Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 43       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

14 üncü Birleşim

9 . 11 . 2000 Perşembe

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Kültür Bakanı M. İstemihan Talay'ın, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Büyük Önder Atatürk'ün ölümünün 62 nci yıldönümü nedeniyle gündemdışı konuşması ve ANAP İstanbul Milletvekili Ediz Hun, MHP Hatay Milletvekili Mehmet Şandır, FP İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin, DYP Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam ve DSP Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'ın grupları adına, Eskişehir Milletvekili Mehmet Mail Büyükerman'ın da şahsı adına konuşmaları

2.-  Mardin Milletvekili Mustafa Kemal Tuğmaner'in, Mardin İlinin ihtiyaçları ve sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, üretimde marka ve patentlerin önemine ilişkin gündemdışı konuşması

4.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Nedim Bilgiç'in, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Adıyaman'da tütün üreticilerinin ekonomik ve sosyal sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Anayasa Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/679)

2.- Adalet Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/680)

3.- Millî Savunma Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/681)

4.- İçişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/682)

5.- Dışişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/683)

6.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/684)

7.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/685)

8.- Çevre Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/686)

9.- Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/687)

10.- Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/688)

11.- Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/689)

12.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/690)

13.- Dilekçe Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/691)

14.- Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/692)

15.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/693)

16.- Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/224)

17.- Konya Milletvekili Hüseyin Arı'nın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/225)

18.- Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/226)

19.- Tokat Milletvekili Bekir Sobacı'nın, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/227)

20.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabiî Kaynaklar ve Bilgi Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/228)

21.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Özyol'un Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/229)

22.- Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek'in Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/230)

23.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/231)

24.- Çocuk sağlığı ön planda olmak üzere koruyucu sağlık hizmetlerinin boyutlarını yerinde incelemek ve tıbbî malzeme götürmek için, çocuk sağlığı hizmetlerinde deneyimli doktorlardan oluşacak bir Parlamento heyetinin Irak'a ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/694)

25.- İçinde bulunduğu siyasî ve askerî koşulların ulusal güvenliğimiz, bölgesel barış ve istikrar bakımından olası sonuçları konusunda istişare-lerde bulunmak ve temaslar yapmak üzere, ziyaret takviminin diplomatik kanallar yoluyla belirlenmesini müteakip, beş milletvekilinden oluşacak bir Parlamento heyetinin Irak'a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/695)

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/650, 1/679) (S. Sayısı : 517)

2. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kabinesi Arasında Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/357) (S. Sayısı : 97) 

VI - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın, DMS'yi kazanan adayların tercihlerinin değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel'in cevabı (7/2327)

2.- Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın, Ergani Kız Sağlık Meslek Lisesine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/2493)

3.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in;

Düzce Köy Hizmetleri Müdürlüğüne bağlı araçların hizmet verememesine,

Düzce-Aydınpınar Gölyaka'nın yol ve köprü sorununa,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/2656, 2658)

4.- Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın, Egebank’ın satışı hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın ce-vabı (7/2669)

5.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Orhaneli Posta İşletmeleri Müdürlüğünde evrakta sahtekarlık yaptığı iddia edilen perso-nele ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün cevabı (7/2702)

6.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Yurtbank’ı murakıp olarak denetleyen şahsın aynı bankaya daha sonra genel müdür yardımcısı olmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/2703)

7.- Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar'ın;

Gaziantep'teki köy yollarına,

Gaziantep İli kanalizasyon projelerine,

Gaziantep İli içme suyu projelerine,

Gaziantep'te yürütülen köy hizmetleri projelerine,

Gaziantep'te GAP İdaresi Başkanlığınca yürütülen projelere,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/2769, 2770, 2771, 2772, 2773)

8.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, THY'nın yılbaşında düzenlediği özel yurtdışı seferlere ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün cevabı (7/2821)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.

Birleşim Başkanı Murat Sökmenoğlu, Fransız Sefiri Bernard Garcia’nın yaptığı açıklamayı ve Fransız Senatosunun almış olduğu sözde Ermeni soykırımıyla ilgili kararı kınadığına ilişkin bir konuşma yaptı.

Aksaray Milletvekili Kürşat Eser’in, TRT-INT kanalında Avrupa Birliği ülkelerine yönelik Türkiye’nin tanıtımı amaçlı programlar yapılmasına ilişikin gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler,

İstanbul Milletvekili Nesrin Nas’ın, güneydoğudaki kadın intiharlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına da Devlet Bakanı Hasan Gemici,

Cevap verdi;

Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası münasebetiyle organ bağışı konusunda yaşanan sorunlara ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Plan ve Bütçe Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini tamamladığına ilişkin tezkeresi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay ve 20 arkadaşının :

Batman İlinin,

Mardin İlinin,

Ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması,

DYPGrup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili TurhanGüven ile 20 arkadaşının, dışpolitika konusunda bir genel görüşme,

Açılmasına ilişkin önergeleri (10/156, 10/157, 8/13) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırasında yapılacağı;

Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun :

Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’ya ait (6/479, 6/550, 6/651, 6/657, 6/660, 6/735, 6/740, 6/859, 6/865, 6/867),

Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’a ait (6/489, 6/495),

Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un (6/575, 6/576, 6/585, 6/586, 6/599, 6/610, 6/613, 6/615, 6/620, 6/630);

Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler’in, Muğla Milletvekili Nazif Topaloğlu’na ait (6/509, 6/510, 6/511),

Esas numaralı sözlü sorulara bir defada cevap vereceklerine ilişkin önergeleri okundu; gereğinin, sırası geldiğinde yapılacağı,

Açıklandı.

Anayasa,

Adalet,

Millî Savunma,

İçişleri,

Dışişleri,

Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor,

Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm,

Çevre,

Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler,

Tarım, Orman ve Köyişleri,

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme,

Dilekçe,

Kamu İktisadî Teşebbüsleri,

İnsan Haklarını İnceleme.

Komisyonlarına siyasî parti gruplarınca gösterilen adaylar seçildiler; komisyonların başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin Başkanlıkça duyuruda bulunuldu.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 6, 74, 170, 174, 177, 240, 244, 358, 364 ve 366 ncı sıralarında bulunan Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/479, 6/550, 6/651, 6/657, 6/660, 6/735, 6/740, 6/859, 6/865, 6/867), esas numaralı sözlü sorularına Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu cevap verdi.

6.11.2000 tarihli 11 inci Birleşimde görüşmeleri tamamlanıp yapılan açık oylamasında toplantı yetersayısı bulunmadığından tekrar oya sunulan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moğolistan Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/349) (S. Sayısı : 79) yapılan açık oylaması sonucunda kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin (1/53) (S. Sayısı :433),

2 nci sırasında bulunan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/65, 1/679) (S. Sayısı : 517),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, komisyon yetkilileri ve hükümet temsilcisi Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

9 Kasım 2000 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 18.25’te son verildi.

Murat Sökmenoğlu

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Cahit Savaş Yazıcı

Hüseyin Çelik

 

İstanbul

Van

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

II. – GELEN KÂĞITLAR

                                                   9.11.2000 PERŞEMBE                                         No. : 25

Sözlü Soru Önergeleri

1. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, belediye ve tapu müdürlüklerinde yaşanan vergi tahsilat sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) sözlü soru önergesi (6/920) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)

2. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, Bursa-Keles, Harmancık, Büyükorhan, Orhaneli İlçelerinin yol sorunlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/921) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Nevşehir-Derinkuyu ve Kaymaklı’daki kana-lizasyon çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2894) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)

2. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Nevşehir’de afetlerden zarar gören çiftçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2895) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)

3. – Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın, MHP kongresinde görevli polis pan-zerlerine parti bayrakları asıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2896) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)

4. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Kütahya Havaalanı projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2897) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)

5. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, başörtüsü nedeniyle okuldan uzaklaştırılan öğretmen ve öğrencilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2898) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)

6. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Antalya Korkuteli Küçükköy Beldesi anason üreticilerinin sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kâzım Yücelen) yazılı soru önergesi (7/2899) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)

7. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, İsrail’le imzalanan antlaşmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2900) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)

8. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Nevşehir-Kozaklı Doyduk Barajı Projesi kapsamında kamulaştırılan arazilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2901) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)

9. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Nevşehir-Ürgüp-Şahinefendi, Taşkınpaşa köyleri ile Acıgöl-Çullar Köyünün tapulama işlemlerine ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru önergesi (7/2902) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)

10. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Nevşehir’in bazı köylerinin sulama suyu sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından  yazılı soru önergesi (7/2903) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)

11. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Nevşehir-Kozaklı-Çayiçi Köyünden geçen derenin ıslahına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2904) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)

12. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, kamu kuruluşlarının belediyelerden olan alacaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2905) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)

13. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, Balıkesir İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2906) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)

14. – Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün’ün, Tekirdağ-Çorlu ve Muratlı ilçelerinde açılan doğalgaz kuyularına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2907) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.11.2000)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

9 Kasım 2000 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Hüseyin ÇELİK (Van), Melda BAYER (Ankara)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14 üncü Birleşimini açıyorum.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen sayın üyelerin yoklama pusulalarını teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre zarfında Başkanlığımıza bildirmelerini rica ediyorum efendim.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum.

Yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Kaç dakika ara versem çoğunluğu sağlarız efendim?

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, bir saat yeter

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, takdir sizindir.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Hayır, Sayın Başkan, 15 dakika ara verin.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, iktidar nasıl alınıyor.

BAŞKAN - Efendim, ortaya soruyorum... Ortaya sordum efendim.

Saat 15.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati :15.09

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.30

BAŞKAN: Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Hüseyin ÇELİK (Van), Melda BAYER (Ankara)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, 14 üncü Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.– Y O K L A M A

BAŞKAN- Tekrar yoklama yapacağız.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, cumhuriyetin banisi Eşsiz Atatürk'ün ölümünün yarın 62 nci yıldönümü. Hükümet adına Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre bu konuda söz talebi vardır. Gündeme geçmeden önce bu talebi yerine getireceğim.

Sayın Bakanın açıklamasından sonra, istemleri halinde, siyasî parti gruplarına ve grubu bulunmayan sayın milletvekillerinden birine söz vereceğim.

Konuşma süreleri, siyasî parti grupları için 10 dakika, grubu bulunmayan sayın milletvekilleri için 5 dakikadır.

Sayın Bakan, buyurun efendim. (Alkışlar)

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Kültür Bakanı M. İstemihan Talay'ın, Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Büyük Önder Atatürk'ün ölümünün 62 nci yıldönümü nedeniyle gündemdışı konuşması ve ANAP İstanbul Milletvekili Ediz Hun, MHP Hatay Milletvekili Mehmet Şandır, FP İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin, DYP Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam ve DSP Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'ın grupları adına, Eskişehir Milletvekili Mehmet Mail Büyükerman'ın da şahsı adına konuşmaları

KÜLTÜR BAKANI M. İSTEMİHAN TALAY (İçel) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yarın 10 Kasım, Büyük Atatürk'ün ölümünün 62 nci yıldönümü; bu vesileyle, Türk Ulusu olarak, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve çağdaş Türk toplumunun yaratıcısı Büyük Önder Atatürk'ü, ölümünün 62 nci yılında, sevgi, saygı ve minnet duygularıyla anıyoruz. (Alkışlar)

Biliyoruz ki, Büyük Atatürk'ü anmak, O'nu yaşatmak için yapılan duygusal bir değerlendirme değildir; çünkü, geçen 62 yıl, Atatürk'ün, Türk Ulusunun gönlünde ne kadar güçlü bir şekilde yaşadığını kanıtlamıştır. Bu dönemde, ulusumuzun duygu dolu Atatürk sevgisi, aynı zamanda, bir ulusal bilince ve tarih sentezine dönüşmüştür. Dolayısıyla, Atatürk'ü anmak, O'nu ulusça, bu bi-linçle yaşamak ve yaşatmak anlamını kazanmıştır.

Atatürk'ü anmak ve anlamak, Türk Milletinin ulusal benliğini ve kimliğini düşünmesiyle, geçmişini, bugününü ve geleceğini derinlemesine irdelemesiyle eşanlamlı bir kavram haline gelmiştir. Atatürk, bir kutup yıldızı gibi ulusumuza yön vermektedir ve Atatürkçü düşünce, ulusumuzun ortak aklı ve sentezi olmuştur.

Bugün, Atatürk'ün kahramanlıkları, zaferleri, devrimleri, ulus sevgisi ve devlet adamlığı, geçmişimizi ve geleceğimizi belirleyen bir tarih pusulası gibi bize yol göstermektedir. Çünkü, ulus olarak biliyoruz ki, Atatürk, bir bağımsızlık kahramanı olmasının yanı sıra, Türk Ulusunun yeniden dirilişini ve var olmasını sağlayan ve çağdaş Türk Devletini kuran, kurucu Önderimizdir ve Atatürk, bağımsızlık mücadelemizi başarıya ulaştırarak, başı dik ve onurlu bir ulus olarak, çağdaş dünyada hak ettiğimiz yeri almamızı sağlamıştır.

Devlet yapısında, sanat ve kültür alanlarında gerçekleştirdiği devrimlerle, çağdaş, laik ve demokratik bir devletin temellerini atmıştır.

Atatürk, kahramanlığı, dehası, devlet adamlığı ve düşünce sistemiyle, yalnız Anadolu Türklüğünün değil, bütün Türk dünyasının da atası ve önderi olmuştur.

"Bugün, Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır; fakat, yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez; tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir; bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman, Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim, bu dostumuzun idaresinde, dili bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak, yalnız o günü susup beklemek değildir; hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır; manevî köprülerini sağlam tutarak. Dil bir köprüdür, inanç bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların, yani dış Türklerin bize yaklaşmasını bekleyemeyiz, bizim onlara yaklaşmamız gerekli."

Bu sözler, 1933 yılında, Atatürk tarafından, Anadolu Türklüğü ile Türk dünyasının buluşmasından yaklaşık altmış yıl önce söylenmiştir. Dolayısıyla, Atatürk, sadece yaşadığı zamana değil, ileri görüşlü düşünceleriyle, Türk dünyasına ve tüm dünya halklarının geleceğine de ışık tutmuş ve aydınlatmıştır.

Atatürkçü düşünce, yenileşme ve çağdaşlaşma mücadelesi veren bütün uluslar için daima rehber olmaya devam edecektir; çünkü, O, kendi dönemindeki diğer liderlerden farklı olarak, özgürlüğü, bağımsızlığı ve çağdaşlaşmayı hedeflemiş ve gerçekleştirmiştir. Bir Stalin, bir Hitler, bir Mussolini, hatta bir Churchill, kendi halklarının ve insanlık tarihinin en kanlı maceralarına girerken, Atatürk, Türk Ulusu ve dünya halkları için "yurtta sulh, cihanda sulh" diyerek, barıştan ve insanların özgürlüğünden yana olduğunu göstermiştir. O dönemde kurulan rejimler ve ideolojiler birbiri ardına çökerken, Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetimiz, özgürlüğün ve bilimin ışığında sürekliliğini koruyarak gelişmesini devam ettirmiştir.

Cumhuriyet döneminde, Atatürkçü düşünce, ulusumuzun her alandaki gelişmesinin temeli olduğu gibi, ulusal özgüvenimizin de kaynağı haline dönüşmüştür. Tarihimizin en karanlık günlerinde Türk Ulusunu bağımsızlığa, özgürlüğe ve sosyal gelişme hedeflerine kavuşturan Atatürk, bugün de, bize, en zor sorunları bile aşabileceğimizin ve çözebileceğimizin umut ve güvenini vermektedir. Bu özgüven, Türk Ulusu için en büyük güç olmaya devam edecektir. "Türk övün, çalış, güven" sözü tarihin her döneminde ulusumuzun özgüvenini güçlendirecek ve ulusumuza ışık tutacaktır. Türk Ulusu, gönlündeki Atatürk sevgisiyle, laik ve demokratik cumhuriyete olan bağlılığıyla ve muasır medeniyet seviyesinin üzerine yükselmek azim ve kararlılığıyla, umutla ve güvenle tarihsel yolculuğuna devam edecektir.

