Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        YASAMA YILI : 3

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 41

 

1 inci Birleşim

1 . 10 . 2000 Pazar

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GELEN KÂĞITLAR

II. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. - TBMM Geçici Başkanı Mehmet Vecdi Gönül’ün, 21 inci Dönem Üçüncü Yasama Yılının hayırlı ve başarılı olmasını bildiren konuşması

B) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. - Siyasî parti gruplarının, Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisinde görüşülmekte olan sözde Ermeni soykırımı karar tasarısına ilişkin müşterek önergesi (5/8)

2. - TBMM Başkanlığı için gösterilecek adayların müracaat süresine ilişkin Geçici Başkanlık duyurusu

C )  TEZKERELER  VE   ÖNERGELER

1. - (10/139, 14, 126, 132, 133) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/625)

III. - SÖYLEVLER

1. - Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, 21 inci Dönem Üçüncü Yasama Yılını açış konuşması

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı seçiminin yapılacağı günlere ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, 4454 sayılı basın affıyla ilgili kanundan yararlananlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/1763)

2. - Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, Yatağan-Çine Barajının adına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/1870)

3. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın , belediye başkanlarının eğitim semineri adı altında düzenledikleri yurtdışı gezilere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2070)

4. - Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Tunçbilek ilave santral projesinde yerli enerji kaynağı kullanılıp kullanılmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2113)

5. - Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, Alanya yat limanı ve balıkçı barınağı inşaatına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2132)

6. - Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, Alanya-Dim Barajı inşaatına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2133)

7. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı’nın, Trakya Üniversitesine bağlı Meslek Yüksek Okulu Cam Bölümü mezunlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2135)

8. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, Etimesgut ve Güvercinlik havaalanları Mania Planına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı  Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/2143)

9. - Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas’ın, Van SSK Hastanesinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/2144)

10. - Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Merkez Bankasınca el konulan bankaların off-shore hesaplarına ilişkin sorusu ve DevletBakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2145)

11. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, terhis edildikten sonra tutuklanan ve askerî cezaevinde ölen bir kişiye ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/2146)

12. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Emlak Bankası tarafından bazı müteahhit firmalara fazla ödeme yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Bal’ın cevabı (7/2147)

13. - Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Türk vatandaşlığından çıkarılanlarla ilgili Bakanlar Kurulu Kararına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2149)

14. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek’in, DMO ürünlerine ve haksız rekabetin önlenmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/2150)

15. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın, T.Z.D.K. Adapazarı Traktör Fabrikasınca üretilen traktörlerin satışına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/2151)

16. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek’in, Ankara-Yenimahalle, Batıkent ve Ostim yerleşim alanlarını etkileyen Mania Planına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2153)

17. - Sivas Milletvekili Musa Demirci’nin, açık lise sınavlarında Ankara Ayrancı Lisesinde başörtülü öğrencilerin sınava alınmadığı iddialarına  ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2157)

18. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Kırıkkale İzzettin Köyü okulunun ne zaman eğitime açılacağına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2158)

19. - Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, M-60 model ana muharebe tanklarının modernizasyonuna ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/2162)

20. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, okulların uyguladıkları zam oranlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2163)

21. - Aksaray Milletvekili Murat  Akın’ın, Aksaray-Helvadere-Ihlara karayoluna ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın  cevabı (7/2165)

22. - Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın;

Kapadokya Bölgesindeki yollara,

Aksaray’ı Kırşehir’e bağlayan ve Kızılırmak üzerine yapımı planlanan köprüye,

Aksaray - Sarıyahşi arasında ulaşımı sağlayacak karayolunun ne zaman yapılacağına,

Aksaray - Gülağaç karayoluna,

Aksaray-Gülağaç-Sofular-Bekârlar yan karayoluna,

İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı (7/2167, 2168, 2169, 2171, 2172)

23. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Ankara’da akredite edilmiş büyükelçilerin yurt içinde yaptıkları gezilere ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in cevabı (7/2174)

24. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, off-shore hesaplarında batan paraların ödenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2175)

25. - Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu’nun, İstanbul DGM Başsavcısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/2176)

26. - KaramanMilletvekili Zeki Ünal’ın, Ayasofya Müzesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/2179)

27. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, batık bankalara ve bankalarda bulunan hesaplara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2180)

28. - KaramanMilletvekili  Zeki Ünal’ın, Konya-Sarayönü ve Bingöl-Osmaneli kaymakamları tarafından çocuklarını okula göndermeyen velilere para cezası verildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2182)

29. - Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, 4207 Sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/2184)

30. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, böbrek hastalığı ile organ nakli konusunda alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/2186)

31. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, doğum sonrası ücretsiz izin uygulamasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/2187)

32. - Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan’ın, olağanüstü hal uygulaması nedeniyle Güneydoğu Anadolu’da yaşanan sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2188)

33. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, patatese uygulanan KDV oranına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/2189)

34. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, yurt dışındaki tutuklu ve hükümlü vatandaşlarımıza ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/2190)

35. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, SSK ile Bağ-Kur’un Nevşehir’deki bir özel hastaneyle anlaşma yapmamasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/2191)

36. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, özelleştirilen elektrik santrallerini ve dağıtım şebekelerini satın alan kuruluşlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2192)

37. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, yurt dışında çalışan işçilerimizin yurt dışı bankalarındaki mevduatlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/2193)

38. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, 1999-2000 eğitim yılında yaşanan bazı sorunlara ve taşımalı eğitim uygulamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2194)

39. - Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün;

Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca Yıldırım Hamamı ile ilgili alınan karara,

- Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in;

Belkız Harabelerine,

İlişkin soruları ve Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın cevabı (7/2195, 2202)

40. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Nevşehir’den İstanbul’a transit giden patates yüklü kamyonların Ankara Büyükşehir Belediyesi zabıtalarınca alıkonulduğu ve ceza kesildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2196)

41. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, patates ununun değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2197)

42. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, yerel basının sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (7/2198)

43. - Çorum Milletvekili Melek Denli Karaca’nın, 17.10.1999 tarihinde Ankara-Dikmen’de öldürülen inşaat işçisine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2199)

44. - Osmaniye Milletvekili Birol Büyüköztürk’ün, Türkiye’nin tanıtımı amacıyla dış ülkelere gönderilen yayınlara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı (7/2200)

45. - Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in, GSM aktarıcılarının çevreye verdiği zararlara ilişkin  sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/2201)

46. - Afyon Milletvekili Müjdat Kayayerli’nin, Almanya’daki Türk işçilerine çifte yurttaşlık hakkı sağlanması konusunda çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Dışileri Bakanı İsmail Cem’in cevabı (7/2203)

47. - İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı’nın, Olağanüstü Hal Bölgesinde dağıtımı yasaklandığı iddia edilen günlük bir gazeteye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2204)

48. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, transit geçiş ticareti kapsamında yurda sokulduğu iddia edilen tarım ürünlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2207)

49. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, bazı yabancı şirketlerin Türkiye’de toprak satın aldığı ve kiraladığı iddialarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2208)

50. - Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne ait otellerin restorasyonlarının ihalesiz olarak bir aracı firmaya verildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/2209)

51. - Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, off-shore hesap sahiplerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2210)

52. - Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay’ın, Gaziantep-Islahiye İlçesindeki Yesemek Açık Hava Müzesine ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/2211)

53. - Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay’ın, Gaziantep-Islahiye  İlçesindeki Yesemek Açık Hava Müzesine ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı (7/2212)

54. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın;

Sakarya Pamukova İlçesinin istasyon binasına,

Hemzemin geçitlerindeki trafik kontrollerine,

Marmara depreminde hasar  gören Adapazarı TÜVESAŞ Vagon Sanayi’ne,

İlişkin soruları ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2213, 2215, 2217)

55. - Sakarya Miletvekili Cevat Ayhan’ın, Tasarruf Mevduat Sigorta Fonuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2214)

56. - Sakarya Miletvekili Cevat Ayhan’ın, fonlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/2216)

57. - Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu’nun, son günlerde ortaya çıkan işkence iddialarına ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2218)

58. Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu’nun,  kaçak olarak yurda sokulan çay yüklü TIR’lara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler’in cevabı (7/2219)

59. - Sivas Milletvekili Abdüllatif  Şener’in, bazı bankaların off-shore mevduat hesaplarına para yatırıp mağdur olmuş kişilere yapılacak ödemelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2220)

60. - Hatay  Milletvekili Metin Kalkan’ın, Türkiye-Suriye sınırında yaşanan sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2221)

61. - Hatay  Milletvekili Metin Kalkan’ın, demir-çelik sektöründe uygulanan teşviklere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2222)

62. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, bir günlük gazetede yayınlanan uyuşturucu sevkiyatı ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2223)

63. - Erzurum Milletvekili Halil İbrahim Özsoy’un, çiftçilik belgesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2224)

64. - Diyarbakır Milletvekili Seyyit Haşim Haşimi’nin, Zeugma Antik Kentine ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın cevabı (7/2225)

65. - Adıyaman Miletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın, TBMM bünyesinde çalışan personel sayısına ve milletvekillerinin ve yardımcı personellerinin çalışma şartlarının iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanı Yıldırım Akbulut’un cevabı (7/2226)

66. - AdıyamanMilletvekili Mahmut Göksu’nun, off-shore hesap sahiplerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2227)

67. - İstanbul Milletvekili Yücel Erdener’in, Türkiye’de avcılığın idaresi, yaban hayatı ve atıcılığa ilişkin  sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (7/2228)

68. - İstanbul Milletvekili Yücel Erdener’in, Türkiye’de avcılığın idaresi, yaban hayatı ve atıcılığa ilişkin  sorusu ve Devlet  Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/2229)

69. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, bakanlığa bağlı müzelere ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın cevabı (7/2230)

70. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, vakıf üniversitelerine yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2231)

71. -  Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, vakıf üniversitelerine yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/2232)

72. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, ortaöğretim okullarında meydana gelen şiddet olaylarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2233)

73. - Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, Türkiye’nin kükürt ihtiyacına ve Isparta’daki Keçiborlu Kükürt Fabrikasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/2234)

74. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, jeotermal enerji kaynaklarının kullanımına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2236)

75. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, trafik kazalarının nedenlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2237)

76. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Kombassan Holdinge ayrımcı uygulama yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın  cevabı (7/2238)

77. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Uzaktan Eğitim Vakfına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2239)

78. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün,  Ankara Çankaya İlçesi Mürsel Uluç Mahallesinin sağlık sorunlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/2240)

79. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün,  Ankara yöresindeki çiftçilerin ve hayvan yetiştiricilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2241)

80. - İstanbul Milletvekili Murat Sökmenoğlu’nun, yurtdışına çıkışlardaki vize uygulamalarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in cevabı (7/2242)

81. - Çanakkale Milletvekili Sadık Kırbaş’ın, özelleştirme kapsamında bulunan Çanakkale Sentetik Deri Fabrikası çalışanlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/2244)

82. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, MKE’ye bağlı bazı fabrikalara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/2245)

83. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Ermenek Orman İşletmesi Müdürlüğünde yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (7/2247)

84. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, bakanlıkça tavsiye edilen kitaplara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2248)

85. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Dumlupınar Üniversitesi Bilecik İktisadî ve Ticarî Bilimler Fakültesi ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2249)

86. - Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, Adapazarı-İzmit-İstanbul güzergâhındaki üst geçit projelerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2252)

87. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın,  Avanos-Kalaba Ziraat Bankasınca çiftçilere verilen kredilerden sigorta primi kesildiği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2253)

88. - Nevşehir Millevtekili Mehmet Elkatmış’ın, Ankara’da serbest bölge kurulup kurulmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay’ın cevabı (7/2255)

89. - Nevşehir Millevtekili Mehmet Elkatmış’ın, doğal afetlerden zarar gören çiftçilerle ilgili yayınlanan genelgeye ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2256)

90. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, MKEK’nun Millî Savunma Bakanlığına bağlanmasına ilişkin Başbakandan sorusu Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/2257)

91. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, memurluk sınavını kazananlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/2258)

92. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Osmanlı dönemine ait arşiv belgeleri hakkındaki haberlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin Özkan’ın cevabı (7/2259)

93. - Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu’nun, Rize İkizdere HES satışına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2260)

94. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Merkez Muratdere Köyü İlköğretim Okulu inşaatına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2261)

95. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Ankara’da serbest bölge kurulmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay’ın cevabı (7/2263)

96. - Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, İzmit Büyükşehir Belediyesince yap-işlet-devret modeliyle yaptırılan İzmit-Yuvacık Barajına  ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2264)

97. - Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, Marmara depreminden sonra Halk Bankasınca Kocaeli’nde şoför esnafına verilen kredilere ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin Özkan’ın yazılı cevabı (7/2265)

98. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, İskenderun Limanı Konteyner Terminaline ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2266)

99. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Koç Üniversitesine kiraya verilen araziye ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (7/2268)

100. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, A.O.Ç. arazilerine ilişkin sorusu ve  Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2269)

101. - Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in, organize sanayi bölgelerine tahsis edilen belediye arsalarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2270)

102. - Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, Nergizlik Barajı sulama kanalı projesine ilişin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2271)

103. - Sivas Milletvekili Mehmet Ceylan’ın, Suriye’de bulunan Süleyman Şah türbesine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in cevabı (7/2272)

104. - Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay’ın, Gaziantep İline kültür merkezi kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/2273)

105. - İçel Milletvekili Turhan Güven’in, ilköğretim okullarında uygulanacak yabancı dil öğretim programına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2274)

106. - İçel Milletvekili Turhan Güven’in, ilköğretim okullarında okutulacak yabancı dil öğretim programına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2275)

107. - Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey’in, Diyarbakır yöresinde kuraklıktan zarar gören çiftçilerin sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2279)

108. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, bilgisayar satışlarının kontrol altına alınması yönünde çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2280)

109. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, okullarda yangın önlem ve koruma çalışmaları yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2281)

110. - Erzurum Milletvekili Fahrettin Kukaracı’nın, halk ozanlarının sosyal güvence altına alınmasına yönelik çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/2282)

111. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, deprem konutları için yapılan ihalelerin vize işlemlerinin Sayıştay denetimine tabi olması için bir işlem yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Yıldırım Akbulut’un cevabı (7/2284)

112. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, DMS’yi kazanamayan adayların atamalarının yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/2285)

113. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun;

Nusaybin Gümrük Kapısına,

Mardin İlindeki nakliyeci esnafın mazot ticaretine,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler’in cevabı (7/2286, 2287)

114. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun;

Mardin Kalesine,

Mardin İlindeki Kesimiye, Şehidiye ve Zinciriye medreselerinin restorasyonlarına,

İlişkin soruları ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/2288, 2289)

115. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun, Mardin İlindeki köy yollarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (7/2290)

116. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun;

Yukarı Mezopotamya Ovası Sulama Projesi kapsamındaki Mardin ana kanal inşaatlarına,

Mardin-Nusaybin İlçesindeki Bakacık Barajı Projesine,

İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M.Cumhur Ersümer'in cevabı (7/2292, 2293 )

117. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Ankara-Mardin uçak seferlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova'nın cevabı (7/2294)

118. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Mardin bölgesinde kuraklıktan zarar gören çiftçilere ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/2295)

119. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Mardin-Dargeçit İlçesinde Ziraat Bankası şubesi açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/2296)

120. - Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın, Bağ-Kur ile Dicle Üniversitesi arasındaki protokolün feshedilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/2298)

121. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, İskenderun Limanı Konteyner Terminali Projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün cevabı (7/2299)

122. - Afyon Milletvekili Sait Açba'nın, Azerbaycan'da düzenlenen 2000 yılı mezuniyet törenlerine büyükelçinin katılmamasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/2300)

123.- Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in, Sivas İlindeki tuzlaların kapatılma nedenine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/2301)

124.- Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı'nın, SSK Teftiş Kurulu Antalya Grup Başkanlığının İzmir'e nakledilmesinin nedenine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/2302)

125. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun ve Sinop'ta depolanan zehirli varillere ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı (7/2303)

126. - Diyarbakır Milletvekili Mehmet Salim Ensarioğlu'nun, Diyarbakır eski Valisinin bir gazeteye verdiği demece ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ' ın cevabı (7 /2304)

127. - Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan'ın, Marmara depreminden sonra turizm firmalarının borçlarının ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/2305)

128. -  Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu'nun, Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil eğitimini düzenleyen 32 sayılı kararına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/2306)

129. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil eğitimini düzenleyen 32 sayılı kararına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/2307)

130. - Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın, Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil eğitimini düzenleyen 32 sayılı kararına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/2308)

131. - İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı'nın, Manisa'da gençlere işkence davası sanıklarından bir komiser hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı (7/2309)

132.- Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin'in, Adana Cumhuriyet Savcısı ve düzenlediği bir iddianameye ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (7/2310)


No. : 1

I. - GELEN KÂĞITLAR

1 . 10 . 2000  PAZAR

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki camilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) sözlü soru önergesi  (6/775) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

2. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki  imam ve müezzin sayısına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan) sözlü soru önergesi (6/776) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

3. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize  Ardeşen Küçük Sanayi Sitesi altyapı çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret  Bakanından   sözlü soru önergesi (6/777) (Başkanlığa geliş tari-hi :  3.7.2000)

4. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize  Organize Sanayi Bölgesi etüd çalışmalarına ilişkin  Sanayi ve Ticaret Bakanından  sözlü soru önergesi (6/778) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

5. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin  Sanayi ve Ticaret Bakanından  sözlü soru önergesi (6/779) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

6. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki ürün  araştırma ve yayın çalışmalarına ilişkin  Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/780) (Başkanlığa geliş tari-hi :  3.7.2000)

7. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde  hayvancılığın geliştirilmesi için yapılan çalışmalara ilişkin  Tarım ve Köyişleri Bakanından  sözlü soru önergesi (6/781) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

8. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki  tarımsal projelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından  sözlü soru önergesi (6/782) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

9. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki  öğretmen açığına  ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/783) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

10. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize Pazar ve  Ardeşen öğretmenevi projesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/784) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

11. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize  Merkez görme engelliler okulu projesine  ilişkin  Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/785) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

12. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki  okul projelerine  ilişkin Millî Eğitim Bakanından  sözlü soru önergesi (6/786) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

13. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere  ilişkin Millî Eğitim Bakanından  sözlü soru önergesi (6/787) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

14. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere  ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/788) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

15. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki   içme suyu projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/789) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

16. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki  kanalizasyon projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/790) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

17. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki köy yollarına ilişkin Devlet Bakanından  (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/791) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

18. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize  Ardeşen İçme Suyu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/792) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

19. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İçme Suyu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân  Bakanından sözlü soru önergesi (6/793) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

20. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun,  Karayolları Genel Müdürlüğü aracılığıyla Rize'de yürütülen projelere ilişkin  Bayındırlık ve İskân Bakanından  sözlü soru önergesi (6/794) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

21. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, İller Bankasının Rize İlinde yürüttüğü projelere  ilişkin  Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/795) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

22. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere  ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından  sözlü soru önergesi (6/796) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

23. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Çamlıhemşin - Ayder Ilıcası - Kavran Yaylası yolu projesine ilişkin  Bayındırlık ve İskân Bakanından  sözlü soru önergesi (6/797) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

24. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize - Fındıklı- Yeniköy Kanlıdere balıkçı barınağı projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından  sözlü soru önergesi (6/798) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

25. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize Devlet Hastanesi inşaatına  ilişkin Sağlık Bakanından  sözlü soru önergesi (6/799) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

26. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Fındıklı Guatr Hastanesi inşaatına  ilişkin  Sağlık Bakanından  sözlü soru önergesi (6/800) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

27. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize'de  yürütülen projelere ilişkin Turizm Bakanından  sözlü soru önergesi (6/801) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

28. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize'de yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından  (Şuayip Üşenmez) sözlü soru önergesi (6/802) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

29. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize'de yürütülen projelere ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/803) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

30. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki  konut kooperatiflerine ve kredi  taleplerine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Bal) sözlü soru önergesi (6/804) (Başkanlığa geliş ta-rihi :  3.7.2000)

31. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize'de yürütülen projelere  ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/805) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

32. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize'de yürütülen projelere  ilişkin Devlet Bakanından  (Rüştü Kazım Yücelen) sözlü soru önergesi (6/806) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

33. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize  İlindeki  belediyelere yapılan yardımlara ilişkin  Çevre Bakanından  sözlü soru önergesi (6/807) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

34. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/808) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

35. - Konya  Milletvekili  Veysel Candan'ın, Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil öğretim etkinlikleri programı ile ilgili kararına  ilişkin  Millî Eğitim  Bakanından  sözlü soru önergesi (6/809) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

36. - Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, Talim  ve Terbiye Kurulu'nun yabancı dil öğretim etkinlikleri programı ile ilgili kararına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/810) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

37. - Ağrı Milletvekili Musa Konyar'ın,  ilköğretim okullarında uygulanacak yabancı dil öğretim programına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/811) (Başkanlığa geliş tari-hi :  4.7.2000)

38. - Bitlis Milletvekili Yahya Çevik'in, Talim ve Terbiye Kurulunca  dil öğretimi konusunda alınan bir karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/812) (Başkanlığa geliş tari-hi :  4.7.2000)

39. - Antalya Milletvekili Salih Çelen'in, Talim ve Terbiye Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/813) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

40. - Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay'ın, Gaziantep - İslahiye ilçesinde bulunan Tekel Üzüm İşletme Fabrikası'nın depo olarak kullanılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kâzım Yücelen) sözlü soru önergesi (6/814) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

41. - Van Milletvekili Maliki  Ejder Arvas'ın, Talim ve Terbiye Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/815) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

42. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinin balıkçı barınağı ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/816) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

43. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından  sözlü soru önergesi (6/817) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

44. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin  Devlet  Bakanından (Mehmet Keçeciler) sözlü soru önergesi (6/818) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

45. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından  (Yüksel Yalova) sözlü soru önergesi (6/819) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

46. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından  (Ramazan Mirzaoğlu) sözlü soru önergesi (6/820) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

47. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Edip  Safder Gaydalı)  sözlü soru önergesi (6/821) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

48. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) sözlü soru önergesi (6/822) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

49. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) sözlü soru önergesi (6/823) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

50. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Adalet  Bakanından sözlü soru önergesi (6/824) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

51. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/825) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

52. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/826) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

53. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik  Bakanından sözlü soru önergesi (6/827) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

54. - Balıkesir Milletvekili Agah Oktay Güner'in, Talim ve Terbiye Kurulunun  yabancı dil öğretim etkinlikleri programı konusunda  aldığı  bir karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/828) (Başkanlığa geliş tarihi :  19.7.2000)

55. - Bursa  Milletvekili Faruk Çelik'in, Bulgaristan'dan gelen soydaşların bazı sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/829) (Başkanlığa geliş tarihi :  20.7.2000)

56. - Bursa  Milletvekili Faruk  Çelik'in, Bursa İlinin demiryolu bağlantısının ne zaman kurulacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/830) (Başkanlığa geliş tarihi :  20.7.2000)

57. - Bursa  Milletvekili Faruk Çelik'in, Bursa - İznik ilçesinin içme suyu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/831) (Başkanlığa geliş tarihi :  20.7.2000)

58. - Bursa Milletvekili  Faruk Çelik'in, Bursa-Yenişehir Havaalanı inşaatına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/832) (Başkanlığa geliş tarihi :  20.7.2000)

59. -  Bursa Milletvekili  Faruk Çelik'in, LPG'li araçların muayene ücretlerine yapılan zamma ve KDV oranının yükseltilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/833) (Başkanlığa geliş tarihi :  20.7.2000)

60. - Bursa Milletvekili  Faruk Çelik'in, Bursa İlinin hastane ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/834) (Başkanlığa geliş tarihi :  20.7.2000)

61. - Bursa  Milletvekili  Faruk Çelik'in, Bursa İlinde eğitime katkı payı olarak toplanan para-lara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/835) (Başkanlığa geliş tarihi :  20.7.2000)

62. - Bursa  Milletvekili Faruk  Çelik'in, Bursa'daki ihtisas hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/836) (Başkanlığa geliş tarihi :  20.7.2000)

63. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, cep telefonu baz istasyonlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/837) (Başkanlığa geliş tarihi :  20.7.2000)

64. - Samsun  Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu'ndan Samsun İline gönderilen paralara ilişkin Başbakandan sözlü  soru önergesi (6/838) (Başkanlığa geliş tarihi :  9.8.2000)

65. - Samsun  Milletvekili  Musa Uzunkaya'nın, okul ve cami yakınlarında alkollü içki satış yasağına uyulmadığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/839) (Başkanlığa geliş tarihi :  10.8.2000)

66. - Samsun Milletvekili Musa  Uzunkaya'nın, LPG'ye ve araç muayene ücretlerine yapılan zamma ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/840) (Başkanlığa geliş tarihi :  10.8.2000)

67. - Batman  Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın, öğretmenlerin geçici  görev yolluklarına ilişkin Millî Eğitim  Bakanından  sözlü soru önergesi (6/841) (Başkanlığa geliş tarihi :  14.8.2000)

68. - Samsun Milletvekili  Musa Uzunkaya'nın, deprem sonrası yapılan  bağış ve yardımlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/842) (Başkanlığa geliş tarihi :  17.8.2000)

69. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, afet kapsamına alınan yerlerin tespitinde uygulanan kriterlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/843) (Başkanlığa geliş tarihi :  18.8.2000)

70. - Samsun  Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Ayvacık baraj gölü  üzerindeki köprü inşasına ilişkin Enerji  ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/844) (Başkanlığa geliş  tarihi :  18.8.2000)

71. - Samsun  Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Bafra yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/845) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.8.2000)

72. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Ayvacık-Suat Uğurlu Barajının yapımı ile kaçak bina durumuna düşen yapılara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/846) (Başkanlığa geliş tarihi :  23.8.2000)

73. - Batman  Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın, başörtülü vatandaşların kamu kurum ve kuruluşlarının tesislerine ve dersanelere alınmadığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/847) (Başkanlığa geliş tarihi :  1.9.2000)

74. - Batman  Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın,  Din  Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin çıraklık yaygın eğitim programından çıkarıldığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından  sözlü soru önergesi (6/848) (Başkanlığa geliş tarihi :  1.9.2000)

75. - Batman Milletvekili Alaattin Sever  Aydın'ın, görevde on yılını dolduran yöneticilerin  nakil işlemlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/849) (Başkanlığa geliş ta-rihi :  1.9.2000)

76. - Batman  Milletvekili  Alaattin Sever  Aydın'ın, Batman  İlindeki kapalı okul sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/850) (Başkanlığa geliş tarihi :  1.9.2000)

77. - Batman Milletvekili  Alaattin Sever  Aydın'ın, Batman İlindeki öğretmen açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/851) (Başkanlığa geliş tarihi :  1.9.2000)

78. - Giresun  Milletvekili Rasim Zaimoğlu'nun, Giresun Tarım Kredi Kooperatifleri ortaklarının kredi borçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/852) (Başkanlığa geliş tarihi :  5.9.2000)

79. - Tunceli  Milletvekili Kamer Genç'in, İzmir İlindeki vergi kaçakçılığı iddialarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/853) (Başkanlığa geliş tarihi :  6.9.2000)

80. - Tunceli  Milletvekili Kamer Genç'in, Halk Bankası  yönetimi hakkındaki  yolsuzluk iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/854) (Başkanlığa geliş tarihi :  11.9.2000) 

81. - Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Ayaş Tüneli projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/855) (Başkanlığa geliş tarihi :  12.9.2000)

82. - İzmir Milletvekili Güler Aslan'ın, İzmir Adnan Menderes Havaalanının uluslararası taşımacılığa açılmasına ve Çeşme'ye bir havaalanı yapılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/856) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.2000)

83. - Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Güneydoğu Umut Petrol  San.ve Tic. A.Ş.ne verilen krediye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/857) (Başkanlığa geliş tarihi :  15.9.2000)

84. - İstanbul  Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, İstanbul Avrupa yakası elektrik dağıtım mukavelesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/858) (Başkanlığa geliş tarihi :   19.9.2000)

85. - Samsun Milletvekili  Musa Uzunkaya'nın, YÖK  tarafından yurtdışındaki ilahiyat fakültelerinin denkliklerinin iptali ile ilgili karara istinaden görevine son verilen öğretmenlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/859) (Başkanlığa geliş tarihi :  20.9.2000)

86. - İstanbul  Milletvekili  Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, imam hatip ve meslek lisesi öğrencilerinin yatay geçiş haklarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/860) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.9.2000)

87. - İstanbul  Milletvekili  Ayşe Nazlı Ilıcak'ın,  emekli bir albayın askeri mahkemede, yargılanması sırasında  getirilen yayın yasağına ve internette yayınlanan bazı iddialara  ilişkin   Adalet Bakanından sözlü soru  önergesi     (6/861) (Başkanlığa  geliş tarihi :  21.9.2000)

88. - İstanbul   Milletvekili  Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, emekli  bir  albayın casusluktan yargılanması sırasında getirilen yayın yasağına ve internette yayınlanan bazı iddialara ilişkin Millî Savunma Bakanından  sözlü  soru    önergesi (6/862) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.9.2000)

89. -  Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin  Aydın'ın, Siirt  Havaalanına  ilişkin Ulaştırma Bakanından  sözlü soru önergesi (6/863) (Başkanlığa geliş tarihi :  27.9.2000)

                                                     Yazılı Soru Önergeleri

1. -  Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, cerrahi iplik üretim izni için başvuruda bulunan bir firmaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2311) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

2. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, ameliyat ipliği ithalatına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/2312) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

3. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Ankara İlinde serbest bölge kurulması yönünde bir çalışma olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2313) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

4. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2314) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

5. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa  Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2315) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

6. - Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan'ın,  Sigorta Teftiş Kurulu Antalya Grup Başkanlığının kaldırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2316) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

7. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, DMS'yi kazanamayan bazı kişilerin memurluğa atandığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2317) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

8. - İstanbul Milletvekili Erol  Al'ın, Atatürk Havalimanında verilen sağlık hizmetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/2318) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

9. - İstanbul Milletvekili Erol  Al'ın, Atatürk Havalimanında verilen sağlık hizmetlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2319) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

10. - Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, Talim ve Terbiye Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2320) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

11. - Batman Milletvekili Burhan İsen'in, Talim ve Terbiye Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından  yazılı  soru önergesi (7/2321) (Başkanlığa geliş tarihi :  3.7.2000)

12. - Diyarbakır  Milletvekili  Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, Talim ve Terbiye Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı  soru önergesi (7/2322) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

13. - Ağrı Milletvekili Musa Konyar'ın, Talim ve Terbiye Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından  yazılı  soru önergesi (7/2323) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

14. - Bitlis Milletvekili Yahya Çevik'in, Talim ve Terbiye Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından  yazılı  soru önergesi (7/2324) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

15. - Antalya Milletvekili Salih Çelen'in, Talim ve Terbiye Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından  yazılı soru  önergesi (7/2325) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

16. - Erzurum Milletvekili Aslan  Polat'ın, açık ve davet usulüne göre  yapılan ihalelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2326) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

17. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın,  DMS'yi  kazanan adayların tercihlerinin değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2327) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

18. - Van Milletvekili  Maliki Ejder Arvas'ın, Talim ve Terbiye Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından  yazılı  soru önergesi (7/2328) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.7.2000)

19. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek'in, ihtisas gümrükleri uygulamasına geçilip geçilmeyeceğine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Keçeciler) yazılı soru önergesi (7/2329) (Başkanlığa geliş tarihi :  5.7.2000)

20. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek'in, D.M.O.'nin  katalog ve sözleşme şartlarının iyileşti-rilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2330) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.7.2000)

21. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek'in,  ithal ürünlerle yerli ürünler arasındaki haksız rekabete ve Afrika ülkelerine makine ihracatında yaşanan sorunlara ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi (7/2331) (Başkanlığa geliş tarihi :  5.7.2000)

22. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, Kırıkkale Delice İlçesi Büyükyağlı Belediyesinin kum eleme tesisi ödeneğine ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi (7/2332) (Başkanlığa geliş tarihi :  5.7.2000)

23. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, Kırıkkale Delice ilçesi Büyükyağlı Belediyesinin  açık pazar yeri proje ödeneğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2333) (Başkanlığa geliş tarihi :  5.7.2000)

24. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, Kırıkkale  iline bağlı ilçe belediyelerinin borçlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2334) (Başkanlığa geliş tarihi :  5.7.2000)

25. - Elazığ Milletvekili Latif Öztek'in, Elazığ Mikro Havza Programı kapsamındaki projelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2335) (Başkanlığa geliş tarihi :  5.7.2000)

26. - Elazığ Milletvekili Latif Öztek'in,  dış kredilere bağlı projelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2336) (Başkanlığa geliş tarihi :  5.7.2000)

27. - Erzurum  Milletvekili Aslan Polat'ın, teknik personelin ücretlerinde  iyileştirme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2337) (Başkanlığa geliş tarihi :  7.7.2000)

28. - Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, Gaziantep’teki hayalî ihracat olayında para transferlerinin bir bankanın Gaziantep şubesince yapıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2338) (Başkanlığa geliş tarihi :  10.7.2000)

29. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Ankara-Yeğenbey Vergi Dairesince yürütülen işlemlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2339) (Başkanlığa geliş tarihi :  10.7.2000)

30. - Diyarbakır  Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, Bağ-Kur'un üniversite hastaneleri ile olan anlaşmalarının feshedilmesinin nedenine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2340) (Başkanlığa geliş tarihi :  10.7.2000)

31. - Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin'in, LPG ve araç muayene ücretlerine yapılan zamlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2341) (Başkanlığa geliş tarihi :  10.7.2000)

32. - Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, Devlet hastanelerinde yapılan by-pass ameliyatlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2342) (Başkanlığa geliş tarihi :  11.7.2000)

33. - Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın,  SSK ve Bağ-Kur'un anjiyo ve by-pass  operasyonları için yaptığı ödemelere  ilişkin  Çalışma ve Sosyal  Güvenlik  Bakanından yazılı soru önergesi (7/2343) (Başkanlığa geliş tarihi :  11.7.2000)

 34. - Hatay Milletvekili  Namık Kemal Atahan'ın, Emekli Sandığı tarafından anjiyo ve by-pass operasyonları için ödenen paraya ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2344) (Başkanlığa geliş tarihi :  11.7.2000)

35. - İstanbul Milletvekili  Mehmet Ali Şahin'in, Haliç ve Camialtı Tersanelerine ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/2345) (Başkanlığa geliş tarihi :  12.7.2000)

36. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Konya Devlet ve Selçuk Tıp Fakültesi Hastanelerinin  zamanında sevk etmemeleri nedeniyle ölen bir hastaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2346) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.7.2000)

37. - Karaman Milletvekili  Zeki Ünal'ın, LPG ve araç muayene ücretlerine yapılan zamlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2347) (Başkanlığa geliş tarihi :  12.7.2000)

38. - Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın, şehir merkezlerindeki GSM baz istasyonlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2348) (Başkanlığa geliş tarihi :  12.7.2000)

39. - Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın, Yüksek İhtisas Hastanesi Başhekimliğine yapılan atamaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2349) (Başkanlığa geliş tarihi :  12.7.2000)

40. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek'in, özelleştirilen Orta Anadolu Linyitleri ve Çayırhan Termik Santrali çalışanlarının sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/2350) (Başkanlığa geliş tarihi :  17.7.2000)

41. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın, AB ülkelerinin  vize uygulamasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2351) (Başkanlığa geliş tarihi :  12.7.2000)

42. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın Anadolu Liseleri Yönetmeliğinde yıl sonu  ortalamasının yükseltilmesi  ile ilgili olarak yapılan değişikliğe ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2352) (Başkanlığa geliş tarihi :  19.7.2000)

43. -  İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu'na olan borçlarına  ilişkin  İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2353) (Başkanlığa geliş tarihi :  19.7.2000)

44. - İstanbul Milletvekili Ahmet  Güzel'in, Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu'nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından olan alacağına ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/2354) (Başkanlığa geliş tarihi :  19.7.2000)

45. - Burdur Milletvekili Hasan Macit'in, Burdur Bayındırlık ve İskân Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2355) (Başkanlığa geliş tarihi :  19.7.2000)

46. - Balıkesir  Milletvekili Agah Oktay Güner'in, Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil öğretim etkinlikleri programı ile ilgili olarak aldığı karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından  yazılı soru önergesi (7/2356) (Başkanlığa geliş tarihi :  19.7.2000)

47. - İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın, Körfez bölgesindeki zeytin üreticilerinin ilaçlama sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2357) (Başkanlığa geliş tarihi :  20.7.2000)

48. - Balıkesir  Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, bağlı ve ilgili genel müdürlüklerin Türkiye genelindeki ihalelerine  ve Balıkesir - Gömeç İlçesindeki afet çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve  İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2358) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.7.2000)

49. - Tokat  Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu'nun, Anadolu Liselerinde ders geçme notunun değiştirilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından  yazılı soru önergesi (7/2359) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.7.2000)

50. - İstanbul Milletvekili Bülent  Akarcalı'nın, Uzaktan Eğitim Vakfına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2360) (Başkanlığa geliş tarihi :  26.7.2000)

51. - İstanbul  Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Şanlıurfa'da düzenlenen at yarışlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2361) (Başkanlığa geliş tarihi :  26.7.2000)

52.-İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, İstanbul Atatürk Havalimanındaki ILS sistemlerinin çalışmadığı iddiasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2362) (Başkanlığa geliş tarihi :  26.7.2000)

53. - İstanbul  Milletvekili  Bülent Akarcalı'nın, Bingöl'de şehit  olan bir  er için Bakanlıkça açılan tazminat davasına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2363) (Başkanlığa geliş tarihi :  26.7.2000)

54. - İstanbul  Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, araç eksoz muayenelerine ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/2364) (Başkanlığa geliş tarihi :  26.7.2000)

55. - İstanbul Milletvekili  Bülent Akarcalı'nın, araç eksoz  muayenelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2365) (Başkanlığa geliş tarihi :  26.7.2000)

56. - Amasya Milletvekili Ahmet   İyimaya'nın, Cumhurbaşkanınca imzalanmayan KHK'ye ilişkin Devlet  Bakanı ve Başbakan Yardımcısından  (A. Mesut  Yılmaz) yazılı  soru önergesi (7/2366) (Başkanlığa geliş tarihi :  28.7.2000)

57. - Sakarya  Milletvekili Cevat Ayhan'ın, 1972-1982 yılları arasında isteğe bağlı olarak üye olan Bağ-Kur mensuplarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2367) (Başkanlığa geliş tarihi :  29.7.2000)

58. - Kocaeli  Milletvekili Mehmet Batuk'un, zorunlu kesintisiz eğitim uygulamasına ilişkin  Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2368) (Başkanlığa geliş tarihi :  31.7.2000)

59. - Ankara Milletvekili Uluç Gürkan'ın, afet bölgesi kapsamına alınan Belediyelere   İller Bankasınca yapılan yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân  Bakanından yazılı soru  önergesi (7/2369) (Başkanlığa geliş tarihi :  31.7.2000)

60. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, özelleştirilen kurum ve kuruluşlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2370) (Başkanlığa geliş tarihi :  1.8.2000)

61. - İstanbul  Milletvekili İsmail Kahraman'ın, Rize İlindeki  belediyelere  yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2371) (Başkanlığa geliş tarihi :  1.8.2000)

62. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Bursa Özel Tip Cezaevinde ziyaretçi ve avukatlara kötü davranıldığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2372) (Başkanlığa geliş tarihi :  1.8.2000)

63. - Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, Marmara depreminden sonra yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2373) (Başkanlığa geliş tarihi :  2.8.2000)

64. - Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, misyoner kuruluşların ülkemizdeki faaliyetlerine ilişkin  Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2374) (Başkanlığa geliş tarihi :  2.8.2000)

65. - Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'nun,  fındık  üreticilerinin sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/2375) (Başkanlığa geliş  tarihi :  4.8.2000)

66. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, deprem konutları için yapılan ihalelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2376) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.8.2000)

67. - Diyarbakır  Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi öğretim görevlilerine polis tarafından yapılan uygulamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2377) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.8.2000)

68. - Diyarbakır  Milletvekili  Osman Aslan'ın, Diyarbakır-Ergani'deki Zülküfül Dağının  tu-ristik alan kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2378) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.8.2000)

69. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki belediyelere yapılan yardımlarda partizanlık yapıldığı iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2379) (Başkanlığa geliş tarihi :  9.8.2000)

70. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, tutuklandıktan sonra serbest bırakılan bazı kişiler hakkındaki beyanlarına ilişkin İçişleri  Bakanından yazılı soru önergesi (7/2380) (Başkanlığa geliş tarihi :  9.8.2000)

71. - Rize  Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Çay-Kur'un özelleştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2381) (Başkanlığa geliş tarihi :  9.8.2000)

72.-Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, TEDAŞ'ın elektrik tüketimi ile ilgili olarak aldığı son kararlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2382) (Başkanlığa geliş tarihi :  10.8.2000)

73. - Sivas  Milletvekili Musa Demirci'nin, ABD Büyükelçisinin TİGEM'e ait çiftliklere yaptığı ziyarete ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2383) (Başkanlığa geliş tarihi :  14.8.2000)

74. - Sivas  Milletvekili Musa Demirci'nin, DMS sonuçlarına göre yerleştirilenlerden askerlik şartı arandığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2384) (Başkanlığa geliş  tarihi:  14.8.2000)

75. - Sivas  Milletvekili Musa Demirci'nin, ABD Büyükelçisinin ülkemizde büro açma talebine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2385) (Başkanlığa geliş tarihi :  14.8.2000)

76. - Erzincan  Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi derslerinin Çıraklık Eğitimi Ders Programından çıkarıldığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından  yazılı soru önergesi (7/2386) (Başkanlığa geliş tarihi :  14.8.2000)

77. - Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, Rize İlindeki belediyelerin araç ve makine taleplerine ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/2387) (Başkanlığa geliş  tarihi :  16.8.2000)

78. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, muhtarların maaşlarına ilişkin İçişleri Bakanından  yazılı soru önergesi (7/2388) (Başkanlığa geliş tarihi :  17.8.2000)

79. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Didim'de bulunan bir camiye ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/2389) (Başkanlığa geliş tarihi :  17.8.2000)

80. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, faaliyetlerine son veren firmalara ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/2390) (Başkanlığa geliş tarihi :  17.8.2000)

81. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, elektriğe yapılan  zamma ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar  Bakanından yazılı  soru önergesi (7/2391) (Başkanlığa geliş  tarihi :  17.8.2000)

82. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,  üniversite giriş sınavı tercihlerinde uygulanan  alan sınırlamasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından  yazılı soru önergesi (7/2392) (Başkanlığa geliş ta-rihi :  17.8.2000)

83. - İstanbul  Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, yabancı araba ithal eden bir firmaya ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/2393) (Başkanlığa geliş tarihi :  18.8.2000)

84. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, SEKA Dalaman kâğıt fabrikasına ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/2394) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.8.2000)

85. - İstanbul  Milletvekili Mehmet Ali Şahin'in, yerel basının sorunlarına ve çözüm yollarına ilişkin Devlet  Bakanından (Rüştü Kâzım Yücelen) yazılı soru önergesi (7/2395) (Başkanlığa geliş tarihi :  22.8.2000)

86. - İstanbul  Milletvekili Mehmet Ali Şahin'in, mahalle bakkallarının bazı sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/2396) (Başkanlığa geliş tarihi :  22.8.2000)

87. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, K.K.T.C.'ye yapılan yardımlara ve  Kıbrıs görüşmelerine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2397) (Başkanlığa geliş tarihi :  22.8.2000)

88. - Ankara Milletvekili Oya Akgönenç Muğisuddin'in, günlük bir gazetede yayınlanan ha-berde yer alan bazı iddialara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2398) (Başkanlığa geliş  tarihi :  23.8.2000)

89. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın,  Tarım ve Kredi Kooperatiflerinde  soruşturma yapılmaksızın iş akdi feshedilen bir yöneticiye  ilişkin Tarım ve Köyişleri  Bakanından yazılı soru önergesi (7/2399) (Başkanlığa  geliş tarihi :  25.8.2000)

90. - Gaziantep  Milletvekili Mehmet Ay'ın, Gaziantep Sigorta Teftiş  Grup  Başkanlığı kurulup kurulmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal  Güvenlik  Bakanından  yazılı  soru önergesi (7/2400) (Başkanlığa geliş  tarihi :  29.8.2000)

91. - Siirt  Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın'ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizdeki illerimizin eğitim sorunlarına ilişkin Millî Eğitim  Bakanından yazılı soru önergesi (7/2401) (Başkanlığa geliş  tarihi :  29.8.2000)

92. -  Bayburt  Milletvekili Suat Pamukçu'nun,  Bayburt İlinde  kuraklıktan zarar gören  çiftçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri  Bakanından yazılı soru önergesi (7/2402) (Başkanlığa geliş ta-rihi :  25.8.2000)

93. - Karabük  Milletvekili Mustafa Eren'in, sahte fatura yolsuzluğu iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2403) (Başkanlığa geliş tarihi :  31.8.2000)

94. - Karabük  Milletvekili Mustafa Eren'in, sahte fatura yolsuzluğu iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2404) (Başkanlığa geliş  tarihi :  31.8.2000)

95. - Karabük  Milletvekili Mustafa Eren'in, sahte fatura yolsuzluğu iddialarına ilişkin Adalet  Bakanından yazılı soru önergesi (7/2405) (Başkanlığa geliş tarihi :  31.8.2000)

96. - Van Milletvekili Hüseyin Çelik'in, DMS kazananların yerleştirilmelerine ve Devlet Personel Başkanlığı  hakkındaki bazı iddialara ilişkin Devlet  Bakanından  (Şükrü Sina  Gürel) yazılı soru önergesi (7/2406) (Başkanlığa geliş tarihi :  31.8.2000)

97. - Çankırı  Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Ziraat  Bankası Çankırı şubesince çiftçilere yapılan haciz işlemlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2407) (Başkanlığa geliş tarihi :  1.9.2000)

98. - Çankırı  Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Çankırı'daki çiftçilere tohumluk yardımı yapılıp  yapılmadığına  ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2408) (Başkanlığa geliş tarihi :  1.9.2000)

99. - Çankırı  Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Çankırı'da depremden zarar gören bazı ibadet yerlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/2409) (Başkanlığa geliş tarihi :  1.9.2000)

100. - Çankırı  Milletvekili  Hüseyin Karagöz'ün, çiftçilere verilen üretici belgelerine ilişkin  Tarım ve Köyişleri Bakanından  yazılı soru önergesi (7/2410) (Başkanlığa geliş tarihi :  1.9.2000)

101. - Diyarbakır  Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, üniversiteye giriş sınav sistemine ilişkin  Millî  Eğitim  Bakanından yazılı soru önergesi (7/2411) (Başkanlığa geliş tarihi :  1.9.2000)

102. - Çankırı  Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Çankırı'da uygulanan ecrimisil bedellerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2412) (Başkanlığa geliş tarihi :  1.9.2000)

103. - Çankırı  Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Çankırı'da deprem sonrası hasar gören vakıf eserlerine ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/2413) (Başkanlığa geliş tarihi :  1.9.2000)

104. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Çayırhan Linyitleri  İşletmesine ilişkin Enerji ve Tabiî  Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2414) (Başkanlığa geliş tarihi :  5.9.2000)

105. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Osmanlı belge ve arşivlerinin korunmasına ilişkin Başbakandan  yazılı soru önergesi (7/2415) (Başkanlığa geliş tarihi :  6.9.2000)

106. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman Merkez-Süleymanhacı Köyünde teknik elemanların olmaması nedeniyle arazi dağıtımının yapılamamasına ilişkin Devlet  Bakanından  (Mustafa  Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2416) (Başkanlığa geliş  tarihi :  6.9.2000)

107. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, icraya verilen çiftçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri  Bakanından  yazılı soru önergesi (7/2417) (Başkanlığa geliş tarihi :  6.9.2000)

108. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkeze bağlı bazı Köy yollarının ne zaman asfaltlanacağına ilişkin  Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2418) (Başkanlığa geliş tarihi :  6.9.2000)

109. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, bölücü terör örgütünün kullandığı mayınların menşeine ilişkin İçişleri  Bakanından yazılı soru önergesi (7/2419) (Başkanlığa geliş tarihi :  6.9.2000)

110. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Batı Çalışma  Grubu ve Başbakanlık Takip Kurulu'na ilişkin Başbakandan  yazılı soru önergesi (7/2420) (Başkanlığa geliş tarihi :  6.9.2000)

111. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Yukarıakın Köyü TV vericisine ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/2421) (Başkanlığa geliş  tarihi :  6.9.2000)

112. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-İhsaniye Köyünün telefon santraline ilişkin Ulaştırma  Bakanından yazılı soru önergesi (7/2422) (Başkanlığa geliş tarihi :  6.9.2000)

113. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Yılangömü Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2423) (Başkanlığa geliş tarihi :  6.9.2000)

114. - Karaman  Milletvekili Zeki  Ünal'ın, Karaman-Merkez-Yukarıakın Köyü yoluna ilişkin Devlet Bakanından  (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2424) (Başkanlığa geliş tarihi :  6.9.2000)

115. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez -Paşabağı-Gülyaka köyleri arasındaki yolun  ne zaman açılacağına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2425) (Başkanlığa geliş tarihi :  6.9.2000)

116. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Yılangömü ve Yuvatepe köyleri içme suyu depolarına ilişkin  Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2426) (Başkanlığa geliş tarihi :  6.9.2000)

117. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Narlıdere ile Bucakkışla köyleri arasına bir yol açılıp açılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2427) (Başkanlığa geliş tarihi :  6.9.2000)

118. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Muratdede Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet  Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2428) (Başkanlığa geliş  tarihi :  6.9.2000)

119. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Kızık Köyü yolunun ne zaman asfaltlanacağına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2429) (Başkanlığa geliş tarihi :  6.9.2000)

120. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Gökçe Köyü sakinlerine  OR-KÖY  kredisi verilip verilmeyeceğine ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/2430) (Bakanlığa geliş tarihi :  6.9.2000)

121. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın,  Kayseri ve İstanbul'da jandarmanın usulsüz baskınlar yaptığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2431) (Başkanlığa geliş  tarihi :  6.9.2000)

122. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Ortaoba köylülerinin borçlarına  ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2432) (Başkanlığa geliş tarihi :  6.9.2000)

123. - Karaman Milletvekili Zeki  Ünal'ın, SEKA Dalaman  Tesislerinin özelleştirilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/2433) (Başkanlığa geliş tarihi :  6.9.2000)

124. - Karaman Milletvekili Zeki  Ünal'ın, Karaman-Merkez'e bağlı bazı köylerin yollarına ilişkin Devlet  Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2434) (Başkanlığa geliş tarihi:  6.9.2000)

125. - Erzincan  Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, ders kitaplarına ilişkin  Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2435) (Başkanlığa geliş tarihi :  6.9.2000)

126. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, kredi  borcuna ve Bağ-Kur primlerini ödeyemeyen esnaf ve çiftçilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2436) (Başkanlığa geliş tarihi :  7.9.2000)

127. - Samsun Milletvekili  Musa Uzunkaya'nın 23 Ağustos 2000 tarihinde Atatürk Orman Çiftliğinin arazisinde çıkan yangına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2437) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.9.2000)

128. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, porno yayınlara şifreli TV kanallarında izin verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2438) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.9.2000)

129. - İstanbul  Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, yakıt tüketiminde tasarruf sağlayan  bir ürüne ilişkin  Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/2439) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.9.2000)

130. - İstanbul  Milletvekili Bülent  Akarcalı'nın, öğretmenlik sınavı sonrasında Talim  Terbiye Kurulu'nun aldığı kararla mağdur edilen adayların durumuna ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2440) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.9.2000)

131. - İstanbul  Milletvekili  Bülent Akarcalı'nın, İstanbul'da bulunan köprü ve viyadüklerin depreme dayanıklı olup olmadığına ilişkin Bayındırlık ve İskân  Bakanından  yazılı soru önergesi (7/2441) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.9.2000)

132. - İstanbul  Milletvekili  Bülent Akarcalı'nın, deprem araştırmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2442) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.9.2000)

133. - İstanbul  Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Bankaların kredi kartlarını usul dışı kullandırdıkları yönündeki şikâyetlere ilişkin Devlet Bakanından  (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/2443) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.9.2000)

134. - Rize  Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Devlet Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in yakınlarına  menfaat sağladığı iddialarına ilişkin Başbakandan  yazılı soru önergesi (7/2444) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.9.2000)

135. - İstanbul  Milletvekili Mehmet Ali Şahin'in, İstanbul'daki camilerin ihtiyaçlarına ilişkin Devlet  Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/2445) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.9.2000)

136. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman Merkez Dereköy-Bozharman  arası yol bakım ve onarım çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2446) (Başkanlığa geliş  tarihi :  8.9.2000)

137. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın,  Karaman-Merkez-Demiryurt-Gülkaya-İhsaniye köylerinin arazi ve yol çalışmalarına ilişkin Devlet  Bakanından (Mustafa  Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2447) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.9.2000)

138. - Karaman  Milletvekili Zeki  Ünal'ın, Karaman-Merkez ve bazı köylerinin kanalizasyon sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2448) (Başkanlığa geliş  tarihi :  8.9.2000)

139. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Süleymanhacı Köyü  pancar üreticilerinin Bağ-Kur borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2449) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.9.2000)

140. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, köylülerin çimento boru ve demir taleplerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2450) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.9.2000)

141. - Karaman  Milletvekili  Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Tavşanlı Köyü konut sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Bal) yazılı soru önergesi (7/2451) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.9.2000)

142. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Kızılkaya Köyünün  ilköğretim okuluna ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2452) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.9.2000)

143. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Devalüasyon yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2453) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.9.2000)

144. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Çanakkale Jandarma Er Eğitim Alayına dekovil hattı döşenmesine  ilişkin Millî  Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2454) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.9.2000)

145. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Kurucabel Köyünün pompajla sulama çalışmalarının bulunup  bulunmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2455) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.9.2000)

146. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Eğilmez Köyünün ilköğretim okulu ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2456) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.9.2000)

147. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Madenşehri Köyünün sit alanı kapsamına alınmasına ilişkin Kültür  Bakanından yazılı soru önergesi (7/2457) (Başkanlığa geliş tarihi :  8.9.2000)

148. - Diyarbakır  Milletvekili  Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, İncirlik Üssüne ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2458) (Başkanlığa geliş tarihi :  2.8.2000)

149. - Diyarbakır  Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, İncirlik Üssüne ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2459) (Başkanlığa geliş tarihi :  2.8.2000)

150. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, irticai faaliyette bulunan kamu görevlilerinin işten çıkarılmasına yönelik hazırlanan KHK'ye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2460) (Başkanlığa geliş tarihi :  2.8.2000)

151. - Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın, Amasya'nın bazı beldelerinde yaşanan afet sebebiyle çıkarılan kararnamenin istismar edilerek uygulanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2461) (Başkanlığa geliş tarihi :  1.9.2000)

152. - Amasya  Milletvekili Ahmet İyimaya'nın, Amasya'nın bazı beldelerinde yaşanan  afet sebebiyle çıkarılan 2000/1042 sayılı Kararnamenin objektif uygulanmamasına ilişkin Bayındırlık ve  İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2462) (Başkanlığa geliş tarihi :  1.9.2000)

153. - Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın, Amasya'da  afet kapsamına alınan belediyelere ilişkin  Başbakandan yazılı soru  önergesi (7/2463) (Başkanlığa geliş tarihi :  1.9.2000)

154. - Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, Karabük-Yenice  İlçesinin afet  bölgesi kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru  önergesi (7/2464) (Başkanlığa geliş tarihi :  12.9.2000)

155. - Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, Karabük'ün afet bölgesi kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2465) (Başkanlığa geliş tarihi :  12.9.2000)

156. - Karabük  Milletvekili Mustafa Eren'in, Karabük-Yenice İlçesinin afet bölgesi kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2466) (Başkanlığa geliş tarihi :  12.9.2000)

157. - Karabük  Milletvekili Mustafa  Eren'in,  Karabük'ün afet bölgesi kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân  Bakanından yazılı soru önergesi (7/2467) (Başkanlığa geliş tarihi :  12.9.2000)  

158. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin yollarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2468) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.2000)

159. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, tarımda  modern sulama yöntemlerinin uygulanması konusunda çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2469) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.2000)

160. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin  köprü taleplerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2470) (Başkanlığa geliş tarihi:  13.9.2000)

161. - Karaman  Milletvekili  Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin  su deposu talepleri-ne ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2471) (Başkanlığa geliş ta-rihi :  13.9.2000)

162. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin yol sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2472) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.2000)

163. - Karaman Milletvekili  Zeki Ünal'ın,  Karaman-Merkez-Göktepe ve Bademli köylerinin içme suyu sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa  Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2473) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.2000)

164. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, özel dersane ve sürücü kurslarında uygulanan başörtüsü yasağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2474) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.2000)

165. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, turistik otellerin  işletme ruhsatı alabilmesi için alkollü içki bulundurma zorunluluğu olup olmadığına ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2475) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.2000)

166. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin kuyu ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2476) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.2000)

167. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin içme suyu sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2477) (Başkanlığa geliş ta-rihi :   13.9.2000)

168. - Karaman Milletvekili  Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin enerji sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2478) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.2000)

169. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin sulama suyu  sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz)  yazılı  soru önergesi (7/2479) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.2000)

170. - Karaman Milletvekili Zeki  Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin trafo sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2480) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.2000)

171. - Kütahya Milletvekili Ahmet Derin'in, Kütahya ilinin afet kapsamına ne zaman alınacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2481) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.2000)

172. - Kütahya  Milletvekili Ahmet Derin'in, ilkokul mezunlarına Devlet işçi sınavlarına başvuru hakkı tanınmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2482) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.2000)

173. - Kütahya  Milletvekili  Ahmet Derin'in, Gediz Devlet Hastanesinin doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2483) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.200)

174. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin'in, eğitim sistemine ve sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2484) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.2000)

175. - İstanbul  Milletvekili Mehmet Ali Şahin'in, bir okul müdürü hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2485) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.2000)

176. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman iline bağlı bazı köylerin yollarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz)  yazılı soru önergesi (7/2486) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.2000)

177. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Göçer ve Güldere köylerinin su sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2487) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.2000)

178. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez Burhan köyü ilkokulunun bakım ve onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2488) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.2000)

179. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman Merkez'e bağlı bazı köylerin sulama suyu sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2489) (Başkanlığa geliş tarihi :  12.9.2000)

180. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-İhsaniye, Kozlu-Bucak ve Lale köylerinin sulama beton kanallarının yapımına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2490) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.9.2000)

181. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Çiğdemli, Üçbaş, Demiryurt ve Salur köylerinin köy konağı ihtiyacına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2491) (Başkanlığa geliş tarihi :  13.9.2000)

182. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köy yollarının asfaltlanmasına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2492) (Başkanlığa geliş tarihi:  13.9.2000)

183. - Diyarbakır  Milletvekili  Osman Aslan'ın, Ergani Kız Sağlık Meslek Lisesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2493) (Başkanlığa geliş tarihi :  14.9.2000)

184. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı köylerin içme suyu  sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2494) (Başkanlığa geliş tarihi:  14.9.2000)

185. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Bayatlıtepe Sulama  Kooperatifinin yağmurlama projesine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2495) (Başkanlığa geliş tarihi :  14.9.2000)

186. - Karaman Milletvekili  Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Bölükyazı ve Çiğdemli köylerinin su ücreti sorununa  ilişkin Enerji ve Tabiî  Kaynaklar  Bakanından yazılı soru önergesi  (7/2496) (Başkanlığa geliş tarihi :  14.9.2000)

187. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin su sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2497) (Başkanlığa geliş tarihi :  14.9.2000)

188. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez - Başkışla köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2498) (Başkanlığa geliş tarihi :  14.9.2000)

189. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin eğitim sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2499) (Başkanlığa geliş tarihi :  14.9.2000)

190. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ermenek-Yukarı Çağlar Köyü Bağ-Kur emeklilerinin  sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2500) (Başkanlığa geliş tarihi :  14.9.2000)

191. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Kalaba Köyünün içme suyu şebekesine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2501) (Başkanlığa geliş tarihi :  14.9.2000)

192. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Narlıdere köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2502) (Başkanlığa geliş tarihi :  14.9.2000)

193. - Rize Milletvekili  Mehmet Bekaroğlu'nun, 30 Ağustos Zafer Bayramında  garnizonlarda düzenlenen  kutlama törenlerine  bazı belediye başkanlarının alınmadığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2503) (Başkanlığa geliş tarihi :  14.9.2000)

194. -  Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Milletvekillerinin Hükümeti denetleme faaliyetine ve gazetecilerin MİT ile ilişkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2504) (Başkanlığa geliş tarihi :  15.9.2000)

195. - Nevşehir Milletvekili  Mehmet Elkatmış'ın, 12 Eylül 1980 harekâtıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2505) (Başkanlığa geliş tarihi :  15.9.2000)

196. - Ankara Milletvekili  Saffet Arıkan Bedük'ün, kayısı üreticilerinin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2506) (Başkanlığa geliş tarihi :  18.9.2000)

197. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Nevşehir Kozaklı İlçesindeki SSK Fizik Tedavi  ve Rehabilitasyon Merkezinin  açılmamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2507) (Başkanlığa geliş tarihi :  18.9.2000)

198. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Kosova'daki tarihî Osmanlı eserlerine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2508) (Başkanlığa geliş tarihi :  18.9.2000)

199. - Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in, Sivas  Kangal Termik Santralinin çevreye verdiği zararlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2509) (Başkanlığa geliş tarihi :  18.9.2000)

200. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin içme suyu sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2510) (Başkanlığa geliş tari-hi :  18.9.2000)

201. - Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, Ankara Uğur Mumcu  caddesinde travestilerin çıkardığı olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2511) (Başkanlığa geliş tarihi:  19.9.2000)

202. - Mardin  Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Mardin-Nusaybin ilçesine yeni bir lise açılıp açılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2512) (Başkanlığa geliş ta-rihi :  19.9.2000)

203. - Mardin  Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Mardin'de köye dönüş projesiyle ilgili yapılacak çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2513) (Başkanlığa geliş tarihi :  19.9.2000)

204. - Mardin Milletvekili  Metin Musaoğlu'nun, Mardin-Dargeçit ilçesine Ziraat Bankası şubesi açılıp açılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından  (Recep Önal) yazılı soru önergesi  (7/2514) (Başkanlığa geliş tarihi :  19.9.2000)

205. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Mardin-Midyat ilçesinde küçük sanayi sitesi kurulup kurulmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/2515) (Başkanlığa geliş tarihi :  19.9.2000)

206. - Mardin Milletvekili  Metin Musaoğlu'nun, Mardin-Ömerli ve Mazıdağı ilçelerinde yapımı yarım kalan hastane inşaatlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2516) (Başkanlığa geliş tarihi :  19.9.2000)

207. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Mardin-Ömerli çevre yolu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2517) (Başkanlığa geliş tarihi :  19.9.2000)

208. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Mardin-Ömerli  ilçesinde üzüm alım bürosu kurulup kurulmayacağına ilişkin Devlet  Bakanından (Rüştü Kazım Yücelen) yazılı soru önergesi (7/2518) (Başkanlığa geliş tarihi :  19.9.2000)

209. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, özelleştirilen bankalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2519) (Başkanlığa geliş tarihi :  19.9.2000)

210. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Karadeniz'e zehirli kimyasal atık bırakan gemilere ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/2520) (Başkanlığa geliş tarihi :  19.9.2000)

211. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ermenek-Balgusan Köyünün sağlık evi ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2521) (Başkanlığa geliş tarihi :  20.9.2000)

 212. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın,  Karaman-Ermenek-Gökçekent, Sarıvadi  ve Pınarönü köylerinin trafo ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2522) (Başkanlığa geliş  tarihi :  20.9.2000)

213. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ermenek-Balgusan Köyünün su sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2523) (Başkanlığa  geliş tarihi:  20.9.2000)

214. - Karaman Milletvekili  Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin sağlık sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2524) (Başkanlığa geliş tarihi :  20.9.2000)

215. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin kanalizasyon sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2525) (Başkanlığa geliş tarihi :  20.9.2000)

216. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Karacaören Sulama Kooperatifi'nin  yağmurlama sistemi ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından  (Mustafa Yılmaz)  yazılı soru önergesi (7/2526) (Başkanlığa geliş tarihi :  20.9.2000)

217. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin su kanalı sorununa ilişkin  Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi(7/2527) (Başkanlığa geliş tarihi:  20.9.2000)

218. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ermenek Çavuş Köyündeki  baraj inşaatına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2528) (Başkanlığa  geliş tarihi :  20.9.2000)

219. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize'de yaptığı konuşmanın polis tarafından  kayda  geçirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2529) (Başkanlığa geliş tarihi :  20.9.2000)

220. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman İli'ne bağlı bazı köylerin istimlak edilen arazilerinin bedellerine  ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2530) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.9.2000)

221.-Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman İli'ne bağlı bazı köylerin elektrik hattı ve trafo ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2531) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.9.2000)

222. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman İli'ne bağlı bazı köyleri Ayrancı Barajı'na bağlayan  isale kanalının yetersizliğine ilişkin  Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2532) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.9.2000)

223. - Karaman Milletvekili Zeki  Ünal'ın, Karaman İli'ne bağlı bazı köyler arasındaki orman ihtilaflarına ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/2533) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.9.2000)

224. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman İli'ne bağlı bazı köylerin okul, lojman ve öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2534) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.9.2000) 

225. - Karaman Milletvekili  Zeki  Ünal'ın, Karaman-Ayrancı-Berendi Köyü'nün ebe ve sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2535) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.9.2000)

226. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ayrancı-Akpınar Köyü'nün köy sınırlarının belirlenmesi için bir çalışma yapılıp yapılmadığına   ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2536) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.9.2000)

227. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ayrancı-Çatköy'ün yayla yollarına  ilişkin  Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2537) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.9.2000)

228. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ayrancı-Kayaönü ve Kırman köylerinin sulama sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi  (7/2538) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.9.2000)

229. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ayrancı-Dokuzyol ve Berendi köylerinin su deposu taleplerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2539) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.9.2000)

230. - Karaman Milletvekili  Zeki Ünal'ın, Karaman İli'ne bağlı bazı köylerin su borularının yenilenmesi talebine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2540) (Başkanlığa geliş  tarihi :  21.9.2000)

231. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman İli'ne bağlı bazı köy yollarına ilişkin Devlet Bakanından  (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2541) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.9.2000)

232. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ayrancı-Dokuzyol Köyüne yapılan gölete ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2542) (Başkanlığa geliş tarihi:  21.9.2000)

233. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman İli'ne bağlı bazı köylerin sondaj kuyularına ilişkin  Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2543) (Başkanlığa  geliş tarihi :  21.9.2000)

234.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ayrancı-Dokuzyol Köyünde topraksız köylülere dağıtım yapılıp yapılmayacağına ilişkin  Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2544) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.9.2000) 

235.- Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı  bazı köylerin  yollarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2545) (Başkanlığa geliş tarihi :   21.9.2000)

236. - İstanbul  Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, deprem bölgesindeki ihtiyacı karşılamak üzere ücretsiz bastırılan kitapların dağıtımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2546) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.9.2000)

237. - Kırıkkale  Milletvekili Hacı Filiz'in, Ankara, İstanbul ve İzmir futbol amatör küme-lerdeki takım sayısına ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü)  yazılı soru önergesi (7/2547) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.9.2000)

238. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Karadeniz'deki hidrojen sülfür gazı yataklarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar  Bakanından yazılı soru önergesi (7/2548) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.9.2000)

239. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ermenek-Yukarıçağlar Köyü telefon santraline ilişkin  Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2549) (Başkanlığa geliş tarihi :  21.9.2000)

240. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ermenek-Kayaönü Köyündeki tarihi kalıntılara ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/2550) (Başkanlığa geliş tarihi :  22.9.2000)

241. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez'e bağlı bazı köylerin içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2551) (Başkanlığa geliş tarihi :  22.9.2000)

242. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Kızılarağini ve Paşabağı köylerinin bazı sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2552) (Başkanlığa geliş tarihi :  22.9.2000) 

243. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ayrancı-Kayaönü Köyünün elektrik trafosuna  ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar  Bakanından yazılı soru önergesi (7/2553) (Başkanlığa geliş tarihi :  22.9.2000)

244. -  Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ayrancı-Pınarkaya köy  arazisinin istimlak çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2554) (Başkanlığa geliş tarihi :  22.9.2000)

245. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez'e bağlı bazı köylerin içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa  Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2555) (Başkanlığa geliş tarihi :  22.9.2000)

246. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Kurucabel Köyünün pompajla sulama sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa  Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2556) (Başkanlığa geliş tarihi :  22.9.2000)

247. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Akçaşehir Beldesinin sulama kuyusuna ilişkin Enerji ve  Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2557) (Başkanlığa geliş tarihi :  22.9.2000)

248. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ayrancı-Küçükkoraş Köyünün sulama pompası talebine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2558) (Başkanlığa geliş tarihi :  22.9.2000)

249. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ermenek-Yukarıçağlar arazi yoluna ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2559) (Başkanlığa geliş tarihi :  22.9.2000)

250. - Amasya Milletvekili  Ahmet İyimaya'nın, Turhal Şeker Fabrikasının atıklarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/2560) (Başkanlığa geliş tarihi :  22.9.2000)

251. - Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın Turhal Şeker Fabrikası atıklarının Yeşilırmak'ı kirlettiği iddiasına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/2561) (Başkanlığa geliş tarihi:  22.9.2000)

252. - Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay'ın, Ankara'nın köylerindeki içme suyu sorunlarına ve yatırım ödeneklerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2562) (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

253. - Ankara  Milletvekili Eyyüp Sanay'ın, eğitimdeki sorunlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2563) (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

254. - Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay'ın, ekonomik sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2564) (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

255. - Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay'ın, Başbakanlık bursu formlarına ilişkin Devlet Bakanından  (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/2565) (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

256. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman Merkez'e bağlı bazı köylerin imam ve cami taleplerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru  önergesi (7/2566) (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

257. - Karaman Milletvekili  Zeki Ünal'ın, Karaman-Ayrancı-Dokuzyol ve Kavuklar köylerinin sulama sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2567) (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

258. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Kazımkarabekir-Karalgazi ve Kızılkuyu köylerinin içme suyu sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2568) (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

259. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Kazımkarabekir-Mecidiye, Mesudiye ve Kızılkaya köylerinin yol sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2569) (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

260. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ayrancı-Höyükburun  ve Dokuzyol köylerinin beton kanal ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa  Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2570) (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

261. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Kazımkarabekir-Mecidiye ve Karalgazi köylerinin sulama sorunlarına ilişkin Devlet  Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2571) (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000) 

262. - Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay'ın, işsizlik sorununa ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2572) (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

263. - Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay'ın, bağış adı altında toplanan paralara ve görevine son verilen öğretmenlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2573) (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

264. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Başyayla-Üzümlü, Bozyaka ve Büyükkarapınar köylerinin beton kanal taleplerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2574)  (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

265. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Sarıveliler'e bağlı bazı köylerin yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2575)  (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

266. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman- Sarıveliler -Civler ve Çukurbağ köylerinin okul sorununa ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2576)  (Başkanlığa geliş ta-rihi :  25.9.2000)

267. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman- Sarıveliler-Civler ve Çevrekavak köylerinin sulama suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2577)  (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

268. - Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, pamuk üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2578) (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

269. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman- Sarıveliler-Koçaşlı Köyü içme suyu şebekesi projesine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2579)  (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

270. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman- Sarıveliler'e bağlı bazı köylerin sulama suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2580)  (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

271. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman- Sarıveliler-Esentepe, Adiller ve Boyalık köylerinin içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2581)  (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

272. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman- Sarıveliler-Çevrekavak Köyünün içinden geçen karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2582)  (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

273. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez'e bağlı bazı köylerin sağlık evi, lojman, araç ve personel ihtiyacına  ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2583)  (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

274. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Başyayla'ya bağlı bazı köylerin sulama suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2584)  (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

275. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ayrancı-Böğecik Köyünün telefon sorununa ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2585) (Başkanlığa geliş tarihi :  25.9.2000)

276. - Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın, Yeşilırmak'ın Taşova için tehlike oluşturduğu iddialarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2586) (Başkanlığa geliş tarihi :  26.9.2000)

277. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Selçuk Üniversitesi Rektörlüğünce öğrenci affının hukuka aykırı uygulandığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2587) (Başkanlığa geliş tarihi :  27.9.2000)

278. - Karaman Milletvekili Zeki  Ünal'ın, Karaman-Sarıveliler-Işıklı Köyünün su deposu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2588) (Başkanlığa geliş tarihi :  27.9.2000)

279. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Sarıveliler-Civandere Köyünün sulama sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2589) (Başkanlığa geliş tarihi :  27.9.2000)

280. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Sarıveliler-Civandere Köyünün köprü talebine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2590) (Başkanlığa geliş tarihi :  27.9.2000)

281. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Sarıveliler-Civandere Köyünün futbol sahası inşaatına ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/2591) (Başkanlığa geliş tarihi :  27.9.2000)

282. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin orman köyü statüsünden çıkarılmasına ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/2592) (Başkanlığa geliş tarihi:  27.9.2000)

283. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Sarıveliler-Dumlugöze Köyündeki yol çalışmasına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2593) (Başkanlığa geliş tarihi :  27.9.2000)

284. - Karaman Milletvekili  Zeki Ünal'ın, Karaman-Sarıveliler-Dumlugöze Köyüne bağlı Cavıralan Mahallesinin  elektrik sorununa ilişkin  Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2594) (Başkanlığa geliş tarihi :  27.9.2000)

285. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin içme suyu sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2595) (Başkanlığa geliş ta-rihi :  27.9.2000)

286. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Başyayla-Üzümlü Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2596) (Başkanlığa geliş  tarihi:  27.9.2000)

287. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Sarıveliler-Dumlugöze Köyünün gıda ta-leplerine ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/2597) (Başkanlığa geliş tarihi :  27.9.2000)

288. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Başyayla-Üzümlü ile Sarıveliler ve Çukurbağ köylerinin kanalizasyon sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2598) (Başkanlığa geliş tarihi :  27.9.2000)

289. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Başyayla-Üzümlü Köyünün imam ihti-yacına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/2599) (Başkanlığa geliş tarihi :  27.9.2000)

290. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Sarıveliler-Çukurbağ ve Koçaşlı köylerinin ebe ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2600) (Başkanlığa geliş ta-rihi :  27.9.2000)

291. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, öğrenci yurtları ve yüksek  öğretim kurumlarındaki öğrenci sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2601) (Başkanlığa geliş tarihi :  28.9.2000)

292. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Ankara İli, Gölbaşı İlçesi Tulumtaş Köyünde bulunan tarihî mağaraya ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/2602) (Başkanlığa geliş tarihi :  28.9.2000)

293. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, İçel- Gülnar ve Anamur ilçeleri arasında bulunan karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2603) (Başkanlığa geliş tarihi :  28.9.2000)

294. - Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in, Halkbank ve Ziraat  Bankasının görev zararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2604) (Başkanlığa geliş tarihi :  28.9.2000)
BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

1 Ekim 2000 Pazar

BAŞKAN: Geçici Başkan Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Geçici Kâtip Üye Hüseyin ÇELİK (Van),  Geçici Kâtip Üye Melda BAYER (Ankara)

 

BAŞKAN - Hâkimiyetin kayıtsız şartsız sahibi büyük milletimizin aziz temsilcileri, 21 inci Dönem Üçüncü Yasama Yılının Birinci Birleşimini açıyor; hepinize, bu yasama yılı için, en iyi dileklerimi ve saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

II. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. - TBMM Geçici Başkanı Mehmet Vecdi Gönül’ün, 21 inci Dönem Üçüncü Yasama Yılının hayırlı ve başarılı olmasını bildiren konuşması

BAŞKAN - Bu açılış münasebetiyle, çalışmalara başlarken, müsaadelerinizle, bazı duygularımı ifade etmek istiyorum.

Mucize kelimesinin bile anlatımda yetersiz kaldığı millî mücadelenin mimarı ve eşsiz cumhuriyetimizin kurucusu, milletimizin gözbebeği Büyük Millet Meclisimizin, bugün naçiz şahıslarımızla temsil edilmesi sebebiyle ne kadar iftihar etsek azdır. Başta büyük komutan ve devlet adamı Atatürk olmak üzere, bu abidevî kurumun banilerini şükranla ve minnetle yâd ediyorum. Onların kuruluşta taşıdıkları iman ve hedefledikleri idealler, Meclis çalışmalarımızın değişmez rehberi olmuştur ve olmaya devam edecektir.

Halkımızın temsilini en büyük bir onur telakki eden milletvekillerimiz, bu asil millete kişisel olarak da layık olabilmek için büyük gayret içerisindedirler. Milletvekillerimizin 498'i yüksek tahsillidir. Bunlardan 170'i akademik unvana sahiptir. Yabancı dil bilgisi ise pek çok batı ülkesinin ortalamasının üzerindedir. Müktesebatları incelendiğinde de, hemen hepsinin, siyaset öncesi meslek kariyerlerinde kendilerini ispat etmiş kimseler oldukları görülecektir.

Atatürk'ün "en büyük eserim" dediği Türkiye Büyük Millet Meclisi, ikiyüz seneye yaklaşan parlamento geleneğimizde pek çok ülkeye örnek olacak büyük aşamalar kaydetmiştir; ancak, yine de yapılacak çok şey vardır.

Yüksek malumları olduğu üzere, devleti oluşturan üç kuvvetten yasama organının iki temel işlevi esastır; yasa yapmak ve yürütme erkini denetlemek. Yasama yılının açılışı münasebetiyle, yasa yapma ve denetleme görevimizin çağdaşlaştırılması sadedinde iki hususu huzurlarınıza sunmak istiyorum:

Yaptığımız yasalar içerisinde, hiç kuşkusuz, en önemlilerinden birisi genel ve katma bütçelerdir. Genel Kurulumuz, bakanlık, kurum ve kuruluşlara her yıl yeniden tahsil ve harcama yetkisi vermezse, bilindiği gibi, bu teşekküllerin tek bir kuruşa dahi tasarruf etmeleri mümkün olmaz. Esasen, parlamentolar, başlangıçta, kısaca "bütçe hakkı" dediğimiz hakimiyetin bu temel unsurunun zeminini oluşturmak için kurulmuşlardır.

Son zamanlarda Türkiye'de bütçe niteliğindeki değişiklik, zaman darlığı, Bütçe Komisyonunun yasama ve denetleme işlemlerinin yüzde 80'inin merkezileştiği bir organ haline gelmesi, bütçe müzakerelerinde akademisyenlerin tabiriyle bütçe dışı her konunun görüşülmesi, bütçe hakkının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bütçeye nüfuz edemeden kullanılması gibi bir sonucu doğurabilmektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi ihtisas komisyonlarının bütçe hazırlığında devreye alınması, bir çözüm adımı olarak düşünülebilir. Nasıl ki bir kuruluşla ilgili yasa teklif ve tasarısı ait olduğu Meclis komisyonundan geçmeden Genel Kurula gelemiyorsa, o kuruluşun bütçe ve kesinhesabı da aynı ilgili ihtisas komisyonunun görüşüne mutlaka sunulmalıdır diye düşünüyorum. Elbette, bütçeyle ilgili nihaî düzenleme, sektörel ve kurumlararası dengeler, peşinen, Bütçe Komisyonunca sağlanacaktır. Yasama organının halkın parası üzerindeki hâkimiyetini artıracak bu uygulama bütün Batı parlamentolarında görülmekle beraber, en bariz örnekler olarak İsveç ve Amerika Birleşik Devletleri parlamentoları gösterilebilir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim çalışmalarındaki eksiklik ise, bilgiye ulaşımla ilgilidir. Yürütme erkinin denetlenmesi için, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bu erkin kendisinden bilgi istenmektedir. Halbuki, anayasal olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapmakla görevli bir Sayıştay kurumu vardır. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendi adına denetim yapan bu kurumu harekete geçirmek için hiçbir inisiyatif kullanamamaktadır. Bunun sonucunda ve çağımızın kamu yönetiminde tartışılmaz iki prensibi saydamlık -transparency anlamında- hesabını verebilme (accountability) ilk şartı olan tarafsız bilgiye ulaşma Türkiye Büyük Millet Meclisi için imkânsız hale gelmektedir. Nitekim, İngiliz Sayıştayı (NAO) faaliyetlerinin yüzde 80'ini, Amerika Birleşik Devletleri Sayıştayı (GAO) faaliyetlerinin yüzde 90'ını parlamentodan gelen inceleme taleplerinin karşılanabilmesi için yapmaktadır.

Sayın milletvekilleri, asla şüphe etmiyorum ki, maziden atiye akıp giden zaman içerisinde, Atatürk'ün de ifade ettiği gibi, milletimizin en yüksek ve feyizli hazinesi olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında bulunma onurunu iktisap eden bizler, iktidarıyla muhalefetiyle Büyük Türk Milletinin emrinde olma şerefinin idraki içinde, bu yeni yasama yılında da insanüstü bir gayretle halkımızın hizmetinde olacağız. Allah hepimizin yardımcısı olsun.

Yeni yasama yılımızın hayırlı ve başarılı olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır.

Gündemimize göre, Sayın Cumhurbaşkanımız yeni yasama yılının açılış konuşmasını yapacaklardır.

Sayın Cumhurbaşkanımız, açılış konuşmasını yapmak üzere şu anda Genel Kurul salonunu teşrif etmektedirler. (Alkışlar)

(İstiklal Marşı)

BAŞKAN - Hoş geldiniz Sayın Cumhurbaşkanım.

Buyurun efendim.

III. - SÖYLEVLER

1. - Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, 21 inci Dönem Üçüncü Yasama Yılının açış konuşması

CUMHURBAŞKANI AHMET NECDET SEZER - Türkiye Büyük Millet Meclisinin Sayın Başkanı, sayın milletvekilleri; sizleri içten duygularla, en üstün başarı dileklerimle ve saygılarımla selamlıyorum.

Türk Ulusal Kurtuluş Savaşının içinde oluşan, ulusumuzun bağımsızlık hareketini yöneterek başarıya ulaştıran ve ulusal iradeyi temsil eden Yüce Meclisimizde konuşmaktan büyük onur duymaktayım.

Bu Meclis, "egemenlik kayıtsız, koşulsuz ulusundur" ilkesinin özgür seçimler yoluyla oluşturduğu, demokratik rejimimizin temel kurumu, ulusal egemenliğin somutlaştığı ve temsil edildiği yüce bir organdır.

Her organ gibi Türkiye Büyük Millet Meclisinin de demokrasinin temelini oluşturan "kuvvetler ayrılığı" anlayışına uygun biçimde kendi yetki ve sorumluluklarını özenle yerine getirmekte olması, anayasal düzenimizin bir güvencesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve onun saygıdeğer üyelerinin güven ve desteğinin korunması, saygınlığının yüceltilmesi konusunda en üst düzeyde duyarlılık gösterileceği kuşkusuzdur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugünkü konuşmamda, Türkiye'nin önündeki siyasal, toplumsal ve ekonomik sorunların tümünün bir derlemesini yapmak ve bunların her birini tek tek ele almak çabası içinde olmayacağım. Bunun yerine, başladığımız yeni binyılda Türkiye'nin çağdaş uygarlık düzeyine erişme çabasında öncelik vermesi gerekecek kimi konular hakkındaki görüş ve düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım. Bunlar, aslında, sizlerin de yakından izlediğiniz ve bu yasama döneminde üzerinde ayrıntılı biçimde duracağınız konulardır.

Her şeyden önce, Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve ulusuyla bölünmez bütünlüğünün, Atatürk ilke ve devrimlerinin korunup kollanmasında hepimize sorumluluk düşmektedir. Cumhuriyetimizin değiştirilemez nitelikteki temel özellikleri, başta laiklik ilkesi olmak üzere bizlere yol göstermeye devam etmekte olup, buna yönelebilecek hareketlere karşı kararlılıkla savaşım vermemiz gerektiğini vurgulamakta yarar görüyorum.

Koşulların her geçen gün farklı bir boyut kazandığı yepyeni bir dünyada yaşıyoruz. Yakın geçmişte insanlık için bir düş olmaktan öteye geçmeyeceği sanılan pek çok düşünce, günümüzde yaşama geçirilmiştir.

Bir yandan anlamsız savaşlar, terör olayları, afetler, yoksulluk ve acılarla hatırlayacağımız 20 nci Yüzyıl, öbür yandan bilim ve teknoloji alanında başdöndürücü gelişmelerin yaşandığı ve her alanda yepyeni bir yapılanmanın başladığı bir çağ olmuştur. Bu kapsamda, düşünce sistemleri de değişmiş; demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları kavramları, ulusların geleceğe yönelişlerinde belirleyici rol oynayan evrensel değerler olarak önem kazanmıştır. Bu kavramlara, gerek özde gerek uygulamada verilen değer, bugün, artık, uygar olabilmenin tek ölçütüdür.

Hukuk devleti kavramı, çağdaş demokrasilerin belirleyici özelliğidir. Yaşadığımız dünyada, yine çağdaş uygarlık düzeyine ulaşabilmek, ancak hukuk devleti ilkesinin evrensel ölçülere uygun olarak gerçekleştirilmesi, geliştirilmesi ve korunmasıyla olanaklıdır. Bugün, özgürlükçü demokrasilerdeki temel anlayış, devletin birey için var olduğudur. Bu anlayış, bireyin toplumsal yaşamın her alanında öne alınmasını ve önde tutulmasını gerektirmektedir. Kuşkusuz, böyle bir sonuca varılması, yalnızca sözünün edilmesiyle değil, hukuksal ve yönetsel düzenlemelerin bu amaca yönelik olarak gözden geçirilmesiyle olanaklıdır. Buna ek olarak, eğitim sistemimizin de bu temele oturtulması, diğer bir değişle bu anlayışın bir yaşam biçimine dönüştürülmesi gereklidir. Sonuçta, hukuk devleti, bireylerin hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı, yönetenlerin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimine bağlı olduğu, böylelikle bireylere hukuk güvenliğinin sağlandığı devlettir. Bundan da anlaşılacağı gibi, demokrasi ile hukuk devleti, biri olmadan diğeri düşünülemeyecek iki temel kavramdır.

Türkiye'nin kimi sorunlarının temelinde kurallara uymamak ve kurumsallaşamamak yatmaktadır. Kuralların yönetilenler için olduğu, yönetenlerin kurallara uymama özgürlüğünün bulunduğu anlayışı birçok sorunun kaynağıdır. Sonuçta, demokratik yaşam, kurallara uymama özgürlüğü kazanma yarışına dönüşmektedir. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) Yolsuzluklardan kayırmacılığa, trafik sorunundan organize suç olgusuna birçok aksaklığın arkasındaki temel nedenlerden biri budur. O nedenle, yönetim sorumluluğu üstlenenlerin öncelikle kurallara uyma ve uyulmasını gözetme konusundaki duyarlılığı büyük önem taşımaktadır. Toplumsal ve siyasal yaşamda demokrasi anlayışının ve geleneğinin gelişmesi ölçüsünde bu sorunların üstesinden gelinmesinin yolu açılmaktadır.

Hukuk devleti kavramının işlerliği yönünden devletin hukuka bağlılığı ile yasama ve yürütme erklerinin bağımsız yargı tarafından denetimi önemli ve zorunlu ilkelerdir.

Bu anlamda, yargının bağımsızlığını pekiştirecek ve zaman kaybının bireyler yönünden yol açtığı zararları ortadan kaldıracak biçimde adalet düzeneklerinin hızlı işlemesini sağlayacak bir yargı reformunun üzerinde durulması gerektiği inancındayım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Ulu Önder Atatürk'ün çağdaş uygarlık düzeyine erişmemiz yönündeki yönergesiyle uyumlu olacak biçimde, Anayasamızda, Türk Ulusunun gereksinmelerine yanıt oluşturacak iyileştirmelerin yapılması ve evrensel ölçütlerin hukuk sistemimize kazandırılması zamanı gelmiştir. Gerçekleştirilecek anayasal değişiklikler, Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde uyması gereken kıstasların karşılanması gereğiyle de örtüşmektedir. Bu değişiklikleri Avrupa Birliği istediği için değil; fakat, halkımızın hak ettiği düzenlemeler olduğu için gerçekleştirmemiz gerekmektedir. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Türkiye'nin çağdaş, demokratik uluslar topluluğu içindeki saygınlığını artırmak yönünde Anayasamızın gözden geçirilip, özgürlükçü, katılımcı, güvenceli, devlet organları arasında görev ve yetkileri dengeleyen, hukuk devleti ilkesini üstün kılacak bir anayasa oluşturulmasına gereksinme bulunmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Uyum Komisyonu çalışmalarının yeni yasama yılında olgunlaştırılıp sonuçlandırılması için, siz değerli milletvekillerine tarihî bir sorumluluk düşmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu tarihî sınavdan başarıyla çıkacağına ilişkin güçlü inancımı bu fırsattan yararlanarak vurgulamaktan ayrı bir mutluluk duymaktayım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, insan hakları alanında evrensel normlara uyum sağlamak için, Anayasa ve yasalarında gerekli değişiklikleri yapmak zorundadır. Uygarlık düzeyinin bir göstergesi olarak kabul edilen ve uluslararası alanda büyük gelişme gösteren insan hakları hukuku verileri hukukumuza yansıtılmalı, uluslararası sözleşmeler karşısında Anayasa ve yasa kuralları gözden geçirilerek, sözleşmelerde öngörülen evrensel standartlar hukukumuza kazandırılmalıdır.

Anayasaya göre, Cumhurbaşkanı, yalnız "yürütme organı" içinde değil, yargı yönünden de üstün bir konuma ve önemli yetkilere sahip bulunmaktadır. Yasaların iptali isteminde bulunabileceğinden, Anayasaya uygunluğun yargısal denetiminde de önemli bir yetkiye sahiptir.

Kimi yüksek mahkeme üyelerini ve özellikle Anayasa Mahkemesi üyelerini, devletin ve bu bağlamda yürütme organının da başı olan Cumhurbaşkanının seçmesi, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmamaktadır.

"Hukuk devleti" ya da "hukuka bağlı devlet", yönetenlerin de yönetilenler gibi hukukla bağlı kılınmasını öngörür. Devletin üstün otoritesinin hukuka bağlılığının sağlanmasının ilk koşulu, yargı denetiminin devletin tüm organlarını kapsamasıdır.

Anayasanın 105 inci maddesinde, Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine yargı mercilerine başvurulamayacağı; 125 inci maddesinde, Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemlerin yargı denetiminin dışında tutulacağı; 159 ncu maddesinde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamayacağı; 129 uncu maddesinde, uyarma ve kınama cezalarının yargı denetimi dışında bırakılacağı belirtilmiştir.

Kişilerin hukuksal durumlarını etkileyebilecek olan Cumhurbaşkanının devletin başı sıfatıyla değil, yönetimin başı sıfatıyla tek başına yapacağı işlemler ve diğer konulardaki sınırlamalar hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır.

Yasama ve yürütme organlarının işlemlerin hukuka uygunluğunu denetlemekle görevli yargıçların güvenceli ve yargının bağımsız olması, hukuk devletinin en önemli gereklerindendir.

Anayasanın 140 ncı maddesinde "Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler" denilmesine karşın, adlî ve idarî yargıda görev yapan yargıçlar ve savcılar, Adalet Bakanının başkanlık yaptığı, müsteşarın doğal üyesi olduğu ve diğer üyelerin Cumhurbaşkanı tarafından seçildiği, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun gözetim ve denetimi altındadırlar. Adalet Bakanı, yargıç ve savcıları gerekli gördüğü yerlerde, geçici olarak görevlendirebilir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun atama, yükselme, yer değiştirme, disiplin ve her türlü özlük işleri hakkında aldığı kararlara karşı yargı yerlerine başvurulamaz. Ayrıca, Yargıtay, Danıştay ve Uyuşmazlık Mahkemesi üyelerini seçmekle görevli Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun oluşum ve çalışma biçiminden doğan pek çok sakıncalar yargıç bağımsızlığı ve dolayısıyla hukuk devleti ilkesini zedelemektedir.

Hukuk devletinin, hukukun üstünlüğü ilkesinin gerçekleşmesini zorlaştıran, Anayasa yargısına ilişkin kimi sorunlar bugüne kadar hâlâ aşılamamış bulunmaktadır.

Anayasanın geçici 15 inci maddesinin son fıkrası, bunlardan en önemlisini oluşturmaktadır. Fıkraya göre, Millî Güvenlik Konseyi dönemi içerisinde çıkarılan yasalar ile kanun hükmünde kararnamelerin Anayasaya aykırılığı savlanamaz. Böylece, 12 Eylül 1980 ile 7 Aralık 1983 tarihleri arasında çıkarılan yasaların ve kanun hükmünde kararnamelerin Anayasaya uygunluk denetimi yapılamamaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisince Anayasa değişiklikleri yapılırken geçici 15 inci maddenin son fıkrasının yürürlükten kaldırılmasına da olanak bulunamamıştır.

Anayasa Mahkemesince denetlenemeyen normların ikincisi, olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleridir. Anayasanın 148 inci maddesine göre "olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz."

Anayasanın 121 ve 122 nci maddelerinde de, olağanüstü hal ve sıkıyönetim süresince, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunun, bu durumların gerekli kıldığı konularda kanun hükmünde kararnameler çıkarabileceği öngörülmektedir. Böylece, bu rejimlerde, temel haklara ve özgürlüklere ilişkin getirilebilecek sınırlama ve yasaklamalar yargı denetimine bağlı olmamaktadır. Oysa, anayasal bir rejim olan olağanüstü yönetim usullerinde de hukukun üstünlüğü ilkesi geçerli olmak zorundadır. Nitekim, Anayasanın 15 inci maddesinde, savaş, seferberlik ve sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının durumun gerektirdiği ölçüde durdurulabileceğinin öngörülmesine karşın, olağanüstü hal kanun hükmünde kararname kurallarının 15 inci maddeye göre yargısal denetimini yapma olanağı bulunmamaktadır.

Çağdaş demokratik uluslar topluluğuna katılabilmemiz için Anayasanın gözden geçirilip, özgürlükçü, çoğulcu, katılımcı, güvenceli, devlet organları arasında görev ve yetkileri dengeleyen, "hukuk devleti" ilkesini sözde bırakmayıp yaşama geçiren bir anayasa oluşturulması gerekir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devlet organlarının hukuka bağlanması ve hukukla sınırlanması, erkler ayrılığı ilkesiyle gerçekleşir; devlet organlarının üstün kurallara bağlılığı sağlandığı ölçüde de hukuk devleti gelişir. Hukuk devletinde, yasama organı da dahil olmak üzere, devletin tüm organlarının üstünde hukukun mutlak egemenliği vardır. Yasa koyucunun, işlemlerinde, kendini her zaman Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla bağlı tutması gerekir.

Anayasanın 6 ncı maddesinde, egemenliğin kayıtsız koşulsuz ulusun olduğu, Türk Ulusunun, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanacağı, hiçbir kimse ya da organın kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağı belirtilmiş; yasama, yürütme, yargı organlarının görev ve yetkilerine de 7 nci, 8 inci ve 9 uncu maddelerinde yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre, Anayasada, başlangıç bölümünde de vurgulandığı gibi, güçler ayrılığı ilkesi benimsenmiştir. Güçler ayrılığı ilkesine göre, yasama, yürütme ve yargı organları kendi alanlarında ulusa ilişkin egemenliği kullanırlar, birbirlerinin görev ve yetki alanlarına karışmazlar.

Anayasanın 7 nci maddesinde, yasama yetkisinin, Türk Ulusu adına Türkiye Büyük Millet Meclisince kullanılacağı, bu yetkinin devredilemeyeceği; 8 inci maddesinde, yürütme yetki ve görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından Anayasaya ve yasalara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği belirtilerek bu iki organın görev ve yetki alanları ayrılmıştır.

Anayasanın 87 nci maddesinde, yasa koymak, değiştirmek ve kaldırmak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. Parlamenter demokratik rejimin temeli olan yasama organları, iktidar ve muhalefetiyle tüm ulusun temsilcilerinden oluşan organlardır. Yasal düzenleme gereksiniminin yasama organınca karşılanması, temel anayasa kuralıdır. Devletin amacı ve varlık nedeniyle bağdaşmayan ve belirli zamanlar için oluşan geçici çoğunluğa dayanılarak çıkarılan yasalar, kamu vicdanında olumsuz etkiler yaratır.

Anayasanın 87 nci ve 91 inci maddelerinde, Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilebileceği, yetki yasasının, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin amacını, kapsamını, ilkelerini ve süresini göstereceği belirtilmiştir.

Yasama yetkisi aslî bir yetki olup, Türkiye Büyük Millet Meclisine ilişkindir. Bakanlar Kuruluna verilecek kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi ise, kendine özgü, ayrık, konu, amaç ve kapsam yönünden sınırlı ve türevsel bir yetkidir. Bu yetki verilirken, Anayasada öngörülen öğelerin belli içeriğe kavuşturularak somutlaştırılması, konunun belirginleştirilmesi ve verilen yetkinin açıkça sınırlandırılarak çerçevenin çizilmesi gerekmektedir. Ayrıca, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin, önemli konular, ivedi ve zorunlu durumlar için verilmesi koşuldur.

Kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin ivedi ve zorunlu olmayan durumlar için verilmesi, hemen her konuda düzenleme yetkisi tanınarak uygulamaya yaygınlık ve süreklilik kazandırılması yasama yetkisinin devri anlamına gelir ve Anayasayla bağdaşmaz. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Bu durum, yasama ve yürütme erkleri arasındaki dengenin bozulmasına, yürütme organın yasamaya karşı üstün konuma gelmesine, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi ayrık ve türevsel bir yetki iken, bu yetkinin aslî yetkiye dönüşmesine neden olur.

Ayrıca, Anayasanın 91 inci maddesinde "sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasî haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez" ve 163 üncü maddesinde "Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma yetkisi verilemez" denilerek, kanun hükmünde kararnameyle düzenlenemeyecek konular belirtilip bir yasak alan yaratılmıştır. Yasak alana giren konuların yalnızca yasayla düzenlenmesi olanaklıdır.

Bütün bunlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin "yasama yetkisinin devredilmezliği" ilkesine özenle sahip çıkması gerektiğini göstermektedir.

Anayasanın 11 inci maddesinde, Anayasa hükümlerinin devletin tüm organlarını bağlayan üstün kurallar olduğu belirtilirken ve 104 üncü maddesinde, Cumhurbaşkanının Anayasanın uygulanmasını gözetmesi ve Anayasanın ilgili maddelerine uyarak görev yapması ve yetki kullanması öngörülürken, amaçlanan, hukuk devleti ilkesine geçerlilik kazandırılmasıdır. Cumhurbaşkanının, daha önceki cumhurbaşkanları döneminde olduğu gibi, kanun hükmünde kararnameleri Anayasaya ve hukuka uygunluk yönünden değerlendirirken amacı, yürütmenin organlarından biri olan Bakanlar Kurulunu ya da devlet işleyişini engellemek değil, tam tersine, yardımcı olup, Anayasaya ve hukuk devleti ilkesine uygunluğu sağlamaktır. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anayasa değişikliği bağlamında zaman zaman gündeme gelen bir konu da ölüm cezasının kaldırılmasıdır. Bu konuda bir anayasa değişikliğine gereksinim bulunmamaktadır. Aynı sonucun, Türk Ceza Yasasının ölüm cezası gerektiren suçların, ölüm cezası dışında, örneğin, ağırlaştırılmış ömür boyu hapis ile cezalandırılmasını sağlayacak bir gözden geçirmeye bağlı tutulmasıyla elde edilebileceğini belirtmek isterim. Böylelikle, uzun yıllardır uygulanmayan ölüm cezası yasal olarak yürürlükten kaldırılmış olacaktır.

Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin değerli üyeleri; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ülkesi ve ulusuyla bölünmez bütünlüğüne, üniter özelliğine, anayasal, demokratik, parlamenter düzenine kasteden ve 1984'ten bu yana toplumsal ve ekonomik yaşamımız yönünden önemli bir tehdit oluşturan bölücü terör hareketine karşı devletin verdiği savaşım, öncelikli bir konu olma özelliğini korumuştur. Bu süre içerisinde terörün yol açtığı zararın boyutları, ne yazık ki çok büyük olmuştur. 15 Ağustos 1984'ten bugüne kadar Türkiye genelinde meydana gelen 36 320 olayda, güvenlik güçlerimiz 5 851 şehit ve 11 917 yaralı vermiştir. Sivil halkın uğradığı saldırılar sonucu 5 435 vatandaşımız yaşamını yitirmiş, 6 141 vatandaşımız da yaralanmıştır. Teröristlerden 25 587'si operasyonlarda ölmüş, 850'si yaralanmış, 9 217'si de yakalanmıştır. 2 476 terörist ise teslim olmuştur. Gelinen noktada, terörün şiddet boyutu, ezici bir güç kullanımı ile baskı ve denetim altına alınmıştır.

Devletin resmî dili, bayrağı, sınırları, egemenlik hakları her türlü tartışmanın üstünde olup, bunların korunması devletin meşru hak ve görevidir. Hiçbir devletin kendi anayasal düzeninin yıkılmasına ve ülkenin bölünmesine hoşgörüyle yaklaşmasına olanak yoktur.

Amacı ne olursa olsun terörizmin hiçbir türünün haklı görülmesi düşünülemez. Günümüzün ciddî tehditlerinden biri olan terörizmin ve terör eylemlerine katılanların ve bunu destekleyenlerin uluslararası toplum tarafından en güçlü biçimde kınanmaları gerekir. Bu tehlike karşısında uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi, terör eylemlerine parasal desteğin önlenmesi ve teröristlerin adalet önüne çıkarılmasını öngören uluslararası sözleşme ve kararların tam olarak uygulanması gerekmektedir. Tüm ülkeleri bu yönde özendirmeye ve onların terör örgütlerinin ve bağlantılı kimi paravan kuruluşların etkinliklerine engel olmaları yönünde çaba harcamaktayız.

Bölücü terör örgütünün 1999 yılında aldığı, kimi unsurlarıyla yurt dışına çekilme kararına ve eylemlerin terörle savaşımda sağlanan başarılar sonucu azalmasına karşın, bu tehdit karşısında uyanık olmamız gerekliliği ortadan kalkmış değildir. Ülke huzuru, güvenliği ve iç barış yönünden, terör eylemlerinin Türkiye'nin gündeminden tamamen düşmesi zorunludur. Diğer ülkelere düşen sorumluluk da, teröre destek sonucunu doğuracak, sağduyudan uzak yaklaşımlara yönelmemeleridir. Teröre şu veya bu biçimde verilen destek ve teröristlere gösterilen hoşgörünün sonunda ters tepeceği ve bu ülkelerin kendi çıkarlarına zarar vereceği bilinmelidir. Bunun geçmiş dönemlerden örnekleri az değildir.

Terörle savaşımda son derece başarılı operasyonlar sürdüren Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve diğer tüm güvenlik güçlerinin büyük bir özveri ve sorumluluk duygusuyla görevlerini yerine getiren mensuplarına, ilgili kamu yöneticilerine ve bu tehlike karşısında sergilediği birlik, beraberlik ve dayanışma için ulusumuza takdir duygularımı dile getirmeyi bir görev bilirim.Bu vesileyle aziz şehitlerimizi rahmet, kahraman gazilerimizi minnetle anıyorum. Şehit ve gazilerimizin yakınlarına sabır ve güç diliyorum. Yüce Meclisimize de, bu ülkenin kahraman askerlerine ve güvenlik güçlerine terörle mücadelede her zaman sağladığı destekten dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.

Terörün etkileri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde, eskiden beri diğer bölgelerle var olan gelişmişlik farklılıklarına ek olarak, yoğun bir yıkıma yol açmış ve bu bölgemizdeki ekonomik ve toplumsal geri kalmışlık bir ölçüde teröre altyapı oluşturan önemli bir etken olmuştur. Bugün terörle savaşımda sağlanan başarı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizin yurdun diğer bölgeleriyle her alanda bütünleşmesinin sağlanması amacıyla gerçekçi ve uygulanabilir yeniden imar ve onarım önlemlerinin harekete geçirilmesi için elverişli bir ortam yaratmış bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kamu yönetimi, ekonomi, sağlık, eğitim, kültür ve toplumla ilişkiler alanlarında bir dizi önlem içeren bir eylem planını bölgede uygulamaya koymuştur. Bunun yanı sıra, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı da bölgenin kalkındırılması için önemli hükümler içermektedir. Söz konusu önlemlerin, yeterli kaynak sağlanarak ivedilikle ve başarılı bir biçimde uygulanmasını Türkiye Cumhuriyetinin geleceği yönünden yaşamsal önemde görmekteyim. Devlete karşı terör yoluyla bir sonuç alınamayacağının terör örgütünün kendisi tarafından da geç de olsa anlaşıldığı günümüzde, geçmişin karamsarlığının yerini özgüvene ve geleceğe umutla bakabilen bir ortama bırakmış olması ulusça memnunlukla karşıladığımız olumlu bir gelişmedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devletin siyasal, toplumsal, hukuksal ve ekonomik düzenini değiştirerek, dinî esasları temel alan teokratik bir düzen kurulmasını amaçlayan irtica, devlete sızma özelliği ve silahlı eylem yeteneğiyle ulaştığı yüksek tehdit düzeyiyle toplumumuzda haklı kaygılar uyandırmaktadır. Anayasada belirtilen demokratik, laik sosyal yapımızı yıkmayı amaçlayan her tehdidi olduğu gibi, irtica tehdidini de önlemek devletin ana görevleri arasındadır. Türkiye Cumhuriyetinin değiştirilemez temel niteliklerinden olan laiklik ilkesinin yol gösterici olacağı Anayasamızda belirtilmiştir. Yine Anayasamızda, kimsenin, devletin sosyal, ekonomik, siyasal ya da hukuksal temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma ya da siyasî ya da kişisel çıkar ya da nüfuz sağlama amacıyla her ne biçimde olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemeyeceği ve kötüye kullanamayacağı öngörülmektedir.

Demokrasilerin kendini koruma hakkı tartışma götürmez bir olgudur. Demokratik toplum düzeninin bireye sağladığı haklar yanında, yüklediği görev ve sorumlulular da bulunduğu unutulmamalıdır. Türkiye'de karşı karşıya bulunulan dış destekli irtica faaliyetlerine karşı, Anayasa ve demokratik hukuk düzeni çerçevesinde, devletin tüm kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşları tarafından anayasal düzenimizin temelini oluşturan laikliğin korunması ve bu bağlamda dinin siyasal amaçlarla kullanılmasının önlenmesi ve ulusal eğitimin bu tür hareketlerin etkisinden kurtarılması amacıyla toptan savaşım verilmektedir. Bu savaşımda, toplumun aydınlatılması özel bir önem taşımaktadır. İrticaya karşı bu savaşım, temel dayanağını ve gücünü Atatürk ilke ve devrimlerinden, Anayasa ve yasalardan ve ulusumuzun çağdaş değerler ve uygarlık yönünde gelişme azim ve kararlılığından almaktadır. Bu kararlılık karşısında, karanlık düşüncelerin esin kaynağı olduğunda kuşku bulunmayan boşa çabaların başarısızlığa mahkûm olması kaçınılmazdır. Bu savaşımın, halkın dinî inançlarına karşı çıkmak gibi gösterilmesi de başlıbaşına bir din sömürüsüdür. Demokratik laik düzenin, inanç sahibi insanlarımızın birey olarak dinî yükümlülüklerini yerine getirmelerine engel oluşturmadığını, yeri gelmişken vurgulamak isterim.

İrtica ile savaşımda başarılı olunmasında, tehdidin boyutları hakkında sağlıklı tanıya ve tehdidin ortadan kaldırılmasına ilişkin anlayış birliğine varılmasına gereksinme duyulmaktadır. Yüce Meclisimizin ve temsil ettiği halkımızın bu konudaki duyarlılığı ve yasa uygulayıcılarının görev bilinci ve sorumluluğu bu savaşımın güvencesidir. İrtica ile savaşımda gereksinme duyulan ve Yüce Meclisimize sunulan tasarıların ivedilikle yasalaşması ve etkin biçimde uygulamaya konulması, bu konuda başarıya ulaşmamızı sağlayacaktır.

Sayın  Başkan, değerli milletvekilleri; yıkıcı, bölücü ve irtica yönelimli eylemler bağlamında önemli bir konuya değinmekte yarar görüyorum. Şu anda Türkiye genelinde yayın yapan 1 196 radyo kanalından 261'inin ve 359 televizyon kanalından 66'sının, yayın ilkelerine aykırı olarak ideolojik amaçlı yayın yaptığı belirlenmiştir. Bunun altında, yıkıcı ve bölücü öğelerin, kitleyle iletişimde özel radyo ve televizyon yayınlarının oynadığı önemli rolden yararlanma amacı yatmaktadır. Bu durum, ülkemizde özgür yayın hakkının kötüye kullanılmasına üzücü bir örnek oluşturmaktadır. Yıkıcı, bölücü ve irticaî yayınlara karşı zaman yitirilmeden gerekli adımların atılabileceğini umuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ulusal ve uluslararası düzeyde örgüt oluşturarak, yasalara aykırı biçimde haksız çıkar ve yüksek kazanç sağlamayı amaçlayan örgütlü suçlar, birçok ülkede olduğu gibi toplumumuzda da savaşım vermemiz gereken bir sorun olmaya devam etmektedir. Kamuoyunda haklı olarak kaygılara yol açan ve toplumsal istikrarı tehdit eden örgütlü suçlara karşı her türlü yasal olanaktan yararlanılarak sürdürülen savaşım, önemli bir konu olma özelliğini korumaktadır.

Örgütlü suçlara karşı yönetsel ve yasal önlemleri içeren bir eylem planı çerçevesinde sürdürülen savaşımda son yıllarda başarılı sonuçlar elde edilmiştir.

Küreselleşen dünyanın ortak sorunlarından biri olan yolsuzluk, ortaya çıktığından bu yana kamu kesimini ilgilendiren bir olgu olarak ele alınmakta, toplumsal düzeni ve kamu kaynaklarını aşırı derecede yıpratan bir toplumsal hastalık olarak kabul edilmektedir. Her ülkenin içinde bulunduğu koşullara göre farklılık gösteren yolsuzluk olayı, ülkemizde, üzerinde özenle durulması gereken bir boyut kazanmıştır.

Günümüzün küreselleşen dünyasında ülkelerdeki yolsuzlukların uluslararası bağlantıları olabilmekte ve ortaya çıkan olumsuzluklar gelişmiş-azgelişmiş ayırımı yapmaksızın tüm ülkeleri etkilemektedir.

Yolsuzluklar, yalnızca günümüz toplumlarına özgü olaylar değildir. Yolsuzluğun, devlet örgütünün ortaya çıkışından beri var olduğu ileri sürülmektedir. Hemen her toplumda değişik biçimlerde kendini gösteren bu toplumsal olayın yapısal, etik, bürokratik ve ekonomik nedenleri vardır.

Türkiye'de yolsuzluğun sosyoekonomik nedenleri; hızlı nüfus artışı, çarpık kentleşme, eğitim eksikliği, çalışanlar arasındaki ücret uçurumu ve yetersizliği, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve bütün bunların neden olduğu toplumdaki etiksel çöküntü biçiminde sıralanabilir.

Toplumun etik ve hukuksal kurallarını ihlal eden yolsuzluk yanında, dar bir çevreye büyük çıkar sağlanmasına olanak veren, kamu kaynaklarını belirli çevrelerin çıkarına dönüştüren, kıt kaynakların kamu yararına eşitlik ve adalet ilkelerine uygun, akılcı kullanımına engel olan tüm siyasal ve yönetsel yozlaşmaları da yolsuzluk kapsamında ele alıp değerlendirmek zorunlu duruma gelmiştir.

Bireysel etik düşüklükleri ile sosyoekonomik koşullardan kaynaklanan rüşvet olgusunun, yolsuzluk olaylarında hep ilk sırayı işgal etmesi, çoğu kez, sorunu büyük boyutlarıyla görmeye engel oluşturmaktadır. Kuşkusuz, rüşvetle savaşım büyük önem taşımaktadır. Ancak, bu savaşım, bizi rüşvet olaylarının çok üzerinde büyük kaynakların yitirilmesine neden olan siyasal, yönetsel ve ekonomik yolsuzluklarla savaşım amacından uzaklaştırmamalıdır.

Yolsuzluğun olumsuz etkileri, önce demokrasinin temelini oluşturan hukuk devleti ilkesi alanında görülür; hukuka bağlılık ve güven yok olur.

Bunun yanı sıra, yolsuzluk, yasal otoriteye karşı duyulan saygıya büyük zarar verir; siyasal otorite ile halk arasında yabancılaşma başlar.

Ekonomik yolsuzluğun en belirgin örneğini oluşturan kayıtdışı ekonomi ve genel anlamda vergi kaçırma olgusunun boyutları çok yüksek düzeylere ulaşır.

Yolsuzluk ortamında büyük kaynakların yitirilmesi söz konusudur.

Kamuda çalışanların ücret rejimi de yolsuzluğun bir başka nedenidir. "Eşit işe eşit ücret" ilkesiyle düzenlenen personel rejimi, aradan geçen otuz yılı aşkın zaman içinde bozulmuş, bürokratik kademeler ve sınıflar arasında uçurumlar oluşmuştur. Bunun yanında bir hususu önemle vurgulamak gerekir ki, ücret, çalışmanın ölçüsü olmamalıdır. Kamu hizmeti kutsal bir görevdir; bu hizmette yer alan tüm görevliler, en alt kademesinden en üstte bulunanlara kadar, eğer görevlerini en iyi biçimde yerine getirirlerse, bu bilince ulaşırlarsa, bundan ülkemiz ve halkımız kazançlı çıkar; bu işin onuru da, görevlerini hakkıyla yapmanın vicdan rahatlığını taşıyan kamu görevlilerinin olur.

Yolsuzluk, toplum yaşamının, demokratik rejimin ve birey etiğinin büyük aşınmaya uğramasına, bunların sonucunda da sosyal çöküntüye neden olur.

Yolsuzlukların önlenmesinde, devletin, gereklilik, verimlilik, tutarlılık ve etkinlik ilkelerine göre yapılandırılması, kamu personel rejiminin iyileştirilmesi, kamu hizmetinin aksatılmadan yürütülüp bu hizmetlere hız kazandırılması, kamu yönetiminin nitelikli hizmet sunacak biçimde saydamlaştırılması, yönetim üzerindeki siyasal baskıların azaltılması önemli rol oynayacaktır.

Yolsuzlukların önlenmesinde denetim, kuşkusuz önemli bir etmendir. Tüm kamu birimleri ile işlemlerinin geleneksel düzenlilik denetimi yanında içdenetim ve verimlilik denetimleri ile uygulama ve karar alma süreçlerinde denetlenmesi olanaklarının artırılması, yolsuzlukların en alt düzeye indirilmesinde yardımcı olacaktır. Ayrıca, kamu ihaleleri, dışticaret, kamu borçlanmaları, bankacılık, sermaye piyasaları, yatırım teşvikleri, özelleştirme gibi yüksek yolsuzluk riski taşıyan alanlarda saydamlığın sağlanması, yolsuzlukların ortadan kaldırılmasında etkin olacaktır.

Yolsuzluğu önlemenin bir yolu da, yönetsel işlem, düzenleme ve kararların yasalara uygunluğunun sağlanmasıdır; ancak, yasalara uygunluğun her zaman tek başına yolsuzluğu önlemeye yetmediği de bir gerçektir. Uygulayıcıların niyetleri, bu yönden, en az yasaya uygunluk kadar önemli bir etkendir.

Yolsuzlukla savaşımda alınması gereken önlemler, hazine birliği ilkesinin benimsendiği, bütçenin samimiyet ve denklik ilkelerine uygun hazırlanabildiği, ekonomik ve sosyal gelişmeleri olumlu etkileyecek bir gelir-gider yapısına kavuşturulabildiği ve özellikle bütçe, fon, dönersermaye ve vakıf dağınıklığının giderilebildiği ölçüde başarılı olacaktır.

Yolsuzlukları önlemek için saydam bir devlet yapısı oluşturulmalıdır. Bu amaçla, halkın bilgi alma, bilgiye ulaşma ve bilgilendirme hakkı güvence altına alınmalıdır. Yönetimde saydamlığın sağlanması, açıklık ve etkin bir denetim, yolsuzluk yapılmasını büyük ölçüde engelleyecektir.

Ulusumuzun yaşam biçimi olarak benimsediği demokratik rejimimizin çağdaş kural ve kurumlara, kamu yönetiminin saydamlığa kavuşturulması, halkımızın, bürokratların ve politikacıların temiz toplum yaratmak azim ve kararlılıkları, yolsuzlukla savaşımda var olan ve alınacak önlemlerin başarı şansını artıracaktır.

Ülkemizin demografik gelişiminde cumhuriyetin ilanından günümüze kadar önemli dalgalanmalar olmuştur. Cumhuriyetin kuruluşundan 1960'lı yıllara kadar, çağdaş ilkeleri gerçekleştirecek yeni insanın yetiştirilmesi için nüfus artırıcı politikalar uygulanmıştır. Bu dönemde, farklı dünya anlayışı ve ufku olan insanı yetiştirme çabasındaki eğitim kurumlarının amacı "cumhuriyet, ulus, çağdaşlaşma" üçlüsünü gerçekleştirmek olmuştur. 1960'lı yıllarda nüfus artışını özendirme yerine demokrasi ve insan hakları çerçevesinde sağlıklı ve eğitimli nüfus artışını öngören politikalar yürürlüğe konulmuş ise de, bu politikaların başarısı için gerekli kaynak ayrılamamıştır. Sonraki yıllarda alınan önlemler ve halkın bu yönde eğitilmesi yeterli olmamıştır. 1999'a kadar her yıl yüzde 2'nin üzerinde gerçekleşen nüfus artışı, 1999 yılında yüzde 1,5'e düşürülmüştür. Gelişmiş ülkelerde bindelerle anlatıldığı ve ülkemizin kaynak yetersizliği göz önünde bulundurulursa bu oranın ne kadar yüksek olduğu yeterince vurgulanmış olur.

Hızlı nüfus artışı ekonomiye büyük sorunlar yüklemektedir. Gelir dağılımının bozulmasında, işsizlikte, kalkınmanın gerçekleştirilemeyişinde, sağlıksız kentleşmede, eğitim ve sağlık sorunlarının büyümesinde aşırı nüfus artışı önemli etmendir; toplumun sosyal ve kültürel gelişimini etkilemektedir.

Nüfus artışının olumsuz bir etkisi, gelir dağılımındaki dengesizliği artırmasında görülür. Devlet İstatistik Enstitüsünün 1994 yılına ilişkin son istatistiklerine göre, Türkiye genelinde yüzde 20'lik bölümlerden en altta yer alan grupta ulusal gelirden alınan pay yüzde 4,9, alt orta grupta yüzde 8,6, orta grupta yüzde 12,6, üst orta grupta yüzde 19 ve üst grupta yüzde 54,9'dur. Gruplar arasındaki uçurumun yorumu gerektirmeyecek kadar açık olması, gelir dağılımındaki dengesizliği ve adaletsizliği tüm açıklığıyla gözler önüne sermektedir.

Yüksek nüfus artışı, işgücü sunumunu artırmaktadır. Bu artışa yanıt verecek çalışma alanı yaratabilecek yeni yatırımlar gerçekleştirmek çoğu kez kaynak yetersizliğinden dolayı gerçekleştirilememektedir. Bu yüzden, gelişmekte olan ülkeler, artarak süren işsizlik sorunuyla karşı karşıya kalmaktadır.

Nüfus artışındaki yükseklik, bir yandan tüketim eğilimini artırıp üretmeden tüketmeye, öte yandan yatırımlara aktarılacak fonların azalmasına, yatırımların niteliklerini etkileyerek, kaynakların, kişilerin yaşam düzeylerini ve toplumun gönencini yükseltecek ekonomik yatırımlar yerine demografik yatırımlara yönelmesine neden olmaktadır.

Nüfus artış hızının yüksek olması sağlıksız bir kentleşmenin de temel nedenidir. Nüfus artışı özellikle kırsal alanda daha yoğun biçimde yaşanmaktadır. Kırsal alandaki bu yoğun artış, ekonomik nedenlerle ve özellikle 1980'lerden sonra güvenlik nedeniyle kentlere doğru hareketlenmiştir. Kentlerde yaşayanlar 1935'te nüfusun 23,5'ini oluştururken, 1997'de bu oran yüzde 65'e yükselmiştir. Sağlıksız kentleşme, ekonomik ve sosyal birçok sorunu birlikte getirmektedir. Kent yerleşmelerinde yaşayan insanların farklı kültürel nitelikleri ve yaşam biçimleri ikili toplum yapısının oluşmasına neden olmuştur. Kentlerdeki çarpık yapılaşma da bu sağlıksız kentleşmenin sonucudur. Ayrıca, kırsal kesimden gerçekleştirilen göç olgusu, üretimin düşmesine neden olmuştur.

Nüfusunun büyüklüğünü, artış hızını, coğrafî dağılımını ve niteliğini etkileyerek toplumun öngörülen ereklere ulaşmasını sağlamak ve ekonomik gelişmişlik düzeyini artırmak olanaklıdır. Bunun için, iyi hazırlanmış programlarla oluşturulan nüfus politikalarına gereksinim vardır. Nüfus planlamasını gerçekleştirip nüfus artışı denetime alınmadan büyük projeleri yaşama geçirme olanağı yoktur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın başında da işaret ettiğim gibi, çağdaş demokrasilerde devlet, birey için vardır. Devlet, yurttaşına hizmet götürmek, onun gereksinmelerine yanıt olacak uygulamalarda bulunmak ve toplumsal yaşantıyı düzen içinde işleyecek biçimde örgütlenmek durumundadır. Bu bağlamda, devletin toplumsal yaşamdaki rolünün, vatandaşımızın saygısını pekiştirecek bir etkinlik düzeyine ulaştırılması yönünde Türkiye'nin devlet yapısında gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bürokratik işlemlerin azaltılıp kolaylaştırılması ve dolayısıyla çabuklaştırılmasına gereksinme vardır.

Günümüzde, kamu yönetimine yöneltilen temel eleştiriler; verimsizlik, yavaşlık, kaynak kullanımında savurganlık, aşırı merkeziyetçilik, kadrolarda şişkinlik, halkla ilişkilerde yetersizlik, değişen koşullara uyum sağlama esnekliğinden ve yönetsel saydamlıktan yoksunluk, görev, yetki ve sorumluluk dengesinin iyi kurulamamış olması, eşgüdüm eksikliği gibi konular üzerinde odaklanmaktadır.

Dünya genelinde ve ülkemizde yaşanan sosyo-ekonomik gelişmeler ile bilim ve teknolojideki hızlı değişim, uluslararası rekabet ve küreselleşme olgusunun da etkisiyle, kamu yönetiminin merkezî ve yerel düzeydeki örgütlenmesi ve işleyişinin yeniden düzenlenmesini zorunlu kılmakta, kamu yönetim anlayışını, işleyişini, insan kaynaklarını, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri bütüncül bir yaklaşımla ele alan, köklü bir değişikliği gerektirmektedir.

Kamu yönetiminin yeniden düzenlenmesinde öncelikle devletin bir bütün olarak işlevinin, doğrudan, dolaylı, gözetici, denetleyici, yol gösterici ya da izleyici olacak biçimde yer alacağı etkinliklerin belirlenmesi gerekmektedir.

Çağın teknolojik gelişmelerine, hizmetin kapsamı ve yürütülüş biçimine ilişkin yeni anlayışlar ve gereksinmelere göre kamu yönetiminin tümüyle gözden geçirilerek, etkinlik, verimlilik, açıklık gibi ilkeler çerçevesinde yeniden düzenlenmesi, devletin önemli konularından birini oluşturmaktadır.

Devletin etkinliğinin artırılmasında önemli bir ögenin, devlet memurlarının özlük haklarına ilişkin bir devlet personel reformunun ivedilikle gerçekleştirilmesi olduğunda kuşku bulunmamaktadır.

Kamuda, norm kadrolara ve nesnel ölçütlere dayalı, gerekli nicelik ve nitelikte personel çalıştırmaya yönelik bir işe alma politikasının izlenmesi, atamalarda meslekî bilgi ve liyakatin esas alınması, çok sayıda ödeme kalemini içeren mevcut karmaşık ücret sistemi yerine, eşit işe eşit ücret ilkesine dayalı bir sisteme geçilerek, ücret dengesizliğinin giderilmesi, sendikal hakların geliştirilmesi sağlanmalıdır.

Anayasanın 127 nci maddesinde, yönetimin bütünlüğü ilkesi çerçevesinde, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve yerel gereksinmelerin gereği gibi karşılanması amacıyla, merkezî yönetimin yerel yönetimler üzerinde idarî vesayet yetkisine sahip olması öngörülmüştür.

Yerel yönetimler, seçimle oluşturulan, yasalarca belirlenmiş yetkileri, özel gelirleri, personel kadrosu, yönetim birimleri, karar ve yürütme organları bulunan özerk kamu tüzel kişileri olarak tanımlanmakla birlikte, Anayasa ve ilgili birçok yasamızdaki kurallarla merkezî yönetime tanınan yetkiler, yerel yönetimlerin yönetsel özerkliğine sınırlamalar getirmiştir. Merkezî yönetim yerel yönetim arasındaki görev dağılımında, ağırlık merkezî yönetimden yanadır. Bu durum dikkate alınarak, yerel yönetimlere yetki, malî kaynak ve girişim gücü verecek bir yerel yönetim reformundan uzun süredir söz edilmektedir. Bu yeniden düzenleme çalışmasının geciktirilmeden yapılması önem taşımaktadır.

Yerel yönetimler içinde en küçük birim olan köylerin işlevleri artırılmalı, kendi kendilerine yeterli bir örgütlenmeye kavuşabilmeleri için, özgelirlerini artırıcı düzenlemeler yapılmalıdır.

İl özel idarelerinin yetkilerini, görevlerini, örgüt yapısını ve bütçe gelirlerini açıklıkla belirleyen yeni bir yasal düzenleme gereklidir.

Devlet, toplumsal yaşamda gereksinme duyulan hizmetlerin tümünü karşılayabilecek durumda değildir. Aslında bunu beklemek de gerçekçi ve doğru olmaz. Çağdaş demokrasilerde, devletin hizmetlerini tamamlayacak ya da var olan boşlukları dolduracak ve toplumsal denetim rolü oynayacak sivil toplum örgütleri ortaya çıkmıştır. Bu örgütler, demokraside gereksinme duyulan ögeler olmaya başlamışlar ve önemleri giderek artmıştır. Ülkemizde de son yıllarda yararlı ve başarılı çalışmalar yapan sivil toplum örgütlerinin sayısı oldukça artmış ve sivil toplum hareketinde epey yol alınmıştır. Bu örgütlerin, kimi konularda, kamuoyuna özlem duyulan ilgi ve duyarlılığı kazandırmakta etkili oldukları mutlulukla gözlenmektedir. İçten dileğim, Türkiye'de güçlenen sivil toplum hareketine anayasal güvence sağlanmasıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hukuk devleti ilkesini temel alan demokrasilerin gücü ile toplumların ulaştığı ekonomik gelişmişlik düzeyi arasında koşutluk bulunduğunu görmekteyiz. Demokratik toplum, çoğulcu demokrasi ile temel hak ve özgürlükleri içermekte ve güvenceye almaktadır. Bu öğelerden birinin eksikliği ya da içeriğinin yetersizliği  toplum düzeninin demokratikliğinin tartışılmasına neden olmaktadır.

Bugün, ekonomik yönden gelişmiş, ulusal geliri yüksek, sanayileşmiş Batı ülkelerinde, demokrasilerin işleyişinde herhangi bir sorunla karşılaşılmamaktadır. Batı demokrasilerinin en büyük özelliği, temel hak ve özgürlükler ile demokratik toplum düzeninin korunması arasındaki gerekli dengeyi sağlamış olmalarıdır. Bu dengeyi sağlayamayan toplumlarda demokrasi yeterli güvenceden yoksun demektir. Ekonomik kalkınmada göreceli olarak geri kalmış ülkelerde ya demokrasinin hiç var olmadığını ya da tam işlemediğini, zaman zaman ciddî sorunlarla karşılaştığını görmekteyiz. Ekonomik gelişim çabamızın önemi, yalnız halkımızın gönenci yönünden değil, fakat demokrasimizin daha da güçlenmesi ve sağlıklı işleyişi yönünden de kendini hissettirmektedir.

Devlet, tüm kurum ve kuruluşlarıyla birlikte daha sosyal ve daha demokratik yapılanmalı; sosyal adalete ve demokrasiye, evrensel düzeyde geçerlilik kazandırılmalıdır.

Çağdaş demokrasiler, çoğulcu ve katılımcı özellikleriyle öne çıkarlar. Katılımcılık özelliği, siyasal partileri, demokrasilerin vazgeçilmez öğesi yapmıştır. Anayasamız da, çağdaş bir anlayışla, siyasal partilerin, demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmez öğeleri olduğunu belirtmiştir. Demokrasilerde, çokpartili yaşam asıldır. Çağdaş demokrasiyi, çokpartili siyasal yaşamın yarattığını söylemek yanlış olmaz.

Demokrasinin gelişimi ile çokpartili siyasal yaşam birbirine bağlıdır. Demokrasiler, çokpartili siyasal rejimin egemen olduğu toplumlarda filizlenip gelişebilir.

Anayasada, siyasal partilerin önceden izin almadan kurulacakları, Anayasa ve yasalar çerçevesinde etkinliklerini özgürce sürdürecekleri belirtilmiştir. Bundan amaç, siyasal partilerin, etkinlikte bulunurken, eylemli engellerden ve karışmalardan uzak olmasının sağlanmasıdır.

Anayasamıza göre, yurttaşlar, siyasal parti kurma ve yöntemine göre partilere girme ve partilerden ayrılma hakkına sahiptirler. Siyasal partilerin etkinlikleri, parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları, demokrasi ilkelerine uygun olmalıdır. Seçme, seçilme ve siyasal etkinlikte bulunma, siyasal parti kurma, siyasal partilere girme ve partilerden çıkma özgürlükleri,  demokratik süreçte, siyasal katılma yönünden son derece önemlidir.

Siyasal partilerin etkinlikleri, çalışmaları ve özellikle parti içi düzenlemelerinin demokrasi ilkelerine uygun olması, anayasal gerekliliktir. Kendi iç yapılarında ve uygulamalarında demokrasinin gereklerine uygun davranmayan, demokratik kuralları geçerli ve etkin kılmayan siyasal partilerin, demokratik devlet ilkesini tüm kural ve kurumlarıyla gerçekleştirmesini beklemek güçtür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaşadığımız dünya, özellikle 1980'li yıllardan itibaren çok hızlı bir değişim sürecine girmiştir. Önce ticaret, daha sonra sermaye hareketlerinin serbestleşmesiyle başlayan bu değişim süreci, bilgisayar ve iletişim teknolojilerindeki baş döndürücü gelişmelerle büyük bir ivme kazanmıştır. Küreselleşme olarak adlandırılan bu süreç, önce ekonomik alanda kendini göstermiş, daha sonra sosyal ve kültürel alanda da etkili olmaya başlamıştır.

Özellikle bilgisayar ve bilgi iletişimi teknolojilerinin gelişmesiyle, hem üreticiler hem de tüketiciler bakımından bilgiye ulaşmak çok daha hızlı ve kolay duruma gelmiş ve bunun sonucunda, rekabet ve rekabet koşulları da küreselleşmiştir.

Küreselleşme olgusu, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi kavramların öneminin artmasına, demokrasinin gelişmesine yol açmaktadır. Bu alandaki gelişmelerin 21 inci Yüzyılda daha da artacağı, dünya nüfusunun giderek daha büyük bir kesiminin, demokrasinin sağladığı insanca yaşama ve kendini geliştirme olanaklarından yararlanacağı olası sayılmaktadır.

Böyle bir ortamda başlıca iki öğe önplana çıkmaktadır: İnsan ve bilgi. Bu iki ögeyi bir araya getirebilen ekonomiler, kalkınma yarışında, diğerlerine göre daha avantajlı duruma geleceklerdir. Bir yandan insanın siyasal, hukuksal ve sosyal alanda birey olarak önemi, diğer yandan da iyi eğitilmiş, bilgi teknolojilerini kullanabilen, üretkenliği yüksek, nitelikli işgücü olarak insan öğesinin kalkınma sürecindeki rolü artmaktadır. O halde, bu iki öğeye ağırlık veren kalkınma stratejileri 21 inci Yüzyılda başarılı olacaktır; yani, demokratik, sosyal ve hukuksal değerler sistemini geliştiren, bu sistemde yaratıcı düşünceye sahip bireyler yetiştiren, bu bireyleri, bilimsel, teknolojik gelişmeleri izleyecek, hatta, bu gelişmelere katkıda bulunabilecek bir eğitim sistemiyle destekleyen, başta bilgi ve iletişim teknolojileri olmak üzere, kalkınma için gerekli ekonomik, sosyal ve kurumsal altyapıyı kuran ve bilim ve teknoloji alanındaki araştırma, geliştirme etkinliklerine ağırlık veren ülkeler, kalkınma yarışında, bu koşulları sağlayamayan ülkelerle arayı açacaklardır.

Bununla birlikte, küreselleşmenin en belirgin özelliği, gelişmiş ülkelerin daha hızla gelişmesine karşılık, geri kalmış ülkelerin daha da geri kalması, dünyanın varsıl ve yoksul kesimleri arasındaki uçurumun giderek genişlemesidir.

Ülkeler, küreselleşmenin olumlu yanlarından daha çok yararlanmak, olumsuz etkilerini de en aza indirmek için, bir yandan ulusal politikalar oluşturmaya çalışırken bir yandan da, son Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun kanıtladığı gibi, uluslararası düzlemde ortak çözüm arayışına girmektedirler.

Yirminci Yüzyıl sona ererken dünya küreselleşme olgusuyla karşı karşıya kalmıştır. Soğuk savaşın sona ermesi uluslararası politika alanında bu süreci hızlandırmıştır. Küreselleşme, devletler ve uluslar için yeni sorunlar yaratmıştır. Ancak, aynı zamanda yeni olanakların, fırsatların ortaya çıkmasını da sağlamıştır. Bugün önemli olan, küreselleşmenin herkes için yararlı sonuçlar doğurmasını, bu süreçten herkesin yararlanmasını sağlamaktır.

Dünya gündeminin son yirmi yıllık bölümünü işgal eden küreselleşme olgusu, dünya ülkelerinin siyasal ve ekonomik bütünleşmesini amaçlayan yeni bir dünya düzenini anlatmaktadır. Kuşkusuz, gelişen dünya düzeninin dışında kalınması doğru görülemez. Ancak, ulusal egemenlik ve ulus devlet niteliklerinden ödün verilmeden, dünya uluslar topluluğunun eşit haklara sahip onurlu bir üyesi gibi davranılması, anayasal düzenin gereğidir.

Son yıllarda uluslararası örgütlenmelerin ve birliklerin ortaya çıkmasıyla ülkelerin bağımsızlık kavramı üzerinde kimi değişiklikler olacağı beklentisi doğmuştur. Küreselleşme ve buna bağlı uluslararası örgütlenmeler, bağımsızlıkta aşınma ya da ulusal egemenliği zedeleme anlamında alınamaz. Bu kavramlar, ülkelerin ortak insanlık ideali doğrultusunda birbirlerine karşılıklı olarak aynı ölçüde gösterdikleri özveri ve anlayış sonucu gerçekleştirilen olguları, varılan uluslararası boyutu anlatır. Bu nedenle, devletlerarası ilişkiler ve işbirlikleri, bağımsızlığın ortadan kaldırılması ve ulusal egemenlikten vazgeçilmesi anlamına gelmemektedir.

Ulusal egemenliğin geçerli olabilmesi ve bağımsızlıktan söz edilebilmesi için önemli olan nokta, dışilişkileri düzenlerken, devletin karar verme yetkisini elden çıkarmayacak dengeyi koruyabilmektir. Devletin geleceği üzerinde doğrudan etkisi olan yaşamsal önemdeki kararlarda, yabancıların karışmasını önleyici kuralların getirilmesi, bağımsızlığın korunması yönünden zorunludur.

Türkiye, ağır güncel ekonomik sorunlarına çözüm aramanın yanında, dünyada yaşanan hızlı teknolojik değişim sürecine uyum sancıları çekiyor.

Cumhuriyetin kuruluşu sonrasında, gelişmiş ülkeleri yakalamayı, giderek onlardan üstün duruma gelmeyi ekonomik ve toplumsal politikaların temeli yapan Türkiye, son Avrupa Birliği adaylığıyla bu doğrultusunu sürdürmeye çalışmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk'ün özenle vurguladığı çağdaş uygarlık düzeyini yakalama, giderek onu geçme amacına da, yine O'nun belirttiği gibi, çağdaş bilim ve tekniğin yol göstericiliğinde ulaşacağız. Bu nedenlerle, Türkiye, küreselleşmenin olası zararlarını en aza indirmeyi, buna karşılık yararlarını artırmayı içeren ulusal bir politika izlemelidir.

 Türkiye, ekonomi, ticaret, iletişim, çevre ve dışpolitika gibi alanlarda küreselleşmenin yarattığı olanaklardan yararlanabilecek ve ortaya çıkan yeni sorunların üstesinden gelebilecek biçimde hazırlıklı bulunmak zorundadır. Günümüzün dünyası, tıpkı bireyler gibi, ulusların da kendilerini sürekli olarak yenilemesini, geliştirmesini gerekli kılmaktadır. Türkiye'nin, yetişmiş insangücü ve zengin kaynaklarıyla, bu gelişimini başarıyla gerçekleştirip, yeni binyılda en ileri ülkeler arasında yerini alacağına kuşkum yoktur.

Son bir yıl boyunca, ülke ekonomisi bir dizi olumlu ve olumsuz gelişmeye tanıklık etmiştir. Ülke, bir yandan Marmara Bölgemizde yaşanan depremlerin yaralarını sarmaya uğraşırken, bir yandan da oldukça ağır bir ekonomik istikrar programının uygulanmasını yaşamaktadır. Bu sırada, Avrupa Birliğine aday üyelik yolunun açılması ve enerji alanında  uluslararası anlaşmaların yapılması, ekonomi için yeni olanaklar ve sorumluluklar yaratmaktadır. Ulusal çıkarlar önde tutularak, dünyadaki gelişmelere, özellikle de Avrupa Birliğine uyum sağlanması için, yasal ve kurumsal düzenlemeler yapılması gerekmektedir.

Bugün, kişi başına gelirimiz 3 000 doların altındadır; yüksek oranda işsizlik, gelir dağılımında aşırı dengesizlik, bölgelerarası gelişmişlik farkının daha da artması, tasarruf ve yatırım yetersizliği yaşanmaktadır. Üretim ve hizmet sektörlerinin uluslararası pazarlarda rekabet edebilecek etkinlik ve verimlilik düzeyini yakalama çabaları sınırlı kalmaktadır. Teknoloijik yeterliliğimizi güçlendirme yönünde yeterli atılımlar yapılamamıştır. İç ve dışborç yükü ağırdır. Yıllardır yaşanan yüksek oranlı enflasyondan kurtulmanın kolay olmayacağı anlaşılmaktadır. Sağlıklı bir gelir-gider yapısına kavuşturulamayan devlet bütçesi, başta eğitim, adalet, sağlık ve ulaştırma olmak üzere, en temel kamu hizmetlerinin toplumun gereksinmeleri ölçüsünde karşılanmasına olanak vermemekte, yetersiz kalmaktadır.

Tüm bu olumsuzluklara karşın, genç ve devingen nüfusu çağdaşlaşmayı amaç edinen, ileriye bakan, girişimci toplumsal yapısı, sanayileşme düzeyi, çoğu sektörlerde dış pazarlarda rekabet etme başarısı, bulunduğu coğrafyanın sağladığı doğal kaynakları, tarihsel ve kültürel birikiminin olağanüstü zenginliği, laik sosyal hukuk devleti temeline dayalı bir demokrasiyi yaşatmada gösterdiği direnme gücüyle Türkiye, ekonomik olarak da geleceğe büyük umutlarla bakılması için yeterli donanıma sahiptir.

Son yıllarda kalkınma ve gelişme kavramları yeni boyutlar kazanmıştır. Daha önce, genellikle ulusal gelir, kişi başına düşen ulusal gelir gibi ölçütlerle açıklanan kalkınmışlık kavramı, artık insan ögesine daha fazla ağırlık verilerek tanımlanmaya çalışılmakta ve bu bağlamda yaşam kalitesi kavramı önem kazanmaktadır. Toplumu oluşturan insanların yararlandığı, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi hizmetlerin ve temiz içmesuyu, kanalizasyon, konut, içinde yaşanılan çevre gibi çeşitli altyapı hizmetlerinin nitelik ve nicelikleri ve bu hizmetlerden toplumun yararlanabilme derecesi gibi göstergeler, ulusal gelir düzeyi ile birlikte yaşam kalitesini belirleyen temel ögeler olmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülke ekonomisi, 1998'in ikinci yarısından başlayarak, bir küçülme süreci yaşamış; toplam ulusal üretim, 1999'da, bir önceki yıla göre, yüzde 6,4 oranında azalmıştır. Bir başka anlatımla, ekonomi, ulusal gelir hesaplarının düzenli tutulduğu yılların en ağır üretim ve gelir düşüşüne tanıklık etmiş; deprem ve istikrar programı, bu sırada gündeme gelmiştir. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Ülke ekonomisi, bu yılın başlarında uygulamaya konulan istikrar önlemleriyle bir onarım süreci yaşamaktadır. İstikrar sınırlamalarına karşın, toplam ulusal üretimin 2000 yılının ilk üç ayında yüzde 4,2; ikinci üç ayında da yüzde 4,3 oranında büyümesi olumludur ve ekonominin geleceği için umut vericidir. (MHP sıralarından alkışlar)

Ancak, ekonominin büyümesinin alt sektörlerdeki durumu incelendiğinde, yılın ilk altı ayında tarım ve sanayi sektörlerindeki büyümenin toplam içerisindeki payının düşük olması, inşaat sektöründeyse eksi büyüme yaşanmış olması dikkat çekicidir. Verilere göre, ilk altı ayda ekonominin hızla büyüyen kesimleri, dışalım yüzde 29,6 ve ticaret yüzde 10,4'tür. Ulaştırma, haberleşme ve diğer hizmet sektörleri de ülke ortalaması dolayında bir büyüme göstermektedir.

Ekonomik büyümenin sektörel durumu ile sektörlerin çalışan sayılarının karşılaştırılması, çok kabaca da olsa gelir dağılımını gösterir. 1999 ve 2000 yılları verileri incelendiğinde, toplam işgücünün yüzde 60 dolayındaki bir bölümünü oluşturan tarım, sanayi ve inşaat çalışanlarının ekonominin büyümesinden, diğer sektörlere göre, daha az pay aldıkları gözlenmektedir.

Sonuç olarak, ekonominin "gerçek üretici" denilen tarım, sanayi ve inşaat sektörlerinin gelir artışının yavaşlığı, son bir yıl boyunca gelir bölüşümünün bu sektörlerde çalışanların zararına olarak değiştiğini kanıtlamaktadır denilebilir.(DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; FP sıralarından alkışlar)

Gelir dağılımının üretici sektörlerin zararına bozulduğunun bir başka göstergesi tarım üreticilerinin durumudur. Son bir yıl boyunca çiftçilerin sattığı ürünlerin fiyatı enflasyon oranının yüzde 20-25 altında kalmaktadır. (DYP sıralarından alkışlar) Çiftçilerin geliri enflasyona yenik düşmektedir. Çiftçilerin satın aldığı akaryakıt, gübre gibi kimi girdilerin fiyat artışı da ortalama enflasyonun çok üzerindedir. Ek olarak, birçok ürünün satışında ürün bedelleri zamanında ödenememekte, çiftçiler geç ödeme nedeniyle ayrıca kayba uğramaktadır. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Özetle, ekonominin büyümesi çok olumlu olmakla birlikte, bu büyümenin üretim sektörleri yönünden sağlıklı olmasına ve gelir dağılımının giderek bozulmasına yol açmamasına özen gösterilmesi önem taşımaktadır.

Ekonominin tarım, sanayi gibi üretim sektörlerinin toplam sabit sermaye yatırımlarından aldığı pay son yıllarda azalma eğilimi göstermektedir. Geleneksel olarak kamu yatırımlarından yüzde 10'un üzerinde pay alan tarım sektörünün bu payı 1998-1999'da yüzde 8'lere düşmüştür. Kamu kesimi imalat sanayiinden el çekmekte; ancak, bu boşluk özel sektör tarafından doldurulamamaktadır. Özel sektörün toplam yatırımları içerisindeki imalat sektörünün payı, 1996'da yüzde 26,2; 1997'de yüzde 22,9'dan, son iki yıl, yüzde 20'lere düşmüştür. Kısaca, ekonominin üretim sektörlerinin yatırım payı azalmaktadır. Gerçekte, son iki yıl boyunca özel sektörün toplam yatırımları, sabit fiyatlarla azalmaktadır. Azalma oranı, bir önceki yıla göre 1998'de yüzde eksi 3,8; 1999'da da eksi 11,6'dır. Aynı yıllarda kamu yatırımları yüzde 4-5 dolayında da olsa artmıştır.

Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, ekonomide istihdam edilenlerin toplamı, 1999 Nisanında 21 590 000'den 2000 yılının ilk üç aylık döneminde 19 006 000'e düşmüştür. Verilerin kanıtladığı acı gerçek, son bir yılda 2 584 000 kişinin daha işsiz kaldığıdır. İşgücüne katılma oranına ilişkin varsayımlar bir yana, işsizlik oranı artmış, 7,9'dan 8,3'e yükselmiştir; eksik istihdamla birlikte, bu oran yüzde 17,4'ü bulmaktadır. (DYP sıralarından alkışlar)

Burada, bir noktanın altı özenle çizilmelidir. Ülkemizde, lise ve yüksekokul bitiren, yani eğitimli gençler arasında işsizlik oranı, ülke ortalamasının çok üzerindedir. Gerçekten de, 2000 yılı verileriyle, eğitimli gençler arasında işsizlik oranı yüzde 23,7'dir; eksik istihdamla birlikte bu oran, yüzde 31,6'ya yükselmektedir. Ülke ekonomisi, geçerli ücretten iş isteyen her üç eğitilmiş gençten birini işsiz bırakmaktadır. Bu, yalnız, gençleri kişiliksiz kılmakla kalmamakta, eğitime büyük paralar harcayan ailelerini de yıkıma sürüklemektedir. Bu büyük yaranın, eğitim düzeninden başlayan ve ekonominin yeni iş alanları yaratmasına uzanan bir dizi ek önlemle birlikte ele alınması gerekmektedir.

