Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 42       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

10 uncu Birleşim

1 . 11 . 2000 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Hakkâri Milletvekili Evliya Parlak'ın, sınır illerinin ekonomik sıkıntılarına ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Ankara Milletvekili Mehmet Zeki Çelik'in, pancar üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, Karabük Köy Hizmetleri Müdürlüğünde partizanlık yapıldığı iddialarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- DYP Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven ve 19 arkadaşının,  bankacılık sektöründe yaşanan sorunların  ve Mevduat Sigorta Fonuna devredilen bankalar hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/154)

2. - DYP Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven ile 21 arkadaşının, Mevduat Sigorta Fonuna devredilen bankalar ve bankacılık sektörü konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergeleri (8/12)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Adana Milletvekili Halit Dağlı'nın (6/747)  esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi  (4/220)

2. - 13-17 Kasım 2000 tarihlerinde Strazburg'ta yapılacak olan Avrupa Parlamentosu Genel Kuruluna TBMM'yi temsilen bir Parlamento heyetinin katılmasına ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/674)

3. - 19-21 Kasım 2000 tarihlerinde yapılacak olan Birleşmiş Milletler İklim Değişimleri 6 ncı Konferansına katılmak üzere, GLOBE-Dengeli Bir Çevre İçin Global Parlamenter Teşkilatının vaki davetine iki parlamenterden oluşan bir heyetle icabet edilmesine ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/675)

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLAR-DAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/552) (S.Sayısı: 477)

2. - Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan'ın Yasama  Dokunul-mazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/553) (S.Sayısı: 478)

3. - Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/650,1/679) (S.Sayısı: 517)

4. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S.Sayısı:433)

5. - Türkiye Cumhuriyeti ve İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Ek Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/337) (S.Sayısı:45)

6. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kanada Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/350) (S.Sayısı:47)

7. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/354) (S.Sayısı:48)

8. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/356) (S.Sayısı:49)

9. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/315) (S.Sayısı:83)

V.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Mardin İline bağlı köylerin içme suyu sorunlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/2291)

2. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, 3071 Sayılı Kanun uyarınca verilen dilekçelere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/2704)

 


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.

Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım’ın, 2000 yılı pancar fiyatının hükümet tarafından açıklanmaması nedeniyle mağdur olan pancar çiftçisinin sorunlarına,

Ardahan Milletvekili Faruk Demir’in, çiftçilerin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının ertelenmesine,

İlişkin gündemdışı konuşmalarına Tarım ve Köyişleri Bakanı HüsnüYusuf Gökalp cevap verdi.

Batman Milletvekili Burhan İsen’de, Batman İlinde meydana gelen intihar olaylarına ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan, Cumhurbaşkanlığı 1999 malî yılı kesinhesap cetvelinin sunulduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği tezkeresi ve Türkiye Büyük MilletMeclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (3/595) (S. Sayısı : 523) ile;

2 nci sırasında bulunan, Ağrı Milletvekili Celal Esin’in, (3/548) (S. Sayısı : 474),

3 üncü sırasında bulunan, Sakarya Milletvekili Ersin Taranoğlu’nun, (3/549) (S. Sayısı : 475),

4 üncü sırasında bulunan, İçel Milletvekili Yalçın Kaya’nın, (3/550) (S. Sayısı : 476),

Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkereleri ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları Genel Kurul’un bilgisine sunuldu; raporların, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine dair olduğu ve on gün içinde itiraz edilmediği takdirde kesinleşeceği;

İzmir Milletvekili Işılay Saygın ve 20 arkadaşının, İzmir İlinin kentsel sorunlarına çözüm bulunabilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi ve Seferihisar yat limanının SİT alanı içine alınması ile viyadük inşaatlarının durdurulmasının nedenlerinin araştırılması (10/152),

Sivas Milletvekili Musa Demirci ve 20 arkadaşının, yurtdışında eğitim görenlerin diplomalarının denkliği konusunda çıkan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/153),

Amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemde yerlerini alacakları ve öngörüşmelerinin, sırasında yapılacağı;

Açıklandı.

Devlet Bakanı Abdulhaluk Mehmet Çay’ın, 19-26 Eylül tarihlerinde Tacikistan’a yaptığı resmî ziyarete Adana Milletvekili Metanet Çulhaoğlu’nun, iştirak etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi ile,

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 114’üncü sırasında yer alan (8/7) esas numaralı, bankalar ve bankacılık sektörü konusundaki genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinin 7.11.2000 Salı günkü birleşimde yapılmasına; genel görüşme açılması kabul edildiği takdirde, genel görüşmenin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer almasına ve görüşmelerinin 13.11.2000 Salı günkü birleşimde yapılmasına; 7.11.2000 Salı günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine;

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 17 nci sırasında yer alan 45 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına, 19 uncu sırasında yer alan 47 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü sırasına, 20 nci sırasında yer alan 48 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, 21 inci sırasında yer alan 49 sıra sayılı kanun tasarısının 6 sırasına, 27 nci sırasında yer alan 83 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 28 inci sırasında yer alan 78 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 29 uncu sırasında yer alan 84 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 30 uncu sırasında yer alan 77 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, 31 inci sırasında yer alan 79 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 33 üncü sırasında yer alan 97 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 34 üncü sırasında yer alan 98 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına, 35 inci sırasında yer alan 101 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 36 ncı sırasında yer alan 104 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına, 39 uncu sırasında yer alan 100 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı sırasına, 50 nci sırasında yer alan 174 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci sırasına, 53 üncü sırasında yer alan 183 sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci sırasına, 61 inci sırasında yer alan 204 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu sırasına, 63 üncü sırasında yer alan 199 sıra sayılı kanun tasarısının 20 nci sırasına alınmasına; 1.11.2000 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine;

İlişkin Danışma Kurulu önerileri;

Kabul edildi.

Bartın Milletvekili Zeki Çakan ile

Çankırı Milletvekili İrfan Keleş’in,

(2/473) ve (2/446) esas numaralı kanun tekliflerinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerini şimdilik kaydıyla geri çektikleri açıklandı.

Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Payas Adında Bir İlçe KurulmasıHakkında Kanun Teklifinin (2/461), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının :

1 inci sırasında bulunan (6/396),

2 nci sırasında bulunan (6/397),

3 üncü sırasında bulunan (6/398),

4 üncü sırasında bulunan (6/399),

5 inci sırasında bulunan (6/400),

6 ncı sırasında bulunan (6/401),

7 nci sırasında bulunan (6/402),

8 inci sırasında bulunan (6/403),

9 uncu sırasında bulunan (6/404),

10 uncu sırasında bulunan (6/405),

11 inci sırasında bulunan (6/406),

12 nci sırasında bulunan (6/407),

13 üncü sırasında bulunan (6/408),

14 üncü sırasında bulunan (6/409),

15 inci sırasında bulunan (6/413),

16 ncı sırasında bulunan (6/418),

17 nci sırasında bulunan (6/426),

18 inci sırasında bulunan (6/427),

19 uncu sırasında bulunan (6/428),

20 nci sırasında bulunan (6/429),

21 inci sırasında bulunan (6/430),

22 nci sırasında bulunan (6/431),

23 üncü sırasında bulunan (6/432),

24 üncü sırasında bulunan (6/433),

25 inci sırasında bulunan (6/434),

26 ncı sırasında bulunan (6/435),

27 nci sırasında bulunan (6/436),

28 inci sırasında bulunan (6/437),

29 uncu sırasında bulunan (6/438),

30 uncu sırasında bulunan (6/439),

31 inci sırasında bulunan (6/440),

32 nci sırasında bulunan (6/441),

33 üncü sırasında bulunan (6/442),

34 üncü sırasında bulunan (6/443),

35 inci sırasında bulunan (6/444),

36 ncı sırasında bulunan (6/445),

37 nci sırasında bulunan (6/446),

38 inci sırasında bulunan (6/447),

39 uncu sırasında bulunan (6/448),

40 ıncı sırasında bulunan (6/449),

41 inci sırasında bulunan (6/450),

42 nci sırasında bulunan (6/451),

43 üncü sırasında bulunan (6/452),

44 üncü sırasında bulunan (6/453),

45 inci sırasında bulunan (6/454),

46 ncı sırasında bulunan (6/455),

47 nci sırasında bulunan (6/456),

48 inci sırasında bulunan (6/457),

49 uncu sırasında bulunan (6/458),

50 nci sırasında bulunan (6/461),

51 inci sırasında bulunan (6/462),

52 nci sırasında bulunan (6/463),

Esas numaralı, Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar’ın soruları üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevirildi;

53 üncü sırasında bulunan (6/466),

54 üncü sırasında bulunan (6/467),

Esas numaralı sözlü sorular, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevrildi; soru sahibi Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya, görüşlerini açıkladı.

55 inci sırasında bulunan, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/469) esas numaralı sözlü sorusuna Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk cevap verdi.

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmına geçilerek, 1 inci sırada bulunan, Kütahya Milletvekili Ahmet Derin ve 22 arkadaşının, ithal kömür uygulamasının yeniden değerlendirilmesi ve kömür üreticilerinin içinde bulunduğu durumun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/9) üzerinde bir süre görüşüldü.

1 Kasım 2000 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 18.49’da son verildi.

 

Ali Ilıksoy

 

 

Başkanvekili

 

 

Yahya Akman

Mehmet Ay

 

Şanlıurfa

Gaziantep

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye


                                                     II. - GELEN KÂĞITLAR No. :  19

1.11.2000 ÇARŞAMBA

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Emniyet Genel Müdürlüğünce korunan üst düzey görevlilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2823) (Başkanlığa geliş tarihi : 31.10.2000)

2.-Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, YÖK'ün başörtüsü konusunda yayımladığı genelgeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2824) (Başkanlığa  geliş tarihi : 31.10.2000)

Genel Görüşme Önergesi

1.- DYP Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın  Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven ile 21 arkadaşının, Mevduat Sigorta Fonu'na devredilen bankalar ve bankacılık sektörü konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/12) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.11.2000)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- DYP Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın  Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven ile 19 arkadaşının, bankacılık sektöründe yaşanan sorunların ve Mevduat Sigorta Fonu'na devredilen bankalar hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104  ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/154) (Başkanlığa geliş ta-rihi : 31.10.2000)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

1 Kasım 2000 Çarşamba

BAŞKAN: Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER: Mehmet AY (Gaziantep), Mehmet BATUK (Kocaeli)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10 uncu Birleşimini açı-yorum.

Toplantı yetersayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, gündemdışı üç arkadaşıma söz vereceğim.

Gümdemdışı ilk söz, sınır illerinin ekonomik sıkıntıları ve sınır ticaretinin önemi konusunda söz isteyen Hakkâri Milletvekili Sayın Evliya Parlak'a aittir.

Buyurun Sayın Parlak.

Süreniz 5 dakikadır.

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Hakkâri Milletvekili Evliya Parlak'ın, sınır illerinin ekonomik sıkıntılarına ilişkin gündemdışı konuşması

ÊEVLİYA PARLAK (Hakkâri) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; bu yasama yılının, ülkemize, ulusumuza, hepimize hayırlı olmasını dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Doğu ve güneydoğuda yıllarca sürdürülen terör olaylarının bitiminden itibaren bugünkü durumu yüce bilginize sunmak üzere huzurunuza çıkmış bulunmaktayım.

Sınır illerimizde gerçekten geçtiğimiz yaz tatili boyunca, diğer arkadaşlarımız gibi, biz de köy köy gezdik. İnsanımız terörden kurtulmanın, huzur ve güvenlik ortamına kavuşmanın mutluluğunu yaşıyor. Oniki onüç yıl sonra ilk kez yaylasına, merasına, turistik gezi bile olsa, kavuşma şansını elde etmiştir ki, inşallah, gelecek senelerde artık sürüleriyle, hayvanlarıyla, yazın bu yaylalardan yararlanır hale gelecektir.

57 nci hükümet kurulduğu tarihlerde, programında, bu bölgenin rehabilitasyonu için acil önlemlerin iki tanesine öncelik vereceğini vurgulamıştır. Birincisi, köye dönüş programının önem kazanacağı, ikincisi de, sınır ticaretine ağırlık verileceği yönünde hükümet programında yer alan hususlardı. Benim de, bir bağımsız milletvekili olarak, ilk günden itibaren bugüne kadar, bu hükümete, her yönüyle destek vermemin en başında gelen sebeplerden birisi de bu önlemler idi.

Köye dönüşün, maalesef, ekonomik boyutu çok fazla, çok büyük ve ülkenin gerçekleri ortada, bütçe olanakları belli. Bu, elbette ki yavaş gidiyor; ama, ikinci husus, hiçbir yatırımı gerektirmeyen bir olaydır. Hayvanını, köyünü, işini kaybeden insanın tek geçim kaynağı sınır ticaretidir. Bunu çok iyi idrak eden 57 nci hükümetimiz, 1999 yılı içinde, yeni yeni açıkpazar yerleri kurmak üzere Bakanlar Kurulu kararı çıkarmıştır. Bunun örneklerinden biri Şemdinli-Derecik, biri de Hakkâri-Çukurca-Üzümlü açıkpazar kapılarıdır; ama, her ne olduysa, Şubat 2000 yılından itibaren, aynı hükümet, bir kararnameyle sınır ticaretini bitirdi. 30-40 kalem alım satım yapılan ticaret, 5-6 kaleme indirildi; o da, sumak gibi bir bitki, kına, hurda demir gibi, işe yaramayan; yani, karşılanmayan birtakım mallarla sınırlandırıldı.

Arkadaşlar, bu durum, 11 Haziran 2000 tarihinde, Sayın Başbakanımız Bülent Ecevit'in Diyarbakır'da bölge valileriyle yaptığı toplantıda tespit edilmiştir ve Sayın Başbakanımız, şu açıklamayı müjdelemiştir: "Sınır ticaret kararnamesi yanlış yapılmıştır, "düzeltilecek" emrini vermiştir. Biz, bu mutluluğu, bölge halkı olarak yaşadık. Biz, bölge insanı olarak, bölge milletvekilleri olarak, o tarihlerde, Sayın Başbakan Yardımcımız Hüsamettin Özkan Beyle görüştük, Başbakanlık Müsteşarıyla görüştük. "Çalışmalar başlatılmış" denildi. Aradan beş ay geçti. Takriben bir ay önce, sayın il valimizle, yine Sayın Hüsamettin Özkan Beyefendiyi ziyaret ettik, çalışmanın sürdürüldüğünü söylüyorlar; ama, şu ana kadar bir netice alınmamıştır. Bunu, hükümetin bilgisine sunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, ben, şunu çok açık olarak, net olarak Yüce Meclisin ve hükümetin bilgisine sunmak istiyorum. Özellikle terör döneminde Türkiye'de Genelkurmay Başkanlığı yapan arkadaşımız var, Emniyet Genel Müdürlüğü yapan arkadaşımız var, bölge valiliği yapan milletvekili arkadaşlarım var; çok iyi biliyorlar ki, Şemdinli'nin Derecik bölgesinin insanı 30 000-40 000 nüfusludur -devamlı getiriyorum bu kürsüye- ve yoldan mahrum, her şeyden mahrum. Bu insanlar ilk günden itibaren devletin yanında yer almıştır. Hangi köye gitseniz, inanın, iki üç tane şehit mezarı, iki üç protez ayaklı veya kolu protez veya gözü protez insan bulursunuz. Bu kadar kanlı bıçaklı olmuş insanların bugüne kadar geçim kaynakları sınır ticaretiydi; bu kesilmiş. Kesildikten sonra, ben, bu yıl sürekli gezdim ve çok özür dileyerek, bakın, bu çok önemlidir, altını çizerek söylemek istiyorum, bu insanların gözünün içine bakıyorum -ben, inşallah yanılıyorum- sanki, keşke terör olsun, benim şehidim yine olsun, benim ayağım kopsun, hiç olmazsa ekmek elde edi-yordum...

Değerli arkadaşlar, bu, çok önemli bir husus. Ben, inşallah yanılıyorum. Bakın, insanımızı bu noktaya getirmişiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız.

EVLİYA PARLAK (Devamla) - Biz, köye dönüşü gerçekleştirip, insanımızı, hayvanını besler hale getirinceye kadar, yeni yatırım kaynakları oluşturuncaya kadar, hükümetten özellikle istirham ediyorum, Sayın Başbakanımızın 11 Hazirandaki emri doğrultusunda, sınır ticaretine ait kanunun belirlediği sınırlar ölçüsünde, sınır ili ve mücavir ili kapsamak şartıyla, bakınız, sınır ve mücavir illeri kapsamak şartıyla mazot, benzin, hayvan, şeker, çay; yani, ihtiyaç olan, iki ülkenin veya iki insan grubunun arasında sınırlarda bu ticarete imkân tanımak zorundayız. Bu insanları aç bırakmamak durumundayız. Bu, çok tehlikelidir, demin vurguladığım nokta çok tehlikelidir. 

Gerçekten, köklü yatırımlar programa alınmıştır. Mesela, Hakkâri Barajı -sürekli gündeme getirdik- minnettarım, etüt, proje safhasına girmiştir. Yüksekova havaalanı, ilan safhasındadır. Bunlar mutluluk...

Eğitim fakültesi, kanun hükmünde kararnameyle çıktı; ama, maalesef, bir partimizin başvurusuyla iptal edildi. İnşallah, yeniden, Meclisten geçer.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EVLİYA PARLAK (Devamla) - Sözlerimi bitirirken, Yüce Meclisin bilgisine sunduğum bu bilgi doğrultusunda hükümetin duyarlılık göstermesini ve kısa sürede bu kararnameyi düzeltmesini istirham ediyor; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Konuşmaya yanıt verecek sayın bakan?.. Yok.

NECMİ HOŞVER (Bolu) - Sayın Başkan, hükümet üyesi yok galiba...

BAŞKAN - Görüldüğü üzere, yok...

Gündemdışı ikinci söz, pancar üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Zeki Çelik'e aittir.

Buyurun Sayın Çelik. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

2.- Ankara Milletvekili Mehmet Zeki Çelik'in, pancar üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

 MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; pancar üreticilerinin sorunları hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisimizi saygıyla selamlarken, yeni çalışma döneminin de hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Değerli arkadaşlar, hem tarım hem da sanayi ürünü olan pancar, ülkemizde olduğu gibi, Ankaramızda da Polatlı'dan Balâ'ya, Şereflikoçhisar'a kadar büyük bir kesimin geçim kaynağıdır. Hükümet bütün tarımsal faaliyetlerde bulunan üreticileri perişan ettiği gibi, pancar üreticilerini de çaresiz bırakmıştır.

Buğday, çay, fındık, zeytin, kayısı, pamuk ve tüm tarımsal üretimde bulunanlar, maalesef, perişan edilmişlerdir. Şimdi de, pancar üreticileri aynı durumdadır. Pancar sezonu bitmek üzere, hâlâ tabanfiyatları açıklanmadı. Geçen yıl zamanında parasını alamayan üreticiler, bir yıl boyunca didinerek, ümit bağladıkları ürünlerini getirip teslim ediyorlar; ancak, kaç paradan teslim ettiklerini bilmiyorlar.

Değerli arkadaşlar, pancar teslim yerlerine gidin, orada perişanlığı görün ve o insanların Ankara'ya ulaştırılamayan sessiz çığlıklarını duyun lütfen. İnsanlar, ürettiklerini teslim etmek için gece karanlığında yollara düşüyor, o soğukta traktörleriyle kilometrelerce yol katediyor, hâlâ fi-yatını bilemedikleri tonlarca pancarı elleriyle boşaltarak teslim ediyorlar. Biz hangi devirde yaşı-yoruz?!

Ankara'nın ilçelerine yaptığım ziyaretlerde üreticilerin durumunu bizzat gördüm ve müşahede ettim. Balâ'nın Tol Köyündeki bir vatandaş, pancar üreticisi -ki, ismimi de verin dedi, Fikri Küçük- içinde bulundukları durumu "biz, Isaura'nın bebeleriyiz" nitelemesiyle açıklıyor. Köle Isaura olur da çiftlik sahibi ve kâhyası olmaz mı?!

Zor şartlarda geçinen ve tarımsal üretim yapan vatandaş "batık bankaları düşünen hükümet bizleri görmüyor, bizimle ilgilenmiyor ve sesimizi duyuramıyoruz. Biz kazanıyoruz, onlar bizim hakkımızı vermeyerek Demirellere, Dinç Bilginlere, Ceylanlara peşkeş çekiyorlar. Bizim pancarlarımız, şimdi, fabrikalarda şeker oldu, ne avans verdiler ne de fiyatını biliyoruz. Âdeta, pancarı, biz, hükümete hibe ediyoruz" diye feryat ediyor.

Değerli milletvekilleri, pancarda uygulanan kota sebebiyle üreticiler bir başka türlü mağdur ediliyor. Kota nedeniyle, az teslim eden de, fazla teslim eden de, maalesef, ürün bedellerinin yüzde 50'si kesilerek cezalandırılmaktadır. Fazla üretti diye üretimi cezalandıran mantıkla bir yere varmak mümkün değildir.

Pancarda uygulanan kota kaldırılmalı, üretim artışı da cezalandırılmamalıdır.

Diğer taraftan, gıda sanayiine, kimya sanayiine kadar tarımsal ve endüstriyel birçok sektörü etkilemesi bakımından şeker, tüm dünya ülkeleri için stratejik bir üründür. Bu nedenle dünyada şeker, özel sektör ağırlıklı olduğu halde yine de çok özel ve ayrıcalıklı yasalarla korunmakta ve desteklenmektedir. Aynı koruma ve destekleme mekanizmalarının bizim ülkemizde de düzenlenmesi zorunlu olduğu halde, şeker fabrikaları, hiçbir tedbir alınmadan özelleştirilmeye çalışılmaktadır. Şeker fabrikalarının durumu ortada. Buna göre fabrikalar için, çalışanları ve pancar üreticileriyle işbirliğine gidilmelidir.

Değerli milletvekilleri, eğer tedbir alınmazsa, kendi kendine yeter ender sanayilerden biri olan şeker sanayii çökertilmiş ve ülkemiz şekerde de dışa bağımlı hale getirilmiş olacaktır. Şekeri pancardan üreten ülkelerin hepsi, kamıştan şeker elde edilmesi daha ucuza mal olmasına rağmen, pancar üretimini desteklemeye devam etmektedirler. Türkiye'de, şeker yerine Amerikan menşeli tatlandırıcı kullanılarak şekerden vazgeçilmesi düşüncesi yaygın bir kanaat halindedir. Kargil-Amerikan ortaklığının, şekerden vazgeçilerek tatlandırıcıya geçilmesi yönünde kulis yaptığı doğru mudur?

Avrupa Birliği şeker rejimi, ülkemizde de benimsenmelidir; çünkü, üye olmaya çalıştığımız bu ülkeler, kendi üreticilerini korumak için pancar üretimine değil, şeker ithalatına kota uygulamaktadırlar. Fransa yılda 6 milyon ton şeker üretiyor, bunun 1,5 milyon tonunu iç tüketimde kullanırken, geri kalanını da bizim komşularımız olan İran, Irak, Suriye gibi ülkelere pazarlıyor ve Fransa, çiftçisini 5 000 dolar gibi yüksek bir rakamla da sübvanse ediyor. Bu rakam, bizde 100-200 dolar kadardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika içinde toparlayınız efendim.

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla) - Toparlayayım efendim.

Değerli milletvekilleri, netice olarak, Ankara'nın Balâ, Polatlı, Şereflikoçhisar, Haymana, Elmadağ ve bütün Türkiye'de, pancar fiyatı açıklanmadığı için, çiftçi malî plan yapamıyor, ekim planı yapamıyor, gübre planlaması yapamıyor. Kotaların daha da daraltılacağı endişesiyle, maalesef, eli kolu bağlanmış durumda.

Enflasyonu düşüreceğiz diyorsunuz; ama, gelin görün ki, gübre, ilaç, tohum, akaryakıt ve işçilik fiyatları başını almış gidiyor. Çiftçi geleceğinden endişeli ve bizden çözüm bekliyor.

En kısa zamanda çözüm dileğiyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çelik.

Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Gündemdışı üçüncü söz, Karabük Köy Hizmetleri Müdürlüğünde partizanlık yapıldığı iddia-ları hakkında söz isteyen, Karabük Milletvekili Mustafa Eren'e aittir.

