Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 42       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

11 inci Birleşim

2 . 11 . 2000 Perşembe

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'ın, Osmaniye İlinde esnaf, sanatkâr ve sanayicilerin sorunlarına ve alınması gerekli tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Ankara Milletvekili Birkan Erdal'ın, bilişim teknolojileri ve Türkiye'nin önünde bulunan fırsatlara ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Edirne Milletvekili Şadan Şimşek'in, muhtarların sorunlarına ve alınması gerekli tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz  ve 22 arkadaşının, ülke-mizdeki tuz kaynaklarının araştırılarak tuz üretim kapasitesinin artırılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/155)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLAR-DAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Malatya Milletvekili  Basri Coşkun'un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/554) (S. Sayısı: 479)

2. - Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş'un Yasama Dokunul-mazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/555) (S. Sayısı: 480)

3. - Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/650, 1/679) (S.Sayısı: 517)

4. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı:433)

5. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti  Hong Kong Özel İdarî Bölgesi Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/341) (S. Sayısı:78)

6. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/310) (S. Sayısı: 84)

7. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Hava Ulaştırma Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/368) (S. Sayısı : 77)

8. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Moğolistan Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/349) (S. Sayısı: 79)

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, personel alımı ve atamalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/2276)

2. - İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın, körfez bölgesindeki zeytin üreticilerinin ilaçlama sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/2357)

3. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Şanlıurfa'da düzenlenen at yarışlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/2361)

4. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Bingöl'de şehit olan bir er için bakanlıkça açılan tazminat davasına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/2363)

5. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Tarım ve Kredi Kooperatiflerinde soruşturma yapılmaksızın feshedilen bir yöneticiye ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/2399)

6. - Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu'nun, Bayburt İlinde kuraklıktan zarar gören çiftçilere ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/2402)

7. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Çankırı'daki çiftçilere tohumluk yardım yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/2408)

8. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, çiftçilere verilen üretici belgelerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/2410)

9. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Ortaoba köylülerinin borçlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/2432)

10. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, 30 Ağustos Zafer Bayramında garnizonlarda düzenlenen kutlama törenlerine bazı belediye başkanlarının alınmadığı iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/2503)

11. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, kayısı üreticilerinin sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/2506)

12. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Mardin-Ömerli ve Mazıdağı ilçelerinde yapımı yarım kalan devlet hastanesi inşaatlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/2516)

13. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ermenek-Balgusan Köyünün sağlık evi ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/2521)

14. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkeze bağlı bazı köylerin sağlık evi, lojman, araç ve personel ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/2583)

15. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın;

Karaman-Sarıveliler-Işıklı Köyünün su deposu sorununa,

Karaman-Sarıveliler-Civandere Köyünün sulama sorununa,

Karaman-Sarıveliler-Civandere Köyünün köprü talebine,

Karaman-Sarıveliler-Dumlugöze Köyündeki yol çalışmasına,

Karaman'a bağlı bazı köylerin içme suyu sorunlarına,

Karaman-Başyayla-Üzümlü Köyünün yol sorununa,

Karaman-Başyayla-Üzümlü ile Sarıveliler-Çukurbağ köylerinin ka-nalizasyon sorunlarına

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/2588, 2589, 2590, 2593, 2595, 2596, 2598)

16. - İstanbul Milletvekili Esat Öz'ün, 17 Ağustos depreminden etkilenen yörelerin belediyelerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı (7/2629)

17. - Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Konya Kültür ve Dayanışma Derneğinin sahibi bulunduğu yurt binasının devrine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı (7/2634)

18. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, Kırıkkale M.K.E. Kurumunda yapılan özürlü personel sınavına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/2645)

19. - Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Düzce-Çilimli İlçesinde yüksek gerilim hattının altında inşa edilen kapalı spor salonuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/2654)

20. - Erzurum Milletvekili Fahrettin Kukaracı'nın, Doğu Anadolu Bölgesindeki yem ve saman ihtiyacına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/2662)

21. - Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın, Sydney Olimpiyatlarına katılan sporcu ve idarecilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/2670)


I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.

Hakkâri Milletvekili Evliya Parlak, sınır illerinin ekonomik sıkıntılarına,

Ankara Milletvekili Zeki Çelik, pancar üreticilerinin sorunlarına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Karabük Milletvekili Mustafa Eren’in, Karabük Köy Hizmetleri Müdürlüğünde partizanlık yapıldığı iddialarına ilişkin gündemdışı konuşmasına, DevletBakanı Mustafa Yılmaz cevap
verdi.

DYP Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili TurhanGüven ile 21 arkadaşının, Mevduat Sigorta Fonuna devredilen bankalar ve bankacılık sektörü konusunda (8/12) bir genel görüşme ve

DYP Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven ve 19 arkadaşının, bankacılık sektöründe yaşanan sorunların ve Mevduat Sigorta Fonuna devredilen bankalar hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması (10/154),

Açılmasına ilişkin önergeleri GenelKurulun bilgisine sunuldu, önergelerin gündemde yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Adana Milletvekili Halit Dağlı’nın (6/747) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu, sorunun geri verildiği bildirildi.

Amasya Milletvekili Akif Gülle ile,

Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan,

Haklarındaki yasama dokunulmazlığı ile ilgili kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatlarının sona ermesine kadar ertelenmesine ilişkin Anayasa ve AdaletKomisyonlarından Kurulu Karma Komisyon Raporları, Genel Kurulun bilgisine sunuldu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde raporların kesinleşeceği açıklandı.

Ordu Milletvekili SeferKoçak’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi ile ilgili dosyanın, yeniden değerlendirilmek üzere Başbakanlığa iade edileceği GenelKurulun bilgisine sunuldu.

13 - 17 Kasım 2000 tarihlerinde Strazburg’ta yapılacak olan Avrupa Parlamentosu GenelKuruluna TBMM’yi temsilen bir Parlamento heyetinin katılmasına ve

19 - 21 Kasım 2000 tarihlerinde yapılacak olan Birleşmiş Milletlerİklim Değişimleri 6 ncı Konferansına katılmak üzere, GLOBE-Dengeli bir Çevre İçin Global Parlamenter Teşkilâtının vaki davetine iki parlamenterden oluşan bir heyetle icabet edilmesine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.

Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları (1/650, 1/679) (S. Sayısı : 517) ile

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (1/53) (S. Sayısı : 433),

Görüşmeleri, komisyon yetkilileri GenelKurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

 

Türkiye Cumhuriyeti ve İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalananSosyal Güvenlik Sözleşmesine Ek Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/337) (S.Sayısı : 45),

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kanada Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/350) (S.Sayısı : 47),

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının UygunBulunduğuna Dair (1/354) (S. Sayısı : 48),

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal GüvenlikSözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/356) (S.Sayısı : 49),

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının UygunBulunduğuna Dair (1/315) (S.Sayısı : 83),

Kanun tasarılarının görüşmeleri tamamlanarak, yapılan açık oylamalardan sonra kabul edilip, kanunlaştıkları açıklandı.

2 Kasım 2000 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 18.45’te son verildi.

Ali Ilıksoy

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Mehmet Ay

Mehmet Batuk

 

Gaziantep

Kocaeli

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

 


                                                                                                                            No. :  20

II. - GELEN KÂĞITLAR

2.11.2000 PERŞEMBE

Tasarılar

1. - Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü Anlaşmasına Üçüncü Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/769) (Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2000)

2. - Köye Götürülen Hizmetlerden Gönüllü Katkılar Dışında Katılma Payı Alınmaması Hakkında Kanunun Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/770) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2000)

3. - Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Birleşik Meksika Devletleri Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/771) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2000)

Teklif

1.- İçel Milletvekilleri Rüştü Kâzım Yücelen ve Ali Er'in; İçel İlinin Adının Mersin Olarak Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/601) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2000)

Meclis Araştırması Önergesi

1. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz ve 22 arkadaşının, ülkemizdeki tuz kaynaklarının araştırılarak tuz üretim kapasitesinin artırılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/155) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.11.2000)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

2 Kasım 2000 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Yahya AKMAN (Şanlıurfa), Mehmet AY (Gaziantep)

 

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11 inci Birleşimini
açıyorum.

 

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen arkadaşların, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üye olur ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur. Birleşime, saat 15.30'da toplanmak üzere ara veriyorum.

Kapanma Saati : 15.08


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.30

BAŞKAN: Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER: Yahya AKMAN (Şanlıurfa), Mehmet AY (Gaziantep)

 

 

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

 

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Bir önceki oturumda toplantı yetersayısı bulunamadığı için ara vermiştik. Şimdi, yeniden, elektronik cihazla yoklama yapacağım ve yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

 (Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Osmaniye İlindeki esnaf, tüccar ve sanayicilerin sorunları hakkında söz isteyen Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'a aittir.

Buyurun.

Süreniz 5 dakika Sayın Ünal.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal’ın, Osmaniye İlinde esnaf, sanatkâr ve sanayicilerin sorunlarına ve alınması gerekli tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, Osmaniyeli esnaf, sanatkâr ve sanayicilerimizin problemlerini Meclise taşıma konusunda bana bu fırsatı verdiğiniz için, Osmaniyeli hemşerilerim adına size teşekkürlerimi arz ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son nüfus sayımına göre, merkez nüfusu 206 173 olan Osmaniye İlimiz, ağırlıklı olarak tarıma dayalı bir ekonomik yapıya sahiptir. Ticarî potansiyelinin ağırlık noktası tarım ürünleridir. Bunun yanında, küçük ve orta ölçekli sanayimiz vardır ve sanayicilerimiz, kendi imkânlarıyla ayakta durmaya çalışmaktadırlar.

Ayrıca, Osmaniye organize sanayi bölgesinde altyapı çalışmaları devam etmekte olup, destek beklenmektedir. Sanayi konusunda devletin Osmaniye'de bir yatırımı olmamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Osmaniye'de ticaret hayatı, ağırlıklı olarak yerfıstığına dayanır. Türkiye'nin yerfıstığı üretimi yıllık 100 000 ton civarındadır. Bunun yüzde 90'ı Osmaniye'de işlenir ve buradan pazarlanır. Osmaniye Ticaret Borsasına kayıtlı 150 civarında tüccar ve 10'un üzerinde fabrika vardır. Osmaniye Ticaret Borsası Başkanı Sayın Ökkeş Kuyulu'nun bize ulaştırdığı rapora göre, tüccarımız, bugün, büyük bir sıkıntı içerisindedir. Sayın Kuyulu'nun gönderdiği rapora göre şunlar yapılmalıdır:

1. - Yerfıstığında uygulanan stopaj kesintisinin yüzde 2'den yüzde 1'e düşürülmesiyle kayıtdışı ekonomi kayıt altına alınacak ve devlete ödenen vergi ve KDV oranı artacaktır.

2. - Ticareti kayıtdışına yönlendiren etmenlerden biri de, müstahsilden mal alırken Bağ-Kur primi kesintisi yapma yükümlülüğünün kaldırılmasıyla da kayıtdışı ekonomi önlenmiş olacaktır.

3. - Türkiye, yerfıstığı ihraç eden bir ülke konumundan, yanlış tarım politikaları neticesinde yerfıstığı ithal eden bir ülke durumuna gelmiştir. Bunda sınır ticaretinin de rolü olmuştur. Türkiye'nin yeniden yerfıstığı ihraç eden ülke olması için gereken önlemler süratle alınmalıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; esnaf, sanatkâr ve sanayicimiz, bugün, en sıkıntılı günlerini yaşamaktadır. Bilhassa küçük esnafımız, Bağ-Kur prim borcunu ödeyememekten cezaevlerine girmektedir. Ekonomik şartların ağırlaşması, iş hacminin daralması ve ağır vergi yükü sebebiyle, tüccar ve sanayicimiz işyerini kapatmakla karşı karşıya kalmıştır.

Osmaniye Küçük Sanayi Sitesi Kooperatif Başkanı Sayın Mustafa Keçeci'nin, yine, bize ulaştırdığı rapora göre, Körfez Savaşından önce, Küçük Sanayi Sitemizde işyeri adedi 1 400'e, çalışan sayısı 10 000'e ulaşmışken, bugün, işyeri sayısı 250'ye, çalışan sayısı da 1 000'e düşmüştür. Bugün, sanayi esnafımız o kadar sıkıntıdadır ki, Bağ-Kur, Maliye ve SSK hacizleri, kapısından eksik olmamaktadır.

Osmaniye sanayi esnafımız, imalat ve üretim yönünden, iftiharla ifade ediyorum ki, her türlü makine ve parça imal edebilecek beceri ve güçtedir, hatta, savunma sanayimize yönelik alet, makine ve silahların parçalarını imal edecek ve seri üretimini yapabilecek tesisleri vardır. Özellikle sanayicimize destek yönünden, ilgililerin bu noktaya dikkatlerini çekmek istiyorum.

Sanayi esnafımız, otobanın Toprakkale çıkışından sanayi çarşımıza bir bağlantı yolunun yapılmasını arzu etmektedir.

Hükümet, KOBİ kredilerine verdiği desteği, Halk Bankası vasıtasıyla, sanayi kredilerine de tanımalı, faizleri, KOBİ kredi faizlerine indirmelidir.

Sekiz yıllık temel eğitim, sanayicimizi işçisiz bırakmıştır. Bir yasa çıkarılarak, sanayici olmak isteyen çocuklarımız, ilkokul 5'ten sonra, çıraklık okulunu tercih ettiklerinde bu okula gidebilmeli ve esnafımız, çırak ihtiyacını buradan karşılamalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Osmaniye Ticaret ve Sanayi Odamızın İkinci Başkanı Sayın Necati Kete'nin bize ulaştırdığı rapora göre de;

1. - Osmaniye'nin 4325 sayılı Yasa kapsamına alınmasını,

2. - Organize sanayi bölgesinin hayata geçirilmesi için altyapı çalışmalarına kaynak temin edilmesini,

3. - Halk Bankasının bölgemize daha bir önem verip, esnaf ve sanayicimizi sürekli bilgilendirmesini arzu etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ünal, 1 dakika içerisinde toparlayın lütfen.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esnafımız, sanatkârımız ve sanayicimiz bu kadar ekonomik sıkıntıdayken, hükümetin yeni ekvergiler düşünmesini, sizin takdirlerinize bırakmak istiyorum. Herhalde, bugün, sanayicinin, tüccarın, esnafın, çiftçinin, memurun sırtına kambur üstüne kambur yükleyenler, yarın bunun hesabını acı bir şekilde ödeyeceklerdir.

Yukarıda, Osmaniyemizle ilgili saydığım meselelerin ilgililerce göz önünde bulundurulacağını ve halledileceğini umuyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ünal.

Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Gündemdışı ikinci söz, bilişim teknolojileri hakkında, Türkiye'nin önündeki fırsatlar konusunda söz isteyen, Ankara Milletvekili Birkan Erdal'a aittir.

Buyurun Sayın Erdal.

Süreniz 5 dakika.

2. - Ankara Milletvekili Birkan Erdal’ın, bilişim teknolojileri ve Türkiye’nin önünde bulunan fırsatlara ilişkin gündemdışı konuşması

BİRKAN ERDAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, maalesef, Türkiye'nin gündemi, çok sık olarak dünya gündeminden farklı oluşmakta, bu sebeple de ülkemiz çok önemli fırsatları kaçırmakta.

Ben, yaşadığımız dönemde Türkiye'nin önünde hazır bulunan çok önemli ve büyük bir fırsattan bahsetmek etmek için söz aldım.

Birkaç yıldır çok sık duyulan bir tanım var: "Yeni ekonomi." Yeni ekonomiyle ilgili birçok şey söyleniyor. Yeni ekonominin özellikleri, kuralları, fırsatları, olmazsa olmazları, sebepleri, sonuçları, bilgi teknolojileri, iletişim ortamları hep yeni ekonomiyle ilgili olarak hayatımıza giren kavramlar.

Dünya, üretim ve tüketim sistemleri çok önemli bir değişim dönemi yaşıyor. Tüketim öncelikleri değişiyor, tabiî olarak da, bu tüketim önceliklerine bağlı şekilde üretim öncelikleri ve üretim şekilleri değişiyor, üretim yapısı değişiyor; ama, yeni dönemle ilgili her türlü yeniliğin, her türlü değişimin, her şeyin temeli bilgi ve bu bilgiyi kullanarak ortaya çıkarılan yaratıcılık.

Yaratıcılık, hayal gücüyle bilginin birleşmesi sonucunda gerçekleştirilebilen somut ürünler ortaya koyuyor. Yaratıcılığın en canlı ve üretken olduğu çağ ise gençlik çağı; hatta, yaratıcılık dendiğinde çağrışım yapan en önemli, ilk akla gelen şey de gençlik. Gençlik, âdeta, yaratıcılıkla özdeş kavram.

Yeni ekonomi veya bana göre topludönüşüm, zenginlik kaynaklarının da değişimini beraber getirdi. Artık, ülkelerin zenginliği hesaplarına yaratıcı insangücü de girdi. Yaratıcı insangücü, aynı doğal kaynaklar gibi, aynı bir ülkedeki otomobil fabrikaları gibi, bir ülkedeki uçak fabrikaları, tarımsal kaynaklar gibi, ülkelerin zenginlik kaynakları içerisinde ayrı bir kalem olarak yer alıyor.

Türkiyemiz, Avrupa'nın en genç ülkesi. Bu gençliğimizi en iyi şekilde yetiştirebilecek üniversitelerimiz var. Üniversitelerimizin hepsi değilse de, en az dört beş tanesi dünya standartlarının üzerinde öğrenci yetiştirebiliyor. Buralardan mezun gençlerimiz, dünyanın en gelişmiş şirketlerinde, en üst düzey yöneticiliklerde tercih edilen konumlara gelmiş durumdalar; ancak, biz, acaba onların önünü açmak, onları en iyi şekilde geliştirebilecek ortamları yaratmak açısından neler yapıyoruz?

