DÖNEM
: 21 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ CİLT : 41 1 inci Birleşim 1 . 10 . 2000 Pazar İ
Ç İ N D E K İ L E R I. -
GELEN KÂĞITLAR II. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI 1. - TBMM Geçici Başkanı Mehmet Vecdi
Gönül’ün, 21 inci Dönem Üçüncü Yasama Yılının hayırlı ve başarılı olmasını
bildiren konuşması B) ÇEŞİTLİ
İŞLER 1. - Siyasî parti gruplarının, Amerika
Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisinde görüşülmekte olan sözde Ermeni
soykırımı karar tasarısına ilişkin müşterek önergesi (5/8) 2. - TBMM Başkanlığı için gösterilecek
adayların müracaat süresine ilişkin Geçici Başkanlık duyurusu C ) TEZKERELER VE
ÖNERGELER 1. - (10/139, 14, 126, 132, 133) Esas
Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, komisyonun görev süresinin
bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/625) III. -
SÖYLEVLER 1. - Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in,
21 inci Dönem Üçüncü Yasama Yılını açış konuşması IV. -
ÖNERİLER A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ 1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
seçiminin yapılacağı günlere ilişkin Danışma Kurulu önerisi V. -
SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1. - Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış’ın, 4454 sayılı basın affıyla ilgili kanundan yararlananlara ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/1763) 2. - Muğla Milletvekili Fikret
Uzunhasan’ın, Yatağan-Çine Barajının adına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/1870) 3. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın ,
belediye başkanlarının eğitim semineri adı altında düzenledikleri yurtdışı
gezilere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2070) 4. - Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in,
Tunçbilek ilave santral projesinde yerli enerji kaynağı kullanılıp
kullanılmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı
(7/2113) 5. - Antalya Milletvekili Mehmet Zeki
Okudan’ın, Alanya yat limanı ve balıkçı barınağı inşaatına ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2132) 6. - Antalya Milletvekili Mehmet Zeki
Okudan’ın, Alanya-Dim Barajı inşaatına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı
(7/2133) 7. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat
Dayanıklı’nın, Trakya Üniversitesine bağlı Meslek Yüksek Okulu Cam Bölümü
mezunlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı
(7/2135) 8. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in,
Etimesgut ve Güvercinlik havaalanları Mania Planına ilişkin sorusu ve Millî
Savunma Bakanı Sabahattin
Çakmakoğlu’nun cevabı (7/2143) 9. - Van Milletvekili Maliki Ejder
Arvas’ın, Van SSK Hastanesinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/2144) 10. - Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in,
Merkez Bankasınca el konulan bankaların off-shore hesaplarına ilişkin sorusu ve
DevletBakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2145) 11. - İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, terhis edildikten sonra tutuklanan ve askerî cezaevinde ölen bir
kişiye ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı
(7/2146) 12. - İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, Emlak Bankası tarafından bazı müteahhit firmalara fazla ödeme
yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Bal’ın
cevabı (7/2147) 13. - Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in,
Türk vatandaşlığından çıkarılanlarla ilgili Bakanlar Kurulu Kararına ilişkin
Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2149) 14. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek’in,
DMO ürünlerine ve haksız rekabetin önlenmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Sümer Oral’ın cevabı (7/2150) 15. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın,
T.Z.D.K. Adapazarı Traktör Fabrikasınca üretilen traktörlerin satışına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/2151) 16. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek’in,
Ankara-Yenimahalle, Batıkent ve Ostim yerleşim alanlarını etkileyen Mania
Planına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı
(7/2153) 17. - Sivas Milletvekili Musa Demirci’nin,
açık lise sınavlarında Ankara Ayrancı Lisesinde başörtülü öğrencilerin sınava
alınmadığı iddialarına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2157) 18. - Kırıkkale Milletvekili Kemal
Albayrak’ın, Kırıkkale İzzettin Köyü okulunun ne zaman eğitime açılacağına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2158) 19. - Konya Milletvekili Veysel Candan’ın,
M-60 model ana muharebe tanklarının modernizasyonuna ilişkin sorusu ve Millî
Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/2162) 20. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın,
okulların uyguladıkları zam oranlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2163) 21. - Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın, Aksaray-Helvadere-Ihlara karayoluna
ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı (7/2165) 22. - Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın; Kapadokya Bölgesindeki yollara, Aksaray’ı Kırşehir’e bağlayan ve
Kızılırmak üzerine yapımı planlanan köprüye, Aksaray - Sarıyahşi arasında ulaşımı sağlayacak
karayolunun ne zaman yapılacağına, Aksaray - Gülağaç karayoluna, Aksaray-Gülağaç-Sofular-Bekârlar yan
karayoluna, İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Koray Aydın’ın cevabı (7/2167, 2168, 2169, 2171, 2172) 23. - İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı’nın, Ankara’da akredite edilmiş büyükelçilerin yurt içinde yaptıkları
gezilere ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in cevabı (7/2174) 24. - Kırıkkale Milletvekili Kemal
Albayrak’ın, off-shore hesaplarında batan paraların ödenmesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2175) 25. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekâroğlu’nun, İstanbul DGM Başsavcısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet
Sami Türk’ün cevabı (7/2176) 26. - KaramanMilletvekili Zeki Ünal’ın,
Ayasofya Müzesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı
(7/2179) 27. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın,
batık bankalara ve bankalarda bulunan hesaplara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Recep Önal’ın cevabı (7/2180) 28. - KaramanMilletvekili Zeki Ünal’ın, Konya-Sarayönü ve
Bingöl-Osmaneli kaymakamları tarafından çocuklarını okula göndermeyen velilere
para cezası verildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2182) 29. - Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın,
4207 Sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman
Durmuş’un cevabı (7/2184) 30. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa
Niyazi Yanmaz’ın, böbrek hastalığı ile organ nakli konusunda alınan tedbirlere
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/2186) 31. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa
Niyazi Yanmaz’ın, doğum sonrası ücretsiz izin uygulamasına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/2187) 32. - Diyarbakır Milletvekili Osman
Aslan’ın, olağanüstü hal uygulaması nedeniyle Güneydoğu Anadolu’da yaşanan
sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın
cevabı (7/2188) 33. - Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış’ın, patatese uygulanan KDV oranına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Sümer Oral’ın cevabı (7/2189) 34. - Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış’ın, yurt dışındaki tutuklu ve hükümlü vatandaşlarımıza ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/2190) 35. - Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış’ın, SSK ile Bağ-Kur’un Nevşehir’deki bir özel hastaneyle anlaşma
yapmamasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın
cevabı (7/2191) 36. - Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış’ın, özelleştirilen elektrik santrallerini ve dağıtım şebekelerini
satın alan kuruluşlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2192) 37. - Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış’ın, yurt dışında çalışan işçilerimizin yurt dışı bankalarındaki
mevduatlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/2193) 38. - Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya’nın, 1999-2000 eğitim yılında yaşanan bazı sorunlara ve taşımalı
eğitim uygulamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2194) 39. - Balıkesir Milletvekili İsmail
Özgün’ün; Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulunca Yıldırım Hamamı ile ilgili alınan karara, - Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in; Belkız Harabelerine, İlişkin soruları ve Kültür Bakanı
İstemihan Talay’ın cevabı (7/2195, 2202) 40. - Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış’ın, Nevşehir’den İstanbul’a transit giden patates yüklü kamyonların
Ankara Büyükşehir Belediyesi zabıtalarınca alıkonulduğu ve ceza kesildiği
iddialarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun
cevabı (7/2196) 41. - Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış’ın, patates ununun değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2197) 42. - Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış’ın, yerel basının sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (7/2198) 43. - Çorum Milletvekili Melek Denli
Karaca’nın, 17.10.1999 tarihinde Ankara-Dikmen’de öldürülen inşaat işçisine
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2199) 44. - Osmaniye Milletvekili Birol
Büyüköztürk’ün, Türkiye’nin tanıtımı amacıyla dış ülkelere gönderilen yayınlara
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı (7/2200) 45. - Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in,
GSM aktarıcılarının çevreye verdiği zararlara ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/2201) 46. - Afyon Milletvekili Müjdat
Kayayerli’nin, Almanya’daki Türk işçilerine çifte yurttaşlık hakkı sağlanması
konusunda çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Dışileri Bakanı İsmail
Cem’in cevabı (7/2203) 47. - İstanbul Milletvekili İsmail
Aydınlı’nın, Olağanüstü Hal Bölgesinde dağıtımı yasaklandığı iddia edilen
günlük bir gazeteye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı
(7/2204) 48. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın,
transit geçiş ticareti kapsamında yurda sokulduğu iddia edilen tarım ürünlerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı
(7/2207) 49. - Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya’nın, bazı yabancı şirketlerin Türkiye’de toprak satın aldığı ve
kiraladığı iddialarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf
Gökalp’in cevabı (7/2208) 50. - Konya Milletvekili Veysel Candan’ın,
Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne ait otellerin restorasyonlarının ihalesiz
olarak bir aracı firmaya verildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Sümer Oral’ın cevabı (7/2209) 51. - Konya Milletvekili Veysel Candan’ın,
off-shore hesap sahiplerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın
cevabı (7/2210) 52. - Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay’ın,
Gaziantep-Islahiye İlçesindeki Yesemek Açık Hava Müzesine ilişkin sorusu ve
Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/2211) 53. - Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay’ın,
Gaziantep-Islahiye İlçesindeki Yesemek
Açık Hava Müzesine ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı
(7/2212) 54. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın; Sakarya Pamukova İlçesinin istasyon
binasına, Hemzemin geçitlerindeki trafik
kontrollerine, Marmara depreminde hasar gören Adapazarı TÜVESAŞ Vagon Sanayi’ne, İlişkin soruları ve Ulaştırma Bakanı Enis
Öksüz’ün cevabı (7/2213, 2215, 2217) 55. - Sakarya Miletvekili Cevat Ayhan’ın,
Tasarruf Mevduat Sigorta Fonuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Recep Önal’ın cevabı (7/2214) 56. - Sakarya Miletvekili Cevat Ayhan’ın,
fonlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı
(7/2216) 57. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekâroğlu’nun, son günlerde ortaya çıkan işkence iddialarına ve bu konuda
alınması gereken tedbirlere ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı
Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2218) 58. Rize Milletvekili Mehmet
Bekâroğlu’nun, kaçak olarak yurda
sokulan çay yüklü TIR’lara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler’in
cevabı (7/2219) 59. - Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener’in, bazı bankaların off-shore mevduat
hesaplarına para yatırıp mağdur olmuş kişilere yapılacak ödemelere ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2220) 60. - Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, Türkiye-Suriye sınırında yaşanan
sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın
cevabı (7/2221) 61. - Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, demir-çelik sektöründe uygulanan
teşviklere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2222) 62. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın,
bir günlük gazetede yayınlanan uyuşturucu sevkiyatı ile ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2223) 63. - Erzurum Milletvekili Halil İbrahim
Özsoy’un, çiftçilik belgesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü
Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2224) 64. - Diyarbakır Milletvekili Seyyit Haşim
Haşimi’nin, Zeugma Antik Kentine ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İstemihan
Talay’ın cevabı (7/2225) 65. - Adıyaman Miletvekili Dengir Mir
Mehmet Fırat’ın, TBMM bünyesinde çalışan personel sayısına ve
milletvekillerinin ve yardımcı personellerinin çalışma şartlarının
iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanı
Yıldırım Akbulut’un cevabı (7/2226) 66. - AdıyamanMilletvekili Mahmut
Göksu’nun, off-shore hesap sahiplerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2227) 67. - İstanbul Milletvekili Yücel
Erdener’in, Türkiye’de avcılığın idaresi, yaban hayatı ve atıcılığa
ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami
Çağan’ın cevabı (7/2228) 68. - İstanbul Milletvekili Yücel
Erdener’in, Türkiye’de avcılığın idaresi, yaban hayatı ve atıcılığa
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/2229) 69. - Ankara Milletvekili M. Zeki
Çelik’in, bakanlığa bağlı müzelere ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İstemihan
Talay’ın cevabı (7/2230) 70. - Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış’ın, vakıf üniversitelerine yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2231) 71. -
Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, vakıf üniversitelerine yapılan
yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/2232) 72. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın,
ortaöğretim okullarında meydana gelen şiddet olaylarına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2233) 73. - Antalya Milletvekili Mehmet Zeki
Okudan’ın, Türkiye’nin kükürt ihtiyacına ve Isparta’daki Keçiborlu Kükürt
Fabrikasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/2234) 74. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın,
jeotermal enerji kaynaklarının kullanımına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2236) 75. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın,
trafik kazalarının nedenlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin
Tantan’ın cevabı (7/2237) 76. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın,
Kombassan Holdinge ayrımcı uygulama yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı
(7/2238) 77. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük’ün, Uzaktan Eğitim Vakfına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2239) 78. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük’ün, Ankara Çankaya İlçesi Mürsel
Uluç Mahallesinin sağlık sorunlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman
Durmuş’un cevabı (7/2240) 79. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük’ün, Ankara yöresindeki
çiftçilerin ve hayvan yetiştiricilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2241) 80. - İstanbul Milletvekili Murat
Sökmenoğlu’nun, yurtdışına çıkışlardaki vize uygulamalarına ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in cevabı (7/2242) 81. - Çanakkale Milletvekili Sadık
Kırbaş’ın, özelleştirme kapsamında bulunan Çanakkale Sentetik Deri Fabrikası
çalışanlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/2244) 82. - Kırıkkale Milletvekili Kemal
Albayrak’ın, MKE’ye bağlı bazı fabrikalara ilişkin sorusu ve Millî Savunma
Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/2245) 83. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın,
Ermenek Orman İşletmesi Müdürlüğünde yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin
sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (7/2247) 84. - Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya’nın, bakanlıkça tavsiye edilen kitaplara ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2248) 85. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in,
Dumlupınar Üniversitesi Bilecik İktisadî ve Ticarî Bilimler Fakültesi ile
ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2249) 86. - Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin,
Adapazarı-İzmit-İstanbul güzergâhındaki üst geçit projelerine ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2252) 87. - Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış’ın, Avanos-Kalaba Ziraat
Bankasınca çiftçilere verilen kredilerden sigorta primi kesildiği iddiasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2253) 88. - Nevşehir Millevtekili Mehmet
Elkatmış’ın, Ankara’da serbest bölge kurulup kurulmayacağına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay’ın cevabı (7/2255) 89. - Nevşehir Millevtekili Mehmet
Elkatmış’ın, doğal afetlerden zarar gören çiftçilerle ilgili yayınlanan
genelgeye ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in
cevabı (7/2256) 90. - Kırıkkale Milletvekili Kemal
Albayrak’ın, MKEK’nun Millî Savunma Bakanlığına bağlanmasına ilişkin
Başbakandan sorusu Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı
(7/2257) 91. - Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya’nın, memurluk sınavını kazananlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/2258) 92. - Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya’nın, Osmanlı dönemine ait arşiv belgeleri hakkındaki haberlere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin
Özkan’ın cevabı (7/2259) 93. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekâroğlu’nun, Rize İkizdere HES satışına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı
(7/2260) 94. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın,
Karaman Merkez Muratdere Köyü İlköğretim Okulu inşaatına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2261) 95. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın,
Ankara’da serbest bölge kurulmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca
Toskay’ın cevabı (7/2263) 96. - Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin,
İzmit Büyükşehir Belediyesince yap-işlet-devret modeliyle yaptırılan
İzmit-Yuvacık Barajına ilişkin
Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2264) 97. - Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin,
Marmara depreminden sonra Halk Bankasınca Kocaeli’nde şoför esnafına verilen
kredilere ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı ve Başbakan Yardımcısı H.
Hüsamettin Özkan’ın yazılı cevabı (7/2265) 98. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in,
İskenderun Limanı Konteyner Terminaline ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis
Öksüz’ün cevabı (7/2266) 99. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in,
Koç Üniversitesine kiraya verilen araziye ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman
Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (7/2268) 100. - Hatay Milletvekili Mustafa
Geçer’in, A.O.Ç. arazilerine ilişkin sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2269) 101. - Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in,
organize sanayi bölgelerine tahsis edilen belediye arsalarına ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2270) 102. - Adana Milletvekili Mehmet Metanet
Çulhaoğlu’nun, Nergizlik Barajı sulama kanalı projesine ilişin sorusu ve Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2271) 103. - Sivas Milletvekili Mehmet
Ceylan’ın, Suriye’de bulunan Süleyman Şah türbesine ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı İsmail Cem’in cevabı (7/2272) 104. - Gaziantep Milletvekili Mehmet
Ay’ın, Gaziantep İline kültür merkezi kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve
Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/2273) 105. - İçel Milletvekili Turhan Güven’in,
ilköğretim okullarında uygulanacak yabancı dil öğretim programına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2274) 106. - İçel Milletvekili Turhan Güven’in,
ilköğretim okullarında okutulacak yabancı dil öğretim programına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2275) 107. - Diyarbakır Milletvekili Sacit
Günbey’in, Diyarbakır yöresinde kuraklıktan zarar gören çiftçilerin sorunlarına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı
(7/2279) 108. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa
Niyazi Yanmaz’ın, bilgisayar satışlarının kontrol altına alınması yönünde
çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet
Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2280) 109. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa
Niyazi Yanmaz’ın, okullarda yangın önlem ve koruma çalışmaları yapılıp
yapılmadığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun
cevabı (7/2281) 110. - Erzurum Milletvekili Fahrettin
Kukaracı’nın, halk ozanlarının sosyal güvence altına alınmasına yönelik çalışma
olup olmadığına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı
(7/2282) 111. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın,
deprem konutları için yapılan ihalelerin vize işlemlerinin Sayıştay denetimine
tabi olması için bir işlem yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Yıldırım Akbulut’un cevabı (7/2284) 112. - Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu’nun, DMS’yi kazanamayan adayların atamalarının yapıldığı iddiasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/2285) 113. - Mardin Milletvekili Metin
Musaoğlu’nun; Nusaybin Gümrük Kapısına, Mardin İlindeki nakliyeci esnafın mazot
ticaretine, İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mehmet
Keçeciler’in cevabı (7/2286, 2287) 114. - Mardin Milletvekili Metin
Musaoğlu’nun; Mardin Kalesine, Mardin İlindeki Kesimiye, Şehidiye ve
Zinciriye medreselerinin restorasyonlarına, İlişkin soruları ve Kültür Bakanı M.
İstemihan Talay’ın cevabı (7/2288, 2289) 115. - Mardin Milletvekili Metin
Musaoğlu’nun, Mardin İlindeki köy yollarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Mustafa Yılmaz’ın cevabı (7/2290) 116. - Mardin Milletvekili Metin
Musaoğlu’nun; Yukarı Mezopotamya Ovası Sulama Projesi
kapsamındaki Mardin ana kanal inşaatlarına, Mardin-Nusaybin İlçesindeki Bakacık Barajı
Projesine, İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı M.Cumhur Ersümer'in cevabı (7/2292, 2293 ) 117. - Mardin Milletvekili Metin
Musaoğlu'nun, Ankara-Mardin uçak seferlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Yüksel Yalova'nın cevabı (7/2294) 118. - Mardin Milletvekili Metin
Musaoğlu'nun, Mardin bölgesinde kuraklıktan zarar gören çiftçilere ilişkin sorusu
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/2295) 119. - Mardin Milletvekili Metin
Musaoğlu'nun, Mardin-Dargeçit İlçesinde Ziraat Bankası şubesi açılıp
açılmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/2296) 120. - Diyarbakır Milletvekili Osman
Aslan'ın, Bağ-Kur ile Dicle Üniversitesi arasındaki protokolün feshedilmesine
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı
(7/2298) 121. - Hatay Milletvekili Mustafa
Geçer'in, İskenderun Limanı Konteyner Terminali Projesine ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün cevabı (7/2299) 122. - Afyon Milletvekili Sait Açba'nın,
Azerbaycan'da düzenlenen 2000 yılı mezuniyet törenlerine büyükelçinin
katılmamasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/2300) 123.- Sivas Milletvekili Abdüllatif
Şener'in, Sivas İlindeki tuzlaların kapatılma nedenine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/2301) 124.- Antalya Milletvekili Mehmet
Baysarı'nın, SSK Teftiş Kurulu Antalya Grup Başkanlığının İzmir'e
nakledilmesinin nedenine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/2302) 125. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, Samsun ve Sinop'ta depolanan zehirli varillere ilişkin sorusu ve
Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı (7/2303) 126. - Diyarbakır Milletvekili Mehmet
Salim Ensarioğlu'nun, Diyarbakır eski Valisinin bir gazeteye verdiği demece
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ' ın cevabı (7 /2304) 127. - Antalya Milletvekili Mehmet Zeki
Okudan'ın, Marmara depreminden sonra turizm firmalarının borçlarının ertelenip
ertelenmeyeceğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/2305)
128. -
Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu'nun, Talim ve Terbiye Kurulunun
yabancı dil eğitimini düzenleyen 32 sayılı kararına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/2306) 129. - Kırıkkale Milletvekili Kemal
Albayrak'ın, Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil eğitimini düzenleyen 32
sayılı kararına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun
cevabı (7/2307) 130. - Kahramanmaraş Milletvekili Avni
Doğan'ın, Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil eğitimini düzenleyen 32 sayılı
kararına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı
(7/2308) 131. - İstanbul Milletvekili İsmail
Aydınlı'nın, Manisa'da gençlere işkence davası sanıklarından bir komiser
hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın
cevabı (7/2309) 132.- Balıkesir Milletvekili İlhan
Aytekin'in, Adana Cumhuriyet Savcısı ve düzenlediği bir iddianameye ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (7/2310) No. : 1 I. - GELEN KÂĞITLAR 1 . 10 . 2000 PAZAR Sözlü Soru Önergeleri 1. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki camilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) sözlü soru önergesi (6/775) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 2. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki imam ve
müezzin sayısına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H.Hüsamettin
Özkan) sözlü soru önergesi (6/776) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 3. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize Ardeşen Küçük
Sanayi Sitesi altyapı çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
sözlü soru önergesi (6/777) (Başkanlığa geliş tari-hi : 3.7.2000) 4. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize Organize Sanayi
Bölgesi etüd çalışmalarına ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından
sözlü soru önergesi (6/778) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 5. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/779) (Başkanlığa
geliş tarihi : 3.7.2000) 6. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki ürün
araştırma ve yayın çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/780)
(Başkanlığa geliş tari-hi : 3.7.2000) 7. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde hayvancılığın
geliştirilmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/781) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 8. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki tarımsal
projelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/782) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 9. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki öğretmen
açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/783) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 10. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize Pazar ve Ardeşen
öğretmenevi projesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/784) (Başkanlığa geliş tarihi :
3.7.2000) 11. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize Merkez görme
engelliler okulu projesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/785) (Başkanlığa geliş tarihi :
3.7.2000) 12. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki okul
projelerine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/786)
(Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 13. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere
ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/787) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 14. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/788) (Başkanlığa
geliş tarihi : 3.7.2000) 15. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki içme suyu
projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi
(6/789) (Başkanlığa geliş tarihi :
3.7.2000) 16. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki
kanalizasyon projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz)
sözlü soru önergesi (6/790) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 17. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki köy yollarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/791)
(Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 18. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize Ardeşen İçme Suyu
Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/792)
(Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 19. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İçme Suyu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/793)
(Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 20. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Karayolları Genel
Müdürlüğü aracılığıyla Rize'de yürütülen projelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/794) (Başkanlığa
geliş tarihi : 3.7.2000) 21. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, İller Bankasının Rize İlinde yürüttüğü projelere ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/795) (Başkanlığa
geliş tarihi : 3.7.2000) 22. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/796) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 23. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Çamlıhemşin - Ayder Ilıcası - Kavran Yaylası yolu projesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/797)
(Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 24. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize - Fındıklı- Yeniköy Kanlıdere balıkçı barınağı projesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/798) (Başkanlığa geliş tarihi :
3.7.2000) 25. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize Devlet Hastanesi inşaatına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/799) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 26. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Fındıklı Guatr Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/800)
(Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 27. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize'de yürütülen
projelere ilişkin Turizm Bakanından
sözlü soru önergesi (6/801) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 28. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize'de yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) sözlü soru önergesi (6/802)
(Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 29. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize'de yürütülen projelere ilişkin Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/803) (Başkanlığa geliş tarihi :
3.7.2000) 30. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki konut
kooperatiflerine ve kredi taleplerine
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Bal) sözlü soru önergesi (6/804) (Başkanlığa
geliş ta-rihi : 3.7.2000) 31. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize'de yürütülen projelere
ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/805) (Başkanlığa geliş
tarihi : 3.7.2000) 32. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize'de yürütülen projelere
ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü
Kazım Yücelen) sözlü soru önergesi (6/806) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 33. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/807) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 34. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/808) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 35. - Konya Milletvekili Veysel
Candan'ın, Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil öğretim etkinlikleri programı
ile ilgili kararına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/809) (Başkanlığa geliş tarihi :
3.7.2000) 36. - Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi
Hatipoğlu'nun, Talim ve Terbiye
Kurulu'nun yabancı dil öğretim etkinlikleri programı ile ilgili kararına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/810) (Başkanlığa geliş
tarihi : 3.7.2000) 37. - Ağrı Milletvekili Musa
Konyar'ın, ilköğretim okullarında
uygulanacak yabancı dil öğretim programına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/811) (Başkanlığa geliş tari-hi : 4.7.2000) 38. - Bitlis Milletvekili Yahya Çevik'in,
Talim ve Terbiye Kurulunca dil öğretimi
konusunda alınan bir karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/812) (Başkanlığa geliş tari-hi :
4.7.2000) 39. - Antalya Milletvekili Salih Çelen'in,
Talim ve Terbiye Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir karara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/813) (Başkanlığa geliş
tarihi : 4.7.2000) 40. - Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay'ın,
Gaziantep - İslahiye ilçesinde bulunan Tekel Üzüm İşletme Fabrikası'nın depo
olarak kullanılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kâzım Yücelen) sözlü
soru önergesi (6/814) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.7.2000) 41. - Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın, Talim ve Terbiye Kurulunca
yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir karara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/815) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.7.2000) 42. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinin balıkçı barınağı ihtiyacına ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/816) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.7.2000) 43. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi (6/817) (Başkanlığa geliş tarihi :
4.7.2000) 44. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Keçeciler) sözlü soru önergesi (6/818) (Başkanlığa
geliş tarihi : 4.7.2000) 45. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) sözlü soru önergesi (6/819)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.7.2000) 46. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Ramazan Mirzaoğlu) sözlü soru önergesi
(6/820) (Başkanlığa geliş tarihi :
4.7.2000) 47. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından
(Edip Safder Gaydalı) sözlü soru önergesi (6/821) (Başkanlığa
geliş tarihi : 4.7.2000) 48. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Hasan
Gemici) sözlü soru önergesi (6/822) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.7.2000) 49. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından
(Fikret Ünlü) sözlü soru önergesi (6/823) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.7.2000) 50. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/824)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.7.2000) 51. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/825) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.7.2000) 52. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Maliye Bakanından sözlü
soru önergesi (6/826) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.7.2000) 53. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/827) (Başkanlığa geliş tarihi :
4.7.2000) 54. - Balıkesir Milletvekili Agah Oktay
Güner'in, Talim ve Terbiye Kurulunun
yabancı dil öğretim etkinlikleri programı konusunda aldığı
bir karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/828)
(Başkanlığa geliş tarihi : 19.7.2000) 55. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Bulgaristan'dan gelen soydaşların
bazı sorunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/829) (Başkanlığa
geliş tarihi : 20.7.2000) 56. - Bursa Milletvekili Faruk
Çelik'in, Bursa İlinin demiryolu bağlantısının ne zaman kurulacağına
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/830) (Başkanlığa geliş
tarihi : 20.7.2000) 57. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Bursa - İznik ilçesinin içme suyu
sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/831)
(Başkanlığa geliş tarihi : 20.7.2000) 58. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Bursa-Yenişehir Havaalanı
inşaatına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/832) (Başkanlığa
geliş tarihi : 20.7.2000) 59. -
Bursa Milletvekili Faruk
Çelik'in, LPG'li araçların muayene ücretlerine yapılan zamma ve KDV oranının
yükseltilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/833) (Başkanlığa
geliş tarihi : 20.7.2000) 60. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Bursa İlinin hastane
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/834) (Başkanlığa
geliş tarihi : 20.7.2000) 61. - Bursa Milletvekili Faruk
Çelik'in, Bursa İlinde eğitime katkı payı olarak toplanan para-lara ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/835) (Başkanlığa geliş tarihi
: 20.7.2000) 62. - Bursa Milletvekili Faruk
Çelik'in, Bursa'daki ihtisas hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/836) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.7.2000) 63. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, cep telefonu baz istasyonlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/837) (Başkanlığa geliş tarihi :
20.7.2000) 64. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Fonu'ndan Samsun İline gönderilen paralara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/838) (Başkanlığa
geliş tarihi : 9.8.2000) 65. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, okul ve cami yakınlarında alkollü içki satış yasağına uyulmadığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/839) (Başkanlığa
geliş tarihi : 10.8.2000) 66. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, LPG'ye ve araç muayene
ücretlerine yapılan zamma ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/840)
(Başkanlığa geliş tarihi : 10.8.2000) 67. - Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın, öğretmenlerin geçici görev yolluklarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/841) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.8.2000) 68. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, deprem sonrası
yapılan bağış ve yardımlara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/842) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.8.2000) 69. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, afet kapsamına alınan yerlerin tespitinde uygulanan kriterlere
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/843) (Başkanlığa
geliş tarihi : 18.8.2000) 70. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Ayvacık baraj gölü üzerindeki köprü inşasına ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
sözlü soru önergesi (6/844) (Başkanlığa geliş
tarihi : 18.8.2000) 71. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Bafra yoluna ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/845) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.8.2000) 72. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, Ayvacık-Suat Uğurlu Barajının yapımı ile kaçak bina durumuna
düşen yapılara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/846)
(Başkanlığa geliş tarihi : 23.8.2000) 73. - Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın, başörtülü vatandaşların
kamu kurum ve kuruluşlarının tesislerine ve dersanelere alınmadığı iddiasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/847) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.9.2000) 74. - Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın, Din Kültürü ve Ahlak
Bilgisi dersinin çıraklık yaygın eğitim programından çıkarıldığı iddiasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/848) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.9.2000) 75. - Batman Milletvekili Alaattin
Sever Aydın'ın, görevde on yılını dolduran
yöneticilerin nakil işlemlerine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/849) (Başkanlığa geliş ta-rihi
: 1.9.2000) 76. - Batman Milletvekili Alaattin
Sever Aydın'ın, Batman İlindeki kapalı okul sayısına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/850) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.9.2000) 77. - Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın, Batman İlindeki öğretmen açığına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/851) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.9.2000) 78. - Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'nun, Giresun Tarım Kredi
Kooperatifleri ortaklarının kredi borçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/852) (Başkanlığa geliş tarihi :
5.9.2000) 79. - Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, İzmir İlindeki vergi kaçakçılığı
iddialarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/853) (Başkanlığa
geliş tarihi : 6.9.2000) 80. - Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Halk Bankası yönetimi hakkındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/854) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.9.2000)
81. - Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in,
Ayaş Tüneli projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/855)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.9.2000) 82. - İzmir Milletvekili Güler Aslan'ın,
İzmir Adnan Menderes Havaalanının uluslararası taşımacılığa açılmasına ve
Çeşme'ye bir havaalanı yapılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/856) (Başkanlığa geliş tarihi :
13.9.2000) 83. - Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in,
Güneydoğu Umut Petrol San.ve Tic.
A.Ş.ne verilen krediye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/857)
(Başkanlığa geliş tarihi : 15.9.2000) 84. - İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın, İstanbul Avrupa yakası
elektrik dağıtım mukavelesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
sözlü soru önergesi (6/858) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.9.2000) 85. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, YÖK tarafından yurtdışındaki ilahiyat
fakültelerinin denkliklerinin iptali ile ilgili karara istinaden görevine son
verilen öğretmenlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/859) (Başkanlığa geliş tarihi :
20.9.2000) 86. - İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı
Ilıcak'ın, imam hatip ve meslek lisesi öğrencilerinin yatay geçiş haklarına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/860) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.9.2000) 87. - İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı
Ilıcak'ın, emekli bir albayın askeri
mahkemede, yargılanması sırasında
getirilen yayın yasağına ve internette yayınlanan bazı iddialara ilişkin
Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/861) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.9.2000) 88. - İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı
Ilıcak'ın, emekli bir albayın casusluktan yargılanması sırasında
getirilen yayın yasağına ve internette yayınlanan bazı iddialara ilişkin Millî
Savunma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/862) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.9.2000) 89. -
Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin
Aydın'ın, Siirt Havaalanına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/863) (Başkanlığa
geliş tarihi : 27.9.2000) Yazılı Soru Önergeleri 1. -
Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, cerrahi iplik üretim izni için
başvuruda bulunan bir firmaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2311) (Başkanlığa geliş tarihi :
3.7.2000) 2. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un,
ameliyat ipliği ithalatına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2312) (Başkanlığa geliş tarihi :
3.7.2000) 3. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük'ün, Ankara İlinde serbest bölge kurulması yönünde bir çalışma olup
olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2313) (Başkanlığa geliş
tarihi : 3.7.2000) 4. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına ilişkin Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2314) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 5. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun Rize İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi
(7/2315) (Başkanlığa geliş tarihi :
3.7.2000) 6. - Antalya Milletvekili Mehmet Zeki
Okudan'ın, Sigorta Teftiş Kurulu
Antalya Grup Başkanlığının kaldırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2316) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 7. - Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya'nın, DMS'yi kazanamayan bazı kişilerin memurluğa atandığı iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2317) (Başkanlığa geliş tarihi
: 3.7.2000) 8. - İstanbul Milletvekili Erol Al'ın, Atatürk Havalimanında verilen sağlık
hizmetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi
(7/2318) (Başkanlığa geliş tarihi :
3.7.2000) 9. - İstanbul Milletvekili Erol Al'ın, Atatürk Havalimanında verilen sağlık
hizmetlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2319)
(Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 10. - Konya Milletvekili Veysel Candan'ın,
Talim ve Terbiye Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir karara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2320) (Başkanlığa geliş
tarihi : 3.7.2000) 11. - Batman Milletvekili Burhan İsen'in,
Talim ve Terbiye Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir karara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2321)
(Başkanlığa geliş tarihi : 3.7.2000) 12. - Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi
Hatipoğlu'nun, Talim ve Terbiye Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan
bir karara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2322) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.7.2000) 13. - Ağrı Milletvekili Musa Konyar'ın,
Talim ve Terbiye Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir karara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2323)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.7.2000) 14. - Bitlis Milletvekili Yahya Çevik'in,
Talim ve Terbiye Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir karara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2324)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.7.2000) 15. - Antalya Milletvekili Salih Çelen'in,
Talim ve Terbiye Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir karara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2325) (Başkanlığa
geliş tarihi : 4.7.2000) 16. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, açık ve davet usulüne göre yapılan ihalelere ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2326) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.7.2000) 17. - Sakarya Milletvekili Cevat
Ayhan'ın, DMS'yi kazanan adayların tercihlerinin
değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2327)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.7.2000) 18. - Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın, Talim ve Terbiye
Kurulunca yabancı dil öğretimi konusunda alınan bir karara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2328) (Başkanlığa geliş
tarihi : 4.7.2000) 19. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek'in,
ihtisas gümrükleri uygulamasına geçilip geçilmeyeceğine ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Keçeciler) yazılı soru önergesi (7/2329) (Başkanlığa geliş
tarihi : 5.7.2000) 20. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek'in,
D.M.O.'nin katalog ve sözleşme
şartlarının iyileşti-rilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2330) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.7.2000) 21. - Ankara Milletvekili Cemil
Çiçek'in, ithal ürünlerle yerli ürünler
arasındaki haksız rekabete ve Afrika ülkelerine makine ihracatında yaşanan
sorunlara ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi
(7/2331) (Başkanlığa geliş tarihi :
5.7.2000) 22. - Kırıkkale Milletvekili Hacı
Filiz'in, Kırıkkale Delice İlçesi Büyükyağlı Belediyesinin kum eleme tesisi
ödeneğine ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi
(7/2332) (Başkanlığa geliş tarihi :
5.7.2000) 23. - Kırıkkale Milletvekili Hacı
Filiz'in, Kırıkkale Delice ilçesi Büyükyağlı Belediyesinin açık pazar yeri proje ödeneğine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2333) (Başkanlığa geliş
tarihi : 5.7.2000) 24. - Kırıkkale Milletvekili Hacı
Filiz'in, Kırıkkale iline bağlı ilçe
belediyelerinin borçlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2334) (Başkanlığa geliş tarihi :
5.7.2000) 25. - Elazığ Milletvekili Latif Öztek'in,
Elazığ Mikro Havza Programı kapsamındaki projelere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/2335) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.7.2000) 26. - Elazığ Milletvekili Latif
Öztek'in, dış kredilere bağlı projelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2336) (Başkanlığa geliş tarihi
: 5.7.2000) 27. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, teknik personelin ücretlerinde iyileştirme yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2337) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.7.2000) 28. - Gaziantep Milletvekili Nurettin
Aktaş'ın, Gaziantep’teki hayalî ihracat olayında para transferlerinin bir
bankanın Gaziantep şubesince yapıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2338) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.7.2000) 29. - Kırıkkale Milletvekili Kemal
Albayrak'ın, Ankara-Yeğenbey Vergi Dairesince yürütülen işlemlere ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2339) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.7.2000) 30. - Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, Bağ-Kur'un üniversite
hastaneleri ile olan anlaşmalarının feshedilmesinin nedenine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2340) (Başkanlığa geliş
tarihi : 10.7.2000) 31. - Balıkesir Milletvekili İlhan
Aytekin'in, LPG ve araç muayene ücretlerine yapılan zamlara ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2341) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.7.2000) 32. - Hatay Milletvekili Namık Kemal
Atahan'ın, Devlet hastanelerinde yapılan by-pass ameliyatlarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2342) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.7.2000) 33. - Hatay Milletvekili Namık Kemal
Atahan'ın, SSK ve Bağ-Kur'un anjiyo ve
by-pass operasyonları için yaptığı
ödemelere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2343) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.7.2000) 34. - Hatay Milletvekili
Namık Kemal Atahan'ın, Emekli Sandığı tarafından anjiyo ve by-pass
operasyonları için ödenen paraya ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2344) (Başkanlığa geliş tarihi :
11.7.2000) 35. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin'in, Haliç ve Camialtı
Tersanelerine ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi
(7/2345) (Başkanlığa geliş tarihi :
12.7.2000) 36. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Konya Devlet ve Selçuk Tıp Fakültesi Hastanelerinin zamanında sevk etmemeleri nedeniyle ölen bir hastaya ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2346) (Başkanlığa geliş tarihi :
12.7.2000) 37. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, LPG ve araç muayene
ücretlerine yapılan zamlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2347)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.7.2000) 38. - Diyarbakır Milletvekili Osman
Aslan'ın, şehir merkezlerindeki GSM baz istasyonlarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2348) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.7.2000) 39. - Diyarbakır Milletvekili Osman
Aslan'ın, Yüksek İhtisas Hastanesi Başhekimliğine yapılan atamaya ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2349) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.7.2000) 40. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek'in,
özelleştirilen Orta Anadolu Linyitleri ve Çayırhan Termik Santrali
çalışanlarının sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı
soru önergesi (7/2350) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.7.2000) 41. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın,
AB ülkelerinin vize uygulamasına
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2351) (Başkanlığa geliş
tarihi : 12.7.2000) 42. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat
Dayanıklı'nın Anadolu Liseleri Yönetmeliğinde yıl sonu ortalamasının yükseltilmesi ile ilgili olarak yapılan değişikliğe
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2352) (Başkanlığa geliş
tarihi : 19.7.2000) 43. -
İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu'na olan borçlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2353) (Başkanlığa geliş
tarihi : 19.7.2000) 44. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in, Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve
Düzenleme Kurulu'nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından olan alacağına
ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/2354)
(Başkanlığa geliş tarihi : 19.7.2000) 45. - Burdur Milletvekili Hasan Macit'in,
Burdur Bayındırlık ve İskân Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2355) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.7.2000) 46. - Balıkesir Milletvekili Agah Oktay Güner'in, Talim ve Terbiye Kurulunun
yabancı dil öğretim etkinlikleri programı ile ilgili olarak aldığı karara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2356) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.7.2000) 47. - İstanbul Milletvekili Mustafa
Baş'ın, Körfez bölgesindeki zeytin üreticilerinin ilaçlama sorunlarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2357) (Başkanlığa geliş
tarihi : 20.7.2000) 48. - Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, bağlı ve ilgili genel
müdürlüklerin Türkiye genelindeki ihalelerine
ve Balıkesir - Gömeç İlçesindeki afet çalışmalarına ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2358) (Başkanlığa geliş tarihi :
21.7.2000) 49. - Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu'nun, Anadolu Liselerinde ders
geçme notunun değiştirilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2359) (Başkanlığa
geliş tarihi : 21.7.2000) 50. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Uzaktan Eğitim Vakfına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2360) (Başkanlığa geliş tarihi
: 26.7.2000) 51. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Şanlıurfa'da düzenlenen at
yarışlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2361)
(Başkanlığa geliş tarihi : 26.7.2000) 52.-İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın, İstanbul Atatürk Havalimanındaki ILS sistemlerinin çalışmadığı
iddiasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2362) (Başkanlığa
geliş tarihi : 26.7.2000) 53. - İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın, Bingöl'de şehit olan
bir er için Bakanlıkça açılan tazminat
davasına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2363)
(Başkanlığa geliş tarihi : 26.7.2000) 54. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, araç eksoz muayenelerine
ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/2364) (Başkanlığa geliş tarihi
: 26.7.2000) 55. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, araç eksoz muayenelerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2365) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.7.2000) 56. - Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın, Cumhurbaşkanınca imzalanmayan
KHK'ye ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (A. Mesut Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2366) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.7.2000) 57. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın, 1972-1982 yılları arasında isteğe
bağlı olarak üye olan Bağ-Kur mensuplarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2367) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.7.2000) 58. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, zorunlu kesintisiz eğitim
uygulamasına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2368) (Başkanlığa geliş tarihi : 31.7.2000) 59. - Ankara Milletvekili Uluç Gürkan'ın,
afet bölgesi kapsamına alınan Belediyelere
İller Bankasınca yapılan yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2369) (Başkanlığa geliş tarihi
: 31.7.2000) 60. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, özelleştirilen kurum ve kuruluşlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2370) (Başkanlığa geliş tarihi
: 1.8.2000) 61. - İstanbul Milletvekili İsmail Kahraman'ın, Rize İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2371) (Başkanlığa geliş tarihi :
1.8.2000) 62. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Bursa Özel Tip Cezaevinde ziyaretçi ve avukatlara kötü
davranıldığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2372)
(Başkanlığa geliş tarihi : 1.8.2000) 63. - Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi
Hatipoğlu'nun, Marmara depreminden sonra yapılan çalışmalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2373) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.8.2000) 64. - Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi
Hatipoğlu'nun, misyoner kuruluşların ülkemizdeki faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2374)
(Başkanlığa geliş tarihi : 2.8.2000) 65. - Giresun Milletvekili Rasim
Zaimoğlu'nun, fındık üreticilerinin sorunlarına ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/2375) (Başkanlığa geliş tarihi :
4.8.2000) 66. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın,
deprem konutları için yapılan ihalelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2376) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.8.2000) 67. - Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, Samsun 19 Mayıs
Üniversitesi öğretim görevlilerine polis tarafından yapılan uygulamaya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2377) (Başkanlığa geliş tarihi
: 8.8.2000) 68. - Diyarbakır Milletvekili Osman
Aslan'ın, Diyarbakır-Ergani'deki Zülküfül Dağının tu-ristik alan kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2378) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.8.2000) 69. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize İlindeki belediyelere yapılan yardımlarda partizanlık
yapıldığı iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2379)
(Başkanlığa geliş tarihi : 9.8.2000) 70. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, tutuklandıktan sonra serbest bırakılan bazı kişiler hakkındaki
beyanlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2380) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.8.2000) 71. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Çay-Kur'un özelleştirilmesine
yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2381)
(Başkanlığa geliş tarihi : 9.8.2000) 72.-Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
TEDAŞ'ın elektrik tüketimi ile ilgili olarak aldığı son kararlara ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2382) (Başkanlığa
geliş tarihi : 10.8.2000) 73. - Sivas Milletvekili Musa Demirci'nin, ABD Büyükelçisinin TİGEM'e ait
çiftliklere yaptığı ziyarete ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2383) (Başkanlığa geliş tarihi :
14.8.2000) 74. - Sivas Milletvekili Musa Demirci'nin, DMS sonuçlarına göre
yerleştirilenlerden askerlik şartı arandığı iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2384) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.8.2000) 75. - Sivas Milletvekili Musa Demirci'nin, ABD Büyükelçisinin ülkemizde büro
açma talebine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2385) (Başkanlığa
geliş tarihi : 14.8.2000) 76. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi
derslerinin Çıraklık Eğitimi Ders Programından çıkarıldığı iddiasına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2386) (Başkanlığa geliş tarihi :
14.8.2000) 77. - Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in,
Rize İlindeki belediyelerin araç ve makine taleplerine ilişkin Çevre Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2387) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.8.2000) 78. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, muhtarların maaşlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2388) (Başkanlığa geliş tarihi :
17.8.2000) 79. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Didim'de bulunan bir camiye ilişkin
Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/2389) (Başkanlığa
geliş tarihi : 17.8.2000) 80. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, faaliyetlerine son veren firmalara
ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/2390)
(Başkanlığa geliş tarihi : 17.8.2000) 81. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, elektriğe yapılan zamma ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2391) (Başkanlığa geliş tarihi :
17.8.2000) 82. - Karaman Milletvekili Zeki
Ünal'ın, üniversite giriş sınavı
tercihlerinde uygulanan alan
sınırlamasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2392) (Başkanlığa geliş ta-rihi : 17.8.2000) 83. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, yabancı araba ithal eden bir
firmaya ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/2393)
(Başkanlığa geliş tarihi : 18.8.2000) 84. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, SEKA Dalaman kâğıt fabrikasına ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel
Yalova) yazılı soru önergesi (7/2394) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.8.2000) 85. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin'in, yerel basının sorunlarına ve
çözüm yollarına ilişkin Devlet
Bakanından (Rüştü Kâzım Yücelen) yazılı soru önergesi (7/2395)
(Başkanlığa geliş tarihi : 22.8.2000) 86. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin'in, mahalle bakkallarının bazı
sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/2396)
(Başkanlığa geliş tarihi : 22.8.2000) 87. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, K.K.T.C.'ye yapılan yardımlara ve Kıbrıs görüşmelerine ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2397) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.8.2000) 88. - Ankara Milletvekili Oya Akgönenç
Muğisuddin'in, günlük bir gazetede yayınlanan ha-berde yer alan bazı iddialara
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2398) (Başkanlığa
geliş tarihi : 23.8.2000) 89. - İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın, Tarım ve Kredi
Kooperatiflerinde soruşturma
yapılmaksızın iş akdi feshedilen bir yöneticiye ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2399) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.8.2000) 90. - Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay'ın, Gaziantep Sigorta Teftiş Grup
Başkanlığı kurulup kurulmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2400) (Başkanlığa
geliş tarihi : 29.8.2000) 91. - Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın'ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerimizdeki illerimizin eğitim sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2401)
(Başkanlığa geliş tarihi : 29.8.2000) 92. -
Bayburt Milletvekili Suat
Pamukçu'nun, Bayburt İlinde kuraklıktan zarar gören çiftçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2402)
(Başkanlığa geliş ta-rihi : 25.8.2000) 93. - Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, sahte fatura yolsuzluğu iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2403) (Başkanlığa geliş
tarihi : 31.8.2000) 94. - Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, sahte fatura yolsuzluğu iddialarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2404) (Başkanlığa geliş tarihi :
31.8.2000) 95. - Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, sahte fatura yolsuzluğu iddialarına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2405) (Başkanlığa geliş tarihi :
31.8.2000) 96. - Van Milletvekili Hüseyin Çelik'in,
DMS kazananların yerleştirilmelerine ve Devlet Personel Başkanlığı hakkındaki bazı iddialara ilişkin
Devlet Bakanından (Şükrü Sina
Gürel) yazılı soru önergesi (7/2406) (Başkanlığa geliş tarihi : 31.8.2000) 97. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Ziraat Bankası Çankırı şubesince çiftçilere yapılan haciz işlemlerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2407) (Başkanlığa
geliş tarihi : 1.9.2000) 98. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Çankırı'daki çiftçilere tohumluk
yardımı yapılıp yapılmadığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2408) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.9.2000) 99. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Çankırı'da depremden zarar gören
bazı ibadet yerlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H.
Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/2409) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.9.2000) 100. - Çankırı Milletvekili Hüseyin
Karagöz'ün, çiftçilere verilen üretici belgelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2410) (Başkanlığa
geliş tarihi : 1.9.2000) 101. - Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun,
üniversiteye giriş sınav sistemine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2411)
(Başkanlığa geliş tarihi : 1.9.2000) 102. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Çankırı'da uygulanan ecrimisil
bedellerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2412) (Başkanlığa
geliş tarihi : 1.9.2000) 103. - Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Çankırı'da deprem sonrası hasar
gören vakıf eserlerine ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru
önergesi (7/2413) (Başkanlığa geliş tarihi :
1.9.2000) 104. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük'ün, Çayırhan Linyitleri
İşletmesine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2414) (Başkanlığa geliş
tarihi : 5.9.2000) 105. - Ankara Milletvekili M. Zeki
Çelik'in, Osmanlı belge ve arşivlerinin korunmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2415) (Başkanlığa
geliş tarihi : 6.9.2000) 106. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman Merkez-Süleymanhacı Köyünde
teknik elemanların olmaması nedeniyle arazi dağıtımının yapılamamasına ilişkin
Devlet Bakanından (Mustafa
Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2416) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.9.2000) 107. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, icraya verilen çiftçilere ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2417) (Başkanlığa
geliş tarihi : 6.9.2000) 108. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkeze bağlı bazı Köy
yollarının ne zaman asfaltlanacağına ilişkin
Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2418)
(Başkanlığa geliş tarihi : 6.9.2000) 109. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, bölücü terör örgütünün kullandığı
mayınların menşeine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2419) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.9.2000) 110. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Batı Çalışma Grubu ve Başbakanlık Takip Kurulu'na ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2420) (Başkanlığa
geliş tarihi : 6.9.2000) 111. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez-Yukarıakın Köyü TV vericisine ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel
Yalova) yazılı soru önergesi (7/2421) (Başkanlığa geliş tarihi :
6.9.2000) 112. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-İhsaniye Köyünün
telefon santraline ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2422) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.9.2000) 113. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez-Yılangömü Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2423) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.9.2000) 114. - Karaman Milletvekili Zeki
Ünal'ın, Karaman-Merkez-Yukarıakın Köyü yoluna ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru
önergesi (7/2424) (Başkanlığa geliş tarihi :
6.9.2000) 115. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez -Paşabağı-Gülyaka köyleri arasındaki yolun ne zaman açılacağına ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2425) (Başkanlığa geliş
tarihi : 6.9.2000) 116. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez-Yılangömü ve Yuvatepe köyleri içme suyu depolarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2426) (Başkanlığa geliş tarihi :
6.9.2000) 117. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Narlıdere ile
Bucakkışla köyleri arasına bir yol açılıp açılmayacağına ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2427) (Başkanlığa geliş
tarihi : 6.9.2000) 118. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez-Muratdede Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru
önergesi (7/2428) (Başkanlığa geliş
tarihi : 6.9.2000) 119. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Kızık Köyü yolunun ne
zaman asfaltlanacağına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru
önergesi (7/2429) (Başkanlığa geliş tarihi :
6.9.2000) 120. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez-Gökçe Köyü sakinlerine
OR-KÖY kredisi verilip
verilmeyeceğine ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/2430) (Bakanlığa
geliş tarihi : 6.9.2000) 121. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Kayseri ve İstanbul'da jandarmanın usulsüz baskınlar yaptığı iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2431) (Başkanlığa
geliş tarihi : 6.9.2000) 122. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez-Ortaoba köylülerinin borçlarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2432)
(Başkanlığa geliş tarihi : 6.9.2000) 123. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, SEKA Dalaman Tesislerinin özelleştirilmesine ilişkin
Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/2433) (Başkanlığa geliş
tarihi : 6.9.2000) 124. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez'e bağlı bazı
köylerin yollarına ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2434) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6.9.2000) 125. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, ders kitaplarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2435) (Başkanlığa geliş tarihi :
6.9.2000) 126. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük'ün, kredi borcuna ve Bağ-Kur
primlerini ödeyemeyen esnaf ve çiftçilere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2436) (Başkanlığa geliş tarihi :
7.9.2000) 127. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın 23 Ağustos 2000 tarihinde
Atatürk Orman Çiftliğinin arazisinde çıkan yangına ilişkin Millî Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2437) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.9.2000) 128. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, porno yayınlara şifreli TV kanallarında izin verilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2438) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.9.2000) 129. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, yakıt tüketiminde tasarruf
sağlayan bir ürüne ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2439) (Başkanlığa geliş tarihi :
8.9.2000) 130. - İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın, öğretmenlik sınavı sonrasında Talim Terbiye Kurulu'nun aldığı kararla mağdur
edilen adayların durumuna ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2440) (Başkanlığa geliş tarihi :
8.9.2000) 131. - İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın, İstanbul'da bulunan köprü ve viyadüklerin depreme dayanıklı olup
olmadığına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2441) (Başkanlığa geliş tarihi :
8.9.2000) 132. - İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın, deprem araştırmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2442) (Başkanlığa geliş tarihi :
8.9.2000) 133. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Bankaların kredi kartlarını
usul dışı kullandırdıkları yönündeki şikâyetlere ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/2443)
(Başkanlığa geliş tarihi : 8.9.2000) 134. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Devlet Bakanı Rüştü Kazım
Yücelen'in yakınlarına menfaat
sağladığı iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2444) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.9.2000) 135. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin'in, İstanbul'daki camilerin
ihtiyaçlarına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/2445)
(Başkanlığa geliş tarihi : 8.9.2000) 136. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman Merkez Dereköy-Bozharman arası yol bakım ve onarım çalışmalarına
ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2446)
(Başkanlığa geliş tarihi : 8.9.2000) 137. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez-Demiryurt-Gülkaya-İhsaniye köylerinin arazi ve yol
çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi
(7/2447) (Başkanlığa geliş tarihi :
8.9.2000) 138. - Karaman Milletvekili Zeki
Ünal'ın, Karaman-Merkez ve bazı köylerinin kanalizasyon sorunlarına
ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2448) (Başkanlığa
geliş tarihi : 8.9.2000) 139. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Süleymanhacı Köyü pancar üreticilerinin Bağ-Kur borçlarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2449)
(Başkanlığa geliş tarihi : 8.9.2000) 140. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, köylülerin çimento boru ve demir
taleplerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi
(7/2450) (Başkanlığa geliş tarihi :
8.9.2000) 141. - Karaman Milletvekili Zeki
Ünal'ın, Karaman-Merkez-Tavşanlı Köyü konut sorununa ilişkin Devlet Bakanından
(Faruk Bal) yazılı soru önergesi (7/2451) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.9.2000) 142. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez-Kızılkaya Köyünün
ilköğretim okuluna ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2452) (Başkanlığa geliş tarihi :
8.9.2000) 143. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Devalüasyon yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2453) (Başkanlığa geliş tarihi :
8.9.2000) 144. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Çanakkale Jandarma Er Eğitim Alayına
dekovil hattı döşenmesine ilişkin
Millî Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2454) (Başkanlığa geliş tarihi :
8.9.2000) 145. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Kurucabel Köyünün
pompajla sulama çalışmalarının bulunup
bulunmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru
önergesi (7/2455) (Başkanlığa geliş tarihi :
8.9.2000) 146. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Eğilmez Köyünün
ilköğretim okulu ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2456) (Başkanlığa geliş tarihi :
8.9.2000) 147. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Madenşehri Köyünün sit
alanı kapsamına alınmasına ilişkin Kültür
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2457) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.9.2000) 148. - Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, İncirlik Üssüne ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2458) (Başkanlığa geliş tarihi : 2.8.2000) 149. - Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun,
İncirlik Üssüne ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2459)
(Başkanlığa geliş tarihi : 2.8.2000) 150. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, irticai faaliyette bulunan kamu görevlilerinin işten
çıkarılmasına yönelik hazırlanan KHK'ye ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2460) (Başkanlığa geliş tarihi :
2.8.2000) 151. - Amasya Milletvekili Ahmet
İyimaya'nın, Amasya'nın bazı beldelerinde yaşanan afet sebebiyle çıkarılan
kararnamenin istismar edilerek uygulanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2461) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.9.2000) 152. - Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın, Amasya'nın bazı beldelerinde
yaşanan afet sebebiyle çıkarılan
2000/1042 sayılı Kararnamenin objektif uygulanmamasına ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2462) (Başkanlığa geliş tarihi :
1.9.2000) 153. - Amasya Milletvekili Ahmet
İyimaya'nın, Amasya'da afet kapsamına
alınan belediyelere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2463)
(Başkanlığa geliş tarihi : 1.9.2000) 154. - Karabük Milletvekili Mustafa
Eren'in, Karabük-Yenice İlçesinin
afet bölgesi kapsamına alınıp
alınmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2464) (Başkanlığa geliş tarihi
: 12.9.2000) 155. - Karabük Milletvekili Mustafa
Eren'in, Karabük'ün afet bölgesi kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2465) (Başkanlığa geliş
tarihi : 12.9.2000) 156. - Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, Karabük-Yenice İlçesinin afet
bölgesi kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2466) (Başkanlığa geliş tarihi :
12.9.2000) 157. - Karabük Milletvekili Mustafa
Eren'in, Karabük'ün afet bölgesi
kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2467)
(Başkanlığa geliş tarihi :
12.9.2000) 158. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman'a bağlı bazı köylerin yollarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa
Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2468) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.9.2000) 159. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
tarımda modern sulama yöntemlerinin
uygulanması konusunda çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2469) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.9.2000) 160. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman'a bağlı bazı köylerin köprü
taleplerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi
(7/2470) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.9.2000) 161. - Karaman Milletvekili Zeki
Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin
su deposu talepleri-ne ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı
soru önergesi (7/2471) (Başkanlığa geliş ta-rihi : 13.9.2000) 162. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman'a bağlı bazı köylerin yol sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2472) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.9.2000) 163. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Göktepe ve Bademli köylerinin içme suyu
sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa
Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2473) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.9.2000) 164. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
özel dersane ve sürücü kurslarında uygulanan başörtüsü yasağına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2474) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.9.2000) 165. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
turistik otellerin işletme ruhsatı
alabilmesi için alkollü içki bulundurma zorunluluğu olup olmadığına ilişkin
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2475) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.9.2000) 166. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman'a bağlı bazı köylerin kuyu ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2476) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.9.2000) 167. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman'a bağlı bazı köylerin içme suyu sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2477) (Başkanlığa geliş ta-rihi : 13.9.2000) 168. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin
enerji sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2478) (Başkanlığa geliş tarihi :
13.9.2000) 169. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin sulama
suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2479) (Başkanlığa geliş
tarihi : 13.9.2000) 170. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin trafo
sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2480) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.9.2000) 171. - Kütahya Milletvekili Ahmet
Derin'in, Kütahya ilinin afet kapsamına ne zaman alınacağına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2481) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.9.2000) 172. - Kütahya Milletvekili Ahmet Derin'in, ilkokul mezunlarına Devlet işçi
sınavlarına başvuru hakkı tanınmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2482) (Başkanlığa geliş tarihi :
13.9.2000) 173. - Kütahya Milletvekili Ahmet
Derin'in, Gediz Devlet Hastanesinin doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2483) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.9.200) 174. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali
Şahin'in, eğitim sistemine ve sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2484) (Başkanlığa geliş tarihi :
13.9.2000) 175. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin'in, bir okul müdürü hakkındaki
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2485) (Başkanlığa geliş
tarihi : 13.9.2000) 176. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman iline bağlı bazı köylerin yollarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa
Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2486)
(Başkanlığa geliş tarihi : 13.9.2000) 177. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez-Göçer ve Güldere köylerinin su sorununa ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2487) (Başkanlığa geliş
tarihi : 13.9.2000) 178. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez Burhan köyü ilkokulunun bakım ve onarımına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2488) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.9.2000) 179. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman Merkez'e bağlı bazı köylerin sulama suyu sorunlarına ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2489) (Başkanlığa geliş
tarihi : 12.9.2000) 180. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez-İhsaniye, Kozlu-Bucak ve Lale köylerinin sulama beton
kanallarının yapımına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru
önergesi (7/2490) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.9.2000) 181. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez-Çiğdemli, Üçbaş, Demiryurt ve Salur köylerinin köy konağı
ihtiyacına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2491) (Başkanlığa geliş tarihi :
13.9.2000) 182. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman'a bağlı bazı köy yollarının asfaltlanmasına ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2492) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.9.2000) 183. - Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın, Ergani Kız Sağlık Meslek Lisesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2493) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.9.2000) 184. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman'a bağlı köylerin içme suyu
sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru
önergesi (7/2494) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.9.2000) 185. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez-Bayatlıtepe Sulama
Kooperatifinin yağmurlama projesine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa
Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2495) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.9.2000) 186. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Bölükyazı ve
Çiğdemli köylerinin su ücreti sorununa
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2496) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.9.2000) 187. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman'a bağlı bazı köylerin su sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa
Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2497) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.9.2000) 188. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez - Başkışla köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2498) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.9.2000) 189. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman'a bağlı bazı köylerin eğitim sorunlarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2499) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.9.2000) 190. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Ermenek-Yukarı Çağlar Köyü Bağ-Kur emeklilerinin sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2500) (Başkanlığa geliş tarihi
: 14.9.2000) 191. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Merkez-Kalaba Köyünün içme
suyu şebekesine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi
(7/2501) (Başkanlığa geliş tarihi :
14.9.2000) 192. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez-Narlıdere köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2502) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.9.2000) 193. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, 30 Ağustos Zafer
Bayramında garnizonlarda
düzenlenen kutlama törenlerine bazı belediye başkanlarının alınmadığı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2503) (Başkanlığa geliş
tarihi : 14.9.2000) 194. -
Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Milletvekillerinin Hükümeti
denetleme faaliyetine ve gazetecilerin MİT ile ilişkilerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2504) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.9.2000) 195. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, 12 Eylül 1980
harekâtıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2505)
(Başkanlığa geliş tarihi : 15.9.2000) 196. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, kayısı
üreticilerinin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2506)
(Başkanlığa geliş tarihi : 18.9.2000) 197. - İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın, Nevşehir Kozaklı İlçesindeki SSK Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezinin açılmamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2507) (Başkanlığa geliş tarihi
: 18.9.2000) 198. - İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın, Kosova'daki tarihî Osmanlı eserlerine ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2508) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.9.2000) 199. - Sivas Milletvekili Abdüllatif
Şener'in, Sivas Kangal Termik
Santralinin çevreye verdiği zararlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2509) (Başkanlığa geliş tarihi :
18.9.2000) 200. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman'a bağlı bazı köylerin içme suyu sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2510) (Başkanlığa geliş tari-hi : 18.9.2000) 201. - Karabük Milletvekili Mustafa
Eren'in, Ankara Uğur Mumcu caddesinde
travestilerin çıkardığı olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2511) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.9.2000) 202. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Mardin-Nusaybin ilçesine yeni
bir lise açılıp açılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2512) (Başkanlığa geliş ta-rihi :
19.9.2000) 203. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Mardin'de köye dönüş projesiyle
ilgili yapılacak çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2513) (Başkanlığa geliş tarihi :
19.9.2000) 204. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Mardin-Dargeçit ilçesine
Ziraat Bankası şubesi açılıp açılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/2514) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.9.2000) 205. - Mardin Milletvekili Metin
Musaoğlu'nun, Mardin-Midyat ilçesinde küçük sanayi sitesi kurulup
kurulmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2515) (Başkanlığa geliş tarihi :
19.9.2000) 206. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Mardin-Ömerli ve
Mazıdağı ilçelerinde yapımı yarım kalan hastane inşaatlarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2516) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.9.2000) 207. - Mardin Milletvekili Metin
Musaoğlu'nun, Mardin-Ömerli çevre yolu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2517) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.9.2000) 208. - Mardin Milletvekili Metin
Musaoğlu'nun, Mardin-Ömerli ilçesinde
üzüm alım bürosu kurulup kurulmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kazım Yücelen) yazılı soru
önergesi (7/2518) (Başkanlığa geliş tarihi :
19.9.2000) 209. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, özelleştirilen bankalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2519) (Başkanlığa geliş tarihi :
19.9.2000) 210. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, Karadeniz'e zehirli kimyasal atık bırakan gemilere ilişkin Çevre
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2520) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.9.2000) 211. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ermenek-Balgusan Köyünün
sağlık evi ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2521)
(Başkanlığa geliş tarihi : 20.9.2000) 212. - Karaman
Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Ermenek-Gökçekent, Sarıvadi
ve Pınarönü köylerinin trafo ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2522) (Başkanlığa geliş tarihi :
20.9.2000) 213. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Ermenek-Balgusan Köyünün su sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa
Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2523) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.9.2000) 214. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin
sağlık sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2524)
(Başkanlığa geliş tarihi : 20.9.2000) 215. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman'a bağlı bazı köylerin kanalizasyon sorunlarına ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2525) (Başkanlığa geliş
tarihi : 20.9.2000) 216. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez-Karacaören Sulama Kooperatifi'nin yağmurlama sistemi ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2526) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.9.2000) 217. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin su
kanalı sorununa ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi(7/2527) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.9.2000) 218. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Ermenek Çavuş Köyündeki baraj inşaatına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2528)
(Başkanlığa geliş tarihi : 20.9.2000) 219. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize'de yaptığı konuşmanın polis tarafından kayda
geçirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2529) (Başkanlığa
geliş tarihi : 20.9.2000) 220. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman İli'ne bağlı bazı köylerin istimlak edilen arazilerinin
bedellerine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2530) (Başkanlığa geliş tarihi
: 21.9.2000) 221.-Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman İli'ne bağlı bazı köylerin elektrik hattı ve trafo ihtiyacına ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2531) (Başkanlığa
geliş tarihi : 21.9.2000) 222. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman İli'ne bağlı bazı köyleri
Ayrancı Barajı'na bağlayan isale
kanalının yetersizliğine ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2532) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.9.2000) 223. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman İli'ne bağlı bazı köyler
arasındaki orman ihtilaflarına ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2533) (Başkanlığa geliş tarihi :
21.9.2000) 224. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman İli'ne bağlı bazı köylerin
okul, lojman ve öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2534) (Başkanlığa geliş tarihi :
21.9.2000) 225. - Karaman Milletvekili Zeki
Ünal'ın, Karaman-Ayrancı-Berendi Köyü'nün ebe ve sağlık ocağı ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2535) (Başkanlığa geliş
tarihi : 21.9.2000) 226. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Ayrancı-Akpınar Köyü'nün köy sınırlarının belirlenmesi için bir çalışma
yapılıp yapılmadığına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2536) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.9.2000) 227. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Ayrancı-Çatköy'ün yayla yollarına
ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2537) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.9.2000) 228. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Ayrancı-Kayaönü ve Kırman köylerinin sulama sorunlarına ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2538) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.9.2000) 229. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ayrancı-Dokuzyol ve Berendi
köylerinin su deposu taleplerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz)
yazılı soru önergesi (7/2539) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.9.2000) 230. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman İli'ne bağlı bazı
köylerin su borularının yenilenmesi talebine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa
Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2540) (Başkanlığa geliş tarihi :
21.9.2000) 231. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman İli'ne bağlı bazı köy
yollarına ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2541) (Başkanlığa geliş tarihi
: 21.9.2000) 232. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Ayrancı-Dokuzyol Köyüne yapılan gölete ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2542) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.9.2000) 233. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman İli'ne bağlı bazı köylerin
sondaj kuyularına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2543) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.9.2000) 234.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Ayrancı-Dokuzyol Köyünde topraksız köylülere dağıtım yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2544) (Başkanlığa geliş tarihi
: 21.9.2000) 235.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'a bağlı bazı köylerin yollarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru
önergesi (7/2545) (Başkanlığa geliş tarihi :
21.9.2000) 236. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, deprem bölgesindeki ihtiyacı
karşılamak üzere ücretsiz bastırılan kitapların dağıtımına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2546) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.9.2000) 237. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, Ankara, İstanbul ve İzmir futbol
amatör küme-lerdeki takım sayısına ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/2547) (Başkanlığa
geliş tarihi : 21.9.2000) 238. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, Karadeniz'deki hidrojen sülfür gazı yataklarına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2548) (Başkanlığa geliş tarihi :
21.9.2000) 239. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ermenek-Yukarıçağlar Köyü
telefon santraline ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2549) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.9.2000) 240. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Ermenek-Kayaönü Köyündeki tarihi kalıntılara ilişkin Kültür Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2550) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.9.2000) 241. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez'e bağlı bazı köylerin içme suyu sorununa ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2551) (Başkanlığa geliş
tarihi : 22.9.2000) 242. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez-Kızılarağini ve Paşabağı köylerinin bazı sorunlarına ilişkin
Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2552) (Başkanlığa
geliş tarihi : 22.9.2000) 243. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Ayrancı-Kayaönü Köyünün elektrik trafosuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2553) (Başkanlığa geliş tarihi
: 22.9.2000) 244. -
Karaman Milletvekili Zeki
Ünal'ın, Karaman-Ayrancı-Pınarkaya köy
arazisinin istimlak çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2554) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.9.2000) 245. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez'e bağlı bazı köylerin içme suyu sorununa ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru
önergesi (7/2555) (Başkanlığa geliş tarihi :
22.9.2000) 246. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez-Kurucabel Köyünün pompajla sulama sorununa ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru
önergesi (7/2556) (Başkanlığa geliş tarihi :
22.9.2000) 247. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez-Akçaşehir Beldesinin sulama kuyusuna ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2557) (Başkanlığa geliş tarihi :
22.9.2000) 248. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Ayrancı-Küçükkoraş Köyünün sulama pompası talebine ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2558) (Başkanlığa geliş
tarihi : 22.9.2000) 249. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Ermenek-Yukarıçağlar arazi yoluna ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa
Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2559) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.9.2000) 250. - Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın, Turhal Şeker Fabrikasının
atıklarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/2560)
(Başkanlığa geliş tarihi : 22.9.2000) 251. - Amasya Milletvekili Ahmet
İyimaya'nın Turhal Şeker Fabrikası atıklarının Yeşilırmak'ı kirlettiği
iddiasına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/2561) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.9.2000) 252. - Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay'ın,
Ankara'nın köylerindeki içme suyu sorunlarına ve yatırım ödeneklerine ilişkin
Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2562) (Başkanlığa
geliş tarihi : 25.9.2000) 253. - Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay'ın, eğitimdeki sorunlara ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2563) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.9.2000) 254. - Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay'ın,
ekonomik sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2564)
(Başkanlığa geliş tarihi : 25.9.2000) 255. - Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay'ın,
Başbakanlık bursu formlarına ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/2565)
(Başkanlığa geliş tarihi : 25.9.2000) 256. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman Merkez'e bağlı bazı köylerin imam ve cami taleplerine ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/2566) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.9.2000) 257. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ayrancı-Dokuzyol ve
Kavuklar köylerinin sulama sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa
Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2567) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.9.2000) 258. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Kazımkarabekir-Karalgazi ve Kızılkuyu köylerinin içme suyu sorunlarına
ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2568)
(Başkanlığa geliş tarihi : 25.9.2000) 259. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Kazımkarabekir-Mecidiye, Mesudiye ve Kızılkaya köylerinin yol
sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi
(7/2569) (Başkanlığa geliş tarihi :
25.9.2000) 260. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Ayrancı-Höyükburun ve Dokuzyol
köylerinin beton kanal ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2570)
(Başkanlığa geliş tarihi : 25.9.2000) 261. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Kazımkarabekir-Mecidiye ve
Karalgazi köylerinin sulama sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi
(7/2571) (Başkanlığa geliş tarihi :
25.9.2000) 262. - Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay'ın,
işsizlik sorununa ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2572) (Başkanlığa geliş tarihi :
25.9.2000) 263. - Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay'ın,
bağış adı altında toplanan paralara ve görevine son verilen öğretmenlere
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2573) (Başkanlığa geliş
tarihi : 25.9.2000) 264. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Başyayla-Üzümlü, Bozyaka ve Büyükkarapınar köylerinin beton kanal
taleplerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi
(7/2574) (Başkanlığa geliş tarihi
: 25.9.2000) 265. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Sarıveliler'e bağlı bazı köylerin yol sorununa ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2575) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.9.2000) 266. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman- Sarıveliler -Civler ve Çukurbağ köylerinin okul sorununa ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2576) (Başkanlığa geliş ta-rihi :
25.9.2000) 267. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman- Sarıveliler-Civler ve Çevrekavak köylerinin sulama suyu sorununa
ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2577) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.9.2000) 268. - Balıkesir Milletvekili İsmail
Özgün'ün, pamuk üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2578) (Başkanlığa geliş tarihi :
25.9.2000) 269. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman- Sarıveliler-Koçaşlı Köyü içme suyu şebekesi projesine ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2579) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.9.2000) 270. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman- Sarıveliler'e bağlı bazı köylerin sulama suyu sorununa ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2580) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.9.2000) 271. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman- Sarıveliler-Esentepe, Adiller ve Boyalık köylerinin içme suyu sorununa
ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2581) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.9.2000) 272. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman- Sarıveliler-Çevrekavak Köyünün içinden geçen karayoluna ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2582) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.9.2000) 273. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Merkez'e bağlı bazı köylerin sağlık evi, lojman, araç ve personel
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2583)
(Başkanlığa geliş tarihi :
25.9.2000) 274. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Başyayla'ya bağlı bazı köylerin sulama suyu sorununa ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2584) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.9.2000) 275. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Ayrancı-Böğecik Köyünün telefon sorununa ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2585) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.9.2000) 276. - Amasya Milletvekili Ahmet
İyimaya'nın, Yeşilırmak'ın Taşova için tehlike oluşturduğu iddialarına ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2586) (Başkanlığa
geliş tarihi : 26.9.2000) 277. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
Selçuk Üniversitesi Rektörlüğünce öğrenci affının hukuka aykırı uygulandığı
iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2587)
(Başkanlığa geliş tarihi : 27.9.2000) 278. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Sarıveliler-Işıklı Köyünün
su deposu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru
önergesi (7/2588) (Başkanlığa geliş tarihi :
27.9.2000) 279. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Sarıveliler-Civandere Köyünün sulama sorununa ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2589) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.9.2000) 280. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Sarıveliler-Civandere Köyünün köprü talebine ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2590) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.9.2000) 281. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Sarıveliler-Civandere Köyünün futbol sahası inşaatına ilişkin Devlet
Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/2591) (Başkanlığa geliş tarihi
: 27.9.2000) 282. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman'a bağlı bazı köylerin orman köyü statüsünden çıkarılmasına ilişkin
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/2592) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.9.2000) 283. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Sarıveliler-Dumlugöze
Köyündeki yol çalışmasına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı
soru önergesi (7/2593) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.9.2000) 284. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Sarıveliler-Dumlugöze
Köyüne bağlı Cavıralan Mahallesinin
elektrik sorununa ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2594) (Başkanlığa geliş
tarihi : 27.9.2000) 285. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman'a bağlı bazı köylerin içme suyu sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2595) (Başkanlığa geliş ta-rihi : 27.9.2000) 286. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Başyayla-Üzümlü Köyünün yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa
Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/2596) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.9.2000) 287. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Sarıveliler-Dumlugöze Köyünün gıda ta-leplerine ilişkin Devlet
Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/2597) (Başkanlığa geliş
tarihi : 27.9.2000) 288. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Başyayla-Üzümlü ile Sarıveliler ve Çukurbağ köylerinin kanalizasyon
sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi
(7/2598) (Başkanlığa geliş tarihi :
27.9.2000) 289. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman-Başyayla-Üzümlü Köyünün imam ihti-yacına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/2599)
(Başkanlığa geliş tarihi : 27.9.2000) 290. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Sarıveliler-Çukurbağ ve
Koçaşlı köylerinin ebe ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2600) (Başkanlığa geliş ta-rihi :
27.9.2000) 291. - Kırıkkale Milletvekili Kemal
Albayrak'ın, öğrenci yurtları ve yüksek
öğretim kurumlarındaki öğrenci sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2601) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.9.2000) 292. - Kırıkkale Milletvekili Kemal
Albayrak'ın, Ankara İli, Gölbaşı İlçesi Tulumtaş Köyünde bulunan tarihî
mağaraya ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/2602) (Başkanlığa
geliş tarihi : 28.9.2000) 293. - Kırıkkale Milletvekili Kemal
Albayrak'ın, İçel- Gülnar ve Anamur ilçeleri arasında bulunan karayoluna
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2603)
(Başkanlığa geliş tarihi : 28.9.2000) 294. - Sivas Milletvekili Abdüllatif
Şener'in, Halkbank ve Ziraat Bankasının
görev zararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2604) (Başkanlığa
geliş tarihi : 28.9.2000) Açılma
Saati: 15.00 1 Ekim 2000
Pazar BAŞKAN:
Geçici Başkan Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP
ÜYELER : Geçici Kâtip Üye Hüseyin ÇELİK (Van),
Geçici Kâtip Üye Melda BAYER (Ankara) BAŞKAN - Hâkimiyetin kayıtsız şartsız
sahibi büyük milletimizin aziz temsilcileri, 21 inci Dönem Üçüncü Yasama
Yılının Birinci Birleşimini açıyor; hepinize, bu yasama yılı için, en iyi
dileklerimi ve saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar) II. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI 1. - TBMM
Geçici Başkanı Mehmet Vecdi Gönül’ün, 21 inci Dönem Üçüncü Yasama Yılının
hayırlı ve başarılı olmasını bildiren konuşması BAŞKAN - Bu açılış münasebetiyle,
çalışmalara başlarken, müsaadelerinizle, bazı duygularımı ifade etmek
istiyorum. Mucize kelimesinin bile anlatımda yetersiz
kaldığı millî mücadelenin mimarı ve eşsiz cumhuriyetimizin kurucusu,
milletimizin gözbebeği Büyük Millet Meclisimizin, bugün naçiz şahıslarımızla
temsil edilmesi sebebiyle ne kadar iftihar etsek azdır. Başta büyük komutan ve
devlet adamı Atatürk olmak üzere, bu abidevî kurumun banilerini şükranla ve
minnetle yâd ediyorum. Onların kuruluşta taşıdıkları iman ve hedefledikleri
idealler, Meclis çalışmalarımızın değişmez rehberi olmuştur ve olmaya devam
edecektir. Halkımızın temsilini en büyük bir onur
telakki eden milletvekillerimiz, bu asil millete kişisel olarak da layık
olabilmek için büyük gayret içerisindedirler. Milletvekillerimizin 498'i yüksek
tahsillidir. Bunlardan 170'i akademik unvana sahiptir. Yabancı dil bilgisi ise
pek çok batı ülkesinin ortalamasının üzerindedir. Müktesebatları incelendiğinde
de, hemen hepsinin, siyaset öncesi meslek kariyerlerinde kendilerini ispat
etmiş kimseler oldukları görülecektir. Atatürk'ün "en büyük eserim"
dediği Türkiye Büyük Millet Meclisi, ikiyüz seneye yaklaşan parlamento
geleneğimizde pek çok ülkeye örnek olacak büyük aşamalar kaydetmiştir; ancak,
yine de yapılacak çok şey vardır. Yüksek malumları olduğu üzere, devleti
oluşturan üç kuvvetten yasama organının iki temel işlevi esastır; yasa yapmak
ve yürütme erkini denetlemek. Yasama yılının açılışı münasebetiyle, yasa yapma
ve denetleme görevimizin çağdaşlaştırılması sadedinde iki hususu huzurlarınıza
sunmak istiyorum: Yaptığımız yasalar içerisinde, hiç
kuşkusuz, en önemlilerinden birisi genel ve katma bütçelerdir. Genel Kurulumuz,
bakanlık, kurum ve kuruluşlara her yıl yeniden tahsil ve harcama yetkisi
vermezse, bilindiği gibi, bu teşekküllerin tek bir kuruşa dahi tasarruf
etmeleri mümkün olmaz. Esasen, parlamentolar, başlangıçta, kısaca "bütçe
hakkı" dediğimiz hakimiyetin bu temel unsurunun zeminini oluşturmak için
kurulmuşlardır. Son zamanlarda Türkiye'de bütçe
niteliğindeki değişiklik, zaman darlığı, Bütçe Komisyonunun yasama ve denetleme
işlemlerinin yüzde 80'inin merkezileştiği bir organ haline gelmesi, bütçe
müzakerelerinde akademisyenlerin tabiriyle bütçe dışı her konunun görüşülmesi,
bütçe hakkının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bütçeye nüfuz edemeden
kullanılması gibi bir sonucu doğurabilmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi ihtisas
komisyonlarının bütçe hazırlığında devreye alınması, bir çözüm adımı olarak
düşünülebilir. Nasıl ki bir kuruluşla ilgili yasa teklif ve tasarısı ait olduğu
Meclis komisyonundan geçmeden Genel Kurula gelemiyorsa, o kuruluşun bütçe ve
kesinhesabı da aynı ilgili ihtisas komisyonunun görüşüne mutlaka sunulmalıdır
diye düşünüyorum. Elbette, bütçeyle ilgili nihaî düzenleme, sektörel ve
kurumlararası dengeler, peşinen, Bütçe Komisyonunca sağlanacaktır. Yasama
organının halkın parası üzerindeki hâkimiyetini artıracak bu uygulama bütün
Batı parlamentolarında görülmekle beraber, en bariz örnekler olarak İsveç ve
Amerika Birleşik Devletleri parlamentoları gösterilebilir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim
çalışmalarındaki eksiklik ise, bilgiye ulaşımla ilgilidir. Yürütme erkinin
denetlenmesi için, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bu erkin kendisinden
bilgi istenmektedir. Halbuki, anayasal olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına denetim yapmakla görevli bir Sayıştay kurumu vardır. Ancak, Türkiye Büyük
Millet Meclisi, kendi adına denetim yapan bu kurumu harekete geçirmek için
hiçbir inisiyatif kullanamamaktadır. Bunun sonucunda ve çağımızın kamu
yönetiminde tartışılmaz iki prensibi saydamlık -transparency anlamında-
hesabını verebilme (accountability) ilk şartı olan tarafsız bilgiye ulaşma
Türkiye Büyük Millet Meclisi için imkânsız hale gelmektedir. Nitekim, İngiliz
Sayıştayı (NAO) faaliyetlerinin yüzde 80'ini, Amerika Birleşik Devletleri
Sayıştayı (GAO) faaliyetlerinin yüzde 90'ını parlamentodan gelen inceleme
taleplerinin karşılanabilmesi için yapmaktadır. Sayın milletvekilleri, asla şüphe
etmiyorum ki, maziden atiye akıp giden zaman içerisinde, Atatürk'ün de ifade
ettiği gibi, milletimizin en yüksek ve feyizli hazinesi olan Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çatısı altında bulunma onurunu iktisap eden bizler,
iktidarıyla muhalefetiyle Büyük Türk Milletinin emrinde olma şerefinin idraki
içinde, bu yeni yasama yılında da insanüstü bir gayretle halkımızın hizmetinde
olacağız. Allah hepimizin yardımcısı olsun. Yeni yasama yılımızın hayırlı ve başarılı
olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar) Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır. Gündemimize göre, Sayın Cumhurbaşkanımız
yeni yasama yılının açılış konuşmasını yapacaklardır. Sayın Cumhurbaşkanımız, açılış konuşmasını
yapmak üzere şu anda Genel Kurul salonunu teşrif etmektedirler. (Alkışlar) (İstiklal Marşı) BAŞKAN - Hoş geldiniz Sayın
Cumhurbaşkanım. Buyurun efendim. III. -
SÖYLEVLER 1. -
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, 21 inci Dönem Üçüncü Yasama Yılının açış
konuşması CUMHURBAŞKANI AHMET NECDET SEZER - Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Sayın Başkanı, sayın milletvekilleri; sizleri içten
duygularla, en üstün başarı dileklerimle ve saygılarımla selamlıyorum. Türk Ulusal Kurtuluş Savaşının içinde
oluşan, ulusumuzun bağımsızlık hareketini yöneterek başarıya ulaştıran ve
ulusal iradeyi temsil eden Yüce Meclisimizde konuşmaktan büyük onur
duymaktayım. Bu Meclis, "egemenlik kayıtsız,
koşulsuz ulusundur" ilkesinin özgür seçimler yoluyla oluşturduğu,
demokratik rejimimizin temel kurumu, ulusal egemenliğin somutlaştığı ve temsil
edildiği yüce bir organdır. Her organ gibi Türkiye Büyük Millet
Meclisinin de demokrasinin temelini oluşturan "kuvvetler ayrılığı"
anlayışına uygun biçimde kendi yetki ve sorumluluklarını özenle yerine
getirmekte olması, anayasal düzenimizin bir güvencesidir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ve onun saygıdeğer üyelerinin güven ve desteğinin korunması,
saygınlığının yüceltilmesi konusunda en üst düzeyde duyarlılık gösterileceği
kuşkusuzdur. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugünkü konuşmamda, Türkiye'nin önündeki siyasal, toplumsal ve ekonomik
sorunların tümünün bir derlemesini yapmak ve bunların her birini tek tek ele
almak çabası içinde olmayacağım. Bunun yerine, başladığımız yeni binyılda
Türkiye'nin çağdaş uygarlık düzeyine erişme çabasında öncelik vermesi gerekecek
kimi konular hakkındaki görüş ve düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım. Bunlar,
aslında, sizlerin de yakından izlediğiniz ve bu yasama döneminde üzerinde
ayrıntılı biçimde duracağınız konulardır. Her şeyden önce, Türkiye Cumhuriyetinin
ülkesi ve ulusuyla bölünmez bütünlüğünün, Atatürk ilke ve devrimlerinin korunup
kollanmasında hepimize sorumluluk düşmektedir. Cumhuriyetimizin değiştirilemez
nitelikteki temel özellikleri, başta laiklik ilkesi olmak üzere bizlere yol
göstermeye devam etmekte olup, buna yönelebilecek hareketlere karşı
kararlılıkla savaşım vermemiz gerektiğini vurgulamakta yarar görüyorum. Koşulların her geçen gün farklı bir boyut
kazandığı yepyeni bir dünyada yaşıyoruz. Yakın geçmişte insanlık için bir düş
olmaktan öteye geçmeyeceği sanılan pek çok düşünce, günümüzde yaşama
geçirilmiştir. Bir yandan anlamsız savaşlar, terör
olayları, afetler, yoksulluk ve acılarla hatırlayacağımız 20 nci Yüzyıl, öbür
yandan bilim ve teknoloji alanında başdöndürücü gelişmelerin yaşandığı ve her
alanda yepyeni bir yapılanmanın başladığı bir çağ olmuştur. Bu kapsamda,
düşünce sistemleri de değişmiş; demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları
kavramları, ulusların geleceğe yönelişlerinde belirleyici rol oynayan evrensel
değerler olarak önem kazanmıştır. Bu kavramlara, gerek özde gerek uygulamada
verilen değer, bugün, artık, uygar olabilmenin tek ölçütüdür. Hukuk devleti kavramı, çağdaş
demokrasilerin belirleyici özelliğidir. Yaşadığımız dünyada, yine çağdaş
uygarlık düzeyine ulaşabilmek, ancak hukuk devleti ilkesinin evrensel ölçülere
uygun olarak gerçekleştirilmesi, geliştirilmesi ve korunmasıyla olanaklıdır.
Bugün, özgürlükçü demokrasilerdeki temel anlayış, devletin birey için var
olduğudur. Bu anlayış, bireyin toplumsal yaşamın her alanında öne alınmasını ve
önde tutulmasını gerektirmektedir. Kuşkusuz, böyle bir sonuca varılması,
yalnızca sözünün edilmesiyle değil, hukuksal ve yönetsel düzenlemelerin bu
amaca yönelik olarak gözden geçirilmesiyle olanaklıdır. Buna ek olarak, eğitim
sistemimizin de bu temele oturtulması, diğer bir değişle bu anlayışın bir yaşam
biçimine dönüştürülmesi gereklidir. Sonuçta, hukuk devleti, bireylerin hak ve
özgürlüklerinin güvence altına alındığı, yönetenlerin her türlü eylem ve
işleminin yargı denetimine bağlı olduğu, böylelikle bireylere hukuk
güvenliğinin sağlandığı devlettir. Bundan da anlaşılacağı gibi, demokrasi ile
hukuk devleti, biri olmadan diğeri düşünülemeyecek iki temel kavramdır. Türkiye'nin kimi sorunlarının temelinde
kurallara uymamak ve kurumsallaşamamak yatmaktadır. Kuralların yönetilenler
için olduğu, yönetenlerin kurallara uymama özgürlüğünün bulunduğu anlayışı
birçok sorunun kaynağıdır. Sonuçta, demokratik yaşam, kurallara uymama
özgürlüğü kazanma yarışına dönüşmektedir. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)
Yolsuzluklardan kayırmacılığa, trafik sorunundan organize suç olgusuna birçok
aksaklığın arkasındaki temel nedenlerden biri budur. O nedenle, yönetim
sorumluluğu üstlenenlerin öncelikle kurallara uyma ve uyulmasını gözetme
konusundaki duyarlılığı büyük önem taşımaktadır. Toplumsal ve siyasal yaşamda
demokrasi anlayışının ve geleneğinin gelişmesi ölçüsünde bu sorunların
üstesinden gelinmesinin yolu açılmaktadır. Hukuk devleti kavramının işlerliği
yönünden devletin hukuka bağlılığı ile yasama ve yürütme erklerinin bağımsız
yargı tarafından denetimi önemli ve zorunlu ilkelerdir. Bu anlamda, yargının bağımsızlığını
pekiştirecek ve zaman kaybının bireyler yönünden yol açtığı zararları ortadan
kaldıracak biçimde adalet düzeneklerinin hızlı işlemesini sağlayacak bir yargı
reformunun üzerinde durulması gerektiği inancındayım. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Ulu Önder Atatürk'ün çağdaş uygarlık düzeyine
erişmemiz yönündeki yönergesiyle uyumlu olacak biçimde, Anayasamızda, Türk
Ulusunun gereksinmelerine yanıt oluşturacak iyileştirmelerin yapılması ve
evrensel ölçütlerin hukuk sistemimize kazandırılması zamanı gelmiştir.
Gerçekleştirilecek anayasal değişiklikler, Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam
üyelik sürecinde uyması gereken kıstasların karşılanması gereğiyle de
örtüşmektedir. Bu değişiklikleri Avrupa Birliği istediği için değil; fakat,
halkımızın hak ettiği düzenlemeler olduğu için gerçekleştirmemiz gerekmektedir.
(FP ve DYP sıralarından alkışlar) Türkiye'nin çağdaş, demokratik uluslar
topluluğu içindeki saygınlığını artırmak yönünde Anayasamızın gözden geçirilip,
özgürlükçü, katılımcı, güvenceli, devlet organları arasında görev ve yetkileri
dengeleyen, hukuk devleti ilkesini üstün kılacak bir anayasa oluşturulmasına
gereksinme bulunmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Uyum Komisyonu
çalışmalarının yeni yasama yılında olgunlaştırılıp sonuçlandırılması için, siz
değerli milletvekillerine tarihî bir sorumluluk düşmektedir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu tarihî sınavdan başarıyla çıkacağına ilişkin güçlü inancımı bu
fırsattan yararlanarak vurgulamaktan ayrı bir mutluluk duymaktayım. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye, insan hakları alanında evrensel normlara uyum sağlamak için, Anayasa
ve yasalarında gerekli değişiklikleri yapmak zorundadır. Uygarlık düzeyinin bir
göstergesi olarak kabul edilen ve uluslararası alanda büyük gelişme gösteren
insan hakları hukuku verileri hukukumuza yansıtılmalı, uluslararası sözleşmeler
karşısında Anayasa ve yasa kuralları gözden geçirilerek, sözleşmelerde
öngörülen evrensel standartlar hukukumuza kazandırılmalıdır. Anayasaya göre, Cumhurbaşkanı, yalnız
"yürütme organı" içinde değil, yargı yönünden de üstün bir konuma ve
önemli yetkilere sahip bulunmaktadır. Yasaların iptali isteminde
bulunabileceğinden, Anayasaya uygunluğun yargısal denetiminde de önemli bir
yetkiye sahiptir. Kimi yüksek mahkeme üyelerini ve özellikle
Anayasa Mahkemesi üyelerini, devletin ve bu bağlamda yürütme organının da başı
olan Cumhurbaşkanının seçmesi, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü
ilkesiyle bağdaşmamaktadır. "Hukuk devleti" ya da
"hukuka bağlı devlet", yönetenlerin de yönetilenler gibi hukukla
bağlı kılınmasını öngörür. Devletin üstün otoritesinin hukuka bağlılığının
sağlanmasının ilk koşulu, yargı denetiminin devletin tüm organlarını
kapsamasıdır. Anayasanın 105 inci maddesinde,
Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine yargı
mercilerine başvurulamayacağı; 125 inci maddesinde, Cumhurbaşkanının tek başına
yapacağı işlemlerin yargı denetiminin dışında tutulacağı; 159 ncu maddesinde,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararlarına karşı yargı mercilerine
başvurulamayacağı; 129 uncu maddesinde, uyarma ve kınama cezalarının yargı
denetimi dışında bırakılacağı belirtilmiştir. Kişilerin hukuksal durumlarını
etkileyebilecek olan Cumhurbaşkanının devletin başı sıfatıyla değil, yönetimin
başı sıfatıyla tek başına yapacağı işlemler ve diğer konulardaki sınırlamalar
hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Yasama ve yürütme organlarının işlemlerin
hukuka uygunluğunu denetlemekle görevli yargıçların güvenceli ve yargının
bağımsız olması, hukuk devletinin en önemli gereklerindendir. Anayasanın 140 ncı maddesinde
"Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre
görev ifa ederler" denilmesine karşın, adlî ve idarî yargıda görev yapan
yargıçlar ve savcılar, Adalet Bakanının başkanlık yaptığı, müsteşarın doğal üyesi
olduğu ve diğer üyelerin Cumhurbaşkanı tarafından seçildiği, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun gözetim ve denetimi altındadırlar. Adalet Bakanı,
yargıç ve savcıları gerekli gördüğü yerlerde, geçici olarak görevlendirebilir.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun atama, yükselme, yer değiştirme, disiplin
ve her türlü özlük işleri hakkında aldığı kararlara karşı yargı yerlerine
başvurulamaz. Ayrıca, Yargıtay, Danıştay ve Uyuşmazlık Mahkemesi üyelerini
seçmekle görevli Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun oluşum ve çalışma
biçiminden doğan pek çok sakıncalar yargıç bağımsızlığı ve dolayısıyla hukuk
devleti ilkesini zedelemektedir. Hukuk devletinin, hukukun üstünlüğü
ilkesinin gerçekleşmesini zorlaştıran, Anayasa yargısına ilişkin kimi sorunlar
bugüne kadar hâlâ aşılamamış bulunmaktadır. Anayasanın geçici 15 inci maddesinin son
fıkrası, bunlardan en önemlisini oluşturmaktadır. Fıkraya göre, Millî Güvenlik
Konseyi dönemi içerisinde çıkarılan yasalar ile kanun hükmünde kararnamelerin
Anayasaya aykırılığı savlanamaz. Böylece, 12 Eylül 1980 ile 7 Aralık 1983
tarihleri arasında çıkarılan yasaların ve kanun hükmünde kararnamelerin
Anayasaya uygunluk denetimi yapılamamaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisince
Anayasa değişiklikleri yapılırken geçici 15 inci maddenin son fıkrasının
yürürlükten kaldırılmasına da olanak bulunamamıştır. Anayasa Mahkemesince denetlenemeyen
normların ikincisi, olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleridir. Anayasanın
148 inci maddesine göre "olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş
hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından
anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz." Anayasanın 121 ve 122 nci maddelerinde de,
olağanüstü hal ve sıkıyönetim süresince, Cumhurbaşkanının başkanlığında
toplanan Bakanlar Kurulunun, bu durumların gerekli kıldığı konularda kanun
hükmünde kararnameler çıkarabileceği öngörülmektedir. Böylece, bu rejimlerde,
temel haklara ve özgürlüklere ilişkin getirilebilecek sınırlama ve yasaklamalar
yargı denetimine bağlı olmamaktadır. Oysa, anayasal bir rejim olan olağanüstü
yönetim usullerinde de hukukun üstünlüğü ilkesi geçerli olmak zorundadır.