Buyurun Sayın Eren. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

3.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, Karabük Köy Hizmetleri Müdürlüğünde partizanlık yapıldığı iddialarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı

MUSTAFA EREN (Karabük) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Karabük Köy Hizmetleri Müdürlüğünde yaşanan ve partizanca yapılan uygulamalar ve kamuoyunda büyük tepkilere neden olan olaylarla ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunmaktayım. Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Karabük Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü, 2000 yılı içerisinde, genel bütçeden ayrılan kısıtlı miktardaki ödeneğe rağmen, gerek Karayollarıyla yapılan protokol kapsamındaki işlerde gerekse TEFER Projesi nedeniyle Dünya Bankasından sağlanan kredilerle, başarılı çalışmalar yapmıştır. Tabiî ki, İl Özel İdaresince yapılan 574 milyarlık yardım da ciddî boyutta itici güç olmuştur. Genel bütçeden 6 adet kamyon, 1 adet dozer, 3 adet silindir ile İl Özel İdare bütçesinden sağlanan yaklaşık 150 milyarlık katkıyla alınan ekskavatör ve 2 adet dozerle hizmete hız kazandırılmıştır. 2000 yılı içerisinde, TEFER Projesi de dahil olmak üzere, yaklaşık 10 trilyonluk harcama yapılmıştır. Arzu edilen miktarda ödenek ayrılmamasına rağmen, diğer sektörlerdeki durgunluğa bakıldığında, Köy Hizmetlerindeki çalışmaları ve müdürlük bünyesinde çalışan arkadaşları da başarılı buluyor ve onları kutluyorum. Karabük Valimiz de, 2000 yılındaki çalışmaları nedeniyle, Sayın İl Müdürünü başarılı bürokrat olarak ilan etmiştir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 17 Ağustosta meydana gelen ve hepimizi acıya boğan depremden sonra, yurdumuzun her yöresinden olduğu gibi, ilimiz Yenice İlçesinden de, şantiye şefinin başkanlığında bir heyet deprem bölgesine gönderilmiştir. 20 Ağustos tarihinde deprem bölgesine giden yardım ekibi, yaklaşık olarak yirmibeş gün deprem bölgesinde görev yaptıktan sonra ilçeye dönmüşlerdir; ancak, üzülerek ifade etmem gerekiyor ki, ekip başı olarak deprem bölgesine giden şantiye şefi arkadaşımız, dönüşte, Adapazarı İl Jandarma Komutanlığınca kendisine depremzedelere dağıtılmak üzere verilen 2 adet çadırı ve deprem enkazından çıkarmış olduğu koltukları ve buzdolabını kendi ilçesine geri getirmiştir. Yapılan ihbar neticesinde, Yenice Cumhuriyet Savcılığının hazırlık soruşturması sonucu, şantiye şefi, Türk Ceza Kanununun ilgili maddelerince yargılanmak üzere, 2 Şubat 2000 tarihinde mahkemeye sevk edilmiştir. Bu gelişme-lerden sonra, Köy Hizmetleri İl Disiplin Kurulu, şantiye şefinin iş akdini feshetmiş ve karar, tüm baskılara rağmen, Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünce Bölge Müdürlüğüne gönderilmiştir. Bahse konu şantiye şefi halen görevinin başındadır.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; bu olaylardan bir süre sonra da, Köy Hizmetleri personeli 2 kişi, mazot deposundan yaklaşık 175 litre mazotu çalmışlar ve yakalanarak, 17.8.2000 tarihinde tutuklanıp cezaevine gönderilmişlerdir.

İşte, bu iki olaydan sonra, Karabük Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünde ne olduysa olmuştur. Bu iki olaya da göz yummayan, hakkında hiçbir soruşturması bulunmayan, hizmeti ve yalnızca hizmeti düşünen ve geçtiğimiz iktidar döneminde göreve atanan il müdürü gazaba uğramıştır. Yıllardan beri, yere göğe sığdırılamayan, hep takdir edilen sayın müdür, birdenbire, çok affedersiniz, pislik olarak ilan edilmiştir. Hem il müdürü hem de ilimize Bartın'dan yeni gelen şef, pislik ilan edilerek, Karabük'ü -kendilerine göre- pislikten kurtarmak adına, akıl almaz baskıcı uygulamalar başlamıştır. Köy Hizmetleri il müdürü, sanki partinin il başkanıymış gibi "ben getirdim, ben alırım" mantığıyla, il müdürünün 24 saat içerisinde istifasını vermesi, vermediği takdirde kimin güçlü olduğunun görüleceği şeklinde tehditlere maruz kalmıştır. Bütün bu gelişmelere tepki gösteren ve tavır koyan Karabük basını da, basına para vermedikleri için tavır koyuluyor suçlamasıyla karalanmıştır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu anlattıklarımın hiçbiri, hiçbir satırı hayal mahsulü ya da abartılı ifadeler değil. Aslında, azını söyledim; ama, hepsi bu kasetin içerisinde mevcuttur. Bütün bu baskılar, bütün bu tehditler kamuoyunun gözü önünde yapılmıştır. Sayın Bakanımıza bu kaseti ulaştırmak için, pazartesi günü telefon ettim, telefonla ulaşmak istedim; ama, ulaşmak mümkün olmadı; konuşmamdan sonra, kendisine bunu takdim edeceğim.

Namusuyla görev yapan, yanlışlığa göz yummayan, doğrunun yanında yer alan bürokratlara ve tüm insanlara sahip çıkmak, hepimizin görevi olmalıdır, ödüllendirilmeleri gerekirken cezalandırılmamalıdırlar. Bürokratları partinin mensubu gibi gören ve haksız sebeplerle, partizan baskılarla onların yakasına yapışanlar, şunu çok iyi bilmelidirler ki, yaptıkları bu yanlışın karşısında, bir gün de onların yakasına yapışanlar mutlaka olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakanımdan aşağıdaki sorularımın cevabını almak istiyorum:

1- Savcılıkça mahkemeye sevk edilen ve disiplin kurulunca hesabı kesilen şantiye şefinin halen göreve devam etmesi uygun mudur?

Eğer görevden alınmış ise, hangi tarihte alınmıştır? Zira, geçen hafta görevinin başındaydı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eren, 1 dakika içerisinde toparlayınız.

Buyurun.

MUSTAFA EREN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

2- İl müdürlerinin tayinini siz mi yapıyorsunuz; yoksa, yöre milletvekili mi yapıyor?

3- Doğrunun yanında yer aldığı için il müdürünü görevden almayı düşünüyor musunuz?

4- Siz de gerek il müdürünü, gerekse Bartın İlinden gelen yeni şube müdürünü, milletvekili gibi, pislik olarak mı görüyorsunuz?

Şunu çok iyi biliniz ki, cumhuriyet kenti Karabük İlinde bu çirkin sözlerin muhatabı olacak hiçbir bürokrat olmadığı gibi, Karabük İli de kimsenin çöplüğü değildir.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum; arkadaşlar, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Bakanımız hazır.

Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz; buyurun.

Konuşma süreniz 20 dakikadır. (DSP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sayın milletvekilimiz Mustafa Eren -zannediyorum, şimdi kendisinden öğrendiğim kadarıyla, biraz da duyum aldım- bizim bir milletvekilimizin televizyondaki konuşmasının bandını almış, bana getirmiş; sağ olsun. Keşke diğer milletvekillerimizin hepsinin konuşmaları da banda alınıp bana gelse ben memnun olurum, hiç olmazsa izleme olanağı bulurum. Yani, o banttaki olan şeyleri kendisi -hepsini anlatabildi mi bilemiyorum- öyle zannediyorum anlattı.

Milletvekilimiz, televizyonda -yani, duyumumuza göre- "il müdürünü görevden aldıracağım" diye söylemiş...

MUSTAFA EREN (Karabük) - "Pislik" ifadesi vardı.

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla) - Yani, bunu, tabiî, doğru olarak kabul ediyorum milletvekili beyanı olduğu için. Eğer, böyle bir şey söylemişse yanlış yapmış. Bizim kendi milletvekilimiz. Ben, izlemediğim için bir şey diyemiyorum. Bunu, bir milletvekili, televizyonda, kalkıp, kamuoyunun önünde diyemeyeceği gibi, normal olarak da dememesi lazım. Parlamenteriz, hepimiz milletvekilliği yaptık; milletvekilinin, hiçbir müdürü görevden aldırma yetkisi yok, yanlışlarını söyler. Her idareciyi, her, davranışı yanlış olanı, halkın temsilcisi olarak Parlamentoda görev yapan her milletvekili, ilgili yerlere, en yüksek bürokrattan en aşağıdaki insana kadar herkesin yanlışlarını söyler; ama, yaptırım gücü yoktur. Bunu sayın milletvekilim bilir; yani, bunu söylemek durumundadır, halk adına konuşmak durumundadır.

Milletvekilimiz, bu zamana kadar bana bir şey söylemedi. Yani, televizyonda bu kadar iddialı konuşan, müdüre şunu dedi, bunu dedi, bilemiyorum... Aşağı yukarı bir haftadan beri, Karabük Milletvekili Sayın Erol Beyle de görüşüyoruz. Şu ana kadar, bana gelip "şu müdürü niye görevden almıyorsun, bu müdür şunu yaptı, bunu yaptı" diye bir şey söylemedi.

MUSTAFA EREN (Karabük) - Kasette var Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla) - Efendim, kaseti söyledim; yani, bir şey söylemedi. Söylerse, ben milletvekilimle konuşmasını bilirim, konuşurum; ama, şu ana kadar bana bir şey söylemedi. Kasete söylemiş; ayrı konu. Siz de, o kaseti bana verdiniz, gerekirse, kaseti evde izlerim.

Şimdi konu şu: Görevden alınan işçi arkadaşlarımız disiplin kurulu kararıyla görevden alınmışlardır, işinin başında olması mümkün değil. Zaten, böyle şey, Demokratik Sol Partinin ilkesine de aykırı.

Bu konuyu burada konuşmak da istemiyorum; çünkü, olay, savcılığa intikal etmiş. Bana, bundan bir hafta önce, bölge müdürlüğü tarafından, daimi işçi Sedat Ünlü'nün, 2000/18 sayılı dosya ile takipte olduğu, sonuçta görevden alındığı ve disiplin kurulu kararıyla işine son verildiği bilgisi ve-rildi.

Bu arkadaşımızın görevine zaten son verilmiş. Demokratik Sol Partide, bir insan, bir işçi -eğer yaptıysa- akaryakıt çalacak ve orada işçiliğe devam edecek; bu, mümkün değil; yani, bizde hırsız-lığa geçit yok... Bu mümkün değil... (DSP sıralarından alkışlar) 

MUSTAFA EREN (Karabük) - Sayın Bakanım, görevden alınan şef, şu anda görevine devam ediyor.

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla) - Yalnız, ben, yine yargılamak istemi-yorum; olay, mahkemelik. Ola ki, bu arkadaşımız hakkında ortaya atılan iddia da yanlış olabilir. Ben peşin olarak demiyorum ki; bu işçi, şu kadar mazot çalmış. Bir iddia var; o iddia bize geldi, disiplin kurulu toplandı, gereğini yaptı.

 O arkadaşımız, yarın, yargıda temiz çıkarsa... Şu anda bir şey diyemiyorum; yani...

MUSTAFA EREN (Karabük) - Sayın Bakanım, ben onu söylemiyorum. Bir bürokrata "pislik" demek doğru mudur? Görevden alınan bir şantiye şefi görevine devam ediyor; doğru mudur, bunu soruyorum?

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla) - Yanlış... Yanlış...

BAŞKAN - Sayın Eren, Sayın Eren... lütfen!..

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla) - Değerli dostum, kendi aranızda halledeceğiniz çok basit bir olay. Şöyle ki: Bir televizyonda, kendi ilinin kardeş bir milletvekili bir şey konuşmuş. Ben senin yerinde olsam, bunu, buraya, Meclise taşıyacağıma milletvekilinin yanına giderdim. (DSP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA EREN (Karabük) - Benim söylediklerim yalansa sayın vekil cevap versin.

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla)- "Değerli arkadaşım, sen televizyonda bunu konuştun; ama, iyi etmedin, bu sana yakışmaz" deseydiniz, sarmaşdolaş, kardeş gibi konuşsaydınız bence daha iyi olurdu. Burada, Mecliste, bir milletvekilim kalkıp, işte, "Başbakanı düşüreceğim, aldıracağım." diyebilir, konuşur, bir şey değil; ama, pislik konusuna -tabiî, dediyse- ben katılmıyorum, buna katılmak mümkün değil.

MUSTAFA EREN (Karabük) - Sayın Bakanım, burada kaset var, kayıtlara bakın, ben işin doğrularını söylüyorum.

BAŞKAN- Sayın Eren, lütfen, dinleyiniz, müdahale etmeyiniz.

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla)- Bakarız ciğerim, sinirlenmeye gerek yok.

MUSTAFA EREN (Karabük)- Ben sinirlenmiyorum.

BAŞKAN- Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap edin lütfen...

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla)- Bakın, benimle ilgili, sen de ağır konuşsan, bir şey yapsan, ben gelir senin yüzünden gözünden öperim; demokrasi var, konuşacaksın, hakkın var; yani, bunu konuştun diye ben sana kızmam. Ben isterdim ki, bana gelip, Bakan olarak bana bunu söyleseydin. "Telefonla aradım" dedin; ama...

MUSTAFA EREN (Karabük)- Sayın Bakanım, pazartesi günü sizi aradım ulaşamadım, kayıtlarda vardır.

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla)- Benim de huyum, bir kapıcı arasa beni, bir odacı arasa, bir köyün muhtarı, Rize'nin bir muhtarı arasa, Adıyaman'ın bilmem kimi arasa ben cevap veririm. Benim de huyum bu. O gün nasıl gözümden kaçmış, ben bunu bilemiyorum.

MUSTAFA EREN (Karabük)- Özel kaleme sorun Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla)- O da ayrı bir olay, onu da inceleyeceğim. Senin bana telefonunu ulaştırmadığı için özel kalemi sorgulayacağım.

MUSTAFA EREN (Karabük)- Tamam, teşekkür ediyorum.

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla)- Özel kaleme diyeceğim ki, Sayın Eren'in beni aradığını niye bana söylemediniz. Bu huy kötü huysa da, bu huy bende var, ben ararım... Ben ararım...

Değerli dostum benim size önerim şu: Milletvekilimiz o işi yapmışsa, bir hata yapmıştır. İnsanoğlu hata yapabilir. Ben, milletvekiliyle gerekli olanı konuşurum. Siz de, aynı ilin iki milletvekili olarak, Köy Hizmetlerinin başarısı için kol kola mücadelenizi sürdürün. Köy Hizmetlerinde partizanlık olmaz. Ben yaptırmıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

Ben, buradan bu vesileyle şunu söylüyorum: Şimdi, biz 1 731 tane makine dağıttık. Muhalefet, iktidar bir milletvekili gelip bana demedi ki, Mustafa Bey, benim ilimin makinesinde, diğer ile göre haksızlık olmuş; çünkü, bizde adalet çalışır. 1 731 makineyi, köy yolu ağına göre bölmüşüm, Gaziantep'e de bir eksik vermişim, ne olur ne olmaz, birisi dedikodu eder diye, kendi ilime bir eksik vermişim, diğer illere dağıtmışım.

Bu konuda -hiç merak etmeyin- benim bilgim içerisinde bir şey olmaz, bir haksızlık olmaz; ola ki, gözümüzden kaçan şey olabilir; ben, Türkiye'deki herkesin kefili değilim; bunu da beraber düzeltiriz.

Bakınız, Japonya'dan 100 tane greyder geldi İstanbul'a indi, şimdi iskelede aletler takılıyor. Bakınız, bir sistem getiriyorum; önce doğuya vereceğim; niye doğu... (Alkışlar)

NECMİ HOŞVER (Bolu) - Deprem bölgesini de unutma Sayın Bakan...

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla) - Şöyle efendim: 500 greyder geliyor, ilk 100 tanesini doğuya vermemin gerekçesi şu:  Greyderi bir aracın üzerine yükleyip Şırnak'a göndereceksiniz, Erzurum'a göndereceksiniz. Kar yağdığı zaman, oralara, greyderi götürecek olan TIR da çıkamaz. Bu nedenle, gelen greyderleri, kar yağmadan önce doğuya -yani mantık gerekçesi, adalet gerekçesi olarak- ondan sonra geriye kalan 300'ünü de -yine hakkını bozmadan- batı ve bizim yöremize, Gaziantep yöresine göndereceğim.

MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Hatayı da unutma...

DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla) - Niye; burada, ben, adalet olsun diyorum. 10 gün sonra 100 tane greyderimiz çıkıyor; arkasından bir gemi -100 tanesi- Japonya'dan çıktı, yolu yarıladı, arkasından bir 300 tanesi daha geliyor. Eğer bir tane haksızlık olursa, tüm milletve-kili arkadaşlarım -ben hepimizi kardeş olarak görüyorum, muhalefet iktidar yok, herkes kardeş; burada, biz, Köy Hizmetlerinin başarısı değil, köylünün hizmetinde çalışıyoruz- bana söylesinler gereğini yaparım. ("Bravo" sesleri, alkışlar)

Sayın milletvekilime teşekkür ediyorum, sağ olun, var olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

NECMİ HOŞVER (Bolu) Sayın Bakan, deprem bölgesini de doğudan ayırma.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Eren.

MUSTAFA EREN - Sayın Başkan, ben, Sayın Bakanıma, konuşmam sırasında, hizmetlerinden dolayı zaten teşekkür ettim. Çalışmalarını fevkalade yerinde bulduğumu söyledim; ama, Sayın Bakanımdan, sormuş olduğum soruların cevabını alamadım.

Diyorum ki, bu başarılı ilan edilen bürokratla ilgili bir işlem yapmayı düşünüyor musunuz? Siz de bu arkadaşları bu şekilde...

BAŞKAN - Sayın Eren, Sayın Bakanın cevap hakkı vardı, cevap hakkını kullandı; onun, artık, zabıtlardaki ifadeleriyle yetineceksiniz.

MUSTAFA EREN (Karabük) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- DYP Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven ve 19 arkadaşının,  bankacılık sektöründe yaşanan sorunların  ve Mevduat Sigorta Fonuna devredilen bankalar hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/154)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türk bankacılık sisteminin uygulanmakta olan makroekonomik hatalı politikalar, kötü ve/veya art niyetli yönetimler, ekonomik küçülme ve resesyon ve siyasî irade ve bürokrasinin yanlışları ve yetersizlikleri nedenleriyle içine düştüğü tarihinin en büyük bankacılık krizinin ve toplam 10 bankanın batma noktasına getirilerek, bir anlamda devletleştirilmesinin, kamuoyunun da beklentile-rine cevap verecek bir şekilde detaylı olarak incelenerek araştırılmasını teminen, Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1- Nevzat Ercan

(Sakarya)

2- Ali Rıza Gönül

(Aydın)

3- Turhan Güven

(İçel)

4- Saffet Kaya

(Ardahan)

5- Necati Yöndar

(Bingöl)

6- İlyas Yılmazyıldız

(Balıkesir)

7- Teoman Özalp

(Bursa)

8- Ayvaz Gökdemir

(Erzurum)

9- Cevdet Akçalı

(Kütahya)

10- Mehmet Gözlükaya

(Denizli)

11- Murat Akın

(Aksaray)

12- Mustafa Örs

(Burdur)

13- Hakkı Töre

(Hakkâri)

14- Nihan İlgün

(Tekirdağ)

15- Meral Akşener

(Kocaeli)

16- Mustafa Eren

(Karabük)

17- Saffet Arıkan Bedük

(Ankara)

18- Mehmet Fevzi Şıhanlıoğlu

(Şanlıurfa)

19- Sebahattin Karakelle

(Erzincan)

20- Kemal Çelik

(Antalya)

21- Kamer Genç

(Tunceli)

22- Mehmet Halit Dağlı

(Adana)

Gerekçe :

1998 yılı ikinci yarısından itibaren Türk bankacılık sektöründe yaşanan malî sorunlar, malî bünyesi önemli ölçüde bozulmuş özel sektöre ait bankalara acilen müdahale  edilmesi ihtiyacını ortaya koymuştur. Zamanın hükümeti o gün yürürlükte olan Bankalar Kanununda yer alan yetkilerin bu müdahaleler için yeterli olmadığı gerekçesiyle, bankaların daha etkin denetimini ve gözetimine yetki veren düzenlemeler içeren Bankalar Kanunu değişiklik tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmuş, erken seçim kararı nedeniyle tasarı yasalaşamamıştır. Yeni dönemde 57 nci Hükümet acilen Bankalar Kanun tasarını Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmuş ve 4389 sayılı yasa 23.6.1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yasayla oluşturulan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna verilen olağanüstü yetkilerin kurul oluşturuluncaya kadar Hazine Müsteşarlığı tarafından kullanılması öngörülmüştür.

23.6.1999 tarihinden itibaren malî bünyelerinde zafiyet gösteren bankalara el koyma ve gerekli her türlü tedbiri gecikmeden uygulama konusunda yasal açıdan hiçbir engel kalmamıştır. Hükümet, 4389 sayılı Yasa ile aldığı yetkileri biraz daha güçlendirmek amacıyla, 17.12.1999 tarihli 4491 sayılı Yasanın yürürlüğe konulmasını sağlamıştır.

Hükümet, yasal tüm yetkileri kullanabilir durumda olmasına rağmen, yaklaşık altı aylık bir gecikme ve IMF zorlaması ile 23.12.1999 tarihinde öteden beri ciddî malî bünye ve yönetim sorunlarının yer aldığı bilinen 5 bankanın Mevduat Sigorta Fonuna devrine karar vermiştir. Eylül 2000 tarihine kadar fona devredilen bankalar ve sahip ve yöneticileri hakkında alınan tedbirler ve yapılan uygulamalar konusunda kamuoyuna ciddî bilgi yansıtmamıştır.

Bu arada aralarında 1998 yılında özelleştirilen Etibank ile Bank Kapitalin de bulunduğu 2 ban-ka daha Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmiş, böylece, batma noktasına gelerek, el koyulmak zorunda kalınan banka sayısı 10'a yükselmiştir.

Türkiye'de, 1999 sonu itibariyle, mevcut 81 bankadan ticaret bankası hüviyetinde olan 58 ban-kanın 10 tanesinin son birbuçuk yıl içerisinde batma noktasına gelerek, bir anlamda, devletleştirilmeleri gerçekten de kaygı vericidir.

Bankacılık sistemi reel sektörün aynasıdır. Ekonomideki kriz ve sıkıntılar, kötü ve/veya art niyetli yönetimler, hatalı ya da kasıtlı kararlar ve ekonomideki daralma, aynen bankacılığa da yansımaktadır.

Kamuoyu "bugün sırada hangi banka var" sorusunun tedirginliğini taşımakta ve bankalardaki bu yaprak dökümünün süreceğinden endişe duymaktadır.

Öte yandan, bu bankalarla ilgili olarak, bankalar yeminli murakıplarınca düzenlenen mali bünye raporlarının siyasî irade ve bürokrasi tarafından gereğinin zamanında yapılıp yapılmadığı da tartışma konusudur.

Off-shore işlemler nedeniyle gerekli düzenlemelerin ve kontrollerin zamanında yapılmadığı, mevduat sahiplerinin bu hesapların güvence kapsamında olmadığı hususunda bilgilendirilmediği konusu da araştırılmaya muhtaçtır.

Fona devredilen bankalar arasında yer alan Egebank'ın sahipleri ve yöneticilerinin bankanın içini boşalttıklarını ve bankada açıkça soygun yaptıklarına ilişkin yetkililerce yapılan açıklama ve görüşler tüm kamuoyunu derinden etkilemiş ve şoke etmiştir. Birer itibar ve güven kurumu olan bankalarda böylesine açık soygunların yapılmasına kimlerin hangi gerekçelerle göz yumduğu, bu vahim yolsuzluk olaylarını önlemede gerekli tedbirlerin alınmadığı hususu, bugün, herkesin merak ettiği ve cevabını aradığı başlıca konu haline gelmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurum olarak ve milleti temsil eden üyelerinin de kişi olarak bu açık soygun konusundaki gerekçelerin ilgili, yetkili ve sorumlu kişi ve kurumlardan öncelikle öğrenmesi ve sorumlular hakkında gerekirse soruşturma açılması dahil her türlü denetim yetkisini kullanmak anayasal görevi ve millete karşı sorumluluğudur.

