DÖNEM : 21 CİLT : 42 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 11 inci
Birleşim 2 . 11 . 2000 Perşembe I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - YOKLAMALAR IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. - Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'ın, Osmaniye İlinde esnaf,
sanatkâr ve sanayicilerin sorunlarına ve alınması gerekli tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması 2. - Ankara Milletvekili Birkan Erdal'ın, bilişim teknolojileri ve
Türkiye'nin önünde bulunan fırsatlara ilişkin gündemdışı konuşması 3. - Edirne Milletvekili Şadan Şimşek'in, muhtarların sorunlarına ve
alınması gerekli tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz ve 22 arkadaşının, ülke-mizdeki tuz kaynaklarının araştırılarak
tuz üretim kapasitesinin artırılması için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/155) V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLAR-DAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - Malatya Milletvekili Basri
Coşkun'un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/554) (S. Sayısı: 479) 2. - Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş'un Yasama Dokunul-mazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/555) (S. Sayısı: 480) 3. - Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/650, 1/679) (S.Sayısı: 517) 4. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı:433) 5. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdarî Bölgesi Hükümeti
Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları
raporları (1/341) (S. Sayısı:78) 6. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri
Komisyonları raporları (1/310) (S. Sayısı: 84) 7. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti
Hükümeti Arasındaki Hava Ulaştırma Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporları
(1/368) (S. Sayısı : 77) 8. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Moğolistan Hükümeti Arasında Hava
Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporları
(1/349) (S. Sayısı: 79) VI. - SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1. - Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, personel alımı ve
atamalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer
İzgi'nin cevabı (7/2276) 2. - İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın, körfez bölgesindeki zeytin
üreticilerinin ilaçlama sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/2357) 3. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Şanlıurfa'da düzenlenen
at yarışlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf
Gökalp'in cevabı (7/2361) 4. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Bingöl'de şehit olan bir
er için bakanlıkça açılan tazminat davasına ilişkin sorusu ve Millî Savunma
Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/2363) 5. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Tarım ve Kredi
Kooperatiflerinde soruşturma yapılmaksızın feshedilen bir yöneticiye ilişkin
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/2399) 6. - Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu'nun, Bayburt İlinde kuraklıktan
zarar gören çiftçilere ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf
Gökalp'in cevabı (7/2402) 7. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Çankırı'daki çiftçilere
tohumluk yardım yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/2408) 8. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, çiftçilere verilen üretici
belgelerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in
cevabı (7/2410) 9. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Ortaoba
köylülerinin borçlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf
Gökalp'in cevabı (7/2432) 10. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, 30 Ağustos Zafer
Bayramında garnizonlarda düzenlenen kutlama törenlerine bazı belediye
başkanlarının alınmadığı iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî
Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/2503) 11. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, kayısı üreticilerinin
sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf
Gökalp'in cevabı (7/2506) 12. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Mardin-Ömerli ve Mazıdağı
ilçelerinde yapımı yarım kalan devlet hastanesi inşaatlarına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/2516) 13. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ermenek-Balgusan
Köyünün sağlık evi ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un
cevabı (7/2521) 14. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkeze bağlı bazı
köylerin sağlık evi, lojman, araç ve personel ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/2583) 15. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın; Karaman-Sarıveliler-Işıklı Köyünün su deposu sorununa, Karaman-Sarıveliler-Civandere Köyünün sulama sorununa, Karaman-Sarıveliler-Civandere Köyünün köprü talebine, Karaman-Sarıveliler-Dumlugöze Köyündeki yol çalışmasına, Karaman'a bağlı bazı köylerin içme suyu sorunlarına, Karaman-Başyayla-Üzümlü Köyünün yol sorununa, Karaman-Başyayla-Üzümlü ile Sarıveliler-Çukurbağ köylerinin
ka-nalizasyon sorunlarına İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/2588,
2589, 2590, 2593, 2595, 2596, 2598) 16. - İstanbul Milletvekili Esat Öz'ün, 17 Ağustos depreminden etkilenen
yörelerin belediyelerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın
cevabı (7/2629) 17. - Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Konya Kültür ve
Dayanışma Derneğinin sahibi bulunduğu yurt binasının devrine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı (7/2634) 18. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, Kırıkkale M.K.E. Kurumunda
yapılan özürlü personel sınavına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı
Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/2645) 19. - Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Düzce-Çilimli İlçesinde
yüksek gerilim hattının altında inşa edilen kapalı spor salonuna ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/2654) 20. - Erzurum Milletvekili Fahrettin Kukaracı'nın, Doğu Anadolu
Bölgesindeki yem ve saman ihtiyacına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/2662) 21. - Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın, Sydney Olimpiyatlarına katılan
sporcu ve idarecilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı
(7/2670) I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı. Hakkâri Milletvekili Evliya Parlak, sınır illerinin ekonomik
sıkıntılarına, Ankara Milletvekili Zeki Çelik, pancar üreticilerinin sorunlarına, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. Karabük Milletvekili Mustafa Eren’in, Karabük Köy Hizmetleri
Müdürlüğünde partizanlık yapıldığı iddialarına ilişkin gündemdışı konuşmasına,
DevletBakanı Mustafa Yılmaz cevap DYP Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın
Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili TurhanGüven ile 21
arkadaşının, Mevduat Sigorta Fonuna devredilen bankalar ve bankacılık sektörü
konusunda (8/12) bir genel görüşme ve DYP Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın
Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven ve 19
arkadaşının, bankacılık sektöründe yaşanan sorunların ve Mevduat Sigorta Fonuna
devredilen bankalar hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması (10/154), Açılmasına ilişkin önergeleri GenelKurulun bilgisine sunuldu,
önergelerin gündemde yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı. Adana Milletvekili Halit Dağlı’nın (6/747) esas numaralı sözlü sorusunu
geri aldığına ilişkin önergesi okundu, sorunun geri verildiği bildirildi. Amasya Milletvekili Akif Gülle ile, Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan, Haklarındaki yasama dokunulmazlığı ile ilgili kovuşturmanın,
milletvekilliği sıfatlarının sona ermesine kadar ertelenmesine ilişkin Anayasa
ve AdaletKomisyonlarından Kurulu Karma Komisyon Raporları, Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde raporların
kesinleşeceği açıklandı. Ordu Milletvekili SeferKoçak’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına
ilişkin Başbakanlık tezkeresi ile ilgili dosyanın, yeniden değerlendirilmek
üzere Başbakanlığa iade edileceği GenelKurulun bilgisine sunuldu. 13 - 17 Kasım 2000 tarihlerinde Strazburg’ta yapılacak olan Avrupa
Parlamentosu GenelKuruluna TBMM’yi temsilen bir Parlamento heyetinin
katılmasına ve 19 - 21 Kasım 2000 tarihlerinde yapılacak olan Birleşmiş Milletlerİklim
Değişimleri 6 ncı Konferansına katılmak üzere, GLOBE-Dengeli bir Çevre İçin
Global Parlamenter Teşkilâtının vaki davetine iki parlamenterden oluşan bir
heyetle icabet edilmesine, İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi. Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarıları (1/650, 1/679) (S. Sayısı : 517) ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin (1/53) (S. Sayısı : 433), Görüşmeleri, komisyon yetkilileri GenelKurulda hazır bulunmadıklarından
ertelendi. Türkiye Cumhuriyeti ve İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde
İmzalananSosyal Güvenlik Sözleşmesine Ek Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair (1/337) (S.Sayısı : 45), Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kanada Hükümeti Arasında Sosyal
Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/350) (S.Sayısı :
47), Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının UygunBulunduğuna Dair
(1/354) (S. Sayısı : 48), Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sosyal GüvenlikSözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
(1/356) (S.Sayısı : 49), Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının UygunBulunduğuna Dair (1/315)
(S.Sayısı : 83), Kanun tasarılarının görüşmeleri tamamlanarak, yapılan açık oylamalardan
sonra kabul edilip, kanunlaştıkları açıklandı. 2 Kasım 2000 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime
18.45’te son verildi.
No. : 20 II. - GELEN KÂĞITLAR 2.11.2000 PERŞEMBE Tasarılar 1. - Güneydoğu Avrupa Çokuluslu Barış Gücü Anlaşmasına Üçüncü Ek
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/769) (Millî
Savunma ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.10.2000) 2. - Köye Götürülen Hizmetlerden Gönüllü Katkılar Dışında Katılma Payı
Alınmaması Hakkında Kanunun Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/770) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.10.2000) 3. - Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Birleşik Meksika
Devletleri Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/771) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.10.2000) Teklif 1.- İçel Milletvekilleri Rüştü Kâzım Yücelen ve Ali Er'in; İçel İlinin
Adının Mersin Olarak Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/601) (İçişleri
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.10.2000) Meclis Araştırması Önergesi 1. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz ve 22 arkadaşının, ülkemizdeki
tuz kaynaklarının araştırılarak tuz üretim kapasitesinin artırılması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/155) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.11.2000) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati : 15.00 2 Kasım 2000 Perşembe BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER : Yahya AKMAN (Şanlıurfa),
Mehmet AY (Gaziantep) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11 inci
Birleşimini III. - YOKLAMA BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için 5 dakikalık
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
arkadaşların, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini;
buna rağmen sisteme giremeyen üye olur ise, yoklama pusulalarını, teknik
personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığımıza
ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur. Birleşime,
saat 15.30'da toplanmak üzere ara veriyorum. Kapanma Saati : 15.08 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.30 BAŞKAN: Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER: Yahya AKMAN (Şanlıurfa),
Mehmet AY (Gaziantep) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11 inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. III. - YOKLAMA BAŞKAN - Bir önceki oturumda toplantı yetersayısı bulunamadığı için ara
vermiştik. Şimdi, yeniden, elektronik cihazla yoklama yapacağım ve yoklama için
5 dakikalık süre vereceğim. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama
yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır;
görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim. Gündemdışı ilk söz, Osmaniye İlindeki esnaf, tüccar ve sanayicilerin
sorunları hakkında söz isteyen Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'a aittir. Buyurun. Süreniz 5 dakika Sayın Ünal. IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. - Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal’ın,
Osmaniye İlinde esnaf, sanatkâr ve sanayicilerin sorunlarına ve alınması
gerekli tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, Osmaniyeli esnaf, sanatkâr ve
sanayicilerimizin problemlerini Meclise taşıma konusunda bana bu fırsatı
verdiğiniz için, Osmaniyeli hemşerilerim adına size teşekkürlerimi arz
ediyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son nüfus sayımına göre, merkez
nüfusu 206 173 olan Osmaniye İlimiz, ağırlıklı olarak tarıma dayalı bir
ekonomik yapıya sahiptir. Ticarî potansiyelinin ağırlık noktası tarım
ürünleridir. Bunun yanında, küçük ve orta ölçekli sanayimiz vardır ve
sanayicilerimiz, kendi imkânlarıyla ayakta durmaya çalışmaktadırlar. Ayrıca, Osmaniye organize sanayi bölgesinde altyapı çalışmaları devam
etmekte olup, destek beklenmektedir. Sanayi konusunda devletin Osmaniye'de bir
yatırımı olmamıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Osmaniye'de ticaret hayatı,
ağırlıklı olarak yerfıstığına dayanır. Türkiye'nin yerfıstığı üretimi yıllık
100 000 ton civarındadır. Bunun yüzde 90'ı Osmaniye'de işlenir ve buradan
pazarlanır. Osmaniye Ticaret Borsasına kayıtlı 150 civarında tüccar ve 10'un
üzerinde fabrika vardır. Osmaniye Ticaret Borsası Başkanı Sayın Ökkeş
Kuyulu'nun bize ulaştırdığı rapora göre, tüccarımız, bugün, büyük bir sıkıntı
içerisindedir. Sayın Kuyulu'nun gönderdiği rapora göre şunlar yapılmalıdır: 1. - Yerfıstığında uygulanan stopaj kesintisinin yüzde 2'den yüzde 1'e
düşürülmesiyle kayıtdışı ekonomi kayıt altına alınacak ve devlete ödenen vergi
ve KDV oranı artacaktır. 2. - Ticareti kayıtdışına yönlendiren etmenlerden biri de, müstahsilden
mal alırken Bağ-Kur primi kesintisi yapma yükümlülüğünün kaldırılmasıyla da
kayıtdışı ekonomi önlenmiş olacaktır. 3. - Türkiye, yerfıstığı ihraç eden bir ülke konumundan, yanlış tarım
politikaları neticesinde yerfıstığı ithal eden bir ülke durumuna gelmiştir.
Bunda sınır ticaretinin de rolü olmuştur. Türkiye'nin yeniden yerfıstığı ihraç
eden ülke olması için gereken önlemler süratle alınmalıdır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; esnaf, sanatkâr ve sanayicimiz,
bugün, en sıkıntılı günlerini yaşamaktadır. Bilhassa küçük esnafımız, Bağ-Kur
prim borcunu ödeyememekten cezaevlerine girmektedir. Ekonomik şartların
ağırlaşması, iş hacminin daralması ve ağır vergi yükü sebebiyle, tüccar ve
sanayicimiz işyerini kapatmakla karşı karşıya kalmıştır. Osmaniye Küçük Sanayi Sitesi Kooperatif Başkanı Sayın Mustafa
Keçeci'nin, yine, bize ulaştırdığı rapora göre, Körfez Savaşından önce, Küçük
Sanayi Sitemizde işyeri adedi 1 400'e, çalışan sayısı 10 000'e ulaşmışken,
bugün, işyeri sayısı 250'ye, çalışan sayısı da 1 000'e düşmüştür. Bugün, sanayi
esnafımız o kadar sıkıntıdadır ki, Bağ-Kur, Maliye ve SSK hacizleri, kapısından
eksik olmamaktadır. Osmaniye sanayi esnafımız, imalat ve üretim yönünden, iftiharla ifade
ediyorum ki, her türlü makine ve parça imal edebilecek beceri ve güçtedir,
hatta, savunma sanayimize yönelik alet, makine ve silahların parçalarını imal
edecek ve seri üretimini yapabilecek tesisleri vardır. Özellikle sanayicimize
destek yönünden, ilgililerin bu noktaya dikkatlerini çekmek istiyorum. Sanayi esnafımız, otobanın Toprakkale çıkışından sanayi çarşımıza bir
bağlantı yolunun yapılmasını arzu etmektedir. Hükümet, KOBİ kredilerine verdiği desteği, Halk Bankası vasıtasıyla,
sanayi kredilerine de tanımalı, faizleri, KOBİ kredi faizlerine indirmelidir. Sekiz yıllık temel eğitim, sanayicimizi işçisiz bırakmıştır. Bir yasa
çıkarılarak, sanayici olmak isteyen çocuklarımız, ilkokul 5'ten sonra, çıraklık
okulunu tercih ettiklerinde bu okula gidebilmeli ve esnafımız, çırak ihtiyacını
buradan karşılamalıdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Osmaniye Ticaret ve Sanayi
Odamızın İkinci Başkanı Sayın Necati Kete'nin bize ulaştırdığı rapora göre de; 1. - Osmaniye'nin 4325 sayılı Yasa
kapsamına alınmasını, 2. - Organize sanayi bölgesinin hayata geçirilmesi için altyapı
çalışmalarına kaynak temin edilmesini, 3. - Halk Bankasının bölgemize daha bir önem verip, esnaf ve
sanayicimizi sürekli bilgilendirmesini arzu etmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Ünal, 1 dakika içerisinde toparlayın lütfen. ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) - Teşekkür ederim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esnafımız, sanatkârımız ve sanayicimiz
bu kadar ekonomik sıkıntıdayken, hükümetin yeni ekvergiler düşünmesini, sizin
takdirlerinize bırakmak istiyorum. Herhalde, bugün, sanayicinin, tüccarın,
esnafın, çiftçinin, memurun sırtına kambur üstüne kambur yükleyenler, yarın
bunun hesabını acı bir şekilde ödeyeceklerdir. Yukarıda, Osmaniyemizle ilgili saydığım meselelerin ilgililerce göz
önünde bulundurulacağını ve halledileceğini umuyor; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ünal. Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Sayın Bakan?.. Yok. Gündemdışı ikinci söz, bilişim teknolojileri hakkında, Türkiye'nin
önündeki fırsatlar konusunda söz isteyen, Ankara Milletvekili Birkan Erdal'a
aittir. Buyurun Sayın Erdal. Süreniz 5 dakika. 2. - Ankara Milletvekili Birkan Erdal’ın,
bilişim teknolojileri ve Türkiye’nin önünde bulunan fırsatlara ilişkin
gündemdışı konuşması BİRKAN ERDAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, maalesef, Türkiye'nin gündemi, çok sık olarak
dünya gündeminden farklı oluşmakta, bu sebeple de ülkemiz çok önemli fırsatları
kaçırmakta. Ben, yaşadığımız dönemde Türkiye'nin önünde hazır bulunan çok önemli ve
büyük bir fırsattan bahsetmek etmek için söz aldım. Birkaç yıldır çok sık duyulan bir tanım var: "Yeni ekonomi."
Yeni ekonomiyle ilgili birçok şey söyleniyor. Yeni ekonominin özellikleri,
kuralları, fırsatları, olmazsa olmazları, sebepleri, sonuçları, bilgi
teknolojileri, iletişim ortamları hep yeni ekonomiyle ilgili olarak hayatımıza
giren kavramlar. Dünya, üretim ve tüketim sistemleri çok önemli bir değişim dönemi
yaşıyor. Tüketim öncelikleri değişiyor, tabiî olarak da, bu tüketim
önceliklerine bağlı şekilde üretim öncelikleri ve üretim şekilleri değişiyor,
üretim yapısı değişiyor; ama, yeni dönemle ilgili her türlü yeniliğin, her
türlü değişimin, her şeyin temeli bilgi ve bu bilgiyi kullanarak ortaya
çıkarılan yaratıcılık. Yaratıcılık, hayal gücüyle bilginin birleşmesi sonucunda
gerçekleştirilebilen somut ürünler ortaya koyuyor. Yaratıcılığın en canlı ve
üretken olduğu çağ ise gençlik çağı; hatta, yaratıcılık dendiğinde çağrışım
yapan en önemli, ilk akla gelen şey de gençlik. Gençlik, âdeta, yaratıcılıkla
özdeş kavram. Yeni ekonomi veya bana göre topludönüşüm, zenginlik kaynaklarının da
değişimini beraber getirdi. Artık, ülkelerin zenginliği hesaplarına yaratıcı
insangücü de girdi. Yaratıcı insangücü, aynı doğal kaynaklar gibi, aynı bir
ülkedeki otomobil fabrikaları gibi, bir ülkedeki uçak fabrikaları, tarımsal
kaynaklar gibi, ülkelerin zenginlik kaynakları içerisinde ayrı bir kalem olarak
yer alıyor. Türkiyemiz, Avrupa'nın en genç ülkesi. Bu gençliğimizi en iyi şekilde
yetiştirebilecek üniversitelerimiz var. Üniversitelerimizin hepsi değilse de,
en az dört beş tanesi dünya standartlarının üzerinde öğrenci yetiştirebiliyor.