Nitekim, Anayasanın 15 inci maddesinde, savaş, seferberlik ve sıkıyönetim veya
olağanüstü hallerde temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının durumun
gerektirdiği ölçüde durdurulabileceğinin öngörülmesine karşın, olağanüstü hal
kanun hükmünde kararname kurallarının 15 inci maddeye göre yargısal denetimini
yapma olanağı bulunmamaktadır. Çağdaş demokratik uluslar topluluğuna
katılabilmemiz için Anayasanın gözden geçirilip, özgürlükçü, çoğulcu,
katılımcı, güvenceli, devlet organları arasında görev ve yetkileri dengeleyen,
"hukuk devleti" ilkesini sözde bırakmayıp yaşama geçiren bir anayasa
oluşturulması gerekir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
devlet organlarının hukuka bağlanması ve hukukla sınırlanması, erkler ayrılığı
ilkesiyle gerçekleşir; devlet organlarının üstün kurallara bağlılığı sağlandığı
ölçüde de hukuk devleti gelişir. Hukuk devletinde, yasama organı da dahil olmak
üzere, devletin tüm organlarının üstünde hukukun mutlak egemenliği vardır. Yasa
koyucunun, işlemlerinde, kendini her zaman Anayasa ve hukukun üstün
kurallarıyla bağlı tutması gerekir. Anayasanın 6 ncı maddesinde, egemenliğin
kayıtsız koşulsuz ulusun olduğu, Türk Ulusunun, egemenliğini, Anayasanın
koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanacağı, hiçbir kimse ya da
organın kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağı
belirtilmiş; yasama, yürütme, yargı organlarının görev ve yetkilerine de 7 nci,
8 inci ve 9 uncu maddelerinde yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre, Anayasada,
başlangıç bölümünde de vurgulandığı gibi, güçler ayrılığı ilkesi
benimsenmiştir. Güçler ayrılığı ilkesine göre, yasama, yürütme ve yargı
organları kendi alanlarında ulusa ilişkin egemenliği kullanırlar, birbirlerinin
görev ve yetki alanlarına karışmazlar. Anayasanın 7 nci maddesinde, yasama
yetkisinin, Türk Ulusu adına Türkiye Büyük Millet Meclisince kullanılacağı, bu
yetkinin devredilemeyeceği; 8 inci maddesinde, yürütme yetki ve görevinin,
Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından Anayasaya ve yasalara uygun olarak
kullanılacağı ve yerine getirileceği belirtilerek bu iki organın görev ve yetki
alanları ayrılmıştır. Anayasanın 87 nci maddesinde, yasa koymak,
değiştirmek ve kaldırmak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri
arasında sayılmıştır. Parlamenter demokratik rejimin temeli olan yasama
organları, iktidar ve muhalefetiyle tüm ulusun temsilcilerinden oluşan
organlardır. Yasal düzenleme gereksiniminin yasama organınca karşılanması,
temel anayasa kuralıdır. Devletin amacı ve varlık nedeniyle bağdaşmayan ve
belirli zamanlar için oluşan geçici çoğunluğa dayanılarak çıkarılan yasalar,
kamu vicdanında olumsuz etkiler yaratır. Anayasanın 87 nci ve 91 inci maddelerinde,
Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
verilebileceği, yetki yasasının, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin
amacını, kapsamını, ilkelerini ve süresini göstereceği belirtilmiştir. Yasama yetkisi aslî bir yetki olup,
Türkiye Büyük Millet Meclisine ilişkindir. Bakanlar Kuruluna verilecek kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi ise, kendine özgü, ayrık, konu, amaç ve
kapsam yönünden sınırlı ve türevsel bir yetkidir. Bu yetki verilirken,
Anayasada öngörülen öğelerin belli içeriğe kavuşturularak somutlaştırılması,
konunun belirginleştirilmesi ve verilen yetkinin açıkça sınırlandırılarak
çerçevenin çizilmesi gerekmektedir. Ayrıca, kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisinin, önemli konular, ivedi ve zorunlu durumlar için verilmesi koşuldur. Kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisinin ivedi ve zorunlu olmayan durumlar için verilmesi, hemen her konuda
düzenleme yetkisi tanınarak uygulamaya yaygınlık ve süreklilik kazandırılması
yasama yetkisinin devri anlamına gelir ve Anayasayla bağdaşmaz. (FP ve DYP
sıralarından alkışlar) Bu durum, yasama ve yürütme erkleri
arasındaki dengenin bozulmasına, yürütme organın yasamaya karşı üstün konuma
gelmesine, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi ayrık ve türevsel bir yetki
iken, bu yetkinin aslî yetkiye dönüşmesine neden olur. Ayrıca, Anayasanın 91 inci maddesinde
"sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci
kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve
ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasî haklar ve ödevler kanun
hükmünde kararnamelerle düzenlenemez" ve 163 üncü maddesinde
"Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma
yetkisi verilemez" denilerek, kanun hükmünde kararnameyle düzenlenemeyecek
konular belirtilip bir yasak alan yaratılmıştır. Yasak alana giren konuların
yalnızca yasayla düzenlenmesi olanaklıdır. Bütün bunlar, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin "yasama yetkisinin devredilmezliği" ilkesine özenle sahip
çıkması gerektiğini göstermektedir. Anayasanın 11 inci maddesinde, Anayasa
hükümlerinin devletin tüm organlarını bağlayan üstün kurallar olduğu
belirtilirken ve 104 üncü maddesinde, Cumhurbaşkanının Anayasanın uygulanmasını
gözetmesi ve Anayasanın ilgili maddelerine uyarak görev yapması ve yetki
kullanması öngörülürken, amaçlanan, hukuk devleti ilkesine geçerlilik
kazandırılmasıdır. Cumhurbaşkanının, daha önceki cumhurbaşkanları döneminde
olduğu gibi, kanun hükmünde kararnameleri Anayasaya ve hukuka uygunluk yönünden
değerlendirirken amacı, yürütmenin organlarından biri olan Bakanlar Kurulunu ya
da devlet işleyişini engellemek değil, tam tersine, yardımcı olup, Anayasaya ve
hukuk devleti ilkesine uygunluğu sağlamaktır. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
anayasa değişikliği bağlamında zaman zaman gündeme gelen bir konu da ölüm
cezasının kaldırılmasıdır. Bu konuda bir anayasa değişikliğine gereksinim
bulunmamaktadır. Aynı sonucun, Türk Ceza Yasasının ölüm cezası gerektiren
suçların, ölüm cezası dışında, örneğin, ağırlaştırılmış ömür boyu hapis ile
cezalandırılmasını sağlayacak bir gözden geçirmeye bağlı tutulmasıyla elde
edilebileceğini belirtmek isterim. Böylelikle, uzun yıllardır uygulanmayan ölüm
cezası yasal olarak yürürlükten kaldırılmış olacaktır. Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin değerli
üyeleri; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ülkesi ve ulusuyla bölünmez
bütünlüğüne, üniter özelliğine, anayasal, demokratik, parlamenter düzenine kasteden
ve 1984'ten bu yana toplumsal ve ekonomik yaşamımız yönünden önemli bir tehdit
oluşturan bölücü terör hareketine karşı devletin verdiği savaşım, öncelikli bir
konu olma özelliğini korumuştur. Bu süre içerisinde terörün yol açtığı zararın
boyutları, ne yazık ki çok büyük olmuştur. 15 Ağustos 1984'ten bugüne kadar
Türkiye genelinde meydana gelen 36 320 olayda, güvenlik güçlerimiz 5 851 şehit
ve 11 917 yaralı vermiştir. Sivil halkın uğradığı saldırılar sonucu 5 435 vatandaşımız
yaşamını yitirmiş, 6 141 vatandaşımız da yaralanmıştır. Teröristlerden 25
587'si operasyonlarda ölmüş, 850'si yaralanmış, 9 217'si de yakalanmıştır. 2
476 terörist ise teslim olmuştur. Gelinen noktada, terörün şiddet boyutu, ezici
bir güç kullanımı ile baskı ve denetim altına alınmıştır. Devletin resmî dili, bayrağı, sınırları,
egemenlik hakları her türlü tartışmanın üstünde olup, bunların korunması
devletin meşru hak ve görevidir. Hiçbir devletin kendi anayasal düzeninin
yıkılmasına ve ülkenin bölünmesine hoşgörüyle yaklaşmasına olanak yoktur. Amacı ne olursa olsun terörizmin hiçbir
türünün haklı görülmesi düşünülemez. Günümüzün ciddî tehditlerinden biri olan
terörizmin ve terör eylemlerine katılanların ve bunu destekleyenlerin
uluslararası toplum tarafından en güçlü biçimde kınanmaları gerekir. Bu tehlike
karşısında uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi, terör eylemlerine parasal
desteğin önlenmesi ve teröristlerin adalet önüne çıkarılmasını öngören
uluslararası sözleşme ve kararların tam olarak uygulanması gerekmektedir. Tüm
ülkeleri bu yönde özendirmeye ve onların terör örgütlerinin ve bağlantılı kimi
paravan kuruluşların etkinliklerine engel olmaları yönünde çaba harcamaktayız. Bölücü terör örgütünün 1999 yılında
aldığı, kimi unsurlarıyla yurt dışına çekilme kararına ve eylemlerin terörle
savaşımda sağlanan başarılar sonucu azalmasına karşın, bu tehdit karşısında
uyanık olmamız gerekliliği ortadan kalkmış değildir. Ülke huzuru, güvenliği ve
iç barış yönünden, terör eylemlerinin Türkiye'nin gündeminden tamamen düşmesi
zorunludur. Diğer ülkelere düşen sorumluluk da, teröre destek sonucunu
doğuracak, sağduyudan uzak yaklaşımlara yönelmemeleridir. Teröre şu veya bu
biçimde verilen destek ve teröristlere gösterilen hoşgörünün sonunda ters
tepeceği ve bu ülkelerin kendi çıkarlarına zarar vereceği bilinmelidir. Bunun
geçmiş dönemlerden örnekleri az değildir. Terörle savaşımda son derece başarılı
operasyonlar sürdüren Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve diğer tüm güvenlik
güçlerinin büyük bir özveri ve sorumluluk duygusuyla görevlerini yerine getiren
mensuplarına, ilgili kamu yöneticilerine ve bu tehlike karşısında sergilediği
birlik, beraberlik ve dayanışma için ulusumuza takdir duygularımı dile
getirmeyi bir görev bilirim.Bu vesileyle aziz şehitlerimizi rahmet, kahraman
gazilerimizi minnetle anıyorum. Şehit ve gazilerimizin yakınlarına sabır ve güç
diliyorum. Yüce Meclisimize de, bu ülkenin kahraman askerlerine ve güvenlik
güçlerine terörle mücadelede her zaman sağladığı destekten dolayı
teşekkürlerimi sunuyorum. Terörün etkileri, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgelerimizde, eskiden beri diğer bölgelerle var olan gelişmişlik
farklılıklarına ek olarak, yoğun bir yıkıma yol açmış ve bu bölgemizdeki
ekonomik ve toplumsal geri kalmışlık bir ölçüde teröre altyapı oluşturan önemli
bir etken olmuştur. Bugün terörle savaşımda sağlanan başarı, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgelerimizin yurdun diğer bölgeleriyle her alanda bütünleşmesinin
sağlanması amacıyla gerçekçi ve uygulanabilir yeniden imar ve onarım
önlemlerinin harekete geçirilmesi için elverişli bir ortam yaratmış
bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kamu yönetimi, ekonomi, sağlık,
eğitim, kültür ve toplumla ilişkiler alanlarında bir dizi önlem içeren bir
eylem planını bölgede uygulamaya koymuştur. Bunun yanı sıra, Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı da bölgenin kalkındırılması için önemli hükümler
içermektedir. Söz konusu önlemlerin, yeterli kaynak sağlanarak ivedilikle ve
başarılı bir biçimde uygulanmasını Türkiye Cumhuriyetinin geleceği yönünden
yaşamsal önemde görmekteyim. Devlete karşı terör yoluyla bir sonuç
alınamayacağının terör örgütünün kendisi tarafından da geç de olsa anlaşıldığı
günümüzde, geçmişin karamsarlığının yerini özgüvene ve geleceğe umutla
bakabilen bir ortama bırakmış olması ulusça memnunlukla karşıladığımız olumlu
bir gelişmedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
devletin siyasal, toplumsal, hukuksal ve ekonomik düzenini değiştirerek, dinî
esasları temel alan teokratik bir düzen kurulmasını amaçlayan irtica, devlete
sızma özelliği ve silahlı eylem yeteneğiyle ulaştığı yüksek tehdit düzeyiyle
toplumumuzda haklı kaygılar uyandırmaktadır. Anayasada belirtilen demokratik,
laik sosyal yapımızı yıkmayı amaçlayan her tehdidi olduğu gibi, irtica
tehdidini de önlemek devletin ana görevleri arasındadır. Türkiye Cumhuriyetinin
değiştirilemez temel niteliklerinden olan laiklik ilkesinin yol gösterici
olacağı Anayasamızda belirtilmiştir. Yine Anayasamızda, kimsenin, devletin
sosyal, ekonomik, siyasal ya da hukuksal temel düzenini kısmen de olsa, din
kurallarına dayandırma ya da siyasî ya da kişisel çıkar ya da nüfuz sağlama
amacıyla her ne biçimde olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince
kutsal sayılan şeyleri istismar edemeyeceği ve kötüye kullanamayacağı
öngörülmektedir. Demokrasilerin kendini koruma hakkı
tartışma götürmez bir olgudur. Demokratik toplum düzeninin bireye sağladığı
haklar yanında, yüklediği görev ve sorumlulular da bulunduğu unutulmamalıdır.
Türkiye'de karşı karşıya bulunulan dış destekli irtica faaliyetlerine karşı,
Anayasa ve demokratik hukuk düzeni çerçevesinde, devletin tüm kurum ve
kuruluşları ile sivil toplum kuruluşları tarafından anayasal düzenimizin
temelini oluşturan laikliğin korunması ve bu bağlamda dinin siyasal amaçlarla
kullanılmasının önlenmesi ve ulusal eğitimin bu tür hareketlerin etkisinden
kurtarılması amacıyla toptan savaşım verilmektedir. Bu savaşımda, toplumun
aydınlatılması özel bir önem taşımaktadır. İrticaya karşı bu savaşım, temel
dayanağını ve gücünü Atatürk ilke ve devrimlerinden, Anayasa ve yasalardan ve
ulusumuzun çağdaş değerler ve uygarlık yönünde gelişme azim ve kararlılığından
almaktadır. Bu kararlılık karşısında, karanlık düşüncelerin esin kaynağı
olduğunda kuşku bulunmayan boşa çabaların başarısızlığa mahkûm olması
kaçınılmazdır. Bu savaşımın, halkın dinî inançlarına karşı çıkmak gibi
gösterilmesi de başlıbaşına bir din sömürüsüdür. Demokratik laik düzenin, inanç
sahibi insanlarımızın birey olarak dinî yükümlülüklerini yerine getirmelerine
engel oluşturmadığını, yeri gelmişken vurgulamak isterim. İrtica ile savaşımda başarılı olunmasında,
tehdidin boyutları hakkında sağlıklı tanıya ve tehdidin ortadan kaldırılmasına
ilişkin anlayış birliğine varılmasına gereksinme duyulmaktadır. Yüce
Meclisimizin ve temsil ettiği halkımızın bu konudaki duyarlılığı ve yasa
uygulayıcılarının görev bilinci ve sorumluluğu bu savaşımın güvencesidir.
İrtica ile savaşımda gereksinme duyulan ve Yüce Meclisimize sunulan tasarıların
ivedilikle yasalaşması ve etkin biçimde uygulamaya konulması, bu konuda
başarıya ulaşmamızı sağlayacaktır. Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yıkıcı, bölücü ve irtica yönelimli
eylemler bağlamında önemli bir konuya değinmekte yarar görüyorum. Şu anda
Türkiye genelinde yayın yapan 1 196 radyo kanalından 261'inin ve 359 televizyon
kanalından 66'sının, yayın ilkelerine aykırı olarak ideolojik amaçlı yayın
yaptığı belirlenmiştir. Bunun altında, yıkıcı ve bölücü öğelerin, kitleyle
iletişimde özel radyo ve televizyon yayınlarının oynadığı önemli rolden
yararlanma amacı yatmaktadır. Bu durum, ülkemizde özgür yayın hakkının kötüye
kullanılmasına üzücü bir örnek oluşturmaktadır. Yıkıcı, bölücü ve irticaî
yayınlara karşı zaman yitirilmeden gerekli adımların atılabileceğini umuyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ulusal ve uluslararası düzeyde örgüt oluşturarak, yasalara aykırı biçimde
haksız çıkar ve yüksek kazanç sağlamayı amaçlayan örgütlü suçlar, birçok ülkede
olduğu gibi toplumumuzda da savaşım vermemiz gereken bir sorun olmaya devam
etmektedir. Kamuoyunda haklı olarak kaygılara yol açan ve toplumsal istikrarı
tehdit eden örgütlü suçlara karşı her türlü yasal olanaktan yararlanılarak
sürdürülen savaşım, önemli bir konu olma özelliğini korumaktadır. Örgütlü suçlara karşı yönetsel ve yasal
önlemleri içeren bir eylem planı çerçevesinde sürdürülen savaşımda son yıllarda
başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Küreselleşen dünyanın ortak sorunlarından
biri olan yolsuzluk, ortaya çıktığından bu yana kamu kesimini ilgilendiren bir
olgu olarak ele alınmakta, toplumsal düzeni ve kamu kaynaklarını aşırı derecede
yıpratan bir toplumsal hastalık olarak kabul edilmektedir. Her ülkenin içinde
bulunduğu koşullara göre farklılık gösteren yolsuzluk olayı, ülkemizde,
üzerinde özenle durulması gereken bir boyut kazanmıştır. Günümüzün küreselleşen dünyasında
ülkelerdeki yolsuzlukların uluslararası bağlantıları olabilmekte ve ortaya
çıkan olumsuzluklar gelişmiş-azgelişmiş ayırımı yapmaksızın tüm ülkeleri
etkilemektedir. Yolsuzluklar, yalnızca günümüz
toplumlarına özgü olaylar değildir. Yolsuzluğun, devlet örgütünün ortaya
çıkışından beri var olduğu ileri sürülmektedir. Hemen her toplumda değişik
biçimlerde kendini gösteren bu toplumsal olayın yapısal, etik, bürokratik ve
ekonomik nedenleri vardır. Türkiye'de yolsuzluğun sosyoekonomik
nedenleri; hızlı nüfus artışı, çarpık kentleşme, eğitim eksikliği, çalışanlar
arasındaki ücret uçurumu ve yetersizliği, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve
bütün bunların neden olduğu toplumdaki etiksel çöküntü biçiminde sıralanabilir.
Toplumun etik ve hukuksal kurallarını
ihlal eden yolsuzluk yanında, dar bir çevreye büyük çıkar sağlanmasına olanak
veren, kamu kaynaklarını belirli çevrelerin çıkarına dönüştüren, kıt
kaynakların kamu yararına eşitlik ve adalet ilkelerine uygun, akılcı kullanımına
engel olan tüm siyasal ve yönetsel yozlaşmaları da yolsuzluk kapsamında ele
alıp değerlendirmek zorunlu duruma gelmiştir. Bireysel etik düşüklükleri ile
sosyoekonomik koşullardan kaynaklanan rüşvet olgusunun, yolsuzluk olaylarında
hep ilk sırayı işgal etmesi, çoğu kez, sorunu büyük boyutlarıyla görmeye engel
oluşturmaktadır. Kuşkusuz, rüşvetle savaşım büyük önem taşımaktadır. Ancak, bu
savaşım, bizi rüşvet olaylarının çok üzerinde büyük kaynakların yitirilmesine
neden olan siyasal, yönetsel ve ekonomik yolsuzluklarla savaşım amacından
uzaklaştırmamalıdır. Yolsuzluğun olumsuz etkileri, önce
demokrasinin temelini oluşturan hukuk devleti ilkesi alanında görülür; hukuka
bağlılık ve güven yok olur. Bunun yanı sıra, yolsuzluk, yasal
otoriteye karşı duyulan saygıya büyük zarar verir; siyasal otorite ile halk
arasında yabancılaşma başlar. Ekonomik yolsuzluğun en belirgin örneğini
oluşturan kayıtdışı ekonomi ve genel anlamda vergi kaçırma olgusunun boyutları
çok yüksek düzeylere ulaşır. Yolsuzluk ortamında büyük kaynakların
yitirilmesi söz konusudur. Kamuda çalışanların ücret rejimi de
yolsuzluğun bir başka nedenidir. "Eşit işe eşit ücret" ilkesiyle
düzenlenen personel rejimi, aradan geçen otuz yılı aşkın zaman içinde bozulmuş,
bürokratik kademeler ve sınıflar arasında uçurumlar oluşmuştur. Bunun yanında
bir hususu önemle vurgulamak gerekir ki, ücret, çalışmanın ölçüsü olmamalıdır.
Kamu hizmeti kutsal bir görevdir; bu hizmette yer alan tüm görevliler, en alt
kademesinden en üstte bulunanlara kadar, eğer görevlerini en iyi biçimde yerine
getirirlerse, bu bilince ulaşırlarsa, bundan ülkemiz ve halkımız kazançlı
çıkar; bu işin onuru da, görevlerini hakkıyla yapmanın vicdan rahatlığını
taşıyan kamu görevlilerinin olur. Yolsuzluk, toplum yaşamının, demokratik
rejimin ve birey etiğinin büyük aşınmaya uğramasına, bunların sonucunda da
sosyal çöküntüye neden olur. Yolsuzlukların önlenmesinde, devletin,
gereklilik, verimlilik, tutarlılık ve etkinlik ilkelerine göre
yapılandırılması, kamu personel rejiminin iyileştirilmesi, kamu hizmetinin
aksatılmadan yürütülüp bu hizmetlere hız kazandırılması, kamu yönetiminin nitelikli
hizmet sunacak biçimde saydamlaştırılması, yönetim üzerindeki siyasal
baskıların azaltılması önemli rol oynayacaktır. Yolsuzlukların önlenmesinde denetim,
kuşkusuz önemli bir etmendir. Tüm kamu birimleri ile işlemlerinin geleneksel
düzenlilik denetimi yanında içdenetim ve verimlilik denetimleri ile uygulama ve
karar alma süreçlerinde denetlenmesi olanaklarının artırılması, yolsuzlukların
en alt düzeye indirilmesinde yardımcı olacaktır. Ayrıca, kamu ihaleleri,
dışticaret, kamu borçlanmaları, bankacılık, sermaye piyasaları, yatırım
teşvikleri, özelleştirme gibi yüksek yolsuzluk riski taşıyan alanlarda
saydamlığın sağlanması, yolsuzlukların ortadan kaldırılmasında etkin olacaktır.
Yolsuzluğu önlemenin bir yolu da, yönetsel
işlem, düzenleme ve kararların yasalara uygunluğunun sağlanmasıdır; ancak,
yasalara uygunluğun her zaman tek başına yolsuzluğu önlemeye yetmediği de bir
gerçektir. Uygulayıcıların niyetleri, bu yönden, en az yasaya uygunluk kadar
önemli bir etkendir. Yolsuzlukla savaşımda alınması gereken
önlemler, hazine birliği ilkesinin benimsendiği, bütçenin samimiyet ve denklik
ilkelerine uygun hazırlanabildiği, ekonomik ve sosyal gelişmeleri olumlu
etkileyecek bir gelir-gider yapısına kavuşturulabildiği ve özellikle bütçe,
fon, dönersermaye ve vakıf dağınıklığının giderilebildiği ölçüde başarılı
olacaktır. Yolsuzlukları önlemek için saydam bir
devlet yapısı oluşturulmalıdır. Bu amaçla, halkın bilgi alma, bilgiye ulaşma ve
bilgilendirme hakkı güvence altına alınmalıdır. Yönetimde saydamlığın
sağlanması, açıklık ve etkin bir denetim, yolsuzluk yapılmasını büyük ölçüde
engelleyecektir. Ulusumuzun yaşam biçimi olarak benimsediği
demokratik rejimimizin çağdaş kural ve kurumlara, kamu yönetiminin saydamlığa
kavuşturulması, halkımızın, bürokratların ve politikacıların temiz toplum
yaratmak azim ve kararlılıkları, yolsuzlukla savaşımda var olan ve alınacak
önlemlerin başarı şansını artıracaktır. Ülkemizin demografik gelişiminde
cumhuriyetin ilanından günümüze kadar önemli dalgalanmalar olmuştur.
Cumhuriyetin kuruluşundan 1960'lı yıllara kadar, çağdaş ilkeleri
gerçekleştirecek yeni insanın yetiştirilmesi için nüfus artırıcı politikalar
uygulanmıştır. Bu dönemde, farklı dünya anlayışı ve ufku olan insanı yetiştirme
çabasındaki eğitim kurumlarının amacı "cumhuriyet, ulus, çağdaşlaşma"
üçlüsünü gerçekleştirmek olmuştur. 1960'lı yıllarda nüfus artışını özendirme
yerine demokrasi ve insan hakları çerçevesinde sağlıklı ve eğitimli nüfus
artışını öngören politikalar yürürlüğe konulmuş ise de, bu politikaların
başarısı için gerekli kaynak ayrılamamıştır. Sonraki yıllarda alınan önlemler
ve halkın bu yönde eğitilmesi yeterli olmamıştır. 1999'a kadar her yıl yüzde
2'nin üzerinde gerçekleşen nüfus artışı, 1999 yılında yüzde 1,5'e
düşürülmüştür. Gelişmiş ülkelerde bindelerle anlatıldığı ve ülkemizin kaynak
yetersizliği göz önünde bulundurulursa bu oranın ne kadar yüksek olduğu
yeterince vurgulanmış olur. Hızlı nüfus artışı ekonomiye büyük
sorunlar yüklemektedir. Gelir dağılımının bozulmasında, işsizlikte, kalkınmanın
gerçekleştirilemeyişinde, sağlıksız kentleşmede, eğitim ve sağlık sorunlarının
büyümesinde aşırı nüfus artışı önemli etmendir; toplumun sosyal ve kültürel
gelişimini etkilemektedir. Nüfus artışının olumsuz bir etkisi, gelir
dağılımındaki dengesizliği artırmasında görülür. Devlet İstatistik Enstitüsünün
1994 yılına ilişkin son istatistiklerine göre, Türkiye genelinde yüzde 20'lik
bölümlerden en altta yer alan grupta ulusal gelirden alınan pay yüzde 4,9, alt
orta grupta yüzde 8,6, orta grupta yüzde 12,6, üst orta grupta yüzde 19 ve üst
grupta yüzde 54,9'dur. Gruplar arasındaki uçurumun yorumu gerektirmeyecek kadar
açık olması, gelir dağılımındaki dengesizliği ve adaletsizliği tüm açıklığıyla
gözler önüne sermektedir. Yüksek nüfus artışı, işgücü sunumunu
artırmaktadır. Bu artışa yanıt verecek çalışma alanı yaratabilecek yeni
yatırımlar gerçekleştirmek çoğu kez kaynak yetersizliğinden dolayı
gerçekleştirilememektedir. Bu yüzden, gelişmekte olan ülkeler, artarak süren işsizlik
sorunuyla karşı karşıya kalmaktadır. Nüfus artışındaki yükseklik, bir yandan
tüketim eğilimini artırıp üretmeden tüketmeye, öte yandan yatırımlara
aktarılacak fonların azalmasına, yatırımların niteliklerini etkileyerek,
kaynakların, kişilerin yaşam düzeylerini ve toplumun gönencini yükseltecek
ekonomik yatırımlar yerine demografik yatırımlara yönelmesine neden olmaktadır.
Nüfus artış hızının yüksek olması
sağlıksız bir kentleşmenin de temel nedenidir. Nüfus artışı özellikle kırsal
alanda daha yoğun biçimde yaşanmaktadır. Kırsal alandaki bu yoğun artış,
ekonomik nedenlerle ve özellikle 1980'lerden sonra güvenlik nedeniyle kentlere
doğru hareketlenmiştir. Kentlerde yaşayanlar 1935'te nüfusun 23,5'ini
oluştururken, 1997'de bu oran yüzde 65'e yükselmiştir. Sağlıksız kentleşme,
ekonomik ve sosyal birçok sorunu birlikte getirmektedir. Kent yerleşmelerinde
yaşayan insanların farklı kültürel nitelikleri ve yaşam biçimleri ikili toplum
yapısının oluşmasına neden olmuştur. Kentlerdeki çarpık yapılaşma da bu
sağlıksız kentleşmenin sonucudur. Ayrıca, kırsal kesimden gerçekleştirilen göç
olgusu, üretimin düşmesine neden olmuştur. Nüfusunun büyüklüğünü, artış hızını,
coğrafî dağılımını ve niteliğini etkileyerek toplumun öngörülen ereklere
ulaşmasını sağlamak ve ekonomik gelişmişlik düzeyini artırmak olanaklıdır.
Bunun için, iyi hazırlanmış programlarla oluşturulan nüfus politikalarına
gereksinim vardır. Nüfus planlamasını gerçekleştirip nüfus artışı denetime
alınmadan büyük projeleri yaşama geçirme olanağı yoktur. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmamın başında da işaret ettiğim gibi, çağdaş demokrasilerde devlet, birey
için vardır. Devlet, yurttaşına hizmet götürmek, onun gereksinmelerine yanıt
olacak uygulamalarda bulunmak ve toplumsal yaşantıyı düzen içinde işleyecek
biçimde örgütlenmek durumundadır. Bu bağlamda, devletin toplumsal yaşamdaki
rolünün, vatandaşımızın saygısını pekiştirecek bir etkinlik düzeyine
ulaştırılması yönünde Türkiye'nin devlet yapısında gerekli düzenlemelerin
yapılması gerekmektedir. Bürokratik işlemlerin azaltılıp kolaylaştırılması ve
dolayısıyla çabuklaştırılmasına gereksinme vardır. Günümüzde, kamu yönetimine yöneltilen
temel eleştiriler; verimsizlik, yavaşlık, kaynak kullanımında savurganlık,
aşırı merkeziyetçilik, kadrolarda şişkinlik, halkla ilişkilerde yetersizlik,
değişen koşullara uyum sağlama esnekliğinden ve yönetsel saydamlıktan
yoksunluk, görev, yetki ve sorumluluk dengesinin iyi kurulamamış olması,
eşgüdüm eksikliği gibi konular üzerinde odaklanmaktadır. Dünya genelinde ve ülkemizde yaşanan
sosyo-ekonomik gelişmeler ile bilim ve teknolojideki hızlı değişim,
uluslararası rekabet ve küreselleşme olgusunun da etkisiyle, kamu yönetiminin
merkezî ve yerel düzeydeki örgütlenmesi ve işleyişinin yeniden düzenlenmesini
zorunlu kılmakta, kamu yönetim anlayışını, işleyişini, insan kaynaklarını,
bilimsel ve teknolojik gelişmeleri bütüncül bir yaklaşımla ele alan, köklü bir
değişikliği gerektirmektedir. Kamu yönetiminin yeniden düzenlenmesinde
öncelikle devletin bir bütün olarak işlevinin, doğrudan, dolaylı, gözetici,
denetleyici, yol gösterici ya da izleyici olacak biçimde yer alacağı
etkinliklerin belirlenmesi gerekmektedir. Çağın teknolojik gelişmelerine, hizmetin
kapsamı ve yürütülüş biçimine ilişkin yeni anlayışlar ve gereksinmelere göre
kamu yönetiminin tümüyle gözden geçirilerek, etkinlik, verimlilik, açıklık gibi
ilkeler çerçevesinde yeniden düzenlenmesi, devletin önemli konularından birini
oluşturmaktadır. Devletin etkinliğinin artırılmasında
önemli bir ögenin, devlet memurlarının özlük haklarına ilişkin bir devlet
personel reformunun ivedilikle gerçekleştirilmesi olduğunda kuşku
bulunmamaktadır. Kamuda, norm kadrolara ve nesnel ölçütlere
dayalı, gerekli nicelik ve nitelikte personel çalıştırmaya yönelik bir işe alma
politikasının izlenmesi, atamalarda meslekî bilgi ve liyakatin esas alınması,
çok sayıda ödeme kalemini içeren mevcut karmaşık ücret sistemi yerine, eşit işe
eşit ücret ilkesine dayalı bir sisteme geçilerek, ücret dengesizliğinin
giderilmesi, sendikal hakların geliştirilmesi sağlanmalıdır. Anayasanın 127 nci maddesinde, yönetimin
bütünlüğü ilkesi çerçevesinde, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum
yararının korunması ve yerel gereksinmelerin gereği gibi karşılanması amacıyla,
merkezî yönetimin yerel yönetimler üzerinde idarî vesayet yetkisine sahip
olması öngörülmüştür. Yerel yönetimler, seçimle oluşturulan,
yasalarca belirlenmiş yetkileri, özel gelirleri, personel kadrosu, yönetim
birimleri, karar ve yürütme organları bulunan özerk kamu tüzel kişileri olarak
tanımlanmakla birlikte, Anayasa ve ilgili birçok yasamızdaki kurallarla merkezî
yönetime tanınan yetkiler, yerel yönetimlerin yönetsel özerkliğine sınırlamalar
getirmiştir. Merkezî yönetim yerel yönetim arasındaki görev dağılımında,
ağırlık merkezî yönetimden yanadır. Bu durum dikkate alınarak, yerel
yönetimlere yetki, malî kaynak ve girişim gücü verecek bir yerel yönetim
reformundan uzun süredir söz edilmektedir. Bu yeniden düzenleme çalışmasının
geciktirilmeden yapılması önem taşımaktadır. Yerel yönetimler içinde en küçük birim
olan köylerin işlevleri artırılmalı, kendi kendilerine yeterli bir örgütlenmeye
kavuşabilmeleri için, özgelirlerini artırıcı düzenlemeler yapılmalıdır. İl özel idarelerinin yetkilerini,
görevlerini, örgüt yapısını ve bütçe gelirlerini açıklıkla belirleyen yeni bir
yasal düzenleme gereklidir. Devlet, toplumsal yaşamda gereksinme
duyulan hizmetlerin tümünü karşılayabilecek durumda değildir. Aslında bunu
beklemek de gerçekçi ve doğru olmaz. Çağdaş demokrasilerde, devletin
hizmetlerini tamamlayacak ya da var olan boşlukları dolduracak ve toplumsal
denetim rolü oynayacak sivil toplum örgütleri ortaya çıkmıştır. Bu örgütler,
demokraside gereksinme duyulan ögeler olmaya başlamışlar ve önemleri giderek
artmıştır. Ülkemizde de son yıllarda yararlı ve başarılı çalışmalar yapan sivil
toplum örgütlerinin sayısı oldukça artmış ve sivil toplum hareketinde epey yol
alınmıştır. Bu örgütlerin, kimi konularda, kamuoyuna özlem duyulan ilgi ve
duyarlılığı kazandırmakta etkili oldukları mutlulukla gözlenmektedir. İçten
dileğim, Türkiye'de güçlenen sivil toplum hareketine anayasal güvence
sağlanmasıdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hukuk devleti ilkesini temel alan demokrasilerin gücü ile toplumların ulaştığı
ekonomik gelişmişlik düzeyi arasında koşutluk bulunduğunu görmekteyiz.
Demokratik toplum, çoğulcu demokrasi ile temel hak ve özgürlükleri içermekte ve
güvenceye almaktadır. Bu öğelerden birinin eksikliği ya da içeriğinin
yetersizliği toplum düzeninin
demokratikliğinin tartışılmasına neden olmaktadır. Bugün, ekonomik yönden gelişmiş, ulusal
geliri yüksek, sanayileşmiş Batı ülkelerinde, demokrasilerin işleyişinde
herhangi bir sorunla karşılaşılmamaktadır. Batı demokrasilerinin en büyük
özelliği, temel hak ve özgürlükler ile demokratik toplum düzeninin korunması
arasındaki gerekli dengeyi sağlamış olmalarıdır. Bu dengeyi sağlayamayan
toplumlarda demokrasi yeterli güvenceden yoksun demektir. Ekonomik kalkınmada
göreceli olarak geri kalmış ülkelerde ya demokrasinin hiç var olmadığını ya da
tam işlemediğini, zaman zaman ciddî sorunlarla karşılaştığını görmekteyiz.
Ekonomik gelişim çabamızın önemi, yalnız halkımızın gönenci yönünden değil,
fakat demokrasimizin daha da güçlenmesi ve sağlıklı işleyişi yönünden de
kendini hissettirmektedir. Devlet, tüm kurum ve kuruluşlarıyla
birlikte daha sosyal ve daha demokratik yapılanmalı; sosyal adalete ve
demokrasiye, evrensel düzeyde geçerlilik kazandırılmalıdır. Çağdaş demokrasiler, çoğulcu ve katılımcı
özellikleriyle öne çıkarlar. Katılımcılık özelliği, siyasal partileri,
demokrasilerin vazgeçilmez öğesi yapmıştır. Anayasamız da, çağdaş bir
anlayışla, siyasal partilerin, demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmez öğeleri
olduğunu belirtmiştir. Demokrasilerde, çokpartili yaşam asıldır. Çağdaş
demokrasiyi, çokpartili siyasal yaşamın yarattığını söylemek yanlış olmaz. Demokrasinin gelişimi ile çokpartili
siyasal yaşam birbirine bağlıdır. Demokrasiler, çokpartili siyasal rejimin
egemen olduğu toplumlarda filizlenip gelişebilir. Anayasada, siyasal partilerin önceden izin
almadan kurulacakları, Anayasa ve yasalar çerçevesinde etkinliklerini özgürce
sürdürecekleri belirtilmiştir. Bundan amaç, siyasal partilerin, etkinlikte
bulunurken, eylemli engellerden ve karışmalardan uzak olmasının sağlanmasıdır. Anayasamıza göre, yurttaşlar, siyasal
parti kurma ve yöntemine göre partilere girme ve partilerden ayrılma hakkına
sahiptirler. Siyasal partilerin etkinlikleri, parti içi düzenlemeleri ve
çalışmaları, demokrasi ilkelerine uygun olmalıdır. Seçme, seçilme ve siyasal
etkinlikte bulunma, siyasal parti kurma, siyasal partilere girme ve partilerden
çıkma özgürlükleri, demokratik süreçte,
siyasal katılma yönünden son derece önemlidir. Siyasal partilerin etkinlikleri,
çalışmaları ve özellikle parti içi düzenlemelerinin demokrasi ilkelerine uygun
olması, anayasal gerekliliktir. Kendi iç yapılarında ve uygulamalarında
demokrasinin gereklerine uygun davranmayan, demokratik kuralları geçerli ve
etkin kılmayan siyasal partilerin, demokratik devlet ilkesini tüm kural ve
kurumlarıyla gerçekleştirmesini beklemek güçtür. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yaşadığımız dünya, özellikle 1980'li yıllardan itibaren çok hızlı bir değişim
sürecine girmiştir. Önce ticaret, daha sonra sermaye hareketlerinin serbestleşmesiyle
başlayan bu değişim süreci, bilgisayar ve iletişim teknolojilerindeki baş
döndürücü gelişmelerle büyük bir ivme kazanmıştır. Küreselleşme olarak
adlandırılan bu süreç, önce ekonomik alanda kendini göstermiş, daha sonra
sosyal ve kültürel alanda da etkili olmaya başlamıştır. Özellikle bilgisayar ve bilgi iletişimi
teknolojilerinin gelişmesiyle, hem üreticiler hem de tüketiciler bakımından
bilgiye ulaşmak çok daha hızlı ve kolay duruma gelmiş ve bunun sonucunda,
rekabet ve rekabet koşulları da küreselleşmiştir. Küreselleşme olgusu, insan hakları,
hukukun üstünlüğü gibi kavramların öneminin artmasına, demokrasinin gelişmesine
yol açmaktadır. Bu alandaki gelişmelerin 21 inci Yüzyılda daha da artacağı,
dünya nüfusunun giderek daha büyük bir kesiminin, demokrasinin sağladığı
insanca yaşama ve kendini geliştirme olanaklarından yararlanacağı olası
sayılmaktadır. Böyle bir ortamda başlıca iki öğe önplana
çıkmaktadır: İnsan ve bilgi. Bu iki ögeyi bir araya getirebilen ekonomiler,
kalkınma yarışında, diğerlerine göre daha avantajlı duruma geleceklerdir. Bir
yandan insanın siyasal, hukuksal ve sosyal alanda birey olarak önemi, diğer
yandan da iyi eğitilmiş, bilgi teknolojilerini kullanabilen, üretkenliği
yüksek, nitelikli işgücü olarak insan öğesinin kalkınma sürecindeki rolü
artmaktadır. O halde, bu iki öğeye ağırlık veren kalkınma stratejileri 21 inci Yüzyılda
başarılı olacaktır; yani, demokratik, sosyal ve hukuksal değerler sistemini
geliştiren, bu sistemde yaratıcı düşünceye sahip bireyler yetiştiren, bu
bireyleri, bilimsel, teknolojik gelişmeleri izleyecek, hatta, bu gelişmelere
katkıda bulunabilecek bir eğitim sistemiyle destekleyen, başta bilgi ve
iletişim teknolojileri olmak üzere, kalkınma için gerekli ekonomik, sosyal ve
kurumsal altyapıyı kuran ve bilim ve teknoloji alanındaki araştırma, geliştirme
etkinliklerine ağırlık veren ülkeler, kalkınma yarışında, bu koşulları
sağlayamayan ülkelerle arayı açacaklardır. Bununla birlikte, küreselleşmenin en
belirgin özelliği, gelişmiş ülkelerin daha hızla gelişmesine karşılık, geri
kalmış ülkelerin daha da geri kalması, dünyanın varsıl ve yoksul kesimleri
arasındaki uçurumun giderek genişlemesidir. Ülkeler, küreselleşmenin olumlu
yanlarından daha çok yararlanmak, olumsuz etkilerini de en aza indirmek için,
bir yandan ulusal politikalar oluşturmaya çalışırken bir yandan da, son
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun kanıtladığı gibi, uluslararası düzlemde
ortak çözüm arayışına girmektedirler. Yirminci Yüzyıl sona ererken dünya
küreselleşme olgusuyla karşı karşıya kalmıştır. Soğuk savaşın sona ermesi
uluslararası politika alanında bu süreci hızlandırmıştır. Küreselleşme,
devletler ve uluslar için yeni sorunlar yaratmıştır. Ancak, aynı zamanda yeni
olanakların, fırsatların ortaya çıkmasını da sağlamıştır. Bugün önemli olan,
küreselleşmenin herkes için yararlı sonuçlar doğurmasını, bu süreçten herkesin
yararlanmasını sağlamaktır. Dünya gündeminin son yirmi yıllık bölümünü
işgal eden küreselleşme olgusu, dünya ülkelerinin siyasal ve ekonomik
bütünleşmesini amaçlayan yeni bir dünya düzenini anlatmaktadır. Kuşkusuz,
gelişen dünya düzeninin dışında kalınması doğru görülemez. Ancak, ulusal
egemenlik ve ulus devlet niteliklerinden ödün verilmeden, dünya uluslar
topluluğunun eşit haklara sahip onurlu bir üyesi gibi davranılması, anayasal
düzenin gereğidir. Son yıllarda uluslararası örgütlenmelerin
ve birliklerin ortaya çıkmasıyla ülkelerin bağımsızlık kavramı üzerinde kimi
değişiklikler olacağı beklentisi doğmuştur. Küreselleşme ve buna bağlı
uluslararası örgütlenmeler, bağımsızlıkta aşınma ya da ulusal egemenliği
zedeleme anlamında alınamaz. Bu kavramlar, ülkelerin ortak insanlık ideali
doğrultusunda birbirlerine karşılıklı olarak aynı ölçüde gösterdikleri özveri
ve anlayış sonucu gerçekleştirilen olguları, varılan uluslararası boyutu
anlatır. Bu nedenle, devletlerarası ilişkiler ve işbirlikleri, bağımsızlığın
ortadan kaldırılması ve ulusal egemenlikten vazgeçilmesi anlamına
gelmemektedir. Ulusal egemenliğin geçerli olabilmesi ve
bağımsızlıktan söz edilebilmesi için önemli olan nokta, dışilişkileri
düzenlerken, devletin karar verme yetkisini elden çıkarmayacak dengeyi
koruyabilmektir. Devletin geleceği üzerinde doğrudan etkisi olan yaşamsal
önemdeki kararlarda, yabancıların karışmasını önleyici kuralların getirilmesi,
bağımsızlığın korunması yönünden zorunludur. Türkiye, ağır güncel ekonomik sorunlarına
çözüm aramanın yanında, dünyada yaşanan hızlı teknolojik değişim sürecine uyum
sancıları çekiyor. Cumhuriyetin kuruluşu sonrasında, gelişmiş
ülkeleri yakalamayı, giderek onlardan üstün duruma gelmeyi ekonomik ve
toplumsal politikaların temeli yapan Türkiye, son Avrupa Birliği adaylığıyla bu
doğrultusunu sürdürmeye çalışmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk'ün özenle
vurguladığı çağdaş uygarlık düzeyini yakalama, giderek onu geçme amacına da,
yine O'nun belirttiği gibi, çağdaş bilim ve tekniğin yol göstericiliğinde
ulaşacağız. Bu nedenlerle, Türkiye, küreselleşmenin olası zararlarını en aza
indirmeyi, buna karşılık yararlarını artırmayı içeren ulusal bir politika
izlemelidir. Türkiye,
ekonomi, ticaret, iletişim, çevre ve dışpolitika gibi alanlarda küreselleşmenin
yarattığı olanaklardan yararlanabilecek ve ortaya çıkan yeni sorunların
üstesinden gelebilecek biçimde hazırlıklı bulunmak zorundadır. Günümüzün
dünyası, tıpkı bireyler gibi, ulusların da kendilerini sürekli olarak
yenilemesini, geliştirmesini gerekli kılmaktadır. Türkiye'nin, yetişmiş
insangücü ve zengin kaynaklarıyla, bu gelişimini başarıyla gerçekleştirip, yeni
binyılda en ileri ülkeler arasında yerini alacağına kuşkum yoktur. Son bir yıl boyunca, ülke ekonomisi bir
dizi olumlu ve olumsuz gelişmeye tanıklık etmiştir. Ülke, bir yandan Marmara
Bölgemizde yaşanan depremlerin yaralarını sarmaya uğraşırken, bir yandan da
oldukça ağır bir ekonomik istikrar programının uygulanmasını yaşamaktadır. Bu
sırada, Avrupa Birliğine aday üyelik yolunun açılması ve enerji alanında uluslararası anlaşmaların yapılması, ekonomi
için yeni olanaklar ve sorumluluklar yaratmaktadır. Ulusal çıkarlar önde tutularak,
dünyadaki gelişmelere, özellikle de Avrupa Birliğine uyum sağlanması için,
yasal ve kurumsal düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Bugün, kişi başına gelirimiz 3 000 doların
altındadır; yüksek oranda işsizlik, gelir dağılımında aşırı dengesizlik,
bölgelerarası gelişmişlik farkının daha da artması, tasarruf ve yatırım
yetersizliği yaşanmaktadır. Üretim ve hizmet sektörlerinin uluslararası
pazarlarda rekabet edebilecek etkinlik ve verimlilik düzeyini yakalama çabaları
sınırlı kalmaktadır. Teknoloijik yeterliliğimizi güçlendirme yönünde yeterli
atılımlar yapılamamıştır. İç ve dışborç yükü ağırdır. Yıllardır yaşanan yüksek
oranlı enflasyondan kurtulmanın kolay olmayacağı anlaşılmaktadır. Sağlıklı bir
gelir-gider yapısına kavuşturulamayan devlet bütçesi, başta eğitim, adalet,
sağlık ve ulaştırma olmak üzere, en temel kamu hizmetlerinin toplumun
gereksinmeleri ölçüsünde karşılanmasına olanak vermemekte, yetersiz
kalmaktadır. Tüm bu olumsuzluklara karşın, genç ve
devingen nüfusu çağdaşlaşmayı amaç edinen, ileriye bakan, girişimci toplumsal
yapısı, sanayileşme düzeyi, çoğu sektörlerde dış pazarlarda rekabet etme
başarısı, bulunduğu coğrafyanın sağladığı doğal kaynakları, tarihsel ve
kültürel birikiminin olağanüstü zenginliği, laik sosyal hukuk devleti temeline
dayalı bir demokrasiyi yaşatmada gösterdiği direnme gücüyle Türkiye, ekonomik
olarak da geleceğe büyük umutlarla bakılması için yeterli donanıma sahiptir. Son yıllarda kalkınma ve gelişme
kavramları yeni boyutlar kazanmıştır. Daha önce, genellikle ulusal gelir, kişi
başına düşen ulusal gelir gibi ölçütlerle açıklanan kalkınmışlık kavramı, artık
insan ögesine daha fazla ağırlık verilerek tanımlanmaya çalışılmakta ve bu
bağlamda yaşam kalitesi kavramı önem kazanmaktadır. Toplumu oluşturan
insanların yararlandığı, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi hizmetlerin ve
temiz içmesuyu, kanalizasyon, konut, içinde yaşanılan çevre gibi çeşitli
altyapı hizmetlerinin nitelik ve nicelikleri ve bu hizmetlerden toplumun
yararlanabilme derecesi gibi göstergeler, ulusal gelir düzeyi ile birlikte
yaşam kalitesini belirleyen temel ögeler olmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülke ekonomisi, 1998'in ikinci yarısından başlayarak, bir küçülme süreci
yaşamış; toplam ulusal üretim, 1999'da, bir önceki yıla göre, yüzde 6,4
oranında azalmıştır. Bir başka anlatımla, ekonomi, ulusal gelir hesaplarının
düzenli tutulduğu yılların en ağır üretim ve gelir düşüşüne tanıklık etmiş;
deprem ve istikrar programı, bu sırada gündeme gelmiştir. (FP ve DYP
sıralarından alkışlar) Ülke ekonomisi, bu yılın başlarında
uygulamaya konulan istikrar önlemleriyle bir onarım süreci yaşamaktadır.
İstikrar sınırlamalarına karşın, toplam ulusal üretimin 2000 yılının ilk üç
ayında yüzde 4,2; ikinci üç ayında da yüzde 4,3 oranında büyümesi olumludur ve
ekonominin geleceği için umut vericidir. (MHP sıralarından alkışlar) Ancak, ekonominin büyümesinin alt
sektörlerdeki durumu incelendiğinde, yılın ilk altı ayında tarım ve sanayi
sektörlerindeki büyümenin toplam içerisindeki payının düşük olması, inşaat
sektöründeyse eksi büyüme yaşanmış olması dikkat çekicidir. Verilere göre, ilk
altı ayda ekonominin hızla büyüyen kesimleri, dışalım yüzde 29,6 ve ticaret
yüzde 10,4'tür. Ulaştırma, haberleşme ve diğer hizmet sektörleri de ülke
ortalaması dolayında bir büyüme göstermektedir. Ekonomik büyümenin sektörel durumu ile
sektörlerin çalışan sayılarının karşılaştırılması, çok kabaca da olsa gelir
dağılımını gösterir. 1999 ve 2000 yılları verileri incelendiğinde, toplam
işgücünün yüzde 60 dolayındaki bir bölümünü oluşturan tarım, sanayi ve inşaat
çalışanlarının ekonominin büyümesinden, diğer sektörlere göre, daha az pay
aldıkları gözlenmektedir. Sonuç olarak, ekonominin "gerçek
üretici" denilen tarım, sanayi ve inşaat sektörlerinin gelir artışının
yavaşlığı, son bir yıl boyunca gelir bölüşümünün bu sektörlerde çalışanların
zararına olarak değiştiğini kanıtlamaktadır denilebilir.(DYP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar; FP sıralarından alkışlar) Gelir dağılımının üretici sektörlerin
zararına bozulduğunun bir başka göstergesi tarım üreticilerinin durumudur. Son
bir yıl boyunca çiftçilerin sattığı ürünlerin fiyatı enflasyon oranının yüzde
20-25 altında kalmaktadır. (DYP sıralarından alkışlar) Çiftçilerin geliri
enflasyona yenik düşmektedir. Çiftçilerin satın aldığı akaryakıt, gübre gibi
kimi girdilerin fiyat artışı da ortalama enflasyonun çok üzerindedir. Ek
olarak, birçok ürünün satışında ürün bedelleri zamanında ödenememekte,
çiftçiler geç ödeme nedeniyle ayrıca kayba uğramaktadır. (FP ve DYP
sıralarından alkışlar) Özetle, ekonominin büyümesi çok olumlu
olmakla birlikte, bu büyümenin üretim sektörleri yönünden sağlıklı olmasına ve
gelir dağılımının giderek bozulmasına yol açmamasına özen gösterilmesi önem
taşımaktadır. Ekonominin tarım, sanayi gibi üretim
sektörlerinin toplam sabit sermaye yatırımlarından aldığı pay son yıllarda
azalma eğilimi göstermektedir. Geleneksel olarak kamu yatırımlarından yüzde 10'un
üzerinde pay alan tarım sektörünün bu payı 1998-1999'da yüzde 8'lere düşmüştür.
Kamu kesimi imalat sanayiinden el çekmekte; ancak, bu boşluk özel sektör
tarafından doldurulamamaktadır. Özel sektörün toplam yatırımları içerisindeki
imalat sektörünün payı, 1996'da yüzde 26,2; 1997'de yüzde 22,9'dan, son iki
yıl, yüzde 20'lere düşmüştür. Kısaca, ekonominin üretim sektörlerinin yatırım
payı azalmaktadır. Gerçekte, son iki yıl boyunca özel sektörün toplam
yatırımları, sabit fiyatlarla azalmaktadır. Azalma oranı, bir önceki yıla göre
1998'de yüzde eksi 3,8; 1999'da da eksi 11,6'dır. Aynı yıllarda kamu
yatırımları yüzde 4-5 dolayında da olsa artmıştır. Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine
göre, ekonomide istihdam edilenlerin toplamı, 1999 Nisanında 21 590 000'den
2000 yılının ilk üç aylık döneminde 19 006 000'e düşmüştür. Verilerin
kanıtladığı acı gerçek, son bir yılda 2 584 000 kişinin daha işsiz kaldığıdır.
İşgücüne katılma oranına ilişkin varsayımlar bir yana, işsizlik oranı artmış,
7,9'dan 8,3'e yükselmiştir; eksik istihdamla birlikte, bu oran yüzde 17,4'ü
bulmaktadır. (DYP sıralarından alkışlar) Burada, bir noktanın altı özenle çizilmelidir.
Ülkemizde, lise ve yüksekokul bitiren, yani eğitimli gençler arasında işsizlik
oranı, ülke ortalamasının çok üzerindedir. Gerçekten de, 2000 yılı verileriyle,
eğitimli gençler arasında işsizlik oranı yüzde 23,7'dir; eksik istihdamla
birlikte bu oran, yüzde 31,6'ya yükselmektedir. Ülke ekonomisi, geçerli
ücretten iş isteyen her üç eğitilmiş gençten birini işsiz bırakmaktadır. Bu,
yalnız, gençleri kişiliksiz kılmakla kalmamakta, eğitime büyük paralar harcayan
ailelerini de yıkıma sürüklemektedir. Bu büyük yaranın, eğitim düzeninden
başlayan ve ekonominin yeni iş alanları yaratmasına uzanan bir dizi ek önlemle
birlikte ele alınması gerekmektedir. İşsizlik sorunu, toplumumuzu, hem ekonomik
hem sosyal yönden çok olumsuz etkilemektedir; ekonomik yönden, mevcut işgücünün
kullanılmaması, dolayısıyla üretim düzeyinin düşük kalmasına neden olmaktadır;
sosyal yönden de, bireylerin geçimlerini insanca sağlayabilecek bir iş
bulamamaları, geleceğe umutla bakamamalarına, mutsuz ve karamsar olmalarına yol
açmaktadır. Ekonominin temeli üretimdir. Üretmeyen,
üretimini artıramayan ülke, ekonomik yönden kalkınamaz. Toplumun ulaştığı
ekonomik kalkınma düzeyi ile demokrasi ve hukuk devleti ilişkisini gözardı
edemeyiz. Ülkedeki demokrasi, eğitim, sağlık ve hukuk düzeyi de, kişi başına
düşen gelirle orantılıdır. Güçlü bir ekonomik yapı, demokrasinin de, eğitimin
de, adaletin de güvencesidir. Bu nedenle, ülkemizde, eğitim, sağlık, adalet ve
demokrasi düzeyinin yükseltilebilmesi için her etkinlik alanında üretimi ve
böylece kişi başına düşen geliri artırarak, ekonomik gelişmişlik düzeyimizi
yükseltmek zorundayız. Üretmeyen ve üretimini artırmayan kişi veya ulus
yoksulluktan kurtulamaz. Avrupa Birliğine uyum çalışmalarının
başlatıldığı dönemde Türkiye'nin siyasetinde, idarî yapılanmasında ve
ekonomisinde önemli dönüşümler yapması gerekmektedir. Türkiye'nin küreselleşen
dünyada yerini alabilmesi, toplumun gönenç, huzur ve mutluluğu buna bağlıdır. İnsan hak ve özgürlüklerini korumada, yolsuzlukla
savaşımda, adaleti sağlamada geri kalmamalıyız. Yolsuzluk ekonomisinin
zenginler üretmesine ve bunların ülkede etkinlik kazanmasına olanak
verilmemelidir. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ekonomik alanda yaşadığımız sıkıntıların ortaya çıkmasına ve çözümün
gecikmesine ve sonuç olarak Türk
Ulusunun gönenç düzeyinin hak etmiş olduğu düzeyin altında kalmasına yol açan
nedenlerin başında, yirmibeş yılı
aşkın bir süredir yaşamakta olduğumuz
yüksek enflasyon ve ekonomik istikrarsızlık gelmektedir. Birkaç yıl
dışında, son yirmibeş yıldır Türk ekonomisi yüzde 60'lar ile yüzde
100'ler arasında değişen bir yapısal enflasyon süreci içinde bulunmaktadır. Bu süreç, bir yandan gelir
dağılımını dargelirliler aleyhine bozarken, diğer yandan da ekonominin
üretkenliğini azaltmakta ve uzun vadede daha yüksek büyüme hızlarına
ulaşılabilmesini engellemektedir. Uygulanmakta olan İstikrar Programının
esas amacı da, enflasyonu düşürmektir. Fiyat istatistikleri, enflasyonu düşürme
amacına ulaşılması için daha çok çaba
gösterilmesi gerektiğini işaret etmektedir; ancak, enflasyonla savaşımın
yükünün, toplumun değişik kesimlerinin üzerine, bunların ekonomik gücüne göre
dengeli dağıtılmasına özen gösterilmelidir. Dar ve sabit gelirliler üzerindeki
enflasyon baskısının azaltılması yerinde olacaktır. Ekonominin istikrara kavuşması amacıyla bundan sonra alınacak önlemlerin değişik kesimler arasında
sağlanacak bir toplumsal uzlaşmaya dayandırılması yerinde olacaktır. Böyle bir
toplumsal uzlaşma, yalnız programın başarısı için değil,
toplumsal gönencin güçlendirilmesi
yönünden de yararlı olacaktır. Uzun vadede başarılı olacak bir kalkınma
stratejisi toplumun tüm kesimleri
tarafından üzerinde ana hatlarıyla uzlaşılmış, benimsenmiş bir strateji
olmak zorundadır. Bu açıdan, özel sektörün, sivil toplum örgütlerinin, işçi ve
işveren kesimlerinin katılımının sağlanması, politikaların kararlı ve tutarlı
bir biçimde uygulanması açısından çok önemlidir. Bu katılım sürecinin toplumumuz
için uzun vadede en yüksek faydayı sağlayacak ortak bir noktada buluşabilmesi
için, her kesimin kendi kısa vadeli çıkarlarını gözetme yerine, uzun vadede tüm
toplumun çıkarlarını gözeten ve ekonomi biliminin temel kurallarını dikkate
alan bir yaklaşım içinde olmaları önkoşuldur. Türkiye'nin ulaşmış olduğu
toplumsal ve kurumsal gelişmişliği ve demokrasi geleneği bu koşulu yerine
getirebilecek düzeydedir. Dışticarette, dikkat edilmesi gereken bir
gelişme gözlenmektedir. 2000 yılının ilk altı aylık döneminde 1999'un aynı
dönemine göre dışsatım yüzde 4,5 artarak 13,4 milyar dolara, dışalım yüzde 36
artarak 25 milyar dolara yükselmiştir. 1999'un ocak-haziran döneminde 5,6
milyar dolar olan dışticaret açığı, 2000 yılının ocak-haziran döneminde yüzde
107,5 oranında bir artışla 11,6 milyar dolar olmuştur. Petrol fiyatlarındaki
artışın da katkısıyla dışticaret açığı büyümektedir. Bu dışticaret açığı
konusunda önemli bir gösterge sayılan dışsatımın dışalımı karşılama oranı
1999'un ilk altı aylık döneminde yüzde 69,4'ten 2000 yılının aynı döneminde
yüzde 53,4'e düşmüştür. Dışticaret açığının giderek büyümesi, ekonominin
önündeki önemli güçlüklerden biridir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gelir
ve giderleriyle dengeli ve sağlıklı bir bütçe yapısı, ekonomik istikrarın en
önemli dayanaklarından biridir. Yıllarca sürdürülen bütçe açıkları, ağır
koşullarda iç ve dış borçlanmaya neden olmuş ve ekonomiyi sık sık bunalıma
sürüklemiştir. Son yıllarda bütçe disiplini amacıyla alınan önlemler bu yönden
olumludur. Ancak, konunun bir de bütçe gelirleri yönü vardır. Bütçe
gelirlerinin esasını vergiler oluşturur. Türkiye'nin vergi yapısı, vergilemenin
temel ilkelerinden uzaktır. Vergiler, az gelirliden az, çok gelirliden çok
oranda alınmalı; ekonomik etkinlikleri özendirmeli, etkin ve verimli olmalıdır.
Varlıklı ile yoksulu ayırmayan, bu nedenle
de, vergilerin en adaletsiz türü olan dolaylı vergilerin toplam vergiler
içindeki payı yüzde 60'lardadır. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) Öncelikle,
bu durumun düzeltilmesi yerinde olacaktır. Diğer olumlu yanları yanında, kayıtdışı
ekonomik faaliyetleri kayıt altına alacak olan 1998'de çıkarılan Vergi Yasasının tümüyle
uygulanmasından vazgeçilmesinin, vergi adaletsizliğini daha da ağırlaştıracağı
söylenebilir. Vergi yükünün, toplumun değişik kesimleri
üzerinde, onların gelirine göre dengeli dağıtıldığı da söylenemez. Ücretli ve
maaşlıların, toplam ulusal gelirden aldıkları pay, en son verilerle, yüzde
25-30'lar düzeyindedir. Buna karşılık, bu kesimin vergi yükü, toplam vergilerin
yüzde 60'ı dolayındadır. Bu dengesizliğin giderilmesi gerekir. Ek olarak, büyük boyutlara ulaştığı
belirtilen vergi kaçak ve kayıplarının ortadan kalkması için gerekli önlemler
alınmalıdır. Ülkemizde vergi yükü, bir başka anlatımla,
toplam ulusal gelirden vergi olarak alınan pay, Avrupa Birliği ülkelerine göre
çok azdır; ortalama olarak onların yarısı dolayındadır. Bu durum, öncelikle
bütçe açıklarına ve devletin ağır koşullarda borçlanmasına neden olmaktadır.
Bütçe gelirlerinin yetersizliği, sonuçta, kamu hizmetlerine yansımakta, adalet,
eğitim ve sağlık gibi temel kamu hizmetlerine dahi bütçeden yeterli kaynak
ayrılamamaktadır. Bugünlerde, gelecek yılın bütçe
hazırlıkları yapılmaktadır. Hükümetimiz, 2001 yılı bütçesini, 2000 yılı bütçesi
dolayında tutacağını açıklamıştır. Enflasyonla savaşım bakımından böyle bir
yaklaşım gereklidir; ancak, 2001 bütçesinin geçen yılın düzeyinde tutulması,
kamu hizmetlerinin, gerçek anlamda ya da reel olarak, enflasyon oranında
daraltılması demektir. Enflasyonla savaşım gerekçesiyle de olsa,
bütçe sınırlamasının, en azından adalet, sağlık ve eğitim gibi temel kamu
hizmetlerinde uygulanmaması yerinde olacaktır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türkiye, özelleştirme konusunda çok daha açık bir tutum sergilemelidir. Onbeş
yıl boyunca uygulanmakta olan özelleştirmenin yasal ve kurumsal
düzenlemelerinde önemli eksiklikler, yetersizlikler vardır. Kamu yararı, ülkenin uzun dönemli
gelişmesi, kimi stratejik üretim ve hizmet birimlerinin kamu işletmesi olarak
kalmasını gerektirebilir. Bölgesel gelişme için gerekli girişimlerin de kamu
işletmesi olarak kalmasında yarar olabilir; ancak, eldeki kamu işletmelerinin
ekonominin kurallarına göre ve özerk yönetilmeleri, etkin ve verimli
çalışmalarının sağlanması gerekir. Özelleştirme gelirlerinin, bütçe
açıklarının kapatılması ya da devlet borçlarının ödenmesi amacıyla
kullanılmasından kaçınılması uygun olur. Özelliştirme gelirleri, yeni
yatırımlara dönüştürülmelidir. Ülkenin bilim ve teknoloji yeterliliğinin
güçlendirilmesi, bölgesel gelişme, ulaşım ve iletişim altyapısıyla, eğitim ve
sağlık gibi insana yönelik yatırımlara öncelik verilmesi düşünülmelidir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bilim
ve teknoloji alanındaki hızlı gelişmeler, ulusal ekonomik ve toplumsal
gelişmemizin yeni koşullara göre biçimlendirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Günümüzde, yalnız sermaye ve işgücünün sayısal büyümesi, ekonomik gelişmeyi
sağlamaya yetmemektedir. Bunlara ek olarak, toplumun bilim ve teknoloji
yeterliliğinin güçlendirilmesi, kurumlaşma, kamu yönetiminin yolsuzluktan uzak,
etkin ve verimli çalışması, tarihî ve kültürel değerlerin korunması ve çevre
duyarlılığı uzun dönemli gelişmenin ve çağı yakalamanın ana öğeleridir. Küreselleşme karşısında, özellikle
gelişmiş ülkeler, kendi çıkarlarını korumak amacıyla, ulusal yenilik
politikaları izlemektedir. Devletin ekonomideki yeri, yıllık ulusal gelirden
bütçeye ayrılan pay azalmamakta; giderek, bilim, teknoloji ve eğitim altyapısını
güçlendirecek yönde artırılmaktadır. Yapılan araştırmalar, gelişmekte olan
ülkelerin, gelişmiş ülkelere yetişmesinin ya da onları yakalamasının, öyle
kendiliğinden, yalnızca piyasa koşullarına dayalı olarak gerçekleşemeyeceğini
kanıtlamaktadır. Ülkeler, bu amaçla, ulusal yenilik programları geliştirmekte,
bilinçli bir kalkınma yaklaşımı sergilemektedir. Bu süreçte, devlete de yeni
görevler düşmekte, devletin gelişmeci özelliği yeni bir düzleme taşınmaktadır. Türkiye, sanayileşmesinin yarı yolundadır
ve bu aşamada ortaya çıkan bilim ve teknolojiye dayalı üretim yöntemlerini
yakalamalıdır. Bu amaca ulaşılması için, ülkenin, bilim, teknoloji ve yenilik
yeterliliğinin çok daha güçlendirilmesi gerekmektedir. Bilim, teknoloji ve yenilik yeterliliğinin
güçlenmesi için, yerli araştırma ve geliştirmeye önem verilmesi, en ileri
teknolojilerin alınması ve özümsenmesiyle birlikte, bunlara yerli katkı payının
da sürekli olarak yükseltilmesi, bunun gerektirdiği kurumlaşmanın sağlanması,
özel-kamu ayırımı yapılmadan tüm ulusal üretim güçlerinin, bilim insanlarının,
mühendis ve teknisyenlerin, işçilerin ve öbür iş ve meslek sahiplerinin bu
amaçla işbirliği yapmaları gereklidir. Eğitimde birliği gerçekleştiren, insanın
yaratıcı yeteneklerini güçlendirmeyi amaçlayan ve bütüncül bir toplumsal ve
ekonomik gelişme anlayışına dayanan Atatürk devrimleriyle, Türkiye, bu
konularda yeterli tarihsel deneyim ve birikime sahiptir. Önemli olan,
cumhuriyetin o topyekûn gelişme, ilerleme ve çağdaşlaşma anlayışını yeniden ve
günün koşullarına uygun olarak yaşama geçirme beceresini göstermektir. Türkiye, bilimsel ve teknolojik
gelişmelere daha yüksek oranda katkı yapabilmeli, daha da önemlisi, araştırma
ve geliştirme çalışmalarının sonuçlarını, ekonomik getiriye, yeni mal ve hizmet
üretimine ve katmadeğere dönüştürmeyi başarmalıdır. Türkiye'nin, Avrupa
Birliğine yalnız ucuz işgücüne dayalı el emeğiyle değil, beyin gücüne dayalı
emeğiyle girmesi gereklidir. Bilgi toplumuna ancak bu doğrultuda atılacak
ulusal bilinçli adımlarla ulaşılabilir. Türkiye'nin ekonomik ve toplumsal
gelişmenin önünde giden ülkeleri yakalaması yaşamsal önemdedir. Halkın
gönencini artırmanın ve dünyada rekabet edebilmenin çıkar yolu da budur. Ekonomimizin uzun yıllardır sahip olduğu
yapısal bozukluklarını da ortadan kaldırmak üzere başlatılan istikrar
programının kararlılıkla uygulanması bir gerekliliktir. Bu bağlamda,
enflasyonun düşürülmesi ereklerinden asla ödün verilmemesi gerekmektedir. Bugün,
dünyada gelişmişlik düzeyi yüksek hiçbir ekonomide enflasyon, ülkemizdeki
oranda değildir. Türkiye'nin uzun yıllar yüksek enflasyon oranına sahip olduğu
düşünülürse, şu andaki düşüş eğiliminin ümit verici niteliği anlaşılır.
Halkımızın geçtiğimiz yıllarda kanıksadığı enflasyonun yüksek oranının
düşürülebileceğine olan inancının yaygınlaşması da, bu süreci olumlu yönde
etkileyecek bir psikoloji yaratmaktadır. Türkiye'nin ekonomik alanda önündeki
öncelikli ereği, yatırımları, üretimi, ihracatı ve dolayısıyla ulusal geliri
artırmak olmalıdır. Bunu sağlayacak politikalar uygulanmalı, özendirici
önlemler alınmalıdır. Ulusal gelirin bireysel ve bölgesel olarak
daha adil paylaşımı da, üzerinde özenle durulması gereken bir diğer önemli
konudur. Gelir dağılımının bozulmasının, toplumsal uyum ve istikrarı olumsuz
etkilediği, toplumsal kimi patlamanın kaynağı olduğu unutulmamalıdır. Ulusal gelirin dağılımını dengelemede
vergiler önemli bir araçtır. Vergi toplama düzeneklerinin Batılı toplumlardaki
gibi etkin kılınmasına gereksinim bulunmaktadır. Çağdaş devlet anlayışı, ulusal düşünce
birliğinin yol göstericiliğinde ortak çıkarlara hizmet edecek stratejiler
belirlenmesini gerektirir. Ekonomik ve Sosyal Konseyin demokratik katılıma
olanak vereceği düşüncesiyle oluşturulmuş olması, çağdaş devlet anlayışına
uygundur. Bu Konseyin, toplumsal diyalog ve uzlaşmaya yardımcı olacak biçimde
ve toplumsal katılım ve kapsayıcılık, geniş temsil ilkeleri doğrultusunda
gözden geçirilmesinin yararlı olacağına inanmaktayım. Türk ekonomisinde tarımın önemli ve
ayrıcalıklı bir yeri bulunduğunu bilmekteyiz. Ayrıca, toplam istihdamın
yarısına yakın bir bölümü tarım kesimindedir. Bu kesimde gelirlerin düşük
olduğu da bir gerçektir. Tarım politikasının belirlenmesinde, Avrupa Birliği
kıstaslarını gözönünde bulundururken, ekonomimizde önemli bir konuma sahip olan
bu kesimin gereksinmelerini de gözetecek uzun dönemli bir bakış yönüne sahip
olmamızda yarar bulunmaktadır. Bölgelerarası toplumsal-ekonomik
kalkınmışlık farklılıklarının yol açtığı göç olgusu ve bunun neden olduğu
sağlıksız kentleşme, bir sorun olma özelliğini korumaktadır. Denetimsiz göç,
hem kentlerde yerleşme hem de sağlık, eğitim, enerji gibi temel hizmetlerin
sunulması bakımından darboğazlar yaratmaktadır. Dileğim, giderek bu
bölgelerarası gelişmişlik düzeyi farklılığının ortadan kaldırılmasını
sağlayacak önlemlerin kararlılıkla uygulanmasıdır. Son zamanlarda, kentten köye
geri dönüş açısından rastlanan sevindirici örneklerin önümüzdeki dönemde
artmasını ummaktayım. Önemli olan, halkımızın köyde kalmasını özendirecek
ekonomik ve toplumsal bir temelin yaratılabilmesidir. Bu sağlandığında
köylümüz, ekonomik beklentilerini karşılamak kaygı ve umuduyla kentlere göç
etme gereğini duymayacaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
burada çağdaşlaşmanın ve ekonomik kalkınmanın temel dayanağı olduğuna inandığım
eğitim konusuna değinmek istiyorum. Eğitimin, şu anda, Türkiye'nin en önemli ve
öncelikli konusunu oluşturduğu kanısındayım. Eğitim, uzun dönemli bir
tasarıdır; özveri, yatırım ve sabır gerektirir. Eğitim düzeyinin ve niteliğinin
yükseltilmesinde zorunluluk vardır. Nitelikli eğitimle iyi öğretmenler
yetiştirilebilir. İyi yetişmiş öğretmenler ise, bilgi düzeyi yüksek öğrencilere
sahip olmamıza, böylelikle toplumun eğitim ve kültür düzeyinin yükselmesine
olanak tanıyacaktır. Sekiz yıllık zorunlu temel eğitim bir gereklilik olarak
ortaya çıkmıştı; ilköğretimde başarılı bir noktaya ulaşmış olup bu
sürdürülmelidir. Şimdi ereğimiz, onbir yıllık zorunlu temel eğitim olmalıdır.
Bugün, ülkemizde bir seferberliğe gereksinme varsa, bunun geçerli olacağı alan
hiç kuşkusuz eğitimdir. Böyle bir seferberlikte, devlet kadar bireylere, sivil
toplum örgütlerine de görev düşmektedir. Devletin hizmet götürmekte
yetişemediği yerlerde vatandaş ve kuruluşlarımızın şükranla karşıladığım katkı
ve çabaları devreye girecektir. Çağdaşlık bir düşünce ve duyarlılık
gelişimidir. Düşüncenin ürünü olan insan yaratıcılığı, ancak insana yatırımla,
eğitimle gelişir. Çağdaş uygarlık düzeyini yakalayabilmek
için, dünün değil, bugünün bilgileriyle beslenen, akıldışılıktan ve
bağnazlıktan uzak, herhangi bir dogmaya saplanmadan sorgulayan, özgür düşünen,
tartışan, paylaşmayı seven ve üreten bireyler yetiştirmek zorundayız. Öğretme yerine, öğrenmeyi güçlendiren,
ilgiyi ve merakı diri tutan bir eğitim sistemi, çağdaşlığı yakalamanın
koşuludur. Toplumsal kaygı ve beklentiler
dışlanmadan, bireyin varlığı, kişiliği, üretkenliği, yaratıcılığı ve
özgürlüğünü gerçekleştirecek, toplam kaliteyi artıracak evrensel ve çağdaş
değerleri yakalamak, eğitim sürecinin özünü oluşturmalıdır. Bilim ve teknolojide yaşanan gelişmeler,
baş döndürücü bir hıza erişmiştir ve örgütsel sistemin bütününde değişiklikler
yapılmasını dayatmaktadır. Bu değişime uyum sağlayamayan bir eğitim sisteminin
varlığını sürdürebilme şansı kalmamıştır. Zorunlu ölçünün neredeyse okur-yazarlık
olduğu, beş yıllık eğitimi bile daha yeni sekiz yıla çıkarabilen ülkemiz, bilgi
çağına uygun eğitime geçmeden, eğitime yeterli özeni göstermeden 21 inci
Yüzyıla hazır duruma gelemez. Anayasanın 42 nci maddesinde "kimse,
eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz" denilirken, öğrenim hakkı
genel bir sosyal hak olarak nitelendirilmiştir. Bu sosyal hak, yine aynı maddede, devlete,
maddî olanaklardan yoksun başarılı öğrencilere yardım yapmak, özel eğitime
gereksinimi olanları topluma yararlı kılmak için gerekli önlemleri almak görevi
verilerek, güçlendirilmiştir. Anayasamıza göre, eğitim ve öğretim,
Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına
uygun olarak, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı
eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Devlet, bu özgürlüğün kullanılmasında,
Atatürk ilke ve devrimleri ile çağdaş bilim ve eğitim esaslarına uyulmasını
gözetmekle yükümlüdür. Anayasamızın 174 üncü maddesine göre, Türk toplumunu
çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin laiklik
niteliğini koruma amacını güden devrim yasaları arasında yer alan Öğretim
Birliği Yasasının uygulanması, devletin ülkesi ve ulusuyla bölünmez bütünlüğünü,
Türk Devletinin ve cumhuriyetin varlığını korumanın tek çıkar yoludur. Siyasal ve sosyal kurumları güçlendiren
laiklik, Öğretim Birliği Yasasıyla, eğitim ve öğretime de ışık tutmuştur. Laik
eğitim ve öğretim, bilimsel ve akılcı çalışma ortamında gerçekleşir. Çağdaş
eğitim ve öğretime ancak böyle bir ortamda ulaşılabilir. Öğretim birliği, Atatürk ilke ve
devrimleri etrafında bütünleşmiş, çağdaş ve evrensel bilim ve eğitim esasına
dayalı tek tip öğretim kurumlarının varlığıyla sağlanabilir. Bunu yaşama
geçirmek devletin ödevidir. Çağın gecikmelere özür kabul etmeyen hızlı
gelişim sürecine ayak uydurmak istiyorsak, evrensel ve çağdaş değerleri
eğitimde egemen kılmak zorundayız. Bu, aynı zamanda, toplum olarak kendimize
uygar uluslar düzeyinde saygın bir yer bulma umudunun önkoşuludur. Bu nedenle, eğitim uygulamaları bir sistem
bütünlüğü içinde irdelenmeli ve değiştirilmelidir. Eğitim sistemimiz, maddî kaynak yanında
insan kaynağının da savurganca harcandığını göstermektedir. Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Planında yer verilen Teknik Personel Arzı ve İhtiyacı
Projeksiyonuna göre, aralarında inşaat, elektrik, elektronik, petrol, jeoloji
ve ziraat mühendislerinin de bulunduğu tam on alanda eğitimli işgücü fazlası
vardır. Eğitim uğrunda verilen hizmetler
kutsaldır. Eğitimin bu niteliğine uygun bir yapı ve konuma ulaştırılmasında
eğitim kadrosunun işlevi yaşamsaldır. Öğretmenlik, genel kültür, özel alan
eğitimi ve pedagojik formasyonla sağlanan özel uzmanlık mesleğidir.
Öğretmenler, ülkenin geleceğinin emanet edildiği ellerdir. Öğretmenden, çağdaş
ve aydın kişiliğinin yanında, öğretmenlik, gözetmenlik, danışmanlık, düzenleyicilik
beklenir. Bu içerikte öğretmen yetiştirilmesi, ülkenin geleceğine yapılan en
önemli yatırımdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında, öğretmenlik,
bir prestij mesleği olmuştur. Üzülerek belirtmek gerekir ki, ilerleyen
yıllarda, eğitim sisteminde ve ücrette uygulanan politikalar yüzünden, öğretmenlik,
başka fakülteyi kazanamayan ya da başka işi olmayanların kabul ettiği bir
meslek durumuna düşürülmüştür. Öğretmenlerin maddî olanaklarının artırılarak,
bu meslek yeniden çekici duruma getirilmelidir. Üniversiteye girişte çağdaş yöntem,
yeteneklerine göre öğrenim görecekleri alanlar daha ortaöğretim sırasında
belirlenerek eğitimleri o alanlarda yoğunlaştırılmış öğrencilerin
yükseköğrenime hazırlandığı yöntemdir. Ortaöğretim sistemimiz, gençlere, geleceklerini
kurabilecekleri donanımı edindirme görevini yerine getirememektedir.
Üniversiteye girebilmek tek bir erektir. Bu erek, meslek edinme amacının da
önüne geçmiştir. Bu sonuçta, toplumsal yargıların ve değer ölçülerinin de
katkısı bulunmaktadır. Yılda yaklaşık 1,5 milyon gencimiz üniversite
sınavlarına girmektedir. Üniversiteye girişteki sınav sistemi, öğrencileri
yıllarca süren bir yarış ortamına itmektedir. Öğrencilerin çoğu, lise ikinci
sınıfta, okul dışında sınava hazırlanma gerçeğiyle tanışmaktadır. Bu durum,
sınava hazırlama sektörü olarak adlandırılabilecek, yaklaşık yılda 3,5-4 milyon
potansiyel tüketicisi olan bir sektörün oluşmasına yol açmaktadır. Üniversiteyi kazanan öğrencilerin en
önemli sorunu, beslenme ve barınmadır. Kaynaklarımız, ne yazık ki, bu iki
önemli sorunu çözmeye yeterli olacak düzeyde değildir. Üniversiteye kayıtlı
örgün öğrenci sayısının 1 milyon dolayında olmasına karşın, yurt kapasitesi 200
000 dolayındadır. Öğrencilerimizi karanlık emelli insanların eline bırakmamak
için, üniversite öğrencilerinin beslenme ve barınma sorunları çözülmelidir. Eğitim sistemimizin sorunları kuşkusuz
çoktur. Bunlardan biri de kaynak yetersizliğidir. Kıt kaynakların eğitimde en
yüksek verimi alacak biçimde, akıllıca kullanılması önemlidir. Gençlerimiz,
ilgi ve yetenekleri doğrultusunda eğitilmeli, geleceklerini kurabilecekleri
gerekli donanıma sahip olacakları biçimde yetiştirilmelidir. Eğitime sağlanan
kaynak, ülkenin geleceğine yapılan yatırımdır. Bu gerçeğe karşılık eğitime
gayri safî millî hâsıladan ayrılan payın yirmi yıllık ortalaması yüzde 2,7
düzeyindedir. Ülkemizde eğitimin altyapısı oldukça yetersizdir. 2000 yılında
eğitimin konsolide bütçe içindeki payı, yüzde 9,3 olarak gerçekleşmiştir. 2000
yılı, son yirmi yılda eğitime konsolide bütçeden ayrılan payın en düşük kaldığı
yıl olmuştur. Altyapı sorunu yaşamayan Avrupa ülkelerinin eğitime ayırdığı pay
ise, bizim ayırdığımızın iki katından fazladır. Kaynak yeterli olmadığı için eğitimin
altyapı eksikliği giderilememektedir. Üniversitelerden kaynaklarını
kendilerinin yaratması istenilmekte, bu da bir yandan kamu gücü ve etkisi
kullanılarak gelir elde edilmesine neden olurken, öbür yandan bütçe dışı vakıf
uygulamasının yaygınlaşmasını eğitimin sürdürülmesine yardımcı olmak için
yaşama geçirilen döner sermaye uygulamasının amacı dışına kaymasını
özendirmektedir. Bu bağlamda vurgulamak isterim ki, 4306
sayılı Yasanın geçici 1 inci maddesi gereğince, sekiz yıllık kesintisiz
ilköğretim giderlerinde kullanılmak üzere kimi işlemlerden alınan katkı
paylarının süresi 31.12.2000 tarihinde sona erecektir. 4306 sayılı Sekiz Yıllık
Kesintisiz Zorunlu İlköğretim Yasasında öngörülen ereklere ulaşılabilmesi için
gerekli yasal düzenleme yapılarak 31.12.2000'den sonra da katkı paylarının
alınması sürdürülmelidir. Eğitim-öğretim sistemimizin ana
çerçevesini oluşturan cumhuriyetimizin temel ilkeleri, kuşkusuz,
değişmeyecektir. Bu ilkelere bağlı kalınırken, her düzeydeki eğitim-öğretimde
etkinliğin sağlanması, dünyanın gidiş yönü olan bilgi toplumu oluşumunun gerisinde
kalınmaması ereğimiz olmalıdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
enerji konuları, 2000 yılında da gündemimizin başında yer almaktadır. Bunun
nedeni, enerjinin gelişmenin temel girdisi olmasının yanında, özellikle
elektrik enerjisi üretim-tüketim dengesindeki açıklar yüzünden yaşanan
sıkıntılardır. Elektrik enerji tüketimi 1999 yılında
yüzde 3,9 oranında artmıştır, ki, bu, son otuz yılın en düşük oranıdır. Aynı
yılın ulusal gelir düzeyinde ise, yüzde 6,4 oranında bir daralma yaşanmıştır. Ekonomimizin kendini toparlayarak, en
azından, ortalama artış oranlarını yakalayabilmesi için yoğun bir çaba içine
girilmiştir. Hükümetimiz, elektrik enerjisi açığını giderici bir dizi önlem
almıştır; ancak, istem ve dolayısıyla, enerji dışalımı oranının önümüzdeki
yıllarda giderek artacak olması, soruna önemle eğilmemizi gerekli kılmaktadır. Ülkemizde kişi başına enerji tüketimi
dünya ortalamasının altındadır; ancak, tüm olumsuzluklarına karşın, içinde
yaşadığımız dönemin, enerji sistemimizin daha sağlam temellere oturtulabilmesi
için bizlere önemli bir fırsat sağlayabileceğini de düşünmekteyim. En dinamik sektörlerden olan enerji
sektörü, Avrupa Birliğiyle bütünleşme sürecinde öncülük görevini üstlenebilecek
bir düzeydedir. Bu sektördeki yeniden yapılanma çalışmaları, sürdürülebilir bir
kalkınma modeli içinde sanayileşmenin tamamlanmasını, dünya pazarlarındaki
rekabet gücümüzün artırılmasını sağlayabileceği gibi, diğer sektörlere de örnek
olacaktır. Enerji sektörünün çeşitli alanlardaki yapılanma çalışmalarıyla
ilgili yasal ve yönetsel düzenlemelerle, enerji sektörü, başta Avrupa Birliği
Enerji Direktifi ve Enerji Şartı Anlaşması olmak üzere, uluslararası
düzenlemelere de uygun duruma getirilecektir. Piyasaların, devlet denetimi ve gözetimi
altında haklı rekabete olanak sağlayacak biçimde özgürleştirilmesi ve
saydamlaştırılmasıyla, piyasalarda istikrar ve sürekliliğin sağlanması
zorunludur. Sektörün malî açıdan güçlü ve güvenli bir yapıya kavuşturulması,
yatırım risklerinin azaltılması ve sonuç olarak, tüketiciye, yeterli, kaliteli,
sürekli, ucuz ve temiz enerji sunulması sağlanmalıdır. Bu dönemin, enerji
özelleştirmelerinde bugüne kadar uygulamaya çalıştığımız modellerin irdelenmesi
ve en uygun yöntemin belirlenmesi için de elverişli bir dönem olduğuna
inanıyorum. Geleceğin Türkiyesinde enerjinin daha
etkin ve verimli kullanılması sağlanmalı, tasarruf önlemlerine daha fazla önem
verilmeli, elektrik dağıtımında ortalama yüzde 22'ler düzeyindeki kayıp ve
kaçaklar Avrupa Birliği ortalaması olan yüzde 8'ler düzeyine çekilmelidir. Bir yandan santral yapımına hız
verilirken, diğer yandan onlar için gereken yakıtların zamanında sağlanmasıyla
ilgili girişimler de yoğunlaştırılmalıdır. Bunların başında, yurt dışından
alınacak doğalgazı ülkemize taşıyacak olan boru hattı tasarıları ile içhat
tasarıları gelmektedir. Dışarıdan sağlanacak santral yakıt
tasarılarıyla birlikte, yerli kaynaklarımızın daha iyi değerlendirilmesine
olanak sağlayacak yasal ve yönetsel önlemler de geciktirilmeden alınmalıdır. Bu
kapsamda, yerli kaynaklarımızdan petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıt üretiminin
artırılmasının ancak arama yatırımlarına ağırlık vererek sağlanabileceği de
kuşkusuzdur. Fosil yakıtların yanı sıra, hidrolik,
rüzgâr, jeotermal ve güneş gibi doğal kaynaklarımıza, hem ucuz ve yenilenebilir
olmaları hem de çevreye zarar vermemeleri nedeniyle daha fazla önem verilmelidir.
Enerji etkinliklerimizi, çevre ile doğal ve kültürel varlıklarımıza karşı
yükümlülüklerimizi gözönünde bulundurarak, çevreye ve bireyin sağlığına duyarlı
bir biçimde yürütmeliyiz. Günümüzün dünyasında enerji, dış
politikanın önemli öğelerinden biri durumuna gelmiştir. Ülkemiz, kısıtlı enerji
kaynaklarına sahip olması ve ekonomisindeki büyüme ve buna bağlı olarak enerji
istemindeki artış nedeniyle de enerji kaynaklarını çoğaltmak ve çeşitlendirmek
zorundadır. Türkiye, artan enerji gereksinimini karşılamak ve enerji
kaynaklarını çeşitlendirmek amacıyla son yıllarda birçok ikili ve uluslararası
anlaşma imzalamıştır. Son on yıl içerisinde, Hazar Havzasındaki
enerji kaynaklarının modern teknoloji kullanımıyla işletilerek uluslararası
piyasalara taşınması için yeni olanaklar doğmuştur. Türk şirketlerinin de
aralarında bulunduğu Batılı firmalar, bu bölgedeki petrol ve doğalgaz
kaynaklarının işletilmesi için büyük tutarlarda yatırımlarda bulunmaya
başlamışlardır. Hazar Havzası enerji kaynaklarının uygun biçimde işletilmesi
birçok yönden önem taşımaktadır. Ülkemizin gündeminde olan enerji taşıma
tasarılarının başında Bakü-Tiflis-Ceyhan ana petrol boru hattı gelmektedir.
Bakû-Tiflis-Ceyhan tasarısının hukukî çerçevesini oluşturan anlaşmaların geçen
mayıs-haziran aylarında ilgili ulusal parlamentolar tarafından onaylanmasıyla
büyük bir aşamaya ulaşılmıştır. Türkiye, bu tasarının Hazar petrolünün
uluslararası piyasalara taşınması için
ekonomik, ticarî ve çevresel yönlerden en uygun seçeneği oluşturduğu
görüşündedir. Uluslararası uzmanlar, Hazar Havzasında bulunan petrol
rezervlerinin de böyle bir boru hattının yapımını gerekli kılacağı görüşünde
birleşmektedirler. Bundan sonra, tasarı için gerekli finansmanın bir an önce
bulunarak, petrol boru hattı konsorsiyumunun kurulmasını ve ayrıntılı
mühendislik çalışmalarının tamamlanmasının ardından boru hattının yapımına
başlanmasını bekliyoruz. Ümidimiz, Bakû-Tiflis-Ceyhan boru hattının öngörülen
takvime uygun olarak 2004 yılında işler duruma gelmesidir. Türkiye, doğalgaz gereksiniminin
karşılanması için de birkaç tasarının gerçekleşmesi yönünde çalışmalarını
sürdürmektedir. Türkmenistan doğalgazının Hazar Denizi, Azerbaycan ve Gürcistan
üzerinden ülkemize ulaştırılmasına olanak sağlayacak olan Hazar geçişli hatla
ilgili tasarının bir an önce yaşama geçirilmesinin ilgili tüm ülkelerin
yararına olacağını düşünüyoruz. Türkiye, ayrıca bu hattan bir miktar Azerbaycan
gazı alabileceğini de bildirmiştir. Rusya'yı Karadeniz'in altından Türkiye'ye
bağlayacak olan Mavi Akım hattı ile İran-Türkiye doğalgaz boru hattı
tasarılarıyla ilgili çalışmalar da ileri aşamalara gelmiş bulunmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yeni binyıla çevre konularında duyarlılığı daha da artmış bir toplum olarak
girdiğimizi saptamaktan mutluluk duyuyorum. Geride bıraktığımız yüzyılda doğal
çevreyi gözardı eden bir sanayileşme
sürecinden geçilmiştir. Hızlı sanayileşme ve kentleşmeyle birlikte hızlı nüfus
artışı, doğal dengenin bozulması sonucunu doğurmuş, duyulmaya başlanan kaygı
toplumları yeni arayışlara yöneltmiştir. Ekonomimizi ve toplumsal yaşamımızı
olumsuz etkileyen ve doğa dengesini altüst eden uygulamaların önüne geçecek ve
gelecek kuşaklara yaşanabilir bir çevre bırakmamıza yardımcı olacak çevreye
duyarlı önlemlerin uygulamaya konmasında zorunluluk bulunmaktadır. Öte yandan,
Anadolu toprakları onbinlerce yıldır insanoğluna her türlü yaşam mutluluğu
veren cennet doğası ile birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Dünyada
benzeri görülmeyen bu doğal ve kültürel zenginliğin korunması, geliştirilmesi
ve dünya insanına bir hazine olarak sunulması önem taşımaktadır. Bu, hem bu
hazinenin sahibi olarak bizim insanlığa borcumuzdur hem de kendi ulusal
varlığımıza sağlayacağı katkı yönünden önem taşımaktadır. Yüce Meclisimizin bu
konuda geçmişte sergilediği duyarlılığı yeni yasama döneminde de koruyacağına
olan inancımı dile getirmek isterim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemiz geçtiğimiz yıl 17 Ağustos ve 12 Kasımda iki büyük deprem felaketi
yaşamıştır. Binlerce yurttaşımız yaşamını yitirmiş, onbinlercesi de
yaralanmıştır. Yine onbinlerce yurttaşımız sıcak yuvalarından olmuş, kışın güç
koşullarına göğüs germeye çalışmıştır. Depremde yaşamlarını yitiren
yurttaşlarımıza bu fırsattan yararlanarak Allah'tan rahmet dileklerimi
yineliyor, kederli ailelerinin acılarını paylaştığımızı belirtmek istiyorum. Depremin ardından ülkemizde büyük bir
seferberlik başlatılmıştır. Türk Ulusu kendine özgü örnek bir dayanışma sergilemiştir.
