DÖNEM : 21 CİLT : 43 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 14 üncü
Birleşim 9 . 11 . 2000 Perşembe I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II.- GELEN KÂĞITLAR III.- YOKLAMALAR IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.- Kültür Bakanı M. İstemihan Talay'ın, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu
Büyük Önder Atatürk'ün ölümünün 62 nci yıldönümü nedeniyle gündemdışı konuşması
ve ANAP İstanbul Milletvekili Ediz Hun, MHP Hatay Milletvekili Mehmet Şandır,
FP İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin, DYP Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Sağlam ve DSP Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'ın grupları adına,
Eskişehir Milletvekili Mehmet Mail Büyükerman'ın da şahsı adına konuşmaları 2.- Mardin Milletvekili Mustafa
Kemal Tuğmaner'in, Mardin İlinin ihtiyaçları ve sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşması 3.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, üretimde marka ve
patentlerin önemine ilişkin gündemdışı konuşması 4.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Nedim Bilgiç'in, Güneydoğu Anadolu
Bölgesi ve Adıyaman'da tütün üreticilerinin ekonomik ve sosyal sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.- Anayasa Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/679) 2.- Adalet Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/680) 3.- Millî Savunma Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/681) 4.- İçişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/682) 5.- Dışişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/683) 6.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine
ilişkin tezkeresi (3/684) 7.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine
ilişkin tezkeresi (3/685) 8.- Çevre Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/686) 9.- Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine
ilişkin tezkeresi (3/687) 10.- Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin
tezkeresi (3/688) 11.- Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/689) 12.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine
ilişkin tezkeresi (3/690) 13.- Dilekçe Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/691) 14.- Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin
tezkeresi (3/692) 15.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/693) 16.- Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın Dilekçe Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/224) 17.- Konya Milletvekili Hüseyin Arı'nın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/225) 18.- Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın Dilekçe Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/226) 19.- Tokat Milletvekili Bekir Sobacı'nın, Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/227) 20.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabiî
Kaynaklar ve Bilgi Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/228) 21.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Özyol'un Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/229)
22.- Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek'in Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/230) 23.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/231) 24.- Çocuk sağlığı ön planda olmak üzere koruyucu sağlık hizmetlerinin
boyutlarını yerinde incelemek ve tıbbî malzeme götürmek için, çocuk sağlığı
hizmetlerinde deneyimli doktorlardan oluşacak bir Parlamento heyetinin Irak'a
ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/694) 25.- İçinde bulunduğu siyasî ve askerî koşulların ulusal güvenliğimiz,
bölgesel barış ve istikrar bakımından olası sonuçları konusunda istişare-lerde
bulunmak ve temaslar yapmak üzere, ziyaret takviminin diplomatik kanallar
yoluyla belirlenmesini müteakip, beş milletvekilinden oluşacak bir Parlamento
heyetinin Irak'a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/695) V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/650, 1/679) (S. Sayısı : 517) 2. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) 3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kabinesi Arasında
Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/357) (S.
Sayısı : 97) VI - SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın, DMS'yi kazanan adayların
tercihlerinin değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Şükrü Sina Gürel'in cevabı (7/2327) 2.- Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın, Ergani Kız Sağlık Meslek
Lisesine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/2493) 3.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in; Düzce Köy Hizmetleri Müdürlüğüne bağlı araçların hizmet verememesine, Düzce-Aydınpınar Gölyaka'nın yol ve köprü sorununa, İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/2656,
2658) 4.- Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın, Egebank’ın satışı hakkındaki
iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın ce-vabı
(7/2669) 5.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Orhaneli Posta
İşletmeleri Müdürlüğünde evrakta sahtekarlık yaptığı iddia edilen perso-nele
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün cevabı (7/2702) 6.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Yurtbank’ı murakıp olarak
denetleyen şahsın aynı bankaya daha sonra genel müdür yardımcısı olmasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/2703) 7.- Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar'ın; Gaziantep'teki köy yollarına, Gaziantep İli kanalizasyon projelerine, Gaziantep İli içme suyu projelerine, Gaziantep'te yürütülen köy hizmetleri projelerine, Gaziantep'te GAP İdaresi Başkanlığınca yürütülen projelere, İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/2769,
2770, 2771, 2772, 2773) 8.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, THY'nın yılbaşında
düzenlediği özel yurtdışı seferlere ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis
Öksüz'ün cevabı (7/2821) I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı. Birleşim Başkanı Murat Sökmenoğlu, Fransız Sefiri Bernard Garcia’nın
yaptığı açıklamayı ve Fransız Senatosunun almış olduğu sözde Ermeni
soykırımıyla ilgili kararı kınadığına ilişkin bir konuşma yaptı. Aksaray Milletvekili Kürşat Eser’in, TRT-INT kanalında Avrupa Birliği
ülkelerine yönelik Türkiye’nin tanıtımı amaçlı programlar yapılmasına ilişikin
gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler, İstanbul Milletvekili Nesrin Nas’ın, güneydoğudaki kadın intiharlarına
ilişkin gündemdışı konuşmasına da Devlet Bakanı Hasan Gemici, Cevap verdi; Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz, 3-9 Kasım Organ Bağışı
Haftası münasebetiyle organ bağışı konusunda yaşanan sorunlara ilişkin
gündemdışı bir konuşma yaptı. Plan ve Bütçe Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini tamamladığına ilişkin tezkeresi,
Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay ve 20 arkadaşının : Batman İlinin, Mardin İlinin, Ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması, DYPGrup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın
Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili TurhanGüven ile 20
arkadaşının, dışpolitika konusunda bir genel görüşme, Açılmasına ilişkin önergeleri (10/156, 10/157, 8/13) Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve
öngörüşmelerinin, sırasında yapılacağı; Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun : Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’ya ait (6/479, 6/550, 6/651, 6/657,
6/660, 6/735, 6/740, 6/859, 6/865, 6/867), Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’a ait (6/489, 6/495), Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un (6/575, 6/576, 6/585, 6/586,
6/599, 6/610, 6/613, 6/615, 6/620, 6/630); Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler’in, Muğla Milletvekili Nazif Topaloğlu’na
ait (6/509, 6/510, 6/511), Esas numaralı sözlü sorulara bir defada cevap vereceklerine ilişkin
önergeleri okundu; gereğinin, sırası geldiğinde yapılacağı, Açıklandı. Anayasa, Adalet, Millî Savunma, İçişleri, Dışişleri, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm, Çevre, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler, Tarım, Orman ve Köyişleri, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme, Dilekçe, Kamu İktisadî Teşebbüsleri, İnsan Haklarını İnceleme. Komisyonlarına siyasî parti gruplarınca gösterilen adaylar seçildiler;
komisyonların başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere
toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin Başkanlıkça duyuruda bulunuldu. Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 6, 74, 170, 174, 177, 240, 244, 358,
364 ve 366 ncı sıralarında bulunan Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın
(6/479, 6/550, 6/651, 6/657, 6/660, 6/735, 6/740, 6/859, 6/865, 6/867), esas
numaralı sözlü sorularına Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu cevap verdi. 6.11.2000 tarihli 11 inci Birleşimde görüşmeleri tamamlanıp yapılan açık
oylamasında toplantı yetersayısı bulunmadığından tekrar oya sunulan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moğolistan Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/349)
(S. Sayısı : 79) yapılan açık oylaması sonucunda kabul edildiği ve kanunlaştığı
açıklandı. Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmının : 1 inci sırasında bulunan, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin (1/53) (S.
Sayısı :433), 2 nci sırasında bulunan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair (1/65, 1/679) (S. Sayısı : 517), Kanun Tasarılarının görüşmeleri, komisyon yetkilileri ve hükümet
temsilcisi Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi. 9 Kasım 2000 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime
18.25’te son verildi.
II. – GELEN KÂĞITLAR 9.11.2000
PERŞEMBE No. : 25 Sözlü Soru Önergeleri 1. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun,
belediye ve tapu müdürlüklerinde yaşanan vergi tahsilat sorunlarına ilişkin
Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) sözlü soru önergesi (6/920) (Başkanlığa
geliş tarihi : 8.11.2000) 2. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun,
Bursa-Keles, Harmancık, Büyükorhan, Orhaneli İlçelerinin yol sorunlarına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/921) (Başkanlığa
geliş tarihi : 8.11.2000) Yazılı Soru Önergeleri 1. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın,
Nevşehir-Derinkuyu ve Kaymaklı’daki kana-lizasyon çalışmalarına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2894) (Başkanlığa geliş
tarihi : 8.11.2000) 2. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın,
Nevşehir’de afetlerden zarar gören çiftçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2895) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000) 3. – Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın,
MHP kongresinde görevli polis pan-zerlerine parti bayrakları asıldığı
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2896)
(Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000) 4. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Kütahya
Havaalanı projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2897)
(Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000) 5. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın,
başörtüsü nedeniyle okuldan uzaklaştırılan öğretmen ve öğrencilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2898) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000) 6. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Antalya
Korkuteli Küçükköy Beldesi anason üreticilerinin sorunlarına ilişkin Devlet
Bakanından (Rüştü Kâzım Yücelen) yazılı soru önergesi (7/2899) (Başkanlığa
geliş tarihi : 8.11.2000) 7. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın,
İsrail’le imzalanan antlaşmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2900) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000) 8. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın,
Nevşehir-Kozaklı Doyduk Barajı Projesi kapsamında kamulaştırılan arazilere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2901) (Başkanlığa geliş tarihi :
8.11.2000) 9. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın,
Nevşehir-Ürgüp-Şahinefendi, Taşkınpaşa köyleri ile Acıgöl-Çullar Köyünün
tapulama işlemlerine ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru
önergesi (7/2902) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000) 10. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın,
Nevşehir’in bazı köylerinin sulama suyu sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2903) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000) 11. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın,
Nevşehir-Kozaklı-Çayiçi Köyünden geçen derenin ıslahına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2904) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000) 12. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, kamu
kuruluşlarının belediyelerden olan alacaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2905) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000) 13. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, Balıkesir
İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2906) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000) 14. – Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün’ün,
Tekirdağ-Çorlu ve Muratlı ilçelerinde açılan doğalgaz kuyularına ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2907) (Başkanlığa geliş
tarihi : 8.11.2000) BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati
: 15.00 9 Kasım 2000
Perşembe BAŞKAN :
Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER
: Hüseyin ÇELİK (Van), Melda BAYER (Ankara) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14 üncü
Birleşimini açıyorum. III. – Y O K
L A M A BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen sayın üyelerin yoklama pusulalarını
teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre zarfında Başkanlığımıza bildirmelerini
rica ediyorum efendim. Yoklama için 5 dakika süre veriyorum. Yoklamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Kaç dakika ara versem çoğunluğu sağlarız
efendim? ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, bir saat yeter TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, takdir sizindir. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Hayır, Sayın Başkan, 15 dakika
ara verin. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, iktidar nasıl
alınıyor. BAŞKAN - Efendim, ortaya soruyorum... Ortaya sordum
efendim. Saat 15.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati :15.09 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati:
15.30 BAŞKAN:
Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER:
Hüseyin ÇELİK (Van), Melda BAYER (Ankara) BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, 14 üncü Birleşimin
İkinci Oturumunu açıyorum. III.– Y O K L
A M A BAŞKAN- Tekrar yoklama yapacağız. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere geçiyoruz. Sayın milletvekilleri, cumhuriyetin banisi Eşsiz Atatürk'ün
ölümünün yarın 62 nci yıldönümü. Hükümet adına Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın
İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre bu konuda söz talebi vardır. Gündeme geçmeden
önce bu talebi yerine getireceğim. Sayın Bakanın açıklamasından sonra, istemleri halinde,
siyasî parti gruplarına ve grubu bulunmayan sayın milletvekillerinden birine
söz vereceğim. Konuşma süreleri, siyasî parti grupları için 10 dakika,
grubu bulunmayan sayın milletvekilleri için 5 dakikadır. Sayın Bakan, buyurun efendim. (Alkışlar) IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.- Kültür Bakanı M. İstemihan Talay'ın,
Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Büyük Önder Atatürk'ün ölümünün 62 nci
yıldönümü nedeniyle gündemdışı konuşması ve ANAP İstanbul Milletvekili Ediz
Hun, MHP Hatay Milletvekili Mehmet Şandır, FP İstanbul Milletvekili Mehmet Ali
Şahin, DYP Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam ve DSP Ankara Milletvekili
Ayşe Gürocak'ın grupları adına, Eskişehir Milletvekili Mehmet Mail
Büyükerman'ın da şahsı adına konuşmaları KÜLTÜR BAKANI M. İSTEMİHAN TALAY (İçel) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; yarın 10 Kasım, Büyük Atatürk'ün ölümünün 62 nci
yıldönümü; bu vesileyle, Türk Ulusu olarak, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve
çağdaş Türk toplumunun yaratıcısı Büyük Önder Atatürk'ü, ölümünün 62 nci
yılında, sevgi, saygı ve minnet duygularıyla anıyoruz. (Alkışlar) Biliyoruz ki, Büyük Atatürk'ü anmak, O'nu yaşatmak için
yapılan duygusal bir değerlendirme değildir; çünkü, geçen 62 yıl, Atatürk'ün,
Türk Ulusunun gönlünde ne kadar güçlü bir şekilde yaşadığını kanıtlamıştır. Bu
dönemde, ulusumuzun duygu dolu Atatürk sevgisi, aynı zamanda, bir ulusal
bilince ve tarih sentezine dönüşmüştür. Dolayısıyla, Atatürk'ü anmak, O'nu
ulusça, bu bi-linçle yaşamak ve yaşatmak anlamını kazanmıştır. Atatürk'ü anmak ve anlamak, Türk Milletinin ulusal
benliğini ve kimliğini düşünmesiyle, geçmişini, bugününü ve geleceğini
derinlemesine irdelemesiyle eşanlamlı bir kavram haline gelmiştir. Atatürk, bir
kutup yıldızı gibi ulusumuza yön vermektedir ve Atatürkçü düşünce, ulusumuzun
ortak aklı ve sentezi olmuştur. Bugün, Atatürk'ün kahramanlıkları, zaferleri,
devrimleri, ulus sevgisi ve devlet adamlığı, geçmişimizi ve geleceğimizi
belirleyen bir tarih pusulası gibi bize yol göstermektedir. Çünkü, ulus olarak
biliyoruz ki, Atatürk, bir bağımsızlık kahramanı olmasının yanı sıra, Türk
Ulusunun yeniden dirilişini ve var olmasını sağlayan ve çağdaş Türk Devletini
kuran, kurucu Önderimizdir ve Atatürk, bağımsızlık mücadelemizi başarıya
ulaştırarak, başı dik ve onurlu bir ulus olarak, çağdaş dünyada hak ettiğimiz
yeri almamızı sağlamıştır. Devlet yapısında, sanat ve kültür alanlarında
gerçekleştirdiği devrimlerle, çağdaş, laik ve demokratik bir devletin
temellerini atmıştır. Atatürk, kahramanlığı, dehası, devlet adamlığı ve
düşünce sistemiyle, yalnız Anadolu Türklüğünün değil, bütün Türk dünyasının da
atası ve önderi olmuştur. "Bugün, Sovyetler Birliği dostumuzdur,
komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır; fakat, yarın ne
olacağını kimse bugünden kestiremez; tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı
Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir; bugün elinde sımsıkı
tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir.
