DÖNEM : 21 CİLT : 42 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 10 uncu
Birleşim 1 . 11 . 2000 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L E R I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II.- GELEN KÂĞITLAR III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.- Hakkâri Milletvekili Evliya Parlak'ın, sınır illerinin ekonomik
sıkıntılarına ilişkin gündemdışı konuşması 2.- Ankara Milletvekili Mehmet Zeki Çelik'in, pancar üreticilerinin
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması 3.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, Karabük Köy Hizmetleri
Müdürlüğünde partizanlık yapıldığı iddialarına ilişkin gündemdışı konuşması ve
Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- DYP Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın
Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven ve 19
arkadaşının, bankacılık sektöründe
yaşanan sorunların ve Mevduat Sigorta
Fonuna devredilen bankalar hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri (10/154) 2. - DYP Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın
Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven ile 21
arkadaşının, Mevduat Sigorta Fonuna devredilen bankalar ve bankacılık sektörü
konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergeleri (8/12) C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. - Adana Milletvekili Halit Dağlı'nın (6/747) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/220) 2. - 13-17 Kasım 2000 tarihlerinde Strazburg'ta yapılacak olan Avrupa
Parlamentosu Genel Kuruluna TBMM'yi temsilen bir Parlamento heyetinin
katılmasına ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/674) 3. - 19-21 Kasım 2000 tarihlerinde yapılacak olan Birleşmiş Milletler
İklim Değişimleri 6 ncı Konferansına katılmak üzere, GLOBE-Dengeli Bir Çevre
İçin Global Parlamenter Teşkilatının vaki davetine iki parlamenterden oluşan
bir heyetle icabet edilmesine ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/675) IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLAR-DAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/552) (S.Sayısı: 477) 2. - Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan'ın Yasama Dokunul-mazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/553) (S.Sayısı: 478) 3. - Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/650,1/679) (S.Sayısı: 517) 4. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S.Sayısı:433) 5. - Türkiye Cumhuriyeti ve İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978
Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Ek Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/337) (S.Sayısı:45) 6. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kanada Hükümeti Arasında Sosyal
Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları
(1/350) (S.Sayısı:47) 7. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri
Komisyonları raporları (1/354) (S.Sayısı:48) 8. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri
Komisyonları raporları (1/356) (S.Sayısı:49) 9. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri
Komisyonları raporları (1/315) (S.Sayısı:83) V.- SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Mardin İline bağlı köylerin
içme suyu sorunlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı
(7/2291) 2. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, 3071 Sayılı Kanun
uyarınca verilen dilekçelere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/2704) I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı. Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım’ın, 2000 yılı pancar
fiyatının hükümet tarafından açıklanmaması nedeniyle mağdur olan pancar
çiftçisinin sorunlarına, Ardahan Milletvekili Faruk Demir’in, çiftçilerin Ziraat Bankası ve tarım
kredi kooperatiflerine olan borçlarının ertelenmesine, İlişkin gündemdışı konuşmalarına Tarım ve Köyişleri Bakanı HüsnüYusuf
Gökalp cevap verdi. Batman Milletvekili Burhan İsen’de, Batman İlinde meydana gelen intihar
olaylarına ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı. Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmının : 1 inci sırasında bulunan, Cumhurbaşkanlığı 1999 malî yılı kesinhesap
cetvelinin sunulduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği tezkeresi ve
Türkiye Büyük MilletMeclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (3/595) (S.
Sayısı : 523) ile; 2 nci sırasında bulunan, Ağrı Milletvekili Celal Esin’in, (3/548) (S.
Sayısı : 474), 3 üncü sırasında bulunan, Sakarya Milletvekili Ersin Taranoğlu’nun,
(3/549) (S. Sayısı : 475), 4 üncü sırasında bulunan, İçel Milletvekili Yalçın Kaya’nın, (3/550) (S.
Sayısı : 476), Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık
tezkereleri ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
raporları Genel Kurul’un bilgisine sunuldu; raporların, kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine dair olduğu ve on
gün içinde itiraz edilmediği takdirde kesinleşeceği; İzmir Milletvekili Işılay Saygın ve 20 arkadaşının, İzmir İlinin kentsel
sorunlarına çözüm bulunabilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
ve Seferihisar yat limanının SİT alanı içine alınması ile viyadük inşaatlarının
durdurulmasının nedenlerinin araştırılması (10/152), Sivas Milletvekili Musa Demirci ve 20 arkadaşının, yurtdışında eğitim
görenlerin diplomalarının denkliği konusunda çıkan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/153), Amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemde yerlerini alacakları ve
öngörüşmelerinin, sırasında yapılacağı; Açıklandı. Devlet Bakanı Abdulhaluk Mehmet Çay’ın, 19-26 Eylül tarihlerinde
Tacikistan’a yaptığı resmî ziyarete Adana Milletvekili Metanet Çulhaoğlu’nun,
iştirak etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi ile, Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler” kısmının 114’üncü sırasında yer alan (8/7) esas numaralı,
bankalar ve bankacılık sektörü konusundaki genel görüşme önergesinin
öngörüşmelerinin 7.11.2000 Salı günkü birleşimde yapılmasına; genel görüşme
açılması kabul edildiği takdirde, genel görüşmenin, gündemin “Özel Gündemde Yer
Alacak İşler” kısmında yer almasına ve görüşmelerinin 13.11.2000 Salı günkü
birleşimde yapılmasına; 7.11.2000 Salı günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine; Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmının 17 nci sırasında yer alan 45 sıra sayılı kanun tasarısının bu
kısmın 3 üncü sırasına, 19 uncu sırasında yer alan 47 sıra sayılı kanun
tasarısının 4 üncü sırasına, 20 nci sırasında yer alan 48 sıra sayılı kanun
tasarısının 5 inci sırasına, 21 inci sırasında yer alan 49 sıra sayılı kanun
tasarısının 6 sırasına, 27 nci sırasında yer alan 83 sıra sayılı kanun
tasarısının 7 nci sırasına, 28 inci sırasında yer alan 78 sıra sayılı kanun
tasarısının 8 inci sırasına, 29 uncu sırasında yer alan 84 sıra sayılı kanun
tasarısının 9 uncu sırasına, 30 uncu sırasında yer alan 77 sıra sayılı kanun
tasarısının 10 uncu sırasına, 31 inci sırasında yer alan 79 sıra sayılı kanun
tasarısının 11 inci sırasına, 33 üncü sırasında yer alan 97 sıra sayılı kanun
tasarısının 12 nci sırasına, 34 üncü sırasında yer alan 98 sıra sayılı kanun
tasarısının 13 üncü sırasına, 35 inci sırasında yer alan 101 sıra sayılı kanun
tasarısının 14 üncü sırasına, 36 ncı sırasında yer alan 104 sıra sayılı kanun
tasarısının 15 inci sırasına, 39 uncu sırasında yer alan 100 sıra sayılı kanun
tasarısının 16 ncı sırasına, 50 nci sırasında yer alan 174 sıra sayılı kanun
tasarısının 17 nci sırasına, 53 üncü sırasında yer alan 183 sıra sayılı kanun
tasarısının 18 inci sırasına, 61 inci sırasında yer alan 204 sıra sayılı kanun
tasarısının 19 uncu sırasına, 63 üncü sırasında yer alan 199 sıra sayılı kanun
tasarısının 20 nci sırasına alınmasına; 1.11.2000 Çarşamba günkü birleşimde
sözlü soruların görüşülmemesine; İlişkin Danışma Kurulu önerileri; Kabul edildi. Bartın Milletvekili Zeki Çakan ile Çankırı Milletvekili İrfan Keleş’in, (2/473) ve (2/446) esas numaralı kanun tekliflerinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergelerini şimdilik kaydıyla geri çektikleri açıklandı. Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Payas Adında Bir İlçe
KurulmasıHakkında Kanun Teklifinin (2/461), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra kabul
edilmedi. Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının : 1 inci sırasında bulunan (6/396), 2 nci sırasında bulunan (6/397), 3 üncü sırasında bulunan (6/398), 4 üncü sırasında bulunan (6/399), 5 inci sırasında bulunan (6/400), 6 ncı sırasında bulunan (6/401), 7 nci sırasında bulunan (6/402), 8 inci sırasında bulunan (6/403), 9 uncu sırasında bulunan (6/404), 10 uncu sırasında bulunan (6/405), 11 inci sırasında bulunan (6/406), 12 nci sırasında bulunan (6/407), 13 üncü sırasında bulunan (6/408), 14 üncü sırasında bulunan (6/409), 15 inci sırasında bulunan (6/413), 16 ncı sırasında bulunan (6/418), 17 nci sırasında bulunan (6/426), 18 inci sırasında bulunan (6/427), 19 uncu sırasında bulunan (6/428), 20 nci sırasında bulunan (6/429), 21 inci sırasında bulunan (6/430), 22 nci sırasında bulunan (6/431), 23 üncü sırasında bulunan (6/432), 24 üncü sırasında bulunan (6/433), 25 inci sırasında bulunan (6/434), 26 ncı sırasında bulunan (6/435), 27 nci sırasında bulunan (6/436), 28 inci sırasında bulunan (6/437), 29 uncu sırasında bulunan (6/438), 30 uncu sırasında bulunan (6/439), 31 inci sırasında bulunan (6/440), 32 nci sırasında bulunan (6/441), 33 üncü sırasında bulunan (6/442), 34 üncü sırasında bulunan (6/443), 35 inci sırasında bulunan (6/444), 36 ncı sırasında bulunan (6/445), 37 nci sırasında bulunan (6/446), 38 inci sırasında bulunan (6/447), 39 uncu sırasında bulunan (6/448), 40 ıncı sırasında bulunan (6/449), 41 inci sırasında bulunan (6/450), 42 nci sırasında bulunan (6/451), 43 üncü sırasında bulunan (6/452), 44 üncü sırasında bulunan (6/453), 45 inci sırasında bulunan (6/454), 46 ncı sırasında bulunan (6/455), 47 nci sırasında bulunan (6/456), 48 inci sırasında bulunan (6/457), 49 uncu sırasında bulunan (6/458), 50 nci sırasında bulunan (6/461), 51 inci sırasında bulunan (6/462), 52 nci sırasında bulunan (6/463), Esas numaralı, Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar’ın soruları üç
birleşim içinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevirildi; 53 üncü sırasında bulunan (6/466), 54 üncü sırasında bulunan (6/467), Esas numaralı sözlü sorular, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından,
yazılı soruya çevrildi; soru sahibi Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya,
görüşlerini açıkladı. 55 inci sırasında bulunan, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/469)
esas numaralı sözlü sorusuna Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk cevap verdi. Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler” kısmına geçilerek, 1 inci sırada bulunan, Kütahya Milletvekili
Ahmet Derin ve 22 arkadaşının, ithal kömür uygulamasının yeniden
değerlendirilmesi ve kömür üreticilerinin içinde bulunduğu durumun
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/9) üzerinde bir süre görüşüldü. 1 Kasım 2000 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime
18.49’da son verildi.
II. - GELEN KÂĞITLAR No. : 19 1.11.2000
ÇARŞAMBA Yazılı Soru
Önergeleri 1.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Emniyet
Genel Müdürlüğünce korunan üst düzey görevlilere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2823) (Başkanlığa geliş tarihi : 31.10.2000) 2.-Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, YÖK'ün
başörtüsü konusunda yayımladığı genelgeye ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2824) (Başkanlığa geliş
tarihi : 31.10.2000) Genel Görüşme
Önergesi 1.- DYP Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili
Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali
Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven ile 21 arkadaşının, Mevduat
Sigorta Fonu'na devredilen bankalar ve bankacılık sektörü konusunda Anayasanın
98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/12) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.11.2000) Meclis
Araştırması Önergesi 1.- DYP Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili
Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali
Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven ile 19 arkadaşının, bankacılık
sektöründe yaşanan sorunların ve Mevduat Sigorta Fonu'na devredilen bankalar
hakkında ileri sürülen iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/154) (Başkanlığa geliş ta-rihi :
31.10.2000) BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati:
15.00 1 Kasım 2000
Çarşamba BAŞKAN:
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER:
Mehmet AY (Gaziantep), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 10 uncu Birleşimini açı-yorum. Toplantı yetersayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, gündemdışı üç arkadaşıma söz
vereceğim. Gümdemdışı ilk söz, sınır illerinin ekonomik
sıkıntıları ve sınır ticaretinin önemi konusunda söz isteyen Hakkâri
Milletvekili Sayın Evliya Parlak'a aittir. Buyurun Sayın Parlak. Süreniz 5 dakikadır. III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.- Hakkâri Milletvekili Evliya
Parlak'ın, sınır illerinin ekonomik sıkıntılarına ilişkin gündemdışı konuşması
Doğu ve güneydoğuda yıllarca sürdürülen terör
olaylarının bitiminden itibaren bugünkü durumu yüce bilginize sunmak üzere
huzurunuza çıkmış bulunmaktayım. Sınır illerimizde gerçekten geçtiğimiz yaz tatili
boyunca, diğer arkadaşlarımız gibi, biz de köy köy gezdik. İnsanımız terörden
kurtulmanın, huzur ve güvenlik ortamına kavuşmanın mutluluğunu yaşıyor. Oniki
onüç yıl sonra ilk kez yaylasına, merasına, turistik gezi bile olsa, kavuşma
şansını elde etmiştir ki, inşallah, gelecek senelerde artık sürüleriyle,
hayvanlarıyla, yazın bu yaylalardan yararlanır hale gelecektir. 57 nci hükümet kurulduğu tarihlerde, programında, bu
bölgenin rehabilitasyonu için acil önlemlerin iki tanesine öncelik vereceğini
vurgulamıştır. Birincisi, köye dönüş programının önem kazanacağı, ikincisi de,
sınır ticaretine ağırlık verileceği yönünde hükümet programında yer alan
hususlardı. Benim de, bir bağımsız milletvekili olarak, ilk günden itibaren
bugüne kadar, bu hükümete, her yönüyle destek vermemin en başında gelen
sebeplerden birisi de bu önlemler idi. Köye dönüşün, maalesef, ekonomik boyutu çok fazla, çok
büyük ve ülkenin gerçekleri ortada, bütçe olanakları belli. Bu, elbette ki
yavaş gidiyor; ama, ikinci husus, hiçbir yatırımı gerektirmeyen bir olaydır.
Hayvanını, köyünü, işini kaybeden insanın tek geçim kaynağı sınır ticaretidir.
Bunu çok iyi idrak eden 57 nci hükümetimiz, 1999 yılı içinde, yeni yeni
açıkpazar yerleri kurmak üzere Bakanlar Kurulu kararı çıkarmıştır. Bunun
örneklerinden biri Şemdinli-Derecik, biri de Hakkâri-Çukurca-Üzümlü açıkpazar
kapılarıdır; ama, her ne olduysa, Şubat 2000 yılından itibaren, aynı hükümet,
bir kararnameyle sınır ticaretini bitirdi. 30-40 kalem alım satım yapılan
ticaret, 5-6 kaleme indirildi; o da, sumak gibi bir bitki, kına, hurda demir
gibi, işe yaramayan; yani, karşılanmayan birtakım mallarla sınırlandırıldı. Arkadaşlar, bu durum, 11 Haziran 2000 tarihinde, Sayın
Başbakanımız Bülent Ecevit'in Diyarbakır'da bölge valileriyle yaptığı toplantıda
tespit edilmiştir ve Sayın Başbakanımız, şu açıklamayı müjdelemiştir:
"Sınır ticaret kararnamesi yanlış yapılmıştır, "düzeltilecek"
emrini vermiştir. Biz, bu mutluluğu, bölge halkı olarak yaşadık. Biz, bölge
insanı olarak, bölge milletvekilleri olarak, o tarihlerde, Sayın Başbakan
Yardımcımız Hüsamettin Özkan Beyle görüştük, Başbakanlık Müsteşarıyla görüştük.
"Çalışmalar başlatılmış" denildi. Aradan beş ay geçti. Takriben bir
ay önce, sayın il valimizle, yine Sayın Hüsamettin Özkan Beyefendiyi ziyaret
ettik, çalışmanın sürdürüldüğünü söylüyorlar; ama, şu ana kadar bir netice
alınmamıştır. Bunu, hükümetin bilgisine sunmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, ben, şunu çok açık olarak, net
olarak Yüce Meclisin ve hükümetin bilgisine sunmak istiyorum. Özellikle terör
döneminde Türkiye'de Genelkurmay Başkanlığı yapan arkadaşımız var, Emniyet
Genel Müdürlüğü yapan arkadaşımız var, bölge valiliği yapan milletvekili
arkadaşlarım var; çok iyi biliyorlar ki, Şemdinli'nin Derecik bölgesinin insanı
30 000-40 000 nüfusludur -devamlı getiriyorum bu kürsüye- ve yoldan mahrum, her
şeyden mahrum. Bu insanlar ilk günden itibaren devletin yanında yer almıştır.
Hangi köye gitseniz, inanın, iki üç tane şehit mezarı, iki üç protez ayaklı
veya kolu protez veya gözü protez insan bulursunuz. Bu kadar kanlı bıçaklı
olmuş insanların bugüne kadar geçim kaynakları sınır ticaretiydi; bu kesilmiş.
Kesildikten sonra, ben, bu yıl sürekli gezdim ve çok özür dileyerek, bakın, bu
çok önemlidir, altını çizerek söylemek istiyorum, bu insanların gözünün içine
bakıyorum -ben, inşallah yanılıyorum- sanki, keşke terör olsun, benim şehidim
yine olsun, benim ayağım kopsun, hiç olmazsa ekmek elde edi-yordum... Değerli arkadaşlar, bu, çok önemli bir husus. Ben,
inşallah yanılıyorum. Bakın, insanımızı bu noktaya getirmişiz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız. EVLİYA PARLAK (Devamla) - Biz, köye dönüşü
gerçekleştirip, insanımızı, hayvanını besler hale getirinceye kadar, yeni
yatırım kaynakları oluşturuncaya kadar, hükümetten özellikle istirham ediyorum,
Sayın Başbakanımızın 11 Hazirandaki emri doğrultusunda, sınır ticaretine ait
kanunun belirlediği sınırlar ölçüsünde, sınır ili ve mücavir ili kapsamak
şartıyla, bakınız, sınır ve mücavir illeri kapsamak şartıyla mazot, benzin,
hayvan, şeker, çay; yani, ihtiyaç olan, iki ülkenin veya iki insan grubunun
arasında sınırlarda bu ticarete imkân tanımak zorundayız. Bu insanları aç
bırakmamak durumundayız. Bu, çok tehlikelidir, demin vurguladığım nokta çok
tehlikelidir. Gerçekten, köklü yatırımlar programa alınmıştır.
Mesela, Hakkâri Barajı -sürekli gündeme getirdik- minnettarım, etüt, proje
safhasına girmiştir. Yüksekova havaalanı, ilan safhasındadır. Bunlar
mutluluk... Eğitim fakültesi, kanun hükmünde kararnameyle çıktı;
ama, maalesef, bir partimizin başvurusuyla iptal edildi. İnşallah, yeniden,
Meclisten geçer. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) EVLİYA PARLAK (Devamla) - Sözlerimi bitirirken, Yüce
Meclisin bilgisine sunduğum bu bilgi doğrultusunda hükümetin duyarlılık
göstermesini ve kısa sürede bu kararnameyi düzeltmesini istirham ediyor; Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Konuşmaya yanıt verecek sayın bakan?.. Yok. NECMİ HOŞVER (Bolu) - Sayın Başkan, hükümet üyesi yok
galiba... BAŞKAN - Görüldüğü üzere, yok... Gündemdışı ikinci söz, pancar üreticilerinin sorunları
hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Zeki Çelik'e aittir. Buyurun Sayın Çelik. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. 2.- Ankara Milletvekili Mehmet Zeki
Çelik'in, pancar üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması MEHMET ZEKİ
ÇELİK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; pancar üreticilerinin
sorunları hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisimizi saygıyla
selamlarken, yeni çalışma döneminin de hayırlı olmasını temenni ediyorum. Değerli arkadaşlar, hem tarım hem da sanayi ürünü olan
pancar, ülkemizde olduğu gibi, Ankaramızda da Polatlı'dan Balâ'ya, Şereflikoçhisar'a
kadar büyük bir kesimin geçim kaynağıdır. Hükümet bütün tarımsal faaliyetlerde
bulunan üreticileri perişan ettiği gibi, pancar üreticilerini de çaresiz
bırakmıştır. Buğday, çay, fındık, zeytin, kayısı, pamuk ve tüm
tarımsal üretimde bulunanlar, maalesef, perişan edilmişlerdir. Şimdi de, pancar
üreticileri aynı durumdadır. Pancar sezonu bitmek üzere, hâlâ tabanfiyatları
açıklanmadı. Geçen yıl zamanında parasını alamayan üreticiler, bir yıl boyunca
didinerek, ümit bağladıkları ürünlerini getirip teslim ediyorlar; ancak, kaç
paradan teslim ettiklerini bilmiyorlar. Değerli arkadaşlar, pancar teslim yerlerine gidin,
orada perişanlığı görün ve o insanların Ankara'ya ulaştırılamayan sessiz
çığlıklarını duyun lütfen. İnsanlar, ürettiklerini teslim etmek için gece
karanlığında yollara düşüyor, o soğukta traktörleriyle kilometrelerce yol
katediyor, hâlâ fi-yatını bilemedikleri tonlarca pancarı elleriyle boşaltarak
teslim ediyorlar. Biz hangi devirde yaşı-yoruz?! Ankara'nın ilçelerine yaptığım ziyaretlerde
üreticilerin durumunu bizzat gördüm ve müşahede ettim. Balâ'nın Tol Köyündeki
bir vatandaş, pancar üreticisi -ki, ismimi de verin dedi, Fikri Küçük- içinde
bulundukları durumu "biz, Isaura'nın bebeleriyiz" nitelemesiyle
açıklıyor. Köle Isaura olur da çiftlik sahibi ve kâhyası olmaz mı?! Zor şartlarda geçinen ve tarımsal üretim yapan vatandaş
"batık bankaları düşünen hükümet bizleri görmüyor, bizimle ilgilenmiyor ve
sesimizi duyuramıyoruz. Biz kazanıyoruz, onlar bizim hakkımızı vermeyerek
Demirellere, Dinç Bilginlere, Ceylanlara peşkeş çekiyorlar. Bizim
pancarlarımız, şimdi, fabrikalarda şeker oldu, ne avans verdiler ne de fiyatını
biliyoruz. Âdeta, pancarı, biz, hükümete hibe ediyoruz" diye feryat
ediyor. Değerli milletvekilleri, pancarda uygulanan kota
sebebiyle üreticiler bir başka türlü mağdur ediliyor. Kota nedeniyle, az teslim
eden de, fazla teslim eden de, maalesef, ürün bedellerinin yüzde 50'si
kesilerek cezalandırılmaktadır. Fazla üretti diye üretimi cezalandıran mantıkla
bir yere varmak mümkün değildir. Pancarda uygulanan kota kaldırılmalı, üretim artışı da
cezalandırılmamalıdır. Diğer taraftan, gıda sanayiine, kimya sanayiine kadar
tarımsal ve endüstriyel birçok sektörü etkilemesi bakımından şeker, tüm dünya
ülkeleri için stratejik bir üründür. Bu nedenle dünyada şeker, özel sektör
ağırlıklı olduğu halde yine de çok özel ve ayrıcalıklı yasalarla korunmakta ve
desteklenmektedir. Aynı koruma ve destekleme mekanizmalarının bizim ülkemizde
de düzenlenmesi zorunlu olduğu halde, şeker fabrikaları, hiçbir tedbir
alınmadan özelleştirilmeye çalışılmaktadır. Şeker fabrikalarının durumu ortada.
Buna göre fabrikalar için, çalışanları ve pancar üreticileriyle işbirliğine
gidilmelidir. Değerli milletvekilleri, eğer tedbir alınmazsa, kendi
kendine yeter ender sanayilerden biri olan şeker sanayii çökertilmiş ve ülkemiz
şekerde de dışa bağımlı hale getirilmiş olacaktır. Şekeri pancardan üreten
ülkelerin hepsi, kamıştan şeker elde edilmesi daha ucuza mal olmasına rağmen,
pancar üretimini desteklemeye devam etmektedirler. Türkiye'de, şeker yerine
Amerikan menşeli tatlandırıcı kullanılarak şekerden vazgeçilmesi düşüncesi
yaygın bir kanaat halindedir. Kargil-Amerikan ortaklığının, şekerden vazgeçilerek
tatlandırıcıya geçilmesi yönünde kulis yaptığı doğru mudur? Avrupa Birliği şeker rejimi, ülkemizde de
benimsenmelidir; çünkü, üye olmaya çalıştığımız bu ülkeler, kendi üreticilerini
korumak için pancar üretimine değil, şeker ithalatına kota uygulamaktadırlar.
Fransa yılda 6 milyon ton şeker üretiyor, bunun 1,5 milyon tonunu iç tüketimde
kullanırken, geri kalanını da bizim komşularımız olan İran, Irak, Suriye gibi
ülkelere pazarlıyor ve Fransa, çiftçisini 5 000 dolar gibi yüksek bir rakamla
da sübvanse ediyor. Bu rakam, bizde 100-200 dolar kadardır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Bir dakika içinde toparlayınız efendim. MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla) - Toparlayayım efendim. Değerli milletvekilleri, netice olarak, Ankara'nın
Balâ, Polatlı, Şereflikoçhisar, Haymana, Elmadağ ve bütün Türkiye'de, pancar
fiyatı açıklanmadığı için, çiftçi malî plan yapamıyor, ekim planı yapamıyor,
gübre planlaması yapamıyor. Kotaların daha da daraltılacağı endişesiyle,
maalesef, eli kolu bağlanmış durumda. Enflasyonu düşüreceğiz diyorsunuz; ama, gelin görün ki,
gübre, ilaç, tohum, akaryakıt ve işçilik fiyatları başını almış gidiyor. Çiftçi
geleceğinden endişeli ve bizden çözüm bekliyor. En kısa zamanda çözüm dileğiyle, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çelik. Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Sayın Bakan?.. Yok. Gündemdışı üçüncü söz, Karabük Köy Hizmetleri
Müdürlüğünde partizanlık yapıldığı iddia-ları hakkında söz isteyen, Karabük
Milletvekili Mustafa Eren'e aittir. Buyurun Sayın Eren. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. 3.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in,
Karabük Köy Hizmetleri Müdürlüğünde partizanlık yapıldığı iddialarına ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı MUSTAFA EREN (Karabük) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Karabük Köy Hizmetleri Müdürlüğünde yaşanan ve
partizanca yapılan uygulamalar ve kamuoyunda büyük tepkilere neden olan
olaylarla ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunmaktayım. Yüce Heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. Karabük Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü, 2000 yılı
içerisinde, genel bütçeden ayrılan kısıtlı miktardaki ödeneğe rağmen, gerek
Karayollarıyla yapılan protokol kapsamındaki işlerde gerekse TEFER Projesi
nedeniyle Dünya Bankasından sağlanan kredilerle, başarılı çalışmalar yapmıştır.