Bu dayanışmayı devlet adına minnet ve şükranla anıyorum. Ulus ve devlet olarak bu zor günlerimizde
bizlere yardım elini uzatan tüm ülke ve kuruluşlara da bu vesileyle
teşekkürlerimizi yinelemeyi bir görev biliyorum. Depremlerin ardından, devletimiz, tüm
kurumlarıyla, olanakları ölçüsünde deprem bölgesine ulaşmış ve yurttaşlarımıza
yardım elini uzatmıştır. Yaraların sarılması konusunda devlet ve ulus olarak
sergilenen birlik ve dayanışmanın yanı sıra,
gösterilen büyük çabalar sonucunda işin güç bölümü aşılmıştır. Kalıcı
konutların yapımının da ivedilikle sonuçlandırılması önem taşımaktadır. Yaşadığımız acı deneyimlerin de ortaya
koyduğu gibi, Türkiye bir deprem ülkesidir. Depremden gereken dersleri
çıkarmamız ve depremle yaşamayı öğrenmemiz gerekmektedir. Bu konuda daha fazla
zaman yitirilmeden örgütlenme eksikliklerimizi hızla tamamlamalıyız. Öte
yandan, deprem bölgelerinde binaların depreme dayanıklılığını sağlayacak
zorunlu denetim düzeneklerini yaşama geçirecek ek yasal önlemlerin alınmasında
Yüce Meclisimizin üzerine düşecek görevi yerine getireceğinden eminim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizde trafik kazaları nedeniyle yakınlarını kaybeden insanlarımızın sayısı
ne yazık ki kabule olanak bulunmayan ölçülerdedir. Trafik kurallarına uyma yönünde
toplumumuzda duyarlılık yaratmak ya da var olan duyarlılığı artırmak hepimizin
görevidir. Bu kurallara uymaya bireyleri zorlayacak yeni önlemleri de
uygulamaya koymamız gerekmektedir. Bu bağlamda, Yüce Meclisimizin gündeminde
bulunan trafik yasa tasarısının ivedilikle görüşülerek yasalaşması önem
taşımaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
soğuk savaşın sona ermesinden sonra çeşitli etnik ve ulusal çatışmalara sahne
olan bölgemizde Türkiye bir barış, denge ve istikrar öğesi olarak etkin rol
oynamaya devam etmiştir. Türkiye, bugün Batı uluslar topluluğunun bir üyesi
olarak, bölgesinde paylaştığı değerlerin savunucusu güvenilir bir müttefik,
güvenlik ve istikrarın güçlendirilmesine katkıda bulunan, işbirliği
tasarılarında ağırlığı olan bir ortaktır. Türkiye, Büyük Önder Atatürk'ün temelini
attığı ilkeler üzerinde 77 yıldır barış ve istikrar içinde yaşamış ve başka
uluslar için örnek bir gelişme modeli oluşturmuştur. Cumhuriyetimizin
kuruluşundan bu yana dışpolitikamıza yön veren temel ilkeler bundan sonra da
uluslararası ilişkilerimizi yönlendirecektir. Türk dışpolitikasının dayandığı ilkelerin
başında, diğer ülkelerin içişlerine karışmama, bağımsızlık, egemenlik ve toprak
bütünlüklerine saygı gelmektedir. Türkiye bu temel üzerinde tüm ülkelerle dostluk
ilişkileri geliştirmek amacındadır. Türk dışpolitikası, üyesi bulunduğu
Birleşmiş Milletler yasasında yer alan kurallar temelinde uluslararası hukuka
dayalı bir düzeni savunmakta, tüm ulusların dış baskılardan uzak, bağımsızca ve
gönenç içinde gelişmelerini desteklemektedir. Türkiye, bugüne kadar olduğu gibi, bundan
sonra da insan haklarına saygılı, çağdaş, demokratik bir hukuk devleti olarak
uluslararası ilişkilere olumlu katkılarda bulunmayı sürdürecektir. Türkiye, bölgesinde işbirliğinin
öncülüğünü üstlenmiştir. Bölgesel uyuşmazlıkların çözümü, çatışmaların
önlenmesi için gönenç ve istikrara gereksinim bulunduğuna kuşku yoktur. Bu da,
ancak, bölgesel düzeyde işbirliğini geliştirmemizle ve bölge ulusları arasında
karşılıklı güven ortamının yaratılmasıyla olanaklı olabilir. Dünyanın birçok bölgesinde uluslararası
bütünleşme girişimleri ileri düzeylere ulaşmaktadır. Batı yarımküresinde,
Asya-Pasifik bölgesinde, Baltıklarda ve Batı Avrupa'da bölgesel işbirliği ve
bütünleşme çabalarının başarılı sonuçlar verdiğini görmekteyiz. Buna karşılık,
Balkanlardan Ortadoğu'ya, Kafkaslara ve Ortaasya'ya kadar uzanan bölgemizde,
değişik öğeler, bölgesel işbirliğinin gelişimini yavaşlatmaktadır. Bölgesel
işbirliğinin önünü açmak için, bölge ülkelerinin iyiniyetli ve önyargısız bir
yaklaşımla ortak paydalarda birleşmeleri ve ellerindeki olanakları yapıcı
biçimde kullanmaları gerekmektedir. Bölgemizde, ulaşım, enerji ve iletişim
altyapısının bir an önce günün koşullarına yanıt verecek ve insan, mal ve
sermaye dolaşımına olanak sağlayacak düzeye çıkarılması için ortak çaba
göstermeliyiz. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütünün
kurulmasına öncülük etmiş olan Türkiye, bölgesindeki diğer örgütlenmelerde de
etkin rol oynamakta; ayrıca, AGİT ilkeleri çerçevesinde yeni bölgesel
örgütlenme ve işbirliği çabalarına katkıda bulunmaktadır. Türkiye, yoksulluğun küresel düzeyde
ortadan kaldırılmasının ve sürdürülebilir kalkınmanın uluslararası yardımlarla
desteklenmesinin, çoktaraflı ticaret sisteminin güçlendirilmesinin önemini
vurgulamakta, çevre sorunları ve bulaşıcı hastalıklarla savaşımda ivedi, etkin
ve akılcı önlemler alınması gereğini savunmaktadır. Türkiye, uluslararası örgütlere katılım
konusuna özel önem vermekte, üyesi bulunduğu kuruluşların çalışmalarında etkin
biçimde yer almaktadır. Bu çerçevede Türkiye, Birleşmiş Milletler
Örgütünün uluslararası sistemdeki etkinliğinin artırılmasına yönelik reform
programını desteklemekte ve reform sürecinde etkin rol oynamaktadır. Birleşmiş
Milletlerin uluslararası ekonomik ve toplumsal yardım çabaları içinde sahip
olduğu rolün artırılmasının yanı sıra, çatışmaları önleme ve sona erdirme
yetenekleri bakımından da güçlendirilmesi gerekmektedir. Türkiye, Birleşmiş
Milletlerin barış gücü görevlerinin, uluslararası barış ve güvenliğin
sağlanmasına doğrudan katkıda bulunduğu inancıyla bu tür görevlere katılmaya
devam edecektir. Geçen yıl kasım ayında Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatının 20 nci Yüzyıldaki son zirvesine evsahipliği yapan
ülkemiz, bu örgütün yeni Avrasya coğrafyasında barış ve istikrarın
güçlendirilmesi yönünden çok önemli bir role sahip olduğu inancındadır. Türkiye
bu anlayışla AGİT'in çalışmalarına da etkin olarak katkıda bulunmayı
sürdürecektir. Türkiye ayrıca, Sovyetler Birliğinin ardılı olan AGİT
ülkelerinin AGİT süreçlerine katılmalarını desteklemekte ve özendirmektedir. Türkiye, terörizmden en çok etkilenen
ülkelerden biri olarak, ulusal sınırları aşan bu çok boyutlu soruna karşı
uluslararası alanda savaşım verilmesi gerektiği görüşündedir. Türkiye, acı
deneyimle, terörizme karşı savaşımda başarılı olunabilmesi ve bu tehdidin
kökünün kazınabilmesi için ülkelerin mutlaka işbirliği yapmak zorunda
olduklarını her alanda dile getirmektedir. Terörizme destek veren ve
teröristlere kuçak açan devletler uluslararası toplum tarafından destek
görmemeli, tersine en güçlü biçimde kınanmalıdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye bir Avrupa ülkesidir. Hukukun üstünlüğüne ve temel insan hak ve
özgürlüklerine inanan demokratik ve laik bir cumhuriyet olarak Türkiye,
yüzlerce yıllık bir süreç içinde Avrupa'da kök salmış olan değerleri benimsemiş,
bu değerlerin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Türk dış politikasının temel ereklerinden
biri de, Avrupa'nın tüm kuruluşlarında etkin biçimde yer almak, ulusal
sistemlerini Avrupa'yla bütünleştirmektir. Türkiye'nin Avrupa kuruluşlarıyla
bütünleşmesinin son aşaması Avrupa Birliğine tam üyelik olacaktır. Geçen yıl
aralık ayında yapılan Helsinki Zirvesinde Türkiye'nin Avrupa Birliğine
adaylığının kabul edilmesiyle, ülkemizin Avrupa'yla bütünleşmesi yönünde önemli
bir adım atılmıştır. Türkiye'nin Avrupa Birliğine katılmasının
uzun bir süreç olacağının ve bunun önemli görev ve sorumluluklar yüklediğinin
bilincindeyiz. Bu bilinçle, tam üyelik için aranan koşulları yerine getirmek
üzere gerekli adımları kararlı biçimde atmalıyız. Türkiye, Kopenhag ölçütlerine uyum
konusundaki gerekli çalışmaları ve planlamaları sürdürmektedir. Yüce
Meclisimizin bu yönde gösterdiği çabaları takdirle karşılıyorum. Son olarak Avrupa
Birliği Genel Sekreterliğinin kurulması ve faaliyete geçmesi, ülkemizin Avrupa
Birliğine üyelik konusundaki iradesini ortaya koyan önemli bir gelişme
olmuştur. Tüm ilgili makam ve kuruluşlarımızın Avrupa Birliğine uyum
çalışmaları için üzerlerine düşen görevleri, ülkeiçi eşgüdümden sorumlu Avrupa
Birliği Genel Sekreterliğiyle işbirliği içerisinde yerine getireceklerine
inanıyorum. Kuşkusuz, Avrupa Birliğine adaylığımızla
ilgili süreçte tüm görev ve sorumluluklar Türkiye'nin omuzlarında değildir. Avrupa
Birliği üyesi dostlarımızın da Türkiye'nin adaylık sürecine önyargısız ve
yapıcı biçimde yaklaşmaları, bu süreçte kendi sorumluluklarını yerine
getirmeleri gerektiğini de hatırlatmak isterim. Avrupa Birliği Komisyonu
tarafından hazırlanacak Katılım Ortaklığı Belgesinin bizim yönümüzden kabul
edilebilir ögeler içermesini bekliyoruz. Kendisi de Avrupalı bir güç olan Türkiye,
Avrupalıların Avrupa güvenliğinde ve savunmasında daha geniş sorumluluk
almalarını başından beri desteklemiştir. Avrupa güvenliğini pekiştirecek tüm
çabalara Türkiye olumlu katkıda bulunma kararlılığındadır. Burada önemli olan,
harcanan çabalarda tüm bağlaşık ülkelere eşit katılım ve eşit güvenlik
sağlanmasına özen gösterilmesi, güvenliğin bölünmezliği ilkesinden, hangi
amaçla olursa olsun, ödün verilmemesidir. Giderek bir güvenlik ve savunma boyutu da
kazanmakta olan Avrupa'daki bütünleşme hareketlerinin, NATO'nun en güçlü
ordularından birine sahip olan, genel bütçesinin yüzde 10'unu savunmaya ayıran
ve bölgesinde önemli bir güvenlik ve istikrar ögesi olan Türkiye'nin tam
katılımı olmadan gerçekleştirilemeyeceğini vurgulamakta yarar görüyorum. Amerika Birleşik Devletleri ile aramızdaki
ikili ilişkiler, son yıllarda her alanda gelişerek "stratejik
ortaklık" olarak adlandırılan bir niteliğe kavuşmuştur. Bu ilişkilerin,
karşılıklı çıkarlar temelinde daha da gelişmesini istemekteyiz. Ancak, ne yazık
ki, özellikle bu ülkede, seçimlerin yapıldığı yıllarda, Türkiye'ye düşman
lobilerin, bu ilişkileri zedeleyecek kimi girişimlere yöneldikleri öteden beri
bilinmektedir. Temsilciler Meclisinde sözde Ermeni soykırım karar tasarısı konusunda
ortaya çıkan son gelişmeleri de bu bağlamda belirtmek isterim. Bu esef verici
gelişmeler, halkımızca büyük bir tepkiyle karşılanmıştır. Gerçekleri saptırmak
yoluyla tarihte gerçekleşmemiş bir olayı gerçekleşmiş gibi göstermek ve Türk
Ulusunu karalamaya çalışmak, hiçbirimizin kabul edebileceği bir durum değildir.
(Alkışlar) Militan Ermeni çevrelerin Amerika Birleşik Devletlerine özgü
içpolitika dinamiklerini istismar etme çabalarının boşa çıkmasını ve salt oy
kaygısıyla ulusal çıkarlarını gözardı eden Amerika Birleşik Devletleri
Temsilciler Meclisinin kimi üyelerinin, sonunda sağduyunun gereği olan bir
tutum almaya yönelmelerini diliyorum. Komşumuz Rusya ile ilişkilerimiz beşyüz
yıllık uzun bir geçmişe dayanmaktadır. Bu yönden, Türk ve Rus halklarının aynı
coğrafyayı paylaşması konusunda küçümsenmeyecek bir deneyime sahip olduklarını
söylemek olanaklıdır. İlişkilerimizin gelişmesini engelleyen soğuk savaş
ortamını geride bırakalı on yıldan fazla zaman olmuştur. Artık, ilişkilerimizi,
ikili düzeyde olduğu gibi, bölgesel ve uluslararası düzeylerde de
geliştirmemizin ve yeni boyutlara taşımamızın zamanı geldiğini düşünüyoruz.
Rusya ile aramızda var olan potansiyeli karşılıklı saygı ve ortak yarar
temelinde, her alanda geliştireceğimize inanıyoruz. Bununla birlikte, Çeçenistan'daki durum
bizi kaygılandırmaya devam etmektedir. Bu soruna, Rusya'nın toprak bütünlüğü ve
insan haklarına saygı temelinde diyalog yoluyla barışçı bir siyasal çözüm
bulunabileceğine inanıyoruz. Öte yandan, Çeçenistan'da yerlerinden olan sivil
halka yardım amacıyla yürütülen uluslararası çabalara da katkıda bulunuyoruz. Geçen yıl ülkemizdeki deprem
felaketlerinin yol açtığı halklar arası dayanışmanın, aralık ayında Helsinki'de
düzenlenen Avrupa Birliği Zirvesinin ardından, komşumuz Yunanistan ile
aramızdaki ilişkilerde bir yumuşama havasının egemen olması sevindiricidir.
Türkiye, öteden beri Yunanistan'a diyalog yolunu önermiştir. Bu kez, Yunan yetkililerinin,
Türkiye'nin önerilerine kulak verip, iki ülke arasındaki işbirliğine olanak
tanıyacak adımlar atmaya başladıklarını görmek, bizi, ilişkilerimizin geleceği
yönünden de ümitlendirmiştir. Yunanistan ile aramızda dokuz işbirliği protokolünün
imzalanmış olması ve iki ülke halkları arasında bir anlayış ve dostluk
havasının gelişmeye başlaması cesaret vericidir. Biz, ilişkilerimizi olumsuz
yönde etkileyen, Ege Denizini ilgilendiren, birbiriyle ilintili temel sorunlara
da çözüm bulunabileceğine ve bunun için zamanın geldiğine inanıyoruz. Türk-Yunan ilişkilerini geçmişin
ipoteğinden kurtararak, 21 inci Yüzyılın değerlerine uygun bir düzeye getirmek,
her iki ulusun gelecek kuşaklara borcudur. Türkiye'de, aramızdaki sorunların
barışçı yollardan çözümü yönünde bir siyasal iradenin varlığı, tüm
dostlarımızca bilinmektedir. Türkiye, Kıbrıs sorununa görüşmeler
yoluyla kalıcı bir çözüm bulunmasını istemekte ve bu çerçevede geçen aralık
ayında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından başlatılmış olan aracılı
görüşmeleri desteklemektedir. Kıbrıs Türk tarafı, bu görüşmelere
başından itibaren yapıcı bir biçimde katılmış ve kapsamlı çözüm önerileri
sunmuştur. Kıbrıs'ta varılacak bir çözüm, mutlaka gerçeklere dayandırılmak
zorundadır. Bu da, adada iki devletin siyasî eşitliğinin, egemenliğinin kabul
edilmesidir. Adada iki toplumun barış ve güvenlik içinde yanyana yaşamalarını
sağlayacak en gerçekçi çözüm, iki devletin siyasî eşitliği üzerine kurulacak
bir konfederasyon olacaktır. Türkiye, Sovyetler Birliğinin ardılı olan
yeni bağımsız devletlerin herhangi bir baskı altında olmaksızın ulusal
kimliklerini özgür iradeleriyle geliştirmelerini ve kendi kaynaklarından
bağımsız bir biçimde yararlanarak ekonomik kalkınmalarını gerçekleştirmelerini
ve uluslararası toplumla tam anlamıyla bütünleşmelerini benimsemiştir. Türkiye,
bu politikasının bir gereği olarak, yeni bağımsız devletlere olanakları
ölçüsünde yardım etmektedir. Bu çerçevede, dil, kültür ve tarih
bağlarıyla sıkı sıkıya bağlı bulunduğumuz dost ve kardeş Azerbaycan ve Orta
Asya cumhuriyetleriyle ilişkilerimiz, dışpolitikamız yönünden çok özel bir yere
sahiptir. Türkiye, bu ülkelerle ilişkilerini her alanda daha da ileri götürmek,
halktan halka sarsılmaz işbirliği dokusunu pekiştirmek istemektedir. Bu amaçla,
Azerbaycan ve Orta Asya ülkeleriyle aramızdaki potansiyelden en iyi şekilde
yararlanmalı, 1990 yılından bu yana imzalanmış anlaşmalarla oluşturulmuş
bulunan hukuksal temeli ve kurulmuş olan çeşitli düzenekleri daha da
sağlamlaştırıp geliştirmeli ve günümüzün koşullarına uygun bir niteliğe
kavuşturmalıyız. Orta Asya ülkelerinin bağımsızlıklarını
güçlendirmeleri, uluslararası toplumla bütünleşmeleri ve ekonomik ve demokratik
gelişmelerini sağlıklı bir biçimde sürdürmelerini istemekteyiz. Orta Asya
ülkeleri, sahip oldukları doğal kaynakları bağımsızca işletip uluslararası
piyasalara ihraç edebilmeli ve bu yoldan elde edecekleri zenginliği halklarının
kalkınması ve gönenci için
değerlendirebilmelidirler. Orta Asya ülkelerini tehdit eden terörizm
ve köktendincilik tehlikeleriyle savaşımlarını destekliyoruz. Bu alanda,
Türkiye, dost ve kardeş Orta Asya cumhuriyetlerine elinden gelen yardımı
yapmaya hazırdır. Türkiye, Güney Kafkasya'da istikrarın
güçlendirilmesini, bölgesel işbirliğinin gelişmesini ve ulusların ileri bir
gönenç düzeyine ulaşmalarını engelleyen Abhazya ve Yukarı Karabağ
uyuşmazlıklarının bir an önce barışçıl bir çözüme kavuşturulmasını
istemektedir. Ülkemiz, bu konuda elinden gelen çabayı göstermekte ve tarafları,
diyalog ve barışçı çözüme özendirmektedir. Türkiye, Yukarı Karabağ uyuşmazlığı
konusunda Minsk sürecinin çözüm için uygun bir çerçeve oluşturduğunu
düşünmekte, ayrıca, Azerbaycan ve Ermenistan liderleri arasındaki doğrudan
temasları desteklemektedir. Bununla birlikte, Yukarı Karabağ uyuşmazlığının
çözümünün, Ermeni işgali altındaki Azerbaycan topraklarının boşaltılmasını ve
Azeri mültecilerin evlerine geri dönmelerini gerektirdiği bir gerçektir. Sırası
gelmişken, Türkiye'nin, ancak Azerbaycan halkının kabul edeceği bir çözümü
benimseyebileceğini vurgulamak isterim. Türkiye, Azerbaycan'daki ekonomik ve
demokratik reform sürecini desteklemekte, bu ülkede 5 Kasım tarihinde
düzenlenecek olan seçimlerin kardeş Azerbaycan halkı için en yararlı sonuçlar
vereceğine inanmaktadır. Türkiye, ayrıca, Azerbaycan'ın Avrupa Konseyine
adaylığını etkin biçimde desteklemektedir. Komşumuz Gürcistan'ın toprak bütünlüğünün
ve siyasal birliğinin korunmasına da büyük önem veriyoruz. Türkiye, bu ülkenin
istikrarını tehdit eden ve kalkınmasını engelleyen Abhazya sorununun barışçı
bir çözüme kavuşturulması için elinden gelen yardımı yapmaya hazırdır. Güney Kafkasya'da barış, istikrar ve
işbirliğinin güçlendirilmesi amacıyla bir Kafkasya işbirliği paktı kurulması
önerisinde bulunduk ve bu önerinin yaşama geçirilmesini sağlayacak biçimde
konuyu izlemekte ve uluslararası toplumun somut ilgisini Güney Kafkasya'ya daha
fazla yöneltmesini sağlamaya çalışmaktayız. Ermenistan'ın yöneticilerine, tarihî
gerçekleri çarpıtarak Ermeni toplumunun Türk halkına karşı düşmanlık
duygularını körüklemelerinin bir yararı olmayacağını bir kez daha anımsatmak
isterim. Ermenilerin soykırım savı tarihte hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Kimi
Ermenilerin ve Ermenistan'ın şimdiki
yöneticilerinin düşüncelerinde yaratıp, diğer ulusları da inandırmaya çalıştıkları
bu sözde soykırım savının, Ermenistan'ın, komşusu Türkiye ile akılcılığın
gereği olan iyi ilişkiler ve işbirliğini geliştirmesine engel oluşturacağı
ayırdına, daha fazla gecikmeden varmalarını beklemekteyiz. Ermenistan yöneticilerini,
aynı coğrafyada Türkiye ile barış içinde bir arada yaşamalarını olanaklı
kılacak ve çıkarlarının da gereği olan sağduyulu bir tutum benimseyip,
basiretsiz politikalar izlemekte ısrar etmeleri durumunda sıkıntılar ve
sorunlarla karşı karşıya kalacakları yönünde uyarmak isterim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye, Ortadoğu'da adil ve kalıcı bir barışa ulaşılmasının bölgenin istikrar
ve gönenci yönünden taşıdığı önemi her zaman dile getirmiş ve Ortadoğu barış
sürecini başından bu yana desteklemiştir. Geçen ağustos ayında Amerika Birleşik
Devletleri Başkanı Clinton'un girişimiyle İsrail ve Filistin arasında yapılan
görüşmelerde somut bir sonuca varılamamış olmakla birlikte, bu görüşmelerin,
duyarlı konuların ele alındığı kaydadeğer bir ilerleme oluşturduğunu düşünüyoruz.
Türkiye, İsrail ve Filistin ile
ilişkilerinin ulaştığı düzey ve bölgedeki tarihsel birikimi temelinde, Ortadoğu
barış sürecine, kendi olanakları ölçüsünde katkıda bulunmaktadır. Son olarak,
Sayın Barak ile Sayın Arafat'ın geçen ağustos ayında ülkemize gerçekleştirdikleri
ziyaretler, tarafların Türkiye'ye gösterdikleri güvenin bir göstergesidir. Körfez Savaşından sonra Irak'ın kuzeyinde
ortaya çıkmış olan iktidar boşluğu, ne yazık ki, Türkiye'yi birçok yönden
olumsuz etkilemiştir. Türkiye, bu iktidar boşluğu nedeniyle kitlesel göç ve
terörizm gibi tehdit ögelerine karşı savaşım vermek zorunda kalmıştır. Irak'ın toprak bütünlüğünün ve siyasî
birliğinin korunmasına büyük önem vermekte ve gerek bölge ülkelerine gerek
müttefiklerimize bu yönde telkinlerde bulunmaktayız. Irak'ın parçalanmasının,
bölgedeki tüm dengeleri altüst edebilecek gelişmelere yol açmasından kaygı
duymaktayız. Ayrıca, Irak'ın geleceğinin yalnızca Irak tarafından
belirlenebileceği, bu ülkeye dışarıdan yapılacak el atmaların istenmeyen
sonuçlara yol açabileceği görüşündeyiz. Bölücü terör örgütü elebaşısının
ülkesinden ayrılmasını ve terörle savaşım konusunda Türkiye ile işbirliği
başlatmayı kabul eden Suriye'nin yeni dönemde, akılcı ve gerçekçi bir yol izleyerek,
Türkiye ile ilişkilerinde dostluk ve işbirliğini gözetecek bir yaklaşımı
benimseyeceğini, geçmişte ilişkilerimize gölge düşüren olayların yinelenmesine
izin vermeyeceğini umuyoruz. Türkiye ile Suriye, aynı coğrafyayı, tarihi ve
kültürü paylaşmaktadır. İki ülke arasında ekonomik ve ticarî işbirliği
açısından zengin bir potansiyel bulunmaktadır. Bundan sonra atacağımız
karşılıklı adımlarla bu potansiyelden yararlanma olanaklarımızı geliştirmek
istiyoruz. Ayrıca, Suriye ile terörizmle savaşım konusunda işbirliğini
sürdürmek arzusundayız. Suriye'nin İsrail ile arasındaki
ilişkileri olağanlaştırmasının da, bölgede gerçek bir barış ortamının
kurulmasının temel koşulu olduğu inancındayız. İran, köklü bir uygarlığın temsilcisi,
büyük bir komşumuz ve önemli bir bölge gücüdür. İran ile ilişkilerimiz, diğer
komşularımızla olduğu gibi, karşılıklı saygı ve içişlerine karışmama temeline
dayanmalıdır. Bu temel üzerinde, ekonomik ve ticarî ilişkilerimizi ve bölgesel
düzeyde işbirliğimizi geliştirebileceğimiz inancındayız. Asya ve Pasifik ülkeleriyle olan
ilişkilerimizin geliştirilmesine de önem vermekteyiz. Bu ülkelerin, iki yıl
önce yaşanan bunalımın etkisinden kurtularak ekonomilerini yeniden
canlandırmaya başladıklarını görmek sevindiricidir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yurt dışında yaşayan yurttaşlarımızın durumuna da değinmek istiyorum. Bugün,
başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, dünyanın çeşitli köşelerinde milyonlarca
yurttaşımız yaşamaktadır. Bu çalışkan ve işine bağlı yurttaşlarımız, Türk ekonomisine
olduğu gibi, yaşadıkları ülke ekonomilerine de önemli katkılar yapmakta ve
bulundukları toplumları etnik ve kültürel açıdan zenginleştirmektedirler. Türkiye, yurt dışında, artık, kalıcı
biçimde yerleşmiş olan yurttaşlarının ve bulundukları ülkelerin uyruğuna geçmiş
olan soydaşlarımızın sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak için elinden gelen
çabayı göstermeyi sürdürecektir. Ayrıca, bu yurttaşlarımızın, öz değerlerimizi
yitirmeden, içinde bulundukları toplumlarla bütünleşmelerinin, yeni ülkelerinin
siyasal ve toplumsal yaşamına etkin biçimde katılmalarının, genç kuşaklara daha
iyi bir gelecek sağlanmasının en uygun yolu olduğunu düşünüyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
soğuksavaşın sona ermesiyle, Türkiye'nin içinde bulunduğu güvenlik ortamı
değişmiştir. Birçok ülke yönünden geleneksel güvenlik sorunlarının ortadan
kalkmasını sağlayan soğuk savaş sonrası düzen, Türkiye'nin çevresinde yeni ve
önemli sorunların, sıcak çatışmaların, yeni bunalım odaklarının doğmasına,
yüzlerce yıllık düşmanlıkların canlanmasına neden olmuştur. Savunma
politikamızı oluştururken bu yeni koşulları dikkate almak zorundayız. Dış
politikamız ile savunma politikamızın buna göre donanımlı olması gerekmektedir.
Bugüne kadar ülkemizin savunmasını üstün başarıyla yerine getirmiş olan Silahlı
Kuvvetlerimizin 21 inci Yüzyılın siyasal, toplumsal ve teknolojik gelişmelerine
koşut biçimde esnek ve hareketli duruma getirilmesi yönündeki çabalarımızı
sürdürmeliyiz. Bunların yanı sıra, ülkemiz, uluslararası
silahsızlanma çabalarını desteklemekte, küresel ve bölgesel düzeyde barış ve
güven ortamının geliştirilmesine katkısı yadsınamayacak olan uluslararası
silahsızlanma anlaşmalarına taraf olmaya önem vermektedir. Bu bağlamda Türkiye,
kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi ve bölgemizde balistik füze
tehdidinin ortadan kaldırılması amacıyla uluslararası işbirliği ve denetim
düzenekleri çerçevesinde üzerine düşeni yerine getirmeyi sürderecektir. Türkiye, yeni yüzyılda izleyeceği dış
politika ereklerini, coğrafyasının, tarihinin ve ulusal çıkarlarının
oluşturduğu bir sistem içinde özgür iradesiyle belirlemiştir. Bu ereklere
ulaşmak için kararlı adımlar atmalıyız. Önümüzdeki dönemde ekonomik, siyasal ve
toplumsal reformlarını tamamlamış, Avrupa Birliğine tam üyeliğini
gerçekleştirmiş, bölgesinde barış, istikrar ve işbirliğinin güvencesi olan bir
Türkiye'nin güçlü bir biçimde ortaya çıkışını göreceğiz. Bu süreç içinde Türk
dış politikası da Türkiye'nin gelişmesinin, büyümesinin ve yeni uluslararası
mimaride küresel bir aktör olarak yerini almasının gerçek bir aracı olarak
işlev görecektir. Yüce Meclisimizin yeni yasama yılındaki
çalışmalarıyla bu yönde önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum. Türkiye, bulunduğu duyarlı coğrafî konum
içinde soğuksavaş sonrasında değişen jeopolitik ortamın da etkisiyle, çok
yönlü, çok boyutlu ve değişken güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya
bulunmaktadır. Yeni bin yılda Türk Silahlı Kuvvetlerinin,
yurdumuza yönelik iç ve dış tehditleri caydıracak, güvenle savunacak, ulusal
çıkarlarımızın ve 21 inci Yüzyıldaki ana ereklerimizin elde edilmesine katkıda
bulunacak ve dış politikamızı destekleyecek güç ve kudretinin ve yüksek
hazırlık düzeyinin sürdürülebilmesi, modernize edilmesi ve yeniden
yapılandırılması devletimizin ana görevleri arasındadır. Yüce Meclisimizin bu
konuda gereken duyarlılığı göstermeye devam edeceğinden eminim. Türkiye, Büyük Atatürk'ün "Yurtta
barış, dünyada barış" temel ilkesinden hareketle, barış ve istikrarın
çevresine yayılmasında, Bosna-Hersek ve Kosova harekâtlarında, Balkanlar ve
Karadenizde Çok Uluslu Bölgesel Barış Gücü oluşturulması ve Askerî Eğitim İşbirliği
ve Barış İçin Ortaklık faaliyetlerinde görüldüğü üzere doğrudan etkin bir rol
oynamaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri, ulusumuzun gurur
ve güvenine layık olarak, verilecek her türlü görevi eksiksiz yerine getirme
yeteneğine sahiptir. Her devletin, sınırlarını, halkını ve rejimini koruması
bir egemenlik hakkıdır. Büyük Atatürk'ün kurduğu demokratik, laik cumhuriyetin,
ulusal güç öğelerinin toptan kullanılmasıyla sonsuza kadar korunacağından
kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin, bir bölgesel
güç olarak etkinliğinin artırılması ve uzun dönemde küresel bir güç durumuna
gelebilmesi, yüksek teknolojiye dayanan, dinamik ve kendi kendine yeterli bir
savunma sanayii ile desteklenmesine bağlıdır. Türk savunma sanayii, bugün
gelinen noktada kayda değer bir üretim yeteneğine erişmiş olup, mal ve hizmet
alımlarındaki yerli katkı oranının daha da artırılması amaçlanmalıdır. Savunma
Sanayii Müsteşarlığınca yürütülen araştırma-geliştirmeye dayalı ortak yatırım
girişimlerine, yüksek teknolojinin ülkemize kazandırılmasına ve savunma
sistemlerinin edinilmesinde denge uygulamalarıyla döviz kaybının azaltılmasına,
savunma sanayii ticaretinde karşılıklılık ilkesinin işletilmesine ve böylece
savunmaya ayrılan sınırlı kaynakların ödemeler dengesi üzerindeki olumsuz
etkisinin en az düzeye indirilmesine büyük önem verilmektedir. Tasarılara ivedi
ve istikrarlı parasal desteği sağlamak üzere, Savunma Sanayii Destekleme Fonunun
sağlıklı oluşumuna ve gereksinme duyulan kaynakların kesintisiz akışına çaba
harcanmalıdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sonuç olarak, Türkiye'nin çağdaşlaşma ve Batı'ya yönelme ereği cumhuriyetin
kurulması ile birlikte başlatılmış olan bir süreçtir. Atatürk, Cumhuriyeti
kurarken, çağdaş uygarlık düzeyine erişmeyi ulusumuza erek olarak göstermiştir.
1998 yılında kutladığımız cumhuriyetin 75 inci yıldönümü, çağdaş uygarlığı
yakalama yarışında başarılan ve henüz başarılamayan hususların bir değerlendirmesine
olanak vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bu 75 yıllık dönemi, tarihin en
uzun barış dönemi olmuş ve büyük bir kalkınma gerçekleştirilmiştir. Dünyadaki
gelişmeler Türkiye'nin önemini artırmış, ülkemiz için yeni ufuklar ve fırsatlar
yaratmıştır. Türk Ulusu ve Devletinin çağdaşlığı benimsediği ve evrensel
değerleri ilke edindiği 21 inci Yüzyıla girdiğimiz dönemde, dünyadaki hızlı
gelişmelere koşut olarak, Türkiye'ye çağı yakalatacak ulusal ana ereklerin
belirlenmesi tarihî bir görevdir. Türkiye'nin çağdaşlaşma ereğine ulaşması
için gerekli karar alma sistemi, toplumun uzun dönemli çıkarlarını koruyup
gerçekleştirecek bir yapıya oturtulmalıdır. Bunun için de saydamlığa, doğru ve
hızlı bilgi akışının sağlanmasına, hukuksal ve kurumsal altyapının ve
reformların en etkin biçimde gerçekleştirilmesine gereksinme bulunmaktadır.
Karar alma yöntemine sivil toplum kuruluşlarının da katılması, alınan
kararların uygulanmasının sürekli izlenmesi, sonuçların denetlenmesi ve
değerlendirilmesi asıl olmalıdır. Türkiye'nin, Avrupa Birliğine tam
üyeliğinin gerçekleştirilmesi, 21 inci Yüzyıl ana ereklerinin başında
gelmektedir. Türkiye'nin, Avrupa Birliğine tam üyelik süreci içinde olması,
uluslararası kurallara uyma ve bilgi toplumunun gerektirdiği koşulları yerine
getirme yönünden önemli bir fırsat yaratmaktadır. Bu çerçevede Avrupa Birliğine
tam üyelik, binlerce yıllık tarih ve kültür birikimine sahip olan ülkemizin
gerçek potansiyelini ortaya koymasına ve birikimini dünyayla paylaşmasına
yardımcı olacaktır. Önemli bir jeostratejik konuma sahip olan
ülkemiz, bulunduğu bölgede politik, ekonomik, sosyal ve kültürel etkileşimi
artırarak, bölge ve dünya barışına daha büyük katkılar yapabilecektir. Avrupa
Birliğine tam üyelik ereği, Türkiye'nin stratejik vizyonunun ayrılmaz bir
parçasıdır. Bu erek, Atatürk'ün çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma ereğiyle
örtüşmektedir. Ekonomik ve sosyal yapıda gerekli
dönüşümlerin gerçekleştirilmesi durumunda, Türkiye'nin önümüzdeki yirmi yıllık
dönemde yıllık ortalama yüzde 7 büyüme hızını gerçekleştirmesi, kişi başına
gelirini Avrupa Birliği ülkeleri düzeyine yaklaştırması ve bu dönemde 1,9
trilyon dolar civarında bir gayri safî millî hâsıla düzeyine ulaşarak, dünyanın
ilk 10 ekonomisi arasına girmesi olanaklıdır. Türkiye'nin jeostratejik konumu, kültürel birikimi ve siyasal,
ekonomik, toplumsal ve askerî alanlarda gerçekleştireceği gelişmeler sonucu
2010'larda bölgesel bir güç olarak etkinliğini daha da artırması, 2020'lerde
ise küresel bir güce dönüşmesi ereklenmelidir. Cumhuriyetin kültür öğesini bugünlere
taşımak, kültürel yükselmenin yollarını açmak zorundayız. Bilimde, sanatta,
teknolojide, sporda söz sahibi olmalıyız. Kültür alanımızı genişletmeliyiz. Temel değerlerimizi ve kimliğimizi
koruyarak, bilgi toplumu düzeyine geçişin sağlanması ve toplum yaşamının
kalitesinin yükseltilmesi uzun dönemli temel hedeflerimizden biridir.
Günümüzde, ancak bilgi çağının gereklerine ayak uydurabilen, bilim ve teknoloji
üretme konumuna gelebilen uluslar, 21 inci Yüzyılda daha etkili ve güçlü
olabileceklerdir. Bilgi çağında demokrasi ve kalkınma ayrılmaz bir ikili
oluşturacaktır. Araştırma-geliştirmeye, eğitime, sağlığa, bilim ve teknoloji
yeteneğinin güçlendirilmesine artan bir önem verilmesi gerekmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin, 21 inci Yüzyıl
jeostratejik ortamının gereksinmelerine yanıt verecek ve müşterek harekât
konseptinin gereklerini yerine getirecek biçimde reorganize ve modernize
edilmesi, en yüksek caydırıcılık gücüne ve hazırlık düzeyine yükseltilmesi ve
etkin bir savunma sanayii ile desteklenmesi asıldır. 21 inci Yüzyılın başı için belirlenen bu
ana hedefler, Bakanlar Kurulunca kabul edilmiş bulunan Uzun Vadeli Gelişme
Stratejisine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanan Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Planına ve stratejik askerî planlamalara da uygun
bulunmaktadır. Türkiye, söz konusu olan ana hedefleri en geç Cumhuriyetin 100
üncü yıldönümünü kutlayacağı 2023 yılına kadar gerçekleştirmelidir. 2023
yılından sonra da Türk Ulusunun çağın gereklerine uygun yeni dinamik ülküler
doğrultusunda ilerlemeyi sürdürmesi gerekmektedir. Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık
düzeyine ulaşma ve aşma ereği doğrultusunda, Türkiye gelişmesini daha ileri
aşamalara ulaştırmakta kararlıdır. Türkiye, 21 inci Yüzyılda, kültür ve
uygarlığın en ileri aşamasına ulaşarak dünya standartlarında üreten, gelirini
adil paylaşan, insan haklarını güvenceye alan, hukukun üstünlüğünü, katılımcı
demokrasiyi, laikliği, din ve vicdan özgürlüğünü en üst düzeyde gerçekleştiren
etkili bir dünya devleti olacaktır. Bunun en büyük güvencesi, toplumumuzun
dinamizmi ve yaratıcı gücüdür. Ulusumuza, devletimize ve demokrasimize
olan inancımızı koruyarak Yüce Atatürk'ün
kurduğu cumuhuriyetin etrafında topluca durarak, cumhuriyetin
dayandığı temel ilkelere bağlı kalarak
ve ulusal birlik ve beraberlik içinde çok çalışarak, 21 inci Yüzyılın ilk
çeyreği içinde çağdaş, demokratik, laik, bilgi çağını yakalamış, mutlu, büyük
ve güçlü bir Türkiye'yi yaratmamız gelecek kuşaklara karşı tarihî bir
sorumluluğumuzdur. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken,
Yüce Meclisimizin Sayın Başkanını ve değerli üyelerini içten saygılarımla
selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Genel
Kurulumuzu onurlandırarak, yeni yasama yılının açılış konuşmasını yapan Sayın
Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum. Çalışmalarımızda, Sayın Cumhurbaşkanımızın
temennilerinden azamî ölçüde faydalanılacağına da inanıyorum. Sayın milletvekilleri, siyasî parti
gruplarının Başkanlığımıza verdikleri müşterek imzalı bir önerge vardır, okuyorum
: I. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) B) ÇEŞİTLİ
İŞLER 1. - Siyasî
parti gruplarının, Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisinde
görüşülmekte olan sözde Ermeni soykırımı karar tasarısına ilişkin müşterek
önergesi (5/8) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi, Amerika
Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisinde görüşülmekte olan ve halkımızın
infialine yol açan sözde Ermeni soykırımına ilişkin karar tasarısı ile ilgili
gelişmeleri üzüntü ve dikkatle izlemektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Büyük
Atatürk'ün işaret ettiği "yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesine
gönülden bağlıdır. Bu ilkeye bağlılığın doğal bir sonucu olarak, dünya
milletleri arasında anlayış, barış ve dostluğun hâkim olacağı bir ortamın yaratılarak
gelecek nesillere miras bırakılmasına hizmet etmeye çalışmaktadır. Türkiye
Cumhuriyeti Devleti de, dünyada ve özellikle bulunduğu bölgede barış ve
istikrarın tesisini ve sürdürülmesini istemektedir. Bu barış ve istikrarın ilk
koşulu da ülkelerin egemenlik ve toprak bütünlüklerine saygı gösterilmesidir. Ne yazık ki, Ermenistan'ın, komşularının
toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı göstermediğini, bir komşusunun
topraklarını işgal altında tutmasından ve bir diğer komşusunun topraklarında
gözü olduğunu, anayasasına derçettiği Bağımsızlık Bildirgesinden görmekteyiz.
Ayrıca, yöneticilerinin çeşitli vesilelerle yaptıkları konuşmalarda, ülkemizi
hedef alan açıklamaları da dikkat çekmektedir. Ermenistan yöneticilerine,
seçtikleri bu yanlış yoldan vazgeçerek, Türkiye aleyhine üçüncü ülke
kurumlarında sürdürdükleri girişimleri durdurmalarının ve Türkiye ile iyi
komşuluk içinde yaşama yollarını aramalarının gerektiğini hatırlatırız. Bu yolu
seçtikleri takdirde, hiç kuşkusuz, en başta Ermenistan halkı fayda görecektir. Tarih, ülkeler ve halklar arasında kin ve
nefret duygusunu körüklemek için bir husumet unsuru olarak değil, milletler
arasında hoşgörü ve anlayışın yerleştirilmesi ve geliştirilmesi için
kullanıldığı takdirde insanlık için faydalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, küçük siyasî
hesaplar için, tarihi çarpıtarak, tek yanlı ve yanlış iddialara dayalı
gerekçelerden hareketle, işin gerçek yüzünün tarihçilere bırakılması yerine,
siyasî alana çekilerek, bir milleti rencide edecek kararlardan medet uman ve
bir yasama organını bu amaçlar için kullanmaya yeltenenlerin, uzun yıllara
dayanan Türk-Amerikan dostluğunu tehlikeye düşürecek girişimlerini de kuvvetle
kınamaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, dost ve
müttefik Amerika Birleşik Devletleri Kongresini, iki ülke arasında her alanda
mevcut dünya ve bölge barışı için önem taşıyan, işbirliğine zarar verecek
davranışlardan kaçınmaya da davet etmektedir. Aydın Tümen Ömer İzgi Bülent Arınç (Ankara) (Konya) (Manisa) DSP
Grup Başkanvekili MHP Grup Başkanvekili FP Grup Başkanvekili Beyhan Aslan Saffet Arıkan
Bedük (Denizli) (Ankara) ANAP Grup Başkanvekili DYP
Grup Başkanvekili (Alkışlar) BAŞKAN- Okunan ve Türkiye Büyük Millet
Meclisince ittifakla benimsenen bu önergenin Başkanlığımızca gereği yerine
getirilecektir. (Alkışlar) Sayın milletvekilleri, gündemin diğer bir
maddesine geçiyorum. Trafik Kazalarının Nedenlerinin
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan
(10/139,14,126,132,133) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi
vardır; okutuyorum: C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. -
(10/139, 14, 126, 132, 133) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi
(3/625) 22
Eylül 2000 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Trafik Kazalarının Nedenlerinin
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan
(10/139,14,126,132,133) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonumuzun, görev
süresi 30.9.2000 tarihinde bitmektedir; ancak, çalışmaların tamamlanıp raporun
hazırlanabilmesi için eksüreye ihtiyaç duyulmuş ve 21.9.2000 tarihli toplantıda
bu konuda karar alınmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
105 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre Komisyonumuza 30.9.2000 tarihinden
itibaren 1 aylık eksüre verilmesini arz ederim. Saygılarımla. Ahmet
Tan (İstanbul)
Komisyon
Başkanı BAŞKAN- İçtüzüğün 105 inci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan "Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen
komisyona bir aylık kesin süre verilir" hükmü gereğince, komisyona bir
aylık eksüre verilmiştir. Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım : IV. - ÖNERİLER A) DANIŞMA KURULU
ÖNERİLERİ 1. -
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı seçiminin yapılacağı günlere ilişkin
Danışma Kurulu önerisi 29.9.2000 Danışma Kurulu Önerisi Aday bildirme süresi 10 Ekim 2000 Salı
günü saat 24.00'te sona erecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
seçimine 12 Ekim 2000 Perşembe günü başlanarak, aynı gün 1 inci ve 2 nci
oylamanın yapılmasının, seçimin bu oylamalarda sonuçlanmaması halinde; 3 üncü
oylamanın 17 Ekim 2000 Salı günü yapılmasının, bu oylamada da sonuç alınamaması
halinde 4 üncü oylamanın 18 Ekim 2000 Çarşamba günü yapılmasının Genel Kurulun
onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür. Yıldırım Akbulut Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Aydın Tümen Ömer
İzgi DSP Grubu Başkanvekili MHP
Grubu Başkanvekili Bülent Arınç Beyhan
Aslan F.P. Grubu Başkanvekili ANAP
Grubu Başkanvekili Saffet Arıkan Bedük DYP Grubu Başkanvekili BAŞKAN - Teşekkür ederim. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Danışma Kurulunun önerisi kabul edilmiştir. II. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) B) ÇEŞİTLİ
İŞLER (Devam) 2. - TBMM
Başkanlığı için gösterilecek adayların müracaat süresine ilişkin Geçici
Başkanlık duyurusu BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bugünkü
gündemimizde başkaca bir konu bulunmamaktadır; ancak, şunu açıklamak istiyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının seçimine, alınan karar gereğince, 12
Ekim 2000 Perşembe günü başlanacaktır. Anayasanın 94 üncü maddesi gereğince,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı için gösterilecek adaylar, bugünden
itibaren 10 gün içinde, yani, 10 Ekim 2000 Salı gününün bitimine, saat 24.00'e
kadar Geçici Başkanlık Divanımıza bildirilecektir. Anayasanın 94 üncü ve İçtüzüğümüzün
10 uncu maddesi gereğince, Başkan seçimi, aday gösterme süresinin bitiminden
itibaren 10 gün içinde tamamlanacaktır. Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı seçimini yapmak için, 12 Ekim
2000 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyor, yeni ve
hayırlı bir yıl dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. Kapanma
Saati:17. 43 V. - SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1. -
Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, 4454 sayılı basın affıyla ilgili
kanundan yararlananlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün
cevabı (7/1763) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Sayın Adalet Bakanı
tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim. Mehmet Elkatmış Nevşehir TCK’nun 312 nci
maddesinin siyasal amaçlarla ve biraz da zorlanarak sıkça kullanıldığı bir
vakıadır. Bu maddeden ve Terörle Mücadele Kanunu ile mahkûm olanlardan bir
kısım kişilerin cezasına 4454 sayılı kanun hükümlerine göre af getirilirken bir
kısım kişilerin mahkûmiyetleri af kanunu dışında tutulmuştur. Sorular: 1. 4454 sayılı basın affı
hükümlerinden kaç kişi faydalanmıştır? 2. Bu kanun hükümlerinden
faydalananların isimleri ve suçları nedir? 3. Bu kanun hükümlerinden
faydalananlardan kimler TCK’nun 312 nci maddesinden kimler, Terörle Mücadele
Kanunu hükümlerinden mahkûm olmuş veya haklarında dava açılmıştır? T.C. Adalet Bakanlığı 2.8.2000 Bakan : 971 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İLGİ: a) Kanunlar ve
Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 10/04/2000 tarihli ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-5089 sayılı yazınız. b) 17/04/2000 tarihli ve
506 sayılı yazımız. c) Kanunlar ve Kararlar
Dairesi Başkanlığı ifadeli, 22/05/2000 tarihli ve A.0l.0.GNS.0.10.00.02-5670
sayılı yazınız. d) 29/05/2000 tarihli ve
700 sayılı yazımız. İlgi (a) yazınız ekinde
alınan, Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış tarafından Bakanlığımıza
yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/1763-5011 Esas No.lu
soru önergesinde yer alan hususlarla ilgili cevaplarımız ilgi (d) yazımız
ekinde bildirilmiştir . Söz konusu soru
önergesine verilen cevabımızda ayrıca bildirileceği belirtilen konulara ilişkin
cevap örneği iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Prof. Dr. Hikmet Sami Türk Adalet Bakanı Sayın Mehmet Elkatmış Nevşehir Milletvekili Bakanlığımıza
yönelttiğiniz ve yazılı olarak cevaplandırılmasını istediğiniz 7/1763-5011 Esas
No.lu soru önergesine daha önce verilen cevabımızda, ayrıca bildirileceği
belirtilen konuya ilişkin bilgiler aşağıda sunulmuştur: İlgili Cumhuriyet
Başsavcılıklarından alınan yazılarda yer alan bilgi1ere göre 2000 yılı Mayıs
ayı itibarıyla düzenlenen, basın yoluyla işlenen suçlardan dolayı haklarında
hazırlık soruşturması yapılan ve 4454 sayılı Kanun gereği kamu davasının
açılmasının ertelenmesine karar verilenlere ait (1) No.lu cetvel, basın yoluyla
işledikleri suçlardan dolayı haklarında kamu davası açılan ve 4454 sayılı Kanun
gereğince davanın kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar verilenlere ait
(2) No.lu cetvel, basın yoluyla işlenen suçlardan mahkûm olan ve cezaları 4454
sayılı Kanun gereğince ertelenenlere ait (3) no.lu cetvel ekte sunulmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. Prof. Dr. Hikmet Sami Türk Adalet Bakanı 2. - Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, Yatağan-Çine
Barajının adına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sorusu ve Kültür
Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/1870) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. 18.4.2000 Fikret Uzunhasan Muğla Yapılmakta olan
Yatağan-Çine arasındaki Çine Barajı göl sahasında kalan, arkeolojik ve antik
değeri olan “İnce Kemer” köprüsünün üzerinde bulunduğu çay ve alanla birlikte
mitolojik hikaye-lerdeki adı “Marsiyas”dır. Yerli ve yabancı pek çok turist
tarafından bu isimle ziyaret edilmekte olan bu köprü, baraj tamamlandığında,
mitolojik alanla birlikte sular altında kalacaktır. Soru : Bu tarihi eseri ve
çevresini doğal haliyle başka bir yere taşımamız mümkün olamayacağına göre
kurulacak olan barajın adını: a) “Marsiyas” Barajı? b) “İnce Kemer” Barajı? c’ “Marsiyas İnce Kemer”
Barajı? Veya bu üç seçenekten
birini koyarak mitolojiyi sürdürmemiz mümkün müdür? T.C. Kültür Bakanlığı 26.7.2000 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-478 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : a)T.B.M.M.
Başkanlığı Kan. Kar. Müd.’nün 28 Nisan 2000 gün ve A.01.0.GNS. 0.10.00.02-12460
sayılı yazısı. b) 15 Mayıs 2000 tarih ve
B.16.0.APK.0.12.00.01.940-259 sayılı yazımız. Muğla Milletvekili Sayın
Fikret Uzunhasan’ın Çine Barajı’nın adının değiştirilmesi hususundaki önergesi
ile ilgili olarak Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığından alınan cevabi yazıda;
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü hizmet alanı içerisine giren sulama, enerji,
taşkın koruma amaçlı projeler kapsamında inşa edilen tesislerin adını genel
olarak bulunduğu çevreden aldığı ve Bütçe Kanunu ile uygulama programlarında da
yine bu isimle anıldığı için baraj adının değiştirilmesinin mümkün olamadığı
belirtilmektedir. Bilgilerinize arz ederim. M.
İstemihan Talay Kültür
Bakanı 3. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, belediye
başkanlarının eğitim semineri adı altında düzenledikleri yurt dışı gezilere
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2070) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 10.5.2000 Zeki
Ünal Karaman Bir kısım yazılı basında,
“Skandal üstüne skandal” başlığıyla yapılan bir açıklamada; yüzlerce belediye
başkanının eğitim semineri adı altında, Rio, Paris ve Singapur gibi eğlence
merkezlerine giderek, tatil yaptıkları, İçişleri Bakanlığınca yapılan denetimler
sonucunda tespit edilmiştir. Ancak daha sonra; ilgili
belediyelerin başkanları partileri aracılığı ile bakanlığa baskı yaparak
denetlemenin tekrar yapıldığı ve aklandıkları hatta denetim yapan Bilal Uçar’ın
görevini kötüye kullanmakla suçlandığı iddia ve ifade edilmektedir. Sorularım şunlardır: 1. Böyle bir seminer
düzenlendi ise, bu seminer nerede ve hangi tarihlerde düzenlenmiştir: Hangi
belediye başkanları katılmıştır? 2. Seminere katılan
belediye başkanlarına ayrı ayrı ödenen harcırah miktarı ne kadar olmuştur? T.C. İçişleri Bakanlığı 10.7.2000 Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü Sayı : B.05.0.MAH.0.65.00.002/80769 Konu: Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 22.5.2000 tarihli ve Kan.Kar. Md.
01.0.GNS.0.10.00.02-7/2070-5586/5678 sayılı yazısı. b) 30.5.2000 tarihli ve
B050MAH0650002/80601 sayılı yazımız. İlgi (a) yazı ekinde
alınan ve tarafımdan cevaplandırılması istenilen Karaman Milletvekili Sayın
Zeki Ünal’ın “Belediye başkanlarının eğitim semineri adı altında düzenledikleri
yurt dışı gezilere ilişkin” yazılı soru önergesine ilgi (b) yazımızla verilen
cevapta, yurt dışında hangi tarihlerde ve nerede seminer düzenlendiği, bunlara
hangi belediye başkanlarının katıldığı ve ödenen harcırah miktarına ilişkin
bilgiler hakkında daha sonra bilgi verileceği ifade edilmiştir. 18 Nisan 1999 Mahallî
İdareler Seçimlerinden sonra seminere katılmak amacıyla yurt dışına giden
belediye başkanları ve bunlara ödenen harcırahlara ilişkin bilgiler ekte
sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Sadettin
Tantan İçişleri
Bakanı 4. - Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Tunçbilek ilave
santral projesinde yerli enerji kaynağı kullanılıp kullanılmayacağına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2113) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Sayın Devlet Bakanı Recep Önal tarafındanyazılı olarak cevaplandırılmasının
teminini saygılarımla arz ederim. 23.5.2000 Ahmet
Derin Kütahya 1. Enerji Bakanlığına ait
1997 yılı yatırım programında yer alan Tunçbilek TEAŞ’a 300 MW ilave santral
projesi ne zaman devreye girecektir? 2. Döviz ödeyerek ithal
ettiğimiz enerji kaynakları yerine, yerli kaynaklarımızın öncelikle
kullanılması niçin tercih edilmemektedir. T.C. Devlet Bakanlığı 11.7.2000 Sayı : B.02.0.0.004/(16)2627 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : a) 29.5.2000
tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2113-5734/13775 sayılı yazınız. b) 30.5.2000 tarihli ve
B.02.0.004/(16)2105 sayılı yazımız. c) 10.7.2000 tarihli ve
B.02.0.001/1895 sayılı yazı. Tunçbilek ilave santral
projesinin devreye girme zamanı ve yerli enerji kaynakları ile ilgili olarak
Kütahya Milletvekili Ahmet Derin tarafından Bakanlığıma yöneltilen ve ilgisi
nedeniyle Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı (DPT) ile Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığına intikal ettirildiği ilgi (b) yazımızla
Başkanlığınıza bildirilen 7/2113-5734 sayılı yazılı soru önergesi konusunda
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığından alınan ilgi (c) yazı ve ekinin
suretleri ilişikte gönderilmiştir. Bilgilerine arz ederim. Recep
Önal Devlet
Bakanı T.C. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı 10.7.2000 Sayı : B.02.0.001/1395 Devlet Bakanlığına (Sn.
Recep Önal) İlgi : a) 30.5.2000 gün
ve B.02.0.004(16)2105 sayılı yazınız. b) DPT Müsteşarlığının
29.6.2000 gün ve B.02.1.DPT.08.03.223/2635 sayılı yazısı. Kütahya Milletvekili
Ahmet Derin’in tarafınızdan cevaplandırılması istenilen 7/2113-5734 esas
numaralı yazılı soru önergesi ile ilgili olarak Bakanlığım bağlı kuruluşu
Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığınca hazırlanan ilgi (b) görüş yazısı ekte
gönderilmiştir. Bilgilerinizi ve gereğini
rica ederim. Dr.
Devlet Bahçeli Devlet
Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığı (İktisadî Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü) 29.6.2000 Sayı : B.02.1.DPT.0.08.03.223/2635 Konu : Soru önergesi Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcılığına (Sn.
Dr. Devlet Bahçeli) İlgi : 31 Mayıs 2000
tarih ve 1449 sayılı Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı (Sn. Dr. Devlet
Bahçeli) evrak akış formu eki 30 Mayıs 2000 tarih ve 2105 sayılı Devlet
Bakanlığı (Sn. Recep Önal) yazısı ve eki. Kütahya Milletvekili
Sayıh Ahmet Derin’in Tunçbilek Santralına ait tevsiat ünitelerinin dev-reye
giriş tarihi ve yerli enerji kaynaklarının öncelikli kullanımı konu edilen soru
önergesiyle ilgili açıklamalarımız aşağıdadır. Ülke elektrik talebi
önümüzdeki dönemlerde de yüksek artış hızını sürdürecek ve yılda ortalama yüzde
8-10 arasında değişen hızlarla 2010 yılına 300 milyar kWh’e yaklaşacaktır. Bu
yüksek talep seyrine cevap verebilecek üretim, iletim ve dağıtım yatırımlarının
istikrarlı bir şekilde yürütülebilmesi için yerli ve yabancı özel sermayenin
sektöre yönlendirilmesi gerekli görülmüştür. Bu doğrultuda son onbeş yıldır
sürdürülen özelleştirme çalışmaları çerçevesinde yatırımlarda ağırlık ve
öncelik özel şirket yatırımlarına verilmiştir. Soru önergesinde konu
edilen Tunçbilek santralı tevsiat ünitesi, özel kesim yatırımlarında olabilecek
aksama ve gecikmelere karşı bir yedek proje paketi oluşturulmak amacıyla, Soma
C, Kangal 4 ve Çayırhan 5,6 tevsiat üniteleri ile birlikte Türkiye Elektrik
Üretim İletim A.Ş. (TEAŞ)’ın 1997 Yılı Yatırım Programına dahil edilmiştir. Ancak geçen zaman dilimi
içinde, toplam 5830 mw güçte dört adet doğalgaz kombine çevrim ve bir adet
ithal kömürlü santral projesinden oluşan beş adet Yap-İşlet Projesinin 2001
yılı ve sonrasında işletmeye girmek üzere anlaşmaya bağlanması üzerine bu projelerin
bu dönemde başlatılmasına gerek duyulmamıştır. Söz konusu proje paketi, yeniden
yapılandırma çalışmaları ve TEAŞ’ın finansman imkânları paralelinde, önümüzdeki
yıllarda ele alınmak üzere hazır tutulmaktadır. T.C.
Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilâtı Ülke fosil enerji
kaynaklarımız rezerv, maliyet ve ısıl değer açısından kullanıma çok uygun
bulunmamaktadır. Bu nedenle ithal enerji kaynakları kaçınılmaz bir şekilde
tüketimde ağırlık kazanmaya devam edecektir. Bununla beraber çalışmalarımızda,
ülke enerji kaynaklarının gelişti-rilmesi, mümkün olan en üst düzeyde kullanımı
ve enerji alanında dışa bağımlılığın asgari düzeyde tutulması esas
alınmaktadır. Bilgilerinizi ve gereğini
arzederim. Dr.
Akın İzmirlioğlu Müsteşar 5. - Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, Alanya yat
limanı ve balıkçı barınağı inşaatına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis
Öksüz’ün cevabı (7/2132) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına TBMM İç Tüzüğünün 96 ncı
Maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Mehmet
Zeki Okudan Antalya - Alanya’da inşaatı devam
eden yat limanı ve balıkçı barınağının şu anki durumu nedir? - Ne zaman bitirilmesi
beklenmektedir? T.C. Ulaştırma Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 4.7.2000 Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21/EA/-970-18353 Konu : Antalya
Milletvekili Sayın Mehmet Zeki Okudan’ın yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 22.6.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2132-5778/13927 sayılı yazınız. Antalya Milletvekili
Sayın Mehmet Zeki Okudan’ın 7/2132-5778 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı
ekte sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Prof.
Dr. Enis Öksüz Ulaştırma
Bakanı Antalya
Milletvekili Sayın Mehmet Zeki Okudan’ın 7/2132-5778
Sayılı Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı Sorular : - Alanya’da inşaatı devam
eden Yat Limanı ve Balıkçı barınağının şu anki durumu nedir? - Ne zaman bitirilmesi
beklenmektedir? Cevap : Ulaştırma Bakanlığı DLH
İnşaatı Genel Müdürlüğü 2000 Yılı Yatırım Programındaki; - Alanya Yat Limanı
İnşaatı, 5 Trilyon 280 Milyar TL. proje bedeli ve 813 Milyar TL. yıl ödeneği
ile yer almaktadır. İnşaat çalışmaları devam etmekte olan işin fizikî
gerçekleşmesi % 56 olup, 2001 yılında tamamlanması planlanmıştır. - Alanya Balıkçı Barınağı
İnşaatı, 1 Trilyon 336 Milyar TL proje bedeli ve 297 Milyar TL yıl ödeneği ile
yer almaktadır. İnşaat çalışmaları devam etmekte olan işin fizikî gerçekleşmesi
% 82 olup, 2000 yılı sonunda tamamlanması planlanmıştır. 6. - Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, Alanya-Dim
Barajı inşaatına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2133) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına TBMM İç Tüzüğünün 96 ncı
Maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Sayın M. Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Mehmet
Zeki Okudan Antalya Alanya’da inşaatı devam
etmekte olan Dim Barajı’nın şu anki durumu nedir? Ne zaman Bitirilmesi
beklenmektedir? T.C. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 3.7.2000 Sayı : B.15.0.APK.0.23-300-1165.13736 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
5.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2133-5779/13928 sayılı yazısı. Antalya Milletvekili
Sayın Mehmet Zeki Okudan’ın tarafıma tevcih ettiği, 7/2133-5779 esas no.lu
yazılı soru önergesi TBMM İç Tüzüğünün 99 uncu maddesi uyarınca hazırlanarak
ekte gönderilmiştir. Bilgilerinize arz ederim. M.
Cumhur Ersümer Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Antalya
Milletvekili Sayın Mehmet Zeki Okudan’ın Yazılı
Soru Önergesi ve Cevabı (7/2133-5779) Soru : Alanya’da inşaatı
devam etmekte olan Dim Barajının şu anki durumu nedir? Ne zaman bitirilmesi
beklenmektedir? Cevap : Sulama, enerji ve
içmesuyu amaçlı Alanya II. Merhale projesi kapsamında Alanya İlçesinin 13 km
kuzeydoğusunda Dim Çayı üzerinde inşa edilmekte olan Dim Barajında depolanacak
250 milyon m3 su ile 5312 hektarlık alanın sulanması, 36 mw kurulu güçteki
santral vasıtasıyla yılda ortalama 126 milyon kwh, enerji üretilmesi ve Alanya
İlçesine yılda 47,3 milyon m3 içmesuyu sağlanması hedef alınmış olup, proje
Bakanlığım DSİ Genel Müdürlüğünün yatırım programında sulama ve enerji yönüyle
yer almaktadır. Projenin su kaynağı olan
Dim Barajı 26.12.1996 tarihinde ihale edilmiş olup, halen, inşaatı sürdürülen
barajda ulaşım yolları ve derivasyon kazısı işlerine devam edilmektedir.
Mukavelesine göre de 20.7.2002 tarihinde ikmali öngörülmüşür. Sulama tesisleri ile
baraj daimi teçhizat işleri de baraj inşaatının seyrine göre önümüzdeki
yıllarda ele alınabilecek olup, projenin 2004 yılında enerji üretimine geçmesi
programlanmıştır. Projeye 2000 yılı için
iki sektörden toplam 14,250 trilyon TL. ödenek talep edilmiş ve 10,050 trilyon
TL. ödenek verilmiştir. 7. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı’nın,
Trakya Üniversitesine bağlı Meslek Yüksek Okulu Cam Bölümü mezunlarına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2135) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
yazılı olarak Millî Eğitim Bakanı tarafından yanıtlanmasını saygılarımla arz
ederim. B.
Fırat Dayanıklı Tekirdağ Trakya Üniversitesine
bağlı Meslek Yüksek Okulu Cam Bölümü mezunu bir çok gencimiz mevcut olup, bu
gençlerimizin hiçbirisi bir çok cam fabrikası olmasına rağmen işe girememiştir.
Cam fabrikaları gerekçe olarak da bu okul mezunlarını almadıklarını, bu okulların
açılmaması hususunda uyarılarda bulunduklarını belirtmektedirler. Şu anda cam
bölümünden mezun birçok gencimiz bu konuya bir çözüm beklemektedirler. 1. Bakanlığınızın, bu
gençlerimizin mağduriyetini gidermek için ne gibi bir çalışması mevcuttur? 2. Kamu kuruluşlarında
çalışabilmeleri açısından herhangi bir düzenleme yapılmakta mıdır? T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 17.7.2000 Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1826 Konu : Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
5.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2135-5792/23968 sayılı yazısı. Tekirdağ Milletvekili
Sayın Bayram Fırat Dayanıklı’nın, “Trakya Üniversitesine bağlı Meslek
Yüksekokulu Cam Bölümü mezunlarına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir. 1. Cam fabrikalarının,
Meslek Yüksekokulu Cam Bölümü mezunlarını istihdam etmedikleri yolunda,
Bakanlığımıza ulaşmış herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Gerek kamu gerekse özel
sektörde istihdam, tamamen arz-talep dengesine bağlı olan bir husustur. 2. Ülkemizde, zorunlu
hizmet karşılığı yükseköğrenim görenler dışında kalanların, kamuda
görevlendirilmelerinin zorunlu olduğu hakkında yasal bir düzenleme
bulunmamaktadır. Söz konusu mezunların,
kamuda görev almaları, emsalleri için olduğu gibi, yasalarla belirlenmiş olan
hükümler çerçevesinde gerçekleşmektedir. Bilgilerinize arz ederim. Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 8. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, Etimesgut ve
Güvercinlik havaalanları Mania Planına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı
Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/2143) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına TBMM İçtüzüğünün 96 ncı
maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın Millî Savunma Bakanı Sabahattin
Çakmakoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. M.
Zeki Çelik Ankara 1. Genel Kurmay
Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığının 6048-297-99/UÇS-EMN-Ş, 2123 sayı ve
18.11.1999 sayılı yazısı ve, Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü B.11.0.SHG-00-12-00-6107-7061 sayı ve 24.12.1999 tarihli yazısıyla
uygulamaya konan Etimesgut ve Güvercinlik Havaalanları Mania Planı ile ilgili
Bakanlığınızın, belediyelerin ve şehir planlamacıların görüşü alınmış mıdır? 2. Bu uygulamayla 10.848
hektar toplam alanı bulunan Yenimahalle Belediyesinin yüzde 70’ine yapılaşma
sınırı getirilmekte ve bu durumda Yenimahalle Belediyesinin tüm imar gelirleri
engellenmiş olmuyor mu? 3. Söz konusu mania Planı
ile Ankara’nın en önemli kentsel şehirleşme koridorlarında gerçekleştirilmesi
planlanmış kamu ve özel sektöre ait tüm rasyonel projeler tamamen durdurulmuş
ve şehrin gelişmesi engellenmiş olmuyor mu? 4. Mal sahibinin arsası
veya yarım kalmış inşaatı üzerinde kullanım hakkını hiçbir tazminat ödemeden
elinden almayı hukuk mantığıyla bağdaştırıyor musunuz? 5. Ankara’nın şehir
gelişimini, mekansal ve ekonomik yönden olumsuz etkileyen bu ‘mania planının’
yerel yönetimlerin de görüşlerinin alınacağı bir komite oluşturularak yeniden
görüşülmesini düşünüyor musunuz? 6. Eğitim amaçlı
uçuşların yapıldığı Güvercinlik ve Etimesgut havaalanlarını şehir dışında bir
yere taşımayı düşünüyor musunuz? T.C. Millî Savunma Bakanlığı 30.6.2000 KAN.KAR. : 2000/7019-GK Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
12 Haziran 2000 tarihli ve KAN.KAR.MD:A.01.0.GNS.0.10.00.02- 7/2143-5837/14043 sayılı
yazısı. Ankara Milletvekili M.
Zeki Çelik tarafından verilen “Etimesgut ve Güvercinlik Havaalanları Mania
Planına ilişkin” 7/2143 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı Ek’te
sunulmuştur. Arz ederim. Sabahattin
Çakmakoğlu Millî
Savunma Bakanı Ankara
Milletvekili M. Zeki Çelik Tarafından Verilen 7/2143
Sayılı Yazılı Soru Önergesinin Cevabı 1. Soru önergesinde 1999
yılında yürürlüğe konulduğu belirlenen Etimesgut ve Güvercinlik Havaalanı mania
planının her ölçekteki imar planına işaretlenmesi, Millî Savunma Bakanlığınca
28 Eylül 1994 ve 5 Mart 1997 tarihli yazılar ile ilgili belediyelerden talep
edilmiştir. Havaalanı çevresinde
yapılaşmanın uçuş güvenliğini etkilemeyecek biçimde gerçekleşme zorunluluğu,
bizimde taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerde belirtilen standartlara uyma
yükümlülüğünden kaynaklanmaktadır. 2. Yenimahalle Belediyesi
sınırları içerisindeki yeni yapılaşma talepleri konusunda uçuş güvenliğini
sağlayacak şekilde yönlendirme yapılırken, kesinlikle yasal prosedüre
uyulmaktadır. 3. Söz konusu soru
önergesinde yer verilen Etimesgut ve Güvercinlik Havaalanları 1940’lı yıllardan
beri faaliyete devam etmekte olup, çevresi sonradan sağlıksız kentleşme
nedeniyle meskûn mahal haline gelmiştir. Bu nedenle anılan havaalanlarının
şehrin gelişmesini etkilediğinden bahsetmek olanaksızdır. 4. Mania planları
kapsamında ve mevzuata uygun olarak inşaasına başlanılmış yapılar bakımından,
herhangi bir şekilde kazanılmış haklara aykırılık oluşturacak tahdit
uygulanmamaktadır. 5. Uçakların yerleşim
merkezlerinden etkilenmemesi için, yüksek binaların üstüne ışıklandırma
konulmasına çalışılmaktadır. Ayrıca, kişi ve kuruluşların bu planlardan en az
şekilde etkilenmesine yönelik çalışmalar sürdürülmektedir. 6. Söz konusu
havaalanları çok yüksek maliyette olup, taşınması imkansızdır. Bilgilerinize sunarım. Sabahattin
Çakmakoğlu Millî
Savunma Bakanı 9. - Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas’ın, Van SSK
Hastanesinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/2144) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Yaşar Okuyan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması gereğini arz ederim. Saygılarımla. 31.5.2000 Maliki
Ejder Arvas Van Seçim bölgem olan Van
İlindeki SSK Hastanesi bölgesi olup, Van, Muş, Bitlis ve Hakkâri İl ve
ilçelerindeki toplam 227 000 işçiye sağlık hizmeti vermektedir. İnsanlarımız,
işçilerimiz en zor şartlarda, terör tehlikesi altında emek sarf etmektedirler.
Perişan ve kaderlerine terk edilmiş durumdadırlar. 1. SSK Van Hastanesinde
KBB Uzmanı, Beyin Cerrahi, Ortopedi, Ruh ve Sinir Hastalıkları ve buna benzer
hayati önem arz eden alanlarda hiç doktor bulunmamaktadır. Bu sorunu ne zaman
ve ne şekilde gidermeyi düşünüyorsunuz? 2. Aynı sorun SSK Hakkâri
Dispanseri için de geçerli Dahiliye Uzmanı, Çocuk Hastalıkları Uzmanı, Genel
Cerrahi, Kadın Doğum Uzmanı ve Pratisyen kadrosu bulunmasına rağmen hiçbir
alanda doktor mevcut değildir. Buna nasıl bir çözüm getireceksiniz? 3. SSK Erciş Sağlık
İstasyonunda 1 adet pratisyen tabip kadrosu mevcut olup, ancak yine tabip
bulunmaktadır. En kısa zamanda tabip göndermeniz mümkün olacak mı? 4. Yine SSK Van
Hastanesinin teknik personel açığı hemşire yetersizliği ve ihtiyaca cevap
veremeyen tıbbî malzemelerin temini için program dahilinde olan bir çalışmanız
var mı? Varsa ne zaman gerçekleştirilmesi beklenmektedir? 5. 1990 yılında Van SSK
Hastanesi polikliniklerinin en azından dışarıya alınması, prefabrik olması
yönünde yetkililerce söz verilmesine rağmen 10 yıldır bu konu hâlâ
gerçekleşmemiştir. Bu yönde bir çalışmanız veya verilmiş bir kararınız var
mıdır? T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü 10.7.2000 Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01/5519-017993 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 12.6.2000 tarihli
ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2144-5839/14041 sayılı yazınız. Van Milletvekili Maliki
Ejder Arvas tarafından hazırlanan “Sosyal Sigortalar Kurumu Van Hastanesinin
sorunlarına ilişkin” 7/2144-5839 Esas No.lu yazılı soru önergesi ile ilgili
olarak Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünden alınan bilgilere göre; Van Hastanesinde halen 2
Dahiliye Uzmanı, 1 Hariciye Uzmanı, 2 Göz Hastalıkları Uzmanı, 1 Nisaiye
Uzmanı, 1 Cildiye Uzmanı, 1 Çocuk Sağlığı Uzmanı, 1 Üroloji Uzmanı, 3 Tabip ve
2 Diş Tabibi fiilen görev yapmaktadır. Ayrıca, 2 KBB Uzmanının naklen atanmasına
ilişkin yazışmalar sürdürülmekte olup, söz konusu hastanede boş bulunan 1 Beyin
Cerrahi, 2 Ortopedi, 1 Nöroloji Uzmanı kadrolarına atama yapılması yönündeki
çalışmalar devam etmektedir. Hakkâri Dispanserine
naklen atama yapılmak üzere 1 tabibin atamasına yönelik çalışmalar devam
etmekte, ayrıca 1 dahiliye, 1 çocuk hastalıkları, 1 genel cerrahi ve 1 kadın
doğum uzmanı kadrolarına atama yapılmak üzere çalışmalar da sürdürülmektedir. Erciş Sağlık İstasyonunun
1 tabip norm kadrosu bulunmakta ve bu kadroda halen Dr. Ali Doğan görev
yapmaktadır. Van Hastanesinin 3 adet
teknisyen norm kadrosuna karşılık 2 elektrik, 2 motor, 3 sıhhi tesisat
teknisyeni fiilen görev yapmakta, bu durumda adı geçen hastaneye tahsis edilen
norm kadro sayısının üzerinde personel istihdam edildiği görülmektedir. Diğer taraftan; aynı
hastanede 80 hemşire, 12 ebe norm kadrosuna karşılık 41 hemşire ve 5 ebe fiilen
görev yapmakta olup, boş bulunan diğer kadrolar için Devlet Memurluğu Sınavında
başarılı olanlar arasından atama yapılmak üzere durum Devlet Personel Başkanlığına
bildirilmiştir. Ayrıca, Van Hastanesi
Baştabibliğinin talebi üzerine hastaneye tahsisi uygun görülen ve temin işlemi
devam eden tıbbî malzemelerin listesi ekte sunulmuştur. Öte yandan; Van
Hastanesinde sağlık hizmetinin en iyi şekilde verilmesinin sağlanması
bakımından adıgeçen hastanenin bahçesine ek poliklinik binası yapılması konusu
kurumun 2001 Yılı Yatırım Programı Teklifi hazırlık çalışmalarında
değerlendirilmeye alınacaktır. Bilgilerinize arz ederim. Yaşar
Okuyan Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Tıbbî Malzeme Adı Miktarı Binoküler Mikroskop 1 Adet Benmari 1 Adet Otoanalizör (orta tip) 1 Adet Elektrokoter 1 Adet KBB Muayene Koltuğu 2 Adet Diyasemen 2 Adet KBB Fotöyü 1 Adet Otoskop 1 Adet Clar Aynası 1 Adet Nebulizatör 1 Adet Eskar Yatağı 1 Adet Laringaskop Sapı 1 Adet Laringaskop 2 Adet Otomatik Film Banyo
Cihazı 1 Adet Kan Sayım Cihazı (18
Parametreli) 1 Adet 10. - Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Merkez Bankasınca
el konulan bankaların off-shore hesaplarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Recep Önal’ın cevabı (7/2145) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Sayın Devlet Bakanı Recep Önal tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasının
teminini saygılarımla arz ederim. Ahmet
Derin Kütahya 1. Merkez Bankası
Tasarruf Sigorta ve mevduat fonu tarafından el konan, 5 bankanın herbiri
Off-Shore hesaplara ne kadar para toplamıştır? 2. Off-Shore hesaplara
toplanan paraları bu bankalar ne yapmıştır? Paralar yurtdışına havale edilmiş
midir? Yurtdışına gitmemiş ise nerede kullanılmıştır? 3. Off-Shore hesaplara
diğer bankalar tarafından da para toplanmakta mıdır? 4. Off-Shore hesaplara
bankalar ne zamandan beri, vekil sıfatı ile para toplamaktadır? Bu para toplama
işinden, Hazine Müsteşarlığı ve Merkez Bankasının bilgisi var mıdır? Off-Shore
hesaplara para toplamak için bir izin gerekiyor mu? 5. Bankalar Yeminli
Murakıplarının Off-Shore hesapları konusunda bir raporları mevcut mudur?
Murakıpların her banka denetim ve incelemesinde bu konuda bir değerlendirmesi
var mıdır? T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü 7.7.2000 Sayı : B.02.1.HM.0.BAK.02.02/BG.55667 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 12.6.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2145-5840/14042 sayılı yazınız. Kütahya Milletvekili
Ahmet Derin’in ilgide kayıtla yazınız ekinde yer alan 7/2145-5840 sayılı soru
önergesinde belirtilen hususlara ilişkin açıklamalar aşağıda yer almaktadır. 1. Egebank A.Ş.,
Sümerbank A.Ş., Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. ve Yaşarbank A.Ş.
aracılığıyla sırasıyla Egebank Off-Shore Ltd, Efektif Bank Off-Shore Ltd, Yurt
Security Off-Shore Ltd. ve Yaşar Foreign Trade Off-Shore Ltd’nde 4296 gerçek
kişi tarafından açılan mevduat tutarı toplam 88.159 milyar TL’dir. 2. Egebank A.Ş., Yurt
Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. ve Sümerbank A.Ş.’nin anılan Off-Shore bankalarda
doğrudan ve/veya dolaylı hiçbir ortaklık payı olmadığından, söz konusu
Off-Shore bankalar nezdindeki mevduatların nerelere aktarıldığı konusunda,
Egebank A.Ş., Yurtbank A.Ş. ve Sümerbank A.Ş.’nin hiçbir yükümlülüğü olmadığı
gibi, hukukî sorumluluğu da bulunmamaktadır. Yaşarbank A.Ş.’nin ise, Yaşarbank
Foreign Trade Off-Shore Ltd’ndeki dolaylı ortaklık payı % 94.93 olup, Yaşarbank
A.Ş.’nin Fona devir tarihinden önce adı geçen Off-Shore bankadaki kaynakları,
Türkiye’de yerleşik firmalara kredi olarak kullandırılmış, bu kredilerin bir
kısmı ödenerek kapatılmıştır. Diğer krediler ise sözleşmede öngörülen çerçevede
tasfiye edilmektedir. 3-4. Bilindiği üzere,
mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununun 13 üncü maddesine paralel hükümler içeren
mer’i 4389 sayılı Bankalar Kanununun 10/1 inci maddesi “Bu Kanuna göre izin
verilen bankalarla özel kanunlarına göre yetkili olanlar dışında hiçbir gerçek
veya tüzel kişi aslen veya fer’an meslek edinerek mevduat kabul edemeyeceği
gibi ticaret unvanları ve kamuya yapacakları açıklamalar ile ilan ve
reklamlarında mevduat kabul ettikleri izlenimini yaratacak ifade ve de-yimleri
kullanamazlar. Bu Kanunun uygulanmasında yazılı ya da sözlü olarak veya
herhangi bir şekilde halka duyurulmak suretiyle ivazsız veya bir ivaz
karşılığında istendiğinde ya da belli bir vadede iade edilmek üzere para kabulü
mevduat kabulü sayılır. Karşılığında mevduat cüzdanı ye-rine katılma belgesi,
makbuz, senet ve benzeri belgelerin verilmesi, alınan paraların mevduat
sayılmasına engel değildir” hükmünü amirdir. Hazine Müsteşarlığının T.
Bankalar Birliği vasıtasıyla tüm bankalara gönderdiği 23.11.1995 tarih ve 50703
sayılı genelgesi ile, 3182 sayılı Bankalar Kanunu hükümleri çerçevesinde
ülkemizde faaliyet göstermekte olan bankaların yurtdışında kurulu iştirakleri
yada başka malî kuruluşlar adına mevduat kabul etmelerinin, yasal olarak
yetkili olmayan yabancı kuruluşların mevduat kabul etmelerine ve bu işlemler
yoluyla Kanunun 13 üncü maddesi hükmünün bertaraf edilmesine aracılık niteliği
taşıdığı ve bu bankalar hakkında Kanunun 80 inci maddesi uyarınca yasal
takibata geçilmesini gerektireceği duyurulmuş bulunmaktadır. Diğer taraftan, söz
konusu hükümlere aykırılık teşkil eden uygulamalarla ilgili olarak Hazine
Müsteşarlığına, yasal takip yapılmasını gerektiren herhangi bir mevzuat raporu
intikal ettiril-memiştir. 5. Bankalar Yeminli
Murakıplarının görev ve yetkileri, 4491 sayılı Kanunla değişik 4389 sayılı
Bankalar Kanununun 5 inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, Bankalar
Yeminli Murakıpları ve Yardımcıları bu Kanun ile diğer kanunların bankalarla
ilgili hükümlerinin uygulanmasının ve her türlü bankacılık işlemlerinin
denetimini, bankaların varlıkları, alacakları, özkaynakları, borçları, kâr ve
zarar hesapları arasındaki ilgi ve dengelerin ve malî bünyeyi etkileyen diğer
tüm unsurların tespit ve tahlilini yapmakla yetkili oldukları gibi, bankalar ve
bankaların iştirak ve kuruluşları ile diğer gerçek ve tüzel kişilerden bu Kanun
hükümleri ile ilgili görecekleri bütün bilgileri istemeye, bunların tüm defter,
kayıt ve belgelerini incelemeye yetkilidirler. Söz konusu mevzuat hükümleri
gözönünde bulundurulduğunda, Bankalar Yeminli Murakıplarının Egebank A.Ş., Yurt
Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. ve Sümerbank A.Ş.’den bağımsız, ayrı tüzel
kişiliği haiz ve kurulu olduğu ülkenin mevzuatına tabi olarak faaliyet gösteren
off-shore bankalar nezdinde inceleme yapma yet-kisi bulunmamaktadır. Bilgilerine arz olunur. Recep
Önal Devlet
Bakanı 11. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, terhis
edildikten sonra tutuklanan ve askerî cezaevinde ölen bir kişiye ilişkin sorusu
ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun ce-vabı (7/2146) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Millî Savunma Bakanı Sayın Sabahattin Çakmakoğlu tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Bülent
Akarcalı İstanbul Burak İnci, Çorlu 5 inci
Kolordu Komutanlığı Askerî Cezaevinde tutuklu iken ateşli silah yaralanması
sonucu ölmüştür. Kendisi tezkere almasından 9 ay sonra fazla izin kullandığı
iddiası ile tutuklanmış, Burak İnci, Marmara Ereğlisi kampında bir binbaşının
14-15 yaşındaki kızını denizde boğulmakta iken kurtardığından dolayı “Üstün
Başarı Belgesi” almış bir askerdi. Bu ölümle ilgili olarak; 1. Burak İnci’yi kim
öldürmüştür? 2. Askerî cezaevine kim,
nasıl silah sokabilmiştir? 3. Burak İnci’yi öldüren
kurşunun balistik incelemesi ne sonuç vermiştir? 4. Bu konuda ne gibi
soruşturma ve kovuşturma başlatılmıştır? 5. Burak İnci,
tutuklanmasını takiben mahkemeye çıkarılmış mıydı? 6. Burak İnci’nin cezası
belirlenmiş miydi? 7. Askerî Cezaevinde
esrar ticareti olduğu iddiaları doğru mudur? 8. Burak İnci’nin bu
ticarete bulaşmak istemediği için öldürüldüğü iddiası araştırılmış mıdır? 9. Askerî cezaevlerinde
son beş yılda kaç adet ölüm vakası meydana gelmiştir? 10. Mahkemede tespit
edilmemiş “fazla izin kullanıldığı” gibi bir gerekçeyle 9 ay sonra tutuklanıp
sonra da öldürülen bir gencimizin ailesine bu acı hadise neden çok kaba bir
şekilde ve tamamen yetkisiz, rütbesiz biri tarafından bildirilmiştir? 11. Çocuklarını kaybetmek
gibi çok acı bir durumun aileye sıcak, yumuşak ve şevkat dolu bir şekilde
duyurulma imkânı yok muydu? T.C. Millî Savunma Bakanlığı 30.6.2000 KAN.KAR. : 2000/7021-GK Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
12 Haziran 2000 tarihli ve KAN.KAR.MD:A.01.0.GNS.0.10.00.02- 7/2146-5847/14065 sayılı
yazısı. İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı tarafından verilen “Terhis edildikten sonra tutuklanan ve
askerî cezaevinde ölen bir kişiye ilişkin” 7/2146 sayılı yazılı soru
önergesinin cevabı Ek’te sunulmuştur. Arz ederim. Sabahattin
Çakmakoğlu Millî
Savunma Bakanı İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı Tarafından Verilen 7/2146
Sayılı Yazılı Soru Önergesinin Cevabı 1. Soru önergesinde adı
geçen Er Burak İnci, askerlikten kurtulmak için hile yapmak suçnudan 5 inci
Kolordu Komutanlığı Askerî Cezaevinde tutuklu iken, 12 Mayıs 2000 tarihinde
cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlüler tarafından çıkarılan isyan sırasında,
başına isabet eden bir mermi sebebiyle ölmüştür. 2. Bu olayla ilgili
olarak: 5 inci Kolordu Komutanlığı Askerî Savcılığı tarafından hazırlık
soruşturmasına devam edilmektedir. 3. Ölüm olayı ile ilgili
olarak anılan Askerî Savcılıkça yürütülen hazırlık soruşturmasının gizliliği
açısından, bahse konu Yazılı Soru Önergesinin 1, 2, 3, 5, 6 ve 8 inci
sorularına cevap veri-lememiştir. Askerî Savcılığın soruşturma sonucuna ilişkin
kararı, talep edildiği taktirde bilahare gönderilecektir. 4. 5 inci Kolordu
Komutanlığı Askerî Cezaevinde esrar ticareti yapıldığına ilişkin yaptırılan
soruşturma sonucu, kamu davası açılmasını gerektirecek inandırıcı deliller
bulunmamıştır. 5. Söz konusu Soru
Önergesinde adı geçen Burak İnci’de dahil olmak üzere, askerî cezaevlerinde son
beş yıl içerisinde intihar ve hastalık sonucu on üç ölüm olayı meydana gelmiş
ve her olay ile ilgili yasal işlem başlatılmıştır. Bilgilerinize sunarım. Sabahattin
Çakmakoğlu Millî
Savunma Bakanı 12. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Emlak
Bankası tarafından bazı müteahhit firmalara fazla ödeme yapıldığı iddiasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Bal’ın cevabı (7/2147) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. Bülent
Akarcalı İstanbul Eski Devlet Bakanı Sayın
Sadi Somuncuoğlu verdiği bir beyanda, Emlak Bankası tarafından yaptırılan
İstanbul Bahçeşehir konutlarının kimi müteahhit firmaların sekiz (8) yıldır
kesin hesapları bankaya vermedikleri ve firmalara 40-45 Trilyon fazla ödeme yapıldığını
belirtmiştir. 1. Bu beyanların doğruluk
dereceleri nelerdir? 2. Beyanlar doğru ise : a) Kesin hesap vermeyen
firmalar ile bu hesapları istemeyen Banka yöneticileri hakkında ne gibi
tedbirler almayı düşünmektesiniz? b) 40-45 Trilyonluk fazla
ödeme faiziyle birlikte geri alınacak mıdır? c) Fazla ödemeyi
alanlarla ödemeyenler hakkında ne gibi tedbirler alacaksınız? T.C. Devlet Bakanlığı 30.6.2000 Sayı : B.02.0.008/00183 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : Başbakanlığın
15.6.2000 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-266-1/2929 sayılı yazısı. Başbakanlığın ilgi yazısı
eki İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın Sayın Başbakana tevcih ettiği
yazılı soru önergesine T. Emlak Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü tarafından
gönderilen bilgilerde dikkate alınarak hazırlanan cevap aşağıdadır. T. Emlak Bankasının toplu
konut üretim projelerinden olan Bahçeşehir Projesi, 8 Kasım 1989 tarihinde
imzalanan sözleşmelerle iki ayrı müteahhit firmaya, işin tamamının firmalar
arasında yarı yarıya paylaştırmak suretiyle ve “Maliyet + Kâr” esasına göre, 6
etap halinde gerçekleştirilmek üzere başlatılmıştır. I. Etabın geçici
kabulleri kısımlar itibariyle 1993, 1995 ve 1996 yıllarında, kesin kabulleri
ise 1995, 1996 ve 1997 yıllarında yapılmasına rağmen kesin hesapları
sonuçlandırılamamıştır. I. Etap I. Kısım geçici kabulünden itibaren yedi yılı
aşkın bir süredir kesin hesapların yapılamadığının tespit edilmesi üzerine, T.
Emlak Bankası yönetimince 20 kişilik bir çalışma grubu oluşturularak, müteahhit
firmalardan birine ait kesin hesap çalışmaları sonuçlandırılmış ve
güncelleştirilmiş fiyatlar ile 9 334 867 566 274.- TL. fazla ödeme yapıldığı
tespit edilmiştir. Bu tespit sonucu, ilgili firmaya 9.5.2000 tarihinde tebliğ
edilmiş olup, firmanın itirazı üzerine sözleşme gereği yapılan uzlaşma
toplantılarında mutabakata varılamamıştır. Yine sözleşme gereği uyuşmazlık
tahkim marifetiyle karara bağlanacaktır. Diğer müteahhide ait I.
Etap kesin hesap çalışmaları devam etmekte olup en kısa zamanda
sonuçlandırılacaktır. Kesin hesap
çalışmalarının tamamlandığının tespit edilmesinden sonra, 1993 yılından
itibaren Bahçeşehir Projesinin kontrollük hizmetlerini yürütmekte olan T. Emlak
Bankası iştiraki Emlak Pazarlama, Proje Yönetimi ve Servis A.Ş.’nin üst düzey
yöneticileri görevden alınmıştır. T. Emlak Bankası Müfettişlerince bu konu ile
ilgili araştırma ve soruşturmalar devam etmekte ve Bakanlığımızca titizlikle
takip edilmektedir. Elde edilecek delillere
göre; kusuru görülen banka mensupları hakkında yasal işleme tevessül
edilecektir. Ayrıca banka aleyhine sonuç doğuran işlemlerin sorumluları ile
lehine haksız sonuç doğmuş şirketler aleyhine gereken tüm tedbirlere ve hukukî
yollara başvurulacaktır. Bilgilerinize arz ederim. Faruk
Bal Devlet
Bakanı 13. - Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Türk
vatandaşlığından çıkarılanlarla ilgili Bakanlar Kurulu Kararına ilişkin
Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2149) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Sayın
Başbakan Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasının teminini
saygılarımla arz ederim. 1.6.2000 Ahmet
Derin Kütahya Alman vatandaşlığına
geçebilmek için T.C. vatandaşlığından çıkarılma evrakları tekemmül etmiş
listelerin, Resmî Gazetede ilan için Bakanlar Kurulu Kararı ne zaman
alınacaktır? T.C. İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü 26.6.2000 Sayı : B050NÜV0080003.226-9830 Konu : Soru önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : Başbakanlık
Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 15.6.2000 günlü ve
B.02.0.-KKG.0.12/106-266-3/2930 sayılı yazıları. Kütahya Milletvekili
Sayın Ahmet Derin tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve Sayın Başbakanımız Bülent
Ecevit’e tevcih ettiği yazılı soru önergesi incelendi. 403 Sayılı Türk
Vatandaşlığı Kanununun 20 nci maddesi uyarınca, yabancı devlet vatandaşlığına
geçmek üzere Türk vatandaşlığından çıkma izin talepleri Bakanlar Kuruluna liste
halinde sunulmaktadır. Ülke ayırımı yapılmadan düzenlenen listeler yaklaşık
3000 kişiyi kapsamaktadır. Alman Vatandaşlığına geçmek üzere çıkma izni
talepleri de bu listeler içinde değerlendirilmektedir. En son olarak, 17.5.2000
gün ve 37551 sayılı yazımızla 2998, 15.6.2000 gün ve 43023 sayılı yazımızla
2901, 15.6.2000 gün ve 43024 sayılı yazımızla 2893, olmak üzere oplam 8792
kişinin vatandaşlıktan çıkma kararnameleri Başbakanlığa sunulmuştur. Arz ederim. Sadettin
Tantan İçişleri
Bakanı 14. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek’in, DMO ürünlerine ve
haksız rekabetin önlenmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın
cevabı (7/2150) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Makina imalatçılarının
sorunlarıyla ilgili olarak aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın
Ahmet Kenan Tanrıkulu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda
gereğini arz ederim. Saygılarımla. 1.6.2000 Cemil
Çiçek Ankara Sorular : 1. Kamu kurum ve
kuruluşları ile belediyeler, Devlet İhale Yasasının formalitelerinden ötürü
DevletMalzeme Ofisinden doğrudan alım yapmayı tercih etmektedir. DevletMalzeme
Ofisi’nin malzeme kataloğunun yerli ürünler açısından zenginleştirilmesi ve
yerli üreticilerle ilgili sözleşme şartlarının iyileştirilmesi hususlarında ne
gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz? 2. İthal ürünlerin yerli
ürünlere karşı haksız rekabetinin önlenmesi amacıyla, özellikle dampinge karşı
ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz? 3. Gümrüklerde daha
düzgün bir işleyiş ve ithal edilen malların özelliklerinin daha doğru ve daha
çabuk tespit edilebilmesi amacıyla “İhtisas Gümrükleri” uygulamasına geçmeyi
düşünüyor musunuz? 4. Makina alımı için
ihale açan Afrika ülkeleri ihaleye girebilmek için Afrika Kalkınma Bankasına
üyelik şartı aramaktadır. Yerli ürünlerin Afrika ülkelerine ihracının
sağlanması amacıyla hükümet olarak adı geçen bankaya ortak üye olmayı düşünüyor
musunuz? T.C. Maliye Bakanlığı Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü 4.8.2000 Sayı : B.07.0.BMK.0.11.600/18199 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : Başbakanlık
Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 12.7.2000 tarih ve
B.02.0.KKG.0.12/106-294-/3427 sayılı yazısı. Ankara Milletvekili Sayın
Cemil Çiçek’in 7/2150 esas no.lu yazılı soru önergesine ait cevaplar aşağıda
sunulmuştur. 1. Devlet Malzeme Ofisi,
kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyaçlarını belli standartlarda ve en ekonomik
fiyatlarla karşılama amacıyla faaliyetlerini sürdüren bir İktisadî Devlet
Teşekkülü’dür. Kuruluşların ihtiyaçları,
Devlet Malzeme Ofisince her yıl yayımlanan malzeme katalogunda iki bölüm
halinde gösterilmekte olup, I. Bölümünde yer alan ve esas stokları oluşturan
yaklaşık 1100 kalem malzemeden büyük bir kısmını yerli üretim malzemeler oluşturmaktadır.
Söz konusu malzemelerin günün teknolojik gelişmeleri ve malzeme yapısında
meydana gelen yenilikler dikkate alınarak geniş bir yelpazede yer almasına özen
gösterilmektedir. Ayrıca, Türk standartları
ve yerli üretimler dikkate alınarak hazırlanan teknik şartnamelerle, rekabete
açık, şeffaf, aleni ve standart normlara dayalı bir ihale sistemi uygulanarak
yerli üreticilerin korunması sağlanmaktadır. 2. Ülkemizde dampinge
veya sübvansiyona konu olan ithalatın sebep olduğu zarara karşı bir üretim
dalının korunması amacıyla yapılacak işlemler ve alınacak önlemler, 14.6.1989
tarih ve 3577 sayılı “İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun” ile düzenlenmiştir. Ayrıca Dünya Ticaret
Örgütü Anlaşmasından kaynaklanan uluslararası yükümlülüklerimiz çerçevesinde,
21.7.1999 tarih ve 4412 sayılı “İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun” yürürlüğe konularak, ilgili mevzuatın
anlaşmalara uyumlu hale getirilmesi sağlanmıştır. Anılan mevzuat ve Dünya
Ticaret Örgütü Anti-Damping Anlaşması çerçevesinde dampingli ithalata karşı
önlem alınabilmesi, gerekli bilgileri içeren bir başvuru üzerine; damping
yapıldığının, yerli üretim dalında zarar oluştuğunun ve dampingli ithalat ile
zarar arasında illiyet bağı bulunduğunun tespit edilmesi ile mümkün olmaktadır. Dampinge karşı önlemleri
etkin bir şekilde kullanan ülkeler arasında yer alan ülkemiz, bugüne kadar
dampingli ithalatla ilgili olarak 108 adet soruşturma açmış, bunların 51 tanesi
dampinge karşı önlemlerin yürürlüğe konulması ile sonuçlandırılmıştır. Ayrıca, dampingli
ithalattan şikayetçi olan yerli üreticilerimize, Anti-Damping Anlaşmasına uygun
başvuru hazırlamaları konusunda gerekli teknik yardım ve hukukî destek
sağlanmaktadır. 3. Gümrük idarelerinin
daha disiplinli hale getirilmesi, belli eşyanın gümrük işlemlerinin yapılması
yönünde uzmanlaşmaya gidilmesi ve özellik arzeden eşyanın bu konuda uzmanlaşmış
gümrüklere yönlendirilmesi Gümrük Müsteşarlığının temel politikasını oluşturmakta
olup, değişen ekonomik yapı ve teknolojiye bağlı olarak “İhtisas Gümrükleri”
kurulmuştur. Bu çerçevede otomotiv,
tekstil, petrokimya ve gıda ürünlerinin ithalatının sadece ihtisas
gümrüklerinden yapılması yönünde gerekli düzenlemeler yapılarak, Gebze
Petrokimya Ürünleri, Yeşilköy ve Gebze Otomotiv, İstanbul Gıda Ürünleri, Bursa
Tekstil ve Halkalı Tekstil İhtisas Gümrük Müdürlükleri faaliyete geçirilmiştir. 4. Türkiye’nin yeni
ülkelere, dolayısıyla yeni pazarlara yönelmesi önem arz etmekle birlikte,
Afrika Kalkınma Bankasına üye olmamız halinde birtakım malî yükümlülükler
altına girilmesi ve bankacılıkla ilgili gerekli alt yapı ihtiyaçlarına çözüm
getirilmesi gerekmektedir. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan bölgesel krizlerin
yanısıra 17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinin yarattığı olumsuz etkilerden
kurtulmak amacıyla uygulamaya konulan istikrar programının başarısı ve
Afrika’ya açılımın Afrika Kalkınma Bankasına üyelik dışında alt yapı gibi başka
etkenlere de bağlı olması nedeniyle, söz konusu üyeliğin yakın bir gelecekte
mümkün olmadığı düşünülmektedir. Bilgilerine arz ederim. Maliye
Bakanı Sümer
Oral 15. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın, T.Z.D.K.
Adapazarı Traktör Fabrikasınca üretilen traktörlerin satışına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/2151) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki soruların
Türkiye Ziraî Donatım A.Ş.’nin ilgili bakanlığı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Cevat
Ayhan Sakarya Sorular : 1. Türkiye Ziraî Donatım
A.Ş.’nin Adapazarı traktör fabrikasında imal edilen traktörlerden 2000 yılında
satılan miktarlar, - Aylar itibari ile
miktarlar, - Kuruluşun merkezinden
satılan miktarları, - Kuruluşun bölge ve
şubeleri vasıtası ile satılan miktarları, - Bayiler vasıtası ile
satılan miktarları, - Kuruluşdan doğrudan ve
bayiler vasıtası ile satılan miktarların illere ve ilçelere göre dağılım
miktarları, ne kadardır? 2. 2000 yılında traktör
satış fiyatları ne olmuşdur? 3. Kuruluşun 31 Aralık
1999 tarihli ve 31 Mayıs 2000 tarihleri itibari ile mevcut bayilerin illere
göre kimler olduğunun bildirilmesi, T.C. Devlet Bakanlığı 18.7.2000 Sayı : B.02.0.006/01-1707 Konu : Soru önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : 30.6.2000 tarih,
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2151-5864/14108 sayılı yazınız. Sakarya Milletvekili
Cevat Ayhan tarafından tevcih edilen ve tarafımdan cevaplandırılmasını istediği
7/2151-5864 esas sayılı soru önergesi incelenmiştir. Türkiye Ziraî Donatım
A.Ş.’nin Adapazarı Traktör Fabrikasında imal edilen traktörlerden, 1.1.2000 ile
31.5.2000 tarihleri arasında satılan miktarlar aşağıdadır. Aylar Traktör Sayısı Ocak 14 Adet Şubat 130 Adet Mart 403 Adet Nisan 1 350 Adet Mayıs 944 Adet Toplam 2 841 Adet Şirketin merkezinde
doğrudan satış yapılmamaktadır. Satışlar bayiler ve faaliyette bulunan 5 bölge
müdürlüğü vasıtasıyla yapılmaktadır. Bölgeler vasıtasıyla 2000
yılında 69 adet Başak traktörü satılmıştır. Şubelerin tamamı kapatılmış
olduğundan satış faaliyeti bulunmamaktadır. 2000 yılında bayiler
vasıtasıyla satılan traktör 2772 adet olmuştur. Başak 2073 SH traktörün
şirket satış fiyatları aşağıdadır. Aylar Satış Fiyatı (KDV haric) Ocak 2000 5 116 000 000.- TL Şubat 2000 5 193 000 000.-
TL Mart 2000 5
297 000 000.- TL Nisan 2000 5 403 000 000.-
TL Mayıs 2000 5 511 060 000.-
TL Şirkete bağlı olarak
faaliyet gösteren bayilerin, 1.1.2000 ile 7.6.2000 tarihleri arasındaki ve
31.12.1999 tarihli listesi ile bunlara ilişkin satış miktarı ektedir. Bilgilerinize arz ederim. Dr.