İşte o zaman, Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim, bu dostumuzun
idaresinde, dili bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır
olmalıyız. Hazır olmak, yalnız o günü susup beklemek değildir; hazırlanmak
lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır; manevî köprülerini sağlam tutarak. Dil
bir köprüdür, inanç bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü
tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların, yani dış Türklerin bize
yaklaşmasını bekleyemeyiz, bizim onlara yaklaşmamız gerekli." Bu sözler, 1933 yılında, Atatürk tarafından, Anadolu
Türklüğü ile Türk dünyasının buluşmasından yaklaşık altmış yıl önce
söylenmiştir. Dolayısıyla, Atatürk, sadece yaşadığı zamana değil, ileri görüşlü
düşünceleriyle, Türk dünyasına ve tüm dünya halklarının geleceğine de ışık
tutmuş ve aydınlatmıştır. Atatürkçü düşünce, yenileşme ve çağdaşlaşma mücadelesi
veren bütün uluslar için daima rehber olmaya devam edecektir; çünkü, O, kendi
dönemindeki diğer liderlerden farklı olarak, özgürlüğü, bağımsızlığı ve
çağdaşlaşmayı hedeflemiş ve gerçekleştirmiştir. Bir Stalin, bir Hitler, bir
Mussolini, hatta bir Churchill, kendi halklarının ve insanlık tarihinin en
kanlı maceralarına girerken, Atatürk, Türk Ulusu ve dünya halkları için
"yurtta sulh, cihanda sulh" diyerek, barıştan ve insanların
özgürlüğünden yana olduğunu göstermiştir. O dönemde kurulan rejimler ve
ideolojiler birbiri ardına çökerken, Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetimiz,
özgürlüğün ve bilimin ışığında sürekliliğini koruyarak gelişmesini devam
ettirmiştir. Cumhuriyet döneminde, Atatürkçü düşünce, ulusumuzun her
alandaki gelişmesinin temeli olduğu gibi, ulusal özgüvenimizin de kaynağı
haline dönüşmüştür. Tarihimizin en karanlık günlerinde Türk Ulusunu
bağımsızlığa, özgürlüğe ve sosyal gelişme hedeflerine kavuşturan Atatürk, bugün
de, bize, en zor sorunları bile aşabileceğimizin ve çözebileceğimizin umut ve
güvenini vermektedir. Bu özgüven, Türk Ulusu için en büyük güç olmaya devam
edecektir. "Türk övün, çalış, güven" sözü tarihin her döneminde
ulusumuzun özgüvenini güçlendirecek ve ulusumuza ışık tutacaktır. Türk Ulusu,
gönlündeki Atatürk sevgisiyle, laik ve demokratik cumhuriyete olan bağlılığıyla
ve muasır medeniyet seviyesinin üzerine yükselmek azim ve kararlılığıyla,
umutla ve güvenle tarihsel yolculuğuna devam edecektir. Büyük Atatürk'ü, bu duygularla bir kez daha rahmetle
anıyor ve "benim en büyük eserimdir" diye tanımladığı Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Efendim, gruplar adına söz talebi vardır. Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili
Sayın Ediz Hun; buyurun efendim. (Alkışlar) ANAP GRUBU ADINA EDİZ HUN (İstanbul) - Muhterem
Başkanım, Yüce Meclisimizin mümtaz üyeleri, saygıdeğer milletvekilleri;
Anavatan Partisi Grubu adına söz almış olarak huzurlarınızda bulunmaktayım. Ebediyete intikalinin 62 nci yılında Aziz Atamızı derin
saygıyla anıyoruz. Mustafa Kemal Atatürk'ün, cumhuriyete, hedeflediği
demokrasiye, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne bağlılığını, sömürüye karşı
direnmesini, duyarlılığını, tutkusunu ve yaşama saygısını cumhuriyetimizin
kuruluşundan bugüne dek geçen süreçte, iyi değerlendirmek ve derinlemesine
tahlilini yapmak, hepimizin, şüphesiz, yurttaşlık sorumluluğu içerisinde
vazgeçilmez görevidir. Bütün bu özellikleri, O'nu, işgal altında bulunan bir
ülkeyi, Kurtuluş Savaşıyla çağdaş ve demokratik bir ülkeye çevirmeyi başlatan
tek lider olarak, geçtiğimiz bin yılın en önemli devlet adamlarından biri
hüviyetiyle tarihe yazdırmıştır. 20 nci Yüzyılda, Atatürk'ün amaçladığı barış ortamının
yaratılması için birer birer hayata geçirdiği düşüncelerini, bugün karşı
karşıya bulunduğumuz küreselleşme olgusu ile değerlendirmenin çok önemli bir
gerçek olduğunu kabul etmemek mümkün değildir. Hepimiz biliyoruz ki, küreselleşme, bilim ve teknolojik
gelişmenin doğal bir sonucudur. İnsan hakları, demokrasi, hukuk ve çevre gibi
bugün karşımızda bulunan, vazgeçemeyeceğimiz küresel değerlerin korunması için,
bir yandan bu olguya olumlu bakarken, diğer taraftan, uluslararası düzeyde,
siyasal ve ekonomik çıkarların önplanda bulunduğu gerçeği karşısında
endişelerimizi de mahfuz tutmalıyız. Büyük Atatürk, devrimlerin dinamik bir yapısı olması
gerektiğini ve değişen sosyal şartlara göre, atılımların tüm yeniliklere açık
bulunması mecburiyetini vurgulamıştır. Bu yöndeki mesajı çok büyük bir anlam
ifade etmektedir. Zamanın akışı içerisinde böyle bir dünyada asla değişmeyecek
hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin inkişafını inkâr etmek olur.
"Benden sonra benim düşüncelerimi benimsemek isteyenler aklın ve ilmin
rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar" demiştir. Bu sözler,
Atatürk'ün, küresel düzeyde toplum ve insan idrakini bilim ve teknolojinin
bilincinde olan bir anlayış olarak tanımladığının açık birer göstergesidir.
Burada yapılması gereken, 21 inci Yüzyıl yaşamına önderlik edecek güçteki
toplum ve insan felsefesinin, toplumbilim alanının kavramları açısından
tartışılması, tanıtılması ve değerlendirilmesi olmak gerekir. Atatürk, bu
hususu birçok söylevinde dile getirmiştir. Çok değerli milletvekilleri, Atatürk, 20 nci Yüzyılda,
fikir ve eserleriyle, sadece ülkemize değil, dünya toplum ve siyaset
felsefesine de çok değerli ve kalıcı katkılarda bulunmuştur. Geçtiğimiz
yüzyılın en önemli olayının, Atatürk'ün önderliğinde başarılan Ulusal Kurtuluş
Savaşı ile yine onun önderliğinde laik cumhuriyetimiz başta olmak üzere
gerçekleştirilen Türk devrimi olduğunu asla unutmamalıyız. Atatürk'ün
önderliğindeki Türk devrimi, başından itibaren, ulusal egemenlik kavramını,
gelişigüzel ve sadece oy çoğunluğu yönetimi olarak tanımlamamıştır; esas olan,
dini, mezhebi, cinsiyeti, sosyal ve toplumsal konumu ne olursa olsun, her
bireyin, doğuştan, vazgeçilemez, devredilemez olmak koşuluyla sahibi bulunduğu
yurttaş hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı demokratik bir düzendir.
Atatürkçü düşünce, 20 nci Yüzyılda olduğu gibi, bu
yüzyılda da tüm insanlık için, yoksulluktan, savaştan, sömürüden arındırılmış,
hak ve özgürlüklerin toplumsal sorumluluk önceliğiyle öne çıkarılıp özenle
korunduğu, kadınların, gençlerin, çocukların, tüm insanlığın ve korunmaya
muhtaç olan her canlının gözetildiği, barışın egemen olduğu bir çağı simgeler. Değerli milletvekilleri, ne mutlu ki, Türk Ulusu, 21
inci Yüzyılın bütün yeni atılımlarını be-nimseyerek, Türkiye'yi çağdaş ülkeler
düzeyine çıkarmak yolunda Atatürk'ün düşüncelerini, ilke ve prensiplerini, Türk
devrimlerini, yol gösterici öğeler olarak değerlendirmek ve kullanmak şansına
sahip bir toplumdur. Bir düşünürün söylediği gibi, ışık vermenin iki yolu
vardır: Ya bir mum olup aydınlatacaksınız ya da bir ayna olup o mumun ışığını
yansıtacaksınız. Bizler, Türk devriminin ana felsefesi olan aydınlanma,
çağdaşlaşma, ilerleme bilinciyle donatılmış bir ulusuz. Böyle bir ulus olarak,
21 inci Yüzyılda Yüce Önderin ilkelerini akılcı bir düşünce sistemiyle
değerlendirmeli, âdeta, bir toplum mühendisliği projesi olarak ele almalıyız;
geleceğe olan dikkatlerimizi bu düşüncelerin ışığı altında yoğunlaştırmalıyız. Atatürk, Türk Devletinin kalkınması, gelişmesi ve
geleceğin Türkiyesini sağlam temellere oturtmak için bir ideoloji önermemiştir,
ancak, bir düşünce sistemi geliştirmiştir. Bu sistemin dinamik gücü ise, biraz
önce ifade etmiş olduğum gibi, akıl ve bilimdir. Akıl ve bilimin rehberliği,
çağı yakalamak demektir. Bugün, ulaştığımız noktada, Atatürk'ün düşüncelerinin,
üçüncü binyılda da yaşamımıza ışık tutacağı vazgeçilmez bir gerçektir. Mustafa
Kemal'in yolunda gitmek, bir tamlık, bir kifayet meselesidir. Zamanın önünde
giden Türk milliyetçiliğinin başlangıcını oluşturan Büyük Atatürk, Türk'ü şöyle
tarif etmiştir: "Türk, yıldırımdır. Türk, kasırgadır; dünyayı aydınlatan
bir güneştir." (Alkışlar) Atatürk, meşruiyeti, meşru temellerle elde etmenin
terkibi olan bir insandı; dürüstlüğü, doğruluğu şiar edinmiş, gerçek bir insan
hakları savunucusuydu. İzmir'e ilk girdiği gün, ayağının altına serilen Yunan
Bayrağını, hem de Yunan Kralının Türk Bayrağını çiğnediği hatırlatılmasına
karşın "bayrak bir ulusun şerefidir, çiğnenmez" diyerek reddeden
Atatürk, uluslararası ilişkilerde -biraz önce çok muhterem Bakanımızın da ifade
etmiş oldukları gibi- "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözüyle, barışı
evrensel bir ülkü haline getirmiştir. 18 inci Asrın büyük Alman filozofu
İmmanuel Kant'ın ebedî barış teorisi, Atatürk'ün de yürekten benimsediği bir
teoridir. Hülasa etmek gerekirse, Atatürkçülük, insanı sevmek,
sevgi ve barışı egemen kılmaktır. O'nun çok eşsiz,
veciz konuşmalarından bazı paragrafları, sizlerle, şu anda paylaşmak
istiyorum müsaade ederseniz: "Gençler! Cesaretimizi takviye ve idame eden
sizlersiniz. Sizler, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile gerçek vatan
sevgisinin, insanlık meziyetinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali
olacaksınız. Türklerin vatan sevgisiyle dolu olan göğüsleri, melun ihtiraslara
karşı çelikten bir duvar gibi yükselecektir. Zafer 'zafer benimdir'
diyebilenin, muvaffakiyet 'muvaffak olacağım' diye başlayanın ve 'muvaffak
oldum' diyebilenindir." Evet; büyük ve değerli olarak tanımladığımız bir amaç
uğruna hayatı devam ettirmek, şüphesiz, yaşamın gerçek tadı ve sevincidir. Ben
-şahsım adına konuşuyorum- bir birey olarak, kendi yaşamımın, tüm topluma ait
olduğunu düşünmekteyim; yaşadığım sürece, bu uğurda elimden geleni yapmak,
benim aslî görevimdir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) EDİZ HUN (Devamla) - Efendim, hemen tamamlıyorum
müsaade ederseniz. BAŞKAN - Estağfurullah; buyurun efendim. EDİZ HUN (Devamla) - Teşekkür ederim. Yaşam ve özgürlük, benim için, kısa sürede tükenen bir
mum değil, şu an elimde tuttuğum ve gelecek kuşaklara devretmeye hazırlandığım
o güzel meşaledir; bu meşalenin kaynağı ise büyük Atatürk'tür. (Alkışlar) O eşsiz insanı, o mükemmel insanı, aramızdan
ayrılışının 62 nci yılında derin saygıyla anıyor, aziz hatırası önünde tazimle
eğiliyoruz. Saygılarımla. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Efendim, şimdi söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Şandır'da. Buyurun Sayın Şandır. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından
alkışlar) MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikalinin 62
nci yıldönümü dolayısıyla söz almış bulunmaktayım, şahsım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, Muhterem Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri "en büyük eserim" dediği
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, her vesileyle Atatürk'ü anmak ve
O'nunla, milletimizin ateşle imtihan edildiği o günleri hatırlamak, yeni bir
yüzyılın başlangıcında, Herkesin, hepimizin görevi olmalıdır diye düşünüyorum. Türk Milletinin büyüklüğüne, bağımsızlık ve onurunu
canından aziz bildiğine, bu milletin teslim alınamayacağına, esir
edilemeyeceğine, her Ergenekon'dan bir çıkış yolu bulacağına, ülkücü ruhuna, en
kötü şartlarda bile bir başbuğ, bir Atatürk çıkarabileceğine iman tazelememiz
gerekmektedir. Buna bugün her zamankinden daha çok ihtiyacımız bulunmaktadır. Atatürk, Türk Milletinin ortak paydasıdır. O'nu anmak,
onu anlamak ve milletimizle paylaşmak, O'na inanmak demektir. Atatürk'ün önderliğinde Türk Milletinin birlikte
verdiği Millî Mücadele evrensel ölçekte bir örnektir; mahiyetini, sonuçlarını,
değerlerini iyi anlamak, doğru anlamak günümüzü ve geleceğimizi
aydınlatacaktır. Günümüzde yapılması gerekenlerin, yapmamız gerekenlerin
gerekçelerini, hatta enerji kaynağını millî mücadelede bulabiliriz. Atatürk'ü anarken O'na ve silah arkadaşlarına, tüm
Millî Mücadelede şehit olanlara, sonradan ahirete intikal eden gazilerimize
milletçe şükranlar sunuyoruz, Yüce Allah'tan rahmetler diliyoruz. Onlar,
görevlerini bihakkın yerine getirdiler, kanlarıyla kurdukları Türkiye
Cumhuriyeti Devletini bize emanet ettiler. Bizim kuşağımız, bu emanetin
kıymetini bilmek, önemini ve anlamını doğru anlamak, algılamak ve gereğince
davranmak zorunluluğundadır, sorumluluğundadır. Yeni bir yüzyılın başlangıcında Atatürk'ü anmak, Türk
Milletinin bağımsız ve egemen yaşamak, barışçı olmak kararlılığını ve
karakterini hatırlamak demektir, "yurtta sulh, cihanda sulh" di-yerek
millî birlik ve beraberlik ruhuna inanmak demektir, diğer dünya devletleri ve
milletleriyle barış ve güven içerisinde bulunurken, millî menfaatlarımızdan
asla taviz vermemek demektir. Atatürk'ü hatırlamak ve hatırlatmak, birtakım dost
ülkelere ve onların yöneticilerine, sözde Ermeni soykırım tasarılarıyla bu
milletin kararını ve karakterini etkileyemeyeceklerini haykırmak demektir.
"Ne mutlu Türküm diyene" diyerek Türklüğün gurur ve şuurunu yaşamak
ve yüceltmek demektir Atatürk'ü anmak ve hatırlamak. Atatürk'ü ve fikirlerini her zamankinden daha çok
anlamak ve anlatmak zorundayız. Tarihî değerlendirmeler yapılırken, sağlıklı
bir sonuca ulaşabilmek için ele alınan zaman kesitinin bütün şartlarının iyi
bilinmesi gerekir. Bugün birtakım çevrelerce yürütülen cumhuriyet ve Atatürk
odaklı tartışmalara baktığımız zaman ya bilgisizlik ya da kasıtlı olarak bu
kuralın ihmal edildiğini görmekteyiz. Cumhuriyet ve Atatürk tartışmalarında, tartışmacıların,
kendi bakış açılarına odaklandıkları, kendilerinin görmek istedikleri gibi bir
Atatürk, cumhuriyet, sistem ve değerler sergiledikleri göze çarpmaktadır.
Gerçekte, bütün milletin bağlı olduğu bir tek Atatürk vardır, o Atatürk, her
türlü çıkarın önüne Türk Milletinin çıkarını koyan Atatürk'tür. (MHP ve DSP
sıralarından alkışlar) Türk Milleti için yaşayan ve ölen bir Atatürk'tür.