İşsizlik sorunu, toplumumuzu, hem ekonomik hem sosyal yönden çok olumsuz etkilemektedir; ekonomik yönden, mevcut işgücünün kullanılmaması, dolayısıyla üretim düzeyinin düşük kalmasına neden olmaktadır; sosyal yönden de, bireylerin geçimlerini insanca sağlayabilecek bir iş bulamamaları, geleceğe umutla bakamamalarına, mutsuz ve karamsar olmalarına yol açmaktadır.

Ekonominin temeli üretimdir. Üretmeyen, üretimini artıramayan ülke, ekonomik yönden kalkınamaz. Toplumun ulaştığı ekonomik kalkınma düzeyi ile demokrasi ve hukuk devleti ilişkisini gözardı edemeyiz. Ülkedeki demokrasi, eğitim, sağlık ve hukuk düzeyi de, kişi başına düşen gelirle orantılıdır. Güçlü bir ekonomik yapı, demokrasinin de, eğitimin de, adaletin de güvencesidir. Bu nedenle, ülkemizde, eğitim, sağlık, adalet ve demokrasi düzeyinin yükseltilebilmesi için her etkinlik alanında üretimi ve böylece kişi başına düşen geliri artırarak, ekonomik gelişmişlik düzeyimizi yükseltmek zorundayız. Üretmeyen ve üretimini artırmayan kişi veya ulus yoksulluktan kurtulamaz.

Avrupa Birliğine uyum çalışmalarının başlatıldığı dönemde Türkiye'nin siyasetinde, idarî yapılanmasında ve ekonomisinde önemli dönüşümler yapması gerekmektedir. Türkiye'nin küreselleşen dünyada yerini alabilmesi, toplumun gönenç, huzur ve mutluluğu  buna bağlıdır. İnsan hak ve  özgürlüklerini korumada, yolsuzlukla savaşımda, adaleti sağlamada geri kalmamalıyız. Yolsuzluk ekonomisinin zenginler üretmesine ve bunların ülkede etkinlik kazanmasına olanak verilmemelidir. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomik alanda yaşadığımız sıkıntıların ortaya çıkmasına ve çözümün gecikmesine ve  sonuç olarak Türk Ulusunun gönenç düzeyinin hak etmiş olduğu düzeyin altında kalmasına yol açan nedenlerin başında, yirmibeş  yılı aşkın  bir süredir yaşamakta olduğumuz yüksek enflasyon ve ekonomik istikrarsızlık gelmektedir. Birkaç  yıl  dışında, son yirmibeş yıldır Türk ekonomisi yüzde 60'lar ile yüzde 100'ler arasında değişen bir yapısal enflasyon süreci içinde  bulunmaktadır. Bu süreç, bir yandan gelir dağılımını dargelirliler aleyhine bozarken, diğer yandan da ekonominin üretkenliğini azaltmakta ve uzun vadede daha yüksek büyüme hızlarına ulaşılabilmesini engellemektedir.

Uygulanmakta olan İstikrar Programının esas amacı da, enflasyonu düşürmektir.

Fiyat istatistikleri, enflasyonu düşürme amacına  ulaşılması için daha çok  çaba  gösterilmesi gerektiğini işaret etmektedir; ancak, enflasyonla savaşımın yükünün, toplumun değişik kesimlerinin üzerine, bunların ekonomik gücüne göre dengeli dağıtılmasına özen gösterilmelidir. Dar ve sabit gelirliler üzerindeki enflasyon  baskısının  azaltılması yerinde olacaktır.

Ekonominin istikrara  kavuşması amacıyla  bundan sonra alınacak önlemlerin değişik kesimler arasında sağlanacak bir toplumsal uzlaşmaya dayandırılması yerinde olacaktır. Böyle bir toplumsal  uzlaşma, yalnız  programın başarısı için değil, toplumsal  gönencin güçlendirilmesi yönünden de yararlı olacaktır.

Uzun vadede başarılı olacak bir kalkınma stratejisi toplumun tüm kesimleri  tarafından üzerinde ana hatlarıyla uzlaşılmış, benimsenmiş bir strateji olmak zorundadır. Bu açıdan, özel sektörün, sivil toplum örgütlerinin, işçi ve işveren kesimlerinin katılımının sağlanması, politikaların kararlı ve tutarlı bir biçimde uygulanması açısından çok önemlidir. Bu katılım sürecinin toplumumuz için uzun vadede en yüksek faydayı sağlayacak ortak bir noktada buluşabilmesi için, her kesimin kendi kısa vadeli çıkarlarını gözetme yerine, uzun vadede tüm toplumun çıkarlarını gözeten ve ekonomi biliminin temel kurallarını dikkate alan bir yaklaşım içinde olmaları önkoşuldur. Türkiye'nin ulaşmış olduğu toplumsal ve kurumsal gelişmişliği ve demokrasi geleneği bu koşulu yerine getirebilecek düzeydedir.

Dışticarette, dikkat edilmesi gereken bir gelişme gözlenmektedir. 2000 yılının ilk altı aylık döneminde 1999'un aynı dönemine göre dışsatım yüzde 4,5 artarak 13,4 milyar dolara, dışalım yüzde 36 artarak 25 milyar dolara yükselmiştir. 1999'un ocak-haziran döneminde 5,6 milyar dolar olan dışticaret açığı, 2000 yılının ocak-haziran döneminde yüzde 107,5 oranında bir artışla 11,6 milyar dolar olmuştur. Petrol fiyatlarındaki artışın da katkısıyla dışticaret açığı büyümektedir. Bu dışticaret açığı konusunda önemli bir gösterge sayılan dışsatımın dışalımı karşılama oranı 1999'un ilk altı aylık döneminde yüzde 69,4'ten 2000 yılının aynı döneminde yüzde 53,4'e düşmüştür. Dışticaret açığının giderek büyümesi, ekonominin önündeki önemli güçlüklerden biridir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gelir ve giderleriyle dengeli ve sağlıklı bir bütçe yapısı, ekonomik istikrarın en önemli dayanaklarından biridir. Yıllarca sürdürülen bütçe açıkları, ağır koşullarda iç ve dış borçlanmaya neden olmuş ve ekonomiyi sık sık bunalıma sürüklemiştir. Son yıllarda bütçe disiplini amacıyla alınan önlemler bu yönden olumludur. Ancak, konunun bir de bütçe gelirleri yönü vardır. Bütçe gelirlerinin esasını vergiler oluşturur.

Türkiye'nin vergi yapısı, vergilemenin temel ilkelerinden uzaktır. Vergiler, az gelirliden az, çok gelirliden çok oranda alınmalı; ekonomik etkinlikleri özendirmeli, etkin ve verimli olmalıdır.

Varlıklı ile yoksulu ayırmayan, bu nedenle de, vergilerin en adaletsiz türü olan dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki payı yüzde 60'lardadır. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) Öncelikle, bu durumun düzeltilmesi yerinde olacaktır.

Diğer olumlu yanları yanında, kayıtdışı ekonomik faaliyetleri kayıt altına alacak olan 1998'de  çıkarılan Vergi Yasasının tümüyle uygulanmasından vazgeçilmesinin, vergi adaletsizliğini daha da ağırlaştıracağı söylenebilir.

Vergi yükünün, toplumun değişik kesimleri üzerinde, onların gelirine göre dengeli dağıtıldığı da söylenemez. Ücretli ve maaşlıların, toplam ulusal gelirden aldıkları pay, en son verilerle, yüzde 25-30'lar düzeyindedir. Buna karşılık, bu kesimin vergi yükü, toplam vergilerin yüzde 60'ı dolayındadır. Bu dengesizliğin giderilmesi gerekir.

Ek olarak, büyük boyutlara ulaştığı belirtilen vergi kaçak ve kayıplarının ortadan kalkması için gerekli önlemler alınmalıdır.

Ülkemizde vergi yükü, bir başka anlatımla, toplam ulusal gelirden vergi olarak alınan pay, Avrupa Birliği ülkelerine göre çok azdır; ortalama olarak onların yarısı dolayındadır. Bu durum, öncelikle bütçe açıklarına ve devletin ağır koşullarda borçlanmasına neden olmaktadır. Bütçe gelirlerinin yetersizliği, sonuçta, kamu hizmetlerine yansımakta, adalet, eğitim ve sağlık gibi temel kamu hizmetlerine dahi bütçeden yeterli kaynak ayrılamamaktadır.

Bugünlerde, gelecek yılın bütçe hazırlıkları yapılmaktadır. Hükümetimiz, 2001 yılı bütçesini, 2000 yılı bütçesi dolayında tutacağını açıklamıştır. Enflasyonla savaşım bakımından böyle bir yaklaşım gereklidir; ancak, 2001 bütçesinin geçen yılın düzeyinde tutulması, kamu hizmetlerinin, gerçek anlamda ya da reel olarak, enflasyon oranında daraltılması demektir.

Enflasyonla savaşım gerekçesiyle de olsa, bütçe sınırlamasının, en azından adalet, sağlık ve eğitim gibi temel kamu hizmetlerinde uygulanmaması yerinde olacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye, özelleştirme konusunda çok daha açık bir tutum sergilemelidir. Onbeş yıl boyunca uygulanmakta olan özelleştirmenin yasal ve kurumsal düzenlemelerinde önemli eksiklikler, yetersizlikler vardır.

Kamu yararı, ülkenin uzun dönemli gelişmesi, kimi stratejik üretim ve hizmet birimlerinin kamu işletmesi olarak kalmasını gerektirebilir. Bölgesel gelişme için gerekli girişimlerin de kamu işletmesi olarak kalmasında yarar olabilir; ancak, eldeki kamu işletmelerinin ekonominin kurallarına göre ve özerk yönetilmeleri, etkin ve verimli çalışmalarının sağlanması gerekir.

Özelleştirme gelirlerinin, bütçe açıklarının kapatılması ya da devlet borçlarının ödenmesi amacıyla kullanılmasından kaçınılması uygun olur. Özelliştirme gelirleri, yeni yatırımlara dönüştürülmelidir. Ülkenin bilim ve teknoloji yeterliliğinin güçlendirilmesi, bölgesel gelişme, ulaşım ve iletişim altyapısıyla, eğitim ve sağlık gibi insana yönelik yatırımlara öncelik verilmesi düşünülmelidir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bilim ve teknoloji alanındaki hızlı gelişmeler, ulusal ekonomik ve toplumsal gelişmemizin yeni koşullara göre biçimlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Günümüzde, yalnız sermaye ve işgücünün sayısal büyümesi, ekonomik gelişmeyi sağlamaya yetmemektedir. Bunlara ek olarak, toplumun bilim ve teknoloji yeterliliğinin güçlendirilmesi, kurumlaşma, kamu yönetiminin yolsuzluktan uzak, etkin ve verimli çalışması, tarihî ve kültürel değerlerin korunması ve çevre duyarlılığı uzun dönemli gelişmenin ve çağı yakalamanın ana öğeleridir.

Küreselleşme karşısında, özellikle gelişmiş ülkeler, kendi çıkarlarını korumak amacıyla, ulusal yenilik politikaları izlemektedir. Devletin ekonomideki yeri, yıllık ulusal gelirden bütçeye ayrılan pay azalmamakta; giderek, bilim, teknoloji ve eğitim altyapısını güçlendirecek yönde artırılmaktadır.

Yapılan araştırmalar, gelişmekte olan ülkelerin, gelişmiş ülkelere yetişmesinin ya da onları yakalamasının, öyle kendiliğinden, yalnızca piyasa koşullarına dayalı olarak gerçekleşemeyeceğini kanıtlamaktadır. Ülkeler, bu amaçla, ulusal yenilik programları geliştirmekte, bilinçli bir kalkınma yaklaşımı sergilemektedir. Bu süreçte, devlete de yeni görevler düşmekte, devletin gelişmeci özelliği yeni bir düzleme taşınmaktadır.

Türkiye, sanayileşmesinin yarı yolundadır ve bu aşamada ortaya çıkan bilim ve teknolojiye dayalı üretim yöntemlerini yakalamalıdır. Bu amaca ulaşılması için, ülkenin, bilim, teknoloji ve yenilik yeterliliğinin çok daha güçlendirilmesi gerekmektedir.

Bilim, teknoloji ve yenilik yeterliliğinin güçlenmesi için, yerli araştırma ve geliştirmeye önem verilmesi, en ileri teknolojilerin alınması ve özümsenmesiyle birlikte, bunlara yerli katkı payının da sürekli olarak yükseltilmesi, bunun gerektirdiği kurumlaşmanın sağlanması, özel-kamu ayırımı yapılmadan tüm ulusal üretim güçlerinin, bilim insanlarının, mühendis ve teknisyenlerin, işçilerin ve öbür iş ve meslek sahiplerinin bu amaçla işbirliği yapmaları gereklidir.

Eğitimde birliği gerçekleştiren, insanın yaratıcı yeteneklerini güçlendirmeyi amaçlayan ve bütüncül bir toplumsal ve ekonomik gelişme anlayışına dayanan Atatürk devrimleriyle, Türkiye, bu konularda yeterli tarihsel deneyim ve birikime sahiptir. Önemli olan, cumhuriyetin o topyekûn gelişme, ilerleme ve çağdaşlaşma anlayışını yeniden ve günün koşullarına uygun olarak yaşama geçirme beceresini göstermektir.

Türkiye, bilimsel ve teknolojik gelişmelere daha yüksek oranda katkı yapabilmeli, daha da önemlisi, araştırma ve geliştirme çalışmalarının sonuçlarını, ekonomik getiriye, yeni mal ve hizmet üretimine ve katmadeğere dönüştürmeyi başarmalıdır. Türkiye'nin, Avrupa Birliğine yalnız ucuz işgücüne dayalı el emeğiyle değil, beyin gücüne dayalı emeğiyle girmesi gereklidir. Bilgi toplumuna ancak bu doğrultuda atılacak ulusal bilinçli adımlarla ulaşılabilir. Türkiye'nin ekonomik ve toplumsal gelişmenin önünde giden ülkeleri yakalaması yaşamsal önemdedir. Halkın gönencini artırmanın ve dünyada rekabet edebilmenin çıkar yolu da budur.

Ekonomimizin uzun yıllardır sahip olduğu yapısal bozukluklarını da ortadan kaldırmak üzere başlatılan istikrar programının kararlılıkla uygulanması bir gerekliliktir. Bu bağlamda, enflasyonun düşürülmesi ereklerinden asla ödün verilmemesi gerekmektedir. Bugün, dünyada gelişmişlik düzeyi yüksek hiçbir ekonomide enflasyon, ülkemizdeki oranda değildir. Türkiye'nin uzun yıllar yüksek enflasyon oranına sahip olduğu düşünülürse, şu andaki düşüş eğiliminin ümit verici niteliği anlaşılır. Halkımızın geçtiğimiz yıllarda kanıksadığı enflasyonun yüksek oranının düşürülebileceğine olan inancının yaygınlaşması da, bu süreci olumlu yönde etkileyecek bir psikoloji yaratmaktadır.

Türkiye'nin ekonomik alanda önündeki öncelikli ereği, yatırımları, üretimi, ihracatı ve dolayısıyla ulusal geliri artırmak olmalıdır. Bunu sağlayacak politikalar uygulanmalı, özendirici önlemler alınmalıdır.

Ulusal gelirin bireysel ve bölgesel olarak daha adil paylaşımı da, üzerinde özenle durulması gereken bir diğer önemli konudur. Gelir dağılımının bozulmasının, toplumsal uyum ve istikrarı olumsuz etkilediği, toplumsal kimi patlamanın kaynağı olduğu unutulmamalıdır.

Ulusal gelirin dağılımını dengelemede vergiler önemli bir araçtır. Vergi toplama düzeneklerinin Batılı toplumlardaki gibi etkin kılınmasına gereksinim bulunmaktadır.

Çağdaş devlet anlayışı, ulusal düşünce birliğinin yol göstericiliğinde ortak çıkarlara hizmet edecek stratejiler belirlenmesini gerektirir. Ekonomik ve Sosyal Konseyin demokratik katılıma olanak vereceği düşüncesiyle oluşturulmuş olması, çağdaş devlet anlayışına uygundur. Bu Konseyin, toplumsal diyalog ve uzlaşmaya yardımcı olacak biçimde ve toplumsal katılım ve kapsayıcılık, geniş temsil ilkeleri doğrultusunda gözden geçirilmesinin yararlı olacağına inanmaktayım.

Türk ekonomisinde tarımın önemli ve ayrıcalıklı bir yeri bulunduğunu bilmekteyiz. Ayrıca, toplam istihdamın yarısına yakın bir bölümü tarım kesimindedir. Bu kesimde gelirlerin düşük olduğu da bir gerçektir. Tarım politikasının belirlenmesinde, Avrupa Birliği kıstaslarını gözönünde bulundururken, ekonomimizde önemli bir konuma sahip olan bu kesimin gereksinmelerini de gözetecek uzun dönemli bir bakış yönüne sahip olmamızda yarar bulunmaktadır.

Bölgelerarası toplumsal-ekonomik kalkınmışlık farklılıklarının yol açtığı göç olgusu ve bunun neden olduğu sağlıksız kentleşme, bir sorun olma özelliğini korumaktadır. Denetimsiz göç, hem kentlerde yerleşme hem de sağlık, eğitim, enerji gibi temel hizmetlerin sunulması bakımından darboğazlar yaratmaktadır. Dileğim, giderek bu bölgelerarası gelişmişlik düzeyi farklılığının ortadan kaldırılmasını sağlayacak önlemlerin kararlılıkla uygulanmasıdır. Son zamanlarda, kentten köye geri dönüş açısından rastlanan sevindirici örneklerin önümüzdeki dönemde artmasını ummaktayım. Önemli olan, halkımızın köyde kalmasını özendirecek ekonomik ve toplumsal bir temelin yaratılabilmesidir. Bu sağlandığında köylümüz, ekonomik beklentilerini karşılamak kaygı ve umuduyla kentlere göç etme gereğini duymayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada çağdaşlaşmanın ve ekonomik kalkınmanın temel dayanağı olduğuna inandığım eğitim konusuna değinmek istiyorum. Eğitimin, şu anda, Türkiye'nin en önemli ve öncelikli konusunu oluşturduğu kanısındayım. Eğitim, uzun dönemli bir tasarıdır; özveri, yatırım ve sabır gerektirir. Eğitim düzeyinin ve niteliğinin yükseltilmesinde zorunluluk vardır. Nitelikli eğitimle iyi öğretmenler yetiştirilebilir. İyi yetişmiş öğretmenler ise, bilgi düzeyi yüksek öğrencilere sahip olmamıza, böylelikle toplumun eğitim ve kültür düzeyinin yükselmesine olanak tanıyacaktır. Sekiz yıllık zorunlu temel eğitim bir gereklilik olarak ortaya çıkmıştı; ilköğretimde başarılı bir noktaya ulaşmış olup bu sürdürülmelidir. Şimdi ereğimiz, onbir yıllık zorunlu temel eğitim olmalıdır. Bugün, ülkemizde bir seferberliğe gereksinme varsa, bunun geçerli olacağı alan hiç kuşkusuz eğitimdir. Böyle bir seferberlikte, devlet kadar bireylere, sivil toplum örgütlerine de görev düşmektedir. Devletin hizmet götürmekte yetişemediği yerlerde vatandaş ve kuruluşlarımızın şükranla karşıladığım katkı ve çabaları devreye girecektir.

Çağdaşlık bir düşünce ve duyarlılık gelişimidir. Düşüncenin ürünü olan insan yaratıcılığı, ancak insana yatırımla, eğitimle gelişir.

Çağdaş uygarlık düzeyini yakalayabilmek için, dünün değil, bugünün bilgileriyle beslenen, akıldışılıktan ve bağnazlıktan uzak, herhangi bir dogmaya saplanmadan sorgulayan, özgür düşünen, tartışan, paylaşmayı seven ve üreten bireyler yetiştirmek zorundayız.

Öğretme yerine, öğrenmeyi güçlendiren, ilgiyi ve merakı diri tutan bir eğitim sistemi, çağdaşlığı yakalamanın koşuludur.

Toplumsal kaygı ve beklentiler dışlanmadan, bireyin varlığı, kişiliği, üretkenliği, yaratıcılığı ve özgürlüğünü gerçekleştirecek, toplam kaliteyi artıracak evrensel ve çağdaş değerleri yakalamak, eğitim sürecinin özünü oluşturmalıdır.

Bilim ve teknolojide yaşanan gelişmeler, baş döndürücü bir hıza erişmiştir ve örgütsel sistemin bütününde değişiklikler yapılmasını dayatmaktadır. Bu değişime uyum sağlayamayan bir eğitim sisteminin varlığını sürdürebilme şansı kalmamıştır.

Zorunlu ölçünün neredeyse okur-yazarlık olduğu, beş yıllık eğitimi bile daha yeni sekiz yıla çıkarabilen ülkemiz, bilgi çağına uygun eğitime geçmeden, eğitime yeterli özeni göstermeden 21 inci Yüzyıla hazır duruma gelemez.

Anayasanın 42 nci maddesinde "kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz" denilirken, öğrenim hakkı genel bir sosyal hak olarak nitelendirilmiştir.

Bu sosyal hak, yine aynı maddede, devlete, maddî olanaklardan yoksun başarılı öğrencilere yardım yapmak, özel eğitime gereksinimi olanları topluma yararlı kılmak için gerekli önlemleri almak görevi verilerek, güçlendirilmiştir.

Anayasamıza göre, eğitim ve öğretim, Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına uygun olarak, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Devlet, bu özgürlüğün kullanılmasında, Atatürk ilke ve devrimleri ile çağdaş bilim ve eğitim esaslarına uyulmasını gözetmekle yükümlüdür. Anayasamızın 174 üncü maddesine göre, Türk toplumunu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin laiklik niteliğini koruma amacını güden devrim yasaları arasında yer alan Öğretim Birliği Yasasının uygulanması, devletin ülkesi ve ulusuyla bölünmez bütünlüğünü, Türk Devletinin ve cumhuriyetin varlığını korumanın tek çıkar yoludur.

Siyasal ve sosyal kurumları güçlendiren laiklik, Öğretim Birliği Yasasıyla, eğitim ve öğretime de ışık tutmuştur. Laik eğitim ve öğretim, bilimsel ve akılcı çalışma ortamında gerçekleşir. Çağdaş eğitim ve öğretime ancak böyle bir ortamda ulaşılabilir.

Öğretim birliği, Atatürk ilke ve devrimleri etrafında bütünleşmiş, çağdaş ve evrensel bilim ve eğitim esasına dayalı tek tip öğretim kurumlarının varlığıyla sağlanabilir. Bunu yaşama geçirmek devletin ödevidir.

Çağın gecikmelere özür kabul etmeyen hızlı gelişim sürecine ayak uydurmak istiyorsak, evrensel ve çağdaş değerleri eğitimde egemen kılmak zorundayız. Bu, aynı zamanda, toplum olarak kendimize uygar uluslar düzeyinde saygın bir yer bulma umudunun önkoşuludur.

Bu nedenle, eğitim uygulamaları bir sistem bütünlüğü içinde irdelenmeli ve değiştirilmelidir.

Eğitim sistemimiz, maddî kaynak yanında insan kaynağının da savurganca harcandığını göstermektedir. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında yer verilen Teknik Personel Arzı ve İhtiyacı Projeksiyonuna göre, aralarında inşaat, elektrik, elektronik, petrol, jeoloji ve ziraat mühendislerinin de bulunduğu tam on alanda eğitimli işgücü fazlası vardır.

Eğitim uğrunda verilen hizmetler kutsaldır. Eğitimin bu niteliğine uygun bir yapı ve konuma ulaştırılmasında eğitim kadrosunun işlevi yaşamsaldır.

Öğretmenlik, genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyonla sağlanan özel uzmanlık mesleğidir. Öğretmenler, ülkenin geleceğinin emanet edildiği ellerdir. Öğretmenden, çağdaş ve aydın kişiliğinin yanında, öğretmenlik, gözetmenlik, danışmanlık, düzenleyicilik beklenir. Bu içerikte öğretmen yetiştirilmesi, ülkenin geleceğine yapılan en önemli yatırımdır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında, öğretmenlik, bir prestij mesleği olmuştur. Üzülerek belirtmek gerekir ki, ilerleyen yıllarda, eğitim sisteminde ve ücrette uygulanan politikalar yüzünden, öğretmenlik, başka fakülteyi kazanamayan ya da başka işi olmayanların kabul ettiği bir meslek durumuna düşürülmüştür. Öğretmenlerin maddî olanaklarının artırılarak, bu meslek yeniden çekici duruma getirilmelidir.

Üniversiteye girişte çağdaş yöntem, yeteneklerine göre öğrenim görecekleri alanlar daha ortaöğretim sırasında belirlenerek eğitimleri o alanlarda yoğunlaştırılmış öğrencilerin yükseköğrenime hazırlandığı yöntemdir. Ortaöğretim sistemimiz, gençlere, geleceklerini kurabilecekleri donanımı edindirme görevini yerine getirememektedir. Üniversiteye girebilmek tek bir erektir. Bu erek, meslek edinme amacının da önüne geçmiştir. Bu sonuçta, toplumsal yargıların ve değer ölçülerinin de katkısı bulunmaktadır.

Yılda yaklaşık 1,5 milyon gencimiz üniversite sınavlarına girmektedir. Üniversiteye girişteki sınav sistemi, öğrencileri yıllarca süren bir yarış ortamına itmektedir. Öğrencilerin çoğu, lise ikinci sınıfta, okul dışında sınava hazırlanma gerçeğiyle tanışmaktadır. Bu durum, sınava hazırlama sektörü olarak adlandırılabilecek, yaklaşık yılda 3,5-4 milyon potansiyel tüketicisi olan bir sektörün oluşmasına yol açmaktadır.

Üniversiteyi kazanan öğrencilerin en önemli sorunu, beslenme ve barınmadır. Kaynaklarımız, ne yazık ki, bu iki önemli sorunu çözmeye yeterli olacak düzeyde değildir. Üniversiteye kayıtlı örgün öğrenci sayısının 1 milyon dolayında olmasına karşın, yurt kapasitesi 200 000 dolayındadır. Öğrencilerimizi karanlık emelli insanların eline bırakmamak için, üniversite öğrencilerinin beslenme ve barınma sorunları çözülmelidir.

Eğitim sistemimizin sorunları kuşkusuz çoktur. Bunlardan biri de kaynak yetersizliğidir. Kıt kaynakların eğitimde en yüksek verimi alacak biçimde, akıllıca kullanılması önemlidir. Gençlerimiz, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda eğitilmeli, geleceklerini kurabilecekleri gerekli donanıma sahip olacakları biçimde yetiştirilmelidir. Eğitime sağlanan kaynak, ülkenin geleceğine yapılan yatırımdır. Bu gerçeğe karşılık eğitime gayri safî millî hâsıladan ayrılan payın yirmi yıllık ortalaması yüzde 2,7 düzeyindedir. Ülkemizde eğitimin altyapısı oldukça yetersizdir. 2000 yılında eğitimin konsolide bütçe içindeki payı, yüzde 9,3 olarak gerçekleşmiştir. 2000 yılı, son yirmi yılda eğitime konsolide bütçeden ayrılan payın en düşük kaldığı yıl olmuştur. Altyapı sorunu yaşamayan Avrupa ülkelerinin eğitime ayırdığı pay ise, bizim ayırdığımızın iki katından fazladır.

Kaynak yeterli olmadığı için eğitimin altyapı eksikliği giderilememektedir. Üniversitelerden kaynaklarını kendilerinin yaratması istenilmekte, bu da bir yandan kamu gücü ve etkisi kullanılarak gelir elde edilmesine neden olurken, öbür yandan bütçe dışı vakıf uygulamasının yaygınlaşmasını eğitimin sürdürülmesine yardımcı olmak için yaşama geçirilen döner sermaye uygulamasının amacı dışına kaymasını özendirmektedir.

Bu bağlamda vurgulamak isterim ki, 4306 sayılı Yasanın geçici 1 inci maddesi gereğince, sekiz yıllık kesintisiz ilköğretim giderlerinde kullanılmak üzere kimi işlemlerden alınan katkı paylarının süresi 31.12.2000 tarihinde sona erecektir. 4306 sayılı Sekiz Yıllık Kesintisiz Zorunlu İlköğretim Yasasında öngörülen ereklere ulaşılabilmesi için gerekli yasal düzenleme yapılarak 31.12.2000'den sonra da katkı paylarının alınması sürdürülmelidir.

Eğitim-öğretim sistemimizin ana çerçevesini oluşturan cumhuriyetimizin temel ilkeleri, kuşkusuz, değişmeyecektir. Bu ilkelere bağlı kalınırken, her düzeydeki eğitim-öğretimde etkinliğin sağlanması, dünyanın gidiş yönü olan bilgi toplumu oluşumunun gerisinde kalınmaması ereğimiz olmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; enerji konuları, 2000 yılında da gündemimizin başında yer almaktadır. Bunun nedeni, enerjinin gelişmenin temel girdisi olmasının yanında, özellikle elektrik enerjisi üretim-tüketim dengesindeki açıklar yüzünden yaşanan sıkıntılardır.

Elektrik enerji tüketimi 1999 yılında yüzde 3,9 oranında artmıştır, ki, bu, son otuz yılın en düşük oranıdır. Aynı yılın ulusal gelir düzeyinde ise, yüzde 6,4 oranında bir daralma yaşanmıştır.

Ekonomimizin kendini toparlayarak, en azından, ortalama artış oranlarını yakalayabilmesi için yoğun bir çaba içine girilmiştir. Hükümetimiz, elektrik enerjisi açığını giderici bir dizi önlem almıştır; ancak, istem ve dolayısıyla, enerji dışalımı oranının önümüzdeki yıllarda giderek artacak olması, soruna önemle eğilmemizi gerekli kılmaktadır.

Ülkemizde kişi başına enerji tüketimi dünya ortalamasının altındadır; ancak, tüm olumsuzluklarına karşın, içinde yaşadığımız dönemin, enerji sistemimizin daha sağlam temellere oturtulabilmesi için bizlere önemli bir fırsat sağlayabileceğini de düşünmekteyim.

En dinamik sektörlerden olan enerji sektörü, Avrupa Birliğiyle bütünleşme sürecinde öncülük görevini üstlenebilecek bir düzeydedir. Bu sektördeki yeniden yapılanma çalışmaları, sürdürülebilir bir kalkınma modeli içinde sanayileşmenin tamamlanmasını, dünya pazarlarındaki rekabet gücümüzün artırılmasını sağlayabileceği gibi, diğer sektörlere de örnek olacaktır. Enerji sektörünün çeşitli alanlardaki yapılanma çalışmalarıyla ilgili yasal ve yönetsel düzenlemelerle, enerji sektörü, başta Avrupa Birliği Enerji Direktifi ve Enerji Şartı Anlaşması olmak üzere, uluslararası düzenlemelere de uygun duruma getirilecektir.

Piyasaların, devlet denetimi ve gözetimi altında haklı rekabete olanak sağlayacak biçimde özgürleştirilmesi ve saydamlaştırılmasıyla, piyasalarda istikrar ve sürekliliğin sağlanması zorunludur. Sektörün malî açıdan güçlü ve güvenli bir yapıya kavuşturulması, yatırım risklerinin azaltılması ve sonuç olarak, tüketiciye, yeterli, kaliteli, sürekli, ucuz ve temiz enerji sunulması sağlanmalıdır. Bu dönemin, enerji özelleştirmelerinde bugüne kadar uygulamaya çalıştığımız modellerin irdelenmesi ve en uygun yöntemin belirlenmesi için de elverişli bir dönem olduğuna inanıyorum.

Geleceğin Türkiyesinde enerjinin daha etkin ve verimli kullanılması sağlanmalı, tasarruf önlemlerine daha fazla önem verilmeli, elektrik dağıtımında ortalama yüzde 22'ler düzeyindeki kayıp ve kaçaklar Avrupa Birliği ortalaması olan yüzde 8'ler düzeyine çekilmelidir.

Bir yandan santral yapımına hız verilirken, diğer yandan onlar için gereken yakıtların zamanında sağlanmasıyla ilgili girişimler de yoğunlaştırılmalıdır. Bunların başında, yurt dışından alınacak doğalgazı ülkemize taşıyacak olan boru hattı tasarıları ile içhat tasarıları gelmektedir.

Dışarıdan sağlanacak santral yakıt tasarılarıyla birlikte, yerli kaynaklarımızın daha iyi değerlendirilmesine olanak sağlayacak yasal ve yönetsel önlemler de geciktirilmeden alınmalıdır. Bu kapsamda, yerli kaynaklarımızdan petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıt üretiminin artırılmasının ancak arama yatırımlarına ağırlık vererek sağlanabileceği de kuşkusuzdur.

Fosil yakıtların yanı sıra, hidrolik, rüzgâr, jeotermal ve güneş gibi doğal kaynaklarımıza, hem ucuz ve yenilenebilir olmaları hem de çevreye zarar vermemeleri nedeniyle daha fazla önem verilmelidir. Enerji etkinliklerimizi, çevre ile doğal ve kültürel varlıklarımıza karşı yükümlülüklerimizi gözönünde bulundurarak, çevreye ve bireyin sağlığına duyarlı bir biçimde yürütmeliyiz. 

Günümüzün dünyasında enerji, dış politikanın önemli öğelerinden biri durumuna gelmiştir. Ülkemiz, kısıtlı enerji kaynaklarına sahip olması ve ekonomisindeki büyüme ve buna bağlı olarak enerji istemindeki artış nedeniyle de enerji kaynaklarını çoğaltmak ve çeşitlendirmek zorundadır. Türkiye, artan enerji gereksinimini karşılamak ve enerji kaynaklarını çeşitlendirmek amacıyla son yıllarda birçok ikili ve uluslararası anlaşma imzalamıştır.

Son on yıl içerisinde, Hazar Havzasındaki enerji kaynaklarının modern teknoloji kullanımıyla işletilerek uluslararası piyasalara taşınması için yeni olanaklar doğmuştur. Türk şirketlerinin de aralarında bulunduğu Batılı firmalar, bu bölgedeki petrol ve doğalgaz kaynaklarının işletilmesi için büyük tutarlarda yatırımlarda bulunmaya başlamışlardır. Hazar Havzası enerji kaynaklarının uygun biçimde işletilmesi birçok yönden önem taşımaktadır.

Ülkemizin gündeminde olan enerji taşıma tasarılarının başında Bakü-Tiflis-Ceyhan ana petrol boru hattı gelmektedir. Bakû-Tiflis-Ceyhan tasarısının hukukî çerçevesini oluşturan anlaşmaların geçen mayıs-haziran aylarında ilgili ulusal parlamentolar tarafından onaylanmasıyla büyük bir aşamaya ulaşılmıştır. Türkiye, bu tasarının Hazar petrolünün uluslararası  piyasalara taşınması için ekonomik, ticarî ve çevresel yönlerden en uygun seçeneği oluşturduğu görüşündedir. Uluslararası uzmanlar, Hazar Havzasında bulunan petrol rezervlerinin de böyle bir boru hattının yapımını gerekli kılacağı görüşünde birleşmektedirler. Bundan sonra, tasarı için gerekli finansmanın bir an önce bulunarak, petrol boru hattı konsorsiyumunun kurulmasını ve ayrıntılı mühendislik çalışmalarının tamamlanmasının ardından boru hattının yapımına başlanmasını bekliyoruz. Ümidimiz, Bakû-Tiflis-Ceyhan boru hattının öngörülen takvime uygun olarak 2004 yılında işler duruma gelmesidir.

Türkiye, doğalgaz gereksiniminin karşılanması için de birkaç tasarının gerçekleşmesi yönünde çalışmalarını sürdürmektedir. Türkmenistan doğalgazının Hazar Denizi, Azerbaycan ve Gürcistan üzerinden ülkemize ulaştırılmasına olanak sağlayacak olan Hazar geçişli hatla ilgili tasarının bir an önce yaşama geçirilmesinin ilgili tüm ülkelerin yararına olacağını düşünüyoruz. Türkiye, ayrıca bu hattan bir miktar Azerbaycan gazı alabileceğini de bildirmiştir.

Rusya'yı Karadeniz'in altından Türkiye'ye bağlayacak olan Mavi Akım hattı ile İran-Türkiye doğalgaz boru hattı tasarılarıyla ilgili çalışmalar da ileri aşamalara gelmiş bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni binyıla çevre konularında duyarlılığı daha da artmış bir toplum olarak girdiğimizi saptamaktan mutluluk duyuyorum. Geride bıraktığımız yüzyılda doğal çevreyi  gözardı eden bir sanayileşme sürecinden geçilmiştir. Hızlı sanayileşme ve kentleşmeyle birlikte hızlı nüfus artışı, doğal dengenin bozulması sonucunu doğurmuş, duyulmaya başlanan kaygı toplumları yeni arayışlara yöneltmiştir. Ekonomimizi ve toplumsal yaşamımızı olumsuz etkileyen ve doğa dengesini altüst eden uygulamaların önüne geçecek ve gelecek kuşaklara yaşanabilir bir çevre bırakmamıza yardımcı olacak çevreye duyarlı önlemlerin uygulamaya konmasında zorunluluk bulunmaktadır. Öte yandan, Anadolu toprakları onbinlerce yıldır insanoğluna her türlü yaşam mutluluğu veren cennet doğası ile birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Dünyada benzeri görülmeyen bu doğal ve kültürel zenginliğin korunması, geliştirilmesi ve dünya insanına bir hazine olarak sunulması önem taşımaktadır. Bu, hem bu hazinenin sahibi olarak bizim insanlığa borcumuzdur hem de kendi ulusal varlığımıza sağlayacağı katkı yönünden önem taşımaktadır. Yüce Meclisimizin bu konuda geçmişte sergilediği duyarlılığı yeni yasama döneminde de koruyacağına olan inancımı dile getirmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz geçtiğimiz yıl 17 Ağustos ve 12 Kasımda iki büyük deprem felaketi yaşamıştır. Binlerce yurttaşımız yaşamını yitirmiş, onbinlercesi de yaralanmıştır. Yine onbinlerce yurttaşımız sıcak yuvalarından olmuş, kışın güç koşullarına göğüs germeye çalışmıştır. Depremde yaşamlarını yitiren yurttaşlarımıza bu fırsattan yararlanarak Allah'tan rahmet dileklerimi yineliyor, kederli ailelerinin acılarını paylaştığımızı belirtmek istiyorum.

Depremin ardından ülkemizde büyük bir seferberlik başlatılmıştır. Türk Ulusu kendine özgü örnek bir dayanışma sergilemiştir. Bu dayanışmayı devlet adına minnet ve şükranla anıyorum.

Ulus ve devlet olarak bu zor günlerimizde bizlere yardım elini uzatan tüm ülke ve kuruluşlara da bu vesileyle teşekkürlerimizi yinelemeyi bir görev biliyorum.

Depremlerin ardından, devletimiz, tüm kurumlarıyla, olanakları ölçüsünde deprem bölgesine ulaşmış ve yurttaşlarımıza yardım elini uzatmıştır. Yaraların sarılması konusunda devlet ve ulus olarak sergilenen birlik ve dayanışmanın yanı sıra,  gösterilen büyük çabalar sonucunda işin güç bölümü aşılmıştır. Kalıcı konutların yapımının da ivedilikle sonuçlandırılması önem taşımaktadır.

Yaşadığımız acı deneyimlerin de ortaya koyduğu gibi, Türkiye bir deprem ülkesidir. Depremden gereken dersleri çıkarmamız ve depremle yaşamayı öğrenmemiz gerekmektedir. Bu konuda daha fazla zaman yitirilmeden örgütlenme eksikliklerimizi hızla tamamlamalıyız. Öte yandan, deprem bölgelerinde binaların depreme dayanıklılığını sağlayacak zorunlu denetim düzeneklerini yaşama geçirecek ek yasal önlemlerin alınmasında Yüce Meclisimizin üzerine düşecek görevi yerine getireceğinden eminim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde trafik kazaları nedeniyle yakınlarını kaybeden insanlarımızın sayısı ne yazık ki kabule olanak bulunmayan ölçülerdedir. Trafik kurallarına uyma yönünde toplumumuzda duyarlılık yaratmak ya da var olan duyarlılığı artırmak hepimizin görevidir. Bu kurallara uymaya bireyleri zorlayacak yeni önlemleri de uygulamaya koymamız gerekmektedir. Bu bağlamda, Yüce Meclisimizin gündeminde bulunan trafik yasa tasarısının ivedilikle görüşülerek yasalaşması önem taşımaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; soğuk savaşın sona ermesinden sonra çeşitli etnik ve ulusal çatışmalara sahne olan bölgemizde Türkiye bir barış, denge ve istikrar öğesi olarak etkin rol oynamaya devam etmiştir. Türkiye, bugün Batı uluslar topluluğunun bir üyesi olarak, bölgesinde paylaştığı değerlerin savunucusu güvenilir bir müttefik, güvenlik ve istikrarın güçlendirilmesine katkıda bulunan, işbirliği tasarılarında ağırlığı olan bir ortaktır.

Türkiye, Büyük Önder Atatürk'ün temelini attığı ilkeler üzerinde 77 yıldır barış ve istikrar içinde yaşamış ve başka uluslar için örnek bir gelişme modeli oluşturmuştur. Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana dışpolitikamıza yön veren temel ilkeler bundan sonra da uluslararası ilişkilerimizi yönlendirecektir.

Türk dışpolitikasının dayandığı ilkelerin başında, diğer ülkelerin içişlerine karışmama, bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüklerine saygı gelmektedir. Türkiye bu temel üzerinde tüm ülkelerle dostluk ilişkileri geliştirmek amacındadır.

Türk dışpolitikası, üyesi bulunduğu Birleşmiş Milletler yasasında yer alan kurallar temelinde uluslararası hukuka dayalı bir düzeni savunmakta, tüm ulusların dış baskılardan uzak, bağımsızca ve gönenç içinde gelişmelerini desteklemektedir.

Türkiye, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da insan haklarına saygılı, çağdaş, demokratik bir hukuk devleti olarak uluslararası ilişkilere olumlu katkılarda bulunmayı sürdürecektir.

Türkiye, bölgesinde işbirliğinin öncülüğünü üstlenmiştir. Bölgesel uyuşmazlıkların çözümü, çatışmaların önlenmesi için gönenç ve istikrara gereksinim bulunduğuna kuşku yoktur. Bu da, ancak, bölgesel düzeyde işbirliğini geliştirmemizle ve bölge ulusları arasında karşılıklı güven ortamının yaratılmasıyla olanaklı olabilir.

Dünyanın birçok bölgesinde uluslararası bütünleşme girişimleri ileri düzeylere ulaşmaktadır. Batı yarımküresinde, Asya-Pasifik bölgesinde, Baltıklarda ve Batı Avrupa'da bölgesel işbirliği ve bütünleşme çabalarının başarılı sonuçlar verdiğini görmekteyiz. Buna karşılık, Balkanlardan Ortadoğu'ya, Kafkaslara ve Ortaasya'ya kadar uzanan bölgemizde, değişik öğeler, bölgesel işbirliğinin gelişimini yavaşlatmaktadır. Bölgesel işbirliğinin önünü açmak için, bölge ülkelerinin iyiniyetli ve önyargısız bir yaklaşımla ortak paydalarda birleşmeleri ve ellerindeki olanakları yapıcı biçimde kullanmaları gerekmektedir.

Bölgemizde, ulaşım, enerji ve iletişim altyapısının bir an önce günün koşullarına yanıt verecek ve insan, mal ve sermaye dolaşımına olanak sağlayacak düzeye çıkarılması için ortak çaba göstermeliyiz.

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütünün kurulmasına öncülük etmiş olan Türkiye, bölgesindeki diğer örgütlenmelerde de etkin rol oynamakta; ayrıca, AGİT ilkeleri çerçevesinde yeni bölgesel örgütlenme ve işbirliği çabalarına katkıda bulunmaktadır.

Türkiye, yoksulluğun küresel düzeyde ortadan kaldırılmasının ve sürdürülebilir kalkınmanın uluslararası yardımlarla desteklenmesinin, çoktaraflı ticaret sisteminin güçlendirilmesinin önemini vurgulamakta, çevre sorunları ve bulaşıcı hastalıklarla savaşımda ivedi, etkin ve akılcı önlemler alınması gereğini savunmaktadır.

Türkiye, uluslararası örgütlere katılım konusuna özel önem vermekte, üyesi bulunduğu kuruluşların çalışmalarında etkin biçimde yer almaktadır.

Bu çerçevede Türkiye, Birleşmiş Milletler Örgütünün uluslararası sistemdeki etkinliğinin artırılmasına yönelik reform programını desteklemekte ve reform sürecinde etkin rol oynamaktadır. Birleşmiş Milletlerin uluslararası ekonomik ve toplumsal yardım çabaları içinde sahip olduğu rolün artırılmasının yanı sıra, çatışmaları önleme ve sona erdirme yetenekleri bakımından da güçlendirilmesi gerekmektedir. Türkiye, Birleşmiş Milletlerin barış gücü görevlerinin, uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasına doğrudan katkıda bulunduğu inancıyla bu tür görevlere katılmaya devam edecektir.

Geçen yıl kasım ayında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının 20 nci Yüzyıldaki son zirvesine evsahipliği yapan ülkemiz, bu örgütün yeni Avrasya coğrafyasında barış ve istikrarın güçlendirilmesi yönünden çok önemli bir role sahip olduğu inancındadır. Türkiye bu anlayışla AGİT'in çalışmalarına da etkin olarak katkıda bulunmayı sürdürecektir. Türkiye ayrıca, Sovyetler Birliğinin ardılı olan AGİT ülkelerinin AGİT süreçlerine katılmalarını desteklemekte ve özendirmektedir.

Türkiye, terörizmden en çok etkilenen ülkelerden biri olarak, ulusal sınırları aşan bu çok boyutlu soruna karşı uluslararası alanda savaşım verilmesi gerektiği görüşündedir. Türkiye, acı deneyimle, terörizme karşı savaşımda başarılı olunabilmesi ve bu tehdidin kökünün kazınabilmesi için ülkelerin mutlaka işbirliği yapmak zorunda olduklarını her alanda dile getirmektedir. Terörizme destek veren ve teröristlere kuçak açan devletler uluslararası toplum tarafından destek görmemeli, tersine en güçlü biçimde kınanmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye bir Avrupa ülkesidir. Hukukun üstünlüğüne ve temel insan hak ve özgürlüklerine inanan demokratik ve laik bir cumhuriyet olarak Türkiye, yüzlerce yıllık bir süreç içinde Avrupa'da kök salmış olan değerleri benimsemiş, bu değerlerin gelişmesine katkıda bulunmuştur.

Türk dış politikasının temel ereklerinden biri de, Avrupa'nın tüm kuruluşlarında etkin biçimde yer almak, ulusal sistemlerini Avrupa'yla bütünleştirmektir.

Türkiye'nin Avrupa kuruluşlarıyla bütünleşmesinin son aşaması Avrupa Birliğine tam üyelik olacaktır. Geçen yıl aralık ayında yapılan Helsinki Zirvesinde Türkiye'nin Avrupa Birliğine adaylığının kabul edilmesiyle, ülkemizin Avrupa'yla bütünleşmesi yönünde önemli bir adım atılmıştır.

Türkiye'nin Avrupa Birliğine katılmasının uzun bir süreç olacağının ve bunun önemli görev ve sorumluluklar yüklediğinin bilincindeyiz. Bu bilinçle, tam üyelik için aranan koşulları yerine getirmek üzere gerekli adımları kararlı biçimde atmalıyız.

Türkiye, Kopenhag ölçütlerine uyum konusundaki gerekli çalışmaları ve planlamaları sürdürmektedir. Yüce Meclisimizin bu yönde gösterdiği çabaları takdirle karşılıyorum. Son olarak Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin kurulması ve faaliyete geçmesi, ülkemizin Avrupa Birliğine üyelik konusundaki iradesini ortaya koyan önemli bir gelişme olmuştur. Tüm ilgili makam ve kuruluşlarımızın Avrupa Birliğine uyum çalışmaları için üzerlerine düşen görevleri, ülkeiçi eşgüdümden sorumlu Avrupa Birliği Genel Sekreterliğiyle işbirliği içerisinde yerine getireceklerine inanıyorum.

Kuşkusuz, Avrupa Birliğine adaylığımızla ilgili süreçte tüm görev ve sorumluluklar Türkiye'nin omuzlarında değildir. Avrupa Birliği üyesi dostlarımızın da Türkiye'nin adaylık sürecine önyargısız ve yapıcı biçimde yaklaşmaları, bu süreçte kendi sorumluluklarını yerine getirmeleri gerektiğini de hatırlatmak isterim. Avrupa Birliği Komisyonu tarafından hazırlanacak Katılım Ortaklığı Belgesinin bizim yönümüzden kabul edilebilir ögeler içermesini bekliyoruz.

Kendisi de Avrupalı bir güç olan Türkiye, Avrupalıların Avrupa güvenliğinde ve savunmasında daha geniş sorumluluk almalarını başından beri desteklemiştir. Avrupa güvenliğini pekiştirecek tüm çabalara Türkiye olumlu katkıda bulunma kararlılığındadır. Burada önemli olan, harcanan çabalarda tüm bağlaşık ülkelere eşit katılım ve eşit güvenlik sağlanmasına özen gösterilmesi, güvenliğin bölünmezliği ilkesinden, hangi amaçla olursa olsun, ödün verilmemesidir.

Giderek bir güvenlik ve savunma boyutu da kazanmakta olan Avrupa'daki bütünleşme hareketlerinin, NATO'nun en güçlü ordularından birine sahip olan, genel bütçesinin yüzde 10'unu savunmaya ayıran ve bölgesinde önemli bir güvenlik ve istikrar ögesi olan Türkiye'nin tam katılımı olmadan gerçekleştirilemeyeceğini vurgulamakta yarar görüyorum.

Amerika Birleşik Devletleri ile aramızdaki ikili ilişkiler, son yıllarda her alanda gelişerek "stratejik ortaklık" olarak adlandırılan bir niteliğe kavuşmuştur. Bu ilişkilerin, karşılıklı çıkarlar temelinde daha da gelişmesini istemekteyiz. Ancak, ne yazık ki, özellikle bu ülkede, seçimlerin yapıldığı yıllarda, Türkiye'ye düşman lobilerin, bu ilişkileri zedeleyecek kimi girişimlere yöneldikleri öteden beri bilinmektedir. Temsilciler Meclisinde sözde Ermeni soykırım karar tasarısı konusunda ortaya çıkan son gelişmeleri de bu bağlamda belirtmek isterim. Bu esef verici gelişmeler, halkımızca büyük bir tepkiyle karşılanmıştır. Gerçekleri saptırmak yoluyla tarihte gerçekleşmemiş bir olayı gerçekleşmiş gibi göstermek ve Türk Ulusunu karalamaya çalışmak, hiçbirimizin kabul edebileceği bir durum değildir. (Alkışlar) Militan Ermeni çevrelerin Amerika Birleşik Devletlerine özgü içpolitika dinamiklerini istismar etme çabalarının boşa çıkmasını ve salt oy kaygısıyla ulusal çıkarlarını gözardı eden Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisinin kimi üyelerinin, sonunda sağduyunun gereği olan bir tutum almaya yönelmelerini diliyorum.

Komşumuz Rusya ile ilişkilerimiz beşyüz yıllık uzun bir geçmişe dayanmaktadır. Bu yönden, Türk ve Rus halklarının aynı coğrafyayı paylaşması konusunda küçümsenmeyecek bir deneyime sahip olduklarını söylemek olanaklıdır. İlişkilerimizin gelişmesini engelleyen soğuk savaş ortamını geride bırakalı on yıldan fazla zaman olmuştur. Artık, ilişkilerimizi, ikili düzeyde olduğu gibi, bölgesel ve uluslararası düzeylerde de geliştirmemizin ve yeni boyutlara taşımamızın zamanı geldiğini düşünüyoruz. Rusya ile aramızda var olan potansiyeli karşılıklı saygı ve ortak yarar temelinde, her alanda geliştireceğimize inanıyoruz.

Bununla birlikte, Çeçenistan'daki durum bizi kaygılandırmaya devam etmektedir. Bu soruna, Rusya'nın toprak bütünlüğü ve insan haklarına saygı temelinde diyalog yoluyla barışçı bir siyasal çözüm bulunabileceğine inanıyoruz. Öte yandan, Çeçenistan'da yerlerinden olan sivil halka yardım amacıyla yürütülen uluslararası çabalara da katkıda bulunuyoruz.

Geçen yıl ülkemizdeki deprem felaketlerinin yol açtığı halklar arası dayanışmanın, aralık ayında Helsinki'de düzenlenen Avrupa Birliği Zirvesinin ardından, komşumuz Yunanistan ile aramızdaki ilişkilerde bir yumuşama havasının egemen olması sevindiricidir. Türkiye, öteden beri Yunanistan'a diyalog yolunu önermiştir. Bu kez, Yunan yetkililerinin, Türkiye'nin önerilerine kulak verip, iki ülke arasındaki işbirliğine olanak tanıyacak adımlar atmaya başladıklarını görmek, bizi, ilişkilerimizin geleceği yönünden de ümitlendirmiştir. Yunanistan ile aramızda dokuz işbirliği protokolünün imzalanmış olması ve iki ülke halkları arasında bir anlayış ve dostluk havasının gelişmeye başlaması cesaret vericidir. Biz, ilişkilerimizi olumsuz yönde etkileyen, Ege Denizini ilgilendiren, birbiriyle ilintili temel sorunlara da çözüm bulunabileceğine ve bunun için zamanın geldiğine inanıyoruz.

Türk-Yunan ilişkilerini geçmişin ipoteğinden kurtararak, 21 inci Yüzyılın değerlerine uygun bir düzeye getirmek, her iki ulusun gelecek kuşaklara borcudur. Türkiye'de, aramızdaki sorunların barışçı yollardan çözümü yönünde bir siyasal iradenin varlığı, tüm dostlarımızca bilinmektedir.

Türkiye, Kıbrıs sorununa görüşmeler yoluyla kalıcı bir çözüm bulunmasını istemekte ve bu çerçevede geçen aralık ayında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından başlatılmış olan aracılı görüşmeleri desteklemektedir.

Kıbrıs Türk tarafı, bu görüşmelere başından itibaren yapıcı bir biçimde katılmış ve kapsamlı çözüm önerileri sunmuştur. Kıbrıs'ta varılacak bir çözüm, mutlaka gerçeklere dayandırılmak zorundadır. Bu da, adada iki devletin siyasî eşitliğinin, egemenliğinin kabul edilmesidir. Adada iki toplumun barış ve güvenlik içinde yanyana yaşamalarını sağlayacak en gerçekçi çözüm, iki devletin siyasî eşitliği üzerine kurulacak bir konfederasyon olacaktır.

Türkiye, Sovyetler Birliğinin ardılı olan yeni bağımsız devletlerin herhangi bir baskı altında olmaksızın ulusal kimliklerini özgür iradeleriyle geliştirmelerini ve kendi kaynaklarından bağımsız bir biçimde yararlanarak ekonomik kalkınmalarını gerçekleştirmelerini ve uluslararası toplumla tam anlamıyla bütünleşmelerini benimsemiştir. Türkiye, bu politikasının bir gereği olarak, yeni bağımsız devletlere olanakları ölçüsünde yardım etmektedir.

Bu çerçevede, dil, kültür ve tarih bağlarıyla sıkı sıkıya bağlı bulunduğumuz dost ve kardeş Azerbaycan ve Orta Asya cumhuriyetleriyle ilişkilerimiz, dışpolitikamız yönünden çok özel bir yere sahiptir. Türkiye, bu ülkelerle ilişkilerini her alanda daha da ileri götürmek, halktan halka sarsılmaz işbirliği dokusunu pekiştirmek istemektedir. Bu amaçla, Azerbaycan ve Orta Asya ülkeleriyle aramızdaki potansiyelden en iyi şekilde yararlanmalı, 1990 yılından bu yana imzalanmış anlaşmalarla oluşturulmuş bulunan hukuksal temeli ve kurulmuş olan çeşitli düzenekleri daha da sağlamlaştırıp geliştirmeli ve günümüzün koşullarına uygun bir niteliğe kavuşturmalıyız.

Orta Asya ülkelerinin bağımsızlıklarını güçlendirmeleri, uluslararası toplumla bütünleşmeleri ve ekonomik ve demokratik gelişmelerini sağlıklı bir biçimde sürdürmelerini istemekteyiz. Orta Asya ülkeleri, sahip oldukları doğal kaynakları bağımsızca işletip uluslararası piyasalara ihraç edebilmeli ve bu yoldan elde edecekleri zenginliği halklarının kalkınması ve gönenci  için değerlendirebilmelidirler.

Orta Asya ülkelerini tehdit eden terörizm ve köktendincilik tehlikeleriyle savaşımlarını destekliyoruz. Bu alanda, Türkiye, dost ve kardeş Orta Asya cumhuriyetlerine elinden gelen yardımı yapmaya hazırdır.

Türkiye, Güney Kafkasya'da istikrarın güçlendirilmesini, bölgesel işbirliğinin gelişmesini ve ulusların ileri bir gönenç düzeyine ulaşmalarını engelleyen Abhazya ve Yukarı Karabağ uyuşmazlıklarının bir an önce barışçıl bir çözüme kavuşturulmasını istemektedir. Ülkemiz, bu konuda elinden gelen çabayı göstermekte ve tarafları, diyalog ve barışçı çözüme özendirmektedir.

Türkiye, Yukarı Karabağ uyuşmazlığı konusunda Minsk sürecinin çözüm için uygun bir çerçeve oluşturduğunu düşünmekte, ayrıca, Azerbaycan ve Ermenistan liderleri arasındaki doğrudan temasları desteklemektedir. Bununla birlikte, Yukarı Karabağ uyuşmazlığının çözümünün, Ermeni işgali altındaki Azerbaycan topraklarının boşaltılmasını ve Azeri mültecilerin evlerine geri dönmelerini gerektirdiği bir gerçektir. Sırası gelmişken, Türkiye'nin, ancak Azerbaycan halkının kabul edeceği bir çözümü benimseyebileceğini vurgulamak isterim.

Türkiye, Azerbaycan'daki ekonomik ve demokratik reform sürecini desteklemekte, bu ülkede 5 Kasım tarihinde düzenlenecek olan seçimlerin kardeş Azerbaycan halkı için en yararlı sonuçlar vereceğine inanmaktadır. Türkiye, ayrıca, Azerbaycan'ın Avrupa Konseyine adaylığını etkin biçimde desteklemektedir.

Komşumuz Gürcistan'ın toprak bütünlüğünün ve siyasal birliğinin korunmasına da büyük önem veriyoruz. Türkiye, bu ülkenin istikrarını tehdit eden ve kalkınmasını engelleyen Abhazya sorununun barışçı bir çözüme kavuşturulması için elinden gelen yardımı yapmaya hazırdır.

Güney Kafkasya'da barış, istikrar ve işbirliğinin güçlendirilmesi amacıyla bir Kafkasya işbirliği paktı kurulması önerisinde bulunduk ve bu önerinin yaşama geçirilmesini sağlayacak biçimde konuyu izlemekte ve uluslararası toplumun somut ilgisini Güney Kafkasya'ya daha fazla yöneltmesini sağlamaya çalışmaktayız.

Ermenistan'ın yöneticilerine, tarihî gerçekleri çarpıtarak Ermeni toplumunun Türk halkına karşı düşmanlık duygularını körüklemelerinin bir yararı olmayacağını bir kez daha anımsatmak isterim. Ermenilerin soykırım savı tarihte hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Kimi Ermenilerin ve  Ermenistan'ın şimdiki yöneticilerinin düşüncelerinde yaratıp, diğer ulusları da inandırmaya çalıştıkları bu sözde soykırım savının, Ermenistan'ın, komşusu Türkiye ile akılcılığın gereği olan iyi ilişkiler ve işbirliğini geliştirmesine engel oluşturacağı ayırdına, daha fazla gecikmeden varmalarını beklemekteyiz. Ermenistan yöneticilerini, aynı coğrafyada Türkiye ile barış içinde bir arada yaşamalarını olanaklı kılacak ve çıkarlarının da gereği olan sağduyulu bir tutum benimseyip, basiretsiz politikalar izlemekte ısrar etmeleri durumunda sıkıntılar ve sorunlarla karşı karşıya kalacakları yönünde uyarmak isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, Ortadoğu'da adil ve kalıcı bir barışa ulaşılmasının bölgenin istikrar ve gönenci yönünden taşıdığı önemi her zaman dile getirmiş ve Ortadoğu barış sürecini başından bu yana desteklemiştir. Geçen ağustos ayında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Clinton'un girişimiyle İsrail ve Filistin arasında yapılan görüşmelerde somut bir sonuca varılamamış olmakla birlikte, bu görüşmelerin, duyarlı konuların ele alındığı kaydadeğer bir ilerleme oluşturduğunu düşünüyoruz.

Türkiye, İsrail ve Filistin ile ilişkilerinin ulaştığı düzey ve bölgedeki tarihsel birikimi temelinde, Ortadoğu barış sürecine, kendi olanakları ölçüsünde katkıda bulunmaktadır. Son olarak, Sayın Barak ile Sayın Arafat'ın geçen ağustos ayında ülkemize gerçekleştirdikleri ziyaretler, tarafların Türkiye'ye gösterdikleri güvenin bir göstergesidir.

Körfez Savaşından sonra Irak'ın kuzeyinde ortaya çıkmış olan iktidar boşluğu, ne yazık ki, Türkiye'yi birçok yönden olumsuz etkilemiştir. Türkiye, bu iktidar boşluğu nedeniyle kitlesel göç ve terörizm gibi tehdit ögelerine karşı savaşım vermek zorunda kalmıştır.

Irak'ın toprak bütünlüğünün ve siyasî birliğinin korunmasına büyük önem vermekte ve gerek bölge ülkelerine gerek müttefiklerimize bu yönde telkinlerde bulunmaktayız. Irak'ın parçalanmasının, bölgedeki tüm dengeleri altüst edebilecek gelişmelere yol açmasından kaygı duymaktayız. Ayrıca, Irak'ın geleceğinin yalnızca Irak tarafından belirlenebileceği, bu ülkeye dışarıdan yapılacak el atmaların istenmeyen sonuçlara yol açabileceği görüşündeyiz.

Bölücü terör örgütü elebaşısının ülkesinden ayrılmasını ve terörle savaşım konusunda Türkiye ile işbirliği başlatmayı kabul eden Suriye'nin yeni dönemde, akılcı ve gerçekçi bir yol izleyerek, Türkiye ile ilişkilerinde dostluk ve işbirliğini gözetecek bir yaklaşımı benimseyeceğini, geçmişte ilişkilerimize gölge düşüren olayların yinelenmesine izin vermeyeceğini umuyoruz. Türkiye ile Suriye, aynı coğrafyayı, tarihi ve kültürü paylaşmaktadır. İki ülke arasında ekonomik ve ticarî işbirliği açısından zengin bir potansiyel bulunmaktadır. Bundan sonra atacağımız karşılıklı adımlarla bu potansiyelden yararlanma olanaklarımızı geliştirmek istiyoruz. Ayrıca, Suriye ile terörizmle savaşım konusunda işbirliğini sürdürmek arzusundayız.

Suriye'nin İsrail ile arasındaki ilişkileri olağanlaştırmasının da, bölgede gerçek bir barış ortamının kurulmasının temel koşulu olduğu inancındayız.

İran, köklü bir uygarlığın temsilcisi, büyük bir komşumuz ve önemli bir bölge gücüdür. İran ile ilişkilerimiz, diğer komşularımızla olduğu gibi, karşılıklı saygı ve içişlerine karışmama temeline dayanmalıdır. Bu temel üzerinde, ekonomik ve ticarî ilişkilerimizi ve bölgesel düzeyde işbirliğimizi geliştirebileceğimiz inancındayız.

Asya ve Pasifik ülkeleriyle olan ilişkilerimizin geliştirilmesine de önem vermekteyiz. Bu ülkelerin, iki yıl önce yaşanan bunalımın etkisinden kurtularak ekonomilerini yeniden canlandırmaya başladıklarını görmek sevindiricidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yurt dışında yaşayan yurttaşlarımızın durumuna da değinmek istiyorum. Bugün, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, dünyanın çeşitli köşelerinde milyonlarca yurttaşımız yaşamaktadır. Bu çalışkan ve işine bağlı yurttaşlarımız, Türk ekonomisine olduğu gibi, yaşadıkları ülke ekonomilerine de önemli katkılar yapmakta ve bulundukları toplumları etnik ve kültürel açıdan zenginleştirmektedirler.

Türkiye, yurt dışında, artık, kalıcı biçimde yerleşmiş olan yurttaşlarının ve bulundukları ülkelerin uyruğuna geçmiş olan soydaşlarımızın sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak için elinden gelen çabayı göstermeyi sürdürecektir. Ayrıca, bu yurttaşlarımızın, öz değerlerimizi yitirmeden, içinde bulundukları toplumlarla bütünleşmelerinin, yeni ülkelerinin siyasal ve toplumsal yaşamına etkin biçimde katılmalarının, genç kuşaklara daha iyi bir gelecek sağlanmasının en uygun yolu olduğunu düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; soğuksavaşın sona ermesiyle, Türkiye'nin içinde bulunduğu güvenlik ortamı değişmiştir. Birçok ülke yönünden geleneksel güvenlik sorunlarının ortadan kalkmasını sağlayan soğuk savaş sonrası düzen, Türkiye'nin çevresinde yeni ve önemli sorunların, sıcak çatışmaların, yeni bunalım odaklarının doğmasına, yüzlerce yıllık düşmanlıkların canlanmasına neden olmuştur. Savunma politikamızı oluştururken bu yeni koşulları dikkate almak zorundayız. Dış politikamız ile savunma politikamızın buna göre donanımlı olması gerekmektedir. Bugüne kadar ülkemizin savunmasını üstün başarıyla yerine getirmiş olan Silahlı Kuvvetlerimizin 21 inci Yüzyılın siyasal, toplumsal ve teknolojik gelişmelerine koşut biçimde esnek ve hareketli duruma getirilmesi yönündeki çabalarımızı sürdürmeliyiz.

Bunların yanı sıra, ülkemiz, uluslararası silahsızlanma çabalarını desteklemekte, küresel ve bölgesel düzeyde barış ve güven ortamının geliştirilmesine katkısı yadsınamayacak olan uluslararası silahsızlanma anlaşmalarına taraf olmaya önem vermektedir. Bu bağlamda Türkiye, kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi ve bölgemizde balistik füze tehdidinin ortadan kaldırılması amacıyla uluslararası işbirliği ve denetim düzenekleri çerçevesinde üzerine düşeni yerine getirmeyi sürderecektir.

Türkiye, yeni yüzyılda izleyeceği dış politika ereklerini, coğrafyasının, tarihinin ve ulusal çıkarlarının oluşturduğu bir sistem içinde özgür iradesiyle belirlemiştir. Bu ereklere ulaşmak için kararlı adımlar atmalıyız.

Önümüzdeki dönemde ekonomik, siyasal ve toplumsal reformlarını tamamlamış, Avrupa Birliğine tam üyeliğini gerçekleştirmiş, bölgesinde barış, istikrar ve işbirliğinin güvencesi olan bir Türkiye'nin güçlü bir biçimde ortaya çıkışını göreceğiz. Bu süreç içinde Türk dış politikası da Türkiye'nin gelişmesinin, büyümesinin ve yeni uluslararası mimaride küresel bir aktör olarak yerini almasının gerçek bir aracı olarak işlev görecektir.

Yüce Meclisimizin yeni yasama yılındaki çalışmalarıyla bu yönde önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum.

Türkiye, bulunduğu duyarlı coğrafî konum içinde soğuksavaş sonrasında değişen jeopolitik ortamın da etkisiyle, çok yönlü, çok boyutlu ve değişken güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya bulunmaktadır.

Yeni bin yılda Türk Silahlı Kuvvetlerinin, yurdumuza yönelik iç ve dış tehditleri caydıracak, güvenle savunacak, ulusal çıkarlarımızın ve 21 inci Yüzyıldaki ana ereklerimizin elde edilmesine katkıda bulunacak ve dış politikamızı destekleyecek güç ve kudretinin ve yüksek hazırlık düzeyinin sürdürülebilmesi, modernize edilmesi ve yeniden yapılandırılması devletimizin ana görevleri arasındadır. Yüce Meclisimizin bu konuda gereken duyarlılığı göstermeye devam edeceğinden eminim.

Türkiye, Büyük Atatürk'ün "Yurtta barış, dünyada barış" temel ilkesinden hareketle, barış ve istikrarın çevresine yayılmasında, Bosna-Hersek ve Kosova harekâtlarında, Balkanlar ve Karadenizde Çok Uluslu Bölgesel Barış Gücü oluşturulması ve Askerî Eğitim İşbirliği ve Barış İçin Ortaklık faaliyetlerinde görüldüğü üzere doğrudan etkin bir rol oynamaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetleri, ulusumuzun gurur ve güvenine layık olarak, verilecek her türlü görevi eksiksiz yerine getirme yeteneğine sahiptir. Her devletin, sınırlarını, halkını ve rejimini koruması bir egemenlik hakkıdır. Büyük Atatürk'ün kurduğu demokratik, laik cumhuriyetin, ulusal güç öğelerinin toptan kullanılmasıyla sonsuza kadar korunacağından kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin, bir bölgesel güç olarak etkinliğinin artırılması ve uzun dönemde küresel bir güç durumuna gelebilmesi, yüksek teknolojiye dayanan, dinamik ve kendi kendine yeterli bir savunma sanayii ile desteklenmesine bağlıdır. Türk savunma sanayii, bugün gelinen noktada kayda değer bir üretim yeteneğine erişmiş olup, mal ve hizmet alımlarındaki yerli katkı oranının daha da artırılması amaçlanmalıdır. Savunma Sanayii Müsteşarlığınca yürütülen araştırma-geliştirmeye dayalı ortak yatırım girişimlerine, yüksek teknolojinin ülkemize kazandırılmasına ve savunma sistemlerinin edinilmesinde denge uygulamalarıyla döviz kaybının azaltılmasına, savunma sanayii ticaretinde karşılıklılık ilkesinin işletilmesine ve böylece savunmaya ayrılan sınırlı kaynakların ödemeler dengesi üzerindeki olumsuz etkisinin en az düzeye indirilmesine büyük önem verilmektedir. Tasarılara ivedi ve istikrarlı parasal desteği sağlamak üzere, Savunma Sanayii Destekleme Fonunun sağlıklı oluşumuna ve gereksinme duyulan kaynakların kesintisiz akışına çaba harcanmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, Türkiye'nin çağdaşlaşma ve Batı'ya yönelme ereği cumhuriyetin kurulması ile birlikte başlatılmış olan bir süreçtir. Atatürk, Cumhuriyeti kurarken, çağdaş uygarlık düzeyine erişmeyi ulusumuza erek olarak göstermiştir. 1998 yılında kutladığımız cumhuriyetin 75 inci yıldönümü, çağdaş uygarlığı yakalama yarışında başarılan ve henüz başarılamayan hususların bir değerlendirmesine olanak vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bu 75 yıllık dönemi, tarihin en uzun barış dönemi olmuş ve büyük bir kalkınma gerçekleştirilmiştir. Dünyadaki gelişmeler Türkiye'nin önemini artırmış, ülkemiz için yeni ufuklar ve fırsatlar yaratmıştır. Türk Ulusu ve Devletinin çağdaşlığı benimsediği ve evrensel değerleri ilke edindiği 21 inci Yüzyıla girdiğimiz dönemde, dünyadaki hızlı gelişmelere koşut olarak, Türkiye'ye çağı yakalatacak ulusal ana ereklerin belirlenmesi tarihî bir görevdir.

Türkiye'nin çağdaşlaşma ereğine ulaşması için gerekli karar alma sistemi, toplumun uzun dönemli çıkarlarını koruyup gerçekleştirecek bir yapıya oturtulmalıdır. Bunun için de saydamlığa, doğru ve hızlı bilgi akışının sağlanmasına, hukuksal ve kurumsal altyapının ve reformların en etkin biçimde gerçekleştirilmesine gereksinme bulunmaktadır. Karar alma yöntemine sivil toplum kuruluşlarının da katılması, alınan kararların uygulanmasının sürekli izlenmesi, sonuçların denetlenmesi ve değerlendirilmesi asıl olmalıdır.

Türkiye'nin, Avrupa Birliğine tam üyeliğinin gerçekleştirilmesi, 21 inci Yüzyıl ana ereklerinin başında gelmektedir. Türkiye'nin, Avrupa Birliğine tam üyelik süreci içinde olması, uluslararası kurallara uyma ve bilgi toplumunun gerektirdiği koşulları yerine getirme yönünden önemli bir fırsat yaratmaktadır. Bu çerçevede Avrupa Birliğine tam üyelik, binlerce yıllık tarih ve kültür birikimine sahip olan ülkemizin gerçek potansiyelini ortaya koymasına ve birikimini dünyayla paylaşmasına yardımcı olacaktır.

Önemli bir jeostratejik konuma sahip olan ülkemiz, bulunduğu bölgede politik, ekonomik, sosyal ve kültürel etkileşimi artırarak, bölge ve dünya barışına daha büyük katkılar yapabilecektir. Avrupa Birliğine tam üyelik ereği, Türkiye'nin stratejik vizyonunun ayrılmaz bir parçasıdır. Bu erek, Atatürk'ün çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma ereğiyle örtüşmektedir.

Ekonomik ve sosyal yapıda gerekli dönüşümlerin gerçekleştirilmesi durumunda, Türkiye'nin önümüzdeki yirmi yıllık dönemde yıllık ortalama yüzde 7 büyüme hızını gerçekleştirmesi, kişi başına gelirini Avrupa Birliği ülkeleri düzeyine yaklaştırması ve bu dönemde 1,9 trilyon dolar civarında bir gayri safî millî hâsıla düzeyine ulaşarak, dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmesi olanaklıdır.

 Türkiye'nin jeostratejik konumu, kültürel birikimi ve siyasal, ekonomik, toplumsal ve askerî alanlarda gerçekleştireceği gelişmeler sonucu 2010'larda bölgesel bir güç olarak etkinliğini daha da artırması, 2020'lerde ise küresel bir güce dönüşmesi ereklenmelidir.

Cumhuriyetin kültür öğesini bugünlere taşımak, kültürel yükselmenin yollarını açmak zorundayız. Bilimde, sanatta, teknolojide, sporda söz sahibi olmalıyız. Kültür alanımızı genişletmeliyiz.

Temel değerlerimizi ve kimliğimizi koruyarak, bilgi toplumu düzeyine geçişin sağlanması ve toplum yaşamının kalitesinin yükseltilmesi uzun dönemli temel hedeflerimizden biridir. Günümüzde, ancak bilgi çağının gereklerine ayak uydurabilen, bilim ve teknoloji üretme konumuna gelebilen uluslar, 21 inci Yüzyılda daha etkili ve güçlü olabileceklerdir. Bilgi çağında demokrasi ve kalkınma ayrılmaz bir ikili oluşturacaktır. Araştırma-geliştirmeye, eğitime, sağlığa, bilim ve teknoloji yeteneğinin güçlendirilmesine artan bir önem verilmesi gerekmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin, 21 inci Yüzyıl jeostratejik ortamının gereksinmelerine yanıt verecek ve müşterek harekât konseptinin gereklerini yerine getirecek biçimde reorganize ve modernize edilmesi, en yüksek caydırıcılık gücüne ve hazırlık düzeyine yükseltilmesi ve etkin bir savunma sanayii ile desteklenmesi asıldır.

21 inci Yüzyılın başı için belirlenen bu ana hedefler, Bakanlar Kurulunca kabul edilmiş bulunan Uzun Vadeli Gelişme Stratejisine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanan Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planına ve stratejik askerî planlamalara da uygun bulunmaktadır. Türkiye, söz konusu olan ana hedefleri en geç Cumhuriyetin 100 üncü yıldönümünü kutlayacağı 2023 yılına kadar gerçekleştirmelidir. 2023 yılından sonra da Türk Ulusunun çağın gereklerine uygun yeni dinamik ülküler doğrultusunda ilerlemeyi sürdürmesi gerekmektedir.

Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma ve aşma ereği doğrultusunda, Türkiye gelişmesini daha ileri aşamalara ulaştırmakta kararlıdır. Türkiye, 21 inci Yüzyılda, kültür ve uygarlığın en ileri aşamasına ulaşarak dünya standartlarında üreten, gelirini adil paylaşan, insan haklarını güvenceye alan, hukukun üstünlüğünü, katılımcı demokrasiyi, laikliği, din ve vicdan özgürlüğünü en üst düzeyde gerçekleştiren etkili bir dünya devleti olacaktır. Bunun en büyük güvencesi, toplumumuzun dinamizmi ve yaratıcı gücüdür.

Ulusumuza, devletimize ve demokrasimize olan inancımızı koruyarak Yüce Atatürk'ün  kurduğu cumuhuriyetin etrafında topluca durarak, cumhuriyetin dayandığı  temel ilkelere bağlı kalarak ve ulusal birlik ve beraberlik içinde çok çalışarak, 21 inci Yüzyılın ilk çeyreği içinde çağdaş, demokratik, laik, bilgi çağını yakalamış, mutlu, büyük ve güçlü bir Türkiye'yi yaratmamız gelecek kuşaklara karşı tarihî bir sorumluluğumuzdur.

Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, Yüce Meclisimizin Sayın Başkanını ve değerli üyelerini içten saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Genel Kurulumuzu onurlandırarak, yeni yasama yılının açılış konuşmasını yapan Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum.

Çalışmalarımızda, Sayın Cumhurbaşkanımızın temennilerinden azamî ölçüde faydalanılacağına da inanıyorum.

Sayın milletvekilleri, siyasî parti gruplarının Başkanlığımıza verdikleri müşterek imzalı bir önerge vardır, okuyorum :

I. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. - Siyasî parti gruplarının, Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisinde görüşülmekte olan sözde Ermeni soykırımı karar tasarısına ilişkin müşterek önergesi (5/8)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisinde görüşülmekte olan ve halkımızın infialine yol açan sözde Ermeni soykırımına ilişkin karar tasarısı ile ilgili gelişmeleri üzüntü ve dikkatle izlemektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Büyük Atatürk'ün işaret ettiği "yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesine gönülden bağlıdır. Bu ilkeye bağlılığın doğal bir sonucu olarak, dünya milletleri arasında anlayış, barış ve dostluğun hâkim olacağı bir ortamın yaratılarak gelecek nesillere miras bırakılmasına hizmet etmeye çalışmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de, dünyada ve özellikle bulunduğu bölgede barış ve istikrarın tesisini ve sürdürülmesini istemektedir. Bu barış ve istikrarın ilk koşulu da ülkelerin egemenlik ve toprak bütünlüklerine saygı gösterilmesidir.

Ne yazık ki, Ermenistan'ın, komşularının toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı göstermediğini, bir komşusunun topraklarını işgal altında tutmasından ve bir diğer komşusunun topraklarında gözü olduğunu, anayasasına derçettiği Bağımsızlık Bildirgesinden görmekteyiz. Ayrıca, yöneticilerinin çeşitli vesilelerle yaptıkları konuşmalarda, ülkemizi hedef alan açıklamaları da dikkat çekmektedir. Ermenistan yöneticilerine, seçtikleri bu yanlış yoldan vazgeçerek, Türkiye aleyhine üçüncü ülke kurumlarında sürdürdükleri girişimleri durdurmalarının ve Türkiye ile iyi komşuluk içinde yaşama yollarını aramalarının gerektiğini hatırlatırız. Bu yolu seçtikleri takdirde, hiç kuşkusuz, en başta Ermenistan halkı fayda görecektir.

Tarih, ülkeler ve halklar arasında kin ve nefret duygusunu körüklemek için bir husumet unsuru olarak değil, milletler arasında hoşgörü ve anlayışın yerleştirilmesi ve geliştirilmesi için kullanıldığı takdirde insanlık için faydalıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, küçük siyasî hesaplar için, tarihi çarpıtarak, tek yanlı ve yanlış iddialara dayalı gerekçelerden hareketle, işin gerçek yüzünün tarihçilere bırakılması yerine, siyasî alana çekilerek, bir milleti rencide edecek kararlardan medet uman ve bir yasama organını bu amaçlar için kullanmaya yeltenenlerin, uzun yıllara dayanan Türk-Amerikan dostluğunu tehlikeye düşürecek girişimlerini de kuvvetle kınamaktadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, dost ve müttefik Amerika Birleşik Devletleri Kongresini, iki ülke arasında her alanda mevcut dünya ve bölge barışı için önem taşıyan, işbirliğine zarar verecek davranışlardan kaçınmaya da davet etmektedir.

Aydın Tümen Ömer İzgi           Bülent Arınç

          (Ankara)                  (Konya)                 (Manisa)

DSP Grup Başkanvekili MHP Grup Başkanvekili FP Grup Başkanvekili

Beyhan Aslan Saffet Arıkan Bedük

          (Denizli)                  (Ankara)

ANAP Grup Başkanvekili    DYP Grup Başkanvekili

(Alkışlar)

BAŞKAN- Okunan ve Türkiye Büyük Millet Meclisince ittifakla benimsenen bu önergenin Başkanlığımızca gereği yerine getirilecektir. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri, gündemin diğer bir maddesine geçiyorum.

Trafik Kazalarının Nedenlerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan (10/139,14,126,132,133) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - (10/139, 14, 126, 132, 133) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/625)

                                 22 Eylül 2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Trafik Kazalarının Nedenlerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan (10/139,14,126,132,133) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonumuzun, görev süresi 30.9.2000 tarihinde bitmektedir; ancak, çalışmaların tamamlanıp raporun hazırlanabilmesi için eksüreye ihtiyaç duyulmuş ve 21.9.2000 tarihli toplantıda bu konuda karar alınmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 105 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre Komisyonumuza 30.9.2000 tarihinden itibaren 1 aylık eksüre verilmesini arz ederim.

Saygılarımla.

                                      Ahmet Tan

                                        (İstanbul)

                        Komisyon Başkanı

BAŞKAN- İçtüzüğün 105 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre verilir" hükmü gereğince, komisyona bir aylık eksüre verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım :

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı seçiminin yapılacağı günlere ilişkin Danışma Kurulu önerisi

                                        29.9.2000

Danışma Kurulu Önerisi

Aday bildirme süresi 10 Ekim 2000 Salı günü saat 24.00'te sona erecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı seçimine 12 Ekim 2000 Perşembe günü başlanarak, aynı gün 1 inci ve 2 nci oylamanın yapılmasının, seçimin bu oylamalarda sonuçlanmaması halinde; 3 üncü oylamanın 17 Ekim 2000 Salı günü yapılmasının, bu oylamada da sonuç alınamaması halinde 4 üncü oylamanın 18 Ekim 2000 Çarşamba günü yapılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

           Yıldırım Akbulut

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

Aydın Tümen                Ömer İzgi

DSP Grubu Başkanvekili  MHP Grubu Başkanvekili

Bülent Arınç         Beyhan Aslan

F.P. Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Saffet Arıkan Bedük

DYP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Danışma Kurulunun önerisi kabul edilmiştir.

II. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) ÇEŞİTLİ İŞLER (Devam)

2. - TBMM Başkanlığı için gösterilecek adayların müracaat süresine ilişkin Geçici Başkanlık duyurusu

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bugünkü gündemimizde başkaca bir konu bulunmamaktadır; ancak, şunu açıklamak istiyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının seçimine, alınan karar gereğince, 12 Ekim 2000 Perşembe günü başlanacaktır. Anayasanın 94 üncü maddesi gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı için gösterilecek adaylar, bugünden itibaren 10 gün içinde, yani, 10 Ekim 2000 Salı gününün bitimine, saat 24.00'e kadar Geçici Başkanlık Divanımıza bildirilecektir. Anayasanın 94 üncü ve İçtüzüğümüzün 10 uncu maddesi gereğince, Başkan seçimi, aday gösterme süresinin bitiminden itibaren 10 gün içinde tamamlanacaktır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı seçimini yapmak için, 12 Ekim 2000 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyor, yeni ve hayırlı bir yıl dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum.

Kapanma Saati:17. 43

V. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, 4454 sayılı basın affıyla ilgili kanundan yararlananlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/1763)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Adalet Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

           Mehmet Elkatmış

          Nevşehir

TCK’nun 312 nci maddesinin siyasal amaçlarla ve biraz da zorlanarak sıkça kullanıldığı bir vakıadır. Bu maddeden ve Terörle Mücadele Kanunu ile mahkûm olanlardan bir kısım kişilerin cezasına 4454 sayılı kanun hükümlerine göre af getirilirken bir kısım kişilerin mahkûmiyetleri af kanunu dışında tutulmuştur.

Sorular:

1. 4454 sayılı basın affı hükümlerinden kaç kişi faydalanmıştır?

2. Bu kanun hükümlerinden faydalananların isimleri ve suçları nedir?

3. Bu kanun hükümlerinden faydalananlardan kimler TCK’nun 312 nci maddesinden kimler, Terörle Mücadele Kanunu hükümlerinden mahkûm olmuş veya haklarında dava açılmıştır?

 

               T.C.

             Adalet Bakanlığı   2.8.2000

     Bakan : 971

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İLGİ: a) Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 10/04/2000 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5089 sayılı yazınız.

b) 17/04/2000 tarihli ve 506 sayılı yazımız.

c) Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 22/05/2000 tarihli ve A.0l.0.GNS.0.10.00.02-5670 sayılı yazınız.

d) 29/05/2000 tarihli ve 700 sayılı yazımız.

İlgi (a) yazınız ekinde alınan, Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış tarafından Bakanlığımıza yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/1763-5011 Esas No.lu soru önergesinde yer alan hususlarla ilgili cevaplarımız ilgi (d) yazımız ekinde bildirilmiştir .

Söz konusu soru önergesine verilen cevabımızda ayrıca bildirileceği belirtilen konulara ilişkin cevap örneği iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

  Adalet Bakanı

 

 

        Sayın

        Mehmet Elkatmış

        Nevşehir Milletvekili

Bakanlığımıza yönelttiğiniz ve yazılı olarak cevaplandırılmasını istediğiniz 7/1763-5011 Esas No.lu soru önergesine daha önce verilen cevabımızda, ayrıca bildirileceği belirtilen konuya ilişkin bilgiler aşağıda sunulmuştur:

İlgili Cumhuriyet Başsavcılıklarından alınan yazılarda yer alan bilgi1ere göre 2000 yılı Mayıs ayı itibarıyla düzenlenen, basın yoluyla işlenen suçlardan dolayı haklarında hazırlık soruşturması yapılan ve 4454 sayılı Kanun gereği kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilenlere ait (1) No.lu cetvel, basın yoluyla işledikleri suçlardan dolayı haklarında kamu davası açılan ve 4454 sayılı Kanun gereğince davanın kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar verilenlere ait (2) No.lu cetvel, basın yoluyla işlenen suçlardan mahkûm olan ve cezaları 4454 sayılı Kanun gereğince ertelenenlere ait (3) no.lu cetvel ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

  Adalet Bakanı


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2. - Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, Yatağan-Çine Barajının adına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/1870)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla.

        18.4.2000

               Fikret Uzunhasan

              Muğla

Yapılmakta olan Yatağan-Çine arasındaki Çine Barajı göl sahasında kalan, arkeolojik ve antik değeri olan “İnce Kemer” köprüsünün üzerinde bulunduğu çay ve alanla birlikte mitolojik hikaye-lerdeki adı “Marsiyas”dır. Yerli ve yabancı pek çok turist tarafından bu isimle ziyaret edilmekte olan bu köprü, baraj tamamlandığında, mitolojik alanla birlikte sular altında kalacaktır.

Soru :

Bu tarihi eseri ve çevresini doğal haliyle başka bir yere taşımamız mümkün olamayacağına göre kurulacak olan barajın adını:

a) “Marsiyas” Barajı?

b) “İnce Kemer” Barajı?

c’ “Marsiyas İnce Kemer” Barajı?

Veya bu üç seçenekten birini koyarak mitolojiyi sürdürmemiz mümkün müdür?

                 T.C.

              Kültür Bakanlığı 26.7.2000

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-478

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a)T.B.M.M. Başkanlığı Kan. Kar. Müd.’nün 28 Nisan 2000 gün ve A.01.0.GNS. 0.10.00.02-12460 sayılı yazısı.

b) 15 Mayıs 2000 tarih ve B.16.0.APK.0.12.00.01.940-259 sayılı yazımız.

Muğla Milletvekili Sayın Fikret Uzunhasan’ın Çine Barajı’nın adının değiştirilmesi hususundaki önergesi ile ilgili olarak Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığından alınan cevabi yazıda; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü hizmet alanı içerisine giren sulama, enerji, taşkın koruma amaçlı projeler kapsamında inşa edilen tesislerin adını genel olarak bulunduğu çevreden aldığı ve Bütçe Kanunu ile uygulama programlarında da yine bu isimle anıldığı için baraj adının değiştirilmesinin mümkün olamadığı belirtilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

                        M. İstemihan Talay

                                 Kültür Bakanı

 

 

3. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, belediye başkanlarının eğitim semineri adı altında düzenledikleri yurt dışı gezilere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2070)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                        10.5.2000

                                        Zeki Ünal

                                          Karaman

Bir kısım yazılı basında, “Skandal üstüne skandal” başlığıyla yapılan bir açıklamada; yüzlerce belediye başkanının eğitim semineri adı altında, Rio, Paris ve Singapur gibi eğlence merkezlerine giderek, tatil yaptıkları, İçişleri Bakanlığınca yapılan denetimler sonucunda tespit edilmiştir.

Ancak daha sonra; ilgili belediyelerin başkanları partileri aracılığı ile bakanlığa baskı yaparak denetlemenin tekrar yapıldığı ve aklandıkları hatta denetim yapan Bilal Uçar’ın görevini kötüye kullanmakla suçlandığı iddia ve ifade edilmektedir.

Sorularım şunlardır:

1. Böyle bir seminer düzenlendi ise, bu seminer nerede ve hangi tarihlerde düzenlenmiştir: Hangi belediye başkanları katılmıştır?

2. Seminere katılan belediye başkanlarına ayrı ayrı ödenen harcırah miktarı ne kadar olmuştur?

                 T.C.

              İçişleri Bakanlığı 10.7.2000

            Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.0.MAH.0.65.00.002/80769

Konu: Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 22.5.2000 tarihli ve Kan.Kar. Md. 01.0.GNS.0.10.00.02-7/2070-5586/5678 sayılı yazısı.

b) 30.5.2000 tarihli ve B050MAH0650002/80601 sayılı yazımız.

İlgi (a) yazı ekinde alınan ve tarafımdan cevaplandırılması istenilen Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın “Belediye başkanlarının eğitim semineri adı altında düzenledikleri yurt dışı gezilere ilişkin” yazılı soru önergesine ilgi (b) yazımızla verilen cevapta, yurt dışında hangi tarihlerde ve nerede seminer düzenlendiği, bunlara hangi belediye başkanlarının katıldığı ve ödenen harcırah miktarına ilişkin bilgiler hakkında daha sonra bilgi verileceği ifade edilmiştir.

18 Nisan 1999 Mahallî İdareler Seçimlerinden sonra seminere katılmak amacıyla yurt dışına giden belediye başkanları ve bunlara ödenen harcırahlara ilişkin bilgiler ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                               Sadettin Tantan

                                 İçişleri Bakanı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

4. - Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Tunçbilek ilave santral projesinde yerli enerji kaynağı kullanılıp kullanılmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2113)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Devlet Bakanı Recep Önal tarafındanyazılı olarak cevaplandırılmasının teminini saygılarımla arz ederim.

                                        23.5.2000

                                   Ahmet Derin

                                          Kütahya

1. Enerji Bakanlığına ait 1997 yılı yatırım programında yer alan Tunçbilek TEAŞ’a 300 MW ilave santral projesi ne zaman devreye girecektir?

2. Döviz ödeyerek ithal ettiğimiz enerji kaynakları yerine, yerli kaynaklarımızın öncelikle kullanılması niçin tercih edilmemektedir.

                 T.C.

              Devlet Bakanlığı 11.7.2000

Sayı : B.02.0.0.004/(16)2627

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 29.5.2000 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2113-5734/13775 sayılı yazınız.

b) 30.5.2000 tarihli ve B.02.0.004/(16)2105 sayılı yazımız.

c) 10.7.2000 tarihli ve B.02.0.001/1895 sayılı yazı.

Tunçbilek ilave santral projesinin devreye girme zamanı ve yerli enerji kaynakları ile ilgili olarak Kütahya Milletvekili Ahmet Derin tarafından Bakanlığıma yöneltilen ve ilgisi nedeniyle Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı (DPT) ile Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığına intikal ettirildiği ilgi (b) yazımızla Başkanlığınıza bildirilen 7/2113-5734 sayılı yazılı soru önergesi konusunda Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığından alınan ilgi (c) yazı ve ekinin suretleri ilişikte gönderilmiştir.

Bilgilerine arz ederim.

                                     Recep Önal

                                 Devlet Bakanı

                 T.C.

Devlet Bakanı ve

         Başbakan Yardımcılığı                10.7.2000

Sayı : B.02.0.001/1395

Devlet Bakanlığına

(Sn. Recep Önal)

İlgi : a) 30.5.2000 gün ve B.02.0.004(16)2105 sayılı yazınız.

b) DPT Müsteşarlığının 29.6.2000 gün ve B.02.1.DPT.08.03.223/2635 sayılı yazısı.

Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in tarafınızdan cevaplandırılması istenilen 7/2113-5734 esas numaralı yazılı soru önergesi ile ilgili olarak Bakanlığım bağlı kuruluşu Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığınca hazırlanan ilgi (b) görüş yazısı ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.

                          Dr. Devlet Bahçeli

                             Devlet Bakanı ve

                                         Başbakan Yardımcısı

                 T.C.

     Başbakanlık

              Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığı

           (İktisadî Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü)                29.6.2000

Sayı : B.02.1.DPT.0.08.03.223/2635

Konu : Soru önergesi

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığına

(Sn. Dr. Devlet Bahçeli)

İlgi : 31 Mayıs 2000 tarih ve 1449 sayılı Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı (Sn. Dr. Devlet Bahçeli) evrak akış formu eki 30 Mayıs 2000 tarih ve 2105 sayılı Devlet Bakanlığı (Sn. Recep Önal) yazısı ve eki.

Kütahya Milletvekili Sayıh Ahmet Derin’in Tunçbilek Santralına ait tevsiat ünitelerinin dev-reye giriş tarihi ve yerli enerji kaynaklarının öncelikli kullanımı konu edilen soru önergesiyle ilgili açıklamalarımız aşağıdadır.

Ülke elektrik talebi önümüzdeki dönemlerde de yüksek artış hızını sürdürecek ve yılda ortalama yüzde 8-10 arasında değişen hızlarla 2010 yılına 300 milyar kWh’e yaklaşacaktır. Bu yüksek talep seyrine cevap verebilecek üretim, iletim ve dağıtım yatırımlarının istikrarlı bir şekilde yürütülebilmesi için yerli ve yabancı özel sermayenin sektöre yönlendirilmesi gerekli görülmüştür. Bu doğrultuda son onbeş yıldır sürdürülen özelleştirme çalışmaları çerçevesinde yatırımlarda ağırlık ve öncelik özel şirket yatırımlarına verilmiştir.

Soru önergesinde konu edilen Tunçbilek santralı tevsiat ünitesi, özel kesim yatırımlarında olabilecek aksama ve gecikmelere karşı bir yedek proje paketi oluşturulmak amacıyla, Soma C, Kangal 4 ve Çayırhan 5,6 tevsiat üniteleri ile birlikte Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş. (TEAŞ)’ın 1997 Yılı Yatırım Programına dahil edilmiştir.

Ancak geçen zaman dilimi içinde, toplam 5830 mw güçte dört adet doğalgaz kombine çevrim ve bir adet ithal kömürlü santral projesinden oluşan beş adet Yap-İşlet Projesinin 2001 yılı ve sonrasında işletmeye girmek üzere anlaşmaya bağlanması üzerine bu projelerin bu dönemde başlatılmasına gerek duyulmamıştır. Söz konusu proje paketi, yeniden yapılandırma çalışmaları ve TEAŞ’ın finansman imkânları paralelinde, önümüzdeki yıllarda ele alınmak üzere hazır tutulmaktadır.

 

T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilâtı

Ülke fosil enerji kaynaklarımız rezerv, maliyet ve ısıl değer açısından kullanıma çok uygun bulunmamaktadır. Bu nedenle ithal enerji kaynakları kaçınılmaz bir şekilde tüketimde ağırlık kazanmaya devam edecektir. Bununla beraber çalışmalarımızda, ülke enerji kaynaklarının gelişti-rilmesi, mümkün olan en üst düzeyde kullanımı ve enerji alanında dışa bağımlılığın asgari düzeyde tutulması esas alınmaktadır.

Bilgilerinizi ve gereğini arzederim.

                        Dr. Akın İzmirlioğlu

                                         Müsteşar

 

5. - Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, Alanya yat limanı ve balıkçı barınağı inşaatına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2132)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM İç Tüzüğünün 96 ncı Maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                        Mehmet Zeki Okudan

                                           Antalya

- Alanya’da inşaatı devam eden yat limanı ve balıkçı barınağının şu anki durumu nedir?

- Ne zaman bitirilmesi beklenmektedir?

                 T.C.

         Ulaştırma Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı  4.7.2000

Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21/EA/-970-18353

Konu : Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Zeki Okudan’ın yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2132-5778/13927 sayılı yazınız.

Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Zeki Okudan’ın 7/2132-5778 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Prof. Dr. Enis Öksüz

                            Ulaştırma Bakanı

Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Zeki Okudan’ın

7/2132-5778 Sayılı Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

- Alanya’da inşaatı devam eden Yat Limanı ve Balıkçı barınağının şu anki durumu nedir?

- Ne zaman bitirilmesi beklenmektedir?

Cevap :

Ulaştırma Bakanlığı DLH İnşaatı Genel Müdürlüğü 2000 Yılı Yatırım Programındaki;

- Alanya Yat Limanı İnşaatı, 5 Trilyon 280 Milyar TL. proje bedeli ve 813 Milyar TL. yıl ödeneği ile yer almaktadır. İnşaat çalışmaları devam etmekte olan işin fizikî gerçekleşmesi % 56 olup, 2001 yılında tamamlanması planlanmıştır.

- Alanya Balıkçı Barınağı İnşaatı, 1 Trilyon 336 Milyar TL proje bedeli ve 297 Milyar TL yıl ödeneği ile yer almaktadır. İnşaat çalışmaları devam etmekte olan işin fizikî gerçekleşmesi % 82 olup, 2000 yılı sonunda tamamlanması planlanmıştır.

6. - Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, Alanya-Dim Barajı inşaatına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2133)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM İç Tüzüğünün 96 ncı Maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın M. Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                        Mehmet Zeki Okudan

                                           Antalya

Alanya’da inşaatı devam etmekte olan Dim Barajı’nın şu anki durumu nedir? Ne zaman Bitirilmesi beklenmektedir?

                 T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı  3.7.2000

Sayı : B.15.0.APK.0.23-300-1165.13736

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 5.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2133-5779/13928 sayılı yazısı.

Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Zeki Okudan’ın tarafıma tevcih ettiği, 7/2133-5779 esas no.lu yazılı soru önergesi TBMM İç Tüzüğünün 99 uncu maddesi uyarınca hazırlanarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

                        M. Cumhur Ersümer

                        Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve

                                         Başbakan Yardımcısı

Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Zeki Okudan’ın

Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı (7/2133-5779)

Soru : Alanya’da inşaatı devam etmekte olan Dim Barajının şu anki durumu nedir? Ne zaman bitirilmesi beklenmektedir?

Cevap : Sulama, enerji ve içmesuyu amaçlı Alanya II. Merhale projesi kapsamında Alanya İlçesinin 13 km kuzeydoğusunda Dim Çayı üzerinde inşa edilmekte olan Dim Barajında depolanacak 250 milyon m3 su ile 5312 hektarlık alanın sulanması, 36 mw kurulu güçteki santral vasıtasıyla yılda ortalama 126 milyon kwh, enerji üretilmesi ve Alanya İlçesine yılda 47,3 milyon m3 içmesuyu sağlanması hedef alınmış olup, proje Bakanlığım DSİ Genel Müdürlüğünün yatırım programında sulama ve enerji yönüyle yer almaktadır.

Projenin su kaynağı olan Dim Barajı 26.12.1996 tarihinde ihale edilmiş olup, halen, inşaatı sürdürülen barajda ulaşım yolları ve derivasyon kazısı işlerine devam edilmektedir. Mukavelesine göre de 20.7.2002 tarihinde ikmali öngörülmüşür.

Sulama tesisleri ile baraj daimi teçhizat işleri de baraj inşaatının seyrine göre önümüzdeki yıllarda ele alınabilecek olup, projenin 2004 yılında enerji üretimine geçmesi programlanmıştır.

 

Projeye 2000 yılı için iki sektörden toplam 14,250 trilyon TL. ödenek talep edilmiş ve 10,050 trilyon TL. ödenek verilmiştir.

7. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı’nın, Trakya Üniversitesine bağlı Meslek Yüksek Okulu Cam Bölümü mezunlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2135)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak Millî Eğitim Bakanı tarafından yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                           B. Fırat Dayanıklı

                                          Tekirdağ

Trakya Üniversitesine bağlı Meslek Yüksek Okulu Cam Bölümü mezunu bir çok gencimiz mevcut olup, bu gençlerimizin hiçbirisi bir çok cam fabrikası olmasına rağmen işe girememiştir. Cam fabrikaları gerekçe olarak da bu okul mezunlarını almadıklarını, bu okulların açılmaması hususunda uyarılarda bulunduklarını belirtmektedirler. Şu anda cam bölümünden mezun birçok gencimiz bu konuya bir çözüm beklemektedirler.

1. Bakanlığınızın, bu gençlerimizin mağduriyetini gidermek için ne gibi bir çalışması mevcuttur?

2. Kamu kuruluşlarında çalışabilmeleri açısından herhangi bir düzenleme yapılmakta mıdır?

                 T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı                17.7.2000

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1826

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 5.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2135-5792/23968 sayılı yazısı.

Tekirdağ Milletvekili Sayın Bayram Fırat Dayanıklı’nın, “Trakya Üniversitesine bağlı Meslek Yüksekokulu Cam Bölümü mezunlarına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Cam fabrikalarının, Meslek Yüksekokulu Cam Bölümü mezunlarını istihdam etmedikleri yolunda, Bakanlığımıza ulaşmış herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Gerek kamu gerekse özel sektörde istihdam, tamamen arz-talep dengesine bağlı olan bir husustur.

2. Ülkemizde, zorunlu hizmet karşılığı yükseköğrenim görenler dışında kalanların, kamuda görevlendirilmelerinin zorunlu olduğu hakkında yasal bir düzenleme bulunmamaktadır.

Söz konusu mezunların, kamuda görev almaları, emsalleri için olduğu gibi, yasalarla belirlenmiş olan hükümler çerçevesinde gerçekleşmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Metin Bostancıoğlu

                        Millî Eğitim Bakanı

 

8. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, Etimesgut ve Güvercinlik havaalanları Mania Planına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/2143)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                 M. Zeki Çelik

                                            Ankara

1. Genel Kurmay Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığının 6048-297-99/UÇS-EMN-Ş, 2123 sayı ve 18.11.1999 sayılı yazısı ve, Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü B.11.0.SHG-00-12-00-6107-7061 sayı ve 24.12.1999 tarihli yazısıyla uygulamaya konan Etimesgut ve Güvercinlik Havaalanları Mania Planı ile ilgili Bakanlığınızın, belediyelerin ve şehir planlamacıların görüşü alınmış mıdır?

2. Bu uygulamayla 10.848 hektar toplam alanı bulunan Yenimahalle Belediyesinin yüzde 70’ine yapılaşma sınırı getirilmekte ve bu durumda Yenimahalle Belediyesinin tüm imar gelirleri engellenmiş olmuyor mu?

3. Söz konusu mania Planı ile Ankara’nın en önemli kentsel şehirleşme koridorlarında gerçekleştirilmesi planlanmış kamu ve özel sektöre ait tüm rasyonel projeler tamamen durdurulmuş ve şehrin gelişmesi engellenmiş olmuyor mu?

4. Mal sahibinin arsası veya yarım kalmış inşaatı üzerinde kullanım hakkını hiçbir tazminat ödemeden elinden almayı hukuk mantığıyla bağdaştırıyor musunuz?

5. Ankara’nın şehir gelişimini, mekansal ve ekonomik yönden olumsuz etkileyen bu ‘mania planının’ yerel yönetimlerin de görüşlerinin alınacağı bir komite oluşturularak yeniden görüşülmesini düşünüyor musunuz?

6. Eğitim amaçlı uçuşların yapıldığı Güvercinlik ve Etimesgut havaalanlarını şehir dışında bir yere taşımayı düşünüyor musunuz?

                 T.C.

Millî Savunma Bakanlığı 30.6.2000

KAN.KAR. : 2000/7019-GK

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 12 Haziran 2000 tarihli ve KAN.KAR.MD:A.01.0.GNS.0.10.00.02-

7/2143-5837/14043 sayılı yazısı.

Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik tarafından verilen “Etimesgut ve Güvercinlik Havaalanları Mania Planına ilişkin” 7/2143 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı Ek’te sunulmuştur.

Arz ederim.

                                       Sabahattin Çakmakoğlu

                        Millî Savunma Bakanı

 

 

Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik Tarafından Verilen

7/2143 Sayılı Yazılı Soru Önergesinin Cevabı

1. Soru önergesinde 1999 yılında yürürlüğe konulduğu belirlenen Etimesgut ve Güvercinlik Havaalanı mania planının her ölçekteki imar planına işaretlenmesi, Millî Savunma Bakanlığınca 28 Eylül 1994 ve 5 Mart 1997 tarihli yazılar ile ilgili belediyelerden talep edilmiştir.

Havaalanı çevresinde yapılaşmanın uçuş güvenliğini etkilemeyecek biçimde gerçekleşme zorunluluğu, bizimde taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerde belirtilen standartlara uyma yükümlülüğünden kaynaklanmaktadır.

2. Yenimahalle Belediyesi sınırları içerisindeki yeni yapılaşma talepleri konusunda uçuş güvenliğini sağlayacak şekilde yönlendirme yapılırken, kesinlikle yasal prosedüre uyulmaktadır.

3. Söz konusu soru önergesinde yer verilen Etimesgut ve Güvercinlik Havaalanları 1940’lı yıllardan beri faaliyete devam etmekte olup, çevresi sonradan sağlıksız kentleşme nedeniyle meskûn mahal haline gelmiştir. Bu nedenle anılan havaalanlarının şehrin gelişmesini etkilediğinden bahsetmek olanaksızdır.

4. Mania planları kapsamında ve mevzuata uygun olarak inşaasına başlanılmış yapılar bakımından, herhangi bir şekilde kazanılmış haklara aykırılık oluşturacak tahdit uygulanmamaktadır.

5. Uçakların yerleşim merkezlerinden etkilenmemesi için, yüksek binaların üstüne ışıklandırma konulmasına çalışılmaktadır. Ayrıca, kişi ve kuruluşların bu planlardan en az şekilde etkilenmesine yönelik çalışmalar sürdürülmektedir.

6. Söz konusu havaalanları çok yüksek maliyette olup, taşınması imkansızdır.

Bilgilerinize sunarım.

                                       Sabahattin Çakmakoğlu

                        Millî Savunma Bakanı

 

9. - Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas’ın, Van SSK Hastanesinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/2144)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Yaşar Okuyan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması gereğini arz ederim.

Saygılarımla.                    31.5.2000

                        Maliki Ejder Arvas

                                                  Van

Seçim bölgem olan Van İlindeki SSK Hastanesi bölgesi olup, Van, Muş, Bitlis ve Hakkâri İl ve ilçelerindeki toplam 227 000 işçiye sağlık hizmeti vermektedir. İnsanlarımız, işçilerimiz en zor şartlarda, terör tehlikesi altında emek sarf etmektedirler. Perişan ve kaderlerine terk edilmiş durumdadırlar.

1. SSK Van Hastanesinde KBB Uzmanı, Beyin Cerrahi, Ortopedi, Ruh ve Sinir Hastalıkları ve buna benzer hayati önem arz eden alanlarda hiç doktor bulunmamaktadır. Bu sorunu ne zaman ve ne şekilde gidermeyi düşünüyorsunuz?

 

2. Aynı sorun SSK Hakkâri Dispanseri için de geçerli Dahiliye Uzmanı, Çocuk Hastalıkları Uzmanı, Genel Cerrahi, Kadın Doğum Uzmanı ve Pratisyen kadrosu bulunmasına rağmen hiçbir alanda doktor mevcut değildir. Buna nasıl bir çözüm getireceksiniz?

3. SSK Erciş Sağlık İstasyonunda 1 adet pratisyen tabip kadrosu mevcut olup, ancak yine tabip bulunmaktadır. En kısa zamanda tabip göndermeniz mümkün olacak mı?

4. Yine SSK Van Hastanesinin teknik personel açığı hemşire yetersizliği ve ihtiyaca cevap veremeyen tıbbî malzemelerin temini için program dahilinde olan bir çalışmanız var mı? Varsa ne zaman gerçekleştirilmesi beklenmektedir?

5. 1990 yılında Van SSK Hastanesi polikliniklerinin en azından dışarıya alınması, prefabrik olması yönünde yetkililerce söz verilmesine rağmen 10 yıldır bu konu hâlâ gerçekleşmemiştir. Bu yönde bir çalışmanız veya verilmiş bir kararınız var mıdır?

                 T.C.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

              Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü                10.7.2000

Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01/5519-017993

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 12.6.2000 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2144-5839/14041 sayılı yazınız.

Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas tarafından hazırlanan “Sosyal Sigortalar Kurumu Van Hastanesinin sorunlarına ilişkin” 7/2144-5839 Esas No.lu yazılı soru önergesi ile ilgili olarak Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünden alınan bilgilere göre;

Van Hastanesinde halen 2 Dahiliye Uzmanı, 1 Hariciye Uzmanı, 2 Göz Hastalıkları Uzmanı, 1 Nisaiye Uzmanı, 1 Cildiye Uzmanı, 1 Çocuk Sağlığı Uzmanı, 1 Üroloji Uzmanı, 3 Tabip ve 2 Diş Tabibi fiilen görev yapmaktadır. Ayrıca, 2 KBB Uzmanının naklen atanmasına ilişkin yazışmalar sürdürülmekte olup, söz konusu hastanede boş bulunan 1 Beyin Cerrahi, 2 Ortopedi, 1 Nöroloji Uzmanı kadrolarına atama yapılması yönündeki çalışmalar devam etmektedir.

Hakkâri Dispanserine naklen atama yapılmak üzere 1 tabibin atamasına yönelik çalışmalar devam etmekte, ayrıca 1 dahiliye, 1 çocuk hastalıkları, 1 genel cerrahi ve 1 kadın doğum uzmanı kadrolarına atama yapılmak üzere çalışmalar da sürdürülmektedir.

Erciş Sağlık İstasyonunun 1 tabip norm kadrosu bulunmakta ve bu kadroda halen Dr. Ali Doğan görev yapmaktadır.

Van Hastanesinin 3 adet teknisyen norm kadrosuna karşılık 2 elektrik, 2 motor, 3 sıhhi tesisat teknisyeni fiilen görev yapmakta, bu durumda adı geçen hastaneye tahsis edilen norm kadro sayısının üzerinde personel istihdam edildiği görülmektedir.

Diğer taraftan; aynı hastanede 80 hemşire, 12 ebe norm kadrosuna karşılık 41 hemşire ve 5 ebe fiilen görev yapmakta olup, boş bulunan diğer kadrolar için Devlet Memurluğu Sınavında başarılı olanlar arasından atama yapılmak üzere durum Devlet Personel Başkanlığına bildirilmiştir.

Ayrıca, Van Hastanesi Baştabibliğinin talebi üzerine hastaneye tahsisi uygun görülen ve temin işlemi devam eden tıbbî malzemelerin listesi ekte sunulmuştur.

Öte yandan; Van Hastanesinde sağlık hizmetinin en iyi şekilde verilmesinin sağlanması bakımından adıgeçen hastanenin bahçesine ek poliklinik binası yapılması konusu kurumun 2001 Yılı Yatırım Programı Teklifi hazırlık çalışmalarında değerlendirilmeye alınacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

                                 Yaşar Okuyan

                        Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

Tıbbî Malzeme Adı                    Miktarı

Binoküler Mikroskop   1 Adet

Benmari 1 Adet

Otoanalizör (orta tip)      1 Adet

Elektrokoter  1 Adet

KBB Muayene Koltuğu 2 Adet

Diyasemen    2 Adet

KBB Fotöyü 1 Adet

Otoskop        1 Adet

Clar Aynası   1 Adet

Nebulizatör   1 Adet

Eskar Yatağı  1 Adet

Laringaskop Sapı              1 Adet

Laringaskop   2 Adet

Otomatik Film Banyo Cihazı        1 Adet

Kan Sayım Cihazı (18 Parametreli)  1 Adet

10. - Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Merkez Bankasınca el konulan bankaların off-shore hesaplarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2145)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Devlet Bakanı Recep Önal tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasının teminini saygılarımla arz ederim.

                                   Ahmet Derin

                                          Kütahya

1. Merkez Bankası Tasarruf Sigorta ve mevduat fonu tarafından el konan, 5 bankanın herbiri Off-Shore hesaplara ne kadar para toplamıştır?

2. Off-Shore hesaplara toplanan paraları bu bankalar ne yapmıştır? Paralar yurtdışına havale edilmiş midir? Yurtdışına gitmemiş ise nerede kullanılmıştır?

3. Off-Shore hesaplara diğer bankalar tarafından da para toplanmakta mıdır?

4. Off-Shore hesaplara bankalar ne zamandan beri, vekil sıfatı ile para toplamaktadır? Bu para toplama işinden, Hazine Müsteşarlığı ve Merkez Bankasının bilgisi var mıdır? Off-Shore hesaplara para toplamak için bir izin gerekiyor mu?

5. Bankalar Yeminli Murakıplarının Off-Shore hesapları konusunda bir raporları mevcut mudur? Murakıpların her banka denetim ve incelemesinde bu konuda bir değerlendirmesi var mıdır?

                 T.C.

     Başbakanlık

             Hazine Müsteşarlığı

Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü 7.7.2000

Sayı : B.02.1.HM.0.BAK.02.02/BG.55667

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 12.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2145-5840/14042 sayılı yazınız.

Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in ilgide kayıtla yazınız ekinde yer alan 7/2145-5840 sayılı soru önergesinde belirtilen hususlara ilişkin açıklamalar aşağıda yer almaktadır.

1. Egebank A.Ş., Sümerbank A.Ş., Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. ve Yaşarbank A.Ş. aracılığıyla sırasıyla Egebank Off-Shore Ltd, Efektif Bank Off-Shore Ltd, Yurt Security Off-Shore Ltd. ve Yaşar Foreign Trade Off-Shore Ltd’nde 4296 gerçek kişi tarafından açılan mevduat tutarı toplam 88.159 milyar TL’dir.

2. Egebank A.Ş., Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. ve Sümerbank A.Ş.’nin anılan Off-Shore bankalarda doğrudan ve/veya dolaylı hiçbir ortaklık payı olmadığından, söz konusu Off-Shore bankalar nezdindeki mevduatların nerelere aktarıldığı konusunda, Egebank A.Ş., Yurtbank A.Ş. ve Sümerbank A.Ş.’nin hiçbir yükümlülüğü olmadığı gibi, hukukî sorumluluğu da bulunmamaktadır. Yaşarbank A.Ş.’nin ise, Yaşarbank Foreign Trade Off-Shore Ltd’ndeki dolaylı ortaklık payı % 94.93 olup, Yaşarbank A.Ş.’nin Fona devir tarihinden önce adı geçen Off-Shore bankadaki kaynakları, Türkiye’de yerleşik firmalara kredi olarak kullandırılmış, bu kredilerin bir kısmı ödenerek kapatılmıştır. Diğer krediler ise sözleşmede öngörülen çerçevede tasfiye edilmektedir.

3-4. Bilindiği üzere, mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununun 13 üncü maddesine paralel hükümler içeren mer’i 4389 sayılı Bankalar Kanununun 10/1 inci maddesi “Bu Kanuna göre izin verilen bankalarla özel kanunlarına göre yetkili olanlar dışında hiçbir gerçek veya tüzel kişi aslen veya fer’an meslek edinerek mevduat kabul edemeyeceği gibi ticaret unvanları ve kamuya yapacakları açıklamalar ile ilan ve reklamlarında mevduat kabul ettikleri izlenimini yaratacak ifade ve de-yimleri kullanamazlar. Bu Kanunun uygulanmasında yazılı ya da sözlü olarak veya herhangi bir şekilde halka duyurulmak suretiyle ivazsız veya bir ivaz karşılığında istendiğinde ya da belli bir vadede iade edilmek üzere para kabulü mevduat kabulü sayılır. Karşılığında mevduat cüzdanı ye-rine katılma belgesi, makbuz, senet ve benzeri belgelerin verilmesi, alınan paraların mevduat sayılmasına engel değildir” hükmünü amirdir.

Hazine Müsteşarlığının T. Bankalar Birliği vasıtasıyla tüm bankalara gönderdiği 23.11.1995 tarih ve 50703 sayılı genelgesi ile, 3182 sayılı Bankalar Kanunu hükümleri çerçevesinde ülkemizde faaliyet göstermekte olan bankaların yurtdışında kurulu iştirakleri yada başka malî kuruluşlar adına mevduat kabul etmelerinin, yasal olarak yetkili olmayan yabancı kuruluşların mevduat kabul etmelerine ve bu işlemler yoluyla Kanunun 13 üncü maddesi hükmünün bertaraf edilmesine aracılık niteliği taşıdığı ve bu bankalar hakkında Kanunun 80 inci maddesi uyarınca yasal takibata geçilmesini gerektireceği duyurulmuş bulunmaktadır.

Diğer taraftan, söz konusu hükümlere aykırılık teşkil eden uygulamalarla ilgili olarak Hazine Müsteşarlığına, yasal takip yapılmasını gerektiren herhangi bir mevzuat raporu intikal ettiril-memiştir.

5. Bankalar Yeminli Murakıplarının görev ve yetkileri, 4491 sayılı Kanunla değişik 4389 sayılı Bankalar Kanununun 5 inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, Bankalar Yeminli Murakıpları ve Yardımcıları bu Kanun ile diğer kanunların bankalarla ilgili hükümlerinin uygulanmasının ve her türlü bankacılık işlemlerinin denetimini, bankaların varlıkları, alacakları, özkaynakları, borçları, kâr ve zarar hesapları arasındaki ilgi ve dengelerin ve malî bünyeyi etkileyen diğer tüm unsurların tespit ve tahlilini yapmakla yetkili oldukları gibi, bankalar ve bankaların iştirak ve kuruluşları ile diğer gerçek ve tüzel kişilerden bu Kanun hükümleri ile ilgili görecekleri bütün bilgileri istemeye, bunların tüm defter, kayıt ve belgelerini incelemeye yetkilidirler. Söz konusu mevzuat hükümleri gözönünde bulundurulduğunda, Bankalar Yeminli Murakıplarının Egebank A.Ş., Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. ve Sümerbank A.Ş.’den bağımsız, ayrı tüzel kişiliği haiz ve kurulu olduğu ülkenin mevzuatına tabi olarak faaliyet gösteren off-shore bankalar nezdinde inceleme yapma yet-kisi bulunmamaktadır.

Bilgilerine arz olunur.

                                     Recep Önal

                                 Devlet Bakanı

11. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, terhis edildikten sonra tutuklanan ve askerî cezaevinde ölen bir kişiye ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun ce-vabı (7/2146)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Savunma Bakanı Sayın Sabahattin Çakmakoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                               Bülent Akarcalı

                                           İstanbul

Burak İnci, Çorlu 5 inci Kolordu Komutanlığı Askerî Cezaevinde tutuklu iken ateşli silah yaralanması sonucu ölmüştür. Kendisi tezkere almasından 9 ay sonra fazla izin kullandığı iddiası ile tutuklanmış, Burak İnci, Marmara Ereğlisi kampında bir binbaşının 14-15 yaşındaki kızını denizde boğulmakta iken kurtardığından dolayı “Üstün Başarı Belgesi” almış bir askerdi. Bu ölümle ilgili olarak;

1. Burak İnci’yi kim öldürmüştür?

2. Askerî cezaevine kim, nasıl silah sokabilmiştir?

3. Burak İnci’yi öldüren kurşunun balistik incelemesi ne sonuç vermiştir?

4. Bu konuda ne gibi soruşturma ve kovuşturma başlatılmıştır?

5. Burak İnci, tutuklanmasını takiben mahkemeye çıkarılmış mıydı?

6. Burak İnci’nin cezası belirlenmiş miydi?

7. Askerî Cezaevinde esrar ticareti olduğu iddiaları doğru mudur?

8. Burak İnci’nin bu ticarete bulaşmak istemediği için öldürüldüğü iddiası araştırılmış mıdır?

9. Askerî cezaevlerinde son beş yılda kaç adet ölüm vakası meydana gelmiştir?

10. Mahkemede tespit edilmemiş “fazla izin kullanıldığı” gibi bir gerekçeyle 9 ay sonra tutuklanıp sonra da öldürülen bir gencimizin ailesine bu acı hadise neden çok kaba bir şekilde ve tamamen yetkisiz, rütbesiz biri tarafından bildirilmiştir?

11. Çocuklarını kaybetmek gibi çok acı bir durumun aileye sıcak, yumuşak ve şevkat dolu bir şekilde duyurulma imkânı yok muydu?

                 T.C.

Millî Savunma Bakanlığı 30.6.2000

KAN.KAR. : 2000/7021-GK

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 12 Haziran 2000 tarihli ve KAN.KAR.MD:A.01.0.GNS.0.10.00.02-

7/2146-5847/14065 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı tarafından verilen “Terhis edildikten sonra tutuklanan ve askerî cezaevinde ölen bir kişiye ilişkin” 7/2146 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı Ek’te sunulmuştur.

Arz ederim.

                                       Sabahattin Çakmakoğlu

                        Millî Savunma Bakanı

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı Tarafından Verilen

7/2146 Sayılı Yazılı Soru Önergesinin Cevabı

1. Soru önergesinde adı geçen Er Burak İnci, askerlikten kurtulmak için hile yapmak suçnudan 5 inci Kolordu Komutanlığı Askerî Cezaevinde tutuklu iken, 12 Mayıs 2000 tarihinde cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlüler tarafından çıkarılan isyan sırasında, başına isabet eden bir mermi sebebiyle ölmüştür.

2. Bu olayla ilgili olarak: 5 inci Kolordu Komutanlığı Askerî Savcılığı tarafından hazırlık soruşturmasına devam edilmektedir.

3. Ölüm olayı ile ilgili olarak anılan Askerî Savcılıkça yürütülen hazırlık soruşturmasının gizliliği açısından, bahse konu Yazılı Soru Önergesinin 1, 2, 3, 5, 6 ve 8 inci sorularına cevap veri-lememiştir. Askerî Savcılığın soruşturma sonucuna ilişkin kararı, talep edildiği taktirde bilahare gönderilecektir.

4. 5 inci Kolordu Komutanlığı Askerî Cezaevinde esrar ticareti yapıldığına ilişkin yaptırılan soruşturma sonucu, kamu davası açılmasını gerektirecek inandırıcı deliller bulunmamıştır.

5. Söz konusu Soru Önergesinde adı geçen Burak İnci’de dahil olmak üzere, askerî cezaevlerinde son beş yıl içerisinde intihar ve hastalık sonucu on üç ölüm olayı meydana gelmiş ve her olay ile ilgili yasal işlem başlatılmıştır.

Bilgilerinize sunarım.

                                       Sabahattin Çakmakoğlu

                        Millî Savunma Bakanı

12. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Emlak Bankası tarafından bazı müteahhit firmalara fazla ödeme yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Bal’ın cevabı (7/2147)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                               Bülent Akarcalı

                                           İstanbul

Eski Devlet Bakanı Sayın Sadi Somuncuoğlu verdiği bir beyanda, Emlak Bankası tarafından yaptırılan İstanbul Bahçeşehir konutlarının kimi müteahhit firmaların sekiz (8) yıldır kesin hesapları bankaya vermedikleri ve firmalara 40-45 Trilyon fazla ödeme yapıldığını belirtmiştir.

1. Bu beyanların doğruluk dereceleri nelerdir?

2. Beyanlar doğru ise :

a) Kesin hesap vermeyen firmalar ile bu hesapları istemeyen Banka yöneticileri hakkında ne gibi tedbirler almayı düşünmektesiniz?

b) 40-45 Trilyonluk fazla ödeme faiziyle birlikte geri alınacak mıdır?

c) Fazla ödemeyi alanlarla ödemeyenler hakkında ne gibi tedbirler alacaksınız?

                 T.C.

              Devlet Bakanlığı 30.6.2000

Sayı : B.02.0.008/00183

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Başbakanlığın 15.6.2000 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-266-1/2929 sayılı yazısı.

Başbakanlığın ilgi yazısı eki İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın Sayın Başbakana tevcih ettiği yazılı soru önergesine T. Emlak Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen bilgilerde dikkate alınarak hazırlanan cevap aşağıdadır.

T. Emlak Bankasının toplu konut üretim projelerinden olan Bahçeşehir Projesi, 8 Kasım 1989 tarihinde imzalanan sözleşmelerle iki ayrı müteahhit firmaya, işin tamamının firmalar arasında yarı yarıya paylaştırmak suretiyle ve “Maliyet + Kâr” esasına göre, 6 etap halinde gerçekleştirilmek üzere başlatılmıştır.

I. Etabın geçici kabulleri kısımlar itibariyle 1993, 1995 ve 1996 yıllarında, kesin kabulleri ise 1995, 1996 ve 1997 yıllarında yapılmasına rağmen kesin hesapları sonuçlandırılamamıştır. I. Etap I. Kısım geçici kabulünden itibaren yedi yılı aşkın bir süredir kesin hesapların yapılamadığının tespit edilmesi üzerine, T. Emlak Bankası yönetimince 20 kişilik bir çalışma grubu oluşturularak, müteahhit firmalardan birine ait kesin hesap çalışmaları sonuçlandırılmış ve güncelleştirilmiş fiyatlar ile 9 334 867 566 274.- TL. fazla ödeme yapıldığı tespit edilmiştir. Bu tespit sonucu, ilgili firmaya 9.5.2000 tarihinde tebliğ edilmiş olup, firmanın itirazı üzerine sözleşme gereği yapılan uzlaşma toplantılarında mutabakata varılamamıştır. Yine sözleşme gereği uyuşmazlık tahkim marifetiyle karara bağlanacaktır.

Diğer müteahhide ait I. Etap kesin hesap çalışmaları devam etmekte olup en kısa zamanda sonuçlandırılacaktır.

Kesin hesap çalışmalarının tamamlandığının tespit edilmesinden sonra, 1993 yılından itibaren Bahçeşehir Projesinin kontrollük hizmetlerini yürütmekte olan T. Emlak Bankası iştiraki Emlak Pazarlama, Proje Yönetimi ve Servis A.Ş.’nin üst düzey yöneticileri görevden alınmıştır. T. Emlak Bankası Müfettişlerince bu konu ile ilgili araştırma ve soruşturmalar devam etmekte ve Bakanlığımızca titizlikle takip edilmektedir.

Elde edilecek delillere göre; kusuru görülen banka mensupları hakkında yasal işleme tevessül edilecektir. Ayrıca banka aleyhine sonuç doğuran işlemlerin sorumluları ile lehine haksız sonuç doğmuş şirketler aleyhine gereken tüm tedbirlere ve hukukî yollara başvurulacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

                                        Faruk Bal

                                 Devlet Bakanı

 

13. - Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Türk vatandaşlığından çıkarılanlarla ilgili Bakanlar Kurulu Kararına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2149)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Başbakan Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasının teminini saygılarımla arz ederim.

                                          1.6.2000

                                   Ahmet Derin

                                          Kütahya

Alman vatandaşlığına geçebilmek için T.C. vatandaşlığından çıkarılma evrakları tekemmül etmiş listelerin, Resmî Gazetede ilan için Bakanlar Kurulu Kararı ne zaman alınacaktır?

 

                 T.C.

              İçişleri Bakanlığı

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü                26.6.2000

Sayı : B050NÜV0080003.226-9830

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 15.6.2000 günlü ve B.02.0.-KKG.0.12/106-266-3/2930 sayılı yazıları.

Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Derin tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve Sayın Başbakanımız Bülent Ecevit’e tevcih ettiği yazılı soru önergesi incelendi.

403 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 20 nci maddesi uyarınca, yabancı devlet vatandaşlığına geçmek üzere Türk vatandaşlığından çıkma izin talepleri Bakanlar Kuruluna liste halinde sunulmaktadır. Ülke ayırımı yapılmadan düzenlenen listeler yaklaşık 3000 kişiyi kapsamaktadır. Alman Vatandaşlığına geçmek üzere çıkma izni talepleri de bu listeler içinde değerlendirilmektedir.

En son olarak, 17.5.2000 gün ve 37551 sayılı yazımızla 2998, 15.6.2000 gün ve 43023 sayılı yazımızla 2901, 15.6.2000 gün ve 43024 sayılı yazımızla 2893, olmak üzere oplam 8792 kişinin vatandaşlıktan çıkma kararnameleri Başbakanlığa sunulmuştur.

Arz ederim.

                               Sadettin Tantan

                                 İçişleri Bakanı

14. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek’in, DMO ürünlerine ve haksız rekabetin önlenmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/2150)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Makina imalatçılarının sorunlarıyla ilgili olarak aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                          1.6.2000

                                     Cemil Çiçek

                                            Ankara

Sorular :

1. Kamu kurum ve kuruluşları ile belediyeler, Devlet İhale Yasasının formalitelerinden ötürü DevletMalzeme Ofisinden doğrudan alım yapmayı tercih etmektedir. DevletMalzeme Ofisi’nin malzeme kataloğunun yerli ürünler açısından zenginleştirilmesi ve yerli üreticilerle ilgili sözleşme şartlarının iyileştirilmesi hususlarında ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz?

2. İthal ürünlerin yerli ürünlere karşı haksız rekabetinin önlenmesi amacıyla, özellikle dampinge karşı ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz?

3. Gümrüklerde daha düzgün bir işleyiş ve ithal edilen malların özelliklerinin daha doğru ve daha çabuk tespit edilebilmesi amacıyla “İhtisas Gümrükleri” uygulamasına geçmeyi düşünüyor musunuz?

4. Makina alımı için ihale açan Afrika ülkeleri ihaleye girebilmek için Afrika Kalkınma Bankasına üyelik şartı aramaktadır. Yerli ürünlerin Afrika ülkelerine ihracının sağlanması amacıyla hükümet olarak adı geçen bankaya ortak üye olmayı düşünüyor musunuz?

                 T.C.

             Maliye Bakanlığı

Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü 4.8.2000

Sayı : B.07.0.BMK.0.11.600/18199

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 12.7.2000 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-294-/3427 sayılı yazısı.

Ankara Milletvekili Sayın Cemil Çiçek’in 7/2150 esas no.lu yazılı soru önergesine ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.

1. Devlet Malzeme Ofisi, kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyaçlarını belli standartlarda ve en ekonomik fiyatlarla karşılama amacıyla faaliyetlerini sürdüren bir İktisadî Devlet Teşekkülü’dür.

Kuruluşların ihtiyaçları, Devlet Malzeme Ofisince her yıl yayımlanan malzeme katalogunda iki bölüm halinde gösterilmekte olup, I. Bölümünde yer alan ve esas stokları oluşturan yaklaşık 1100 kalem malzemeden büyük bir kısmını yerli üretim malzemeler oluşturmaktadır. Söz konusu malzemelerin günün teknolojik gelişmeleri ve malzeme yapısında meydana gelen yenilikler dikkate alınarak geniş bir yelpazede yer almasına özen gösterilmektedir.

Ayrıca, Türk standartları ve yerli üretimler dikkate alınarak hazırlanan teknik şartnamelerle, rekabete açık, şeffaf, aleni ve standart normlara dayalı bir ihale sistemi uygulanarak yerli üreticilerin korunması sağlanmaktadır.

2. Ülkemizde dampinge veya sübvansiyona konu olan ithalatın sebep olduğu zarara karşı bir üretim dalının korunması amacıyla yapılacak işlemler ve alınacak önlemler, 14.6.1989 tarih ve 3577 sayılı “İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun” ile düzenlenmiştir.

Ayrıca Dünya Ticaret Örgütü Anlaşmasından kaynaklanan uluslararası yükümlülüklerimiz çerçevesinde, 21.7.1999 tarih ve 4412 sayılı “İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun” yürürlüğe konularak, ilgili mevzuatın anlaşmalara uyumlu hale getirilmesi sağlanmıştır.

Anılan mevzuat ve Dünya Ticaret Örgütü Anti-Damping Anlaşması çerçevesinde dampingli ithalata karşı önlem alınabilmesi, gerekli bilgileri içeren bir başvuru üzerine; damping yapıldığının, yerli üretim dalında zarar oluştuğunun ve dampingli ithalat ile zarar arasında illiyet bağı bulunduğunun tespit edilmesi ile mümkün olmaktadır.

Dampinge karşı önlemleri etkin bir şekilde kullanan ülkeler arasında yer alan ülkemiz, bugüne kadar dampingli ithalatla ilgili olarak 108 adet soruşturma açmış, bunların 51 tanesi dampinge karşı önlemlerin yürürlüğe konulması ile sonuçlandırılmıştır.

Ayrıca, dampingli ithalattan şikayetçi olan yerli üreticilerimize, Anti-Damping Anlaşmasına uygun başvuru hazırlamaları konusunda gerekli teknik yardım ve hukukî destek sağlanmaktadır.

3. Gümrük idarelerinin daha disiplinli hale getirilmesi, belli eşyanın gümrük işlemlerinin yapılması yönünde uzmanlaşmaya gidilmesi ve özellik arzeden eşyanın bu konuda uzmanlaşmış gümrüklere yönlendirilmesi Gümrük Müsteşarlığının temel politikasını oluşturmakta olup, değişen ekonomik yapı ve teknolojiye bağlı olarak “İhtisas Gümrükleri” kurulmuştur.

Bu çerçevede otomotiv, tekstil, petrokimya ve gıda ürünlerinin ithalatının sadece ihtisas gümrüklerinden yapılması yönünde gerekli düzenlemeler yapılarak, Gebze Petrokimya Ürünleri, Yeşilköy ve Gebze Otomotiv, İstanbul Gıda Ürünleri, Bursa Tekstil ve Halkalı Tekstil İhtisas Gümrük Müdürlükleri faaliyete geçirilmiştir.

4. Türkiye’nin yeni ülkelere, dolayısıyla yeni pazarlara yönelmesi önem arz etmekle birlikte, Afrika Kalkınma Bankasına üye olmamız halinde birtakım malî yükümlülükler altına girilmesi ve bankacılıkla ilgili gerekli alt yapı ihtiyaçlarına çözüm getirilmesi gerekmektedir. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan bölgesel krizlerin yanısıra 17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinin yarattığı olumsuz etkilerden kurtulmak amacıyla uygulamaya konulan istikrar programının başarısı ve Afrika’ya açılımın Afrika Kalkınma Bankasına üyelik dışında alt yapı gibi başka etkenlere de bağlı olması nedeniyle, söz konusu üyeliğin yakın bir gelecekte mümkün olmadığı düşünülmektedir.

Bilgilerine arz ederim.

                                Maliye Bakanı

                                      Sümer Oral

 

15. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın, T.Z.D.K. Adapazarı Traktör Fabrikasınca üretilen traktörlerin satışına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/2151)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Türkiye Ziraî Donatım A.Ş.’nin ilgili bakanlığı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                   Cevat Ayhan

                                           Sakarya

Sorular :

1. Türkiye Ziraî Donatım A.Ş.’nin Adapazarı traktör fabrikasında imal edilen traktörlerden 2000 yılında satılan miktarlar,

- Aylar itibari ile miktarlar,

- Kuruluşun merkezinden satılan miktarları,

- Kuruluşun bölge ve şubeleri vasıtası ile satılan miktarları,

- Bayiler vasıtası ile satılan miktarları,

- Kuruluşdan doğrudan ve bayiler vasıtası ile satılan miktarların illere ve ilçelere göre dağılım miktarları, ne kadardır?

2. 2000 yılında traktör satış fiyatları ne olmuşdur?

3. Kuruluşun 31 Aralık 1999 tarihli ve 31 Mayıs 2000 tarihleri itibari ile mevcut bayilerin illere göre kimler olduğunun bildirilmesi,

                 T.C.

              Devlet Bakanlığı 18.7.2000

Sayı : B.02.0.006/01-1707

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 30.6.2000 tarih, A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2151-5864/14108 sayılı yazınız.

Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan tarafından tevcih edilen ve tarafımdan cevaplandırılmasını istediği 7/2151-5864 esas sayılı soru önergesi incelenmiştir.

Türkiye Ziraî Donatım A.Ş.’nin Adapazarı Traktör Fabrikasında imal edilen traktörlerden, 1.1.2000 ile 31.5.2000 tarihleri arasında satılan miktarlar aşağıdadır.

Aylar   Traktör Sayısı

Ocak   14 Adet

Şubat 130 Adet

Mart 403 Adet

Nisan 1 350 Adet

Mayıs       944 Adet

                                                         

Toplam 2 841 Adet

Şirketin merkezinde doğrudan satış yapılmamaktadır. Satışlar bayiler ve faaliyette bulunan 5 bölge müdürlüğü vasıtasıyla yapılmaktadır.

Bölgeler vasıtasıyla 2000 yılında 69 adet Başak traktörü satılmıştır. Şubelerin tamamı kapatılmış olduğundan satış faaliyeti bulunmamaktadır.

2000 yılında bayiler vasıtasıyla satılan traktör 2772 adet olmuştur.

Başak 2073 SH traktörün şirket satış fiyatları aşağıdadır.

Aylar       Satış Fiyatı (KDV haric)

Ocak 2000     5 116 000 000.- TL

Şubat 2000                                5 193 000 000.- TL

Mart  2000                                5 297 000 000.- TL

Nisan 2000                                5 403 000 000.- TL

Mayıs 2000                                5 511 060 000.- TL

Şirkete bağlı olarak faaliyet gösteren bayilerin, 1.1.2000 ile 7.6.2000 tarihleri arasındaki ve 31.12.1999 tarihli listesi ile bunlara ilişkin satış miktarı ektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

                           Dr. Yüksel Yalova

                                 Devlet Bakanı

Şirketimize Bağlı Olarak Faaliyet Gösteren Bayilerimizin 1.1.2000 Tarihinden

7.6.2000 Tarihine Kadar Satmış Oldukları Traktörlerin Listesidir

S.No                     İli                        İlçesi Bayinin Adı   S. Olduğu Traktör   

   1 Adana Merkez İsmail Karakış  36

   2 Adana Ceyhan Çukurova Tarım 73

   3 Adana Yüreğir Hasan Sazan     90

   4 Adana Ceyhan Yıldırımlar Ltd. Şti. 76

   5 Adana Ceyhan             Ali Uzel                 48

   6 Adana Merkez Yıldız oto         86

   7 Afyon Merkez Hilmi Kaçmaz  14

   8 Afyon Merkez Selahattin Aydoğan 56

   9 Amasya Merzifon Türeli Ltd. Şti. 7

10 Ankara             Ş. Koçhisar Nasuhoğulları   6

11 Ankara Polatlı Mustafa Akkaya 112

12 Ankara Merkez Murat Ticaret  11

13 Ankara Polatlı Asyağmur        21

14 Antalya Serik Kuşlar Ltd. Şti. 30

15 Aydın Söke Özserçin           46

S.No                     İli                        İlçesi Bayinin Adı   S. Olduğu Traktör   

16 Aydın Nazilli İbrahim Yılmaz 193

17 Aydın Merkez Gezer Galeri     16

18 Balıkesir Gönen Sami Dinkçi      12

19 Balıkesir Gönen              Gön Trak                 14

20 Balıkesir Merkez Mehmet Erden 4

21 Balıkesir Gönen Birlik Ticaret    24

22 Balıkesir Bandırma Babadağlı Ticaret   3

23 Balıkesir Susurluk Aydın Güngör  58

24 Bingöl Merkez Yusuf Demir    13

25 Bolu Merkez Hakkı Helvacıoğlu   4

26 Burdur Tefenni Hüseyin ünlü   11

27 Bursa Karacabey Erdemler Ticaret 47

28 Bursa                M. Kemalpaşa Mehmet Özmen 20

29 Bursa Yenişehir Halil Malkoç    107

30 Çanakkale         Biga Mahmut Tüzgen 48

31 Çanakkale Bayramiç Öztürkler Otomotiv         19

32 Çanakkale         Biga Ali Fahri Eren  2

33 Çorum Merkez Hüseyin Görgülü 29

34 Edirne Keşan Rıfat Eren         11

35 Edirne Uzunköprü Ahmet Yeni      6

36 Erzurum Merkez Musa Efe         28

37 Eskişehir Merkez            A. Kemal Yayla    28

38 Eskişehir Merkez Hüsamettin Sarı 274

39 Eskişehir Merkez Özgür Oto        18

40 Eskişehir Merkez Ünlü Otomotiv 10

41 Eskişehir Çifteler Ahmet Yılmaz  8

42 Gaziantep Nurdağı            H. Mehmet Coşkun   6

43 Hatay Merkez Şağben Mazi    10

44 İstanbul Merkez Nurpar A.Ş.     7

45 İzmir Menemen Akın Uysal      21

46 İzmir Bergama Vedat Tuncan   12

47 İzmir Torbalı İsmail Atak      14

48 İzmir Torbalı Süleyman Fikri Colayır             6

49 Kastamonu Merkez Narin Ticaret    4

50 Kayseri Merkez Gülsoylar         18

51 Kırklareli Merkez Ertürk Otomotiv 10

S.No                     İli                        İlçesi Bayinin Adı   S. Olduğu Traktör   

52 Konya Akşehir            K. İbrahim Soğukpınar   6

53 Konya              K. Hanı Büyükyetişler  24

54 Konya              Ilgın Cemal Bacak    11

55 Konya Merkez İlyas Koç         2

56 Konya Merkez Sunko Turizm  9

57 Konya Merkez Ateş Oto          1

58 Malatya Merkez Yeni Enes         4

59 Manisa Kırkağaç Pazılar              30

60 Manisa Akhisar Özhak Tarım    1

61 Manisa Kınık Ferudun Duymaz   9

62 Manisa Kırkağaç Ufuk Erişçi       3

63 Manisa Merkez Harun Uludemir 40

64 Manisa Akhisar Hüseyin Ak     20

65 Manisa Turgutlu İsmail Üstünel  24

66 Manisa Salihli Hüsnü Güngör 8

67 Kahramanmaraş Merkez            Ali Aktaş               11

68 Kahramanmaraş Elbistan Mehmet Erdoğan   6

69 Mardin Kızıltepe Hüseyin Beşer 4

70 Mardin Nüsaybin İlkgöz Tarım    2

71 Muş Bulanık Özdemir Ticaret 10

72 Nevşehir Derinkuyu Mustafa Uçar   -

73 Nevşehir Merkez            H. Ertaş-Ahmet Ünal    -

74 Sakarya Pamukova Turan Kardeşler 10

75 Sakarya Merkez Kırıcı Otomotiv 64

76 Sakarya Akyazı İsmail Yılmaz   6

77 Sakarya Merkez Emek Ticaret    84

78 Sakarya Merkez            Has Otomotiv         110

79 Sakarya Merkez Burak Ticaret   55

80 Sakarya Merkez Mustafa Özkan 10

81 Samsun Çarşamba Salih Galeri       4

82 Samsun Bafra Yalçınlar Otomotiv 36

83 Samsun Bafra Atasoylar         12

84 Samsun Bafra Demirler Otomotiv 50

85 Sivas Merkez Ataman Ticaret   5

86 Tekirdağ Muratlı Osman Büyükyıldız     1

87 Tekirdağ Hayrabolu Nihat Can         2

S.No                     İli                        İlçesi Bayinin Adı   S. Olduğu Traktör   

88 Tekirdağ Çorlu Servet Akbaş    10

89 Tekirdağ Merkez Ünal Ticaret     10

90 Tokat               Zile Usta Galeri       41

91 Tokat Turhal              Top Ticaret              34

92 Tokat               Zile Şahin Galeri      38

93                    Van Merkez Mehmet Sünnetcioğlu     8

94 Yozgat Sarıkaya Hüseyin Büyükata 18

95 Yozgat Yerköy Bekir Altuntaş 8

96 Karaman Merkez Yılmazlar Tarım   7

97 Karaman Karapınar Yücel Uğurlu    3

98 Iğdır Merkez Hamit Şek        4

99 Osmaniye Kadirli İrfan Kader Oğlu 33

100 Osmaniye Düziçi Börklüler          6

101 Denizli Güney Yanıklar Ticaret   9

102 Denizli Merkez Albayrak Mot. Taş.                  2

103 Kırklareli Vize Haluk Özalp    10

104 Osmaniye Merkez İbrahim Uluğ    38

105                   T. K. Kooperatifleri                             44

106 TZD.A.Ş. Bölge Satışı                69

                                                                        

                                Genel Toplam 2893

Not : Toplam satışın 52 Adedi Haziran ayında gerçekleşmiştir.