Yüksel Yalova Devlet
Bakanı Şirketimize Bağlı Olarak
Faaliyet Gösteren Bayilerimizin 1.1.2000 Tarihinden 7.6.2000 Tarihine Kadar
Satmış Oldukları Traktörlerin Listesidir S.No İli İlçesi Bayinin
Adı S. Olduğu Traktör 1 Adana Merkez İsmail
Karakış 36 2 Adana Ceyhan Çukurova
Tarım 73 3 Adana Yüreğir Hasan
Sazan 90 4 Adana Ceyhan Yıldırımlar
Ltd. Şti. 76 5 Adana Ceyhan Ali
Uzel 48 6 Adana Merkez Yıldız
oto 86 7 Afyon Merkez Hilmi
Kaçmaz 14 8 Afyon Merkez Selahattin
Aydoğan 56 9 Amasya Merzifon Türeli
Ltd. Şti. 7 10 Ankara Ş. Koçhisar Nasuhoğulları 6 11 Ankara Polatlı Mustafa
Akkaya 112 12 Ankara Merkez Murat
Ticaret 11 13 Ankara Polatlı Asyağmur 21 14 Antalya Serik Kuşlar
Ltd. Şti. 30 15 Aydın Söke Özserçin 46 S.No İli İlçesi Bayinin
Adı S. Olduğu Traktör 16 Aydın Nazilli İbrahim Yılmaz 193 17 Aydın Merkez Gezer Galeri 16 18 Balıkesir Gönen Sami
Dinkçi 12 19 Balıkesir Gönen Gön
Trak 14 20 Balıkesir Merkez Mehmet
Erden 4 21 Balıkesir Gönen Birlik
Ticaret 24 22 Balıkesir Bandırma Babadağlı
Ticaret 3 23 Balıkesir Susurluk Aydın
Güngör 58 24 Bingöl Merkez Yusuf
Demir 13 25 Bolu Merkez Hakkı Helvacıoğlu 4 26 Burdur Tefenni Hüseyin
ünlü 11 27 Bursa Karacabey Erdemler Ticaret 47 28 Bursa M. Kemalpaşa Mehmet
Özmen 20 29 Bursa Yenişehir Halil Malkoç 107 30 Çanakkale Biga Mahmut
Tüzgen 48 31 Çanakkale Bayramiç Öztürkler
Otomotiv 19 32 Çanakkale Biga Ali
Fahri Eren 2 33 Çorum Merkez Hüseyin Görgülü 29 34 Edirne Keşan Rıfat
Eren 11 35 Edirne Uzunköprü Ahmet
Yeni 6 36 Erzurum Merkez Musa
Efe 28 37 Eskişehir Merkez A.
Kemal Yayla 28 38 Eskişehir Merkez Hüsamettin
Sarı 274 39 Eskişehir Merkez Özgür
Oto 18 40 Eskişehir Merkez Ünlü
Otomotiv 10 41 Eskişehir Çifteler Ahmet
Yılmaz 8 42 Gaziantep Nurdağı H.
Mehmet Coşkun 6 43 Hatay Merkez Şağben Mazi 10 44 İstanbul Merkez Nurpar
A.Ş. 7 45 İzmir Menemen Akın Uysal 21 46 İzmir Bergama Vedat Tuncan 12 47 İzmir Torbalı İsmail Atak 14 48 İzmir Torbalı Süleyman Fikri Colayır 6 49 Kastamonu Merkez Narin
Ticaret 4 50 Kayseri Merkez Gülsoylar 18 51 Kırklareli Merkez Ertürk
Otomotiv 10 S.No İli İlçesi Bayinin
Adı S. Olduğu Traktör 52 Konya Akşehir K. İbrahim
Soğukpınar 6 53 Konya K. Hanı Büyükyetişler 24 54 Konya Ilgın Cemal Bacak 11 55 Konya Merkez İlyas Koç 2 56 Konya Merkez Sunko Turizm 9 57 Konya Merkez Ateş Oto 1 58 Malatya Merkez Yeni
Enes 4 59 Manisa Kırkağaç Pazılar 30 60 Manisa Akhisar Özhak
Tarım 1 61 Manisa Kınık Ferudun
Duymaz 9 62 Manisa Kırkağaç Ufuk
Erişçi 3 63 Manisa Merkez Harun
Uludemir 40 64 Manisa Akhisar Hüseyin
Ak 20 65 Manisa Turgutlu İsmail
Üstünel 24 66 Manisa Salihli Hüsnü
Güngör 8 67 Kahramanmaraş Merkez Ali
Aktaş 11 68 Kahramanmaraş Elbistan Mehmet
Erdoğan 6 69 Mardin Kızıltepe Hüseyin
Beşer 4 70 Mardin Nüsaybin İlkgöz
Tarım 2 71 Muş Bulanık Özdemir Ticaret 10 72 Nevşehir Derinkuyu Mustafa
Uçar - 73 Nevşehir Merkez H.
Ertaş-Ahmet Ünal - 74 Sakarya Pamukova Turan
Kardeşler 10 75 Sakarya Merkez Kırıcı
Otomotiv 64 76 Sakarya Akyazı İsmail
Yılmaz 6 77 Sakarya Merkez Emek
Ticaret 84 78 Sakarya Merkez Has
Otomotiv 110 79 Sakarya Merkez Burak
Ticaret 55 80 Sakarya Merkez Mustafa
Özkan 10 81 Samsun Çarşamba Salih
Galeri 4 82 Samsun Bafra Yalçınlar
Otomotiv 36 83 Samsun Bafra Atasoylar 12 84 Samsun Bafra Demirler
Otomotiv 50 85 Sivas Merkez Ataman Ticaret 5 86 Tekirdağ Muratlı Osman
Büyükyıldız 1 87 Tekirdağ Hayrabolu Nihat
Can 2 S.No İli İlçesi Bayinin
Adı S. Olduğu Traktör 88 Tekirdağ Çorlu Servet
Akbaş 10 89 Tekirdağ Merkez Ünal
Ticaret 10 90 Tokat Zile Usta Galeri 41 91 Tokat Turhal Top Ticaret 34 92 Tokat Zile Şahin Galeri 38 93 Van Merkez Mehmet
Sünnetcioğlu 8 94 Yozgat Sarıkaya Hüseyin
Büyükata 18 95 Yozgat Yerköy Bekir
Altuntaş 8 96 Karaman Merkez Yılmazlar
Tarım 7 97 Karaman Karapınar Yücel
Uğurlu 3 98 Iğdır Merkez Hamit Şek 4 99 Osmaniye Kadirli İrfan
Kader Oğlu 33 100 Osmaniye Düziçi Börklüler 6 101 Denizli Güney Yanıklar Ticaret 9 102 Denizli Merkez Albayrak Mot. Taş. 2 103 Kırklareli Vize Haluk Özalp 10 104 Osmaniye Merkez İbrahim Uluğ 38 105 T. K. Kooperatifleri 44 106 TZD.A.Ş. Bölge Satışı 69 Genel
Toplam 2893 Not : Toplam satışın 52
Adedi Haziran ayında gerçekleşmiştir. 31.12.1999 Tarihi
İtibariyle Mevcut Bayiler S.No İli İlçesi Bayinin
Adı S. Olduğu Traktör 1 Adana Yüreğir Hasan
Sazan 90 Adet 2 Adana Merkez Yıldız
Oto 86 Adet 3 Afyon Merkez Hilmi
Kaçmaz 13 Adet 4 Afyon Merkez Selahattin
Aydoğan 56 Adet 5 Amasya Merzifon Türelli
Ltd. Şti. 7 Adet 6 Ankara Şereflikoçhisar Nusuğoğulları 6 Adet 7 Ankara Polatlı Mustafa
Akkaya 112 Adet 8 Ankara Polatlı As
Yağmur 21 Adet 9 Ankara Merkez Murat
Ticaret 11 Adet 10 Antalya Serik Kuşlar
A.Ş. 30 Adet 11 Aydın Söke Öz Serçin 46 Adet 12 Aydın Nazilli İbrahim Yılmaz 193 Adet S.No İli İlçesi Bayinin
Adı S. Olduğu Traktör 13 Balıkesir Merkez Mehmet
Erden 4 Adet 14 Balıkesir Gönen Sami
Dinkçi 12 Adet 15 Balıkesir Gönen Birlik
Kol. Şti. 24 Adet 16 Balıkesir Bandırma Babadağlı
Ticaret 3 Adet 17 Balıkesir Susurluk Aydın
Güngör 58 Adet 18 Bingöl Merkez Yusuf
Demir 13 Adet 19 Burdur Tefenni Hüseyin
Ünlü 11 Adet 20 Bursa Karacabey Erdemler Ticaret 47 Adet 21 Bursa M. Kemalpaşa Mehmet
Özmen 20 Adet 22 Bursa Yenişehir Malkaçlar Ltd. Şti. 107 Adet 23 Çanakkale Biga Mahmut
Tüzgen 48 Adet 24 Çanakkale Bayramiç Öztürkler
Otomotiv 19 Adet 25 Çanakkale Biga Ali
Fahri Eren 2 Adet 26 Çorum Merkez Hüseyin Görgülü 29 Adet 27 Denizli Merkez Albayrak
Galeri 2 Adet 28 Denizli Güney Yanıklar
Ticaret Ltd. Şti. 9 Adet 29 Edirne Keşan Rifat
Eren 11 Adet 30 Edirne Uzunköprü Ahmet
Yeni 6 Adet 31 Erzurum Merkez Musa
Efe 28 Adet 32 Eskişehir Merkez Anıl
Kemal Yayla 28 Adet 33 Eskişehir Merkez Hüsamettin
Sarı 274 Adet 34 Eskişehir Merkez Özgür
Oto 18 Adet 35 Eskişehir Merkez Ünlü
Otomotiv 10 Adet 36 Eskişehir Çifteler Ahmet
Yılmaz 8 Adet 37 Gaziantep Nurdağı Hacı
Mehmet Coşkun 6 Adet 38 İstanbul Ümraniye Nurpar
A.Ş. 7 Adet 39 İzmir Menemen Akın Uysal 21 Adet 40 İzmir Bergama Vedat Tuncan 12 Adet 41 İzmir Torbalı İsmail Atak 14 Adet 42 İzmir Kınık Feridun Duymaz 9 Adet 43 Kastamonu Merkez Narin
Ticaret 4 Adet 44 Kayseri Merkez Gülsoylar
Mot. Araç.A.Ş. 18 Adet 45 Kırklareli Merkez Ertürk
Otomotiv 10 Adet 46 Kırklareli Vize Haluk
Özalp 10 Adet 47 Konya Akşehir K. İbrahim
Soğukpınar 6 Adet 48 Konya Kadınhanı Büyükyetişler
Ltd.Şti. 24 Adet 49 Konya Ilgın Cemal Bacak 11 Adet 50 Konya Merkez İlyas Koç 2 Adet 51 Konya Merkez Sunko Tur. Tic. San. 9 Adet S.No İli İlçesi Bayinin
Adı S. Olduğu Traktör 52 Konya Merkez Ateş Oto 1 Adet 53 Manisa Kırkağaç İsmail
Pazı 30 Adet 54 Manisa Akhisar Öz-Hak
Tarım 1 Adet 55 Manisa Kırkağaç Ufuk
Erişçi 3 Adet 56 Manisa Merkez Harun
Uludemir 40 Adet 57 Manisa Akhisar Hüseyin
Ak 20 Adet 58 Manisa Turgutlu İsmail
Üstünel 24 Adet 59 Manisa Salihli Hüsnü
Güngör 8 Adet 60 Kahramanmaraş Merkez Ali
Akdaş 11 Adet 61 Kahramanmaraş Elbistan Mehmet
Erdoğan 6 Adet 62 Mardin Kızıltepe Hüseyin
Beşer 4 Adet 63 Mardin Nusaybin İlkgöztarım 2 Adet 64 Nevşehir Derinkuyu Mustafa
Uçar - 65 Sakarya Pamukova Turan
Kardeş.Tic.Ltd.Şti. 10 Adet 66 Sakarya Merkez Kırıcı
Otomotiv 64 Adet 67 Sakarya Merkez Emek
Ticaret 84 Adet 68 Sakarya Merkez Has
Otomotiv 110 Adet 69 Sakarya Merkez Burak
Ticaret 55 Adet 70 Samsun Çarşamba Salih
Galeri 4 Adet 71 Samsun Bafra Yalçınlar
Otomotiv 36 Adet 72 Samsun Bafra Atasoylar 12 Adet 73 Samsun Bafra Demirler
Otomotiv 50 Adet 74 Sivas Merkez Ataman Ticaret 5 Adet 75 Tekirdağ Muratlı Osman
Büyükyıldız 1 Adet 76 Tekirdağ Hayrabolu Nihat
Can 2 Adet 77 Tekirdağ Çorlu Servet
Akbaş 10 Adet 78 Tekirdağ Merkez Ünal
Ticaret 10 Adet 79 Tokat Zile Usta Galeri 41 Adet 80 Tokat Turhal Top Ticaret 34 Adet 81 Tokat Zile Şahin Galeri 38 Adet 82 Van Merkez Mehmet
Sünetçioğlu 8 Adet 83 Yozgat Sarıkaya Hüseyin
Büyükata 18 Adet 84 Yozgat Yerköy Bekir
Altuntaş 8 Adet 85 Karaman Merkez Yılmazlar
Tarım 7 Adet 86 Karaman Karapınar Yücel
Uğurlu 3 Adet 87 Iğdır Merkez Şek Ticaret 4 Adet 88 Osmaniye Kadirli İrfan
Kederoğlu 33 Adet 16. - Ankara Milletvekili Cemil Çiçek’in,
Ankara-Yenimahalle, Batıkent ve Ostim yerleşim alanlarını etkileyen Mania
Planına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı
(7/2153) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılması
hususunda gereğinin yapılmasını arz ederim. Saygılarımla. Cemil
Çiçek Ankara Bilindiği gibi
havaalanlarının etkin kullanımı ve uçakların güvenli iniş-kalkışının sağlanması
ile ilgili prensip ve teknik standartlar, dünyadaki birçok ülke gibi ülkemizde
de “havaalanı hizmetleri kılavuzu” ile belirlenmektedir. Türkiye Cumhuriyeti,
Ulaştırma Bakanlığı, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü de bu kılavuz
doğrultusunda, havaalanları sınırları içinde veya çevresinde yeralan doğal ve
insan yapımı engellerin kontrolünü düzenleyen “mania planları” hazırlamış ve
Ankara Büyükşehir ve ilçe belediyelerine tebliğ etmiştir. Söz konusu “mania
planları” Yenimahalle Belediye’sinin toplam alanlarının % 70’ini, planlı
alanların % 83’ünü etkilemektedir. Yenimahalle ilçesinin planlı alanlarının %
60’ının yapılaşmış olduğu gözönünde bulundurulduğunda, mania planlarının bundan
sonraki yapılaşmalarda büyük problemlere yol açacağı açıktır. İlçe sınırları içerisinde
bulunan ve yapılaşmanın % 90’a ulaştığı OSTİM, aynı şekilde % 90 oranında
yapılaşmış olan Batıkent toplu konut alanı, doğal mania alanı içerisinde
kalmaktadır. Bundan sonra imar
haklarını kullanmak isteyecek olan vatandaşlarla belediyeleri karşı karşıya
getirecek olan mezkûr mania planlarının bütün yönleriyle incelenip, yeniden
değerlendirilmesi ve uygulanabilir kriterlerle yeniden düzenlenmesi
gerekmektedir. Mezkûr mania planlarının
yeniden gözden geçirilmesi hususunda hükümet olarak yeni bir çalışma yapılmış
mıdır? Yapılmamış ise konuyu ele alıp yeni bir düzenleme yapmayı düşünüyor
musunuz? T.C. İçişleri Bakanlığı Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü 3.7.2000 Sayı : B.05.0.MAH.0.65.00.002/80742 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : a) Başbakanlığın
15.6.2000 tarihli ve B.02.0.KKG.0.12/106-264-1/2931 sayılı yazısı. b) TBMM Başkanlığının
12.6.2000 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2153-5872/14181 sayılı
yazısı. Ankara Milletvekili Sn.
Cemil Çiçek tarafından Sayın Başbakan’a tevcih edilen ve Başbakan adına
koordinatörlüğümde cevaplandırılması tensip buyurulan “Havaalanları mania
planlarına ilişkin” yazılı soru önergesiyle ilgili olarak yapılan araştırma
neticesinde Yenimahalle, Batıkent, Ostim ve Etimesgut yerleşim birimlerini
etkileyen havaalanının askerî havaalanı olduğu anlaşılmış olup, konu hakkında
Millî Savunma Bakanlığından alınan 26.6.2000 tarihli ve 2000/7022-GK sayılı
yazıda; Askerî Havaalanları
Çevresinde Uygulanacak İnşaat ve Her Türlü Mania Sınırlamaları Hakkında Kanun
Tasarısı”nın, halen TBMM Genel Kurulu gündeminde bulunduğu, Bahse konu Tasarının
yasalaşması halinde, askerî havaalanları mania planlarının revize
edilebileceği, İfade edilmektedir. Bilgilerinize arz ederim. Sadettin
Tantan İçişleri
Bakanı 17. - Sivas Milletvekili Musa Demirci’nin, açık lise
sınavlarında Ankara Ayrancı Lisesinde başörtülü öğrencilerin sınava alınmadığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı
(7/2157) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına TBMM İçtüzüğünün 96 ncı
maddesi gereğince aşağıdaki sorularımın yazılı olarak Millî Eğitim Bakanı Sayın
Metin Bostancıoğlu tarafından cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 1.6.2000 Musa
Demirci Sivas Sorularım : 1. Ankara Ayrancı
Lisesinde Açık Lise sınavına giren bir grup başörtülü öğrencinin sınava
alınmadıkları doğru mudur? 2. Sınava alınmadılar ise
sebepleri nelerdir? 3. Millî Eğitim
Bakanlığının ilgili genelgesinin 41 inci maddesine göre kılık-kıyafet
yönetmeliğinde böyle bir yasak olmadığı halde keyfi olarak yasağı uygulayanlar
hakkında ne gibi bir işlem yapmayı düşünüyorsunuz? T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 21.7.2000 Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1902 Konu : Soru önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMMBaşkanlığının
12.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5953-7/2157-5878/14187 sayılı yazısı. Sivas Milletvekili Sayın
Musa Demirci’nin, “Açık lise sınavlarında Ankara Ayrancı Lisesinde başörtülü
öğrencilerin sınava alınmadığı iddialarına ilişkin” yazılı soru önergesi
incelenmiştir. Bakanlığımız personelinden
görev yetki ve sorumluluklarıyla bağdaşmayan fiilleri bulunan veya buna dair
duyum alınanlar hakkında hukuk kuralları çerçevesinde gerekli idarî işlem
yapılmaktadır. 1-2. 28 Mayıs 2000
tarihinde söz konusu sınavların sabah oturumunda, Ayrancı Lisesinde kılık
kıyafet yönetmeliğine uymayan bazı şahıslar öğleden sonraki oturuma (sınava)
katılmıştır. 3. Olay hakkında inceleme
başlatılmıştır. Bilgilerinize arz ederim. Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 18. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Kırıkkale
İzzettin Köyü okulunun ne zaman eğitime açılacağına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2158) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Millî
Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. 1.6.2000 Kemal
Albayrak Kırıkkale 1. Kırıkkale İzzettin
Köyü’nün 50’nin üzerinde öğrencisi ve okul binası olmasına rağmen okul
açılmamıştır. Okul ne zaman eğitim ve öğretime açılacaktır? T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 17.7.2000 Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1827 Konu : Soru önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
12.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5953-7/2158-5879/14188 sayılı yazısı. Kırıkkale Milletvekili
Sayın Kemal Albayrak’ın, “Kırıkkale-İzzettin Köyü okulunun ne zaman eğitime
açılacağına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir. Valilikçe, Kırıkkale
İlinin Balışeyh İlçesine bağlı İzzettin Köyündeki, 2 derslik ve 1 lojmandan
oluşan okul binasının onarılarak, 2000-2001 eğitim ve öğretim yılında, 1., 2.,
3., 4. ve 5’inci sınıflarda bulunan öğrencilerin bu okulda, 6., 7. ve 8’inci sınıflarda
bulunan öğrencilerin de taşınmak suretiyle eğitim ve öğretimlerini sürdürmeleri
planlanmıştır. Bilgilerinize arz ederim. Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 19.- Konya Milletvekili Veysel
Candan’ın, M-60 model ana muharebe tanklarının modernizasyonuna ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin
Çakmakoğlu’nun cevabı (7/2162) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Millî Savunma Bakanı SayınSabahattin Çakmakoğlu tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. 6.3.2000 Veysel
Candan Konya Basına intikal eden
bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla, M-60 Model ana muharebe tanklarının modernizasyonu
için ihaleye çıkılmadan İsrail’in IMİ Firmasına verildiği ve 160 adet tankın
modernize edilerek, 2003 yılına kadar Türk Silahlı Kuvvetlerine teslim
edileceği; adı geçen İsrailli firmaya bu modernizasyon için 170-300 milyon
dolar para ödeneceği yazılmaktadır. Bu sebeple; 1. Savunma Sanayii İcra
Komitesince M-60 model ana muharebe tanklarının modernizasyonu için İsrail’in
IMİ Firmasına ihalesiz olarak verildiği ve 160 adet tank için 170-300 milyon
Dolar ödeneceği doğru mudur? 2. Yapılan bu işlem yasal
mıdır? İhale Kanunu kapsamı dışında neden yapılmıştır? 3. Yasal değilse, kimler
için nasıl bir işlem yapılacaktır? T.C. Millî Savunma Bakanlığı 30.6.2000 KAN.KAR. : 2000/7020-GK Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
12 Haziran 2000 tarihli ve KAN.KAR.MD : A.01.0.GNS.0.10.00.02- 7/262-5884/14193 sayılı
yazısı. Konya Milletvekili Veysel
Candan tarafından verilen “M-60 model ana muharebe tanklarının modernizasyonuna
ilişkin” 7/2162 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı Ek’te sunulmuştur. Arz ederim. Sabahattin
Çakmakoğlu Millî
Savunma Bakanı Konya Milletvekili Veysel
Candan Tarafından Verilen 7/2162 Sayılı Yazılı Soru
Önergesinin Cevabı 1. 2 Haziran 2000
tarihinde toplanan Savunma Sanayii İcra Komitesi toplantısında; a) Türk Silahlı
Kuvvetleri envanterinde bulunan 170 Adet M-60 tankının atış gücü, hareket
kabiliyeti ve zırh koruma özelliğinin artırılması amacıyla modernizasyonu için,
İsrael Military Industries Ltd. firması
ile, sistemleri öncelikle prototip üzerinde denenmek ve bilahare seri modernizas-yonuna başlamak şartıyla görüşmelere
başlanmasına, b) Söz konusu modernizasyonda,
halen tank bakım-onarım ve yenileştirme konularında altyapısı bulunan askerî
fabrikalar ile millî sanayiiden azami ölçüde istifade edilmesine, c) Anılan firmanın teklif
edeceği sistemlerin tümünün ya da bir kısmının, Kara Kuvvetleri Komutanlığının
taktik veya teknik isteklerini karşılamaması, sistemlerin tümünün veya alt
sistemlerinin fiyat tekliflerinin uygun bulunmaması ya da bu firma ile yapılacak
görüşmelerden olumlu sonuç alınamaması halinde söz konusu tankların
modernizasyonu için, alt sistemlerin tedarikine veya projenin ihale yoluyla
gerçekleştirilmesine, karar verilmiş olup, işin
bahse konu firmaya ihalesiz olarak verildiğine ilişkin iddiaların gerçekle
ilgisi bulunmamaktadır. 2. Savunma Sanayii
Müsteşarlığı, 3238 sayılı Kanunun 11 inci maddesi gereğince Devlet İhale
Kanununa tabi bulunmayıp, İcra Komitesi toplantılarında alınan kararlarda
tahdit değerlendirmesi, ihtiyaçlar, teknik özellikler ve belirlenen öncelikler
dikkate alınarak sonuca varılmaktadır. Bilgilerinize sunarım. Sabahattin
Çakmakoğlu Millî
Savunma Bakanı 20. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, okulların
uyguladıkları zam oranlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2163) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 5.6.2000 Zeki
Ünal Karaman Bakanlığınızın, 2000 yılı
özel okullara yapılacak ücret artışlarına ilişkin açıklamanızda, artışların %
25 düzeyinde olması şeklindeydi. Ancak bu günlerde yazılı basındaki haberlerde,
özel okullara yapılacak zam oranının % 60 - % 70 olduğu belirtilmektedir. Bu
gelişmelerden son derece rahatsız olan öğrenci velileri gereken önlemlerin
alınmasını istemektedirler. Sorularım şunlardır : 1. Özel okullara
yapılması düşünülen, yüksek ücret artışı nasıl değerlendirilmektedir? 2. On binlere varan ve bu
okullarda öğrenim gören öğrencilerin, ücretleri karşılayamamaları halinde,
bakanlığınızca ne tür bir çözüm yolu düşünülmektedir? T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 20.7.2000 Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1891 Konu : Soru önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
14.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2163-5885/14194 sayılı yazısı. Karaman Milletvekili
Sayın Zeki Ünal’ın, “Özel okulların uyguladıkları zam oranlarına ilişkin”
yazılı soru önergesi incelenmiştir. 1. Özel öğretim kurumları
öğrenci ücretlerini; Millî Eğitim Bakanlığı Öğretim Kurumları Ücret Tespit ve
Tahsil Yönetmeliğinin 6 ncı maddesindeki; “Kurumlar öğrenci ücretlerini, 625
sayılı Kanunun 2 nci maddesinde ifade edilen hükümlere uygun olarak; a) Sağladıkları
eğitim-öğretim imkânlarına, b) Gelişmelerine de imkân
verecek yatırım ve hizmetlere, c) Personel ve işletme
giderlerine, ç) Devlet İstatistik
Enstitüsünün Nisan ayı itibariyle ilan etmiş olduğu o ildeki yıllık tüketici
fiyat endekslerine göre tespit ve ilan
ederler. Kurumlar yapmış oldukları
yatırımlara ilişkin bilgi ve belgelerini en geç Nisan ayının başında valiliğe
bildirirler. Yatırımlardan kaynaklanan farklar, Devlet İstatistik Enstitüsünün
Nisan ayı itibariyle ilan etmiş olduğu o ildeki yıllık tüketici fiyat endekslerinin
en çok % 10’u kadar, öğrencinin bir yıllık eğitim ücretine yansıtılabilir. Kurumlar, ücretlerini
yukarıdaki esaslara göre tespit ve ilan ettikleri yetkili makamlara
belgelendirmek zorundadırlar” hükmüne göre belirlemektedirler. 2. Millî Eğitim Bakanlığı
Özel Öğretim Kurumlarında Ücretsiz Okuyacak Öğrenciler Hakkında Yönetmeliğin 9
uncu maddesindeki; “Kurumlarda ücretsiz okumak için müracaat eden öğrencilerde
aşağıdaki şartlar aranır. a) T.C. vatandaşı olması
(T.C. vatandaşı olmayıp Türkiye’de yaşayan soydaşlarımız dahil), b) Kuruma kayıtlı ve
öğrenim görüyor olması, c) Özel öğretim
kurumlarında okuyan kardeşlerden yalnız birisi için müracaat edilmiş olması, d) Öğrenci ailesinin
aylık toplam gelirinin 5 bin memur maaş katsayısından fazla olmaması (Bu miktar
Bakanlıkça azaltılıp artırılabilir), e) Usulüne uygun
müracaatta bulunulması, f) Öğrencinin bir önceki
sınıfını doğrudan geçmiş olması (Okullarda ara sınıflar için), g) Öğrencinin ahlâk
notunu kıracak şekilde disiplin cezası almamış olması, h) (...), gerekir. Resmî görevde iken şehit
olan veya sakat kalan anne veya babanın özel öğretim kurumlarına devam eden
çocuklarının, ailesinin aylık toplam gelirine bakılmaksızın müracaatları kabul
edilir.” hükmü gereğince maddî imkânı yetersiz olan öğrencilerin ücretsiz okuma
olanağı bulunmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 21. - Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın,
Aksaray-Helvadere-Ihlara karayoluna ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık
ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı (7/2165) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun yazılı
olarak cevaplandırılmak üzere Başbakan Sayın Bülent Ecevit’e yöneltilmesi
hususunu arz ve talep ederim. Murat
Akın Aksaray Soru : 1. Aksaray İli Hasandağı
arasında ulaşımı sağlayacak karayolu bugüne kadar gerçekleşmemiştir.
Hasandağı’nın kayak merkezi olacağını düşünürsek, Hasandağı üzerine yatırım
yapmayı düşünen özel teşebbüs yol olmaması sebebiyle yatırıma yönelememektedir.
Aksaray-Helvadere ve Ihlara Kasabaları da aynı güzergâhta olması sebebiyle her
yıl yüzbinlerce yerli ve yabancı aynı karayolunu kullanmaktadır. Mevcut
ulaşımın çok zor şartlar altında gerçekleştiği bir gerçektir. Gerek yöre halkımız,
gerek yerli ve yabancı turist, gerekse Hasandağı bölgesine turizm amaçlı
yatırım yapılması açısından ilimizin en büyük ihtiyacı olan, ülkemizin refah
düzeyini direkt olarak etkileyecek söz konusu Aksaray-Helvadere-Ihlara karayolu
ile ilgili çalışmalarınız hangi safhadadır? T.C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 16.8.2000 Sayı : B.09.0.APK.0.22.00.00.17/1349 Konu : Aksaray
Milletvekili Murat Akın’ın yazılı soru önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : a) TBMMKAN. KAR.
MD. 12.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02/14204 sayılı yazısı. b) Başbakanlığın
15.6.2000 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/2933 sayılı yazısı. Aksaray Milletvekili
Murat Akın’ın Aksaray İli Hasandağı arasında ulaşımı sağlayacak kara- yolu
hakkında Sayın Başbakanımıza yönelttiği Sayın Başbakanımızın da Bakanlığımız
koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını tensip ettikleri TBMM 7/2165 esas no.lu
yazılı soru önergesi incelenmiş olup, cevabı ekte sunulmuştur. Bilgi ve gereğini arz
ederim. Koray
Aydın Bayındırlık
ve İskân Bakanı Aksaray Milletvekili
Murat Akın’ın (7/2165-5888) Esas No.lu Yazılı Soru
Önergesinin Soru ve Cevapları Soru : 1. Aksaray İli
Hasandağı arasında ulaşımı sağlayacak karayolu bugüne kadar gerçekleşmemiştir.
Hasandağı’nın kayak merkezi olacağını düşünürsek, Hasandağı üzerine yatırım
yapmayı düşünen özel teşebbüs yol olmaması sebebiyle yatırıma yönelememektedir.
Aksaray-Helvadere ve Ihlara kasabaları da aynı güzergâhta olması sebebiyle her
yıl yüzbinlerce yerli ve yabancı aynı karayolunu kullanmaktadır. Mevcut
ulaşımın çok zor şartlar altında gerçekleştiği bir gerçektir. Gerek yöre halkımız,
gerek yerli ve yabancı turist, gerekse Hasandağı bölgesine turizm amaçlı
yatırım yapılması açısından ilimizin en büyük ihtiyacı olan, ülkemizin refah
düzeyini direkt olarak etkileyecek söz konusu Aksaray-Helvadere-Ihlara karayolu
ile ilgili çalışmalarınız hangi safhadadır? Cevap : 1.
Taşpınar-Helvadere-Ihlara Yolu; 31 km. uzunluğundaki
Taşpınar-Helvadere-Ihlara köy yolu ve 24 km. uzunluğundaki Aksaray-Helvadere
köy yolları Karayolları Genel Müdürlüğünün yol ağında bulunmamaktadır. Ancak,
Turizm Bakanlığından verilen ödenekle, Taşpınar-Helvadere yolunun 0+000-20+231
km. leri arasında ihaleli olarak Karayolları 6. Bölge Müdürlüğünce komple
projesi yapılmıştır. Helvadere-Ihlara arasındaki 11 km.lik kesimin de yine 6.
Bölge Müdürlüğünce emanet olarak komple projesi yapılmış ve onaylanması için
Karayolları Genel Müdürlüğüne gönderilmiştir. Turizm Bakanlığından Turistik
Yollar kapsamında temin edilecek ödenekler çerçevesinde gerekli çalışmaların
yapılabilmesi için, söz konusu yol 2001 yılı Yatırım Programı Turistik Yollar
Yapım ve Onarımı bölümüne teklif edilecektir. Ayrıca, bahse konu
Aksaray-Helvadere arasındaki 24 km. köy yolu için herhangi bir proje çalışması
yapılmamıştır. 2. Helvadere-Hasandağı
Yolu; Bu yol, karayolları
ağında bulunmamaktadır. Komple projesi Turizm Bakanlığından verilen ödenekler
doğrultusunda Karayolları Genel Müdürlüğünün 6. Bölge Müdürlüğü tarafından
yapılmaktadır. Helvadere’den 1393 kotlarından çıkarak 0+000-7+000 km.leri
arasını kapsayan Hasandağı kayak merkezi yolunda, Aksaray Valiliği
Koordinatörlüğünde kısmen sanat yapıları ve toprak işleri tamamlanmış olup,
proje 1940 kotlarında son bulmaktadır. Turizm Bakanlığından, Turistik Yollar
kapsamında temin edilecek ödenekler çerçevesinde gerekli çalışmaların
yapılabilmesi için, söz konusu yol 2001 yılı Yatırım Programı Turistik Yollar
Yapım ve Onarım bölümüne teklif edilecektir. 22. - Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın; Kapadokya Bölgesindeki yollara, Aksaray’ı Kırşehir’e bağlayan ve Kızılırmak üzerine yapımı
planlanan köprüye, Aksaray-Sarıyahşi arasında ulaşımı sağlayacak karayolunun ne
zaman yapılacağına, Aksaray Gülağaç karayoluna, Aksaray-Gülağaç-Sofular-Bekarlar yan karayoluna, İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray
Aydın’ın cevabı (7/2167, 2168, 2169, 2171, 2172) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun yazılı
olarak cevaplanmak üzere Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın’a
yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim. 31.5.2000 Murat
Akın Aksaray Soru : 1. Aksaray İli
sınırları içerisinde bulunan Ihlara Kasabası Belisırma Köyü, Gülağaç İlçesi,
Güzelyurt İlçesi, Gülpınar Kasabası ile Nevşehir İline kesit olan mahal
bilindiği üzere Kapadokya bölgesi içinde olup, Ihlara Vadisini Nevşehir’e
bağlayan ören yerleridir. Söz konusu ören yerlerinden Nevşehir’e geçiş 21 km
asfalt yol 5 yıldır hiçbir şekilde tamiri ve onarımı yapılmamış, yapılması da
mümkün olmayacak şekilde bozulmuştur. Bu nedenle Gülağaç İlçesi-Camili,
Ören-Nevşehir kavşağı yolu 2. kaplama olarak en kısa zamanda yapılması
gerekmektedir. Bakanlığınızca (onbinler
hatta yüzbin turist ve ülkemiz vatandaşlarının kullandığı) bu kara-yolu ile
ilgili bir çalışmanız var mıdır? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun yazılı
olarak cevaplanmak üzere Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın’a
yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim. 31.5.2000 Murat
Akın Aksaray Soru : 1. Aksaray İli
Sarıyahşi İlçesine bağlı Bekdik Kasabası ile Kırşehir arasını birbirine
bağlaması planlanan Kızılırmak üzerine inşa edilecek olan köprünün yapımına
bugüne kadar başlanmamıştır. Bilindiği üzere İrfanlı
Barajının yapımı ile ırmak üzerinden geçişi sağlayan eski köprü de su altında
kalmıştır. Aksaray İli ile Sarıyahşi İlçesi ve Kırşehir İlini çok yakından
ilgilendiren, yapıldığında yöre halkının ekonomik yönden bilhassa ticaret açısından
canlanma sağlayacak olan söz konusu köprünün yapılması için yerinde inceleme
yapılmış ayrıca Sayın Bakanımız Koray Aydın Bey de bu projeyi en kısa zamanda
gerçekleştireceğine mahallînde söz vermiştir. Söz konusu köprü yapım
çalışması projesi ne aşamadadır. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun yazılı
olarak cevaplandırılmak üzere Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın’a
yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim. 31.5.2000 Murat
Akın Aksaray Soru : 1. Aksaray İli ile
Sarıyahşi İlçesi arasında ulaşımı sağlayacak karayolu bulunmamaktadır. İlçe ile il bağlantısı çok
zor şartlar altında köy yollarından gerçekleşmektedir. Yolların stabilize
olması sebebiyle elim trafik kazaları meydana gelmektedir. Dolayısıyla maddî ve
manevî zararlar vuku bulmaktadır. Aksaray İli ile Sarıyahşi
İlçesini birbirine bağlayacak, yöremiz halkının ihtiyacını karşılayacak olan
karayolu ile ilgili bir çalışmanız var mıdır? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun yazılı
olarak cevaplandırılmak üzere Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın’a
yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim. 31.5.2000 Murat
Akın Aksaray Soru : 1. Aksaray ile
Gülağaç İlçesinin ulaşımını sağlayan karayolu ulaşıma elverişsiz olduğundan
çeşitli kazalara ve maddî hasarlara, ölümlere sebebiyet vermektedir. Mevcut
ulaşımı sağlayan karayolunun genişletilmesi ve ıslahı gerekmektedir. İlçe halkının ve araç
sahiplerinin aracıyla yola çıkmaya cesaret edemediği söz konusu Gülağaç
İlçesinin Aksaray İli ile ulaşımını sağlayan karayolunun genişletme ve ıslahı
ile ilgili bir çalışmanız var mıdır? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun yazılı
olarak cevaplandırılmak üzere Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın’a
yöneltilmesi hususunu arz ve talep ederim. 31.5.2000 Murat
Akın Aksaray Soru : 1. Niğde İlimize
bağlı iken Aksaray İlimize bağlanan Aksaray İli Gülağaç İlçesi, Sofular ve
Bekarlar Kasabasının Aksaray İli ile Gülağaç İlçesinin ulaşımını sağlayan
mevcut karayolu kaplama yapılmaması sebebiyle tamamen gidilmez bir hale
gelmiştir. Sofular ve Bekarlar
Kasasını Gülağaç İlçesi ile Aksaray İline bağlayan karayolunun 2. kaplamasının
yapılması için çalışmanız var mıdır? T.C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 10.7.2000 Sayı : B.09.0.APK.0.22.00.00.17/1006 Konu : Aksaray
Milletvekili Murat Akın’ın yazılı soru önergeleri Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMMGenel
Sekreterliğinin 12.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.00.02-5951 sayılı yazısı. Aksaray Milletvekili
Murat Akın’ın, TBMM(7/2167, 2168, 2169, 2171, 2172) Esas No.lu yazılı soru
önergesi incelenmiş olup, cevabı ekte sunulmuştur. Bilgi ve gereğini arz
ederim. Koray
Aydın Bayındırlık
ve İskân Bakanı Aksaray Milletvekili
Murat Akın’ın (7/2167-5890) Esas No.lu Yazılı Soru
Önergesinin Soru ve Cevapları Soru : 1. Aksaray İli
sınırları içerisinde bulunan Ihlara Kasabası, Belisırma Köyü, Gülağaç İlçesi,
Güzelyurt İlçesi, Gülpınar Kasabası ile Nevşehir İline kesit olan mahal
bilindiği üzere Kapadokya bölgesi içinde olup, Ihlara Vadisini Nevşehir’e
bağlayan ören yerleridir. Söz konusu ören yerlerinden Nevşehir’e geçiş 21 km
asfalt yol 5 yıldır hiçbir şekilde tamiri ve onarımı yapılmamış, yapılması da
mümkün olmayacak şekilde bozulmuştur. Bu nedenle Gülağaç İlçesi-Camili
Ören-Nevşehir kavşağı yolu 2. kaplama olarak en kısa zamanda yapılması
gerekmektedir. Bakanlığınızca (onbinler
hatta yüzbin turist ve ülkemiz vatandaşlarının kullandığı) bu kara-yolu ile
ilgili bir çalışmanız var mıdır? Cevap : Kapadokya Bölgesi
olarak tarif edilen ve Aksaray ili sınırları içinde kalan (Aksaray-Nevşehir)
Ayr.-Selime-Ihlara, Ihlara-Güzelyurt Ayr. ve Ayr.-Gülağaç İl yolları
Karayolları Genel Müdürlüğümüzün ağında bulunmakta olup,
Gülağaç-Gülpınar-Camiliören-Nevşehir Ayr. yolu ağımızda bulunmamaktadır.
Ağımızda bulunan kesimlerde gerek projeli ve gerekse onarım şeklinde kesim
kesim olmak üzere yapım onarım çalışmaları yapılmıştır. Ağımızda bulunan söz
konusu yolların tamamı asfalt kaplamalıdır. Bununla birlikte 2000 yılı asfalt
çalışma programında muhtelif kesimlerde asfalt sathi kaplama çalışmaları devam
edecektir. Ayrıca, Selime-Güzelyurt
ve Ayr.-Ihlara yolu Turistik Yollar Yatırım Programımızda
Nevşehir-Niğde-Aksaray Turistik Yolları projesi kapsamında yer almakta olup, 50
Milyar 650 milyon TL. ödeneği bulunmaktadır. Selime-Güzelyurt yolunda
2000 yılı ödeneği ile kesim kesim üstyapı iyileştirilmesi yapılacak olup,
Ihlara geçişinde ödenek yetersizliği nedeniyle herhangi bir çalışma
yapılamamaktadır. Selime-Ihlara yolu üzerinde bulunan ve yetersiz olan Yaprakhisar
Köprüsünde yeni köprü çalışmalarına esas olmak üzere sondaj çalışmaları 2000
yılı içinde yapılacaktır. Aksaray Milletvekili
Murat Akın’ın (7/2168-5891) Esas No.lu Yazılı Soru
Önergesinin Soru ve Cevapları Soru : 1. Aksaray İli
Sarıyahşi İlçesine bağlı Bekdik Kasabası ile Kırşehir arasını birbirine
bağlaması planlanan Kızılırmak üzerine inşa edilecek olan köprünün yapımına
bugüne kadar başlanmamıştır. Bilindiği üzere İrfanlı
Barajının yapımı ile ırmak üzerinden geçişi sağlayan eski köprüde su altında
kalmıştır. Aksaray İli ile Sarıyahşi İlçesi ve Kırşehir İlini çok yakından
ilgilendiren, yapıldığında yöre halkının ekonomik yönden bilhassa ticaret açısından
canlanma sağlayacak olan söz konusu köprünün yapılması için yerinde inceleme
yapılmış ayrıca Sayın Bakanımız Koray Aydın Bey de bu projeyi en kısa zamanda
gerçekleştireceğine mahallînde söz vermiştir. Söz konusu köprü yapım
çalışması projesi ne aşamadadır. Cevap : Aksaray İli
Sarıyahşi İlçesine bağlı Bekdik Kasabasını Kızılırmak üzerinden Kırşehir’e
bağlantısını sağlayacak yol Karayolları Genel Müdürlüğümüzün yol ağında
bulunmamaktadır. Bu nedenle söz konusu köprü için Karayolları Genel
Müdürlüğümüzce herhangi bir çalışma yapılmamaktadır. Aksaray Milletvekili
Murat Akın’ın (7/2169-5892) Esas No.lu Yazılı Soru
Önergesinin Soru ve Cevapları Soru : 1. Aksaray İli ile
Sarıyahşi İlçesi arasında ulaşımı sağlayacak karayolu bulunmamaktadır. İlçe ile il bağlantısı
çok zor şartlar altında köy yollarından gerçekleşmektedir. Yolların stabilize
olması sebebiyle elim trafik kazaları meydana gelmektedir. Dolayısıyla maddî ve
manevî zararlar vuku bulmaktadır. Aksaray İli ile Sarıyahşi
İlçesini birbirine bağlayacak, yöremiz halkının ihtiyacını karşılayacak olan
karayolu ile ilgili bir çalışmanız var mıdır? Cevap : Aksaray İlini
Sarıyahşi İlçesine bağlayan iki alternatif il yolu bulunmaktadır.
Aksaray-Ortaköy-Ağaçören yolu 105 km. Aksaray-Şereflikoçhisar-Sarıyahşi yolu
125 km. uzunluğunda olup, her iki yolun tamamı asfalt kaplamalıdır. Aksaray Milletvekili
Murat Akın’ın (7/2171-5894) Esas No.lu Yazılı Soru
Önergesinin Soru ve Cevapları Soru : 1. Aksaray ile
Gülağaç İlçesinin ulaşımını sağlayan karayolu ulaşıma elverişsiz olduğundan
çeşitli kazalara ve maddî hasarlara, ölümlere sebebiyet vermektedir. Mevcut
ulaşımı sağlayan karayolunun genişletilmesi ve ıslahı gerekmektedir. İlçe halkının ve araç
sahiplerinin aracıyla yola çıkmaya cesaret edemediği söz konusu Gülağaç
İlçesinin Aksaray İli ile ulaşımını sağlayan karayolunun genişletme ve ıslahı
ile ilgili bir çalışmanız var mıdır? Cevap : Genişletilmesi
istenen Aksaray-Gülağaç yolu toplam 52 km. uzunluğunda olup, tamamı asfalt
kaplamalıdır. Söz konusu yol üzerinde Selime-Güzelyurt kesimi Karayolları Genel
Müdürlüğümüzün Yatırım Programında bulunmaktadır. Söz konusu yolda yıl içinde
üst yapı iyileştirilmesi yapılacaktır. Aksaray Milletvekili
Murat Akın’ın (7/2172-5895) Esas No.lu Yazılı Soru
Önergesinin Soru ve Cevapları Soru : 1. Niğde İlimize
bağlı iken Aksaray İlimize bağlanan Aksaray İli Gülağaç İlçesi, Sofular ve
Bekarlar Kasabasının Aksaray İli ile Gülağaç İlçesinin ulaşımını sağlayan
mevcut karayolu kaplama yapılmaması sebebiyle tamamen gidilmez bir hale
gelmiştir. Sofular ve Bekarlar
Kasabasını Gülağaç İlçesi ile Aksaray İline bağlayan karayolunun 2.
kaplamasının yapılması için bir çalışmanız var mıdır? Cevap : Asfalt kaplama
yapılması istenilen Sofular ve Bekarlar Kasabalarına ait yollar Karayolları
Genel Müdürlüğümüzün yol ağı üzerinde bulunmamaktadır. Ancak, Aksaray İli
Gülağaç İlçesinin bağlantısını sağlayan il yollarının tamamını trafiğe rahat
geçiş sağlayacak şekilde asfalt kaplamalı olup, ayrıca Ayr.-Güzelyurt il yolu
ayrımında 2000 yılı içinde asfalt çalışması yapılacaktır. 23. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Ankara’da
akredite edilmiş büyükelçilerin yurt-içinde yaptıkları gezilere ilişkin sorusu
ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in cevabı (7/2174) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağadaki sorularımın
Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. Bülent
Akarcalı İstanbul 1. Ankara’da akredite
edilmiş büyükelçilerin yurtiçinde yaptıkları geziler, hiç olmazsa güvenlik
tedbirlerinin alınması açısından belirli usullere tabi midir? 2. Bu elçilere gezdikleri
yerlerdeki Mülkî Amirlerin ve özellikle kaymakam ve valilerin İçişleri veya
Dışişleri Bakanlığından izin almadan brifingler vermeleri usulden midir? 3. Elçiliklerin ülkemizin
çeşitli bölgelerinde yapmak istedikleri ticarî-sınaî temaslar için Odalar
Birliğinin yardımını istemeleri gerekmez mi? 4. Dışişleri Bakanlığının
belirtilen bu hususlara dair politikaları nelerdir? 5. Bu hususlarda son 5
yıl içinde hangi elçilerin dikkati çekilmiştir? T.C. Dışişleri Bakanlığı Siyaset Planlama Genel Müdürlüğü 17.7.2000 Sayı : SPGM/418-388 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : 12 Haziran 2000
tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2174-5902/14235 sayılı yazıları. İstanbul Milletvekili
Sayın Bülent Akarcalı’nın ilgide kayıtlı yazılarına konu soru önergesine
verilen yanıt ilişikte sunulmuştur. Saygılarımla arz ederim. İsmail
Cem Dışişleri
Bakanı İstanbul Milletvekili
Sayın Bülent Akarcalı’nın Sayın Bakanımıza
Yönelttiği Yazılı Sorular ve Yanıtları Soru 1 : Ankara’da
akredite edilmiş büyükelçilerin yurtiçinde yaptıkları geziler, hiç olmazsa
güvenlik tedbirlerinin alınması açısından belirli usullere tabi midir? Cevap 1 : Yabancı
ülkelerin Ankara’daki büyükelçilikleri mensuplarının ülkemizin çeşitli
bölgelerine seyahatlerinde ilke olarak herhangi bir kısıtlama bulunmamaktadır. Söz konusu seyahatler
öncesinde güvenlik önlemi talep edilmesi halinde, mütekabiliyet ilkeleri esas
alınmak suretiyle Bakanlığımızca, keyfiyet ilgili makamlarımıza intikal
ettirilmekte ve gerekli görülecek tedbirlerin alınması istenmektedir. Soru 2 : Bu elçiliklere
gezdikleri yerlerdeki Mülkî Amirlerin ve özellikle kaymakam ve valilerin
İçişleri veya Dışişleri Bakanlığından izin almadan brifingler vermeleri usulden
midir? Cevap 2 : Söz konusu ziyaretler
sırasında, ziyaret edilen birimlerin mülkî amirleri ile görüşülmesinin
düzenlenmesi münhasıran Bakanlığımızın yetki alanı dahilinde bulunmamaktadır.
Bu itibarla, vakî randevu talepleri konuya ilişkin değerlendirmemizle birlikte
ilgili makamlarımıza iletilmekte; ancak, talebin karşılanması hususu
makamlarımızın takdirine bağlı bulunmaktadır. Soru 3 : Elçiliklerin
ülkemizin çeşitli bölgelerinde yapmak istedikleri ticarî-sınaî temaslar için
Odalar Birliğinin yardımını istemeleri gerekmez mi? Cevap 3 : Yabancı
temsilciliklere ticarî-sınaî konularda bilgi alış-verişinde bulunmak üzere,
başta TOBB ve DEİK olmak üzere uzman kuruluşlarımızla biraraya gelmeleri
tavsiye olunmaktadır. Nitekim, yabancı ülkelerin Ankara’daki
büyükelçiliklerinin, ülkemizin çeşitli bölgelerinde ilgilendikleri ticarî ve
sınaî konular hakkında kendi ülkelerindeki iş çevrelerine proje bazında veya
genel mahiyette bilgi temin etmek için meslek odaları ve uzman kuruluşlar
nezdinde temaslarda bulundukları bilinmektedir. Soru 4 : Dışişleri
Bakanlığının belirtilen bu hususlara dair politikaları nelerdir? Cevap 4 : Ülkemizde
yerleşik yabancı temsilciliklerin ülkemizin çeşitli bölgelerinde ticarî-sınaî
alanlarda ilgilendikleri projelere dair ya da genel anlamda uzman
kuruluşlarımızla bilgi alışverişinde bulunmaları, bu faaliyetlerin “ikili/çok
taraflı fayda” ölçütü gözönüne alınarak değerlendirilmektedir. Bunun yanısıra,
hayata geçirilecek projelerin incelenerek, yabancı/Türk ortaklı-yabancı
firmaların faaliyetlerinin yukarıda sayılan amaçlara hizmet edecek şekilde ve
mevzuatımıza uygun olarak çalışmalarda bulunmaları ve denetimleri tabiatıyla
ilgili Bakanlık, Müsteşarlık ve kurumlarımızca yürütülmektedir. Soru 5 : Bu hususlarda
son 5 yıl içinde hangi elçilerin dikkati çekilmiştir? Cevap 5 : Ülkemizdeki
yabancı temsilciliklerin iyi niyet ölçüleri içinde ve esasen aralarında
temsilcilikler bulunan bütün ülkelerin yaptığı gibi, ülkemizle ticarî ve sınaî
işbirliğini geliştirme ve ticaret hacmini artırma çabaları tarafımızdan olumlu
karşılanmakta, bu hususta aksaklık ve yanlış anlamaların önlenebilmesi için, bu
temsilciliklerin ekonomik işbirliği alanında ülkemizde yürüttükleri çalışmalar
hakkında bilgilendirilmemizin arzettiği önem, düzenli olarak muhataplarımızla
olan görüşmelerde vurgulanmaktadır. 24. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, off-shore
hesaplarında batan paraların ödenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2175) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 7.6.2000 Kemal
Albayrak Kırıkkale 1. Hükümetin
Off-Shorezede’lere ödemek üzere ayırdığı para ne kadardır? 2. Bu paradan
yararlanacak kişiler kimlerdir? Toplam sayıları ne kadardır? 3. Bu paradan
yararlanmadaki kıstası nedir? Nasıl uygulanacak ve ne miktar alacaktır? 23.6.2000 tarihli 116 ncı
birleşim tutanak dergisinde yeralan 7/2175’e ek cevap T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü 7.7.2000 Sayı : B.02.1.HM.0.BAK.02.02/BG.55666 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : 13.6.2000 tarih ve
KAN.KAR.MD.A.01.0.GND.0.10.00.02-7/2175-5905/14273 sayılı yazınız. Kırıkkale Milletvekili
Kemal Albayrak Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği, ilgide kayıtlı yazınız ekinde
yeralan 7/2175-5465 esas no.lu soru önergesinde belirtilen hususlara ilişkin
açıklamalar aşağıda yer almaktadır. Bakanlar Kurulunun
21.12.1999 tarih ve 99/13765 sayılı Kararı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna
devredilen Egebank A.Ş., Sümerbank A.Ş., Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. ve
T. Tütüncüler Bankası A.Ş. aracılığıyla sırasıyla Egebank Off-Shore Ltd., Efektifbank
Off-Shore Ltd., Yurt Security Off-Shore Ltd. ve Yaşar Foreign Trade Off-Shore
Ltd.’de 4296 gerçek kişi tarafından toplam 88.159 milyar TL. tutarında mevduat
açılmıştır. Diğer taraftan, söz
konusu mevduat hesapları bakiyesinin 20 milyar TL.’ye kadar olan kısmının aracı
bankalar tarafından hak sahiplerine ödenmesine ilişkin Kanun Tasarısı
hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Bilgilerine arz olunur. Recep
Önal DevletBakanı 25. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, İstanbul DGM
Başsavcısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı
(7/2176) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını talep ediyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. 8.6.2000 Mehmet
Bekaroğlu Rize İstanbul DGM Başsavcısı
Oktar Çakır’ın, hakkında çeşitli yolsuzluk iddiaları bulunan bir iş adamı ile
aynı araçta yolculuk yaparken kaza geçirmesinden sonra, basınyayın
organlarında, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili çeşitli iddialar ortaya atıldı.
Oktar Çakır’ın DGM Başsavcısı olarak ataması yapılmadan önce adı geçen
işadamıyla karanlık işler çevirdiğinin bilindiği, bunun bizzat İçişleri Bakanı
Sadettin Tantan tarafından, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’e adı geçen savcının
“karanlık işleri olduğu”nu söylediği, Adalet Bakanının bu bilgiyi, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kuruluna aktardığı, ancak buna rağmen, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun bu atamayı yaptığı iddia edilmektedir. Bu iddiaların hukukun
siyasallaştığının, bazı hâkim ve savcıların bazı işadamları ile birlikte bir
yargı çetesi oluşturduğunun iddia edildiği bir ortamda dile getirilmesi,
yargıya olan güveni daha da sarsmıştır. İnsanlığın sığınağı son kale olan
yargının, bu tür iddialarla gündeme gelmesi halkımızın yaşama azmini kırmakta,
gelecekle ilgili ümitsizliğe düşmelerine neden olmaktadır. Bütün bunlar
dışarıdaki görünümümüzü de bozduğundan ülkemizin uluslararası ilişkilerini de
olumsuz etkilemektedir. Ayrıca bu durum, görevlerini zor şartlarda ve en iyi
şekilde yerine getiren hâkim ve savcılarımızı da töhmet altında bıraktığı,
olanların çalışma azmini kırdığı gibi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yaptığı bütün atamalardan kuşku duyulmasına neden olmaktadır. Bu nedenle; 1. Başsavcısı Oktar
Çakır’ın iddia edildiği gibi “karanlık işleri olduğu” biliniyor ise, niçin
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından ataması yapılmadan önce bu
“karanlık işleri” ile ilgili hakkında bir araştırma veya soruşturma
açılmamıştır? 2. Trafik kazası meydana
gelip, konu basının gündemine girmesinden sonra açılmış herhangi bir soruşturma
var mıdır? Varsa hangi aşamadadır? 3. Savcı Oktar Çakır’ın
özellikle İstanbul DGM’de baktığı davalarla ve bu davaların akibetleriyle
ilgili olarak herhangi bir araştırma ve soruşturma açılmış mıdır? Açılmış ise
hangi aşamadadır? Açılmamış ise açılması düşünülmekte midir? 4. Savcı Oktar Çakır’ın
“karanlık işleri olduğu” en yetkili ağızlar tarafından iddia edildiğine göre,
bu “karanlık işler nelerdir ve hangi tarihleri kapsamaktadır? Savcı bu
“karanlık işlerini” tek başına mı gerçekleştirmiştir? Bu “karanlık işlere”
karışan başka herhangi bir yargı mensubu var mıdır? Varsa bunlarla ilgili hangi
işlem yapılmıştır? 5. Oktar Çakır olayında
olduğu gibi Sayın Adalet Bakanı veya başka bir merci tarafından olumsuz bilgi
ulaştırılmasına rağmen atamaları yapılmış, başka hâkim ve savcılar da olmuş
mudur? 6. Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun daha şeffaf ve kamu yararına uygun çalışabilmesi için
başlatılmış herhangi bir çalışma mevcut mudur? Mevcut ise bu çalışma şu an ne
durumdadır? 7. Yargı sisteminin en
yüksek yerlerinde, para karşılığında adaletin tecellisini saptıran, içlerinde
yargıçların ve savcıların olduğu bir yargı mafyasından söz edilmektedir.
Bakanlık olarak bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz. Konu ile ilgili Hükümet
nezdinde yapmış olduğunuz herhangi bir gi-rişim söz konusu mudur? T.C. Adalet Bakanlığı 10.7.2000 Bakan : 883 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : a) Kanunlar ve
Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 13.6.2000 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.-00.02-7/2176-5906/14274
sayılı yazınız. b) 22.6.2000 tarihli ve
805 sayılı yazımız. İlgi (a) yazı ekinde
alınan, Rize Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu tarafından Bakanlığımıza
yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/2176-5906 Esas No.lu
soru önergesine verilen cevap örneği iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Prof.
Dr. Hikmet Sami Türk Adalet
Bakanı Sayın Prof. Dr. Mehmet
Bekaroğlu Rize Milletvekili TBMM Bakanlığımıza
yönelttiğiniz ve yazılı olarak cevaplandırılmasını istediğiniz 7/2176-5906 Esas
No.lu soru önergesinin cevabı aşağıda sunulmuştur : Bilindiği üzere, hâkim ve
savcılar hakkındaki atama, nakil, terfi gibi özlük işlemlerinin tamamı
Anayasanın 159 uncu maddesi uyarınca oluşturulan Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunca yürütülmektedir. Soru önergesinde adı
geçen kişi, Şişli Cumhuriyet Başsavcısı iken, 2845 sayılı Devlet Güvenlik
Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 6 ncı maddesi
gereğince, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 4.4.2000 tarihli ve 4 sayılı
kararıyla İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına atanmış
ve 10.4.2000 tarihinde buradaki görevine başlamıştır. Adı geçen hakkında,
Ankara’ya gelişi sırasında, 2.5.2000 tarihinde geçirdiği trafik kazası
nedeniyle 3.5.2000 tarihli “Olur”la araştırma ve incelemeye başlanmış, Adalet
Başmüfettişliğince düzenlenen 5.5.2000 tarihli ve 21 sayılı ön rapor, Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulunca görüşülerek soruşturma konusu olayın niteliğine
göre ilgilinin, soruşturma sonuçlanıncaya kadar 2802 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanununun 77 nci maddesi uyarınca tedbiren görevden uzaklaştırılmasına
ilişkin 5.5.2000 tarihli ve 511 sayılı karar verilmiş olup, soruşturma henüz
tamamlanmamıştır. İstanbul Devlet Güvenlik
Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına 10.4.2000 tarihinde atanan savcının, bu
mahkemedeki faaliyetleri ile ilgili olarak hakkında herhangi bir araştırma,
inceleme ve soruşturma bulunmamaktadır. Öte yandan, 2461 sayılı
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununun 16 ncı maddesi uyarınca, Kurulda
yapılan işlemler ve bunlarla ilgili görüşmeler “gizli” olduğundan başkaca bilgi
sunulamamaktadır. Bilgilerinize arz ederim. Prof.
Dr. Hikmet Sami Türk Adalet
Bakanı 26. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Ayasofya Müzesine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/2179) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
DevletBakanı Sayın, Yüksel Yalova tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 7.6.2000 Zeki
Ünal Karaman 1. Fethin sembolü olan
Ayasofya Camii hangi gerekçe ile müze haline getirilmiştir? 2. Müze haline
getirilirken bir kanun çıkarılmış mıdır? Çıkarılmış ise kanunun tarihi ve
sayısı nedir? 3. Böyle bir kanun yoksa
neye dayanılarak, müze yapılmıştır? 4. Ayasofya’yı ibadete
açmayı düşünüyor musunuz? Düşünmüyorsanız sebebi nedir? T.C. DevletBakanlığı 30.6.2000 Sayı : B.02.0.006/01-1549 Konu : Soru önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : 13.6.2000 tarih,
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2179-5909/14277 sayılı yazınız. Karaman Milletvekili Zeki
Ünal tarafından tevcih edilen ve tarafımdan cevaplandırılmasını istediği
7/2179-5909 esas sayılı soru önergesi incelenmiştir. Ayasofya Camii’nin tarihi
vaziyeti itibariyle müzeye çevrilmesinin bütün şark alemini sevindireceği ve
insanlığa yeni bir ilim müessesesi kazandıracağı cihetle müzeye çevrilmesi
tasvip ve kabul olunmuş ve Bakanlar Kurulunun 24.11.1934 gün ve 2/1589 sayılı
kararıyla müzeye çevrilmesi tasvip ve kabul olunarak müze yapılmıştır. Bilgilerinize arz ederim. Dr.
Yüksel Yalova DevletBakanı 27. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, batık bankalara ve
bu bankalarda bulunan hesaplara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın
cevabı (7/2180) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı Sayın, Recep Önal tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 7.6.2000 Zeki
Ünal Karaman 1. Şimdiye kadar hangi
bankalar batmıştır? Batırılan para miktarı nedir? 2. Tasarruf Mevduat
Sigorta Fonunda halen ne kadar para vardır? Bu para batan bankaların
kayıplarını karşılayacak mıdır? Karşılamaz ise; mevduat sahiplerinin parası hangi
kaynaktan karşılanacaktır? 3. Off-Shorezedelerin
bankalardaki batık paralarının toplam miktarı nedir? Bu bankaların isimleri
nedir? 4. Off-Shorezedelerin
batık mevduatlarının, zorunlu tasarruf fonundan karşılanacağı doğru mudur?
Doğru değil ise, off-shorezedelerin zararları nereden karşılanacaktır? T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü 7.7.2000 Sayı : B.02.1.HM.0.BAK.02.02/BG.55664 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 13.6.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2180-5910/14278 sayılı yazınız. Karaman Milletvekili Zeki
Ünal’ın ilgide kayıtlı yazınız ekinde yeralan 7/2180-5910 sayılı soru
önergesinde belirtilen hususlara ilişkin açıklamalar aşağıda yer almaktadır. 1. Mülga 70 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 12 ve 67 nci maddeleri gereğince 25.10.1983 tarih ve 7231
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile İşçi Kredi Bankası T.A.Ş.’nin, 25.1.1984
tarih ve 7657 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile de Türkiye Bağcılar Bankası
A.Ş.’nin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme yetkileri kaldırılmış
ve yönetim ve denetimleri için T. İş Bankası A.Ş. ve Vakıflar Bankası T.A.O.
görevlendirilmiştir. Müflis İşçi Kredi Bankası
T.A.Ş. mudilerine nezaretçi banka aracılığıyla sigorta limiti kapsamında 1.717
milyon TL tutarında ödemede bulunulmuştur. Söz konusu avansa yürütülen faiz ve
sigorta primi borcuyla birlikte 3.033 milyon TL.’ye ulaşan tutar iflas
idaresince muhtelif tarihlerde yapılan ödemelerle 1.739 milyon TL.’ye
düşmüştür. Adıgeçen bankanın 3.2.1999 tarihi itibariyle iflası mahkeme kararı
ile kapanmıştır. Müflis T. Bağcılar
Bankası A.Ş. mudilerine ödenen toplam 3.148 milyon TL. tutarındaki avansa
yürütülen faiz ve sigorta primi borcu ile birlikte 6.166 milyon TL.’ye ulaşan
tutarın tamamı iflas idaresince yapılan ödemelerle kapanmıştır. Mülga 3182 sayılı
Bankalar Kanununun 68 inci Maddesi gereğince bankacılık işlemleri yapma ve
mevduat kabul etme izinleri Bakanlar Kurulunun 11, 20, 23 Nisan 1994 tarih ve
sırasıyla 94/5456, 94/5483, 94/5485 sayılı Kararları ile kaldırılan T. Turizm
Yatırım ve Dış Ticaret Bankası (TYT Bank) A.Ş., Marmara Bankası A.Ş. ve T.
İthalat ve İhracat Bankası (İmpeksbank) A.Ş.’nin gerçek kişi tasarruf mevduatı
hesap sahiplerine 92/2707 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 94/5455 no.lu
Bakanlar Kurulu Kararı ile değişik 2 nci maddesi kapsamında müflis TYT Bank
A.Ş. için 990.545 milyon TL, Marmara Bankası A.Ş. için 1 555 404 milyon TL,
Impeksbank A.Ş. için ise 1 275 773 milyon TL olmak üzere toplam 3 821 722
milyon TL ödeme yapılmıştır. Yapılan ödemelerle ilgili olarak nezaretçi
bankalar verilen avanslara, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası reeskont faiz
oranlarına göre faiz yürütülmüştür. Müflis Marmara Bankası A.Ş. ve müflis
İmpeksbank A.Ş.’nin avans, faiz ve sigorta primi tutarı İflas İdaresi
tarafından tamamen ödenerek kapatılmıştır. Müflis TYT Bank A.Ş.’nin ise 212 417
milyon TL. borcu kalmıştır. 4389 sayılı Bankalar
Kanununun geçici 3 üncü maddesi gereğince, tasfiye halindeki müflis TYT Bank
A.Ş., Marmara Bank A.Ş. ve İmpeksbank A.Ş.’nin bankacılık işlemleri yapma ve
mevduat kabul etme izinlerinin kaldırıldığı tarihler itibariyle bu bankalar nezdinde
hesabı bulunan bir gerçek kişiye ait Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı
ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz döviz tevdiat hesaplarının toplamının
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (Fon) tarafından sigorta kapsamında nakden veya
hesaben yapılan ödemeler düşüldükten sonraki bakiyesinin 1 milyar TL.’ye kadar
olan kısmı, bankaların bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme
izinlerinin kaldırıldığı tarihte geçerli T.C. Merkez Bankası döviz alış kuru
üzerinden ABD Dolarına çevrilerek, söz konusu Kanunun yayımlanma tarihi olan
23.6.1999 tarihinde geçerli T.C. Merkez Bankası ABD Doları döviz alış kuru
üzerinden hesaplanan Türk Lirası karşılıkları 12.7.1999 tarihinden itibaren Fon
tarafından tasarruf mevduatı hesabı sahiplerine ödenmektedir. 4389 sayılı
Bankalar Kanununun geçici 3 üncü maddesi kapsamında Fon tarafından 16.6.2000
tarihi itibariyle Marmara Bankası A.Ş. için 573 mudiye 2 487 291 milyon TL, TYT
Bank A.Ş. için 2 674 mudiye 8 053 845 milyon TL, İmpeksbank A.Ş. için ise 3 938
mudiye 17 094 958 milyon TL olmak üzere toplam 27 636 094 milyon TL.
ödenmiştir. 2. 15.6.2000 tarihi
itibariyle Fon’da toplam 305 trilyon TL likit varlık bulunmaktadır. 4491 sayılı Kanun ile
değişik 4389 sayılı Bankalar Kanununun 15 inci Maddesinin 2 nci fıkrasının son
paragrafında, “Olağanüstü hallerde, Fon Hazine Müsteşarlığından izin almak
kaydıyla borçlanabileceği gibi ihtiyaç hasıl olduğunda Hazine Müsteşarlığınca Fona
ikrazen verilmek üzere uzun vadeli özel tertip Devlet İç Borçlanma Senedi ihraç
edilebilir”, 5 inci fıkrasının (a) bendinde “Fon mevcudunun ihtiyacı
karşılayamaması durumunda bankalardan ileride doğacak prim yükümlülüklerine
mahsuben bir önceki yılda ödedikleri sigorta primi toplamına kadar avans
alınabilir...”, yine 5 inci fıkrasının (b) bendinde ise, “Olağanüstü hallerde,
Fon kaynaklarının ihtiyacı karşılamaması durumunda Kurumun talebi üzerine
Merkez Bankasınca Fona avans verilir...” hükümleri yer almaktadır. 3. Egebank A.Ş.,
Sümerbank A.Ş., Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. ve Yaşarbank A.Ş.
aracılığıyla sırasıyla Egebank Off-Shore Ltd, Efektif Bank Off-Shore Ltd, Yurt
Security Off-Shore Ltd. ve Yaşar Foreign Trade Off-Shore Ltd.’nde 4296 gerçek
kişi tarafından açılan mevduat tutarı toplam 88.159 milyar TL.’dir. 4. Söz konusu mevduat
hesapları bakiyesinin 20 milyar TL.’ye kadar olan kısmının aracı bankalar
tarafından hak sahiplerine ödenmesine ilişkin Kanun Tasarısı hazırlanarak
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Bilgilerine arz ederim. Recep
Önal Devlet
Bakanı 28. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Konya-Sarayönü ve
Bingöl-Osmaneli kaymakamları tarafından çocuklarını okula göndermeyen velilere
para cezası verildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2182) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Millî
Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 7.6.2000 Zeki
Ünal Karaman Konya’nın Sarayönü İlçesi
ile Bingöl’ün Osmaneli İlçesinde 8 yıllık kesintisiz eğitim yasası çıktıktan
sonra, çocuklarını okula göndermek istemeyen velilere kaymakamlıklar tarafından
para cezası verilmektedir. Sorum Şudur : Kaymakamlıkların para
cezası verme yetkisi var mıdır? Var ise, hangi yasaya dayanarak vermektedir? T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 17.7.2000 Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1828 Konu : Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
13.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2182-5912/14280 sa-yılı yazısı. Karaman Milletvekili
Sayın Zeki Ünal’ın, “Konya-Sarayönü ve Bingöl-Osmaneli kaymakamları tarafından
çocuklarını okula göndermeyen velilere para cezası verildiği iddiasına ilişkin”
yazılı soru önergesi incelenmiştir. 222 sayılı İlköğretim ve
Eğitim Kanununun, 12.10.1983 tarih ve 2917 sayılı Kanunun 9 uncu maddesiyle
değişik 56 ncı maddesi; “Muhtarlıkça veya mülkî amirce yapılan duyuruya rağmen,
çocuğunu okula göndermeyen veli veya vasi veya aile başkanları”na millî eğitim
müdürünün teklifi üzerine, kaymakamlarca para cezası verilmesi işleminin
tesisini hükme bağlamıştır. Bilgilerinize arz ederim. Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 29. - Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, 4207 Sayılı
Kanunun uygulanmasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı
(7/2184) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına
delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. Bülent
Arınç Manisa Sorular : 1. Umuma açık
alanlarda sigara içilmesini yasaklayan 4207 sayılı Kanunun öngördüğü cezaların
uygulanabilmesini öngören yönetmelik yürürlükte midir? 2. Sigara içilmesini
yasaklayan alanlarda uygulanan cezalar için, bugüne kadar toplanan para tutarı
ne kadardır? 3. Sigara içenlere
uygulanan cezalara ilişkin para cezalarını uygulamaya kim yetkilidir? 4. Sigara içenlere
uygulanacak cezalara ilişkin bir yönetmelik yoksa, bir yönetmelik düzenlemeyi
düşünüyor musunuz? 5. Sigara içenlere
uygulanan cezalara ilişkin para cezalarını toplama ve kullanma için Yeşilay’a
yönetmelikte yer vermeyi düşünüyor musunuz? T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü 4.7.2000 Sayı : B100TSH0140002.9693 Konu : Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 13 Haziran 2000
tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2184-5914/14282 sayılı yazınız. İlgi yazınızla bildirilen
Manisa Milletvekili Bülent Arınç tarafından verilen soru önergesinin cevabı
yazımız ekinde yer almaktadır. Bilgilerinizi ve gereğini
arz ederim. Doç.
Dr. Osman Durmuş Sağlık
Bakanı Soru
Önergesi Soru ve Cevapları Soru 1. Umuma açık
alanlarda sigara içilmesini yasaklayan 4207 Sayılı Kanunun öngördüğü cezaların
uygulanabilmesini öngören yönetmelik yürürlükte midir? Cevap : Umuma açık
alanlarda sigara içilmesini yasaklayan 4207 sayılı Kanunun amacı, kişileri
tütün ve tütün mamullerinin zararlarından, bunların alışkanlıklarını özendirici
reklam, tanıtım ve teşvik kampanyalarından koruyucu tertip ve tedbirler
almaktır. Bahsedilen yasada yönetmelik çıkarılması ile ilgili bir husus
bulunmamaktadır. Soru 2 : Sigara
içilmesini yasaklayan alanlarda uygulanan cezalar için, bugüne kadar toplanan
para tutarı ne kadardır? Cevap : Sigara içilmesini
yasaklayan alanlarda uygulanan cezalar için, bugüne kadar toplanan para tutarı
konusu Bakanlığımızın sorumluluğu altında değildir. Zira, Kanunu yürütmekle
Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır. Yasa tüm Türkiye’de uygulanmakta ve uygulanan
para cezaları İl Defterdarlıkları tarafından tahsil edilmektedir. 4207 Sayılı
Kanunun 5 inci Maddesinde “Tütün ve tütün mamullerinin içilmesinin yasaklandığı
ve yasağa ilişkin yazılı uyarıların bulunduğu yerlerde tütün ve tütün
mamullerini içenlere, ilgili yerin yetkilisi veya amiri durumundaki kişi
tarafından yazılı uyarı gösterilmek suretiyle yasağa uyması, aksi takdirde o
yeri terk etmesi gerektiği bildirilir. Bu bildirime rağmen tütün ve tütün
mamulleri içenler genel zabıta marifetiyle o yerden uzaklaştırılır.”, 6 ncı
Maddesinde “Bu Kanunun 5 inci maddesine göre uyarıda bulunmayan tütün ve tütün
mamullerinin içilmesinin yasaklandığı yerin memur olmayan yetkilisi veya amiri
hakkında on mil-yon lira para cezası verilir. Uyarıya rağmen tütün ve tütün
mamulü içen kişi hakkında da aynı ceza uygulanır” ifadeleri yer almaktadır.
Para cezası ancak yazılı ve sözlü uyarılara uymayanlara ve-rilmektedir.
Toplanan paralar, Maliye Bakanlığına aktarıldığı için tutarı hakkında ayrıntılı
bilgi Bakanlığımızda mevcut değildir. Soru 3 : Sigara içenlere
uygulanan cezalara ilişkin para cezalarını uygulamaya kim yetkilidir? Cevap : Sigara içenlere
uygulanan cezalara ilişkin 4207 Sayılı Kanunun 6 ncı Maddesindeki para
cezaları, aynı Kanunun 8 inci Maddesi gereğince o yerin en büyük mülkî amiri
tarafından verilir. Soru 4 : Sigara içenlere
uygulanacak cezalara ilişkin bir yönetmelik yoksa, bir yönetmelik hazırlamayı
düşünüyor musunuz? Cevap : Sigara içenlere
uygulanacak cezalara ilişkin bir yönetmelik düzenlenmesi çalışmaları
Bakanlığımız sorumluluğuna girmemektedir. Soru 5 : Sigara içenlere
uygulanan cezalara ilişkin para cezalarını toplama ve kullanma için Yeşilay’a
yönetmelikte yer vermeyi düşünüyor musunuz? Cevap : Konu hakkında
yeni yasal bir düzenleme yapılması halinde konunun Maliye Bakanlığı tarafından
değerlendirilmesi gerekmektedir. Doç.
Dr. Osman Durmuş Sağlık
Bakanı 30. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın,
böbrek hastalığı ile organ nakli konusunda alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/2186) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Sayın Sağlık Bakanı Osman Durmuş tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasının
teminini saygılarımla arz ederim. 5.6.2000 Mustafa
Niyazi Yanmaz Şanlıurfa Ülkemizde uygulamaya
konulan aşılama ve bilinçlendirme kampanyaları ile bir çok hastalığın ve
dolayısıyla can kaybının önüne geçilebildiği gerçeğinden hareketle, 1. Hergün birçok
vatandaşımızın hayatını kaybetmesine binlercesininde diyaliz makinalarına
mahkûm yaşamalarına neden olan ve çok sinsi bir hastalık olan böbrek
hastalığının önlenmesi ve korunma yolları hakkında bir kampanya yapılması
düşünülmekte midir? 2. Yine bu hastalığın
pençesine düşmüş insanımızın tek kurtuluş yolu olan böbrek nakli için çok büyük
çaplı bir organ bağış ve bilinçlendirme kampanyası düşünülmekte midir? 3. Organ nakli konusunda
hastaların doku tespiti ve nakil uyuşma bilgileri hakkında hastahenelerin tam
bir işbirliği ve bilgi ağı mevcut mudur? Yoksa bu önemli konuda ne gibi
çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz? T.C. Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü 6.7.2000 Sayı : B100THG0100003-12337 Konu : Yazılı soru
önergesi cevaplandırılması Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği (Kanunlar
ve Kararlar Dairesi Başkanlığına) İlgi : 27.6.2000 tarih ve
3721 sayılı yazınız. İlgi yazınız ile
gönderilen Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, 5.6.2000
tarihinde TBMM Başkanlığına vermiş olduğu ve şahsıma yöneltilen soru
önergesinin cevabı ektedir. Bilgilerinize
saygılarımla arz ederim. Doç.
Dr. Osman Durmuş Sağlık
Bakanı Soru 1. Ülkemizde
uygulamaya konulan aşılama ve bilinçlendirme kampanyaları ile bir çok
hastalığın ve dolayısıyla can kaybının önüne geçilebildiği gerçeğinden
hareketle, Her gün bir çok
vatandaşımızın hayatını kaybetmesine binlercesinin de diyaliz makinelerine
mahkûm yaşamalarına neden olan ve çok sinsi bir hastalık olan böbrek
hastalığının önlenmesi ve korunma yolları hakkında bir kampanya yapılması
düşünülmekte midir? Cevap 1. Modern tıbbın en
karmaşık, ancak özellikle 20 nci yüzyılın ikinci yarısında oldukça popüler
alanlardan biri haline gelen doku ve organ transplantasyonları son yıllarda
ülkemizde de büyük önem kazanmaktadır. Modern cerrahinin en
karmaşık ve en sorunlu alanlarından biri olan organ transplantasyonu, tarih
öncesi çağlardan bu yana güncelliğini korumuş ve tıp bilim adamlarının başlıca odak
noktalarından biri olmuştur. Son yıllarda erişilen
toplumsal bilinç düzeyi, organ nakli çalışmalarını hem dünyada hem de ülkemizde
daha güncel kılmıştır. Böbrek, göz, kalp, kornea, kemik iliği, deri ve
karaciğer nakillerinin artık başarı ile gerçekleşebildiği ülkemizde
transplantasyon çalışmalarındaki gelişmeler birçok kronik organ hastasına
yeniden yaşam imkânı sağlarken, tüm dünya için geçerliliğini koruyan organ
sıkıntısı sorununa her geçen gün yeni alternatif çözümler üretebilmektedir. Bugünkü anlamıyla 1970’li
yıllarda başlatılan doku ve organ transplantasyonları her ne kadar arzu edilen
düzeye ulaşamamış ise de, halen yaygın olarak devam eden eğitim, organ bağışı
ve kurumlararası koordinasyon oluşturma çalışmaları yakın bir gelecekte
semeresini verecek ve birçok kronik organ hastası yeniden yaşama dönme
olanağına kavuşacaktır. Dünyada ve ülkemizde,
insan doku ve organ transplantasyonlarına gösterilen ilgi giderek artmaktadır.
Kronik böbrek hastalığı başta olmak üzere, karaciğer, kalp, akciğer, pankreas
gibi iyileşme şansı bulunmayan irreversibl hastalıklarda uygulanan transplantasyon
sonuçlarının toplumlarda oluşturduğu ümit ve güven, doku organ nakli olayının
giderek benimsenmesine neden olmuştur. Ülkemizde 1975 yılı ile
1999 yılı arasında toplam 4259 böbrek, 215 karaciğer, 47 kalp, 66 kalp kapağı,
4 pankreas, 9155 kornea, 958 kemik iliği transplantasyonu yapılmış, sadece 1999
yılı içinde ise 368 böbrek 47 karaciğer, 13 kalp, 6 kalp kapakçığı, 1471
kornea, 222 kemik iliği nakli yapılmıştır. Kronik böbrek
yetmezliğinin tedavi yöntemlerinden diyaliz, hastanın genel durumunu düzeltmek,
su-elektrolit dengesini ve vücutta biriken toksinlerin atımını sağlayarak
hayatı kaliteli bir şekil-de devam ettirmek ve transplantasyona hazırlamak için
önemlidir. Günümüzde kronik böbrek
yetmezlikli hastaların % 10’nun transplantasyon olma şansı olduğu gözönüne
alınırsa, kronik böbrek yetmezlikli hastaların tedavisinde diyalizin önemi
anlaşılmış olmaktadır. Hastanın primer hastalığı, diyalize uyum sağlaması,
diyaliz ünitesinin tedavi uygulamada yeterliliği, hastanın yaşam süresini
belirlemektedir. Şartların iyi olması durumunda hastanın yaşama süresi ortalama
on yıl olabilmekte, 25 yıla kadar yaşam süresi olan da bulunmaktadır. Bugün ülkemizde ortalama
milyonda 60 kişinin her yıl kronik böbrek hastası olarak toplumumuza katıldığı,
bu hastalığın bir nevi orta yaş hastalığı gibi göründüğü ve hastaların çok geç
hekime müracaat ettiği saptanmıştır. Kronik böbrek yetmezliği
her gün birçok vatandaşımızın hayatını kaybetmesine, binlercesinin de diyaliz
makinelerine mahkûm olmalarına neden olan çok sinsi bir hastalıktır. Bu hastalığın
önlenmesinde toplumun bilgi düzeyinin artırılması ve bilinçlendirilmesi
çalışmaları büyük önem taşımaktadır. Sağlık Bakanlığımıza
bağlı tüm kuruluşlarımızda, başta sağlık ocaklarımız ve devlet hastanelerimiz
olmak üzere, eğitim çalışmalarımız toplumun konuyla ilgili bilinçlendirilmesi
adına sürdürülmektedir. Ayrıca erken teşhis ve yeterli tedavinin de önemi yadsınamaz.
Bu konuda da tüm sağlık kuruluşlarımız, ellerindeki imkânlar dahilinde
çalışmaktadır. Soru 2. Yine bu
hastalığın pençesine düşmüş insanımızın tek kurtuluş yolu olan böbrek nakli
için çok büyük çaplı bir organ bağış ve bilinçlendirme kampanyası düşünülmekte
midir? Cevap 2. Organ bağışını
artırmak amacı ile, vatandaşlarımızın yazılı, görsel, işitsel iletişim araçları
aracılığıyla bilgilendirilmesine yönelik çalışmalara ağırlık verilmektedir. Bu
konuda Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı,
Silahlı Kuvvetler, İçişleri Bakanlığı, Belediyeler, diğer kamu kurum ve
kuruluşları ile Sivil Toplum Kuruluşları ile işbirliği çalışmaları sürmektedir. Soru 3. Organ nakli
konusunda hastaların doku tespiti ve nakil uyuşma bilgileri hakkında
hastanelerin tam bir işbirliği ve bilgi ağı mevcut mudur? Yoksa bu önemli
konuda ne gibi çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz? Cevap 3. Bilindiği gibi 1
Haziran 2000 tarih ve 24066 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Organ ve Doku
Nakli Hizmetleri Yönetmeliği ile birlikte kalp, akciğer-kalp kapağı, karaciğer,
böbrek, kornea, kemik iliği nakilleri ve immunoloji bilim kurullarımız oluşturulmuş
ve çalışmalarına başlamışlardır. Bu meyanda Ulusal
Koordinasyon Kurulu ve Bölge Tıbbî Kurulları da teşkil edilerek Ulusal Organ ve
Doku Nakli Koordinasyon Sistemi (UKS) oluşturulacaktır. Böylelikle organ ve doku
nakli ile ilgili ulusal bir organizasyon başlatılmış, yasal dayanağı
belirlenmiş olup konu ile ilgili çalışmalarımız hızla devam etmektedir. Bakanlığımız organ ve
doku nakli ile ilgili hizmetlere çok büyük önem vermekte olup yıllık
transplantasyon sayılarını 4 kat artırmayı amaçlamaktadır. 31. -
Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, doğum sonrası ücretsiz izin
uygulamasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar
Okuyan’ın cevabı (7/2187) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Sayın
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasının teminini saygılarımla arz ederim. 5.6.2000 Mustafa Niyazi Yanmaz Şanlıurfa Çalışmakta olan hanımların doğum sonrası
aldıkları ücretsiz izin döneminde hem maaş alamamaları hem de primlerinin
yatmaması çalışan anneleri büyük sıkıntıya sokmaktadır. Ailenin korunması ve
çalışanların mağduriyetlerinin önlenmesi için Bakanlığın sınırlı imkânları da
dikkate alınarak doğum izni alan çalışanlara az miktarlarda da olsa maaş ve
prim takviyesi yapılması düşünülmekte midir? T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü Sayı: B.13.0.SGK.0.13.00.01/5623-018410 13.7.2000 Konu: Yazılı soru
önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi: 22.6.2000 tarihli
ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6113 sayılı yazınız. Şanlıurfa Milletvekili
Mustafa Niyazi Yanmaz tarafından hazırlanan çalışanlara, doğum sonrası verilen
ücretsiz izin sürelerinde Bakanlığımızca ekonomik katkı sağlanmasına ilişkin
7/2187-5926 Esas No.lu yazılı soru önergesi incelenmiştir. 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 6.7.1995 tarih ve 562 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3
üncü maddesi ile değişik 108 inci maddesi ile; Devlet memurunun bakmaya
mecbur olduğu veya memur refakat etmediği takdirde hayatı tehlikeye girecek
ana, baba, eş ve çocukları ile kardeşlerinden birinin ağır bir kaza geçirmesi
veya önemli bir hastalığa tutulmuş olması hallerinde,bu hallerin raporla belgelendirilmesi
şartıyla Devlet memurlarına,istekleri üzerine en çok altı aya kadar aylıksız
izin verilebileceği ve aynı şartlarla bu sürenin bir katına kadar
uzatılabileceği, Devlet memurlarına 10
hizmet yılını tamamlamış olmaları ve istekleri halinde memuriyet süreleri
boyunca ve bir defada kullanılmak üzere altı aya kadar aylıksız izin
verilebileceği, Doğum yapan memurlara
istekleri halinde en çok oniki aya kadar aylıksız izin verilebileceği, Yetiştirilmek üzere
(bursla gidenler dahil) yurt dışına Devlet tarafından gönderilen öğrenci ve
memurlarla, yurt içine ve yurt dışına sürekli görevle atanan memurların
eşlerine memuriyetleri süresince her defasında bir yıldan az olmamak üzere en
çok dört yıla kadar aylıksız izin verilebileceği, Muvazzaf askerliğe
ayrılan memurların askerlik süresince görev yeri saklı kalarak aylıksız izinli
sayılacakları, hükme bağlanmıştır. 25.8.1971 tarihli ve 1475
sayılı İş Kanununun 2869 sayılı Kanunla değişik 70 inci maddesinin son
fıkrasında ise, “isteği halinde kadın işçiye,doğumdan sonraki 6 haftadan sonra
6 aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu süre, ücretli izin hakkının hesabında nazara
alınmaz” hükmüne yer ve-rilmiştir. Açıklandığı üzere, Devlet
memurlarına doğum sonrası ücretsiz izin dışında maddede sayılan diğer zorunlu
nedenlerle de istekleri üzerine ücretsiz izin verilebilmekte, bu nedenle
uygulama oldukça geniş kitlelere yaygınlaşabilmektedir. Diğer taraftan; 6.7.1995
tarihli ve 562 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 16 ncı maddesi ile 5434
sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa eklenen Ek 72 nci maddede, personel
kanunlarına göre aylıksız izinli sayılanlardan, aylıksız izinli olarak geçen
sürelere ilişkin kesenek ve karşılıklarını istekleri halinde her ay veya
aylıksız izin süresinin bitim tarihini takip eden üç ay içinde; başvurmaları ve
başvuru tarihindeki katsayılar ve emekli keseneğine esas aylığın hesabına ait
diğer unsurlar ile kesenek ve karşılık oranları esas alınmak suretiyle
hesaplanacak kesenek ve karşılıklarını defaten ödemeleri halinde aylıksız geçen
izin sürelerinin emeklilik yönünden eski derecelerinde değerlendirileceği,
hükme bağlanmıştır. Bakanlığımız bütçe
kalemleri arasında, doğum sonrası ücretsiz izin verilen çalışanlara aylık ve
sigorta primlerine karşılık olmak üzere ekonomik katkı sağlanmasına imkan
verecek ödenek bulunmadığı gibi, önergede belirtildiği şekilde, yalnızca doğum
sonrası ücretsiz izin alanlar için yapılacak bu uygulama, diğer zorunlu
nedenlerle ücretsiz izin kullanmak durumunda kalanların da bu yönde haklı
isteklerine yol açacaktır. Bilgilerinize arz ederim. Yaşar
Okuyan Çalışma
ve Sos. Güv. Bakanı 32. - Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan’ın olağanüstü hal
uygulaması nedeniyle Güneydoğu Anadolu’da yaşanan sorunlara ilişkin Başbakandan
sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2188) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılması
hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 9.6.2000 Osman
Aslan Diyarbakır 1. Güneydoğu Bölgemizde
20 yılı aşkın bir süredir olağanüstü hal uygulaması devam etmektedir. Gerek
mevcut koalisyon ortakları ve partiniz gerekse diğer siyasî partilerin, seçim
propagandalarında bu uygulamaya karşı olduklarını ve iktidara geldiklerinde mutlaka
bölgede olağanüstü halin kaldırılacağını beyan ettiklerini biliyoruz.Ancak,
yaklaşık iki yıldır bölgede şiddet atmosferinin sona ermesi, huzur ve güven
ortamının sağlanmasına rağmen bu uygulamanın sürdürülmesinin gerekçelerini
açıklar mısınız? 2. Anayasamızın 119 ve
120 nci maddelerine göre, tabii afetler ve ağır ekonomik bunalım sebebiyle,
şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması
durumlarında olağanüstü hal ilan edilebilir. Buna göre, 17 Ağustos
1999’da Marmara bölgesinde meydana gelen ve ulusça hepimizi derin bir üzüntüye
sevkeden 7,2 şiddetindeki deprem nedeniyle, o bölgede gerçek ve tüzel kişilerin
si-gorta primleri, vergi, kredi, elektrik vb. tüm borçları ya affedilmiş ya da
ertelenmiştir. Oysa, 20 yılı aşkın bir
süredir Güneydoğu bölgemizde her gün 8 şiddetinde depremler olmaktadır. Ağır
ekonomik bunalım, işsizlik, sefalet ve bu yılki kuraklığın da dikkate alınarak,
benzer desteklerin Güneydoğu bölgesine niçin verilemediğini açıklar mısınız? 3. Çeşitli dönemlerde
T.C. Hükümetlerince bölge için ek kalkınma önlemlerinin gündeme getirildiği
bilinmektedir. Sizin üç dönemdir Başbakanlık yaptığınız süreler içinde sayıları
yaklaşık 10’u bulan ekonomik kalkınma paketleri bölge halkına sunulmuş ve tamamı
boş çıkmıştır. Artık şaka gibi gelen bu paketlerden usanan bölge halkı
ümitsizliğe sürüklenmiş ve yönetime olan güvensizlikleri daha da artmıştır. Hal böyle iken, son
günlerde GAP Master Planı çerçevesinde bölgenin sosyo-ekonomik kalkınması
yönünde tekrar popülist bir propaganda yapıldığı müşahade edilmekte; ancak
prog-ramın finansal boyutuna hiç değinilmemektedir. Bu itibarla, uygulanması
düşünülen Doğu ve Güneydoğu sosyo-ekonomik kalkınma prog-ramının kapsamını ve
finansman kaynaklarını açıklarmısınız? 4. Terör nedeniyle
boşaltılan köy ve mezarlardan başta Diyarbakır olmak üzere belli bazı illere
büyük göçler yaşanmış ve bu illerde hayat felce uğramıştır. Yine güvenlik
nedeniyle bölgede insan ve hayvan girişine yasaklanmış çok sayıda otlak ve
meralar bulunmaktadır. Bu yılki kuraklık ve Et-Balık Kombinalarının arsa-arazi
mafyasına peşkeş çekildiği de dikkate alındığında, bölgenin en büyük geçim
kaynağı olan hayvancılık bitme noktasına gelmiştir. Öte yandan, IMF ile
imzalanan Stand-by anlaşması ile tarımda sübvansiyonlar kaldırılmakta ve gelir
ödeme sistemine geçilmektedir. Bu uygulama, tamamen örgütsüz olan bölge
çiftçisini de bitirecektir. a) Bölgede tarım ve
hayvancılığı geliştirici ve istihdamı artırıcı hedef ve programlarınız var
mıdır? b) Tarımda sübvansiyonun
kaldırılarak gelir ödeme sistemine geçilmesinin çiftçi üzerindeki olumsuz
etkilerini minimize edecek önlemleriniz nelerdir? 5. Yapılan bilimsel bir
araştırmada, Diyarbakır’da 2 500 sokak çocuğu bulunduğunu ortaya koymaktadır.
Çöplüklerde ekmek toplama, dilencilik, hırsızlık gibi olaylar hızla artmakta ve
işsizlik çığ gibi büyümektedir.Gerek genel bütçeden aldığı pay, gerekse bütçe
dışı gelirleri ile birçok icracı bakanlıktan daha büyük bir bütçeye sahip olan
Başbakanlığa bağlı SHÇEK’in döneminizde hiçbir açılım sağlayamadığı da bilinen
bir gerçektir. Bu bağlamda; a) Sayıları 2 500’ü aşan
sokak çocuklarına yönelik Diyarbakır’da SHÇEK’in herhangi bir yatırımı, önlem
ve politikası var mıdır? b) Köye dönüş projesi
çerçevesinde bağlı birimlerinizde ne gibi çalışmalar yapılmaktadır? Bu alanda
somut bir program ve finansman kaynakları mevcut mudur? c) Bölgedeki sefaletle
mücadelede Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonunun ne gibi katkıları
olmaktadır? T.C. İçişleri Bakanlığı Olağanüstü Hal Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 4.8.2000 Sayı: B050OGS0000000/217 Konu: Yazılı soru
önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi: Başbakanlık
Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 27.6.2000 gün ve 3092 sayılı yazısı. Diyarbakır Milletvekili
Sayın Osman Aslan’ın Sayın Başbakanımız tarafından cevaplandırılması istenilen
yazılı soru önergesi Bakanlığımız tarafından hazırlanıp maddeler halinde
aşağıya çıkarılmıştır. 1. Ağustos 1999
tarihinden itibaren bölgede terör eylemlerinde büyük bir düşüş olmuşsa da,
terörle ilgili analitik değerler ve PTÖ’nün bugünkü durumu dikkate alındığında,
OHAL’in ilan edildiği 1987 yılına göre, bölgede kamu düzenini ciddi şekilde
bozan terörist faaliyetler tam olarak ortadan kalkmamıştır. Terör tehlikesi tam
olarak ortadan kalkmadan veya en alt düzeye düşürülmeden, OHAL’in kaldırılması,
terörün kısa sürede canlanmasına ve yıllardır sarfedilen maddi ve manevi tüm
emeklerin bir anda yok olmasına sebebiyet verebilir. Bu nedenle; terör
örgütünün tamamen etkisiz hale getirilmesi için OHAL’in bir süre daha devam
etmesinde fayda görülmektedir. 2. Bölgede ekonomik
hayatın canlandırılması, işsizliğin ortadan kaldırılması için bölgedeki
yatırımların teşviki amacıyla; 4325 Sayılı “Olağanüstü Hal Bölgesinde ve
Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik
Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun” yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bilindiği gibi, söz
konusu kanunla Gelirler ve Kurumlar Vergisi İstisnası, SSK Primlerinden İstisna
diğer Vergi, Resim ve Harçlardan İstisnalar, Ucuz Enerji Kullanımı ve Bedelsiz
Arsa Tahsisi gibi teşvikler getirilmiştir. Yine, 7 Mart 1998 tarih
ve 23279 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan, Küçük ve Orta Boy İşletmelerin
Yatırımlarında Devlet Yardımları hakkındaki karar ile (KOBİ Kararnamesi)
özkaynak oranının % 10’a düşürülmesi, diğer yörelere göre faiz oranlarının
düşük tutulması gibi uygulamaların bölgenin ekonomik ve ticari hayatına önemli
katkılar sağladığı, istihdam yaratıcı faaliyetleri arttırdığı gözlenmektedir. Ayrıca 5 Mart 1999 tarih
ve 23630 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan, 99/12477 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararınca: “Yarım Kalmış İşletme Sermayesi Yetersizliği Nedeniyle İşletmeye
Geçememiş veya Kısmen İşletmeye Geçmiş Yatırımların Ekonomiye Kazandırılmasına
Daire Karar” gereğince Türkiye Kalkınma Bankasınca OHAL ve Mücevir (11) İl’de
yatırım kredilerinin % 20 faizli 2 yıl ödemesiz ve toplam 5 yılda 7 eşit
taksitle geri ödeneceği, işletme kredilerinin ise % 30 faizli, bir yıl ödemesiz
toplam 3 yılda ve 5 eşit taksitle geri ödeneceği düzenlenmiştir. Bölgenizde kredi kullanan
müessese sayısının 63’ü Anonim, 22’si Limited şirket olmak üzere toplam 85’tir.