"Bağımsızlık benim karakterimdir" diyen, çağdaş medeniyetin ötesini
hedef gösteren bir Atatürk'tür. Atatürk'ü, sadece, Anadolu'yu düşmandan arındıran ve bu
topraklarda son Türk Devletini kuran kişi olarak hatırlamak yanlış ve eksik
olacaktır; çünkü, Atatürk'ü diğer tarihî şahsiyetlerden farklılaştıran husus,
İstiklal Savaşını müteakip, demokratik, laik ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir
cumhuriyetin mimarlığını yapmasıdır. Hatta, ülkesini işgal eden, kendisiyle
savaşanlardan korkmadan, onların değerleriyle cumhuriyeti kurmasıdır. O'nun
büyüklüğünü burada aramak lazım. Atatürk, kurduğu bu sistemde, kısaca, milleti millete
emanet etmiştir. Dünyanın pek çok devleti -Birinci Dünya Savaşı sonrasında
birçok imparatorluklar yıkılmış olmasına rağmen- hâlâ bugün bile
hanedanlıklarla idare edilirken, O, egemenliğin kayıtsız şartsız millette
olduğunu teyit etmiştir; laiklik, demokrasi ve insan hakları gibi uzlaştırıcı
değerlerin, Türk Milletinin harcı, çimentosu olduğunu göstermiştir. Anadolu'nun
ve Türk Milletinin yapısını iyi tahlil etmiş; bu varlıkları yüceltecek
değerleri ortaya koymuştur. Bugün, O'nun ilkeleri üzerinde güçlü, dinamik ve
modern bir devlet, çağdaş değerlere sahip bir toplum, hukukun üstünlüğüne,
milletin inancına saygılı bir yapı oluşturulmuştur. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Büyük Önder
Atatürk'ü anarken, cumhuriyeti emanet ettiği Türk gençliğine bu hususları tüm
ayrıntılarıyla anlatmalıyız, anlatmamız gerekmektedir. Anlatmalıyız ki, herkes,
bu devletin, bu ülkenin, cumhuriyetin ve onun temel niteliklerinin Türk Milleti
için ne ifade ettiğini anlasın. Bugün, ülkemizde, evrensel değerleri benimsemiş,
Atatürk ilkelerini kavramış, Türk Milletinin millî, manevî, insanî ve kültürel
değerlerini özümsemiş insanlara, her zamankinden daha fazla ihtiyaç
bulunmaktadır. Bu değerleri benimseyen insanlar, aynı zamanda Türkiye
Cumhuriyetinin güçlü geleceğinin de bir teminatıdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bütün bunların
ötesinde, müsaade ederseniz, Hatay Milletvekili olarak, Hatay halkının Gazi
Mustafa Kemal Atatürk'e şükran ve minnet duygularını arz etmek istiyorum. Atatürk
"Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz" diyerek,
Hatay'ın ve Hataylıların anayurda katılma mücadelelerini ateşlemiş, "Hatay
benim şahsî meselemdir, gerekirse Türkiye Cumhuriyeti Reisliğinden ve hatta Büyük Millet Meclisi azalığından da
çekileceğim ve bir fert olarak, bana iltihak edecek birkaç arkadaşla beraber
Hatay'a gideceğim; oradakilerle el ele verip, mücadeleye devam edeceğim"
diyerek, bu meseleye verdiği önem ve kararlılığı tüm dünyaya ilan etmiştir.
(Alkışlar) İşte, Türk Milletinin karakteristik özelliği budur; işte büyük
liderlik, işte devlet adamlığı, işte unutulmaz, vazgeçilmez ve kimseyle
mukayese edilmez Atatürk budur. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, bu
millet, bu ülke ve bu devletin birliği, dirliği ve selameti uğruna hayatını
ortaya koyan gazilerimizi minnetle, şükranla anıyorum; şehitlerimize Yüce
Allah'tan, tekrar, rahmetler diliyorum. Sözlerimi Büyük Düşünür Yunus Emre'nin bir deyişi ve
Ulu Önder Atatürk'ün bir sözünü tekrarlayarak, tamamlamak istiyorum: "Ölür ise ten ölür Canlar ölesi değil" "Ne mutlu Türküm diyene!" Saygılar sunuyorum. (MHP, DSP, ANAP ve DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şandır. Efendim, şimdi söz sırası Fazilet Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin'de. Sayın Şahin buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın
Başkan, Meclisimizin saygıdeğer üyeleri; hepinizi, şahsım ve Fazilet Partisi
Grubu adına sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Efendim, yarın 10 Kasım; Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ilk Başkanı, Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı, cumhuriyetimizin
kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 62 nci vefat
yıldönümü. Kendisini ve silah arkadaşlarını, Kurtuluş Savaşında yararlılığı
dokunmuş tüm büyüklerimizi bu vesileyle, rahmetle, şükranla anarak sözlerime
başlamak istiyorum. Yarın, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışamayacağı
için, Sayın Bakan, hükümet adına, Atatürk'ü anma vesilesiyle gündemdışı konuşma
yaptılar ve gruplara da bu konuda düşüncelerini aktarma imkânı doğdu; bu
sebeple de, Sayın Bakana teşekkür ediyorum. Saygıdeğer arkadaşlarım, şu bir gerçek ki, Atatürk,
dünyada, milletine mal olmuş, âdeta, onunla bütünleşmiş ender devlet
adamlarından biridir. Bu özelliğiyle onu zaten her vesileyle her gün anıyoruz;
çünkü, onun, milletiyle birlikte gerçekleştirdiği en büyük eseri olan Türkiye
Cumhuriyetinde yaşıyoruz ve o cumhuriyetinin Meclisinde görev yapıyoruz. Hiç
şüphesiz ki, burada bulunan her bir milletvekili için bu, şereflerin en
büyüğüdür. Değerli arkadaşlarım, her insan doğar, yaşar ve şu fani
dünyadan ayrılır. Önemli olan, o kişinin hayatta ne yaptığıdır, bizim ne
yaptığımızdır. Atatürk, âdeta, hayatı özetleyen şu cümleleri söylerken, çok
anlamlı bir noktaya da parmak basıp "benim fani vücudum elbet bir gün
toprak olacaktır; ama, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır"
derken, hayatı ve bir noktada eserini de iki cümleyle ortaya koymuş oluyor. Biraz önce Sayın Şandır'ın da ifade ettiği gibi, onlar
görevlerini yaptılar, en iyi şekilde yaptılar; önemli olan, bizim ne
yaptığımızdır, ne yapacağımızdır. Onlar, Türkiye Cumhuriyetini kurdular ve
cumhuriyet için ortaya hedef koydular; bu hedef, muasır medeniyet seviyesinin
önüne geçme hedefidir. Peki, biz, bu hedefin neresindeyiz: Ekonomide
neresindeyiz; demokraside, insan haklarında neresindeyiz; tam bir hukuk devleti
tatbikatı bakımından neresindeyiz ? Birleşmiş Milletlerin 1999 yılında yapmış olduğu bir
araştırmaya göre, insanî gelişmişlik açısından Türkiye, 157 ülke arasında,
maalesef, 85 inci sıradadır. Hiç şüphesiz ki, Mustafa Kemal Atatürk'ü anacağız,
hayırla yâd edeceğiz; ama, asıl bize düşeni ortaya koyar, o hedefleri yakalamak
için gayret edersek, inanıyorum ki, onlara, işte bu şekilde daha iyi layık
olacağımız kanaatindeyim. Hiç şüphesiz, cumhuriyet kurulduğu andan beri oldukça
mesafe aldık; ama, aldığımız bu mesafeyi kâfi sayamayız, önümüzde almamız
gereken daha çok uzun mesafeler var. Hiç şüphesiz ki, bu mesafeleri alırken,
onların tecrübelerinden, onların görüşlerinden, bize önerilerinden ve
ilkelerinden yararlanacağız. Daha, küçük bir çocukken, okuma-yazmayı yeni
öğrenmişken, yurttaşlık bilgisi kitabında onunla ilgili şöyle bir hatıra hâlâ
hafızamdadır, beni çok etkilemiştir; hâlâ, bugün, parlamenterlik görevini
yaparken dahi etkilemektedir. Yurttaşlık bilgisi kitabında şöyle bir anekdot vardı:
"Atatürk bir gün Kastamonu'da koğuşları gezerken, karşısına çıkan askere
soruyor:'Yavrum, söyle bakayım, bu memleketi kim kurtardı?' Asker, hazır, çakı
gibi, cevap veriyor: "Atatürk kurtardı komutanım." Gazi, başını iki
yana sallıyor; 'hayır yavrum, hayır... Bu millet kendi kendini kurtarmıştır'
diyor." Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu sözün üzerinde önemle
durmakta yarar olduğu kanaatindeyim. O devirde, o zamanda, diktatörlüklerin,
saltanatların devam ettiği o süreçte bunu söyleyebilmek, yani, egemenliğin
kayıtsız şartsız millette olduğu gerçeğini vurgulamak ve millet iradesinin tek
belirleyici olduğu inancına sahip olmak, bana göre, Atatürk'ü farklı kılan en
önemli özelliğidir. Tabiî, şimdi, bu görüşleri yeniden özümsemeye de
ihtiyacımız olduğunu, altını çizerek vurgulamadan geçemeyeceğim. Değerli arkadaşlarım, Atatürk'e göre, Meclis bir sivil
organdır, halkın meclisidir ve benim araştırmalarıma göre -onunla ilgili birçok
hatıraları okudum- meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi küçük Türkiye'dir.
Yani, buraya bakan, Meclise bakan Türkiye'yi görmelidir. Bununla ilgili, elimde
ilginç bir hatıra var; Fahrettin Altay Paşa, Kurtuluş Savaşında, Atatürk ile
birlikte savaşmış değerli bir komutandır. Onun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
kütüphanesinde "Görüp Geçirdiklerim" isimli bir hatıra kitabı var,
orada ilginç bir anısı var, onu sizlerle paylaşmak istiyorum. Tabiî, sürem de
kısıtlı, çok kısa olarak özet halinde sizlere aktaracağım. Fahrettin Altay Paşa diyor ki: "İzmir'de ordu
müfettişi olarak bulunduğum sırada Ankara'dan bir telgraf aldım. Gayet
aceledir, çok dikkatli keşidesi... Zata mahsus. İzmir'de İkinci Ordu Müfettişi
Birinci Ferik Fahrettin Paşa hazretlerine. Konya'dan bir çiftçiyi mebus yapmak
zorundayız. Reisicumhur Hazretleri, arzu edilen evsafta bir namzet bulunması
işinin bizzat zatı devletlerine havalesini irade buyurdular. Namzette arzu
edilen evsafın esaslarını aşağıda yazıyorum." Seçimler yakın -tabiî, tek
parti dönemi- bir aday bulunması gerekir ve bu görev de Fahrettin Paşaya
verilmiş. Adayda bulunması gereken evsaf ve şartlar şunlar: "Meclisteki
hayatında, hal ve vaziyeti ve kıyafeti, esas memleketindeki gibi olacak, Meclis
içtimalarına ve her yere kasketi, poturuyla gelecek, gündelik hayat ve yaşam
tarzını asla değiştirmeyecektir." Fahrettin Altay Paşa diyor ki: "Bu
telgraf üzerine Konya'ya gittim, çalıştım ve Mustafa Lütfü Eken isimli bir
çiftçiyi buldum ve o aday gösterildi ve Konya'dan mebus olarak sekiz yıl, o
kıyafetle Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yaptı, Atatürk'ün ölümüne
kadar." Şimdi, burada verilmek istenen bir mesaj var, bu mesajı da
algılamak durumundayız. Atatürk, demek istiyor ki, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, milletin meclisidir, sivil bir organdır; buraya bakan, Türkiye'yi
görmelidir. Bunu, burayı, devletin meclisi olarak görmek isteyenlerin, buradan
dersler almaları gerektiğini ifade etmek için söylüyorum. Değerli arkadaşlarım, sürem çok kısaldı; Sayın Başkan,
zannediyorum birkaç dakika süremi uzatırlar. Değerli arkadaşlarım, aklın ve ilmin ışığında, hiç
şüphesiz ki, ülkemizin güçlü bir ülke olması da, O'nun. hedeflerinden biriydi;
bunun için güçlü ekonomiye sahip olmamız da, onun başlatmış olduğu önemli
çalışmalardan biridir. Yerli sanayiin güçlenmesi için gayret etmiş, onu hedef
göstermiştir. Maalesef, özelleştirme adı altında -yüzümüze, gözümüze de
bulaştırdık onu- O'nun öncü sanayi olarak kurduğu birtakım tesislerin bugün ne
hale geldiğini acı acı görüyoruz. Değerli arkadaşlarım, O, maddî kalkınma kadar moral
değerlere de hep önem vermiş, insanımızın manevî yönden de geliştirilmesi
gerektiğini hep vurgulamıştır. Şimdi, yine hatıralarda okudum, onu da sizlerle
paylaşarak sözlerimi tamamlamak istiyorum: Olay Kocatepe'de geçiyor. Fevzi
Çakmak'la beraber... Gece... Ertesi gün büyük taarruz başlayacak, tabiî heyecan
var, uyuyamıyorlar. O sırada, orduda, hemen alttan bir gürültü, âdeta karanlığı
yırtarcasına bir ses "ben, sana demedim mi, niye sözümü
dinlemiyorsunuz" diye bir haykırış. Fevzi Çakmak Paşa diyor ki: "Zaten uyuyamamıştık,
Gazi'yle beraber ikimiz aşağıya indik. Nedir diye sorduk. Bir yüzbaşı çıktı,
efendim, şu asker, dedi ki askerlere, hepiniz mataralarınızı suyla
dolduracaksınız ve yarın savaşta bu size lazım olacak. Ama, bu asker bizim
sözümüzü dinlemedi, matarasındaki suyla gusül abdesti almış, o nedenle
bağırıyorum; yarın cephede içecek su yok, yarın cephede içecek su bulamaz
deyince, Gazi Hazretlerinin gözleri doldu. Elini yüzbaşının omzuna koydu,
lütfen müdahale etmeyin, hiç de karışmayın. Ben, inanıyorum ki, yarın, bu
asker, bu inançla ve bu imanla cephede asla susamayacaktır." (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN- Buyurun. MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Onun inanca vermiş olduğu
değerin en çarpıcı örneklerinden birini de sizlerle paylaşma ihtiyacını
hissettim. Şimdi, değerli arkadaşlarım sözlerimi tamamlıyorum. Yarın 10 Kasım; 10 Kasımlar bir gözyaşı günü olmamalı,
kalıplaşmış sözlerle O'nu anma günü de olmamalı. Kendisini, bu vesileyle, bir
kez daha anmak ihtiyacı doğdu. Elimde, Abdi İpekçi'nin, yirmibeş yıl önce 10
Kasımla ilgili yazmış olduğu bir makalesi var. Diyor ki: "Gerek eski
Türklerde, gerek İslam dininde, gerek Osmanlılarda ve gerekse tüm uygar dünya
ülkelerinde kimseye bu kadar uzun yas tutulmaz. Büyük bir ölüye gösterilecek en
büyük saygı, onun hizmetlerini anmakla, eserlerini sürdürmek için çaba harcamakla
gösterilir. Sağlıksız bir duygusallıkla o büyük acıyı yeni baştan tazelemekle,
insanları ağlamaklı bir yüze zorlamakla, ortaya bir yas havası sindirmekle
değil... Atatürk'ü efsane hâlesinden kurtarıp, akılcı ve insan
ölçüleri ile görmeye başlamada hiçbir sakınca yoktur, tersine, çok yarar
vardır. Türkiye'nin geleceği efsaneye değil, akılcı gerçeklere
dayanacaktır." Abdi İpekçi, yirmibeş yıl önce yazmış bunu Milliyet
Gazetesinde, köşesinde ve bunun, bugün için de çok değerli olduğu
kanaatindeyim. Sözlerimi şöyle tamamlamak istiyorum: Hiç şüphesizki,
yakınlarımızdan, dedemiz, babamız, amcamız vefat eder ve onların başına
gittiğimizde, hepimiz, istisnasız -inanıyorum ki- birer fatiha okuruz.