 

31.12.1999 Tarihi İtibariyle Mevcut Bayiler

 

S.No                     İli                        İlçesi Bayinin Adı   S. Olduğu Traktör   

   1 Adana Yüreğir Hasan Sazan     90 Adet

   2 Adana Merkez Yıldız Oto        86 Adet

   3 Afyon Merkez Hilmi Kaçmaz  13 Adet

   4 Afyon Merkez Selahattin Aydoğan 56 Adet

   5 Amasya Merzifon Türelli Ltd. Şti. 7 Adet

   6 Ankara Şereflikoçhisar Nusuğoğulları   6 Adet

   7 Ankara Polatlı Mustafa Akkaya 112 Adet

   8 Ankara Polatlı               As Yağmur             21 Adet

   9 Ankara Merkez Murat Ticaret  11 Adet

10 Antalya Serik Kuşlar A.Ş.      30 Adet

11 Aydın Söke                 Öz Serçin               46 Adet

12 Aydın Nazilli İbrahim Yılmaz 193 Adet

S.No                     İli                        İlçesi Bayinin Adı   S. Olduğu Traktör   

13 Balıkesir Merkez Mehmet Erden 4 Adet

14 Balıkesir Gönen Sami Dinkçi      12 Adet

15 Balıkesir Gönen Birlik Kol. Şti.  24 Adet

16 Balıkesir Bandırma Babadağlı Ticaret 3 Adet

17 Balıkesir Susurluk Aydın Güngör  58 Adet

18 Bingöl Merkez Yusuf Demir    13 Adet

19 Burdur Tefenni Hüseyin Ünlü  11 Adet

20 Bursa Karacabey Erdemler Ticaret 47 Adet

21 Bursa                M. Kemalpaşa Mehmet Özmen 20 Adet

22 Bursa Yenişehir Malkaçlar Ltd. Şti. 107 Adet

23 Çanakkale         Biga Mahmut Tüzgen 48 Adet

24 Çanakkale Bayramiç Öztürkler Otomotiv         19 Adet

25 Çanakkale         Biga Ali Fahri Eren  2 Adet

26 Çorum Merkez Hüseyin Görgülü 29 Adet

27 Denizli Merkez Albayrak Galeri 2 Adet

28 Denizli Güney Yanıklar Ticaret Ltd. Şti.            9 Adet

29 Edirne Keşan Rifat Eren         11 Adet

30 Edirne Uzunköprü Ahmet Yeni      6 Adet

31 Erzurum Merkez Musa Efe         28 Adet

32 Eskişehir Merkez            Anıl Kemal Yayla    28 Adet

33 Eskişehir Merkez Hüsamettin Sarı 274 Adet

34 Eskişehir Merkez Özgür Oto        18 Adet

35 Eskişehir Merkez Ünlü Otomotiv 10 Adet

36 Eskişehir Çifteler Ahmet Yılmaz  8 Adet

37 Gaziantep Nurdağı Hacı Mehmet Coşkun             6 Adet

38 İstanbul Ümraniye Nurpar A.Ş.     7 Adet

39 İzmir Menemen Akın Uysal      21 Adet

40 İzmir Bergama Vedat Tuncan   12 Adet

41 İzmir Torbalı İsmail Atak      14 Adet

42 İzmir Kınık Feridun Duymaz 9 Adet

43 Kastamonu Merkez Narin Ticaret    4 Adet

44 Kayseri Merkez Gülsoylar Mot. Araç.A.Ş.         18 Adet

45 Kırklareli Merkez Ertürk Otomotiv 10 Adet

46 Kırklareli Vize Haluk Özalp    10 Adet

47 Konya Akşehir            K. İbrahim Soğukpınar 6 Adet

48 Konya Kadınhanı Büyükyetişler Ltd.Şti.             24 Adet

49 Konya              Ilgın Cemal Bacak    11 Adet

50 Konya Merkez İlyas Koç         2 Adet

51 Konya Merkez Sunko Tur. Tic. San.                  9 Adet

S.No                     İli                        İlçesi Bayinin Adı   S. Olduğu Traktör   

52 Konya Merkez Ateş Oto          1 Adet

53 Manisa Kırkağaç İsmail Pazı       30 Adet

54 Manisa Akhisar            Öz-Hak Tarım        1 Adet

55 Manisa Kırkağaç Ufuk Erişçi       3 Adet

56 Manisa Merkez Harun Uludemir 40 Adet

57 Manisa Akhisar Hüseyin Ak     20 Adet

58 Manisa Turgutlu İsmail Üstünel  24 Adet

59 Manisa Salihli Hüsnü Güngör 8 Adet

60 Kahramanmaraş Merkez            Ali Akdaş               11 Adet

61 Kahramanmaraş Elbistan Mehmet Erdoğan 6 Adet

62 Mardin Kızıltepe Hüseyin Beşer 4 Adet

63 Mardin Nusaybin İlkgöztarım       2 Adet

64 Nevşehir Derinkuyu Mustafa Uçar   -

65 Sakarya Pamukova Turan Kardeş.Tic.Ltd.Şti. 10 Adet

66 Sakarya Merkez Kırıcı Otomotiv 64 Adet

67 Sakarya Merkez Emek Ticaret    84 Adet

68 Sakarya Merkez            Has Otomotiv         110 Adet

69 Sakarya Merkez Burak Ticaret   55 Adet

70 Samsun Çarşamba Salih Galeri       4 Adet

71 Samsun Bafra Yalçınlar Otomotiv 36 Adet

72 Samsun Bafra Atasoylar         12 Adet

73 Samsun Bafra Demirler Otomotiv 50 Adet

74 Sivas Merkez Ataman Ticaret 5 Adet

75 Tekirdağ Muratlı Osman Büyükyıldız     1 Adet

76 Tekirdağ Hayrabolu Nihat Can         2 Adet

77 Tekirdağ Çorlu Servet Akbaş    10 Adet

78 Tekirdağ Merkez Ünal Ticaret     10 Adet

79 Tokat               Zile Usta Galeri       41 Adet

80 Tokat Turhal              Top Ticaret              34 Adet

81 Tokat               Zile Şahin Galeri      38 Adet

82                    Van Merkez Mehmet Sünetçioğlu       8 Adet

83 Yozgat Sarıkaya Hüseyin Büyükata 18 Adet

84 Yozgat Yerköy Bekir Altuntaş 8 Adet

85 Karaman Merkez Yılmazlar Tarım 7 Adet

86 Karaman Karapınar Yücel Uğurlu    3 Adet

87 Iğdır Merkez            Şek Ticaret              4 Adet

88 Osmaniye Kadirli İrfan Kederoğlu 33 Adet

16. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek’in, Ankara-Yenimahalle, Batıkent ve Ostim yerleşim alanlarını etkileyen Mania Planına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2153)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                     Cemil Çiçek

                                            Ankara

Bilindiği gibi havaalanlarının etkin kullanımı ve uçakların güvenli iniş-kalkışının sağlanması ile ilgili prensip ve teknik standartlar, dünyadaki birçok ülke gibi ülkemizde de “havaalanı hizmetleri kılavuzu” ile belirlenmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti, Ulaştırma Bakanlığı, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü de bu kılavuz doğrultusunda, havaalanları sınırları içinde veya çevresinde yeralan doğal ve insan yapımı engellerin kontrolünü düzenleyen “mania planları” hazırlamış ve Ankara Büyükşehir ve ilçe belediyelerine tebliğ etmiştir.

Söz konusu “mania planları” Yenimahalle Belediye’sinin toplam alanlarının % 70’ini, planlı alanların % 83’ünü etkilemektedir. Yenimahalle ilçesinin planlı alanlarının % 60’ının yapılaşmış olduğu gözönünde bulundurulduğunda, mania planlarının bundan sonraki yapılaşmalarda büyük problemlere yol açacağı açıktır.

İlçe sınırları içerisinde bulunan ve yapılaşmanın % 90’a ulaştığı OSTİM, aynı şekilde % 90 oranında yapılaşmış olan Batıkent toplu konut alanı, doğal mania alanı içerisinde kalmaktadır.

Bundan sonra imar haklarını kullanmak isteyecek olan vatandaşlarla belediyeleri karşı karşıya getirecek olan mezkûr mania planlarının bütün yönleriyle incelenip, yeniden değerlendirilmesi ve uygulanabilir kriterlerle yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

Mezkûr mania planlarının yeniden gözden geçirilmesi hususunda hükümet olarak yeni bir çalışma yapılmış mıdır? Yapılmamış ise konuyu ele alıp yeni bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

                 T.C.

              İçişleri Bakanlığı

            Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü 3.7.2000

Sayı : B.05.0.MAH.0.65.00.002/80742

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) Başbakanlığın 15.6.2000 tarihli ve B.02.0.KKG.0.12/106-264-1/2931 sayılı yazısı.

b) TBMM Başkanlığının 12.6.2000 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2153-5872/14181 sayılı yazısı.

Ankara Milletvekili Sn. Cemil Çiçek tarafından Sayın Başbakan’a tevcih edilen ve Başbakan adına koordinatörlüğümde cevaplandırılması tensip buyurulan “Havaalanları mania planlarına ilişkin” yazılı soru önergesiyle ilgili olarak yapılan araştırma neticesinde Yenimahalle, Batıkent, Ostim ve Etimesgut yerleşim birimlerini etkileyen havaalanının askerî havaalanı olduğu anlaşılmış olup, konu hakkında Millî Savunma Bakanlığından alınan 26.6.2000 tarihli ve 2000/7022-GK sayılı yazıda;

Askerî Havaalanları Çevresinde Uygulanacak İnşaat ve Her Türlü Mania Sınırlamaları Hakkında Kanun Tasarısı”nın, halen TBMM Genel Kurulu gündeminde bulunduğu,

Bahse konu Tasarının yasalaşması halinde, askerî havaalanları mania planlarının revize edilebileceği,

İfade edilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

                               Sadettin Tantan

                                 İçişleri Bakanı

 

17. - Sivas Milletvekili Musa Demirci’nin, açık lise sınavlarında Ankara Ayrancı Lisesinde başörtülü öğrencilerin sınava alınmadığı iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2157)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince aşağıdaki sorularımın yazılı olarak Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                          1.6.2000

                                 Musa Demirci

                                                Sivas

Sorularım :

1. Ankara Ayrancı Lisesinde Açık Lise sınavına giren bir grup başörtülü öğrencinin sınava alınmadıkları doğru mudur?

2. Sınava alınmadılar ise sebepleri nelerdir?

3. Millî Eğitim Bakanlığının ilgili genelgesinin 41 inci maddesine göre kılık-kıyafet yönetmeliğinde böyle bir yasak olmadığı halde keyfi olarak yasağı uygulayanlar hakkında ne gibi bir işlem yapmayı düşünüyorsunuz?

                 T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı                21.7.2000

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1902

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 12.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5953-7/2157-5878/14187 sayılı yazısı.

Sivas Milletvekili Sayın Musa Demirci’nin, “Açık lise sınavlarında Ankara Ayrancı Lisesinde başörtülü öğrencilerin sınava alınmadığı iddialarına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Bakanlığımız personelinden görev yetki ve sorumluluklarıyla bağdaşmayan fiilleri bulunan veya buna dair duyum alınanlar hakkında hukuk kuralları çerçevesinde gerekli idarî işlem yapılmaktadır.

1-2. 28 Mayıs 2000 tarihinde söz konusu sınavların sabah oturumunda, Ayrancı Lisesinde kılık kıyafet yönetmeliğine uymayan bazı şahıslar öğleden sonraki oturuma (sınava) katılmıştır.

3. Olay hakkında inceleme başlatılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Metin Bostancıoğlu

                        Millî Eğitim Bakanı

 

18. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Kırıkkale İzzettin Köyü okulunun ne zaman eğitime açılacağına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2158)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                          1.6.2000

                              Kemal Albayrak

                                         Kırıkkale

1. Kırıkkale İzzettin Köyü’nün 50’nin üzerinde öğrencisi ve okul binası olmasına rağmen okul açılmamıştır. Okul ne zaman eğitim ve öğretime açılacaktır?

                 T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı                17.7.2000

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1827

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 12.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5953-7/2158-5879/14188 sayılı yazısı.

Kırıkkale Milletvekili Sayın Kemal Albayrak’ın, “Kırıkkale-İzzettin Köyü okulunun ne zaman eğitime açılacağına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Valilikçe, Kırıkkale İlinin Balışeyh İlçesine bağlı İzzettin Köyündeki, 2 derslik ve 1 lojmandan oluşan okul binasının onarılarak, 2000-2001 eğitim ve öğretim yılında, 1., 2., 3., 4. ve 5’inci sınıflarda bulunan öğrencilerin bu okulda, 6., 7. ve 8’inci sınıflarda bulunan öğrencilerin de taşınmak suretiyle eğitim ve öğretimlerini sürdürmeleri planlanmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Metin Bostancıoğlu

                        Millî Eğitim Bakanı

 

19.- Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, M-60 model ana muharebe tanklarının modernizasyonuna ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/2162)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Savunma Bakanı SayınSabahattin Çakmakoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                          6.3.2000

                                Veysel Candan

                                             Konya

Basına intikal eden bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla, M-60 Model ana muharebe tanklarının modernizasyonu için ihaleye çıkılmadan İsrail’in IMİ Firmasına verildiği ve 160 adet tankın modernize edilerek, 2003 yılına kadar Türk Silahlı Kuvvetlerine teslim edileceği; adı geçen İsrailli firmaya bu modernizasyon için 170-300 milyon dolar para ödeneceği yazılmaktadır.

Bu sebeple;

1. Savunma Sanayii İcra Komitesince M-60 model ana muharebe tanklarının modernizasyonu için İsrail’in IMİ Firmasına ihalesiz olarak verildiği ve 160 adet tank için 170-300 milyon Dolar ödeneceği doğru mudur?

2. Yapılan bu işlem yasal mıdır? İhale Kanunu kapsamı dışında neden yapılmıştır?

3. Yasal değilse, kimler için nasıl bir işlem yapılacaktır?

                 T.C.

Millî Savunma Bakanlığı 30.6.2000

KAN.KAR. : 2000/7020-GK

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 12 Haziran 2000 tarihli ve KAN.KAR.MD : A.01.0.GNS.0.10.00.02-

7/262-5884/14193 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Veysel Candan tarafından verilen “M-60 model ana muharebe tanklarının modernizasyonuna ilişkin” 7/2162 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı Ek’te sunulmuştur.

Arz ederim.

                                       Sabahattin Çakmakoğlu

                        Millî Savunma Bakanı

Konya Milletvekili Veysel Candan Tarafından Verilen

7/2162 Sayılı Yazılı Soru Önergesinin Cevabı

1. 2 Haziran 2000 tarihinde toplanan Savunma Sanayii İcra Komitesi toplantısında;

a) Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde bulunan 170 Adet M-60 tankının atış gücü, hareket kabiliyeti ve zırh koruma özelliğinin artırılması amacıyla modernizasyonu için, İsrael Military Industries Ltd. firması ile, sistemleri öncelikle prototip üzerinde denenmek ve bilahare seri modernizas-yonuna başlamak şartıyla görüşmelere başlanmasına,

b) Söz konusu modernizasyonda, halen tank bakım-onarım ve yenileştirme konularında altyapısı bulunan askerî fabrikalar ile millî sanayiiden azami ölçüde istifade edilmesine,

c) Anılan firmanın teklif edeceği sistemlerin tümünün ya da bir kısmının, Kara Kuvvetleri Komutanlığının taktik veya teknik isteklerini karşılamaması, sistemlerin tümünün veya alt sistemlerinin fiyat tekliflerinin uygun bulunmaması ya da bu firma ile yapılacak görüşmelerden olumlu sonuç alınamaması halinde söz konusu tankların modernizasyonu için, alt sistemlerin tedarikine veya projenin ihale yoluyla gerçekleştirilmesine,

karar verilmiş olup, işin bahse konu firmaya ihalesiz olarak verildiğine ilişkin iddiaların gerçekle ilgisi bulunmamaktadır.

2. Savunma Sanayii Müsteşarlığı, 3238 sayılı Kanunun 11 inci maddesi gereğince Devlet İhale Kanununa tabi bulunmayıp, İcra Komitesi toplantılarında alınan kararlarda tahdit değerlendirmesi, ihtiyaçlar, teknik özellikler ve belirlenen öncelikler dikkate alınarak sonuca varılmaktadır.

Bilgilerinize sunarım.

                                       Sabahattin Çakmakoğlu

                        Millî Savunma Bakanı

 

20. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, okulların uyguladıkları zam oranlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2163)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                          5.6.2000

                                        Zeki Ünal

                                          Karaman

Bakanlığınızın, 2000 yılı özel okullara yapılacak ücret artışlarına ilişkin açıklamanızda, artışların % 25 düzeyinde olması şeklindeydi. Ancak bu günlerde yazılı basındaki haberlerde, özel okullara yapılacak zam oranının % 60 - % 70 olduğu belirtilmektedir. Bu gelişmelerden son derece rahatsız olan öğrenci velileri gereken önlemlerin alınmasını istemektedirler.

Sorularım şunlardır :

1. Özel okullara yapılması düşünülen, yüksek ücret artışı nasıl değerlendirilmektedir?

2. On binlere varan ve bu okullarda öğrenim gören öğrencilerin, ücretleri karşılayamamaları halinde, bakanlığınızca ne tür bir çözüm yolu düşünülmektedir?

                 T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı                20.7.2000

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1891

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 14.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2163-5885/14194 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın, “Özel okulların uyguladıkları zam oranlarına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Özel öğretim kurumları öğrenci ücretlerini; Millî Eğitim Bakanlığı Öğretim Kurumları Ücret Tespit ve Tahsil Yönetmeliğinin 6 ncı maddesindeki; “Kurumlar öğrenci ücretlerini, 625 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde ifade edilen hükümlere uygun olarak;

a) Sağladıkları eğitim-öğretim imkânlarına,

b) Gelişmelerine de imkân verecek yatırım ve hizmetlere,

c) Personel ve işletme giderlerine,

ç) Devlet İstatistik Enstitüsünün Nisan ayı itibariyle ilan etmiş olduğu o ildeki yıllık tüketici fiyat endekslerine

göre tespit ve ilan ederler.

Kurumlar yapmış oldukları yatırımlara ilişkin bilgi ve belgelerini en geç Nisan ayının başında valiliğe bildirirler. Yatırımlardan kaynaklanan farklar, Devlet İstatistik Enstitüsünün Nisan ayı itibariyle ilan etmiş olduğu o ildeki yıllık tüketici fiyat endekslerinin en çok % 10’u kadar, öğrencinin bir yıllık eğitim ücretine yansıtılabilir.

Kurumlar, ücretlerini yukarıdaki esaslara göre tespit ve ilan ettikleri yetkili makamlara belgelendirmek zorundadırlar” hükmüne göre belirlemektedirler.

2. Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumlarında Ücretsiz Okuyacak Öğrenciler Hakkında Yönetmeliğin 9 uncu maddesindeki; “Kurumlarda ücretsiz okumak için müracaat eden öğrencilerde aşağıdaki şartlar aranır.

a) T.C. vatandaşı olması (T.C. vatandaşı olmayıp Türkiye’de yaşayan soydaşlarımız dahil),

b) Kuruma kayıtlı ve öğrenim görüyor olması,

c) Özel öğretim kurumlarında okuyan kardeşlerden yalnız birisi için müracaat edilmiş olması,

d) Öğrenci ailesinin aylık toplam gelirinin 5 bin memur maaş katsayısından fazla olmaması (Bu miktar Bakanlıkça azaltılıp artırılabilir),

e) Usulüne uygun müracaatta bulunulması,

f) Öğrencinin bir önceki sınıfını doğrudan geçmiş olması (Okullarda ara sınıflar için),

g) Öğrencinin ahlâk notunu kıracak şekilde disiplin cezası almamış olması,

h) (...),

gerekir.

Resmî görevde iken şehit olan veya sakat kalan anne veya babanın özel öğretim kurumlarına devam eden çocuklarının, ailesinin aylık toplam gelirine bakılmaksızın müracaatları kabul edilir.” hükmü gereğince maddî imkânı yetersiz olan öğrencilerin ücretsiz okuma olanağı bulunmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Metin Bostancıoğlu

                        Millî Eğitim Bakanı

 

21. - Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın, Aksaray-Helvadere-Ihlara karayoluna ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı (7/2165)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Başbakan Sayın Bülent Ecevit’e yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim.

                                     Murat Akın

                                          Aksaray

Soru :

1. Aksaray İli Hasandağı arasında ulaşımı sağlayacak karayolu bugüne kadar gerçekleşmemiştir. Hasandağı’nın kayak merkezi olacağını düşünürsek, Hasandağı üzerine yatırım yapmayı düşünen özel teşebbüs yol olmaması sebebiyle yatırıma yönelememektedir. Aksaray-Helvadere ve Ihlara Kasabaları da aynı güzergâhta olması sebebiyle her yıl yüzbinlerce yerli ve yabancı aynı karayolunu kullanmaktadır. Mevcut ulaşımın çok zor şartlar altında gerçekleştiği bir gerçektir.

Gerek yöre halkımız, gerek yerli ve yabancı turist, gerekse Hasandağı bölgesine turizm amaçlı yatırım yapılması açısından ilimizin en büyük ihtiyacı olan, ülkemizin refah düzeyini direkt olarak etkileyecek söz konusu Aksaray-Helvadere-Ihlara karayolu ile ilgili çalışmalarınız hangi safhadadır?

                 T.C.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı                16.8.2000

Sayı : B.09.0.APK.0.22.00.00.17/1349

Konu : Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMMKAN. KAR. MD. 12.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02/14204 sayılı yazısı.

b) Başbakanlığın 15.6.2000 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/2933 sayılı yazısı.

Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın Aksaray İli Hasandağı arasında ulaşımı sağlayacak kara- yolu hakkında Sayın Başbakanımıza yönelttiği Sayın Başbakanımızın da Bakanlığımız koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını tensip ettikleri TBMM 7/2165 esas no.lu yazılı soru önergesi incelenmiş olup, cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgi ve gereğini arz ederim.

                                  Koray Aydın

                        Bayındırlık ve İskân Bakanı

Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın (7/2165-5888)

Esas No.lu Yazılı Soru Önergesinin Soru ve Cevapları

Soru : 1. Aksaray İli Hasandağı arasında ulaşımı sağlayacak karayolu bugüne kadar gerçekleşmemiştir. Hasandağı’nın kayak merkezi olacağını düşünürsek, Hasandağı üzerine yatırım yapmayı düşünen özel teşebbüs yol olmaması sebebiyle yatırıma yönelememektedir. Aksaray-Helvadere ve Ihlara kasabaları da aynı güzergâhta olması sebebiyle her yıl yüzbinlerce yerli ve yabancı aynı karayolunu kullanmaktadır. Mevcut ulaşımın çok zor şartlar altında gerçekleştiği bir gerçektir.

Gerek yöre halkımız, gerek yerli ve yabancı turist, gerekse Hasandağı bölgesine turizm amaçlı yatırım yapılması açısından ilimizin en büyük ihtiyacı olan, ülkemizin refah düzeyini direkt olarak etkileyecek söz konusu Aksaray-Helvadere-Ihlara karayolu ile ilgili çalışmalarınız hangi safhadadır?

Cevap : 1. Taşpınar-Helvadere-Ihlara Yolu;

31 km. uzunluğundaki Taşpınar-Helvadere-Ihlara köy yolu ve 24 km. uzunluğundaki Aksaray-Helvadere köy yolları Karayolları Genel Müdürlüğünün yol ağında bulunmamaktadır. Ancak, Turizm Bakanlığından verilen ödenekle, Taşpınar-Helvadere yolunun 0+000-20+231 km. leri arasında ihaleli olarak Karayolları 6. Bölge Müdürlüğünce komple projesi yapılmıştır. Helvadere-Ihlara arasındaki 11 km.lik kesimin de yine 6. Bölge Müdürlüğünce emanet olarak komple projesi yapılmış ve onaylanması için Karayolları Genel Müdürlüğüne gönderilmiştir. Turizm Bakanlığından Turistik Yollar kapsamında temin edilecek ödenekler çerçevesinde gerekli çalışmaların yapılabilmesi için, söz konusu yol 2001 yılı Yatırım Programı Turistik Yollar Yapım ve Onarımı bölümüne teklif edilecektir.

Ayrıca, bahse konu Aksaray-Helvadere arasındaki 24 km. köy yolu için herhangi bir proje çalışması yapılmamıştır.

2. Helvadere-Hasandağı Yolu;

Bu yol, karayolları ağında bulunmamaktadır. Komple projesi Turizm Bakanlığından verilen ödenekler doğrultusunda Karayolları Genel Müdürlüğünün 6. Bölge Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır. Helvadere’den 1393 kotlarından çıkarak 0+000-7+000 km.leri arasını kapsayan Hasandağı kayak merkezi yolunda, Aksaray Valiliği Koordinatörlüğünde kısmen sanat yapıları ve toprak işleri tamamlanmış olup, proje 1940 kotlarında son bulmaktadır. Turizm Bakanlığından, Turistik Yollar kapsamında temin edilecek ödenekler çerçevesinde gerekli çalışmaların yapılabilmesi için, söz konusu yol 2001 yılı Yatırım Programı Turistik Yollar Yapım ve Onarım bölümüne teklif edilecektir.

 

22. - Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın;

Kapadokya Bölgesindeki yollara,

Aksaray’ı Kırşehir’e bağlayan ve Kızılırmak üzerine yapımı planlanan köprüye,

Aksaray-Sarıyahşi arasında ulaşımı sağlayacak karayolunun ne zaman yapılacağına,

Aksaray Gülağaç karayoluna,

Aksaray-Gülağaç-Sofular-Bekarlar yan karayoluna,

İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı (7/2167, 2168, 2169, 2171, 2172)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun yazılı olarak cevaplanmak üzere Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın’a yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim.

                                        31.5.2000

                                     Murat Akın

                                          Aksaray

 

Soru : 1. Aksaray İli sınırları içerisinde bulunan Ihlara Kasabası Belisırma Köyü, Gülağaç İlçesi, Güzelyurt İlçesi, Gülpınar Kasabası ile Nevşehir İline kesit olan mahal bilindiği üzere Kapadokya bölgesi içinde olup, Ihlara Vadisini Nevşehir’e bağlayan ören yerleridir. Söz konusu ören yerlerinden Nevşehir’e geçiş 21 km asfalt yol 5 yıldır hiçbir şekilde tamiri ve onarımı yapılmamış, yapılması da mümkün olmayacak şekilde bozulmuştur. Bu nedenle Gülağaç İlçesi-Camili, Ören-Nevşehir kavşağı yolu 2. kaplama olarak en kısa zamanda yapılması gerekmektedir.

Bakanlığınızca (onbinler hatta yüzbin turist ve ülkemiz vatandaşlarının kullandığı) bu kara-yolu ile ilgili bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun yazılı olarak cevaplanmak üzere Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın’a yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim.

                                        31.5.2000

                                     Murat Akın

                                          Aksaray

Soru : 1. Aksaray İli Sarıyahşi İlçesine bağlı Bekdik Kasabası ile Kırşehir arasını birbirine bağlaması planlanan Kızılırmak üzerine inşa edilecek olan köprünün yapımına bugüne kadar başlanmamıştır.

Bilindiği üzere İrfanlı Barajının yapımı ile ırmak üzerinden geçişi sağlayan eski köprü de su altında kalmıştır. Aksaray İli ile Sarıyahşi İlçesi ve Kırşehir İlini çok yakından ilgilendiren, yapıldığında yöre halkının ekonomik yönden bilhassa ticaret açısından canlanma sağlayacak olan söz konusu köprünün yapılması için yerinde inceleme yapılmış ayrıca Sayın Bakanımız Koray Aydın Bey de bu projeyi en kısa zamanda gerçekleştireceğine mahallînde söz vermiştir.

Söz konusu köprü yapım çalışması projesi ne aşamadadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın’a yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim.

                                        31.5.2000

                                     Murat Akın

                                          Aksaray

Soru : 1. Aksaray İli ile Sarıyahşi İlçesi arasında ulaşımı sağlayacak karayolu bulunmamaktadır.

İlçe ile il bağlantısı çok zor şartlar altında köy yollarından gerçekleşmektedir. Yolların stabilize olması sebebiyle elim trafik kazaları meydana gelmektedir. Dolayısıyla maddî ve manevî zararlar vuku bulmaktadır.

Aksaray İli ile Sarıyahşi İlçesini birbirine bağlayacak, yöremiz halkının ihtiyacını karşılayacak olan karayolu ile ilgili bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın’a yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim.

                                        31.5.2000

                                     Murat Akın

                                          Aksaray

Soru : 1. Aksaray ile Gülağaç İlçesinin ulaşımını sağlayan karayolu ulaşıma elverişsiz olduğundan çeşitli kazalara ve maddî hasarlara, ölümlere sebebiyet vermektedir. Mevcut ulaşımı sağlayan karayolunun genişletilmesi ve ıslahı gerekmektedir.

İlçe halkının ve araç sahiplerinin aracıyla yola çıkmaya cesaret edemediği söz konusu Gülağaç İlçesinin Aksaray İli ile ulaşımını sağlayan karayolunun genişletme ve ıslahı ile ilgili bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın’a yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim.

                                        31.5.2000

                                     Murat Akın

                                          Aksaray

Soru : 1. Niğde İlimize bağlı iken Aksaray İlimize bağlanan Aksaray İli Gülağaç İlçesi, Sofular ve Bekarlar Kasabasının Aksaray İli ile Gülağaç İlçesinin ulaşımını sağlayan mevcut karayolu kaplama yapılmaması sebebiyle tamamen gidilmez bir hale gelmiştir.

Sofular ve Bekarlar Kasasını Gülağaç İlçesi ile Aksaray İline bağlayan karayolunun 2. kaplamasının yapılması için çalışmanız var mıdır?

                 T.C.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı                10.7.2000

Sayı : B.09.0.APK.0.22.00.00.17/1006

Konu : Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın yazılı soru önergeleri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMGenel Sekreterliğinin 12.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.00.02-5951 sayılı yazısı.

Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın, TBMM(7/2167, 2168, 2169, 2171, 2172) Esas No.lu yazılı soru önergesi incelenmiş olup, cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgi ve gereğini arz ederim.

                                  Koray Aydın

                        Bayındırlık ve İskân Bakanı

 

Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın (7/2167-5890)

Esas No.lu Yazılı Soru Önergesinin Soru ve Cevapları

Soru : 1. Aksaray İli sınırları içerisinde bulunan Ihlara Kasabası, Belisırma Köyü, Gülağaç İlçesi, Güzelyurt İlçesi, Gülpınar Kasabası ile Nevşehir İline kesit olan mahal bilindiği üzere Kapadokya bölgesi içinde olup, Ihlara Vadisini Nevşehir’e bağlayan ören yerleridir. Söz konusu ören yerlerinden Nevşehir’e geçiş 21 km asfalt yol 5 yıldır hiçbir şekilde tamiri ve onarımı yapılmamış, yapılması da mümkün olmayacak şekilde bozulmuştur. Bu nedenle Gülağaç İlçesi-Camili Ören-Nevşehir kavşağı yolu 2. kaplama olarak en kısa zamanda yapılması gerekmektedir.

Bakanlığınızca (onbinler hatta yüzbin turist ve ülkemiz vatandaşlarının kullandığı) bu kara-yolu ile ilgili bir çalışmanız var mıdır?

Cevap : Kapadokya Bölgesi olarak tarif edilen ve Aksaray ili sınırları içinde kalan (Aksaray-Nevşehir) Ayr.-Selime-Ihlara, Ihlara-Güzelyurt Ayr. ve Ayr.-Gülağaç İl yolları Karayolları Genel Müdürlüğümüzün ağında bulunmakta olup, Gülağaç-Gülpınar-Camiliören-Nevşehir Ayr. yolu ağımızda bulunmamaktadır. Ağımızda bulunan kesimlerde gerek projeli ve gerekse onarım şeklinde kesim kesim olmak üzere yapım onarım çalışmaları yapılmıştır. Ağımızda bulunan söz konusu yolların tamamı asfalt kaplamalıdır. Bununla birlikte 2000 yılı asfalt çalışma programında muhtelif kesimlerde asfalt sathi kaplama çalışmaları devam edecektir.

Ayrıca, Selime-Güzelyurt ve Ayr.-Ihlara yolu Turistik Yollar Yatırım Programımızda Nevşehir-Niğde-Aksaray Turistik Yolları projesi kapsamında yer almakta olup, 50 Milyar 650 milyon TL. ödeneği bulunmaktadır.

Selime-Güzelyurt yolunda 2000 yılı ödeneği ile kesim kesim üstyapı iyileştirilmesi yapılacak olup, Ihlara geçişinde ödenek yetersizliği nedeniyle herhangi bir çalışma yapılamamaktadır. Selime-Ihlara yolu üzerinde bulunan ve yetersiz olan Yaprakhisar Köprüsünde yeni köprü çalışmalarına esas olmak üzere sondaj çalışmaları 2000 yılı içinde yapılacaktır.

Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın (7/2168-5891)

Esas No.lu Yazılı Soru Önergesinin Soru ve Cevapları

Soru : 1. Aksaray İli Sarıyahşi İlçesine bağlı Bekdik Kasabası ile Kırşehir arasını birbirine bağlaması planlanan Kızılırmak üzerine inşa edilecek olan köprünün yapımına bugüne kadar başlanmamıştır.

Bilindiği üzere İrfanlı Barajının yapımı ile ırmak üzerinden geçişi sağlayan eski köprüde su altında kalmıştır. Aksaray İli ile Sarıyahşi İlçesi ve Kırşehir İlini çok yakından ilgilendiren, yapıldığında yöre halkının ekonomik yönden bilhassa ticaret açısından canlanma sağlayacak olan söz konusu köprünün yapılması için yerinde inceleme yapılmış ayrıca Sayın Bakanımız Koray Aydın Bey de bu projeyi en kısa zamanda gerçekleştireceğine mahallînde söz vermiştir.

Söz konusu köprü yapım çalışması projesi ne aşamadadır.

Cevap : Aksaray İli Sarıyahşi İlçesine bağlı Bekdik Kasabasını Kızılırmak üzerinden Kırşehir’e bağlantısını sağlayacak yol Karayolları Genel Müdürlüğümüzün yol ağında bulunmamaktadır. Bu nedenle söz konusu köprü için Karayolları Genel Müdürlüğümüzce herhangi bir çalışma yapılmamaktadır.

 

Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın (7/2169-5892)

Esas No.lu Yazılı Soru Önergesinin Soru ve Cevapları

Soru : 1. Aksaray İli ile Sarıyahşi İlçesi arasında ulaşımı sağlayacak karayolu bulunmamaktadır.

İlçe ile il bağlantısı çok zor şartlar altında köy yollarından gerçekleşmektedir. Yolların stabilize olması sebebiyle elim trafik kazaları meydana gelmektedir. Dolayısıyla maddî ve manevî zararlar vuku bulmaktadır.

Aksaray İli ile Sarıyahşi İlçesini birbirine bağlayacak, yöremiz halkının ihtiyacını karşılayacak olan karayolu ile ilgili bir çalışmanız var mıdır?

Cevap : Aksaray İlini Sarıyahşi İlçesine bağlayan iki alternatif il yolu bulunmaktadır. Aksaray-Ortaköy-Ağaçören yolu 105 km. Aksaray-Şereflikoçhisar-Sarıyahşi yolu 125 km. uzunluğunda olup, her iki yolun tamamı asfalt kaplamalıdır.

Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın (7/2171-5894)

Esas No.lu Yazılı Soru Önergesinin Soru ve Cevapları

Soru : 1. Aksaray ile Gülağaç İlçesinin ulaşımını sağlayan karayolu ulaşıma elverişsiz olduğundan çeşitli kazalara ve maddî hasarlara, ölümlere sebebiyet vermektedir. Mevcut ulaşımı sağlayan karayolunun genişletilmesi ve ıslahı gerekmektedir.

İlçe halkının ve araç sahiplerinin aracıyla yola çıkmaya cesaret edemediği söz konusu Gülağaç İlçesinin Aksaray İli ile ulaşımını sağlayan karayolunun genişletme ve ıslahı ile ilgili bir çalışmanız var mıdır?

Cevap : Genişletilmesi istenen Aksaray-Gülağaç yolu toplam 52 km. uzunluğunda olup, tamamı asfalt kaplamalıdır. Söz konusu yol üzerinde Selime-Güzelyurt kesimi Karayolları Genel Müdürlüğümüzün Yatırım Programında bulunmaktadır. Söz konusu yolda yıl içinde üst yapı iyileştirilmesi yapılacaktır.

Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın (7/2172-5895)

Esas No.lu Yazılı Soru Önergesinin Soru ve Cevapları

Soru : 1. Niğde İlimize bağlı iken Aksaray İlimize bağlanan Aksaray İli Gülağaç İlçesi, Sofular ve Bekarlar Kasabasının Aksaray İli ile Gülağaç İlçesinin ulaşımını sağlayan mevcut karayolu kaplama yapılmaması sebebiyle tamamen gidilmez bir hale gelmiştir.

Sofular ve Bekarlar Kasabasını Gülağaç İlçesi ile Aksaray İline bağlayan karayolunun 2. kaplamasının yapılması için bir çalışmanız var mıdır?

Cevap : Asfalt kaplama yapılması istenilen Sofular ve Bekarlar Kasabalarına ait yollar Karayolları Genel Müdürlüğümüzün yol ağı üzerinde bulunmamaktadır. Ancak, Aksaray İli Gülağaç İlçesinin bağlantısını sağlayan il yollarının tamamını trafiğe rahat geçiş sağlayacak şekilde asfalt kaplamalı olup, ayrıca Ayr.-Güzelyurt il yolu ayrımında 2000 yılı içinde asfalt çalışması yapılacaktır.

 

23. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Ankara’da akredite edilmiş büyükelçilerin yurt-içinde yaptıkları gezilere ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in cevabı (7/2174)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağadaki sorularımın Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                               Bülent Akarcalı

                                           İstanbul

1. Ankara’da akredite edilmiş büyükelçilerin yurtiçinde yaptıkları geziler, hiç olmazsa güvenlik tedbirlerinin alınması açısından belirli usullere tabi midir?

2. Bu elçilere gezdikleri yerlerdeki Mülkî Amirlerin ve özellikle kaymakam ve valilerin İçişleri veya Dışişleri Bakanlığından izin almadan brifingler vermeleri usulden midir?

3. Elçiliklerin ülkemizin çeşitli bölgelerinde yapmak istedikleri ticarî-sınaî temaslar için Odalar Birliğinin yardımını istemeleri gerekmez mi?

4. Dışişleri Bakanlığının belirtilen bu hususlara dair politikaları nelerdir?

5. Bu hususlarda son 5 yıl içinde hangi elçilerin dikkati çekilmiştir?

 

                 T.C.

           Dışişleri Bakanlığı

             Siyaset Planlama Genel Müdürlüğü                17.7.2000

Sayı : SPGM/418-388

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 12 Haziran 2000 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2174-5902/14235 sayılı yazıları.

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın ilgide kayıtlı yazılarına konu soru önergesine verilen yanıt ilişikte sunulmuştur.

Saygılarımla arz ederim.

                                      İsmail Cem

                               Dışişleri Bakanı

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın

Sayın Bakanımıza Yönelttiği Yazılı Sorular ve Yanıtları

Soru 1 : Ankara’da akredite edilmiş büyükelçilerin yurtiçinde yaptıkları geziler, hiç olmazsa güvenlik tedbirlerinin alınması açısından belirli usullere tabi midir?

Cevap 1 : Yabancı ülkelerin Ankara’daki büyükelçilikleri mensuplarının ülkemizin çeşitli bölgelerine seyahatlerinde ilke olarak herhangi bir kısıtlama bulunmamaktadır.

Söz konusu seyahatler öncesinde güvenlik önlemi talep edilmesi halinde, mütekabiliyet ilkeleri esas alınmak suretiyle Bakanlığımızca, keyfiyet ilgili makamlarımıza intikal ettirilmekte ve gerekli görülecek tedbirlerin alınması istenmektedir.

Soru 2 : Bu elçiliklere gezdikleri yerlerdeki Mülkî Amirlerin ve özellikle kaymakam ve valilerin İçişleri veya Dışişleri Bakanlığından izin almadan brifingler vermeleri usulden midir?

Cevap 2 : Söz konusu ziyaretler sırasında, ziyaret edilen birimlerin mülkî amirleri ile görüşülmesinin düzenlenmesi münhasıran Bakanlığımızın yetki alanı dahilinde bulunmamaktadır. Bu itibarla, vakî randevu talepleri konuya ilişkin değerlendirmemizle birlikte ilgili makamlarımıza iletilmekte; ancak, talebin karşılanması hususu makamlarımızın takdirine bağlı bulunmaktadır.

Soru 3 : Elçiliklerin ülkemizin çeşitli bölgelerinde yapmak istedikleri ticarî-sınaî temaslar için Odalar Birliğinin yardımını istemeleri gerekmez mi?

Cevap 3 : Yabancı temsilciliklere ticarî-sınaî konularda bilgi alış-verişinde bulunmak üzere, başta TOBB ve DEİK olmak üzere uzman kuruluşlarımızla biraraya gelmeleri tavsiye olunmaktadır. Nitekim, yabancı ülkelerin Ankara’daki büyükelçiliklerinin, ülkemizin çeşitli bölgelerinde ilgilendikleri ticarî ve sınaî konular hakkında kendi ülkelerindeki iş çevrelerine proje bazında veya genel mahiyette bilgi temin etmek için meslek odaları ve uzman kuruluşlar nezdinde temaslarda bulundukları bilinmektedir.

Soru 4 : Dışişleri Bakanlığının belirtilen bu hususlara dair politikaları nelerdir?

Cevap 4 : Ülkemizde yerleşik yabancı temsilciliklerin ülkemizin çeşitli bölgelerinde ticarî-sınaî alanlarda ilgilendikleri projelere dair ya da genel anlamda uzman kuruluşlarımızla bilgi alışverişinde bulunmaları, bu faaliyetlerin “ikili/çok taraflı fayda” ölçütü gözönüne alınarak değerlendirilmektedir. Bunun yanısıra, hayata geçirilecek projelerin incelenerek, yabancı/Türk ortaklı-yabancı firmaların faaliyetlerinin yukarıda sayılan amaçlara hizmet edecek şekilde ve mevzuatımıza uygun olarak çalışmalarda bulunmaları ve denetimleri tabiatıyla ilgili Bakanlık, Müsteşarlık ve kurumlarımızca yürütülmektedir.

Soru 5 : Bu hususlarda son 5 yıl içinde hangi elçilerin dikkati çekilmiştir?

Cevap 5 : Ülkemizdeki yabancı temsilciliklerin iyi niyet ölçüleri içinde ve esasen aralarında temsilcilikler bulunan bütün ülkelerin yaptığı gibi, ülkemizle ticarî ve sınaî işbirliğini geliştirme ve ticaret hacmini artırma çabaları tarafımızdan olumlu karşılanmakta, bu hususta aksaklık ve yanlış anlamaların önlenebilmesi için, bu temsilciliklerin ekonomik işbirliği alanında ülkemizde yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgilendirilmemizin arzettiği önem, düzenli olarak muhataplarımızla olan görüşmelerde vurgulanmaktadır.

 

24. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, off-shore hesaplarında batan paraların ödenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2175)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                          7.6.2000

                              Kemal Albayrak

                                         Kırıkkale

1. Hükümetin Off-Shorezede’lere ödemek üzere ayırdığı para ne kadardır?

2. Bu paradan yararlanacak kişiler kimlerdir? Toplam sayıları ne kadardır?

3. Bu paradan yararlanmadaki kıstası nedir? Nasıl uygulanacak ve ne miktar alacaktır?

23.6.2000 tarihli 116 ncı birleşim tutanak dergisinde yeralan 7/2175’e ek cevap

                 T.C.

     Başbakanlık

             Hazine Müsteşarlığı

Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü 7.7.2000

Sayı : B.02.1.HM.0.BAK.02.02/BG.55666

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 13.6.2000 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GND.0.10.00.02-7/2175-5905/14273 sayılı yazınız.

Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği, ilgide kayıtlı yazınız ekinde yeralan 7/2175-5465 esas no.lu soru önergesinde belirtilen hususlara ilişkin açıklamalar aşağıda yer almaktadır.

Bakanlar Kurulunun 21.12.1999 tarih ve 99/13765 sayılı Kararı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen Egebank A.Ş., Sümerbank A.Ş., Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. ve T. Tütüncüler Bankası A.Ş. aracılığıyla sırasıyla Egebank Off-Shore Ltd., Efektifbank Off-Shore Ltd., Yurt Security Off-Shore Ltd. ve Yaşar Foreign Trade Off-Shore Ltd.’de 4296 gerçek kişi tarafından toplam 88.159 milyar TL. tutarında mevduat açılmıştır.

Diğer taraftan, söz konusu mevduat hesapları bakiyesinin 20 milyar TL.’ye kadar olan kısmının aracı bankalar tarafından hak sahiplerine ödenmesine ilişkin Kanun Tasarısı hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur.

Bilgilerine arz olunur.

                                     Recep Önal

                                  DevletBakanı

 

25. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, İstanbul DGM Başsavcısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/2176)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını talep ediyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                          8.6.2000

                        Mehmet Bekaroğlu

                                                 Rize

İstanbul DGM Başsavcısı Oktar Çakır’ın, hakkında çeşitli yolsuzluk iddiaları bulunan bir iş adamı ile aynı araçta yolculuk yaparken kaza geçirmesinden sonra, basınyayın organlarında, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili çeşitli iddialar ortaya atıldı. Oktar Çakır’ın DGM Başsavcısı olarak ataması yapılmadan önce adı geçen işadamıyla karanlık işler çevirdiğinin bilindiği, bunun bizzat İçişleri Bakanı Sadettin Tantan tarafından, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’e adı geçen savcının “karanlık işleri olduğu”nu söylediği, Adalet Bakanının bu bilgiyi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna aktardığı, ancak buna rağmen, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun bu atamayı yaptığı iddia edilmektedir.

Bu iddiaların hukukun siyasallaştığının, bazı hâkim ve savcıların bazı işadamları ile birlikte bir yargı çetesi oluşturduğunun iddia edildiği bir ortamda dile getirilmesi, yargıya olan güveni daha da sarsmıştır. İnsanlığın sığınağı son kale olan yargının, bu tür iddialarla gündeme gelmesi halkımızın yaşama azmini kırmakta, gelecekle ilgili ümitsizliğe düşmelerine neden olmaktadır. Bütün bunlar dışarıdaki görünümümüzü de bozduğundan ülkemizin uluslararası ilişkilerini de olumsuz etkilemektedir. Ayrıca bu durum, görevlerini zor şartlarda ve en iyi şekilde yerine getiren hâkim ve savcılarımızı da töhmet altında bıraktığı, olanların çalışma azmini kırdığı gibi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yaptığı bütün atamalardan kuşku duyulmasına neden olmaktadır.

Bu nedenle;

1. Başsavcısı Oktar Çakır’ın iddia edildiği gibi “karanlık işleri olduğu” biliniyor ise, niçin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından ataması yapılmadan önce bu “karanlık işleri” ile ilgili hakkında bir araştırma veya soruşturma açılmamıştır?

2. Trafik kazası meydana gelip, konu basının gündemine girmesinden sonra açılmış herhangi bir soruşturma var mıdır? Varsa hangi aşamadadır?

3. Savcı Oktar Çakır’ın özellikle İstanbul DGM’de baktığı davalarla ve bu davaların akibetleriyle ilgili olarak herhangi bir araştırma ve soruşturma açılmış mıdır? Açılmış ise hangi aşamadadır? Açılmamış ise açılması düşünülmekte midir?

4. Savcı Oktar Çakır’ın “karanlık işleri olduğu” en yetkili ağızlar tarafından iddia edildiğine göre, bu “karanlık işler nelerdir ve hangi tarihleri kapsamaktadır? Savcı bu “karanlık işlerini” tek başına mı gerçekleştirmiştir? Bu “karanlık işlere” karışan başka herhangi bir yargı mensubu var mıdır? Varsa bunlarla ilgili hangi işlem yapılmıştır?

5. Oktar Çakır olayında olduğu gibi Sayın Adalet Bakanı veya başka bir merci tarafından olumsuz bilgi ulaştırılmasına rağmen atamaları yapılmış, başka hâkim ve savcılar da olmuş mudur?

6. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun daha şeffaf ve kamu yararına uygun çalışabilmesi için başlatılmış herhangi bir çalışma mevcut mudur? Mevcut ise bu çalışma şu an ne durumdadır?

7. Yargı sisteminin en yüksek yerlerinde, para karşılığında adaletin tecellisini saptıran, içlerinde yargıçların ve savcıların olduğu bir yargı mafyasından söz edilmektedir. Bakanlık olarak bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz. Konu ile ilgili Hükümet nezdinde yapmış olduğunuz herhangi bir gi-rişim söz konusu mudur?

                 T.C.

              Adalet Bakanlığı 10.7.2000

     Bakan : 883

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 13.6.2000 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.-00.02-7/2176-5906/14274 sayılı yazınız.

b) 22.6.2000 tarihli ve 805 sayılı yazımız.

İlgi (a) yazı ekinde alınan, Rize Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu tarafından Bakanlığımıza yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/2176-5906 Esas No.lu soru önergesine verilen cevap örneği iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

                                 Adalet Bakanı

Sayın

Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu

Rize Milletvekili

TBMM

Bakanlığımıza yönelttiğiniz ve yazılı olarak cevaplandırılmasını istediğiniz 7/2176-5906 Esas No.lu soru önergesinin cevabı aşağıda sunulmuştur :

Bilindiği üzere, hâkim ve savcılar hakkındaki atama, nakil, terfi gibi özlük işlemlerinin tamamı Anayasanın 159 uncu maddesi uyarınca oluşturulan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yürütülmektedir.

Soru önergesinde adı geçen kişi, Şişli Cumhuriyet Başsavcısı iken, 2845 sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 6 ncı maddesi gereğince, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 4.4.2000 tarihli ve 4 sayılı kararıyla İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına atanmış ve 10.4.2000 tarihinde buradaki görevine başlamıştır.

Adı geçen hakkında, Ankara’ya gelişi sırasında, 2.5.2000 tarihinde geçirdiği trafik kazası nedeniyle 3.5.2000 tarihli “Olur”la araştırma ve incelemeye başlanmış, Adalet Başmüfettişliğince düzenlenen 5.5.2000 tarihli ve 21 sayılı ön rapor, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca görüşülerek soruşturma konusu olayın niteliğine göre ilgilinin, soruşturma sonuçlanıncaya kadar 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 77 nci maddesi uyarınca tedbiren görevden uzaklaştırılmasına ilişkin 5.5.2000 tarihli ve 511 sayılı karar verilmiş olup, soruşturma henüz tamamlanmamıştır.

İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına 10.4.2000 tarihinde atanan savcının, bu mahkemedeki faaliyetleri ile ilgili olarak hakkında herhangi bir araştırma, inceleme ve soruşturma bulunmamaktadır.

Öte yandan, 2461 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun 16 ncı maddesi uyarınca, Kurulda yapılan işlemler ve bunlarla ilgili görüşmeler “gizli” olduğundan başkaca bilgi sunulamamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

                                 Adalet Bakanı

26. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Ayasofya Müzesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/2179)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın DevletBakanı Sayın, Yüksel Yalova tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                          7.6.2000

                                        Zeki Ünal

                                          Karaman

1. Fethin sembolü olan Ayasofya Camii hangi gerekçe ile müze haline getirilmiştir?

2. Müze haline getirilirken bir kanun çıkarılmış mıdır? Çıkarılmış ise kanunun tarihi ve sayısı nedir?

3. Böyle bir kanun yoksa neye dayanılarak, müze yapılmıştır?

4. Ayasofya’yı ibadete açmayı düşünüyor musunuz? Düşünmüyorsanız sebebi nedir?

                 T.C.

DevletBakanlığı               30.6.2000

Sayı : B.02.0.006/01-1549

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 13.6.2000 tarih, A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2179-5909/14277 sayılı yazınız.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal tarafından tevcih edilen ve tarafımdan cevaplandırılmasını istediği 7/2179-5909 esas sayılı soru önergesi incelenmiştir.

Ayasofya Camii’nin tarihi vaziyeti itibariyle müzeye çevrilmesinin bütün şark alemini sevindireceği ve insanlığa yeni bir ilim müessesesi kazandıracağı cihetle müzeye çevrilmesi tasvip ve kabul olunmuş ve Bakanlar Kurulunun 24.11.1934 gün ve 2/1589 sayılı kararıyla müzeye çevrilmesi tasvip ve kabul olunarak müze yapılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

                           Dr. Yüksel Yalova

                                  DevletBakanı

27. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, batık bankalara ve bu bankalarda bulunan hesaplara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2180)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın, Recep Önal tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                          7.6.2000

                                        Zeki Ünal

                                          Karaman

1. Şimdiye kadar hangi bankalar batmıştır? Batırılan para miktarı nedir?

2. Tasarruf Mevduat Sigorta Fonunda halen ne kadar para vardır? Bu para batan bankaların kayıplarını karşılayacak mıdır? Karşılamaz ise; mevduat sahiplerinin parası hangi kaynaktan karşılanacaktır?

3. Off-Shorezedelerin bankalardaki batık paralarının toplam miktarı nedir? Bu bankaların isimleri nedir?

4. Off-Shorezedelerin batık mevduatlarının, zorunlu tasarruf fonundan karşılanacağı doğru mudur? Doğru değil ise, off-shorezedelerin zararları nereden karşılanacaktır?

                 T.C.

     Başbakanlık

             Hazine Müsteşarlığı

Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü 7.7.2000

Sayı : B.02.1.HM.0.BAK.02.02/BG.55664

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 13.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2180-5910/14278 sayılı yazınız.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın ilgide kayıtlı yazınız ekinde yeralan 7/2180-5910 sayılı soru önergesinde belirtilen hususlara ilişkin açıklamalar aşağıda yer almaktadır.

1. Mülga 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 12 ve 67 nci maddeleri gereğince 25.10.1983 tarih ve 7231 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile İşçi Kredi Bankası T.A.Ş.’nin, 25.1.1984 tarih ve 7657 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile de Türkiye Bağcılar Bankası A.Ş.’nin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme yetkileri kaldırılmış ve yönetim ve denetimleri için T. İş Bankası A.Ş. ve Vakıflar Bankası T.A.O. görevlendirilmiştir.

Müflis İşçi Kredi Bankası T.A.Ş. mudilerine nezaretçi banka aracılığıyla sigorta limiti kapsamında 1.717 milyon TL tutarında ödemede bulunulmuştur. Söz konusu avansa yürütülen faiz ve sigorta primi borcuyla birlikte 3.033 milyon TL.’ye ulaşan tutar iflas idaresince muhtelif tarihlerde yapılan ödemelerle 1.739 milyon TL.’ye düşmüştür. Adıgeçen bankanın 3.2.1999 tarihi itibariyle iflası mahkeme kararı ile kapanmıştır.

Müflis T. Bağcılar Bankası A.Ş. mudilerine ödenen toplam 3.148 milyon TL. tutarındaki avansa yürütülen faiz ve sigorta primi borcu ile birlikte 6.166 milyon TL.’ye ulaşan tutarın tamamı iflas idaresince yapılan ödemelerle kapanmıştır.

Mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununun 68 inci Maddesi gereğince bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izinleri Bakanlar Kurulunun 11, 20, 23 Nisan 1994 tarih ve sırasıyla 94/5456, 94/5483, 94/5485 sayılı Kararları ile kaldırılan T. Turizm Yatırım ve Dış Ticaret Bankası (TYT Bank) A.Ş., Marmara Bankası A.Ş. ve T. İthalat ve İhracat Bankası (İmpeksbank) A.Ş.’nin gerçek kişi tasarruf mevduatı hesap sahiplerine 92/2707 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 94/5455 no.lu Bakanlar Kurulu Kararı ile değişik 2 nci maddesi kapsamında müflis TYT Bank A.Ş. için 990.545 milyon TL, Marmara Bankası A.Ş. için 1 555 404 milyon TL, Impeksbank A.Ş. için ise 1 275 773 milyon TL olmak üzere toplam 3 821 722 milyon TL ödeme yapılmıştır. Yapılan ödemelerle ilgili olarak nezaretçi bankalar verilen avanslara, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası reeskont faiz oranlarına göre faiz yürütülmüştür. Müflis Marmara Bankası A.Ş. ve müflis İmpeksbank A.Ş.’nin avans, faiz ve sigorta primi tutarı İflas İdaresi tarafından tamamen ödenerek kapatılmıştır. Müflis TYT Bank A.Ş.’nin ise 212 417 milyon TL. borcu kalmıştır.

4389 sayılı Bankalar Kanununun geçici 3 üncü maddesi gereğince, tasfiye halindeki müflis TYT Bank A.Ş., Marmara Bank A.Ş. ve İmpeksbank A.Ş.’nin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izinlerinin kaldırıldığı tarihler itibariyle bu bankalar nezdinde hesabı bulunan bir gerçek kişiye ait Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz döviz tevdiat hesaplarının toplamının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (Fon) tarafından sigorta kapsamında nakden veya hesaben yapılan ödemeler düşüldükten sonraki bakiyesinin 1 milyar TL.’ye kadar olan kısmı, bankaların bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izinlerinin kaldırıldığı tarihte geçerli T.C. Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden ABD Dolarına çevrilerek, söz konusu Kanunun yayımlanma tarihi olan 23.6.1999 tarihinde geçerli T.C. Merkez Bankası ABD Doları döviz alış kuru üzerinden hesaplanan Türk Lirası karşılıkları 12.7.1999 tarihinden itibaren Fon tarafından tasarruf mevduatı hesabı sahiplerine ödenmektedir. 4389 sayılı Bankalar Kanununun geçici 3 üncü maddesi kapsamında Fon tarafından 16.6.2000 tarihi itibariyle Marmara Bankası A.Ş. için 573 mudiye 2 487 291 milyon TL, TYT Bank A.Ş. için 2 674 mudiye 8 053 845 milyon TL, İmpeksbank A.Ş. için ise 3 938 mudiye 17 094 958 milyon TL olmak üzere toplam 27 636 094 milyon TL. ödenmiştir.

2. 15.6.2000 tarihi itibariyle Fon’da toplam 305 trilyon TL likit varlık bulunmaktadır.

4491 sayılı Kanun ile değişik 4389 sayılı Bankalar Kanununun 15 inci Maddesinin 2 nci fıkrasının son paragrafında, “Olağanüstü hallerde, Fon Hazine Müsteşarlığından izin almak kaydıyla borçlanabileceği gibi ihtiyaç hasıl olduğunda Hazine Müsteşarlığınca Fona ikrazen verilmek üzere uzun vadeli özel tertip Devlet İç Borçlanma Senedi ihraç edilebilir”, 5 inci fıkrasının (a) bendinde “Fon mevcudunun ihtiyacı karşılayamaması durumunda bankalardan ileride doğacak prim yükümlülüklerine mahsuben bir önceki yılda ödedikleri sigorta primi toplamına kadar avans alınabilir...”, yine 5 inci fıkrasının (b) bendinde ise, “Olağanüstü hallerde, Fon kaynaklarının ihtiyacı karşılamaması durumunda Kurumun talebi üzerine Merkez Bankasınca Fona avans verilir...” hükümleri yer almaktadır.

3. Egebank A.Ş., Sümerbank A.Ş., Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. ve Yaşarbank A.Ş. aracılığıyla sırasıyla Egebank Off-Shore Ltd, Efektif Bank Off-Shore Ltd, Yurt Security Off-Shore Ltd. ve Yaşar Foreign Trade Off-Shore Ltd.’nde 4296 gerçek kişi tarafından açılan mevduat tutarı toplam 88.159 milyar TL.’dir.

4. Söz konusu mevduat hesapları bakiyesinin 20 milyar TL.’ye kadar olan kısmının aracı bankalar tarafından hak sahiplerine ödenmesine ilişkin Kanun Tasarısı hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur.

Bilgilerine arz ederim.

                                     Recep Önal

                                 Devlet Bakanı

28. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Konya-Sarayönü ve Bingöl-Osmaneli kaymakamları tarafından çocuklarını okula göndermeyen velilere para cezası verildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2182)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                          7.6.2000

                                        Zeki Ünal

                                          Karaman

Konya’nın Sarayönü İlçesi ile Bingöl’ün Osmaneli İlçesinde 8 yıllık kesintisiz eğitim yasası çıktıktan sonra, çocuklarını okula göndermek istemeyen velilere kaymakamlıklar tarafından para cezası verilmektedir.

Sorum Şudur :

Kaymakamlıkların para cezası verme yetkisi var mıdır? Var ise, hangi yasaya dayanarak vermektedir?

                 T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı                17.7.2000

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1828

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 13.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2182-5912/14280 sa-yılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın, “Konya-Sarayönü ve Bingöl-Osmaneli kaymakamları tarafından çocuklarını okula göndermeyen velilere para cezası verildiği iddiasına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun, 12.10.1983 tarih ve 2917 sayılı Kanunun 9 uncu maddesiyle değişik 56 ncı maddesi; “Muhtarlıkça veya mülkî amirce yapılan duyuruya rağmen, çocuğunu okula göndermeyen veli veya vasi veya aile başkanları”na millî eğitim müdürünün teklifi üzerine, kaymakamlarca para cezası verilmesi işleminin tesisini hükme bağlamıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Metin Bostancıoğlu

                        Millî Eğitim Bakanı

29. - Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, 4207 Sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/2184)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

                                   Bülent Arınç

                                            Manisa

Sorular : 1. Umuma açık alanlarda sigara içilmesini yasaklayan 4207 sayılı Kanunun öngördüğü cezaların uygulanabilmesini öngören yönetmelik yürürlükte midir?

2. Sigara içilmesini yasaklayan alanlarda uygulanan cezalar için, bugüne kadar toplanan para tutarı ne kadardır?

3. Sigara içenlere uygulanan cezalara ilişkin para cezalarını uygulamaya kim yetkilidir?

4. Sigara içenlere uygulanacak cezalara ilişkin bir yönetmelik yoksa, bir yönetmelik düzenlemeyi düşünüyor musunuz?

5. Sigara içenlere uygulanan cezalara ilişkin para cezalarını toplama ve kullanma için Yeşilay’a yönetmelikte yer vermeyi düşünüyor musunuz?

                 T.C.

               Sağlık Bakanlığı

Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü 4.7.2000

Sayı : B100TSH0140002.9693

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 13 Haziran 2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2184-5914/14282 sayılı yazınız.

İlgi yazınızla bildirilen Manisa Milletvekili Bülent Arınç tarafından verilen soru önergesinin cevabı yazımız ekinde yer almaktadır.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

                        Doç. Dr. Osman Durmuş

                                   Sağlık Bakanı

Soru Önergesi Soru ve Cevapları

Soru 1. Umuma açık alanlarda sigara içilmesini yasaklayan 4207 Sayılı Kanunun öngördüğü cezaların uygulanabilmesini öngören yönetmelik yürürlükte midir?

Cevap : Umuma açık alanlarda sigara içilmesini yasaklayan 4207 sayılı Kanunun amacı, kişileri tütün ve tütün mamullerinin zararlarından, bunların alışkanlıklarını özendirici reklam, tanıtım ve teşvik kampanyalarından koruyucu tertip ve tedbirler almaktır. Bahsedilen yasada yönetmelik çıkarılması ile ilgili bir husus bulunmamaktadır.

Soru 2 : Sigara içilmesini yasaklayan alanlarda uygulanan cezalar için, bugüne kadar toplanan para tutarı ne kadardır?

Cevap : Sigara içilmesini yasaklayan alanlarda uygulanan cezalar için, bugüne kadar toplanan para tutarı konusu Bakanlığımızın sorumluluğu altında değildir. Zira, Kanunu yürütmekle Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır. Yasa tüm Türkiye’de uygulanmakta ve uygulanan para cezaları İl Defterdarlıkları tarafından tahsil edilmektedir. 4207 Sayılı Kanunun 5 inci Maddesinde “Tütün ve tütün mamullerinin içilmesinin yasaklandığı ve yasağa ilişkin yazılı uyarıların bulunduğu yerlerde tütün ve tütün mamullerini içenlere, ilgili yerin yetkilisi veya amiri durumundaki kişi tarafından yazılı uyarı gösterilmek suretiyle yasağa uyması, aksi takdirde o yeri terk etmesi gerektiği bildirilir. Bu bildirime rağmen tütün ve tütün mamulleri içenler genel zabıta marifetiyle o yerden uzaklaştırılır.”, 6 ncı Maddesinde “Bu Kanunun 5 inci maddesine göre uyarıda bulunmayan tütün ve tütün mamullerinin içilmesinin yasaklandığı yerin memur olmayan yetkilisi veya amiri hakkında on mil-yon lira para cezası verilir. Uyarıya rağmen tütün ve tütün mamulü içen kişi hakkında da aynı ceza uygulanır” ifadeleri yer almaktadır. Para cezası ancak yazılı ve sözlü uyarılara uymayanlara ve-rilmektedir. Toplanan paralar, Maliye Bakanlığına aktarıldığı için tutarı hakkında ayrıntılı bilgi Bakanlığımızda mevcut değildir.

Soru 3 : Sigara içenlere uygulanan cezalara ilişkin para cezalarını uygulamaya kim yetkilidir?

Cevap : Sigara içenlere uygulanan cezalara ilişkin 4207 Sayılı Kanunun 6 ncı Maddesindeki para cezaları, aynı Kanunun 8 inci Maddesi gereğince o yerin en büyük mülkî amiri tarafından verilir.

Soru 4 : Sigara içenlere uygulanacak cezalara ilişkin bir yönetmelik yoksa, bir yönetmelik hazırlamayı düşünüyor musunuz?

Cevap : Sigara içenlere uygulanacak cezalara ilişkin bir yönetmelik düzenlenmesi çalışmaları Bakanlığımız sorumluluğuna girmemektedir.

Soru 5 : Sigara içenlere uygulanan cezalara ilişkin para cezalarını toplama ve kullanma için Yeşilay’a yönetmelikte yer vermeyi düşünüyor musunuz?

Cevap : Konu hakkında yeni yasal bir düzenleme yapılması halinde konunun Maliye Bakanlığı tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir.

                        Doç. Dr. Osman Durmuş

                                   Sağlık Bakanı

30. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, böbrek hastalığı ile organ nakli konusunda alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/2186)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Sağlık Bakanı Osman Durmuş tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasının teminini saygılarımla arz ederim.

                                          5.6.2000

                        Mustafa Niyazi Yanmaz

                                          Şanlıurfa

Ülkemizde uygulamaya konulan aşılama ve bilinçlendirme kampanyaları ile bir çok hastalığın ve dolayısıyla can kaybının önüne geçilebildiği gerçeğinden hareketle,

1. Hergün birçok vatandaşımızın hayatını kaybetmesine binlercesininde diyaliz makinalarına mahkûm yaşamalarına neden olan ve çok sinsi bir hastalık olan böbrek hastalığının önlenmesi ve korunma yolları hakkında bir kampanya yapılması düşünülmekte midir?

2. Yine bu hastalığın pençesine düşmüş insanımızın tek kurtuluş yolu olan böbrek nakli için çok büyük çaplı bir organ bağış ve bilinçlendirme kampanyası düşünülmekte midir?

3. Organ nakli konusunda hastaların doku tespiti ve nakil uyuşma bilgileri hakkında hastahenelerin tam bir işbirliği ve bilgi ağı mevcut mudur? Yoksa bu önemli konuda ne gibi çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz?

                 T.C.

               Sağlık Bakanlığı

             Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü 6.7.2000

Sayı : B100THG0100003-12337

Konu : Yazılı soru önergesi cevaplandırılması

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığına)

İlgi : 27.6.2000 tarih ve 3721 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ile gönderilen Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, 5.6.2000 tarihinde TBMM Başkanlığına vermiş olduğu ve şahsıma yöneltilen soru önergesinin cevabı ektedir.

Bilgilerinize saygılarımla arz ederim.

                        Doç. Dr. Osman Durmuş

                                   Sağlık Bakanı

Soru 1. Ülkemizde uygulamaya konulan aşılama ve bilinçlendirme kampanyaları ile bir çok hastalığın ve dolayısıyla can kaybının önüne geçilebildiği gerçeğinden hareketle,

Her gün bir çok vatandaşımızın hayatını kaybetmesine binlercesinin de diyaliz makinelerine mahkûm yaşamalarına neden olan ve çok sinsi bir hastalık olan böbrek hastalığının önlenmesi ve korunma yolları hakkında bir kampanya yapılması düşünülmekte midir?

Cevap 1. Modern tıbbın en karmaşık, ancak özellikle 20 nci yüzyılın ikinci yarısında oldukça popüler alanlardan biri haline gelen doku ve organ transplantasyonları son yıllarda ülkemizde de büyük önem kazanmaktadır.

Modern cerrahinin en karmaşık ve en sorunlu alanlarından biri olan organ transplantasyonu, tarih öncesi çağlardan bu yana güncelliğini korumuş ve tıp bilim adamlarının başlıca odak noktalarından biri olmuştur.

Son yıllarda erişilen toplumsal bilinç düzeyi, organ nakli çalışmalarını hem dünyada hem de ülkemizde daha güncel kılmıştır. Böbrek, göz, kalp, kornea, kemik iliği, deri ve karaciğer nakillerinin artık başarı ile gerçekleşebildiği ülkemizde transplantasyon çalışmalarındaki gelişmeler birçok kronik organ hastasına yeniden yaşam imkânı sağlarken, tüm dünya için geçerliliğini koruyan organ sıkıntısı sorununa her geçen gün yeni alternatif çözümler üretebilmektedir.

Bugünkü anlamıyla 1970’li yıllarda başlatılan doku ve organ transplantasyonları her ne kadar arzu edilen düzeye ulaşamamış ise de, halen yaygın olarak devam eden eğitim, organ bağışı ve kurumlararası koordinasyon oluşturma çalışmaları yakın bir gelecekte semeresini verecek ve birçok kronik organ hastası yeniden yaşama dönme olanağına kavuşacaktır.

Dünyada ve ülkemizde, insan doku ve organ transplantasyonlarına gösterilen ilgi giderek artmaktadır. Kronik böbrek hastalığı başta olmak üzere, karaciğer, kalp, akciğer, pankreas gibi iyileşme şansı bulunmayan irreversibl hastalıklarda uygulanan transplantasyon sonuçlarının toplumlarda oluşturduğu ümit ve güven, doku organ nakli olayının giderek benimsenmesine neden olmuştur.

Ülkemizde 1975 yılı ile 1999 yılı arasında toplam 4259 böbrek, 215 karaciğer, 47 kalp, 66 kalp kapağı, 4 pankreas, 9155 kornea, 958 kemik iliği transplantasyonu yapılmış, sadece 1999 yılı içinde ise 368 böbrek 47 karaciğer, 13 kalp, 6 kalp kapakçığı, 1471 kornea, 222 kemik iliği nakli yapılmıştır.

Kronik böbrek yetmezliğinin tedavi yöntemlerinden diyaliz, hastanın genel durumunu düzeltmek, su-elektrolit dengesini ve vücutta biriken toksinlerin atımını sağlayarak hayatı kaliteli bir şekil-de devam ettirmek ve transplantasyona hazırlamak için önemlidir.

Günümüzde kronik böbrek yetmezlikli hastaların % 10’nun transplantasyon olma şansı olduğu gözönüne alınırsa, kronik böbrek yetmezlikli hastaların tedavisinde diyalizin önemi anlaşılmış olmaktadır. Hastanın primer hastalığı, diyalize uyum sağlaması, diyaliz ünitesinin tedavi uygulamada yeterliliği, hastanın yaşam süresini belirlemektedir. Şartların iyi olması durumunda hastanın yaşama süresi ortalama on yıl olabilmekte, 25 yıla kadar yaşam süresi olan da bulunmaktadır.

Bugün ülkemizde ortalama milyonda 60 kişinin her yıl kronik böbrek hastası olarak toplumumuza katıldığı, bu hastalığın bir nevi orta yaş hastalığı gibi göründüğü ve hastaların çok geç hekime müracaat ettiği saptanmıştır.

Kronik böbrek yetmezliği her gün birçok vatandaşımızın hayatını kaybetmesine, binlercesinin de diyaliz makinelerine mahkûm olmalarına neden olan çok sinsi bir hastalıktır.

Bu hastalığın önlenmesinde toplumun bilgi düzeyinin artırılması ve bilinçlendirilmesi çalışmaları büyük önem taşımaktadır.

Sağlık Bakanlığımıza bağlı tüm kuruluşlarımızda, başta sağlık ocaklarımız ve devlet hastanelerimiz olmak üzere, eğitim çalışmalarımız toplumun konuyla ilgili bilinçlendirilmesi adına sürdürülmektedir. Ayrıca erken teşhis ve yeterli tedavinin de önemi yadsınamaz. Bu konuda da tüm sağlık kuruluşlarımız, ellerindeki imkânlar dahilinde çalışmaktadır.

Soru 2. Yine bu hastalığın pençesine düşmüş insanımızın tek kurtuluş yolu olan böbrek nakli için çok büyük çaplı bir organ bağış ve bilinçlendirme kampanyası düşünülmekte midir?

Cevap 2. Organ bağışını artırmak amacı ile, vatandaşlarımızın yazılı, görsel, işitsel iletişim araçları aracılığıyla bilgilendirilmesine yönelik çalışmalara ağırlık verilmektedir. Bu konuda Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Silahlı Kuvvetler, İçişleri Bakanlığı, Belediyeler, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile Sivil Toplum Kuruluşları ile işbirliği çalışmaları sürmektedir.

Soru 3. Organ nakli konusunda hastaların doku tespiti ve nakil uyuşma bilgileri hakkında hastanelerin tam bir işbirliği ve bilgi ağı mevcut mudur? Yoksa bu önemli konuda ne gibi çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz?

Cevap 3. Bilindiği gibi 1 Haziran 2000 tarih ve 24066 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği ile birlikte kalp, akciğer-kalp kapağı, karaciğer, böbrek, kornea, kemik iliği nakilleri ve immunoloji bilim kurullarımız oluşturulmuş ve çalışmalarına başlamışlardır.

Bu meyanda Ulusal Koordinasyon Kurulu ve Bölge Tıbbî Kurulları da teşkil edilerek Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Sistemi (UKS) oluşturulacaktır.

Böylelikle organ ve doku nakli ile ilgili ulusal bir organizasyon başlatılmış, yasal dayanağı belirlenmiş olup konu ile ilgili çalışmalarımız hızla devam etmektedir.

Bakanlığımız organ ve doku nakli ile ilgili hizmetlere çok büyük önem vermekte olup yıllık transplantasyon sayılarını 4 kat artırmayı amaçlamaktadır.

31. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, doğum sonrası ücretsiz izin uygulamasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/2187)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasının teminini saygılarımla arz ederim.

          5.6.2000

           Mustafa Niyazi Yanmaz

          Şanlıurfa

 

Çalışmakta olan hanımların doğum sonrası aldıkları ücretsiz izin döneminde hem maaş alamamaları hem de primlerinin yatmaması çalışan anneleri büyük sıkıntıya sokmaktadır. Ailenin korunması ve çalışanların mağduriyetlerinin önlenmesi için Bakanlığın sınırlı imkânları da dikkate alınarak doğum izni alan çalışanlara az miktarlarda da olsa maaş ve prim takviyesi yapılması düşünülmekte midir?

 

                 T.C.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

              Sosyal Güvenlik Kuruluşları

               Genel Müdürlüğü

                Sayı: B.13.0.SGK.0.13.00.01/5623-018410                13.7.2000

Konu: Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 22.6.2000 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6113 sayılı yazınız.

Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz tarafından hazırlanan çalışanlara, doğum sonrası verilen ücretsiz izin sürelerinde Bakanlığımızca ekonomik katkı sağlanmasına ilişkin 7/2187-5926 Esas No.lu yazılı soru önergesi incelenmiştir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 6.7.1995 tarih ve 562 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesi ile değişik 108 inci maddesi ile;

Devlet memurunun bakmaya mecbur olduğu veya memur refakat etmediği takdirde hayatı tehlikeye girecek ana, baba, eş ve çocukları ile kardeşlerinden birinin ağır bir kaza geçirmesi veya önemli bir hastalığa tutulmuş olması hallerinde,bu hallerin raporla belgelendirilmesi şartıyla Devlet memurlarına,istekleri üzerine en çok altı aya kadar aylıksız izin verilebileceği ve aynı şartlarla bu sürenin bir katına kadar uzatılabileceği,

Devlet memurlarına 10 hizmet yılını tamamlamış olmaları ve istekleri halinde memuriyet süreleri boyunca ve bir defada kullanılmak üzere altı aya kadar aylıksız izin verilebileceği,

Doğum yapan memurlara istekleri halinde en çok oniki aya kadar aylıksız izin verilebileceği,

Yetiştirilmek üzere (bursla gidenler dahil) yurt dışına Devlet tarafından gönderilen öğrenci ve memurlarla, yurt içine ve yurt dışına sürekli görevle atanan memurların eşlerine memuriyetleri süresince her defasında bir yıldan az olmamak üzere en çok dört yıla kadar aylıksız izin verilebileceği,

Muvazzaf askerliğe ayrılan memurların askerlik süresince görev yeri saklı kalarak aylıksız izinli sayılacakları,

hükme bağlanmıştır.

25.8.1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 2869 sayılı Kanunla değişik 70 inci maddesinin son fıkrasında ise, “isteği halinde kadın işçiye,doğumdan sonraki 6 haftadan sonra 6 aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu süre, ücretli izin hakkının hesabında nazara alınmaz” hükmüne yer ve-rilmiştir.

Açıklandığı üzere, Devlet memurlarına doğum sonrası ücretsiz izin dışında maddede sayılan diğer zorunlu nedenlerle de istekleri üzerine ücretsiz izin verilebilmekte, bu nedenle uygulama oldukça geniş kitlelere yaygınlaşabilmektedir.

Diğer taraftan; 6.7.1995 tarihli ve 562 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 16 ncı maddesi ile 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa eklenen Ek 72 nci maddede, personel kanunlarına göre aylıksız izinli sayılanlardan, aylıksız izinli olarak geçen sürelere ilişkin kesenek ve karşılıklarını istekleri halinde her ay veya aylıksız izin süresinin bitim tarihini takip eden üç ay içinde; başvurmaları ve başvuru tarihindeki katsayılar ve emekli keseneğine esas aylığın hesabına ait diğer unsurlar ile kesenek ve karşılık oranları esas alınmak suretiyle hesaplanacak kesenek ve karşılıklarını defaten ödemeleri halinde aylıksız geçen izin sürelerinin emeklilik yönünden eski derecelerinde değerlendirileceği, hükme bağlanmıştır.

Bakanlığımız bütçe kalemleri arasında, doğum sonrası ücretsiz izin verilen çalışanlara aylık ve sigorta primlerine karşılık olmak üzere ekonomik katkı sağlanmasına imkan verecek ödenek bulunmadığı gibi, önergede belirtildiği şekilde, yalnızca doğum sonrası ücretsiz izin alanlar için yapılacak bu uygulama, diğer zorunlu nedenlerle ücretsiz izin kullanmak durumunda kalanların da bu yönde haklı isteklerine yol açacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

                                 Yaşar Okuyan

                        Çalışma ve Sos. Güv. Bakanı

32. - Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan’ın olağanüstü hal uygulaması nedeniyle Güneydoğu Anadolu’da yaşanan sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2188)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

                                          9.6.2000

                                  Osman Aslan

                                       Diyarbakır

1. Güneydoğu Bölgemizde 20 yılı aşkın bir süredir olağanüstü hal uygulaması devam etmektedir. Gerek mevcut koalisyon ortakları ve partiniz gerekse diğer siyasî partilerin, seçim propagandalarında bu uygulamaya karşı olduklarını ve iktidara geldiklerinde mutlaka bölgede olağanüstü halin kaldırılacağını beyan ettiklerini biliyoruz.Ancak, yaklaşık iki yıldır bölgede şiddet atmosferinin sona ermesi, huzur ve güven ortamının sağlanmasına rağmen bu uygulamanın sürdürülmesinin gerekçelerini açıklar mısınız?

2. Anayasamızın 119 ve 120 nci maddelerine göre, tabii afetler ve ağır ekonomik bunalım sebebiyle, şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması durumlarında olağanüstü hal ilan edilebilir.

Buna göre, 17 Ağustos 1999’da Marmara bölgesinde meydana gelen ve ulusça hepimizi derin bir üzüntüye sevkeden 7,2 şiddetindeki deprem nedeniyle, o bölgede gerçek ve tüzel kişilerin si-gorta primleri, vergi, kredi, elektrik vb. tüm borçları ya affedilmiş ya da ertelenmiştir.

Oysa, 20 yılı aşkın bir süredir Güneydoğu bölgemizde her gün 8 şiddetinde depremler olmaktadır. Ağır ekonomik bunalım, işsizlik, sefalet ve bu yılki kuraklığın da dikkate alınarak, benzer desteklerin Güneydoğu bölgesine niçin verilemediğini açıklar mısınız?

3. Çeşitli dönemlerde T.C. Hükümetlerince bölge için ek kalkınma önlemlerinin gündeme getirildiği bilinmektedir. Sizin üç dönemdir Başbakanlık yaptığınız süreler içinde sayıları yaklaşık 10’u bulan ekonomik kalkınma paketleri bölge halkına sunulmuş ve tamamı boş çıkmıştır. Artık şaka gibi gelen bu paketlerden usanan bölge halkı ümitsizliğe sürüklenmiş ve yönetime olan güvensizlikleri daha da artmıştır.

Hal böyle iken, son günlerde GAP Master Planı çerçevesinde bölgenin sosyo-ekonomik kalkınması yönünde tekrar popülist bir propaganda yapıldığı müşahade edilmekte; ancak prog-ramın finansal boyutuna hiç değinilmemektedir.

Bu itibarla, uygulanması düşünülen Doğu ve Güneydoğu sosyo-ekonomik kalkınma prog-ramının kapsamını ve finansman kaynaklarını açıklarmısınız?

4. Terör nedeniyle boşaltılan köy ve mezarlardan başta Diyarbakır olmak üzere belli bazı illere büyük göçler yaşanmış ve bu illerde hayat felce uğramıştır. Yine güvenlik nedeniyle bölgede insan ve hayvan girişine yasaklanmış çok sayıda otlak ve meralar bulunmaktadır. Bu yılki kuraklık ve Et-Balık Kombinalarının arsa-arazi mafyasına peşkeş çekildiği de dikkate alındığında, bölgenin en büyük geçim kaynağı olan hayvancılık bitme noktasına gelmiştir.

Öte yandan, IMF ile imzalanan Stand-by anlaşması ile tarımda sübvansiyonlar kaldırılmakta ve gelir ödeme sistemine geçilmektedir. Bu uygulama, tamamen örgütsüz olan bölge çiftçisini de bitirecektir.

a) Bölgede tarım ve hayvancılığı geliştirici ve istihdamı artırıcı hedef ve programlarınız var mıdır?

b) Tarımda sübvansiyonun kaldırılarak gelir ödeme sistemine geçilmesinin çiftçi üzerindeki olumsuz etkilerini minimize edecek önlemleriniz nelerdir?

5. Yapılan bilimsel bir araştırmada, Diyarbakır’da 2 500 sokak çocuğu bulunduğunu ortaya koymaktadır. Çöplüklerde ekmek toplama, dilencilik, hırsızlık gibi olaylar hızla artmakta ve işsizlik çığ gibi büyümektedir.Gerek genel bütçeden aldığı pay, gerekse bütçe dışı gelirleri ile birçok icracı bakanlıktan daha büyük bir bütçeye sahip olan Başbakanlığa bağlı SHÇEK’in döneminizde hiçbir açılım sağlayamadığı da bilinen bir gerçektir.

Bu bağlamda;

a) Sayıları 2 500’ü aşan sokak çocuklarına yönelik Diyarbakır’da SHÇEK’in herhangi bir yatırımı, önlem ve politikası var mıdır?

b) Köye dönüş projesi çerçevesinde bağlı birimlerinizde ne gibi çalışmalar yapılmaktadır? Bu alanda somut bir program ve finansman kaynakları mevcut mudur?

c) Bölgedeki sefaletle mücadelede Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonunun ne gibi katkıları olmaktadır?

                 T.C.

              İçişleri Bakanlığı

      Olağanüstü Hal Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı  4.8.2000

                Sayı: B050OGS0000000/217

Konu: Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 27.6.2000 gün ve 3092 sayılı yazısı.

Diyarbakır Milletvekili Sayın Osman Aslan’ın Sayın Başbakanımız tarafından cevaplandırılması istenilen yazılı soru önergesi Bakanlığımız tarafından hazırlanıp maddeler halinde aşağıya çıkarılmıştır.

1. Ağustos 1999 tarihinden itibaren bölgede terör eylemlerinde büyük bir düşüş olmuşsa da, terörle ilgili analitik değerler ve PTÖ’nün bugünkü durumu dikkate alındığında, OHAL’in ilan edildiği 1987 yılına göre, bölgede kamu düzenini ciddi şekilde bozan terörist faaliyetler tam olarak ortadan kalkmamıştır.

Terör tehlikesi tam olarak ortadan kalkmadan veya en alt düzeye düşürülmeden, OHAL’in kaldırılması, terörün kısa sürede canlanmasına ve yıllardır sarfedilen maddi ve manevi tüm emeklerin bir anda yok olmasına sebebiyet verebilir.

Bu nedenle; terör örgütünün tamamen etkisiz hale getirilmesi için OHAL’in bir süre daha devam etmesinde fayda görülmektedir.

2. Bölgede ekonomik hayatın canlandırılması, işsizliğin ortadan kaldırılması için bölgedeki yatırımların teşviki amacıyla; 4325 Sayılı “Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Bilindiği gibi, söz konusu kanunla Gelirler ve Kurumlar Vergisi İstisnası, SSK Primlerinden İstisna diğer Vergi, Resim ve Harçlardan İstisnalar, Ucuz Enerji Kullanımı ve Bedelsiz Arsa Tahsisi gibi teşvikler getirilmiştir.

Yine, 7 Mart 1998 tarih ve 23279 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan, Küçük ve Orta Boy İşletmelerin Yatırımlarında Devlet Yardımları hakkındaki karar ile (KOBİ Kararnamesi) özkaynak oranının % 10’a düşürülmesi, diğer yörelere göre faiz oranlarının düşük tutulması gibi uygulamaların bölgenin ekonomik ve ticari hayatına önemli katkılar sağladığı, istihdam yaratıcı faaliyetleri arttırdığı gözlenmektedir.

Ayrıca 5 Mart 1999 tarih ve 23630 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan, 99/12477 sayılı Bakanlar Kurulu Kararınca: “Yarım Kalmış İşletme Sermayesi Yetersizliği Nedeniyle İşletmeye Geçememiş veya Kısmen İşletmeye Geçmiş Yatırımların Ekonomiye Kazandırılmasına Daire Karar” gereğince Türkiye Kalkınma Bankasınca OHAL ve Mücevir (11) İl’de yatırım kredilerinin % 20 faizli 2 yıl ödemesiz ve toplam 5 yılda 7 eşit taksitle geri ödeneceği, işletme kredilerinin ise % 30 faizli, bir yıl ödemesiz toplam 3 yılda ve 5 eşit taksitle geri ödeneceği düzenlenmiştir.

Bölgenizde kredi kullanan müessese sayısının 63’ü Anonim, 22’si Limited şirket olmak üzere toplam 85’tir. Bu şirketlere 6.4 trilyon TL. yatırım 5.7 trilyon TL., işletme kredisi olarak verildiği, toplam verilen kredi miktarının 12 trilyonu aştığı tespit edilmiştir. Böylece bu şirketlerden 36’sının Gıda Sektöründe, 30’unun İmalat Sektöründe, 3’ünün Sağlık Sektöründe, 4’ünün Tekstil Sektöründe ve 12’sinin de Turizm Sektöründe mal ve hizmet üretimine olanak sağlamış bulunmaktadır.

Diyarbakır 75 inci Yıl Çocuk ve Gençlik Merkezi Şubat 1999’dan bu yana sokakta çalışan ve zaman zaman sokakta yatmayı alışkanlık haline getirmiş çocukların sorunlarını çözmeye yönelik hizmet vermektedir.

Diyarbakır 75 inci Yıl Çocuk ve Gençlik Merkezi 7 500 metrekare alanı kaplamaktadır. Bu alanın 1 500 metrekaresi kapalı alan olup, eski Tekel İçki Fabrikasının yeridir. Toplam 25 odası olan binada 1 yemekhane de mevcuttur. 6 000 metrekarelik açık alanda ise 1 halı saha, 1 voleybol-basketbol sahası ile yeşil alan mevcuttur. Binanın restorasyonunu ve halı sahayı SHÇEK inşa ettirmiştir. Voleybol-basketbol sahası GAP İdaresi tarafından, bahçe düzeni ile çevre duvarları üstüne koruluklar ise Diyarbakır Çevre Vakfınca yapılmıştır.

Bu merkezden yararlanan 255 çocuk vardır. Bu çocuklardan 23’ü kız, 232’si ise erkektir. Bunlardan okula giden çocuk sayısı 127, gitmeyen çocuk sayısı ise 97’dir. Bunlardan 21 çocuğun önümüzdeki Eğitim Öğretim Döneminde okula başlaması planlanmaktadır. Bu yıl okulu bırakan çocuk sayısı 10’dur.

Bölge Valiliğinde terör olayları nedeniyle göç eden vatandaşlarımıza yönelik olarak 5 853 adet konut yaptırılarak şahıslara dağıtılmış olup, konutlar için toplam 366 639 350 000 TL. harcanmıştır.

İçişleri Bakanlığının 2000 yılı yatırım programında, Köye Dönüş ve Rehabilitasyon kapsamında sorumluluk bölgemizdeki 6 il’e yönelik yaklaşık 2.8 trilyon ödenek ayrılmış olup, ayrıca Valiliklerce İl Özel İdarelerinden ayrılan kaynaklarca da Köye Dönüş desteklenmektedir.

3. GAP Master Planının revizyon ve güncelleştirme çalışmaları ile, daha önceki Master Planda ağırlık ve önem verilen enerji ve sulama yatırımlarına ek olarak bölgenin değişen demografik, çevresel ve ekonomik koşullarını da dikkate alacak şekilde 2010 yılı perspektifi için hedef ve stratejiler ortaya konulacaktır.

Toplam yatırım tutarı 32 milyar Dolar olan GAP’a bugüne kadar yapılan harcama tutarı 14 milyar Dolardır. GAP kapsamındaki yatırımların gerçekleşme oranı % 44’dür. Yapılan harcamaların büyük bir bölümü ulusal kaynaklarla karşılanması planlanmaktadır.

GAP kapsamında ele alınan enerji projelerinin % 62’si işletmede, % 12’sinin yatırımı sürmekte, % 19’unun projesi hazır ve % 7’si ise planlama aşamasındadır.

Proje kapsamında bugüne kadar sulama ve enerji amaçlı 10 proje ve sulama amaçlı 8 proje tamamlanmıştır.

Bölgede 1.8 milyon hektarlık alanın sulaması hedeflenmiştir. Bugün için, bu hedefin henüz % 12’si (212 bin hektar) gerçekleştirilmiş olmasına rağmen; Güneydoğu Anadolu Bölgesi tarım sektörü Gayri Safi Yurtiçi Hasılası, 1987-1997 yılları arasında, yıllık ortalama % 5.3 değeriyle Türkiye ortalamasının (yüzde 1.2) oldukça üzerinde bir büyüme hızına sahip olmuştur.

Doğu Anadolu Bölgesi için ise; bölgenin diğer bölgelere göre geride olan sosyo-ekonomik gelişmesini hızlandıracak, özel sektörün bölgede gelişmesini sağlayacak ve uygun yatırım iklimini oluşturacak, politika ve uygulamaları ortaya koymak üzere, Doğu Anadolu Projesi (DAP) Ana Planı hazırlanmaktadır.

Ana Plan çalışmasının tamamlanması ile birlikte, 8 inci Plan döneminde, DAP Ana Planı uygulamaya konulacaktır.

4. Diyarbakır Et ve Balık Ürünleri Kombinası bölge ve il hayvancılığı için büyük önem taşımakta ve amaca uygun olarak yapılmış ve yüksek kapasiteli olması muayenelerin yapılıyor ve yan ürünlerin değerlendiriliyor olması, bölge hayvancılığı için önem taşıması nedeniyle bir süre daha özelleştirilmemesinde fayda görülmektedir.

Diyarbakır Et ve Balık Ürünleri Kombinasının özelleştirme kapsamından çıkarılarak kurum tarafından bir süre daha faaliyetine devam etmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca da uygun görülmekte olup ancak bu durumunda gerekli bakım ve onarım yapılıp, belgeleri tamamlanarak çalışma izni alması ve personel yönünden takviye yapılması gerekmektedir.

Ülke hayvancılığının geliştirilmesi ve desteklenmesi, hayvancılığımızın sürdürülebilir bir faaliyet haline getirilmesi, yetiştiricilerimizin gelir düzeyini yükseltmek ve girdi maliyetlerini düşürmeye yönelik olarak “Hayvancılığın Desteklenmesi Hakkındaki 2000/467 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı” 10.5.2000 tarihinde, karar ile ilgili Uygulama Esasları Tebliği de 2.6.2000 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Kararname kapsamında; yem bitkileri üretiminin teşviki, yurt içinde belgeli damızlık yetiştiriciliğini teşvik etmek ve suni tohumlama yaptıranlar ile bu konuda yatırım yapacak olanların desteklenmesi sağlanacaktır.

Hayvancılığımızın en önemli ürünü olan süt üretimini artırmak, süt ve süt ürünlerini sağlıklı bir şekilde tüketiciye ulaştırmak, piyasa istikrarını sağlamak için üretici-sanayici ile ilgili kuruluşların temsilcilerinden oluşan “Millî Süt Konseyi” kurularak bu konuda bir kanun tasarısının çıkarılmasına çalışılmaktadır.

Damızlık süt sığırcılığı işletmesi kuran üreticilerimizin, yurt içinden sağlanamaması halinde, ihtiyaçların karşılanması için en az 100 baş olmak üzere; yurt dışından ithal edilmesine özel izin verilmektedir.

Doğu ve Güneydoğu sınırlarımızdan, sınır ticareti adı altında ülkemize giren kaçak hayvan girişlerinin önüne geçilerek, yetiştiricilerimizin aleyhine oluşan haksız rekabet ortadan kaldırılmış olup, aynı zamanda bu yolla ülkemize giren bulaşıcı hastalıkların riski de azaltılmıştır.

Arz ederim.

                               Sadettin Tantan

                                 İçişleri Bakanı

                        OHAL Koor. Krl. Başkanı

33. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, patatese uygulanan KDV oranına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/2189)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Maliye Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

                           Mehmet Elkatmış

                                          Nevşehir

Ülkemizde patatesten un yapılması ve patates unu tüketimi yaygın değildir. Bu nedenle de patates üreticileri ürünlerini değerlendiremediklerinden dolayı sıkıntıya düşmektedirler.

Buğday ununun KDV oranı % 1 olduğu halde, patates unundaki KDV oranı % 17 nispetindedir. Bu durum patates ununun ekmekte kullanımını engelleyen bir faktördür. Patates unundaki KDV oranının da buğday unundaki gibi % 17’den % 1’e düşürülmesi ekmeğe patates unu katılmasını cazip hale getirecektir. Bu durumda hem üreticinin patatesi değerlenecek hem de patates sanayi gelişecektir. (Türkiye’de patates unu üreten sadece SATUTES adında bir fabrika mevcuttur ve bu fabrika da çok düşük kapasiteyle çalışmaktadır) Hem de daha kaliteli ve sağlıklı ekmek üretilecektir.

Sorular

1. Patatese uygulanan % 17 oranındaki KDV oranının, buğday vs. unlardaki gibi %1’e düşürülmesini düşünmekte misiniz?

2. Bu konuda bir çalışma var mı? Yoksa bir çalışma başlatmayı düşünüyor musunuz?

                 T.C.

             Maliye Bakanlığı

(Gelirler Genel Müdürlüğü)

                Sayı: B.07.0.GEL.0.52.5228-88-33574                12.7.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi: 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2189-5928/14351 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekinde yer alan soru önergesinde, patates unu teslimlerinde katma değer vergisi oranının % 17’den % 1’e düşürülmesi talebi ile ilgili olarak Bakanlığımız görüşü sorulmaktadır.

Dünya ölçeğinde kendisini gösteren resesyon karakterli global kriz ülkemize de yansıyarak hemen hemen bütün sektörlerde talep daralması şeklinde ortaya çıkan benzer olumsuz etkiler yaratmıştır.

Patates unu teslimlerinde katma değer vergisi oranının % 17’den % 1’e indirilmesi, aynı sorunları yaşayan diğer sektörlerin benzer taleplerini özendirecek ve haklı kılacaktır. Bunun yaratacağı gelir kaybı ise enflasyonla mücadelenin en önemli unsurlarından birisi olan kamu finansman dengesi üzerinde telafi edilemeyecek olumsuz etkiler yaratacaktır.

Öte yandan, böyle bir uygulama, patates unu üreticilerinin % 17 ve % 8 oranına tâbi girdileri nedeniyle yüklenilen vergilerin % 1 olarak tahsil edilen vergilerle telafi edilememesi sonucunu doğuracak ve üreticilerin üzerinde bir vergi yükünün kalmasına yol açacaktır. Katma Değer Vergisi Kanununda 4369 sayılı Kanunla yapılan değişikliğe göre, indirilemeyen bu vergiler mükellefe takvim yılları itibariyle ve belli bir miktarı aşması koşuluyla iade edilebilmektedir. Ancak bu prosedürün tamamlanması uzun bir süreyi kapsadığı için üreticiler açısından, finansman yükü doğurmaktadır.

Açıklanan bu hususlar çerçevesinde, patates unu teslimlerinde katma değer vergisi oranının % 1’e indirilmesi, bu aşamada uygun mütalaa edilmemektedir.

Ancak ileride meydana gelebilecek konjonktürel farklılıkların yaratabileceği yeni oluşumlar karşısında konu ile ilgili yeni çalışmaların yapılabileceği tabiidir.

Bilgi edinilmesini arz ederim.

                                      Sümer Oral

                                Maliye Bakanı

34. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, yurt dışındaki tutuklu ve hükümlü vatandaşlarımıza ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/2190)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Adalet Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                           Mehmet Elkatmış

                                          Nevşehir

Yurt dışındaki vatandaşlarımızdan bazılarının işledikleri çeşitli suçlardan dolayı ceza evlerinde tutuklu veya hükümlü oldukları görülmektedir. Bu vatandaşlarımız ve yakınları devletin kendileriyle ilgilenmediklerinden yakınmaktadırlar.

Sorular

1. Hangi ülkelerde kaç vatandaşımız tutuklu veya hükümlü olarak ceza evlerindedir?

2. Yurt dışında hükümlü ve tutuklu vatandaşlarımıza ne gibi hukuki veya diğer maddi ve manevi yardımlar yapılmaktadır. Şayet böyle bir yardım yapılmıyorsa bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 22.6.2000 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2190-5929/14352 sayılı yazınız.

b) 27.6.2000 tarihli ve 823 sayılı yazımız.

İlgi (a) yazınız ekinde alınan, Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış tarafından Bakanlığımıza yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/2190-5929 Esas No.lu soru önergesinde yer alan hususlarla ilgili cevapların derlenebilmesi için ilgi (b) yazımızla, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 99 uncu maddesinin beşinci fıkrası uyarınca bir aylık ek süre verilmesi istenmiştir.

Söz konusu önergesine verilen cevap örneği iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

                                 Adalet Bakanı

Sayın Mehmet Elkatmış Nevşehir Milletvekili TBMM

Bakanlığımıza yönelttiğiniz ve yazılı olarak cevaplandırılmasını istediğiniz 7/2190/5929 Esas No.lu soru önergesinin cevabı aşağıda sunulmuştur:

Bilindiği üzere, katılmamız 20.5.1975 tarih ve 1901 sayılı Kanunla uygun bulunan ve 27.9.1975 tarihli ve 15369 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan “Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi”nin 36 ncı maddesinde;

“ 1. Gönderilen Devletin uyruklarına ilişkin konsolosluk görevlerinin yerine getirilmesinin kolaylaştırılması amacıyla:

a) Konsolosluk memurları gönderen Devlet’in uyrukları ile görüşmek ve onları ziyaret etmek serbestisine sahip olacaklardır. Gönderen Devlet’in uyrukları da keza konsolosluk memurları ile görüşmek ve onları ziyaret etmek serbestisine sahip olacaklardır.

b) İlgili talep ettiği takdirde kabul eden Devletin yetkili makamları gönderen Devletin bir uyruğunun gönderen Devlet Konsolosluğu görev çevresinde tutuklanmasından, hapsedilmesinden veya önleyici mahiyette veya herhangi bir şekilde göz altına alınmasından vakit geçirmeksizin söz konusu konsolosluğu haberdar edeceklerdir. Tutuklanmış, hapsedilmiş veya önleyici mahiyette veya herhangi bir şekilde göz altına alınmış olan kişiden konsolosluğa hitaben sadır olmuş her türlü haber, keza alınan makamlarca derhal konsolosluğa intikal ettirilecek ve yine bu makamlar, bu bentle tanınmış olan haklar hakkında ilgili kişiye gecikmeksizin bilgi vereceklerdir.

c) Konsolosluk memurları, hapsedilmiş, önleyici mahiyette veya herhangi bir şekilde göz altına alınmış olan gönderen Devlet’in uyruğunu ziyaret etmek, onunla görüşmek ve muhaberatta bulunmak ve onun mahkemeler önünde temsilini sağlamak hakkına sahiptirler. Konsolosluk memurları, keza kendi konsolosluk görev çevresinde, bu hükmün yerine getirilmesi amacıyla hapsedilmiş veya göz altına alınmış olan gönderen Devlet’in uyruğunu ziyaret etmek hakkına sahiptirler. Bununla beraber, konsolosluk memurları, hapsedilmiş veya önleyici mahiyette veya herhangi bir şekilde göz altına alınmış bulunan bir vatandaşın açıkça muhalefet etmesi halinde, bu vatandaş lehine müdahalede bulunmaktan kaçınacaklardır.

2. Bu maddenin 1 inci fıkrasında istihdaf olunan haklar, kabul eden Devlet’in kanun ve düzenlemeleri çerçevesinde kullanılacaktır. Bununla beraber, bu kanun ve düzenlemeler bu maddeyle tanınmış olan hakların tam olarak kullanılmasına imkân vereceklerdir” hükmü yer almaktadır.

Bu düzenleme uyarınca, yabancı ülkelerde bulunan vatandaşlarımızın izin verdiği ölçüde ve istediği takdirde konsolosluklarımıza bilgi iletildiğinden, yabancı ülkelerde tutuklu ve hükümlü olarak bulunan vatandaşlarımızla ilgili kayıtların sağlıklı bir şekilde tespiti mümkün olamamakla birlikte, konu hakkında Dışişleri Bakanlığından alınan bilgiler ekli listede sunulmaktadır.

Öte yandan, anılan Sözleşme hükmü uyarınca, Konsolosluk memurları, görevli bulundukları ülkede tutuklu veya hükümlü olarak bulunan vatandaşlarımızı ziyaret etme, görüşme ve haberleşme hakkının yanında, mahkemeler nezdinde temsilini sağlamak hakkına da sahip bulunmaktadırlar.

Ayrıca, diğer ülkelerde hükümlü olarak bulunan vatandaşlarımızın yargılanmalarına ilişkin olmayan konulardaki bilgi taleplerinin gereği Bakanlığımızca yerine getirilmekte, örneğin, bakiye hürriyeti bağlayıcı cezasının Türkiye’de infazı talepleriyle ilgili olarak Bakanlığımızca gerekli bilgiler verilerek, kendilerine yardımcı olunmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

                                 Adalet Bakanı

KOGY - I

Ülke                   Tutuklu/Hükümlü

  ABD                  6   Tutuklu ve hükümlü vatandaşlarımız ziyaret edilmekte, kendile-                                                      rine hukukî konularda yardımcı olunmakta ve imkânlar ölçüsünde                                    maddî yardım yapılmaktadır.

  ALMANYA 4765   Tutuklu ve hükümlü vatandaşlarımız ziyaret edilmekte ve istekleri                                                 yerine getirilmeye çalışılmaktadır. Tutuklu ve hükümlü vatandaş-                                    larımıza hukukî konularda yardım edilmektedir.

  AVUSTRALYA   36  Avustralya’da tutuklu ve hükümlü olarak cezaevlerinde bulunan                                                      vatandaşlarımız aynı zamanda Avustralya vatandaşlığına da sahip-                                                         tirler. Kendileriyle ve yakınlarıyla temasa geçilmekte ve her türlü                                                           yardım yapılmaya çalışılmaktadır. İhtiyaç halinde, adlî makamlar                                                   nezdinde girişimde bulunulmaktadır.

  AVUSTURYA   215   Vatandaşlarımız temsilciliklerimiz mensuplarınca ziyaret edilmek-                                         tedir.

  BELÇİKA     578   Vatandaşlarımız temsilciliklerimiz mensuplarınca ziyaret edilmek-                                         tedir.

  DANİMARKA   50   Vatandaşlarımız olanaklar ölçüsünde ziyaret edilmektedir.

  FİNLANDİYA  3   Vatandaşlarımızla olanaklar ölçüsünde temas kurulmaktadır.

  FRANSA       477   Vatandaşlarımız temsilciliklerimiz mensuplarınca ziyaret edilmek-                                         tedir.

  HOLLANDA  15   Hollanda’daki uygulamaya göre yabancı temsilcilikler tutuklu va-                                                 daşlarını resen ziyaret edememektedir. Ziyaret ilgili kişinin ceza-                                                          evi yönetimine bu amaçla başvurması halinde mümkün olabilmek-                                      tedir.

                                  Cezaevi koşullarından şikâyetçi olan vatandaşlarımız, gerek Bü-                                                   yükelçiliğimiz gerekse Başkonsolosluklarımız ilgili görevlilerince              ziyaret edilmekte şikâyetleri dinlenmekte, kitap, dergi gibi istek-

                                  leri yerin getirilmektedir.

                                  Hükümlü Vatandaşlarımızın geri kalan kısmını Türkiye’de çekmek    istemeleri halinde yetkili makamlar nezdinde girişimde bulunul-                                                     maktadır.

  İNGİLTERE  175   Bu rakamlara aynı zamanda İngiltere veya diğer bir ülke vatandaş-                   lığı bulunan ve kayıtları Türk uyruklu olarak geçmeyen mahkûm                                    ve tutuklularla toplam sayı 200’e çıkabilecektir.

                                  Tutuklu ve Hükümlü vatandaşlarımız cezaevlerinde ziyaret edil-                                               mektedir.

  İRLANDA         -   İrlanda’daki hapishanelerde Temmuz 2000 itibariyle tutuklu ve                                                  hükümlü vatandaşımız bulunmamaktadır.

  İSPANYA       54   Vatandaşlarımız olanaklar ölçüsünde ziyaret edilmektedir.

  İSVEÇ              26   Vatandaşlarımız olanaklar ölçüsünde ziyaret edilmektedir.

 

Ülke                       Tutuklu/Hükümlü

  İSVİÇRE          41   Vatandaşlarımız temsilcilikler mensuplarınca ziyaret edilmektedir.

  İTALYA        115

  İZLANDA             Oslo Büyükelçiliğimiz akreditedir.

  JAPONYA        4   Japonya’da tüm tutuklanan ve yargılanan yabancılar için ihtiyaç                                                        duyulması halinde avukat, tercüman vs. hukuki gereksinimler Ja-                                        pon makamlarınca karşılanmaktadır. Hapishanedeki vatandaşları-                                              mızla ilgili olarak Japon yetkililerle sürekli olarak temas halinde                                                       kalınmakta vatandaşlarımız ziyaret edilmektedir.

  KANADA         7   Vatandaşlarımızla olanaklar ölçüsünde temas kurulmaktadır.

  K.K.T.C.         74   Bakiye hürriyeti bağlayıcı cezalarının Türkiye’de infazını isteyen                                                       T.C.  uyruklu  mahkûmlardan  talepleri  uygun görülenlerin müra-                                      caatları Bakanlığımıza iletilmektedir.

                                  Mahkûmların genel ve sağlık durumları hakkında cezaevi yöne-                                             timlerinden düzenli olarak bilgi alınmaktadır.

                                  Ziyaret edilmekte ve şikayetleri dinlenmektedir. Kimi durumlarda                                        maddi yardım yapılmaktadır.

  NORVEÇ           -   Norveç’te tutuklu veya hükümlü olarak bulunan vatandaşlarımızın                                       sayısı  konusunda  Norveç  makamlarından  bilgi  akışı  sağlanma-                                 maktadır.

                                  Norveç’li yetkililer, bunun Viyana Konsolosluk Sözleşmesinin 36                                       ncı madde (b) fıkrasından kaynaklandığını öne sürmektedirler.                                           Bilindiği üzere söz konusu fıkra tutuklu/hükümlü kişilere isteme-                                           dikleri takdirde Konsolosluk görevlileri ile görüşmeme hakkı tanı-                                                           maktadır. Ancak, önceki yıllarda görüşülen bazı tutuklu ve hüküm-                               lü vatandaşlarımız, Norveç’li yetkililerin kendilerine, arzu ettikle-                                                       ri takdirde Konsolosluk görevlileriyle görüşme haklarının bulun-                                                        duğunu bildirmediklerini ifade etmişlerdir.                                                                        Ayrıca, Norveç çifte vatandaşlık tanımadığından, Norveç vatanda-                                        şı Türkleri’de Norveçli saymakta ve bu nedenle bunlar hakkında                                         da Büyükelçiliğimize bilgi verme gereğini duymadıkları düşünül-                                                     mektedir.

  PORTEKİZ     11   Vatandaşlarımızla olanaklar ölçüsünde temas kurulmaktadır.

  YENİ ZELLANDA         -   Temas edilen yetkili makamlarından Yeni Zellanda cezaevlerinde                                             Türk vatandaşı bulunmadığı öğrenilmiştir.

  YUNANİSTAN   92   Vatandaşlarımıza arzuladıkları takdirde avukat bulmada yardımcı                                      olunmakta, tercümanlık yapılmakta, sık sık cezaevi yetkilileri ile                                                               görüşülmekte ve çeşitli sorunlarına çözüm bulunmaktadır.


KOGY - II                TEMMUZ’00

Temsilciliğin Adı      Tutuklu / Hükümlü

1. Abu Dhabi (BAE)                   1   Tutuklu ve hükümlüler düzenli olarak ziyaret edilmekte,                                                  kendilerine gazete, kitap verilerek ihtiyaçları imkânlar ölçü-                               sünde karşılanmaya çalışılmaktadır.

2. Amman (Ürdün)   19  Büyükelçiliğin yerel bir avukatlık/ hukuk bürosu ile tam ve-                       ya kısmi bir iş sözleşmesi bulunmaktadır. Yeminli mütercim                          temin edilebilmektedir.

3. Aşkabat (Türkmenistan)   12   Büyükelçilik mensuplarınca düzenli olarak ziyaret edilmek-                                         tedirler.  Maddî  gereksinimleri  aileleri,  Türk  firmaları ve

                                  hayırsever vatandaşlarımız tarafından karşılanmaktadır.

4. Bakü (Azerbaycan)    3  7   Nahçıvan’daki tutuklu veya hükümlü vatandaşlarımıza avu-                                                            katlık  hizmeti  sağlanmaktadır.  Bakü’deki  hükümlü ve tu-          tuklularla belirli aralıklarla görüşülmektedir. İmkanları yok                                            denecek kadar kısıtlı olan  vatandaşlarımızın temel ihtiyaç-

                                  ları özel kaynaklarla karşılanmaya çalışılmaktadır.  Aileleri                                                       tarafından gönderilen nakdî yardımlar ilgililere ulaştırılmak                                                tadır.

5. Bahreyn (Bahreyn)                  Tutuklu veya hükümlü bulunmamaktadır.

6. Bağdat (Irak)    6   Her ayın 25 inde muntazaman ziyaret edilmekte ve bu çer-                                                   çevede sorunları ve istekleri dinlenmekte, Türkiye’deki ya-                                       kınları ile iletişim kurmalarına yardımcı olunmaktadır.                                             Kızılay’dan talep edilen maddî talep hususunda herhangi                                    bir yanıt alınamamıştır.

7. Bangkok (Tayland)                   Tutuklu veya hükümlü bulunmamaktadır.

8. Belgrad (YFC)       Tutuklu veya hükümlü bulunmamaktadır

9.Beyrut (Lübnan)          3 4      Büyükelçilik fahrî hukuk danışmanlarından mahalli mevzu-                                          ata  ilişkin bilgiler edinilip kendilerine iletilmektedir.  Mah-                                                          kûmiyet süresinin sonunda sınırdışı edilmeye karar verilen-                                                       lerden maddî durumları elvermeyenlere “Yardım ve Ödünç                                     Verme” faslından  borç verilmek  suretiyle uçak biletleri te-                                                 min edilerek yurda dönüşleri sağlanmaktadır.

10. Bişkek (Kırgızistan)              Kırgızistan’da tutuklu ve hükümlü vatandaşımız bulunma-                                                    maktadır.

11. Bratislava (Slovakya)            1   Vatandaşlarımızın avukatı sürekli olarak Büyükelçiliği zi-                                                              yaret etmekte ve davanın seyri ile ilgili bilgi vermektedir.

12. Budapeşte (Macaristan)              Tutuklu ve hükümlü toplam sayısının 15 olduğu bildirilmiştir.

                                  Tutuklu ve hükümlülere,   hapishane yetkilileri ile sorunları-                   nın çözümünde, mahkeme tarihlerinin öne alınmasında, so-                                         ruşturma dosyalarının  tamamlanmasında, avukatları ile te-                                         maslarının  sağlanmasında ve özellikle Ramazan ayında bir-                 arada  olmak  istemeleri  sebebiyle,  diğer şehirlerdeki mah-       kûmların da Budapeşte’ye nakline yardımcı olunmaktadır.

Temsilciliğin Adı       Tutuklu/Hükümlü

                                  Hapishane ve tutukevi ziyaretlerinde, vatandaşlarımızın,                                      çay-kahve, şeker-bisküvi gibi gıda maddeleri gazete, mec-                                                           mua, telefon kartı vs. gibi diğer ihtiyaçları karşılanmakta,                                            aileleri ile temaslarında ve ihtiyaç halinde, vekaletname tan-        ziminde, Macar yetkilileri ile bilistişare gerekli yardımlar                                                   yapılmaktadır.

13. Bükreş (Romanya)    18  40   Büyükelçilik mensuplarınca mutad olarak ziyaret edilmekte                                       ve uzak mesafe nedeniyle ziyaret etmenin mümkün olmadı-                                                       ğı hapishanelerdeki vatandaşlarımızla mektup aracılığıyla                                    irtibat sağlanmaktadır.

                                  Bir ödeneğe sahip olunmaması nedeniyle işadamlarımızca                                         sağlanan ihtiyaç maddeleri ziyaretler sırasında vatandaşla-                                                 rımıza dağıtılmaktadır.

                                  İhtiyaç duyulması halinde irtibata geçebilecekleri avukat ve                                                   tercüman isim ve telefonları bildirilmektedir.

14. Cakarta (Endonezya)              Tutuklu veya hükümlü bulunmamaktadır.

15. Cezayir (Cezayir)                   Tutuklu ve hükümlü bulunmamaktadır.

16. Dakka (Bangladeş)                Tutuklu veya hükümlü bulunmamaktadır.

17. Duşanbe (Tacikistan)               Tutuklu veya hükümlü bulunmamaktadır.

18. Hartum (Sudan)                      Tutuklu ve hükümlü bulunmamaktadır.

19. İslamabad (Pakistan)   3             Ayda bir kez ziyaret edilmektedirler.

20. Kahire (Mısır)   34   Vatandaşlarımıza  hukukî  konularda  yardım yapılabilmesi                                             amacıyla sözleşme imzalanan Mısır’lı bir avukat bulunmak-                                      tadır.  Vatandaşlarımız ayda en az  birkez olmak üzere ziya-                              ret edilmektedirler.  İşadamları ve Büyükelçilik mensupları-                nın zaman zaman  yaptıkları  gönüllü yardım  dışında  mad-                           dî yardımlar alınmamaktadır.

21. Kiev (Ukrayna)   3 vatandaşımız tutuklu/hükümlü olarak bulunmaktadır.

                                  Bir vatandaşımızın  tutuklanması durumunda öncelikle ken-                                             disi ve/veya yakınları  ile temasa geçilerek başta avukat te-                                                   mini olmak üzere  hukuki planda  yapılabilecek bir yardım                                                       olup olmadığı araştırılmakta, hukuki işlemlerine ilişkin bir                                                    tercüme var ise veya tercümanlık yapılması gerekiyorsa bu                                           yapılmakta, duruma  göre sağlık sorunlarıyla ilgilenilmekte-            dir. Kiev dışında  bir şehirde iseler  kendileriyle telefonla ir-                tibat sağlanmasına çalışılmaktadır.  Tutuklu vatandaşlarımı-                                          za doğrudan maddî yardım  yapılmamakla birlikte Türkiye-                                        den para  transferi  konusunda  gerektiği hallerde  yardımcı                            olunmaktadır.

22. Kişinev (Moldova)                 Tutuklu veya hükümlü bulunmamaktadır.

23. Kuveyt (Kuveyt)                    Tutuklu ve hükümlü bulunmamaktadır.

Temsilciliğin Adı       Tutuklu/Hükümlü

24. Lubiyana (Slovenya)            1

25. Manila (Filipinler)                 Tutuklu veya hükümlü bulunmamaktadır.

26. Moskova (Rusya)     8        14   Vatandaşlarımızın ailesi veya yakınları tarafından bir avu-                                     kat tutulmaması halinde, bahsekonu vatandaşlarımızın hak-                                                            larının savunulmasını teminen, ilgili RF makamlarınca bir                                        avukat tayin edilmektedir.

                                  Tutuklu veya hükümlü vatandaşlarımızın talebi halinde Bü-                                       yükelçiliğimizle beşeri münasebetler içerisinde bulunan bir                                                              hukuk bürosundan yerel mevzuata ilişkin bilgi temin edile-                                        rek, sözkonusu vatandaşlarımıza iletilmeye çalışılmaktadır.

                                  Tutuklu veya hükümlü durumundaki vatandaşlarımıza sü-                                                              rekli şekilde hukukî veya maddî yardım sağlanması için ma-                      li bir kaynak bulunmamaktadır.

27. Rabat (Fas)    6   Avukat tayini dışında herhangi bir yardım yapılamamakta-                                         dır.

28. Riyad (S. Arabistan)         118   Vatandaşımız tutuklu veya hükümlü

                                  Ülkemiz ile SA arasında Adli yardımlaşma veya tutuklu ve                                                  hükümlülerin iadesi anlaşmaları bulunmadığından bu alanda                                          işbirliği  taleplerimiz “uluslararası adlî yardımlaşma ilkesi”                                    çerçevesinde yapılmaktadır.

                                  Tutuklandığı yolunda bilgi alınan vatandaşımızın suçu, kim-                                                  lik bilgileri, yargılanma süreci ve hangi cezaevine konduğu                                                     Suudi makamlarına Nota yoluyla sorulmakta, alınan cevap-                                              lar bilgisayar kayıtlarına geçirilerek vatandaşlarımızın du-                                                             rumu izlenmektedir. Hüküm giydiği öğrenildiğinde, mutad                                                         cezaevi ziyaretleriyle vatandaşlarımızla görüşülmekte, so-                                      runları cezaevi yönetimiyle karşılıklı görüşmeler yoluyla                                                      çözülmeye çalışılmaktadır.

                                  Suçlunun bir avukat veya vekil marifetiyle temsili ve savun-                   masına  izin  verilmemektedir.  Bu nedenle,  vatandaşımıza                                            gerekli  hukukî  yardım  verilmesine  yargılama sürecinden                                      sonra  başlanabilmektedir.  Bu da,  hüküm  giydiği takdirde,                          cezaevi  koşullarının iyileştirilmesi, sağlık bakımı alabilme-                    si,  yakınlarına  bilgi  verilmesi  ve  suimuameleden  korun                                                         masını kapsamaktadır.

                                  Tutuklu ve hükümlü  vatandaşlarımıza,  bazı hayırsever va-                                    tandaşlarımızca  sağlanabilecek   yardımın   koordinasyonu                                           haricinde, maddî yardım sağlamak için özel bir tahsisatı bu-                        lunmaktadır.

29. Pekin (Çin)          Tutuklu veya hükümlü bulunmamaktadır.

30. Prag (Çek)      2   6 Önemli bir şikâyetleri  bulunmayan  vatandaşlarımıza  dile                                                             getirdikleri  hukukî  sorulara  yardımcı  olunmakta,  gazete                                    gönderilmektedir.

Temsilciliğin Adı       Tutuklu/Hükümlü

31. Saray Bosna (Bosna Hersek)   1   Tutuklu vatandaşlarımızın avukat bulmasına yardımcı olun-                                           makta, hüküm giyen vatandaşlarımız peryodik aralıklarla ziya-                                                          ret edilmekte ve istekleri yerine getirilmeye çalışılmaktadır.

32. Şam (Suriye) 35   Tutuklu veya hükümlü vatandaşlarımızın ziyareti için yıllık                                      izinler alınmaktadır.

33. Seul (Güney Kore)                    1   Yakında serbest kalacak

34. Singapur (Singapur)             1

35. Sofya (Bulgaristan)       39   Tutuklu ve hükümlülere yapılan yardımlar aşağıda sıralan-                                           mıştır:

                                  Avukat temini ve avukatla görüşme konularında yardımcı                                                     olmak,                                                                                     Yakınları ile görüşebilmelerini teminen girişimde bulunmak

                                  Tahliye halinde vatandaşımızın Türkiye’ye dönebilmesi için                                         gerekli izinleri almak, gerektiğinde maddi yardımda bulun-                                                        mak,

                                  Bayramlar başta olmak üzere çeşitli vesilelerle ve başvuru-                                                     ları halinde ziyaretlerine gidilerek, morallerini takviye etmek                                                         ve bazı küçük hediyeler vermek,

                                  Gerektiğinde adli makamlar ve cezaevi yönetimleriyle gö-                                     rüşmelerde bulunmak,

                                  Ailelerinden haber alamayanların aileleriyle irtibat kurma-                                                       larını sağlamak,

                                  Suçluların Nakli Anlaşması hakkında vatandaşlarımızı bil-                                                             gilendirerek, dileyenlerin cezalarının geri kalan kısmını ül-                                        kemizdeki cezaevlerinde tamamlayabilmelerini teminen iş-                                             lemlerini yürütmek,

                                  Vatandaşlarımızın kültürel ihtiyaçları için gazete ve kitap                                    yardımında bulunmak.

36. Tahran (İran)      Resmi rakam:40

                                                         Gayrı resmi: 77   Hükümlü ve tutuklular belirli aralıklarla Hukuk Danışmanı                                                  tarafından ziyaret edilmektedirler. Vekalet ücreti ilgili vatan-                                                         daştan alınmak kaydıyla, başlatılan avukat ve hukuk danış-                                                         manı tutulması uygulaması 1992 yılından beri sürdürülmektedir.

37. Taşkent (Özbekistan)         7   Tutuklanan veya hüküm giyen vatandaşlar hakkında Özbek                                         makamlarından ziyade yakınları tarafından bilgi alına-
                                   bilmekte ve ayrıca, Özbek yetkililerce müsaade edildiği
                                   ölçüde periyodik ziyaretlerde bulunularak hukukî ve diğer
                                   talepler tespit edilmektedir.

38. Tel Aviv (İsrail)                   1   İsrail hükümeti, tutuklulara avukat ve tercüman sağlamakta,                                                tutuklanan kişiye gerektiği takdirde bir miktar para yardımı
                                   yapmakta veya hapishanede çalışma izni sağlanarak para
                                   kazanma imkânı vermektedir.

Temsilciliğin Adı          Tutuklu/Hükümlü

39. Tiflis (Gürcistan)        1 2   Hükümlü ve tutuklu olan vatandaşlarımıza devamlı gazete
                                   ve kitap gönderilerek, soruşturma safhası ile ilgili olarak
                                   Gürcü makamlarından bilgi alınmaktadır. İhtiyaç duyulan
                                   tercüman sağlanmaktadır.

40. Tirana (Arnavutluk)         2   Tutukluların avukat tutacak maddî güçleri olmaması halinde
                                   kendilerine Arnavutluk Hükümetince bir avukat tayin edil-
                                   mektedir.

41. Trablus (Libya)   2 15 günde bir düzenli olarak ve ayrıca dinî bayramlar gibi
                                   vesilelerle ziyaret edilmekte, kendilerine postaları ve ailele-
                                   rince gönderilen para ulaştırılmakta, gerekli yiyecek-içecek,
                                   giyecek, gazete-dergi, tıbbî malzeme gibi temel ihtiyaçları
                                   karşılanmaya çalışılmaktadır.

42. Tunus (Tunus)          4 4 Vatandaşlarımız Büyükelçilik görevlilerince düzenli olarak
                                   ziyaret edilmekte, talepleri Tunus makamlarının dikkatine
                                   getirilerek mümkün olan en iyi koşullarda cezalarını çek-
                                   meleri sağlanmaktadır. Öte yandan şartlar uygun olduğunda
                                   mahkûmların aflardan yararlanabilmelerini teminen giri-
                                   şimde bulunulmaktadır.

43. Üsküp (Makedonya)     1 5   Makedonya tarafından hukukî olarak mahkemede tercü-
                                   manlık ve gerektiği takdirde avukatlık hizmeti sağlanmakta,
                                   maddî olarak da cezaevinde bulunan vatandaşlarımıza maran-                                                        gozluk, terzilik gibi cezaevinde yaptıkları çeşitli işler
                                   karşılığında cüzi miktarda para verilmektedir.

                                  Söz  konusu  vatandaşlarımız zaman zaman ziyaret edilerek          şikâyet ve talepleri öğrenilmektedir.

44. Varşova (Polonya)              4   Vatandaşlarımıza yürürlükte bulunan kanunlar çerçeve-
                                   sinde, maddî imkânları elvermediği takdirde mahkemeler
                                   tarafından bir avukat ve tercüman tahsis edilmektedir. Bu-
                                   nunla birlikte cezaevi koşulları hakkında veya mahkeme-
                                   lerde gereği gibi temsil edilmedikleri ya da tercüman sağ-
                                   lanamadığı yolunda şikâyetler alındığında bunlar Polonya
                                   makamlarına iletilerek takip edilmektedir.

                                  Büyükelçiliğimiz görevlileri veya Polonya’daki Fahrî Baş-
                                   konsoloslarımız bu vatandaşlarımızla temas ederek ihtiyaç-
                                   larını sormakta, kendilerine Türkçe dergi ve gazete gönde-
                                   rilmektedir.

45. Vilnius (Litvanya)                  Tutuklu veya hükümlü bulunmamaktadır.

                                  Görev Bölgesi ülkeler : Letonya, Estonya

46. Yeni Delhi (Hindistan)           2   Düzenli aralıklarla ziyaret edilmekte ve noterlik işlemleri
                                   Konsolosluk Şubesince yerine getirilmektedir.

47. Zagrep (Hırvatistan)         1   Ailesi tarafından tutulan avukatlar tarafından savunulmak-
                                   tadır.

 

35. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, SSK ile Bağ-Kur’un Nevşehir’deki bir özel hastaneyle anlaşma yapmamasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/2191)

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanı tarafından yazılı olarak ce-vaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

                           Mehmet Elkatmış

                                          Nevşehir

Bakanlığınıza bağlı SSK ve Bağ-Kur kuruluşlarının her il ve ilçede sağlık kuruluşları olmadığından veya bu sağlık kuruluşlarında yapılamayan hizmetler devlet hastaneleri, üniversite hastaneleri ve özel sağlık kuruluşları ile yapılan sözleşmeler muvacehesinde yürütülmektedir. Ancak bazı özel sağlık kuruluşları ile anlaşmalar yapılmasında ayrımcılık yapıldığı iddiaları vardır. Örnek olarak Nevşehir Özel Çağrı Hastanesi, SSK ve Bağ-Kur ile resmî fiyatlar üzerinden sağlık hizmetleri vermek üzere teklif vermesine ve bu özel sağlık kuruluşu dışında Nevşehir’de başkaca da özel sağlık kuruluşu olmamasına rağmen SSK ve Bağ-Kur anlaşmaya yanaşmamaktadır.

Sorular

1. Özel sağlık kuruluşları ile SSK ve Bağ-Kur’un anlaşmalarında aranan kriterler nelerdir?

2. Nevşehir’deki Özel Çağrı Hastanesi ile belirlenen kriterler dahilinde niçin anlaşılamamaktadır?

                 T.C.

Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanlığı                14.7.2000

              Sosyal Güvenlik Kuruluşları

GenelMüdürlüğü

Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01/5626-018415

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02/6113 sayılı yazınız.

NevşehirMilletvekili Mehmet Elkatmış tarafından hazırlanan “SosyalSigortalar Kurumu ile Bağ-Kur’un Nevşehir İlindeki bir özel hastane ile anlaşma yapmalarına ilişkin” 7/7/2191-5930 Esas No’lu yazılı soru önergesi ile ilgili olarak SosyalSigortalarKurumu ile Bağ-Kur GenelMüdürlüklerinden alınan bilgilere göre;

SosyalSigortalarKurumunca sağlanamayan veya yeterince karşılanamayan tetkik ve tedavilerin temin edilmesi amacıyla 506 sayılı Sosyal SigortalarKanununun 123 üncü maddesine istinaden özel ve resmî kuruluşlarla sözleşmeler yapılarak Kurumu dışından sağlık hizmeti satın alınması yoluna gidilmektedir.

Bu çerçevede; sözleşme yapılması talebinin tetkik ve tedavi nevi için öncelikle Kurum dışından hizmet satın alınmasına gereksinim duyulup duyulmadığı, başka bir ifadeyle başvurunun yapıldığı ildeki Kurum sağlık tesislerinin mevcut haliyle bu hizmeti karşılayıp karşılayamadığı yönünde Kurumca, ilgili birimlerden bilgi ve gerekçeli görüş istenilmektedir.

Söz konusu bilgi ve görüşlerin değerlendirilmesi sonucunda hizmet satın alınmasının uygun olacağı sonucuna varılması halinde;

 

- Sözleşme konusu tetkik ve tedavi nevi için talepte bulunan kişi veya kuruluşun hizmet vereceği merkezin bu konuda Kurumca belirlenmiş şartnamelere uygun olduğu yolunda, ilgili dal uzman tabiplerinden oluşturulacak en az 3 kişilik bir komisyon tarafından düzenlenmiş rapor olması,

- Sağlık merkezinin, Sağlık Bakanlığınca ruhsatlandırılmış olması (Bilgiyasarlı tomografi, röntgen, mamagrofi v.b. radyasyon yayan cihazlar için ruhsat belgesi yanında Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Lisans Belgesi) ve sözleşme konusu tetkik veya tedavi nevilerini temin edecek ilgili dal uzman tabibinin bulunması,

- Sözleşme yapılacak kişi ve kuruluşlara Kurum hekimlerinin veya birinci derece akrabalarının ortak olması veya bu kişilerin bahse konu merkezlerde çalışmaları nedeniyle gereksiz hasta sevki yapılarak haksız kazanç temin etmelerini önlemek amacıyla, Kurumun ilgili biriminin görüşü yanında, zaman içerisinde ortaya çıkan aksaklıkların giderilmesine dair getirilen düzenlemelere uygun olması gibi kriterler aranmaktadır.

Nevşehir İlindeki bilgisayarlı tomografi ile tıbbî tahlil ve tetkikler konusunda Kurumla sözleşme yapma talebinde bulunan Özel Çağrı Hastanesine ait Nevşehir Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesi Baştabipliğinin 30.5.2000 tarihli ve 8452 sayılı yazısı ekinde alınan bilgi ve belgelerin incelenmesinde, yukarıda sözü edilen rapor ve Kurum tabipleri ile birinci derece akrabalarının anılan Hastanede görev yapıp yapmadıklarına ilişkin birim görüşü bulunmadığı anlaşılmış ve söz konusu eksikliklerin giderilmesi için 28.6.2000 tarihli ve 478171 sayılı yazı ile gerekli talimat ve-rilmiştir. Soru önergesinde belirtildiği gibi anılan Hastane ile kasıtlı olarak sözleşme yapılmaması gibi bir durum söz konusu değildir.

Diğer taraftan, Bağ-Kur, sigortalı ve hak sahiplerine verdiği sağlık hizmetini, resmî sağlık kurum ve kuruluşlarının yanı sıra özel sağlık kuruluşlarından da hizmet satın almak suretiyle yürütmektedir.

Ancak, Bağ-Kur’un özel sektörden hizmet satın aldığı konular, diğer sosyal güvenlik kuruluşlarında olduğu gibi çeşitlilik arz etmemekte olup, sadece iki hizmet ile sınırlıdır.

Söz konusu hizmet alanları, kalp hastalıklarına ilişkin invazif tetkikler ve kardiyovasküler cerrahi girişimleri içeren paket protokoller ve diyaliz hastalarının tedavilerinin gerçekleştirilmesine imkân sağlayan diyaliz sözleşmelerinden ibarettir.

Bağ-Kur, özel sağlık kurum ve kuruluşları ile bahsedilen konular dışında anlaşmalar yapmadığından, özel hastanelerden gelen sözleşme teklifleri de Kurumca, bu kriterler doğrultusunda değerlendirilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

                                 Yaşar Okuyan

                        Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

36. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, özelleştirilen elektrik santrallerini ve dağıtım şebekelerini satın alan kuruluşlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2192)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Enerji ve Tabiî KaynaklarBakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

                           Mehmet Elkatmış

                                          Nevşehir

Elektrik santralleri ve dağıtım şebekelerinden bazıları özelleştirilmişti. Ancak özelleştirilen bu elektrik santralleri ve şebekelerini alan firmaların sözleşmede belirtilen şartlara uymadıkları iddia edilmektedir. Örneğin, Aktaş, Kepez ve Çukurova elektrik gibi.

Sorular

1. Şimdiye kadar hangi elektrik santralleri ve şebekeleri hangi firmalara, hangi bedelle özelleştirilmiştir?

2. Özelleştirilen bu elektrik santralleri ve şebekelerini alan firmalar özelleştirme bedelinin dışında elde ettikleri satış hâsılatlarından devlete yıllar itibariyle ne kadar pay ödemişlerdir? Bu firmaların gayri safi hâsılaları yıllar itibariyle ne kadar olmuştur?

3. Mezkûr firmalar yıllari tibariyle ne kadar yatırım yapmışlardır?

4. Firmaların yaptıkları yatırımlar satış hâsılatlarından düşülmüş müdür veya bu yatırımlar öz sermaye ve kârlarından mı yapılmıştır?

5. Bu özelleştirmeden dolayı elektrik kayıp oranlarında bir düşüş olmuş mudur? İşletmelerin verimliliğinde bir artış sağlanabilmiş midir?

                 T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 28.7.2000

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.15.0.APK.0.23.300-1281/16093

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2192-5931/14354 sayılı yazısı.

Nevşehir Milletvekili SayınMehmet Elkatmış’ın tarafıma tevcih ettiği, 7/2192-5931 Esas No.’lu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereği hazırlanarak ekte gönde-rilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

                        M. Cumhur Ersümer

                        Enerji ve Tabiî Kaynaklar

                                             Bakanı

Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’ın

Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı (7/2192-5931)

Elektrik santralleri ve dağıtım şebekelerinden bazıları özelleştirilmişti. Ancak özelleştirilen bu elektrik santralleri ve şebekelerini alan firmaların sözleşmede belirtilen şartlara uymadıkları iddia edilmektedir. Örneğin, Aktaş, Kepez ve Çukurova Elektrik gibi.

Soru 1. Şimdiye kadar hangi elektrik santralleri ve şebekeleri hangi firmalara, hangi bedelle özelleştirilmiştir?

Cevap 1. Görev Bölgeleri Yönetmeliği ile 16 ncı görev bölgesi olarak sınırları belirlenmiş bulunan İstanbul Anadolu Yakasında elektrik dağıtım hizmetlerini yürütme görevi, Bakanlar Kurulunun 24.8.1989 tarih ve 89/14393 sayılı kararı gereğince 30 yıl süre ile Aktaş Elektrik Ticaret A.Ş.’ye verilerek, bölgedeki dağıtım tesisleri 1.9.1990 tarihinde Görevli Şirkete fiilen devredilmiş ve bu tarih itibariyle de adı geçen şirket tarafından işletilmeye başlanılmıştır. Söz konusu görev bölgesi için İşletme Hakkı Devir Bedeli 408 568 000 000 TL. olarak belirlenmiştir.

Yönetmelikle 10 uncu görev bölgesi olarak sınırları belirlenmiş bulunan Kayseri İlinde elektrik dağıtım hizmetlerini yürütme görevi ise, BakanlarKurulunun 27.11.1988 tarih ve 88/1 3492 sayılı Kararı gereğince 70 yıl süre ile Kayseri ve Civarı Elektrik T.A.Ş.’ye verilmiş olup, bölgedeki dağıtım tesisleri 1.3.1990 tarihinden itibaren fiilen söz konusu şirketçe işletilmeye başlanılmıştır.Bu görev bölgesi için İşletme Hakkı Devir Bedeli 139 225 000 000 TL.’dir.

Kepez ve Çukurova Elektrik A.Ş. için ise 1953-1954 yıllarında aldıkları imtiyazdan gelen talebi 500 kW’ın üstündeki müşterilere satış hakları, aynen kullandırılmaktadır. Bu şirketler 1988 yılında görevli şirkete dönüştürülmüş olup, dağıtım tesisleri henüz devredilmemiştir.

Üretim tesislerinden Çayırhan termik santralinin I. ve II. üniteleri 1.7.2000 tarihinde Park Teknik’e 85 milyon dolar İşletme Hakkı Devir Bedeli ile devredilmiştir.

Hazar I-II HES’in devri, 26.12.1996 tarihinde iz bedel üzerinden Bilgin Elektrik, Üretim, İletim,Dağıtım ve Ticaret A.Ş.’ne yapılmıştır.

Soru 2. Özelleştirilen bu elektrik santralleri ve şebekelerini alan firmalar özelleştirme bedeli-nin dışında elde ettikleri satış hâsılatlarından devlete yıllar itibariyle ne kadar pay ödemişlerdir? Bu firmaların gayri safi hâsılaları yıllar itibariyle ne kadar olmuştur?

Cevap 2. Şirketlerin satış hâsılatları ve devlete ödedikleri pay fiilî değerlere göre her yıl değişmekte olup, yıllık mahsuplaşma neticesi belirlenmektedir.

1998 yılı itibariyle yapılan mahsuplaşma neticesi Aktaş Elektrik Ticaret A.Ş.’den
5 216 988 632 926 TL., Kayseri ve Civarı Elektrik T.A.Ş.’den de 733 154 121 984 TL. tahsil edilmiştir.

Soru 3, 4. - Mezkûr firmalar yıllar itibariyle ne kadar yatırım yapmışlardır?

- Firmaların yaptıkları yatırımlar satış hâsılatlarından düşülmüş müdür veya bu yatırımlar öz sermaye ve kârlarından mı yapılmıştır?

Cevap 3, 4. Görevli Şirketler, Aktaş, Çeaş ve Kepez tarafından 1996-1997-1998-1999 yıllarında gerçekleştirilen yatırım tutarları aşağıda verilmiştir.

               Aktaş             Çeaş*           Kepez*

            Yatırım Tutarı  Yatırım Tutarı  Yatırım Tutarı

       Yılı    (106  TL.) (106  TL.)          (106 TL.)

                                                                                                                                

      1996    999 354      38 508     41 386

      1997 2 351 543      57 311     35 620

      1998 3 897 995     525 649  209 150

      1999      11 448 949 562 359 653 922

                                       

*Şirketler tarafından beyan edilen değerlerdir. Bu değerler sadece dağıtım yatırımları olup, üretim yatırımları dahil değildir.

Şirketler, yıllık yatırımlarıyla ilgili teklif vermekte, Tedaş Genel Müdürlüğünün görüşü alındıktan sonra teklifler Bakanlığım tarafından onaylanmaktadır. Yatırımlar, Tarifeler Yönetmeliği gereği tarifeye yansıtılmaktadır.

Soru 5. Bu özelleştirmeden dolayı elektrik kayıp oranlarında bir düşüş olmuş mudur? İşletmelerin verimliliğinde bir artış sağlanabilmiş midir?

Cevap 5. Adı geçen şirketlerle henüz yeni sisteme geçilmediğinden kayıplarla ilgili taahhüt alınması söz konusu olmamakta, mevcut sistem gereği fiilî değerler alınmaktadır.

Tahsilat sorumluluğu Şirkette olduğundan, Tedaş GenelMüdürlüğünün tahsilatla ilgili bir kaybı olmamaktadır. Ayrıca, Şirket Tedaş Genel Müdürlüğünün faturalarını Esa’da (Enerji Satış Anlaşması) belirlenen süre içerisinde ödediğinden, Tedaş Genel Müdürlüğü enerji bedelini gecikmesiz almakta, böylelikle nakit akışında düzelme sağlanmaktadır.

37. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, yurt dışında çalışan işçilerimizin yurt dışı bankalarındaki mevduatlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/2193)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın SayınBaşbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

                           Mehmet Elkatmış

                                          Nevşehir

1. Yurt dışında çalışan işçilerimizin, yurt dışındaki bankalardaki mevduatları ne kadardır?

2. Bu mevduatların ülkemize gelmesi için bir çalışma var mıdır?

3. Yine Türkiye’de yaşayan Türk vatandaşlarımızdan ve şirketlerden yurt dışında yatırım yapanlar var mı? Varsa bu yatırımların yıllara göre maddî boyutu ne kadardır?

4. Ülkemize döviz girmesi için çalışırken vatandaşlarımızın ve şirketlerimizin yatırımlarını ülke dışına kaydırmalarının sebebi nedir?

5. Ülkemizde yaşayan Türk vatandaşlarının ve şirketlerinin yatırımlarını yurt dışına kaydırmalarında irtica yaygaralarının ve sermayenin renklere ayrılmasının rolü yok mudur?

                 T.C.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı   3.7.2000

              Sosyal Güvenlik Kuruluşları

               Genel Müdürlüğü

Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01/5624-018411

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 22.6.2000 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2193-5932/14356 sayılı yazınız.

Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen ve Sayın Başbakanımızca da Bakanlığımız koordinatörlüğünde cevaplandırılması tensip olunan 7/2193-5932 Esas No.’lu yazılı soru önergesi ile ilgili olarak Hazine Müsteşarlığından alınan bilgilere göre,

Yurt dışında çalışan işçilerin yurt dışındaki mevduatları, yabancı bankalarda, ticarî bankalarda ve T.C. MerkezBankası (TCMB) nezdinde bulunmaktadır. T.C. Merkez Bankası nezdindeki hesaplar, kredi mektuplu döviz tevdiat hesapları ve süper hesaplardan oluşmakta olup, Mart 2000 tarihi itibariyle söz konusu hesapların tutarı 10.4 milyar ABD Dolarıdır. Bankacılık sistemindeki yurt dışında yerleşik gerçek ve tüzelkişilerin döviz tevdiat hesapları tutarı ise Aralık 1999 tarihi itibariyle 1 970 611 milyar Türk Lirasıdır. Yurt dışında çalışan işçilerin yabancı bankalardaki hesaplarına ilişkin bir bilgi mevcut değildir.

T.C. Merkez Bankasının yurt dışında çalışan işçilerin mevduatlarının ülkemize gelmesi için 1976 yılından itibaren başlatmış olduğu, zamanla değişen, bilgilendirici ve yüksek faiz verilerek özendirici çalışmaları devam etmektedir. Bu çalışmalar sonucu yukarıda tutarı verilen miktarda işçi dövizlerinin yurda girişi sağlanmıştır. Ticarî bankaların gerek uluslararası bankacılık kuralları çerçevesinde ve gerekse bankalar arasında oluşan rekabet ortamında, söz konusu mevduatları şube ve temsilcilikleri aracılığıyla bankalarına çekebilmek için muhtelif çalışma ve girişimler yapmaktadırlar.

Türk yatırımcıların ülkeler ve yıllar itibariyle sermaye ihracına ait bilgileri gösterir listeler ekte sunulmuştur.

Ayrıca, ekonomik anlamda bütünleşen dünyamızda malî piyasalarda da uluslararası rekabet son derece yoğun olarak yaşanmaktadır. Bu nedenle, gerek gerçek kişiler ve gerekse şirketler yatırımlarını en güvenilir ve en verimli alanlara kaydırmaktadırlar. Bir ülkeye yapılan yatırımların en önemli nedenlerinden birisi de malî piyasalarda güven, ekonomik ve siyasî istikrar olmasıdır. Her ülkede olduğu gibi, ülkemizde de yabancı sermaye yatırımları mevcuttur. Aynı biçimde ülke-mizden de bazı yatırımcılar yurt dışında elverişli ortamlarda yatırım yapmaktadırlar.

Diğer taraftan,  ülkemizde  gerçek ve  tüzelkişilere ait sermaye oluşumlarının sınıflara veya renklere ayrılması gibi bir durum söz konusu değildir.

Bilgilerinize arz ederim.

                                 Yaşar Okuyan

                        Çalışma ve Sosyal Güvenlik

                                             Bakanı


 

 

38. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, 1999-2000 eğitim yılında yaşanan bazı sorunlara ve taşımalı eğitim uygulamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2194)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletinizi saygı ile arz ederim. 8.6.2000

                             Tevhit Karakaya

                                          Erzincan

1. 1999-2000 yılında gerek ilköğretim ve gerekse lisede bir öğrencinin Bakanlığınıza maliyeti kaç lira olmuştur?

2. Özel okullarda ücret tespitinde Bakanlığınızın yetkisi nedir? Aynı düzeydeki özel okullarda bir öğrencinin maliyeti kaç liradır?

3. Bakanlık harcamalarına esas olmak üzere genel bütçe dışında okul içi kurslardan katılım paylarından ve kesintisiz eğitim fonundan ne kadar gelir elde edilmiştir? Bu gelir nerelere, ne kadar harcanmıştır?

4. Bu öğretim yılında ortalama sınıf mevcudu nedir? Bir öğretmene kaç öğrenci düşmüştür? Bölgelere göre oran nedir?

5. Taşımalı eğitime ne kadar ödenek ayrıldı? Kaç lira harcandı? Taşımalı eğitimde elde edilen sonuç verimli midir?

6. Taşımalı eğitim uygulamasında kaç öğrenci vefat etti? Kaç öğrenci sakat kaldı? Sakat kalan öğrenciler için Bakanlığınız ne tedbir aldı?

7. 1999-2000 öğretim yılını önceki on yıla göre mukayese ederseniz eğitimin başarı oranı nedir?

                 T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 14.8.2000

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı

                Sayı: B.08.0.APK.0.03.05.00-03/2034

Konu : Soru Önergesi

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi: T.B.M.M. Başkanlığının 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2194-5933/14355 sayılı yazısı.

Erzincan Milletvekili Sayın TevhitKarakaya’nın, “1999-2000 eğitim yılında yaşanan bazı sorunlara ve taşımalı eğitim uygulamasına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Kesin hesaplar yayınlanmadığından geçici verilere göre, 1999-2000 öğretim yılında bir öğrencinin maliyeti; ilköğretimde 192 956 134 lira, genel ortaöğretimde 323 764 045 lira, meslekî ve teknik ortaöğretimde de 493 941 511 liradır.