Buralardan mezun gençlerimiz, dünyanın en gelişmiş şirketlerinde, en üst düzey
yöneticiliklerde tercih edilen konumlara gelmiş durumdalar; ancak, biz, acaba
onların önünü açmak, onları en iyi şekilde geliştirebilecek ortamları yaratmak
açısından neler yapıyoruz? Bugün, Hindistan'ın bir yıllık software, yani, bilgi iletişim programı
ihracatı 11 milyar dolar. Dubai geçtiğimiz günlerde "Internet city" adı altında bir
yatırıma girdi, bir şehir gerçekleştirdi. Dubai Şeyhi dedi ki: Internet her ne
kadar sanal bir işlem ise de, bu sanal işlemi gerçekleştirmek üzere, fiziksel
mekâna, insanlara ve bu insanların çalışacağı altyapıya ihtiyaç var. İşte, ben,
size bu altyapıyı sunuyorum. Bu altyapıyı sunduğum yerde her türlü şey, serbest
bölge statüsüne sahip olacak. İstediğiniz şekilde, gelin, şirketlerinizi kurun,
dünyanın istediğiniz yerinden elemanlarınızı getirin, çalışın, üretin, paranızı
kazanın ve istediğiniz şekilde bu paranızı harcayın. Hiçbir şekilde üretim
vergisi yok, hiçbir şekilde gelir vergisi yok, kurumlar vergisi yok... Bu
ortamı sağladıktan sonra, Dubai'nin neler kazanabileceğini çok rahatlıkla düşünebileceğiniz
için bu detaylara girmek istemiyorum. Vaktin kısalığı sebebiyle daha başka ülkeler hakkında da örnekler vermek
istemiyorum; ancak, parti ayırımı gözetmeden, hepinizin desteğiyle, ülkemiz
için çok yararlı olabilecek bir girişimi hep birlikte başlatalım diyorum. Ankara'da bir "software city" (bilgi işlem programcılığı
şehri) kuralım diyorum. Ankara'da, Türkiye'nin en gelişmiş üniversitelerinin
toplu olduğu bir bölgemiz var. Bu bölgede, mümkünse, Bugün, klasik yöntemlerle, bir kişiye istihdam sağlayabilmek için 50 -
60 000 doların altında bir yatırım yeterli olmuyor; ama, iyi bir üniversiteden
mezun bir gence, hatta hatta, üniversiteden mezun değil, üniversite öğrencisine
bir kişisel bilgisayar verdiğinizde, huzurlu olarak çalışabileceği bir ortamı
sağladığınızda, yani, 3 - 4 000 dolarlık bir yatırım yaptığınızda, bu
üniversite öğrencisine veya üniversite mezununa iş imkânı sağlamış oluyorsunuz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayın efendim. BİRKAN ERDAL (Devamla) - İnanın bana, iş imkânı sağlamak değil, işveren
olabilmesinin önünü açmış oluyorsunuz. Bugün, birkaç üniversite mezunu
öğrenciden oluşan, birkaç üniversite talebesinden oluşan, ama, dünya
standardındaki değeri 10 milyonlarca, 100 milyonlarca dolar değere ulaşmış
şirketler var dünyada. Yapılması gereken şeyin çok basit; ama, sonucunun çok mükemmel olacağına
inanıyorum. Bu sayede, ülkemiz için, son yıllarda, özellikle yeni ekonomi
çevrelerinde verilmiş olan "global gaterway" (dünyanın kapısı/küresel
kapı) unvanının gerçekleştirilmesini sağlayabileceğimize inanıyorum. Bu sayede,
Türkiye, yalnız kendisi için değil, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve merkezî
Asya için de çok önemli bir geçit fonksiyonu üstlenebilir. Dubai'nin yaptığını, Hindistan'ın başardığını, coğrafî konumumuzun da
avantajıyla çok daha mükemmel bir şekilde yapabileceğimize inanıyor, bu konuyu
Yüce Parlamentonun gündemine en kısa sürede birlikte getirmemizi teklif ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Erdal. Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Sayın Bakan?.. Yok. Gündemdışı üçüncü söz, muhtarların sorunları hakkında söz isteyen,
Edirne Milletvekili Şadan Şimşek'e aittir. Buyurun Sayın Şimşek. (DSP sıralarından alkışlar) 3. - Edirne Milletvekili Şadan Şimşek’in,
muhtarların sorunlarına ve alınması gerekli tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz
genelinde yaklaşık 51 000 köy ve mahalle muhtarlarımızı yakından ilgilendiren
sorunları ve sıkıntıları ifade etmek için gündemdışı söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle, Yüce Meclisi ve televizyonları başında bizleri izlemekte olan
vatandaşlarımızı saygıyla selamlarım. Milletvekili olarak seçildiğim ilk günden beri, Meclis çalışmaları
dışında kalan zamanlarda Edirne İlimizin ilçe ve köylerine ziyaretler
yapmaktayım. Meclisimizin 1 Temmuz 2000 tarihinde çalışmalarına ara vermesinden
yararlanarak, yaz tatili boyunca bu ziyaretlerimi sürdürmüş olup, gerek köy
ziyaretlerim gerekse muhtarlarımızın doğrudan ilettikleri birtakım
sıkıntılarını Yüce Meclisimizde ifade etme gereğini duydum. Bildiğiniz gibi, köy ve mahalle muhtarları, halk tarafından seçimle
işbaşına gelen en küçük mahallî birimlerin temsilcileridir. Muhtarlar, köy ve
mahallelerde devleti temsil eden, vatandaş ile devlet arasında köprü görevini
üstlenen kamu görevlileridir. Halka hizmeti görev bilen muhtarlar, halkın ve
devletin onlara yüklemiş olduğu görev ve sorumluluk anlayışı içerisinde,
devletten aldıkları imkânları halkın istekleri doğrultusunda kullanmaya
çalışırlar. Seçimle işbaşına gelmelerine rağmen, günümüz koşullarında
muhtarların herhangi bir sosyal güvenceleri, yok denecek kadar azdır. Ayrıca,
şehirlerimizde 20-25 000 nüfuslu büyük mahalleler oluşmuş bulunmaktadır.
Muhtarların, söz konusu mahallelerin sorunlarını, yasal yetkileri ve ekonomik
imkânları olmadan çözemeyecekleri de bir gerçektir. 2108 sayılı Yasa kapsamına alınmış olmalarına rağmen, günümüz
şartlarında geçimlerini sürdürmeleri mümkün görülmemektedir. Bu kanuna göre,
bir muhtarın aldığı aylık maaş, yaklaşık olarak 42 milyon Türk Lirasıdır.
Özellikle köy muhtarlarımız, aldıkları bu maaşla Bağ-Kur ve SSK primlerini
ödeyemez durumdadırlar. Köy ve mahalle muhtarlarımızın, görevleri gereği,
bütçelerinde görünmeyen birçok giderlerinin de olduğu bir gerçektir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7 Nisan 1924 tarihinde yürürlüğe
konulmuş bulunan 442 sayılı Köy Kanunu ve 1944 yılında çıkarılan 4541 sayılı
Kanunla şehir ve kasaba mahalle muhtarları ve ihtiyar heyetleri teşkili
sağlanmış, muhtar, köy ve mahallenin temsilcisi, aynı zamanda devlet adına o
mahalle ve köyde kamu hizmetlerini yürütecek en büyük görevli ve sorumluluk
yüklenen kişi olarak sayılmıştır. Yetmişaltı yıl önce yürürlüğe girmiş olan 442 sayılı Köy Kanununun 10
uncu maddesinde ise "muhtar, köyün başıdır" denilmektedir. Bu kanuna
göre, köyün işlerinde söz söylemek,
emir vermek ve emri yaptırmak, muhtarın hakkı ve görevidir. Muhtarlar, köyde ve
o mahallede, devlet hizmetlerini gören kamu görevlisi durumundadır. Köy muhtarlarımızın iki önemli görevi bulunmaktadır. Birincisi, devlet
işleri; ikincisi, köy işleridir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yetmişaltı yıldır yürürlükte olan
Köy Kanunu, günümüz şartlarına göre muhtarlarımızın mevcut ihtiyaçlarını
karşılayamadığı için, muhtarlarımız; Muhtar ödeneklerinin günümüz şartlarına göre yeniden düzenlenmesi, Bağ-Kur primlerinin kaynaktan kesilmesinin sağlanması, İl genel meclisi ihtisas komisyonu toplantılarına köy muhtarlarının
katılmaları, Belediye meclisi ihtisas komisyonu toplantılarına da mahalle
muhtarlarının iştirak edebilmelerine ve sorunlarını aktarabilmelerine imkân
sağlanması, Belediyelerin mahalle muhtarlıklarına, il özel idarelerinin ise köy
muhtarlıklarına yardım yapabilme imkânı getirilmesi, Şeklinde yapılacak yasal düzenlemelerle, görev ve sorumluluklarını yerine getirirken
kendilerine büyük fayda sağlayacağını belirtmektedirler. Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'in başkanlığındaki 57 nci hükümeti
oluşturan siyasî parti liderlerinin ülke sorunlarına gösterdiği hassasiyet,
dürüst yönetim, güvenli, kararlı, popülist politikalardan uzak almış olduğu
kararlar halkımız tarafından takdir edilmekte ve dikkatle izlenmektedir. Bu inanç ve bilinçle, muhtarlarımız; Köy ve köylü sorunlarını çözmek ya da en aza indirmek için ilçe ve köy
birlikleri kurulması ve köylere yardım yapılması, Köylere ait hizmetlerin yürütülmesine yardımcı olmak gerektiğinde bu
hizmetleri bizzat yapmak ve kırsal kalkınmayı katılımcı bir anlayışla sağlamak
üzere, tüm köylerin katılımıyla "ilçe köy birlikleri" kurulması, Birliklerin kendi imkânlarıyla gerçekleştirebilmeleri mümkün olmayan bir
veya birden fazla köyü ilgilendiren yatırım projelerinin, birlik meclis
kararıyla il özel idarelerinin yatırım programlarına teklif edilmesi, İller Bankası Kanununun 19 uncu maddesi gereğince İller Bankası safî
gelirlerinden ayrılan köy kalkınma paylarının, köy nüfusları toplamına göre,
ilçe, köy birliklerine bankaca dağıtılması, Ve benzeri uygulamalara olanak sağlayacak yasal düzenlemelerin
yapılmasının çok yerinde olacağını ifade etmektedirler. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhtarlarımız tarafından ifade
edilen düşünce ve önerileri içeren bir yasal düzenleme Yüce Meclisimizde
yasalaşıp yürürlüğe girdiğinde, her ilçede, köyler arasında, ilçenin adını
taşıyan köy birlikleri kurulması ve bu yolla, köylerin sorunlarının,
demokratik, katılımcı ve devlet-halk işbirliğine elverişli bir yapı içerisinde,
hızlı bir şekilde çözümlenmesi sağlanacak, köy ve mahalle muhtarlarımızı
ekonomik yönden rahatlatmış olacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Sayın Şadan Şimşek, muhtarların bu sorunlarını dile
getirdiğiniz için teşekkür ediyoruz. Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Sayın Bakan?.. Yok. Buyurun Sayın Özgenç, bir isteğiniz mi vardı efendim? EDİP ÖZGENÇ (İçel) - Sayın Başkan, saygıdeğer Edirne Milletvekilimiz
Şadan Şimşek'in yapmış olduğu konuşma doğrultusunda, izin verirseniz, bir küçük
hissiyatımı arz etmek istiyorum. Gerçekten, köy ve mahalle muhtarlığı müesseseleri, idarî örgütlenmede,
devlet kuruluşunun uç birimlerini teşkil ediyor. Bu niteliğiyle, vatandaşların
birçok devlet hizmet ve icraatıyla tanıştığı ilk hizmet kademesi olarak çok
önem arz eden bir mevki ve makam. Devlet ile halk arasındaki diyaloğun
sağlandığı bu müessesede hizmetlerin etkin ve verimli bir şekilde yapılmasını
sağlamak açısından, Demokratik Sol Parti milletvekilleri olarak, muhtarların
ödenek ve özlük haklarının düzenlenmesine ilişkin yasa teklifi de sunmuş
bulunmaktayız ve zaten, bu konuyla ilgili olarak, mahallî idareler yasasında da
bu konuyla ilgili değişiklikler arz edilecektir. Bu nedenle, yüce milletimize
bu bilgiyi sunma lüzumunu hissettim. Teşekkür ederim. BAŞKAN -Teşekkür ederim, sağ olun. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, izin verirseniz usulle ilgili
söz istiyorum. Efendim, böyle bir usulümüz yok... BAŞKAN - Yok efendim; ben, bir soru soracak, bir şey var diye söz
verdim... Usul yok... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Böyle bir usulümüz yok Sayın Başkan. Çok iyi
bilirsiniz; mahallî idareler konusunda, Fazilet Partisinin, tatile girmeden
önce "15 gün çalışalım, bu yasayı çıkaralım" diye ısrarı reddedildi.
Şimdi, arkadaşımız kalkıyor "Demokratik Sol Parti bu talepte
bulunuyor" diyor. Böyle bir usulümüz yok efendim. BAŞKAN - Doğrudur efendim. Teşekkür ederim. MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, bundan birkaç gün önce, sayın
arkadaşımız, Fazilet Partisine mensup bir arkadaşımız, memurlarla, işçilerle
ilgili, darda olduklarına, sıkıntıda olduklarına dair gündemdışı bir konuşma
yaptı. Ona ek olarak ben de yerimden bir açıklama yapmak istedim. Bana, böyle
bir usul yoktur diye... Ben, muhtarlar hususunda fazlasıyla konuşmuştum, bizde
tarafız, muhtarlar bizim de muhtarlarımız, herhangi bir partiye mensup
değildir... BAŞKAN - Evet, zaten siz de aynı meramı ifade ettiniz... MURAT AKIN (Aksaray) - Kendi partinize mensup insanlar söz istediği
zaman, usule uygun oluyor; ama, başka bir partiden istendiği zaman "otur,
otur" deniyor!.. Bu, acaba o makama yakışıyor mu? Saygıyla arz ediyorum.
(FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Akın, burada, üç günde dokuz arkadaşıma gündemdışı söz
verdim; iki Doğru Yol Partisi, iki Fazilet Partisi, iki Demokratik Sol Parti ve
bir de bağımsız. Milliyetçi Hareket Partisinin söz isteği olmadığı için
vermedim. Adaletsizlik, eşitsizlik bu mudur?! MURAT AKIN (Aksaray) - Hayır, ek açıklamayla ilgili uygulamanızı
söyledim, söz vermenizle ilgili olarak demedim. BAŞKAN - Bırakın canım, hesabınıza geldiği gibi konuşuyorsunuz... TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, yanlış anladınız... Söz vermediniz
demedi... BAŞKAN - Gündeme geçiyoruz arkadaşlar... TURHAN GÜVEN (İçel) - Buna tecahülü arifane denir; bal gibi anladınız
da, anlamazlıktan geliyorsunuz!.. BAŞKAN - Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır. Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum: B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz
ve 22 arkadaşının, ülkemizdeki tuz kaynaklarının araştırılarak tuz üretim
kapasitesinin artırılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/155) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ülkemizde bulunan deniz, göl ve kaynak tuz rezervlerinin daha modern
hale getirilmesi, tuz üretim kapasitesinin artırılması, ihraç edebilecek düzeye
getirilmesi, yeni tuz yataklarının araştırılıp üretime geçilmesi, yeni
projelerin uygulamaya konulması konusunda Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz. Saygılarımızla. 1. - Hüseyin Karagöz (Çankırı) 2. -Yasin Hatiboğlu (Çorum) 3. - Eyyüp
Sanay (Ankara) 4. - Mustafa
Geçer (Hatay) 5. - Musa
Uzunkaya (Samsun) 6. - Faruk
Çelik (Bursa) 7. - Ahmet
Sünnetçioğlu (Bursa) 8. - Zeki
Çelik (Ankara) 9. - Remzi
Çetin (Konya) 10. - İsmail Alptekin (Bolu) 11. - Kemal Albayrak (Kırıkkale) 12. - İsmail Özgün (Balıkesir) 13. - Rıza Ulucak (Ankara) 14. - Mustafa Niyazi Yanmaz (Şanlıurfa) 15. - Veysel Candan (Konya) 16. - Ahmet Derin (Kütahya) 17. - Lütfü Esengün (Erzurum) 18. - Eyüp Fatsa (Ordu) 19. - Ergün Dağcıoğlu (Tokat) 20. - İlyas Arslan (Yozgat) 21. - Turhan Alçelik (Giresun) 22. - Şeref Malkoç (Trabzon) 23. - Hüseyin Kansu (İstanbul) Genel Gerekçe: Dünyanın her tarafında değişik şekillerde bulunabilen tuzun (sodyum
klorür) yaşamsal yönden olduğu gibi, teknolojik gereksinimler dolayısıyla
ekonomik yönden de önemli bir değeri bulunmaktadır. Tuzun tüketimi, 18 inci Yüzyıla kadar, insan ve hayvan gıdası ile deri
ve balık kurutma gibi oldukça sınırlı iken, bu yüzyıldan itibaren süratle
ihtiyaçlar çeşitlenerek, pek çok sanayi kolunun ham ve ara maddeleri arasında
yerini almıştır. Tuz kaynaklarını katı ve sıvı şeklinde iki ana oluşum altında toplamak
mümkündür. En büyük tuz rezervleri deniz sularında, tuz göllerinde, tuzlu su
kaynaklarında, katı halde ise kayatuzu halinde yeraltında bulunmaktadır. Ülkemiz tuz potansiyeli açısından oldukça zengin ülkeler arasında yer
almaktadır. Bu potansiyeli, göl tuzlaları, kaya tuzlaları ve kaynak tuzlaları
oluşturmaktadır. Ancak, ülkemiz, 2 milyon tonu aşan üretimiyle dünya tuz üretiminde yüzde
1'lik bir paya sahiptir. Oysa, ABD yüzde 22, Çin yüzde 16, Almanya yüzde 11'lik
bir paya sahiptir. Ülkemizde tuz tüketimi kişi başına 27 kilogramdır. Diğer ülkelerde bu
rakam 150-200 kilogram civarındadır. Ülkemiz, sahip olduğu tuz potansiyeli ölçüsünde iç kullanım ve ihraç
olanağına henüz kavuşamamıştır. Bunun sebebi de, tuza dayalı sanayi dallarının
ülkemizde yeteri kadar gelişmemiş olmasıdır. Ayrıca, ilgili mevzuattan
kaynaklanan önemli sorunlar da mevcuttur. Örneğin, 1936 yılında yürürlüğe giren
Tuz Kanunuyla, tuz üretimi Tekel idaresine bağlanmıştır. Bu kanun, özel şirket
ve şahıslara tuz arama ve işletme imkânı tanımamaktadır. Özellikle İç Anadolu Bölgemizin her tarafında kayatuzuna rastlamak
mümkündür. Özellikle Çankırı İlimizde zengin kayatuzu yatakları mevcuttur. 1998
yılında 94 000 ton/yıl gerçekleşen kayatuzu üretiminin 48 000 ton/yılı Çankırı
İlimizden çıkarılmıştır. Konuyla ilgili mevzuattan veya başka nedenlerden kaynaklanan
problemlerin araştırılarak tespit edilmesi ve çözüme yönelik tedbirlerin de bir
an önce alınması için, ülkemiz açısından yararlı olacağı ümidiyle bu araştırma
önergesini vermiş bulunuyoruz. BAŞKAN - Önerge bilgilerinize sunulmuş olup gündemdeki yerini alacak ve
Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır. Sayın milletvekilleri, Anayasa ve Adalet Komisyonlarından Kurulu Karma
Komisyonun, bazı milletvekillerinin yasama dokunulmazlıklarına ilişkin
raporları vardır; ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım: V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN 1. - Malatya Milletvekili Basri Coşkun’un
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/554)
(S.Sayısı : 479) (1) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Başkanlıkça, 3.5.2000 tarihinde karma komisyonumuza gönderilen Malatya
Milletvekili Basri Coşkun'un yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi, İçtüzüğün Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 11.5.2000 günlü
raporuyla, tedbirsizlik ve dikkatsizlikle yaralamaya neden olmak suçu isnat
olunan Malatya Milletvekili Basri Coşkun hakkındaki kovuşturmanın,
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Malatya Milletvekili Basri Coşkun, Komisyonumuza gelerek sözlü savunma
yapmıştır. Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu
inceleyen karma komis-yonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri
üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak
amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle
farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline
getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde
yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının
bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne
almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı
taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate
alınarak, Malatya Milletvekili Basri Coşkun hakkındaki kovuşturmanın,
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine oy çokluğuyla karar
verilmiştir. Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa
saygı ile Başkan Ertuğrul Yalçınbayır Bursa ve Komisyon üyeleri Muhalefet Gerekçem: Yasama dokunulmazlığının milletvekilliği sıfatı sona erinceye kadar
ertelenmesine dair karma komisyon raporuna aşağıdaki gerekçelerle ilkesel
olarak muhalifim. Değerli milletvekillerinin iddia edilen suçları
işlemediklerine dair savunmaları esas alınmalı, aklanmalarına olanak
tanınmalıdır. Gerekçelerim iki ana başlıkta toplanmaktadır: 1. Anayasal gerekçe, 2. Belirli objektif kıstasların uygulanamaması. Anayasal gerekçe: Anayasamızın 83 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğince, seçimden
önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen milletvekili, Meclis kararı
olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Anayasanın 83 üncü maddesindeki düzenleme, Anayasamızın 76 ncı
maddesindeki düzenlemeyle çelişmekte, çelişkinin de ötesinde 76 ncı maddeyi
düzenlemeyi gerekli kılan amacı ortadan kaldırmaktadır. 83 üncü maddedeki bu düzenleme, 76 ncı maddede tanımlanan ve zaten
milletvekilliğine seçilme engeli olarak gösterilen zimmet, ihtilas, irtikâp,
rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı
iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile kaçakçılık, resmî ihale ve alım satıma
fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma gibi suç iddiaları dolayısıyla
soruşturma açılmasına ve yargılama yapılmasına engel olmaktadır. Anayasanın 76 ncı maddesinde belirtilen suçlardan hükmü kesinleşmiş olan
kişi milletvekili seçilemezken, milletvekili seçilmeden bir gün önce veya
milletvekili seçildikten sonra bu suçları işlediği iddia edilen kişiler
milletvekilliğini sürdürdüğü gibi, bu suçlarla ilgili olarak sorgulanamamakta
ve yargılanamamaktadır. Böyle bir düzenleme Anayasanın ruhuna, genel hukuk
kurallarına aykırıdır. Anayasanın 76 ncı maddesindeki suç iddialarıyla ilgili olarak kovuşturma
yapılmasına izin verilmeli, karma komisyon, yasama dokunulmazlığının kaldırılıp
kaldırılmayacağına, kovuşturma sonucu oluşacak objektif ölçüler çerçevesince
karar verebilmelidir. Objektif ölçülerin bulunmamasına ilişkin gerekçe: Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili Anayasamızın 83 üncü
maddesinde belirli objektif ölçüler belirtilmediği gibi, yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki Meclis İçtüzüğünün 131 ilâ 134 üncü
maddelerinde de belirli objektif ölçülere yer verilmemiştir. Birçok Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere, yasama
dokunulmazlığının kaldırılması konusunda birtakım belirli, objektif ölçülere
uygun davranılması ve bu ölçülerin bir hukuk devletinden beklenen nitelikte
bulunması şarttır. Yeterli olmamakla birlikte, eski Cumhuriyet Senatosu
İçtüzüğünde belirli objektif ölçüler yer almış ve Anayasa Mahkemesi, bu
objektif ölçülere uygunluğu gözetmiştir. Sonuç: Bir suç isnadı ciddî ise, siyasî ereklere uygun ise yahut üyenin şeref
ve haysiyetini koruma yönünden dokunulmazlığın kaldırılması zarurî ise, yasama
dokunulmazlığı kaldırılmalıdır. Dokunulmazlığın amacı, yasama görevini yürütecek milletvekillerinin
çeşitli çevrelerden gelebilecek baskı ve kaygılardan korunmuş olarak
görevlerini gereği gibi yapmalarını sağlayarak, siyasal nitelikli kovuşturmalar
bahanesiyle milletvekillerinin Meclise katılmaktan alıkonmasını, çalışma
şevkinin kırılmasını, bu yolla da TBMM'nin istencinin çarpıtılmasını
önlemektir. Yoksa kimilerinin TBMM'yi yıpratmak için kasıtlı olarak söylediği
gibi milletvekiline, soruşturmadan kaçma, suç işleme ayrıcalığı tanınması
değildir. Hangi suç isnadının ciddî olduğu "Milletvekili Seçilme
Yeterliliği" başlıklı Anayasamızın 76 ncı maddesinde belirtildiği gibi,
2839 sayılı Milletvekili Seçimi Yasasının "Milletvekili Seçilemeyecek
Olanlar" başlıklı 11 inci maddesinde de belirtilmiştir. Taksirli suçlar hariç, toplam bir yıl veya daha fazla hapis veya süresi
ne olursa olsun ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar
bile, zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik,
inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile istimal ve
istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık suçları, resmî ihale ve alım
satımlara fesat karıştırma veya devlet sırlarını açığa vurma suçlarından
biriyle mahkûm olanlar, TCK'nın "Devletin Şahsiyetine Karşı Cürümler"
başlıklı ikinci kitabının, birinci babında yazılı suçlardan veya bu suçların
işlenmesini alenî olarak tahrik etme suçundan mahkûm olanlar, TCK 312 nci
maddesinin ikinci fıkrasında yazılı halkı, sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı
gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etme suçlarından mahkûm olanlar ve
TCK'nın 536 ncı maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında yazılı
eylemler ile aynı yasanın 537 nci maddesinin birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü
ve beşinci fıkralarında yazılı eylemleri siyasî ve ideolojik amaçlarla
işlemekten mahkûm olanlar milletvekili seçilemezler Anayasamızın 76 ncı maddesine göre affedilmiş olsalar dahi, belirtilen
suçlardan mahkûm olanlar milletvekili seçilemediği halde, Anayasadaki düzenleme
biçimine göre yasama dokunulmazlığı, bu suçlarla ilgili ciddî iddialar
bakımından, milletvekilleri hakkında soruşturma yapılmasına olanak bile
vermemektedir. Kamu vicdanını rahatsız eden bu duruma son vermek ve
milletvekillerini gereksiz koruma zırhına büründürmemek için, Anayasanın 76 ncı
maddesinde zaten milletvekilliğine seçilme engeli olarak gösterilen bu gibi suç
iddiaları dolayısıyla soruşturma açılması ve yargılama yapılmasının yasama
dokunulmazlığı dışına çıkarılması uygun olacaktır. Anayasada böyle bir
değişiklik, asılsız suçlamalarla töhmet altında kalan milletvekillerinin yargı
önünde aklanmasına fırsat verilmesi ve genel olarak milletvekili saygınlığının
yükseltilmesi bakımından da yarar sağlayacaktır. Anayasada yapılması gereken bu
değişikliğe kadar da karma komisyonların, bu ilke ve ölçüler içerisinde kişi ve
parti ayırımı yapmaksızın milletvekillerinin dokunulmazlıklarının
kaldırılmasına karar vermesi uygun olacaktır. Kimi suç iddiaları vardır ki, ciddî olmamakla birlikte siyasî ereklere
aykırıdır. Öte yandan, öyle asılsız suç iddiaları vardır ki, üye istemese dahi
soruşturmanın ertelenmesine karar verilmektedir. İşte bu suç iddialarıyla
ilgili olarak da yasama dokunulmazlığı kaldırılmalı, milletvekillerinin
aklanmalarına olanak tanınmalıdır. Ancak, uygulamada, üye istemese dahi
dokunulmazlığının kaldırılması ertelenmekte, üyeler töhmet altında bırakılarak,
siyaseten yıpratılmaktadır. Anayasamızın 83 üncü maddesinde tanımlanan yasama dokunulmazlığının
kaldırılması işlemi, bir yargı işlemi niteliğinde olmayıp, yasama işlemi
niteliğindedir. İşlem dosyaları tam olarak oluşmuş olsa dahi, kurulun yapısı ve
çalışma esasları gereği, işlem dosyalarını tam bir tarafsızlıkla
inceleyebilmesi, suçun maddî ve manevî unsurlarını saptayabilmesi ve
değerlendirebilmesi olanaksızdır. Bu niteliği gereği, dokunulmazlığın
kaldırılması işlemi, ceza kovuşturmasının açılması veya ceza verilmesi
niteliğinde olmayan, sadece yasama meclisi üyelerini, kimi istisnaî durumlarda
üyelik teminatından sıyırarak, adalet karşısında öteki yurttaşlarla bir düzeye
getirmekten ibarettir. Anayasamızın 85 inci maddesi, yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmiş olması hallerinde, Meclis Genel Kurul kararının alındığı
tarihten başlayarak yedi gün içerisinde, ilgili milletvekilinin veya bir diğer
milletvekilinin, kararın Anayasaya, yasaya veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla,
iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabileceğini düzenlemektedir. Bu düzenlemeyle, yasama içindeki
iktidar-muhalefet dengesi nedeniyle alındığı iddia edilen haksız yasama
işleminin yargıyla dengelenmesi,
objektif kıstaslara uygunluğunun saptanması sağlanmaktadır. Yukarıda belirtilen ilkelere uygun davranılması gerektiğini ve değerli
üyelerin aklanmalarına olanak sağlanılması gerektiğini düşündüğümden, ilkesel
olarak, yasama dokunulmazlığının üyelik sıfatının sona ermesine kadar
ertelenmesine dair çoğunluk görüşüne katılmamaktayım. Saygılarımla. 24.5.2000 Hüseyin Tayfun İçli Ankara Karşı oy gerekçemdir: Karma
Komisyon Başkanlığına Milletvekillerinin herhangi bir baskı ve tehdit altında olmadan,
görevlerini serbestçe yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla
dokunulmazlıklar düzenlenmiştir. Tarihî bakımından milletvekili dokunulmazlığı ilk defa 1688 tarihinde
İngiltere'de düzenlenmiştir. Bu düzenleme "Parlamentoda konuşma özgürlüğü,
tartışmalar, yargılamalar hiçbir mahkemede veya parlamento dışında sorumluluk
sebebi olamaz" şeklindedir. Buna paralel olarak, 1789 tarihli Fransız
Kanunu ile bunlardan esinlenen 1876 Türk Anayasasında ve halen yürürlükte
bulunan Hindistan, Mısır, Meksika, Bulgaristan, İtalya ve bunun gibi ülkelerde
tarihî anlayışa uygun olarak yasama dokunulmazlığı, Mecliste ileri sürülen
düşünceler ile kullanılan oyların suç sayılamayacağıyla sınırlıdır. Ülkemizde ise, 1982 Anayasasının 83 üncü maddesine göre yasama
dokunulmazlığı, "TBMM üyelerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden" sorumlu tutulamaması
ile "Seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir
milletvekilinin, Meclis kararı olmadıkça tutulamaması, sorguya çekilememesi,
tutuklanamaması ve yargılanamamasıdır." Böylesi bir dokunulmazlık düzenlemesi yerli ve yabancı ceza yasalarında
düzenlenen ve "kanunsuz suç olmaz, suç ve suçlular da cezasız
bırakılamaz" şeklinde özetlenebilecek temel prensiplere ve Anayasanın 2
nci maddesine dayalı hukuk devleti ilkesi ile 10 uncu maddesine dayalı eşitlik
ilkesine gölge düşürmektedir. Bu nedenle, yasama dokunulmazlığının "Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, ileri sürdükleri düşüncelerinden sorumlu tutulamamak ve kişisel
özgürlüğü kısıtlanamamak" şeklinde düzenlenmesi, tarihî gelişmeye ve
gerekçeye uygun olacaktır. Fransa'da 1995 yılında bu yönde yapılan düzenlemeyle, adlî soruşturma ve
yargılama dokunulmazlık kapsamı dışına çıkarılmış, sadece tutuklama ve kişi
özgürlüğünün kaldırılması meclisin kararına bırakılmıştır. Yine, yasama
dokunulmazlığının anavatanı olan İngiltere'de, dokunulmazlık zırhı, ceza
kovuşturmalarına karşı değil, hukuk davalarına karşı koruyucu bir işleve
indirgenmiştir. Gündemdeki ertelenme kararı verilen dosyalar kapsamındaki iddialar,
vatandaşlarımızın günlük yaşamında karşılaştıkları ve mevzuata göre gereğinin
yapıldığı hukukî olaylar ve iddialardır. Bir yurttaş bu gibi hallerde hangi
hukuk kurallarına tabi tutuluyorsa, onun vekili ve aynı zamanda bir vatandaş
olan milletvekillerinin ve diğer kamu görevlilerinin de aynı kurallara tabi
olması kadar doğal bir şey olamaz. Böyle bir anlayış ve uygulayış eşitliğin
gereği olduğu gibi, hukuk devleti olmanın da temel gereğidir. Yukarıda belirttiğim gerekçelerle, öncelikle yasal düzenlemeler yapılarak,
sorgulanma ve yargılanma, dokunulmazlık kapsamı dışına çıkarılmalı, sadece
kişisel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması dokunulmazlık kapsamında olmalıdır.
Ceza hükümlerinin infazı ise, milletvekili sıfatının sona ermesine
bırakılmalıdır. Böyle bir düzenlemeyle bir taraftan yargısal denetim işlerlik
kazanacak, diğer taraftan milletvekillerinin Meclis çalışmalarına katılımı da
sağlanmış olacaktır. Yasal düzenlemeler yapılıncaya kadar "yasama sorumsuzluğu"
kapsamı dışındaki suç iddialarını içeren dosyalar için, dokunulmazlıklar
kaldırılmalıdır. Böylelikle asil ve vekili arasında eşitlik sağlanacağı gibi,
milletvekillerine de bir an önce aklanma olanağı yolu açılacaktır. Bu nedenle "yasama sorumsuzluğu" kapsamı dışında gördüğüm bu
dosya için, dokunulmazlığın kaldırılmasının yerinde olacağı kanaatinde
olduğumdan, erteleme kararına katılmıyorum. 29.5.2000 Osman Kılıç İstanbul BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Diğer raporu okutuyorum : 2.- Kırıkkale Milletvekili Osman
Durmuş'un, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/555) (S. Sayısı: 480) (1) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Başkanlıkça, 3.5.2000 tarihinde karma komisyonumuza gönderilen Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş'un yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık
komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir. Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 11.5.2000 günlü
raporuyla, 298 sayılı Kanuna muhalefet suçu isnat olunan Kırıkkale Milletvekili
Osman Durmuş hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine
kadar ertelenmesine karar vermiştir. Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu
inceleyen karma komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri
üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak
amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle
farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline
getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde
yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının
bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne
almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı
taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate
alınarak, Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş hakkındaki kovuşturmanın,
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine oy çokluğuyla karar
verilmiştir. Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa
saygı ile sunulur. Başkan Ertuğrul Yalçınbayır Bursa ve Komisyon üyeleri BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu raporda da, Ankara Milletvekili Sayın
Tayfun İçli ve İstanbul Milletvekili Sayın Osman Kılıç'ın aynı gerekçelerle
karşı oy görüşü yer almaktadır. Daha önce de okunan bu muhalefet şerhini şimdi
okutmuyorum. Böylece, rapor bilgilerinize sunulmuştur. Sayın milletvekilleri, bu raporların tümü, kovuşturmanın milletvekilliği
sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine ilişkindir. On gün içinde itiraz
olunmadığı takdirde, bu raporlar kesinleşmiş olacaktır. Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz. Bu kısımda, komisyonlara üye seçimi yer almaktadır; ancak, siyasî parti
gruplarınca aday gösterme işlemi tamamlanamadığından, bu seçimleri yapamıyoruz. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına devam ediyoruz. Yarım kalan işlerden, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz. 3. - Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/650, 1/679)
(S.Sayısı: 517) BAŞKAN - Komisyon ?..Yok. Hükümet?.. Yok. Ertelenmiştir. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlayacağız. 4. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S.