Tabiî ki, İl Özel İdaresince yapılan 574 milyarlık yardım da ciddî boyutta
itici güç olmuştur. Genel bütçeden 6 adet kamyon, 1 adet dozer, 3 adet silindir
ile İl Özel İdare bütçesinden sağlanan yaklaşık 150 milyarlık katkıyla alınan
ekskavatör ve 2 adet dozerle hizmete hız kazandırılmıştır. 2000 yılı
içerisinde, TEFER Projesi de dahil olmak üzere, yaklaşık 10 trilyonluk harcama
yapılmıştır. Arzu edilen miktarda ödenek ayrılmamasına rağmen, diğer
sektörlerdeki durgunluğa bakıldığında, Köy Hizmetlerindeki çalışmaları ve
müdürlük bünyesinde çalışan arkadaşları da başarılı buluyor ve onları
kutluyorum. Karabük Valimiz de, 2000 yılındaki çalışmaları nedeniyle, Sayın İl
Müdürünü başarılı bürokrat olarak ilan etmiştir. Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 17 Ağustosta meydana
gelen ve hepimizi acıya boğan depremden sonra, yurdumuzun her yöresinden olduğu
gibi, ilimiz Yenice İlçesinden de, şantiye şefinin başkanlığında bir heyet
deprem bölgesine gönderilmiştir. 20 Ağustos tarihinde deprem bölgesine giden
yardım ekibi, yaklaşık olarak yirmibeş gün deprem bölgesinde görev yaptıktan
sonra ilçeye dönmüşlerdir; ancak, üzülerek ifade etmem gerekiyor ki, ekip başı
olarak deprem bölgesine giden şantiye şefi arkadaşımız, dönüşte, Adapazarı İl
Jandarma Komutanlığınca kendisine depremzedelere dağıtılmak üzere verilen 2
adet çadırı ve deprem enkazından çıkarmış olduğu koltukları ve buzdolabını
kendi ilçesine geri getirmiştir. Yapılan ihbar neticesinde, Yenice Cumhuriyet
Savcılığının hazırlık soruşturması sonucu, şantiye şefi, Türk Ceza Kanununun
ilgili maddelerince yargılanmak üzere, 2 Şubat 2000 tarihinde mahkemeye sevk
edilmiştir. Bu gelişme-lerden sonra, Köy Hizmetleri İl Disiplin Kurulu, şantiye
şefinin iş akdini feshetmiş ve karar, tüm baskılara rağmen, Köy Hizmetleri İl
Müdürlüğünce Bölge Müdürlüğüne gönderilmiştir. Bahse konu şantiye şefi halen
görevinin başındadır. Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; bu olaylardan bir
süre sonra da, Köy Hizmetleri personeli 2 kişi, mazot deposundan yaklaşık 175
litre mazotu çalmışlar ve yakalanarak, 17.8.2000 tarihinde tutuklanıp cezaevine
gönderilmişlerdir. İşte, bu iki olaydan sonra, Karabük Köy Hizmetleri İl
Müdürlüğünde ne olduysa olmuştur. Bu iki olaya da göz yummayan, hakkında hiçbir
soruşturması bulunmayan, hizmeti ve yalnızca hizmeti düşünen ve geçtiğimiz
iktidar döneminde göreve atanan il müdürü gazaba uğramıştır. Yıllardan beri,
yere göğe sığdırılamayan, hep takdir edilen sayın müdür, birdenbire, çok
affedersiniz, pislik olarak ilan edilmiştir. Hem il müdürü hem de ilimize
Bartın'dan yeni gelen şef, pislik ilan edilerek, Karabük'ü -kendilerine göre-
pislikten kurtarmak adına, akıl almaz baskıcı uygulamalar başlamıştır. Köy
Hizmetleri il müdürü, sanki partinin il başkanıymış gibi "ben getirdim,
ben alırım" mantığıyla, il müdürünün 24 saat içerisinde istifasını
vermesi, vermediği takdirde kimin güçlü olduğunun görüleceği şeklinde
tehditlere maruz kalmıştır. Bütün bu gelişmelere tepki gösteren ve tavır koyan
Karabük basını da, basına para vermedikleri için tavır koyuluyor suçlamasıyla
karalanmıştır. Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu anlattıklarımın
hiçbiri, hiçbir satırı hayal mahsulü ya da abartılı ifadeler değil. Aslında,
azını söyledim; ama, hepsi bu kasetin içerisinde mevcuttur. Bütün bu baskılar,
bütün bu tehditler kamuoyunun gözü önünde yapılmıştır. Sayın Bakanımıza bu
kaseti ulaştırmak için, pazartesi günü telefon ettim, telefonla ulaşmak
istedim; ama, ulaşmak mümkün olmadı; konuşmamdan sonra, kendisine bunu takdim
edeceğim. Namusuyla görev yapan, yanlışlığa göz yummayan,
doğrunun yanında yer alan bürokratlara ve tüm insanlara sahip çıkmak, hepimizin
görevi olmalıdır, ödüllendirilmeleri gerekirken cezalandırılmamalıdırlar.
Bürokratları partinin mensubu gibi gören ve haksız sebeplerle, partizan
baskılarla onların yakasına yapışanlar, şunu çok iyi bilmelidirler ki,
yaptıkları bu yanlışın karşısında, bir gün de onların yakasına yapışanlar
mutlaka olacaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakanımdan
aşağıdaki sorularımın cevabını almak istiyorum: 1- Savcılıkça mahkemeye sevk edilen ve disiplin
kurulunca hesabı kesilen şantiye şefinin halen göreve devam etmesi uygun mudur?
Eğer görevden alınmış ise, hangi tarihte alınmıştır?
Zira, geçen hafta görevinin başındaydı. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Eren, 1 dakika içerisinde toparlayınız. Buyurun. MUSTAFA EREN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. 2- İl müdürlerinin tayinini siz mi yapıyorsunuz; yoksa,
yöre milletvekili mi yapıyor? 3- Doğrunun yanında yer aldığı için il müdürünü
görevden almayı düşünüyor musunuz? 4- Siz de gerek il müdürünü, gerekse Bartın İlinden
gelen yeni şube müdürünü, milletvekili gibi, pislik olarak mı görüyorsunuz? Şunu çok iyi biliniz ki, cumhuriyet kenti Karabük
İlinde bu çirkin sözlerin muhatabı olacak hiçbir bürokrat olmadığı gibi,
Karabük İli de kimsenin çöplüğü değildir. Sayın Başkan, teşekkür ediyorum; arkadaşlar, saygılar
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Bakanımız hazır. Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz; buyurun. Konuşma süreniz 20 dakikadır. (DSP sıralarından
alkışlar) DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; sayın milletvekilimiz Mustafa Eren -zannediyorum,
şimdi kendisinden öğrendiğim kadarıyla, biraz da duyum aldım- bizim bir
milletvekilimizin televizyondaki konuşmasının bandını almış, bana getirmiş; sağ
olsun. Keşke diğer milletvekillerimizin hepsinin konuşmaları da banda alınıp
bana gelse ben memnun olurum, hiç olmazsa izleme olanağı bulurum. Yani, o
banttaki olan şeyleri kendisi -hepsini anlatabildi mi bilemiyorum- öyle zannediyorum
anlattı. Milletvekilimiz, televizyonda -yani, duyumumuza göre-
"il müdürünü görevden aldıracağım" diye söylemiş... MUSTAFA EREN (Karabük) - "Pislik" ifadesi
vardı. DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla) - Yani, bunu,
tabiî, doğru olarak kabul ediyorum milletvekili beyanı olduğu için. Eğer, böyle
bir şey söylemişse yanlış yapmış. Bizim kendi milletvekilimiz. Ben, izlemediğim
için bir şey diyemiyorum. Bunu, bir milletvekili, televizyonda, kalkıp,
kamuoyunun önünde diyemeyeceği gibi, normal olarak da dememesi lazım.
Parlamenteriz, hepimiz milletvekilliği yaptık; milletvekilinin, hiçbir müdürü
görevden aldırma yetkisi yok, yanlışlarını söyler. Her idareciyi, her, davranışı
yanlış olanı, halkın temsilcisi olarak Parlamentoda görev yapan her
milletvekili, ilgili yerlere, en yüksek bürokrattan en aşağıdaki insana kadar
herkesin yanlışlarını söyler; ama, yaptırım gücü yoktur. Bunu sayın
milletvekilim bilir; yani, bunu söylemek durumundadır, halk adına konuşmak
durumundadır. Milletvekilimiz, bu zamana kadar bana bir şey
söylemedi. Yani, televizyonda bu kadar iddialı konuşan, müdüre şunu dedi, bunu
dedi, bilemiyorum... Aşağı yukarı bir haftadan beri, Karabük Milletvekili Sayın
Erol Beyle de görüşüyoruz. Şu ana kadar, bana gelip "şu müdürü niye
görevden almıyorsun, bu müdür şunu yaptı, bunu yaptı" diye bir şey
söylemedi. MUSTAFA EREN (Karabük) - Kasette var Sayın Bakan. DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla) - Efendim,
kaseti söyledim; yani, bir şey söylemedi. Söylerse, ben milletvekilimle
konuşmasını bilirim, konuşurum; ama, şu ana kadar bana bir şey söylemedi.
Kasete söylemiş; ayrı konu. Siz de, o kaseti bana verdiniz, gerekirse, kaseti
evde izlerim. Şimdi konu şu: Görevden alınan işçi arkadaşlarımız
disiplin kurulu kararıyla görevden alınmışlardır, işinin başında olması mümkün
değil. Zaten, böyle şey, Demokratik Sol Partinin ilkesine de aykırı. Bu konuyu burada konuşmak da istemiyorum; çünkü, olay,
savcılığa intikal etmiş. Bana, bundan bir hafta önce, bölge müdürlüğü
tarafından, daimi işçi Sedat Ünlü'nün, 2000/18 sayılı dosya ile takipte olduğu,
sonuçta görevden alındığı ve disiplin kurulu kararıyla işine son verildiği
bilgisi ve-rildi. Bu arkadaşımızın görevine zaten son verilmiş.
Demokratik Sol Partide, bir insan, bir işçi -eğer yaptıysa- akaryakıt çalacak
ve orada işçiliğe devam edecek; bu, mümkün değil; yani, bizde hırsız-lığa geçit
yok... Bu mümkün değil... (DSP sıralarından alkışlar) MUSTAFA EREN (Karabük) - Sayın Bakanım, görevden alınan
şef, şu anda görevine devam ediyor. DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla) - Yalnız, ben,
yine yargılamak istemi-yorum; olay, mahkemelik. Ola ki, bu arkadaşımız hakkında
ortaya atılan iddia da yanlış olabilir. Ben peşin olarak demiyorum ki; bu işçi,
şu kadar mazot çalmış. Bir iddia var; o iddia bize geldi, disiplin kurulu
toplandı, gereğini yaptı. O arkadaşımız,
yarın, yargıda temiz çıkarsa... Şu anda bir şey diyemiyorum; yani... MUSTAFA EREN (Karabük) - Sayın Bakanım, ben onu
söylemiyorum. Bir bürokrata "pislik" demek doğru mudur? Görevden
alınan bir şantiye şefi görevine devam ediyor; doğru mudur, bunu soruyorum? DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla) - Yanlış...
Yanlış... BAŞKAN - Sayın Eren, Sayın Eren... lütfen!.. DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla) - Değerli
dostum, kendi aranızda halledeceğiniz çok basit bir olay. Şöyle ki: Bir
televizyonda, kendi ilinin kardeş bir milletvekili bir şey konuşmuş. Ben senin
yerinde olsam, bunu, buraya, Meclise taşıyacağıma milletvekilinin yanına
giderdim. (DSP sıralarından alkışlar) MUSTAFA EREN (Karabük) - Benim söylediklerim yalansa
sayın vekil cevap versin. DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla)- "Değerli
arkadaşım, sen televizyonda bunu konuştun; ama, iyi etmedin, bu sana
yakışmaz" deseydiniz, sarmaşdolaş, kardeş gibi konuşsaydınız bence daha
iyi olurdu. Burada, Mecliste, bir milletvekilim kalkıp, işte, "Başbakanı
düşüreceğim, aldıracağım." diyebilir, konuşur, bir şey değil; ama, pislik
konusuna -tabiî, dediyse- ben katılmıyorum, buna katılmak mümkün değil. MUSTAFA EREN (Karabük) - Sayın Bakanım, burada kaset
var, kayıtlara bakın, ben işin doğrularını söylüyorum. BAŞKAN- Sayın Eren, lütfen, dinleyiniz, müdahale
etmeyiniz. DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla)- Bakarız
ciğerim, sinirlenmeye gerek yok. MUSTAFA EREN (Karabük)- Ben sinirlenmiyorum. BAŞKAN- Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap edin
lütfen... DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla)- Bakın, benimle
ilgili, sen de ağır konuşsan, bir şey yapsan, ben gelir senin yüzünden gözünden
öperim; demokrasi var, konuşacaksın, hakkın var; yani, bunu konuştun diye ben
sana kızmam. Ben isterdim ki, bana gelip, Bakan olarak bana bunu söyleseydin.
"Telefonla aradım" dedin; ama... MUSTAFA EREN (Karabük)- Sayın Bakanım, pazartesi günü
sizi aradım ulaşamadım, kayıtlarda vardır. DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla)- Benim de huyum,
bir kapıcı arasa beni, bir odacı arasa, bir köyün muhtarı, Rize'nin bir muhtarı
arasa, Adıyaman'ın bilmem kimi arasa ben cevap veririm. Benim de huyum bu. O
gün nasıl gözümden kaçmış, ben bunu bilemiyorum. MUSTAFA EREN (Karabük)- Özel kaleme sorun Sayın
Bakanım. DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla)- O da ayrı bir
olay, onu da inceleyeceğim. Senin bana telefonunu ulaştırmadığı için özel
kalemi sorgulayacağım. MUSTAFA EREN (Karabük)- Tamam, teşekkür ediyorum. DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla)- Özel kaleme
diyeceğim ki, Sayın Eren'in beni aradığını niye bana söylemediniz. Bu huy kötü
huysa da, bu huy bende var, ben ararım... Ben ararım... Değerli dostum benim size önerim şu: Milletvekilimiz o
işi yapmışsa, bir hata yapmıştır. İnsanoğlu hata yapabilir. Ben,
milletvekiliyle gerekli olanı konuşurum. Siz de, aynı ilin iki milletvekili
olarak, Köy Hizmetlerinin başarısı için kol kola mücadelenizi sürdürün. Köy
Hizmetlerinde partizanlık olmaz. Ben yaptırmıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
Ben, buradan bu vesileyle şunu söylüyorum: Şimdi, biz 1
731 tane makine dağıttık. Muhalefet, iktidar bir milletvekili gelip bana demedi
ki, Mustafa Bey, benim ilimin makinesinde, diğer ile göre haksızlık olmuş;
çünkü, bizde adalet çalışır. 1 731 makineyi, köy yolu ağına göre bölmüşüm,
Gaziantep'e de bir eksik vermişim, ne olur ne olmaz, birisi dedikodu eder diye,
kendi ilime bir eksik vermişim, diğer illere dağıtmışım. Bu konuda -hiç merak etmeyin- benim bilgim içerisinde
bir şey olmaz, bir haksızlık olmaz; ola ki, gözümüzden kaçan şey olabilir; ben,
Türkiye'deki herkesin kefili değilim; bunu da beraber düzeltiriz. Bakınız, Japonya'dan 100 tane greyder geldi İstanbul'a
indi, şimdi iskelede aletler takılıyor. Bakınız, bir sistem getiriyorum; önce
doğuya vereceğim; niye doğu... (Alkışlar) NECMİ HOŞVER (Bolu) - Deprem bölgesini de unutma Sayın
Bakan... DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla) - Şöyle efendim:
500 greyder geliyor, ilk 100 tanesini doğuya vermemin gerekçesi şu: Greyderi bir aracın üzerine yükleyip
Şırnak'a göndereceksiniz, Erzurum'a göndereceksiniz. Kar yağdığı zaman,
oralara, greyderi götürecek olan TIR da çıkamaz. Bu nedenle, gelen greyderleri,
kar yağmadan önce doğuya -yani mantık gerekçesi, adalet gerekçesi olarak- ondan
sonra geriye kalan 300'ünü de -yine hakkını bozmadan- batı ve bizim yöremize,
Gaziantep yöresine göndereceğim. MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Hatayı da unutma... DEVLET BAKANI MUSTAFA YILMAZ (Devamla) - Niye; burada,
ben, adalet olsun diyorum. 10 gün sonra 100 tane greyderimiz çıkıyor;
arkasından bir gemi -100 tanesi- Japonya'dan çıktı, yolu yarıladı, arkasından
bir 300 tanesi daha geliyor. Eğer bir tane haksızlık olursa, tüm milletve-kili
arkadaşlarım -ben hepimizi kardeş olarak görüyorum, muhalefet iktidar yok,
herkes kardeş; burada, biz, Köy Hizmetlerinin başarısı değil, köylünün
hizmetinde çalışıyoruz- bana söylesinler gereğini yaparım. ("Bravo"
sesleri, alkışlar) Sayın milletvekilime teşekkür ediyorum, sağ olun, var
olun. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan. NECMİ HOŞVER (Bolu) Sayın Bakan, deprem bölgesini de
doğudan ayırma. BAŞKAN - Buyurun Sayın Eren. MUSTAFA EREN - Sayın Başkan, ben, Sayın Bakanıma,
konuşmam sırasında, hizmetlerinden dolayı zaten teşekkür ettim. Çalışmalarını
fevkalade yerinde bulduğumu söyledim; ama, Sayın Bakanımdan, sormuş olduğum
soruların cevabını alamadım. Diyorum ki, bu başarılı ilan edilen bürokratla ilgili
bir işlem yapmayı düşünüyor musunuz? Siz de bu arkadaşları bu şekilde... BAŞKAN - Sayın Eren, Sayın Bakanın cevap hakkı vardı,
cevap hakkını kullandı; onun, artık, zabıtlardaki ifadeleriyle yetineceksiniz. MUSTAFA EREN (Karabük) - Teşekkür ederim. BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum. Gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır. Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum: B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- DYP Grup Başkanvekilleri Sakarya
Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel
Milletvekili Turhan Güven ve 19 arkadaşının,
bankacılık sektöründe yaşanan sorunların ve Mevduat Sigorta Fonuna devredilen bankalar hakkında ileri
sürülen iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/154) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türk bankacılık sisteminin uygulanmakta olan
makroekonomik hatalı politikalar, kötü ve/veya art niyetli yönetimler, ekonomik
küçülme ve resesyon ve siyasî irade ve bürokrasinin yanlışları ve
yetersizlikleri nedenleriyle içine düştüğü tarihinin en büyük bankacılık
krizinin ve toplam 10 bankanın batma noktasına getirilerek, bir anlamda
devletleştirilmesinin, kamuoyunun da beklentile-rine cevap verecek bir şekilde
detaylı olarak incelenerek araştırılmasını teminen, Anayasanın 98, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve
teklif ederiz. Saygılarımızla.
Gerekçe : 1998 yılı ikinci yarısından itibaren Türk bankacılık
sektöründe yaşanan malî sorunlar, malî bünyesi önemli ölçüde bozulmuş özel
sektöre ait bankalara acilen müdahale
edilmesi ihtiyacını ortaya koymuştur. Zamanın hükümeti o gün yürürlükte
olan Bankalar Kanununda yer alan yetkilerin bu müdahaleler için yeterli
olmadığı gerekçesiyle, bankaların daha etkin denetimini ve gözetimine yetki
veren düzenlemeler içeren Bankalar Kanunu değişiklik tasarısını Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunmuş, erken seçim kararı nedeniyle tasarı yasalaşamamıştır.
Yeni dönemde 57 nci Hükümet acilen Bankalar Kanun tasarını Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunmuş ve 4389 sayılı yasa 23.6.1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Bu yasayla oluşturulan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna verilen
olağanüstü yetkilerin kurul oluşturuluncaya kadar Hazine Müsteşarlığı
tarafından kullanılması öngörülmüştür. 23.6.1999 tarihinden itibaren malî bünyelerinde zafiyet
gösteren bankalara el koyma ve gerekli her türlü tedbiri gecikmeden uygulama
konusunda yasal açıdan hiçbir engel kalmamıştır. Hükümet, 4389 sayılı Yasa ile
aldığı yetkileri biraz daha güçlendirmek amacıyla, 17.12.1999 tarihli 4491
sayılı Yasanın yürürlüğe konulmasını sağlamıştır. Hükümet, yasal tüm yetkileri kullanabilir durumda
olmasına rağmen, yaklaşık altı aylık bir gecikme ve IMF zorlaması ile
23.12.1999 tarihinde öteden beri ciddî malî bünye ve yönetim sorunlarının yer
aldığı bilinen 5 bankanın Mevduat Sigorta Fonuna devrine karar vermiştir. Eylül
2000 tarihine kadar fona devredilen bankalar ve sahip ve yöneticileri hakkında
alınan tedbirler ve yapılan uygulamalar konusunda kamuoyuna ciddî bilgi yansıtmamıştır. Bu arada aralarında 1998 yılında özelleştirilen Etibank
ile Bank Kapitalin de bulunduğu 2 ban-ka daha Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna
devredilmiş, böylece, batma noktasına gelerek, el koyulmak zorunda kalınan
banka sayısı 10'a yükselmiştir. Türkiye'de, 1999 sonu itibariyle, mevcut 81 bankadan
ticaret bankası hüviyetinde olan 58 ban-kanın 10 tanesinin son birbuçuk yıl
içerisinde batma noktasına gelerek, bir anlamda, devletleştirilmeleri gerçekten
de kaygı vericidir. Bankacılık sistemi reel sektörün aynasıdır. Ekonomideki
kriz ve sıkıntılar, kötü ve/veya art niyetli yönetimler, hatalı ya da kasıtlı
kararlar ve ekonomideki daralma, aynen bankacılığa da yansımaktadır. Kamuoyu "bugün sırada hangi banka var"
sorusunun tedirginliğini taşımakta ve bankalardaki bu yaprak dökümünün
süreceğinden endişe duymaktadır. Öte yandan, bu bankalarla ilgili olarak, bankalar
yeminli murakıplarınca düzenlenen mali bünye raporlarının siyasî irade ve
bürokrasi tarafından gereğinin zamanında yapılıp yapılmadığı da tartışma
konusudur. Off-shore işlemler nedeniyle gerekli düzenlemelerin ve
kontrollerin zamanında yapılmadığı, mevduat sahiplerinin bu hesapların güvence
kapsamında olmadığı hususunda bilgilendirilmediği konusu da araştırılmaya
muhtaçtır. Fona devredilen bankalar arasında yer alan Egebank'ın
sahipleri ve yöneticilerinin bankanın içini boşalttıklarını ve bankada açıkça
soygun yaptıklarına ilişkin yetkililerce yapılan açıklama ve görüşler tüm
kamuoyunu derinden etkilemiş ve şoke etmiştir. Birer itibar ve güven kurumu
olan bankalarda böylesine açık soygunların yapılmasına kimlerin hangi
gerekçelerle göz yumduğu, bu vahim yolsuzluk olaylarını önlemede gerekli
tedbirlerin alınmadığı hususu, bugün, herkesin merak ettiği ve cevabını aradığı
başlıca konu haline gelmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurum olarak ve
milleti temsil eden üyelerinin de kişi olarak bu açık soygun konusundaki
gerekçelerin ilgili, yetkili ve sorumlu kişi ve kurumlardan öncelikle öğrenmesi
ve sorumlular hakkında gerekirse soruşturma açılması dahil her türlü denetim
yetkisini kullanmak anayasal görevi ve millete karşı sorumluluğudur. Bu bağlamda; 1- Fona devredilen toplam 10 banka nezdinde inceleme
yapmış olan bankalar yeminli murakıplarının hangi tedbirleri önerdiği ve
önerilen tedbirler karşılığında yetkili ve sorumluların gerekli önlemleri
zamanında alıp almadığı, 2- Egebank'a el koyma kararının icrası sırasında oluşan
bankanın içini boşaltma olayının öğrenilmesine yönelik güvenlik tedbirleri
dahil gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı, benzer olayların el konulan diğer
bankalarda da yaşanıp yaşanmadığı, 3- Fona devreden bankaların sahiplerinden bankalarda
oluşmuş zararlar karşılığı olarak gerekli teminatların alınıp alınmadığı, 4- Fona devredilen bankalarca ve kamu bankaları
tarafından bu bankaların ortakları ve yöneticilerinin sahip olduğu, iştirak
ettiği kurum ve kuruluşlara kamu bankalarınca nakdî veya gayrinakdî krediler
verilip verilmediği, verildiyse bu kredilerin geri dönüp dönmediği, söz konusu
bankalarca gerçek ya da tüzelkişilere piyasa faizlerinin altında faizlerle
kredi açılarak örtülü menfaat sağlanıp sağlanmadığı, 5- Kamuoyuna yansıyan bilgilerden fona devredilen
bankaların toplam birikmiş zararının 10 milyar doları aştığı ve bu tutarın 2001
yılı bütçe açığı hedef rakamına ulaştığı dikkate alınırsa, oluşmuş genel kamu
zararının hangi boyuta ulaştığı, 6- Bankalar operasyonuyla ilgili olarak yaşanan
süreçte, kasıt, kusur, ihmal, gecikme suretiyle kamu zararının oluşmasında
sorumluluk taşıyanların tespiti, Konularında gerekli çalışmaların yapılabilmesi için
Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması
önergesi bilgilerinize sunulmuş olup, gündemdeki yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır. Bir genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum : 2.- DYP Grup Başkanvekilleri Sakarya
Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel
Milletvekili Turhan Güven ile 21 arkadaşının, Mevduat Sigorta Fonuna devredilen
bankalar ve bankacılık sektörü konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin
önergeleri (8/12) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türk bankacılık sisteminin, uygulanmakta olan makro
ekonomik hatalı politikalar, kötü ve/veya art niyetli yönetimler, ekonomik
küçülme ve resesyon ve siyasî irade ve bürokrasinin yanlışlıkları ve
yetersizlikleri nedenleriyle içine düştüğü tarihin en büyük bankacılık krizinin
ve toplam 10 bankanın batma noktasına getirilerek bir anlamda
devletleştirilmesinin, kamuoyunun da beklentilerine cevap verecek bir şekilde
ele alınması ve bu konuda gerekli değerlendirmelerin sağlıklı bir şekilde
yapılabilmesini temin için Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 101, 102 ve 103 üncü
maddeleri gereğince bir genel görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
Gerekçe : 1998 yılı ikinci yarısından itibaren Türk bankacılık
sektöründe yaşanan malî sorunlar, malî bünyesi önemli ölçüde bozulmuş özel
sektöre ait bankalara acilen müdahale edilmesi ihtiyacını ortaya koymuştur.