2. Özel öğretim kurumları öğrenci ücretlerini; Millî Eğitim Bakanlığı Öğretim Kurumları Ücret Tespit ve Tahsil Yönetmeliğinin 6 ncı maddesindeki; “Kurumlar öğrenci ücretlerini, 625 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde ifade edilen hükümlere uygun olarak;

a) Sağladıkları eğitim-öğretim imkânlarına,

b) Gelişmelerine de imkân verecek yatırım ve hizmetlere,

c) Personel ve işletme giderlerine,

ç) Devlet İstatistik Enstitüsünün nisan ayı itibariyle ilan etmiş olduğu o ildeki yıllık tüketici fiyat endekslerine

göre tespit ve ilan ederler.

Kurumlar yapmış oldukları yatırımlara ilişkin bilgi ve belgelerini en geç nisan ayının başında valiliğe bildirirler. Yatırımlardan kaynaklanan farklar, Devlet İstatistik Enstitüsünün nisan ayı itibariyle ilan etmiş olduğu o ildeki yıllık tüketici fiyat endekslerinin en çok % 10’u kadar, öğrencinin bir yıllık eğitim ücretine yansıtılabilir.

Kurumlar, ücretlerini yukarıdaki esaslara göre tespit ve ilan ettiklerini yetkili makamlara belgelendirmek zorundadırlar.” hükmüne göre belirlemektedirler.

3. 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesi ile getirilen, sekiz yıllık zorunlu ilköğretim gelirlerinde kullanılmak üzere 1.9.1997 ile 31.12.2000 tarihleri arasında çeşitli işlem ve kâğıtlardan eğitime katkı payı alınması hükmü gereğince, 23.6.2000 tarihi itibariyle, 755 854 533 673 000 lira gelir sağlanmış, bu gelirin 681 396 327 790 000 lirası Bakanlığımız bütçesine özel ödenek kaydedilmiştir.

Bunun;

- 450 000 000 000 lirası etüt-proje,

- 11 475 097 550 000 lirası kitap basımı,

- 49 642 804 978 000 lirası donatım,

- 443 434 810 748 000 lirası yapı-tesis,

- 25 135 000 000 000 lirası kamulaştırma,

- 112 445 021 534 000 lirası taşımalı eğitim,

- 150 000 000 000 lirası da borç ödeme,

için olmak üzere toplam 642 732 734 810 000 lirası harcanmıştır.

4. Ortalama sınıf mevcutlarını, bir öğretmene düşen öğrenci sayısını ve bölgelere göre öğrenci/öğretmen ve öğrenci/sınıf oranlarını gösteren liste ekte sunulmuştur.

5. 1999-2000 öğretim yılında, taşımalı ilköğretim uygulamasının toplam taşıma bedeli, 74 302 162 240 000 liradır. 29.6.2000 tarihi itibariyle, illere toplam 69 817 000 000 000 lirası gönde-rilmiştir.

Okulu bulunmayan veya çeşitli nedenlerle okulu kapalı, nüfusu az ve dağınık yerleşim birimlerinde bulunan ilköğretim çağındaki çocukların sekiz yıllık zorunlu ilköğretime kavuşturulmasının, daha kaliteli eğitim ve öğretim verilmesinin, eğitimde fırsat ve imkân eşitliğinin sağlanmasının hedeflendiği bu uygulama ile eğitim ve öğretimin daha verimli hale geldiği gözlenmektedir.

6. 1999-2000 öğretim yılında, taşımalı ilköğretim uygulamasının taşıma işini yaparken oluşan kazalarda; 9 öğrenci vefat etmiş ve 58 öğrenci de yaralanmıştır.

7. Eğitim istatistiklerine baz olarak alınan veriler illerden, her yıl 1 Ekim itibariyle gönde-rilmektedir. Bu nedenle, 1999-2000 eğitim ve öğretim yılı öğrenci başarı durumu ile önceki on yıldaki öğrenci başarı durumlarının karşılaştırılması mümkün olamamıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Metin Bostancıoğlu

                        Millî Eğitim Bakanı

39. - Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün;

Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca Yıldırım Hamamı ile ilgili alınan karara,

– Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in;

Belkız Harabelerine,

İlişkin soruları ve Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın cevabı (7/2195,2202)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletinizle Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ve rica ediyorum. Saygılarımla.

                                   İsmail Özgün

                                          Balıkesir

SORULAR :

1. Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulunca 14.3.1986 tarih ve 2134 sayılı Kararla korunması gerekli aşınmaz kültür varlığı olarak tescilinin devamına karar verilen taşınmaz-lardan birisi olan Yıldırım Hamamının (Yıldırım Cad. No.8) Betonarme inşaat haline geleceğine dair yerel basında bazı haberler ve iddialar ortaya atılmaktadır.

Ortaya çıkan bu haberler ve iddialar doğru mudur?

2. Bursa Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu, Yıldırım Hamamının korunması gerekli olan taşınmaz kültür varlığı olmadığı yönünde bir karar vermiş midir?

3. Eğer böyle bir karar verilmişse gerekçesi nedir?

4. Talep olması halinde korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak kabul edilen diğer binalar içinde yıkılması ve yerlerine başka binalar yapılmasına müsaade verilecek midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirttiğim soruların Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.

Saygılarımla.

                                Teoman Özalp

                                               Bursa

 

1. Belkıs Harabelerinin varlığı ne zaman ortaya çıkmıştır?

2. İnşaat başlamadan önce Kültür Bakanlığı ile bir koordine sağlanamaz mıydı?

3. Bölgede çalışma yapan arkeologların ifadesine göre dört aylık süremiz olsa Antakya Müzesine geçeriz şeklindedir. Böyle bir sürenin verilmesi mümkün müdür?

4. Birçok uzmanın ifadesine göre; Roma mozaikleri açısından dünyanın en zengin koleksi-yonlarından olduğu iddia edilen bu tarihi varlığın kurtarılması mümkün değil midir?

5. İpek Yolu şehir merkezi olarak adlandırılan 70 bin kişinin yaşadığı iddia edilen tarihî alanın suların altında kalması halinde ne gibi önlemler alacaksınız?

 

 

                 T.C.

              Kültür Bakanlığı   7.7.2000

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-402

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İLGİ : TBMM Başkanlığı Kan.Kar.Müd.’nün 22 Haziran 2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.-00.02-6113 sayılı yazısı.

Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’ün “Bursa Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunca Yıldırım Hamamı ile ilgili alınan karara ilişkin” 7/2195-5934 esas no.lu (EK-1) ile Bursa Milletvekili Sayın Teoman Özalp’in “Belkıs Harabelerine ilişkin” 7/2202-5944 Esas No.lu (EK-2) yazılı soru önergelerinin cevapları hazırlanarak ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        M. İstemihan Talay

                                 Kültür Bakanı

EK-1

CEVAP : Balıkesir İli, Merkez İlçesi, Asar İçi Mahallesi, Yıldırım Sokak, 30 pafta, 320 ada, 16 parselde bulunan Yıldırım Hamamı Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu tarafından 14.3.1986 gün ve 2134 sayılı Balıkesir Merkez genel tescil kararı ile tescil edi-lerek koruma altına alınmıştır.

Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 19.2.1998 gün ve 6226 sayılı Kararı ile Balıkesir Belediye Başkanlığının başvurusu değerlendirilerek önerilen proje, tescilli anıtsal hamamın orijinal niteliğini bozduğundan ve ayrıca önerilen binanın strüktürünün yine hamamın taşıyıcı strüktürüne müdahale ettiğinden uygun görülmemiştir.

Balıkesir Belediyesi tarafından anılan karar doğrultusunda hazırlanan teklif projenin uygun olduğuna, Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 29.5.1998 gün ve 6450 sayılı Kararı ile karar verilmiştir. Aynı kararla parsel sınırlarının Belediyesince yeniden kontrol edilmesinden sonra proje müellifinin denetiminde uygulamaya geçilebileceğine, parsel sınırlarında projenin bütünlüğünü etkileyecek bir durum olması halinde konunun kurula iletilmesine karar verilmiştir.

Koruma Kurulunca kabul edilen proje hamamın korunarak yandaki parsellerle birlikte kullanımı amaçlanmaktadır.

Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun Yıldırım Hamamının “korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olmadığı” yönünde herhangi bir kararı bulunmamaktadır.

EK-2

CEVAP 1. Zeugma’nın modern Belkıs’la aynı yer olduğunu ispat eden ilk bilimsel çalışma 1917’de yayımlanmıştır. Antik Kentteki kazı çalışmalarına Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı Gaziantep Müzesi Müdürlüğü başkanlığında 1992 yılında başlanmıştır.

CEVAP 2. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı (Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü) Bakanlığımız ile koordinasyon sağlamıştır, ancak kurtarma çalışmalarına maalesef son dönemde hız verilebilmiştir.

CEVAP 3.  Zeugma’da arkeolojik çalışmalara ilerlemesine zaman verecek ek süre sağlanması, kuşkusuz Bakanlığımızca memnunlukla karşılanacaktır. Ancak, bu sürenin sağlanması, daha ziyade ilgili Bakanlıkların inisiyatifindedir.

CEVAP 4.  Zeugma Antik Kenti kurtarma çalışmaları, Kültür Bakanlığı yönetiminde, Başbakanlık Güneydoğu Anadolu Projesi Kalkınma İdaresi (GAP-BKİ), Packard Humanities Institute (PHI), Birecik Barajı ve Hidroelektrik Santrali Tesis ve İşletme A.Ş.’nin katılımıyla GAP’ın koordinatörlüğünde yürütülecektir. Zeugma Antik Kentinde ve GAP bölgesinde ivedi arkeolojik kurtarma çalışmaları gerçekleştirmek üzere GAP İdaresi PHI arasında 7 Haziran 2000 tarihinde bir mutabakat zaptı imzalanmıştır. Bu mutabakata göre PHI çalışmaların finansmanı için 5 Milyon Dolara  kadar yardımda bulunmayı taahhüt etmiştir.

CEVAP 5. Bakanlığımıza, öngörülen maksimum su yükselme seviyesinde değişiklik yapılacağı yönünde bir bilgi ulaşmamıştır. Bu kod altında kalacak alanda, bir üstteki cevapta ifade edilen çalışmalar gerçekleştirilecektir.

40. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Nevşehir’den İstanbul’a transit giden patates yüklü kamyonların Ankara Büyükşehir Belediyesi zabıtalarınca alıkonulduğu ve ceza kesildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2196)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

                           Mehmet Elkatmış

                                          Nevşehir

552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararnamenin 4367 sayılı Kanunla değişik 5 inci maddesi hükmüne göre “Belediye sınırları ve mücavir alanlar içerisinde malların toptan alım ve satımı toptancı hal dışında yapılamaz” hükmünü havidir. Bu görevin ifası da aynı maddenin son hükmü gereğince belediyelere verilmiştir.

Ancak bazı belediyeler ve özellikle de Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı zabıtalar, Ankara’da satılmayan ve satılmayacak olan, İstanbul’a veya başka illere transit giden patates kam-yonlarını çevrilip hal’e götürmekte ve kendilerine astronomik para cezaları kesmektedir. Kesilen bu para cezalarından zabıtalara da ödül adı altında belli oranda para ödenmektedir. Bu nedenle üreticiler ve nakliyeciler ve malı sevk edenler büyük maddî ve manevî zararlara uğramaktadırlar.

Sorular

1. Mesela Nevşehir’den patates yükleyip İstanbul’a transit yük götüren bir kamyonun Ankara Büyükşehir Belediyesi zabıtalarınca yakalanması ve hal’e çekilip para cezası alınması yasalara uygun mudur?

2. Şayet Nevşehir’den gelip transit olarak İstanbul veya başka bir şehre giden patates kam-yonunun yakalanıp alıkonulması ve hal’e çekilerek para cezası alınması yasal değilse bu önergemi ihbar kabul edip ilgililer hakkında soruşturma açmayı düşünüyor musunuz?

                 T.C.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı                24.7.2000

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği

Sayı : B.14.0.BHİ.01-253

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2196-5935/14358 sayılı yazınız.

Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, “Nevşehir’den, İstanbul’a transit giden patates yüklü kamyonların Ankara Büyükşehir Belediyesi zabıtalarınca alıkonulduğu ve ceza kesildiği iddialarına” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/2196) Esas No.’lu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

                        Ahmet Kenan Tanrıkulu

                        Sanayi ve Ticaret Bakanı

Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’ın

Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız

Bilindiği üzere, Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında 552 sayılı KHK ve ilgili mevzuat hükümlerine göre; her türlü yaş sebze ve meyvenin belediye sınırları ve mücavir alanlar içerisinde alım-satımının toptancı hallerinde yapılması zorunlu bulunmaktadır. Bu amaçla yaş sebze ve meyve toptancı hallerinin bulunduğu yerleşim birimlerinde 98/1 sayılı Genelgemizle, Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüklerimizin gözetim ve denetiminde kontrol ve denetim noktaları oluşturulmuştur.

Şehir giriş ve çıkışlarında kurulan denetim ve kontrol ekiplerince belediye sınırları ve mücavir alanlar içerisinde her türlü yaş sebze ve meyvenin alım-satımının toptancı hallerinde yapılması 552 sayılı KHK’nin 17 nci maddesiyle hüküm altına alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasına göre; geçerli bölge olmaksızın malların toptancı haller dışında alım-satımının yapılması durumunda, bu mallar denetim ve kontrol ekiplerince toptancı haline götürülerek cezaî işleme tabi tutulmaktadır.

Yine 552 sayılı KHK’ye dayanılarak Bakanlığımızca çıkarılan Hal Zabıtası Teşkilâtı Personelinin Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 8/g maddesine göre; malların belediye sınırları ve mücavir alanlar içerisinde geçerli belge olmaksızın sevkedildiğinin bahse konu denetim ve kontrol ekiplerince tespit edilerek cezaî işleme tabi tutulması mevzuat dahilinde sürdürülen uygulamalardan olup, bu uygulamalar Bakanlığımızca takip edilmektedir.

Ayrıca, patates ve kuru soğanın geçici bir süre üreticiler tarafından toptancı hal dışında satışının serbest bırakılmasına dair Bakanlığımızca il müdürlüklerimize gönderilen genelgenin ta-rihi 17.7.2000 tarihinden itibaren bir yıl süreyle uzatılmış ve bu talimatımız tüm il müdürlükleri-mize bildirilmiştir.

 

41. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, patates ununun değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2197)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

                           Mehmet Elkatmış

                                          Nevşehir

Ülkemiz genelinde 5,5 milyon ton patates üretilmektedir. Patatese ilişkin sanayi kurulmadığı ve ihracat da yeterli olmadığından üretilen patates ya maliyetinin altında satılmakta ya da elde kalarak dökülmektedir. Dolayısıyla üretici perişan olduğu gibi millî ekonomimiz de büyük zararlar görmektedir. Özellikle de patates unu (nişasta) ekmek üretiminde istisnalar dışında hemen hemen hiç kullanılmamaktadır.

Sorular

1. Patates ununun ekmekte kullanımı için bir çalışma yapılmış mıdır?

2. Patates ununun ekmekte kullanımı için TSE tarafından bir standart geliştirilmiş midir? Geliştirilmiş ise bu standart nedir?

3. Patates ununun ekmekte kullanımının yaygınlaştırılması ve özendirilmesi için ne gibi tedbirler düşünülmektedir? Örneğin, patatesteki % 17 nisbetindeki KDV oranının, buğday unundaki gibi % 1’e düşürülmesi düşünülmekte midir?

                 T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı                24.7.2000

Sayı : KDD.SÖ.1.02/2405

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 27.6.2000 gün ve B.02.0.KKG.-0.12/106-273-12/3086 sayılı yazısı.

İlgide kayıtlı yazı ekinde gönderilen Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’a ait 7/2197-5936 esas no.lu yazılı soru önergesine ilişkin bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp

                        Tarım ve Köyişleri Bakanı

Yazılı Soru Önergesi

Önerge Sahibi :   Mehmet Elkatmış

                                          Nevşehir Milletvekili

Esas No.         :            7/2197-5936

Ülkemiz genelinde 5.5 milyon ton patates üretilmektedir. Patatese ilişkin sanayi kurulmadığı ve ihracat da yeterli olmadığından üretilen patates ya maliyetinin altında satılmakta ya da elde kalarak dökülmektedir. Dolayısıyla üretici perişan olduğu gibi millî ekonomimiz de büyük zararlar görmektedir. Özellikle de patates unu (nişasta) ekmek üretiminde istisnalar dışında hemen hemen hiç kullanılmamaktadır.

Soru 1. Patates ununun ekmekte kullanımı için bir çalışma yapılmış mıdır?

Cevap 1. Bakanlığımız yetkilileri ile Fırıncılar Konfederasyonu temsilcilerinin yaptıkları toplantı sonunda, patates ununun ekmeğe karıştırılarak denemelerin yapılması, sonuçların alınması ile birlikte üretime geçilmesi konusunda mutabakat sağlanmıştır.

Soru 2. Patates ununun ekmekte kullanımı için TSE tarafından bir standart geliştirilmiş midir? Geliştirilmiş ise bu standart nedir?

Cevap 2. Patates unu ile ilgili olarak TSE tarafından bir çalışma yapılmamıştır. Ancak, TS 5000 sayılı Ekmek Standardı’nın katkılı ekmek sınıflandırmasında, ekmeklere patates unu veya püresinin katılabileceği belirtilmektedir.

 

Soru 3. Patates ununun ekmekte kullanımının yaygınlaştırılması ve özendirilmesi için ne gibi tedbirler düşünülmektedir? Örneğin, patatesteki % 17 nispetindeki KDV oranının, buğday unundaki gibi % 1’e düşürülmesi düşünülmekte midir?

Cevap 3. Patates tüketiminin artırılmasına yönelik 2 Nisan 2000 tarihinde Niğde İlinde üretici, tüketici ve sanayicinin katılımıyla bir toplantı düzenlenmiş, tüketicinin patates ve ürünlerine eğilimini arttırmak amacıyla “Patatesli Lezzetler” kitabı hazırlanarak dağıtımı yapılmıştır.

Patates ununun ekmeğe karıştırılması ile ilgili deneme sonuçları alındıktan sonra yaygınlaştırılması ve özendirilmesine yönelik programlar yapılacaktır.

İnsan beslenmesinde önemli yer tutan gıda maddelerinde uygulanmakta olan KDV oranlarının düşürülmesi hakkında bakanlığımızca yapılan çalışmalar Maliye Bakanlığına intikal ettirilmiştir.

 

42. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, yerel basının sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (7/2198)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

                           Mehmet Elkatmış

                                          Nevşehir

Demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla yaşayabilmesi vatandaşımızın ulusal bilgiye sahip olmasının yanısıra yerel bilgilere de vakıf olmasıyla mümkündür. Bu durum ise ancak yerel basının güçlü ve yaygın olmasıyla mümkündür.

Yerel basının durumu ise ekonomik anlamda hiç de iç açıcı olmayıp, özellikle kartelleşen ulusal medya karşısında kendi imkânlarıyla ayakta durabilmesi fevkalade zordur. Bu nedenle de devlet tarafından desteklenmesi gerekmektedir.

Sorular

1. Halen ülkemizde kaç adet yerel gazete vardır? Son üç yıl içerisinde kaç adet yerel gazete kapanmıştır?

2. Yerel basının desteklenmesi için herhangi bir çalışmanız var mı? Varsa nedir? Yoksa böyle bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

3. Yerel ve ulusal basın arasında oluşan ve yerel basın aleyhine bozulan güç dengesini nasıl telafi etmeyi düşünüyorsunuz?

                 T.C.

              Devlet Bakanlığı

(Sn. Rüştü Kâzım Yücelen)                  7.7.2000

Sayı : B.02.0.009/1696

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli 22.6.2000 tarih ve KAN.KAR.MD.-A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2198-5937/14360 sayılı yazınız.

 

Nevşehir Milletvekili Sn. Mehmet Elkatmış’ın Sn. Başbakanımız Bülent Ecevit tarafından cevaplandırılmak üzere verdiği ve Sn. Başbakanımızın Bakanlığımca cevaplandırılması tensip edilen 7/2198-5937 sayılı yazılı soru önergesine ilişkin cevaplar ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Rüştü Kâzım Yücelen

                                 Devlet Bakanı

1. Türkiye’de Yayınlanan Yerel Gazeteler :

Türkiye’de yayınlanan yerel gazete sayısı : 3450 (günlük, haftada iki gün, haftalık, 15 günde bir, aylık vs.)

Gazeteler, kapanış bildirimlerini valiliklere yaptıklarından ve bu konudaki tüm bilgiler henüz tarafımıza ulaşmadığından, son üç yıl içinde kaç adet yerel gazete kapandığına ilişkin Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün elinde kesin bilgi bulunmamaktadır. Genel Müdürlüğün, kendine ait ve diğer kaynaklardan edinmiş olduğu kesin olmayan verilere göre, son üç yılda kapanan yerel gazete sayısı 75’tir.

2. Yerel Medyanın Desteklenmesi Kapsamındaki Çalışmalar :

Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce, yerel medyanın çağdaş bir iletişim ortamına ulaşması bağlamında hem içerik, hem de teknik açıdan katkıda bulunulmakta, bu çerçevede çalışmalar yapılmaktadır.

Yerel medya ile ilişkileri geliştirmek, koordinasyon sağlamak için iller bazındaki örgütlenme çalışmaları devam etmektedir. Genel Müdürlük bünyesinde faaliyet gösteren İstanbul, Diyarbakır, Adana, Antalya, İzmir, Trabzon ve Erzurum İl Müdürlüklerinin yanı sıra ihdası Bakanlar Kurulu kararı ile yakın tarihte uygun görülen 9 il müdürlüğünün (Batman, Bingöl, Elazığ, Hakkâri, Mardin, Siirt, Şırnak, Tunceli, Van) açılması için de çalışmalar sürdürülmektedir.

Yerel basının kullandığı teknolojinin yetersizliği nedeniyle habere ulaşmadaki zorlukları dikkate alınarak, yerel basına haber kaynağı oluşturmak, bölgeler arasında haber ve bilgi akışını sağlamak amacıyla;

“Anadolu’nun Sesi” adıyla 15 günde bir, 3 500 tirajlı bir gazete ve “Anadolu’ya Haberler” adı altında 900 tirajlı bir bülten yayınlanmakta ve yerel basına dağıtımı yapılmaktadır. Bu bültenler aynı zamanda internete girmektedir.

Yerel basını haber açısından desteklemek amacıyla 1991 yılında uygulamaya konulan İDEA Projesi çerçevesinde 23 ilin valiliklerine gönderilen bülten, yerel basına haber akışının hızlandırılması ve yaygınlaştırılması amacıyla günlük olarak çıkarılan “Haber Anadolu” adlı bültenle birleştirilerek Ocak 2000 tarihinden itibaren Genel Müdürlüğün internet sayfasında yer almaktadır.

Yine, devlet ve hükümet yetkililerinin açıklamalarına ve kamuoyunu ilgilendiren icraatlarına ilişkin bilgilere yönelik “Türk Haber” adlı bülten yayınlanmakta ve bültende yeralan açıklamalar anında internete girmektedir.

Diğer yandan, yerel basının Genel Müdürlük fotoğraf arşivinden yararlanması sağlanmaktadır.

Bu arada, yerel gazetecilerin eğitim sorunlarının giderilmesi hususunda da hassas davranılmaktadır ve çalışmalar içerisinde bu tür faaliyetler ivme kazanmıştır.

Bu çerçevede, 1998’de, ülkemizin muhtelif bölgelerinden yerel radyo ve televizyon çalışanları iki ayrı grup halinde Ankara’ya davet edilerek; meslekî açıdan bilgilendirilmiş, sorunları dinlenmiş, ulusal yayın yapan büyük televizyon kanalları gezdirilerek meslekî bilgi ve görgülerinin arttırılmasına katkıda bulunulmuştur.

Öte yandan, 12-13 Mart 1998 tarihlerinde Diyarbakır’da başlayıp, Trabzon, Bursa ve Denizli’de devam eden yerel medya eğitim seminerlerinin beşincisi, 12-13 Ekim 2000 tarihlerinde Erzincan’da düzenlenecektir. Medya alemi içindeki dayanışmanın güçlenmesi, toplumsal kaynaşmaya katkı, teknik ve içerik anlamında meslekî yönden bilgilenme açısından yararlı görülen bu seminerlerin, Türkiye’nin tüm bölgelerinde gerçekleştirilmesi düşünülmektedir.

3. Yerel ve Ulusal Basın Arasında Oluşan ve Yerel Basın Aleyhine Bozulan Güç Dengesi :

Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce, yerel ve ulusal basın arasında oluşan ve yerel basın aleyhine bozulan güç dengesinin telafisi kapsamında, yukarıda belirtilen faaliyetler gerçekleştirilmektedir. Bu konuya yönelik bir yasal çalışma mevcut değildir.

 

43. - Çorum Milletvekili Melek Denli Karaca’nın, 17.10.1999 tarihinde Ankara Dikmen’de öldürülen inşaat işçisine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2199)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda arz ettiğim soru önergesinin İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delalet buyurulmasını saygıyla arz ederim.

                        Dr. Melek Denli Karaca

                                             Çorum

Sayın Bakanım;

Çorum-Osmancık İlçesi Öbektaş Köyü nüfusuna kayıtlı Firdevs’ten doğma Pehlül oğlu 1.1.1965 doğumlu Ömer Yener, Ankara Dikmen Keklik Pınarı mevkiinde inşaat işçisi olarak çalışmakta iken;

17.10.1999 Pazar günün Saat 21.30’da öldürülmüştür. Aile efradının bütün uğraşlarına rağmen bugüne kadar katilleri bulunamamış ve failler yakalanamamıştır. İlgili karakol ve emniyet yet-kililerine yaptıkları sayısız şikâyet ve takipleri cevapsız kalmış, kendilerine hiçbir bilgi verilmemiş. Maktulün yakınları muhatap dahi alınmamıştır.

Arz edilen durum muvacehesinde;

1. Aradan 9 ay gibi uzun bir zamanın geçmesine rağmen Başkent Ankara’nın en işlek semtinde işlenmiş bu cinayetin faillerinin tespit edilip yakalanamamasını nasıl karşılıyorsunuz?

2. Suç faillerinin bulunması için güvenlik güçleri ne gibi faaliyetlerde bulunmuşlardır?

Olayla ilgili bilgi, belge veya ipuçları elde edilmiş midir? Edilmişse suç ve suçlu ile ilgili bulgu ve bilgiler nelerdir?

3. Suçun failleri bulunamadı ise maktulün ailesinden olay hakkında aydınlatıcı yeni bilgiler istenmiş midir?

4. Maktulün ailesinden ve yakınlarından bilgi istenmemesini, kendilerinin müracaatlarında dinlenilmemelerini ve bilgi verilmemesini, hak aranmasına engel olunmasını uygun buluyor musunuz?

5. Konu; ile ilgili birimlerce, adlî mercilere intikal ettirilmiş midir? Ettirilmişse bu konuda faillerin yakalanması için müşterek çalışma yapılmış mıdır?

6. Durumun tarafımızdan yüksek makamlarınıza arzından sonra ne gibi işlemler yapılmıştır?

7. Başkentte ve en işlek bir semtte, dükkanların açık olduğu, esnafın yoğun alışveriş yaptığı bir saatte işlenmiş bir cinayetin failinin yakalanmamasını nasıl karşılıyorsunuz? Yoksa bu cinayette faili meçhuller albümüne mi dahil olunacaktır?

8. Maktulün eşi, çocukları, anası, babası ve kardeşleri katilin yakalanmasını istiyorlar. Bu konuda ne yapıldığını, bundan sonra ne yapılması gerektiğine, en kısa zamanda yakalanıp yakalanmayacağına dair yazılı cevap verilmesini saygı ile arz ederim.

                 T.C.

              İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü 5.7.2000

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.02.01.158080

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 22.6.2000 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/2199-14364 sayılı yazısı.

Çorum Milletvekili Melek Denli Karaca tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1. Önergeye konu olayın; 17.10.1999 günü saat 23.00 sıralarında Çankaya İlçesi Ahmet Yesevi Sokak üzerinde bulunan bir inşaat firmasına ait inşaatın, inşaat arsası üzerine kurulu tuvalet çıkışında meydana geldiği, söz konusu olay mahallinin işlek bir yerleşim alanı olmayıp, dağınık yerleşimin hâkim olduğu, gecekondular arasında çıkmaz bir sokak üzerinde bulunduğu,

2. Meydana gelen olayın ardından, olay mahallinde olay yeri inceleme ekipleri ile birlikte teknik inceleme video kamera ve fotoğraf tespitinin yapıldığı ancak, tüm aramalara rağmen olay yeri çevresinde boş kovana rastlanmadığı,

Olaya müteakip; yaralı olarak hastaneye kaldırılan Ömer Yener’in (maktul) alınan ifadesinde; inşaat alanı içerisinde bulunan WC’den çıkmak üzere olduğu sırada bir iki el silah sesi duyduğunu, bunu müteakip sırt bölgesinde bir acı hissettiğini, ancak çevrede kimseyi görmediğini, aynı anda inşaatın barakasında yatan işçilerden yardım istediğini, hiçbir kimse ile husumetinin olmadığını belirttiği,

Maktul ile aynı barakada yatan altı işçinin alınan yazılı ifadelerinde; olay akşamı maktulün barakadan dışarı çıkmasından 5-10 dakika sonra silah sesi duyduklarını ve ardından patronlarının yardım isteğini işittiklerini, dışarı çıktıklarında ise çevrede kimseyi görmediklerini belirttikleri,

Olay mahallî çevresinde oturan şahıslarla yapılan birebir görüşmelerde; çevreden tanınmayan bazı şahısların olay yeri yakınındaki ağaçlık alanda alkol aldıklarını gördüklerini, zaman zaman da bu bölgeden silah sesi duyduklarını belirttikleri,

Maktulün olay esnasında giymiş olduğu gömleğin mermi giriş ve çıkış delikleri üzerinde yapılan kimyasal incelemede barut artıklarına rastlanmamış olmasının uzmanlarca, atış mesafesinin yakın olmadığı kanaatini doğurduğu,

Maktulün vücudundan çıkarılan 7.65 mm çapında çekirdekle ilgili; olay mahalline yakın çevrede ikamet eden taşıma ve bulundurma ruhsata sahip 20 şahsın belirlenerek, ikametlerinin usulüne uygun aranmasını müteakip, bulunan 10 adet 7.65 mm çapında farklı marka tabancanın balistik muayenelerinin yaptırılması sonucu tabancalardaki yiv izleriyle, maktulün vücudundan çıkarılan çekirdekteki mevcut karakteristik izler arasında benzerliğin bulunmadığının belirlendiği, bununla birlikte maktule ait bulundurma ruhsatlı 7.65 mm çapında Kırıkkale marka tabancanın yiv izlerinin, maktulün vücudundan çıkartılan çekirdekle karşılaştırılması sonucu herhangi bir benzerliğe rastlanmadığı,

Yapılan asayiş uygulamalarında ve olaylara karışıp yakalanan 7.65 mm çapında tabancaların eldeki delil ile karşılaştırılmasının sürdürüldüğü,

3. Maktulün eşi ve ailesinin Çorum İlinde ikamet etmesinden dolayı, Ankara’da ikamet eden ağabeyi Mehmet Yener’in ifadesine başvurulduğu, ancak Mehmet Yener’in ifadesinde olayın aydınlatılması hususunda bir bilgisinin olmadığını belirttiği,

4. Belirttiğimiz üzere maktulün ağabeyinin ifadesine başvurulduğu, zaman zaman da kendisi ile görüşülerek tahkikattan bilgi verildiği, ancak diğer aile fertlerinin gerek bilgi alma gerekse bilgi vermek için müracaatta bulunmadıkları,

5. Konunun yargıya intikal ettirildiği, ayrıca ilgili Cumhuriyet Savcılığının 3.1.2000 tarih ve 1999/98331 sayılı yazılarıyla istenilmiş olan bilgilerin, savcılığa iletildiği,

6.7.8. Bakanlığıma bağlı birimler; Anayasamızın 10 uncu maddesinde belirtilen “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep vb. sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Hükmü çerçevesinde görevlerini yürütmektedirler. Önergeye konu olayın aydınlatılması için de çalışmaların sürdürüldüğü anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

                               Sadettin Tantan

                                 İçişleri Bakanı

44. - Osmaniye Milletvekili Birol Büyüköztürk’ün, Türkiye’nin tanıtımı amacıyla dış ülkelere gönderilen yayınlara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı (7/2200)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ve talep ederim.

Saygılarımla.

                        Birol Büyüköztürk

                                        Osmaniye

Bakanlığınızca, Türkiye’nin tanıtımı amacıyla, dış ülkelerde kütüphane veya Komite House gibi mahallere çeşitli yayınlar gönderilmektedir.

1. Dışişleri birimleri tarafından gönderilen kitapların hangi kıstas ve ölçülerle belirlendiğini?

2. Bu yolla gönderilen yayınların içinde, Türkiyemizi yaralayan, küçük düşüren kitapların da bulunduğu bilgileri alınmıştır. Bunların önlenmesiyle ilgili bir çalışmanız var mı?

3. Son 5 yıl içerisinde gönderilen kitapların listesi nasıldır?

4. Özellikle seçilen yazar ve yayın evlerinin listesi nedir?

                T. C.

           Dışişleri Bakanlığı

             Siyaset Planlama Genel Müdürlüğü                17.7.2000

Sayı : SPGM/417-389

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22 Haziran 2000 tarihli ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2200-5939/14366 sayılı yazıları.

Osmaniye Milletvekili Sayın Birol Büyüköztürk’ün ilgide kayıtlı yazılarına konu soru önergesine verilen yanıt ilişikte sunulmuştur.

Saygılarımla arz ederim.

                                      İsmail Cem

                               Dışişleri Bakanı

Osmaniye Milletvekili Sayın Birol Büyüköztürk’ün Sayın Bakanımıza Muhatap

Yazılı Soru Önergesinin Yanıtı

Soru : Bakanlığınızca, Türkiye’nin tanıtımı amacıyla, dış ülkelere kütüphane veya Komite House gibi mahallere çeşitli yayınlar gönderilmektedir.

1. Dışişleri birimleri tarafından gönderilen kitapların hangi kıstas ve ölçülerle belirlendiğini?

2. Bu yolla gönderilen yayınların içinde, Türkiyemizi yaralayan, küçük düşüren kitapların da bulunduğu bilgileri alınmıştır. Bunların önlenmesiyle ilgili bir çalışmanız var mı?

3. Son 5 yıl içerisinde gönderilen kitapların listesi nasıldır?

4. Özellikle seçilen yazar ve yayın evlerinin listesi nedir?

Yanıt : Bakanlığımızca, dış temsilciliklerimizin taleplerine binaen, çeşitli ülkelerdeki üniversiteler bünyesinde bulunan Türkoloji Kürsülerine, Türk İncelemeleri Merkezlerine, Türk Kültür Merkezlerine ve kütüphanelere,

- Osmanlı İmparatorluğu ve çağdaş Türk tarihini, Türk âdet ve göreneklerini ve Türkiye’nin kültürel zenginliklerini tanıtan,

- Türk edebiyatının klasikleri arasında yer alan kitaplar ve çağdaş Türk edebiyatından örnekler,

- Osmanlı Dönemi sanatı ve kültürü hakkında kitaplar gönderilmektedir.

Dış temsilciliklerimize gönderilen sözkonusu kitaplar, Millî Eğitim Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı gibi kurumlarımızdan veya Türkiye İş Bankası ve Vakıfbank gibi kuruluşlarımızdan temin edilmektedir. Bakanlığımızca bu amaçla kitap satın alınmamaktadır.

Öte yandan, ülkemizi genel olarak tanıtımında kullanılabilecek güncel ve kapsamlı yayınlara duyulan ihtiyacın karşılanması ve öncelikli meselelerimizin uluslararası kamuoyunun dikkatine getirilmesi amacıyla Bakanlığımızca 1998 yılı başından bu yana yayın faaliyetlerine ağırlık ve-rilmiştir.

Bakanlığımızın yayınlarının ekte sunulan listesinin incelenmesinden de görüleceği üzere, ülkemizin genel tanıtımının yanısıra uzun vadeli ve konjonktürel sorunlarımız karşısındaki tavrımızın açıklanarak tezlerimizin anlatılması stratejisi benimsenmiş, bu çerçevede, Ermenilerin sözde soykırım iddialarına cevap mahiyetindeki çeşitli yayınlar ile PKK terör örgütünün gerçek yüzünü ve örgüte bazı ülkelerce sağlanan desteği gözler önüne seren çok sayıda  yayın yapılmıştır. Bunlara ilaveten, aktif tanıtım faaliyetlerimiz çerçevesinde, Batı Trakya’daki Türk azınlığının maruz bırakıldığı muameleler, Yunanlıların Pontus iddiaları, Kıbrıs konusundaki gelişmeler gibi çeşitli konuları ele alan kitap ve broşürler de hazırlanarak dağıtılmıştır.

Öte yandan, ülkemiz genel olarak tüm yönleriyle tanıtıcı, tarihî, sosyal, kültürel, siyasî ve ekonomik konulara kısa ve özlü bir şekilde veren ve resimler içeren “Turkey Crossroads of Civilization” isimli bir kitapçık bir çok dilde yayımlanmıştır. Ayrıca, ülkemizi ziyaret eden tu-ristlere yönelik, her sayısında ayrı bir coğrafî bölgemizi tanıtan, ülkemizin tarihî ve turistik güzelliklerini yansıtan siyasî ve iktisadî içerikli bir kaç konuya da yer veren “Holiday News From Turkey” isimli tabloid gazete de yılda üç kez yayımlanmaktadır.

Mümkün olan en geniş şekilde iç ve dış dağıtıma tâbi tutulan Bakanlığımız yayınlarının bir listesi ilişikte sunulmaktadır.

Bunların yanısıra, ülkemizin dış politikasında öncelik verilen konuların bilimsel bir tarzda ele alındığı makalelerin yeraldığı akademik bir dergi (Perceptions), 1996 yılı Mayıs ayından bu yana İngilizce ve yılda dört sayı olarak hazırlanmakta ve dünyanın önde gelen düşünce kuruluşları ile resmi kurumlarına gönderilmektedir. Bu çerçevede sürdürülen kapsamlı çalışmalar, ayrıca “Sam Papers” serisi halinde yine İngilizce olarak hazırlanmakta ve dağıtımı yapılmaktadır.

Takdir buyurulacağı üzere, yabancı ülkelerdeki kütüphaneler kendi seçimleriyle de kitaplar veya yayınlar edinebilmektedirler. Bunlardan bizi incitecek nitelikte olanların kayıtlarından çıkartılması için misyonlarımızca yapıla gelen girişimlere her zaman olumlu tepki alınamadığı da bir gerçektir.

1998-1999-2000 Yıllarında Dışişleri Bakanlığınca Gerçekleştirilen Yayınlar :

Ermeni İddiaları ve Tarihi Gerçekler

Armenian Claıms And Hıstorıcal Facts

Allegatıons Armeniiennes Et Faıts Hıstorıques

Les Deportes de Malte Et Les Allegatıons Armenıennes

Armenıan Atrocıtıes

Turkısh Mınorıty Of Western Thrace

PKK Terrrorısm

Le Terrorısm Du PKK

PKK Terrorısmus

Terrorısmo Del PKK

PKK Terörizm’in Arapçası

PKK Terörism’in Rusçası

PKK Terörizm’in Lehçesi

Excerpts From News Reports, Commentarıes And Statements On Abdullah Öcalan And The PKK-I

Excerpts From News Reports, Commentarıes And Statements On Abdullah Öcalan And The PKK-II

PKK Fıles

A Myth Of Error (Erich Feigl)

Greece And PKK Terrorısm

Greece And PKK Terrorısm-II

Settıng The Record Straıght On Pontus Propaganda

Cyprus Documents

20 Temmuz Örgürlük ve Barış Bayramı

The Loızıdou Case

Cyprus 7 Questıons 7 Anwers

(Bu yayının İspanyolcası)

Attempted Genocıde And Ethnıc Cleansıng In Cyprus

Macedonıan Mınorıty In Grece

Ethnıc Albanıans In Greece

Ethnıc Vlach Mınorıty In Greece (dağıtımı yapılmamıştır)

The Straıt Of İstanbul

Turkey : Crossroads Of Cıvılızatıon

                                                 İspanyolcası

                                                 Portekizcesi

                                                 Fransızcası

(Anılan yayının Farsça ve Rusça çevirilerinin basım işlemleri sürmektedir.)

Holıday News From Turkey

700 Years Of Ottoman Herıtage

The Ottomans A Brıef Story Of A World Empıre

Southeastern Anatolıa Project Investment Opportunıtıes

Turkey And The World 2010-2020

Türkiye ve Dünya 2010-2020

Dışişleri Güncesi (Aylık yayın)

18-19 Kasım 1999 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen AGİT zirvesi vesilesiyle bastırılan broşürler :

A Europe Whole And Free

Turkısh Foreıgn Polıcy

Turkısh Economy

Democracy ın Turkey

Human Rıghts In Turkey

Turkısh Culture

İstanbul’da Kain APA Ajansınca Topkapı Sarayındaki Çin Porselen Koleksiyonunda bulunan eserlereden oluşan bir prestij kitabı hazırlanmasına ilişkin projeye Pekin Büyükelçimizce İş Bankası, Yapı Kredi Bankası ve Garanti Bankasının sponsor olmaları sağlanmış olup, kitabın basımını teminen gerekli çalışmalara başlanmıştır.

45. - Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in, GSM aktarıcılarının çevreye verdiği zararlara ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/2201)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirttiğim soruların Çevre Bakanı Sayın Fevzi Aytekin tarafından yazılı olarak cevap-landırılması hususunu arz ederim.

Saygılarımla.

                                Teoman Özalp

                                               Bursa

1. Ülkemizde son yıllarda gelişme gösteren GSM vericilerinin çevreye etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

2. Cep telefonu aktarıcılarının kurulmasında Avrupa Telekominikasyon Standartları Enstitüsünün Radyo Frekans ve elektro manyetik uyumluluk standartlarına uygunluğu sağlanıyor mu?

3. Ülkemizde bazı binaların çatılarına hatta balkonlara vericilerin yerleştirildiği bazı basın-yayın organlarında haber konusu yapılmaktadır. Bu durumlara ilişkin hangi önlemleri aldınız? Ne gibi yaptırımlar uyguladınız?

4. Cep telefonu aktarıcılarının başta kanser olmak üzere bir çok tehlikeli hastalıklara neden olduğu ifade edilmektedir. Çevreye bu gibi hastalıkların yayılmasını engellemek için önlemler aldınız mı?

                T. C.

               Çevre Bakanlığı

               Çevre Kirliliğini Önleme ve              7.7.2000

Kontrol Genel Müdürlüğü

Sayı : B.19.0.ÇKÖ.0.02.00.01-2741-7399

Konu : GSM Aktarıcılarının çevreye verdiği zararlar

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliğine

İlgi : a) 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2201-5943/14370 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekinde yer alan ve Bursa Milletvekili Sayın Teoman Özalp tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen soru önergesinde; GSM aktarıcılarının çevreye verdiği zararlara ilişkin yazılı soruların Bakanlığımca cevaplandırılması istenmektedir. Bakanlığıma tevdi edilen soruların cevapları Ek’te sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                                 Fevzi Aytekin

                                   Çevre Bakanı

Soru 1. Ülkemizde son yıllarda gelişme gösteren GSM vericilerinin çevreye etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Cevap 1. Bireysel ve endüstriyel amaçlı yaşamın her alanında yaygın biçimde kullanılmaya başlanan, televizyon, radyo vericileri, bilgisayar cep telefonu ve baz istasyonları, yüksek gerilim hatları, mikro dalga fırınlar, endüstriyel ve tıbbî tanı için kullanılan aletler, radarlar vb. elektromanyetik alan oluşturan sistemlerin, çevre ve insan sağlığı açısından bir takım risklere yol açtığı, bilim adamları arasında tartışmalara ve sonucunda birçok araştırmalara neden olmuştur. Elektromanyetik alanların sağlık üzerine etkilerine ilişkin çalışmalar devam etmekle birlikte, henüz kesin sonuçlar elde edilememiştir. Bakanlığımız söz konusu elektromanyetik alan kaynaklarının kesin etkilerinin bilinmemesine rağmen çevre ve insan sağlığını korumak ve gereken tedbirleri almak için konuya ilişkin çalışmalarını başlatmış, birçok Avrupa ülkesi, Amerika Birleşik Devletleri ile Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından da tanınan Uluslararası İyonlayıcı Olmayan Radyasyondan Koruma Kurulu (International Commission on Non-lonizing Radiation Protection)nun belirlemiş olduğu standartları kabul etmiştir. Ülkemizde, Bakanlığımız koordinas-yonunda ilgili ve sorumlu kurum ve kuruluşların da katılımıyla gerçekleştirilen çalışmalar sonunda 900 MHz için elektrik alan şiddetinin 42 V/m, 1800 MHz için ise elektrik alan şiddetinin 59 V/m olarak sınırlandırılmasının uygun olacağı kararı alınmıştır.

Soru 2. Cep telefonu aktarıcılarının kurulmasında Avrupa Telekomünikasyon Standartları Enstitüsünün Radyo Frekans ve elektromanyetik uyumluluk standartlarına uygunluğu sağlanıyor mu?

Cevap 2. Cep telefonu aktarıcılarının, ülkemizin de üyesi bulunduğu Avrupa Telekomünikasyon Standartları Enstitüsü (ETSI) nün ve Elektromanyetik Uyumluluk (EMC) standartlarına uygunluğunu denetleyerek, bu sistemlere ithalat ve imalat uygunluk izinleri vermek ve GSM operatörlerine frekans tahsisi ve ruhsatname düzenlemek Ulaştırma Bakanlığının görev ve yetkileri arasında yer almaktadır.

Soru 3. Ülkemizde bazı binaların çatılarına hatta balkonlara vericilerin yerleştirildiği bazı basın-yayın organlarında haber konusu yapılmaktadır. Bu durumlara ilişkin hangi önlemleri aldınız? Ne gibi yaptırımlar uyguladınız?

Cevap 3. 23.6.1999 tarihinde gerçekleştirilen Yüksek Çevre Kurulunda konuya ilişkin alınan karar doğrultusunda Bakanlığımız tarafından, 2872 sayılı Çevre Kanunu, Madde 3 (a) bendi ile Çevre Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında 443 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin (k) bendine dayanılarak, konuya ilişkin mevzuat oluşturma çalışmalarına başlanmıştır. Elektromanyetik alan kaynaklarından biri de, cep telefonu baz istasyonları olup, söz konusu istasyonların son yıllarda kontrolsüz olarak kurulup faaliyete geçmesine ilişkin Bakanlığımıza kurum, kuruluş ve kişilerden çok sayıda şikâyet dilekçesi ulaşmaktadır. Bu şikâyetlerde cep telefonu baz istasyonlarından kaynaklanan elektromanyetik dalgaların insan sağlığı ve çevre üzerindeki olumsuz  etkilerinden hareketle acil önlem alınması ve konuya ilişkin yasal mevzuatın oluşturulması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Ancak mevzuat oluşturmanın zaman alacağı dikkate alınarak, Bakanlığımız tarafından cep telefonu baz istasyonlarının kurulmasına ilişkin esaslar bir Genelge ile düzenlenmiş ve 11 Mayıs 2000 tarih ve 1609-5031 sayılı Genelgemiz Valiliklere gönderilmiştir.

Soru 4. Cep telefonu aktarıcılarının başta kanser olmak üzere bir çok tehlikeli hastalıklara neden olduğu ifade edilmektedir. Çevreye bu gibi hastalıkların yayılmasını engellemek için önlemler aldınız mı?

Cevap 4. Konuya ilişkin araştırmalar tüm dünya genelinde devam etmekle birlikte elektromanyetik alan kaynaklarının kansere yol açtığına dair bulgular kesinlik kazanmamıştır. Bakanlığımızın yanı sıra konu Sağlık Bakanlığının görev ve yetki alanında yer almakta olup, Sağlık Bakanlığınca  da konuya ilişkin 29.5.2000 tarih ve 7384 sayılı bir Genelge yayınlanmıştır. Cep telefonu baz istasyonları da dahil olmak üzere iyonlaştırıcı olmayan radyasyon kaynaklarının tamamını kapsayan bir mevzuat oluşturma çalışmaları, ilgili ve sorumlu tüm kurum ve kuruluşların da katılımıyla sürdürülmektedir.

46. - Afyon Milletvekili Müjdat Kayayerli’nin, Almanya’daki Türk işçilerine çifte yurttaşlık hakkı sağlanması konusunda çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in cevabı (7/2203)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.      8.6.2000

                           Müjdat Kayayerli

                                             Afyon

Almanya’daki Türklerin en önemli isteği Almanya’da eşit haklarla yaşamaktadır. Türk vatandaşlığını kaybetmeden Alman vatandaşlığının da kazanılması Almanya’daki Türk toplumuna çifte vatandaşlık hakkı verecek ve insanımızı rahatlatacaktır. Anayasamızın (Madde 20. - Doğumla Türk vatandaşı olanlar 21 inci madde ile 26 ncı maddenin son fıkrasında belirtilen haller dışında vatandaşlıktan çıkartılamazlar) ve (Madde 21. - Başka devlet vatandaşlığını kazanmış Türk vatandaşları bu durumlarını kazanma tarihinden başlayarak bir yıl içinde gerekli bilgi ve belgelerle yetkili Türk makamlarına bildirmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlerin Türk vatandaşlığını kaybetmelerine İçişleri Bakanlığının önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca karar verilir) maddelerinin bu şekliyle değiştirilmesi Bakanlığınızca nasıl karşılanmaktadır?

Bu maddelerin değiştirilme önerisi Almanya’daki Türk toplumuna ileride ne gibi kazanç ve zararlar getirecektir, gerekçesiyle birlikte açıklar mısınız?

                T. C.

           Dışişleri Bakanlığı

             Siyaset Planlama Genel Müdürlüğü                17.7.2000

Sayı : SPGM/415-391

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 16 Haziran 2000 tarihli ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2203-5920/14336 sayılı yazıları.

Afyon Milletvekili Sayın Müjdat Kayayerli’nin ilgide kayıtlı yazılarına konu soru önergesine verilen yanıt ilişikte sunulmuştur.

Saygılarımla arz ederim.

                                      İsmail Cem

                               Dışişleri Bakanı

Afyon Milletvekili Sayın Müjdat Kayayerli’nin Sayın Bakanımıza

Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Soru  : Almanya’daki Türklerin en önemli isteği Almanya’da eşit haklarla yaşamaktadır. Türk vatandaşlığını kaybetmeden Alman vatandaşlığının da kazanılması Almanya’daki Türk toplumuna çifte vatandaşlık hakkı verecek ve insanımızı rahatlatacaktır. Anayasamızın (Madde 20. - Doğumla Türk vatandaşı olanlar 21 inci madde ile 26 ncı maddenin son fıkrasında belirtilen haller dışında vatandaşlıktan çıkartılamazlar) ve (Madde 21. - Başka devlet vatandaşlığını kazanmış Türk vatandaşları bu durumlarını kazanma tarihinden başlayarak bir yıl içinde gerekli bilgi ve belgelerle yet-kili Türk makamlarına bildirmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlerin Türk vatandaşlığını kaybetmelerine İçişleri Bakanlığının önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca karar ve-rilir) maddelerinin bu şekliyle değiştirilmesi Bakanlığınızca nasıl karşılanmaktadır?

Bu maddelerin değiştirilme önerisi Almanya’daki Türk toplumuna ileride ne gibi kazanç ve zararlar getirecektir, gerekçesiyle birlikte açıklar mısınız?

Cevap : Türk hukuk sistemi, çifte vatandaşlığa izin vermektedir. Buna göre, yurttaşlarımızın Türk vatandaşlığını muhafaza ederek, aynı zamanda başka bir ülkenin vatandaşı olabilmeleri, mevzuatımıza göre, mümkün bulunmaktadır. Ancak bazı Avrupa ülkeleri ve özellikle Almanya Federal Cumhuriyeti, tek vatandaşlık ilkesini benimsemişlerdir. Almanya ve az sayıdaki bazı Avrupa ülkelerindeki bu durum dikkate alınarak, vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerdeki sisteme uyumlarını sağlamak ve aynı zamanda Türk vatandaşlığından çıkmalarının, Türkiye’deki bazı hakları açısından doğurabileceği sakınca ve endişeleri giderebilmek için 4112 sayılı Kanun çıkarılmıştır.

 

Sözkonusu Kanun uyarınca, Türk vatandaşlığından izinle ayrılan kişilere bir belge (pembe kart) düzenlenmekte ve anılan belge bu kişilere, siyasî haklar dışında, Türk vatandaşlığından kaynaklanan tüm hakları ve güvenceleri sağlamaktadır.

Gerek 403 Sayılı Vatandaşlık Yasamız, gerek 4112 Sayılı Yasa, tüm dünyada yerleşik vatandaşlarımızın hak ve çıkarlarının korunması amacıyla çağdaş vatandaşlık normlarına uygun olarak düzenlenmiştir.

Öte yandan, Alman vatandaşlık yasası, son değişikliklerle, çok istisnaî hallerde çifte tabiyete izin verirken, bu konuda getirdiği bir çok tahditle yetişkinler için çifte tabiyet olanağını ortadan kaldırmıştır.

21. Yüzyıla girerken küreselleşmekte olan dünyada koşulların eskiye oranla hayli değişiklik gösterdiği de göz önünde bulundurularak, çifte tabiyete cevaz vermeyen az sayıdaki ülkenin de Türkiye’de olduğu gibi, çağdaş vatandaşlık yasalarına kavuşması vatandaşlarımızın bu ülkelerdeki konumlarını eşitleyecek ve güçlendirecektir.

47. - İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı’nın, Olağanüstü Hal Bölgesinde dağıtımı yasaklandığı iddia edilen günlük bir gazeteye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2204)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını dilerim. Saygılarımla.                             8.6.2000

                                 İsmail Aydınlı

                                           İstanbul

1. “2 Binde  Yeni Gündem” adlı günlük gazetenin 1.6.2000 tarihinden itibaren olağanüstü hal uygulanan illere sokulmasının ve dağıtılmasının yasaklandığı doğru mudur, doğruysa böyle bir karar alınmasının nedenleri ve hukukî dayanakları nedir?

2. Adı geçen gazetenin olağanüstü hal bölgesine sokulmasını ve dağıtılmasını hangi makam yasaklamıştır, bu konuda alınmış mahkeme kararı bulunmakta mıdır, bulunmaktaysa bunun nedeni nedir?

3. Bölgede terörün büyük ölçüde durduğu, huzur ve güven ortamının her geçen gün sağlandığı bir zamanda böylesi kararların isabetine, doğruluğuna, düşünce-yayın özgürlüğü ile bağdaştırılabileceğine inanmakta mısınız?

                T. C.

              İçişleri Bakanlığı

      Olağanüstü Hal Koordinasyon                30.6.2000

             Kurulu Başkanlığı

Sayı : B050OGS0000000/176

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 16.6.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2204-5971/14284 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sayın Av. İsmail Aydınlı tarafından TBMM Başkanlığına verilen ve yazılı olarak İçişleri Bakanı tarafından cevaplandırılması istenen soru önergesi incelenerek, hazırlanan cevap aşağıya çıkarılmıştır.

- “Özgür Bakış” isimli gazetenin; yasadışı bölücü terör örgütünün propagandasını yaptığı, gerçek dışı ve kasıtlı haber, yorum ve yayınlar yapmak suretiyle bölgedeki kamu düzeninin ve bölge halkının huzur ve güvenliğinin bozulmasına neden olduğu, güvenlik kuvvetlerinin faaliyetlerini yanlış aksettirmek suretiyle, onların görevlerini gereği gibi yerine getirmelerini menfî yönde etki-lediği gerekçesi ile 7.5.1999 tarihinden geçerli olmak üzere Olağanüstü Hal uygulaması devam eden illere girişi Olağanüstü Hal Bölge Valiliğince yasaklanmıştır.

- “2 Binde Yeni Gündem” isimli günlük gazete de; yukarıda belirtilen gazetenin yerine muvazaalı olarak yayına başlamasından ve aynı gerekçelerden dolayı, 430 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1 inci Maddesi delaletiyle, 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 11/e maddesine göre, 1.6.2000 tarihinden geçerli olmak üzere Olağanüstü Hal uygulamasına devam eden illere gi-rişi Olağanüstü Hal Bölge Valiliğince yasaklanmıştır.

                               Sadettin Tantan

                                 İçişleri Bakanı

                        OHAL Koor. Krl. Başkanı

48. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, transit geçiş ticareti kapsamında yurda sokulduğu iddia edilen tarım ürünlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın ce-vabı (7/2207)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.    13.6.2000

                                        Zeki Ünal

                                          Karaman

Birkaç günden beri gündemi işgal eden Paraşüt operasyonundan sonra, şimdiden “Transit sahtekârlık” başlığıyla değişik bir haber, gazete manşetlerinden verilmiştir.

Habere göre; transit geçiş ticareti kapsamında yurda sokulan, Tarım ürünlerinin, yurt içinde satıldığı ifade edilerek bu olaya karışan firmaların adları, başta İçişleri Bakanlığı olmak üzere ilgili tüm kurumlara Mart ayında bildirildiği iddia edilmiştir.

Sorularım şunlardır :

1. İddialar doğru ise, konuya ilişkin ne tür tedbirler alınmıştır?

2. Transit geçiş ticareti sebebiyle yurda sokulan tarım ürünlerinin cinsleri ve miktarları nedir?

3. İç piyasada satıldığı söylenen ürünlerin ülke ekonomisine herhangi bir maddî zararı sözkonusu mudur? Zarar söz konusu ise maddî portresi ne kadardır?

                T. C.

              İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü                10.7.2000

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.02.01-161274

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 22.6.2000 gün ve Kar. Kar. Md. A.01.GNS.0.10.00.02-7/2207-5998/14457 sayılı yazısı.

b) Başbakanlığın 27.6.2000 gün ve B.02.0.KKG.0.12/106-279-2/3089 sayılı yazısı.

Karaman  Milletvekili Zeki Ünal tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve Sayın Başbakanımıza yöneltilen ve Başbakanımızca da kendileri adına tarafımdan cevaplandırılması istenilen yazılı soru önergesinde ileri sürülen hususlarla ilgili cevap aşağıya çıkarılmıştır.

1. Gümrük Müsteşarlığına verilen imzasız bir dilekçe ile; Kilis, Gaziantep, Nizip ve Mersin dörtgeninde özellikle Öncüpınar başta olmak üzere Suriye sınırındaki gümrük kapılarından kaçak olarak veya Habur kapısından transit edilecek gibi gösterilerek iç piyasaya sahte sevk irsaliyeleriyle fiyatından oldukça düşük bir şekilde muz sunulduğu ve bu durumun sürdürülmesi için, bazı bürokratlara rüşvet verildiğinin ilgili müsteşarlığa bildirilmesinin ardından, konunun araştırılmak üzere Gümrük kontrolörleri Başkanlığına iletildiği ve incelemenin başlatıldığı,

Aynı konuya ilişkin, 27.2.2000 tarihinde bir gazetede yayınlanan haber doğrultusunda Habur Gümrük Müdürlüğünden transit işlemine tâbi tutulan her türlü eşya için; ilgili yurt dışı temsilciliklerimizle de temasa geçilerek yurt dışı bağlantılarının eşyanın cins, nevi ve miktarının tespiti ile transit işleminin her yönüyle araştırılması için konunun Gümrük Kontrolörler Başkanlığına iletildiği,

Gümrük Müsteşarlığının Gaziantep Gümrükler Başmüdürlüğünden, bağlantısı Öncüpınar Gümrük Müdürlüğü olan muzlarla ilgili olarak tescil edilmiş olan (2) adet transit beyannamesine ilişkin incelemenin sürdürüldüğü,

Ayrıca ilgili gümrük idarelerinden gönderilen sınır kapsamı dışında yapılan ithalata ilişkin giriş beyannamelerinin de incelendiği,

Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca, Gümrük Müsteşarlığına gönderilen 24.3.2000 tarih ve 7123 sayılı yazıda;, transit veya re-export geçiş yapmak üzere ülkemize getirilen bazı ürünlerin (muz, fındık, Astep fıstığı, şamfıstığı, kuru üzüm, kuru incir, karpuz, elma, domates, biber, patlıcan, çay, zeytin ve zeytinyağı) ülkemizde tüketildiği iddialarının önüne geçmek için; transit veya re-export geçişlerinin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Genel Müdürlüklerinin özel iznine bağlandığı, söz konusu ürünlerin transit geçiş belgesi ve re-export bitki sağlık sertifikası almış olduğu takdirde geçişine izin verilmesi, aksi takdirde iadesinin yapılması, yapılan işleme ait belgenin bir nüshasının ilgili müdürlüklerine verilmesinin yanı sıra transit ya da re-export geçiş sonucunda çıkış yapıldığı ilde de çıkış izninin bir nüshasının yine ilgili müdürlüklere verilmesinin sağlanmasının Gümrük Müsteşarlığından istenildiği,

Gümrük Müsteşarlığınca da söz konusu durumun 29.3.2000 tarihli 9083 sayılı yazı ile tüm Gümrük Baş Müdürlüklerine iletilerek Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca belirtilen talep doğrultusunda işlem yapılması talimatının verildiği,

Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 1.6.2000 tarih ve 15729 sayılı yazısı ile; sözkonusu Bakanlık birimlerince ziraî karantina kontrollerinin yapılması esnasında, Ağrı İli Gürbulak sınır kapısından çıkması gerektiği halde çıkış yapmamış 6 firmanın araçlarında yüklü bulunan 7 ton, 576 kg 535 gr çayın yurt dışı edilmediğinin Gümrük Müsteşarlığına bildirilmesinden sonra, ilgili müsteşarlıkça, Mersin serbest bölgesinin yanısıra Kilis, Habur ve Gaziantep gümrüklerinden yurda sokulan çay miktarının 15 bin ton olarak öğrenilmesinin ardından konunun Gümrük Kontrolörleri Başkanlığınca incelemeye alındığı,

Bununla birlikte, Gümrük Müsteşarlığının 30.6.2000 tarihli 20028 sayılı yazısıyla, kaçak yollarla ülkemize kuru çay girişinin engellenmesi için çayların transit olarak sevkinde gümrük vergilerini teminata bağlamak, kolcu eşlik ettirilmek ve gerekli tüm önlemler alınmak kaydıyla işlem yapılması yönünde tüm Gümrük Baş Müdürlüklerinin talimatlandırdığı anlaşılmıştır.

2-3. Konu ile ilgili soruşturma Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Maliye ve Gümrük Müfettişlerinin de katılımıyla sürdürüldüğünden soruşturmanın sonuçlandırılmasına müteakip, transit geçiş ticaret sebebiyle yurda sokulan tarım ürünlerinin cinsleri, miktarları ve bu durumun ülke ekonomisine getirdiği zararın miktarı belirlenebilecektir.

Bilgilerinize arz ederim.

                               Sadettin Tantan

                                 İçişleri Bakanı

49. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, bazı yabancı şirketlerin Türkiye’de toprak satın aldığı ve kiraladığı iddialarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2208)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın H. Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletinizi saygı ile arz ederim.                12.6.2000

                             Tevhit Karakaya

                                          Erzincan

1. Türk köylüsünün hububat destekleme alımlarının düşük tutulması ve tarımsal girdilerdeki fahiş artışlar nedeniyle topraklarını satmaya başladığı doğru mudur? Bu durumu engelleyecek önlemleriniz var mıdır?

2. İtalyan tarım şirketi Furitti’nin Niğde’de fakir köylülerden 1400 dönüm toprak aldığı basında yer almıştı. Adı geçen şirketin Niğde’de elma üretimi için edindiği topraklar hangi yasal mevzuata göre satın alınmıştır? Şirketin elma üretimine ek olarak ürettiği diğer mahsuller nelerdir?

3. ABD’li tarım firması Lambwesfon, yine basında yer alan haberlere göre dekarı 25 milyondan bir yıllığına tarla kiralamaya başladığı belirtiliyor. Bu bilgi doğru mudur ve hangi yasal mevzuata göre bunu yapmaktadır? Şirket hangi illerimizden ne kadar toprak sahibi olmuştur?

4. Lambwesfon firmasına Eskişehir’e bağlı Çifteler Ziraat Odasından Çiftçilik Belgesi ve-rildiği doğru mudur? Doğru ise bu belgenin bir yabancı şirkete verilmesi yasal mıdır?

5. GAP Bölgesine yatırım yapmak için resmi başvuruda bulunan İsrailli Oscot, İsrailli Tahal Consulting, İsrail-Amerika ortak girişimi grubu CINARDO ve MASHAV firmaları Güneydoğu Bölgesinden toprak satın almışlar mıdır? Bu firmaların bölgedeki yatırımları ne düzeyde ve hangi alanlardadır?

                T. C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon                17.7.2000

             Kurulu Başkanlığı

Sayı : KDD.SÖ.1.01/2323

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2208-59999/14458 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde gönderilen Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’ya ait 7/2208-5999 esas numaralı yazılı soru önergesine ilişkin bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp

                        Tarım ve Köyişleri Bakanı

Yazılı Soru Önergesi

Önerge Sahibi : Tevhit Karakaya Erzincan Milletvekili

Esas No. : 7/2208-5999

Soru 1. Türk köylüsünün hububat destekleme alımlarının düşük tutulması ve tarımsal girdi-lerdeki fahiş artışlar nedeniyle topraklarını satmaya başladığı doğru mudur? Bu durumu engelleyecek önlemleriniz var mıdır?

Cevap 1. İllerimiz çiftçilerinin hububat destekleme alımlarının düşük tutulması ve tarımsal girdilerdeki fahiş artışlar nedeniyle topraklarını satmaya başladıkları iddiası doğru değildir. Bu konuda herhangi bir duyum alınmamıştır.

Soru 2. İtalyan tarım şirketi Furitti’nin Niğde’de fakir köylülerden 1400 dönüm toprak aldığı basında yer almıştı. Adı geçen şirketin Niğde’de elma üretimi için edindiği topraklar hangi yasal mevzuata göre satın alınmıştır? Şirketin elma üretimine ek olarak ürettiği diğer mahsuller nelerdir?

Cevap 2. Niğde İlinde faaliyet gösteren Uni Tarım Ürünleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi “Yabancı Sermaye Mevzuatı”na uygun olarak kurulmuştur. Sazlıca kasabasında 600 dekar elma, 40 dekar kiraz, 160 dekar nektarin ve 40 dekar üzüm üretimi yapmaktadır.

Altunhisar İlçesinde 2 100 dekar arazinin alım çalışmaları sürdürülmekte ve projelendirilmesi planlanmaktadır. Niğde Tapu Sicil Müdürlüğü kayıtlarından ilgili üretim sahasının şahıs adına değil, Uni Tarım Ürünleri Sanayi ve Ticaret Şirketi adına kayıtlıdır.

Soru 3. ABD’li tarım firması Lambwesfon, yine basında yer alan haberlere göre dekarı 25 milyondan bir yıllığına tarla kiralamaya başladığı belirtiliyor. Bu bilgi doğru mudur ve hangi yasal mevzuata göre bunu yapmaktadır? Şirket hangi illerimizden ne kadar toprak sahibi olmuştur?

Cevap 3. Lamb-Weston Doğuş Patates Sanayi ve Tic. A. Ş., Bolu İli Mudurnu yolu 5. km. de resmi mevzuat çerçevesinde faaliyet göstermektedir.

Şirket 2.12.1999 tarihinden 31.10.2000 tarihine kadar Eskişehir İli Çifteler İlçesi ilçe merkezi ve Körhasan Köyünde 33 çiftçiden 1 543 dekar sulu araziyi dekarı 25 000 000 (yirmi beş milyon) TL.’den 33 000 000 (Otuz üç milyon) TL.’ye kadar değişen fiyatlarla kira sözleşmesi ile kiralamıştır. Kiralanan tarlalara patates ekimi yapılmıştır.

Soru 4. Lambwesfon firmasına Eskişehir’e bağlı Çifteler Ziraat Odasından Çiftçilik Belgesi verildiği doğru mudur? Doğru ise bu belgenin bir yabancı şirkete verilmesi yasal mıdır?

Cevap 4. Lamb-Weston Doğuş Patates Sanayi ve Tic. A.Ş. 5.4.2000 tarihinde Çifteler Ziraat Odasına kira sözleşmelerini getirerek 1200368 kütük numarası ile üye kaydını yaptırmış ve 2337 no.lu çiftçilik belgesi almıştır.

Soru 5. GAP Bölgesine yatırım yapmak için resmi başvuruda bulunan İsrailli Oscot, İsrailli Tahal Consulting, İsrail-Amerika ortak girişimi grubu CINARDO ve MASHAV firmaları Güneydoğu Bölgesinden toprak satın almışlar mıdır? Bu firmaların bölgedeki yatırımları ne düzeyde ve hangi alanlardadır?

Cevap 5. İsrail’li Naan, Netafim Nanhttan firmaları sulama sistemleri pazarlama konusunda faaliyet göstermektedirler. GAP İdaresi 1 ve 2 nci tapu sicil müdürlükleri ve organize sanayi müdürlüklerinden alınan yazılara göre, bunun dışında herhangi bir gayri menkul satın almamışlardır.

50. - Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne ait otellerin restorasyonlarının ihalesiz olarak bir aracı firmaya verildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/2209)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.    12.6.2000

                                Veysel Candan

                                             Konya

Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne ait otellerin (Büyük Efes, Büyük Tarabya, Maçka, Büyük Ankara, Stad, Çelik Palas) restorasyon kredisi ve işletmecilik konusunda komisyon karşılığı bir aracı firma ile Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü arasında kreditör ve işletmeci bulunması hususunda sözleşme yapıldığı ve bu işlemlerin ihalesiz olarak verildiği basına intikal etmiş durumdadır.

Bu sebeple;

1. Bu olay basına intikal ettiği şekliyle tarafınızdan talimatla ihalesiz olarak verildiği doğru mudur?

2. 21.4.2000 tarihinde Çehreli Turizm Danışmanlık Limited Şirketi ile (Şehnaz Çehreli) sözleşme imzalandığı ve yaklaşık 25 bin dolar ödeme yapıldığı doğru mudur?

3. Bu hizmetler için yaklaşık 800 bin dolar komisyon karşılığında sözleşme imzalandığı ve 20.4.2000 tarih ve 382 sayılı karar ile izin verildiği doğru mudur?

4. Şu anda bu gelişmeler doğru ise işlemler hangi safhadadır? Bu yapılan işlemler hangi kanun, tüzük ve yönetmeliğe göre yapılmıştır?

5. Aracı firmaya ödenecek komisyonun Emekli Sandığının hangi yasal gelirinden ve ne oranda ödenecektir? Bu konuda Hazine Müsteşarlığından yurt dışı kredi temini için izin alınmış mıdır?

6. Aracı firma hangi kriterlere göre seçilmiştir? Aracı firmadan gerekli referanslar alınmış mıdır? Kurum adına yasal teminat var mıdır? Ayrıca aracı firmanın yurt içi ve yurt dışı açık adresleri araştırılmış mıdır? Bu konularla ilgili kapsamlı bir araştırma yaptırmayı düşünüyor musunuz?

                T. C.

             Maliye Bakanlığı

Personel Genel Müdürlüğü                10.7.2000

                 Sayı :B.07.0.PER.0.29/1-22-255-029648

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 22.6.2000 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2209-6000/14460 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’ın 7/2209-6000 Esas No.lu soru önergesinde belirtilen ve tarafımca cevaplandırılması istenen sorulara ilişkin cevabımız aşağıda sunulmuştur.

1. Bakanlığımız Bağlı Kuruluşu olan ve 5434 sayılı Kanuna göre idare edilen T. C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu kapsamında bulunmamakta olup, ihalelerde kendi özel ihale yönetmeliğine göre işlemleri yürütmektedir.

Sandıkta halen yürürlükte bulunan ihale mevzuatına göre, işlerin özelliği göz önünde bulundurularak, bazı ihalelerde belli firmalardan teklif alma usulü uygulanmaktadır.

Özel bilgi, uzmanlık ve bazı ön hazırlıkların yapılmasını gerektirdiği için, sandığın mülki-yetinde bulunan otellerin uluslararası katılımı da sağlayacak bir yöntemle kiralanması işlemlerini yürütmek üzere, Sandık Yönetim Kurulu Kararı ile yabancı dil bilen, fizibilite ve otelcilik litera-türüne yatkın kişilerden oluşturulan bir “özel komisyon” kurularak ihale öncesi hazırlık işlemleri yürütülmüş olup, henüz hazırlık çalışmaları tamamlanmamış olması nedeniyle, sözkonusu otellerin kiralanma işlemlerine ait ihaleye başlanılmamıştır.

2. Danışman Firma ile yapılan sözleşme gereğince, Danışmana yapılan ödemelerden birinci grup ödeme, ya masraf karşılığı yapılan ya da telif hakkı niteliğinde İngilizce olarak hazırlanan “Tanıtım Paketi” karşılığı ödemedir.

Bu tür ödemeler, sektörde benzer çalışmalara verilen ödemelerle karşılaştırıldığında, gayet düşük düzeyde belirlenmiş olup, sandık menfaatleri daima ön planda tutulmuştur.

Başarı primi olarak adlandırılan ikinci grup ödeme ise, tanıtım paketlerinin uluslararası otel zincirlerine gönderilmesinin akabinde, Emek Otellerinin her biri için ayrı ayrı işletme sözleşmelerinin imzalanması şartına bağlı olan ve otellere göre farklılaştırılan miktarları danışmanlık sözleşmesinde belirlenmiş bulunan ödemedir. Dolayısıyla, yapılacak ihale neticesinde sözkonusu otellerin tamamı veya bazıları için talip çıkmaması sebebiyle işletim sözleşmelerinin imzalanmaması halinde; danışman firmaya sadece sözleşmesi imzalanan otellere göre danışmanlık sözleşmesinde belirlenen başarı ücretleri ödenecek, imzalanmayanlar için herhangi bir başarı primi ödemesi yapılmayacaktır.

Şu ana kadar danışman firmaya birinci gruba giren hizmetler mukabili yapılan ödeme tutarı 10 000 dolar olup bu tür ödemelere karşılık olmak üzere, danışman firmadan da 25 000 dolar tutarında bir banka teminat mektubu alınmıştır.

3. 20.4.2000 tarih ve 382 sayılı karara konu “Danışmanlık Hizmet Sözleşmesi”nin imzalanması doğru olup, sözleşme gereğince Danışman firmaya yapılan birinci gruba giren hizmet için ödeme, yukarıda açıklanmıştır.

4. Tüm ihale işlemlerinde olduğu gibi otel kiralama işlemlerinde de Sandık Yönetim Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan ve halen yürürlükte bulunan Sandık İhale Yönetmeliğine göre, işlerin özelliği göz önünde bulundurularak, bazı ihalelerde belli firmalardan teklif alma usulü uygulanmakta olup, henüz ihale aşamasına gelinmemiştir.

5. Danışmanlık Firması ile yapılan ve Emekli Sandığı Yönetim Kurulunun onayından geçen “Danışmanlık Hizmet Sözleşmesi”nde yer alan çalışmalar yerine getirilip sandığın onayı da alındıktan sonra, Emekli Sandığı Bütçesinin “Hariçten Satın Alınacak Hizmetler” kaleminden gerekli ödemeler danışman firmaya yapılacaktır.

Emek Otellerinin restorasyonu için gerekli kredinin sağlanması, danışmanlık hizmet sözleşmesi kapsamında bulunmamaktadır. Restorasyon kredisinin sağlanması hususu, muhtemel uluslararası otel işletmecileri ile imzalanacak işletme sözleşmeleri sonrasında ve bu işletmecilerin kendi uluslararası standartlarına göre sandıkla müştereken tespit edilecek bir süreci gerektirmektedir. Dolayısıyla, ancak bu şekilde bir tespit yapıldıktan sonra gerekli restorasyon kredisinin temini çalışmalarına başlanılacak ve gerekirse Hazineden de ilgili izinlerin alınması gündeme gelebilecektir.

6. Danışman firmanın seçimi yapılırken, gerek Turizm Bakanlığı ve İl Turizm Müdürlüklerinden, gerek uluslararası otel zincirlerinden alınan yazılı referanslar ihale hazırlık dosyasında mevcut olup, danışman firmanın seçiliş prosedürü tamamen sandığın tâbi olduğu mevzuata uygun olarak yapılmıştır.

Bu çerçevede, gerekli referanslar yanında, başlangıçta yapılması zarurî olan ödemeleri karşılamak üzere Danışman firmaya sandıkça yapılacak ödemelere karşılık olarak da 25 000 dolar tutarında bir banka teminat mektubu alınmıştır. Bunun dışında sandığın danışmana yapacağı bir peşin ödeme olmadığı, diğer ödemelerin ise şarta bağlı veya faturaya bağlı masraf karşılığı ödemeler olacağı için, bunlara karşılık olarak danışmandan ayrıca bir teminat alınmamıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

                                      Sümer Oral

                                Maliye Bakanı

51. - Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, off-shore hesap sahiplerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2210)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Recep Önal tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.    12.6.2000

                                Veysel Candan

                                             Konya

Hükümet aldığı bir kararla el konulan bankalardaki off-shore hesaplarında paraları bulunan mudilerin 20 milyar liraya kadar olan kısmının ödeneceğini karara bağlamıştır.Fakat off-shore hesaplarında kimlerin parası olduğunu açıklamamıştır. Bu sebeple;

1. Mevzuatımızda yurt dışındaki hesapların açıklanmasında herhangi bir yasaklayıcı hüküm olmamasına rağmen, bu hesaplarda kimlerin ne kadar parası olduğunu açıklamayı düşünüyor musunuz?

2. Off-shore hesaplarının ödenmesi için mevzuatımızda açık bir hüküm var mıdır?

3. Halktan toplanan vergilerin veya fonların bu hesaplara ödenmesi doğru mudur?

                T. C.

              Devlet Bakanlığı 12.7.2000

                 Sayı :B.02.0.004/(16)2651

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :a) 22.6.2000 tarihli ve Kan. Kar. Md. A. 01.0.GNS.0.10.00.02-7/2210-6001/14459 sayılı yazınız.

b) 11.7.2000 tarihli ve B.02.2.TCM.0.16.00.00/078539 sayılı yazı.

Off-shore hesap sahipleriyle ilgili olarak Konya Milletvekili Veysel Candan tarafından Bakanlığıma yöneltilen 7/2210-6001 sayılı yazılı soru önergesi konusundaki ilgi (a) yazınız üze-rine Tasarruf mevduatı Sigorta Fonundan alınan ilgi (b) yazının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

                                     Recep Önal

                                 Devlet Bakanı

Tasurruf Mevduatı Sigorta Fonu

           Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası

İdare Merkezi Nezdinde (+)                11.7.2000

B.02.2.TCM.0.16.00.00/078539

Tas. Mev. Sig. Fonu Gn. Md.

(71 Bankalar Tasfiye Müdürlüğü)

T. C. Devlet Bakanlığı

(Sayın Recep Önal)

İlgi :23.6.2000 tarih ve B.02.0.004-16/2427 sayılı yazınız.

İlgi yazınız konusu Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’ın yazılı soru önergesinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunu ilgilendiren 2 nci maddesine ilişkin cevabımız aşağıda sunulmuştur.

Bakanlar Kurulunun 94/5455 ve 94/5565 sayılı kararları ile bazı maddeleri değiştirilen, Sigortaya Tâbi Tasarruf Mevduatı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primler Hakkındaki 2.2.1992 tarih ve 92/2707 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1 inci maddesinde:

“Türkiye’de faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan bankaların yurt içi şubelerinde gerçek kişiler tarafından açılmış olan Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı (nama yazılı Türk Lirası mevduat sertifikaları da dahil) ile Türkiye’de yerleşik gerçek kişilere ait tasarruf mevduatı niteliğini haiz döviz tevdiat hesapları mevduat sigortasına tâbidir.

Türkiye’de münhasıran kıyı bankacılığı faaliyeti göstermek üzere kurulan bankalarda bulunan mevduat, mevduat sigortasına tâbi değildir.”

denilmektedir.

2.2.1992 tarih ve 92/2707 sayılı Kararnameyi yürürlükten kaldıran 31.5.2000 tarih ve 2000/682 sayılı “Sigortaya Tâbi Tasarruf Mevduatı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primler Hakkında” Bakanlar Kurulu Kararının 1 inci maddesinde ise.

“Türkiye’de faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan bankaların, yurt içi şubelerinde gerçek kişiler tarafından açılmış olan Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz altın, repo ve döviz tevdiat hesapları mevduat sigortasına tâbidir.

Türkiye’de münhasıran kıyı bankacılığı faaliyeti göstermek üzere kurulan bankalarda bulunan mevduat, mevduat sigortasına tâbi değildir.”

denilmektedir.

Yukarıda belirtilen Bakanlar Kurulu Kararlarının incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, Off-Shore bankalar nezdince açılan mevduat hesapları sigorta kapsamında bulunmamaktadır.

Bilgilerinize arz ederiz.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu

Aydın Esen            Erdal Arslan

İdare Meclisi Üyesi İdare Meclisi Üyesi

 

                T. C.

     Başbakanlık

             Hazine Müsteşarlığı                12.7.2000

Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü

  B.02.1.HM.0.BAK.01.02.52135-1/148-56708

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2210-6001-14459 sayılı yazınız.

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’ın tevcih ettiği 12.6.2000 tarih ve 7/2210-6001 sayılı soru önergesi, aşağıdaki şekilde cevaplandırılmıştır.

Bilindiği üzere, 22.12.1999 tarih ve 23914 sayılı Mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 21.12.1999 tarih ve 99/13765 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalardaki Off-Shore hesapların bakiyesinin 20 Milyar TL.’ye kadar olan kısmının aracı bankalar tarafından hak sahiplerine ödenmesine ilişkin Kanun Tasarısı hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur.Kanun Tasarısına göre, yapılacak ödemeler karşılığında aracı bankalar tarafından hesabın açıldığı bankalara kredi açılmış sayılmaktadır. Bu itibarla, Off-Shore zedelere yapılacak ödemeler Off-Shore bankaların aktiflerinin devralınması karşılığında aracı bankaların kendi kaynaklarından karşılanacağından, devlete herhangi bir maliyetinin olmaması amaçlanmıştır.

Mevcut mevzuatta bu tür hesapların ödenmesine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığından dolayı sözkonusu Tasarı, yasalaşmasını teminen Türkiye Büyük Millet Meclisine sevkedilmiştir.

Diğer yandan, 4389 sayılı Bankalar Kanunun 22 nci maddesinin 8 inci fıkrası “Bankaların mensupları ve diğer görevlileri, sıfat ve görevleri dolayısıyla öğrendikleri bankalara veya müşterilerine ait sırları bu konuda kanunen açıkça yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayamazlar. Bu yükümlülük görevden ayrılmalarından sonra da devam eder. Bu madde hükmüne aykırı davrandığı tespit edilen kişiler için bir yıldan üç yıla kadar ağır hapis ve bir milyar liradan az olmamak üzere ağır para cezasına hükmolunur. Banka ve müşterilerine ait sırları açıklayan üçüncü kişiler hakkında da aynı cezalar uygulanır.” hükmüne aynı maddenin 7 nci fıkrası ise “Bu Kanunun uygulanmasında ve uygulanmasının denetiminde görev alanlar, görevleri sırasında  öğrendikleri bankalar ile bunların iştirakleri, kuruluşları ve müşterilerine ait sırları bu Kanuna  ve özel kanunlarına göre yet-kili olanlardan başkasına açıklayamazlar ve kendi yararlarına kullanamazlar. Bu yükümlülük görevden ayrılmalarından sonra da devam eder. Bu yükümlülüğe uymayan kimseler için bir yıldan üç yıla kadar ağır hapis ve iki milyar liradan az olmamak üzere ağır para cezasına hükmolunur.” hükmüne amirdir. Bu çerçevede, bu tür bilgilerin açıklanmasında anılan hükümler nedeniyle yasal engeller bulunmaktadır.

Ancak, bu kapsamdaki hesaplarda kimlerin ne kadar parası olduğuna ilişkin açıklama yapılabilmesini teminen anılan Tasarıya, bu açıklamanın Bankalar Kanunundaki sır kapsamına ilişkin hükümlerin istisnasını teşkil edeceğine ilişkin bir hükmün eklenmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. Bu halde Tasarı yasalaştığında, kamuoyunu doyurucu açıklamaların yapılması mümkün olabilecektir.

Bilgilerine arz ederim.

                                     Recep Önal

                                 Devlet Bakanı

52. - Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay’ın, Gaziantep-İslahiye İlçesindeki Yesemek Açık Hava Müzesine ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/2211)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.      1.6.2000

                                    Mehmet Ay

                                       Gaziantep

1. Gaziantep İli İslahiye İlçesinde dünyaca eşsiz güzelliğe sahip Yesemek Köyü Açık Hava Müzesine gelen yerli ve yabancı turistlere iyi hizmet verilmesi açısından, bakımsız yolu ve sağlıksız olan içme ve kullanım suyu konusunda bir çalışma var mı?

2. 2000 Yılı Programınızda Yesemek Açık Hava Müzesi ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik ödenek var mı, yoksa Ek Programda ödenek ayırmayı düşünüyor musunuz?

3. Bakanlığınızca Gaziantep ve Yesemek Açık Hava Müzesi Kültür Zenginliklerimizin tanıtımı ile ilgili ne gibi çalışmalarınız var?

 

                 T.C.

              Kültür Bakanlığı   7.7.2000

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-400

Konu : Yazılı soru önergesi

İlgi : TBMM Başkanlığı KAN.KAR.MÜD.’nün 22 Haziran 2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.-00.02;14469 sayılı yazısı.

Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Ay’ın “Gaziantep-İslahiye İlçesindeki Yesemek Açık Hava Müsesine ilişkin” 7/2211-6005 esas no’lu yazılı soru önergesinin cevabı hazırlanarak ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        M. İstemihan Talay

                                 Kültür Bakanı

Cevap 1 : Gaziantep İli İslahiye İlçesinin turistlere daha iyi hizmet verebilmesi için bakımsız olan yol, sağlıksız içme suyu kullanımı konusundaki çalışmalar Bakanlığım görev alanına girmeyip, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ile Karayolları Genel Müdürlüğünü ilgilendirmektedir.

Cevap 2-3 : Yesemek Açık Hava Müzesinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere, 2001 Malî Yılında ödenek talep edilecek olup, sağlanan ödenekler çerçevesinde ihtiyaçların giderilmesine çalışılacaktır.

Ayrıca; Gaziantep ve Yesemek Açık Hava Müzesinin kültür zenginliklerinin yaşatılabilmesi ve tanıtımı konusunda Bakanlığımız Döner Sermaye İşletmeleri Merkez Müdürlüğünden Gaziantep Müzesi ek bina inşaatının I. Etabı için 60 000 000 000 TL ödenek temin edilmiştir. II. etap ve Gaziantep Kalesinin onarımı konusundaki çalışmalarımız halen devam etmektedir.

53. - Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay’ın, Gaziantep-İslahiye İlçesindeki Yesemek Açık Hava Müzesine ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı (7/2212)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Turizm Bakanı Sayın Erkan Mumcu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.      1.6.2000

                                    Mehmet Ay

                                       Gaziantep

1. Gaziantep İli İslahiye İlçesinde dünyada ender rastlanan açık hava müzesine sahip olan Yesemek Köyüne yerli ve yabancı turistlere iyi hizmet verilmesi açısından, bakımsız yolu ve sağlıksız olan içme ve kullanım suyu konusunda bir çalışma var mı?

2. Bakanlığınızca müzenin gerekli ihtiyaçları için 1997 yılında gönderilen 5 500 000 000 TL’nın harcama kalemleri nelerdir, verimli harcandığı kanaatindemisiniz, 2000 yılı için ödenek ayrıldı mı?

3. Müze Müdürlüğünce röleve çalışmaları yapılıyor mu?

4. Bakanlığınız 2000 Yılı Turizm Tanıtma Kampanyasında Gaziantep ve Yesemek Açık Hava Müzesinin yeri nedir?

                 T.C.

            Turizm Bakanlığı   5.7.2000

             Hukuk Müşavirliği

Sayı : B.170.HKM.0.00.00.00./1700-18694

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliği

Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı

İlgi : 22.6.2000 tarih ve 2-7/2212-6006-14470 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde Bakanlığıma cevaplandırılmak üzere gönderilen Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Ay tarafından Başkanlığınıza verilen yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Gaziantep İli Yesemek Açıkhava Müzesi yolu ile içme ve kullanma suyu konusunda Bakanlığımca doğrudan yürütülen herhangi bir çalışmamız mevcut değildir.

Ancak, Valilik İl Özel İdaresi Müdürlüğünce yürütülen Yesemek Açıkhava Müzesi çevre düzenlemesi, Ökkeşiye Hazretleri Türbesi Çevre Düzenlenmesi, Burç Ormanları mesire uygulamaları için Bakanlığımın bütçesinden 1993 yılında 5 365 000 000 TL, 1997 yılında 8 750 000 000 TL, 1998 yılında 5 000 000 000 TL ve 1999 yılında 7 500 000 000 TL olmak üzere toplam 26 615 000 000 TL ödenek Valilik emrine gönderilmiştir.

Bakanlığımın 1997 yılı bütçesinden 8 750 000 000 TL ödenek Yesemek Açıkhava Müzesi çevre düzenlemesi uygulamaları ile Huzurlu Yaylası altyapı uygulamaları için gönderilmiştir. Gönderilen bu ödenekten 4 750 000 000 TL’si Yesemek Açıkhava Müzesi çevre düzenlemesinde kullanılmıştır.

Müzenin ihtiyacı için gönderildiği belirtilen 5 500 000 000 TL ödenek Kültür Bakanlığınca gönderilmiş olabilir.

Gaziantep Valiliği sadece Araban İlçesinde bulunan Said Vakkas Türbesi Çevre Düzenlemesi Projesi için ödenek talebinde bulunmuştur.

Müze ile ilgili röleve çalışmalarının Kültür Bakanlığınca yürütülmesi gerekmektedir.

Bilindiği üzere 1995 yılından beri Bakanlığımca yürütülmekte olan İnanç Turizmi Projesi ile ülke-mizin bu turizm türüne yönelik sahip olduğu büyük potansiyelin iyi değerlendirilebilmesi amacıyla, üç büyük dine (Müslümanlık Hristiyanlık, Musevilik) mensup önemli dinsel eserlerin, bulundukları yerlerdeki koşullarının iyileştirilerek, tanıtılması ve ziyarete hazır bir duruma getirilmesi hedeflenmiş olup, bu çalışmalar çerçevesinde 1998 yılında Bakanlığımca gerçekleştirilen İnanç Turu 98 kapsamında davet edilen yerli ve yabancı konuklarımız (basın mensupları, yazarlar vb. gibi) tur programında yer alan Gaziantep’i ve Yesemek Açıkhava Müzesini ziyaret etmişlerdir.

Ayrıca, heryıl Bakanlığımca üretimi gerçekleştirilen Genel Türkiye Broşürü, Güneydoğu Anadolu GAP Bölgesi Broşürü, İnanç Turizmi Broşürü, İnanç Rehberi, Seyahat Rehberi, Otel Rehberi ve Türkiye Karayolları Haritasında söz konusu ilin tanıtımına yer verilmekte olup, İnanç Turizmi Projesi kapsamında Bakanlığımca gelecek yıllarda gerçekleştirilecek programlarda Gaziantep’in yeri ve önemi vurgulanacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

                                 Erkan Mumcu

                                Turizm Bakanı

54. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın;

Sakarya Pamukova İlçesinin istasyon binasına,

Hemzemin geçitlerindeki trafik kontrollerine,

Marmara depreminde hasar gören Adapazarı TÜVESAŞ Vagon Sanayine,

İlişkin soruları ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2213, 2215, 2217)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanlığı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                   Cevat Ayhan

                                           Sakarya

Sorular :

Sakarya İli Pamukova İlçesindeki TCDD tren istasyonu 17 Ağustos 1999 depreminde yıkılmıştır.

1. Yıkılan istasyon binasının inşası ve çalışır hale getirilmesi için projeler hazırlanmış mıdır?

2. Keşif bedeli nedir?

3. İstasyon binası ne zaman inşa edilecek ve hizmete açılacaktır?

4. İstasyon binası inşa edilinceye kadar yolcu hizmetleri vermek üzere geçici baraka inşası düşünülüyor mu?

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanlığı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                   Cevat Ayhan

                                           Sakarya

Sorular :

Devlet Demiryolları ile karayollarının kesiştiği hemzemin geçitlerde tren geçişi sırasında trafiği durduran düzenlemeler olmaması kazalara, can ve mal kaybına sebep olmaktadır. Bekçili kontrol sistemleri ise yüksek işletme maliyeti getirmektedir.

1. Sakarya İli sınırları içinde mevcut hemzemin geçitlerde trafiğin kontrol edilmediği hemzemin geçitler hangileridir?

2. Bu hemzemin geçitlerde bekçi olmaksızın otomatik olarak trafik kontrolü sağlayacak düzenleme-ler ne zaman yapılacaktır?

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanlığı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                   Cevat Ayhan

                                           Sakarya

Sorular :

Adapazarı’ndaki Tüvesaş Vagon Sanayi tesisi 17 Ağustos 1999 depreminde ağır hasar görmüştür.

1. Hasar tespit çalışmaları neticesinde;

a) Hangi kısımlar ne ölçüde hasar görmüştür?

b) Hasar maliyeti nedir?

c) 2000 yılı bütçesinde hasarın giderilmesi için ne kadar yatırım ödeneği ayrılmıştır?

2. Hasarın giderilerek tesisin çalışır hale getirilmesi için depremden bugüne kadar geçen 10 ayda hangi çalışmalar yapılmıştır?

3. Tesis ne zaman çalışır hale getirilecektir?

4. Tesiste modernizasyon ve yenileme yatırımı gerekiyorsa,

a) Hangi kısımlarda ne gibi değişiklik yapılacaktır?

b) Yapılacak değişikliklerin maliyeti nedir?

c) Bugüne kadar ne gibi çalışmalar yapılmıştır?

5. 1990-2000 yılları döneminde yıllar itibarı ile tesiste çalışanların sayısı kaç kişidir?

6. Eylül 1999-Mayıs 2000 döneminde aylar itibarı ile tesisin faaliyet gelirleri ve gideri ne olmuştur?

                 T.C.

         Ulaştırma Bakanlığı   5.7.2000

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21./EA/983-18463

Konu : Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan’ın yazılı soru önergesi

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6120 sayılı yazınız.

Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan’ın 7/2213-6013, 7/2215-6015 ve 7/2217-6019 sayılı yazılı soru önergelerinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Prof. Dr. Enis Öksüz

                            Ulaştırma Bakanı

Sakarya Miletvekili Sayın Cevat Ayhan’ın 7/2217-6019 Sayılı

Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

Adapazarı’ndaki Tüvesaş Vagon Sanayi tesisi 17 Ağustos 1999 depreminde ağır hasar görmüştür.

1. Hasar tespit çalışmaları neticesinde;

a) Hangi kısımlar ne ölçüde hasar görmüştür?

b) Hasar maliyeti nedir?

c) 2000 yılı bütçesinde hasarın giderilmesi için ne kadar yatırım ödeneği ayrılmıştır?

2. Hasarın giderilerek tesisin çalışır hale getirilmesi için depremden bugüne kadar geçen 10 ayda hangi çalışmalar yapılmıştır?

3. Tesis ne zaman çalışır hale getirilecektir?

4. Tesiste modernizasyon ve yenileme yatırımı gerekiyorsa,

a) Hangi kısımlarda ne gibi değişiklik yapılacaktır?

b) Yapılacak değişikliklerin maliyeti nedir?

c) Bugüne kadar ne gibi çalışmalar yapılmıştır?

5. 1990-2000 yılları döneminde yıllar itibarı ile tesiste çalışanların sayısı kaç kişidir?

6. Eylül 1999-Mayıs 2000 döneminde aylar itibarı ile tesisin faaliyet gelirleri ve gideri ne olmuştur?

Cevap :

Yaklaşık 54 000 m2 çelik konstrüksiyon fabrika binası ile 7 000 m2 betonarme hazırlama atölye binaları ve alt yapı tesisleri, deprem sonucu kullanılamayacak derecede ağır hasar görmüş ve yıkılmıştır. Keza yaklaşık 12 000 m2 fabrika binası orta derecede hasar görmüş olup, yeni deprem yönetmeliğine göre tamir edilebilecek durumdadır. Fabrika idarî binaları ve sosyal tesisleri hafif ve orta hasarlı konumdadır. Fabrika ve tesislerin yıkılması sonucu enkaz altında kalan imalat ve onarımı tamamlanma aşamasındaki 35 civarında vagon, mamul, yarı mamul malzeme ile makine ve ekipmanlar kısmen veya tamamen hasar görmüştür.

Bu yıkım ve hasarlanmalar sonucu doğan toplam hasar miktarı 68 500 000 ABD dolarıdır.

2000 yılı bütçesinde hasarın giderilmesi için 500 milyar TL yatırım ödeneği ayrılmıştır.

Deprem sonrası 20 000 m2’lik alanda enkaz kaldırma çalışmaları Tüvasaş ve TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğünün imkânları kullanılarak kısmî olarak gerçekleştirilmiştir. Acil tamirat faaliyetleri için 4 300 m2’lik kapalı alan yeniden düzenlenmiş olup, bu alanda bugüne kadar 320 vagon onarımı ve 7 vagon imalatı gerçekleştirilmiştir.

Tüvasaş tesisleri, depremden 4 ay sonra acil onarım ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde çalışır duruma getirilmiştir. Tesisin deprem öncesi şekliyle çalışır hale gelmesi için büyük yatırım gerekmektedir. Bu doğrultuda yeniden yapılanma çalışmaları sürdürülmekte olup, yapılacak seçime göre dünya ile entegre olmuş bir şekilde yeniden yatırıma yöneltilerek üretime başlayacaktır.

Yeniden yapılanmaya kadar geçecek süreç içerisinde TCDD’nin ihtiyaçları ile Tüvasaş’ın Bursa Hafif Raylı Taşıma projesindeki sorumluluklarını yerine getirebilmesi için depremden az hasar gören alanların bakımları yapılarak geçiş süreci minimum sıkıntılarla anlatılmaya çalışılmaktadır.

Siemens Firması ile Bursa Hafif Raylı Taşıma araçları için yapılan uluslararası sorumlulukları yeri-ne getirecek araç imalat ve test atölyesi, 3 800 m2’lik alan ile tam teşekküllü olarak hizmete hazır olup, şu an vagon tamirinde kullanılmaktadır. Bursa Hafif Raylı taşıtlarının testleri için gerekli olan bir km uzunluğundaki test yolu, tartı tesisi ve elektrifikasyonu yapılacaktır. Bedeli yaklaşık 1 milyon ABD Dolarıdır. Orta vadeli hedefler olarak belirlenen tamirat faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi için hafif ve orta hasarlı 12 000 m2’lik alanın yeni deprem yönetmeliğine göre onarımı yapılacak olup, yaklaşık bedeli 4 milyon ABD dolarıdır. Kısa vade onarım ve imalat faaliyetleri için acil tezgah teminine gidilecek olup, yaklaşık maliyeti 2 milyon ABD dolarıdır. Ağır hasarlı durumdaki 4 200 m2’lik prefabrik betonarme atölyeleri yeniden yapılacak olup, tahmini maliyeti 600 bin ABD dolarıdır.

Fabrikanın mevcut toplam enkazı yaklaşık 35 000 m2 olup, hurda malzeme ihalesi ile bütünleştirilerek enkaz çalışmaları devam etmektedir.

Bütün bu iyileştirme çalışmaları fabrikanın yeniden yapılanma faaliyetleri dışındaki geçiş dönemini ihtiva etmektedir.

- 100 vagon/yıl imalat

- 750 vagon/yıl tamirat

- Toplam 62 000 m2 alan

İhtiva eden yeni vagon fabrikasının toplam yatırım bedeli, seçilecek teknolojiye bağlı olarak 54 milyon ile 70 milyon ABD Doları arasında değişmektedir.

1990-2000 yılları döneminde yıllar itibariyle tesiste çalışanların sayısı aşağıda verilmiştir.

Yıllar             1990                      1991                      1992                      1993                      1994                      1995                      1996                      1997                      1998                      1999                      2000

İşçi Sayısı      1749                      1594                      1459                      1377                      1242                      1186                      1121                      1432                      1291                       919                      1182

Memur Sayısı 449                       442                       431                       425                       397                       380                       358                       349                       428                       406                       399

Tüvasaş’ın Eylül-1999-Mayıs-2000 dönemine ait faaliyet gelir ve giderleri ekli tabloda verilmiştir.

                                                                                                                                                                      Milyon TL

           Faaliyet Gelirleri      Faaliyet Giderleri      Dönem Giderleri     Faaliyet Kâr Zararı

Eylül 1999 7 983 115 -7 162 390 -1 307 605                 -486 330

Ekim 1999 8 108 709 -7 253 490 -1 496 429                 -641 210

Kasım 1999 8 912 542 -8 365 444 -1 703 117              -1 156 019

Aralık 1999 11 128 618 -10 183 172 -1 933 172                 -987 726

Ocak 2000 522 945 -433 766 -226 465                 -137 286

Şubat 2000 1 765 245 -2 230 406 -469 616                 -934 777

Mart 2000 3 270 122 -3 836 843 -718 869              -1 285 590

Nisan 2000 4 709 886 -4 013 682 -731 467                   -35 263

Mayıs 2000 6 300 488 -5 369 095 -914 333                     17 060

Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan’ın 7/2215-6015 Sayılı

Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

Devlet Demiryolları ile karayollarının kesiştiği hemzemin geçitlerde tren geçişi sırasında trafiği durduran düzenlemeler olmaması kazalara, can ve mal kaybına sebep olmaktadır. Bekçili kontrol sistemleri ise yüksek işletme maliyeti getirmektedir.

1. Sakarya İli sınırları içinde mevcut hemzemin geçitlerde trafiğin kontrol edilmediği hemzemin geçitler hangileridir?

2. Bu hemzemin geçitlerde bekçi olmaksızın otomatik olarak trafik kontrol, sağlayacak düzenleme-ler ne zaman yapılacaktır?

Cevap :

Sakarya İli sınırları içinde mevcut hemzemin geçitlerde trafiğin kontrol edilemediği hemzemin geçitler;

- Arifiye-Adapazarı hat kesiminde 4 üncü kilometreden 7 nci kilometreye kadar serbest (Çapraz işaretli) 4 adet,

- Haydarpaşa-Polatlı hat kesiminde Adapazarı hudutları içinde kalan bölgede 119 uncu kilometreden 182 nci kilometreye kadar serbest (Çapraz işaretli) 33 adet olmak üzere toplam 37 adettir.

Hemzemin geçitlerde gerekli önlemleri almak görev ve yetkisi, karayolunun bakımından sorumlu olan kuruluşlara aittir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda; “Karayolu ile demiryolunun aynı seviyede kesiştiği bariyerli ve bariyersiz geçitler” olarak tanımlanan ve karayolunun devamı durumunda olan hemzemin geçitlerde alt ve üst geçit yapılması, bariyer ve ışıklı sistem gibi önlemlerin alınması Kanunun 4199 sayılı Kanunla değişik “Kurullar, Kuruluşlar, Komisyonlar Görev ve Yetkileri” başlıklı II nci kısmında yer alan 7-9 ve 10 uncu maddelerindeki düzenlemeden de anlaşılacağı gibi, ilgili Karayolunun yapım ve bakımından sorumlu olan Karayolları Genel Müdürlüğü, Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı ve Belediyelerin görev ve yetkileri içerisindedir.

Kanunun Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkilerinin düzenlendiği 7 nci maddesinde aynen;

a) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak,

b) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak

denilmek suretiyle ilgili olduğu karayolunda can ve mal güvenliğini sağlamak üzere gerekli önlemleri almakla Karayolları Genel Müdürlüğünün görevli ve yetkili olduğu belirtilmiş bulunmaktadır.

Kanunun müteakip 9 ve 10 uncu maddelerinde de; Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının orman ve köy yollarında ve Belediyelerin yapım ve bakımından sorumlu oldukları karayollarında güvenliği sağlayıcı önlemleri almakla görevli ve yetkili oldukları belirtilmiştir.

Aynı Kanunun “Karayolu Trafik Güvenliği” başlıklı 13 üncü maddesinde de; “Karayolunun yapımı ve bakımı ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşlar karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak du-rumda bulundurmakla yükümlüdürler” denilmektedir.

3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi hakkında Kanunun 6 ncı maddesinde de, Bele-diyelerin Büyükşehir dahilindeki anayolları yapmak, bakım, onarımı sağlamak ve trafik düzenleme-lerinin gerektirdiği önlemleri almakla görevli olduğu hükmü yer almaktadır.

Nitekim ilgili Kuruluşlar ve Kurullarca bariyer konulmasına karar verilen hemzemin geçitlerde, ilgili karayolunun ait olduğu Karayolları İdaresi ya da Belediyelerle protokol yapılarak bu kuruluşlar tarafından bariyer tesis edilmekte ve burada istihdam edilen bekçi ücreti de bu kuruluşlara fatura edilerek onlar tarafından ödenmektedir.

Karayolları Trafik Kanununda yer alan düzenlemeye paralel olarak TCDD İşletmesi Genel Müdür-lüğünün kuruluş kanunu konumundaki “TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü Ana Statüsü”nün Ek 2 nci maddesinde de; “Demiryolunun karayolu, köy yolu ve benzeri yollar ile yaptığı kesişmelerde, demiryolu ana yol sayılır. Bu kesişmelerde yapılan yeni yolun bağlı olduğu Kurum veya Kuruluş alt ve üst geçit yapmak ve diğer emniyet tedbirlerini almakla yükümlüdür. Demiryolu trafiğinin gerektirdiği hallerde söz konusu yollara ait geçitler ile görüşe engel olan tesisler kime ait olursa olsun kaldırtılır. Demiryolu üstünde seyreden araçların karayolu köy yolu ve benzeri yollardaki araçlara göre geçiş üstünlüğü vardır.” hükmü yer almaktadır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun açıklanan hükümleri ve TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü Ana Statüsünde yer alan bu hüküm çerçevesinde, karayollarında ve dolayısıyla hemzemin geçitlerde, can ve mal güvenliğini sağlamak üzere alt ve üst geçitlerin yapılması, bariyer ve ışıklı sistem konulması ve diğer önlemlerin alınmasına karar vermek ve bu önlemleri almak yetkisi ve görevi, ilgili karayolunun yapım ve bakımından sorumlu olan Karayolları Genel Müdürlüğü, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı ve ilgili Belediye Başkanlıklarına ait bulunmaktadır.

Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan’ın 7/2213-6013 Sayılı

Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

Sakarya İli Pamukova İlçesindeki TCDD tren istasyonu 17 Ağustos 1999 depreminde yıkılmıştır.

1. Yıkılan istasyon binasının inşası ve çalışır hale getirilmesi için projeler hazırlanmış mıdır?

2.Keşif bedeli nedir?

3. İstasyon binası ne zaman inşa edilecek ve hizmete açılacaktır?

4. İstasyon binası inşa edilinceye kadar yolcu hizmetleri vermek üzere geçici baraka inşası düşü-nülüyor mu?

Cevap :

17 Ağustos 1999 depreminde yıkılan Sakarya İli Pamukova İlçesindeki tren istasyonunun yolcu hizmetleri, lojman binasından ve herhangi bir aksamaya meydan verilmeden sürdürülmektedir.

Yeni istasyon binası için şu anda bir proje geliştirilmemiştir.

55. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın, Tasarruf Mevduat Sigorta Fonuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2214)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakanlık tarafından yazılı olarak cevaplandırılması arz ederim.

                                   Cevat Ayhan

                                           Sakarya

Sorular :

1. Tasarruf mevduat sigorta fonu hangi tarihte kurulmuştur?

2. Fonun kuruluşundan bugüne kadar tasarruf mevduatının fon kapsamında sigorta edilen miktarları hangi tarihte ne kadar olmuştur?

3. Fonun kuruluşundan bugüne kadar hisseleri ve/veya yönetimi ve denetimi fona intikal eden bankaların, isimleri ve intikal tarihleri nedir?

4. Fona intikal eden bankalardan her birinde intikal tarihinde mevcut;

a) Türk lirası cinsinden tasarruf mevduatı toplam miktarı ne kadardır?

b) Tasarruf mevduatı niteliğini haiz döviz tevdiat hesapları toplam miktarı ne kadardır?

c) Türk lirası ve döviz olarak mevcut tasarruf mevduatının fon sigorta kapsamına giren toplam miktarı ne kadardır?

d) Türk lirası ve döviz olarak ticarî mevduat miktarı ne kadardır?

e) Bankaların toplam alacakları ve borçları ne miktardadır?

5. Fonun kuruluşundan bugüne kadar yıllar itibarı ile;

a) Fonun gelirleri ne kadardır?

b) Fona bütçeden veya başka kaynaklardan aktarma yapılmışsa nereden ne kadar aktarma ya-pılmıştır?

c) Fondan sigorta mükellefiyeti için ödenen miktarlar ne kadardır?

d) Fona borç verilmişse nereden ne miktar borç verilmiştir?

                 T.C.

              Devlet Bakanlığı   3.8.2000

Sayı : B.02.0.004/(16)2897

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : a) 22.6.2000 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2214-6014/14478 sayılı yazınız.

        b) 2.8.2000 tarihli ve B.02.2.TCM.0.16.00.00/087229 sayılı yazı.

Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızca kendileri adına koordinatörlüğümde cevaplandırılması tensip olunan 7/2214-6014 sayılı yazılı soru önergesi konusundaki ilgi (a) yazınız üzerine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan alınan ilgi (b) yazı ve ekinin suretleri ilişikte gönderilmiştir.

Bilgilerine arz ederim.

                                     Recep Önal

                                 Devlet Bakanı

           Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu                      

B.02.2.TCM.0.16.00.00/087229

Tas.Mev.Sig.Fonu Gn. Md.

(71 Bankalar Tasfiye Müdürlüğü)

T.C. Devlet Bakanlığı

(Sayın Recep Önal)

                                          2.8.2000

İlgi : 29.6.2000 tarih ve B.02.0.004-16/2458 sayılı yazınız.

İlgi yazınız konusu Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan’ın yazılı soru önergesine ilişkin ceva-bımız aşağıda sunulmuştur.

1. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, 22.7.1983 tarih ve 18112 (2 nci Mükerrer) sayılı Resmî Ga-zetede yayımlanan 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 64 üncü maddesi gereğince kurulmuştur.

2. a) 22.7.1983 tarih ve 18112 (2 nci mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 66/2 maddesi gereğince, bir bankadaki bir gerçek kişiye ait azami 3 milyon Türk Liralık tasarruf mevduatının sigortalı olduğu,

b) 9.10.1986 tarih ve 19246 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 86/11084 sayılı Sigortaya Tabi Tasarruf Mevduatı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primler Hakkındaki Kararın 2 nci maddesi gereğince, bir bankada bir gerçek kişiye ait tasarruf mevduatının 6 milyon liralık kısmının sigorta kapsamında olduğu, ancak bu miktarın ilk 3 milyon Türk Lirasının % 100 ünün, bakiyesinin ise % 60’ının sigortalı olduğu,

c) 6.3.1992 tarih ve 21163 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 92/2707 sayılı Sigortaya Tabi Tasarruf Mevduatı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primler Hakkındaki Bakanlar Kurulu Kararının 2 nci maddesi gereğince, bir bankada, bir gerçek kişiye ait Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı (nama yazılı Türk Lirası mevduat sertifikaları da dahil) ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz döviz tevdiat hesaplarının 50 milyon liralık kısmının sigorta kapsamında olduğu, ancak bu miktarın ilk 25 milyon lirasının % 100 ünün, bakiyesinin ise % 60 ının sigortalı olduğu,

d) 92/2707 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının, 11.4.1994 tarih ve 21902 (2 nci mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 94/5455 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile değişik 2 nci maddesi gereğince, bir bankada, bir gerçek kişiye ait Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı (nama yazılı Türk Lirası mevduat sertifikaları da dahil) ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz döviz tevdiat hesaplarının 150 milyon Türk Liralık kısmının sigorta kapsamında olduğu,

e) 92/2707 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının, 5.5.1994 tarih ve 21925 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 94/5565 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile değişik 2 nci maddesi gereğince, mevduat kabul etme iznine sahip bankalarda, bir gerçek kişiye ait Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı (nama yazılı Türk Lirası mevduat sertifikaları da dahil) ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz döviz tevdiat hesaplarının tamamının mevduat sigortası kapsamında olduğu,

f) 1.6.2000 tarih ve 24066 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ve 92/2707 sayılı Kararname’yi yürürlükten kaldıran 31.5.2000 tarih ve 2000/682 sayılı Sigortaya Tabi Tasarruf Mevduatı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primler Hakkındaki Bakanlar Kurulu Kararının 3 üncü maddesi gereğince, söz konusu Kararın yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak açılan ya da yenilenen hesaplara uygulanmak üzere, Türkiye’de faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan bankaların, yurt içi şubelerinde gerçek kişiler tarafından açılmış olan Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı niteliği haiz altın, repo ve döviz tevdiat hesaplarının mevduat sigortasına tabi olduğu, bu şekilde tanımlanan hesapların anapara ve faiz tutarları toplamının, 31.12.2000 tarihine kadar uygulanmak üzere 100 milyar Türk Lirasına, 1.1.2001 tarihinden itibaren uygulanmak üzere 50 milyar Türk Lirasına kadar olan kısmının sigorta kapsamında olduğu,

belirtilmiştir.

3. a) T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığının 6.8.1997 tarih ve 37192 sayılı yazısı ile mülga 3182 sayılı Bankalar Kanunun 64 üncü maddesi kapsamına alınan Türk Ticaret Bankası A.Ş.’nin 29.8.1997 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurulunda, sermayenin artırılmasına, nakden artırılması öngörülen sermaye artışına ilişkin rüçhan haklarının 30 gün içinde kullanılmasına ve kullanılmayan rüçhan haklarının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna teklif edilmesine karar verilmesini müteakip, T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığının 4.11.1997 tarih ve 51607 sayılı yazısı gereğince, ortaklarca kullanılmayan ve Banka Yönetim Kurulunca, Fona teklif edilen rüçhan haklarının, 6.11.1997 tarihinde Fon tarafından kullanılması sonucu, Türk Ticaret Bankası A.Ş.’nin hisse senetlerinin mülkiyetinin % 84,52’si Fona geçmiştir. Daha sonra yapılan sermaye artışı sonucu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun adı geçen bankadaki iştiraki ödenmiş sermayeye göre oranı % 92,84’e yükselmiştir.

b) T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığının 25.10.1998 tarih ve 71583 sayılı yazısı ile bildirilen Bakanlık Makamının 25.10.1998 tarih ve 71581 sayılı Oluru uyarınca, 12.12.1998 tarihinde Korkmaz Yiğit İnşaat-Taahhüt ve Tic. A.Ş. ve Korkmaz Yiğit Holding A.Ş. ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu arasında imzalanan Hisse Devir Sözleşmesiyle, adı geçen firmalara ait Bank Ekspres A.Ş.’nin % 98,38 oranındaki hisse senetleri Fon tarafından TL 1 milyara satın alınmıştır. Daha sonra diğer ortaklarca kullanılmayan rüçhan haklarının Fon tarafından kullanılması sonucu, Fonun adı geçen bankadaki ortaklık payı % 99,46 olmuştur.

c) T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığının 7.1.1999 tarih ve 954 sayılı yazısı ile bildirilen Başbakanlık Makamının 6.1.1999, 892 sayılı Oluru ile Mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununun 64 üncü maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca, yönetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna tevdi edilmiş bulunulan Interbank A.Ş.’nin, Fona tevdi edildiği tarih itibariyle düzenlenen bilançoda yer alan ödenmiş sermaye tutarındaki zararının Fon tarafından devralınması sonucu, adı geçen bankanın hisse senetlerinin mülkiyetinin % 100’ü Fona geçmiştir.

d) 22.12.1999 tarih ve 23914 sayılı (mükerrer) Resmî Gazete’de yayımlanan 99/13765 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş., Egebank A.Ş., Sümerbank A.Ş. Türkiye Tütüncüler Bankası Yaşarbank A.Ş. ve Eskişehir Bankası T.A.Ş.’nin yönetim ve denetimi ile hisse senetlerinin mülkiyetinin Fona intikalinin uygun görülmesi üzerine, adı geçen bankaların ödenmiş sermayesi tutarındaki zararları devralınarak, aynu tutardaki karşılığı ilgili bankalara ödenmiş ve hisse senetlerinin tamamı bankaların pay defterlerine Fon adına kaydedilmiştir.

4. Talep edilen bilgiler ilişikte tablo olarak sunulmuştur. (Ek:1)

5. a) Fonun gelirleri yıllar itibariyle ilişikte tablo olarak gösterilmiştir. (Ek:2)

b, d) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna bütçeden veya başka kaynaklardan aktarma yapılmamış ve borç verilmemiştir.

c) Mülga 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 12 ve 67 nci maddeleri gereğince 25.10.1983 tarih 7231 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile İşçi Kredi Bankası T.A.Ş.’nin 25.1.1984 tarih ve 7657 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile de Türkiye Bağcılar Bankası A.Ş.’nin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme yetkileri kaldırılmış ve yönetimi ve denetimleri için Türkiye İş Bankası A.Ş. ve Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. görevlendirilmiştir.

Müflis İşçi Kredi Bankası T.A.Ş. mudilerine nezaretçi banka aracılığıyla sigorta limiti kapsamında TL 1 717 milyon tutarında ödemede bulunulmuş olup, söz konusu avansa yürütülen faiz ve sigorta primi borcu ile birlikte TL 3 033 milyona ulaşan tutar, İflas İdaresince muhtelif tarihlerde yapılan ödemelerle TL 1 739 milyona düşmüştür. Adı geçen Bankanın 3.2.1999 tarihi itibariyle iflası Mahkeme Kararıyla kapanmıştır.

Müflis Türkiye Bağcılar Bankası A.Ş. mudilerine de aynı paralelde ödenen toplam TL 3 148 mil-yon tutarındaki avansa yürütülen faiz ve sigorta primi borcu ile birlikte TL 6 166 milyona ulaşan tutarın tamamı İflas İdaresince yapılan ödemelerle kapanmıştır.

Mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununun 68 inci maddesi gereğince, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izinleri, Bakanlar Kurulunun 11, 20, 23 Nisan 1994 tarih ve sırasıyla 94/5456, 94/5483, 94/5485 sayılı kararları ile kaldırılan Türkiye Turizm Yatırım ve Dış Ticaret Bankası (TYT Bank) A.Ş., Marmara Bankası A.Ş. ve Türkiye İthalat ve İhracat Bankası (İmpeksbank) A.Ş.’nin gerçek kişi tasarruf mevduatı hesap sahiplerine, 92/2707 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 94/5455 nolu Bakanlar Kurulu Kararı ile değişik 2 nci maddesi kapsamında Müflis TYT Bank A.Ş. için TL 990 545 milyon, Marmara Bankası A.Ş. için TL 1 555 404 milyon, İmpeks Bank A.Ş. için ise TL 1 275 773 mil-yon olmak üzere toplam TL 3 821 722 milyon ödeme yapılmıştır. Yapılan ödemelerle ilgili olarak nezaretçi bankalara verilen avanslara, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası reeskont faiz oranlarına göre faiz yürütülmüştür. Müflis Marmara Bankası A.Ş. ve Müflis İmpeksbank A.Ş.’nin avans, faiz ve sigorta primi tutarı İflas İdaresi tarafından tamamen ödenerek kapatılmış olup, Müflis TYT Bank A.Ş.’nin TL 212 417 milyon borcu kalmıştır.

4389 sayılı Bankalar Kanununun Geçici 3 üncü maddesi gereğince, tasfiye halindeki Müflis TYT Bank A.Ş., Marmara Bankası A.Ş. ve İmpeksbank A.Ş.’nin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izinlerinin kaldırıldığı tarihler itibariyle bu bankalar nezdinde hesabı bulunan bir gerçek kişiye ait Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz döviz tevdiat hesapları toplamının, Fon tarafından sigorta kapsamında nakden veya hesaben yapılan ödemeler düşüldükten sonraki bakiyesinin 1 milyon Türk Lirasına kadar olan kısmı, bankaların bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izinlerinin kaldırıldığı tarihte geçerli Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden ABD Dolarına çevrilerek, söz konusu Kanunun yayımı tarihi olan 23.6.1999 tarihinde geçerli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ABD Doları döviz alış kuru üzerinden hesaplanan Türk Lirası karşılıkları 12.7.1999 tarihinden itibaren Fon tarafından tasarruf mevduatı hesabı sahiplerine ödenmektedir. 4389 sayılı Bankalar Kanununun Geçici 3 üncü maddesi kapsamında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından 20.7.2000 tarihi itibariyle, Marmara Bankası A.Ş. için 579 mudiye TL 2 505 231 milyon, TYT Bank A.Ş. için 2680 mudiye TL 8 055 159 milyon, İmpeks Bank A.Ş. için ise 3947 mudiye TL 17 116 321 milyon olmak üzere toplam 7206 kişiye TL 27 676 710 milyon ödenmiştir.

Bilgilerinize arz ederiz.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu

Aydın Esen            Erdal Arslan

İdare Meclisi Üyesi İdare Meclisi Üyesi


(EK : 2)

Kuruluşundan Bugüne Kadar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun

Gelirleri (Milyon TL)

Yıllar     Fonun Geliri

1984       8 782

1985     12 730

1986     25 953

1987     80 535

1988   110 998

1989   201 516

1990   341 006

1991   874 314

1992 2 019 138

1993 3 950 299

1994 15 209 952

1995 29 383 941

1996 80 668 692

1997 180 879 443

1998 356 537 490

1999 520 759 196

56. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın, fonlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/2216)

                13.6.2000

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Başbakanlık tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                  Cevat Ayhan

                                           Sakarya

Sorular :

Bugün itibarı ile yürürlükten kaldırılmış olan fonlar da dahil olmak üzere 1980-2000 tarihleri arasında,

1. Her bir fon için fon gelirleri yıllar itibarı ile ne olmuştur?

2. Yıllar itibarı ile her bir fonun gelirinden,

a) Fon gayesi için harcanan miktar ne kadardır?

b) Bütçeye aktarılan miktar ne kadardır?

c) Varsa bütçeden fona aktarılan miktar ne kadardır?

                 T.C.

             Maliye Bakanlığı 21.7.2000

Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü

Sayı : B.07.0.BMK.0.11.600/17086

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 27.6.2000 tarih ve B.02.0.KKG.-0.12/106-275-3/3088 sayılı yazısı.

Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan’ın 7/2216 esas no.lu yazılı soru önergesine ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.

1. Fon sisteminin disiplin altına alınması amacıyla 1993 Malî Yılı Bütçe Kanununun 29 uncu maddesi ile bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemeden sonra fonların gelir ve giderlerinin Merkez Bankası nezdindeki hesaplardan düzenli biçimde izlenmesi mümkün olmuştur. Bu nedenle bütçe içi ve dışı fonların gelir ve giderleri 1993 yılından itibaren tek bir kaynaktan izlenebilmekte olup, (1993-2000) yılları arasındaki döneme ait gelir ve gider durumları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

                                                                       Milyar TL

                Gelir                       Gider

1993 129 402                     71 660

1994 208 824                   120 671

1995 199 723                     65 000

1996 265 611                   171 681

1997 490 693                   350 571

1998 918 764                   378 225

1999 1 550 481                   987 089

2000* 985 802                   630 096

(*) Haziran sonu itibariyle.

2. Yukarıda anılan düzenleme nedeniyle, fonların bir kısım gelirleri 1993 yılından itibaren bütçelerin (B) işaretli cetveline gelir yazılmaya başlanmıştır. Yıllar itibariyle fonlardan bütçeye gelir yazılan miktarlar aşağıdaki gibidir:

    (Milyar TL)

1993     63 531

1994   100 401

1995   199 511

1996   264 103

1997   523 466

1998   931 485

1999 1 541 052

2000 (Hedef) 2 200 000

3. Yılları bütçe kanunlarında yer alan fonlara ilişkin hükümler gereğince, fonların giderleri için her fonun bağlı olduğu genel veya katma bütçeli kurumun bütçesine ödenek tertip edilmektedir. Bütçe kapsamına alınan fonlar hizmetlerini bu ödeneklerle yerine getirmekte olup, bunların yıllar itibariyle kendilerine tahsis edilen ödeneklerden yaptıkları harcamalar aşağıdaki gibidir:

    (Milyar TL)

1993     30 345

1994     49 129

1995     64 881

1996   168 480

1997   387 341

1998   428 518

1999   985 941

2000(*)      567 368

(*) Mayıs sonu itibariyle

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                      Sümer Oral

                                                                Maliye Bakanı

57. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, son günlerde ortaya çıkan işkence iddialarına ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2218)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını talep ediyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                        14.6.2000

                                                        Mehmet Bekaroğlu

                                                                                 Rize

 

İşkence, ülkemizin en önemli sorunu olmaya devam etmektedir. Bu konuda basın yayın organlarında ve sivil toplum kuruluşlarının açıklamalarında her gün yeni bir iddia ortaya atılmaktadır. Öyle ki, işkencenin mağduru olduğunu ifade eden bazı vatandaşlarımız basın toplantısı düzenleyerek durumlarını televizyon ekranlarından da tüm kamuoyuna duyurmuşlardır.

İşkence olaylarından ikisi özellikle dikkat çekicidir. Birincisi, Lale Açık. Lale Açık, 7 Mart 1999’da Tokat’ta gözaltına alındığını, Tokat Emniyetinde gözaltında bulunduğu sırada her türlü işkenceye tabi tutulduğunu, hatta tecavüz ettiklerini ifade ediyor. Diğeri ise şu an Umut Operasyonu çerçevesinde tutuklu bulunan ve Uğur Mumcu cinayetiyle ilgisi olmadığı Ankara Emniyet Müdürü tarafından açıklanan Abdülhamit Çelik. Abdülhamit Çelik’in eşi, çeşitli gazetelere verdiği beyanatlarda, eşine en ağır işkenceler yapıldığını ve bu işkenceler sonucunda kendisinden isteneni söylediğini dile getiriyor.

Hükümet üyelerinin sürekli olarak “bunlar münferit olaylardır, bu olayların önünü alacağız, sorumlular hakkında gerekli işlemi yapacağız. Ülkemizde sistematik bir işkence yoktur” açıklamasını yapıyorlar. Ancak, ne sorumlular tespit edilip cezalandırılıyor, ne de işkence olayları azalıyor. Bu durum işkencecileri cesaretlendiriyor. Üstelik her gün yeni bir işkence iddiası gazete manşetlerine taşınıyor.

Artık bu işkence olayları ve insan hakları ihlalleri, hem halkımızın devletine olan güvenini onarılmaz şekilde tahrip ediyor, hem de dış dünyada, itibarımızın yok olmasına neden oluyor?

Bu nedenle;

1. Lale Açık ve Abdulhamit Çelik’le ilgili işkence iddiaları konusunda başlatılmış herhangi bir araştırma ve soruşturma bulunmakta mıdır? Bulunmakta ise hangi aşamadadır?

2. Konu ile ilgili herhangi bir araştırma ve soruşturma açılmamış ise, işkence iddialarına rağmen, herhangi bir soruşturma açılmamasının gerekçesi nedir?

3. Genellikle sanıklar, emniyette verdikleri ifadelerini, işkence altında alındığı gerekçesiyle reddetmektedirler. Bu da emniyetin itibarını zedelemektedir. Sorgulanmaların daha şeffaf ve güven ortamı içerisinde yapılması için herhangi bir çalışmanız bulunmakta mıdır?

4. Ülkemizde işkence olaylarının ortadan kaldırılması için Bakanlık olarak Hükümet nezdinde herhangi bir çalışmanız bulunmakta mıdır?

5. Ciddi deliller elde edilmeden gözaltına alınan, haftalarca gözaltına tutulduktan sonra mahkemece serbest bırakılan bir çok kişi mağdur edilmekte, maddi ve manevi bakımdan zarara uğramakta, hatta işini kaybetmekte, hayatı altüst olmaktadır. Bu kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi ve ciddi bir delil elde edilmeden gözaltına alınmasının ve soruşturma açılmasının engellenmesi için herhangi bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

                 T.C.

              İçişleri Bakanlığı                                   1.8.2000

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.02.01/178650

Konu : Yazılı soru önergesi.

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 22.6.2000 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2218-6020/14517 sayılı yazısı.

b) Başbakanlığın 27.6.2000 gün ve B.02.0.KKG.0.12/106-275-5/3091 sayılı yazısı.

Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve Sayın Başba-kanımıza tevdi edilen, Başbakanımızca da kendileri adına tarafımdan cevaplandırılması istenilen yazılı soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1, 2. Soru önergesinde adı geçen kişilerle ilgili bahsedilen iddialar suç ihbarı kabul edilip, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün (1.110.8.2000) sayılı dosyasında işlem başlatılarak, soru önergesi örneğinin gereğinin takdir ve ifası amacıyla Tokat Cumhuriyet Başsavcılığına ve Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,

3. Güvenlik kuvvetlerinin, yakalama, gözaltına alma ve ifade almasıyla ilgili esaslar; 1 Ekim 1998 tarihinde yürürlüğe giren “Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği”nce düzenlenmiştir.

Nezarethane ve ifade alma odalarının, söz konusu yönetmelikte belirtilen standartlara uygun hale getirilebilmesi için çalışmaların İl Emniyet Müdürlükleri yetkililerince aralıksız olarak devam ettirildiği, bu amaçla 1999 yılı içerisinde nezarethanelerin iyileştirilmesine yönelik talep edilen 102 228 000 000 TL’nin tamamının ilgili yerlere iletildiği anlaşılmıştır.

Yine söz konusu yönetmeliğin 25 inci maddesi uyarınca, yönetmelik hükümlerinin tam ve eksiksiz uygulanabilmesi, işkence ve kötü muamele iddialarının önüne geçilebilmesi amacıyla Başbakanlıkça 25.6.1999 tarih ve 1999/39 sayılı genelge ile; başta mülkî idare amirleri, cumhuriyet savcıları olmak üzere, mülkiye müfettişleri ve teftişe yetkili diğer görevliler ile jandarma komutanları ve emniyet müdürlerinin mevzuatla belirlenen kendi görev alanlarıyla ilgili habersiz kontrol ve teftişlerde bulunmaları, kusuru görülenler hakkında gerekli işlemin yapılması ve bu denetim sonuçları hakkında Adalet Bakanlığı ve Bakanlığımca her üç ayda bir Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kuruluna yazılı bilgi ve-rilmesi bildirilmiştir.

4. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde, üyesi bulunduğumuz uluslararası kuruluşlarca alınan kararlarda ve Anayasamızda güvence altına alınan insan haklarıyla ilgili hükümlere işlerlik kazandırmak amacıyla mukayeseli hukuktaki gelişmeler ve uygulamada ortaya çıkan sıkıntılar da gözönüne alınarak Türk Ceza Kanununun tümü üzerinde çalışma yaparak yeni bir tasarı hazırlamak üzere 21.12.1999 tarihinde, Ceza Muhakemeleri Kanununun tümü üzerinde çalışma yaparak yeni bir tasarı hazırlamak amacıyla 5.5.1997 tarihinde bilim adamları, yüksek mahkeme üyeleri ve uzman personelden oluşturulan komisyonlarca başlatılan çalışmaların sürdürüldüğü,

Diğer taraftan 57 nci Hükümet döneminde, Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 26.8.1999 tarih ve 4449 sayılı Kanun ile Anayasamızda ve insan haklarına ilişkin uluslararası hukuk kurallarında insanlık suçu olarak kabul edilen işkence ve kötü muamelenin önlenmesi için; Türk Ceza Kanununun 243 üncü maddesindeki işkence suçu genişletilerek cezalar artırılmış, memurların kötü muameleleri ve müessir fiillerini düzenleyen 245 inci Madde ile hekim veya eczacı veya sağlık memuru gibi sağlık mesleği mensubunun gerçeğe aykırı olarak bir belge vermesini düzenleyen 354 üncü maddesindeki cezalar artırılmış, ayrıca gerçeğe aykırı belgenin işlenmiş bir suçu yahut işkence veya zalimane davranışların delillerini gizlemek veya bu delilleri yok etmek için düzenlenmiş olması hali ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmiştir.

Emniyet Genel Müdürlüğünce hazırlanan “İnsan hakları konusunda genel değerlendirme ve Emniyet Teşkilâtında yapılan iyileştirme çalışmaları”na ilişkin bilgiler ek’te sunulmuştur.

5. İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığınca; konuya ilişkin 15.5.1964 tarih ve 11704 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 466 sayılı “Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun” ile, mevcut mevzuatlardaki hükümlerin yeterli olduğu değerlendirilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                               Sadettin Tantan

                                                                 İçişleri Bakanı

Bilgi Notu

İnsan Hakları Konusunda Genel Değerlendirme ve Emniyet Teşkilâtında Yapılan İyileştirme Çalışmaları :

İşkencenin Önlenmesi

İnsan Hakları; “insanın doğuştan sahip bulunduğu, vazgeçilemeyen, devredilemeyen ve değerler sisteminde en üst sırada yer alan haklardır” şeklinde tanımlanabilir. Yani, insanın, sadece ama sadece, in-san olmasından kaynaklanır.

21 inci yüzyılın eşiğinde olduğumuz şu dönemde devletler arasındaki çizgi demokrasi ve insan haklarına saygı konuları ile birlikte giderek daralmaktadır. Böylece bu konular evrensel idealler haline gelmektedir. Bununla birlikte, bu idealleri gerçekleştirme çabaları devam etmekte ve bu konuda başarılı olmak için daha çok çalışmayı gerektirmektedir.

Bugün için açık olan şudur ki; insan hakları konusu çoğulcu ve demokratik toplumlarda ortaya çıkan bir kavramdır. Şahsiliğin hâkim olduğu otoriter rejimlerin, insan hakları konusunu tartışma gibi bir lüks-leri bulunmamaktadır. Dolayısı ile, demokratik ve açık bir ülke olan Türkiye’nin sorunları içerisinde; insan hakları ile ilgili yasalar ve bunların uygulanması şartsız olarak yoğun bir şekilde tartışılmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti vazgeçilemez kişisel haklar prensibi üzerine kurulmuş üniter bir devlettir. Türkiye insan haklarındaki gelişmeler açısından iki konu üzerinde yoğunlaşmış bulunmaktadır. Bunlardan birincisi ülke kanunlarımızın uluslararası hukuk yönünde uyumunun sağlanması, ikincisi olarak da insan haklarının eğitim yoluyla tam anlamıyla anlaşılması yönündeki çabalardır.

Türkiye, kendisini yurt içi ve dışından yıllardır büyük zarar veren terörizm belasına rağmen, insan haklarını geliştirme yönünde kararlıdır. Aynı zamanda Türkiye bu güç insan hakları konularıyla karşılaştığı zaman, “hukuk devleti ilkesi” içerisinde hareket etmeye azami dikkati göstermektedir.

Türkiye, demokratikleşme konusundaki arzu ve isteğini her fırsatta dile getirmiş ve uzun süreler terörizm tehlikesi ile iç içe yaşamasına rağmen bu arzusunu değişik sözleşmelere imza koymakla ispatlamıştır.

Uluslararası Kontrol Mekanizmasına Giriş

Türkiye; 28.1.1987 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna bireysel başvuru hakkını tanı-mıştır.

- 26.2.1988 tarihinde Avrupa Konseyinin ilk üyelerinden biri olarak İşkence ve İnsanlıkdışı veya Onurkırıcı Davranış veya Cezanın Önlenmesi Avrupa Sözleşmesini imzalamıştır.

- 2.8.1988 tarihinde Birleşmiş Milletlerin bir üyesi olarak İşkence ve Başka Zalimce, İnsanlıkdışı ve Onurkırıcı Davranış ya da Cezaya Karşı Sözleşmeyi imzalamıştır.

- 22.1.1990 tarihinde, Avrupa İnsan Hakları Divanının zorunlu yargı yetkisini tanımıştır.

- 6.11.1990 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Kişisel Başvuruya imkân tanıyan AİHS Ek 9. Protokolü imzalamıştır,

- 21 Kasım 1990’da AGİT Paris Şartını imzalamıştır,

- 26 Haziran 1993’de diğer ülkelerle birlikte Viyana Deklarasyonun uygulanması sürecine katıl-mıştır,

- 11 Mayıs 1994’te İnsan Hakları Komisyonu ile İnsan Hakları Mahkemesinin birleşmesini amaç-layan AİHS’ye ek 11 inci Protokolü imzalamıştır.

Ülkemiz Anayasasının 90 ıncı Maddesine göre Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar Türk hukukunun ayrılmaz bir parçası olurlar ve iç hukukumuza uygunluk açısından gerekli düzenlemeler yapılır.

İnsan Hakları Konusunda Yapılan İyileştirme Çalışmaları

1. Hukukî Alanda Yapılan Çalışmalar

Gözaltı Sürelerinde Yapılan Değişiklikler

6.3.1997 tarih ve 4229 sayılı Kanunla CMUK’ta yapılan düzenlemeler neticesinde gözaltı süreleri;

1. Genel Hükümlerde: Ferdi suçlarda 24 saat olarak uygulanmaktadır.

2. DGM Kapsamındaki Suçlarda: Ferdi suçlarda 48 saattir. Toplu suçlarda 15 günden 48 saate indirilmiştir.

3. OHAL Uygulanan Bölgelerde:Ferdi suçlarda 4 günden 48 saate, toplu suçlarda 30 günden 48 saate indirilmiştir.

Bu süreler, toplu olarak işlenen suçlarda; Savcının yazılı emriyle 4 güne kadar, hakim kararıyla ise genel ve DGM kapsamındaki suçlarda 7 güne, OHAL Bölgesinde işlenen suçlarda ise 10 güne kadar uzatılabilmektedir.

Avukatla Görüşme

Genel nitelikli suçlarda her zaman avukatla görüşme imkânı bulunmaktadır.

Tutukluluk hali DGM ve OHAL kapsamındaki suçlarda hâkim kararıyla gözaltı süresinin uzatılması durumunda da avukatla görüşme imkânı tanınmıştır.

Zorunlu avukat bulundurma yaşı 15’ten 18’e çıkartılmıştır. DGM kapsamındaki suçlarda ise 15 yaş olarak uygulanmaktadır.

Susma Hakkı

Sanığın, isnat edilen suç hakkında konuşmama hakkı bulunmaktadır. Hukuka aykırı şekilde elde edilen delillerin hükme esas alınmayacağı kuralı getirilmiştir.

Yakınlarına Haber Verme Hakkı

Soruşturma konusunun açığa çıkması bakımından kesin bir mahsur doğurmadığı durumlarda yakalandığında yakınlarına haber verme zorunluluğu getirilmiştir. Şahıslar gözaltına alındığında İl Emniyet Müdürlükleri bünyesinde oluşturulan ve Emniyet Genel Müdürlüğü ile de bağlantılı olan Gözaltı İzleme Birimlerine gözaltı durumu ile ilgili olarak bilgi verilmekte ve vatandaşlarımız buralardan bilgi alabilmektedir.

Cezalandırma

İnsan hakları ihlalleri konusunda yapılan tüm iyileştirme çalışmalarına rağmen, bu konuda halen bazı iddialar olabilmektedir. Münferit olarak bu tür olayları yaptıkları iddia edilen mensuplarımız hakkında da adlî ve idarî tahkikatlar yapılmaktadır.

Bu kapsamda işkence yaptığı tespit edilenler Türk Ceza Kanununun 243 üncü maddesi, kötü muamelede bulunanlar ise Türk Ceza Kanununun 245 inci maddesi gereğince adlî tahkikata tâbi tutulmakta ve ayrıca bu tür suçları işleyenler hakkında Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün ilgili maddeleri gereğince idarî tahkikat başlatılmaktadır. Bu çerçevede, 1.1.1995-30.11.1999 tarihleri arasında; TCK 243 üncü maddeye göre toplam 571 personel hakkında adi, 569 personel hakkında idarî, TCK 245 inci mad-deye göre de toplam 2798 personel hakkında adlî 4650 personel hakkında ise idarî soruşturma açılmıştır.

Yönetmelik Çalışması

Yakalama, gözaltına alma ve ifade alma konularını düzenleyen geniş kapsamlı ve günümüzün ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikte bir yönetmelik çalışması yapılmıştır. Bu bağlamda, Asayiş Daire Başkanlığının koordinesinde ve Prof. Dr. Sulhi Dönmezer başkanlığında alanında uzman öğretim üyeleri (Prof. Dr. Ferudun Yenisey, Prof. Dr. Bahri Öztürk, Prof. Dr. Durmuş Tezcan), genel müdürlüğümüz ilgili daireleri (Temüh, Asayiş, APK, Kaçakçılık, Polis Akademisi, Hukuk Müşavirliği), Jandarma Genel Komutanlığı ve Adalet Bakanlığı temsilcilerinin katılımı ile yapılan toplantılar sonucunda hazırlanan “Yakalama, İfade Alma ve Gözaltına Alma Yönetmeliği” 1.10.1998 tarihinde Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

2. Meslekî Alanda Yapılan İyileştirmeler

İnsan Hakları Dersi

Polis Akademisinde 1991, Polis Okullarında da 1992 yılından itibaren “İnsan Hakları” dersi okutulmaktadır.

Gözaltı İzleme Birimleri

1.8.1995 tarihinden itibaren, gözaltına alınan şahısların mer’i mevzuatla tanınan hakların kullandırılması, avukat bulundurulması, yakınlarına hemen haber verilmesi yönündeki yeni yasal düzenlemeler ışığında “Gözaltı İzleme Birimleri” kurulmuş olup, Merkezde AKKM Daire Başkanlığı ile bağlantılı olarak 81 ilimizde faaliyete geçirilmiştir.

Nezarethane ve Sorgu Odalarının İyileştirilmesi İçin Yapılan Çalışmalar

Nezarethane ve sorgu odalarının iyileştirilmesi ve belli standartlara ulaştırılabilmesi için ıslah çalışmalarına devam edilmekte olup ihtiyaca göre her yıl bütçeden ödenek tahsis edilmesi sağlanmaktadır.

Haklarınızı Biliyor musunuz? İsimli Broşürün Dağıtımı

29.9.1995 tarihinde, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Siyasal Bilgiler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi işbirliği ile hazırlanan “Haklarınızı biliyor musunuz?” adlı broşürler bastırılarak tüm illere gönderilmiş ve vatandaşlara dağıtımı sağlanmıştır.

Adlî Tıp Raporları

Gözaltına alınan şahıslar için gözaltı başlangıcında ve gözaltından çıkışlarında, ayrıca gözaltı süresinin uzaması durumunda doktor raporu alınması uygulaması mevcuttur. Bununla birlikte, 5.12.1995 tarihinde Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan 6070 sayılı genelgeye ve 1.10.1998 tarihinde yürürlüğe giren “Yakalama, İfade Alma ve Gözaltına Alma Yönetmeliği”ne istinaden, gözaltına alınmış kişilerin, doktor raporları (4) nüsha olarak aldırılmakta, raporlar kapalı zarf içerisinde Cumhuriyet Savcısına ve ilgili polis amirine gönderilmekte, bir nüshası da kendisine verilmektedir.

Sanık Hakları Formu

1.10.1998 tarihinde yürürlüğe giren Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği gereğince, DGM kapsamındaki suçlarda dahil olmak üzere, yakalanan ve gözaltına alınan şüpheli sanık veya sanıklara, haklarını belirten “Şüpheli ve Sanık Hakları Formu” verilmektedir.

İnsan Hakları Şube Müdürlüğünün İhdas Edilmesi ve Görevleri

İnsan hakları ile ilgili konuların tek elde takip edilmesi ve yürütülebilmesi amacıyla Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele ve Harekat Dairesi Başkanlığı bünyesinde “İnsan Hakları Şube Müdürlüğü” oluşturulmuştur.

Söz konusu şubenin başlıca görevleri;

* Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna (AİHK) yapılan müracaatlarla ilgili işlemleri yapmak,

*Komisyonun kararlarını izlemek,

* Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesinin (AİÖK) ziyaretleriyle ilgili düzenlemeleri yapmak,

* Tüm emniyet birimlerinde insan hakları ihlalleri ile ilgili olarak tespit edilen aksaklıkları giderme yönünde çalışmalar yapmak,

* Başta İnsan Hakları Derneğinin olmak üzere diğer ulusal ve uluslararası dernek, vakıf, sivil toplum örgütleri ve basının ortaya atmış oldukları ihlal iddialarını araştırmak ve rapor haline getirmek,

* Faili meçhul istatistiklerini tutmak,

* Gözaltında kayıp iddialarını araştırmak ve kayıp müracaatlarını almak,

* Dışişleri Bakanlığı ve Genel Müdürlüğümüz Dışilişkiler Daire Başkanlığı ile koordineli olarak, teşkilât mensuplarımız için yurtiçi ve yurtdışından ders görevlilerinin katılımı ile insan hakları konusunda seminer, kurs ve konferans mahiyetinde hizmet içi eğitim faaliyetleri de düzenlemek ve benzeri görevleri yerine getirmektir.

Genelgeler

Gözaltı, Sorgulama ve İfade Alma prosedürünün hukuka uygun olarak yapılması, aksine davrananlar hakkında idarî ve adlî müeyyide uygulanması hususunda talimat ve genelgeler yayınlanmıştır.

İfadelerin Video Banda Kaydedilmesi

Umum Emniyet Müdürlüklerimize gönderilen 1.9.1998 tarihli bir genelge ile, işkencenin önlenmesi ve toplanan delillerin takviyesi amacıyla “organize suçlar ve terör suçları ile Cumhuriyet Savcıları ve kolluk güçleri amirlerinin gerekli gördüğü durumlarda, şüpheli ve sanıkların ifadelerinin olanaklar ölçüsünde bütün il merkezlerinde video banda kaydedilmesi” talimatı verilmiştir.

3. Kurs ve Eğitim Çalışmaları

Toplumsal Olaylar Amir Bilgilendirme Kursu

1996 yılından itibaren Çevik Kuvvet birimlerinde görev yapan Polisler çeşitli dönemler halinde “Toplumsal Olaylar Amir Bilgilendirme Kursu” kapsamında eğitim programına tabi tutularak, toplumsal olaylarda Çevik Kuvvet birimlerinde görev yapan personelin tutum ve davranışlarının ne olması gerektiği ve bu kitlelerin yapılarına göre nasıl yaklaşılması gerektiği gibi konularda eğitim verilmiştir.

Modern Sorgulama Kursları

TEMÜH Daire Başkanlığınca düzenli aralıklarla tertiplenmekte olan Modern Sorgulama Kurslarında, insan hakları eğitimi, meslekî eğitim paralelinde ciddi olarak ele alınmış ve müfredat prog-ramlarına ayrı bir ders olarak konmuştur.