Büyüklerimize layık gördüğümüz bir fatihayı Türkiye Cumhuriyetinin kurucusundan
da esirgemeyelim. Bu gece, aynı zamanda kandil; bu vesileyle, kandilinizi
de tebrik ediyorum... MURAT AKIN (Aksaray)- Bugün değil, yarın... MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Yarın geceki kandil
vesilesiyle hepinizin kandilini tebrik ediyorum. Bu vesileyle, tüm
geçmişlerimize hayır dua edelim ve ben, Mustafa Kemal Atatürk'ün de kabrine
gidildiğinde, orada, fatiha okuyacak bir düzenleme yapılmasını Türkiye
Cumhuriyetinin bir vatandaşı olarak gönlümden geçiriyorum ve burada, onu söylemeden
de geçemeyeceğim. EROL AL (İstanbul)- Okunuyor zaten... MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Efendim, Atatürk ile ilgili
birçok şiir yazılmış. Şu anda şairini hatırlamıyorum; ama "Atatürk'ten
Gelen Mektup" isimli bir şiir yazmış ve hatırımda kalan o şiirle sizleri
yeniden selamlamak istiyorum:14 "Siz beni hâlâ anlayamadınız ve anlayamayacaksınız
çağlarca da, Hep tutturmuş yıl 1919, Mayısın 19'u diyorsunuz, Yıl 1938, Kasımın 10'u diyorsunuz Ve eskimiş sözlerle beni hep övüyor, övüyorsunuz. Mustafa Kemal'i anlamak bu değil, Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil, İş istiyorum sizden, iş; anladınız mı? Uzaya, Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı?" Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şahin. Malumunuz olduğu veçhile, Yedinci Cumhurbaşkanı Kenan
Evren'in döneminde, Atatürk'ün ölüm yıldönümleri, yas günü olmadan, sadece onu
anma günü olarak yapılmaya başlandı; hatırlatmak istedim efendim. Sayın Şahin'e teşekkür ederim. Şimdi, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mehmet Sağlam'a söz veriyorum. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Büyük Atatürk'ün ebediyete intikalinin 62 nci
yıldönümü yarın. Bu vesileyle, Doğru Yol Partisi Grubunun ve şahsımın
düşüncelerini arz etmek üzere huzurunuzdayım; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Milletlerin tarihinde her zaman önderler vardır.
Bunlar, o milletlerin tarihleriyle, kültürleriyle övünen, çalışan, yükselen ve
milletlerarası camiada itibarı olan milletler olmalarına ışık ve rehber
olurlar. Büyük Atatürk, böyle, asrın yetiştirdiği, nadir deha, önderlerden
birisidir. Esasen, daha, genç bir miralayken, Çanakkale'de
İngilizleri durdurduğu zaman, devrin İngiliz devlet adamı "ne yapalım ki
asırlarda ancak bir deha yetişir; Çanakkale'de karşımızda bir deha bulduk"
demiştir. Aynı şekilde, Çanakkale'ye çıkan Anzak askerlerini, sonradan,
Çanakkale'ye gömdüklerinde, dönüp "bunlar bizim evlatlarımızdır, artık onları
biz bağrımıza bastık" diyecek kadar da hümanist bir insandır. Değerli milletvekilleri, Atatürkçü düşünce sisteminin
esası bilme dayalıdır. Dünya görüşü bi-limsel dünya görüşü bilimsel anlayışa
dayalıdır. Hedefi, içeride bağımsız ve barışsever bir millet, dışarıda barış
içinde bir dünyadır. Atatürkçü düşüncede, gönüller millî kültüre, kafalar
çağdaş medeniyete açıktır. Atatürk, her şeyden önce, milletin egemenliğini esas
alan bir rejim ve idare şeklinin de cumhuriyet olduğu bir yönetimin kurucusudur. Daha 23 Aralık 1919'da, Ankara'da halka hitap ederken
-dikkatinizi çekerim, 1919'da- aynen şöyle diyor: "Bugün, bütün cihanın
milletleri, yalnız bir hâkimiyet tanırlar, hâkimiyeti milliye." 10 Eylül 1920, Mustafa Kemal Paşa, Meclise bir hükümet
programı sunar. Anayasa niteliğindeki bu programın 6 ncı maddesi aynen
"Hâkimiyet bilâ-kayd ü şart milletindir. Usul-î idare, halkın,
mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir"
demektedir. Yine, Mecliste, seçim yenileme kararının alındığı 1
Nisan 1925 günü hedefi şöyle açıklıyor: "Bütün cihan bilmelidir ki, artık,
bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur; yalnız bir kuvvet
vardır, o da hâkimiyeti milliyedir." Değerli milletvekilleri, öyleyse, milletin egemenliğine
en ufak bir gölge düşürmeye yeltenenler, Atatürkçü düşünceye ters düşerler.
Atatürkçülüğü böyle anlamak; doğru anlamak gerekir. Değerli milletvekilleri, Atatürk, milliyetçidir; Türk
tarihine, diline, kültürüne sevdalıdır; Atatürk laiktir, laik bir dünya
görüşünün adamıdır; milletinin inançlarına saygılıdır; ama, kurduğu cumhuriyet
laik bir cumhuriyettir. Sayın milletvekilleri, Atatürk, bütün dünyanın
hayranlıkla örnek aldığı bir inkılapçıdır.
İnkılap metodolojisi, ne ihtilalin zor kullanma yoludur ne de
reformcuların yavaş, yüzeysel, simgesel değişim yoludur. Atatürk'ün inkılap
metodolojisi, zordan çok iknayı, halkı eğitmeyi esas alan bir metodolojidir. Ne
Fransız ihtilalindeki gibi yıkıcıdır, yakıcıdır, zorlayıcıdır ne de Japon
reformcusu Meyci dönemindeki gibi sadece reform yapan ve uzun süren değişimler
yapan bir metodolojidir. İnkılapları, bu ikisine de benzemez. Millet hayatının
her yönü, harflerden eğitime, kılık kıyafetten hukuka değişecektir; ama,
inkılap metodolojisiyle değişecektir. Yani, inkılapçının yolu, zor bir yoldur;
hem değiştireceksiniz hem ikna edeceksiniz hem de bütün bunları kısa bir
zamanda yapacaksınız; ama, Mustafa Kemal, zor günlerin adamıdır, zor işlerin
adamıdır, sıradan bir lider değildir; halkını ikna eder, gösterir ve o şekilde
değiştirir. Kastamonu'ya gider "beyler, bu şapkadır" der, giyer,
Ankara'ya döndüğünde kendisini karşılayanların birçoğu şapka giymişlerdir. O,
bir dünya lideridir. Nehru'dan Cinnah'a, Eyüp Han'dan Habib Burgiba'ya kadar
bütün mazlum milletlerin hürriyet mücadelesinde O'nun örnek alındığını
görürsünüz. Afrika'nın Nijeryasında, "Kemalizm" adında bir siyasî
parti bile kurulmuştur. Sayın milletvekilleri, Atatürkçü düşünce sisteminde,
dışarıda istiklal-i tam dediği tam bağımsızlık, içeride ise iradei milliyeyi
hâkim kılmak esastır diye ifade ettiği milletin egemenliğinin esas olduğu
demokratik cumhuriyet O'nun temel değerleri ve inancıdır. Cumhuriyetin
milletimizin karakterine en uygun rejim olarak nitelendirildiğini O'nda
görürsünüz. "Cumhurbaşkanı olmasaydım Millî Eğitim Bakanı olmak
isterdim" diyerek, eğitime verdiği önemi ortaya koyar. 17 Şubat 1923'te, İzmir İktisat Kongresine hitap
ederken "Evlatlarımıza o suretle talim ve terbiye vermeliyiz ki, âlemi
ticaret, ziraat ve sanatta ve bütün bunların faaliyet sahalarında müsmir
olsunlar, müessir olsunlar, faal olsunlar" demektedir. İktisat Kongresi
sonunda bir misakı iktisadî kaleme aldırır, orada da "Türkler, ilim ve
irfan aşıkıdır. Gençlerimiz, dünyanın her yerinde mesleklerini icra edecek
şekilde yetiştirilmelidir" buyururlar. Eğitimi bir kalkınma aracı olarak
düşünürken, bir de, cumhuriyeti emanet ettiği gençleri niteliği açısından
önemser. 25 Ağustos 1924'te "Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen
kuvvetli ve seciyeli muhafızlar ister" der. İlim ve fen, ona göre gerçek
rehberdir. 27 Ekim 1922'de şöyle seslenir: "Evet, milletimizin siyasî,
içtimaî hayatında, milletimizin fikrî terbiyesinde de rehberiniz ilim ve fen
olacaktır." (DYP ve DSP sıralarından alkışlar) Son zamanlarda Atatürkçü düşünce sistemini
anlayamayanlar, onu bir dogmaya sığdırmaya çalışıyorlar. Atatürk, dogmalara
sığmaz, dogmalar, onun enginliği önünde sığ kalır. Bizce, Atatürk demek
demokrasi demektir; Atatürk demek cumhuriyet demektir; Atatürk demek millî
iradenin üstünlüğü demektir, çağın medeniyetinin üstüne çıkmak demektir;
Atatürk demek ilmi rehber edinmek ve ilmî olmayan dogmalarla uğraşmamak
demektir. Gelin, bu doğru kurduğu, bu sağlam temeller üzerinde oturttuğu, millî
iradenin kayıtsız şartsız üstünlüğü üzerine oturan ve ona dayalı olan
demokratik cumhuriyetimizin etrafında, asgarî müşterek, olmazsa olmaz şart
olarak, bilimin rehberliğinde birleşelim. Bu duygularla, engin hatırası önünde şükranla
eğiliyoruz ve yarattığı, "en büyük eserim" dediği cumhuriyetin
Meclisinde görev yapmaktan bir kere daha gurur duyuyor; aziz hatırası önünde
saygıyla eğilerek şükranlarımızı sunuyoruz. Saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sağlam. Gruplar adına diğer bir söz, Demokratik Sol Parti Grubu
adına, Ankara Milletvekili Sayın Ayşe Gürocak'ta. Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA AYŞE GÜROCAK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce Yüce Heyetinizi Grubum ve
şahsım adına saygıyla selamlarım. Yarın, cumhuriyetimizin kurucusu, dehasının büyüklüğünü
her geçen gün daha iyi anladığımız, eşsiz insan Mustafa Kemal Atatürk'ün
fiziksel olarak dünyamızı terk edişinin 62 nci yıldönümü. Bugün, burada, O'nun
"beni görmek demek, zorunlu olarak yüzümü görmek demek değildir; benim
düşüncelerimi anlıyor ve duyduklarımı duyuyorsanız, bu yeterlidir"
sözlerinin ışığında, bütün varlığımızla bir kez daha O'nunlayız. O'na minnet ve
şükran duygularımızla, izinden yürüdüğümüzü bir kez daha ilan ediyor; önünde saygıyla
eğiliyor ve Yüce Tanrı'dan rahmet diliyoruz. Umudun nasıl yeşertileceğini en olumsuz koşullarda bize
göstererek yarattığı modern Türkiye'nin, bağımsız ve güçlü bir ülke olarak
dünya platformunda onurlu yerini almasını sağlayarak, O'na olan borcumuzun bir
bölümünü ödemiş olacağız. "Yurtta barış, cihanda barış" ilkesi
doğrultusunda kararlılığımızı sürdüreceğiz. Daha 1926 yılında, Türk Kanunu Medenîsiyle
gerçekleştirdiği ve mecelleden kopuşuyla başlattığı hamle, genç cumhuriyeti
İslam siyasetinin yozlaştırıcı etkisinden kurtarmakla kalmamış; Türkiye'yi
İslam âleminin en ileri ülkesi konumuna getirmiştir. Böylece, bütün dünyaya,
İslamın laiklikle, çağdaşlıkla ve demokrasiyle bağdaşabileceğini göstermiştir. Bizlere, Türk alfabemizle öğrenme ve güzel Türkçemizle
sağlanan konuşma kolaylığı, bilgiye ulaşma konusunda büyük katkılar
sağlamıştır. Eğitim, öğretim ve öğrenim sistemimizi sürekli geliştirip
yenileyerek, gelişmiş ülkelerin ihtiyaç duyduğu bilgi ve deneyimiyle
zenginleşmiş yurttaşlar yetiştirmeye devam edeceğiz. Bu sayede kendi dilimizi
de geliştirecek, o sayede gelişmemize de kolaylık sağlamış olacağız. Üretkenliği esas alan O'nun demokratik
yolunda, özgür, donanımlı, üretken insanlardan oluşan bir ülke olarak var
olmayı sürdüreceğiz. Yaratıcılığımızı, üretkenliğimizi sevk ederek sağladığımız
gelişmeyle yetinmeyecek, ekonomik ve sosyal alanda ilerlemeye devam edeceğiz. Üretkenliğin ve dünyada her şeyin yaratıcısı olduğunu
söylediği kadınları, eğitim kurumlarına, iş yaşamının her boyutunda var olmaya,
kısacası modern yaşamın her noktasına sokmak isteyen Atatürk'e, huzurlarınızda,
tüm Türk kadınları adına, bir kez daha şükranlarımı sunmak istiyorum.
Kültürümüzün kuşaktan kuşağa taşıyıcısı olan kadınlarımız için yaptıklarının
değerini, bugün, daha da derinden anlıyor ve biliyoruz. Özellikle kadınlar
üzerinde yürütülen gerici siyasetin, kadınlarımızı, çağdaş dünyadan koparmasına
ve teslim almasına izin vermeyeceğiz. Her kurumda varsak, O'nun dehasına ve
cesaretine borçluyuz ve bu borcumuzu, her kurumda, her meslekte daha da
çoğalarak ve güçlenerek ödeyeceğiz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ölümünün
üzerinden altmışiki yıl geçse de, Atatürk, ulusunun gönlünde ve bilincinde
yaşıyor. Atatürk, yalnız Türkiye'de değil, Kuzey Kıbrıs'ta da, Orta Asya'da ve
bağımsızlık yolunda mücadele eden ülkelerde de eşsiz bir önder olarak
benimseniyor. Ölümünün üzerinden
geçen her yıl, ulusumuzu Atatürk'e
daha çok kavuşturuyor; çünkü, her kavşakta, her dönemeçte, her çetin sorun karşısında, O'nun
ışığı yolumuzu aydınlatıyor, bize çözüm
gösteriyor. Böylesi ölümsüzlük, az faniye
nasip olmaktadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dünya, güçlülerin ardından sürüklenenlere değil, kendi haklarını
gereğinde dünyanın en güçlü devletlerine karşı koruyabilenlere ve çağın egemen güçle-rine boyun
eğmeksizin çağdaşlaşabilenlere saygı
duyar. Atatürk, ulusumuzun ve yeni
kuşakların bilincinde yaşadıkça, laik
demokratik cumhuriyetimiz de yıldan yıla
güçlenerek yaşayacaktır. Sözlerimi, Atatürk'e Tanrı'dan rahmet, yıl dönümü
10 Kasıma rastlayan
kandilin tüm yurttaşlarımıza kutlu
olmasını dileyerek tamamlıyor, Grubum
ve şahsım adına, sizleri saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Gürocak. Gruplar adına söz bitti. Şimdi, bağımsız
milletvekilleri adına, Eskişehir
Milletvekili Sayın Mail Büyükerman;
buyurun efendim. (Alkışlar) Sayın
Büyükerman, grubu olmayan
milletvekillerinin konuşma süresi 5 dakikadır; arz ede-rim. MEHMET MAİL BÜYÜKERMAN (Eskişehir) - Türkiye Cumhuriyetinin Millet Meclisinin Sayın
Başkanını ve sayın üyelerini saygılarımla
selamlıyorum. Cumhuriyet Meclisinde, cumhuriyetin yetmişyedinci
yılının konu edilmemesi beni mustarip
kılmıştı. Bugün burada bir genel
görüşme açılması beni teselliye kavuşturdu; buna sebep olanlara
şükranlarımı arz etmek istiyorum. Atatürk'ü anlamak ve anlatmak kolay bir şey değildir; çünkü, Atatürk kendisini şöyle tarif ediyordu: "Benimle yola
çıkanlar, kendi anlayışları ölçüsünde
benimle beraber olmuşlar, beraber yürümüşlerdir; fakat, bir yerde anlayışları
tükenmiş, yetmemiş ve beni yarı yolda bırakmışlardır ve yenileri
katılmıştır." Bu, Atatürk'ün serüveni, savaşı incelendiği zaman gerçek
olarak tespit edilebilir. Atatürk "millet hayatı tehlikeye uğramadan, insan
hayatına kastolunmadan, savunma gereği olmadan yapılan savaş ancak bir
cinayettir" diyen bir başkumandandı. Atatürk "milletler bir aileye
benzerler; bu ailenin içerisinde herhangi bir ferdin ıstırabı bütün aileye
nasıl etki yaparsa, bu dünya camiasında da bir toplumun ıstırabı er geç bütün dünya
milletlerine etki yapar; bu bakımdan, insanların ıstıraplarına, açlıklarına
seyirci kalınamaz" diyordu. Bu yüce sözler, doğuda ve batıda felsefe
adamlarında ve yüce din adamlarında görülür; fakat, bir askerin böyle bir söz
söylemesi ancak Atatürk'te rastlanmıştır. Atatürk, Sıvas'tan Ankara'ya 3 açık araba dolusu
insanla, -2'si dolma tekerlekli, 1'i normal te-kerlekli arabayla- 20 yumurta, 5
okka ekmek ve 1 okka peynirle yola çıktı ve Ankara'ya geldiği zaman ilk
karargâhı olan Ziraat Mektebinde geceleri nöbet tutacak bir neferi dahi yoktu
ve bu bir gerçekti. Reddi İlhak Cemiyetinin Vasıf Çınar, Necati Bey gibi
kişileri bu savaşın nasıl yapılacağını, elde asker olmadan, silah olmadan, top
olmadan bu savaşın yapılmasının mümkün olamayacağını söylüyorlardı. Fakat, şına
demirinden süngü, bahçe parmaklığından kasatura ve hurda lokomo-tiflerin
dingillerinden top kaması yapılmak suretiyle, silahlar, toplar hazırlanabildi.