Zamanın hükümeti, o gün yürürlükte olan Bankalar Kanununda yer alan yetkilerin
bu müdahaleler için yeterli olmadığı gerekçesiyle, bankaların daha etkin
denetimine ve gözetimine yetki veren düzenlemeler içeren Bankalar Kanunu
Değişiklik Tasarısını TBMM'ye sunmuş, erken seçim kararı nedeniyle tasarı yasalaşamamıştır.
Yeni dönemde, 57 nci hükümet, acilen, Bankalar Kanunu Tasarısını TBMM'ye sunmuş
ve 4389 sayılı Yasa 23.6.1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Yasayla
oluşturulan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna verilen olağanüstü
yetkilerin, Kurul oluşturuluncaya kadar Hazine Müsteşarlığı tarafından
kullanılması öngörülmüştür. 23.6.1999 tarihinden itibaren malî bünyelerinde zafiyet
gösteren bankalara el koyma ve gerekli her türlü tedbiri gecikmeden uygulama
konusunda yasal açıdan hiçbir engel kalmamıştır. Hükümet, 4389 sayılı Yasayla
aldığı yetkileri biraz daha güçlendirmek amacıyla, 17.12.1999 tarihli 4491
sayılı Yasanın yürürlüğe konulmasını sağlamıştır. Hükümet, yasal tüm yetkileri kullanabilir durumda
olmasına rağmen, yaklaşık altı aylık bir gecikme ve IMF zorlamasıyla,
23.12.1999 tarihinde, öteden beri ciddî malî bünye ve yönetim sorunlarının yer
aldığı bilinen 5 bankanın Mevduat Sigorta Fonuna devrine karar vermiştir. Eylül
2000 tarihine kadar fona devredilen bankalar ve sahip ve yöneticileri hakkında
alınan tedbirler ve yapılan uygulamalar konusunda kamuoyuna ciddî bilgi
yansıtmamıştır. Bu arada, aralarında 1998 yılında özelleştirilen
Etibank ile Bank Kapitalin de bulunduğu iki banka daha Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonuna devredilmiş, böylece, batma noktasına gelerek el koyulmak
zorunda kalınan banka sayısı 10'a yükselmiştir. Türkiye'de 1999 sonu itibariyle mevcut 81 bankadan
ticaret bankası hüviyetinde olan 58 ban-kanın 10 tanesinin son birbuçuk yıl
içerisinde batma noktasına gelerek, bir anlamda devletleştirilmeleri gerçekten
de kaygı vericidir. Bankacılık sistemi reel sektörün aynasıdır. Ekonomideki
kriz ve sıkıntılar, kötü ve/veya artniyetli yönetimler, hatalı ya da kasıtlı
kararlar ve ekonomideki daralma aynen bankacılığa da yansımaktadır. Kamuoyu, bugün sırada hangi banka var sorusunun
tedirginliğini taşımakta ve bankalardaki bu yaprak dökümünün süreceğinden
endişe duymaktadır. Öte yandan, bu bankalarla ilgili olarak bankalar
yeminli murakıplarınca düzenlenen malî bünye raporlarının siyasî irade ve
bürokrasi tarafından gereğinin zamanında yapılıp yapılmadığı da tartışma
konusudur. Off-shore işlemler nedeniyle gerekli düzenlemelerin ve
kontrollerin zamanında yapılmadığı, mevduat sahiplerinin bu hesapların güvence
kapsamında olmadığı hususunda bilgilendirilmediği konusu da araştırılmaya
muhtaçtır. Fona devredilen bankalar arasında yer alan Egebank'ın
sahipleri ve yöneticilerin bankanın içini boşalttıklarına ve bankada açıkça soygun
yaptıklarına ilişkin yetkililerce yapılan açıklama ve görüşler tüm kamuoyunu
derinden etkilemiş ve şoke etmiştir. Birer itibar ve güven kurumu olan
bankalarda böylesine açık soygunların yapılmasına kimlerin, hangi gerekçelerle
göz yumduğu, bu vahim yolsuzluk olaylarını önlemede gerekli tedbirlerin
alınmadığı hususu bugün herkesin merak ettiği ve cevabını aradığı başlıca konu
haline gelmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurum olarak ve milleti
temsil eden üyelerinin de kişi olarak bu açık soygun konusundaki gerçeklerin
ilgili, yetkili ve sorumlu kişi ve kuruluşlardan öncelikle öğrenmesi ve
sorumlular hakkında gerekirse soruşturma açtırması dahil her türlü denetim
yetkisini kullanmak, Anayasal görevi ve millete karşı sorumluluğudur. Bu konuda, genel görüşmeyi yeterli görmüyoruz. Daha üst
denetim yolları olan Meclis araştırması, gensoru ve Meclis soruşturması
mekanizmaları mutlaka işletilmelidir. Esasen Doğru Yol Partisi Meclis
araştırması yoluna da başvurmuştur. Yukarıda belirtilen hususlarla ilgili olarak gerekli
değerlendirmenin yapılabilmesi için, Anayasanın 98, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri gereğince bir genel görüşme
açılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. BAŞKAN - Genel görüşme önergesi bilgilerinize sunulmuş
olup gündemdeki yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki
öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır. Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge
vardır; okutuyorum : C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.- Adana Milletvekili Halit Dağlı'nın
(6/747) esas numaralı sözlü sorusunu
geri aldığına ilişkin önergesi (4/220) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin sözlü sorular kısmının 306 ncı sırasında yer
alan (6/747) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Halit Dağlı Adana BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir. Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 1 ve 2 nci
sıralarında, Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonun, bazı milletvekillerinin yasama dokunulmazlıklarına ilişkin
raporları vardır;ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım. IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1.- Amasya
Milletvekili Akif Gülle'nin, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/552) (S. Sayısı:477) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Başkanlıkça, 3.5.2000 tarihinde Karma Komisyonumuza
gönderilen Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre
kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir. Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen
11.5.2000 günlü raporuyla, görevi kötüye kullanma suçu isnat olunan Amasya
Milletvekili Akif Gülle hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Amasya Milletvekili Akif Gülle, komisyonumuza yazılı
savunma vermiştir. Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık
komisyonu raporunu inceleyen karma komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde
yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine
getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların)
tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun
dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin
kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel
olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması
amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu
anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan
eylemin niteliği dikkate alınarak Amasya Milletvekili Akif Gülle hakkındaki
kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine oy
çokluğu ile karar verilmiştir. Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere
Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur. Ertuğrul Yalçınbayır Bursa Komisyon Başkanı ve üyeler Muhalefet Gerekçem : Yasama dokunulmazlığının milletvekilliği sıfatı sona
erinceye kadar ertelenmesine dair karma komisyon raporuna aşağıdaki
gerekçelerle ilkesel olarak muhalifim. Değerli milletvekillerinin iddia edilen
suçları işlemediklerine dair savunmaları esas alınmalı, aklanmalarına olanak
tanınmalıdır. Gerekçelerim iki ana başlıkta toplanmaktadır. 1- Anayasal
gerekçe. 2- Belirli objektif kıstasların uygulanamaması. Anayasal Gerekçe: Anayasamızın 83 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükmü
gereğince; seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen
milletvekili, Meclis kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez,
tutuklanamaz ve yargılanamaz. Anayasanın 83 üncü maddesindeki düzenleme, Anayasamızın
76 ncı maddesindeki düzenleme ile çelişmekte, çelişkinin de ötesinde 76 ncı
maddeyi düzenlemeyi gerekli kılan amacı ortadan kaldırmaktadır. 83 üncü maddedeki bu düzenleme, 76 ncı maddede tanımlanan
ve zaten milletvekilliğine seçilme engeli olarak gösterilen zimmet, ihtilas,
irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma,
dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmî ihale ve alım
satıma fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma gibi suç iddiaları
dolayısıyla soruşturma açılmasına ve yargılama yapılmasına engel olmaktadır. Anayasanın 76 ncı maddesinde belirtilen suçlardan hükmü
kesinleşmiş olan kişi milletvekili seçilemezken, milletvekili seçilmeden bir
gün önce veya milletvekili seçildikten sonra bu suçları işlediği iddia edilen
kişiler milletvekilliğini sürdürdüğü gibi, bu suçlarla ilgili olarak
sorgulanamamakta ve yargılanamamaktadır. Böyle bir düzenleme Anayasanın ruhuna,
genel hukuk kurallarına aykırıdır. Anayasanın 76 ncı maddesindeki suç iddiaları ile ilgili
olarak kovuşturma yapılmasına izin verilmeli, karma komisyon yasama
dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmayacağına, kovuşturma sonucu oluşacak
objektif ölçüler çerçevesince karar verebilmelidir. Objektif
Ölçülerin Bulunmamasına İlişkin Gerekçe: Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili
Anayasamızın 83 üncü maddesinde belirli objektif ölçüler belirtilmediği gibi,
yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki Meclis İçtüzüğünün 131 ilâ 134
üncü maddelerinde de belirli objektif ölçülere yer verilmemiştir. Birçok Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği
üzere; yasama dokunulmazlığının kaldırılması konusunda birtakım belirli
objektif ölçülere uygun davranılması ve bu ölçülerin bir hukuk devletinden
beklenen nitelikte bulunması şarttır. Yeterli olmamakla birlikte, eski
Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünde belirli objektif ölçüler yer almış ve Anayasa
Mahkemesi, bu objektif ölçülere uygunluğu gözetmiştir. Sonuç: Bir suç isnadı ciddî ise, siyasî ereklere uygun ise
yahut üyenin şeref ve haysiyetini koruma yönünden dokunulmazlığın kaldırılması
zarurî ise, yasama dokunulmazlığı kaldırılmalıdır. Dokunulmazlığın amacı, yasama görevini yürütecek
milletvekillerinin çeşitli çevrelerden gelebilecek baskı ve kaygılardan
korunmuş olarak görevlerini gereği gibi yapmalarını sağlayarak, siyasal
nitelikli kovuşturmalar bahanesiyle milletvekillerinin Meclise katılmaktan
alıkonmasını, çalışma şevkinin kırılmasını, bu yolla da TBMM'nin istencinin
çarpıtılmasını önlemektir. Yoksa, kimilerinin, TBMM'yi yıpratmak için kasıtlı
olarak söylediği gibi, milletvekiline, soruşturmadan kaçma, suç işleme
ayrıcalığı tanınması değildir. Hangi suç isnadının ciddî olduğu "Milletvekili
seçilme yeterliliği" başlıklı Anayasamızın 76 ncı maddesinde belirtildiği
gibi, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Yasasının "Milletvekili
seçilemeyecek olanlar" başlıklı 11 inci maddesinde de belirtilmiştir. Taksirli suçlar hariç, toplam bir yıl veya daha fazla
hapis veya süresi ne olursa olsun ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar,
affa uğramış olsalar bile; zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz
kızartıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık
suçları, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma veya devlet sırlarını
açığa vurma suçlarından biriyle mahkûm olanlar, TCK'nın (Devletin Şahsiyetine
Karşı Cürümler) başlıklı ikinci kitabının birinci babında yazılı suçlardan veya
bu suçların işlenmesini alenî olarak tahrik etme suçundan mahkûm olanlar, TCK
312 nci maddesinin ikinci fıkrasında yazılı halkı, sınıf, ırk, din, mezhep veya
bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etme suçlarından
mahkûm olanlar ve TCK'nın 536 ncı maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü
fıkralarında yazılı eylemler ile aynı yasanın 537 nci maddesinin birinci,
ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarında yazılı eylemleri siyasî ve
ideolojik amaçlarla işlemekten mahkûm olanlar, milletvekili seçilemezler. Anayasamızın 76 ncı maddesine göre affedilmiş olsalar
dahi, belirtilen suçlardan mahkûm olanlar milletvekili seçilemediği halde,
Anayasadaki düzenleme biçimine göre yasama dokunulmazlığı, bu suçlarla ilgili
ciddî iddialar bakımından, milletvekilleri hakkında soruşturma yapılmasına
olanak bile vermemektedir. Kamu vicdanını rahatsız eden bu duruma son vermek ve
milletvekillerini gereksiz koruma zırhına büründürmemek için, Anayasanın 76 ncı
maddesinde zaten milletvekilliğine seçilme engeli olarak gösterilen bu gibi suç
iddiaları dolayısıyla soruşturma açılması ve yargılama yapılmasının yasama
dokunulmazlığı dışına çıkarılması uygun olacaktır. Anayasada böyle bir
değişiklik, asılsız suçlamalarla töhmet altında kalan milletvekillerinin yargı
önünde aklanmasına fırsat verilmesi ve genel olarak milletvekili saygınlığının
yükseltilmesi bakımından da yarar sağlayacaktır. Anayasada yapılması gereken bu
değişikliğe kadar da karma komisyonların, bu ilke ve ölçüler içerisinde kişi ve
parti ayırımı yapmaksızın milletvekillerinin dokunulmazlıklarının
kaldırılmasına karar vermesi uygun olacaktır. Kimi suç iddiaları vardır ki, ciddî olmamakla birlikte
siyasî ereklere aykırıdır. Öte yandan, öyle asılsız suç iddiaları vardır ki,
üye istemese dahi soruşturmanın ertelenmesine karar verilmektedir. İşte bu suç
iddialarıyla ilgili olarak da yasama dokunulmazlığı kaldırılmalı,
milletvekillerinin aklanmalarına olanak tanınmalıdır. Ancak, uygulamada, üye
istemese dahi dokunulmazlığının kaldırılması ertelenmekte, üyeler töhmet
altında bırakılarak, siyaseten yıpratılmaktadır. Anayasamızın 83 üncü maddesinde tanımlanan yasama
dokunulmazlığının kaldırılması işlemi, bir yargı işlemi niteliğinde olmayıp,
yasama işlemi niteliğindedir. İşlem dosyaları tam olarak oluşmuş olsa dahi,
kurulun yapısı ve çalışma esasları gereği, işlem dosyalarını tam bir
tarafsızlıkla inceleyebilmesi, suçun maddî ve manevî unsurlarını saptayabilmesi
ve değerlendirebilmesi olanaksızdır. Bu niteliği gereği, dokunulmazlığın
kaldırılması işlemi, ceza kovuşturmasının açılması veya ceza verilmesi
niteliğinde olmayan, sadece yasama meclisi üyelerini, kimi istisnaî durumlarda
üyelik teminatından sıyırarak, adalet karşısında öteki yurttaşlarla bir düzeye
getirmekten ibarettir. Anayasamızın 85 inci maddesi, yasama dokunulmazlığının
kaldırılmasına karar verilmiş olması hallerinde, Meclis Genel Kurul kararının
alındığı tarihten başlayarak yedi gün içerisinde, ilgili milletvekilinin veya
bir diğer milletvekilinin, kararın Anayasaya, yasaya veya İçtüzüğe aykırılığı
iddiasıyla, iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabileceğini düzenlemektedir. Bu düzenlemeyle, yasama içindeki iktidar-muhalefet
dengesi nedeniyle alındığı iddia edilen haksız yasama işleminin yargıyla dengelenmesi, objektif kıstaslara uygunluğunun
saptanması sağlanmaktadır. Yukarıda belirtilen ilkelere uygun davranılması
gerektiğini ve değerli üyelerin aklanmalarına olanak sağlanılması gerektiğini
düşündüğümden, ilkesel olarak, yasama dokunulmazlığının üyelik sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine dair çoğunluk görüşüne katılmamaktayım. Saygılarımla. 24.5.2000 Hüseyin Tayfun İçli Ankara Karşı Oy Gerekçemdir : Karma Komisyon Başkanlığına Milletvekillerinin herhangi bir baskı ve tehdit altında
olmadan, görevlerini serbestçe yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla
dokunulmazlıklar düzenlenmiştir. Tarihî bakımdan milletvekili dokunulmazlığı ilk defa
1688 tarihinde İngiltere'de düzenlenmiştir. Bu düzenleme "parlamentoda
konuşma özgürlüğü, tartışmalar, yargılamalar, hiçbir mahkemede veya parlamento
dışında sorumluluk sebebi olamaz" şeklindedir. Buna paralel olarak, 1789
tarihli Fransız Kanunu ile bunlardan esinlenen 1876 Türk Anayasasında ve halen
yürürlükte bulunan Hindistan, Mısır, Meksika, Bulgaristan, İtalya ve bunun gibi
ülkelerde tarihî anlayışa uygun olarak yasama dokunulmazlığı, Mecliste ileri
sürülen düşünceler ile kullanılan oyların suç sayılamayacağıyla sınırlıdır. Ülkemizde ise, 1982 Anayasasının 83 üncü maddesine göre
yasama dokunulmazlığı "TBMM üyelerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerde sorumlu tutulamaması"
ile "seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir
milletvekilinin, Meclis kararı olmadıkça tutulamaması, sorguya çekilememesi,
tutuklanamaması ve yargılanamaması"dır. Böylesi bir dokunulmazlık düzenlemesi yerli ve yabancı
ceza yasalarında düzenlenen ve "kanunsuz suç olmaz, suç ve suçlular da
cezasız bırakılamaz" şeklinde özetlenebilecek temel prensiplere ve
Anayasanın 2 nci maddesine dayalı Hukuk Devleti ilkesi ile 10 uncu maddesine
dayalı eşitlik ilkesine gölge düşürmektedir. Bu nedenle, yasama dokunulmazlığının "Meclis
çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, ileri sürdükleri düşüncelerinden sorumlu
tutulamamak ve kişisel özgürlüğü kısıtlanamamak" şeklinde düzenlenmesi,
tarihî gelişmeye ve gerekçeye uygun olacaktır. Fransa'da 1995 yılında bu yönde yapılan düzenlemeyle,
adlî soruşturma ve yargılama dokunulmazlık kapsamı dışına çıkarılmış, sadece
tutuklama ve kişi özgürlüğünün kaldırılması, Meclisin kararına bırakılmıştır.
Yine, yasama dokunulmazlığının anavatanı olan İngiltere'de, dokunulmazlık
zırhı, ceza kovuşturmalarına karşı değil, hukuk davalarına karşı koruyucu bir
işleve indirgenmiştir. Gündemdeki ertelenme kararı verilen dosyalar
kapsamındaki iddialar, vatandaşlarımızın günlük yaşamında karşılaştıkları ve
mevzuata göre gereğinin yapıldığı hukukî olaylar ve iddialardır. Bir yurttaş bu
gibi hallerde hangi hukuk kurallarına tabi tutuluyorsa, onun vekili ve aynı
zamanda bir vatandaş olan milletvekillerinin ve diğer kamu görevlilerinin de
aynı kurallara tabi olması kadar doğal bir şey olamaz. Böyle bir anlayış ve
uygulayış, eşitliğin gereği olduğu gibi, hukuk devleti olmanın da temel gereğidir. Yukarıda belirttiğim gerekçelerle, öncelikle, yasal
düzenlemeler yapılarak sorgulanma ve yargılanma dokunulmazlık kapsamı dışına
çıkarılmalı, sadece kişisel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması dokunulmazlık
kapsamında olmalıdır. Ceza hükümlerinin infazı ise, milletvekili sıfatının sona
ermesine bırakılmalıdır. Böyle bir düzenlemeyle, bir taraftan, yargısal denetim
işlerlik kazanacak, diğer taraftan, milletvekillerinin Meclis çalışmalarına
katılımı da sağlanmış olacaktır. Yasal düzenlemeler yapılıncaya kadar "yasama
sorumsuzluğu" kapsamı dışındaki suç iddialarını içeren dosyalar için,
dokunulmazlıklar kaldırılmalıdır. Böylelikle, asil ve vekili arasında eşitlik
sağlanacağı gibi, milletvekillerine de bir an önce aklanma olanağı yolu
açılacaktır. Bu nedenle "yasama sorumsuzluğu" kapsamı
dışında gördüğüm bu dosya için, dokunulmazlığın kaldırılmasının yerinde olacağı
kanaatinde olduğumdan, erteleme kararına katılmıyorum. 29.5.2000 Osman Kılıç İstanbul Muhalefet Şerhi: Türkiye Büyük Millet Meclisi Karma Komisyon
Başkanlığına Halkın egemenliğinin tesis edildiği Türkiye Büyük
Millet Meclisinin her üyesi saygıdeğerdir. Yasama görevini yerine getiren bir milletvekilinin
,saygınlığını zedeleyen suçlamalar karşısında, Türk Milleti adına karar veren
bağımsız yargıda aklanmak en doğal hakkı olmalıdır. Bu hakkın kullanılabilmesi
için, sayın milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılmasının doğru olacağı
düşüncesindeyim. Karara bu anlamda muhalefet ediyor, saygılar sunuyorum.
24.5.2000 Nazire Karakuş İstanbul BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Diğer raporu okutuyorum : 2.- Tunceli Milletvekili Bekir
Gündoğan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/553) (S.Sayısı: 478) (1) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Başkanlıkça, 3.5.2000 tarihinde karma komisyonumuza
gönderilen Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan'ın yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre
kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir. Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen
11.5.2000 günlü raporuyla 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanununa
muhalefet etmek suçu isnat olunan Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği
sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık
komisyonu raporunu inceleyen karma komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama
görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı
bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak, böyle farklı bir
statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için
olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi
için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka
yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır.
Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı
açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate alınarak, Tunceli
Milletvekili Bekir Gündoğan hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının
sona ermesine kadar ertelenmesine oy çokluğu ile karar verilmiştir. Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere
Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur. Başkan Ertğrul Yalçınbayır Bursa ve Komisyon üyeleri BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu raporda da, İstanbul Milletvekili Sayın
Osman Kılıç'ın, aynı gerekçelerle karşı oy görüşü mevcuttur; daha önce okunduğu
için, bu muhalefet şerhini şimdi okutmuyorum. (1) 478
S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. BEKİR GÜNDOĞAN (Tunceli) - Sayın Başkan, izin
verirseniz çok kısa bir şey söylemek istiyorum. BAŞKAN - Buyurun Sayın Gündoğan. BEKİR GÜNDOĞAN (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu, Türk
parasının değerini koruma konusu... Ben, devletime de milletime de insanıma da
saygılı bir insanım. Benim, milletvekili olmadan önce, mahkemeden beraat
kararım var orada. Bu, buraya nasıl geldi, ben hayret ediyorum!.. Ben
milletvekili olmadan önce beraat etmiştim... Hiçbir ifadem de alınmadı... Kaldı
ki, devlete, pek çok insanımız gibi biz de saygılıyız. Yani, burada, sanki biz
bir şey yapmışız gibi... Bu konuları iyice tartışmak gerekir, bakmak gerekir,
eleştirmek gerekir. Yani, ben, hakikaten, milletvekili olmadan önce, mahkemeye
bile gitmeden, hakkımda beraat kararı ve-rilmişti.. BAŞKAN - Sayın Gündoğan, beraat kararı verilmiş
olsaydı, savcılığın bunu buraya göndermemesi gerekirdi. Eğer, bir yanlışlık
varsa, size, biz, dosyanızdaki bilgileri verelim, Adalet Bakanlığı kanalıyla
takip edin. Oldu mu? BEKİR GÜNDOĞAN (Tunceli)- Teşekkür ederim. Ben ona
inanıyorum. Zaten gelen dosyada mahkemenin beraat kararı vardı. Ben onu
gördüğüm için söylüyorum. BAŞKAN - Beraat kararı olan bir dosya buraya intikal
etmez. BEKİR GÜNDOĞAN (Tunceli) - Sadece, bir yanlışı
düzeltmek için söylüyorum. Durum bundan ibarettir. BAŞKAN - Bir yanlışlık varsa, düzeltilir Sayın
Gündoğan. BEKİR GÜNDOĞAN (Tunceli) - Evet efendim, teşekkür
ederim; inanıyorum. Sağ olun. BAŞKAN - Ben de teşekkür ederim. Sayın milletvekilleri, rapor bilgilerinize sunulmuştur.