Büyük Atatürk'ü, bu duygularla bir kez daha rahmetle anıyor ve "benim en büyük eserimdir" diye tanımladığı Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Efendim, gruplar adına söz talebi vardır.

Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ediz Hun; buyurun efendim. (Alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA EDİZ HUN (İstanbul) - Muhterem Başkanım, Yüce Meclisimizin mümtaz üyeleri, saygıdeğer milletvekilleri; Anavatan Partisi Grubu adına söz almış olarak huzurlarınızda bulunmaktayım.

Ebediyete intikalinin 62 nci yılında Aziz Atamızı derin saygıyla anıyoruz. Mustafa Kemal Atatürk'ün, cumhuriyete, hedeflediği demokrasiye, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne bağlılığını, sömürüye karşı direnmesini, duyarlılığını, tutkusunu ve yaşama saygısını cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne dek geçen süreçte, iyi değerlendirmek ve derinlemesine tahlilini yapmak, hepimizin, şüphesiz, yurttaşlık sorumluluğu içerisinde vazgeçilmez görevidir.

Bütün bu özellikleri, O'nu, işgal altında bulunan bir ülkeyi, Kurtuluş Savaşıyla çağdaş ve demokratik bir ülkeye çevirmeyi başlatan tek lider olarak, geçtiğimiz bin yılın en önemli devlet adamlarından biri hüviyetiyle tarihe yazdırmıştır.

20 nci Yüzyılda, Atatürk'ün amaçladığı barış ortamının yaratılması için birer birer hayata geçirdiği düşüncelerini, bugün karşı karşıya bulunduğumuz küreselleşme olgusu ile değerlendirmenin çok önemli bir gerçek olduğunu kabul etmemek mümkün değildir.

Hepimiz biliyoruz ki, küreselleşme, bilim ve teknolojik gelişmenin doğal bir sonucudur. İnsan hakları, demokrasi, hukuk ve çevre gibi bugün karşımızda bulunan, vazgeçemeyeceğimiz küresel değerlerin korunması için, bir yandan bu olguya olumlu bakarken, diğer taraftan, uluslararası düzeyde, siyasal ve ekonomik çıkarların önplanda bulunduğu gerçeği karşısında endişelerimizi de mahfuz tutmalıyız.

Büyük Atatürk, devrimlerin dinamik bir yapısı olması gerektiğini ve değişen sosyal şartlara göre, atılımların tüm yeniliklere açık bulunması mecburiyetini vurgulamıştır. Bu yöndeki mesajı çok büyük bir anlam ifade etmektedir. Zamanın akışı içerisinde böyle bir dünyada asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin inkişafını inkâr etmek olur. "Benden sonra benim düşüncelerimi benimsemek isteyenler aklın ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar" demiştir. Bu sözler, Atatürk'ün, küresel düzeyde toplum ve insan idrakini bilim ve teknolojinin bilincinde olan bir anlayış olarak tanımladığının açık birer göstergesidir. Burada yapılması gereken, 21 inci Yüzyıl yaşamına önderlik edecek güçteki toplum ve insan felsefesinin, toplumbilim alanının kavramları açısından tartışılması, tanıtılması ve değerlendirilmesi olmak gerekir. Atatürk, bu hususu birçok söylevinde dile getirmiştir.

Çok değerli milletvekilleri, Atatürk, 20 nci Yüzyılda, fikir ve eserleriyle, sadece ülkemize değil, dünya toplum ve siyaset felsefesine de çok değerli ve kalıcı katkılarda bulunmuştur. Geçtiğimiz yüzyılın en önemli olayının, Atatürk'ün önderliğinde başarılan Ulusal Kurtuluş Savaşı ile yine onun önderliğinde laik cumhuriyetimiz başta olmak üzere gerçekleştirilen Türk devrimi olduğunu asla unutmamalıyız. Atatürk'ün önderliğindeki Türk devrimi, başından itibaren, ulusal egemenlik kavramını, gelişigüzel ve sadece oy çoğunluğu yönetimi olarak tanımlamamıştır; esas olan, dini, mezhebi, cinsiyeti, sosyal ve toplumsal konumu ne olursa olsun, her bireyin, doğuştan, vazgeçilemez, devredilemez olmak koşuluyla sahibi bulunduğu yurttaş hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı demokratik bir düzendir.

Atatürkçü düşünce, 20 nci Yüzyılda olduğu gibi, bu yüzyılda da tüm insanlık için, yoksulluktan, savaştan, sömürüden arındırılmış, hak ve özgürlüklerin toplumsal sorumluluk önceliğiyle öne çıkarılıp özenle korunduğu, kadınların, gençlerin, çocukların, tüm insanlığın ve korunmaya muhtaç olan her canlının gözetildiği, barışın egemen olduğu bir çağı simgeler.

Değerli milletvekilleri, ne mutlu ki, Türk Ulusu, 21 inci Yüzyılın bütün yeni atılımlarını be-nimseyerek, Türkiye'yi çağdaş ülkeler düzeyine çıkarmak yolunda Atatürk'ün düşüncelerini, ilke ve prensiplerini, Türk devrimlerini, yol gösterici öğeler olarak değerlendirmek ve kullanmak şansına sahip bir toplumdur.

Bir düşünürün söylediği gibi, ışık vermenin iki yolu vardır: Ya bir mum olup aydınlatacaksınız ya da bir ayna olup o mumun ışığını yansıtacaksınız. Bizler, Türk devriminin ana felsefesi olan aydınlanma, çağdaşlaşma, ilerleme bilinciyle donatılmış bir ulusuz. Böyle bir ulus olarak, 21 inci Yüzyılda Yüce Önderin ilkelerini akılcı bir düşünce sistemiyle değerlendirmeli, âdeta, bir toplum mühendisliği projesi olarak ele almalıyız; geleceğe olan dikkatlerimizi bu düşüncelerin ışığı altında yoğunlaştırmalıyız.

Atatürk, Türk Devletinin kalkınması, gelişmesi ve geleceğin Türkiyesini sağlam temellere oturtmak için bir ideoloji önermemiştir, ancak, bir düşünce sistemi geliştirmiştir. Bu sistemin dinamik gücü ise, biraz önce ifade etmiş olduğum gibi, akıl ve bilimdir. Akıl ve bilimin rehberliği, çağı yakalamak demektir.

Bugün, ulaştığımız noktada, Atatürk'ün düşüncelerinin, üçüncü binyılda da yaşamımıza ışık tutacağı vazgeçilmez bir gerçektir. Mustafa Kemal'in yolunda gitmek, bir tamlık, bir kifayet meselesidir. Zamanın önünde giden Türk milliyetçiliğinin başlangıcını oluşturan Büyük Atatürk, Türk'ü şöyle tarif etmiştir: "Türk, yıldırımdır. Türk, kasırgadır; dünyayı aydınlatan bir güneştir." (Alkışlar)

Atatürk, meşruiyeti, meşru temellerle elde etmenin terkibi olan bir insandı; dürüstlüğü, doğruluğu şiar edinmiş, gerçek bir insan hakları savunucusuydu.

İzmir'e ilk girdiği gün, ayağının altına serilen Yunan Bayrağını, hem de Yunan Kralının Türk Bayrağını çiğnediği hatırlatılmasına karşın "bayrak bir ulusun şerefidir, çiğnenmez" diyerek reddeden Atatürk, uluslararası ilişkilerde -biraz önce çok muhterem Bakanımızın da ifade etmiş oldukları gibi- "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözüyle, barışı evrensel bir ülkü haline getirmiştir. 18 inci Asrın büyük Alman filozofu İmmanuel Kant'ın ebedî barış teorisi, Atatürk'ün de yürekten benimsediği bir teoridir.

Hülasa etmek gerekirse, Atatürkçülük, insanı sevmek, sevgi ve barışı egemen kılmaktır.

O'nun çok eşsiz,  veciz konuşmalarından bazı paragrafları, sizlerle, şu anda paylaşmak istiyorum müsaade ederseniz: "Gençler! Cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Sizler, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile gerçek vatan sevgisinin, insanlık meziyetinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Türklerin vatan sevgisiyle dolu olan göğüsleri, melun ihtiraslara karşı çelikten bir duvar gibi yükselecektir. Zafer 'zafer benimdir' diyebilenin, muvaffakiyet 'muvaffak olacağım' diye başlayanın ve 'muvaffak oldum' diyebilenindir."

Evet; büyük ve değerli olarak tanımladığımız bir amaç uğruna hayatı devam ettirmek, şüphesiz, yaşamın gerçek tadı ve sevincidir. Ben -şahsım adına konuşuyorum- bir birey olarak, kendi yaşamımın, tüm topluma ait olduğunu düşünmekteyim; yaşadığım sürece, bu uğurda elimden geleni yapmak, benim aslî görevimdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EDİZ HUN (Devamla) - Efendim, hemen tamamlıyorum müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Estağfurullah; buyurun efendim.

EDİZ HUN (Devamla) - Teşekkür ederim.

Yaşam ve özgürlük, benim için, kısa sürede tükenen bir mum değil, şu an elimde tuttuğum ve gelecek kuşaklara devretmeye hazırlandığım o güzel meşaledir; bu meşalenin kaynağı ise büyük Atatürk'tür. (Alkışlar)

O eşsiz insanı, o mükemmel insanı, aramızdan ayrılışının 62 nci yılında derin saygıyla anıyor, aziz hatırası önünde tazimle eğiliyoruz.

Saygılarımla. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Efendim, şimdi söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Şandır'da.

Buyurun Sayın Şandır. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikalinin 62 nci yıldönümü dolayısıyla söz almış bulunmaktayım, şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Muhterem Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri "en büyük eserim" dediği Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, her vesileyle Atatürk'ü anmak ve O'nunla, milletimizin ateşle imtihan edildiği o günleri hatırlamak, yeni bir yüzyılın başlangıcında, Herkesin, hepimizin görevi olmalıdır diye düşünüyorum.

Türk Milletinin büyüklüğüne, bağımsızlık ve onurunu canından aziz bildiğine, bu milletin teslim alınamayacağına, esir edilemeyeceğine, her Ergenekon'dan bir çıkış yolu bulacağına, ülkücü ruhuna, en kötü şartlarda bile bir başbuğ, bir Atatürk çıkarabileceğine iman tazelememiz gerekmektedir. Buna bugün her zamankinden daha çok ihtiyacımız bulunmaktadır.

Atatürk, Türk Milletinin ortak paydasıdır. O'nu anmak, onu anlamak ve milletimizle paylaşmak, O'na inanmak demektir.

Atatürk'ün önderliğinde Türk Milletinin birlikte verdiği Millî Mücadele evrensel ölçekte bir örnektir; mahiyetini, sonuçlarını, değerlerini iyi anlamak, doğru anlamak günümüzü ve geleceğimizi aydınlatacaktır. Günümüzde yapılması gerekenlerin, yapmamız gerekenlerin gerekçelerini, hatta enerji kaynağını millî mücadelede bulabiliriz.

Atatürk'ü anarken O'na ve silah arkadaşlarına, tüm Millî Mücadelede şehit olanlara, sonradan ahirete intikal eden gazilerimize milletçe şükranlar sunuyoruz, Yüce Allah'tan rahmetler diliyoruz. Onlar, görevlerini bihakkın yerine getirdiler, kanlarıyla kurdukları Türkiye Cumhuriyeti Devletini bize emanet ettiler. Bizim kuşağımız, bu emanetin kıymetini bilmek, önemini ve anlamını doğru anlamak, algılamak ve gereğince davranmak zorunluluğundadır, sorumluluğundadır.

Yeni bir yüzyılın başlangıcında Atatürk'ü anmak, Türk Milletinin bağımsız ve egemen yaşamak, barışçı olmak kararlılığını ve karakterini hatırlamak demektir, "yurtta sulh, cihanda sulh" di-yerek millî birlik ve beraberlik ruhuna inanmak demektir, diğer dünya devletleri ve milletleriyle barış ve güven içerisinde bulunurken, millî menfaatlarımızdan asla taviz vermemek demektir.

Atatürk'ü hatırlamak ve hatırlatmak, birtakım dost ülkelere ve onların yöneticilerine, sözde Ermeni soykırım tasarılarıyla bu milletin kararını ve karakterini etkileyemeyeceklerini haykırmak demektir. "Ne mutlu Türküm diyene" diyerek Türklüğün gurur ve şuurunu yaşamak ve yüceltmek demektir Atatürk'ü anmak ve hatırlamak.

Atatürk'ü ve fikirlerini her zamankinden daha çok anlamak ve anlatmak zorundayız. Tarihî değerlendirmeler yapılırken, sağlıklı bir sonuca ulaşabilmek için ele alınan zaman kesitinin bütün şartlarının iyi bilinmesi gerekir. Bugün birtakım çevrelerce yürütülen cumhuriyet ve Atatürk odaklı tartışmalara baktığımız zaman ya bilgisizlik ya da kasıtlı olarak bu kuralın ihmal edildiğini görmekteyiz.

Cumhuriyet ve Atatürk tartışmalarında, tartışmacıların, kendi bakış açılarına odaklandıkları, kendilerinin görmek istedikleri gibi bir Atatürk, cumhuriyet, sistem ve değerler sergiledikleri göze çarpmaktadır. Gerçekte, bütün milletin bağlı olduğu bir tek Atatürk vardır, o Atatürk, her türlü çıkarın önüne Türk Milletinin çıkarını koyan Atatürk'tür. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) Türk Milleti için yaşayan ve ölen bir Atatürk'tür. "Bağımsızlık benim karakterimdir" diyen, çağdaş medeniyetin ötesini hedef gösteren bir Atatürk'tür.

Atatürk'ü, sadece, Anadolu'yu düşmandan arındıran ve bu topraklarda son Türk Devletini kuran kişi olarak hatırlamak yanlış ve eksik olacaktır; çünkü, Atatürk'ü diğer tarihî şahsiyetlerden farklılaştıran husus, İstiklal Savaşını müteakip, demokratik, laik ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir cumhuriyetin mimarlığını yapmasıdır. Hatta, ülkesini işgal eden, kendisiyle savaşanlardan korkmadan, onların değerleriyle cumhuriyeti kurmasıdır. O'nun büyüklüğünü burada aramak lazım.

Atatürk, kurduğu bu sistemde, kısaca, milleti millete emanet etmiştir. Dünyanın pek çok devleti -Birinci Dünya Savaşı sonrasında birçok imparatorluklar yıkılmış olmasına rağmen- hâlâ bugün bile hanedanlıklarla idare edilirken, O, egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğunu teyit etmiştir; laiklik, demokrasi ve insan hakları gibi uzlaştırıcı değerlerin, Türk Milletinin harcı, çimentosu olduğunu göstermiştir. Anadolu'nun ve Türk Milletinin yapısını iyi tahlil etmiş; bu varlıkları yüceltecek değerleri ortaya koymuştur. Bugün, O'nun ilkeleri üzerinde güçlü, dinamik ve modern bir devlet, çağdaş değerlere sahip bir toplum, hukukun üstünlüğüne, milletin inancına saygılı bir yapı oluşturulmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Büyük Önder Atatürk'ü anarken, cumhuriyeti emanet ettiği Türk gençliğine bu hususları tüm ayrıntılarıyla anlatmalıyız, anlatmamız gerekmektedir. Anlatmalıyız ki, herkes, bu devletin, bu ülkenin, cumhuriyetin ve onun temel niteliklerinin Türk Milleti için ne ifade ettiğini anlasın.

Bugün, ülkemizde, evrensel değerleri benimsemiş, Atatürk ilkelerini kavramış, Türk Milletinin millî, manevî, insanî ve kültürel değerlerini özümsemiş insanlara, her zamankinden daha fazla ihtiyaç bulunmaktadır. Bu değerleri benimseyen insanlar, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin güçlü geleceğinin de bir teminatıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bütün bunların ötesinde, müsaade ederseniz, Hatay Milletvekili olarak, Hatay halkının Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e şükran ve minnet duygularını arz etmek istiyorum.