Bu, Atatürk'ün, yokları birleştirip var etme başarısıydı ve kapısında nöbet
tutacak bir er yokken, 200 000 kişilik ayağı çarıklı da olsa, kumanyası
cebindeki kuru mısır tanesi de olsa- orduyu bu milletin bünyesinden çıkarabilen
bir önderdi. 26 Ağustos, Büyük Taarruz başlamış ve Atatürk,
Afyon'dan İzmir'e doğru açık arabasında, tozlu, tarla yollarında gitmektedir.
Bir ara, bir harabe halinde, bir yangın artığı halinde, köye ben-zer bir yere
ulaşır ve orada bir an durur. Arabasından iner, üzerindeki tozları silkeler ve
geniş güneş toz gözlüğünü gözünden çıkarınca, karşıda bir duvarın dibinde, harp
imkânı, yeteneği kalmamış, yaşlı, üç dört insanın, ancak Atatürk'ü tanıması
mümkün olabilir. Aralarından bir tanesi koşar, cebinden bir gazete parçası
çıkarır, bir ona bakar, bir Gazi'ye bakar "bu sensin, sen Gazimizsin,
anamızı, bacımızı, vatanımızı kurtardın, hayatımız sana feda olsun" diye
Gazi'nin çizmelerine sarılır. Diğerleri de gelir ve etten, kemikten bir anıt
haline dönüşürler; çünkü, o zaman Atatürk'ün temiz adını politika malzemesi
olarak kullanan ve Türk Devletinin temelini kemirmeye uğraşan çirkin
politikacılar daha ortalarda yoktu. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun efendim. MEHMET MAİL BÜYÜKERMAN (Devamla) - Günler geçmiştir,
yıllar geçmiştir, Onuncu Yıl Nutkunda, Atatürk "daha çok çalışacağız, daha
az zamanda daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz" demiştir.
Bu dönemleri ifade eden bir Onuncu Yıl Marşını hepimiz
biliriz ve cumhuriyetin yetmişye-dinci yılında hâlâ Onuncu Yıl Marşının
söylenmesini bazıları tuhaf da karşılayabiliyorlar; ancak, bu, o dönemin
yaşantısını ifade etmesi bakımından gayet etkileyici olduğu için daima
yaşayacaktır; çünkü, o gün, hiç yokların içerisinde, kazma kürekle demiryolları
yapılabilmiş ve doların 80 kuruş olduğu bir dönemdi. İşte, Onuncu Yıl Marşı gibi olmasa da, Yetmişyedinci
Yıl Marşımı size sunmak istiyorum: Yetmişyedinci Yıl Marşı Mustafa Kemal'ler yetmişyedi yaşındalar. Yurdumuzda yükseldi kocaman fabrikalar. Barajlar, yollar, gökte bizim uçaklar. Cumhuriyet hepimizin, ta sonsuza kadar. Cumhuriyet yaşa, yaşa Mustafa Kemal Paşa. (Alkışlar) Mustafa Kemal'ler yetmişyedi yaşındalar. Düşman kovulmasaydı okunmazdı ezanlar. Kullar tüm kardeştir, diyor bütün kitaplar. Cumhuriyet hepimizin, ta sonsuza kadar. Cumhuriyet yaşa, yaşa Mustafa Kemal Paşa. Hak'tan gelen insanlar, Hak'ka varacaklar. Birlik varken ikilik ancak düşmana yarar. Aydınlıklar Atatürk'ün yolunda var. Cumhuriyet hepimizin, ta sonsuza kadar. Cumhuriyet yaşa, yaşa Mustafa Kemal Paşa. (Alkışlar) BAŞKAN - Sayın Büyükerman, çok teşekkür ederim. Eşsiz Atatürk'ün ruhu şad olsun efendim. Şimdi, üç arkadaşımıza gündemdışı söz vereceğim. Gündemdışı ilk söz, Mardin İli ve sorunları hakkında
söz isteyen, Mardin Milletvekili Mustafa Kemal Tuğmaner'e aittir. Buyurun Sayın Tuğmaner. (DSP sıralarından alkışlar) 2.- Mardin Milletvekili Mustafa Kemal
Tuğmaner'in, Mardin İlinin ihtiyaçları ve sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşması MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Sayın başkan, değerli
milletvekilleri; Mardin İlimizin ihtiyaçları ve sorunları konusunda gündemdışı
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Konuşma fırsatını veren ve bu konuyu sizlerle paylaşmama vesile olan Sayın
Başkana da huzurlarınızda teşekkürlerimi arz ediyorum. Değerli milletvekilleri, sözlerime başlarken, Büyük
Önder Atatürk'ü rahmet ve minnetle anıyorum. Değerli milletvekilleri, Mardin, kenti ve çevresiyle
karmaşık bir tarihin ve çeşitli kültürel süreçlerin ürünüdür; milattan önce
4000 tarihinden günümüze kadar kendini açık hava müzesi olarak koruyabilmiş bir
ilimizdir. Akan zamanın dışında âdeta kendi iç ahengi ve dinamiğiyle bugüne
uzanan tarihsel süreklilik, yalnızca kentin fizikî yapısında kendini
göstermemektedir, benzer olguyu, kültürel boyutta da takip etmek mümkündür. Mardin, tarih boyunca Arapça, Süryanice, Kürtçe,
Ermenice ve Türkçenin ve hatta, bugün bunlardan halen birkaçının konuşulduğu
bir ilimizdir. Değerli milletvekilleri, Uruk, Hurri, Mitanniler,
Asurlar, Medler, Persler, Abgarlar, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Hamdaniler,
Mervaniler, Türkmenler, Akkoyunlular, Artuklar, Karakoyunlular, Osmanlılar,
Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti... Bütün bu kültürlere ev sahipliği
yapmış bir Mardin. İlimizdeki kültürel miraslarımıza gelince, bunlar
saymakla bitmez. Muhteşem Mardin Kalesi, eşsiz bir yapıya sahip medreselerimiz,
camilerimiz, manastırlarımız, çarşı, han, köşkler ve kasırlar, konut
mimarîsinin en güzel örnekleridir. Tüm bu eşsiz yapıların bir an önce korunmaya
alınması ve restorasyon çalışmasına başlanması gerekmektedir. Bu çalışmalara
başlangıç olabilecek girişimi, Sayın Kültür Bakanımızın geçen ay ilimize
gelmesiyle başlatmak istedik. Değerli milletvekilleri, 12 nci Yüzyılda yapımına
başlanan 14 üncü Yüzyılda biten Kasımpaşa Medresesi, Vakıflar Genel Müdürlüğüne
bağlı, buram buram tarih kokan muhteşem bir yapıdır. Bu medrese yıllar boyudur
ilgisizlikten dolayı neredeyse harabeye dönmek üzereyken, Sayın Kültür
Bakanımız medreseyi kurtarmak için, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü
aracılığıyla, 4.9.2000 tarihinde, Vakıflar Genel Müdürlüğüne, buranın
"kültürel amaçlarda kullanılmak üzere" Anıtlar ve Müzeler Genel
Müdürlüğüne tahsis edilmesini talep etmişlerdir; ama, gelin görün ki, Kasımpaşa
Medresesi, 7.9.2000 tarihinde, medreseyle yakından uzaktan ilgisi olmayan,
merkez ilçe hudutları içinde olmayan bir ilçe belediyesine, çok cüzi bir
bedelle kiraya verilmiştir. Binlerce yıllık geçmişe sahip ilimizdeki tarihe ve
kültüre sahip çıkmak, bizlerin en büyük görevidir. Borç içinde olan
belediyelere -ki, işçi maaşları bile ödenemezken- medresenin, Kültür
Bakanlığının tahsis edilme yazısından birkaç gün sonra kiralanma durumu
akıllarda birçok soruya neden olmaktadır. Bir belediye ki, işçi maaşları
ödenemezken, restorasyon, bakım ve onarım işlerini nasıl yapacaktır? Bu kültür
hazinemizi acaba hangi amaçlarla kullanmayı düşünmektedirler? Yapılan yanlışlığın acil olarak düzeltilerek bu
muhteşem yapıtın koruma altına alınmasını, Mardin turizmine ve kültürüne,
Kültür Bakanlığı nezdinde, restorasyonunun, bakımının yapılarak kazandırılmasını
talep ediyorum. Değerli milletvekilleri, bu yılın turizm haftasını
Mardin'de açan Turizm Bakanımıza da teşekkür ediyorum; bu vesileyle, ilimize
daha fazla yerli ve yabancı turist gelmeye başlamıştır. Mardin turizmi ilerisi
için bu umutlarla doludur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.) BAŞKAN - Buyurun. MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Devamla) - Büyük bir turizm
patlaması beklemekteyiz; onun için, buna şimdiden hazırlanmamız gerekir. Turizm
sayesinde ilimiz, büyük bir gelir elde edecek ve ilimizdeki işsizliği bir nebze
giderecektir. Okuma oranı yüksek olan ilimize en azından bir eğitim
fakültesi kazandırma çabalarımıza da siz değerli vekillerimizden destek
bekliyorum. Değerli milletvekilleri, Mardin'de tarım, son dört
yıldır yaşanan kuraklık nedeniyle felç olmuş durumdadır. Çiftçilerimiz çok zor
durumda olmalarına karşın, şimdi de, enerji kısıtlaması yüzünden, açılan su
sondajlarına aralık ayından 2001 Mayıs ayına kadar enerji verilmeyeceği
gündemdedir. Bu, çiftçilerimizin tamamen yok olmalarına sebep olacaktır. Mardin'de mevcut organize sanayi bölgesindeki atıl
durumda bulunan tesislerin faaliyete geçirilmesi için gerekli kolaylıkların
gösterilmesi, bölge kalkınmasında önemli bir rol oynayacaktır. Özellikle -tarih
boyunca- günümüze kadar varlığını korumuş küçük esnaf ve sanatkâr toplulukları
her konuda desteklenmeli ve teşvik edilmelidir. GAP Bölge Kalkınma İdare Başkanlığı, güneydoğunun hızlı
bir şekilde kalkındırılması için kurulmuştur. Maalesef, bu kuruluş, maddî
imkânsızlıklardan dolayı bölgedeki işlevini kaybetmiştir. GAP İdaresinin eski
işlevini kazanması için gerekli ödeneklerin idareye tekrar verilmesi
gerekmektedir. Atatürk Barajından, suyu, Mardin Ovasına; yani,
Mezopotamya Ovasına akıtacak olan su kanallarının -ki, bunun 60 kilometrelik
kısmı geçen yıllarda ihale edilmişti- geri kalan 160 kilometrelik kısmını da
çok süratli bir şekilde ihale edip bölgemize ve ilimize suyu akıtmalıyız.
Mardin Ovası su sayesinde tüm Ortadoğu'yu besleyecek güçtedir. Bu sayede
ekonomi canlanacak ve istihdam sorunu çözülecektir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dinleme
nezaketinizden dolayı hepinize teşekkür ediyor, bu vesileyle Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tuğmaner. Gündemdışı ikinci söz, markalaşmanın önemi hakkında söz
isteyen, Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'na aittir. Buyurun Sayın Sünnetçioğlu. (FP sıralarından alkışlar) 3.- Bursa
Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, üretimde marka ve patentlerin önemine
ilişkin gündemdışı konuşması AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu gündemdışı konuşmayı, iki gazete haberinden yola çıkarak
hazırlama ihtiyacını duydum. Bunlardan bir tanesi, Fransa'nın, resmî hazır
giyim ve tekstil ihracatının 5,5 milyar dolar olduğu ve Fransa'nın sadece
Paris'te, ziyaret edenlere alışveriş merkezlerinde sattığı tekstil ve hazır
giyimin 25 ilâ 30 milyar dolar olduğu; ikincisi ise, dökme zeytinyağının tonunu
1 900 dolara ihraç etmemiz, bunun tenekelenirse 2 500 dolar, şayet şişelenip
üzerine Lio markası konulursa 5 000 dolar, Avrupa ve Amerika Birleşik
Devletlerinde tanınan, (bilinen) bir marka olan Bertoli markası konulursa da
bunun 10 000 dolara kadar satılabildiğidir. Avrupa'da artık her şey markayla satılıyor. Aklınıza ne
gelirse hepsinin bir markası var; hatta, devletler, her söyledikleriyle
uluslararası markalarını da oluşturmuşlar. Elin adamı, şu şu şu özelliklerde
mal istiyorum diyor, kalıbını verip gidiyor ve bizimkiler de siparişe göre
üretim yapıp adama teslim ediyorlar. Bizimki 10 kazanırken, elin adamı da
markadan dolayı 1 000 kazanıyor. Bursa Gürsu'da bir tekstil fabrikasını
ziyaretimde Hollandalıların bir yatak örtüsüne sadece 30 sent gibi bir kâr
verdiklerini gördüm; maliyet hesaplarını en ince noktalarına kadar yapıyorlar. Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı sicilinde kayıtlı
bulunan 211 000 civarındaki markanın yaklaşık 50 000 kişi ve kuruluşa ait
olması, ülkemizde ciddî anlamda markalaşmanın olmadığı anlamını taşımaktadır.
Odalar Birliği kayıtları incelendiğinde, 1 milyona yakın ticaret ve sanayi
kuruluşu olduğu görülmektedir. Bu rakamın yarısı marka oluşturmuş olsaydı, 500
000 kişi ve kuruluşun marka sahibi olması gerekmekteydi; ancak, bugünkü
veriler, sadece bu rakamın yüzde 10'una te-kabül etmektedir. Dünyada yeniliklere imza atmış firmaların patent
sayılarına bakıldığında, IBM'in 19 328, General Motorsun 18 776 ve Siemensin 17
255 civarında patent, aldığı görülmektedir; bu, araştırma ve geliştirmeye önem
vermelerinden ve yenilik yapmalarındandır. Siemensin araştırma ve geliştirme
yatırımlarına ayırdığı pay, bütçesinin yüzde 15'i civarındadır. Japonya'da ise,
bir araştırma ve geliştirme mühendisi, senede en az bir patentlik bir buluş
yapmak zorundadır. Türk firmalarının, maalesef, fasonculuktan
kurtulamamaları, ya teknoloji üretememeleri ya da yenilik yapsalar dahi, patent
bilgileri olmaması nedeniyle, yaptıkları yeniliklere patent alma ihti-yacını
hissetmemelerinden kaynaklanmaktadır. Patent vekilliği, kamu hizmeti gören serbest bir
meslektir. Patent vekillerinin, modern sınai hak koruma sistemi içinde idare
nezdinde iş yapması yanında, yargı organları ve hakemler nezdinde de yardım
görevleri bulunmaktadır. Türkiye'deki mevcut düzenlemelerde, patent
vekillerinin bazı hak ve yükümlülükleri ile aralarındaki meslekî işbirliğine
yer verilmemiştir. Bu boşluk, muhakkak, yasal düzenlemelerle tamamlanmalıdır.
