tasarı getirildi; bu tasarı bir kere hazır değil, neden; siz, 2 300 000 vergi mükellefini ilgilendiren  bir konuyu buraya getiriyorsunuz, grup başkanvekilleri-miz, "okumadık" diyorlar. Meclis Başkanı "size bir 20 dakika süre verelim" diyor. Yani, böyle bir olay dünyanın neresinde var; 2 milyon insanı ilgilendiren bir konu. Baktım gerekçesinde de bir satır yazılı. Ne deniliyor "istikrar programına dahil edilmek noktasında..." İşte, bunun için inandırıcı değil değerli arkadaşlar.

Biz, bu tasarının mantığına da karşıyız. Ne deniliyor; efendim, bütçede ne kadar açık var, o kadar vergi... Efendim, şimdi, bütçede 5 katrilyonluk bir açık varsa, hangi kalemleri hangi oranlarda artırırsak bu kadar açığı kapatırız; bu basit bir mantıktır. Bu demektir ki, yarın açık çoğaldıkça, üç ay sonra yeni bir vergi paketiyle geleceksiniz.

Şimdi, ben, Sayın Bakana, buradan, bir kere daha sormak istiyorum: Bu, Cottarellı ve IMF yetkilileriyle görüşürken hiç "bu sizin faiz giderleriniz çok, bunu azaltın" dediniz mi? Yani, IMF'nin tek talebi vardır, o da verdiği paranın faizini rahatlıkla almaktır. 

Değerli arkadaşlar, bir kere daha ifade ediyorum, bu vergi paketi adaletsizdir. Bu vergi paketi, belli kesimin üzerine ağırlıkla gitmektedir.

Şimdi, elimde bir iki rapor var, bu hükümet niye vergi toplayamaz onu da söyleyeceğim. Sayıştay raporu aynen şöyle bir cümleyle başlıyor "Hükümet, alacağını ve borcunu bilmiyor; alacağını ve borcunu bilmiyor"

Değerli arkadaşlar, yıl 1999, konu Hazine işlemleri, rapor 2000; özet veriyorum. Deniyor ki, ödenmesi gereken borç, ödenen borç. Aradaki fark 174,4 trilyon fazla ödeme var. Şimdi, Sayıştay raporu sonuç bölümü: Hazine tüm uyarılarımıza rağmen, dışborç kayıtlarını düzeltmemiştir ve fazla ödeme yapılmıştır. Onun için, genel uygunluk bildirimi verilmemiştir. Ayrıca, 1999 yılı hesabına, Hazine, dışborçlar konusunda, kamu borçlarına doğru göstermediği anlaşılmıştır.

Şimdi, bir vatandaş olarak, vergi mükellefi olarak borcunu, alacağını bilmeyen, hatta, aldığı faizlere karşılık kanunsuz, usulsüz 174 trilyon fazla ödeyen bir hükümete vergi öder mi bu millet?!

Sayın Bakan, siz, soruyorsunuz, diyorsunuz ki, kaynak gösterin o zaman, bu vergileri kaldırırız. Alın size kaynak. Niye fazla ödediniz; bunun hesabını bir kere verin.

Değerli arkadaşlar, bir rapor sonucunu da vermek istiyorum. Bu da, yine, Başbakanlığa bağlı Devlet İstatistik Enstitüsü raporu. Deniyor ki, bu ağır vergiler ne yaptı, şirket ve firmalarda ne menfî etki yaptı. 2000 yılı Ocak-Ağustos ayları arasında 9 983 şirket, firma ve kooperatif kapandı. Arkasından, aynı dönemde kapanan firma sayısına bakalım. Sayın Bakanım, 1999'da, biliyorsunuz, siz, cumhuriyet tarihinin en büyük küçülmesini yaptınız ekonomide, yüzde 6,4; bu dönemle bile mukayese edildiği zaman, kapanan firma sayısında yüzde 34,3 artma var. Yani, aşağı yukarı, her 3 vergi mükellefinden 1 tanesi işyerini kapatmış. Peki, tek taraflı olmasın, raporun sonuç bölümünde bir şey daha var, aynı dönemde açılan firma sayısı da yüzde 12. Yani, 34 kapanıyor, 12 açılıyor. Demek ki, böyle alelusul vergi kanunlarının neye mal olduğu görülmektedir.

Şimdi, bir de, yine rapordan vergi mükelleflerindeki rakamlara bakalım. Gerçek usulde vergi mükellefi 1986'da 2 milyon 48, 11 yıl içerisinde nüfus o kadar artmasına rağmen, 1 milyon 900, hem nüfusunuz artıyor hem vergi mükellefi azalıyor.

Götürü usulde aynı rakamlara baktığımız zaman, 1986'da 1 031 000, 1999'da 739 000. Şimdi, Kurumlar Vergisine baktığımız zaman, 1986'da 65 000, toplam vergi mükellefi sayısına baktığımız zaman, 1986'da 3 milyon 145, 1999'da, 3 yıl sonra, 51 milyondan 64 milyon nüfusa çıkmamıza rağmen, 3 milyon 288.

Değerli arkadaşlar, bu rakamları bir değerlendirmeye tabi tuttuğumuz zaman, mükellef sayısı azalmaktadır, yeni mükellef oluşmamaktadır, vergi yükü belli kesimin üzerinde kaldığı anlaşılmaktadır. O zaman, Sayın Bakan, demek ki, sık sık vergi koymanın, vergi mevzuatıyla oynamanın fazlaca bir faydası yok.

Yine, en son yapılan bir rapora göre, icra dosyalarının vergi mükellefleri ve hükümetle ilgili münasebetleri nedir diye baktım, özet vermek istiyorum: Değerli arkadaşlar, 1998'de 4 866 000, 1999'da 5 680 000, 2000 sonunda da 8 milyon; yani, her iki aileden biri, vergi konusunda, devletle mahkemelik. Peki, Sayın Bakanım, sizin bürokratlarınız, bu rakamları aşağı çekmek... Hani diyorsunuz ya -bunların içerisindeki rakamlara bakacağım; yüzde 80'den fazlası da köylü ve esnaf- köylü efendimiz; ama, icralık!.. Gazete haberlerinde vardı, bir köyde 20 nüfus, herkes bir hafta hapse girmek üzere sıra bekliyor deniliyordu. Ben baktım, acaba, bu insanlar ne kadar, ne götürmüşler, ne ödememişler diye; en düşük icra dosyasındaki para 20 milyon, yani, vatandaşı, siz, 20 milyonla ilgili olarak hapsediyorsunuz, mal beyanı bulunmadığı için bir hafta tutukluyorsunuz. 10 tane bankada 10 milyar doları götürüyorsunuz ve sabah da ifade ettim, bir yargı başkanının ifadesiyle, polis, adliye veya işte hükümet veya siyaset, yargıya zamanında bilgi vermediği için veya görevinizi ihmal ettiğiniz için, tabanda sonuçları çoğalıyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, ben, bir konuyla konuşmamı tamamlamak istiyorum. Sayın Bakan, sık sık "almasak ne yapacağız, milletten vergi toplama; diyorsun ki Maliye memurlarına, zam yap..." Sayın Bakan sorduğu için düşüncelerimi ifade ediyorum. Değerli arkadaşlar, şimdi, bi-rincisi; faiz gelirleri mutlaka vergilendirilmelidir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Müsaade ederseniz cümlemi bitireyim efendim.

BAŞKAN - Lütfen, tamamlayın efendim, açıyorum.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Düşüncelerimizi en mühim tarafında kesiyorsunuz; gelir kaynağı açısından söylüyorum, tenkit etmeyeceğim hükümeti.

Şimdi, dünya hizmet ticareti açısından, Türkiye, Kafkaslar, Balkan ve Ortadoğu üzerinde ve dünyanın en zengin petrol ve doğalgaz kaynakları üzerindeyiz. Dolayısıyla, dünya ticaretinde, petrol ve doğalgazın üretim, nakil ve ticareti konusunda aktif rol oynayabiliriz; ama, bunlar, tabiî, çok mesai isteyen, yorulmak isteyen şeyler; ama, IMF'den para almak kolay; bu kanunu çıkar, şu parayı al; bu, işin mantığı, o da yetmedi, bu vergileri koy... Peki, Sayın Bakanım, ben bir kere daha rica etsem, bu gece hatırasına söyler misiniz, bu gece koyduğunuz vergi kaç katrilyon lira acaba; öyle zannediyorum ki, en azından bir 6 ilâ 7 katrilyon liradır.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir de, tabiî ki, biraz önce verdiğim örneklerde olduğu gibi, lütfen, devletin kaçaklarına, usulsüzlüklerine iyi sahip olun.

Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Candan.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız.

Buyurun Sayın Yılmazyıldız. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 12 nci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum; Doğru Yol Partisi Grubu adına, hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu vergi yasa tasarısı görüşülmeye başlandığından bu yana, pek çok arkadaşımız, bu yükü, bu milletin daha fazla çekemeyeceği hususunda görüşlerini defalarca dile getirdiler.

Bugün, yine, Sayın Bakanın bütçeyi sunuş konuşmasında bir sözü oldukça ilgimi çektiği için aynen okuyorum. Diyor ki: "Esasen, ekonominin amacı, insanın mutluluğu ve refahıdır. Odağında insan olmayan ekonomik politikalar, doğru politikalar olamaz." Bu sözlere katılmayan var mı; yok. Peki, soruyorum sizlere; bu vergi yasasını çıkardığınız zaman, bu vergi yasasının neresinde insan var?!

Bugün, İşçi Emeklileri Cemiyetinin 15 inci genel kurulunda izledik, bütün emekliler feryat ediyordu; isyanı, iktidar partilerine daha çok; ama, bütün Parlamentoyaydı. Neden, böyle, emekliyi, memuru, işçiyi, köylüyü düşünen yasalar yapmazsınız da, bizleri, her gün daha sıkıntıya sokan, üretmemizi engelleyen yasalarda bu kadar acil davranırsınız diye feryatlarını dile getirdiler, bir kısmı da "açız" diye bağırdı.

Değerli arkadaşlarım, tamam, eğer vergi yasaları çıkacaksa çıksın; ama, bu adil olsun. Bakınız, Özel İşlem Vergisi, Özel İletişim Vergisi, eğitime katkı payı... İnanın, kolaycılıkla çıkarılmış yasalardır. 50 milyarlık arabayı satan ile 500 milyonluk zor yürüyen arabayı satandan aynı vergiyi alırım diyorsunuz. Yıllık kârı veya aylık kârları yüz milyarları bulan şirketin beyannamesi ile aylık kârı olmayan, hatta, varsa da çok cüzi olan kişiden, her beyanname verişinde aynı parayı alıyorsunuz; bunlar haksızlıktır. Özellikle, baskın halinde getirilen, tartışılmadan getirilen bir vergi var ki, hayat standardı uygulaması. Buna milletin isyanı çok fazla.

Bakınız, hemen, Balıkesir Kahveciler Odası Başkanı Sayın Recep Çelik ve Bülent Bilir diyor ki: "Gösterilen büyük gayretler sonucunda iki yıl önce yürürlükten kaldırılan asgarî hayat standardı uygulamasının, hükümet tarafından, demokratik, katılımcı ve şeffaf olmayan bir anlayış içerisinde, âdeta, bir oldubittiyle yeniden yürürlüğe konulacağı öğrenilmiştir.

Camiamızın hak ve menfaatlarının korunması, esnaf ve sanatkârlarımız lehine kamuoyu oluşturulması ve zamansız, haksız ve adaletsiz bu girişimin önlenmesini teminen, konfederasyonumuz, ilk etapta, bugün, iki gazetede yer alan duyuruyu kamuoyuna yayımlamak zorunda kalmıştır.

Asgarî hayat standardı uygulaması, kazansın kazanmasın, ticarî faaliyette bulunan her esnaf ve sanatkârı kapsadığı için, gayri adildir, adaletsizdir.

Bu girişimin önlenmesinin meslek mensuplarımız için taşıdığı hayatî önemi dikkate alarak, batık bankaların zararlarının esnaf ve sanatkârımıza ödetilmesi, hakka ve hukuka aykırıdır. Bu hatayı önlemekse, sayın milletvekillerimize düşmektedir. 4 milyon esnaf ve sanatkârı düşünün. Lütfen, böyle bir uygulamayı durdurun" diye haykırmaktadır.

Bandırma Şoförler ve Otomobilciler Odası Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ruhi Duralı ve Genel Sekreteri Bilge Can ise, bu yasa çıktıktan sonra feryadını dile getiriyor; bu madde kabul edildikten sonra...

"Esnaf camiası olarak, büyük gayretler sonucunda iki yıl önce yürürlükten kaldırılan asgarî hayat standardı uygulamasının, hükümet tarafından, demokratik, katılımcı ve şeffaf olmayan bir anlayış içerisinde, âdeta, oldubitti içerisinde yeniden yürürlüğe konulacağını öğrenmiş bulunmaktayız.