Bakanlığımız APK Kurulu Başkanlığınca Verilen Seminerler

23 Eylül - 4 Ekim 1996 tarihleri arasında Bakanlığımız APK Kurulu Başkanlığınca 26 ilimizi kapsayacak şekilde Mülki İdare Amirlerine ve Emniyet Terörle Mücadele Şube Müdürlerine “insan hakları” konusunda bilgilendirmeye yönelik bir seminer düzenlenmiştir.

Aynı seminerin devamı olarak 5-23 Mayıs 1997 tarihlerinde İstanbul’da 11 ili kapsayacak şekilde Mülkî İdare Amirlerine, Emniyet ve Jandarma Temsilcileri ile Genel Müdürlüğümüz İnsan Hakları Şube Müdürlüğünden 6 personele “İnsan Hakları” konusunda seminer verilmiştir.

8-26 Haziran 1998 tarihleri arasında Ankara’da 34 ili kapsayacak şekilde Mülkî İdare Amirlerine, Emniyet ve jandarma Temsilcileri ile Genel Müdürlüğümüz İnsan Hakları Şube Müdürlüğünden 8 personele “İnsan Hakları” konusunda üçüncü bir seminer verilmiştir.

Bu seminerlerin devamı niteliğinde (32) ilin mülkî İdare Amirleri, Emniyet ve Jandarma temsilcileri ile İnsan Hakları Şubesinden (4) personelin katılımı ile 12-22 Haziran 1999 tarihleri arasında Mersin’de dördüncü bir seminer yapılmıştır.

Polis Akademisi Başkanlığının Avrupa Birliği Sürecinde Türk Polisi Konulu Sempozyumu

16-17-18 Ekim 1996 tarihlerinde, günü, Polis Akademisi bünyesinde uluslararası katılımın da sağlanmasıyla “Avrupa Birliği Sürecinde Türk Polisi” konulu sempozyum yapılmış ve Avrupa Birliğine girme isteğinde olan ülkemizin, Polis Teşkilâtı olarak uyumu ile insan hakları konuları üzerinde kurulmuştur.

Raoul Wallenberg Enstitüsü - Emniyet Genel Müdürlüğü (TEMÜH Dai. Bşk.) İşbirliği ile Düzenlenen Seminer

Terörle Mücadele Şube Müdürlerinin insan hakları konusunda bilgilendirilmeleri ve bu konuda uluslararası alanda yapılan çalışmalar hakkında da bilgi sahibi olabilmeleri amacı ile yabancı uzmanların Ülkemize davet edilerek seminer vermesi düşünülmüştür.

İsveç’in Lund Kentinde bulunan Raoul Wallenberg Enstitüsü 1997 yılında, EGM TEMÜH Daire Başkanlığı ile işbirliği halinde Ankara’da ilki 27-31 Ocak 1997 ve ikincisi 10-14 Mart 1997 tarihleri arasında olmak üzere iki seminer düzenlemiştir. Seminerlerin her birisi teşkilâtımız bünyesinde bulunan 80 (Düzce İl olmadan önceki rakam) İLTEM Şube Müdürlerinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Seminerlerde özellikle insan hakları konularında kanun uygulayıcılarının karşılaştığı sorunlar açısından (işkence, gözaltı, gözaltındakilere davranış şekli vs.) Avrupa ve uluslararası standartlar üzerinde durulmuştur. Raoul Wallenberg Enstitüsünü temsil eden öğretici personel İsveç eski Emniyet Genel Müdürü, İsveç Eski Parlamento Ombudsmanı ve Enstitü Direktöründen oluşmuştur. Bu iki seminer EGM ile Raoul Wallenberg Enstitüsü arasında gelecek yıllarda devam edecek olan işbirliğinin başlangıcı sayılabilir.

Avrupa Konseyince Düzenlenen Konferans

Avrupa İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesinin (AİÖS) 10 uncu yıldönümü münasebetiyle Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (AİÖK) tarafından 19.11.1999 tarihinde Fransa/Strazburg’da düzenlenen “2000 Yılının Şafağında İşkencenin Önlenmesi” konulu konferansa Genel Müdürlüğümüzü temsilen iki görevli katılmıştır.

1997-2000 Polis ve İnsan Hakları Programı

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Direktörlüğünün “1997-2000 Polis ve İnsan Hakları” programı çerçevesinde 10-12 Aralık 1997 tarihleri arasında Strazburg’da düzenlenen “Güvenliğin Sağlanması ve İnsan Hakları, Doğru Uygulamalar” konulu konferansa ülkemizi temsilen Genel Müdürlüğümüzden iki görevli katılmıştır. Aynı program kapsamında Avrupa Konseyi ile işbirliği halinde yapılan çalışmalar ne-ticesinde, (7) yıllık bir süreci kapsayacak şekilde insan hakları eğitimi programı hazırlanmıştır.

British Council Tarafından Düzenlenen Seminer

British Council tarafından, 10-16 Mayıs 1998 tarihleri arasında Kuzey İrlanda-Belfast’ta düzenlenen “Ulusal Seviyede İnsan Haklarının Korunması” konulu seminere Genel Müdürlüğümüzü temsilen iki görevli katılmıştır.

İngiliz polisi ile eğitim ve teknik alanlarında işbirliği yapılmasını teminen teşkilâtımız ile British Council tarafından müştereken yürütülen bir proje kapsamında 17-19 Mart 1999 tarihleri arasında Bilkent Otelde “Kamu Asayişi Polisliği” konusunda bir seminer düzenlenmiştir.

Yine British Council tarafından 9-17 Şubat 2000 tarihleri arasında Bilkent Otelde düzenlenen “Çağdaş Polis Stratejileri” konulu seminere Asayiş, Eğitim, TEMÜH Daire Başkanlıkları, Polis Akademisi Başkanlığı, İl Emniyet Müdürlükleri Terör, Asayiş ve Çevik Kuvvet Şube Müdürlüklerinden toplam 36 kişi katılmıştır.

Avrupa Konseyi ile Koordineli Afiş Çalışması

Yine Avrupa Konseyi ile irtbatlı olarak, İngilizce ve Fransızca olarak hazırlanan “Polis ve İnsan Hakları” konulu afiş çalışmalarının Türkçe olarak basılıp ülke genelinde dağıtımının yapılması çalışmaları nihayete erdirilmiştir. Söz konusu afişler teşkilâtımızın 153 üncü Kuruluş yıldönümü münasebetiyle düzenlenen Polis Haftası etkinlikleri sırasında bütün yurtta asılmıştır. Basım ve dağıtım için gerekli olan yaklaşık 5 000 $’lık maddi destek Avrupa Konseyi tarafından sağlanmıştır.

Hizmetiçi Eğitim Kursları

Teşkilât bünyesinde düzenlenen her türlü meslek içi eğitim programında “İnsan Hakları” ile “Halkla İlişkiler” derslerine yer verilmesi zorunlu hale getirilmiştir.

Faili Meçhulleri Araştırma-Soruşturma ve Modern Sorgulama Teknikleri Kursu

Ülkemizin gündemini yoğun bir şekilde meşgul etmekte olan faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasına yönelik olarak yapılan, sorgulama ve operasyonların icrasında Teşkilâtımızın etkinliğini artırma çalışmalarını, daha bilinçli hale getirmek amacıyla, 1990-1999 yılları arasında Polis Akademisinden derece ile mezun olup, gerekli şartları haiz toplam 31 personelimize yönelik olarak 5-23.6.2000 tarihleri arasında “Faili Meçhulleri Araştırma-Soruşturma ve Modern Sorgulama Teknikleri Kursu” düzenlenmektedir.

4. Kayıp Şahıslar ile İlgili Yapılan Çalışmalar

Kayıp Kişileri Araştırma Büro Amirliğinin İhdas Edilmesi

20 Aralık 1996 tarihi itibariyle TEMÜH Daire Başkanlığı İnsan Hakları ve Yurtdışı İlişkiler Şube Müdürlüğü bünyesinde “Kayıp Kişileri Araştırma Büro Amirliği” faaliyete geçirilmiştir.

Ülkelerdeki demokratik gelişmelere paralel olarak polisin görevlerinde de hem nitelik hem de nicelik olarak artışlar meydana gelmektedir. Toplumsal kalkınmaya katkı sağlayan, demokratik gelişmelerin sürecini hızlandıran milletimizin arzuladığı bir polis teşkilâtı için polisin eğitiminin yapısal değişikliklere tabi tutulması artık kaçınılmaz hal almıştır.

Diğer gelişmiş ülkelere bakıldığında polisin temel eğitiminin ortalama iki yıllık bir sürede tamamlandığı görülmektedir. Avrupa Birliğine uyum sürecinde olan Türk Polis Teşkilâtının dünyadaki değişimlerin gerisinde kalması düşünülemez. Bu bağlamda, dokuz aylık eğitim veren mevcut polis okullarındaki eğitim-öğretim süresi iki yıla çıkarılarak 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun da gereklerine ve genel çerçevesine uygun olarak ki Anayasanın 132 nci maddesi kendi yüksek öğretim mevzuatımıza olanak tanımaktadır. Polis Akademisine bağlanması öngörülmüştür. Böylece polis okullarımızdaki eğitim akademik ağırlıklı duruma getirilerek daha fazla uygulama yapmak suretiyle sınıfta verilen bilgi ve beceriler sınıf duvarlarını aşarak gerçek yaşam içerisine oturtularak gücünü otoritesinden değil, saygınlığından alan 21 inci yüzyılın polisleri yetiştirilecektir.

Kanunla, polis memurlarımız akademiye bağlı olan polis meslek yüksek okullarında alacakları iki yıllık eğitimle uyumlu uygulamalar içerisinde olacaklardır.

Akademi lisans, enstitü ise lisansüstü eğitim-öğretimden sorumlu olarak örneğin kriminoloji, güvenlik gibi özel ve teknik bilgi ve beceri isteyen işlenmemiş konuları, polislik mesleğiyle de ilgili olduğu için uzmanlık konuları haline dönüştüren bilimsel özerkliğe sahip yükseköğretim kurumları haline dönüştürülmüştür.

Kanun; Türk Polis Teşkilâtının en yüksek öğretim kurumu olan polis akademisi ve bağlı fakülteler, enstitüler ile polis meslek üksekokullarındaki yüksek öğretim ile ilgili amaç ve ilkeleri belirlemek, bu okulların teşkilâtlanmasını, görev ve sorumluluklarını, eğitim-öğretim, araştırma, yayın, öğretim elemanları ve öğrenciler ile ilgili esasları düzenlemekte, ayrıca akademi ve buna bağlı eğitim-öğretim kurumlarını, yönetim ve öğretim organlarını, c işleyişini, görev, yetki ve sorumluluklarını, eğitim ve öğretim esaslarını ve bu konulara ilişkin diğer hususları kapsamaktadır.

Çalışmalara Temmuz 1999 tarihinde ve mevcut polis okullarının polis akademisine bağlı 2 yıllık polis meslek yüksek okullarına dönüştürülmesi amacıyla başlanılmış olup 2000 Martından itibaren çalışmaların seyri değişmiş bütün olarak polis eğitimini kapsayacak nitelikte polis yüksek öğretim kanun tasarısı şekline dönüşmüştür. Kanun tasarısı TBMM Plan Bütçe Komisyonundan geçmiş olup genel kurulda görüşülmek üzere sırada beklemektedir.

2000’li yıllarda Türk polis eğitiminin temel hedefi; hizmetlerin yürütülmesinde insan haklarına saygının, çağdaşlığın, hoşgörünün, standart davranış modelleri ile standart uygulama süreçlerinin hakim olduğu etkili ve verimli bir hizmet anlayışının yerleşmesi amacıyla eğitim biliminin temel esasları çerçevesinde pratiğe dayalı bir eğitim modelinin geliştirilmesidir.

4. Yurtdışı Eğitimi

Teknolojinin sınır tanımadığı ve hızla değişen günümüz dünyasında, bilime ve bilimsel çalışmaya duyulan gereksinim her geçen gün biraz daha artmaktadır. Bu nedenle yeni dünya düzeni içerisinde, emniyet örgütünün gereksinim duyduğu alanlarda bilimsel çalışmaları yapmak, eğitim ve öğretim kurumlarımızdaki yetişmiş eleman gereksinimini karşılamak amacıyla yurtdışına personelimiz gönderil-miştir.

Küreselleşen dünya düzeninde artık ülke ve toplumlar daha bir içiçe ve birbirinden haberdardır. Yenilikler ve gelişen yeni oluşum ve teknolojiler çok kısa zamanda dünya çapında yaygınlaşmaktadır. Bu yüzden yeni gelişmeleri takip eden, çağın koşullarına ve gereklerine uygun akademik kariyere sahip personel yetiştirmek amacıyla yurtdışına personel gönderilmeye başlanılmıştır.

Bu noktada 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 78, 79 ve 80 inci maddelerine istinaden Yetiştirilmek Amacıyla Yurtdışına Gönderilecek Devlet Memurları Hakkındaki Kanun hükümleri çerçevesinde Emniyet Teşkilâtımızın amir sınıfı personelden, 1999 yılı içerisinde yapılan sınavlar sonucunda yurtdışına gönderilen 25 personel poliste “Bilgisayar Sistemleri, Eğitim (2 kişi), Hukuk, İnsan Hakları (2 kişi), Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele, Olay Yeri İnceleme (3 kişi), Suç Analizi (2 kişi), Terörle Mücadele, Toplumsal Olaylar ve Yönetim” alanlarında yüksek lisans yapmaktadırlar.

2000 yılı için yapılan planlamalarda yine yukarıdaki konularda belirli sayıda personelimizin ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’ya gönderilmesi düşünülmektedir.

5. Polis Temel Eğitiminin İçeriğinin Bilimsel Yöntemlerle Tespiti

Modüler Eğitim Projesi başlatılmıştır. Polis okullarının Polis Yüksek Okullarına dönüştürülmesi çalışmaları kapsamında, polis yüksek okullarında okutulacak derslerin içeriklerinin belirlenmesi ve kitapların yazdırılmasının sağlanması amacıyla başkanlığımız koordinesinde ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Veysel Sönmez danışmanlığında oluşturulan Modüler Eğitim Projesi Komisyonu (Üniversite, Polis Akademisi ve Polis Koleji öğretim görevlileri ile teşkilâtımız içerisinde bulunan meslekî konularda uzman olarak nitelendirilebilecek personel) çalışmalarını sürdürmektedir. Haftanın belirli günlerinde bir araya gelen komisyon üyeleri yapılan çalışmaları değerlendirmekte ve görüş alış verişinde bulunmaktadırlar.

6. Avrupa Topluluğu Uygulama Merkezi Semineri

Teşkilâtımız bünyesinde yaptırılan hizmetiçi ve uygulamalı eğitimlerin dışında, Teşkilâtımızın uzman personel ihtiyacını karşılamak amacıyla diğer kurumların eğitim imkânlarından da istifade edilmektedir. Avrupa Birliğine giriş süreci içerisinde Ankara üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Avrupa Topluluğu Araştırma ve Uygulama Merkezi (ATAUM)’ne temel ve uzmanlık eğitimleri çerçevesinde her dönem (yılda iki dönem) belirli sayıda personelimiz devam etmektedir. Bu sayede Avrupa Birliğinin yapısı ve işleyişi konularında bilgi sahibi personelimiz yetişmektedir.

Avrupa Topluluğu Araştırma ve Uygulama Merkezinin;

1995-1996 yılında düzenlenen Temel Eğitime (4), Uzmanlık Eğitimine (3) personel,

1996-1997 yılında düzenlenen Temel Eğitime (9), Uzmanlık Eğitimine (22) personel,

1997-1998 yılında düzenlenen Temel Eğitime (16), Uzmanlık Eğitimine (4) personel,

1998-1999 yılında düzenlenen Temel Eğitime (25), Uzmanlık Eğitimine (12) personel,

1999-2000 yılında düzenlenen Temel Eğitime (7), Uzmanlık Eğitimine ise (13) personel iştirak etti-rilmiştir. Bu eğitime katılan personelin tamamı amir sınıfından ve 4 yıllık yüksekokul mezunları arasındandır.

7. Polis Eğitim Sistemlerinin Araştırılması

Türk eğitiminin yeniden yapılandırılması çalışmaları kapsamında Avrupa Birliği üyesi ülkelerinin, ABD ve Japonya gibi gelişmiş ülke polis eğitim sistemlerinin araştırılmasına başlanılmıştır. Polis temel eğitimi, hizmetiçi eğitim ve yöneticilik eğitimleri çerçevesinde yapılan araştırma ve incelemelerde şu ana kadar İngiltere, Fransa, Almanya, Danimarka, İspanya, Japonya, İrlanda, Belçika, Norveç, İtalya, Hollanda ülke polis eğitim sistemlerinin incelemesi tamamlanmıştır.

Bu çalışmalarla diğer ülke polis eğitim sistemlerinin pozitif ve negatif yönleri görülerek yapılan hatalar bir daha tekrar edilmeyecek, faydalı görülen ve Türk toplumun yapısına uygun olan sistemler Türk polis eğitim sisteminin yeniden yapılandırılmasında kullanılacaktır.

8. Polis Okulu Müdürleri Yönetimi Geliştirme Semineri

Bilginin ve sürekli öğrenmenin bir zorunluluk haline geldiği günümüzde polisimizin bilgi toplumu insanı, polislik mesleğinin de bilgiye dayalı bir hizmet mesleği haline getirilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir.

Bilimsel, teknolojik ve sosyo-ekonomik gelişmelerin çok hızlı olduğu bir ortamda görev yapan özellikle üst düzey yöneticilerimizin çağın gereklerine uygun olarak hizmet verebilmeleri için sürekli kendilerini yenilemeleri ve personelini bu doğrultuda yönlendirmeleri son derece önemli olduğu düşüncesinden hareketle 19-21 Ocak 2000 tarihleri arasında PEM ve polis okulu müdürleri, “Modern Yönetim Teknikleri”;

- Yönetim Görevi ve Özellikleri,

- Yönetici Davranışı ve Özellikleri,

- Okul Yöneticisinin Öğretim Liderliği,

- Etkili Öğrenme ve Sınıf Yönetimi,

- Modern Yönetim Teknikleri ve Eğitime Uyarlanması,

- Yönetsel Kaynakların Kullanımı Çalışmalarının Değerlendirilmesi,

- Eğitim Müfredatlarının Değerlendirilmesi,

Konu başlıklarında, üniversitelerimizden davet edilen profesörlerce eğitime tabi tutulmuşlardır.

9. Meslek Analizinin Yapılması (Meslek Standartlarının Belirlenmesi)

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi ve Millî Eğitim Bakanlığı yetkilileri ile yapılan görüşmeler neticesinde, program geliştirmenin ilk basamaklarından birini oluşturan ve polise standart bir eğitim verilmesi için gerekli olan meslek analizinin yapılması gerektiği anlaşılmıştır.

Çünkü, gerek polis adaylarının seçimi, ders programlarının ve bu çerçevede ders kitaplarının bilimsel esaslara göre hazırlanması gibi projelerimizde ve gerekse polis eğitim sisteminin yapısal değişikliklerine ilişkin çalışmalarımızda, teşkilâtımızın meslek analizinin olmaması büyük bir eksiklik olarak belirlenmiştir. Bu eksiklik ise yapılacak çalışmaların ön şartı olarak karşımıza çıkmıştır.

Yapılan araştırmalarımız neticesinde bu işin, Federal Almanya Meslekî Eğitim Kurumlarının danışmanlığını yaptığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile ilişkili olarak çalışan ve halen Devlet Planlama Teşkilâtının Beşerî Kaynakların İncelenmesine İlişkin Araştırma Projesi sonuçları doğrultusunda İş ve İşçi Bulma Kurumu tarafından önerilerek, Dünya Bankasınca yürütülen bir proje kapsamında, değişik mesleklerin analizlerini yapan Meslek Standartları Komisyonu Araştırma ve Teknik Hizmetler Birimi tarafından yapıldığı öğrenilmiştir.

Meslek Standardı; Bir mesleğin başarılı şekilde icra edilebilmesi için, kişinin sahip olması gereken bilgi ve beceriler, yapması gereken görev ve işlemlerin neler olduğunun belirlenmesi demektir.

Meslek Standartları Komisyonu yetkilileri ile görüşmelere başlanmış ve dairemiz temsilcileri, Meslek Standartları Komisyonu temsilcileri, Personel Daire Başkanlığı temsilcilerinden oluşturulan bir çalışma grubunca öncelikle mesleğimizin analizi yapılacak 15 branşı belirlenmiştir. Çalışmalar çerçevesinde şu ana kadar Trafik, Terör, Asayiş, Çevik Kuvvet, Narkotik, Malî Polis, Güvenlik ve Genel Hizmet branşlarına ilişkin meslek analizi çalışmaları tamamlanmıştır.

Meslek Analizi Çalışmaları Nasıl Yapılmaktadır?

“Bir mesleği en iyi anlatan o meslekte bizzat çalışan alan uzmanlarıdır. Alan uzmanları, meslekleri ile ilgili bilgi beceri, araç-gereç ve davranışları en iyi şekilde tanımlar.” ilkesinden hareketle meslek ana-lizi çalışmaları, analizi yapılacak alanda bizzat görev yapan tecrübeli amir ve memur personelden oluşan çalışma grubu tarafından üç gün süren teknik bir çalışma sonunda şekillendirilmektedir.

Yapılan hazırlıklardan sonra alan uzmanlarından oluşturulan komisyonların üç günlük çalışmaları sonucu hazırlanan meslek standartları çeşitli Bakanlıklar, üniversiteler, ilgili meslek kuruluşları ve çeşitli kamu kuruluşlarına görüşleri alınmak üzere gönderilmektedir. Bu görüşler alan uzmanı personel ve ana-lizi yapan uzman tarafından değerlendirilerek son şekli verilmektedir.

Halen devam etmekte olan meslek standartlarının belirlenmesinden sonra üniversitelerle işbirliği içerisinde yapılacak çalışmalarımız ile;

- Eğitim programlarının içeriği yeniden belirlenecek ve temel eğitimde bir polise nelerin öğretilmesi gerektiği tespit edilmiş olacaktır.

- Mevcut eğitim programlarının içeriği güncelleştirilecektir.

- Program geliştirme sürecinin tamamlanmasını müteakip ders kitapları içerik olarak yeniden düzenlenecektir.

- Belirlenen içeriğin öğrencilere sunulması ve davranışa dönüştürülebilmesi için derslerin ne kadarının teorik, ne kadarının ise uygulamadan oluşacağı belirlenecektir.

- Öğretmenler tarafından bir ders ya da konu için belirlenen hedef davranışların öğrenciye nasıl, hangi yollarla kazandırılacağı belirlenecektir.

- Öğretmenlerin iş yaşamında ihtiyaç duyulan bilgi ve becerileri öğretmeleri sağlanacaktır. Böylece okulda öğretilenlerle kadro arasındaki uyumsuzluklar giderilmiş olacaktır.

- Bu süreç içerisinde eğitim programları, öğretim yöntem-teknikleri, eğitim araç-gereçleri, kurumun amaç ve hedefleri ile teknolojik gelişmeler açısından ele alınarak evrensel ölçülerde yeniden düzenlenecek, ders kitapları da bu amacı gerçekleştirecek şekilde hazırlanacaktır.

- Meslekî temel eğitimlerde bütün polislerin ortak olarak bilmesi gerekenler polis okullarımızdaki temel eğitimlerde, teorik ve uygulamalı olarak öğretilecektir. Özel uzmanlık gerektiren alanlarda ise branş eğitimleri verilmesi planlanmaktadır.

- Mesleğimizin sayısal ve ihtiyaç analizleri de tamamlandıktan sonra, yukarıda belirtilen çerçevede hazırlanacak programlarla meslekî temel eğitimler sonrasında, okullarımızın branş eğitimi verecek şe-kilde yapılandırılmasına imkân sağlayacak bir sistem düşünülmektedir.

Bu uygulama ile meslekî temel eğitimde polis adaylarına bütün polislerde varolması gereken temel bilgi ve beceriler kazandırılmış olacak daha sonra ise her branşın gerektirdiği teknik bilgiler verilecektir.

Branş değişimi söz konusu olduğu zaman ise, kısa süreli bir hizmet içi eğitim ile o branşın gerektirdiği bilgi ve becerilerin kısa bir süre içerisinde kazandırılması mümkün olacaktır.

10. İnsan Hakları 10 uncu Yıl Komitesi Koordinesinde Yürütülen Çalışmalar

İnsan Haklarını korumada başarı, önemli ölçüde insan hakları bilgisi ve bilincinin yaygınlaşmasına; insan haklarının insanlarca benimsenmesine bağlıdır. Özellikle emniyet teşkilâtı personeli hakkında insan hakları ihlâlleri konusunda gündeme getirilen sıkıntıların giderilebilmesi için insan hakları bilincinin teşkilât çapında bütün personele benimsetilmesi, 21. yy. bilgi toplumu polisliğinin temel gerek-sinimleri arasındadır.

İnsan hakları bilincinin yerleşmesi ve hukukî normlarla da desteklenmesi amacıyla Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Eğitimi On Yılı Eylem Planına (1995-2004) paralel olarak, akademik düzeyde ve araştırmaya dayanan, ulusal çerçevede bir İnsan Hakları Eğitimi Türkiye Programı (1998-2007) hazırlanmıştır. Tüm Bakanlık ve bağlı kuruluşları ilgili çalışmaları yapmakla zorunlu tutan raporda Emniyet Genel Müdürlüğünün dönemler halinde yapması gereken faaliyetler ayrıca belirtilmiştir. Belirtilen faaliyetler çerçevesinde genel müdürlüğümüz ve Başkanlığımızca yapılan çalışmalar dönemler halinde İnsan Hakları Sekreteryasına bildirilmektedir.

Bu amaçla oluşturulan çalışma gruplarında Genel Müdürlüğümüz haricinde komite temsilcileri, Jandarma Genel Komutanlığı, Sivil Toplum Kuruluşları (Türkiye Barolar Birliği, Çağdaş Hukukçular Derneği, Türk Tabipler Birliği) ve Başta Hacettepe Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi Temsilcisi olmak üzere hukuk fakültelerinden öğretim üyeleri bulunmaktadır ve çalışma grupları çalışmalarını sürdürmektedirler.

11. Hizmet İçi Eğitim Faaliyetleri

Eğitim Daire Başkanlığı, teşkilât mensuplarımızın teknik ve sosyal alanlarda meydana gelen gelişmeleri yakından takip ederek etkili bir mücadele yapılması ve ahenkli hizmet yarışının oluşması, personelin dinamizminin sağlanması amacıyla hizmet içi eğitim faaliyetleri 2000 yılında yeniden yapılandırılmıştır.

Teşkilâtımız mensuplarının Halkla İlişkiler ve İnsan Hakları konusundaki eksiklerini gidermek, bu alanda yapılacak çalışmaları şekillendirmek için Merkez Teşkilâtına bir genelge yayınlanmıştır. Bu genelgeyle hizmet içi eğitim kursu düzenleyen birimler, açtıkları kursun içeriğine ek olarak İnsan Hakları ve Halkla İlişkiler konusunda kursiyerlerine ders vermeleri ve bilgi notlarını kursu düzenlemeden bir ay önce Eğitim Daire Başkanlığına göndermeleri sağlanmış ve hizmetiçi eğitimler bilimsel temellere dayan-dırılmıştır.

Ayrıca, 2000 yılı Hizmetiçi Eğitim Planında tüm hizmetiçi eğitim programları içerisine insan hakları ve halkla ilişkiler dersi zorunlu olarak yerleştirilmiştir.

2000 Yılı Eğitim Planında daha önceki yıllardan farklı olarak bölgesel eğitim faaliyetlerinin yapılması öngörülmüştür. Bu kapsamda vatandaşla ilçe olan ve teşkilâtımızın çekirdeğini oluşturan karakollarda çalışan personelimizin de hizmet içi eğitimden geçirilmesi düşünülmüş ve 2000 Yılı Eğitim Planına “Karakol Amirler için Halkla İlişkiler ve Yönetimi Geliştirme Eğitimi Semineri” ile “Karakol Personeli Halkla İlişkiler ve Oryantasyon Bölgesel Seminerleri” alınmıştır.

Hazırlanacak bölgesel eğitim programında öncelikle karakolda çalışan amir ve memur olarak çalışan personelden başlamak üzere insan haklarına saygılı çağdaş davranış modülleri çerçevesinde günlük yaşamda kullanılabilecek bilgi, tutum ve beceri ile alanlarında kullanabilecekleri bilgilerin verilmesi planlanmıştır.

Bu amaçla 19-21 Nisan 2000 tarihleri arasında, Polis Akademisi Büyük Stüdyosunda Emniyet Genel Müdürümüz Doç. Dr. Turan Genç ve Eğitim Daire Başkanı Dr. Fevzi Erdoğan’ın hazır bulunduğu ilk seminerin ardından ikincisi 24-26 Mayıs 2000 tarihleri arasında Diyarbakır bölgesinde gerçekleştirilmiştir.

58. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, kaçak olarak yurda sokulan çay yüklü TIR’lara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler’in cevabı (7/2219)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Mehmet Keçeciler tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını talep ediyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.                                    14.6.2000

                                                        Mehmet Bekaroğlu

                                                                                 Rize

Ülkemiz, dünyanın önemli çay üreten ve ihraç eden ülkelerinden birisidir. Gerek iç piyasanın, gerek dış piyasanın daralmasından, gerekse hükümetlerin genel ve bölge politikalarından dolayı çay tarımıyla uğraşan insanlarımız zor durumda kalmıştır. Öyle ki ürettiği çayı satamayacak, satsa bile parasını alamayacak durumdadır. Sıkıntının önemli nedenlerinden biri olan iç pazarın daralmasında en önemli faktör, ülkeye giren kaçak/ithal çaydır. Bu kaçak çay girişi azalacağına artmaktadır.

Bu ithal çay ülkemize çeşitli yollardan, özellikle de transit ticaret kapsamındaki serbest bölgelerden girmektedir. Basın-yayın organlarında yer aldığına göre Mersin Serbest Bölgesinden, transit ticaret amacıyla yurda sokulan 7 bin 569 ton çayın aradan iki aya yakın bir süre geçmesine rağmen hâlâ yurt dışına çıkışı yapılmamıştır. Aynı haberlerde, hangi firmanın, yurda ne kadar çay soktuğu da belirtilmekte buna göre; Mart ayında Üniter Türk Üretim Pazarlama: 6,3 ton, Beta Gıda Ticaret: 7500 ton (iki parti halinde) çayı Kazakistan’a satış amacıyla; Mayıs ayında, Yayla Gıda: 9,4 ton, Etsun Entegre Tesisleri 13,9 ton, Mehmet Metin Aydın: 6,6 ton çayı İran’a göndermek üzere, Polsan: 40,2 ton çayı Azerbaycan’a göndermek üzere yurt içine soktu.

Ancak aradan iki ay geçmesine rağmen söz konusu firmalara ait çay yüklü TIR’ların yurt dışına çıkıp-çıkmadığının belli olmadığı, (bu çıkışların en fazla bir hafta içinde gerçekleşmiş olmasına rağmen), Ağrı-Gürbulak sınır kapısından çıkışlarının görülmediği, bu çayların büyük bir ihtimalle yurt içerisinde pazarlanmaya çalışıldığı iddia edilmektedir. Sadece Mersin Serbest Bölgesinden giren kaçak kuru çayın, Çaykur’un ürettiği yıllık kuru çay gözönünde bulundurulduğunda büyük bir rakamdır. Çaykur’un 1999 yılı içerisinde, bir yıl boyunca İzmir geneline sattığı çay miktarından fazladır.

Bu nedenle;

1. Bu iddiaların gerçeklik derecesi nedir? Yurda girişi yapılan bu çayların son durumu nedir?

2. İlgili firmalara ait çay yüklü TIR’lar hâlâ yurt içinde ise, bir haftalık yolu 2 aydır çıkamamalarının nedeni nedir? Şu an bu TIR’lar nerededir? Bu çayların yurt içinde pazarlanıp pazarlanmadığı belirlenmiş midir? Sorumlularla ilgili ne gibi bir işlem yapılmıştır?

3. Kaçak yollarla ülkemize kuru çay girişinin engellenmesi için Bakanlık olarak herhangi bir çalışmanız var mı? Bu konuda Hükümet nezdinde herhangi bir girişimde bulundunuz mu?

                 T.C.

              Devlet Bakanlığı                                   7.7.2000

Sayı : B.02.0.003/2.00-2297

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 22.6.2000 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2219-6021/14518 sayılı yazınız.

Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu tarafından TBMM Başkanlığına verilen “kaçak olarak yurda sokulan çay yüklü TIR’lara ilişkin” yazılı soru önergesi Bakanlığıma bağlı Gümrük Müsteşarlığı nezdinde incelenmiş olup, konuya ilişkin cevabımız ekte sunulmuştur.

Gereği için bilgilerinize arz ederim.

                                                           Mehmet Keçeciler

                                                                 Devlet Bakanı

                 T.C.

     Başbakanlık                                                  1.7.2000

           Gümrük Müsteşarlığı

       Gümrükler Genel Müdürlüğü

Sayı : B.02.1.GÜM.0.06.00.23.672/210-020165

Devlet Bakanlığına

(Sayın Mehmet Keçeciler)

İlgi : 26.6.2000 tarihli 003/2.00-2219 sayılı yazıları.

TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 22.6.2000 tarihli 2219-6021/14518 sayılı yazısı ekinde alınan Rize Milletvekili Sayın Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu tarafından TBMM Başkanlığına verilen yazılı soru önergesine cevabımız ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                             Ramazan Uludağ

                                                                         Müsteşar

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğünden alınan 1.6.2000 tarihli 15729 sayılı yazıda; Transit ve Re-export geçişinin yapılması istenen tüm bitki ve bitkisel ürünlerde gümrük kapılarında resmî işlem yapılmadan önce Ziraî Karantina İnspektörlerince Ziraî Karantina kont-rollerinin uygulanmasının gerektiği ancak Ağrı İli Gürbulak sınır kapısından çıkması gerektiği halde çıkış yapmamış firmaların bulunduğunun tespit edildiği belirtilerek yazıları ekinde listede Yayla Gıda Ür. Tic. San. Ltd. Şti. ( 9 430 kg), Etsun Entegre Tar. Ür. San. (13 905 kg.), Polsan Tar. Ür. Paz. Tic. Ltd. Şti. ( 40 250 kg), Mehmet Metin Aydın (6 650 kg), Beta Tic. A.Ş. (7 500 000 kg), Ünilever Tük. Ür. Paz. Tic. A.Ş. (6 300 kg) firmalarınca yurt dışı edilmeyen toplam: 7 576 535 kg. çaya ilişkin bilgilerin verilmesi üzerine 8.6.2000 günlü 17635 sayılı yazımız ile Gürbulak Gümrükleri Başmüdürlüğünden gümrüğünde cereyan eden işlem sorulmuştur.

Daha sonra aynı hususları ihtiva eden ve Devlet Bakanlığı Basın Müşavirliğinden intikal ettirilen 12.6.2000 tarihli Yeni Şafak Gazetesi ile Cumhuriyet Gazetelerinde yer alan transit ticaret kapsamında bahsi geçen 6 firma tarafından yurda sokulan ve Gürbulak sınır kapısından hâlâ çıkmadığı belirtilen çaylarla ilgili haber üzerine Mersin Gümrükleri Başmüdürlüğüne muhatap 13.6.2000 tarihli 18138 sayılı yazımız ile çaylar için düzenlenen beyannamelerin tarih ve sayıları ile bu beyannamelerden teyidi gelmeyenlerin bulunup bulunmadığının araç plakaları ve varsa TIR Karnesi tarih ve sayıları da belirtilerek bildirilmesi istenilmiştir.

Yine aynı konuda Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracat Genel Müdürlüğünden alınan 13.6.2000 tarihli 102570 sayılı yazıda, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğünün 1.6.2000 tarihli 15731 sayılı yazısından bahisle, tüm bitki ve bitkisel ürünlerin transit geçişinde gümrükleme işleminden önce ziraî karantina inspektörlerince ziraî kontrollerin uygulanması gerektiği, öte yandan Mersin Serbest Bölgesinden İran, Azerbaycan ve Kazakistan’a çay sevkiyatında bulunmak isteyen anılan firmalar tarafından transit geçiş kapısı olarak Ağrı İli Gürbulak Gümrük İdaresini beyan etmelerine rağmen mezkûr gümrük idaresinden transit geçiş işleminin henüz yapılmadığının belirtildiği ifade edilerek, konu hakkında adı geçen Bakanlığa bilgi verilmesi talep edilmiştir.

Gürbulak Gümrükleri Başmüdürlüğünden alınan 15.6.2000 tarihli 8893 sayılı yazıda; Gürbulak sınır kapısından çıkması gerektiği halde çıkış yapmadığı tespit edilen firmalara ait eşyaların Giriş Gümrüğü Mersin Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğü olduğundan çay yüklü araçların ilgili gümrükçe TIR Karnesi veya transit aktarma beyannamesi muhteviyatında sevkedildiği dolayısıyla Tarım ve Köyişleri Bakanlığı İnspektörlerinin yapması gereken “Ziraî Karantina Kontrolünün” yükleme gümrüğünce aranması gerektiği ayrıca, adı geçen firmalara ait çay yüklü araçların TIR Karne numaraları veya ilgili gümrüğün transit aktarma beyanname tescil sayı ve tarihlerinin bildirilmesi halinde bahse konu eşyaların çıkışının yapılıp yapılmadığı hususunda gerekli araştirmanın yapılacağı belirtildiğinden, Mersin Gümrükleri Başmüdürlüğüne muhatap 15.6.2000 tarihli 18395 sayılı yazımız ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığının yazısına konu firmalar ile ilgili TIR Karne numaralı, transit aktarma beyanname tescil sayı ve tarihlerinin bildirilmesi istenilmiş, adı geçen Başmüdürlükten cevaben alınan 15.6.2000 tarihli 1997 sayılı yazıda mezkûr firmalar tarafından transit işlemi gerçekleştirilen çaylara ait miktarlar ve TIR Karnesi sayıları belirtilerek mevrit gümrük idarelerinden TIR Karneleri muhteviyatı çayların yurt dışı edilip edilmediğinin 12.6.2000 tarihli 10099 sayılı yazıları ile sorulduğu, ayrıca yapılan şifahî görüşme-lerde söz konusu çayların tamamına yakınının yurt dışı edildiğinin öğrenildiği bildirilmiştir.

Mersin Gümrükleri Başmüdürlüğünün yazısına göre Mersin Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğün-den Gürbulak’a transit edilen çayların dökümü aşağıdaki gibidir.

Firma ismi      Tarih Brüt (kg) Net (kg)         TIR Karne No

1. Beta 1-31.3.2000 693 285 583 644 (Ekli liste muhteviyatı

                                                                                                38 adet TIR Karnesi ile)

2. Unilever           1-31.3.2000 10 400 6 300         XX 28795864

3. Polsan              1-30.4.2000 20 500 17 500        MX 28178296

                                20 520 18 000         YX 28178392

4. M. M. Metin Aydın                     7 800 6 650          JX 29416316

5. Etsun         Listede belirtilen tarihte transit işlemi gerçekleştirmemiştir.

                                                                                                                                                                  

               TOPLAM 751 915 620 274                            42

Bu yazı üzerine Gürbulak Gümrükleri Başmüdürlüğüne muhatap 17.6.2000 tarihli 18637 sayılı yazımız ile Mersin Gümrükleri Başmüdürlüğünün 15.6.2000 tarihli 1997 sayılı yazısında bahsi geçen TIR Karneleri kapsamı eşyaların yurt dışı edilip edilmediğinin bildirilmesi istenilmiş, adı geçen Başmüdürlükten cevaben alınan 23.6.2000 tarihli, 9315 sayılı yazıda, bahse konu TIR Karnelerinden 30 adedinin bağlantıları Gürbulak Gümrük Müdürlüğüne tescil işlemi gördüğü, bu araçların çıkış yapıp yapmadığının Gümrük Muhafaza kayıtlarından da araştirılmasını teminen aynı tarihli yazıları ile adı geçen bağlantıla-rının talimatlandırıldığı belirtilmiştir.

Diğer taraftan TIR Karnesi kapsamındaki transit işlemlerinin takibi Gümrükler Kontrol Genel Müdürlüğünce yapıldığından 17.6.2000 tarihli 18636 sayılı yazımız ile anılan Genel Müdürlükten mezkûr TIR Karnelerine ait giriş ve çıkış parçalarının ulaşıp ulaşmadığının bildirilmesi; ulaşmış olması halinde de birer örneklerinin gönderilmesi istenilmiştir. Cevaben alınan 21.6.2000/6084 ve 24.6.2000/6287 tarih ve sayılı yazılarında UX29406752 no’lu TIR Karnesinin VX29406752 olduğu, XB29053599 no’lu Tır Karnesinin giriş çıkış yapraklarının Genel Müdürlüklerine intikal etmediği, 19.6.2000 tarihli 6070 sayılı yazıları ile Mersin Gümrükleri Başmüdürlüğünden sorulduğu belirtilerek diğer 41 adet TIR Karnesinin giriş-çıkış parçalarının birer fotokopisi gönderilmiştir.

Mezkûr belgelerin tetkikinde;

Beta firmasına ait                            676 209 kg (brüt)      570 294 kg (net)

Polsan firmasına ait            40 520 kg (brüt)       35 500 kg ( net)

M. M. Aydın firmasına ait 7 800 kg (brüt)

Unilever firmasına ait            10 400 kg (brüt) çayın yurt dışı edildiği

anlaşılmıştır.

                                                                                                                                                 

            Toplam 734 929                   605 794

Ayrıca;

İçel Valiliği İl Emniyet Müdürlüğünden alınan 13.6.2000 tarihli 282 sayılı yazıda, 12.6.2000 tarihli Dünya Gazetesinde çıkan bir haberde Mersin Serbest Bölgesinde transit ticaret amacıyla yurda sokulan toplam 7569 ton çayın aradan 2 aya yakın bir süre geçmesine karşın hâlâ yurt dışına çıkarıldığı bilgisinin gelmediği, konu ile ilgili Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca 6 firma hakkında çay kaçakçılığı iddiası ile Müsteşarlığımıza bildirimde bulunulduğunun öğrenildiği belirtilerek bu hususta Valiliklerince bir dizi çalışma başlatıldığı, yapılan çalışmaya ışık tutması bakımından söz konusu haber üzerine Müsteşarlığımızca yapılan işlemin bildirilmesi, Devlet Bakanlığı Makamının (Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler) 20.6.2000 tarihli 2177 sayılı yazıları ekinde, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’den alınan 13.6.2000 tarihli 1449 sayılı yazıda; Anadolu Ajansı tarafından geçilen bir haberde Serbest Bölgelerden transit ticaret amacıyla yurda sokulan yabancı menşeli yaklaşık 15 bin ton çayın aradan iki ay geçmesine rağmen yurt dışına çıkarılmadığı, söz konusu çayların Mersin Serbest Bölgesi, Kilis-Habur ve Gaziantep Gümrüklerinden yurda sokulduğu yolunda bilgilere yer verildiğinin bildirilmesi ve gümrük teşkilâtlarımız ile başta Serbest Bölgelerin bulunduğu iller olmak üzere tüm Valiliklerin çay kaçakçılığının önlenmesi hususunda gereken hassasiyeti göstermelerinin istenilmesi üzerine tüm Gümrük başmüdürlüklerine muhatap 30.6.2000 tarihli 20049 sayılı yazımız ile çayların transit olarak sevkinde gümrük vergileri teminata bağlanmak, kolcu eşlik ettirilmek ve gerekli tüm önlemler alınmak kaydıyla işlem tesisi yönünde talimat verilmiştir.

Diğer taraftan konunun önemi nedeniyle Gümrük İdareleri ve Gümrükler Kontrol Genel Müdürlüğünden gelen bilgilerin teyidi, ayrıca Devlet Bakanı R. Kazım Yücelen’in yukarıda bahsi geçen yazısında Mersin Serbest Bölgesinin yanısıra Kilis, Habur ve Gaziantep Gümrüklerinden yurda sokulan çay miktarının 15 bin ton olarak bildirilmesi nedeniyle, konunun tetkik ve tahkiki için alınan 27.6.2000 tarihli, 2000/214 sayılı Onay Gümrük Kontrolörleri Başkanlığına intikal ettirilmiştir.

Bilgilerine arz ederim.

                                                                         Müsteşar

 

 

59. - Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener’in, bazı bankaların off-shore mevduat hesaplarına para yatırıp mağdur olmuş kişilere yapılacak ödemelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın ceva-bı (7/2220)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Recep Önal tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

                                                              Abdüllatif Şener

                                                                                Sivas

Sorular :

1. 31 Mayıs 2000 tarihinde yapılan Liderler Zirvesinde alınan ve kamuoyuna duyurulan karara göre off-shore’zedelere yirmişer milyar ödeme uygulamasının devlete toplam maliyeti nedir?

2. Bu uygulamadan toplam kaç kişi yararlanacaktır?

3. Mevduat garanti kapsamında olmamasına rağmen off-shore’zedelere ödeme yapılacak olması enflasyonla mücadele ekseninde kararlılıkla uygulandığı iddia edilen ekonomik programla çelişmiyor mu? Uygulamaya konulan ekonomik programın başarısı için tüm toplum kesimlerine fedakarlık çağ-rısının yapıldığı, işçi, memur, çiftçi, dul ve yetim ve emekli milyonlarca vatandaşımızın gelirlerinde ciddi azalmaların yaşandığı bir ortamda Koalisyon Hükümetinin bu tutumunu nasıl izah ediyorsunuz?

4. Sorumluların yargılanıp off-shore’zede vatandaşlarımızın zararını tazmin yerine, toplanan vergilerden kaynak aktarmak hem Hükümete olan güveni hem de uygulamadaki programa olan güveni sarsmaz mı?

5. Devlet kasasından ödeme yapılacak off-shore’zedelerin kimliklerini kamuoyuna açıklamayı düşünüyor musunuz?

6. Off-shore hesaplarında paralarını değerlendirenler arasında kazandıkları faiz gelirlerini beyan edip, vergilerini ödeyenler var mıdır?

7. Bu kişiler daha yüksek faiz getirisi elde etmek ve kazançları üzerinden vergi vermemek için off-shore bankalarına para yatırdılarsa devlet bu uygulamasıyla vergi kaçaklarını korumuş olmaz mı?

                 T.C.

              Devlet Bakanlığı                                 12.7.2000

Sayı : B.02.0.004/(16)2652

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : a) 22.6.2000 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-6120 sayılı yazınız.

b) 11.7.2000 tarihli ve B.02.2.TCM.0.16.00.00/078541 sayılı yazı.

Bazı bankaların off-shore mevduat hesaplarına para yatırıp mağdur olmuş kişilere yapılacak ödemelerle ilgili olarak Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener tarafından Bakanlığıma yöneltilen 7/2220-6022 sayılı yazılı soru önergesi konusundaki ilgi (a) yazınız üzerine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan alınan ilgi (b) yazının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Bilgilerine arz ederim.

                                                                     Recep Önal

                                                                 Devlet Bakanı

 

           Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu        11.7.2000

Sayı : B.02.2.TCM.0.16.00.00/078541

Tas.Mev.Sig.Fonu Gn. Md.

(71 Bankalar Tasfiye Müdürlüğü)

T.C. Devlet Bakanlığı

(Sayın Recep Önal)

İlgi : 23.6.2000 tarih ve B.02.0.004-16/2428 sayılı yazınız.

İlgi yazınız konusu Sivas Milletvekili Sayın Doç. Dr. Abdüllatif Şener’in yazılı soru önergesinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunu ilgilendiren 1 ve 2 nci maddelerine ilişkin cevabımız aşağıda sunulmuştur.

1. Egebank A.Ş., Sümerbank A.Ş., Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. ve Yaşarbank aracılığıyla sırasıyla Egebank Off-Shore Ltd. ve Yaşar Foreign Trade Off-Shore Ltd.’nde gerçek kişiler tarafından açılan mevduatların TL. 20 milyarlık kısmının ödenmesine karar verilmesi halinde, TL. 37 736 milyarlık kaynağa ihtiyaç bulunmaktadır.

2. Söz konusu uygulamadan 4 296 kişi yararlanacaktır.

Bilgilerinize arz ederiz.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu

Aydın Esen            Erdal Arslan

İdare Meclisi Üyesi İdare Meclisi Üyesi

 

                 T.C.

     Başbakanlık                  7.7.2000

             Hazine Müsteşarlığı

Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü

Sayı : B.02.1.HM.0.BAK.02.02/BG/55665

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6120 sayılı yazınız.

Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener’in ilgide kayıtlı yazınız ekinde yer alan 7/2220-3022 sayılı soru önergesinde belirtilen hususlara ilişkin açıklamalar aşağıda yer almaktadır.

Bakanlar Kurulunun 21.12.1999 tarih ve 99/13765 sayılı Kararı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen Egebank A.Ş., Sümerbank A.Ş., Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. ve T. Tütüncüler Bankası A.Ş. aracılığıyla sırasıyla Egebank Off-Shore Ltd., Efektifbank Off-Shore Ltd., Yurt Security Off-Shore Ltd. ve Yaşar Foreign Trade Off-Shore Ltd.’de 4296 gerçek kişi tarafından toplam 88 159 milyar TL tutarında mevduat açılmıştır.

Söz konusu mevduat hesapları bakiyesinin 20 milyar TL’ye kadar olan kısmının aracı bankalar tarafından hak sahiplerine ödenmesine ilişkin Kanun Tasarısı hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Kanun Tasarısına göre, yapılacak ödemeler karşılığında aracı bankalar tarafından hesabın açıldığı bankalara kredi açılmış sayılmaktadır. Bu itibarla, off-shorezedelere yapılacak ödeme-ler off-shore bankaların aktiflerin devralınması karşılığında aracı bankaların kendi kaynaklarından karşılanacağından, devlete herhangi bir maliyeti bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, off-shorezedelere yapılacak ödemeler bütçe kaynaklı olmadığından, hükümetimizin uyguladığı enflasyonla mücadele programına herhangi bir olumsuz etkisi olmayacaktır.

Ayrıca, yukarıda belirtilen Bakanlar Kurulu Kararı ile mülkiyetleri Fona devredilen bankaların ortakları ile bu bankalarda mevzuata aykırı karar ve eylemleri tespit edilen yöneticileri hakkında 4389 sayılı Bankalar Kanunu hükümleri çerçevesinde gerekli yasal işlemler tesis edilmektedir.

Öte yandan, adı geçen off-shore bankalar nezdindeki hesaplar vergi uygulaması yönünden Maliye Bakanlığınca incelenmektedir.

Bilgilerine arz olunur.

                                     Recep Önal

                                 Devlet Bakanı

60. - Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, Türkiye-Suriye sınırında yaşanan sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2221)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                              S. Metin Kalkan

                                              Hatay

Bilindiği gibi Türkiye-Suriye sınırı boyunca geniş bir alan 1958 yılında dönemin özel şartları gereği mayınlanarak ve bir güvenlik kuşağı oluşturularak her türlü kullanıma kapatılmıştı. Bugün bu mayınlamanın üzerinden yaklaşık 43 yıl geçti. O dönemin özel şartlarının bir çoğu ortadan kalktığı gibi gerek mayınlar gerekse çekilen tel örgü zaman yaşamına uğrayarak bir çok noktada işlevini yitirmiş durumdadır. Gerek mayınlı alan gerekse tel örgüler, Suriye tarafına geçmek isteyenlere engel olamamaktadır.

İşin başka üzücü bir yanı mayınlı bölge ile sınır arasındaki yaklaşık 35 bin dönümlük bir alan, aleni olarak Suriyeliler tarafından kullanılmakta, düzlük alanlar tahıl ekilerek, dağlık olanlar ise zeytin ağaçlarının meyveleri toplanarak adeta işgal edilmiş durumdadır.

Ayrıca Suriye tarafında, Türkiye tarafında olduğu gibi bir güvenlik kuşağı oluşturulmadığı için, Suriyeliler hem sınır boyundaki kendi topraklarını hem de Türkiye’ye ait toprakları kullanmaktadırlar.

Bu alana bir de mayınlı alan eklenildiğinde sadece Hatay bölgesinde kayıp alan 70 bin dönüme yaklaşmaktadır. Bu da hem millî servetin heba olmasına hem ülke topraklarımızın bir başka ülke tarafından kullanılmasına hem de bölge insanının mağdur olmasına neden olmaktadır. Başka bir üzücü durum da mayınlı alandaki kuru otlar nedeniyle sık sık yangınların çıkması sonucu Türkiye tarafındaki ekili alanların zarar görmesidir. Alanın mayınlı olması müdahaleyi imkânsız hale getirmektedir. Bu nedenle;

1. Tel örgünün çağın teknolojisinden de yararlanılarak sınırın sıfır noktasına çekilmesi, hem mayınlı alanla hem de sınırla mayınlı alan arasındaki alanın kullanıma açılması yönünde herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır? Eğer yapılmakta ise hangi aşamadadır. Şu an için böyle bir çalışma bulunmuyor ise, bölge ekonomisine dolayısıyla ülke ekonomisine önemli katkı sağlayacak böyle bir imkânı oluşturmak için bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

2. Eğer mayınlı alanların temizlenmesinin zaman alacağı ve ek bir bütçe gerektireceği düşünülüyor ise, en azından şu an Suriyeliler tarafından kullanılan (ekilip-biçilen) alanların, belli yerlerden özel yollar açılarak kullanıma açılması mümkün değil midir?

3. Eğer bunların hiç birisi yapılamıyorsa, şu an halen Suriyeliler tarafından ekilip-biçilen Türkiye’ye ait alanların koruma altına alınması ve mevcut uygulamaya son verilmesi için herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır? Yapılmakta ise bu çalışmalar nelerdir? Neden bu bölgenin Suriyeliler tarafından kullanılmasına engel olunamamaktadır?

4. Hem mayınlı bölgenin temizlenerek, hem de sınırla mayınlı bölge arasındaki yaklaşık 35 bin dönümlük alanın kullanıma açılması durumunda, bu arazilerin 1958’deki sahiplerine bedeli karşılığında verilmesi mümkün müdür. Bu konuda herhangi bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

                 T.C.

              İçişleri Bakanlığı 31.7.2000

İller İdaresi Genel Müdürlüğü

                Sayı: B050İLİ0070001.303.2

Konu: Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın yazılı soru önergesi

İlgi : Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 27.6.2000 tarih ve B.02.0. KKG.0.12/106-275-8/3090 sayılı yazısı.

Hatay Milletvekili Metin Kalkan tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulup, ilgi yazı ekinde Bakanlığımıza intikal ettirilen ve Sayın Bakanımızca cevaplandırılacak olan yazılı soru önergesi aşağıda cevaplandırılmıştır.

1. Sınır Fizikî Güvenlik Sisteminin inşa edilmiş olduğu Cizre-Akçakale arasındaki bölgede bulunan mayınların temizlenmesinin, sınır güvenliğini etkilemeyeceği değerlendirilmektedir.

2. Akçakale-Akdeniz arasında kalan bölgedeki mayınlı sahalar etkinliğini yitirmiş olmakla birlikte, Sınır Fizikî Güvenlik Sisteminin henüz tüm unsurları ile tesis edilmemiş olması nedeniyle caydırıcılık özelliği devam etmekte olup, bu bölgede Sınır Fizikî Güvenlik Sisteminin tesisi ve modern ikaz-ihbar sistemleri ile takviyesini müteakip, mayınlı sahaların tümünün temizlenebileceği düşünülmektedir.

3. 18 Aralık 1981 tarihli ve 2565 sayılı Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununun 2,5 ve 7 nci maddelerinde, kara sınır hattı boyunca 30 ila 600 metre derinlikteki sahalarda Birinci Derece Kara Askerî Yasak Bölge tesis edileceği ve Bölge içindeki taşınmaz malların kamulaştırılacağı; diğer taraftan, Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik bölgeleri Yönetmeliğinin 7 nci maddesinde, Birinci Derece Kara Askerî Yasak Bölgelerde Kamulaştırılma yapılan bölgelerin ziraî faaliyete açık olmadığı, kamulaştırma yapılmayan bölgelerde ve İkinci Derece Kara Askerî Yasak Bölgelerde ziraî faaliyetlerin yapılabileceği belirtilmektedir.

4. Yukarıdaki açıklamalar ışığında; gerekli kaynağın sağlanması halinde Cizre-Akçakale arasındaki mayınlı sahaların temizleme işlemine başlanabileceği, Akçakale-Akdeniz arasındaki bölgede ise sınırın Suriye ile müşterek veya tek taraflı yeniden işaretlenmesini ve beraberinde Sınır Fizikî Güvenlik sisteminin tüm unsurları ile tesisini müteakip mayın temizliğinin yapılabileceği; bu suretle mayından temiz-lenen sahaların, kamulaştırma yapılmış olan Birinci Derece Kara Askerî Yasak Bölgelerindeki yerler hariç olmak üzere, tahsisi Millî Savunma Bakanlığında kalmak koşuluyla vatandaşlara kiralanabileceği değerlendirilmektedir.

5. Bununla birlikte terör tehdidinin tamamen kalkması ve sınırlarımızın etkin bir güvenlik siste-mine kavuşturulmasını müteakip, hudut emniyetinin sağlanması maksadıyla hudut hattına döşenen mayınların temizlenmesi için gerekli hazırlıkların yapılmasına başlanılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

                               Sadettin Tantan

                                 İçişleri Bakanı

                 T.C.

              İçişleri Bakanlığı   2.8.2000

İller İdaresi Genel Müdürlüğü

                Sayı: B050İLİ0070001.303.2/5713

Konu: Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 27.6.2000 tarih ve B.02.0. KKG.0.12/106-275-8/3090 sayılı yazısı.

Hatay Milletvekili Metin Kalkan tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulup, ilgi yazı ekinde Bakanlığımıza intikal ettirilen ve Sayın Bakanımızca cevaplandırılacak olan yazılı soru önergesinin cevabı ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

                                 Osman Güneş

                                          Bakan a.

                                  Genel Müdür

61. - Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, demir-çelik sektöründe uygulanan teşviklere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2222)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Recep Önal tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                              S. Metin Kalkan

                                                                              Hatay

 

1. Hatay bölgesindeki demir çelik haddecileri büyük sıkıntı içerisindedir. Bu sıkıntıların başında da farklı uygulamalar gelmektedir. Örneğin demir-çelik sektörü ile ilgili teşviklerden bölgemizde sadece 5 fabrika yararlanabilmekte diğer 21 fabrika yararlanamamaktadır. İlgili teşviklerden, bütün fabrikaların yararlanabilmesi için teşviklerin kapsamını genişletmek veya diğer fabrikaların da aynı teşviklerden yararlandırılması mümkün müdür? Bu konuda herhangi bir girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz?

2. AKTC anlaşması gereği işletmelerin kapasitelerinin artırılması mümkün olmadığı için teşvik belgesi alınamamaktadır. İşletmelerin kapasite artırılmasına izin verilmesi mümkün müdür?

3. Demir-çelik sektöründe büyük bir girdi (maliyet unsuru) olan elektrik enerjisini teşvik belgeli firmaların indirimli olarak kullanmaları ürünün maliyeti açısından haksız bir rekabet yaratmaktadır. Bu nedenle bütün üretici firmaların söz konusu indirimden eşit yararlanmaları mümkün olamaz mı? Bu konuda herhangi bir çalışmanız var mıdır?

                 T.C.

     Başbakanlık

             Hazine Müsteşarlığı                            11.7.2000

Sayı : B.02.1.HM.0.TUGM.06/A-56395

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliğine

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 22.6.2000 tarih ve 6120 sayılı yazınız.

Hatay Milletvekili Sayın Metin Kalkan’ın demir-çelik sektöründe uygulanan teşviklere ilişkin ilgide kayıtlı yazı ekinde intikal ettirilen 7/2222 esas no.lu ve 6026/14523 Evrak Kayıt No.lu soru önergesi konusundaki cevabımız aşağıda sunulmaktadır:

Soru 1. Hatay bölgesindeki demir çelik haddecileri büyük sıkıntı içerisindedir. Bu sıkıntıların başında da farklı uygulamalar gelmektedir. Örneğin demir-çelik sektörü ile ilgili teşviklerin bölgemizde sadece 5 fabrika yararlanabilmekte diğer 21 fabrika yararlanamamaktadır. İlgili teşviklerin, bütün fabrikaların yararlanabilmesi için teşviklerin kapsamını genişletmek veya diğer fabrikaların da aynı teş-viklerden yararlandırılması mümkün müdür? Bu konuda herhangi bir girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz?

Cevap 1 : Hazine Müsteşarlığı Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğünce 1980-2000 (29.6.2000 itibariyle) yılları arasında Hatay İlinde demir-çelik sektöründe yapılan yatırımlar için düzenlenen teşvik belgeleri; yatırımın nevi, karakteristikleri, tanınan teşvikler ile tam kapasitede üretim kapasitelerini gösterir şekilde yazımız ekinde bir liste dahilinde gönderilmektedir.

Buna göre, Hatay İline, demir-çelik sektöründe faaliyet gösteren 18 firma için 1980-2000 (29.6.2000 itibariyle) yılları arasında toplam 60 adet teşvik belgesi düzenlenmiştir. Bu teşvik belgeleri kapsamında 67 629 062 milyon TL toplam yatırım, 67 396 163 milyon TL sabit yatırım ile 69 863 kişilik istihdam yaratılması öngörülmüştür.

Bu çerçevede, Hatay İlinde demir-çelik sektörüne yönelik yatırımların teşvik belgesine bağlanmasına ilişkin talepler makro ekonomik politikalar, arz-talep dengesi, sektörel, malî ve teknik yönden yapılan değerlendirme neticesinde uluslararası yükümlülüklerimize aykırılık teşkil etmeyecek şekilde teşvik belgesine bağlanmakta olup, bu konuda firmalar arasında bir ayrım yapılmamaktadır.

Soru 2. AKTC anlaşması gereği işletmelerin kapasitelerinin artırılması mümkün olmadığı için teşvik belgesi alınamamaktadır. İşletmelerin kapasite artırılmasına izin verilmesi mümkün müdür?

Cevap 2 : 1.8.1996 tarih ve 22714 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Türkiye-Avrupa Kömür Çelik Topluluğu (AKÇT) Ticaret Anlaşmasının 7 ve 8 inci maddeleri Devlet Yardımlarını konu almaktadır.

Anlaşmanın 7 nci maddesi ile demir-çelik sektöründe verilecek her türlü devlet yardımı (Avrupa Birliğinde yürürlükte olan demir-çelik yardım kodunda öngörülenler hariç), Topluluk ile Türkiye arasındaki ticareti etkilediği ölçüde Anlaşmanın işleyişiyle bağdaşmaz kabul edilmektedir.

Ancak, konu ile ilgili olarak Türkiye’ye tanınan taviz kapsamında, Anlaşmanın 8 inci maddesiyle, Türkiye’ye Anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 5 yıl süreyle, Anlaşmanın kapsamına giren ürünlerde yeniden yapılanma veya ürün dönüştürmeyi sağlayacak devlet yardımı verme imkânı tanınmıştır. Bu çerçevede, verilecek yardımın; sıcak haddelenmiş (hot rolled) ürünlerde kapasite artırımına yol açmaması; firmaların etkinliğini artırarak, normal piyasa koşullarında varlıklarını devam ettirebilmelerini sağlamaya yönelik olması, miktar ve yoğunluk olarak amacı dışına çıkmaması ve ihtiyaç nispetinde verilmesi gerekmektedir.

Ayrıca, yürürlükte olan 23.2.1998 tarih ve 10755 sayılı “Yatırımlarda Devlet Yardımları ve Yatırım-ları Teşvik Fonu Esasları Hakkında Karar”ın 1 inci maddesinde belirtildiği üzere yatırımların uluslararası yükümlülüklerimize aykırılık teşkil etmeyecek şekilde teşviği, yönlendirilmesi ve desteklenmesi amaç-lanmaktadır.

Bu çerçevede, ülkemizdeki mevcut sıcak haddeli ürün kapasitesinde herhangi bir artış oluşturmaksızın yeniden yapılanmaya yönelik modernizasyon, yenileme, kalite düzeltme, darboğaz giderme niteliğindeki yatırımların devlet yardımlarından istifade ettirilebilmesi mümkün bulunmaktadır. Ancak, kapasite artırımına yönelik komple yeni ve tevsi mahiyetindeki yatırımların ise devlet yardımlarından istifade ettirilmesi mümkün görülmemektedir.

Soru 3. Demir-çelik sektöründe büyük bir girdi (maliyet unsuru) olan elektrik enerjisini teşvik belgeli firmaların indirimli olarak kullanmaları ürünün maliyeti açısından haksız bir rekabet yaratmaktadır. Bu nedenle bütün üretici firmaların söz konusu indirimden eşit yararlanmaları mümkün olamaz mı? Bu konuda herhangi bir çalışmanız var mıdır?

Cevap 3. Malumları olduğu üzere, demir-çelik sektöründe yaşanan durgunluğun giderilmesi ve ihracatın artırılması amacıyla, 20.4.1998 tarih, 98/11020 sayılı 27.5.1998 tarih, 98/11259 sayılı ve 28.12.1998 tarih, 98/12226 sayılı Kararnamelerle; ihracatçı birliklerine üye ark ocaklarının Nisan 1998-Kasım 1998 tarihleri arasında demir-çelik üretiminde kullanmış oldukları elektrik ve doğalgaz faturaları, 31.12.1998 tarihine kadar ertelenmiştir. Sektörün içinde bulunduğu darboğazın devam etmesi üzerine, daha önceki Kararnamelere paralel bir uygulama 28.12.1998 tarih ve 98/12226 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe girmiş ve sektörde hurda demirden çelik üreten ark ocaklarıyla rekabet etmek durumunda olan ve cevherden demir-çelik üreten Entegre Demir Çelik Tesisleri de (Kardemir, Erdemir, İsdemir) söz konusu kararnameye dahil edilmek suretiyle Ocak-Mart 1999 tarihleri arasında kullanmış oldukları elektrik ve doğalgaz faturaları 90 gün süre ile ertelenmiştir.

Ayrıca, 16.9.1997 tarih, 97/9955 sayılı ve 26.2.1999 tarih, 99/12478 sayılı Bakanlar Kurulu Kararları ile sektör ayrımı yapılmaksızın, yatırım teşvik belgesine haiz ve henüz yatırımını tamamlamamış olan işletmelerin bir an önce faaliyete geçmelerini teşvik etmek ve tamamlama vizelerini yaptırmış ancak, ekonomideki durgunluk nedeniyle faaliyetlerine ara vermiş, çoğunlukla Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan işletmelerin tekrar ekonomiye kazandırılarak istihdama katkıda bulunmalarını sağlamak amacıyla elektriği indirimli olarak kullanmaları imkânı yaratılmıştır.

Ancak, cari enerji fiyatları seviyesinde talebin arzı aşması nedeniyle yeni yatırımlara ihtiyaç bulunmakta ve Enerji Sektöründe yer alan TEAŞ, TEDAŞ ve BOTAŞ’ın finansal durumları da gözönünde bulundurulduğunda, mevcut bütün teşviklerin yeniden gözden geçirilmesi gereği ortaya çıkmaktadır.

Diğer taraftan, Enerji sektörünün yeniden yapılandırılması çalışmaları devam etmekte olup bu amaçla yeni bir Elektrik Piyasası Kanunu Taslağı hazırlanmıştır. Söz konusu Taslağın kanunlaştırılmasını müteakiben Enerji Sektöründe yer alan kamu kuruluşlarının verdiği teşviklerin yeniden düzenlenmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

Bilgilerine arz ederim.

                                                                     Recep Önal

                                                                 Devlet Bakanı

 


 

62. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, bir günlük gazetede yayınlanan uyuşturucu sevkiyatı ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2223)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletiniz ile İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                     Aslan Polat

                                                                          Erzurum

12.6.2000 tarihli Radikal Gazetesinde yayınlanan “Pazartesi Konuşmaları” bölümünde, Neşe Düzel’in konuğu olan MHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Şevket Bülent Yahnici konuşması sırasında gazetelere geçtiği şekilde Emniyet Güçlerini ağır şekilde itham eden beyanatları olmuştur. Örneğin “Çok net söylüyorum, Türkiye’de Yüksekova-Marsilya yolunda 100 milyar dolarlık uyuşturucu payı vardır ve bu üleşilir.”, “Tabii polis yol verir, tırlar yürür, önde polis arabaları gider, arkada bilmem neler eskort yapar, bu uyuşturucu bu şekilde 25-50 senedir gider. Hâlâ gidiyor.”, “100 milyar dolarlık bu uyuşturucunun 20 milyar doları yakalanır, geriye kalan 80 milyar dolarlık bölümünün 5’te 1’i 15 milyar doları içeride bölüşülür, 60 milyar doları da dışarı gider...” diye devam ediyor.

Hükümetin büyük ortaklarının birisinin Genel Başkan Yardımcısı ve Milletvekili olan bir sayın üyenin “Net olarak söylüyorum”, “Hâlâ gidiyor.” şeklinde açık beyanları karşısında bizim Sayın Bakanımızdan net olarak ve aynı açıklık ile beklediğimiz sorularımız şunlardır;

1. Sayın Yahnici’nin “Net olarak söylüyorum, Türkiye’de Yüksekova-Marsilya Yolunda 100 milyar dolarlık uyuşturucu payı vardır ve bu üleşilir.” sözü doğru mudur, doğru ise bir Sayın Genel Başkan Yardımcısının net olarak bildiği bu üleşime kimler katılmaktadır. Bu konuda ne gibi bir girişimde bulunacaksınız?

2. “Tabi polis yol verir, tırlar yürür... bu uyuşturucu bir şekilde 25-50 senedir gider, hâlâ gidiyor.” ifadesinin bilhassa “hâlâ gidiyor” bölümünün sizin döneminizi de kapsadığına göre bu konuda ne gibi bir işlem yapacaksınız?

3. Bu ifadeler doğru ise karapara aklamayı yasaklamak ve üzerine gitmek için bizlerin bilhassa Plan ve Bütçe Komisyonunca bunca uğraşıp kanun çıkartmasının bu durum karşısında ne gibi bir etkinliği kalacaktır?

4. Bu ifadeler yanlış ise ki, öyle olmasını arzu etmekteyiz, o zaman Hükümet ortağı bir partinin milletvekili ve genel başkan yardımcısının bir daha elinde ciddi delil olmadan halkı Emniyet Güçlerine karşı ümitsizliğe ve şüphe ile bakmaya yöneltecek bu gibi ifadeler kullanmaması için ne gibi girişimleriniz olacaktır?

                 T.C.

              İçişleri Bakanlığı                                 17.7.2000

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.02.01/167123

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 22.6.2000 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-(7/2223)-6027/14524 sayılı yazısı.

Erzurum Milletvekili Aslan Polat tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1. Her ülkede suçlarla mücadele eden kurum ve kuruluşlarda suç örgütleriyle işbirliği yapan görevliler mevcut olmuştur. Bizim ülkemizde de güvenlik kuvvetleri içinde olduğu kadar, diğer meslek gruplarında da suç örgütleriyle işbirliği yapanlar, bu örgütlere katılanlar hatta yönetenler olmuştur. Emniyet yetkilileri tarafından yapılmış olan operasyonlarla ayrım gözetilmeksizin suç örgütleriyle işbirliği yapan şahıslar yakalanarak haklarında adlî kararın verilmesi için yargıya teslim edilmişlerdir.

2. Ülkemiz uyuşturucu madde kaçakçılığını bir insanlık suçu olarak görmekte ve uluslararası platformda her fırsatta dile getirmektedir. Suç işleyen görevlilerin olmasının haksız ve insafsız şekilde sadece Türkiye’ye özgü ve sistemli bir davranış olarak gösterilmesi, bunun bir ülke politikası olduğu ithamlarını çağrıştıracak beyanlarda bulunulması, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadeleye ve ülkemize büyük zararlar vermektedir.

3. “4208 Sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Yasa Çerçevesinde,” 8 uyuşturucu madde kaçakçılığı olayına ait dosyanın Emniyet Genel Müdürlüğünce, incelenmek üzere Maliye Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Malî Suçlar Araştırma Kurulu Başkanlığına gönderildiği,

4. Önergeye konu açıklamalara ilişkin; Emniyet Genel Müdürlüğünce “Devletin emniyet ve muha-faza kuvvetlerinin alenen tahkir ve tezyif edildiği” gerekçesiyle (TCK’nın 159 uncu madde) 15.6.2000 tarih ve 262-138812 sayılı yazı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu,

Diğer taraftan söz konusu açıklamalarla ilgili somut bilgilerin toplanabilmesi amacıyla, 19.6.2000 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğünün ilgili birimince Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı nezdinde girişimlerde bulunulduğu anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                               Sadettin Tantan

                                                                 İçişleri Bakanı

63. - Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy’un, çiftçilik belgesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2224)

          13.6.2000

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını daleletlerinize arz ederim.

                                                           H. İbrahim Özsoy

                                                                             Afyon

Ülkemizde, gübre alabilmek için Ziraat Odalarından temin ediilen çiftçilik belgesi istenmektedir. Ziraat Odası ise, bu belgeyi verebilmek için muhtarlıktan faal işçi olduğuna dair mazbata istemektedir.

Köy muhtarları isabetli karar verdikleri halde mahalle muhtarlarının birçoğu çiftçilik yapan vatandaşları tanımadıkları için çiftçilik alarak gübre temini ve satışı konusunda bu olayın istismar edildiği bir gerçektir.

1. Çiftçilik belgesi verme yetkisini Çiftçi Mallarını Koruma Başkanlığına vermeyi düşünüyor musunuz?

2. Bu konuda herhangi bir yasal çalışma yapılmakta mıdır?

                 T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı                 10.7.2000

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı

Sayı : KDD.SÖ.1.01/2242

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2224-6028/14527 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde gönderilen Afyon Milletvekili Dr. H. İbrahim Özsoy’a ait 7/2224-6028 esas numaralı yazılı soru önergesine ilişkin bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                        Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp

                                                        Tarım ve Köyişleri Bakanı

Yazılı Soru Önergesi

Önerge Sahibi : H. İbrahim Özsoy

                        Afyon Milletvekili

Esas No. : 7/2224-6028

Ülkemizde, gübre alabilmek için Ziraat Odalarından çiftçilik belgesi istenmektedir. Ziraat Odası ise, bu belgeyi verebilmek için muhtarlıklardan faal işçi olduğuna dair mazbata istemektedir.

Köy muhtarları isabetli karar verdikleri halde mahalle muhtarlarının birçoğu çiftçilik yapan vatandaşları tanımadıkları için çiftçilik belgesi alarak gübre temini ve satışı konusunda bu olayın istismar edildiği bir gerçektir.

Soru 1. Çiftçilik belgesi verme yetkisini Çiftçi Mallarını Koruma Başkanlığına vermeyi düşünüyor musunuz?

Cevap - İlgili yasa gereği çiftçilik belgesi düzenlenmesi Türkiye Ziraat Odaları Birliğine verilmiştir. Ziraat odası başkanlıklarının bulunmadığı yerde tarım il ve ilçe müdürlüklerince belge düzenlenmektedir.

Soru 2. Bu konuda herhangi bir yasal çalışma yapılmakta mıdır?

Cevap - Çiftçilik belgesinin Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği, Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, Pancar Ekicileri İstihsal Kooperatifi Birliği ile Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin alt birimlerince verilebilmesi için gerekli mevzuat çalışmaları devam etmektedir.

64. - Diyarbakır Milletvekili Seyyit Haşim Haşimi’nin, Zeugma Antik Kentine ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/2225)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın KültürBakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

1. Economist Dergisinde Amberin Zaman adlı gazetecinin haber yapmasıyla, Avrupa kamuoyunda yankı uyandıran Zeugma Antik Kentinin kurtarılması için ne gibi bir çaba içerisindesiniz?

2. Bilindiği gibi bakanlığınız bünyesinde “kültür ve tabiat varlıklarının” korunması ile ilgili bir birim var. Bu biriminizin, çevremizde yok olma tehlikesi ile karşılaşmış tarihî eserlerimizin korunmasıyla ilgili bir çalışması veya derlenmiş raporu var mıdır?

3. Zeugma gibi su altında kalacak kaç tarihî eser ve yerleşim yeri vardır?

4. Başka kültürel ve tarihi miraslarımızın böyle bir durumla karşılaşmaması için hazırlığınız veya koruma yöntemleriniz var mıdır?

5. TBMM Genel Kurulunda yaptığınız konuşmada “Sualtında kalacak eserlerin bulunmadığını tespit ettik” demişsiniz. Bu doğru mudur?

6. Zeugma Antik Kentinin sular altında kalmasıyla tarihî bir mirasımızı kaybedeceğimizi yaptığı haberle Türkiye ve Dünya kamuoyunun gündemine oturtan Economist Dergisi Muhabiri Amberin Zamana kültürel geçmişimize verdiği destek ve duyarlılığından dolayı ödül vermeyi düşünüyor musunuz?

                                                        Seyyit Haşim Haşimi

                                                                       Diyarbakır

                 T.C.

              Kültür Bakanlığı                                   7.7.2000

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-401

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı KAN.KAR.MÜD.’nün 22 Haziran 2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-14528 sayılı yazısı.

Diyarbakır Milletvekili Sayın Seyyit Haşim Haşimi’nin “Zeugma Antik Kentine ilişkin” 7/2225-6029 esas no’lu yazılı soru önergesinin cevabı hazırlanarak ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                        M. İstemihan Talay

                                                                 Kültür Bakanı

EK-1

CEVAP 1: Zeugma Antik Kenti'nde sürdürülen arkeolojik kurtarma çalışmaları, Ek-2'deki bilgi notunda özetlenmiştir.

CEVAP 2-5: Bakanlığımız Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 7 nci maddesi uyarınca Ülkemiz genelinde bulunan korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tespiti yapılmakta, koruma kurullarında tescil edilerek koruma altına alınmaktadır. Ayrıca bunlar envanterlenerek arşivlenmektedir. 

Ülkemizde bugüne kadar 5712 adet sit alanı ile 56559 adet korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığının tespit ve tescilleri gerçekleştirilmiştir. 

Ayrıca bu alanların bir kısmının bilimsel olarak araştırılmasına müteakip kazısı yapılmaktadır. 

CEVAP 3: Yapımı sürdürülen ve/veya planlanan baraj alanlarının, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nden temin edilebilen listesi Ek-3'dedir. Bu alanlarda kalması olası antik alanların tespiti işlemleri Bakanlığımızca sürdürülmektedir .

CEVAP 4: Arkeolojik alanların, yapımı planlanan barajlardan olumsuz etkilenmemesi için, çalışmalar daha planlama aşamasında iken, Devlet Planlama Teşkilatı, Devlet Su İşleri gibi ilgili kamu kurumları ile koordinasyonlu bir çalışmanın yürütülmesi yararlı olacaktır.

CEVAP 6: Zeugma Antik Kenti çalışmaları, özellikle son iki aylık dönemde, yurtiçi ve yurtdışı basın kuruluşlarında yoğun bir ilgiyle izlenmiştir. Bu ilgi halen sürmekte olduğu gibi, barajda su toplanma seviyesi tamamlanıncaya kadar da sürmesi beklenmektedir. Medyanın, konuyu, kamuoyu gündemine getirmesinden duyduğumuz memnuniyetimizi belirtmekle beraber, çalışmaların 1992 yılında başladığını, ancak bugüne kadar konuya gerekli hassasiyetin gösterilmemiş olduğunu da ifade etmek isteriz.

EK-2

BELKIS/ZEUGMA ANTİK KENTİ KURTARMA ÇALIŞMALARI

Gaziantep İli, Nizip İlçesinin 10 km doğusundaki Belkıs Köyünde, Fırat Irmağı kıyısında, Zeugma Antik Kenti bulunmaktadır. Tarih öncesi çağlardan beri kesintisiz iskân gösteren bu yerleşimin önemi, Fırat Irmağının en kolay geçit verdiği iki noktadan birisi olmasıdır. Zaten ''Zeugma'' adı da ''köprübaşı'' veya ''geçit yeri'' gibi bir anlam taşımaktadır. Kent, Hellenistik Dönemin önemli bir ticaret merkezidir. Bölgenin Roma hakimiyetine girmesinden sonra burada IV. Lejyon denilen askeri garnizonun yerleşmesi ile şehrin önemi artmıştır. Zeugmada ticaretin ilerlemesiyle sanatsal etkinlikler artmış ve kültürel bir gelişme sağlanmıştır. 

Zeugma'nın modern Belkıs'la aynı yer olduğunu ispat eden ilk bilimsel çalışma 1917 ' de yayımlanmıştır. Antik Kentdeki kazı çalışmalarına Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı Gaziantep Müzesi Müdürlüğü başkanlığında 1992 yılında başlanmıştır. 1996 yılından itibaren çalışmalara Fransız arkeoloji ekibi (Doç. Dr. Catherine ABADIE-REYNAL ve ekibi) de katılmıştır. 1992 yılından beri sürdürülen çalışmalarda bulunan villa sayısı 7'ye ulaşmıştır. Bugüne kadar gerçekleştirilen kazılarda 1 000 m2’nin üzerinde taban mozaiği bulunmuştur. Göl alanında kalacak bölümde yapılan çalışmalarda 03 Mayıs 2000'de 1.55 m boyunda bir Mars heykeli bulunmuştur. 1999 ve 2000 yılı içinde yapılan kazılarda çok sayıda fresk (duvar resmi), mozaik, küçük obje (Roma idarî sistemine ait bullalar (mühür), bronz sikkeler , kandiller , mermer heykelcikler) ve mimari yapı kalıntılarına rastlanmıştır. Bunlardan taşınabilir olanlar Gaziantep Müzesi Müdürlüğü'ne taşınmıştır. 

1992 yılında yapılan kazılarda bir Roma villasında Dionysos ' a ait önemli bir taban mozaiği bulunmuş, ancak yerinde teşhir edilen bu eserin 2/3 'ü 1998 yılında çalınmıştır. 

1993 yılı kazı çalışmalarında Roma villası teras mozaikleri açığa çıkmıştır. Bulunan mozaiğin 2 figürlü panosu, 25-30 yıl önce yapılan kaçak kazılar neticesinde kesilip çıkartılarak yurtdışına kaçırılmıştır. Eserlerin Houston Menil Koleksiyonunda olduğu 1994 yılında saptanmış, yapılan ikili görüşmeler sonucunda mutabakata varılmış olup, Haziran ayının ikinci yarısında mozaik panoların ülkemize iadesi sağlanmıştır. 

Yapılan çalışmalara, Kültür Bakanlığı kaynaklarına ilave olarak; gerek Gaziantep Valiliği İl Özel İdaresi, gerekse Birecik Barajı Konsorsiyumu maddi katkıda bulunmuştur.

2000 yılından itibaren, yapılan arkeolojik kurtarma ve belgeleme çalışmaları; Kültür Bakanlığı yönetiminde, Başbakanlık Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi (GAP-BKİ), Packard Humanities lnstitute (PHI), Birecik Barajı ve Hidroelektrik Santrali, Tesis ve İşletme A.Ş.'nin katılımıyla GAP'ın koordinatörlüğünde yürütülecektir. Zeugma Antik Kenti 'nde ve GAP bölgesinde ivedi arkeolojik kurtarma çalışmalarını gerçekleştirmek üzere GAP İdaresi ile PHI arasında 7 Haziran 2000 tarihinde bir mutabakat zaptı imzalanmıştır. Bu mutabakata göre PHI çalışmaların finansmanı için 5 milyon dolara kadar yardımda bulunmayı taahhüt etmiştir. 

Zeugma'da arkeolojik önem taşıyan noktalar üç bölümde ele alınmaktadır :

A alanı: 2000 yılı Haziran ayında su altında kalacak olan alçak teras,

B alanı: 2000 yılı Ekim ayına kadar su altında kalacak olan diğer bölümlerdir. 

Zeugma Antik Kentinin su altında kalacak ve 1 /3’ünden daha az bir bölümü olan A ve B alanların-daki arkeolojik kurtarma ve belgeleme çalışmaları Kültür Bakanlığı, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdür-lüğüne bağlı Gaziantep Müzesi Müdürlüğü başkanlığında Türk, Fransız, Amerikan, Avustralya, Avus-turya, İngiliz (Oxford Arkeolojik Ünitesi) arkeologlarının katılımıyla oluşan geniş bir ekip tarafından sürdürülmektedir. 

C alanı: A ve B alanının toplamından daha büyük olan ve su altında kalmayacak olan bu bölümde yapılacak çalışmalarla ilgili olarak Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü, GAP İdaresi ve PHI ile ilke bazında anlaşmaya varılmış olup, ayrıntılı program üzerinde çalışılmaktadır. Bu alanda uzun vadede kazılar, taşınır ve taşınmaz eserlerin restorasyonu ve konservas-yonu, açık bir arkeolojik park oluşturulması ile bir müze yapımı planlanmakta, ayrıca bunların gerçekleştirilebilmesi için kamulaştırma çalışmalarına da yer verilmesi öngörülmektedir. T.C. Kültür Bakanı Sayın M. İstemihan Talay, kamulaştırma için en üst düzeyde girişimlerde bulunmuştur. Öte yandan varılacak mutabakata göre PHI'nin de kamulaştırmaya kaynak ayırabileceği ifade edilmiştir. 

Görüleceği gibi Zeugma Antik Kenti'nde uzun zamandan beri değişik alanlarda, özveriyle çeşitli çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Buna rağmen kamuoyunda Zeugma'daki çalışmalara ilk kez 2000 yılında başlanılmış gibi yanlış bir izlenim oluşmuştur. Bakanlığımızca bu konuda kamuoyunun doğru bilgilendirilmesine çalışılmaktadır. 

 

 

EK-3

Ülkemizde DSİ Genel Müdürlüğü Tarafından Yapımı Sürdürülen ve

Yapılması Planlanan Baraj Alanları Altında Kalacak Kültür

Varlıklarına İlişkin Çalışmalar

A) Yazışmaları Sürdürülen Konular

Eskişehir İli, Yenice ve Kuzfındık Barajları

Konya İli, Akgöl Barajı (Bu alanda 2 höyükte kurtarma kazısı yapılması gereklidir.)

Yozgat İli, Ilısu Barajı (1 Höyük)

Kayseri İli, Yamula Barajı (Emmiler Höyük, Taşhan, Hırka Höyük) - (Kızılırmak Tekgöz Köprüsü ve Hırka Köyü Büyükpınar Hanı)

Aydın İli, Çine Barajı, (İncekemer Akuadükü)

Aydın İli, Akköprü Barajı, (Akköprü)

Sinop İli, Taşköprü Barajı, (Hamam)

Manisa İli, Karakurt Barajı

Artvin İli, Deriner Barajı

Artvin İli sınırlarında yapılacak olan Deriner Barajı göl alanında kalacak kültür varlıklarının tespiti için çalışmalar sürdürülmektedir.

 

Bilecik İli, Söğüt İlçesi, Kızıldamlar Barajı göl alanı

Bilecik İli, Söğüt İlçesi, Kızıldamlar Barajı göl alanı altında kalacak kültür ve tabiat varlıklarının kurtarılması amacıyla kurtarma kazıları yapılması için, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ile protokol hazırlanmıştır. Protokolün imzalanmasından sonra Söğüt Müze Müdürlüğüne gerekli izin verilecek ve Eskişehir Müzesinden eleman takviyesi yapılacaktır.

Yine aynı bölgede Söğüt İlçesi, Geçitli Beldesinde DSİ sulama kanallarının geçtiği alanda Söğüt Müze Müdürlüğünce 1998 yılından beri Söğüt Müze Müdürlüğünce Eskişehir Müze Müdürlüğünden elemanlarının katılımıyla kurtarma kazıları yapılmaktadır.

Kahramanmaraş İli, Doğanpınar ve Kemlin Barajları

Kahramanmaraş sınırları dahilinde bulunan ve proje aşamasında olan Doğanpınar ve Kemlin Baraj alanlarında kalacak kültür varlıklarının kurtarılması amacıyla bir protokol taslağı hazırlanmış ve Devlet Su işleri Genel Müdürlüğüne gönderilmiştir.

Söz konusu baraj alanları altında kalacak olan Gaziantep İli sınırları dahilinde çalışması yapılması gerekli alanlar:

Kemlin Barajı :

Kılcal Höyük                                Oğuzeli İlçesi, Kılcal Köyü

Yığmatepe Höyük                                Oğuzeli İlçesi, Yığmatepe Köyü

Çukra Höyük                                Oğuzeli İlçesi, Çukra Köyü

Göz Höyük                                Oğuzeli İlçesi, Yığmatepe Köyü

Mahmude Höyük                                Oğuzeli İlçesi, Yığmatepe Köyü

Hamurkesen Höyüğü                                Oğuzeli İlesi, Hamurkesen Köyü

Doğanpınar Barajı

Tilbaşar Höyüğü                                Oğuzeli İlçesi, Gündoğan Köyü (1995 yılından itibaren Gaziantep

                        Müzesi Müdürlüğü Başkanlığında Fransız uyruklu

                        Dr. Christine Kepinski-Lecomte'in katılımıyla kurtarma

                        kazıları sürdürülmektedir.)

Akça Höyük                                Oğuzeli İlçesi, Kaşyolu Köyü

Yenice Höyük                                Oğuzeli İlçesi, Kaşyolu Köyü

187 Parsel Nekropol                                Oğuzeli İlçesi, Kaşyolu Köyü

B) Çalışmalara Başlanmış Alanlar

İçel İli, Mut İlçesi, Kayraktepe Barajı

İçel İli, Mut İlçesi, Kayraktepe Baraj Gölü alanında kalacak kültür varlıklarının kurtarılması için DSİ Genel Müdürlüğü ile bir protokol yapılması için 1994 yılında taslak hazırlanmış, ancak protokol DSİ Genel Müdürlüğünce imzalanmamış ve konunun ileriki yıllarda ele alınabileceği bildirilmiştir.

Kayraktepe Baraj Gölü alanında kurtarma kazısı yapılması gerekli olan höyükler Maltepe (Kilise Tepe), Çingentepe ve Attepe Höyükleridir. Bu höyüklerden Kilise Tepede 1994-1997 yılları arasında İngiliz uyruklu Nicholas Postgate'in bilimsel başkanlığında Silifke Müze Müdürlüğü Başkanlığında kurtarma kazıları yapılmıştır.

İzmir İli, Menderes İlçesi, Tahtalı Barajı ile Bergama İlçesi, Yortanlı Barajı

Ülkemizde DSİ tarafından yapılan barajlar altında kalacak olan bir kısım kültür varlıklarımızın kurtarılması amacıyla bilimsel kazılar yapılmaktadır.

Halen İzmir İli, Menderes İlçesi, Tahtalı Barajı ve Bergama İlçesi Yortanlı Baraj Bölgeleri altında kalan kültür varlıklarımızın kurtarılması amacıyla DSİ ile Bakanlığımız Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü arasında yapılan protokoller çerçevesinde DSİ'nin maddî katkısı ile müze müdürlüklerimiz ve üniversitelerin ilgili bölümlerinin bilimsel desteğiyle kurtarma kazıları yapılmaktadır.

Tahtalı ve Yortanlı Baraj alanlarındaki çalışmalara 2000 yılında da devam edilmekte olup, DSİ Genel Müdürlüğünden Tahtalı Barajı için 41 000 000 000 TL, Yortanlı Barajı için 90 000 000 000 TL ödenek transfer edilmiştir.

Şanlıurfa İli, Birecik Barajı

Birecik Barajı göl alanında kalacak kültür varlıklarının kurtarılması için çalışmalara başlanmış olup 1994 yılından itibaren bölgedeki çeşitli alanlarda kurtarma kazıları yapılmaktadır. Bu alanlar:

Apameia Antik Kenti : 1996-1997 yıllarında Gaziantep Müzesi tarafından Fransız Nantes Üniversitesi ile birlikte kazılar yapılmış 1998 yılından beri Şanlıurfa Müzesince çalışmalar sürdürülmektedir.

Horum Höyük : 1996 yılından itibaren Gaziantep Müzesi tarafından Fransız Nantes Üniversitesi ile Fransız İstanbul Anadolu Araştırmaları Enstitüsünün katılımıyla kazılar yapılmaktadır.

Tilbeş Höyük : Şanlıurfa Müze Müdürlüğü Başkanlığında İspanyol uyruklu Jesus Jil Fuensanta'nın katılımıyla 1996 yılından itibaren çalışmalar yapılmaktadır.

Tilvez, Tilobur, Tilmusa Höyükleri : Şanlıurfa Müze Müdürlüğü Başkanlığında İspanyol uyruklu Jesus Jil Fuensanta'nın katılımıyla 1996 yılından itibaren çalışmalar yapılmaktadır.

Ilısu ve Kargamış Baraj Alanları

GAP kapsamında kalan Ilısu ve Kargamış Baraj Gölleri altında kalacak kültür varlıklarının belgelenmesi ve kurtarılmasına yönelik olarak hazırlanan protokol uyarınca Kültür Bakanlığı, DSİ Genel Müdürlüğünün maddî desteği ve ODTÜ (Taçdam) koordinatörlüğünde çalışmalar yürütülmektedir. Söz konusu protokol 22.7.1998 tarihinde taraflarca imzalanmış ve bu tarihten itibaren çalışmalara başlanmıştır.

Proje kapsamında;

1998 yılı için verilen izinler :

- Diyarbakır, Bismil İlçesi, Giridimse Höyük (Dr. Norbert Karg)

- Şanlıurfa, Birecik İlçesi, Fıstıklı Höyük ( Dr. Susan Pollock-Dr. Reinhard Bernbeck)

- Şanlıurfa, Birecik İlçesi, Teleilat Höyük (Prof. Dr. Mehmet Özdoğan)

- Şanlıurfa, Birecik İlçesi, Akarçay Tepe (Doç. Dr. Nur Balkan-Atlı)

Ayrıca 1998 yılı içinde bölgede yapılacak yüzey araştırmaları için bir ekibe gerekli izin verilmiş-tir.

1999 Yılı için verilen izinler :

Kargamış Baraj bölgesi çalışmaları

Kazı izinleri :

- Gaziantep, Kargamış, Şaraga Höyük (Gaziantep Müzesi)

- Şanlıurfa, Birecik, Gre Virike Höyüğü (Doç. Dr. A. Tuba Ökse)

- Şanlıurfa, Birecik, Harabe Bezikan Hörük (Doç. Dr. Ebru Parman)

- Şanlıurfa, Birecik Akarçay Höyük (Doç. Dr. Ebru Parman)

- Şanlıurfa, Birecik, Akarçay Tepe (Doç. Dr. Nur Balkan-Atlı)

- Şanlıurfa, Birecik, Teleilat Höyük ( Prof. Dr. Mehmet Özdoğan)

- Şanlıurfa, Birecik, Zeytinlibahçe Höyük (Prof. Marcella Frangipane)

- Şanlıurfa, Birecik, Fıstıklı Höyük (Dr. Susan Pollock ve Dr. Reinhard Bernbeck)

- Şanlıurfa, Birecik, Tiladır Höyük (Prof. Dr. Reinhard Dittmann)

(Askerî Bölge-çalışılmadı Şavi Höyük izni verildi)

- Gaziantep, Nizip, Kefri Höyük (Prof. Dr. Michael Roaf)

Yüzey Araştırması İzinleri :

- Şanlıurfa, Birecik Mezraa Höyüğü (Doç. Dr. A. Tuba Ökse)

- Kargamış Barajı Göl Alanı (Dr. Harun Taşkıran)

- Gaziantep, Nizip, Kalemeydanı Köyü Antik Sulama Kanalları (Emin Yener, Aydın Müze Mü-dürü)

- Kargamış Barajı Göl Alanı - Geleneksel konutların belgelenmesi ve değerlendirilmesi ( Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akpolat)

Ilısu Baraj Bölgesi Çalışmaları

Kazı İzinleri :

- Diyarbakır, Bismil, Giridimse Höyük (Dr. Norbert Karg)

- Diyarbakır, Bismil, Boztepe (Prof. Bradley Parker)

Yüzey Araştırması Talepleri :

- Diyarbakır, Bismil, Salat Tepe (Doç. Dr. A. Tuba Ökse)

- Ilısu Barajı bölgesi yüzey araştırması (Doç. Dr. Ebru Parman)

- Ilısu Baraj bölgesi yüzey araştırması (Eyyüp Ay)

 

2000 Yılı Başvuruları

Kargamış Baraj Bölgesi Çalışmaları

Kazı Talepleri :

- Gaziantep, Kargamış, Şaraga Höyük (Doç. Dr. Fikri Kulakoğlu-A. Ü.)

- Şanlıurfa, Birecik, Gre Virike Höyüğü (Doç. Dr. A. Tuba Ökse-H. Ü.)

- Şanlıurfa, Birecik, Akarçay Höyük (Prof. Dr. Ebru Parman-And. Ü. )

- Şanlıurfa, Birecik, Akarçay Tepe (Doç. Dr. Nur Balkan-Atlı-İ. Ü.)

- Şanlıurfa, Birecik, Teleilat Höyük (Prof. Dr. Mehmet Özdoğan-İ. Ü.)

- Şanlıurfa, Birecik, Zeytinlibahçe Höyük (Prof. Marcella Frangipane-İtalyan)

- Şanlıurfa, Birecik, Fıstıklı Höyük (Dr. Susan Pollock ve Dr. Reinhard Bernbeck-Alman)

- Şanlıurfa, Birecik, Şavi Höyük (Prof. Dr. Reinhard Dittman-Alman)

- Şanlıurfa, Birecik, Mezraa Höyüğü (Dr. Derya Yalcıklı-H. Ü.)

Yüzey Araştırması Talepleri :

- Kargamış Bölgesi Köy Mimarisi (Prof. Dr. Nur Akın-İTÜ)

- Kargamış Barajı Göl Alanı (Dr. Harun Taşkıran - A. Ü.)

- Kargamış Barajı Göl Alanı-Geleneksel konutların belgelenmesi ve değerlendirilmesi (Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akpolat-H. Ü.)

Ilısu Baraj Bölgesi Çalışmaları

Kazı Talepleri :

- Diyarbakır, Bismil, Giridimse Höyük (Dr. Norbert Karg- Bilkent Ü.)

- Diyarbakır, Bismil, Körtik Tepe ve Ziyaret Tepe (Doç. Dr. Vecihi Özkaya-Dicle Ü.)

- Diyarbakır, Bismil, Yukarı Salat Köyü, Salat Tepe (Doç. Dr. A. Tuba Ökse-H. Ü.)

- Diyarbakır, Bismil, Aşağı Salat Höyüğü (Yrd. Doç. Dr. Yücel Şenyurt-Gazi Ü.)

- Diyarbakır, Bismil, Müslüman Tepe (Şahin tepesi) (Dr. Eyyüp Ay-Kırıkkale Ü.)

- Diyarbakır, Bismil, Giricano Tepe ve Kayalı Tepe (Dr. Andreas Schachner-Alman)

- Diyarbakır, Bismil, Kenan Tepe (Dr. Bradley Parker-ABD)

- Diyarbakır, Bismil, Ziyaret Tepe (Dr. Timothy Matney-ABD)

Yüzey Araştırması Talepleri :

- Ilısu Baraj Bölgesi Garzan ve Bothan Bölgeleri (Jale Velibeyoğlu-Dicle Ü.)

- Ilısu Baraj Bölgesi geleneksel konut araştırması (Prof. Dr. Zülküf Güneli-Dicle Ü.)

Hasankeyf Örenyeri :

Batman İli, Hasankeyf İlçesinde bulunan ve Ilısu Barajının etkilenme alanı içinde yer alan Hasankeyf Örenyerinde, Mardin Müze Müdürlüğü Başkanlığında ve Prof. Dr. M. Oluş Arık sorumluluğundaki bir ekibin katılımıyla 1986 yılında kazılara başlanmıştır. 1992 yılında güvenlik sorunları nedeniyle ara verilen çalışmalara, 1998 yılında yeniden başlanmıştır.

65. - Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın, TBMMbünyesinde çalışan personel sayısına ve milletvekillerinin ve yardımcı personellerinin çalışma şartlarının iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Yıldırım Akbulut’un cevabı (7/2226)

Sayın;

Yıldırım Akbulut

TBMM Başkanı

Muhterem Başkanım;

Medyada devamlı olarak TBMMaleyhine işlenen konuların başında gelen istihdam edilen personelin sayısı ve niteliklerinin geldiği malûmlarınızdır.

Bugüne kadar bu saldırılara yeterli ve doyurucu bir cevap verilememesi parlamento üyesi olarak beni rahatsız etmektedir.

Gerektiğinde sağlıklı cevaplar verebilmenin bilgi sahibi olmaktan geçtiği ise kesin bir olgudur.

Bu nedenlerle;

1. Halen TBMM bünyesinde kaç personel çalışmaktadır. Bunların seksiyonlara ve İstanbul-Ankara iş yerlerine göre dağılımları nedir?

2. Göreve başladığınız tarihten bugüne kadar ki görev sürenizde kaç personel alınmıştır? Pozisyonları ve birlikleri nedir?

3. Özellikle temizlik hizmetleri, park ve bahçe hizmetleri, ayakkabı boyama, berber ve çay ocakları gibi hizmetlerin özelleştirilmesi düşünülmekte midir? Düşünülmüyorsa sebepleri nedir?

4. Ankara ve İstanbul birimlerinde kaç araç kullanılmaktadır? Yıllık şoför ve yakıt giderleri toplamı ne kadardır?

5. Yıkılmaya yüz tutan ve bir türlü tamiri yaptırılmayan lojmanların bu halde bırakılmasındaki temel korku medya mıdır?

6. Tabutluk olarak nitelenebilecek halkla ilişkiler binasındaki parlamenterlere tahsis edilen odalarla, sefaletin tipik örneği olacak sekreter odaları ile yersizlikten koridorlarda gezinen danışmanların durumunun iyileştirilmesi düşünülmekte midir?

Parlamenterlerin, devlette görev yapan şef pozisyonundaki bir görevlinin dahi kabul etmediği bir durumda bırakılmasının, yasama erkinin temsilcilerine layık görülmesinin nedenleri nedir?

7. Dünya parlamento mensuplarına tanınan ve görevlerinin ifasıyla doğrudan ilgili olan teleko-münikasyon ve ulaşım imkânlarından ücretsiz veya indirimli istifade ederlerken, Türk parlamenterlere daha evvel tanınan indirimlerin kaldırılmasına Başkanlık olarak tepki gösterilmiş midir? Bu konuda yasal bir düzenleme düşünülmekte midir?

8. Yaşadığımız bilgi çağında, halkla ilişkiler binalarına tesis edilen bilgisayar hatlarının, ve-rilmeyen bilgisayar ekipmansız olarak ne işe yaracağı? Devletin memurlarının kullanımına sunulan bilgisayarları, kendi imkânlarıyla almadıkları bilindiğine göre, en üst düzeyde kamu görevi gören parlamenterlere neden bu imkânın tanınmadığı hususlarının yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.                14.6.2000

Dengir Mir Mehmet Fırat

        Adıyaman

 

                 T.C.

           Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

               Genel Sekreterliği

Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı  3.8.2000

KAN.KAR.MD:

Sayı : A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2226-6039

Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat

Adıyaman Milletvekili

İlgi : 14.6.2000 tarihli yazılı soru önergeniz.

TBMM bünyesinde çalışan personel sayısına ve milletvekillerinin ve yardımcı personellerinin çalışma şartlarının iyileştirilmesine ilişkin ilgi önergenizde yeralan sorular aşağıda cevaplan-dırılmıştır.

Bilgilerinizi rica ederim.

Saygılarımla.

                             Yıldırım Akbulut

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

 

Cevap (1, 2.) 1 ve 2 numaralı sorularınıza yanıt teşkil etmek üzere hazırlanan bilgiler (Ek-1,2,3)’de sunulmuştur.

Cevap 3. Başkanlık Divanımızca oluşturulan alt komisyon tarafından hazırlanan raporda; sorunuzla ilgili olarak temizlik işlerinin uzun vadede hizmet satın alınması şeklinde, berber, ayakkabı boyama ve çay ocakları için de hizmet alımı yoluyla özelleştirilmeye gidilmesi yönünde öneriler yer almaktadır. Bu önerilerin görüşülmesine başlanmış, ancak görüşmeler tamamlanamamış ve karara bağlanamamıştır.

Cevap 4.

Türkiye Büyük Millet Meclisine Ait Araç Sayısı

Ankara’da

Binek araçlar                           110

Otobüs        30

Minibüs      16

Pikap             6

Kamyon       6

Ambulans     4

Arazöz         2

Traktör         1

Toplam    175

İstanbul’da

Binek araçlar                             17

Otobüs          1

Minibüs        6

Pikap             5

Kamyon       5

Ambulans      1

Kepçe           1

Traktör         1

Toplam      37

Toplam araç sayısı        212’dir.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan şoförlerin toplam sayısı 156’dır. Bunların 108’i kadrolu, 35’i geçici görevli, 13’ü de mevsimlik işçi statüsündedir.

Merkez ve Millî Saraylar Daire Başkanlığında çalışan şoförlere 1999 yılında aylık, yolluk ve giyim yardımı olarak 820.446.943.000.- TL ödenmiştir.

01.01.1999-31.12.1999 tarihleri arasında akaryakıt giderleri: 184 274 794 180 TL’dır.

01.01.2000-31.05.2000 tarihleri arasında akaryakıt giderleri: 141 373 722 437 TL’dır.

Cevap (5,6). Sayın Milletvekillerimize konut olarak tahsis edilen ve 15 senedir hizmette bulunan tribleks lojmanların bakım ve onarımı 2000 Malî Yılı Yatırım programına dahil edilmiştir. Bütün tribleks lojmanların dış cephe bakım ve onarımı ile çatılarının aktarılması işinin yapımına esas olacak keşifler hazırlanmış olup söz konusu işlerin yapımına başlanabilmesi için gerekli onay alınarak 10 uncu sokağın ihalesi yapılmış ve onarıma başlanmıştır. Sıra ile diğer sokaklardaki konutlarda da gerekli bakım ve onarım işleri yapılacaktır.

Sayın Milletvekillerimize Halkla İlişkiler binalarında tahsis edilen çalışma odalarının küçüklüğü ve yetersizliği bilindiği için ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yapımı planlanan ve 550 sayın üyemize çalışma ofisi, danışman ve sekreter odasını da içeren ve ihtiyaca cevap verebilecek şekilde projelendirilen “Milletvekili Çalışma Binasının’’ yapım işi maliyetin yüksek olması ve ülke çapında uygulanan tasarruf tedbirleri göz önünde bulundurularak projenin uygulanması TBMM Başkanlık Divanının 26 Aralık 1997 tarihli 62 numaralı kararı ile durdurulmuştur.

Cevap (7 ,8). Halkla İlişkiler Binalarına, Sayın Milletvekillerinin kullanmakta oldukları veya iletişim alt yapısı olduğu takdirde temin edecekleri kişisel bilgisayarlarından gerek Bilgi İşlem Merkezindeki ana bilgisayarda bulunan bilgi sistemlerinden (tutanak, gündem, sıra sayıları, tasarı ve teklifler v.b.) gerekse internetten faydalanmaları amacıyla, Aralık 1999 tarihinde iletişim alt-yapısı tesis edilmiş ve Ocak 2000 tarihinde faaliyete geçmiştir.

Nisan 2000 tarihine kadar 100 Sayın Milletvekili kendi kişisel bilgisayarını getirerek mevcut iletişim ağına bağlanmış ve bu sayı 17.07.2000 tarihi itibariyle 120’ye ulaşmıştır.

İdarî teşkilâta bağlı birimler dışında, Halkla İlişkiler Binalarındaki bilgisayar odalarında, daimi komisyonlarda, Siyasî Parti Gruplarında ve Başkanlık Divanı Üyelerinde bulunan bilgisayarlar da mevcut iletişim ağına bağlı olarak çalışmaktadır.

EK-1

TBMM GENEL SEKRETERLİĞİ TEŞKİLÂTI

MERKEZ / M.SARAYLAR

STATÜLER İTİBARİYLE DAĞILIM

 

 

                                                Millî

STATÜSÜ                MERKEZ                     Saraylar                   YILDIZ                HEREKE                TOPLAM

Kadrolu personel                        2189                          436                          165                            62                        2852

(657 S.K. 4/A MD. Tâbi)

Sözleşmeli personel                            47                              5                              -                              -                            52

(657 S.K. 4/B MD. Tâbi)

Sözleşmeli personel                              4                              -                              -                              -                              4

(2919 S.K.Ek  1/2 MD. Tâbi)

Geçici görevli personel            548                              5                              -                              -                          553

(2919 S.K.Ek  12/3 MD. Tabi)

Milletvekili danışmanı          332                              -                              -                              -                          332

Geçici görevli (2919 S.K. 12/3 MD. Tâbi)

Milletvekili danışmanı          112                              -                              -                              -                          112

Sözleşmeli (Bşk. Divanı Kar. gereği)

Öğretim üyeleri     1                              -                              -                              -                              1

(2547 S.K. 38 MD. göre)

Geçici işçi         451                          571                              -                              -                        1022

Toplam           3684                        1017                          165                            62                        4928

 

 


EK-2

 

EK - 3

                                                Genel Toplam   165                            12                          177                               

66. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, off-shore hesap sahiplerine ilişkin Başbakan-dan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Öna1’ın cevabı (7/2227)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğinin yapılmasını arz ederim.

          Mahmut Göksu

        Adıyaman

Ülkemizde, işçi, memur, çiftçi, esnaf, sanayici bir çok sıkıntı, stres ve ekonomik çıkmaz
içinde çırpınırken, işsizlik en büyük sorun olmaya devam ederken ve sürekli büyürken Hüküme-tiniz, off-shorezedelerin 20 milyar liraya kadar olan alacaklarının Devlet tarafından ödeneceğini açıkladı.

Buna göre;

1. Off -shorezedelerin sayısı kaçtır?

2. Bunlar içerisinde, ekmeğini alın teriyle kazanmaya çalışan, yıl boyu tarlada çalışarak ürettiği buğdayı 102 000 TL’den alacağınızı söylediğiniz 4 milyon çiftçiden kaç kişi var?

3. Bu ödemenin yasal dayanağı var mıdır? Varsa nedir?

4. Bu kişilerin isimleri ve paralarının miktarı nedir?

5. Hangi bankalarda paralarını batırmışlardır, isimleri nelerdir, bu bankaların yurt içinde ve yurt dışında kaç tane şubesi vardır?

6. Bu kişilerden yatırdıkları para için bugüne kadar vergi, stopaj alınmış mıdır, miktarı ne kadardır?

7. Daha çok para kazanmak amacıyla riske giren off-shorezedelerin paralarını yatırdıkları bankalar bu güne kadar yeminli malî murakıplar tarafından kaç defa denetlenmiş, denetleme raporlarında batma olasılığından bahsediliyor mu?

8. İşçiye, memura, çiftçiye ve diğer geniş kitlelere cimri davranılırken bu küçük azınlığa niçin cömert davranılmıştır?

9. Bu davranışınız IMF’ye verilen niyet mektubu çerçevesinde mi olmuştur?

10. Off-shorezedelere ödeyeceğiniz toplam miktar ne kadardır?

11. Off-shore’un Türkçesi nedir, niçin Türkçesi kullanılmıyor?

                 T.C.

     Başbakanlık

             Hazine Müsteşarlığı

Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü                 21.7.2000                               

Sayı : B.02.1.HM.0.BAK.02.02/BG/59032

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.6.2000 tarih ve KAN.KAR.MD.A.0l.0.GND.0.10.00.02-7/2227- 6043/14559 sayılı yazınız.

Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği, ilgide kayıtlı yazınız ekinde yer alan 7/2227-6045 esas no.lu soru önergesinde belirtilen hususlara ilişkin açıklamalar aşağıda yer almaktadır. 

1, 5, 10. Bakanlar Kurulunun 21.12.1999 tarih ve 99/13765 sayılı Kararı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen Egebank A.Ş., Sümerbank A.Ş., Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş.ve T. Tütüncüler Bankası A.Ş. aracılığıyla sırasıyla Egebank Off-Shore Ltd., Efektifbank Off-Shore Ltd., Yurt Security Off-Shore Ltd. ve Yaşar Foreign Trade Off-Shore Ltd.’de 4296 gerçek kişi tarafından toplam 88 159 milyar TL tutarında mevduat açılmıştır. 

Egebank A.Ş., Sümerbank A.Ş., Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. ve T. Tütüncüler Bankası A.Ş.’nin yurt dışı şubeleri bulunmamakta ve sırasıyla 79, 87, 28 ve 84 yurtiçi şubesi bulunmaktadır

3. Egebank Off-Shore Ltd., Efektifbank Off-Shore Ltd., Yurt Security Off-Shore Ltd. ve Yaşar Foreign Trade Off-Shore Ltd.’de gerçek kişiler tarafından açılan mevduat hesapları bakiyesinin 20 milyar TL’ye kadar olan kısmının aracı bankalar tarafından hak sahiplerine ödenmesine ilişkin Kanun Tasarısı hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulmuştur. Mevcut mevzuatta bu tür hesapların ödenmesine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığından dolayı söz konusu Tasarı, yasalaşmasını teminen Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiştir. 

2, 4. 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin 8 inci fıkrası “Bankaların mensupları ve diğer görevlileri, sıfat ve görevleri dolayısıyla öğrendikleri bankalara veya müşterilerine ait sırları bu konuda kanunen açıkça yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayamazlar. Bu yükümlülük görevden ayrılmalarından sonra da devam eder. Bu madde hükmüne aykırı davrandığı tespit edilen kişiler için bir yıldan üç yıla kadar ağır hapis ve bir milyar liradan az olmamak üzere ağır para cezasına hükmolunur. Banka ve müşterilerine ait sırları açıklayan üçüncü kişiler hakkında da aynı cezalar uygulanır.’’ hükmünü, aynı maddenin 7 nci fıkrası ise, “Bu Kanunun uygulanmasında ve uygulanmasının denetiminde görev alanlar, görevleri sırasında öğrendikleri bankalar ile bunların iştirakleri, kuruluşları ve müşterilerine ait sırları bu Kanuna ve özel kanunlarına göre yetkili olanlardan başkasına açıklayamazlar ve kendi yararlarına kullanamazlar. Bu yükümlülük görevden ayrılmalarından sonra da devam eder. Bu yükümlülüğe uymayan kimseler için bir yıldan üç yıla kadar ağır hapis ve iki milyar liradan az olmamak üzere ağır para cezasına hükmolunur.’’ hükmünü amirdir.

Bu itibarla, bahse konu hesaplarda kimlerin ne kadar parası olduğuna ilişkin bilgilerin açıklanmasında anılan hükümler nedeniyle yasal engeller bulunmaktadır. Ancak, bu tür bilgilerin açıklanabilmesini teminen anılan Kanun Tasarısına, bu açıklamanın Bankalar Kanunundaki sır kapsamına ilişkin hükümlerin istisnasını teşkil edeceğine ilişkin bir hüküm eklenmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. Bu halde Tasarı yasalaştığında kamuoyuna doyurucu açıklamaların yapılması mümkün olacaktır.

6. Yukarıda adı geçen off-shore bankalar nezdindeki hesaplar, vergi uygulaması yönünden Maliye Bakanlığınca incelenmektedir. 

7. Egebank A.Ş., Sümerbank A.Ş., Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. ve T. Tütüncüler Bankası A.Ş. uzunca bir süre gerek mülga gerekse mer’i Bankalar Kanununun ilgili maddeleri kapsamında yakın gözetim altında bulundurulmuş, bu süre zarfında bu bankalarda görevlendirilen Bankalar Yeminli Murakıpları tarafından gelişmeler sürekli incelenmiştir. Bu raporlarda belirtilen tespit ve değerlendirmeler neticesinde söz konusu bankaların yönetiminden malî bünyelerinin güçlendirilmesi, likiditenin sağlanması ve gelir gider dengesinin kurulmasına yönelik tedbirlerin alınması müteaddit defa istenmiştir. Söz konusu bankaların malî bünyelerindeki zafiyetin gide-rilemediği, aksine, zararlarının giderek artarak özkaynaklarını aştığı ve tasarruf sahiplerinden toplanan mevduatlara sirayet eden boyutlara ulaşması üzerine ise bu bankalar Bakanlar Kurulunun 21.12.1999 tarih ve 99/13765 sayılı Kararı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmiştir. 

Diğer taraftan, Bankalar Yeminli Murakıplarının görev ve yetkileri, 4491 sayılı Kanunla değişik 4389 sayılı Bankalar Kanununun 5 inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, Bankalar Yeminli Murakıpları ve Yardımcıları bu Kanun ile diğer kanunların bankalarla ilgili hükümlerinin uygulanmasının ve her türlü bankacılık işlemlerinin denetimini, bankaların varlıkları, alacakları, özkaynakları, borçları, kâr ve zarar hesapları arasındaki ilgi ve dengelerin ve malî bünyeyi etkileyen diğer tüm unsurların tespit ve tahlilini yapmakla yetkili oldukları gibi, bankalar ve bankaların iştirak ve kuruluşları ile diğer gerçek ve tüzel kişilerden bu Kanun hükümleri ile ilgili görecekleri bütün bilgileri istemeye, bunların tüm defter, kayıt ve belgelerini incelemeye yetkilidirler. Söz konusu mevzuat hükümleri gözönünde bulundurulduğunda, Bankalar Yeminli Murakıplarının, Bakanlar Kurulunun 99/13765 sayılı Kararı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen yukarıda adı geçen bankaların iştiraki veya şubesi olmayan ayrı tüzel kişiliği haiz Egebank Off-Shore Ltd., Efektifbank Off-Shore Ltd., Yurt Security Off-Shore Ltd. ve Yaşar Foreign Trade Off-Shore Ltd. nezdinde inceleme yapma yetkisi bulunmamaktadır. 

8. Söz konusu off -shore bankalarda gerçek kişiler tarafından açılan mevduat hesapları bakiyesinin 20 milyar TL’ye kadar olan kısmının aracı bankalar tarafından hak sahiplerine ödenmesine ilişkin Kanun Tasarısına göre, yapılacak ödemeler karşılığında aracı bankalar tarafından hesabın açıldığı bankalara kredi açılmış sayılmaktadır. Bu itibarla, off-shorezedelere yapılacak ödemeler bütçe kaynaklı olmadığından ve off-shore bankaların aktiflerinin devralınması karşılığında aracı bankaların kendi kaynaklarından karşılanacağından devlete herhangi bir maliyet getirmemesi amaçlanmıştır. 

9. Off -shorezedelere mevduatlarının ödenmesi yönünde yapılan düzenlemenin IMF’e verilen niyet mektubu ile ilgisi bulunmamaktadır.

11. Off-shore Türkçede kıyı ötesi anlamına gelmektedir ve off-shore bankalar kurulu oldukları ülkelerde mevduat toplayıp bankacılık işlemi yapamayan fonlarını başka ülkelerden  temineden ve yine bu fonları başka ülkelerde değerlendiren bankalar olduklarından diğer bir deyişle yerel olmaktan ziyade uluslararası platformda bankacılık faaliyetinde bulunduklarından, Türkiye’de de bu bankalar için off-shore bankalar terimi yaygın olarak kullanılmaktadır.

Bilgilerine arz olunur.

      Recep Önal

  Devlet Bakanı

                T. C.

              Devlet Bakanlığı 12.7.2000

Sayı : B.02.0.004(16)2653                             

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 22.06.2000 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2227-6043/14559 sa-yılı yazınız.

b) 11.07.2000 tarihli ve B.02.2.TCM.0.16.00.00/078540 sayılı yazı.

Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Baş-bakanımızca kendileri adına koordinatörlüğümde cevaplandırılması tensip olunan 7/2227-6043 sa-yılı yazılı soru önergesi konusundaki ilgi (a) yazınız üzerine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan alınan ilgi (b) yazının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Bilgilerine arz ederim.

                                    Recep Önal                              

                              Devlet Bakanı

          Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu

          Türkiye Cumhuriyet MerkezBankası

İdare Merkezi Nezdinde (*)

B.02.2.TCM.0.16.00.00/078540-0625

Tas. Mev. Sig. Fonu. Gn. Md.

   (71 Bankalar Tasfiye Müdürlüğü)              11.7.2000

T.C.

Devlet Bakanlığı

(Sayın Recep Önal)

İlgi : 29.6.2000 tarih ve B.02.0.004-16/2457 sayılı yazınız.

İlgi yazınız konusu Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu’nun yazılı soru önergesinin tasarruf mevduatı sigorta fonunu ilgilendiren 1 inci ve 10 uncu maddelerine ilişkin cevabımız aşağıda sunulmuştur.

1. Egebank A.Ş., Sümerbank A.Ş., Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. ve Yaşarbank aracılığıyla sırasıyla Egebank Off-Shore Ltd., Efektif Bank Off-Shore Ltd., Yurt Security Off-Shore Ltd. ve Yaşar Foreign Trade Off-Shore Ltd. nezdinde hesap açtıran gerçek kişi sayısı 4296’dır.

10. Off-Shore bankalarda gerçek kişiler tarafından açılan mevduatların TL 20 milyarlık kısmının ödenmesine karar verilmesi halinde, 4296 kişiye toplam TL 37 736 milyar ödeme yapılacaktır.

Bilgilerinize arz ederiz.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu

     Aydın Esen            Erdal Arslan

   İdare Meclisi Üyesi İdare Meclisi Üyesi

 

                          

(*) 4389 Sayılı Bankalar Kanununun 15 inci maddesi gereğince tüzel kişiliği haizdir.

67. - İstanbul Milletvekili Yücel Erdener’in, Türkiye’de avcılığın idaresi, yaban hayatı ve atıcılığa ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (7/2228)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların  Orman Bakanı Sayın Prof. Dr. Nami  Çağan tarafından  yazılı olarak  cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.    15.6.2000

  Yücel Erdener

           İstanbul

Türkiye’de avcılığın idaresi, yaban hayatı ve atıcılık dalı ile ilgili olarak;

23 yıldan beri Avcılık ve Atıcılık Federasyonu Başkanı olduğu bilinmekte olan Bakanlığın, Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı olmasına rağmen, 3167 sayılı Kara Avcılığı Yasası gereği avcılık işlerinden sorumlu Orman Bakanlığına bağlı Millî Parklar, Av ve Yaban Hayatı Genel Müdürünün  görev alanına basın yoluyla sürekli müdahale etmesi, kamuoyunda kavram kargaşası yaratmaktadır. Uzun süredir bilinçli avcı sivil toplum örgütlerinde huzursuzluk konusu olan bu husus, yetki alanı ihlâllerine de neden olmaktadır.

Bu nedenle;

1. Avcılığın Uluslararası Olimpiyat Komitesinde olimpik bir disiplin olmaması ve resmen spor dalı olarak kabul görmemesi nedeniyle, anılan federasyon bünyesinden çıkarılması için bir çalışma yapılıyor mu?

2. GSGM’ye bağlı Merkez Danışma Kurulunun avcılığı bir spor dalı olarak benimsemesinde Orman Bakanının görüşü alınmış mı? Ve Başkan MDK’nın bir üyesi mi, yani taraf mı?

3. Söz konusu Federasyon Başkanının avcılık konusunda yönetmeliğinin ve bu konuda bütçesinin bulunmamasına rağmen, avcı sivil toplum örgütlerini yetkisiz temsil etmesindeki ısrarı, ayrıca usulsüzlükleri nedeniyle haklarında soruşturma açılan bazı av turizmi acentelerini desteklemesi, yukardaki Bakanlıkların ilgili Genel Müdürlüklerini şaibe altında bırakmıyor mu?

4. Ülkemizde 1450 üzerinde avcılık derneğinin bulunduğu, tek faaliyetlerinin avcılık olması nedeniyle Federasyon Başkanı seçimlerinde Seçim Yönetmeliği gereği kendilerine oy hakkı tanınmadığı, buna karşın anılan Federasyon Başkanını kendi asli branşı olan atıcılıkta son seçimlerde sadece atıcılıkta faaliyet gösteren 63 derneğin seçtiği doğru mudur?

5. Yine aynı kişi, 28 Ocak 2000 tarihli Hürriyet Gazetesinin 30 uncu sayfasında “Hayvanların Hamisi” başlığı altındaki yazısında;

Ağır kış şartları nedeniyle kara avcılığını tüm ülkede ülke avcılarına 28 Ocak Cuma gününden itibaren yasaklattırdığını, fakat av turizminin ise yasaklı olmadığını”

alenen duyurması, yetki alanı ihlâline neden olan bir çelişki, doğayı tahrip, bir çifte standart ve av turizmcileriyle çıkar ilişkisi kuşkusunu artıran bir neden değil midir?

6. Av turizmi usulsüzlükleri ile ilgili Radikal Gazetesinde belge, sayı ve resimlerle yayınlanan “Avcılıkta Damping!” başlıklı 6.11.1999 tarihli, “Katliama Devam” başlıklı 3.2.2000 tarihli, “Vahşet Dinmiyor” başlıklı 24.3.2000 tarihli haberlerle ilgili ne tür inceleme ve önlem kararları alındı?

Saygılarımla.

                 T.C.

             Orman Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon        

             Kurulu Başkanlığı

Koordinasyon ve Mevzuat Dairesi Başkanlığı                20.7.2000

Sayı : KM.1.SOR/666-2337

Konu : Sn. Yücel Erdener’in yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kan. Kar. Dairesi Başkanlığına)

İlgi : TBMM’nin 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2228-6052/14569 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan İstanbul Milletvekili Sayın Yücel Erdener’in “Türkiye’de avcılığın idaresi, yaban hayatı ve atıcılığa ilişkin” 7/2228 esas sayılı yazılı soru önergesi Bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabî yazımız ilişikte gönderilmektedir.

Arz ederim.

                        Prof. Dr. Nami Çağan

                                 Orman Bakanı

İstanbul Milletvekili Sayın Yücel Erdener’in “Türkiye’de Avcılığın İdaresi

Yaban Hayatı ve Atıcılığa İlişkin” 7/2228 Esas Sayılı Yazılı Soru Önergesi Hakkında

Orman Bakanlığının Cevabı

1, 2, 3, 4. Yurdumuzda av ve yaban hayatının yönetimine ilişkin hususlar 3167 sayılı “Kara Avcılığı Kanunu” ile düzenlenmiş bulunmaktadır.

Söz konusu Kanunun 16 ncı maddesinde yer alan “Av işlerine orman idaresi bakar...” amir hükmü gereğince, av ve yaban hayatının yönetimine ilişkin hususlar Millî Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğümüzce yürütülmektedir.

GSGM’nün görevleri ile Merkez Danışma Kurulunun teşkiline ilişkin hususlar 3289 sayılı GSGM’nün Teşkilât ve Görevleri Hakkındaki Kanunla belirlenmiş bulunmaktadır. Anılan Kanunda av ve yaban hayatının yönetimine ilişkin bir husus bulunmamaktadır. 1, 2, 3 ve 4 üncü sorularda belirtilen hususlar, Bakanlığımızın yetki ve ilgi alanı dışında kalmaktadır.

5. Ağır kış koşullarından dolayı bir kısım av faaliyetlerinin durdurulması kararı, kişilerin veya köşe yazarlarının etkisiyle değil, 3167 Sayılı Kara Avcılığı Kanununun 16 ncı maddesine dayanılarak oluşturulan Merkez Av Komisyonu Kararlarının 3 üncü maddesine göre, av ve yaban hayvanlarının korunması amacıyla Bakanlığımızca alınmıştır.

6. 6.11.1999 tarihli Radikal Gazetesinin 3 üncü sayfasında Erkan Durdu imzasıyla yayınlanan “Avcılıkta Damping” başlıklı haberde; Türkiye’de Av Turizmi kapsamında yer alan av hayvanlarının uluslararası piyasa değerlerinin altında avlattırıldığı, uluslararası yasaklara uyulmadığı gibi görüşlere yer verilmiştir.

Av turizmine konu olan av hayvanlarının avlattırılmasına ilişkin uluslararası piyasadaki fiyatlar incelenmiş olup, Orman Bakanlığı 2000-2001 Yılı Merkez Av Komisyonu Kararı ile av turizminde uygulanan fiyatlar günün koşullarına uygun olarak artırılmıştır.

24.3.2000 tarihli Radikal Gazetesinin 3 üncü sayfasında Erkan Durdu imzasıyla yayınlanan “Vahşet Dinmiyor” başlıklı haberde, Bakanlığımız Doğu Akdeniz Bölge Müdürlüğüne bağlı Adana Millî Parklar ve Av Yaban Hayatı Başmühendisliğinin görev alanı içerisinde bulunan, Niğde-Demirkazık avlağında 136 numaralı Özel Avlandırma İzin Belgesi ile Shikar Safaris Turizm Seyahat Acentesinin yaptırdığı avda yasalara uyulmadığı ve yapılan usulsüzlüklere ilgililerin duyarsız kaldığı belirtilmektedir.

Bu haber üzerine Millî Parklar ve Av Yaban Hayatı Genel Müdürlüğümüzce mahallinde konunun uzmanlarına inceleme yaptırılmış olup, söz konusu firmanın Özel Avlandırma İzin Belgesinde belirtilen hususlara, Merkez Av Komisyonu Kararlarına ve Av Turizmi Yönetmeliğine uymadığı, izin verilen yerle ilgisi olmayan Demirkazık Yaban Hayatı Koruma Sahası içerisinde av yaptırdığı tespit edilmiştir. Bu nedenle söz konusu acente, yürürlükteki 64 sayılı MAK Kararlarının 17 nci maddesi gereğince uyarılmıştır.

Ayrıca, mahallî teşkilâtımız uyarılarak, bundan sonra verilecek izinlerde özel Avlandırma izin Belgesinde belirtilen yerler dışında av yaptırılmaması hususunda talimat verilmiştir.

Yine, 3.2.2000 tarihli Radikal Gazetesinin 3 üncü sayfasında Mahmut Kulein imzasıyla yayınlanan “Katliama Devam” başlıklı köşe yazısında 4 dava konusundan bahsedilmektedir.

Söz konusu davalar, arazi kullanımına ilişkin olup av turizmiyle ilgili değildir. Bu nedenle 1999-2000 yılı Av Döneminde Nature Turizm ve Seyahat Acentesine 109 ve 118 sayılı Özel Avlandırma İzin Belgesiyle avlandırma izni verilmiştir.

Aynı yazıda bahsedilen TURSAB Başkanı Başaran Ulusoy tarafından Millî Parklar ve Av Yaban Hayatı Genel Müdürlüğümüze yazılan 23.12.1999 tarih ve TR/BU/AC/451 sayılı yazı ise, 2000-2001 yılı Av Dönemi Merkez Av Komisyonu toplantısında görüşülmek üzere Av Turizmi konusunda TURSAB’nin görüşlerini ve önerilerini kapsamaktadır. Bu tür görüş ve öneriler, Merkez Av Komisyonunda görüşülmek üzere bir çok kurum ve kuruluştan gelmektedir.

68. - İstanbul Milletvekili Yücel Erdener’in, Türkiye’de avcılığın idaresi, yaban hayatı ve atıcılığa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/2229)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Devlet Bakanı Sayın Fikret Ünlü tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.    15.6.2000

                                  Yücel Erdener

                                           İstanbul

Türkiye’de avcılığın idaresi, yaban hayatı ve atıcılık dalı ile ilgili olarak;

23 yıldan beri Avcılık ve Atıcılık Federasyonu Başkanı olduğu bilinmekte olan Bakanlığın, Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı olmasına rağmen, 3167 sayılı Kara Avcılığı Yasası gereği avcılık işlerinden sorumlu Orman Bakanlığına bağlı Millî Parklar, Av ve Yaban Hayatı Genel Müdürünün  görev alanına basın yoluyla sürekli müdahale etmesi, kamuoyunda kavram kargaşası yaratmaktadır. Uzun süredir bilinçli avcı sivil toplum örgütlerinde huzursuzluk konusu olan bu husus, yetki alanı ihlâllerine de neden olmaktadır.

Bu nedenle;

1. Avcılığın Uluslararası Olimpiyat Komitesinde olimpik bir disiplin olmaması ve resmen spor dalı olarak kabul görmemesi nedeniyle, anılan federasyon bünyesinden çıkarılması için bir çalışma yapılıyor mu?

2. Söz konusu Federasyon Başkanının avcılık konusunda yönetmeliğinin ve bu konuda bütçesinin bulunmamasına rağmen, avcı sivil toplum örgütlerini yetkisiz temsil etmesindeki ısrarı, ayrıca usulsüzlükleri nedeniyle haklarında soruşturma açılan bazı av turizmi acentelerini desteklemesi, yukardaki Bakanlıkların ilgili Genel Müdürlüklerini şaibe altında bırakmıyor mu?

3. Ülkemizde 1450 üzerinde avcılık derneğinin bulunduğu, tek faaliyetlerinin avcılık olması nedeniyle Federasyon Başkanı seçimlerinde Seçim Yönetmeliği gereği kendilerine oy hakkı tanınmadığı, buna karşın anılan Federasyon Başkanını kendi asli branşı olan atıcılıkta son seçimlerde sadece atıcılıkta faaliyet gösteren 63 derneğin seçtiği doğru mudur?

4. 2000 yılı olimpiyat oyunlarından sonra yapılacak Federasyon Başkanı seçimlerinde adaylarda yüksek tahsil şartı aranırken, yüksek tahsilli olmadığı belirtilen Başkanı tekrar seçtirebilmek için seçim yönetmeliğine; “Uluslararası Federasyonlarda Komisyon veya Kurul üyelikleri olanlarda yüksek tahsil şartı aranmaz” şeklindeki antidemokratik hükmü, Anayasanın eşitlik ilkesine bir aykırılık ve genç yeteneklerin önlerini tıkamak ve anılan kişi için koltuk koruma operasyonu değil midir?

5. 3 üncü ve 4 Haziran 2000 tarihinde İstanbul’da yapılan Türkiye Atıcılık Şampiyonası skeet dalında Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti atıcılarının resmî müsabakalara sokulduğu, büyüklerde 1 inci ve 2 nci sıralar ile 4 üncü sırayı KKTC’li atıcıların kazandığı, gençlerde de keza KKTC’li bir atıcının şampiyon olduğu ve bu atıcılara klasman dahilinde yarışmışlar gibi madalyalar verildiği doğru mu? Doğru ise, yavruvatan sporuna katkı düşüncesi, ülkemizde bu branşın çöktüğünü ve iflas ettiğini göstermiyor mu?

6. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Yüzyılın Spor Adamları” seçimi için adıgeçen Federasyon Başkanı Asrın Spor Adamlığına kendi kendine aday gösterdiği ve yetersiz görüldüğü için aday listesinden çıkarıldığı doğru mu?

Saygılarımla.

                 T.C.

              Devlet Bakanlığı 10.7.2000

Sayı : B.02.0.0.16/0847

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2229-6053/14570 sayılı yazısı.

b) Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün 4.7.2000 tarih ve B.02.1.GSM.0.65.00.00/353 sayılı yazısı.

İlgi (a) yazınız ekinde alınan, İstanbul Milletvekili Yücel Erdener’e ait 7/2229-6053 esas sayılı yazılı soru önergesi, Bakanlığıma bağlı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce incelenmiş olup, hazırlanan ilgi (b) yanıt yazısı ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

                                     Fikret Ünlü

                                 Devlet Bakanı

                 T.C.

     Başbakanlık

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü 4.7.2000

Sayı : B.02.1.GSM.0.65.00.00/353

Konu : Soru önergesi

Devlet Bakanlığına

(Sn. Fikret Ünlü)

İlgi : 26.6.2000 tarih ve B.02.0.0.16/0847 sayılı yazınız.

İstanbul  Milletvekili Sayın  Yücel  Erdener’in  yazılı  soru  önergesine  esas  teşkil  edecek cevabımız aşağıda yer almaktadır.

Soru 1. Avcılığın Uluslararası Olimpiyat Komitesinde olimpik bir disiplin olmaması ve resmen spor dalı olarak kabul görmemesi nedeniyle, anılan federasyon bünyesinden çıkarılması için bir çalışma yapılıyor mu?

Cevap 1. Vatandaşın ve okul dışı gençlerin fizik, moral ve yeteneklerini sağlayan beden eğitimi, oyun, jimnastik ve spor faaliyetlerini sevk ve idare etmek, antrenör, monitör, spor elemanları ve hakemleri yetiştirmek, eğitmek, sayılarını artırmak, eğitim merkezleri kurmak, sporcu ve  spor kulüpleri ile gençlik derneklerinin tescil, vize aktarma işlemlerini yapmak, spor federasyonlarının kurulması ve spor dallarını belirlemek için gerekli usul ve esasları tayin ve tespit etmek, spor mü- sabakalarında milletlerarası kuralların ve her türlü talimatın uygulanmasını sağlamak görevi 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 nci madde hükmü gereği Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne verilmiştir.

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan federasyonlar, 3289 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (d) bendine göre Merkez Danışma Kurulunun uygun görüşü ve aynı Kanunun 18 inci maddesi gereğince Başbakanın onayı ile kurulmaktadır. Federasyonların tüm iş ve işlemleri, 3289 sayılı Kanun ile bu Kanuna dayanılarak çıkarılan yönetmelik hükümlerine göre yürütülmektedir.

1923 yılında kurulmuş olan Atıcılık Federasyonuna avcılık bölümü 31 Mayıs 1939 tarihinde Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü İstişare Heyetinin teklifi ve Başbakanın onayı ile ilave edilmiştir. O tarihten günümüze kadar Gençlik ve Spor Teşkilâtına tescillerini yaptırmış yaklaşık 100 civarında avcılık ve atıcılık dernekleri federasyon faaliyetlerine katılmış ve büyük başarılar elde etmişlerdir.

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan 37 spor federasyonundan 13’ü olimpik spor branşı değildir. Genel Müdürlüğün yukarıda da açıklandığı gibi yasal spor politikası geniş toplum örgütlerine spor yapma olanağı sağlamaktadır. Bu nedenle olimpik olmayan branşların fe- derasyonların bünyesinden çıkarılması uygun görülmemektedir.

Ayrıca, Atıcılık ve Avcılık Federasyonunun bağlı bulunduğu Dünya Atış Birliği (ISSF) nın, atıcılık ve avcılık faaliyetlerinin bir federasyon çatısı altında yürütülmesinin uygun olacağı ve dünya ülkelerinde de bu uygulamanın benzerlerinin olduğunu belirten görüşü bulunmaktadır.

Federasyonun 3167 sayılı Kara Avcılığı Yasasını yürütmekle sorumlu Orman Bakanlığının yetki ve sorumluluk alanına girmesi ve herhangi bir yetki kargaşasına sebebiyet vermesi mümkün değildir.

Ayrıca, Atıcılık ve Avcılık Federasyonuyla birlik ve beraberliğin faydalarını belirten Federasyonun avcılık derneklerini ve avcılar atıcılığa teşvik eden, atış bilgi ve becerilerini artıran çalışmalarını olumlu bulan, avcı dernekleri mensuplarını atıcılık sporuna yönelterek av kaynakları üzerindeki baskıyı azaltma yönünde olumlu faaliyetler yaptığı şeklinde, Orman Bakanlığı Millî Parklar Genel Müdürlüğünün olumlu görüşlerini yansıtan çeşitli yazılar da bulunmaktadır.

Soru 2. Söz konusu Federasyon Başkanının avcılık konusunda yönetmeliğinin ve bu konuda bütçesinin bulunmamasına rağmen, avcı sivil toplum örgütlerini yetkisiz temsil etmesindeki ısrarı, ayrıca usulsüzlükleri nedeniyle haklarında soruşturma açılan bazı av turizmi acentelerini desteklemesi, yukardaki Bakanlıkların ilgili Genel Müdürlüklerini şaibe altında bırakmıyor mu?

Cevap 2. Atıcılık ve Avcılık Federasyonu, birbirinden ayrılmaz bir bütün olan avcılık ve atıcılık ile ilgili faaliyetleri yürütmektedir. Bir doğa sporu olan avcılığın içeriğinde kros, dağcılık, konsantrasyon ve keskin nişancılık bulunmaktadır. Atıcılığın asıl amacı, nesli tükenmiş av hayvanlarını korumak, avcıları bu konuda eğitmek ve keskin nişancıları atıcılığa yönlendirerek bu kişileri poliganlara çekmek ve doğa ile bütünleşen av hayvanlarını koruma altına almaktır.

Atıcılık ve Avcılık Federasyonunun bütçesi Merkez Danışma Kurulunca belirlenmekte ve Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü mevzuatı doğrultusunda harcanmaktadır. Avcılık bölümü için ayrılan ödenek, avcı eğitici yayınlarının hazırlanması ve her yıl yapılan avcılar arası yarışmaların organizasyonuna harcanmaktadır.

Atıcılık ve Avcılık Federasyonunun belgelenmiş, hiçbir av turizm acentesi ile birlikteliği ya da bu tür acenteleri destek vermesi olmadığı gibi Genel Müdürlüğümüzü şaibe altında bırakacak bir faaliyeti de bulunmamaktadır.

Soru 3. Ülkemizde 1450 üzerinde avcılık derneğinin bulunduğu, tek faaliyetlerinin acvcılık olması nedeniyle Federasyon Başkanı seçimlerinde Seçim Yönetmeliği gereği kendilerine oy hakkı tanınmadığı, buna karşın anılan Federasyon Başkanını kendi asli branşı olan atıcılıkta son seçimlerde sadece atıcılıkta faaliyet gösteren 63 derneğin seçtiği doğru mudur?

Cevap 3. 3289 Sayılı Teşkilât Kanunumuzun 20 nci maddesi gereğince, spor amaçlı dernekler ancak, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne tescillerini yaptırdıktan sonra spor kulübü unvanı almakta ve Genel Müdürlüğün sportif faaliyetlerine iştirak etmektedirler.

Ülkemizde 1400 civarında avcılık derneğinin bulunduğu söylenmektedir. Bu dernekler, Dernekler Yasasına göre faaliyetlerini sürdürmekte olup, Federasyon faaliyetlerine (yarışmalarına) katılmamakta ve spor teşkilâtına tescillerini yaptırmamaktadır. Bu nedenle 3289 Sayılı Kanun kapsamına girememektedirler. Mevzuata göre; spor teşkilâtına tescillerini yaptırmış kulüplerin ve yönetmeliklerinde belirtilen yarışmalara katılan avcı derneklerinin federasyon başkanları seçimlerinde oy verme hakları vardır.

Nitekim, Tekirdağ Avcılık ve Atıcılık İhtisas Kulübü ile Amasya Avcılık ve Atıcılık Kulübü, 30.11.1996 tarih  ve  22883 sayılı  Resmî Gazetede  yayımlanan “Gençlik  ve Spor Genel Müdürlüğü Federasyon  Başkanları Seçim Yönetmeliğinde  Değişiklik  Yapılmasına  Dair Yönetmeliğin” federasyon başkanlığı seçimlerinde avcılara oy kullanma olanağı sağlamadığı, avcılığın ferdî bir spor olması nedeniyle yarışmalarının olmadığı, avcılık spor dalının temsil ve katılımını ortadan kaldırdığı, başkanlık seçimlerinde başlangıçta bir defaya mahsus olarak getirilen “yabancı dil” ve “yükseköğrenim” muafiyetinin daha sonra kural haline getirilmesinin hukuka uygun olmadığı iddialarıyla açtıkları iptal davası, avcılık ve atıcılık sporunun birbiriyle olan yakın ilişkisi, avcılık ve atıcılık yeteneklerinin geliştirilmesi için iki spor dalının tek bir federasyon altında toplanması, davayı açan kulüplerin avcılık ve atıcılık ihtisas kulübü olması ayrıca federasyona üye olan kulüplere başkanlık seçimlerinde oy hakkı tanınması nedenleriyle reddedilmiştir.

Soru 4. 2000 yılı olimpiyat oyunlarından sonra yapılacak Federasyon Başkanı seçimlerinde adaylarda yüksek tahsil şartı aranırken, yüksek tahsilli olmadığı belirtilen Başkanı tekrar seçtirebilmek için seçim yönetmeliğine; “Uluslararası Federasyonlarda Komisyon veya Kurul üyelikleri olanlarda yüksek tahsil şartı aranmaz” şeklindeki antidemokratik hükmü, Anayasanın eşitlik ilkesine bir aykırılık ve genç yeteneklerin önlerini tıkamak ve anılan kişi için koltuk koruma operas-yonu değil midir?

Cevap 4. 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun 19 uncu maddesi, 3703 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi ile değiştirilmiş ve federasyon başkanlarının seçimle göreve geleceği bu görevin fahri olduğu, federasyon başkanlarının seçimi, kurullarının teşkili, çalışmaları, görev yetki ve sorumlulukları ile kurullarını atamaya ilişkin hükümlerin çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği hükme bağlanmış ve tüm federasyon başkanları, 3289 sayılı Kanunun 3703 sayılı Kanunla değişik 19 uncu maddesine dayanılarak çıkarılan, 27.10.1993 tarih ve 21741 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Federasyon Başkanları Seçim Yönetmeliği”nde öngörülen usul ve esaslara göre seçilmişlerdir.

“Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Federasyon Başkanları Seçim Yönetmeliği” oy kullanmayan Tekirdağ Avcılık ve Atıcılık İhtisas ve Amasya Avcılık ve Atıcılık Kulüpleri tarafından hukuka uygun olmadığı ve antidemokratik olduğu görüşüyle açılan iptal davası nedeniyle, yargı denetimine tabi tutulmuş, Danıştay 10 uncu dairesince verilen 23.11.1996 tarih ve 1996/10240 esas, 1996/6220 sayılı kararı ile, anılan Yönetmeliğin demokratik seçim ilkesine ve hukuka uygun olduğu tespit edilmiştir.

Soru 5.  3 üncü ve 4 Haziran 2000 tarihinde İstanbul’da yapılan Türkiye Atıcılık Şampiyonası Skeet dalında Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti atıcılarının resmî müsabakalara sokulduğu, büyüklerde 1 inci ve 2 nci sıralar ile 4 üncü sırayı KKTC’li atıcıların kazandığı, gençlerde de keza KKTC’li bir atıcının şampiyon olduğu ve bu atıcılara klasman dahilinde yarışmışlar gibi madalyalar verildiği doğru mu? Doğru ise, yavruvatan sporuna katkı düşüncesi, ülkemizde bu branşın çöktüğünü ve iflas ettiğini göstermiyor mu?

Cevap 5. 3-4 Haziran 2000 tarihlerinde İstanbul’da yapılan Türkiye Trap-Skeet ve Double Trap Şampiyonasına KKTC atıcıları da katılmışlardır. Bu konuda Bakanlar ve Federasyon Başkanları tarafından hazırlanarak imzalanan protokoller mevcuttur. Ayrıca, büyük erkekler skeet branşında birinci olan Özden Dinçkol’un İzmir bölgesinin atıcısı olduğu KKTC Atıcılık Federasyonu Başkanınca belirtilmiştir.