Bugün, Hindistan'ın bir yıllık software, yani, bilgi iletişim programı ihracatı 11 milyar dolar.

Dubai geçtiğimiz günlerde "Internet city" adı altında bir yatırıma girdi, bir şehir gerçekleştirdi. Dubai Şeyhi dedi ki: Internet her ne kadar sanal bir işlem ise de, bu sanal işlemi gerçekleştirmek üzere, fiziksel mekâna, insanlara ve bu insanların çalışacağı altyapıya ihtiyaç var. İşte, ben, size bu altyapıyı sunuyorum. Bu altyapıyı sunduğum yerde her türlü şey, serbest bölge statüsüne sahip olacak. İstediğiniz şekilde, gelin, şirketlerinizi kurun, dünyanın istediğiniz yerinden elemanlarınızı getirin, çalışın, üretin, paranızı kazanın ve istediğiniz şekilde bu paranızı harcayın. Hiçbir şekilde üretim vergisi yok, hiçbir şekilde gelir vergisi yok, kurumlar vergisi yok... Bu ortamı sağladıktan sonra, Dubai'nin neler kazanabileceğini çok rahatlıkla düşünebileceğiniz için bu detaylara girmek istemiyorum.

Vaktin kısalığı sebebiyle daha başka ülkeler hakkında da örnekler vermek istemiyorum; ancak, parti ayırımı gözetmeden, hepinizin desteğiyle, ülkemiz için çok yararlı olabilecek bir girişimi hep birlikte başlatalım diyorum.

Ankara'da bir "software city" (bilgi işlem programcılığı şehri) kuralım diyorum. Ankara'da, Türkiye'nin en gelişmiş üniversitelerinin toplu olduğu bir bölgemiz var. Bu bölgede, mümkünse,
1 000 dönüm, değilse, 500 dönüm civarındaki bir yerin serbest bölge olarak ilan edilmesi; bu serbest bölgedeki işlemlerin, aynı Dubai'de olduğu gibi, dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi, tek bir merkezin otorite haline getirilerek, tek bir merkezin yetkili kılınarak, yani, bu bölgede çalışma izninin, şirket kurma izninin tek bir makamdan verilecek şekilde, bürokratik işlemlerin ortadan kaldırılması; bu şekilde oluşacak bölgede ise, gençlerimize iş imkânlarının sağlanması...

Bugün, klasik yöntemlerle, bir kişiye istihdam sağlayabilmek için 50 - 60 000 doların altında bir yatırım yeterli olmuyor; ama, iyi bir üniversiteden mezun bir gence, hatta hatta, üniversiteden mezun değil, üniversite öğrencisine bir kişisel bilgisayar verdiğinizde, huzurlu olarak çalışabileceği bir ortamı sağladığınızda, yani, 3 - 4 000 dolarlık bir yatırım yaptığınızda, bu üniversite öğrencisine veya üniversite mezununa iş imkânı sağlamış oluyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayın efendim.

BİRKAN ERDAL (Devamla) - İnanın bana, iş imkânı sağlamak değil, işveren olabilmesinin önünü açmış oluyorsunuz. Bugün, birkaç üniversite mezunu öğrenciden oluşan, birkaç üniversite talebesinden oluşan, ama, dünya standardındaki değeri 10 milyonlarca, 100 milyonlarca dolar değere ulaşmış şirketler var dünyada.

Yapılması gereken şeyin çok basit; ama, sonucunun çok mükemmel olacağına inanıyorum. Bu sayede, ülkemiz için, son yıllarda, özellikle yeni ekonomi çevrelerinde verilmiş olan "global gaterway" (dünyanın kapısı/küresel kapı) unvanının gerçekleştirilmesini sağlayabileceğimize inanıyorum. Bu sayede, Türkiye, yalnız kendisi için değil, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve merkezî Asya için de çok önemli bir geçit fonksiyonu üstlenebilir.

Dubai'nin yaptığını, Hindistan'ın başardığını, coğrafî konumumuzun da avantajıyla çok daha mükemmel bir şekilde yapabileceğimize inanıyor, bu konuyu Yüce Parlamentonun gündemine en kısa sürede birlikte getirmemizi teklif ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Erdal.

Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Gündemdışı üçüncü söz, muhtarların sorunları hakkında söz isteyen, Edirne Milletvekili Şadan Şimşek'e aittir.

Buyurun Sayın Şimşek. (DSP sıralarından alkışlar)

3. - Edirne Milletvekili Şadan Şimşek’in, muhtarların sorunlarına ve alınması gerekli tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz genelinde yaklaşık 51 000 köy ve mahalle muhtarlarımızı yakından ilgilendiren sorunları ve sıkıntıları ifade etmek için gündemdışı söz almış bulunmaktayım. Öncelikle, Yüce Meclisi ve televizyonları başında bizleri izlemekte olan vatandaşlarımızı saygıyla selamlarım.

Milletvekili olarak seçildiğim ilk günden beri, Meclis çalışmaları dışında kalan zamanlarda Edirne İlimizin ilçe ve köylerine ziyaretler yapmaktayım. Meclisimizin 1 Temmuz 2000 tarihinde çalışmalarına ara vermesinden yararlanarak, yaz tatili boyunca bu ziyaretlerimi sürdürmüş olup, gerek köy ziyaretlerim gerekse muhtarlarımızın doğrudan ilettikleri birtakım sıkıntılarını Yüce Meclisimizde ifade etme gereğini duydum.

Bildiğiniz gibi, köy ve mahalle muhtarları, halk tarafından seçimle işbaşına gelen en küçük mahallî birimlerin temsilcileridir. Muhtarlar, köy ve mahallelerde devleti temsil eden, vatandaş ile devlet arasında köprü görevini üstlenen kamu görevlileridir. Halka hizmeti görev bilen muhtarlar, halkın ve devletin onlara yüklemiş olduğu görev ve sorumluluk anlayışı içerisinde, devletten aldıkları imkânları halkın istekleri doğrultusunda kullanmaya çalışırlar. Seçimle işbaşına gelmelerine rağmen, günümüz koşullarında muhtarların herhangi bir sosyal güvenceleri, yok denecek kadar azdır. Ayrıca, şehirlerimizde 20-25 000 nüfuslu büyük mahalleler oluşmuş bulunmaktadır. Muhtarların, söz konusu mahallelerin sorunlarını, yasal yetkileri ve ekonomik imkânları olmadan çözemeyecekleri de bir gerçektir.

2108 sayılı Yasa kapsamına alınmış olmalarına rağmen, günümüz şartlarında geçimlerini sürdürmeleri mümkün görülmemektedir. Bu kanuna göre, bir muhtarın aldığı aylık maaş, yaklaşık olarak 42 milyon Türk Lirasıdır. Özellikle köy muhtarlarımız, aldıkları bu maaşla Bağ-Kur ve SSK primlerini ödeyemez durumdadırlar. Köy ve mahalle muhtarlarımızın, görevleri gereği, bütçelerinde görünmeyen birçok giderlerinin de olduğu bir gerçektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7 Nisan 1924 tarihinde yürürlüğe konulmuş bulunan 442 sayılı Köy Kanunu ve 1944 yılında çıkarılan 4541 sayılı Kanunla şehir ve kasaba mahalle muhtarları ve ihtiyar heyetleri teşkili sağlanmış, muhtar, köy ve mahallenin temsilcisi, aynı zamanda devlet adına o mahalle ve köyde kamu hizmetlerini yürütecek en büyük görevli ve sorumluluk yüklenen kişi olarak sayılmıştır.

Yetmişaltı yıl önce yürürlüğe girmiş olan 442 sayılı Köy Kanununun 10 uncu maddesinde ise "muhtar, köyün başıdır" denilmektedir. Bu kanuna göre,  köyün işlerinde söz söylemek, emir vermek ve emri yaptırmak, muhtarın hakkı ve görevidir. Muhtarlar, köyde ve o mahallede, devlet hizmetlerini gören kamu görevlisi durumundadır.

Köy muhtarlarımızın iki önemli görevi bulunmaktadır. Birincisi, devlet işleri; ikincisi, köy işleridir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yetmişaltı yıldır yürürlükte olan Köy Kanunu, günümüz şartlarına göre muhtarlarımızın mevcut ihtiyaçlarını karşılayamadığı için, muhtarlarımız;

Muhtar ödeneklerinin günümüz şartlarına göre yeniden düzenlenmesi,

Bağ-Kur primlerinin kaynaktan kesilmesinin sağlanması,

İl genel meclisi ihtisas komisyonu toplantılarına köy muhtarlarının katılmaları,

Belediye meclisi ihtisas komisyonu toplantılarına da mahalle muhtarlarının iştirak edebilmelerine ve sorunlarını aktarabilmelerine imkân sağlanması,

Belediyelerin mahalle muhtarlıklarına, il özel idarelerinin ise köy muhtarlıklarına yardım yapabilme imkânı getirilmesi,

Şeklinde yapılacak yasal düzenlemelerle, görev ve  sorumluluklarını yerine getirirken kendilerine büyük fayda sağlayacağını belirtmektedirler.

Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'in başkanlığındaki 57 nci hükümeti oluşturan siyasî parti liderlerinin ülke sorunlarına gösterdiği hassasiyet, dürüst yönetim, güvenli, kararlı, popülist politikalardan uzak almış olduğu kararlar halkımız tarafından takdir edilmekte ve dikkatle izlenmektedir.

Bu inanç ve bilinçle, muhtarlarımız;

Köy ve köylü sorunlarını çözmek ya da en aza indirmek için ilçe ve köy birlikleri kurulması ve köylere yardım yapılması,

Köylere ait hizmetlerin yürütülmesine yardımcı olmak gerektiğinde bu hizmetleri bizzat yapmak ve kırsal kalkınmayı katılımcı bir anlayışla sağlamak üzere, tüm köylerin katılımıyla "ilçe köy birlikleri" kurulması,

Birliklerin kendi imkânlarıyla gerçekleştirebilmeleri mümkün olmayan bir veya birden fazla köyü ilgilendiren yatırım projelerinin, birlik meclis kararıyla il özel idarelerinin yatırım programlarına teklif edilmesi,

İller Bankası Kanununun 19 uncu maddesi gereğince İller Bankası safî gelirlerinden ayrılan köy kalkınma paylarının, köy nüfusları toplamına göre, ilçe, köy birliklerine bankaca dağıtılması,

Ve benzeri uygulamalara olanak sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılmasının çok yerinde olacağını ifade etmektedirler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhtarlarımız tarafından ifade edilen düşünce ve önerileri içeren bir yasal düzenleme Yüce Meclisimizde yasalaşıp yürürlüğe girdiğinde, her ilçede, köyler arasında, ilçenin adını taşıyan köy birlikleri kurulması ve bu yolla, köylerin sorunlarının, demokratik, katılımcı ve devlet-halk işbirliğine elverişli bir yapı içerisinde, hızlı bir şekilde çözümlenmesi sağlanacak, köy ve mahalle muhtarlarımızı ekonomik yönden rahatlatmış olacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Şadan Şimşek, muhtarların bu sorunlarını dile getirdiğiniz için teşekkür ediyoruz.

Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Buyurun Sayın Özgenç, bir isteğiniz mi vardı efendim?

EDİP ÖZGENÇ (İçel) - Sayın Başkan, saygıdeğer Edirne Milletvekilimiz Şadan Şimşek'in yapmış olduğu konuşma doğrultusunda, izin verirseniz, bir küçük hissiyatımı arz etmek istiyorum.

Gerçekten, köy ve mahalle muhtarlığı müesseseleri, idarî örgütlenmede, devlet kuruluşunun uç birimlerini teşkil ediyor. Bu niteliğiyle, vatandaşların birçok devlet hizmet ve icraatıyla tanıştığı ilk hizmet kademesi olarak çok önem arz eden bir mevki ve makam. Devlet ile halk arasındaki diyaloğun sağlandığı bu müessesede hizmetlerin etkin ve verimli bir şekilde yapılmasını sağlamak açısından, Demokratik Sol Parti milletvekilleri olarak, muhtarların ödenek ve özlük haklarının düzenlenmesine ilişkin yasa teklifi de sunmuş bulunmaktayız ve zaten, bu konuyla ilgili olarak, mahallî idareler yasasında da bu konuyla ilgili değişiklikler arz edilecektir. Bu nedenle, yüce milletimize bu bilgiyi sunma lüzumunu hissettim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN -Teşekkür ederim, sağ olun.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, izin verirseniz usulle ilgili söz istiyorum.

Efendim, böyle bir usulümüz yok...

BAŞKAN - Yok efendim; ben, bir soru soracak, bir şey var diye söz verdim... Usul yok...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Böyle bir usulümüz yok Sayın Başkan. Çok iyi bilirsiniz; mahallî idareler konusunda, Fazilet Partisinin, tatile girmeden önce "15 gün çalışalım, bu yasayı çıkaralım" diye ısrarı reddedildi. Şimdi, arkadaşımız kalkıyor "Demokratik Sol Parti bu talepte bulunuyor" diyor. Böyle bir usulümüz yok efendim.

BAŞKAN - Doğrudur efendim.

Teşekkür ederim.

MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, bundan birkaç gün önce, sayın arkadaşımız, Fazilet Partisine mensup bir arkadaşımız, memurlarla, işçilerle ilgili, darda olduklarına, sıkıntıda olduklarına dair gündemdışı bir konuşma yaptı. Ona ek olarak ben de yerimden bir açıklama yapmak istedim. Bana, böyle bir usul yoktur diye... Ben, muhtarlar hususunda fazlasıyla konuşmuştum, bizde tarafız, muhtarlar bizim de muhtarlarımız, herhangi bir partiye mensup değildir...

BAŞKAN - Evet, zaten siz de aynı meramı ifade ettiniz...

MURAT AKIN (Aksaray) - Kendi partinize mensup insanlar söz istediği zaman, usule uygun oluyor; ama, başka bir partiden istendiği zaman "otur, otur" deniyor!.. Bu, acaba o makama yakışıyor mu? Saygıyla arz ediyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Akın, burada, üç günde dokuz arkadaşıma gündemdışı söz verdim; iki Doğru Yol Partisi, iki Fazilet Partisi, iki Demokratik Sol Parti ve bir de bağımsız. Milliyetçi Hareket Partisinin söz isteği olmadığı için vermedim. Adaletsizlik, eşitsizlik bu mudur?!

MURAT AKIN (Aksaray) - Hayır, ek açıklamayla ilgili uygulamanızı söyledim, söz vermenizle ilgili olarak demedim.

BAŞKAN - Bırakın canım, hesabınıza geldiği gibi konuşuyorsunuz...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, yanlış anladınız... Söz vermediniz demedi...

BAŞKAN - Gündeme geçiyoruz arkadaşlar...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Buna tecahülü arifane denir; bal gibi anladınız da, anlamazlıktan geliyorsunuz!..

BAŞKAN - Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz ve 22 arkadaşının, ülkemizdeki tuz kaynaklarının araştırılarak tuz üretim kapasitesinin artırılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/155)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde bulunan deniz, göl ve kaynak tuz rezervlerinin daha modern hale getirilmesi, tuz üretim kapasitesinin artırılması, ihraç edebilecek düzeye getirilmesi, yeni tuz yataklarının araştırılıp üretime geçilmesi, yeni projelerin uygulamaya konulması konusunda Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

1. - Hüseyin Karagöz                                 (Çankırı)

2. -Yasin Hatiboğlu                                (Çorum)

  3. - Eyyüp Sanay                                (Ankara)

  4. - Mustafa Geçer                                (Hatay)

  5. - Musa Uzunkaya                                (Samsun)

  6. - Faruk Çelik                                (Bursa)

  7. - Ahmet Sünnetçioğlu                                (Bursa)

  8. - Zeki Çelik                                                       (Ankara)

  9. - Remzi Çetin                                (Konya)

10. - İsmail Alptekin                                (Bolu)

11. - Kemal Albayrak                                (Kırıkkale)

12. - İsmail Özgün                                (Balıkesir)

13. - Rıza Ulucak                                (Ankara)

14. - Mustafa Niyazi Yanmaz                                (Şanlıurfa)

15. - Veysel Candan                                (Konya)

16. - Ahmet Derin                                (Kütahya)

17. - Lütfü Esengün                                (Erzurum)

18. - Eyüp Fatsa                                (Ordu)

19. - Ergün Dağcıoğlu                                (Tokat)

20. - İlyas Arslan                                (Yozgat)

21. - Turhan Alçelik                                (Giresun)

22. - Şeref Malkoç                                (Trabzon)

23. - Hüseyin Kansu                                (İstanbul)

Genel Gerekçe:

Dünyanın her tarafında değişik şekillerde bulunabilen tuzun (sodyum klorür) yaşamsal yönden olduğu gibi, teknolojik gereksinimler dolayısıyla ekonomik yönden de önemli bir değeri bulunmaktadır.

Tuzun tüketimi, 18 inci Yüzyıla kadar, insan ve hayvan gıdası ile deri ve balık kurutma gibi oldukça sınırlı iken, bu yüzyıldan itibaren süratle ihtiyaçlar çeşitlenerek, pek çok sanayi kolunun ham ve ara maddeleri arasında yerini almıştır.

Tuz kaynaklarını katı ve sıvı şeklinde iki ana oluşum altında toplamak mümkündür. En büyük tuz rezervleri deniz sularında, tuz göllerinde, tuzlu su kaynaklarında, katı halde ise kayatuzu halinde yeraltında bulunmaktadır.

Ülkemiz tuz potansiyeli açısından oldukça zengin ülkeler arasında yer almaktadır. Bu potansiyeli, göl tuzlaları, kaya tuzlaları ve kaynak tuzlaları oluşturmaktadır.