Atatürk  "Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz" diyerek, Hatay'ın ve Hataylıların anayurda katılma mücadelelerini ateşlemiş, "Hatay benim şahsî meselemdir, gerekirse Türkiye Cumhuriyeti Reisliğinden  ve hatta Büyük Millet Meclisi azalığından da çekileceğim ve bir fert olarak, bana iltihak edecek birkaç arkadaşla beraber Hatay'a gideceğim; oradakilerle el ele verip, mücadeleye devam edeceğim" diyerek, bu meseleye verdiği önem ve kararlılığı tüm dünyaya ilan etmiştir. (Alkışlar) İşte, Türk Milletinin karakteristik özelliği budur; işte büyük liderlik, işte devlet adamlığı, işte unutulmaz, vazgeçilmez ve kimseyle mukayese edilmez Atatürk budur.

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, bu millet, bu ülke ve bu devletin birliği, dirliği ve selameti uğruna hayatını ortaya koyan gazilerimizi minnetle, şükranla anıyorum; şehitlerimize Yüce Allah'tan, tekrar, rahmetler diliyorum.

Sözlerimi Büyük Düşünür Yunus Emre'nin bir deyişi ve Ulu Önder Atatürk'ün bir sözünü tekrarlayarak, tamamlamak istiyorum:

"Ölür ise ten ölür

Canlar ölesi değil"

"Ne mutlu Türküm diyene!"

Saygılar sunuyorum. (MHP, DSP, ANAP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Efendim, şimdi söz sırası Fazilet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin'de.

Sayın Şahin buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, Meclisimizin saygıdeğer üyeleri; hepinizi, şahsım ve Fazilet Partisi Grubu adına sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Efendim, yarın 10 Kasım; Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk Başkanı, Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı, cumhuriyetimizin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 62 nci vefat yıldönümü. Kendisini ve silah arkadaşlarını, Kurtuluş Savaşında yararlılığı dokunmuş tüm büyüklerimizi bu vesileyle, rahmetle, şükranla anarak sözlerime başlamak istiyorum. 

Yarın, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışamayacağı için, Sayın Bakan, hükümet adına, Atatürk'ü anma vesilesiyle gündemdışı konuşma yaptılar ve gruplara da bu konuda düşüncelerini aktarma imkânı doğdu; bu sebeple de, Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer arkadaşlarım, şu bir gerçek ki, Atatürk, dünyada, milletine mal olmuş, âdeta, onunla bütünleşmiş ender devlet adamlarından biridir. Bu özelliğiyle onu zaten her vesileyle her gün anıyoruz; çünkü, onun, milletiyle birlikte gerçekleştirdiği en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyoruz ve o cumhuriyetinin Meclisinde görev yapıyoruz. Hiç şüphesiz ki, burada bulunan her bir milletvekili için bu, şereflerin en büyüğüdür.

Değerli arkadaşlarım, her insan doğar, yaşar ve şu fani dünyadan ayrılır. Önemli olan, o kişinin hayatta ne yaptığıdır, bizim ne yaptığımızdır. Atatürk, âdeta, hayatı özetleyen şu cümleleri söylerken, çok anlamlı bir noktaya da parmak basıp "benim fani vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; ama, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır" derken, hayatı ve bir noktada eserini de iki cümleyle ortaya koymuş oluyor.

Biraz önce Sayın Şandır'ın da ifade ettiği gibi, onlar görevlerini yaptılar, en iyi şekilde yaptılar; önemli olan, bizim ne yaptığımızdır, ne yapacağımızdır. Onlar, Türkiye Cumhuriyetini kurdular ve cumhuriyet için ortaya hedef koydular; bu hedef, muasır medeniyet seviyesinin önüne geçme hedefidir.

Peki, biz, bu hedefin neresindeyiz: Ekonomide neresindeyiz; demokraside, insan haklarında neresindeyiz; tam bir hukuk devleti tatbikatı bakımından neresindeyiz ?

Birleşmiş Milletlerin 1999 yılında yapmış olduğu bir araştırmaya göre, insanî gelişmişlik açısından Türkiye, 157 ülke arasında, maalesef, 85 inci sıradadır. Hiç şüphesiz ki, Mustafa Kemal Atatürk'ü anacağız, hayırla yâd edeceğiz; ama, asıl bize düşeni ortaya koyar, o hedefleri yakalamak için gayret edersek, inanıyorum ki, onlara, işte bu şekilde daha iyi layık olacağımız kanaatindeyim.

Hiç şüphesiz, cumhuriyet kurulduğu andan beri oldukça mesafe aldık; ama, aldığımız bu mesafeyi kâfi sayamayız, önümüzde almamız gereken daha çok uzun mesafeler var. Hiç şüphesiz ki, bu mesafeleri alırken, onların tecrübelerinden, onların görüşlerinden, bize önerilerinden ve ilkelerinden yararlanacağız.

Daha, küçük bir çocukken, okuma-yazmayı yeni öğrenmişken, yurttaşlık bilgisi kitabında onunla ilgili şöyle bir hatıra hâlâ hafızamdadır, beni çok etkilemiştir; hâlâ, bugün, parlamenterlik görevini yaparken dahi etkilemektedir.

Yurttaşlık bilgisi kitabında şöyle bir anekdot vardı: "Atatürk bir gün Kastamonu'da koğuşları gezerken, karşısına çıkan askere soruyor:'Yavrum, söyle bakayım, bu memleketi kim kurtardı?' Asker, hazır, çakı gibi, cevap veriyor: "Atatürk kurtardı komutanım." Gazi, başını iki yana sallıyor; 'hayır yavrum, hayır... Bu millet kendi kendini kurtarmıştır' diyor."

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu sözün üzerinde önemle durmakta yarar olduğu kanaatindeyim. O devirde, o zamanda, diktatörlüklerin, saltanatların devam ettiği o süreçte bunu söyleyebilmek, yani, egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu gerçeğini vurgulamak ve millet iradesinin tek belirleyici olduğu inancına sahip olmak, bana göre, Atatürk'ü farklı kılan en önemli özelliğidir. Tabiî, şimdi, bu görüşleri yeniden özümsemeye de ihtiyacımız olduğunu, altını çizerek vurgulamadan geçemeyeceğim.

Değerli arkadaşlarım, Atatürk'e göre, Meclis bir sivil organdır, halkın meclisidir ve benim araştırmalarıma göre -onunla ilgili birçok hatıraları okudum- meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi küçük Türkiye'dir. Yani, buraya bakan, Meclise bakan Türkiye'yi görmelidir. Bununla ilgili, elimde ilginç bir hatıra var; Fahrettin Altay Paşa, Kurtuluş Savaşında, Atatürk ile birlikte savaşmış değerli bir komutandır. Onun, Türkiye Büyük Millet Meclisi kütüphanesinde "Görüp Geçirdiklerim" isimli bir hatıra kitabı var, orada ilginç bir anısı var, onu sizlerle paylaşmak istiyorum. Tabiî, sürem de kısıtlı, çok kısa olarak özet halinde sizlere aktaracağım.

Fahrettin Altay Paşa diyor ki: "İzmir'de ordu müfettişi olarak bulunduğum sırada Ankara'dan bir telgraf aldım. Gayet aceledir, çok dikkatli keşidesi... Zata mahsus. İzmir'de İkinci Ordu Müfettişi Birinci Ferik Fahrettin Paşa hazretlerine. Konya'dan bir çiftçiyi mebus yapmak zorundayız. Reisicumhur Hazretleri, arzu edilen evsafta bir namzet bulunması işinin bizzat zatı devletlerine havalesini irade buyurdular. Namzette arzu edilen evsafın esaslarını aşağıda yazıyorum." Seçimler yakın -tabiî, tek parti dönemi- bir aday bulunması gerekir ve bu görev de Fahrettin Paşaya verilmiş. Adayda bulunması gereken evsaf ve şartlar şunlar: "Meclisteki hayatında, hal ve vaziyeti ve kıyafeti, esas memleketindeki gibi olacak, Meclis içtimalarına ve her yere kasketi, poturuyla gelecek, gündelik hayat ve yaşam tarzını asla değiştirmeyecektir." Fahrettin Altay Paşa diyor ki: "Bu telgraf üzerine Konya'ya gittim, çalıştım ve Mustafa Lütfü Eken isimli bir çiftçiyi buldum ve o aday gösterildi ve Konya'dan mebus olarak sekiz yıl, o kıyafetle Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yaptı, Atatürk'ün ölümüne kadar." Şimdi, burada verilmek istenen bir mesaj var, bu mesajı da algılamak durumundayız. Atatürk, demek istiyor ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin meclisidir, sivil bir organdır; buraya bakan, Türkiye'yi görmelidir. Bunu, burayı, devletin meclisi olarak görmek isteyenlerin, buradan dersler almaları gerektiğini ifade etmek için söylüyorum.

Değerli arkadaşlarım, sürem çok kısaldı; Sayın Başkan, zannediyorum birkaç dakika süremi uzatırlar.

Değerli arkadaşlarım, aklın ve ilmin ışığında, hiç şüphesiz ki, ülkemizin güçlü bir ülke olması da, O'nun. hedeflerinden biriydi; bunun için güçlü ekonomiye sahip olmamız da, onun başlatmış olduğu önemli çalışmalardan biridir.

Yerli sanayiin güçlenmesi için gayret etmiş, onu hedef göstermiştir. Maalesef, özelleştirme adı altında -yüzümüze, gözümüze de bulaştırdık onu- O'nun öncü sanayi olarak kurduğu birtakım tesislerin bugün ne hale geldiğini acı acı görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, O, maddî kalkınma kadar moral değerlere de hep önem vermiş, insanımızın manevî yönden de geliştirilmesi gerektiğini hep vurgulamıştır.

Şimdi, yine hatıralarda okudum, onu da sizlerle paylaşarak sözlerimi tamamlamak istiyorum: Olay Kocatepe'de geçiyor. Fevzi Çakmak'la beraber... Gece... Ertesi gün büyük taarruz başlayacak, tabiî heyecan var, uyuyamıyorlar. O sırada, orduda, hemen alttan bir gürültü, âdeta karanlığı yırtarcasına bir ses "ben, sana demedim mi, niye sözümü dinlemiyorsunuz" diye bir haykırış.

Fevzi Çakmak Paşa diyor ki: "Zaten uyuyamamıştık, Gazi'yle beraber ikimiz aşağıya indik. Nedir diye sorduk. Bir yüzbaşı çıktı, efendim, şu asker, dedi ki askerlere, hepiniz mataralarınızı suyla dolduracaksınız ve yarın savaşta bu size lazım olacak. Ama, bu asker bizim sözümüzü dinlemedi, matarasındaki suyla gusül abdesti almış, o nedenle bağırıyorum; yarın cephede içecek su yok, yarın cephede içecek su bulamaz deyince, Gazi Hazretlerinin gözleri doldu. Elini yüzbaşının omzuna koydu, lütfen müdahale etmeyin, hiç de karışmayın. Ben, inanıyorum ki, yarın, bu asker, bu inançla ve bu imanla cephede asla susamayacaktır."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN- Buyurun.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Onun inanca vermiş olduğu değerin en çarpıcı örneklerinden birini de sizlerle paylaşma ihtiyacını hissettim.

Şimdi, değerli arkadaşlarım sözlerimi tamamlıyorum.

Yarın 10 Kasım; 10 Kasımlar bir gözyaşı günü olmamalı, kalıplaşmış sözlerle O'nu anma günü de olmamalı. Kendisini, bu vesileyle, bir kez daha anmak ihtiyacı doğdu. Elimde, Abdi İpekçi'nin, yirmibeş yıl önce 10 Kasımla ilgili yazmış olduğu bir makalesi var. Diyor ki: "Gerek eski Türklerde, gerek İslam dininde, gerek Osmanlılarda ve gerekse tüm uygar dünya ülkelerinde kimseye bu kadar uzun yas tutulmaz. Büyük bir ölüye gösterilecek en büyük saygı, onun hizmetlerini anmakla, eserlerini sürdürmek için çaba harcamakla gösterilir. Sağlıksız bir duygusallıkla o büyük acıyı yeni baştan tazelemekle, insanları ağlamaklı bir yüze zorlamakla, ortaya bir yas havası sindirmekle değil...

Atatürk'ü efsane hâlesinden kurtarıp, akılcı ve insan ölçüleri ile görmeye başlamada hiçbir sakınca yoktur, tersine, çok yarar vardır. Türkiye'nin geleceği efsaneye değil, akılcı gerçeklere dayanacaktır." Abdi İpekçi, yirmibeş yıl önce yazmış bunu Milliyet Gazetesinde, köşesinde ve bunun, bugün için de çok değerli olduğu kanaatindeyim.

Sözlerimi şöyle tamamlamak istiyorum: Hiç şüphesizki, yakınlarımızdan, dedemiz, babamız, amcamız vefat eder ve onların başına gittiğimizde, hepimiz, istisnasız -inanıyorum ki- birer fatiha okuruz. Büyüklerimize layık gördüğümüz bir fatihayı Türkiye Cumhuriyetinin kurucusundan da esirgemeyelim.

Bu gece, aynı zamanda kandil; bu vesileyle, kandilinizi de tebrik ediyorum...

MURAT AKIN (Aksaray)- Bugün değil, yarın...

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Yarın geceki kandil vesilesiyle hepinizin kandilini tebrik ediyorum. Bu vesileyle, tüm geçmişlerimize hayır dua edelim ve ben, Mustafa Kemal Atatürk'ün de kabrine gidildiğinde, orada, fatiha okuyacak bir düzenleme yapılmasını Türkiye Cumhuriyetinin bir vatandaşı olarak gönlümden geçiriyorum ve burada, onu söylemeden de geçemeyeceğim.

EROL AL (İstanbul)- Okunuyor zaten...

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Efendim, Atatürk ile ilgili birçok şiir yazılmış. Şu anda şairini hatırlamıyorum; ama "Atatürk'ten Gelen Mektup" isimli bir şiir yazmış ve hatırımda kalan o şiirle sizleri yeniden selamlamak istiyorum:14

"Siz beni hâlâ anlayamadınız ve anlayamayacaksınız çağlarca da,

Hep tutturmuş yıl 1919, Mayısın 19'u diyorsunuz,

Yıl 1938, Kasımın 10'u diyorsunuz

Ve eskimiş sözlerle beni hep övüyor, övüyorsunuz.

Mustafa Kemal'i anlamak bu değil,

Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil,

İş istiyorum sizden, iş; anladınız mı?

Uzaya, Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı?"

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şahin.

Malumunuz olduğu veçhile, Yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in döneminde, Atatürk'ün ölüm yıldönümleri, yas günü olmadan, sadece onu anma günü olarak yapılmaya başlandı; hatırlatmak istedim efendim.

Sayın Şahin'e teşekkür ederim.

Şimdi, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Sağlam'a söz veriyorum.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Büyük Atatürk'ün ebediyete intikalinin 62 nci yıldönümü yarın. Bu vesileyle, Doğru Yol Partisi Grubunun ve şahsımın düşüncelerini arz etmek üzere huzurunuzdayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Milletlerin tarihinde her zaman önderler vardır. Bunlar, o milletlerin tarihleriyle, kültürleriyle övünen, çalışan, yükselen ve milletlerarası camiada itibarı olan milletler olmalarına ışık ve rehber olurlar. Büyük Atatürk, böyle, asrın yetiştirdiği, nadir deha, önderlerden birisidir.

Esasen, daha, genç bir miralayken, Çanakkale'de İngilizleri durdurduğu zaman, devrin İngiliz devlet adamı "ne yapalım ki asırlarda ancak bir deha yetişir; Çanakkale'de karşımızda bir deha bulduk" demiştir. Aynı şekilde, Çanakkale'ye çıkan Anzak askerlerini, sonradan, Çanakkale'ye gömdüklerinde, dönüp "bunlar bizim evlatlarımızdır, artık onları biz bağrımıza bastık" diyecek kadar da hümanist bir insandır.

Değerli milletvekilleri, Atatürkçü düşünce sisteminin esası bilme dayalıdır. Dünya görüşü bi-limsel dünya görüşü bilimsel anlayışa dayalıdır. Hedefi, içeride bağımsız ve barışsever bir millet, dışarıda barış içinde bir dünyadır.