Soru 6. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Yüzyılın Spor Adamları” seçimi için adıgeçen Federasyon Başkanı Asrın Spor Adamlığına kendi kendine aday gösterdiği ve yetersiz görüldüğü için aday listesinden çıkarıldığı doğru mu?

Cevap 6. “Yüzyılın Spor Adamları” ile ilgili adayları seçmek amacıyla Bakanlık makamınca bir seçici kurul oluşturulmuştur.

Seçici Kurul, yüzyılın spor adamları seçimi için bazı kriterler belirlemiştir. Bu kriterlerden biri de “Uluslararası federasyonlara üye olanlar” başlığı altında belirlenmiştir. Federasyonlardan uluslararası federasyonlara üye olanların isimleri istenilmiş olup, bu durumda olan federasyon başkanları da listede yer almıştır. Bunun haricinde federasyon başkanlarının kendilerini aday göstermeleri gibi bir durum sözkonusu değildir.

Bilgilerinize arz ederim.

                                  Kemal Mutlu

                                  Genel Müdür

69. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, bakanlığa bağlı müzelere ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın cevabı (7/2230)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM İçtüzüğünün 96’ncı maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın Kültür Bakanı İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                 M. Zeki Çelik

                                            Ankara

1. Ankara Polatlı Yassıhöyük Köyündeki Gordion Müzesi için ne kadar ödenek ayrılmıştır?

2. Bakanlığınıza bağlı kaç müze var ve her birine ne kadar ödenek ayrılmıştır?

3. Avrupa’da Yılın Müzesi Yarışmasına ülkemizi temsilen katılan ve finale kalan müze, neden finale katılmamıştır?

4. Bakanlık Müzeler Genel Müdürlüğünde yarışmaya gidecek yetkilinin “ödenek yokluğu” nedeniyle gönderilmediği doğru mudur?

                 T.C.

              Kültür Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı                11.7.2000

Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-408

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı KAN.KAR.MÜD.’nün 22 Haziran 2000 gün ve A.01.0.GNS. 0. 10. 00.02-14595 sayılı yazısı.

Ankara Milletvekili sayın M. Zeki Çelik’in “Bakanlığıma bağlı müzelere ilişkin” 7/2230-6060 esas no.lu yazılı soru önergesinin cevabı hazırlanarak ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        M.İstemihan Talay

                                 Kültür Bakanı

Cevap 1 : Gordion Müzesi Ankara Medeniyetleri Müzesine bağlı olup, söz konusu Müze Müdürlüğüne, 200 harcama kaleminden 2 275 000 TL, 300 harcama kaleminden 1 550 000 TL, 400 harcama kaleminden 2 250 000 TL, 800 harcama kaleminden 2 319 000 TL ödenek gönderilmiştir.

Cevap 2 : Bakanlığımız Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı 99 müze müdürlüğü ve bağlı birimlerle birlikte 191 müze bulunmaktadır. Serbest ödenekler dahilinde müze müdürlüklerinin ihtiyaçları karşılanmaktadır.

Cevap 3 : Yılın müzesi yarışmasına 50 aday katılmış ve Gordion Müzesi bunlar arasında 27’si ile birlikte finale kalmıştır.

Ödül kazanıp kazanmamak yapılan toplantıya katılmakla ilgili olmayıp, daha önce ilgili komite tarafından görevlendirilen uzman raportörün incelemelerine dayalı olarak hazırladığı raporlar doğrultusunda değerlendirilmektedir.

Cevap 4 : Yarışmaya 1 müdür, 1 müdür yardımcısı ile 1 fotoğrafçının görevlendirilmesi istenmiş olup, ancak tasarruf tedbirleri nedeniyle sadece bir yetkilinin (müdürün) gitmesi istenilmiştir. Görevlendirilen müdür 10-14 Mayıs tarihleri arası Müzeler Haftası olması nedeniyle işlerinin yoğunluğundan dolayı yarışmaya katılamamıştır.

Basındaki   haberler  gerçeği  eksik  olarak  yansıtmıştır. Derecelendirme uzman  raportörün  incelemelerine  göre  değerlendirildiği için,  müzeden herhangi bir  yetkilinin  gidip gitmemesi dereceye girmek için bir sebep teşkil etmemektedir. Bazı görevlilerin yurtdışına gidememelerini, kamuoyuna kendileri katılmadığı için “müze dereceye giremedi” şeklinde yansıttıkları anlaşılmaktadır.

70. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, vakıf üniversitelerine yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2231)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

                           Mehmet Elkatmış

                                          Nevşehir

Bakanlığınız kaynaklarından üniversitelere karşılıksız yardım yapıldığı bilinmektedir.

Sorular

1. 1997 yılından 2000 yılına kadar hangi vakıf üniversitelerine ne kadar maddî yardım yapılmıştır?

2. Bu yardımlar şartlı mı, şartsız mı verilmiştir?

3. Bu yardımların yapılmasındaki kriter nedir?

                 T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı                20.7.2000

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1886

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6122-7/2231-6061/14596 sayılı yazısı.

Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’ın “Vakıf üniversitelerine yapılan yardımlara ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. 1997 yılından 2000 yılına kadar vakıf üniversitelerine yapılan Devlet yardımına ilişkin olarak hazırlanan tablo ekte sunulmuştur.

2. Vakıf üniversitelerine Devlet yardımı yapılabilmesi için ilgili üniversitenin 2547 sayılı Kanunun ek 18 inci maddesinde belirtilen;

a) En az iki yıl eğitim-öğretim yapmış olması,

b) Üniversitelerarası kurul tarafından görevlendirilen değerlendirme komisyonunca tespit edilen tanınmış bilimsel dergilerde öğretim üyesi başına düşen yayın sayısı bakımından bu esasa göre sıralanan devlet üniversitelerinin ilk yarısına girecek durumda olması,

c) Öğrenci yerleştirme sınavında fen ve matematik puanlarına göre ilk iki bine giren öğrencilerin üniversitelere yerleştirilmeleri suretiyle yapılacak sıralamada devlet üniversitelerinin ilk yarısına girecek durumda olması,

d) Öğrencilerin en az yüzde onuna eğitim-öğretim masraflarını karşılayacak burs vermesi, şartlarını taşıması gereklidir.

Söz konusu sıralamada en sonra yer alan beş devlet üniversitesi düzeyinde olan vakıf yükseköğretim kurumlarına yukarıda belirlenen esaslara göre, bütçelerinin en çok yüzde yirmisi oranına kadar yardım yapılabilir. Ek 18 inci maddede belirtilen azamî ve asgarî düzeyler arasında yer alan vakıf yükseköğretim kurumlarına yapılacak yardım miktarı Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenen sıralama dikkate alınmak suretiyle Maliye Bakanlığı tarafından tespit edilir.

Vakıf yükseköğretim kurumlarına yapılacak yardım her yılın ilk yarısında iki eşit taksit halinde ödenir. Yardım alan vakıf yükseköğretim kurumu her yıl Nisan ayı sonuna kadar bir önceki yılın gelir ve giderlerini Bakanlığımız, Maliye Bakanlığı ile Yükseköğretim Kuruluna göndermek zorundadır.

3. 2547 sayılı Kanunun ek 18 inci maddesi hükmünde vakıf yükseköğretim kurumlarına Devlet yardımı yapılmasındaki kriterler belirlenmiş olup, anılan Kanun hükmünde: vakıf üniversitelerine yapılacak yardımın, devlet üniversitelerinin kurumlarına o yıl tahsis edilen toplam bütçe ödeneklerinin örgün öğrenci sayısına bölünmesi ile elde edilen miktarın ilgili vakıf yükseköğretim kurumunda okuyan öğrenci sayısıyla çarpılmasıyla bulunacak meblağın yarısını ve yardım miktarının vakıf yükseköğretim kurumunun toplam bütçe giderlerinin % 45’ini geçemeyeceği belirtilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Metin Bostancıoğlu

                        Millî Eğitim Bakanı

 

71. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, vakıf üniversitelerine yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/2232)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Maliye Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

                           Mehmet Elkatmış

                                          Nevşehir

Bakanlığınız kaynaklarından üniversitelere karşılıksız yardım yapıldığı bilinmektedir.

Sorular

1. 1997 yılından 2000 yılına kadar hangi vakıf üniversitelerine ne kadar maddî yardım yapılmıştır?

2. Bu yardımlar şartlı mı, şartsız mı verilmiştir?

3. Bu yardımların yapılmasındaki kriter nedir?

                 T.C.

             Maliye Bakanlığı

Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü                10.7.2000

Sayı : B.07.0.BMK.0.11.600/16084

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.6.2000 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2232-6062/14597 sayılı yazınız.

Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’ın 7/2232 esas no. lu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.

1. Vakıf üniversitelerine yapılan yardım miktarları :

                                   (Milyar TL.)

                1997                        1998                        1999

Bilkent Üniversitesi 1 100,9 1 418, 4                       2 130

Başkent Üniversitesi 337, 8 352, 0                          537

Koç Üniversitesi 102, 2 156, 6                          226

Yeditepe Üniversitesi                                     12.2                          862

Işık Üniversitesi            2, 8                          165

Fatih Üniversitesi                                      8, 0

    TOPLAM 1 540,9 1 950, 0                       3 920

2. Yardım, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun Ek 18 inci maddesinde belirtilen yasal koşulları sağlayan vakıf üniversitelerine yapılmaktadır.

3. Vakıflar tarafından kurulmuş yükseköğretim kurumlarının giderlerine katkıda bulunmak amacıyla 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun Ek 18 inci maddesine göre yardım yapılmaktadır. Sözkonusu maddede yardım yapılırken dikkate alınacak hususlar belirtilmektedir. Buna göre yardım almaya hak kazanan vakıf yükseköğretim kurumunun;

- En az iki yıl eğitim-öğretim yapmış olması,

- Üniversitelerarası kurulca görevlendirilen değerlendirme komisyonunca tespit edilen tanınmış bilimsel dergilerde öğretim üyesi başına düşen yayın sayısı bakımından bu esasa göre sıralanan devlet üniversitelerinin ilk yarısına girecek durumda olması,

- Öğrenci yerleştirme sınavında fen ve matematik puanlarına göre ilk ikibine giren öğrencilerin üniversitelere yerleştirilmeleri suretiyle yapılacak sıralamada devlet üniversitelerinin ilk yarısına girecek durumda olması,

- Öğrencilerin en az yüzde onuna eğitim-öğretim masraflarını karşılayacak burs vermesi,

gerekmektedir.

Sözkonusu sıralamada en sonda yer alan beş devlet üniversitesi düzeyinde olan vakıf yükseköğretim kurumlarına yukarıda belirlenen esaslara göre, bütçelerinin en çok yüzde yirmi oranına kadar yardım yapılabilir. Bu maddede belirtilen azamî ve asgarî düzeyler arasında yer alan vakıf yükseköğretim kurumlarına yapılacak yardım miktarı Yükseköğretim Kurulu tarafından yapılacak sıralama dikkate alınmak suretiyle Bakanlığımızca tespit edilmektedir.

Bu şartları sağlayan vakıf üniversitelerine o yıl devlet yükseköğretim kurumlarına tahsis edilen toplam bütçe ödeneklerinin örgün öğrenci sayısına bölünmesi ile elde edilen miktarın ilgili vakıf yükseköğretim kurumunda okuyan öğrenci sayısıyla çarpılması sonucu bulunacak meblağın yarısını geçmemek üzere yardım yapılmaktadır. Yapılacak yardımın hesabında Maliye Bakanlığı bütçesinin ilgili tertibinde yer alan ödenek esas alınmakta olup, bu ödeneği geçmemek yardıma hak kazanan vakıf üniversitelerinin öğrenci sayılarıyla orantılı olarak yardım belirlenmektedir. Ancak, bu yardım miktarı vakıf yükseköğretim kurumunun toplam bütçe giderlerinin yüzde kırkbeşini geçememektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

                                      Sümer Oral

                                Maliye Bakanı

72. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, ortaöğretim okullarında meydana gelen şiddet olaylarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2233)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.    13.6.2000

                                        Zeki Ünal

                                          Karaman

Son günlerde yazılı basında, gençlerin eğitimine ilişkin çıkan haberler hem üzücü hem de son derece kaygı verici boyutlardadır.

Ekonomik şartları son derece düzgün olan, lise ve kolej öğrencilerinin birlikte bulundukları mekânlarda, satanistlerin kullandıkları şekil ve grafiklerin çevrede çokça var olması ayrıca kız ve erkek öğrencilerin üstbaşlarını yırtarak gayrî ahlakî pozisyonlarda sıkça görülmeleri, görenleri dehşete ve tedirginliğe düşürmektedir.

Bunun dışında bir meslek lisesi öğrencisinin öğretmenini sınıfta tüfekle öldürmesi, bir başka mahalde yine öğretmenin öğrencisi tarafından tartaklanması veya rencide edici tavırlar içinde olmaları ülkemizde, millî eğitimin ve toplumsal yapının içinde bulunduğu ciddî sıkıntıyı ve girdabı gösteriyor diye düşünüyorum.

Sorularım şunlardır :

1. Okullarda gün be gün artan, bu gayrî ahlakî ve isyankâr yapıdaki gençlerin geleceği konusunda, Bakanlık olarak ne gibi çalışmalarınız bulunmaktadır? Gençleri bu tür eğilimlere iten temel faktörler nelerdir?

2. Bir öğrencinin öğretmenine karşı silâh kullanarak onu öldürmesi, dövmesi veya karşı koyarak başkaldırması, sizce münferit denecek birer olay mıdır? Yoksa ciddiyetle tetkik ve tahlile muhtaç psikolojik bir vakıa mıdır? Bu konuda Bakanlık olarak şimdiye kadar herhangi bir çalışma yapılmış mıdır?

3. Gün geçtikçe kalitesi düşen eğitim sisteminde, eğitim düzeyini yükseltecek bir revizyon yapmayı düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız bu konudaki temel kriterler ve objeleriniz neler olacaktır?

                 T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı                20.7.2000

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05-03/1888

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6122-7/2233-6063/14598 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın, “Ortaöğretim okullarında meydana gelen şiddet olaylarına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Eğitim sistemimizin temel amacı olan, iyi insan, iyi vatandaş, iyi meslek sahibi insanlar yetiştirmenin yanında, insan haklarına saygılı, kendi haklarını aramasını ve korumasını bilen yurttaşlar yetiştirmek eğitimimizin vazgeçilmez amaçlarındandır. Kendi haklarıyla başkalarının haklarının sınırlarını bilen saygılı, hoşgörülü ve insan sevgisiyle olgunlaşmış yurttaşlar yetiştirerek toplumumuza ve dünya insanına hem etik, hem de bilimsel yönleri ve davranışları geliştirilmiş bireyler kazandırmak için çalışmalarımız devam etmektedir.

Türk Millî Eğitiminin Temel İlkeleri arasında yer alan “Demokrasi Eğitimi” ilkesi çerçevesinde eğitim kurumlarımızda öğrenim gören gençlerimizin, demokratik vatandaşlık ve insan haklarına saygı konusunda bilgilenmelerini sağlamak ve bunları davranışa dönüştürmelerine rehberlik etmek ulaşılmak istenen hedefler arasındadır.

Bu bağlamda öğrencilerimizin;

İnsanın sınırsız bir hürriyete sahip olmadığı, toplum yaşayışını düzenleyici nitelikteki sosyal davranış kurallarıyla uyum içinde yaşamak durumunda olduğu bilincini kazanmasına hürriyetçi demokrasi rejiminin diğer rejimlerden üstünlüklerini kavramasına, demokratik zihniyetin hâkim olduğu bir atmosfer içinde kendi kendilerini yönetmelerine yardımcı olmasına, sorumluluk yüklenme bilinci kazanmasına, vatandaşlık anlayışını yaşamına taşımasına, bir meslek sahibi olarak topluma katkıda bulunmasının gerekliliği bilincine varmasına,”yurtta sulh, cihanda sulh” fikrinin gerçekleşmesi için milletler ailesi içinde Türk milletine düşen ödev ve sorumluluğun değerini kavramasına rehberlik edecek nitelikte olan ilköğretim okulları “Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi” dersi öğretim programları, üniversiteler ile ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri de alınarak geliştirilmiş, 1998-1999 öğretim yılından itibaren ilköğretim okullarının 7 nci ve 8 inci sınıflarında haftada birer saat okutulmak üzere uygulamaya konulmuştur.

 

Ayrıca, İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı ile Bakanlığımız arasında 14 Mart 1995 tarihinde imzalanan protokole göre, lisede seçmeli ders olarak okutulması kararlaştırılan “Demokrasi ve İnsan Hakları” dersi uygulamaya konulmuştur.

Okul ve eğitim ortamlarımızın demokratik bir anlayışla oluşturulması eğitimdeki temel yaklaşımımızdır. Demokratik anlayışın ders içi ve dışındaki tüm etkinliklerde bireylerin uygun davranış göstermeleriyle geliştirilebilecek özellikler olmasından dolayı, eğitim ve öğretim süreciyle diğer tüm etkinliklerde öğrencilerin görüşlerinin alınmasına, tartışma ortamı açılmasına, düşüncelerini savunmalarına olanak tanınmaktadır. Öğrencilerin birbirleriyle olan iletişimlerinde uygun davranış biçimleri konusunda örnek davranışlar sergilemeleri beklenmektedir. Böylece, demokratik  kavram ve uygulamaların  okul  içi öğrenci,  öğretmen, idareci  ve  veli  boyutuyla  yaşama  geçirilmesi hedeflenmektedir. Bu amaçla okullarımızda rehberlik servisleri, illerde de rehberlik araştırma merkezleri tesis edilmiş bulunmaktadır.

Bununla birlikte eğitim, bireyi tüm yönleriyle ele alma ve geliştirme durumundadır. Bu düşünceden hareketle okullarımızda öğretim hizmetlerinin yanısıra öğrencilerin “bireysel farklılıklarına özen göstererek; kendini tanıyan ve geliştirebilen bireyler” olarak yetiştirmelerine yardımcı olacak  şekilde  rehber  öğretmenler  (psikolojik danışmanlar)  tarafından  yürütülecek  rehberlik programı geliştirilmiş ve uygulamaya konulmuştur.

Uygulamaya konulan bu program ile; öğrencilerin kendilerini tanımaları, dengeli bir kişilik geliştirmeleri, ilgi, yetenek, değer ve kişilik özelliklerine uygun bir mesleğe yönelmeleri, başarılarını artırmaları, boş zamanlarını en iyi biçimde değerlendirebilmeleri, kişiler arası iletişim becerilerini geliştirmeleri vb. tutum ve davranışların geliştirilmesi hedeflenmektedir.

Bakanlığımız demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarının bilincinde, özgür ve özgüveni olan bilgi çağının insanını yetiştirme çabası içindedir. Bu nedenle her kademedeki eğitim ortamlarının kalitesini yükseltmek ve yaygınlaştırmak, bilgi çağını yakalamak, bilgi ve teknoloji toplumu olmak, çağdaş dünya ile bütünleşmek, ekonomik kalkınmada rekabet gücünü artırmak, 2000’li yılların yönetim felsefesini oluşturan toplam kalite anlayışını eğitime eğitim yönetimine yansıtarak eğitimimizdeki kaliteyi, gelişmiş ülkelerdeki standartlara çıkarmak için çalışmalar, sistem bütünlüğü içinde devam etmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Metin Bostancıoğlu

                          Millî Eğtim Bakanı

73.- Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, Türkiye’nin  kükürt ihtiyacına  ve Isparta’daki Keçiborlu Kükürt Fabrikasına  ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/2234)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                        Mehmet Zeki Okudan

                                           Antalya

- Isparta’da bulunan Keçiborlu kükürt fabrikasının kapatılma nedeni nedir?

- Türkiye’nin kükürt ihtiyacı nasıl karşılanmaktadır?

                 T.C.

              Devlet Bakanlığı 11.7.2000

Sayı : B.02.0.007/1867

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının, 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2234-6064/14599 sayılı yazısı.

Antalya Milletvekili Sayın Zeki Okudan’ın, Bakanlığıma tevcih ettiği, 7/2234-6064 esas no.lu yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

                        Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel

                                 Devlet Bakanı

Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Zeki Okudan’ın

7/2234-6064 Esas No.lu Soru Önergesi

Sorular :

- Isparta’da bulunan Keçiborlu kükürt fabrikasının kapatılma nedeni nedir?

- Türkiye’nin kükürt ihtiyacı nasıl karşılanmaktadır?

Cevaplar :

1. Isparta İline 45 km mesafede bulunan Keçiborlu İlçesindeki kükürt sahalarından saf kükürt üretim çalışmaları 20 nci yüzyılın ilk yıllarında başlamıştır. Kurtuluş Savaşından sonra İtalyan-Fransız ortak kuruluşu olan İttihadi Maadin Şirketince verilen kükürt işletme imtiyazı, yükümlülüklerin yerine getirilmemesi üzerine Sümerbank ve İş Bankasının ortak olduğu anonim şirkete devredilmiştir. 1935 yılında kurulan teşekkülümüz 1936 yılında Sümerbank, 1943 yılında İş Bankası hisselerini satın alarak kükürt üretmek, satmak, gerektiğinde ithal etmek ve kükürt ile ilgili sanayiyi kurmak gibi amaçlarla kendine bağlı olarak Mahdut Mesuliyetli Keçiborlu Kükürt İşletmesi Müessesesini kurmuştur.

Kuruluş amacına uygun olarak 45 000 ton/yıl saf kükürt üretim kapasitesiyle uzun yıllar faaliyetlerini sürdüren müessesemiz;

- Yapılan maden arama çalışmaları ve en son 1987-1991 Master Arama Projesi çalışması sonucunda cevher rezervinde önemli bir artış sağlanamaması,

- Yeterli  cevherin olmaması, ocakların eski olması ve ağır madencilik şartlarının, ocaklarda mekanizasyona yönelik yatırımlara elvermemesi nedeniyle mekanizasyona gidilememesi, tamamen insan gücü ile çalışıldığından üretim maliyetinin düşürülememesi, üretim verimliliğinin artırılamaması,

- Ocaklarda, kükürt cevherinin kendiliğinden yanması şeklinde oluşan yangın tehlikesi dolayısı ile dolgulu sistemle çalışma zorunluluğu gibi nedenlerle işgücü veriminin artırılamaması, malzeme tüketimlerinin fazla olması, tüvenan cevher maliyetinin devamlı yükselmesi,

- Uygun tenör ve miktarda beslenemeyen flotasyon ve rafinasyon tesislerinde maliyetlerin artması, tesislerin ekonomik ömürlerinin dolmuş olmasının getirdiği teknik sorunlar,

- Maliyetlerin devamlı yükselmesine karşılık satış fiyatlarında bir gelişme olmaması, sınaî satış maliyeti 450-500 $’a ulaşan saf kükürte karşılık, diğer ülkelerden petrol kökenli kükürtün Türkiye’de liman teslimi 50-55 $ fiyatla satılması, ayrıca ithalatının serbest ve kolay olması,

- Düşük fiyatlı ithal kükürt ve petrol rafinerilerinden yan ürün olarak üretilen  saf kükürt ile rekabet edilememesi ve satış miktarlarının giderek azalması yanında (örneğin saf kükürt satışımızın 1991 yılında % 71, 1992 yılında % 72’sini alan ve sentetik iplik imal eden Yarpet A.Ş. Petkim Yarımca Tesisleri sentetik iplik üretim ünitesini 1992 yılı sonlarında kapatmıştır.) birim maliyet ve ortalama stok maliyetinin yaklaşık % 20’si oranında belirlenen fiyatlarla satış yapılması,

Nedenlerinden dolayı rantabilitesini kaybetmiş, alternatif üretim imkânları bulunamamış, kaynak tüketen bir kuruluş olmuş ve zararlılığın yıllar itibariyle artması nedeniyle de (1990-1994 yılları arası toplam zarar 628 067 milyar TL, 1993 yılına deflate edilmiş zarar 911 420 milyar TL) faaliyet dönemlerinde katma değer yaratamadığı gibi, millî ekonomiye katkısı negatife dönüşmüştür.

Müessese darboğazını aşmaya ve zarar azaltmaya yönelik olarak; tüvenan cevher üretimi yapılan ocaklardan düşük tenörlü rezerve sahip Kokardere açık ocağı faaliyetleri 1993 yılında durdurulmuş, rezervi biten Kumludere ocağı ise kapatılmıştır. Ayrıca, saf kükürt üretim tesislerinden flotasyon 1 tesisi 1990, flotasyon II ve direk izabe tesisleri ise 12.9.1993 tarihinden itibaren durdurulmuştur.

Doğal cevherden elde edilen saf kükürt satış fiyatlarının petrol rafinerilerinde rafine artığı olarak elde edilen rafine saf kükürt satış fiyatları ile rekabet şansının bulunmadığı ve mevcut durumda bu hususun devam edeceği dikkate alındığında Keçiborlu Kükürtleri İşletmesi Müessesinin zararının ve dolayısıyla kaynak tüketiminin azaltılabilmesi için 31.12.1994 tarihinden itibaren Müessese Müdürlüğü unvanının kaldırılarak, Keçiborlu Maden Müdürlüğü unvanı ile 1.1.1995 tarihinde Etibank Antalya Elektrometalurji Sanayi İşletmesi Müessesesine, 31.7.1995 ta-rihi itibariyle Etibank Emet Kolemanit İşletmesi Müesseselerine bağlanmıştır.

Adıgeçen işletme, çeşitli alternatifler gözönünde bulundurularak ekonomiye kazandırılması araştırılmış ancak yapılan tüm çalışmalara rağmen yakın ve uzun vadede ekonomiye kazandırılamayacağı, kârlı ve verimli çalıştırılamayacağı tespit edildiğinden sürekli kaynak tüketerek ekonomiye yük olduğu gözönüne alınarak kapatılması için 29.4.1999 tarih ve 45/1 sayılı Teşekkül Yönetim Kurulu Kararı alınmıştır. 8.3.2000 tarih ve 2000/T-10 sayılı Yüksek Planlama Kurulu Kararı ile de Keçiborlu Maden Müdürlüğü ismi Eti Holding A.Ş. Ana Statüsü ekindeki teşkilât şemasından çıkarılmıştır.

1993 yılında üretimi durdurulan işletmenin, makine ekipmanı, yedek parça ve personelinin büyük kısmı bünye içinde dağıtılmış aynı şekilde binaların çoğunluğu belediye, üniversite ve askerî birliklere devredilmiştir.

2. Türkiye’nin kükürt ihtiyacı İpraş, Aliağa ve Orta Anadolu rafinerilerinden elde edilen saf kükürt ile her cins ve ebatta ithal edilen kükürtle karşılanmaktadır. Halen Türkiye talebinin 3/4’ünden fazlası genellikle doğal kükürt üretiminden daha ucuz olan rafineri yan ürünü olarak elde edilen saf kükürt ile karşılanmaktadır. Saf kükürt ithalatında Suudi Arabistan, İran ve Abudabi gibi ülkeler ilk sırayı almaktadır.

74. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, jeotermal enerji kaynaklarının kullanımına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2236)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Enerji Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.    13.6.2000

                                        Zeki Ünal

                                          Karaman

Yazılı basının 8.6.2000 tarihli haberlerinden biri, Japonya’da yapılmış olan Dünya Jeotermal Kongresine ilişkindir. Kongrede, jeotermal enerjinin önemine parmak basılarak, mevcut enerji kaynakları arasında çevreye en az zarar veren enerji kaynağı olduğu açıklanmıştır.

Kongreye katılan, Türkiye Jeotermal Enerji Derneği Başkanı Orhan Mertoğlu’da Türkiye’nin, Çin, İzlanda ve ABD’den sonra jeotermal enerji kullanımında 4 üncü sırada olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Türkiye, halen jeotermal potansiyelinin % 2,5’unu değerlendirebildiğini, dünyadaki jeotermal kaynakları bakımından 7’nci zengin ülke olduğunu, 40 derecenin üzerinde 170 adet jeotermal sahası bulunduğunu belirtmiştir.

Türkiye 2010 yılında en az 500 bin konutu jeotermalle ısıtma hedefini programlaması gerektiğini sözlerine eklemiştir.

Sorum şudur :

Jeotermal enerji kaynakları ve sahaları bakımından oldukça zengin olan ülkemizde, bu enerjiden yararlanma konusunda,bakanlıkça hazırlanmış bulunan bir raporunuz var mıdır? Raporunuz yoksa, bu konuda ne gibi çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz?

                 T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı                22.8.2000

Sayı : B.15.0.APK.0.23.300-1425/17680

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2236-6066/14601 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın tarafıma tevcih ettiği, 7/2236-6066 esas no.lu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereği hazırlanarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

                                      M.Cumhur Ersümer

                        Enerji ve Tabiî Kaynaklar

                                             Bakanı

 

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

 (7/2236-6066 esas no.lu)

Soru :

Yazılı basının 8.6.2000 tarihli haberlerinden biri, Japonya’da yapılmış Dünya Jeotermal Kongresine ilişkindir. Kongrede, jeotermal enerjinin önemine parmak basılarak, mevcut enerji kaynakları arasında çevreye en az zarar veren enerji kaynağı olduğu açıklanmıştır.

Kongreye katılan, Türkiye Jeotermal Enerji Derneği Başkanı Orhan Mertoğlu’da Türkiye’nin, Çin, İzlanda ve ABD’den sonra jeotermal enerji kullanımında 4 üncü sırada olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Türkiye, halen jeotermal potansiyelinin % 2,5’unu değerlendirebildiğini, dünyadaki jeotermal kaynakları bakımından 7’nci zengin ülke olduğunu, 40 derecenin üzerinde 170 adet jeotermal sahası bulunduğunu belirtmiştir.

Türkiye 2010 yılında en az 500 bin konutu jeotermalle ısıtma hedefini programlaması gerektiğini sözlerine eklemiştir.

Sorum şudur :

Jeotermal enerji kaynakları ve sahaları bakımından oldukça zengin olan ülkemizde, bu enerjiden yararlanma konusunda,bakanlıkça hazırlanmış bulunan bir raporunuz var mıdır? Raporunuz yoksa, bu konuda ne gibi çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz?

Cevap :

Bakanlığımca ve MTA Genel Müdürlüğünce jeotermal enerji ve bu enerjiden yararlanmak için yapılan çalışmalara yönelik bilgiler aşağıda verilmiştir.

Türkiye’nin jeotermal enerji potansiyeli :

Yeni ve yenilenebilir enerji kaynağı olan jeotermal enerji bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli ölçüde kullanılır duruma gelmiştir. Ülkemiz jeotermal enerji potansiyeli açısından dünyadaki zengin ülkeler arasında yer almaktadır. Türkiye’de sıcaklıkları 102o C’ye varan toplam 1000  dolayında sıcak ve mineralli su kaynağı vardır. Ülkemiz Avrupa’da İtalya’dan sonra jeotermal enerji kaynağı en fazla olan ülkedir. Bu kaynaklar, ülkenin jeolojik yapısı nedeniyle Batı Anadolu’da hem sıcaklık, hem de sayıca  diğer bölgelere göre daha fazla yoğunlaşmıştır. Ülke-mizde yüzey sıcaklığı 35 o C’nin üzerinde olan 170 adet jeotermal saha bulunmaktadır. Bu sahalardan 161 tanesi merkezî ısıtmaya, sera ısıtmasına, endüstriyel proses ısı kullanımına ve kaplıcalarda yararlanmaya uygundur. Diğer 9 jeotermal sahanın ikisinin konvansiyonel yöntemler, yedisinin ise yeni teknolojilerin de kullanılmasıyla, teknik olarak elektrik üretimine uygun olduğu saptanmıştır. Türkiye’de az sayıda da olsa yüksek entalpili jeotermal alanlar da keşfedilmiştir. Ancak ülkemizde jeotermale dayalı elektrik üretimi düşük seviyede kalmıştır. Halen 20.4 MWe brüt kurulu güce sahip Denizli-Kızıldere santralı günümüzde net 12 MWe  elektrik üretmektedir. Aydın-Germencik sahasında (232oC ) ise aşamalı olarak yaklaşık 100 MWe gücüne ulaşacak portable üniteler için yap-işlet modeline göre işlemler sürdürülmektedir. Elektrik üretimine uygun diğer sahaların devreye girmesiyle Türkiye’deki toplam elektrik üretim gücünün bugünkü koşullara göre yaklaşık 350 MWe’e ulaşabileceği beklenmektedir. Isı enerjisi olarak yararlanma için 35oC sınırı kabul edildiğinde ise 170 adet jeotermal alanın varlığı ortaya çıkmaktadır. Sadece kaynakların boşalımları değerlendirildiğinde potansiyel 600 MWt civarındadır. Ülkemizde 38 yıllık süre içerisinde açılan toplam 122 000 m derinliğindeki 307 adet jeotermal amaçlı sondaj ile bu potansiyele yaklaşık 2003 MWt katkı sağlanmıştır. Türkiye’nin sıcak su kaynaklarının da dahil olduğu görünür termal kapasitesi ise 2603 MWt civarındadır. Yukarıda verilen değerler, ülkede bulunan 600’den fazla kaynak çıkışının sadece 124’ünün yer aldığı alanlarda yapılan az sayıda sondajdan ve kaynaklardan elde edilen değer olup, gerek bu alanlarda ve gerek potansiyel oluşturan diğer alanlarda da sondajlar yapılması halinde bu potansiyelin önemli ölçüde artacağı beklenmektedir.  Ayrıca son yıllarda özel girişimciler tarafından yapılan çalışmalar bilinmediği için bu değere dahil edilmemiştir.

Türkiye’de jeotermal enerji aramaları :

Gelişmişlik sınırında olan ülkeler arasında yer alan Türkiye, enerji kaynaklarını veya üretimlerini geleceğe yönelik planlamak ve bu kaynaklarını en ekonomik ve maksimum yararlanmayı sağlayacak bir biçimde değerlendirmek zorundadır. Fosil enerji kaynaklarının tükenmez olmayışı ve yarattıkları çevre sorunları, alternatif enerji kaynaklarının devreye sokulmasını zorunlu kılmaktadır. Ülkemiz için en önemli alternatif enerji kaynaklarından biri de jeotermal enerjidir.

Ülkemizde jeotermal enerji arama çalışmalarını yürüten MTA Genel Müdürlüğü 2804 sayılı kuruluş kanunu kapsamında yeraltı kaynaklarının aranması, bulunması ortaya çıkartılarak ekonomiye kazandırılması ile yükümlüdür. Bu çevrçevede jeotermal enerji ile ilgili olarak 1962 yılından bu yana yapılan çalışmalarla gerek düşük, orta ve yüksek sıcaklıklı araştırmalar, gerekse uygulamalar yönüyle sorunlar yaşanmaktadır. Hazırlanan yasa taslağının bir an önce yürürlüğe girmesi, ülkemizde büyük bir potansiyele sahip kaynakların aranması ve kullanılması için büyük yarar sağlaması yanında kaynakların gelişigüzel kullanılması ve israfını da önleyecektir.

Türkiye’de jeotermal enerjiden yararlanma alanları :

Günümüze kadar yapılan çalışmalar sonucunda MTA Genel Müdürlüğünce ortaya konulan jeotermal enerji kaynağına dayalı olarak ülkemizde elektrik üretimi, konut ısıtmacılığı, seracılık, termal turizm ve CO2 üretimi yapılarak ekonomiye önemli katkı sağlanmaktadır. Ancak ülkemizde jeotermal enerji aramaları sonucunda çok sayıda saha bulunmasına karşılık bu sahalarda potansiyel belirleyecek ve optimum kullanıma yönelik görüşler oluşturabilecek çalışmalar yeterli değildir.

Ülkemizde jeotermal akışkanların başlıca  kullanım alanı merkezî konut ısıtmacılığı ve kaplıca amaçlı kullanımdır. 2000 yılı başı itibariyle Türkiye’de ortalama 52 000 konut eşdeğeri jeotermale dayalı ısıtma yapılmaktadır (493 MWt). Ayrıca 194 kaplıcada jeotermal akışkanlar balneolojik amaçlı kullanılmaktadır (327 MWt). Buna göre Türkiye’deki jeotermal doğrudan kullanım kapasitesi 820 MWt’dir. Bu değer ülkedeki görünür hale getirilmiş potansiyelin yarısını ifade etmektedir.

Türkiye’nin tek jeotermale dayalı elektrik üretim uygulaması 20 MWe kurulu güce sahip Denizli Kızıldere santralıdır. Bu santrala entegre olarak ve santralın atığı olan karbondioksiti değerlendirerek yılda ortalama 120 000 ton sıvı karbondioksit ve kuru buz üretimi yapan fabrika bulunmaktadır.

Soru önergesinde de belirtildiği üzere dünya jeotermal potansiyeli açısından Türkiye 7 nci sırada bulunmaktadır. Gün geçtikçe kirlenen dünyamızda, temiz, yenilenebilir, çevre dostu, ucuz, kendi öz varlığımız olan jeotermal enerjinin diğer kullanım alanları yanında elektrik enerjisi üretiminde de kullanılması Bakanlığım enerji politikasının bir parçasıdır. Bu politikalar çerçevesinde yerli kaynakların mümkün olduğunca kullanılmasını teminen devlet ve özel sektör ile yabancı sermayenin enerji alanındaki yatırımlarının artırılması amacıyla çevresel etkiler de gözönüne alınarak önemli çalışmalar yapılmaktadır. Yeni enerji üretim politikalarının seçiminde, ülke ihtiyaçlarına en kısa zamanda ve en ekonomik çözümlerle cevap verecek öncelikler tespit edilerek, termik ve hidroelektrik potansiyelin değerlendirilmesinin yanısıra rüzgâr ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynakları ile birlikte ülke jeotermal potansiyelinin de elektrik enerjisi üretimine kanalize edilmesi hususu, çalışmalarımız arasında bulunmaktadır.

Ancak, bu kaynağın değerlendirilmesinde en önemli sorun, gerekli yasal düzenlemelerin hâlâ yapılamamış olması, bu konuda boşluk olmasıdır. 7 nci Beş Yıllık Kalkınma Planında konuya ilişkin yasal düzenlemelerin yapılmasının gereği hatırlatılmakta ve madencilik bölümündeki 332 nci madde “Jeotermal enerjiden daha fazla yararlanılmasını sağlayıcı gerekli yasal ve idarî düzenlemeler yapılacaktır.” denilmektedir. Yine aynı planın enerji bölümündeki 637 nci maddede ise, “Başta hidrolik enerji olmak üzere jeotermal ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından daha büyük oranlarda yararlanılabilmesi için gerekli tedbirler alınacaktır.” kaydı bulunmaktadır. Plan ayrıca, yeni sahaların keşfedilmesi ve mevcut sahaların geliştirilmesi amacıyla MTAGenel Müdürlüğü, üniversiteler, TEAŞ Genel Müdürlüğü, özel kuruluşlar, özel idareler ve belediyelerin jeotermal kaynakların değerlendirilmesine ilişkin projelere destek vermesini, ulusal ve uluslararası kuruluşların bu sahalara yatırım yapması, yasal düzenlemelerin biran önce çıkarılması, ucuz ve temiz bir enerji olan jeotermal kaynakların öncelikli olarak devreye alınması, bu kaynağın bulunduğu yörelerimize ve ülkemize önemli ölçüde ekonomik ve sosyal katkı sağlayacağını öngörmektedir.

Yasal boşluğun neden olduğu sorunları sıralayacak olursak;

1. Aynı jeotermal kaynak, elektrik üretimi, gıda üretimi, gıda kurutulması, sanayi için proses buharı üretimi, merkezî ısıtma, seracılık, termal turizm vb. gibi çok değişik amaçlar için entegre kullanılmaya uygun olmaktadır. Bu kaynakların farklı amaçlarla kullanılması talepleri karşısında yetki belirsizliği sözkonusu olup, farklı kullanım alanlarından yalnızca elektrik üretimi için izin vermek Bakanlığımın yetki ve sorumluluğunda bulunmaktadır.

2. Bu kaynakların farklı amaçlarla kullanılması taleplerinin hangi esaslar çerçevesinde karşılanacağı Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, İl Özel İdareleri, Belediyeler vb. kamu kuruluşları arasında yetki karmaşasına neden olmakta ve ortaya çıkan belirsizlikler öngörülen yatırımların gerçekleşmesini olumsuz etkilemektedir.

3. Jeotermal sahada ortak kullanılacak rezervin taraflar arasında sorun olmaması için, üretim ve reenjeksiyon işlemlerinin tek bir birim tarafından yürütülmesi gerekmektedir. Aynı jeotermal  sahada, farklı kuruluşlar tarafından yetkilendirilmiş ve farklı mevzuatlara bağlı olarak farklı faaliyetleri olan şirketlerin birbirinden bağımsız üretim ve reenjeksiyon yapması durumunda potansiyel, reenjeksiyon ve çevre etkilerinin sağlıklı olarak değerlendirilmesi mümkün olmamaktadır. Böyle durumlarda jeotermal saha yönetimi (Field Management) diye adlandırılan bir disiplin uygulanmaktadır. Rezervin rantabl olarak kullanılabilmesi ancak bu şekilde mümkün olmaktadır. Bunun için ise yasal düzenleme yapılması gerekmektedir.

Bakanlığımca, ülkemizdeki jeotermal sahaların en uygun şekilde değerlendirilebilmesi için konuya ilişkin “Jeotermal Kaynakların Kullanımına İlişkin Kanun” un çıkarılmasına çalışılmaktadır. Bakanlığıma bağlı, Maden İşleri Genel Müdürlüğü ve MTA Genel Müdürlüğü yetkililerinin katılımı ile başlamış bulunan “Jeotermal Kaynaklar ve Maden Suları Kanun Tasarısı Taslağı” çalışmaları tamamlanmış ve diğer Bakanlıkların da görüşü alınarak kanunlaşması için Başbakanlığa gönderilmiştir.

Jeotermal enerjiden elektrik üretiminde mevcut durumumuz :

Kızıldere jeotermal santralı :

Kızıldere’de MTA tarafından ilk çalışmalar 1966’da başlatılmış ve 1968 yılında elektrik üretimine elverişli jeotermal alan tespit edilmiştir. Bu sahada MTA Genel Müdürlüğü atölyelerinde yapılan 0,5 MW’lık bir deneme santralı başarılı sonuç vermiş ve çevredeki 3 köye 1974-1980 yılları arasında elektrik sağlanmıştır. TEKtarafından yaptırılan ve 1984’de devreye giren 20 MW’lık santralın yılda 150 milyon kWh üretim yapması planlanmıştır. Santralın mevcut kapasite kullanımı % 45-50 civarındadır. Bu santrala entegre olarak kurulan fabrikada santralın atığı olan karbondioksit değerlendirilerek yılda ortalama 120 000 ton sıvı karbondioksit ve kuru buz üretimi yapılmaktadır. Ayrıca civarda seracılık faaliyetleri başlamış ve devam etmektedir. Kullanılmış jeotermal akışkanın Büyük Menderes sularına karışması neticesinde bu suların sulama suyu evsafını kaybettiği, narenciye gibi bor maddesine hassas bitkileri etkilediği ve toprak evsafında meydana gelen bozulma sonucu olumsuz gelişmelere sebep olduğu yolundaki tespitler üzerine, kullanılmış akışkanın reenjekte edilmesi çalışmaları başlatılmıştır. Halen MTA Genel Müdürlüğünce bölgede reenjeksiyon kuyu sondajları devam etmektedir.

2. Aydın-Germencik jeotermal sahası :

Aydın İli Germencik İlçesi Ömerbeyli jeotermal sahasında MTA raporlarına göre 100 MW kurulu gücünde santralı besleyecek jeotermal potansiyel bulunmaktadır. Sahada MTA tarafından açılmış bulunan 9 adet kuyu vardır. GÜRİŞ+ORMAT (ABD) konsorsiyumu bu sahada yap-işlet-devret modeli ile ilk etapta 25 MW kurulu gücünde bir santral kurmak üzere Bakanlığıma fizibilite raporu vermişlerdir. Konsorsiyum ile Bakanlığım arasında 5.2.1998 tarihinde sözleşme imzalanmıştır. Şirket çalışmalarını sürdürmektedir. Projenin toplam yatırım tutarı 47 700 000 ABD $’ı olup, 20 yıllık işletme süresinde ortalama enerji satış fiyatı 4,68 cent/kWh’dır. Santral; ülkemizde özel sektör tarafından kurulacak ilk jeotermal santraldır. Jeotermal santralda kullanılan akışkan, ısısı alındıktan sonra tekrar yer altına enjekte edilecektir. Bu nedenle santralda kullanılan jeotermal akışkanın çevreye olumsuz etkisi olmayacaktır.

Türkiye’nin jeotermal enerjiden yararlanma hedefleri :

Türkiye’nin jeotermal ısıtma ve balneolojik değerlendirme alanlarında 2010 ve 2020 yılı öngörülen projeksiyonları aşağıdaki gibidir :

Yıllar      Isıtma     Kaplıca/Diğerleri

             (Konut eşdeğeri)      (MWt)

2000                    60 000 (420 MWt)                                300

2010                   500 000 (3500 MWt)                                895

2020                                1 250 000 (8300 MWt)                                2300

Ülkemiz jeotermal enerji aramalarında, yeni  teknolojileri de  kullanarak  önemli  ölçüde deneyim sahibi olmuştur. Bu nedenle gerek duyulduğu takdirde bu konuda gelişmiş ülkelerle teknik işbirliği, yine bu konuda gelişmekte olan ülkelerde arama ve geliştirme çalışmalarında işbirliğine gidebilecek kapasiteye sahiptir.

Yapılacak yasal düzenlemelerle sektör disipline edildiği ve bu sektöre yatırım yapacak özel ve/veya tüzelkişi ve kurumlara yatırımları özendirici kolaylıklar sağlandığı takdirde sektör canlanacak bugünkü kullanım kapasitesi artacak ve ülke ekonomisine çok büyük katkı sağlanacaktır.

75.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, trafik kazalarının nedenlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2237)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.    13.6.2000

                                        Zeki Ünal

                                          Karaman

Basına yansıyan, Bakanlığınızca açıklanan verilere göre 1999 yılında meydana gelen 441 693 kazada 4 606 kişi yaşamını kaybetmiş ve 113 656 kişi de yaralanmıştır. Kazada meydana gelen maddî hasar miktarı 141 trilyon, toplam fatura ise 4.7 katrilyondur.

Trafik kazalarının % 96’sı dikkatsiz, alkollü ve uykusuz araç kullanan sürücülerden kaynaklandığı açıklanmıştır.

Sorum şudur :

1. Kazaları önlemek için, Bakanlık olarak ne gibi tedbirler alınacaktır?

                       

                 T.C.

              İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü 5.7.2000

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.02.01/158081

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 22.6.2000 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-(7/2237)-6067-14602 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, karayollarında birçok bakanlığa, belediyelere, yük ve yolcu taşımacılığı yapan firmalara, üniversitelere, trafik ile ilgili dernek ve vakıflara görev ve sorumluluklar vermiştir.

Aynı kanun ile bu kurumların temsilcilerinin bulunduğu, Karayolları Trafik Güvenliği Kurulu kurulmuş ve bu kurul her ay mutat olarak toplantılarını yapmaktadır.

Bakanlığımın konuya ilişkin birimi, oluşturulan bu kuruldaki görevliler vasıtası ile tüm kurumları birlikte harekete geçirerek trafik kazalarının azalması için çözümler üretmekte ve uygulamaya koymaktadır.

Ülke  genelinde  trafiğin  etkin bir şekilde denetlenmesi için; Bakanlığımca  valiliklere gönderilen talimat ile; il valiliklerinin il sınırları içerisindeki karayollarını denetim ve kontrol altına almaları istenmiş, bu talimat doğrultusunda, ülke genelinde şehiriçi ve şehirlerarası karayollarında yeni teknoloji ile polis denetimi etkinliğinin güçlendirilmesinin (video kamera radarlı sivil trafik ekipleri) trafik kazalarının azaltılmasında etkili olduğu görülmüştür. (konuya ilişkin istatistik çizelgesi Ek-1’dedir.)

Bununla birlikte, Bakanlığıma bağlı trafik hizmetlerinin yürütülmesinden ve geliştirilmesinden sorumlu organlarca, trafik kazalarının önlenmesine yönelik yapılmış, yapılmakta olan ve yapılması planlanan faaliyetleri içerir bilgiler Ek-2’de sunulmuştur.

 Bilgilerinize arz ederim.

                               Sadettin Tantan

                                 İçişleri Bakanı

Trafik Uygulama ve Denetleme Dairesi Başkanlığının Faaliyetleri

Ülke genelinde kazaların yoğun olduğu yol kesimleri belirlenerek, kaza nedeni sayılan sürücü hatalarının önlenmesine yönelik kontrol programları hazırlanarak süratle tatbikine başlanılmıştır.

Trafik kazalarının meydana gelmesinde birinci derecede etken sürücü kusurlarının tespiti ile, kusur görülen araç sürücüsüne ceza tatbiki için sabit kontrol yerine seyir halinde uygulamalara yoğunluk verilmiştir.

Karayollarımızda ağır taşıt trafiğinin düzen ve disiplin altına alınabilmesini temin etmek amacıyla, özellikle kamyon ve çekici türündeki taşıtlar üzerine yoğunlaştırılmış kontrol programları ile gidilmiştir, taşıma kapasitesi üzerinde yük taşıyan araç sürücülerine, sahiplerine ve yükletici firmalara kanunda öngörülen cezalar tatbik edilmiş ve ayrıca bu araçlar yüklerini uygun duruma getirinceye kadar trafikten men edilmiştir.

Hız nedeniyle meydana gelen kazaların bulunduğu yol kesimlerinde, gündüz programlarına ilave olarak geceleri de radarla hız kontrolü yapılması çalışmalarına devam edilmektedir.

Ülkemizde giderek artış gösteren alkollü içkilerin etkisi altında araç kullanma sorununun çözümüne yönelik olarak, özellikle alkol alınan mahal ve yerlerin yakınında alkol alma zamanı da dikkate alınarak test cihazları yardımıyla yapılan alkol kontrolleri artırılmıştır.

Şehirlerarası taşımacılık yapan otobüs sürücülerinin çalışma ve dinlenme süreleri ile alkollü içki alıp almadıkları yönünde ciddî bir uygulamaya gidilmiş, tüm ülkede olmak üzere terminal giriş ve çıkışlarında görev alan personelimize merkezde bu doğrultuda eğitimleri verilmiştir.

Diğer taraftan kusurlu olarak ölümlü trafik kazasına karışan otobüs firmaları Ulaştırma Bakanlığına bildirilmekte olup, sözkonusu bakanlık bu firmaların sorumluluk almalarını teminen taşıma yetki belgelerini geçici bir süre iptal etmektedir.

Kamyon, çekici ve otobüs türündeki araçları kullanan sürücülerin çalışma ve dinlenme süreleri ile kanunla belirlenmiş hız sınırlarına uyup uymadıklarını tespite yarayan ve bu araçlarda bulundurulması ve kullanılması zorunlu takograf uygulamasının ülke genelinde ciddî bir şekilde kullanılmasına ve denetlenmesine başlanılmıştır.

Halkın  trafik eğitimine   katkı  sağlamak amacıyla yerel  ve bölgesel, radyo  ve  televizyon programlarına görevliler vazifelendirilmiş, bu konuda sözkonusu kuruluşlar tarafından kurumumuza yapılan talepleri karşılanmıştır.

Rüşvet ve benzeri konularda mücadele etmek, önceden verilmiş planlı kontrol programlarına yol güzergâhlarında uygulanıp uygulanmadığını denetlemek amacıyla merkezden tefrik edilen sivil görevliler kamyon, otobüs ve otomobil gibi özel araçlarda seyahat etmek suretiyle trafik ekiplerinin faaliyet ve çalışmalarını gizlice denetlemektedirler.

Yaz döneminde özellikle turizm bölgelerinde alınmış trafik tedbirlerinin neler olacağı hususu gözden geçirilerek, sözkonusu yörelerimizde bu alanda vazifelendirilmiş personelin araç gereç takviyesi yapılmaktadır.

Trafikte sorumluluk bilincinin yaygınlaştırılması, sürücülerde algılanan yakalanma riskinin artırılması amacıyla, Fahrî Trafik Müfettişliği ihdas edilmiş ve 75 ilimizde toplam 6805 Fahrî Trafik Müfettişi görev yapmaktadır.

Kanunumuzun  trafik  hizmetlerinde görevli kılmış olduğu kurul ve kuruluşların üst düzey yetkilileri ile zaman zaman biraraya gelinerek Bakanlığımızın trafik hizmetlerinin yürütülmesinde kısa ve uzun vadede almış olduğu tedbirler hakkında bilgi alışverişinde bulunulmaktadır.

Karayolu Trafik Güvenliği Kurulu her ay içerisinde mutat toplantılarını yapmakta olup, bu toplantılarda trafik güvenliği konusunda alınması gereken tedbirleri tespit etmektedir.

Trafik Planlama ve Destek Dairesi Başkanlığının Faaliyetleri

Video-kamera radarla sivil trafik denetim ekiplerimizin görevlendirildiği şehirlerarası karayolu ana güzergâhlarında trafik kazalarında 1 yılda yaklaşık % 15’lik bir azalma sağlanmıştır.

2000 malî yılı  bütçesinde yeni satın alınacak 238 adet video-kamera radarlı sivil trafik denetim ekibinin hizmete girmesi ile birlikte  trafik kazalarındaki  azalışın  artarak  devam  ettirilmesi hedeflenmektedir.

Yine trafik kazalarının azaltılması çalışmalarımız dahilinde; Dünya Bankası kredisi ile 2000 yılı  sonuna  kadar satın alınması planlanan  bilgisayar-radarlı  alkometre  dahil 121 tam donanımlı trafik  denetim aracı  Dünya Bankasınca da  uygun görülen ülkemizde  kazaların  fazla  olduğu güzergâhlarda görevlendirilecektir.

Trafik denetim hizmetlerinin daha etkin yapılabilmesi için illerimiz trafik kuruluşları 467 binek oto ve 115 adet motosiklet ile takviye edilmiştir.

Trafik denetim hizmetlerinin modern araç ve gereçlerle yerine getirilebilmesi için trafik kuruluşlarımız, delil teşkil edebilecek şekilde belge verebilen yazıcılı alkol test cihazları ile takviye edilmiştir. Bu sayede, sürücülerimizin alkol dereceleri tartışmaya mahal vermeden tam sonuç verecek şekilde yapılmaktadır.

Trafik Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığının Faaliyetleri

Trafik güvenliği; altyapı hizmetlerinin tam ve sürekli yapılması, trafik eğitiminin okul öncesinden başlayıp tüm yaşam boyunca devam etmesi, etkili denetim, caydırıcı yasal tedbirler ile kaza anı ve sonrasında yapılacak ilk ve acil sağlık müdahalelerinin zamanında, uygun şart ve hizmetliler tarafından yapılması ile sağlanabilir. Bu unsurlar eksiksiz ve birbirlerini tamamlayacak şekilde kullanılmalıdır. Herhangi birisinde meydana gelecek bir aksaklık, çözümü engelleyecek ve güçleştirecektir.

Trafikteki sorunların niteliğini ve sebeplerini öğrenebilmek, bunların çözümü yolunda atılan en önemli adımdır. Bilgiye ulaşmak, elde edilen bilgiyi kullanmaktan her zaman için daha zor olmuştur. İstatistik ve Bilgi İşlem Şube Müdürlüğü trafikle ilgili bu bilgilere ulaşıp istatistik metodolojisi içerisinde gerekli değerlendirmeleri yaparak, kazaları ve özellikle kazalardan dolayı meydana gelen ölümlerin ve yaralanmaların azaltılmasına yönelik çalışmaktadır.

Türkiye genelinde meydana gelen trafik kazalarına ait tüm bilgiler değerlendirilmektedir. Bu çalışmanın  sonucunda  trafik  kazalarına  karışan, sürücü ve araçlara ait bilgiler, kazaların oluş sebepleri, sürücü kusurları, kazaların meydana geldiği yer ve zaman gibi değişik bilgiler elde edilerek, teknoloji ve bilimin ışığında, düzenli olarak yayınlandığımız istatistik yıllığında yer almaktadır. Trafik güvenliğine yönelik yapılan çalışmalara temel teşkil eden yıllık sonuçları, kesin sonuç olarak kamuoyuna, ilgili kurum ve kuruluşlara bildirilmektedir.

İllerden temin edilen aylık trafik istatistik formlarındaki bilgiler derlenerek, Aylık Trafik İstatistik Bülteni çıkarılmaktadır. Bu bülten; trafik olgusu ile yetkili veya sorumlu kılınmış kurum ve kuruluşlar ile ilgili üniversite, vakıf, dernek ve meslek odalarına gönderilmektedir. Bültende yer alan bilgiler doğrultusunda trafik güvenliği açısından gerekli önlemler alınmakta ve çalışmalar yapılmaktadır. Geçici olarak hazırlanan bu bilgiler, istatistik yıllığı çıkıncaya kadar kullanılmaktadır.

İllerimizde meydana gelen trafik kazalarının artış ve eksilişleri, sebepleri, trafik projesi kapsamındaki veri girişlerinin güncelleştirilmesi, ekip faaliyetleri, kazaların meydana geldiği yer, zaman ve sebepleri ile denetim görevlilerinin uyguladığı ceza maddeleri gibi bilgiler, karşılıklı olarak iller bazında alınacak önlemler konusunda rehberlik yapması amacıyla, her il bilgileri ayrı ayrı değerlendirilmekte ve sonuçları kendilerine her ay gönderilmektedir. Bu bilgiler sayesinde illerimiz durum değerlendirmesi yapmakta, geleceğe ait denetim plan ve programlarını bilimsel metotlarla test etmek imkânı bularak bu yönde uygulama yapmaktadırlar.

Trafik kazalarının önlenmesinde, trafiği denetlemek ve düzenlemekle görevli trafik polisleri-miz ile yol kullanıcılarının (yaya ve sürücüler) eğitilmesi büyük bir paya sahip ve düzenlenecek eğitimler kapsamlı bir çalışmayı gerektirmektedir.

Özellikle yaya ve sürücülere, trafik risk bilgilerinin öğretilmesi ve trafik içerisinde yapılması gereken davranışların ve kural bilgisinin kazandırılması, meydana gelen trafik kazalarının ve bunun sonucunda ortaya çıkan ölüm ve yaralanma ile maddî ve manevî kayıpların büyük bir oranda azalmasını sağlayacaktır.

Bu amaçla Başkanlığımızca, yol kullanıcılarına ve trafik polislerine yönelik olarak halen devam eden 3 türlü trafik eğitim faaliyeti sürdürülmektedir. Bunlar;

1.Temel trafik ve kaza inceleme eğitimleri,

2. Yerinde eğitimler,

3. Sürücü ve yaya eğitimleridir.

Temel trafik ve kaza inceleme eğitimleri : 1999 ve 2000 yılları içerisinde, 599 trafik personeli, Eskişehir İlinde bulunan Karayolu Trafiği Polis Okulunda bu eğitime tâbi tutulmuştur. 2 ay süreli olarak düzenlenen bu eğitimler yıl boyu devam etmektedir.

Ayrıca 1999 ve 2000 yılları içerisinde, trafik birimlerinde görev yapan 1059 personel, çeşitli konularda Başkanlığımızca düzenlenen hizmet içi eğitime tâbi tutulmuştur.

Yerinde eğitimler : 2000 yılı içerisinde Başkanlığımız tarafından eğitilen personel tarafından 28 il merkezinde toplam 1310 trafik personel “Trafiğin Denetlenmesi ve Kaza Tahkiki” konularında hizmet içi eğitime tâbi tutulmuştur. Bu eğitimler de halen devam etmektedir.

Sürücü ve yaya eğitimleri : 2000 yılında başlayan bu eğitimler yoluyla şu ana kadar 36 ilde, Başkanlığımız tarafından eğitilen 58 eğitici tarafından;

134 369 yaya,

14 455 otomobil sürücüsü,

7 167 otobüs şoförü,

531 kamyon şoförü,

4 106 minibüs şoförü,

875 tanker şoförü,

80 kamyonet şoförü,

20 mikser şoförüne eğitim verilmiş ve eğitimler halen devam etmektedir.

Trafik Araştırma Merkezi Müdürlüğünün Faaliyetleri

Yeni kurulan ve 1997 yılı Ekim ayında faaliyete başlayan Trafik Araştırma Merkezi Müdürlüğünün yaptığı birçok faaliyetler yanında bastırdığı ve Türkiye’de ilgili kurum ve kişilere dağıttığı yayınların adları;

- Trafik denetiminde bilimsel yaklaşım

- Karayolu güvenliğinde uzun dönemli planlama

- Ankara’da yaya güvenliği çalışması

- Ağır vasıta sürücülerinin çalışma koşulları ve trafik kazaları

- Denetim ve ödüllendirme (strateji ve etkiler)

- Ülkemizde emniyet kemeri kullanımı

- Trafik güvenliği hakkında derlemeler ve trafik kültürü

- Trafik polisinde stres tarama çalışmaları

- Avrupa’da ve Türkiye’de karayolu trafiği mevzuatı ve trafik polisidir.

Trafik Araştırma Merkezinin 2000 yılı içinde bastırılacak yayınlarının bazılarının adları da;

- Türkiye ve dünyada sürücü eğitimi

- Türkiye’de 37 ilde meydana gelen yaya kazalarında kaza tipolojileri

- Ölümlü kazaların azaltılması için düşük maliyetli ve trafik mühendisliği önlemleri

- Türkiye ve dünyada karayolu trafik kazaları neticelerinin değerlendirilmesidir.

Trafik Araştırma Merkezi Müdürlüğünün devam eden faaliyetleri;

Dünya Bankasından alınan ve trafik denetimlerinin etkinleştirilmesi amaçlı kredinin kullanımıyla ilgili “Proje Takip Bürosu” faaliyetleri Trafik Araştırma Merkezi Müdürlüğü bünyesinde yürütülmektedir. Proje çerçevesinde;

- Trafik veri tabanı kurulacak,

- Türkiye’de trafik kazalarının % 80’inin vukuu bulduğu 4 500 km’lik güzergâhta tam donanımlı (bilgisayar, radar vb.) 121 devriye aracı alınıp hizmete sunulacaktır ve

- Sözkonusu güzergâhta görev yapacak personelin yurtiçi ve yurtdışı eğitimi gerçekleştirilecektir.

- Trafik kazaları tipolojisi

- Düşük maliyetli trafik mühendisliği tedbirleri,

- Türkiye ve dünyada sürücülerin yetiştirilmesi ve

- Türkiye ve dünyada trafik kazalarının değerlendirilmesi adlı araştırmaları devam etmektedir.

- Ayrıca Trafik Araştırma Merkezi Müdürlüğünde kurulması planlanan psikoteknik değerlendirme laboratuvarı için mevcut test sistemleri ile ilgili araştırma ve çalışmalar devam etmektedir.

76. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Kombassan Holdinge ayrımca uygulama yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2238)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Recep Önal tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.    13.6.2000

                                        Zeki Ünal

                                          Karaman

“Kombassan zirveye oynuyor” başlığıyla, yazılı basında yer alan bir haberde, holdingin 2005 yılı hedefini belirlediğini, 2005 yılında 100 bin çalışanı ve 1 milyar dolar ihracatıyla ülkesine ve milletine hizmet sunacağını belirtmiştir. Ancak, holdingin yönetim kurulu başkanı Haşim Bayram, kendisinin ölümle tehdit edildiğini ve baskı yapıldığını ifade ederek böyle devam etmesi halinde, yatırımların tamamını AB’ne ve ABD’ne kaydıracaklarını açıklamıştır. Ayrıca Türkiye’de tekellerin korunduğunu ve devletin kendilerine çifte standartlı davrandığını, Türkiye’de kimsenin rekabet istemediğini, bazı kesimlerce Anadolu sermayesinin önünün kesilmek istendiğini vurgulayarak, halen holdinglerin bünyesinde başarılı hizmetler sunan Petlas için teşvik belgesinin verilmediğini, ithal edilen bir vana için TSE belgesi yok diye ağır ceza mahkemesinde toplu kaçakçılıktan yargılandıklarını, gıda şehri için ithaledilen 910 milyon marklık makinaların 1,5 yıldır gereksiz yere bekletildiğini açıklayarak serzenişlerini dile getirmiştir.

Sorularım şunlardır

1. İşsizliğin her geçen gün arttığı ve ekonominin daralarak dibe vurduğu dönemde, yatırımcı bir holdinge yapılan bu uygulamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

2. Yabancı yatırımcıları teşvik etmek için, TBMM’inden tahkim yasası çıkarılırken, kendi yatırımcı kuruluşlarımıza kapıların kapatılmasını nasıl izah ediyorsunuz?

3. Petlasa teşvik belgesi niçin verilmemektedir? Gıda şehri için ithali düşünülen makinaların bekletilmesinin sebepleri nelerdir?

                 T.C.

     Başbakanlık

             Hazine Müsteşarlığı                11.7.2000

Sayı : B.02.1.HM.0.TUGM.04/56483

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliğine

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2238-6068/14603 sayılı yazıları.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın, Kombassan Holdinge ayırımcı uygulamalar yapıldığı iddialarına ilişkin ilgide kayıtlı yazıları ekinde yer alan yazılı soru önergesi hakkındaki açıklamamız aşağıda sunulmaktadır :

Bilindiği üzere, Yatırımlarda Devlet Yardımları ve Yatırımları Teşvik Fonu Esasları Hakkında 23.2.1998 tarih ve 98/10755 sayılı Kararın 10 uncu ve bu Karara ilişkin 6.1.2000 tarih ve 23928 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 98/1 sayılı Tebliğin 32 nci maddesini değiştiren 2000/1 sayılı Tebliğin 1 inci maddesi hükmüne istinaden, malî mevzuata aykırılık nedeniyle haklarında suç duyurusunda bulunanlar ile haklarında ilk derece mahkemesi mahkûmiyet kararı bulunan yatırımcıların, ilgili kurum ve kuruluşların, işlenen fiil ile suç ve cezanın mahiyet ve önemi dikkate alınarak yaptıkları değerlendirme neticesine göre, malî mevzuat hükümlerine aykırı fiilde bulundukları gerekçesiyle yeni teşvik belgesi talepleri işlemden kaldırılmakta ve mevcut teşvik belgeleri kapsamına ilave yapılması ile ilave destek unsurlarından yararlandırılmalarına yönelik talepleri de uygun görülememektedir.

Yukarıda belirtildiği üzere, bu yöndeki uygulamalar ilgili mevzuatın öngördüğü çerçevede ve genel amaçlı olarak yürütülmekte olup, herhangi bir firma veya holdinge karşı getirilmiş özel tedbirler değildir. Tüm yerli ve yabancı yatırımcıların olduğu gibi, sözkonusu şirketin talepleri ile ilgili değerlendirmeler de bu kapsamda yapılmaktadır.

Bilgilerine arz ederim.

                                     Recep Önal

                                 Devlet Bakanı

77. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Uzaktan Eğitim Vakfına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2239)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

                        Saffet Arıkan Bedük

                                            Ankara

1. Uzaktan Eğitim Vakfı, açık öğretim lisesi öğrencilerinden usulsüz para toplanmasından dolayı Danıştay tarafından kurucuları hakkında lüzumu muhakeme kararı verildiği doğru mudur? Danıştay tarafından verilen kararın muhtevası nedir?

2. Danıştayın vermiş olduğu karara rağmen bu kurucular görevleri başında bulunmaktadır. Kurucular hakkında bugüne kadar herhangi bir işlem yapılmış mıdır? Danıştayın vermiş olduğu bu kararı Bakanlığınız uygulayacak mıdır?

3. 2000 ortaöğretim kurumları öğrenci seçme ve yerleştirme sınavı için tercih değişikliğinde bulunacak öğrencilerden evrak karşılığında 2 milyon TL vakıf tarafından zorla alınmıştır. Bu parayı vermeyen velilere evrak verilmemiştir. Danıştayın kararına rağmen resmî kaynakları kullanarak para toplama işlemini nasıl karşılıyorsunuz? Bununla ilgili bir işlem yaptınız mı? Yaptığınız işlemler nelerdir? Önümüzdeki yıllarda yapılacak sınavlarda aynı tutum ve davranışı devam ettirmeyi düşünüyor musunuz?

4. Yargı kararları yasama, yürütme ve idareyi bağlar (Anayasa Md. 139). Hukukun üstünlüğünü temini bakımından yargı kararlarının uygulanmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

                 T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı                21.7.2000

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1900

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2239-6071/14611 sayılı yazısı.

Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük’ün, “Uzaktan Eğitim Vakfına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1-2. Uzaktan Eğitim Vakfının kurucuları hakkında, açıköğretim lisesi öğrencilerinden usulsüz para toplanmasından dolayı, kesinleşmiş bir lüzumu muhakeme kararı yoktur.

3. Vakıf, yasalar dahilinde bağış yapanlardan yardım toplamakta olabilir. 2000 Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı için tercih değişikliğinde bulunan öğrencilerden evrak karşılığında zorla para toplandığına dair resmî bir şikâyet vaki olmamıştır. Dolayısıyla yapılacak herhangi bir işlem sözkonusu değildir.

4. Bakanlığımız, yargı kararlarına daima saygılı olmuş ve uygulamıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Metin Bostancıoğlu

                        Millî Eğitim Bakanı

78. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Ankara Çankaya İlçesi Mürsel Uluç Mahallesinin sağlık sorunlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/2240)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

                        Saffet Arıkan Bedük

                                            Ankara

Ankara-Çankaya İlçesi Mürsel Uluç Mahallesi ve çevre mahallerinde oturan vatandaşlarımız en yakın sağlık merkezine çift vasıtayla gitmelerinden dolayı iğne, tansiyon ölçümü, pansuman, aşı gibi sağlık hizmetinden yeterince yararlanamamaktadır. Bundan dolayı da mağdur olmaktadır?

1. Bu mağduriyetin ortadan kaldırılması için mahallede oturan vatandaşlarımızın sağlık sorununu nasıl ve ne zaman çözmeyi düşünüyorsunuz?

2. Bu  mahallede  sağlık  ocağı  yapmayı  düşünüyor musunuz?  2000 yatırım  yılı  ek prog-ramına teklif edecek misiniz?

                 T.C.

               Sağlık Bakanlığı

Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü 4.7.2000

Sayı : B100TSH0130001-0720/9694

Konu : Yazılı soru önergesi cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.6.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2240-6072-14612 sayılı yazıları.

Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük tarafından, Ankara İli Çankaya İlçesi Mürsel Uluç Mahallesinin sağlık sorunları ve sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte gönderilmektedir.

Arz ederim.

                        Doç. Dr. Osman Durmuş

                                   Sağlık Bakanı

Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük’ün Ankara İli Çankaya İlçesi Mürsel Uluç Mahallesinin sağlık sorunları ve sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin yazılı soru önergesi cevabıdır.

Sorular :

Ankara-Çankaya İlçesi Mürsel Uluç Mahallesi ve çevre mahallerinde oturan vatandaşlarımız en yakın sağlık merkezine çift vasıtayla gitmelerinden dolayı iğne, tansiyon ölçümü, pansuman, aşı gibi sağlık hizmetinden yeterince yararlanamamaktadır. Bundan dolayı da mağdur olmaktadır?

1. Bu mağduriyetin ortadan kaldırılması için mahallede oturan vatandaşlarımızın sağlık sorununu nasıl ve ne zaman çözmeyi düşünüyorsunuz?

2. Bu  mahallede  sağlık  ocağı  yapmayı  düşünüyor musunuz?  2000 yatırım  yılı  ek prog-ramına teklif edecek misiniz?

Cevaplar :

1. Çankaya İlçesi Mürsel Uluç Mahallesine 15.2.2000 tarih ve 929 sayılı makam onayı ile Çankaya Belediyesi tarafından verilen geçici binada sağlık ocağı hizmete açılmıştır.

2. Şu anda Çankaya İlçesi Mürsel Uluç Mahallesinde geçici binada hizmet vermekte olan sağlık ocağına hizmet binası yapılması hususu 2000 yılı yatırım programlarının Marmara Deprem Bölgesine kaydırılmış olması nedeniyle bütçe imkânları dahilinde ileriki yıllar yatırım programlarında değerlendirilecektir. Ayrıca 2000 yılı için ek yatırım programı yapılmamıştr.

Gösterilen ilgiye teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dilerim.

79. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Ankara yöresindeki çiftçilerin ve hayvan yetiştiricilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2241)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

                        Saffet Arıkan Bedük

                                            Ankara

Ankara-Şereflikoçhisar, Balâ, Haymana, Evren, Gölbaşı ilçeler Türkiye’nin en kurak bölgesinde yer almaktadır. Özellikle Ş. Koçhisar ve civarı bitkisel üretimde hububat-nadas veya anız ekimi denilen tarlayı nadasa bırakılmadan her yıl ekim yapılmaktadır.

1. Tarımsal girdi fiyatlarının her geçen gün artmasından dolayı üretim maliyetleri yükselmektedir. Hükümetiniz geçen sene hububat alım fiyatını 80 000 TL olarak açıklamıştı. 1999 yılında açıklanan bu rakamlarla çiftçi malını kepek fiyatına satmak zorunda kalmış, peşin ödemeyi taahhüt etmenize rağmen 3 er aylık gecikmeyle ödeme yaptınız. Bu da yetmiyormuş gibi çiftçiye zamanında ödeme yapmadığınızdan dolayı Ziraat Bankasına olan borcunu ödeyemediği için faizli ödemeye girmiş hatta malına haciz gelmiştir. Hububat alım fiyatlarını geçen seneden bugüne enflasyon % 70’ler civarında seyretmesine rağmen bu sene açıkladığınız buğday taban fiyatı 102 000 TL’dır. Bu rakam % 20’ler seviyesinde bir artışı ifade etmektedir. Bu sene açıklanması gereken fiyat 152 000 TL olmalıdır. Çiftçilerimizin tarımsal girdi fiyatlarındaki artışı nasıl telafi etmeyi düşünüyorsunuz? Bu taban fiyat belirlenirken aldığınız kıstaslar nelerdir? Aç kalmakla karşı karşıya bırakılan hatta elindeki tarımsal aletlerini satarak ayakta durmaya çalışan çiftçilerimize 2001 yılında çiftçiliği bırakmalarınımı öneriyorsunuz?

2. Yukarıda belirtilen ilçe ve beldelerinde yaşayan çiftçi ve köylülerimize üretimde verimliliğin yükseltilmesi  için  tarımsal  sulama  projeleriyle  ilgili  bir  çalışmanız var mıdır? Bu çalışmalar nelerdir? Sulam tesisi kurmak isteyen çiftçilere ne gibi destek sağlamayı düşünüyorsunuz?

3. Ş. Koçhisar belde ve köylerindeki çiftçilerimiz bu sene kuraklıkdan dolayı büyük zararlar görmüştür. Bu zararlarını nasıl ve ne zaman telafi etmeyi düşünüyorsunuz?

4. Ş. Koçhisar Şanlı Kışla Köyünde bulunan TMO ofisi bulunmaktadır. Bu ofis geçtiğimiz sene kapatılmıştır. Bu doğrumudur? Kapatma gerekçeniz nedir? Tekrar açmayı düşünüyor musunuz? Açmama nedeniniz nedir?

5. Yörede hayvancılığın geliştirilmesi için yem bitkileri üretimi gibi konularda teşvik uygulamanız var mıdır?

6. Yörede üretilen bitkisel ve hayvansal üretimin yerinde işlenebilmesi için tesislere ne gibi teşvikler verilmektedir? Bugüne kadar kaç tesise ne kadar TLteşvik verilmiştir?

7. Artan tarım maliyetleri karşısında belirlediğiniz hububat alım fiyatıyla köylümüze adeta öl mesajı verilmiştir. Ziraat Bankasına borcunu ödeyemez duruma gelen çiftçi ve köylülerimizin köylerine ziraat aletlerine hatta evlerine hacizler gelmektedir. Köylülerimizin Ziraat Bankasına olan borcun faizini ertelemeyi düşünüyor musunuz? Ne zaman?

8. El koyduğunuz 5 bankaya ödenen 5 milyar dolar ülkemizin tarım ve hayvancılıkta harcanmış olsaydı ülke ekonomisine katkısı ne olurdu? Hükümetiniz en son olarak ofshor’cuların 20 milyarına kadar olan paralarını ödeme kararı aldınız, bunlara ödenen paralar üreticiye kaydırılmış olsaydı ülke ekonomisine katkısı ne olur?

                 T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı                21.7.2000

Sayı : KDD.SÖ.1.01/2394

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.6.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2241-6073/14613 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekinde gönderilen Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük’e ait 7/2241-6073 esas no.lu yazılı soru önergesine ilişkin Bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp

                        Tarım ve Köyişleri Bakanı

YAZILI SORU ÖNERGESİ

Önerge Sahibi  :                                 Saffet Arıkan BEDÜK

                                                        Ankara Milletvekili

Esas No.          :                               7 /2241-6073

Ankara-Şereflikoçhisar,  Bala,  Haymana,  Evren,  Gölbaşı  ilçeleri Türkiye'nin en kurak bölgesinde yer almaktadır. Özellikle Ş.Koçhisar ve civarı bitkisel üretimde hububat-nadas veya anız ekimi denilen tarlayı nadasa bırakılmadan her yıl ekim yapılmaktadır.

SORU 1. Tarımsal girdi fiyatlarının her geçen gün artmasından dolayı üretim maliyetleri yükselmektedir. Hükümetiniz geçen sene hububat alım fiyatını 80.000 TL olarak açıklamıştı. 1999 yılında açıklanan bu rakamlarla çiftçi malını kepek fiyatına satmak zorunda kalmış, peşin ödemeyi taahhüt etmenize rağmen 3'er aylık gecikmeyle ödeme yaptınız. Bu da yetmiyormuş gibi çiftçiye zamanında ödeme yapmadığınızdan dolayı Ziraat Bankası'na olan borcunu ödeyemediği için faizli ödemeye girmiş hatta malına haciz gelmiştir. Hububat alım fiyatlarını geçen seneden bugüne enflasyon  %70' ler  civarında  seyretmesine  rağmen  bu  sene  açıkladığınız  buğday  taban fiyatı 102.000 TL 'dir. Bu rakam %20'ler seviyesinde bir artışı ifade etmektedir. Bu sene açıklanması gereken fiyat 152.000 TL olmalıdır. Çiftçilerimizin tarımsal girdi fiyatlarındaki artışı nasıl telafi etmeyi düşünüyorsunuz? Bu taban fiyat belirlenirken aldığınız kıstaslar nelerdir? Aç kalmakla karşı karşıya bırakılan hatta elindeki tarımsal aletlerini satarak ayakta durmaya çalışan çiftçilerimize 2001 yılında çiftçiliği bırakmalarını mı öneriyorsunuz?

CEVAP 1- Ülkemizin ekonomik anlamda düzlüğe çıkabilmesi için ülke menfaatleri gözönüne alınarak uygulanan politikalar çerçevesinde bu yıl hububat politikaları gerçek zeminine oturmaya başlamış, asıl desteklemenin ürün fiyatının tarla maliyetleri esasına göre belirlenmesi ile sağlanacağı gündeme getirilmiştir. Bu nedenle açıklanan destekleme fiyatlarının önceki yıllar baz alınarak artırılması yerine, tarla maliyetinin üzerindeki bir fiyatla tespiti öngörülmüştür. Türkiye'nin makro ekonomik dengeleri göz önüne alınarak ürün tarla maliyetinin %25 fazlası verilerek bu yılki destekleme fiyatı belirlenmiştir. 2000 yılı enflasyon hedefleri toptan eşyada %20, tüketici fiyatlarında ise %25'tir. Bu hedefler de göz önüne alınarak, tüm imkânlar zorlanmış ve geçen yıla göre hububat alım fiyatlarında %27 ,5 ile %36,5 arasında değişen oranda bir artış sağlanmıştır.

Ayrıca bu fiyatlara 01 Temmuz 2000 tarihinden başlamak üzere ekim sonuna kadar 15 günde bir  1 000 TL/Kg'lık artış yapılacaktır. Bu artışlarda dikkate alındığında buğdaylarda yapılan artış % 37 ,5, arpalarda % 46-47 , mısırlarda ise %40 seviyelerine ulaşmaktadır.

SORU 2. Yukarıda belirtilen ilçe  ve  beldelerinde yaşayan çiftçi ve köylülerimize üretimde verimliliğin yükseltilmesi için tarımsal sulama projeleriyle ilgili bir çalışmanız var mıdır? Bu çalışmalar nelerdir? Sulama tesisi kurmak isteyen çiftçilere ne gibi destek sağlamayı düşünüyorsunuz?

CEVAP 2. Tarımsal sulama projeleri Bakanlığımızca hazırlanmamaktadır. Tarımsal sulama projeleri ile sulama tesisi kurmak isteyen çiftçilere sağlanacak destekler Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nce yürütülmektedir.

SORU 3. Ş.Koçhisar belde ve köylerindeki çiftçilerimiz bu sene kuraklıktan dolayı büyük zararlar görmüştür. Bu zararlarını nasıl ve ne zaman telafi etmeyi düşünüyorsunuz?

CEVAP 3. Ankara İlinin Şereflikoçhisar, Evren, Polatlı, Haymana, Elmadağ, Çubuk ve Balâ ilçelerine ait 73 köyde 4868 çiftçi ailesine ait 487.145 dekar buğday ve arpa ekili alanda dolu, don, çürüme ve deprem nedeniyle %45-70 oranında zarar meydana geldiği, 626 adet küçük -büyükbaş hayvanın telef olduğu afet ihbarı olarak bildirilmiş olup, kuraklık afeti ile ilgili Bakanlığımıza intikal eden afet ihbarı bulunmamaktadır.

Hasar tespit çalışmaları tamamlandığı takdirde;

-Ekiliş ve ürünleri %40 ve üzeri zarar gördüğü 5254 sayılı Kanun çerçevesinde il ihtiyaç komisyon kararına bağlanan çiftçilere; talepleri olduğu takdirde 2000 yılı güzlük ekilişlerinde kullanılmak üzere 1 yıl vadeli hububat tohumluğu yardımı yapılacaktır.

-Tarımsal varlıkları %40 ve üzerinde zarar gördüğü il hasar tespit komisyon kararına bağlanan üreticilerin hayvan kayıpları 2090 sayılı Kanun çerçevesinde aynî olarak karşılanacaktır.

Ayrıca söz konusu çiftçilerin zirai kredi kuruluşlarına olan borçlarının ertelenmesi konusundaki talepleri ilgili zirai kredi kuruluşlarına intikal ettirilecektir. Afete maruz çiftçileri bir an önce üretici durumuna getirmek amacı ile zirai kredi borçlarının bir yıl süre ile faizsiz olarak ertelenmesi ile borcu olmayan üreticilere de T.C. Ziraat Bankasından düşük faizli bir yıl vadeli kredi kullanma imkânı sağlayacak olan bir kararname taslağı hazırlanarak Bakanlar Kurulu'na sunulmuştur.

SORU 4. Şereflikoçhisar Şanlı Kışla Köyünde bulunan TMO ofisi bulunmaktadır. Bu ofis geçtiğimiz sene kapatılmıştır. Bu doğru mudur? Kapatma gerekçeniz nedir? Tekrar açmayı düşünüyor musunuz? Açmama nedeniniz nedir?

CEVAP 4.Yapılan değerlendirmeler sonucu 1999 yılında Şanlıkışla ekip şefliğinde faaliyet gösterilmemiş ancak; bu yıl söz konusu ekip şefliği alım faaliyetinde bulunacak olup, yöre üreticilerine hizmet sunacaktır.

SORU 5. Yörede hayvancılığın geliştirilmesi için yem bitkileri üretimi gibi konularda teşvik uygulamanız var mıdır?

CEVAP 5. Yem bitkileri ekilişlerinin artırılarak kaliteli kaba yem açığının giderilmesi ve mera-lar üzerindeki aşırı baskının azaltılması, verimleri azalan çayır mera alanlarının ıslah edilerek otlatma kapasitelerinin artırılması, hayvancılığın yeşil ve sulu kaba yem ihtiyacının giderilmesi ve yıl boyu yeşil yem zincirinin kurulmasını temin etmek amacıyla silaj yapımını teşvik etmek, projenin uygulandığı pilot köylerde hayvan ırkının ıslah edilerek kültür ırkı hayvancılığını teşvik etmek, bu faaliyetlerle ilgili özendirici ve teşvik edici girdileri temin ederek 4342 sayılı Mera Kanunu ile öngörülen çalışmaların yürütülmesi amacıyla, 81 ilimizde uygulanmakta olan ''Çayır Mera Yem Bitkileri ve Hayvancılığı Geliştirme Projesi'' Ankara İlinin 4 ilçesine bağlı 5 köyde 1996 yılından bu yana başarı ile uygulanmaktadır. Proje ile çiftçimize tohumluk girdisinde %50 destek sağlanmakta, ekim ve hasat dönemlerinde alet ve makine tahsisi yapılmakta, süt ineği besiciliği için karma yem desteği verilmekte, köylerdeki meralarda ıslah işlemlerini tamamen proje bütçesi ile gerçekleştirmektedir. Ayrıca gerek çiftçi bazında gerekse teknik eleman düzeyinde eğitimlerde yapılmaktadır. Proje uygulamaları neticesinde Ankara İlinde proje uygulanan pilot köylerde, Macar fiği ekim alanı 3-5 kat, silajlık mısır alanı 108 kat artmıştır. Korunga ve yonca ekim alanlarında ise büyük bir değişiklik sağlanamamıştır. Çiftçi bir dekardan en yüksek verimi alma yolunu seçmiştir. Silaj yapımı mısırda 3840 ton, Macar Fiği'nde ise 8100 ton olup toplam 11.940 tona ulaşmıştır. 1996 yılında toplam silaj miktarı 106 iken 112 kat artmıştır. Bu çalışmalar projenin uygulandığı köylere yakın olan köyleri de etkileyerek genişlemeye devam edecektir. Söz konusu proje 2000 yılında sona erecek olmasına rağmen gerekliliği düşünülerek beş yıl daha uzatılmıştır.

SORU 6. Yörede üretilen bitkisel ve hayvansal üretimin yerinde işlenebilmesi için tesislere ne gibi teşvikler verilmektedir? Bugüne kadar kaç tesise ne kadar TL teşvik verilmiştir?

CEVAP 6. Yörede üretilen bitkisel üretimin yerinde işlenmesi için kurulacak olan tesislere Bakanlığımızca verilen herhangi bir teşvik bulunmamaktadır. Türkiye'de tarımsal sanayi yatırım teşvikleri Başbakanlığa bağlı Hazine Müsteşarlığımızca düzenlenen yatırım teşvik belgeleri kapsamında verilmektedir.

Ancak; hayvancılığın desteklenmesi için hazırlanan 10 Mayıs 2000 tarih ve 24045 sayılı Kararnamede şu konulara yer verilmiştir.

-Yem Bitkileri Üretiminin Desteklenmesi:

Bakanlığımızca onaylanan yem bitkileri üretim projelerinin, nakliye ve gübre bedelleri hariç, çok yıllık yem bitkilerinde birinci yıl yatırım giderleri ve uygun görülen işletme giderlerinin ekiliş alanları ile uyumlu alet ve ekipman dahil %30'u, tek yıllık yem bitkilerinde ise işletme giderlerinin ekiliş alanları ile uyumlu alet ekipman dahil %20'si, doğrudan üreticilere ödenecektir.

-Yurtiçinde Yetiştirilen Belgeli Damızlıkların Desteklenmesi:

Yurtiçinde, çiftçi veya Tarım İşletmeleri Genel  Müdürlüğünce yetiştirilen ve  Bakanlığımızca damızlık belgesi veya sertifika verilmiş kültür ırkı damızlık gebe düveleri satın alanlara; damızlık belgesine veya pedigriye sahip süt sığırları için Bakanlığımızın her yıl ocak ayı içerisinde belirleyeceği hayvan fiyatının %30'u, saf ırk sertifikasına sahip kültür ırkı süt sığırları için ise bu fiyatın %15'i ödenir. Bu desteklemeden yararlanacak hayvan sayısı 5 yılda toplam 100 bin başı geçmeyecektir .

-Suni Tohumlama Faaliyetlerinin Desteklenmesi:

Suni tohumlama yaptıran yetiştiricilere; kalkınmada öncelikli iller ve soy kütüğüne kayıtlı işletmelerde daha fazla olmak üzere, kriterleri ve miktarları Bakanlığımızca çıkarılacak tebliğ ile belirlenecek teşvik primi ödenecektir. Bu desteklemeden yararlanacak hayvan sayısı 5 yılda toplam 10 milyon başı geçmeyecektir.

Diğer yandan, gerçek ve tüzel kişi ile kuruluşlarca yeni kurulacak suni tohumlama ekiplerinin teknisyen termosu, sıvı azot kabı, suni tohumlama sandığı, dekonjelatör, pistole, payet pensi, makas gibi demirbaş malzeme bedellerinin her yıl ocak ayı içerisinde Bakanlığımızca belirlenecek değer üzerinden, kalkınmada öncelikli illerde %50'si, diğer illerde %25'i teşvik primi olarak ödenecektir. Bu desteklemelerden yararlanacak ekip sayısı 5 yılda toplam 2000'i geçmeyecektir.

Ankara İli dahilinde, 12 süt işletmesine süt teşvik primi verilmesine başlanmış olup, halen 20 süt işletmesine süt teşvik primi verilmektedir. 1999 yılı itibariyle, 69 506 140 000 TL süt teşvik primi ödenmiştir.

SORU 7. Artan tarım maliyetleri karşısında belirlediğiniz hububat alım fiyatıyla köylümüze adeta öl mesajı verilmiştir. Ziraat  Bankasına  borcunu  ödeyemez  duruma gelen çiftçi ve köylülerimizin köylerine, ziraat aletlerine hatta evlerine hacizler gelmektedir. Köylülerimizin Ziraat Bankasına olan borcunun faizini ertelemeyi düşünüyor musunuz? Ne zaman?

CEVAP 7. 5254 ve 2090 sayılı Kanunlarda tanımlanan tabii afetlerden, ürün deseni içersindeki ekilişleri veya tarımsal varlıkları en az %40 oranında zarar gören ve bu durumları il ihtiyaç veya il hasar tespit komisyonlarınca belirlenen üreticilerin T.C. Ziraat Bankası'na, tarım işletmelerine ve tarım  kredi  kooperatiflerine  olan 2000 vadeli ve 2001 yılına sarkan zirai kredi borçlarının vade tarihinden itibaren bir yıl süre ile faizsiz olarak ertelenmesini öngören bir kararname hazırlanarak Başbakanlığa sunulmuştur.

Bu kararnameye göre hasar oranının tespitinde çiftçilerin tüm tarımsal varlığı esas alınmış ise, zirai kredi borçlarının tamamı, sadece ürün deseni esas alınmış ise zarar gören bitki türüne ait bitkisel üretimle ilgili zirai kredi borçları ertelenmesi; zarar gördüğü tespit edilen üreticilere T.C. Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerince, belirlenecek limitler dahilinde yeni kredi açılması; kredi kuruluşlarından zirai kredi almamış çiftçilerin aynı nedenlerle meydana gelen zararları, il hasar tespit ve ihtiyaç komisyonlarınca belirlendiği takdirde; söz konusu çiftçilere T.C. Ziraat Bankasınca düşük faizli ve bir yıl vadeli zirai kredi verilmesi öngörülmüştür.

SORU 8. El koyduğunuz 5 bankaya ödenen 5 milyar dolar ülkemizde tarım ve hayvancılıkta harcanmış olsaydı ülke ekonomisine katkısı ne olurdu? Hükümetiniz en son olarak ofşhorcuların 20 milyarına kadar olan paralarını ödeme kararı aldınız, bunlara ödenen paralar üreticiye kaydırılmış olsaydı ülke ekonomisine katkısı ne olur?

CEVAP 8. Bakanlığımızca yeni projeler üretilmekte ve bunlar üzerinde çalışmalar hızla devam ettirilmektedir. Bu projeler ana başlıklar halinde aşağıda belirtilmektedir.

Özellikle büyük miktarda stok oluşturan ve böylece büyük ekonomik kayıplara neden olan şeker pancarı, tütün, fındık ve çay gibi ürünlerin yerine; ülkemizin üretim açığı olan ve son yıllarda ithale de konu olan yağ bitkileri, mısır ve kaliteli kaba yem bitkilerinin ikamesini mümkün kılacak ''Bazı Tarımsal Ürünlerde Parite Uygulaması Projesi'' Bakanlar Kuruluna sunulmuş ve kurul tarafından genel olarak olumlu destek görmüştür.

Tarım sektöründe var olan koordinasyonsuzluğu ortadan kaldırarak, tarım hizmetlerinin düzenlenmesiyle ilgili yeni politikaların belirlenmesi, tarımsal destekleme sisteminin yeniden yapılandırılması ve tarımsal veri tabanı çalışmalarını yürütmek amacıyla ''Tarımda Yeniden Yapılandırma ve Destekleme Kurulu'' oluşturulmuştur.

Çiftçilerimizi yönlendirici mahiyette olacak yeni destekleme sisteminin geliştirilmesi ve desteklerin direk olarak üreticilere ulaştırılmasını sağlayacak fark giderici ödemeler, prim ödemeleri ve doğrudan gelir desteği gibi yeni sistemler üzerindeki çalışmalar tamamlanmıştır. Projeler uygulamaya hazırdır.

Tarımda mevcut politikaların değiştirilerek hedef çiftçilere doğrudan gelir desteği sağlanması ve kayıt sisteminin oluşturulması amacıyla hazırlanan ''Doğrudan Gelir Desteği Pilot Projesi'' 2000 yılı içinde seçilen ve dört pilot ilçede, dört pilot üründe başlatılmıştır.

Pilot bölgede uygulanacak destek miktarı; her hedef çiftçi için 199 dekara kadar olan arazi miktarı için, dekar başına 5 ABD doları karşılığı Türk Lirası olarak uygulanacaktır.

Bakanlığımızca daha önce hazırlanarak gündeme getirilen ve ülkemizde aşırı üretim nedeni ile stoğa üretim yapılan tütün, şeker pancarı, fındık ve çay üretiminin yurt içi ve yurt dışı tüketim miktarında kalmasını sağlayarak, her ürün için, üretimden çekilecek alanlarda öncelikle ülkemizin ihtiyacı olan ürünlerin yetiştirilmesini öngören toplam maliyeti 588 milyon ABD doları olan ''Alternatif Ürün Projesi'', Bakanlığımız ve ilgili kuruluşlarla işbirliği içinde hazırlanmış olup, kredi verildiğinde uygulamaya konulacaktır. Bakanlığımız bu proje için hazırdır.

Çiftçilere götürülecek hizmetlerin daha etkili olması ve destekleme politikalarının günün koşullarına göre yeniden düzenlenmesi amacıyla, toplam maliyeti 250 milyon ABD doları olan ''Çiftçi Kayıt Sistemi Projesi'' hazırlanmıştır.

Proje ile, ülkemizde tarımsal üretimde yoğun olarak kullanılan ve üretim maliyeti üzerinde önemli etkileri olan tarımsal girdilerden; en başta mazot olmak üzere, kimyevi gübre, sertifikalı tohum ve fidan, zirai mücadele ve veteriner sağlık ilaçları, sulama suyu, yem, damızlık hayvan ve tarımsal kredilerin üreticilere daha ucuz ve dünya fiyatlarından sağlanması amaçlanmaktadır. Yurt içi ve yurt dışı kaynak arayışları sürdürülmekte olan projenin maliyeti 750 milyon ABD doları olup, doğrudan gelir desteği kavramı içerisinde uygulanacaktır.

Ülkemizdeki kaba yem açığının kapatılması amacıyla Bakanlığımızca yürütülmekte olan ''Çayır Mera Yem Bitkileri ve Hayvancılığı Geliştirme Projesi” 81 ilde uygulamaya konulmuştur.

Tarım işletmeleri Genel Müdürlüğü'ne (TiGEM) bağlı işletmelerde kısıtlı kamu kaynakları nedeni ile  yapılamayan  yatırımların  yapılması  ve  böylece  üretim teknolojilerinin yenilenerek verimliliğin ve yürütülen hizmetin etkinliğinin artırılması amacı ile ''TiGEM -özel sektör işbirliği'' çerçevesinde iştirakler kurulması planlanmıştır. Konuya ilişkin olarak yürütülen çalışmalarla, iştirak kurulacak 10 işletme belirlenmiş; bu işletmelerin arazi, tesis ve diğer varlıkları değerlendirilerek kira bedellerinin tespitine esas olmak üzere kıymet takdirleri yapılmıştır. Ayrıca, kurulacak anonim şirketlerle ilgili bir model çalışması da yapılmıştır.

Çiftçilerimizin teşkilatlanmasında büyük bir boşluğu doldurmak ve tarımsal yapımızda önemli bir eksiklik olan tarımsal üretici birliklerinin kurulup gelişmesini sağlamak amacıyla, FAO'nun mali ve teknik desteği de sağlanarak ''Tarımsal Üretici Birliklerinin Geliştirilmesine Yardım Projesi'' tamamlanmıştır. Daha sonra ''Tarımda Yeniden Yapılandırma ve Destekleme Kurulu''nda ele alınarak proje çerçevesinde oluşturulan çalışma grupları tarafından yeniden hazırlanan Tarımsal Üretici Birlikleri Yasa Tasarısı, kurul tarafından olumlu bulunmuş ve Bakanlığımızca Başbakanlığa kanunlaşmak üzere sevk edilmiştir.

Tarımda reform niteliğindeki bu kanun geniş katılımlarla hazırlanmıştır. Tarıma ilişkin yetki ve sorumlulukların pek çok kurumun görev alanına girmesi nedeniyle, tarımda söz sahibi kurum ve kuruluşların birlikte karar verebileceği uzun süreli tarım politikaları oluşturmak amacıyla ''Tarımsal Destekleme ve Yönlendirme Kurulu''nun kuruluşunu, dolayısıyla bütün tarımsal destekler ve hizmetlere  karar  verebilecek  ve  tarımsal  üretimin    ve dış pazar şartlarına uygun miktar ve kalitede üretilmesini yönlendirecek, kurulun çalışma esaslarını ortaya koyarak tarım hizmetlerinin bir bütün halinde yeniden düzenlendiği, tarımda izah edilmeye çalışılan darboğazları çözecek çerçeve kanun niteliğindeki ''Tarım Hizmetlerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'' hazırlanarak Başbakanlığa sunulmuştur.

80. - İstanbul Milletvekili Murat Sökmenoğlu’nun, yurtdışına çıkışlardaki vize uygulamalarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı (7/2242)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ve talep ederim.

Saygılarımla

                        M. Murat Sökmenoğlu

                                           İstanbul

Yıllarca yapılması gerekeni yapmaya muvaffak olan Türk müteşebbisi Sayın Abdülnasır Savaş’ın girişimleri ile (işçiler hariç) Avrupa’ya vizesiz girme imkânı karşısında Dışişleri Bakanlığı ne yapmıştır? Böyle bir imkân karşısında T.C. vatandaşlarının vizesiz dolaşma hakkı nasıl sürekli hale getirilecek? Bu konuda Bakanlığın girişimleri hangi safhadadır?

                 T.C.

           Dışişleri Bakanlığı

             Siyaset Planlama Genel Müdürlüğü                17.7.2000

Sayı : SPGM/416-390

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22 Haziran 2000 tarihli KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2242-6077/14623 sayılı yazıları.

İstanbul Milletvekili Sayın M. Murat Sökmenoğlu’nun ilgide kayıtlı yazılarına konu soru önergesine verilen yanıt ilişikte sunulmuştur.

Saygılarımla arz ederim.

                                      İsmail Cem

                               Dışişleri Bakanı

İstanbul Milletvekili Sayın M. Murat Sökmenoğlu’nun

Sayın Bakanımıza Yazılı Soru Önergesi ve Yanıtı

Soru : Yıllarca yapılması gerekeni yapmaya muvaffak olan Türk müteşebbisi Sayın Abdülnasır Savaş’ın girişimleri ile (işçiler hariç) Avrupa’ya vizesiz girme imkânı karşısında Dışişleri Bakanlığı ne yapmıştır? Böyle bir imkân karşısında T.C. vatandaşlarının vizesiz dolaşma hakkı nasıl sürekli hale getirilecek? Bu konuda Bakanlığın girişimleri hangi safhadadır?

Cevap : Türk müteşebbisi Abdülnasır Savaş 1984 yılında çalışma hakkı tanımayan bir ay süreli turist vizesi ile İngiltere’ye giderek, vize süresinin bitiminde bu ülkede ikâmetini sürdürmüş ve ayrıca ruhsatsız olarak işyerleri açarak ekonomik faaliyette bulunmuştur. Savaş, 1991 yılında yasal ikâmet izni almak için İngiliz makamları nezdinde yaptığı başvurusunun reddedilmesi üzerine, yargıya başvurmuştur.

İngiliz Kraliyet Yüksek Mahkemesi, durumun Türkiye-Avrupa Birliği (AB) Ortaklık Hukuku açısından değerlendirilmesi amacıyla Avrupa Toplulukları Adalet Divanından (ATAD) görüş istemiştir.

ATAD, İngiltere Kraliyet Yüksek Mahkemesi tarafından yöneltilen sorulara cevap teşkil eden kararını 11 Mayıs 2000 tarihinde almıştır. Bu kararda, 1963’de Ankara’da imzalanan Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında bir ortaklık yaratan anlaşmanın eki olan 1970 tarihli katma protokolün, -ki bu protokolün üye ülkeler bakımından geçerli olması için bu ülkelerin parlamentolarında onaylanması gerekmektedir- o ülkede yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, Türk vatandaşlarının bu evsahibi ülkelerde iş kurma özgürlüklerine ve ikamet haklarına ulusal mevzuat ve uygulamalarla yeni sınırlamalar getirilemeyeceği yolundaki hükmüne değinilmiştir.

Kararda, bu arada, yasal statüde bulunmayan kişilerin bu hükümden istifade edemeyeceklerine de işaret edilmiştir.

Bu arada, İngiltere İçişleri Bakanlığı Mart 1999’da aldığı bir kararla, istisnaî olarak, İngil-tere’de en az 7 yıl süreyle oturan ve küçük çocukları bulunan ailelere ikâmet izni verilmesine olanak sağlamıştır. Bu çerçevede, ilgili İngiliz makamlarınca, iki çocuğunun da orada doğmuş olması gözönünde tutalarak,  Savaş  ailesinin  bütün fertlerine Ocak 2000’de süresiz oturma izni verilmesi kararlaştırılmıştır.

Türkiye-AB ortaklık hukukunun sosyal boyutunu düzenleyen temel belgeler, Ortaklık Anlaşması ve bunun ayrılmaz parçası olan Katma Protokol ile 2/7, 1/80 ve 3/80 sayılı Ortaklık Konseyi Kararlarıdır.

ATAD, şimdiye kadar, içtihatlarında Ortaklık Konseyi Kararlarını da dikkate almıştır.

ATAD’ın son Kararında, Katma Protokolün yukarıda değinilen hükmüne atıfta bulunulması önemlidir.

Bununla beraber, bu Karar, kendi adına çalışan, ancak, AB üyesi ülkelerde yasal olarak ikamet etmeyen Türk vatandaşlarının bundan böyle üye ülkelerde serbestçe iş kurarak yerleşme hakkını elde edebilecekleri şeklinde anlaşılmamalıdır. Tescil edilen haklar, yukarıdaki temel belgelerin kapsamı içinde kalanlardır.

Kararın vize konusuyla da doğrudan ilgisi bulunmamaktadır. Ancak, Karar, bu alandaki gi-rişimlerimiz için yeni bir dayanak olarak değerlendirilmektedir.

Konu, 2000 Eylül ayında Türkiye ile AB arasında başlayacak hizmet müzakerelerinde daha ayrıntılı olarak ele alınıp sonuçlandırılmaya çalışılacaktır.

81. - Çanakkale Milletvekili Sadık Kırbaş’ın, özelleştirme kapsamında bulunan Çanakkale Sentetik Deri Fabrikası çalışanlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/2244)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorunun Devlet Bakanı Yüksel Yalova tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

Saygılarımla.

                        Prof. Dr. Sadık Kırbaş

                                        Çanakkale

Soru : Bakanlığınıza bağlı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından özelleştirme kapsamına alınan Çanakkale Sentetik Deri Fabrikası halen Sümer Holdinge bağlı olan ve bünyesinde yaklaşık 150 kişi çalıştıran bir kurumdur. Çanakkale İlinin ekonomik yapısı ile işgücü arz ve talebi gözönünde bulundurulduğunda kentin iktisadî yapısı için önemi büyüktür. Tüm bu nedenlerden ötürü çalışanların akıbeti ile ilgili bazı sorular akla gelmektedir.

Yukarıda anılan fabrika ve sosyal tesisleri hangi esaslar dahilinde özelleştrilecektir? Özelleştirme sonrasında kurum çalışanlarının istihdam durumu ne olacaktır? Kuruluşa talip olan gerçek ya da tüzel kişilerle mevcut personelin sosyal hakları ve iş güvencelerine ilişkin herhangi bir protokol yapılacak mıdır? İş âkdinin sona ermesi muhtemel çalışanlar için diğer kamu kurum ve kuruluşlarında iş imkânının sağlanması düşünülmekte midir?

                 T.C.

              Devlet Bakanlığı 13.7.2000

Sayı : B.02.0.006/01-1642

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 23.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2244-6086/14684 sayılı yazınız.

Çanakkale Milletvekili Sadık Kırbaş tarafından tevcih edilen ve tarafımdan cevaplandırılmasını istediği 7/2244-6086 esas sayılı soru önergesi incelenmiştir.

Sümer Holdinge (holding) ait Çanakkale Sentetik Deri Fabrikası (fabrika) için 24.5.2000 tarihinde ilâna çıkılmış ve 23.6.2000 tarihi itibari ile son teklifler alınmıştır.

Fabrikaya ait ihtiyaç fazlası araziler ifraz edilerek 54 702 m2 arazi ve üzerindeki varlıklar ile birlikte satışa sunulmuştur.

Fabrikada nakle tabi personel 4046 sayılı Kanunun 2’nci maddesi çerçevesinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilecektir. Mezkûr Kanun çerçevesinde nakledilecek personelin atamalarının yapılıp, eski kurumları ile ilişkilerinin kesileceği tarihe kadar geçecek süredeki aylık ücret, sosyal hak ve yardımlar ile her türlü özlük hakları özelleştirme gelirlerinden karşılanmak üzere Sümer Holding tarafından ödenecektir.

Fabrikada teslim tarihi itibariyle 1475 sayılı İş Kanunu kapsamında çalışan kapsam içi perso-nel nakle tabi olmayıp alıcıya devredilecektir.

Ayrıca Sümer Holding tarafından hazırlanan “İhale Şartları Belgesi” ile alıcının kapsam içi personel ile fabrikada kalan nakle tabi personelin kanunlardan doğan haklarını koruyacağı, emeklilik talebinde bulunan personelin emeklilik ikramiyelerini ödeyeceği, kıdem tazminatı tutarlarını yasalar çerçevesinde güvence altına alacağı, emeklilik ile ilgili sürelerin hesaplanmasında T.C. Emekli Sandığı Kanunu veya SSK Kanununa göre yaşlılık veya malûllük aylığına ya da toptan ödemeye hak kazanan işçiler için bu kamu kuruluşlarında geçen hizmet sürelerinin toplamını dikkate alacağı, fabrikada kalıp Emekli Sandığı ile ilişiğini devam ettiren personelin emekli olmadan iş akdinin feshi halinde birikmiş tutarı ilgiliye ödeyeceği taahhüt altına alınmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

                           Dr. Yüksel Yalova

                                 Devlet Bakanı

82. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, MKE’ye bağlı bazı fabrikalara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/2245)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.                20.6.2000

                              Kemal Albayrak

                                         Kırıkkale

1. M.K.E.Kurumuna bağlı Kırıkkale Çeliksan A.Ş.’nin kapatılacağı doğru mudur?

2. Kırıkkale Bedesten’e kurulması planlanan mühimmat fabrikası imla işletmesi ne zaman faaliyete geçirilecektir?

3. 3 Temmuzda Kırıkkale M.K.E. Kurumu Mühimmat Fabrikasında meydana gelen patlamadan sonra mühimmat dolum atölyesinin Elmadağ’a taşındığı ve bu işlerin burada yapıldığı incelemelerimden görülmüştür.  Mühimmat   dolum  tesisinin Kırıkkale’de  faaliyete  geçirilip geçirilmeyeceğinin ve ne zaman yapılacağının bildirilmesi.

4. Kırıkkale Mühimmat A.Ş. bünyesinde bulunan Tapa Atölyesinin Kayaş’a kaydırılacağı doğru mudur?

5. Kırıkkale Çelborsan A.Ş.’nin teknolojik alanda modernize edilmesi düşünülüyor mu?

6. Kırıkkale Silahsan A.Ş.’de silâh üretimi Karadenize kaydırılmak istenmesi doğru mudur?

                 T.C.

Millî Savunma Bakanlığı 24.7.2000

KAN.KAR : 2000/7023-GK

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Bşk.lığının 23.6.2000 tarihli KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2245-6088/14689 sayılı yazısı.

Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak tarafından verilen, “M.K.E.’ye bağlı bazı fabrikalara ilişkin” 7/2245 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Arz ederim.

                                       Sabahattin Çakmakoğlu

                        Millî Savunma Bakanı

Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak Tarafından Verilen,

7/2245 Sayılı Yazılı Soru Önergesinin Cevabı

1. Türk Silâhlı Kuvvetlerinin top, havan ve ağır silâh ihtiyacını büyük ölçüde karşılayan, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu bağlı ortaklığı Ağır Silâh ve Çelik Sanayii A.Ş.’nin kapatılması sözkonusu değildir.  Ancak, işletmesi  ekonomik  olmadığı  için  halen  dökümhane ve dişli atölyelerinin çalışmaları durdurulmuştur. Çelikhane ise, ekonomik olmamasına rağmen namlu ve mühimmat çelik ihtiyacının başka kaynaklardan temin edilmemesi nedeniyle işletilmektedir. Çelikhanenin modernizasyon yatırımı büyük ölçüde finansman temini gerektirdiğinden, şu anda kurumun finansman sıkıntısı nedeni ile yatırım yapılamamaktadır.

2. Kırıkkale Mühimmatsan A.Ş. İmla İşletmesinde 3 Temmuz 1997 tarihinde meydana gelen patlama sonrasında, meskûn mahal dışında Kırıkkale İli, Yahşihan İlçesi Bedesten Deresi mevkiinde yeni bir imla tesisinin kurulması için fizibilite etüdü hazırlanarak, “Yeni İmla Tesisi” Projesinin 1997 yılı yatırım programına ithali için Devlet Planama Teşkilâtı Müsteşarlığına başvuruda bulunmuşlardır.

Devlet Planlama Teşkilâtı projeye, 1998 yılı yatırım programında yer vermiştir. Bu arada patlama sonrası, patlayan tesisten kalan bazı bina ve birimlerin ilave yatırımlarla işletmeye alınması çalışmaları çok yoğun olarak devam etmiş ve imla işletmesi, Ağustos 1999 tarihinde işletmeye alınarak üretime geçirilmiştir.

1998 ve 1999 yıllarında, yeni imla tesisi ile ilgili olarak aşağıda açıklanan kamulaştırma çalışmaları sürdürülmüştür.

Yen imla tesisi için düşünülen Bedesten Deresi mevkiinde 9 500 dönüm arazinin 456 600 metrekaresinin tapusu, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu adına tescil edilmiş ve tel örgü ile çevrilmiştir. Bakiye arazi ise kamulaştırma kapsamında olup, değer tespiti yapılan 5 983 930 metrekare arazinin kamulaştırma işlemi yapılmıştır. Kalan 3 059 470 metrekare arazinin, değer tespiti yapıldıktan sonra kamulaştırma işlemi yapılabilecektir.

18 Şubat 2000 tarihli Yönetim Kurulu Kararı ile Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü, içinde bulunduğu finansman darboğazı nedeni ile alınan karar doğrultusunda bu proje için hazineden ya da Savunma Sanayii Destekleme Fonundan Hibe Finansman (geri ödemesiz) bulunması halinde projenin gerçekleştirilmesi, aksi takdirde kamulaştırma çalışmaları da dahil olmak üzere projenin durdurulması hususunda karar almıştır. Bu doğrultuda Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğünün 28 Mart 2000 tarihli yazısı ile ilgili merciler nezdinde başvuruda bulunulmuş ise de, Hazine Müsteşarlığının 11 Mayıs 2000 tarihli yazısında, bu aşamada bütçeden herhangi bir kaynak sağlanmasının mümkün görülmediği bildirilmiştir.

3. Barutsan A.Ş.’de sadece uçak bombaları dolum tesisleri ile terkip ambalaj, Elroksan A.Ş.’de 155 mm kargo mühimmatı lap operasyonları için gerekli tesisler nakledilmiş olup, bunun dışındaki mühimmatların dolum terkip ve ambalajı, Mayıs 1999 tarihinden bu yana Mühimmatsan A.Ş.’de devam etmektedir. Ayrıca, Kırıkkale Nitrosan A.Ş. sınırları içinde Mühimmatsan A.Ş.’ye bağlı olarak hartuç atölyesi, 1998 yılının Ocak ayından beri üretime devam etmektedir. Halihazırda bazı üretim kalemleri, Kapsülsan A.Ş.’de yapılmaktadır. Ancak bunların üretimi ile ilgili tezgâh ve teçhizat gelmiş olup, Mühimmatsan A.Ş. bünyesinde yapılan inşaatların bitimi ile bu kalemlerin üretimine de yıl sonuna kadar geçilecektir.

4. Mühimmatsan A.Ş.’ye bağlı Hassas Mekanik İşletmesi (Eski Tapa İşletmesi), halihazırda tapa üretimine devam etmektedir.

Bu işletmede hava mühimmatları, topçu mühimmatları, uçaksavar mühimmatları ve el bombası tapalarının parça ve montaj üretim işlemleri hiçbir kısıntıya tabi tutulmadan devam etmekte olup, bu imkânların daha da geliştirilmesi için tezgâh bağlantıları bile yapılmıştır. Yıl sonu itibariyle havan tapaları konusunda, nitelik ve nicelik açısından daha iyi noktalara gelineceği değerlendirilmektedir.

Tapa üretim konusu; Türk Savunma Sanayiinin en hassas konularından biri olup, büyük miktarda yurt dışından alınmaktadır. Çeşitli uçak bombaları, roket tapaları, elektronik yaklaşım ve zaman ayarlı tapalar ithal edilerek ihtiyaç karşılanmaktadır. Mühimmatsan A.Ş.’nin ürettiği kalemlerin dışında olan özel yapılanma ve yatırım gerektiren bu konuda ülkemizin kabileyitinin artırılması için sürekli hareket yeteneği olan bir kuruluşa ihtiyaç duyulduğundan, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun öncülüğünde Tapasan A.Ş.’nin kuruluş çalışmaları başlatılmıştır. Bu kuruluş, Mühimmatsan A.Ş.’nin işini azaltmayacak, aksine çoğaltacak ve tamamlayıcı bir unsur olacaktır. Mühimmatsan A.Ş.’nin tapa üretimi artarak ve geliştirilerek devam edecektir.

5. Makine ve Kimya Endüstrisi Genel Müdürlüğünün bağlı ortaklığı Çelbor Çelik Çekme Boru Sanayi ve Ticaret A.Ş., ülkemizdeki tek dikişsiz çelik çekme boru işletmesi olup, teknoloji yatırımının eski ve hatalı olması nedeniyle hakettiği pazar payını elde edememektedir.

Çelbor A.Ş.’nin modernizasyon yerine, yeni bir yatırım ihtiyacı bulunmaktadır. Bu konuda da, bir rehabilitasyon raporu hazırlanmıştır. Ancak, kurumun yatırım önceliğinin, Türk Silâhlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olması ve halen toplam 500 milyon Amerikan Doları  mertebesinde   yüklü   yatırım   programı   nedeniyle,  kısa   vadede    Çelbor  A.Ş.’ nin modernizasyonu şu anki finansman darboğazımız nedeni ile mümkün görülmemektedir.

6. Diğer taraftan, ülkemizdeki sivil ve askerî tabanca ihtiyaçlarının karşılanması için 1993 yılında Karadenizli silâh yapımcılarının, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerde, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) koordinasyonunda ve Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu sorumluluğunda altı tip tabanca üretilmesi düşünülmüş ve bu konuları içeren protokol, Makine Kimya Endüstrisi Kurumu ile KOSGEB arasında imzalanmıştır. Bu konuda, Doğu Karadeniz Bölgesi, pilot bölge olarak seçilmiştir. Altı tip tabancadan birinin üretimi Kırıkkaleli sanayicilere sunulmuş, ancak, olumlu yanıt alınmamıştır.

Bilgilerinize sunarım.

                                       Sabahattin Çakmakoğlu

                        Millî Savunma Bakanı

83. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Ermenek Orman İşletmesi Müdürlüğünde yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (7/2247)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Orman Bakanı Sayın Nami Çağan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.    16.6.2000

                                        Zeki Ünal

                                          Karaman

İsmi bizde mahfuz olan bir vatandaşın verdiği bir şikâyet dilekçesindeki bilgilere göre;

Ankara Orman Bölge Müdürlüğünden 800-1000 personelin, Konya Orman Bölge Müdürlüğünden toplam personelin % 80’inin odun ihtiyaçlarının Ermenek Orman İşletmesi Müdürlüğünden karşılandığı, ancak Ermenek’ten alınan bu odunların hiçbir şekilde ilgili kişilere verilmediği, bir ekip tarafından, Konya, Kayseri, Niğde, Aksaray, Kırşehir ve Nevşehir gibi illerde pazarlanarak satıldığı, ayrıca, Toroslardaki sedir ormanlarının enkaz ve bozuk orman adı altında 1-1,5 m uzunluklarda kesilerek, keresticilere ve doğramacılara aynı ekip tarafından personel odunu olarak düşük fiyatlarla satıldığı, nakliyecilik yapan kamyonların gerektiği biçimde denetim ve tartılarının yapılmadığı, bu şekilde akılalmaz yolsuzlukların yapıldığı belirtilerek, bütün bunları yapan ekibin, Ermenek Orman İşletme Müdürlüğünden Bakanlığa kadar uzayan bir yapı içinde geliştiği iddia edilmektedir.

Sorularım şunlardır :

1. Bu iddialar doğru mudur? Doğru değil ise bu durum bir müfettiş raporu ile tevsik edilmiş midir?

2. Ankara Orman Bölge Müdürlüğü personelinin odun ihtiyacının Ermenek Orman İşletmesinden karşılanması doğru mudur? Doğru ise; bu ihtiyaç niçin Eskişehir veya Bolu’dan temin edilmemiştir?

3. Bu tür usulsüzlüklerin önlenmesi için orman personeline, odun yerine onun nakdî değerinin ödenmesi konusunda Bakanlığınızın bir çalışması olacak mıdır?

                 T.C.

             Orman Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı

Koordinasyon ve Mevzuat Dairesi Başkanlığı                11.7.2000

Sayı : KM.1.SOR/642-2242

Konu : Sn. Zeki Ünal’ın yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : TBMM’nin 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2247-6090/14691 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın “Ermenek Orman İşletmesi Müdürlüğünde yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin” 7/2247 esas sayılı yazılı soru önergesinde belirtilen iddialarla ilgili olarak Orman Genel Müdürlüğümüz müfettişlerince incelemeler sürdürülmekte olup, inceleme sonuçlandıktan sonra ayrıca bilgi verilecektir.

Arz ederim.

                        Prof. Dr. Nami Çağan

                                 Orman Bakanı

84. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, bakanlıkça tavsiye edilen kitaplara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2248)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletinizi saygı ile arz ederim.                15.6.2000

                             Tevhit Karakaya

                                          Erzincan

1. Bakanlık görevine başladığınız tarihten bugüne kadar kaç kitap tavsiyesi kararı çıktı? Tarafınızdan tavsiye edilen kitapların kurumlarına ve yayınevlerine göre miktarı nedir?

2. Bir kitabın tavsiye edilmesi için Bakanlığınıza müracaat eden bir yayınevi ya da yazarına kaç liraya mal olmaktadır? Bu tür tavsiye kararlarından kaç lira gelir elde edildi? Nerelerde kullanıldı?

3.  Yine Bakanlığınız süresince önceki dönemlerde tavsiye edilen kitaplardan kaçı hakkında tavsiye kararının kaldırılması için emir verdiniz?

4. Tavsiyesi kaldırılan kitapların yayınevi, yazar ve konu itibarı ile miktarı nedir? Sizi bu tür bir karar vermeye götüren sebep nedir?

5. Çağdaş dünyada kitap en önemli ve medenî bir ihtiyaç olduğuna göre, kitabın yeni kuşaklara sevdirilmesi için ne gibi tedbirler düşünüyorsunuz?

6. Kitap tavsiyesini düzenleyen mevzuat kaç yıllıktır? Böyle bir düzenlemeyi çağdaşlaştırmak için bir çalışmanız var mı? Nedir?

7. Kitap tavsiyesi ile ilgili Bakanlığınızda kaç görevli uzman çalışmaktadır? Sözkonusu uzmanlar rapor hazırlamak üzere, haftalık, aylık ve yıllık kaç sayfa kitap okumaktadırlar?

8. Kitap  tavsiyesinde görevli Bakanlık personeli olmayan kaç uzman çalıştırmaktasınız?

                 T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı                21.7.2000

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1981

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 23.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6145-7/2248-6091/14692 sayılı yazısı.

Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya’nın, “Bakanlıkça tavsiye edilen kitaplara ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Millî Eğitim Bakanı olarak göreve başladığım 12.1.1999 tarihinden 3.7.2000 tarihine kadar toplam  918  eser eğitim-öğretim  açısından  uygun bulunmuştur. Uygunluk kararı alan  kitapların yayın evlerine/yazarlarına göre listesi ekte sunulmuştur. (EK-1)

2. Bakanlığımıza tavsiye için müracaat eden yayınevi ya da yazar, Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Araçları İnceleme Yönetmeliği hükümlerine göre forma başına B5 ebadında 11 448 000 lira, A4 ebadında 17 712 000 lira, yabancı dilde olan eserler için 2 katı ücret ödemektedir. Yasal kesintiler çıkarıldıktan sonra kalan ücretin % 65’i uzmanlara verilmektedir.

3. Bakanlık görevine başladığım tarihten 3.7.2000 tarihine kadar, 39 eser olmak üzere toplam 115 kitabın tavsiye kararı kaldırılmıştır. Adıgeçen kitapların uygunluk kararları; muhtevalarının 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununda belirtilen genel amaç ve temel ilkelere aykırı olmaları nedeniyle kaldırılmıştır.

4. Tavsiyesi kaldırılan kitapların yayınevi, yazar ve konuları itibariyle sayısı ekte sunulmuştur. (Ek-2)

5. Bakanlığımız, kitapların yeni kuşaklara sevdirilmesi amacıyla görsel ve eğitsel tasarımlarına daha çok önem vermektedir. Ayrıca, öğrencilerin, kitap ve benzeri bilgi kaynakları ile diğer eğitim araçlarına daha kolay ulaşmasına olanak sağlayacak, Kütüphaneler Yönetmeliği hazırlamış olup, kurul gündemine alınmıştır.

6. Kitapların tavsiyesini düzenleyen ve uygulamada bulunan, Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Araçları İnceleme Yönetmeliği 1 Temmuz 1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

7. Kitapların tavsiyesi ile ilgili, Bakanlığımızda 250 personel çalışmaktadır. Uzmanlar 1 formalık eğitim aracını Yönetmelik hükümlerine göre en fazla 4 saat içerisinde incelemek zorundadırlar.

8. Kitapları inceleme ve değerlendirme ile ilgili iş ve işlemlerde, üniversite personeli hariç Bakanlık dışından hiçbir uzman görev almamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Metin Bostancıoğlu

                        Millî Eğitim Bakanı

 

 

 

85. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Dumlupınar Üniversitesi Bilecik İktisadî ve Ticarî Bilimler Fakültesi ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2249)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

                                Mustafa Geçer

                                              Hatay

Sorular :

1. Dumlupınar Üniversitesi, Bilecik İktisadî ve Ticarî Bilimler Fakültesinde araştırma görevlisi olarak kaç kişi görev yapmaktadır?

2. Bu araştırma görevlilerinden kaç tanesi maaşını alamadığı için kaçar gibi bu görevinden ayrılmıştır?

3. Adıgeçen bu okulda makbuzsuz para toplandığı duyumları vardır. Bu yasal mı?

4. Bu okulda öğrenim görmekte olan 128 öğrencinin raporu olduğu halde, raporları kabul edilmemektedir. Yoksa bu öğrenciler dolaylı yollardan okuldan atılmak mı istenmektedir?

5. Bilecik İktisadî ve Ticarî Bilimler Fakültesine müfettiş göndermeyi düşünüyor musunuz?

                 T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı                20.7.2000

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1887

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 23.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6145-7/2249-6092/14693 sayılı yazısı.

Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer’in, “Dumlupınar Üniversitesi Bilecik İktisadî ve Ticarî Bilimler Fakültesi ile ilgili bazı iddialara ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Dumlupınar Üniversitesi Bilecik İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesinde, araştırma görevlisi olarak 21 kişi görev yapmaktadır.

2. Maaş alamadığı için görevinden ayrılan araştırma görevlisi bulunmamaktadır.

3. Adıgeçen fakültede, makbuzsuz para toplandığı duyumları yanlıştır. Yasal olmayan hiçbir işin yapılması sözkonusu değildir.

4. Öğrencilerin raporları, 20.1.2000 tarih ve 23939 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, “Dumlupınar Üniversitesi Öğrenci  İşleri ve Sağlık Raporları Yönetmeliği” çerçevesinde işlem görmektedir. Hiçbir öğrenciye, farklı bir uygulama yapılması sözkonusu değildir.

5. Yükseköğretim birimlerinde denetimlerin nasıl yapılacağı yasalarla belirlenmiş olup, tamamında yasalar çerçevesinde gerekli işlem yapılmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Metin Bostancıoğlu

                        Millî Eğitim Bakanı

86. - Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, Adapazarı-İzmit-İstanbul güzergâhındaki üst geçit projelerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2252)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.                              22.6.2000

                                    Osman Pepe

                                            Kocaeli

İzmit içinden geçmekte olan Adapazarı-İzmit-İstanbul güzergâhını oluşturan eski İzmit demiryolu şehir içinden, şehir dışına çıkartılarak çift hat olarak hizmete girmiştir. Hizmete açılan bu demiryolunun üzerinde gerek yaya ve gerekse araçların geçmeleri için üst geçitler yapılmıştır. Fakat şehrin yoğun bir nüfus ve araç trafiği vardır. Bu üst geçitler bazı noktalarda ihtiyaca cevap vermemektedir.

1. Yukarıda izah edildiği üzere sözkonusu demiryolunun üzerindeki yaya ve araç üst geçitleri sizce yeterli midir? Yetersizse yeni üst geçitler yapmayı düşünüyor musunuz?

2. Eğer yeni üst geçitler yapacaksanız bu konuda herhangi bir proje-etüd yapıldı mı? Yapılmadı ise bu yönde herhangi bir araştırma ve çalışmanız var mıdır?

3. Üst geçit yapmayı düşünüyorsanız hangi yıl için ve nerelere planlıyorsunuz?

                 T.C.

         Ulaştırma Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı  5.7.2000

Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21/EA/984-18464

Konu : Kocaeli Milletvekili Sayın Osman Pepe’nin yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 26.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2252-6106/14736 sayılı yazısı.

Kocaeli Milletvekili Sayın Osman Pepe’nin 7/2252-6106 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Prof. Dr. Enis Öksüz

                            Ulaştırma Bakanı

Kocaeli Milletvekili Sayın Osman Pepe’nin 7/2252-6106 Sayılı

Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

İzmit içinden geçmekte olan Adapazarı-İzmit-İstanbul güzergâhını oluşturan eski İzmit demiryolu şehir içinden, şehir dışına çıkartılarak çift hat olarak hizmete girmiştir. Hizmete açılan bu demiryolunun üzerinde gerek yaya ve gerekse araçların geçmeleri için üst geçitler yapılmıştır. Fakat şehrin yoğun bir nüfus ve araç trafiği vardır. Bu üst geçitler bazı noktalarda ihtiyaca cevap vermemektedir.

 

1. Yukarıda izah edildiği üzere sözkonusu demiryolunun üzerindeki yaya ve araç üst geçitleri sizce yeterli midir? Yetersizse yeni üst geçitler yapmayı düşünüyor musunuz?

2. Eğer yeni üst geçitler yapacaksanız bu konuda herhangi bir proje-etüd yapıldı mı? Yapılmadı ise bu yönde herhangi bir araştırma ve çalışmanız var mıdır?

3. Üst geçit yapmayı düşünüyorsanız hangi yıl için ve nerelere planlıyorsunuz?

Cevap :

TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğünün kuruluş kanunu konumundaki “TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü Ana Statüsü”nün Ek 2 nci maddesinde; “Demiryolunun karayolu, köy yolu ve benzeri yollar ile yaptığı kesişmelerde, demiryolu ana yol sayılır. Bu kesişmelerde yapılan yeni yolun bağlı olduğu kurum veya kuruluş alt ve üst geçit yapmak ve diğer emniyet tedbirlerini almakla yükümlüdür. Demiryolu trafiğinin gerektirdiği hallerde sözkonusu yollara ait geçitler ile görüşe engel olan tesisler kime ait olursa olsun kaldırtılır. Demiryolu üstünde seyreden araçların karayolu, köy yolu ve benzeri yollardaki araçlara göre geçiş üstünlüğü vardır.” hükmü yer almaktadır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda; “Karayolu ile demiryolunun aynı seviyede kesiştiği bariyerli ve bariyersiz geçitler” olarak tanımlanan ve karayolunun devamı durumunda olan hemzemin geçitlerde alt ve üst geçit yapılması bariyer ve ışıklı sistem gibi önlemlerin alınması Kanunun 4199 sayılı Kanunla değişik “Kurullar, Kuruluşlar, Komisyonlar Görev ve Yetkileri” başlıklı II nci kısmında yer alan 7-9 ve 10 uncu maddelerindeki düzenlemeden de anlaşılacağı gibi, ilgili karayolunun yapım ve bakımından sorumlu olan Karayolları Genel Müdürlüğü, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı ve belediyelerin görev ve yetkileri içerisindedir.

Bu çerçevede; kesişmelerde alınacak bütün önlemler, yolun bağlı olduğu kurum ve kuruluşlar tarafından alınmaktadır.

87. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Avanos-Kalaba Ziraat Bankasınca çiftçilere verilen  kredilerden sigorta primi kesildiği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2253)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

                           Mehmet Elkatmış

                                          Nevşehir

Ziraat Bankasınca çiftçilere ve besicilere verilen kredilerde, kredi ödenirken “sigorta primi” adı altında bir miktar para kesildiği, ancak çiftçilere ve besicilere bir “sigorta poliçesi” veya sigorta adı ve numarası verilmediği; bu nedenle de çiftçilerimiz ve besicilerimiz uğradıkları zararları tazmin etme imkânı bulamadıklarını ve mağdur olduklarını ifade etmektedir.

Sorular

1. Ziraat Bankası tarafından çiftçilerimize ve besicilerimize kredi verirken sigorta primi adı altında bir kesinti yapılmakta mıdır?

2. Şayet böyle bir sigorta primi kesilmekte ise sigorta işlemi yapılmakta mıdır? Sigorta işlemi yapılmakta ise niçin kredi alanlara sigorta poliçesi veya sigorta adı ve numarası verilmemektedir?

3. Bu konu Avanos’un Kalaba Ziraat Bankasında cereyan etmektedir. Şayet sigorta primi kesilmesi usulsüzse bu konuda bir soruşturma yapmayı düşünüyor musunuz?

 

                 T.C.

              Devlet Bakanlığı 25.7.2000

Sayı : B.02.0.004 (16) 2791

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 26.6.2000 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2253-6107/14737 sayılı yazınız.

b) 24.7.2000 tarihli ve TZB.0.06.00.00-10/GENEL : 140927, ÖZEL : 317 sayılı yazı.

Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızca da kendileri adına koordinatörlüğümde cevaplandırılması tensip olunan 7/2253-6107 sayılı yazılı soru önergesi konusundaki ilgi (a) yazınız üzerine Bakanlığım ilgili kuruluşu T.C. Ziraat Bankası Genel Müdürlüğünden alınan ilgi (b) yazının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Bilgilerine arz ederim.

                                     Recep Önal

                                 Devlet Bakanı

                 T.C.

Ziraat Bankası

               Genel Müdürlüğü                24.7.2000

Sayı : TZB.0.06.00.00-10/317

Konu : Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’a ait soru önergesi

T.C.

Devlet Bakanlığı

(Sayın Recep Önal)

İlgi : Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 29.6.2000 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-282-3/3168 sayılı yazısı.

Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış tarafından verilen soru önergesine ilişkin yazı incelenmiştir.

1. Bankamızca uygulanmakta olan mevzuata göre;

- Açılan krediler dolayısıyla inanca olarak alınan ve sigorta yapılması gerekli görülen taşınır ve taşınmaz mallar,

- Kredi ile edindirilen taşınır ve taşınmaz mallar, hayvanlar ve krediye konu ürünlerden sigorta yapılması gerekli görülenler,

Prim ve masrafı borçluya ait olmak üzere bankamız dain ve mürtehin sıfatıyla sigorta şirketine sigorta yaptırılmaktadır. Prim masrafı borçludan alınmak veya hesabına borç yazılmak suretiyle kredinin vadesinde krediyle birlikte tahsil edilmektedir.

2. Grup hayat sigortasında; sigorta poliçesinin birden fazla üretici için grup olarak düzenlenmesi nedeniyle sigorta poliçesinin bir kopyası üreticilere verilememektedir. Ancak, diğer sigortalarda poliçeler münferiden düzenlendiğinden poliçenin bir kopyası üreticilere verilmektedir.

3. Konu ile ilgili olarak Avanos/Kalaba şubemizle yapılan yazışma neticesinde; şubemizce grup hayat sigortası yapılan üreticilere ayrı ayrı poliçe verilmesinin mümkün olmadığı, ancak diğer sigortalarla ilgili olarak istenilmesi halinde ise poliçe suretinin münferiden verildiği ve bu güne kadar hiçbir üreticiyle bir sorunları olmadığı belirtilmektedir.

Bilgilerinizi ve gereğini müsaadelerinize arz ederiz.

Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası

          Mahmut Haboğlu        Ahmet Olgun

Genel Müdür Yardımcısı Yönetim Kurulu Üyesi

                        Genel Müdür Yardımcısı

88. - Nevşehir Milletvekili Mehmet  Elkatmış’ın, Ankara’da serbest bölge kurulup kurulmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay’ın cevabı (7/2255)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.        

                           Mehmet Elkatmış

                                          Nevşehir

Ülkemizin 19 değişik bölgesinde kurulan “Serbest Bölgelerin” ekonomiye katkıları kuşkusuz çok fazladır. Ancak son yıllarda sanayileşme yönünden büyük bir gelişme gösteren ve başkent olan Ankara’da “serbest bölgenin” olmaması büyük bir eksikliktir.

Sorular

1. Ankara’da “serbest bölge” kurulması için bir çalışma var mı? Şayet yoksa Ankara’da “serbest bölge” kurmayı düşünüyor musunuz?

2. “Serbest bölge” kurulmasındaki gözönünde bulundurulan kriterler nelerdir?

                 T.C.

     Başbakanlık

Dış Ticaret Müsteşarlığı

             Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü                18.7.2000

Sayı : B.02.1.DTM.0.06.03.00/44146-2021

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliğine

İlgi : 26.6.2000 tarih ve 14739 sayılı yazıları.

İlgide kayıtlı yazıları ekinde yer alan, Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın Başkanlıklarına muhatap Ankara’da Serbest Bölge Kurulmasına ilişkin 21.6.2000 tarih ve 1868 yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Malûmları olduğu üzere, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 1985 yılında yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar, ülkemizde 17 adet serbest bölge ticarî faaliyete geçmiş bulunmaktadır. Bunların dışında Bakanlar Kurulu Kararı ile yer ve sınırları belirlenen ancak faaliyete geçmemiş 8 ve kurulması için Protokol imzalanmış 1 bölge ile birlikte bu sayı 26’ya ulaşmış durumdadır.

Ancak, birkaç tanesi dışında, bölgelerimizin tam kapasite ile çalıştığını ve tam doluluğa ulaştığını bugün itibariyle söyleyebilmek güçtür. Bu durum karşısında izlenen politikamız ise, bu aşamada yeni serbest bölge kurulmasından ziyade mevcut serbest bölgelerin planlanan şekilde ve tam kapasiteyle çalışmasını temin etmek olarak belirlenmiştir.

Diğer taraftan, Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği sürecinde serbest bölgeler mevzuatı açısından ilk aşamada bir uyum problemi yaşanmamış olmasına rağmen, toplam 28 adet serbest bölgesi bulunan ve özellik arz eden Maderia gibi bazı bölgeler dışında halen 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ve Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliği ile sağlananlardan çok daha sınırlı teşvik ve avantajların sağlandığı Avrupa Birliğine tam üyeliğimizin gerçekleşmesi durumunda, serbest bölgelerimizin sağladığı teşvik ve avantajların da, belli bir geçiş süreci içinde Avrupa Birliği normlarına uygun hale getirilmesinin gündeme geleceği açıktır.

Bir diğer husus ise, serbest bölgelerin kuruluş ve işletilme şekillerinin zaman içinde gösterdiği değişimdir. Başlangıçtaki uygulama; Türkiye’de serbest bölge olgusunun yerleşebilmesine imkân sağlamak  açısından, bölgenin hazineye ait arazi üzerinde kurulması, altyapısının devlet tarafından yapılması ve kamunun da ortaklığı ile kurulan bir anonim şirket tarafından işletilmesidir. Daha sonra, devlet arazisi üzerinde tüm alt ve üstyapılara ilişkin yatırımların özel sektör tarafından üstlenildiği ve yine tüm masrafların Bakanlar Kurulu Kararı ile bölgeyi kurup işletme yetkisi verilen bir anonim şirket tarafından karşılandığı modele geçilmiştir.

Şu anda uygulanmakta olan model ise, serbest bölgenin tamamen özel sektöre ait arazi üzerinde kurulması ve alt yapılarının da aynı şirket tarafından karşılanarak, kurulup-işletilmesi şeklinde olmaktadır. Bu durumda, oldukça yüklü bir malî portresi olan serbest bölge yatırım harcamalarını gerçekleştirebilecek güçlü bir finansal yapıya sahip firma veya müteşebbis heyetin bulunması gerekmektedir.

Bu bağlamda, ülkemizdeki bütçe olanakları ve yatırım öncelikleri gözönüne alındığında, bütçeden herhangi bir tahsis sözkonusu olamayacağından, uygun bulunması halinde kurulacak serbest bölgenin tüm altyapı ve gerekli üstyapı yatırımlarının tamamen sözkonusu bölgeyi kurup işletecek anonim şirket tarafından üstlenilmesi iktiza etmektedir. Buna karşılık, yapılan yatırımın amortismanı ve kârlı hale gelmesi ise uzun bir süreç içinde gerçekleşmektedir.

Ayrıca, yasal prosedür tamamlandıktan sonra faaliyete geçen her serbest bölgede bazı sorunlarla karşılaşılmaktadır. Örneğin, yeni bir serbest bölgede oluşturulması gereken serbest bölge müdürlüğü, gümrük müdürlüğü, gümrük muhafaza müdürlüğü ve emniyet biriminde görev yapacak yeni ve bu konuda yetişmiş personele ihtiyaç duyulmakta olup, yetişmiş eleman ihtiyacı özellikle serbest bölge müdürlükleri için süreklilik arz etmektedir. Personel yetersizliği dolayısıyla sözkonusu kamu birimlerinde yeterli eğitim ve tecrübeden yoksun kişilerin görevlendirilmesi ise uygulamada yanlışlık ve aksaklıklara yol açabilmektedir. Avrupa Birliği kurallarına uyum çerçevesinde gümrük kapılarının mümkün olduğunca aza indirilmeye çalışıldığı bu dönemde, kurulacak her serbest bölge, yeni bir gümrük kapısının açılmasına da sebep teşkil etmektedir.

Yeni bir serbest bölge kurulmasına ilişkin Dış Ticaret Müsteşarlığına intikal eden taleplerin değerlendirmeye alınabilmesi için bazı kriterlere uygun olmaları gerekmektedir. Bu kriterlere göre; serbest bölge kurulması talep edilen o yöre ve havalisinin mevcut ekonomik yapısı ve dış ticaret hacmi dikkate alınarak, serbest bölgenin yatırım, istihdam, üretim, yabancı sermaye ve teknoloji girişi ve  dış  ticaret açısından bölge ve ülke ekonomisine beklenen getirileri, faaliyet konuları, hedeflediği sektörler ve bu sektörlere katkıları, hedef pazarlar, rekabet ortamı, oldukça yüklü bir malî portesi olan serbest bölge yatırım harcamalarının kim tarafından hangi kaynaktan karşılanacağı, yatırımın ne kadar sürede tamamlanabileceği, serbest bölge kurulması düşünülen alanın üzerinde herhangi bir ihtilâf bulunup bulunmadığı, bu alanın serbest bölge kurulabilmesi için gerekli fizikî koşulları taşıyıp taşımadığı, ulaşım yollarına olan yakınlığı ve bağlantıları dikkate alınmaktadır.

Dış Ticaret Müsteşarlığı, serbest bölge kurulmasına ilişkin intikal ettirilen talepleri anılan kriterler doğrultusunda inceleyerek uygun gördükten sonra sınır ve yetki kararnamelerini sevk ederek yukarıda bahsedilen vecibelerini yerine getirmekle yükümlü olup, arazi temini, alt ve üstyapı inşası dışında, bölgenin tanıtılması ve yatırımcıların çekilmesi de bölge kurucu ve işleticisi şirketin sorumluluğundadır.

Ne var ki, serbest bölge kuruluş taleplerinde yukarıda belirtilen hususlar tamamen göz ardı edilmekte ve serbest bölge kurulmasına yönelik finansmanın devlet tarafından karşılanacağı zannının var olduğu gözlenmektedir. Bunun da ötesinde, serbest bölgelerin kuruluş aşamasında ısrarlı ve istekli bir tutum içerisinde bulunan talep sahiplerinin bölge kurulduktan sonra genellikle aynı istekliliği sürdürmedikleri ve istekleri doğrultusunda yatırıma yönelmedikleri gözlemlenmiştir.

Nitekim, 12 tanesi son beş yıl içinde kurulmuş bulunan 17 faal serbest bölgemizden, ilk kurulan birkaçı hariç, geriye kalan hiçbiri halen tam doluluk ve verimliliğe ulaşamamıştır.

Bu çerçevede; Ankara Sanayi Odası, Ankara Ticaret Odası, Tepe İnşaat, Siteler Sanayici ve İşadamları Derneği, Elmadağ Belediye Başkanlığı, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Ankara Valiliği ve S.S. Sanayici ve İşadamları Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi Ankara’da bir serbest bölge kurulması talebinde bulunmuşlardır. Ancak, sözü edilen kurum ve kuruluşlarının anılan talepleriyle ilgili olarak sunmuş oldukları yukarıda belirtilen bilgileri içeren sağlıklı bir fizibilite etüdü bulunmamaktadır.

Bu kurum ve kuruluşların tamamı sözkonusu serbest bölgenin kurulup işletilmesiyle kendilerinin görevlendirilmelerini arzulamaktadırlar.

Diğer taraftan, 5.6.2000 tarihinde Dış Ticaret Müsteşarlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürünün katıldığı Ankara Sanayi Odasında yapılan bir toplantıda; ilgililere serbest bölge kurulmasına ilişkin tüm bilgiler verilmiş, bunun yanısıra 8 farklı kuruluşun taleplerinin ayrı ayrı değerlendirilmesinin mümkün olamayacağı ve eğer gerçekten Ankara’nın bir serbest bölgeye ihtiyacı var ise, bu kuruluşların birlikteliğinin sağlanarak, sözkonusu ihtiyacının gerekliliğini ortaya koyan, tüm ekonomik ve ticarî verileri içeren, ayrıca serbest bölgenin kurulacağı yer etüdünün de yapıldığı fizibilitenin Dış Ticaret Müsteşarlığına sunulması gerektiği kendilerine bildirilmiştir.

Bu bağlamda, adıgeçen kurum ve kuruluşların biraraya gelerek oluşturacakları bir müteşebbis heyet tarafından, zaten kendilerine aktarılmış olan yukarıdaki bilgilerin ışığında hazırlıklarını tamamlayıp, Dış Ticaret Müsteşarlığına müracaatları halinde, taleplerinin değerlendirmeye alınması mümkün olabilecektir.

Bilgilerine arz ederim.

                        Prof. Dr. Tunca Toskay

                                 Devlet Bakanı

89. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, doğal afetlerden zarar gören çiftçilerle ilgili yayınlanan genelgeye ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2256)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

                           Mehmet Elkatmış

                                          Nevşehir

Ülkemizin değişik bölgelerinde çiftçilerimiz dolu, sel, soğuk algınlığı ve kuraklıktan dolayı ciddî  zararlar görmüşlerdir. Bu zararların kısmen de olsa giderilmesi için Bakanlığınızca 2.4.2000 gün ve ÇAND-A-95-590 sayılı genelge yayımlanmıştır. Bu genelgeye göre özetle “tabiî afetlerden zarar görenler kiracı iseler, gayrimenkul maliki ile noterden tasdikli kira sözleşmesini ibraz etmelidirler” hükmünü amirdir.

Halbuki kırsal kesimde özellikle bu konuda insanların yazılı bir kira akdî yapma alışkanlıkları yoktur. Çoğu kere bir gayrimenkulü sözle bir başkası ekip dikmektedir. Bakanlığınızın genelgesi uygulandığı takdirde zarara uğrayan hiçbir çiftçinin genelgenizden faydalanması mümkün değildir.

Soru :

Mezkûr genelgenin ülke gerçeklerine uygun olarak değiştirilmesini düşünüyor musunuz?

                T. C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

        Araştırma Planlama ve Koordinasyon                10.7.2000

             Kurulu Başkanlığı

Sayı : KDD-SÖ-1.01/2243

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 26.6.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2256-6110/14740 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazı ekinde gönderilen Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’a ait 7/2256-6110 esas nolu yazılı soru önergesine ilişkin bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp

                        Tarım ve Köyişleri Bakanı

Yazılı Soru Önergesi

Önerge Sahibi : Mehmet Elkatmış Nevşehir Milletvekili

Esas No. :7/2256-6110

Soru :Ülkemizin değişik bölgelerinde çiftçilerimiz dolu, sel, soğuk algınlığı ve kuraklıktan dolayı ciddî  zararlar görmüşlerdir. Bu zararların kısmen de olsa giderilmesi için Bakanlığınızca 2.4.2000 gün ve ÇAND-A-95-590 sayılı genelge yayımlanmıştır. Bu genelgeye göre özetle “tabiî afetlerden zarar görenler kiracı iseler, gayrimenkul maliki ile noterden tasdikli kira sözleşmesini ibraz etmelidirler” hükmünü amirdir.