Bu bağlamda;

1- Fona devredilen toplam 10 banka nezdinde inceleme yapmış olan bankalar yeminli murakıplarının hangi tedbirleri önerdiği ve önerilen tedbirler karşılığında yetkili ve sorumluların gerekli önlemleri zamanında alıp almadığı,

2- Egebank'a el koyma kararının icrası sırasında oluşan bankanın içini boşaltma olayının öğrenilmesine yönelik güvenlik tedbirleri dahil gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı, benzer olayların el konulan diğer bankalarda da yaşanıp yaşanmadığı,

3- Fona devreden bankaların sahiplerinden bankalarda oluşmuş zararlar karşılığı olarak gerekli teminatların alınıp alınmadığı,

4- Fona devredilen bankalarca ve kamu bankaları tarafından bu bankaların ortakları ve yöneticilerinin sahip olduğu, iştirak ettiği kurum ve kuruluşlara kamu bankalarınca nakdî veya gayrinakdî krediler verilip verilmediği, verildiyse bu kredilerin geri dönüp dönmediği, söz konusu bankalarca gerçek ya da tüzelkişilere piyasa faizlerinin altında faizlerle kredi açılarak örtülü menfaat sağlanıp sağlanmadığı,

5- Kamuoyuna yansıyan bilgilerden fona devredilen bankaların toplam birikmiş zararının 10 milyar doları aştığı ve bu tutarın 2001 yılı bütçe açığı hedef rakamına ulaştığı dikkate alınırsa, oluşmuş genel kamu zararının hangi boyuta ulaştığı,

6- Bankalar operasyonuyla ilgili olarak yaşanan süreçte, kasıt, kusur, ihmal, gecikme suretiyle kamu zararının oluşmasında sorumluluk taşıyanların tespiti,

Konularında gerekli çalışmaların yapılabilmesi için Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergesi bilgilerinize sunulmuş olup, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Bir genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum :

2.- DYP Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven ile 21 arkadaşının, Mevduat Sigorta Fonuna devredilen bankalar ve bankacılık sektörü konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergeleri (8/12)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türk bankacılık sisteminin, uygulanmakta olan makro ekonomik hatalı politikalar, kötü ve/veya art niyetli yönetimler, ekonomik küçülme ve resesyon ve siyasî irade ve bürokrasinin yanlışlıkları ve yetersizlikleri nedenleriyle içine düştüğü tarihin en büyük bankacılık krizinin ve toplam 10 bankanın batma noktasına getirilerek bir anlamda devletleştirilmesinin, kamuoyunun da beklentilerine cevap verecek bir şekilde ele alınması ve bu konuda gerekli değerlendirmelerin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesini temin için Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri gereğince bir genel görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1- Nevzat Ercan

(Sakarya)

2- Ali Rıza Gönül

(Aydın)

3- Turhan Güven

(İçel)

4- Oğuz Tezmen

(Bursa)

5- Ahmet İyimaya

(Amasya)

6- Ali Naci Tuncer

(Trabzon)

7- Erdoğan Sezgin

(Samsun)

8- İsmail Karakuyu

(Kütahya)

9- Sevgi Esen

(Kayseri)

10. Nurettin Atik

(Diyarbakır)

11- Nihan İlgün

(Tekirdağ)

12- İbrahim Konukoğlu

(Gaziantep)

13- Necmi Hoşver

(Bolu)

14- Mehmet Sadri Yıldırım

(Eskişehir)

15- Mümtaz Yavuz

(Muş)

16- Kadir Bozkurt

(Sinop)

17- Ali Şevki Erek

(Tokat)

18- Mehmet Baysarı

(Antalya)

19- Mehmet Dönen

(Hatay)

20- Hakkı Töre

(Hakkâri)

21- Sebahattin Karakelle

(Erzincan)

22- Mustafa Örs

(Burdur)

23- Kemal Çelik

(Antalya)

24- Mehmet Yalçınkaya

(Şanlıurfa)

Gerekçe :

1998 yılı ikinci yarısından itibaren Türk bankacılık sektöründe yaşanan malî sorunlar, malî bünyesi önemli ölçüde bozulmuş özel sektöre ait bankalara acilen müdahale edilmesi ihtiyacını ortaya koymuştur. Zamanın hükümeti, o gün yürürlükte olan Bankalar Kanununda yer alan yetkilerin bu müdahaleler için yeterli olmadığı gerekçesiyle, bankaların daha etkin denetimine ve gözetimine yetki veren düzenlemeler içeren Bankalar Kanunu Değişiklik Tasarısını TBMM'ye sunmuş, erken seçim kararı nedeniyle tasarı yasalaşamamıştır. Yeni dönemde, 57 nci hükümet, acilen, Bankalar Kanunu Tasarısını TBMM'ye sunmuş ve 4389 sayılı Yasa 23.6.1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Yasayla oluşturulan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna verilen olağanüstü yetkilerin, Kurul oluşturuluncaya kadar Hazine Müsteşarlığı tarafından kullanılması öngörülmüştür.

23.6.1999 tarihinden itibaren malî bünyelerinde zafiyet gösteren bankalara el koyma ve gerekli her türlü tedbiri gecikmeden uygulama konusunda yasal açıdan hiçbir engel kalmamıştır. Hükümet, 4389 sayılı Yasayla aldığı yetkileri biraz daha güçlendirmek amacıyla, 17.12.1999 tarihli 4491 sayılı Yasanın yürürlüğe konulmasını sağlamıştır.

Hükümet, yasal tüm yetkileri kullanabilir durumda olmasına rağmen, yaklaşık altı aylık bir gecikme ve IMF zorlamasıyla, 23.12.1999 tarihinde, öteden beri ciddî malî bünye ve yönetim sorunlarının yer aldığı bilinen 5 bankanın Mevduat Sigorta Fonuna devrine karar vermiştir. Eylül 2000 tarihine kadar fona devredilen bankalar ve sahip ve yöneticileri hakkında alınan tedbirler ve yapılan uygulamalar konusunda kamuoyuna ciddî bilgi yansıtmamıştır.

Bu arada, aralarında 1998 yılında özelleştirilen Etibank ile Bank Kapitalin de bulunduğu iki banka daha Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmiş, böylece, batma noktasına gelerek el koyulmak zorunda kalınan banka sayısı 10'a yükselmiştir.

Türkiye'de 1999 sonu itibariyle mevcut 81 bankadan ticaret bankası hüviyetinde olan 58 ban-kanın 10 tanesinin son birbuçuk yıl içerisinde batma noktasına gelerek, bir anlamda devletleştirilmeleri gerçekten de kaygı vericidir.

Bankacılık sistemi reel sektörün aynasıdır. Ekonomideki kriz ve sıkıntılar, kötü ve/veya artniyetli yönetimler, hatalı ya da kasıtlı kararlar ve ekonomideki daralma aynen bankacılığa da yansımaktadır.

Kamuoyu, bugün sırada hangi banka var sorusunun tedirginliğini taşımakta ve bankalardaki bu yaprak dökümünün süreceğinden endişe duymaktadır.

Öte yandan, bu bankalarla ilgili olarak bankalar yeminli murakıplarınca düzenlenen malî bünye raporlarının siyasî irade ve bürokrasi tarafından gereğinin zamanında yapılıp yapılmadığı da tartışma konusudur.

Off-shore işlemler nedeniyle gerekli düzenlemelerin ve kontrollerin zamanında yapılmadığı, mevduat sahiplerinin bu hesapların güvence kapsamında olmadığı hususunda bilgilendirilmediği konusu da araştırılmaya muhtaçtır.

Fona devredilen bankalar arasında yer alan Egebank'ın sahipleri ve yöneticilerin bankanın içini boşalttıklarına ve bankada açıkça soygun yaptıklarına ilişkin yetkililerce yapılan açıklama ve görüşler tüm kamuoyunu derinden etkilemiş ve şoke etmiştir. Birer itibar ve güven kurumu olan bankalarda böylesine açık soygunların yapılmasına kimlerin, hangi gerekçelerle göz yumduğu, bu vahim yolsuzluk olaylarını önlemede gerekli tedbirlerin alınmadığı hususu bugün herkesin merak ettiği ve cevabını aradığı başlıca konu haline gelmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurum olarak ve milleti temsil eden üyelerinin de kişi olarak bu açık soygun konusundaki gerçeklerin ilgili, yetkili ve sorumlu kişi ve kuruluşlardan öncelikle öğrenmesi ve sorumlular hakkında gerekirse soruşturma açtırması dahil her türlü denetim yetkisini kullanmak, Anayasal görevi ve millete karşı sorumluluğudur.

Bu konuda, genel görüşmeyi yeterli görmüyoruz. Daha üst denetim yolları olan Meclis araştırması, gensoru ve Meclis soruşturması mekanizmaları mutlaka işletilmelidir. Esasen Doğru Yol Partisi Meclis araştırması yoluna da başvurmuştur.

Yukarıda belirtilen hususlarla ilgili olarak gerekli değerlendirmenin yapılabilmesi için, Anayasanın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri gereğince bir genel görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

BAŞKAN - Genel görüşme önergesi bilgilerinize sunulmuş olup gündemdeki yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum :

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Adana Milletvekili Halit Dağlı'nın (6/747)  esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/220)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmının 306 ncı sırasında yer alan (6/747) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                       Halit Dağlı

                                              Adana

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 1 ve 2 nci sıralarında, Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun, bazı milletvekillerinin yasama dokunulmazlıklarına ilişkin raporları vardır;ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/552) (S. Sayısı:477)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 3.5.2000 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 11.5.2000 günlü raporuyla, görevi kötüye kullanma suçu isnat olunan Amasya Milletvekili Akif Gülle hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Amasya Milletvekili Akif Gülle, komisyonumuza yazılı savunma vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen karma komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate alınarak Amasya Milletvekili Akif Gülle hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine oy çokluğu ile karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

                                           Ertuğrul Yalçınbayır

                                               Bursa

                        Komisyon Başkanı ve üyeler

Muhalefet Gerekçem :

Yasama dokunulmazlığının milletvekilliği sıfatı sona erinceye kadar ertelenmesine dair karma komisyon raporuna aşağıdaki gerekçelerle ilkesel olarak muhalifim. Değerli milletvekillerinin iddia edilen suçları işlemediklerine dair savunmaları esas alınmalı, aklanmalarına olanak tanınmalıdır.

Gerekçelerim iki ana başlıkta toplanmaktadır.

1-  Anayasal gerekçe.

2- Belirli objektif kıstasların uygulanamaması.

Anayasal Gerekçe:

Anayasamızın 83 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğince; seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen milletvekili, Meclis kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz.

Anayasanın 83 üncü maddesindeki düzenleme, Anayasamızın 76 ncı maddesindeki düzenleme ile çelişmekte, çelişkinin de ötesinde 76 ncı maddeyi düzenlemeyi gerekli kılan amacı ortadan kaldırmaktadır.

83 üncü maddedeki bu düzenleme, 76 ncı maddede tanımlanan ve zaten milletvekilliğine seçilme engeli olarak gösterilen zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmî ihale ve alım satıma fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma gibi suç iddiaları dolayısıyla soruşturma açılmasına ve yargılama yapılmasına engel olmaktadır.

Anayasanın 76 ncı maddesinde belirtilen suçlardan hükmü kesinleşmiş olan kişi milletvekili seçilemezken, milletvekili seçilmeden bir gün önce veya milletvekili seçildikten sonra bu suçları işlediği iddia edilen kişiler milletvekilliğini sürdürdüğü gibi, bu suçlarla ilgili olarak sorgulanamamakta ve yargılanamamaktadır. Böyle bir düzenleme Anayasanın ruhuna, genel hukuk kurallarına aykırıdır.

Anayasanın 76 ncı maddesindeki suç iddiaları ile ilgili olarak kovuşturma yapılmasına izin verilmeli, karma komisyon yasama dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmayacağına, kovuşturma sonucu oluşacak objektif ölçüler çerçevesince karar verebilmelidir.

Objektif  Ölçülerin Bulunmamasına İlişkin Gerekçe:

Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili Anayasamızın 83 üncü maddesinde belirli objektif ölçüler belirtilmediği gibi, yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki Meclis İçtüzüğünün 131 ilâ 134 üncü maddelerinde de belirli objektif ölçülere yer verilmemiştir.

Birçok Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere; yasama dokunulmazlığının kaldırılması konusunda birtakım belirli objektif ölçülere uygun davranılması ve bu ölçülerin bir hukuk devletinden beklenen nitelikte bulunması şarttır. Yeterli olmamakla birlikte, eski Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünde belirli objektif ölçüler yer almış ve Anayasa Mahkemesi, bu objektif ölçülere uygunluğu gözetmiştir.

Sonuç:

Bir suç isnadı ciddî ise, siyasî ereklere uygun ise yahut üyenin şeref ve haysiyetini koruma yönünden dokunulmazlığın kaldırılması zarurî ise, yasama dokunulmazlığı kaldırılmalıdır.

Dokunulmazlığın amacı, yasama görevini yürütecek milletvekillerinin çeşitli çevrelerden gelebilecek baskı ve kaygılardan korunmuş olarak görevlerini gereği gibi yapmalarını sağlayarak, siyasal nitelikli kovuşturmalar bahanesiyle milletvekillerinin Meclise katılmaktan alıkonmasını, çalışma şevkinin kırılmasını, bu yolla da TBMM'nin istencinin çarpıtılmasını önlemektir. Yoksa, kimilerinin, TBMM'yi yıpratmak için kasıtlı olarak söylediği gibi, milletvekiline, soruşturmadan kaçma, suç işleme ayrıcalığı tanınması değildir.

Hangi suç isnadının ciddî olduğu "Milletvekili seçilme yeterliliği" başlıklı Anayasamızın 76 ncı maddesinde belirtildiği gibi, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Yasasının "Milletvekili seçilemeyecek olanlar" başlıklı 11 inci maddesinde de belirtilmiştir.

Taksirli suçlar hariç, toplam bir yıl veya daha fazla hapis veya süresi ne olursa olsun ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile; zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık suçları, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma veya devlet sırlarını açığa vurma suçlarından biriyle mahkûm olanlar, TCK'nın (Devletin Şahsiyetine Karşı Cürümler) başlıklı ikinci kitabının birinci babında yazılı suçlardan veya bu suçların işlenmesini alenî olarak tahrik etme suçundan mahkûm olanlar, TCK 312 nci maddesinin ikinci fıkrasında yazılı halkı, sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etme suçlarından mahkûm olanlar ve TCK'nın 536 ncı maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında yazılı eylemler ile aynı yasanın 537 nci maddesinin birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarında yazılı eylemleri siyasî ve ideolojik amaçlarla işlemekten mahkûm olanlar, milletvekili seçilemezler.

Anayasamızın 76 ncı maddesine göre affedilmiş olsalar dahi, belirtilen suçlardan mahkûm olanlar milletvekili seçilemediği halde, Anayasadaki düzenleme biçimine göre yasama dokunulmazlığı, bu suçlarla ilgili ciddî iddialar bakımından, milletvekilleri hakkında soruşturma yapılmasına olanak bile vermemektedir. Kamu vicdanını rahatsız eden bu duruma son vermek ve milletvekillerini gereksiz koruma zırhına büründürmemek için, Anayasanın 76 ncı maddesinde zaten milletvekilliğine seçilme engeli olarak gösterilen bu gibi suç iddiaları dolayısıyla soruşturma açılması ve yargılama yapılmasının yasama dokunulmazlığı dışına çıkarılması uygun olacaktır. Anayasada böyle bir değişiklik, asılsız suçlamalarla töhmet altında kalan milletvekillerinin yargı önünde aklanmasına fırsat verilmesi ve genel olarak milletvekili saygınlığının yükseltilmesi bakımından da yarar sağlayacaktır. Anayasada yapılması gereken bu değişikliğe kadar da karma komisyonların, bu ilke ve ölçüler içerisinde kişi ve parti ayırımı yapmaksızın milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına karar vermesi uygun olacaktır.

Kimi suç iddiaları vardır ki, ciddî olmamakla birlikte siyasî ereklere aykırıdır. Öte yandan, öyle asılsız suç iddiaları vardır ki, üye istemese dahi soruşturmanın ertelenmesine karar verilmektedir. İşte bu suç iddialarıyla ilgili olarak da yasama dokunulmazlığı kaldırılmalı, milletvekillerinin aklanmalarına olanak tanınmalıdır. Ancak, uygulamada, üye istemese dahi dokunulmazlığının kaldırılması ertelenmekte, üyeler töhmet altında bırakılarak, siyaseten yıpratılmaktadır.

Anayasamızın 83 üncü maddesinde tanımlanan yasama dokunulmazlığının kaldırılması işlemi, bir yargı işlemi niteliğinde olmayıp, yasama işlemi niteliğindedir. İşlem dosyaları tam olarak oluşmuş olsa dahi, kurulun yapısı ve çalışma esasları gereği, işlem dosyalarını tam bir tarafsızlıkla inceleyebilmesi, suçun maddî ve manevî unsurlarını saptayabilmesi ve değerlendirebilmesi olanaksızdır. Bu niteliği gereği, dokunulmazlığın kaldırılması işlemi, ceza kovuşturmasının açılması veya ceza verilmesi niteliğinde olmayan, sadece yasama meclisi üyelerini, kimi istisnaî durumlarda üyelik teminatından sıyırarak, adalet karşısında öteki yurttaşlarla bir düzeye getirmekten ibarettir.

Anayasamızın 85 inci maddesi, yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmiş olması hallerinde, Meclis Genel Kurul kararının alındığı tarihten başlayarak yedi gün içerisinde, ilgili milletvekilinin veya bir diğer milletvekilinin, kararın Anayasaya, yasaya veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla, iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabileceğini düzenlemektedir.

Bu düzenlemeyle, yasama içindeki iktidar-muhalefet dengesi nedeniyle alındığı iddia edilen haksız yasama işleminin yargıyla  dengelenmesi, objektif kıstaslara uygunluğunun saptanması sağlanmaktadır.

Yukarıda belirtilen ilkelere uygun davranılması gerektiğini ve değerli üyelerin aklanmalarına olanak sağlanılması gerektiğini düşündüğümden, ilkesel olarak, yasama dokunulmazlığının üyelik sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine dair çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.

Saygılarımla.                    24.5.2000

                        Hüseyin Tayfun İçli

                                            Ankara

Karşı Oy Gerekçemdir :

Karma Komisyon Başkanlığına

Milletvekillerinin herhangi bir baskı ve tehdit altında olmadan, görevlerini serbestçe yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla dokunulmazlıklar düzenlenmiştir.

Tarihî bakımdan milletvekili dokunulmazlığı ilk defa 1688 tarihinde İngiltere'de düzenlenmiştir. Bu düzenleme "parlamentoda konuşma özgürlüğü, tartışmalar, yargılamalar, hiçbir mahkemede veya parlamento dışında sorumluluk sebebi olamaz" şeklindedir. Buna paralel olarak, 1789 tarihli Fransız Kanunu ile bunlardan esinlenen 1876 Türk Anayasasında ve halen yürürlükte bulunan Hindistan, Mısır, Meksika, Bulgaristan, İtalya ve bunun gibi ülkelerde tarihî anlayışa uygun olarak yasama dokunulmazlığı, Mecliste ileri sürülen düşünceler ile kullanılan oyların suç sayılamayacağıyla sınırlıdır.

Ülkemizde ise, 1982 Anayasasının 83 üncü maddesine göre yasama dokunulmazlığı "TBMM üyelerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerde sorumlu tutulamaması" ile "seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin, Meclis kararı olmadıkça tutulamaması, sorguya çekilememesi, tutuklanamaması ve yargılanamaması"dır.

Böylesi bir dokunulmazlık düzenlemesi yerli ve yabancı ceza yasalarında düzenlenen ve "kanunsuz suç olmaz, suç ve suçlular da cezasız bırakılamaz" şeklinde özetlenebilecek temel prensiplere ve Anayasanın 2 nci maddesine dayalı Hukuk Devleti ilkesi ile 10 uncu maddesine dayalı eşitlik ilkesine gölge düşürmektedir.

Bu nedenle, yasama dokunulmazlığının "Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, ileri sürdükleri düşüncelerinden sorumlu tutulamamak ve kişisel özgürlüğü kısıtlanamamak" şeklinde düzenlenmesi, tarihî gelişmeye ve gerekçeye uygun olacaktır.

Fransa'da 1995 yılında bu yönde yapılan düzenlemeyle, adlî soruşturma ve yargılama dokunulmazlık kapsamı dışına çıkarılmış, sadece tutuklama ve kişi özgürlüğünün kaldırılması, Meclisin kararına bırakılmıştır. Yine, yasama dokunulmazlığının anavatanı olan İngiltere'de, dokunulmazlık zırhı, ceza kovuşturmalarına karşı değil, hukuk davalarına karşı koruyucu bir işleve indirgenmiştir.

Gündemdeki ertelenme kararı verilen dosyalar kapsamındaki iddialar, vatandaşlarımızın günlük yaşamında karşılaştıkları ve mevzuata göre gereğinin yapıldığı hukukî olaylar ve iddialardır. Bir yurttaş bu gibi hallerde hangi hukuk kurallarına tabi tutuluyorsa, onun vekili ve aynı zamanda bir vatandaş olan milletvekillerinin ve diğer kamu görevlilerinin de aynı kurallara tabi olması kadar doğal bir şey olamaz. Böyle bir anlayış ve uygulayış, eşitliğin gereği olduğu gibi, hukuk devleti olmanın da temel gereğidir.

Yukarıda belirttiğim gerekçelerle, öncelikle, yasal düzenlemeler yapılarak sorgulanma ve yargılanma dokunulmazlık kapsamı dışına çıkarılmalı, sadece kişisel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması dokunulmazlık kapsamında olmalıdır. Ceza hükümlerinin infazı ise, milletvekili sıfatının sona ermesine bırakılmalıdır. Böyle bir düzenlemeyle, bir taraftan, yargısal denetim işlerlik kazanacak, diğer taraftan, milletvekillerinin Meclis çalışmalarına katılımı da sağlanmış olacaktır.

Yasal düzenlemeler yapılıncaya kadar "yasama sorumsuzluğu" kapsamı dışındaki suç iddialarını içeren dosyalar için, dokunulmazlıklar kaldırılmalıdır. Böylelikle, asil ve vekili arasında eşitlik sağlanacağı gibi, milletvekillerine de bir an önce aklanma olanağı yolu açılacaktır.

Bu nedenle "yasama sorumsuzluğu" kapsamı dışında gördüğüm bu dosya için, dokunulmazlığın kaldırılmasının yerinde olacağı kanaatinde olduğumdan, erteleme kararına katılmıyorum.

                                        29.5.2000

                                    Osman Kılıç

                                           İstanbul

Muhalefet Şerhi:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Karma Komisyon Başkanlığına

Halkın egemenliğinin tesis edildiği Türkiye Büyük Millet Meclisinin her üyesi saygıdeğerdir.

Yasama görevini yerine getiren bir milletvekilinin ,saygınlığını zedeleyen suçlamalar karşısında, Türk Milleti adına karar veren bağımsız yargıda aklanmak en doğal hakkı olmalıdır. Bu hakkın kullanılabilmesi için, sayın milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılmasının doğru olacağı düşüncesindeyim.

Karara bu anlamda muhalefet ediyor, saygılar sunuyorum.                 24.5.2000

                               Nazire Karakuş

                                           İstanbul

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum :

2.- Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/553) (S.Sayısı: 478) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 3.5.2000 tarihinde karma komisyonumuza gönderilen Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 11.5.2000 günlü raporuyla 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanununa muhalefet etmek suçu isnat olunan Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan  hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen karma komisyonumuz,  bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate alınarak, Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine oy çokluğu ile karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

                                            Başkan

                          Ertğrul Yalçınbayır

                                               Bursa

                        ve Komisyon üyeleri

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,  bu raporda da, İstanbul Milletvekili Sayın Osman Kılıç'ın, aynı gerekçelerle karşı oy görüşü mevcuttur; daha önce okunduğu için, bu muhalefet şerhini şimdi okutmuyorum.

                                         

(1) 478 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BEKİR GÜNDOĞAN (Tunceli) - Sayın Başkan, izin verirseniz çok kısa bir şey söylemek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gündoğan.

BEKİR GÜNDOĞAN (Tunceli) -  Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu, Türk parasının değerini koruma konusu... Ben, devletime de milletime de insanıma da saygılı bir insanım. Benim, milletvekili olmadan önce, mahkemeden beraat kararım var orada. Bu, buraya nasıl geldi, ben hayret ediyorum!.. Ben milletvekili olmadan önce beraat etmiştim... Hiçbir ifadem de alınmadı... Kaldı ki, devlete, pek çok insanımız gibi biz de saygılıyız. Yani, burada, sanki biz bir şey yapmışız gibi... Bu konuları iyice tartışmak gerekir, bakmak gerekir, eleştirmek gerekir. Yani, ben, hakikaten, milletvekili olmadan önce, mahkemeye bile gitmeden, hakkımda beraat kararı ve-rilmişti..

BAŞKAN - Sayın Gündoğan, beraat kararı verilmiş olsaydı, savcılığın bunu buraya göndermemesi gerekirdi. Eğer, bir yanlışlık varsa, size, biz, dosyanızdaki bilgileri verelim, Adalet Bakanlığı kanalıyla takip edin. Oldu mu?

BEKİR GÜNDOĞAN (Tunceli)- Teşekkür ederim. Ben ona inanıyorum. Zaten gelen dosyada mahkemenin beraat kararı vardı. Ben onu gördüğüm için söylüyorum.

BAŞKAN - Beraat kararı olan bir dosya buraya intikal etmez.

BEKİR GÜNDOĞAN (Tunceli) - Sadece, bir yanlışı düzeltmek için söylüyorum. Durum bundan ibarettir.

BAŞKAN - Bir yanlışlık varsa, düzeltilir Sayın Gündoğan.

BEKİR GÜNDOĞAN (Tunceli) - Evet efendim, teşekkür ederim; inanıyorum. Sağ olun.

BAŞKAN - Ben de teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, rapor bilgilerinize sunulmuştur.

Bu raporların tümü, kovuşturmanın, milletvekilliği  sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine dairdir; on gün içinde itiraz edilmediği takdirde bu raporlar kesinleşmiş olacaktır.

Sayın milletvekilleri, Ordu Milletvekili Sefer Koçak'ın yasama dokunulmazlığı hakkındaki (3/464) esas numaralı Başbakanlık tezkeresi, Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonda görüşülmüş ve komisyon, ilgili hakkında kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Komisyon raporu bastırılıp dağıtılmadan, şikâyetçinin şikâyetinden vazgeçtiğine dair bir Başbakanlık tezkeresi, Başkanlığımıza intikal etmiştir. Yasama dokunulmazlığına ait dava dosyasında belirtilen suç, şikâyete bağlı bir suç olduğundan, dosya yeniden değerlendirilmek üzere Başbakanlığa iade edilecektir.

Bu husus da bilgilerinize sunulur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 adet tezkeresi vardır; okutup, ayrı ayrı  oylarınıza sunacağım.