Bu konuda, Bursa Aslî Birinci Ticaret Mahkemesi Başkanı Sayın Dr.Mevciye Ergün
tarafından hazırlanan "patent vekilliği kanunu" genel gerekçesiyle
beraber tasarı taslağı olarak Türk Patent Enstitüsü Başkanlığına sunulmuştur.
Avrupa Birliğine üye olma yolunda, bu taslağın, ilgili bakanlıkça tasarı haline
getirilerek Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesine gereken çabanın
gösterilmesini bekliyoruz. Bugün yürürlükte olan Avrupa patent masrafları, Japonya
ve Amerika Birleşik Devletleri patentlerinden 3 ilâ 5 katı fazla olarak
görülmektedir. Avrupa Birliği genelinde patent alma işlemi için ödenmesi
gereken tutar 50 000 euro civarındadır. Bu maliyetin en önemli kısmını, patent
hakkı metninin tüm Avrupa Birliği dillerine çevrilmesi oluşturmaktadır. Avrupa
Birliği Komisyonu, söz konusu metni sadece İngilizce, Fransızca ve Almanca
hazırlayarak, bu maliyeti 2 200 euro seviyesine çekmek için çalışmalar yapmaktadır.
Bunun için, Avrupa Birliği Komisyonu, topluluk patentleri hakkında tüzük
tasarısı hazırlamıştır, muhtemelen de 2001 öncesi yürürlüğe girecektir. Tasarı
yürürlüğe girdiğinde, bir Alman firmasına topluluk patentinin maliyeti 2 200
euro olurken, Türk firmasına bu aynı maliyet 50 000 euro civarında olacaktır.
Bu durum, Türk sanayici ve işadamları aleyhine ciddî bir sorundur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun efendim. AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Devamla) - Avrupa Birliğinde
yaşanan bu gelişmeler karşısında, Türkiye'nin, zaman geçirmeden ciddî
çalışmalar yapması ve önlemler alması gerekmektedir. 30 Ocak 2000 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Devlet
Yardımları Teşvik Tebliği, sektöründe tanınmış markaların yurt dışındaki tescil
ve tanıtım harcamalarını teşvik amacıyla 950 000 dolarlık bir paket
içermektedir. Tabiî ki, bu paketten yararlanacak markaların sayısı çok sınırlı
olacaktır ve zaten oluşmuş markaların yurt dışında tanıtımını amaçlamaktadır.
Ülkemizde, markayı oluşturmaya yönelik hükümler içeren başka bir düzenleme
mevcut değildir. Bu amaçla, sanayicilerimizin markaya yönelmesini sağlayacak
marka harcamalarına destek vermek, örneğin tanıtım ve tescil giderlerinin yüzde
50'sini karşılamak, yurtdışı fuarlara katılımı teşvik etmek, markalı ürün ve
satışlardan elde edilecek gelirlerin bir bölümüne vergi istisnası getirmek,
marka oluşturanlara, bu markayla ithalat yapanlara prim vermek,
tekliflerimizdir. Bu konuda, Bursa İnegöllü mobilyacılar, markalaşmak ve
uluslararası ticarete hazırlanmak için, inşallah önümüzdeki yıllarda da
uluslararasına dönüştürülecek, 11-19 Kasım tarihleri arasında, İnegöl Mobilya
Dekorasyon Fuarı düzenlemişlerdir ve hükümetimizin yardımlarını
beklemektedirler. Bu vesileyle, Yüce Meclisi selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Son söz, güneydoğuda ve Adıyaman'da tütünle ilgili
ekonomik ve sosyal durum hakkında söz isteyen, Adıyaman Milletvekili Mahmut
Nedim Bilgiç'e aittir. Buyurun Sayın Bilgiç. (DYP sıralarından alkışlar) 4. – Adıyaman
Milletvekili Mahmut Nedim Bilgiç’in, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Adıyaman’da
tütün üreticilerinin ekonomik ve sosyal sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşması ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tütün ve tütüncünün sorunları çok defa bu Meclisi meşgul etti,
konuşuldu; fakat, bakıyoruz ki, geçen aylar ve yıllarda, tütün ekenin ve
tütüncünün, hatta onu da bırakın Tekel Genel Müdürlüğünün sorunları giderek
büyüyor, giderek aşılamayacak bir noktaya geliyor. Tütünün ve tütüncünün
ekonomik ve sosyal meselesine, boyutuna değinirken Yüce Meclisinizi de saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, tütün ziraati çok meşakkatli
bir ziraat dalıdır, aile ziraatidir. Hepiniz içiçe yaşıyorsunuz, bilirsiniz,
bir ailede dört beş kişi vardır ve -güneydoğuda ailenin de biraz kalabalık
olduğuna dikkat edersek- kundaktaki bebekten yetmiş yaşındaki nineye kadar
herkes bu zira-atle uğraşır. Sedir denilen ekimle, fideyle başlar. Şu anda
evlerde tütün yaparlar; iki üç ay sonrasına, hatta haziran sonuna kadar devam
eder; yani, onbeş ay meşakkatli bir çalışmadan sonra, tütüncü, evine, asgarî
geçim ücretinden bir ücret götürür. Tütüncünün ekiminin yüzde 80'ini yarıcı yapar; yani,
arazi sahibi, tütün eken -"cenan" deriz bizim bölgede, güneydoğuda-
onlara arazisini verir, yarısına veya üçte birine, onun şartlarına göre
yarıcıya verir; yani, tabiî, doğal bir istihdam sağlar tütün ziraati. Tütün
ziraati doğal istihdam sağlarken, mesela, benim ilim Adıyaman'da 46 000 aile
direkt tütüncülükle uğraşır, 46 000 aile demek 250 000 kişi demek; çünkü, aşağı
yukarı her ailenin dört beş kişilik ferdi vardır ve bunlar, hiç ara vermeden
oniki onbeş ay yapmak suretiyle evlerine ekmek parası götürürler. Burada sosyal
devletin çözmesi gereken istihdam meselesini, her eve iş, ekmek meselesini,
tütüncü, kendi tarlasında, çiftinde çubuğunda didinerek, çalışırak, çaba sarf
ederek, onbeş ay çalışarak oniki aylık geçimini sağlar. Güneydoğu ve doğu, son yıllarda tütünün sayesinde
ayakta kalabilmiştir; ama, gelelim, devlet yönüne. Şimdi, değerli
milletvekilleri, siz ve Tekel Genel Müdürlüğünün personeli diyeceklerdir ki:
"Tütünü koyacak yerimiz yok, depolar dolu; satacak yerimiz yok, pazar
payımız azaldı; verecek ücretimiz yok, IMF ve Dünya Bankası şartlar
getiriyor." Doğrudur; bunlar da doğru, devlet yönünden de doğru; bu, işin
ekonomik yönü. Fakat, tabiî, devleti idare edenlerin de -hükümetler için
di-yorum- bugünkü hükümetimizin de, bu ekonomik stabilizasyon, istikrar
programına el atması gerekirdi. Türkiye, yirmi yıldır, yirmibeş yıldır yüzde
100'lük bir enflasyonla iç içe yaşıyor. Dünyanın hangi ülkesinde enflasyon bu
kadar uzun süreli devam etse, o ülkede hiçbir şey kalmazdı; Türk insanının
kaderciliği, Türk insanını ayakta tutabilmiştir. Bu enflasyon Türkiye'de her şeyi kemirmiş, götürmüştür.
Neyi götürmüştür; insanlığı götürmüştür, ekonomik girdileri götürmüştür,
ekonomiyi çökertmiştir, ahlakı götürmüştür, siyaseti götürmüştür; hatta, yirmi,
yirmibeş yıllık bu enflasyon, Parlamentonun ve parlamenterin de itibarında zaaf
yaratmıştır; çünkü, dışarıdaki insanımız, Türk Milleti, bütün bu sıkıntıların,
gelir dağılımındaki dengesizliğin sebebini Parlamentoda görmektedir; yirmi
yıllık sıkıntının, birikimin yükünü de burası çekmektedir. Onun için,
enflasyonla mücadele programı doğrudur. Yalnız, doğrudur derken, enflasyonla
mücadele ederken, toplumun bütün kesimlerini, ülkenin bütün kesitlerini, bütün
sektörlerini göz önüne almak suretiyle, IMF ile oturup stand-by anlaşması
yapılabilirdi. Maalesef, bugünkü hükümetimiz, siyasî sorumlular, bu işi
bürokrat sorumlulara bırakmışlardır; yani, Hazine, Merkez Bankası, Devlet
Planlama bu işin yükünü üzerine almıştır ve "enflasyonla mücadeleyi ben
yapacağım" demiştir. Bunlar değerli bürokratlarımızdır, hiçbirine
itirazımız yok, hepsi, mesleğinde -emekleri karşılığında- belli bir yere
gelmişlerdir; dil bilirler, dünyayı tanırlar, para politikasını, ekonomiyi,
iktisadı, maliyeyi bilirler, itirazımız yok: fakat, Türk insanını, Türk
coğrafyasını, Türkiye'nin demografik yapısını bilmezler... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) - Sayın Başkanım... BAŞKAN - Buyurun efendim. MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) - Türkiye'de bölgeler
arasındaki farkı, Türkiye coğrafyasında yaşayan insanların, neyi ne yaparak
hayatlarını devam ettirdiklerini bilemezler: onu, ancak siyasetçiler bilir. IMF
ile stand-by anlaşması yapılırken, Türkiye coğrafyasını, Türk insanını tanıyan,
Türkiye'de çiftçinin, esnafın, memurun, köylünün durumunu bilen siyasetçiler;
yani, hükümet temsilcileri, bu şartları bizatihi görüşüp, bunlarla pazarlık
yapıp, ağırlıklarını koysalardı, bunu çözmeye yönelselerdi, herhalde bugünkü
sıkıntılar çekilmezdi, bugünkü hükümet de çekmezdi. Bankaların rehabilitesi için Dünya Bankasından üç dört
milyar dolar alırken, eğer, bürokrata bırakmayıp, bu işle ilgili bakanlar,
siyaseti, Anadolu coğrafyasını, Anadolu insanının yapısını bilen siyasetçiler,
bunlarla konuşsalardı, çiftçi için, köylü için de -bu dönem- Dünya Bankasından
üç dört milyar dolar almak ihtiyacını duyar ve isterlerdi. Bürokratlarımızın ellerinde -tabiî ki, haklı olarak-
devletin istatistikî bilgileri, malî rakamları var. Bu rakamlara göre hesap
kitap yapıp, uygulamayla, sahayla ilgisi olmayan çalışma neticesinde, bu işi,
böyle götürmeye çalışıyorlar; ama, muhalefet milletvekilleri olarak Anadolu'ya
gittiklerinde, bu işin tıkandığını görüyorlar arkadaşlar. Değerli milletvekilleri, işte bunun neticesidir ki,
Dünya Bankası ve IMF ile yapılan
anlaşmada "150 000 ton tütün alınacak, kota bununla
sınırlandırılacak" deniliyor. Dünya Bankası diyor ki "tütün yerine
başka ürün, alternatif ürün ekilsin." Doğrudur, haklıdır; ama, Dünya
Bankasının mensupları, Anadolu'nun yapısını, Anadolu insanını ne kadar
tanırlar, takdirlerinize sunuyorum. Ne yapmak lazım?.. Kendi ilimin durumunu iki dakika
içerisinde özetleyeceğim. Arkadaşlar, Adıyaman, çok geniş bir coğrafyada, son
nüfus sayımına göre 836 000 insan yaşıyor. 836 000 insanın 250 000'i -46 000
aile- tütünle uğraşıyor. Neden tütünle uğraşıyor; çünkü, Adıyaman ekilebilir
sulu taban arazisini tamamen Atatürk Barajına verdi arkadaşlar; 1 ilçesini, 100
köyünü ve çeşitli mezralarını, 3 milyon dönüm sulu arazisini Atatürk Barajının
göl sahasına verdi. Adıyaman, ciddî şekilde Atatürk Barajının ve GAP'ın
mağdurudur. Adıyaman'da bir karış arazi sulanmıyor, helalı hoş olsun, Harran
Ovası sulanıyor. Onun da ötesinde, düğmeye bastığınız takdirde, Atatürk
Barajından elde edilen elektrikle Bursa'da TOFAŞ, Renault, Trakya'da tekstil
fabrikaları çatır çatır çalışıyor; ülkeye döviz giriyor, istihdam sağlanıyor,
gayri safî millî hâsıla büyüyor, kişi başına düşen millî hâsıla artıyor ve
bundan devlet vergi alıyor; helal olsun. BAŞKAN- Sayın Bilgiç, toparlar mısınız efendim. MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla)- Değerli milletvekilleri,
buna hiçbir diyeceğimiz yok; yalnız, bir ilin omzunda, bir ilin bağrında
göllenen sularla, o ile hiçbir şey vermeden, o ilin geriye kalan kıraç
arazilerinde yaptığı tütün ziraatıyla az çok günlük hayatını devam ettiren
çiftçiye, köylüye, daha ziyade toprağı olmayan... Mesela, benim toprağımda 15
çiftçi çalışır; ama, ben, tütün yerine buğday da ekerim, pamuk da ekerim;
fakat, yarıcı "cenan" dediğimiz
insan hiçbir şey ekemez. Onlar il içerisinde göç ediyorlardı. Şayet bu
iş düzelmezse 800 000 nüfusun, mübalağa etmi-yorum, 400 000'i il dışına göç
edecek. İşin sosyal boyutu bu. Nereye gidecek arkadaşlar; bunlar Mersin'e,
Adana'ya, İzmir'e, İstanbul'a gidecek. Buralarda yeni varoşlarda, yeni
huzursuzluklar çıkaracak, yeni terörler çıkacak ve yeni sıkıntılar ülkenin
başına dert olacak. Arkadaşlar, Adıyaman'a tütünden verilen para, bir yılda
11 trilyon, bütün güneydoğuya verilen para da 56 trilyon. Bunun zaten üçte
2'sini satıştan elde ediyor; çünkü, 2 sente mal ediyor, 1 sente satıyor. Yani,
diyelim ki, bütün güneydoğuya devlet bütçesinden 30 trilyon verilip de, bu
insanlar kendi köylerinde, kendi kasabalarında, kendi şehirlerinde ikamet etse,
orada istihdam sağlasa kötü mü olur arkadaşlar. Çok ciddî bir sorunla karşı
karşıyayız. Devlet bunun önüne geçmezse -dikkat buyurun devlet diyorum...- (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Bilgiç, lütfen toparlayınız. MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) - Toparlıyorum efendim. ...Ciddî bir göç olacak. Bugün, yeniden köye dönüş
programları yapıyorsunuz, trilyonlar harcamak suretiyle köyler inşa
ediyorsunuz; içerisine insan koyamıyorsunuz. Adıyaman, anarşi ve teröre karşı durduğu için, kendi
nüfusunun yarısı kadar da güneydoğu ve doğunun diğer illerinden göç aldı; 826
000 kişiyi bağrında taşıyor ve bunlara tütünden ekmek veri-yor. Şayet, bu tütün
ekme işi ellerinden giderse, bunlar, batının diğer illerine göç edecekler ve
orada anarşiye, teröre çanak tutacaklardır. Şunu söylemek istiyorum ki, hükümetimiz ve hatta
Meclisimiz, bu işi, bir araştırma komis-yonuyla mı, bir inceleme komisyonuyla
mı güneydoğunun, özellikle Adıyaman'ın ciddî bir GAP mağduru olmasını göz önüne
alarak, buna bir çözüm bulmak için Hazine -çünkü, bu iş Tekel Genel
Müdürlüğünün boyunu aşmıştır. Tekel Genel Müdürlüğü bu konuda ciddî şekilde
çalışmaktadır, hakikaten tütüncüyle haşır neşirdir. Tütün ekicisine, zamanında
elinden gelen imkânı vermiş, yardımı ve hizmeti yapmıştır, fakat, konu onların
boyunu aşmıştır- Devlet Planlama, Tekel Genel Müdürlüğü ve Meclis hep beraber,
bir araştırma ve inceleme yapmak suretiyle, bu işi çözüme doğru götürmelidir.