Asgarî hayat standardı uygulaması, kazansın kazanmasın, ticarî faaliyet gösteren her esnaf ve sanatkârı kapsadığı için, gayri adildir, adaletsizdir. Uzun süredir her türlü destekten yoksun bırakılan ve dışlanan esnaf ve sanatkârlardan, bıçağın kemiğe dayandığı bu süreçte artık fedakârlık istenmemelidir. Hele hele, kazanmadan vergi ödemesini hiç kimse beklememelidir. Cumhuriyet ta-rihimizin en zor günlerini yaşayan esnaf ve sanatkârı bu vergiyle mezara gömmek anlamına gelen bu girişimin önlenmesinin meslek mensuplarımız açısından taşıdığı önemi ciddî şekilde dikkate almanızı rica ediyoruz. Bölge milletvekilimiz olarak, bu hassas süreçte, böylesi önemli bir konuda duyarlı davranarak gerekli girişim ve çabayı göstereceğinizden hiç şüphemiz olmadığını bildiririz." diyor.

Yine, burada, Bandırma Esnaf Sanatkârlar Kooperatiflerini tek tek sayıyorum: Altınova, Balıkesir, Balya, Dursunbey, Edinci, Erdek, Göbel, Gömeç, Gönen, Havran, İvrindi, Kepsut, Man-yas, Sarıköy, Savaştepe, Sındırgı, Susurluk; yani, hepsi bakınız, buna, isyan ediyor arkadaşlar; di-yorlar ki "bu hükümet, sadece almayı biliyor"

Bakınız, Balıkesir'de, soruyorum; 1997 yılında takip oranı yüzde 17 iken, daha ekim ayı sonuna kadar yüzde 29'a çıkmış. Yine, bakıyoruz, dükkân kapatan esnaf sahipleri 1997 yılında 1 442 iken, 2000 yılında -daha yıl sonu gelmeden, ekim ayı sonu itibarıyla- 2 325 kişi olmuş; yani, her şey ikiye katlanmış.

Bugün çok isterdim iktidar milletvekili arkadaşlarımın da İşçiler Cemiyetinde olmasını, onları dinlemesini; acaba bu ısrarı yaparlar mıydı? Sadece bu değil, tavukçuluk sektöründen de geliyor feryadı figan "batıyoruz" diyorlar. Komisyon olarak, Sayın Bakana bu KDV'leri yüzde 1'e indirin dedik, duyarsız; ama, alırken, bunun üzerine özel işlem, özel iletişim gibi, güya bu yıl sonunda bitmesi gereken ilave vergiler geliyor. Sektör diyor ki "biz batıyoruz; eğer biz çalışırsak, biz üretirsek enflasyon düşer, biz üretirsek istihdam olur, biz üretirsek kişi başına millî gelir artar; ama, siz böyle yaparsanız, biz kapatmak zorunda kalırız."

Yine, henüz Meclise inmedi; ama, bütün köylülerimizi ilgilendiren bir kanun tasarısı var. Bu kanun, Köye Götürülen Hizmetlerden Gönüllü Katkılar Dışında Katılma Payı Alınmaması Hakkındaki Kanunu yürürlükten kaldıran bir kanun tasarısı; yani, hükümet diyor ki, daha bu vergiler ne ki, bizden yol mu istiyorsunuz, kendiniz yapın, bizden su mu istiyorsunuz, kendiniz yapın; bizden sağlık ocağı mı istiyorsunuz, kendiniz yapın... O zaman soruyorum bu hükümete, bu Maliye Bakanına: Sizin bu koltukta ne işiniz var?! Bir an önce bırakın. Bırakın bu hükümeti de, bu millet zaten her şeyi kendisi yapacak. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) İşte, daha gelecek kanunlar... Yine bakıyoruz, esnaflardan, emeklilerden... Yani, bunlar hep şey... Dışpolitikaya bakıyoruz, sıra sürgün hükümetine geldi. Sözde soykırımla ilgili Ermeni tasarıları kabul edildi ve bakıyoruz, güya, Batı Ermenileri diye, bir sürgünde hükümet kuruluyor. Bunlara, ne olacak deyip gülüp geçmeyelim arkadaşlar; bunlar çok önemli.

Maalesef, milletimizin bugününü karartan bu hükümet, dışpolitikadaki uygulamaları da takip edemediği için, milletimizin geleceğini de karartmaktadır, ipotek altına almaktadır. Onun için, bu yasa tasarısında, ek geçici 1 inci madde dışında ve son kabul edilen değişiklik dışında olumlu hiçbir şey yoktur. Sadece, bu millete daha çok sıkıntı vermeye yönelik, bu millete daha çok ıstırap ver-meye yönelik, iflasları artırmaya yönelik, işsizliği artırmaya yönelik bir yasa tasarısıdır. Bunu hep birlikte göreceğiz. Temennim, bir sosyal patlama olmamasıdır. Şeyh Edebali, Osman Gazi'ye diyor ki: "İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın." Maalesef, bu hükümet, yaptığı uygulamalarla insanımıza "öl" demektedir. İnşallah, bu millet de ilk seçimde bu hükümeti destekleyen partilere, aynı şekilde, sandıkta "öl" diyecektir.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmazyıldız.

Efendim, şahsı adına, Batman Milletvekili Sayın Alaattin Sever Aydın; buyurun efendim.

ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman)- Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 539 sıra sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 12 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, bu vesileyle, 24 Kasım Öğretmenler Gününü şimdiden kutlarım. Öğretmenlerin ve diğer bütün memurların çektikleri sıkıntılardan bir an önce kurtulmaları için, hükümeti ve Parlamentoyu da göreve davet ediyorum.

Sayın Başkan, iki üç saat önce, MHP'den çok değerli bir arkadaşımız, hakikaten, öğretmenlerin çekmiş olduğu ıstırapları dile getirdi; kendisine teşekkür ederim; aynen katılıyorum. Fakat, ne yazıktır ki, hükümet, onlardır; gelsinler, memurların, öğretmenlerin, esnafın çektikleri bu sıkıntıları bir an önce, burada, halledelim.

Değerli milletvekilleri, hükümet, borcunu bilmediği için, ben rakamlar üzerinde fazla konuşmayacağım. Bu hükümet "ekonomi iyiye gidiyor" diyor. Bu, ne biçim iyiliktir?! Vatandaş, açlık, sefalet ve yokluk içindedir; ekmek ve aş peşindedir. "Ekonomimiz iyiye gidiyor" diyen bu hükümet, acaba, dediklerine inanıyor mu?! Halkın gündeminde, zulüm kanunları vardır; açlık vardır, yapılan baskılar vardır, hukuksuzluklar vardır; ama, hükümet ise "ekonomik istikrar" adı altında, kendi vatandaşını, daha da fazla ezmek için uğraşmaktadır. Dünyanın hiçbir ülkesinde, vatandaşıyla böyle uğraşan hükümet görülmemiştir. Mecliste büyük bir çoğunluğa sahipsiniz; ancak, bu çoğunluk, haksızlığa ve zulme davetiye çıkarmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, sizler, seçim meydanlarında, halkın mutluluk ve refahı için söz vermiştiniz; ama, hükümete geldikten sonra, söylediklerinizin, vaat ettiklerinizin tam tersini yaptınız; halkı perişan ettiniz. Halk, ekmek derdindedir. Vatandaşlarımızın feryadına kulak bile asmıyorsunuz. Muhalefetin ikazlarına aldırmıyorsunuz. Anayasa, hak, hukuk tanımadan, sayısal çoğunluğa dayanarak, istediğinizi yapmaktasınız. "Okullarda başörtüsü meselesini halledeceğiz" dediniz; ama, maalesef, tersini yaptınız, zulmü daha da artırdınız. Ortaya çıkan soygunlar, değerli bir bakanın ifadesiyle, ancak, soygunların binde 1'i kadardır. Bacanakları, kayınvalideleri, kayınbiraderleri, yeğenleri kimler koruyor?! Vatandaşımız, haklı olarak, bu işin, siyasî ve bürokratik boyutunun da ortaya çıkarılmasını arzu etmektedir. Yapılan banka soygunlarında 11-12 milyar dolar nereye gitti?..

Değerli milletvekilleri, bakınız, kamu bankalarındaki zarar da 21-22 milyar dolar civarındadır. Bu zararı nereden karşılayacaksınız; elbette, işte, zulümle getirdiğiniz bu vergilerden ödeyeceksiniz. Bu vergileri, halkın menfaatı için değil; yapılan yolsuzlukları, hırsızlıkları örtbas etmek için, rantiye kesimi için ve faiz ödemek için getirdiniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu vergiler, halka yatırım olarak gitmiyor. Bakınız, vatandaş yatırım olacağını bilirse, elindeki her şeyi verir; ama, inandırıcılığınız kalmamıştır.

Daha geçen hafta, yüzbinlerce memur meydanlardaydı; dün, doktorlar meydanlardaydı; 1 Aralıkta, emekçiler meydanlara iniyor; ama, sizin kalbiniz, bunların dediklerini kavrayamıyor; gözleriniz vardır, görmüyorsunuz; kulaklarınız vardır, işitmiyorsunuz; yani, vurdumduymazlık içindesiniz. Uyanın, banka soygunlarına giden parayla, memurumuza yüzde 100 zam yapabilirdiniz; ama, almadan vermek, yalnız Allah'a mahsustur; fakat, vermeden almak da bu hükümete mahsustur. Bu, bu hükümetin, öyle tahmin ediyorum ki, en önemli vasfı olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, tamamlayın efendim; mikrofonunuzu açıyorum.

ALAATTİN SEVER AYDIN (Devamla) - Gelin, hep beraber, yolsuzlukların üzerine gidelim ve yönetimi temiz hale getirelim. Siz, geçici vergileri kalıcı hale getirdiniz; bu yetmiyormuş gibi yeni yeni vergiler getirdiniz. Vatandaşta güç ve takat kalmadı; sizde de insaf kalmadı. Gelin, bu yanlışlardan dönün artık. Bu zulüm kanunlarından vazgeçiniz. Halkın refah ve mutluluğu için gerekli kanunları beraber çıkaralım.

Bakınız, önümüzdeki pazartesi günü mübarek Ramazan ayı başlamaktadır. Bazı belediyeler kumanyalar dağıtmaktadır. Dün televizyonlarda gördünüz, 10-15 kiloluk kumanya için binlerce insan sabahın saat 7'sinde sıraya girmekte ve ancak gece alabilmekteydiler. Alanlar sevinçli, almayanlar gözü yaşlı ve mahzun bir şekilde eve dönmekteydiler.

Gelin, işte bunları kurtaralım; ama, sizler, heyhat, uğraşmıyorsunuz bunlarla.

Bu vesileyle, önümüzdeki pazartesi günü başlayacak olan Ramazan ayınızı şimdiden kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sever Aydın.

Şahsı adına, ikinci söz, İstanbul Milletvekili Sayın Erol Al'a aittir.

Buyurun Sayın Al. (DSP sıralarından alkışlar)

EROL AL (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 539 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; üzerinde söz aldığım bu madde yürütme maddesidir. Hükümetimizin bu kanunu başarıyla uygulayacağından ve kamu kaynaklarını yürütenleri, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da ensesinden yakalayıp gerekli cezaya çarptırmak için elinden geleni yapacağından eminiz ve hükümetimizin bu konudaki çabalarını destekliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, vergi, hepinizin bildiği gibi tüm ülkelerin temel gelir kaynağıdır. Vergi toplayamayan bir devlet, kamu hizmetlerinin yürütülmesi için faizle borç almak zorundadır. Faizle borç alınmasını istemeyen, bir avuç rant kesimine kamu kaynaklarının aktarılmasını istemeyen herkes, âdil olmak kaydıyla, vergi kanunlarına karşı çıkmaz. Bizim yapmaya çalıştığımız da hükümetimizin yapmaya çalıştığı da, temel gelir kaynakları yaratarak, faiz olarak ödenen miktarın küçültülmesidir ki, bu konuda, 2000 yılında çok önemli bir başarı sağlanmıştır.

Şimdi, bu kanunla ilgili ana esas, hayat standardı uygulamasının geri getirilmesidir. Hayat standardı, 1982 yılından 1999 yılına kadar uygulanmıştır. Burada, bu kanuna, hayat standardı esasına ateşli şekilde karşı çıkan arkadaşlarımız şu soruya cevap vermelidir: Doğru Yol Partisi için söylü-yorum; iktidarda bulundukları 1991-1998 yılları arasında, yedi yıl içinde, hayat standardı esasını uygulamışlardır ve bunun değiştirilmesi için hiçbir çareye de başvurmamışlardır, bununla ilgili bir kanunu da buraya getirmemişlerdir.

TURHAN GÜVEN (İçel) - 1998'de yok, 1997'de.

EROL AL (Devamla) - Bu uygulamayı kaldıran bizim hükümetimizdir.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Doğru yaptıysanız niye yeniden getiriyorsunuz?!

EROL AL (Devamla) - Dinlemesini öğrenin lütfen...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Ben dinliyorum. Niye hata yapıyorsunuz? O zaman, doğruya devam edin.

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız... Sayın Yılmazyıldız...

EROL AL (Devamla) - Bu uygulamanın kaldırılmasıyla birlikte yerine getirilen "malî milat" ve "nereden buldun" kanunlarını ekonomik krizin sorumlusu haline getirip, kamuoyu baskısıyla bunların kaldırılmasını sağlayanlar da bu gruplardır. Bunları da kaldırınca, ortaya çıkan tablo, bugün, bu esasları, geçici bir dönem için de olsa, geri getirmek zorunda bırakmıştır hükümetimizi.