Birinci tezkereyi okutuyorum :

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKELER VE ÖNERGELER (Devam)

2.- 13-17 Kasım 2000 tarihlerinde Strazburg'ta yapılacak olan Avrupa Parlamentosu Genel Kuruluna TBMM'yi temsilen bir Parlamento heyetinin katılmasına ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/674)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Parlamentosunun 13-17 Kasım 2000 tarihlerinde Strazburg'ta yapılacak genel kurul gündeminde yer alan ve Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyelik sürecini yakından ilgilendiren raporla ilgili olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir heyetin ivedilikle Brüksel'e giderek, doğrudan muhatapları addettikleri Avrupalı parlamenterlerle görüşmelerde bulunmaları, Dışişleri Bakanlığınca öngörülmektedir.

Anılan ziyarete TBMM'den bir parlamenter heyetinin katılması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi uyarınca, Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum :

3.- 19-21 Kasım 2000 tarihlerinde yapılacak olan Birleşmiş Milletler İklim Değişimleri 6 ncı Konferansına katılmak üzere, GLOBE-Dengeli Bir Çevre İçin Global Parlamenter Teşkilatının vaki davetine iki parlamenterden oluşan bir heyetle icabet edilmesine ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/675)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

"Birleşmiş Milletler İklim Değişimleri 6 ncı Konferansı" Hollanda'nın Başkenti Lahey'de düzenlenecektir. GLOBE-Dengeli Bir Çevre İçin Global Parlamenterler Teşkilatının vaki davetine istinaden 19-21 Kasım 2000 tarihlerinde yapılacak toplantıya 2 parlamenterden oluşan bir heyetle icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu. maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

BAŞKAN -Kabul edenler...Etmeyenler...Kabul edilmiştir.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

Bu kısımda komisyonlara üye seçimi yer almaktadır; ancak, siyasî parti gruplarınca aday gösterme işlemi tamamlanamadığından bu seçimleri yapamıyoruz.

Alınan karar gereğince "Sözlü Sorular"ı görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/650, 1/679) (S.Sayısı: 517)

BAŞKAN - Komisyon ?..Yok.

Ertelenmiştir.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışın Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

4. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve  Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

BAŞKAN - Komisyon ?..Yok.

Ertelenmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti ve İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Ek Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

5. - Türkiye Cumhuriyeti ve İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Ek Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/337) (S.Sayısı: 45) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet ?..Hazır.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Karapaşaoğlu.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, şahsım adına söz istiyorum.

FP GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti ve İsveç Krallığı arasında 30 Haziran 1978 tarihinde imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesine ek protokolle ilgili olarak Grubum adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, izini verirseniz, bu vesileyle, İsveç ile Türkiye arasındaki birtakım ilişkilerin, çok kısa olmak üzere, tarihçesinden de bahsetmek istiyorum; zira, ilginç bulacağınızı zannediyorum.

Değerli arkadaşlar, bu münasebetleri iki bölüme ayırmak mümkün. Birinci bölümü, Osmanlı İmparatorluğu döneminde İsveç'le olan münasebetler; ikinci bölümü ise, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra olan münasebetlerdir.

Bizim İsveç'le münasebetlerimiz, bildiğiniz gibi Osmanlılara dayanır. 1699 Karlofça Antlaşmasından sonra İsveç-Rus rekabeti başlamış, İsveç, Ruslara karşı birlikte hareket etme isteğini Osmanlılara bildirmiş; fakat, Osmanlılar, iç karışıklıkları nedeniyle çekimser kalmışlardır. Fakat, İsveç Kralı Xll. Charles Ruslara saldırıp yenilgiye uğrayınca (1701), Osmanlı topraklarına sığınmıştır. Bu ilk yakınlaşmadan sonra, tarih boyunca Osmanlı-İsveç ilişkileri devam etti, geldi.

                                                     

(1) 45 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Değerli arkadaşlar, ilk uygulamasını İsveç'te gördüğümüz ombudsmanlık müessesesini, İsveç Kralı Xll. Charles Osmanlılara sığındığında orada görmüş, orada gördüğü kadılık müessesesinden etkilenerek ombudsmanlık müessesesinin kurulması talimatını vermiştir.

lll. Selim devrinde Bahriye Nezaretinin kuruluşunda, 1789-1867 yıllarında, İsveç'ten, gemi yapımı ve bakımı için mühendisler ve işçiler getirilmiştir Osmanlı topraklarına.

18 inci Yüzyılda ise, birçok devlete verildiği gibi, İsveç'e de ticarî imtiyazlar verilmiş ve zaman zaman çıkan sorunlar için de elçiler teati edilmiştir.

Türkiye Cumhuriyetiyle ilgili olarak, İsveç ile münasebetlerimize bakıldığında, son yıllarda İsveç ile olan ilişkilerimizin bir ivme kazandığını görüyoruz. Son 1977-1978 yıllarından bu tarafa -gerçi, bu ziyaretler de azdır- birtakım ilişkiler vardır. Mesela, başbakanlar düzeyinde 3 ziyaret olmuştur; dışişleri bakanları düzeyinde 4 ziyaret olmuştur.

Yalnız, başbakanlar düzeyindeki ziyarete dikkatinizi çekmek istiyorum. Bir İsveç başbakanı Türkiye'ye gelmemiştir veya getirilememiştir veya davet edilememiştir, hikmet neyse; ama, üç başbakanımız İsveç'e gitmiştir, ziyarette bulunmuştur.

Dışişleri bakanları düzeyinde 4 ziyaret vaki bulmuş, karşılıklı 2'şer ziyaret olmuş; ikili danışmanlar seviyesinde 10 ziyaret vaki bulmuş, parlamenterler düzeyinde 6 ziyaret vaki bulmuş, devlet bakanları düzeyinde 4 ziyaret vaki bulmuş ve ayrıca, diğer ziyaretler olmak üzere de 5 ziyaretten söz ediliyor.

4 Eylül 1999 tarihinde Finlandiya'nın Saariselka Kentinde düzenlenen Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları gayriresmî toplantısında, İsveç Dışişleri Bakanı, Türkiye'nin aday ülke statüsü kazanması için yerine getirilmesini istedikleri koşullar olarak da birtakım koşulları Türkiye'nin önüne koymuş.

Bu koşullar olarak da şunlardan söz ediliyor: Ölüm cezasının kaldırılması, işkencenin önlenmesi, Birleşmiş Milletlerin insan haklarıyla ilgili sözleşmelerinin tamamının onaylanması, seçilmiş Kürt liderlerle siyasî diyaloğa girilmesi ve bir AGİT komisyonunun kabul edilmesi şartlarını önümüze koymuş. Bu şartlar da ilgi çekici. Bu şartların da not edilmesinde yarar var.

Ülkemizin, insan hakları uygulamalarını ve demokratikleşme alanında devam eden uygulamalarını İsveç Hükümeti yeterli görmediği için, Avrupa Birliği üyeliğine, çok da fazla olmamak üzere, karşı çıkmış bulunuyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından hazırlanan, iki ülke parlamentoları arasında bir dostluk grubunun kurulması olasılığının son derece düşük olması, halen, Türkiye'deki insan haklarını izlemek üzere bir komitenin oluşturulmuş bulunması, İsveç Parlamentosunun Türkiye'ye karşı son derece önyargılı bir tutum takınmasına vesile olmuştur.

Tabiî, İsveç Parlamentosunun yapısını da incelemek lazım. İsveç Parlamentosunun yapısını incelediğimizde, solun temsilcilerinin yüzde 53 oranında, liberallerin ve merkezde toplananların da yüzde 47 oranında olduğunu görüyoruz. Demek oluyor ki, İsveç Parlamentosundaki hâkimiyet sol istikametindedir.

Değerli arkadaşlar, önemli gördüğüm, eğitim, kültür ve bilimsel araştırmalarla ilgili bir cümleyi okumak istiyorum: "Eğitim alanındaki temel sorun -İsveç'teki temel sorunumuz- haftada 2 saat olarak verilen ve katılma zorunluluğu olmayan Türkçe anadili derslerinin zorunlu hale getirilmesiyle ilgili, bu eğitimi vermek üzere mahallî idareler tarafından atanan öğretmenlerin pedagojik ve alan bilgilerinden yoksun olmaları ve Türk eğitim sistemine yabancı bulunmaları nedeniyle, çocuklarımızın anadil bilgilerinin gelişmesinin mümkün olamamasıdır."

Bu, benim en çok önemsediğim konulardan bir tanesidir. Orada yaşayan, yaklaşık 50 000 soydaşımızın çocukları Türkçe derslerinden mahrum bulunuyorlar. Hükümetimizin bu konuda da bir tedbir düşünmesi gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, nüfusu yaklaşık 9 milyon olan ve okuma yazma oranının da yüzde 100 ol-duğu bu ülkenin millî gelir seviyesi de, 30 bin dolar civarında bulunuyor.

İsveç'te, halihazırda 100 bine yakın Müslüman yaşamakta. Ülkedeki yabancı kökenlilerin sayısı 1 milyon 100 bin civarında. Kayıtlı vatandaş sayımız, İsveç'te, 51 000'dir ve kayıtlı olmayanlarla birlikte 65 000 civarında Türk vatandaşı yaşamaktadır. Bu vatandaşlarımızın 35 943'ü İsveç vatandaşı olarak İsveç nüfusuna geçmiştir. 7 871 öğrencimiz bulunuyor. Bu öğrencilerin 3 519'u ilkokul öğrencisidir, 2 893'ü orta eğitim, 1 396'sı lise eğitimi ve 63'ü de yüksek öğrenim görmektedir.

Değerli arkadaşlar, bu konulara girdikten sonra, kısaca, İsveç ile Türkiye arasındaki son üç yılın ticarî değerlendirmesini de yapmak istiyorum:

Değerli arkadaşlar, 1997 yılında ithalatımız, İsveç'ten, yaklaşık 897 milyon dolar, ihracatımız ise 146 milyon dolar civarında. 1998 yılında ithalatımız 999 milyon dolara çıkmış, ihracatımız 188 mil-yon dolarda kalmış. 1999 yılı rakamları çok çarpıcı: İthalatımız 1 milyar 444 milyon dolar civarında, ihracatımız 183 milyon dolar civarında. Bu, şunu çağrıştırıyor: Biliyorsunuz, son günlerde haberleşme alanında gelişen cep telefonu meselelerinden dolayı, Türkiye, İsveç'le çok yoğun bir şekilde ticarî münasebetlere girmiş bulunuyor. Ben öyle zannediyorum ki, İsveç'in telefon alternatifinin karşısına dünya ülkelerinin diğer markalarını da bir rekabet unsuru olarak çıkarmak lazım veya İsveç'i bizim mallarımızı almaya zorlamak lazım.

Değerli arkadaşlar, 30 Haziran 1978'de imzalanan, 6 Ekim 1980'de kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti ile İsveç Krallığı arasında yapılan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinde yapılan değişikliklere de kısaca şöyle temas etmek mümkün:

1 inci maddedeki değişiklik yetkili mercileri tarif ediyor. "Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve diğer ilgili bakanlıklar" sözcükleri "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve diğer yetkili bakanlıklar" sözcükleriyle değiştiriliyor.

2 nci maddenin (1.B) bendindeki paragrafa (f) bendi ilave ediliyor ve "işsizlik sigortası ve iş piyasası parasal desteği" ifadesi ekleniyor.

7 nci maddenin 1 inci bendinin sonuna bir ilave yapılıyor ve "8 ve 9 uncu maddelerde aksine hüküm bulunmayan hallerde, kazanç karşılığı istihdam edilen bir kişi, kendisinin veya işvereninin ikamet yerine bakılmaksızın, ülkesinde istihdam edildiği Âkit Tarafın mevzuatına göre sigortalı olur" deniliyor. Bu ifade, aslında, bizim, İsveç'te yaşayan soydaşlarımıza bir avantaj getiriyor. Bu avantaj, zaten, İsveç'in insan haklarıyla ilgili sosyal alandaki gelişmişliğinin bir neticesi oluyor.

2 nci bendi de "kazanç karşılığı istihdam edilmeyen kişiler, ikamet ettikleri ülkenin mevzuatına tabi olurlar" şeklinde değiştirilmiş bulunuyor.

Bu maddenin sonuna bir hüküm daha ilave edilerek, bu maddedeki 24 aylık süreler de 12 aya indirilmiş bulunuyor.

8 inci maddede yapılan değişiklikle "bu madde hükümlerine göre İsveç mevzuatına tabi olarak istihdam edilen kişiler uygulamada İsveç'te mukim kabul edilirler" bendi şu şekilde değiştiriliyor: "Bir işçi ve kendisine eşlik eden ve kendileri bizzat kazanç karşılığı bir işte çalışmayan aile fertleri, mevzuatına göre sigortalı olacakları Âkit Tarafın ülkesinde ikamet ediyor kabul edilerek, bu madde hükümleri kapsamına girecektir."

13 üncü maddede bir yeni ilave var, bir özel hüküm var: "Bir Âkit Taraf mevzuatı uyarınca temin edilen tıbbî yardımlar, bu Âkit Taraf nam ve hesabına, tıbbî tedavi görmek üzere diğer Âkit Tarafın ülkesine gitmelerine izin verilen kişilere verilmeye devam eder" paragrafı ilave ediliyor. Bu da oldukça iyi bir madde; ancak, bu maddeye karşılık, Türkiye'de yaşayan ve Sosyal Sigortalar güvencesinde olan işçilerin, bu kadar geniş kapsamlı bir tedavi yardımı alamadıklarını üzülerek söylemek istiyorum.

Eğer, burada, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızdan ilgili kişiler varsa, duysunlar diye, buna bir örnek olarak ifade etmek istiyorum; Eskişehir'de Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesinde yatan bir hasta kanser tedavisi oluyor; ama, faturaları Eskişehir'de ödenemiyor; Bursa'ya, Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesine gönderiliyor, orada tetkik ediliyor, ondan sonra hastanın faturalarının ödenmesi gayreti içerisine giriliyor. Bunun sürecinin ne olduğunu da duymak istersiniz zannediyorum; sekiz aydan bu tarafa parasını alamayan insanlar var, ne zaman alacakları da şüpheli. Bu maddenin Türkiye'de bir örnek olmasını istiyorum.

15 inci maddede "kazanç karşılığı çalışma sürelerine dayanan bir munzam aylığa veya bir esas aylığa hak kazanmak için Türk aylık mevzuatı uyarınca tamamlanmış sigorta süreleri, gerektiği hallerde, İsveç aylık mevzuatı uyarınca tamamlanmış sürelerle, bu süreler çakışmadığı sürece, birleştirilir" deniliyor. Yani, iki ülke içerisindeki çalışmalar değerlendirilmiş oluyor. Tabiatıyla, aynı anda iki yerde de çalışma olmayacağı için, onlar değerlendirme dışı bırakılıyor.

"Eğer, paragraf hükümleri uyarınca, Türk sigorta süreleri dikkate alınırsa, bu mevzuat uyarınca tamamlanmış 360 gün, ek aylık sistemine göre aylık puanlarının hesaplandığı bir yıl olarak veya 1960 yılından önce sigortalı kişinin devlete ödenebilir bir vergilendirilebilir kazancı olduğu bir yıl olarak kabul edilir.

Ödenecek meblağ hesaplanırken, sadece İsveç aylık mevzuatı uyarınca tamamlanmış sigorta süreleri dikkate alınır.

1924 yılından önce doğan kişiler için ek aylıkların hesaplanmasıyla ilgili İsveç mevzuatının geçici hükümleri, bu Sözleşmeden etkilenmez."

Doğaldır, yetmişbeş sene önce veya yetmişyedi sene önceki bir mevzuata dönüşü İçveç uygun görmüyor.

16 ncı maddede yaşlılık aylığı, malullük aylığı, dul ve yetim aylığı olarak belirlenen aylıklar kaldırılmış, "kazançlı bir işin gerçek veya nazarî sürelerini esas alarak hesaplanan sadece esas aylıklar İsveç dışında ödenirler" hükmü getirilirken "aylık zammı, çocuk bakım tahsisatı, aylığa bir ek olarak ödenmeyen sakatlık tahsisatı ve gelir kontrollü yardımlar verilmez" hükmü eklenmiştir.

Değerli arkadaşlar, burada da çok küçük bir açıklama yapmak zarureti var. İçveç'te, biliyorsunuz, İsveç nüfusuna kayıtlı bütün insanlar, doğduğu günden ölümüne kadar sosyal sigortalar kapsamı ve şemsiyesi altındadır. İçveç, kendi mevzuatına göre, Türk insanının da bu kapsam altında bulunacağını düşünerek, bu tip yardımları, sözleşmeyle kaldırmış bulunuyor. İnşallah, gelecek günlerde bunu Türk insanı da yaşayacaktır.

Madde 17 de belirtilen dul, yetim ve sakat çocuk aylıkları İçveç tarafından verilmediği için bu maddeler kaldırılmış ve şu hükümler getirilmiştir:

"Bir Âkit Tarafın yetkili Sigorta Kurumu, kişinin çalışma yeteneğini kaybetme oranını tespit ederken, hangi kurumun bizzat sözkonusu olduğuna göre mevzuatı uygulanır."

Eğer, sakatlık kararını İsveç'te bir kurum veriyorsa, İsveç mevzuatına göre; sakatlık kararını Türkiye'de bir kurum veriyorsa, Türkiye mevzuatına göre uygulanacaktır.

"Gerekli görülen tıbbî muayeneler, yetkili Sigorta Kurumunun talebi üzerine ve o kurumun hesabına ikamet yerindeki Sigorta Kurumu tarafından yaptırılır."

18 ve 19 uncu maddeler, 1960 yılından önceki yılları kapsadığı için, yürürlükten kaldırılmış bulunuyor.

26 ncı maddeden önceki "İş Kazaları" başlığı, "İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları" şeklinde değiştiriliyor.

27 nci maddeden sonra gelmek üzere "27 a" maddesi ekleniyor. Madde 27 a da yeni bir ilavedir. "Bir Âkit Tarafın mevzuatına göre bir iş kazasına veya meslek hastalığına maruz kalmış bir kimse, diğer Âkit Tarafın ülkesinde kalırken veya ikamet ederken, bu kaza veya hastalık nedeniyle, birinci Âkit Tarafın yetkili kurumunun nam ve hesabına, ikinci Tarafın mevzuatında sağlandığı şekilde, gerekli tıbbî bakımı alır." Yani, İsveç'te çalışan bir işçimiz, İsveç'te bir tedavi şekli sürdürü-yorsa, aynı tedavi şekli ve yardımı Türkiye'de de olacak veya Türkiye'de ise, İsveç'te de olacak.

28 inci maddede aile yardımlarından bahsedilmiş; fakat, İsveç bu yardımları karşılamadığı için, madde kaldırılmıştır.

35 inci madde şu paragrafla bitiriliyor; yeni bir ilave: "Bir Âkit Tarafın sigorta kurumu tarafından yapılan masraflar, idarî anlaşmada belirlenecek esaslar ve yöntemlere göre diğer Âkit Tarafın Yetkili Sigorta Kurumu tarafından ödenir" denilmek suretiyle, yeni ilave tamamlanmış bulunuyor.

Değerli arkadaşlar, dikkat ettiyseniz, konuşmamın başlangıcından sonuna kadar bir hususu vurgulamak istedim. Vurgulamak istediğim husus şu: Bugün, Avrupa'da, sosyal düzeyi en üst seviyede olan, gelir seviyesi en üst seviyede olan ve kendi ülkesi dışından gelmiş insanlara da kendi ülkesindeki insanlık muamelesini yapan bir ülke olarak İsveç'in, bir örnek olarak alınması lazım. Bu örneklerin, hem ekonomik hayatımızda hem de sosyal hayatımızda etkili olması lazım.

Türkiye, İsveç'le olan ticarî münasebetlerini geliştirmeli; ama, ticarî münasebetini yalnız İsveç'le mi geliştirmeli?.. Çok merak ettim, bir döküm çıkardım. Şu anda, dünyada 271 adet ticaret yapılabilir ülke var veya ülkecik var. Türkiye, bu 271 adet ülkecikle de olsa bir münasebet kurmalı ve ticaretini bu istikamette geliştirmeli. Bu, bir taraftan millî gelire katkı sağlayacağı gibi diğer taraftan da ülkenin sosyal gelişmesine katkı sağlayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Karapaşaoğlu, 1 dakika içinde toparlayınız.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Efendim, ben, konuşmamı tamamlamış bulunuyorum.

Değerli Başkanıma ve siz değerli üye arkadaşlarıma saygılar sunuyorum ve bu sözleşmenin, ülkemize, İsveç'te yaşayan insanlarımıza hayırlara vesile olmasını diliyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz  Sayın Karapaşaoğlu.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın Kamer Genç; buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün, 1 Kasım 2000. 1 Temmuz 2000 tarihinden bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi tatildeydi, 1 Ekimde açıldı. İşte, seçim dolayısıyla, aşağı yukarı dört aydır Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye'nin meseleleriyle ilgili, Türk Halkının meseleleriyle ilgili tek bir konuşma yapılmadı. Dört ay, bu memlekette ne oldu?.. Bir defa,  4 bankaya el konuldu. Konuldu da, bu 4 bankaya el konulurken de, köstebekler banka patronlarına bildirdi ve bunlar bankanın içini boşalttılar.

Şimdi, bu olay dahi, tek başına bu olay dahi, bir hükümetin düşürülmesi için bir yeterli sebep. Yani, normal, demokrasisi gelişmiş, sorumluluk duygusu gelişmiş, halkına ve milletine karşı sorumluluk duygusu içinde yetişen siyasîlerin yapacağı en önemli olay bu. Bunda yok, hiçbir şey yokmuş gibi, memleket güllük gülistanlıkmış gibi... Biz, dün, burada, iktidar partileri milletvekillerinin sırf denetimden kaçırmak için gündemi doldurdukları soruları görüştük.

Memur sokakta, işçi sokakta, ülkeyi bir ateş almış, hırsızlar memleketi hortumlamış, içini boşaltmış bankaların... Bunların her birinin tek başına bir hükümeti düşürmesi gerekir. Biz, şimdi, getirmişiz, anlaşmaları onaylıyoruz. Anlaşma çok önemli; Anayasaya göre, kanunun üstünde, Anayasanın altında bir hiyerarşiye sahip. Bu dış ülkelerle ilgili çok önemli anlaşmaları imzalarken, Dışişleri Bakanımız hani?.. Yok; spordan sorumlu Devlet Bakanımız kendisini temsil ediyor. 35 ba-kandan da başka bakan yok.

Sayın milletvekilleri, şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak burada yaptığımız konuşmaların... Eğer bu Parlamentonun bir itibarı varsa, eğer bu hükümet bu Parlamentoya değer veri-yorsa bu hükümet Meclisin çalışma saatleri içinde burada bulunmak zorundadır; aksi takdirde... Zaten herkes Parlamentonun değerini yitirmesi konusunda -yani, herkes derken birçok çevreler, bu konuda- çok yoğun çaba içindeler. Şimdi, bu manzarayı gören Türk Halkı diyecek ki: Yahu, büyük insanlarımız işsiz, ülkenin ekonomisi bitmiş, yok edilmiş, aşağı yukarı 14 milyar dolar gitmiş; 2000 bütçesi 45 katrilyon, 2001'in 48 katrilyon, bunun aşağı yukarı dörtte 1'ini birkaç tane banka patronu götürmüş... Hele Parlamentoya bakın, buradan hiçbir ses çıkmıyor ve sanki hiçbir şey yokmuş gibi, getiriyor anlaşmaları, onaylıyorlar.

Değerli milletvekilleri, bunda bir tuzak var. Bu Parlamentonun itibarını sarsmaya yönelik tuzaklar var. Biz, maalesef, Parlamento olarak kendi hakkımıza sahip çıkmıyoruz.

Şimdi, Sayın Dışişleri Bakanı nerede?.. Avrupa Birliğine girmek üzereyken, Yunanistan'la, tam Avrupa Birliğiyle 8 Kasımda önemli bir belge imzalayacakken, bir bakıyorsunuz, Dışişleri Bakanının, böyle, kendisine yandaş birtakım medyada o çok istisnaî kabiliyetler olarak ortaya koyduğu mesele bitiyor. Dışişlerimiz, gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin şanına ve şöhretine uygun bir dışpolitika izlemiyor. Dışişleri Bakanı niye gelip burada izahat vermiyor? 8 Kasım yaklaştı...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Yurt dışında.

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, her gün yurt dışında zaten. Allah rızası için bir defa buraya geldiği var mı? İşte, belki senede bir defa uğrar.

Şimdi, aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, en başta, Türkiye'nin ekonomisini ele alması lazım. Gündemde, çok önemli, her biri hükümeti çok önemli derecede etkileyecek ve düşürecek nitelikte soru önergelerimiz var.

Bakın, şimdi, Sayın Dışişleri Komisyonu Başkanı yeni seçilmedi. Daha önce de tartıştık; onu tekrar dile getirmek de istemiyorum. Aslında, İçtüzüğümüze göre, bu dönemdeki Dışişleri Komisyonunun görevi iki yasama yılıdır, o da bitti. O halde, bittiğine göre, bu anlaşmaları getireceğimize, soru önergelerimizde ve Meclis araştırmalarında komisyonlara gerek yok, bunları görüşmemiz lazım.

Bir devlet bakanıyla ilgili çok önemli bir iddia var ortada; kayınvalidesinin hesabına 69 milyar lira para geçiyor. Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye'de sorumluluk varsa, bu çok önemli bir olay. Ben, vardır yoktur demiyorum; ama, gelip bu kürsüde bunun hesabı verilmelidir. Eğer bu doğruysa, bu bakanın orada durması mümkün değil.  Bu bir zimmet suçudur, bu bir rüşvettir eğer doğruysa; ama, şimdi, bu Meclis kimden hesap soracak?!