Halbuki kırsal kesimde özellikle bu konuda insanların yazılı bir kira akdî yapma alışkanlıkları yoktur. Çoğu kere bir gayrimenkulü sözle bir başkası ekip dikmektedir. Bakanlığınızın genelgesi uygulandığı takdirde zarara uğrayan hiçbir çiftçinin genelgenizden faydalanması mümkün değildir.

Mezkûr genelgenin ülke gerçeklerine uygun olarak değiştirilmesini düşünüyor musunuz?

Cevap :5254 sayılı Kanun çerçevesinde tabiî afetlerden zarar gören çiftçilere, zarar gören alanları için 1 yıl vadeli tohumluk yardımı ile borç tecili yapılabilmektedir. Tabiî afetler nedeniyle mağdur olan çiftçilere yapılan yardımlar, sahip oldukları arazi miktarı esas alınarak yapılmaktadır. Ekilecek arazisi olmadığı için kiracılık, ortakçılık ve yarıcılık usulleri ile tarımsal faaliyette bulunmaları nedeniyle uygulamadan dolayı mağdur olmaları yanında bir grup çiftçiye ise mükerrer tohum tahsisi yapılabilmekteydi.

Bu çerçevede ortakçılık, kiracılık ve yarıcılık gibi usullerle tarımsal faaliyette bulunan çiftçilerin afet sonrası daha fazla mağduriyetinin önlenmesi amacıyla, 5254 sayılı kanunun uygulama esaslarını belirleyen genelgemize 1997 yılında ortakçılık, kiracılık ve yarıcılık gibi usullerle tarımsal faaliyete tahsis edilen arazilerde üretim yapan şahıslar, bu arazilerin herhangi bir afete maruz kalması halinde bu gibi yerler için noter onaylı sözleşme bulunması, bu durumdaki araziler için hem arazi sahibine hem de araziyi kullanan şahsa mükerrer olarak tohumluk yardımı yapılmayacağını belirten bir madde konmuştur.

Ancak ülkemizin her bölgesinde noter uygulamalarının yaygın olmaması nedeniyle bakanlığımıza intikal eden şikâyetler üzerine; söz konusu maddede yer alan ortakçılık, yarıcılık ve kiracılık usulleri ile çiftçilik yapanlara ilişkin olarak istenen noter sözleşmesi uygulaması yanında il ve ilçe müdürlüklerimizin harici evrak zimmet defterine kayıt edilmiş ortakçılık, yarıcılık veya kiracılık sözleşmelerinin de kabul edilmesi konusu ilâve edilmiş ve 21.6.2000 tarihinde tüm valiliklere bildirilmiştir.

90.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, MKEK’nun Millî Savunma Bakanlığına bağlanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/2257)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.                              21.6.2000

                              Kemal Albayrak

                                         Kırıkkale

1. 17 Haziran 2000 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan Makine Kimya Endüstrisi Kurumunun Sanayii ve Ticaret Bakanlığından alınarak Millî Savunma Bakanlığına bağlanmasındaki gerekçe nedir?

                T. C.

Millî Savunma Bakanlığı

Kan. Kar.: 2000/7024-GK                20.7.2000

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :(a) TBMM Başkanlığının 26.6.2000 tarihli ve KAN. KAR. MD. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2257-612/14742 sayılı yazısı.

(b) Başbakanlığın 29.6.2000 tarihli ve B.02.0.KKG.0.12/106-282-7/3170 sayılı yazısı.

Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak tarafından Sayın Başbakana tevcih edilen verilen ve ilgi (a) üzerine ilgi (b) ekinde gönderilerek Millî Savunma Bakanı tarafından cevaplandırılması tensip edilen 7/2257 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı Ek’te sunulmuştur.

Arz ederim.

                                       Sabahattin Çakmakoğlu

                        Millî Savunma Bakanı

Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak Tarafından Verilen 7/2257

Sayılı Yazılı Soru Önergesinin Cevabı

1. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu, Türk Silahlı Kuvvetleri harp silah ve mühimmat ihtiyacını karşılayan, Türkiye’nin en büyük savunma sanayi kuruluşudur. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren “Askerî Fabrikalar Umum Müdürlüğü” adı altında ve Millî Savunma Bakanlığına bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren Kurum, 1950 yılında çıkartılan 5591 sayılı Kanun ile Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu adı altında, Sanayii ve Ticaret Bakanlığına bağlı, sermayesinin tamamı Devlete ait olan bir Kamu İktisadî Teşebbüsü (KİT) statüsüne alınmıştır.

1984 yılında yürürlüğe konulan 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye dayalı olarak tan-zim edilmiş Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Ana Statüsü çerçevesinde, 1989 yılına kadar KİTstatüsünde tek genel müdürlük olarak faaliyet göstermiş olan kurum, bu tarihten itibaren “Bağlı Ortaklıklar (Anonim Şirket)” statüsüne döndürülmüştür. Halihazırda Ankara’daki Genel Müdürlüğe bağlı iki bölge müdürlüğü ve 12 anonim şirketten oluşan, tamamen savunma sanayii alanında faaliyet gösteren bir kurumdur.

2. Savunma sanayii, çağın en ileri teknolojilerini kullanan, araştırma ve geliştirme faaliyetleri gerektiren, nitelikli personel ve yüksek kalitenin zorunlu olduğu, çok hızlı bir değişimin yaşandığı dinamik bir sektördür.

Türkiye Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen “Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Araştırma Projesi” kapsamında Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun etüdü yapılarak, bu Kurumun, Millî Savunma Bakanlığı ile ilgilendirilmesinin uygun olacağı önerisinde bulunulmuştur.

3. 1325 sayılı Millî Savunma Bakanlığı Görev ve Teşkilâtı Hakkında Kanunun 2 nci maddesi gereğince, Genelkurmay Başkanlığınca kendisine bildirilen ilke öncelik ve ana programlara göre silah, araç, gereç ve her çeşit lojistik ihtiyaç maddelerinin tedariki ve harp sanayii hizmetlerinin yürütülmesi görevi Millî Savunma Bakanlığına verilmiştir.

Bu görev; Kara Kuvvetleri Komutanlığı nezdinde işletilen Ordudonatım Ana Tamir Fabrikaları ile harp sanayiine yönelik mal üretimi de yapılan çeşitli sınıf depo komutanlıkları, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından işletilen tersaneler ve Hava Kuvvetleri Komutanlığına bağlı Hava İkmal Bakım Merkezleri aracılığıyla doğrudan yerine getirmektedir.

Diğer yandan, 3238 sayılı Kanunla kurulan Savunma Sanayii Müsteşarlığı; savunma sanayii alanında gerekli koordinasyon ve planlamanın yapılması, modern savunma sanayiinin geliştirilmesi, desteklenmesi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyonunun sağlanması görevini, Savunma Sanayii İcra Komitesince belirlenen esaslar çerçevesinde yerine getiren ve Millî Savunma Bakanlığına bağlı bir kamu kuruluşu olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.

Ayrıca, 3388 sayılı Kanunla kurulan Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı da, millî harp sanayiimizin geliştirilmesi, yeni harp sanayii dallarının kurulması, harp silah, araç ve gereçlerinin satın alınması suretiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin savaş gücünün arttırılmasına katkıda bulunmak üzere Millî Savunma Bakanının başkanlığında “Mütevelli Heyet” vasıtasıyla faaliyetlerini yürütmektedir.

Bunların dışında savunma sanayii alanında faaliyet gösterip, Millî Savunma Bakanlığına bağlı olmayan tek kamu kuruluşu Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumudur.

4. Millî Savunma Bakanlığınca savunma sanayiinin yeniden yapılandırılması, savunma sanayii alanındaki dağınıklığın giderilmesi ve savunma sanayii faaliyetlerinin tek elde yönetilmesi çalışmaları halen sürdürülmektedir. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun, Millî Savunma Bakanlığı ile ilgilendirilmesi halinde, savunma sanayii alanındaki tüm kamu kuruluşları tek elde toplanarak, karşılıklı işbirliği ve koordinasyon sağlanmak suretiyle etkin bir yönetim ve denetim mekanizması kurulmuş olacak, bürokratik işlemler azaltılacak ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının daha süratle temini mümkün olabilecek, kurumlar arasında araştırma geliştirme ve teknik bilgi birikimlerinden azamî derecede istifade edilebilmesi kolaylaşacak, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun içinde bulunduğu finans sorunlarının Savunma Sanayii Müsteşarlığı fonundan istifade ile çözümlenmesi kolaylaştırılmış olacaktır. Bunun sonucu olarak da, Kurumun dış pazarlara süratle açılması ve elde edilen kaynaklarla modernizasyonu tamamlanabilecektir.

5. Nitekim, dünyada bir çok ülkeye savunma sanayii ürünleri ihraç eden ve savunma sanayii sektöründe kendi alanlarında tanınmış olan GIAT/FRANSA ve IMI/İSRAİL gibi firmalar, ülkelerinin savunma bakanlıklarına bağlı bulunmaktadır.

6. Belirtilen mülahazalar doğrultusunda Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ilgili kuruluşu durumunda olan Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin verdiği yetki çerçevesinde Millî Savunma Bakanlığı ile ilgilendirilmesi uygun bulunmuştur.

Bilgilerinize sunarım.

                                       Sabahattin Çakmakoğlu

                        Millî Savunma Bakanı

91. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, memurluk sınavını kazananlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/2258)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Ş. Sina Gürel tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletinizi saygı ile arz ederim.                20.6.2000

                             Tevhit Karakaya

                                          Erzincan

1. Devlet memurluğu sınavına katılıp yazılı sınavı kazananlardan kaç kişi işe yerleştirildi?

2. İşe yerleştirilen kişilerin illere, tahsillerine ve yerleştikleri kuruma göre miktarı nedir?

3. Söz konusu sınavı kazanıp sırada kaç kişi beklemektedir? Sırada bekleyen kişiler için nasıl bir işlem yapmayı düşünü-yorsunuz?

4. Uygulamaya koyduğunuz bu sınavla vatandaşın gözünde Devletin güvenirliliğinin yiti-rildiğini düşünüyor musunuz?

5. İşsizlerin sırtından kazandığınız yaklaşık 14 trilyonu vatandaşın lehinde kullanmayı düşünüyor musunuz?Nasıl?

6. Sınav sonunda kazanan ve işe yerleştirilecek adayların işleminde manuel yöntemin tercih edilmesinin özel bir sebebi var mıdır?

7. Devlet Personel Başkanlığında idarî kadrolara atanan görevliler kimlerdir? Atamalarında hangi kıstaslar kullanılmıştır?

                T. C.

              Devlet Bakanlığı 20.7.2000

                 Sayı :B.02.0.007/1940

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının, 30.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2258-6127/14762 sayılı yazısı.

Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya’nın, Bakanlığıma tevcih ettiği, 7/2258-6127 Esas No’lu yazılı soru önergesi, cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

                        Prof. Dr. Şükrü S. Gürel

                                 Devlet Bakanı

Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya’nın Soru Önergesine İlişkin Bilgiler

Soru 1. Devlet memurluğu sınavına katılıp yazılı sınavı kazananlardan kaç kişi işe yerleştirildi?

Cevap 1. Devlet memurluğu sınavına girip 70 ve üstü puan alarak başarılı olan 392 532 kişiden 325 504 kişi kamu kurum ve kuruluşlarının boş kadro ve pozisyonlarına atanma talebiyle Devlet Personel Başkanlığına başvurmuş olup, bunlardan, 19 032 kişi boş kadro ve pozisyonlara yerleştirilmiştir.

Soru 2. İşe yerleştirilen kişilerin illere, tahsillerine ve yerleştirildikleri kuruma göre miktarı nedir?

Cevap 2. Boş kadro ve pozisyonlara yerleştirilen 19032 kişiden, 2057 adedi ortaokul (ilköğretim), 9782 adedi lise ve dengi okul, 3624 adedi ön lisans ve 3569 adedi lisans öğrenimine sahip olup, bu kişiler 80 il ve bu iller sınırları içerisinde bulunan, 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki cetvellerde kadrosu bulunan (Bakanlıklar, üniversiteler, Bağ-Kur Genel Müdürlüğü, SSK Genel Müdürlüğü gibi) kuruluşların merkez ve taşra teş-kilâtlarına 10 936 adedi, mahallî idarelere 1356 adedi, kamu iktisadî teşebbüs ve bağlı ortaklıklarına 6740 adedi yerleştirilmiştir.

Soru 3. Söz konusu sınavı kazanıp sırada kaç kişi beklemektedir? Sırada bekleyen kişiler için nasıl bir işlem yapmayı düşünüyorsunuz?

Cevap 3. Yukarıda da belirtildiği gibi DMS sınavında 392 532 kişi başarılı olmuş, bunlardan 19 032 kişi boş kadro ve pozisyonlara yerleştirilmiştir. DMS sınav sonuçları iki yıl geçerli olduğundan bundan sonra kamu kurumlarının bildirecekleri ve ihtiyaçlarına göre Devlet Personel Başkanlığınca ilan edilecek boş kadro ve pozisyonlara başvuran adaylar DMS’den aldıkları puan sırasına göre tercihleri de dikkate alınarak bu kadro ve pozisyonlara yerleştirilecektir.

Soru 4. Uygulamaya koyduğunuz bu sınavla vatandaşın gözünde Devletin güvenirliliğinin yiti-rildiğini düşünüyor musunuz?

Cevap 4. Uygulamaya konulan bu sistemle, kurumlarca yapılan yazılı, sözlü, mülakat ve uygulama sınavları tamamen ortadan kaldırıldığından, merkezî sınavda başarılı olanların aldıkları puan sırasına göre boş kadro ve pozisyonlara atanmaları gerçekleştirilmiştir. Kamu kurumlarının kendi başlarına yaptıkları her sınavdaki kayırmacılık söylentilerini bu sistemle ortadan kaldırarak vatandaşın gözünde Devletin güvenirliği artmıştır. Söz konusu sınav ve yerleştirme kriterlerinin objektif esaslara dayandığı yapılan yerleştirme sonucunda anlaşıldığından kamuoyunca da söz konusu sistem benimsenmiştir.

Soru 5. İşsizlerin sırtından kazandığınız yaklaşık 14 trilyonu vatandaşın lehinde kullanmayı düşünüyor musunuz?Nasıl?

Cevap 5. ÖSYM Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen DMS sınavı için başvuran adaylardan alınan 11 500 000 TL. başvuru formunun basımında, posta giderlerinde, DMS sınav kılavuzunun basım ve dağıtım hizmetlerinde ÖSYM Başkanlığı tarafından kullanılmıştır.

Soru 6. Sınav sonunda kazanan ve işe yerleştirilecek adayların işleminde manuel yöntemin tercih edilmesinin özel bir sebebi var mıdır?

Cevap 6. Merkezî sınavda başarılı olan adayların boş kadro ve pozisyonlara Devlet Personel Başkanlığınca yerleştirilmesi Bakanlar Kurulunca kabul edilen ve 29.12.1999 tarih ve 23921 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmelikte öngörülmüştür. Yönetmelik değişikliği çerçevesinde belirlenen sınav tarihinin optik okuyucu altyapısının oluşturulması için gerekli süreye yetmemesi sebebiyle adı geçen Başkanlık yerleştirme işlemlerinin kısa sürede sonuçlandırılması amacıyla adaylar tarafından doldurulan tercih formlarını bilgisayar ortamına aktarılmasını manuel yöntemlerle yapmış olup, gerekli kontrol işlemleri yapıldıktan sonra atama işlemleri tamamen bilgisayar ortamında gerçekleştirilmiştir. İşlemlerin bu şekilde gerçekleştirilmesi sadece yerleştirme sürecini bir miktar uzatmış ancak yerleştirmenin güvenirliğini etkilememiştir.

Öte yandan, Devlet Personel Başkanlığınca gerekli optik okuyucu alt yapısı oluşturulduğundan, bundan sonraki yerleştirme işlemleri optik okuyucu vasıtasıyla yapılacaktır.

Soru 7. Devlet Personel Başkanlığında idarî kadrolara atanan görevliler kimlerdir? Atanmalarında hangi kıstaslar kullanılmıştır?

Cevap 7. Devlet Personel Başkanlığında toplam 270 personel bulunmakta bu personelin 81 adedi uzman ve uzman yardımcısı, diğerleri idarî personel olup uzman ve uzman yardımcılarının işe alınma ve atanmaları 217 sayılı Devlet Personel Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve ilgili Yönetmelikleri çerçevesinde, diğer personel 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve ilgili yönetmelik hükümlerine göre atanmaktadırlar.

92.- Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Osmanlı dönemine ait arşiv belgeleri hakkındaki haberlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin Özkan’ın cevabı (7/2259)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletinizi saygı ile arz ederim.                20.6.2000

                             Tevhit Karakaya

                                          Erzincan

1. Basında yer alan haberlere göre (18 Haziran 2000) Osmanlı Dönemine ait arşiv belgelerinin SEKA’ya gönderildiği haberi doğru mudur?

2. Haber doğru ise söz konusu belgeler, hangi kurum veya kuruluş tarafından SEKA’ya gönderilmiştir?

3. Bu son derece yanlış uygulamayı yapan sorumlular hakkında yasal bir işlem yapılmış mıdır? Sonucu nedir?

4. Halen devletin elinde bulunan Osmanlı belgelerinin korunması için nasıl bir uygulama yapılmaktadır?

                T. C.

              Devlet Bakanlığı 22.9.2000

Sayı : B.02.0.002/40/1503

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliği

Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığına

İlgi : 30.6.2000 tarih ve A.01.1.1.GNS.0.10.00.02-7/2259-6128/14763 sayılı yazınız.

İlgi yazı ekinde iletilen Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya’nın Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit’e tevcih ettiği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 99 uncu maddesi uyarınca cevaplandırılması istenen 7/2259-6128 esas nolu yazılı soru önergesine ilişkin cevaplar aşağıda verilmiştir.

Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı sorumluluğunda olan Osmanlı Dönemine ait belgelerin imha edilmek üzere SEKA’ya gönderilmesi söz konusu değildir.

Çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında bulunan Osmanlı dönemine ait belgelerin uzman kuruluş olan Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünde toplanması için çeşitli tarihlerde genelgeler yayınlanmıştır.

Bilgi edinilmesini saygılarımla rica ederim.

                        H. Hüsamettin Özkan

                             Devlet Bakanı ve

                                         Başbakan Yardımcısı

 

93. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, Rize İkizdere HESsatışına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2260)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Yardımcısı, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını talep ediyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.    22.6.2000

                        Mehmet Bekaroğlu

                                                 Rize

Rize İkizdere Hidro Elektrik Santrali, ilçenin sosyal hizmet de verebilen tek kamu kuruluşu olduğu gibi, yegâne sanayi kuruluşudur da. İkizdereli için hem ekonomik açıdan hem de sosyal açıdan Hidro Elektrik Santralinin anlamı çok büyüktür. İşte bu Hidro Elektrik Santrali satışa çıkarıldığı ve değerinin çok altında bir fiyata özelleştirilmek istendiği iddia edilmektedir. Santral ilk defa 1997’de satışa çıkarılmış ve Bilgin Elektrik A.Ş.’ye verilmişti. Ancak sözleşmedeki mevcut şartların yerine getirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle satış iptal edilmişti.

Çünkü, ilgili sözleşmede santralin kapasitesinin en az yüzde elli artırılması şart koşulduğundan, santralin ve bölgenin fizikî şartları gereği bunun mümkün olamadığı görülmüştü. Ayrıca, yapacakları rehabilitasyon çalışmaları sonucunda, burada üretilen elektriği devlete, 2.62 sente (o zamanki fiyatla yaklaşık olarak 6000 TL/kw) satacakları, oysa elektriğin o zamanki kurum maliyetinin 500-550 TL/kw olduğu ifade edilerek, burada devletin Kw başına en az 5000 TL. zarara sokulacağı da iddia edilmişti. Kısacası Devlet kendi ürettiği enerjiyi 12 kat fazla bir fiyatla geri alacaktı. Bölge halkının bu satışa karşı çıkmasıyla satış iptal edilmek durumunda kalınmıştı.

Şimdi aynı santralin, aynı şartlarla ANAP’a yakın işadamlarının kurduğu bir firmaya veril-meye çalışıldığı iddia edilmektedir. Santrali almak isteyen firmanın arkasında ANAP Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in olduğu, ANAPGenel Başkanı ve Rize Milletvekili A. Mesut Yılmaz’ın da bu satışa siyasî destek sağladığı ifade edilmektedir. Firma yetkililerinin tepkileri azaltmak için, İkizdere Belediyesine % 5 kâr payı vermeyi, bölgedeki muhtarlara da 1000’er dolarlık yardım yapmayı planladıkları iddia edilmektedir. Bizzat ANAPGenel Başkanı A. Mesut Yılmaz’ın TEAŞ Genel Müdürünü arayarak ilgili firmaya yardım edilmesini istediği de iddialar arasındadır. Mevcut hükümette hem Enerji Bakanlığının hem de Özelleştirme İdaresinin ANAP’lı bakanların yönetiminde olduğu düşünülürse bu iddiaların önem arzettiği ortadadır.

Sözleşmedeki şartların yerine getirilemeyeceği ve devletin zarara sokulacağı gerekçesiyle iptal edilen bir ihalenin, aynı şartlarla başka bir firmaya verilmeye çalışılmasının mantıkî bir izahı bulunamamaktadır. Oysa özelleştirme günümüz Türkiye’sinde bir zaruret ve ihtiyaç olarak ortaya çıkmakta, ancak yanlış uygulamalarla hem devlet büyük zararlara uğratılmakta hem de bazı insanlar kayrılarak milletimize haksızlık yapılmakta ve özelleştirmenin karşısına geçmesine neden olmaktadır.

Bu nedenle :

1. Bu santralin, 1997’de Bilgin Elektrik A. Ş.’ye, hangi şartlarla satışına karar verilmiştir? Daha sonra bu satış niçin, hangi gerekçelerle iptal edilmiştir?

2. İkizdere Hidro Elektrik Santralinin satışı yeniden gündemde midir? Eğer gündemdeyse bu satış hangi usullerle yapılacaktır?

3. İkizdere Hidro Elektrik Santralinin en az yüzde elli kapasite artırma şartıyla özelleştirileceği ifade edilmekte, oysa, kapasitesinin % 50 artırılmasının hem santralin fizikî şartları nedeniyle hem de bölgenin coğrafî yapısı nedeniyle mümkün olmadığı iddia edilmektedir. Yeni bir kanal açılmasının herhangi anlamının olmayacağı, ancak, mevcut su tünelinin epoxi kaplanarak sürtünmenin azaltılması, tünel ağız kodlarının yükseltilerek suyun debisinin artırılması durumunda, mevcut ka-pasitesinin en fazla % 10 artırılabileceği ifade edilmektedir. Bu iddiaların gerçeklik derecesi nedir? Bu konuda Bakanlık olarak, İkizdere Hidro Elektrik Santralinin kapasitesinin ne olduğu, ne kadar artırılabileceği ile ilgili herhangi bir çalışma yapılmış mıdır?

4. İkizdere Hidro Elektrik Santralının, ortakları arasında ANAPRize Milletvekili Ahmet Kabil, iş adamları Salih Mataracı ve Kemal Yardımcı’nın da bulunduğu bir firmaya verileceği iddia edilmektedir. Bu iddia doğru mudur? Bu santralin özelleştirilmesi ile ilgili herhangi bir takvim belirlenmiş midir?

                T. C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon                28.7.2000

             Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.15.0.APK.0.23.300-1280-16092

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığının 7.7.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2260-6129/14764 sayılı yazısı.

Rize Milletvekili Sayın Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu’rnun tarafıma tevcih ettiği, 7/2260-6129 esas no’lu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereği hazırlanarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

                        M. Cumhur Ersümer

                        Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

Rize Milletvekili Sayın Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu’nun Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı (7/2260-6129)

Sorular :

Rize İkizdere Hidro Elektrik Santrali, ilçenin sosyal hizmet de verebilen tek kamu kuruluşu olduğu gibi, yegane sanayi kuruluşudur da. İkizdereli için hem ekonomik açıdan hem de sosyal açıdan Hidro Elektrik Santralinin anlamı çok büyüktür. İşte bu Hidro Elektrik Santrali satışa çıkarıldığı ve değerinin çok altında bir fiyata özelleştirilmek istendiği iddia edilmektedir. Santral ilk defa 1997’oe satışa çıkarılmış ve Bilgin Elektrik A.Ş.’ye verilmişti. Ancak sözleşmedeki mevcut şartların yerine getirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle satış iptal edilmişti.

Çünkü, ilgili sözleşmede santralin kapasitesinin en az yüzde elli artırılması şart koşulduğundan, santralin ve bölgenin fizikî şartları gereği bunun mümkün olamadığı görülmüştü. Ayrıca, yapacakları rehabilitasyon çalışmaları sonucunda, burada üretilen elektriği devlete, 2.62 sente (o zamanki fiyatla yaklaşık olarak 6000 TL/kw) satacakları, oysa elektriğin o zamanki kurum maliyetinin 500-550 TL/kw olduğu ifade edilerek, burada devletin Kw başına en az 5000 TL. zarara sokulacağı da iddia edilmişti. Kısacası Devlet kendi ürettiği enerjiyi 12 kat fazla bir fiyatla geri alacaktı. Bölge halkının bu satışa karşı çıkmasıyla satış iptal edilmek durumunda kalınmıştı.

Şimdi aynı santralin, aynı şartlarla ANAP’a yakın işadamlarının kurduğu bir firmaya veril-meye çalışıldığı iddia edilmektedir. Santrali almak isteyen firmanın arkasında ANAP Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in olduğu, ANAPGenel Başkanı ve Rize Milletvekili A. Mesut Yılmaz’ın da bu satışa siyasî destek sağladığı ifade edilmektedir. Firma yetkililerinin tepkileri azaltmak için, İkizdere Belediyesine % 5 kâr payı vermeyi, bölgedeki muhtarlara da 1000’er dolarlık yardım yapmayı planladıkları iddia edilmektedir. Bizzat ANAPGenel Başkanı A. Mesut Yılmaz’ın TEAŞ Genel Müdürünü arayarak ilgili firmaya yardım edilmesini istediği de iddialar arasındadır. Mevcut hükümette hem Enerji Bakanlığıının hem de Özelleştirme İdaresinin ANAP’lı bakanların yönetiminde olduğu düşünülürse bu iddiaların önem arzettiği ortadadır.

Sözleşmedeki şartların yerine getirilemeyeceği ve devletin zarara sokulacağı gerekçesiyle iptal edilen bir ihalenin, aynı şartlarla başka bir firmaya verilmeye çalışılmasının mantıkî bir izahı bulunamamaktadır. Oysa özelleştirme günümüz Türkiye’sinde bir zaruret ve ihtiyaç olarak ortaya çıkmakta, ancak yanlış uygulamalarla hem devlet büyük zararlara uğratılmakta hem de bazı insanlar kayrılarak milletimize haksızlık yapılmakta ve özelleştirmenin karşısına geçmesine neden olmaktadır.

Bu nedenle :

Soru 1. Bu santralin, 1997’de Bilgin Elektrik A. Ş.’ye, hangi şartlarla satışına karar ve-rilmiştir? Daha sonra bu satış niçin, hangi gerekçelerle iptal edilmiştir?

Cevap 1. Türkiye Elektrik Kurumu dışındaki kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile görevlendirilmesi hakkındaki 3096 sayılı Kanunun 3 ve 5 inci maddeleri uyarınca Rize İli sınırları içeresinde halen TEAŞ Genel Müdürlüğünce işletilmekte olan 15 MW kurulu gücündeki mevcut İkizdere Hidroelektrik Santralının işletme hakkını devralıp rehabilite ederek ve kurulu gücünü artırarak işletmek üzere 4 firma bakanlığıma başvuruda bulunmuş ve 4 firmaya projeye ilişkin fizibilite raporu hazırlamak üzere izin verilmiştir. Bu 4 firmadan Bilgin Elektrik Üretim İletim Dağıtım ve Ticaret A.Ş. ve Yıldızlar Elektrik Ticaret ve Sanayi A.Ş. konuya ilişkin olarak hazırlamış oldukları fizibilite raporlarını Bakanlığıma teslim etmiştir.

Fizibilite raporlarının değerlendirilmesi sonucunda; Teklif Değerlendirme Kurulu, Bilgin Elektrik A.Ş. teklifini uygun bulmuş ve sözkonusu firma ile sözleşme görüşmelerine başlanılmıştır. Bilgin Elektrik A.Ş. 15 MW kurulu gücündeki mevcut İkizdere Hidroelektrik Santralını rehabilite etmek ve 20 MW’lık ilave hidroelektrik santral kurmak için yaklaşık 40 000 000 ABD $ yatırım yapmayı taahhüt etmiş olup, yatırım tamamlandığında mevcut santralda 114,7 milyon kWh olan yıllık üretim 213.6 milyon kWh’e çıkacaktır.

Santralın bulunduğu yerin Görev Bölgesi ilan edilmesi ile ilgili olarak 16 Nisan 1998 tarih ve 98/10980 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı alınmıştır.

Projenin iptali söz konusu olmayıp, Bilgin Elektrik A.Ş. ile Bakanlığım arasında sözleşme görüşmeleri devam etmektedir.

Soru 2. İkizdere Hidro Elektrik Santralinin satışı yeniden gündemde midir? Eğer gündemdeyse bu satış hangi usullerle yapılacaktır?

Cevap 2. 3096 Sayılı Kanuna göre bir proje için fizibilite raporu alındıktan sonra başka bir başvuru kabul edilememektedir. Projeye ilişkin olarak Bilgin Elektrik A. Ş. ile Bakanlığım arasında sözleşme  görüşmeleri devam etmektedir.

Soru 3. İkizdere Hidro Elektrik Santralinin en az yüzde elli kapasite artırma şartıyla özelleşti-rileceği ifade edilmekte, oysa, kapasitesinin % 50 artırılmasının hem santralin fizikî şartları nedeniyle hem de bölgenin coğrafî yapısı nedeniyle mümkün olmadığı iddia edilmektedir. Yeni bir kanal açılmasının herhangi anlamının olmayacağı, ancak, mevcut su tünelinin epoxi kaplanarak sürtünmenin azaltılması, tünel ağız kodlarının yükseltilerek suyun debisinin artırılması durumunda, mevcut kapasitesinin en fazla % 10 artırılabileceği ifade edilmektedir. Bu iddiaların gerçeklik derecesi nedir? Bu konuda Bakanlık olarak, İkizdere Hidro Elektrik Santralinin kapasitesinin ne olduğu, ne kadar artırılabileceği ile ilgili herhangi bir çalışma yapılmış mıdır?

Cevap 3. 15 MW kurulu güçteki İkizdere Hidroelektrik Santralı halen TEAŞ Genel Müdürlüğünce işletilmekte olup, Bilgin Elektrik A. Ş. yapacağı yatırımla 15 MW’lik kurulu güce ilave 20 MW’lık bir santral tesis edecek ve yıllık enerji üretimini 114.7 milyon kWh’den 213.6 milyon kWh’a çıkaracaktır. Söz konusu firmanın hazırladığı fizibilite raporu DSİ, EİEİ ve TEAŞ Genel Müdürlükleri ile birlikte değerlendirilmiş olup, projenin gerçekleştirilmesinde teknik bir sakınca olmadığı belirlenmiştir.

Soru 4. İkizdere Hidro Elektrik Santralının, ortakları arasında ANAPRize Milletvekili Ahmet Kabil, iş adamları Salih Mataracı ve Kemal Yardımcı’nın da bulunduğu bir firmaya verileceği iddia edilmektedir. Bu iddia doğru mudur? Bu santralin özelleştirilmesi ile ilgili herhangi bir takvim belirlenmiş midir?

Cevap 4. Projenin iptali söz konusu değildir. İddialarla ilgili olarak Bakanlığımın herhangi bir bilgisi bulunmamaktadır.

94.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Merkez Muratdere Köyü İlköğretim Okulu inşaatına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2261)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.    21.6.2000

                                        Zeki Ünal

                                          Karaman

Karaman Merkez Muratdede Köyünde yapımı başlatılan ilköğretim okulu 5 köye hizmet verecektir.

İlköğretim okulunun su basmanı, köylülerce yapıldığı takdirde geri kalan inşaatın devletçe ikmal edileceği, Valilik ve İl Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından beyan edilmiştir.

Köylüler bu beyan üzerine 117 Milyar TL.’lık inşaatın, yaklaşık 17 Milyar TL.’sını kendi aralarında toplayarak su basmanını yapmışlardır.

Geri kalan 100 Milyarın tahsisi halinde inşaatın ikmal edilerek tamamlanacağı belirtilmektedir.

Sorum şudur :

Söz konusu paranın temin edilerek Muratdede İlköğretim Okulunun bitirilmesi ne zaman gerçekleştirilecektir?

                T. C.

Millî Eğitim Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon                14.8.2000

             Kurulu Başkanlığı

                 Sayı :B.08.0.APK.0.03.05.00-03/2025

Konu :Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMMBaşkanlığının 30.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2261-6130/14765 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, “Karaman Merkez Muratdede Köyü İlköğretim Okulu inşaatına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

İlköğretim yatırımları, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu gereği valiliklerce, mahallinde il yatırım programıyla gerçekleştirilmektedir.

Valilikten alınan bilgiye göre, Muratdede Köyünde köy muhtarlığınca başlanan 10 derslikli ilköğretim okulu inşaatı, il yapım programında yer almamaktadır. Bu okulun yapımı için de herhangi bir taahhütte bulunulmamıştır.

Bakanlığımızca, 2000 yılı için Karaman İline; ilköğretim kurumlarının yapım giderlerinde kullanılmak üzere 371 000 000 000 lira tahsis edilmiştir. Oluşturulan 877 034 000 000 liralık bütçe ile ilde; 56 derslikli 3 ilköğretim okulunun yapımının tamamlanması, 5 spor salonu inşaatının sürdürülmesi planlanmıştır.

Söz konusu okul inşaatı Valiliğin 2001 yılı İl İlköğretim Kurumları Yapım Programı dahilinde tamamlananabilecektir.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Metin Bostancıoğlu

                        Millî Eğitim Bakanı

95. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Ankara’da serbest bölge kurulmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay’ın cevabı (7/2263)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Recep Önal tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.    21.6.2000

                                        Zeki Ünal

                                          Karaman

Ankara’ya serbest bölge kurulması konusunda bakanlığınızın herhangi bir çalışması var mıdır?

                T. C.

     Başbakanlık

Dış Ticaret Müsteşarlığı

             Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü                18.7.2000

                 Sayı :B.02.1.DTM.0.06.03.00/2021/44145

Konu :Soru önergesi hk.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliğine

İlgi :30.6.2000 tarih ve 14767 sayılı yazıları.

İlgi’de kayıtlı yazıları ekinde yer alan, Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın Başkanlıklarına muhatap Ankara’da Serbest Bölge Kurulmasına ilişkin 22.6.2000 tarih ve 1874 yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Malumları olduğu üzere, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 1985 yılında yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar, ülkemizde 17 adet serbest bölge ticarî  faaliyete geçmiş bulunmaktadır. Bunların dışında, Bakanlar Kurulu Kararı ile yer ve sınırları belirlenen ancak faaliyete geçmemiş 8 ve kurulması için protokol imzalanmış 1 bölge ile birlikte bu sayı 26’ya ulaşmış durumdadır.

Ancak, birkaç tanesi dışında, bölgelerimizin tam kapasite ile çalıştığını ve tam doluluğa ulaştığını bugün itibariyle söyleyebilmek güçtür. Bu durum karşısında izlenen politikamız ise, bu aşamada yeni serbest bölge kurulmasından ziyade mevcut serbest bölgelerin planlanan şekilde ve tam kapasiteyle çalışmasını temin etmek olarak belirlenmiştir.

Diğer taraftan, Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği sürecinde Serbest Bölgeler Mevzuatı açısından ilk aşamada bir uyum problemi yaşanmamış olmasına rağmen, toplam 28 adet serbest bölgesi bulunan ve özellik arz eden Maderia gibi bazı bölgeler dışında halen 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ve Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliği ile sağlananlardan çok daha sınırlı teşvik ve avantajların sağlandığı Avrupa Birliğine tam üyeliğimizin gerçekleşmesi durumunda, Serbest Bölgelerimizin sağladığı teşvik ve avantajların da, belli bir geçiş süreci içinde Avrupa Birliği normlarına uygun hale getirilmesinin gündeme geleceği açıktır.

Bir diğer husus ise, serbest bölgelerin kuruluş ve işletilme şekillerinin zaman içinde gösterdiği değişimdir. Başlangıçtaki uygulama; Türkiye’de serbest bölge olgusunun yerleşebilmesine imkân sağlamak açısından, bölgenin Hazineye ait arazi üzerinde kurulması, altyapısının devlet tarafından yapılması ve kamunun da ortaklığı ile kurulan bir anonim şirket tarafından işletilmesidir. Daha sonra, devlet arazisi üzerinde tüm alt ve üstyapılara ilişkin yatırımların özel sektör tarafından üstlenildiği ve yine tüm masrafların Bakanlar Kurulu Kararı ile bölgeyi kurup işletme yetkisi verilen bir anonim şirket tarafından karşılandığı modele geçilmiştir.

Şu anda uygulanmakta olan model ise, serbest bölgenin tamamen özel sektöre ait arazi üzerinde kurulması ve alt yapılarının da aynı şirket tarafından karşılanarak, kurulup- işletilmesi şeklinde olmaktadır. Bu durumda, oldukça yüklü bir malî portresi olan serbest bölge yatırım harcamalarını gerçekleştirebilecek güçlü bir finansal yapıya sahip firma veya müteşebbis heyetin bulunması gerekmektedir.

Bu bağlamda, ülkemizdeki bütçe olanakları ve yatırım öncelikleri göz önüne alındığında, bütçeden herhangi bir tahsis söz konusu olamayacağından uygun bulunması halinde kurulacak serbest bölgenin tüm alt yapı ve gerekli üst yapı yatırımlarının tamamen söz konusu bölgeyi kurup işletecek anonim şirket tarafından üstlenilmesi iktiza etmektedir. Buna karşılık, yapılan yatırımın amortismanı ve kârlı hale gelmesi ise uzun bir süreç içinde gerçekleşmektedir.

Ayrıca, yasal prosedür tamamlandıktan sonra faaliyete geçen her serbest bölgede bazı sorunlarla karşılaşılmaktadır. Örneğin, yeni bir serbest bölgede oluşturulması gereken serbest bölge müdürlüğü, gümrük müdürlüğü, gümrük muhafaza müdürlüğü ve emniyet biriminde görev yapacak yeni ve bu konuda yetişmiş personele ihtiyaç duyulmakta olup, yetişmiş eleman ihtiyacı özellikle serbest bölge müdürlükleri için süreklilik arz etmektedir. Personel yetersizliği dolayısıyla söz konusu kamu birimlerinde yeterli eğitim ve tecrübeden yoksun kişilerin görevlendirilmesi ise uygulamada yanlışlık ve aksaklıklara yol açabilmektedir. Avrupa Birliği kurallarına uyum çerçevesinde gümrük kapılarının mümkün olduğunca aza indirilmeye çalışıldığı bu dönemde, kurulacak her serbest bölge, yeni bir gümrük kapısının açılmasına da sebep teşkil etmektedir.

Yeni bir serbest bölge kurulmasına ilişkin Dış Ticaret Müsteşarlığına intikal eden taleplerin değerlendirmeye alınabilmesi için bazı kriterlere uygun olmaları gerekmektedir. Bu kriterlere göre; serbest bölge kurulması talep edilen o yöre ve havalisinin mevcut ekonomik yapısı ve dış ticaret hacmi dikkate alınarak, serbest bölgenin yatırım, istihdam, üretim, yabancı sermaye ve teknoloji girişi ve dış ticaret açısından bölge ve ülke ekonomisine beklenen getirileri, faaliyet konuları, he-deflediği sektörler ve bu sektörlere katkıları, hedef pazarlar, rekabet ortamı, oldukça yüklü bir malî portresi olan serbest bölge yatırım harcamalarının kim tarafından hangi kaynaktan karşılanacağı, yatırımın ne kadar sürede tamamlanabileceği, serbest bölge kurulması düşünülen alanın üzerinde herhangi bir ihtilaf bulunup bulunmadığı, bu alanın serbest bölge kurulabilmesi için gerekli fizikî koşulları taşıyıp taşımadığı, ulaşım yollarına olan yakınlığı ve bağlantıları dikkate alınmaktadır.

Dış Ticaret Müsteşarlığı, serbest bölge kurulmasına ilişkin intikal ettirilen talepleri anılan kriterler doğrultusunda inceleyerek uygun gördükten sonra sınır ve yetki kararnamelerini sevk ederek yukarıda bahsedilen vecibelerini yerine getirmekle yükümlü olup, arazi temini, alt ve üst yapı inşası dışında, bölgenin tanıtılması ve yatırımcıların çekilmesi de bölge kurucu ve işleticisi şirketin sorumluluğundadır.

Ne var ki, serbest bölge kuruluş taleplerinde yukarıda belirtilen hususlar tamamen göz ardı edilmekte ve serbest bölge kurulmasına yönelik finansmanın devlet tarafından karşılanacağı zannının var olduğu gözlenmektedir. Bunun da ötesinde, serbest bölgelerin kuruluş aşamasında ısrarlı ve istekli bir tutum içerisinde bulunan talep sahiplerinin bölge kurulduktan sonra genellikle aynı istekliliği sürdürmedikleri ve istekleri doğrultusunda yatırıma yönelmedikleri gözlemlenmiştir.

Nitekim, 12 tanesi son beş yıl içinde kurulmuş bulunan 17 faal serbest bölgemizden, ilk kurulan birkaçı hariç, geriye kalan hiçbiri halen tam doluluk ve verimliliğe ulaşamamıştır.

Bu çerçevede; Ankara Sanayi Odası, Ankara Ticaret Odası, Tepe İnşaat, Siteler Sanayici ve İşadamları Derneği, Elmadağ Belediye Başkanlığı, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Ankara Valiliği ve S. S. Sanayici ve İşadamları Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi Ankarada’da bir serbest bölge kurulması talebinde bulunmuşlardır.Ancak, sözü edilen kurum ve kuruluşlarının anılan talepleriyle ilgili olarak sunmuş oldukları yukarıda belirtilen bilgileri içeren sağlıklı bir fizibilite etüdü bulunmamaktadır.

Bu kurum ve kuruluşların tamamı söz konusu serbest bölgenin kurulup işletilmesiyle kendilerinin görevlendirilmelerini arzulamaktadırlar.

Diğer taraftan, 5.6.2000 tarihinde Dış Ticaret Müsteşarlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürünün katıldığı Ankara Sanayi Odasında yapılan bir toplantıda; ilgililere serbest bölge kurulmasına ilişkin tüm bilgiler verilmiş, bunun yanısıra 8 farklı kuruluşun taleplerinin ayrı ayrı değerlendirilmesinin mümkün olamayacağı ve eğer gerçekten Ankara’nın bir serbest bölgeye ihtiyacı var ise, bu kuruluşların birlikteliğinin sağlanarak, söz konusu ihtiyacın gerekliliğini ortaya koyan, tüm ekonomik ve ticarî verileri içeren, ayrıca serbest bölgenin kurulacağı yer etüdünün de yapıldığı fizibilitenin Dış Ticaret Müsteşarlığına sunulması gerektiği kendilerine bildirilmiştir.

Bu bağlamda, adı geçen kurum ve kuruluşların biraraya gelerek oluşturacakları bir müteşebbis heyet tarafından, zaten kendilerine aktarılmış olan yukarıdaki bilgilerin ışığında hazırlıklarını tamamlayıp, Dış Ticaret Müsteşarlığına müracaatları halinde, taleplerinin değerlendirmeye alınması mümkün olabilecektir.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Prof. Dr. Tunca Toskay

                                 Devlet Bakanı

96. - Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, İzmit Büyükşehir Belediyesince yap-işlet-devret modeliyle yaptırılan İzmit-Yuvacık Barajına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2264)

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.                              21.6.2000

                                    Osman Pepe

                                            Kocaeli

İzmit Büyükşehir Belediyesi ve çevresinde su teminini öngören proje Kirazdere (Yuvacık) Barajı da dahil olmak üzere Bakanlar Kurulunun 15.8.1990 tarih ve 90/775 sayılı Kararı ile Kamu Ortaklığı fonu finansmanı kapsamına alınmıştır. Daha sonra bu projeden vazgeçilerek, projenin Yap-İşlet-Devret modeli ile gerçekleştirilmesi öngörülmüş, Bakanlar Kurulunun 19.10.1994 tarih ve 94/6244 sayılı Kararı ile yürürlüğe girmiştir. Söz konusu proje Thames Water PLC şirketinin taahhüdü, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı Sermaye Genel Müdürlüğünün garantisi altında ve 31.12.1993 tarihli izin belgesi ile uygun bulunmuştur. Bu projenin hedef ve amacı, İzmit’in Evsel su ihtiyacını karşılamak ve artan suyun bir kısmını da İstanbul Büyükşehir Belediyesine satmaktı. Ancak İstanbul Büyükşehir Belediyesinin hazırlatmış olduğu bir araştırma raporuna göre İzmit-Yuvacık Barajından elde edilecek suyun metreküp fiyatı yaklaşık $ 2 (ABD Doları) olacaktı. Bu para ise İzmit halkının cebinden çıkmaktadır. Yapılan bu araştırma raporunun sonucunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi İzmit-Yuvacık Barajından su almaktan vazgeçmiştir. Halbuki İstanbul Büyükşehir Belediyesi suyu daha ucuza mal etmektedir. Araştırmanın sonucuna göre İzmit’in Yuvacık Barajından elde edeceği su, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin su kaynakları ile mukayese edildiğinde 5 kat daha pahalıdır. İzmit Büyükşehir Belediyesinin Hazine garantisi altında olan bu projenin maliyeti $ 865 000 000 (ABD Doları) dır. Yap-İşlet-Devret modeliyle yaptırılan bu projenin işletme süresi 15 yıldır. 1998 yılında işletmeye açılan yatırımın İzmit Büyükşehir Belediyesine devri 2013 yılında gerçekleşecektir.

Sorular :

1. İzmit Büyükşehir Belediyesi tarafından Yap-İşlet-Devret modeliyle yaptırılan İzmit-Yuvacık (Kirazdere) Barajının yapımında herhangi bir planlama hatası var mıdır? Var ise sorumlular hakkında herhangi bir işlem yapıldı mı?

2. Yuvacık Barajı ne zaman hizmete açılmıştır? Elde edilen suyun tamamı değerlendiriliyor mu?

3. İstanbul Büyükşehir Belediyesine satılması planlanan Yuvacık Barajı suyunun satışından neden vazgeçildi?

4. Tamamen dış kaynaklı kredi ile yaptırılan barajın geriye dönük borç ödemelerine başlandı mı? Başlandı ise her ay ne kadar ödeme yapılmaktadır? Borç ödemeleri hazine tarafından mı, yoksa İzmit Büyükşehir Belediyesi tarafından mı karşılanmaktadır?

5. Yuvacık Barajından elde edilen suyun yarısı denize bırakılmaktadır. Kullanılan ve denize bırakılan suya karşılık her ay 12 000 000 ABDDoları ödenmektedir.  15 yılın sonunda bu para 2 160 000 000 ABD Dolarına ulaşmaktadır. Yuvacık Barajından elde edilen suya karşılık her ay 12 000 000 ABDDoları su parasını hazine ödüyor mu, ödemiyor mu?

                T. C.

              İçişleri Bakanlığı

            Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü                11.8.2000

Sayı : B.05.0.MAH.0.65.00.002/81021

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) Başbakanlığın 05.07.2000 tarihli ve B.02.0.KKG.0.12/106-288-6/3358 sayılı yazısı.

b) TBMM Başkanlığının 30.06.2000 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02- 7/2264-6133/14768 sayılı yazısı.

Kocaeli Milletvekili Osman Pepe tarafından Sayın Başbakan'a tevcih edilen ve Başbakan adına koordinatörlüğümde cevaplandırılması tensip buyurulan "İzmit Yuvacık (Kirazdere) Barajı'nın yapımına ilişkin" yazılı soru önergesiyle ilgili olarak;

Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığından alınan 21. 7.2000 tarihli ve 2919 sayılı yazıda;

İzmit Kentsel ve Endüstriyel Su Temini Projesi kapsamında 1987 yılında yapımına başlanan ve tamamlanmayan kısımlarının YİD modeli ile tamamlanmasına Yüksek Planlama Kurulu'nun 24.02.1995 tarih ve 95/T -17 sayılı Kararı ile onay verilen Yuvacık Barajının, tamamlanmayan kısımlarının YİD modeli ile yapımına Mart 1996 tarihinde başlandığı ve 18.01.2000 tarihinde tamamlandığı,

Toplam temin edilen 140 milyon M3/yıl suyun sadece 33,3 m3/yıllık kısmının dağıtıldığı, 106, 7 milyon m3/yıllık suyun ise alıcı bulamadığı, İSKİ dahil diğer belediyeler ve sanayi kuruluşlarının, tarifelerin yüksek olması nedeniyle bu suyu alamayacaklarını belirttikleri, Hazine Müsteşarlığı başkanlığında yapılan toplantılarda da İSKİ yetkililerinin Istanbul'un yeterli suyu olduğunu ifade ettikleri,

YİD modeli ile yapılan projelerde kanun gereği ürün satış garantisi verildiği, Yukarıda da bahsedildiği üzere satılamayan 106. 7 milyon m3/yıl'lık suyun bedelinin Hazine'den karşılandığı, bu sebeple ürün satış garantisi kapsamında 1999 yılında 139 milyon ABD Doları, 2000 yılı şubat ayı sonu itibariyle 41 milyon ABD Doları olmak üzere toplam 180 milyon ABD Doları ödeme yapıldığı,

Başbakanlık Hazine Müsteşarlığından alınan 24.07.2000 tarihli ve 59362 sayılı yazıda;

Yap-İşlet-Devret (YİD) modeli ile gerçekleştirilen projelerde sağlanabilecek Hazine garantilerinin düzenlendiği 4180 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde, söz konusu projenin finansmanı için sağlanan dış kredilere garanti verilmediği, projeye ilişkin Sözleşme hükümleri çerçevesinde İzmit Büyükşehir Belediyesi tarafından satın alınması gereken su bedelinin, belediye tarafından ödeneceği,

Mücbir sebepler ya da Devlet kusuru nedeniyle sözleşmenin süresinden önce feshedilerek, tesisin kamuya devredilmesi halinde, tesisin finansmanında kullanılan ancak henüz geri ödemeleri tamamlanmamış kredilerin Belediye tarafından üstlenilmesi halinde, Belediyenin kredi geri ödemelerinin gerçekleştirileceği,

hususlarında Hazine garantisi sağlandığı,

Bu çerçevede; Belediyenin su satın alma hususundaki sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirememesi nedeniyle su bedelinin, verilen Hazine garantisi muvacehesinde Müsteşarlık tarafından ödenmekte olduğu,

Kocaeli Valiliği vasıtasıyla  İzmit  Büyükşehir Belediye Başkanlığından alınan 14.07.2000 ta-rihli ve 01.2.69 sayılı yazıda;

Devlet Su İşleri tarafından projelendirilen, 1986 yılında ihale edilerek inşasına başlanan ve yetersiz ödeneklerle ağır aksak yürüyen, daha sonra Yap-İşlet-Devret modeline konu olan Yuvacık (Kirazdere) Barajından, 100 milyon m3/yıl suyun İSKİ'ye, 22 milyon ton/yıl suyun Seka, Tüpraş, Petkim ve İgsaş'a, geri kalan 20 milyon ton/yıl suyun da İzmit ve çevresi yerleşim ünitelerine ve-rilmesinin planlandığı, 100 milyon ton/yıl suyun İSKİ'ye verileceğinin Devletin Yatırım Programlarında ve İSKİ Yıllık Faaliyet Raporlarında yer aldığı, İSKİ'ye 89 Cent'e su verilmesinin planlandığı, İSKİ'nin aynı tarihlerde sanayi kuruluşlarına uyguladığı tarifenin 2 dolar/ton su + 2 dolar/ton atıksu = toplam 4 dolar/ton olduğu,

 

Planlama yapılan yıllarda İstanbul’da çok büyük su sıkıntısı yaşandığının (Manavgat’tan gemi ile su getirilmesi, yağmur bombası atılması önerileri bile değerlendirildiğinde) bilinen bir gerçek olduğu, yine o yıllarda 4 büyük sanayi kuruluşunun Sapanca Gölünden su kullanmalarının sakıncalı olduğu yönünde Çevre Bakanlığının çeşitli yazıları bulunduğu, bu nedenle yapılan planlamada herhangi bir hatadan bahsedilemeyeceği, ancak, halen İSKİ’nin su almamaya devam ettiği,

Yapımı tamamlanan ve işletmeye açılan barajdaki suyun 100 milyon ton/yılının İSKİ’ye ve-rilmesinden vazgeçenin İzmit Büyükşehir Belediyesi olmadığı, İSKİ’nin “suya ihtiyacımız yoktur” diye su almaktan vazgeçtiği,

Hazine tarafından 1999 Nisan ayından itibaren aylık 15 173 050 USD olarak kredi ana para ve faiz geri ödemesine başlandığı ve yapılan ödemelerin İzmit Büyükşehir Belediyesi paylarından kesilerek tahsil edilmekte olduğu,

Su fiyatının her yıl ödenen kredi ana paralarının miktarına göre değişkenlik gösterdiği, 4 üncü yılda 108 cent/ton olan su fiyatının, ödemelere paralel olarak değişiklik göstererek 14 üncü yılda 89 cent/ton olacağı,

Yap-İşlet-Devret projelerinde ya zamanın sabit tutulup, tarife değişkenliği esas alındığı, ya da tarifenin sabit tutulup zaman pazarlığı yapıldığı,

Bu projede; sağlanan kredilerin geri ödeme takviminin esas alındığı ve kredilerin geri ödemesine paralel bir tarife eğrisinin düzenlendiği, nitekim İSKİ’ye teklif edilen tarife fiyatının 89 cent/ton olduğu,

Önümüzdeki dönemde İSKİ, Tüpraş, Petkim ve İgsaş’a su satışı mümkün olmasa da; Gebze ve Dilovası çevresindeki büyük su sıkıntısı içinde olan sanayi kuruluşlarına şebeke bağlantıları yapılarak, su satışı arttıkça hazinenin ödeme yükümlülüğünün kalmayacağı,

İstanbul Valiliği vasıtasıyla İSKİ Genel Müdürlüğünden alınan 24.7.2000 tarihli ve 53833 sayılı yazıda;

Yuvacık Barajından temin edilen suyun İSKİ tarafından satın alınacağına dair İSKİ Genel Müdürlüğü ile İzmit Büyükşehir Belediyesi arasında imzalanmış, geçerli herhangi bir protokol olmadığı, mezkür barajın İstanbul’a su temin edilecek kaynaklar arasında da bulunmadığı, 1994 yılından önce bu barajdan su alınması düşünülmüş ise de, bilahare yapılan tetkik neticesinde Thames Water PLC firmasının taahhüdü ile Yap-İşlet-Devret esasına göre yapılmakta olan barajın maliyetinin çok pahalı ve buna paralel olarak da elde edilecek suyun pahalı satılacağı anlaşıldığından, Yuvacık Barajının 1995 yılında İstanbul’a su temin edilecek kaynaklar arasından çıkarıldığı,

İSKİ tarafından İstanbul halkına verilen suyun m3 fiyatının kullanılmış suların uzaklaştırılması (KSUB) bedeli dahil 69 cent olduğu,

Ayrıca, sıcak ve kurak bir yaz geçmesine rağmen İSKİ barajlarının doluluk oranının  % 74 olduğu ve halka yeteri kadar (günde ortalama 2 000 000 m3) su verildiği,

Belirtilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

                               Sadettin Tantan

                                 İçişleri Bakanı

97. - Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, Marmara depreminden sonra Halk Bankasınca Kocaeli’nde şoför esnafına verilen kredilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin Özkan’ın yazılı cevabı (7/2265)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.                              21.6.2000

                                    Osman Pepe

                                            Kocaeli

17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen Marmara Depreminin ardından yayınlanan Bakanlar Kurulunun 20.8.1999 tarih ve 99/13233 sayılı Kararı Resmî Gazete’nin 28.8.1999 tarih ve 23800 sayısında 17.8.1999 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir.

Adı geçen Bakanlar Kurulu Kararının giriş bölümünde “Tabiî afet nedeniyle zarar gören çiftçi, esnaf ve sanatkâr, serbest meslek mensubu ve sanayi ve ticaret erbabı ile menkul ve gayrî menkul malları zarar gören gerçek ve tüzel kişilerin kredi borçlarının ertelenmesi ve bu kişilere yeni kredi-ler açılması hakkındaki ekli kararın yürürlüğe konulması...” Bakanlar Kurulunca 20.8.1999 tarihinde kararlaştırılmıştır.” denilmektedir. İlgili kararın 1 inci maddesinde İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bursa, Yalova ve Eskişehir illeri sayılmıştır.

Bakanlar Kurulunun ilgili kararının 3 üncü maddesinde “Tabiî âfete maruz kalan yörelerde faaliyette bulunanların Türkiye Halk Bankasına olan borçlarının ertelenmesinde ve yeni krediler açılması...” hükmüne yer verilmiştir.

Hal böyle iken Kocaeli’nde bulunan ve yaklaşık 2000 üyesi olan Kocaeli Marmara Taşıma Kooperatifler Birliği üyelerinden Halk Bankası Kredisi kullananlara Halk Bankası Kocaeli Şubesince kullandıkları kredinin bir hafta içerisinde geri ödenmesi yönünde ihtarname çekilmiştir.

Sorular :

1. Yukarıda adı geçen ve Halk Bankasından kredi kullanan ve tabiî âfete maruz kalmış şoför esnafından kullandıkları kredinin geri istenmesinin gerekçesi nedir?

2. Deprem afetine maruz kaldıkları için Kocaeli’nde bulunan şoför esnafına Halk Bankası tarafından kullandırılan kredi hangi kaynaktan kullandırılmıştır?

3. Kocaeli şoför esnafına Halk Bankası tarafından kullandırılan kredinin -süresi dolmadığı halde- geri istenmesi uygulamasından vazgeçmeyi düşünüyor musunuz?

                T. C.

              Devlet Bakanlığı

         Başbakan Yardımcılığı                22.9.2000

                 Sayı :B.02.0.002/40/422

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliği

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi :30.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2265-6134/14769 sayılı yazısı.

Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit’e tevcih ettiği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereğince cevaplandırılması istenen 7/2265-6134 esas no.lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler ilgi yazınız çerçevesinde hazırlanarak ekte sunulmuştur.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

                        H. Hüsamettin Özkan

                             Devlet Bakanı ve

                                         Başbakan Yardımcısı

Kocaeli Milletvekili Sayın Osman Pepe’nin 7/2265-6134 Esas Nolu Yazılı Soru

Önergesine İlişkin Bilgiler

Bakanlar Kurulunun 23.3.1998 tarih ve 98/10795 sayılı Kararı ile Geliştirme ve Destekleme Fonundan Karayolu Motorlu Yük Taşımacılığını Desteklemek amacıyla taşıyıcılıkla uğraşan küçük esnafa kredi kullandırılmıştır. Banka kaynaklarından kullandırılmayan bu krediler, tâbiî afete maruz kalan bölgelerde bazı gerçek ve tüzel kişilerin kullandığı kredilerin ertelenmesini öngören 99/13233 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında bulunmamaktadır.

Kullandırılan kredilerin, süresi dolmadan geri talep edilmesi sözkonusu değildir. Kullandırılan kredilerden sadece vadesi gelen ve geçen tutarlar, özel bir erteleme kararı olmadığından, T. Halk Bankası tarafından talep edilmiştir.

Bu kredilerin de erteleme kapsamına alınması için gerekli çalışmalar yürütülmektedir.

98. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, İskenderun Limanı Konteyner Terminaline ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2266)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delâletlerinize arz ederim.

                                Mustafa Geçer

                                              Hatay

Bugün dünya ticaretinin % 85-90’ı deniz yoluyla yapılmakta ve ilk ambalaj şekli olarak da, yükleme-boşaltma ve depolama kolaylıkları nedeniyle konteynerler tercih edilmektedir. İskenderun Limanı konteyner terminali ortadoğu ülkeleri ve GAP dikkate alınarak artan konteyner trafiğine cevap verebilmek amacı ile yıllar öncesinden projelendirilmiştir.

Soru 1. Bu önemli proje yap-işlet-devret modeliyle bir an önce ihale edilip faaliyete geçirilemez mi? Bu konuda herhangi bir çalışmanız var mı?

Soru 2. İskenderun körfezindeki özel liman ve iskeleler teknolojik yenilenmeyi sağladığından daha çabuk ve ucuz hizmet vermektedir. Buna karşın kamuya ait liman ve iskeleler gereken teknolojik yenilenmeyi gerçekleştiremediğinden % 50 kapasite ile çalışmakta bu da hizmet maliyetlerinin yüksek oluşundan işçi ücretleri -personel maaşları ve genel giderleri bile karşılayamamakta ve zarar etmektedir.

İskenderun Limanının zarardan kurtulması için, özelleştirme kapsamına alınması veya teknolojik yenilenmeye geçilmesi hususunda nasıl bir çalışma yapmaktasınız? Bu hususta nasıl bir yol izlemeyi düşünüyorsunuz? Açıklar mısınız?

Soru 3. İskenderun Liman İşletme Müdürlüğünü TCDD Genel Müdürlüğünden ayırmayı düşünüyor musunuz?

                T. C.

         Ulaştırma Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon                10.7.2000

             Kurulu Başkanlığı

                 Sayı :B.11.0.APK.0.10.01.21./EA/-1005-18986

Konu :Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer’in yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığının 30.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2266-6147/14786 sayılı yazısı.

Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer’in 7/2266-6147 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Prof. Dr. Enis Öksüz

                            Ulaştırma Bakanı

Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer’in 7/2266-6147 Sayılı Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

Bugün dünya ticaretinin % 85-90’ı deniz yoluyla yapılmakta ve ilk ambalaj şekli olarak da, yükleme-boşaltma ve depolama kolaylıkları nedeniyle konteynerler tercih edilmektedir. İskenderun Limanı konteyner terminali ortadoğu ülkeleri ve GAP dikkate alınarak artan konteyner trafiğine cevap verebilmek amacı ile yıllar öncesinden projelendirilmiştir.

Soru 1. Bu önemli proje yap-işlet-devret modeliyle bir an önce ihale edilip faaliyete geçirilemez mi? Bu konuda herhangi bir çalışmanız var mı?

Soru 2. İskenderun körfezindeki özel liman ve iskeleler teknolojik yenilenmeyi sağladığından daha çabuk ve ucuz hizmet vermektedir. Buna karşın kamuya ait liman ve iskeleler gereken teknolojik yenilenmeyi gerçekleştiremediğinden % 50 kapasite ile çalışmakta bu da hizmet maliyetlerinin yüksek oluşundan işçi ücretleri -personel maaşları ve genel giderleri bile karşılayamamakta ve zarar etmektedir.

İskenderun Limanının zarardan kurtulması için, özelleştirme kapsamına alınması veya teknolojik yenilenmeye geçilmesi hususunda nasıl bir çalışma yapmaktasınız? Bu hususta nasıl bir yol izlemeyi düşünüyorsunuz? Açıklar mısınız?

Soru 3. İskenderun Liman İşletme Müdürlüğünü TCDD Genel Müdürlüğünden ayırmayı düşünüyor musunuz?

Cevaplar :

İskenderun Limanı öncelikle Irak transit yüküne hizmet veren bir limanımızdır. Irak ambargosundan önce 15-20 geminin sıra beklediği bu liman, ambargo ile birlikte önemli ölçüde müşteri kaybına uğramıştır.

İskenderun limanı yük trendi 1980 yılından itibaren artış gösterirken, körfez krizi ile birlikte hızla düşüşe geçmiştir.

Ayrıca İskenderun Körfezinde bulunan çok sayıda özel iskele; önceleri kendi tesislerine yönelik yüklere hizmet verirken, aldıkları izinlerle genel amaçlı limancılık hizmetlerini vermeye başlamışlardır. Söz konusu iskeleler vinç, ekipman, kadrolu liman işçisi, ambarlar, modern araç ve imkânlardan yoksun olmalarına karşın, bu hizmetleri ihtiyaca göre günübirliğine kiraladıkları için hizmet maliyetleri düşük olmaktadır.

İskenderun limanı; gerek ambargonun kalkması durumunda, gerekse GAP kapsamında oluşacak yük artışına gereken hizmeti verecek potansiyele sahip bulunmaktadır. Ayrıca, teknolojik olarak her türlü liman hizmetini verecek konumda olmakla beraber, gelişen yük şekillerine göre talep olduğu sürece kendisini yenileyebilmektedir.

İskenderun Limanı Konteyner Terminali inşaatı, Yap-İşlet-Devret modeli ile gerçekleştirilecek projeler arasında yer almaktadır.

 

Söz konusu proje için 26.12.1997 tarihinde ihaleye çıkılmış, ancak teklif veren olmamıştır. Yeniden ihale edilebilmesi için çalışmalara devam edilmektedir.

Limanların otonom bir yapıya kavuşturulması konusu da dahil “Ulusal Liman Gelişimi Master Planı” hazırlanmış olup, konu değerlendirme aşamasındadır.

99. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Koç Üniversitesine kiraya verilen araziye ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (7/2268)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

                                Mustafa Geçer

                                              Hatay

16.6.2000 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan 2000/495 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla; Koç Üniversitesine verilen orman alanına ait kira bedeli yayımlanmıştır.

Soru 1. İdare Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararına rağmen, Üniversiteye yapılan tahsis iptal edildi mi? Edildi ise bu bedel nereden çıktı? Yoksa yeni bir tahsis mi yapıldı? Yeni yapılan tahsis mahkeme kararı karşısında geçerli midir?

Soru 2. Tahsis edilen kira bedeli rayiçlere uygun mu?

Soru 3. Yapılan uygulamanın hukukî bir dayanağı var mıdır?

                T. C.

             Orman Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı Koordinasyon ve                28.7.2000

          Mevzuat Dairesi Başkanlığı

Sayı : KM.1.SOR.691-2426

Konu :Sayın Mustafa Geçer’in yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğü)

İlgi :TBMM’nin 30.6.2000 tarih ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2268-6150/14789 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 5.7.2000 tarih ve B.02.0.KKG. 0.12/106-286-2/3359 sayılı yazısı.

Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın bu önergeye kendileri adına şahsımın koordinatörlüğünde cevap verilmesini tensip ettiği 7/2268-6150 sayılı soru önergesi Bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabî yazımız ilişikte gönderilmektedir.

Arz ederim.

                        Prof. Dr. Nami Çağan

                                 Orman Bakanı

 

Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer’in “Koç Üniversitesine Verilen Orman Alanına İlişkin” 7/2268-6150 Sayılı Yazılı Soru Önergesi Hakkında Orman Bakanlığının Cevabı

1.  26.4.1992 tarih ve 92/2938 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile İstanbul İli Sarıyer İlçesi Rumeli Feneri Hudutları dahilinde 160 Hektarlık Devlet Ormanının; 6831 sayılı Orman Kanununun 17, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun Ek-18 inci maddeleri gereğince Koç Üniversitesi yapılması amacıyla Millî Eğitim Bakanlığına 49 yıl süreli olarak ön izin ve kesin izin verilmesi hususuyla ilgili olarak işlemin iptali talebiyle; TMMOB Mimarlar odası (İstanbul Büyükkent Şube Başkanlığı ve Oktay Ekinci tarafından Danıştay 8 inci Dairesinin 1996/2067; TMMOB Orman Mühendisleri Odası tarafından da Danıştay 6 ncı Dairesinin 1996/5795 esasında davalar açılmıştır. Danıştay 6 ve 8 inci dairelerinin müşterek kurulunca işlemin iptaline dair verilen kararın temyizi sonucunda Danıştay İdarî Dava Daireleri Genel Kurulunca verilen kararda, “Bakanlığımızca verilen izin işleminin yasal dayanağından birisini oluşturan 3708 sayılı Kanunla değişik 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun Ek-18 inci maddesinin Anayasa Mahkemesince; Anayasanın 130 uncu maddesine aykırı görülerek iptal edildiği, Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararında; vakıf yükseköğretim kurumlarında yapılacak arazi ve tesislerin tahsisi dahil, devlet yardımlarının gerekleri, koşulları ve sınırlarının bir kanunla düzenlenmesi gerektiği gerekçesiyle iptali gerekeceği, bu nedenle yapılan işlemin bu yönden hukukî dayanağı kalmadığı” belirtilmiştir.

Diğer taraftan 6831 sayılı Orman Kanununun 17 nci maddesinde “turizm alan ve merkezi dışında kalan devlet ormanlarında kamu yararına olan her türlü bina ve tesisler için gerçek ve tüzel kişilere Orman Bakanlığınca bedeli karşılığı için verilebileceği hükme bağlanmış, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı ile Orman Bakanlığı işlemlerinde bedel konusunun dikkate alınmamış olması nedeniyle 6831 sayılı Kanuna uyarlık bulunmamaktadır” gerekçesiyle bozulmuştur.

Yukarıda belirtilen Danıştay Dava Daireleri Kararı doğrultusunda; Bakanlığımız evvelce ve-rilmiş bulunan izni 3.12.1998 gün ve 1018 sayılı Bakanlık Oluru ile bedelliye çevirmiştir. Yeni bir tahsis veya izin söz konusu değildir.

Davanın Danıştay nezdinde görülmesi devam etmekte iken; yukarıda belirtilen Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu Kararında belirtilen Yüksek Öğretim Kanununda Anayasa Mahkemesinin iptali doğrultusunda oluşan hukukî boşluğun giderilmesi amacıyla; 4498 sayılı “Yüksek Öğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 30.12.1999  tarih ve 23922 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.Getirilen bu Kanunla; vakıf yükseköğretim kurumlarına yapılacak tahsisin usul ve esasları yeniden belirlenmiş, tahsisin Maliye Bakanlığınca, ilgili kuruluşun görüşü alınmak suretiyle yapılacağı, bedelin de Bakanlar Kurulunca belirleneceği esası getirilmiştir.Aynı Kanunda yer alan Geçici 1 inci madde ile de; “Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kendilerine yetkili mercilerce kullanım hakkı tahsisi yapılmış ve izin verilmiş olan vakıflarca kurulmuş yüksek öğretim kurumlarına bu işlemlerin sonucuna bakılmaksızın, 2547 sayılı Kanunun, bu Kanunla değişik Ek-18 inci maddesinde yer alan şartları gerçekleştirmiş olmaları kaydıyla Bakanlar Kurulunca belirlenen bedel karşılığında aynı mahaller itibariyle bu Kanuna göre kullanım hakkı tahsisi yapılır” şeklinde bir düzenleme getirilmiştir.

4498 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra 2577 sayılı İdarî Yargılanma Usulü Kanununun 49 uncu maddesi gereğince ret kararının “kararı veren mahkemeye” gönderilmesi ne-ticesinde; Danıştay 8 inci Dairesi; 23.3.2000 tarih ve 1999/553 E.2000/2214 sayılı Kararı ile “4498 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra ortaya çıkan hukukî durum karşısında önceki mevzuata göre tesis edilen dava konusu işlemlerin hukukî denetim imkânı bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle  davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar ve-rilmiştir.

2. 4498 sayılı Kanun uyarınca Vakıf Üniversitelerine yapılan arazi tahsis bedellerinin Bakanlar Kurulunca belirleneceği öngörülmüş olup, bu Kanuna dayanılarak yapılan tahsis karşılığında, Orman Bakanlığınca Orman Arazilerinin Tahsisi Hakkında Yönetmeliğe göre hesaplanan tahsis bedelinin iki katı tutarında bedel alınması Bakanlar Kurulunca kararlaştırılmıştır.

3. Yüksek Öğretim Kanununda değişiklik yapılmasına dair 4498 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinde “Bu Kanunun Yürürlüğe girmesinden önce kendilerine yetkili mercilerce kullanım hakkı tahsisi yapılmış ve izin verilmiş olan vakıflarca kurulmuş yüksek öğretim kurumlarına bu işlemlerin sonucuna bakılmaksızın, 2547 sayılı Kanunun bu Kanunla değişik Ek 18 inci maddesinde yer alan şartları gerçekleştirmiş olmaları kaydıyla Bakanlar Kurulunca belirlenen bedel karşılığında aynı mahaller itibariyle bu Kanuna göre kullanım hakkı tahsisi yapılır” hükmü yer aldığından yapılan uygulamanın hukukî dayanağı vardır.

100. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, AOÇ arazilerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2269)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım Bakanı Sayın Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

                                Mustafa Geçer

                                              Hatay

Soru 1. AOÇ bünyesinde bulunan toplam arazi miktarı ne kadardır?

Soru 2. Bu araziden hangi kamu kuruluşu ve gerçek kişilere yer tahsisi yapılmış ve kiraya ve-rilmiştir? İsimlerini ve miktarlarını açıklar mısınız?

Soru 3. Kiraya verilme gerekçesi ve şartları nelerdir? Açıklar mısınız?

                T. C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı                25.7.2000

                 Sayı :KDD/SÖ.1.01/2417

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :30.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2269-6151/14790 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde gönderilen Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’e ait 7/2269-6151 esas numaralı yazılı soru önergesine ilişkin bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp

                        Tarım ve Köyişleri Bakanı

 

 

Yazılı Soru Önergesi

Önerge Sahibi : Mustafa Geçer Hatay Milletvekili                       Ek-1

Esas No. : 7/2269-6151

Soru 1. AOÇ bünyesinde bulunan toplam arazi miktarı ne kadardır?

Cevap 1. Atatürk Orman Çiftliği bünyesinde bulunan arazi toplam 52 000 dekar iken, 5659 sayılı Kuruluş Kanununun 10 uncu maddesinin “Atatürk Orman Çiftliği bu Kanunun yayım tarihindeki sınırlar içinde bulunan gayri menkullerin gerçek ve tüzel kişilere devir ve temliki ve kamulaştırılması özel bir kanunla izin alınmasına bağlıdır” hükmüne göre, zaman zaman çıkarılan kanunlarla 18 767 dekarı satılmış olup, şu anda 33 233 dekar arazisi mevcuttur.

Soru 2. Bu araziden hangi kamu kuruluşu ve gerçek kişilere yer tahsisi yapılmış ve kiraya ve-rilmiştir? İsimlerini ve miktarlarını açıklar mısınız?

Cevap 2. Atatürk Orman Çiftliğinin sahip olduğu arazilerden 1961-1999 yılları arasında 236 688 m2’lik kısmı gerçek kişilere, 6 242 534 m2’lik kısmı da resmî kurum ve kuruluşlara kiralanmıştır. Bunlara ait listeler ektedir.

Soru 3. Kiraya verilme gerekçesi ve şartları nelerdir? Açıklar mısınız?

Cevap 3. Devlet bütçesinden yardım almadan kendi imkânları ile varlığını idame ettirmeye çalışan Atatürk Orman Çiftliği, mülkiyetinde bulunan ve ihtiyacı dışında kalan, bakımı ağır masraf gerektiren yerleri yönetmeliğinde belirtilen esaslar dahilinde kiraya vermiştir.

Ancak, bu kiralamaların hiçbirisi 57 nci hükümet zamanında olmamıştır. Mevcut kira yasası uyarınca bu kiracıların çıkarılmaları mümkün değildir. Ancak, 18 Şubat 2000 tarihinde kiraların % 25’ten fazla artırılamayacağına hükmeden yasa çıkıncaya kadar çok düşük miktarlardaki kiralar 25-30 kat gibi oranlarda artırılmıştır.

Kiralamalar yönetmelik çerçevesinde ihale suretiyle yapılmaktadır. Bazı ihalelerle ilgili olarak açılan soruşturmalar devam etmektedir.

 

 

 

 

                                              Ek - 3

                                                 Ek - 4

 

 

101. - Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in, organize sanayi bölgelerine tahsis edilen belediye arsalarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2270)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirttiğim soruların Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.

Saygılarımla.

                                Teoman Özalp

                                               Bursa

Sorular :

1. Belediyelere ait arsaların 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun geçici 6 ncı maddesi ile Organize Sanayi Bölgeleri tüzel kişiliğine tashihen tescili yapılır denmektedir. Bu madde ile yetkinin tamamen belediyelerden alındığı görülmektedir. Bu düzenleme ile belediyelerin bedeli mukabilinde, Organize Sanayi Bölgeleri için mülkiyetine aldığı taşınmazlar ellerinden alınmaktadır. Böylece belediyeler zarara uğratılmaktadır. Bu durumun düzeltilmesi için ne gibi çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz?

2. Mülkiyetinde bulunan arsaları kaynak yaratmak amacıyla satmak isteyen belediyeler satışı yapamamaktadır. Hatta ihaleleleri tamamlanmış ve bedelleri tahsil edilmiş Organize Sanayi Bölgesi arsaları yatırımcılara devredilememektedir. Oluşan bu sıkıntıyı aşabilme noktasında bir çalışma yapıyor musunuz?

3. Daha önceleri belediyelerin tasarrufunda bulunan Organize Sanayi Bölgelerindeki belediye arsalarında belediyelerin tasarrufta bulunma haklarının ellerinden alınması yerel yönetimleri sıkıntıya sokmaz mı?

                T. C.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği                24.7.2000

                 Sayı :B.14.0.BHİ.01-249

Konu :Yazılı soru önergesi

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :30.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2270-6152/14791 sayılı yazınız.

Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in, “Organize Sanayi Bölgelerine tahsis edilen belediye arsalarına” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/2270) esas nolu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

                        Ahmet Kenan Tanrıkulu

                        Sanayi ve Ticaret Bakanı

 

Bursa Milletvekili Sayın Teoman Özalp’in Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız

Cevap 1. 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunun geçici 6 ncı maddesi ile “Kanunun yürürlüğe girmesinden önce OSB kurmak amacı ile müteşebbis heyeti meydana getiren kurum ve kuruluşlar adına iktisap edilmiş bulunan tüm arsalar, araziler ve tüm gayrimenkuller ile bilahare bunlar üzerinde müteşebbis heyeti meydana getiren kurum ve kuruluşlar adına inşa edilmiş olan tüm binalar ve ortak tesisler OSB tüzel kişiliği lehine tapuda tashihen tescil edilir.” hükmü geti-rilmiştir.

Bu düzenleme ile OSB müteşebbis heyeti oluşturan kurum ve kuruluşların uhdesinde bulunan bölgeye ait taşınmazların, OSB tüzel kişiliğine devredilmesi imkânı sağlamıştır.

Bilindiği gibi OSB projeleri Bakanlığımızca illerin gelişmişlik durumlarına göre sağlanan % 95-99 kredi imkânları ile gerçekleştirilmekte olup, müteşebbis heyete katılan kurum ve kuruluşların iştirak payları cüzi kalmaktadır. Bu çerçevede belediye veya herhangi bir diğer kurumun zarara uğratılması söz konusu değildir. Kaldı ki, OSB’lerin kentsel ve sosyal çevre ile ilişkilerin iyileştirilmesine katkısı azımsanmayacak bir önem taşımaktadır.

Cevap 2. OSB Kanunu ile de, Kanunun yürürlüğe girmesinden önce de, OSB’lerin arsa satışları, müteşebbis heyeti oluşturan kamu kurum ve kuruluşlarının herhangi biri tarafından değil, bölgeyi sevk ve idare ile görevlendiren yönetim kurulları vasıtasıyla gerçekleştirilmektedir.

Adı geçen Kanunun 15 inci maddesi ile “Arsa satışları müteşebbis heyetin belirleyeceği prensipler içerisinde yönetim kurulunun yetki ve sorumluluğu ile gerçekleştirilir ve Bakanlığa bilgi ve-rilir.” hükmü ile uygulamanın sürdürülmesi uygun görülmüştür.

Ancak kaynak yaratmak amacıyla belediyelerin mülkiyetindeki arazilerin, yer seçimi uygun bulunan alanlar kapsamında olmak şartıyla, OSB’ler müteşebbis heyetlerine kamulaştırılmak üzere önerilmesi imkânı mevcut bulunmaktadır.

Cevap 3.

Organize sanayi bölgelerindeki arsaların, müteşebbis heyeti oluşturan kurum veya kuruluşların herhangi birinin tasarrufunda bulunma durumu söz konusu olmadığından, bu konuda yerel yönetimlerde herhangi bir sıkıntıya neden olunması mümkün görülmemektedir.

102. - Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, Nergizlik Barajı sulama kanalı projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2271)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Aşağıdaki sorularımı aracılığınız vasıtasıyla yazılı olarak cevaplandırması isteğiyle, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer’e soruyorum.

1. DSİ 6 ncı bölge 61 inci şubesi tarafından 1991 yılında ihalesi yapılan Nergizlik Barajı Sulama Kanallarının bitirilip geçici kabulü yapılacağı söylenmektedir.

a) İkinci ürün ekimi yapacak çiftçilerimizin mağdur olmaması için, bu kanalların geçici ka-bulü yapılarak, kanallara su ne zaman verilecektir?

b) Bu kanalların yapımı bugüne kadar tamamlanmadı ise ne zaman tamamlanacaktır?

c) Yapılan ihalenin iş bitirme süresi ne zaman bitiyor?

Eğer süre geçmiş ise sorumlular hakkında ne gibi bir işlem yapmayı düşünüyorsunuz?

                                        23.6.2000

                        M. Metanet Çulhaoğlu

                                              Adana

                T. C.

Enerji ve Tabiî Kanaklar Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon                28.7.2000

             Kurulu Başkanlığı

                 Sayı :B.15.0.APK.0.23.300-1279-16091

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMMBaşkanlığının 30.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2271-6153/14798 sayılı yazısı.

Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun tarafıma tevcih ettiği, 7/2271-6153 esas no’lu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereği cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

                        M. Cumhur Ersümer

                        Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı (7/2271-6153)

Soru :

DSİ 6 ncı Bölge 61 inci şubesi tarafından 1991 yılında ihalesi yapılan Nergizlik Barajı Sulama Kanallarının bitirilip geçici kabulü yapılacağı söylenmektedir.

a) İkinci ürün ekimi yapacak çiftçilerimizin mağdur olmaması için, bu kanalların geçici ka-bulü yapılarak, kanallara su ne zaman verilecektir?

b) Bu kanalların yapımı bugüne kadar tamamlanmadı ise ne zaman tamamlanacaktır?

c) Yapılan ihalenin iş bitirme süresi ne zaman bitiyor.

Eğer süre geçmiş ise sorumlular hakkında ne gibi bir işlem yapmayı düşünüyorsunuz?

Cevap :

a) DSİ Genel Müdürlüğü 6 ncı Bölge Müdürlüğü tarafından ihale edilen "Karaisalı (Nergizlik) Projesi Karaisalı Ovası Sulaması İnşaatı'' işinin geçici kabulü 28.6.2000- 29.6.2000 tarihlerinde yapılmıştır. Kabul tarihinden itibaren kanallara su verilmektedir.

b) İşin ikmal tarihi 7.8.1999'dur.

c) Söz konusu işin sulama tesislerine su verecek olan Nergizlik Barajında su tutma işlemi ancak 16.6.2000 tarihinde tamamlanabildiği için "Karaisalı Ovası Sulaması İnşaatı'' işi geçici kabulünün yapılmasını müteakip sulama başlamıştır. İşlerde herhangi bir gecikme meydana gelmemiştir.

103. - Sivas Milletvekili Mehmet Ceylan’ın, Suriye’de bulunan Süleyman Şah türbesine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in cevabı (7/2272)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.                    23.6.2000

Suriye toprakları içerisinde Caber Kalesi yakınında bulunan Süleyman Şah Türbesi’nin 20 Ekim 1921 tarihinde Fransa ile yapılan Ankara Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti’nin malı olduğu kararlaştırılmış; Burada Türk Bayrağının dalgalandırılması ve Türk askerinin bulundurulması kabul edilmiştir. Lozan Antlaşması ile de bu hak aynen korunmuştur. Daha sonra 1975 yılında Suriye Devleti Tabka Barajını yapacağını belirterek iki devlet yetkilileri biraraya gelmişler, adı geçen Türbe’nin Halep karayolundaki Karakozak mevkiine taşınmasına karar verilmiştir ve taşınmıştır. Daha sonra Suriye Devleti Süleyman Şah Türbesi’ni sular altında bırakacak; Fırat Nehri üzerinde Teşrin Barajı inşaatına başlamış ve bitirmiştir. Şu anda su tutmaya başlayan baraj gölünün suları Türbeyi yeniden tehdit eder duruma gelmiştir. Eğer kısa bir süre daha müdahale edilmez ise bu ecdat toprağı sular altında kalacaktır. Burası, tahkim edilmesi halinde veya istinad duvarları yapılması halinde kurtarılabilecektir.

Sorular :

1. 1999 yılından beri yapılan yazışmalarda Suriye Devleti her türlü ikazı yapmış olmasına rağmen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiçbir netice alıcı işlem yapmamıştır. Bu konuda Bakanlığınızın yapmış olduğu çalışmalar ne aşamadadır?

2. Şu ana kadar adı geçen Türbe’nin korunması ile alakalı ne yapılmıştır?

3. Türbe’nin Türkiye’ye nakli için çalışmalar olduğu söyleniyor, doğru mudur?

                T. C.

           Dışişleri Bakanlığı

             Siyaset Planlama Genel Müdürlüğü                11.8.2000

                 Sayı :SPGM/436-437

Konu :Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :30 Haziran 2000 tarih ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2272-6154/14799 sayılı yazıları.

Sivas Milletvekili Sayın Mehmet Ceylan’ın ilgi’de kayıtlı yazılarına konu soru önergesinin yanıtı ilişikte sunulmuştur.

Saygılarımla sunarım.

                                      İsmail Cem

                               Dışişleri Bakanı

Sivas Milletvekili Sayın Mehmet Ceylan’ın Yazılı Soru Önergesi

Suriye toprakları içerisinde Caber Kalesi yakınında bulunan Süleyman Şah Türbesi'nin 20 Ekim 1921 tarihinde Fransa ile yapılan Ankara Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti'nin malı olduğu kararlaştırılmış; burada Türk Bayrağının dalgalandırılması ve Türk askerinin bulundurulması kabul edilmiştir .Lozan Antlaşması ile de bu hak aynen korunmuştur .Daha sonra 1975 yılında Suriye Devleti Tabka Barajını yapacağını belirterek iki devlet yetkilileri biraraya gelmişler, adı geçen Türbe’nin Halep Karayolundaki Karakozak mevkiine taşınmasına karar verilmiştir ve taşınmıştır. Daha sonra Suriye Devleti Süleyman Şah Türbesi'ni sular altında bırakacak; Fırat Nehri üzerinde Teşrin Barajı inşaatına başlamış ve bitirmiştir. Şu anda su tutmaya başlayan baraj gölünün suları Türbe'yi yeniden tehdit eder duruma gelmiştir. Eğer kısa bir süre daha müdahale edilmez ise bu ecdat toprağı sular altında kalacaktır .Burası, tahkim edilmesi halinde veya istinad duvarları yapılması halinde kurtarılabilecektir.

Soru 1. 1999 yılından beri yapılan yazışmalarda Suriye Devleti her türlü ikazı yapmış olmasına rağmen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiçbir netice alıcı işlem yapmamıştır. Bu konuda Bakanlığınızın yapmış olduğu çalışmalar ne aşamadadır?

Soru 2. Şu ana kadar adı geçen Türbe’nin korunması ile alakalı ne yapılmıştır?

1 ve 2. Soruların Yanıtları :

Ülkemiz için siyasî, kültürel ve tarihî bakımdan özel öneme sahip Süleyman Şah Türbesi'nin, Suriye tarafından inşa edilen Teşrin Barajı'nın suları tarafından tehdit edilmesine ilişkin konu Bakanlığımca yakından izlenmekte ve ilgili kuruluşlarımız arasında eşgüdüm sağlanmaktadır.

Suriye makamlarının, kendi topraklarında bulunan Süleyman Şah Türbesi'nin yerinin bir kez daha değiştirilmesini gündeme getirmeleri üzerine, ilgili kuruluşlarımızın temsilcilerinden oluşan bir heyetimiz 29 Ekim-l Kasım 1999 tarihlerinde Halep'e giderek yerinde incelemelerde bulunmuş ve Suriyeli yetkililerle görüşmeler yapmıştır .İncelemelerde, yapımı ileri bir aşamaya ulaşmış bulunan Teşrin Barajı'nın su tutmaya başlaması sonucunda, Türbe'nin su seviyesinin yükselmesinden dolayı etkilenmeye başladığı gözlemlenmiştir. Suların daha da yükselmesiyle sorununun daha büyük önem kazanacağı ve Türbe zemininde çöküntü, sızma, nem gibi oluşumlara yol açabileceği anlaşılmıştır .

Suriye tarafına, bu sorunun işbirliği içinde çözümlenebileceği ve bu amaçla biran önce ciddî önlemler alınmasının gerektiği ifade edilmiştir .

Suriyeli yetkililer cevaben, işbirliği ve yardıma hazır olduklarını, teknik koşullar uygun olursa, Türbe'nin yerinde kalmasına da karşı çıkmayacaklarını belirtmişlerdir .

Konuyla ilgili olarak, 25-26 Mart 2000 tarihlerinde Halep'de Suriyeli yetkililerle yeniden biraraya gelinmiştir .

Heyetimizde yer alan DSİ yetkilisi tarafından, Türbe'nin yerinde kalacağı tezinden hareketle, yapılacak çalışmalar hakkında Suriye tarafına teknik bilgi verilmiştir .

Suriyeli yetkililer, Türbe'nin Türkiye için taşıdığı tarihi önemin bilincinde olduklarını, bu eserin kendileri için de değer taşıdığını, esasen Türbe'nin yerinde kalmasına itirazlarının bulunmadığını, ancak Türbe'nin yerinde kalması halinde göldeki su düzeyinin 320 metre kodundan aşağıya düşürülmesinin gerekeceğini, bunun da kendilerini enerji üretimi açısından büyük kayba uğratacağını bildirmişlerdir .

Heyetimiz tarafından, 320 metre kodundan aşağıya inilmesi yönünde bir talepte bulunulma-yacağı ifadeyle, bunun yerine, Türbe'nin yerinde kalmasını sağlayacak tahkim çalışmaları yapılmasının öngörüldüğü belirtilmiştir. Ayrıca, Teşrin Barajı'nın yapımının tasarlanması aşamasında Türbe'nin durumunun hesaba katılmamış olmasının bir eksiklik oluşturduğu; Suriye'nin Teşrin Barajı'nın yapımı kararından dolayı Türkiye'nin zarar gördüğü; dolayısıyla, doğacak zararı gidermenin de Suriye'nin üzerine düştüğü vurgulanarak, Türbe'nin tahkimi projesinin Suriye tarafından finanse edilmesi istenmiştir. Suriye tarafı ise, gerek Türbe'nin gerek üzerinde bulunduğu arazinin Türkiye'ye ait olduğu gerekçesiyle, proje masraflarının tarafımızdan karşılanması gerektiğini ileri sürmüştür.

Görüşmede finansman konusunda mutabakata varılamayınca, heyetimiz, bir anlaşmaya varılamaması ya da anlaşmanın gecikmesi nedeniyle önlem alınmasında zaman kaybedilmesi yüzünden Türbe, su seviyesinin yükselmesinden kaynaklanacak bir zarara uğrar ise, bunun sorumluluğunun Suriye tarafına ait olacağına ve böyle bir gelişmenin, iyileşme sürecine girmiş bulunan Türkiye-Suriye ilişkilerine de zarar verebileceğine dikkat çekmiştir.

Heyetimiz üyeleri tarafından Suriyeli yetkililerle toplantıların dışında yapılan görüş alışverişlerinde, finansman konusunda Suriye'nin desteğinin sağlanabileceği izlenimi edinilmiştir .

Her hal ve kârda, Suriye'den projenin finansmanı konusunda sağlanacak katkı beklenmeksizin, Türbe'nin yerinde kalmasını sağlayacak bir projenin süratle hazırlanarak Suriye tarafına ulaştırılması önem taşımaktadır .

Bu konudaki yetki ve sorumluluğun 26 Nisan 2000 tarih ve 01033 sayılı yazıyla Başbakanlık tarafından Kültür Bakanlığına verilmesinin üzerine, Türbe'nin yerinde kalmasını sağlamaya yönelik çalışmaların biran önce başlatılması hususunda Kültür Bakanlığı'yla irtibat kurulmuştur.

Süleyman Şah Türbesi projesine ilişkin çalışmalarda hangi aşamaya gelindiğinin bir değerlendirmesini yapmak ve bu konuda görüş alışverişinde bulunmak amacıyla, ilgili kuruluşlarımız temsilcilerinin katılımıyla 7 Temmuz 2000 tarihinde Bakanlığımda yapılan toplantıda, Türbe'nin bulunduğu alanın sudan korunmasına ve zeminin takviyesine ilişkin çalışmaların bir ön projesinin hazırlanarak ihaleye çıkarılması ve projenin sonuçlandırılmasına ilişkin çalışmaların, görev alanı itibariyle Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce üstlenilmesinin; daha sonra Türbe'nin restorasyonu konusunun gündeme gelmesi halinde, buna ilişkin çalışmaların da Kültür Bakanlığınca yürütülmesinin uygun olacağı sonucuna varılmıştır .

Bu toplantıda varılan mutabakat çerçevesinde, Ekim ayı başına kadar gerekli ihale ve ön proje hazırlıklarının tamamlanmasını teminen Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne talimat verilmesi hususu, 7 Temmuz 2000 tarihli yazımızla Başbakanlığın takdirine sunulmuştur .

Soru 3. Türbe'nin Türkiye'ye nakli için çalışmalar olduğu söyleniyor, doğru mudur?

3. Sorunun Yanıtı:

Suriye ile varılan mutabakata binaen Türbe yerinde kalacak olup, ülkemize nakli söz konusu değildir .

104. - Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay’ın, Gaziantep İline kültür merkezi kurulup kurulma-yacağına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/2273)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.    23.6.2000

                                    Mehmet Ay

                                       Gaziantep

1. Türkiye’nin 6 ncı büyük ili olan Gazi Şehrimizde bir Kültür Merkezi bulunmayışı bir eksiklik olup, bu konuda Bakanlığınızın herhangi bir programı var mı?

2. Program varsa Kültür Merkezini ne zaman yapıma başlayıp sonuçlandırmayı düşünüyorsunuz?

3. Yoksa bir an önce programa almayı düşünüyor musunuz?

                T. C.

              Kültür Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon                11.7.2000

             Kurulu Başkanlığı

                 Sayı :B.16.0.APK.0.12.00.01.940-407

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığı Kan. Kar. Müdürlüğünün 30 Haziran 2000 gün ve A.01.0.GNS. 0.10.00.02-14830 sayılı yazısı.

Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Ay’ın “Gaziantep İline kültür merkezi kurulup kurulmayacağına ilişkin” 7/2273-6163 esas no’lu yazılı soru önergesinin cevabı hazırlanarak ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        M. İstemihan Talay

                                 Kültür Bakanı

Cevap : GAP Kültür Merkezi Bakanlığımız yatırım programında 1991HO40900 proje numarası ile yer almakta iken; Kültür Merkezi için tahsis edilen arsanın Gaziantep Büyükşehir Belediyesince iptal edilmesi ve Kültür Merkezinin kendilerince yapılacağının ifade edilmesi üze-rine 1993 yılında yapılan inşaat yapım sözleşmesi 1.8.1998 tarih ve 2294 sayılı onay ile fesh edilmiştir. Kültür Merkezi yapım işi bir protokolle Gaziantep Büyükşehir Belediyesine devredilmiştir. Bu nedenle 2000 yılı yatırım programında iz olarak yer almaktadır.

Gaziantep Kültür Merkezi yatırım programında 1976HO40130 proje numarası ile Gaziantep Merkez (Ek-Müze) adı altında yer almaktadır. Merkez'de müzenin bitişiğinde devam eden Kültür Merkezi inşaatının fizikî gerçekleşmesi % 75 seviyesindedir. Kontrollüğü Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca, uygulaması Bakanlığımız Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğünce yürütülmektedir. Kültür Merkezi yapımı için ayrılan ödeneklerin kısıtlı olması nedeniyle 2000 yılı ödeneği 24 Milyar TL. olarak yatırım programında yer almaktadır.

Ayrıca, 2000 yılı yatırım programında Gaziantep-Nizip 1995HO40040 proje numarası ile, Gaziantep-Oğuzeli'de 1991HO40900 proje numarası ile yer almaktadır. Ödenek yetersizliği ve arsa problemleri nedeniyle ihaleleri yapılamamıştır.

105. - İçel Milletvekili Turhan Güven’in, ilköğretim okullarında uygulanacak yabancı dil öğretim programına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2274)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ede-rim.

Saygılarımla.

                                 Turhan Güven

                                                  İçel

Soru: Talim ve Terbiye Kurulunun 32 sayılı kararı ile okul öncesi eğitim kurumlarının 5 ve 6 yaş grupları ile ilköğretim okullarının 1 , 2 ve 3 üncü sınıflarında uygulanması kabul edilen yabancı dil öğretim etkinlikleri programı, öğretilen dilin ülkesine ait kültürel unsurların yoğunluklu içe-riğiyle;

1. Millî Eğitim Temel Kanununun Türk millî eğitiminin amaçları başlıklı 2 nci maddesinde belirtilen Türk milletinin millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren fertler yetiştirilmesi amacıyla uyuşmakta mıdır?

2. Aynı Kanunun 10 uncu maddesinde yer alan ''Millî birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde, özellikleri bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş eğitim ve bilim dili halinde zenginleşmesine çalışılır ve bu maksatla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Millî Eğitim Bakanlığınca gereken tedbirler alınır .'' hükmü doğrultusunda yapılacak eğitim ve öğretim faaliyetlerinin etkisini azaltıcı sonuçlar doğurmayacak mıdır?

3. Aynı Kanunun okul öncesi eğitimle ilgili 20 nci maddesinde yer alan, okul öncesi eğitiminin amaç ve görevlerinin, millî eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olması ve bu maddenin 4 üncü bendindeki çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını sağlama hükmüyle bağdaşmakta mıdır?.

Yine Kurulun bu kararıyla ilgili olarak;

4. Anadillerini, Türkçeyi henüz tam özümseyememiş çocuklara, kararda yer aldığı üzere, ''o dili konuşan milletin kültürel objeleri kullanılarak yabancı dil eğitimi verilmesi''nin pedogojik temeli var mıdır?

5. Söz konusu karar alınırken dil bilimi ve eğitim bilim alanında otorite sayılabilecek herhangi bir resmî ya da sivil kurum, kuruluş ya da kişinin görüşü alınmış ya da bu konularda yayımlanmış bilimsel yayınların bulgularından yararlanılmış mıdır? Diğer ülkelerde yabancı dil eğitiminin hangi yaşlardan itibaren, hangi okul ve sınıf seviyelerinde ve hangi yöntemlerle yapıldığına ilişkin araştırma ve incelemeler var mıdır? Bu kararın alınması sırasında bu tür çalışmalar değerlendirilmiş midir?

6. Söz konusu karara dayanak oluşturan talep Özel Eğitim Kurumları Genel Müdürlüğünden geldiğine göre, özel okul sahiplerinin baskı grubu olarak bu kararın alınmasındaki rolü nedir?

7. 8 yıllık kesintisiz ilköğretimin kabulünün ardından 4 üncü sınıftan itibaren yabancı dil eğitimi yapılabileceğine ilişkin Kurul kararı, o günden bu yana hangi koşullar değiştiği, hangi gelişme-ler yaşandığı, hangi ihtiyaçlar ortaya çıktığı için bu şekilde yeniden düzenlenmiştir?

                T. C.

Millî Eğitim Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon                14.8.2000

             Kurulu Başkanlığı

                 Sayı :B.08.0.APK.0.03.05.00-03/2029

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığının 30.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6251-7/2274-6174/14901 sayılı yazısı.

İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven'in, ''İlköğretim okullarında uygulanacak yabancı dil öğretim programına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Bakanlığımızca hazırlanan programların Millî Eğitim Temel Kanununda belirtilen Türk milletinin millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren fertler yetiştirilmesi hususundaki genel amaçlarına aykırı olması mümkün değildir . Okul Öncesi Eğitim Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim Etkinlikleri Çerçeve Programında öğretimi hedeflenen konular titizlikle belirlenmiştir .Bu yabancı dil eğitiminin amaçları arasında yukarıda sözü edilen nitelikteki unsurlara ters düşecek herhangi bir olumsuzluk söz konusu değildir.

2. Millî Eğitim Temel Kanununun 10. maddesinde yer alan ''Millî birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde, özellikleri bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş eğitim ,ve bilim dili halinde zenginleşmesine çalışır ve bu maksatla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Millî Eğitim Bakanlığınca gereken tedbirler alınır'' hükmü ''Türk dilinin geliştirilmesine ve korunmasına'' yöneliktir .Bakanlığımız Türk dilinin geliştirilmesi ve korunması konusunda son derece hassas olup bu konudaki çalışmalarını sürekli olarak yapmaktadır.

İlköğretim okulları haftalık ders dağıtım çizelgesi (Toplam : 30 saat)'nde yer alan ''Bireysel ve Toplu Etkinlikler'' (Haftada 3 saat ) dersi içinde uygulamaya konulacak yabancı dil eğitimi dersinin, diğer derslere oranla çok az olduğu, bunun nedeninin de erken yaş çocuklarını yabancı dille tanıştırmak ve bir başlangıç yaptırmak olduğudur. Dolayısıyla eğitim ve öğretim faaliyetlerinin etkisini azaltıcı sonuçlar doğurması hususunun ders saatlerine bakıldığında mümkün olmadığı anlaşılacaktır.

3. Okul Öncesi Eğitim Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim Etkinlikleri Çerçeve Programına Millî Eğitim Temel Kanunu'nun 20'nci maddesinde yer alan, okul öncesi eğitiminin amaç ve görevleri, Millî Eğitimin genel amaç ve temel ilkelerine uygun olması ve bu maddenin 4 üncü bendindeki çocukların Türkçe'yi doğru ve güzel konuşmalarını sağlama hükmüyle ters düşmemektedir. Türkçe'yi doğru ve güzel kullanma becerilerini geliştirmek; okul öncesi eğitiminde yapılacak tüm etkinlikleri kapsamakta ve yabancı dil çalışmaları ana dilin öğretimi için yapılacak çalışmaları engellemeyeceği gibi, ''dilin gelişimi ile beyin gelişiminin birlikteliği'' kuramına göre yapılacak eğitim etkinlikleri birbirini daha da destekleyecektir.

4. Okul Öncesi Eğitim Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim Etkinlikleri Çerçeve Programı ve bu programın kabulüne ilişkin kararda ''o dili konuşan milletin kültürel objeleri kuIlanılarak yabancı dil eğitimi verilmesi'' ifadesi yer almamaktadır .Ancak programın son bölümünde yer alan ''Öğretmenin Rolü'' başlıklı bölümün 18 inci maddesinde ''öğretilen dilin ülkesine ait metinleri (oyun, şarkı, tekerleme, basit şiir , bilmece, bulmaca, sözcük oyunları vb.) derste işleyebilmeli ve o ülkenin çocuk kültürünü araştırabilmeli, sentez yapabilmeli ve bunu yabancı dil dersinin öğretimine de yansıtabilmelidir.'' ifadesi yer almaktadır. Bu maddede öğretmenin hangi donanımlara sahip olması gerektiği vurgulanmış ve bu bilgilerden yoksun olan yabancı dil öğretmenlerinin dil öğretiminde yetersiz kaldığı ve kelimelere dilin ait olduğu kültürün yüklediği anlamı kavrayamaması nedeniyle etkili bir yabancı dil eğitimini gerçekleştiremediği bu yüzden de öğrencilerin ''kullanılabilir'' seviyede işlevsel bir yabancı dil öğrenemedikleri bilinen bir gerçektir.

5. Söz konusu karar alınırken dil bilimi ve eğitim bilim alanında otorite sayılan pek çok resmî, sivil kurum ve kişilerden görüş alınmıştır. Pekçok ülkede yabancı dil eğitimine 5-6 yaşlarda başlanmaktadır .

6. Söz konusu karara dayanak oluşturan talep Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünden gelmekle beraber, esas amaç ''Millî Eğitim Temel Kanununda belirtilen 1. Genellik ve Eşitlik, II. Ferdin ve Toplumun İhtiyaçları, III. Yöneltme, IV. Eğitim Hakkı ve V. Fırsat ve İmkân Eşitliği ilkeleri doğrultusunda Devlet okullarında okumakta olan öğrencilerimize, özel öğretim kurumlarının en büyük ayrıcalığı olan ''Yabancı Dil Eğitimini'' verebilmektedir .

Özel öğretim kurumlarında okumakta olan öğrenciler; Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Yönetmeliğinin uygulamalar bölümü; (b ) bendi gereğince okullarında yabancı dil eğitimini zaten almaktadırlar .

Söz konusu karar; velilerden gelen yoğun isteklerle, günümüz şartlarında toplumun ihtiyaçları doğrultusunda alınmış olup, devlet okullarında öğrenim görmekte olan öğrencilerimiz de böylece erken yaşta yabancı dille tanışıp öğrenmeye başlayabilecektir .

7. Sekiz yıllık kesintisiz ilköğretim uygulanmasıyla 4 üncü sınıftan itibaren yabancı dil eğitimi yapılabileceğine ilişkin Kurul Kararına ek olarak okul öncesi ve ilköğretim 1., 2. ve 3. üncü sınıflarda da yabancı dil eğitimine başlanması için karar alınmasında; yabancı dil öğretiminin uzun vadeli, süreklilik taşıyan ve çocuğun beyin gelişimini etkileyen bir unsur olması, ne kadar erken yaşta başlanırsa, öğrenmenin o kadar kolay olacağı ve yıllardır ülkemizin en büyük sorunu olan; yabancı dil bilen insan sayısının azlığının önemli ölçüde giderileceği en önemli gerekçeleri oluşturmaktadır .

Ayrıca bu program; öğrenci velisinin istemesi ve okul ve kurumların eğitim ortamlarının uygun olması ve bu durumun il ilçe millî eğitim müdürlüklerince de onaylanması ile uygulamaya konulabilecektir.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Metin Bostancıoğlu

                        Millî Eğitim Bakanı

106. - İçel Milletvekili Turhan Güven’in, ilköğretim okullarında okutulacak yabancı dil öğretim programına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2275)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                 Turhan Güven

                                                  İçel

Talim ve Terbiye Kurulu, yabancı dil eğitimini ilköğretimin ilk sınıflarında ve okul öncesinde başlatan, öğretilen dilin kültürel unsurlarının yoğunluklu içeriğine sahip yabancı dil öğretim etkinlikleri programını 32 sayılı kararıyla kabul etmiştir.

Ana dillerini henüz tam özümseyememiş çocuklara, kültürel objeler kullanılarak yabancı dil eğitimi verilmesinin pedogojik temeli var mıdır?

Karar alınırken dil bilimi ve eğitim bilim otoritelerinin görüşü alınmış ve bilimsel bulgulardan yararlanılmış mıdır?

Kararda özel okul sahiplerinin baskı grubu olarak rolü nedir?

Karar Millî Eğitim Temel Kanununun hükümlerine uygun mudur?

                T. C.

Millî Eğitim Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon                14.8.2000

             Kurulu Başkanlığı

                 Sayı :B.8.0.APK.0.03.05.00-03/2033

Konu :Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMMBaşkanlığının 30.6.2000 tarih ve A.Ol.0.GNS.0.10.00.02-6251-7/2275- 6175/14902 sayılı yazısı.

İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven'in, ''İlköğretim okullarında okutulacak yabancı dil öğretim programına ilişkin'' yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Okul Öncesi Eğitim Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim Etkinlikleri Çerçeve Programı ve bu programın kabulüne ilişkin kararda ''o dili konuşan milletin kültürel objeleri kullanılarak yabancı dil eğitimi verilmesi'' ifadesi yer almamaktadır. Ancak programın son bölümünde yer alan ''Öğretmenin Rolü'' başlıklı bölümün 18 inci maddesinde ''öğretilen dilin ülkesine ait metinleri ( oyun, şarkı, tekerleme, basit şiir , bilmece, bulmaca, sözcük oyunları vb.) derste işleyebilmeli ve o ülkenin çocuk kültürünü araştırabilmeli, sentez yapabilmeli ve bunu yabancı dil dersinin öğretimine de yansıtabilmelidir” ifadesi yer almaktadır .Bu maddede öğretmenin hangi donanımlara sahip olması gerektiği vurgulanmış ve bu bilgilerden yoksun olan yabancı dil öğretmenlerinin dil öğretiminde yetersiz kaldığı ve kelimelere dilin ait olduğu kültürün yüklediği anlamı kavrayamaması nedeniyle etkili bir yabancı dil eğitimini gerçekleştiremediği bu yüzden de öğrencilerin ''kullanılabilir'' seviyede işlevsel bir yabancı dil öğrenemedikleri bilinen bir gerçektir.

2. Söz konusu karar alınırken dil bilimi ve eğitim bilim alanında otorite sayılan pek çok resmi, sivil kurum ve kişilerden görüş alınmıştır.

3 .Kararın alınmasında herhangi bir baskı söz konusu değildir. Esas amaç ''Millî Eğitim Temel Kanununda belirtilen I. Genellik ve Eşitlik, II. Ferdin ve Toplumun İhtiyaçları, III. Yöneltme, IV. Eğitim Hakkı ve V. Fırsat ve İmkân Eşitliği ilkeleri doğrultusunda Devlet okullarında okumakta olan öğrencilerimize, özel öğretim kurumlarının en büyük ayrıcalığı olan ''Yabancı Dil Eğitimini'' verebilmektir.

Özel öğretim kurumlarında okumakta olan öğrenciler; Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Yönetmeliğinin uygulamalar bölümü; (b ) bendi gereğince okullarında yabancı dil eğitimini zaten almaktadırlar.

Söz konusu karar; velilerden gelen yoğun isteklerle, günümüz şartlarında toplumun ihtiyaçları doğrultusunda alınmış olup, devlet okullarında öğrenim görmekte olan öğrencilerimiz de böylece erken yaşta yabancı dille tanışıp öğrenmeye başlayabilecektir.

4. Programların Millî Eğitim Temel Kanununda belirtilen Türk milletinin millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren fertler yetiştirilmesi hususundaki genel amaçlarına aykırı olması mümkün değildir. Söz konusu programda öğretimi hedeflenen konular titizlikle belirlenmiştir .Bu yabancı dil eğitiminin amaçları arasında yukarıda sözü edilen nitelikteki unsurlara ters düşecek herhangi bir olumsuzluk söz konusu değildir.

Ayrıca söz konusu program, öğrenci velisinin istemesi; okul ve kurumların eğitim ortamlarının uygun olması ve bu durumun il ilçe millî eğitim müdürlüklerince de onaylanması ile uygulamaya konulabilecektir.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Metin Bostancıoğlu

                        Millî Eğitim Bakanı

107. - Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey’in, Diyarbakır yöresinde kuraklıktan zarar gören çiftçilerin sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2279)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince; Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırılması konusunda aracılığınızı arz ederim.

                                  Sacit Günbey

                                       Diyarbakır

Ülkemizde son yıllarda ihmal edilen tarım politikamız sebebi ile doğal olarak Diyarbakır ve civarı da kaçınılmaz olarak etkilenmektedir . Bölgede kuru tarım yapılmaktadır .Tarım için gerekli; sulama kanal, kanalet ve sondaj kuyularının yeterli olarak bölge insanımızın hizmetine götürülememesine, -bu sene de dahil edilerek üç yıldır devam eden- kuraklık da eklenmiş ve bölge yeterince yağış alamamıştır .

Diyarbakır civarındaki kuraklık nedeni ile :

1. Bölgedeki kuraklıkla ilgili olarak ; hasar tespit çalışması var mıdır?

2. Çiftçi borçlarının ertelenmesi düşünülmekte midir?

3. Kuraklıktan dolayı geçen yıl yapılan hasar tespit çalışmaları sonunda çiftçilere herhangi bir ödeme yapılmadığı ifade edilmektedir .Bu doğru mudur ? Eğer doğru ise ödeme ne zaman yapılacaktır?

4. Geçen yıl bölgede alınan pamuğa ödenmesi gereken pirimler ödenmemiştir .Bu ödeme ne zaman yapılacaktır?

                T. C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon                  4.7.2000

             Kurulu Başkanlığı

                 Sayı :KDD.SÖ.1.01/2406

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :3.7.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2279-6200/14965 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde gönderilen Diyarbakır Milletvekili Prof. Dr. Sacit Günbey’e ait 7/2279-6200 esas numaralı yazılı soru önergesine ilişkin Bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp

                        Tarım ve Köyişleri Bakanı

Yazılı Soru Önergesi

Önerge Sahibi Milletvekili : Prof. Dr. Sacit Günbey Diyarbakır Milletvekili

Esas No. : 7/2279-6200

Ülkemizde son yıllarda ihmal edilen tarım politikamız sebebi ile doğal olarak Diyarbakır ve civarı da kaçınılmaz olarak etkilenmektedir. Bölgede kuru tarım yapılmaktadır. Tarım için gerekli; sulama kanal, kanalet ve sondaj kuyularının yeterli olarak bölge insanımızın hizmetine götürülememesine bu sene de dahil edilerek üç yıldır devam eden kuraklıkta eklenmiş ve bölge yeterince yağış alamamıştır.

Diyarbakır civarındaki kuraklık nedeni ile :

Soru 1. Bölgedeki kuraklıkla ilgili olarak; hasar tespit çalışması var mıdır?

Cevap 1. Diyarbakır İlinde meydana gelen kuraklık afetinden Merkez, Çınar, Bismil, Ergani, Eğil, Çermik ilçelerinin 242 köyünde 7 772 çiftçi ailesine ait 2 218 510 dekar ekili alanında % 35-70 oranında zarar meydana geldiği Bakanlığımıza ihbar olarak bildirilmiştir. İl müdürlüğümüzce yapılan hasar tespit çalışmaları tamamlanmak üzeredir.

Soru 2. Çiftçi borçlarının ertelenmesi düşünülmekte midir?

Cevap 2. 18 Temmuz 2000 tarih ve 24113 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanan Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilerin Borçlarının Ertelenmesi ve Yeniden Kredilendirilmesi Hakkında Karar gereğince; 5254 ve 2090 sayılı kanunlarda tanımlanan afetlerden, ürün deseni içerisindeki ekilişleri veya tüm tarımsal varlıkları en az % 40 oranında zarar gören ve bu durumları söz konusu kanunlar çerçevesinde il hasar tespit ve ihtiyaç komisyonlarınca belirlenen üreticilerin T.C Ziraat Bankası, Tarım işletmeleri Genel Müdürlüğü ve T. Tarım Kredi Kooperatiflerine olan, hasar tarihinden önce kullandıkları kredilerle ilgili 2000 yılı vadeli ve 2001 yılına sarkan, afetin vuku bulduğu tarihte günü gelmemiş zirai kredi borçları vade tarihinden itibaren bir yıl süre ile ertelenmiştir.

Ziraat Bankası ile Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğinden kredi kullanan ve aldığı krediyi ödeyemeyen çiftçilerin borçlarının affedilmesi yasa çıkarılmasını gerektirmektedir. Bu kapsamda, çiftçilerimizi içinde bulundukları durumdan kurtararak tekrar üretken olmalarını sağlamak için, Bakanlığımızca Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine borcu olan çiftçilerin borçlarının faizi ile birlikte 3 yıl sürede, 6 eşit taksitte ödenmesini öngören bir kararname taslağı Başbakanlığa sunulmuştur.

Soru 3. Kuraklıktan dolayı geçen yıl yapılan hasar tespit çalışmaları sonunda çiftçilere herhangi bir ödeme yapılmadığı ifade edilmektedir. Bu doğru mudur? Eğer doğru ise ödeme ne zaman yapılacaktır?

Cevap 3. Diyarbakır İlinde 1999 yılında kuraklık ve dolu afetinden 9 ilçenin 303 köyünde 7 120 çiftçi ailesinin 1 051 198 dekar ekili alanında zarar meydana geldiği Bakanlığımıza intikal eden 6 adet il ihtiyaç komisyonu kararından anlaşılmıştır.

Söz konusu afetler nedeniyle zarar gören çiftçilere; 1999 yılı güzlük ekilişlerinde kullanılmak üzere, valilik emrine 3 633 ton buğday tohumluğu tahsisi yapılmış olup, 1 069 tonu dağıtılmış, 2 564 tonu tenkis edilmiştir.

12.7.1999 tarih ve 3 no.lu il ihtiyaç komisyonu kararında belirtilen çiftçilerin ziraî kredi borçlarının ertelenmesi için söz konusu karar ilgili kredi kuruluşlarına gönderilmiştir.

Soru 4. Geçen yıl bölgede alınan pamuğa ödenmesi gereken pirimler ödenmemiştir. Bu ödeme ne zaman yapılacaktır?

Cevap 4. 1999 Yılı ürünü kütlü pamuk, yağlık ayçiçeği ve soya fasulyesi üreticilerinin desteklenmesine ilişkin olarak çıkartılan 31.12.1999 tarih ve 99/13798 sayılı Bakanlar Kurulu kararı çerçevesinde yayımlanan uygulama tebliğinde; ''...ödemeler ilgili mercilerce (Prim uygulaması il/ilçe komisyonu) kendilerine ibraz edilen prime esas belgelerin incelenmesinin sonuçlanmasından sonra yapılır.'' denilmektedir.

Bu meyanda, Diyarbakır İlimizdeki üreticilere ödenecek olan kütlü pamuk destekleme primi için, il komisyonu çalışmalarını henüz tamamlamamıştır.

İl komisyonu çalışmalarını tamamladıktan sonra prim hak eden üreticilere ödemeler hemen yapılacaktır.

108. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, bilgisayar satışlarının kontrol altına alınması yönünde çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2280)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasının teminini saygılarımla arz ederim.  26.06.2000

                        Mustafa Niyazi Yanmaz

                                          Şanlıurfa

Ülkemizdede tüm dünyada olduğu gibi Bilgisayar sektörüne olan talep her geçen gün daha da artmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşlarında olduğu gibi, vatandaşlarımızda bilgisayarın çağın yadsınamaz bir gerçeği olduğunun bilinciyle bilgisayar almaktadırlar.

Ancak her geçen gün bakkal dükkanı gibi açılan bilgisayar satıcıları çok kısa süreler sonrasında kapanmakta, buralardan toplama bilgisayar almış olan vatandaşlarımız herhangi bir sıkıntıları olduğunda muhatap bulamamaktadırlar.

1. Bu durumun önüne geçilmesi için açılmış iş yerlerinin kontrolü, açılacak olanlarında belli şartları ve taahhütleri sağlamaları için herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır?

2. Kamu oyunda da sıkça gündeme geldiği üzere ülkemizin yavaş yavaş Bilgisayar Çöplüğüne dönüştüğü şeklindeki haberlerin doğruluk derecesi nedir?

3. Son yıllarda ülkemizde mantar gibi çoğalan İnternet Kafelerde verilen satış ve kullanım kalitesi kontrolü hakkında Bakanlığınızca bir çalışma yapılmakta mıdır?

                T. C.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği                24.7.2000

Sayı : B.14.0.BHİ.01-251

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :3.7.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2280/6201/14966 sayılı yazınız.

Şanlıurfa  Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, “Bilgisayar satışlarının kontrol altına alınması yönünde çalışma yapılıp yapılmadığına” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/2280) esas no.lu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

                        Ahmet Kenan Tanrıkulu

                        Sanayi ve Ticaret Bakanı

Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz’ın Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız

1. Bilindiği üzere 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 13 üncü maddesi; ithalatçı veya imalatçı firmalara ithal ettikleri veya ürettikleri sanayi malları için garanti belgesi düzenleme zorunluluğu getirmiş, satıcıyı ise garanti belgesi kapsamındaki malların, garanti süresi içerisinde gerek malzeme ve işçilik gerekse montaj hatalarından dolayı arızalanması halinde, işçilik masrafı, değiştirilen parça bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir ücret talep etmeksizin tamiri ile yükümlülük altına almıştır .

4077 sayılı Kanunun 15 inci maddesi ile de; ithalatçı ve imalatçılara sattıkları sanayi malları için o malın Bakanlıkça tespit ve ilan edilen kullanım ömrü süresince, bakım, onarım ve servis hizmetlerini yürütecek istasyonları kurmak ve yeterli teknisyen kadrosu ile yedek parça stoku bulundurmak zorunluluğu getirilmiştir.

Bakanlığımız Türk Standartları Enstitüsü ile birlikte yaptığı bir çalışma ile ''Garanti Belgesi ile Satılmak Zorunda Olan Sanayi Malları ve Bu Malların Arızalarının Tamiri İçin Gereken Azami Süreler'' hakkında yayınlamış olduğu TRKGM-95/105-106 no.lu Tebliğ eki listeye ''Bilgisayar sistemleri, merkezi işletim ünitesi (CPU), monitör, printer, ve klavye'' yi almış bulunmaktadır. Yine aynı şekilde yürürlüğe konulan ''Sanayi Mallarının Satış Sonrası Hizmetleri'' hakkındaki TRKGM-95/137-138 no. lu Tebliğ' de satış sonrası hizmet istenecek olan ürünler arasında ''Bilgisayar sistemleri, merkezi işletim ünitesi (CPU), monitör, printer, ve klavye'' yer almış, bu ürünlerin kullanım ömürleri 10 yıl olarak ve açılması gereken servis istasyonu da 3 adet olarak belirlenmiştir. Servislerde TSE’nin belirlediği kriterler aranmaktadır .

Bakanlığımız yukarıda belirtilen yükümlülük ve zorunluluklara uyulma konusunda gerek belgelerin onayı safhasında, gerekse dönemler itibariyle Bakanlık Kontrolörleri ve İl Müdürlüğü elemanları vasıtasıyla denetimler yapmakta, mevzuat hükümlerine aykırılığın tespiti halinde 4077 sayılı Kanuna göre cezaî işlem tesis edilmektedir. Bu denetimler Bakanlığımıza intikal eden şikâyetlere göre de yapılabilmektedir .

Özetle kurulmuş veya kurulacak servisler konusunda belli şartlar aranmakta olup, ithalatçı veya imalatçı firmanın yanısıra, satış sonrası hizmetlerinin kurulmuş servislerle sözleşme yapılarak sağlanması halinde, servis istasyonunun da taahhüdü alınmaktadır .

2. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve alt mevzuatın değişiklik çalışmaları gerek kamu kurum ve kuruluşları, gerekse sektör temsilcileri ve sivil toplum örgütleriyle birlikte yürütülmekte olup, bilgisayar ürünlerinde servis sayılarının artırılması çalışmaları da devam etmekte ve tüketicinin mağdur olmaması konusunda, mağduriyeti varsa en kısa sürede çözümü konusunda titizlikle çalışılmaktadır.

3. İnternet Kafelerde kullanılan ürünler ile ilgili garanti ve satış sonrası hizmetlerinde yukarıda belirtildiği şekilde değerlendirme yapılmaktadır.

109. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, okullarda yangın önlem ve koruma çalışmaları yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2281)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasının teminini saygılarımla arz ederim.    26.6.2000

                        Mustafa Niyazi Yanmaz

                                          Şanlıurfa

21.6.2000 tarihinde Brezilya’da yaşanan kreş yangınında 12 çocuk ölmüştür. Benzeri bir felaketin ülkemizde de yaşanmaması için içinde bulunduğumuz yaz tatilini de bir fırsat bilerek, yerel yönetimlerle de işbirliği yapılarak okullarımızda yangın önlem ve korunma çalışmaları yapılmakta mıdır?

                T. C.

Millî Eğitim Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon                27.7.2000

             Kurulu Başkanlığı

                 Sayı :B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1936

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 30.06.2000 tarih ve A.0I.0.GNS.0.I0.00.02-7/2281- 6202/14967 sayılı yazısı.

Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, ''Okullarda yangın önlem ve korunma çalışmaları yapılıp yapılmadığına ilişkin'' yazılı soru önergesi incelenmiştir,

Bakanlığımıza bağlı okulların yöneticileri tarafından, sürekli olarak; Millî Eğitim Bakanlığı Binalarını Yangından Koruma Yönergesi ve Koruyucu Güvenlik Özel Talimatı esasları doğrultusunda yangınlarla ilgili gerekli önlemler alınmaktadır .

Ayrıca, merkez ve taşra teşkilâtındaki tüm okul ve kurumlarımızda, yangın ve deprem konularında, öğrencilerin ve diğer personelin daha bilinçli hareket etmeleri ve paniğe kapılmamaları bakımından gerekli eğitim verilmektedir .

Diğer taraftan, Savunma Sekreterliğimiz uzmanlarınca oluşturulan heyetler tarafından yıllık Topyekün Savunma Sivil Hizmetleri denetlemeleri sırasında bu konular incelenmekte ve görülen eksikliklerin giderilmesi yönünde gerekli rehberlik yapılmaktadır .

Bilgilerinize arz ederim.

                        Metin Bostancıoğlu

                        Millî Eğitim Bakanı

110.- Erzurum Milletvekili Fahrettin Kukaracı’nın, halk ozanlarının sosyal güvence altına alınmasına yönelik çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/2282)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın Kültür Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                          Fahrettin Kukaracı

                                          Erzurum

Sorular :

l. Türk halk kültürünün kurumaya yüz tutmuş damarı olan halk ozanlığı, hükümetinizden gereken ilgiyi görmekte midir?

2. Onca imkânsızlıklara rağmen, Türk kültürüne inanılmaz hizmetler vererek, halkın gönlünde taht kurmayı başarmış ozanlarımızın isimlerini ve eserlerini yaşatmak için neler yapılmaktadır, neler yapılmalıdır?

3. Yaşayan halk ozanlarımızın durumları, beklentileri ve sorunlarının tespitine yönelik bir çalışma var mıdır? Halk ozanlarımızın sorunları çözülecek, mağduriyetleri giderilecek midir?

4. Türk halk kültürüne sazı ile sözü ile ömürlerini veren halk ozanlarımızın, yaşlılık dönemlerinde, ele avuca düşmemeleri için bir sosyal güvenceye kavuşturulmaları mümkün olacak mıdır? Bunun için özel bir sosyal güvence şemsiyesi oluşturmak mümkün müdür?

5. Opera ve bale devlet himayesine alınırken, halk ozanlarımızın hiç bir güvence ve himaye altında bulunmaması; devletten üvey evlat muamelesi görmesi, halk kültürüne karşı ve onun ayaklı taşıyıcılarına karşı vefasızlık değil midir?

6. Halk ozanlarımızın da bale ve opera sanatçıları kadar devletten himaye; ilgi ve koruma görmesi için, acaba, Kültür Bakanlığı nezdinde bir Başkanlık ya da Müdürlük oluşturulabilir mi?

                T. C.

              Kültür Bakanlığı

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon                11.7.2000

             Kurulu Başkanlığı

                 Sayı :B.16.0.APK.0.12.00.01.940-413

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı Kan. Kar. Müdürlüğünün 3 Temmuz 2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-14968 sayılı yazısı.

Erzurum Milletvekili Sayın Fahrettin Kukaracı’nın “Halk ozanlarının sosyal güvence altına alınmasına yönelik çalışma olup olmadığına ilişkin” 7/2282-6203 esas no.lu yazılı soru önergesinin cevabı hazırlanarak ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        M. İstemihan Talay

                                 Kültür Bakanı

Cevap 1. Bakanlığımızca; geleneksel kültür değerlerimiz içinde önemli bir yeri olan halk ozanları ve ozanlık geleneğinin yaşatılması ve tanıtılması için gereken ilgi ve çaba gösterilmektedir. Bu amaçla gelenekle ilgili olarak araştırma çalışmaları başta olmak üzere, detayları diğer başlıklarda belirtilen çeşitli çalışmalar gerçekleştirilmektedir.

Cevap 2. a) Bakanlığımız Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğümüze başvurarak ''Yaşayan Halk Ozanları Değerlendirme Kurulu''nda değerlendirilen ve başarılı olan halk ozanlarının Halk Kültürü Arşivine kayıtları yapılarak, isimleri ölümsüzleştirilmektedir (Halen 447 halk ozanı kayıtlıdır).

b) Aynca halk ozanı ve ozanlık geleneği ile ilgili çeşitli kitap ve makalelerin yayımlanmasının yanı sıra (Örn. Yaşayan Halk Ozanları Antolojisi, Ercişli Emrah, Dostlar Seni Unutmadı Aşık Veysel, Ceyhanlı Aşık Ferrahi) Bakanlığımızca düzenlenen yarışmalarda derece alan halk ozanlarımızın eserleri yayımlanmakta, kendi imkânlarıyla yayımladıkları ve Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğümüze gönderdikleri eserler değerlendirilerek, ihtisas kütüphanesine satın alınmaktadır.

c) Ozanlık geleneği ile ilgili bilimsel toplantılar düzenlenmekte, bu toplantılarda sunulan bildiriler kitap bütünlüğünde yayınlanarak ilgililerin hizmetine sunulmaktadır.

ç) Şiirleri halkımız tarafından benimsenen ve aramızdan ayrılan tanınmış ozanlarımızla ilgili anma günleri düzenlenmektedir. Örneğin Erzurumlu Emrah, Karacaoğlan, Yunus Emre, Aşık Veysel vb. gibi.

d) Ozan vakıf ve derneklerin yapmayı planladıkları faaliyetler maddî ve teknik olarak desteklenmektedir.

Cevap 3. Bakanlığımız bütçesinde yer alan Sinema ve Müzik Sanatını Destekleme Fonundaki ödenekle, mağdur durumda olan halk ozanlarına maddî yardım yapılmaktadır. Ayrıca yurt dışında konser vermek isteyen halk ozanlarının da vize işlemlerinde kolaylıklar sağlanmaktadır.

Cevap 4. Halk ozanlarının sosyal güvenceye kavuşturulması konusunun, ülkemizin sosyal güvenlik yasaları çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, daha önce Bakanlığımızca, halk ozanlarını da Bağ-Kur veya SSK çalışanları gibi borçlanarak emekli olabilmeleri için ilgili kurumlarla görüşmelerde bulunulmuş, mevzuatla ilgili kolaylıklar sağlanması istenmiş ancak yasalar çerçevesinde farklı uygulamanın olamayacağı, diğer çalışanlar gibi prim ödeyerek ya da borçlanarak emeklilik haklarını elde edebilecekleri ifade edilmiştir. Daha önceden sigortalı olmuş ancak sigortalarını devam ettirememiş sanatçıların yararlandırılması amacıyla Bakanlığımızca 1994 yılında çıkarılan Sanatçı Hizmet Borçlandırılmasından bazı halk ozanları da yararlanmışlardır.

Cevap 5-6. Bakanlığımız Devlet Opera ve Bale Sanatçıları gibi halk ozanlarının da çeşitli sorunlarıyla ilgilenilebilmesi amacıyla, Bakanlığımızca, “Devlet Halk Ozanları Topluluğu”nun kurulması çalışmaları sonuçlandırılmış ve topluluk için Bakanlar Kurulundan karar çıkmış, ancak sanatçı kadroları henüz Maliye Bakanlığından alınamamıştır.

111. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, deprem konutları için yapılan ihalelerin vize işlemlerinin Sayıştay denetimine tâbi olması için bir işlem yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Yıldırım Akbulut’un cevabı (7/2284)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Yıldırım Akbulut tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                     Aslan Polat

                                          Erzurum

Kamuda şeffaflığın sağlanması konusunda kamuoyunda belirgin bir hassasiyetin olduğu malumdur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Soruşturma Komisyonu Raporlarında da davet usulü ile yapılan Karadeniz Duble Yol İhalelerinde ihalelerde yeterli şeffaflığı sağlamadığı gerekçesi ile dönemin Bayındırlık ve İskân Bakanı hakkında Yüce Divana sevk yolunda karar alınmış idi. Son günlerde İhale Kanunu müsait olduğu için gerek İller Bankası ihalelerinde, gerekse Karayolları ihalelerinde davet usulü ile yapılan ihaleler hakkında da kamuoyunda ve bilhassa ihalenin yapıldığı yörelerdeki mahallî basınlarda çeşitli iddialar ortaya atılmaktadır. Yine kalıcı ve geçici deprem konutları için yapılan ihalelerin vize işlemlerinin Sayıştay denetimine tâbi olmadığı anlaşılmaktadır.

Sorularımız şunlardır;

1. Karayolları, DSİ, İller Bankası gibi kamu kuruluşlarınca yapılan davet usulü ihalelerin vize ve tescil işlemlerinde açık ihalelerin vize ve tescil işlemine göre daha titiz ve ayrıntılı inceleme imkânı var mıdır, bu ihaleler ile ilgili mahallî basında çıkan iddialar Sayıştay Başkanlığınca değerlendirilmekte midir?

2. Deprem bölgesi kalıcı ve geçici konutlarının inşaat sonrası sarf evrakı Sayıştay denetimine tâbi olabilecek midir, değilse ne gibi bir işlem yapılırsa denetime tâbi olabilirler, böyle bir imkân var mıdır?

           Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

               Genel Sekreterliği                31.7.2000

Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı

Sayı :KAN. KAR. MD. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2284-6206/14964

Sayın Aslan Polat Erzurum Milletvekili

İlgi : 27.6.2000 tarihli yazılı soru önergeniz.

 

Deprem konutları için yapılan ihalelerin vize işlemlerinin Sayıştay denetimine tâbi olması için bir işlem yapılıp yapılamayacağına ilişkin ilgi önergenizde yer alan sorular aşağıda cevaplandırılmıştır.

Bilgilerinizi rica ederim.

Saygılarımla.

                             Yıldırım Akbulut

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Cevap 1. Sorunun ilk bölümünde ''Karayolları, DSİ, İller Bankası gibi kamu kuruluşlarınca yapılan davet usulü ihalelerin vize ve tescil işlemlerinde açık ihalelerin vize ve tescil iş1emine göre daha titiz ve ayrıntılı inceleme imkânı var mıdır? İfadesi yer almaktadır.

Öncelikle, soruda sayılan kamu kuruluşlarından İller Bankasının hesap ve işlemleri Sayıştay denetimine tâbi olmadığından, yaptığımız açıklamalar bu kurumu kapsamayacaktır.

832 sayılı Sayıştay Kanununun 30 uncu maddesi hükmüne göre ''Sayıştay’ın denetimine tâbi daire ve kurumlarca harcamaya ilişkin olarak yapılan sözleşmelerle her türlü bağıtlar tescile (...) tâbidir.” “Sözleşmeler ile bağıtların, dayanakları ile birlikte bağıt tarihinden itibaren 3 gün içinde Sayıştaya gönderilmeleri zorunludur. Bu sözleşme ve bağıtlar Sayıştayca tescil edilmedikçe uygulanamaz.''

Söz konusu sözleşme ve bağıtların Sayıştayca tescilinde uygulanacak usul, yine Sayıştay Kanununun 32 nci maddesinde belirlenmiştir. Bu düzenlemeye göre ''(...) tescile tabi tutulmak üzere Sayıştay'a gönderilen (...) sözleşme ve bağıtlardan mevzuata uygun bulunanlar incelemeyi yapan denetçi ve grup şefi tarafından (...) tescil edilir. Mevzuata uygun bulunmayanlar, düzeltilip tamamlanmak üzere denetçi ve grup şefinin yazılı düşüncesiyle birlikte dairesine geri gönderilir.''

Öte yandan soruda sözü edilen ''davet usulü ihale'' 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 44 üncü maddesinde ''Belli İstekliler Arasında Yapılacak İhaleler” başlığı altında düzenlenmiştir. 44 üncü madde hükmüne göre ''Uçak, harp gemisi, harp mühimmatı, elektronik cihaz, askeri tesisat ve levazımat, silah ve malzeme sistemleri, savunma sanayii ile ilgili faaliyetler ve bunlara ait her türlü yedek parça alımı; barajlar, enerji santralları, sulama tesisleri, limanlar , rıhtımlar, hava meydanları, demiryolları, lokomotifler , karayolları, tüneller , köprüler , akaryakıt tesisleri, özelliği bulunan yapım işleri bedii ve teknik hususiyetleri taşımayan sanat işleri, kentlerin ulaşım sistemlerine ilişkin planlar, kentlerin harita, nazım ve imar planları, su , kanalizasyon ve enerji tesisleri ile bunların etüt ve proje işlerinin ihalesi; diğer ihale usulleri yerine teknik yeterlilikleri ve güçleri idarece kabul edilmiş en az üç istekli arasında kapalı teklif usulu ile yaptırılabiIir.

Zorunlu nedenlerle üçten az istekliden teklif almak gerektiği takdirde Maliye ve Gümrük Bakanlığının görüşüne dayanılarak Bakanlar Kurulundan bu hususta ayrıca karar alınması şarttır.

Bu madde hükümlerine göre yapılacak ihalelerde, ihaleye katılacak isteklilerin isimleri belirtilmek suretiyle bizzat ilgili veya bağlı bulunulan bakanın onayının alınması zorunludur.''(...)

Yukarıda aynen alınan hükümler gereğince, Sayıştay denetimine tâbi daire ve kurumların, belli istekliler arasında yaptıkları ihaleler sonucunda düzenledikleri sözleşmelerin Sayıştay tarafından tescil edilmesi zorunludur.

Bu sözleşmelerin tescili sırasında, diğer usullerde yapılmış ihalelere ait sözleşmelerin tescilinde uygulanan usul ve esaslar izlenmekte, aynı kriterler esas alınmaktadır. Ayrıca bu sözleşmelerin tescilinde; incelemeler:

- İhaleye katılan istekliler açısından, ilgili veya bağlı Bakan onayının bulunup bulunmadığı,

- Yasada belirtilen durumlar için Bakanlar Kurulu Kararının mevcut olup olmadığı,

- İhale konusu işin, yasada tek tek sayılan işlerden olup olmadığı, noktalarında derinleşti-rilmektedir.

Bunların yanı sıra ihale konusu işlerin sayıldığı cümlenin içinde yer alan ''özelliği bulunan yapım işleri'' kapsamına giren işler için, Bayındırlık ve İskân Bakanlığından alınan ve işin ''özelliği bulunan yapım işi'' olduğunu onaylayan bir rapor istenmektedir. Özetle, davet usulü ya da yasal ifadeyle ''Belli istekliler arasında yapılacak ihaleler''de bu usulün gerektirdiği incelemeler yapılmaktadır, 

Sorunun ikinci bölümünde ihalelerle ilgili olarak mahallî basında çıkan iddiaların Sayıştay Başkanlığınca değerlendirilip değerlendirilmediği sorulmaktadır.

Ulusal basının bir bölümü Başkanlığımızca izlenmektedir. Basında yer alan iddialar inceleme-ler sırasında değerlendirilmek üzere ilgili grup ve denetçiye iletilmektedir. Yerel basın Başkanlığımızca düzenli olarak izlenememekle birlikte ihbar vb. yollarla haberdar olduğumuz id-dialar da aynı şekilde inceleme sırasında göz önünde bulundurulmak üzere ilgili grup ve denetçiye iletilmektedir .

Cevap 2. Bilindiği gibi deprem bölgesinin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik faaliyetleri düzenlemek üzere 574, 576, 577, 581, 582 ve 583 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler çıkarılmıştır.

Bunlardan, 31.8.1999 gün ve 574 sayılı KHK ve 16.9.1999 gün ve 577 sayılı KHK'de afete maruz kalan illerde geçici ve kesin iskânların temini amacıyla yeni yerleşim alanlarının tespiti ve bu konutların inşaat, onarım işlerinin yapımı için her türlü alım, satım, hizmet yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri aynî hak tesis etme ve taşıma işleri ile Türk Silahlı Kuvvetlerine ait yapı ve tesislerde meydana gelen hasarların tespiti aşamasından itibaren her türlü onarım, alım, satım, hizmet, yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri aynî hak tesisi ve bunların tefrişi ve 1999 yılı yatırım programı gereğince, afet bölgesinde yapılacak işlerin 832 sayılı Sayıştay Kanununun vize ve tescil hükümlerine tabî olmadığı açıkça belirtilmiş ancak, harcama yapıldıktan sonra, sayman hesaplarının incelenmesi sırasında Sayıştay tarafından denetlenemeyeceğine ilişkin bir hüküm konulmamıştır.

Bununla beraber 14.9.1999 gün ve 576 sayılı KHK maddesinde özetle, deprem için toplanan iç ve dış yardımların Kriz Koordinasyon Kurulu kararı ile öncelikle depremden zarar görenlerin iaşe, giyinme, barınma, çadır ve diğer her türlü gereksinimlerinin karşılanması için bu işlerde görevli bulunan veya görevlendirilecek kuruluşlara; geçici ve daimî iskân amacıyla konut yapımında kullanılmak üzere de Bayındırlık ve İskân Bakanlığına ve Afetler Fonuna aktarılacağı ifade edilmiş ve bu paraların denetimini Başbakanlık ve Maliye Müfettişleri ile Bankalar Yeminli Murakıplarından Başbakan onayı ile oluşturulacak bir komisyona bırakılmıştır.

Kararnamenin aynı maddesinde, yukarıda sayılan işlemlere 832 sayılı Sayıştay Kanunu hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir.

Bu durumda, aslında Sayıştay denetimine tabî olan Afetler Fonuna aktarılan ve belli amaçlara tahsis edilen paralar Sayıştay denetiminin dışına çıkarılmakta ve “denetim'' bir dış denetim kurumu yerine yürütmenin içindeki elemanlardan oluşan bir komisyona bırakılmaktadır.

Daha sonra çıkarılan 15.10.1999 gün ve 581 sayılı KHK'de yer alan ve 7269 sayılı Kanuna eklenen ''Ek madde 11'' ile genel bütçeye dahil olmayan kamu kurum ve kuruluşlarınca doğal afete maruz kalan bölgelere yapılacak bağış ve yardımlar ile eğitim amacıyla yapılmış veya yapılacak olan yardımlar 832 sayılı Sayıştay Kanunu hükümlerinden istisna tutulmuştur.

Son olarak çıkarılan 27.10.1999 gün ve 582 sayılı KHK ile, 15.11.1999 gün ve 583 sayılı KHK’lerde de bu bölgelerde yapılacak harcamaların 832 sayılı Kanun hükümlerine tâbi olmadığına ilişkin benzer ifadeler yer almıştır.

Sonuç itibariyle, deprem bölgesinde yapılan harcamalar Sayıştay denetimi dışındadır. Bu durum, işlerin aciliyetine dayandırılmaktadır.

112. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, DMS’yi kazanamayan adayların atamalarının yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/2285)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğinin yapılmasını arz ederim.

                              Mahmut Göksu

                                       Adıyaman

Son günlerde, Kamu Kurumlarının personel ihtiyacını karşılamak üzere açılan ve ÖSYM tarafından yapılan Devlet Memurları Sınavına şaibe karıştığı, ÖSYM'nin sınava girmedi dediği bazı kişilere Devlet Personel Başkanlığı tarafından bir kamu kurumuna yerleştirildiğine dair belge gönderildiği bazı basın-yayın organlarında yer almıştır.

Bu durum, Kamuoyundaki bu sınavda torpil olmayacağı kanaatini de sarsmıştır .Buna göre;

1. ÖSYM'nin yaptığı Devlet Memurları Sınavına girmeden Kamu Kurumlarına yerleştirilen personel var mıdır?

2. Devlet Memurları sınavına giren, kazanan ve işe yerleştirilen kaç kişidir?

3. Sınavı kazanıp da işe yerleştirilemeyenlerin durumu ne olacaktır?

4. Basında çıkan ve sınava girmediği halde işe yerleştirildiği belirtilen kişilerin durumu nedir?

5. İşçiler için de merkezi sistemle sınav yapılması ve işe yerleştirilmesi düşünülmekte midir?

6. İşe yerleştirmede eleman ihtiyacı olan Kamu Kurumlarının tercih ve talebi söz konusu mudur?

                T. C.

              Devlet Bakanlığı 20.7.2000

                 Sayı :B.02.0.007/1941

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının, 30.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2285-6208/14987 sayılı yazısı.

b) Başbakanlığın, 6.7.2000 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-292/3379 sayılı yazısı.

Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu’nun, Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği, sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını istediği 7/2285-6208 Esas No.lu yazılı soru önergesi, cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

                        Prof. Dr. Şükrü S. Gürel

                                 Devlet Bakanı

ADIYAMAN MİLLETVEKİLİ SAYIN MAHMUT GÖKSU'NUN

SORU ÖNERGESİNE İLİŞKİN BİLGİLER

Soru 1. ÖSYM'nin yaptığı Devlet Memurları Sınavına girmeden kamu kurumlarına yerleşti-rilen personel var mıdır?

Cevap 1. Devlet kamu hizmet ve görevlerine ilk defa alınacak memurlar ile kamu iktisadî teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının II sayılı Cetveline dahil sözleşmeli personel pozisyonlarına alınacak personelin Merkezi Sınavla alınması amacıyla 17 Ekim 1999 , 12 Aralık 1999 tarihlerinde ÖSYM Başkanlığınca Devlet Memurluğu Sınavı yapılmıştır. Bu sınavlarda 70 ve daha fazla puan alan adaylar arasından kamu kurum ve kuruluşlarının boş kadro ve pozisyonlarına Devlet Personel Başkanlığı tarafından adayın puan ve tercih sırası dikkate alınarak yerleştirme yapılmıştır. Yukarıda belirtilen sınavlara girmeden kamu kurum ve kuruluşlarının boş kadro ve pozisyonlarına yerleştirme yapılmamış olup, sınava girmeden yerleştirme yapılmasına imkân bulunmamaktadır.

Soru 2. Devlet memurları sınavına giren, kazanan ve işe yerleştirilen kaç kişidir?

Cevap 2. 1999 yılı Devlet Memurları Sınavına (DMS) giren aday sayısı, 1 328 959, DMS sınavında 70 ve üstü puan alarak başarılı olan aday sayısı 392 532, kamu kurum ve kuruluşlarının boş kadro ve pozisyonlarına yerleştirilmek amacıyla Devlet Personel Başkanlığına başvuruda bulunan aday sayısı 325 504, boş kadro ve pozisyonlara yerleştirilmesi yapılan aday sayısı 19 032 kişidir.

Soru 3. Sınavı kazanıp da işe yerleştirilmeyenlerin durumu ne olacaktır?