Atatürkçü düşüncede, gönüller millî kültüre, kafalar çağdaş medeniyete açıktır. Atatürk, her şeyden önce, milletin egemenliğini esas alan bir rejim ve idare şeklinin de cumhuriyet olduğu bir yönetimin kurucusudur.

Daha 23 Aralık 1919'da, Ankara'da halka hitap ederken -dikkatinizi çekerim, 1919'da- aynen şöyle diyor: "Bugün, bütün cihanın milletleri, yalnız bir hâkimiyet tanırlar, hâkimiyeti milliye."

10 Eylül 1920, Mustafa Kemal Paşa, Meclise bir hükümet programı sunar. Anayasa niteliğindeki bu programın 6 ncı maddesi aynen "Hâkimiyet bilâ-kayd ü şart milletindir. Usul-î idare, halkın, mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir" demektedir.

Yine, Mecliste, seçim yenileme kararının alındığı 1 Nisan 1925 günü hedefi şöyle açıklıyor: "Bütün cihan bilmelidir ki, artık, bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur; yalnız bir kuvvet vardır, o da hâkimiyeti milliyedir."

Değerli milletvekilleri, öyleyse, milletin egemenliğine en ufak bir gölge düşürmeye yeltenenler, Atatürkçü düşünceye ters düşerler. Atatürkçülüğü böyle anlamak; doğru anlamak gerekir.

Değerli milletvekilleri, Atatürk, milliyetçidir; Türk tarihine, diline, kültürüne sevdalıdır; Atatürk laiktir, laik bir dünya görüşünün adamıdır; milletinin inançlarına saygılıdır; ama, kurduğu cumhuriyet laik bir cumhuriyettir.

Sayın milletvekilleri, Atatürk, bütün dünyanın hayranlıkla örnek aldığı bir inkılapçıdır.  İnkılap metodolojisi, ne ihtilalin zor kullanma yoludur ne de reformcuların yavaş, yüzeysel, simgesel değişim yoludur. Atatürk'ün inkılap metodolojisi, zordan çok iknayı, halkı eğitmeyi esas alan bir metodolojidir. Ne Fransız ihtilalindeki gibi yıkıcıdır, yakıcıdır, zorlayıcıdır ne de Japon reformcusu Meyci dönemindeki gibi sadece reform yapan ve uzun süren değişimler yapan bir metodolojidir. İnkılapları, bu ikisine de benzemez. Millet hayatının her yönü, harflerden eğitime, kılık kıyafetten hukuka değişecektir; ama, inkılap metodolojisiyle değişecektir. Yani, inkılapçının yolu, zor bir yoldur; hem değiştireceksiniz hem ikna edeceksiniz hem de bütün bunları kısa bir zamanda yapacaksınız; ama, Mustafa Kemal, zor günlerin adamıdır, zor işlerin adamıdır, sıradan bir lider değildir; halkını ikna eder, gösterir ve o şekilde değiştirir. Kastamonu'ya gider "beyler, bu şapkadır" der, giyer, Ankara'ya döndüğünde kendisini karşılayanların birçoğu şapka giymişlerdir. O, bir dünya lideridir. Nehru'dan Cinnah'a, Eyüp Han'dan Habib Burgiba'ya kadar bütün mazlum milletlerin hürriyet mücadelesinde O'nun örnek alındığını görürsünüz. Afrika'nın Nijeryasında, "Kemalizm" adında bir siyasî parti bile kurulmuştur.

Sayın milletvekilleri, Atatürkçü düşünce sisteminde, dışarıda istiklal-i tam dediği tam bağımsızlık, içeride ise iradei milliyeyi hâkim kılmak esastır diye ifade ettiği milletin egemenliğinin esas olduğu demokratik cumhuriyet O'nun temel değerleri ve inancıdır. Cumhuriyetin milletimizin karakterine en uygun rejim olarak nitelendirildiğini O'nda görürsünüz. "Cumhurbaşkanı olmasaydım Millî Eğitim Bakanı olmak isterdim" diyerek, eğitime verdiği önemi ortaya koyar.

17 Şubat 1923'te, İzmir İktisat Kongresine hitap ederken "Evlatlarımıza o suretle talim ve terbiye vermeliyiz ki, âlemi ticaret, ziraat ve sanatta ve bütün bunların faaliyet sahalarında müsmir olsunlar, müessir olsunlar, faal olsunlar" demektedir. İktisat Kongresi sonunda bir misakı iktisadî kaleme aldırır, orada da "Türkler, ilim ve irfan aşıkıdır. Gençlerimiz, dünyanın her yerinde mesleklerini icra edecek şekilde yetiştirilmelidir" buyururlar. Eğitimi bir kalkınma aracı olarak düşünürken, bir de, cumhuriyeti emanet ettiği gençleri niteliği açısından önemser. 25 Ağustos 1924'te "Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve seciyeli muhafızlar ister" der. İlim ve fen, ona göre gerçek rehberdir. 27 Ekim 1922'de şöyle seslenir: "Evet, milletimizin siyasî, içtimaî hayatında, milletimizin fikrî terbiyesinde de rehberiniz ilim ve fen olacaktır." (DYP ve DSP sıralarından alkışlar)

Son zamanlarda Atatürkçü düşünce sistemini anlayamayanlar, onu bir dogmaya sığdırmaya çalışıyorlar. Atatürk, dogmalara sığmaz, dogmalar, onun enginliği önünde sığ kalır. Bizce, Atatürk demek demokrasi demektir; Atatürk demek cumhuriyet demektir; Atatürk demek millî iradenin üstünlüğü demektir, çağın medeniyetinin üstüne çıkmak demektir; Atatürk demek ilmi rehber edinmek ve ilmî olmayan dogmalarla uğraşmamak demektir. Gelin, bu doğru kurduğu, bu sağlam temeller üzerinde oturttuğu, millî iradenin kayıtsız şartsız üstünlüğü üzerine oturan ve ona dayalı olan demokratik cumhuriyetimizin etrafında, asgarî müşterek, olmazsa olmaz şart olarak, bilimin rehberliğinde birleşelim.

Bu duygularla, engin hatırası önünde şükranla eğiliyoruz ve yarattığı, "en büyük eserim" dediği cumhuriyetin Meclisinde görev yapmaktan bir kere daha gurur duyuyor; aziz hatırası önünde saygıyla eğilerek şükranlarımızı sunuyoruz.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sağlam.

Gruplar adına diğer bir söz, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Ayşe Gürocak'ta.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA AYŞE GÜROCAK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce Yüce Heyetinizi Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlarım.

Yarın, cumhuriyetimizin kurucusu, dehasının büyüklüğünü her geçen gün daha iyi anladığımız, eşsiz insan Mustafa Kemal Atatürk'ün fiziksel olarak dünyamızı terk edişinin 62 nci yıldönümü. Bugün, burada, O'nun "beni görmek demek, zorunlu olarak yüzümü görmek demek değildir; benim düşüncelerimi anlıyor ve duyduklarımı duyuyorsanız, bu yeterlidir" sözlerinin ışığında, bütün varlığımızla bir kez daha O'nunlayız. O'na minnet ve şükran duygularımızla, izinden yürüdüğümüzü bir kez daha ilan ediyor; önünde saygıyla eğiliyor ve Yüce Tanrı'dan rahmet diliyoruz.

Umudun nasıl yeşertileceğini en olumsuz koşullarda bize göstererek yarattığı modern Türkiye'nin, bağımsız ve güçlü bir ülke olarak dünya platformunda onurlu yerini almasını sağlayarak, O'na olan borcumuzun bir bölümünü ödemiş olacağız. "Yurtta barış, cihanda barış" ilkesi doğrultusunda kararlılığımızı sürdüreceğiz.

Daha 1926 yılında, Türk Kanunu Medenîsiyle gerçekleştirdiği ve mecelleden kopuşuyla başlattığı hamle, genç cumhuriyeti İslam siyasetinin yozlaştırıcı etkisinden kurtarmakla kalmamış; Türkiye'yi İslam âleminin en ileri ülkesi konumuna getirmiştir. Böylece, bütün dünyaya, İslamın laiklikle, çağdaşlıkla ve demokrasiyle bağdaşabileceğini göstermiştir.

Bizlere, Türk alfabemizle öğrenme ve güzel Türkçemizle sağlanan konuşma kolaylığı, bilgiye ulaşma konusunda büyük katkılar sağlamıştır. Eğitim, öğretim ve öğrenim sistemimizi sürekli geliştirip yenileyerek, gelişmiş ülkelerin ihtiyaç duyduğu bilgi ve deneyimiyle zenginleşmiş yurttaşlar yetiştirmeye devam edeceğiz. Bu sayede kendi dilimizi de geliştirecek, o sayede gelişmemize de kolaylık  sağlamış olacağız. Üretkenliği esas alan O'nun demokratik yolunda, özgür, donanımlı, üretken insanlardan oluşan bir ülke olarak var olmayı sürdüreceğiz. Yaratıcılığımızı, üretkenliğimizi sevk ederek sağladığımız gelişmeyle yetinmeyecek, ekonomik ve sosyal alanda ilerlemeye devam edeceğiz.

Üretkenliğin ve dünyada her şeyin yaratıcısı olduğunu söylediği kadınları, eğitim kurumlarına, iş yaşamının her boyutunda var olmaya, kısacası modern yaşamın her noktasına sokmak isteyen Atatürk'e, huzurlarınızda, tüm Türk kadınları adına, bir kez daha şükranlarımı sunmak istiyorum. Kültürümüzün kuşaktan kuşağa taşıyıcısı olan kadınlarımız için yaptıklarının değerini, bugün, daha da derinden anlıyor ve biliyoruz. Özellikle kadınlar üzerinde yürütülen gerici siyasetin, kadınlarımızı, çağdaş dünyadan koparmasına ve teslim almasına izin vermeyeceğiz. Her kurumda varsak, O'nun dehasına ve cesaretine borçluyuz ve bu borcumuzu, her kurumda, her meslekte daha da çoğalarak ve güçlenerek ödeyeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ölümünün üzerinden altmışiki yıl geçse de, Atatürk, ulusunun gönlünde ve bilincinde yaşıyor. Atatürk, yalnız Türkiye'de değil, Kuzey Kıbrıs'ta da, Orta Asya'da ve bağımsızlık yolunda mücadele eden ülkelerde de eşsiz bir önder olarak benimseniyor. Ölümünün  üzerinden geçen  her  yıl, ulusumuzu Atatürk'e  daha çok kavuşturuyor; çünkü, her kavşakta, her  dönemeçte, her çetin sorun karşısında, O'nun ışığı yolumuzu aydınlatıyor,  bize çözüm gösteriyor.  Böylesi ölümsüzlük, az  faniye  nasip  olmaktadır.

Sayın  Başkan, değerli   milletvekilleri; dünya,  güçlülerin ardından  sürüklenenlere değil, kendi haklarını gereğinde dünyanın en güçlü devletlerine karşı koruyabilenlere ve  çağın egemen  güçle-rine  boyun eğmeksizin  çağdaşlaşabilenlere saygı duyar.  Atatürk, ulusumuzun ve yeni kuşakların  bilincinde yaşadıkça, laik demokratik cumhuriyetimiz de yıldan yıla  güçlenerek  yaşayacaktır.

Sözlerimi, Atatürk'e Tanrı'dan rahmet, yıl  dönümü  10 Kasıma  rastlayan kandilin  tüm yurttaşlarımıza kutlu olmasını dileyerek  tamamlıyor, Grubum ve şahsım adına,  sizleri saygıyla selamlıyorum.  (Alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederim Sayın Gürocak.

Gruplar adına söz bitti.

Şimdi, bağımsız  milletvekilleri adına, Eskişehir  Milletvekili Sayın Mail Büyükerman;  buyurun  efendim. (Alkışlar)

Sayın  Büyükerman, grubu olmayan  milletvekillerinin konuşma süresi 5 dakikadır; arz ede-rim.

MEHMET MAİL BÜYÜKERMAN (Eskişehir) - Türkiye  Cumhuriyetinin Millet Meclisinin Sayın Başkanını ve sayın üyelerini saygılarımla  selamlıyorum.

Cumhuriyet Meclisinde, cumhuriyetin yetmişyedinci yılının  konu edilmemesi beni mustarip kılmıştı. Bugün  burada bir genel görüşme açılması beni teselliye kavuşturdu; buna  sebep  olanlara şükranlarımı arz  etmek istiyorum.

Atatürk'ü anlamak ve anlatmak  kolay bir şey değildir; çünkü, Atatürk kendisini şöyle  tarif ediyordu: "Benimle yola çıkanlar,  kendi anlayışları ölçüsünde benimle beraber olmuşlar, beraber yürümüşlerdir; fakat, bir yerde anlayışları tükenmiş, yetmemiş ve beni yarı yolda bırakmışlardır ve yenileri katılmıştır." Bu, Atatürk'ün serüveni, savaşı incelendiği zaman gerçek olarak tespit edilebilir.

Atatürk "millet hayatı tehlikeye uğramadan, insan hayatına kastolunmadan, savunma gereği olmadan yapılan savaş ancak bir cinayettir" diyen bir başkumandandı. Atatürk "milletler bir aileye benzerler; bu ailenin içerisinde herhangi bir ferdin ıstırabı bütün aileye nasıl etki yaparsa, bu dünya camiasında da bir toplumun ıstırabı er geç bütün dünya milletlerine etki yapar; bu bakımdan, insanların ıstıraplarına, açlıklarına seyirci kalınamaz" diyordu. Bu yüce sözler, doğuda ve batıda felsefe adamlarında ve yüce din adamlarında görülür; fakat, bir askerin böyle bir söz söylemesi ancak Atatürk'te rastlanmıştır.

Atatürk, Sıvas'tan Ankara'ya 3 açık araba dolusu insanla, -2'si dolma tekerlekli, 1'i normal te-kerlekli arabayla- 20 yumurta, 5 okka ekmek ve 1 okka peynirle yola çıktı ve Ankara'ya geldiği zaman ilk karargâhı olan Ziraat Mektebinde geceleri nöbet tutacak bir neferi dahi yoktu ve bu bir gerçekti. Reddi İlhak Cemiyetinin Vasıf Çınar, Necati Bey gibi kişileri bu savaşın nasıl yapılacağını, elde asker olmadan, silah olmadan, top olmadan bu savaşın yapılmasının mümkün olamayacağını söylüyorlardı. Fakat, şına demirinden süngü, bahçe parmaklığından kasatura ve hurda lokomo-tiflerin dingillerinden top kaması yapılmak suretiyle, silahlar, toplar hazırlanabildi. Bu, Atatürk'ün, yokları birleştirip var etme başarısıydı ve kapısında nöbet tutacak bir er yokken, 200 000 kişilik ayağı çarıklı da olsa, kumanyası cebindeki kuru mısır tanesi de olsa- orduyu bu milletin bünyesinden çıkarabilen bir önderdi.

26 Ağustos, Büyük Taarruz başlamış ve Atatürk, Afyon'dan İzmir'e doğru açık arabasında, tozlu, tarla yollarında gitmektedir. Bir ara, bir harabe halinde, bir yangın artığı halinde, köye ben-zer bir yere ulaşır ve orada bir an durur. Arabasından iner, üzerindeki tozları silkeler ve geniş güneş toz gözlüğünü gözünden çıkarınca, karşıda bir duvarın dibinde, harp imkânı, yeteneği kalmamış, yaşlı, üç dört insanın, ancak Atatürk'ü tanıması mümkün olabilir. Aralarından bir tanesi koşar, cebinden bir gazete parçası çıkarır, bir ona bakar, bir Gazi'ye bakar "bu sensin, sen Gazimizsin, anamızı, bacımızı, vatanımızı kurtardın, hayatımız sana feda olsun" diye Gazi'nin çizmelerine sarılır. Diğerleri de gelir ve etten, kemikten bir anıt haline dönüşürler; çünkü, o zaman Atatürk'ün temiz adını politika malzemesi olarak kullanan ve Türk Devletinin temelini kemirmeye uğraşan çirkin politikacılar daha ortalarda yoktu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MEHMET MAİL BÜYÜKERMAN (Devamla) - Günler geçmiştir, yıllar geçmiştir, Onuncu Yıl Nutkunda, Atatürk "daha çok çalışacağız, daha az zamanda daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz" demiştir.