Yine soruyorum iktidar partisi milletvekillerine: Arkadaşlar, sizin hükümetinizin sorumluluk noktasını bize söyleyin; hangi olay olursa sizin hükümetiniz, ben sorumluyum arkadaş, ben istifa ediyorum... Desin bir...

Şimdi, burada Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı seçimi yapıldı. Bir bayındırlık bakanı gazetelere beyanat verdi, "efendim, Bayındırlık Bakanı müteahhit milletvekilleriyle pazarlık yaptı, bilmem şu kadar oyla alındı..." Bu, Meclise yakışır mı sayın milletvekilleri?!

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Efendim, konumuzla ne alakası var!

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, çıksın, burada...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Uluslararası anlaşma görüşüyoruz burada.

KAMER GENÇ (Devamla) - Neyse... Sizi rahatsız eder tabiî...  Dur bir dakika, konuşma...

Şimdi, bunlar, bakın, Parlamentonun ve parlamenterin değerini çok zedeleyen  olaylar, bizim hayat memat meselemiz. İşte bunların, burada hesabının verilmesi lazım.

BAŞKAN - Sayın Genç, bakın, kamuoyunu...

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, ben geleceğim anlaşmaya...

BAŞKAN - Bir dakika... Nereye geliyorsun?.. Dur bakayım hele, bir bekle bakayım.

Bir kere, kamuoyunu yanıltıcı bilgi vermeyin. Komisyonun çalışma sürelerini ve komisyonun görev süresinin devam ettiğini biliyorsunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, şimdi, bakın, benim sürem... Bir dakika, ben konuşmayı yapayım, ondan sonra...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Lütfen müdahale edin Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Genç, sözünüzü kesmek zorunda bırakmayın.

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, ben, anlaşma...

BAŞKAN - Sayın Genç, konuyla ilgili konuşmazsanız, Genel Kurulun bilgisine başvuracağım. Bilginize sunuyorum, 66 ncı maddeye göre Genel Kurulun bilgisine başvuracağımı bilgilerinize sunuyorum, ona göre konuya geliniz diyorum, konuya geliniz diyorum...

KAMER GENÇ (Devamla) - Bu kadar suiistimale batık bir iktidar grubu 350 milletvekiline sahip olursa, bizi burada konuşturmaz da canım!

BAŞKAN - Sayın Genç, konuya gelir misiniz...

KAMER GENÇ (Devamla) - Ama, biz, burada, halkın temsilcileri olarak...

BAŞKAN - Efendim, konuya gelin. İçtüzüğü uyguluyorum ben.

KAMER GENÇ (Devamla) - ...halkın sorunlarını dile getirmek zorundayız. Bu hükümet nerede? Bu bankaların içi niye boşaltıldı? (DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Siz, İçtüzüğe göre konuya gelir misiniz...

KAMER GENÇ (Devamla) - Bunu öncelikle ele almamız lazım; birinci mesele bu. (DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

KAMER GENÇ (Devamla) - Tabiî ki, içinde acıları olan, arkasında ayıpları olan bizim bu konuşmalarınızdan yoksunur; ama, bırakın da biz... (DSP sıralarından gürültüler)

Efendim, dört aydır bu meseleler burada konuşulmadı. Bu meseleler, burada ilk konuşmamız gereken meselelerdir.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - 1994 yılında hangi bankalardan hesap sordunuz?!

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, İsveç ile 1978 yılında bir anlaşma yapmışız, yirmiiki yıldır beklemiş... Canım iki gün daha beklesin!

EDİP ÖZGENÇ (İçel) - Şu yaptığın konuşmanın kanunla ne ilgisi var beyefendi?!

KAMER GENÇ (Devamla) - İlgisi var.

EDİP ÖZGENÇ (İçel) - Ne ilgisi var bu konunun?!. İsveç Krallığının sosyal güvenlik politikasıyla ilgili...

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, var. Sizin anlayışınız kıt olduğu için olmadığını sanı-yorsunuz. (DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Genç... Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Devamla) - Benim burada savunduğum, Meclisin itibarıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarı, evvela Dışişleri Komisyonu, dışişleriyle ilgili olarak burada...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - Sözümü kestiniz mi?

BAŞKAN - Sözünüz de bitti zaten.

KAMER GENÇ (Devamla) - Hayır, daha 2 dakika sürem var.

BAŞKAN - Siz konuya gelmezseniz, 66 ıncı maddeye göre, Genel Kurulun bilgisine başvuracağım, onayını alacağım.

KAMER GENÇ (Devamla) - Hayır, daha 2 dakika...

BAŞKAN - Siz konuya gelir misiniz gelmez misiniz; 1 dakika süreniz var.

KAMER GENÇ (Devamla) - Geliyorum canım... Efendim, bir dakika...

BAŞKAN - 1 dakika süreniz var.

KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, bu kürsü...

BAŞKAN - Sayın Genç, her konuşmanızda Genel Kurulu böyle tartışmalara götürecek anlayıştan vazgeçiniz.

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, bakın, o sizi ilgilendiren bir konu değildir.

BAŞKAN - Beni ilgilendiriyor, beni İçtüzük ilgilendiriyor.

KAMER GENÇ (Devamla) - Ben konu dışında konuştuğum zaman ikaz edersiniz.

BAŞKAN - Üç kez ikaz ettim Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) - Hayır efendim... Bir dakika...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Genç'in konuşmasını kesmek zorunda kaldım. Sebebini söylüyorum: Konuya bir türlü gelmedi; İçtüzüğün 66 ncı maddesi uyarınca, üç kez uyarmama karşın konuya gelmedi. Bu nedenle, sayın milletvekilinin bu konu hakkında konuşmaktan men edilmesi hususunu Genel Kurula sunacağım. Genel Kurul, bu konuda görüşmesiz olarak, işaret oyuyla karar verecektir.

Sayın Genç'in konuşması konusunda benim tavrımı...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, izin verir misiniz?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gönül.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Şimdi, orası Meclisin hür kürsüsüdür. Sizin uyarınız üzerine sayın konuşmacı konuya döndü. (DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Dönmedi efendim.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Siz, Meclisi idare eden bir Başkanvekilisiniz, daha bir hoşgörülü olmalısınız; düşüncelerin, görüşlerin ve fikirlerin bu kürsüden daha serbestçe ifade edilmesine hoşgörülü olmalısınız.

BAŞKAN - Sayın Gönül, tam 9 dakika konuşmadı...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - İzin verin de konuşsun.

BAŞKAN - Ama, yeter!..

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, onun için bu maddeyi uygulamayın, daha hoşgörülü olun. (DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Genç, 1 dakika süre veriyorum, devam edin.

Buyurun.

AYDIN TÜMEN (Ankara)- Afakî konuşuyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, bakın, burada, konuşmalara tahammül etmek zorundasınız.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Düzgün konuş, tahammül edeceğiz.

KAMER GENÇ (Devamla) - Kimsenin bizi koruması... Tabiî, Meclis Başkanvekilleri, siz de...  Dün, burada, Meclis Başkanvekili, kendisine yakışmayan bir cümle söyledi -Cumhurbaşkanı "ben Meclisin yetkilerine sahip çıktım" diyor- diyor ki "kimsenin Meclis hamiliğini yapmasına gerek yok." Cumhurbaşkanı doğrusunu söylüyor. Yani, bir Cumhurbaşkanı "hükümet altı ay yetki alamaz" diyorsa, Meclisin yetkisine sahip çıkıyor ve kendisine teşekkür etmek lazım.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Kimsenin hamiliğine ihtiyacımız yok.

KAMER GENÇ (Devamla) - Ama, bizim Meclis Başkanvekilimiz çıkıyor "kimsenin hami-liğine ihtiyacımız yok" diyor; bilakis...

Bu hükümet gelsin, burada...

SÜLEYMAN YAĞIZ (İstanbul) - Yok... Tabiî yok.

KAMER GENÇ (Devamla) - Buyurun efendim... 350 milletvekiliniz var; gelin, burada tartışalım konuları.

O kadar kanun hükmünde kararname çıkardınız "acele" dediniz, hiç ortada bir şey yok; hepsi de Anayasa Mahkemesinde iptal edildi, bankaların içi de boşaltıldı.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Hesap sorulmasından rahatsızlık mı duyuyorsun?!

KAMER GENÇ (Devamla) - Bunun günahı kimin, o aç insanın günahı kimin?! Sizin boynunuzda... (DSP sıralarından gürültüler) Sizin boynunuzda...

Onun için, siz, bundan sonra, eskisi gibi, bizi, beni, böyle, her şeyi gelip de burada örtbas eden kişilere karşı suskunluk içerisinde göremezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - Bundan sonra, çok rahat halkın dertlerini burada dile getiririz.

Saygılar sunarım efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Genç, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin büyük bir kurum olduğunu, hiçbir kişi ve kuruluşun bu kurumun üzerinde olamayacağını ifade ettim. Eğer, bir kişi veya kurumun bu Meclisin üzerinde veya bu Meclisin hamiliğine  ve yetkilerine sahip olması gibi bir anlayış varsa, ben, o anlayışı bu Mecliste bulunan arkadaşlarıma yakıştıramıyorum. Biz, hukuk devletinde yaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyetinde bütün kurumlar, işlemler kanuna tabidir. Bu konuda, özellikle Meclisimizin vereceği kararları inceleme mercii Anayasa Mahkemesidir. Hiçbir kişi ve kurum, bizim kararlarımızı, bunun dışında, inceleyemez. (DSP sıralarından alkışlar)

Eğer bazı arkadaşlarımız aksi anlayışta iseler, hukuku inceleme gereğini, kanunları inceleme gereğini, Meclisin görev ve yetkilerini, Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini, Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini bilmeleri gerekir. Bugün, Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, Anavatan Partisi iktidarda olabilir, yarın diğer partiler iktidarda olur. Hukukun temel ilkelerinde ayrılmayalım, Meclisin üstünlüğünde ayrılmayalım diyorum. Eğer sizler, Meclisin iradesine, Meclisin gücüne sahip çıkamıyorsanız, elbette ki birileri gelir, sahip çıkar. İşte, buna müsaade etmeyelim diyorum ben.

Teşekkür ediyorum arkadaşlar. (DSP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, benim sözümü yanlış anladınız.

BAŞKAN - Sayın Genç, konuşmayın lütfen... Konuşma! Yeter!..

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ne biçim davranış bu Sayın Başkan?! Sen Başkansın; ne demek bu?!

BAŞKAN - Sen de, konuşmasını bil!

KAMER GENÇ (Tunceli) - Arkadaşlar, Anayasa konusunda bir çok kişiye ders verebilirim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE İSVEÇ KRALLIĞI ARASINDA

30 HAZİRAN 1978 TARİHİNDE İMZALANAN SOSYAL GÜVENLİK

SÖZLEŞMESİNE EK ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ

UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1.- 3 Haziran 1997 tarihinde Stockholm'de imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ve İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Ek Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili grup başkanvekilleri gruplar adına söz bildiriminde bulunmadığı için, şahsı adına Sayın Ayhan; buyurun.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - 5 dakikada ifade ederseniz...

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Mücmel olarak ifade ederiz.

HASAN METİN (İzmir) - Türkçesini söyle.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Türkçesi mücmel işte, özet halinde; ama, onu da öğrenmek lazım. O da bizim bin yıllık Türkçemizdir.

Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 45 sıra sayılı Türkiye - İsveç arasındaki sosyal güvenlik anlaşmasıyla ilgili tasarının 1 inci maddesi üzerinde şahsen söz almış bulunuyorum.

Daha önce, anlaşmayla ilgili grup adına konuşan Sayın Karapaşaoğlu'nun verdiği bilgileri de dinledim. Bu anlaşma, elbette ki, sosyal güvenlik bakımından, orada çalışanlar ve burada çalışacak olanlar için de, iki taraf için de faydalı bir anlaşmadır.

Ben, bu vesileyle, yurt dışında çalışan kardeşlerimizin, vatandaşlarımızın sosyal güvenlikle ilgili bazı meselelerini, burada, kısaca dile getirmek istiyorum. Tabiî, bugün sayıları 3 milyona yaklaşan bu insanlar, 1960'lı yıllardan beri, Avustralya'dan İsveç'e kadar bütün dünyaya yayılmış vaziyettedirler ve hem geçimleri için çalışmakta hem de Türkiye'nin kalkınması ve gelişmesi için fevkalade büyük yardımlarda bulunmaktadırlar. Yurt dışında çalışan bu insanların 5 - 6 milyar dolar mertebesinde her yıl gönderdikleri dövizler, 1960'lı, 1970'li, hatta 1980'li yıllarda, 1990'lı yıllarda -halen de devam eder şekilde- Türkiye'nin, döviz ihtiyacını karşılayan, ithalatın finansmanına yardımcı olan fevkalade mühim bir kaynağıdır. Bugün, neresinden baksanız, yurt dışından gelen işçi dövizleri, aşağı yukarı 70 milyar dolar mertebesindedir, kümülatif olarak aldığınız zaman.

Tabiî, bu insanların birtakım sıkıntıları var -geçenlerde, Belçika'ya, Brüksel'e gitmiştim, oradaki işçi topluluklarıyla görüştüm- talepleri var. Bu anlaşma vesilesiyle, yine sosyal güvenlikle ilgili bu konuları, burada, dikkatinize arz etmek istiyorum. Dışişleri Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bunları dikkate almasında fayda var.

Yurt dışında çalışanların bir talebi şu: Bunlar, kesin dönüş yapmadan emeklilik hakkını almak istiyorlar. Yanlış hatırlamıyorsam, 1970'li yıllarda, 1980'li yıllarda, her gün için 1 dolar yatırmak şartıyla emeklilik hakkı verilmişti bunlara. Sonra bu 2,5 dolara çıktı, sonra 2 dolara düşürüldü; ama, yürüyen bir sistemdir. Kesin dönüş yapmadan bu primleri süresi içinde ödeyen ve süresini tamamlayana emeklilik hakkının verilmesi gerekir. Yeni sosyal güvenlik mevzuatımız da buna müsaittir, bu imkânı getirmektedir belli süre prim ödeyenler için. Bu düzenleme bizim iç mevzuatımız bakımındandır; ama, yurt dışında çalışan insanları ilgilendiriyor.

İkinci husus da şudur: Bunlar, kesin dönüş yapmadan otomobillerini Türkiye'ye getirebilmek istemektedirler. Nitekim, yurt dışında, bir kamu görevlisi, çalıştığı zaman belli bir süre, bir otomobil getirme hakkı bulunmaktadır dışarıdan. Bu insanlar da yurt dışında çalışıyorlar; yirmi yıldır, otuz yıldır çalışıyorlar. Buralarda yakınları var, akrabaları var, vatanları var;  tabiî, buralara da gelmek istiyorlar. Geldikleri zaman, otomobille gelemiyorlar; Yugoslavya'daki hadiseler bunların karadan gelişlerini zorlaştırdı. Ayrıca, Bulgaristan'dan geçiş ücretleri de çok yüksek, kişi başına 60 mark; bundan şikâyetçiler. İstiyorlar ki, bunlar, uçakla geldikleri zaman, burada, kendi otomobillerini bir iki ay kullanabilsinler. Bunların otomobil getirip burada bırakabilmelerine imkân vermek lazım. Üç ayda, altı ayda bir gümrükten çıkar, tekrar sok, Edirne'ye kadar seyahat et, gel... Düşünün ki, Van'daki bir insan, Erzurum'daki bir insan veya Kayseri'deki bir insan, bir gümrüğe ulaşacak, tekrar geri dönecek, iki saat dışarı çıkıp gelecek formalite icabı. Bunların kaldırılmasını istiyorlar. Türkiye'de araba bulundurabilme imkânı...

Bir diğer mesele de, tabiî,  bunların talepleri. Askerlik bakımından, 10 000 mark -mark olarak söylüyorum- yüksek gelmektedir. Dışarıdaki bu insanlarımızın  çoğu  işsizdir, 1000 mark işsizlik parasıyla geçinmektedir. Öncelikle, bizim insanlarımız arasında işsizlik daha yaygındır Avrupa'da. Bunun da 5 000 marka düşürülmesi istikametinde talepleri vardır.

BAŞKAN - Sayın Ayhan, 1 dakika içinde toparlayınız, eksüre veriyorum.

CEVAT AYHAN (Devamla) - Teşekkür ederim.

Eğer bir iki dakika izin verirseniz, müteakip maddede söz almam tekrar. Toparlayacağım, bir iki husus var arz edeceğim. Teşekkür ederim.

Yine, yurt dışındaki vatandaşlarımızın gümrüklerden şikâyetleri var. Gümrüklerde fevkalade kötü muamele yapılıyor kendilerine. Ben görüştüğüm toplulukta da bilgi verdim. Gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanı arkadaşımızın gümrükleri düzene sokmak için büyük bir gayret sarf ettiğini, Türkiye'de kamu yönetiminin vatandaşa daha iyi hizmet verir hale getirilmesi için bütün Meclis iradesinin de bu istikamette olduğunu, iktidarların bu istikamette gayret ettiğini, tabiî, bunun sağlanması gerektiğini ifade ettim; ama, bunlar, tabiî, Avrupa gümrüklerini de görüyorlar; Türkiye gümrüklerine geldikleri zaman fevkalade haşin ve kaba muamelelere maruz kalıyorlar. Değerli gümrük mensuplarının hepsini kastetmiyorum; onlar içinde çok değerli insanlar, şüphesiz çoğunluktadır; ama, içlerinde, hakikaten, insana, kıyafetine göre, mesleğine göre...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ayhan, size ikinci kez söz veremiyorum; bu, benim prensibim; 2 nci maddede söz alırsınız.

CEVAT AYHAN (Devamla) - Peki, teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bakın, Sayın Başkan, Sayın Ayhan'ın da konuşmasının tasarıyla ilgisi yoktu; ama, iktidara çatmadığı için sizi rahatsız etmedi. (DSP sıralarından "nasıl ilgisi yoktu" sesleri)

BAŞKAN - Nasıl yoktu?!

Madde üzerinde başka söz isteği?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...  1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Gruplar adına söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına Sayın Ayhan, buyurun.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; tasarının 2 nci maddesinde söz almış bulunuyorum. Tabiî, 1 inci maddede ifade ettiğim hususa bir iki husus daha ilave edip sözümü tamamlayacağım.

Gümrüklerdeki muamelelerden şikâyetçidir dışarıdaki vatandaşlarımız. Bunun süratle düzene sokulması lazım. Ayrıca, gümrük meselesi, sadece bizim vatandaşlarımızı ilgilendiren mesele değil; milyonlarca turistin gelip gittiği bir ülkeyiz, daha da büyütmek istiyoruz bu rakamları. Avrupa Topluluğuna girişte, tabiî, bir takvim içinde mevzuat düzenlemeleri yapılacak, anayasada, kanunlarda bu istikamette. Ancak, anayasayı da, kanunları da değiştirebilirsiniz; ama, insanların davranışını değiştirmek kolay mesele değildir. Onun için de, fevkalade yoğun bir şekilde, bilhassa, dışarıyla temasta olan hizmet birimlerinin kalitesinin yükseltilmesi, insan davranışlarının değiştirilmesi, insana muamele terbiyesinin, ahlakının, vasıflarının geliştirilmesi için de ilgili bakanlıkların fevkalade kesif eğitim yapması lazım.

Yine, sosyal güvenlikle ilgili bir diğer mühim mesele var. Onu da burada ifade edeyim müsaade ederseniz. Oda şudur: İsviçre'yle 1970'li yıllarda yapılmış olan sosyal güvenlik anlaşması neticesinde, İsviçre'de çalışanlar emekli oldukları zaman emeklilik sigorta birikimleri Türkiye Sosyal Sigortalar Kurumuna gönderilmektedir. Kesin dönüş yapanlar için söylüyorum. Bunlar, tabiî, biraz evvel ifade ettiğim gibi, bugün için 2 dolar gün başına prim ödeyip de prim ödeme süresi tamamlanınca, emekli olma hakkını kazanıyorlar Türkiye'de; ama, sosyal güvenlik primlerinin, Türkiye'ye transfer edilen primlerin 2 doların üzerindeki miktarı işçiye iade edilmiyor. Bu, Almanya'da iade ediliyor, diğer ülkelerde iade ediliyor. 1970'li yıllarda Türkiye ile İsviçre arasında yapılmış olan sosyal güvenlik anlaşması buna cevaz vermediği için, bu iade yapılmıyor. Burada, İsviçre'de çalışan takriben 100 bin civarında insanımız, emeklilik durumunda mağdur oluyor. Bu talepleri ortadadır. Bendeniz, bunu birkaç defa sosyal güvenlikten sorumlu bakan arkadaşlarımıza da, bizatihi veya komisyonda arz ettim. Bu istikamette bir şey de var; ama, bunun süratlendirilmesi ve çözülmesi lazım.

Yine, sosyal güvenlikle ilgili olarak, Bulgaristan'da ve -özellikle Bulgaristan'da- Romanya'da, bu ülkelerde  çalışan insanların -bilhassa Bulgaristan'da büyük nüfus olduğu için, birkaç milyon mertebesinde- oradan buraya göç etmiş olan insanların sosyal güvenlik problemleri var. Orada çalıştıkları sürelerin burada sayılması için, onların primlerinin buraya transfer edilmesi... Bunların ikili anlaşmalarla çözülmesi lazım. Türkiye, önümüzdeki dönemde daha çok dışarıya açılacaktır; işgücü olarak, ticaret olarak, teknoloji olarak, vasıflı işgücü olarak. Sosyal güvenlik anlaşmalarının, süratle, çalışan insanlarımızın sıkıntılarını giderecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerekir diyorum.

Kanunun hayırlı olmasını diliyor, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.

2 nci maddeyle ilgili başka söz isteği?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Oylamaya geçerken istersiniz.

Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım.

Karar yetersayısını...

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van) - Zaten açık oylama karar yetersayısını verir.

BAŞKAN - Efendim istiyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ne demek canım! Şimdi, işarî oylama yapıyoruz; madde oylu-yoruz, madde!..

BAŞKAN - Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim.

O arada, vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını havi oy pusulasını aynı süre içerisinde Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun bilgisini alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Açık oylamayı elektronik oylama cihazıyla yapacağım ve 3 dakikalık süre vereceğim. Bu 3 da-kika içerisinde sisteme giremeyen arkadaşımız olur ise, aynı süre içerisinde, teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen giremezlerse, oy pusulalarını, Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bundan sonra görüşeceğimiz tasarıların tümü açık oylamaya tabidir; milletvekili arkadaşlarımın, bu hususu göz önünde bulundurmalarını özellikle rica ediyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ve İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Ek Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Katılan üye     :                          193

Kabul             :                          190

Ret                  :                              1

Çekimser        :                              2

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olsun.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kanada Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.

6. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kanada Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/350) (S.Sayısı:47) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

                                            

(1) 47 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Niyazi Yanmaz; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 47 sıra sayılı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kanada Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, 21 inci Yüzyılda, özellikle, artık küreselleşmenin, glo-balleşmenin telaffuz edildiği bir dönemde, ülkemizin de, bir başka ülkeyle, dünyanın öteki ucundaki bir ülkeyle sosyal güvenlik anlaşması yapması, hakikaten, iletişimin, ulaşımın, teknolojinin nerelere kadar vardığının açık bir göstergesidir. Her ne kadar, coğrafî olarak Kanada bizden uzak olsa bile, bir Kuzey Amerika ülkesi olsa bile, Türkiye ile Kanada'nın böyle bir anlaşmayı yapması, çağdaş bir ülke olma açısından gerekli bir olay ve bu yasa tasarısının da hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemiz, bilindiği gibi, dışarıya işçi veren bir ülke; bu, tabiî, bizim sos-yoekonomik problemimiz, demokratik bir problemimiz. 1960'lı yıllarda, Türkiye'den, özellikle Almanya'ya ve sonra diğer Avrupa ülkelerine -ve şimdi de Kanada'ya aynı şekilde bir tasvip var- bu tür işçilerimizin gitmiş olması, ister istemez, ülkemizle, işçilerimizin gittiği, vatandaşlarımızın gittiği ülkeler arasında bu tür sosyal güvenlik anlaşmalarının yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Tabiî, yurt dışında çalışan, yurt dışında olan insanlarımızın haklarını korumak, o ülkelerle sosyal güvenlik anlaşması yapmak gerektiği gibi, özellikle, ülkemizde de sosyal güvenlik sistemimizin çağdaş bir konuma, çağdaş bir norma getirilmesi, uluslararası norma sahip olması, hepimizin arzu ettiği bir olaydır.

Görünen o ki arkadaşlar, 57 nci hükümet döneminde, özellikle geçtiğimiz yıl, sosyal güvenlik yasa tasarısı, sosyal güvenlik reformu diye sunulmuş; ancak, onun arazları ve o yasanın ucube bir yasa olduğu, her geçen gün, arazlarıyla birlikte ortaya çıkmaktadır.

Yine, görünen o ki, partimiz tarafından Anayasa Mahkemesine sosyal güvenlik yasasının iptali için başvuru yapıldığı için, büyük bir ihtimalle bunun iptali söz konusu olacaktır.