Sayısı: 433) BAŞKAN - Komisyon ?..Yok. Hükümet?.. Yok. Ertelenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel
İdari Bölge Hükümeti Arasında Hava taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
ve Dışişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz. 5. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin
Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdarî Bölgesi Hükümeti Arasında Hava
Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/341) (S.Sayısı: 78) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum:
Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması kabul
edilmemiştir. Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, değiştirdik efendim; Sayın
Ulucak konuşacak. BAŞKAN - Olur efendim; siz burada olduğunuz sürece değiştiririz, hiç
engel yok. Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Rıza Ulucak, Doğru Yol Partisi Grubu
adına Sayın Teoman Özalp söz istemişlerdir. Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Rıza Ulucak konuşacaklar. Buyurun Sayın Ulucak. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong
Kong Özel İdari Bölgesi Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, İngiltere'nin yönetimi altında bulunan Hong
Kong, İngiltere ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında varılan anlaşma neticesinde,
özel idarî bölge tanımıyla, 1 Temmuz 1997 tarihinde Çin Halk Cumhuriyeti
idaresine bırakılmıştır. Değerli milletvekilleri, uluslararası hava servislerinin ülkemizden
geçmesinin sağlayacağı çıkarları göz önünde tutarak, aynı zamanda millî sivil
havacılığımızı teşvik ve kalkındırma amacıyla bugüne kadar birçok ülkeyle hava
taşımacılığı anlaşması imzalanmıştır. Çerçeve anlaşma niteliğinde olan hava taşımacılığı anlaşması,
hükümetimiz ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdaresi arasında, 2 Nisan
1998 tarihinde Ankara'da imzalanmıştır. Bu anlaşma, hava trafiğiyle ilgili millî kanun ve nizamlara uyulmak
şartıyla, iki ülke arasındaki ve ötesindeki hava seferlerinin yapılmasını
öngörmektedir. Bu anlaşma, aynı zamanda, Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong
Özel İdarî Bölgesi arasında ekonomik, kültürel ve turizm alanlarındaki
işbirliğinin daha iyi bir düzeye gelmesi bakımından faydalı bulunmaktadır. Değerli milletvekilleri, Çin, 9,6 milyon kilometrekare yüzölçümüyle çok
büyük bir ülke. Yaklaşık 1 milyar 250 milyon civarındaki nüfusuyla dünyanın en
kalabalık nüfusuna sahip olan Çin, ithalat rakamı yaklaşık 122,6 milyar dolarla
dünyada önemli bir pazardır; 900 milyar dolara yaklaşan gayri safî millî
hâsılasıyla da çok zengin bir ülkedir. Son yıllarda büyük bir iktisadî gelişme gösteren Asya, Pasifik ve Orta-
Doğu bölgeleriyle, başta ekonomik ve ticarî olmak üzere, her alanda ilişkilerinin
geliştirilmesinde nüfuzlu ve Asya uluslararası sisteminde lokomotif görevini
üstlenmiş bulunan Çin Halk Cumhuriyeti, Türkiye açısından büyük önem taşımasına
rağmen, ekonomik ilişkilerde ülkemiz aleyhine olan bir dışticaret açığı söz
konusudur. Aynı malları üretmememize rağmen ve turlarla işadamlarımızı Çin'e
göndermemize rağmen, aleyhimize olan dışticaret dengesizliği bir türlü
giderilememiştir. Ayrıca, Doğu Türkistan'da yaşayan soydaşlarımızın can, mal ve demokratik
haklarına dönük baskılar halkımızı derinden yaralamaktadır. Çin'le yürütülen
ikili ilişkilerde bu çekincelere dikkat ederek, orada yaşayan soydaşlarımızın
sorunlarının çözümünde, halkımız, devletimizden bir çözüm beklemektedir. Değerli milletvekilleri, yapılan bu hava anlaşmasının her iki ülkeye de
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ulucak. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Teoman Özalp. Buyurun Sayın Özalp. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA TEOMAN ÖZALP (Bursa)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel
İdari Bölge Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına Yüce Heyeti saygıyla
selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün önümüze gelen ve Meclisin
gündeminde yer alan uluslararası anlaşmalarla ilgili yasa tasarılarının
ivedilikle görüşülüp yasalaşmasında fayda olacağı kanısındayım; çünkü, geçen
dönemlerden bugünlere kalmış yüzlerce tasarı gündemde yer alamama nedeniyle
yasalaşamamıştır. Bu durumun ivedilikle ortadan kaldırılması gerekir. Ülkemiz
için önem arz eden birçok tasarı geçen dönemlerden ya kadük olmuş veya böyle
boş zamanlar olduğunda çıkarılabilmiştir. Dışişleri Komisyonumuz, çok hızlı
çalışarak birçok uluslararası anlaşmayla ilgili tasarıyı komisyondan geçirmiş;
ama, Genel Kurul gündeminde yer bulamadığı için yasalaşmasında sıkıntı
çekilmiştir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülke çıkarlarımız için önem
teşkil eden birkısım tasarıların bir an önce yasalaşmasında zaruret vardır. İşte, bugün görüşeceğimiz Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk
Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdarî Bölgesi Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığıyla
ilgili anlaşma ülkemiz için önem arz eden ve bir an önce çıkmasında fayda olan
bir tasarıdır. Bu anlaşma 2 Nisan 1998 tarihinde Ankara'da imzalanmıştır.
Üzerinden ikibuçuk yıl geçmesine rağmen Yüce Meclisin önüne tasdiklenmek için
bugün gelebilmiştir. Bu gibi anlaşmalar, ülkeler arasındaki ticarî ilişkileri
geliştiren ve karşılıklı çıkar ilişkilerine dayanan anlaşmalardır. Bunların
geçiştirilmeden Yüce Meclisten onay alması şarttır. Ülkeler arasında yapılan
karşılıklı kültür anlaşmalarının ayrı bir önemi vardır; ama, bunlar iyi niyet
anlaşmaları olarak mütalaa edilebilir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut yasa tasarısı üzerinde
bazı hususları irdelemenin yerinde olacağını düşünüyorum. 5 Haziran 1945 tarih
ve 4749 sayılı kanunla tasdik olunan 7 Aralık 1944 tarihli Chicago
Milletlerarası Sivil Havacılık Anlaşmasında ticarî hakların düzenlenmesi
konusunda mutabakata varılamamıştır. Yani, sivil havacılık anlaşmalarının bütün
ülkelerle ikili sözleşmeler yoluyla düzenlenmesi gereği doğmuştur. Gerek
ülkemiz gerekse diğer devletler, 11 Şubat 1946'da Amerika Birleşik Devletleri
ile İngiltere arasında imzalanan Bermuda Anlaşmasına dayanarak ikili anlaşmalar
tesis etmek yoluna gitmişlerdir. Yani, havacılık anlaşması dünyada ilk kez
İngiltere ile Amerika Birleşik Devletleri arasında yapılmıştır. Bu anlaşmayı
örnek alan diğer devletler de havacılık alanında ilişkilerini güçlendirmek,
buna bağlı olarak, ticarî ve ekonomik ilişkileri daha canlı hale getirmek için,
birtakım anlaşmalar yapmışlardır. Ülkemiz de, uzun yıllardır, kendi millî çıkarlarını göz önünde tutarak,
aynı zamanda millî sivil havacılığımızı da teşvik ve kalkındırmak amacıyla,
bugüne kadar birçok ülkeyle hava taşımacılığı anlaşması imzalamıştır. 1998
yılında, Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdarî Bölge Hükümeti ile ülkemizin
imzaladığı anlaşma da bu tür bir anlaşmadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin coğrafî durumunu,
uluslararası hava servislerinin ülkemizden geçmesinin sağlayacağı çıkarları göz
önünde tutarak, aynı zamanda millî sivil havacılığımızı teşvik ve kalkındırmak
amacıyla, bugüne kadar birçok ülkeyle hava ulaştırma anlaşması imzalanmıştır.
Türkiye'nin yaptığı bu anlaşmalar Bermuda tipine uygun olup, esas olarak
çerçeve anlaşması niteliğindedir ve karşılıklılık esasına dayanmaktadır. Bu
anlaşma, iki ülke arasında ekonomik, kültürel ve turizm alanlarındaki
işbirliğinin daha ileri bir düzeye getirilmesini sağlamak bakımından faydalı
olacaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyanın hızla küreselleştiği bu
dönemde de, böyle ikili anlaşmaların ülkelerin menfaatına olacağı hepimizin
malumudur. Bu gibi anlaşmaların süratle ticaretimize yansıtılması gerekir.
Özellikle, ülkemizin sanayi ve ticarî bakımdan gelişmiş bölgelerinden yurt
dışına kargo seferi yapan hava vasıtalarının derhal sefere konulması gerekir.
Bursa, İstanbul, Gaziantep, Konya, İzmir gibi şehirlerimizde üretim yapan
sanayicilerimizin ucuz kargo uçaklarıyla yurt dışına mal satmaları, mevcut
ekonomik durumlarına yarar sağlayacaktır. Hava anlaşmalarının yapılması suretiyle dünya daha da küçülecek,
teknoloji ve ticarî alışveriş hızla gelişecektir. Bu durumdan da ülkemizin daha
kârlı çıkması için gerekli önlemlerin alınmasında zorunluluk vardır. Biz Doğru Yol Partisi olarak, ülkemize fayda getirecek anlaşmaları
desteklediğimizi belirtiyor, Yüce Heyete saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Özalp. Başka söz isteği?.. Yok. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÇİN HALK CUMHURİYETİ HONG KONG ÖZEL İDARÎ BÖLGESİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1. - 2 Nisan 1998 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdarî Bölgesi
Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşması"nın onaylanması uygun
bulunmuştur. BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1
inci madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - 2 nci maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok. 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz isteği?.. Yok. 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre
içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen giremeyenlerin aynı süre içerisinde oy pusulalarını
Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin adı, soyadı ve imzasını
taşıyan oy pusulasını, yine aynı süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını
rica ediyorum. Oy verme işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin
Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdari Bölgesi Hükümeti Arasında Hava
Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının yapılan açık oylamasının sonucunu açıklıyorum. Katılan üye: 217 Kabul : 211 Ret : 4 Mükerrer : 2 Böylece tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları
raporlarının müzakeresine başlı-yoruz. 6. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Ba-yındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/310) (S. Sayısı: 84)
(1) BAŞKAN - Hükümet?... Hazır. Komisyon?.. Hazır. Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım:
Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması
kabul edilmemiştir. Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Konya Milletvekili
Sayın Veysel Candan. (FP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Candan. FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 84 sıra sayılı komisyon raporu üzerinde,
Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum;
Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, ulusların ekonomik ve siyasî hayatlarında başarılı
olmalarının, komşu ülkelerle ve dünya ülkeleriyle iyi diyalog ve iyi yapılan
anlaşmalara bağlı olduğunu hepimiz bili-yoruz. Bu açıdan, komisyon raporunu
dikkatle takip ettiğimiz zaman, özetle, kısaltarak vermek gerekirse, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Slovakya Cumhuriyeti arasında bir hava taşımacılık
anlaşması yapılmaktadır. Aslında, iki hükümet tarafından -bir tarafta Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti adına imza konulmuş, diğer tarafta Slovakya Cumhuriyeti
Hükümeti adına- iki imzayla bu anlaşma sağlanmıştır, 2 Nisan 1997'de; yani,
aşağı yukarı üç yıl önce bu anlaşma yapılmıştır. Aslında, bu anlaşma yapılırken, uluslararası havacılık tarihçesine
baktığımız zaman, çok gerilere, 1944'lere dayandığını görmekteyiz. O tarihte,
dünya ülkeleri, uluslararası bir havacılık anlaşması üzerinde Chicago'da bir
toplantı yapmışlar; ancak, ticarî hakları düzenleme noktasında anlaşma
yapılamamış ve toplanan konferans dağılmış. Daha sonra, ülkeler, kendi
aralarında ikili anlaşmalar yapmaya başlamışlar, çerçeve anlaşmaları ve bunun
ilki de, ABD ile İngiltere arasında yapılan Bermuda Anlaşmasıdır. Bu tarihçeye girmemin nedeni, Türkiye'de, bu geçen tarih silsilesi
içinde, benzer bir anlaşmayı bugün önümüze getirmişlerdir. Elimizdeki anlaşma
metni, aslında, 1944'te yapılan uluslararası anlaşmanın bir benzeridir ve
toplam 22 madde içermektedir. Şimdi, bununla birlikte yapılacak işlem nedir; Türkiye ile Slovakya
arasında hava taşımacılığına yön verilecektir. Merak ettim, bu anlaşma
imzalandığından bu tarafa üç yıl geçmiş, ne yapılmış diye; en son, bugün
aldığım bilgide, böyle bir düzenleme seferinin halen yapılamadığı ve önümüzdeki
günlerde de yapılamayacağı anlaşılmaktadır. Değerli arkadaşlar, aslında, tasarı metnine baktığımız zaman, sivil
havacılıkta bir anlaşmayı öngörmektedir ve buna bağlı olarak da, işletme
yetkisi, yetkilerin iptali, yönetmelikler, havacılık güvenliği, gümrük vergisi,
harç muafiyeti gibi hususları görmekteyiz. Yani, bütün ikili uluslararası
anlaşmalar, çifte vergilendirmeyi önlemeye yönelik birtakım maddeleri
içermektedir. Özetle söylemek gerekirse, bu anlaşmanın, siyasî açıdan, ekonomik
açıdan ve ticarî açıdan faydalı olduğunu söylemek mümkündür; ancak, bu ikili
anlaşmaları müzakere ederken, bir noktanın altını önemle çizmek gerekir. Şimdi, anayasa gereği, bu tasarı metninde de olduğu gibi, bu tür ikili
uluslararası anlaşmaları hükümetler imza altına almaktadır. Hükümetler
imzaladıktan sonra, konu, Türkiye Büyük Millet Meclisi ilgili komisyonlarına
gelmektedir; komisyonda anlaşmalar müzakere edildikten sonra da, bugün olduğu
gibi, Genel Kurula gelmektedir. Genel Kurul da, bunları ya kabul etmekte ya da Şimdi, burada, Dışişleri Komisyonu Başkanımıza şu soruyu sormak
istiyorum: Acaba, bu komisyon raporu burada reddolmuş olsa, üç yıl içerisindeki
işlemler ne olacaktır? Aslında, kanaatimce doğru olan, böyle anlaşmaların
yürürlüğe girebilmesi için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onay şartı olması
gerekmektedir. Eğer, Meclis onayı olmadan yürürlüğe giriyor da, işlemler yirmi
yıldır devam ediyor da, yirmi yıl sonra buraya bir tasarı onay için getiriliyorsa,
o zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi noter makamı olur; bu da, bu Meclise
saygısızlık olur. "Efendim, yasalar böyle emrediyor" deniliyorsa,
yasaları yapan da bu Meclis olduğuna göre, bu, mutlaka düzenlenmelidir diye
düşünüyorum. Efendim, bu ikili anlaşmalar, aslında, basite alınacak bir anlaşma
değil. Çok enteresandır; Meclisteki görüşmelerimizde en basit, en hızlı geçen,
hiçbir maddesi üzerinde konuşma yapılmayan... Hatta, biraz sonra, bu 22 maddeyi
milletvekili arkadaşlarımız okudu mu diye sorsak, okumadılar; ama, biraz sonra
herkes olumlu oy verecek. Böyle bir oylama hangi meclisin hangi tarihinde var,
onu da anlamak mümkün değil. Efendim, komisyonlarda görüşüldü... Ama, birçok
konu, komisyonlarda görüşüldüğü halde, Parlamentoda değişikliğe uğramaktadır. Değerli arkadaşlar, aslında, bu ikili anlaşmalar, bizim kabul ettiğimiz
uluslararası anlaşmalar, hem ekonomimizi hem güvenliğimizi yakından
ilgilendirmektedir. Buna canlı örnek vermek istiyorum. Aslında, Türkiye
Cumhuriyeti hükümetlerinin uluslararası anlaşmalarda attığı imzalarda bile,
maalesef, çoğu zaman, hakkımızın arzu edilen seviyede savunulmadığı kanaati
bende mevcuttur; inşallah, yanılmış olurum. Değerli arkadaşlar, şimdi, bu ikili anlaşmalardan, uluslararası
anlaşmalardan bu söylediğimi teyit edici birtakım örnekler vermek istiyorum.
Mesela, örnek vermek gerekirse, biz, Birleşmiş Milletlere üyeyiz. Birleşmiş
Milletler, Irak ambargosunu koymuştur. Birleşmiş Milletlerde imza attığımız
anlaşmanın 50 nci maddesinde şöyle bir ifade var: Herhangi bir sebeple bir
ülkeye ambargo uygulanırsa, ister Birleşmiş Milletler üyesi olsun ister dışında
bir ülke olsun, ilgili ülkenin müracaatı halinde, zararının telafi edilmesi
noktasında müzakereye açılır. Şimdi, ben hükümetten şunu sormak istiyorum: Bu
50 nci maddeye dayanarak -uluslararası anlaşmalar olduğuna göre- hangi noktada
müracaat ettik veya mücadelemizi verdik? Değerli arkadaşlar, Irak ambargosu on yıldır devam ediyor; boru hattı
kapalı, zarar 40 milyar dolar, Irak'la ticaretimiz hemen hemen bitme
noktasında... Ambargo konulması için oy veren ülkeler (ABD, İngiltere, Fransa, İtalya) tarafından Ürdün üzerinden ambargo
delinmektedir; yani, İngiltere, mallarını Ürdün'e satmakta, Ürdün de Irak'a
satmak suretiyle, ambargoyu delmektedir. O zaman, ben burada, bütün hükümetleri
kastederek söylüyorum; ne tür bir çalışma yapılmıştır veya bu milletin hakkı ne
derece aranmıştır? Sivil havacılık anlaşmaları gereği uçaklar havaalanlarına inmeye
başlayınca, bizim işadamları da oralara gitti. Halbuki, kanunda bir değişiklik
olmadı. Özetle, Irak ambargosu konusunda, hem Irak Halkına hem de Türkiye'ye,
Türkiye Cumhuriyeti Devletine büyük haksızlık yapılmaktadır. Hükümeti burada
bir kere daha uyarıyorum; haklarımızı hükümet olarak aramalısınız, geç
kalmamalısınız. Değerli arkadaşlar, yine, ikili anlaşmalar -maalesef, bu da bizim çok
yanlışımız- sivil ve askerî bürokratlar tarafından yapılmaktadır. İsrail'le
yapılan anlaşmalarda, askerler gidip anlaşma yapıyor ve bu anlaşmaları,
milletvekili olarak sizin ve bizim öğrenme şansımız yok. Bunun altını
çiziyorum. Bu yapılan anlaşmaları, sizin ve bizim öğrenme şansımız bile yok.