Bu raporların tümü, kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine
dairdir; on gün içinde itiraz edilmediği takdirde bu raporlar kesinleşmiş
olacaktır. Sayın milletvekilleri, Ordu Milletvekili Sefer Koçak'ın
yasama dokunulmazlığı hakkındaki (3/464) esas numaralı Başbakanlık tezkeresi,
Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonda görüşülmüş
ve komisyon, ilgili hakkında kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Komisyon raporu bastırılıp dağıtılmadan, şikâyetçinin
şikâyetinden vazgeçtiğine dair bir Başbakanlık tezkeresi, Başkanlığımıza
intikal etmiştir. Yasama dokunulmazlığına ait dava dosyasında belirtilen suç,
şikâyete bağlı bir suç olduğundan, dosya yeniden değerlendirilmek üzere
Başbakanlığa iade edilecektir. Bu husus da bilgilerinize sunulur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 adet
tezkeresi vardır; okutup, ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım. Birinci tezkereyi okutuyorum : III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) C) TEZKELER VE
ÖNERGELER (Devam) 2.- 13-17 Kasım 2000 tarihlerinde
Strazburg'ta yapılacak olan Avrupa Parlamentosu Genel Kuruluna TBMM'yi temsilen
bir Parlamento heyetinin katılmasına ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/674) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Avrupa Parlamentosunun 13-17 Kasım 2000 tarihlerinde
Strazburg'ta yapılacak genel kurul gündeminde yer alan ve Türkiye'nin Avrupa
Birliğine üyelik sürecini yakından ilgilendiren raporla ilgili olarak, Türkiye
Büyük Millet Meclisinden bir heyetin ivedilikle Brüksel'e giderek, doğrudan
muhatapları addettikleri Avrupalı parlamenterlerle görüşmelerde bulunmaları,
Dışişleri Bakanlığınca öngörülmektedir. Anılan ziyarete TBMM'den bir parlamenter heyetinin
katılması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi uyarınca, Genel Kurulun
tasviplerine sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Diğer tezkereyi okutuyorum : 3.- 19-21 Kasım 2000 tarihlerinde
yapılacak olan Birleşmiş Milletler İklim Değişimleri 6 ncı Konferansına
katılmak üzere, GLOBE-Dengeli Bir Çevre İçin Global Parlamenter Teşkilatının
vaki davetine iki parlamenterden oluşan bir heyetle icabet edilmesine ilişkin
Başkanlık Tezkeresi (3/675) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna "Birleşmiş Milletler İklim Değişimleri 6 ncı
Konferansı" Hollanda'nın Başkenti Lahey'de düzenlenecektir. GLOBE-Dengeli
Bir Çevre İçin Global Parlamenterler Teşkilatının vaki davetine istinaden 19-21
Kasım 2000 tarihlerinde yapılacak toplantıya 2 parlamenterden oluşan bir
heyetle icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu. maddesi uyarınca
Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN -Kabul edenler...Etmeyenler...Kabul edilmiştir. Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz. Bu kısımda komisyonlara üye seçimi yer almaktadır;
ancak, siyasî parti gruplarınca aday gösterme işlemi tamamlanamadığından bu
seçimleri yapamıyoruz. Alınan karar gereğince "Sözlü Sorular"ı
görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz. Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve
Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz. IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarıları ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/650, 1/679) (S.Sayısı: 517) BAŞKAN - Komisyon ?..Yok. Ertelenmiştir. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışın Teşkilatı
Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlayacağız. 4. - Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/53) (S. Sayısı: 433) BAŞKAN - Komisyon ?..Yok. Ertelenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti ve İsveç Krallığı Arasında 30
Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Ek Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz. 5. - Türkiye
Cumhuriyeti ve İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan
Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Ek Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/337) (S.Sayısı: 45) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet ?..Hazır. Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu
oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun
okunması kabul edilmemiştir. Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu söz istemişlerdir. Buyurun Sayın Karapaşaoğlu. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, şahsım adına söz
istiyorum. FP GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. Türkiye Cumhuriyeti ve İsveç Krallığı arasında 30
Haziran 1978 tarihinde imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesine ek protokolle
ilgili olarak Grubum adına söz almış bulunuyorum. Değerli arkadaşlar, izini verirseniz, bu vesileyle,
İsveç ile Türkiye arasındaki birtakım ilişkilerin, çok kısa olmak üzere,
tarihçesinden de bahsetmek istiyorum; zira, ilginç bulacağınızı zannediyorum. Değerli arkadaşlar, bu münasebetleri iki bölüme ayırmak
mümkün. Birinci bölümü, Osmanlı İmparatorluğu döneminde İsveç'le olan
münasebetler; ikinci bölümü ise, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra olan
münasebetlerdir. Bizim İsveç'le münasebetlerimiz, bildiğiniz gibi
Osmanlılara dayanır. 1699 Karlofça Antlaşmasından sonra İsveç-Rus rekabeti
başlamış, İsveç, Ruslara karşı birlikte hareket etme isteğini Osmanlılara
bildirmiş; fakat, Osmanlılar, iç karışıklıkları nedeniyle çekimser
kalmışlardır. Fakat, İsveç Kralı Xll. Charles Ruslara saldırıp yenilgiye
uğrayınca (1701), Osmanlı topraklarına sığınmıştır. Bu ilk yakınlaşmadan sonra,
tarih boyunca Osmanlı-İsveç ilişkileri devam etti, geldi. (1) 45 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Değerli arkadaşlar, ilk uygulamasını İsveç'te
gördüğümüz ombudsmanlık müessesesini, İsveç Kralı Xll. Charles Osmanlılara
sığındığında orada görmüş, orada gördüğü kadılık müessesesinden etkilenerek
ombudsmanlık müessesesinin kurulması talimatını vermiştir. lll. Selim devrinde Bahriye Nezaretinin kuruluşunda,
1789-1867 yıllarında, İsveç'ten, gemi yapımı ve bakımı için mühendisler ve
işçiler getirilmiştir Osmanlı topraklarına. 18 inci Yüzyılda ise, birçok devlete verildiği gibi,
İsveç'e de ticarî imtiyazlar verilmiş ve zaman zaman çıkan sorunlar için de
elçiler teati edilmiştir. Türkiye Cumhuriyetiyle ilgili olarak, İsveç ile
münasebetlerimize bakıldığında, son yıllarda İsveç ile olan ilişkilerimizin bir
ivme kazandığını görüyoruz. Son 1977-1978 yıllarından bu tarafa -gerçi, bu
ziyaretler de azdır- birtakım ilişkiler vardır. Mesela, başbakanlar düzeyinde 3
ziyaret olmuştur; dışişleri bakanları düzeyinde 4 ziyaret olmuştur. Yalnız, başbakanlar düzeyindeki ziyarete dikkatinizi
çekmek istiyorum. Bir İsveç başbakanı Türkiye'ye gelmemiştir veya
getirilememiştir veya davet edilememiştir, hikmet neyse; ama, üç başbakanımız
İsveç'e gitmiştir, ziyarette bulunmuştur. Dışişleri bakanları düzeyinde 4 ziyaret vaki bulmuş,
karşılıklı 2'şer ziyaret olmuş; ikili danışmanlar seviyesinde 10 ziyaret vaki
bulmuş, parlamenterler düzeyinde 6 ziyaret vaki bulmuş, devlet bakanları
düzeyinde 4 ziyaret vaki bulmuş ve ayrıca, diğer ziyaretler olmak üzere de 5
ziyaretten söz ediliyor. 4 Eylül 1999 tarihinde Finlandiya'nın Saariselka
Kentinde düzenlenen Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları gayriresmî
toplantısında, İsveç Dışişleri Bakanı, Türkiye'nin aday ülke statüsü kazanması
için yerine getirilmesini istedikleri koşullar olarak da birtakım koşulları
Türkiye'nin önüne koymuş. Bu koşullar olarak da şunlardan söz ediliyor: Ölüm
cezasının kaldırılması, işkencenin önlenmesi, Birleşmiş Milletlerin insan
haklarıyla ilgili sözleşmelerinin tamamının onaylanması, seçilmiş Kürt
liderlerle siyasî diyaloğa girilmesi ve bir AGİT komisyonunun kabul edilmesi
şartlarını önümüze koymuş. Bu şartlar da ilgi çekici. Bu şartların da not
edilmesinde yarar var. Ülkemizin, insan hakları uygulamalarını ve
demokratikleşme alanında devam eden uygulamalarını İsveç Hükümeti yeterli
görmediği için, Avrupa Birliği üyeliğine, çok da fazla olmamak üzere, karşı
çıkmış bulunuyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından hazırlanan, iki
ülke parlamentoları arasında bir dostluk grubunun kurulması olasılığının son
derece düşük olması, halen, Türkiye'deki insan haklarını izlemek üzere bir
komitenin oluşturulmuş bulunması, İsveç Parlamentosunun Türkiye'ye karşı son
derece önyargılı bir tutum takınmasına vesile olmuştur. Tabiî, İsveç Parlamentosunun yapısını da incelemek
lazım. İsveç Parlamentosunun yapısını incelediğimizde, solun temsilcilerinin
yüzde 53 oranında, liberallerin ve merkezde toplananların da yüzde 47 oranında
olduğunu görüyoruz. Demek oluyor ki, İsveç Parlamentosundaki hâkimiyet sol
istikametindedir. Değerli arkadaşlar, önemli gördüğüm, eğitim, kültür ve
bilimsel araştırmalarla ilgili bir cümleyi okumak istiyorum: "Eğitim
alanındaki temel sorun -İsveç'teki temel sorunumuz- haftada 2 saat olarak
verilen ve katılma zorunluluğu olmayan Türkçe anadili derslerinin zorunlu hale
getirilmesiyle ilgili, bu eğitimi vermek üzere mahallî idareler tarafından
atanan öğretmenlerin pedagojik ve alan bilgilerinden yoksun olmaları ve Türk
eğitim sistemine yabancı bulunmaları nedeniyle, çocuklarımızın anadil bilgilerinin
gelişmesinin mümkün olamamasıdır." Bu, benim en çok önemsediğim konulardan bir tanesidir.
Orada yaşayan, yaklaşık 50 000 soydaşımızın çocukları Türkçe derslerinden
mahrum bulunuyorlar. Hükümetimizin bu konuda da bir tedbir düşünmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, nüfusu yaklaşık 9 milyon olan ve
okuma yazma oranının da yüzde 100 ol-duğu bu ülkenin millî gelir seviyesi de,
30 bin dolar civarında bulunuyor. İsveç'te, halihazırda 100 bine yakın Müslüman
yaşamakta. Ülkedeki yabancı kökenlilerin sayısı 1 milyon 100 bin civarında.
Kayıtlı vatandaş sayımız, İsveç'te, 51 000'dir ve kayıtlı olmayanlarla birlikte
65 000 civarında Türk vatandaşı yaşamaktadır. Bu vatandaşlarımızın 35 943'ü
İsveç vatandaşı olarak İsveç nüfusuna geçmiştir. 7 871 öğrencimiz bulunuyor. Bu
öğrencilerin 3 519'u ilkokul öğrencisidir, 2 893'ü orta eğitim, 1 396'sı lise
eğitimi ve 63'ü de yüksek öğrenim görmektedir. Değerli arkadaşlar, bu konulara girdikten sonra,
kısaca, İsveç ile Türkiye arasındaki son üç yılın ticarî değerlendirmesini de
yapmak istiyorum: Değerli arkadaşlar, 1997 yılında ithalatımız,
İsveç'ten, yaklaşık 897 milyon dolar, ihracatımız ise 146 milyon dolar
civarında. 1998 yılında ithalatımız 999 milyon dolara çıkmış, ihracatımız 188
mil-yon dolarda kalmış. 1999 yılı rakamları çok çarpıcı: İthalatımız 1 milyar
444 milyon dolar civarında, ihracatımız 183 milyon dolar civarında. Bu, şunu
çağrıştırıyor: Biliyorsunuz, son günlerde haberleşme alanında gelişen cep
telefonu meselelerinden dolayı, Türkiye, İsveç'le çok yoğun bir şekilde ticarî
münasebetlere girmiş bulunuyor. Ben öyle zannediyorum ki, İsveç'in telefon
alternatifinin karşısına dünya ülkelerinin diğer markalarını da bir rekabet
unsuru olarak çıkarmak lazım veya İsveç'i bizim mallarımızı almaya zorlamak
lazım. Değerli arkadaşlar, 30 Haziran 1978'de imzalanan, 6
Ekim 1980'de kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti ile İsveç Krallığı arasında
yapılan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinde yapılan değişikliklere de kısaca şöyle
temas etmek mümkün: 1 inci maddedeki değişiklik yetkili mercileri tarif
ediyor. "Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve diğer ilgili bakanlıklar"
sözcükleri "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve diğer yetkili
bakanlıklar" sözcükleriyle değiştiriliyor. 2 nci maddenin (1.B) bendindeki paragrafa (f) bendi
ilave ediliyor ve "işsizlik sigortası ve iş piyasası parasal desteği"
ifadesi ekleniyor. 7 nci maddenin 1 inci bendinin sonuna bir ilave
yapılıyor ve "8 ve 9 uncu maddelerde aksine hüküm bulunmayan hallerde,
kazanç karşılığı istihdam edilen bir kişi, kendisinin veya işvereninin ikamet
yerine bakılmaksızın, ülkesinde istihdam edildiği Âkit Tarafın mevzuatına göre
sigortalı olur" deniliyor. Bu ifade, aslında, bizim, İsveç'te yaşayan
soydaşlarımıza bir avantaj getiriyor. Bu avantaj, zaten, İsveç'in insan
haklarıyla ilgili sosyal alandaki gelişmişliğinin bir neticesi oluyor. 2 nci bendi de "kazanç karşılığı istihdam
edilmeyen kişiler, ikamet ettikleri ülkenin mevzuatına tabi olurlar"
şeklinde değiştirilmiş bulunuyor. Bu maddenin sonuna bir hüküm daha ilave edilerek, bu
maddedeki 24 aylık süreler de 12 aya indirilmiş bulunuyor. 8 inci maddede yapılan değişiklikle "bu madde
hükümlerine göre İsveç mevzuatına tabi olarak istihdam edilen kişiler
uygulamada İsveç'te mukim kabul edilirler" bendi şu şekilde
değiştiriliyor: "Bir işçi ve kendisine eşlik eden ve kendileri bizzat
kazanç karşılığı bir işte çalışmayan aile fertleri, mevzuatına göre sigortalı
olacakları Âkit Tarafın ülkesinde ikamet ediyor kabul edilerek, bu madde
hükümleri kapsamına girecektir." 13 üncü maddede bir yeni ilave var, bir özel hüküm var:
"Bir Âkit Taraf mevzuatı uyarınca temin edilen tıbbî yardımlar, bu Âkit
Taraf nam ve hesabına, tıbbî tedavi görmek üzere diğer Âkit Tarafın ülkesine
gitmelerine izin verilen kişilere verilmeye devam eder" paragrafı ilave
ediliyor. Bu da oldukça iyi bir madde; ancak, bu maddeye karşılık, Türkiye'de
yaşayan ve Sosyal Sigortalar güvencesinde olan işçilerin, bu kadar geniş
kapsamlı bir tedavi yardımı alamadıklarını üzülerek söylemek istiyorum. Eğer, burada, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımızdan ilgili kişiler varsa, duysunlar diye, buna bir örnek olarak
ifade etmek istiyorum; Eskişehir'de Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesinde yatan
bir hasta kanser tedavisi oluyor; ama, faturaları Eskişehir'de ödenemiyor;
Bursa'ya, Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesine gönderiliyor, orada tetkik
ediliyor, ondan sonra hastanın faturalarının ödenmesi gayreti içerisine
giriliyor. Bunun sürecinin ne olduğunu da duymak istersiniz zannediyorum; sekiz
aydan bu tarafa parasını alamayan insanlar var, ne zaman alacakları da şüpheli.
Bu maddenin Türkiye'de bir örnek olmasını istiyorum. 15 inci maddede "kazanç karşılığı çalışma
sürelerine dayanan bir munzam aylığa veya bir esas aylığa hak kazanmak için
Türk aylık mevzuatı uyarınca tamamlanmış sigorta süreleri, gerektiği hallerde,
İsveç aylık mevzuatı uyarınca tamamlanmış sürelerle, bu süreler çakışmadığı
sürece, birleştirilir" deniliyor. Yani, iki ülke içerisindeki çalışmalar
değerlendirilmiş oluyor. Tabiatıyla, aynı anda iki yerde de çalışma olmayacağı
için, onlar değerlendirme dışı bırakılıyor. "Eğer, paragraf hükümleri uyarınca, Türk sigorta
süreleri dikkate alınırsa, bu mevzuat uyarınca tamamlanmış 360 gün, ek aylık
sistemine göre aylık puanlarının hesaplandığı bir yıl olarak veya 1960 yılından
önce sigortalı kişinin devlete ödenebilir bir vergilendirilebilir kazancı
olduğu bir yıl olarak kabul edilir. Ödenecek meblağ hesaplanırken, sadece İsveç aylık
mevzuatı uyarınca tamamlanmış sigorta süreleri dikkate alınır. 1924 yılından önce doğan kişiler için ek aylıkların
hesaplanmasıyla ilgili İsveç mevzuatının geçici hükümleri, bu Sözleşmeden
etkilenmez." Doğaldır, yetmişbeş sene önce veya yetmişyedi sene
önceki bir mevzuata dönüşü İçveç uygun görmüyor. 16 ncı maddede yaşlılık aylığı, malullük aylığı, dul ve
yetim aylığı olarak belirlenen aylıklar kaldırılmış, "kazançlı bir işin
gerçek veya nazarî sürelerini esas alarak hesaplanan sadece esas aylıklar İsveç
dışında ödenirler" hükmü getirilirken "aylık zammı, çocuk bakım
tahsisatı, aylığa bir ek olarak ödenmeyen sakatlık tahsisatı ve gelir kontrollü
yardımlar verilmez" hükmü eklenmiştir. Değerli arkadaşlar, burada da çok küçük bir açıklama
yapmak zarureti var. İçveç'te, biliyorsunuz, İsveç nüfusuna kayıtlı bütün
insanlar, doğduğu günden ölümüne kadar sosyal sigortalar kapsamı ve şemsiyesi
altındadır. İçveç, kendi mevzuatına göre, Türk insanının da bu kapsam altında
bulunacağını düşünerek, bu tip yardımları, sözleşmeyle kaldırmış bulunuyor.
İnşallah, gelecek günlerde bunu Türk insanı da yaşayacaktır. Madde 17 de belirtilen dul, yetim ve sakat çocuk
aylıkları İçveç tarafından verilmediği için bu maddeler kaldırılmış ve şu
hükümler getirilmiştir: "Bir Âkit Tarafın yetkili Sigorta Kurumu, kişinin
çalışma yeteneğini kaybetme oranını tespit ederken, hangi kurumun bizzat
sözkonusu olduğuna göre mevzuatı uygulanır." Eğer, sakatlık kararını İsveç'te bir kurum veriyorsa,
İsveç mevzuatına göre; sakatlık kararını Türkiye'de bir kurum veriyorsa,
Türkiye mevzuatına göre uygulanacaktır. "Gerekli görülen tıbbî muayeneler, yetkili Sigorta
Kurumunun talebi üzerine ve o kurumun hesabına ikamet yerindeki Sigorta Kurumu
tarafından yaptırılır." 18 ve 19 uncu maddeler, 1960 yılından önceki yılları
kapsadığı için, yürürlükten kaldırılmış bulunuyor. 26 ncı maddeden önceki "İş Kazaları" başlığı,
"İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları" şeklinde değiştiriliyor. 27 nci maddeden sonra gelmek üzere "27 a"
maddesi ekleniyor. Madde 27 a da yeni bir ilavedir. "Bir Âkit Tarafın
mevzuatına göre bir iş kazasına veya meslek hastalığına maruz kalmış bir kimse,
diğer Âkit Tarafın ülkesinde kalırken veya ikamet ederken, bu kaza veya
hastalık nedeniyle, birinci Âkit Tarafın yetkili kurumunun nam ve hesabına,
ikinci Tarafın mevzuatında sağlandığı şekilde, gerekli tıbbî bakımı alır."
Yani, İsveç'te çalışan bir işçimiz, İsveç'te bir tedavi şekli sürdürü-yorsa,
aynı tedavi şekli ve yardımı Türkiye'de de olacak veya Türkiye'de ise, İsveç'te
de olacak. 28 inci maddede aile yardımlarından bahsedilmiş; fakat,
İsveç bu yardımları karşılamadığı için, madde kaldırılmıştır. 35 inci madde şu paragrafla bitiriliyor; yeni bir
ilave: "Bir Âkit Tarafın sigorta kurumu tarafından yapılan masraflar,
idarî anlaşmada belirlenecek esaslar ve yöntemlere göre diğer Âkit Tarafın
Yetkili Sigorta Kurumu tarafından ödenir" denilmek suretiyle, yeni ilave
tamamlanmış bulunuyor. Değerli arkadaşlar, dikkat ettiyseniz, konuşmamın
başlangıcından sonuna kadar bir hususu vurgulamak istedim. Vurgulamak istediğim
husus şu: Bugün, Avrupa'da, sosyal düzeyi en üst seviyede olan, gelir seviyesi
en üst seviyede olan ve kendi ülkesi dışından gelmiş insanlara da kendi
ülkesindeki insanlık muamelesini yapan bir ülke olarak İsveç'in, bir örnek
olarak alınması lazım. Bu örneklerin, hem ekonomik hayatımızda hem de sosyal
hayatımızda etkili olması lazım. Türkiye, İsveç'le olan ticarî münasebetlerini
geliştirmeli; ama, ticarî münasebetini yalnız İsveç'le mi geliştirmeli?.. Çok
merak ettim, bir döküm çıkardım. Şu anda, dünyada 271 adet ticaret yapılabilir
ülke var veya ülkecik var. Türkiye, bu 271 adet ülkecikle de olsa bir münasebet
kurmalı ve ticaretini bu istikamette geliştirmeli. Bu, bir taraftan millî
gelire katkı sağlayacağı gibi diğer taraftan da ülkenin sosyal gelişmesine
katkı sağlayacaktır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Karapaşaoğlu, 1 dakika içinde
toparlayınız. MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Efendim, ben,
konuşmamı tamamlamış bulunuyorum. Değerli Başkanıma ve siz değerli üye arkadaşlarıma
saygılar sunuyorum ve bu sözleşmenin, ülkemize, İsveç'te yaşayan insanlarımıza
hayırlara vesile olmasını diliyorum efendim. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Karapaşaoğlu. Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok. Şahsı adına, Sayın Kamer Genç; buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli üyeler;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, bugün, 1 Kasım 2000. 1 Temmuz
2000 tarihinden bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi tatildeydi, 1 Ekimde
açıldı. İşte, seçim dolayısıyla, aşağı yukarı dört aydır Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, Türkiye'nin meseleleriyle ilgili, Türk Halkının meseleleriyle
ilgili tek bir konuşma yapılmadı. Dört ay, bu memlekette ne oldu?.. Bir
defa, 4 bankaya el konuldu. Konuldu da,
bu 4 bankaya el konulurken de, köstebekler banka patronlarına bildirdi ve
bunlar bankanın içini boşalttılar. Şimdi, bu olay dahi, tek başına bu olay dahi, bir
hükümetin düşürülmesi için bir yeterli sebep. Yani, normal, demokrasisi
gelişmiş, sorumluluk duygusu gelişmiş, halkına ve milletine karşı sorumluluk
duygusu içinde yetişen siyasîlerin yapacağı en önemli olay bu. Bunda yok,
hiçbir şey yokmuş gibi, memleket güllük gülistanlıkmış gibi... Biz, dün,
burada, iktidar partileri milletvekillerinin sırf denetimden kaçırmak için
gündemi doldurdukları soruları görüştük. Memur sokakta, işçi sokakta, ülkeyi bir ateş almış,
hırsızlar memleketi hortumlamış, içini boşaltmış bankaların... Bunların her
birinin tek başına bir hükümeti düşürmesi gerekir. Biz, şimdi, getirmişiz,
anlaşmaları onaylıyoruz. Anlaşma çok önemli; Anayasaya göre, kanunun üstünde,
Anayasanın altında bir hiyerarşiye sahip. Bu dış ülkelerle ilgili çok önemli
anlaşmaları imzalarken, Dışişleri Bakanımız hani?.. Yok; spordan sorumlu Devlet
Bakanımız kendisini temsil ediyor. 35 ba-kandan da başka bakan yok. Sayın milletvekilleri, şimdi, Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak burada yaptığımız konuşmaların... Eğer bu Parlamentonun bir
itibarı varsa, eğer bu hükümet bu Parlamentoya değer veri-yorsa bu hükümet
Meclisin çalışma saatleri içinde burada bulunmak zorundadır; aksi takdirde...
Zaten herkes Parlamentonun değerini yitirmesi konusunda -yani, herkes derken
birçok çevreler, bu konuda- çok yoğun çaba içindeler. Şimdi, bu manzarayı gören
Türk Halkı diyecek ki: Yahu, büyük insanlarımız işsiz, ülkenin ekonomisi
bitmiş, yok edilmiş, aşağı yukarı 14 milyar dolar gitmiş; 2000 bütçesi 45
katrilyon, 2001'in 48 katrilyon, bunun aşağı yukarı dörtte 1'ini birkaç tane
banka patronu götürmüş... Hele Parlamentoya bakın, buradan hiçbir ses çıkmıyor
ve sanki hiçbir şey yokmuş gibi, getiriyor anlaşmaları, onaylıyorlar. Değerli milletvekilleri, bunda bir tuzak var. Bu
Parlamentonun itibarını sarsmaya yönelik tuzaklar var. Biz, maalesef,
Parlamento olarak kendi hakkımıza sahip çıkmıyoruz. Şimdi, Sayın Dışişleri Bakanı nerede?.. Avrupa
Birliğine girmek üzereyken, Yunanistan'la, tam Avrupa Birliğiyle 8 Kasımda
önemli bir belge imzalayacakken, bir bakıyorsunuz, Dışişleri Bakanının, böyle,
kendisine yandaş birtakım medyada o çok istisnaî kabiliyetler olarak ortaya
koyduğu mesele bitiyor. Dışişlerimiz, gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
şanına ve şöhretine uygun bir dışpolitika izlemiyor. Dışişleri Bakanı niye
gelip burada izahat vermiyor? 8 Kasım yaklaştı... AYDIN TÜMEN (Ankara) - Yurt dışında. KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, her gün yurt dışında
zaten. Allah rızası için bir defa buraya geldiği var mı? İşte, belki senede bir
defa uğrar. Şimdi, aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, en
başta, Türkiye'nin ekonomisini ele alması lazım. Gündemde, çok önemli, her biri
hükümeti çok önemli derecede etkileyecek ve düşürecek nitelikte soru
önergelerimiz var. Bakın, şimdi, Sayın Dışişleri Komisyonu Başkanı yeni
seçilmedi. Daha önce de tartıştık; onu tekrar dile getirmek de istemiyorum.
Aslında, İçtüzüğümüze göre, bu dönemdeki Dışişleri Komisyonunun görevi iki
yasama yılıdır, o da bitti. O halde, bittiğine göre, bu anlaşmaları
getireceğimize, soru önergelerimizde ve Meclis araştırmalarında komisyonlara
gerek yok, bunları görüşmemiz lazım. Bir devlet bakanıyla ilgili çok önemli bir iddia var
ortada; kayınvalidesinin hesabına 69 milyar lira para geçiyor. Değerli
milletvekilleri, bakın, Türkiye'de sorumluluk varsa, bu çok önemli bir olay.
Ben, vardır yoktur demiyorum; ama, gelip bu kürsüde bunun hesabı verilmelidir.
Eğer bu doğruysa, bu bakanın orada durması mümkün değil. Bu bir zimmet suçudur, bu bir rüşvettir eğer
doğruysa; ama, şimdi, bu Meclis kimden hesap soracak?! Yine soruyorum iktidar partisi milletvekillerine:
Arkadaşlar, sizin hükümetinizin sorumluluk noktasını bize söyleyin; hangi olay
olursa sizin hükümetiniz, ben sorumluyum arkadaş, ben istifa ediyorum... Desin
bir... Şimdi, burada Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
seçimi yapıldı. Bir bayındırlık bakanı gazetelere beyanat verdi, "efendim,
Bayındırlık Bakanı müteahhit milletvekilleriyle pazarlık yaptı, bilmem şu kadar
oyla alındı..." Bu, Meclise yakışır mı sayın milletvekilleri?! AYDIN TÜMEN (Ankara) - Efendim, konumuzla ne alakası
var! KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, çıksın, burada... AYDIN TÜMEN (Ankara) - Uluslararası anlaşma görüşüyoruz
burada. KAMER GENÇ (Devamla) - Neyse... Sizi rahatsız eder
tabiî... Dur bir dakika, konuşma... Şimdi, bunlar, bakın, Parlamentonun ve parlamenterin
değerini çok zedeleyen olaylar, bizim
hayat memat meselemiz. İşte bunların, burada hesabının verilmesi lazım. BAŞKAN - Sayın Genç, bakın, kamuoyunu... KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, ben geleceğim
anlaşmaya... BAŞKAN - Bir dakika... Nereye geliyorsun?.. Dur bakayım
hele, bir bekle bakayım. Bir kere, kamuoyunu yanıltıcı bilgi vermeyin.