Ancak, ülkemiz, 2 milyon tonu aşan üretimiyle dünya tuz üretiminde yüzde 1'lik bir paya sahiptir. Oysa, ABD yüzde 22, Çin yüzde 16, Almanya yüzde 11'lik bir paya sahiptir.

Ülkemizde tuz tüketimi kişi başına 27 kilogramdır. Diğer ülkelerde bu rakam 150-200 kilogram civarındadır.

Ülkemiz, sahip olduğu tuz potansiyeli ölçüsünde iç kullanım ve ihraç olanağına henüz kavuşamamıştır. Bunun sebebi de, tuza dayalı sanayi dallarının ülkemizde yeteri kadar gelişmemiş olmasıdır. Ayrıca, ilgili mevzuattan kaynaklanan önemli sorunlar da mevcuttur. Örneğin, 1936 yılında yürürlüğe giren Tuz Kanunuyla, tuz üretimi Tekel idaresine bağlanmıştır. Bu kanun, özel şirket ve şahıslara tuz arama ve işletme imkânı tanımamaktadır.

Özellikle İç Anadolu Bölgemizin her tarafında kayatuzuna rastlamak mümkündür. Özellikle Çankırı İlimizde zengin kayatuzu yatakları mevcuttur. 1998 yılında 94 000 ton/yıl gerçekleşen kayatuzu üretiminin 48 000 ton/yılı Çankırı İlimizden çıkarılmıştır.

Konuyla ilgili mevzuattan veya başka nedenlerden kaynaklanan problemlerin araştırılarak tespit edilmesi ve çözüme yönelik tedbirlerin de bir an önce alınması için, ülkemiz açısından yararlı olacağı ümidiyle bu araştırma önergesini vermiş bulunuyoruz.

BAŞKAN - Önerge bilgilerinize sunulmuş olup gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Anayasa ve Adalet Komisyonlarından Kurulu Karma Komisyonun, bazı milletvekillerinin yasama dokunulmazlıklarına ilişkin raporları vardır; ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım:

 

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER

1. - Malatya Milletvekili Basri Coşkun’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/554) (S.Sayısı : 479) (1)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 3.5.2000 tarihinde karma komisyonumuza gönderilen Malatya Milletvekili Basri Coşkun'un yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi, İçtüzüğün
132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 11.5.2000 günlü raporuyla, tedbirsizlik ve dikkatsizlikle yaralamaya neden olmak suçu isnat olunan Malatya Milletvekili Basri Coşkun hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Malatya Milletvekili Basri Coşkun, Komisyonumuza gelerek sözlü savunma yapmıştır.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen karma komis-yonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate alınarak, Malatya Milletvekili Basri Coşkun hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine oy çokluğuyla karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile
sunulur.

                                            Başkan

                                           Ertuğrul Yalçınbayır

                                               Bursa

                        ve Komisyon üyeleri

Muhalefet Gerekçem:

Yasama dokunulmazlığının milletvekilliği sıfatı sona erinceye kadar ertelenmesine dair karma komisyon raporuna aşağıdaki gerekçelerle ilkesel olarak muhalifim. Değerli milletvekillerinin iddia edilen suçları işlemediklerine dair savunmaları esas alınmalı, aklanmalarına olanak tanınmalıdır.

Gerekçelerim iki ana başlıkta toplanmaktadır:

1. Anayasal gerekçe,

2. Belirli objektif kıstasların uygulanamaması.

Anayasal gerekçe:

Anayasamızın 83 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğince, seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen milletvekili, Meclis kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz.

Anayasanın 83 üncü maddesindeki düzenleme, Anayasamızın 76 ncı maddesindeki düzenlemeyle çelişmekte, çelişkinin de ötesinde 76 ncı maddeyi düzenlemeyi gerekli kılan amacı ortadan kaldırmaktadır.

83 üncü maddedeki bu düzenleme, 76 ncı maddede tanımlanan ve zaten milletvekilliğine seçilme engeli olarak gösterilen zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile kaçakçılık, resmî ihale ve alım satıma fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma gibi suç iddiaları dolayısıyla soruşturma açılmasına ve yargılama yapılmasına engel olmaktadır.

Anayasanın 76 ncı maddesinde belirtilen suçlardan hükmü kesinleşmiş olan kişi milletvekili seçilemezken, milletvekili seçilmeden bir gün önce veya milletvekili seçildikten sonra bu suçları işlediği iddia edilen kişiler milletvekilliğini sürdürdüğü gibi, bu suçlarla ilgili olarak sorgulanamamakta ve yargılanamamaktadır. Böyle bir düzenleme Anayasanın ruhuna, genel hukuk kurallarına aykırıdır.

Anayasanın 76 ncı maddesindeki suç iddialarıyla ilgili olarak kovuşturma yapılmasına izin verilmeli, karma komisyon, yasama dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmayacağına, kovuşturma sonucu oluşacak objektif ölçüler çerçevesince karar verebilmelidir.

Objektif ölçülerin bulunmamasına ilişkin gerekçe:

Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili Anayasamızın 83 üncü maddesinde belirli objektif ölçüler belirtilmediği gibi, yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki Meclis İçtüzüğünün 131 ilâ 134 üncü maddelerinde de belirli objektif ölçülere yer verilmemiştir.

Birçok Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere, yasama dokunulmazlığının kaldırılması konusunda birtakım belirli, objektif ölçülere uygun davranılması ve bu ölçülerin bir hukuk devletinden beklenen nitelikte bulunması şarttır. Yeterli olmamakla birlikte, eski Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünde belirli objektif ölçüler yer almış ve Anayasa Mahkemesi, bu objektif ölçülere uygunluğu gözetmiştir.

Sonuç:

Bir suç isnadı ciddî ise, siyasî ereklere uygun ise yahut üyenin şeref ve haysiyetini koruma yönünden dokunulmazlığın kaldırılması zarurî ise, yasama dokunulmazlığı kaldırılmalıdır.

Dokunulmazlığın amacı, yasama görevini yürütecek milletvekillerinin çeşitli çevrelerden gelebilecek baskı ve kaygılardan korunmuş olarak görevlerini gereği gibi yapmalarını sağlayarak, siyasal nitelikli kovuşturmalar bahanesiyle milletvekillerinin Meclise katılmaktan alıkonmasını, çalışma şevkinin kırılmasını, bu yolla da TBMM'nin istencinin çarpıtılmasını önlemektir. Yoksa kimilerinin TBMM'yi yıpratmak için kasıtlı olarak söylediği gibi milletvekiline, soruşturmadan kaçma, suç işleme ayrıcalığı tanınması değildir.

Hangi suç isnadının ciddî olduğu "Milletvekili Seçilme Yeterliliği" başlıklı Anayasamızın 76 ncı maddesinde belirtildiği gibi, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Yasasının "Milletvekili Seçilemeyecek Olanlar" başlıklı 11 inci maddesinde de belirtilmiştir.

Taksirli suçlar hariç, toplam bir yıl veya daha fazla hapis veya süresi ne olursa olsun ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile, zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık suçları, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma veya devlet sırlarını açığa vurma suçlarından biriyle mahkûm olanlar, TCK'nın "Devletin Şahsiyetine Karşı Cürümler" başlıklı ikinci kitabının, birinci babında yazılı suçlardan veya bu suçların işlenmesini alenî olarak tahrik etme suçundan mahkûm olanlar, TCK 312 nci maddesinin ikinci fıkrasında yazılı halkı, sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etme suçlarından mahkûm olanlar ve TCK'nın 536 ncı maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında yazılı eylemler ile aynı yasanın 537 nci maddesinin birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarında yazılı eylemleri siyasî ve ideolojik amaçlarla işlemekten mahkûm olanlar milletvekili seçilemezler

Anayasamızın 76 ncı maddesine göre affedilmiş olsalar dahi, belirtilen suçlardan mahkûm olanlar milletvekili seçilemediği halde, Anayasadaki düzenleme biçimine göre yasama dokunulmazlığı, bu suçlarla ilgili ciddî iddialar bakımından, milletvekilleri hakkında soruşturma yapılmasına olanak bile vermemektedir. Kamu vicdanını rahatsız eden bu duruma son vermek ve milletvekillerini gereksiz koruma zırhına büründürmemek için, Anayasanın 76 ncı maddesinde zaten milletvekilliğine seçilme engeli olarak gösterilen bu gibi suç iddiaları dolayısıyla soruşturma açılması ve yargılama yapılmasının yasama dokunulmazlığı dışına çıkarılması uygun olacaktır. Anayasada böyle bir değişiklik, asılsız suçlamalarla töhmet altında kalan milletvekillerinin yargı önünde aklanmasına fırsat verilmesi ve genel olarak milletvekili saygınlığının yükseltilmesi bakımından da yarar sağlayacaktır. Anayasada yapılması gereken bu değişikliğe kadar da karma komisyonların, bu ilke ve ölçüler içerisinde kişi ve parti ayırımı yapmaksızın milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına karar vermesi uygun olacaktır.

Kimi suç iddiaları vardır ki, ciddî olmamakla birlikte siyasî ereklere aykırıdır. Öte yandan, öyle asılsız suç iddiaları vardır ki, üye istemese dahi soruşturmanın ertelenmesine karar verilmektedir. İşte bu suç iddialarıyla ilgili olarak da yasama dokunulmazlığı kaldırılmalı, milletvekillerinin aklanmalarına olanak tanınmalıdır. Ancak, uygulamada, üye istemese dahi dokunulmazlığının kaldırılması ertelenmekte, üyeler töhmet altında bırakılarak, siyaseten yıpratılmaktadır.

Anayasamızın 83 üncü maddesinde tanımlanan yasama dokunulmazlığının kaldırılması işlemi, bir yargı işlemi niteliğinde olmayıp, yasama işlemi niteliğindedir. İşlem dosyaları tam olarak oluşmuş olsa dahi, kurulun yapısı ve çalışma esasları gereği, işlem dosyalarını tam bir tarafsızlıkla inceleyebilmesi, suçun maddî ve manevî unsurlarını saptayabilmesi ve değerlendirebilmesi olanaksızdır. Bu niteliği gereği, dokunulmazlığın kaldırılması işlemi, ceza kovuşturmasının açılması veya ceza verilmesi niteliğinde olmayan, sadece yasama meclisi üyelerini, kimi istisnaî durumlarda üyelik teminatından sıyırarak, adalet karşısında öteki yurttaşlarla bir düzeye getirmekten ibarettir.

Anayasamızın 85 inci maddesi, yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmiş olması hallerinde, Meclis Genel Kurul kararının alındığı tarihten başlayarak yedi gün içerisinde, ilgili milletvekilinin veya bir diğer milletvekilinin, kararın Anayasaya, yasaya veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla, iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabileceğini düzenlemektedir.

Bu düzenlemeyle,  yasama içindeki iktidar-muhalefet dengesi nedeniyle alındığı iddia edilen haksız yasama işleminin yargıyla  dengelenmesi, objektif kıstaslara uygunluğunun saptanması sağlanmaktadır.

Yukarıda belirtilen ilkelere uygun davranılması gerektiğini ve değerli üyelerin aklanmalarına olanak sağlanılması gerektiğini düşündüğümden, ilkesel olarak, yasama dokunulmazlığının üyelik sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine dair çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.

Saygılarımla.           24.5.2000

     Hüseyin Tayfun İçli

              Ankara

Karşı oy gerekçemdir:

Karma Komisyon Başkanlığına

Milletvekillerinin herhangi bir baskı ve tehdit altında olmadan, görevlerini serbestçe yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla dokunulmazlıklar düzenlenmiştir.

Tarihî bakımından milletvekili dokunulmazlığı ilk defa 1688 tarihinde İngiltere'de düzenlenmiştir. Bu düzenleme "Parlamentoda konuşma özgürlüğü, tartışmalar, yargılamalar hiçbir mahkemede veya parlamento dışında sorumluluk sebebi olamaz" şeklindedir. Buna paralel olarak, 1789 tarihli Fransız Kanunu ile bunlardan esinlenen 1876 Türk Anayasasında ve halen yürürlükte bulunan Hindistan, Mısır, Meksika, Bulgaristan, İtalya ve bunun gibi ülkelerde tarihî anlayışa uygun olarak yasama dokunulmazlığı, Mecliste ileri sürülen düşünceler ile kullanılan oyların suç sayılamayacağıyla sınırlıdır.

Ülkemizde ise, 1982 Anayasasının 83 üncü maddesine göre yasama dokunulmazlığı, "TBMM üyelerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden" sorumlu tutulamaması ile "Seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin, Meclis kararı olmadıkça tutulamaması, sorguya çekilememesi, tutuklanamaması ve yargılanamamasıdır."

Böylesi bir dokunulmazlık düzenlemesi yerli ve yabancı ceza yasalarında düzenlenen ve "kanunsuz suç olmaz, suç ve suçlular da cezasız bırakılamaz" şeklinde özetlenebilecek temel prensiplere ve Anayasanın 2 nci maddesine dayalı hukuk devleti ilkesi ile 10 uncu maddesine dayalı eşitlik ilkesine gölge düşürmektedir.

Bu nedenle, yasama dokunulmazlığının "Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, ileri sürdükleri düşüncelerinden sorumlu tutulamamak ve kişisel özgürlüğü kısıtlanamamak" şeklinde düzenlenmesi, tarihî gelişmeye ve gerekçeye uygun olacaktır.

Fransa'da 1995 yılında bu yönde yapılan düzenlemeyle, adlî soruşturma ve yargılama dokunulmazlık kapsamı dışına çıkarılmış, sadece tutuklama ve kişi özgürlüğünün kaldırılması meclisin kararına bırakılmıştır. Yine, yasama dokunulmazlığının anavatanı olan İngiltere'de, dokunulmazlık zırhı, ceza kovuşturmalarına karşı değil, hukuk davalarına karşı koruyucu bir işleve indirgenmiştir.

Gündemdeki ertelenme kararı verilen dosyalar kapsamındaki iddialar, vatandaşlarımızın günlük yaşamında karşılaştıkları ve mevzuata göre gereğinin yapıldığı hukukî olaylar ve iddialardır. Bir yurttaş bu gibi hallerde hangi hukuk kurallarına tabi tutuluyorsa, onun vekili ve aynı zamanda bir vatandaş olan milletvekillerinin ve diğer kamu görevlilerinin de aynı kurallara tabi olması kadar doğal bir şey olamaz. Böyle bir anlayış ve uygulayış eşitliğin gereği olduğu gibi, hukuk devleti olmanın da temel gereğidir.

Yukarıda belirttiğim gerekçelerle, öncelikle yasal düzenlemeler yapılarak, sorgulanma ve yargılanma, dokunulmazlık kapsamı dışına çıkarılmalı, sadece kişisel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması dokunulmazlık kapsamında olmalıdır. Ceza hükümlerinin infazı ise, milletvekili sıfatının sona ermesine bırakılmalıdır. Böyle bir düzenlemeyle bir taraftan yargısal denetim işlerlik kazanacak, diğer taraftan milletvekillerinin Meclis çalışmalarına katılımı da sağlanmış olacaktır.

Yasal düzenlemeler yapılıncaya kadar "yasama sorumsuzluğu" kapsamı dışındaki suç iddialarını içeren dosyalar için, dokunulmazlıklar kaldırılmalıdır. Böylelikle asil ve vekili arasında eşitlik sağlanacağı gibi, milletvekillerine de bir an önce aklanma olanağı yolu açılacaktır.

Bu nedenle "yasama sorumsuzluğu" kapsamı dışında gördüğüm bu dosya için, dokunulmazlığın kaldırılmasının yerinde olacağı kanaatinde olduğumdan, erteleme kararına katılmıyorum.

                                        29.5.2000

                                    Osman Kılıç

                                           İstanbul

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum :

2.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş'un, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/555) (S. Sayısı: 480) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 3.5.2000 tarihinde karma komisyonumuza gönderilen Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş'un yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 11.5.2000 günlü raporuyla, 298 sayılı Kanuna muhalefet suçu isnat olunan Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen karma komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate alınarak, Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine oy çokluğuyla karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

                                            Başkan

                                           Ertuğrul Yalçınbayır

                                               Bursa                               

                        ve Komisyon üyeleri

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu raporda da, Ankara Milletvekili Sayın Tayfun İçli ve İstanbul Milletvekili Sayın Osman Kılıç'ın aynı gerekçelerle karşı oy görüşü yer almaktadır. Daha önce de okunan bu muhalefet şerhini şimdi okutmuyorum.

Böylece, rapor bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, bu raporların tümü, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine ilişkindir. On gün içinde itiraz olunmadığı takdirde, bu raporlar kesinleşmiş olacaktır.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

Bu kısımda, komisyonlara üye seçimi yer almaktadır; ancak, siyasî parti gruplarınca aday gösterme işlemi tamamlanamadığından, bu seçimleri yapamıyoruz.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.

Yarım kalan işlerden, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3. - Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/650, 1/679) (S.Sayısı: 517)

BAŞKAN - Komisyon ?..Yok.

Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

4. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve  Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

BAŞKAN - Komisyon ?..Yok.

Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdari Bölge Hükümeti Arasında Hava taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

5. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdarî Bölgesi Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/341) (S.Sayısı: 78) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, değiştirdik efendim; Sayın Ulucak konuşacak.

BAŞKAN - Olur efendim; siz burada olduğunuz sürece değiştiririz, hiç engel yok.

Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Rıza Ulucak, Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Teoman Özalp söz istemişlerdir.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Rıza Ulucak konuşacaklar.

Buyurun Sayın Ulucak. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdari Bölgesi Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, İngiltere'nin yönetimi altında bulunan Hong Kong, İngiltere ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında varılan anlaşma neticesinde, özel idarî bölge tanımıyla, 1 Temmuz 1997 tarihinde Çin Halk Cumhuriyeti idaresine bırakılmıştır.