Şimdi, bakın, adil vergi savunucusu arkadaşlarımız neye karşı çıkıyorlar: 1999 yılında, ortalama memur maaşının brüt 250 milyon lira olduğu bir ülkede, kuyumcu esnafımızın bir aylık brüt kazancı 139 milyon lira olarak bildirilmiştir, 139 milyon lira! Yine, Antalya'daki bir otel sahibinin brüt kazancı 68 milyon liradır. Bu ülkede, bir asgarî ücretli brüt 118 milyon lira maaş alırken, bir otel sahibi brüt 68 milyon lira, kuyumcu brüt 139 milyon lira gelir beyan etmiştir. Şimdi, bunlar devam mı etsin?!

YAKUP BUDAK (Adana) - Takip etseydiniz...

EROL AL (Devamla) - Evet, hükümetimizin amacı, bu çarpık tabloyu, hiç olmazsa, iki yıllık bir dönem için, "malî milat" ve "nereden buldun" yasaları yeniden devreye girinceye kadar telafi edebilmektir. Yapılan, bu kadar basittir ve bunun bir zulüm yasası olduğunu iddia  etmek de son derece gülünçtür.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Al.

Sayın Yılmazyıldız, sorunuzu Sayın Bakana yöneltebilirsiniz efendim, buyurun.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, tavukçuluk sektöründen tarafıma gelen bazı soruları Sayın Bakana aktarmak istiyorum.

Kırmızı ette KDV oranı yüzde 1'dir, piliç ve yumurtada ise yüzde 8'dir; bu, haksız rekabet doğurmaktadır. Komisyon olarak da, KDV yüzde 1'e indirildiği takdirde, 120 trilyon lira kazanç olacağı hesaplanarak verilmiştir. KDV oranını yüzde 1'e indirmeyi düşünmekte misiniz?

 Özellikle, alternatif yem hammaddelerinin üretiminin teşvikiyle ilgili bir politikanız var mıdır?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Tasarıyla ne alakası var?!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Var. Üretimi artırmazsanız gelir olmaz. Yarın tavuk üreticileri iflas ettiği zaman, üreticiler nereden para bulacak, siz nereden vergi toplayacaksınız?

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, siz sorunuzu, lütfen, usulüne uygun sorun efendim.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Bunun dışında, ihracata verilen teşvik primlerinin artırılmasıyla  ilgili  olarak, özellikle tavukçuluk sektöründe bir çabanız  var mıdır?

Bir diğer konu; Balıkesir il, ilçe ve belde belediyelerimizin tamamına yakını, borçlu olmaları nedeniyle, çalıştırdıkları personelin  maaşlarını bile ödemekte zorlanmakta, yöre  halkının kendilerinden bekledikleri hizmetleri verememektedirler. Göreve başladığınız tarihten bugüne kadar, Balıkesir il, ilçe ve belde belediyelerine, Bakanlığınız kaynaklarından ne kadar yardım yapılmıştır?

Anasol-M hükümetinin, belediyelerimizin içine düştükleri durumdan kurtarılması için  gerekli önlemleri bugüne kadar almaması nedeniyle, belediye başkanlarımız, çektikleri sıkıntıları, problemlerini ülke gündemine taşımak ve kamuoyu oluşturmak için, geçen haziran ayında bütün partilere mensup belediye başkanlarının katılımıyla...

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Tamam, soruyu soruyorum.

...Ankara'da büyük bir yürüyüş düzenlemişlerdir. Bu yürüyüş sonrasında, Bakanlığınız, belediye başkanlarımızın taleplerini dikkate almış  mıdır? Belediyelerimizin durumunun düzeltilmesi için bir önlem almış mıdır? Almışsa nelerdir?

Bir de kent merkezlerinde büyük market ve mağazaların hızla çoğalması sonucunda, küçük işletmeler hızla kapanmış ve işsizlik artmıştır. Acaba, bu büyük marketlerin karşısında, esnaflarımızı koruyacak, küçük bakkallarımızı koruyacak bir önlem almayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Bakan, lütfen, soruların konuyla ilgili olanlarını, maddeyle ilgili olanlarını cevaplayın.

Buyurun.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Hepsi maddeyle ilgili...

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkanım, soruların hepsini yazılı olarak cevaplandıracağım efendim. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Karamollaoğlu, buyurun efendim, sorunuzu Sayın Bakana yöneltebilirsiniz.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla, Sayın Bakandan, biraz önce kendisinin vermiş olduğu faizlerle ilgili bir rakam vardı; 2000 yılı bütçesinde, faiz ödemelerinin bütçe vergi gelirlerinin yüzde 80'ine tekabül  ettiği ifade edildi, bu sene için...

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Bütçenin büyüklüğünün...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Evet, yüzde 88'i.

Burada, bütçedışı faiz ödemelerinin olduğu biliniyor. Bu miktar ne kadar, bu konuda bir rakam verebilirler mi? Onu istirham ediyorum.

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karamollaoğlu.

Buyurun Sayın Bakan, cevaplayabilirsiniz soruyu efendim.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, 2000 yılı bütçesi hazırlandığı zaman, inisiyal bütçe ödeneği içerisinde faiz ödeneklerinin, bütçenin inisiyal büyüklüğü üzerindeki ağırlığı yüzde 45; ama, vergi gelirlerinin içindeki ağırlığı da, yine, başlangıç ödeneği itibariyle, yüzde 88. 2000 yılı bütçesinde faizdışı fazla, 7 katrilyon olarak programlanmıştı, hedeflenmişti. Ekim sonunda bu rakam 7,990; yani, aşağı yukarı 8 katrilyon rakamına ulaştı.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Efendim, müsaade ederseniz, onu değil... Sormak istediğim soru; bütçe dışı birtakım faiz ödemeleri var; yani, bizim bütçe dışında Maliye Bakanlığının kullandığı, diğer kuruluşların kullandığı  fonlar...

BAŞKAN - Sayın Karamollaoğlu, Sayın Bakan cevabını verdi.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Hayır, efendim; ben, sorum anlaşılmadığı için... Müsaade ederseniz, sorum; bütçede gözükmeyen bir faiz ödeme kalemi olduğu biliniyor; o miktar ne kadar ? Yani, yine faiz ödemesi; ama, bütçede gözükmeyen bu faiz ödemesinin miktarı nedir?

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Karamollaoğlu, bütçede görünmeyen bir faiz kalemi yok, kesinlikle yok. Şimdi, bütçeden yapılan faizler  -ki, bunlar içborç faizleridir, dışborç faizleridir; ama, büyük bir bölümü içborç faizleridir- bütçede gösterilmeyip... Şimdi, konsolide bütçe, bildiğiniz gibi, genel bütçeli idarelerle katma bütçeli idarelerden oluşur. Onların borçlarıyla, bütçenin finansmanıyla ilgili bütün faizler bütçede görünür; büçede gösterilmeyen hiç faiz yoktur.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas)- Yalnız, Sayıştay raporları bu söylediğinizi doğrulamıyor.

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - O başka; onu isterseniz yazılı cevaplandıralım; o ayrı bir şey Sayın Karamollaoğlu.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Yazılı  da kabul ederiz.

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum; soru soruldu, cevabı da verildi.

Sayın Seven, buyurun.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, aracılığınızla şu soruyu bakanıma sormak istiyorum  :

Çıkacak bu yasayla ilgili, merak ediyorum, acaba Ağrı'da çalışan geçici tarım işçileri, devlet su işlerinde çalışan geçici işçiler ve köy hizmetlerinde çalışan geçici işçiler, bu vergiler toplandıktan sonra bir an önce kadrolara geçirilecek mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, tabiî, Değerli Seven'in sorduğu bu konu, vergi kanunlarıyla, tasarısıyla tam ilgili değil; ama, o bahsetmiş oldukları geçici işçilerin, belli bir takvim içerisinde kadroya geçirilmesi konusunda bir mutabakat içerisine, hükümet olarak girildi. Bu işçiler, esasen, statüsü geçici olmakla beraber, hemen hemen onbir ay, oniki ay çalışan işçilerdir. Belli takvim içerisinde, kadroya geçirilmesi konusunda bir mutabakat sağlanmıştır.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Teşekkür ederim.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Ben teşekkür ederim Sayın Başkanım.

TURHAN GÜVEN (içel) - Biz sorsak, buna cevap vermezdiniz!..

BAŞKAN - Buyurun Sayın Malkoç; sorunuzu Sayın Bakana yöneltebilirsiniz efendim.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: Uygulanmakta olan istikrar programı, IMF'nin reçetelerine dayalı, IMF'nin gerekli elemanlarının, gelip Türkiye'de, bazı yönlendirmelerine dayalı olduğu görünüyor. Acaba, IMF'nin, tarihi boyunca bu programları uygulayıp da muvaffak olduğu ülke var mıdır?

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, halen, Türkiye'de uygulanmakta olan, 2000 yılının başından başlayan ve üç yıl süreyle uygulanacak olan ekonomik program, Türkiye'nin kendi ihtiyaçlarını dikkate alarak, içinde bulunduğu problemleri çözecek bir program. Ancak, bu program, sizin de ifade ettiğiniz gibi, beynelmilel, Para Fonuyla bir stand-by anlaşmasına bağlanarak götürülmektedir.

Hedefimiz ve arzumuz, bu programın mutlaka başarıya ulaşmasıdır. Bu programın başarıya ulaşması, Türkiye'nin ekonomik potansiyelini, dinamizmini harekete geçirmesi demektir, Türkiye'nin malî ve ekonomik dengelerini sürekli tarzda oluşturması demektir ve istikrar içerisinde büyümeyi sağlaması demektir.

Biz, bu programı, Türkiye'nin gerçeklerine uygun olarak hazırladık. Eğer, öngörülen hedefler, istikrar içerisinde, ödünsüz ve tavizsiz götürülürse, Türkiye hedeflediği tek haneli enflasyona mutlaka ulaşacaktır ve 2000 yılının, şu ana kadar alınan neticeleri de, ilerisi için fevkalade umut vericidir ve bu programla, Türkiye, meselelerini geride bırakan bir ülke olacaktır.

IMF ile bir anlaşma yapıp başarılı olmuş ülke konusunu, ben değil, IMF yetkililerinden almak da, sanıyorum, daha sağlıklı bir cevap veya bir durum olur; çünkü, benim cevaplandırmamdan çok, oraya düşen bir sorudur.

Değerli arkadaşımın da sualini böylece cevaplandırmış olduğumu sanıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Değerli milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş iki adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum efendim :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 12 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emrehan Halıcı Süleyman Çelebi             İsmail Köse

             Konya                    Mardin                  Erzurum

Beyhan Aslan                                       Sühan Özkan

             Denizli                                               İstanbul

Madde 12- Bu kanunun;

a) 5 inci maddesi 2000 yılı gelirlerine de uygulanmak üzere yayımı tarihinde,

b) 8 inci maddesiyle, 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının 9 numaralı bendine eklenen hüküm 1.1.2001 tarihinde,

c) 9 uncu maddesi yayımını izleyen günde,

d) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,

Yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 539 sıra sayılı yasa tasarısının 12 nci maddesinin "bu kanunun tüm hükümleri 19 nisan 2004 tarihinde yürürlüğe girer" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Turhan Alçelik Yaşar Canbay             Latif Öztek

            Giresun                  Malatya                      Elazığ

Yakup Budak Mustafa Geçer       Fethullah Erbaş

              Adana                      Hatay                         Van

BAŞKAN - En aykırı olan bu önergeyi işleme alıyorum.

Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet ne düşünüyor efendim?

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

Komisyon ve Hükümetin katılmadığı önerge üzerinde, önerge sahibi olarak Sayın Turhan Alçelik; buyurun efendim.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Vergiler, yürürlüğe girmek üzere. Yayımlandığı andan itibaren -biraz önce bir başka önerge verildi ki, kanun metninde de o var- bazı hükümler devreye girecek. Bu yürürlüğe giren kanunla, araç sahiplerine -ki, milyonlarca araç sahibi var bu ülkede- 50 misline kadar çıkacak bir vergi getiriyorsunuz, 50 misli! Arkadaşlar, hayal ifade etmiyorum! Bakın, yeniden değerlendirme oranı söyleniyor. Yüzde 50 diyelim.100 milyon, 150 milyon oldu, 2001'in yeniden değerlendirme oranına göre. Bunu yüzde 50 artırma yetkisi alıyorsunuz; artırdığınızı varsayalım, bir yüzde 50 daha ekleyin, 225 milyon. 100 milyon, oldu 225 milyon. Bir de, aynı madde içerisinde, bunu 20 kat artırma yetkisi alıyorsunuz, etti 45-50 misli. Değerli arkadaşlar, bu uygulamanın, insafla, izanla hiç alakası yok, bu anlayışın da yok. Acı, ama, bu, bir hakikat.

Bakın, haberleşmeye vergi getiriyorsunuz, eğitime ilave katkı, harçlara vergi; yani, vergi vergi vergi... Peki, bu vergiyi ödeyecek insanlara ne sağlıyorsunuz bu kanun yürürlüğe girdiği zaman; hiç, 2001 bütçesinde yüzde 10'luk bir ilave artış. Peki, yüzde 10 artış alan bir insan, bu ödemeleri, bu artışları nasıl yapacak?!.

Bakın arkadaşlar, bu ülkede LPG kullanan 1 milyona yakın insanımız var. Her hafta zam yapıyorsunuz. Olmaz böyle bir şey, hakikaten çok ayıp!