Komisyonun çalışma sürelerini ve komisyonun görev süresinin devam ettiğini
biliyorsunuz. KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, şimdi, bakın, benim
sürem... Bir dakika, ben konuşmayı yapayım, ondan sonra... AYDIN TÜMEN (Ankara) - Lütfen müdahale edin Sayın
Başkan. BAŞKAN - Sayın Genç, sözünüzü kesmek zorunda
bırakmayın. KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, ben, anlaşma... BAŞKAN - Sayın Genç, konuyla ilgili konuşmazsanız,
Genel Kurulun bilgisine başvuracağım. Bilginize sunuyorum, 66 ncı maddeye göre
Genel Kurulun bilgisine başvuracağımı bilgilerinize sunuyorum, ona göre konuya
geliniz diyorum, konuya geliniz diyorum... KAMER GENÇ (Devamla) - Bu kadar suiistimale batık bir
iktidar grubu 350 milletvekiline sahip olursa, bizi burada konuşturmaz da
canım! BAŞKAN - Sayın Genç, konuya gelir misiniz... KAMER GENÇ (Devamla) - Ama, biz, burada, halkın
temsilcileri olarak... BAŞKAN - Efendim, konuya gelin. İçtüzüğü uyguluyorum
ben. KAMER GENÇ (Devamla) - ...halkın sorunlarını dile
getirmek zorundayız. Bu hükümet nerede? Bu bankaların içi niye boşaltıldı? (DSP
sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Siz, İçtüzüğe göre konuya gelir misiniz... KAMER GENÇ (Devamla) - Bunu öncelikle ele almamız
lazım; birinci mesele bu. (DSP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... KAMER GENÇ (Devamla) - Tabiî ki, içinde acıları olan,
arkasında ayıpları olan bizim bu konuşmalarınızdan yoksunur; ama, bırakın da
biz... (DSP sıralarından gürültüler) Efendim, dört aydır bu meseleler burada konuşulmadı. Bu
meseleler, burada ilk konuşmamız gereken meselelerdir. AYDIN TÜMEN (Ankara) - 1994 yılında hangi bankalardan
hesap sordunuz?! KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, İsveç ile 1978 yılında
bir anlaşma yapmışız, yirmiiki yıldır beklemiş... Canım iki gün daha beklesin! EDİP ÖZGENÇ (İçel) - Şu yaptığın konuşmanın kanunla ne
ilgisi var beyefendi?! KAMER GENÇ (Devamla) - İlgisi var. EDİP ÖZGENÇ (İçel) - Ne ilgisi var bu konunun?!. İsveç
Krallığının sosyal güvenlik politikasıyla ilgili... KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, var. Sizin anlayışınız
kıt olduğu için olmadığını sanı-yorsunuz. (DSP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın Genç... Sayın Genç... KAMER GENÇ (Devamla) - Benim burada savunduğum,
Meclisin itibarıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarı, evvela Dışişleri
Komisyonu, dışişleriyle ilgili olarak burada... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla) - Sözümü kestiniz mi? BAŞKAN - Sözünüz de bitti zaten. KAMER GENÇ (Devamla) - Hayır, daha 2 dakika sürem var. BAŞKAN - Siz konuya gelmezseniz, 66 ıncı maddeye göre,
Genel Kurulun bilgisine başvuracağım, onayını alacağım. KAMER GENÇ (Devamla) - Hayır, daha 2 dakika... BAŞKAN - Siz konuya gelir misiniz gelmez misiniz; 1
dakika süreniz var. KAMER GENÇ (Devamla) - Geliyorum canım... Efendim, bir
dakika... BAŞKAN - 1 dakika süreniz var. KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, bu kürsü... BAŞKAN - Sayın Genç, her konuşmanızda Genel Kurulu
böyle tartışmalara götürecek anlayıştan vazgeçiniz. KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, bakın, o sizi
ilgilendiren bir konu değildir. BAŞKAN - Beni ilgilendiriyor, beni İçtüzük
ilgilendiriyor. KAMER GENÇ (Devamla) - Ben konu dışında konuştuğum
zaman ikaz edersiniz. BAŞKAN - Üç kez ikaz ettim Sayın Genç. KAMER GENÇ (Devamla) - Hayır efendim... Bir dakika... BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Genç'in
konuşmasını kesmek zorunda kaldım. Sebebini söylüyorum: Konuya bir türlü
gelmedi; İçtüzüğün 66 ncı maddesi uyarınca, üç kez uyarmama karşın konuya
gelmedi. Bu nedenle, sayın milletvekilinin bu konu hakkında konuşmaktan men
edilmesi hususunu Genel Kurula sunacağım. Genel Kurul, bu konuda görüşmesiz
olarak, işaret oyuyla karar verecektir. Sayın Genç'in konuşması konusunda benim tavrımı... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, izin verir
misiniz? BAŞKAN - Buyurun Sayın Gönül. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Şimdi, orası Meclisin hür
kürsüsüdür. Sizin uyarınız üzerine sayın konuşmacı konuya döndü. (DSP
sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Dönmedi efendim. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Siz, Meclisi idare eden bir
Başkanvekilisiniz, daha bir hoşgörülü olmalısınız; düşüncelerin, görüşlerin ve
fikirlerin bu kürsüden daha serbestçe ifade edilmesine hoşgörülü olmalısınız. BAŞKAN - Sayın Gönül, tam 9 dakika konuşmadı... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - İzin verin de konuşsun. BAŞKAN - Ama, yeter!.. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, onun için bu
maddeyi uygulamayın, daha hoşgörülü olun. (DSP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın Genç, 1 dakika süre veriyorum, devam
edin. Buyurun. AYDIN TÜMEN (Ankara)- Afakî konuşuyorsun. KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, bakın, burada,
konuşmalara tahammül etmek zorundasınız. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Düzgün konuş, tahammül edeceğiz.
KAMER GENÇ (Devamla) - Kimsenin bizi koruması... Tabiî,
Meclis Başkanvekilleri, siz de... Dün,
burada, Meclis Başkanvekili, kendisine yakışmayan bir cümle söyledi
-Cumhurbaşkanı "ben Meclisin yetkilerine sahip çıktım" diyor- diyor
ki "kimsenin Meclis hamiliğini yapmasına gerek yok." Cumhurbaşkanı
doğrusunu söylüyor. Yani, bir Cumhurbaşkanı "hükümet altı ay yetki
alamaz" diyorsa, Meclisin yetkisine sahip çıkıyor ve kendisine teşekkür
etmek lazım. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Kimsenin hamiliğine ihtiyacımız
yok. KAMER GENÇ (Devamla) - Ama, bizim Meclis
Başkanvekilimiz çıkıyor "kimsenin hami-liğine ihtiyacımız yok" diyor;
bilakis... Bu hükümet gelsin, burada... SÜLEYMAN YAĞIZ (İstanbul) - Yok... Tabiî yok. KAMER GENÇ (Devamla) - Buyurun efendim... 350
milletvekiliniz var; gelin, burada tartışalım konuları. O kadar kanun hükmünde kararname çıkardınız
"acele" dediniz, hiç ortada bir şey yok; hepsi de Anayasa
Mahkemesinde iptal edildi, bankaların içi de boşaltıldı. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Hesap sorulmasından rahatsızlık
mı duyuyorsun?! KAMER GENÇ (Devamla) - Bunun günahı kimin, o aç insanın
günahı kimin?! Sizin boynunuzda... (DSP sıralarından gürültüler) Sizin
boynunuzda... Onun için, siz, bundan sonra, eskisi gibi, bizi, beni,
böyle, her şeyi gelip de burada örtbas eden kişilere karşı suskunluk içerisinde
göremezsiniz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla) - Bundan sonra, çok rahat halkın
dertlerini burada dile getiririz. Saygılar sunarım efendim. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Genç, sayın milletvekilleri; Türkiye
Büyük Millet Meclisinin büyük bir kurum olduğunu, hiçbir kişi ve kuruluşun bu
kurumun üzerinde olamayacağını ifade ettim. Eğer, bir kişi veya kurumun bu
Meclisin üzerinde veya bu Meclisin hamiliğine
ve yetkilerine sahip olması gibi bir anlayış varsa, ben, o anlayışı bu
Mecliste bulunan arkadaşlarıma yakıştıramıyorum. Biz, hukuk devletinde
yaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyetinde bütün kurumlar, işlemler kanuna tabidir. Bu
konuda, özellikle Meclisimizin vereceği kararları inceleme mercii Anayasa
Mahkemesidir. Hiçbir kişi ve kurum, bizim kararlarımızı, bunun dışında,
inceleyemez. (DSP sıralarından alkışlar) Eğer bazı arkadaşlarımız aksi anlayışta iseler, hukuku
inceleme gereğini, kanunları inceleme gereğini, Meclisin görev ve yetkilerini,
Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini, Anayasa Mahkemesinin görev ve
yetkilerini bilmeleri gerekir. Bugün, Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket
Partisi, Anavatan Partisi iktidarda olabilir, yarın diğer partiler iktidarda
olur. Hukukun temel ilkelerinde ayrılmayalım, Meclisin üstünlüğünde
ayrılmayalım diyorum. Eğer sizler, Meclisin iradesine, Meclisin gücüne sahip
çıkamıyorsanız, elbette ki birileri gelir, sahip çıkar. İşte, buna müsaade
etmeyelim diyorum ben. Teşekkür ediyorum arkadaşlar. (DSP sıralarından
alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, benim sözümü
yanlış anladınız. BAŞKAN - Sayın Genç, konuşmayın lütfen... Konuşma!
Yeter!.. KAMER GENÇ (Tunceli) - Ne biçim davranış bu Sayın
Başkan?! Sen Başkansın; ne demek bu?! BAŞKAN - Sen de, konuşmasını bil! KAMER GENÇ (Tunceli) - Arkadaşlar, Anayasa konusunda
bir çok kişiye ders verebilirim. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum : TÜRKİYE
CUMHURİYETİ VE İSVEÇ KRALLIĞI ARASINDA 30 HAZİRAN
1978 TARİHİNDE İMZALANAN SOSYAL GÜVENLİK SÖZLEŞMESİNE
EK ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1.- 3 Haziran 1997 tarihinde Stockholm'de
imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ve İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978
Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Ek Anlaşma"nın
onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili grup başkanvekilleri
gruplar adına söz bildiriminde bulunmadığı için, şahsı adına Sayın Ayhan;
buyurun. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - 5 dakikada ifade
ederseniz... CEVAT AYHAN (Sakarya) - Mücmel olarak ifade ederiz. HASAN METİN (İzmir) - Türkçesini söyle. CEVAT AYHAN (Sakarya) - Türkçesi mücmel işte, özet
halinde; ama, onu da öğrenmek lazım. O da bizim bin yıllık Türkçemizdir. Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 45 sıra sayılı
Türkiye - İsveç arasındaki sosyal güvenlik anlaşmasıyla ilgili tasarının 1 inci
maddesi üzerinde şahsen söz almış bulunuyorum. Daha önce, anlaşmayla ilgili grup adına konuşan Sayın
Karapaşaoğlu'nun verdiği bilgileri de dinledim. Bu anlaşma, elbette ki, sosyal
güvenlik bakımından, orada çalışanlar ve burada çalışacak olanlar için de, iki
taraf için de faydalı bir anlaşmadır. Ben, bu vesileyle, yurt dışında çalışan
kardeşlerimizin, vatandaşlarımızın sosyal güvenlikle ilgili bazı meselelerini,
burada, kısaca dile getirmek istiyorum. Tabiî, bugün sayıları 3 milyona
yaklaşan bu insanlar, 1960'lı yıllardan beri, Avustralya'dan İsveç'e kadar
bütün dünyaya yayılmış vaziyettedirler ve hem geçimleri için çalışmakta hem de
Türkiye'nin kalkınması ve gelişmesi için fevkalade büyük yardımlarda
bulunmaktadırlar. Yurt dışında çalışan bu insanların 5 - 6 milyar dolar
mertebesinde her yıl gönderdikleri dövizler, 1960'lı, 1970'li, hatta 1980'li
yıllarda, 1990'lı yıllarda -halen de devam eder şekilde- Türkiye'nin, döviz
ihtiyacını karşılayan, ithalatın finansmanına yardımcı olan fevkalade mühim bir
kaynağıdır. Bugün, neresinden baksanız, yurt dışından gelen işçi dövizleri,
aşağı yukarı 70 milyar dolar mertebesindedir, kümülatif olarak aldığınız zaman.
Tabiî, bu insanların birtakım sıkıntıları var
-geçenlerde, Belçika'ya, Brüksel'e gitmiştim, oradaki işçi topluluklarıyla
görüştüm- talepleri var. Bu anlaşma vesilesiyle, yine sosyal güvenlikle ilgili
bu konuları, burada, dikkatinize arz etmek istiyorum. Dışişleri Bakanlığı ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bunları dikkate almasında fayda var. Yurt dışında çalışanların bir talebi şu: Bunlar, kesin
dönüş yapmadan emeklilik hakkını almak istiyorlar. Yanlış hatırlamıyorsam,
1970'li yıllarda, 1980'li yıllarda, her gün için 1 dolar yatırmak şartıyla
emeklilik hakkı verilmişti bunlara. Sonra bu 2,5 dolara çıktı, sonra 2 dolara
düşürüldü; ama, yürüyen bir sistemdir. Kesin dönüş yapmadan bu primleri süresi
içinde ödeyen ve süresini tamamlayana emeklilik hakkının verilmesi gerekir.
Yeni sosyal güvenlik mevzuatımız da buna müsaittir, bu imkânı getirmektedir
belli süre prim ödeyenler için. Bu düzenleme bizim iç mevzuatımız
bakımındandır; ama, yurt dışında çalışan insanları ilgilendiriyor. İkinci husus da şudur: Bunlar, kesin dönüş yapmadan
otomobillerini Türkiye'ye getirebilmek istemektedirler. Nitekim, yurt dışında,
bir kamu görevlisi, çalıştığı zaman belli bir süre, bir otomobil getirme hakkı
bulunmaktadır dışarıdan. Bu insanlar da yurt dışında çalışıyorlar; yirmi
yıldır, otuz yıldır çalışıyorlar. Buralarda yakınları var, akrabaları var,
vatanları var; tabiî, buralara da
gelmek istiyorlar. Geldikleri zaman, otomobille gelemiyorlar; Yugoslavya'daki
hadiseler bunların karadan gelişlerini zorlaştırdı. Ayrıca, Bulgaristan'dan
geçiş ücretleri de çok yüksek, kişi başına 60 mark; bundan şikâyetçiler.
İstiyorlar ki, bunlar, uçakla geldikleri zaman, burada, kendi otomobillerini
bir iki ay kullanabilsinler. Bunların otomobil getirip burada bırakabilmelerine
imkân vermek lazım. Üç ayda, altı ayda bir gümrükten çıkar, tekrar sok,
Edirne'ye kadar seyahat et, gel... Düşünün ki, Van'daki bir insan, Erzurum'daki
bir insan veya Kayseri'deki bir insan, bir gümrüğe ulaşacak, tekrar geri
dönecek, iki saat dışarı çıkıp gelecek formalite icabı. Bunların kaldırılmasını
istiyorlar. Türkiye'de araba bulundurabilme imkânı... Bir diğer mesele de, tabiî, bunların talepleri. Askerlik bakımından, 10 000 mark -mark olarak
söylüyorum- yüksek gelmektedir. Dışarıdaki bu insanlarımızın çoğu
işsizdir, 1000 mark işsizlik parasıyla geçinmektedir. Öncelikle, bizim
insanlarımız arasında işsizlik daha yaygındır Avrupa'da. Bunun da 5 000 marka
düşürülmesi istikametinde talepleri vardır. BAŞKAN - Sayın Ayhan, 1 dakika içinde toparlayınız,
eksüre veriyorum. CEVAT AYHAN (Devamla) - Teşekkür ederim. Eğer bir iki dakika izin verirseniz, müteakip maddede
söz almam tekrar. Toparlayacağım, bir iki husus var arz edeceğim. Teşekkür
ederim. Yine, yurt dışındaki vatandaşlarımızın gümrüklerden
şikâyetleri var. Gümrüklerde fevkalade kötü muamele yapılıyor kendilerine. Ben
görüştüğüm toplulukta da bilgi verdim. Gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanı
arkadaşımızın gümrükleri düzene sokmak için büyük bir gayret sarf ettiğini,
Türkiye'de kamu yönetiminin vatandaşa daha iyi hizmet verir hale getirilmesi
için bütün Meclis iradesinin de bu istikamette olduğunu, iktidarların bu
istikamette gayret ettiğini, tabiî, bunun sağlanması gerektiğini ifade ettim;
ama, bunlar, tabiî, Avrupa gümrüklerini de görüyorlar; Türkiye gümrüklerine
geldikleri zaman fevkalade haşin ve kaba muamelelere maruz kalıyorlar. Değerli
gümrük mensuplarının hepsini kastetmiyorum; onlar içinde çok değerli insanlar,
şüphesiz çoğunluktadır; ama, içlerinde, hakikaten, insana, kıyafetine göre,
mesleğine göre... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Ayhan, size ikinci kez söz veremiyorum;
bu, benim prensibim; 2 nci maddede söz alırsınız. CEVAT AYHAN (Devamla) - Peki, teşekkür ediyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) - Bakın, Sayın Başkan, Sayın
Ayhan'ın da konuşmasının tasarıyla ilgisi yoktu; ama, iktidara çatmadığı için
sizi rahatsız etmedi. (DSP sıralarından "nasıl ilgisi yoktu" sesleri) BAŞKAN - Nasıl yoktu?! Madde üzerinde başka söz isteği?.. Yok. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 1 inci madde kabul
edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Gruplar adına söz isteği?.. Yok. Şahsı adına Sayın Ayhan, buyurun. CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem
üyeler; tasarının 2 nci maddesinde söz almış bulunuyorum. Tabiî, 1 inci maddede
ifade ettiğim hususa bir iki husus daha ilave edip sözümü tamamlayacağım. Gümrüklerdeki muamelelerden şikâyetçidir dışarıdaki
vatandaşlarımız. Bunun süratle düzene sokulması lazım. Ayrıca, gümrük meselesi,
sadece bizim vatandaşlarımızı ilgilendiren mesele değil; milyonlarca turistin
gelip gittiği bir ülkeyiz, daha da büyütmek istiyoruz bu rakamları. Avrupa
Topluluğuna girişte, tabiî, bir takvim içinde mevzuat düzenlemeleri yapılacak,
anayasada, kanunlarda bu istikamette. Ancak, anayasayı da, kanunları da değiştirebilirsiniz;
ama, insanların davranışını değiştirmek kolay mesele değildir. Onun için de,
fevkalade yoğun bir şekilde, bilhassa, dışarıyla temasta olan hizmet
birimlerinin kalitesinin yükseltilmesi, insan davranışlarının değiştirilmesi,
insana muamele terbiyesinin, ahlakının, vasıflarının geliştirilmesi için de
ilgili bakanlıkların fevkalade kesif eğitim yapması lazım. Yine, sosyal güvenlikle ilgili bir diğer mühim mesele
var. Onu da burada ifade edeyim müsaade ederseniz. Oda şudur: İsviçre'yle
1970'li yıllarda yapılmış olan sosyal güvenlik anlaşması neticesinde,
İsviçre'de çalışanlar emekli oldukları zaman emeklilik sigorta birikimleri
Türkiye Sosyal Sigortalar Kurumuna gönderilmektedir. Kesin dönüş yapanlar için
söylüyorum. Bunlar, tabiî, biraz evvel ifade ettiğim gibi, bugün için 2 dolar
gün başına prim ödeyip de prim ödeme süresi tamamlanınca, emekli olma hakkını kazanıyorlar
Türkiye'de; ama, sosyal güvenlik primlerinin, Türkiye'ye transfer edilen
primlerin 2 doların üzerindeki miktarı işçiye iade edilmiyor. Bu, Almanya'da
iade ediliyor, diğer ülkelerde iade ediliyor. 1970'li yıllarda Türkiye ile
İsviçre arasında yapılmış olan sosyal güvenlik anlaşması buna cevaz vermediği
için, bu iade yapılmıyor. Burada, İsviçre'de çalışan takriben 100 bin civarında
insanımız, emeklilik durumunda mağdur oluyor. Bu talepleri ortadadır. Bendeniz,
bunu birkaç defa sosyal güvenlikten sorumlu bakan arkadaşlarımıza da, bizatihi
veya komisyonda arz ettim. Bu istikamette bir şey de var; ama, bunun
süratlendirilmesi ve çözülmesi lazım. Yine, sosyal güvenlikle ilgili olarak, Bulgaristan'da
ve -özellikle Bulgaristan'da- Romanya'da, bu ülkelerde çalışan insanların -bilhassa Bulgaristan'da
büyük nüfus olduğu için, birkaç milyon mertebesinde- oradan buraya göç etmiş
olan insanların sosyal güvenlik problemleri var. Orada çalıştıkları sürelerin
burada sayılması için, onların primlerinin buraya transfer edilmesi... Bunların
ikili anlaşmalarla çözülmesi lazım. Türkiye, önümüzdeki dönemde daha çok
dışarıya açılacaktır; işgücü olarak, ticaret olarak, teknoloji olarak, vasıflı
işgücü olarak. Sosyal güvenlik anlaşmalarının, süratle, çalışan insanlarımızın
sıkıntılarını giderecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerekir diyorum. Kanunun hayırlı olmasını diliyor, hepinizi hürmetle
selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ayhan. 2 nci maddeyle ilgili başka söz isteği?.. Yok. 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum : MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranmasını istiyoruz. BAŞKAN - Oylamaya geçerken istersiniz. Madde üzerinde söz isteği?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum... KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yetersayısının aranmasını
istiyoruz. BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım. Karar yetersayısını... DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van) - Zaten
açık oylama karar yetersayısını verir. BAŞKAN - Efendim istiyor. KAMER GENÇ (Tunceli) - Ne demek canım! Şimdi, işarî
oylama yapıyoruz; madde oylu-yoruz, madde!.. BAŞKAN - Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim. O arada, vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını havi oy
pusulasını aynı süre içerisinde Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
vardır; madde kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir. Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun bilgisini
alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması
hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Açık oylamayı elektronik oylama cihazıyla yapacağım ve
3 dakikalık süre vereceğim. Bu 3 da-kika içerisinde sisteme giremeyen
arkadaşımız olur ise, aynı süre içerisinde, teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen giremezlerse, oy pusulalarını, Başkanlığımıza
göndermelerini rica ediyorum. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylamaya başlandı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bundan sonra
görüşeceğimiz tasarıların tümü açık oylamaya tabidir; milletvekili
arkadaşlarımın, bu hususu göz önünde bulundurmalarını özellikle rica ediyorum. (Elektronik cihazla oylamaya devam edildi) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ve
İsveç Krallığı Arasında 30 Haziran 1978 Tarihinde İmzalanan Sosyal Güvenlik
Sözleşmesine Ek Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucunu açıklıyorum: Katılan üye : 193 Kabul
: 190 Ret : 1 Çekimser : 2 Böylece, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı
olsun. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kanada Hükümeti
Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri
Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz. 6. - Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kanada Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/350) (S.Sayısı:47) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu
oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun
okunması kabul edilmemiştir. (1) 47
S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Niyazi Yanmaz; buyurun. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 47 sıra sayılı, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kanada Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, 21 inci
Yüzyılda, özellikle, artık küreselleşmenin, glo-balleşmenin telaffuz edildiği
bir dönemde, ülkemizin de, bir başka ülkeyle, dünyanın öteki ucundaki bir
ülkeyle sosyal güvenlik anlaşması yapması, hakikaten, iletişimin, ulaşımın,
teknolojinin nerelere kadar vardığının açık bir göstergesidir. Her ne kadar,
coğrafî olarak Kanada bizden uzak olsa bile, bir Kuzey Amerika ülkesi olsa
bile, Türkiye ile Kanada'nın böyle bir anlaşmayı yapması, çağdaş bir ülke olma açısından
gerekli bir olay ve bu yasa tasarısının da hayırlı olmasını diliyorum. Değerli arkadaşlar, ülkemiz, bilindiği gibi, dışarıya
işçi veren bir ülke; bu, tabiî, bizim sos-yoekonomik problemimiz, demokratik
bir problemimiz. 1960'lı yıllarda, Türkiye'den, özellikle Almanya'ya ve sonra
diğer Avrupa ülkelerine -ve şimdi de Kanada'ya aynı şekilde bir tasvip var- bu
tür işçilerimizin gitmiş olması, ister istemez, ülkemizle, işçilerimizin
gittiği, vatandaşlarımızın gittiği ülkeler arasında bu tür sosyal güvenlik
anlaşmalarının yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Tabiî, yurt dışında çalışan,
yurt dışında olan insanlarımızın haklarını korumak, o ülkelerle sosyal güvenlik
anlaşması yapmak gerektiği gibi, özellikle, ülkemizde de sosyal güvenlik
sistemimizin çağdaş bir konuma, çağdaş bir norma getirilmesi, uluslararası
norma sahip olması, hepimizin arzu ettiği bir olaydır. Görünen o ki arkadaşlar, 57 nci hükümet döneminde,
özellikle geçtiğimiz yıl, sosyal güvenlik yasa tasarısı, sosyal güvenlik
reformu diye sunulmuş; ancak, onun arazları ve o yasanın ucube bir yasa olduğu,
her geçen gün, arazlarıyla birlikte ortaya çıkmaktadır. Yine, görünen o ki, partimiz tarafından Anayasa
Mahkemesine sosyal güvenlik yasasının iptali için başvuru yapıldığı için, büyük
bir ihtimalle bunun iptali söz konusu olacaktır. Değerli arkadaşlar, özellikle, siyasetimizde,
siyasîlerimiz, geçmişte, sosyal güvenlik sistemimiz üzerinde popülizm
yapmışlardır; ancak, görünen o ki, 57 nci hükümet döneminde de, popülizmin
karşıtı olarak, bir despotizm yaşanmaktadır. Yani, özellikle sosyal güvenlik
sistemimizin aktuaryel dengesinin tutturulabilmesi için, insan merkezli, işçi
merkezli, işveren merkezli değil de, sadece sosyal güvenlik sistemi merkezli,
devlet merkezli bir amaç güdülmektedir; bununla da bir yere varılmamaktadır.