Bu şirketlere 6.4 trilyon TL. yatırım 5.7 trilyon TL., işletme kredisi olarak
verildiği, toplam verilen kredi miktarının 12 trilyonu aştığı tespit edilmiştir.
Böylece bu şirketlerden 36’sının Gıda Sektöründe, 30’unun İmalat Sektöründe,
3’ünün Sağlık Sektöründe, 4’ünün Tekstil Sektöründe ve 12’sinin de Turizm
Sektöründe mal ve hizmet üretimine olanak sağlamış bulunmaktadır. Diyarbakır 75 inci Yıl
Çocuk ve Gençlik Merkezi Şubat 1999’dan bu yana sokakta çalışan ve zaman zaman
sokakta yatmayı alışkanlık haline getirmiş çocukların sorunlarını çözmeye
yönelik hizmet vermektedir. Diyarbakır 75 inci Yıl
Çocuk ve Gençlik Merkezi 7 500 metrekare alanı kaplamaktadır. Bu alanın 1 500
metrekaresi kapalı alan olup, eski Tekel İçki Fabrikasının yeridir. Toplam 25
odası olan binada 1 yemekhane de mevcuttur. 6 000 metrekarelik açık alanda ise
1 halı saha, 1 voleybol-basketbol sahası ile yeşil alan mevcuttur. Binanın
restorasyonunu ve halı sahayı SHÇEK inşa ettirmiştir. Voleybol-basketbol sahası
GAP İdaresi tarafından, bahçe düzeni ile çevre duvarları üstüne koruluklar ise
Diyarbakır Çevre Vakfınca yapılmıştır. Bu merkezden yararlanan
255 çocuk vardır. Bu çocuklardan 23’ü kız, 232’si ise erkektir. Bunlardan okula
giden çocuk sayısı 127, gitmeyen çocuk sayısı ise 97’dir. Bunlardan 21 çocuğun
önümüzdeki Eğitim Öğretim Döneminde okula başlaması planlanmaktadır. Bu yıl
okulu bırakan çocuk sayısı 10’dur. Bölge Valiliğinde terör
olayları nedeniyle göç eden vatandaşlarımıza yönelik olarak 5 853 adet konut
yaptırılarak şahıslara dağıtılmış olup, konutlar için toplam 366 639 350 000
TL. harcanmıştır. İçişleri Bakanlığının
2000 yılı yatırım programında, Köye Dönüş ve Rehabilitasyon kapsamında
sorumluluk bölgemizdeki 6 il’e yönelik yaklaşık 2.8 trilyon ödenek ayrılmış
olup, ayrıca Valiliklerce İl Özel İdarelerinden ayrılan kaynaklarca da Köye
Dönüş desteklenmektedir. 3. GAP Master Planının
revizyon ve güncelleştirme çalışmaları ile, daha önceki Master Planda ağırlık
ve önem verilen enerji ve sulama yatırımlarına ek olarak bölgenin değişen
demografik, çevresel ve ekonomik koşullarını da dikkate alacak şekilde 2010 yılı
perspektifi için hedef ve stratejiler ortaya konulacaktır. Toplam yatırım tutarı 32
milyar Dolar olan GAP’a bugüne kadar yapılan harcama tutarı 14 milyar Dolardır.
GAP kapsamındaki yatırımların gerçekleşme oranı % 44’dür. Yapılan harcamaların
büyük bir bölümü ulusal kaynaklarla karşılanması planlanmaktadır. GAP kapsamında ele alınan
enerji projelerinin % 62’si işletmede, % 12’sinin yatırımı sürmekte, % 19’unun
projesi hazır ve % 7’si ise planlama aşamasındadır. Proje kapsamında bugüne
kadar sulama ve enerji amaçlı 10 proje ve sulama amaçlı 8 proje tamamlanmıştır. Bölgede 1.8 milyon
hektarlık alanın sulaması hedeflenmiştir. Bugün için, bu hedefin henüz % 12’si
(212 bin hektar) gerçekleştirilmiş olmasına rağmen; Güneydoğu Anadolu Bölgesi
tarım sektörü Gayri Safi Yurtiçi Hasılası, 1987-1997 yılları arasında, yıllık ortalama
% 5.3 değeriyle Türkiye ortalamasının (yüzde 1.2) oldukça üzerinde bir büyüme
hızına sahip olmuştur. Doğu Anadolu Bölgesi için
ise; bölgenin diğer bölgelere göre geride olan sosyo-ekonomik gelişmesini
hızlandıracak, özel sektörün bölgede gelişmesini sağlayacak ve uygun yatırım
iklimini oluşturacak, politika ve uygulamaları ortaya koymak üzere, Doğu Anadolu
Projesi (DAP) Ana Planı hazırlanmaktadır. Ana Plan çalışmasının
tamamlanması ile birlikte, 8 inci Plan döneminde, DAP Ana Planı uygulamaya
konulacaktır. 4. Diyarbakır Et ve Balık
Ürünleri Kombinası bölge ve il hayvancılığı için büyük önem taşımakta ve amaca
uygun olarak yapılmış ve yüksek kapasiteli olması muayenelerin yapılıyor ve yan
ürünlerin değerlendiriliyor olması, bölge hayvancılığı için önem taşıması
nedeniyle bir süre daha özelleştirilmemesinde fayda görülmektedir. Diyarbakır Et ve Balık
Ürünleri Kombinasının özelleştirme kapsamından çıkarılarak kurum tarafından bir
süre daha faaliyetine devam etmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca da uygun
görülmekte olup ancak bu durumunda gerekli bakım ve onarım yapılıp, belgeleri
tamamlanarak çalışma izni alması ve personel yönünden takviye yapılması
gerekmektedir. Ülke hayvancılığının
geliştirilmesi ve desteklenmesi, hayvancılığımızın sürdürülebilir bir faaliyet
haline getirilmesi, yetiştiricilerimizin gelir düzeyini yükseltmek ve girdi
maliyetlerini düşürmeye yönelik olarak “Hayvancılığın Desteklenmesi Hakkındaki
2000/467 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı” 10.5.2000 tarihinde, karar ile ilgili
Uygulama Esasları Tebliği de 2.6.2000 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Kararname kapsamında; yem
bitkileri üretiminin teşviki, yurt içinde belgeli damızlık yetiştiriciliğini
teşvik etmek ve suni tohumlama yaptıranlar ile bu konuda yatırım yapacak
olanların desteklenmesi sağlanacaktır. Hayvancılığımızın en
önemli ürünü olan süt üretimini artırmak, süt ve süt ürünlerini sağlıklı bir
şekilde tüketiciye ulaştırmak, piyasa istikrarını sağlamak için
üretici-sanayici ile ilgili kuruluşların temsilcilerinden oluşan “Millî Süt
Konseyi” kurularak bu konuda bir kanun tasarısının çıkarılmasına
çalışılmaktadır. Damızlık süt sığırcılığı
işletmesi kuran üreticilerimizin, yurt içinden sağlanamaması halinde,
ihtiyaçların karşılanması için en az 100 baş olmak üzere; yurt dışından ithal
edilmesine özel izin verilmektedir. Doğu ve Güneydoğu
sınırlarımızdan, sınır ticareti adı altında ülkemize giren kaçak hayvan
girişlerinin önüne geçilerek, yetiştiricilerimizin aleyhine oluşan haksız
rekabet ortadan kaldırılmış olup, aynı zamanda bu yolla ülkemize giren bulaşıcı
hastalıkların riski de azaltılmıştır. Arz ederim. Sadettin
Tantan İçişleri
Bakanı OHAL
Koor. Krl. Başkanı 33. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, patatese
uygulanan KDV oranına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı
(7/2189) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Sayın Maliye Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini
saygı ile arz ederim. Mehmet
Elkatmış Nevşehir Ülkemizde patatesten un
yapılması ve patates unu tüketimi yaygın değildir. Bu nedenle de patates
üreticileri ürünlerini değerlendiremediklerinden dolayı sıkıntıya
düşmektedirler. Buğday ununun KDV oranı %
1 olduğu halde, patates unundaki KDV oranı % 17 nispetindedir. Bu durum patates
ununun ekmekte kullanımını engelleyen bir faktördür. Patates unundaki KDV
oranının da buğday unundaki gibi % 17’den % 1’e düşürülmesi ekmeğe patates unu
katılmasını cazip hale getirecektir. Bu durumda hem üreticinin patatesi
değerlenecek hem de patates sanayi gelişecektir. (Türkiye’de patates unu üreten
sadece SATUTES adında bir fabrika mevcuttur ve bu fabrika da çok düşük
kapasiteyle çalışmaktadır) Hem de daha kaliteli ve sağlıklı ekmek
üretilecektir. Sorular 1. Patatese uygulanan %
17 oranındaki KDV oranının, buğday vs. unlardaki gibi %1’e düşürülmesini
düşünmekte misiniz? 2. Bu konuda bir çalışma
var mı? Yoksa bir çalışma başlatmayı düşünüyor musunuz? T.C. Maliye Bakanlığı (Gelirler Genel Müdürlüğü) Sayı: B.07.0.GEL.0.52.5228-88-33574 12.7.2000 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına (Kanunlar ve Kararlar
Dairesi Başkanlığı) İlgi: 22.6.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2189-5928/14351 sayılı yazınız. İlgide kayıtlı yazınız
ekinde yer alan soru önergesinde, patates unu teslimlerinde katma değer vergisi
oranının % 17’den % 1’e düşürülmesi talebi ile ilgili olarak Bakanlığımız
görüşü sorulmaktadır. Dünya ölçeğinde kendisini
gösteren resesyon karakterli global kriz ülkemize de yansıyarak hemen hemen
bütün sektörlerde talep daralması şeklinde ortaya çıkan benzer olumsuz etkiler
yaratmıştır. Patates unu teslimlerinde
katma değer vergisi oranının % 17’den % 1’e indirilmesi, aynı sorunları yaşayan
diğer sektörlerin benzer taleplerini özendirecek ve haklı kılacaktır. Bunun
yaratacağı gelir kaybı ise enflasyonla mücadelenin en önemli unsurlarından
birisi olan kamu finansman dengesi üzerinde telafi edilemeyecek olumsuz etkiler
yaratacaktır. Öte yandan, böyle bir
uygulama, patates unu üreticilerinin % 17 ve % 8 oranına tâbi girdileri
nedeniyle yüklenilen vergilerin % 1 olarak tahsil edilen vergilerle telafi
edilememesi sonucunu doğuracak ve üreticilerin üzerinde bir vergi yükünün
kalmasına yol açacaktır. Katma Değer Vergisi Kanununda 4369 sayılı Kanunla
yapılan değişikliğe göre, indirilemeyen bu vergiler mükellefe takvim yılları
itibariyle ve belli bir miktarı aşması koşuluyla iade edilebilmektedir. Ancak
bu prosedürün tamamlanması uzun bir süreyi kapsadığı için üreticiler açısından,
finansman yükü doğurmaktadır. Açıklanan bu hususlar
çerçevesinde, patates unu teslimlerinde katma değer vergisi oranının % 1’e
indirilmesi, bu aşamada uygun mütalaa edilmemektedir. Ancak ileride meydana
gelebilecek konjonktürel farklılıkların yaratabileceği yeni oluşumlar
karşısında konu ile ilgili yeni çalışmaların yapılabileceği tabiidir. Bilgi edinilmesini arz
ederim. Sümer
Oral Maliye
Bakanı 34. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, yurt
dışındaki tutuklu ve hükümlü vatandaşlarımıza ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/2190) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Sayın Adalet Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini
saygılarımla arz ederim. Mehmet
Elkatmış Nevşehir Yurt dışındaki
vatandaşlarımızdan bazılarının işledikleri çeşitli suçlardan dolayı ceza
evlerinde tutuklu veya hükümlü oldukları görülmektedir. Bu vatandaşlarımız ve
yakınları devletin kendileriyle ilgilenmediklerinden yakınmaktadırlar. Sorular 1. Hangi ülkelerde kaç
vatandaşımız tutuklu veya hükümlü olarak ceza evlerindedir? 2. Yurt dışında hükümlü
ve tutuklu vatandaşlarımıza ne gibi hukuki veya diğer maddi ve manevi yardımlar
yapılmaktadır. Şayet böyle bir yardım yapılmıyorsa bu konuda bir çalışma
yapmayı düşünüyor musunuz? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi: a) Kanunlar ve
Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 22.6.2000 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2190-5929/14352
sayılı yazınız. b) 27.6.2000 tarihli ve
823 sayılı yazımız. İlgi (a) yazınız ekinde
alınan, Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış tarafından Bakanlığımıza
yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/2190-5929 Esas No.lu
soru önergesinde yer alan hususlarla ilgili cevapların derlenebilmesi için ilgi
(b) yazımızla, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 99 uncu maddesinin
beşinci fıkrası uyarınca bir aylık ek süre verilmesi istenmiştir. Söz konusu önergesine
verilen cevap örneği iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Prof.
Dr. Hikmet Sami Türk Adalet
Bakanı Sayın Mehmet Elkatmış
Nevşehir Milletvekili TBMM Bakanlığımıza
yönelttiğiniz ve yazılı olarak cevaplandırılmasını istediğiniz 7/2190/5929 Esas
No.lu soru önergesinin cevabı aşağıda sunulmuştur: Bilindiği üzere,
katılmamız 20.5.1975 tarih ve 1901 sayılı Kanunla uygun bulunan ve 27.9.1975
tarihli ve 15369 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan “Konsolosluk İlişkileri
Hakkında Viyana Sözleşmesi”nin 36 ncı maddesinde; “ 1. Gönderilen Devletin
uyruklarına ilişkin konsolosluk görevlerinin yerine getirilmesinin
kolaylaştırılması amacıyla: a) Konsolosluk memurları
gönderen Devlet’in uyrukları ile görüşmek ve onları ziyaret etmek serbestisine
sahip olacaklardır. Gönderen Devlet’in uyrukları da keza konsolosluk memurları
ile görüşmek ve onları ziyaret etmek serbestisine sahip olacaklardır. b) İlgili talep ettiği
takdirde kabul eden Devletin yetkili makamları gönderen Devletin bir uyruğunun
gönderen Devlet Konsolosluğu görev çevresinde tutuklanmasından,
hapsedilmesinden veya önleyici mahiyette veya herhangi bir şekilde göz altına
alınmasından vakit geçirmeksizin söz konusu konsolosluğu haberdar edeceklerdir.
Tutuklanmış, hapsedilmiş veya önleyici mahiyette veya herhangi bir şekilde göz
altına alınmış olan kişiden konsolosluğa hitaben sadır olmuş her türlü haber,
keza alınan makamlarca derhal konsolosluğa intikal ettirilecek ve yine bu
makamlar, bu bentle tanınmış olan haklar hakkında ilgili kişiye gecikmeksizin
bilgi vereceklerdir. c) Konsolosluk memurları,
hapsedilmiş, önleyici mahiyette veya herhangi bir şekilde göz altına alınmış
olan gönderen Devlet’in uyruğunu ziyaret etmek, onunla görüşmek ve muhaberatta
bulunmak ve onun mahkemeler önünde temsilini sağlamak hakkına sahiptirler.
Konsolosluk memurları, keza kendi konsolosluk görev çevresinde, bu hükmün
yerine getirilmesi amacıyla hapsedilmiş veya göz altına alınmış olan gönderen
Devlet’in uyruğunu ziyaret etmek hakkına sahiptirler. Bununla beraber,
konsolosluk memurları, hapsedilmiş veya önleyici mahiyette veya herhangi bir
şekilde göz altına alınmış bulunan bir vatandaşın açıkça muhalefet etmesi
halinde, bu vatandaş lehine müdahalede bulunmaktan kaçınacaklardır. 2. Bu maddenin 1 inci
fıkrasında istihdaf olunan haklar, kabul eden Devlet’in kanun ve düzenlemeleri
çerçevesinde kullanılacaktır. Bununla beraber, bu kanun ve düzenlemeler bu
maddeyle tanınmış olan hakların tam olarak kullanılmasına imkân vereceklerdir”
hükmü yer almaktadır. Bu düzenleme uyarınca,
yabancı ülkelerde bulunan vatandaşlarımızın izin verdiği ölçüde ve istediği
takdirde konsolosluklarımıza bilgi iletildiğinden, yabancı ülkelerde tutuklu ve
hükümlü olarak bulunan vatandaşlarımızla ilgili kayıtların sağlıklı bir şekilde
tespiti mümkün olamamakla birlikte, konu hakkında Dışişleri Bakanlığından
alınan bilgiler ekli listede sunulmaktadır. Öte yandan, anılan
Sözleşme hükmü uyarınca, Konsolosluk memurları, görevli bulundukları ülkede
tutuklu veya hükümlü olarak bulunan vatandaşlarımızı ziyaret etme, görüşme ve
haberleşme hakkının yanında, mahkemeler nezdinde temsilini sağlamak hakkına da
sahip bulunmaktadırlar. Ayrıca, diğer ülkelerde
hükümlü olarak bulunan vatandaşlarımızın yargılanmalarına ilişkin olmayan
konulardaki bilgi taleplerinin gereği Bakanlığımızca yerine getirilmekte,
örneğin, bakiye hürriyeti bağlayıcı cezasının Türkiye’de infazı talepleriyle
ilgili olarak Bakanlığımızca gerekli bilgiler verilerek, kendilerine yardımcı
olunmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. Prof. Dr.
Hikmet Sami Türk Adalet
Bakanı KOGY - I Ülke Tutuklu/Hükümlü ABD 6 Tutuklu ve hükümlü vatandaşlarımız ziyaret
edilmekte, kendile- rine hukukî konularda yardımcı olunmakta ve
imkânlar ölçüsünde maddî yardım yapılmaktadır. ALMANYA 4765 Tutuklu ve hükümlü vatandaşlarımız ziyaret
edilmekte ve istekleri yerine getirilmeye çalışılmaktadır. Tutuklu
ve hükümlü vatandaş- larımıza hukukî konularda yardım
edilmektedir. AVUSTRALYA 36 Avustralya’da tutuklu ve hükümlü olarak cezaevlerinde
bulunan vatandaşlarımız aynı zamanda Avustralya
vatandaşlığına da sahip- tirler. Kendileriyle ve yakınlarıyla temasa
geçilmekte ve her türlü yardım yapılmaya çalışılmaktadır. İhtiyaç
halinde, adlî makamlar nezdinde girişimde bulunulmaktadır. AVUSTURYA 215 Vatandaşlarımız temsilciliklerimiz
mensuplarınca ziyaret edilmek- tedir. BELÇİKA 578 Vatandaşlarımız temsilciliklerimiz
mensuplarınca ziyaret edilmek- tedir. DANİMARKA 50 Vatandaşlarımız olanaklar ölçüsünde ziyaret
edilmektedir. FİNLANDİYA 3 Vatandaşlarımızla olanaklar ölçüsünde temas
kurulmaktadır. FRANSA 477 Vatandaşlarımız temsilciliklerimiz
mensuplarınca ziyaret edilmek- tedir. HOLLANDA 15 Hollanda’daki uygulamaya göre yabancı
temsilcilikler tutuklu va- daşlarını resen ziyaret edememektedir.
Ziyaret ilgili kişinin ceza- evi yönetimine bu amaçla başvurması halinde
mümkün olabilmek- tedir. Cezaevi
koşullarından şikâyetçi olan vatandaşlarımız, gerek Bü- yükelçiliğimiz gerekse Başkonsolosluklarımız
ilgili görevlilerince ziyaret edilmekte şikâyetleri dinlenmekte,
kitap, dergi gibi istek- leri
yerin getirilmektedir. Hükümlü
Vatandaşlarımızın geri kalan kısmını Türkiye’de çekmek istemeleri halinde yetkili
makamlar nezdinde girişimde bulunul- maktadır. İNGİLTERE 175 Bu rakamlara aynı zamanda İngiltere veya
diğer bir ülke vatandaş- lığı bulunan ve kayıtları Türk uyruklu olarak
geçmeyen mahkûm ve
tutuklularla toplam sayı 200’e çıkabilecektir. Tutuklu
ve Hükümlü vatandaşlarımız cezaevlerinde ziyaret edil- mektedir. İRLANDA - İrlanda’daki hapishanelerde Temmuz 2000
itibariyle tutuklu ve hükümlü vatandaşımız
bulunmamaktadır. İSPANYA 54 Vatandaşlarımız olanaklar ölçüsünde ziyaret
edilmektedir. İSVEÇ 26 Vatandaşlarımız olanaklar ölçüsünde ziyaret
edilmektedir. Ülke Tutuklu/Hükümlü İSVİÇRE 41 Vatandaşlarımız temsilcilikler mensuplarınca
ziyaret edilmektedir. İTALYA 115 İZLANDA Oslo Büyükelçiliğimiz akreditedir. JAPONYA 4 Japonya’da tüm tutuklanan ve yargılanan yabancılar
için ihtiyaç duyulması halinde avukat, tercüman vs. hukuki
gereksinimler Ja- pon makamlarınca karşılanmaktadır.
Hapishanedeki vatandaşları- mızla ilgili olarak Japon yetkililerle sürekli
olarak temas halinde kalınmakta vatandaşlarımız ziyaret
edilmektedir. KANADA 7 Vatandaşlarımızla olanaklar ölçüsünde temas
kurulmaktadır. K.K.T.C. 74 Bakiye hürriyeti bağlayıcı cezalarının
Türkiye’de infazını isteyen T.C.
uyruklu mahkûmlardan talepleri
uygun görülenlerin müra- caatları Bakanlığımıza iletilmektedir. Mahkûmların
genel ve sağlık durumları hakkında cezaevi yöne- timlerinden düzenli olarak bilgi
alınmaktadır. Ziyaret
edilmekte ve şikayetleri dinlenmektedir. Kimi durumlarda maddi yardım yapılmaktadır. NORVEÇ - Norveç’te tutuklu veya hükümlü olarak bulunan
vatandaşlarımızın sayısı
konusunda Norveç makamlarından bilgi akışı sağlanma- maktadır. Norveç’li
yetkililer, bunun Viyana Konsolosluk Sözleşmesinin 36 ncı madde (b) fıkrasından kaynaklandığını öne
sürmektedirler. Bilindiği üzere söz konusu fıkra
tutuklu/hükümlü kişilere isteme- dikleri takdirde Konsolosluk görevlileri ile
görüşmeme hakkı tanı- maktadır. Ancak, önceki yıllarda görüşülen
bazı tutuklu ve hüküm- lü vatandaşlarımız,
Norveç’li yetkililerin kendilerine, arzu ettikle- ri takdirde Konsolosluk görevlileriyle
görüşme haklarının bulun- duğunu bildirmediklerini ifade etmişlerdir. Ayrıca, Norveç çifte vatandaşlık
tanımadığından, Norveç vatanda- şı Türkleri’de Norveçli saymakta ve bu
nedenle bunlar hakkında da Büyükelçiliğimize bilgi verme gereğini
duymadıkları düşünül- mektedir. PORTEKİZ 11 Vatandaşlarımızla olanaklar ölçüsünde temas
kurulmaktadır. YENİ ZELLANDA - Temas edilen yetkili makamlarından Yeni
Zellanda cezaevlerinde Türk vatandaşı bulunmadığı öğrenilmiştir. YUNANİSTAN 92 Vatandaşlarımıza arzuladıkları takdirde
avukat bulmada yardımcı olunmakta, tercümanlık yapılmakta, sık sık
cezaevi yetkilileri ile görüşülmekte ve çeşitli sorunlarına çözüm
bulunmaktadır. KOGY - II TEMMUZ’00 Temsilciliğin Adı Tutuklu / Hükümlü 1. Abu Dhabi (BAE) 1 Tutuklu ve hükümlüler düzenli olarak ziyaret edilmekte, kendilerine gazete, kitap verilerek
ihtiyaçları imkânlar ölçü- sünde karşılanmaya
çalışılmaktadır. 2. Amman (Ürdün) 19 Büyükelçiliğin
yerel bir avukatlık/ hukuk bürosu ile tam ve- ya kısmi bir iş sözleşmesi bulunmaktadır.
Yeminli mütercim temin edilebilmektedir. 3. Aşkabat (Türkmenistan) 12 Büyükelçilik
mensuplarınca düzenli olarak ziyaret edilmek- tedirler.
Maddî gereksinimleri aileleri,
Türk firmaları ve hayırsever
vatandaşlarımız tarafından karşılanmaktadır. 4. Bakü (Azerbaycan) 3 7 Nahçıvan’daki tutuklu veya hükümlü
vatandaşlarımıza avu- katlık
hizmeti sağlanmaktadır. Bakü’deki
hükümlü ve tu- tuklularla belirli aralıklarla
görüşülmektedir. İmkanları yok denecek kadar kısıtlı olan vatandaşlarımızın temel ihtiyaç- ları
özel kaynaklarla karşılanmaya çalışılmaktadır.
Aileleri tarafından gönderilen nakdî yardımlar
ilgililere ulaştırılmak tadır. 5. Bahreyn (Bahreyn) Tutuklu
veya hükümlü bulunmamaktadır. 6. Bağdat (Irak) 6 Her
ayın 25 inde muntazaman ziyaret edilmekte ve bu çer- çevede sorunları ve istekleri dinlenmekte,
Türkiye’deki ya- kınları ile iletişim kurmalarına yardımcı
olunmaktadır. Kızılay’dan talep edilen maddî talep
hususunda herhangi bir yanıt alınamamıştır. 7. Bangkok (Tayland) Tutuklu
veya hükümlü bulunmamaktadır. 8. Belgrad (YFC) Tutuklu
veya hükümlü bulunmamaktadır 9.Beyrut (Lübnan) 3 4 Büyükelçilik fahrî hukuk danışmanlarından
mahalli mevzu- ata
ilişkin bilgiler edinilip kendilerine iletilmektedir. Mah- kûmiyet süresinin sonunda sınırdışı edilmeye
karar verilen- lerden maddî durumları elvermeyenlere “Yardım
ve Ödünç Verme” faslından borç verilmek suretiyle
uçak biletleri te- min edilerek yurda dönüşleri sağlanmaktadır. 10. Bişkek (Kırgızistan) Kırgızistan’da
tutuklu ve hükümlü vatandaşımız bulunma- maktadır. 11. Bratislava (Slovakya) 1 Vatandaşlarımızın
avukatı sürekli olarak Büyükelçiliği zi- yaret etmekte ve davanın seyri ile ilgili
bilgi vermektedir. 12. Budapeşte
(Macaristan) Tutuklu ve hükümlü toplam sayısının 15 olduğu
bildirilmiştir. Tutuklu
ve hükümlülere, hapishane yetkilileri
ile sorunları- nın çözümünde, mahkeme tarihlerinin öne
alınmasında, so- ruşturma dosyalarının tamamlanmasında, avukatları ile te- maslarının
sağlanmasında ve özellikle Ramazan ayında bir- arada olmak
istemeleri sebebiyle, diğer şehirlerdeki mah- kûmların
da Budapeşte’ye nakline yardımcı olunmaktadır. Temsilciliğin Adı Tutuklu/Hükümlü Hapishane
ve tutukevi ziyaretlerinde, vatandaşlarımızın, çay-kahve, şeker-bisküvi gibi gıda maddeleri
gazete, mec- mua, telefon kartı vs. gibi diğer ihtiyaçları
karşılanmakta, aileleri ile temaslarında ve ihtiyaç halinde,
vekaletname tan- ziminde, Macar yetkilileri ile bilistişare
gerekli yardımlar yapılmaktadır. 13. Bükreş (Romanya) 18 40 Büyükelçilik mensuplarınca mutad olarak
ziyaret edilmekte ve uzak mesafe nedeniyle ziyaret etmenin
mümkün olmadı- ğı hapishanelerdeki vatandaşlarımızla mektup
aracılığıyla irtibat
sağlanmaktadır. Bir
ödeneğe sahip olunmaması nedeniyle işadamlarımızca sağlanan ihtiyaç maddeleri ziyaretler
sırasında vatandaşla- rımıza dağıtılmaktadır. İhtiyaç
duyulması halinde irtibata geçebilecekleri avukat ve tercüman isim ve telefonları
bildirilmektedir. 14. Cakarta (Endonezya) Tutuklu
veya hükümlü bulunmamaktadır. 15. Cezayir (Cezayir) Tutuklu
ve hükümlü bulunmamaktadır. 16. Dakka (Bangladeş) Tutuklu
veya hükümlü bulunmamaktadır. 17. Duşanbe (Tacikistan) Tutuklu
veya hükümlü bulunmamaktadır. 18. Hartum (Sudan) Tutuklu ve hükümlü bulunmamaktadır. 19. İslamabad
(Pakistan) 3 Ayda bir kez
ziyaret edilmektedirler. 20. Kahire (Mısır) 34 Vatandaşlarımıza hukukî
konularda yardım yapılabilmesi amacıyla sözleşme imzalanan Mısır’lı bir
avukat bulunmak- tadır. Vatandaşlarımız ayda en az birkez olmak üzere ziya- ret
edilmektedirler. İşadamları ve
Büyükelçilik mensupları- nın zaman zaman yaptıkları gönüllü
yardım dışında mad- dî yardımlar alınmamaktadır. 21. Kiev (Ukrayna) 3 vatandaşımız tutuklu/hükümlü olarak
bulunmaktadır. Bir
vatandaşımızın tutuklanması durumunda
öncelikle ken- disi ve/veya yakınları ile temasa geçilerek başta avukat te- mini olmak üzere hukuki planda
yapılabilecek bir yardım olup olmadığı araştırılmakta, hukuki
işlemlerine ilişkin bir tercüme var ise veya tercümanlık yapılması
gerekiyorsa bu yapılmakta, duruma göre sağlık sorunlarıyla ilgilenilmekte- dir.
Kiev dışında bir şehirde iseler kendileriyle telefonla ir- tibat
sağlanmasına çalışılmaktadır. Tutuklu
vatandaşlarımı- za doğrudan maddî yardım yapılmamakla birlikte Türkiye- den para
transferi konusunda gerektiği hallerde yardımcı olunmaktadır. 22. Kişinev (Moldova) Tutuklu
veya hükümlü bulunmamaktadır. 23. Kuveyt (Kuveyt) Tutuklu ve hükümlü bulunmamaktadır. Temsilciliğin Adı Tutuklu/Hükümlü 24. Lubiyana (Slovenya) 1 25. Manila (Filipinler) Tutuklu
veya hükümlü bulunmamaktadır. 26. Moskova (Rusya) 8 14 Vatandaşlarımızın ailesi veya yakınları
tarafından bir avu- kat tutulmaması halinde, bahsekonu
vatandaşlarımızın hak- larının savunulmasını teminen, ilgili RF
makamlarınca bir avukat tayin edilmektedir. Tutuklu
veya hükümlü vatandaşlarımızın talebi halinde Bü- yükelçiliğimizle beşeri münasebetler
içerisinde bulunan bir hukuk bürosundan yerel mevzuata ilişkin bilgi
temin edile- rek,
sözkonusu vatandaşlarımıza iletilmeye çalışılmaktadır. Tutuklu
veya hükümlü durumundaki vatandaşlarımıza sü- rekli şekilde hukukî veya maddî yardım
sağlanması için ma- li bir kaynak bulunmamaktadır. 27. Rabat (Fas) 6 Avukat
tayini dışında herhangi bir yardım yapılamamakta- dır. 28. Riyad (S. Arabistan) 118 Vatandaşımız
tutuklu veya hükümlü Ülkemiz
ile SA arasında Adli yardımlaşma veya tutuklu ve hükümlülerin iadesi anlaşmaları
bulunmadığından bu alanda işbirliği taleplerimiz “uluslararası adlî yardımlaşma
ilkesi” çerçevesinde yapılmaktadır. Tutuklandığı
yolunda bilgi alınan vatandaşımızın suçu, kim- lik bilgileri, yargılanma süreci ve hangi
cezaevine konduğu Suudi makamlarına Nota yoluyla sorulmakta,
alınan cevap- lar bilgisayar kayıtlarına geçirilerek
vatandaşlarımızın du- rumu izlenmektedir. Hüküm giydiği
öğrenildiğinde, mutad cezaevi ziyaretleriyle vatandaşlarımızla
görüşülmekte, so- runları cezaevi yönetimiyle karşılıklı
görüşmeler yoluyla çözülmeye çalışılmaktadır. Suçlunun
bir avukat veya vekil marifetiyle temsili ve savun- masına izin
verilmemektedir. Bu
nedenle, vatandaşımıza gerekli
hukukî yardım verilmesine
yargılama sürecinden sonra başlanabilmektedir. Bu da,
hüküm giydiği takdirde, cezaevi koşullarının iyileştirilmesi, sağlık bakımı
alabilme- si,
yakınlarına bilgi verilmesi
ve suimuameleden korun masını kapsamaktadır. Tutuklu
ve hükümlü vatandaşlarımıza, bazı hayırsever va- tandaşlarımızca sağlanabilecek
yardımın koordinasyonu haricinde, maddî yardım sağlamak için özel
bir tahsisatı bu- lunmaktadır. 29. Pekin (Çin) Tutuklu
veya hükümlü bulunmamaktadır. 30. Prag (Çek) 2 6 Önemli bir şikâyetleri bulunmayan
vatandaşlarımıza dile getirdikleri
hukukî sorulara yardımcı
olunmakta, gazete gönderilmektedir. Temsilciliğin Adı Tutuklu/Hükümlü 31. Saray Bosna (Bosna
Hersek) 1 Tutuklu vatandaşlarımızın avukat bulmasına yardımcı olun- makta, hüküm giyen vatandaşlarımız peryodik
aralıklarla ziya- ret edilmekte ve istekleri yerine getirilmeye
çalışılmaktadır. 32. Şam (Suriye) 35 Tutuklu
veya hükümlü vatandaşlarımızın ziyareti için yıllık izinler alınmaktadır. 33. Seul (Güney Kore) 1 Yakında serbest kalacak 34. Singapur (Singapur) 1 35. Sofya (Bulgaristan) 39 Tutuklu
ve hükümlülere yapılan yardımlar aşağıda sıralan- mıştır: Avukat
temini ve avukatla görüşme konularında yardımcı olmak, Yakınları ile görüşebilmelerini teminen girişimde
bulunmak Tahliye
halinde vatandaşımızın Türkiye’ye dönebilmesi için gerekli izinleri almak, gerektiğinde maddi
yardımda bulun- mak, Bayramlar
başta olmak üzere çeşitli vesilelerle ve başvuru- ları halinde ziyaretlerine gidilerek,
morallerini takviye etmek ve bazı küçük hediyeler vermek, Gerektiğinde
adli makamlar ve cezaevi yönetimleriyle gö- rüşmelerde bulunmak, Ailelerinden
haber alamayanların aileleriyle irtibat kurma- larını sağlamak, Suçluların
Nakli Anlaşması hakkında vatandaşlarımızı bil- gilendirerek, dileyenlerin cezalarının geri
kalan kısmını ül- kemizdeki cezaevlerinde tamamlayabilmelerini
teminen iş- lemlerini yürütmek, Vatandaşlarımızın
kültürel ihtiyaçları için gazete ve kitap yardımında bulunmak. 36. Tahran (İran)
Resmi rakam:40 Gayrı resmi: 77 Hükümlü ve tutuklular belirli aralıklarla Hukuk Danışmanı tarafından ziyaret edilmektedirler. Vekalet
ücreti ilgili vatan- daştan alınmak kaydıyla, başlatılan avukat ve
hukuk danış- manı
tutulması uygulaması 1992 yılından beri sürdürülmektedir. 37. Taşkent (Özbekistan) 7 Tutuklanan
veya hüküm giyen vatandaşlar hakkında Özbek makamlarından ziyade yakınları tarafından
bilgi alına- 38. Tel Aviv (İsrail) 1 İsrail hükümeti, tutuklulara avukat ve tercüman sağlamakta, tutuklanan kişiye gerektiği takdirde bir
miktar para yardımı Temsilciliğin Adı Tutuklu/Hükümlü 39. Tiflis
(Gürcistan) 1 2 Hükümlü
ve tutuklu olan vatandaşlarımıza devamlı gazete 40. Tirana (Arnavutluk) 2 Tutukluların
avukat tutacak maddî güçleri olmaması halinde 41. Trablus (Libya) 2 15
günde bir düzenli olarak ve ayrıca dinî bayramlar gibi 42. Tunus (Tunus) 4 4 Vatandaşlarımız Büyükelçilik görevlilerince
düzenli olarak 43. Üsküp
(Makedonya) 1 5 Makedonya tarafından hukukî
olarak mahkemede tercü- Söz konusu
vatandaşlarımız zaman zaman ziyaret edilerek şikâyet ve talepleri
öğrenilmektedir. 44. Varşova (Polonya) 4 Vatandaşlarımıza
yürürlükte bulunan kanunlar çerçeve- Büyükelçiliğimiz
görevlileri veya Polonya’daki Fahrî Baş- 45. Vilnius (Litvanya) Tutuklu
veya hükümlü bulunmamaktadır. Görev
Bölgesi ülkeler : Letonya, Estonya 46. Yeni Delhi
(Hindistan) 2 Düzenli aralıklarla ziyaret edilmekte ve
noterlik işlemleri 47. Zagrep (Hırvatistan) 1 Ailesi
tarafından tutulan avukatlar tarafından savunulmak- 35. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, SSK ile
Bağ-Kur’un Nevşehir’deki bir özel hastaneyle anlaşma yapmamasına ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/2191) Türkiye BüyükMillet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Sayın Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanı tarafından yazılı olarak
ce-vaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim. Mehmet
Elkatmış Nevşehir Bakanlığınıza bağlı SSK
ve Bağ-Kur kuruluşlarının her il ve ilçede sağlık kuruluşları olmadığından veya
bu sağlık kuruluşlarında yapılamayan hizmetler devlet hastaneleri, üniversite
hastaneleri ve özel sağlık kuruluşları ile yapılan sözleşmeler muvacehesinde
yürütülmektedir. Ancak bazı özel sağlık kuruluşları ile anlaşmalar yapılmasında
ayrımcılık yapıldığı iddiaları vardır. Örnek olarak Nevşehir Özel Çağrı
Hastanesi, SSK ve Bağ-Kur ile resmî fiyatlar üzerinden sağlık hizmetleri vermek
üzere teklif vermesine ve bu özel sağlık kuruluşu dışında Nevşehir’de başkaca
da özel sağlık kuruluşu olmamasına rağmen SSK ve Bağ-Kur anlaşmaya
yanaşmamaktadır. Sorular 1. Özel sağlık
kuruluşları ile SSK ve Bağ-Kur’un anlaşmalarında aranan kriterler nelerdir? 2. Nevşehir’deki Özel
Çağrı Hastanesi ile belirlenen kriterler dahilinde niçin anlaşılamamaktadır? T.C. Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanlığı 14.7.2000 Sosyal Güvenlik Kuruluşları GenelMüdürlüğü Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01/5626-018415 Konu :Yazılı soru
önergesi Türkiye BüyükMilletMeclisi
Başkanlığına İlgi : 22.6.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02/6113 sayılı yazınız. NevşehirMilletvekili
Mehmet Elkatmış tarafından hazırlanan “SosyalSigortalar Kurumu ile Bağ-Kur’un
Nevşehir İlindeki bir özel hastane ile anlaşma yapmalarına ilişkin”
7/7/2191-5930 Esas No’lu yazılı soru önergesi ile ilgili olarak
SosyalSigortalarKurumu ile Bağ-Kur GenelMüdürlüklerinden alınan bilgilere göre; SosyalSigortalarKurumunca
sağlanamayan veya yeterince karşılanamayan tetkik ve tedavilerin temin edilmesi
amacıyla 506 sayılı Sosyal SigortalarKanununun 123 üncü maddesine istinaden
özel ve resmî kuruluşlarla sözleşmeler yapılarak Kurumu dışından sağlık hizmeti
satın alınması yoluna gidilmektedir. Bu çerçevede; sözleşme
yapılması talebinin tetkik ve tedavi nevi için öncelikle Kurum dışından hizmet
satın alınmasına gereksinim duyulup duyulmadığı, başka bir ifadeyle başvurunun
yapıldığı ildeki Kurum sağlık tesislerinin mevcut haliyle bu hizmeti karşılayıp
karşılayamadığı yönünde Kurumca, ilgili birimlerden bilgi ve gerekçeli görüş
istenilmektedir. Söz konusu bilgi ve
görüşlerin değerlendirilmesi sonucunda hizmet satın alınmasının uygun olacağı
sonucuna varılması halinde; - Sözleşme konusu tetkik
ve tedavi nevi için talepte bulunan kişi veya kuruluşun hizmet vereceği
merkezin bu konuda Kurumca belirlenmiş şartnamelere uygun olduğu yolunda,
ilgili dal uzman tabiplerinden oluşturulacak en az 3 kişilik bir komisyon
tarafından düzenlenmiş rapor olması, - Sağlık merkezinin,
Sağlık Bakanlığınca ruhsatlandırılmış olması (Bilgiyasarlı tomografi, röntgen,
mamagrofi v.b. radyasyon yayan cihazlar için ruhsat belgesi yanında Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu Lisans Belgesi) ve sözleşme konusu tetkik veya tedavi nevilerini
temin edecek ilgili dal uzman tabibinin bulunması, - Sözleşme yapılacak kişi
ve kuruluşlara Kurum hekimlerinin veya birinci derece akrabalarının ortak
olması veya bu kişilerin bahse konu merkezlerde çalışmaları nedeniyle gereksiz
hasta sevki yapılarak haksız kazanç temin etmelerini önlemek amacıyla, Kurumun
ilgili biriminin görüşü yanında, zaman içerisinde ortaya çıkan aksaklıkların
giderilmesine dair getirilen düzenlemelere uygun olması gibi kriterler
aranmaktadır. Nevşehir İlindeki
bilgisayarlı tomografi ile tıbbî tahlil ve tetkikler konusunda Kurumla sözleşme
yapma talebinde bulunan Özel Çağrı Hastanesine ait Nevşehir Sosyal Sigortalar
Kurumu Hastanesi Baştabipliğinin 30.5.2000 tarihli ve 8452 sayılı yazısı ekinde
alınan bilgi ve belgelerin incelenmesinde, yukarıda sözü edilen rapor ve Kurum
tabipleri ile birinci derece akrabalarının anılan Hastanede görev yapıp
yapmadıklarına ilişkin birim görüşü bulunmadığı anlaşılmış ve söz konusu
eksikliklerin giderilmesi için 28.6.2000 tarihli ve 478171 sayılı yazı ile
gerekli talimat ve-rilmiştir. Soru önergesinde belirtildiği gibi anılan Hastane
ile kasıtlı olarak sözleşme yapılmaması gibi bir durum söz konusu değildir. Diğer taraftan, Bağ-Kur,
sigortalı ve hak sahiplerine verdiği sağlık hizmetini, resmî sağlık kurum ve
kuruluşlarının yanı sıra özel sağlık kuruluşlarından da hizmet satın almak
suretiyle yürütmektedir. Ancak, Bağ-Kur’un özel
sektörden hizmet satın aldığı konular, diğer sosyal güvenlik kuruluşlarında
olduğu gibi çeşitlilik arz etmemekte olup, sadece iki hizmet ile sınırlıdır. Söz konusu hizmet
alanları, kalp hastalıklarına ilişkin invazif tetkikler ve kardiyovasküler
cerrahi girişimleri içeren paket protokoller ve diyaliz hastalarının
tedavilerinin gerçekleştirilmesine imkân sağlayan diyaliz sözleşmelerinden
ibarettir. Bağ-Kur, özel sağlık
kurum ve kuruluşları ile bahsedilen konular dışında anlaşmalar yapmadığından,
özel hastanelerden gelen sözleşme teklifleri de Kurumca, bu kriterler
doğrultusunda değerlendirilmektedir. Bilgilerinize arz ederim. Yaşar
Okuyan Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı 36. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın,
özelleştirilen elektrik santrallerini ve dağıtım şebekelerini satın alan
kuruluşlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur
Ersümer’in cevabı (7/2192) Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Sayın Enerji ve Tabiî KaynaklarBakanı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim. Mehmet
Elkatmış Nevşehir Elektrik santralleri ve
dağıtım şebekelerinden bazıları özelleştirilmişti. Ancak özelleştirilen bu
elektrik santralleri ve şebekelerini alan firmaların sözleşmede belirtilen
şartlara uymadıkları iddia edilmektedir. Örneğin, Aktaş, Kepez ve Çukurova
elektrik gibi. Sorular 1. Şimdiye kadar hangi
elektrik santralleri ve şebekeleri hangi firmalara, hangi bedelle
özelleştirilmiştir? 2. Özelleştirilen bu
elektrik santralleri ve şebekelerini alan firmalar özelleştirme bedelinin
dışında elde ettikleri satış hâsılatlarından devlete yıllar itibariyle ne kadar
pay ödemişlerdir? Bu firmaların gayri safi hâsılaları yıllar itibariyle ne kadar
olmuştur? 3. Mezkûr firmalar
yıllari tibariyle ne kadar yatırım yapmışlardır? 4. Firmaların yaptıkları
yatırımlar satış hâsılatlarından düşülmüş müdür veya bu yatırımlar öz sermaye
ve kârlarından mı yapılmıştır? 5. Bu özelleştirmeden
dolayı elektrik kayıp oranlarında bir düşüş olmuş mudur? İşletmelerin
verimliliğinde bir artış sağlanabilmiş midir? T.C. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 28.7.2000 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.15.0.APK.0.23.300-1281/16093 Konu : Yazılı Soru
Önergesi Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi : T.B.M.M.
Başkanlığının 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2192-5931/14354 sayılı
yazısı. Nevşehir Milletvekili
SayınMehmet Elkatmış’ın tarafıma tevcih ettiği, 7/2192-5931 Esas No.’lu yazılı
soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereği hazırlanarak ekte
gönde-rilmiştir. Bilgilerinize arz ederim. M.
Cumhur Ersümer Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Nevşehir Milletvekili
Sayın Mehmet Elkatmış’ın Yazılı Soru Önergesi ve
Cevabı (7/2192-5931) Elektrik santralleri ve
dağıtım şebekelerinden bazıları özelleştirilmişti. Ancak özelleştirilen bu
elektrik santralleri ve şebekelerini alan firmaların sözleşmede belirtilen
şartlara uymadıkları iddia edilmektedir. Örneğin, Aktaş, Kepez ve Çukurova
Elektrik gibi. Soru 1. Şimdiye kadar
hangi elektrik santralleri ve şebekeleri hangi firmalara, hangi bedelle
özelleştirilmiştir? Cevap 1. Görev Bölgeleri
Yönetmeliği ile 16 ncı görev bölgesi olarak sınırları belirlenmiş bulunan
İstanbul Anadolu Yakasında elektrik dağıtım hizmetlerini yürütme görevi,
Bakanlar Kurulunun 24.8.1989 tarih ve 89/14393 sayılı kararı gereğince 30 yıl
süre ile Aktaş Elektrik Ticaret A.Ş.’ye verilerek, bölgedeki dağıtım tesisleri
1.9.1990 tarihinde Görevli Şirkete fiilen devredilmiş ve bu tarih itibariyle de
adı geçen şirket tarafından işletilmeye başlanılmıştır. Söz konusu görev
bölgesi için İşletme Hakkı Devir Bedeli 408 568 000 000 TL. olarak
belirlenmiştir. Yönetmelikle 10 uncu
görev bölgesi olarak sınırları belirlenmiş bulunan Kayseri İlinde elektrik
dağıtım hizmetlerini yürütme görevi ise, BakanlarKurulunun 27.11.1988 tarih ve
88/1 3492 sayılı Kararı gereğince 70 yıl süre ile Kayseri ve Civarı Elektrik T.A.Ş.’ye
verilmiş olup, bölgedeki dağıtım tesisleri 1.3.1990 tarihinden itibaren fiilen
söz konusu şirketçe işletilmeye başlanılmıştır.Bu görev bölgesi için İşletme
Hakkı Devir Bedeli 139 225 000 000 TL.’dir. Kepez ve Çukurova
Elektrik A.Ş. için ise 1953-1954 yıllarında aldıkları imtiyazdan gelen talebi
500 kW’ın üstündeki müşterilere satış hakları, aynen kullandırılmaktadır. Bu
şirketler 1988 yılında görevli şirkete dönüştürülmüş olup, dağıtım tesisleri
henüz devredilmemiştir. Üretim tesislerinden
Çayırhan termik santralinin I. ve II. üniteleri 1.7.2000 tarihinde Park
Teknik’e 85 milyon dolar İşletme Hakkı Devir Bedeli ile devredilmiştir. Hazar I-II HES’in devri,
26.12.1996 tarihinde iz bedel üzerinden Bilgin Elektrik, Üretim, İletim,Dağıtım
ve Ticaret A.Ş.’ne yapılmıştır. Soru 2. Özelleştirilen bu
elektrik santralleri ve şebekelerini alan firmalar özelleştirme bedeli-nin
dışında elde ettikleri satış hâsılatlarından devlete yıllar itibariyle ne kadar
pay ödemişlerdir? Bu firmaların gayri safi hâsılaları yıllar itibariyle ne
kadar olmuştur? Cevap 2. Şirketlerin
satış hâsılatları ve devlete ödedikleri pay fiilî değerlere göre her yıl
değişmekte olup, yıllık mahsuplaşma neticesi belirlenmektedir. 1998 yılı itibariyle
yapılan mahsuplaşma neticesi Aktaş Elektrik Ticaret A.Ş.’den Soru 3, 4. - Mezkûr
firmalar yıllar itibariyle ne kadar yatırım yapmışlardır? - Firmaların yaptıkları
yatırımlar satış hâsılatlarından düşülmüş müdür veya bu yatırımlar öz sermaye
ve kârlarından mı yapılmıştır? Cevap 3, 4. Görevli
Şirketler, Aktaş, Çeaş ve Kepez tarafından 1996-1997-1998-1999 yıllarında
gerçekleştirilen yatırım tutarları aşağıda verilmiştir. Aktaş Çeaş* Kepez* Yatırım Tutarı Yatırım
Tutarı Yatırım Tutarı Yılı (106 TL.) (106 TL.) (106
TL.) 1996 999 354 38 508 41
386 1997 2 351 543 57 311 35
620 1998 3 897 995 525 649 209
150 1999 11 448 949 562 359 653
922 *Şirketler tarafından beyan edilen değerlerdir. Bu değerler
sadece dağıtım yatırımları olup, üretim yatırımları dahil değildir. Şirketler, yıllık
yatırımlarıyla ilgili teklif vermekte, Tedaş Genel Müdürlüğünün görüşü
alındıktan sonra teklifler Bakanlığım tarafından onaylanmaktadır. Yatırımlar,
Tarifeler Yönetmeliği gereği tarifeye yansıtılmaktadır. Soru 5. Bu
özelleştirmeden dolayı elektrik kayıp oranlarında bir düşüş olmuş mudur?
İşletmelerin verimliliğinde bir artış sağlanabilmiş midir? Cevap 5. Adı geçen
şirketlerle henüz yeni sisteme geçilmediğinden kayıplarla ilgili taahhüt
alınması söz konusu olmamakta, mevcut sistem gereği fiilî değerler
alınmaktadır. Tahsilat sorumluluğu
Şirkette olduğundan, Tedaş GenelMüdürlüğünün tahsilatla ilgili bir kaybı
olmamaktadır. Ayrıca, Şirket Tedaş Genel Müdürlüğünün faturalarını Esa’da
(Enerji Satış Anlaşması) belirlenen süre içerisinde ödediğinden, Tedaş Genel
Müdürlüğü enerji bedelini gecikmesiz almakta, böylelikle nakit akışında düzelme
sağlanmaktadır. 37. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, yurt dışında
çalışan işçilerimizin yurt dışı bankalarındaki mevduatlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı
(7/2193) Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
SayınBaşbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı
ile arz ederim. Mehmet
Elkatmış Nevşehir 1. Yurt dışında çalışan
işçilerimizin, yurt dışındaki bankalardaki mevduatları ne kadardır? 2. Bu mevduatların
ülkemize gelmesi için bir çalışma var mıdır? 3. Yine Türkiye’de
yaşayan Türk vatandaşlarımızdan ve şirketlerden yurt dışında yatırım yapanlar
var mı? Varsa bu yatırımların yıllara göre maddî boyutu ne kadardır? 4. Ülkemize döviz girmesi
için çalışırken vatandaşlarımızın ve şirketlerimizin yatırımlarını ülke dışına
kaydırmalarının sebebi nedir? 5. Ülkemizde yaşayan Türk
vatandaşlarının ve şirketlerinin yatırımlarını yurt dışına kaydırmalarında
irtica yaygaralarının ve sermayenin renklere ayrılmasının rolü yok mudur? T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 3.7.2000 Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01/5624-018411 Konu : Yazılı Soru
Önergesi Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi : 22.6.2000 tarihli
ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2193-5932/14356 sayılı yazınız. Nevşehir Milletvekili
Mehmet Elkatmış tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen ve Sayın
Başbakanımızca da Bakanlığımız koordinatörlüğünde cevaplandırılması tensip
olunan 7/2193-5932 Esas No.’lu yazılı soru önergesi ile ilgili olarak Hazine
Müsteşarlığından alınan bilgilere göre, Yurt dışında çalışan
işçilerin yurt dışındaki mevduatları, yabancı bankalarda, ticarî bankalarda ve
T.C. MerkezBankası (TCMB) nezdinde bulunmaktadır. T.C. Merkez Bankası
nezdindeki hesaplar, kredi mektuplu döviz tevdiat hesapları ve süper
hesaplardan oluşmakta olup, Mart 2000 tarihi itibariyle söz konusu hesapların
tutarı 10.4 milyar ABD Dolarıdır. Bankacılık sistemindeki yurt dışında yerleşik
gerçek ve tüzelkişilerin döviz tevdiat hesapları tutarı ise Aralık 1999 tarihi
itibariyle 1 970 611 milyar Türk Lirasıdır. Yurt dışında çalışan işçilerin
yabancı bankalardaki hesaplarına ilişkin bir bilgi mevcut değildir. T.C. Merkez Bankasının
yurt dışında çalışan işçilerin mevduatlarının ülkemize gelmesi için 1976
yılından itibaren başlatmış olduğu, zamanla değişen, bilgilendirici ve yüksek
faiz verilerek özendirici çalışmaları devam etmektedir. Bu çalışmalar sonucu
yukarıda tutarı verilen miktarda işçi dövizlerinin yurda girişi sağlanmıştır.
Ticarî bankaların gerek uluslararası bankacılık kuralları çerçevesinde ve
gerekse bankalar arasında oluşan rekabet ortamında, söz konusu mevduatları şube
ve temsilcilikleri aracılığıyla bankalarına çekebilmek için muhtelif çalışma ve
girişimler yapmaktadırlar. Türk yatırımcıların
ülkeler ve yıllar itibariyle sermaye ihracına ait bilgileri gösterir listeler
ekte sunulmuştur. Ayrıca, ekonomik anlamda
bütünleşen dünyamızda malî piyasalarda da uluslararası rekabet son derece yoğun
olarak yaşanmaktadır. Bu nedenle, gerek gerçek kişiler ve gerekse şirketler
yatırımlarını en güvenilir ve en verimli alanlara kaydırmaktadırlar. Bir ülkeye
yapılan yatırımların en önemli nedenlerinden birisi de malî piyasalarda güven,
ekonomik ve siyasî istikrar olmasıdır. Her ülkede olduğu gibi, ülkemizde de
yabancı sermaye yatırımları mevcuttur. Aynı biçimde ülke-mizden de bazı
yatırımcılar yurt dışında elverişli ortamlarda yatırım yapmaktadırlar. Diğer taraftan, ülkemizde
gerçek ve tüzelkişilere ait
sermaye oluşumlarının sınıflara veya renklere ayrılması gibi bir durum söz
konusu değildir. Bilgilerinize arz ederim. Yaşar
Okuyan Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı 38. -
Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, 1999-2000 eğitim yılında yaşanan
bazı sorunlara ve taşımalı eğitim uygulamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2194) Türkiye BüyükMilletMeclisi
Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı
Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına
delaletinizi saygı ile arz ederim. 8.6.2000 Tevhit
Karakaya Erzincan 1. 1999-2000 yılında
gerek ilköğretim ve gerekse lisede bir öğrencinin Bakanlığınıza maliyeti kaç
lira olmuştur? 2. Özel okullarda ücret
tespitinde Bakanlığınızın yetkisi nedir? Aynı düzeydeki özel okullarda bir
öğrencinin maliyeti kaç liradır? 3. Bakanlık harcamalarına
esas olmak üzere genel bütçe dışında okul içi kurslardan katılım paylarından ve
kesintisiz eğitim fonundan ne kadar gelir elde edilmiştir? Bu gelir nerelere,
ne kadar harcanmıştır? 4. Bu öğretim yılında
ortalama sınıf mevcudu nedir? Bir öğretmene kaç öğrenci düşmüştür? Bölgelere
göre oran nedir? 5. Taşımalı eğitime ne
kadar ödenek ayrıldı? Kaç lira harcandı? Taşımalı eğitimde elde edilen sonuç
verimli midir? 6. Taşımalı eğitim
uygulamasında kaç öğrenci vefat etti? Kaç öğrenci sakat kaldı? Sakat kalan
öğrenciler için Bakanlığınız ne tedbir aldı? 7. 1999-2000 öğretim
yılını önceki on yıla göre mukayese ederseniz eğitimin başarı oranı nedir? T.C. Millî Eğitim Bakanlığı 14.8.2000 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı: B.08.0.APK.0.03.05.00-03/2034 Konu : Soru Önergesi Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi: T.B.M.M.
Başkanlığının 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2194-5933/14355 sayılı
yazısı. Erzincan Milletvekili
Sayın TevhitKarakaya’nın, “1999-2000 eğitim yılında yaşanan bazı sorunlara ve
taşımalı eğitim uygulamasına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir. 1. Kesin hesaplar
yayınlanmadığından geçici verilere göre, 1999-2000 öğretim yılında bir
öğrencinin maliyeti; ilköğretimde 192 956 134 lira, genel ortaöğretimde 323 764
045 lira, meslekî ve teknik ortaöğretimde de 493 941 511 liradır. 2. Özel öğretim kurumları
öğrenci ücretlerini; Millî Eğitim Bakanlığı Öğretim Kurumları Ücret Tespit ve
Tahsil Yönetmeliğinin 6 ncı maddesindeki; “Kurumlar öğrenci ücretlerini, 625
sayılı Kanunun 2 nci maddesinde ifade edilen hükümlere uygun olarak; a) Sağladıkları
eğitim-öğretim imkânlarına, b) Gelişmelerine de imkân
verecek yatırım ve hizmetlere, c) Personel ve işletme
giderlerine, ç) Devlet İstatistik
Enstitüsünün nisan ayı itibariyle ilan etmiş olduğu o ildeki yıllık tüketici
fiyat endekslerine göre tespit ve ilan
ederler. Kurumlar yapmış oldukları
yatırımlara ilişkin bilgi ve belgelerini en geç nisan ayının başında valiliğe
bildirirler. Yatırımlardan kaynaklanan farklar, Devlet İstatistik Enstitüsünün
nisan ayı itibariyle ilan etmiş olduğu o ildeki yıllık tüketici fiyat endekslerinin
en çok % 10’u kadar, öğrencinin bir yıllık eğitim ücretine yansıtılabilir. Kurumlar, ücretlerini
yukarıdaki esaslara göre tespit ve ilan ettiklerini yetkili makamlara
belgelendirmek zorundadırlar.” hükmüne göre belirlemektedirler. 3. 4306 sayılı Kanunun
geçici 1 inci maddesi ile getirilen, sekiz yıllık zorunlu ilköğretim
gelirlerinde kullanılmak üzere 1.9.1997 ile 31.12.2000 tarihleri arasında çeşitli
işlem ve kâğıtlardan eğitime katkı payı alınması hükmü gereğince, 23.6.2000
tarihi itibariyle, 755 854 533 673 000 lira gelir sağlanmış, bu gelirin 681 396
327 790 000 lirası Bakanlığımız bütçesine özel ödenek kaydedilmiştir. Bunun; - 450 000 000 000 lirası
etüt-proje, - 11 475 097 550 000
lirası kitap basımı, - 49 642 804 978 000
lirası donatım, - 443 434 810 748 000
lirası yapı-tesis, - 25 135 000 000 000
lirası kamulaştırma, - 112 445 021 534 000
lirası taşımalı eğitim, - 150 000 000 000 lirası
da borç ödeme, için olmak üzere toplam
642 732 734 810 000 lirası harcanmıştır. 4. Ortalama sınıf
mevcutlarını, bir öğretmene düşen öğrenci sayısını ve bölgelere göre
öğrenci/öğretmen ve öğrenci/sınıf oranlarını gösteren liste ekte sunulmuştur. 5. 1999-2000 öğretim
yılında, taşımalı ilköğretim uygulamasının toplam taşıma bedeli, 74 302 162 240
000 liradır. 29.6.2000 tarihi itibariyle, illere toplam 69 817 000 000 000
lirası gönde-rilmiştir. Okulu bulunmayan veya
çeşitli nedenlerle okulu kapalı, nüfusu az ve dağınık yerleşim birimlerinde
bulunan ilköğretim çağındaki çocukların sekiz yıllık zorunlu ilköğretime
kavuşturulmasının, daha kaliteli eğitim ve öğretim verilmesinin, eğitimde
fırsat ve imkân eşitliğinin sağlanmasının hedeflendiği bu uygulama ile eğitim
ve öğretimin daha verimli hale geldiği gözlenmektedir. 6. 1999-2000 öğretim
yılında, taşımalı ilköğretim uygulamasının taşıma işini yaparken oluşan
kazalarda; 9 öğrenci vefat etmiş ve 58 öğrenci de yaralanmıştır. 7. Eğitim
istatistiklerine baz olarak alınan veriler illerden, her yıl 1 Ekim itibariyle
gönde-rilmektedir. Bu nedenle, 1999-2000 eğitim ve öğretim yılı öğrenci başarı
durumu ile önceki on yıldaki öğrenci başarı durumlarının karşılaştırılması
mümkün olamamıştır. Bilgilerinize arz ederim. Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 39. - Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün; Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca
Yıldırım Hamamı ile ilgili alınan karara, – Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in; Belkız Harabelerine, İlişkin soruları ve Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın cevabı
(7/2195,2202) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
delaletinizle Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ve rica ediyorum. Saygılarımla. İsmail
Özgün Balıkesir SORULAR : 1. Taşınmaz Kültür ve
Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulunca 14.3.1986 tarih ve 2134 sayılı Kararla
korunması gerekli aşınmaz kültür varlığı olarak tescilinin devamına karar
verilen taşınmaz-lardan birisi olan Yıldırım Hamamının (Yıldırım Cad. No.8)
Betonarme inşaat haline geleceğine dair yerel basında bazı haberler ve iddialar
ortaya atılmaktadır. Ortaya çıkan bu haberler
ve iddialar doğru mudur? 2. Bursa Kültür ve Tabiat
Varlıkları Koruma Kurulu, Yıldırım Hamamının korunması gerekli olan taşınmaz
kültür varlığı olmadığı yönünde bir karar vermiş midir? 3. Eğer böyle bir karar
verilmişse gerekçesi nedir? 4. Talep olması halinde
korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak kabul edilen diğer binalar
içinde yıkılması ve yerlerine başka binalar yapılmasına müsaade verilecek
midir? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıda belirttiğim
soruların Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması hususunu arz ederim. Saygılarımla. Teoman
Özalp Bursa 1. Belkıs Harabelerinin
varlığı ne zaman ortaya çıkmıştır? 2. İnşaat başlamadan önce
Kültür Bakanlığı ile bir koordine sağlanamaz mıydı? 3. Bölgede çalışma yapan
arkeologların ifadesine göre dört aylık süremiz olsa Antakya Müzesine geçeriz
şeklindedir. Böyle bir sürenin verilmesi mümkün müdür? 4. Birçok uzmanın
ifadesine göre; Roma mozaikleri açısından dünyanın en zengin
koleksi-yonlarından olduğu iddia edilen bu tarihi varlığın kurtarılması mümkün
değil midir? 5. İpek Yolu şehir
merkezi olarak adlandırılan 70 bin kişinin yaşadığı iddia edilen tarihî alanın
suların altında kalması halinde ne gibi önlemler alacaksınız? T.C. Kültür Bakanlığı 7.7.2000 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-402 Konu : Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İLGİ : TBMM Başkanlığı
Kan.Kar.Müd.’nün 22 Haziran 2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.-00.02-6113 sayılı
yazısı. Balıkesir Milletvekili
Sayın İsmail Özgün’ün “Bursa Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunca
Yıldırım Hamamı ile ilgili alınan karara ilişkin” 7/2195-5934 esas no.lu (EK-1)
ile Bursa Milletvekili Sayın Teoman Özalp’in “Belkıs Harabelerine ilişkin” 7/2202-5944
Esas No.lu (EK-2) yazılı soru önergelerinin cevapları hazırlanarak ekte
sunulmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. M.
İstemihan Talay Kültür
Bakanı EK-1 CEVAP : Balıkesir İli,
Merkez İlçesi, Asar İçi Mahallesi, Yıldırım Sokak, 30 pafta, 320 ada, 16
parselde bulunan Yıldırım Hamamı Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Yüksek Kurulu tarafından 14.3.1986 gün ve 2134 sayılı Balıkesir Merkez genel tescil
kararı ile tescil edi-lerek koruma altına alınmıştır. Bursa Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulunun 19.2.1998 gün ve 6226 sayılı Kararı ile Balıkesir
Belediye Başkanlığının başvurusu değerlendirilerek önerilen proje, tescilli
anıtsal hamamın orijinal niteliğini bozduğundan ve ayrıca önerilen binanın strüktürünün
yine hamamın taşıyıcı strüktürüne müdahale ettiğinden uygun görülmemiştir. Balıkesir Belediyesi
tarafından anılan karar doğrultusunda hazırlanan teklif projenin uygun
olduğuna, Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 29.5.1998 gün ve
6450 sayılı Kararı ile karar verilmiştir. Aynı kararla parsel sınırlarının
Belediyesince yeniden kontrol edilmesinden sonra proje müellifinin denetiminde
uygulamaya geçilebileceğine, parsel sınırlarında projenin bütünlüğünü
etkileyecek bir durum olması halinde konunun kurula iletilmesine karar
verilmiştir. Koruma Kurulunca kabul
edilen proje hamamın korunarak yandaki parsellerle birlikte kullanımı
amaçlanmaktadır. Bursa Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulunun Yıldırım Hamamının “korunması gerekli taşınmaz
kültür varlığı olmadığı” yönünde herhangi bir kararı bulunmamaktadır. EK-2 CEVAP 1. Zeugma’nın
modern Belkıs’la aynı yer olduğunu ispat eden ilk bilimsel çalışma 1917’de
yayımlanmıştır. Antik Kentteki kazı çalışmalarına Kültür Bakanlığı Anıtlar ve
Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı Gaziantep Müzesi Müdürlüğü başkanlığında 1992
yılında başlanmıştır. CEVAP 2. Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı (Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü) Bakanlığımız ile
koordinasyon sağlamıştır, ancak kurtarma çalışmalarına maalesef son dönemde hız
verilebilmiştir. CEVAP 3. Zeugma’da arkeolojik çalışmalara
ilerlemesine zaman verecek ek süre sağlanması, kuşkusuz Bakanlığımızca
memnunlukla karşılanacaktır. Ancak, bu sürenin sağlanması, daha ziyade ilgili
Bakanlıkların inisiyatifindedir. CEVAP 4. Zeugma Antik Kenti kurtarma çalışmaları,
Kültür Bakanlığı yönetiminde, Başbakanlık Güneydoğu Anadolu Projesi Kalkınma
İdaresi (GAP-BKİ), Packard Humanities Institute (PHI), Birecik Barajı ve
Hidroelektrik Santrali Tesis ve İşletme A.Ş.’nin katılımıyla GAP’ın
koordinatörlüğünde yürütülecektir. Zeugma Antik Kentinde ve GAP bölgesinde
ivedi arkeolojik kurtarma çalışmaları gerçekleştirmek üzere GAP İdaresi PHI
arasında 7 Haziran 2000 tarihinde bir mutabakat zaptı imzalanmıştır. Bu
mutabakata göre PHI çalışmaların finansmanı için 5 Milyon Dolara kadar yardımda bulunmayı taahhüt etmiştir. CEVAP 5. Bakanlığımıza,
öngörülen maksimum su yükselme seviyesinde değişiklik yapılacağı yönünde bir
bilgi ulaşmamıştır. Bu kod altında kalacak alanda, bir üstteki cevapta ifade
edilen çalışmalar gerçekleştirilecektir. 40. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Nevşehir’den
İstanbul’a transit giden patates yüklü kamyonların Ankara Büyükşehir Belediyesi
zabıtalarınca alıkonulduğu ve ceza kesildiği iddialarına ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2196) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için
gereğini saygı ile arz ederim. Mehmet
Elkatmış Nevşehir 552 sayılı Yaş Sebze ve
Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkındaki Kanun Hükmündeki
Kararnamenin 4367 sayılı Kanunla değişik 5 inci maddesi hükmüne göre “Belediye
sınırları ve mücavir alanlar içerisinde malların toptan alım ve satımı toptancı
hal dışında yapılamaz” hükmünü havidir. Bu görevin ifası da aynı maddenin son
hükmü gereğince belediyelere verilmiştir. Ancak bazı belediyeler ve
özellikle de Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı zabıtalar, Ankara’da
satılmayan ve satılmayacak olan, İstanbul’a veya başka illere transit giden
patates kam-yonlarını çevrilip hal’e götürmekte ve kendilerine astronomik para
cezaları kesmektedir. Kesilen bu para cezalarından zabıtalara da ödül adı
altında belli oranda para ödenmektedir. Bu nedenle üreticiler ve nakliyeciler
ve malı sevk edenler büyük maddî ve manevî zararlara uğramaktadırlar. Sorular 1. Mesela Nevşehir’den
patates yükleyip İstanbul’a transit yük götüren bir kamyonun Ankara Büyükşehir
Belediyesi zabıtalarınca yakalanması ve hal’e çekilip para cezası alınması yasalara
uygun mudur? 2. Şayet Nevşehir’den
gelip transit olarak İstanbul veya başka bir şehre giden patates kam-yonunun
yakalanıp alıkonulması ve hal’e çekilerek para cezası alınması yasal değilse bu
önergemi ihbar kabul edip ilgililer hakkında soruşturma açmayı düşünüyor musunuz? T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 24.7.2000 Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği Sayı : B.14.0.BHİ.01-253 Konu : Yazılı Soru
Önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 22.6.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2196-5935/14358 sayılı yazınız. Nevşehir Milletvekili
Mehmet Elkatmış’ın, “Nevşehir’den, İstanbul’a transit giden patates yüklü
kamyonların Ankara Büyükşehir Belediyesi zabıtalarınca alıkonulduğu ve ceza
kesildiği iddialarına” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği
(7/2196) Esas No.’lu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim
edilmiştir. Bilgilerinizi ve gereğini
arz ederim. Ahmet
Kenan Tanrıkulu Sanayi
ve Ticaret Bakanı Nevşehir
Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’ın Yazılı
Sorularına İlişkin Cevaplarımız Bilindiği üzere, Yaş
Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında 552 sayılı
KHK ve ilgili mevzuat hükümlerine göre; her türlü yaş sebze ve meyvenin
belediye sınırları ve mücavir alanlar içerisinde alım-satımının toptancı
hallerinde yapılması zorunlu bulunmaktadır. Bu amaçla yaş sebze ve meyve
toptancı hallerinin bulunduğu yerleşim birimlerinde 98/1 sayılı Genelgemizle,
Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüklerimizin gözetim ve denetiminde kontrol ve
denetim noktaları oluşturulmuştur. Şehir giriş ve
çıkışlarında kurulan denetim ve kontrol ekiplerince belediye sınırları ve
mücavir alanlar içerisinde her türlü yaş sebze ve meyvenin alım-satımının
toptancı hallerinde yapılması 552 sayılı KHK’nin 17 nci maddesiyle hüküm altına
alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasına göre; geçerli bölge olmaksızın
malların toptancı haller dışında alım-satımının yapılması durumunda, bu mallar
denetim ve kontrol ekiplerince toptancı haline götürülerek cezaî işleme tabi tutulmaktadır. Yine 552 sayılı KHK’ye
dayanılarak Bakanlığımızca çıkarılan Hal Zabıtası Teşkilâtı Personelinin
Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 8/g maddesine göre; malların
belediye sınırları ve mücavir alanlar içerisinde geçerli belge olmaksızın
sevkedildiğinin bahse konu denetim ve kontrol ekiplerince tespit edilerek cezaî
işleme tabi tutulması mevzuat dahilinde sürdürülen uygulamalardan olup, bu
uygulamalar Bakanlığımızca takip edilmektedir. Ayrıca, patates ve kuru
soğanın geçici bir süre üreticiler tarafından toptancı hal dışında satışının
serbest bırakılmasına dair Bakanlığımızca il müdürlüklerimize gönderilen
genelgenin ta-rihi 17.7.2000 tarihinden itibaren bir yıl süreyle uzatılmış ve
bu talimatımız tüm il müdürlükleri-mize bildirilmiştir. 41. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, patates
ununun değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2197) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı
ile arz ederim. Mehmet
Elkatmış Nevşehir Ülkemiz genelinde 5,5
milyon ton patates üretilmektedir. Patatese ilişkin sanayi kurulmadığı ve
ihracat da yeterli olmadığından üretilen patates ya maliyetinin altında
satılmakta ya da elde kalarak dökülmektedir. Dolayısıyla üretici perişan olduğu
gibi millî ekonomimiz de büyük zararlar görmektedir. Özellikle de patates unu
(nişasta) ekmek üretiminde istisnalar dışında hemen hemen hiç kullanılmamaktadır. Sorular 1. Patates ununun ekmekte
kullanımı için bir çalışma yapılmış mıdır? 2. Patates ununun ekmekte
kullanımı için TSE tarafından bir standart geliştirilmiş midir? Geliştirilmiş
ise bu standart nedir? 3. Patates ununun ekmekte
kullanımının yaygınlaştırılması ve özendirilmesi için ne gibi tedbirler
düşünülmektedir? Örneğin, patatesteki % 17 nisbetindeki KDV oranının, buğday
unundaki gibi % 1’e düşürülmesi düşünülmekte midir? T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 24.7.2000 Sayı : KDD.SÖ.1.02/2405 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : Başbakanlık
Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 27.6.2000 gün ve
B.02.0.KKG.-0.12/106-273-12/3086 sayılı yazısı. İlgide kayıtlı yazı
ekinde gönderilen Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’a ait 7/2197-5936
esas no.lu yazılı soru önergesine ilişkin bakanlığımız görüşleri ekte
sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Prof.
Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp Tarım
ve Köyişleri Bakanı Yazılı Soru Önergesi Önerge Sahibi : Mehmet
Elkatmış Nevşehir
Milletvekili Esas No. : 7/2197-5936 Ülkemiz genelinde 5.5
milyon ton patates üretilmektedir. Patatese ilişkin sanayi kurulmadığı ve
ihracat da yeterli olmadığından üretilen patates ya maliyetinin altında
satılmakta ya da elde kalarak dökülmektedir. Dolayısıyla üretici perişan olduğu
gibi millî ekonomimiz de büyük zararlar görmektedir. Özellikle de patates unu
(nişasta) ekmek üretiminde istisnalar dışında hemen hemen hiç
kullanılmamaktadır. Soru 1. Patates ununun
ekmekte kullanımı için bir çalışma yapılmış mıdır? Cevap 1. Bakanlığımız
yetkilileri ile Fırıncılar Konfederasyonu temsilcilerinin yaptıkları toplantı
sonunda, patates ununun ekmeğe karıştırılarak denemelerin yapılması, sonuçların
alınması ile birlikte üretime geçilmesi konusunda mutabakat sağlanmıştır. Soru 2. Patates ununun
ekmekte kullanımı için TSE tarafından bir standart geliştirilmiş midir?
Geliştirilmiş ise bu standart nedir? Cevap 2. Patates unu ile
ilgili olarak TSE tarafından bir çalışma yapılmamıştır. Ancak, TS 5000 sayılı
Ekmek Standardı’nın katkılı ekmek sınıflandırmasında, ekmeklere patates unu
veya püresinin katılabileceği belirtilmektedir. Soru 3. Patates ununun
ekmekte kullanımının yaygınlaştırılması ve özendirilmesi için ne gibi tedbirler
düşünülmektedir? Örneğin, patatesteki % 17 nispetindeki KDV oranının, buğday
unundaki gibi % 1’e düşürülmesi düşünülmekte midir? Cevap 3. Patates
tüketiminin artırılmasına yönelik 2 Nisan 2000 tarihinde Niğde İlinde üretici,
tüketici ve sanayicinin katılımıyla bir toplantı düzenlenmiş, tüketicinin
patates ve ürünlerine eğilimini arttırmak amacıyla “Patatesli Lezzetler” kitabı
hazırlanarak dağıtımı yapılmıştır. Patates ununun ekmeğe
karıştırılması ile ilgili deneme sonuçları alındıktan sonra yaygınlaştırılması
ve özendirilmesine yönelik programlar yapılacaktır. İnsan beslenmesinde
önemli yer tutan gıda maddelerinde uygulanmakta olan KDV oranlarının
düşürülmesi hakkında bakanlığımızca yapılan çalışmalar Maliye Bakanlığına
intikal ettirilmiştir. 42. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, yerel
basının sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım
Yücelen’in cevabı (7/2198) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı
ile arz ederim. Mehmet
Elkatmış Nevşehir Demokrasinin tüm kurum ve
kurallarıyla yaşayabilmesi vatandaşımızın ulusal bilgiye sahip olmasının
yanısıra yerel bilgilere de vakıf olmasıyla mümkündür. Bu durum ise ancak yerel
basının güçlü ve yaygın olmasıyla mümkündür. Yerel basının durumu ise
ekonomik anlamda hiç de iç açıcı olmayıp, özellikle kartelleşen ulusal medya
karşısında kendi imkânlarıyla ayakta durabilmesi fevkalade zordur. Bu nedenle
de devlet tarafından desteklenmesi gerekmektedir. Sorular 1. Halen ülkemizde kaç
adet yerel gazete vardır? Son üç yıl içerisinde kaç adet yerel gazete
kapanmıştır? 2. Yerel basının
desteklenmesi için herhangi bir çalışmanız var mı? Varsa nedir? Yoksa böyle bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? 3. Yerel ve ulusal basın
arasında oluşan ve yerel basın aleyhine bozulan güç dengesini nasıl telafi
etmeyi düşünüyorsunuz? T.C. Devlet Bakanlığı (Sn. Rüştü Kâzım Yücelen) 7.7.2000 Sayı : B.02.0.009/1696 Konu : Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : Kanunlar ve
Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli 22.6.2000 tarih ve
KAN.KAR.MD.-A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2198-5937/14360 sayılı yazınız. Nevşehir Milletvekili Sn.
Mehmet Elkatmış’ın Sn. Başbakanımız Bülent Ecevit tarafından cevaplandırılmak
üzere verdiği ve Sn. Başbakanımızın Bakanlığımca cevaplandırılması tensip
edilen 7/2198-5937 sayılı yazılı soru önergesine ilişkin cevaplar ekte sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Rüştü
Kâzım Yücelen Devlet
Bakanı 1. Türkiye’de Yayınlanan
Yerel Gazeteler : Türkiye’de yayınlanan
yerel gazete sayısı : 3450 (günlük, haftada iki gün, haftalık, 15 günde bir,
aylık vs.) Gazeteler, kapanış
bildirimlerini valiliklere yaptıklarından ve bu konudaki tüm bilgiler henüz
tarafımıza ulaşmadığından, son üç yıl içinde kaç adet yerel gazete kapandığına
ilişkin Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün elinde kesin bilgi
bulunmamaktadır. Genel Müdürlüğün, kendine ait ve diğer kaynaklardan edinmiş
olduğu kesin olmayan verilere göre, son üç yılda kapanan yerel gazete sayısı
75’tir. 2. Yerel Medyanın
Desteklenmesi Kapsamındaki Çalışmalar : Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğünce, yerel medyanın çağdaş bir iletişim ortamına
ulaşması bağlamında hem içerik, hem de teknik açıdan katkıda bulunulmakta, bu
çerçevede çalışmalar yapılmaktadır. Yerel medya ile
ilişkileri geliştirmek, koordinasyon sağlamak için iller bazındaki örgütlenme
çalışmaları devam etmektedir. Genel Müdürlük bünyesinde faaliyet gösteren
İstanbul, Diyarbakır, Adana, Antalya, İzmir, Trabzon ve Erzurum İl
Müdürlüklerinin yanı sıra ihdası Bakanlar Kurulu kararı ile yakın tarihte uygun
görülen 9 il müdürlüğünün (Batman, Bingöl, Elazığ, Hakkâri, Mardin, Siirt,
Şırnak, Tunceli, Van) açılması için de çalışmalar sürdürülmektedir. Yerel basının kullandığı
teknolojinin yetersizliği nedeniyle habere ulaşmadaki zorlukları dikkate
alınarak, yerel basına haber kaynağı oluşturmak, bölgeler arasında haber ve
bilgi akışını sağlamak amacıyla; “Anadolu’nun Sesi” adıyla
15 günde bir, 3 500 tirajlı bir gazete ve “Anadolu’ya Haberler” adı altında 900
tirajlı bir bülten yayınlanmakta ve yerel basına dağıtımı yapılmaktadır. Bu
bültenler aynı zamanda internete girmektedir. Yerel basını haber
açısından desteklemek amacıyla 1991 yılında uygulamaya konulan İDEA Projesi
çerçevesinde 23 ilin valiliklerine gönderilen bülten, yerel basına haber
akışının hızlandırılması ve yaygınlaştırılması amacıyla günlük olarak çıkarılan
“Haber Anadolu” adlı bültenle birleştirilerek Ocak 2000 tarihinden itibaren
Genel Müdürlüğün internet sayfasında yer almaktadır. Yine, devlet ve hükümet
yetkililerinin açıklamalarına ve kamuoyunu ilgilendiren icraatlarına ilişkin
bilgilere yönelik “Türk Haber” adlı bülten yayınlanmakta ve bültende yeralan
açıklamalar anında internete girmektedir. Diğer yandan, yerel
basının Genel Müdürlük fotoğraf arşivinden yararlanması sağlanmaktadır. Bu arada, yerel
gazetecilerin eğitim sorunlarının giderilmesi hususunda da hassas
davranılmaktadır ve çalışmalar içerisinde bu tür faaliyetler ivme kazanmıştır. Bu çerçevede, 1998’de,
ülkemizin muhtelif bölgelerinden yerel radyo ve televizyon çalışanları iki ayrı
grup halinde Ankara’ya davet edilerek; meslekî açıdan bilgilendirilmiş,
sorunları dinlenmiş, ulusal yayın yapan büyük televizyon kanalları gezdirilerek
meslekî bilgi ve görgülerinin arttırılmasına katkıda bulunulmuştur. Öte yandan, 12-13 Mart
1998 tarihlerinde Diyarbakır’da başlayıp, Trabzon, Bursa ve Denizli’de devam
eden yerel medya eğitim seminerlerinin beşincisi, 12-13 Ekim 2000 tarihlerinde
Erzincan’da düzenlenecektir. Medya alemi içindeki dayanışmanın güçlenmesi, toplumsal
kaynaşmaya katkı, teknik ve içerik anlamında meslekî yönden bilgilenme
açısından yararlı görülen bu seminerlerin, Türkiye’nin tüm bölgelerinde
gerçekleştirilmesi düşünülmektedir. 3. Yerel ve Ulusal Basın
Arasında Oluşan ve Yerel Basın Aleyhine Bozulan Güç Dengesi : Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğünce, yerel ve ulusal basın arasında oluşan ve yerel
basın aleyhine bozulan güç dengesinin telafisi kapsamında, yukarıda belirtilen
faaliyetler gerçekleştirilmektedir. Bu konuya yönelik bir yasal çalışma mevcut
değildir. 43. - Çorum Milletvekili Melek Denli Karaca’nın, 17.10.1999
tarihinde Ankara Dikmen’de öldürülen inşaat işçisine ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2199) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıda arz ettiğim soru
önergesinin İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına
delalet buyurulmasını saygıyla arz ederim. Dr.
Melek Denli Karaca Çorum Sayın Bakanım; Çorum-Osmancık İlçesi
Öbektaş Köyü nüfusuna kayıtlı Firdevs’ten doğma Pehlül oğlu 1.1.1965 doğumlu
Ömer Yener, Ankara Dikmen Keklik Pınarı mevkiinde inşaat işçisi olarak
çalışmakta iken; 17.10.1999 Pazar günün
Saat 21.30’da öldürülmüştür. Aile efradının bütün uğraşlarına rağmen bugüne
kadar katilleri bulunamamış ve failler yakalanamamıştır. İlgili karakol ve
emniyet yet-kililerine yaptıkları sayısız şikâyet ve takipleri cevapsız kalmış,
kendilerine hiçbir bilgi verilmemiş. Maktulün yakınları muhatap dahi
alınmamıştır. Arz edilen durum
muvacehesinde; 1. Aradan 9 ay gibi uzun
bir zamanın geçmesine rağmen Başkent Ankara’nın en işlek semtinde işlenmiş bu
cinayetin faillerinin tespit edilip yakalanamamasını nasıl karşılıyorsunuz? 2. Suç faillerinin
bulunması için güvenlik güçleri ne gibi faaliyetlerde bulunmuşlardır? Olayla ilgili bilgi,
belge veya ipuçları elde edilmiş midir? Edilmişse suç ve suçlu ile ilgili bulgu
ve bilgiler nelerdir? 3. Suçun failleri
bulunamadı ise maktulün ailesinden olay hakkında aydınlatıcı yeni bilgiler
istenmiş midir? 4. Maktulün ailesinden ve
yakınlarından bilgi istenmemesini, kendilerinin müracaatlarında
dinlenilmemelerini ve bilgi verilmemesini, hak aranmasına engel olunmasını
uygun buluyor musunuz? 5. Konu; ile ilgili
birimlerce, adlî mercilere intikal ettirilmiş midir? Ettirilmişse bu konuda
faillerin yakalanması için müşterek çalışma yapılmış mıdır? 6. Durumun tarafımızdan
yüksek makamlarınıza arzından sonra ne gibi işlemler yapılmıştır? 7. Başkentte ve en işlek
bir semtte, dükkanların açık olduğu, esnafın yoğun alışveriş yaptığı bir saatte
işlenmiş bir cinayetin failinin yakalanmamasını nasıl karşılıyorsunuz? Yoksa bu
cinayette faili meçhuller albümüne mi dahil olunacaktır? 8. Maktulün eşi,
çocukları, anası, babası ve kardeşleri katilin yakalanmasını istiyorlar. Bu
konuda ne yapıldığını, bundan sonra ne yapılması gerektiğine, en kısa zamanda
yakalanıp yakalanmayacağına dair yazılı cevap verilmesini saygı ile arz ederim. T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü 5.7.2000 Sayı : B.05.1.EGM.0.12.02.01.158080 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
22.6.2000 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/2199-14364 sayılı yazısı. Çorum Milletvekili Melek
Denli Karaca tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak
cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır. 1. Önergeye konu olayın;
17.10.1999 günü saat 23.00 sıralarında Çankaya İlçesi Ahmet Yesevi Sokak
üzerinde bulunan bir inşaat firmasına ait inşaatın, inşaat arsası üzerine
kurulu tuvalet çıkışında meydana geldiği, söz konusu olay mahallinin işlek bir
yerleşim alanı olmayıp, dağınık yerleşimin hâkim olduğu, gecekondular arasında
çıkmaz bir sokak üzerinde bulunduğu, 2. Meydana gelen olayın
ardından, olay mahallinde olay yeri inceleme ekipleri ile birlikte teknik
inceleme video kamera ve fotoğraf tespitinin yapıldığı ancak, tüm aramalara
rağmen olay yeri çevresinde boş kovana rastlanmadığı, Olaya müteakip; yaralı
olarak hastaneye kaldırılan Ömer Yener’in (maktul) alınan ifadesinde; inşaat
alanı içerisinde bulunan WC’den çıkmak üzere olduğu sırada bir iki el silah
sesi duyduğunu, bunu müteakip sırt bölgesinde bir acı hissettiğini, ancak çevrede
kimseyi görmediğini, aynı anda inşaatın barakasında yatan işçilerden yardım
istediğini, hiçbir kimse ile husumetinin olmadığını belirttiği, Maktul ile aynı barakada
yatan altı işçinin alınan yazılı ifadelerinde; olay akşamı maktulün barakadan
dışarı çıkmasından 5-10 dakika sonra silah sesi duyduklarını ve ardından
patronlarının yardım isteğini işittiklerini, dışarı çıktıklarında ise çevrede kimseyi
görmediklerini belirttikleri, Olay mahallî çevresinde oturan
şahıslarla yapılan birebir görüşmelerde; çevreden tanınmayan bazı şahısların
olay yeri yakınındaki ağaçlık alanda alkol aldıklarını gördüklerini, zaman
zaman da bu bölgeden silah sesi duyduklarını belirttikleri, Maktulün olay esnasında
giymiş olduğu gömleğin mermi giriş ve çıkış delikleri üzerinde yapılan kimyasal
incelemede barut artıklarına rastlanmamış olmasının uzmanlarca, atış
mesafesinin yakın olmadığı kanaatini doğurduğu, Maktulün vücudundan
çıkarılan 7.65 mm çapında çekirdekle ilgili; olay mahalline yakın çevrede
ikamet eden taşıma ve bulundurma ruhsata sahip 20 şahsın belirlenerek,
ikametlerinin usulüne uygun aranmasını müteakip, bulunan 10 adet 7.65 mm
çapında farklı marka tabancanın balistik muayenelerinin yaptırılması sonucu
tabancalardaki yiv izleriyle, maktulün vücudundan çıkarılan çekirdekteki mevcut
karakteristik izler arasında benzerliğin bulunmadığının belirlendiği, bununla
birlikte maktule ait bulundurma ruhsatlı 7.65 mm çapında Kırıkkale marka
tabancanın yiv izlerinin, maktulün vücudundan çıkartılan çekirdekle
karşılaştırılması sonucu herhangi bir benzerliğe rastlanmadığı, Yapılan asayiş
uygulamalarında ve olaylara karışıp yakalanan 7.65 mm çapında tabancaların
eldeki delil ile karşılaştırılmasının sürdürüldüğü, 3. Maktulün eşi ve
ailesinin Çorum İlinde ikamet etmesinden dolayı, Ankara’da ikamet eden ağabeyi
Mehmet Yener’in ifadesine başvurulduğu, ancak Mehmet Yener’in ifadesinde olayın
aydınlatılması hususunda bir bilgisinin olmadığını belirttiği, 4. Belirttiğimiz üzere
maktulün ağabeyinin ifadesine başvurulduğu, zaman zaman da kendisi ile
görüşülerek tahkikattan bilgi verildiği, ancak diğer aile fertlerinin gerek
bilgi alma gerekse bilgi vermek için müracaatta bulunmadıkları, 5. Konunun yargıya
intikal ettirildiği, ayrıca ilgili Cumhuriyet Savcılığının 3.1.2000 tarih ve
1999/98331 sayılı yazılarıyla istenilmiş olan bilgilerin, savcılığa iletildiği, 6.7.8. Bakanlığıma bağlı
birimler; Anayasamızın 10 uncu maddesinde belirtilen “Herkes, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep vb. sebeplerle ayrım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa
imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Hükmü
çerçevesinde görevlerini yürütmektedirler. Önergeye konu olayın aydınlatılması
için de çalışmaların sürdürüldüğü anlaşılmıştır. Bilgilerinize arz ederim. Sadettin
Tantan İçişleri
Bakanı 44. - Osmaniye Milletvekili Birol Büyüköztürk’ün,
Türkiye’nin tanıtımı amacıyla dış ülkelere gönderilen yayınlara ilişkin sorusu
ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yazılı cevabı (7/2200) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem tarafından yazılı olarak cevaplandırılması
için gereğini arz ve talep ederim. Saygılarımla. Birol
Büyüköztürk Osmaniye Bakanlığınızca,
Türkiye’nin tanıtımı amacıyla, dış ülkelerde kütüphane veya Komite House gibi
mahallere çeşitli yayınlar gönderilmektedir. 1. Dışişleri birimleri
tarafından gönderilen kitapların hangi kıstas ve ölçülerle belirlendiğini? 2. Bu yolla gönderilen
yayınların içinde, Türkiyemizi yaralayan, küçük düşüren kitapların da bulunduğu
bilgileri alınmıştır. Bunların önlenmesiyle ilgili bir çalışmanız var mı? 3. Son 5 yıl içerisinde
gönderilen kitapların listesi nasıldır? 4. Özellikle seçilen
yazar ve yayın evlerinin listesi nedir? T. C. Dışişleri Bakanlığı Siyaset Planlama Genel Müdürlüğü 17.7.2000 Sayı : SPGM/417-389 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 22 Haziran 2000
tarihli ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2200-5939/14366 sayılı
yazıları. Osmaniye Milletvekili
Sayın Birol Büyüköztürk’ün ilgide kayıtlı yazılarına konu soru önergesine
verilen yanıt ilişikte sunulmuştur. Saygılarımla arz ederim. İsmail
Cem Dışişleri
Bakanı Osmaniye
Milletvekili Sayın Birol Büyüköztürk’ün Sayın Bakanımıza Muhatap Yazılı
Soru Önergesinin Yanıtı Soru : Bakanlığınızca,
Türkiye’nin tanıtımı amacıyla, dış ülkelere kütüphane veya Komite House gibi
mahallere çeşitli yayınlar gönderilmektedir. 1. Dışişleri birimleri
tarafından gönderilen kitapların hangi kıstas ve ölçülerle belirlendiğini? 2. Bu yolla gönderilen
yayınların içinde, Türkiyemizi yaralayan, küçük düşüren kitapların da bulunduğu
bilgileri alınmıştır. Bunların önlenmesiyle ilgili bir çalışmanız var mı? 3. Son 5 yıl içerisinde
gönderilen kitapların listesi nasıldır? 4. Özellikle seçilen
yazar ve yayın evlerinin listesi nedir? Yanıt : Bakanlığımızca,
dış temsilciliklerimizin taleplerine binaen, çeşitli ülkelerdeki üniversiteler
bünyesinde bulunan Türkoloji Kürsülerine, Türk İncelemeleri Merkezlerine, Türk
Kültür Merkezlerine ve kütüphanelere, - Osmanlı İmparatorluğu
ve çağdaş Türk tarihini, Türk âdet ve göreneklerini ve Türkiye’nin kültürel
zenginliklerini tanıtan, - Türk edebiyatının
klasikleri arasında yer alan kitaplar ve çağdaş Türk edebiyatından örnekler, - Osmanlı Dönemi sanatı
ve kültürü hakkında kitaplar gönderilmektedir. Dış temsilciliklerimize
gönderilen sözkonusu kitaplar, Millî Eğitim Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı,
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı
gibi kurumlarımızdan veya Türkiye İş Bankası ve Vakıfbank gibi kuruluşlarımızdan
temin edilmektedir. Bakanlığımızca bu amaçla kitap satın alınmamaktadır. Öte yandan, ülkemizi
genel olarak tanıtımında kullanılabilecek güncel ve kapsamlı yayınlara duyulan
ihtiyacın karşılanması ve öncelikli meselelerimizin uluslararası kamuoyunun
dikkatine getirilmesi amacıyla Bakanlığımızca 1998 yılı başından bu yana yayın
faaliyetlerine ağırlık ve-rilmiştir. Bakanlığımızın
yayınlarının ekte sunulan listesinin incelenmesinden de görüleceği üzere,
ülkemizin genel tanıtımının yanısıra uzun vadeli ve konjonktürel sorunlarımız
karşısındaki tavrımızın açıklanarak tezlerimizin anlatılması stratejisi
benimsenmiş, bu çerçevede, Ermenilerin sözde soykırım iddialarına cevap
mahiyetindeki çeşitli yayınlar ile PKK terör örgütünün gerçek yüzünü ve örgüte
bazı ülkelerce sağlanan desteği gözler önüne seren çok sayıda yayın yapılmıştır. Bunlara ilaveten, aktif
tanıtım faaliyetlerimiz çerçevesinde, Batı Trakya’daki Türk azınlığının maruz
bırakıldığı muameleler, Yunanlıların Pontus iddiaları, Kıbrıs konusundaki
gelişmeler gibi çeşitli konuları ele alan kitap ve broşürler de hazırlanarak
dağıtılmıştır. Öte yandan, ülkemiz genel
olarak tüm yönleriyle tanıtıcı, tarihî, sosyal, kültürel, siyasî ve ekonomik
konulara kısa ve özlü bir şekilde veren ve resimler içeren “Turkey Crossroads
of Civilization” isimli bir kitapçık bir çok dilde yayımlanmıştır. Ayrıca,
ülkemizi ziyaret eden tu-ristlere yönelik, her sayısında ayrı bir coğrafî
bölgemizi tanıtan, ülkemizin tarihî ve turistik güzelliklerini yansıtan siyasî
ve iktisadî içerikli bir kaç konuya da yer veren “Holiday News From Turkey”
isimli tabloid gazete de yılda üç kez yayımlanmaktadır. Mümkün olan en geniş
şekilde iç ve dış dağıtıma tâbi tutulan Bakanlığımız yayınlarının bir listesi
ilişikte sunulmaktadır. Bunların yanısıra,
ülkemizin dış politikasında öncelik verilen konuların bilimsel bir tarzda ele
alındığı makalelerin yeraldığı akademik bir dergi (Perceptions), 1996 yılı
Mayıs ayından bu yana İngilizce ve yılda dört sayı olarak hazırlanmakta ve
dünyanın önde gelen düşünce kuruluşları ile resmi kurumlarına gönderilmektedir.