Değerli arkadaşlar, özellikle, siyasetimizde, siyasîlerimiz, geçmişte, sosyal güvenlik sistemimiz üzerinde popülizm yapmışlardır; ancak, görünen o ki, 57 nci hükümet döneminde de, popülizmin karşıtı olarak, bir despotizm yaşanmaktadır. Yani, özellikle sosyal güvenlik sistemimizin aktuaryel dengesinin tutturulabilmesi için, insan merkezli, işçi merkezli, işveren merkezli değil de, sadece sosyal güvenlik sistemi merkezli, devlet merkezli bir amaç güdülmektedir; bununla da bir yere varılmamaktadır. Yine, sosyal güvenlik sistemimizin her halükârda rehabilite edilmesi, yeniden revizyona tabi tutulması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, özellikle 1960'lı yıllarda Almanya'yla başlayan bu süreçte, ülkemizdeki ekonomik dengelerin her geçen gün daha da bozulması ve sabit gelirlinin yaşam standartlarının çok çok altında yaşamak zorunda bırakılmasıyla, ülkemizden dünyanın gelişmiş ülkelerine yoğun bir işçi akını başlamıştır. Bugün, sadece Almanya'da 2 milyonun üzerinde yurttaşımız bulunmaktadır. Elbette, bu açılım, birtakım sıkıntıları beraberinde getirmektedir. Çalışma şartları, çifte vatandaşlık, özgürlüklerin sınırlandırılması, sosyokültürel adaptasyon problemleriyle birlikte, çok ciddî sıkıntılar başgöstermiştir. Bu ülkelerden biri de Kanada'dır. Özellikle coğrafî uzaklık sebebiyle, Türkiye ve Kanada, uzun bir süre boyunca, komşularıyla olan ekonomik ve ticarî ilişkilerini geliştirmeye önem vermişlerdir.

Değerli arkadaşlar, Kanada'da kişi başına düşen millî gelir 19 700 dolardır; oysa, bizde 1999 yılında kişi başına düşen millî gelir 2 878 dolardır. Bu, iki ülke arasındaki gelişmişlik noktasında, ekonomi noktasında, ekonominin gelişmesi noktasında ne kadar büyük bir açıklık olduğunu göstermektedir. Ve yine, Türkiye'nin Kanada'dan olan ithalatı 293 milyon dolardır; oysa, Kanada'nın bizden olan ithalatı 96 milyon dolardır; yani, arada 197 milyon dolar gibi bir açık vardır ve yine arkadaşlar, bu nedenle, ikili ticarî ilişkiler mütevazı bir düzeyde seyredegelmiş. 1970'li yıllarla birlikte, globalleşen yeni dünyada, Kanada-Türkiye ilişkilerinde ciddî manada gelişmeler olmuştur. Bu gelişmelere paralel olarak vatandaşlarımızın bir kısmı çalışma amaçlı olarak Kanada'yı tercih etmeye başlamışlardır. Bu tercihin en önemli sebepleri, yaşam standardı ve İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri gibi büyük ülkelere denk seviyede olmasına karşın, birçok alandaki vergi muafiyetleriyle diğer ülkelere göre yüzde 50'ler mertebesinde daha ucuz bir ülke olmasıdır. Misafirperver ve sıcakkanlı insanları, inanç ve sosyokültürel alanda geniş bir hoşgörüye sahip olması da önemli rol oynamıştır. Bunun yanı sıra, dünya kültür ve ticaret merkezlerinin Kanada'ya kayması, son derece güvenli ve yüksek yaşam standardına sahip olması, Türk insanını cezbetmektedir.

Değerli arkadaşlar, bizim dışarıya verdiğimiz işçilerin, vatandaşlarımızın dışarıya iş için, iş imkânı bulmak için gitmeleri her ne kadar resmî kayıt altındaysa da, son dönemde gördüğümüz o ki, özellikle Romanya'dan olmak üzere Balkan ülkelerinden ülkemize kayıtdışı işçi, kaçak işçi adı altında milyona varan sayıda insan gelmiştir ve Türkiye'de 13 milyon dolayında işsiz olmasına rağmen, bu insanlar kayıtdışı olarak, kaçak olarak ülkemizde hâlâ istihdam edilmektedir. Bu, doğal olarak ülkemiz insana, işsiz ülkemiz insanına büyük bir özveri gerektirmekte ve büyük bir sıkıntı vermektedir.

Değerli arkadaşlar, bu, sosyal güvenlik sistemimizin çökmesinden ve özellikle... Ünlü İngiliz devlet adamı Churchıll'ın de dediği gibi, gelişmekte olan ülkelerde kanunlar, âdeta, büyüyen insanlara dikilen elbise gibidir. Biz, 1999 yılında bir sosyal güvenlik yasası çıkardık. Oysa, görüyoruz ki, 2000 yılında, bu yasa, bizim ihtiyaçlarımıza cevap vermemekte.

Arkadaşlar, anlaşıldığı kadarıyla, bu anlaşmada, taraflar, günün şartlarına göre, karşılıklı olarak ilişkilerin kapsamını geliştirmek amacıyla yeni ilaveler yapmışlardır. Hızla globalleşen dünyada, ülkelerarası ilişkilerin de yeni boyutlar kazanması pek tabiîdir; ancak, her ülke, bu anlaşmalara imza atmadan önce, bunun kendisine getirisini irdeler.

Anlaşma kapsamının genişletilmiş kısımlarından biri de, bilhassa vatandaşlarımız için büyük önem arz eden sağlık yardımları, tıbbî bakım yardımları, çocuk parasından yararlanma, işsizlik sigortası ve iş piyasası, parasal destek gibi önemli hakların elde edilmesini ihtiva eden kısımdır.

Değerli milletvekilleri, Kanada sosyal güvenlik sisteminden söz edilmesi gerekirse, sağlık hizmetleri ve sosyal hizmetler, kamu sektörünün sorumlulukları arasında ve ulusal bir sosyal güvenlik sistemiyle desteklenmektedir. Görülen o ki, Kanada'da yaşayan vatandaşların çoğu, sosyal güvenlik şemsiyesi altında, çağı yakalamış ve çağdaş bir yaşantı içerisinde hayatlarını idame ettirmektedirler. Oysa ülkemizde, sosyal güvenlik sistemimiz büyük açıklar vermekte, insanlarımız, Bağ-Kurlumuz, SSK'lımız ve emeklimiz, özellikle sağlık kurumlarının kapılarında sürünmektedirler.

Arkadaşlar, Şanlıurfamızda, özellikle Türkiye'nin en büyük devlet üretme çiftliği olan Ceylanpınarımızda, sadece bir mütehassıs doktoru zaman zaman yakalayabilmek -rotasyonla gelirse- büyük bir lüks ve fantezi olmakta, sadece pratisyen doktorlarla iş götürülmeye çalışılmaktadır; binlere, ikibinlere, beşbinlere varan sayılar büyük sıkıntılar vermekte ve bu da, sosyal güvenlik sistemimizdeki çöküşün açık bir göstergesi olmaktadır.

Gerek hastaneler gerekse ayakta bakım kuruluşlarında sunulan koruyucu sağlık hizmetleri ile tedaviler, büyük bölge sağlık merkezleri ve büyük belediyelerce yürütülmektedir; yani, Kanada'da sağlık hizmetleri, büyük bölge sağlık merkezleri ve büyük belediyelerce yürütülmektedir. Bu da, bizim mahallî idareler yasasını çıkarmamızın ne kadar elzem olduğunu, böyle bir yasanın ne kadar çağdaş olduğunu, bunun acil olarak çıkarılması gerektiğini göstermektedir. Ümit ediyoruz ki, bu çalışma döneminde mahallî idareler yasasını çıkarırız ve bu konuda hiç olmazsa çağdaş olma yo-lunda bir adım atmış oluruz.

Bunun özellikle altını çizerek vurgulamak istiyorum, Kanada'da oturan herkes, ulusal sağlık sigortası kapsamındadır.

Değerli milletvekilleri, belediyeler çocuklar için yuvalar kurar ve okul sonrası serbest zaman etkinliklerinin giderleri kısmen belediyeler tarafından karşılanır. İş kazaları nedeniyle ortaya çıkan tüm tedavi giderleri, ulusal meslek sakatlıkları sigorta tarafından karşılanır. Kanada'da çalışan insanların çoğu, sendikaları aracılığıyla işsizlik sigortası yatırmıştır. Bu tür bir sigortası olmayan işsizlere ise, devletten küçük bir yardım ödenir. Hükümet, işe alıştırma, piyasada iş bulması zor kişiler için düzenlenen işler ve işsizlerin yeni bir iş bulmalarını kolaylaştırmak amacıyla ödenen taşınma yardımı ve bu gibi önlemleri kapsayan geniş çaplı bir program uygulamaktadır.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin Kanada'yla sosyal güvenlik anlaşması yapması hepimiz için memnuniyet verici bir olaydır. Özellikle, tekrar vurguluyorum, ülkemizde de sosyal güvenlik sistemimizin çağdaş bir seviye yakalaması, çağdaş bir çıtayı yakalaması hepimizin en büyük dileğidir, arzusudur, temennisidir. Ben bu vesileyle, bu yasanın hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yanmaz.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahıslar adına söz isteği?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KANADA HÜKÜMETİ ARASINDA SOSYAL GÜVENLİK ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ

UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1.- 19 Haziran 1998 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kanada Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşması" nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sonuç alınamaz ise, aynı süre içerisinde oy pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini; bu arada vekâleten oy kullanacak sayın bakanların, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını havi oy pusulasını aynı süre içerisinde Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kanada Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasının sonucunu açıklıyorum:

Katılan üye

:

236

Kabul

:

229

Ret

:

1

Mükerrer

:

6

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olsun.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.

7. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/354) (S. Sayısı : 48) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa.

Buyurun Sayın Fatsa. (FP sıralarından alkışlar)

                                        

(1) 48 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

FP GRUBU ADINA EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yaklaşık 3,5 milyon nüfusu, 28 750 kilometrekarelik yüzölçümüyle Balkanların en küçük ülkelerinden biri olan Arnavutluk, bu haliyle bile bölgenin anahtarıdır. Zira, Arnavut nüfusun ancak yüzde 60'ı Arnavutluk'ta, yüzde 40'ı ise diğer bölge ülkelerinde yaşamaktadır. Kosova'da 2 milyon, Makedonya'da 500 000 dolayında, Karadağ'da 100 000-150 000 civarında, Yunanistan'da ise 100 000 civarında Arnavut yaşamaktadır. Yunanistan ve Sırbistan'ın, coğrafî konumundan dolayı da İtalya ve Almanya'nın sürekli ilgi alanı içerisinde bulunan Arnavutluk, Balkan denkleminin odak noktasıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1464 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilen Arnavutluk, 1912 yılına kadar tam 448 yıl Osmanlı egemenliğinde kalmıştır.

Ülkemize, Köprülüzadelerden Namık Kemal'e, Mehmet Ali Paşa ve Avlonyalı Ferit Paşa'dan Şemsettin Sami'ye kadar sayısız yönetici ve sanatçı vermiş Arnavutluk Halkıyla, tarihî, kültürel ve inanç bağımız yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. Ayrıca, kaldırım taşından soframıza kadar "Arnavut" tanımlaması, hâlâ, dilimizde devam etmektedir.

Arnavutluk, belki de, tarihinin en rahat ve huzurlu dönemini Osmanlı döneminde yaşamıştır. 28 Kasım 1912 tarihinde bağımsızlığını ilan ederek Osmanlı İmparatorluğundan ayrılan Arnavutluk, 28 Kasım 1944 tarihinde komünist sisteme geçinceye kadar iç ve dış karışıklıklar yaşamıştır. Buna, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında maruz kaldığı İtalyan işgalleri de dahildir.

1944-1991 Arnavutluk Halk Cumhuriyeti döneminde ise, kendisine mahsus, en katı totaliter komünist rejimlerden biri olarak, yıllar boyu, dünyadan kopuk, içe kapalı bir hayat sürmüştür.

Doğu Avrupa'daki demokratikleşme rüzgârlarının en son uğradığı Anavutluk'ta liberal demokratik sisteme geçiş döneminin tipik problemlerine ağır bir de kriz eklenmiştir; çünkü, hepimizin yakından hatırlayacağı gibi, 1997 yılında patlak veren bankerlik krizi sebebiyle kaos ve anarşi ortamına sürüklenen ülke, daha yeni yeni kendini toparlamaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Arnavutluk'ta liberal ekonomiye geçmek için sermaye birikimi sağlayarak yatırımları teşvik amacıyla faaliyetlerine izin verilen bankerlik kuruluşları, bir müddet sonra, vaat ettikleri yüksek faizleri ödeyemeyerek iflas etmiştir. Bu kriz sebebiyle kayba uğrayan halk ayaklanarak, orduya ait kışla ve depoları yağmalamış, 700 000 civarında silah sivil halkın eline geçerek, ülke bir içsavaşın eşiğine gelmiştir.

Bunun üzerine, aralarında Türk askerlerinin de bulunduğu çokuluslu bir güç Birleşmiş Milletler kararıyla Arnavutluk'a gönderilmiş ve ülke yavaş yavaş kaos ortamından kurtulmuştur. Bu güce Türkiye'nin de katılmasını özellikle Arnavut hükümeti ve Arnavut Halkı istemiştir.

1997 yılında Arnavutluk'ta yaşanan bu olayları masum gelişmeler saymak, sadece bankerlik kuruluşlarının iflasıyla tasarruflarını yitiren halkın tepkisiyle açıklamak yanlış olur. Her şeyden önce, unutmamak gerekir ki, bu olaylar neticesinde, Türkiye'ye dost bir politika izleyen dönemin Cumhurbaşkanı Sali Berisha ve partisi yönetimden uzaklaştırılmıştır.

Ayrıca, Yunanistan ve Sırbistan'ın Arnavutluk'u parçalamaya yönelik teşebbüslerinin de bunda büyük payı vardır. Bu olaylar, Bosna-Hersek ve Kosova'da izlediğimiz, Ortodoks dünyanın, kendi ifadeleriyle, Osmanlı bakiyesini ve Müslüman toplumları, tehcir, etnik temizlik ve asimilasyon politikalarıyla Balkanlardan silme girişimlerinin bir parçası olarak değerlendirilmelidir.

Ancak, Yunanistan'ın megalo idea çerçevesinde Makedonya, Arnavutluk, Bulgaristan ve Türkiye ile görülen kötü ilişkileri sonunda kendi aleyhine dönmüştür; çünkü, Yunanistan bu ilişkileriyle, anılan ülkeler tarafından kuşatılma korkusunu her geçen gün daha fazla hissetmektedir. Bunun ve yeni Balkan haritasının avantajlarının Türkiye tarafından iyi değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye, yakın hinterlandında yer alan soydaş ve akraba topluluklarla her alanda iyi ilişkileri geliştirerek devam ettirmelidir. Buna Arnavutluk da dahildir; çünkü, Türkiye Balkanlarda ağırlığını hissettirebilmek için Arnavutluk'a muhtaçtır. Bu anlamda Arnavutluk Türkiye için Balkanlarda kilit ülkedir. Bunun için tarihî ve kültürel iyi ilişkilerimizi, ekonomik ilişkilerle de pekiştirmeliyiz.

Bu noktaya baktığımızda, büyük eksikliğimizi hemen görmekteyiz. Mesela, 1998 rakamlarına göre toplam ihracatımız içerisinde Arnavutluk'un payı binde 17, toplam ithalatımız içerisinde ise; ancak, onbinde 6'dır. Arnavutluk'un toplam ihracatı içerisindeki payımız yüzde 1,9, toplam ithalatı içerisindeki payımız ise, yüzde 6'dır. Bu oranlar tatmin edici olmaktan çok uzaktır.

Halbuki, Türkiye'nin Arnavutluk yetkilileri nezdinde itibarı çok yüksektir. Arnavut halkının da Türkiye'ye sempatisi, Yunanistan, Sırbistan ve İtalya'ya ise antipatisi vardır. Bu durum, daha yüksek beklenti doğurmaktadır; ancak, Sırbistan hariç, anılan ülkelerle Arnavutluk'un dış ticareti Türkiye'ye oranla daha fazladır.

Bu bağlamda, Türkiye'nin teşvikiyle daha önce başlamış olan İstanbul'u, Sofya, Üsküp, Tiran ve Durbes Limanı ile Adriyatik üzerinden İtalya'ya bağlayacak olan otoyol inşaatının bir an önce bitirilmesi, hem Arnavutluk'un hem de bu otoyolun geçeceği diğer ülkelerin Türkiye İle ilişkilerini daha ileri seviyelere getirecektir.

Bu düşüncelerle, anlaşmanın her iki ülke için hayırlı olmasını temenni ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Fatsa.

Tasarının tümü üzerinde başka söz isteği?.. Yok.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ARNAVUTLUK

CUMHURİYETİ ARASINDA SOSYAL GÜVENLİK SÖZLEŞMESİNİN

ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1.- 15.7.1998 tarihinde Tirana'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesi"nin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu kanun, yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2 nci maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Açık oylamayı elektronik oylama cihazıyla yapacağım ve oylama için 3 dakikalık süre vereceğim.

Sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, aynı süre içerisinde oy pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum. O arada, vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını havi oy pusulasını yine aynı süre içerisinde Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasının sonucunu açıklıyorum: Katılan üye 226; kabul 223; ret 2; çekimser 1.

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olsun.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

8. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/356) (S.Sayısı : 49) (1)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunmaması kabul edilmiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Rıza Ulucak; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Sürenizi başlatıyorum.

FP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hükümetimiz ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 49 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde, Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Sayın Başkanımıza ve Yüce Milletimizin değerli vekillerine, bu vesileyle saygılar sunuyorum.

                                          

(1)  49 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Ülkemiz, bilindiği gibi, bir türlü dost yapamadığımız düşmanlarla ve maalesef, düşmanlaştırılmış dostlarımızla çevrili bulunmaktadır. Dünyanın en kritik coğrafyasında yer alan ülkemizin istikrar içinde bulunması kadar, bütün komşu ülkelerin de istikrara kavuşması, bölgemizin tümü için elbette çok önemlidir. Bu bakımdan, çok ileri seviyede ilişkiler içerisinde bulunduğumuz Azerbaycan ile sosyal güvenlik sözleşmesi yapılması memnuniyet verici bir olgudur.

İki dost arasında başlatılan temaslar neticesinde, 18 ilâ 21 Mayıs 1998 tarihlerinde Ankara'da yapılan görüşmelerde mutabakat sağlanarak, şu anda huzurunuzda bulunan, Türkiye-Azerbaycan Sosyal Güvenlik Sözleşmesi parafe edilmiştir.

Bu sözleşme, 17 Temmuz 1998 tarihinde Ankara'da imzalanmıştır. 20 nci Dönemde görüşülmesi mümkün olmayan tasarı, 3.6.1999 tarihinde, Bakanlar Kurulunca, diğer birçok tasarılarla birlikte yenilenmiş ve bu suretle, çok şükür, epey bir gecikmeyle de olsa, bugün Yüce Meclisimizin gündemine gelebilmiştir.

Bu sözleşmeyle, akit ülke vatandaşlarına ve hak sahiplerine çeşitli haklar sağlanmaktadır. Tasarı gerekçesinde bu haklar şöyle açıklanmaktadır:

"Her iki akit taraf vatandaşları sosyal güvenlik hakları yönünden eşit işlem göreceklerdir.

Her iki akit tarafta geçen sigortalı hizmet sürelerinin birleştirilmesi mümkün olacaktır.

Geçici görevli olarak diğer akit tarafta çalışanların, kendi nam ve hesabına çalışan ve diğer akit taraf ülkesinde bulunanların, elçilik, konsolosluk, temsilcilik gibi diplomatik misyon mensuplarının ve devlet hizmeti görmek üzere diğer taraf ülkesinde bulunanların tabi olacağı sosyal güvenlik mevzuatı belirlenmiş olacaktır.

Aylık veya gelir almakta iken diğer akit taraf ülkesine giden ve burada ikamet edenlerin aylıkları yeni ikamet yerinde de ödenecektir.

Sigortalının kendisi veya bakmakla mükellef olduğu aile bireylerinin diğer akit tarafta bulunması ve hastalanmaları halinde, sağlık yardımlarından, bağlı bulunduğu kurum hesabına yararlanmaları imkânı sağlanmaktadır.

Her iki akit taraf sigortalılarının geçici iş göremezlik hallerinde sağlık ve diğer para yardımlarından yararlanmaları mümkün olacaktır.

İş kazası veya meslek hastalığı geliri almakta iken ikametgâhlarını diğer akit taraf ülkesine nakledenlere bu gelirleri diğer tarafta da ödenmeye devam edecektir.

Maluliyet aylığı alan ve diğer tarafta ikamet edenlerin tıbbî kontrolleri, ikamet yerinin sosyal güvenlik kuruluşu tarafından yapılacaktır.

Her iki akit taraf yetkili makam ve kurumları sosyal güvenlik alanında birbirlerine her türlü yardımı sağlayacak ve gereken kolaylığı gösterecektir.

Öte yandan, sözleşme metni, tanımları, uygulanacak mevzuatı, uygulamanın kapsadığı kişileri, işlem eşitliğini, yardımların ihracını, her iki ülke bakımından ikamet ve sigortalılık sürelerinin tanımını, geçici görevlilerin tabi olacağı mevzuatı, süre birleştirilmesiyle ilgili hususları, iş kazası, meslek hastalığı, analık, hastalık, malullük, yaşlılık ve ölüm yardımlarını ve bu yardımların belirlenme ve ödenmesine dair usulleri her iki ülkenin mevzuatı bakımından yapılacak yardımların hesaplanmasını, ülkelerin yetkili makam ve kurumları arasındaki karşılıklı yardımlaşmayı, talep, bildiri ve itirazların sunulmasını, ihtilafların çözümüne ilişkin hususları, yürürlük, süre ve sona erme gibi hükümleri düzenlemektedir."

Bunların teferruatına maddelerde tabiî girilmiştir ben tekrar etmeye lüzum görmüyorum.

35 maddelik bu sözleşme beş yıl süreyle yürürlükte kalacaktır. Sözleşme, akit tarafların iç hukukî prosedürlerinin yerine getirilmesi konusunda tarafların yazılı teatilerinin tamamlandığı tarihte yürürlüğe girecektir. Sürenin bitiminden altı ay önce taraflardan birisi sözleşmenin feshedilmesi konusunda yazılı bildirimde bulunmazsa sözleşme beş yıllık devreler halinde uzatılmış sayılacaktır.

Komşu ülkelerle iyi ilişkiler içerisinde bulunmayı gaye edinen ülkemizin kardeş Azerbaycan ile yaptığı bu sözleşmenin kapsamı itibariyle diğer komşu ülkelere de yansıması, bölgemizin her türlü kargaşadan arınmış bir sulh ve sükûn bölgesi olması temennisiyle kanunun hayırlı olmasını diliyor Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ilıcak.

Grupları adına başka söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Tokat Milletvekili Sayın Ali Şevki Erek, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde kişisel söz hakkımı kullanmak üzere huzurlarınızdayım.

Değerli arkadaşlarım, bu anlaşmanın münderecatına hayır demek mümkün değil; tamamen ve mutlak olarak yapılması gerekli, uygun ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir an evvel çıkması icap eden bir tasarı. Biz, peşinen, kişisel olarak da, diğer anlaşmalarda olduğu gibi, bu anlaşmaya da evet oyumuzu kullanacağız; ancak, bu anlaşma vesilesiyle Türk cumhuriyetleriyle olan ilişkilere bir nebze temas etmenin ihtiyacını hissediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bundan altı yedi ay evvel, yine, Türk cumhuriyetleri ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki başka konularla ilişkili sözleşmelerin onayına dair yasa tasarıları, anlaşmalar gündeme gelmişti. O zaman da, altı yedi ay evvel, Yüksek Meclisin huzurunda, söz alarak, Türk cumhuriyetleri ile Türkiye arasındaki ilişkileri bekleyen, ama kesinlikle olmasını arzu etmediğimiz birkısım tehlikelere naçizane işaret etmek istemiştim.

Geçen ay, hepimizin bildiği gibi, Rusya Federasyonu Başkanı, birkısım Türk cumhuriyetleriyle anlaşmalar yaptı. Değerli arkadaşlarım, bu anlaşmalar, lalettayin konulara yahut rutin konulara taalluk eden anlaşmalar değildi. Putin'in Türk cumhuriyetlerini ziyaret ederek yaptığı anlaşmalar, iki büyük ana konuya yönelikti; Savunmada işbirliği anlaşmaları, ekonomide müşterek hareket etme anlaşmaları.

Altı-yedi ay evvel yaptığımız konuşmada, bunu daha evvel söylediydim tafrasına katiyen sığınmak istemiyoruz. Bu, muhtelif basın organlarımızda da, hatta Türkiye Büyük Millet Meclisinde arkadaşlarımız tarafından ifade edildi.

Eğer, Türk cumhuriyetleriyle Türkiye arasındaki ilişkileri, gereken ehemmiyetin şemsiyesi altına almaz isek, bun ilişkilere gereken ehemmiyeti vermez isek, bu konular üzerinde gerektiği şekilde durmaz isek -o zaman söylemiştik- Rusya Federasyonuna yakınlaştırmayı kolaylaştırırız. -tabirimizi mazur görünüz, bunu özür dileyerek söylüyorum- Rusya Federasyonunun kolları arasına atabiliriz endişesini burada izhar etmiştim.