Değerli milletvekilleri, uluslararası hava servislerinin ülkemizden geçmesinin sağlayacağı çıkarları göz önünde tutarak, aynı zamanda millî sivil havacılığımızı teşvik ve kalkındırma amacıyla bugüne kadar birçok ülkeyle hava taşımacılığı anlaşması imzalanmıştır.

Çerçeve anlaşma niteliğinde olan hava taşımacılığı anlaşması, hükümetimiz ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdaresi arasında, 2 Nisan 1998 tarihinde Ankara'da imzalanmıştır.

Bu anlaşma, hava trafiğiyle ilgili millî kanun ve nizamlara uyulmak şartıyla, iki ülke arasındaki ve ötesindeki hava seferlerinin yapılmasını öngörmektedir.

Bu anlaşma, aynı zamanda, Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdarî Bölgesi arasında ekonomik, kültürel ve turizm alanlarındaki işbirliğinin daha iyi bir düzeye gelmesi bakımından faydalı bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Çin, 9,6 milyon kilometrekare yüzölçümüyle çok büyük bir ülke. Yaklaşık 1 milyar 250 milyon civarındaki nüfusuyla dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip olan Çin, ithalat rakamı yaklaşık 122,6 milyar dolarla dünyada önemli bir pazardır; 900 milyar dolara yaklaşan gayri safî millî hâsılasıyla da çok zengin bir ülkedir.

Son yıllarda büyük bir iktisadî gelişme gösteren Asya, Pasifik ve Orta- Doğu bölgeleriyle, başta ekonomik ve ticarî olmak üzere, her alanda ilişkilerinin geliştirilmesinde nüfuzlu ve Asya uluslararası sisteminde lokomotif görevini üstlenmiş bulunan Çin Halk Cumhuriyeti, Türkiye açısından büyük önem taşımasına rağmen, ekonomik ilişkilerde ülkemiz aleyhine olan bir dışticaret açığı söz konusudur. Aynı malları üretmememize rağmen ve turlarla işadamlarımızı Çin'e göndermemize rağmen, aleyhimize olan dışticaret dengesizliği bir türlü giderilememiştir.

Ayrıca, Doğu Türkistan'da yaşayan soydaşlarımızın can, mal ve demokratik haklarına dönük baskılar halkımızı derinden yaralamaktadır. Çin'le yürütülen ikili ilişkilerde bu çekincelere dikkat ederek, orada yaşayan soydaşlarımızın sorunlarının çözümünde, halkımız, devletimizden bir çözüm beklemektedir.

Değerli milletvekilleri, yapılan bu hava anlaşmasının her iki ülkeye de hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ulucak.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Teoman Özalp.

Buyurun Sayın Özalp. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA TEOMAN ÖZALP (Bursa)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdari Bölge Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün önümüze gelen ve Meclisin gündeminde yer alan uluslararası anlaşmalarla ilgili yasa tasarılarının ivedilikle görüşülüp yasalaşmasında fayda olacağı kanısındayım; çünkü, geçen dönemlerden bugünlere kalmış yüzlerce tasarı gündemde yer alamama nedeniyle yasalaşamamıştır. Bu durumun ivedilikle ortadan kaldırılması gerekir. Ülkemiz için önem arz eden birçok tasarı geçen dönemlerden ya kadük olmuş veya böyle boş zamanlar olduğunda çıkarılabilmiştir. Dışişleri Komisyonumuz, çok hızlı çalışarak birçok uluslararası anlaşmayla ilgili tasarıyı komisyondan geçirmiş; ama, Genel Kurul gündeminde yer bulamadığı için yasalaşmasında sıkıntı çekilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülke çıkarlarımız için önem teşkil eden birkısım tasarıların bir an önce yasalaşmasında zaruret vardır.

İşte, bugün görüşeceğimiz Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdarî Bölgesi Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığıyla ilgili anlaşma ülkemiz için önem arz eden ve bir an önce çıkmasında fayda olan bir tasarıdır. Bu anlaşma 2 Nisan 1998 tarihinde Ankara'da imzalanmıştır. Üzerinden ikibuçuk yıl geçmesine rağmen Yüce Meclisin önüne tasdiklenmek için bugün gelebilmiştir. Bu gibi anlaşmalar, ülkeler arasındaki ticarî ilişkileri geliştiren ve karşılıklı çıkar ilişkilerine dayanan anlaşmalardır. Bunların geçiştirilmeden Yüce Meclisten onay alması şarttır. Ülkeler arasında yapılan karşılıklı kültür anlaşmalarının ayrı bir önemi vardır; ama, bunlar iyi niyet anlaşmaları olarak mütalaa edilebilir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut yasa tasarısı üzerinde bazı hususları irdelemenin yerinde olacağını düşünüyorum. 5 Haziran 1945 tarih ve 4749 sayılı kanunla tasdik olunan 7 Aralık 1944 tarihli Chicago Milletlerarası Sivil Havacılık Anlaşmasında ticarî hakların düzenlenmesi konusunda mutabakata varılamamıştır. Yani, sivil havacılık anlaşmalarının bütün ülkelerle ikili sözleşmeler yoluyla düzenlenmesi gereği doğmuştur. Gerek ülkemiz gerekse diğer devletler, 11 Şubat 1946'da Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere arasında imzalanan Bermuda Anlaşmasına dayanarak ikili anlaşmalar tesis etmek yoluna gitmişlerdir. Yani, havacılık anlaşması dünyada ilk kez İngiltere ile Amerika Birleşik Devletleri arasında yapılmıştır. Bu anlaşmayı örnek alan diğer devletler de havacılık alanında ilişkilerini güçlendirmek, buna bağlı olarak, ticarî ve ekonomik ilişkileri daha canlı hale getirmek için, birtakım anlaşmalar yapmışlardır.

Ülkemiz de, uzun yıllardır, kendi millî çıkarlarını göz önünde tutarak, aynı zamanda millî sivil havacılığımızı da teşvik ve kalkındırmak amacıyla, bugüne kadar birçok ülkeyle hava taşımacılığı anlaşması imzalamıştır. 1998 yılında, Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdarî Bölge Hükümeti ile ülkemizin imzaladığı anlaşma da bu tür bir anlaşmadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin coğrafî durumunu, uluslararası hava servislerinin ülkemizden geçmesinin sağlayacağı çıkarları göz önünde tutarak, aynı zamanda millî sivil havacılığımızı teşvik ve kalkındırmak amacıyla, bugüne kadar birçok ülkeyle hava ulaştırma anlaşması imzalanmıştır. Türkiye'nin yaptığı bu anlaşmalar Bermuda tipine uygun olup, esas olarak çerçeve anlaşması niteliğindedir ve karşılıklılık esasına dayanmaktadır. Bu anlaşma, iki ülke arasında ekonomik, kültürel ve turizm alanlarındaki işbirliğinin daha ileri bir düzeye getirilmesini sağlamak bakımından faydalı olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyanın hızla küreselleştiği bu dönemde de, böyle ikili anlaşmaların ülkelerin menfaatına olacağı hepimizin malumudur. Bu gibi anlaşmaların süratle ticaretimize yansıtılması gerekir. Özellikle, ülkemizin sanayi ve ticarî bakımdan gelişmiş bölgelerinden yurt dışına kargo seferi yapan hava vasıtalarının derhal sefere konulması gerekir. Bursa, İstanbul, Gaziantep, Konya, İzmir gibi şehirlerimizde üretim yapan sanayicilerimizin ucuz kargo uçaklarıyla yurt dışına mal satmaları, mevcut ekonomik durumlarına yarar sağlayacaktır.

Hava anlaşmalarının yapılması suretiyle dünya daha da küçülecek, teknoloji ve ticarî alışveriş hızla gelişecektir. Bu durumdan da ülkemizin daha kârlı çıkması için gerekli önlemlerin alınmasında zorunluluk vardır.

Biz Doğru Yol Partisi olarak, ülkemize fayda getirecek anlaşmaları desteklediğimizi belirtiyor, Yüce Heyete saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Özalp.

Başka söz isteği?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÇİN HALK CUMHURİYETİ

HONG KONG ÖZEL İDARÎ BÖLGESİ HÜKÜMETİ ARASINDA

HAVA TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ

UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 2 Nisan 1998 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdarî Bölgesi Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2 nci maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyenlerin aynı süre içerisinde oy pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin adı, soyadı ve imzasını taşıyan oy pusulasını, yine aynı süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oy verme işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdari Bölgesi Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yapılan açık oylamasının sonucunu açıklıyorum.

Katılan üye: 217

Kabul        : 211

Ret            :   4

Mükerrer    :   2

Böylece tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlı-yoruz.

6. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Ba-yındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/310) (S. Sayısı: 84) (1)

BAŞKAN - Hükümet?... Hazır.

Komisyon?.. Hazır.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Candan.

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 84 sıra sayılı komisyon raporu üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ulusların ekonomik ve siyasî hayatlarında başarılı olmalarının, komşu ülkelerle ve dünya ülkeleriyle iyi diyalog ve iyi yapılan anlaşmalara bağlı olduğunu hepimiz bili-yoruz. Bu açıdan, komisyon raporunu dikkatle takip ettiğimiz zaman, özetle, kısaltarak vermek gerekirse, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Slovakya Cumhuriyeti arasında bir hava taşımacılık anlaşması yapılmaktadır. Aslında, iki hükümet tarafından -bir tarafta Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına imza konulmuş, diğer tarafta Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti adına- iki imzayla bu anlaşma sağlanmıştır, 2 Nisan 1997'de; yani, aşağı yukarı üç yıl önce bu anlaşma yapılmıştır.

Aslında, bu anlaşma yapılırken, uluslararası havacılık tarihçesine baktığımız zaman, çok gerilere, 1944'lere dayandığını görmekteyiz. O tarihte, dünya ülkeleri, uluslararası bir havacılık anlaşması üzerinde Chicago'da bir toplantı yapmışlar; ancak, ticarî hakları düzenleme noktasında anlaşma yapılamamış ve toplanan konferans dağılmış. Daha sonra, ülkeler, kendi aralarında ikili anlaşmalar yapmaya başlamışlar, çerçeve anlaşmaları ve bunun ilki de, ABD ile İngiltere arasında yapılan Bermuda Anlaşmasıdır.

Bu tarihçeye girmemin nedeni, Türkiye'de, bu geçen tarih silsilesi içinde, benzer bir anlaşmayı bugün önümüze getirmişlerdir. Elimizdeki anlaşma metni, aslında, 1944'te yapılan uluslararası anlaşmanın bir benzeridir ve toplam 22 madde içermektedir.

Şimdi, bununla birlikte yapılacak işlem nedir; Türkiye ile Slovakya arasında hava taşımacılığına yön verilecektir. Merak ettim, bu anlaşma imzalandığından bu tarafa üç yıl geçmiş, ne yapılmış diye; en son, bugün aldığım bilgide, böyle bir düzenleme seferinin halen yapılamadığı ve önümüzdeki günlerde de yapılamayacağı anlaşılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, aslında, tasarı metnine baktığımız zaman, sivil havacılıkta bir anlaşmayı öngörmektedir ve buna bağlı olarak da, işletme yetkisi, yetkilerin iptali, yönetmelikler, havacılık güvenliği, gümrük vergisi, harç muafiyeti gibi hususları görmekteyiz. Yani, bütün ikili uluslararası anlaşmalar, çifte vergilendirmeyi önlemeye yönelik birtakım maddeleri içermektedir. Özetle söylemek gerekirse, bu anlaşmanın, siyasî açıdan, ekonomik açıdan ve ticarî açıdan faydalı olduğunu söylemek mümkündür; ancak, bu ikili anlaşmaları müzakere ederken, bir noktanın altını önemle çizmek gerekir.

Şimdi, anayasa gereği, bu tasarı metninde de olduğu gibi, bu tür ikili uluslararası anlaşmaları hükümetler imza altına almaktadır. Hükümetler imzaladıktan sonra, konu, Türkiye Büyük Millet Meclisi ilgili komisyonlarına gelmektedir; komisyonda anlaşmalar müzakere edildikten sonra da, bugün olduğu gibi, Genel Kurula gelmektedir. Genel Kurul da, bunları ya kabul etmekte ya da
reddetmektedir. Genel anlamıyla, bizim sıraya baktığımız zaman, Türkiye Büyük Millet Mec-lisinde 68 tane uluslararası anlaşma olduğuna göre, ikili anlaşmalarda bir fason üretim söz konusudur.

Şimdi, burada, Dışişleri Komisyonu Başkanımıza şu soruyu sormak istiyorum: Acaba, bu komisyon raporu burada reddolmuş olsa, üç yıl içerisindeki işlemler ne olacaktır? Aslında, kanaatimce doğru olan, böyle anlaşmaların yürürlüğe girebilmesi için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onay şartı olması gerekmektedir. Eğer, Meclis onayı olmadan yürürlüğe giriyor da, işlemler yirmi yıldır devam ediyor da, yirmi yıl sonra buraya bir tasarı onay için getiriliyorsa, o zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi noter makamı olur; bu da, bu Meclise saygısızlık olur. "Efendim, yasalar böyle emrediyor" deniliyorsa, yasaları yapan da bu Meclis olduğuna göre, bu, mutlaka düzenlenmelidir diye düşünüyorum.

Efendim, bu ikili anlaşmalar, aslında, basite alınacak bir anlaşma değil. Çok enteresandır; Meclisteki görüşmelerimizde en basit, en hızlı geçen, hiçbir maddesi üzerinde konuşma yapılmayan... Hatta, biraz sonra, bu 22 maddeyi milletvekili arkadaşlarımız okudu mu diye sorsak, okumadılar; ama, biraz sonra herkes olumlu oy verecek. Böyle bir oylama hangi meclisin hangi tarihinde var, onu da anlamak mümkün değil. Efendim, komisyonlarda görüşüldü... Ama, birçok konu, komisyonlarda görüşüldüğü halde, Parlamentoda değişikliğe uğramaktadır.

Değerli arkadaşlar, aslında, bu ikili anlaşmalar, bizim kabul ettiğimiz uluslararası anlaşmalar, hem ekonomimizi hem güvenliğimizi yakından ilgilendirmektedir. Buna canlı örnek vermek istiyorum. Aslında, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin uluslararası anlaşmalarda attığı imzalarda bile, maalesef, çoğu zaman, hakkımızın arzu edilen seviyede savunulmadığı kanaati bende mevcuttur; inşallah, yanılmış olurum.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu ikili anlaşmalardan, uluslararası anlaşmalardan bu söylediğimi teyit edici birtakım örnekler vermek istiyorum. Mesela, örnek vermek gerekirse, biz, Birleşmiş Milletlere üyeyiz. Birleşmiş Milletler, Irak ambargosunu koymuştur. Birleşmiş Milletlerde imza attığımız anlaşmanın 50 nci maddesinde şöyle bir ifade var: Herhangi bir sebeple bir ülkeye ambargo uygulanırsa, ister Birleşmiş Milletler üyesi olsun ister dışında bir ülke olsun, ilgili ülkenin müracaatı halinde, zararının telafi edilmesi noktasında müzakereye açılır. Şimdi, ben hükümetten şunu sormak istiyorum: Bu 50 nci maddeye dayanarak -uluslararası anlaşmalar olduğuna göre- hangi noktada müracaat ettik veya mücadelemizi verdik?

Değerli arkadaşlar, Irak ambargosu on yıldır devam ediyor; boru hattı kapalı, zarar 40 milyar dolar, Irak'la ticaretimiz hemen hemen bitme noktasında... Ambargo konulması için oy veren ülkeler  (ABD, İngiltere, Fransa, İtalya) tarafından Ürdün üzerinden ambargo delinmektedir; yani, İngiltere, mallarını Ürdün'e satmakta, Ürdün de Irak'a satmak suretiyle, ambargoyu delmektedir. O zaman, ben burada, bütün hükümetleri kastederek söylüyorum; ne tür bir çalışma yapılmıştır veya bu milletin hakkı ne derece aranmıştır?

Sivil havacılık anlaşmaları gereği uçaklar havaalanlarına inmeye başlayınca, bizim işadamları da oralara gitti. Halbuki, kanunda bir değişiklik olmadı.

Özetle, Irak ambargosu konusunda, hem Irak Halkına hem de Türkiye'ye, Türkiye Cumhuriyeti Devletine büyük haksızlık yapılmaktadır. Hükümeti burada bir kere daha uyarıyorum; haklarımızı hükümet olarak aramalısınız, geç kalmamalısınız.

Değerli arkadaşlar, yine, ikili anlaşmalar -maalesef, bu da bizim çok yanlışımız- sivil ve askerî bürokratlar tarafından yapılmaktadır. İsrail'le yapılan anlaşmalarda, askerler gidip anlaşma yapıyor ve bu anlaşmaları, milletvekili olarak sizin ve bizim öğrenme şansımız yok. Bunun altını çiziyorum. Bu yapılan anlaşmaları, sizin ve bizim öğrenme şansımız bile yok. Birçok anlaşma, belki on yıl sonra bu Meclise -sadece onay makamı olarak- gelecek.

Dün, müzakereleri dikkatle takip ettim; Komisyon Başkanımız diyor ki: "Türkiye'de her şey hukuk çerçevesinde, yasalar çerçevesinde gidiyor." Güzel de, bu yasaları bu Parlamento hazırladığına göre, bunun da mutlaka değişmesi gerekmektedir.

Bakın, şimdi, iki gün önce ne oldu; bir İran uçağı zorlanarak Diyarbakır'a indirildi. Neye bağlı olarak indirildi; İsrail'le yapılan ikili anlaşmaya bağlı olarak. Halbuki, İsrail'le yapılan o ikili anlaşmanın tam metnini hiçbir milletvekili arkadaşımız bilmemektedir. Peki, parlamenter bilmeyecek, milletvekili bilmeyecek de, kim bilecek bu anlaşmaları, onu öğrenmek istiyorum. Askerî veya sivil bir bürokrat, on yıl önce bir yanlış yaptı ise ve bize, buraya, on yıl sonra tasdik için gelen bir anlaşma olursa, biz, bunun altından nasıl çıkacağız değerli arkadaşlar?