Bu dönemleri ifade eden bir Onuncu Yıl Marşını hepimiz biliriz ve cumhuriyetin yetmişye-dinci yılında hâlâ Onuncu Yıl Marşının söylenmesini bazıları tuhaf da karşılayabiliyorlar; ancak, bu, o dönemin yaşantısını ifade etmesi bakımından gayet etkileyici olduğu için daima yaşayacaktır; çünkü, o gün, hiç yokların içerisinde, kazma kürekle demiryolları yapılabilmiş ve doların 80 kuruş olduğu bir dönemdi.

İşte, Onuncu Yıl Marşı gibi olmasa da, Yetmişyedinci Yıl Marşımı size sunmak istiyorum:

Yetmişyedinci Yıl Marşı

Mustafa Kemal'ler yetmişyedi yaşındalar.

Yurdumuzda yükseldi kocaman fabrikalar.

Barajlar, yollar, gökte bizim uçaklar.

Cumhuriyet hepimizin, ta sonsuza kadar.

Cumhuriyet yaşa, yaşa Mustafa Kemal Paşa. (Alkışlar)

Mustafa Kemal'ler yetmişyedi yaşındalar.

Düşman kovulmasaydı okunmazdı ezanlar.

Kullar tüm kardeştir, diyor bütün kitaplar.

Cumhuriyet hepimizin, ta sonsuza kadar.

Cumhuriyet yaşa, yaşa Mustafa Kemal Paşa.

Hak'tan gelen insanlar, Hak'ka varacaklar.

Birlik varken ikilik ancak düşmana yarar.

Aydınlıklar Atatürk'ün yolunda var.

Cumhuriyet hepimizin, ta sonsuza kadar.

Cumhuriyet yaşa, yaşa Mustafa Kemal Paşa. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Büyükerman, çok teşekkür ederim.

Eşsiz Atatürk'ün ruhu şad olsun efendim.

Şimdi, üç arkadaşımıza gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Mardin İli ve sorunları hakkında söz isteyen, Mardin Milletvekili Mustafa Kemal Tuğmaner'e aittir.

Buyurun Sayın Tuğmaner. (DSP sıralarından alkışlar)

2.-  Mardin Milletvekili Mustafa Kemal Tuğmaner'in, Mardin İlinin ihtiyaçları ve sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Sayın başkan, değerli milletvekilleri; Mardin İlimizin ihtiyaçları ve sorunları konusunda gündemdışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Konuşma fırsatını veren ve bu konuyu sizlerle paylaşmama vesile olan Sayın Başkana da huzurlarınızda teşekkürlerimi arz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, sözlerime başlarken, Büyük Önder Atatürk'ü rahmet ve minnetle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, Mardin, kenti ve çevresiyle karmaşık bir tarihin ve çeşitli kültürel süreçlerin ürünüdür; milattan önce 4000 tarihinden günümüze kadar kendini açık hava müzesi olarak koruyabilmiş bir ilimizdir. Akan zamanın dışında âdeta kendi iç ahengi ve dinamiğiyle bugüne uzanan tarihsel süreklilik, yalnızca kentin fizikî yapısında kendini göstermemektedir, benzer olguyu, kültürel boyutta da takip etmek mümkündür.

Mardin, tarih boyunca Arapça, Süryanice, Kürtçe, Ermenice ve Türkçenin ve hatta, bugün bunlardan halen birkaçının konuşulduğu bir ilimizdir.

Değerli milletvekilleri, Uruk, Hurri, Mitanniler, Asurlar, Medler, Persler, Abgarlar, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Hamdaniler, Mervaniler, Türkmenler, Akkoyunlular, Artuklar, Karakoyunlular, Osmanlılar, Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti... Bütün bu kültürlere ev sahipliği yapmış bir Mardin.

İlimizdeki kültürel miraslarımıza gelince, bunlar saymakla bitmez. Muhteşem Mardin Kalesi, eşsiz bir yapıya sahip medreselerimiz, camilerimiz, manastırlarımız, çarşı, han, köşkler ve kasırlar, konut mimarîsinin en güzel örnekleridir. Tüm bu eşsiz yapıların bir an önce korunmaya alınması ve restorasyon çalışmasına başlanması gerekmektedir. Bu çalışmalara başlangıç olabilecek girişimi, Sayın Kültür Bakanımızın geçen ay ilimize gelmesiyle başlatmak istedik.

Değerli milletvekilleri, 12 nci Yüzyılda yapımına başlanan 14 üncü Yüzyılda biten Kasımpaşa Medresesi, Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı, buram buram tarih kokan muhteşem bir yapıdır. Bu medrese yıllar boyudur ilgisizlikten dolayı neredeyse harabeye dönmek üzereyken, Sayın Kültür Bakanımız medreseyi kurtarmak için, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü aracılığıyla, 4.9.2000 tarihinde, Vakıflar Genel Müdürlüğüne, buranın "kültürel amaçlarda kullanılmak üzere" Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğüne tahsis edilmesini talep etmişlerdir; ama, gelin görün ki, Kasımpaşa Medresesi, 7.9.2000 tarihinde, medreseyle yakından uzaktan ilgisi olmayan, merkez ilçe hudutları içinde olmayan bir ilçe belediyesine, çok cüzi bir bedelle kiraya verilmiştir.

Binlerce yıllık geçmişe sahip ilimizdeki tarihe ve kültüre sahip çıkmak, bizlerin en büyük görevidir. Borç içinde olan belediyelere -ki, işçi maaşları bile ödenemezken- medresenin, Kültür Bakanlığının tahsis edilme yazısından birkaç gün sonra kiralanma durumu akıllarda birçok soruya neden olmaktadır. Bir belediye ki, işçi maaşları ödenemezken, restorasyon, bakım ve onarım işlerini nasıl yapacaktır? Bu kültür hazinemizi acaba hangi amaçlarla kullanmayı düşünmektedirler?

Yapılan yanlışlığın acil olarak düzeltilerek bu muhteşem yapıtın koruma altına alınmasını, Mardin turizmine ve kültürüne, Kültür Bakanlığı nezdinde, restorasyonunun, bakımının yapılarak kazandırılmasını talep ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bu yılın turizm haftasını Mardin'de açan Turizm Bakanımıza da teşekkür ediyorum; bu vesileyle, ilimize daha fazla yerli ve yabancı turist gelmeye başlamıştır. Mardin turizmi ilerisi için bu umutlarla doludur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

BAŞKAN - Buyurun.

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Devamla) - Büyük bir turizm patlaması beklemekteyiz; onun için, buna şimdiden hazırlanmamız gerekir. Turizm sayesinde ilimiz, büyük bir gelir elde edecek ve ilimizdeki işsizliği bir nebze giderecektir.

Okuma oranı yüksek olan ilimize en azından bir eğitim fakültesi kazandırma çabalarımıza da siz değerli vekillerimizden destek bekliyorum.

Değerli milletvekilleri, Mardin'de tarım, son dört yıldır yaşanan kuraklık nedeniyle felç olmuş durumdadır. Çiftçilerimiz çok zor durumda olmalarına karşın, şimdi de, enerji kısıtlaması yüzünden, açılan su sondajlarına aralık ayından 2001 Mayıs ayına kadar enerji verilmeyeceği gündemdedir. Bu, çiftçilerimizin tamamen yok olmalarına sebep olacaktır.

Mardin'de mevcut organize sanayi bölgesindeki atıl durumda bulunan tesislerin faaliyete geçirilmesi için gerekli kolaylıkların gösterilmesi, bölge kalkınmasında önemli bir rol oynayacaktır. Özellikle -tarih boyunca- günümüze kadar varlığını korumuş küçük esnaf ve sanatkâr toplulukları her konuda desteklenmeli ve teşvik edilmelidir.

GAP Bölge Kalkınma İdare Başkanlığı, güneydoğunun hızlı bir şekilde kalkındırılması için kurulmuştur. Maalesef, bu kuruluş, maddî imkânsızlıklardan dolayı bölgedeki işlevini kaybetmiştir. GAP İdaresinin eski işlevini kazanması için gerekli ödeneklerin idareye tekrar verilmesi gerekmektedir.

Atatürk Barajından, suyu, Mardin Ovasına; yani, Mezopotamya Ovasına akıtacak olan su kanallarının -ki, bunun 60 kilometrelik kısmı geçen yıllarda ihale edilmişti- geri kalan 160 kilometrelik kısmını da çok süratli bir şekilde ihale edip bölgemize ve ilimize suyu akıtmalıyız. Mardin Ovası su sayesinde tüm Ortadoğu'yu besleyecek güçtedir. Bu sayede ekonomi canlanacak ve istihdam sorunu çözülecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dinleme nezaketinizden dolayı hepinize teşekkür ediyor, bu vesileyle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tuğmaner.

Gündemdışı ikinci söz, markalaşmanın önemi hakkında söz isteyen, Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Sünnetçioğlu. (FP sıralarından alkışlar)

3.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, üretimde marka ve patentlerin önemine ilişkin gündemdışı konuşması

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu gündemdışı konuşmayı, iki gazete haberinden yola çıkarak hazırlama ihtiyacını duydum. Bunlardan bir tanesi, Fransa'nın, resmî hazır giyim ve tekstil ihracatının 5,5 milyar dolar olduğu ve Fransa'nın sadece Paris'te, ziyaret edenlere alışveriş merkezlerinde sattığı tekstil ve hazır giyimin 25 ilâ 30 milyar dolar olduğu; ikincisi ise, dökme zeytinyağının tonunu 1 900 dolara ihraç etmemiz, bunun tenekelenirse 2 500 dolar, şayet şişelenip üzerine Lio markası konulursa 5 000 dolar, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletlerinde tanınan, (bilinen) bir marka olan Bertoli markası konulursa da bunun 10 000 dolara kadar satılabildiğidir.

Avrupa'da artık her şey markayla satılıyor. Aklınıza ne gelirse hepsinin bir markası var; hatta, devletler, her söyledikleriyle uluslararası markalarını da oluşturmuşlar. Elin adamı, şu şu şu özelliklerde mal istiyorum diyor, kalıbını verip gidiyor ve bizimkiler de siparişe göre üretim yapıp adama teslim ediyorlar. Bizimki 10 kazanırken, elin adamı da markadan dolayı 1 000 kazanıyor. Bursa Gürsu'da bir tekstil fabrikasını ziyaretimde Hollandalıların bir yatak örtüsüne sadece 30 sent gibi bir kâr verdiklerini gördüm; maliyet hesaplarını en ince noktalarına kadar yapıyorlar.

Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı sicilinde kayıtlı bulunan 211 000 civarındaki markanın yaklaşık 50 000 kişi ve kuruluşa ait olması, ülkemizde ciddî anlamda markalaşmanın olmadığı anlamını taşımaktadır. Odalar Birliği kayıtları incelendiğinde, 1 milyona yakın ticaret ve sanayi kuruluşu olduğu görülmektedir. Bu rakamın yarısı marka oluşturmuş olsaydı, 500 000 kişi ve kuruluşun marka sahibi olması gerekmekteydi; ancak, bugünkü veriler, sadece bu rakamın yüzde 10'una te-kabül etmektedir.

Dünyada yeniliklere imza atmış firmaların patent sayılarına bakıldığında, IBM'in 19 328, General Motorsun 18 776 ve Siemensin 17 255 civarında patent, aldığı görülmektedir; bu, araştırma ve geliştirmeye önem vermelerinden ve yenilik yapmalarındandır. Siemensin araştırma ve geliştirme yatırımlarına ayırdığı pay, bütçesinin yüzde 15'i civarındadır. Japonya'da ise, bir araştırma ve geliştirme mühendisi, senede en az bir patentlik bir buluş yapmak zorundadır.

Türk firmalarının, maalesef, fasonculuktan kurtulamamaları, ya teknoloji üretememeleri ya da yenilik yapsalar dahi, patent bilgileri olmaması nedeniyle, yaptıkları yeniliklere patent alma ihti-yacını hissetmemelerinden kaynaklanmaktadır.

Patent vekilliği, kamu hizmeti gören serbest bir meslektir. Patent vekillerinin, modern sınai hak koruma sistemi içinde idare nezdinde iş yapması yanında, yargı organları ve hakemler nezdinde de yardım görevleri bulunmaktadır. Türkiye'deki mevcut düzenlemelerde, patent vekillerinin bazı hak ve yükümlülükleri ile aralarındaki meslekî işbirliğine yer verilmemiştir. Bu boşluk, muhakkak, yasal düzenlemelerle tamamlanmalıdır. Bu konuda, Bursa Aslî Birinci Ticaret Mahkemesi Başkanı Sayın Dr.Mevciye Ergün tarafından hazırlanan "patent vekilliği kanunu" genel gerekçesiyle beraber tasarı taslağı olarak Türk Patent Enstitüsü Başkanlığına sunulmuştur. Avrupa Birliğine üye olma yolunda, bu taslağın, ilgili bakanlıkça tasarı haline getirilerek Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesine gereken çabanın gösterilmesini bekliyoruz.

Bugün yürürlükte olan Avrupa patent masrafları, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri patentlerinden 3 ilâ 5 katı fazla olarak görülmektedir. Avrupa Birliği genelinde patent alma işlemi için ödenmesi gereken tutar 50 000 euro civarındadır. Bu maliyetin en önemli kısmını, patent hakkı metninin tüm Avrupa Birliği dillerine çevrilmesi oluşturmaktadır. Avrupa Birliği Komisyonu, söz konusu metni sadece İngilizce, Fransızca ve Almanca hazırlayarak, bu maliyeti 2 200 euro seviyesine çekmek için çalışmalar yapmaktadır. Bunun için, Avrupa Birliği Komisyonu, topluluk patentleri hakkında tüzük tasarısı hazırlamıştır, muhtemelen de 2001 öncesi yürürlüğe girecektir. Tasarı yürürlüğe girdiğinde, bir Alman firmasına topluluk patentinin maliyeti 2 200 euro olurken, Türk firmasına bu aynı maliyet 50 000 euro civarında olacaktır. Bu durum, Türk sanayici ve işadamları aleyhine ciddî bir sorundur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Devamla) - Avrupa Birliğinde yaşanan bu gelişmeler karşısında, Türkiye'nin, zaman geçirmeden ciddî çalışmalar yapması ve önlemler alması gerekmektedir.

30 Ocak 2000 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Devlet Yardımları Teşvik Tebliği, sektöründe tanınmış markaların yurt dışındaki tescil ve tanıtım harcamalarını teşvik amacıyla 950 000 dolarlık bir paket içermektedir. Tabiî ki, bu paketten yararlanacak markaların sayısı çok sınırlı olacaktır ve zaten oluşmuş markaların yurt dışında tanıtımını amaçlamaktadır. Ülkemizde, markayı oluşturmaya yönelik hükümler içeren başka bir düzenleme mevcut değildir. Bu amaçla, sanayicilerimizin markaya yönelmesini sağlayacak marka harcamalarına destek vermek, örneğin tanıtım ve tescil giderlerinin yüzde 50'sini karşılamak, yurtdışı fuarlara katılımı teşvik etmek, markalı ürün ve satışlardan elde edilecek gelirlerin bir bölümüne vergi istisnası getirmek, marka oluşturanlara, bu markayla ithalat yapanlara prim vermek, tekliflerimizdir.

Bu konuda, Bursa İnegöllü mobilyacılar, markalaşmak ve uluslararası ticarete hazırlanmak için, inşallah önümüzdeki yıllarda da uluslararasına dönüştürülecek, 11-19 Kasım tarihleri arasında, İnegöl Mobilya Dekorasyon Fuarı düzenlemişlerdir ve hükümetimizin yardımlarını beklemektedirler.

Bu vesileyle, Yüce Meclisi selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Son söz, güneydoğuda ve Adıyaman'da tütünle ilgili ekonomik ve sosyal durum hakkında söz isteyen, Adıyaman Milletvekili Mahmut Nedim Bilgiç'e aittir.