Bu çerçevede sürdürülen kapsamlı çalışmalar, ayrıca “Sam Papers” serisi halinde
yine İngilizce olarak hazırlanmakta ve dağıtımı yapılmaktadır. Takdir buyurulacağı
üzere, yabancı ülkelerdeki kütüphaneler kendi seçimleriyle de kitaplar veya
yayınlar edinebilmektedirler. Bunlardan bizi incitecek nitelikte olanların
kayıtlarından çıkartılması için misyonlarımızca yapıla gelen girişimlere her
zaman olumlu tepki alınamadığı da bir gerçektir. 1998-1999-2000 Yıllarında
Dışişleri Bakanlığınca Gerçekleştirilen Yayınlar : Ermeni İddiaları ve
Tarihi Gerçekler Armenian Claıms And
Hıstorıcal Facts Allegatıons Armeniiennes
Et Faıts Hıstorıques Les Deportes de Malte Et
Les Allegatıons Armenıennes Armenıan Atrocıtıes Turkısh Mınorıty Of
Western Thrace PKK Terrrorısm Le Terrorısm Du PKK PKK Terrorısmus Terrorısmo Del PKK PKK Terörizm’in Arapçası PKK Terörism’in Rusçası PKK Terörizm’in Lehçesi Excerpts From News
Reports, Commentarıes And Statements On Abdullah Öcalan And The PKK-I Excerpts From News
Reports, Commentarıes And Statements On Abdullah Öcalan And The PKK-II PKK Fıles A Myth Of Error (Erich
Feigl) Greece And PKK Terrorısm Greece And PKK
Terrorısm-II Settıng The Record
Straıght On Pontus Propaganda Cyprus Documents 20 Temmuz Örgürlük ve
Barış Bayramı The Loızıdou Case Cyprus 7 Questıons 7
Anwers (Bu yayının İspanyolcası) Attempted Genocıde And
Ethnıc Cleansıng In Cyprus Macedonıan Mınorıty In
Grece Ethnıc Albanıans In
Greece Ethnıc Vlach Mınorıty In
Greece (dağıtımı yapılmamıştır) The Straıt Of İstanbul Turkey : Crossroads Of
Cıvılızatıon ” ”
” İspanyolcası ” ”
” Portekizcesi ” ” ” Fransızcası (Anılan yayının Farsça ve
Rusça çevirilerinin basım işlemleri sürmektedir.) Holıday News From Turkey 700 Years Of Ottoman
Herıtage The Ottomans A Brıef
Story Of A World Empıre Southeastern Anatolıa
Project Investment Opportunıtıes Turkey And The World
2010-2020 Türkiye ve Dünya
2010-2020 Dışişleri Güncesi (Aylık
yayın) 18-19 Kasım 1999
tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen AGİT zirvesi vesilesiyle bastırılan
broşürler : A Europe Whole And Free Turkısh Foreıgn Polıcy Turkısh Economy Democracy ın Turkey Human Rıghts In Turkey Turkısh Culture İstanbul’da Kain APA
Ajansınca Topkapı Sarayındaki Çin Porselen Koleksiyonunda bulunan eserlereden
oluşan bir prestij kitabı hazırlanmasına ilişkin projeye Pekin Büyükelçimizce
İş Bankası, Yapı Kredi Bankası ve Garanti Bankasının sponsor olmaları sağlanmış
olup, kitabın basımını teminen gerekli çalışmalara başlanmıştır. 45. - Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in, GSM
aktarıcılarının çevreye verdiği zararlara ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi
Aytekin’in cevabı (7/2201) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıda belirttiğim
soruların Çevre Bakanı Sayın Fevzi Aytekin tarafından yazılı olarak
cevap-landırılması hususunu arz ederim. Saygılarımla. Teoman
Özalp Bursa 1. Ülkemizde son yıllarda
gelişme gösteren GSM vericilerinin çevreye etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz? 2. Cep telefonu
aktarıcılarının kurulmasında Avrupa Telekominikasyon Standartları Enstitüsünün
Radyo Frekans ve elektro manyetik uyumluluk standartlarına uygunluğu sağlanıyor
mu? 3. Ülkemizde bazı
binaların çatılarına hatta balkonlara vericilerin yerleştirildiği bazı
basın-yayın organlarında haber konusu yapılmaktadır. Bu durumlara ilişkin hangi
önlemleri aldınız? Ne gibi yaptırımlar uyguladınız? 4. Cep telefonu
aktarıcılarının başta kanser olmak üzere bir çok tehlikeli hastalıklara neden
olduğu ifade edilmektedir. Çevreye bu gibi hastalıkların yayılmasını engellemek
için önlemler aldınız mı? T. C. Çevre Bakanlığı Çevre Kirliliğini Önleme ve 7.7.2000 Kontrol Genel Müdürlüğü Sayı : B.19.0.ÇKÖ.0.02.00.01-2741-7399 Konu : GSM
Aktarıcılarının çevreye verdiği zararlar Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel
Sekreterliğine İlgi : a) 22.6.2000 tarih
ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2201-5943/14370 sayılı yazınız. İlgide kayıtlı yazınız
ekinde yer alan ve Bursa Milletvekili Sayın Teoman Özalp tarafından Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen soru önergesinde; GSM aktarıcılarının
çevreye verdiği zararlara ilişkin yazılı soruların Bakanlığımca cevaplandırılması
istenmektedir. Bakanlığıma tevdi edilen soruların cevapları Ek’te
sunulmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. Fevzi
Aytekin Çevre
Bakanı Soru 1. Ülkemizde son
yıllarda gelişme gösteren GSM vericilerinin çevreye etkileri hakkında ne
düşünüyorsunuz? Cevap 1. Bireysel ve
endüstriyel amaçlı yaşamın her alanında yaygın biçimde kullanılmaya başlanan,
televizyon, radyo vericileri, bilgisayar cep telefonu ve baz istasyonları,
yüksek gerilim hatları, mikro dalga fırınlar, endüstriyel ve tıbbî tanı için
kullanılan aletler, radarlar vb. elektromanyetik alan oluşturan sistemlerin,
çevre ve insan sağlığı açısından bir takım risklere yol açtığı, bilim adamları
arasında tartışmalara ve sonucunda birçok araştırmalara neden olmuştur.
Elektromanyetik alanların sağlık üzerine etkilerine ilişkin çalışmalar devam
etmekle birlikte, henüz kesin sonuçlar elde edilememiştir. Bakanlığımız söz
konusu elektromanyetik alan kaynaklarının kesin etkilerinin bilinmemesine
rağmen çevre ve insan sağlığını korumak ve gereken tedbirleri almak için konuya
ilişkin çalışmalarını başlatmış, birçok Avrupa ülkesi, Amerika Birleşik
Devletleri ile Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından da tanınan Uluslararası
İyonlayıcı Olmayan Radyasyondan Koruma Kurulu (International Commission on
Non-lonizing Radiation Protection)nun belirlemiş olduğu standartları kabul
etmiştir. Ülkemizde, Bakanlığımız koordinas-yonunda ilgili ve sorumlu kurum ve
kuruluşların da katılımıyla gerçekleştirilen çalışmalar sonunda 900 MHz için elektrik
alan şiddetinin 42 V/m, 1800 MHz için ise elektrik alan şiddetinin 59 V/m
olarak sınırlandırılmasının uygun olacağı kararı alınmıştır. Soru 2. Cep telefonu
aktarıcılarının kurulmasında Avrupa Telekomünikasyon Standartları Enstitüsünün
Radyo Frekans ve elektromanyetik uyumluluk standartlarına uygunluğu sağlanıyor
mu? Cevap 2. Cep telefonu
aktarıcılarının, ülkemizin de üyesi bulunduğu Avrupa Telekomünikasyon
Standartları Enstitüsü (ETSI) nün ve Elektromanyetik Uyumluluk (EMC)
standartlarına uygunluğunu denetleyerek, bu sistemlere ithalat ve imalat
uygunluk izinleri vermek ve GSM operatörlerine frekans tahsisi ve ruhsatname
düzenlemek Ulaştırma Bakanlığının görev ve yetkileri arasında yer almaktadır. Soru 3. Ülkemizde bazı
binaların çatılarına hatta balkonlara vericilerin yerleştirildiği bazı
basın-yayın organlarında haber konusu yapılmaktadır. Bu durumlara ilişkin hangi
önlemleri aldınız? Ne gibi yaptırımlar uyguladınız? Cevap 3. 23.6.1999
tarihinde gerçekleştirilen Yüksek Çevre Kurulunda konuya ilişkin alınan karar
doğrultusunda Bakanlığımız tarafından, 2872 sayılı Çevre Kanunu, Madde 3 (a)
bendi ile Çevre Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında 443 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin (k) bendine dayanılarak, konuya ilişkin
mevzuat oluşturma çalışmalarına başlanmıştır. Elektromanyetik alan
kaynaklarından biri de, cep telefonu baz istasyonları olup, söz konusu
istasyonların son yıllarda kontrolsüz olarak kurulup faaliyete geçmesine
ilişkin Bakanlığımıza kurum, kuruluş ve kişilerden çok sayıda şikâyet dilekçesi
ulaşmaktadır. Bu şikâyetlerde cep telefonu baz istasyonlarından kaynaklanan
elektromanyetik dalgaların insan sağlığı ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerinden hareketle acil önlem alınması
ve konuya ilişkin yasal mevzuatın oluşturulması gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Ancak mevzuat oluşturmanın zaman alacağı dikkate alınarak, Bakanlığımız
tarafından cep telefonu baz istasyonlarının kurulmasına ilişkin esaslar bir
Genelge ile düzenlenmiş ve 11 Mayıs 2000 tarih ve 1609-5031 sayılı Genelgemiz
Valiliklere gönderilmiştir. Soru 4. Cep telefonu
aktarıcılarının başta kanser olmak üzere bir çok tehlikeli hastalıklara neden
olduğu ifade edilmektedir. Çevreye bu gibi hastalıkların yayılmasını engellemek
için önlemler aldınız mı? Cevap 4. Konuya ilişkin
araştırmalar tüm dünya genelinde devam etmekle birlikte elektromanyetik alan
kaynaklarının kansere yol açtığına dair bulgular kesinlik kazanmamıştır.
Bakanlığımızın yanı sıra konu Sağlık Bakanlığının görev ve yetki alanında yer
almakta olup, Sağlık Bakanlığınca da
konuya ilişkin 29.5.2000 tarih ve 7384 sayılı bir Genelge yayınlanmıştır. Cep
telefonu baz istasyonları da dahil olmak üzere iyonlaştırıcı olmayan radyasyon
kaynaklarının tamamını kapsayan bir mevzuat oluşturma çalışmaları, ilgili ve
sorumlu tüm kurum ve kuruluşların da katılımıyla sürdürülmektedir. 46. - Afyon Milletvekili Müjdat Kayayerli’nin, Almanya’daki
Türk işçilerine çifte yurttaşlık hakkı sağlanması konusunda çalışma olup
olmadığına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in cevabı (7/2203) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına
delaletlerinizi arz ederim. 8.6.2000 Müjdat
Kayayerli Afyon Almanya’daki Türklerin en
önemli isteği Almanya’da eşit haklarla yaşamaktadır. Türk vatandaşlığını
kaybetmeden Alman vatandaşlığının da kazanılması Almanya’daki Türk toplumuna
çifte vatandaşlık hakkı verecek ve insanımızı rahatlatacaktır. Anayasamızın (Madde
20. - Doğumla Türk vatandaşı olanlar 21 inci madde ile 26 ncı maddenin son
fıkrasında belirtilen haller dışında vatandaşlıktan çıkartılamazlar) ve (Madde
21. - Başka devlet vatandaşlığını kazanmış Türk vatandaşları bu durumlarını
kazanma tarihinden başlayarak bir yıl içinde gerekli bilgi ve belgelerle
yetkili Türk makamlarına bildirmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülüğü yerine
getirmeyenlerin Türk vatandaşlığını kaybetmelerine İçişleri Bakanlığının
önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca karar verilir) maddelerinin bu şekliyle
değiştirilmesi Bakanlığınızca nasıl karşılanmaktadır? Bu maddelerin
değiştirilme önerisi Almanya’daki Türk toplumuna ileride ne gibi kazanç ve
zararlar getirecektir, gerekçesiyle birlikte açıklar mısınız? T. C. Dışişleri Bakanlığı Siyaset Planlama Genel Müdürlüğü 17.7.2000 Sayı : SPGM/415-391 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 16 Haziran 2000
tarihli ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2203-5920/14336 sayılı
yazıları. Afyon Milletvekili Sayın
Müjdat Kayayerli’nin ilgide kayıtlı yazılarına konu soru önergesine verilen
yanıt ilişikte sunulmuştur. Saygılarımla arz ederim. İsmail
Cem Dışişleri
Bakanı Afyon
Milletvekili Sayın Müjdat Kayayerli’nin Sayın Bakanımıza Yazılı
Soru Önergesi ve Cevabı Soru : Almanya’daki Türklerin en önemli isteği
Almanya’da eşit haklarla yaşamaktadır. Türk vatandaşlığını kaybetmeden Alman
vatandaşlığının da kazanılması Almanya’daki Türk toplumuna çifte vatandaşlık
hakkı verecek ve insanımızı rahatlatacaktır. Anayasamızın (Madde 20. - Doğumla
Türk vatandaşı olanlar 21 inci madde ile 26 ncı maddenin son fıkrasında
belirtilen haller dışında vatandaşlıktan çıkartılamazlar) ve (Madde 21. - Başka
devlet vatandaşlığını kazanmış Türk vatandaşları bu durumlarını kazanma tarihinden
başlayarak bir yıl içinde gerekli bilgi ve belgelerle yet-kili Türk makamlarına
bildirmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlerin Türk
vatandaşlığını kaybetmelerine İçişleri Bakanlığının önerisi üzerine Bakanlar
Kurulunca karar ve-rilir) maddelerinin bu şekliyle değiştirilmesi
Bakanlığınızca nasıl karşılanmaktadır? Bu maddelerin
değiştirilme önerisi Almanya’daki Türk toplumuna ileride ne gibi kazanç ve
zararlar getirecektir, gerekçesiyle birlikte açıklar mısınız? Cevap : Türk hukuk
sistemi, çifte vatandaşlığa izin vermektedir. Buna göre, yurttaşlarımızın Türk
vatandaşlığını muhafaza ederek, aynı zamanda başka bir ülkenin vatandaşı
olabilmeleri, mevzuatımıza göre, mümkün bulunmaktadır. Ancak bazı Avrupa
ülkeleri ve özellikle Almanya Federal Cumhuriyeti, tek vatandaşlık ilkesini
benimsemişlerdir. Almanya ve az sayıdaki bazı Avrupa ülkelerindeki bu durum
dikkate alınarak, vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerdeki sisteme uyumlarını
sağlamak ve aynı zamanda Türk vatandaşlığından çıkmalarının, Türkiye’deki bazı
hakları açısından doğurabileceği sakınca ve endişeleri giderebilmek için 4112
sayılı Kanun çıkarılmıştır. Sözkonusu Kanun uyarınca,
Türk vatandaşlığından izinle ayrılan kişilere bir belge (pembe kart)
düzenlenmekte ve anılan belge bu kişilere, siyasî haklar dışında, Türk
vatandaşlığından kaynaklanan tüm hakları ve güvenceleri sağlamaktadır. Gerek 403 Sayılı
Vatandaşlık Yasamız, gerek 4112 Sayılı Yasa, tüm dünyada yerleşik
vatandaşlarımızın hak ve çıkarlarının korunması amacıyla çağdaş vatandaşlık
normlarına uygun olarak düzenlenmiştir. Öte yandan, Alman
vatandaşlık yasası, son değişikliklerle, çok istisnaî hallerde çifte tabiyete
izin verirken, bu konuda getirdiği bir çok tahditle yetişkinler için çifte
tabiyet olanağını ortadan kaldırmıştır. 21. Yüzyıla girerken
küreselleşmekte olan dünyada koşulların eskiye oranla hayli değişiklik
gösterdiği de göz önünde bulundurularak, çifte tabiyete cevaz vermeyen az
sayıdaki ülkenin de Türkiye’de olduğu gibi, çağdaş vatandaşlık yasalarına
kavuşması vatandaşlarımızın bu ülkelerdeki konumlarını eşitleyecek ve
güçlendirecektir. 47. - İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı’nın, Olağanüstü
Hal Bölgesinde dağıtımı yasaklandığı iddia edilen günlük bir gazeteye ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2204) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını dilerim. Saygılarımla. 8.6.2000 İsmail
Aydınlı İstanbul 1. “2 Binde Yeni Gündem” adlı günlük gazetenin 1.6.2000
tarihinden itibaren olağanüstü hal uygulanan illere sokulmasının ve
dağıtılmasının yasaklandığı doğru mudur, doğruysa böyle bir karar alınmasının
nedenleri ve hukukî dayanakları nedir? 2. Adı geçen gazetenin
olağanüstü hal bölgesine sokulmasını ve dağıtılmasını hangi makam
yasaklamıştır, bu konuda alınmış mahkeme kararı bulunmakta mıdır, bulunmaktaysa
bunun nedeni nedir? 3. Bölgede terörün büyük
ölçüde durduğu, huzur ve güven ortamının her geçen gün sağlandığı bir zamanda
böylesi kararların isabetine, doğruluğuna, düşünce-yayın özgürlüğü ile
bağdaştırılabileceğine inanmakta mısınız? T. C. İçişleri Bakanlığı Olağanüstü Hal Koordinasyon 30.6.2000 Kurulu Başkanlığı Sayı : B050OGS0000000/176 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığı
Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 16.6.2000 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2204-5971/14284 sayılı yazısı. İstanbul Milletvekili
Sayın Av. İsmail Aydınlı tarafından TBMM Başkanlığına verilen ve yazılı olarak
İçişleri Bakanı tarafından cevaplandırılması istenen soru önergesi incelenerek,
hazırlanan cevap aşağıya çıkarılmıştır. - “Özgür Bakış” isimli
gazetenin; yasadışı bölücü terör örgütünün propagandasını yaptığı, gerçek dışı
ve kasıtlı haber, yorum ve yayınlar yapmak suretiyle bölgedeki kamu düzeninin
ve bölge halkının huzur ve güvenliğinin bozulmasına neden olduğu, güvenlik
kuvvetlerinin faaliyetlerini yanlış aksettirmek suretiyle, onların görevlerini
gereği gibi yerine getirmelerini menfî yönde etki-lediği gerekçesi ile 7.5.1999
tarihinden geçerli olmak üzere Olağanüstü Hal uygulaması devam eden illere
girişi Olağanüstü Hal Bölge Valiliğince yasaklanmıştır. - “2 Binde Yeni Gündem”
isimli günlük gazete de; yukarıda belirtilen gazetenin yerine muvazaalı olarak
yayına başlamasından ve aynı gerekçelerden dolayı, 430 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 1 inci Maddesi delaletiyle, 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun
11/e maddesine göre, 1.6.2000 tarihinden geçerli olmak üzere Olağanüstü Hal
uygulamasına devam eden illere gi-rişi Olağanüstü Hal Bölge Valiliğince
yasaklanmıştır. Sadettin
Tantan İçişleri
Bakanı OHAL
Koor. Krl. Başkanı 48. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, transit geçiş
ticareti kapsamında yurda sokulduğu iddia edilen tarım ürünlerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın ce-vabı (7/2207) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 13.6.2000 Zeki
Ünal Karaman Birkaç günden beri
gündemi işgal eden Paraşüt operasyonundan sonra, şimdiden “Transit sahtekârlık”
başlığıyla değişik bir haber, gazete manşetlerinden verilmiştir. Habere göre; transit
geçiş ticareti kapsamında yurda sokulan, Tarım ürünlerinin, yurt içinde
satıldığı ifade edilerek bu olaya karışan firmaların adları, başta İçişleri
Bakanlığı olmak üzere ilgili tüm kurumlara Mart ayında bildirildiği iddia
edilmiştir. Sorularım şunlardır : 1. İddialar doğru ise,
konuya ilişkin ne tür tedbirler alınmıştır? 2. Transit geçiş ticareti
sebebiyle yurda sokulan tarım ürünlerinin cinsleri ve miktarları nedir? 3. İç piyasada satıldığı
söylenen ürünlerin ülke ekonomisine herhangi bir maddî zararı sözkonusu mudur?
Zarar söz konusu ise maddî portresi ne kadardır? T. C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü 10.7.2000 Sayı : B.05.1.EGM.0.12.02.01-161274 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 22.6.2000 gün ve Kar. Kar. Md.
A.01.GNS.0.10.00.02-7/2207-5998/14457 sayılı yazısı. b) Başbakanlığın
27.6.2000 gün ve B.02.0.KKG.0.12/106-279-2/3089 sayılı yazısı. Karaman Milletvekili Zeki Ünal tarafından TBMM
Başkanlığına sunulan ve Sayın Başbakanımıza yöneltilen ve Başbakanımızca da
kendileri adına tarafımdan cevaplandırılması istenilen yazılı soru önergesinde
ileri sürülen hususlarla ilgili cevap aşağıya çıkarılmıştır. 1. Gümrük Müsteşarlığına
verilen imzasız bir dilekçe ile; Kilis, Gaziantep, Nizip ve Mersin dörtgeninde
özellikle Öncüpınar başta olmak üzere Suriye sınırındaki gümrük kapılarından
kaçak olarak veya Habur kapısından transit edilecek gibi gösterilerek iç piyasaya
sahte sevk irsaliyeleriyle fiyatından oldukça düşük bir şekilde muz sunulduğu
ve bu durumun sürdürülmesi için, bazı bürokratlara rüşvet verildiğinin ilgili
müsteşarlığa bildirilmesinin ardından, konunun araştırılmak üzere Gümrük
kontrolörleri Başkanlığına iletildiği ve incelemenin başlatıldığı, Aynı konuya ilişkin,
27.2.2000 tarihinde bir gazetede yayınlanan haber doğrultusunda Habur Gümrük
Müdürlüğünden transit işlemine tâbi tutulan her türlü eşya için; ilgili yurt
dışı temsilciliklerimizle de temasa geçilerek yurt dışı bağlantılarının eşyanın
cins, nevi ve miktarının tespiti ile transit işleminin her yönüyle
araştırılması için konunun Gümrük Kontrolörler Başkanlığına iletildiği, Gümrük Müsteşarlığının
Gaziantep Gümrükler Başmüdürlüğünden, bağlantısı Öncüpınar Gümrük Müdürlüğü
olan muzlarla ilgili olarak tescil edilmiş olan (2) adet transit beyannamesine
ilişkin incelemenin sürdürüldüğü, Ayrıca ilgili gümrük
idarelerinden gönderilen sınır kapsamı dışında yapılan ithalata ilişkin giriş
beyannamelerinin de incelendiği, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığınca, Gümrük Müsteşarlığına gönderilen 24.3.2000 tarih ve 7123 sayılı
yazıda;, transit veya re-export geçiş yapmak üzere ülkemize getirilen bazı
ürünlerin (muz, fındık, Astep fıstığı, şamfıstığı, kuru üzüm, kuru incir,
karpuz, elma, domates, biber, patlıcan, çay, zeytin ve zeytinyağı) ülkemizde
tüketildiği iddialarının önüne geçmek için; transit veya re-export geçişlerinin
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Genel Müdürlüklerinin özel iznine bağlandığı, söz
konusu ürünlerin transit geçiş belgesi ve re-export bitki sağlık sertifikası
almış olduğu takdirde geçişine izin verilmesi, aksi takdirde iadesinin
yapılması, yapılan işleme ait belgenin bir nüshasının ilgili müdürlüklerine
verilmesinin yanı sıra transit ya da re-export geçiş sonucunda çıkış yapıldığı
ilde de çıkış izninin bir nüshasının yine ilgili müdürlüklere verilmesinin
sağlanmasının Gümrük Müsteşarlığından istenildiği, Gümrük Müsteşarlığınca da
söz konusu durumun 29.3.2000 tarihli 9083 sayılı yazı ile tüm Gümrük Baş
Müdürlüklerine iletilerek Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca belirtilen talep
doğrultusunda işlem yapılması talimatının verildiği, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının 1.6.2000 tarih ve 15729 sayılı yazısı ile; sözkonusu Bakanlık
birimlerince ziraî karantina kontrollerinin yapılması esnasında, Ağrı İli
Gürbulak sınır kapısından çıkması gerektiği halde çıkış yapmamış 6 firmanın
araçlarında yüklü bulunan 7 ton, 576 kg 535 gr çayın yurt dışı edilmediğinin
Gümrük Müsteşarlığına bildirilmesinden sonra, ilgili müsteşarlıkça, Mersin
serbest bölgesinin yanısıra Kilis, Habur ve Gaziantep gümrüklerinden yurda
sokulan çay miktarının 15 bin ton olarak öğrenilmesinin ardından konunun Gümrük
Kontrolörleri Başkanlığınca incelemeye alındığı, Bununla birlikte, Gümrük
Müsteşarlığının 30.6.2000 tarihli 20028 sayılı yazısıyla, kaçak yollarla
ülkemize kuru çay girişinin engellenmesi için çayların transit olarak sevkinde
gümrük vergilerini teminata bağlamak, kolcu eşlik ettirilmek ve gerekli tüm önlemler
alınmak kaydıyla işlem yapılması yönünde tüm Gümrük Baş Müdürlüklerinin
talimatlandırdığı anlaşılmıştır. 2-3. Konu ile ilgili
soruşturma Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
Maliye ve Gümrük Müfettişlerinin de katılımıyla sürdürüldüğünden soruşturmanın
sonuçlandırılmasına müteakip, transit geçiş ticaret sebebiyle yurda sokulan
tarım ürünlerinin cinsleri, miktarları ve bu durumun ülke ekonomisine getirdiği
zararın miktarı belirlenebilecektir. Bilgilerinize arz ederim. Sadettin
Tantan İçişleri
Bakanı 49. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, bazı
yabancı şirketlerin Türkiye’de toprak satın aldığı ve kiraladığı iddialarına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı
(7/2208) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın H. Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletinizi saygı ile arz ederim. 12.6.2000 Tevhit
Karakaya Erzincan 1. Türk köylüsünün
hububat destekleme alımlarının düşük tutulması ve tarımsal girdilerdeki fahiş
artışlar nedeniyle topraklarını satmaya başladığı doğru mudur? Bu durumu
engelleyecek önlemleriniz var mıdır? 2. İtalyan tarım şirketi
Furitti’nin Niğde’de fakir köylülerden 1400 dönüm toprak aldığı basında yer
almıştı. Adı geçen şirketin Niğde’de elma üretimi için edindiği topraklar hangi
yasal mevzuata göre satın alınmıştır? Şirketin elma üretimine ek olarak ürettiği
diğer mahsuller nelerdir? 3. ABD’li tarım firması
Lambwesfon, yine basında yer alan haberlere göre dekarı 25 milyondan bir
yıllığına tarla kiralamaya başladığı belirtiliyor. Bu bilgi doğru mudur ve
hangi yasal mevzuata göre bunu yapmaktadır? Şirket hangi illerimizden ne kadar
toprak sahibi olmuştur? 4. Lambwesfon firmasına
Eskişehir’e bağlı Çifteler Ziraat Odasından Çiftçilik Belgesi ve-rildiği doğru
mudur? Doğru ise bu belgenin bir yabancı şirkete verilmesi yasal mıdır? 5. GAP Bölgesine yatırım
yapmak için resmi başvuruda bulunan İsrailli Oscot, İsrailli Tahal Consulting,
İsrail-Amerika ortak girişimi grubu CINARDO ve MASHAV firmaları Güneydoğu
Bölgesinden toprak satın almışlar mıdır? Bu firmaların bölgedeki yatırımları ne
düzeyde ve hangi alanlardadır? T. C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 17.7.2000 Kurulu Başkanlığı Sayı : KDD.SÖ.1.01/2323 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 22.6.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2208-59999/14458 sayılı yazınız. İlgi yazınız ekinde
gönderilen Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’ya ait 7/2208-5999 esas
numaralı yazılı soru önergesine ilişkin bakanlığımız görüşleri ekte
sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Prof.
Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp Tarım
ve Köyişleri Bakanı Yazılı Soru Önergesi Önerge Sahibi : Tevhit
Karakaya Erzincan Milletvekili Esas No. : 7/2208-5999 Soru 1. Türk köylüsünün
hububat destekleme alımlarının düşük tutulması ve tarımsal girdi-lerdeki fahiş
artışlar nedeniyle topraklarını satmaya başladığı doğru mudur? Bu durumu
engelleyecek önlemleriniz var mıdır? Cevap 1. İllerimiz
çiftçilerinin hububat destekleme alımlarının düşük tutulması ve tarımsal
girdilerdeki fahiş artışlar nedeniyle topraklarını satmaya başladıkları iddiası
doğru değildir. Bu konuda herhangi bir duyum alınmamıştır. Soru 2. İtalyan tarım
şirketi Furitti’nin Niğde’de fakir köylülerden 1400 dönüm toprak aldığı basında
yer almıştı. Adı geçen şirketin Niğde’de elma üretimi için edindiği topraklar
hangi yasal mevzuata göre satın alınmıştır? Şirketin elma üretimine ek olarak
ürettiği diğer mahsuller nelerdir? Cevap 2. Niğde İlinde
faaliyet gösteren Uni Tarım Ürünleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi “Yabancı
Sermaye Mevzuatı”na uygun olarak kurulmuştur. Sazlıca kasabasında 600 dekar
elma, 40 dekar kiraz, 160 dekar nektarin ve 40 dekar üzüm üretimi yapmaktadır. Altunhisar İlçesinde 2
100 dekar arazinin alım çalışmaları sürdürülmekte ve projelendirilmesi
planlanmaktadır. Niğde Tapu Sicil Müdürlüğü kayıtlarından ilgili üretim
sahasının şahıs adına değil, Uni Tarım Ürünleri Sanayi ve Ticaret Şirketi adına
kayıtlıdır. Soru 3. ABD’li tarım
firması Lambwesfon, yine basında yer alan haberlere göre dekarı 25 milyondan
bir yıllığına tarla kiralamaya başladığı belirtiliyor. Bu bilgi doğru mudur ve
hangi yasal mevzuata göre bunu yapmaktadır? Şirket hangi illerimizden ne kadar
toprak sahibi olmuştur? Cevap 3. Lamb-Weston
Doğuş Patates Sanayi ve Tic. A. Ş., Bolu İli Mudurnu yolu 5. km. de resmi
mevzuat çerçevesinde faaliyet göstermektedir. Şirket 2.12.1999
tarihinden 31.10.2000 tarihine kadar Eskişehir İli Çifteler İlçesi ilçe merkezi
ve Körhasan Köyünde 33 çiftçiden 1 543 dekar sulu araziyi dekarı 25 000 000
(yirmi beş milyon) TL.’den 33 000 000 (Otuz üç milyon) TL.’ye kadar değişen
fiyatlarla kira sözleşmesi ile kiralamıştır. Kiralanan tarlalara patates ekimi
yapılmıştır. Soru 4. Lambwesfon
firmasına Eskişehir’e bağlı Çifteler Ziraat Odasından Çiftçilik Belgesi
verildiği doğru mudur? Doğru ise bu belgenin bir yabancı şirkete verilmesi
yasal mıdır? Cevap 4. Lamb-Weston
Doğuş Patates Sanayi ve Tic. A.Ş. 5.4.2000 tarihinde Çifteler Ziraat Odasına
kira sözleşmelerini getirerek 1200368 kütük numarası ile üye kaydını yaptırmış
ve 2337 no.lu çiftçilik belgesi almıştır. Soru 5. GAP Bölgesine
yatırım yapmak için resmi başvuruda bulunan İsrailli Oscot, İsrailli Tahal
Consulting, İsrail-Amerika ortak girişimi grubu CINARDO ve MASHAV firmaları
Güneydoğu Bölgesinden toprak satın almışlar mıdır? Bu firmaların bölgedeki
yatırımları ne düzeyde ve hangi alanlardadır? Cevap 5. İsrail’li Naan,
Netafim Nanhttan firmaları sulama sistemleri pazarlama konusunda faaliyet
göstermektedirler. GAP İdaresi 1 ve 2 nci tapu sicil müdürlükleri ve organize
sanayi müdürlüklerinden alınan yazılara göre, bunun dışında herhangi bir gayri
menkul satın almamışlardır. 50. - Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Emekli Sandığı
Genel Müdürlüğüne ait otellerin restorasyonlarının ihalesiz olarak bir aracı
firmaya verildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın
cevabı (7/2209) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla
arz ederim. 12.6.2000 Veysel
Candan Konya Emekli Sandığı Genel
Müdürlüğüne ait otellerin (Büyük Efes, Büyük Tarabya, Maçka, Büyük Ankara,
Stad, Çelik Palas) restorasyon kredisi ve işletmecilik konusunda komisyon
karşılığı bir aracı firma ile Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü arasında kreditör
ve işletmeci bulunması hususunda sözleşme yapıldığı ve bu işlemlerin ihalesiz
olarak verildiği basına intikal etmiş durumdadır. Bu sebeple; 1. Bu olay basına intikal
ettiği şekliyle tarafınızdan talimatla ihalesiz olarak verildiği doğru mudur? 2. 21.4.2000 tarihinde
Çehreli Turizm Danışmanlık Limited Şirketi ile (Şehnaz Çehreli) sözleşme
imzalandığı ve yaklaşık 25 bin dolar ödeme yapıldığı doğru mudur? 3. Bu hizmetler için
yaklaşık 800 bin dolar komisyon karşılığında sözleşme imzalandığı ve 20.4.2000
tarih ve 382 sayılı karar ile izin verildiği doğru mudur? 4. Şu anda bu gelişmeler
doğru ise işlemler hangi safhadadır? Bu yapılan işlemler hangi kanun, tüzük ve
yönetmeliğe göre yapılmıştır? 5. Aracı firmaya ödenecek
komisyonun Emekli Sandığının hangi yasal gelirinden ve ne oranda ödenecektir?
Bu konuda Hazine Müsteşarlığından yurt dışı kredi temini için izin alınmış
mıdır? 6. Aracı firma hangi
kriterlere göre seçilmiştir? Aracı firmadan gerekli referanslar alınmış mıdır?
Kurum adına yasal teminat var mıdır? Ayrıca aracı firmanın yurt içi ve yurt
dışı açık adresleri araştırılmış mıdır? Bu konularla ilgili kapsamlı bir araştırma
yaptırmayı düşünüyor musunuz? T. C. Maliye Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü 10.7.2000 Sayı :B.07.0.PER.0.29/1-22-255-029648 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :Kanunlar ve
Kararlar Dairesi Başkanlığının 22.6.2000 tarihli ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2209-6000/14460 sayılı yazısı. Konya Milletvekili Sayın
Veysel Candan’ın 7/2209-6000 Esas No.lu soru önergesinde belirtilen ve
tarafımca cevaplandırılması istenen sorulara ilişkin cevabımız aşağıda
sunulmuştur. 1. Bakanlığımız Bağlı
Kuruluşu olan ve 5434 sayılı Kanuna göre idare edilen T. C. Emekli Sandığı
Genel Müdürlüğü, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu kapsamında bulunmamakta olup,
ihalelerde kendi özel ihale yönetmeliğine göre işlemleri yürütmektedir. Sandıkta halen yürürlükte
bulunan ihale mevzuatına göre, işlerin özelliği göz önünde bulundurularak, bazı
ihalelerde belli firmalardan teklif alma usulü uygulanmaktadır. Özel bilgi, uzmanlık ve
bazı ön hazırlıkların yapılmasını gerektirdiği için, sandığın mülki-yetinde
bulunan otellerin uluslararası katılımı da sağlayacak bir yöntemle kiralanması
işlemlerini yürütmek üzere, Sandık Yönetim Kurulu Kararı ile yabancı dil bilen,
fizibilite ve otelcilik litera-türüne yatkın kişilerden oluşturulan bir “özel
komisyon” kurularak ihale öncesi hazırlık işlemleri yürütülmüş olup, henüz
hazırlık çalışmaları tamamlanmamış olması nedeniyle, sözkonusu otellerin
kiralanma işlemlerine ait ihaleye başlanılmamıştır. 2. Danışman Firma ile
yapılan sözleşme gereğince, Danışmana yapılan ödemelerden birinci grup ödeme,
ya masraf karşılığı yapılan ya da telif hakkı niteliğinde İngilizce olarak
hazırlanan “Tanıtım Paketi” karşılığı ödemedir. Bu tür ödemeler, sektörde
benzer çalışmalara verilen ödemelerle karşılaştırıldığında, gayet düşük düzeyde
belirlenmiş olup, sandık menfaatleri daima ön planda tutulmuştur. Başarı primi olarak
adlandırılan ikinci grup ödeme ise, tanıtım paketlerinin uluslararası otel
zincirlerine gönderilmesinin akabinde, Emek Otellerinin her biri için ayrı ayrı
işletme sözleşmelerinin imzalanması şartına bağlı olan ve otellere göre farklılaştırılan
miktarları danışmanlık sözleşmesinde belirlenmiş bulunan ödemedir. Dolayısıyla,
yapılacak ihale neticesinde sözkonusu otellerin tamamı veya bazıları için talip
çıkmaması sebebiyle işletim sözleşmelerinin imzalanmaması halinde; danışman
firmaya sadece sözleşmesi imzalanan otellere göre danışmanlık sözleşmesinde
belirlenen başarı ücretleri ödenecek, imzalanmayanlar için herhangi bir başarı
primi ödemesi yapılmayacaktır. Şu ana kadar danışman
firmaya birinci gruba giren hizmetler mukabili yapılan ödeme tutarı 10 000
dolar olup bu tür ödemelere karşılık olmak üzere, danışman firmadan da 25 000
dolar tutarında bir banka teminat mektubu alınmıştır. 3. 20.4.2000 tarih ve 382
sayılı karara konu “Danışmanlık Hizmet Sözleşmesi”nin imzalanması doğru olup,
sözleşme gereğince Danışman firmaya yapılan birinci gruba giren hizmet için
ödeme, yukarıda açıklanmıştır. 4. Tüm ihale işlemlerinde
olduğu gibi otel kiralama işlemlerinde de Sandık Yönetim Kurulu Kararı ile
yürürlüğe konulan ve halen yürürlükte bulunan Sandık İhale Yönetmeliğine göre,
işlerin özelliği göz önünde bulundurularak, bazı ihalelerde belli firmalardan
teklif alma usulü uygulanmakta olup, henüz ihale aşamasına gelinmemiştir. 5. Danışmanlık Firması
ile yapılan ve Emekli Sandığı Yönetim Kurulunun onayından geçen “Danışmanlık
Hizmet Sözleşmesi”nde yer alan çalışmalar yerine getirilip sandığın onayı da
alındıktan sonra, Emekli Sandığı Bütçesinin “Hariçten Satın Alınacak Hizmetler”
kaleminden gerekli ödemeler danışman firmaya yapılacaktır. Emek Otellerinin
restorasyonu için gerekli kredinin sağlanması, danışmanlık hizmet sözleşmesi
kapsamında bulunmamaktadır. Restorasyon kredisinin sağlanması hususu, muhtemel
uluslararası otel işletmecileri ile imzalanacak işletme sözleşmeleri sonrasında
ve bu işletmecilerin kendi uluslararası standartlarına göre sandıkla müştereken
tespit edilecek bir süreci gerektirmektedir. Dolayısıyla, ancak bu şekilde bir
tespit yapıldıktan sonra gerekli restorasyon kredisinin temini çalışmalarına
başlanılacak ve gerekirse Hazineden de ilgili izinlerin alınması gündeme
gelebilecektir. 6. Danışman firmanın
seçimi yapılırken, gerek Turizm Bakanlığı ve İl Turizm Müdürlüklerinden, gerek
uluslararası otel zincirlerinden alınan yazılı referanslar ihale hazırlık
dosyasında mevcut olup, danışman firmanın seçiliş prosedürü tamamen sandığın
tâbi olduğu mevzuata uygun olarak yapılmıştır. Bu çerçevede, gerekli
referanslar yanında, başlangıçta yapılması zarurî olan ödemeleri karşılamak
üzere Danışman firmaya sandıkça yapılacak ödemelere karşılık olarak da 25 000
dolar tutarında bir banka teminat mektubu alınmıştır. Bunun dışında sandığın danışmana
yapacağı bir peşin ödeme olmadığı, diğer ödemelerin ise şarta bağlı veya
faturaya bağlı masraf karşılığı ödemeler olacağı için, bunlara karşılık olarak
danışmandan ayrıca bir teminat alınmamıştır. Bilgilerinize arz ederim. Sümer
Oral Maliye
Bakanı 51. - Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, off-shore hesap
sahiplerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2210) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı Sayın Recep Önal tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 12.6.2000 Veysel
Candan Konya Hükümet aldığı bir
kararla el konulan bankalardaki off-shore hesaplarında paraları bulunan
mudilerin 20 milyar liraya kadar olan kısmının ödeneceğini karara
bağlamıştır.Fakat off-shore hesaplarında kimlerin parası olduğunu
açıklamamıştır. Bu sebeple; 1. Mevzuatımızda yurt
dışındaki hesapların açıklanmasında herhangi bir yasaklayıcı hüküm olmamasına
rağmen, bu hesaplarda kimlerin ne kadar parası olduğunu açıklamayı düşünüyor
musunuz? 2. Off-shore hesaplarının
ödenmesi için mevzuatımızda açık bir hüküm var mıdır? 3. Halktan toplanan
vergilerin veya fonların bu hesaplara ödenmesi doğru mudur? T. C. Devlet Bakanlığı 12.7.2000 Sayı :B.02.0.004/(16)2651 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :a) 22.6.2000
tarihli ve Kan. Kar. Md. A. 01.0.GNS.0.10.00.02-7/2210-6001/14459 sayılı
yazınız. b) 11.7.2000 tarihli ve
B.02.2.TCM.0.16.00.00/078539 sayılı yazı. Off-shore hesap
sahipleriyle ilgili olarak Konya Milletvekili Veysel Candan tarafından
Bakanlığıma yöneltilen 7/2210-6001 sayılı yazılı soru önergesi konusundaki ilgi
(a) yazınız üze-rine Tasarruf mevduatı Sigorta Fonundan alınan ilgi (b) yazının
sureti ilişikte gönderilmiştir. Bilgilerinize arz ederim. Recep
Önal Devlet
Bakanı Tasurruf Mevduatı Sigorta
Fonu Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası İdare Merkezi Nezdinde (+) 11.7.2000 B.02.2.TCM.0.16.00.00/078539 Tas. Mev. Sig. Fonu Gn. Md. (71 Bankalar Tasfiye Müdürlüğü) T.
C. Devlet Bakanlığı (Sayın
Recep Önal) İlgi :23.6.2000 tarih ve
B.02.0.004-16/2427 sayılı yazınız. İlgi yazınız konusu Konya
Milletvekili Sayın Veysel Candan’ın yazılı soru önergesinin Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonunu ilgilendiren 2 nci maddesine ilişkin cevabımız aşağıda
sunulmuştur. Bakanlar Kurulunun
94/5455 ve 94/5565 sayılı kararları ile bazı maddeleri değiştirilen, Sigortaya
Tâbi Tasarruf Mevduatı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak
Primler Hakkındaki 2.2.1992 tarih ve 92/2707 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1
inci maddesinde: “Türkiye’de faaliyet
gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan bankaların yurt içi şubelerinde
gerçek kişiler tarafından açılmış olan Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı
(nama yazılı Türk Lirası mevduat sertifikaları da dahil) ile Türkiye’de yerleşik
gerçek kişilere ait tasarruf mevduatı niteliğini haiz döviz tevdiat hesapları
mevduat sigortasına tâbidir. Türkiye’de münhasıran kıyı
bankacılığı faaliyeti göstermek üzere kurulan bankalarda bulunan mevduat,
mevduat sigortasına tâbi değildir.” denilmektedir. 2.2.1992 tarih ve 92/2707
sayılı Kararnameyi yürürlükten kaldıran 31.5.2000 tarih ve 2000/682 sayılı
“Sigortaya Tâbi Tasarruf Mevduatı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Tahsil
Olunacak Primler Hakkında” Bakanlar Kurulu Kararının 1 inci maddesinde ise. “Türkiye’de faaliyet
gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan bankaların, yurt içi şubelerinde
gerçek kişiler tarafından açılmış olan Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı
ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz altın, repo ve döviz tevdiat hesapları
mevduat sigortasına tâbidir. Türkiye’de münhasıran
kıyı bankacılığı faaliyeti göstermek üzere kurulan bankalarda bulunan mevduat,
mevduat sigortasına tâbi değildir.” denilmektedir. Yukarıda belirtilen
Bakanlar Kurulu Kararlarının incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, Off-Shore
bankalar nezdince açılan mevduat hesapları sigorta kapsamında bulunmamaktadır. Bilgilerinize arz ederiz. Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu Aydın Esen Erdal
Arslan İdare Meclisi Üyesi İdare
Meclisi Üyesi T. C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı 12.7.2000 Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü B.02.1.HM.0.BAK.01.02.52135-1/148-56708 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 22.6.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2210-6001-14459 sayılı yazınız. Konya Milletvekili Sayın
Veysel Candan’ın tevcih ettiği 12.6.2000 tarih ve 7/2210-6001 sayılı soru
önergesi, aşağıdaki şekilde cevaplandırılmıştır. Bilindiği üzere,
22.12.1999 tarih ve 23914 sayılı Mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren 21.12.1999 tarih ve 99/13765 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalardaki Off-Shore hesapların
bakiyesinin 20 Milyar TL.’ye kadar olan kısmının aracı bankalar tarafından hak
sahiplerine ödenmesine ilişkin Kanun Tasarısı hazırlanarak Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulmuştur.Kanun Tasarısına göre, yapılacak ödemeler karşılığında
aracı bankalar tarafından hesabın açıldığı bankalara kredi açılmış
sayılmaktadır. Bu itibarla, Off-Shore zedelere yapılacak ödemeler Off-Shore
bankaların aktiflerinin devralınması karşılığında aracı bankaların kendi
kaynaklarından karşılanacağından, devlete herhangi bir maliyetinin olmaması
amaçlanmıştır. Mevcut mevzuatta bu tür
hesapların ödenmesine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığından dolayı
sözkonusu Tasarı, yasalaşmasını teminen Türkiye Büyük Millet Meclisine
sevkedilmiştir. Diğer yandan, 4389 sayılı
Bankalar Kanunun 22 nci maddesinin 8 inci fıkrası “Bankaların mensupları ve
diğer görevlileri, sıfat ve görevleri dolayısıyla öğrendikleri bankalara veya
müşterilerine ait sırları bu konuda kanunen açıkça yetkili kılınan mercilerden
başkasına açıklayamazlar. Bu yükümlülük görevden ayrılmalarından sonra da devam
eder. Bu madde hükmüne aykırı davrandığı tespit edilen kişiler için bir yıldan
üç yıla kadar ağır hapis ve bir milyar liradan az olmamak üzere ağır para
cezasına hükmolunur. Banka ve müşterilerine ait sırları açıklayan üçüncü
kişiler hakkında da aynı cezalar uygulanır.” hükmüne aynı maddenin 7 nci
fıkrası ise “Bu Kanunun uygulanmasında ve uygulanmasının denetiminde görev
alanlar, görevleri sırasında
öğrendikleri bankalar ile bunların iştirakleri, kuruluşları ve
müşterilerine ait sırları bu Kanuna ve
özel kanunlarına göre yet-kili olanlardan başkasına açıklayamazlar ve kendi
yararlarına kullanamazlar. Bu yükümlülük görevden ayrılmalarından sonra da
devam eder. Bu yükümlülüğe uymayan kimseler için bir yıldan üç yıla kadar ağır
hapis ve iki milyar liradan az olmamak üzere ağır para cezasına hükmolunur.”
hükmüne amirdir. Bu çerçevede, bu tür bilgilerin açıklanmasında anılan hükümler
nedeniyle yasal engeller bulunmaktadır. Ancak, bu kapsamdaki
hesaplarda kimlerin ne kadar parası olduğuna ilişkin açıklama yapılabilmesini
teminen anılan Tasarıya, bu açıklamanın Bankalar Kanunundaki sır kapsamına
ilişkin hükümlerin istisnasını teşkil edeceğine ilişkin bir hükmün eklenmesinin
uygun olacağı düşünülmektedir. Bu halde Tasarı yasalaştığında, kamuoyunu
doyurucu açıklamaların yapılması mümkün olabilecektir. Bilgilerine arz ederim. Recep
Önal Devlet
Bakanı 52. -
Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay’ın, Gaziantep-İslahiye İlçesindeki Yesemek
Açık Hava Müzesine ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı
(7/2211) Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılması
hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 1.6.2000 Mehmet
Ay Gaziantep 1. Gaziantep İli İslahiye
İlçesinde dünyaca eşsiz güzelliğe sahip Yesemek Köyü Açık Hava Müzesine gelen
yerli ve yabancı turistlere iyi hizmet verilmesi açısından, bakımsız yolu ve
sağlıksız olan içme ve kullanım suyu konusunda bir çalışma var mı? 2. 2000 Yılı
Programınızda Yesemek Açık Hava Müzesi ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik ödenek
var mı, yoksa Ek Programda ödenek ayırmayı düşünüyor musunuz? 3. Bakanlığınızca
Gaziantep ve Yesemek Açık Hava Müzesi Kültür Zenginliklerimizin tanıtımı ile
ilgili ne gibi çalışmalarınız var? T.C. Kültür Bakanlığı 7.7.2000 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-400 Konu : Yazılı soru
önergesi İlgi : TBMM Başkanlığı
KAN.KAR.MÜD.’nün 22 Haziran 2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.-00.02;14469 sayılı
yazısı. Gaziantep Milletvekili
Sayın Mehmet Ay’ın “Gaziantep-İslahiye İlçesindeki Yesemek Açık Hava Müsesine
ilişkin” 7/2211-6005 esas no’lu yazılı soru önergesinin cevabı hazırlanarak
ekte sunulmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. M.
İstemihan Talay Kültür
Bakanı Cevap 1 : Gaziantep İli
İslahiye İlçesinin turistlere daha iyi hizmet verebilmesi için bakımsız olan
yol, sağlıksız içme suyu kullanımı konusundaki çalışmalar Bakanlığım görev
alanına girmeyip, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ile Karayolları Genel Müdürlüğünü
ilgilendirmektedir. Cevap 2-3 : Yesemek Açık
Hava Müzesinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere, 2001 Malî Yılında ödenek talep
edilecek olup, sağlanan ödenekler çerçevesinde ihtiyaçların giderilmesine
çalışılacaktır. Ayrıca; Gaziantep ve
Yesemek Açık Hava Müzesinin kültür zenginliklerinin yaşatılabilmesi ve tanıtımı
konusunda Bakanlığımız Döner Sermaye İşletmeleri Merkez Müdürlüğünden Gaziantep
Müzesi ek bina inşaatının I. Etabı için 60 000 000 000 TL ödenek temin edilmiştir.
II. etap ve Gaziantep Kalesinin onarımı konusundaki çalışmalarımız halen devam
etmektedir. 53. - Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay’ın,
Gaziantep-İslahiye İlçesindeki Yesemek Açık Hava Müzesine ilişkin sorusu ve
Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı (7/2212) Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Turizm Bakanı Sayın Erkan Mumcu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması
hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 1.6.2000 Mehmet
Ay Gaziantep 1. Gaziantep İli İslahiye
İlçesinde dünyada ender rastlanan açık hava müzesine sahip olan Yesemek Köyüne
yerli ve yabancı turistlere iyi hizmet verilmesi açısından, bakımsız yolu ve
sağlıksız olan içme ve kullanım suyu konusunda bir çalışma var mı? 2. Bakanlığınızca müzenin
gerekli ihtiyaçları için 1997 yılında gönderilen 5 500 000 000 TL’nın harcama
kalemleri nelerdir, verimli harcandığı kanaatindemisiniz, 2000 yılı için ödenek
ayrıldı mı? 3. Müze Müdürlüğünce
röleve çalışmaları yapılıyor mu? 4. Bakanlığınız 2000 Yılı
Turizm Tanıtma Kampanyasında Gaziantep ve Yesemek Açık Hava Müzesinin yeri
nedir? T.C. Turizm Bakanlığı 5.7.2000 Hukuk Müşavirliği Sayı : B.170.HKM.0.00.00.00./1700-18694 Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığı Genel
Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı İlgi : 22.6.2000 tarih ve
2-7/2212-6006-14470 sayılı yazınız. İlgi yazınız ekinde Bakanlığıma
cevaplandırılmak üzere gönderilen Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Ay
tarafından Başkanlığınıza verilen yazılı soru önergesi incelenmiştir. Gaziantep İli Yesemek Açıkhava Müzesi yolu
ile içme ve kullanma suyu konusunda Bakanlığımca doğrudan yürütülen herhangi
bir çalışmamız mevcut değildir. Ancak, Valilik İl Özel İdaresi
Müdürlüğünce yürütülen Yesemek Açıkhava Müzesi çevre düzenlemesi, Ökkeşiye
Hazretleri Türbesi Çevre Düzenlenmesi, Burç Ormanları mesire uygulamaları için
Bakanlığımın bütçesinden 1993 yılında 5 365 000 000 TL, 1997 yılında 8 750 000
000 TL, 1998 yılında 5 000 000 000 TL ve 1999 yılında 7 500 000 000 TL olmak
üzere toplam 26 615 000 000 TL ödenek Valilik emrine gönderilmiştir. Bakanlığımın 1997 yılı bütçesinden 8 750
000 000 TL ödenek Yesemek Açıkhava Müzesi çevre düzenlemesi uygulamaları ile
Huzurlu Yaylası altyapı uygulamaları için gönderilmiştir. Gönderilen bu
ödenekten 4 750 000 000 TL’si Yesemek Açıkhava Müzesi çevre düzenlemesinde
kullanılmıştır. Müzenin ihtiyacı için gönderildiği
belirtilen 5 500 000 000 TL ödenek Kültür Bakanlığınca gönderilmiş olabilir. Gaziantep Valiliği sadece Araban İlçesinde
bulunan Said Vakkas Türbesi Çevre Düzenlemesi Projesi için ödenek talebinde
bulunmuştur. Müze ile ilgili röleve çalışmalarının
Kültür Bakanlığınca yürütülmesi gerekmektedir. Bilindiği üzere 1995 yılından beri
Bakanlığımca yürütülmekte olan İnanç Turizmi Projesi ile ülke-mizin bu turizm
türüne yönelik sahip olduğu büyük potansiyelin iyi değerlendirilebilmesi
amacıyla, üç büyük dine (Müslümanlık Hristiyanlık, Musevilik) mensup önemli
dinsel eserlerin, bulundukları yerlerdeki koşullarının iyileştirilerek,
tanıtılması ve ziyarete hazır bir duruma getirilmesi hedeflenmiş olup, bu
çalışmalar çerçevesinde 1998 yılında Bakanlığımca gerçekleştirilen İnanç Turu
98 kapsamında davet edilen yerli ve yabancı konuklarımız (basın mensupları,
yazarlar vb. gibi) tur programında yer alan Gaziantep’i ve Yesemek Açıkhava
Müzesini ziyaret etmişlerdir. Ayrıca, heryıl Bakanlığımca üretimi
gerçekleştirilen Genel Türkiye Broşürü, Güneydoğu Anadolu GAP Bölgesi Broşürü,
İnanç Turizmi Broşürü, İnanç Rehberi, Seyahat Rehberi, Otel Rehberi ve Türkiye
Karayolları Haritasında söz konusu ilin tanıtımına yer verilmekte olup, İnanç
Turizmi Projesi kapsamında Bakanlığımca gelecek yıllarda gerçekleştirilecek
programlarda Gaziantep’in yeri ve önemi vurgulanacaktır. Bilgilerinize arz ederim. Erkan
Mumcu Turizm
Bakanı 54. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın; Sakarya Pamukova İlçesinin istasyon binasına, Hemzemin geçitlerindeki trafik kontrollerine, Marmara depreminde hasar gören Adapazarı TÜVESAŞ Vagon
Sanayine, İlişkin soruları ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı
(7/2213, 2215, 2217) Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Ulaştırma Bakanlığı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Cevat
Ayhan Sakarya Sorular : Sakarya İli Pamukova
İlçesindeki TCDD tren istasyonu 17 Ağustos 1999 depreminde yıkılmıştır. 1. Yıkılan istasyon
binasının inşası ve çalışır hale getirilmesi için projeler hazırlanmış mıdır? 2. Keşif bedeli nedir? 3. İstasyon binası ne
zaman inşa edilecek ve hizmete açılacaktır? 4. İstasyon binası inşa
edilinceye kadar yolcu hizmetleri vermek üzere geçici baraka inşası düşünülüyor
mu? Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Ulaştırma Bakanlığı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Cevat
Ayhan Sakarya Sorular : Devlet Demiryolları ile
karayollarının kesiştiği hemzemin geçitlerde tren geçişi sırasında trafiği
durduran düzenlemeler olmaması kazalara, can ve mal kaybına sebep olmaktadır.
Bekçili kontrol sistemleri ise yüksek işletme maliyeti getirmektedir. 1. Sakarya İli sınırları
içinde mevcut hemzemin geçitlerde trafiğin kontrol edilmediği hemzemin geçitler
hangileridir? 2. Bu hemzemin geçitlerde
bekçi olmaksızın otomatik olarak trafik kontrolü sağlayacak düzenleme-ler ne
zaman yapılacaktır? Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Ulaştırma Bakanlığı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Cevat
Ayhan Sakarya Sorular : Adapazarı’ndaki Tüvesaş
Vagon Sanayi tesisi 17 Ağustos 1999 depreminde ağır hasar görmüştür. 1. Hasar tespit
çalışmaları neticesinde; a) Hangi kısımlar ne
ölçüde hasar görmüştür? b) Hasar maliyeti nedir? c) 2000 yılı bütçesinde
hasarın giderilmesi için ne kadar yatırım ödeneği ayrılmıştır? 2. Hasarın giderilerek
tesisin çalışır hale getirilmesi için depremden bugüne kadar geçen 10 ayda
hangi çalışmalar yapılmıştır? 3. Tesis ne zaman çalışır
hale getirilecektir? 4. Tesiste modernizasyon
ve yenileme yatırımı gerekiyorsa, a) Hangi kısımlarda ne
gibi değişiklik yapılacaktır? b) Yapılacak
değişikliklerin maliyeti nedir? c) Bugüne kadar ne gibi
çalışmalar yapılmıştır? 5. 1990-2000 yılları
döneminde yıllar itibarı ile tesiste çalışanların sayısı kaç kişidir? 6. Eylül 1999-Mayıs 2000
döneminde aylar itibarı ile tesisin faaliyet gelirleri ve gideri ne olmuştur? T.C. Ulaştırma Bakanlığı 5.7.2000 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21./EA/983-18463 Konu : Sakarya
Milletvekili Sayın Cevat Ayhan’ın yazılı soru önergesi Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi : 22.6.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-6120 sayılı yazınız. Sakarya Milletvekili
Sayın Cevat Ayhan’ın 7/2213-6013, 7/2215-6015 ve 7/2217-6019 sayılı yazılı soru
önergelerinin cevabı ekte sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Prof.
Dr. Enis Öksüz Ulaştırma
Bakanı Sakarya
Miletvekili Sayın Cevat Ayhan’ın 7/2217-6019 Sayılı Yazılı
Soru Önergesi ve Cevabı Sorular : Adapazarı’ndaki Tüvesaş
Vagon Sanayi tesisi 17 Ağustos 1999 depreminde ağır hasar görmüştür. 1. Hasar tespit
çalışmaları neticesinde; a) Hangi kısımlar ne
ölçüde hasar görmüştür? b) Hasar maliyeti nedir? c) 2000 yılı bütçesinde
hasarın giderilmesi için ne kadar yatırım ödeneği ayrılmıştır? 2. Hasarın giderilerek
tesisin çalışır hale getirilmesi için depremden bugüne kadar geçen 10 ayda
hangi çalışmalar yapılmıştır? 3. Tesis ne zaman çalışır
hale getirilecektir? 4. Tesiste modernizasyon
ve yenileme yatırımı gerekiyorsa, a) Hangi kısımlarda ne
gibi değişiklik yapılacaktır? b) Yapılacak
değişikliklerin maliyeti nedir? c) Bugüne kadar ne gibi
çalışmalar yapılmıştır? 5. 1990-2000 yılları
döneminde yıllar itibarı ile tesiste çalışanların sayısı kaç kişidir? 6. Eylül 1999-Mayıs 2000
döneminde aylar itibarı ile tesisin faaliyet gelirleri ve gideri ne olmuştur? Cevap : Yaklaşık 54 000 m2 çelik
konstrüksiyon fabrika binası ile 7 000 m2 betonarme hazırlama atölye binaları
ve alt yapı tesisleri, deprem sonucu kullanılamayacak derecede ağır hasar
görmüş ve yıkılmıştır. Keza yaklaşık 12 000 m2 fabrika binası orta derecede
hasar görmüş olup, yeni deprem yönetmeliğine göre tamir edilebilecek
durumdadır. Fabrika idarî binaları ve sosyal tesisleri hafif ve orta hasarlı
konumdadır. Fabrika ve tesislerin yıkılması sonucu enkaz altında kalan imalat ve
onarımı tamamlanma aşamasındaki 35 civarında vagon, mamul, yarı mamul malzeme
ile makine ve ekipmanlar kısmen veya tamamen hasar görmüştür. Bu yıkım ve hasarlanmalar
sonucu doğan toplam hasar miktarı 68 500 000 ABD dolarıdır. 2000 yılı bütçesinde
hasarın giderilmesi için 500 milyar TL yatırım ödeneği ayrılmıştır. Deprem sonrası 20 000 m2’lik
alanda enkaz kaldırma çalışmaları Tüvasaş ve TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğünün
imkânları kullanılarak kısmî olarak gerçekleştirilmiştir. Acil tamirat
faaliyetleri için 4 300 m2’lik kapalı alan yeniden düzenlenmiş olup, bu alanda
bugüne kadar 320 vagon onarımı ve 7 vagon imalatı gerçekleştirilmiştir. Tüvasaş tesisleri,
depremden 4 ay sonra acil onarım ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde çalışır
duruma getirilmiştir. Tesisin deprem öncesi şekliyle çalışır hale gelmesi için
büyük yatırım gerekmektedir. Bu doğrultuda yeniden yapılanma çalışmaları sürdürülmekte
olup, yapılacak seçime göre dünya ile entegre olmuş bir şekilde yeniden
yatırıma yöneltilerek üretime başlayacaktır. Yeniden yapılanmaya kadar
geçecek süreç içerisinde TCDD’nin ihtiyaçları ile Tüvasaş’ın Bursa Hafif Raylı
Taşıma projesindeki sorumluluklarını yerine getirebilmesi için depremden az
hasar gören alanların bakımları yapılarak geçiş süreci minimum sıkıntılarla
anlatılmaya çalışılmaktadır. Siemens Firması ile Bursa
Hafif Raylı Taşıma araçları için yapılan uluslararası sorumlulukları yeri-ne
getirecek araç imalat ve test atölyesi, 3 800 m2’lik alan ile tam teşekküllü
olarak hizmete hazır olup, şu an vagon tamirinde kullanılmaktadır. Bursa Hafif
Raylı taşıtlarının testleri için gerekli olan bir km uzunluğundaki test yolu,
tartı tesisi ve elektrifikasyonu yapılacaktır. Bedeli yaklaşık 1 milyon ABD Dolarıdır.
Orta vadeli hedefler olarak belirlenen tamirat faaliyetlerinin
gerçekleştirilmesi için hafif ve orta hasarlı 12 000 m2’lik alanın yeni deprem
yönetmeliğine göre onarımı yapılacak olup, yaklaşık bedeli 4 milyon ABD
dolarıdır. Kısa vade onarım ve imalat faaliyetleri için acil tezgah teminine
gidilecek olup, yaklaşık maliyeti 2 milyon ABD dolarıdır. Ağır hasarlı
durumdaki 4 200 m2’lik prefabrik betonarme atölyeleri yeniden yapılacak olup,
tahmini maliyeti 600 bin ABD dolarıdır. Fabrikanın mevcut toplam
enkazı yaklaşık 35 000 m2 olup, hurda malzeme ihalesi ile bütünleştirilerek
enkaz çalışmaları devam etmektedir. Bütün bu iyileştirme
çalışmaları fabrikanın yeniden yapılanma faaliyetleri dışındaki geçiş dönemini
ihtiva etmektedir. - 100 vagon/yıl imalat - 750 vagon/yıl tamirat - Toplam 62 000 m2 alan İhtiva eden yeni vagon
fabrikasının toplam yatırım bedeli, seçilecek teknolojiye bağlı olarak 54
milyon ile 70 milyon ABD Doları arasında değişmektedir. 1990-2000 yılları
döneminde yıllar itibariyle tesiste çalışanların sayısı aşağıda verilmiştir. Yıllar 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 İşçi Sayısı 1749 1594 1459 1377 1242 1186 1121 1432 1291 919 1182 Memur Sayısı 449 442 431 425 397 380 358 349 428 406 399 Tüvasaş’ın
Eylül-1999-Mayıs-2000 dönemine ait faaliyet gelir ve giderleri ekli tabloda
verilmiştir.
Milyon TL Faaliyet Gelirleri Faaliyet
Giderleri Dönem Giderleri Faaliyet Kâr Zararı Eylül 1999 7 983 115 -7
162 390 -1 307 605 -486 330 Ekim 1999 8 108 709 -7
253 490 -1 496 429 -641 210 Kasım 1999 8 912 542 -8
365 444 -1 703 117 -1 156 019 Aralık 1999 11 128 618 -10
183 172 -1 933 172 -987 726 Ocak 2000 522 945 -433
766 -226 465 -137 286 Şubat 2000 1 765 245 -2
230 406 -469 616 -934 777 Mart 2000 3 270 122 -3
836 843 -718 869 -1 285 590 Nisan 2000 4 709 886 -4
013 682 -731 467 -35 263 Mayıs 2000 6 300 488 -5
369 095 -914 333 17 060 Sakarya Milletvekili
Sayın Cevat Ayhan’ın 7/2215-6015 Sayılı Yazılı Soru Önergesi ve
Cevabı Sorular : Devlet Demiryolları ile
karayollarının kesiştiği hemzemin geçitlerde tren geçişi sırasında trafiği
durduran düzenlemeler olmaması kazalara, can ve mal kaybına sebep olmaktadır.
Bekçili kontrol sistemleri ise yüksek işletme maliyeti getirmektedir. 1. Sakarya İli sınırları
içinde mevcut hemzemin geçitlerde trafiğin kontrol edilmediği hemzemin geçitler
hangileridir? 2. Bu hemzemin geçitlerde
bekçi olmaksızın otomatik olarak trafik kontrol, sağlayacak düzenleme-ler ne
zaman yapılacaktır? Cevap : Sakarya İli sınırları
içinde mevcut hemzemin geçitlerde trafiğin kontrol edilemediği hemzemin
geçitler; - Arifiye-Adapazarı hat
kesiminde 4 üncü kilometreden 7 nci kilometreye kadar serbest (Çapraz işaretli)
4 adet, - Haydarpaşa-Polatlı hat
kesiminde Adapazarı hudutları içinde kalan bölgede 119 uncu kilometreden 182 nci
kilometreye kadar serbest (Çapraz işaretli) 33 adet olmak üzere toplam 37
adettir. Hemzemin geçitlerde
gerekli önlemleri almak görev ve yetkisi, karayolunun bakımından sorumlu olan
kuruluşlara aittir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda; “Karayolu ile
demiryolunun aynı seviyede kesiştiği bariyerli ve bariyersiz geçitler” olarak
tanımlanan ve karayolunun devamı durumunda olan hemzemin geçitlerde alt ve üst
geçit yapılması, bariyer ve ışıklı sistem gibi önlemlerin alınması Kanunun 4199
sayılı Kanunla değişik “Kurullar, Kuruluşlar, Komisyonlar Görev ve Yetkileri”
başlıklı II nci kısmında yer alan 7-9 ve 10 uncu maddelerindeki düzenlemeden de
anlaşılacağı gibi, ilgili Karayolunun yapım ve bakımından sorumlu olan
Karayolları Genel Müdürlüğü, Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı ve
Belediyelerin görev ve yetkileri içerisindedir. Kanunun Karayolları Genel
Müdürlüğünün görev ve yetkilerinin düzenlendiği 7 nci maddesinde aynen; a) Yapım ve bakımından
sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme
ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak, b) Yapım ve bakımından
sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak
yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak denilmek suretiyle ilgili
olduğu karayolunda can ve mal güvenliğini sağlamak üzere gerekli önlemleri
almakla Karayolları Genel Müdürlüğünün görevli ve yetkili olduğu belirtilmiş
bulunmaktadır. Kanunun müteakip 9 ve 10
uncu maddelerinde de; Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının orman ve köy
yollarında ve Belediyelerin yapım ve bakımından sorumlu oldukları
karayollarında güvenliği sağlayıcı önlemleri almakla görevli ve yetkili
oldukları belirtilmiştir. Aynı Kanunun “Karayolu
Trafik Güvenliği” başlıklı 13 üncü maddesinde de; “Karayolunun yapımı ve bakımı
ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşlar karayolu yapısını, trafik güvenliğini
sağlayacak du-rumda bulundurmakla yükümlüdürler” denilmektedir. 3030 sayılı Büyükşehir
Belediyelerinin Yönetimi hakkında Kanunun 6 ncı maddesinde de, Bele-diyelerin
Büyükşehir dahilindeki anayolları yapmak, bakım, onarımı sağlamak ve trafik
düzenleme-lerinin gerektirdiği önlemleri almakla görevli olduğu hükmü yer almaktadır. Nitekim ilgili Kuruluşlar
ve Kurullarca bariyer konulmasına karar verilen hemzemin geçitlerde, ilgili
karayolunun ait olduğu Karayolları İdaresi ya da Belediyelerle protokol
yapılarak bu kuruluşlar tarafından bariyer tesis edilmekte ve burada istihdam
edilen bekçi ücreti de bu kuruluşlara fatura edilerek onlar tarafından
ödenmektedir. Karayolları Trafik
Kanununda yer alan düzenlemeye paralel olarak TCDD İşletmesi Genel
Müdür-lüğünün kuruluş kanunu konumundaki “TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü Ana
Statüsü”nün Ek 2 nci maddesinde de; “Demiryolunun karayolu, köy yolu ve benzeri
yollar ile yaptığı kesişmelerde, demiryolu ana yol sayılır. Bu kesişmelerde
yapılan yeni yolun bağlı olduğu Kurum veya Kuruluş alt ve üst geçit yapmak ve
diğer emniyet tedbirlerini almakla yükümlüdür. Demiryolu trafiğinin
gerektirdiği hallerde söz konusu yollara ait geçitler ile görüşe engel olan
tesisler kime ait olursa olsun kaldırtılır. Demiryolu üstünde seyreden
araçların karayolu köy yolu ve benzeri yollardaki araçlara göre geçiş üstünlüğü
vardır.” hükmü yer almaktadır. 2918 sayılı Karayolları
Trafik Kanununun açıklanan hükümleri ve TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü Ana
Statüsünde yer alan bu hüküm çerçevesinde, karayollarında ve dolayısıyla
hemzemin geçitlerde, can ve mal güvenliğini sağlamak üzere alt ve üst
geçitlerin yapılması, bariyer ve ışıklı sistem konulması ve diğer önlemlerin
alınmasına karar vermek ve bu önlemleri almak yetkisi ve görevi, ilgili
karayolunun yapım ve bakımından sorumlu olan Karayolları Genel Müdürlüğü, Tarım
Orman ve Köyişleri Bakanlığı ve ilgili Belediye Başkanlıklarına ait
bulunmaktadır. Sakarya Milletvekili
Sayın Cevat Ayhan’ın 7/2213-6013 Sayılı Yazılı Soru Önergesi ve
Cevabı Sorular : Sakarya İli Pamukova
İlçesindeki TCDD tren istasyonu 17 Ağustos 1999 depreminde yıkılmıştır. 1. Yıkılan istasyon
binasının inşası ve çalışır hale getirilmesi için projeler hazırlanmış mıdır? 2.Keşif bedeli nedir? 3. İstasyon binası ne
zaman inşa edilecek ve hizmete açılacaktır? 4. İstasyon binası inşa
edilinceye kadar yolcu hizmetleri vermek üzere geçici baraka inşası
düşü-nülüyor mu? Cevap : 17 Ağustos 1999
depreminde yıkılan Sakarya İli Pamukova İlçesindeki tren istasyonunun yolcu
hizmetleri, lojman binasından ve herhangi bir aksamaya meydan verilmeden
sürdürülmektedir. Yeni istasyon binası için
şu anda bir proje geliştirilmemiştir. 55. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın, Tasarruf Mevduat
Sigorta Fonuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı
(7/2214) Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Başbakanlık tarafından yazılı olarak cevaplandırılması arz ederim. Cevat
Ayhan Sakarya Sorular : 1. Tasarruf mevduat
sigorta fonu hangi tarihte kurulmuştur? 2. Fonun kuruluşundan
bugüne kadar tasarruf mevduatının fon kapsamında sigorta edilen miktarları
hangi tarihte ne kadar olmuştur? 3. Fonun kuruluşundan
bugüne kadar hisseleri ve/veya yönetimi ve denetimi fona intikal eden
bankaların, isimleri ve intikal tarihleri nedir? 4. Fona intikal eden
bankalardan her birinde intikal tarihinde mevcut; a) Türk lirası cinsinden
tasarruf mevduatı toplam miktarı ne kadardır? b) Tasarruf mevduatı
niteliğini haiz döviz tevdiat hesapları toplam miktarı ne kadardır? c) Türk lirası ve döviz
olarak mevcut tasarruf mevduatının fon sigorta kapsamına giren toplam miktarı
ne kadardır? d) Türk lirası ve döviz
olarak ticarî mevduat miktarı ne kadardır? e) Bankaların toplam
alacakları ve borçları ne miktardadır? 5. Fonun kuruluşundan
bugüne kadar yıllar itibarı ile; a) Fonun gelirleri ne
kadardır? b) Fona bütçeden veya
başka kaynaklardan aktarma yapılmışsa nereden ne kadar aktarma ya-pılmıştır? c) Fondan sigorta
mükellefiyeti için ödenen miktarlar ne kadardır? d) Fona borç verilmişse
nereden ne miktar borç verilmiştir? T.C. Devlet Bakanlığı 3.8.2000 Sayı : B.02.0.004/(16)2897 Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi : a) 22.6.2000
tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2214-6014/14478 sayılı yazınız. b) 2.8.2000 tarihli ve B.02.2.TCM.0.16.00.00/087229 sayılı yazı. Sakarya Milletvekili
Cevat Ayhan’ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızca
kendileri adına koordinatörlüğümde cevaplandırılması tensip olunan 7/2214-6014
sayılı yazılı soru önergesi konusundaki ilgi (a) yazınız üzerine Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonundan alınan ilgi (b) yazı ve ekinin suretleri ilişikte
gönderilmiştir. Bilgilerine arz ederim. Recep
Önal Devlet
Bakanı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu B.02.2.TCM.0.16.00.00/087229 Tas.Mev.Sig.Fonu Gn. Md. (71 Bankalar Tasfiye Müdürlüğü) T.C. Devlet Bakanlığı (Sayın Recep Önal) 2.8.2000 İlgi : 29.6.2000 tarih ve
B.02.0.004-16/2458 sayılı yazınız. İlgi yazınız konusu
Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan’ın yazılı soru önergesine ilişkin
ceva-bımız aşağıda sunulmuştur. 1. Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu, 22.7.1983 tarih ve 18112 (2 nci Mükerrer) sayılı Resmî Ga-zetede
yayımlanan 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 64 üncü maddesi gereğince
kurulmuştur. 2. a) 22.7.1983 tarih ve
18112 (2 nci mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 70 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 66/2 maddesi gereğince, bir bankadaki bir gerçek kişiye
ait azami 3 milyon Türk Liralık tasarruf mevduatının sigortalı olduğu, b) 9.10.1986 tarih ve
19246 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 86/11084 sayılı Sigortaya Tabi Tasarruf
Mevduatı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primler
Hakkındaki Kararın 2 nci maddesi gereğince, bir bankada bir gerçek kişiye ait
tasarruf mevduatının 6 milyon liralık kısmının sigorta kapsamında olduğu, ancak
bu miktarın ilk 3 milyon Türk Lirasının % 100 ünün, bakiyesinin ise % 60’ının
sigortalı olduğu, c) 6.3.1992 tarih ve
21163 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 92/2707 sayılı Sigortaya Tabi Tasarruf
Mevduatı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primler
Hakkındaki Bakanlar Kurulu Kararının 2 nci maddesi gereğince, bir bankada, bir
gerçek kişiye ait Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı (nama yazılı Türk
Lirası mevduat sertifikaları da dahil) ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz
döviz tevdiat hesaplarının 50 milyon liralık kısmının sigorta kapsamında
olduğu, ancak bu miktarın ilk 25 milyon lirasının % 100 ünün, bakiyesinin ise %
60 ının sigortalı olduğu, d) 92/2707 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararının, 11.4.1994 tarih ve 21902 (2 nci mükerrer) sayılı
Resmî Gazete’de yayımlanan 94/5455 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile değişik 2
nci maddesi gereğince, bir bankada, bir gerçek kişiye ait Türk Lirası cinsinden
tasarruf mevduatı (nama yazılı Türk Lirası mevduat sertifikaları da dahil) ile
tasarruf mevduatı niteliğini haiz döviz tevdiat hesaplarının 150 milyon Türk
Liralık kısmının sigorta kapsamında olduğu, e) 92/2707 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararının, 5.5.1994 tarih ve 21925 mükerrer sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanan 94/5565 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile değişik 2 nci
maddesi gereğince, mevduat kabul etme iznine sahip bankalarda, bir gerçek
kişiye ait Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı (nama yazılı Türk Lirası
mevduat sertifikaları da dahil) ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz döviz
tevdiat hesaplarının tamamının mevduat sigortası kapsamında olduğu, f) 1.6.2000 tarih ve
24066 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ve 92/2707 sayılı Kararname’yi
yürürlükten kaldıran 31.5.2000 tarih ve 2000/682 sayılı Sigortaya Tabi Tasarruf
Mevduatı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primler Hakkındaki
Bakanlar Kurulu Kararının 3 üncü maddesi gereğince, söz konusu Kararın
yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak açılan ya da yenilenen hesaplara
uygulanmak üzere, Türkiye’de faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili
bulunan bankaların, yurt içi şubelerinde gerçek kişiler tarafından açılmış olan
Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı ile tasarruf mevduatı niteliği haiz
altın, repo ve döviz tevdiat hesaplarının mevduat sigortasına tabi olduğu, bu
şekilde tanımlanan hesapların anapara ve faiz tutarları toplamının, 31.12.2000
tarihine kadar uygulanmak üzere 100 milyar Türk Lirasına, 1.1.2001 tarihinden
itibaren uygulanmak üzere 50 milyar Türk Lirasına kadar olan kısmının sigorta
kapsamında olduğu, belirtilmiştir. 3. a) T.C. Başbakanlık
Hazine Müsteşarlığının 6.8.1997 tarih ve 37192 sayılı yazısı ile mülga 3182
sayılı Bankalar Kanunun 64 üncü maddesi kapsamına alınan Türk Ticaret Bankası
A.Ş.’nin 29.8.1997 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurulunda, sermayenin artırılmasına,
nakden artırılması öngörülen sermaye artışına ilişkin rüçhan haklarının 30 gün
içinde kullanılmasına ve kullanılmayan rüçhan haklarının Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonuna teklif edilmesine karar verilmesini müteakip, T.C. Başbakanlık
Hazine Müsteşarlığının 4.11.1997 tarih ve 51607 sayılı yazısı gereğince,
ortaklarca kullanılmayan ve Banka Yönetim Kurulunca, Fona teklif edilen rüçhan
haklarının, 6.11.1997 tarihinde Fon tarafından kullanılması sonucu, Türk
Ticaret Bankası A.Ş.’nin hisse senetlerinin mülkiyetinin % 84,52’si Fona
geçmiştir. Daha sonra yapılan sermaye artışı sonucu, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonunun adı geçen bankadaki iştiraki ödenmiş sermayeye göre oranı % 92,84’e
yükselmiştir. b) T.C. Başbakanlık
Hazine Müsteşarlığının 25.10.1998 tarih ve 71583 sayılı yazısı ile bildirilen
Bakanlık Makamının 25.10.1998 tarih ve 71581 sayılı Oluru uyarınca, 12.12.1998
tarihinde Korkmaz Yiğit İnşaat-Taahhüt ve Tic. A.Ş. ve Korkmaz Yiğit Holding A.Ş.
ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu arasında imzalanan Hisse Devir
Sözleşmesiyle, adı geçen firmalara ait Bank Ekspres A.Ş.’nin % 98,38 oranındaki
hisse senetleri Fon tarafından TL 1 milyara satın alınmıştır. Daha sonra diğer
ortaklarca kullanılmayan rüçhan haklarının Fon tarafından kullanılması sonucu,
Fonun adı geçen bankadaki ortaklık payı % 99,46 olmuştur. c) T.C. Başbakanlık
Hazine Müsteşarlığının 7.1.1999 tarih ve 954 sayılı yazısı ile bildirilen
Başbakanlık Makamının 6.1.1999, 892 sayılı Oluru ile Mülga 3182 sayılı Bankalar
Kanununun 64 üncü maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca, yönetimi Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonuna tevdi edilmiş bulunulan Interbank A.Ş.’nin, Fona tevdi edildiği
tarih itibariyle düzenlenen bilançoda yer alan ödenmiş sermaye tutarındaki
zararının Fon tarafından devralınması sonucu, adı geçen bankanın hisse
senetlerinin mülkiyetinin % 100’ü Fona geçmiştir. d) 22.12.1999 tarih ve
23914 sayılı (mükerrer) Resmî Gazete’de yayımlanan 99/13765 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararıyla Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş., Egebank A.Ş., Sümerbank
A.Ş. Türkiye Tütüncüler Bankası Yaşarbank A.Ş. ve Eskişehir Bankası T.A.Ş.’nin
yönetim ve denetimi ile hisse senetlerinin mülkiyetinin Fona intikalinin uygun
görülmesi üzerine, adı geçen bankaların ödenmiş sermayesi tutarındaki zararları
devralınarak, aynu tutardaki karşılığı ilgili bankalara ödenmiş ve hisse
senetlerinin tamamı bankaların pay defterlerine Fon adına kaydedilmiştir. 4. Talep edilen bilgiler
ilişikte tablo olarak sunulmuştur. (Ek:1) 5. a) Fonun gelirleri
yıllar itibariyle ilişikte tablo olarak gösterilmiştir. (Ek:2) b, d) Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonuna bütçeden veya başka kaynaklardan aktarma yapılmamış ve borç
verilmemiştir. c) Mülga 70 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 12 ve 67 nci maddeleri gereğince 25.10.1983 tarih 7231
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile İşçi Kredi Bankası T.A.Ş.’nin 25.1.1984 tarih
ve 7657 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile de Türkiye Bağcılar Bankası A.Ş.’nin
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme yetkileri kaldırılmış ve
yönetimi ve denetimleri için Türkiye İş Bankası A.Ş. ve Türkiye Vakıflar
Bankası T.A.O. görevlendirilmiştir. Müflis İşçi Kredi Bankası
T.A.Ş. mudilerine nezaretçi banka aracılığıyla sigorta limiti kapsamında TL 1
717 milyon tutarında ödemede bulunulmuş olup, söz konusu avansa yürütülen faiz
ve sigorta primi borcu ile birlikte TL 3 033 milyona ulaşan tutar, İflas
İdaresince muhtelif tarihlerde yapılan ödemelerle TL 1 739 milyona düşmüştür.
Adı geçen Bankanın 3.2.1999 tarihi itibariyle iflası Mahkeme Kararıyla
kapanmıştır. Müflis Türkiye Bağcılar
Bankası A.Ş. mudilerine de aynı paralelde ödenen toplam TL 3 148 mil-yon
tutarındaki avansa yürütülen faiz ve sigorta primi borcu ile birlikte TL 6 166
milyona ulaşan tutarın tamamı İflas İdaresince yapılan ödemelerle kapanmıştır. Mülga 3182 sayılı
Bankalar Kanununun 68 inci maddesi gereğince, bankacılık işlemleri yapma ve
mevduat kabul etme izinleri, Bakanlar Kurulunun 11, 20, 23 Nisan 1994 tarih ve
sırasıyla 94/5456, 94/5483, 94/5485 sayılı kararları ile kaldırılan Türkiye
Turizm Yatırım ve Dış Ticaret Bankası (TYT Bank) A.Ş., Marmara Bankası A.Ş. ve
Türkiye İthalat ve İhracat Bankası (İmpeksbank) A.Ş.’nin gerçek kişi tasarruf
mevduatı hesap sahiplerine, 92/2707 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 94/5455
nolu Bakanlar Kurulu Kararı ile değişik 2 nci maddesi kapsamında Müflis TYT
Bank A.Ş. için TL 990 545 milyon, Marmara Bankası A.Ş. için TL 1 555 404
milyon, İmpeks Bank A.Ş. için ise TL 1 275 773 mil-yon olmak üzere toplam TL 3
821 722 milyon ödeme yapılmıştır. Yapılan ödemelerle ilgili olarak nezaretçi
bankalara verilen avanslara, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası reeskont faiz
oranlarına göre faiz yürütülmüştür. Müflis Marmara Bankası A.Ş. ve Müflis
İmpeksbank A.Ş.’nin avans, faiz ve sigorta primi tutarı İflas İdaresi tarafından
tamamen ödenerek kapatılmış olup, Müflis TYT Bank A.Ş.’nin TL 212 417 milyon
borcu kalmıştır. 4389 sayılı Bankalar
Kanununun Geçici 3 üncü maddesi gereğince, tasfiye halindeki Müflis TYT Bank
A.Ş., Marmara Bankası A.Ş. ve İmpeksbank A.Ş.’nin bankacılık işlemleri yapma ve
mevduat kabul etme izinlerinin kaldırıldığı tarihler itibariyle bu bankalar nezdinde
hesabı bulunan bir gerçek kişiye ait Türk Lirası cinsinden tasarruf mevduatı
ile tasarruf mevduatı niteliğini haiz döviz tevdiat hesapları toplamının, Fon
tarafından sigorta kapsamında nakden veya hesaben yapılan ödemeler düşüldükten
sonraki bakiyesinin 1 milyon Türk Lirasına kadar olan kısmı, bankaların
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izinlerinin kaldırıldığı
tarihte geçerli Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden ABD Dolarına
çevrilerek, söz konusu Kanunun yayımı tarihi olan 23.6.1999 tarihinde geçerli
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ABD Doları döviz alış kuru üzerinden
hesaplanan Türk Lirası karşılıkları 12.7.1999 tarihinden itibaren Fon
tarafından tasarruf mevduatı hesabı sahiplerine ödenmektedir. 4389 sayılı
Bankalar Kanununun Geçici 3 üncü maddesi kapsamında Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu tarafından 20.7.2000 tarihi itibariyle, Marmara Bankası A.Ş. için 579
mudiye TL 2 505 231 milyon, TYT Bank A.Ş. için 2680 mudiye TL 8 055 159 milyon,
İmpeks Bank A.Ş. için ise 3947 mudiye TL 17 116 321 milyon olmak üzere toplam
7206 kişiye TL 27 676 710 milyon ödenmiştir. Bilgilerinize arz ederiz. Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu Aydın Esen Erdal
Arslan İdare Meclisi Üyesi İdare
Meclisi Üyesi (EK : 2) Kuruluşundan Bugüne Kadar
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun Gelirleri (Milyon TL) Yıllar Fonun Geliri 1984 8 782 1985 12 730 1986 25 953 1987 80 535 1988 110 998 1989 201 516 1990 341 006 1991 874 314 1992 2 019 138 1993 3 950 299 1994 15 209 952 1995 29 383 941 1996 80 668 692 1997 180 879 443 1998 356 537 490 1999 520 759 196 56. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın, fonlara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/2216) 13.6.2000 Türkiye
BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki soruların
Başbakanlık tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Cevat
Ayhan Sakarya Sorular : Bugün itibarı ile
yürürlükten kaldırılmış olan fonlar da dahil olmak üzere 1980-2000 tarihleri
arasında, 1. Her bir fon için fon
gelirleri yıllar itibarı ile ne olmuştur? 2. Yıllar itibarı ile her
bir fonun gelirinden, a) Fon gayesi için
harcanan miktar ne kadardır? b) Bütçeye aktarılan
miktar ne kadardır? c) Varsa bütçeden fona
aktarılan miktar ne kadardır? T.C. Maliye Bakanlığı 21.7.2000 Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü Sayı : B.07.0.BMK.0.11.600/17086 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi : Başbakanlık
Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 27.6.2000 tarih ve
B.02.0.KKG.-0.12/106-275-3/3088 sayılı yazısı. Sakarya Milletvekili
Sayın Cevat Ayhan’ın 7/2216 esas no.lu yazılı soru önergesine ait cevaplar
aşağıda sunulmuştur. 1. Fon sisteminin
disiplin altına alınması amacıyla 1993 Malî Yılı Bütçe Kanununun 29 uncu
maddesi ile bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemeden sonra fonların gelir ve
giderlerinin Merkez Bankası nezdindeki hesaplardan düzenli biçimde izlenmesi
mümkün olmuştur. Bu nedenle bütçe içi ve dışı fonların gelir ve giderleri 1993
yılından itibaren tek bir kaynaktan izlenebilmekte olup, (1993-2000) yılları
arasındaki döneme ait gelir ve gider durumları aşağıdaki tabloda
gösterilmiştir.
Milyar TL Gelir Gider 1993 129 402 71
660 1994 208 824 120
671 1995 199 723 65
000 1996 265 611 171
681 1997 490 693 350
571 1998 918 764 378
225 1999 1 550 481 987
089 2000* 985 802 630
096 (*) Haziran sonu
itibariyle. 2. Yukarıda anılan
düzenleme nedeniyle, fonların bir kısım gelirleri 1993 yılından itibaren
bütçelerin (B) işaretli cetveline gelir yazılmaya başlanmıştır. Yıllar
itibariyle fonlardan bütçeye gelir yazılan miktarlar aşağıdaki gibidir: (Milyar TL) 1993 63 531 1994 100 401 1995 199 511 1996 264 103 1997 523 466 1998 931 485 1999 1 541 052 2000 (Hedef) 2 200 000 3. Yılları bütçe
kanunlarında yer alan fonlara ilişkin hükümler gereğince, fonların giderleri
için her fonun bağlı olduğu genel veya katma bütçeli kurumun bütçesine ödenek
tertip edilmektedir. Bütçe kapsamına alınan fonlar hizmetlerini bu ödeneklerle
yerine getirmekte olup, bunların yıllar itibariyle kendilerine tahsis edilen
ödeneklerden yaptıkları harcamalar aşağıdaki gibidir: (Milyar TL) 1993 30 345 1994 49 129 1995 64 881 1996 168 480 1997 387 341 1998 428 518 1999 985 941 2000(*) 567 368 (*) Mayıs sonu itibariyle Bilgilerinize arz ederim. Sümer Oral Maliye Bakanı 57. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, son günlerde
ortaya çıkan işkence iddialarına ve bu konuda alınması gereken tedbirlere
ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2218) Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını talep
ediyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. 14.6.2000 Mehmet Bekaroğlu Rize İşkence, ülkemizin en
önemli sorunu olmaya devam etmektedir. Bu konuda basın yayın organlarında ve
sivil toplum kuruluşlarının açıklamalarında her gün yeni bir iddia ortaya
atılmaktadır. Öyle ki, işkencenin mağduru olduğunu ifade eden bazı
vatandaşlarımız basın toplantısı düzenleyerek durumlarını televizyon
ekranlarından da tüm kamuoyuna duyurmuşlardır. İşkence olaylarından
ikisi özellikle dikkat çekicidir. Birincisi, Lale Açık. Lale Açık, 7 Mart
1999’da Tokat’ta gözaltına alındığını, Tokat Emniyetinde gözaltında bulunduğu
sırada her türlü işkenceye tabi tutulduğunu, hatta tecavüz ettiklerini ifade
ediyor. Diğeri ise şu an Umut Operasyonu çerçevesinde tutuklu bulunan ve Uğur
Mumcu cinayetiyle ilgisi olmadığı Ankara Emniyet Müdürü tarafından açıklanan
Abdülhamit Çelik. Abdülhamit Çelik’in eşi, çeşitli gazetelere verdiği
beyanatlarda, eşine en ağır işkenceler yapıldığını ve bu işkenceler sonucunda
kendisinden isteneni söylediğini dile getiriyor. Hükümet üyelerinin
sürekli olarak “bunlar münferit olaylardır, bu olayların önünü alacağız,
sorumlular hakkında gerekli işlemi yapacağız. Ülkemizde sistematik bir işkence
yoktur” açıklamasını yapıyorlar. Ancak, ne sorumlular tespit edilip
cezalandırılıyor, ne de işkence olayları azalıyor. Bu durum işkencecileri
cesaretlendiriyor. Üstelik her gün yeni bir işkence iddiası gazete manşetlerine
taşınıyor. Artık bu işkence olayları
ve insan hakları ihlalleri, hem halkımızın devletine olan güvenini onarılmaz
şekilde tahrip ediyor, hem de dış dünyada, itibarımızın yok olmasına neden
oluyor? Bu nedenle; 1. Lale Açık ve
Abdulhamit Çelik’le ilgili işkence iddiaları konusunda başlatılmış herhangi bir
araştırma ve soruşturma bulunmakta mıdır? Bulunmakta ise hangi aşamadadır? 2. Konu ile ilgili
herhangi bir araştırma ve soruşturma açılmamış ise, işkence iddialarına rağmen,
herhangi bir soruşturma açılmamasının gerekçesi nedir? 3. Genellikle sanıklar,
emniyette verdikleri ifadelerini, işkence altında alındığı gerekçesiyle
reddetmektedirler. Bu da emniyetin itibarını zedelemektedir. Sorgulanmaların
daha şeffaf ve güven ortamı içerisinde yapılması için herhangi bir çalışmanız
bulunmakta mıdır? 4. Ülkemizde işkence
olaylarının ortadan kaldırılması için Bakanlık olarak Hükümet nezdinde herhangi
bir çalışmanız bulunmakta mıdır? 5. Ciddi deliller elde
edilmeden gözaltına alınan, haftalarca gözaltına tutulduktan sonra mahkemece
serbest bırakılan bir çok kişi mağdur edilmekte, maddi ve manevi bakımdan
zarara uğramakta, hatta işini kaybetmekte, hayatı altüst olmaktadır. Bu
kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi ve ciddi bir delil elde edilmeden
gözaltına alınmasının ve soruşturma açılmasının engellenmesi için herhangi bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? T.C. İçişleri Bakanlığı 1.8.2000 Emniyet Genel Müdürlüğü Sayı : B.05.1.EGM.0.12.02.01/178650 Konu : Yazılı soru
önergesi. Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi : a) TBMM
Başkanlığının 22.6.2000 tarihli ve
KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2218-6020/14517 sayılı yazısı. b) Başbakanlığın
27.6.2000 gün ve B.02.0.KKG.0.12/106-275-5/3091 sayılı yazısı. Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve Sayın Başba-kanımıza tevdi
edilen, Başbakanımızca da kendileri adına tarafımdan cevaplandırılması
istenilen yazılı soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır. 1, 2. Soru önergesinde
adı geçen kişilerle ilgili bahsedilen iddialar suç ihbarı kabul edilip, Adalet
Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün (1.110.8.2000) sayılı dosyasında işlem
başlatılarak, soru önergesi örneğinin gereğinin takdir ve ifası amacıyla Tokat
Cumhuriyet Başsavcılığına ve Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderildiği, 3. Güvenlik
kuvvetlerinin, yakalama, gözaltına alma ve ifade almasıyla ilgili esaslar; 1
Ekim 1998 tarihinde yürürlüğe giren “Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma
Yönetmeliği”nce düzenlenmiştir. Nezarethane ve ifade alma
odalarının, söz konusu yönetmelikte belirtilen standartlara uygun hale
getirilebilmesi için çalışmaların İl Emniyet Müdürlükleri yetkililerince
aralıksız olarak devam ettirildiği, bu amaçla 1999 yılı içerisinde
nezarethanelerin iyileştirilmesine yönelik talep edilen 102 228 000 000 TL’nin
tamamının ilgili yerlere iletildiği anlaşılmıştır. Yine söz konusu
yönetmeliğin 25 inci maddesi uyarınca, yönetmelik hükümlerinin tam ve eksiksiz
uygulanabilmesi, işkence ve kötü muamele iddialarının önüne geçilebilmesi
amacıyla Başbakanlıkça 25.6.1999 tarih ve 1999/39 sayılı genelge ile; başta
mülkî idare amirleri, cumhuriyet savcıları olmak üzere, mülkiye müfettişleri ve
teftişe yetkili diğer görevliler ile jandarma komutanları ve emniyet
müdürlerinin mevzuatla belirlenen kendi görev alanlarıyla ilgili habersiz
kontrol ve teftişlerde bulunmaları, kusuru görülenler hakkında gerekli işlemin
yapılması ve bu denetim sonuçları hakkında Adalet Bakanlığı ve Bakanlığımca her
üç ayda bir Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kuruluna yazılı bilgi
ve-rilmesi bildirilmiştir. 4. Türkiye’nin taraf
olduğu uluslararası sözleşmelerde, üyesi bulunduğumuz uluslararası kuruluşlarca
alınan kararlarda ve Anayasamızda güvence altına alınan insan haklarıyla ilgili
hükümlere işlerlik kazandırmak amacıyla mukayeseli hukuktaki gelişmeler ve
uygulamada ortaya çıkan sıkıntılar da gözönüne alınarak Türk Ceza Kanununun
tümü üzerinde çalışma yaparak yeni bir tasarı hazırlamak üzere 21.12.1999
tarihinde, Ceza Muhakemeleri Kanununun tümü üzerinde çalışma yaparak yeni bir
tasarı hazırlamak amacıyla 5.5.1997 tarihinde bilim adamları, yüksek mahkeme
üyeleri ve uzman personelden oluşturulan komisyonlarca başlatılan çalışmaların
sürdürüldüğü, Diğer taraftan 57 nci
Hükümet döneminde, Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında 26.8.1999 tarih ve 4449 sayılı Kanun ile Anayasamızda ve insan
haklarına ilişkin uluslararası hukuk kurallarında insanlık suçu olarak kabul
edilen işkence ve kötü muamelenin önlenmesi için; Türk Ceza Kanununun 243 üncü
maddesindeki işkence suçu genişletilerek cezalar artırılmış, memurların kötü
muameleleri ve müessir fiillerini düzenleyen 245 inci Madde ile hekim veya
eczacı veya sağlık memuru gibi sağlık mesleği mensubunun gerçeğe aykırı olarak
bir belge vermesini düzenleyen 354 üncü maddesindeki cezalar artırılmış, ayrıca
gerçeğe aykırı belgenin işlenmiş bir suçu yahut işkence veya zalimane
davranışların delillerini gizlemek veya bu delilleri yok etmek için düzenlenmiş
olması hali ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmiştir. Emniyet Genel
Müdürlüğünce hazırlanan “İnsan hakları konusunda genel değerlendirme ve Emniyet
Teşkilâtında yapılan iyileştirme çalışmaları”na ilişkin bilgiler ek’te
sunulmuştur. 5. İnsan Haklarından
Sorumlu Devlet Bakanlığınca; konuya ilişkin 15.5.1964 tarih ve 11704 sayılı
Resmî Gazete’de yayımlanan 466 sayılı “Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan
Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun” ile, mevcut mevzuatlardaki
hükümlerin yeterli olduğu değerlendirilmektedir. Bilgilerinize arz ederim. Sadettin Tantan İçişleri Bakanı Bilgi
Notu İnsan Hakları Konusunda
Genel Değerlendirme ve Emniyet Teşkilâtında Yapılan İyileştirme Çalışmaları : İşkencenin
Önlenmesi İnsan Hakları; “insanın
doğuştan sahip bulunduğu, vazgeçilemeyen, devredilemeyen ve değerler sisteminde
en üst sırada yer alan haklardır” şeklinde tanımlanabilir. Yani, insanın,
sadece ama sadece, in-san olmasından kaynaklanır. 21 inci yüzyılın eşiğinde
olduğumuz şu dönemde devletler arasındaki çizgi demokrasi ve insan haklarına
saygı konuları ile birlikte giderek daralmaktadır. Böylece bu konular evrensel
idealler haline gelmektedir. Bununla birlikte, bu idealleri gerçekleştirme
çabaları devam etmekte ve bu konuda başarılı olmak için daha çok çalışmayı
gerektirmektedir. Bugün için açık olan
şudur ki; insan hakları konusu çoğulcu ve demokratik toplumlarda ortaya çıkan
bir kavramdır. Şahsiliğin hâkim olduğu otoriter rejimlerin, insan hakları
konusunu tartışma gibi bir lüks-leri bulunmamaktadır. Dolayısı ile, demokratik
ve açık bir ülke olan Türkiye’nin sorunları içerisinde; insan hakları ile
ilgili yasalar ve bunların uygulanması şartsız olarak yoğun bir şekilde
tartışılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti
vazgeçilemez kişisel haklar prensibi üzerine kurulmuş üniter bir devlettir.