Yine, sosyal güvenlik sistemimizin her halükârda rehabilite edilmesi, yeniden
revizyona tabi tutulması gerekmektedir. Değerli milletvekilleri, özellikle 1960'lı yıllarda
Almanya'yla başlayan bu süreçte, ülkemizdeki ekonomik dengelerin her geçen gün
daha da bozulması ve sabit gelirlinin yaşam standartlarının çok çok altında yaşamak
zorunda bırakılmasıyla, ülkemizden dünyanın gelişmiş ülkelerine yoğun bir işçi
akını başlamıştır. Bugün, sadece Almanya'da 2 milyonun üzerinde yurttaşımız
bulunmaktadır. Elbette, bu açılım, birtakım sıkıntıları beraberinde
getirmektedir. Çalışma şartları, çifte vatandaşlık, özgürlüklerin sınırlandırılması,
sosyokültürel adaptasyon problemleriyle birlikte, çok ciddî sıkıntılar
başgöstermiştir. Bu ülkelerden biri de Kanada'dır. Özellikle coğrafî uzaklık
sebebiyle, Türkiye ve Kanada, uzun bir süre boyunca, komşularıyla olan ekonomik
ve ticarî ilişkilerini geliştirmeye önem vermişlerdir. Değerli arkadaşlar, Kanada'da kişi başına düşen millî
gelir 19 700 dolardır; oysa, bizde 1999 yılında kişi başına düşen millî gelir 2
878 dolardır. Bu, iki ülke arasındaki gelişmişlik noktasında, ekonomi
noktasında, ekonominin gelişmesi noktasında ne kadar büyük bir açıklık olduğunu
göstermektedir. Ve yine, Türkiye'nin Kanada'dan olan ithalatı 293 milyon
dolardır; oysa, Kanada'nın bizden olan ithalatı 96 milyon dolardır; yani, arada
197 milyon dolar gibi bir açık vardır ve yine arkadaşlar, bu nedenle, ikili
ticarî ilişkiler mütevazı bir düzeyde seyredegelmiş. 1970'li yıllarla birlikte,
globalleşen yeni dünyada, Kanada-Türkiye ilişkilerinde ciddî manada gelişmeler
olmuştur. Bu gelişmelere paralel olarak vatandaşlarımızın bir kısmı çalışma
amaçlı olarak Kanada'yı tercih etmeye başlamışlardır. Bu tercihin en önemli
sebepleri, yaşam standardı ve İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri gibi
büyük ülkelere denk seviyede olmasına karşın, birçok alandaki vergi
muafiyetleriyle diğer ülkelere göre yüzde 50'ler mertebesinde daha ucuz bir
ülke olmasıdır. Misafirperver ve sıcakkanlı insanları, inanç ve sosyokültürel
alanda geniş bir hoşgörüye sahip olması da önemli rol oynamıştır. Bunun yanı
sıra, dünya kültür ve ticaret merkezlerinin Kanada'ya kayması, son derece
güvenli ve yüksek yaşam standardına sahip olması, Türk insanını cezbetmektedir.
Değerli arkadaşlar, bizim dışarıya verdiğimiz
işçilerin, vatandaşlarımızın dışarıya iş için, iş imkânı bulmak için gitmeleri
her ne kadar resmî kayıt altındaysa da, son dönemde gördüğümüz o ki, özellikle
Romanya'dan olmak üzere Balkan ülkelerinden ülkemize kayıtdışı işçi, kaçak işçi
adı altında milyona varan sayıda insan gelmiştir ve Türkiye'de 13 milyon
dolayında işsiz olmasına rağmen, bu insanlar kayıtdışı olarak, kaçak olarak
ülkemizde hâlâ istihdam edilmektedir. Bu, doğal olarak ülkemiz insana, işsiz
ülkemiz insanına büyük bir özveri gerektirmekte ve büyük bir sıkıntı
vermektedir. Değerli arkadaşlar, bu, sosyal güvenlik sistemimizin
çökmesinden ve özellikle... Ünlü İngiliz devlet adamı Churchıll'ın de dediği
gibi, gelişmekte olan ülkelerde kanunlar, âdeta, büyüyen insanlara dikilen
elbise gibidir. Biz, 1999 yılında bir sosyal güvenlik yasası çıkardık. Oysa,
görüyoruz ki, 2000 yılında, bu yasa, bizim ihtiyaçlarımıza cevap vermemekte. Arkadaşlar, anlaşıldığı kadarıyla, bu anlaşmada,
taraflar, günün şartlarına göre, karşılıklı olarak ilişkilerin kapsamını
geliştirmek amacıyla yeni ilaveler yapmışlardır. Hızla globalleşen dünyada,
ülkelerarası ilişkilerin de yeni boyutlar kazanması pek tabiîdir; ancak, her
ülke, bu anlaşmalara imza atmadan önce, bunun kendisine getirisini irdeler. Anlaşma kapsamının genişletilmiş kısımlarından biri de,
bilhassa vatandaşlarımız için büyük önem arz eden sağlık yardımları, tıbbî
bakım yardımları, çocuk parasından yararlanma, işsizlik sigortası ve iş
piyasası, parasal destek gibi önemli hakların elde edilmesini ihtiva eden
kısımdır. Değerli milletvekilleri, Kanada sosyal güvenlik
sisteminden söz edilmesi gerekirse, sağlık hizmetleri ve sosyal hizmetler, kamu
sektörünün sorumlulukları arasında ve ulusal bir sosyal güvenlik sistemiyle
desteklenmektedir. Görülen o ki, Kanada'da yaşayan vatandaşların çoğu, sosyal
güvenlik şemsiyesi altında, çağı yakalamış ve çağdaş bir yaşantı içerisinde
hayatlarını idame ettirmektedirler. Oysa ülkemizde, sosyal güvenlik sistemimiz
büyük açıklar vermekte, insanlarımız, Bağ-Kurlumuz, SSK'lımız ve emeklimiz,
özellikle sağlık kurumlarının kapılarında sürünmektedirler. Arkadaşlar, Şanlıurfamızda, özellikle Türkiye'nin en
büyük devlet üretme çiftliği olan Ceylanpınarımızda, sadece bir mütehassıs
doktoru zaman zaman yakalayabilmek -rotasyonla gelirse- büyük bir lüks ve
fantezi olmakta, sadece pratisyen doktorlarla iş götürülmeye çalışılmaktadır;
binlere, ikibinlere, beşbinlere varan sayılar büyük sıkıntılar vermekte ve bu
da, sosyal güvenlik sistemimizdeki çöküşün açık bir göstergesi olmaktadır. Gerek hastaneler gerekse ayakta bakım kuruluşlarında
sunulan koruyucu sağlık hizmetleri ile tedaviler, büyük bölge sağlık merkezleri
ve büyük belediyelerce yürütülmektedir; yani, Kanada'da sağlık hizmetleri,
büyük bölge sağlık merkezleri ve büyük belediyelerce yürütülmektedir. Bu da,
bizim mahallî idareler yasasını çıkarmamızın ne kadar elzem olduğunu, böyle bir
yasanın ne kadar çağdaş olduğunu, bunun acil olarak çıkarılması gerektiğini
göstermektedir. Ümit ediyoruz ki, bu çalışma döneminde mahallî idareler
yasasını çıkarırız ve bu konuda hiç olmazsa çağdaş olma yo-lunda bir adım atmış
oluruz. Bunun özellikle altını çizerek vurgulamak istiyorum,
Kanada'da oturan herkes, ulusal sağlık sigortası kapsamındadır. Değerli milletvekilleri, belediyeler çocuklar için
yuvalar kurar ve okul sonrası serbest zaman etkinliklerinin giderleri kısmen
belediyeler tarafından karşılanır. İş kazaları nedeniyle ortaya çıkan tüm
tedavi giderleri, ulusal meslek sakatlıkları sigorta tarafından karşılanır.
Kanada'da çalışan insanların çoğu, sendikaları aracılığıyla işsizlik sigortası
yatırmıştır. Bu tür bir sigortası olmayan işsizlere ise, devletten küçük bir
yardım ödenir. Hükümet, işe alıştırma, piyasada iş bulması zor kişiler için
düzenlenen işler ve işsizlerin yeni bir iş bulmalarını kolaylaştırmak amacıyla
ödenen taşınma yardımı ve bu gibi önlemleri kapsayan geniş çaplı bir program
uygulamaktadır. Değerli arkadaşlar, ülkemizin Kanada'yla sosyal
güvenlik anlaşması yapması hepimiz için memnuniyet verici bir olaydır.
Özellikle, tekrar vurguluyorum, ülkemizde de sosyal güvenlik sistemimizin
çağdaş bir seviye yakalaması, çağdaş bir çıtayı yakalaması hepimizin en büyük
dileğidir, arzusudur, temennisidir. Ben bu vesileyle, bu yasanın hayırlara
vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yanmaz. Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok. Şahıslar adına söz isteği?.. Yok. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KANADA HÜKÜMETİ ARASINDA SOSYAL GÜVENLİK ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1.- 19 Haziran 1998 tarihinde Ankara'da imzalanan
"Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kanada Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik
Anlaşması" nın onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler...1 inci madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz isteği?.. Yok. 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz isteği?.. Yok. 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir. Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını
alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu süre
içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sonuç alınamaz ise, aynı süre içerisinde oy
pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini; bu arada vekâleten oy kullanacak
sayın bakanların, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
imzasını havi oy pusulasını aynı süre içerisinde Başkanlığımıza göndermelerini
rica ediyorum. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kanada Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasının
sonucunu açıklıyorum:
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı
olsun. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz. 7. - Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal
Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/354)
(S. Sayısı : 48) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu
oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun
okunması kabul edilmemiştir. Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa. Buyurun Sayın Fatsa. (FP sıralarından alkışlar) (1) 48 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. FP GRUBU ADINA EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Yaklaşık 3,5 milyon nüfusu, 28 750 kilometrekarelik
yüzölçümüyle Balkanların en küçük ülkelerinden biri olan Arnavutluk, bu haliyle
bile bölgenin anahtarıdır. Zira, Arnavut nüfusun ancak yüzde 60'ı
Arnavutluk'ta, yüzde 40'ı ise diğer bölge ülkelerinde yaşamaktadır. Kosova'da 2
milyon, Makedonya'da 500 000 dolayında, Karadağ'da 100 000-150 000 civarında,
Yunanistan'da ise 100 000 civarında Arnavut yaşamaktadır. Yunanistan ve
Sırbistan'ın, coğrafî konumundan dolayı da İtalya ve Almanya'nın sürekli ilgi
alanı içerisinde bulunan Arnavutluk, Balkan denkleminin odak noktasıdır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1464 yılında Fatih
Sultan Mehmet tarafından fethedilen Arnavutluk, 1912 yılına kadar tam 448 yıl
Osmanlı egemenliğinde kalmıştır. Ülkemize, Köprülüzadelerden Namık Kemal'e, Mehmet Ali
Paşa ve Avlonyalı Ferit Paşa'dan Şemsettin Sami'ye kadar sayısız yönetici ve
sanatçı vermiş Arnavutluk Halkıyla, tarihî, kültürel ve inanç bağımız yüzyıllar
öncesine dayanmaktadır. Ayrıca, kaldırım taşından soframıza kadar
"Arnavut" tanımlaması, hâlâ, dilimizde devam etmektedir. Arnavutluk, belki de, tarihinin en rahat ve huzurlu
dönemini Osmanlı döneminde yaşamıştır. 28 Kasım 1912 tarihinde bağımsızlığını
ilan ederek Osmanlı İmparatorluğundan ayrılan Arnavutluk, 28 Kasım 1944
tarihinde komünist sisteme geçinceye kadar iç ve dış karışıklıklar yaşamıştır.
Buna, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında maruz kaldığı İtalyan işgalleri de
dahildir. 1944-1991 Arnavutluk Halk Cumhuriyeti döneminde ise,
kendisine mahsus, en katı totaliter komünist rejimlerden biri olarak, yıllar
boyu, dünyadan kopuk, içe kapalı bir hayat sürmüştür. Doğu Avrupa'daki demokratikleşme rüzgârlarının en son
uğradığı Anavutluk'ta liberal demokratik sisteme geçiş döneminin tipik
problemlerine ağır bir de kriz eklenmiştir; çünkü, hepimizin yakından
hatırlayacağı gibi, 1997 yılında patlak veren bankerlik krizi sebebiyle kaos ve
anarşi ortamına sürüklenen ülke, daha yeni yeni kendini toparlamaktadır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Arnavutluk'ta
liberal ekonomiye geçmek için sermaye birikimi sağlayarak yatırımları teşvik
amacıyla faaliyetlerine izin verilen bankerlik kuruluşları, bir müddet sonra,
vaat ettikleri yüksek faizleri ödeyemeyerek iflas etmiştir. Bu kriz sebebiyle
kayba uğrayan halk ayaklanarak, orduya ait kışla ve depoları yağmalamış, 700
000 civarında silah sivil halkın eline geçerek, ülke bir içsavaşın eşiğine
gelmiştir. Bunun üzerine, aralarında Türk askerlerinin de
bulunduğu çokuluslu bir güç Birleşmiş Milletler kararıyla Arnavutluk'a
gönderilmiş ve ülke yavaş yavaş kaos ortamından kurtulmuştur. Bu güce
Türkiye'nin de katılmasını özellikle Arnavut hükümeti ve Arnavut Halkı
istemiştir. 1997 yılında Arnavutluk'ta yaşanan bu olayları masum
gelişmeler saymak, sadece bankerlik kuruluşlarının iflasıyla tasarruflarını
yitiren halkın tepkisiyle açıklamak yanlış olur. Her şeyden önce, unutmamak
gerekir ki, bu olaylar neticesinde, Türkiye'ye dost bir politika izleyen
dönemin Cumhurbaşkanı Sali Berisha ve partisi yönetimden uzaklaştırılmıştır. Ayrıca, Yunanistan ve Sırbistan'ın Arnavutluk'u
parçalamaya yönelik teşebbüslerinin de bunda büyük payı vardır. Bu olaylar,
Bosna-Hersek ve Kosova'da izlediğimiz, Ortodoks dünyanın, kendi ifadeleriyle,
Osmanlı bakiyesini ve Müslüman toplumları, tehcir, etnik temizlik ve
asimilasyon politikalarıyla Balkanlardan silme girişimlerinin bir parçası
olarak değerlendirilmelidir. Ancak, Yunanistan'ın megalo idea çerçevesinde
Makedonya, Arnavutluk, Bulgaristan ve Türkiye ile görülen kötü ilişkileri
sonunda kendi aleyhine dönmüştür; çünkü, Yunanistan bu ilişkileriyle, anılan
ülkeler tarafından kuşatılma korkusunu her geçen gün daha fazla hissetmektedir.
Bunun ve yeni Balkan haritasının avantajlarının Türkiye tarafından iyi
değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye, yakın
hinterlandında yer alan soydaş ve akraba topluluklarla her alanda iyi
ilişkileri geliştirerek devam ettirmelidir. Buna Arnavutluk da dahildir; çünkü,
Türkiye Balkanlarda ağırlığını hissettirebilmek için Arnavutluk'a muhtaçtır. Bu
anlamda Arnavutluk Türkiye için Balkanlarda kilit ülkedir. Bunun için tarihî ve
kültürel iyi ilişkilerimizi, ekonomik ilişkilerle de pekiştirmeliyiz. Bu noktaya baktığımızda, büyük eksikliğimizi hemen görmekteyiz.
Mesela, 1998 rakamlarına göre toplam ihracatımız içerisinde Arnavutluk'un payı
binde 17, toplam ithalatımız içerisinde ise; ancak, onbinde 6'dır.
Arnavutluk'un toplam ihracatı içerisindeki payımız yüzde 1,9, toplam ithalatı
içerisindeki payımız ise, yüzde 6'dır. Bu oranlar tatmin edici olmaktan çok
uzaktır. Halbuki, Türkiye'nin Arnavutluk yetkilileri nezdinde
itibarı çok yüksektir. Arnavut halkının da Türkiye'ye sempatisi, Yunanistan,
Sırbistan ve İtalya'ya ise antipatisi vardır. Bu durum, daha yüksek beklenti
doğurmaktadır; ancak, Sırbistan hariç, anılan ülkelerle Arnavutluk'un dış
ticareti Türkiye'ye oranla daha fazladır. Bu bağlamda, Türkiye'nin teşvikiyle daha önce başlamış
olan İstanbul'u, Sofya, Üsküp, Tiran ve Durbes Limanı ile Adriyatik üzerinden
İtalya'ya bağlayacak olan otoyol inşaatının bir an önce bitirilmesi, hem
Arnavutluk'un hem de bu otoyolun geçeceği diğer ülkelerin Türkiye İle
ilişkilerini daha ileri seviyelere getirecektir. Bu düşüncelerle, anlaşmanın her iki ülke için hayırlı
olmasını temenni ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Fatsa. Tasarının tümü üzerinde başka söz isteği?.. Yok. Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ARNAVUTLUK CUMHURİYETİ
ARASINDA SOSYAL GÜVENLİK SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1.- 15.7.1998 tarihinde Tirana'da imzalanan
"Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Sosyal Güvenlik Sözleşmesi"nin onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN - Maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2.- Bu kanun, yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - 2 nci maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok. 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3.- Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok. 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir. Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını
alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Açık oylamayı elektronik oylama cihazıyla yapacağım ve
oylama için 3 dakikalık süre vereceğim. Sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, aynı süre
içerisinde oy pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum. O
arada, vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve imzasını havi oy pusulasını yine aynı süre
içerisinde Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile
Arnavutluk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasının
sonucunu açıklıyorum: Katılan üye 226; kabul 223; ret 2; çekimser 1. Böylece, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı
olsun. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Dışişleri komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz. 8. - Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal
Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/356) (S.Sayısı : 49) (1) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu
oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Raporun okunmaması kabul edilmiştir. Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Ankara Milletvekili Rıza Ulucak; buyurun. (FP sıralarından alkışlar) Sürenizi başlatıyorum. FP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (Ankara) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Hükümetimiz ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 49 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerinde, Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Sayın
Başkanımıza ve Yüce Milletimizin değerli vekillerine, bu vesileyle saygılar
sunuyorum. (1) 49 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Ülkemiz, bilindiği gibi, bir türlü dost yapamadığımız
düşmanlarla ve maalesef, düşmanlaştırılmış dostlarımızla çevrili bulunmaktadır.
Dünyanın en kritik coğrafyasında yer alan ülkemizin istikrar içinde bulunması
kadar, bütün komşu ülkelerin de istikrara kavuşması, bölgemizin tümü için
elbette çok önemlidir. Bu bakımdan, çok ileri seviyede ilişkiler içerisinde
bulunduğumuz Azerbaycan ile sosyal güvenlik sözleşmesi yapılması memnuniyet
verici bir olgudur. İki dost arasında başlatılan temaslar neticesinde, 18
ilâ 21 Mayıs 1998 tarihlerinde Ankara'da yapılan görüşmelerde mutabakat
sağlanarak, şu anda huzurunuzda bulunan, Türkiye-Azerbaycan Sosyal Güvenlik
Sözleşmesi parafe edilmiştir. Bu sözleşme, 17 Temmuz 1998 tarihinde Ankara'da
imzalanmıştır. 20 nci Dönemde görüşülmesi mümkün olmayan tasarı, 3.6.1999
tarihinde, Bakanlar Kurulunca, diğer birçok tasarılarla birlikte yenilenmiş ve
bu suretle, çok şükür, epey bir gecikmeyle de olsa, bugün Yüce Meclisimizin
gündemine gelebilmiştir. Bu sözleşmeyle, akit ülke vatandaşlarına ve hak
sahiplerine çeşitli haklar sağlanmaktadır. Tasarı gerekçesinde bu haklar şöyle
açıklanmaktadır: "Her iki akit taraf vatandaşları sosyal güvenlik
hakları yönünden eşit işlem göreceklerdir. Her iki akit tarafta geçen sigortalı hizmet sürelerinin
birleştirilmesi mümkün olacaktır. Geçici görevli olarak diğer akit tarafta çalışanların,
kendi nam ve hesabına çalışan ve diğer akit taraf ülkesinde bulunanların,
elçilik, konsolosluk, temsilcilik gibi diplomatik misyon mensuplarının ve
devlet hizmeti görmek üzere diğer taraf ülkesinde bulunanların tabi olacağı
sosyal güvenlik mevzuatı belirlenmiş olacaktır. Aylık veya gelir almakta iken diğer akit taraf ülkesine
giden ve burada ikamet edenlerin aylıkları yeni ikamet yerinde de ödenecektir. Sigortalının kendisi veya bakmakla mükellef olduğu aile
bireylerinin diğer akit tarafta bulunması ve hastalanmaları halinde, sağlık
yardımlarından, bağlı bulunduğu kurum hesabına yararlanmaları imkânı
sağlanmaktadır. Her iki akit taraf sigortalılarının geçici iş
göremezlik hallerinde sağlık ve diğer para yardımlarından yararlanmaları mümkün
olacaktır. İş kazası veya meslek hastalığı geliri almakta iken
ikametgâhlarını diğer akit taraf ülkesine nakledenlere bu gelirleri diğer
tarafta da ödenmeye devam edecektir. Maluliyet aylığı alan ve diğer tarafta ikamet edenlerin
tıbbî kontrolleri, ikamet yerinin sosyal güvenlik kuruluşu tarafından
yapılacaktır. Her iki akit taraf yetkili makam ve kurumları sosyal
güvenlik alanında birbirlerine her türlü yardımı sağlayacak ve gereken
kolaylığı gösterecektir. Öte yandan, sözleşme metni, tanımları, uygulanacak
mevzuatı, uygulamanın kapsadığı kişileri, işlem eşitliğini, yardımların
ihracını, her iki ülke bakımından ikamet ve sigortalılık sürelerinin tanımını,
geçici görevlilerin tabi olacağı mevzuatı, süre birleştirilmesiyle ilgili
hususları, iş kazası, meslek hastalığı, analık, hastalık, malullük, yaşlılık ve
ölüm yardımlarını ve bu yardımların belirlenme ve ödenmesine dair usulleri her
iki ülkenin mevzuatı bakımından yapılacak yardımların hesaplanmasını, ülkelerin
yetkili makam ve kurumları arasındaki karşılıklı yardımlaşmayı, talep, bildiri
ve itirazların sunulmasını, ihtilafların çözümüne ilişkin hususları, yürürlük,
süre ve sona erme gibi hükümleri düzenlemektedir." Bunların teferruatına maddelerde tabiî girilmiştir ben
tekrar etmeye lüzum görmüyorum. 35 maddelik bu sözleşme beş yıl süreyle yürürlükte
kalacaktır. Sözleşme, akit tarafların iç hukukî prosedürlerinin yerine
getirilmesi konusunda tarafların yazılı teatilerinin tamamlandığı tarihte
yürürlüğe girecektir. Sürenin bitiminden altı ay önce taraflardan birisi
sözleşmenin feshedilmesi konusunda yazılı bildirimde bulunmazsa sözleşme beş
yıllık devreler halinde uzatılmış sayılacaktır. Komşu ülkelerle iyi ilişkiler içerisinde bulunmayı gaye
edinen ülkemizin kardeş Azerbaycan ile yaptığı bu sözleşmenin kapsamı
itibariyle diğer komşu ülkelere de yansıması, bölgemizin her türlü kargaşadan
arınmış bir sulh ve sükûn bölgesi olması temennisiyle kanunun hayırlı olmasını
diliyor Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ilıcak. Grupları adına başka söz isteyen?.. Yok. Şahsı adına, Tokat Milletvekili Sayın Ali Şevki Erek,
buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde kişisel söz hakkımı kullanmak üzere
huzurlarınızdayım. Değerli arkadaşlarım, bu anlaşmanın münderecatına hayır
demek mümkün değil; tamamen ve mutlak olarak yapılması gerekli, uygun ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir an evvel çıkması icap eden bir tasarı.
Biz, peşinen, kişisel olarak da, diğer anlaşmalarda olduğu gibi, bu anlaşmaya
da evet oyumuzu kullanacağız; ancak, bu anlaşma vesilesiyle Türk
cumhuriyetleriyle olan ilişkilere bir nebze temas etmenin ihtiyacını
hissediyorum. Değerli arkadaşlarım, bundan altı yedi ay evvel, yine,
Türk cumhuriyetleri ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki başka konularla ilişkili
sözleşmelerin onayına dair yasa tasarıları, anlaşmalar gündeme gelmişti. O
zaman da, altı yedi ay evvel, Yüksek Meclisin huzurunda, söz alarak, Türk
cumhuriyetleri ile Türkiye arasındaki ilişkileri bekleyen, ama kesinlikle
olmasını arzu etmediğimiz birkısım tehlikelere naçizane işaret etmek
istemiştim. Geçen ay, hepimizin bildiği gibi, Rusya Federasyonu
Başkanı, birkısım Türk cumhuriyetleriyle anlaşmalar yaptı. Değerli
arkadaşlarım, bu anlaşmalar, lalettayin konulara yahut rutin konulara taalluk
eden anlaşmalar değildi. Putin'in Türk cumhuriyetlerini ziyaret ederek yaptığı
anlaşmalar, iki büyük ana konuya yönelikti; Savunmada işbirliği anlaşmaları,
ekonomide müşterek hareket etme anlaşmaları. Altı-yedi ay evvel yaptığımız konuşmada, bunu daha
evvel söylediydim tafrasına katiyen sığınmak istemiyoruz. Bu, muhtelif basın
organlarımızda da, hatta Türkiye Büyük Millet Meclisinde arkadaşlarımız
tarafından ifade edildi. Eğer, Türk cumhuriyetleriyle Türkiye arasındaki
ilişkileri, gereken ehemmiyetin şemsiyesi altına almaz isek, bun ilişkilere
gereken ehemmiyeti vermez isek, bu konular üzerinde gerektiği şekilde durmaz
isek -o zaman söylemiştik- Rusya Federasyonuna yakınlaştırmayı kolaylaştırırız.