Birçok anlaşma, belki on yıl sonra bu Meclise -sadece onay makamı olarak-
gelecek. Dün, müzakereleri dikkatle takip ettim; Komisyon Başkanımız diyor ki:
"Türkiye'de her şey hukuk çerçevesinde, yasalar çerçevesinde
gidiyor." Güzel de, bu yasaları bu Parlamento hazırladığına göre, bunun da
mutlaka değişmesi gerekmektedir. Bakın, şimdi, iki gün önce ne oldu; bir İran uçağı zorlanarak
Diyarbakır'a indirildi. Neye bağlı olarak indirildi; İsrail'le yapılan ikili
anlaşmaya bağlı olarak. Halbuki, İsrail'le yapılan o ikili anlaşmanın tam
metnini hiçbir milletvekili arkadaşımız bilmemektedir. Peki, parlamenter
bilmeyecek, milletvekili bilmeyecek de, kim bilecek bu anlaşmaları, onu
öğrenmek istiyorum. Askerî veya sivil bir bürokrat, on yıl önce bir yanlış
yaptı ise ve bize, buraya, on yıl sonra tasdik için gelen bir anlaşma olursa,
biz, bunun altından nasıl çıkacağız değerli arkadaşlar? Şimdi -çok enteresandır- ben, bu konuya, geriye doğru biraz baktım. Dün,
kısmen, Bitlis Milletvekilimiz Sayın Ergezen ifade ettiler. 1993, 1994'te de
benzer bir sabıka kaydımız var, daha doğrusu düzeltelim, yanlışımız var
diyelim. Mersin limanından Ermenistan'a birtakım mallar yükleniyor ve bu,
Erzurum civarında tespit ediliyor, silah olduğu anlaşılıyor; ancak, bütün
direnmemize rağmen, orada, ikili uluslararası anlaşma gerekçe gösterilerek,
silahlar Ermenistan'a gidiyor ve Azerbaycan'a karşı kullanılıyor. Demek ki,
ikili uluslararası anlaşmalar, savunma sanayiimizi de çok yakından
ilgilendirmektedir değerli arkadaşlar. O açıdan, biz bunlara kayıtsız
kalamayız; yani, sadece, efendim, işte komisyondan da gelmiş... Komisyon
üyeleri, kendi vicdanını, kendi kabiliyetini, kendi bilgisini ortaya koyar; her
milletvekili de, Parlamentoda, kendi kabiliyetini ortaya koyar, kendi
vicdanının sesini dinler. Mutlaka, komisyondan gelen olumludur; ama, ya ona
katkı yapmamız lazım... Halbuki, siz bu maddelerin birisini değiştirme hakkına
bile sahip değilsiniz; ya reddedeceksiniz, ya kabul edeceksiniz. Ne demek bu?!.
Hiçbir değişiklik yapmayacaksak, burada niye getiriyorsunuz boşu boşuna?! İşte,
ben, bunun üzerinde durmak istiyorum. Bakın, benzer bir olay: Yine, Fransız Havayollarına ait bir uçak, silah
yüklü, Ermenistan'a uçuyor. Elimdeki nota göre, o tarihlerde Sayın Onur
Kumbaracıbaşı Bayındırlık ve İskân Bakanı ve Dışişleri Bakanına vekâlet
etmektedir. Dışişleri Bakanlığına bildiriliyor. Uçak havadadır, müdahale edip
indirilecektir; çünkü, Fransa'dan, Lübnan üzerinden, Ermenistan'a silah
götürmektedir. Ona da müdahale edilemiyor; o silahlar da Ermenistan'a gidiyor
ve Azerbaycan'a karşı kullanılıyor. Demek oluyor ki, uluslararası ikili anlaşmalar, hem savunma sanayimizi
hem de siyasetimizi, dışpolitikamızı yakından ilgilendirmektedir. Peki, bu
anlaşmalar, ekonomimizi ilgilendirmemekte mi?
Fevkalade ekonomik boyutu vardır değerli arkadaşlarım. Hatırlarsınız,
burada gizli oturum da yaptık, uzun uzun tartıştık. Bakın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Rusya arasında bir ikili ticarî
anlaşma yaptık. O anlaşmanın metnine baktığınız zaman görürüz -biz, Rusya'dan
doğalgaz alımı yapıyorduk - cumhuriyet tarihindeki bütün ikili sözleşmelerin,
uluslararası anlaşmaların hilafına, hiç birinde olmayan bir madde gelmiş,
konulmuştu ve milletvekili arkadaşlarımızın hiç o maddeden haberi yoktu. Neydi
o madde: İhaleyi alacak müteahhit firma anlaşmanın içine dercedilmiş,
yazılmıştı; artık, bizim Türk yetkililerin, yani BOTAŞ Genel Müdürünün yapacağı
bir şey yoktu. 450 milyon dolar tutarındaydı ihale ve benim aldığım o günkü
rakamlara göre, bu ihalede, sadece ihale için zarar 100 milyon dolardı. Bütün bunlara baktığınız zaman, demek ki, uluslararası ikili
anlaşmaların, bir ekonomik boyutu var, bir siyasî boyutu var, bir de
dışpolitika boyutu var. Onun için "efendim, bu Slovakya'yla ilgili, ne
olacak; işte, uluslararası bir anlaşmadır, bunda hiçbir şey olmaz..."
Yarın, Slovakya'dan kalkacak bir uçak, içerisinde silah yüklü bir uçak,
dışpolitikada bize muhalif olan bir ülkeye uçar, bir yanlışlık yapılırsa olacak
nedir; doğrusu bunu öğrenmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, aslında, ben konuyu ilgililerden sordum. Bu görev
Gruptan bana verildiği zaman, hakikaten bu işin esası nedir, ne yapılmak
isteniyor diye sorduğum zaman, aslında biz, hükümetler olarak, yaptığımız
anlaşmaları takipte de aciz kalmışız. Bakın, değerli arkadaşlar, diyor ki, uluslararası havacılıkta anlaşma
yaptığımız ülkelerdeki darboğazımız... Satırbaşı halinde, fazla vaktinizi
almadan ifade edeceğim. Diyor ki, Çin'le anlaşma yaptık, Slovakya ile anlaşma
yaptık, gelir transferinde sıkıntı var. Biz bu anlaşmaları ekonomik olarak
yaptık; yani, para kazanmak, ticaret yapmak için yaptık. Halbuki, yıllardır,
uçuş yaptığımız bu bölgelerdeki -birçok ülkenin adlarını saymış; Özbekistan,
Libya, Irak, Cezayir, İran- birçok ülkeden gelir transferinde sıkıntımız var
diyor. Arkasından ilave ediyor; yine, seferlerde, frekans ve kapasite
artırımında sıkıntı var. Her uçuşta özel izin almak için birçok işlem yapıyoruz
diyor. Yine, bazen de, gittiğimiz yerlerde, çeşitli ad altında farklı paralar
tahsil edilmekte. Yani, yaptığımız anlaşmalarda ciddî anlamda zararlarımız var. Demek oluyor ki, bu tür anlaşmalar Parlamentoya gelmiş olsa, burada, bu
çalışmalar istikametinde, bu maddelerin, bu genelgelerin, bu komisyon
raporlarının değişmesine -değişmeyen raporlara, değişmesi noktasında-
katkıların olacağı kanaatindeyim. Değerli arkadaşlar, o açıdan, milletvekili olmak, mutlaka, hepimiz
biliyoruz ki bir mesuliyet gerektirir. O mesuliyetin gereği olarak da, yasa
yapma noktasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin zaman zaman by-pass edildiği
kanaati vicdanen bende vardır. Bir yetkili çıkıyor "efendim, grup kararı
alın -bu hükümeti test ediyoruz- ve bu kanun hükmünde kararnameyi kanuna
çevirin ve getirin" diyebiliyorsa, bu demokratik sistemde, bu parlamenter
sistemde bir yanlışlık var. Bütün bunları aşabilmenin yolu da, kanaatimce,
hükümeti oluşturan partiler, anamuhalefet ve muhalefet partileri birlikte olup,
ülke menfaatları doğrultusunda neyse -doğrular birdir, tektir- o istikamette
bir ve karar almak mecburiyetindeyiz. Konuşmamı tamamlarken dilerim ve ümit ederim ki -belki, Komisyon
Başkanımız cevap da verecektir- eğer, mevcut Anayasa ve yasalar bu tür ikili
anlaşmalara bunun dışında cevaz vermiyorsa, Dışişleri Komisyonumuzun yapacağı,
hükümete tavsiye edecektir ve şu şekilde bir hazırlık yapılacaktır ve son sözü
Parlamento söyleyecektir. Parlamentonun onaylamadığı hiçbir hükümet
anlaşmasının da yürürlüğe girmemesi gerekmektedir. Dün burada ülkelerarası bir
anlaşma müzakere edilirken -çok enteresan- "20 yıl önce yapılmış"
denildi. 20 yılda dünya 20 defa değişti kardeşim. Siz, 20 yıl önce yapılan veya
uygulamaya girmiş olan bir anlaşmayı buraya tekrar tekrar getirip, hem
Parlamentonun vaktini alacaksınız hem de benim katkımın hiç olmadığı bir metni
bana imzalatacaksınız veya bana oy verdireceksiniz. İşte, biraz önce gördük;
tümü üzerinde konuşmalardan sonra maddelere geçilmiştir, 1 inci madde yok, 2
nci madde yok, 3 üncü madde yok... Peki, bu parlamenterlerin buna katkı imkânı
olmuş olsaydı, öyle bir kapı açılmış olsaydı veya Parlamentodan tasdik
edilmeden yürürlüğe girmemiş olsaydı, mutlaka, değerli arkadaşlarımızın
katkıları olacaktı. Ben ümit ediyor, hükümetimizin ve bütün milletvekillerimizin bu konular
üzerinde hassas olduğu, duyarlı olduğu kanaatini taşıyor, hepinize saygılar
sunuyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Candan. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Teoman Özalp; buyurun. DYP GRUBU ADINA TEOMAN ÖZALP (Bursa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Hava Taşımacılığı Anlaşma-sının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Tanun
tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum
ve şahsım adına, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Slovakya, başkenti Bratislava
olan 5,5 milyon nüfuslu, kuzeyinde Polonya, güneyinde Macaristan, batısında
Avusturya ve Çek Cumhuriyeti, doğusunda Ukrayna ile komşu olan, cumhuriyetle
yönetilen genç bir ülkedir. Halkının yüzde 60'ı Katolik, yüzde 8'i
Protestandır. Resmi dili Slovakça olup, ayrıca Macarca da konuşulmaktadır. En
önemli şehirleri ise Bratislava ve Kosice'dir. Bu ülkeyle olan ticaretimizde, ihracat 25 milyon dolar civarında,
ithalat da 7 milyon dolar civarındadır. Durum böyle olunca, bu ülkeyle
karşılıklı ilişkileri geliştirmenin önemi artmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Slovakya ile ekonomik ve ticarî
ilişkilerin gelişmesinde ulaşım faktörleri önplana çıkmaktadır. Toplam mal ve
eşya ulaşımında yerli ve yabancı girişimcilerin büyük çoğunluğu karayolu
ulaşımını tercih etmektedir. Mevcut anlaşma yapılmadan önce karayolu
taşımacılığı yüzde 81, havayolu ulaşımı yüzde 1 ve diğerleri ise yüzde 18
düzeyindedir. Bu oranlar 1997 yılına ait oranlardır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çağımız, mal ve hizmetlerin
günlük olarak satıldığı bir çağdır. Taşınacak eşya veya ürünün alıcıya çabuk
ulaşması, ticarî ve ekonomik olayları geliştirici bir rol oynar. 5 Haziran 1945
tarih ve 4749 sayılı Kanunla tasdik olunan 7 Aralık 1944 tarihli Chicago
Milletlerarası Sivil Havacılık Anlaşmasında ticarî hakların düzenlenmesi
konusunda bir mutabakata ulaşılamamış, bu nedenle, ticarî hakların ikili
sözleşmeler yoluyla düzenlenmesi gereği doğmuştur. Gerek ülkemiz gerek diğer
ülkeler, 11 Şubat 1946'da Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere arasında
imzalanan Bermuda Anlaşmasına dayanarak ikili anlaşmalar tesis etmek yoluna
gitmişlerdir. Ülkemizin coğrafî durumunu ve uluslararası hava servislerinin
ülkemizden geçmesinin sağlayacağı çıkarları göz önünde tutarak, aynı zamanda
millî sivil havacılığımızı teşvik ve kalkındırmak amacıyla, bugüne kadar birçok
ülkeyle hava ulaştırma anlaşması imzalanmıştır. Türkiye'nin yaptığı bu
anlaşmalar, Bermuda tipine uygun olup, esas olarak çerçeve anlaşması
niteliğindedir ve karşılıklılık esasına dayanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti ile
Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti arasında, 2 Nisan 1997 tarihinde, Ankara'da
imzalanan anlaşma da bu tip bir anlaşmadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sivil havacılık bakımından bir
ülke Bermuda Anlaşmasının esaslarına uygun olarak diğer ülkelerle ne kadar
anlaşma yapmışsa, bu, o ülkenin gerek ticarî gerek turizm gerekse o ülkenin
tanıtımı açısından fevkalade önemli ve yararlı roller oynar. Dünyayı şöyle bir
irdeleyecek olursak, hava trafiğinin yoğun olduğu ülkeler, ekonomik ve kültürel
bakımdan gelişmiş ülkelerdir. Ülkemizin böyle anlaşmalar yapması güzel bir olaydır;
fakat, bizim sivil havacılık şirketlerimiz, sadece Türkiye inişli uçuş
gerçekleştirebilmektedir. Dolayısıyla, bu şirketler, sadece ülkemize ya turist
ya da işçi taşıyabilmekte ve döviz de ülkemizde kalmaktaydı; ama, son yıllarda,
ekonomik sıkıntı nedeniyle bu şirketler sıkıntıya düşmüş, filolarını küçültme
ve kapatma noktalarına gelinmiştir. Sivil havacılık sektörüne gerekli desteğin verilmesi gerekir. Uçaklara
indirimli yakıt uygulamasına hâlâ işlerlik kazandırılamamıştır. Özel uçak
şirketleri ile acentelerin sıkıntılarının gide-rilmesi konusunda Türk Eximbankı
acilen devreye sokulmalıdır. Devlet Hava Meydanları İşletmesinin Türk
Havayollarından alacakları için gösterdiği tolerans, diğer Türk menşeli özel
uçak şirketlerine de gösterilmelidir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu gibi anlaşmaların ülkemiz
ticaretine katkısı inkâr edilemez. Böyle anlaşmalar hızla çoğalarak,
küreselleşen dünyada yerimizi alacağımızı ümit edi-yorum. Yüce Heyete tekrar saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özalp. Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok. Sayın Komisyonun söz isteği vardı. Buyurun Sayın Başkan. DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van) - Sayın Başkanım, yüksek
müsaadenizle... Sayın Candan'ın açtığı münakaşa ve ortaya attığı görüşler Türkiye'yi bir
bakıma yetmişyedi yıl geriye götürmektir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
milletlerarası anlaşmalara taraf olduğu tek örnek Lozan'dır. Neden; çünkü,
devletin doğan tek organı -ki, bu, dünyada tektir- Türkiye Büyük Millet Meclisidir
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi devleti doğmuştur ve İsmet Paşa Başkanlığındaki
Lozan heyeti, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına niyabeten bu müzakereleri
yürütmüştür. Yetmişyedi yıl önce cumhuriyetimiz kuruldu ve kuvvetler ayrılığı
başladı; icra, teşrii organ, yargı. O günden bu yana gelen bütün anayasalarda,
gayet net, milletlerarası anlaşmaların müzakere ve devletimiz adına imza
yetkisi hükümete verilmiştir. Dünyanın hiçbir parlamentosu müzakerelere taraf
olamaz; bu, mümkün de değildir. Bunun benzeri de yoktur dünyada. Şimdi, yürürlüğe girmeye gelince... Burada da kategoriler vardır, Sayın
Candan'ın kendileri de bilirler.
Çoktaraflı anlaşmalar. Birleşmiş Milletler ailesi içerisinde yapılan
anlaşmaların çoğunda belirtilir; bunun, taraf memleketlerin üçte 1'i tarafından
onaylanması -veya üçte 2'sine göre- halinde yürürlüğe girer ve ancak onaylayan
memleketler için geçerlidir, diğerleri için değildir. Nitekim, hâlâ yirmi otuz
yıldır Birleşmiş Milletlerin bazı anlaşmalarını Türkiye Cumhuriyeti hükümeti
bundan iki ay önce üç tanesini imzalamıştır; bundan da daha tabiî bir şey
yoktur. Bu, otomatik mi oluyor; hayır efendim, bizim komisyonumuz, tatile
girmeden önce, hükümetin imzaladığı iki tane milletlerarası anlaşmayı
reddetmiştir ve raporları da, Yüce Meclisin gündemindedir. Birisi, Çalışma
Bakanlığımızın, Dünya Çalışma Teşkilatıyla yaptığı bir anlaşma -ittifakla buna
karar verdik, bu geçerli değildir- bir de, yine, hükümetin, Ulaştırma
Bakanlığımızın, Dünya Telekomünikasyon Teşkilatıyla yaptığı bir anlaşma; onu da
geri çevirdik. Şimdi, burada, Mecliste anlaşmaları tadil edelim diyorlar. Bu mümkün mü?
Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin anlaşmaları müzakeresi demektir. Yani,
tadil ettiniz... Bu ne demektir; anlaşmanın yeniden müzakeresi. Peki, kim
oturacak masaya? Böyle bir sistem dünyanın hiçbir tarafında yoktur. Bütün
dünyada ya reddedersiniz ya kabul. Ret ne olur; bir bakıma, tabiî hükümetin o
icraatı reddolur; ikincisi, sayın hükümetin bu anlaşmayı yeniden müzakere
ederek Yüce Meclisin huzuruna getirmesi demektir. Efendim, üç madde... Bütün dünyada üç maddedir. Şimdi, bazı anlaşmalar
var ki, ikiyüz madde, üçyüz madde.. Üçyüz maddeyi teker teker burada
sıralayacak mıyız yani; şu madde kabul edilmiştir, şu madde kabul edilmiştir...