Bağ-Kur emeklisine eziyet ediyorsunuz. Eğer, emekli, bir yerde çalışıyorsa veya bir iş yapıyorsa, 70-80 milyonluk maaşından kesinti yapıyorsunuz. Bu, kanunen, şu anda uygulanan bir gerçek.

Bu arada, bir üzüntümü ifade etmek istiyorum: Bu kanunun yürürlüğe girmek üzere olduğu şu anda, localarda, bu kanunun muhatabı olan esnafın temsilcilerini göremiyorum. Sanayicinin temsilcilerini de göremiyorum. Tüccarın temsilcileri de yok. Tabiî, aklıma şöyle bir hikâye geliyor o zaman; Nasreddin Hocanın fil hikâyesi. Acaba, bu insanlar, bir fil bize yetmez mi demek istiyorlar!..

Değerli kardeşlerim, neden 19 Nisan 2004 tarihini söyledik; değerli iktidar milletvekili arkadaşlarıma hususen onun sebebini arz etmek istiyorum. Hayalî bir tarih değil.

Değerli kardeşlerim, bilesiniz ki, bu anlayışınızla, bu uygulamanızla, bu tarihte hiç biriniz bu Mecliste olamayacaksınız ve inşallah, o tarihte, biz geleceğiz ve bu vergileri tamamen ortadan kaldıracağız.

Saygılar sunuyorum. (FP, DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Alçelik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, Divana, gruplar arasında bir mutabakat olduğu ve bu tasarı bitinceye kadar sürenin uzatılmasının düşünüldüğü ifade edilmiştir. Eğer böyle bir mutabakat var ise, sadece, bu tasarı bitinceye kadar sürenin uzatılmasını değerli oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 12 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emrehan Halıcı (Konya) ve arkadaşları

Madde 12.- Bu kanunun;

a) 5 inci maddesi 2000 yılı gelirlerine de uygulanmak üzere yayımı tarihinde,

b) 8 inci maddesiyle, 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının 9 numaralı bendine eklenen hüküm 1.1.2001 tarihinde,

c) 9 uncu maddesi yayımını izleyen günde,

d) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,

Yürürlüğe girer.

BAŞKAN- Komisyon bu önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya)- Sayın Başkanım, çoğunluğumuz hazır değil; takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN- Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir)- Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Komisyonun takdire bıraktığı ve Hükümetin katıldığı önergeyi...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) -Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkanım, burada makabline şamil bir kanun çıkarılı-yor; yani, "2000 yılı gelirlerine uygulanmak üzere yayımı tarihinde" deniliyor. Halbuki, 2000 yılındaki gelir, yeni kazanılmış değil.

BAŞKAN - Anladım Sayın Erbaş.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Yani, makabline şamil bir kanun çıkmaz ki. Anayasaya aykırı bu.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efenim.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - İşleme almamanız lazımdı...

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip ve son maddeyi okutuyorum efendim:

MADDE 13.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Doğru Yol Partisinin görüşlerini Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen ifade edecekler efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Dönen.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan vergi yasa tasarısının son maddesini burada görüşüyoruz. Bu madde üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, bu kanunu Bakanlar Kurulunun yürütmesine ilişkin bir madde.

Değerli arkadaşlarım, Bakanlar Kurulu hangi maddeleri yürütecek? Şimdi, özellikle, Sayın Bakan, burada, konuşmaları sırasında, uygulanan ekonomik politikanın, istikrar politikasının gereği bu vergi yasasının çıkmasından ve kamu maliyesinin düzelmesinden bahsetti. Uygulanan ekonomik politikanın temel ayaklarından birincisi kur baskısı, ikincisi, vergilerin artırılması, üçüncüsü de çalışanların aldığı ücretlerin kısılması. Üç temel ilkesi var bu politikanın, istikrar politikasının.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakıyoruz, kur politikasıyla dışticaret açığı 25 milyar dolara vurdu ve carî işlemler açığı 10 milyar dolar seviyesinde. Artık, bu uygulanan iktisat politikasının en önemli unsurlarından biri, gelecek olan yabancı sermayeydi. Bakıyorsunuz, Türkiye'den hızla sermaye kaçışı var. Dün, Türkiye, ciddî anlamda büyük bir tehlike atlattı, 1,5 milyar dolar bedelle atlattı. Yani, baskı yaptığınız kur politikası, burada çöktü ve güvenilirliğini kaybetti ve bugün, daha, piyasalar stabil hale gelemedi; dikkat edin.

Bakın, biz bunu hep söyleyegeliyoruz; siz ithalatı öyle bir boyuta getirdiniz ki, Türkiye'de üretim yapan reel sektör, ithal edilen mallarla rekabet edemez hale geldi. Şimdi, bunlar cabası... Getiriyorsunuz bu kesim üzerine Motorlu Taşıtlar Vergisi diye... Önce yüzde 50'nin üzerinde yeniden değerlendirmeye tabi tutuyorsunuz ve 20 katına kadar da bunu artırmayı planlıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bununla yetinmiyorsunuz; Ek Taşıt Alım Vergisini yüzde 36'ya kadar artırmayı düşünüyorsunuz. Bugün, 4 milyar dolar olan yan sanayi ve ana sanayi ihracatını durdurursunuz. Biz, sizi buradan ikaz ediyoruz; otomotiv sektörünü çökertirsiniz. Bunu biz söylemiyoruz; sizin, iktidar partilerinin milletvekilleri, biraz önce Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi, orada bize dert yandı, orada Sanayi Bakanına anlattı, "bu sektör çöküyor, dikkat edin" dedi; ama, buraya gelip oy veriyorlar. Bunları anlamak da mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, bir tespit yapalım. Eğer siz bu sektörü çökertirseniz rekabet şansını kaybettiği bir dönemde, bu kadar istihdam yaratan, bu kadar ihracat yapan bu sektörün yerine neyi ikame edeceksiniz?

Şimdi, bununla kalmıyoruz; özel işlemler vergisi getiriyoruz. Benim vatandaşım, benim yurttaşım hangi devlet dairesine gider de bir iş yaptırmaya kalkarsa; yani, pasaport almaya kalkarsa, kendi vergisini vermek için beyanname vermeye giderse, nüfus cüzdanı almaya giderse; nereye giderse gitsin, orada vergi verecek. Böyle bir anlayış olur mu? Ben vergimi vereceğim diyeceğim, dolduracağım beyannameyi bana parayla satacaksınız. Bunu, dünyanın gelişmiş ülkelerinde, vergi verme alışkanlığını geliştirmek ve beyanname doldurma alışkanlığını edindirmek için, insanlara, postayla bedava yollarlar; ama, biz bunu böyle yapmıyoruz, biz hâlâ parayla satıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bunlarla da yetinmiyoruz; arkasından, bundan iki yıl önce terkettiğimiz hayat standardı uygulamasını tekrar gündeme getiriyoruz. Şimdi, hayat standardı uygulaması, aşağı yukarı Türkiye'de 2 milyonun üstündeki insanı ilgilendiriyor. En önemlisi de, kepenk kapatma noktasına gelen esnafı ilgilendiriyor.

Değerli milletvekilleri, yaptığımız hesaplara göre, eğer bu hayat standardını tam olarak uygulamaya kalkarsanız, Türkiye'de 200 000 esnaf kepenk kapatır. 200 000 esnaf kepenk kapattığı zaman, zaten işsizliğin kol gezdiği bir ülkede, bu işsizliği, buradan doğan açığı nasıl karşılayacaksınız? Bunun sosyal boyutlarını hiç düşünmüyor musunuz? (DYP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, pazar günü yapılan esnaf toplantısına gittik. Esnaf lideri, özellikle Esnaf Kefalet Kooperatiflerinin Merkez Birlik Başkanı, kalktı "Esnaf, Halk Bankasını istiyor, biz bankamızı istiyoruz" dedi. Orada, muhalefete de söz vermediler, iktidara söz verdiler.

Değerli milletvekilleri, Anadolu'da bir söz var; birisi gelmiş "Azrail oğlan dağıtıyor" demiş, oradan yaşlıca bir adam da "benim oğlumu almasın, ben Azrail'den oğlan istemiyorum" demiş.(DYP sıralarından alkışlar)

Şimdi, düşünebiliyor musunuz, pazar günü iktidarı çağırıp "Ben bankamı istiyorum" diyen, göbeğinin çapı bir metre olan esnaf temsilcisi, gelsin, burada esnafın cebinden nelerin alındığını bir görsün! (DYP sıralarından alkışlar) Gelsin, bir görsün!..

İşte, biz çıksaydık, pazar günü orada olsaydık, bunları söyleyecektik. Bakın, siz, banka istiyor-sunuz; bırakın bankayı, sizi daha ağır yüklerin altına sokacak hazırlıklar var, yasa tasarısı var; bunlar geliyor gündeme ve bunların altında inim inim inleyeceksiniz diyecektik; bizi, orada  konuşturmadılar... (MHP sıralarından gürültüler)

Söyle, söyle, gel buradan söyle!

BAŞKAN - Lütfen, hatibe müdahale etmeyin efendim.

Sayın Dönen, siz, Genel Kurula hitap edin.

MEHMET DÖNEN (Devamla) - Gel, esnafın durumu iyi de... Esnaf dinliyor bizi. Gel, esnafın durumu iyi, biraz daha vergi koyalım o esnafa de; gelip söylesene! (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Dönen...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - 5 Nisandaki vergilerden niye bahsetmiyorsun?!

MEHMET DÖNEN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, bir vergi daha getiriliyor. Nedir o vergi; yatırım indirimi. Adama diyorsunuz ki, yatırım yap, seni teşvik ediyorum. Teşvikin amacı nedir?..

MÜKERREM LEVENT (Niğde) - İki anahtar... İki anahtar...

MEHMET DÖNEN (Devamla) - Görmüyorum ben; gel, buradan konuş; öyle kapalı kapılar arkasında değil. (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Dönen, lütfen, Genel Kurula hitap edin.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) - İkinci anahtar da kalmadı artık!

BAŞKAN - Efendim, lütfen, müdahale etmeyin hatibe; çok rica ediyorum.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, Genel Kurulda sükûneti temin edin de arkadaşımız konuşsun.

MEHMET DÖNEN (Devamla) - Sayın Başkan, müdahaleden dolayı eksüre de istiyorum, yani fazlasını...

Şimdi, devlet olarak, sanayiciye, yatırımcıya, girişimciye diyorsunuz ki, ben sana prim vereceğim, yani yatırım indirimi vereceğim. Teşvik ediyorsunuz. Niye; çünkü, devlet olarak, teşvik ettiğiniz alanın önemli olduğunu, rekabet alanında, üretim alanında önemli olduğunu tespit etmişsiniz ve diyorsunuz ki, ben teşvik ediyorum. Şimdi, yabancı bir yatırımcı düşünün; Türkiye'ye gelmiş ve yatırım indiriminden faydalanmak üzere teşvikli yatırım yapıyor. Siz, hayır, ben, buradan, yatırım indiriminin yüzde 25'ini tekrar stopaj olarak senden alacağım diyorsunuz. Bunu hangi hakla diyorsunuz?! Yani, hem diyorsunuz ki, ben teşvik ediyorum, hem diyorsunuz ki, ben bu yatırım indiriminden stopaj keseceğim. Böyle bir anlayış olur mu değerli arkadaşlarım?!

Değerli milletvekilleri, bakın, bizim söylemek istediğimiz şu: Eğer, reel sektörü, esnafı, siz, böyle ağır vergi yükünün altında bırakırsanız, bu sektörler o bankalardan aldığı kredileri ödeyemez. Reel sektör, o bankalardan aldığı kredileri ödeyemediği takdirde, o bankalar çöker, daha ağır bedel ödemek zorunda kalırsınız. Bugünkü 8 bankaya 6,1 milyar dolar ödediğiniz duruma düşersiniz. Diğer bankalarınız da batar; çünkü, ekonomiyi kökünden batırıyorsunuz; yani, reel sektörü batırı-yorsunuz. Sıkıntı burada... Sıkıntı burada... Bu noktanın altını iyi çizmeniz gerekir. Bir ülkede, eğer, siz, reel sektörü desteklemiyorsanız, reel sektörü batırıyorsanız, sonuç olarak, bankalarınızı da batırırsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Mikrofonu açıyorum Sayın Dönen, buyurun.

MEHMET DÖNEN (Devamla) - Sonuç olarak, olaya makro  düzeyden bakamazsınız, ekonomiyi bütün olarak düşünemezsiniz. Bugün bir yerde sancı var, bir yerde sıkıntı var, o gün orayı kapatırsınız... İşte, malî sektörde sıkıntı var diyorsunuz ve zarar eden bir bankayı kâr eden bir banka aldığı zaman vergi ödemesin, ödeyeceği vergiyle o bankayı alsın diyorsunuz. Niye diyorsunuz bunu; o sektörde sıkıntı var. Yarın, aynı sıkıntı reel sektörde olduğu zaman, geri dönüp geleceksiniz, batan şirketleri alan şirketlerin de vergisini biz istemiyoruz, gitsin, onu alsın diyeceksiniz; bu noktaya gelecek.

O zaman, ekonomiyi makro alanda yeniden düşünüp, bu uyguladığınız politikayı yeniden düşünüp, bu  toplumun üstüne daha çok yük yüklemeden, reel sektörü daha geliştirerek, Türkiye'yi büyüterek, Türkiye'nin 21 inci Yüzyılda önder bir ülke olmasını sağlayacak politikaları gündeme getirin. Devletin harcamalarını düşürecek... Hangi alanda getirirseniz getirin, yeniliklere destek vereceğiz.