Cevap 3. DMS sınav sonuçları iki yıl geçerli olduğundan DMS'de başarılı olup da kamu kurum ve kuruluşlarının boş kadro ve pozisyonlarına yerleştirilmeyen adayların, bundan sonra ilan edilecek boş kadro ve pozisyonlara başvurmaları halinde puan sırasına göre tercihleri de dikkate alınarak yerleştirilmeleri gerçekleştirilecektir .

Soru 4- Basında çıkan ve sınava girmediği halde işe yerleştirildiği belirtilen kişilerin durumu nedir?

Cevap 4. Bilindiği gibi ülkemizde 17 Ağustosta büyük bir deprem meydana gelmiş ve yaklaşık 20 milyon vatandaşımızı etkilemiştir .DMS sınavının 17 Ekim 1999 tarihinde yapılacağı bu tarih-ten önce duyurulmuş ve sınav belirtilen tarihte gerçekleştirilmiştir. Depremden etkilenen vatandaşlarımızın 17 Ekim 1999 tarihinde yapılan sınava çeşitli nedenlerle giremeyecekleri göz önünde bulundurularak 12 Aralık 1999 tarihinde ek DMS sınavı yapılmıştır. 17 Ekimde yapılan sınava girmeyen ancak 12 Aralıkta yapılan sınava girip başarılı olan adaylar da 17 Ekimde yapılan sınavda başarılı olan adaylarla birlikte değerlendirmeye tâbi tutularak puan sırasına göre ve tercihleri de dikkate alınarak yerleştirilmeleri yapılmıştır.

Basında yer alan ve sınav kazanmadan yerleştirildiği belirtilen kişiler olarak gösterilenler 12 Aralık 1999 tarihinde yapılan DMS sınavında başarılı olan kişiler olup, bu haberler tamamen asılsızdır.

Soru 5. İşçiler için de merkezi sistemle sınav yapılması ve işe yerleştirilmesi düşünülmekte midir?

Cevap 5. Kamu kurum ve kuruluşlarının daimî kadrolarına ilk defa alınacak işçilerin sınavları merkezi olarak yaptırılacak olup, bu yöndeki ilk sınav İş ve İşçi Bulma Kurumu Genel Müdürlüğünce 1 Ekim 2000 tarihinde ÖSYM' ye yaptırılacaktır .İşçiler için yaptırılacak sınava adaylar 17 Temmuz- 4 Ağustos tarihleri arasında başvuruda bulunacaktır.

Soru 6. İşe yerleştirmede eleman ihtiyacı olan kamu kurumlarının tercih ve talebi söz konusu mudur?

Cevap 6. Kamu kurum ve kuruluşlarına ilk defa alınacak memur ve sözleşmeli personelin DMS sınavında başarılı olması gerekmektedir .Kuruluşlar açıktan atama izni aldıkları boş kadro ve pozisyonlarını ve bu kadro ve pozisyonlar için aranılacak nitelikleri Devlet Personel Başkanlığına bildirmekte, bu Başkanlık kurumlarca bildirilen kadro ve pozisyonlarla bunlara ilişkin nitelikleri ilan etmektedir. Kamu kurum ve kuruluşları hizmetin gerektirdiği niteliğin belirtilmesinden başka herhangi bir kişisel tercihte bulunamamaktadır. İlan edilen şartları taşıyan her adayın bu kadro ve pozisyonlara atanmayı talep etme hakkı bulunduğundan ve yerleştirmede yukarıda belirtilen prosedüre göre gerçekleştirildiğinden kurumsal tercihe dayalı yerleştirme söz konusu olmamaktadır.

113.- Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun;

Nusaybin Gümrük Kapısına,

Mardin İlindeki nakliyeci esnafın mazot ticaretine,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler’in cevabı (7/2286, 2287)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Mehmet Keçeciler tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

                                        28.6.2000

                             Metin Musaoğlu

                                            Mardin

İlimizin ticarî hayatında en önemli gelir kaynaklarından birisi sınır ticaretidir. Halkımızın % 70’i geçimini taşımacılık ve sınır ticareti ile sağlamakta, buna bağlı olarak esnafımız da bu ticaretten pay almaktadır. Nusaybin İlçemiz Suriye ile sınır komşusu olup, bu ülkeye yapılacak olan ticaretin geliştirilmesi ilçemiz, ilimiz ve bölgemiz için çok önemlidir.

Bu sebeple;

1. Nusaybin İlçesi Gümrük sahası içerisinde açık pazar kurulması düşünülmekte midir? Bu gayeyle yapılmış olan müracaatları değerlendirerek Nusaybin Gümrük sahası içinde açık pazar kurulması ile ilgili çalışmalarınız var mı?

2. Nusaybin Gümrük kapısının bina ve diğer modernizasyon çalışmalarının yapılması ve transit taşımacılığa açılması düşünülmekte midir?

3. Nusaybin Gümrük kapısının transit taşımacılığa açılması düşünülüyorsa ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Mehmet Keçeciler tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

                                        28.6.2000

                             Metin Musaoğlu

                                            Mardin

İlimizin, ticaret hayatının % 70’i geçimini taşımacılıkla sürdürmektedir. Irakla yapılan mazot ticareti nakliyecilerimiz için hayatî önemdedir. Nakliyeci esnaflarımız Habur sınır kapısında muhtelif güçlüklerle karşılaşmakta, bu durum ilimiz ekonomisini olumsuz yönde etkilemektedir.

Şoför esnaflarımız senetlerini ödeyememekte, adeta perişan olmaktadır. Mardinli nakliyeci esnaflarımızın Irak’a yapılan mazot taşımacılığında yeterli payı alamadığını ve Habur sınır kapısından Şırnak güzergâhına 15 günde bir gidilirken, Mardin güzergâhına ancak 45 günde bir gidilmektedir.

Bu tespitler ışığında;

1. Mardinli nakliyecilerimizin diğer vilayetlerle eşit ve adilane bir şekilde mazot ticaretinden faydalanması için ne gibi tedbirler alınacaktır?

2. Daha evvel 800 litre olarak verilen mazot getirme hakkı 400 litreye indirilmiştir. Mazot getirme hakkını tekrar 800 litreye yükseltilmesi düşünülmekte midir?

                 T.C.

              Devlet Bakanlığı 28.7.2000

Sayı : B.02.0.003/2421

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 3.7.2000 tarihli ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02/6273 sayılı yazınız.

Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu tarafından TBMM Başkanlığına verilen 7/2286-6209 ve 7/2287-6210 sayılı yazılı soru önergelerinde yer alan konular incelenmiş ve cevaplarımız ekte sunulmuştur.

Gereği için bilgilerinize arz ederim.

                           Mehmet Keçeciler

                                 Devlet Bakanı

7/2286-6209 No’lu Soru Önergesine İlişkin Cevabımız

1. Nusaybin İlçesi Gümrük sahası içinde açık pazar kurulması talebine ilişkin olarak konu 10.7.2000 tarihli, 21079 sayılı Gümrük Müsteşarlığı yazısı ile yetkisine istinaden Dış Ticaret Müsteşarlığından sorulmuş, cevaben Müsteşarlığa gönderilen 10.7.2000 tarihli 103141 sayılı yazıda; Sınır Ticaretinin Düzenlenmesine ilişkin 10.3.2000 tarihli 2000/364 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 7 nci maddesi uyarınca, açık pazar yerleri kurulmasının ilgili Valilikçe talep edilmesi halinde, Müsteşarlıklarının koordinatörlüğünde Millî Savunma, Maliye, İçişleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlıkları ile Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığı ve Gümrük Müsteşarlığı temsilcilerinden oluşan bir komisyonun oybirliğiyle yapacağı teklif üzerine ilgili Devlet Bakanlığınca kararlaştırılmasının hükme bağlandığı ancak, mer’i Karar kapsamında, Mardin Valiliğince Nusaybin gümrük sahası içerisinde açık pazar yeri kurulması için Müsteşarlıklarına herhangi bir müracaat olmadığı bildirilmiştir. Ayrıca Gümrük Müsteşarlığında konu ile ilgili herhangi bir bilgi ve belge mevcut bulunmamaktadır.

2. Habur Gümrükleri Başmüdürlüğü bağlantısı olan ve Suriye’ye açılan Nusaybin hudut kapısı 14 739 m2’lik alana kurulmuş olmakla birlikte geçmiş yıllar koşullarına göre inşa edilmiş olması ve zaman içerisinde ilçenin büyümesinden dolayı şehir içerisinde kalması nedeniyle tesislerin genişletilme imkânı bulunmamaktadır.

Mardin İl Özel İdaresinin 1994 yılı Yatırım Programına Nusaybin hudut kapısı düzenleme projesi dahil edilmiş ve Mardin Bayındırlık ve İskân Müdürlüğünce Kapıkule gümrük tesisleri projesi esas alınarak 1996 yılı birim fiyatlarına göre 445 185 589 743 TL. bedelli keşif özeti hazırlanmıştır.

 

Edirne-Kapıkule gümrük kapısı altyapı ve idare binaları bakımından ülkemizin en büyük kapısı olması nedeniyle aynı projenin Nusaybin’de uygulanmasının kaynak israfına yol açacağı ve bölgenin potansiyeli gözönünde bulundurularak daha küçük bir tip projenin uygulanmasının uygun olacağı 13.2.1997/54000 tarih ve sayılı Gümrük Müsteşarlığı yazısı ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bildirilmiştir.

Sözkonusu proje için ihtiyaç duyulan ödeneğin Mardin İl Özel İdaresince temin edilememesi ve kapının yerinin değiştirilmesi hususunda Suriye tarafı ile mutabakat sağlanamaması nedeniyle proje bugüne kadar tatbik edilememiştir.

3. Gümrük Kontrolörü Avni Ertaş tarafından düzenlenen 22.1.1996 tarihli 78/1 sayılı inceleme raporunda; Nusaybin Gümrük Kapısındaki mevcut tesislerin gerek şehir ile iç içe bulunması, gerekse altyapı eksikliği nedeniyle TIR trafiğine cevap verecek kapasitede bulunmadığı bildirilmiştir.

Ayrıca, Nusaybin Gümrük Kapısının Uluslararası transit taşımacılığına açılıp açılmaması konusunda 10.4.1996 tarihli 16782 sayılı Gümrük Müsteşarlığı yazısı ile Dışişleri, İçişleri, Bayındırlık ve İskân Bakanlıkları ile Genelkurmay Başkanlığından görüş sorulmuş, Genel Kurmay Başkanlığından alınan 21.6.1996 tarihli 66/96 sayılı yazıda; Nusaybin Sınır Kapısı için olumsuz görüş bildirilmiştir.

Tüm olumsuzlukların giderilmesi ve 29.5.1994 tarihli 21944 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan “Karayolu ile Uluslararası Eşya Taşıyan Araçların, Seyir, Konaklama, Denetleme, Güvenlik ve Gümrük İşlemleri ile TIR Güzergâhlarına İlişkin Tebliğin 4 üncü maddesi gereğince ilgili Bakanlıklardan alınacak olumlu görüşler doğrultusunda Nusaybin Gümrük Kapısının TIR trafiğine açılması mümkün olabilecektir.

7/2287-6210 No’lu Soru Önergesine İlişkin Cevabımız

1. Körfez krizi sonucunda Güneydoğu Anadolu Bölgemizde ortaya çıkan olumsuz ticarî ve ekonomik koşulların hafifletilmesi amacıyla alınan önlemlerden olmak üzere Irak’a münhasır başlatılan ve daha sonra BDT ülkelerine sınırı bulunan illerimizin ihtiyacını karşılamak üzere BDT ülkelerine de yaygınlaştırılan mutad depo uygulamasına ilişkin Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünün 9.8.1994 tarihli 12838 sayılı yazıları ile akaryakıt depolarının çekicilere montajlı yarı römorklu araçlarla, kamyonlara montajlı römorklu araçlarda 2 ton, diğer (römorksuz) kamyonlarda ise 1,5 ton kapasiteye çıkarılması uygun görülmüş, 13.9.1996 tarihli 17095 sayılı yazıları ile bu ülkelere giriş-çıkış yapan çekicilere montajlı yarı römorklu araçlarla, kamyonlara montajlı römorklu araçlarda akaryakıt depo kapasitelerinin 5 ton, diğer (römorksuz) kamyonlarda ise 2 ton olarak belirlenmiş, 26.11.1996 tarih ve 22452 sayılı yazıları ile de sözkonusu uygulama sadece BDT ülkeleri ile sınırlı olmaktan çıkarılarak, Doğu ve Güneydoğu sınır bölgelerinde güvenliğin sağlanması çalışmalarına destek vermek, bölgede ticaretin canlanmasına katkıda bulunmak ve transit taşımacılığın gelişmesini temin gibi sebeplerle çekicilere montajlı yarı römorklu araçlarla, kamyonlara montajlı römorklu araçlarda akaryakıt mutad depo kapasitesi 8 ton, diğer (römorksuz) kamyonlarda 4 ton olarak uygun görülmüştür. Doğu ve Güneydoğu Bölgelerine sınır teşkil eden ülkelerle ticarî ilişkilerin daha da geliştirilmesi amacıyla, bu ülkelerin başlıca ticarî metaını oluşturan mazotun Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde açık bulunan Kara Gümrük Kapılarından ithaline izin verilmiştir.

Daha sonra Sınır Ticaretinin Düzenlenmesine İlişkin Kararın yürürlüğe konulmasına dair 23.12.1998 tarihli, 12254 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 3 üncü maddesi ile gümrük mevzuatı dahilinde mutad depo kapsamında ithalatın çekicilere montajlı yarı römorklu araçlarla kamyonlara montajlı römorklu araçlar ve römorksuz kamyonların mutad depolarında yapılan motorin ithalatı olduğu, sözkonusu Kararnamenin eki “Sınır Ticaretinin Düzenlenmesine İlişkin Karar”ın 14 üncü maddesi 7.4.1999 tarihli 12646 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile değiştirilerek Şırnak İli Habur Gümrük Kapısından aylık 150 000 ton, Iğdır İli Dilucu Gümrük Kapısından aylık 25 000 ton motorin ithalatına izin verileceği hükme bağlanmış ve sözkonusu mutad depo uygulaması yeniden düzenlenmiştir.

Anılan Kararı yürürlükten kaldıran 10.3.2000 tarihli, 2000/364 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 3 üncü maddesi ile de kamyonlarda 4 ton ve TIR’larda 8 ton olmak üzere taşıtların orijinal yakıt depoları haricinde taşıt üzerine yüklenen depolarda motorin ithalatına ve bu kapsamda Iğdır İli Dilucu Gümrük Kapısından aylık 15 000 ton, Şırnak İli Habur Gümrük Kapısından aylık 75 000 ton motorin ithalatına izin verilmesi şeklinde bir düzenleme getirilmiştir.

Diğer taraftan Başbakanlık Müsteşarlığının 23.7.1999 tarihli, 1399 sayılı yazısı ile komşu ülkelerle Ülkemiz arasındaki ilişkilerde meydana gelen gelişmeler ışığında Güneydoğu Anadolu Bölgemizde sınır ticareti yapıldığı, Bölgede ticaretin gelişmesi ve transit taşımacılığın teşvik edilmesi amacıyla Irak’tan ham petrol ithalatına başlanıldığı, ancak yürürlükte bulunan 12.1.1990 tarihli, 1990/11 sayılı Genelgede belirtilen kamyon altı depolar için düzenlenen tutarların ham petrol ithalatını yapacak tanker teminine olanak vermediği belirtilerek Habur sınır kapısından yapılacak tanker taşımacılığında sözkonusu Genelgede belirtilen tutarların bir kat artırılarak uygulanması gerektiği belirtilmiş, konu hakkında Habur Gümrükleri Başmüdürlüğüne 26.7.1999 tarihli, 21397 sayılı yazımız ile talimat verilmiştir.

Ancak Sınır Ticaretinin Düzenlenmesine İlişkin Kararın yürürlüğe konulmasına dair 10.3.2000 tarihli, 2000/364 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 17 nci maddesinin 4 üncü fıkrasında yer alan “Sınır ticareti kapsamında ham petrol, motorin, diğer ürünler ile taşıt üzerindeki depolarda motorin ithal edilen araçlarda orijinal yakıt depolarına ilave olarak monte edilen depolarda akaryakıt getirilemez.” hükmü uyarınca Habur Gümrükleri Başmüdürlüğüne muhatap 16.5.2000 tarihli, 15042 sayılı yazımız ile de Başbakanlık Müsteşarlığının 23.7.1999 tarihli, 1399 sayılı yazısı konusu sınır ticareti kapsamında ham petrol ithalatında tankerlerin mutad depolarının 12.1.1990 tarihli, 1990/11 sayılı Genelgede belirtilen tutarların bir kat artırılarak uygulamasının geçerliliğinin kalmadığı talimatı verilmiştir.

Konuyla ilgili olarak Şırnak Valiliğinden alınan 13.7.2000 tarihli 336 sayılı yazıda; mazot getirmeye talipli bulunan vatandaşlarımızın bilgisayar sırasına kayıt edilerek eşit ve adil bir şekilde K. Irak’tan mazot getirmelerinin sağlandığı, 12.7.2000 tarihi itibariyle diğer iller için ayrılan bilgisayar listesinden 19 500 araç Şırnak İli için 25 000 araç olmak üzere toplam 45 000 araç kayıt edildiği, halen bütün araçlara eşit zamanda sıra gelmesi için bir oranlama yapılarak günde diğer iller sırasına kayıtlı araçlara 240, Şırnak sırasına kayıtlı araçlara 310 uygunluk belgesi verildiği, bilgisayar sırasına kayıtlı bütün araçlara 79 günde bir sıra geldiği ancak, mazot getirme hakkı sınırının artırılması halinde 79 günde gelen sıra süresinin azalabileceği bildirilmiştir.

2. Malumları olduğu üzere, mülga 1615 sayılı Gümrük Kanununun 12/1-a maddesinin dördüncü paragrafında; motorlu vasıtaların mutad depolarındaki akaryakıt ve madeni yağlardan vergi aranmayacağı hüküm altına alınmıştır.

Gümrük Müsteşarlığınca yayınlanan 12.1.1990 tarihli 1990/11 sayılı Genelge uyarınca  tüm Gümrük Başmüdürlüklerine;

a) TIR çekicilerinde depo hacimleri 550 litreyi,

b) İstiap haddi 15 ton kadar olan (15 ton dahil) kamyon ve tankerde depo hacimleri 300 litreyi,

c) İstiap haddi 15 tonun üzerinde olan kamyon ve tankerlerde ise depo hacimleri 400 litreyi

Aşan, bütün depoların aşırı hacimde depo olarak kabul edilmesi ve ceza uygulamasına başlanması talimatı verilmiş, ancak Gümrük Müsteşarlığı kayıtlarına 23.7.1999 tarihinde giren Başbakanlık Müsteşarlığının 1399 sayılı talimatına istinaden, Irak’tan ithal edilen ham petrolü taşıyan araçlar için sözkonusu Genelgede (2000/8 sayılı Genelge ile sadece para cezası hükmü değiştirilen) belirtilen miktarlar bir kat artırılarak (TIR çekicilerinde 1100 litre, kamyon ve tankerlerde 800 litre) uygulanmaya başlanmıştır.

Bilgilerine arz ederim.

114. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun;

Mardin Kalesine,

Mardin İlindeki Kesimiye, Şehidiye ve Zinciriye medreselerinin restorasyonlarına,

İlişkin soruları ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/2288, 2289)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                        28.6.2000

                             Metin Musaoğlu

                                            Mardin

Mardin Kalesi kentin tarihi ile eş değer bir geçmişe sahiptir. Son yıllarda kayaların yapısından kaynaklanan fizikî çözülmeler meydana gelmiş, bugüne kadarda yamaç kayalar çelik halatlarla birbirine bağlanmıştır.

Ancak kentin karşı karşıya kaldığı risk tamamiyle ortadan kaldırılmış değildir.

Bu tespitle;

1. Risk alanı içerisinde yer alan vatandaşlarımızın ileride ortaya çıkması muhtemel can ve mal kaybının önüne geçebilmek için risk alanına paralel olarak ve tarihî yapıya uygun bir “Koruma Duvarı” yaptırmayı planlıyor musunuz?

2. Tarihî Mardin Kalesinin aslına uygun olarak restore edilmesini düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                        28.6.2000

                             Metin Musaoğlu

                                            Mardin

Mardin binlerce yıllık tarihiyle Mezopotamya Uygarlığının merkezi konumunda olmuş bir çok uygarlığa baş şehirlik etmiş, kültür ve tarihsel dokuların izlerini taşıyan bir ilimizdir.

Barındırdığı medeniyetlerin eserlerini de sınırlarında bulundurmakta ancak bu eserlerin yete-rince bakım ve onarımı yapılamamaktadır.

Bu tespit ışığında;

1. Kesimiye, Şehidiye ve Zinciriye medreselerinin restorasyon çalışmaları ne aşamadadır?

2. Bu çalışmaları öncelikli olarak gerçekleştirmeyi düşünüyor musunuz?

                 T.C.

              Kültür Bakanlığı 11.7.2000

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-412

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığı Kan. Kar. Müd.’nün 3 Temmuz 2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6273 sayılı yazısı.

Mardin Milletvekili Sayın Metin Musaoğlu’nun “Mardin Kalesine ilişkin” 7/2288-6211 esas no’lu ve “Mardin İlindeki Kesimiye, Şehidiye ve Zinciriye medreselerinin restorasyonlarına ilişkin” 7/2289-6212 esas no’lu yazılı soru önergelerinin cevapları hazırlanarak ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        M. İstemihan Talay

                                 Kültür Bakanı

Cevap : Mardin Kalesinin tehlike arz eden bölümlerinde önlemler alınabilmesi için gerekli projelere esas olacak incelemelerin İstanbul Teknik Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Yer Bilimleri ve Kaya Mekaniği Ana Bilim Dalları Uzmanlarından oluşan bir ekipçe yapılması; Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca 20.3.1998 tarih ve 2081 sayı ile karara bağlanmıştır.

Adı geçen üniversitelerle temasa geçilerek incelemenin taraflarınca yapılabileceği yönünde olumlu görüşleri alınmış ve çalışmalara başlanılmıştır.

Kalede acil önlem alınmasını gerektiren yerlerin mahallî imkânlarla ele alınması hususu Mardin Valiliğinden istenmiştir.

Ayrıca, adı geçen medreseler Bakanlığımız faaliyet alanında olmayıp Vakıflar Genel Müdürlüğünün faaliyet alanına girmektedir.

115. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun, Mardin İlindeki köy yollarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (7/2290)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

                                        28.6.2000

                             Metin Musaoğlu

                                            Mardin

Güneydoğu Anadolu bölgemizdeki diğer iller gibi Mardin’de senelerce süren terör olayları nedeniyle tüm kamu hizmetlerinden son derece düşük oranlarda faydalanmıştır. Köy yollarımızın güvenlik sebebiyle asfaltlanmasıda terörle mücadelede başarının sağlanmasında etkin rol oynamıştır.

Hükümet tarafından yapılan açıklamalarda güvenlik nedeniyle köy yolları asfaltlarına öncelik verileceği belirtilmiştir.

Bu tespit ışığında;

1. Mardin’de ne kadar asfalt köy yolu vardır?

2. 2000 yılında Mardin’de ne kadar ve hangi köy yollarını asfaltlamayı düşünüyorsunuz?

3. 2001 yılında ne kadar köy yolunu asfaltlamayı planlıyorsunuz?

 

                 T.C.

              Devlet Bakanlığı 21.7.2000

Sayı : B.02.0.010/031-6260

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığı Genel Sekreterliğinin 3.7.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6273 sayılı yazısı.

Mardin Milletvekili Sayın Metin Musaoğlu’nun 7/2290-2291 esas no’lu soru önergesi incelenmiştir.

İl Müdürlüğünün 31.12.1999 tarihi itibariyle yapmış olduğu asfalt miktarı 719 km’dir.

2000 yılı Genel Bütçe Programı dahilinde 15 km 1 inci kat, 15 km 2 kat asfalt kaplama olmak üzere toplam 30 km’dir. Bunun 27 km’lik kısmının asfalt kaplaması tamamlanmıştır.

Ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan Bütçe Komisyonu Üyelerince yapılması talep edilen 156 km’lik yol ile toplam 186 km asfalt sathi kaplama yapılması hedeflenmiştir. Bunlara ait liste ilişikte sunulmuştur. (Ek : 1)

2001 yılında Mardin İline DPT’dan ve Maliye Bakanlığından verilen ödenek ve kapasite durumuna göre asfalt programı hazırlanacaktır. Program hazırlanırken ilin iş imkânları, arazi şartları, yüzölçümü, topoğrafik yapısı, köy yolu ağı uzunluğu gibi faktörler gözönüne alınacaktır.

2000 yılı içme suyu yapım programına alınan 37 ünitenin bitirilmesi için 1 trilyon 128 milyar TL. ödenek ayrılmıştır.

2001 yılında Bölge Müdürlüklerinden gelen teklifler bütçe imkânları doğrultusunda değerlendirilecektir.

Bilgilerinize arz ederim.

                              Mustafa Yılmaz

                                 Devlet Bakanı

Genel Bütçe programı dahilinde 1 inci kat asfalt kaplaması yapılacak yolların :

1. Merkez Düzlük 1 km

2. Derik Bayır Aktaş 1 km

3. Kızıltepe Kurtuluş 1 km

4. Nusaybin Yazyurdu 1 km

5. Nusaybin Turğutlu 1 km

6. Nusaybin Beylik 2 km

7. Mazıdağı Dy. İlt. Ziyaret Yücel 1 km

8. Derik Derinsu 1 km

9. Savur Kayaüstü 1 km

10. Mazıdağı Bilge 1 km

11. Kızıltepe Yaşargözlüce 1 km

12. Derik Kelek 1 km

13. Nusaybin Durakbaşı 1 km

14. Dargeçit Çatalan Tavşanlı 1 km

2 nci kat asfalt kaplaması yapılacak köy yolları :

1. Merkez Göllük Ortaköy 7 km

2. Kızıltepe Dy. İlt. Kç. Ayrık Ayıklı 5 km

3. Mazıdağı Ömürlü Pirhattap 5 km

TBMM Plan Bütçe Komisyonu üyelerince yapılması talep edilen köy yolları :

  1. Merkez Çağlar 2 km

  2. Nusaybin Üçköy 11 km

  3. Nusaybin Yolindi 5 km

  4. Ömerli Kaynakkaya İkipınar 16 km

  5. Kızıltepe Çıplak Köyü 15 km

  6. Mazıdağı Sakızlı Fosfar 20 km

  7. Mazıdağı Yüce 5 km

  8. Midyat Alanyurt 4 km (II. kat asf. sat. kap.)

  9. Derik Beşkavak Dumanlı Kayacık Doğancı 14 km (I. kat asf. kap.)

10. Mardin Yayıaçık Aran Yeşilalan 18 km

11. Derik Çataltepe Soğukkuyu 7 km

12. Kızıltepe Yaylım Demirci Mutlu 4 km

13. Kızıltepe Akçar Yalımkılıç 1 km

14. Kızıltepe Alemdar 3 km

15. Merkez Haydar 5 km

16. Merkez Aş. Hatunlu 5 km

17. Derik Alanlı 1 km

18. Derik Kuyulu 2 km

19. Merkez Bağlıca 10 km

20. Kızıltepe Karakulak Yaylım 3 km

21. Savur Bengisu Sarıkaya 5 km

22. Midyat Narlı Altıntaş 6 km

Ve ayrıca 1998 yılında ihalesi yapılıp 2000 yılı içerisinde tamamlanması planlanan 40 km’lik köy yolları 1 inci kat asfalt sathı kaplama işlerinin yapımı devam etmektedir.

1. Merkez Konaklı 9 km

2. Ömerli Kocakuyu Çatalyurt Göllü 9 km

3. Ömerli Çatalyurt Beşikkaya 7 km

4. Savur Alıçlı Koşuyolu Yerilmez 10 km

5. Midyat Bağlarbaşı Narlı 5 km

116. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun;

Yukarı Mezopotamya Ovası Sulama Projesi kapsamındaki Mardin ana kanal inşaatlarına,

Mardin-Nusaybin İlçesindeki Bakacık Barajı Projesine,

İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2292, 2293)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

                                        28.6.2000

                             Metin Musaoğlu

                                            Mardin

İlimizde iki senedir yaşanan kuraklık tüm çiftçilerimizi ve tarım sektöründe iştigal eden vatandaşlarımızı büyük zorluklarla karşı karşıya bırakmıştır. Geçimini tarımsal üretim ve satışla temin eden çiftçilerimizin bu durumu, diğer sektörlerde de daralmalara yol açmıştır.

Mardin’de susuzluk artık dayanılmaz hale gelmiştir. Esas itibariyle Mardin Ovası, GAP Projesinden yeterince istifade edememektedir. Bu sebeple ilimizde tarımsal verimin artırılması ve istihdam sorununa çözüm bulunabilmesi için;

1. GAP Projesinin yukarı Mezopotamya Ovası Sulama Projesi kısmındaki “4 kısımdan oluşan Mardin ana kanal sulama inşaatlarının” öncelikli olarak ihalesinin yapılmasını düşünüyor musunuz?

2. İhaleyi yapacaksanız, ne zaman ve kaç km olarak gerçekleştirmeyi planlıyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

                                        28.6.2000

                             Metin Musaoğlu

                                            Mardin

 

GAP Mardin kanalının ihale edilmemesi nedeniyle suya kavuşamayan ilimizde yıllardır süre gelen kuraklığın çiftçilerimizi mağdur ettiği malumlarımızdır.

Bu sebeple;

1. İlimize bağlı Nusaybin İlçesinde etüd çalışması tamamlanmış olan Bakacık Barajının 2001 yılı programına alınmasını düşünüyor musunuz?

                 T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı   7.8.2000

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.15.0.APK.0.23.300-1353/16786

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 17.7.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6273 sayılı yazısı.

Mardin Milletvekili Sayın Metin Musaoğlu’nun tarafıma tevcih ettiği, 7/2292-6215 ve 7/2293-6216 esas no.lu yazılı soru önergeleri TBMM İç Tüzüğünün 99 uncu maddesi gereği cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

                        M. Cumhur Ersümer

                        Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

 

Mardin Millletvekili Sayın Metin Musaoğlu’nun Yazılı Soru Önergeleri ve Cevapları

(7/2292-6215 ve7/2293-6216)

(7/2292-6215 esas no’lu)

Soru 1, 2 :

- GAP Projesinin yukarı Mezopotamya Ovası Sulama Projesi kısmındaki “4 Kısımdan Oluşan Mardin Ana Kanal Sulama İnşaatlarının” öncelikli olarak ihalesinin yapılmasını düşünüyor musunuz?

- İhaleyi yapacaksanız, ne zaman ve kaç km olarak gerçekleştirmeyi planlıyorsunuz?

Cevap 1, 2 :

1996 yılına kadar DSİ Genel Müdürlüğü Yatırım Programında Aşağı Fırat I. Merhale Projesinde, Atatürk Barajı ve HES, Şanlıurfa Tünelleri ve yaklaşık 150 000 hektar alana hizmet edecek Şanlıurfa-Harran Ovaları Sulaması inşaatları olarak yer alan işlere 1996 Yılı Yatırım Programında yaklaşık 15 376 hektarlık Yukarı Harran Ovası Sulaması da dahil edilmiş ve bu iş 1996 yılında ihale edilerek inşaata başlanmıştır. Söz konusu sulama, Şanlıurfa-Harran Ovalarında yer almakta olan ve Şanlıurfa Tüneli sulamalarında 1 inci üniteyi oluşturan Şanlıurfa-Harran Sulamasına ilave olarak 2 nci üniteyi oluşturan Mardin-Ceylanpınar Ovaları Sulaması ana kanalından beslenmektedir. Şanlıurfa-Harran Ovalarında yer alan bu sulama şebekesinin içinde, Mardin-Ceylanpınar Ovalarına  suyu  iletecek  204 m3/s  başlangıç  kapasiteli  Mardin Ana  Kanalının ilk 60 km’si 1996 yılında ihale edilmiş ve inşaatı devam etmektedir. 1999 yılında bu işin kapsamına, km : 60+000-86+580 arası da dahil edilmiştir.

Toplam uzunluğu 222 km olan Mardin ana kanalının halen inşaatı devam eden Yukarı Harran Ovası Sulamasına hizmet edecek km : 0+000-86+580 arası dışında geri kalanı (km : 86+580-222+000) 3 ayrı kısım halinde toplam 65 000 ha sulama şebekesiyle birlikte İsrail ile imzalanan Hükümetlerarası İkili İşbirliği çerçevesinde % 100 dış kredili olarak gerçekleştirilecektir. İnşaat süresi dış kredi koşuluna uygun olarak en çok 4-5 yıl olan işler için, Türk-İsrail firmalarının oluşturduğu konsorsiyumların başvuruları mevcut olup, konu ile ilgili değerlendirme çalışmalarına DSİ Genel Müdürlüğünce devam edilmektedir.

(7/2293-6216 esas no’lu)

Soru 1 :

İlimize bağlı Nusaybin İlçesinde etüd çalışması tamamlanmış olan Bakacık Barajının 2001 yılı programına alınmasını düşünüyor musunuz?

Cevap 1 :

Nusaybin Depolama Projesi içinde yer alan Bakacık Barajı 2001 Yılı Yatırım Programı Tasarısında yer almaktadır.

 

117. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun, Ankara-Mardin uçak seferlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/2294)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Yüksel Yalova tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

                                        28.6.2000

                             Metin Musaoğlu

                                            Mardin

 

Bilindiği üzere Ankara-Mardin arası uçak seferleri haftada 4 gün olarak yapılmaktadır. Ancak incelendiğinde görülecektir ki; tüm seferler % 100 dolulukla gerçekleşmekte,  hatta bir çok kişi uçakta yer bulamamaktadır.

Ankara-Mardin arası uçak seferlerinden Irak-Suriye turistleri ile Şırnak İlinin yolcuları da direkt olarak yararlanmakta, bu sebepten bu hat yüzbinlerce kişinin faydalandığı bir özellik göstermektedir.

Bu sebeple;

1. Ankara-Mardin uçak  seferleri haftada 4 gün yerine,  haftanın her gününe kaymasını planlıyor musunuz?

2. Daha büyük yolcu uçaklarını Ankara-Mardin hattına tahsis etmeyi düşünüyor musunuz?

                 T.C.

              Devlet Bakanlığı 26.7.2000

Sayı : B.02.0.006/01-1752

Konu :Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 3.7.2000 tarih, A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2294-6217/14999 sayılı yazınız.

Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu tarafından tevcih edilen ve tarafımdan cevaplandırılmasını istediği 7/2294-6217 esas sayılı soru önergesi incelenmiştir.

Bilindiği üzere Ankara-Mardin arası uçak seferleri haftada dört gün olarak yapılmaktadır. Ancak incelendiğinde görülecektir ki tüm seferler % 100 dolulukla gerçekleşmekte, hatta bir çok kişi uçakta yer bulamamaktadır.

Ankara-Mardin arası uçak seferlerinden Irak-Suriye turistleri ile Şırnak İlinin yolcuları da direkt olarak yararlanmakta, bu sebepten bu hat yüzbinlerce kişinin faydalandığı bir özellik göstermektedir.

12 Ocak 2000 tarihi itibariyle sefer yapılmaya başlanan Ankara-Mardin hattında başlangıç olarak filo imkânları haftada iki sefer uygulamaya elvermiştir. Daha sonraki tarife dönemlerinde ortaya çıkan uçak imkânları öncelikli olarak değerlendirilmek suretiyle 24 Nisan 2000 tarihinde üçüncü sefer, 30 Mayıs 2000 tarihinde ise dördüncü sefer konulmuştur. Mardin meydanı hizmete girmeden önce alternatif teşkil eden Diyarbakır seferleriyle seyahat eden yolcuların, Diyarbakır uçuşlarındaki kapasite yetmezliği sorununa da çözüm getirilmiştir. Mardin seferlerinin kademeli olarak artmasıyla birlikte Diyarbakır’ın da içinde bulunduğu bölgeye olan toplam yolcu trafiğinin karşılanmasındaki ihtiyaç giderilmiştir.

2000 Yaz Tarifesi itibarıyla incelendiğinde Ankara-Mardin seferlerindeki doluluk oranları ortalama % 79 seviyesinde gerçekleşmektedir. Meydanda yakıt ikmali yapılamadığından dolayı subload tabir edilen kalkış ağırlığı kısıtlaması engeli nedeniyle Mardin-Ankara yönünde koltuk kapasitesinin tamamı değerlendirilememektedir. Bu bakımdan daha rantabl olan RJ tipli uçaklar ile operasyon yapılmaktadır. İleriki tarife dönemlerinde filo imkânı elverdiği takdirde sefer sayısının artırılması planlanmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                           Dr. Yüksel Yalova

                                 Devlet Bakanı

 

118. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun, Mardin bölgesinde kuraklıktan zarar gören çiftçilere ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2295)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                        28.6.2000

                             Metin Musaoğlu

                                            Mardin

İlimizin temel geçim kaynaklarından birisi tarım ve çiftçiliktir. Ancak iki senedir süregelen kuraklık, tüm halkımızı derinden etkilemiş, adeta perişan etmiştir.

Çiftilerimiz bankalara olan kredi borçlarını ödeyemez hale gelmişler, icralık ve hacizlik olmuşlardır.

Bu tespitler ışığında;

1. Bölgemizde tarım sektöründe yaşanan kuraklık sonrası, hasar tespit çalışması yapılmış mıdır? Yapılmışsa tespitler ne ölçüdedir?

2. Kuraklıktan zarar gören çiftçilerimize gübre ve tohum dağıtımı yaptınız mı? Yaptıysanız ne kadar dağıttınız? Dağıtmadıysanız dönüm başına ne kadar tohum ve gübre dağıtımı yapmayı planlıyorsunuz?

3. Çiftçilerin yukarıda ifade edilen kuraklık nedeniyle bankara olan borçlarının ertelenmesi hususunda bir çalışmanız var mı?

                 T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı                21.7.2000

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı

Sayı : KDD.SÖ.1.01/2393

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 3.7.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2295-6218/15000 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde gönderilen Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’na ait 7/2295-6218 esas numaralı yazılı soru önergesine ilişkin Bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp

                        Tarım ve Köyişleri Bakanı

Yazılı Soru Önergesi

Önerge Sahibi Milletvekili : Metin Musaoğlu

                                                                   Mardin Milletvekili

Esas No.                            : 7/2295-6218

İlimizin temel geçim kaynaklarından birisi tarım ve çiftçiliktir. Ancak iki senedir süregelen kuraklık, tüm halkımızı derinden etkilemiş, âdeta perişan etmiştir.

Çiftçilerimiz bankalara olan kredi borçlarını ödeyemez hale gelmişler, icralık ve hacizlik olmuşlardır.

Bu tespitler ışığında;

Soru 1. Bölgemizde tarım sektöründe yaşanan kuraklık sonrası, hasar tespit çalışması yapılmış mıdır? Yapılmışsa tespitler ne ölçüdedir?

Cevap 1. Mardin İlinde meydana gelen kuraklık afetinden Merkez, Derik, Nusaybin, Yeşilli, Kızıltepe, Savur ve Mazıdağı ilçelerinin 304 köyünde 8024 çiftçi ailesine ait 748 233 dekar ekili alanında % 55-80 oranında zarar meydana geldiği Bakanlığımıza ihbar olarak bildirilmiştir. İl Müdürlüğümüzce yapılan hasar tespit çalışmaları tamamlanmak üzeredir.

Soru 2. Kuraklıktan zarar gören çiftçilerimize gübre ve tohum dağıtımı yaptınız mı? Yaptıysanız ne kadar dağıttınız? Dağıtmadıysanız dönüm başına ne kadar tohum ve gübre dağıtımı yapmayı planlıyorsunuz?

Cevap 2. Ekiliş ve ürünleri % 40’ın üzerinde zarar gördüğü 5254 sayılı Kanun çerçevesinde ihtiyaç  komisyonu kararı ile tespit edilen çiftçilere;  talepleri olduğu  takdirde  2000 yılı güzlük ekilişlerinde kullanılmak üzere hububat tohumluğu yardımı yapılacaktır.

Soru 3. Çiftçilerin yukarıda ifade edilen kuraklık nedeniyle bankalara olan borçlarının ertelenmesi hususunda bir çalışmanız var mı?

Cevap 3. Çeşitli afetlerden ürün deseni üzerinden ekilişleri % 40’ın üzerinde zarar gören ve bu durumları komisyon kararı ile belirlenen çiftçilerin ziraî kredi kuruluşlarına olan 2000 yılı vadeli ziraî kredi borçlarının vade tarihinden itibaren bir yıl süre ile faizsiz olarak ertelenmektedir.

Ziraat Bankası ile Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğinden kredi kullanan ve aldığı krediyi ödeyemeyen çiftçilerin borçlarının affedilmesi yasa çıkarılmasını gerektirmektedir. Bu kapsamda, çiftçilerimizi içinde bulundukları durumdan kurtararak tekrar üretken olmalarını sağlamak için, Bakanlığımızca Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine borcu olan çiftçilerin borçlarının faizi ile birlikte 3  yıl sürede, 6 eşit taksitte ödenmesini öngören bir kararname taslağı Başbakanlığa sunulmuştur.

119. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun, Mardin-Dargeçit İlçesinde Ziraat Bankası şubesi açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2296)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Recep Önal tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                        28.6.2000

                             Metin Musaoğlu

                                            Mardin

 

Dargeçit İlçemizin esnaf ve çiftçileri ticarî faaliyetlerini yürütmede, ilçemizde hiçbir banka şubesi bulunmaması nedeniyle muhtelif güçlüklerle karşılaşmaktadırlar. Bu sebeple bir banka şubesinin açılması tüm vatandaşlarımızın yüzünü güldürecektir.

Bu sebeple;

1. Mardin İli Dargeçit İlçemizde Ziraat Bankası şubesi açılması gerekmektedir. Bu konuda bir çalışmanız var mı? Dargeçit İlçemizde Ziraat Bankası şubesi açılması yolunda bir talimatınız olacak mı?

                 T.C.

              Devlet Bakanlığı 18.7.2000

Sayı : B.02.0.004/(16)2674

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 3.7.2000 tarihli ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2296-6219/15001 sayılı yazınız.

b) 14.7.2000 tarihli ve B.02.2.TZB.0.13.00-35/GENEL:136661, ÖZEL:307 sayılı yazı.

Mardin-Dargeçit İlçesinde Ziraat Bankası şubesi açılıp açılmayacağı konusunda Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu tarafından Bakanlığıma yöneltilen 7/2296-6219 sayılı yazılı soru önergesi hakkındaki ilgi (a) yazınız üzerine Bakanlığım ilgili kuruluşu T.C. Ziraat Bankası Genel Müdürlüğünden alınan ilgi (b) yazının süreti ilişikte gönderilmiştir.

Bilgilerine arz ederim.

                                     Recep Önal

                                 Devlet Bakanı

                 T.C.

Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü                14.7.2000

Sermaye : 350 000 000 000 000 Türk Lirası

Telgraf Adresi : Zerbank

Sayı : B.02.2.TZB.0.13.00-35   Genel : 136661

Konu : Şube Açılması Talebi    Özel   :      307

Sürelidir

T.C.

Devlet Bakanlığına

(Sayın Recep Önal)

İlgi : 5.7.2000 tarih ve 2579 sayılı yazınız.

Mardin Milletvekili Sayın Metin Musaoğlu’nun TBMMBaşkanlığına sunduğu 28.6.2000 tarih ve 7/2296-6219 sayılı soru önergesinde; Mardin İlinin Dargeçit İlçesine T.C. Ziraat Bankası Şubesinin açılıp açılmayacağı sorulmaktadır.

Dargeçit/Mardin İlçesine şube açılması ile ilgili olarak yapılan incelemede; yörenin mevduat ve kaynak yaratma ile kredi kullandırma potansiyeline yeterince sahip olmaması sonucu açılacak şubenin verimli ve kârlı çalışamayacağı anlaşılmaktadır.

233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında bulunan Bankamızın kârlılık ve verimlilik ilkeleri çerçevesinde çalışması esas olduğundan ve yapılan fizibilite sonuçlarına göre kârlı ve ve-rimli çalışamayacağı anlaşıldığından, Mardin İlinin Dargeçit İlçesine şube açılmasının doğru olma-yacağı görüşündeyiz.

Bu durumda anılan şubenin açılmasının bankamıza 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesine göre görev verilmesine bağlı olduğu düşünülmektedir.

Gereğini emir ve müsaadelerinize arz ederiz.

Türkiye Cumhuriyeti

Ziraat Bankası

           Mustafa Nazlıoğlu     Osman Tunaboylu

Genel Müdür Yardımcısı Yönetim Kurulu Başkanı

                                  Genel Müdür

120. - Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan’ın, Bağ-Kur ile Dicle Üniversitesi arasındaki protokolün  feshedilmesine  ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı  Yaşar  Okuyan’ın cevabı (7/2298)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma Bakanı Sayın Yaşar Okuyan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

                                        28.6.2000

                                  Osman Aslan

                                       Diyarbakır

Bağ-Kurlu Esnaf ve Sanatkârların Üniversite Hastanelerinde her türlü teşhis ve tedavilerinin sağlanması amacıyla, Bağ-Kur Genel Müdürlüğü ile Üniversite arasında protokoller yapıldığı malumunuzdur.

Adı geçen Genel Müdürlük ile Dicle Üniversitesi arasında yapılan protokol bilinmeyen bir nedenle 8.6.2000 tarihinden itibaren feshedilmiş bulunmaktadır.

Söz konusu kararın gerekçesinin birtakım münferit suiistimallerden kaynaklandığı söylenmektedir. Gerekçe bu ise, bütün esnafı cezalandırmak yerine, bu tür suiistimallerin üzerine gitmek yasal ve idarî önlemler almak daha anlamlı olmaz mı? Anılan Üniversite ile tekrar protokol yapılması hususunda talimatlarınız olacak mı?

                 T.C.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 16.8.2000

              Sosyal Güvenlik Kuruluşları

               Genel Müdürlüğü

Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01/6559/021476

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 3.7.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6273 sayılı yazınız.

Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan tarafından hazırlanan “Bağ-Kur ile Dicle Üniversitesi arasındaki protokolün feshedilmesine ilişkin” 7/2298-6227 Esas No’lu yazılı soru önergesi ile ilgili olarak Bağ-Kur Genel Müdürlüğünden alınan bilgilere göre;

Bağ-Kur, sigortalı ve hak sahiplerine daha iyi sağlık hizmeti verebilmek amacıyla, resmî sağlık kurum ve kuruluşları ile protokoller yapmıştır.

Ancak, Kurumun hizmet satın aldığı sağlık kurum ve kuruluşlarından protokol yenileme süreleri dolan üniversite hastaneleri ile yeniden sözleşme yapılamamaktadır.

Sigortalılar ile hak sahiplerinin daha geniş bir yelpazede sağlık hizmeti alabilmelerini amaçlayan çalışmalar sürdürülmekte olup, bu çalışmalar sonuçlandığında, sözleşmesi feshedilen üniversite hastaneleri ile de protokol imzalanması cihetine gidilecektir.

Bilgilerinize arz ederim.

                                 Yaşar Okuyan

                        Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

121. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, İskenderun Limanı Konteyner Terminali Projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2299)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

                                Mustafa Geçer

                                              Hatay

GAP Tarım Projesi 2005-2010 yılları arasında tamamlanıp devreye girdiğinde ihracatın büyük bir bölümü İskenderun Limanı üzerinden gerçekleştirilecektir.

İhracatın yanı sıra GAP Bölgesinin ihtiyaç duyacağı teçhizat, malzeme ve hammaddelerin ithali de İskenderun Limanı ile yapılacaktır. Ancak bu limanın gelişen teknik donanıma sahip olmaması ve % 50 kapasite ile hizmet verebilmesi bunu imkânsız kılmaktadır. Bunun için İskenderun Limanı Konteyner Terminali Projesinin bir an evvel hayata geçirilme zarureti vardır.

Soru 1. 1996 Yatırım Programında ihale safhasına gelmesine rağmen iki kez ihalesi ertelenen İskenderun Limanı Konteyner Terminalinin hayata geçirilmesi için nasıl bir çalışma sürdürmektesiniz?

Soru 2. 14 Ocak 2000 tarih ve 2393 sayılı Resmî Gazetenin mükerrer sayılarında DPT 2000 yılı Hatay İli Yatırım Programında bu proje yer almamıştır. Bunun sebebi nedir açıklar mısınız?

Soru 3. TBMMPlan Bütçe Komisyonundan 2000 yılında İskenderun Limanının modernizasyonu için aktarılan 449 milyar lira basına yansıyan şekli ile başka alanlarda kullanıldığı iddia edilmektedir. Bu iddialar doğru mudur? Doğru değil ise bu ödenek nerelerde kullanılmıştır?

                 T.C.

         Ulaştırma Bakanlığı 28.7.2000

        Araştırma Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21/EA/1076-20684

Konu : Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer’in yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 3.7.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2299-6228/15017 sayılı yazısı.

Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer’in 7/2299-6228 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Prof. Dr. Enis Öksüz

                            Ulaştırma Bakanı

Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer’in 7/2299-6228 Sayılı

Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

GAP Tarım Projesi 2005-2010 yılları arasında tamamlanıp devreye girdiğinde ihracatın büyük bir bölümü İskenderun Limanı üzerinden gerçekleştirilecektir.

İhracatın yanı sıra GAP Bölgesinin ihtiyaç duyacağı teçhizat, malzeme ve hammaddelerin ithali de İskenderun Limanı ile yapılacaktır. Ancak bu limanın gelişen teknik donanıma sahip olmaması ve % 50 kapasite ile hizmet verebilmesi bunu imkânsız kılmaktadır. Bunun için İskenderun Limanı Konteyner Terminali Projesinin bir an evvel hayata geçirilmesi zarureti vardır.

1. 1996 Yatırım Programında ihale safhasına gelmesine rağmen iki kez ihalesi ertelenen İskenderun Limanı Konteyner Terminalinin hayata geçirilmesi için nası1 bir çalışma sürdürmektesiniz?

2. 14 Ocak 2000 tarih ve 2393 sayı1ı Resmî Gazetenin mükerrer sayı1arında DPT 2000 yılı Hatay İli Yatırım Programında bu proje yer almamıştır. Bunun sebebi nedir açıklar mısınız?

3. TBMM Plan Bütçe Komisyonundan 2000 yı1ında İskenderun Limanının modernizasyonu için aktarılan 449 milyar lira basına yansıyan şekli ile başka alanlarda kullanıldığı iddia edilmektedir. Bu iddialar doğru mudur? Doğru değil ise bu ödenek nerelerde kullanılmıştır?

Cevap :

İskenderun Limanı öncelikle Irak transit yüküne hizmet veren bir limanımızdır .Irak ambargosundan önce 15-20 geminin sıra beklediği bu liman, ambargo ile birlikte önemli ölçüde müşteri kaybına uğramıştır.

İskenderun limanı; gerek ambargonun kalkması durumunda, gerekse GAP kapsamında oluşacak yük artışına gereken hizmeti verecek potansiyele sahip bulunmaktadır. Ayrıca, teknolojik olarak her türlü liman hizmetini verecek konumda olmakla beraber, gelişen yük şekillerine göre talep olduğu sürece kendisini yenileyebilmektedir.

İskenderun Limanı Konteyner Terminali inşaatı, Yap-İşlet-Devret Modeli ile gerçekleştirilecek projeler arasında yer almaktadır. Bu nedenle Yatırım Programında yer almamaktadır. Söz konusu proje için 26.12.1997 tarihinde Yap-İşlet-Devret modeliyle gerçekleştirilmek üzere ihaleye çıkı1mış, ancak teklif veren olmamıştır. Yeniden ihale edilebilmesi için çalışmalara devam edilmektedir.

Diğer taraftan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğünün 2000 Yı1ı Yatırım Programında yer alan 991 Milyar 50 Milyon TL. ödenekli ''Limanlar Alt-Üst Yapı Tesisleri'' projesi kapsamında İskenderun Limanına ait idame-yenileme yatırımı da yer almaktadır. Ayrıca; İskenderun Limanındaki 1 no.lu rıhtımın genişletilip uzatılarak, konteyner rıhtımı haline getirilmesi projesi, TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğünün 2001 Yı1ı Yatırım Programına teklif edilmiştir. .Bu rıhtıma ilk etapta 1 adet Gantry-Crane konularak; Irak transiti ve GAP Projesi yüklerine hazır hale getirilecektir .

122. - Afyon Milletvekili  Sait Açba'nın,  Azerbaycan'da düzenlenen  2000 yılı mezuniyet törenlerine büyükelçinin katılmamasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/2300)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                        Doç. Dr. Sait  Açba

                                             Afyon

Azerbaycan'da ülkemizi iyi şekilde temsil eden ve en dinamik kültür elçilerimiz olan 11 okul faaliyet gösterdiği bilinmektedir. En son 2000 yılı mezuniyet törenlerinde, onbine yakın bir katılımın olduğu törenlere Azerbaycan Millî Eğitim Bakanının katılmasına hatta ABD Büyük- elçisinin hanımı da katılmasına rağmen Türk Büyükelçisinin katılmaması, katılımcılar arasında büyük bir üzüntüye neden olmuştur.

Dışişleri Bakanlığı olarak böyle bir törene, bizim gönül abidelerimizin sergilendiği bir törene Büyükelçinin katılmamasının varsa haklı gerçekçelerinin tarafıma verilmesini arz ederim.

                 T.C.

           Dışişleri Bakanlığı 11.8.2000

             Siyaset Planlama Genel Müdürlüğü

Sayı : SPGM/437-438

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 3 Temmuz 2000 tarih ve Kan. Kar. Md. A.0l.0.GNS.0.10.00.02-7/2300-6229/15018 sayılı yazıları.

Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba'nın ilgide kayıtlı yazılarına konu soru önergesinin yanıtı ilişikte sunulmuştur.

Saygılarımla sunarım.

                                      İsmail Cem

                               Dışişleri Bakanı

Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba’nın Yazılı Soru Önergesi

Soru : Azerbaycan'da  ülkemizi iyi şekilde temsil eden ve en dinamik kültür  elçilerimiz olan 11 okul faaliyet gösterdiği bilinmektedir. En son 2000 yılı mezuniyet törenlerinde, onbine yakın bir katılımın olduğu törenlere Azerbaycan Millî Eğitim Bakanının katılmasına hatta ABD Büyükelçisinin hanımı da katılmasına rağmen Türk Büyükelçisinin katılmaması, katılımcılar arasında büyük bir üzüntüye neden olmuştur.

Dışişleri Bakanlığı olarak böyle bir törene, bizim gönül abidelerimizin sergilendiği bir törene Büyükelçinin katılmamasının varsa haklı gerekçelerinin tarafıma verilmesini arz ederim.

Yanıt : Azerbaycan'da halihazırda, lise seviyesinde Millî Eğitim Bakanlığımıza bağlı bir Anadolu Lisesi ile Ege Üniversitesi İlahiyat Fakültesine bağlı bir İlahiyat Yüksekokulu bulunmaktadır. Azerbaycan'da bunların dışında, ''Çağ İşletmeleri''nin dokuz lisesi, Diyanet Vakfının bir Türk Koleji, Türk Dünyası Vakfına ait Atatürk Lisesi, Millî Eğitim Bakanlığımıza bağlı, Türkiye Türkçesi Eğitim-Öğretim Merkezi, bir adet özel işletme fakültesi ve yine ''Çağ İşletmeleri''ne bağlı Kafkas Üniversitesi eğitim faaliyetinde bulunmaktadır. Özetle, halihazırda Azerbaycan'da 16 eğitim kurumumuz faal durumdadır.

Türk eğitim kurumlarının bulunduğu bütün ülkelerde olduğu gibi, Azerbaycan'da da, Büyükelçiliğimizce, yukarıda sayılan tüm eğitim kurumlarına gerekli ilgi gösterilmekte ve destek sağlanmaktadır.

Ancak, Azerbaycan gibi son derece yakın ve yoğun ilişkilerimizin bulunduğu bir ülkede, Büyükelçimizin temsil görevinin de çok yönlü olduğu ve bazı hallerde bu görevin öncelikler tespit edilerek yerine getirilme zorunluluğu bulunduğu da takdir buyurulacaktır.

 

Nitekim, soru konusu edilen mezuniyet töreni hakkında Bakü Büyükelçiliğimizden aldığımız bilgiler de bu yöndedir :

Azerbaycan'daki dört lisenin mezuniyet törenleri 22-28 Mayıs 2000 tarihleri arasında düzenlenmiş olup, aynı dönemde Bakü'ye yapılan resmî ziyaretler ile gerçekleştirilen bazı etkinliklerin dökümü aşağıda belirtilmiştir :

- T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürü başkanlığındaki heyetin ziyareti,

- Kızılay yardım heyetinin ziyareti,

- Dışişleri Bakanının Bakü ziyareti,

- Azerbaycan Cumhurbaşkanı Millî İşler Başdanışmanı Hidayet Oruçov'un bir oyununun Akademik Millî Dram Tiyatrosunda sahneye konulması,

- Bakü Türk Anadolu Lisesi mezuniyet töreni,

- Türk Dünyası Vakfı Atatürk Lisesi mezuniyet töreni,

- 28 Mayıs Azerbaycan Cumhuriyet Bayramı törenleri.

Görüleceği üzere, 22-28 Mayıs 2000 haftasında Bakü Büyükelçimizin katılması gereken, ikisi lise mezuniyet töreni olmak üzere birçok tören ve toplantı düzenlenmiştir.

''Çağ Öğretim İşletmeleri''ne bağlı okulların diploma töreninin yapıldığı 24 Mayıs günü saat 19.00'da Bakü Büyükelçimiz, Millî Dram Tiyatrosunda Azerbaycan Bakanlar Kurulunun temsilcileriyle birlikte, çok önceden kabul edilmiş bir davete icabetle, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in Millî İşler Başdanışmanı Hidayet Oruçov'un bir oyununu izlemiştir.

Yukarıdaki açıklamadan da görüleceği üzere Bakü Büyükelçimiz, görevinin icabı olan sorumluluk ve öncelikler çerçevesinde gerekli temsil işlevini yerine getirmiştir.

123. - Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener’in, Sivas İlindeki tuzlaların kapatılma nedenine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (7/2301)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Rüştü Kâzım Yücelen tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.

                              Abdüllatif Şener

                                                Sivas

Sorular :

1. Sivas İli sınırları içerisinde bulunan 9 adet tuzladan 1994 yılından bu yana Bingöl, Tuzhisar, Hargün, Piliç, Göleris ve Hamo'nun kapatılmasının gerekçeleri nelerdir?

2. Sizce toplam 9 tuzlanın faaliyet gösterdiği Sivas'a kurulması gereken Tuz İşletme Müdürlüğünün, sınırları içerisinde sadece bir adet tuzla bulunan ve Sivas'a hayli uzaklıkta olan Erzincan'a kurulması ve Sivas'taki bu tuzlaların Erzincan Tuz İşletme Müdürlüğüne bağlanmasının tuzlaların kapatılmasında bir rolü olmuş mudur?

3. Tuz üretiminde yaşanan bu düşüşün fiyatları aşırı artırmasından dolayı bölgede yaşanan sorunun çözümü için kapanan tuzlaların tekrar faaliyete geçirilmesi veya mevcut tuz1arın kapasitesinin artırılması yönünde bir çalışmanız var mı?

 

                 T.C.

              Devlet Bakanlığı 17.7.2000

Sayı : B.02.0.0.9/1737

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli 03.07 .2000 tarih ve A.0l.0.GNS.0.10.00.02- 7/2301-6230/15019 sayılı yazınız.

Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in Sivas İlindeki tuzlaların kapatılma nedenine ilişkin yazılı soru önergesine verilen cevaplar İçtüzüğün 99 uncu maddesine istinaden ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Rüştü Kâzım Yücelen

                                 Devlet Bakanı

 

Sivas Milletvekili Sayın Abdüllatif Şener’in 3 Temmuz 2000 Gün ve

7/2301-6230 Sayılı Yazılı Soru Önergesine Verilen Cevaplar

1. Tekel Genel Müdürlüğünün toplam tuz üretimi içinde kaynak tuzlalarının payı % 1-2 civarındadır.

Küçük ölçekli kaynak tuzlalarında verimlilik yönünden ekonomik gereklere uygun bir üretimin sürdürülmesi mümkün olamamıştır. Bu tuzlalarda üretim maliyetleri deniz ve göl tuzlalarındaki tuz üretimine nazaran son derece yüksek olup, kaynak tuzlalarının giderleri satış hasılatlarının 5-8 katı fazladır.

Bu nedenle soru önergesinde sözü edilen kaynak tuzlalarının da aralarında bulunduğu ve üretim kapasitesi 1000 tonun altında bulunan kaynak tuzlalarının kapatılması temennisi Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunca düzenlenen denetleme raporlarında yer almış, bu temenniler doğrultusunda, 17.4.1996 tarih ve 96/T-37 sayılı Yüksek Planlama Kurulu Kararı ile söz konusu tuzlalarda üretime son verilmiştir.

Diğer yandan, TBMM'nce 28.7.1998 tarihinde kabul edilen 4373 sayılı Kanunla, Tekel İdaresince hiç işletilmemiş veya işletilmesinden vazgeçilmiş kaya ve kaynak tuzlalarının mahallî ihtiyaçların karşılanması amacıyla Bakanlar Kurulu Kararıyla gerçek veya tüzelkişilerce işletilmelerine imkân tanınmıştır.

Halen Bingöl tuzlası hariç Tuzhisar, Hargün, Piliç, Göleris ve Hamo tuzlaları alınan Bakanlar Kurulu Kararları çerçevesinde gerçek veya tüzelkişilerce işletilmektedir.

2. Tekel Genel Müdürlüğünün 1989 yılındaki kaynak tuzlalarının durumu dikkate alınarak bu tarihlerde kurulmuş bulunan  Erzincan, Erzurum, Sivas ve Siirt İşletme Müdürlüklerinin  konumu, 28 adet kaynak tuzlasında 1995 yılında üretime son verilmesi üzerine; bina, teçhizat, personel, denetim, coğrafî durum, ulaşım imkânları vb. yönlerden yeniden değerlendirilmiş, Erzincan ve Erzurum Tuz İşletme Müdürlüklerinin diğer kaynak tuzlalarının kapatılmalarına kadar muhafaza edilmesine karar verilmiştir.

3. Ülkemiz  genelinde  tuz üretimi  talebe bağlı  olarak  gelişme  göstermektedir. 1999 yılında 2 054 377 ton tuz üretilmiş olup, 1.839.000 ton tuz satışı yapılmıştır. Üretime son verilenler de dahil olmak üzere kaynak tuzlalarının toplam kapasitesi sadece 55 000 tondur. Ayrıca Tekel tarafından işletilmesinden vazgeçilen kaynak tuzlalarının büyük bir bölümü gerçek veya tüzelkişilere tuz üretimi yapılmak üzere Bakanlar Kurulu Kararıyla tahsis edilmiştir. Bu nedenle tuz üretiminde bir düşüş söz konusu değildir.

Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun 1998 yılı denetim raporunda da kaynak tuzlalarının gerçek veya tüzelkişilere devrine ilişkin uygulamanın yaygınlaştırılması önerilmektedir. Halen Tekel Genel Müdürlüğünce işletilen  8 kaynak tuzlasında da  2001 yılından  itibaren üretime son verilmesi planlanmaktadır. 8 kaynak tuzlasının 1999 yılı zararı 764 milyar TL. olarak gerçekleşmiştir.

124. - Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı’nın, SSK Teftiş Kurulu Antalya Grup Başkanlığının İzmir’e nakledilmesinin nedenine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/2302)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Yaşar Okuyan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

Saygılarımla.

                             Mehmet Baysarı

                                           Antalya

 

Sosyal Sigortalar Kurumu Teftiş Kurulu Antalya Grup Başkanlığının İzmir'e nakledilmesi ile ilgili işlemin  Ekim 2000 ayına kadar tamamlanmasına ilişkin  bir karar olduğunu öğrenmiş bulunuyorum.

Soru 1. Antalya -Burdur ve Isparta illerinin çalışmalarını ilgilendiren bu kararın alınmasının nedenleri nedir?

Soru 2. Antalya Ticaret ve Sanayi Odasının bölge ile ilgili bilgilerini sunuyorum. Bu potansiyelden ayrı Antalya'da hizmet veren bir çok işletmenin başka illere kayıtlı olduğu gözönüne alınırsa bu potansiyelin büyüklüğü daha iyi anlaşılacak ve bu kararın bölge ticaretine ve ekonomisine vereceği zarar daha iyi anlaşılacaktır.

Bu şartlarda bu kararın uygulanmasında hâlâ ısrarlı olunacak mıdır?

Soru 3. Uygulama devam ettiği takdirde bölge illerinin uğrayacağı zararın nasıl giderilmesi ve karşılanmasını düşünüyorsunuz?

                 T.C.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 24.7.2000

              Sosyal Güvenlik Kuruluşları

               Genel Müdürlüğü

Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01/5854/019222

Konu :Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 3.7.2000 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.0.02-6273 sayılı yazınız.

Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı tarafından hazırlanan ''Sosyal Sigortalar Kurumu Teftiş Kurulu Antalya Grup Başkanlığının İzmir İline nakledilmesinin nedenine ilişkin'' 7/2302-6232 Esas No'lu yazılı soru önergesi ile ilgili olarak Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünden alınan bilgilere göre;

8.12.1993 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 3917 sayılı Yasanın 4 üncü maddesi ile, 4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 6 ncı maddesine eklenen fıkralar gereğince Sigorta Teftiş Kurulu Başkanlığı kurulması öngörülmüştür. Kurum Yönetim Kurulunun 17 .2.1994 tarihli ve 714 sayılı kararı ile taşra teşkilâtında bulunan müfettiş kadroları merkeze alınarak, anılan Başkanlık 7.4.1994 tarihinden itibaren faaliyete başlamıştır.

Sigorta Teftiş Kurulu Grup Başkanlıkları, Kurum Yönetim Kurulunun 3.11.1994 tarih ve 3974 sayılı kararıyla 13 Merkez de oluşturulmuş ve bilahare muhtelif tarihlerde grup başkanlıkları sayısı 15'e çıkarılmıştır.

Sigorta Teftiş Kurulu Yönetmeliğinin 13.2.1998 tarih ve 23610 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yönetmelikle değiştirilen 6 ncı maddesinde Grup Başkanlıkları sayısının 8'i geçemeyeceği hükmüne yer verilmiş olması sebebiyle Kurum Yönetim Kurulunca alınan 3.9.1998 tarih ve XX/3229 sayılı kararı ile bu merkezler belirlenmiştir.

Grup Başkanlıkları, denetimin sürekliliği ve hizmetin verimliliği bakımından, yurdun coğrafî yapısı, sigortalı ve işveren yoğunluğu gözönünde bulundurularak kurulmuştur.

Ancak, Müfettiş sayısının azalmış olması, bina yetersizliği, araç-gereç ve idarî personel eksikliği nedeniyle, etkin ve verimli çalışma yapılamayan, hizmetin devamlılığı müfettiş sayısı fazla olan gruplardan sürekli gönderilen müfettişler ile sağlanan Grup Başkanlıklarının izlenmesi ve değerlendirilmesi de güç olduğundan kaldırılması zorunluluğu doğmuştur.

Teftiş, kontrol ve denetleme hizmetleri sadece grup merkezlerinde değil, genellikle mahallinde yapıldığından, grup merkezleri konusundaki değişiklik veya düzenlemelerin hizmette bir olumsuzluk yaratmayacağı düşünülmektedir.

Açıklamalar ışığında grup başkanlıkları sayısında yapılan düzenleme sadece Antalya ile değil, ayrıca 6 grup merkezini de kapsayan bir çalışmadır.

Yeni düzenleme ile Antalya Grup Başkanlığı bir başka ile taşınmamakta, yukarıda belirtilen yönetmelik hükmü ve genel değerlendirmeler çerçevesinde Antalya İli, İzmir Grup Başkanlığı sorumluluk alanına katılmaktadır.

Yeni düzenlemenin amacı, Sigorta Teftiş Kurulu Başkanlığınca yürütülmekte olan hizmetlerin, ülkenin her köşesinde daha etkin ve yaygın olarak dağıtımı, kaynakların daha verimli olarak kullanılması olup, hedeflenen yeni çalışma düzeninin oluşumunda sadece bu değerlendirmeler etken olmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                                 Yaşar Okuyan

                        Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

125. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun ve Sinop’ta depolanan zehirli varillere ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/2303)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularıma Çevre Bakanı Sayın Fevzi Aytekin’in yazılı olarak cevap vermesini delaletlerinize arz ederim.                                    28.6.2000

                             Musa Uzunkaya

                                            Samsun

1. On yılı aşkın bir süre önce Samsun ve Sinop sahillerine vuran ve bölgede geçici olarak depolanması yoluna gidilen İtalyan menşeeli zehirli varillerle ilgili olarak uzun süredir çevre halkı tarafından dile getirilen,

- Son zamanlarda kansere bağlı ölümlerin hızla arttığı,

- Su kaynaklarının hızla kirlendiği; içilemeyecek ve kullanılamayacak nitelikte olduğu,

- 3-4 yıldır yöredeki arıların bal veriminin sıfıra düştüğü,

- Tarım ürünleri rekoltesinde hızlı bir düşüşün yaşandığı,

- Küçük ve büyükbaş hayvanlar arasında sebebi tespit edilemeyen ölümlerde; artış gözlendiği ,

- Bölgedeki bu problem nedeniyle turist sayısında düşüşlerin yaşandığı,

- Geçtiğimiz hafta içinde yeniden 6 zehirli varilin daha bulunduğu yönündeki şikâyetler Bakanlığınız tarafından da bilinmekte midir?

2. Bugüne kadar konu hakkında niçin kalıcı bir çözüm bulunamamıştır?

3. Yakın bir gelecekte bu konuya bir çözüm bulmayı planlıyor musunuz?

4. Nükleer atık ihtiva eden 130 varilin imha ve depolanmasına çözüm bulunamayışı karşısında, o bölgede kurulması planlanan nükleer enerji santralinin çevreye zarar vermeyeceği konusunda nasıl bir garanti vermeyi düşünüyorsunuz?

5. Zehirli varillerin iade edilmesi ya da tazminat ödenmesi hususunda İtalyan Hükümeti, Birleşmiş Milletler ve diğer ilgili kuruluşlar nezdinde ısrarlı bir girişimde bulundunuz mu? Alınan netice nedir?

6. Karadeniz'in nükleer atıklar, petrol atıkları ve diğer kimyasal atıklarla hızla kirlenen bir deniz olma tehlikesine karşı, diğer bakanlık ve kuruluşlarla ortaklaşa hazırlanacak bir koruma planı ortaya konulabilecek midir?

                 T.C.

               Çevre Bakanlığı 27.7.2000

               Çevre Kirliliğini Önleme ve

Kontrol Genel Müdürlüğü

Sayı : B.19.0.ÇKÖ.0.04.00.03-3019-8110

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 3.7.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2303-6237/15025 sayılı yazınız.

İlgi yazı ekinde Bakanlığımıza gönderilen Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya’ya ait soru önergesinin cevapları ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinizi arz ederim.

                                 Fevzi Aytekin

                                   Çevre Bakanı

Soru 1. On yılı aşkın bir süre önce Samsun ve Sinop sahillerine vuran ve bölgede geçici olarak depolanması yoluna gidilen İtalyan menşeeli zehirli varillerle ilgili olarak uzun süredir çevre halkı tarafından dile getirilen son zamanlarda kansere bağlı ölümlerin hızla arttığı; su kaynaklarının hızla kirlendiği;  içilemeyecek ve kullanılamayacak  nitelikte  olduğu;  3-4 yıldır yöredeki  arıların bal veriminin sıfıra düştüğü; tarım ürünleri rekoltesinde hızlı bir düşüşün yaşandığı; küçük ve büyükbaş hayvanlar arasında tespit edilemeyen ölümlerde artış gözlendiği; bölgedeki bu problem nedeniyle turist sayısında düşüşlerin yaşandığı; geçtiğimiz hafta içinde yeniden 6 zehirli varilin daha bulunduğu yönündeki şikâyetler Bakanlığınız tarafından da bilinmekte midir?

Cevap 1. Bölge halkının ve sivil toplum teşkilâtlarının son zamanlarda bölgede meydana gelen ağaç kurumaları ve tarım ürünlerindeki verim kaybının ve hatta bölgedeki sağlık sorunlarının arttığına ilişkin söylentilerin mevcut atık deposuyla ilişkilendirilmesi üzerine, Sinop Valiliği tarafından bu bölgede geniş çaplı bir araştırma başlatılmış olup, Sinop Sağlık Müdürlüğü, Tarım Müdür1üğü, Orman Bölge Müdürlüğü tarafından hazırlanan ortak rapor yazı Ek-l'de sunulmaktadır. Depo son olarak Bakanlığım uzmanlarınca 28.5.2000-1.6.2000 tarihleri arasında incelenmiştir. Ayrıca 21.6.2000 tarihinde Sinop İli Türkeli İlçesi Helaldı Beldesi deniz kıyısında 6 yeni varil bulunmuş olup, variller Soğuksu mevkiinde bulunan depoya Sinop Valiliğince nakledilmiştir.

Soru 2. Bugüne kadar konu hakkında niçin kalıcı bir çözüm bulunamamıştır?

Cevap 2. Varillerin bir başka depolama alanına nakledilmesi ve bertarafı için tüm imkânlar araştırılmış, ülkemizde lisanslı bir tehlikeli atık bertaraf tesisinin bulunmaması ve ortaya çıkan malî ve hukukî olanaksızlıklar  nedeniyle atıkların bir başka alana nakledilmesi ve bertarafı gerçekleştirilememiştir.

Soru 3. Yakın bir gelecekte bu konuya bir çözüm bulmayı planlıyor musunuz?

Cevap 3. Varillerin nihaî bertaraf işlemine kadar depolanacağı yerleri tespit etmek üzere 1989 yılında DSİ ve MTA yetkililerinin de katıldığı çalışmalar yapılmış, coğrafik ve jeolojik özellikleri uygun olan Sivas, Yozgat ve Çankırı illeri sınırları içinde uygun yerler tespit edilmiş; ancak kamuoyu tepkisi nedeniyle işlem durdurulmuştur. Varillerin bulunduğu illerde depolanması düşüncesinden hareketle, ilgili Valiliklerle görüşmeler yapılmış, sonunda varillerin en çok bulunduğu Samsun ve Sinop illerimizde depo yapılması ve diğer yerlerdeki varillerin de buralarda depolanması kararlaştırılmıştır.

18.8.1989 tarihinde Çevre Müsteşarlığı ile Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi arasında, tehlikeli atık içerikli varillerin depolama binası tatbikat projesi protokolü imzalanmış, projeden birer adet Samsun ve Sinop Valiliklerine gönderilerek, bu kapsamda Samsun'da geçici depo binasının inşa edilmesi sağlanmış, Sinop'ta ise eski jandarma karakolu varil depolanmasına uygun hale getirilmiştir. Harcamalar Çevre Kirliliğini Önleme Fonundan karşılanmıştır.

24 Nisan 1997 tarihli Sinop Valiliğinin yazısı ile Soğuksu mevkiinde bulunan varil deposunun tadil edilmesi gerektiği Bakanlığıma bildirilmiş, yeniden gündeme gelen bu konunun çözümü için varillerin nihaî bertaraflarının sağlanması amacıyla yurt içi ve yurt dışı olanaklar Bakanlığımca araştırılmıştır. Ülkemizde ''Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği''nde tanımlanan özelliklere haiz lisanslı ara depolama ve nihaî bertaraf tesisleri henüz bulunmadığından varillerin yurt dışında bertaraf ettirilmesi amacıyla Almanya, Hollanda ve Finlandiya'da bulunan atık bertaraf tesislerinden teklifler alınmış; söz konusu tekliflerin değerlendirilmesi sonucu varillerin yurt dışında bertaraf ettirilmesi ekonomik bulunmamıştır. Bu durumda depolarda gelişigüzel depolanmış atıkların yaratacağı riskleri minimize etmek amacıyla, atıkların uluslararası standartlara uygun olarak yeniden ambalajlanarak, mevcut depoların tadilatının yapılıp, ülkemizde lisanslı bertaraf tesisleri devreye girinceye kadar, mahallinde depolamaya devam edilmesi mecburiyetiyle karşı karşıya kalınmıştır.

Ülkemizde bu tür atıkların bertarafının yapılacağı Bakanlığımdan lisans almış bir tesisin işletmeye alınmasını müteakip, söz konusu atıkların bu tesiste bertaraf ettirilmesi mümkün olacaktır.

Soru 4. Nükleer atık ihtiva eden 130 varilin imha ve depolanmasına çözüm bulunamayışı karşısında, o bölgede kurulması planlanan nükleer enerji santralinin çevreye zarar vermeyeceği konusunda nasıl bir garanti vermeyi düşünüyorsunuz?

Cevap 4. Ek-2'de yer alan 25.8.1988 tarihli Merkez Kriminal Polis Laboratuvarı analizlerinden varillerin muhtevasında radyoaktif maddelerin bulunmadığı anlaşılmakta olup, bu bölgedeki Cs-137 (Sezyum) aktivesinin 26 Nisan 1986 tarihindeki Çernobil kazası sonrası Karadeniz Bölgesinden geçen bulutların taşıdıkları radyoaktif serpintiden kaynaklandığı Ek-3'de verilen Türkiye Atom Enerji Kurumunun yazısında belirtilmektedir.

Karadeniz Bölgesinde nükleer enerji santrali kurulmasına ilişkin olarak ''Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'' kapsamında Bakanlığıma herhangi bir müracaatta bulunulmamıştır .

Soru 5. Zehirli varillerin iade edilmesi ya da tazminat ödenmesi hususunda İtalyan Hükümeti, Birleşmiş Milletler ve diğer ilgili kuruluşlar nezdinde ısrarlı bir girişimde bulundunuz mu? Alınan netice nedir?

Cevap 5. 4 Ağustos 1988 tarihinde ilk kez Samsun Alaçam'da bulunan variller, 1988 yılı sonlarına kadar karaya vurmaya devam etmiştir. İstanbul'dan Rize'ye kadar, Karadeniz sahillerinde karaya vuran varillerin % 80'i Samsun ve Sinop'ta bulunmaktadır. Varillerin 152'si boş, 215'i dolu olmak üzere toplamı 367’dir. Üzerlerinde ''R'' amblemi bulunan varillerin içeriğinin radyoaktif atık olduğu zannedilmiş, ancak Merkez Kriminal Polis Laboratuvarı analizleri sonucunda atıkların toksik kimyasallar olduğu anlaşı1mıştır.

Varillerin üzerindeki ve içinden çıkan bir takım yazı, şekil ve belgeler, bunların yabancı menşeili olduğunu gösterdiğinden, Dışişleri Bakanlığı ile temasa geçilerek, gerekli araştırmaların yapılması istenmiştir. Bu çalışmalar sonunda;

- Çevre Kanununda yapılan değişiklikler ve ilgili genelgelerle, bu tür maddelerin yurda ithali yasaklanmış ve durum Dışişleri Bakanlığı tarafından batılı ülkelere resmen bildirilmiştir.

- 1988 Ekim ayı içinde TBMM Çevre Araştırma Komisyonu Üyeleri, Devlet Bakanlığı Temsilcileri, Çevre Müsteşarlığı elemanları ve Federal Almanya'dan gelen bir teknik heyet bölgeye giderek varillerle ilgili incelemelerde bulunmuşlardır.

- Yerinde yapılan incelemelerde, bazı varillerin üzerlerinde İtalyanca yazılar ve bazılarının içinde İtalyanca dokümanlar bulunmuştur. Bu bulgular doğrultusunda varillerin İtalya kökenli olduğu düşünülerek, delillerin kopyaları, Dışişleri Bakanlığı kanalıyla İtalya 'ya aktarılmıştır.

Bu çerçevede Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı ile ortak çalışmalar yapılmış, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı kontrolörlerinin araştırmaları neticesinde, tehlikeli atık yüklü varillerin 1987 yılı başında AKBAY-1 ve Corina gibi gemilerle İtalya'nın Marine di Carara ve Coiggio limanlarından yola çıkarak Romanya'nın geçici malların ara deposu olduğu öğrenilen Sulina Serbest Bölgesine götürüldüğü ve buradan Temmuz-Ağustos 1988 tarihlerinde İtalyan kimyagerleri kontrolü altında Panama bayraklı Türk gemilerine yüklenerek Karadenize bırakıldığı kanıtlarla tespit edilmiştir. Bu kanıtların ele geçirilmesinden sonra İtalya hükümetinin bu konudaki işbirliği isteklerine olumlu yanıt verilerek 4 kişilik bir İtalyan heyeti ile birlikte Karadeniz'de bir inceleme gezisi yapılmıştır. Gezi neticesinde İtalya heyetince, eldeki kanıtların yeterli olmadığı belirtilerek, varillerin geri alınmasının mümkün olamayacağı vurgulanmış, ancak teknik işbirliği görüşmelerinin yapılabileceği ve 1987 yılındaki zehirli atık nakliyatının İtalya Hükümetini kanunen bağlamayacağı belirtilmiştir.

Bu dönemde uluslararası illegal atık trafığini düzenleyen bir uluslararası yasal düzenleme bulunmaması nedeniyle, varillerın menşei ülkeye iade edilmesi mümkün olamamıştır. Ülkemizdeki söz konusu boşluğun giderilmesi ve gelişmiş ülkelerden ülkemize olan yasadışı atık taşınımının engellenmesi için, ''Tehlikeli Atıkların Sınırötesı Taşınımının ve Bertarafının Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesi'' 1989 yılında ülkemiz tarafından imzalanmış ve Sözleşme 1994 yılında onaylanmıştır. Sözleşme gereğince 1995 yılında ''Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği'' yayımlanmış olup, bu Yönetmeliğin 38 inci Maddesi gereğince Türkiye'nin yetkisi altında bulunan sahalara ve serbest bölgelere atık ithalatı yasaklanmıştır.

Soru 6. Karadeniz’in nükleer atıklar, petrol atıkları ve diğer kimyasal atıklarla hızla kirlenen bir deniz olma tehlikesine karşı, diğer Bakanlık ve kuruluşlarla ortaklaşa hazırlanacak bir koruma planı ortaya konulabilecek midir?

Cevap 6. Bakanlığımca Karadeniz’de deniz, su, hava ve toprak ortamında kirliliğin tespiti, izlenmesi ve giderilmesi amacına yönelik olarak ulusal ve uluslararası ça1ışmalar yapılmaktadır.

Karadeniz'in kapalı bir deniz olması sonucu su yenileme zamanı uzundur ve dolayısıyla denize bırakılan atıklar ortamda uzun süre kalmaktadır. Endüstrileşmenin ve madenciliğin artması, arıtılmadan deşarj edilen atık sular ve özellikle Tuna Nehriyle taşınan kirlilik Karadeniz’i hızla kirletmektedir. Bunun yanında gemiler ve deniz vasıtaları da kirlenmeyi artıran bir diğer unsurdur.

Karadeniz’de bu olumsuz değişikliklerin giderilmesi için; öncelikle kirlilik kaynaklarının belirlenmesi, daha sonra bu kaynaklardan oluşan atıkların, nitelik ve nicelik açısından değerlendirilmesi ile sonuçta kirliliği azaltıcı önlemlerin geliştirilmesi ve uygulanması gerekmektedir.

Karadeniz’de kirliliğin önlenmesi için yürütülen çalışmalar 2872 sayılı ''Çevre Kanunu'' ve buna bağlı yönetmelikler çerçevesinde, uluslararası çalışmalar ise 1992 yılı Nisan ayında Bükreş'te imzalanan ''Karadenizin Kirlenmeye Karşı Korunması Konvansiyonu'' ve ilgili protokolleri ile Nisan 1993'te  imzalanan  Odessa  Deklarasyonu  çerçevesinde  sürdürülmektedir.  Bu çerçevede 30-31 Ekim 1996 tarihinde İstanbul'da düzenlenen Bakanlar Konferansında kabul edildiği üzere, her ülke Karadeniz’deki kirliliğin giderilmesi için kendi ulusal eylem planını hazırlayacaktır. Bu doğrultuda çalışmalar Bakanlığım koordinatörlüğünde sürdürülmektedir.

Ayrıca Karadeniz Bölgesinde tehlikeli atıkların çevreyle uyumlu yönetimini sağlamak üzere Bakanlığımca 26.07.1999 tarihinde yayımlanan (1999/22) sayılı Genelge doğrultusunda Zonguldak Valisi ''Koordinatör Vali'' tayin edilerek, bölgedeki diğer Valilikler ve Belediye Başkanlıklarının yer alacağı ''Birlik Tüzüğü'' hazırlanmış olup, Birlik Tüzüğü yayımlanarak resmileştikten sonra, konuya ilişkin plan, proje ve uygulama çalışmalarına Bakanlığım koordinatörlüğünde başlanacaktır.

Ek: 1

RAPOR

Basında çıkan haberler üzerine Soğuksu bölgesine olayın aslını incelemek amacıyla 21.1.2000 tarihinde gidilip aşağıda incelemelerde bulunuldu :

Bahse konu olan ölüm olaylarını istatistiki olarak incelemek amacıyla Sağlık Ocağı kayıtlarına bakıldı ve ölüm kayıtlarının tutulmadığı görüldü. Haberde ismi geçen Şeyhli Köyü muhtarı Ramazan Sucu ile görüşüldü, basın mensuplarının geldiğini ama kendi ifadesiymiş gibi gazetede çıkmış olan haberin kendi ifadesi olmadığını, bu haberi yapmak için İstanbul'da bulunan derneklerinden bilgi aldıklarını ve bu bilgileri yazdıklarını söyledi.

Gazetede adları geçen ve kanserden öldüğü iddia edilen 11 kişinin ölüm kayıtları Gerze Nüfus Müdürlüğünden alınmış ve aşağıdaki şekilde olduğu görülmüştür.

Adı Soyadı                                Ölüm Nedeni

Ali Sucu                                Ecel

Haydar Gölgeci                                Ösefagus CA.

Hasan Sucu                                Solunum Yetmezliği Kalp

Yılmaz Demirci                                Akciğer CA.

Murat Akça                                Ecel

Ayşe Çaylı                                Ecel

Nazmiye Sucu                                Konjestif Kalp Yetm.

Mustafa Sucu                                Ecel

                        Bulunamayanlar

                        Ülüfet Arslan

                        Hüriye Demirci

                        Hasan Gölgeci

Görüldüğü gibi 11 kişiden sadece iki kişi kanser sebebiyle vefat etmiştir. İsmi geçen üç kişinin Soğuksu Sağlık Ocağı ETF kayıtlarında öldüğü tespit edilmiştir. Sağlık istatistikleri incelendiğinde akciğer kanseri görülme sıklığı yüzbin kişide 38 ile 83 kişi arasında ve ösefagus kanseri görülme sıklığı ise yüzbin kişide 56 ile 263 kişi arasında değişmekte olduğu görülmüştür. Söz konusu Soğuksu bölgesinde ösefagus kanseri ve akciğer kanseri yüzbin kişide 35 kişi oranı ile görülmüş olduğu anlaşılmıştır.

Gazete haberinde toplam 10 bin civarında nüfusun yaşamakta olduğu iddia edilen bölgenin sağlık ocağı nüfus kayıtları 1999 Haziran ayı ETF istatistiklerine göre bahsi geçen 14 köyde toplam 2831 kişinin yaşamakta olduğu tespit edilmiş olup gazete haberlerinin abartılı olduğu görülmüştür. Ayrıca gene çıkan haberlere göre spastik çocukların çok olduğu iddia edilrniştir. Bu bölgede genç nüfusun olmadığı  14 köyde toplam canlı  doğan sayısının sadece 25 olduğu, İl geneline göre de % 0,87'sini  oluşturduğu  görülmüştür.  Ayrıca  ilimizde kurumu  olan  spastik çocuklar  demeği yetkilileriyle yapılan görüşmede Sinop İli genelinde 118 çocuk kayıtlı spastik hastalarının olduğu, Soğuksu ve köylerinden hiçbir kayıtlı spastik hastaların olmadığı tespit edilmiştir. Yine edinilen bilgiye göre toplumda (Dünya İstatistikleri) % 0,2 cerebral palsi rahatsızlığı, % 8'de engelli insanların mevcut olduğu öğrenilmiştir.

Yapılan incelemede Soğuksu sağlık ocağı  bölgesi ve Sinop genelinin bebek ve çocuk ölümlerine ait istatistiki verileri aşağıdaki gibidir.

              Bebek Ölümleri        Çocuk Ölümleri

                Ölen Ölen       İl     İl geneli          Ölen    Ölen     İl  İl geneli

Yıllar       bebek    bebek   geneli ölen    Yıllar   çocuk    çocuk   geneli ölen

               sayısı hızı     ölen    bebek           sayısı    hızı  ölen    çocuk

                    % 0    bebek hızı % 0             % 0    çocuk    % 0

                                                                                                                                              

    1995       2    37.7     144         57 1995       1        18.8    18       5.2

    1996       3    81.1     124      35.1 1996       0            0     23       6.6

    1997       3    71.4     102      32.6 1997       1        23.8    23       7.3

    1998       2    66.7     120      41.8 1998       2        66.7    33     11.5

    1999       0         0     104      36.6 1999       0            0     29     10.2

Yukarıda görüleceği üzere Soğuksu bölgesinde gerçekleşmiş olan ölüm olayları basında çıkan şekilde abartılı olmayıp, Sinop geneline göre daha düşük düzeyde seyretmektedir.

Gazete haberinde 14 köyün içme suyu kaynağının bu mıntıkada olduğu belirtilmiş olup, depo bölgesinde Şeyhli Köyü ve Soğuksu mahallesinin içme suyunu karşılayan bir adet çamlık içi kaynak mevcuttur. 1999 yılında Soğuksu merkez su deposundan alınan numune su, Ankara Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Başkanlığında toksikolojik yönden tahlil ettirilmiş ve çevre sağlığını tehdit edecek herhangi bir kirlenme tespit edilmemiştir. Bölgedeki su kaynaklarından rutin olarak su tahlili için alınan numunelerin bakteriyolojik sonuçları Sinop geneli su tahlil sonuçlarından farklı çıkmamaktadır. Zaman zaman yağmur ve kar sularının su kaynaklarına karışması nedeniyle geçici su kirliliği oluşabilmektedir.

Makamın 21.1.2000 tarih ve 285 sayılı emirleri gereği basında yer alan ve Orman Bölge Müdürlüğünü ilgilendiren konuların incelenmesi neticesinde; 1994 yılından itibaren Bolu, Kastamonu, Zonguldak, Sinop Orman Bölge Müdürlüklerinde göknarlarda meydana gelen kurumaların, asit yağmurları, son yıllarda sıcaklığın yükselmesi, taban suyunun düşmesi nedeniyle ağaçların zayıf düştüğü dolayısıyla bu nedenlerden dolayı göknar ağaçlarına kabuk böceği geldiği, Sinop Orman Bölge Müdürlüğü ormanlarından alınan ibre, yaprak ve toprak numunelerinin laboratuvar çalışma aşamasında olduğu raporda bildirilmiştir.

Makamın 20.1.2000 tarih ve 284 sayılı emirleri gereği basında yer alan ve İl Tarım Müdürlüğünü ilgilendiren konuların mahallinde incelenmesinde; dut ağaçlarında herhangi bir kurumanın ve bitkide bir anormalliğin olmadığı görülmüş, ancak son zamanlarda 1999 yılında gerek Sinop İli gerekse Batı Karadeniz Bölgesi genelinde dut ağaçlarında böyle bir şikâyetin görüldüğü, bununda meyvede kuruma ve acılık olarak kendini gösterdiği bilinmekte olup Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü ile ortak olarak mayıs ayından itibaren hastalık tespitine gidileceği , ceviz ağaçlarında  görülen hastalığın ise  ceviz antraknozu olduğu ve buna bir  fungusun sebep olduğu bilinmektedir. Ekinlerde görülen gelişme eksikliği ve verim düşüklüğü ise bahsi geçen yerin rakımın yüksek ve ikliminin sert olması, taban toprağının az olması nedeniyle bitkiler küçük boylu ve başaklar daha az taneli olmaktadır.

Hayvanlarda hilkat garibesi ise doğum anomalilerini kapsar. Teratolojik oluşumlar denilen bu durum yavrunun döllenme anından itibaren olağan dışı nedenle normal gelişiminin bozulması sonucu oluşur. Bahsedilen bu olumsuzlukların Iaboratuvar ortamında açıklanabileceği raporla bildirilmiştir.

Yukarıda ilgili kurumların yapmış oldukları inceleme ve araştırmaların sonuçları olarak sunulmuş olan raporda açıkça görüleceği üzere basın organlarında konuyla ilgili çıkmış olan gazete haberlerinin çok abartılı ve kısmen yanlış bilgiler içermekte olduğu görülmektedir.

Yine ilgili kurumların raporuna göre mevcut deponun bu haliyle çevresine herhangi bir zarar vermemiş olduğu tespit edilmiştir.

Konuyla ilgili yapılan inceme sonucu mevcut geçici deponun Çevre Bakanlığı tarafından uygun görülmediği, atıkların muhafazası için ara depo yeri belirlenip bu depoya nakli uygun görülmüştür. Bu konudaki çalışmalar halen sürmektedir. Şu andaki mevcut geçici deponun tekrar ıslah edilerek korunması uygun görülmüştür. Bu amaçla depo çevresinin tekrar tel örgüyle çevrilmesi ve uyarıcı levha yazılıp konulması uygun görülmüştür.

Op. Dr. Osman Koçak  İrfan Dindar         Hikmet Karaduman

Sağlık Müdür V. Tarım İl Müdürü Orman Bölge Müdür V.

                                                                                             Ek : 2

EKSPERTİZ RAPORU

Merkez Kriminal Polis Laboratuvarı

                                                                                                25.8.2000

Genel işlem defter no.                                :                                118

Uzmanlık no.                                 :                                Uz  : 1988/106

                                                               Kot : 1988/1461

Eksper                                :                                Ertan Seven Em. Gn. Md. Pol. Lab. Da. Bşk.’nda Uzman

                                                               Hatice Erbaş Em. Gn. Md. Pol. Lab. Da. Bşk.’nda Asistan

Ekspertizi veren yer                                :                                Sencer Tokmak Em. Gn. Md. Pol. Lab. Da. Bşk.’nda Asistan

                                                               Başbakanlık Çevre Genel Müdürlüğü

(Yazı, gün ve sayısı)                                :                                9 Ağustos 1988 Sayı : H/2 (2301)

Ekspertiz                                :                                Çeşitli kimyasal madde atıkları analizleri

Ekspere verilen eşya                                :                                Samsun ve Sinop illeri sahillerinde bulunan menşei bilinmeyen variller

                                                               içinden alınan 13 ayrı kavanoz içindeki kimyasal madde artıkları

 

RAPOR

Laboratuvarımıza gönderilen maddelerden alınan örnekler üzerine uygulanan ön işlemlerden sonra yapılan GC/MS (Gaz Kromatografi-Kütle Spektrometre) ve IR (İnfrared Spektroskopisi) analizleri sonucu elde edilen bulgular ve laboratuvarımız literatür imkânlarında sağlanan ilgili bilgiler aşağıdaki şekildedir.

1. A-9 Nolu kavanoz;

Başlıca bileşenler,

1. Chloro-2-(2,2-Dichloro-l-(4-Chlorophenyl)Ethenyl) Benzene

1,1’-(Dichloroethenylidene)Bis(4-Chloro Benzene)

Bu iki madde DDT olarak bilinen böcek öldürücü maddenin türevleri olup, DDTolarak satılan maddenin bileşiminde bulunan toksik bileşiklerdir.

Trichloro Benzene izomerleri

Bu maddeler de böcek öldürücü olarak kullanılmakta olup, gözleri ve mukozayı tahriş eder, toksik etkilidir.

2,4-Bichloro-1-(Chloromethyl)-Benzene

Deriyi tahriş eder, aşırı dozları merkezi sinir sistemini etkiler.

Tetrachloro benzene izomerleri

Bentachloro benzene

Hexachloro benzene

4-Chlorobenzoic acid

3,4-Dichlorobenzoic acid

Genel olarak suda çözünmeyen ve düşük kaynama noktalı olan bu maddelerin buharlarından dolayı sıvı üzerinde toksik gazlar oluşmaktadır.

2. A-l Nolu Kavanoz;

2-methyl cyclopentanone

Tetrachloro ethene

Narkotik etkili, deriyi tahriş eder.

Yüksek molekül ağırlıklı hidrokarbonlar

Boya artıkları

3. A-4 Nolu Kavanoz;

Toluen

1,3,5-Trimethyl benzene

1,2,4-Trimethyl benzene ( pseudocumene )

Merkezi sinir sistemini etkiler, solunum yollarını tahriş eder.

1-Ethyl, 3-methyl benzene

l-Methyl, 3-propyl benzene

Diethyl benzene

2-Ethyl, 1,4-dimethyl benzene

Tetramethyl benzene izomerleri

1,1-Dimethyl propyl benzene

Naftalin

1-Ethyl, 2,4,5-Trimethly benzene

Boya artıkları

4. A-2 Nolu Kavanoz;

Etil asetat

Toluea

Aseton

Boya artıkları

5. A-10 Nolu Kavanoz;

Etil Asetat

Toluen

Aseton

Boya artıkları

6. A-8 Nolu Kavanoz;

Boya artıkları

7. 1 Nolu Kavanoz;

Boya artıkları

Yün esaslı lif artıkları

8. 2 Nolu Kavanoz;

Boya artıkları

Polimer madde artıkları

9. 3 Nolu Kavanoz;

Toluen

Boya artıkları

Poliüretan tipi polimer madde artıkları

10. 4 Nolu Kavanoz;

Toluen

Yapışkan özellikli polimer madde artıkları

11. 5 Nolu Kavanoz;

Karbon esaslı granüller

12. 6 Nolu Kavanoz;

Çimento yapısında inorganik madde, buna emdirilmiş olarak,

3,5,5-Trimethyl 2-Cyclohexen-1-lone

1-Methyl-3-propyl Benzene

2-Ethly-1,4-Dimethyl Benzene

13. Nolu Kavanoz;

2 No da belirtilen A-1 Nolu kavanoz ile benzer bileşimdedir.

Bu sonuçlara göre, genel olarak, bu kimyasal madde artıklarında insan sağlığına ve diğer bazı canlılara zararlı özellikte çok sayıda organik kimyasal madde bulunmaktadır. Bu nedenle zararlı olabileceği ortamlardan uzak bir yerde imha edilmelidir.

Not : Boya artıkları olarak değinilen maddelerin bileşiminde genel olarak boyaların bileşiminde bulunan farklı tiplerdeki reçineler, bağlayıcılar, çoğaltıcılar, renklendiriciler, kurutucular vb. bulunmaktadır. Bunların tek tek spesifik olarak belirlenmesi amaç dışında ve çok zaman alıcı olduğundan bu belirlemeler yapılmamıştır.

Analizlerden arta kalan numuneler iade edilmiştir.

             Uzman                    Asistan                    Asistan

Ertan Seven Hatice Erbaş       Sencer Tokmak

Kimya Y. Mühendisi    Kimya Mühendisi                Kimyager

 

                                                   Ek : 3

TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU

Sayı : B.02.1.TAE.0.11.00.00-10750-0012-20            22.3.2000

Konu : Toprak numunesi

                 T.C.

           Sinop İli

               Sağlık Müdürlüğü

               Sinop

İlgi : 25 Şubat 2000 tarih ve BIO041SM4570003/7060-122-1964 sayılı yazınız.

İliniz Soğuksu Bölgesindeki 4 ayrı yerden alınan toprak numunelerinin gama spektrometre analizi sonuçları aşağıda belirtilmiştir.

        Alınan yer        Cs 137 Aktivitesi

                                                    (Bq/kg)      

Depo girişi sağ 3m                             67

Kapı girişi sol 3m ileri                      55

Depo arkası 1m                                107

Depo kapı girişi                                105

Toprakta bulunan Cs-137 aktivitesinin, 26 Nisan 1986 tarihindeki Chernobyl kazası sonrası Karadeniz bölgesinden geçen bulutların taşıdıkları radyoaktif serpintiden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Bilindiği gibi yarılanma süresi 30 yıl olan Cs 137’nin bilhassa Karadeniz bölgesi topraklarında bugün ve uzun süre sonra da bulunması normaldir.

Bilgilerinizi rica ederim.

                        Prof. Dr. Cengiz Yalçın

                                            Başkan

126. - Diyarbakır Milletvekili Mehmet Salim Ensarioğlu’nun, Diyarbakır eski Valisinin bir gazeteye verdiği demece ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2304)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletiniz ile İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                        M. Salim Ensarioğlu

                                       Diyarbakır

Eski Diyarbakır Valisi Nafiz Kayalı, 12.10.1999 tarihinde Milliyet Gazetesine verdiği demecinde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki bölge halkını suçlar bir tavır takınmıştır. Kayalı, demecinde Devletin bütün yatırımları, yardımları başkaldıran bölgelere yaptığını söylemiş, yatırımların, hep başkaldıran yerlere gitmesi halinde herkesin başkaldıracağını belirtmiştir. İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan'a 13 Ekim 1999 tarihinde DYP 17 Bölge Milletvekili olarak bu demeçle ilgili bir yazı gönderdik, henüz bu yazıya cevap verilmediği için, bizim İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan'dan net olarak ve açıklık ile beklediğimiz sorularımız şunlardır :

1. Böylesi hassas bir konuda Bölgenin 17 Milletvekili tarafından verilen 13 Ekim 1999 tarihli yazımıza niçin cevap alamadığımızı?

2. Bölgedeki tahribatın yaraları henüz Devletimiz tarafından sarılmaya çalışılırken Bölgecilik ayrımı yapan bir mülki amirin, halkı isyana teşvik eder sözler sarfederek halen görevde kalması ne kadar doğrudur?

                 T.C.

              İçişleri Bakanlığı 19.7.2000

Personel Genel Müdürlüğü

Sayı : B050PGM0710001-Ş/13087

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Diyarbakır Milletvekili Sayın M.Salim Ensarioğlu'nun tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılmasını istediği (7/2304-6238) esas numaralı soru önergesine ait cevaplar aşağıya çıkarılmıştır.

Arz ederim.

                               Sadettin Tantan

                                 İçişleri Bakanı

Yapılan incelemede; Diyarbakır eski ve halen Karabük Valisi olarak görev yapmakta olan Nafiz Kayalı'nın Olağanüstü Hal Bölgesi dahilinde 8 yılı aşkın bir süre görev yaptığı,

Diyarbakır Valiliğinden ayrıldıktan sonra Karabük İlindeki görevine başlarken mahallî basına pekçok konuyla ilgili açıklamalarda bulunduğu, soru önergesinde belirtildiği gibi Milliyet Gazetesine özel bir demeç vermediği, açıklamaların bir bütünlük içinde, Türkiye’deki bölgeler arasındaki kalkınma farklılıklarından bahsedildiği, ülkenin kıt kaynaklarının Güneydoğu Bölgesine daha fazla oranda ayrıldığının belirtildiği,

Konuşmasında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki bölge halkını suçlar hiçbir ifadenin olmadığı, gazete haberinin çarpıtılarak ve maksadı aşar bir şekilde verildiği, konuyla ilgili bir basın açıklamasıyla haberin tekzip edildiği,

Bu itibarla bölge halkının hizmetine yıllarını adamış, terörle mücadelede sıkıntılı bir dönemde görev almış bir Mülki İdare Amirinin bölge halkını başkaldıran olarak nitelendirebilmesinin ve bunu ifade etmesinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır.

127. - Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, Marmara depreminden sonra turizm firmalarının borçlarının ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/2305)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM İç Tuzüğünün 96 ncı maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                        Mehmet Zeki Okudan

                                           Antalya

1998 yılında başlayan ekonomik kriz, 1999 yılında etkisini artırarak sürdürmüş, ülkemizi acıya boğan 17 Ağustos depreminden sonra ekonomik afet yaşanmış turizm sektörü de perişan olmuştur. İç pazara yönelik iş yapan firmalarımız uzun süreli durgunluk nedeniyle büyük oranda ödeme sıkıntısına düşmüşlerdir.

l. İflas aşamasına gelen iş dünyasının gecikmiş vergi ve sigorta borçlarının yanısıra, kamu kurum ve niteliğindeki meslek kuruluşlarına olan borç ve faizlerini dondurup taksitlendirmeyi planlıyor musunuz?

2. Şöyle ki, geçmiş vergi ve sigorta borçlarının yanı sıra, kamu kurum ve niteliğindeki meslek kuruluşlarına olan borçları, faizleri dondurularak 18 ile 24 ay taksitlendirilip; anılan borçlar için de yıllık % 2 gibi sembolik bir faiz oranı uygulanamaz mı?

3. Böyle bir yasal düzenlemenin zor durumdaki işletmelerin sıkıntılarını belli ölçüde azaltarak borçlarını ödenebilir hale getirip Devlete kaynak akışı sağlanamaz mı?

                 T.C.

             Maliye Bakanlığı 25.7.2000

Gelirler Genel Müdürlüğü

Sayı : B.07.0.GEL.0.82/8211-115/35515

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı Kararlar Dairesi Müdürlüğünün 7.7.2000 gün ve A.Ol.0.GNS.0.10.00.O2-7/2305-6243/15052 sayılı yazısı.

 

Tarafımdan cevaplandırılmak üzere Antalya Milletvekili Sayın Dr. Mehmet Zeki Okudan tarafından, ilgi yazı eki 7/2305-6243 sayılı yazılı soru önergesinde belirtilen hususlarla ilgili Bakanlığımız cevabı aşağıda açıklanmıştır.

Bilindiği üzere, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesinde "Amme borcunun vadesinde ödenmesi veya haczin tatbiki veyahut haczolunmuş malların paraya çevrilmesi amme borçlusunu çok zor duruma düşürecekse, borçlu tarafından yazı ile istenmiş ve teminat gösterilmiş olmak şartıyla alacaklı amme idaresince veya yetkili kılacağı makamlarca; vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası ve gecikme zammı alacakları iki yılı, bu alacaklar dışında kalan amme alacakları ise beş yılı geçmemek üzere ve faiz alınarak tecil olunabilir." hükmü yer almaktadır.

Diğer taraftan 21.1.2000 tarih ve 2000/7 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile, amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için uygulanmakta olan % 12'lik gecikme zammı oranı % 6’ya indirilmiştir.

Buna göre, mevcut koşullarda tüm mükellefleri kapsayacak bir tecil ve taksitlendirme uygulaması düşünülmemekle birlikte, çok zor durumda olmaları sebebiyle borçlarını defaten ödeyemeyen mükelleflerin bağlı oldukları vergi dairesine müracaat ederek 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesi uyarınca borçlarının tecil ve taksitlendirilmesini talep etmeleri halinde bu talepleri değerlendirilerek ödeme kolaylığı da sağlanmaktadır.

Bilgi edinilmesini arz ederim.

                                      Sümer Oral

                                Maliye Bakanı

 

128.- Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu'nun, Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil eğitimini düzenleyen  32 sayılı kararına ilişkin  sorusu ve Millî Eğitim Bakanı  Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/2306)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki  sorumun  Millî Eğitim Bakanı  tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.             Suat Pamukçu

                                           Bayburt

Soru: Talim ve Terbiye Kurulunun  32 sayılı kararı ile okul  öncesi eğitim kurumlarının  5 ve 6 yaş grupları ile ilköğretim okullarının 1, 2 ve 3 üncü sınıflarında uygulanması kabul edilen yabancı dil öğretim etkinlikleri programı, öğretilen dilin ülkesine ait kültürel unsurların yoğunluklu içeriğiyle;

1. Millî Eğitim Temel Kanununun Türk millî eğitiminin amaçları başlıklı 2 nci maddesinde belirtilen Türk milletinin millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren fertler yetiştirilmesi amacıyla uyuşmakta mıdır?

2. Aynı Kanunun 10 uncu maddesinde yer alan ''Millî birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde, özellikleri bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş eğitim ve bilim dili halinde zenginleşmesine: çalışılır ve bu maksatla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Millî Eğitim Bakanlığınca gereken tedbirler alınır.'' hükmü doğrultusunda yapılacak eğitim ve öğretim faaliyetlerinin etkisini azaltıcı sonuçlar doğurmayacak mıdır?

3. Aynı Kanunun okul öncesi eğitimle ilgili 20 nci maddesinde yer alan, okul öncesi eğitiminin amaç ve görevlerinin, millî eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olması ve bu maddenin 4 üncü bendindeki çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını sağlama hükmüyle bağdaşmakta mıdır?

Yine Kurulun bu kararıyla ilgili olarak;

4. Ana dillerini,  Türkçeyi  henüz  tam özümseyememiş  çocuklara,  kararda  yer aldığı  üzere, ''o dili konuşan milletin kültürel objeleri kullanılarak yabancı dil eğitimi verilmesi''nin pedagojik temeli var mıdır? 

5. Söz konusu karar alınırken dilbilimi ve eğitimbilim alanında otorite sayılabilecek herhangi bir resmî ya da sivil kurum, kuruluş ya da kişinin görüşü alınmış ya da bu konularda yayımlanmış bilimsel yayınların bulgularından yararlanılmış mıdır? Diğer ülkelerde yabancı dil eğitiminin hangi yaşlardan itibaren, hangi okul ve sınıf seviyelerinde ve hangi yöntemlerle yapıldığına ilişkin araştırma ve incelemeler var mıdır? Bu kararın alınması sırasında bu tür çalışmalar değerlendirilmiş midir?

6. Söz konusu karara dayanak oluşturan talep Özel Eğitim Kurumları Genel Müdürlüğünden geldiğine göre, özel okul sahiplerinin baskı grubu olarak bu kararın alınmasındaki rolü nedir?

7.  8 yıllık kesintisiz ilköğretimin kabulünün ardından 4 üncü sınıftan itibaren yabancı dil eğitimi yapılabileceğine ilişkin Kurul kararı, o günden bu yana hangi koşullar değiştiği,  hangi gelişmeler yaşandığı, hangi ihtiyaçlar ortaya çıktığı için bu şekilde yeniden düzenlenmiştir?

                 T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 14.8.2000

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/2030

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 7.7.2000 tarih ve A.Ol.0.GNS.0.10.00.02-6401-7/2306- 6262/15089 sayılı yazısı.

Bayburt Milletvekili Sayın Suat Pamukçu'nun, ''Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil eğitimini düzenleyen 32 sayılı kararına ilişkin'' yazılı soru önergesi incelenmiştir. 

1. Bakanlığımızca hazırlanan programların Millî Eğitim Temel Kanununda belirtilen Türk milletinin millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren fertler yetiştirilmesi hususundaki genel amaçlarına aykırı olması mümkün değildir . Okul Öncesi Eğitim Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim Etkinlikleri Çerçeve Programında öğretimi hedeflenen konular titizlikle belirlenmiştir. Bu yabancı dil eğitiminin amaçları arasında yukarıda sözü edilen nitelikteki unsurlara ters düşecek herhangi bir olumsuzluk söz konusu değildir.

2. Millî Eğitim Temel Kanununun 10 uncu maddesinde yer alan ''Millî birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde, özellikleri bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş eğitim ve bilim dili halinde zenginleşmesine çalışır ve bu maksatla Atatürk Kültür , Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Millî Eğitim Bakanlığınca gereken tedbirler alınır'' hükmü ''Türk dilinin geliştirilmesine ve korunmasına'' yöneliktir. Bakanlığımız Türk dilinin geliştirilmesi ve korunması konusunda son derece hassas olup bu konudaki çalışmalarını sürekli olarak yapmaktadır.

İlköğretim okulları haftalık ders dağıtım çizelgesi (Toplam : 30 saat)'nde yer alan ''Bireysel ve Toplu Etkinlikler'' (Haftada 3 saat) dersi içinde uygulamaya konulacak yabancı dil eğitimi dersinin, diğer derslere oranla çok az olduğu, bunun nedeninin de erken yaş çocuklarını yabancı dille tanıştırmak ve bir başlangıç yaptırmak olduğudur. Dolayısıyla eğitim ve öğretim faaliyetlerinin etkisini azaltıcı sonuçlar  doğurması hususunun  ders saatlerine bakıldığında mümkün olmadığı anlaşılacaktır.

3. Okul Öncesi Eğitim Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim Etkinlikleri Çerçeve Programına Millî Eğitim Temel Kanununun 20 nci maddesinde yer alan, okul öncesi eğitiminin amaç ve görevleri, Millî Eğitimin genel amaç ve temel ilkelerine uygun olması ve bu maddenin 4 üncü bendindeki çocukların Türkçe'yi doğru ve güzel konuşmalarını sağlama hükmüyle ters düşmemektedir. Türkçe'yi doğru ve güzel kullanma becerilerini geliştirmek; okul öncesi eğitiminde yapılacak tüm etkinlikleri kapsamakta ve yabancı dil çalışmaları ana dilin öğretimi için yapılacak çalışmaları engellemeyeceği gibi, ''dilin gelişimi ile beyin gelişiminin birlikteliği'' kuramına göre yapılacak eğitim etkinlikleri birbirini daha da destekleyecektir.

4. Okul Öncesi Eğitim Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim Etkinlikleri Çerçeve Programı ve bu programın kabulüne ilişkin kararda ''o dili konuşan milletin kültürel objeleri kullanılarak yabancı dil eğitimi verilmesi'' ifadesi yer almamaktadır. Ancak programın son bölümünde yer alan ''Öğretmenin Rolü'' başlıklı bölümün 18 inci maddesinde ''öğretilen dilin ülkesine ait metinleri (oyun, şarkı, tekerleme, basit şiir , bilmece, bulmaca, sözcük oyunları vb.) derste işleyebilmeli ve o ülkenin çocuk kültürünü araştırabilmeli, sentez yapabilmeli ve bunu yabancı dil dersinin öğretimine de yansıtabilmelidir.'' ifadesi yer almaktadır. Bu maddede öğretmenin hangi donanımlara sahip olması gerektiği vurgulanmış ve bu bilgilerden yoksun olan yabancı dil öğretmenlerinin dil öğretiminde yetersiz kaldığı ve kelimelere dilin ait olduğu kültürün yüklediği anlamı kavrayamaması nedeniyle etkili bir yabancı dil eğitimini gerçekleştiremediği bu yüzden de öğrencilerin ''kullanılabilir'' seviyede işlevsel bir yabancı dil öğrenemedikleri bilinen bir gerçektir.

5. Söz konusu karar alınırken dil bilimi ve eğitim bilim alanında otorite sayılan pek çok resmî, sivil kurum ve kişilerden görüş alınmıştır. Pekçok ülkede yabancı dil eğitimine 5-6 yaşlarda başlanmaktadır.

6. Söz konusu karara dayanak oluşturan talep Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünden gelmekle  beraber,  esas amaç  ''Millî  Eğitim Temel Kanununda  belirtilen  I. Genellik ve eşitlik, II. Ferdin ve toplumun ihtiyaçları, III. Yöneltme, IV. Eğitim hakkı ve V. Fırsat ve imkân eşitliği ilkeleri doğrultusunda Devlet okullannda okumakta olan öğrencilerimize, özel öğretim kurumlarının en büyük ayrıcalığı olan ''Yabancı Dil Eğitimini'' verebilmektedir.

Özel öğretim kurumlarında okumakta olan öğrenciler; Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Yönetmeliğinin uygulamalar bölümü; (b ) bendi gereğince okullarında yabancı dil eğitimini zaten almaktadırlar.

Söz konusu karar; velilerden gelen yoğun isteklerle, günümüz şartlarında toplumun ihtiyaçları doğrultusunda alınmış olup, devlet okullarında öğrenim görmekte olan öğrencilerimiz de böylece erken yaşta yabancı dille tanışıp öğrenmeye başlayabilecektir.

7. Sekiz yıllık kesintisiz ilköğretim uygulanmasıyla 4 üncü sınıftan itibaren yabancı dil eğitimi yapılabileceğine ilişkin Kurul Kararına ek olarak okul öncesi ve ilköğretim 1, 2. ve 3. üncü sınıflarda da yabancı dil eğitimine başlanması için karar alınmasında; yabancı dil öğretiminin uzun vadeli, süreklilik taşıyan ve çocuğun beyin gelişimini etkileyen bir unsur olması, ne kadar erken yaşta başlanırsa, öğrenmenin o kadar kolay olacağı ve yıllardır ülkemizin en büyük sorunu olan; yabancı dil bilen insan sayısının azlığının önemli ölçüde giderileceği en önemli gerekçeleri oluşturmaktadır.

Ayrıca bu program; öğrenci velisinin istemesi ve okul ve kurumların eğitim ortamlarının uygun olması ve bu durumun il/ilçe millî eğitim müdürlüklerince de onaylanması ile uygulamaya konulabilecektir.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Metin Bostancıoğlu

                        Millî Eğitim Bakanı

129. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil eğitimini düzenleyen 32 sayılı kararına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/2307)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                              Kemal Albayrak

                                         Kırıkkale

1. Talim ve Terbiye Kurulunca 30.3.2000 tarih ve 32 sayılı kararınca yabancı dil eğitimini ilköğretimin ilk sınıf1arında ve okul öncesinde başlatan, öğretilen dilin anadilini henüz kavrayamamış çocuklarımıza kültürel amaç kullanılarak yabancı dil eğitimi verilmesinin pedagojik temeli var mıdır?

2. Böyle bir uygulama yapan örnek ülkeler var mıdır?

3. Böyle bir karar alınırken dil bilimi ve eğitim bilimi otoritelerinin görüşü alınmış ve bilimsel bulgulardan yararlanılmış mıdır?

4. Kararda özel okul sahiplerinin baskısı olmuş mudur?

5. Karar Millî Eğitim Temel Kanununun hükümlerine uygun mudur?

6. Böyle bir karar alınırken Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılmış mıdır?

7. Bu karar alınırken Güler Şenünver ve Dr. Veli Kılıç isimli üyeler muhalefet şerhi koymuşlardır. Bunların gerekçeleri nelerdir?

                 T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 14.8.2000

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/2032

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 7.7.2000 tarih ve A.Ol.0.GNS.0.10.00.02-6401-7/2307- 6263/15090 sayılı yazısı.

Kırıkkale Milletvekili Sayın Kemal Albayrak'ın, ''Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil eğitimini düzenleyen 32 sayılı kararına ilişkin'' yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Okul Öncesi Eğitim Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim Etkinlikleri Çerçeve Programı ve bu programın kabulüne ilişkin kararda ''o dili konuşan milletin kültürel objeleri kullanılarak yabancı dil eğitimi verilmesi'' ifadesi yer almamaktadır. Ancak programın son bölümünde yer alan ''Öğretmenin Rolü'' başlıklı bölümün 18 inci maddesinde ''öğretilen dilin ülkesine ait metinleri (oyun, şarkı, tekerleme, basit şiir , bilmece, bulmaca, sözcük oyunları vb.) derste işleyebilmeli ve o ülkenin çocuk kültürünü araştırabilmeli, sentez yapabilmeli ve bunu yabancı dil dersinin öğretimine de yansıtabilmelidir.'' ifadesi yer almaktadır. Bu maddede öğretmenin hangi donanımlara sahip olması gerektiği vurgulanmış ve bu bilgilerden yoksun olan yabancı dil öğretmenlerinin dil öğretiminde yetersiz kaldığı ve kelimelere dilin ait olduğu kültürün yüklediği anlamı kavrayamaması nedeniyle etkili bir yabancı dil eğitimini gerçekleştiremediği bu yüzden de öğrencilerin ''kullanılabilir'' seviyede işlevsel bir yabancı dil öğrenemedikleri bilinen bir gerçektir .

2. Pek çok ülkede yabancı dil eğitimine 5-6 yaşlarda başlanmaktadır.

3. Söz konusu karar alınırken dil bilimi ve eğitim bilim alanında otorite sayılan pek çok resmî, sivil kurum ve kişilerden görüş alınmıştır.

4. Kararın alınmasında herhangi bir baskı söz konusu değildir. Esas amaç ''Millî Eğitim Temel Kanununda  belirtilen  I. Genellik ve Eşitlik,  II. Ferdin  ve  Toplumun  İhtiyaçları,  III. Yöneltme, IV. Eğitim Hakkı ve V. Fırsat ve İmkan Eşitliği ilkeleri doğrultusunda Devlet okullarında okumakta olan öğrencilerimize, özel öğretim kurumlarının en büyük ayrıcalığı olan ''Yabancı Dil Eğitimini'' verebilmektir."

Özel öğretim kurumlarında okumakta olan öğrenciler; Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Yönetmeliğinin uygulamalar bölümü; (b ) bendi gereğince okullarında yabancı dil eğitimini zaten almaktadırlar.

Söz konusu karar; velilerden gelen yoğun isteklerle, günümüz şartlarında toplumun ihtiyaçları doğrultusunda alınmış olup, devlet okullarında öğrenim görmekte olan öğrencilerimiz de böylece erken yaşta yabancı dille tanışıp öğrenmeye başlayabilecektir.

5. Programların Millî Eğitim Temel Kanununda belirtilen Türk milletinin millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren fertler yetiştirilmesi hususundaki genel amaçlarına aykırı olması mümkün değildir. Söz konusu programda öğretimi hedeflenen konular titizlikle belirlenmiştir .Bu yabancı dil eğitiminin amaçları arasında yukarıda sözü edilen nitelikteki unsurlara ters düşecek herhangi bir olumsuzluk söz konusu değildir.

Ayrıca söz konusu program, öğrenci velisinin istemesi; okul ve kurumların eğitim ortamlarının uygun olması ve bu durumun il/ilçe millî eğitim müdürlüklerince de onaylanması ile uygulamaya konulabilecektir.

6. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı okul öncesi ve ilköğretim 1., 2. ve 3. sınıflar yabancı dil programını hazırlarken pek çok kurum ve kuruluştan görüş almıştır. Söz konusu program bir yabancı dil programı olduğu için; Türk dilinin geliştirilmesine ve korunmasına yönelik çalışmaları bulunan Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile bu doğrultuda işbirliği yapılmamış olmasına rağmen, Türk dilinin geliştirilmesi ve korunması konusunda son derece hassas olan Bakanlığımız, bu konudaki çalışmaları sürekli bir faaliyet olarak yapmaktadır.

7. Söz konusu karar alınırken Talim ve Terbiye Kurulunun toplam 12 üyesinden 10 üyesi karara aynen katılmış, sadece 2 üye muhalefet şerhi koymuştur. Üyelerden Güler Şenünver ve Dr. Veli Kılıç'ın bu konudaki görüşleri özetle şöyledir:

Güler Şenünver, bu kararla okullarımızda yabancı dil öğrenme yaşının aşağılara çekildiğini ve bu yaş grubu öğrencilerine yabancı dil eğitimine başlamanın erken olacağını ayrıca okullarımızda yeterli sayıda yabancı dil öğretmeni olmadığını vurgulamaktadır.

Dr. Veli Kılıç, yukarıda belirtilen açıklamalara ek olarak yabancı dil öğretimindeki yetersizliğin bir bakıma da Türkçe öğretimindeki başarısızlıktan kaynaklandığını vurgulamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Metin Bostancıoğlu

                        Millî Eğitim Bakanı

130. - Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın, Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil eğitimini düzenleyen 32 sayılı kararına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/2308)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                     Avni Doğan

                              Kahramanmaraş

Soru: Talim ve Terbiye Kurulunun 32 sayılı kararı ile okul öncesi  eğitim  kurumlarının  5 ve 6 yaş grupları ile ilköğretim okullarının 1, 2 ve 3 üncü sınıflarında uygulanması kabul edilen yabancı dil öğretim etkinlikleri programı, öğretilen dilin ülkesine ait kültürel unsurların yoğunluklu içeriğiyle;

1. Millî Eğitim Temel Kanununun Türk millî eğitiminin amaçları başlıklı 2 nci maddesinde belirtilen Türk milletinin millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren fertler yetiştirilmesi amacıyla uyuşmakta mıdır?

2. Aynı Kanunun 10 uncu maddesinde yer alan ''Millî birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde, özellikleri bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş eğitim ve bilim dili halinde zenginleşmesine çalışılır ve bu maksatla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Millî Eğitim Bakanlığınca gereken tedbirler alınır.'' hükmü doğrultusunda yapılacak eğitim ve öğretim faaliyetlerinin etkisini azaltıcı sonuçlar doğurmayacak mıdır?

3. Aynı Kanunun okul öncesi eğitimle ilgili 20 nci maddesinde yer alan, okul öncesi eğitiminin amaç ve görevlerinin, millî eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olması ve bu maddenin 4 üncü bendindeki çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını sağlama hükmüyle bağdaşmakta mıdır?

Yine Kurulun bu kararıyla ilgili olarak;

4. Anadillerini,  Türkçeyi henüz tam özümseyememiş çocuklara,  Kararda  yer  aldığı  üzere, ''o dili konuşan milletin kültürel objeleri kullanılarak yabancı dil eğitimi verilmesi''nin pedogojik temeli var mıdır?

5. Söz konusu karar alınırken dilbilimi ve eğitimbilim alanında otorite sayılabilecek herhangi bir resmî ya da sivil kurum, kuruluş ya da kişinin görüşü alınmış ya da bu konularda yayımlanmış bilimsel yayınların bulgularından yararlanılmış mıdır? Diğer ülkelerde yabancı dil eğitiminin hangi yaşlardan itibaren, hangi okul ve sınıf seviyelerinde ve hangi yöntemlerle yapıldığına ilişkin araştırma ve incelemeler var mıdır? Bu kararın alınması sırasında bu tür çalışmalar değerlendirilmiş midir?

6. Söz konusu karara dayanak oluşturan talep Özel Eğitim Kurumları Genel Müdürlüğünden geldiğine göre, özel okul sahiplerinin baskı grubu olarak bu kararın alınmasındaki rolü nedir?

7. 8 yıllık kesintisiz ilköğretimin kabulünün ardından 4 üncü sınıftan itibaren yabancı dil eğitimi yapılabileceğine ilişkin Kurul kararı,  o günden bu yana hangi  koşullar değiştiği,  hangi gelişmeler yaşandığı, hangi ihtiyaçlar ortaya çıktığı için bu şekilde yeniden düzenlenmiştir?

                 T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 14.8.2000

       Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

             Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/2031

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 7.7.2000 tarih ve A.OI.O.GNS.O.IO.OO.O2-6401-7/2308- 6264/15091 sayılı yazısı.

Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Avni Doğan'ın, ''Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil eğitimini düzenleyen 32 sayılı kararına ilişkin'' yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Bakanlığımızca hazırlanan programların Millî Eğitim Temel Kanununda belirtilen Türk milletinin millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren fertler yetiştirilmesi hususundaki genel amaçlarına aykırı olması mümkün değildir. Okul Öncesi Eğitim Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim Etkinlikleri Çerçeve Programında öğretimi hedeflenen konular titizlikle belirlenmiştir. Bu yabancı dil eğitiminin amaçları arasında yukarıda sözü edilen nitelikteki unsurlara ters düşecek herhangi bir olumsuzluk söz konusu değildir.

2. Millî Eğitim Temel Kanununun 10 uncu maddesinde yer alan ''Millî birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde, özellikleri bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş eğitim ve bilim dili halinde zenginleşmesine çalışır ve bu maksatla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Millî Eğitim Bakanlığınca gereken tedbirler alınır'' hükmü ''Türk dilinin geliştirilmesine ve korunmasına'' yöneliktir. Bakanlığımız Türk dilinin geliştirilmesi ve korunması konusunda son derece hassas olup bu konudaki çalışmalarını sürekli olarak yapmaktadır.

İlköğretim okulları haftalık ders dağıtım çizelgesi (Toplam : 30 saat)'nde yer alan ''Bireysel ve Toplu Etkinlikler'' (Haftada 3 saat) dersi içinde uygulamaya konulacak yabancı dil eğitimi dersinin, diğer derslere oranla çok az olduğu, bunun nedeninin de erken yaş çocuklarını yabancı dille tanıştırmak ve bir başlangıç yaptırmak olduğudur. Dolayısıyla eğitim ve öğretim faaliyetlerinin etkisini azaltıcı sonuçlar doğurması  hususunun ders saatlerine bakıldığında mümkün olmadığı anlaşılacaktır.

3. Okul Öncesi Eğitim Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim Etkinlikleri Çerçeve Programına Millî Eğitim Temel Kanununun 20 nci maddesinde yer alan, okul öncesi eğitiminin amaç ve görevleri, Millî Eğitimin genel amaç ve temel ilkelerine uygun olması ve bu maddenin 4 üncü bendindeki çocukların Türkçe’yi doğru ve güzel konuşmalarını sağlama hükmüyle ters düşmemektedir. Türkçe'yi doğru ve güzel kullanma becerilerini geliştirmek; okul öncesi eğitiminde yapılacak tüm etkinlikleri kapsamakta ve yabancı dil çalışmaları ana dilin öğretimi için yapılacak çalışmaları engellemeyeceği gibi, ''dilin gelişimi ile beyin gelişiminin birlikteliği'' kuramına göre yapılacak eğitim etkinlikleri birbirini daha da destekleyecektir.

 

4. Okul Öncesi Eğitim Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim Etkinlikleri Çerçeve Programı ve bu programın kabulüne ilişkin kararda ''o dili konuşan milletin kültürel objeleri kullanılarak yabancı dil eğitimi verilmesi'' ifadesi yer almamaktadır. Ancak programın son bölümünde yer alan ''Öğretmenin Rolü'' başlıklı bölümün 18 inci maddesinde ''öğretilen dilin ülkesine ait metinleri (oyun, şarkı, tekerleme, basit şiir , bilmece, bulmaca, sözcük oyunları vb.) derste işleyebilmeli ve o ülkenin çocuk kültürünü araştırabilmeli, sentez yapabilmeli ve bunu yabancı dil dersinin öğretimine de yansıtabilmelidir.'' ifadesi yer almaktadır. Bu maddede öğretmenin hangi donanımlara sahip olması gerektiği vurgulanmış ve bu bilgilerden yoksun olan yabancı dil öğretmenlerinin dil öğretiminde yetersiz kaldığı ve kelimelere dilin ait olduğu kültürün yüklediği anlamı kavrayamaması nedeniyle etkili bir yabancı dil eğitimini gerçekleştiremediği bu yüzden de öğrencilerin ''kullanılabilir'' seviyede işlevsel bir yabancı dil öğrenemedikleri bilinen bir gerçektir.

5. Söz konusu karar alınırken dil bilimi ve eğitim bilim alanında otorite sayılan pek çok resmî, sivil kurum ve kişilerden görüş alınmıştır. Pekçok ülkede yabancı dil eğitimine 5-6 yaşlarda başlanmaktadır.

6. Söz konusu karara dayanak oluşturan talep Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünden gelmekle  beraber,  esas amaç ''Millî  Eğitim  Temel  Kanununda belirtilen  I. Genellik ve Eşitlik, II. Ferdin ve Toplumun ihtiyaçları, III. Yöneltme, IV. Eğitim Hakkı ve V. Fırsat ve İmkân Eşitliği ilkeleri doğrultusunda Devlet okullarında okumakta olan öğrencilerimize, özel öğretim kurumlarının en büyük ayrıcalığı olan ''Yabancı Dil Eğitimini'' verebilmektedir.

Özel öğretim kurumlarında okumakta olan öğrenciler; Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Yönetmeliğinin uygulamalar bölümü; (b) bendi gereğince okullarında yabancı dil eğitimini zaten almaktadırlar.

Söz konusu karar; velilerden gelen yoğun isteklerle, günümüz şartlarında toplumun ihtiyaçları doğrultusunda alınmış olup, devlet okullarında öğrenim görmekte olan öğrencilerimiz de böylece erken yaşta yabancı dille tanışıp öğrenmeye başlayabilecektir.

7. Sekiz yıllık kesintisiz ilköğretim uygulanmasıyla 4 üncü sınıftan itibaren yabancı dil eğitimi yapılabileceğine ilişkin Kurul Kararına ek olarak okul öncesi ve ilköğretim 1., 2. ve 3 üncü sınıflarda da yabancı dil eğitimine başlanması için karar alınmasında; yabancı dil öğretiminin uzun vadeli, süreklilik taşıyan ve çocuğun beyin gelişimini etkileyen bir unsur olması, ne kadar erken yaşta başlanırsa, öğrenmenin o kadar kolay olacağı ve yıllardır ülkemizin en büyük sorunu olan; yabancı dil bilen insan sayısının azlığının önemli ölçüde giderileceği en önemli gerekçeleri oluşturmaktadır.

Ayrıca bu program; öğrenci velisinin istemesi ve okul ve kurumların eğitim ortamlarının uygun olması ve bu durumun il/ilçe millî eğitim müdürlüklerince de onaylanması ile uygulamaya konulabilecektir.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Metin Bostancıoğlu

                        Millî Eğitim Bakanı

131. - İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı'nın, Manisa'da gençlere işkence davası sanıklarından bir komiser hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı (7/2309)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini saygıyla dilerim.

                                        29.6.2000

                                 İsmail Aydınlı

                                           İstanbul

Soru 1. Manisa Ağır Ceza Mahkemesinde 1999/327 Esas sayı ile görülmekte olan ve kamuoyunda “Manisa’da Gençlere İşkence” davası olarak bilinen ceza davasında, sanık duruumunda olan ve halen Van Valiliği İl Emniyet Müdürlüğünde görev yapan Komiser Atilla Gürbüz’ün ifadesinin alınması yönünde ki, Manisa Ağır Ceza Mahkemesince Van Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen talimatların gereğinin yedi aydır yapılmamış olmasına, Van İl Emniyet Müdürlüğünün, meslektaşları olan sanığı korur mahiyetteki tutumunun neden olduğu iddaları doğru mudur?

Soru 2. Manisa Ağır Ceza Mahkemesi karar ve talimatlarını ifa etmek durumunda olan Van Ağır Ceza Mahkemesinin, “Sanık Komiser Atilla Gürbüz’ün Mahkemede hazır bulundurulması” yönündeki değişik tarihlerdeki altı müzekkeresinin de, Van İl Emniyet Müdürlüğünce, “Komiser Atilla Gürbüz bir tahkikatla ilgili olarak İl dışında”, “Yıllık İzinde” denilerek ifa edilmediği, Mahkeme emrinin savsaklandığı doğru mudur?

Soru 3. “Sanık Komiser Atilla Gürbüz yıllık izinde” gerekçesi ile, Mahkemenin 31.1.2000; 22.3.2000; 10.4.2000 ve 9.5.2000 tarihli dört ayrı talimatının gereğinin yerine getirilmediği ifade edildiğine göre, devlet memuru Komiser Atilla Gürbüz, 31.1.2000 tarihinden 9.5.2000 tarihine kadar beş ay yıllık izin mi kullanmıştır?

“Yıllık izinde” dendiğine göre, bir memurun beş ay yıllık izin kullanması mümkün müdür?

Devlet memurları yıllık izinlerini bölerek değişik dört ayrı tarihte kullanabilirler mi?

Komiser Atilla Gürbüz’ün, Mahkemenin altı ayrı tarihli talimatına rağmen, hâlâ ifadesinin alınamamış olması ve Van İl Emniyet Müdürlüğünün bu konudaki tutumu normal ve yasalara uygun mudur?

Soru 4. Türkiye ve Avrupa Birliği Ülkelerinde yakından bilinen ve izlenen böyle önemli bir davada, “Mahkeme kararlarının yerine getirilmediği ve sanık polislerin korunduğu” izlenimini yaratacak bir tutumun, Türkiye’nin aleyhine kullanılabileceğini düşünüyor musunuz?

Sanık Atilla Gürbüz ile ilgili Mahkeme kararlarının yerine getirilmesi için gereken talimatları vermeyi ve ihmali görülecek olanlar hakkında soruşturma açtırmayı gerekli görüyor musunuz?

                 T.C.

              İçişleri Bakanlığı 24.7.2000

Emniyet Genel Müdürlüğü

                 Sayı :B.05.1.EGM.0.12.02.01/171546

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 7.7.2000 gün ve A.0l.GNS.0.10.00.02-7/2309-6266/15104 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1-2-4. Manisa Ağır Ceza Mahkemesinde 1999/327 Esas sayı ile görülmekte olan ceza davasında sanık konumunda olan ve halen 1997 yılında atanmış bulunduğu Van Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görev yapmakta bulunan Komiser Atilla Gürbüz'ün ifadesinin alınması yönünde Manisa Ağır Ceza Mahkemesince, Van Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen talimat doğrultusunda Van Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Van İ1 Emniyet Müdürlüğüne gönderilen müzekkere ve ihzarlara ilişkin yapılan işlemler:

23.12.1999 tarihindeki duruşma ile ilgili olarak 06.12.1999 tarihli müzekkereye istinaden; Komiser Atilla Gürbüz'ün yasadışı Hizbullah terör örgütüne yönelik olarak 22.12.1999 tarihinde başlatılan operasyonda görevli olması nedeniyle duruşmaya katılamadığı,

21.1.2000 tarihindeki duruşma ile ilgili olarak 13.1.2000 tarihli ihzar müzekkeresine istinaden; adı geçen komiserin 19.1.2000 tarihi itibariyle senelik iznine mahsuben mazeret iznine ayrıldığı bu nedenle duruşmaya katılamadığı,

7.3.2000 tarihindeki duruşma ile ilgili olarak 31.1.2000 tarihli ihzar müzekkeresine istinaden; komiserin 3.3.2000 tarihi itibariyle senelik iznine mahsuben mazeret iznine ayrıldığı, bu nedenle duruşmaya katılamadığı,

30.3.2000 tarihindeki duruşma ile ilgili 23.2.2000 tarihli ihzar müzekkeresine istinaden; Komiser Atilla Gürbüz'ün yasadışı bir terör örgütüne yönelik olarak Van İl Merkezi ve İlçelerinde 24.3.2000 tarihinde başlatılan operasyonlarda görev almasından dolayı duruşmaya katılamadığı,

1.5.2000 tarihindeki duruşma ile ilgili olarak 10.4.2000 tarihli ihzar müzekkeresine istinaden; adı geçen komiserin 28.4.2000 tarihi itibariyle senelik izne ayrıldığı, bu nedenle duruşmaya katılamadığı,

1.6.2000 tarihindeki duruşmayla ilgili olarak 9.5.2000 tarihli ihzar müzekkeresine istinaden; komiserin 31.5.2000 tarihi itibariyle senelik izne ayrıldığı, bu nedenle duruşmaya katılamadığı,

Söz konusu şahsın davalara katılamama sebeplerine ilişkin evrakların Van Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği, şu ana kadar sanığın korunduğu veya mahkemenin emrinin savsaklandığına dair Van Ağır Ceza Mahkemesince Emniyet Müdürlüğüne gönderilen herhangi bir belgenin ve bu konu hakkında işlem yapılan personelin bulunmadığı anlaşılmıştır.

3. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 102 nci maddesinde ''Devlet memurlarının yıllık izin süresi, hizmeti bir yıldan on yıla kadar olanlar için 20 gün hizmeti on yıldan fazla olanlar içinse 30 gündür''.

Aynı Kanunun 103 üncü maddesinde ise ''Yıllık izinler, amirin uygun bulacağı zamanlarda toptan veya ihtiyaca göre kısım kısım kullanılabilir. Birbirini izleyen iki yılın izni bir arada verilebilir. Cari yıllara ait kullanılmayan izin hakları düşer.'' denmektedir.

Memurun iznini yıl içinde kaç defada kullanılabileceği hususu ise amirinin takdirine bırakılmıştır.

Bilgilerinize arzederim.

                               Sadettin Tantan

                                 İçişleri Bakanı

 

132. - Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin’in, Adana Cumhuriyet Savcısı ve düzenlediği bir iddianameye ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (7/2310)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletinizle Sayın Adalet Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.

                                        30.6 2000

                                  İlhan Aytekin

                                          Balıkesir

1. Adana Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu'nun:

Anayasayı tebdil, tağyir ve ilga, seçilmiş parlementoyu fesh, Bakanlar Kurulunu devirme, çalışamaz hale getirme suçunu işlediği gerekçesiyle, 12 Eylül 1980 ihtilali baş sorumlusu Kenan Evren'in fiiline uyan TCK'nun 146 ncı maddesine göre idam istemi ile yargılanması için iddianame düzenlediği doğru mudur?

2. Adı geçen Cumhuriyet Savcısının böyle bir iddianeme tanzim etme yetkisi var mıdır?

3. Söz konusu iddianamenin, Başsavcılığa verildiği, ancak; Başsavcının Bakanlık ile görüştükten sonra mevki-î muameleye koymadığı doğru mudur?

4. Başsavcıların, Cumhuriyet Savcıları tarafından hazırlanan iddianameleri işleme koymama gibi bir yetkileri var mıdır?

5. Bugüne kadar Cumhuriyet Savcılarınca düzenlenen ve Başsavcılar tarafından işleme konulmayan iddianame var mıdır?

6. Adana Cumhuriyet Savcısının iddianamesini işleme koymayarak görevini yapmayan ve görev yapmayı engelleyen Başsavcı hakkında herhangi bir muamele yapılmış mıdır?

7. Adana Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu hakkında idarî soruşturma başlatılması ile ilgili olarak, Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne talimat verdiğiniz doğru mudur?

8. Adana Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu sürgün, açığa alınma, emekliliğe tazyik veya meslekten tart gibi bir cezaya tabi tutulmuş mudur?

9. Adalet Bakanlığının tavrı ve davranışı ihtilallere karşı olan yargı mensuplarını sindirmek, gözdağı vermek gibi bir cebr-i manevî değil midir?

10. Bakanlığınızın bünyesinde cereyan eden bu hadisatı, Anayasal haklar, demokrasi, millî irade, hukukun üstünlüğü, bağımsız yargı anlayışı ile telif mümkün müdür?

                 T.C.

              Adalet Bakanlığı 27.7.2000

     Bakan : 940

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 7.7.2000 tarihli ve A.Ol.0.GNS. 0.10.00.02-7/2310-6267/15106 sayılı yazınız.

İlgi yazı ekinde alınan, Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin tarafından Bakanlığımıza yönel-tilen ve yazılı  olarak  cevaplandırılması istenilen 7/2310-6267 Esas No.lu soru önergesine verilen cevap örneği iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

                                 Adalet Bakanı

Sayın

İlhan Aytekin

Balıkesir Milletvekili

TBMM

Bakanlığımıza yönelttiğiniz 7/2310-6267 Esas No.lu soru önergesinin cevabı aşağıda sunulmuştur:

Soru önergesinde adı geçen Cumhuriyet Savcısı hakkında; bir suça muttali olan Cumhuriyet Savcılarının yetkisini ve yapması gereken işleri düzenleyen Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun ilgili maddelerine uymaksızın ve Anayasanın geçici 15 inci maddesinin amir hükmüyle aykırı olarak soru önergesinde sözü edilen kişiyle ilgili iddianame düzenlediği, bu iddianamede bazı kişi ve kurumları hedef alan, yargılama istemi gayesini aşan uygunsuz ifadelere yer verildiği ve Bakanlığımızın Cumhuriyet Başsavcıları tarafından basın ve yayın organlarına beyanat verilmesi konusuna ilişkin  25.11.1998 tarihli ve 29/131 sayılı  Genelgesinde  açıklanan esaslara aykırı bir şekilde iddianamenin bir suretini basın ve yayın organlarına ulaştırdığı, böylece mesleğin gerektirdiği saygınlık ve sorumluluk duygusu ile bağdaşmayacak şekilde kamuoyunda gündem oluşturduğundan dolayı, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 82 nci maddesi uyarınca yapılan soruşturma sonucunda 16.5.2000 tarihli ''Olur'' la aynı Kanunun 89 uncu maddesi uyarınca kovuşturma yapılmasına ve ayrıca evrakın disiplin yönünden bu Kanunun 87 nci maddesi uyarınca Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna tevdiine karar verilmiştir.

Öte yandan, bu süreçte 2802 sayılı Kanunun 77 nci maddesi uyarınca Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 20.4.2000 tarihli kararıyla adı geçenin tedbiren görevinden uzaklaştırılmasına karar verilmiş olup, tedbir kararı devam etmektedir.

2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 5 inci maddesi uyarınca Cumhuriyet Başsavcılarının Cumhuriyet Savcıları üzerinde gözetim ve denetim hakkı bulunduğu ve buna istinaden Cumhuriyet Savcıları tarafından hazırlanan iddianame ve takipsizlik kararlarını incelemek, hatalı veya eksik görülen hususları düzelttirmek ve ikmal ettirmek, yeniden tanzim edilmek üzere iade etmek ya da işin özelliği ve önemine göre evrakı o Cumhuriyet Savcısından alıp başka bir Cumhuriyet Savcısına vermek yetkisine haiz olduğundan bahisle, söz konusu iddianame, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun;

- 132 nci maddesinde, sanığın ifadesinin alınması için celpname ile davet olunacağının,

- 133 üncü maddesinde, sanığın gelmemesi halinde zorla getirtileceğinin,

- 153 üncü maddesinde, bir suça muttali olan Cumhuriyet Savcısının sanığın aleyhine ve lehine olan her türlü delili toplayacağının,

- 154 üncü maddesinde, Cumhuriyet Savcısının söz konusu delilleri toplarken gerek doğrudan doğruya gerekse zabıta makam ve memurları vasıtasıyla her türlü tahkikatı yapacağının,

- 163 üncü maddesinde, yapılan hazırlık tahkikatı sonunda toplanan deliller kamu davasının açılmasına yeterli ise Cumhuriyet Savcısının iddianame ile kamu davası açacağının öngörüldüğü, geçerli bir iddianamenin kişiye isnat olunan suça ilişkin toplanan delillerin özeti ve gerekçesi hükmünde olması gerektiği belirtilerek, Adana Cumhuriyet Başsavcısı tarafından işleme konulmamış ve ihbar dilekçesi mahiyetinde kabul edilerek 2000/11949 hazırlık sayısına kaydedilmiştir. Hazırlık evrakına ilişkin yapılan inceleme sonucunda da, Anayasanın geçici 15 inci maddesinin birinci fıkrasında, ''12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk Milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla Kurulu Millî Güvenlik Konseyinin, bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2845 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî,  malî ve hukukî sorumluluk  iddiası ileri  sürülemez ve bu maksatla  herhangi  bir yargı  merciine başvurulamaz.'' hükmünün öngörülmesi ve soru önergesine konu olan kişinin Millî Güvenlik Konseyi üyelerinden bulunması nedeniyle, Anayasanın geçici 15 inci maddesi uyarınca kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin 1.4.2000 tarih ve 2000/3605 sayılı takipsizlik kararı verilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

                        Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

                                 Adalet Bakanı

 

 

Bu tutanağın sonu

 

çevirisi yapılamayan bölümler skaynerden taranarak alınmıştır.

 

Ê

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.