Buyurun Sayın Bilgiç. (DYP sıralarından alkışlar)

4. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Nedim Bilgiç’in, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Adıyaman’da tütün üreticilerinin ekonomik ve sosyal sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı

MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tütün ve tütüncünün sorunları çok defa bu Meclisi meşgul etti, konuşuldu; fakat, bakıyoruz ki, geçen aylar ve yıllarda, tütün ekenin ve tütüncünün, hatta onu da bırakın Tekel Genel Müdürlüğünün sorunları giderek büyüyor, giderek aşılamayacak bir noktaya geliyor. Tütünün ve tütüncünün ekonomik ve sosyal meselesine, boyutuna değinirken Yüce Meclisinizi de saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tütün ziraati çok meşakkatli bir ziraat dalıdır, aile ziraatidir. Hepiniz içiçe yaşıyorsunuz, bilirsiniz, bir ailede dört beş kişi vardır ve -güneydoğuda ailenin de biraz kalabalık olduğuna dikkat edersek- kundaktaki bebekten yetmiş yaşındaki nineye kadar herkes bu zira-atle uğraşır. Sedir denilen ekimle, fideyle başlar. Şu anda evlerde tütün yaparlar; iki üç ay sonrasına, hatta haziran sonuna kadar devam eder; yani, onbeş ay meşakkatli bir çalışmadan sonra, tütüncü, evine, asgarî geçim ücretinden bir ücret götürür.

Tütüncünün ekiminin yüzde 80'ini yarıcı yapar; yani, arazi sahibi, tütün eken -"cenan" deriz bizim bölgede, güneydoğuda- onlara arazisini verir, yarısına veya üçte birine, onun şartlarına göre yarıcıya verir; yani, tabiî, doğal bir istihdam sağlar tütün ziraati. Tütün ziraati doğal istihdam sağlarken, mesela, benim ilim Adıyaman'da 46 000 aile direkt tütüncülükle uğraşır, 46 000 aile demek 250 000 kişi demek; çünkü, aşağı yukarı her ailenin dört beş kişilik ferdi vardır ve bunlar, hiç ara vermeden oniki onbeş ay yapmak suretiyle evlerine ekmek parası götürürler. Burada sosyal devletin çözmesi gereken istihdam meselesini, her eve iş, ekmek meselesini, tütüncü, kendi tarlasında, çiftinde çubuğunda didinerek, çalışırak, çaba sarf ederek, onbeş ay çalışarak oniki aylık geçimini sağlar.

Güneydoğu ve doğu, son yıllarda tütünün sayesinde ayakta kalabilmiştir; ama, gelelim, devlet yönüne. Şimdi, değerli milletvekilleri, siz ve Tekel Genel Müdürlüğünün personeli diyeceklerdir ki: "Tütünü koyacak yerimiz yok, depolar dolu; satacak yerimiz yok, pazar payımız azaldı; verecek ücretimiz yok, IMF ve Dünya Bankası şartlar getiriyor." Doğrudur; bunlar da doğru, devlet yönünden de doğru; bu, işin ekonomik yönü. Fakat, tabiî, devleti idare edenlerin de -hükümetler için di-yorum- bugünkü hükümetimizin de, bu ekonomik stabilizasyon, istikrar programına el atması gerekirdi. Türkiye, yirmi yıldır, yirmibeş yıldır yüzde 100'lük bir enflasyonla iç içe yaşıyor. Dünyanın hangi ülkesinde enflasyon bu kadar uzun süreli devam etse, o ülkede hiçbir şey kalmazdı; Türk insanının kaderciliği, Türk insanını ayakta tutabilmiştir.

Bu enflasyon Türkiye'de her şeyi kemirmiş, götürmüştür. Neyi götürmüştür; insanlığı götürmüştür, ekonomik girdileri götürmüştür, ekonomiyi çökertmiştir, ahlakı götürmüştür, siyaseti götürmüştür; hatta, yirmi, yirmibeş yıllık bu enflasyon, Parlamentonun ve parlamenterin de itibarında zaaf yaratmıştır; çünkü, dışarıdaki insanımız, Türk Milleti, bütün bu sıkıntıların, gelir dağılımındaki dengesizliğin sebebini Parlamentoda görmektedir; yirmi yıllık sıkıntının, birikimin yükünü de burası çekmektedir. Onun için, enflasyonla mücadele programı doğrudur. Yalnız, doğrudur derken, enflasyonla mücadele ederken, toplumun bütün kesimlerini, ülkenin bütün kesitlerini, bütün sektörlerini göz önüne almak suretiyle, IMF ile oturup stand-by anlaşması yapılabilirdi. Maalesef, bugünkü hükümetimiz, siyasî sorumlular, bu işi bürokrat sorumlulara bırakmışlardır; yani, Hazine, Merkez Bankası, Devlet Planlama bu işin yükünü üzerine almıştır ve "enflasyonla mücadeleyi ben yapacağım" demiştir. Bunlar değerli bürokratlarımızdır, hiçbirine itirazımız yok, hepsi, mesleğinde -emekleri karşılığında- belli bir yere gelmişlerdir; dil bilirler, dünyayı tanırlar, para politikasını, ekonomiyi, iktisadı, maliyeyi bilirler, itirazımız yok: fakat, Türk insanını, Türk coğrafyasını, Türkiye'nin demografik yapısını bilmezler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) - Türkiye'de bölgeler arasındaki farkı, Türkiye coğrafyasında yaşayan insanların, neyi ne yaparak hayatlarını devam ettirdiklerini bilemezler: onu, ancak siyasetçiler bilir. IMF ile stand-by anlaşması yapılırken, Türkiye coğrafyasını, Türk insanını tanıyan, Türkiye'de çiftçinin, esnafın, memurun, köylünün durumunu bilen siyasetçiler; yani, hükümet temsilcileri, bu şartları bizatihi görüşüp, bunlarla pazarlık yapıp, ağırlıklarını koysalardı, bunu çözmeye yönelselerdi, herhalde bugünkü sıkıntılar çekilmezdi, bugünkü hükümet de çekmezdi.

Bankaların rehabilitesi için Dünya Bankasından üç dört milyar dolar alırken, eğer, bürokrata bırakmayıp, bu işle ilgili bakanlar, siyaseti, Anadolu coğrafyasını, Anadolu insanının yapısını bilen siyasetçiler, bunlarla konuşsalardı, çiftçi için, köylü için de -bu dönem- Dünya Bankasından üç dört milyar dolar almak ihtiyacını duyar ve isterlerdi.

Bürokratlarımızın ellerinde -tabiî ki, haklı olarak- devletin istatistikî bilgileri, malî rakamları var. Bu rakamlara göre hesap kitap yapıp, uygulamayla, sahayla ilgisi olmayan çalışma neticesinde, bu işi, böyle götürmeye çalışıyorlar; ama, muhalefet milletvekilleri olarak Anadolu'ya gittiklerinde, bu işin tıkandığını görüyorlar arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, işte bunun neticesidir ki, Dünya Bankası ve IMF ile yapılan  anlaşmada "150 000 ton tütün alınacak, kota bununla sınırlandırılacak" deniliyor. Dünya Bankası diyor ki "tütün yerine başka ürün, alternatif ürün ekilsin." Doğrudur, haklıdır; ama, Dünya Bankasının mensupları, Anadolu'nun yapısını, Anadolu insanını ne kadar tanırlar, takdirlerinize sunuyorum.

Ne yapmak lazım?.. Kendi ilimin durumunu iki dakika içerisinde özetleyeceğim. Arkadaşlar, Adıyaman, çok geniş bir coğrafyada, son nüfus sayımına göre 836 000 insan yaşıyor. 836 000 insanın 250 000'i -46 000 aile- tütünle uğraşıyor. Neden tütünle uğraşıyor; çünkü, Adıyaman ekilebilir sulu taban arazisini tamamen Atatürk Barajına verdi arkadaşlar; 1 ilçesini, 100 köyünü ve çeşitli mezralarını, 3 milyon dönüm sulu arazisini Atatürk Barajının göl sahasına verdi. Adıyaman, ciddî şekilde Atatürk Barajının ve GAP'ın mağdurudur. Adıyaman'da bir karış arazi sulanmıyor, helalı hoş olsun, Harran Ovası sulanıyor. Onun da ötesinde, düğmeye bastığınız takdirde, Atatürk Barajından elde edilen elektrikle Bursa'da TOFAŞ, Renault, Trakya'da tekstil fabrikaları çatır çatır çalışıyor; ülkeye döviz giriyor, istihdam sağlanıyor, gayri safî millî hâsıla büyüyor, kişi başına düşen millî hâsıla artıyor ve bundan devlet vergi alıyor; helal olsun.

BAŞKAN- Sayın Bilgiç, toparlar mısınız efendim.

MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla)- Değerli milletvekilleri, buna hiçbir diyeceğimiz yok; yalnız, bir ilin omzunda, bir ilin bağrında göllenen sularla, o ile hiçbir şey vermeden, o ilin geriye kalan kıraç arazilerinde yaptığı tütün ziraatıyla az çok günlük hayatını devam ettiren çiftçiye, köylüye, daha ziyade toprağı olmayan... Mesela, benim toprağımda 15 çiftçi çalışır; ama, ben, tütün yerine buğday da ekerim, pamuk da ekerim; fakat, yarıcı "cenan" dediğimiz  insan hiçbir şey ekemez. Onlar il içerisinde göç ediyorlardı. Şayet bu iş düzelmezse 800 000 nüfusun, mübalağa etmi-yorum, 400 000'i il dışına göç edecek. İşin sosyal boyutu bu. Nereye gidecek arkadaşlar; bunlar Mersin'e, Adana'ya, İzmir'e, İstanbul'a gidecek. Buralarda yeni varoşlarda, yeni huzursuzluklar çıkaracak, yeni terörler çıkacak ve yeni sıkıntılar ülkenin başına dert olacak.

Arkadaşlar, Adıyaman'a tütünden verilen para, bir yılda 11 trilyon, bütün güneydoğuya verilen para da 56 trilyon. Bunun zaten üçte 2'sini satıştan elde ediyor; çünkü, 2 sente mal ediyor, 1 sente satıyor. Yani, diyelim ki, bütün güneydoğuya devlet bütçesinden 30 trilyon verilip de, bu insanlar kendi köylerinde, kendi kasabalarında, kendi şehirlerinde ikamet etse, orada istihdam sağlasa kötü mü olur arkadaşlar. Çok ciddî bir sorunla karşı karşıyayız. Devlet bunun önüne geçmezse -dikkat buyurun devlet diyorum...-

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bilgiç, lütfen toparlayınız.

MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

...Ciddî bir göç olacak. Bugün, yeniden köye dönüş programları yapıyorsunuz, trilyonlar harcamak suretiyle köyler inşa ediyorsunuz; içerisine insan koyamıyorsunuz.

Adıyaman, anarşi ve teröre karşı durduğu için, kendi nüfusunun yarısı kadar da güneydoğu ve doğunun diğer illerinden göç aldı; 826 000 kişiyi bağrında taşıyor ve bunlara tütünden ekmek veri-yor. Şayet, bu tütün ekme işi ellerinden giderse, bunlar, batının diğer illerine göç edecekler ve orada anarşiye, teröre çanak tutacaklardır.

Şunu söylemek istiyorum ki, hükümetimiz ve hatta Meclisimiz, bu işi, bir araştırma komis-yonuyla mı, bir inceleme komisyonuyla mı güneydoğunun, özellikle Adıyaman'ın ciddî bir GAP mağduru olmasını göz önüne alarak, buna bir çözüm bulmak için Hazine -çünkü, bu iş Tekel Genel Müdürlüğünün boyunu aşmıştır. Tekel Genel Müdürlüğü bu konuda ciddî şekilde çalışmaktadır, hakikaten tütüncüyle haşır neşirdir. Tütün ekicisine, zamanında elinden gelen imkânı vermiş, yardımı ve hizmeti yapmıştır, fakat, konu onların boyunu aşmıştır- Devlet Planlama, Tekel Genel Müdürlüğü ve Meclis hep beraber, bir araştırma ve inceleme yapmak suretiyle, bu işi çözüme doğru götürmelidir. En azından beş yıl içerisinde yerine alternatif ürün üretecek şekilde tarımın altyapısını kuracak, sulama tesislerini yapacak şekle getirinceye kadar tütün ekimine bir imkân tanınmalıdır ve bu arada da Burley ve Virginia tipi tütünü Güney Amerika'dan ve Güney Afrika'dan ithal ediyorlar; bunların da ekimine geçmek suretiyle, senede 100 trilyona yakın giden paranın yarısını bu çiftçiye vermek suretiyle de olabilir...

Tütün ekimi rutubet istiyordu; bu bölgede, Adıyaman'da, Urfa'da barajdan dolayı rutubet de var. Bu alternatifler ve imkânlar var iken, hükümetimizin kolaycılıkla, kolay yola gitmek suretiyle kota koyup "ben, 8 000 ton alıyorum ne yaparsan yap" dediği zaman vatandaş devletine küsecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) - Bundan da, ileride, orta vadede, uzun vadede devlet zarar görecektir; çünkü, bu devlet, terörle ve anarşiyle güneydoğuda uzun süre mücadele etmiştir. Bu ilden göç eden insanları tekrar bu noktaya getirmemek için, öyle zannediyorum ki, Yüce Meclis de buna el koymak suretiyle hükümete yol gösterecek, hükümete çanak tutacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bilgiç

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere buyurun Sayın Bakan.

ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemdışı konuşma yapan Sayın Mahmut Nedim Bilgiç'i, Devlet Bakanımız Rüştü Kâzım Yücelen'in yerine cevaplandıracağım; hepinize saygılar sunuyorum.

Ülkemizde tütün üretim planlaması, Bakanlıklararası Tütün Kurulu kararıyla yapılmakta olup, bu kurul, Tekelin ilgilendirildiği Devlet Bakanı, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı, Maliye Bakanı, Tarım ve Köyişleri Bakanı ile Sanayi ve Ticaret Bakanından oluşmaktadır. 2000 yılı üretim planlaması da bölgeler bazında sözü edilen kurul tarafından alınan kararla belirlenmiştir.

Ülkemizdeki tütün üretimi ve mevcut stok durumu 1993 ürün yılı sonunda ekonomik rakamların çok üzerine çıkmasıyla beraber 1994 ürün yılı itibariyle üretim planlamasına başlanılmış ve 1996 ürün yılı dahil başarılı olunmuştur. 1997 ürün yılında üretim planlaması yapılmaması sebebiyle stoklar tekrar yükselmiş ve istenilmeyen rakamlara ulaşmıştır. 1998 ürün yılından itibaren yeniden kota uygulamasına başlanmıştır.

Halen Tekel Genel Müdürlüğünün stoklarında 526 000 ton tütün mevcut olup, bunun yüzde 37'sini teşkil eden 195 000 tonu güneydoğu bölgesi tütünleridir. Güneydoğu bölgesinde 1999 üretim yılında 38 000 ton üretim kontenjanı dağıtılmış olmasına rağmen, üretim yüzde 55 fazlasıyla 59 000 ton olarak gerçekleşmiş ve tamamı satın alınmıştır. Satın alınan tütün karşılığı olarak 136 113 üreticiye 57,5 trilyon TL ödemede bulunulmuştur.

Adıyaman İlinin bu üretim içerisindeki payı 39 803 ekici ile yüzde 29,2, üretim olarak 21 300 ton ile yüzde 36,1, ödenen bedel mukayesesi olarak 20,7 trilyon TL ile yüzde 37,7 düzeyindedir. Adıyaman İline 1999 ürün yılı için 12 700 ton üretim kontenjanı tahsis edilmiş olmasına rağmen, üretim, kontenjanın yüzde 67,7 üzerinde gerçekleşmiştir. Adıyaman menşeli tütün, Tekel Genel Müdürlüğü stoklarında 65 bin tona ulaşmış, buna mukabil, 1 yıllık tüketim ihtiyacı 5 000 ton düzeyinde kalmıştır. Kısaca, mevcut stoklar, Tekelin 13 yıllık ihtiyacını karşılayacak düzeydedir.