Şimdi -çok enteresandır- ben, bu konuya, geriye doğru biraz baktım. Dün, kısmen, Bitlis Milletvekilimiz Sayın Ergezen ifade ettiler. 1993, 1994'te de benzer bir sabıka kaydımız var, daha doğrusu düzeltelim, yanlışımız var diyelim. Mersin limanından Ermenistan'a birtakım mallar yükleniyor ve bu, Erzurum civarında tespit ediliyor, silah olduğu anlaşılıyor; ancak, bütün direnmemize rağmen, orada, ikili uluslararası anlaşma gerekçe gösterilerek, silahlar Ermenistan'a gidiyor ve Azerbaycan'a karşı kullanılıyor. Demek ki, ikili uluslararası anlaşmalar, savunma sanayiimizi de çok yakından ilgilendirmektedir değerli arkadaşlar. O açıdan, biz bunlara kayıtsız kalamayız; yani, sadece, efendim, işte komisyondan da gelmiş... Komisyon üyeleri, kendi vicdanını, kendi kabiliyetini, kendi bilgisini ortaya koyar; her milletvekili de, Parlamentoda, kendi kabiliyetini ortaya koyar, kendi vicdanının sesini dinler. Mutlaka, komisyondan gelen olumludur; ama, ya ona katkı yapmamız lazım... Halbuki, siz bu maddelerin birisini değiştirme hakkına bile sahip değilsiniz; ya reddedeceksiniz, ya kabul edeceksiniz. Ne demek bu?!. Hiçbir değişiklik yapmayacaksak, burada niye getiriyorsunuz boşu boşuna?! İşte, ben, bunun üzerinde durmak istiyorum.

Bakın, benzer bir olay: Yine, Fransız Havayollarına ait bir uçak, silah yüklü, Ermenistan'a uçuyor. Elimdeki nota göre, o tarihlerde Sayın Onur Kumbaracıbaşı Bayındırlık ve İskân Bakanı ve Dışişleri Bakanına vekâlet etmektedir. Dışişleri Bakanlığına bildiriliyor. Uçak havadadır, müdahale edip indirilecektir; çünkü, Fransa'dan, Lübnan üzerinden, Ermenistan'a silah götürmektedir. Ona da müdahale edilemiyor; o silahlar da Ermenistan'a gidiyor ve Azerbaycan'a karşı kullanılıyor.

Demek oluyor ki, uluslararası ikili anlaşmalar, hem savunma sanayimizi hem de siyasetimizi, dışpolitikamızı yakından ilgilendirmektedir. Peki, bu anlaşmalar, ekonomimizi ilgilendirmemekte mi?  Fevkalade ekonomik boyutu vardır değerli arkadaşlarım. Hatırlarsınız, burada gizli oturum da yaptık, uzun uzun tartıştık.

Bakın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Rusya arasında bir ikili ticarî anlaşma yaptık. O anlaşmanın metnine baktığınız zaman görürüz -biz, Rusya'dan doğalgaz alımı yapıyorduk - cumhuriyet tarihindeki bütün ikili sözleşmelerin, uluslararası anlaşmaların hilafına, hiç birinde olmayan bir madde gelmiş, konulmuştu ve milletvekili arkadaşlarımızın hiç o maddeden haberi yoktu. Neydi o madde: İhaleyi alacak müteahhit firma anlaşmanın içine dercedilmiş, yazılmıştı; artık, bizim Türk yetkililerin, yani BOTAŞ Genel Müdürünün yapacağı bir şey yoktu. 450 milyon dolar tutarındaydı ihale ve benim aldığım o günkü rakamlara göre, bu ihalede, sadece ihale için zarar 100 milyon dolardı.

Bütün bunlara baktığınız zaman, demek ki, uluslararası ikili anlaşmaların, bir ekonomik boyutu var, bir siyasî boyutu var, bir de dışpolitika boyutu var. Onun için "efendim, bu Slovakya'yla ilgili, ne olacak; işte, uluslararası bir anlaşmadır, bunda hiçbir şey olmaz..." Yarın, Slovakya'dan kalkacak bir uçak, içerisinde silah yüklü bir uçak, dışpolitikada bize muhalif olan bir ülkeye uçar, bir yanlışlık yapılırsa olacak nedir; doğrusu bunu öğrenmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında, ben konuyu ilgililerden sordum. Bu görev Gruptan bana verildiği zaman, hakikaten bu işin esası nedir, ne yapılmak isteniyor diye sorduğum zaman, aslında biz, hükümetler olarak, yaptığımız anlaşmaları takipte de aciz kalmışız.

Bakın, değerli arkadaşlar, diyor ki, uluslararası havacılıkta anlaşma yaptığımız ülkelerdeki darboğazımız... Satırbaşı halinde, fazla vaktinizi almadan ifade edeceğim. Diyor ki, Çin'le anlaşma yaptık, Slovakya ile anlaşma yaptık, gelir transferinde sıkıntı var. Biz bu anlaşmaları ekonomik olarak yaptık; yani, para kazanmak, ticaret yapmak için yaptık. Halbuki, yıllardır, uçuş yaptığımız bu bölgelerdeki -birçok ülkenin adlarını saymış; Özbekistan, Libya, Irak, Cezayir, İran- birçok ülkeden gelir transferinde sıkıntımız var diyor. Arkasından ilave ediyor; yine, seferlerde, frekans ve kapasite artırımında sıkıntı var. Her uçuşta özel izin almak için birçok işlem yapıyoruz diyor. Yine, bazen de, gittiğimiz yerlerde, çeşitli ad altında farklı paralar tahsil edilmekte. Yani, yaptığımız anlaşmalarda ciddî anlamda zararlarımız var.

Demek oluyor ki, bu tür anlaşmalar Parlamentoya gelmiş olsa, burada, bu çalışmalar istikametinde, bu maddelerin, bu genelgelerin, bu komisyon raporlarının değişmesine -değişmeyen raporlara, değişmesi noktasında- katkıların olacağı kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlar, o açıdan, milletvekili olmak, mutlaka, hepimiz biliyoruz ki bir mesuliyet gerektirir. O mesuliyetin gereği olarak da, yasa yapma noktasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin zaman zaman by-pass edildiği kanaati vicdanen bende vardır. Bir yetkili çıkıyor "efendim, grup kararı alın -bu hükümeti test ediyoruz- ve bu kanun hükmünde kararnameyi kanuna çevirin ve getirin" diyebiliyorsa, bu demokratik sistemde, bu parlamenter sistemde bir yanlışlık var. Bütün bunları aşabilmenin yolu da, kanaatimce, hükümeti oluşturan partiler, anamuhalefet ve muhalefet partileri birlikte olup, ülke menfaatları doğrultusunda neyse -doğrular birdir, tektir- o istikamette bir ve karar almak mecburiyetindeyiz.

Konuşmamı tamamlarken dilerim ve ümit ederim ki -belki, Komisyon Başkanımız cevap da verecektir- eğer, mevcut Anayasa ve yasalar bu tür ikili anlaşmalara bunun dışında cevaz vermiyorsa, Dışişleri Komisyonumuzun yapacağı, hükümete tavsiye edecektir ve şu şekilde bir hazırlık yapılacaktır ve son sözü Parlamento söyleyecektir. Parlamentonun onaylamadığı hiçbir hükümet anlaşmasının da yürürlüğe girmemesi gerekmektedir. Dün burada ülkelerarası bir anlaşma müzakere edilirken -çok enteresan- "20 yıl önce yapılmış" denildi. 20 yılda dünya 20 defa değişti kardeşim. Siz, 20 yıl önce yapılan veya uygulamaya girmiş olan bir anlaşmayı buraya tekrar tekrar getirip, hem Parlamentonun vaktini alacaksınız hem de benim katkımın hiç olmadığı bir metni bana imzalatacaksınız veya bana oy verdireceksiniz. İşte, biraz önce gördük; tümü üzerinde konuşmalardan sonra maddelere geçilmiştir, 1 inci madde yok, 2 nci madde yok, 3 üncü madde yok... Peki, bu parlamenterlerin buna katkı imkânı olmuş olsaydı, öyle bir kapı açılmış olsaydı veya Parlamentodan tasdik edilmeden yürürlüğe girmemiş olsaydı, mutlaka, değerli arkadaşlarımızın katkıları olacaktı.

Ben ümit ediyor, hükümetimizin ve bütün milletvekillerimizin bu konular üzerinde hassas olduğu, duyarlı olduğu kanaatini taşıyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Candan.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Teoman Özalp; buyurun.

DYP GRUBU ADINA TEOMAN ÖZALP (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşma-sının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Tanun tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Slovakya, başkenti Bratislava olan 5,5 milyon nüfuslu, kuzeyinde Polonya, güneyinde Macaristan, batısında Avusturya ve Çek Cumhuriyeti, doğusunda Ukrayna ile komşu olan, cumhuriyetle yönetilen genç bir ülkedir. Halkının yüzde 60'ı Katolik, yüzde 8'i Protestandır. Resmi dili Slovakça olup, ayrıca Macarca da konuşulmaktadır. En önemli şehirleri ise Bratislava ve Kosice'dir.

Bu ülkeyle olan ticaretimizde, ihracat 25 milyon dolar civarında, ithalat da 7 milyon dolar civarındadır. Durum böyle olunca, bu ülkeyle karşılıklı ilişkileri geliştirmenin önemi artmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Slovakya ile ekonomik ve ticarî ilişkilerin gelişmesinde ulaşım faktörleri önplana çıkmaktadır. Toplam mal ve eşya ulaşımında yerli ve yabancı girişimcilerin büyük çoğunluğu karayolu ulaşımını tercih etmektedir. Mevcut anlaşma yapılmadan önce karayolu taşımacılığı yüzde 81, havayolu ulaşımı yüzde 1 ve diğerleri ise yüzde 18 düzeyindedir. Bu oranlar 1997 yılına ait oranlardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çağımız, mal ve hizmetlerin günlük olarak satıldığı bir çağdır. Taşınacak eşya veya ürünün alıcıya çabuk ulaşması, ticarî ve ekonomik olayları geliştirici bir rol oynar. 5 Haziran 1945 tarih ve 4749 sayılı Kanunla tasdik olunan 7 Aralık 1944 tarihli Chicago Milletlerarası Sivil Havacılık Anlaşmasında ticarî hakların düzenlenmesi konusunda bir mutabakata ulaşılamamış, bu nedenle, ticarî hakların ikili sözleşmeler yoluyla düzenlenmesi gereği doğmuştur. Gerek ülkemiz gerek diğer ülkeler, 11 Şubat 1946'da Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere arasında imzalanan Bermuda Anlaşmasına dayanarak ikili anlaşmalar tesis etmek yoluna gitmişlerdir. Ülkemizin coğrafî durumunu ve uluslararası hava servislerinin ülkemizden geçmesinin sağlayacağı çıkarları göz önünde tutarak, aynı zamanda millî sivil havacılığımızı teşvik ve kalkındırmak amacıyla, bugüne kadar birçok ülkeyle hava ulaştırma anlaşması imzalanmıştır. Türkiye'nin yaptığı bu anlaşmalar, Bermuda tipine uygun olup, esas olarak çerçeve anlaşması niteliğindedir ve karşılıklılık esasına dayanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti ile Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti arasında, 2 Nisan 1997 tarihinde, Ankara'da imzalanan anlaşma da bu tip bir anlaşmadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sivil havacılık bakımından bir ülke Bermuda Anlaşmasının esaslarına uygun olarak diğer ülkelerle ne kadar anlaşma yapmışsa, bu, o ülkenin gerek ticarî gerek turizm gerekse o ülkenin tanıtımı açısından fevkalade önemli ve yararlı roller oynar. Dünyayı şöyle bir irdeleyecek olursak, hava trafiğinin yoğun olduğu ülkeler, ekonomik ve kültürel bakımdan gelişmiş ülkelerdir. Ülkemizin böyle anlaşmalar yapması güzel bir olaydır; fakat, bizim sivil havacılık şirketlerimiz, sadece Türkiye inişli uçuş gerçekleştirebilmektedir. Dolayısıyla, bu şirketler, sadece ülkemize ya turist ya da işçi taşıyabilmekte ve döviz de ülkemizde kalmaktaydı; ama, son yıllarda, ekonomik sıkıntı nedeniyle bu şirketler sıkıntıya düşmüş, filolarını küçültme ve kapatma noktalarına gelinmiştir.

Sivil havacılık sektörüne gerekli desteğin verilmesi gerekir. Uçaklara indirimli yakıt uygulamasına hâlâ işlerlik kazandırılamamıştır. Özel uçak şirketleri ile acentelerin sıkıntılarının gide-rilmesi konusunda Türk Eximbankı acilen devreye sokulmalıdır. Devlet Hava Meydanları İşletmesinin Türk Havayollarından alacakları için gösterdiği tolerans, diğer Türk menşeli özel uçak şirketlerine de gösterilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu gibi anlaşmaların ülkemiz ticaretine katkısı inkâr edilemez. Böyle anlaşmalar hızla çoğalarak, küreselleşen dünyada yerimizi alacağımızı ümit edi-yorum.

Yüce Heyete tekrar saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özalp.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Sayın Komisyonun söz isteği vardı.

Buyurun Sayın Başkan.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van) - Sayın Başkanım, yüksek müsaadenizle...

Sayın Candan'ın açtığı münakaşa ve ortaya attığı görüşler Türkiye'yi bir bakıma yetmişyedi yıl geriye götürmektir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin milletlerarası anlaşmalara taraf olduğu tek örnek Lozan'dır. Neden; çünkü, devletin doğan tek organı -ki, bu, dünyada tektir- Türkiye Büyük Millet Meclisidir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi devleti doğmuştur ve İsmet Paşa Başkanlığındaki Lozan heyeti, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına niyabeten bu müzakereleri yürütmüştür.

Yetmişyedi yıl önce cumhuriyetimiz kuruldu ve kuvvetler ayrılığı başladı; icra, teşrii organ, yargı. O günden bu yana gelen bütün anayasalarda, gayet net, milletlerarası anlaşmaların müzakere ve devletimiz adına imza yetkisi hükümete verilmiştir. Dünyanın hiçbir parlamentosu müzakerelere taraf olamaz; bu, mümkün de değildir. Bunun benzeri de yoktur dünyada.

Şimdi, yürürlüğe girmeye gelince... Burada da kategoriler vardır, Sayın Candan'ın kendileri de bilirler.  Çoktaraflı anlaşmalar. Birleşmiş Milletler ailesi içerisinde yapılan anlaşmaların çoğunda belirtilir; bunun, taraf memleketlerin üçte 1'i tarafından onaylanması -veya üçte 2'sine göre- halinde yürürlüğe girer ve ancak onaylayan memleketler için geçerlidir, diğerleri için değildir. Nitekim, hâlâ yirmi otuz yıldır Birleşmiş Milletlerin bazı anlaşmalarını Türkiye Cumhuriyeti hükümeti bundan iki ay önce üç tanesini imzalamıştır; bundan da daha tabiî bir şey yoktur.

Bu, otomatik mi oluyor; hayır efendim, bizim komisyonumuz, tatile girmeden önce, hükümetin imzaladığı iki tane milletlerarası anlaşmayı reddetmiştir ve raporları da, Yüce Meclisin gündemindedir. Birisi, Çalışma Bakanlığımızın, Dünya Çalışma Teşkilatıyla yaptığı bir anlaşma -ittifakla buna karar verdik, bu geçerli değildir- bir de, yine, hükümetin, Ulaştırma Bakanlığımızın, Dünya Telekomünikasyon Teşkilatıyla yaptığı bir anlaşma; onu da geri çevirdik.

Şimdi, burada, Mecliste anlaşmaları tadil edelim diyorlar. Bu mümkün mü? Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin anlaşmaları müzakeresi demektir. Yani, tadil ettiniz... Bu ne demektir; anlaşmanın yeniden müzakeresi. Peki, kim oturacak masaya? Böyle bir sistem dünyanın hiçbir tarafında yoktur. Bütün dünyada ya reddedersiniz ya kabul. Ret ne olur; bir bakıma, tabiî hükümetin o icraatı reddolur; ikincisi, sayın hükümetin bu anlaşmayı yeniden müzakere ederek Yüce Meclisin huzuruna getirmesi demektir.

Efendim, üç madde... Bütün dünyada üç maddedir. Şimdi, bazı anlaşmalar var ki, ikiyüz madde, üçyüz madde.. Üçyüz maddeyi teker teker burada sıralayacak mıyız yani; şu madde kabul edilmiştir, şu madde kabul edilmiştir... Bu mümkün değildir. Bu şekil yaklaşımlar, 2000 yılı bakımından doğrusu biraz düşündürücü olmaktadır. Beni affetsinler.

Efendim, Meclis bu işlerin dışında kalıyor, kanun yapıcılığında ve bir de örnek buyurdular, 22 maddeden ibarettir, kaç sayın milletvekili bu 22 maddeyi okumuştur... Peki, kendilerine dönüp de şunu sormak hakkımız olmuyor mu? Diğer yüzlerce kabul ettiğimiz kanun teklif ve tasarılarının hangi yüzlerce maddesini kendileri ve diğer sayın milletvekilleri tümünü okumuştur? (DSP sıralarından alkışlar) Bu, dünyada da mümkün değildir. Onun için, bu gibi münakaşaları, illa ki bir görüş ortaya atmak gerekiyorsa, modern dünya çerçevesinde yapmak lazım.