-tabirimizi mazur görünüz, bunu özür dileyerek söylüyorum- Rusya Federasyonunun
kolları arasına atabiliriz endişesini burada izhar etmiştim. Tabiî, Sovyet Rusya Federasyonu bizim büyük komşumuz,
dostumuz; onunla her türlü işbirliği yapmamız da doğal. Ancak, on küsur yıldan
beri, yetmiş-seksen yıllık bir badireden kurtulduktan sonra hürriyetlerine,
istiklallerine kavuşan ve bizimle burada anlatılamayacak ölçüde maddî-manevî ve
kültürel bağları bulunan Türk cumhuriyetleriyle olan ilişkilerimizin yeniden
bir büyük mercek altına alınmasına ve gerekli önemin verilmesine nazarı dikkati
çekmek için bu anlaşma olayını vesile ittihaz ettim. Değerli arkadaşlarım, Türk cumhuriyetlerinden bir
kısmının savunma ve ekonomik işbirliğini Rusya Federasyonuyla yapması, kulak
ardına atılacak bir husus değildir,
hiçbir şekilde ihmal edilecek bir husus değildir. Dışişleri olarak Türk
cumhuriyetleriyle ilişkilerin hangi düzeyde devam ettirildiğinin ve ne sonuç
alındığının burada ortaya konulması lazım. Kayıtsız kalmak, bigane kalmak,
istenen önemi değil, sadece günü geçirmek için Türk cumhuriyetleriyle ilişkide
gözükmenin bir yararı olduğu kanaatinde değilim. Yüce Meclisin huzurunda, zabıtlara geçmesi açısından,
Türkiye Cumhuriyetinin Türk cumhuriyetleriyle olan ilişkisine ayrı bir önem,
ayrı bir ağırlık, ayrı bir ciddiyet vermesini ve ileride telafisi gayrikabil,
Rusya Federasyonuyla olan ağır ilişkilere sebebiyet vermemesini diliyorum ve
bir şey daha diliyorum: Eğer, Rusya birkısım Türk cumhuriyetleriyle savunma
işbirliği konusunda, ekonomik işbirliği konusunda dayanışma içinde anlaşmaları
ortaya koymuşsa, Türkiye Cumhuriyetinin de, eğer, bugüne kadar yapmadığı
anlaşmalar varsa, bu yapmadığı anlaşmaların içinde savunma ve ekonomik
işbirliği gibi esas işbirliği anlaşmaları varsa, hiç vakit geçirmeden Sovyet
Federasyonuna muvazi anlaşmaları gündeme getirmesi ve bunun yollarını araması
gerekmektedir. Türkiye'nin Türk cumhuriyetleriyle olan ilişkilerinde
bir ağabeylik taslamasına ve bunu göstermesine gerek yoktur. İlişkilerde eşit
kardeşlik işlemini devam ettirmenin yararlı olduğu kanaatini taşıyoruz ve yine,
bu ilişkilerde Türkiye Cumhuriyeti, Türk cumhuriyetlerine karşı verdiği sözleri,
altına girdiği taahhütleri vakit geçirmeden yerine getirmelidir. Yerine
getirilmeyen söz ve taahhüt, Türkiye Cumhuriyeti açısından olmamalıdır. Orada
kamu eliyle, özel sektör eliyle yapılacak yatırımların, bizzat, devlet
tarafından çok iyi bir şekilde ve titizlikle takibi gereklidir. Orada yapılacak
taahhütlerde, yatırımlarda, verilen taahhütlerde bizim buradan giden
vatandaşlarımızın şu veya bu şekilde itimadı ve güveni sarsıcı hareketlerine
meydan verilmemesi gerekmektedir. Bunu takip edecek de, başta, cumhuriyetimiz,
Türkiye Cumhuriyeti ve onun Dışişleridir. Değerli arkadaşlarım, Azerbaycan'la olan maddî ve
manevî ilişkimiz devam ediyor. "Azerbaycan" denince, Bakü-Ceyhan
Petrol Boru Hattına dokunmadan edemeyeceğiz. Baku-Ceyhan Petrol Boru Hattı,
aşağı yukarı, beş altı seneden beri Türkiye'nin gündemini işgal eden önemli,
yararlı, her yönüyle, hem özel ilişkilere hem uluslararası ilişkilere hem de
ekonomik hususa büyük katkı yapacak bir büyük anlaşmadır; ancak, şunu gündemden
ve gözden kesinlikle ırak tutmamak gerekir ki, Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattında
kendi kendimizi aldatmaya, hayalci tablolar çizmeye, birbiri peşi sıra imza
törenleri yaparak, sonucu, kesin bir şekilde bile bile uzaklaştırmaya hakkımız
yoktur. Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı, uluslararası özel şirketlerin kârlılık
oranıyla çok yakından ilişkilidir. Bu hususları kesin hale inkılap ettirmeden,
yapılacak törenlerle -inşallah olmaz, inşallah bu endişelerimizin aksi çıkar-
kendimizi bir sukutu hayalle karşı karşıya bırakmayalım. Son olarak bir konuya daha temas etmek istiyorum.
Tabiî, kardeşliğin, maddî ve manevî yoldaşlığın ve birlikteliğin devam etmesi,
bir kısım karşılıklı anlayışa, inanca ve samimiyete de gerek duymaktadır.
Hepiniz, arkadaşlarımın belki, büyük bir kısmı seyretti, Türkiye-Azerbaycan
millî maçı, şahsen benim yüreğimde bir kanamaya meydan verdi. İki kardeş millî
takımın yaptığı uluslararası resmî bir karşılaşmayı seyretmemeyi telakki
ederdim. Kusur, hata, vebal, yanlış, şurada burada demiyorum; ama, beni izleyen
Azerbaycanlı kardeşlerim varsa, beni izleyen Türk futbolcularımız,
sporcularımız varsa, seyircilerimiz varsa, kardeşlikler böyle olaylarla
zedelenmemeli. Bırakınız kültür birliğini... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Erek, 1 dakika içinde toparlayınız. ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) -...maddî, manevî birliği;
birbirine her anlamıyla uzak ülkeler arasında, sporun bir dostluğu, bir
yakınlaşmayı gerektirdiği bir ortamda, Türkiye ile Azerbaycan millî maçının
unutulmasını, spor karşılaşmalarında bırakınız öyle didişmeyi, kardeşlik böyle
olurmuş dedirtecek bir tablonun ortaya konulmasını, her iki ülkenin de
sporcularına, yöneticilerine, seyircilerine, haddim olmayarak, burada tavsiye
etmek cüretini gösteriyorum. Bu anlaşmaya "evet" diyorum. Bu anlaşmanın
çok daha esasi anlaşmalarla ve bütün Türk cumhuriyetleriyle ve Sovyet
Federasyonuyla yaptığı anlaşmalara müşabih bir çizgide yeniden inikadını
temenni ediyor; hayırlı uğurlu olması dileğiyle, Yüce Meclise sevgilerimi ve
saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Erek. Şahsı adına, Sayın Zeki Ergezen; buyurun. (FP
sıralarından alkışlar) ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; ikili anlaşmalar konusunda, Meclisin bir yeni karar almış olması
lazım. Gündeme baktığımız zaman, 60'dan fazla ikili anlaşmalar
ve ikili sözleşmeler var. Bunların hepsi matbu, üç maddeden ibaret. Bana göre,
Meclisi, biz, boşuna yıllardır meşgul ediyoruz ve bugün de boşuna meşgul
ediyoruz. Bu kadar... Yani üç madde; birisi yürürlük maddesi, "Bakanlar
Kurulu yürütür" diğer madde nedir, efendim, işte bu kanun onaylanır. Sizin
bu kanunlardan Meclis olarak haberiniz yok, içeriğinden haberiniz yok. Öyle
kanunlar var ki, yani öyle anlaşmalar, öyle sözleşmeler var ki, 15 yıldır imzalanmış,
bürokratlar imzalamış, karşı taraf imzalamış, yürürlükte, yürüyor, sizin
haberiniz yok, içeriğinden haberiniz yok; burada sadece size getirilen nedir;
âdeta noter gibi, efendim "bu anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur, bu
kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer, bu kanun hükümlerini bakanlar kurulu
yürütür..." Meclisin huzuruna getirilen budur, bundan başka bir şey değil;
ama, Meclis, bunun içeriğinden habersizdir. Bunu bürokratlar imzalıyor, karşı
taraftan da kimler imzalıyor bilmiyorum, gerek ikili anlaşmalar gerek ikili
sözleşmeler, askerî anlaşmalar, ticarî anlaşmalar, hiçbirinden Meclisin haberi
yok. Yani, biz burada, bürokratik cumhuriyetten demokratik cumhuriyete geçmek
mecburiyetindeyiz. Ben, bunun altına imza koyuyorum, imzalayacağım, bir nevi imzadır,
parmak kaldırıyorum, bu yürürlüğe girer diyorum, bu anlaşmayı onaylıyorum; ama,
bu anlaşmanın içeriğinde ne var ben bilmiyorum. Dün Diyarbakır'da uçak indirildi, niye indirildi;
efendim, İran'dan kalkan bir uçak Suriye'ye gidiyormuş, ikili anlaşmalar gereği
İsrail, bu uçağın aranmasını istiyor. Bu ikili anlaşmaların, bu sözleşmelerin
içinde çok şeyler var; ama, bunu Meclisin bilmesi lazım, bunun kararını
Meclisin vermesi lazım. Bakınız, Azerbaycan ile -söz gelmişken- geçmişteki bir
acı hatırayı ifade etmek istiyorum: Mersin'den sandıklar Ermenistan'a gidecek,
Ermenistan-Azerbaycan savaşı var. Bizim oradaki işçilerimiz, bu sandıkların
içinde silah var, biz bu sandıkları yüklemeyiz dediler, bunların içinde silah
var, bu sandıkların açılıp aranması lazım denildi; ama, o günün hükümetleri, bu
kürsüden Meclise getirilmesine rağmen, hayır, uluslararası anlaşmalar gereği
biz bu sandıkları açamayız dediler, Erzurum'da trende bekledi, bu sandıklar
açılmadan. Benim Azerbaycanlı kardeşlerime Ermenilerin silah sıkmasına ben
kendi topraklarımdan müsaade etmiş oldum. İkili anlaşmalar yapılıyor madem, sözleşmeler
yapılıyor, 60'a yakın anlaşma var. Gelin, Meclis olarak toplanalım, mademki şu
anda yapacak bir şeyimiz yok, bu kadar elektrik, bu kadar personel çalışıyor,
bu kadar mesai harcıyoruz, önümüzde bu kadar önemli sorunlarımız var... Ee,
nedir efendim?.. Bakın, ben, bir daha söyleyeyim, kamuoyu da dinlesin. Benim
görevim ne burada? "Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur. Bu kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür." Bu kanun, zaten yürüyor; yıllardan beri yürüyor, yıllardan beri
yürütülüyor; bunu siz yapmıyorsunuz ki! Mesela, Gürcistan'la sosyal güvenlikle ilgili bir
anlaşmada, nedir; efendim, bizden müsteşar imzalamış, karşı taraftan da bir
bakan yardımcısı imzalamış; bu, yürüyor, iki yıl önce imzalanmış. Peki, mademki
öyle, mademki matbu üç tane maddeden ibaret, gelin, grup başkanvekilleri
toplanın, bir karar alın, şu Mecliste üç gün, dört gün çalışalım, şu 60 tane
anlaşmayı veya sözleşmeyi bitirelim, Meclisin önünü de açalım. Kendi kendimizi
niye avutuyoruz? Biz, burada noter miyiz? (FP sıralarından alkışlar) Bürokratların
noteri olmaktan ne zaman kurtulacağız biz? Biz, bunu yapmak mecburiyetindeyiz
arkadaşlar, biz Meclisiz. Yani, davul benim boynumda, tokmak başkasının elinde
olmaktan kurtulmalıyız biz. Biz, bütün partiler olarak, burada, millî iradenin
temsilcileriyiz; ama, bunu görmüyoruz. Yasamanın üzerinde gölge var, yasamada
ambargo var. Ben, yasama yetkimi bihakkın kullanamıyorum; ben, ne yasama
hakkımı kullanabiliyorum ne de denetleme görevimi yapabiliyorum. Mademki,
bununla ilgili sayfalar dolusu anlaşmalar var, bu anlaşmaların içeriğini ben
burada tartışmalıyım, burada görüşmeliyim, karar vermeliyim, ondan sonra,
bürokratlar imzalayacaksa imzalasınlar ve bu maddeyi de onunla beraber
imzalamış olurum. Ben, bunları hatırlatmak için söz aldım. Bakın, bu ikili anlaşmalar o kadar enteresan ki, yine,
Azerbaycan-Ermenistan savaşında, Lübnan'dan kalkan silah yüklü bir Fransız
uçağı Türk hava sahasını ihlal etti. Bizim pilotlarımız, radara yakalanan bu
uçağın etrafını çevirmesine rağmen, o gün için Dışişleri Bakanlığımızdan yanıt
alamadık. Ben, konuyu bu kürsüye getirdim ve konuştum. O silah yüklü Fransız
uçağı, Ermenistan'a silahları indirdi, bize de bay bay etti. Yani, bu ikili
anlaşmaların, sözleşmelerin içerisinde benim ülkemin aleyhine çok şeyler var. Bakınız, burada, İsrail'le ilgili, geçmişte, maalesef,
bir anlaşma geçti. Çok büyük sıkıntıları yaşamaya başlıyoruz, gelecekte de
yaşayacağız. Onun için, lütfen, grup başkanvekilleri, parti liderleri,
yetkililer bir araya gelin ve şu Meclisin yetkilerini, tekrar, yeniden görüşün.
Bizim gerçek görevimiz nedir; biz, bunları bürokratlardan alıp, burada
kararlaştırmalı, bürokratlara, "sen, bu anlaşmayı ancak böyle
yapabilirsin" deme hakkına sahip olmalıyız. Onlar hazırlıyor, biz, burada,
onlarınkini tasdik ediyoruz; âdeta, bürokratların evhamının altında, onların
rüzgârlarının altında burada yasama görevini yapıyoruz. Ben, şahsen bundan
rahatsızım milletin vekili olarak ve bundan kurtulmak istiyorum; onun için de
Yüce Meclise bunu hatırlatmak istedim. Akşamın bu vaktindeki heyecanlı konuşmamdan dolayı beni
mazur görmenizi diler, hepinize saygılar sunarım. (FP, MHP ve ANAP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Ergezen. Sayın Ergezen, dediğiniz doğru; ama, ekinde anlaşma
metninin tamamı var; o hususun bilinmesini istiyorum. ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Ben, tümü üzerinde söyledim... BAŞKAN- Neyse, ekinin olduğunu söyledim. ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, madem söylediniz,
Meclisin bilgisi olması için söylüyorum: Bu ekteki anlaşmaları değiştirme
hakkına sahip değiliz. BAŞKAN- Değiliz, Anayasa gereği... ZEKİ ERGEZEN (Bitlis)- Bunlar hazırlanıyor, geliyor ve
bize nezaketen bilgi veriliyor. Biz, şu anda bu kanun tasarısını görüşürken, o
ektekilerini değiştirme hakkına sahip miyiz, değiştirebilir miyiz?!. BAŞKAN- Değiştiremeyiz... ZEKİ ERGEZEN (Bitlis)- Bir tek virgülünü, bir tek
cümlesini değiştirebilir miyiz?!. BAŞKAN- Onaylama çünkü, onaylama olunca değiştiremeyiz. ZEKİ ERGEZEN (Bitlis)- Değiştiremeyiz... Ben
değiştirmeyeceğim, birileri benim adıma bunları hazırlayacak, sen bunları noter
gibi tasdik et diyecek. Ben, şahsen bundan kurtulmak istiyorum. Şu Yüce
Meclisin, Türk Milletinin Meclisinin de kurtulmasını istiyorum ve bunun için
bunu ifade etmek istedim. BAŞKAN- Anayasanın 90 ıncı maddesinde bu husus sarih;
uluslar arası andlaşmaları onaylıyoruz, değiştiremiyoruz. Evet, teşekkür ederiz. Bu arada, Komisyonumuzun bir söz isteği var. Buyurun Sayın Başkan. DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van)- Sayın
Başkan, teşekkür ederim. Sayın Erek'in konuşmalarında Kafkaslar ve Ortaasya
kardeş cumhuriyetlerine verdiği önem ve heyecanı takdirle karşılıyoruz. Yalnız,
Türkiye Devleti ve Hükümeti bunlara çok büyük önem vermektedir. Kendileri de
takip buyurmuştur ki, Sayın Cumhurbaşkanımızın ilk resmî ziyareti kardeş
Ortaasya cumhuriyetlerine yapılmıştır ve yine bu cumhuriyetlerle Türkiye Cumhuriyeti
arasında her biriyle ortalama 70 ve 80 arasında ikili anlaşmalar imzalanmıştır.
Burada katılamayacağım bir nokta daha var, o da şu:
Rusya Federasyonunun bu yöreyle ilişkileriyle Türkiye arasında bir rekabet
havası verir bir ifade kullandınız. Bizim buradaki maksadımız rekabet değil,
birbirini tamamlayıcı olmak. Biz bunu, Ankara'yı son olarak ziyaret eden Rusya
Federasyonu Sayın Başbakanıyla yapılan müzakerelerde de ifade etmeye çalıştık.
Türkiye'yi kendisinin Kafkaslar'da ve Ortaasya'daki menfaatlarının bir rakibi
ve tehdidi olarak değil, ortağı olarak görmek, ki, kendileri de bunu ifade
ettiler ve aslında her iki memleketin, artı, Kafkaslar ve Ortaasya
Cumhuriyetlerinin de menfaatı budur. Rusya ile Türkiye arasında yakın bir
işbirliği ve birbirini tamamlayıcı olması... Yine görüyorsunuz ki, Ortaasya Cumhuriyetlerinde Türk
özel sektörü birçok yerde ikinci büyüklükteki yatırımcıdır, bazı yerlerde de
üçüncü büyüklükteki yatırımcı durumundadır. Sayın hükümete, Dışişleri Bakanının
aslî vazifesi olmasının yanında, ayrıca, hükümet içerisinde, bu işlerle, bu
bölgeyle görevli bir devlet bakanı bulunduğunu da biliyorsunuz. Daha fazlası
yapılamaz mı; yapılabilir, o, bizim de temennimiz, arzumuz. Bir noktayı daha işaret buyurdunuz, o da, ağabeylik.
Türkiye'nin aklından bu geçmez. Türkiye Cumhuriyeti, tanıdığı bu kardeş
devletlere, cumhuriyetlere kendisi gibi eşit gözle bakar, bundan hiç kimsenin
şüphesi olmasın. Ağabeylik değil, karşılıklı menfaat esasına dayalı ve
kültürel, etnik, dinî bağları, tarihî bağları bulunan özel ilişkileri
geliştirme yolunda bir çabamız vardır. Yoksa, bazı çevrelerin vermek istediği
ağabeylik statüsünü Türk Devleti kesinlikle reddeder ve etmeye de devam
edecektir. Bu alanda gösterdiğiniz alaka ve heyecanı memnuniyetle
karşılıyorum; ama, izninizle bu noktalarına açıklık getirmek istedim. Şimdi, izninizle, Sayın Ergezen'in heyecanına teknik
bakımdan açıklık getirmek lazım. Birincisi, Anayasamız, milletlerarası
anlaşmaları yapmak hak ve görevini hükümete vermiştir. Dünyanın hiçbir memleketinde
parlamentoların milletlerarası anlaşma yapma hakkı yoktur. Hükümetler bunu
yaptığı zaman, bir defa, kendi kamuoyuna açıklar, Resmî Gazetede yayımlanır,
sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisine intikal ettiğinde de ilgili
komisyonlarda, bu emrettiğiniz incelemeler yapılıyor Sayın Ergezen. Bütün sayın
üyeler istedikleri metinleri derinliğine inceliyor; ama, yine Anayasa bir hükmü
öngörmüş: Türkiye Büyük Millet Meclisi ve ilgili komisyonlar, gelen
milletlerarası anlaşmaları ya olduğu gibi kabul eder veya reddeder; tadil etme
hakkı yoktur ve bu da bir milletlerarası kaidedir; sadece Türkiye'nin
uyguladığı bir hadise değildir. Binaenaleyh, esasen, hükümet her alanda Türkiye Büyük
Millet Meclisinin denetimine açıktır. Bu itibarla "bürokratlar yapıyor,
bize emrivaki..." Bu -kusura bakmayın- biraz aşırı bir heyecanın ifadesi
oluyor. "3 madde..." Tabiî öyle olacak. Bütün milletlerarası
anlaşmaları alın; bütün memleketlerde... ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkanım, ben değişmesini
istiyorum. Yanlış olduğunu söylüyorum, Anayasada hüküm olduğunu bilerek
söylüyorum. Değişmelidir diyorum. DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van) - Kusura
bakmayın, burada yapılan ve üstelik de temas buyurduğunuz bu uygulama,
cumhuriyetin kuruluşundan beri devam edegelen bir uygulamadır; bundan da hiçbir
şüpheniz olmasın. ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Yanlış. DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI KÂMRAN İNAN (Van) -
"Yanlış" diye emir buyuruyorsanız, o zaman Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, icrayı da kendi eline almak suretiyle, milletlerarası bütün
anlaşmalara taraf olması gibi, dünya demokrasilerinin hiçbirisinde bulunmayan
bir uygulamanın kapısı açılır. Yoksa, zatıâlinizin gösterdiği hassasiyet,
Dışişleri Komisyonunda bütün üyelerce gösterilmektedir. Gerektiği yerlerde,
anlaşmanın metni, maddeleri üzerinde münakaşalar açılmaktadır ve bunu da
derinliğine götürüyoruz; bunu da ifade etmek istedim. Burada, bir noktaya daha dönmem gerekiyor; o da, Sayın
Erek'in, Bakü-Ceyhan konusundaki tereddüt, şüphesini ve kötümserliğini
paylaşmadığımızı... Bu proje mutlaka gerçekleşecektir; bundan hiç kimsenin
şüphesi olmasın; ama, şirketlerin menfaatı... Gayet tabiî, bütün milletlerarası
ilişkilerin temel unsuru menfaattır; devletlerin de menfaatı, şirketlerin de
menfaatı. Bunların menfaatları bir araya geldiği ve birleştiği içindir ki, bu
anlaşmalar imzalanmıştır ve bununla ilgili çalışmalar süratle gelişmektedir.
Binaenaleyh, bu konuda, hiçbir sayın üyenin ve siyasî partinin tereddüt
göstermemesini temenni ederim. Hepimizin arzusu, bu projenin de gerçekleşmesi
suretiyle, ileride ilave edileceklerle Türkiye'nin bir enerji koridoru haline
gelmesi ve soğuksavaş dönemindeki strateji katsayısının yerine, bu defa
stratejik maddeler ve ekonomi katsayısının alması suretiyle Türkiye'nin
dışarıya karşı pazarlık düzeyinin en yüksek seviyeye çıkarılmasıdır. Bu konuda
kendilerinin de bize katılacağından eminim. Saygılar sunuyorum. (Alkışlar) ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, faydalı olur diye
tekrarlamak istiyorum, özür dilerim. BAŞKAN - Buyurun Sayın Ergezen ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Bunlar matbu metinler. Bunların
hepsini toplu halde Meclisin görüşmesinde yarar var diye düşünüyorum; çünkü, 60
tane anlaşma var, 3 maddeden oluşuyor, hepsi de aynı. Bunların 60'ında da aynı
ifadeler ve aynı cümleler var. Meclis bir karar alsın, hepsini birden görüşelim ve
fuzulî bir zaman harcamayalım. Çünkü, önümüzde ciddî sorunlarımız var. Mademki
değiştirme hakkına sahip değiliz... BAŞKAN - Eğer, tasarılar üzerinde konuşmazsak, hepsini
bir günde bitiririz. ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Ben, bu konuyu Meclis
Başkanlığına teklif ediyorum. BAŞKAN - O, ayrı bir olay, teklifinizi getirirsiniz;
kabul görürse ayrı bir şey. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, Sayın Komisyon
Başkanından bir soru soracağım. ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Sayın Başkan, izin verir
misiniz? BAŞKAN - Buyurun Sayın Erek. ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Sayın Başkanım, Dışişleri
Komisyonu Başkanımızın verdiği izahatı memnuniyetle dinledim. Esasında, kişisel
olarak aldığım sözün yararı, konuşmamızın faydası böylece görülmüş ve Sayın
Başkanımızın verdiği fevkalade etraflı bilgi konuyu sonuçlandırmıştır. Ancak, kişisel söz hakkımı kullanırken, ben, hem bir
parlamenter olarak hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bugüne kadar
kendime göre tespit ettiğim noksanları dile getirdim. Bu tespit ettiğim
noksanlar sübjektif bulgular değildi, sübjektif gerekçelerin sonucu değildi.