Siz, bakanlıklarda, hiçbir saltanatınızı bırakmayın, istediğiniz gibi harcayın, çalışanların ücretlerine gözünüzü dikin, vergiye gözünüzü dikin...

BAŞKAN - Sayın Dönen, lütfen tamamlar mısınız.

MEHMET DÖNEN (Devamla) - ... böyle de bu ülkeyi yönetmeye çalışın. Böyle ülkeyi yönetemezsiniz diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Efendim, şahsı adına Sayın Aslan Polat Bey; buyurun.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın Başkanım, dikkatinizden kaçtı galiba; şimdi, sayın hatip, burada Esnaf Odaları Birlik Başkanlığından gelmiş, o teşkilatın mensupları tarafından o birliğin başına layık görülmüş bir kişinin fizikî konumuyla alay etmiştir. Bunu, bir eski esnaf odası başkanı olarak kınıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) Göbeğinin çapı bir metre demek ne demektir?! Bunun da zabıtlardan çıkarılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Zabıtlardan çıkacak bir şey yok efendim.

MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan, alay etmedik, hayır; saptırıyor arkadaş, öyle bir şey yok, alay yok.

BAŞKAN - Sayın Polat, buyurun.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, grup adına sözcümüz var bizim; şahıslara mı geçtiniz, ne oldu, bir yanlışlık mı var?

BAŞKAN - Efendim, grup adına sözcünüz yok.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Ergün Dağcıoğlu var efendim...

BAŞKAN -  Ama grup adına konuşmak isteyen arkadaşınız varsa...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Var efendim.

BAŞKAN - En azından bana iletilmiş bir şey yok; çünkü, sizin grubunuzun hanesi önümdeki müracaat listesinde boş görünüyor; ama, grubunuz adına söz vermeye hazırım. Buyursun, konuşsun arkadaşınız.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Lütfen efendim, lütfen.

BAŞKAN - Ama, şimdi size göndereceğim, boş olduğunu siz de bizatihi göreceksiniz.

Kim konuşacak efendim grubunuz adına?

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Ergün Dağcıoğlu.

BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Ergün Dağcıoğlu konuşuyor. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 539 sıra sayılı kanun tasarısının yürütme maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Bakanlar Kurulunun yürüteceği bu tasarıyla, özet olarak, hayat standardının yeniden ihdası getirilmektedir ki, artık -bizim oralarda, Tokat'ta bir Dön Baba Tekkesi vardır- döne döne bir hal olduk. Kanunları da, takdim tehirle iktidar olan, hükümet olan, aynı siyasî partilerden oluşan hükümetlerin birisi getiriyor, birisi iptal ediyor; ondan sonra, yine, takdim tehirle iktidar olan bir arkadaşları geliyor ve yenidenş, hayat standardı diye bir vergiyi hükümet tasarısında olmadığı halde, komisyonlarda tartışılmadığı halde, ihdas edilen vergiler yetersiz kabul edilmek suretiyle, burada verilen önergelerle, ekstradan hayat standardı diye bir vergi ihdas ediliyor. Bu, inim inim inleyen vatandaşın sırtına sokulan yeni bir hançer olarak gündemimize oturmuştur.

Ondan sonra, bazı işlemlerden eğitime katkı payı, Özel İşlem Vergisi ve Özel İletişim Vergi-lerinin uygulama süreleri 2 yıl daha uzatılmaktadır. Ayrıca, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununda belirlenmiş vergi oranları yüzde 12'den 36'ya çıkarılmakta ve 20 katına kadar artırılmaktadır.

Bütün bu artırımları, bütün bu yeni yeni vergileri neden koyuyoruz diye soracak olursak hükümete, hükümetimiz, deprem felaketini fırsat bilip, âdeta, bir maden keşfetmiştir de, milletin sırtından hiç inmeye niyeti yoktur, o yüzden, bu vergileri tekrar maniple ederek uzatmaya çalışmaktadır.

Şu hale bakınız, yeni kaynak bulamayan, üretimi ve gelir artışını sağlayamayan bu hükümet, yine en kolay yolu seçmiş ve milletin geçen yıl deprem felaketi sebebiyle coşan hamiyetperverliğini, maalesef, sömürmeye kalkmıştır.

Hükümete soruyorum. Geçen yıl topladığınız ekvergileri, yardımları yerinde kullandınız mı ki, şimdi millete karşı yüzünüz olsun ve yeni yeni vergiler koyasınız.

Arkadaşlar, yeni ve daha fazla vergi için daha çok üretim olmalıdır. Salmalarla bu iş yürümez. Eğer salmalarla yürüyecek olsaydı, hükümetlere ne ihtiyaç vardı; muhtarlarımızın zaten salma yet-kisi vardır, o işi onlar, orada, pekala götürürlerdi.

Şimdi, sizler üretime dönük çalışmıyorsunuz dedim. Yoksa, Türk Milleti bilemiyor, bizler bile-miyoruz da, ülkede büyük bir üretim seferberliği gerçekleştirdiniz de bizim haberimiz mi yok diyecek olursak, maalesef, ne gezer!.. Aksine, bu teşebbüsünüz, yani bu yeni vergiler yükleme teşebbüsünüz, mevcut üretim faaliyetlerini de ciddî şekilde aksatacaktır. Oysa, vergi oranlarının, üretimi ve istihdamı teşvik edecek şekilde belirlenmesi gerektiği, herkesin, sokaktaki çocuğun bile bildiği bir gerçektir.

Yine herkes bilmektedir ki, 1999'da yaşanan deprem sırasında oluşan hasarları gidermek amacıyla çıkarılan deprem vergisi ve finansman vergilerini, maalesef, üzülerek ifade ediyorum ki, deprem için değil, hortumlanan bankaların yeniden devletleştirilmesini finanse etmek için, kredileri batıranların ülkeye verdikleri zararları finanse etmek için, vergi yüzsüzlerinin ödememek suretiyle ülkemize doğurdukları zararları finanse etmek için, hâsılı, beceriksizliğiniz yüzünden oluşan bütçe açıklarınızı finanse etmek için kullanıyorsunuz. Gittikçe artan kamu harcamalarına dizgin vuramadığınız, israf ve savurganlık içinde yüzdüğünüz için de, yeni yeni ek vergiler ihdas ediyorsunuz ve mevcut vergi oranlarını artırma yoluna gidiyorsunuz; çünkü, sizin gücünüz, vergisini tıkır tıkır ödeyen, hiç ses çıkarmayan sade vatandaşa yetmektedir. Neden Kurumlar Vergisi mükelleflerinden vergi tahsil edemiyorsunuz?! Daha dün yapılan açıklamalarda ve anketlerde, Kurumlar Vergisi mükelleflerinin tam yüzde 99,6'sının hiç Kurumlar Vergisi ödemediği açıklandı. Neden onların üzerine gitmiyorsunuz da, geçimini, üç kuruşluk ekmek parasını temin etmek için deliler gibi sokaklarda koşturan bu insanlara yeni yeni vergiler ihdas ediyorsunuz?!

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - O tarafa söyle Ergün Bey.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Arkadaşlar, sağlıklı bir kamu maliyesi için, sadece kamu gelirlerinin artırılması değil, kamu harcamalarının da zapturapt altına alınmasının, kontrol altına alınmasının büyük önem taşıdığını ve bir türlü sağlayamadığınız etkinlik ve verimlilik yolunda, lütfen, daha fazla gayret sarf etmeniz gerektiğini, sizlere, buradan, dostça, bir kez daha hatırlatıyorum.

Bakınız, bir kere, likit gaz ve cep telefonunun lüks tüketim gibi vergilendirilmesini, bu mantığı anlamak mümkün değil; çünkü, vatandaşın, zor geçen hayat mücadelesinde, kendisine göre ekonomik bularak kullandığı likit gazı, zaten, bilindiği gibi, düşük gelirli insanlarımız kullanmaktadır. Yine, lüks saydığımız cep telefonunu ise, teknolojinin sağladığı bir imkân olarak, öğrencisinden işçisine, esnafından çiftçisine kadar, gittikçe yaygınlaşarak, toplumumuz kullanmaktadır. Sizin derdiniz, şayet, çağdaş teknolojileri bu Yüce Türk Milletinin tanımaması ve kullanmaması ise, bu lafları dolandırmayın, lütfen, direkt olarak söyleyin. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Arkadaşlar, şayet kullanan olmazsa, kimden vergi alacaksınız? Her zaman böyle yapıyorsunuz; yani, bizi hep keserek yemeye çalışıyorsunuz. Sağarak bu insanları tüketmiyorsunuz, keserek tüketiyorsunuz! Kiminle baş başa kalacaksınız?!

Diğer taraftan, 2001 yılında istikrar programında öngörülen gelir hedeflerine ulaşılmamasının ne kadar önemli olduğunu anlıyor ve katılıyorum. Bu, sizin için, gerçekten, hayat memat meselesi haline de gelmiştir; ancak, bulduğunuz çözümler, daha fazla zam ve daha fazla vergiden ileriye gitmemektedir. İşte, sıkıntı buradadır. Ne yapmak istiyorsunuz; zaten ayakta duramaz hale gelmiş ekonomiyi tamamen çökertmek midir maksadınız?!

Bu yetkiyle, yarın, Bakanlar Kurulunun "sıkıntıya düştüm" diyerek "başka çarem kalmadı" diyerek, bugün 200 milyon lira olan ortalama bir taşıt vergisini önce yüzde 50 artırıp, sonra 20'yle çarparak 6 milyar liraya çıkarması demektir.

Şimdi, böylece, bugüne kadar otomatik olarak işleyen bir sistem hükümetin insafına bırakılmakta ve vatandaş, ne kadar vergi ödeyeceğini, yarın ne olacağını bilemez hale getirilmektedir; tamamen, Maliye Bakanlığının bürokratlarının insafına terk edilmektedir.

Peki, bu yetkiler, acaba, nasıl, ne amaçla ve ne kadar kullanılacaktır; bunlar, maalesef, belli değildir. Bu yetkinin ucu açıktır ve tamamen, bu Yüce Meclisin vergi koyma yetkisinin de gaspı manasına gelmektedir. Sorarım sizlere, bu Yüce Meclisi daha nereye kadar by-pass edeceksiniz?! Belki iyiniyetle uygulayacağınızı söylüyor olabilirsiniz; ama, bunu, biz, nereden bileceğiz? Üstelik, sizin, hükümet olarak, geçmişte sabıkanız da var. Sabıkalısınız. Niye; hani deprem vergisi, geçen sene, burada tartışırken, sabahlara kadar, bir yıl içindi?! Hani, ilköğretim giderlerine kullanılmak üzere getirilen vergiler, 31.12.2000 tarihine kadar uygulanacaktı?! Bugün, süreyi iki yıl daha uzatma gayretinizle, bunların bir kereye mahsus ve geçici olduğuna dair taahhüdünüzü inkâr etmiş olmuyor musunuz? Bu şartlar altında, biz size nasıl inanacağız ve itimat edeceğiz, bu Yüce Millet size nasıl inanıp da itimat edecek?! (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Arkadaşlar, ayrıca, bu yetkinin kullanılması Anayasaya da aykırıdır. Altını çiziyorum. Bakın, Anayasa Mahkemesinden dönmeye doymadınız, yeniden Anayasa Mahkemesine gideceksiniz. Neden; çünkü, vergi koyma yetkisi, Yüce Meclise Anayasa tarafından verilmiş yasal bir haktır. Bakanlar Kurulu, kanun hükmünde kararnameyle vergi koyamaz.

Şimdi, siz ne yapıyorsunuz; likit gazdan alınan vergi miktarını 20 katına kadar artırma yetkisi veriyorsunuz. Bu ne demektir; o, demin söylediğim ucu açık verginin, sizin Maliye Bakanlığı bürokratlarının insafına kadar terk edilmiş olan bu verginin Yüce Meclis tarafından değil, Bakanlar Kurulu tarafından, salma olarak uygulanmasıdır ki, bu, Yüce Meclisin yetkisinin gaspıdır ve kanun hükmünde kararnamelerde olduğu gibi, bu kanun da Anayasa Mahkemesinden dönecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Mikrofonunuzu açayım da tamamlayın Sayın Dağcıoğlu, bir dakika efendim.

Buyurun.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Ancak, bilesiniz ki, istikrar tedbiri altında sürdürmekte olduğunuz bu yanlış politikalarla fakirleşen insanlarımızın, bırakınız ilave vergileri, normal vergilerini bile ödeyecek hali ve takatı kalmamıştır. Hem, vatandaş, neden yeni yeni vergiler ödesin, hükümet ve onun dürüst Başbakanı ve onun yardımcıları, banka boşaltanları hem kurtarıp hem borçlarını ödeyip hem affedip hem de sonradan bu "kabiliyetli" vatandaşlarımıza üstün hizmet madalyası versin diye mi vergi ödesinler? (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Arkadaşlar "kabiliyetli vatandaşlarımız" diyorum. Sizler biliyorsunuz, yüce milletimiz de günlerdir takip ediyor. Bir tarihlerde biri "ben seçilmiş bir ailenin çocuğuyum, öyleyse sıradan ticaret yapamam; çok ciddî bir şekilde düşünerek, ilginç bir ticaret ve kazanç kapısı bulmalıyım" demiş ve hepinizin bildiği gibi, hayalî sunta ticaretiyle zengin olmuştu. Ondan bir jenerasyon sonra...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Dağcıoğlu, çok rica ediyorum; lütfen...

ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

...gelen, yine isimdaşı olan yeğen Demirel -yeğen Yahya Murat Demirel bu sefer- de "ben ağabeylerimden geri mi kalacağım; o hayali suntayı icat etmişti, öyleyse, ben de banka boşaltma ve off-shore bankacılığı yapmak suretiyle, bu milleti farklı bir üslupla yolayım, soyayım, paralarını da Türkiye'de değil, Avrupa'da tüketeyim" dedi.

Biz, bu insanlara kazanç kapısı oluşturalım diye mi yeni vergiler ihdas ediyoruz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, tasarının yürürlük maddesine geldik. Maddede "Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür" deniliyor; ama, Bakanlar Kurulu, bu hükümleri nasıl yürütecek, ben de onu hep düşünüyorum.

Bu tasarıyla neler getirildi; son olarak, kısaca, ben de özetleyeyim: Bir, motorlu taşıtlara vergi getirdik... (DSP sıralarından "biliyoruz" sesleri) Ama, bir daha, herkes dinlesin.

Bunların yeniden değerlemesine vergi getirdiniz.

Ek taşıt alım vergisi getirdiniz.

Şimdi, bakın, hatalarınız nereden geliyor: Bir taraftan diyorsunuz ki "Türkiye'de otomotiv sanayii gelişsin." Otomotiv sanayiinde üretici artsın diye, tutuyorsunuz, banka kredilerinde taşıt kredilerini serbest bırakıyorsunuz, özendiriyorsunuz, herkes taşıt kredilerine yükleniyor. Bunu, ücretliler de alıyor, esnaf da alıyor... Sonra da tutuyorsunuz, tam bunların zıtlaştığı noktada, taşıt vergilerini artırıyorsunuz. Peşinden, geliyorsunuz, akaryakıt vergilerine zam yapacağınıza dair IMF'ye söz veriyorsunuz. Bunlarla neyi getiriyorsunuz? Bu getirdiklerinizle, otomotiv sektörünü siz batırırsınız bu dediğimle. Bunun batması, bankaları da batırır. Nasıl batırır; şöyle batırır: Bugün, taşıt kredileriyle oto alanların, bilhassa yerli oto alanların çoğu ya memurdur ya küçük esnaftır. Şimdi, bu memurlar zaten doğru dürüst zam alamadılar; bir de bunlara, şimdi, si, burada, ek vergi getirirseniz, hem de oto alımlarında  taşıt alım vergisi getirirseniz ve bir de -dün akşam, burada- tepeden inen bir önergeyle hayat standardı vergisi getirirseniz; bu hayat standardı vergisiyle de, bir insanın arabasının olması, evinin olması nedeniyle onun yeniden ek olarak vergi ödemesini getirir-seniz, bu vatandaşlar bu vergide sıkışırlarsa, kredilerini ödeyemezlerse, peşinden, burada, bankalarda tekrar iflaslar meydana gelebilir. Zaten, bu finans iflaslarından dolayı, dün, Türkiye, direkten döndü denecek kadar önemli bir durumla karşılaştı; birdenbire, borsada, 1 500'e yakın puan düşmeleri meydana geldi. Bakın, bu tekrar devam eder diyoruz. Görünen köy kılavuz istemez. Siz, şimdi, taşıt kredilerini özendireceksiniz.

Burada deniliyor ki, bu gelen hayat standardı vergisiyle ücretlilere vergi gelmeyecek... Bal gibi de gelecek. Hayat standardında, siz, taksisi olana, yeni taksisi bile olsa, ek vergi getirmiyor musunuz? Bir devlet memuru düşünün ki, babadan kalma bir evinde oturuyor, bir de, borç harç, tutmuş bir ev elde etmiş, onu da kiraya vermiş, ek gelir olsun diye; o kira gelirinden vergi almayacak mısınız; bunlar ücretli de olsa, almayacak mısınız? O zaman ne olacak burada; o ücretlilere de siz bu vergiyi getirdiniz ve bu getirdiğiniz vergilerden dolayı, bu ücretliler, bankalara olan borçlarını ödeyemedikleri zaman, büyük bir finans sıkıntısı meydana gelecektir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, bu vergiler niye geldi biliyor musunuz? Gelmesinin tek sebebi, geçen dönem çıkan deprem vergisinde faiz vergileri vardı, 1,5 katrilyon civarında faiz vergileri var-dı; fakat, bu hükümet, bu sene faizcilerden vergi almaktan vazgeçti -o 1,5 katrilyonu- tuttu, esnafa, köylüye vergi koydu. Tuttu, benim Erzurum'daki, Tekman'daki berberimden, küçük sanayideki oto sanayicimden vergi aldı, o 1,5 katrilyonluk vergiyi kesmek için, o vergiden vazgeçtiği için aldı.

Trilyonluk tahvil alanlardan, bono alanlardan faiz almıyorsunuz, yeniden değerlendirme oranı 1'den büyüktür diye; bunlar trilyonluk faiz kazansalar vergi almıyorsunuz; ama, bir esnaftan, bir berberden, 37 milyon lira daha, yeniden ekvergi istiyorsunuz. Bunlar çok yanlış şeyler, bunların hesabını veremezsiniz.

Ramazan ayı geldi. Mübarek ramazan ayında, çok insanın sofrasında ekmeği var mı, zeytini var mı diyen yok, yokken, bu vergiyle, ekmekleri zeytinleri de geri alındı. Bunu kim aldı; dün burada önerge veren İsmail Köse ve arkadaşlarının önergesi aldı. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Bunu, bütün Erzurum halkı da biliyor, bütün Türkiye de biliyor. Bu vergi, İsmail Köse ve arka-daşlarının verdiği önergeden dolayı gelmiştir.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sadece İsmail Köse değil...

ASLAN POLAT (Devamla) - Burada, yarın, ramazan günü, sofrasındaki biraz ekmeği biraz aşı azalan varsa, bunun kimden geldiğini bilecektir; bunu herkese söyleyecektir ve Türkiye de bunu böyle bilecektir.

Şimdi, bakın, sayın milletvekilleri, bir konu daha var: Sizin hükümetinizin hatasıdır. Getiriyorsunuz bir vergi, önce diyorsunuz ki, Motorlu Taşıtlar Vergisi, Özel İletişim, Özel İşlem Vergisi; peşinden, biraz sonra, ek önergelerle, getirdiğiniz vergiden daha fazla vergiyi burada meydana getiriyorsunuz. Bu vergi, komisyonda konuşulmuyor, partilerin bir mutabakatı yok."20 dakika müsaade ettim, öğrenin gelin, bunu hemen tartışalım" diyorsunuz ve ondan sonra da, üç yıl önce, bir reform diye getirdiğiniz, adına kitaplar yazdığınız, reformun anatomisi dediğiniz vergiler, üç yıl sonra rafa konuluyor, bütün maddelerini yürürlükten kaldırıyorsunuz. Neden; çünkü, tartışmaktan korkuyorsunuz.

İşte, sizin biraz sonra getirmek istediğiniz İçtüzük tadilatının maksadı da bu; çünkü, anamu-halefetin konuşacağı bir tek yer burası kaldı. Bizden ne basın bahseder ne televizyonlar bahseder; çünkü, onların, hep, sizin hükümetlerinize işte borçları var. Bizim konuşacağımız tek yer burası.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan, mikrofonu açar mısınız?

BAŞKAN - Vallahi, bir şey anlayamadım; ama, açayım.

ASLAN POLAT (Devamla) - Bitiyor Sayın Başkan.

Şimdi, burada, sırf sözümüzü kesmek için, İçtüzüğü de değiştireceksiniz; ama, bir şey söyleyeceğim, korkunun ecele faydası yoktur. Getirdiğiniz kanun tasarılarını müdafaa etme gücünden yoksunsanız, burada sizi oturtmazlar; ama bir sene oturursunuz, ama altı ay oturursunuz; ilk seçimlerde buradan kalkar gidersiniz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Polat.

ASLAN POLAT (Devamla) - Gitmemeniz için tek yolunuz vardır; bu fikirleri müdafaa edecek kadar güçlü olun, komisyonda da tartışacak kadar kendinize güvenin ve ondan sonra da gelin, bu kanun tasarılarını getirin.

En sonunda şunu söylüyorum: Bütün Türkiye biliyor ki, bu vergilerle de bu iş bitmeyecek, devamı gelecektir. Siz, sadece milletten alacaksınız, hiçbir şey vermeyeceksiniz.

Şimdi bir şey daha söyleyeceğim. Tuttunuz, enflasyon oranlarını 9 puan artırdınız... (DSP sıralarından gülüşmeler) Bir dakika... Gülmeyin, çok önemli bir şey söylüyorum. Enflasyon oranlarını 9 puan artırdınız... Saptırdınız dediniz... Peki, o zaman çiftçiye yüzde 25 fiyat artışına göre verdiğiniz buğday, ayçiçek taban fiyatları ne olacak?

BAŞKAN - Sayın Polat...

ASLAN POLAT (Devamla) - Onları niye yüzde 34'e göre artırmadınız? Sadece, hesaplamasına göre, 487 trilyon lira çiftçiye enflasyondan dolayı az para verdiniz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Polat, teşekkür ediyorum efendim.

Şahsı adına ikinci söz, İstanbul Milletvekili Sayın Erol Al'a aittir.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

EROL AL (İstanbul) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; tasarının son maddesi üzerinde söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce buradan bir soru yönelttim; buraya çıkan hiçbir muhalefet sözcüsü arkadaşımız, bu soruya yanıt veremedi. Soruyu tekrarlıyorum: 1991-1998 arasında iktidara gelen şimdiki muhalefet partileri, yedi yılda, hayat standardı esasını kaldırmak için bir teklif, bir tasarı bu Meclise getirdiler mi; getirmediler.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Yeniden çıkaracaksanız, niye getirelim?!

EROL AL (Devamla) - Getirmediğinize göre, bu tasarıyı eleştirme hakkınız yoktur. Tabiî, muhalefetsiniz, muhalefetliğinizi yapacaksınız.(FP sıralarından gürültüler)

Şimdi, bir şey izah etmek istiyorum. Bakın arkadaşlar, az önce burada rakam verdim -hepsini verebilirim- 48 meslek grubunda kimin ne kadar vergi verdiği burada, önümüzde; herkes de temin edebilir.

MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Kaldırmasaydınız; niye kaldırdınız?!.

EROL AL (Devamla) - Şimdi, kamu işçisi maaşı ortalama...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Bir tane vergi koymadık, bir tane...

BAŞKAN - Efendim, lütfen hatibe müdahale etmeyin.

Sayın hatip, siz de lütfen Genel Kurula hitap edin, rica ediyorum efendim.

EROL AL (Devamla) - Genel Kurula hitap ediyorum efendim.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de, kamu işçisi maaşı ortalama brüt 800 milyon liradır. Bir kamu işçisinin bir yılda ödediği vergi ortalama 1 milyar liradır; o da bizim sayemizde; çünkü, biz, işçi ücretlerinden alınan vergileri yüzde 40 düşürdük.(FP sıralarından gürültüler) Hiçbiriniz de buraya işçi ve memurun vergisini düşürmek için tasarı ve teklif getirmediniz.

MEHMET DÖNEN (Hatay) - Ücretleri ne kadar düşürdünüz?!.

EROL AL (Devamla) - İktidarlarınızda bunları getirmediniz, muhalefette söylüyorsunuz. Tabiî "bekâra, boşamak kolaydır" lafını hatırlatırım size. (DSP sıralarından alkışlar; FP sıralarından gürültüler)

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Kızılay'a git de, Kızılay'dakilere anlat.

EROL AL (Devamla) - Şimdi, burayla, bu yasayla zulüm dediğinizi, ben size anlatayım, bakın... Bakın, ben size anlatayım: Bir kamu işçisi, 1 milyar lira vergi öderken, bir kuyumcu, bu yasayla, getireceğimiz yasayla, yılda 700 milyon lira ödeyecektir; bu mudur zulüm, kime zulüm!?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - O zaman, belgeleri kaldırın...

EROL AL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, çok çarpıtılan, bilerek veya bilmeyerek -ben kimseyi suçlamak istemiyorum- bankacılık meselesidir. Bankacılık sistemi, bir ülkenin candama-rıdır. Burada, dün, Masum Türker arkadaşımız da anlattılar.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) -Anlattıklarını memurla işçinin karşısında anlatsın!

EROL AL (Devamla) - Buraya her an çıkıp, şu banka batacak, bu banka batacak sözlerinin hiçbirimize faydası yoktur. Biz, insanların hapse atılmasından da mutlu olmuyoruz. Hırsızların hapse atılmasından mutluyuz; ama, hırsızlıktan mutlu değiliz.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Onun için mi affedeceksiniz banka soyguncularını?!

EROL AL (Devamla) - Bizim Başbakanımız, Sayın Erbakan'ın hapis cezası almasından mutlu olmadığını ifade ettiği zaman eleştirildi.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) -Ecevit'ten bahset sen, Erbakan'dan değil!