Bu mümkün değildir. Bu şekil yaklaşımlar, 2000 yılı bakımından doğrusu biraz
düşündürücü olmaktadır. Beni affetsinler. Efendim, Meclis bu işlerin dışında kalıyor, kanun yapıcılığında ve bir
de örnek buyurdular, 22 maddeden ibarettir, kaç sayın milletvekili bu 22 maddeyi
okumuştur... Peki, kendilerine dönüp de şunu sormak hakkımız olmuyor mu? Diğer
yüzlerce kabul ettiğimiz kanun teklif ve tasarılarının hangi yüzlerce maddesini
kendileri ve diğer sayın milletvekilleri tümünü okumuştur? (DSP sıralarından
alkışlar) Bu, dünyada da mümkün değildir. Onun için, bu gibi münakaşaları, illa
ki bir görüş ortaya atmak gerekiyorsa, modern dünya çerçevesinde yapmak lazım. Eğer milletlerarası yapılan ikili anlaşmalar veya çoktaraflı anlaşmalar
malî bir hükmü ihtiva ediyorsa, o, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi onayından
sonra yürürlüğe girer. Bu, gayet net ve kesindir. Onun dışındakilerde yetki,
yine Anayasa gereği, hükümete verilmiştir. Yürürlüğe girer, ondan sonra da
Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur. Geç kalıyor; geç kalıyorsa,
yüzde 90 bizden dolayı geç kalıyor. Aylardır gündemimizde bekleyen anlaşmalar
var ve çok müteşekkirim, Danışma Kurulu lütfettiler, bizim 20'ye yakın
anlaşmamızı gündemde öne aldılar ve bunları görmüşme imkânını buluyoruz;
binaenaleyh, kendi kusurumuzsa -bazen- sayın hükümete yüklememek lazım. Bunlar,
Başbakanlık aracılığıyla Meclis Başkanlığına ve komisyonlara muntazaman geliyor.
Şimdi, burada bir münakaşa çıkıyor. Dün, Sayın Ergezen de temas etti:
"Komisyonlar Meclis adına iş yapmıyor, bir şeye de yaramıyor; binaenaleyh,
biz, komisyonları kaldıralım, Meclis her konuyu doğrudan doğruya
görüşsün." Böyle parlamento dünyada yoktur. Beni bağışlayın, zaten,
İçtüzüğümüz ve usullerimiz o kadar komplike ki, bir nevi kaplumbağa yürüyüşüyle
gidiyoruz. Bir de bunu getirirseniz, tamamıyla yerimizde sayacağız. O bakımdan,
biraz insaf buyursunlar... İşler iyi gidiyor, yanlış gittiği yerde bu Yüce
Meclis hepsini düzeltmeye kadirdir ve size niyabeten de, arz ettiğim gibi, iki
anlaşmayı iade ettik ve hükümete, bunların geçerli olmadığını arz ettik.
Memleket menfaatına aykırı olacak hiçbir şey, ne sayın hükümetten geçer ne
komisyondan ne de Dışişleri Komisyonundan. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından
alkışlar) Arkadaşlarımıza biraz insafsızlık ediyorsunuz; çünkü, o komisyonda
bulunanlar sayın partilerin değerli üyeleridir. Didik didik didikleniyor.
Bakanlıklardan gelenleri siygaya çekiyoruz. Üç defa, dört defa talik ettiğimiz
anlaşmalar var. İlgili Bakanlar tarafından, bürokrasi tarafından yeterince
bilgi verilmediği için üstüne gidiyoruz. Daha da açacağız, daha da açacağız...
Bu, eğer, komisyonlara ve bizlere güvensizlikse, o zaman, size niyabeten bu
konuları görüşmemiz çok zor olur. Bu konuyu da takdirlerinize arz etmek istiyorum. Teşekkür ederim. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Başkan. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, Mavi Akım Anlaşması nasıl geçti?! O
çok önemliydi... BAŞKAN - Grupları adına başka söz talebi yok. Şahsı adına söz isteyen?.. Yok. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SLOVAKYA
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1. - 2 Nisan 1997 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava
Taşımacılığı Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2.-Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. 2 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3.-Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Slovakya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yapılan açık
oylamasının sonucunu açıklıyorum: Katılan üye : 209 Kabul : 198 Ret : 2 Çekimser : 8 Mükerrer : 1 Böylece, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır. 77 sıra sayılı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Almanya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Hava Ulaştırma Anlaşmasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri
Komisyonları Raporlarını görüşmeye başlıyoruz. 7. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Federal Almanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Hava Ulaştırma Anlaşmasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/368) (S.Sayısı:77) (1) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır. Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum:
Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması
kabul edilmemiştir. Tasarının tümü üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili
Sayın Musa Uzunkaya konuşacaklardır. (FP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Uzunkaya. FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti
Hükümeti Arasındaki Hava Ulaştırma Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları
üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, tabiî, dünden beri görüşmeleri yapılan bu ikili
anlaşmalarda uluslararası anlaştık da Parlamentoda bir türlü anlaşamadık;
iktidarla, komisyonla ve muhalefetle bir noktada anlaşamadık. Ben, gerçi bu
konu üzerinde fazla durmak da istemiyorum; ama, benim şahsen, az önce Sayın
Genel Başkan Yardımcımız Veysel Candan Beyin ve dün Zeki Ergezen Beyin temas
ettiği noktada bir şeyi anladım; ya bu tasarılar Parlamentoya geliyorsa,
parmaklarımızla bize bir sorumluluk yükleniyorsa, içeriğini bilelim, Parlamento
olarak sorumluluğu üstlenelim veyahut da mevzuatımızda bir düzenleme yapma
imkânı varsa, tıpkı, herhangi bir bakanın yurtdışına gitmesi, bir
milletvekilinin raporu veya izni bilgi mahiyetinde Meclise sunuluyorsa -ki,
genellikle kabulü için sunuluyor- bu tasarılar da Meclise aynı tarzda sunulsun.
Dolayısıyla, Yüce Meclis bunu kabul etti, tasdik etti... Sayın Kâmran İnan Bey, son dönemlerde, Parlamentomuzun, uluslararası
ilişkilerde fevkalade diplomatik yeteneği olan en yetişkin elemanıdır.
Meselelerin bir kısmına vukufiyeti olabilir... Az önce, haklı olarak tenkit ettiler. Tabiî, bütün yasaları milletvekili
arkadaşlarımızın okuması, izlemesi imkânı belki yoktur. Komisyonlardaki
arkadaşlarımızın, bu konularda detaylı çalışma yapıp yapamadıklarını da
bilemiyoruz; ama, biz, yapmış olduklarını varsayıyoruz. Ama, ortada bir şey
var, burada, anlaşmaların sadece isimleriyle üç klişeleşmiş yönü geliyor. Ben
de, bir grubun acizane sözcüsü olarak diyorum ki, bu mevzuda yapılması gereken
şey, o zaman buyurun, biz, İçtüzüğümüzde, mevzuatımızda değişiklik yapalım...
Bir bakan, İtalya'ya, Almanya'ya gitmesi -izin için değil-nasıl Meclisin
bilgisine sunuluyorsa; gelin, bu milletin çok ehemmiyet arz eden yasalarının
önünü tıkayan 62 anlaşmayı da bu şekilde geçirelim ve bir konuda da bizi
vicdanen kurtarın. Nedir o; ben, şimdi, 1996 yılında veya 1994 yılında yapılmış
bir anlaşma sonucu, Azerbaycan'daki soydaşlarıma karşı kullanılan silahların
ülkemden taşınmasında vicdanen ve hukuken mesul olacağım. Böyle bir mesuliyeti,
milletvekili ve grup olarak kabul etmem mümkün değil; bu yükü, hükümet üzerine
alsın. Mademki "sorumlusu hükümettir" diyor -bu kanaate katılı-yoruz
- o zaman, anlaşmaları da bu şekilde Meclisin onayına sunup, günaha veyahut da
başarıya hükümetin yanında Parlamentoyu
ortak etmenin anlamı yoktur. Mademki, uluslararası arenada bu anlaşmalar,
tamamen hükümetlerden hükümetlere veya ilgili teknik heyetler arası yapılıyor;
gelsin bu teknik heyetler, anlaşmalarını yapsın; eksik bulduğumuz bir yer olursa, Parlamento olarak acilen müdahale
edelim. Az önce örnekleri verilen, geçmiş dönemde Türkiye üzerinden Ermenistan'a
taşınan silahlara nasıl müdahale edemediysek... Dün Şam'a gitmekte olan bir
uçağa, maalesef, yakın komşumuz olan bir ülkeyle ilişkilerimizi... Muhtemeldir
ki -onların ifadesine göre- misilleme yapacaklar "İran hava sahanlığından
geçen Türk uçaklarını da biz indireceğiz" diyorlar. Durup dururken yeni
bir gerilime meydan verecek bir anlaşma, madem teknokratlar tarafından, bürokratlar
tarafından veya geçmiş hükümetler tarafından yapılmış, o halde biz Parlamento
olarak bunun vebalini neden çekelim; 65 milyonluk bir ülke olarak dostluk
ilişkilerimizi niye zedeleyelim? Önce bu meseleyi bir zeminine oturtmak lazım. Uluslararası anlaşmalarımız sadece bu 62 taneyle mukayyet değil. Yakın
gelecekte değişik anlaşmalar da gelecek. Diyoruz ki, gelin, hakikaten bu
toplumun ciddî gündemleri ve sorunları var. Tabiî,. ben, aynı zamanda
Parlamentolararası Türk-Alman Dostluk Grubu Üyesiyim. Almanya ile Türkiye
ilişkileri konusunda söylenecek çok şey var, belki burada anlatılacak yığınla
sıkıntılarımız var. Almanya bir anlamda -tırnak içerisinde söylüyorum- bir
bakıma küçük Türkiye demektir. Almanya, çoluğuyla, çocuğuyla 4 milyona yakın
insanımızın, değişik birimlerde yetişmiş elemanımızın bulunduğu bir ülkedir ve
kaldı ki, bu ülkeyle yılda 5,5 milyar dolarlık ihracatımız, oradan da bir o
kadar ithalatımızla 10 milyar doları aşan bir ticarî trendimiz vardır; ama,
bakınız, diyoruz ki, ismini yeni duymak durumunda olduğumuz ülkelerle anlaşma
yapıyoruz. Neyi bekliyoruz, yani bunları saatlerce burada tartışmanın... Mademki bir sorumluluğumuz yok, vebalimiz yok, şık olması itibariyle de
bu işi hükümet yapar, bürokratlar yapar ve elhak onlar da doğru yapar, yanlış
yapmazlar; o halde, bırakın, mesuliyetlerini bunlar alsınlar, zamanı gelince,
hükümetleri sorgulamak durumunda olan bir Parlamento veya arkadan gelen bir
hükümet söz konusu olursa, gereken soruşturmasını veya sorgulamasını yapmış
olsun. Değerli arkadaşlar, bizim, işin prensipleri açısından "uluslararası
anlaşma yapıyoruz da, burada anlaşamadık" dediğimiz nokta budur. İlle de
demiyoruz ki bütün açılımını Parlamentoya getirelim, biz tartışalım. Mesela,
bakın, hazırlanan bir metin -bugün gelecek mi gelmeyecek mi bilmiyorum-
İsrail'le yapılan, yani yapılması düşünülen -işte, üç dört madde sonra önümüze
gelecek, metin önümüze gelecek- anlaşmanın başlangıcı muhtıra olarak geçiyor,
muhtıra... Karayolu ulaşım muhtırası... Yani, düşünebiliyor musunuz, o kadar
güzel hazırlanmış ki, gerçi konjonktür olarak müsaitti, 28 Şubattan sonra
hazırlandığı için o metin, başlığına da muhtıra demişler. Bugün Dışişleri Bakanlığı yetkililerine sordum -onun da üzerinde konuşma
yapacağım inşallah- nedir bu muhtıra tabiri diye. Bir karayolu ulaşım meselesi
var, yani nakliye, karşılıklı geliş gidiş yapılacak; neden muhtıra?
"Vallahi bilemiyoruz" dediler. Muhtıra tabiri çok açıktır, ihtar kelimesiyle özdeş bir kelimedir. Biz,
nakliye açısından, kara-yolu nakliyesi veya ulaşımı açısından bir uluslararası
anlaşma yapıyoruz, anlaşmanın başlığına muhtıra diyoruz. Peki, bu, fevkalade
dikkatle gözden geçirilmiş, takip edilmiş bir metin mi; edilmediği muhakkak. Şunu söylemek istiyorum: Demek ki, bunlar çok iyi gözden geçirilerek
hazırlanan, Parlamentonun önüne getirilen veya hükümetin önüne takdim edilen
metinler değildir ve bunun yanlışlarını da zaman zaman görüyoruz. Bizim burada üzüldüğümüz konulardan bir diğeri de, bütün anlaşmalarda,
alelekser söylüyorum, hemen hemen bütün anlaşmalarda lihikmetin, devamlı
Türkiye anlaşmalarda zaafa uğruyor ve yanlışlarının bedelini ödüyor. Bu, bir
vakıa. Yani, ya masa başında bu işleri çok iyi beceremiyoruz veya başka bir
yanlışımız var. Müsaade buyurun, bu özeleştiriyi yapalım. Bakıyorsunuz,
uluslararası anlaşmalarda da bunun örneklerini görüyoruz. Nesi vardı dün kalkıp
da böyle komşu bir ülkeyle aramızda yeni bir sıkıntıya meydan verecek bir
diyaloğun oluşmasına zemin hazırlayan bir anlaşmaya, nesi vardı dün
soydaşlarımıza karşı Ermeni'ye buğday gönderecek, silah göndertecek; ama,
müdahale edemeyecek şekilde bizim elimizi kolumuzu bağlamaya mecbur eden bir
anlaşmaya?! MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Konu Almanya... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Evet, konu Almanya; dönüyorum... Dediğim gibi, Almanya, saatlerce, üzerinde konuşabileceğimiz bir konu. Değerli arkadaşlar, Almanya hadisesine gelince, elbette, Almanya, hava
ulaşımı açısından bizim için fevkalade büyük önem arz ediyor. Şu yönüyle
söylüyorum, az önce de arz ettim: Bizim, 1999 yılı itibariyle, Almanya'ya,
yıllık, 5,5 milyar dolarlık ihracatımız, 5,8 milyar dolarlık da ithalatımız
var. Bu, fevkalade önem arz eden bir husustur. Kaldı ki, bilindiği üzere,
dünyada, ihracat açısından veya ticarî ilişkilerimiz açısından beşinci derecede
önem arz eden, daha açığı, büyüklük itibariyle, beşinci derecede ihracatımız ve
ithalatımız açısından önem arz eden büyük bir ülke. Az önce ifade ettiğim gibi, bir kere, orada 4 milyona yakın... Batı
Avrupa ülkeleri çapında söylüyorum, merkez Almanya olduğu için... Çünkü,
Almanya, eksport-inport çalışmalarında, Türkiye açısından merkez telakki
edilmektedir. Batı Avrupa ülkelerinin çoğuna da -merkez olarak Almanya'ya
gönderilen- gıda veya tekstil sektöründeki ürünlerimiz, genellikle Almanya
üzerinden gitmektedir. Almanya ile hava anlaşmasının ciddî bir zarureti var. Bunun nedeni,
birçoğunuzun bildiği gibi, yılda 75 000 TIR'lık bir malzemenin Almanya'ya ihraç
edilmesi gerekiyor. Bizim, burada en büyük handikaplarımızdan biri, bu karayolu
taşımacılığında Avusturya üzerinden geçmek zorunda olduğumuzdur. Yani, normal,
klas olan, uygun olan seyrüseferimizin yapılması gereken yer, Bulgaristan, eski
Yugoslavya, Avusturya ve Almanya şeklidir. Ne var ki, onbeş yıldan beri,
hariciyemiz ve ilgili hükümetler ilgileniyor olmasına rağmen, maalesef,
Avusturya'dan 17 000 TIR'dan fazla yıllık kota hakkı alamadık; bu, bir
eksiklik. Bugünkü hariciyemizi de, hükümeti de bu konuda tekrar ikaz edi-yorum.
Geçmiş hükümetlerin de bu konuda eksikleri vardı; ama, lütfen, ne olur, belki onların
farklı argümanları var. Avusturya diyor ki, biz, yeşili falan koruruz; araziyi
koruyoruz, çimeni koru-yoruz... Dolayısıyla, Avusturya'nın böyle bir
hassasiyeti var. Yani, sizin TIR'larınızın egzozlarından çıkan zehirli gazlarla
ağaçlarımızı, yeşilliğimizi... Böyle bir mâni olduğundan bahsediliyor; ne
derece sağlıklı, bilemiyorum; Avusturya'nın argümanı veya iddiası bu. Yani
"çevre açısından bizim için sağlıksızlık meydana getirdiğinden dolayı, 17
000 adetten fazla TIR'larınızın bu ülkeden geçmesine müsamahayla
bakamayız" diyorlar. Tabiî, ben, yeri gelmişken, bu hassasiyeti bir anlamda tebrik ediyorum.
Yani, Batı ülkelerinde çevre bilinci, çevre sağlığı, çevrenin korunması
fevkalade ileri noktaya gelmişken... İşte, iki gündür gazetelerde de okuyor,
izliyorsunuz; bir eski cumhurbaşkanımız, kendisine verilen birkısım
hediyelerin, şiltlerin, bakırların, demirlerin 750 adedini, getirdim, denize
attım diyor. Gerçekten, Sayın Bakan araştırma yapıyorsa, bu konu üzerinde bir
cezaî takip yapıyorsa, ben, kendilerini tebrik ediyorum; çünkü, çevre
konusunda, gazetelerde okuduğumuz kadarıyla... Kalkıp, kendisine verilen
şiltleri denize atmanın da bir deniz katliamı olduğunu kabul etmemiz lazım;
ama, Türkiye bunları yaşıyor. Avusturya TIR geçirmiyor. Bakın, diyor ki,
"buradan TIR geçiriyorsun, ağaçlarımı kirletiyorsun." Sayın Aytekin'i
gerçekten tebrik ediyorum; bu konuda gerekenin yapılmasını da umu-yor,
bekliyorum. Denizlerimizi, karamızı, ufkumuzu, coğrafyamızı... Zaten ekonomik
olarak milletin bahtını kararttınız, hiç olmazsa, denizleri, çevresini biraz
temiz tutun; ne olur, lütfen, hükümetimiz bu hassasiyetini göstermiş olsun. (FP
sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, 17 000 adet TIR'dan fazla, yani, takriben, 60 000
civarında TIR'ın, normal şartlarda Avusturya üzerinden gitme şansı yok. Normal
şartlarda diyorum. Sayın Bakanımız, özellikle, tevafuk oldu, ben kendilerini
tekrar tebrik ediyorum. Şimdi, 60 000 civarında TIR'ın normal şartlarda
Avusturya'dan geçme şansı yok. Ne demek normal şart? O zaman anormal şartlar
arayacaksınız; ya İtalya üzerinden gideceksiniz ro-rolarla, -ki, çok uzun bir seyrüseferdir,
TIR'cılarımızın en çok şikâyetçi olduğu konulardan birisidir- veyahut da normal
olmayan şartlardan, yine, Avusturya'dan gideceksiniz; ama, muhalfarz,
Türkiye'den Almanya'ya kadar maliyet Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, bizim, hava ulaşımı açısından
Almanya'yla ciddî bir sorunumuz bugüne kadar yoktu. Konuyu incelediğinizde,
Almanya'ya dokuz noktada yapılan uçuşun, ben, Türkiye cenahından da aynı
noktaya çıkarılmasının gereğini düşünüyor ve hükümete tavsiye ediyorum.