Tabiî, Sovyet Rusya Federasyonu bizim büyük komşumuz, dostumuz; onunla her türlü işbirliği yapmamız da doğal. Ancak, on küsur yıldan beri, yetmiş-seksen yıllık bir badireden kurtulduktan sonra hürriyetlerine, istiklallerine kavuşan ve bizimle burada anlatılamayacak ölçüde maddî-manevî ve kültürel bağları bulunan Türk cumhuriyetleriyle olan ilişkilerimizin yeniden bir büyük mercek altına alınmasına ve gerekli önemin verilmesine nazarı dikkati çekmek için bu anlaşma olayını vesile ittihaz ettim.

Değerli arkadaşlarım, Türk cumhuriyetlerinden bir kısmının savunma ve ekonomik işbirliğini Rusya Federasyonuyla yapması, kulak ardına atılacak bir husus değildir,  hiçbir şekilde ihmal edilecek bir husus değildir. Dışişleri olarak Türk cumhuriyetleriyle ilişkilerin hangi düzeyde devam ettirildiğinin ve ne sonuç alındığının burada ortaya konulması lazım. Kayıtsız kalmak, bigane kalmak, istenen önemi değil, sadece günü geçirmek için Türk cumhuriyetleriyle ilişkide gözükmenin bir yararı olduğu kanaatinde değilim.

Yüce Meclisin huzurunda, zabıtlara geçmesi açısından, Türkiye Cumhuriyetinin Türk cumhuriyetleriyle olan ilişkisine ayrı bir önem, ayrı bir ağırlık, ayrı bir ciddiyet vermesini ve ileride telafisi gayrikabil, Rusya Federasyonuyla olan ağır ilişkilere sebebiyet vermemesini diliyorum ve bir şey daha diliyorum: Eğer, Rusya birkısım Türk cumhuriyetleriyle savunma işbirliği konusunda, ekonomik işbirliği konusunda dayanışma içinde anlaşmaları ortaya koymuşsa, Türkiye Cumhuriyetinin de, eğer, bugüne kadar yapmadığı anlaşmalar varsa, bu yapmadığı anlaşmaların içinde savunma ve ekonomik işbirliği gibi esas işbirliği anlaşmaları varsa, hiç vakit geçirmeden Sovyet Federasyonuna muvazi anlaşmaları gündeme getirmesi ve bunun yollarını araması gerekmektedir.

Türkiye'nin Türk cumhuriyetleriyle olan ilişkilerinde bir ağabeylik taslamasına ve bunu göstermesine gerek yoktur. İlişkilerde eşit kardeşlik işlemini devam ettirmenin yararlı olduğu kanaatini taşıyoruz ve yine, bu ilişkilerde Türkiye Cumhuriyeti, Türk cumhuriyetlerine karşı verdiği sözleri, altına girdiği taahhütleri vakit geçirmeden yerine getirmelidir. Yerine getirilmeyen söz ve taahhüt, Türkiye Cumhuriyeti açısından olmamalıdır. Orada kamu eliyle, özel sektör eliyle yapılacak yatırımların, bizzat, devlet tarafından çok iyi bir şekilde ve titizlikle takibi gereklidir. Orada yapılacak taahhütlerde, yatırımlarda, verilen taahhütlerde bizim buradan giden vatandaşlarımızın şu veya bu şekilde itimadı ve güveni sarsıcı hareketlerine meydan verilmemesi gerekmektedir. Bunu takip edecek de, başta, cumhuriyetimiz, Türkiye Cumhuriyeti ve onun Dışişleridir.

Değerli arkadaşlarım, Azerbaycan'la olan maddî ve manevî ilişkimiz devam ediyor. "Azerbaycan" denince, Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattına dokunmadan edemeyeceğiz. Baku-Ceyhan Petrol Boru Hattı, aşağı yukarı, beş altı seneden beri Türkiye'nin gündemini işgal eden önemli, yararlı, her yönüyle, hem özel ilişkilere hem uluslararası ilişkilere hem de ekonomik hususa büyük katkı yapacak bir büyük anlaşmadır; ancak, şunu gündemden ve gözden kesinlikle ırak tutmamak gerekir ki, Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattında kendi kendimizi aldatmaya, hayalci tablolar çizmeye, birbiri peşi sıra imza törenleri yaparak, sonucu, kesin bir şekilde bile bile uzaklaştırmaya hakkımız yoktur. Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı, uluslararası özel şirketlerin kârlılık oranıyla çok yakından ilişkilidir. Bu hususları kesin hale inkılap ettirmeden, yapılacak törenlerle -inşallah olmaz, inşallah bu endişelerimizin aksi çıkar- kendimizi bir sukutu hayalle karşı karşıya bırakmayalım.

Son olarak bir konuya daha temas etmek istiyorum. Tabiî, kardeşliğin, maddî ve manevî yoldaşlığın ve birlikteliğin devam etmesi, bir kısım karşılıklı anlayışa, inanca ve samimiyete de gerek duymaktadır. Hepiniz, arkadaşlarımın belki, büyük bir kısmı seyretti, Türkiye-Azerbaycan millî maçı, şahsen benim yüreğimde bir kanamaya meydan verdi. İki kardeş millî takımın yaptığı uluslararası resmî bir karşılaşmayı seyretmemeyi telakki ederdim. Kusur, hata, vebal, yanlış, şurada burada demiyorum; ama, beni izleyen Azerbaycanlı kardeşlerim varsa, beni izleyen Türk futbolcularımız, sporcularımız varsa, seyircilerimiz varsa, kardeşlikler böyle olaylarla zedelenmemeli. Bırakınız kültür birliğini...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Erek, 1 dakika içinde toparlayınız.

ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) -...maddî, manevî birliği; birbirine her anlamıyla uzak ülkeler arasında, sporun bir dostluğu, bir yakınlaşmayı gerektirdiği bir ortamda, Türkiye ile Azerbaycan millî maçının unutulmasını, spor karşılaşmalarında bırakınız öyle didişmeyi, kardeşlik böyle olurmuş dedirtecek bir tablonun ortaya konulmasını, her iki ülkenin de sporcularına, yöneticilerine, seyircilerine, haddim olmayarak, burada tavsiye etmek cüretini gösteriyorum.

Bu anlaşmaya "evet" diyorum. Bu anlaşmanın çok daha esasi anlaşmalarla ve bütün Türk cumhuriyetleriyle ve Sovyet Federasyonuyla yaptığı anlaşmalara müşabih bir çizgide yeniden inikadını temenni ediyor; hayırlı uğurlu olması dileğiyle, Yüce Meclise sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Erek.

Şahsı adına, Sayın Zeki Ergezen; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ikili anlaşmalar konusunda, Meclisin bir yeni karar almış olması lazım.

Gündeme baktığımız zaman, 60'dan fazla ikili anlaşmalar ve ikili sözleşmeler var. Bunların hepsi matbu, üç maddeden ibaret. Bana göre, Meclisi, biz, boşuna yıllardır meşgul ediyoruz ve bugün de boşuna meşgul ediyoruz. Bu kadar... Yani üç madde; birisi yürürlük maddesi, "Bakanlar Kurulu yürütür" diğer madde nedir, efendim, işte bu kanun onaylanır. Sizin bu kanunlardan Meclis olarak haberiniz yok, içeriğinden haberiniz yok. Öyle kanunlar var ki, yani öyle anlaşmalar, öyle sözleşmeler var ki, 15 yıldır imzalanmış, bürokratlar imzalamış, karşı taraf imzalamış, yürürlükte, yürüyor, sizin haberiniz yok, içeriğinden haberiniz yok; burada sadece size getirilen nedir; âdeta noter gibi, efendim "bu anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur, bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer, bu kanun hükümlerini bakanlar kurulu yürütür..." Meclisin huzuruna getirilen budur, bundan başka bir şey değil; ama, Meclis, bunun içeriğinden habersizdir. Bunu bürokratlar imzalıyor, karşı taraftan da kimler imzalıyor bilmiyorum, gerek ikili anlaşmalar gerek ikili sözleşmeler, askerî anlaşmalar, ticarî anlaşmalar, hiçbirinden Meclisin haberi yok. Yani, biz burada, bürokratik cumhuriyetten demokratik cumhuriyete geçmek mecburiyetindeyiz. Ben, bunun altına imza koyuyorum, imzalayacağım, bir nevi imzadır, parmak kaldırıyorum, bu yürürlüğe girer diyorum, bu anlaşmayı onaylıyorum; ama, bu anlaşmanın içeriğinde ne var ben bilmiyorum.

Dün Diyarbakır'da uçak indirildi, niye indirildi; efendim, İran'dan kalkan bir uçak Suriye'ye gidiyormuş, ikili anlaşmalar gereği İsrail, bu uçağın aranmasını istiyor. Bu ikili anlaşmaların, bu sözleşmelerin içinde çok şeyler var; ama, bunu Meclisin bilmesi lazım, bunun kararını Meclisin vermesi lazım.

Bakınız, Azerbaycan ile -söz gelmişken- geçmişteki bir acı hatırayı ifade etmek istiyorum: Mersin'den sandıklar Ermenistan'a gidecek, Ermenistan-Azerbaycan savaşı var. Bizim oradaki işçilerimiz, bu sandıkların içinde silah var, biz bu sandıkları yüklemeyiz dediler, bunların içinde silah var, bu sandıkların açılıp aranması lazım denildi; ama, o günün hükümetleri, bu kürsüden Meclise getirilmesine rağmen, hayır, uluslararası anlaşmalar gereği biz bu sandıkları açamayız dediler, Erzurum'da trende bekledi, bu sandıklar açılmadan. Benim Azerbaycanlı kardeşlerime Ermenilerin silah sıkmasına ben kendi topraklarımdan müsaade etmiş oldum.

İkili anlaşmalar yapılıyor madem, sözleşmeler yapılıyor, 60'a yakın anlaşma var. Gelin, Meclis olarak toplanalım, mademki şu anda yapacak bir şeyimiz yok, bu kadar elektrik, bu kadar personel çalışıyor, bu kadar mesai harcıyoruz, önümüzde bu kadar önemli sorunlarımız var... Ee, nedir efendim?.. Bakın, ben, bir daha söyleyeyim, kamuoyu da dinlesin. Benim görevim ne burada? "Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur. Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür." Bu kanun, zaten yürüyor; yıllardan beri yürüyor, yıllardan beri yürütülüyor; bunu siz yapmıyorsunuz ki!

Mesela, Gürcistan'la sosyal güvenlikle ilgili bir anlaşmada, nedir; efendim, bizden müsteşar imzalamış, karşı taraftan da bir bakan yardımcısı imzalamış; bu, yürüyor, iki yıl önce imzalanmış. Peki, mademki öyle, mademki matbu üç tane maddeden ibaret, gelin, grup başkanvekilleri toplanın, bir karar alın, şu Mecliste üç gün, dört gün çalışalım, şu 60 tane anlaşmayı veya sözleşmeyi bitirelim, Meclisin önünü de açalım. Kendi kendimizi niye avutuyoruz? Biz, burada noter miyiz? (FP sıralarından alkışlar) Bürokratların noteri olmaktan ne zaman kurtulacağız biz? Biz, bunu yapmak mecburiyetindeyiz arkadaşlar, biz Meclisiz. Yani, davul benim boynumda, tokmak başkasının elinde olmaktan kurtulmalıyız biz. Biz, bütün partiler olarak, burada, millî iradenin temsilcileriyiz; ama, bunu görmüyoruz. Yasamanın üzerinde gölge var, yasamada ambargo var. Ben, yasama yetkimi bihakkın kullanamıyorum; ben, ne yasama hakkımı kullanabiliyorum ne de denetleme görevimi yapabiliyorum. Mademki, bununla ilgili sayfalar dolusu anlaşmalar var, bu anlaşmaların içeriğini ben burada tartışmalıyım, burada görüşmeliyim, karar vermeliyim, ondan sonra, bürokratlar imzalayacaksa imzalasınlar ve bu maddeyi de onunla beraber imzalamış olurum. Ben, bunları hatırlatmak için söz aldım.

Bakın, bu ikili anlaşmalar o kadar enteresan ki, yine, Azerbaycan-Ermenistan savaşında, Lübnan'dan kalkan silah yüklü bir Fransız uçağı Türk hava sahasını ihlal etti. Bizim pilotlarımız, radara yakalanan bu uçağın etrafını çevirmesine rağmen, o gün için Dışişleri Bakanlığımızdan yanıt alamadık. Ben, konuyu bu kürsüye getirdim ve konuştum. O silah yüklü Fransız uçağı, Ermenistan'a silahları indirdi, bize de bay bay etti. Yani, bu ikili anlaşmaların, sözleşmelerin içerisinde benim ülkemin aleyhine çok şeyler var.

Bakınız, burada, İsrail'le ilgili, geçmişte, maalesef, bir anlaşma geçti. Çok büyük sıkıntıları yaşamaya başlıyoruz, gelecekte de yaşayacağız. Onun için, lütfen, grup başkanvekilleri, parti liderleri, yetkililer bir araya gelin ve şu Meclisin yetkilerini, tekrar, yeniden görüşün. Bizim gerçek görevimiz nedir; biz, bunları bürokratlardan alıp, burada kararlaştırmalı, bürokratlara, "sen, bu anlaşmayı ancak böyle yapabilirsin" deme hakkına sahip olmalıyız. Onlar hazırlıyor, biz, burada, onlarınkini tasdik ediyoruz; âdeta, bürokratların evhamının altında, onların rüzgârlarının altında burada yasama görevini yapıyoruz. Ben, şahsen bundan rahatsızım milletin vekili olarak ve bundan kurtulmak istiyorum; onun için de Yüce Meclise bunu hatırlatmak istedim.

Akşamın bu vaktindeki heyecanlı konuşmamdan dolayı beni mazur görmenizi diler, hepinize saygılar sunarım. (FP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Ergezen.

Sayın Ergezen, dediğiniz doğru; ama, ekinde anlaşma metninin tamamı var; o hususun bilinmesini istiyorum.

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Ben, tümü üzerinde söyledim...

BAŞKAN- Neyse, ekinin olduğunu söyledim.

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, madem söylediniz, Meclisin bilgisi olması için söylüyorum: Bu ekteki anlaşmaları değiştirme hakkına sahip değiliz.

BAŞKAN- Değiliz, Anayasa gereği...

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis)- Bunlar hazırlanıyor, geliyor ve bize nezaketen bilgi veriliyor. Biz, şu anda bu kanun tasarısını görüşürken, o ektekilerini değiştirme hakkına sahip miyiz, değiştirebilir miyiz?!.

BAŞKAN- Değiştiremeyiz...

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis)- Bir tek virgülünü, bir tek cümlesini değiştirebilir miyiz?!.

BAŞKAN- Onaylama çünkü, onaylama olunca değiştiremeyiz.

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis)- Değiştiremeyiz... Ben değiştirmeyeceğim, birileri benim adıma bunları hazırlayacak, sen bunları noter gibi tasdik et diyecek. Ben, şahsen bundan kurtulmak istiyorum. Şu Yüce Meclisin, Türk Milletinin Meclisinin de kurtulmasını istiyorum ve bunun için bunu ifade etmek istedim.

BAŞKAN- Anayasanın 90 ıncı maddesinde bu husus sarih; uluslar arası andlaşmaları onaylıyoruz, değiştiremiyoruz.

Evet, teşekkür ederiz.

Bu arada, Komisyonumuzun bir söz isteği var.

Buyurun Sayın Başkan.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van)- Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Erek'in konuşmalarında Kafkaslar ve Ortaasya kardeş cumhuriyetlerine verdiği önem ve heyecanı takdirle karşılıyoruz. Yalnız, Türkiye Devleti ve Hükümeti bunlara çok büyük önem vermektedir. Kendileri de takip buyurmuştur ki, Sayın Cumhurbaşkanımızın ilk resmî ziyareti kardeş Ortaasya cumhuriyetlerine yapılmıştır ve yine bu cumhuriyetlerle Türkiye Cumhuriyeti arasında her biriyle ortalama 70 ve 80 arasında ikili anlaşmalar imzalanmıştır.

Burada katılamayacağım bir nokta daha var, o da şu: Rusya Federasyonunun bu yöreyle ilişkileriyle Türkiye arasında bir rekabet havası verir bir ifade kullandınız. Bizim buradaki maksadımız rekabet değil, birbirini tamamlayıcı olmak. Biz bunu, Ankara'yı son olarak ziyaret eden Rusya Federasyonu Sayın Başbakanıyla yapılan müzakerelerde de ifade etmeye çalıştık. Türkiye'yi kendisinin Kafkaslar'da ve Ortaasya'daki menfaatlarının bir rakibi ve tehdidi olarak değil, ortağı olarak görmek, ki, kendileri de bunu ifade ettiler ve aslında her iki memleketin, artı, Kafkaslar ve Ortaasya Cumhuriyetlerinin de menfaatı budur. Rusya ile Türkiye arasında yakın bir işbirliği ve birbirini tamamlayıcı olması...

Yine görüyorsunuz ki, Ortaasya Cumhuriyetlerinde Türk özel sektörü birçok yerde ikinci büyüklükteki yatırımcıdır, bazı yerlerde de üçüncü büyüklükteki yatırımcı durumundadır. Sayın hükümete, Dışişleri Bakanının aslî vazifesi olmasının yanında, ayrıca, hükümet içerisinde, bu işlerle, bu bölgeyle görevli bir devlet bakanı bulunduğunu da biliyorsunuz. Daha fazlası yapılamaz mı; yapılabilir, o, bizim de temennimiz, arzumuz.

Bir noktayı daha işaret buyurdunuz, o da, ağabeylik. Türkiye'nin aklından bu geçmez. Türkiye Cumhuriyeti, tanıdığı bu kardeş devletlere, cumhuriyetlere kendisi gibi eşit gözle bakar, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Ağabeylik değil, karşılıklı menfaat esasına dayalı ve kültürel, etnik, dinî bağları, tarihî bağları bulunan özel ilişkileri geliştirme yolunda bir çabamız vardır. Yoksa, bazı çevrelerin vermek istediği ağabeylik statüsünü Türk Devleti kesinlikle reddeder ve etmeye de devam edecektir.

Bu alanda gösterdiğiniz alaka ve heyecanı memnuniyetle karşılıyorum; ama, izninizle bu noktalarına açıklık getirmek istedim.

Şimdi, izninizle, Sayın Ergezen'in heyecanına teknik bakımdan açıklık getirmek lazım. Birincisi, Anayasamız, milletlerarası anlaşmaları yapmak hak ve görevini hükümete vermiştir. Dünyanın hiçbir memleketinde parlamentoların milletlerarası anlaşma yapma hakkı yoktur. Hükümetler bunu yaptığı zaman, bir defa, kendi kamuoyuna açıklar, Resmî Gazetede yayımlanır, sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisine intikal ettiğinde de ilgili komisyonlarda, bu emrettiğiniz incelemeler yapılıyor Sayın Ergezen. Bütün sayın üyeler istedikleri metinleri derinliğine inceliyor; ama, yine Anayasa bir hükmü öngörmüş: Türkiye Büyük Millet Meclisi ve ilgili komisyonlar, gelen milletlerarası anlaşmaları ya olduğu gibi kabul eder veya reddeder; tadil etme hakkı yoktur ve bu da bir milletlerarası kaidedir; sadece Türkiye'nin uyguladığı bir hadise değildir.

Binaenaleyh, esasen, hükümet her alanda Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimine açıktır. Bu itibarla "bürokratlar yapıyor, bize emrivaki..." Bu -kusura bakmayın- biraz aşırı bir heyecanın ifadesi oluyor. "3 madde..." Tabiî öyle olacak. Bütün milletlerarası anlaşmaları alın; bütün memleketlerde...

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkanım, ben değişmesini istiyorum. Yanlış olduğunu söylüyorum, Anayasada hüküm olduğunu bilerek söylüyorum. Değişmelidir diyorum.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van) - Kusura bakmayın, burada yapılan ve üstelik de temas buyurduğunuz bu uygulama, cumhuriyetin kuruluşundan beri devam edegelen bir uygulamadır; bundan da hiçbir şüpheniz olmasın.

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Yanlış.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van) - "Yanlış" diye emir buyuruyorsanız, o zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinin, icrayı da kendi eline almak suretiyle, milletlerarası bütün anlaşmalara taraf olması gibi, dünya demokrasilerinin hiçbirisinde bulunmayan bir uygulamanın kapısı açılır. Yoksa, zatıâlinizin gösterdiği hassasiyet, Dışişleri Komisyonunda bütün üyelerce gösterilmektedir. Gerektiği yerlerde, anlaşmanın metni, maddeleri üzerinde münakaşalar açılmaktadır ve bunu da derinliğine götürüyoruz; bunu da ifade etmek istedim.

Burada, bir noktaya daha dönmem gerekiyor; o da, Sayın Erek'in, Bakü-Ceyhan konusundaki tereddüt, şüphesini ve kötümserliğini paylaşmadığımızı... Bu proje mutlaka gerçekleşecektir; bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın; ama, şirketlerin menfaatı... Gayet tabiî, bütün milletlerarası ilişkilerin temel unsuru menfaattır; devletlerin de menfaatı, şirketlerin de menfaatı. Bunların menfaatları bir araya geldiği ve birleştiği içindir ki, bu anlaşmalar imzalanmıştır ve bununla ilgili çalışmalar süratle gelişmektedir. Binaenaleyh, bu konuda, hiçbir sayın üyenin ve siyasî partinin tereddüt göstermemesini temenni ederim.

Hepimizin arzusu, bu projenin de gerçekleşmesi suretiyle, ileride ilave edileceklerle Türkiye'nin bir enerji koridoru haline gelmesi ve soğuksavaş dönemindeki strateji katsayısının yerine, bu defa stratejik maddeler ve ekonomi katsayısının alması suretiyle Türkiye'nin dışarıya karşı pazarlık düzeyinin en yüksek seviyeye çıkarılmasıdır. Bu konuda kendilerinin de bize katılacağından eminim.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, faydalı olur diye tekrarlamak istiyorum, özür dilerim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ergezen

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Bunlar matbu metinler. Bunların hepsini toplu halde Meclisin görüşmesinde yarar var diye düşünüyorum; çünkü, 60 tane anlaşma var, 3 maddeden oluşuyor, hepsi de aynı. Bunların 60'ında da aynı ifadeler ve aynı cümleler var.

Meclis bir karar alsın, hepsini birden görüşelim ve fuzulî bir zaman harcamayalım. Çünkü, önümüzde ciddî sorunlarımız var. Mademki değiştirme hakkına sahip değiliz...

BAŞKAN - Eğer, tasarılar üzerinde konuşmazsak, hepsini bir günde bitiririz.

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Ben, bu konuyu Meclis Başkanlığına teklif ediyorum.

BAŞKAN - O, ayrı bir olay, teklifinizi getirirsiniz; kabul görürse ayrı bir şey.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, Sayın Komisyon Başkanından bir soru soracağım.

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Sayın Başkan, izin verir misiniz?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Erek.

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Sayın Başkanım, Dışişleri Komisyonu Başkanımızın verdiği izahatı memnuniyetle dinledim. Esasında, kişisel olarak aldığım sözün yararı, konuşmamızın faydası böylece görülmüş ve Sayın Başkanımızın verdiği fevkalade etraflı bilgi konuyu sonuçlandırmıştır.

Ancak, kişisel söz hakkımı kullanırken, ben, hem bir parlamenter olarak hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bugüne kadar kendime göre tespit ettiğim noksanları dile getirdim. Bu tespit ettiğim noksanlar sübjektif bulgular değildi, sübjektif gerekçelerin sonucu değildi. Bizim bir kısım ilişkilerimizde -herkes için değil, belki resmî makamlar için de değil- Türk cumhuriyetleriyle olan ilişkilerde, eşitlik kavramının muhafaza edilmesinin önemine işaret etmiştim.

Ayrıca, anlaşmalarda Rusya'yla yarışa girelim, onlar bir anlaşma yapıyor, arkasından biz de ikili bir anlaşma yapalım anlamında kullanmadım. Burada önemli bir husus var; yetmiş yıllık, seksen yıllık bir mazi var. İstiklallerini ele almışlar, konu fevkalade hayatîdir. Biz, bir zamanlar Adriyatik'ten Çin Denizine kadar uzanan bir zihniyeti sergilemiştik. Bu, ihmale gelmez. Tabiî, Dışişleri Komisyonu Başkanımızın sözlerinden, yine, onun sözlerinden anladığım kadarıyla hükümetimizin tutumundan, bu işe fevkalade önem verdiklerini, Bakü-Ceyhan hattına kesin gözüyle bakılması gerektiğini, ilişkilerde yaptığımız her bir devlet hakkındaki yetmiş-seksen anlaşmayla amaca ulaşıldığını, Sayın Sezer'in ziyaretiyle önemli mesafeler alındığını, bir de kendilerinin ağzından öğrenmiş bulunuyorum. Benimki bir nazarı dikkat çekmedir, bir telkindir, bir tavsiyedir ve gerçekçiliğe ve gerekçeye dayanmaktadır.

Sayın Başkanımızın verdiği tafsilattan da mutlu olduğumu arz ediyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz, sağ olun.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Komisyon Başkanına bir soru soracağım.

BAŞKAN - Sayın Çakan, buyurun.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; biraz önce, Sayın Ergezen, grup başkanvekillerine hitaben bir cümle kullandığı için bir açıklama yapma gereğini duydum.