EROL AL (Devamla) - Bir başkasının hapis cezası almasından mutlu olmadığını ifade ettiği için eleştirildi. Bunlar eleştirilecek şeyler değil. Son derece de olumlu yaklaşımlardı Sayın Baş-bakanımızınki. Ben de aynı çerçevede söylüyorum.

Bakın, bugün, az önce, arkadaşımız, hayalî ihracatçı bir kişiden söz etti, onun ikinci neslinden söz etti. Bu arkadaşımız, bu hortumculuğa yeni mi başladı, eğer hortumcuysa?!.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Yeniden Cumhurbaşkanı mı seçeceksiniz hortumlayanı?!

EROL AL (Devamla) - Hayır, hortumcuları, ilk defa, bir siyasî iradeyle, CESİAD kuracak bir düzeye biz getirdik.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Dört senedir uyuyorsunuz!..

EROL AL (Devamla) - Gazeteciler artık, cezaevleri sanayici ve işadamları derneğinden bahsetmeye başladılar. Siz bu ülkede yaşamıyor muydunuz daha önce?! İçinizde, 1983-1999 arasında bakanlık yapmış pek çok insan var.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Bundan önceki hükümet, hortumcular yüzünden düştü, soyguncular yüzünden düştü, Türkbank yüzünden bakan düştü; hükümet düştü...

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız... Sayın Yılmazyıldız...

EROL AL (Devamla) -Dinlemeyi öğrenin...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Niye düştü o hükümet; Türkbankta suçüstü yakalandığı için düştü. Anlaşılan, senin yeni haberin oldu; uyu uyu!...

EROL AL (Devamla) - Sayın milletvekilim, ben sizi dinledim. Bu ülkede hiç kimse, hortumcunun, hırsızın cebine beş kuruş koyamaz; bizim hükümetimiz de koymamıştır, koymayacaktır. Sistemi biliyorsunuz, Doğru Yol Partisi-SHP İktidarı döneminde, bankacılık sistemi çöküntüye uğradığı zaman, mevduat garantisi getirilmiştir yüzde 100.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - İlk defa, yolsuzlukla hangi bakan mücadele etti kardeşim?!

EROL AL (Devamla) - Çocuğu bizim kucağımıza bıraktılar... (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - 55 inci hükümet niye düştü, sen onu söyle!

EROL AL (Devamla) - Şimdi, 4 milyon 700 bin kişi... Gelin, şimdi, ben size soruyorum: Bu 10 bankada 4 700 000 kişinin, bizim vatandaşımızın hesabı var...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Dört seneden beri niye büyümüyor bu çocuk?! Biraz büyütün canım çocuğu!..

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Çocuk değil artık; dede oldu!..

EROL AL (Devamla) - Bunlara, çıkın buraya, delikanlıca, bu paranın üzerine su için deyin. (DYP ve FP sıralarından gürültüler) Sizi çağırıyorum, buyurun, davet ediyorum; 4 700 000 vatandaşımıza, su için bunun üzerine deyin. Sizin arabanız kaskolu değil mi?! Arabanız var kaskolu; çarptığınız zaman, kasko, parasını ödemiyor mu?! Mevduat garantisini biz mi getirdik; Doğru Yol Partisi hükümeti getirdi; niçin onlara söylemiyorsunuz?! (DSP ve MHP sıralarından alkışlar; DYP sıralarından gürültüler)

TURHAN GÜVEN (İçel) - Niye dört senedir kaldırmadınız?!

EROL AL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, böyle, hamasi nutuklar atarak bir yere varamayız. Bu ülkede...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Mesele, zamanında müdahale edilmemesi...

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız...

EROL AL (Devamla) - Sayın Yılmazyıldız, ben sizi dinledim, siz de beni dinlemeyi öğrenin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Ben dinliyorum...

BAŞKAN - Sayın hatip, buyurun, siz devam edin efendim. Buyurun, tamamlayın sözünüzü, açtım mikrofonunuzu efendim.

EROL AL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, hükümetin uygulamalarını destekliyoruz. Bir kez daha bunu vurguluyorum ve hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın konuşmacı, doğrudan doğruya Doğru Yol Partisini hedef alan bir sataşmada bulunmuştur; söz istiyorum efendim.

BAŞKAN - Yok efendim, ben öyle bir şey hatırlamıyorum. Zabıtları getirteyim, bakayım efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Bu celsede efendim... Bu celsede karar vereceksiniz...

BAŞKAN - Bu celsede karar vereceğim.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Evet, bekliyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, sorunuzu yöneltebilirsiniz Sayın Bakana.

Buyurun efendim.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana şu soruyu sormak istiyorum:

Bundan önce toplanan vergilerin önemli bir kısmının banka hortumlamasına gittiğini biliyoruz. Yarın da Öğretmenler Günü, bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum. Çok cüzî maaşlarla geçinmek zorunda kalan bu öğretmenlerin durumu iyileştirilecek midir?

Bir diğer konu, yine üniversitelerimizde, çok cüzî maaşlarla çalışan yükseköğrenim kurumundaki elemanlarımızın üniversite ödeneğinde bir düzeltme yapmayı düşünüyor musunuz?

Şüphesiz, bize de hizmet eden çaycılar çok onurlu bir iş yapıyor; ama, teknik elemanlar, mü-hendisler beni de çaycı yapın diyorlar. Burada amacım, onları küçümsemek değil. Yirmi yıl eğitim aldıktan sonra, yirmiüç yıl mühendislik yaptıktan sonra, aldığım para sadece 330 milyon lira diyorlar. Acaba, bu teknik elemanların durumlarını düzeltecek bir çalışmanız var mıdır?

Hükümet, hiç olmazsa bu defa, deprem için bu vergileri topluyorum demiyor; doğru bir şekil-de, bütçe açıklarını kapatmak için topluyorum diyor; bu dürüstlüğü dolayısıyla da kutlarım. Acaba, bu toplanan vergilerden, hortumlama dışında, emeklilerimizin durumunu da, memurlarımızın durumunu da düzeltecek bir çalışmanız var mıdır? Bir kısım ödemeleri, maaşları artırmayı, iyileştir-meyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Buyurun efendim, soruyu cevaplayabilirsiniz Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkanım, toplanan vergilerin, kesinlikle, banka hortumlamasına gitmesi diye bir şey söz konusu olamaz; toplanan vergiler, bütçede öngörülen giderlere, öngörülen harcamalara, öngörülen hizmetlere gidecektir. Esasen, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun hükümetten istediği, hazineden istediği rakam, onun zaman içerisinde kullanma ihtimali dikkate alınarak verilmiş bir imkândır; yoksa, vergilerle direkt şu anda bir ilişkisi yoktur.

Ücret sistemi ve emeklilerin maaş durumları, hükümetin de önünde duran bir iyileştirme projesi içindedir; bu da, zamanla ve programla, uygun bir tarzda gerçekleşecektir.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın İyimaya, sizin ışığınız söndü burada yanlışlıkla, biraz önce yanıyordu, söndü kendi-liğinden; mikrofonunuzu açtırayım, sorunuzu sorun efendim.

Buyurun.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Sayın Başkan, aracılığınızla Komisyon Başkanına bir soru tevcih etmek istiyorum.

Yüksek bilgilerinde olduğu gibi, parlamentonun dünyada ilk kuruluş nedeni, kralla millet arasındaki vergi kavgasına veya haksız vergilere veya vergilendirme yetkisi tartışmasına son vermektir. Öyle görülüyor ki, sık sık, vergilendirme yasalarıyla, vergi adaleti -vergi yükü- tamamen ihlal ediliyor ve Meclis adına vergilendirme yetkisini kullanan Plan ve Bütçe Komisyonumuzun bu hassasiyet içerisinde olmadığı görülüyor.

BAŞKAN - Sorunuzu tevdi edin efendim.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Acaba, Plan ve Bütçe Komisyonu, kraldan parlamentoya taşınan vergilendirme yetkisini, üstü örtülü olarak, kralın yerine hükümeti koyarak hükümete mi aktarmak istiyor? Bu konudaki anayasal işlevinin gereğini yerine getiriyor mu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın İyimaya, bu soruyu sorulmamış kabul ediyorum ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bir kral gibi değerlendirilmesini, işlemlerinin de o şekilde değerlendirilmesini katiyen uygun bulmuyorum; Sayın Bakan da bu soruya cevap vermeyecek. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Günbey, buyurun efendim, sorunuzu yöneltebilirsiniz.

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakandan aşağıdaki sorularımın cevaplandırılmasını talep ediyorum.

Şimdiye kadar, kaynak yetersizliğinden dolayı hükümetin birtakım yatırımları yapamadığı ifade edilmekteydi. 5 tane vergi tasarısı geldi bu Parlamentoya,  5 inciyi bugün görüşüyoruz, kanunlaşacak ve bu kaynak hükümetin eline geçtikten sonra, acaba, Fazilet Partili belediyeler bu kaynaklardan istifade edebilecekler mi? Çünkü, biliyoruz ki, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, maalesef, kendi partisinin belediyelerini, Çevre Bakanlığı da kendi partisinin belediyelerini ve Sayın Maliye Bakanlığı da kendi partisinin belediyelerini desteklemektedir. Sayın bakanlardan, çeşitli defalar, faksla, telefonla arayıp randevu talep etmemize rağmen, bu konularda Diyarbakır belediyeleri için herhangi bir destek göremedim. Fazilet Partili belediyelere bu kaynaklardan destek verilecek mi? Adil olunacak mı, olunmayacak mı? Bu konuyu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, yürürlüğe giren vergi kanunlarıyla vergi tahsilat miktarı arttıkça, hiç kuşkusuz, belediyelerin payına düşen miktar da artacaktır; matrah yükseldiği için, o matraha uygulanacak oranla çıkacak sonuç da artacağı için, belediyelere giden pay da mutlaka artacak.

Yalnız, Özel İşlem ve Özel İletişim Vergileri, geçici nitelikte vergiler olup, bunların hasılâtından, belediyelere ayrıca bir pay ayrılmamaktadır.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Seven.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Bakanıma şu soruyu sormak istiyorum:

Biraz evvel Fazilet Partisi Grubu adına konuşan Tokat Milletvekili Sayın Ergün Dağcıoğlu, Kurumlar Vergisi mükelleflerinin yüzde 96'sının, hatta yüzde 99'unun, Türkiye'de vergi ödemediklerini söyledi; bu husus doğru mu? Eğer bu husus doğru değilse, sayın milletvekilim, bu konuda, acaba kamuoyunu yanlış mı bilgilendiriyor?

Merak ettiğim bir diğer  konu daha var. Bu konu da, eğer sayın milletvekilim Kurumlar Vergisi konusunda mükelleflere bu olayı söylüyorsa, Ağrı'da herkes Kurumlar Vergisini ödemektedir; bu mükelleflere haksızlık yapılmıyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşım uygun görürse, suallerini yazılı olarak cevaplandırmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Karavar.

AHMET KARAVAR (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, izninizle, Sayın Bakana bir soru sormak isti-yorum.

Yeni getirilen vergilerle milletten alacağınız parayı, batık bankaları, bankaları boşaltan çetelerin şirketlerini kurtarmak için kullanacak mısınız? 

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, biraz evvel bir suali cevaplandırırken bu konuya da değinmiştim. Bu yeni vergilerle toplanacak olan kaynak, tamamen, dev-letin bütçesiyle öngörülen hizmetlere ve 3 yıllık olarak programlanan bir projenin uygulanmasına kullanılacaktır. Kesinlikle, batık bankalara veya ona benzer harcamalara gidecek diye bir düşünce yoktur ve bana göre bu tür ifadelerden de mümkün olduğu kadar kaçınmak lazım; çünkü, bütçeden yapılacak harcamalar, bu Meclisin tasdikiyle, tasvibiyle çıkan bütçedeki ödeneklere göre harcanır; onun dışında, hiçbir şekilde bir kuruş bir yere harcanamaz.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, yerimden bir cümleyle...

BAŞKAN - Efendim, ben halledeceğim; ama, zamanını siz takdir ediyorsunuz; değerlendiri-yorum...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Oldu efendim.

BAŞKAN - Oturumu kapatmadan mutlaka bu konuyu çözeceğiz sizinle efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Çözeceksiniz, tamam.

BAŞKAN - Efendim, soru sorma işlemi tamamlanmıştır.

Madde üzerinde önerge yok...

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - 10 dakika dolmadı daha...

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Efendim, 1 dakika daha var; burada, ekran önümüzde... Ben söz talep etmiştim...

BAŞKAN - Sayın Güven, hatip arkadaşımız konuşması sırasında, benim anladığım kadarıyla -ki, zabıtları getirtemedim; arkadaşlarımla da değerlendirdim, zabıtlar henüz daha çıkmadı, gelmedi; fakat, süremiz de çok sınırlı- Doğru Yol Partisi ve SHP döneminde bankacılık sisteminin, mevduata getirilen yüzde 100 garanti dolayısıyla sıkıntıya girdiğinden bahsetti. Bunun dışında, sizin ifade etmek istediğiniz, sataşmayı gerektirecek bir şey var mı efendim?

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkanım, konuşmacı, şahsı adına yaptığı konuşmanın her ikisinde de, 1991-1998 dönemini suçlayıcı ve özellikle o dönemde alınan bir verginin, bir reform gibi, kendileri döneminde kaldırıldığını ifade ederken, Doğru Yol Partisini doğrudan doğruya taciz edici ve küçük düşürücü beyanda bulundular.