Eğer milletlerarası yapılan ikili anlaşmalar veya çoktaraflı anlaşmalar malî bir hükmü ihtiva ediyorsa, o, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi onayından sonra yürürlüğe girer. Bu, gayet net ve kesindir. Onun dışındakilerde yetki, yine Anayasa gereği, hükümete verilmiştir. Yürürlüğe girer, ondan sonra da Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur. Geç kalıyor; geç kalıyorsa, yüzde 90 bizden dolayı geç kalıyor. Aylardır gündemimizde bekleyen anlaşmalar var ve çok müteşekkirim, Danışma Kurulu lütfettiler, bizim 20'ye yakın anlaşmamızı gündemde öne aldılar ve bunları görmüşme imkânını buluyoruz; binaenaleyh, kendi kusurumuzsa -bazen- sayın hükümete yüklememek lazım. Bunlar, Başbakanlık aracılığıyla Meclis Başkanlığına ve komisyonlara muntazaman geliyor.

Şimdi, burada bir münakaşa çıkıyor. Dün, Sayın Ergezen de temas etti: "Komisyonlar Meclis adına iş yapmıyor, bir şeye de yaramıyor; binaenaleyh, biz, komisyonları kaldıralım, Meclis her konuyu doğrudan doğruya görüşsün." Böyle parlamento dünyada yoktur. Beni bağışlayın, zaten, İçtüzüğümüz ve usullerimiz o kadar komplike ki, bir nevi kaplumbağa yürüyüşüyle gidiyoruz. Bir de bunu getirirseniz, tamamıyla yerimizde sayacağız. O bakımdan, biraz insaf buyursunlar... İşler iyi gidiyor, yanlış gittiği yerde bu Yüce Meclis hepsini düzeltmeye kadirdir ve size niyabeten de, arz ettiğim gibi, iki anlaşmayı iade ettik ve hükümete, bunların geçerli olmadığını arz ettik. Memleket menfaatına aykırı olacak hiçbir şey, ne sayın hükümetten geçer ne komisyondan ne de Dışişleri Komisyonundan. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) Arkadaşlarımıza biraz insafsızlık ediyorsunuz; çünkü, o komisyonda bulunanlar sayın partilerin değerli üyeleridir. Didik didik didikleniyor. Bakanlıklardan gelenleri siygaya çekiyoruz. Üç defa, dört defa talik ettiğimiz anlaşmalar var. İlgili Bakanlar tarafından, bürokrasi tarafından yeterince bilgi verilmediği için üstüne gidiyoruz. Daha da açacağız, daha da açacağız... Bu, eğer, komisyonlara ve bizlere güvensizlikse, o zaman, size niyabeten bu konuları görüşmemiz çok zor olur.

Bu konuyu da takdirlerinize arz etmek istiyorum.

Teşekkür ederim. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, Mavi Akım Anlaşması nasıl geçti?! O çok önemliydi...

BAŞKAN - Grupları adına başka söz talebi yok.

Şahsı adına söz isteyen?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SLOVAKYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 2 Nisan 1997 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.-Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

2 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.-Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yapılan açık oylamasının sonucunu açıklıyorum:

Katılan üye : 209

Kabul : 198

Ret :       2

Çekimser :      8

Mükerrer :     1

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.

77 sıra sayılı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Hava Ulaştırma Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporlarını görüşmeye başlıyoruz.

7. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Hava Ulaştırma Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/368) (S.Sayısı:77) (1)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya konuşacaklardır. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Uzunkaya.

FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Hava Ulaştırma Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, dünden beri görüşmeleri yapılan bu ikili anlaşmalarda uluslararası anlaştık da Parlamentoda bir türlü anlaşamadık; iktidarla, komisyonla ve muhalefetle bir noktada anlaşamadık. Ben, gerçi bu konu üzerinde fazla durmak da istemiyorum; ama, benim şahsen, az önce Sayın Genel Başkan Yardımcımız Veysel Candan Beyin ve dün Zeki Ergezen Beyin temas ettiği noktada bir şeyi anladım; ya bu tasarılar Parlamentoya geliyorsa, parmaklarımızla bize bir sorumluluk yükleniyorsa, içeriğini bilelim, Parlamento olarak sorumluluğu üstlenelim veyahut da mevzuatımızda bir düzenleme yapma imkânı varsa, tıpkı, herhangi bir bakanın yurtdışına gitmesi, bir milletvekilinin raporu veya izni bilgi mahiyetinde Meclise sunuluyorsa -ki, genellikle kabulü için sunuluyor- bu tasarılar da Meclise aynı tarzda sunulsun. Dolayısıyla, Yüce Meclis bunu kabul etti, tasdik etti...

Sayın Kâmran İnan Bey, son dönemlerde, Parlamentomuzun, uluslararası ilişkilerde fevkalade diplomatik yeteneği olan en yetişkin elemanıdır. Meselelerin bir kısmına vukufiyeti olabilir...

Az önce, haklı olarak tenkit ettiler. Tabiî, bütün yasaları milletvekili arkadaşlarımızın okuması, izlemesi imkânı belki yoktur. Komisyonlardaki arkadaşlarımızın, bu konularda detaylı çalışma yapıp yapamadıklarını da bilemiyoruz; ama, biz, yapmış olduklarını varsayıyoruz. Ama, ortada bir şey var, burada, anlaşmaların sadece isimleriyle üç klişeleşmiş yönü geliyor. Ben de, bir grubun acizane sözcüsü olarak diyorum ki, bu mevzuda yapılması gereken şey, o zaman buyurun, biz, İçtüzüğümüzde, mevzuatımızda değişiklik yapalım... Bir bakan, İtalya'ya, Almanya'ya gitmesi -izin için değil-nasıl Meclisin bilgisine sunuluyorsa; gelin, bu milletin çok ehemmiyet arz eden yasalarının önünü tıkayan 62 anlaşmayı da bu şekilde geçirelim ve bir konuda da bizi vicdanen kurtarın. Nedir o; ben, şimdi, 1996 yılında veya 1994 yılında yapılmış bir anlaşma sonucu, Azerbaycan'daki soydaşlarıma karşı kullanılan silahların ülkemden taşınmasında vicdanen ve hukuken mesul olacağım. Böyle bir mesuliyeti, milletvekili ve grup olarak kabul etmem mümkün değil; bu yükü, hükümet üzerine alsın. Mademki "sorumlusu hükümettir" diyor -bu kanaate katılı-yoruz - o zaman, anlaşmaları da bu şekilde Meclisin onayına sunup, günaha veyahut da başarıya hükümetin yanında  Parlamentoyu ortak etmenin anlamı yoktur. Mademki, uluslararası arenada bu anlaşmalar, tamamen hükümetlerden hükümetlere veya ilgili teknik heyetler arası yapılıyor; gelsin bu teknik heyetler, anlaşmalarını yapsın;  eksik bulduğumuz bir yer olursa, Parlamento olarak acilen müdahale edelim.

Az önce örnekleri verilen, geçmiş dönemde Türkiye üzerinden Ermenistan'a taşınan silahlara nasıl müdahale edemediysek... Dün Şam'a gitmekte olan bir uçağa, maalesef, yakın komşumuz olan bir ülkeyle ilişkilerimizi... Muhtemeldir ki -onların ifadesine göre- misilleme yapacaklar "İran hava sahanlığından geçen Türk uçaklarını da biz indireceğiz" diyorlar. Durup dururken yeni bir gerilime meydan verecek bir anlaşma, madem teknokratlar tarafından, bürokratlar tarafından veya geçmiş hükümetler tarafından yapılmış, o halde biz Parlamento olarak bunun vebalini neden çekelim; 65 milyonluk bir ülke olarak dostluk ilişkilerimizi niye zedeleyelim? Önce bu meseleyi bir zeminine oturtmak lazım.

Uluslararası anlaşmalarımız sadece bu 62 taneyle mukayyet değil. Yakın gelecekte değişik anlaşmalar da gelecek. Diyoruz ki, gelin, hakikaten bu toplumun ciddî gündemleri ve sorunları var. Tabiî,. ben, aynı zamanda Parlamentolararası Türk-Alman Dostluk Grubu Üyesiyim. Almanya ile Türkiye ilişkileri konusunda söylenecek çok şey var, belki burada anlatılacak yığınla sıkıntılarımız var. Almanya bir anlamda -tırnak içerisinde söylüyorum- bir bakıma küçük Türkiye demektir. Almanya, çoluğuyla, çocuğuyla 4 milyona yakın insanımızın, değişik birimlerde yetişmiş elemanımızın bulunduğu bir ülkedir ve kaldı ki, bu ülkeyle yılda 5,5 milyar dolarlık ihracatımız, oradan da bir o kadar ithalatımızla 10 milyar doları aşan bir ticarî trendimiz vardır; ama, bakınız, diyoruz ki, ismini yeni duymak durumunda olduğumuz ülkelerle anlaşma yapıyoruz. Neyi bekliyoruz, yani bunları saatlerce burada tartışmanın...

Mademki bir sorumluluğumuz yok, vebalimiz yok, şık olması itibariyle de bu işi hükümet yapar, bürokratlar yapar ve elhak onlar da doğru yapar, yanlış yapmazlar; o halde, bırakın, mesuliyetlerini bunlar alsınlar, zamanı gelince, hükümetleri sorgulamak durumunda olan bir Parlamento veya arkadan gelen bir hükümet söz konusu olursa, gereken soruşturmasını veya sorgulamasını yapmış olsun.

Değerli arkadaşlar, bizim, işin prensipleri açısından "uluslararası anlaşma yapıyoruz da, burada anlaşamadık" dediğimiz nokta budur. İlle de demiyoruz ki bütün açılımını Parlamentoya getirelim, biz tartışalım. Mesela, bakın, hazırlanan bir metin -bugün gelecek mi gelmeyecek mi bilmiyorum- İsrail'le yapılan, yani yapılması düşünülen -işte, üç dört madde sonra önümüze gelecek, metin önümüze gelecek- anlaşmanın başlangıcı muhtıra olarak geçiyor, muhtıra... Karayolu ulaşım muhtırası... Yani, düşünebiliyor musunuz, o kadar güzel hazırlanmış ki, gerçi konjonktür olarak müsaitti, 28 Şubattan sonra hazırlandığı için o metin, başlığına da muhtıra demişler.

Bugün Dışişleri Bakanlığı yetkililerine sordum -onun da üzerinde konuşma yapacağım inşallah- nedir bu muhtıra tabiri diye. Bir karayolu ulaşım meselesi var, yani nakliye, karşılıklı geliş gidiş yapılacak; neden muhtıra? "Vallahi bilemiyoruz" dediler.

Muhtıra tabiri çok açıktır, ihtar kelimesiyle özdeş bir kelimedir. Biz, nakliye açısından, kara-yolu nakliyesi veya ulaşımı açısından bir uluslararası anlaşma yapıyoruz, anlaşmanın başlığına muhtıra diyoruz. Peki, bu, fevkalade dikkatle gözden geçirilmiş, takip edilmiş bir metin mi; edilmediği muhakkak.

Şunu söylemek istiyorum: Demek ki, bunlar çok iyi gözden geçirilerek hazırlanan, Parlamentonun önüne getirilen veya hükümetin önüne takdim edilen metinler değildir ve bunun yanlışlarını da zaman zaman görüyoruz.

Bizim burada üzüldüğümüz konulardan bir diğeri de, bütün anlaşmalarda, alelekser söylüyorum, hemen hemen bütün anlaşmalarda lihikmetin, devamlı Türkiye anlaşmalarda zaafa uğruyor ve yanlışlarının bedelini ödüyor. Bu, bir vakıa. Yani, ya masa başında bu işleri çok iyi beceremiyoruz veya başka bir yanlışımız var. Müsaade buyurun, bu özeleştiriyi yapalım. Bakıyorsunuz, uluslararası anlaşmalarda da bunun örneklerini görüyoruz. Nesi vardı dün kalkıp da böyle komşu bir ülkeyle aramızda yeni bir sıkıntıya meydan verecek bir diyaloğun oluşmasına zemin hazırlayan bir anlaşmaya, nesi vardı dün soydaşlarımıza karşı Ermeni'ye buğday gönderecek, silah göndertecek; ama, müdahale edemeyecek şekilde bizim elimizi kolumuzu bağlamaya mecbur eden bir anlaşmaya?!

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Konu Almanya...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Evet, konu Almanya; dönüyorum...

Dediğim gibi, Almanya, saatlerce, üzerinde konuşabileceğimiz bir konu.

Değerli arkadaşlar, Almanya hadisesine gelince, elbette, Almanya, hava ulaşımı açısından bizim için fevkalade büyük önem arz ediyor. Şu yönüyle söylüyorum, az önce de arz ettim: Bizim, 1999 yılı itibariyle, Almanya'ya, yıllık, 5,5 milyar dolarlık ihracatımız, 5,8 milyar dolarlık da ithalatımız var. Bu, fevkalade önem arz eden bir husustur. Kaldı ki, bilindiği üzere, dünyada, ihracat açısından veya ticarî ilişkilerimiz açısından beşinci derecede önem arz eden, daha açığı, büyüklük itibariyle, beşinci derecede ihracatımız ve ithalatımız açısından önem arz eden büyük bir ülke.

Az önce ifade ettiğim gibi, bir kere, orada 4 milyona yakın... Batı Avrupa ülkeleri çapında söylüyorum, merkez Almanya olduğu için... Çünkü, Almanya, eksport-inport çalışmalarında, Türkiye açısından merkez telakki edilmektedir. Batı Avrupa ülkelerinin çoğuna da -merkez olarak Almanya'ya gönderilen- gıda veya tekstil sektöründeki ürünlerimiz, genellikle Almanya üzerinden gitmektedir.

Almanya ile hava anlaşmasının ciddî bir zarureti var. Bunun nedeni, birçoğunuzun bildiği gibi, yılda 75 000 TIR'lık bir malzemenin Almanya'ya ihraç edilmesi gerekiyor. Bizim, burada en büyük handikaplarımızdan biri, bu karayolu taşımacılığında Avusturya üzerinden geçmek zorunda olduğumuzdur. Yani, normal, klas olan, uygun olan seyrüseferimizin yapılması gereken yer, Bulgaristan, eski Yugoslavya, Avusturya ve Almanya şeklidir. Ne var ki, onbeş yıldan beri, hariciyemiz ve ilgili hükümetler ilgileniyor olmasına rağmen, maalesef, Avusturya'dan 17 000 TIR'dan fazla yıllık kota hakkı alamadık; bu, bir eksiklik. Bugünkü hariciyemizi de, hükümeti de bu konuda tekrar ikaz edi-yorum. Geçmiş hükümetlerin de bu konuda eksikleri vardı; ama, lütfen, ne olur, belki onların farklı argümanları var. Avusturya diyor ki, biz, yeşili falan koruruz; araziyi koruyoruz, çimeni koru-yoruz... Dolayısıyla, Avusturya'nın böyle bir hassasiyeti var. Yani, sizin TIR'larınızın egzozlarından çıkan zehirli gazlarla ağaçlarımızı, yeşilliğimizi... Böyle bir mâni olduğundan bahsediliyor; ne derece sağlıklı, bilemiyorum; Avusturya'nın argümanı veya iddiası bu. Yani "çevre açısından bizim için sağlıksızlık meydana getirdiğinden dolayı, 17 000 adetten fazla TIR'larınızın bu ülkeden geçmesine müsamahayla bakamayız" diyorlar.

Tabiî, ben, yeri gelmişken, bu hassasiyeti bir anlamda tebrik ediyorum. Yani, Batı ülkelerinde çevre bilinci, çevre sağlığı, çevrenin korunması fevkalade ileri noktaya gelmişken... İşte, iki gündür gazetelerde de okuyor, izliyorsunuz; bir eski cumhurbaşkanımız, kendisine verilen birkısım hediyelerin, şiltlerin, bakırların, demirlerin 750 adedini, getirdim, denize attım diyor. Gerçekten, Sayın Bakan araştırma yapıyorsa, bu konu üzerinde bir cezaî takip yapıyorsa, ben, kendilerini tebrik ediyorum; çünkü, çevre konusunda, gazetelerde okuduğumuz kadarıyla... Kalkıp, kendisine verilen şiltleri denize atmanın da bir deniz katliamı olduğunu kabul etmemiz lazım; ama, Türkiye bunları yaşıyor. Avusturya TIR geçirmiyor. Bakın, diyor ki, "buradan TIR geçiriyorsun, ağaçlarımı kirletiyorsun." Sayın Aytekin'i gerçekten tebrik ediyorum; bu konuda gerekenin yapılmasını da umu-yor, bekliyorum. Denizlerimizi, karamızı, ufkumuzu, coğrafyamızı... Zaten ekonomik olarak milletin bahtını kararttınız, hiç olmazsa, denizleri, çevresini biraz temiz tutun; ne olur, lütfen, hükümetimiz bu hassasiyetini göstermiş olsun. (FP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, 17 000 adet TIR'dan fazla, yani, takriben, 60 000 civarında TIR'ın, normal şartlarda Avusturya üzerinden gitme şansı yok. Normal şartlarda diyorum. Sayın Bakanımız, özellikle, tevafuk oldu, ben kendilerini tekrar tebrik ediyorum. Şimdi, 60 000 civarında TIR'ın normal şartlarda Avusturya'dan geçme şansı yok. Ne demek normal şart? O zaman anormal şartlar arayacaksınız; ya İtalya üzerinden gideceksiniz ro-rolarla,  -ki, çok uzun bir seyrüseferdir, TIR'cılarımızın en çok şikâyetçi olduğu konulardan birisidir- veyahut da normal olmayan şartlardan, yine, Avusturya'dan gideceksiniz; ama, muhalfarz, Türkiye'den Almanya'ya kadar maliyet
1 000 dolarsa, 2 000 dolarsa, bu sefer ödeyeceği rüsum 3 000-4 000 doları geçmektedir. Bilmem anlatabiliyor muyum? Dolayısıyla, hükümetinizin, bu TIR filolarımızın, TIR'larla meşgul olan, bu ulaşımda bize büyük bir katkı sağlayan, Türkiye'nin 5,5 milyar dolarlık  ihracatında önemli bir ağırlığı taşıyan bu değerli emekçilerimizin, bu konudaki gayretine destek ve katkı sağlaması lazım. Bu konuda, mutlaka, ciddî çözümler üretilmesi gerekiyor. Aksi takdirde, İtalya üzerinden yapılacak böyle bir seyrüseferin hem maliyeti artıracağını hem de ilgili bu sektörde çalışan insanlarımızın onurlu mücadelesine hükümet olarak göstermemiz gereken duyarlılığı göstermediğimiz anlamında, onların da bize karşı bir kırgınlığının vesilesi olacağını hatırlatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, bizim, hava ulaşımı açısından Almanya'yla ciddî bir sorunumuz bugüne kadar yoktu. Konuyu incelediğinizde, Almanya'ya dokuz noktada yapılan uçuşun, ben, Türkiye cenahından da aynı noktaya çıkarılmasının gereğini düşünüyor ve hükümete tavsiye ediyorum. Yetkililerden aldığımız bilgiye göre, Almanya içerisinde dokuz noktaya -başta Türk Hava Yolları olmak üzere- uçuş yapılmaktadır. Ancak, Türkiye içerisinde, özellikle yazın, izin dönemlerinde, bu oranda yeterli uçuşun yapılmaması, başta oradaki gurbetçilerimizin, beraberlerinde getirmek durumunda oldukları eşyaların ve benzeri malzemelerin nakli konusunda ciddî sıkıntılarla karşı karşıya kalmalarına sebep olmaktadır.