Belirli konularda kendisi haklı; ama, ben, burada, bütün grup başkanvekillerine, Anavatan Partisi Grup Başkanvekili olarak, bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bu Meclisin İçtüzüğü, uyum komisyonundan geçti, Anayasa Komisyonundan geçti, sıra sayısı aldı. Gelin, çok değerli milletvekili arkadaşlarım ve grup başkanvekili arkadaşlarım, 51-52 maddeden oluşan İçtüzük değişikliğini, liderlerimizle konuşarak, önümüzdeki hafta bu Meclise getirelim ve bir an önce, bütün grup başkanvekilleri bir araya gelerek, İçtüzüğün 90 ıncı maddesi gereğince, anlaşma da sağlayarak, gerektiğinde... Kaldı ki, gümrüklerle ilgili kanun, biliyorsunuz 90 ıncı madde gereğince, bir çok maddeden oluşmuş olmasına rağmen, bir anda geçti. Dolayısıyla, 51-52 maddelik İçtüzük değişikliği yapılmadığı süre içerisinde, bu Meclis, maalesef ve maalesef, tıkanacaktır. Bir kanun teklifi, bir tasarı geliyor, bir maddeyle ilgili 15-16 fıkra var, her fıkrayla ilgili 4 önerge veriliyor. Dolayısıyla, bu Meclisi tıkayan zaten bizleriz;  dolayısıyla, milletvekillerimiz tıkıyor; ama, biz, iyi niyetle, İçtüzük değişikliğini gündeme getirir, bir an önce geçirirsek, bu Meclisin önü açılır diye düşünü-yorum.

Açıklama hakkı verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Genç, sorunuzu sorabilirsiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, biraz önce, Sayın Komisyon Başkanını dinledik, teşekkür ederiz.

Yalnız, Sayın Başkan, tabiî, Dışişleri Komisyonu, bazı anlaşmaların metinlerini incelerken, bugüne kadar, alışılmamış birtakım usuller getirdi. Bunun başında Mavi Akım Projesi var. Size, özellikle sormak istiyorum: Mavi Akım Projesinde, dünyanın hangi ülkesinde, bir devletle anlaşma yapılırken, o anlaşma metnine, karşı bir devletin firmasının müteahhidi de, devletin, yani, karşı taraftaki devlet tarafından kabul edilecek ve ondan sonra da, o Mavi Akım Projesiyle ilgili tayin edilen müteahhide Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ona iş vermeye, onun istediği şartlarda iş vermeye mahkûm edilecek; bu bir.

İkincisi, mavi akımda olduğu gibi, son zamanlarda duyduğumuza göre, Rusya Parlamentosu, bu mavi akımı onaylamamış; yani, komisyon, bu şeyleri, dışişleriyle ilgili anlaşmaları incelerken -biraz önce, Sayın Ergezen'in dediği gibi, biz, Meclis olarak bunun üzerinde inceleme yapmıyoruz- Komisyonun, bunun, Türkiye'nin dışpolitikasını bilen bir komisyon olarak, Dışişleri Bakanlığı da, tabiî, hangi devletle, ne durumda, ne ilişkilerimizin olduğunu bilen bürokratlar olarak, bunun, enine boyuna tartışılması ve Meclisin karşısına kusursuz getirilmesi lazım. Mavi akım anlaşmasında, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisine bir tuzak kurulmuştur ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti de, bu Meclisten bu anlaşma geçmekle de, Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir yükün altına sokulmuştur. Bunun sorumluluğu kime aittir efendim sizden öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Genç, Azerbaycan...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Anlaşma, genel anlaşmalarla ilgili soruyorum efendim; Azerbaycan'ı ilgilendiriyor.

BAŞKAN - Sayın Genç, siz de biliyorsunuz ki, burada görüştüğümüz konu, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin onaylanmasının uygun bulunduğuna ilişkin...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Peki, anladım; ama, mavi akımla ilgisi var.

BAŞKAN - Yani, mavi akımla ilgili bunun neresi var?

KAMER GENÇ (Tunceli) - Var efendim; efendim, gaz, Bakü-Ceyhan'a bağlı...

BAŞKAN - Yani, siz, şunu yapabilir misiniz; her aklınıza gelen soruyu burada sorma hakkına sahip misiniz?

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, çok taraflı hareket ediyorsunuz.

BAŞKAN - O soruyu kabul etmiyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Erek de Bakü-Ceyhandan bahsetti niye ona cevap verdirttiniz? Çok taraflısınız.

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ

HÜKÜMETİ ARASINDA SOSYAL GÜVENLİK SÖZLEŞMESİNİN

ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1.- 17.7.1998 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesi"nin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Tasarının 1 inci maddesiyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya.

Buyurun Sayın Çetinkaya.

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; konuşmama başlamadan önce Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyor ve yeni yasama döneminin ülkemize hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Yıllar önce idi, sosyal güvenlik anlaşmalarıyla ilgili olarak, Avrupa'da, işçilerimizin bulunduğu bütün ülkelerde alt çalışmaları yapmak üzere 1976 ve 1977 senelerinde müsteşar olarak gitmiştim. Hiç unutmuyorum, gittiğim her yerde gördüğüm olay yürekler acısıydı; niye böyle idi; çünkü, biz, hep olayları geriden takip ettik. Olaylar gelişir, işçimizi oraya göndeririz... Sene 1963'te başlamış, 1964'te bir akın halinde Almanya'ya ve Avrupa'nın diğer ülkelerine Fransa'ya, Avusturya'ya, Danimarka'ya, İsviçre'ye işçi göndermişiz; fakat, gelin görün ki o işçilerimiz kendi kaderine terk edilmiş, hiçbirisinin çalıştığı ülkeyle ilgili sosyal güvenlikten haberi yok, kendisine  sağlanan güvenlikten haberi yok. Birçok haklar tanınmış o ülkede çalışan insanlara; eğitim konusu var, kendisinin sağlık konusu var, aile yardımı konusu var ve birçok konu; hiçbirinden benim işçimin haberi yok ve orada çalışan yetkililer, bizzat bu konuyu bize dile getirdiler. Hiç unutmuyorum,  Belçika'da, o zamanki Sosyal Güvenlik Bakanı Musyo Burzma'ydı, bana dedi ki; ben hayret ediyorum Sayın Çetinkaya, sizler bu adamları buraya gönderdiniz, İspanyollar işçilerini buraya göndermeden önce geldiler, ilkin bizimle bu önemli çalışmaları yaptılar, çocuklarının eğitimleri nasıl olacak, sağlık bakımından hangi haklara sahip, yerleşim yerleri neresi olacak, ibadethaneleri neresi olacak ve nerede ibadet edecekler, bunların hepsi tartışıldı, karara bağlandı ve anlaşmalar yapıldı, ondan sonra İspanyollar işçilerini gönderdiler, İtalyanlar işçilerini gönderdiler; ama, gelin görün ki, sizde böyle bir şey olmadı. Bu, beni son derece üzmüştü. İşte bu konu, bugün, Azerbaycan'la yaptığımız sosyal güvenlik anlaşmasında. Bu konuda gecikmememiz için, Meclise getirilen bu anlaşmaya, gayet tabiî ki, Doğru Yol Partisi Grubu olarak olumlu oy vereceğiz.

Değerli arkadaşlar, bu vesileyle, özellikle Orta Asya Türk devletleriyle ilgili bazı hususlara bendeniz de temas etmek istiyorum. Orta Asya Türk devletleri bağımsızlığına kavuştuğu zaman, hakikaten, kardeş ülkeler olarak, tarih boyunca, atalarımızın geldiği bu ata yurdunun yıllarca birbirimize hasret kaldığımız bu insanlarıyla kucaklaşıp karşılıklı meselelerimizi çözmek konusunda fevkalade heyecanlanmış, fevkalade duygulanmıştık ve ilk olarak, valiliğim sırasında, Kazakistan Kültür Bakanı ve Kazakistan Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı misafir olarak Türkiye'ye geldiğinde, valilik yaptığım Konya Vilayetine de geldi. Adam, Sayın Devlet Bakanı ve Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Mirzaday Yoldaş Begov aynen şunu söyledi: "Yıllarca atalarımız bize şunu söylüyordu: Evladım, bir gün gelecek, Kafdağının arkasında sizin aynı soydan gelen, diliniz, dininiz, kanınız bir olan kardeşleriniz var; o imkâna kavuştuğunuz zaman, gidin orayla temaslarınızı sıklaştırın ve gelirken de, o ülkeden bize biraz toprak getirin, mezarlarımızın üstüne serpin." Bu kadar büyük bir hasret! Ve bana aynen şunu da söyledi: "Sayın Vali, biz, işte, bugün, yüzlerce yıllık hasreti gideriyoruz, o hasretin bize vermiş olduğu burukluk bugün giderilmiş oluyor, kardeşlerimizle kucaklaşıyoruz."

Gittiğiniz her ülkede -Azerbaycan'a gidin, Kazakistan'a gidin, Kırgızistan'a gidin, Özbekistan'a gidin, Türkmenistan'a gidin- devlet başkanlarının ve oradaki halkın ağzından işittiğiniz şey şudur: "Aynı millet, iki ayrı devletiz." Başlangıçta, bu münasebetlerimiz fevkalade ciddî bir şekilde gelişmiştir; ama, gelin görün ki, sonradan yeteri derecede bu münasebetlerimiz büyük bir ciddiyetle takip edilmemiştir. Bazen olmuştur ki, oraya, hemen hemen Dışişleri Bakanlarımız gitmemiştir, bazen olmuştur ki, birçok meselelerinde bigâne kalmışızdır. Bir Ahıska Türkleri meselesi olmuştur Özbekistan ile Ahıska Türkleri arasında, son derece yüreklerimizi parçalayan ve dış güçlerin birbirlerine bunları düşman etmesi sonucu, yıllarca bir arada yaşayan, ta Stalin zamanında göçe zorlanan, "Almanlara yardım ettiniz" diye suçlanan ve ilkin Sibirya'ya, ondan sonra da özellikle Özbekistan'a, Kırgızistan'a ve değişik ülkelere gönderilen bu insanlarımıza karşı, o 1978 ile 1990'lı yılların arasında Fergana'da yapılan büyük mezalim karşısında, maalesef, yeteri derecede etkili olamadık.

Bundan onbeş gün önce, KEİPA delegasyonu olarak, siyasî komitede ben de raportör olarak Kiev'de bulundum ve oradan Odessa'ya geçtik. Odessa'ya 67 kilometre mesafede Ahıska Türklerinin bir köyü var. Özellikle bizim gelişimizden haberleri olunca "ne olur bize de uğrasınlar" dediler, gittik. Fevkalede büyük bir misafirperverlik içerisinde, o akşamın geç saatine kadar bizi beklediler ve hakikaten, bir Türk evinin misafir odasında sedirler serilmiş, sofralar kurulmuş ve karşıda bir televizyon, Türk televizyonu... "Tamamen Türk kanallarını izliyoruz" dediler ve Türkiye'de olduğunuzu hissediyorsunuz. Adamlar dediler ki: "Yıllarca biz, sizin bizimle ilgilenmenizi istedik; hâlâ da istiyoruz; ama, yine sağ olun, yine kardeşimizsiniz; fakat, sizin buraya hiç olmazsa, arada sırada gelip halimizi sormanız, kardeşlerimiz nasıl..." Aşiret reisinin ismi Cumali; Cumali Efendi dedi ki: "Hiç olmazsa buraya kadar gelmeniz, şu anda kardeşlerimizi görmek bizim anayurdumuzun kokusunu almamıza ve hasretimizi gidermemize vesile oluyor. Onun için sizlere şükran borçluyuz."

Ben, Meclisimizin huzurunda hükümet yetkililerine diyorum ki, vakit geçirmeksizin, Ahıska Türklerine gereken ilgiyi ve alakayı göstermemiz lazım. Ahıska Türkleri, şu anda anayurdun hasretini çekmektedirler. Anayurdun hasretini çeken bu insanlarımıza ilgimizi ve alakamızı göstermek, tabiî ki, bizim asıl görevimizdir.

Bakınız, bana orada bir şey ilettiler; bu, Azerbaycan'da da aynı şekilde, Kırgızistan'da da, Özbekistan'da da; fakat, özellikle bulundukları o köyde, dediler ki, çocuklarımız Türkçe derslerine girmek istiyorlar, din derslerine girmek istiyorlar. "Bunu verecek hocayı bulun, biz maaşını verelim..." Devlet yetkilileri bunu söylüyor. Bizim burada yok, bulamadık, ne olursunuz, siz, bu konuda bize yardımcı olun diyorlar. İşte, ben, bu konuyu, onları ziyaret eden bir arkadaşınız olarak, burada, hükümet yetkililerine iletiyorum, lütfen, bu konu üzerinde gereken hassasiyeti gösterelim.

Değerli arkadaşlarım, Ortadoğu'da olan her mesele, gayet tabiî ki, bizim aslî meselemizdir. Cihanşümul bir imparatorluğun bugünkü mirasçılarıyız; kabul etseniz de öyledir, kabul etmeseniz de öyledir; ama, bugün, o mirasın sahipleri olarak, siz, Ortadoğu'da, Filistin-İsrail arasında vuku bulan Sharm el Sheikh'te var mıydınız; yoktunuz. Niye yoktunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, sizin bu konuda ne kadar dolu olduğunuzu biliyorum, dakikalar kafi gelmez; ama, 1 dakikada lütfen toparlayınız.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gönül isterdi ki, yıllarca adil bir şekilde yönetimimizin altında hiç kimsenin burnu kanamamış bu yerlerde, ilk olarak hakemliğine başvurulacak ülke Türkiye Cumhuriyeti ve onun hükümeti olmalıydı; ama, gelin görün ki, bu olmadı. Bu, bizi gönülden yaralamıştır. Vakit geçmiş değildir. Yeniden bu hakemlik durumumuzu kesp edebiliriz, kazanabiliriz.

O sebeple, ben, değerli arkadaşlarımın huzurunda diyorum ki, biz, kendi kendimizi bilmek mecburiyetindeyiz, kimliğimizi bilmek mecburiyetindeyiz. Kimliğimizi kazandığımız takdirde, dünya bize saygıyla bakacak ve yeniden tarihî misyonumuzu kazanacağız.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çetinkaya.

Madde üzerinde başka söz isteği?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2 nci maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşımız olur ise, aynı süre içerisinde, oy pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini; bu arada, vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını ve oyunun rengini belirten imzasını havi oy pusulasını, aynı süre içerisinde Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum:

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasının sonucunu açıklıyorum:

Katılan üye

:

208

Kabul

:

205

Mükerrer

:

3

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olsun diyoruz.

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/315) (S.Sayısı:83) (1)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

Raporun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde söz isteği?.. Yok.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SLOVENYA CUMHURİYETİ

HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ

ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1.- 3 Nisan 1997 tarihinde Ljubljana'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetiyle Slovenya Cumhuriyeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili söz talebi?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

                                         

(1) (83) S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN - Maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakikalık süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yapılan açık oylamasının sonucunu açıklıyorum:

Katılan üye

:

192

Kabul

:

188

Mükerrer

:

4

Tasarı, kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldik; yeni bir tasarıyı görüşme zamanımız yoktur. Bu nedenle, komisyonlara üye seçimini yapmak ve kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 2 Kasım 2000 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 18.45


V.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Mardin İline bağlı köylerin içme suyu sorunlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/2291)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

                                        28.6.2000

                             Metin Musaoğlu

                                            Mardin

Bilindiği üzere Mardin’de ve bölgemizde iki yıldır süregelen kuraklık birçok olumsuz sorunu beraberinde getirmiştir. Yeraltı suları çekilmiş, halk âdeta kaderiyle başbaşa kalmıştır. Yine hemen tüm köylerde içme suyu temininde güçlüklerle karşılaşılmaktadır.

Bu sebeple;

1. Mardin’de içme suyu olmayan kaç köy vardır?

2. 2000 yılı programında, Mardin’de kaç köye içme suyu götürülmesini planlamaktasınız?

3. 2001 yılı programında, Mardin’de kaç köye içme suyu götürülmesini planlamaktasınız?

                 T.C.

              Devlet Bakanlığı

Sayı : B.02.0.010/031-6260-7/2291                21.7.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 3.7.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6273 sayılı yazınız.

Mardin Milletvekili Sayın Metin Musaoğlu’nun 7/2290-2291 esas no.lu soru önergesi incelenmiştir.

İl Müdürlüğünün 31.12.1999 tarihi itibariyle yapmış olduğu asfalt miktarı 719 km. dir.

2000 yılı Genel Bütçe Programı dahilinde 15. km. 1. kat 15 km.2 kat asfalt kaplama olmak üzere toplam 30 km. dir. Bunun 27 km. lik kısmının asfalt kaplaması tamamlanmıştır.

Ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerince yapılması talep edilen 156 km. lik yol ile toplam 186 km. asfalt sathi kaplama yapılması hedeflenmiştir. Bunlara ait liste ilişikte sunulmuştur. (EK : 1)

2001 yılında Mardin İline DPT’dan ve Maliye Bakanlığından verilen ödenek ve kapasite durumuna göre asfalt programı hazırlanacaktır. Program hazırlanırken ilin iş imkânları, arazi şartları, yüzölçümü, topoğrafik yapısı, köyyolu ağı uzunluğu gibi faktörler gözönüne alınacaktır.

2000 yılı içme suyu yapım programına alınan 37 ünitenin bitirilmesi için 1 trilyon 128 milyar TL. ödenek ayrılmıştır.

2001 yılında Bölge Müdürlüklerinden gelen teklifler bütçe imkânları doğrultusunda değerlendirilecektir.

Bilgilerinize arz ederim.

                              Mustafa Yılmaz

                                 Devlet Bakanı

Genel Bütçe Programı dahilinde 1. kat asfalt kaplaması yapılacak yolların :

1. Merkez Düzlük 1 km.

2. Derik Bayır Aktaş 1 km.

3. Kızıltepe Kurtuluş 1 km.

4. Nusaybin Yazyurdu 1 km.

5. Nusaybin Turgutlu 1 km.

6. Nusaybin Beylik 2 km.

7. Mazıdağı Dy. İ1t. Ziyaret Yücel 1 km.

8. Derik Derinsu 1 km.

9. Savur Kayaüstü 1 km.

10. Mazıdağı Bilge 1 km.

11. Kızıltepe Yaşargözlüce 1 km.

12. Derik Kölek 1 km.

13. Nusaybin Durakbaşı 1 km.

14. Dargeçit Çatalan Tavşanlı 1 km.

2. kat asfalt kaplaması yapılacak köy yolları;

1. Merkez Göllük Ortaköy 7 km.

2. Kızıltepe Dy. İlt. Ke. Ayrık  Ayıklı 5 km.

3. Mazıdağı Ömürlü Pirhattap 5 km.

 TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerince yapılması talep edilen köy yolları :

1. Merkez Çağlar 2 km.

2. Nusaybin Üçköy 11 km.

3. Nusaybin Yolindi 5 km.

4. Ömerli Kaynakkaya İkipınar 16 km.

5. Kızıltepe Çıplak Köyü 15 km.

6. Mazıdağı Sakızlı Fosfar 20 km.

7. Mazıdağı Yüce 5 km.

8. Midyat Alanyurt 4 km. (II. kat asf. sat. kap.)

9. Derik Beşkavak Dumanlı Kayacık Doğancı 14 km. (I. kat asf. kap.)

10. Mardin Yaylacık Aran Yeşilalan 18 km.

11. Derik Çataltepe Soğukkuyu 7 km.

12. Kızıltepe Yaylım Demirci Mutlu 4 km.

13. Kızıltepe Akçar Yalımkılıç 1 km.

14. Kızıltepe Alemdar 3 km.

15. Merkez Haydar 5 km.

16. Merkez Aş. Hatunlu 5 km.

17. Derik Alanlı 1 km.

18. Derik Kuyulu 2 km.

19. Merkez Bağlıca 10 km.

20. Kızıltepe Karakulak Yaylım 3 km.

21. Savur Bengisu Sarıkaya 5 km.

22. Midyat Narlı Altıntaş 6 km.

ve ayrıca 1998 yılında ihalesi yapılıp 2000 yılı içerisinde tamamlanması planlanan 40 km. lik köy yolları 1. kat asfalt sathı kaplama işlerinin yapımı devam etmektedir.

1. Merkez Konaklı 9 km.

2. Ömerli Kocakuyu Çatalyurt Göllü 9 km.

3. Ömerli Çatalyurt  Beşikkaya 7 km.

4. Savur Alıçlı Koşuyolu Yerilmez 10 km.

5. Midyat Bağlarbaşı Narlı 5 km.

2. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, 3071 Sayılı Kanun uyarınca verilen dilekçelere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/2704)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1.11.1984 gün ve 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanunun uygulanması ile ilgili olarak TBMM Başkanı tarafından yazılı cevaplandırılmak üzere aşağıdaki sorularımı arz ede-rim.

                                      16.10.2000

                                           Ertuğrul Yalçınbayır

                                               Bursa

Sorular :

1. Türk vatandaşlarını kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, TBMM’ne ve yetkili makamlara yazı ile başvurma haklarını düzenleyen ve bu suretle vatandaşların bilgi edinme ve denetim haklarını ve demokratik  katılımlarını güvence altına alan 3071 sayılı Kanundan yararlanarak bugüne kadar kaç vatandaş TBMM Başkanlığına başvurmuştur?

2. Usulüne uygun olmadığı için görüşülemeyen dilekçe adedi ne kadardır?

3. Başvuruları dilek ve şikâyet ayrımına tâbi tutarak tasnif edebilir misiniz?

4. Dilekçelerin Başkanlık Divanınca incelenip karara bağlanması ve bastırılıp TBMM üyelerine dağıtılmasından sonra kararlar aleyhine TBMM üyelerince Başkanlık Divanına kaç itiraz olmuştur? İtirazların neticeye tesiri olmuş mudur?

5. Anayasa ve yasa ile dilekçe hakkı vatandaşlara tanınmış olmasına rağmen vatandaş olmayan kişilerin şikâyet ve dilekleri ile ilgili ne kadar başvuru olmuştur? Vatandaş olmadıkları için şikâyetleri reddedilen kişi sayısı kaçtır?

Şikâyet hakkının ayrımsız tüm insanlara tanınması için Anayasa değişiklikleri sırasında keyfiyete dikkat çekmeyi düşünür müsünüz?

6. 3071 sayılı Kanunun yürütülmesinden sorumlu kişi olarak kanunun uygulanması hakkındaki görüşleriniz nedir?

                 T.C.

           Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı              31.10.2000

               Genel Sekreterliği

Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı

KAN. KAR. MD.

Sayı : A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2704-7023/17736

Sayın Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa Milletvekili

İlgi : 17.10.2000 tarihli yazılı soru önergeniz.

3071 sayılı Kanun uyarınca verilen dilekçelere ilişkin ilgi önergenizde yer alan  sorular aşağıda cevaplandırılmıştır.

Bilgilerinizi rica ederim.

Saygılarımla.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

Cevap 1 : Dilekçe hakkının kullanılmasıyla ilgili olarak 1.11.1984 tarihli ve 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanunun yürürlüğe girdiği 10.11.1984 tarihinden 24.10.2000 tarihine kadar Dilekçe Komisyonuna toplam 14769 dilekçe verilmiştir.

Cevap 2 : Verilmiş olan dilekçelerden 36 adedi, usulüne uygun olmadığı gerekçesiyle Dilekçe Komisyonunca görüşülmemiştir.

Cevap 3 : Bazı dilekçeler hem dilek hem de şikâyet içerdiğinden bu yönde sağlıklı bir ayrım yapmanın güçlüğü ortadadır. Bununla birlikte, 14769 adet dilekçenin; 9009 adedi dilek, 5021 adedi şikâyet, 739 adedi ise hem dilek, hem de şikâyet içermektedir.

Cevap 4 : Bugüne kadar Dilekçe Komisyonu Başkanlık Divanı kararlarından sadece ikisine itiraz edilmiş; ancak her iki itiraz dilekçesi de Komisyon Genel Kurul Toplantısında reddedilmiştir. İtirazlar, sonucu değiştirmemiştir. Bu itirazların görüşüldüğü tarihler şunlardır;

a) 11.2.1986 tarih ve 20 sayılı cetvelde yer alan 1518 sayılı karara itiraz edilmiş ve 25.3.1986 tarih ve 25 sayılı cetvelde yer alan 1966 sayılı kararla itiraz reddedilmiştir.

b) 14.10.1986 tarih ve 30 sayılı cetvelde yer alan 2430 sayılı karara itiraz edilmiş ve 12.2.1987 tarih ve 33 sayılı cetvelde yer alan 2656 sayılı kararla itiraz reddedilmiştir.

Cevap 5 : Vatandaş olmayan kişilerin şikâyet ve dilekçeleri ile ilgili 9 adet başvuru olmuştur. 2 adet dilekçe (797 ve 258 sayılı dilekçeler) işleme konulmamıştır. Diğer 7 adet dilekçe ise Komisyon Başkanlık Divanınca reddedilerek Haftalık Karar Cetvelinde yayımlanmıştır.

Dilekçe hakkının, Türk vatandaşı olmayanlara da tanınması Anayasamızın 74 üncü maddesinde değişiklik gerektirmektedir.

Cevap 6 : Dilekçe Hakkının Türk vatandaşı olmayanlara da tanınabilmesi için Anayasada yapılacak değişikliğe paralel olarak 3071 Sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanunda da gerekli değişikliklerin yapılması uygun olacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.