Bizim bir kısım ilişkilerimizde -herkes için değil, belki resmî makamlar için
de değil- Türk cumhuriyetleriyle olan ilişkilerde, eşitlik kavramının muhafaza
edilmesinin önemine işaret etmiştim. Ayrıca, anlaşmalarda Rusya'yla yarışa girelim, onlar
bir anlaşma yapıyor, arkasından biz de ikili bir anlaşma yapalım anlamında
kullanmadım. Burada önemli bir husus var; yetmiş yıllık, seksen yıllık bir mazi
var. İstiklallerini ele almışlar, konu fevkalade hayatîdir. Biz, bir zamanlar
Adriyatik'ten Çin Denizine kadar uzanan bir zihniyeti sergilemiştik. Bu, ihmale
gelmez. Tabiî, Dışişleri Komisyonu Başkanımızın sözlerinden, yine, onun
sözlerinden anladığım kadarıyla hükümetimizin tutumundan, bu işe fevkalade önem
verdiklerini, Bakü-Ceyhan hattına kesin gözüyle bakılması gerektiğini,
ilişkilerde yaptığımız her bir devlet hakkındaki yetmiş-seksen anlaşmayla amaca
ulaşıldığını, Sayın Sezer'in ziyaretiyle önemli mesafeler alındığını, bir de
kendilerinin ağzından öğrenmiş bulunuyorum. Benimki bir nazarı dikkat çekmedir,
bir telkindir, bir tavsiyedir ve gerçekçiliğe ve gerekçeye dayanmaktadır. Sayın Başkanımızın verdiği tafsilattan da mutlu
olduğumu arz ediyor, saygılarımı sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederiz, sağ olun. KAMER GENÇ (Tunceli) - Komisyon Başkanına bir soru
soracağım. BAŞKAN - Sayın Çakan, buyurun. ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; biraz önce, Sayın Ergezen, grup başkanvekillerine hitaben bir cümle
kullandığı için bir açıklama yapma gereğini duydum. Belirli konularda kendisi haklı; ama, ben, burada,
bütün grup başkanvekillerine, Anavatan Partisi Grup Başkanvekili olarak, bir
çağrıda bulunmak istiyorum. Bu Meclisin İçtüzüğü, uyum komisyonundan geçti,
Anayasa Komisyonundan geçti, sıra sayısı aldı. Gelin, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım ve grup başkanvekili arkadaşlarım, 51-52 maddeden oluşan İçtüzük
değişikliğini, liderlerimizle konuşarak, önümüzdeki hafta bu Meclise getirelim
ve bir an önce, bütün grup başkanvekilleri bir araya gelerek, İçtüzüğün 90 ıncı
maddesi gereğince, anlaşma da sağlayarak, gerektiğinde... Kaldı ki, gümrüklerle
ilgili kanun, biliyorsunuz 90 ıncı madde gereğince, bir çok maddeden oluşmuş
olmasına rağmen, bir anda geçti. Dolayısıyla, 51-52 maddelik İçtüzük
değişikliği yapılmadığı süre içerisinde, bu Meclis, maalesef ve maalesef,
tıkanacaktır. Bir kanun teklifi, bir tasarı geliyor, bir maddeyle ilgili 15-16
fıkra var, her fıkrayla ilgili 4 önerge veriliyor. Dolayısıyla, bu Meclisi
tıkayan zaten bizleriz; dolayısıyla,
milletvekillerimiz tıkıyor; ama, biz, iyi niyetle, İçtüzük değişikliğini
gündeme getirir, bir an önce geçirirsek, bu Meclisin önü açılır diye
düşünü-yorum. Açıklama hakkı verdiğiniz için teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Buyurun Sayın Genç, sorunuzu sorabilirsiniz. KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, biraz önce, Sayın
Komisyon Başkanını dinledik, teşekkür ederiz. Yalnız, Sayın Başkan, tabiî, Dışişleri Komisyonu, bazı
anlaşmaların metinlerini incelerken, bugüne kadar, alışılmamış birtakım usuller
getirdi. Bunun başında Mavi Akım Projesi var. Size, özellikle sormak istiyorum:
Mavi Akım Projesinde, dünyanın hangi ülkesinde, bir devletle anlaşma
yapılırken, o anlaşma metnine, karşı bir devletin firmasının müteahhidi de,
devletin, yani, karşı taraftaki devlet tarafından kabul edilecek ve ondan sonra
da, o Mavi Akım Projesiyle ilgili tayin edilen müteahhide Türkiye Cumhuriyeti
Devleti, ona iş vermeye, onun istediği şartlarda iş vermeye mahkûm edilecek; bu
bir. İkincisi, mavi akımda olduğu gibi, son zamanlarda
duyduğumuza göre, Rusya Parlamentosu, bu mavi akımı onaylamamış; yani,
komisyon, bu şeyleri, dışişleriyle ilgili anlaşmaları incelerken -biraz önce,
Sayın Ergezen'in dediği gibi, biz, Meclis olarak bunun üzerinde inceleme
yapmıyoruz- Komisyonun, bunun, Türkiye'nin dışpolitikasını bilen bir komisyon
olarak, Dışişleri Bakanlığı da, tabiî, hangi devletle, ne durumda, ne
ilişkilerimizin olduğunu bilen bürokratlar olarak, bunun, enine boyuna
tartışılması ve Meclisin karşısına kusursuz getirilmesi lazım. Mavi akım
anlaşmasında, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisine bir tuzak kurulmuştur ve
Türkiye Cumhuriyeti Devleti de, bu Meclisten bu anlaşma geçmekle de, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti büyük bir yükün altına sokulmuştur. Bunun sorumluluğu kime
aittir efendim sizden öğrenmek istiyorum. BAŞKAN - Sayın Genç, Azerbaycan... KAMER GENÇ (Tunceli) - Anlaşma, genel anlaşmalarla
ilgili soruyorum efendim; Azerbaycan'ı ilgilendiriyor. BAŞKAN - Sayın Genç, siz de biliyorsunuz ki, burada
görüştüğümüz konu, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin onaylanmasının uygun
bulunduğuna ilişkin... KAMER GENÇ (Tunceli) - Peki, anladım; ama, mavi akımla
ilgisi var. BAŞKAN - Yani, mavi akımla ilgili bunun neresi var? KAMER GENÇ (Tunceli) - Var efendim; efendim, gaz,
Bakü-Ceyhan'a bağlı... BAŞKAN - Yani, siz, şunu yapabilir misiniz; her
aklınıza gelen soruyu burada sorma hakkına sahip misiniz? KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, çok taraflı
hareket ediyorsunuz. BAŞKAN - O soruyu kabul etmiyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Erek de Bakü-Ceyhandan
bahsetti niye ona cevap verdirttiniz? Çok taraflısınız. BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum. TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA SOSYAL GÜVENLİK SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1.- 17.7.1998 tarihinde Ankara'da imzalanan
"Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Sosyal Güvenlik Sözleşmesi"nin onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN - Tasarının 1 inci maddesiyle ilgili olarak,
Doğru Yol Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya. Buyurun Sayın Çetinkaya. Süreniz 10 dakika. DYP GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Sayın
Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; konuşmama başlamadan önce Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyor ve yeni yasama döneminin ülkemize hayırlara
vesile olmasını diliyorum. Yıllar önce idi, sosyal güvenlik anlaşmalarıyla ilgili
olarak, Avrupa'da, işçilerimizin bulunduğu bütün ülkelerde alt çalışmaları
yapmak üzere 1976 ve 1977 senelerinde müsteşar olarak gitmiştim. Hiç
unutmuyorum, gittiğim her yerde gördüğüm olay yürekler acısıydı; niye böyle
idi; çünkü, biz, hep olayları geriden takip ettik. Olaylar gelişir, işçimizi
oraya göndeririz... Sene 1963'te başlamış, 1964'te bir akın halinde Almanya'ya
ve Avrupa'nın diğer ülkelerine Fransa'ya, Avusturya'ya, Danimarka'ya, İsviçre'ye
işçi göndermişiz; fakat, gelin görün ki o işçilerimiz kendi kaderine terk
edilmiş, hiçbirisinin çalıştığı ülkeyle ilgili sosyal güvenlikten haberi yok,
kendisine sağlanan güvenlikten haberi
yok. Birçok haklar tanınmış o ülkede çalışan insanlara; eğitim konusu var,
kendisinin sağlık konusu var, aile yardımı konusu var ve birçok konu;
hiçbirinden benim işçimin haberi yok ve orada çalışan yetkililer, bizzat bu
konuyu bize dile getirdiler. Hiç unutmuyorum,
Belçika'da, o zamanki Sosyal Güvenlik Bakanı Musyo Burzma'ydı, bana dedi
ki; ben hayret ediyorum Sayın Çetinkaya, sizler bu adamları buraya gönderdiniz,
İspanyollar işçilerini buraya göndermeden önce geldiler, ilkin bizimle bu
önemli çalışmaları yaptılar, çocuklarının eğitimleri nasıl olacak, sağlık
bakımından hangi haklara sahip, yerleşim yerleri neresi olacak, ibadethaneleri
neresi olacak ve nerede ibadet edecekler, bunların hepsi tartışıldı, karara
bağlandı ve anlaşmalar yapıldı, ondan sonra İspanyollar işçilerini gönderdiler,
İtalyanlar işçilerini gönderdiler; ama, gelin görün ki, sizde böyle bir şey
olmadı. Bu, beni son derece üzmüştü. İşte bu konu, bugün, Azerbaycan'la yaptığımız
sosyal güvenlik anlaşmasında. Bu konuda gecikmememiz için, Meclise getirilen bu
anlaşmaya, gayet tabiî ki, Doğru Yol Partisi Grubu olarak olumlu oy vereceğiz. Değerli arkadaşlar, bu vesileyle, özellikle Orta Asya
Türk devletleriyle ilgili bazı hususlara bendeniz de temas etmek istiyorum.
Orta Asya Türk devletleri bağımsızlığına kavuştuğu zaman, hakikaten, kardeş
ülkeler olarak, tarih boyunca, atalarımızın geldiği bu ata yurdunun yıllarca
birbirimize hasret kaldığımız bu insanlarıyla kucaklaşıp karşılıklı
meselelerimizi çözmek konusunda fevkalade heyecanlanmış, fevkalade
duygulanmıştık ve ilk olarak, valiliğim sırasında, Kazakistan Kültür Bakanı ve
Kazakistan Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı misafir olarak Türkiye'ye
geldiğinde, valilik yaptığım Konya Vilayetine de geldi. Adam, Sayın Devlet
Bakanı ve Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Mirzaday Yoldaş Begov aynen şunu
söyledi: "Yıllarca atalarımız bize şunu söylüyordu: Evladım, bir gün
gelecek, Kafdağının arkasında sizin aynı soydan gelen, diliniz, dininiz,
kanınız bir olan kardeşleriniz var; o imkâna kavuştuğunuz zaman, gidin orayla
temaslarınızı sıklaştırın ve gelirken de, o ülkeden bize biraz toprak getirin,
mezarlarımızın üstüne serpin." Bu kadar büyük bir hasret! Ve bana aynen
şunu da söyledi: "Sayın Vali, biz, işte, bugün, yüzlerce yıllık hasreti
gideriyoruz, o hasretin bize vermiş olduğu burukluk bugün giderilmiş oluyor,
kardeşlerimizle kucaklaşıyoruz." Gittiğiniz her ülkede -Azerbaycan'a gidin, Kazakistan'a
gidin, Kırgızistan'a gidin, Özbekistan'a gidin, Türkmenistan'a gidin- devlet
başkanlarının ve oradaki halkın ağzından işittiğiniz şey şudur: "Aynı
millet, iki ayrı devletiz." Başlangıçta, bu münasebetlerimiz fevkalade
ciddî bir şekilde gelişmiştir; ama, gelin görün ki, sonradan yeteri derecede bu
münasebetlerimiz büyük bir ciddiyetle takip edilmemiştir. Bazen olmuştur ki,
oraya, hemen hemen Dışişleri Bakanlarımız gitmemiştir, bazen olmuştur ki, birçok
meselelerinde bigâne kalmışızdır. Bir Ahıska Türkleri meselesi olmuştur
Özbekistan ile Ahıska Türkleri arasında, son derece yüreklerimizi parçalayan ve
dış güçlerin birbirlerine bunları düşman etmesi sonucu, yıllarca bir arada
yaşayan, ta Stalin zamanında göçe zorlanan, "Almanlara yardım
ettiniz" diye suçlanan ve ilkin Sibirya'ya, ondan sonra da özellikle
Özbekistan'a, Kırgızistan'a ve değişik ülkelere gönderilen bu insanlarımıza
karşı, o 1978 ile 1990'lı yılların arasında Fergana'da yapılan büyük mezalim
karşısında, maalesef, yeteri derecede etkili olamadık. Bundan onbeş gün önce, KEİPA delegasyonu olarak, siyasî
komitede ben de raportör olarak Kiev'de bulundum ve oradan Odessa'ya geçtik.
Odessa'ya 67 kilometre mesafede Ahıska Türklerinin bir köyü var. Özellikle
bizim gelişimizden haberleri olunca "ne olur bize de uğrasınlar"
dediler, gittik. Fevkalede büyük bir misafirperverlik içerisinde, o akşamın geç
saatine kadar bizi beklediler ve hakikaten, bir Türk evinin misafir odasında
sedirler serilmiş, sofralar kurulmuş ve karşıda bir televizyon, Türk televizyonu...
"Tamamen Türk kanallarını izliyoruz" dediler ve Türkiye'de olduğunuzu
hissediyorsunuz. Adamlar dediler ki: "Yıllarca biz, sizin bizimle
ilgilenmenizi istedik; hâlâ da istiyoruz; ama, yine sağ olun, yine
kardeşimizsiniz; fakat, sizin buraya hiç olmazsa, arada sırada gelip halimizi
sormanız, kardeşlerimiz nasıl..." Aşiret reisinin ismi Cumali; Cumali
Efendi dedi ki: "Hiç olmazsa buraya kadar gelmeniz, şu anda kardeşlerimizi
görmek bizim anayurdumuzun kokusunu almamıza ve hasretimizi gidermemize vesile
oluyor. Onun için sizlere şükran borçluyuz." Ben, Meclisimizin huzurunda hükümet yetkililerine
diyorum ki, vakit geçirmeksizin, Ahıska Türklerine gereken ilgiyi ve alakayı
göstermemiz lazım. Ahıska Türkleri, şu anda anayurdun hasretini çekmektedirler.
Anayurdun hasretini çeken bu insanlarımıza ilgimizi ve alakamızı göstermek,
tabiî ki, bizim asıl görevimizdir. Bakınız, bana orada bir şey ilettiler; bu,
Azerbaycan'da da aynı şekilde, Kırgızistan'da da, Özbekistan'da da; fakat,
özellikle bulundukları o köyde, dediler ki, çocuklarımız Türkçe derslerine
girmek istiyorlar, din derslerine girmek istiyorlar. "Bunu verecek hocayı
bulun, biz maaşını verelim..." Devlet yetkilileri bunu söylüyor. Bizim
burada yok, bulamadık, ne olursunuz, siz, bu konuda bize yardımcı olun
diyorlar. İşte, ben, bu konuyu, onları ziyaret eden bir arkadaşınız olarak,
burada, hükümet yetkililerine iletiyorum, lütfen, bu konu üzerinde gereken
hassasiyeti gösterelim. Değerli arkadaşlarım, Ortadoğu'da olan her mesele,
gayet tabiî ki, bizim aslî meselemizdir. Cihanşümul bir imparatorluğun bugünkü
mirasçılarıyız; kabul etseniz de öyledir, kabul etmeseniz de öyledir; ama,
bugün, o mirasın sahipleri olarak, siz, Ortadoğu'da, Filistin-İsrail arasında
vuku bulan Sharm el Sheikh'te var mıydınız; yoktunuz. Niye yoktunuz... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, sizin bu konuda ne kadar dolu
olduğunuzu biliyorum, dakikalar kafi gelmez; ama, 1 dakikada lütfen
toparlayınız. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan. Gönül isterdi ki, yıllarca adil bir şekilde
yönetimimizin altında hiç kimsenin burnu kanamamış bu yerlerde, ilk olarak
hakemliğine başvurulacak ülke Türkiye Cumhuriyeti ve onun hükümeti olmalıydı;
ama, gelin görün ki, bu olmadı. Bu, bizi gönülden yaralamıştır. Vakit geçmiş
değildir. Yeniden bu hakemlik durumumuzu kesp edebiliriz, kazanabiliriz. O sebeple, ben, değerli arkadaşlarımın huzurunda
diyorum ki, biz, kendi kendimizi bilmek mecburiyetindeyiz, kimliğimizi bilmek
mecburiyetindeyiz. Kimliğimizi kazandığımız takdirde, dünya bize saygıyla
bakacak ve yeniden tarihî misyonumuzu kazanacağız. Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çetinkaya. Madde üzerinde başka söz isteği?.. Yok. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - 2 nci maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok. 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok. 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir. Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını
alacağım. Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılması
hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylama için 3 dakikalık süre vereceğim. Bu süre
içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşımız olur ise, aynı süre
içerisinde, oy pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini; bu arada, vekâleten
oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını ve
oyunun rengini belirten imzasını havi oy pusulasını, aynı süre içerisinde
Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum. Oylama işlemini başlatıyorum: (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık
oylamasının sonucunu açıklıyorum:
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı
olsun diyoruz. 9.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava
Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/315) (S.Sayısı:83) (1) BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
ve Dışişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz. Raporun okunup okunmaması hususunu oylarınıza
sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması
kabul edilmemiştir. Tasarının tümü üzerinde söz isteği?.. Yok. Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum : TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SLOVENYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA HAVA TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1.- 3 Nisan 1997 tarihinde Ljubljana'da imzalanan
"Türkiye Cumhuriyeti Hükümetiyle Slovenya Cumhuriyeti Arasında Hava
Taşımacılığı Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili söz talebi?.. Yok. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. (1) (83) S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. BAŞKAN - Maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok. 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - 3 üncü maddeyle ilgili söz isteği?.. Yok. 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir. Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını
alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylama için 3 dakikalık süre vereceğim. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yapılan
açık oylamasının sonucunu açıklıyorum:
Tasarı, kabul edilmiş ve yasalaşmıştır. Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldik;
yeni bir tasarıyı görüşme zamanımız yoktur. Bu nedenle, komisyonlara üye
seçimini yapmak ve kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 2
Kasım 2000 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma
Saati: 18.45 V.- SORULAR
VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Mardin Milletvekili Metin
Musaoğlu'nun, Mardin İline bağlı köylerin içme suyu sorunlarına ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/2291) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim. 28.6.2000 Metin Musaoğlu Mardin Bilindiği üzere Mardin’de ve bölgemizde iki yıldır
süregelen kuraklık birçok olumsuz sorunu beraberinde getirmiştir. Yeraltı
suları çekilmiş, halk âdeta kaderiyle başbaşa kalmıştır. Yine hemen tüm
köylerde içme suyu temininde güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Bu sebeple; 1. Mardin’de içme suyu olmayan kaç köy vardır? 2. 2000 yılı programında, Mardin’de kaç köye içme suyu
götürülmesini planlamaktasınız? 3. 2001 yılı programında, Mardin’de kaç köye içme suyu
götürülmesini planlamaktasınız? T.C. Devlet
Bakanlığı Sayı :
B.02.0.010/031-6260-7/2291 21.7.2000 Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 3.7.2000 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-6273 sayılı yazınız. Mardin Milletvekili Sayın Metin Musaoğlu’nun 7/2290-2291 esas no.lu soru
önergesi incelenmiştir. İl Müdürlüğünün 31.12.1999 tarihi itibariyle yapmış olduğu asfalt
miktarı 719 km. dir. 2000 yılı Genel Bütçe Programı dahilinde 15. km. 1. kat 15 km.2 kat
asfalt kaplama olmak üzere toplam 30 km. dir. Bunun 27 km. lik kısmının asfalt
kaplaması tamamlanmıştır. Ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerince
yapılması talep edilen 156 km. lik yol ile toplam 186 km. asfalt sathi kaplama
yapılması hedeflenmiştir. Bunlara ait liste ilişikte sunulmuştur. (EK : 1) 2001 yılında Mardin İline DPT’dan ve Maliye Bakanlığından verilen ödenek
ve kapasite durumuna göre asfalt programı hazırlanacaktır. Program
hazırlanırken ilin iş imkânları, arazi şartları, yüzölçümü, topoğrafik yapısı,
köyyolu ağı uzunluğu gibi faktörler gözönüne alınacaktır. 2000 yılı içme suyu yapım programına alınan 37 ünitenin bitirilmesi için
1 trilyon 128 milyar TL. ödenek ayrılmıştır. 2001 yılında Bölge Müdürlüklerinden gelen teklifler bütçe imkânları
doğrultusunda değerlendirilecektir. Bilgilerinize arz ederim. Mustafa Yılmaz Devlet Bakanı Genel Bütçe Programı dahilinde 1. kat asfalt kaplaması
yapılacak yolların : 1. Merkez Düzlük 1 km. 2. Derik Bayır Aktaş 1 km. 3. Kızıltepe Kurtuluş 1 km. 4. Nusaybin Yazyurdu 1 km. 5. Nusaybin Turgutlu 1 km. 6. Nusaybin Beylik 2 km. 7. Mazıdağı Dy. İ1t. Ziyaret Yücel 1 km. 8. Derik Derinsu 1 km. 9. Savur Kayaüstü 1 km. 10. Mazıdağı Bilge 1 km. 11. Kızıltepe Yaşargözlüce 1 km. 12. Derik Kölek 1 km. 13. Nusaybin Durakbaşı 1 km. 14. Dargeçit Çatalan Tavşanlı 1 km. 2. kat asfalt kaplaması yapılacak köy yolları; 1. Merkez Göllük Ortaköy 7 km. 2. Kızıltepe Dy. İlt. Ke. Ayrık Ayıklı 5 km. 3. Mazıdağı Ömürlü Pirhattap 5 km. TBMM Plan ve
Bütçe Komisyonu üyelerince yapılması talep edilen köy yolları : 1. Merkez Çağlar 2 km. 2. Nusaybin Üçköy 11 km. 3. Nusaybin Yolindi 5 km. 4. Ömerli Kaynakkaya İkipınar 16 km. 5. Kızıltepe Çıplak Köyü 15 km. 6. Mazıdağı Sakızlı Fosfar 20 km. 7. Mazıdağı Yüce 5 km. 8. Midyat Alanyurt 4 km. (II. kat asf. sat. kap.) 9. Derik Beşkavak Dumanlı Kayacık Doğancı 14 km. (I.
kat asf. kap.) 10. Mardin Yaylacık Aran Yeşilalan 18 km. 11. Derik Çataltepe Soğukkuyu 7 km. 12. Kızıltepe Yaylım Demirci Mutlu 4 km. 13. Kızıltepe Akçar Yalımkılıç 1 km. 14. Kızıltepe Alemdar 3 km. 15. Merkez Haydar 5 km. 16. Merkez Aş. Hatunlu 5 km. 17. Derik Alanlı 1 km. 18. Derik Kuyulu 2 km. 19. Merkez Bağlıca 10 km. 20. Kızıltepe Karakulak Yaylım 3 km. 21. Savur Bengisu Sarıkaya 5 km. 22. Midyat Narlı Altıntaş 6 km. ve ayrıca 1998 yılında ihalesi yapılıp 2000 yılı
içerisinde tamamlanması planlanan 40 km. lik köy yolları 1. kat asfalt sathı
kaplama işlerinin yapımı devam etmektedir. 1. Merkez Konaklı 9 km. 2. Ömerli Kocakuyu Çatalyurt Göllü 9 km. 3. Ömerli Çatalyurt
Beşikkaya 7 km. 4. Savur Alıçlı Koşuyolu Yerilmez 10 km. 5. Midyat Bağlarbaşı Narlı 5 km. 2. - Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, 3071 Sayılı Kanun uyarınca verilen dilekçelere ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/2704) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 1.11.1984 gün ve 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanunun
uygulanması ile ilgili olarak TBMM Başkanı tarafından yazılı cevaplandırılmak
üzere aşağıdaki sorularımı arz ede-rim. 16.10.2000 Ertuğrul Yalçınbayır Bursa Sorular : 1. Türk vatandaşlarını kendileriyle veya kamu ile
ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, TBMM’ne ve yetkili makamlara yazı ile
başvurma haklarını düzenleyen ve bu suretle vatandaşların bilgi edinme ve
denetim haklarını ve demokratik
katılımlarını güvence altına alan 3071 sayılı Kanundan yararlanarak
bugüne kadar kaç vatandaş TBMM Başkanlığına başvurmuştur? 2. Usulüne uygun olmadığı için görüşülemeyen dilekçe
adedi ne kadardır? 3. Başvuruları dilek ve şikâyet ayrımına tâbi tutarak
tasnif edebilir misiniz? 4. Dilekçelerin Başkanlık Divanınca incelenip karara
bağlanması ve bastırılıp TBMM üyelerine dağıtılmasından sonra kararlar aleyhine
TBMM üyelerince Başkanlık Divanına kaç itiraz olmuştur? İtirazların neticeye
tesiri olmuş mudur? 5. Anayasa ve yasa ile dilekçe hakkı vatandaşlara
tanınmış olmasına rağmen vatandaş olmayan kişilerin şikâyet ve dilekleri ile
ilgili ne kadar başvuru olmuştur? Vatandaş olmadıkları için şikâyetleri
reddedilen kişi sayısı kaçtır? Şikâyet hakkının ayrımsız tüm insanlara tanınması için
Anayasa değişiklikleri sırasında keyfiyete dikkat çekmeyi düşünür müsünüz? 6. 3071 sayılı Kanunun yürütülmesinden sorumlu kişi
olarak kanunun uygulanması hakkındaki görüşleriniz nedir? T.C. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 31.10.2000 Genel
Sekreterliği Kanunlar ve
Kararlar Dairesi Başkanlığı KAN. KAR. MD. Sayı :
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2704-7023/17736 Sayın Ertuğrul
Yalçınbayır Bursa Milletvekili İlgi : 17.10.2000 tarihli yazılı soru önergeniz. 3071 sayılı Kanun uyarınca verilen dilekçelere ilişkin
ilgi önergenizde yer alan sorular
aşağıda cevaplandırılmıştır. Bilgilerinizi rica ederim. Saygılarımla. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cevap 1 : Dilekçe hakkının kullanılmasıyla ilgili
olarak 1.11.1984 tarihli ve 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair
Kanunun yürürlüğe girdiği 10.11.1984 tarihinden 24.10.2000 tarihine kadar
Dilekçe Komisyonuna toplam 14769 dilekçe verilmiştir. Cevap 2 : Verilmiş olan dilekçelerden 36 adedi, usulüne
uygun olmadığı gerekçesiyle Dilekçe Komisyonunca görüşülmemiştir. Cevap 3 : Bazı dilekçeler hem dilek hem de şikâyet
içerdiğinden bu yönde sağlıklı bir ayrım yapmanın güçlüğü ortadadır. Bununla
birlikte, 14769 adet dilekçenin; 9009 adedi dilek, 5021 adedi şikâyet, 739
adedi ise hem dilek, hem de şikâyet içermektedir. Cevap 4 : Bugüne kadar Dilekçe Komisyonu Başkanlık
Divanı kararlarından sadece ikisine itiraz edilmiş; ancak her iki itiraz
dilekçesi de Komisyon Genel Kurul Toplantısında reddedilmiştir. İtirazlar,
sonucu değiştirmemiştir. Bu itirazların görüşüldüğü tarihler şunlardır; a) 11.2.1986 tarih ve 20 sayılı cetvelde yer alan 1518
sayılı karara itiraz edilmiş ve 25.3.1986 tarih ve 25 sayılı cetvelde yer alan
1966 sayılı kararla itiraz reddedilmiştir. b) 14.10.1986 tarih ve 30 sayılı cetvelde yer alan 2430
sayılı karara itiraz edilmiş ve 12.2.1987 tarih ve 33 sayılı cetvelde yer alan
2656 sayılı kararla itiraz reddedilmiştir. Cevap 5 : Vatandaş olmayan kişilerin şikâyet ve
dilekçeleri ile ilgili 9 adet başvuru olmuştur. 2 adet dilekçe (797 ve 258
sayılı dilekçeler) işleme konulmamıştır. Diğer 7 adet dilekçe ise Komisyon
Başkanlık Divanınca reddedilerek Haftalık Karar Cetvelinde yayımlanmıştır. Dilekçe hakkının, Türk vatandaşı olmayanlara da
tanınması Anayasamızın 74 üncü maddesinde değişiklik gerektirmektedir. Cevap 6 : Dilekçe Hakkının Türk vatandaşı olmayanlara
da tanınabilmesi için Anayasada yapılacak değişikliğe paralel olarak 3071
Sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanunda da gerekli değişikliklerin
yapılması uygun olacaktır. |
|