Dün, yine, yetkili arkadaşlardan sordum. Deniliyor ki: Filomuz yeterli değil; özellikle izin mevsiminde, ancak İstanbul ve Ankara'ya direkt uçuş yaptırabiliyoruz. Peki, Diyarbakırlı kardeşimin, Vanlı kardeşimin günahı nedir?! Trabzon'daki vatandaşımın, 3 saatte buraya, 2 saatte buraya geldiği halde, buradan Van'a gitmek için, iki gün burada rötar yapıp, yüklerini indirip, kaldırıp tekrar yolculuk yapmasının, buna ekstra bir külfet olduğunu kabul etmemek mümkün değil. Ee, filoyu çoğaltma imkânımızı zorlamak durumundayız. Artı, bir önemli husus da -burada, yine, Bakanlığın dikkatini çekmek istiyorum, yetkili bürokratların mazereti devamlı bu olmakta; ama, bu mazerete hükümetin sığınmasının doğru olmadığını biliyorum ve iki ülke arasında dostluk grubunda olan bir arkadaşınız olarak da bu konuyu hatırlatmak istiyorum- yaz sezonunda; yani, izin sezonunda, âdeta, hac sezonunda, Suudilerin evlerinin kiralarını 2-3 katına çıkardıkları gibi, biz de, havayollarımız ve şirketlerimizin nakliye ücretlerini 2-3 misline çıkarıyoruz. Açık söylüyorum, bunun insafla bağdaşır tarafı yoktur. Yani, sizin insanınız, orada, size kazanacak, yastık altında, yastık üzerinde, bankalarınızda yatırımlarıyla ülkenizi besleyecek, kırk yıldır vatan cüda yaşayacak; ama, Türk bayrağı armalı bir Türk havayolu uçağına binmeye gelirken, 300 mark, 400 mark olan, normal, izin sezonu dışındaki seyrüsefer için 800-900 mark alacaksınız...

Değerli arkadaşlar, bunu, kırk yıldır, kırkbeş yıldır, hatta, üçüncü neslin, üçüncü jenerasyonun da artık orada ticarî hayata girdiğini, normal kazanıma başladığını düşünürseniz, yarım yüzyıldan beri bu ülkelerde bulunan insanlarımıza karşı ciddî bir vefasızlık olarak biz yormasak dahi, orada-kilerin yorma ihtimali vardır.

O bakımdan, ben özellikle diyorum ki, ister özelleştirmeden sorumlu ister ulaştırmadan sorumlu bakanlıklarımızın ister hükümetimizin sübvanse edebileceği başka imkânlarıyla, hiç olmazsa bu cemileyi işçilerimize layık görelim. Nedir o; Türk Bayrağı amblemli, bugüne kadar bizim resmî taşıma organımız olan Türk Hava Yolları -ki, fevkalade başarılı hizmetler de vermişti, bu yönüyle kendilerini tebrik etmek durumundayız; ancak, özellikle söylemek istediğim husus- yaz sezonunda, izin sezonlarında filoyu mu artıracak... Nasıl; tıpkı, yılbaşlarında Miami'ye kadar özel turlar düzenlediği gibi. Önceki gün de söyledim; siz, dünyanın bir başka kıtasına 150-200 dolara seyrüsefer düzenliyorsunuz; ama, öbür taraftan, işçiniz gelirken ondan 3 misli ücret alıyorsunuz... Bunu, şu Parlamentonun kabullenmesi mümkün değildir, oradaki işçilerin de bu olaya anlayışla bakması mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, işçilerimizin bu konudaki şikâyetlerini lütfen gözardı etmeyelim; bu sorunlarına sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum.

Ayrıca, işçilerimizin, tabiî, kara ulaşımı açısından da ciddî sorunları var. Her ne kadar, şu anda, ikili anlaşmamızla, hava ulaşımı konusundaki sıkıntıların giderilmesi hedeflenmektedir; daha önceki anlaşmalarda olduğu gibi, genellikle hava ve kara ulaşımıyla alakalı anlaşmalar  yapılmaktadır bugünkü oturumlarımızda. Tabiî, bunların oturduğu hukukî bir zemin vardır; ama, kara ulaşımında da işçilerimizin hâlâ karşılaştıkları ciddî sıkıntıları vardır. Bunlardan birisi, az önce söylediğim, eski güzergâh olan, Avusturya, eski Yugoslavya ve Bulgaristan üzerinden ulaşımda yaşadıkları sıkıntılardır. Bu bölgelerde yeterli itibarı ve ilgiyi görememektedirler.

Tabiî, ben, diğer konulardaki sıkıntılara, bugün görüştüğümüz yasa tasarısı itibariyle pek fazla zaman ayırmanın gereği olmadığını düşünüyorum; ancak, Almanya'daki işçilerimiz ve ticarî ilişkilerimiz açısından, mutlaka, Almanya'ya, gerek hava ulaşımı ve gerek kara ulaşımı açısından daha dikkatli, özenli yaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Her şeyden önce, bu, sadece Almanlarla olan ticarî ilişkimizde değil... Çünkü, Almanya ile olan ticarî ilişkimizde de, ihracatımızın büyük bir kısmını oradaki Türk kardeşlerimiz tüketiyor; bu gerçeği görmezlikten gelmemiz mümkün değildir; yani, Almanya'ya şu kadar ihracat yapıyorsak, bilelim ki, oradaki işçimiz sayesinde ve onun vasıtasıyla bunu yapıyoruz.

Dolayısıyla, iki ülke arasında yapılan bu anlaşmanın hayırlı olmasını diliyor; bundan sonra yapılacak anlaşmaların, Parlamentoda, demin arz ettiğim çerçeve içerisinde yapılması umut ve temennisiyle -ki, gündemin boşaltılması açısından bana göre bunda çok önemli zaruret var- bu düzenlemenin yapılması suretiyle, daha seri anlaşmalar yapılabilmesi umut ve temennisiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Oğuz Tezmen.

Buyurun Sayın Tezmen. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Federal Almanya ile Türkiye arasında 1957 yılında imzalanan sivil havacılık anlaşmasının bazı maddelerinin değiştirilmesine ilişkin mutabakat zaptı var ve ona ilişkin yasa tasarısını görüşüyoruz.

Aslında, ben, burada, sivil havacılıktan sorumlu olan Ulaştırma Bakanlığının en üst düzeyde temsil edilmesini de beklerdim; çünkü, Türkiye'nin problemli alanlarından birisi sivil havacılık. Aslında, bugünlerde yaşadığımız bazı olaylardan da medyaya yansıdığı üzere, gerçekten Türk sivil havacılığının yeni bir anlayışla reforme edilmesi lazım.

Buradan şuna gelmek istiyorum: Siz kendi evinize çekidüzen vermezseniz, o zaman, sizin uçaklarınızın yabancı ülkelere inmesi ya da oralara sefer yapabilmesi ciddî riskler taşıyor. Aslında, mutabakat zaptı ve onun ekleri çok detaylı incelendiğinde, önemli ve gerçekten ciddî riskleri içeren yeni mekanizmaları görüyorsunuz. Bu mekanizmalar neler; bir kere, uçuş emniyeti ve uçuş güvenliği konusunda Türkiye sivil otoritelerinin yaptığı denetimlerin yetersiz olduğu gerekçesiyle, Federal Almanya, oraya inen uçakları denetleme yetkisi alıyor. Bu, önemli bir unsur. Ayrıca, güvenlik açısından da, yani, yolcuların, terör ya da uçan uçakların içindeki emniyet sorunlarını da giderebilmek açısından özel denetim yetkileri veriliyor. Bunlar hukuken Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamasıyla da -daha önce anlaşma şeklinde olan şeyler- daha da kesinlik kazanmış oluyor.

Bunlar niçin yapılıyor; yani, başka ülkelere uygulanmayan bu mekanizmalar Türkiye için niçin uygulanıyor? Gerçekten önemli bir konu. Aslında, standart, her zaman görüşülen anlaşma değişikliklerinin çok ötesinde anlamlar ifade eden bir değişikliktir bu. Tabiî, komisyon metinlerinde, komisyon raporlarında da aslında bunlara dikkat çekilmesi lazımdı; ama, gerek Ulaştırma Komisyonunun gerekse Dışişleri Komisyonunun raporlarını dikkatlice okudum, bu konuda herhangi bir uyarı ya da hükümeti acilen tedbir almaya yönlendirecek bir ifade yok.

Bu olay, aslında yeni bir olay değil. Daha önce, Türkiye, kendi sivil havacılık teşkilatını, ulaştırma bünyesi içerisinde -Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü olarak adlandırılan genel müdürlük- kurmuş. Burası, Türkiye'de uçuş yapan uçakların uçuş güvenliğini, pilotların sertifikasyonunu yapmakla görevlendirilmiştir. Bunlar, belli ölçülerde devam ediyordu. Uluslararası ICAO standartları vardır; Chicago anlaşmasıyla belirlenen standartlara uyulacağı varsayılıyordu ve bizim gibi ülkelerin sivil havacılık teşkilatlarının verdikleri sertifikalar, güvenlik belgeleri kabul ediliyordu; ama, öncelikle Amerika Birleşik Devletleri, 1995'lerde, özellikle Amerika Birleşik Devletlerine diğer ülkelerden uçan uçakların güvenli olup olmadığının araştırılması için yeni bir program başlattı. Amerikan Federal Hava Ajansı, bu program çerçevesinde, ülkelerin uçaklarının durumunu öncelikle orada gözlemeye başladı. Gönderdikleri ajanlarla, acaba, ülkeler,  terörizme karşı ya da uçak korsanlığına karşı kendi havaalanlarında yeterli denetimi yapıyor mu yapmıyor mu diye özel denetimleri uygulamaya başladı ve dünyanın bütün ülkelerinde ilgili ülkelere haber verilmeksizin bu tür denetimler ifa edildi ve Türkiye'nin gerçekten dünya standartlarında sertifikasyon vermeye ehil olmadığı konusunda kuşkuları ve tespitleri oldu ve bu tespitleri ileri sürerek Türkiye'yi ikinci kategoriye indirdiler; yani, takip edilmesi, izlenilmesi gereken bir ülke standardına indirdiler; Kolombiya gibi ya da benzer ülkeler gibi. Bunu yaparken, acaba, doğru muydu yanlış mıydı diye baktığımız anda, gerçekten de, bizim Türk havacılığının sertifikasyonunu yapacak, Türk havacılığının denetimini yapacak Ulaştırma Bakanlığı bünyesindeki Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, devlet personel rejiminin dar çerçevesi içinde 3 000 ya da 5 000 dolar verip pilot istihdam edemediği için, yeterli uzman istihdam edemediği için, gerçekten yetersiz durumdaydı ve böyle gitmesi durumunda... Çünkü, Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye'den uçan Türk Hava Yollarını da, gerekli önlemler alınmadığı takdirde, Türkiye'nin kategorisini bir seviye daha düşü-rerek, artık, indirmeyeceği konusunda uyarılarda bulundu.

Şimdi, Türkiye, o dönemde, acele olarak yeni önlemler almaya başladı. Ne yapıldı; özel sözleşme yetkileriyle pilotlar istihdam edildi, yabancı dil bilen uzmanlar alındı; bunlar, yabancı şirketlerden hizmet satın alınmak suretiyle eğitimden geçirildi ve Türkiye, bir süre sonra, kategori 2'den kategori 3'e yükseldi; ama, Amerikan uzmanlarının, gelip açık ve gizli denetimler yaptıktan sonra, gerçekten de, Türkiye'nin, bu işi ciddîye aldığı ve ilerleme gösterdiği yönünde tespitleri oldu ve bu tespitler çerçevesinde, Türk Hava Yolları, Amerika Birleşik Devletlerine uçmaya devam etti ve Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün verdiği sertifikaları, tekrar kabul et-meye başladı; ama, o arada, Joint  Aviation Authority; yani, Avrupa Birliğinin ortak havacılık kuruluşuna da, Türkiye, aday üye olarak başvuruda bulundu o dönemde; çünkü, onun sağlayacağı ek güvencelerle ya da denetim düzenlemeleriyle de bu işin çok daha iyi bir şekilde yürütülebileceği konusunda kararlar aldık; ama, bu kararlar yeterli değildi; çünkü, Türkiye'de, aslında, sivil havacılıkla ilgili olarak, mevcut yapının yeni baştan deformize edilmesi lazım. Bununla ilgili olarak, sivil havacılık teşkilatının, Telekom kuruluşu gibi ya da benzer kuruluşlar gibi, Rekabet Kurulu gibi, gerçekten, günlük olaylardan etkilenmeyecek bir yapıya kavuşturulması için de yasa tasarısı hazırlandı; ama, yaşanan olaylar sonucunda, bunun Meclise intikali mümkün olamadı. Bu dönemler, bahsettiğim tarihler 1996 tarihleridir.

Bu arada ne oldu; bu arada, orada çalışan, genç, eğitim almış çocuklar, hepsi birer birer ayrıldılar ve sivil havacılık teşkilatı, bugün, gerçekten, içler acısı duruma düşmüş, çok ciddî biçimde eleman kaybetmeye başlamıştır.

Nitekim, Millî Güvenlik Kurulunun çeşitli toplantılarında da, ulaştırma şûralarında da, Türk sivil havacılık teşkilatının ayrı bir yapıya, özerk bir yapıya kavuşturulması, böylelikle, ülkede, havacılık standartlarında, herkesin kabul ettiği normlarda uygulanabilmesini sağlayacak imkânların oluşturulması gerektiği söyleniyordu. Bu konuda tavsiye kararları çıktı; ama, üzülerek görüyoruz ki, bu konuda, henüz hiçbir şey yapılmış değil.

Bu arada, bir de, arkasından, hatırlayacaksınız, Alman turistleri taşıyan Birgen Air'e ait bir uçak Orta Amerika'da düştü. Bunun üzerine, biz, tam, Türkiye bu işleri bir yola soktu düşüncesindeyken, Birgen Air kazası da bir tuz biber ekti; Türkiye'nin lisans verdiği uçakların denetiminin, gerek pilotların yeterliliği açısından gerekse uçakların uçuşa elverişlilik denetimi açısından, yeterli biçimde yapılmadığı konusunda, ülkelerde ciddî kuşkular oluşmaya başladı. Bunun arkasından, Almanya da dedi ki "senin inen uçaklarını, biz burada denetlemek istiyoruz." Yani "senin verdiğin lisansı sen vermeye ehil değilsin, yeterli değilsin; senin pilotlarının, uçaklarının, uçuşa elverişlilik açısından yeterli olup olmadığını biz denetleyeceğiz" dedi ve burada protokolle getirilen şey ve sizin onaylayacağınız bu metin aslında bu icazetin pekiştirilmesi niteliğindedir.

Şimdi, burada, Almanlara ya da Amerikalılara kızmak  söz konusu olmamak gerekir. Yapılması gereken,  Türkiye'nin, vakit geçirmeden, Türk Sivil Havacılık Teşkilatının yeniden yapılanmasını sağlayıp özel ücret rejimiyle, özel istihdam biçimleriyle bu teşkilatı kurup siyasî etkilerden olabildiğince arınmış bir hale getirmesi lazım. Bunu getirmediğimiz takdirde, önümüzdeki ay 190 ülkenin oluşturduğu Dünya Sivil Havacılık Teşkilatının (ICAO) denetçileri Türkiye'ye geliyorlar, sivil havacılıkla ilgili çok ciddî denetimler yapacaklar ve şu andaki haliyle Türk Sivil Havacılık Teşkilatı Genel Müdürlüğü bu sınavı başarıyla aşabilecek teçhizatlara, olanaklara sahip değil. O zaman ne olacak?.. Benden önce konuşan arkadaşım rakamlar verdi, bazı şeyler ifade etti; ama, gerek turizm açısından gerekse orada yaşayan insanlar açısından fevkalade önemli olan -Almanya ile olan uçuşlar başta olmak üzere- tüm Avrupa'ya yönelik uçuşlarımız ciddî biçimde darbe yiyecek, gerek charter uçuşları gerekse Türk Hava Yolları ya gidecekler sertifikasyonlarını yurt dışında başka kuruluşlara yaptıracaklar ya da Türk otoritelerinin verdiği belgelerin hiçbir geçerliliği kalmayacak ve Türk uçakları, özellikle charter uçakları Türkiye'nin dışına çıkamayacaktır.