Türkiye insan haklarındaki gelişmeler açısından iki konu üzerinde yoğunlaşmış
bulunmaktadır. Bunlardan birincisi ülke kanunlarımızın uluslararası hukuk
yönünde uyumunun sağlanması, ikincisi olarak da insan haklarının eğitim yoluyla
tam anlamıyla anlaşılması yönündeki çabalardır. Türkiye, kendisini yurt
içi ve dışından yıllardır büyük zarar veren terörizm belasına rağmen, insan
haklarını geliştirme yönünde kararlıdır. Aynı zamanda Türkiye bu güç insan
hakları konularıyla karşılaştığı zaman, “hukuk devleti ilkesi” içerisinde hareket
etmeye azami dikkati göstermektedir. Türkiye, demokratikleşme
konusundaki arzu ve isteğini her fırsatta dile getirmiş ve uzun süreler
terörizm tehlikesi ile iç içe yaşamasına rağmen bu arzusunu değişik
sözleşmelere imza koymakla ispatlamıştır. Uluslararası Kontrol
Mekanizmasına Giriş Türkiye; 28.1.1987
tarihinde Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna bireysel başvuru hakkını
tanı-mıştır. - 26.2.1988 tarihinde
Avrupa Konseyinin ilk üyelerinden biri olarak İşkence ve İnsanlıkdışı veya
Onurkırıcı Davranış veya Cezanın Önlenmesi Avrupa Sözleşmesini imzalamıştır. - 2.8.1988 tarihinde
Birleşmiş Milletlerin bir üyesi olarak İşkence ve Başka Zalimce, İnsanlıkdışı
ve Onurkırıcı Davranış ya da Cezaya Karşı Sözleşmeyi imzalamıştır. - 22.1.1990 tarihinde,
Avrupa İnsan Hakları Divanının zorunlu yargı yetkisini tanımıştır. - 6.11.1990 tarihinde
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Kişisel Başvuruya imkân tanıyan AİHS Ek 9.
Protokolü imzalamıştır, - 21 Kasım 1990’da AGİT
Paris Şartını imzalamıştır, - 26 Haziran 1993’de
diğer ülkelerle birlikte Viyana Deklarasyonun uygulanması sürecine
katıl-mıştır, - 11 Mayıs 1994’te İnsan
Hakları Komisyonu ile İnsan Hakları Mahkemesinin birleşmesini amaç-layan
AİHS’ye ek 11 inci Protokolü imzalamıştır. Ülkemiz Anayasasının 90
ıncı Maddesine göre Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar Türk
hukukunun ayrılmaz bir parçası olurlar ve iç hukukumuza uygunluk açısından
gerekli düzenlemeler yapılır. İnsan Hakları Konusunda
Yapılan İyileştirme Çalışmaları 1. Hukukî Alanda Yapılan
Çalışmalar Gözaltı Sürelerinde
Yapılan Değişiklikler 6.3.1997 tarih ve 4229
sayılı Kanunla CMUK’ta yapılan düzenlemeler neticesinde gözaltı süreleri; 1. Genel Hükümlerde:
Ferdi suçlarda 24 saat olarak uygulanmaktadır. 2. DGM Kapsamındaki
Suçlarda: Ferdi suçlarda 48 saattir. Toplu suçlarda 15 günden 48 saate
indirilmiştir. 3. OHAL Uygulanan
Bölgelerde:Ferdi suçlarda 4 günden 48 saate, toplu suçlarda 30 günden 48 saate
indirilmiştir. Bu süreler, toplu olarak
işlenen suçlarda; Savcının yazılı emriyle 4 güne kadar, hakim kararıyla ise
genel ve DGM kapsamındaki suçlarda 7 güne, OHAL Bölgesinde işlenen suçlarda ise
10 güne kadar uzatılabilmektedir. Avukatla Görüşme Genel nitelikli suçlarda
her zaman avukatla görüşme imkânı bulunmaktadır. Tutukluluk hali DGM ve
OHAL kapsamındaki suçlarda hâkim kararıyla gözaltı süresinin uzatılması
durumunda da avukatla görüşme imkânı tanınmıştır. Zorunlu avukat bulundurma
yaşı 15’ten 18’e çıkartılmıştır. DGM kapsamındaki suçlarda ise 15 yaş olarak
uygulanmaktadır. Susma Hakkı Sanığın, isnat edilen suç
hakkında konuşmama hakkı bulunmaktadır. Hukuka aykırı şekilde elde edilen
delillerin hükme esas alınmayacağı kuralı getirilmiştir. Yakınlarına Haber Verme
Hakkı Soruşturma konusunun
açığa çıkması bakımından kesin bir mahsur doğurmadığı durumlarda yakalandığında
yakınlarına haber verme zorunluluğu getirilmiştir. Şahıslar gözaltına
alındığında İl Emniyet Müdürlükleri bünyesinde oluşturulan ve Emniyet Genel
Müdürlüğü ile de bağlantılı olan Gözaltı İzleme Birimlerine gözaltı durumu ile
ilgili olarak bilgi verilmekte ve vatandaşlarımız buralardan bilgi
alabilmektedir. Cezalandırma İnsan hakları ihlalleri
konusunda yapılan tüm iyileştirme çalışmalarına rağmen, bu konuda halen bazı
iddialar olabilmektedir. Münferit olarak bu tür olayları yaptıkları iddia
edilen mensuplarımız hakkında da adlî ve idarî tahkikatlar yapılmaktadır. Bu kapsamda işkence
yaptığı tespit edilenler Türk Ceza Kanununun 243 üncü maddesi, kötü muamelede
bulunanlar ise Türk Ceza Kanununun 245 inci maddesi gereğince adlî tahkikata
tâbi tutulmakta ve ayrıca bu tür suçları işleyenler hakkında Emniyet Örgütü Disiplin
Tüzüğünün ilgili maddeleri gereğince idarî tahkikat başlatılmaktadır. Bu
çerçevede, 1.1.1995-30.11.1999 tarihleri arasında; TCK 243 üncü maddeye göre
toplam 571 personel hakkında adi, 569 personel hakkında idarî, TCK 245 inci
mad-deye göre de toplam 2798 personel hakkında adlî 4650 personel hakkında ise
idarî soruşturma açılmıştır. Yönetmelik Çalışması Yakalama, gözaltına alma
ve ifade alma konularını düzenleyen geniş kapsamlı ve günümüzün ihtiyaçlarına
cevap verebilecek nitelikte bir yönetmelik çalışması yapılmıştır. Bu bağlamda,
Asayiş Daire Başkanlığının koordinesinde ve Prof. Dr. Sulhi Dönmezer başkanlığında
alanında uzman öğretim üyeleri (Prof. Dr. Ferudun Yenisey, Prof. Dr. Bahri
Öztürk, Prof. Dr. Durmuş Tezcan), genel müdürlüğümüz ilgili daireleri (Temüh,
Asayiş, APK, Kaçakçılık, Polis Akademisi, Hukuk Müşavirliği), Jandarma Genel
Komutanlığı ve Adalet Bakanlığı temsilcilerinin katılımı ile yapılan
toplantılar sonucunda hazırlanan “Yakalama, İfade Alma ve Gözaltına Alma
Yönetmeliği” 1.10.1998 tarihinde Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
girmiştir. 2. Meslekî Alanda Yapılan
İyileştirmeler İnsan Hakları Dersi Polis Akademisinde 1991,
Polis Okullarında da 1992 yılından itibaren “İnsan Hakları” dersi
okutulmaktadır. Gözaltı İzleme Birimleri 1.8.1995 tarihinden
itibaren, gözaltına alınan şahısların mer’i mevzuatla tanınan hakların
kullandırılması, avukat bulundurulması, yakınlarına hemen haber verilmesi
yönündeki yeni yasal düzenlemeler ışığında “Gözaltı İzleme Birimleri” kurulmuş
olup, Merkezde AKKM Daire Başkanlığı ile bağlantılı olarak 81 ilimizde faaliyete
geçirilmiştir. Nezarethane ve Sorgu
Odalarının İyileştirilmesi İçin Yapılan Çalışmalar Nezarethane ve sorgu
odalarının iyileştirilmesi ve belli standartlara ulaştırılabilmesi için ıslah
çalışmalarına devam edilmekte olup ihtiyaca göre her yıl bütçeden ödenek tahsis
edilmesi sağlanmaktadır. Haklarınızı Biliyor
musunuz? İsimli Broşürün Dağıtımı 29.9.1995 tarihinde,
Emniyet Genel Müdürlüğü ve Siyasal Bilgiler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi
işbirliği ile hazırlanan “Haklarınızı biliyor musunuz?” adlı broşürler
bastırılarak tüm illere gönderilmiş ve vatandaşlara dağıtımı sağlanmıştır. Adlî Tıp Raporları Gözaltına alınan şahıslar
için gözaltı başlangıcında ve gözaltından çıkışlarında, ayrıca gözaltı
süresinin uzaması durumunda doktor raporu alınması uygulaması mevcuttur.
Bununla birlikte, 5.12.1995 tarihinde Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan
6070 sayılı genelgeye ve 1.10.1998 tarihinde yürürlüğe giren “Yakalama, İfade
Alma ve Gözaltına Alma Yönetmeliği”ne istinaden, gözaltına alınmış kişilerin,
doktor raporları (4) nüsha olarak aldırılmakta, raporlar kapalı zarf içerisinde
Cumhuriyet Savcısına ve ilgili polis amirine gönderilmekte, bir nüshası da
kendisine verilmektedir. Sanık Hakları Formu 1.10.1998 tarihinde
yürürlüğe giren Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği gereğince,
DGM kapsamındaki suçlarda dahil olmak üzere, yakalanan ve gözaltına alınan
şüpheli sanık veya sanıklara, haklarını belirten “Şüpheli ve Sanık Hakları
Formu” verilmektedir. İnsan Hakları Şube
Müdürlüğünün İhdas Edilmesi ve Görevleri İnsan hakları ile ilgili
konuların tek elde takip edilmesi ve yürütülebilmesi amacıyla Emniyet Genel
Müdürlüğü Terörle Mücadele ve Harekat Dairesi Başkanlığı bünyesinde “İnsan
Hakları Şube Müdürlüğü” oluşturulmuştur. Söz konusu şubenin
başlıca görevleri; * Avrupa İnsan Hakları
Komisyonuna (AİHK) yapılan müracaatlarla ilgili işlemleri yapmak, *Komisyonun kararlarını
izlemek, * Avrupa İşkenceyi Önleme
Komitesinin (AİÖK) ziyaretleriyle ilgili düzenlemeleri yapmak, * Tüm emniyet birimlerinde
insan hakları ihlalleri ile ilgili olarak tespit edilen aksaklıkları giderme
yönünde çalışmalar yapmak, * Başta İnsan Hakları
Derneğinin olmak üzere diğer ulusal ve uluslararası dernek, vakıf, sivil toplum
örgütleri ve basının ortaya atmış oldukları ihlal iddialarını araştırmak ve
rapor haline getirmek, * Faili meçhul
istatistiklerini tutmak, * Gözaltında kayıp
iddialarını araştırmak ve kayıp müracaatlarını almak, * Dışişleri Bakanlığı ve
Genel Müdürlüğümüz Dışilişkiler Daire Başkanlığı ile koordineli olarak,
teşkilât mensuplarımız için yurtiçi ve yurtdışından ders görevlilerinin
katılımı ile insan hakları konusunda seminer, kurs ve konferans mahiyetinde
hizmet içi eğitim faaliyetleri de düzenlemek ve benzeri görevleri yerine
getirmektir. Genelgeler Gözaltı, Sorgulama ve
İfade Alma prosedürünün hukuka uygun olarak yapılması, aksine davrananlar
hakkında idarî ve adlî müeyyide uygulanması hususunda talimat ve genelgeler
yayınlanmıştır. İfadelerin Video Banda
Kaydedilmesi Umum Emniyet
Müdürlüklerimize gönderilen 1.9.1998 tarihli bir genelge ile, işkencenin
önlenmesi ve toplanan delillerin takviyesi amacıyla “organize suçlar ve terör
suçları ile Cumhuriyet Savcıları ve kolluk güçleri amirlerinin gerekli gördüğü
durumlarda, şüpheli ve sanıkların ifadelerinin olanaklar ölçüsünde bütün il
merkezlerinde video banda kaydedilmesi” talimatı verilmiştir. 3. Kurs ve Eğitim
Çalışmaları Toplumsal Olaylar Amir
Bilgilendirme Kursu 1996 yılından itibaren
Çevik Kuvvet birimlerinde görev yapan Polisler çeşitli dönemler halinde
“Toplumsal Olaylar Amir Bilgilendirme Kursu” kapsamında eğitim programına tabi
tutularak, toplumsal olaylarda Çevik Kuvvet birimlerinde görev yapan personelin
tutum ve davranışlarının ne olması gerektiği ve bu kitlelerin yapılarına göre
nasıl yaklaşılması gerektiği gibi konularda eğitim verilmiştir. Modern Sorgulama Kursları TEMÜH Daire Başkanlığınca
düzenli aralıklarla tertiplenmekte olan Modern Sorgulama Kurslarında, insan
hakları eğitimi, meslekî eğitim paralelinde ciddi olarak ele alınmış ve
müfredat prog-ramlarına ayrı bir ders olarak konmuştur. Bakanlığımız APK Kurulu
Başkanlığınca Verilen Seminerler 23 Eylül - 4 Ekim 1996
tarihleri arasında Bakanlığımız APK Kurulu Başkanlığınca 26 ilimizi kapsayacak
şekilde Mülki İdare Amirlerine ve Emniyet Terörle Mücadele Şube Müdürlerine
“insan hakları” konusunda bilgilendirmeye yönelik bir seminer düzenlenmiştir. Aynı seminerin devamı
olarak 5-23 Mayıs 1997 tarihlerinde İstanbul’da 11 ili kapsayacak şekilde Mülkî
İdare Amirlerine, Emniyet ve Jandarma Temsilcileri ile Genel Müdürlüğümüz İnsan
Hakları Şube Müdürlüğünden 6 personele “İnsan Hakları” konusunda seminer
verilmiştir. 8-26 Haziran 1998
tarihleri arasında Ankara’da 34 ili kapsayacak şekilde Mülkî İdare Amirlerine,
Emniyet ve jandarma Temsilcileri ile Genel Müdürlüğümüz İnsan Hakları Şube
Müdürlüğünden 8 personele “İnsan Hakları” konusunda üçüncü bir seminer
verilmiştir. Bu seminerlerin devamı
niteliğinde (32) ilin mülkî İdare Amirleri, Emniyet ve Jandarma temsilcileri
ile İnsan Hakları Şubesinden (4) personelin katılımı ile 12-22 Haziran 1999
tarihleri arasında Mersin’de dördüncü bir seminer yapılmıştır. Polis Akademisi
Başkanlığının Avrupa Birliği Sürecinde Türk Polisi Konulu Sempozyumu 16-17-18 Ekim 1996
tarihlerinde, günü, Polis Akademisi bünyesinde uluslararası katılımın da
sağlanmasıyla “Avrupa Birliği Sürecinde Türk Polisi” konulu sempozyum yapılmış
ve Avrupa Birliğine girme isteğinde olan ülkemizin, Polis Teşkilâtı olarak
uyumu ile insan hakları konuları üzerinde kurulmuştur. Raoul Wallenberg
Enstitüsü - Emniyet Genel Müdürlüğü (TEMÜH Dai. Bşk.) İşbirliği ile Düzenlenen
Seminer Terörle Mücadele Şube
Müdürlerinin insan hakları konusunda bilgilendirilmeleri ve bu konuda
uluslararası alanda yapılan çalışmalar hakkında da bilgi sahibi olabilmeleri
amacı ile yabancı uzmanların Ülkemize davet edilerek seminer vermesi
düşünülmüştür. İsveç’in Lund Kentinde
bulunan Raoul Wallenberg Enstitüsü 1997 yılında, EGM TEMÜH Daire Başkanlığı ile
işbirliği halinde Ankara’da ilki 27-31 Ocak 1997 ve ikincisi 10-14 Mart 1997
tarihleri arasında olmak üzere iki seminer düzenlemiştir. Seminerlerin her
birisi teşkilâtımız bünyesinde bulunan 80 (Düzce İl olmadan önceki rakam) İLTEM
Şube Müdürlerinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Seminerlerde özellikle
insan hakları konularında kanun uygulayıcılarının karşılaştığı sorunlar
açısından (işkence, gözaltı, gözaltındakilere davranış şekli vs.) Avrupa ve
uluslararası standartlar üzerinde durulmuştur. Raoul Wallenberg Enstitüsünü
temsil eden öğretici personel İsveç eski Emniyet Genel Müdürü, İsveç Eski
Parlamento Ombudsmanı ve Enstitü Direktöründen oluşmuştur. Bu iki seminer EGM
ile Raoul Wallenberg Enstitüsü arasında gelecek yıllarda devam edecek olan
işbirliğinin başlangıcı sayılabilir. Avrupa Konseyince
Düzenlenen Konferans Avrupa İşkencenin
Önlenmesi Sözleşmesinin (AİÖS) 10 uncu yıldönümü münasebetiyle Avrupa
İşkencenin Önlenmesi Komitesi (AİÖK) tarafından 19.11.1999 tarihinde
Fransa/Strazburg’da düzenlenen “2000 Yılının Şafağında İşkencenin Önlenmesi”
konulu konferansa Genel Müdürlüğümüzü temsilen iki görevli katılmıştır. 1997-2000 Polis ve İnsan
Hakları Programı Avrupa Konseyi İnsan
Hakları Direktörlüğünün “1997-2000 Polis ve İnsan Hakları” programı
çerçevesinde 10-12 Aralık 1997 tarihleri arasında Strazburg’da düzenlenen
“Güvenliğin Sağlanması ve İnsan Hakları, Doğru Uygulamalar” konulu konferansa
ülkemizi temsilen Genel Müdürlüğümüzden iki görevli katılmıştır. Aynı program
kapsamında Avrupa Konseyi ile işbirliği halinde yapılan çalışmalar
ne-ticesinde, (7) yıllık bir süreci kapsayacak şekilde insan hakları eğitimi
programı hazırlanmıştır. British Council
Tarafından Düzenlenen Seminer British Council
tarafından, 10-16 Mayıs 1998 tarihleri arasında Kuzey İrlanda-Belfast’ta
düzenlenen “Ulusal Seviyede İnsan Haklarının Korunması” konulu seminere Genel
Müdürlüğümüzü temsilen iki görevli katılmıştır. İngiliz polisi ile eğitim
ve teknik alanlarında işbirliği yapılmasını teminen teşkilâtımız ile British
Council tarafından müştereken yürütülen bir proje kapsamında 17-19 Mart 1999
tarihleri arasında Bilkent Otelde “Kamu Asayişi Polisliği” konusunda bir seminer
düzenlenmiştir. Yine British Council
tarafından 9-17 Şubat 2000 tarihleri arasında Bilkent Otelde düzenlenen “Çağdaş
Polis Stratejileri” konulu seminere Asayiş, Eğitim, TEMÜH Daire Başkanlıkları,
Polis Akademisi Başkanlığı, İl Emniyet Müdürlükleri Terör, Asayiş ve Çevik
Kuvvet Şube Müdürlüklerinden toplam 36 kişi katılmıştır. Avrupa Konseyi ile
Koordineli Afiş Çalışması Yine Avrupa Konseyi ile
irtbatlı olarak, İngilizce ve Fransızca olarak hazırlanan “Polis ve İnsan
Hakları” konulu afiş çalışmalarının Türkçe olarak basılıp ülke genelinde
dağıtımının yapılması çalışmaları nihayete erdirilmiştir. Söz konusu afişler
teşkilâtımızın 153 üncü Kuruluş yıldönümü münasebetiyle düzenlenen Polis
Haftası etkinlikleri sırasında bütün yurtta asılmıştır. Basım ve dağıtım için
gerekli olan yaklaşık 5 000 $’lık maddi destek Avrupa Konseyi tarafından
sağlanmıştır. Hizmetiçi Eğitim Kursları
Teşkilât bünyesinde
düzenlenen her türlü meslek içi eğitim programında “İnsan Hakları” ile “Halkla
İlişkiler” derslerine yer verilmesi zorunlu hale getirilmiştir. Faili Meçhulleri
Araştırma-Soruşturma ve Modern Sorgulama Teknikleri Kursu Ülkemizin gündemini yoğun
bir şekilde meşgul etmekte olan faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasına
yönelik olarak yapılan, sorgulama ve operasyonların icrasında Teşkilâtımızın
etkinliğini artırma çalışmalarını, daha bilinçli hale getirmek amacıyla, 1990-1999
yılları arasında Polis Akademisinden derece ile mezun olup, gerekli şartları
haiz toplam 31 personelimize yönelik olarak 5-23.6.2000 tarihleri arasında
“Faili Meçhulleri Araştırma-Soruşturma ve Modern Sorgulama Teknikleri Kursu”
düzenlenmektedir. 4. Kayıp Şahıslar ile
İlgili Yapılan Çalışmalar Kayıp Kişileri Araştırma
Büro Amirliğinin İhdas Edilmesi 20 Aralık 1996 tarihi
itibariyle TEMÜH Daire Başkanlığı İnsan Hakları ve Yurtdışı İlişkiler Şube
Müdürlüğü bünyesinde “Kayıp Kişileri Araştırma Büro Amirliği” faaliyete
geçirilmiştir. Ülkelerdeki demokratik
gelişmelere paralel olarak polisin görevlerinde de hem nitelik hem de nicelik
olarak artışlar meydana gelmektedir. Toplumsal kalkınmaya katkı sağlayan,
demokratik gelişmelerin sürecini hızlandıran milletimizin arzuladığı bir polis teşkilâtı
için polisin eğitiminin yapısal değişikliklere tabi tutulması artık kaçınılmaz
hal almıştır. Diğer gelişmiş ülkelere
bakıldığında polisin temel eğitiminin ortalama iki yıllık bir sürede
tamamlandığı görülmektedir. Avrupa Birliğine uyum sürecinde olan Türk Polis
Teşkilâtının dünyadaki değişimlerin gerisinde kalması düşünülemez. Bu bağlamda,
dokuz aylık eğitim veren mevcut polis okullarındaki eğitim-öğretim süresi iki
yıla çıkarılarak 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun da gereklerine ve genel
çerçevesine uygun olarak ki Anayasanın 132 nci maddesi kendi yüksek öğretim
mevzuatımıza olanak tanımaktadır. Polis Akademisine bağlanması öngörülmüştür.
Böylece polis okullarımızdaki eğitim akademik ağırlıklı duruma getirilerek daha
fazla uygulama yapmak suretiyle sınıfta verilen bilgi ve beceriler sınıf
duvarlarını aşarak gerçek yaşam içerisine oturtularak gücünü otoritesinden
değil, saygınlığından alan 21 inci yüzyılın polisleri yetiştirilecektir. Kanunla, polis
memurlarımız akademiye bağlı olan polis meslek yüksek okullarında alacakları
iki yıllık eğitimle uyumlu uygulamalar içerisinde olacaklardır. Akademi lisans, enstitü
ise lisansüstü eğitim-öğretimden sorumlu olarak örneğin kriminoloji, güvenlik
gibi özel ve teknik bilgi ve beceri isteyen işlenmemiş konuları, polislik mesleğiyle
de ilgili olduğu için uzmanlık konuları haline dönüştüren bilimsel özerkliğe
sahip yükseköğretim kurumları haline dönüştürülmüştür. Kanun; Türk Polis
Teşkilâtının en yüksek öğretim kurumu olan polis akademisi ve bağlı fakülteler,
enstitüler ile polis meslek üksekokullarındaki yüksek öğretim ile ilgili amaç
ve ilkeleri belirlemek, bu okulların teşkilâtlanmasını, görev ve sorumluluklarını,
eğitim-öğretim, araştırma, yayın, öğretim elemanları ve öğrenciler ile ilgili
esasları düzenlemekte, ayrıca akademi ve buna bağlı eğitim-öğretim kurumlarını,
yönetim ve öğretim organlarını, c işleyişini, görev, yetki ve sorumluluklarını,
eğitim ve öğretim esaslarını ve bu konulara ilişkin diğer hususları
kapsamaktadır. Çalışmalara Temmuz 1999
tarihinde ve mevcut polis okullarının polis akademisine bağlı 2 yıllık polis
meslek yüksek okullarına dönüştürülmesi amacıyla başlanılmış olup 2000
Martından itibaren çalışmaların seyri değişmiş bütün olarak polis eğitimini
kapsayacak nitelikte polis yüksek öğretim kanun tasarısı şekline dönüşmüştür.
Kanun tasarısı TBMM Plan Bütçe Komisyonundan geçmiş olup genel kurulda
görüşülmek üzere sırada beklemektedir. 2000’li yıllarda Türk
polis eğitiminin temel hedefi; hizmetlerin yürütülmesinde insan haklarına
saygının, çağdaşlığın, hoşgörünün, standart davranış modelleri ile standart
uygulama süreçlerinin hakim olduğu etkili ve verimli bir hizmet anlayışının
yerleşmesi amacıyla eğitim biliminin temel esasları çerçevesinde pratiğe dayalı
bir eğitim modelinin geliştirilmesidir. 4. Yurtdışı Eğitimi Teknolojinin sınır
tanımadığı ve hızla değişen günümüz dünyasında, bilime ve bilimsel çalışmaya
duyulan gereksinim her geçen gün biraz daha artmaktadır. Bu nedenle yeni dünya
düzeni içerisinde, emniyet örgütünün gereksinim duyduğu alanlarda bilimsel çalışmaları
yapmak, eğitim ve öğretim kurumlarımızdaki yetişmiş eleman gereksinimini
karşılamak amacıyla yurtdışına personelimiz gönderil-miştir. Küreselleşen dünya
düzeninde artık ülke ve toplumlar daha bir içiçe ve birbirinden haberdardır.
Yenilikler ve gelişen yeni oluşum ve teknolojiler çok kısa zamanda dünya
çapında yaygınlaşmaktadır. Bu yüzden yeni gelişmeleri takip eden, çağın
koşullarına ve gereklerine uygun akademik kariyere sahip personel yetiştirmek
amacıyla yurtdışına personel gönderilmeye başlanılmıştır. Bu noktada 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 78, 79 ve 80 inci maddelerine istinaden
Yetiştirilmek Amacıyla Yurtdışına Gönderilecek Devlet Memurları Hakkındaki
Kanun hükümleri çerçevesinde Emniyet Teşkilâtımızın amir sınıfı personelden,
1999 yılı içerisinde yapılan sınavlar sonucunda yurtdışına gönderilen 25
personel poliste “Bilgisayar Sistemleri, Eğitim (2 kişi), Hukuk, İnsan Hakları
(2 kişi), Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele, Olay Yeri İnceleme (3
kişi), Suç Analizi (2 kişi), Terörle Mücadele, Toplumsal Olaylar ve Yönetim”
alanlarında yüksek lisans yapmaktadırlar. 2000 yılı için yapılan
planlamalarda yine yukarıdaki konularda belirli sayıda personelimizin ABD,
İngiltere, Fransa ve Almanya’ya gönderilmesi düşünülmektedir. 5. Polis Temel Eğitiminin
İçeriğinin Bilimsel Yöntemlerle Tespiti Modüler Eğitim Projesi
başlatılmıştır. Polis okullarının Polis Yüksek Okullarına dönüştürülmesi
çalışmaları kapsamında, polis yüksek okullarında okutulacak derslerin
içeriklerinin belirlenmesi ve kitapların yazdırılmasının sağlanması amacıyla
başkanlığımız koordinesinde ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof.
Dr. Veysel Sönmez danışmanlığında oluşturulan Modüler Eğitim Projesi Komisyonu
(Üniversite, Polis Akademisi ve Polis Koleji öğretim görevlileri ile
teşkilâtımız içerisinde bulunan meslekî konularda uzman olarak
nitelendirilebilecek personel) çalışmalarını sürdürmektedir. Haftanın belirli
günlerinde bir araya gelen komisyon üyeleri yapılan çalışmaları
değerlendirmekte ve görüş alış verişinde bulunmaktadırlar. 6. Avrupa Topluluğu
Uygulama Merkezi Semineri Teşkilâtımız bünyesinde
yaptırılan hizmetiçi ve uygulamalı eğitimlerin dışında, Teşkilâtımızın uzman
personel ihtiyacını karşılamak amacıyla diğer kurumların eğitim imkânlarından
da istifade edilmektedir. Avrupa Birliğine giriş süreci içerisinde Ankara üniversitesi
bünyesinde faaliyet gösteren Avrupa Topluluğu Araştırma ve Uygulama Merkezi
(ATAUM)’ne temel ve uzmanlık eğitimleri çerçevesinde her dönem (yılda iki
dönem) belirli sayıda personelimiz devam etmektedir. Bu sayede Avrupa
Birliğinin yapısı ve işleyişi konularında bilgi sahibi personelimiz
yetişmektedir. Avrupa Topluluğu
Araştırma ve Uygulama Merkezinin; 1995-1996 yılında
düzenlenen Temel Eğitime (4), Uzmanlık Eğitimine (3) personel, 1996-1997 yılında
düzenlenen Temel Eğitime (9), Uzmanlık Eğitimine (22) personel, 1997-1998 yılında
düzenlenen Temel Eğitime (16), Uzmanlık Eğitimine (4) personel, 1998-1999 yılında
düzenlenen Temel Eğitime (25), Uzmanlık Eğitimine (12) personel, 1999-2000 yılında
düzenlenen Temel Eğitime (7), Uzmanlık Eğitimine ise (13) personel iştirak
etti-rilmiştir. Bu eğitime katılan personelin tamamı amir sınıfından ve 4
yıllık yüksekokul mezunları arasındandır. 7. Polis Eğitim
Sistemlerinin Araştırılması Türk eğitiminin yeniden
yapılandırılması çalışmaları kapsamında Avrupa Birliği üyesi ülkelerinin, ABD
ve Japonya gibi gelişmiş ülke polis eğitim sistemlerinin araştırılmasına
başlanılmıştır. Polis temel eğitimi, hizmetiçi eğitim ve yöneticilik eğitimleri
çerçevesinde yapılan araştırma ve incelemelerde şu ana kadar İngiltere, Fransa,
Almanya, Danimarka, İspanya, Japonya, İrlanda, Belçika, Norveç, İtalya,
Hollanda ülke polis eğitim sistemlerinin incelemesi tamamlanmıştır. Bu çalışmalarla diğer
ülke polis eğitim sistemlerinin pozitif ve negatif yönleri görülerek yapılan
hatalar bir daha tekrar edilmeyecek, faydalı görülen ve Türk toplumun yapısına
uygun olan sistemler Türk polis eğitim sisteminin yeniden yapılandırılmasında
kullanılacaktır. 8. Polis Okulu Müdürleri
Yönetimi Geliştirme Semineri Bilginin ve sürekli
öğrenmenin bir zorunluluk haline geldiği günümüzde polisimizin bilgi toplumu
insanı, polislik mesleğinin de bilgiye dayalı bir hizmet mesleği haline
getirilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Bilimsel, teknolojik ve
sosyo-ekonomik gelişmelerin çok hızlı olduğu bir ortamda görev yapan özellikle
üst düzey yöneticilerimizin çağın gereklerine uygun olarak hizmet verebilmeleri
için sürekli kendilerini yenilemeleri ve personelini bu doğrultuda yönlendirmeleri
son derece önemli olduğu düşüncesinden hareketle 19-21 Ocak 2000 tarihleri
arasında PEM ve polis okulu müdürleri, “Modern Yönetim Teknikleri”; - Yönetim Görevi ve
Özellikleri, - Yönetici Davranışı ve
Özellikleri, - Okul Yöneticisinin
Öğretim Liderliği, - Etkili Öğrenme ve Sınıf
Yönetimi, - Modern Yönetim
Teknikleri ve Eğitime Uyarlanması, - Yönetsel Kaynakların
Kullanımı Çalışmalarının Değerlendirilmesi, - Eğitim Müfredatlarının
Değerlendirilmesi, Konu başlıklarında,
üniversitelerimizden davet edilen profesörlerce eğitime tabi tutulmuşlardır. 9. Meslek Analizinin
Yapılması (Meslek Standartlarının Belirlenmesi) Ankara Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Fakültesi ve Millî Eğitim Bakanlığı yetkilileri ile yapılan
görüşmeler neticesinde, program geliştirmenin ilk basamaklarından birini
oluşturan ve polise standart bir eğitim verilmesi için gerekli olan meslek
analizinin yapılması gerektiği anlaşılmıştır. Çünkü, gerek polis
adaylarının seçimi, ders programlarının ve bu çerçevede ders kitaplarının
bilimsel esaslara göre hazırlanması gibi projelerimizde ve gerekse polis eğitim
sisteminin yapısal değişikliklerine ilişkin çalışmalarımızda, teşkilâtımızın
meslek analizinin olmaması büyük bir eksiklik olarak belirlenmiştir. Bu
eksiklik ise yapılacak çalışmaların ön şartı olarak karşımıza çıkmıştır. Yapılan araştırmalarımız
neticesinde bu işin, Federal Almanya Meslekî Eğitim Kurumlarının danışmanlığını
yaptığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile
ilişkili olarak çalışan ve halen Devlet Planlama Teşkilâtının Beşerî Kaynakların
İncelenmesine İlişkin Araştırma Projesi sonuçları doğrultusunda İş ve İşçi
Bulma Kurumu tarafından önerilerek, Dünya Bankasınca yürütülen bir proje
kapsamında, değişik mesleklerin analizlerini yapan Meslek Standartları
Komisyonu Araştırma ve Teknik Hizmetler Birimi tarafından yapıldığı
öğrenilmiştir. Meslek Standardı; Bir
mesleğin başarılı şekilde icra edilebilmesi için, kişinin sahip olması gereken
bilgi ve beceriler, yapması gereken görev ve işlemlerin neler olduğunun
belirlenmesi demektir. Meslek Standartları
Komisyonu yetkilileri ile görüşmelere başlanmış ve dairemiz temsilcileri,
Meslek Standartları Komisyonu temsilcileri, Personel Daire Başkanlığı
temsilcilerinden oluşturulan bir çalışma grubunca öncelikle mesleğimizin
analizi yapılacak 15 branşı belirlenmiştir. Çalışmalar çerçevesinde şu ana
kadar Trafik, Terör, Asayiş, Çevik Kuvvet, Narkotik, Malî Polis, Güvenlik ve
Genel Hizmet branşlarına ilişkin meslek analizi çalışmaları tamamlanmıştır. Meslek Analizi
Çalışmaları Nasıl Yapılmaktadır? “Bir mesleği en iyi
anlatan o meslekte bizzat çalışan alan uzmanlarıdır. Alan uzmanları, meslekleri
ile ilgili bilgi beceri, araç-gereç ve davranışları en iyi şekilde tanımlar.”
ilkesinden hareketle meslek ana-lizi çalışmaları, analizi yapılacak alanda bizzat
görev yapan tecrübeli amir ve memur personelden oluşan çalışma grubu tarafından
üç gün süren teknik bir çalışma sonunda şekillendirilmektedir. Yapılan hazırlıklardan
sonra alan uzmanlarından oluşturulan komisyonların üç günlük çalışmaları sonucu
hazırlanan meslek standartları çeşitli Bakanlıklar, üniversiteler, ilgili
meslek kuruluşları ve çeşitli kamu kuruluşlarına görüşleri alınmak üzere gönderilmektedir.
Bu görüşler alan uzmanı personel ve ana-lizi yapan uzman tarafından
değerlendirilerek son şekli verilmektedir. Halen devam etmekte olan
meslek standartlarının belirlenmesinden sonra üniversitelerle işbirliği
içerisinde yapılacak çalışmalarımız ile; - Eğitim programlarının
içeriği yeniden belirlenecek ve temel eğitimde bir polise nelerin öğretilmesi
gerektiği tespit edilmiş olacaktır. - Mevcut eğitim
programlarının içeriği güncelleştirilecektir. - Program geliştirme
sürecinin tamamlanmasını müteakip ders kitapları içerik olarak yeniden
düzenlenecektir. - Belirlenen içeriğin
öğrencilere sunulması ve davranışa dönüştürülebilmesi için derslerin ne
kadarının teorik, ne kadarının ise uygulamadan oluşacağı belirlenecektir. - Öğretmenler tarafından
bir ders ya da konu için belirlenen hedef davranışların öğrenciye nasıl, hangi
yollarla kazandırılacağı belirlenecektir. - Öğretmenlerin iş
yaşamında ihtiyaç duyulan bilgi ve becerileri öğretmeleri sağlanacaktır.
Böylece okulda öğretilenlerle kadro arasındaki uyumsuzluklar giderilmiş
olacaktır. - Bu süreç içerisinde eğitim
programları, öğretim yöntem-teknikleri, eğitim araç-gereçleri, kurumun amaç ve
hedefleri ile teknolojik gelişmeler açısından ele alınarak evrensel ölçülerde
yeniden düzenlenecek, ders kitapları da bu amacı gerçekleştirecek şekilde
hazırlanacaktır. - Meslekî temel
eğitimlerde bütün polislerin ortak olarak bilmesi gerekenler polis
okullarımızdaki temel eğitimlerde, teorik ve uygulamalı olarak öğretilecektir.
Özel uzmanlık gerektiren alanlarda ise branş eğitimleri verilmesi
planlanmaktadır. - Mesleğimizin sayısal ve
ihtiyaç analizleri de tamamlandıktan sonra, yukarıda belirtilen çerçevede
hazırlanacak programlarla meslekî temel eğitimler sonrasında, okullarımızın
branş eğitimi verecek şe-kilde yapılandırılmasına imkân sağlayacak bir sistem düşünülmektedir. Bu uygulama ile meslekî
temel eğitimde polis adaylarına bütün polislerde varolması gereken temel bilgi
ve beceriler kazandırılmış olacak daha sonra ise her branşın gerektirdiği
teknik bilgiler verilecektir. Branş değişimi söz konusu
olduğu zaman ise, kısa süreli bir hizmet içi eğitim ile o branşın gerektirdiği
bilgi ve becerilerin kısa bir süre içerisinde kazandırılması mümkün olacaktır. 10. İnsan Hakları 10 uncu
Yıl Komitesi Koordinesinde Yürütülen Çalışmalar İnsan Haklarını korumada
başarı, önemli ölçüde insan hakları bilgisi ve bilincinin yaygınlaşmasına;
insan haklarının insanlarca benimsenmesine bağlıdır. Özellikle emniyet
teşkilâtı personeli hakkında insan hakları ihlâlleri konusunda gündeme
getirilen sıkıntıların giderilebilmesi için insan hakları bilincinin teşkilât
çapında bütün personele benimsetilmesi, 21. yy. bilgi toplumu polisliğinin
temel gerek-sinimleri arasındadır. İnsan hakları bilincinin
yerleşmesi ve hukukî normlarla da desteklenmesi amacıyla Birleşmiş Milletler
İnsan Hakları Eğitimi On Yılı Eylem Planına (1995-2004) paralel olarak,
akademik düzeyde ve araştırmaya dayanan, ulusal çerçevede bir İnsan Hakları
Eğitimi Türkiye Programı (1998-2007) hazırlanmıştır. Tüm Bakanlık ve bağlı
kuruluşları ilgili çalışmaları yapmakla zorunlu tutan raporda Emniyet Genel
Müdürlüğünün dönemler halinde yapması gereken faaliyetler ayrıca
belirtilmiştir. Belirtilen faaliyetler çerçevesinde genel müdürlüğümüz ve
Başkanlığımızca yapılan çalışmalar dönemler halinde İnsan Hakları
Sekreteryasına bildirilmektedir. Bu amaçla oluşturulan
çalışma gruplarında Genel Müdürlüğümüz haricinde komite temsilcileri, Jandarma
Genel Komutanlığı, Sivil Toplum Kuruluşları (Türkiye Barolar Birliği, Çağdaş
Hukukçular Derneği, Türk Tabipler Birliği) ve Başta Hacettepe Üniversitesi İnsan
Hakları Merkezi Temsilcisi olmak üzere hukuk fakültelerinden öğretim üyeleri
bulunmaktadır ve çalışma grupları çalışmalarını sürdürmektedirler. 11. Hizmet İçi Eğitim
Faaliyetleri Eğitim Daire Başkanlığı,
teşkilât mensuplarımızın teknik ve sosyal alanlarda meydana gelen gelişmeleri
yakından takip ederek etkili bir mücadele yapılması ve ahenkli hizmet yarışının
oluşması, personelin dinamizminin sağlanması amacıyla hizmet içi eğitim
faaliyetleri 2000 yılında yeniden yapılandırılmıştır. Teşkilâtımız
mensuplarının Halkla İlişkiler ve İnsan Hakları konusundaki eksiklerini
gidermek, bu alanda yapılacak çalışmaları şekillendirmek için Merkez
Teşkilâtına bir genelge yayınlanmıştır. Bu genelgeyle hizmet içi eğitim kursu
düzenleyen birimler, açtıkları kursun içeriğine ek olarak İnsan Hakları ve
Halkla İlişkiler konusunda kursiyerlerine ders vermeleri ve bilgi notlarını
kursu düzenlemeden bir ay önce Eğitim Daire Başkanlığına göndermeleri sağlanmış
ve hizmetiçi eğitimler bilimsel temellere dayan-dırılmıştır. Ayrıca, 2000 yılı
Hizmetiçi Eğitim Planında tüm hizmetiçi eğitim programları içerisine insan
hakları ve halkla ilişkiler dersi zorunlu olarak yerleştirilmiştir. 2000 Yılı Eğitim Planında
daha önceki yıllardan farklı olarak bölgesel eğitim faaliyetlerinin yapılması
öngörülmüştür. Bu kapsamda vatandaşla ilçe olan ve teşkilâtımızın çekirdeğini
oluşturan karakollarda çalışan personelimizin de hizmet içi eğitimden geçirilmesi
düşünülmüş ve 2000 Yılı Eğitim Planına “Karakol Amirler için Halkla İlişkiler
ve Yönetimi Geliştirme Eğitimi Semineri” ile “Karakol Personeli Halkla
İlişkiler ve Oryantasyon Bölgesel Seminerleri” alınmıştır. Hazırlanacak bölgesel
eğitim programında öncelikle karakolda çalışan amir ve memur olarak çalışan
personelden başlamak üzere insan haklarına saygılı çağdaş davranış modülleri
çerçevesinde günlük yaşamda kullanılabilecek bilgi, tutum ve beceri ile alanlarında
kullanabilecekleri bilgilerin verilmesi planlanmıştır. Bu amaçla 19-21 Nisan
2000 tarihleri arasında, Polis Akademisi Büyük Stüdyosunda Emniyet Genel
Müdürümüz Doç. Dr. Turan Genç ve Eğitim Daire Başkanı Dr. Fevzi Erdoğan’ın
hazır bulunduğu ilk seminerin ardından ikincisi 24-26 Mayıs 2000 tarihleri
arasında Diyarbakır bölgesinde gerçekleştirilmiştir. 58. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, kaçak olarak
yurda sokulan çay yüklü TIR’lara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet
Keçeciler’in cevabı (7/2219) Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı Sayın Mehmet Keçeciler tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
talep ediyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. 14.6.2000 Mehmet Bekaroğlu Rize Ülkemiz, dünyanın önemli
çay üreten ve ihraç eden ülkelerinden birisidir. Gerek iç piyasanın, gerek dış
piyasanın daralmasından, gerekse hükümetlerin genel ve bölge politikalarından
dolayı çay tarımıyla uğraşan insanlarımız zor durumda kalmıştır. Öyle ki
ürettiği çayı satamayacak, satsa bile parasını alamayacak durumdadır.
Sıkıntının önemli nedenlerinden biri olan iç pazarın daralmasında en önemli
faktör, ülkeye giren kaçak/ithal çaydır. Bu kaçak çay girişi azalacağına
artmaktadır. Bu ithal çay ülkemize
çeşitli yollardan, özellikle de transit ticaret kapsamındaki serbest
bölgelerden girmektedir. Basın-yayın organlarında yer aldığına göre Mersin
Serbest Bölgesinden, transit ticaret amacıyla yurda sokulan 7 bin 569 ton çayın
aradan iki aya yakın bir süre geçmesine rağmen hâlâ yurt dışına çıkışı
yapılmamıştır. Aynı haberlerde, hangi firmanın, yurda ne kadar çay soktuğu da
belirtilmekte buna göre; Mart ayında Üniter Türk Üretim Pazarlama: 6,3 ton,
Beta Gıda Ticaret: 7500 ton (iki parti halinde) çayı Kazakistan’a satış
amacıyla; Mayıs ayında, Yayla Gıda: 9,4 ton, Etsun Entegre Tesisleri 13,9 ton,
Mehmet Metin Aydın: 6,6 ton çayı İran’a göndermek üzere, Polsan: 40,2 ton çayı
Azerbaycan’a göndermek üzere yurt içine soktu. Ancak aradan iki ay
geçmesine rağmen söz konusu firmalara ait çay yüklü TIR’ların yurt dışına
çıkıp-çıkmadığının belli olmadığı, (bu çıkışların en fazla bir hafta içinde
gerçekleşmiş olmasına rağmen), Ağrı-Gürbulak sınır kapısından çıkışlarının
görülmediği, bu çayların büyük bir ihtimalle yurt içerisinde pazarlanmaya
çalışıldığı iddia edilmektedir. Sadece Mersin Serbest Bölgesinden giren kaçak
kuru çayın, Çaykur’un ürettiği yıllık kuru çay gözönünde bulundurulduğunda
büyük bir rakamdır. Çaykur’un 1999 yılı içerisinde, bir yıl boyunca İzmir
geneline sattığı çay miktarından fazladır. Bu nedenle; 1. Bu iddiaların
gerçeklik derecesi nedir? Yurda girişi yapılan bu çayların son durumu nedir? 2. İlgili firmalara ait
çay yüklü TIR’lar hâlâ yurt içinde ise, bir haftalık yolu 2 aydır
çıkamamalarının nedeni nedir? Şu an bu TIR’lar nerededir? Bu çayların yurt
içinde pazarlanıp pazarlanmadığı belirlenmiş midir? Sorumlularla ilgili ne gibi
bir işlem yapılmıştır? 3. Kaçak yollarla
ülkemize kuru çay girişinin engellenmesi için Bakanlık olarak herhangi bir
çalışmanız var mı? Bu konuda Hükümet nezdinde herhangi bir girişimde bulundunuz
mu? T.C. Devlet Bakanlığı 7.7.2000 Sayı :
B.02.0.003/2.00-2297 Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi : 22.6.2000 tarihli
ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2219-6021/14518 sayılı yazınız. Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu tarafından TBMM Başkanlığına verilen “kaçak olarak yurda sokulan çay
yüklü TIR’lara ilişkin” yazılı soru önergesi Bakanlığıma bağlı Gümrük
Müsteşarlığı nezdinde incelenmiş olup, konuya ilişkin cevabımız ekte
sunulmuştur. Gereği için bilgilerinize
arz ederim. Mehmet Keçeciler Devlet Bakanı T.C. Başbakanlık 1.7.2000 Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü Sayı : B.02.1.GÜM.0.06.00.23.672/210-020165 Devlet Bakanlığına (Sayın Mehmet Keçeciler) İlgi : 26.6.2000 tarihli
003/2.00-2219 sayılı yazıları. TBMM Başkanlığı Genel
Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 22.6.2000 tarihli
2219-6021/14518 sayılı yazısı ekinde alınan Rize Milletvekili Sayın Prof. Dr.
Mehmet Bekaroğlu tarafından TBMM Başkanlığına verilen yazılı soru önergesine
cevabımız ilişikte sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Ramazan Uludağ Müsteşar Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğünden alınan 1.6.2000 tarihli 15729
sayılı yazıda; Transit ve Re-export geçişinin yapılması istenen tüm bitki ve
bitkisel ürünlerde gümrük kapılarında resmî işlem yapılmadan önce Ziraî
Karantina İnspektörlerince Ziraî Karantina kont-rollerinin uygulanmasının
gerektiği ancak Ağrı İli Gürbulak sınır kapısından çıkması gerektiği halde
çıkış yapmamış firmaların bulunduğunun tespit edildiği belirtilerek yazıları
ekinde listede Yayla Gıda Ür. Tic. San. Ltd. Şti. ( 9 430 kg), Etsun Entegre
Tar. Ür. San. (13 905 kg.), Polsan Tar. Ür. Paz. Tic. Ltd. Şti. ( 40 250 kg),
Mehmet Metin Aydın (6 650 kg), Beta Tic. A.Ş. (7 500 000 kg), Ünilever Tük. Ür.
Paz. Tic. A.Ş. (6 300 kg) firmalarınca yurt dışı edilmeyen toplam: 7 576 535
kg. çaya ilişkin bilgilerin verilmesi üzerine 8.6.2000 günlü 17635 sayılı
yazımız ile Gürbulak Gümrükleri Başmüdürlüğünden gümrüğünde cereyan eden işlem
sorulmuştur. Daha sonra aynı hususları
ihtiva eden ve Devlet Bakanlığı Basın Müşavirliğinden intikal ettirilen
12.6.2000 tarihli Yeni Şafak Gazetesi ile Cumhuriyet Gazetelerinde yer alan
transit ticaret kapsamında bahsi geçen 6 firma tarafından yurda sokulan ve
Gürbulak sınır kapısından hâlâ çıkmadığı belirtilen çaylarla ilgili haber
üzerine Mersin Gümrükleri Başmüdürlüğüne muhatap 13.6.2000 tarihli 18138 sayılı
yazımız ile çaylar için düzenlenen beyannamelerin tarih ve sayıları ile bu
beyannamelerden teyidi gelmeyenlerin bulunup bulunmadığının araç plakaları ve
varsa TIR Karnesi tarih ve sayıları da belirtilerek bildirilmesi istenilmiştir. Yine aynı konuda Dış
Ticaret Müsteşarlığı İhracat Genel Müdürlüğünden alınan 13.6.2000 tarihli
102570 sayılı yazıda, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel
Müdürlüğünün 1.6.2000 tarihli 15731 sayılı yazısından bahisle, tüm bitki ve
bitkisel ürünlerin transit geçişinde gümrükleme işleminden önce ziraî karantina
inspektörlerince ziraî kontrollerin uygulanması gerektiği, öte yandan Mersin
Serbest Bölgesinden İran, Azerbaycan ve Kazakistan’a çay sevkiyatında bulunmak
isteyen anılan firmalar tarafından transit geçiş kapısı olarak Ağrı İli
Gürbulak Gümrük İdaresini beyan etmelerine rağmen mezkûr gümrük idaresinden
transit geçiş işleminin henüz yapılmadığının belirtildiği ifade edilerek, konu
hakkında adı geçen Bakanlığa bilgi verilmesi talep edilmiştir. Gürbulak Gümrükleri
Başmüdürlüğünden alınan 15.6.2000 tarihli 8893 sayılı yazıda; Gürbulak sınır
kapısından çıkması gerektiği halde çıkış yapmadığı tespit edilen firmalara ait
eşyaların Giriş Gümrüğü Mersin Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğü olduğundan çay yüklü
araçların ilgili gümrükçe TIR Karnesi veya transit aktarma beyannamesi
muhteviyatında sevkedildiği dolayısıyla Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
İnspektörlerinin yapması gereken “Ziraî Karantina Kontrolünün” yükleme
gümrüğünce aranması gerektiği ayrıca, adı geçen firmalara ait çay yüklü
araçların TIR Karne numaraları veya ilgili gümrüğün transit aktarma beyanname
tescil sayı ve tarihlerinin bildirilmesi halinde bahse konu eşyaların çıkışının
yapılıp yapılmadığı hususunda gerekli araştirmanın yapılacağı belirtildiğinden,
Mersin Gümrükleri Başmüdürlüğüne muhatap 15.6.2000 tarihli 18395 sayılı yazımız
ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığının yazısına konu firmalar ile ilgili TIR Karne
numaralı, transit aktarma beyanname tescil sayı ve tarihlerinin bildirilmesi
istenilmiş, adı geçen Başmüdürlükten cevaben alınan 15.6.2000 tarihli 1997
sayılı yazıda mezkûr firmalar tarafından transit işlemi gerçekleştirilen
çaylara ait miktarlar ve TIR Karnesi sayıları belirtilerek mevrit gümrük
idarelerinden TIR Karneleri muhteviyatı çayların yurt dışı edilip edilmediğinin
12.6.2000 tarihli 10099 sayılı yazıları ile sorulduğu, ayrıca yapılan şifahî
görüşme-lerde söz konusu çayların tamamına yakınının yurt dışı edildiğinin
öğrenildiği bildirilmiştir. Mersin Gümrükleri
Başmüdürlüğünün yazısına göre Mersin Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğün-den
Gürbulak’a transit edilen çayların dökümü aşağıdaki gibidir. Firma ismi Tarih Brüt
(kg) Net (kg) TIR Karne No 1. Beta 1-31.3.2000 693
285 583 644 (Ekli liste muhteviyatı 38 adet TIR Karnesi ile) 2. Unilever 1-31.3.2000 10 400 6 300 XX 28795864 3. Polsan 1-30.4.2000 20 500 17 500 MX 28178296 20
520 18 000 YX
28178392 4. M. M. Metin Aydın 7 800 6 650 JX 29416316 5. Etsun Listede belirtilen tarihte transit
işlemi gerçekleştirmemiştir. TOPLAM 751 915 620
274 42 Bu yazı üzerine Gürbulak
Gümrükleri Başmüdürlüğüne muhatap 17.6.2000 tarihli 18637 sayılı yazımız ile
Mersin Gümrükleri Başmüdürlüğünün 15.6.2000 tarihli 1997 sayılı yazısında bahsi
geçen TIR Karneleri kapsamı eşyaların yurt dışı edilip edilmediğinin bildirilmesi
istenilmiş, adı geçen Başmüdürlükten cevaben alınan 23.6.2000 tarihli, 9315
sayılı yazıda, bahse konu TIR Karnelerinden 30 adedinin bağlantıları Gürbulak
Gümrük Müdürlüğüne tescil işlemi gördüğü, bu araçların çıkış yapıp yapmadığının
Gümrük Muhafaza kayıtlarından da araştirılmasını teminen aynı tarihli yazıları
ile adı geçen bağlantıla-rının talimatlandırıldığı belirtilmiştir. Diğer taraftan TIR
Karnesi kapsamındaki transit işlemlerinin takibi Gümrükler Kontrol Genel
Müdürlüğünce yapıldığından 17.6.2000 tarihli 18636 sayılı yazımız ile anılan
Genel Müdürlükten mezkûr TIR Karnelerine ait giriş ve çıkış parçalarının ulaşıp
ulaşmadığının bildirilmesi; ulaşmış olması halinde de birer örneklerinin
gönderilmesi istenilmiştir. Cevaben alınan 21.6.2000/6084 ve 24.6.2000/6287
tarih ve sayılı yazılarında UX29406752 no’lu TIR Karnesinin VX29406752 olduğu,
XB29053599 no’lu Tır Karnesinin giriş çıkış yapraklarının Genel Müdürlüklerine
intikal etmediği, 19.6.2000 tarihli 6070 sayılı yazıları ile Mersin Gümrükleri
Başmüdürlüğünden sorulduğu belirtilerek diğer 41 adet TIR Karnesinin
giriş-çıkış parçalarının birer fotokopisi gönderilmiştir. Mezkûr belgelerin
tetkikinde; Beta firmasına ait 676 209 kg (brüt) 570 294 kg (net) Polsan firmasına ait 40
520 kg (brüt) 35 500 kg ( net) M. M. Aydın firmasına ait 7 800 kg (brüt) Unilever firmasına ait 10
400 kg (brüt) çayın yurt dışı edildiği anlaşılmıştır.
Toplam 734 929 605 794 Ayrıca; İçel Valiliği İl Emniyet
Müdürlüğünden alınan 13.6.2000 tarihli 282 sayılı yazıda, 12.6.2000 tarihli
Dünya Gazetesinde çıkan bir haberde Mersin Serbest Bölgesinde transit ticaret
amacıyla yurda sokulan toplam 7569 ton çayın aradan 2 aya yakın bir süre geçmesine
karşın hâlâ yurt dışına çıkarıldığı bilgisinin gelmediği, konu ile ilgili Tarım
ve Köyişleri Bakanlığınca 6 firma hakkında çay kaçakçılığı iddiası ile
Müsteşarlığımıza bildirimde bulunulduğunun öğrenildiği belirtilerek bu hususta
Valiliklerince bir dizi çalışma başlatıldığı, yapılan çalışmaya ışık tutması
bakımından söz konusu haber üzerine Müsteşarlığımızca yapılan işlemin
bildirilmesi, Devlet Bakanlığı Makamının (Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler)
20.6.2000 tarihli 2177 sayılı yazıları ekinde, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım
Yücelen’den alınan 13.6.2000 tarihli 1449 sayılı yazıda; Anadolu Ajansı
tarafından geçilen bir haberde Serbest Bölgelerden transit ticaret amacıyla
yurda sokulan yabancı menşeli yaklaşık 15 bin ton çayın aradan iki ay geçmesine
rağmen yurt dışına çıkarılmadığı, söz konusu çayların Mersin Serbest Bölgesi,
Kilis-Habur ve Gaziantep Gümrüklerinden yurda sokulduğu yolunda bilgilere yer
verildiğinin bildirilmesi ve gümrük teşkilâtlarımız ile başta Serbest
Bölgelerin bulunduğu iller olmak üzere tüm Valiliklerin çay kaçakçılığının
önlenmesi hususunda gereken hassasiyeti göstermelerinin istenilmesi üzerine tüm
Gümrük başmüdürlüklerine muhatap 30.6.2000 tarihli 20049 sayılı yazımız ile
çayların transit olarak sevkinde gümrük vergileri teminata bağlanmak, kolcu
eşlik ettirilmek ve gerekli tüm önlemler alınmak kaydıyla işlem tesisi yönünde
talimat verilmiştir. Diğer taraftan konunun
önemi nedeniyle Gümrük İdareleri ve Gümrükler Kontrol Genel Müdürlüğünden gelen
bilgilerin teyidi, ayrıca Devlet Bakanı R. Kazım Yücelen’in yukarıda bahsi
geçen yazısında Mersin Serbest Bölgesinin yanısıra Kilis, Habur ve Gaziantep
Gümrüklerinden yurda sokulan çay miktarının 15 bin ton olarak bildirilmesi
nedeniyle, konunun tetkik ve tahkiki için alınan 27.6.2000 tarihli, 2000/214
sayılı Onay Gümrük Kontrolörleri Başkanlığına intikal ettirilmiştir. Bilgilerine arz ederim. Müsteşar
59. - Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener’in, bazı
bankaların off-shore mevduat hesaplarına para yatırıp mağdur olmuş kişilere
yapılacak ödemelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın ceva-bı
(7/2220) Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı Sayın Recep Önal tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına
delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. Abdüllatif Şener Sivas Sorular : 1. 31 Mayıs 2000
tarihinde yapılan Liderler Zirvesinde alınan ve kamuoyuna duyurulan karara göre
off-shore’zedelere yirmişer milyar ödeme uygulamasının devlete toplam maliyeti
nedir? 2. Bu uygulamadan toplam
kaç kişi yararlanacaktır? 3. Mevduat garanti
kapsamında olmamasına rağmen off-shore’zedelere ödeme yapılacak olması
enflasyonla mücadele ekseninde kararlılıkla uygulandığı iddia edilen ekonomik
programla çelişmiyor mu? Uygulamaya konulan ekonomik programın başarısı için
tüm toplum kesimlerine fedakarlık çağ-rısının yapıldığı, işçi, memur, çiftçi,
dul ve yetim ve emekli milyonlarca vatandaşımızın gelirlerinde ciddi azalmaların
yaşandığı bir ortamda Koalisyon Hükümetinin bu tutumunu nasıl izah ediyorsunuz? 4. Sorumluların
yargılanıp off-shore’zede vatandaşlarımızın zararını tazmin yerine, toplanan
vergilerden kaynak aktarmak hem Hükümete olan güveni hem de uygulamadaki
programa olan güveni sarsmaz mı? 5. Devlet kasasından
ödeme yapılacak off-shore’zedelerin kimliklerini kamuoyuna açıklamayı düşünüyor
musunuz? 6. Off-shore hesaplarında
paralarını değerlendirenler arasında kazandıkları faiz gelirlerini beyan edip,
vergilerini ödeyenler var mıdır? 7. Bu kişiler daha yüksek
faiz getirisi elde etmek ve kazançları üzerinden vergi vermemek için off-shore
bankalarına para yatırdılarsa devlet bu uygulamasıyla vergi kaçaklarını korumuş
olmaz mı? T.C. Devlet Bakanlığı 12.7.2000 Sayı : B.02.0.004/(16)2652 Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi : a) 22.6.2000
tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-6120 sayılı yazınız. b) 11.7.2000 tarihli ve
B.02.2.TCM.0.16.00.00/078541 sayılı yazı. Bazı bankaların off-shore
mevduat hesaplarına para yatırıp mağdur olmuş kişilere yapılacak ödemelerle
ilgili olarak Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener tarafından Bakanlığıma
yöneltilen 7/2220-6022 sayılı yazılı soru önergesi konusundaki ilgi (a) yazınız
üzerine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan alınan ilgi (b) yazının sureti
ilişikte gönderilmiştir. Bilgilerine arz ederim. Recep Önal Devlet Bakanı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu 11.7.2000 Sayı : B.02.2.TCM.0.16.00.00/078541 Tas.Mev.Sig.Fonu Gn. Md. (71 Bankalar Tasfiye Müdürlüğü) T.C. Devlet Bakanlığı (Sayın Recep Önal) İlgi : 23.6.2000 tarih ve
B.02.0.004-16/2428 sayılı yazınız. İlgi yazınız konusu Sivas
Milletvekili Sayın Doç. Dr. Abdüllatif Şener’in yazılı soru önergesinin
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunu ilgilendiren 1 ve 2 nci maddelerine ilişkin
cevabımız aşağıda sunulmuştur. 1. Egebank A.Ş.,
Sümerbank A.Ş., Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. ve Yaşarbank aracılığıyla
sırasıyla Egebank Off-Shore Ltd. ve Yaşar Foreign Trade Off-Shore Ltd.’nde
gerçek kişiler tarafından açılan mevduatların TL. 20 milyarlık kısmının
ödenmesine karar verilmesi halinde, TL. 37 736 milyarlık kaynağa ihtiyaç
bulunmaktadır. 2. Söz konusu uygulamadan
4 296 kişi yararlanacaktır. Bilgilerinize arz ederiz. Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu Aydın Esen Erdal
Arslan İdare Meclisi Üyesi İdare
Meclisi Üyesi T.C. Başbakanlık 7.7.2000 Hazine Müsteşarlığı Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü Sayı : B.02.1.HM.0.BAK.02.02/BG/55665 Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi : 22.6.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-6120 sayılı yazınız. Sivas Milletvekili
Abdüllatif Şener’in ilgide kayıtlı yazınız ekinde yer alan 7/2220-3022 sayılı
soru önergesinde belirtilen hususlara ilişkin açıklamalar aşağıda yer
almaktadır. Bakanlar Kurulunun
21.12.1999 tarih ve 99/13765 sayılı Kararı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna
devredilen Egebank A.Ş., Sümerbank A.Ş., Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. ve
T. Tütüncüler Bankası A.Ş. aracılığıyla sırasıyla Egebank Off-Shore Ltd., Efektifbank
Off-Shore Ltd., Yurt Security Off-Shore Ltd. ve Yaşar Foreign Trade Off-Shore
Ltd.’de 4296 gerçek kişi tarafından toplam 88 159 milyar TL tutarında mevduat
açılmıştır. Söz konusu mevduat
hesapları bakiyesinin 20 milyar TL’ye kadar olan kısmının aracı bankalar
tarafından hak sahiplerine ödenmesine ilişkin Kanun Tasarısı hazırlanarak
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Kanun Tasarısına göre, yapılacak
ödemeler karşılığında aracı bankalar tarafından hesabın açıldığı bankalara
kredi açılmış sayılmaktadır. Bu itibarla, off-shorezedelere yapılacak ödeme-ler
off-shore bankaların aktiflerin devralınması karşılığında aracı bankaların
kendi kaynaklarından karşılanacağından, devlete herhangi bir maliyeti
bulunmamaktadır. Diğer taraftan,
off-shorezedelere yapılacak ödemeler bütçe kaynaklı olmadığından, hükümetimizin
uyguladığı enflasyonla mücadele programına herhangi bir olumsuz etkisi
olmayacaktır. Ayrıca, yukarıda
belirtilen Bakanlar Kurulu Kararı ile mülkiyetleri Fona devredilen bankaların
ortakları ile bu bankalarda mevzuata aykırı karar ve eylemleri tespit edilen
yöneticileri hakkında 4389 sayılı Bankalar Kanunu hükümleri çerçevesinde
gerekli yasal işlemler tesis edilmektedir. Öte yandan, adı geçen
off-shore bankalar nezdindeki hesaplar vergi uygulaması yönünden Maliye
Bakanlığınca incelenmektedir. Bilgilerine arz olunur. Recep
Önal Devlet
Bakanı 60. - Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, Türkiye-Suriye
sınırında yaşanan sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı
Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2221) Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. S.
Metin Kalkan Hatay Bilindiği gibi
Türkiye-Suriye sınırı boyunca geniş bir alan 1958 yılında dönemin özel şartları
gereği mayınlanarak ve bir güvenlik kuşağı oluşturularak her türlü kullanıma
kapatılmıştı. Bugün bu mayınlamanın üzerinden yaklaşık 43 yıl geçti. O dönemin
özel şartlarının bir çoğu ortadan kalktığı gibi gerek mayınlar gerekse çekilen
tel örgü zaman yaşamına uğrayarak bir çok noktada işlevini yitirmiş durumdadır.
Gerek mayınlı alan gerekse tel örgüler, Suriye tarafına geçmek isteyenlere
engel olamamaktadır. İşin başka üzücü bir yanı
mayınlı bölge ile sınır arasındaki yaklaşık 35 bin dönümlük bir alan, aleni
olarak Suriyeliler tarafından kullanılmakta, düzlük alanlar tahıl ekilerek,
dağlık olanlar ise zeytin ağaçlarının meyveleri toplanarak adeta işgal edilmiş
durumdadır. Ayrıca Suriye tarafında,
Türkiye tarafında olduğu gibi bir güvenlik kuşağı oluşturulmadığı için,
Suriyeliler hem sınır boyundaki kendi topraklarını hem de Türkiye’ye ait
toprakları kullanmaktadırlar. Bu alana bir de mayınlı
alan eklenildiğinde sadece Hatay bölgesinde kayıp alan 70 bin dönüme
yaklaşmaktadır. Bu da hem millî servetin heba olmasına hem ülke topraklarımızın
bir başka ülke tarafından kullanılmasına hem de bölge insanının mağdur olmasına
neden olmaktadır. Başka bir üzücü durum da mayınlı alandaki kuru otlar
nedeniyle sık sık yangınların çıkması sonucu Türkiye tarafındaki ekili
alanların zarar görmesidir. Alanın mayınlı olması müdahaleyi imkânsız hale
getirmektedir. Bu nedenle; 1. Tel örgünün çağın
teknolojisinden de yararlanılarak sınırın sıfır noktasına çekilmesi, hem
mayınlı alanla hem de sınırla mayınlı alan arasındaki alanın kullanıma açılması
yönünde herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır? Eğer yapılmakta ise hangi
aşamadadır. Şu an için böyle bir çalışma bulunmuyor ise, bölge ekonomisine
dolayısıyla ülke ekonomisine önemli katkı sağlayacak böyle bir imkânı
oluşturmak için bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? 2. Eğer mayınlı alanların
temizlenmesinin zaman alacağı ve ek bir bütçe gerektireceği düşünülüyor ise, en
azından şu an Suriyeliler tarafından kullanılan (ekilip-biçilen) alanların,
belli yerlerden özel yollar açılarak kullanıma açılması mümkün değil midir? 3. Eğer bunların hiç
birisi yapılamıyorsa, şu an halen Suriyeliler tarafından ekilip-biçilen
Türkiye’ye ait alanların koruma altına alınması ve mevcut uygulamaya son
verilmesi için herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır? Yapılmakta ise bu
çalışmalar nelerdir? Neden bu bölgenin Suriyeliler tarafından kullanılmasına
engel olunamamaktadır? 4. Hem mayınlı bölgenin
temizlenerek, hem de sınırla mayınlı bölge arasındaki yaklaşık 35 bin dönümlük
alanın kullanıma açılması durumunda, bu arazilerin 1958’deki sahiplerine bedeli
karşılığında verilmesi mümkün müdür. Bu konuda herhangi bir çalışma yapmayı
düşünüyor musunuz? T.C. İçişleri Bakanlığı 31.7.2000 İller İdaresi Genel Müdürlüğü Sayı: B050İLİ0070001.303.2 Konu: Hatay Milletvekili
Metin Kalkan’ın yazılı soru önergesi İlgi : Başbakanlık
Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 27.6.2000 tarih ve B.02.0.
KKG.0.12/106-275-8/3090 sayılı yazısı. Hatay Milletvekili Metin
Kalkan tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulup, ilgi yazı
ekinde Bakanlığımıza intikal ettirilen ve Sayın Bakanımızca cevaplandırılacak
olan yazılı soru önergesi aşağıda cevaplandırılmıştır. 1. Sınır Fizikî Güvenlik
Sisteminin inşa edilmiş olduğu Cizre-Akçakale arasındaki bölgede bulunan
mayınların temizlenmesinin, sınır güvenliğini etkilemeyeceği
değerlendirilmektedir. 2. Akçakale-Akdeniz
arasında kalan bölgedeki mayınlı sahalar etkinliğini yitirmiş olmakla birlikte,
Sınır Fizikî Güvenlik Sisteminin henüz tüm unsurları ile tesis edilmemiş olması
nedeniyle caydırıcılık özelliği devam etmekte olup, bu bölgede Sınır Fizikî
Güvenlik Sisteminin tesisi ve modern ikaz-ihbar sistemleri ile takviyesini
müteakip, mayınlı sahaların tümünün temizlenebileceği düşünülmektedir. 3. 18 Aralık 1981 tarihli
ve 2565 sayılı Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununun 2,5 ve 7
nci maddelerinde, kara sınır hattı boyunca 30 ila 600 metre derinlikteki
sahalarda Birinci Derece Kara Askerî Yasak Bölge tesis edileceği ve Bölge içindeki
taşınmaz malların kamulaştırılacağı; diğer taraftan, Askerî Yasak Bölgeler ve
Güvenlik bölgeleri Yönetmeliğinin 7 nci maddesinde, Birinci Derece Kara Askerî
Yasak Bölgelerde Kamulaştırılma yapılan bölgelerin ziraî faaliyete açık
olmadığı, kamulaştırma yapılmayan bölgelerde ve İkinci Derece Kara Askerî Yasak
Bölgelerde ziraî faaliyetlerin yapılabileceği belirtilmektedir. 4. Yukarıdaki açıklamalar
ışığında; gerekli kaynağın sağlanması halinde Cizre-Akçakale arasındaki mayınlı
sahaların temizleme işlemine başlanabileceği, Akçakale-Akdeniz arasındaki
bölgede ise sınırın Suriye ile müşterek veya tek taraflı yeniden işaretlenmesini
ve beraberinde Sınır Fizikî Güvenlik sisteminin tüm unsurları ile tesisini
müteakip mayın temizliğinin yapılabileceği; bu suretle mayından temiz-lenen
sahaların, kamulaştırma yapılmış olan Birinci Derece Kara Askerî Yasak
Bölgelerindeki yerler hariç olmak üzere, tahsisi Millî Savunma Bakanlığında
kalmak koşuluyla vatandaşlara kiralanabileceği değerlendirilmektedir. 5. Bununla birlikte terör
tehdidinin tamamen kalkması ve sınırlarımızın etkin bir güvenlik siste-mine
kavuşturulmasını müteakip, hudut emniyetinin sağlanması maksadıyla hudut
hattına döşenen mayınların temizlenmesi için gerekli hazırlıkların yapılmasına başlanılmıştır. Bilgilerinize arz ederim. Sadettin
Tantan İçişleri
Bakanı T.C. İçişleri Bakanlığı 2.8.2000 İller İdaresi Genel Müdürlüğü Sayı: B050İLİ0070001.303.2/5713 Konu: Hatay Milletvekili
Metin Kalkan’ın yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi: Başbakanlık
Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 27.6.2000 tarih ve B.02.0.
KKG.0.12/106-275-8/3090 sayılı yazısı. Hatay Milletvekili Metin
Kalkan tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulup, ilgi yazı
ekinde Bakanlığımıza intikal ettirilen ve Sayın Bakanımızca cevaplandırılacak
olan yazılı soru önergesinin cevabı ekte gönderilmiştir. Bilgilerinize arz ederim. Osman
Güneş Bakan
a. Genel
Müdür 61. - Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, demir-çelik
sektöründe uygulanan teşviklere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın
cevabı (7/2222) Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı Sayın Recep Önal tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. S. Metin Kalkan Hatay 1. Hatay bölgesindeki
demir çelik haddecileri büyük sıkıntı içerisindedir. Bu sıkıntıların başında da
farklı uygulamalar gelmektedir. Örneğin demir-çelik sektörü ile ilgili
teşviklerden bölgemizde sadece 5 fabrika yararlanabilmekte diğer 21 fabrika
yararlanamamaktadır. İlgili teşviklerden, bütün fabrikaların yararlanabilmesi
için teşviklerin kapsamını genişletmek veya diğer fabrikaların da aynı
teşviklerden yararlandırılması mümkün müdür? Bu konuda herhangi bir girişimde
bulunmayı düşünüyor musunuz? 2. AKTC anlaşması gereği
işletmelerin kapasitelerinin artırılması mümkün olmadığı için teşvik belgesi
alınamamaktadır. İşletmelerin kapasite artırılmasına izin verilmesi mümkün
müdür? 3. Demir-çelik sektöründe
büyük bir girdi (maliyet unsuru) olan elektrik enerjisini teşvik belgeli
firmaların indirimli olarak kullanmaları ürünün maliyeti açısından haksız bir
rekabet yaratmaktadır. Bu nedenle bütün üretici firmaların söz konusu indirimden
eşit yararlanmaları mümkün olamaz mı? Bu konuda herhangi bir çalışmanız var
mıdır? T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı 11.7.2000 Sayı : B.02.1.HM.0.TUGM.06/A-56395 Konu : Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel
Sekreterliğine (Kanunlar
ve Kararlar Dairesi Başkanlığı) İlgi : 22.6.2000 tarih ve
6120 sayılı yazınız. Hatay Milletvekili Sayın
Metin Kalkan’ın demir-çelik sektöründe uygulanan teşviklere ilişkin ilgide
kayıtlı yazı ekinde intikal ettirilen 7/2222 esas no.lu ve 6026/14523 Evrak
Kayıt No.lu soru önergesi konusundaki cevabımız aşağıda sunulmaktadır: Soru 1. Hatay
bölgesindeki demir çelik haddecileri büyük sıkıntı içerisindedir. Bu
sıkıntıların başında da farklı uygulamalar gelmektedir. Örneğin demir-çelik
sektörü ile ilgili teşviklerin bölgemizde sadece 5 fabrika yararlanabilmekte
diğer 21 fabrika yararlanamamaktadır. İlgili teşviklerin, bütün fabrikaların
yararlanabilmesi için teşviklerin kapsamını genişletmek veya diğer fabrikaların
da aynı teş-viklerden yararlandırılması mümkün müdür? Bu konuda herhangi bir
girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz? Cevap 1 : Hazine
Müsteşarlığı Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğünce 1980-2000 (29.6.2000
itibariyle) yılları arasında Hatay İlinde demir-çelik sektöründe yapılan
yatırımlar için düzenlenen teşvik belgeleri; yatırımın nevi, karakteristikleri,
tanınan teşvikler ile tam kapasitede üretim kapasitelerini gösterir şekilde
yazımız ekinde bir liste dahilinde gönderilmektedir. Buna göre, Hatay İline,
demir-çelik sektöründe faaliyet gösteren 18 firma için 1980-2000 (29.6.2000
itibariyle) yılları arasında toplam 60 adet teşvik belgesi düzenlenmiştir. Bu
teşvik belgeleri kapsamında 67 629 062 milyon TL toplam yatırım, 67 396 163 milyon
TL sabit yatırım ile 69 863 kişilik istihdam yaratılması öngörülmüştür. Bu çerçevede, Hatay
İlinde demir-çelik sektörüne yönelik yatırımların teşvik belgesine bağlanmasına
ilişkin talepler makro ekonomik politikalar, arz-talep dengesi, sektörel, malî
ve teknik yönden yapılan değerlendirme neticesinde uluslararası yükümlülüklerimize
aykırılık teşkil etmeyecek şekilde teşvik belgesine bağlanmakta olup, bu konuda
firmalar arasında bir ayrım yapılmamaktadır. Soru 2. AKTC anlaşması
gereği işletmelerin kapasitelerinin artırılması mümkün olmadığı için teşvik
belgesi alınamamaktadır. İşletmelerin kapasite artırılmasına izin verilmesi
mümkün müdür? Cevap 2 : 1.8.1996 tarih
ve 22714 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren
“Türkiye-Avrupa Kömür Çelik Topluluğu (AKÇT) Ticaret Anlaşmasının 7 ve 8 inci
maddeleri Devlet Yardımlarını konu almaktadır. Anlaşmanın 7 nci maddesi
ile demir-çelik sektöründe verilecek her türlü devlet yardımı (Avrupa
Birliğinde yürürlükte olan demir-çelik yardım kodunda öngörülenler hariç),
Topluluk ile Türkiye arasındaki ticareti etkilediği ölçüde Anlaşmanın
işleyişiyle bağdaşmaz kabul edilmektedir. Ancak, konu ile ilgili
olarak Türkiye’ye tanınan taviz kapsamında, Anlaşmanın 8 inci maddesiyle,
Türkiye’ye Anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 5 yıl süreyle,
Anlaşmanın kapsamına giren ürünlerde yeniden yapılanma veya ürün dönüştürmeyi
sağlayacak devlet yardımı verme imkânı tanınmıştır. Bu çerçevede, verilecek
yardımın; sıcak haddelenmiş (hot rolled) ürünlerde kapasite artırımına yol
açmaması; firmaların etkinliğini artırarak, normal piyasa koşullarında
varlıklarını devam ettirebilmelerini sağlamaya yönelik olması, miktar ve
yoğunluk olarak amacı dışına çıkmaması ve ihtiyaç nispetinde verilmesi
gerekmektedir. Ayrıca, yürürlükte olan
23.2.1998 tarih ve 10755 sayılı “Yatırımlarda Devlet Yardımları ve Yatırım-ları
Teşvik Fonu Esasları Hakkında Karar”ın 1 inci maddesinde belirtildiği üzere
yatırımların uluslararası yükümlülüklerimize aykırılık teşkil etmeyecek şekilde
teşviği, yönlendirilmesi ve desteklenmesi amaç-lanmaktadır. Bu çerçevede, ülkemizdeki
mevcut sıcak haddeli ürün kapasitesinde herhangi bir artış oluşturmaksızın
yeniden yapılanmaya yönelik modernizasyon, yenileme, kalite düzeltme, darboğaz
giderme niteliğindeki yatırımların devlet yardımlarından istifade ettirilebilmesi
mümkün bulunmaktadır. Ancak, kapasite artırımına yönelik komple yeni ve tevsi
mahiyetindeki yatırımların ise devlet yardımlarından istifade ettirilmesi
mümkün görülmemektedir. Soru 3. Demir-çelik
sektöründe büyük bir girdi (maliyet unsuru) olan elektrik enerjisini teşvik
belgeli firmaların indirimli olarak kullanmaları ürünün maliyeti açısından
haksız bir rekabet yaratmaktadır. Bu nedenle bütün üretici firmaların söz
konusu indirimden eşit yararlanmaları mümkün olamaz mı? Bu konuda herhangi bir
çalışmanız var mıdır? Cevap 3. Malumları olduğu
üzere, demir-çelik sektöründe yaşanan durgunluğun giderilmesi ve ihracatın
artırılması amacıyla, 20.4.1998 tarih, 98/11020 sayılı 27.5.1998 tarih,
98/11259 sayılı ve 28.12.1998 tarih, 98/12226 sayılı Kararnamelerle; ihracatçı
birliklerine üye ark ocaklarının Nisan 1998-Kasım 1998 tarihleri arasında
demir-çelik üretiminde kullanmış oldukları elektrik ve doğalgaz faturaları,
31.12.1998 tarihine kadar ertelenmiştir. Sektörün içinde bulunduğu darboğazın
devam etmesi üzerine, daha önceki Kararnamelere paralel bir uygulama 28.12.1998
tarih ve 98/12226 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe girmiş ve sektörde
hurda demirden çelik üreten ark ocaklarıyla rekabet etmek durumunda olan ve
cevherden demir-çelik üreten Entegre Demir Çelik Tesisleri de (Kardemir,
Erdemir, İsdemir) söz konusu kararnameye dahil edilmek suretiyle Ocak-Mart 1999
tarihleri arasında kullanmış oldukları elektrik ve doğalgaz faturaları 90 gün
süre ile ertelenmiştir. Ayrıca, 16.9.1997 tarih,
97/9955 sayılı ve 26.2.1999 tarih, 99/12478 sayılı Bakanlar Kurulu Kararları
ile sektör ayrımı yapılmaksızın, yatırım teşvik belgesine haiz ve henüz
yatırımını tamamlamamış olan işletmelerin bir an önce faaliyete geçmelerini
teşvik etmek ve tamamlama vizelerini yaptırmış ancak, ekonomideki durgunluk
nedeniyle faaliyetlerine ara vermiş, çoğunlukla Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan
işletmelerin tekrar ekonomiye kazandırılarak istihdama katkıda bulunmalarını
sağlamak amacıyla elektriği indirimli olarak kullanmaları imkânı yaratılmıştır. Ancak, cari enerji
fiyatları seviyesinde talebin arzı aşması nedeniyle yeni yatırımlara ihtiyaç
bulunmakta ve Enerji Sektöründe yer alan TEAŞ, TEDAŞ ve BOTAŞ’ın finansal
durumları da gözönünde bulundurulduğunda, mevcut bütün teşviklerin yeniden
gözden geçirilmesi gereği ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan, Enerji
sektörünün yeniden yapılandırılması çalışmaları devam etmekte olup bu amaçla
yeni bir Elektrik Piyasası Kanunu Taslağı hazırlanmıştır. Söz konusu Taslağın
kanunlaştırılmasını müteakiben Enerji Sektöründe yer alan kamu kuruluşlarının
verdiği teşviklerin yeniden düzenlenmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. Bilgilerine arz ederim. Recep Önal Devlet Bakanı 62. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, bir günlük
gazetede yayınlanan uyuşturucu sevkiyatı ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2223) Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
delaletiniz ile İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Aslan Polat Erzurum 12.6.2000 tarihli Radikal
Gazetesinde yayınlanan “Pazartesi Konuşmaları” bölümünde, Neşe Düzel’in konuğu
olan MHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Şevket Bülent Yahnici konuşması
sırasında gazetelere geçtiği şekilde Emniyet Güçlerini ağır şekilde itham eden
beyanatları olmuştur. Örneğin “Çok net söylüyorum, Türkiye’de
Yüksekova-Marsilya yolunda 100 milyar dolarlık uyuşturucu payı vardır ve bu
üleşilir.”, “Tabii polis yol verir, tırlar yürür, önde polis arabaları gider,
arkada bilmem neler eskort yapar, bu uyuşturucu bu şekilde 25-50 senedir gider.
Hâlâ gidiyor.”, “100 milyar dolarlık bu uyuşturucunun 20 milyar doları
yakalanır, geriye kalan 80 milyar dolarlık bölümünün 5’te 1’i 15 milyar doları
içeride bölüşülür, 60 milyar doları da dışarı gider...” diye devam ediyor. Hükümetin büyük
ortaklarının birisinin Genel Başkan Yardımcısı ve Milletvekili olan bir sayın
üyenin “Net olarak söylüyorum”, “Hâlâ gidiyor.” şeklinde açık beyanları
karşısında bizim Sayın Bakanımızdan net olarak ve aynı açıklık ile beklediğimiz
sorularımız şunlardır; 1. Sayın Yahnici’nin “Net
olarak söylüyorum, Türkiye’de Yüksekova-Marsilya Yolunda 100 milyar dolarlık
uyuşturucu payı vardır ve bu üleşilir.” sözü doğru mudur, doğru ise bir Sayın
Genel Başkan Yardımcısının net olarak bildiği bu üleşime kimler katılmaktadır.
Bu konuda ne gibi bir girişimde bulunacaksınız? 2. “Tabi polis yol verir,
tırlar yürür... bu uyuşturucu bir şekilde 25-50 senedir gider, hâlâ gidiyor.”
ifadesinin bilhassa “hâlâ gidiyor” bölümünün sizin döneminizi de kapsadığına
göre bu konuda ne gibi bir işlem yapacaksınız? 3. Bu ifadeler doğru ise
karapara aklamayı yasaklamak ve üzerine gitmek için bizlerin bilhassa Plan ve
Bütçe Komisyonunca bunca uğraşıp kanun çıkartmasının bu durum karşısında ne
gibi bir etkinliği kalacaktır? 4. Bu ifadeler yanlış ise
ki, öyle olmasını arzu etmekteyiz, o zaman Hükümet ortağı bir partinin
milletvekili ve genel başkan yardımcısının bir daha elinde ciddi delil olmadan
halkı Emniyet Güçlerine karşı ümitsizliğe ve şüphe ile bakmaya yöneltecek bu gibi
ifadeler kullanmaması için ne gibi girişimleriniz olacaktır? T.C. İçişleri Bakanlığı 17.7.2000 Emniyet Genel Müdürlüğü Sayı : B.05.1.EGM.0.12.02.01/167123 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
22.6.2000 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-(7/2223)-6027/14524 sayılı yazısı. Erzurum Milletvekili
Aslan Polat tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak
cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır. 1. Her ülkede suçlarla
mücadele eden kurum ve kuruluşlarda suç örgütleriyle işbirliği yapan görevliler
mevcut olmuştur. Bizim ülkemizde de güvenlik kuvvetleri içinde olduğu kadar,
diğer meslek gruplarında da suç örgütleriyle işbirliği yapanlar, bu örgütlere
katılanlar hatta yönetenler olmuştur. Emniyet yetkilileri tarafından yapılmış
olan operasyonlarla ayrım gözetilmeksizin suç örgütleriyle işbirliği yapan
şahıslar yakalanarak haklarında adlî kararın verilmesi için yargıya teslim
edilmişlerdir. 2. Ülkemiz uyuşturucu
madde kaçakçılığını bir insanlık suçu olarak görmekte ve uluslararası
platformda her fırsatta dile getirmektedir. Suç işleyen görevlilerin olmasının
haksız ve insafsız şekilde sadece Türkiye’ye özgü ve sistemli bir davranış
olarak gösterilmesi, bunun bir ülke politikası olduğu ithamlarını çağrıştıracak
beyanlarda bulunulması, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadeleye ve ülkemize büyük
zararlar vermektedir. 3. “4208 Sayılı
Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Yasa Çerçevesinde,” 8 uyuşturucu
madde kaçakçılığı olayına ait dosyanın Emniyet Genel Müdürlüğünce, incelenmek
üzere Maliye Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Malî Suçlar Araştırma
Kurulu Başkanlığına gönderildiği, 4. Önergeye konu
açıklamalara ilişkin; Emniyet Genel Müdürlüğünce “Devletin emniyet ve muha-faza
kuvvetlerinin alenen tahkir ve tezyif edildiği” gerekçesiyle (TCK’nın 159 uncu
madde) 15.6.2000 tarih ve 262-138812 sayılı yazı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına
suç duyurusunda bulunulduğu, Diğer taraftan söz konusu
açıklamalarla ilgili somut bilgilerin toplanabilmesi amacıyla, 19.6.2000
tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğünün ilgili birimince Ankara Devlet Güvenlik
Mahkemesi Başsavcılığı nezdinde girişimlerde bulunulduğu anlaşılmıştır. Bilgilerinize arz ederim. Sadettin Tantan İçişleri Bakanı 63. - Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy’un, çiftçilik
belgesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in
cevabı (7/2224)
13.6.2000 Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Tarım
ve Köyişleri Bakanı Sayın Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını daleletlerinize arz ederim. H. İbrahim Özsoy Afyon Ülkemizde, gübre
alabilmek için Ziraat Odalarından temin ediilen çiftçilik belgesi
istenmektedir. Ziraat Odası ise, bu belgeyi verebilmek için muhtarlıktan faal
işçi olduğuna dair mazbata istemektedir. Köy muhtarları isabetli
karar verdikleri halde mahalle muhtarlarının birçoğu çiftçilik yapan
vatandaşları tanımadıkları için çiftçilik alarak gübre temini ve satışı
konusunda bu olayın istismar edildiği bir gerçektir. 1. Çiftçilik belgesi
verme yetkisini Çiftçi Mallarını Koruma Başkanlığına vermeyi düşünüyor musunuz? 2. Bu konuda herhangi bir
yasal çalışma yapılmakta mıdır? T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 10.7.2000 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : KDD.SÖ.1.01/2242 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi : 22.6.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2224-6028/14527 sayılı yazınız. İlgi yazınız ekinde
gönderilen Afyon Milletvekili Dr. H. İbrahim Özsoy’a ait 7/2224-6028 esas
numaralı yazılı soru önergesine ilişkin bakanlığımız görüşleri ekte
sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp Tarım ve Köyişleri Bakanı Yazılı
Soru Önergesi Önerge Sahibi : H.
İbrahim Özsoy Afyon Milletvekili Esas No. : 7/2224-6028 Ülkemizde, gübre
alabilmek için Ziraat Odalarından çiftçilik belgesi istenmektedir. Ziraat Odası
ise, bu belgeyi verebilmek için muhtarlıklardan faal işçi olduğuna dair mazbata
istemektedir. Köy muhtarları isabetli
karar verdikleri halde mahalle muhtarlarının birçoğu çiftçilik yapan
vatandaşları tanımadıkları için çiftçilik belgesi alarak gübre temini ve satışı
konusunda bu olayın istismar edildiği bir gerçektir. Soru 1. Çiftçilik belgesi
verme yetkisini Çiftçi Mallarını Koruma Başkanlığına vermeyi düşünüyor musunuz? Cevap - İlgili yasa
gereği çiftçilik belgesi düzenlenmesi Türkiye Ziraat Odaları Birliğine
verilmiştir. Ziraat odası başkanlıklarının bulunmadığı yerde tarım il ve ilçe
müdürlüklerince belge düzenlenmektedir. Soru 2. Bu konuda
herhangi bir yasal çalışma yapılmakta mıdır? Cevap - Çiftçilik
belgesinin Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği, Tarım Satış
Kooperatifleri Birliği, Pancar Ekicileri İstihsal Kooperatifi Birliği ile
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin alt birimlerince verilebilmesi için gerekli
mevzuat çalışmaları devam etmektedir. 64. - Diyarbakır Milletvekili Seyyit Haşim Haşimi’nin,
Zeugma Antik Kentine ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın
cevabı (7/2225) Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
KültürBakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. 1. Economist Dergisinde
Amberin Zaman adlı gazetecinin haber yapmasıyla, Avrupa kamuoyunda yankı
uyandıran Zeugma Antik Kentinin kurtarılması için ne gibi bir çaba
içerisindesiniz? 2. Bilindiği gibi
bakanlığınız bünyesinde “kültür ve tabiat varlıklarının” korunması ile ilgili
bir birim var. Bu biriminizin, çevremizde yok olma tehlikesi ile karşılaşmış
tarihî eserlerimizin korunmasıyla ilgili bir çalışması veya derlenmiş raporu
var mıdır? 3. Zeugma gibi su altında
kalacak kaç tarihî eser ve yerleşim yeri vardır? 4. Başka kültürel ve
tarihi miraslarımızın böyle bir durumla karşılaşmaması için hazırlığınız veya
koruma yöntemleriniz var mıdır? 5. TBMM Genel Kurulunda
yaptığınız konuşmada “Sualtında kalacak eserlerin bulunmadığını tespit ettik”
demişsiniz. Bu doğru mudur? 6. Zeugma Antik Kentinin
sular altında kalmasıyla tarihî bir mirasımızı kaybedeceğimizi yaptığı haberle
Türkiye ve Dünya kamuoyunun gündemine oturtan Economist Dergisi Muhabiri
Amberin Zamana kültürel geçmişimize verdiği destek ve duyarlılığından dolayı ödül
vermeyi düşünüyor musunuz? Seyyit Haşim Haşimi Diyarbakır T.C. Kültür Bakanlığı 7.7.2000 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-401 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığı
KAN.KAR.MÜD.’nün 22 Haziran 2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-14528 sayılı
yazısı. Diyarbakır Milletvekili
Sayın Seyyit Haşim Haşimi’nin “Zeugma Antik Kentine ilişkin” 7/2225-6029 esas
no’lu yazılı soru önergesinin cevabı hazırlanarak ekte sunulmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. M. İstemihan Talay Kültür Bakanı EK-1 CEVAP 1: Zeugma Antik
Kenti'nde sürdürülen arkeolojik kurtarma çalışmaları, Ek-2'deki bilgi notunda
özetlenmiştir. CEVAP 2-5: Bakanlığımız
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından 2863 sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 7 nci maddesi uyarınca Ülkemiz
genelinde bulunan korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tespiti
yapılmakta, koruma kurullarında tescil edilerek koruma altına alınmaktadır.