Yetkililerden aldığımız bilgiye göre, Almanya içerisinde dokuz noktaya -başta
Türk Hava Yolları olmak üzere- uçuş yapılmaktadır. Ancak, Türkiye içerisinde,
özellikle yazın, izin dönemlerinde, bu oranda yeterli uçuşun yapılmaması, başta
oradaki gurbetçilerimizin, beraberlerinde getirmek durumunda oldukları
eşyaların ve benzeri malzemelerin nakli konusunda ciddî sıkıntılarla karşı
karşıya kalmalarına sebep olmaktadır. Dün, yine, yetkili arkadaşlardan sordum. Deniliyor ki: Filomuz yeterli
değil; özellikle izin mevsiminde, ancak İstanbul ve Ankara'ya direkt uçuş
yaptırabiliyoruz. Peki, Diyarbakırlı kardeşimin, Vanlı kardeşimin günahı
nedir?! Trabzon'daki vatandaşımın, 3 saatte buraya, 2 saatte buraya geldiği
halde, buradan Van'a gitmek için, iki gün burada rötar yapıp, yüklerini
indirip, kaldırıp tekrar yolculuk yapmasının, buna ekstra bir külfet olduğunu
kabul etmemek mümkün değil. Ee, filoyu çoğaltma imkânımızı zorlamak
durumundayız. Artı, bir önemli husus da -burada, yine, Bakanlığın dikkatini
çekmek istiyorum, yetkili bürokratların mazereti devamlı bu olmakta; ama, bu
mazerete hükümetin sığınmasının doğru olmadığını biliyorum ve iki ülke arasında
dostluk grubunda olan bir arkadaşınız olarak da bu konuyu hatırlatmak
istiyorum- yaz sezonunda; yani, izin sezonunda, âdeta, hac sezonunda,
Suudilerin evlerinin kiralarını 2-3 katına çıkardıkları gibi, biz de,
havayollarımız ve şirketlerimizin nakliye ücretlerini 2-3 misline çıkarıyoruz.
Açık söylüyorum, bunun insafla bağdaşır tarafı yoktur. Yani, sizin insanınız,
orada, size kazanacak, yastık altında, yastık üzerinde, bankalarınızda
yatırımlarıyla ülkenizi besleyecek, kırk yıldır vatan cüda yaşayacak; ama, Türk
bayrağı armalı bir Türk havayolu uçağına binmeye gelirken, 300 mark, 400 mark
olan, normal, izin sezonu dışındaki seyrüsefer için 800-900 mark alacaksınız... Değerli arkadaşlar, bunu, kırk yıldır, kırkbeş yıldır, hatta, üçüncü
neslin, üçüncü jenerasyonun da artık orada ticarî hayata girdiğini, normal
kazanıma başladığını düşünürseniz, yarım yüzyıldan beri bu ülkelerde bulunan
insanlarımıza karşı ciddî bir vefasızlık olarak biz yormasak dahi,
orada-kilerin yorma ihtimali vardır. O bakımdan, ben özellikle diyorum ki, ister özelleştirmeden sorumlu
ister ulaştırmadan sorumlu bakanlıklarımızın ister hükümetimizin sübvanse
edebileceği başka imkânlarıyla, hiç olmazsa bu cemileyi işçilerimize layık
görelim. Nedir o; Türk Bayrağı amblemli, bugüne kadar bizim resmî taşıma
organımız olan Türk Hava Yolları -ki, fevkalade başarılı hizmetler de vermişti,
bu yönüyle kendilerini tebrik etmek durumundayız; ancak, özellikle söylemek
istediğim husus- yaz sezonunda, izin sezonlarında filoyu mu artıracak... Nasıl;
tıpkı, yılbaşlarında Miami'ye kadar özel turlar düzenlediği gibi. Önceki gün de
söyledim; siz, dünyanın bir başka kıtasına 150-200 dolara seyrüsefer
düzenliyorsunuz; ama, öbür taraftan, işçiniz gelirken ondan 3 misli ücret
alıyorsunuz... Bunu, şu Parlamentonun kabullenmesi mümkün değildir, oradaki
işçilerin de bu olaya anlayışla bakması mümkün değildir. Değerli arkadaşlar, işçilerimizin bu konudaki şikâyetlerini lütfen
gözardı etmeyelim; bu sorunlarına sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca, işçilerimizin, tabiî, kara ulaşımı açısından da ciddî sorunları
var. Her ne kadar, şu anda, ikili anlaşmamızla, hava ulaşımı konusundaki
sıkıntıların giderilmesi hedeflenmektedir; daha önceki anlaşmalarda olduğu
gibi, genellikle hava ve kara ulaşımıyla alakalı anlaşmalar yapılmaktadır bugünkü oturumlarımızda.
Tabiî, bunların oturduğu hukukî bir zemin vardır; ama, kara ulaşımında da
işçilerimizin hâlâ karşılaştıkları ciddî sıkıntıları vardır. Bunlardan birisi,
az önce söylediğim, eski güzergâh olan, Avusturya, eski Yugoslavya ve
Bulgaristan üzerinden ulaşımda yaşadıkları sıkıntılardır. Bu bölgelerde yeterli
itibarı ve ilgiyi görememektedirler. Tabiî, ben, diğer konulardaki sıkıntılara, bugün görüştüğümüz yasa
tasarısı itibariyle pek fazla zaman ayırmanın gereği olmadığını düşünüyorum;
ancak, Almanya'daki işçilerimiz ve ticarî ilişkilerimiz açısından, mutlaka,
Almanya'ya, gerek hava ulaşımı ve gerek kara ulaşımı açısından daha dikkatli,
özenli yaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Her şeyden önce, bu, sadece
Almanlarla olan ticarî ilişkimizde değil... Çünkü, Almanya ile olan ticarî
ilişkimizde de, ihracatımızın büyük bir kısmını oradaki Türk kardeşlerimiz
tüketiyor; bu gerçeği görmezlikten gelmemiz mümkün değildir; yani, Almanya'ya
şu kadar ihracat yapıyorsak, bilelim ki, oradaki işçimiz sayesinde ve onun
vasıtasıyla bunu yapıyoruz. Dolayısıyla, iki ülke arasında yapılan bu anlaşmanın hayırlı olmasını
diliyor; bundan sonra yapılacak anlaşmaların, Parlamentoda, demin arz ettiğim
çerçeve içerisinde yapılması umut ve temennisiyle -ki, gündemin boşaltılması
açısından bana göre bunda çok önemli zaruret var- bu düzenlemenin yapılması
suretiyle, daha seri anlaşmalar yapılabilmesi umut ve temennisiyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Oğuz Tezmen. Buyurun Sayın Tezmen. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Federal Almanya ile Türkiye arasında 1957 yılında imzalanan
sivil havacılık anlaşmasının bazı maddelerinin değiştirilmesine ilişkin
mutabakat zaptı var ve ona ilişkin yasa tasarısını görüşüyoruz. Aslında, ben, burada, sivil havacılıktan sorumlu olan Ulaştırma
Bakanlığının en üst düzeyde temsil edilmesini de beklerdim; çünkü, Türkiye'nin
problemli alanlarından birisi sivil havacılık. Aslında, bugünlerde yaşadığımız
bazı olaylardan da medyaya yansıdığı üzere, gerçekten Türk sivil havacılığının
yeni bir anlayışla reforme edilmesi lazım. Buradan şuna gelmek istiyorum: Siz kendi evinize çekidüzen vermezseniz,
o zaman, sizin uçaklarınızın yabancı ülkelere inmesi ya da oralara sefer
yapabilmesi ciddî riskler taşıyor. Aslında, mutabakat zaptı ve onun ekleri çok
detaylı incelendiğinde, önemli ve gerçekten ciddî riskleri içeren yeni
mekanizmaları görüyorsunuz. Bu mekanizmalar neler; bir kere, uçuş emniyeti ve
uçuş güvenliği konusunda Türkiye sivil otoritelerinin yaptığı denetimlerin
yetersiz olduğu gerekçesiyle, Federal Almanya, oraya inen uçakları denetleme
yetkisi alıyor. Bu, önemli bir unsur. Ayrıca, güvenlik açısından da, yani,
yolcuların, terör ya da uçan uçakların içindeki emniyet sorunlarını da
giderebilmek açısından özel denetim yetkileri veriliyor. Bunlar hukuken Türkiye
Büyük Millet Meclisinin onaylamasıyla da -daha önce anlaşma şeklinde olan
şeyler- daha da kesinlik kazanmış oluyor. Bunlar niçin yapılıyor; yani, başka ülkelere uygulanmayan bu
mekanizmalar Türkiye için niçin uygulanıyor? Gerçekten önemli bir konu.
Aslında, standart, her zaman görüşülen anlaşma değişikliklerinin çok ötesinde
anlamlar ifade eden bir değişikliktir bu. Tabiî, komisyon metinlerinde,
komisyon raporlarında da aslında bunlara dikkat çekilmesi lazımdı; ama, gerek
Ulaştırma Komisyonunun gerekse Dışişleri Komisyonunun raporlarını dikkatlice
okudum, bu konuda herhangi bir uyarı ya da hükümeti acilen tedbir almaya
yönlendirecek bir ifade yok. Bu olay, aslında yeni bir olay değil. Daha önce, Türkiye, kendi sivil
havacılık teşkilatını, ulaştırma bünyesi içerisinde -Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü olarak adlandırılan genel müdürlük- kurmuş. Burası, Türkiye'de uçuş
yapan uçakların uçuş güvenliğini, pilotların sertifikasyonunu yapmakla
görevlendirilmiştir. Bunlar, belli ölçülerde devam ediyordu. Uluslararası ICAO
standartları vardır; Chicago anlaşmasıyla belirlenen standartlara uyulacağı
varsayılıyordu ve bizim gibi ülkelerin sivil havacılık teşkilatlarının
verdikleri sertifikalar, güvenlik belgeleri kabul ediliyordu; ama, öncelikle
Amerika Birleşik Devletleri, 1995'lerde, özellikle Amerika Birleşik
Devletlerine diğer ülkelerden uçan uçakların güvenli olup olmadığının araştırılması
için yeni bir program başlattı. Amerikan Federal Hava Ajansı, bu program
çerçevesinde, ülkelerin uçaklarının durumunu öncelikle orada gözlemeye başladı.
Gönderdikleri ajanlarla, acaba, ülkeler,
terörizme karşı ya da uçak korsanlığına karşı kendi havaalanlarında yeterli
denetimi yapıyor mu yapmıyor mu diye özel denetimleri uygulamaya başladı ve
dünyanın bütün ülkelerinde ilgili ülkelere haber verilmeksizin bu tür
denetimler ifa edildi ve Türkiye'nin gerçekten dünya standartlarında
sertifikasyon vermeye ehil olmadığı konusunda kuşkuları ve tespitleri oldu ve
bu tespitleri ileri sürerek Türkiye'yi ikinci kategoriye indirdiler; yani,
takip edilmesi, izlenilmesi gereken bir ülke standardına indirdiler; Kolombiya
gibi ya da benzer ülkeler gibi. Bunu yaparken, acaba, doğru muydu yanlış mıydı
diye baktığımız anda, gerçekten de, bizim Türk havacılığının sertifikasyonunu
yapacak, Türk havacılığının denetimini yapacak Ulaştırma Bakanlığı bünyesindeki
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, devlet personel rejiminin dar çerçevesi içinde
3 000 ya da 5 000 dolar verip pilot istihdam edemediği için, yeterli uzman
istihdam edemediği için, gerçekten yetersiz durumdaydı ve böyle gitmesi
durumunda... Çünkü, Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye'den uçan Türk Hava
Yollarını da, gerekli önlemler alınmadığı takdirde, Türkiye'nin kategorisini
bir seviye daha düşü-rerek, artık, indirmeyeceği konusunda uyarılarda bulundu. Şimdi, Türkiye, o dönemde, acele olarak yeni önlemler almaya başladı. Ne
yapıldı; özel sözleşme yetkileriyle pilotlar istihdam edildi, yabancı dil bilen
uzmanlar alındı; bunlar, yabancı şirketlerden hizmet satın alınmak suretiyle
eğitimden geçirildi ve Türkiye, bir süre sonra, kategori 2'den kategori 3'e
yükseldi; ama, Amerikan uzmanlarının, gelip açık ve gizli denetimler yaptıktan
sonra, gerçekten de, Türkiye'nin, bu işi ciddîye aldığı ve ilerleme gösterdiği
yönünde tespitleri oldu ve bu tespitler çerçevesinde, Türk Hava Yolları,
Amerika Birleşik Devletlerine uçmaya devam etti ve Ulaştırma Bakanlığı Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğünün verdiği sertifikaları, tekrar kabul et-meye
başladı; ama, o arada, Joint Aviation
Authority; yani, Avrupa Birliğinin ortak havacılık kuruluşuna da, Türkiye, aday
üye olarak başvuruda bulundu o dönemde; çünkü, onun sağlayacağı ek güvencelerle
ya da denetim düzenlemeleriyle de bu işin çok daha iyi bir şekilde
yürütülebileceği konusunda kararlar aldık; ama, bu kararlar yeterli değildi;
çünkü, Türkiye'de, aslında, sivil havacılıkla ilgili olarak, mevcut yapının
yeni baştan deformize edilmesi lazım. Bununla ilgili olarak, sivil havacılık
teşkilatının, Telekom kuruluşu gibi ya da benzer kuruluşlar gibi, Rekabet
Kurulu gibi, gerçekten, günlük olaylardan etkilenmeyecek bir yapıya
kavuşturulması için de yasa tasarısı hazırlandı; ama, yaşanan olaylar
sonucunda, bunun Meclise intikali mümkün olamadı. Bu dönemler, bahsettiğim
tarihler 1996 tarihleridir. Bu arada ne oldu; bu arada, orada çalışan, genç, eğitim almış çocuklar,
hepsi birer birer ayrıldılar ve sivil havacılık teşkilatı, bugün, gerçekten,
içler acısı duruma düşmüş, çok ciddî biçimde eleman kaybetmeye başlamıştır. Nitekim, Millî Güvenlik Kurulunun çeşitli toplantılarında da, ulaştırma
şûralarında da, Türk sivil havacılık teşkilatının ayrı bir yapıya, özerk bir
yapıya kavuşturulması, böylelikle, ülkede, havacılık standartlarında, herkesin
kabul ettiği normlarda uygulanabilmesini sağlayacak imkânların oluşturulması
gerektiği söyleniyordu. Bu konuda tavsiye kararları çıktı; ama, üzülerek
görüyoruz ki, bu konuda, henüz hiçbir şey yapılmış değil. Bu arada, bir de, arkasından, hatırlayacaksınız, Alman turistleri
taşıyan Birgen Air'e ait bir uçak Orta Amerika'da düştü. Bunun üzerine, biz,
tam, Türkiye bu işleri bir yola soktu düşüncesindeyken, Birgen Air kazası da
bir tuz biber ekti; Türkiye'nin lisans verdiği uçakların denetiminin, gerek
pilotların yeterliliği açısından gerekse uçakların uçuşa elverişlilik denetimi
açısından, yeterli biçimde yapılmadığı konusunda, ülkelerde ciddî kuşkular
oluşmaya başladı. Bunun arkasından, Almanya da dedi ki "senin inen
uçaklarını, biz burada denetlemek istiyoruz." Yani "senin verdiğin
lisansı sen vermeye ehil değilsin, yeterli değilsin; senin pilotlarının,
uçaklarının, uçuşa elverişlilik açısından yeterli olup olmadığını biz
denetleyeceğiz" dedi ve burada protokolle getirilen şey ve sizin
onaylayacağınız bu metin aslında bu icazetin pekiştirilmesi niteliğindedir. Şimdi, burada, Almanlara ya da Amerikalılara kızmak söz konusu olmamak gerekir. Yapılması
gereken, Türkiye'nin, vakit geçirmeden,
Türk Sivil Havacılık Teşkilatının yeniden yapılanmasını sağlayıp özel ücret
rejimiyle, özel istihdam biçimleriyle bu teşkilatı kurup siyasî etkilerden
olabildiğince arınmış bir hale getirmesi lazım. Bunu getirmediğimiz takdirde,
önümüzdeki ay 190 ülkenin oluşturduğu Dünya Sivil Havacılık Teşkilatının (ICAO)
denetçileri Türkiye'ye geliyorlar, sivil havacılıkla ilgili çok ciddî
denetimler yapacaklar ve şu andaki haliyle Türk Sivil Havacılık Teşkilatı Genel
Müdürlüğü bu sınavı başarıyla aşabilecek teçhizatlara, olanaklara sahip değil.