Çok ciddî bir olayı yaşıyoruz; ama, Türkiye'nin gündemi çok farklı şeylerle dolu olduğu için bunlar dikkate alınmıyor; ama, gerçekten çok alarme edici bir durumdadır. Yarın öbür gün, ICAO denetiminden, Türkiye'nin sertifikasyonunun yetersiz olduğu, Türk uçaklarının emin olmadığı şeklinde bir duyuru söz konusu olduğu zaman, hatta duyuruya bile lüzum yok; çünkü, bu tespitler, internet üzerinde, sivil havacılık teşkilatının bütün denetimleri herkese açıktır, özellikle bu konuda yetkili olan herkese açıktır. Onlar, internet üzerinden buralara girecekler ve Türkiye'nin, hangi denetimleri yaptığını, hangi açılardan yeterli, hangi açılardan yetersiz olduğunu anında tespit edebilecekler ve ondan sonra biz diyeceğiz ki, Türkiye olarak filomuzu genişletiyoruz, dört kıtaya uçu-yoruz! Bu yaklaşımları artık dünyaya kabul ettirmemiz mümkün değil. Onun için, Türkiye'nin, bu konuyu, birinci derecede önemli konuları arasına alması lazım. Türkiye, dünyayla entegre olmak istiyorsa, öncelikle dünya normlarını her yerde geçerli kılacaktır. Bunun başka çaresi yok. Ama, gazetelere bakıyorsunuz, Başbakanlık düzeyinde bir genelge çıkarılıyor ve Başbakanlık düzeyinde çıkarılan bu genelge, Ulaştırma Bakanının haberi olmadığı için tekrar geri alınıyor! Bu tablo, gerçekten görmek istediğimiz tablo değil arkadaşlar. Bunun, mutlaka daha rasyonel esaslara bağlanıp, bu konunun çerçevesinin süratle çizilmesi gerekir ve kanunsa kanun, ne gerekiyorsa hepsinin yapılması lazım. Çünkü, dediğim gibi, denetim, önümüzdeki ay içerisinde, Türk sivil hava-cılığı, yabancı uzmanlar tarafından çok ciddî biçimde ele alınacak ve bu işi bilenler, böyle bir sına-vın başımıza ciddî sorunlar doğuracağını biliyorlar ve bu konuda gerekli uyarıları da yapıyorlar.

Ben, burada bunun önemine işaret ediyorum. Hükümeti, bu konuda gerekli düzenlemeleri yapmaya davet ediyorum; çünkü, bu, sadece iktidar-muhalefet işi değil, millî bir sorun. Türkiye, yurt dışına uçuşlarında kendi teşkilatlarının verdikleri sertifikaların geçersiz kabul edilmesi gibi bir durumla karşı karşıya kaldığında, bunun sıkıntısını 65 milyon insanımız çekecek. Öyle kolaylıkla gözardı edilemeyecek bir durumla karşı karşıyayız.

Bunun dışında, bu protokolle tabiî ki, bazı düzenlemeler yapılmıştır. Bunlar zaman içerisinde meydana gelen ufak tefek ihtiyaçları belirleyen düzenlemelerdir; ama, dediğim gibi, en önemli konu, bir kere, uçuş güvenliği ve uçuş emniyeti konusundaki protokolle getirilen hükümlerdir. Bu hükümleri, lütfen, çok ciddiye alalım. Bu hükümler, ileride, Türkiye'nin potansiyel risk alanlarını yaratıyor.

Ulaştırma Bakanlığında bulunmam nedeniyle bu konuyla ilgilendim ve oradaki arkadaşlarımla beraber çok zor bir süreci aştık.  Türkiye, o sıkıntılı dönemleri çok büyük özverilerle aşmıştır. Aman, uyarıyorum, mutlak surette bu işi ciddiye alalım ve bu düzenlemeleri süratle yapıp, Türkiye'yi hak ettiği bir noktaya taşıyalım diyorum.

Hepinize saygılar sunyorum.

Sağ olun, var olun. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tezmen.

Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

Komisyon Başkanımızın bir açıklaması var.

Buyurun Sayın Başkan.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van)- Sayın Başkanım, lütfettiniz.

Bazı değerli konuşmacılar, bu konuları işlerken, bu son İran uçağının Diyarbakır'a inmeye davet edilmesi hadisesine temasla, "Türkiye ile İsrail arasında bir gizli anlaşma bulunduğu ve bunun Türkiye Büyük Millet Meclisinden kaçırıldığı" şeklinde ifadeler kullandılar. Bu konuda ne gizli ne açık hiçbir anlaşma yok İsrail ile. Nereden kaynaklanıyor; bu, Dünya Milletlerarası Sivil Havacılık Sözleşmesinden kaynaklanıyor. Bu sözleşmeye göre, sivil havacılık kendi maksadı dışındaki amaçlar uğruna kullanılamaz. Nedir o; asker nakliyesi, silah nakliyesi gibi... Buna izin vermemektedir. Bütün taraflar buna uymaya mecbur.

Bir başka hükmü, kendilerine transit geçiş izni verilen uçaklar, o hava sahasına sahip memleketin lüzum görmesi halinde, inmeye ve kontrolden geçirilmeye davet edilebilirler. Bu husus, Türkiye'nin, transit geçiş izni verdiği İran charter şirketlerine önceden bildirilmiştir. Transit izniniz bu şart altında verilmektedir; gerekli görülürse inmeye davet edilirsiniz ve bu uygulanmıştır. Ne bir askerî uçak zorlaması var, ne bir gizli anlaşma var. Bu hükme uymuştur İran pilotları ve Diyarbakır'a inmişlerdir; gerekli yoklama yapılmış, usule uygun bulunduğu için de yoluna devam etmiştir. Bu meseleye bu şekilde açıklık getirmek gerekti.

Arz ediyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

Şahsı adına Sayın Mehmet Kaya?.. Sayın Kaya yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE FEDERAL ALMANYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDAKİ HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASINDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında 5 Temmuz 1957 tarihinde Ankara'da imzalanan Hava Ulaştırma Anlaşmasının 11 inci maddesinde değişiklik yapılmasına ve anlaşmaya bazı maddeler eklenmesine dair 20 Kasım 1997 tarihinde Bonn'da imzalanan Mutabakat Zaptı'nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2 nci maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Etmeyenler...Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

 (Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Hava Ulaştırma Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının yapılan açık oylamasının sonucunu açıklıyorum:

Katılan üye : 192

Kabul : 186

Ret :     1

Çekimser :     1

Mükerrer :     4

Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Moğolistan Hükümeti arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.

8. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Moğolistan Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/349) (S.Sayısı: 79) (1)

BAŞKAN - Hükümet?.. Hazır.

Komisyon?.. Hazır.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Amasya Milletvekili Akif Gülle konuşacaktır.

Buyurun Sayın Gülle. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA AKİF GÜLLE (Amasya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Moğolistan Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken hepinizi en içten duygularla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, 5 Haziran 1945 tarih ve 4749 sayılı Kanunla tasdik olunan 7 Aralık 1944 tarihli Şikago Milletlerarası Sivil Havacılık Anlaşmasında ticarî hakların düzenlenmesi konusunda bir mutabakata ulaşılamamış, bu nedenle, ticarî hakların ikili sözleşmeler yoluyla düzenlenmesine ihtiyaç hâsıl olmuştu. Bu açıdan, gerek Türkiye ve gerekse diğer devletler, 11 Şubat 1946'da Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere arasında imzalanan Bermuda Anlaşmasına dayanarak ikili anlaşmalar tesis etme yolunu seçmişlerdi.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin çıkarları, takdir edersiniz ki her şeyin üzerindedir. Ülke insanımızın ekonomik, sosyal ve kültürel yönlerden gelişmeleri için neler yapılması gerekiyorsa hepsine olumlu destek vermemiz, katkıda bulunmamız da, şüphesiz gereklidir. Ülke çıkarları söz konusu olduğunda iktidar ve muhalefet kavramlarını bir kenara bırakarak, davranışlarımızı buna göre düzenlemek zorundayız.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moğolistan Hükümeti Arasında İmzalanan Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısına bu açıdan yaklaşıyor ve de değerlendiriyoruz.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin coğrafî durumunu ve uluslararası hava servislerinin ülkemizden geçmesinin sağlayacağı faydaları göz önünde bulundurarak, aynı zamanda, millî sivil havacılığımızı teşvik ve kalkındırma amacına yönelik olarak hazırlanan ve iki ülke yetkililerince imzalanan bu anlaşma, çerçeve niteliğinde olup, karşılıklı güven esasına da dayanmaktadır. Bu anlaşmanın, Türkiye ile Moğalistan arasında ekonomik, kültürel ve turizm alanlarındaki işbirliğinin daha ileri bir düzeye getirilmesini sağlamak bakımından yararlı bulunduğundan da kimsenin şüphesi bulunmamaktadır.

Globalleşen dünyada Türkiye'nin de yerini alması gerekmektedir. Bu tür anlaşmaların, özellikle, Türk cumhuriyetleriyle yakınlaşmamıza neden olduğu, ciddî bir katkıda bulunduğu da bir gerçektir. Hal böyle olunca, Çin ve Rusya arasında yer alan Moğalistan'la yapılan bu anlaşmanın da ülke insanımızla Moğalistan insanı arasındaki ilişkilere yarar getireceğine inanıyoruz.

Değerli milletvekilleri, iki ülke arasındaki ekonomik, kültürel ve turizm alanlarındaki işbirliğini ileri bir düzeye getirmesi beklenen bu anlaşmanın onaylanmasına müspet baktığımızı bir kere daha yenilerken; bu vesileyle, ülkemizin sivil hava taşımacılığından kısaca söz etmek istiyorum: Bugün ülkemizde sivil havacılık alanında hizmet veren havaalanlarımızın yanı sıra, birtakım askerî havaalanlarımız da mevcuttur. Ülkemizin diğer ülkelerle işbirliğinin artırılması amacıyla yapılan uluslararası anlaşmaların, biraz önce belirttiğim gibi, ülke insanımızın sosyal, ekonomik ve kültürel yönden zenginleşmesi için birer adım, birer vesile olduğunu ifade etmiştik. Ülkemizin dahilinde faaliyet gösteren havaalanlarımızla şehirlerimiz arasında birer köprü vazifesi oluşturulurken, havaalanları, bölge insanlarımızın birbirleriyle olan ilişkilerini ekonomik ve sosyal yönden de ciddî manada geliştirmektedir. Bugün havaalanına sahip illerimiz ve yörelerimizde gözlenebilir bir gelişmişliğin sağlandığını da yakından görmekteyiz

Bu arada, Amasya Milletvekili olmam münasebetiyle, bu konudaki, bölge halkımızın isteklerini de kısaca ifade etmek istiyorum: Malumunuz, Amasya, tarihî ve kültürel dokusu bozulmamış ender illerimizden bir tanesidir; ama, üzülerek belirtmek zorundayız ki, tarihî dokusuna, kültürel birikimine rağmen, gelişmişliğini aynı ölçüde de tamamlayabilmiş değildir. Cumhuriyetimizin 75 inci Yılına armağan edilmesi düşünülen üniversitenin Amasya'da kurulması konusunda, o günkü devlet yetkililerimizce, o günkü Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, söz verilmiş, taahhütte bulunulmuş, Amasya'ya gelen bütün siyasî parti liderlerimiz, seçim öncesinde de bu konuyu Amasya'da gündeme getirmiş olmalarına rağmen hâlâ gerçekleşmemiş olması, Amasyalıların bu konudaki beklentilerinin devam etmesine sebebiyet vermiştir. Bugün için henüz çevre yolunun da düzenlenememiş olması ciddî bir eksikliktir.

Değerli arkadaşlar, Amasya ve yöresinin sivil hava ulaşımının karşılanabilmesi için Merzifon Askerî Havaalanının, sivil havacılık işletmesinin uçuşlarına açılması gerekmektedir. Bu alanda Hava Kuvvetleri Komutanlığının envanterinde bulunan Merzifon Askerî Havaalanı ki, Merzifon'a sadece 1 kilometre mesafededir, Merzifon-Samsun karayolu üzerinde bulunmaktadır. 2 400 metre asfalt kaplamalı, 45 NCN değerinde olan piste ve 3 000 X 23 metre ebadında bir paralel piste de sahip bulunmaktadır.

Amasya ve yöresinin sivil hava ulaşımını karşılayabilmesi amacıyla, Ulaştırma Bakanlığı ile Genel Kurmay Başkanlığı arasındaki genel protokole istinaden ilgili kuruluş ile Hava Kuvvetleri Komutanlığı arasında 1988 yılında Meydan Özel Protokolü aktedilerek Amasya-Merzifon Askerî Havaalanı, sivil havacılık işletmesinin uçuşlarına açılmıştır; ancak, havaalanında sivil tesislerin bulunmaması nedeniyle tarifeli seferler düzenlenememekte olup, sivil ulaşım, münferit uçaklar seviyesinde ancak gerçekleşebilmektedir. Havaalanına sivil tesislerin yapımı konusunda, Hava Kuvvetleri Komutanlığıyla koordineli olarak, gerekli etütler yapılmış, sivil tesis yapımına uygun bölge de, o gün için tespit edilmişti. Belirlenen bölgeye, söz konusu tesislerin yapımı, Hava Kuvvetleri Komutanlığınca da uygun bulunmuştu.

Bu paralelde, Amasya ve yöresinin sivil hava ulaşım ihtiyacını karşılamak, bölge kalkınmasına katkıda bulunmak, Sinop ve Samsun meydanlarının herhangi bir nedenle kapanması durumunda, yedek meydan fonksiyonunu üstlenmek üzere, Hava Kuvvetleri Komutanlığınca da uygun görülen bölgede, sivil tesislerin yapılması amacıyla, Amasya-Merzifon Havaalanı İnşaatı adı altında yeni bir proje, ilgili kuruluş tarafından, 1997 yılı yatırım programına dahil edilmiş, yönetim kurullarından da kararlar çıkarılmıştı. Talep, DPT Müsteşarlığına intikal ettirilmesini teminen,
12 Haziran 1997 tarihinde Ulaştırma Bakanlığına müracaatta bulunulmuştu.

Bu müracaatı takiben, Ulaştırma Bakanlığından, DPT Müsteşarlığınca konunun Yüksek Planlama Kuruluna sevk edildiği; ancak, değişik hükümetler döneminde bunun sonuçlandırılmadığı, ilgili işlemlerin devamına gerek olup olmadığı hususuna açıklık getirilmesi de istenmişti. İlgili kuruluş ise, anılan projenin 1997 yatırım programına dahil edilmesi yönündeki talebini, 8 Kasım 1997 tarihinde tekrar yenilemişti.

Bu gelişmeler sonucunda, Amasya-Merzifon Havaalanı İnşaatı işi, muhtelif havaalanı etüt projeleri kapsamında etüt edilmek üzere ilgili kuruluş tarafından 1998 yılı yatırım programına 500 milyon TL'lik bir ödenekle teklif edilmiş ve dahil edilmişti.

1998 yılı içerisinde ise, Başbakanlığın 98/7 sayılı Tasarruf Genelgesi uyarınca ihaleleri yapılacak projeler için, ihale müsaadesi almak üzere DPT Müsteşarlığı ve Başbakanlık nezdinde girişimde bulunulmuş; ancak, muhtelif havaalanları etüdü projesi için ihale müsaadesi verilmemişti.

BAŞKAN - Sayın Gülle, Amasya'yı sonuçlandıralım biraz da Moğolistan'a gelelim artık...

AKİF GÜLLE (Devamla) - Tabiî, Sayın Başkanım. Hava ulaşımını konuştuğumuz için, Moğolistan kadar, elbette, ülkemizin hava ulaşımı da, bu arada seçim bölgemin hava ulaşımı da bizi yakından ilgilendiriyor. Öyle zannediyorum, Meclisimizi de yakından ilgilendiriyor. Müsaadenizle konuşmamı topluyorum efendim.

Sonuç itibariyle, bugüne kadar bütün proje aşamaları gerçekleştirilmiş olmasına rağmen, maalesef, bu proje, bir bakıma terminal yapımı inşaatı henüz gerçekleştirilebilmiş durumda değil. Bu konuda 2001 yılı bütçesinde gerekli ödeneklerin de inşallah konulabileceği konusundaki ümitlerimizi bu vesileyle burada ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, akdedilen anlaşmanın onayına, baştan da ifade ettiğim gibi, biz müspet olarak bakıyoruz. Milletlerarası ekonomik, sosyal ve kültürel anlaşmaların, ülke insanımız açısından yararlı sonuçlar getireceği bilinciyle, ülke içindeki hava ulaşım sahalarının da artması durumunda, aynı doğrultuda ülke insanımızın ekonomik, sosyal ve kültürel yönden ufkunun açılacağını bir kere daha önemle ifade ediyor, Türkiye ile Moğolistan Hükümetleri arasında imzalanan Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasına Dair Kanunun her iki ülke için de hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gülle.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE MOĞOLİSTAN HÜKÜMETİ

ARASINDA HAVA TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ

UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1.- 9 Şubat 1995 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moğolistan Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun görüşünü alacağım:

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim.

Vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini, imzasını ve ismini havi oy pusulasını Başkanlığımıza aynı süre içerisinde göndermesini rica ediyorum.

Oy verme işlemini başlatıyorum.

 (Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yapılan açık oylamada toplantı yetersayısına ulaşılamamıştır. O nedenle, ara versek bile, ikinci kere oylamanın da sonuç alması mümkün değildir.

Bu nedenle, bu tasarının oylaması daha sonra tekrarlanacaktır.

Komisyonlara üye seçimi ve alınan karar gereğince, bankalar ve bankacılık sektörü konusundaki genel görüşme önergesi ile diğer denetim konularının görüşmelerini yapmak için, 7 Kasım 2000 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum

 

Kapanma Saat : 18.34

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.