2000 ürün yılı için güneydoğu bölgesine tahsis edilen üretim kontenjanı 36 500 ton olmasına rağmen, üretimin, verilen kontenjanın yüzde 34,2 üzerinde 49 000 ton olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. Beklenen üretimin 20 000 tonluk kısmını sadece Adıyaman tütünü oluşturmaktadır. Adıyaman İline tahsis edilen üretim kontenjanı 12 700 ton olmasına rağmen, üretimin bunun yüzde 57 üzerinde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.

Güneydoğu bölgesi ve Adıyaman İlinde tütün üreticisi sayısının yüksek gözükmesinin sebebi, gerçekte üreticilerin aile içerisindeki bireylere fazla koçan çıkarmalarından kaynaklanmaktadır.

Günümüz dünyasında tüketilme şansı bulunmayan veya ihtiyacın üzerinde üretim yapılan tütünlerin bir disiplin altına alınması kuşkusuz kaçınılmazdır. 13 aylık emeğini veren binlerce ekicinin ortaya koymuş oldukları ürünün, belli bir zaman geçtikten sonra imha edilecek durumla karşı karşıya kalması kabul edilebilir değildir. Amerikan Blended tipi sigaraların iç ve dış pazarda sürekli artış göstermesi, özellikle bölge tütünlerine olan talebi asgarî seviyelere indirmiştir.

Dünya Bankası desteğiyle uygulanması düşünülen "çiftçiye doğrudan gelir desteği" projesi seçilen pilot bölgelerde, tütün üretimine tamamen izin verilmeyen veya ekim alanları kısıtlanan ekicilerin kayba uğradıkları bedel kaybının telafisi çalışmaları, Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız ile Hazine Müsteşarlığımız tarafından yürütülmektedir. Bu projenin yaygınlaştırılması halinde, üreticilerin gelir kayıpları önlenmiş olacaktır.

Bilgilerinize arz ederim. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Bilgiç, Sayın Hükümeti dinlediniz.

Efendim, nihayet gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Komisyonlara, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimine dair tezkereler var; okutup, ayrı ayrı bilgilerinize sunacağım.

Efendim, okunacak çok tezkere olduğu için, Kâtip Üyenin, yerinde oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun.

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Anayasa Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/679)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonu, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 9 Kasım 2000 Perşembe günü saat 11.00'de toplanmış ve kullanılan 13 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adı ve soyadı belirtilen üyeler karşılarında gösterilen oyları alarak, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize sunulur.

Saygılarımla

 

 

Rahmi Sezgin

 

 

 

 

İzmir

 

 

 

 

Anayasa Komisyonu Geçici Başkanı

 

 

Başkan

 

: Turhan Tayan

(Bursa)

12 oy

Başkanvekili

: Namık Kemal Atahan

(Hatay)

12 oy

 

Sözcü

 

: Mehmet Nacar

(Kilis)

13 oy

Kâtip

 

: E. Cenap Gülpınar

(Şanlıurfa)

12 oy

2.- Adalet Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/680)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için perşembe günü saat 11'de toplanmış, kullanılan 14 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler karşılarında gösterilen oyları alarak, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize sunulur.

Saygılarımla.

 

 

A. Nazlı Ilıcak

 

 

 

 

İstanbul

 

 

 

 

Adalet Komisyonu Geçici Başkanı

 

 

Başkan

 

: Emin Karaa

(Kütahya)

14 oy

Başkanvekili

: Sühan Özkan

(İstanbul)

13 oy

 

Sözcü

 

: Salih Erbeyin

(Denizli)

13 oy

Kâtip

 

: Yekta Açıkgöz

(Samsun)

13 oy

3.- Millî Savunma Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/681)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma Komisyonu Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimini yapmak üzere 9.11.2000 Perşembe günü saat 11.00'de toplanmış, toplantıya 17 üye katılmış ve kullanılan oy pusulalarının tasnifi sonucunda aşağıda ad ve soyadı ile seçim çevresi belirtilen üyeler, hizasında gösterilen oyu alarak Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

 

 

Rıza Ulucak

 

 

 

 

Ankara

 

 

 

 

Komisyon Geçici Başkanı

 

 

Başkan

 

: Hasan Gülay

(Manisa)

15 oy

Başkanvekili

: Vedat Çınaroğlu

(Samsun)

15 oy

 

Sözcü

 

: Şükrü Yürür

(Ordu)

15 oy

Kâtip

 

: Mustafa Kemal Tuğmaner

(Mardin)

15 oy

4.- İçişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâ-tip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/682)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçişleri Komisyonu Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 9.11.2000 Perşembe günü saat 11.00'de toplanmış ve kullanılan 14'er adet oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adları yazılı üyeler, karşılarında gösterilen oyu alarak İçtüzüğün 24 üncü maddesi uyarınca Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.

Saygıyla arz olunur.

 

 

Ali Oğuz

 

 

 

 

İstanbul

 

 

 

 

Komisyon Geçici Başkanı

 

 

Başkan

 

: Mehmet Pak

(İstanbul)

14 oy

Başkanvekili

: Musa Öztürk

(Adana)

14 oy

 

Sözcü

 

: Hasan Fehmi Konyalı

(Ordu)

14 oy

Kâtip

 

: Hasan Hüseyin Balak

(Tokat)

15 oy

5.- Dışişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâ-tip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/683)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 8.11.2000 Çarşamba günü saat 16.45'te toplanmış ve kullanılan 13 adet oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adı ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize sunulur.

Saygılarımla.

 

 

Kâmran İnan

 

 

 

 

Van

 

 

 

 

Dışişleri Komisyonu Geçici Başkanı

 

 

Başkan

 

: Kâmran İnan

(Van)

13 oy

Başkanvekili

: Suat Çağlayan

(İzmir)

13 oy

 

Sözcü

 

: Mehmet Kaya

(Kahramanmaraş)

13 oy

Kâtip

 

: Bülent Akarcalı

(İstanbul)

12 oy

6.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun baş-kan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/684)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 9 Kasım 2000 Perşembe günü saat 12.00'de toplanmış ve kullanılan 15 adet oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adı ve soyadı belirtilen üyeler karşılarında gösterilen oyları alarak Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize sunulur.

Saygılarımla.

 

 

Lütfi Doğan

 

 

 

 

Gümüşhane

 

 

 

 

Millî Eğitim, Kültür,

 

 

 

 

Gençlik ve Spor Komisyonu

 

 

 

 

Geçici Başkanı

 

 

Başkan

 

: Abdurrahman Küçük

(Ankara)

13 oy

Başkanvekili

: Halil Çalık

(Kocaeli)

13 oy

 

Sözcü

 

: Ahmet Kabil

(rize)

13 oy

Kâtip

 

: Mücahid Himoğlu

(Erzurum)

13 oy

7.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/685)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyon, Başkan, Başkanvekili, Kâtip ve Sözcü seçimi için 9.11.2000 Çarşamba günü saat 12.00'de toplanmış, toplantıya 13 üye katılmış ve kullanılan oy pusulalarının tasnifi sonucunda aşağıda adı, soyadı ve seçim çevresi belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

 

 

Mustafa Gül

 

 

 

 

Elazığ

 

 

 

 

Bayındırlık, İmar Ulaştırma ve Turizm Komisyonu

 

 

 

 

Geçici Başkanı

 

 

Başkan

 

: Mustafa Gül

(Elazığ)

13 oy

Başkanvekili

: Sefer Koçak

(Ordu)

13 oy

 

Sözcü

 

: Ahmet Sancar Sayın

(Antalya)

13 oy

Kâtip

 

: Yusuf Kırkpınar

(İzmir)

13 oy

8.- Çevre Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/686)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Çevre Komisyonu, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için Perşembe günü saat 12.00'de toplanmış, kullanılan 13 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize sunulur.

Saygılarımla.

 

 

Hakkı Töre

 

 

 

 

Hakkâri

 

 

 

 

Çevre Komisyonu Geçici Başkanı

 

 

Başkan

 

: Ediz Hun

(İstanbul)

13 oy

Başkanvekili

: Sedat Çevik

(Ankara)

12 oy

 

Sözcü

 

: Esvet Özdoğu

(Ankara)

12 oy

Kâtip

 

: Burhan İsen

(Batman)

12 oy

9.- Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/687)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu; Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 9.11.2000 Perşembe günü saat 12.00'de toplanmış ve kullanılan 17 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adları yazılı üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak İçtüzüğün 24 üncü maddesi uyarınca Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.

 

 

 

M. Sait Değer

 

 

 

 

 Şırnak

 

 

 

 

Sağlık, Aile, Çalışma ve

 

 

 

 

Sosyal İşler Komisyonu

 

 

 

 

Geçici Başkanı

 

 

Başkan

 

: Ertuğrul Kumcuoğlu

(Aydın)

16 oy

Başkanvekili

: Hasan Basri Üstünbaş

(Kayseri)

16 oy

 

Sözcü

 

: Ali Kemal Başaran

(Trabzon)

15 oy

Kâtip

 

: Sebahat Vardar

(Bilecik)

13 oy

10.- Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/688)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 9.11.2000 Perşembe günü saat 11.00'de 20 üyeyle toplanmış ve yapılan seçim sonucunda aşağıda adı, soyadı ve seçim bölgeleri gösterilen üyeler, hizalarında belirtilen oylarla Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip Üye seçilmişlerdir.

Bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

 

 

Mahmut Erdir

 

 

 

 

Eskişehir

 

 

 

 

Komisyon Geçici Başkanı

 

 

Başkan

 

: Mahmut Erdir

(Eskişehir)

13 oy

Başkanvekili

: Nail Çelebi

(Trabzon)

19 oy

 

Sözcü

 

: Evren Bulut

(Edirne)

20 oy

Kâtip

 

: Numan Gültekin

(Balıkesir)

19 oy

11.- Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Geçici Başkanlı-ğının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/689)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 9.11.2000 Perşembe günü saat 11.00'de 20 üyeyle toplanmış ve yapılan seçim sonucunda aşağıda adı, soyadı ve seçim bölgeleri gösterilen üyeler, hizalarında belirtilen oylarla Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtipliğe seçilmişlerdir.

Bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

 

 

Eyüp Doğanlar

 

 

 

 

Niğde

 

 

 

 

Komisyon Geçici Başkanı

 

 

Başkan

 

: Hasan Kaya

(Konya)

13 oy

Başkanvekili

: Miraç Akdoğan

(Malatya)

13 oy

 

Sözcü

 

: Fahrettin Gülener

(Bursa)

13 oy

Kâtip

 

: Ali Serdengeçti

(Manisa)

13 oy

12.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/690)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu, Komisyon Başkanı, Başkanvekili, Sözcü, Kâtip ve Denetçi seçimleri için 9.11.2000 Perşembe günü saat 11.00'de 7 komisyon üyesinin katılımıyla toplanmış ve kullanılan 7 oy pusulası sonucu aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak Başkan, Başkanvekili, Sözcü, Kâtip ve Denetçi seçilmişlerdir.

Bilgilerinize arz ederim.

 

 

Nazif Okumuş

 

 

 

 

İstanbul

 

 

 

 

Komisyon Geçici Başkanı

 

 

Başkan

 

: Nazif Okumuş

(İstanbul)

7 oy

Başkanvekili

: Ataullah Hamidi

(Batman)

13 oy

 

Sözcü

 

: Burhan Bıçakçıoğlu

(İzmir)

7 oy

Kâtip

 

: Melek Denli Karaca

(Çorum)

7 oy

Deneti

 

: Çetin Birgir

(Kars)

7 oy

13.- Dilekçe Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/691)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dilekçe Komisyonu, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 9.11.2000 Perşembe günü saat 11.00'de toplanmış ve kullanılan 7 adet oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adı ve so-yadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize sunulur.

Saygılarımla.

 

 

Şadan Tuzcu

 

 

 

 

İstanbul

 

 

 

 

Dilekçe Komisyonu Geçici Başkanı

 

 

Başkan

 

: Faruk Demir

(Ardahan)

7 oy

Başkanvekili

: Ali Halaman

(Adana)

7 oy

 

Sözcü

 

: Ersin Taranoğlu

(Sakarya)

7 oy

Kâtip

 

: Süleyman Yağız

(İstanbul)

7 oy

 

14.- Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/692)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 9.11.2000 Perşembe günü saat 11.00'de toplanmış, toplantıya 25 üye katılmış ve kullanılan oy pusulalarının tasnifi sonucu aşağıda ad ve soyadı ile seçim çevreleri belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

 

 

Ali Naci Tuncer

 

 

 

 

Trabzon

 

 

 

 

Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu

 

 

 

 

Geçici Başkanı

 

 

Başkan

 

: Birkan Erdal

(Ankara)

25 oy

Başkanvekili

: Erdoğan Toprak

(İstanbul)

24 oy

 

Sözcü

 

: Armağan Yılmaz

(Uşak)

24 oy

Kâtip

 

: Erkan Kemaloğlu

(Muş)

24 oy 

15.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkeresi (3/693)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Başkan, Başkanvekilleri (2) ve Sözcü seçimi için 9.11.2000 Perşembe günü saat 11.00'de toplanmış ve kullanılan 13 adet oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak seçilmişlerdir.

3686 sayılı İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Kanunun 3 üncü maddesinin üçüncü pa-ragrafında "Komisyon, siyasî parti gruplarının yüzde oranlarına göre, bir başkan, iki başkanvekili, bir sözcü ve bir kâtip seçer" denilmektedir. Bu madde uyarınca, toplantıya katılan DSP, MHP, ANAP ve DYP temsilcileri, Başkan, 2 Başkanvekili ve Sözcü seçmişlerdir. Komisyon, ayrıca, boş kalan kâtip üyeliğe, yapılacak ilk toplantıda, komisyon kanununa uygun olarak FP'li üyeler arasından seçim yapılmasına karar vermiştir.

Bilgilerinize sunulur.

Saygılarımla.

 

 

Osman Müderrisoğlu

 

 

 

 

Antalya

 

 

 

 

Komisyon Geçici Başkanı

 

 

Başkan

 

: Hüseyin Akgül

(Manisa)

13 oy

Başkanvekili

: Hasan Macit

(Burdur)

13 oy

 

Sözcü

 

: A. Emrem Kocaoğlu

(İstanbul)

13 oy

Kâtip

 

: Kadir Bozkurt

(Sinop)

13 oy

BAŞKAN - Tezkereler bilgilerinize sunulmuştur.

Şimdi, komisyonlardan 8 adet istifa önergesi vardır; okutup, ayrı ayrı bilgilerinize sunacağım efendim:

16.- Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine iliş-kin önergesi (4/224)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İradem dışında seçilmiş bulunduğum Dilekçe Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.

Gereğini arz ederim.

                                  Osman Aslan

                                       Diyarbakır

17.- Konya Milletvekili Hüseyin Arı'nın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/225)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gördüğüm lüzum üzerine, TBMM Dilekçe Komisyonu üyeliği görevinden istifa ediyorum.

Gereğini arz ederim. 08.11.2000

Saygılarımla.

                                    Hüseyin Arı

                                             Konya

18.- Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/226)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dilekçe Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.

Gereğini arz ederim.

Saygılarımla.            08 Kasım 2000

                           Mehmet Elkatmış

                                          Nevşehir

19.- Tokat Milletvekili Bekir Sobacı'nın, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ü-yeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/227)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gördüğüm lüzum üzerine, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                    Bekir Sobacı

                                              Tokat

20.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/228)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gördüğüm lüzum üzerine, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar ve Bilgi Komisyonundan istifa ediyorum.

Gereğini arz ederim.                                                   

Saygılarımla.                  08.11.2000

                                      Azmi Ateş

                                           İstanbul

21.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Özyol'un Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnce-leme Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/229)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

FP Grubunca, TBMM Hesaplarını İnceleme Komisyonuna üye olarak ismim bildirilmiş ve Meclis Genel Kurulunda ilgili tezkerenin okunmuş olduğu malumlarınızdır.