En azından beş yıl içerisinde yerine alternatif ürün üretecek şekilde tarımın
altyapısını kuracak, sulama tesislerini yapacak şekle getirinceye kadar tütün
ekimine bir imkân tanınmalıdır ve bu arada da Burley ve Virginia tipi tütünü
Güney Amerika'dan ve Güney Afrika'dan ithal ediyorlar; bunların da ekimine
geçmek suretiyle, senede 100 trilyona yakın giden paranın yarısını bu çiftçiye
vermek suretiyle de olabilir... Tütün ekimi rutubet istiyordu; bu bölgede, Adıyaman'da,
Urfa'da barajdan dolayı rutubet de var. Bu alternatifler ve imkânlar var iken,
hükümetimizin kolaycılıkla, kolay yola gitmek suretiyle kota koyup "ben, 8
000 ton alıyorum ne yaparsan yap" dediği zaman vatandaş devletine
küsecektir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) - Bundan da, ileride,
orta vadede, uzun vadede devlet zarar görecektir; çünkü, bu devlet, terörle ve
anarşiyle güneydoğuda uzun süre mücadele etmiştir. Bu ilden göç eden insanları
tekrar bu noktaya getirmemek için, öyle zannediyorum ki, Yüce Meclis de buna el
koymak suretiyle hükümete yol gösterecek, hükümete çanak tutacaktır. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bilgiç Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere buyurun Sayın
Bakan. ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gündemdışı konuşma yapan Sayın Mahmut Nedim Bilgiç'i,
Devlet Bakanımız Rüştü Kâzım Yücelen'in yerine cevaplandıracağım; hepinize
saygılar sunuyorum. Ülkemizde tütün üretim planlaması, Bakanlıklararası
Tütün Kurulu kararıyla yapılmakta olup, bu kurul, Tekelin ilgilendirildiği
Devlet Bakanı, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı, Maliye Bakanı, Tarım ve
Köyişleri Bakanı ile Sanayi ve Ticaret Bakanından oluşmaktadır. 2000 yılı
üretim planlaması da bölgeler bazında sözü edilen kurul tarafından alınan
kararla belirlenmiştir. Ülkemizdeki tütün üretimi ve mevcut stok durumu 1993
ürün yılı sonunda ekonomik rakamların çok üzerine çıkmasıyla beraber 1994 ürün
yılı itibariyle üretim planlamasına başlanılmış ve 1996 ürün yılı dahil
başarılı olunmuştur. 1997 ürün yılında üretim planlaması yapılmaması sebebiyle
stoklar tekrar yükselmiş ve istenilmeyen rakamlara ulaşmıştır. 1998 ürün
yılından itibaren yeniden kota uygulamasına başlanmıştır. Halen Tekel Genel Müdürlüğünün stoklarında 526 000 ton
tütün mevcut olup, bunun yüzde 37'sini teşkil eden 195 000 tonu güneydoğu
bölgesi tütünleridir. Güneydoğu bölgesinde 1999 üretim yılında 38 000 ton
üretim kontenjanı dağıtılmış olmasına rağmen, üretim yüzde 55 fazlasıyla 59 000
ton olarak gerçekleşmiş ve tamamı satın alınmıştır. Satın alınan tütün
karşılığı olarak 136 113 üreticiye 57,5 trilyon TL ödemede bulunulmuştur. Adıyaman İlinin bu üretim içerisindeki payı 39 803
ekici ile yüzde 29,2, üretim olarak 21 300 ton ile yüzde 36,1, ödenen bedel
mukayesesi olarak 20,7 trilyon TL ile yüzde 37,7 düzeyindedir. Adıyaman İline
1999 ürün yılı için 12 700 ton üretim kontenjanı tahsis edilmiş olmasına
rağmen, üretim, kontenjanın yüzde 67,7 üzerinde gerçekleşmiştir. Adıyaman
menşeli tütün, Tekel Genel Müdürlüğü stoklarında 65 bin tona ulaşmış, buna
mukabil, 1 yıllık tüketim ihtiyacı 5 000 ton düzeyinde kalmıştır. Kısaca,
mevcut stoklar, Tekelin 13 yıllık ihtiyacını karşılayacak düzeydedir. 2000 ürün yılı için güneydoğu bölgesine tahsis edilen
üretim kontenjanı 36 500 ton olmasına rağmen, üretimin, verilen kontenjanın
yüzde 34,2 üzerinde 49 000 ton olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. Beklenen
üretimin 20 000 tonluk kısmını sadece Adıyaman tütünü oluşturmaktadır. Adıyaman
İline tahsis edilen üretim kontenjanı 12 700 ton olmasına rağmen, üretimin
bunun yüzde 57 üzerinde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Güneydoğu bölgesi ve Adıyaman İlinde tütün üreticisi
sayısının yüksek gözükmesinin sebebi, gerçekte üreticilerin aile içerisindeki
bireylere fazla koçan çıkarmalarından kaynaklanmaktadır. Günümüz dünyasında tüketilme şansı bulunmayan veya
ihtiyacın üzerinde üretim yapılan tütünlerin bir disiplin altına alınması
kuşkusuz kaçınılmazdır. 13 aylık emeğini veren binlerce ekicinin ortaya koymuş
oldukları ürünün, belli bir zaman geçtikten sonra imha edilecek durumla karşı
karşıya kalması kabul edilebilir değildir. Amerikan Blended tipi sigaraların iç
ve dış pazarda sürekli artış göstermesi, özellikle bölge tütünlerine olan
talebi asgarî seviyelere indirmiştir. Dünya Bankası desteğiyle uygulanması düşünülen
"çiftçiye doğrudan gelir desteği" projesi seçilen pilot bölgelerde,
tütün üretimine tamamen izin verilmeyen veya ekim alanları kısıtlanan
ekicilerin kayba uğradıkları bedel kaybının telafisi çalışmaları, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığımız ile Hazine Müsteşarlığımız tarafından yürütülmektedir.
Bu projenin yaygınlaştırılması halinde, üreticilerin gelir kayıpları önlenmiş
olacaktır. Bilgilerinize arz ederim. (DSP ve MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum efendim. Sayın Bilgiç, Sayın Hükümeti dinlediniz. Efendim, nihayet gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır. Komisyonlara, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
seçimine dair tezkereler var; okutup, ayrı ayrı bilgilerinize sunacağım. Efendim, okunacak çok tezkere olduğu için, Kâtip
Üyenin, yerinde oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Buyurun. B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.- Anayasa Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine
ilişkin tezkeresi (3/679) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonu, Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 9 Kasım 2000 Perşembe günü saat
11.00'de toplanmış ve kullanılan 13 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda
adı ve soyadı belirtilen üyeler karşılarında gösterilen oyları alarak, Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir. Bilgilerinize sunulur. Saygılarımla
2.- Adalet Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine
ilişkin tezkeresi (3/680) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu, Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için perşembe günü saat 11'de toplanmış,
kullanılan 14 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı
belirtilen üyeler karşılarında gösterilen oyları alarak, Başkan, Başkanvekili,
Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir. Bilgilerinize sunulur. Saygılarımla.
3.- Millî Savunma Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine
ilişkin tezkeresi (3/681) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma Komisyonu
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimini yapmak üzere 9.11.2000 Perşembe
günü saat 11.00'de toplanmış, toplantıya 17 üye katılmış ve kullanılan oy
pusulalarının tasnifi sonucunda aşağıda ad ve soyadı ile seçim çevresi
belirtilen üyeler, hizasında gösterilen oyu alarak Başkan, Başkanvekili, Sözcü
ve Kâtip seçilmişlerdir. Bilgilerinize arz ederim. Saygılarımla.
4.- İçişleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâ-tip üye seçimlerine
ilişkin tezkeresi (3/682) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İçişleri Komisyonu Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip
seçimi için 9.11.2000 Perşembe günü saat 11.00'de toplanmış ve kullanılan 14'er
adet oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adları yazılı üyeler, karşılarında
gösterilen oyu alarak İçtüzüğün 24 üncü maddesi uyarınca Başkan, Başkanvekili,
Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir. Saygıyla arz olunur.
5.- Dışişleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâ-tip üye seçimlerine
ilişkin tezkeresi (3/683) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 8.11.2000 Çarşamba günü saat
16.45'te toplanmış ve kullanılan 13 adet oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda
adı ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir. Bilgilerinize sunulur. Saygılarımla.
6.- Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun
baş-kan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/684) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 9
Kasım 2000 Perşembe günü saat 12.00'de toplanmış ve kullanılan 15 adet oy
pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adı ve soyadı belirtilen üyeler karşılarında
gösterilen oyları alarak Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir. Bilgilerinize sunulur. Saygılarımla.
7.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü
ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/685) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Komisyon, Başkan, Başkanvekili, Kâtip ve Sözcü seçimi
için 9.11.2000 Çarşamba günü saat 12.00'de toplanmış, toplantıya 13 üye
katılmış ve kullanılan oy pusulalarının tasnifi sonucunda aşağıda adı, soyadı
ve seçim çevresi belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir. Bilgilerinize arz ederim. Saygılarımla.
8.- Çevre Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin
tezkeresi (3/686) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Çevre Komisyonu, Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için Perşembe günü saat 12.00'de toplanmış,
kullanılan 13 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı
belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak Başkan, Başkanvekili,
Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir. Bilgilerinize sunulur. Saygılarımla.
9.- Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/687) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu;
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 9.11.2000 Perşembe günü saat
12.00'de toplanmış ve kullanılan 17 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda
adları yazılı üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak İçtüzüğün 24 üncü
maddesi uyarınca Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.
10.- Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye
seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/688) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu, Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 9.11.2000 Perşembe günü saat 11.00'de
20 üyeyle toplanmış ve yapılan seçim sonucunda aşağıda adı, soyadı ve seçim
bölgeleri gösterilen üyeler, hizalarında belirtilen oylarla Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip Üye seçilmişlerdir. Bilgilerinize arz ederim. Saygılarımla.
11.- Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Geçici Başkanlı-ğının, Komisyonun
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/689) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 9.11.2000
Perşembe günü saat 11.00'de 20 üyeyle toplanmış ve yapılan seçim sonucunda
aşağıda adı, soyadı ve seçim bölgeleri gösterilen üyeler, hizalarında
belirtilen oylarla Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtipliğe seçilmişlerdir. Bilgilerinize arz ederim. Saygılarımla.
12.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/690) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme
Komisyonu, Komisyon Başkanı, Başkanvekili, Sözcü, Kâtip ve Denetçi seçimleri
için 9.11.2000 Perşembe günü saat 11.00'de 7 komisyon üyesinin katılımıyla
toplanmış ve kullanılan 7 oy pusulası sonucu aşağıda ad ve soyadı belirtilen
üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak Başkan, Başkanvekili, Sözcü,
Kâtip ve Denetçi seçilmişlerdir. Bilgilerinize arz ederim.
13.- Dilekçe Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine
ilişkin tezkeresi (3/691) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Dilekçe Komisyonu, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip
seçimi için 9.11.2000 Perşembe günü saat 11.00'de toplanmış ve kullanılan 7
adet oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adı ve so-yadı belirtilen üyeler,
karşılarında gösterilen oyları alarak, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip
seçilmişlerdir. Bilgilerinize sunulur. Saygılarımla.
14.- Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu
Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye
seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/692) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonu, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 9.11.2000 Perşembe
günü saat 11.00'de toplanmış, toplantıya 25 üye katılmış ve kullanılan oy
pusulalarının tasnifi sonucu aşağıda ad ve soyadı ile seçim çevreleri
belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak Başkan, Başkanvekili,
Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir. Bilgilerinize arz ederim. Saygılarımla.
15.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye
seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/693) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu, Başkan, Başkanvekilleri (2) ve Sözcü seçimi için 9.11.2000 Perşembe
günü saat 11.00'de toplanmış ve kullanılan 13 adet oy pusulasının tasnifi
sonucu aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları
alarak seçilmişlerdir. 3686 sayılı İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Kanunun
3 üncü maddesinin üçüncü pa-ragrafında "Komisyon, siyasî parti gruplarının
yüzde oranlarına göre, bir başkan, iki başkanvekili, bir sözcü ve bir kâtip
seçer" denilmektedir. Bu madde uyarınca, toplantıya katılan DSP, MHP, ANAP
ve DYP temsilcileri, Başkan, 2 Başkanvekili ve Sözcü seçmişlerdir. Komisyon,
ayrıca, boş kalan kâtip üyeliğe, yapılacak ilk toplantıda, komisyon kanununa
uygun olarak FP'li üyeler arasından seçim yapılmasına karar vermiştir. Bilgilerinize sunulur. Saygılarımla.
BAŞKAN - Tezkereler bilgilerinize sunulmuştur. Şimdi, komisyonlardan 8 adet istifa önergesi vardır;
okutup, ayrı ayrı bilgilerinize sunacağım efendim: 16.- Diyarbakır Milletvekili Osman
Aslan'ın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine iliş-kin önergesi (4/224) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına İradem dışında seçilmiş bulunduğum Dilekçe Komisyonu
üyeliğinden istifa ediyorum. Gereğini arz ederim. Osman Aslan Diyarbakır 17.- Konya Milletvekili Hüseyin Arı'nın
Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/225) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Gördüğüm lüzum üzerine, TBMM Dilekçe Komisyonu üyeliği
görevinden istifa ediyorum. Gereğini arz ederim. 08.11.2000 Saygılarımla. Hüseyin Arı Konya 18.- Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış'ın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/226) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Dilekçe Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum. Gereğini arz ederim. Saygılarımla. 08 Kasım 2000 Mehmet Elkatmış Nevşehir 19.- Tokat Milletvekili Bekir Sobacı'nın,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ü-yeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/227) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Gördüğüm lüzum üzerine, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Bekir Sobacı Tokat 20.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/228) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Gördüğüm lüzum üzerine, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar ve Bilgi Komisyonundan istifa ediyorum. Gereğini arz ederim. Saygılarımla. 08.11.2000 Azmi Ateş İstanbul 21.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Özyol'un
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnce-leme Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/229) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına FP Grubunca, TBMM Hesaplarını İnceleme Komisyonuna üye
olarak ismim bildirilmiş ve Meclis Genel Kurulunda ilgili tezkerenin okunmuş
olduğu malumlarınızdır. Gördüğüm lüzum üzerine, söz konusu komisyon üyeliğinden
çekiliyorum. Gereğini bilgilerinize arz ederim. Saygılarımla. 9.11.2000 Mehmet Özyol Adıyaman 22.- Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek'in
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/230) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Grubum tarafından, TBMM Hesaplarını İnceleme
Komisyonuna seçilmiş bulunuyorum. Gördüğüm lüzum üzerine, bu komisyondan
istifamın kabulünü arz ederim. Saygılarımla. 9.11.2000 Mehmet Çiçek Yozgat 23.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan
Karapaşaoğlu'nun Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/231) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. 9.11.2000 Altan Karapaşaoğlu Bursa BAŞKAN - Efendim, 8 adet önerge bilgilerinize
sunulmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 adet
tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize ve oylarınıza sunacağım: 24.- Çocuk sağlığı önplanda olmak üzere
koruyucu sağlık hizmetlerinin boyutlarını yerinde incelemek ve tıbbî malzeme
götürmek için, çocuk sağlığı hizmetlerinde deneyimli doktorlardan oluşacak bir
Parlamento heyetinin Irak'a ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/694) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Irak'taki koruyucu sağlık hizmetlerinin boyutlarını
incelemek ve özellikle çocukların sağlığı önplanda olmak üzere, çocuk
hastalıklarının çeşitli aşılanma durumlarını ve hastanelerde inceleme yapmak ve
tıbbî malzeme götürmek üzere, çocuk sağlığı hizmetlerinde deneyimli
doktorlardan oluşacak bir Parlamento heyetinin, Irak'a bir ziyaret
gerçekleştirmesi öngörülmektedir. Parlamentolar arasındaki ilişkilerdeki eksikliğin
giderilmesi ile "ad hoc" bir zeminde ilişkilerin başlatılmasına da
katkı sağlayacağı değerlendirilen söz konusu ziyaretin gerçekleştirilmesi
hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim. 25.- İçinde bulunduğu siyasî ve askerî
koşulların ulusal güvenliğimiz, bölgesel barış ve istikrar bakımından olası
sonuçları konusunda istişarelerde bulunmak ve temaslar yapmak üzere, ziyaret
takviminin diplomatik kanallar yoluyla belirlenmesini müteakip, beş
milletvekilinden oluşacak bir Parlamento heyetinin Irak'a resmî ziyarette
bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/695) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna Dünyanın birçok ülkesinden Irak'a, bireysel veya resmî
düzeyde yoğun parlamenter ziyaretler yapılmakta olduğu, parlamenterlerin Irak'a
gösterdikleri ilginin, ülkelerinin kısa veya uzun vadeli çıkarlarıyla ilgili
saiklerden kaynaklandığı bilinmektedir. Bu bağlamda, Irak'a uygulanan ekonomik ambargonun,
başta, kadın ve çocuklar olmak üzere, sivil halk, eğitim, kültür ve sağlık
kurumları üzerindeki ve bölgedeki etkilerini yerinde incelemek, petrol
karşılığı gıda programı çerçevesindeki ihalelere çetin rekabet koşulları içinde
katılan şirketlerimize siyasî destek sağlamak ve Irak'ın ambargo sonrası
dönemde yeniden inşaına ve yatırımlarına olan ilgimizi parlamenter düzeyde
göstermek ile Irak'ın içinde bulunduğu siyasî-askerî koşulların ulusal
güvenliğimiz ve bölgesel barış ve istikrar bakımından olası sonuçları konusunda
istişarelerde bulunmak ve temaslar yapmak üzere ziyaret takviminin diplomatik
kanallar yoluyla belirlenmesini müteakip TBMM'den 5 milletvekilinden oluşan
heyetin Irak'a resmî bir ziyarette bulunması hususu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 10
uncu maddesi uyarınca Başkanlık Divanının olumlu görüşüyle Genel Kurulun
tasviplerine sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce yarım kalan işten başlıyoruz. İkinci sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasa-rıları ve Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/650, 1/679)
(S. Sayısı : 517) BAŞKAN- Komisyon?.. Yok. Hükümet?.. Yok. Ertelenmiştir. Birinci sırada yer alan Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız. 2. - Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Hükümet?.. Yok. Ertelenmiştir. TURHAN GÜVEN (İçel) - Bakan var efendim. BAŞKAN - Gelmedi efendim, erteledik. TURHAN GÜVEN (İçel) - Yani, var; ama, gelmiyor deyin.