BAŞKAN - Efendim, o dönemde yalnız siz yoksunuz ki, bu Mecliste o dönemde görev alan birçok siyasî parti var.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Efendim, müsaade buyurun Sayın Başkanım.

Tabiî, aslında, o dönemde Maliye Bakanı yine Sayın Bakandır; yani, şimdi kendi ortakları üzerinde değil de, o dönemi kötülerken, biraz dikkat etseler... Ben bunu arz etmeye çalışıyorum. Yani, Sayın Bakan da o dönemin Maliye Bakanı. Şimdi, o dönemi kötülerken biraz dikkat etsinler.

1. Madem reform olarak geri çektiler, niye getiriyorlar diye sormak lazım.

2. Yani, 3 banka o dönemde kapatıldı, doğru; -böyle 10 banka değil- ve bir de, hiçbir şekilde, büyük mevduat sahipleri koruma altına alınmadı. Evvela bunu bilsinler.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - İstanbul Bankasından ne haber?!.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Öyle, devletin kesesinden de 11 milyar dolar çıkmadı. Yalnız, soyandan, soydurandan hesap sormak lazım gelirken, yanlış kapıyı çalıyorlar gibi geliyor bana.

BAŞKAN - Mesele anlaşıldı efendim.

Değerli milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, tasarının başlığıyla ilgili bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının isminin "Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Kurumlar Vergisi Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Ka-nun Tasarısı" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mehmet Emrehan Halıcı İsmail Köse         Beyhan Aslan

             Konya                  Erzurum                    Denizli

         Süleyman Çelebi                             Sühan Özkan

            Mardin                                               İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

Lütfen, bu değişikliği de açıklar mısınız; Genel Kurul bilgi sahibi olsun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, arkadaşlarımızın da izlediği gibi, tasarının görüşülmesi sırasında gerek yeni madde ilaveleri gerekse fıkra değişiklikleri nedeniyle tasarının başlığının, önergede ifade edildiği gibi değiştirilmesinde zaruret vardır; bu nedenle, Komisyonumuz hazır değil, ancak, uygun görüşle takdire sunuyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin de katılmış olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Efendim, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, lehte ve aleyhte olmak üzere, son söz talepleri var.

İlk söz, İstanbul Milletvekili Sayın Erol Al'ın.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - DSP'de bu işi savunabilecek kimse kalmadı mı?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Al. (DSP sıralarından alkışlar)

EROL AL (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının lehinde görüş belirtmek üzere söz aldım; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Oyunuzun rengini bildirmek için söz aldınız efendim.

Buyurun.

EROL AL (Devamla) - Evet, rengini belirteceğim; lehinde olduğunu belirtmek istiyorum Sayın Başkanım.

Bu tasarının, ülkemizin aydınlık bir geleceğe kavuşmasında bir kilometre taşı teşkil edeceğini umuyorum ve malî milat ve nereden buldun uygulamalarının yeniden yürürlüğe gireceği tarihe kadar bir geçiş dönemi olacağını biliyoruz. Bu dönemde, ülke kaynaklarının daha sağlam gelirlerle bir düzene kavuşturulması ve faize ödenen kaynakların azaltılması yolunda olumlu bir sonuç getiri-lecektir.

Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum ve Grubumuzun olumlu oy vereceğini ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Zabıttan çıkarın efendim; "Grubum adına" diyor.

BAŞKAN - Efendim, grup adına değil tabiî; sayın milletvekili, zannediyorum, şahsı adına demek istedi.

Bunu da böylece düzeltmiş olduk Sayın Güven.

Efendim, tasarının lehinde oyunun rengini belirtmek üzere söz talebinde bulunan Rize Milletvekili Sayın Mehmet Bekâroğlu'na söz verme imkânım yok; çünkü, bir arkadaşımız lehte konuştu.

Aleyhte söz talebinde bulunan Sayın Cevat Ayhan, buyurun efendim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Sayın Başkan, konuşma hakkımı Zeki Ergezen Beye devrediyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ergezen.

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerime başlarken, saygılarımı sunmak istiyorum.

Aleyhteki görüşümü belirtmeden önce, Sayın Erol Al'a bir cevap vermek istiyorum. Hayat standardıyla ilgili kanun teklifi, ilk defa, 1996 yılında Balıkesir Milletvekilimiz İsmail Özgün tarafından verilmiş; sonra, hükümetin getirdiği tasarıyla birleştirilerek kanunlaşmıştır. Sayın Erol Al, bilmediğin konuda, gecenin bu vaktinde niçin konuşursun?! Araştırmadan konuşmak sana yakışır mı?!

BAŞKAN - Sayın Ergezen, rica ediyorum...

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Ben cevap verdim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Oyunuzun rengini belirtmek için söz aldınız; bir sataşmaya sebep olmadan, lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz efendim. Rica ediyorum...

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Tamam Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Meclisin, bütçe üzerinde göstermelik yetkisi mi var, gerçekten yetkili midir; onu anlayabilmek, ülkeyi hortumlayanlara nasıl hizmet edildiğini tekrar idrak etmek için, hâkimiyetin millete ait olup olmadığını gözden geçirmek, bu vergi kanununa niçin karşı çıktığımızı daha kolay anlamak için, bütçedeki vergi gelirlerinin kimlere gittiğini daha iyi idrak etmek için, ben, devletin resmî belgesi olan 2000 yılı Sayıştay raporundan bazı paragraflardaki bilgileri Yüce Meclisin huzuruna getirdim ve bunları sunarak, bu vergi kanununa niçin karşı olduğumuzu ifade etmek için.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Zeki Bey, raporu göster onlara.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; devletin resmî belgesi... günlerden beri, hatta yıllardan beri, yanlış politikalar olduğunu, yanlışlar yapıldığını, toplanan vergilerin millete değil hortumculara hortumlandığını söylememize rağmen inanmadınız; devletin resmî belgesiyle tescil edildiği için, huzurunuza getirmeyi uygun buldum.

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Biliyorlar canım...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Bile bile yapıyorlar...

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Önemli üç pragraf okuyacağım ve gerçekten, sayın milletvekillerimin bilgisine sunmak istiyorum.

Bakın "1971 yılından 2000 yılına kadar geçen dönemde kayıtdışı bütçe uygulamalarının toplam tutarı 116 milyar dolardır. Bu tutarlar, malî sistemimizde yer alan bütün kontrol ve denetim mekanizmaları dışında, üstelik, Meclisin iradesi ve bilgisi olmadan harcanmıştır." 116 milyar dolar... Şimdi, hani, bizim, bütçe üzerinde hakkımız vardı, hani bütçeyi biz onaylıyorduk?! Alınanlardan haberimiz yok; harcananlardan haberimiz yok, kime gittiğinden haberimiz yok, sadece, karadelikleri kapatmak için, milletten vergi toplamak için, burada mesai yapıyoruz.

Bir de, bunların içerisinde devirli krediler vardır. Biz bu vergilere niye karşı çıkıyoruz? Devirli krediler nedir, nasıl millete hortumlanıyor? Devlet gidiyor, yurt dışından döviz üzerinden borçlanı-yor, getiriyor o dövizi devletin bankasına Türk parası olarak yatırıyor, 10 yıllığına, yüzde 7 faizle herhangi bir şirkete veriyor. 10 yıl sonra, sen, 10 yıl önce Türk parası üzerinden aldığın borcunu ödüyorsun, yüzde 7 faiz ödüyorsun; ama, 10 yıl sonra, sen, devlet olarak aldığın yere, döviz, artı, faizini ödüyorsun; aradaki fark, bu milletin cebinden çıkıyor. İşte, toplanan bu vergilerle karşılanıyor. Onun için biz hortumlama diyoruz.

Bakın, çok önemli, calibi dikkat bir rakamdan bahsedeceğim size, büyük bir katrilyon rakamından bahsedeceğim sizlere. "Kamu kesiminin borcu niteliğinde olmakla birlikte, kamu borçları arasında gösterilmeyen kayıtdışı bazı kalemler vardır, bu tür borçlar, raporda "görülmeyen borçlar" adı altında incelenmektedir. Bu işlemler, hükümetlerin malî disipline aykırı uygulamalarıyla gerçekleştirilmektedir. Görev zararı borçlarından henüz kâğıda bağlanmamış olanlar, bu gizli açıklar arasında değerlendirilmektedir. Bunların tutarı, 1999 yılı sonu itibariyle, 13 katrilyon lirayı bulmaktadır. Bu tür işlemler, ne gider ne de borç yönüyle hiçbir şekilde kayıt altına alınmamış olduğundan, büyüklük ve niteliklerinin tespit edilmesinde de ciddî güçlükler vardır." 13 trilyon değil, 13 katrilyon diyorum. Siz uğraşın ki, bakanlardan 5 milyar alasınız, köyünüzün yolunu yapasınız, seçmeninize karşı mahcup olmayasınız. 13 katrilyon... Yani, bu gizlilik kime karşı? Bürokratlara karşı gizli değil, harcayana karşı gizli değil, milletin yüce vekillerine karşı gizli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Bunu, bilgilerinize ve takdirinize sunmak istiyorum. Ben, sizlere bunu ifade ettim. 

Sayın Başkanım, bir paragraf daha okuyacağım... İstirham ediyorum Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Sayın Ergezen, oyunuzun rengini açıklamak için size söz verdim; onun için...

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Önemli görüyorum.

BAŞKAN - Efendim, siz önemli görüyorsunuz da, ben önemli görmüyorum...

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Ülkem için, Türkiyem için, milletim için çok önemli görüyorum.

BAŞKAN - ...çünkü, siz, oyunuzun rengini belli etmek için söz aldınız.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Oyumun rengini, ben, bu şekilde belli ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - 5 dakika içerisinde, zannediyorum, bu 3 kelime rahatlıkla ifade edilebilir.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN -  Lütfen, tamamlayın... Mikrofonu açıyorum.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Ama, lütfen... Sayın Başkan, ben böyle ifade ediyorum...

BAŞKAN - Münakaşa etmeyelim efendim... Açıyorum; lütfen tamamlayın.

Buyurun.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Siz zamanı harcıyorsunuz. Ben oyumun rengini böyle ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN - Tamam, ifade ettiniz; teşekkür ederim. Kapatıyorum tekrar o zaman.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Hayır... Lütfen... Ben, bir paragrafı... Sayın Başkanım, ben istirham ediyorum...

BAŞKAN - Tamam, istirham ediyorsanız, açarım?..

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Açın.

BAŞKAN - Peki, buyurun.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - "Uzun süredir devam edegelen kamu açıkları, önemli miktarda kamu borç stokunun oluşmasına neden olmuştur. Kamu kesimin borç yükü ağırdır ve bu ağırlık giderek artmaktadır.

1999 sonunda, devlet borçlarının gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 83,4'e ulaşmıştır. Ancak, resmî rakamlarda bu oran yüzde 66 olarak gösterilmektedir. Maastricht kriterlerine göre, devlet borçları, millî gelirin yüzde 60'ını aşmamalıdır."

BAŞKAN - Sayın Ergezen, lütfen tamamlayın efendim.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Peki Sayın Başkanım, ben teşekkür eder, saygılar sunarım ve bu bilgileri sunmama müsaade ettiğiniz için, ayrıca teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ben de  size teşekkür ediyorum Sayın Ergezen; sağ olun efendim.

Değerli milletvekilleri...

EROL AL (İstanbul) - Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN - Sataşmadan dolayı söz talebiniz mi var efendim? Yerinizden mi ifade edersiniz?

EROL AL (İstanbul) - Evet efendim.

BAŞKAN - Peki, açıyorum mikrofonunuzu.

Buyurun.

VII. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – İstanbul Milletvekili Erol Al’ın, Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen’in, şahsına sataşması ne-deniyle konuşması

EROL AL (İstanbul) - Sayın Başkanım, Sayın Ergezen, kendisine yakışmayan bir üslupla sataşmada bulundu.

BAŞKAN - Lütfen, yeni bir sataşmaya sebep olmadan... Çok kısa... Sadece cevap...

EROL AL (İstanbul) - Sebep olmayacağım efendim, sadece cevap veriyorum. Benim üslubumda öyle bir şey yok.

Sayın Ergezen, kendisine yakışmayan bir üslupla sataşmada bulundu. Ben, iktidarları dönemin-de yasalaşacak bir teklif, tasarı getirildi mi dedim ve 1991-1998 arasını kastettim. Kendileri mani-pülatif bir tekliften bahsettiler. Bizim dönemimizde hayat standardı uygulaması kaldırılmıştır, kendi dönemlerinde değil; bunu tekrar belirtmek istedim.

Bu memleketin başına da, en çok işin, bu çok bilmiş geçinenlerden geldiğini tekrarlamak isti-yorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum efendim.

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Uzatma fazla... Uzatma... Biraz yüreğin acılı gibi...

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ile 4306 ve 4481 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Kurumlar Vergisi Kanu-nuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/776) (S. Sayısı : 539) (Devam)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylamayı başlatıyorum ve 3 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN- Değerli milletvekilleri, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu ile 4306 ve 4481 sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının yapılan açık oylamasına 286 sayın milletvekili katılmış; kabul 195, ret 86, mükerrer 5 oy kullanılmıştır. Böylece, kanun tasarısı kanunlaşmıştır. Hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 28 Kasım 2000 Salı günü Saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 20.08

 


 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.