Gördüğüm lüzum üzerine, söz konusu komisyon üyeliğinden çekiliyorum. Gereğini bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.                    9.11.2000

                               Mehmet Özyol

                                       Adıyaman

22.- Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek'in Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/230)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Grubum tarafından, TBMM Hesaplarını İnceleme Komisyonuna seçilmiş bulunuyorum. Gördüğüm lüzum üzerine, bu komisyondan istifamın kabulünü arz ederim.

Saygılarımla.                    9.11.2000

                                Mehmet Çiçek

                                             Yozgat

23.- Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/231)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim. 9.11.2000

                        Altan Karapaşaoğlu

                                               Bursa

BAŞKAN - Efendim, 8 adet önerge bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 adet tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize ve oylarınıza sunacağım:

24.- Çocuk sağlığı önplanda olmak üzere koruyucu sağlık hizmetlerinin boyutlarını yerinde incelemek ve tıbbî malzeme götürmek için, çocuk sağlığı hizmetlerinde deneyimli doktorlardan oluşacak bir Parlamento heyetinin Irak'a ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/694)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Irak'taki koruyucu sağlık hizmetlerinin boyutlarını incelemek ve özellikle çocukların sağlığı önplanda olmak üzere, çocuk hastalıklarının çeşitli aşılanma durumlarını ve hastanelerde inceleme yapmak ve tıbbî malzeme götürmek üzere, çocuk sağlığı hizmetlerinde deneyimli doktorlardan oluşacak bir Parlamento heyetinin, Irak'a bir ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.

Parlamentolar arasındaki ilişkilerdeki eksikliğin giderilmesi ile "ad hoc" bir zeminde ilişkilerin başlatılmasına da katkı sağlayacağı değerlendirilen söz konusu ziyaretin gerçekleştirilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

25.- İçinde bulunduğu siyasî ve askerî koşulların ulusal güvenliğimiz, bölgesel barış ve istikrar bakımından olası sonuçları konusunda istişarelerde bulunmak ve temaslar yapmak üzere, ziyaret takviminin diplomatik kanallar yoluyla belirlenmesini müteakip, beş milletvekilinden oluşacak bir Parlamento heyetinin Irak'a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/695)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Dünyanın birçok ülkesinden Irak'a, bireysel veya resmî düzeyde yoğun parlamenter ziyaretler yapılmakta olduğu, parlamenterlerin Irak'a gösterdikleri ilginin, ülkelerinin kısa veya uzun vadeli çıkarlarıyla ilgili saiklerden kaynaklandığı bilinmektedir.

Bu bağlamda, Irak'a uygulanan ekonomik ambargonun, başta, kadın ve çocuklar olmak üzere, sivil halk, eğitim, kültür ve sağlık kurumları üzerindeki ve bölgedeki etkilerini yerinde incelemek, petrol karşılığı gıda programı çerçevesindeki ihalelere çetin rekabet koşulları içinde katılan şirketlerimize siyasî destek sağlamak ve Irak'ın ambargo sonrası dönemde yeniden inşaına ve yatırımlarına olan ilgimizi parlamenter düzeyde göstermek ile Irak'ın içinde bulunduğu siyasî-askerî koşulların ulusal güvenliğimiz ve bölgesel barış ve istikrar bakımından olası sonuçları konusunda istişarelerde bulunmak ve temaslar yapmak üzere ziyaret takviminin diplomatik kanallar yoluyla belirlenmesini müteakip TBMM'den 5 milletvekilinden oluşan heyetin Irak'a resmî bir ziyarette bulunması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi uyarınca Başkanlık Divanının olumlu görüşüyle Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce yarım kalan işten başlıyoruz.

İkinci sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasa-rıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/650, 1/679) (S. Sayısı : 517)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Birinci sırada yer alan Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.

2. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Bakan var efendim.

BAŞKAN - Gelmedi efendim, erteledik.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Yani, var; ama, gelmiyor deyin. Var ayrı şey, gelmiyor ayrı şey.

BAŞKAN - Üçüncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kabinesi Arasında Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonları Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

3. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kabinesi Arasında Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/357) (S.Sayısı: 97) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon ve hükümet yerini aldı.

Komisyon raporunun okunup okunmamasını oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmamasını kabul edenler... Raporun okunmaması kabul edilmiştir.

Tasarının tümü üzerinde grupları adına söz isteyen?..Yok.

Şahısları adına?.. Yok.

Tasarının tümünü görüşmüş olduk.

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Arı konuşacaklar.

BAŞKAN - Efendim "söz isteyen var mı" diye soruyorum!..

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Arı konuşacaklar.

BAŞKAN - Yazıyla bildireceksiniz efendim. Yeni âdet mi geldi?!.

Benim vazifem sormak, sizin vazifeniz yazmak.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Hüseyin Arı; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARI (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kabinesi Arasında Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, ülkeler arasındaki münasebetler bazı temel esaslara göre yürütülmelidir ve tarihimiz, bunun iyi ve kötü örnekleriyle doludur. Bilhassa cumhuriyet tarihimizde, dışpolitikayla ilgili başlıca temel ilkeleri, büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk belirlemiş ve bu esasları, devletin başında bulunduğu süre içerisinde hassasiyetle uygulamıştır. Bu münasebetle, eşsiz lider Mustafa Kemal Atatürk'ü ve onun mümtaz silah arkadaşlarını, vefatının 62 nci yıldönümünde, burada bir kez daha rahmetle anıyorum.

O diyordu ki: "Millî bağımsızlık benim karakterimdir." Bu sözüyle işaret etmek istediği, aslında, ülkenin millî bağımsızlığının, ancak ve ancak ekonomik bağımsızlığıyla mümkün olabileceği; yani, güçlü bir ekonomiye sahip olmamızın gerekliliğidir.

Sorarım sizlere, ülkemizin bugünkü ekonomik tablosuyla ve bilhassa Batı Avrupa ve ABD başta olmak üzere, zengin ülkelere olan bugünkü 115 milyar dolar borçla, siz, nasıl millî bağım-sızlığımızdan bahsedebilirsiniz? Yüzyirmi yıl önce ağır borçları yüzünden yine aynı Avrupa ülkelerine karşı Osmanlı Devleti çok güç duruma düşmüş "hasta adam" sıfatıyla maliyesini ve hazinesini, alacaklı olan bu ülkelerin kurmuş oldukları bir komisyona teslim etmiştir; tıpkı yüzyirmi yıl sonra, bugün, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin aynı devletlere olan ağır borcu yüzünden devletin hazinesini ve maliyesini IMF denilen bir kuruma ve onun temsilcisi Cottarelli'ye teslim ettiği gibi. Değerli arkadaşlarım, bu, gaflet değil de nedir?

Mustafa Kemal Atatürk, yine, diyor ki: "Yurtta sulh cihanda sulh." Yurtta sulhu, vatandaşlar arasında bugün yurt içinde barış, huzur ve güvenle onların refah ve mutluluğunu ancak ve ancak demokrasinin temel ve evrensel kurallarının tam uygulandığı, hukukun üstünlüğünü esas alan, insan faktörünü önplanda tutan demokratik bir sistemle sağlayabilirsiniz. Maalesef, bugün, bu gerçekleşmemiştir. Bugün görünen durum şu ki, halkına güvenmeyen bir devlet, devletine güven duymayan bir halk vardır.

Tabiîdir ki, bunun neticesi ve bedeli de çok ağır olmaktadır. Bunun en son örneği, İran yolcu uçağının Diyarbakır'a indirilmesidir. Bu, komşumuz İran'la gerginliğe neden olmuştur. Bu durumda, güdümlü ve teslimiyetçi bir dışpolitikanın, bu ülkeye ve onun insanlarına ne kadar zarar verdiğini hep birlikte yaşıyor ve bedelini ağır bir şekilde ödüyoruz.

Ayrıca, ülkemiz de devamlı itibar kaybetmektedir.

 Değerli arkadaşlarım, yıllardır, sınır komşularımız olan İran, Irak ve Suriye ile ihtilaflıyız. Aynı güdümlü politikalar yüzünden millî irademizi ortaya koyamıyoruz; bu yüzden, ekonomik kaybımız çok büyük oluyor.

Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD, yıllardır, bu bölgenin stratejik kaynakları olan petrol ve doğalgazını kullanıyorlar ve bölge, onlar için önemli bir menfaat alanı haline gelmiştir. Bizim hemen yanıbaşımızdaki ve kalkınmamıza direkt katkısı olacak bu kaynaklardan ve avantajlı pozisyondan, maalesef, hâlâ, istifade edemiyoruz. İşte, Körfez Harekâtından beri, dokuz yıldır, Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattı çalıştırılamıyor. Bu üç komşu ülkeyle sınır ticareti dahi yapamıyoruz. Daha geçen hafta -gazetelerde hepimiz gördük, okuduk- Uluslararası Nakliyeciler Derneği Başkanı Sayın Ulusoy "Güneydoğu TIR ve kamyon hurdalığına döndü" diyordu. Nerede, her gün salonlarda, kokteyllerde, balolarda avaz avaz bağırarak Atatürk'e şakşakçılık yapanlar; istismarcılar ve salon kabadayıları? Atatürk, bir konuyu, âdeta, yetmiş yıl önce görmüş ve bunu belirtmiştir.

Atatürk'ün Gençliğe Hitabesinin son paragrafını bir kere daha hatırlatmak istiyorum. O, birçok tavsiyelerde bulunduktan sonra diyordu ki, ey gençler bu şeraitten (bu şartlardan)  daha kötüsü, daha vahimi, sizi dahilde idare edenler gaflet, dalalet hatta hıyanet içinde bulunabilirler; müstevlilerle işbirliği yaparak, halkı fakrüzarurete düşürürler.

Değerli arkadaşlarım, bugün, Türkiye'nin tablosu, maalesef, bunu gösteriyor. O eşsiz lider, yetmiş yıl önce, âdeta bugünleri tahmin etmiş.

Bugün, ülkemiz, bu durumuyla, iki istila altında. Bugün artık, ülkeler, birbirini riskli olan silahla istila etmiyorlar -tabiî, İsrail hariç- bugün ülkeler, güçlü ekonomileriyle güçsüz ekonomileri ve kültürleriyle o ülkeyi istila ediyorlar. Bugün, ülkemiz, maalesef, ekonomik ve kültürel istila altındadır.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizin bugün içerisinde bulunduğu tüm bu olumsuzluklara rağmen, yine de umudumuzu yitirmemeliyiz; çünkü, milletimiz, dünyanın en değerli cevheridir; yeter ki, onu yönlendirebilelim. Tıpkı, İstiklâl Harbi öncesi Anadolu'da devletsiz, başıboş kalan bu toplumu,  o büyük liderin, Kuvayi Milliye ruhu etrafında birleştirerek, Erzurum Kongresinde aynen söylediği gibi. İlk alınan karar, 1 inci madde: "Vatanın bütünlüğü, milletin birliği tehlikededir. Vatanın bütünlüğünü ve milletin birliğini, yine, milletin azim ve iradesi kurtaracaktır" diyerek işe başlamış olan ve o cevher milletiyle yurdu düşmanlardan temizleyerek bu aziz vatan üzerinde Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını bugün burada bir kez daha rahmetle anıyorum.

Değerli arkadaşlarım, onun içindir ki, bugün iktidar sahibi bazı liderlerimiz, kutsal devlet anlayışıyla, insanlarımızı devlete feda ediyorlar; bu anlayış, hem demokrasiye taban tabana zıttır  ve hem de ülkeyi getirdiği bugünkü durum ortadadır. Demokrasilerde esas olan insandır, millettir. Devlet için insanlarımızı feda etmeyelim. Biz, milletimizi ve onun insanlarını dimdik ayakta tutalım.

Devleti kuran, millettir. İşte, İstiklâl Harbinde, Osmanlı başkenti İstanbul'da saray ve padişah İngilizlerin esiri olmuş, devlet ortada yok, halk Anadolu'da başsız kalmış, ordu terhis olmuş; ama, o insanlar bir lidere kavuşunca, tekrar, aynı topraklar üzerinde yeni bir devlet kurmuşlardır. Devlet kurmak güç olmakla birlikte, şayet, millet varsa her zaman kurulabilir; ama, milleti kaybedersek, bir daha devlet kuramayız. Onun için, gelin, hep birlikte insanlarımıza sahip çıkalım, milletimizin birlik ve beraberliğini sağlamak için ne gerekiyorsa yapalım. Sanırım, bunun da tek çaresi, 65 mil-yon insanımızın ortak paydasının demokrasi olmasıyla mümkündür.

Değerli arkadaşlar, uluslararası ilişkilerimizde görüldüğü gibi, Atatürk'ün de kendi döneminde ortaya koyduğu temel esaslar çerçevesinde hareket tarzlarımızı belirleyerek, teslimiyetçi ve güdümlü politikalardan kurtulunmasıyla ülke menfaatlarımız gözetilmiş olur; aynı zamanda, milletimizin ve ülkemizin de itibarı zedelenmemiş olur.

Türkiye Cumhuriyeti ile Ukrayna Hükümeti arasında, savunma sanayii işbirliği alanında, 27 Temmuz 1994 tarihli askerî eğitim, teknik ve bilimsel işbirliğine ilişkin imzalanan ikili anlaşma, bilhassa, bu ülkenin Sovyet Rusya döneminde harp sanayiine dayalı potansiyelinin büyüklüğü bilindiğinden, savunma sanayiimize olumlu katkılar sağlayacaktır, yerinde bir anlaşmadır.

Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri, hiçbir zaman şu hususu göz ardı etmemelidirler: Biz, millî harp sanayiimizin yokluğunu, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı esnasında, acı bir şekilde milletçe yaşadık. Vatan ve millet sevgisini her şeyin üzerinde tutan halk, o günkü koşullar altında büyük fedakârlıklarda bulunarak, yardımlarıyla kurup geliştirdikleri ordumuzu güçlendirme vakıfları, bugün, savunma sanayiine dönüştürülmüştür.

Millî harp sanayimizin ilk örneği olan, 1975'te kurulan ASELSAN, bugün, telsiz ve elektronik alanda gurur duyduğumuz bir dünya şirketi durumundadır. Aynen benzer kuruluşlar, Türk Uçak Sanayii, TAI, ROKETSAN gibi, ülkemizin bekası için son derece önem arz eden bu millî harp sanayimizi, ikili askerî anlaşmalar yapmakla birlikte, gözümüz gibi koruyarak ve daha da gelişti-rerek, bu alanlarda dünyaya açılmayı da esas gaye edinmeliyiz.

Değerli arkadaşlarım, bu duygu ve düşüncelerle, Ukrayna ile yapılmış olan bu ikili anlaşmanın, Silahlı Kuvvetlerimize ve milletimize hayırlı olması dileklerimle, hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arı.

Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE UKRAYNA BAKANLAR KABİNESİ ARASINDA SAVUNMA SANAYİİ İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 21 Mayıs 1998 tarihinde Kiev'de imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kabinesi Arasında Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşması'nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına söz isteyen?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir malumunuz. Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Açıkoylama için 5 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Efendim, toplantı yetersayısı bulunamamıştır. Kaç dakika ara verelim? (DSP sıralarından "5 dakika" sesleri)

Efendim, karar yetersayısı değil de, açık oylamada mecburî...

Sayın Köse, Sayın Halıcı, Sayın Doğan?..

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - 10 dakika ara verelim Sayın Başkan.

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - 10 dakika ara verelim.

BAŞKAN - Peki efendim.

18.10'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum efendim.

Kapanma Saati : 18.00

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.10

BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Hüseyin ÇELİK (Van), Melda BAYER (Ankara)

BAŞKAN -Sayın milletvekilleri,14 üncü Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kabinesi Arasında Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/357) (S. Sayısı :97) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önceki oturumda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kabinesi Arasında Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasında karar yetersayısı bulunamadığı için birleşime ara vermiştik.

Şimdi, oylamayı tekrarlayacağız.

3 dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, maalesef, toplantı yetersayısı yoktur. Daha fazla ısrar etmenin manasız olduğu kanaatindeyim.

Yarınki mübarek kandilinizi şimdiden kutluyorum.

Sözlü sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 14 Kasım 2000 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 18.17

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.