O zaman ne olacak?.. Benden önce konuşan arkadaşım rakamlar verdi, bazı şeyler
ifade etti; ama, gerek turizm açısından gerekse orada yaşayan insanlar
açısından fevkalade önemli olan -Almanya ile olan uçuşlar başta olmak üzere-
tüm Avrupa'ya yönelik uçuşlarımız ciddî biçimde darbe yiyecek, gerek charter
uçuşları gerekse Türk Hava Yolları ya gidecekler sertifikasyonlarını yurt
dışında başka kuruluşlara yaptıracaklar ya da Türk otoritelerinin verdiği
belgelerin hiçbir geçerliliği kalmayacak ve Türk uçakları, özellikle charter
uçakları Türkiye'nin dışına çıkamayacaktır. Çok ciddî bir olayı yaşıyoruz; ama, Türkiye'nin gündemi çok farklı
şeylerle dolu olduğu için bunlar dikkate alınmıyor; ama, gerçekten çok alarme
edici bir durumdadır. Yarın öbür gün, ICAO denetiminden, Türkiye'nin
sertifikasyonunun yetersiz olduğu, Türk uçaklarının emin olmadığı şeklinde bir
duyuru söz konusu olduğu zaman, hatta duyuruya bile lüzum yok; çünkü, bu
tespitler, internet üzerinde, sivil havacılık teşkilatının bütün denetimleri
herkese açıktır, özellikle bu konuda yetkili olan herkese açıktır. Onlar,
internet üzerinden buralara girecekler ve Türkiye'nin, hangi denetimleri
yaptığını, hangi açılardan yeterli, hangi açılardan yetersiz olduğunu anında
tespit edebilecekler ve ondan sonra biz diyeceğiz ki, Türkiye olarak filomuzu
genişletiyoruz, dört kıtaya uçu-yoruz! Bu yaklaşımları artık dünyaya kabul
ettirmemiz mümkün değil. Onun için, Türkiye'nin, bu konuyu, birinci derecede
önemli konuları arasına alması lazım. Türkiye, dünyayla entegre olmak
istiyorsa, öncelikle dünya normlarını her yerde geçerli kılacaktır. Bunun başka
çaresi yok. Ama, gazetelere bakıyorsunuz, Başbakanlık düzeyinde bir genelge
çıkarılıyor ve Başbakanlık düzeyinde çıkarılan bu genelge, Ulaştırma Bakanının
haberi olmadığı için tekrar geri alınıyor! Bu tablo, gerçekten görmek
istediğimiz tablo değil arkadaşlar. Bunun, mutlaka daha rasyonel esaslara
bağlanıp, bu konunun çerçevesinin süratle çizilmesi gerekir ve kanunsa kanun,
ne gerekiyorsa hepsinin yapılması lazım. Çünkü, dediğim gibi, denetim,
önümüzdeki ay içerisinde, Türk sivil hava-cılığı, yabancı uzmanlar tarafından
çok ciddî biçimde ele alınacak ve bu işi bilenler, böyle bir sına-vın başımıza
ciddî sorunlar doğuracağını biliyorlar ve bu konuda gerekli uyarıları da
yapıyorlar. Ben, burada bunun önemine işaret ediyorum. Hükümeti, bu konuda gerekli
düzenlemeleri yapmaya davet ediyorum; çünkü, bu, sadece iktidar-muhalefet işi
değil, millî bir sorun. Türkiye, yurt dışına uçuşlarında kendi teşkilatlarının
verdikleri sertifikaların geçersiz kabul edilmesi gibi bir durumla karşı
karşıya kaldığında, bunun sıkıntısını 65 milyon insanımız çekecek. Öyle
kolaylıkla gözardı edilemeyecek bir durumla karşı karşıyayız. Bunun dışında, bu protokolle tabiî ki, bazı düzenlemeler yapılmıştır.
Bunlar zaman içerisinde meydana gelen ufak tefek ihtiyaçları belirleyen
düzenlemelerdir; ama, dediğim gibi, en önemli konu, bir kere, uçuş güvenliği ve
uçuş emniyeti konusundaki protokolle getirilen hükümlerdir. Bu hükümleri,
lütfen, çok ciddiye alalım. Bu hükümler, ileride, Türkiye'nin potansiyel risk
alanlarını yaratıyor. Ulaştırma Bakanlığında bulunmam nedeniyle bu konuyla ilgilendim ve
oradaki arkadaşlarımla beraber çok zor bir süreci aştık. Türkiye, o sıkıntılı dönemleri çok büyük
özverilerle aşmıştır. Aman, uyarıyorum, mutlak surette bu işi ciddiye alalım ve
bu düzenlemeleri süratle yapıp, Türkiye'yi hak ettiği bir noktaya taşıyalım
diyorum. Hepinize saygılar sunyorum. Sağ olun, var olun. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tezmen. Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok. Komisyon Başkanımızın bir açıklaması var. Buyurun Sayın Başkan. DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van)- Sayın Başkanım,
lütfettiniz. Bazı değerli konuşmacılar, bu konuları işlerken, bu son İran uçağının
Diyarbakır'a inmeye davet edilmesi hadisesine temasla, "Türkiye ile İsrail
arasında bir gizli anlaşma bulunduğu ve bunun Türkiye Büyük Millet Meclisinden
kaçırıldığı" şeklinde ifadeler kullandılar. Bu konuda ne gizli ne açık
hiçbir anlaşma yok İsrail ile. Nereden kaynaklanıyor; bu, Dünya Milletlerarası
Sivil Havacılık Sözleşmesinden kaynaklanıyor. Bu sözleşmeye göre, sivil
havacılık kendi maksadı dışındaki amaçlar uğruna kullanılamaz. Nedir o; asker
nakliyesi, silah nakliyesi gibi... Buna izin vermemektedir. Bütün taraflar buna
uymaya mecbur. Bir başka hükmü, kendilerine transit geçiş izni verilen uçaklar, o hava
sahasına sahip memleketin lüzum görmesi halinde, inmeye ve kontrolden
geçirilmeye davet edilebilirler. Bu husus, Türkiye'nin, transit geçiş izni
verdiği İran charter şirketlerine önceden bildirilmiştir. Transit izniniz bu
şart altında verilmektedir; gerekli görülürse inmeye davet edilirsiniz ve bu
uygulanmıştır. Ne bir askerî uçak zorlaması var, ne bir gizli anlaşma var. Bu
hükme uymuştur İran pilotları ve Diyarbakır'a inmişlerdir; gerekli yoklama
yapılmış, usule uygun bulunduğu için de yoluna devam etmiştir. Bu meseleye bu
şekilde açıklık getirmek gerekti. Arz ediyorum efendim. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Başkan. Şahsı adına Sayın Mehmet Kaya?.. Sayın Kaya yok. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE FEDERAL
ALMANYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDAKİ HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASINDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA
KANUN TASARISI MADDE 1. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında 5 Temmuz 1957 tarihinde Ankara'da imzalanan Hava Ulaştırma
Anlaşmasının 11 inci maddesinde değişiklik yapılmasına ve anlaşmaya bazı
maddeler eklenmesine dair 20 Kasım 1997 tarihinde Bonn'da imzalanan Mutabakat
Zaptı'nın onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 1
inci madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - 2 nci maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok. 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci
madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok. 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3
üncü madde kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık
oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...Etmeyenler...Kabul edilmiştir. Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama
yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal
Almanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Hava Ulaştırma Anlaşmasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısının yapılan açık oylamasının sonucunu açıklıyorum: Katılan üye : 192 Kabul : 186 Ret : 1 Çekimser : 1 Mükerrer : 4 Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Moğolistan Hükümeti arasında Hava
Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları
raporlarının müzakerelerine başlıyoruz. 8. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Moğolistan Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/349) (S.Sayısı: 79) (1) BAŞKAN - Hükümet?.. Hazır. Komisyon?.. Hazır. Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum:
Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması kabul
edilmemiştir. Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Amasya
Milletvekili Akif Gülle konuşacaktır. Buyurun Sayın Gülle. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA AKİF GÜLLE (Amasya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Moğolistan Hükümeti Arasında
Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime
başlarken hepinizi en içten duygularla selamlarım. Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, 5 Haziran 1945 tarih ve 4749
sayılı Kanunla tasdik olunan 7 Aralık 1944 tarihli Şikago Milletlerarası Sivil
Havacılık Anlaşmasında ticarî hakların düzenlenmesi konusunda bir mutabakata
ulaşılamamış, bu nedenle, ticarî hakların ikili sözleşmeler yoluyla
düzenlenmesine ihtiyaç hâsıl olmuştu. Bu açıdan, gerek Türkiye ve gerekse diğer
devletler, 11 Şubat 1946'da Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere arasında
imzalanan Bermuda Anlaşmasına dayanarak ikili anlaşmalar tesis etme yolunu
seçmişlerdi. Değerli arkadaşlar, ülkemizin çıkarları, takdir edersiniz ki her şeyin
üzerindedir. Ülke insanımızın ekonomik, sosyal ve kültürel yönlerden
gelişmeleri için neler yapılması gerekiyorsa hepsine olumlu destek vermemiz,
katkıda bulunmamız da, şüphesiz gereklidir. Ülke çıkarları söz konusu olduğunda
iktidar ve muhalefet kavramlarını bir kenara bırakarak, davranışlarımızı buna
göre düzenlemek zorundayız. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moğolistan Hükümeti Arasında İmzalanan
Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısına bu açıdan yaklaşıyor ve de değerlendiriyoruz. Değerli arkadaşlar, ülkemizin coğrafî durumunu ve uluslararası hava
servislerinin ülkemizden geçmesinin sağlayacağı faydaları göz önünde
bulundurarak, aynı zamanda, millî sivil havacılığımızı teşvik ve kalkındırma
amacına yönelik olarak hazırlanan ve iki ülke yetkililerince imzalanan bu
anlaşma, çerçeve niteliğinde olup, karşılıklı güven esasına da dayanmaktadır.
Bu anlaşmanın, Türkiye ile Moğalistan arasında ekonomik, kültürel ve turizm
alanlarındaki işbirliğinin daha ileri bir düzeye getirilmesini sağlamak
bakımından yararlı bulunduğundan da kimsenin şüphesi bulunmamaktadır. Globalleşen dünyada Türkiye'nin de yerini alması gerekmektedir. Bu tür
anlaşmaların, özellikle, Türk cumhuriyetleriyle yakınlaşmamıza neden olduğu,
ciddî bir katkıda bulunduğu da bir gerçektir. Hal böyle olunca, Çin ve Rusya
arasında yer alan Moğalistan'la yapılan bu anlaşmanın da ülke insanımızla
Moğalistan insanı arasındaki ilişkilere yarar getireceğine inanıyoruz. Değerli milletvekilleri, iki ülke arasındaki ekonomik, kültürel ve
turizm alanlarındaki işbirliğini ileri bir düzeye getirmesi beklenen bu
anlaşmanın onaylanmasına müspet baktığımızı bir kere daha yenilerken; bu
vesileyle, ülkemizin sivil hava taşımacılığından kısaca söz etmek istiyorum:
Bugün ülkemizde sivil havacılık alanında hizmet veren havaalanlarımızın yanı
sıra, birtakım askerî havaalanlarımız da mevcuttur. Ülkemizin diğer ülkelerle
işbirliğinin artırılması amacıyla yapılan uluslararası anlaşmaların, biraz önce
belirttiğim gibi, ülke insanımızın sosyal, ekonomik ve kültürel yönden
zenginleşmesi için birer adım, birer vesile olduğunu ifade etmiştik. Ülkemizin
dahilinde faaliyet gösteren havaalanlarımızla şehirlerimiz arasında birer köprü
vazifesi oluşturulurken, havaalanları, bölge insanlarımızın birbirleriyle olan
ilişkilerini ekonomik ve sosyal yönden de ciddî manada geliştirmektedir. Bugün
havaalanına sahip illerimiz ve yörelerimizde gözlenebilir bir gelişmişliğin
sağlandığını da yakından görmekteyiz Bu arada, Amasya Milletvekili olmam münasebetiyle, bu konudaki, bölge
halkımızın isteklerini de kısaca ifade etmek istiyorum: Malumunuz, Amasya,
tarihî ve kültürel dokusu bozulmamış ender illerimizden bir tanesidir; ama,
üzülerek belirtmek zorundayız ki, tarihî dokusuna, kültürel birikimine rağmen,
gelişmişliğini aynı ölçüde de tamamlayabilmiş değildir. Cumhuriyetimizin 75
inci Yılına armağan edilmesi düşünülen üniversitenin Amasya'da kurulması
konusunda, o günkü devlet yetkililerimizce, o günkü Cumhurbaşkanımız başta
olmak üzere, söz verilmiş, taahhütte bulunulmuş, Amasya'ya gelen bütün siyasî
parti liderlerimiz, seçim öncesinde de bu konuyu Amasya'da gündeme getirmiş
olmalarına rağmen hâlâ gerçekleşmemiş olması, Amasyalıların bu konudaki
beklentilerinin devam etmesine sebebiyet vermiştir. Bugün için henüz çevre
yolunun da düzenlenememiş olması ciddî bir eksikliktir. Değerli arkadaşlar, Amasya ve yöresinin sivil hava ulaşımının
karşılanabilmesi için Merzifon Askerî Havaalanının, sivil havacılık
işletmesinin uçuşlarına açılması gerekmektedir. Bu alanda Hava Kuvvetleri
Komutanlığının envanterinde bulunan Merzifon Askerî Havaalanı ki, Merzifon'a
sadece 1 kilometre mesafededir, Merzifon-Samsun karayolu üzerinde
bulunmaktadır. 2 400 metre asfalt kaplamalı, 45 NCN değerinde olan piste ve 3
000 X 23 metre ebadında bir paralel piste de sahip bulunmaktadır. Amasya ve yöresinin sivil hava ulaşımını karşılayabilmesi amacıyla,
Ulaştırma Bakanlığı ile Genel Kurmay Başkanlığı arasındaki genel protokole
istinaden ilgili kuruluş ile Hava Kuvvetleri Komutanlığı arasında 1988 yılında
Meydan Özel Protokolü aktedilerek Amasya-Merzifon Askerî Havaalanı, sivil
havacılık işletmesinin uçuşlarına açılmıştır; ancak, havaalanında sivil
tesislerin bulunmaması nedeniyle tarifeli seferler düzenlenememekte olup, sivil
ulaşım, münferit uçaklar seviyesinde ancak gerçekleşebilmektedir. Havaalanına
sivil tesislerin yapımı konusunda, Hava Kuvvetleri Komutanlığıyla koordineli
olarak, gerekli etütler yapılmış, sivil tesis yapımına uygun bölge de, o gün
için tespit edilmişti. Belirlenen bölgeye, söz konusu tesislerin yapımı, Hava
Kuvvetleri Komutanlığınca da uygun bulunmuştu. Bu paralelde, Amasya ve yöresinin sivil hava ulaşım ihtiyacını
karşılamak, bölge kalkınmasına katkıda bulunmak, Sinop ve Samsun meydanlarının
herhangi bir nedenle kapanması durumunda, yedek meydan fonksiyonunu üstlenmek
üzere, Hava Kuvvetleri Komutanlığınca da uygun görülen bölgede, sivil
tesislerin yapılması amacıyla, Amasya-Merzifon Havaalanı İnşaatı adı altında
yeni bir proje, ilgili kuruluş tarafından, 1997 yılı yatırım programına dahil
edilmiş, yönetim kurullarından da kararlar çıkarılmıştı. Talep, DPT
Müsteşarlığına intikal ettirilmesini teminen, Bu müracaatı takiben, Ulaştırma Bakanlığından, DPT Müsteşarlığınca
konunun Yüksek Planlama Kuruluna sevk edildiği; ancak, değişik hükümetler
döneminde bunun sonuçlandırılmadığı, ilgili işlemlerin devamına gerek olup
olmadığı hususuna açıklık getirilmesi de istenmişti. İlgili kuruluş ise, anılan
projenin 1997 yatırım programına dahil edilmesi yönündeki talebini, 8 Kasım
1997 tarihinde tekrar yenilemişti. Bu gelişmeler sonucunda, Amasya-Merzifon Havaalanı İnşaatı işi, muhtelif
havaalanı etüt projeleri kapsamında etüt edilmek üzere ilgili kuruluş
tarafından 1998 yılı yatırım programına 500 milyon TL'lik bir ödenekle teklif
edilmiş ve dahil edilmişti. 1998 yılı içerisinde ise, Başbakanlığın 98/7 sayılı Tasarruf Genelgesi
uyarınca ihaleleri yapılacak projeler için, ihale müsaadesi almak üzere DPT
Müsteşarlığı ve Başbakanlık nezdinde girişimde bulunulmuş; ancak, muhtelif
havaalanları etüdü projesi için ihale müsaadesi verilmemişti. BAŞKAN - Sayın Gülle, Amasya'yı sonuçlandıralım biraz da Moğolistan'a
gelelim artık... AKİF GÜLLE (Devamla) - Tabiî, Sayın Başkanım. Hava ulaşımını
konuştuğumuz için, Moğolistan kadar, elbette, ülkemizin hava ulaşımı da, bu
arada seçim bölgemin hava ulaşımı da bizi yakından ilgilendiriyor. Öyle
zannediyorum, Meclisimizi de yakından ilgilendiriyor. Müsaadenizle konuşmamı
topluyorum efendim. Sonuç itibariyle, bugüne kadar bütün proje aşamaları gerçekleştirilmiş
olmasına rağmen, maalesef, bu proje, bir bakıma terminal yapımı inşaatı henüz
gerçekleştirilebilmiş durumda değil. Bu konuda 2001 yılı bütçesinde gerekli
ödeneklerin de inşallah konulabileceği konusundaki ümitlerimizi bu vesileyle
burada ifade etmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, akdedilen anlaşmanın onayına, baştan da ifade
ettiğim gibi, biz müspet olarak bakıyoruz. Milletlerarası ekonomik, sosyal ve
kültürel anlaşmaların, ülke insanımız açısından yararlı sonuçlar getireceği
bilinciyle, ülke içindeki hava ulaşım sahalarının da artması durumunda, aynı
doğrultuda ülke insanımızın ekonomik, sosyal ve kültürel yönden ufkunun
açılacağını bir kere daha önemle ifade ediyor, Türkiye ile Moğolistan
Hükümetleri arasında imzalanan Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasına
Dair Kanunun her iki ülke için de hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gülle. Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE
MOĞOLİSTAN HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1.- 9 Şubat 1995 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Moğolistan Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı
Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci
madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok. 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun görüşünü alacağım: Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim. Vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini, imzasını ve ismini havi oy pusulasını
Başkanlığımıza aynı süre içerisinde göndermesini rica ediyorum. Oy verme işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama
yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yapılan açık oylamada toplantı
yetersayısına ulaşılamamıştır. O nedenle, ara versek bile, ikinci kere
oylamanın da sonuç alması mümkün değildir. Bu nedenle, bu tasarının oylaması daha sonra tekrarlanacaktır. Komisyonlara üye seçimi ve alınan karar gereğince, bankalar ve
bankacılık sektörü konusundaki genel görüşme önergesi ile diğer denetim
konularının görüşmelerini yapmak için, 7 Kasım 2000 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum Kapanma Saat : 18.34 |
|