Var ayrı şey, gelmiyor ayrı şey. BAŞKAN - Üçüncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kabinesi Arasında Savunma Sanayii İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî
Savunma ve Dışişleri Komisyonları Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz. 3. - Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kabinesi Arasında Savunma Sanayii
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/357) (S.Sayısı: 97) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Burada. Hükümet?.. Burada. Komisyon ve hükümet yerini aldı. Komisyon raporunun okunup okunmamasını oylarınıza
sunuyorum: Raporun okunmamasını kabul edenler... Raporun okunmaması kabul
edilmiştir. Tasarının tümü üzerinde grupları adına söz
isteyen?..Yok. Şahısları adına?.. Yok. Tasarının tümünü görüşmüş olduk. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Fazilet Partisi Grubu
adına, Sayın Arı konuşacaklar. BAŞKAN - Efendim "söz isteyen var mı" diye
soruyorum!.. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Arı konuşacaklar. BAŞKAN - Yazıyla bildireceksiniz efendim. Yeni âdet mi
geldi?!. Benim vazifem sormak, sizin vazifeniz yazmak. Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Hüseyin Arı; buyurun
efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARI (Konya) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar
Kabinesi Arasında Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, ülkeler arasındaki münasebetler
bazı temel esaslara göre yürütülmelidir ve tarihimiz, bunun iyi ve kötü
örnekleriyle doludur. Bilhassa cumhuriyet tarihimizde, dışpolitikayla ilgili
başlıca temel ilkeleri, büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk belirlemiş ve
bu esasları, devletin başında bulunduğu süre içerisinde hassasiyetle
uygulamıştır. Bu münasebetle, eşsiz lider Mustafa Kemal Atatürk'ü ve onun
mümtaz silah arkadaşlarını, vefatının 62 nci yıldönümünde, burada bir kez daha
rahmetle anıyorum. O diyordu ki: "Millî bağımsızlık benim
karakterimdir." Bu sözüyle işaret etmek istediği, aslında, ülkenin millî
bağımsızlığının, ancak ve ancak ekonomik bağımsızlığıyla mümkün olabileceği;
yani, güçlü bir ekonomiye sahip olmamızın gerekliliğidir. Sorarım sizlere, ülkemizin bugünkü ekonomik tablosuyla
ve bilhassa Batı Avrupa ve ABD başta olmak üzere, zengin ülkelere olan bugünkü
115 milyar dolar borçla, siz, nasıl millî bağım-sızlığımızdan
bahsedebilirsiniz? Yüzyirmi yıl önce ağır borçları yüzünden yine aynı Avrupa
ülkelerine karşı Osmanlı Devleti çok güç duruma düşmüş "hasta adam"
sıfatıyla maliyesini ve hazinesini, alacaklı olan bu ülkelerin kurmuş oldukları
bir komisyona teslim etmiştir; tıpkı yüzyirmi yıl sonra, bugün, Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin aynı devletlere olan ağır borcu yüzünden devletin hazinesini ve
maliyesini IMF denilen bir kuruma ve onun temsilcisi Cottarelli'ye teslim
ettiği gibi. Değerli arkadaşlarım, bu, gaflet değil de nedir? Mustafa Kemal Atatürk, yine, diyor ki: "Yurtta
sulh cihanda sulh." Yurtta sulhu, vatandaşlar arasında bugün yurt içinde
barış, huzur ve güvenle onların refah ve mutluluğunu ancak ve ancak
demokrasinin temel ve evrensel kurallarının tam uygulandığı, hukukun
üstünlüğünü esas alan, insan faktörünü önplanda tutan demokratik bir sistemle
sağlayabilirsiniz. Maalesef, bugün, bu gerçekleşmemiştir. Bugün görünen durum
şu ki, halkına güvenmeyen bir devlet, devletine güven duymayan bir halk vardır.
Tabiîdir ki, bunun neticesi ve bedeli de çok ağır
olmaktadır. Bunun en son örneği, İran yolcu uçağının Diyarbakır'a
indirilmesidir. Bu, komşumuz İran'la gerginliğe neden olmuştur. Bu durumda,
güdümlü ve teslimiyetçi bir dışpolitikanın, bu ülkeye ve onun insanlarına ne
kadar zarar verdiğini hep birlikte yaşıyor ve bedelini ağır bir şekilde
ödüyoruz. Ayrıca, ülkemiz de devamlı itibar kaybetmektedir. Değerli
arkadaşlarım, yıllardır, sınır komşularımız olan İran, Irak ve Suriye ile
ihtilaflıyız. Aynı güdümlü politikalar yüzünden millî irademizi ortaya
koyamıyoruz; bu yüzden, ekonomik kaybımız çok büyük oluyor. Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD, yıllardır, bu bölgenin
stratejik kaynakları olan petrol ve doğalgazını kullanıyorlar ve bölge, onlar
için önemli bir menfaat alanı haline gelmiştir. Bizim hemen yanıbaşımızdaki ve
kalkınmamıza direkt katkısı olacak bu kaynaklardan ve avantajlı pozisyondan,
maalesef, hâlâ, istifade edemiyoruz. İşte, Körfez Harekâtından beri, dokuz
yıldır, Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattı çalıştırılamıyor. Bu üç komşu
ülkeyle sınır ticareti dahi yapamıyoruz. Daha geçen hafta -gazetelerde hepimiz
gördük, okuduk- Uluslararası Nakliyeciler Derneği Başkanı Sayın Ulusoy
"Güneydoğu TIR ve kamyon hurdalığına döndü" diyordu. Nerede, her gün
salonlarda, kokteyllerde, balolarda avaz avaz bağırarak Atatürk'e şakşakçılık
yapanlar; istismarcılar ve salon kabadayıları? Atatürk, bir konuyu, âdeta,
yetmiş yıl önce görmüş ve bunu belirtmiştir. Atatürk'ün Gençliğe Hitabesinin son paragrafını bir
kere daha hatırlatmak istiyorum. O, birçok tavsiyelerde bulunduktan sonra
diyordu ki, ey gençler bu şeraitten (bu şartlardan) daha kötüsü, daha vahimi, sizi dahilde idare edenler gaflet,
dalalet hatta hıyanet içinde bulunabilirler; müstevlilerle işbirliği yaparak,
halkı fakrüzarurete düşürürler. Değerli arkadaşlarım, bugün, Türkiye'nin tablosu,
maalesef, bunu gösteriyor. O eşsiz lider, yetmiş yıl önce, âdeta bugünleri
tahmin etmiş. Bugün, ülkemiz, bu durumuyla, iki istila altında. Bugün
artık, ülkeler, birbirini riskli olan silahla istila etmiyorlar -tabiî, İsrail
hariç- bugün ülkeler, güçlü ekonomileriyle güçsüz ekonomileri ve kültürleriyle
o ülkeyi istila ediyorlar. Bugün, ülkemiz, maalesef, ekonomik ve kültürel
istila altındadır. Değerli arkadaşlarım, ülkemizin bugün içerisinde
bulunduğu tüm bu olumsuzluklara rağmen, yine de umudumuzu yitirmemeliyiz;
çünkü, milletimiz, dünyanın en değerli cevheridir; yeter ki, onu
yönlendirebilelim. Tıpkı, İstiklâl Harbi öncesi Anadolu'da devletsiz, başıboş
kalan bu toplumu, o büyük liderin,
Kuvayi Milliye ruhu etrafında birleştirerek, Erzurum Kongresinde aynen
söylediği gibi. İlk alınan karar, 1 inci madde: "Vatanın bütünlüğü,
milletin birliği tehlikededir. Vatanın bütünlüğünü ve milletin birliğini, yine,
milletin azim ve iradesi kurtaracaktır" diyerek işe başlamış olan ve o
cevher milletiyle yurdu düşmanlardan temizleyerek bu aziz vatan üzerinde
Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını
bugün burada bir kez daha rahmetle anıyorum. Değerli arkadaşlarım, onun içindir ki, bugün iktidar
sahibi bazı liderlerimiz, kutsal devlet anlayışıyla, insanlarımızı devlete feda
ediyorlar; bu anlayış, hem demokrasiye taban tabana zıttır ve hem de ülkeyi getirdiği bugünkü durum
ortadadır. Demokrasilerde esas olan insandır, millettir. Devlet için
insanlarımızı feda etmeyelim. Biz, milletimizi ve onun insanlarını dimdik
ayakta tutalım. Devleti kuran, millettir. İşte, İstiklâl Harbinde,
Osmanlı başkenti İstanbul'da saray ve padişah İngilizlerin esiri olmuş, devlet
ortada yok, halk Anadolu'da başsız kalmış, ordu terhis olmuş; ama, o insanlar
bir lidere kavuşunca, tekrar, aynı topraklar üzerinde yeni bir devlet
kurmuşlardır. Devlet kurmak güç olmakla birlikte, şayet, millet varsa her zaman
kurulabilir; ama, milleti kaybedersek, bir daha devlet kuramayız. Onun için,
gelin, hep birlikte insanlarımıza sahip çıkalım, milletimizin birlik ve beraberliğini
sağlamak için ne gerekiyorsa yapalım. Sanırım, bunun da tek çaresi, 65 mil-yon
insanımızın ortak paydasının demokrasi olmasıyla mümkündür. Değerli arkadaşlar, uluslararası ilişkilerimizde
görüldüğü gibi, Atatürk'ün de kendi döneminde ortaya koyduğu temel esaslar
çerçevesinde hareket tarzlarımızı belirleyerek, teslimiyetçi ve güdümlü
politikalardan kurtulunmasıyla ülke menfaatlarımız gözetilmiş olur; aynı
zamanda, milletimizin ve ülkemizin de itibarı zedelenmemiş olur. Türkiye Cumhuriyeti ile Ukrayna Hükümeti arasında,
savunma sanayii işbirliği alanında, 27 Temmuz 1994 tarihli askerî eğitim,
teknik ve bilimsel işbirliğine ilişkin imzalanan ikili anlaşma, bilhassa, bu
ülkenin Sovyet Rusya döneminde harp sanayiine dayalı potansiyelinin büyüklüğü
bilindiğinden, savunma sanayiimize olumlu katkılar sağlayacaktır, yerinde bir
anlaşmadır. Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri, hiçbir zaman şu hususu
göz ardı etmemelidirler: Biz, millî harp sanayiimizin yokluğunu, 1974 Kıbrıs
Barış Harekâtı esnasında, acı bir şekilde milletçe yaşadık. Vatan ve millet
sevgisini her şeyin üzerinde tutan halk, o günkü koşullar altında büyük
fedakârlıklarda bulunarak, yardımlarıyla kurup geliştirdikleri ordumuzu
güçlendirme vakıfları, bugün, savunma sanayiine dönüştürülmüştür. Millî harp sanayimizin ilk örneği olan, 1975'te kurulan
ASELSAN, bugün, telsiz ve elektronik alanda gurur duyduğumuz bir dünya şirketi
durumundadır. Aynen benzer kuruluşlar, Türk Uçak Sanayii, TAI, ROKETSAN gibi,
ülkemizin bekası için son derece önem arz eden bu millî harp sanayimizi, ikili
askerî anlaşmalar yapmakla birlikte, gözümüz gibi koruyarak ve daha da
gelişti-rerek, bu alanlarda dünyaya açılmayı da esas gaye edinmeliyiz. Değerli arkadaşlarım, bu duygu ve düşüncelerle, Ukrayna
ile yapılmış olan bu ikili anlaşmanın, Silahlı Kuvvetlerimize ve milletimize
hayırlı olması dileklerimle, hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arı. Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok. Şahısları adına?.. Yok. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE UKRAYNA BAKANLAR KABİNESİ ARASINDA SAVUNMA SANAYİİ
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1. - 21 Mayıs 1998 tarihinde Kiev'de imzalanan
"Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kabinesi Arasında
Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşması'nın onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde gruplar adına söz
isteyen?.. Yok. Şahısları adına söz isteyen?.. Yok. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür. BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir malumunuz.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açıkoylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Açıkoylama için 5 dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Efendim, toplantı yetersayısı bulunamamıştır.
Kaç dakika ara verelim? (DSP sıralarından "5 dakika" sesleri) Efendim, karar yetersayısı değil de, açık oylamada
mecburî... Sayın Köse, Sayın Halıcı, Sayın Doğan?.. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - 10 dakika ara verelim
Sayın Başkan. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - 10 dakika ara verelim. BAŞKAN - Peki efendim. 18.10'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum
efendim. Kapanma Saati : 18.00 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati:
18.10 BAŞKAN :
Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER
: Hüseyin ÇELİK (Van), Melda BAYER (Ankara) BAŞKAN -Sayın milletvekilleri,14 üncü Birleşimin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kabinesi Arasında Savunma Sanayii
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/357) (S. Sayısı :97)
(Devam) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önceki oturumda Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kabinesi Arasında Savunma Sanayii
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
açık oylamasında karar yetersayısı bulunamadığı için birleşime ara vermiştik. Şimdi, oylamayı tekrarlayacağız. 3 dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, maalesef, toplantı
yetersayısı yoktur. Daha fazla ısrar etmenin manasız olduğu kanaatindeyim. Yarınki mübarek kandilinizi şimdiden kutluyorum. Sözlü sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla
görüşmek için, 14 Kasım 2000 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum. Kapanma Saati : 18.17 |
|