Ayrıca bunlar envanterlenerek arşivlenmektedir. Ülkemizde bugüne kadar
5712 adet sit alanı ile 56559 adet korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat
varlığının tespit ve tescilleri gerçekleştirilmiştir. Ayrıca bu alanların bir
kısmının bilimsel olarak araştırılmasına müteakip kazısı yapılmaktadır. CEVAP 3: Yapımı
sürdürülen ve/veya planlanan baraj alanlarının, Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü'nden temin edilebilen listesi Ek-3'dedir. Bu alanlarda kalması olası
antik alanların tespiti işlemleri Bakanlığımızca sürdürülmektedir . CEVAP 4: Arkeolojik
alanların, yapımı planlanan barajlardan olumsuz etkilenmemesi için, çalışmalar
daha planlama aşamasında iken, Devlet Planlama Teşkilatı, Devlet Su İşleri gibi
ilgili kamu kurumları ile koordinasyonlu bir çalışmanın yürütülmesi yararlı
olacaktır. CEVAP 6: Zeugma Antik
Kenti çalışmaları, özellikle son iki aylık dönemde, yurtiçi ve yurtdışı basın
kuruluşlarında yoğun bir ilgiyle izlenmiştir. Bu ilgi halen sürmekte olduğu
gibi, barajda su toplanma seviyesi tamamlanıncaya kadar da sürmesi beklenmektedir.
Medyanın, konuyu, kamuoyu gündemine getirmesinden duyduğumuz memnuniyetimizi
belirtmekle beraber, çalışmaların 1992 yılında başladığını, ancak bugüne kadar
konuya gerekli hassasiyetin gösterilmemiş olduğunu da ifade etmek isteriz. EK-2 BELKIS/ZEUGMA ANTİK KENTİ
KURTARMA ÇALIŞMALARI Gaziantep İli, Nizip
İlçesinin 10 km doğusundaki Belkıs Köyünde, Fırat Irmağı kıyısında, Zeugma
Antik Kenti bulunmaktadır. Tarih öncesi çağlardan beri kesintisiz iskân
gösteren bu yerleşimin önemi, Fırat Irmağının en kolay geçit verdiği iki
noktadan birisi olmasıdır. Zaten ''Zeugma'' adı da ''köprübaşı'' veya ''geçit
yeri'' gibi bir anlam taşımaktadır. Kent, Hellenistik Dönemin önemli bir
ticaret merkezidir. Bölgenin Roma hakimiyetine girmesinden sonra burada IV.
Lejyon denilen askeri garnizonun yerleşmesi ile şehrin önemi artmıştır.
Zeugmada ticaretin ilerlemesiyle sanatsal etkinlikler artmış ve kültürel bir
gelişme sağlanmıştır. Zeugma'nın modern
Belkıs'la aynı yer olduğunu ispat eden ilk bilimsel çalışma 1917 ' de
yayımlanmıştır. Antik Kentdeki kazı çalışmalarına Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler
Genel Müdürlüğüne bağlı Gaziantep Müzesi Müdürlüğü başkanlığında 1992 yılında
başlanmıştır. 1996 yılından itibaren çalışmalara Fransız arkeoloji ekibi (Doç.
Dr. Catherine ABADIE-REYNAL ve ekibi) de katılmıştır. 1992 yılından beri
sürdürülen çalışmalarda bulunan villa sayısı 7'ye ulaşmıştır. Bugüne kadar
gerçekleştirilen kazılarda 1 000 m2’nin üzerinde taban mozaiği bulunmuştur. Göl
alanında kalacak bölümde yapılan çalışmalarda 03 Mayıs 2000'de 1.55 m boyunda
bir Mars heykeli bulunmuştur. 1999 ve 2000 yılı içinde yapılan kazılarda çok
sayıda fresk (duvar resmi), mozaik, küçük obje (Roma idarî sistemine ait
bullalar (mühür), bronz sikkeler , kandiller , mermer heykelcikler) ve mimari
yapı kalıntılarına rastlanmıştır. Bunlardan taşınabilir olanlar Gaziantep
Müzesi Müdürlüğü'ne taşınmıştır. 1992 yılında yapılan
kazılarda bir Roma villasında Dionysos ' a ait önemli bir taban mozaiği
bulunmuş, ancak yerinde teşhir edilen bu eserin 2/3 'ü 1998 yılında
çalınmıştır. 1993 yılı kazı
çalışmalarında Roma villası teras mozaikleri açığa çıkmıştır. Bulunan mozaiğin
2 figürlü panosu, 25-30 yıl önce yapılan kaçak kazılar neticesinde kesilip
çıkartılarak yurtdışına kaçırılmıştır. Eserlerin Houston Menil Koleksiyonunda
olduğu 1994 yılında saptanmış, yapılan ikili görüşmeler sonucunda mutabakata
varılmış olup, Haziran ayının ikinci yarısında mozaik panoların ülkemize iadesi
sağlanmıştır. Yapılan çalışmalara,
Kültür Bakanlığı kaynaklarına ilave olarak; gerek Gaziantep Valiliği İl Özel
İdaresi, gerekse Birecik Barajı Konsorsiyumu maddi katkıda bulunmuştur. 2000 yılından itibaren,
yapılan arkeolojik kurtarma ve belgeleme çalışmaları; Kültür Bakanlığı
yönetiminde, Başbakanlık Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
(GAP-BKİ), Packard Humanities lnstitute (PHI), Birecik Barajı ve Hidroelektrik
Santrali, Tesis ve İşletme A.Ş.'nin katılımıyla GAP'ın koordinatörlüğünde
yürütülecektir. Zeugma Antik Kenti 'nde ve GAP bölgesinde ivedi arkeolojik
kurtarma çalışmalarını gerçekleştirmek üzere GAP İdaresi ile PHI arasında 7
Haziran 2000 tarihinde bir mutabakat zaptı imzalanmıştır. Bu mutabakata göre
PHI çalışmaların finansmanı için 5 milyon dolara kadar yardımda bulunmayı
taahhüt etmiştir. Zeugma'da arkeolojik önem
taşıyan noktalar üç bölümde ele alınmaktadır : A alanı: 2000 yılı
Haziran ayında su altında kalacak olan alçak teras, B alanı: 2000 yılı Ekim
ayına kadar su altında kalacak olan diğer bölümlerdir. Zeugma Antik Kentinin su
altında kalacak ve 1 /3’ünden daha az bir bölümü olan A ve B alanların-daki
arkeolojik kurtarma ve belgeleme çalışmaları Kültür Bakanlığı, Anıtlar ve
Müzeler Genel Müdür-lüğüne bağlı Gaziantep Müzesi Müdürlüğü başkanlığında Türk,
Fransız, Amerikan, Avustralya, Avus-turya, İngiliz (Oxford Arkeolojik Ünitesi)
arkeologlarının katılımıyla oluşan geniş bir ekip tarafından
sürdürülmektedir. C alanı: A ve B alanının
toplamından daha büyük olan ve su altında kalmayacak olan bu bölümde yapılacak
çalışmalarla ilgili olarak Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü,
GAP İdaresi ve PHI ile ilke bazında anlaşmaya varılmış olup, ayrıntılı program
üzerinde çalışılmaktadır. Bu alanda uzun vadede kazılar, taşınır ve taşınmaz
eserlerin restorasyonu ve konservas-yonu, açık bir arkeolojik park
oluşturulması ile bir müze yapımı planlanmakta, ayrıca bunların
gerçekleştirilebilmesi için kamulaştırma çalışmalarına da yer verilmesi
öngörülmektedir. T.C. Kültür Bakanı Sayın M. İstemihan Talay, kamulaştırma için
en üst düzeyde girişimlerde bulunmuştur. Öte yandan varılacak mutabakata göre
PHI'nin de kamulaştırmaya kaynak ayırabileceği ifade edilmiştir. Görüleceği gibi Zeugma
Antik Kenti'nde uzun zamandan beri değişik alanlarda, özveriyle çeşitli
çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Buna rağmen kamuoyunda Zeugma'daki çalışmalara
ilk kez 2000 yılında başlanılmış gibi yanlış bir izlenim oluşmuştur. Bakanlığımızca
bu konuda kamuoyunun doğru bilgilendirilmesine çalışılmaktadır. EK-3 Ülkemizde DSİ Genel Müdürlüğü Tarafından Yapımı
Sürdürülen ve Yapılması Planlanan Baraj Alanları Altında
Kalacak Kültür Varlıklarına İlişkin Çalışmalar A) Yazışmaları Sürdürülen Konular Eskişehir İli, Yenice ve Kuzfındık
Barajları Konya İli, Akgöl Barajı (Bu alanda 2
höyükte kurtarma kazısı yapılması gereklidir.) Yozgat İli, Ilısu Barajı (1 Höyük) Kayseri İli, Yamula Barajı (Emmiler Höyük,
Taşhan, Hırka Höyük) - (Kızılırmak Tekgöz Köprüsü ve Hırka Köyü Büyükpınar
Hanı) Aydın İli, Çine Barajı, (İncekemer
Akuadükü) Aydın İli, Akköprü Barajı, (Akköprü) Sinop İli, Taşköprü Barajı, (Hamam) Manisa İli, Karakurt Barajı Artvin İli, Deriner Barajı Artvin İli sınırlarında yapılacak olan
Deriner Barajı göl alanında kalacak kültür varlıklarının tespiti için
çalışmalar sürdürülmektedir. Bilecik İli, Söğüt İlçesi, Kızıldamlar
Barajı göl alanı Bilecik İli, Söğüt İlçesi, Kızıldamlar
Barajı göl alanı altında kalacak kültür ve tabiat varlıklarının kurtarılması
amacıyla kurtarma kazıları yapılması için, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı,
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ile protokol hazırlanmıştır. Protokolün
imzalanmasından sonra Söğüt Müze Müdürlüğüne gerekli izin verilecek ve
Eskişehir Müzesinden eleman takviyesi yapılacaktır. Yine aynı bölgede Söğüt İlçesi, Geçitli
Beldesinde DSİ sulama kanallarının geçtiği alanda Söğüt Müze Müdürlüğünce 1998
yılından beri Söğüt Müze Müdürlüğünce Eskişehir Müze Müdürlüğünden
elemanlarının katılımıyla kurtarma kazıları yapılmaktadır. Kahramanmaraş İli, Doğanpınar ve Kemlin
Barajları Kahramanmaraş sınırları dahilinde bulunan
ve proje aşamasında olan Doğanpınar ve Kemlin Baraj alanlarında kalacak kültür
varlıklarının kurtarılması amacıyla bir protokol taslağı hazırlanmış ve Devlet
Su işleri Genel Müdürlüğüne gönderilmiştir. Söz konusu baraj alanları altında kalacak
olan Gaziantep İli sınırları dahilinde çalışması yapılması gerekli alanlar: Kemlin Barajı : Kılcal Höyük Oğuzeli İlçesi,
Kılcal Köyü Yığmatepe Höyük Oğuzeli İlçesi,
Yığmatepe Köyü Çukra Höyük Oğuzeli İlçesi,
Çukra Köyü Göz Höyük Oğuzeli İlçesi,
Yığmatepe Köyü Mahmude Höyük Oğuzeli İlçesi,
Yığmatepe Köyü Hamurkesen Höyüğü Oğuzeli İlesi,
Hamurkesen Köyü Doğanpınar Barajı Tilbaşar Höyüğü Oğuzeli İlçesi,
Gündoğan Köyü (1995 yılından itibaren Gaziantep Müzesi Müdürlüğü Başkanlığında Fransız
uyruklu Dr. Christine Kepinski-Lecomte'in katılımıyla
kurtarma kazıları sürdürülmektedir.) Akça Höyük Oğuzeli İlçesi,
Kaşyolu Köyü Yenice Höyük Oğuzeli İlçesi,
Kaşyolu Köyü 187 Parsel Nekropol Oğuzeli İlçesi,
Kaşyolu Köyü B) Çalışmalara Başlanmış Alanlar İçel İli, Mut İlçesi, Kayraktepe Barajı İçel İli, Mut İlçesi, Kayraktepe Baraj
Gölü alanında kalacak kültür varlıklarının kurtarılması için DSİ Genel
Müdürlüğü ile bir protokol yapılması için 1994 yılında taslak hazırlanmış,
ancak protokol DSİ Genel Müdürlüğünce imzalanmamış ve konunun ileriki yıllarda
ele alınabileceği bildirilmiştir. Kayraktepe Baraj Gölü alanında kurtarma
kazısı yapılması gerekli olan höyükler Maltepe (Kilise Tepe), Çingentepe ve
Attepe Höyükleridir. Bu höyüklerden Kilise Tepede 1994-1997 yılları arasında
İngiliz uyruklu Nicholas Postgate'in bilimsel başkanlığında Silifke Müze
Müdürlüğü Başkanlığında kurtarma kazıları yapılmıştır. İzmir İli, Menderes İlçesi, Tahtalı Barajı
ile Bergama İlçesi, Yortanlı Barajı Ülkemizde DSİ tarafından yapılan barajlar
altında kalacak olan bir kısım kültür varlıklarımızın kurtarılması amacıyla
bilimsel kazılar yapılmaktadır. Halen İzmir İli, Menderes İlçesi, Tahtalı
Barajı ve Bergama İlçesi Yortanlı Baraj Bölgeleri altında kalan kültür
varlıklarımızın kurtarılması amacıyla DSİ ile Bakanlığımız Anıtlar ve Müzeler
Genel Müdürlüğü arasında yapılan protokoller çerçevesinde DSİ'nin maddî katkısı
ile müze müdürlüklerimiz ve üniversitelerin ilgili bölümlerinin bilimsel
desteğiyle kurtarma kazıları yapılmaktadır. Tahtalı ve Yortanlı Baraj alanlarındaki
çalışmalara 2000 yılında da devam edilmekte olup, DSİ Genel Müdürlüğünden
Tahtalı Barajı için 41 000 000 000 TL, Yortanlı Barajı için 90 000 000 000 TL
ödenek transfer edilmiştir. Şanlıurfa İli, Birecik Barajı Birecik Barajı göl alanında kalacak kültür
varlıklarının kurtarılması için çalışmalara başlanmış olup 1994 yılından
itibaren bölgedeki çeşitli alanlarda kurtarma kazıları yapılmaktadır. Bu
alanlar: Apameia Antik Kenti : 1996-1997 yıllarında
Gaziantep Müzesi tarafından Fransız Nantes Üniversitesi ile birlikte kazılar
yapılmış 1998 yılından beri Şanlıurfa Müzesince çalışmalar sürdürülmektedir. Horum Höyük : 1996 yılından itibaren
Gaziantep Müzesi tarafından Fransız Nantes Üniversitesi ile Fransız İstanbul
Anadolu Araştırmaları Enstitüsünün katılımıyla kazılar yapılmaktadır. Tilbeş Höyük : Şanlıurfa Müze Müdürlüğü
Başkanlığında İspanyol uyruklu Jesus Jil Fuensanta'nın katılımıyla 1996
yılından itibaren çalışmalar yapılmaktadır. Tilvez, Tilobur, Tilmusa Höyükleri :
Şanlıurfa Müze Müdürlüğü Başkanlığında İspanyol uyruklu Jesus Jil Fuensanta'nın
katılımıyla 1996 yılından itibaren çalışmalar yapılmaktadır. Ilısu ve Kargamış Baraj Alanları GAP kapsamında kalan Ilısu ve Kargamış
Baraj Gölleri altında kalacak kültür varlıklarının belgelenmesi ve
kurtarılmasına yönelik olarak hazırlanan protokol uyarınca Kültür Bakanlığı,
DSİ Genel Müdürlüğünün maddî desteği ve ODTÜ (Taçdam) koordinatörlüğünde
çalışmalar yürütülmektedir. Söz konusu protokol 22.7.1998 tarihinde taraflarca
imzalanmış ve bu tarihten itibaren çalışmalara başlanmıştır. Proje kapsamında; 1998 yılı için verilen izinler : - Diyarbakır, Bismil İlçesi, Giridimse
Höyük (Dr. Norbert Karg) - Şanlıurfa, Birecik İlçesi, Fıstıklı
Höyük ( Dr. Susan Pollock-Dr. Reinhard Bernbeck) - Şanlıurfa, Birecik İlçesi, Teleilat
Höyük (Prof. Dr. Mehmet Özdoğan) - Şanlıurfa, Birecik İlçesi, Akarçay Tepe
(Doç. Dr. Nur Balkan-Atlı) Ayrıca 1998 yılı içinde bölgede yapılacak
yüzey araştırmaları için bir ekibe gerekli izin verilmiş-tir. 1999 Yılı için verilen izinler : Kargamış Baraj bölgesi çalışmaları Kazı izinleri : - Gaziantep, Kargamış, Şaraga Höyük
(Gaziantep Müzesi) - Şanlıurfa, Birecik, Gre Virike Höyüğü
(Doç. Dr. A. Tuba Ökse) - Şanlıurfa, Birecik, Harabe Bezikan Hörük
(Doç. Dr. Ebru Parman) - Şanlıurfa, Birecik Akarçay Höyük (Doç.
Dr. Ebru Parman) - Şanlıurfa, Birecik, Akarçay Tepe (Doç.
Dr. Nur Balkan-Atlı) - Şanlıurfa, Birecik, Teleilat Höyük (
Prof. Dr. Mehmet Özdoğan) - Şanlıurfa, Birecik, Zeytinlibahçe Höyük
(Prof. Marcella Frangipane) - Şanlıurfa, Birecik, Fıstıklı Höyük (Dr.
Susan Pollock ve Dr. Reinhard Bernbeck) - Şanlıurfa, Birecik, Tiladır Höyük (Prof.
Dr. Reinhard Dittmann) (Askerî Bölge-çalışılmadı Şavi Höyük izni
verildi) - Gaziantep, Nizip, Kefri Höyük (Prof. Dr.
Michael Roaf) Yüzey Araştırması İzinleri : - Şanlıurfa, Birecik Mezraa Höyüğü (Doç.
Dr. A. Tuba Ökse) - Kargamış Barajı Göl Alanı (Dr. Harun
Taşkıran) - Gaziantep, Nizip, Kalemeydanı Köyü Antik
Sulama Kanalları (Emin Yener, Aydın Müze Mü-dürü) - Kargamış Barajı Göl Alanı - Geleneksel
konutların belgelenmesi ve değerlendirilmesi ( Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akpolat) Ilısu Baraj Bölgesi Çalışmaları Kazı İzinleri : - Diyarbakır, Bismil, Giridimse Höyük (Dr.
Norbert Karg) - Diyarbakır, Bismil, Boztepe (Prof.
Bradley Parker) Yüzey Araştırması Talepleri : - Diyarbakır, Bismil, Salat Tepe (Doç. Dr.
A. Tuba Ökse) - Ilısu Barajı bölgesi yüzey araştırması
(Doç. Dr. Ebru Parman) - Ilısu Baraj bölgesi yüzey araştırması
(Eyyüp Ay) 2000 Yılı Başvuruları Kargamış Baraj Bölgesi Çalışmaları Kazı Talepleri : - Gaziantep, Kargamış, Şaraga Höyük (Doç.
Dr. Fikri Kulakoğlu-A. Ü.) - Şanlıurfa, Birecik, Gre Virike Höyüğü
(Doç. Dr. A. Tuba Ökse-H. Ü.) - Şanlıurfa, Birecik, Akarçay Höyük (Prof.
Dr. Ebru Parman-And. Ü. ) - Şanlıurfa, Birecik, Akarçay Tepe (Doç.
Dr. Nur Balkan-Atlı-İ. Ü.) - Şanlıurfa, Birecik, Teleilat Höyük
(Prof. Dr. Mehmet Özdoğan-İ. Ü.) - Şanlıurfa, Birecik, Zeytinlibahçe Höyük
(Prof. Marcella Frangipane-İtalyan) - Şanlıurfa, Birecik, Fıstıklı Höyük (Dr.
Susan Pollock ve Dr. Reinhard Bernbeck-Alman) - Şanlıurfa, Birecik, Şavi Höyük (Prof.
Dr. Reinhard Dittman-Alman) - Şanlıurfa, Birecik, Mezraa Höyüğü (Dr.
Derya Yalcıklı-H. Ü.) Yüzey Araştırması Talepleri : - Kargamış Bölgesi Köy Mimarisi (Prof. Dr.
Nur Akın-İTÜ) - Kargamış Barajı Göl Alanı (Dr. Harun
Taşkıran - A. Ü.) - Kargamış Barajı Göl Alanı-Geleneksel
konutların belgelenmesi ve değerlendirilmesi (Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akpolat-H.
Ü.) Ilısu Baraj Bölgesi Çalışmaları Kazı Talepleri : - Diyarbakır, Bismil, Giridimse Höyük (Dr.
Norbert Karg- Bilkent Ü.) - Diyarbakır, Bismil, Körtik Tepe ve
Ziyaret Tepe (Doç. Dr. Vecihi Özkaya-Dicle Ü.) - Diyarbakır, Bismil, Yukarı Salat Köyü,
Salat Tepe (Doç. Dr. A. Tuba Ökse-H. Ü.) - Diyarbakır, Bismil, Aşağı Salat Höyüğü
(Yrd. Doç. Dr. Yücel Şenyurt-Gazi Ü.) - Diyarbakır, Bismil, Müslüman Tepe (Şahin
tepesi) (Dr. Eyyüp Ay-Kırıkkale Ü.) - Diyarbakır, Bismil, Giricano Tepe ve
Kayalı Tepe (Dr. Andreas Schachner-Alman) - Diyarbakır, Bismil, Kenan Tepe (Dr.
Bradley Parker-ABD) - Diyarbakır, Bismil, Ziyaret Tepe (Dr.
Timothy Matney-ABD) Yüzey Araştırması Talepleri : - Ilısu Baraj Bölgesi Garzan ve Bothan
Bölgeleri (Jale Velibeyoğlu-Dicle Ü.) - Ilısu Baraj Bölgesi geleneksel konut
araştırması (Prof. Dr. Zülküf Güneli-Dicle Ü.) Hasankeyf Örenyeri : Batman İli, Hasankeyf İlçesinde bulunan ve
Ilısu Barajının etkilenme alanı içinde yer alan Hasankeyf Örenyerinde, Mardin
Müze Müdürlüğü Başkanlığında ve Prof. Dr. M. Oluş Arık sorumluluğundaki bir
ekibin katılımıyla 1986 yılında kazılara başlanmıştır. 1992 yılında güvenlik
sorunları nedeniyle ara verilen çalışmalara, 1998 yılında yeniden başlanmıştır. 65. -
Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın, TBMMbünyesinde çalışan
personel sayısına ve milletvekillerinin ve yardımcı personellerinin çalışma
şartlarının iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Yıldırım Akbulut’un cevabı (7/2226) Sayın; Yıldırım Akbulut TBMM Başkanı Muhterem Başkanım; Medyada devamlı olarak TBMMaleyhine
işlenen konuların başında gelen istihdam edilen personelin sayısı ve
niteliklerinin geldiği malûmlarınızdır. Bugüne kadar bu saldırılara yeterli ve
doyurucu bir cevap verilememesi parlamento üyesi olarak beni rahatsız
etmektedir. Gerektiğinde sağlıklı cevaplar
verebilmenin bilgi sahibi olmaktan geçtiği ise kesin bir olgudur. Bu nedenlerle; 1. Halen TBMM bünyesinde kaç personel
çalışmaktadır. Bunların seksiyonlara ve İstanbul-Ankara iş yerlerine göre
dağılımları nedir? 2. Göreve başladığınız tarihten bugüne
kadar ki görev sürenizde kaç personel alınmıştır? Pozisyonları ve birlikleri
nedir? 3. Özellikle temizlik hizmetleri, park ve
bahçe hizmetleri, ayakkabı boyama, berber ve çay ocakları gibi hizmetlerin
özelleştirilmesi düşünülmekte midir? Düşünülmüyorsa sebepleri nedir? 4. Ankara ve İstanbul birimlerinde kaç
araç kullanılmaktadır? Yıllık şoför ve yakıt giderleri toplamı ne kadardır? 5. Yıkılmaya yüz tutan ve bir türlü tamiri
yaptırılmayan lojmanların bu halde bırakılmasındaki temel korku medya mıdır? 6. Tabutluk olarak nitelenebilecek halkla
ilişkiler binasındaki parlamenterlere tahsis edilen odalarla, sefaletin tipik
örneği olacak sekreter odaları ile yersizlikten koridorlarda gezinen
danışmanların durumunun iyileştirilmesi düşünülmekte midir? Parlamenterlerin, devlette görev yapan şef
pozisyonundaki bir görevlinin dahi kabul etmediği bir durumda bırakılmasının,
yasama erkinin temsilcilerine layık görülmesinin nedenleri nedir? 7. Dünya parlamento mensuplarına tanınan
ve görevlerinin ifasıyla doğrudan ilgili olan teleko-münikasyon ve ulaşım
imkânlarından ücretsiz veya indirimli istifade ederlerken, Türk parlamenterlere
daha evvel tanınan indirimlerin kaldırılmasına Başkanlık olarak tepki
gösterilmiş midir? Bu konuda yasal bir düzenleme düşünülmekte midir? 8. Yaşadığımız bilgi çağında, halkla ilişkiler
binalarına tesis edilen bilgisayar hatlarının, ve-rilmeyen bilgisayar
ekipmansız olarak ne işe yaracağı? Devletin memurlarının kullanımına sunulan
bilgisayarları, kendi imkânlarıyla almadıkları bilindiğine göre, en üst düzeyde
kamu görevi gören parlamenterlere neden bu imkânın tanınmadığı hususlarının
yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. 14.6.2000 Dengir Mir Mehmet Fırat Adıyaman T.C. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı 3.8.2000 KAN.KAR.MD: Sayı : A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2226-6039 Sayın Dengir Mir Mehmet
Fırat Adıyaman Milletvekili İlgi : 14.6.2000 tarihli
yazılı soru önergeniz. TBMM bünyesinde çalışan
personel sayısına ve milletvekillerinin ve yardımcı personellerinin çalışma
şartlarının iyileştirilmesine ilişkin ilgi önergenizde yeralan sorular aşağıda
cevaplan-dırılmıştır. Bilgilerinizi rica
ederim. Saygılarımla. Yıldırım
Akbulut Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Cevap (1, 2.) 1 ve 2
numaralı sorularınıza yanıt teşkil etmek üzere hazırlanan bilgiler
(Ek-1,2,3)’de sunulmuştur. Cevap 3. Başkanlık
Divanımızca oluşturulan alt komisyon tarafından hazırlanan raporda; sorunuzla
ilgili olarak temizlik işlerinin uzun vadede hizmet satın alınması şeklinde,
berber, ayakkabı boyama ve çay ocakları için de hizmet alımı yoluyla
özelleştirilmeye gidilmesi yönünde öneriler yer almaktadır. Bu önerilerin
görüşülmesine başlanmış, ancak görüşmeler tamamlanamamış ve karara
bağlanamamıştır. Cevap 4. Türkiye Büyük Millet Meclisine Ait Araç Sayısı Ankara’da Binek araçlar 110 Otobüs 30 Minibüs 16 Pikap 6 Kamyon 6 Ambulans 4 Arazöz 2 Traktör 1 Toplam 175 İstanbul’da Binek araçlar 17 Otobüs 1 Minibüs 6 Pikap 5 Kamyon 5 Ambulans 1 Kepçe 1 Traktör 1 Toplam 37 Toplam araç sayısı 212’dir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde çalışan şoförlerin toplam sayısı 156’dır. Bunların 108’i kadrolu,
35’i geçici görevli, 13’ü de mevsimlik işçi statüsündedir. Merkez ve Millî Saraylar Daire
Başkanlığında çalışan şoförlere 1999 yılında aylık, yolluk ve giyim yardımı
olarak 820.446.943.000.- TL ödenmiştir. 01.01.1999-31.12.1999 tarihleri arasında
akaryakıt giderleri: 184 274 794 180 TL’dır. 01.01.2000-31.05.2000 tarihleri arasında
akaryakıt giderleri: 141 373 722 437 TL’dır. Cevap (5,6). Sayın Milletvekillerimize
konut olarak tahsis edilen ve 15 senedir hizmette bulunan tribleks lojmanların
bakım ve onarımı 2000 Malî Yılı Yatırım programına dahil edilmiştir. Bütün
tribleks lojmanların dış cephe bakım ve onarımı ile çatılarının aktarılması
işinin yapımına esas olacak keşifler hazırlanmış olup söz konusu işlerin
yapımına başlanabilmesi için gerekli onay alınarak 10 uncu sokağın ihalesi
yapılmış ve onarıma başlanmıştır. Sıra ile diğer sokaklardaki konutlarda da
gerekli bakım ve onarım işleri yapılacaktır. Sayın Milletvekillerimize Halkla İlişkiler
binalarında tahsis edilen çalışma odalarının küçüklüğü ve yetersizliği
bilindiği için ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yapımı planlanan ve 550 sayın
üyemize çalışma ofisi, danışman ve sekreter odasını da içeren ve ihtiyaca cevap
verebilecek şekilde projelendirilen “Milletvekili Çalışma Binasının’’ yapım işi
maliyetin yüksek olması ve ülke çapında uygulanan tasarruf tedbirleri göz
önünde bulundurularak projenin uygulanması TBMM Başkanlık Divanının 26 Aralık
1997 tarihli 62 numaralı kararı ile durdurulmuştur. Cevap (7 ,8). Halkla İlişkiler Binalarına,
Sayın Milletvekillerinin kullanmakta oldukları veya iletişim alt yapısı olduğu
takdirde temin edecekleri kişisel bilgisayarlarından gerek Bilgi İşlem
Merkezindeki ana bilgisayarda bulunan bilgi sistemlerinden (tutanak, gündem,
sıra sayıları, tasarı ve teklifler v.b.) gerekse internetten faydalanmaları
amacıyla, Aralık 1999 tarihinde iletişim alt-yapısı tesis edilmiş ve Ocak 2000
tarihinde faaliyete geçmiştir. Nisan 2000 tarihine kadar 100 Sayın
Milletvekili kendi kişisel bilgisayarını getirerek mevcut iletişim ağına
bağlanmış ve bu sayı 17.07.2000 tarihi itibariyle 120’ye ulaşmıştır. İdarî teşkilâta bağlı birimler dışında,
Halkla İlişkiler Binalarındaki bilgisayar odalarında, daimi komisyonlarda,
Siyasî Parti Gruplarında ve Başkanlık Divanı Üyelerinde bulunan bilgisayarlar
da mevcut iletişim ağına bağlı olarak çalışmaktadır. EK-1 TBMM GENEL SEKRETERLİĞİ TEŞKİLÂTI MERKEZ / M.SARAYLAR STATÜLER İTİBARİYLE DAĞILIM Millî STATÜSÜ MERKEZ Saraylar YILDIZ HEREKE TOPLAM Kadrolu personel 2189 436 165 62 2852 (657 S.K. 4/A MD. Tâbi) Sözleşmeli personel 47 5 - - 52 (657 S.K. 4/B MD. Tâbi) Sözleşmeli personel 4 - - - 4 (2919 S.K.Ek 1/2 MD. Tâbi) Geçici görevli personel 548 5 - - 553 (2919 S.K.Ek 12/3 MD. Tabi) Milletvekili danışmanı 332 - - - 332 Geçici görevli (2919 S.K.
12/3 MD. Tâbi) Milletvekili danışmanı 112 - - - 112 Sözleşmeli (Bşk. Divanı
Kar. gereği) Öğretim üyeleri 1 - - - 1 (2547 S.K. 38 MD. göre) Geçici işçi
451 571 - - 1022 Toplam 3684 1017 165 62 4928 EK-2 EK - 3
Genel Toplam 165 12 177 66. -
Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, off-shore hesap sahiplerine ilişkin
Başbakan-dan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Öna1’ın cevabı (7/2227) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle
Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğinin
yapılmasını arz ederim. Mahmut Göksu Adıyaman Ülkemizde, işçi, memur, çiftçi, esnaf,
sanayici bir çok sıkıntı, stres ve ekonomik çıkmaz Buna göre; 1. Off -shorezedelerin sayısı kaçtır? 2. Bunlar içerisinde, ekmeğini alın
teriyle kazanmaya çalışan, yıl boyu tarlada çalışarak ürettiği buğdayı 102 000
TL’den alacağınızı söylediğiniz 4 milyon çiftçiden kaç kişi var? 3. Bu ödemenin yasal dayanağı var mıdır?
Varsa nedir? 4. Bu kişilerin isimleri ve paralarının
miktarı nedir? 5. Hangi bankalarda paralarını
batırmışlardır, isimleri nelerdir, bu bankaların yurt içinde ve yurt dışında
kaç tane şubesi vardır? 6. Bu kişilerden yatırdıkları para için
bugüne kadar vergi, stopaj alınmış mıdır, miktarı ne kadardır? 7. Daha çok para kazanmak amacıyla riske
giren off-shorezedelerin paralarını yatırdıkları bankalar bu güne kadar yeminli
malî murakıplar tarafından kaç defa denetlenmiş, denetleme raporlarında batma
olasılığından bahsediliyor mu? 8. İşçiye, memura, çiftçiye ve diğer geniş
kitlelere cimri davranılırken bu küçük azınlığa niçin cömert davranılmıştır? 9. Bu davranışınız IMF’ye verilen niyet
mektubu çerçevesinde mi olmuştur? 10. Off-shorezedelere ödeyeceğiniz toplam
miktar ne kadardır? 11. Off-shore’un Türkçesi nedir, niçin
Türkçesi kullanılmıyor? T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü 21.7.2000 Sayı : B.02.1.HM.0.BAK.02.02/BG/59032 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 22.6.2000 tarih ve
KAN.KAR.MD.A.0l.0.GND.0.10.00.02-7/2227- 6043/14559 sayılı yazınız. Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun
Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği, ilgide kayıtlı yazınız ekinde yer alan
7/2227-6045 esas no.lu soru önergesinde belirtilen hususlara ilişkin
açıklamalar aşağıda yer almaktadır. 1, 5, 10. Bakanlar Kurulunun 21.12.1999
tarih ve 99/13765 sayılı Kararı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen
Egebank A.Ş., Sümerbank A.Ş., Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş.ve T.
Tütüncüler Bankası A.Ş. aracılığıyla sırasıyla Egebank Off-Shore Ltd.,
Efektifbank Off-Shore Ltd., Yurt Security Off-Shore Ltd. ve Yaşar Foreign Trade
Off-Shore Ltd.’de 4296 gerçek kişi tarafından toplam 88 159 milyar TL tutarında
mevduat açılmıştır. Egebank A.Ş., Sümerbank A.Ş., Yurt Ticaret
ve Kredi Bankası A.Ş. ve T. Tütüncüler Bankası A.Ş.’nin yurt dışı şubeleri
bulunmamakta ve sırasıyla 79, 87, 28 ve 84 yurtiçi şubesi bulunmaktadır 3. Egebank Off-Shore Ltd., Efektifbank
Off-Shore Ltd., Yurt Security Off-Shore Ltd. ve Yaşar Foreign Trade Off-Shore
Ltd.’de gerçek kişiler tarafından açılan mevduat hesapları bakiyesinin 20
milyar TL’ye kadar olan kısmının aracı bankalar tarafından hak sahiplerine
ödenmesine ilişkin Kanun Tasarısı hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne
sunulmuştur. Mevcut mevzuatta bu tür hesapların ödenmesine ilişkin herhangi bir
hüküm bulunmadığından dolayı söz konusu Tasarı, yasalaşmasını teminen Türkiye
Büyük Millet Meclisine sevk edilmiştir.
2, 4. 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22
nci maddesinin 8 inci fıkrası “Bankaların mensupları ve diğer görevlileri,
sıfat ve görevleri dolayısıyla öğrendikleri bankalara veya müşterilerine ait
sırları bu konuda kanunen açıkça yetkili kılınan mercilerden başkasına
açıklayamazlar. Bu yükümlülük görevden ayrılmalarından sonra da devam eder. Bu
madde hükmüne aykırı davrandığı tespit edilen kişiler için bir yıldan üç yıla
kadar ağır hapis ve bir milyar liradan az olmamak üzere ağır para cezasına
hükmolunur. Banka ve müşterilerine ait sırları açıklayan üçüncü kişiler
hakkında da aynı cezalar uygulanır.’’ hükmünü, aynı maddenin 7 nci fıkrası ise,
“Bu Kanunun uygulanmasında ve uygulanmasının denetiminde görev alanlar,
görevleri sırasında öğrendikleri bankalar ile bunların iştirakleri, kuruluşları
ve müşterilerine ait sırları bu Kanuna ve özel kanunlarına göre yetkili
olanlardan başkasına açıklayamazlar ve kendi yararlarına kullanamazlar. Bu
yükümlülük görevden ayrılmalarından sonra da devam eder. Bu yükümlülüğe uymayan
kimseler için bir yıldan üç yıla kadar ağır hapis ve iki milyar liradan az
olmamak üzere ağır para cezasına hükmolunur.’’ hükmünü amirdir. Bu itibarla, bahse konu hesaplarda
kimlerin ne kadar parası olduğuna ilişkin bilgilerin açıklanmasında anılan
hükümler nedeniyle yasal engeller bulunmaktadır. Ancak, bu tür bilgilerin
açıklanabilmesini teminen anılan Kanun Tasarısına, bu açıklamanın Bankalar
Kanunundaki sır kapsamına ilişkin hükümlerin istisnasını teşkil edeceğine
ilişkin bir hüküm eklenmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. Bu halde Tasarı
yasalaştığında kamuoyuna doyurucu açıklamaların yapılması mümkün olacaktır. 6. Yukarıda adı geçen off-shore bankalar
nezdindeki hesaplar, vergi uygulaması yönünden Maliye Bakanlığınca
incelenmektedir. 7. Egebank A.Ş., Sümerbank A.Ş., Yurt
Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. ve T. Tütüncüler Bankası A.Ş. uzunca bir süre
gerek mülga gerekse mer’i Bankalar Kanununun ilgili maddeleri kapsamında yakın
gözetim altında bulundurulmuş, bu süre zarfında bu bankalarda görevlendirilen
Bankalar Yeminli Murakıpları tarafından gelişmeler sürekli incelenmiştir. Bu
raporlarda belirtilen tespit ve değerlendirmeler neticesinde söz konusu
bankaların yönetiminden malî bünyelerinin güçlendirilmesi, likiditenin
sağlanması ve gelir gider dengesinin kurulmasına yönelik tedbirlerin alınması
müteaddit defa istenmiştir. Söz konusu bankaların malî bünyelerindeki zafiyetin
gide-rilemediği, aksine, zararlarının giderek artarak özkaynaklarını aştığı ve
tasarruf sahiplerinden toplanan mevduatlara sirayet eden boyutlara ulaşması
üzerine ise bu bankalar Bakanlar Kurulunun 21.12.1999 tarih ve 99/13765 sayılı
Kararı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmiştir. Diğer taraftan, Bankalar Yeminli
Murakıplarının görev ve yetkileri, 4491 sayılı Kanunla değişik 4389 sayılı
Bankalar Kanununun 5 inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, Bankalar
Yeminli Murakıpları ve Yardımcıları bu Kanun ile diğer kanunların bankalarla
ilgili hükümlerinin uygulanmasının ve her türlü bankacılık işlemlerinin
denetimini, bankaların varlıkları, alacakları, özkaynakları, borçları, kâr ve
zarar hesapları arasındaki ilgi ve dengelerin ve malî bünyeyi etkileyen diğer
tüm unsurların tespit ve tahlilini yapmakla yetkili oldukları gibi, bankalar ve
bankaların iştirak ve kuruluşları ile diğer gerçek ve tüzel kişilerden bu Kanun
hükümleri ile ilgili görecekleri bütün bilgileri istemeye, bunların tüm defter,
kayıt ve belgelerini incelemeye yetkilidirler. Söz konusu mevzuat hükümleri
gözönünde bulundurulduğunda, Bankalar Yeminli Murakıplarının, Bakanlar
Kurulunun 99/13765 sayılı Kararı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen
yukarıda adı geçen bankaların iştiraki veya şubesi olmayan ayrı tüzel kişiliği
haiz Egebank Off-Shore Ltd., Efektifbank Off-Shore Ltd., Yurt Security
Off-Shore Ltd. ve Yaşar Foreign Trade Off-Shore Ltd. nezdinde inceleme yapma
yetkisi bulunmamaktadır. 8. Söz konusu off -shore bankalarda gerçek
kişiler tarafından açılan mevduat hesapları bakiyesinin 20 milyar TL’ye kadar
olan kısmının aracı bankalar tarafından hak sahiplerine ödenmesine ilişkin
Kanun Tasarısına göre, yapılacak ödemeler karşılığında aracı bankalar
tarafından hesabın açıldığı bankalara kredi açılmış sayılmaktadır. Bu itibarla,
off-shorezedelere yapılacak ödemeler bütçe kaynaklı olmadığından ve off-shore
bankaların aktiflerinin devralınması karşılığında aracı bankaların kendi
kaynaklarından karşılanacağından devlete herhangi bir maliyet getirmemesi
amaçlanmıştır. 9. Off -shorezedelere mevduatlarının
ödenmesi yönünde yapılan düzenlemenin IMF’e verilen niyet mektubu ile ilgisi
bulunmamaktadır. 11. Off-shore Türkçede kıyı ötesi anlamına
gelmektedir ve off-shore bankalar kurulu oldukları ülkelerde mevduat toplayıp
bankacılık işlemi yapamayan fonlarını başka ülkelerden temineden ve yine bu fonları başka ülkelerde
değerlendiren bankalar olduklarından diğer bir deyişle yerel olmaktan ziyade
uluslararası platformda bankacılık faaliyetinde bulunduklarından, Türkiye’de de
bu bankalar için off-shore bankalar terimi yaygın olarak kullanılmaktadır. Bilgilerine arz olunur. Recep Önal Devlet Bakanı T. C. Devlet Bakanlığı 12.7.2000
Sayı : B.02.0.004(16)2653 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : a) 22.06.2000 tarihli ve
KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2227-6043/14559 sa-yılı yazınız. b) 11.07.2000 tarihli ve
B.02.2.TCM.0.16.00.00/078540 sayılı yazı. Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun
Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Baş-bakanımızca kendileri adına
koordinatörlüğümde cevaplandırılması tensip olunan 7/2227-6043 sa-yılı yazılı
soru önergesi konusundaki ilgi (a) yazınız üzerine Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonundan alınan ilgi (b) yazının sureti ilişikte gönderilmiştir. Bilgilerine arz ederim. Recep
Önal Devlet
Bakanı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Türkiye Cumhuriyet MerkezBankası İdare Merkezi Nezdinde (*) B.02.2.TCM.0.16.00.00/078540-0625 Tas. Mev. Sig. Fonu. Gn. Md. (71 Bankalar Tasfiye Müdürlüğü) 11.7.2000 T.C. Devlet Bakanlığı (Sayın Recep Önal) İlgi : 29.6.2000 tarih ve
B.02.0.004-16/2457 sayılı yazınız. İlgi yazınız konusu
Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu’nun yazılı soru önergesinin tasarruf
mevduatı sigorta fonunu ilgilendiren 1 inci ve 10 uncu maddelerine ilişkin
cevabımız aşağıda sunulmuştur. 1. Egebank A.Ş.,
Sümerbank A.Ş., Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. ve Yaşarbank aracılığıyla
sırasıyla Egebank Off-Shore Ltd., Efektif Bank Off-Shore Ltd., Yurt Security
Off-Shore Ltd. ve Yaşar Foreign Trade Off-Shore Ltd. nezdinde hesap açtıran
gerçek kişi sayısı 4296’dır. 10. Off-Shore bankalarda
gerçek kişiler tarafından açılan mevduatların TL 20 milyarlık kısmının
ödenmesine karar verilmesi halinde, 4296 kişiye toplam TL 37 736 milyar ödeme
yapılacaktır. Bilgilerinize arz ederiz. Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu Aydın Esen Erdal
Arslan İdare Meclisi Üyesi İdare Meclisi Üyesi (*) 4389 Sayılı Bankalar Kanununun 15 inci maddesi gereğince
tüzel kişiliği haizdir. 67. -
İstanbul Milletvekili Yücel Erdener’in, Türkiye’de avcılığın idaresi, yaban
hayatı ve atıcılığa ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın cevabı
(7/2228) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki soruların Orman Bakanı Sayın Prof. Dr. Nami Çağan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 15.6.2000 Yücel Erdener İstanbul Türkiye’de avcılığın
idaresi, yaban hayatı ve atıcılık dalı ile ilgili olarak; 23 yıldan beri Avcılık ve
Atıcılık Federasyonu Başkanı olduğu bilinmekte olan Bakanlığın, Spordan Sorumlu
Devlet Bakanlığı olmasına rağmen, 3167 sayılı Kara Avcılığı Yasası gereği
avcılık işlerinden sorumlu Orman Bakanlığına bağlı Millî Parklar, Av ve Yaban
Hayatı Genel Müdürünün görev alanına
basın yoluyla sürekli müdahale etmesi, kamuoyunda kavram kargaşası
yaratmaktadır. Uzun süredir bilinçli avcı sivil toplum örgütlerinde huzursuzluk
konusu olan bu husus, yetki alanı ihlâllerine de neden olmaktadır. Bu nedenle; 1. Avcılığın Uluslararası
Olimpiyat Komitesinde olimpik bir disiplin olmaması ve resmen spor dalı olarak
kabul görmemesi nedeniyle, anılan federasyon bünyesinden çıkarılması için bir
çalışma yapılıyor mu? 2. GSGM’ye bağlı Merkez Danışma
Kurulunun avcılığı bir spor dalı olarak benimsemesinde Orman Bakanının görüşü
alınmış mı? Ve Başkan MDK’nın bir üyesi mi, yani taraf mı? 3. Söz konusu Federasyon
Başkanının avcılık konusunda yönetmeliğinin ve bu konuda bütçesinin
bulunmamasına rağmen, avcı sivil toplum örgütlerini yetkisiz temsil etmesindeki
ısrarı, ayrıca usulsüzlükleri nedeniyle haklarında soruşturma açılan bazı av
turizmi acentelerini desteklemesi, yukardaki Bakanlıkların ilgili Genel
Müdürlüklerini şaibe altında bırakmıyor mu? 4. Ülkemizde 1450
üzerinde avcılık derneğinin bulunduğu, tek faaliyetlerinin avcılık olması
nedeniyle Federasyon Başkanı seçimlerinde Seçim Yönetmeliği gereği kendilerine
oy hakkı tanınmadığı, buna karşın anılan Federasyon Başkanını kendi asli branşı
olan atıcılıkta son seçimlerde sadece atıcılıkta faaliyet gösteren 63 derneğin
seçtiği doğru mudur? 5. Yine aynı kişi, 28
Ocak 2000 tarihli Hürriyet Gazetesinin 30 uncu sayfasında “Hayvanların Hamisi”
başlığı altındaki yazısında; Ağır kış şartları
nedeniyle kara avcılığını tüm ülkede ülke avcılarına 28 Ocak Cuma gününden
itibaren yasaklattırdığını, fakat av turizminin ise yasaklı olmadığını” alenen duyurması, yetki
alanı ihlâline neden olan bir çelişki, doğayı tahrip, bir çifte standart ve av
turizmcileriyle çıkar ilişkisi kuşkusunu artıran bir neden değil midir? 6. Av turizmi
usulsüzlükleri ile ilgili Radikal Gazetesinde belge, sayı ve resimlerle
yayınlanan “Avcılıkta Damping!” başlıklı 6.11.1999 tarihli, “Katliama Devam”
başlıklı 3.2.2000 tarihli, “Vahşet Dinmiyor” başlıklı 24.3.2000 tarihli
haberlerle ilgili ne tür inceleme ve önlem kararları alındı? Saygılarımla. T.C. Orman Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Koordinasyon ve Mevzuat Dairesi Başkanlığı 20.7.2000 Sayı : KM.1.SOR/666-2337 Konu : Sn. Yücel
Erdener’in yazılı soru önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına (Kan. Kar. Dairesi
Başkanlığına) İlgi
: TBMM’nin 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2228-6052/14569 sayılı
yazısı. İlgi yazı ekinde alınan
İstanbul Milletvekili Sayın Yücel Erdener’in “Türkiye’de avcılığın idaresi,
yaban hayatı ve atıcılığa ilişkin” 7/2228 esas sayılı yazılı soru önergesi
Bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabî yazımız ilişikte gönderilmektedir. Arz ederim. Prof.
Dr. Nami Çağan Orman
Bakanı İstanbul Milletvekili
Sayın Yücel Erdener’in “Türkiye’de Avcılığın İdaresi Yaban Hayatı ve Atıcılığa
İlişkin” 7/2228 Esas Sayılı Yazılı Soru Önergesi Hakkında Orman Bakanlığının Cevabı 1, 2, 3, 4. Yurdumuzda av
ve yaban hayatının yönetimine ilişkin hususlar 3167 sayılı “Kara Avcılığı
Kanunu” ile düzenlenmiş bulunmaktadır. Söz konusu Kanunun 16 ncı
maddesinde yer alan “Av işlerine orman idaresi bakar...” amir hükmü gereğince,
av ve yaban hayatının yönetimine ilişkin hususlar Millî Parklar ve Av-Yaban
Hayatı Genel Müdürlüğümüzce yürütülmektedir. GSGM’nün görevleri ile
Merkez Danışma Kurulunun teşkiline ilişkin hususlar 3289 sayılı GSGM’nün
Teşkilât ve Görevleri Hakkındaki Kanunla belirlenmiş bulunmaktadır. Anılan
Kanunda av ve yaban hayatının yönetimine ilişkin bir husus bulunmamaktadır. 1,
2, 3 ve 4 üncü sorularda belirtilen hususlar, Bakanlığımızın yetki ve ilgi
alanı dışında kalmaktadır. 5. Ağır kış koşullarından
dolayı bir kısım av faaliyetlerinin durdurulması kararı, kişilerin veya köşe
yazarlarının etkisiyle değil, 3167 Sayılı Kara Avcılığı Kanununun 16 ncı
maddesine dayanılarak oluşturulan Merkez Av Komisyonu Kararlarının 3 üncü maddesine
göre, av ve yaban hayvanlarının korunması amacıyla Bakanlığımızca alınmıştır. 6. 6.11.1999 tarihli
Radikal Gazetesinin 3 üncü sayfasında Erkan Durdu imzasıyla yayınlanan
“Avcılıkta Damping” başlıklı haberde; Türkiye’de Av Turizmi kapsamında yer alan
av hayvanlarının uluslararası piyasa değerlerinin altında avlattırıldığı,
uluslararası yasaklara uyulmadığı gibi görüşlere yer verilmiştir. Av turizmine konu olan av
hayvanlarının avlattırılmasına ilişkin uluslararası piyasadaki fiyatlar
incelenmiş olup, Orman Bakanlığı 2000-2001 Yılı Merkez Av Komisyonu Kararı ile
av turizminde uygulanan fiyatlar günün koşullarına uygun olarak artırılmıştır. 24.3.2000 tarihli Radikal
Gazetesinin 3 üncü sayfasında Erkan Durdu imzasıyla yayınlanan “Vahşet
Dinmiyor” başlıklı haberde, Bakanlığımız Doğu Akdeniz Bölge Müdürlüğüne bağlı
Adana Millî Parklar ve Av Yaban Hayatı Başmühendisliğinin görev alanı içerisinde
bulunan, Niğde-Demirkazık avlağında 136 numaralı Özel Avlandırma İzin Belgesi
ile Shikar Safaris Turizm Seyahat Acentesinin yaptırdığı avda yasalara
uyulmadığı ve yapılan usulsüzlüklere ilgililerin duyarsız kaldığı
belirtilmektedir. Bu haber üzerine Millî
Parklar ve Av Yaban Hayatı Genel Müdürlüğümüzce mahallinde konunun uzmanlarına
inceleme yaptırılmış olup, söz konusu firmanın Özel Avlandırma İzin Belgesinde
belirtilen hususlara, Merkez Av Komisyonu Kararlarına ve Av Turizmi Yönetmeliğine
uymadığı, izin verilen yerle ilgisi olmayan Demirkazık Yaban Hayatı Koruma
Sahası içerisinde av yaptırdığı tespit edilmiştir. Bu nedenle söz konusu
acente, yürürlükteki 64 sayılı MAK Kararlarının 17 nci maddesi gereğince
uyarılmıştır. Ayrıca, mahallî
teşkilâtımız uyarılarak, bundan sonra verilecek izinlerde özel Avlandırma izin
Belgesinde belirtilen yerler dışında av yaptırılmaması hususunda talimat
verilmiştir. Yine, 3.2.2000 tarihli
Radikal Gazetesinin 3 üncü sayfasında Mahmut Kulein imzasıyla yayınlanan
“Katliama Devam” başlıklı köşe yazısında 4 dava konusundan bahsedilmektedir. Söz konusu davalar, arazi
kullanımına ilişkin olup av turizmiyle ilgili değildir. Bu nedenle 1999-2000
yılı Av Döneminde Nature Turizm ve Seyahat Acentesine 109 ve 118 sayılı Özel
Avlandırma İzin Belgesiyle avlandırma izni verilmiştir. Aynı yazıda bahsedilen
TURSAB Başkanı Başaran Ulusoy tarafından Millî Parklar ve Av Yaban Hayatı Genel
Müdürlüğümüze yazılan 23.12.1999 tarih ve TR/BU/AC/451 sayılı yazı ise,
2000-2001 yılı Av Dönemi Merkez Av Komisyonu toplantısında görüşülmek üzere Av Turizmi
konusunda TURSAB’nin görüşlerini ve önerilerini kapsamaktadır. Bu tür görüş ve
öneriler, Merkez Av Komisyonunda görüşülmek üzere bir çok kurum ve kuruluştan
gelmektedir. 68. - İstanbul Milletvekili Yücel Erdener’in, Türkiye’de
avcılığın idaresi, yaban hayatı ve atıcılığa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Fikret Ünlü’nün cevabı (7/2229) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki soruların
Devlet Bakanı Sayın Fikret Ünlü tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 15.6.2000 Yücel
Erdener İstanbul Türkiye’de avcılığın
idaresi, yaban hayatı ve atıcılık dalı ile ilgili olarak; 23 yıldan beri Avcılık ve
Atıcılık Federasyonu Başkanı olduğu bilinmekte olan Bakanlığın, Spordan Sorumlu
Devlet Bakanlığı olmasına rağmen, 3167 sayılı Kara Avcılığı Yasası gereği
avcılık işlerinden sorumlu Orman Bakanlığına bağlı Millî Parklar, Av ve Yaban
Hayatı Genel Müdürünün görev alanına
basın yoluyla sürekli müdahale etmesi, kamuoyunda kavram kargaşası
yaratmaktadır. Uzun süredir bilinçli avcı sivil toplum örgütlerinde huzursuzluk
konusu olan bu husus, yetki alanı ihlâllerine de neden olmaktadır. Bu nedenle; 1. Avcılığın Uluslararası
Olimpiyat Komitesinde olimpik bir disiplin olmaması ve resmen spor dalı olarak
kabul görmemesi nedeniyle, anılan federasyon bünyesinden çıkarılması için bir
çalışma yapılıyor mu? 2. Söz konusu Federasyon
Başkanının avcılık konusunda yönetmeliğinin ve bu konuda bütçesinin
bulunmamasına rağmen, avcı sivil toplum örgütlerini yetkisiz temsil etmesindeki
ısrarı, ayrıca usulsüzlükleri nedeniyle haklarında soruşturma açılan bazı av
turizmi acentelerini desteklemesi, yukardaki Bakanlıkların ilgili Genel Müdürlüklerini
şaibe altında bırakmıyor mu? 3. Ülkemizde 1450
üzerinde avcılık derneğinin bulunduğu, tek faaliyetlerinin avcılık olması
nedeniyle Federasyon Başkanı seçimlerinde Seçim Yönetmeliği gereği kendilerine
oy hakkı tanınmadığı, buna karşın anılan Federasyon Başkanını kendi asli branşı
olan atıcılıkta son seçimlerde sadece atıcılıkta faaliyet gösteren 63 derneğin
seçtiği doğru mudur? 4. 2000 yılı olimpiyat
oyunlarından sonra yapılacak Federasyon Başkanı seçimlerinde adaylarda yüksek
tahsil şartı aranırken, yüksek tahsilli olmadığı belirtilen Başkanı tekrar
seçtirebilmek için seçim yönetmeliğine; “Uluslararası Federasyonlarda Komisyon
veya Kurul üyelikleri olanlarda yüksek tahsil şartı aranmaz” şeklindeki
antidemokratik hükmü, Anayasanın eşitlik ilkesine bir aykırılık ve genç
yeteneklerin önlerini tıkamak ve anılan kişi için koltuk koruma operasyonu
değil midir? 5. 3 üncü ve 4 Haziran
2000 tarihinde İstanbul’da yapılan Türkiye Atıcılık Şampiyonası skeet dalında
Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti atıcılarının resmî müsabakalara sokulduğu,
büyüklerde 1 inci ve 2 nci sıralar ile 4 üncü sırayı KKTC’li atıcıların kazandığı,
gençlerde de keza KKTC’li bir atıcının şampiyon olduğu ve bu atıcılara klasman
dahilinde yarışmışlar gibi madalyalar verildiği doğru mu? Doğru ise, yavruvatan
sporuna katkı düşüncesi, ülkemizde bu branşın çöktüğünü ve iflas ettiğini
göstermiyor mu? 6. Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Yüzyılın Spor Adamları” seçimi için adıgeçen
Federasyon Başkanı Asrın Spor Adamlığına kendi kendine aday gösterdiği ve
yetersiz görüldüğü için aday listesinden çıkarıldığı doğru mu? Saygılarımla. T.C. Devlet Bakanlığı 10.7.2000 Sayı : B.02.0.0.16/0847 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : a) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 22.6.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2229-6053/14570 sayılı yazısı. b) Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünün 4.7.2000 tarih ve B.02.1.GSM.0.65.00.00/353 sayılı yazısı. İlgi (a) yazınız ekinde
alınan, İstanbul Milletvekili Yücel Erdener’e ait 7/2229-6053 esas sayılı
yazılı soru önergesi, Bakanlığıma bağlı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce
incelenmiş olup, hazırlanan ilgi (b) yanıt yazısı ekte gönderilmektedir. Bilgilerinize arz ederim. Fikret
Ünlü Devlet
Bakanı T.C. Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü 4.7.2000 Sayı : B.02.1.GSM.0.65.00.00/353 Konu : Soru önergesi Devlet Bakanlığına (Sn. Fikret Ünlü) İlgi : 26.6.2000 tarih ve
B.02.0.0.16/0847 sayılı yazınız. İstanbul Milletvekili Sayın Yücel Erdener’in yazılı
soru önergesine esas
teşkil edecek cevabımız aşağıda
yer almaktadır. Soru 1. Avcılığın
Uluslararası Olimpiyat Komitesinde olimpik bir disiplin olmaması ve resmen spor
dalı olarak kabul görmemesi nedeniyle, anılan federasyon bünyesinden
çıkarılması için bir çalışma yapılıyor mu? Cevap 1. Vatandaşın ve
okul dışı gençlerin fizik, moral ve yeteneklerini sağlayan beden eğitimi, oyun,
jimnastik ve spor faaliyetlerini sevk ve idare etmek, antrenör, monitör, spor
elemanları ve hakemleri yetiştirmek, eğitmek, sayılarını artırmak, eğitim
merkezleri kurmak, sporcu ve spor
kulüpleri ile gençlik derneklerinin tescil, vize aktarma işlemlerini yapmak,
spor federasyonlarının kurulması ve spor dallarını belirlemek için gerekli usul
ve esasları tayin ve tespit etmek, spor mü- sabakalarında milletlerarası
kuralların ve her türlü talimatın uygulanmasını sağlamak görevi 3289 sayılı
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 nci
madde hükmü gereği Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne verilmiştir. Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü bünyesinde bulunan federasyonlar, 3289 sayılı Kanunun 10 uncu
maddesinin (d) bendine göre Merkez Danışma Kurulunun uygun görüşü ve aynı
Kanunun 18 inci maddesi gereğince Başbakanın onayı ile kurulmaktadır.
Federasyonların tüm iş ve işlemleri, 3289 sayılı Kanun ile bu Kanuna
dayanılarak çıkarılan yönetmelik hükümlerine göre yürütülmektedir. 1923 yılında kurulmuş
olan Atıcılık Federasyonuna avcılık bölümü 31 Mayıs 1939 tarihinde Beden
Terbiyesi Genel Müdürlüğü İstişare Heyetinin teklifi ve Başbakanın onayı ile
ilave edilmiştir. O tarihten günümüze kadar Gençlik ve Spor Teşkilâtına
tescillerini yaptırmış yaklaşık 100 civarında avcılık ve atıcılık dernekleri
federasyon faaliyetlerine katılmış ve büyük başarılar elde etmişlerdir. Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü bünyesinde bulunan 37 spor federasyonundan 13’ü olimpik spor branşı
değildir. Genel Müdürlüğün yukarıda da açıklandığı gibi yasal spor politikası
geniş toplum örgütlerine spor yapma olanağı sağlamaktadır. Bu nedenle olimpik
olmayan branşların fe- derasyonların bünyesinden çıkarılması uygun
görülmemektedir. Ayrıca, Atıcılık ve
Avcılık Federasyonunun bağlı bulunduğu Dünya Atış Birliği (ISSF) nın, atıcılık
ve avcılık faaliyetlerinin bir federasyon çatısı altında yürütülmesinin uygun
olacağı ve dünya ülkelerinde de bu uygulamanın benzerlerinin olduğunu belirten
görüşü bulunmaktadır. Federasyonun 3167 sayılı
Kara Avcılığı Yasasını yürütmekle sorumlu Orman Bakanlığının yetki ve
sorumluluk alanına girmesi ve herhangi bir yetki kargaşasına sebebiyet vermesi
mümkün değildir. Ayrıca, Atıcılık ve
Avcılık Federasyonuyla birlik ve beraberliğin faydalarını belirten Federasyonun
avcılık derneklerini ve avcılar atıcılığa teşvik eden, atış bilgi ve
becerilerini artıran çalışmalarını olumlu bulan, avcı dernekleri mensuplarını
atıcılık sporuna yönelterek av kaynakları üzerindeki baskıyı azaltma yönünde
olumlu faaliyetler yaptığı şeklinde, Orman Bakanlığı Millî Parklar Genel
Müdürlüğünün olumlu görüşlerini yansıtan çeşitli yazılar da bulunmaktadır. Soru 2. Söz konusu
Federasyon Başkanının avcılık konusunda yönetmeliğinin ve bu konuda bütçesinin
bulunmamasına rağmen, avcı sivil toplum örgütlerini yetkisiz temsil etmesindeki
ısrarı, ayrıca usulsüzlükleri nedeniyle haklarında soruşturma açılan bazı av
turizmi acentelerini desteklemesi, yukardaki Bakanlıkların ilgili Genel
Müdürlüklerini şaibe altında bırakmıyor mu? Cevap 2. Atıcılık ve
Avcılık Federasyonu, birbirinden ayrılmaz bir bütün olan avcılık ve atıcılık
ile ilgili faaliyetleri yürütmektedir. Bir doğa sporu olan avcılığın içeriğinde
kros, dağcılık, konsantrasyon ve keskin nişancılık bulunmaktadır. Atıcılığın
asıl amacı, nesli tükenmiş av hayvanlarını korumak, avcıları bu konuda eğitmek
ve keskin nişancıları atıcılığa yönlendirerek bu kişileri poliganlara çekmek ve
doğa ile bütünleşen av hayvanlarını koruma altına almaktır. Atıcılık ve Avcılık
Federasyonunun bütçesi Merkez Danışma Kurulunca belirlenmekte ve Gençlik ve
Spor Genel Müdürlüğü mevzuatı doğrultusunda harcanmaktadır. Avcılık bölümü için
ayrılan ödenek, avcı eğitici yayınlarının hazırlanması ve her yıl yapılan avcılar
arası yarışmaların organizasyonuna harcanmaktadır. Atıcılık ve Avcılık
Federasyonunun belgelenmiş, hiçbir av turizm acentesi ile birlikteliği ya da bu
tür acenteleri destek vermesi olmadığı gibi Genel Müdürlüğümüzü şaibe altında
bırakacak bir faaliyeti de bulunmamaktadır. Soru 3. Ülkemizde 1450
üzerinde avcılık derneğinin bulunduğu, tek faaliyetlerinin acvcılık olması
nedeniyle Federasyon Başkanı seçimlerinde Seçim Yönetmeliği gereği kendilerine
oy hakkı tanınmadığı, buna karşın anılan Federasyon Başkanını kendi asli branşı
olan atıcılıkta son seçimlerde sadece atıcılıkta faaliyet gösteren 63 derneğin
seçtiği doğru mudur? Cevap 3. 3289 Sayılı
Teşkilât Kanunumuzun 20 nci maddesi gereğince, spor amaçlı dernekler ancak,
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne tescillerini yaptırdıktan sonra spor kulübü
unvanı almakta ve Genel Müdürlüğün sportif faaliyetlerine iştirak etmektedirler. Ülkemizde 1400 civarında
avcılık derneğinin bulunduğu söylenmektedir. Bu dernekler, Dernekler Yasasına
göre faaliyetlerini sürdürmekte olup, Federasyon faaliyetlerine (yarışmalarına)
katılmamakta ve spor teşkilâtına tescillerini yaptırmamaktadır. Bu nedenle 3289
Sayılı Kanun kapsamına girememektedirler. Mevzuata göre; spor teşkilâtına
tescillerini yaptırmış kulüplerin ve yönetmeliklerinde belirtilen yarışmalara
katılan avcı derneklerinin federasyon başkanları seçimlerinde oy verme hakları
vardır. Nitekim, Tekirdağ Avcılık
ve Atıcılık İhtisas Kulübü ile Amasya Avcılık ve Atıcılık Kulübü, 30.11.1996
tarih ve 22883 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanan “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Federasyon Başkanları Seçim Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmeliğin”
federasyon başkanlığı seçimlerinde avcılara oy kullanma olanağı sağlamadığı,
avcılığın ferdî bir spor olması nedeniyle yarışmalarının olmadığı, avcılık spor
dalının temsil ve katılımını ortadan kaldırdığı, başkanlık seçimlerinde başlangıçta
bir defaya mahsus olarak getirilen “yabancı dil” ve “yükseköğrenim”
muafiyetinin daha sonra kural haline getirilmesinin hukuka uygun olmadığı
iddialarıyla açtıkları iptal davası, avcılık ve atıcılık sporunun birbiriyle
olan yakın ilişkisi, avcılık ve atıcılık yeteneklerinin geliştirilmesi için iki
spor dalının tek bir federasyon altında toplanması, davayı açan kulüplerin
avcılık ve atıcılık ihtisas kulübü olması ayrıca federasyona üye olan kulüplere
başkanlık seçimlerinde oy hakkı tanınması nedenleriyle reddedilmiştir. Soru 4. 2000 yılı
olimpiyat oyunlarından sonra yapılacak Federasyon Başkanı seçimlerinde
adaylarda yüksek tahsil şartı aranırken, yüksek tahsilli olmadığı belirtilen
Başkanı tekrar seçtirebilmek için seçim yönetmeliğine; “Uluslararası
Federasyonlarda Komisyon veya Kurul üyelikleri olanlarda yüksek tahsil şartı
aranmaz” şeklindeki antidemokratik hükmü, Anayasanın eşitlik ilkesine bir
aykırılık ve genç yeteneklerin önlerini tıkamak ve anılan kişi için koltuk
koruma operas-yonu değil midir? Cevap 4. 3289 sayılı
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun 19
uncu maddesi, 3703 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi ile değiştirilmiş ve
federasyon başkanlarının seçimle göreve geleceği bu görevin fahri olduğu,
federasyon başkanlarının seçimi, kurullarının teşkili, çalışmaları, görev yetki
ve sorumlulukları ile kurullarını atamaya ilişkin hükümlerin çıkarılacak
yönetmelikle belirleneceği hükme bağlanmış ve tüm federasyon başkanları, 3289
sayılı Kanunun 3703 sayılı Kanunla değişik 19 uncu maddesine dayanılarak
çıkarılan, 27.10.1993 tarih ve 21741 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan “Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğü Federasyon Başkanları Seçim Yönetmeliği”nde öngörülen
usul ve esaslara göre seçilmişlerdir. “Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü Federasyon Başkanları Seçim Yönetmeliği” oy kullanmayan Tekirdağ
Avcılık ve Atıcılık İhtisas ve Amasya Avcılık ve Atıcılık Kulüpleri tarafından
hukuka uygun olmadığı ve antidemokratik olduğu görüşüyle açılan iptal davası nedeniyle,
yargı denetimine tabi tutulmuş, Danıştay 10 uncu dairesince verilen 23.11.1996
tarih ve 1996/10240 esas, 1996/6220 sayılı kararı ile, anılan Yönetmeliğin
demokratik seçim ilkesine ve hukuka uygun olduğu tespit edilmiştir. Soru 5. 3 üncü ve 4 Haziran 2000 tarihinde
İstanbul’da yapılan Türkiye Atıcılık Şampiyonası Skeet dalında Kuzey Kıbrıs
Türkiye Cumhuriyeti atıcılarının resmî müsabakalara sokulduğu, büyüklerde 1
inci ve 2 nci sıralar ile 4 üncü sırayı KKTC’li atıcıların kazandığı, gençlerde
de keza KKTC’li bir atıcının şampiyon olduğu ve bu atıcılara klasman dahilinde
yarışmışlar gibi madalyalar verildiği doğru mu? Doğru ise, yavruvatan sporuna
katkı düşüncesi, ülkemizde bu branşın çöktüğünü ve iflas ettiğini göstermiyor
mu? Cevap 5. 3-4 Haziran 2000
tarihlerinde İstanbul’da yapılan Türkiye Trap-Skeet ve Double Trap
Şampiyonasına KKTC atıcıları da katılmışlardır. Bu konuda Bakanlar ve
Federasyon Başkanları tarafından hazırlanarak imzalanan protokoller mevcuttur.
Ayrıca, büyük erkekler skeet branşında birinci olan Özden Dinçkol’un İzmir
bölgesinin atıcısı olduğu KKTC Atıcılık Federasyonu Başkanınca belirtilmiştir. Soru 6. Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Yüzyılın Spor Adamları” seçimi için
adıgeçen Federasyon Başkanı Asrın Spor Adamlığına kendi kendine aday gösterdiği
ve yetersiz görüldüğü için aday listesinden çıkarıldığı doğru mu? Cevap 6. “Yüzyılın Spor
Adamları” ile ilgili adayları seçmek amacıyla Bakanlık makamınca bir seçici
kurul oluşturulmuştur. Seçici Kurul, yüzyılın
spor adamları seçimi için bazı kriterler belirlemiştir. Bu kriterlerden biri de
“Uluslararası federasyonlara üye olanlar” başlığı altında belirlenmiştir.
Federasyonlardan uluslararası federasyonlara üye olanların isimleri istenilmiş
olup, bu durumda olan federasyon başkanları da listede yer almıştır. Bunun
haricinde federasyon başkanlarının kendilerini aday göstermeleri gibi bir durum
sözkonusu değildir. Bilgilerinize arz ederim. Kemal
Mutlu Genel
Müdür 69. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, bakanlığa bağlı
müzelere ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın cevabı (7/2230) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına TBMM İçtüzüğünün 96’ncı
maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın Kültür Bakanı İstemihan Talay tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. M.
Zeki Çelik Ankara 1. Ankara Polatlı
Yassıhöyük Köyündeki Gordion Müzesi için ne kadar ödenek ayrılmıştır? 2. Bakanlığınıza bağlı
kaç müze var ve her birine ne kadar ödenek ayrılmıştır? 3. Avrupa’da Yılın Müzesi
Yarışmasına ülkemizi temsilen katılan ve finale kalan müze, neden finale
katılmamıştır? 4. Bakanlık Müzeler Genel
Müdürlüğünde yarışmaya gidecek yetkilinin “ödenek yokluğu” nedeniyle
gönderilmediği doğru mudur? T.C. Kültür Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 11.7.2000 Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-408 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığı
KAN.KAR.MÜD.’nün 22 Haziran 2000 gün ve A.01.0.GNS. 0. 10. 00.02-14595 sayılı
yazısı. Ankara Milletvekili sayın
M. Zeki Çelik’in “Bakanlığıma bağlı müzelere ilişkin” 7/2230-6060 esas no.lu
yazılı soru önergesinin cevabı hazırlanarak ekte sunulmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. M.İstemihan
Talay Kültür
Bakanı Cevap 1 : Gordion Müzesi
Ankara Medeniyetleri Müzesine bağlı olup, söz konusu Müze Müdürlüğüne, 200
harcama kaleminden 2 275 000 TL, 300 harcama kaleminden 1 550 000 TL, 400
harcama kaleminden 2 250 000 TL, 800 harcama kaleminden 2 319 000 TL ödenek
gönderilmiştir. Cevap 2 : Bakanlığımız
Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı 99 müze müdürlüğü ve bağlı
birimlerle birlikte 191 müze bulunmaktadır. Serbest ödenekler dahilinde müze
müdürlüklerinin ihtiyaçları karşılanmaktadır. Cevap 3 : Yılın müzesi
yarışmasına 50 aday katılmış ve Gordion Müzesi bunlar arasında 27’si ile
birlikte finale kalmıştır. Ödül kazanıp kazanmamak
yapılan toplantıya katılmakla ilgili olmayıp, daha önce ilgili komite
tarafından görevlendirilen uzman raportörün incelemelerine dayalı olarak
hazırladığı raporlar doğrultusunda değerlendirilmektedir. Cevap 4 : Yarışmaya 1
müdür, 1 müdür yardımcısı ile 1 fotoğrafçının görevlendirilmesi istenmiş olup,
ancak tasarruf tedbirleri nedeniyle sadece bir yetkilinin (müdürün) gitmesi
istenilmiştir. Görevlendirilen müdür 10-14 Mayıs tarihleri arası Müzeler Haftası
olması nedeniyle işlerinin yoğunluğundan dolayı yarışmaya katılamamıştır. Basındaki haberler
gerçeği eksik olarak
yansıtmıştır. Derecelendirme uzman
raportörün incelemelerine göre
değerlendirildiği için, müzeden
herhangi bir yetkilinin gidip gitmemesi dereceye girmek için bir
sebep teşkil etmemektedir. Bazı görevlilerin yurtdışına gidememelerini,
kamuoyuna kendileri katılmadığı için “müze dereceye giremedi” şeklinde
yansıttıkları anlaşılmaktadır. 70. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, vakıf
üniversitelerine yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2231) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Sayın Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için
gereğini saygı ile arz ederim. Mehmet
Elkatmış Nevşehir Bakanlığınız
kaynaklarından üniversitelere karşılıksız yardım yapıldığı bilinmektedir. Sorular 1. 1997 yılından 2000
yılına kadar hangi vakıf üniversitelerine ne kadar maddî yardım yapılmıştır? 2. Bu yardımlar şartlı
mı, şartsız mı verilmiştir? 3. Bu yardımların
yapılmasındaki kriter nedir? T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 20.7.2000 Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1886 Konu : Soru önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6122-7/2231-6061/14596 sayılı yazısı. Nevşehir Milletvekili
Sayın Mehmet Elkatmış’ın “Vakıf üniversitelerine yapılan yardımlara ilişkin”
yazılı soru önergesi incelenmiştir. 1. 1997 yılından 2000
yılına kadar vakıf üniversitelerine yapılan Devlet yardımına ilişkin olarak
hazırlanan tablo ekte sunulmuştur. 2. Vakıf üniversitelerine
Devlet yardımı yapılabilmesi için ilgili üniversitenin 2547 sayılı Kanunun ek
18 inci maddesinde belirtilen; a) En az iki yıl
eğitim-öğretim yapmış olması, b) Üniversitelerarası
kurul tarafından görevlendirilen değerlendirme komisyonunca tespit edilen
tanınmış bilimsel dergilerde öğretim üyesi başına düşen yayın sayısı bakımından
bu esasa göre sıralanan devlet üniversitelerinin ilk yarısına girecek durumda olması, c) Öğrenci yerleştirme
sınavında fen ve matematik puanlarına göre ilk iki bine giren öğrencilerin
üniversitelere yerleştirilmeleri suretiyle yapılacak sıralamada devlet
üniversitelerinin ilk yarısına girecek durumda olması, d) Öğrencilerin en az
yüzde onuna eğitim-öğretim masraflarını karşılayacak burs vermesi, şartlarını
taşıması gereklidir. Söz konusu sıralamada en
sonra yer alan beş devlet üniversitesi düzeyinde olan vakıf yükseköğretim
kurumlarına yukarıda belirlenen esaslara göre, bütçelerinin en çok yüzde
yirmisi oranına kadar yardım yapılabilir. Ek 18 inci maddede belirtilen azamî
ve asgarî düzeyler arasında yer alan vakıf yükseköğretim kurumlarına yapılacak
yardım miktarı Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenen sıralama dikkate
alınmak suretiyle Maliye Bakanlığı tarafından tespit edilir. Vakıf yükseköğretim
kurumlarına yapılacak yardım her yılın ilk yarısında iki eşit taksit halinde
ödenir. Yardım alan vakıf yükseköğretim kurumu her yıl Nisan ayı sonuna kadar
bir önceki yılın gelir ve giderlerini Bakanlığımız, Maliye Bakanlığı ile Yükseköğretim
Kuruluna göndermek zorundadır. 3. 2547 sayılı Kanunun ek
18 inci maddesi hükmünde vakıf yükseköğretim kurumlarına Devlet yardımı
yapılmasındaki kriterler belirlenmiş olup, anılan Kanun hükmünde: vakıf
üniversitelerine yapılacak yardımın, devlet üniversitelerinin kurumlarına o yıl
tahsis edilen toplam bütçe ödeneklerinin örgün öğrenci sayısına bölünmesi ile
elde edilen miktarın ilgili vakıf yükseköğretim kurumunda okuyan öğrenci
sayısıyla çarpılmasıyla bulunacak meblağın yarısını ve yardım miktarının vakıf
yükseköğretim kurumunun toplam bütçe giderlerinin % 45’ini geçemeyeceği belirtilmiştir. Bilgilerinize arz ederim. Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 71. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, vakıf
üniversitelerine yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer
Oral’ın cevabı (7/2232) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Sayın Maliye Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini
saygı ile arz ederim. Mehmet
Elkatmış Nevşehir Bakanlığınız
kaynaklarından üniversitelere karşılıksız yardım yapıldığı bilinmektedir. Sorular 1. 1997 yılından 2000
yılına kadar hangi vakıf üniversitelerine ne kadar maddî yardım yapılmıştır? 2. Bu yardımlar şartlı
mı, şartsız mı verilmiştir? 3. Bu yardımların
yapılmasındaki kriter nedir? T.C. Maliye Bakanlığı Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü 10.7.2000 Sayı : B.07.0.BMK.0.11.600/16084 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : 22.6.2000 tarihli
ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2232-6062/14597 sayılı yazınız. Nevşehir Milletvekili Sayın
Mehmet Elkatmış’ın 7/2232 esas no. lu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara
ait cevaplar aşağıda sunulmuştur. 1. Vakıf üniversitelerine
yapılan yardım miktarları : (Milyar
TL.) 1997 1998 1999 Bilkent Üniversitesi 1 100,9 1
418, 4 2 130 Başkent Üniversitesi 337, 8 352,
0 537 Koç Üniversitesi 102, 2 156,
6 226 Yeditepe Üniversitesi 12.2 862 Işık Üniversitesi 2,
8 165 Fatih Üniversitesi 8,
0 TOPLAM 1
540,9 1 950, 0 3 920 2. Yardım, 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun Ek 18 inci maddesinde belirtilen yasal koşulları
sağlayan vakıf üniversitelerine yapılmaktadır. 3. Vakıflar tarafından
kurulmuş yükseköğretim kurumlarının giderlerine katkıda bulunmak amacıyla 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununun Ek 18 inci maddesine göre yardım yapılmaktadır.
Sözkonusu maddede yardım yapılırken dikkate alınacak hususlar belirtilmektedir.
Buna göre yardım almaya hak kazanan vakıf yükseköğretim kurumunun; - En az iki yıl
eğitim-öğretim yapmış olması, - Üniversitelerarası
kurulca görevlendirilen değerlendirme komisyonunca tespit edilen tanınmış
bilimsel dergilerde öğretim üyesi başına düşen yayın sayısı bakımından bu esasa
göre sıralanan devlet üniversitelerinin ilk yarısına girecek durumda olması, - Öğrenci yerleştirme
sınavında fen ve matematik puanlarına göre ilk ikibine giren öğrencilerin
üniversitelere yerleştirilmeleri suretiyle yapılacak sıralamada devlet
üniversitelerinin ilk yarısına girecek durumda olması, - Öğrencilerin en az
yüzde onuna eğitim-öğretim masraflarını karşılayacak burs vermesi, gerekmektedir. Sözkonusu sıralamada en
sonda yer alan beş devlet üniversitesi düzeyinde olan vakıf yükseköğretim
kurumlarına yukarıda belirlenen esaslara göre, bütçelerinin en çok yüzde yirmi
oranına kadar yardım yapılabilir. Bu maddede belirtilen azamî ve asgarî düzeyler
arasında yer alan vakıf yükseköğretim kurumlarına yapılacak yardım miktarı
Yükseköğretim Kurulu tarafından yapılacak sıralama dikkate alınmak suretiyle
Bakanlığımızca tespit edilmektedir. Bu şartları sağlayan
vakıf üniversitelerine o yıl devlet yükseköğretim kurumlarına tahsis edilen
toplam bütçe ödeneklerinin örgün öğrenci sayısına bölünmesi ile elde edilen
miktarın ilgili vakıf yükseköğretim kurumunda okuyan öğrenci sayısıyla
çarpılması sonucu bulunacak meblağın yarısını geçmemek üzere yardım
yapılmaktadır. Yapılacak yardımın hesabında Maliye Bakanlığı bütçesinin ilgili
tertibinde yer alan ödenek esas alınmakta olup, bu ödeneği geçmemek yardıma hak
kazanan vakıf üniversitelerinin öğrenci sayılarıyla orantılı olarak yardım
belirlenmektedir. Ancak, bu yardım miktarı vakıf yükseköğretim kurumunun toplam
bütçe giderlerinin yüzde kırkbeşini geçememektedir. Bilgilerinize arz ederim. Sümer
Oral Maliye
Bakanı 72. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, ortaöğretim
okullarında meydana gelen şiddet olaylarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2233) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 13.6.2000 Zeki
Ünal Karaman Son günlerde yazılı
basında, gençlerin eğitimine ilişkin çıkan haberler hem üzücü hem de son derece
kaygı verici boyutlardadır. Ekonomik şartları son
derece düzgün olan, lise ve kolej öğrencilerinin birlikte bulundukları
mekânlarda, satanistlerin kullandıkları şekil ve grafiklerin çevrede çokça var
olması ayrıca kız ve erkek öğrencilerin üstbaşlarını yırtarak gayrî ahlakî
pozisyonlarda sıkça görülmeleri, görenleri dehşete ve tedirginliğe
düşürmektedir. Bunun dışında bir meslek
lisesi öğrencisinin öğretmenini sınıfta tüfekle öldürmesi, bir başka mahalde
yine öğretmenin öğrencisi tarafından tartaklanması veya rencide edici tavırlar
içinde olmaları ülkemizde, millî eğitimin ve toplumsal yapının içinde bulunduğu
ciddî sıkıntıyı ve girdabı gösteriyor diye düşünüyorum. Sorularım şunlardır : 1. Okullarda gün be gün
artan, bu gayrî ahlakî ve isyankâr yapıdaki gençlerin geleceği konusunda,
Bakanlık olarak ne gibi çalışmalarınız bulunmaktadır? Gençleri bu tür eğilimlere
iten temel faktörler nelerdir? 2. Bir öğrencinin
öğretmenine karşı silâh kullanarak onu öldürmesi, dövmesi veya karşı koyarak
başkaldırması, sizce münferit denecek birer olay mıdır? Yoksa ciddiyetle tetkik
ve tahlile muhtaç psikolojik bir vakıa mıdır? Bu konuda Bakanlık olarak şimdiye
kadar herhangi bir çalışma yapılmış mıdır? 3. Gün geçtikçe kalitesi
düşen eğitim sisteminde, eğitim düzeyini yükseltecek bir revizyon yapmayı
düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız bu konudaki temel kriterler ve objeleriniz
neler olacaktır? T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 20.7.2000 Sayı : B.08.0.APK.0.03.05-03/1888 Konu : Soru önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6122-7/2233-6063/14598 sayılı yazısı. Karaman Milletvekili
Sayın Zeki Ünal’ın, “Ortaöğretim okullarında meydana gelen şiddet olaylarına
ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir. Eğitim sistemimizin temel
amacı olan, iyi insan, iyi vatandaş, iyi meslek sahibi insanlar yetiştirmenin
yanında, insan haklarına saygılı, kendi haklarını aramasını ve korumasını bilen
yurttaşlar yetiştirmek eğitimimizin vazgeçilmez amaçlarındandır. Kendi
haklarıyla başkalarının haklarının sınırlarını bilen saygılı, hoşgörülü ve
insan sevgisiyle olgunlaşmış yurttaşlar yetiştirerek toplumumuza ve dünya
insanına hem etik, hem de bilimsel yönleri ve davranışları geliştirilmiş
bireyler kazandırmak için çalışmalarımız devam etmektedir. Türk Millî Eğitiminin
Temel İlkeleri arasında yer alan “Demokrasi Eğitimi” ilkesi çerçevesinde eğitim
kurumlarımızda öğrenim gören gençlerimizin, demokratik vatandaşlık ve insan
haklarına saygı konusunda bilgilenmelerini sağlamak ve bunları davranışa dönüştürmelerine
rehberlik etmek ulaşılmak istenen hedefler arasındadır. Bu bağlamda
öğrencilerimizin; İnsanın sınırsız bir
hürriyete sahip olmadığı, toplum yaşayışını düzenleyici nitelikteki sosyal
davranış kurallarıyla uyum içinde yaşamak durumunda olduğu bilincini kazanmasına
hürriyetçi demokrasi rejiminin diğer rejimlerden üstünlüklerini kavramasına, demokratik
zihniyetin hâkim olduğu bir atmosfer içinde kendi kendilerini yönetmelerine
yardımcı olmasına, sorumluluk yüklenme bilinci kazanmasına, vatandaşlık
anlayışını yaşamına taşımasına, bir meslek sahibi olarak topluma katkıda
bulunmasının gerekliliği bilincine varmasına,”yurtta sulh, cihanda sulh”
fikrinin gerçekleşmesi için milletler ailesi içinde Türk milletine düşen ödev
ve sorumluluğun değerini kavramasına rehberlik edecek nitelikte olan ilköğretim
okulları “Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi” dersi öğretim programları,
üniversiteler ile ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri de alınarak
geliştirilmiş, 1998-1999 öğretim yılından itibaren ilköğretim okullarının 7 nci
ve 8 inci sınıflarında haftada birer saat okutulmak üzere uygulamaya konulmuştur. Ayrıca, İnsan Haklarından
Sorumlu Devlet Bakanlığı ile Bakanlığımız arasında 14 Mart 1995 tarihinde
imzalanan protokole göre, lisede seçmeli ders olarak okutulması kararlaştırılan
“Demokrasi ve İnsan Hakları” dersi uygulamaya konulmuştur. Okul ve eğitim
ortamlarımızın demokratik bir anlayışla oluşturulması eğitimdeki temel
yaklaşımımızdır. Demokratik anlayışın ders içi ve dışındaki tüm etkinliklerde
bireylerin uygun davranış göstermeleriyle geliştirilebilecek özellikler
olmasından dolayı, eğitim ve öğretim süreciyle diğer tüm etkinliklerde
öğrencilerin görüşlerinin alınmasına, tartışma ortamı açılmasına, düşüncelerini
savunmalarına olanak tanınmaktadır. Öğrencilerin birbirleriyle olan
iletişimlerinde uygun davranış biçimleri konusunda örnek davranışlar
sergilemeleri beklenmektedir. Böylece, demokratik kavram ve uygulamaların
okul içi öğrenci, öğretmen, idareci ve veli boyutuyla
yaşama geçirilmesi
hedeflenmektedir. Bu amaçla okullarımızda rehberlik servisleri, illerde de
rehberlik araştırma merkezleri tesis edilmiş bulunmaktadır. Bununla birlikte eğitim,
bireyi tüm yönleriyle ele alma ve geliştirme durumundadır. Bu düşünceden
hareketle okullarımızda öğretim hizmetlerinin yanısıra öğrencilerin “bireysel
farklılıklarına özen göstererek; kendini tanıyan ve geliştirebilen bireyler” olarak
yetiştirmelerine yardımcı olacak
şekilde rehber öğretmenler
(psikolojik danışmanlar)
tarafından yürütülecek rehberlik programı geliştirilmiş ve
uygulamaya konulmuştur. Uygulamaya konulan bu
program ile; öğrencilerin kendilerini tanımaları, dengeli bir kişilik
geliştirmeleri, ilgi, yetenek, değer ve kişilik özelliklerine uygun bir mesleğe
yönelmeleri, başarılarını artırmaları, boş zamanlarını en iyi biçimde
değerlendirebilmeleri, kişiler arası iletişim becerilerini geliştirmeleri vb.
tutum ve davranışların geliştirilmesi hedeflenmektedir. Bakanlığımız demokratik,
laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve
sorumluluklarının bilincinde, özgür ve özgüveni olan bilgi çağının insanını
yetiştirme çabası içindedir. Bu nedenle her kademedeki eğitim ortamlarının
kalitesini yükseltmek ve yaygınlaştırmak, bilgi çağını yakalamak, bilgi ve
teknoloji toplumu olmak, çağdaş dünya ile bütünleşmek, ekonomik kalkınmada
rekabet gücünü artırmak, 2000’li yılların yönetim felsefesini oluşturan toplam
kalite anlayışını eğitime eğitim yönetimine yansıtarak eğitimimizdeki kaliteyi,
gelişmiş ülkelerdeki standartlara çıkarmak için çalışmalar, sistem bütünlüğü
içinde devam etmektedir. Bilgilerinize arz ederim. Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğtim Bakanı 73.- Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın,
Türkiye’nin kükürt ihtiyacına ve Isparta’daki Keçiborlu Kükürt
Fabrikasına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/2234) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına TBMM İçtüzüğünün 96 ncı
maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Prof. Dr. Şükrü Sina
Gürel tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Mehmet
Zeki Okudan Antalya - Isparta’da bulunan
Keçiborlu kükürt fabrikasının kapatılma nedeni nedir? - Türkiye’nin kükürt
ihtiyacı nasıl karşılanmaktadır? T.C. Devlet Bakanlığı 11.7.2000 Sayı : B.02.0.007/1867 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM
Başkanlığının, 22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2234-6064/14599
sayılı yazısı. Antalya Milletvekili
Sayın Zeki Okudan’ın, Bakanlığıma tevcih ettiği, 7/2234-6064 esas no.lu yazılı
soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur. Bilgilerinizi ve gereğini
arz ederim. Prof.
Dr. Şükrü Sina Gürel Devlet
Bakanı Antalya Milletvekili
Sayın Mehmet Zeki Okudan’ın 7/2234-6064 Esas No.lu
Soru Önergesi Sorular : - Isparta’da bulunan
Keçiborlu kükürt fabrikasının kapatılma nedeni nedir? - Türkiye’nin kükürt
ihtiyacı nasıl karşılanmaktadır? Cevaplar : 1. Isparta İline 45 km
mesafede bulunan Keçiborlu İlçesindeki kükürt sahalarından saf kükürt üretim
çalışmaları 20 nci yüzyılın ilk yıllarında başlamıştır. Kurtuluş Savaşından
sonra İtalyan-Fransız ortak kuruluşu olan İttihadi Maadin Şirketince verilen kükürt
işletme imtiyazı, yükümlülüklerin yerine getirilmemesi üzerine Sümerbank ve İş
Bankasının ortak olduğu anonim şirkete devredilmiştir. 1935 yılında kurulan teşekkülümüz
1936 yılında Sümerbank, 1943 yılında İş Bankası hisselerini satın alarak kükürt
üretmek, satmak, gerektiğinde ithal etmek ve kükürt ile ilgili sanayiyi kurmak
gibi amaçlarla kendine bağlı olarak Mahdut Mesuliyetli Keçiborlu Kükürt
İşletmesi Müessesesini kurmuştur. Kuruluş amacına uygun
olarak 45 000 ton/yıl saf kükürt üretim kapasitesiyle uzun yıllar
faaliyetlerini sürdüren müessesemiz; - Yapılan maden arama
çalışmaları ve en son 1987-1991 Master Arama Projesi çalışması sonucunda cevher
rezervinde önemli bir artış sağlanamaması, - Yeterli cevherin olmaması, ocakların eski olması ve
ağır madencilik şartlarının, ocaklarda mekanizasyona yönelik yatırımlara
elvermemesi nedeniyle mekanizasyona gidilememesi, tamamen insan gücü ile
çalışıldığından üretim maliyetinin düşürülememesi, üretim verimliliğinin
artırılamaması, - Ocaklarda, kükürt
cevherinin kendiliğinden yanması şeklinde oluşan yangın tehlikesi dolayısı ile
dolgulu sistemle çalışma zorunluluğu gibi nedenlerle işgücü veriminin
artırılamaması, malzeme tüketimlerinin fazla olması, tüvenan cevher maliyetinin
devamlı yükselmesi, - Uygun tenör ve miktarda
beslenemeyen flotasyon ve rafinasyon tesislerinde maliyetlerin artması,
tesislerin ekonomik ömürlerinin dolmuş olmasının getirdiği teknik sorunlar, - Maliyetlerin devamlı
yükselmesine karşılık satış fiyatlarında bir gelişme olmaması, sınaî satış
maliyeti 450-500 $’a ulaşan saf kükürte karşılık, diğer ülkelerden petrol
kökenli kükürtün Türkiye’de liman teslimi 50-55 $ fiyatla satılması, ayrıca
ithalatının serbest ve kolay olması, - Düşük fiyatlı ithal
kükürt ve petrol rafinerilerinden yan ürün olarak üretilen saf kükürt ile rekabet edilememesi ve satış
miktarlarının giderek azalması yanında (örneğin saf kükürt satışımızın 1991
yılında % 71, 1992 yılında % 72’sini alan ve sentetik iplik imal eden Yarpet
A.Ş. Petkim Yarımca Tesisleri sentetik iplik üretim ünitesini 1992 yılı
sonlarında kapatmıştır.) birim maliyet ve ortalama stok maliyetinin yaklaşık %
20’si oranında belirlenen fiyatlarla satış yapılması, Nedenlerinden dolayı
rantabilitesini kaybetmiş, alternatif üretim imkânları bulunamamış, kaynak
tüketen bir kuruluş olmuş ve zararlılığın yıllar itibariyle artması nedeniyle
de (1990-1994 yılları arası toplam zarar 628 067 milyar TL, 1993 yılına deflate
edilmiş zarar 911 420 milyar TL) faaliyet dönemlerinde katma değer yaratamadığı
gibi, millî ekonomiye katkısı negatife dönüşmüştür. Müessese darboğazını
aşmaya ve zarar azaltmaya yönelik olarak; tüvenan cevher üretimi yapılan
ocaklardan düşük tenörlü rezerve sahip Kokardere açık ocağı faaliyetleri 1993
yılında durdurulmuş, rezervi biten Kumludere ocağı ise kapatılmıştır. Ayrıca,
saf kükürt üretim tesislerinden flotasyon 1 tesisi 1990, flotasyon II ve direk
izabe tesisleri ise 12.9.1993 tarihinden itibaren durdurulmuştur. Doğal cevherden elde
edilen saf kükürt satış fiyatlarının petrol rafinerilerinde rafine artığı
olarak elde edilen rafine saf kükürt satış fiyatları ile rekabet şansının
bulunmadığı ve mevcut durumda bu hususun devam edeceği dikkate alındığında
Keçiborlu Kükürtleri İşletmesi Müessesinin zararının ve dolayısıyla kaynak
tüketiminin azaltılabilmesi için 31.12.1994 tarihinden itibaren Müessese
Müdürlüğü unvanının kaldırılarak, Keçiborlu Maden Müdürlüğü unvanı ile 1.1.1995
tarihinde Etibank Antalya Elektrometalurji Sanayi İşletmesi Müessesesine,
31.7.1995 ta-rihi itibariyle Etibank Emet Kolemanit İşletmesi Müesseselerine
bağlanmıştır. Adıgeçen işletme, çeşitli
alternatifler gözönünde bulundurularak ekonomiye kazandırılması araştırılmış
ancak yapılan tüm çalışmalara rağmen yakın ve uzun vadede ekonomiye
kazandırılamayacağı, kârlı ve verimli çalıştırılamayacağı tespit edildiğinden
sürekli kaynak tüketerek ekonomiye yük olduğu gözönüne alınarak kapatılması
için 29.4.1999 tarih ve 45/1 sayılı Teşekkül Yönetim Kurulu Kararı alınmıştır.
8.3.2000 tarih ve 2000/T-10 sayılı Yüksek Planlama Kurulu Kararı ile de
Keçiborlu Maden Müdürlüğü ismi Eti Holding A.Ş. Ana Statüsü ekindeki teşkilât
şemasından çıkarılmıştır. 1993 yılında üretimi
durdurulan işletmenin, makine ekipmanı, yedek parça ve personelinin büyük kısmı
bünye içinde dağıtılmış aynı şekilde binaların çoğunluğu belediye, üniversite
ve askerî birliklere devredilmiştir. 2. Türkiye’nin kükürt
ihtiyacı İpraş, Aliağa ve Orta Anadolu rafinerilerinden elde edilen saf kükürt
ile her cins ve ebatta ithal edilen kükürtle karşılanmaktadır. Halen Türkiye
talebinin 3/4’ünden fazlası genellikle doğal kükürt üretiminden daha ucuz olan
rafineri yan ürünü olarak elde edilen saf kükürt ile karşılanmaktadır. Saf kükürt
ithalatında Suudi Arabistan, İran ve Abudabi gibi ülkeler ilk sırayı
almaktadır. 74. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, jeotermal enerji
kaynaklarının kullanımına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2236) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Enerji
Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 13.6.2000 Zeki
Ünal Karaman Yazılı basının 8.6.2000
tarihli haberlerinden biri, Japonya’da yapılmış olan Dünya Jeotermal Kongresine
ilişkindir. Kongrede, jeotermal enerjinin önemine parmak basılarak, mevcut
enerji kaynakları arasında çevreye en az zarar veren enerji kaynağı olduğu açıklanmıştır. Kongreye katılan, Türkiye
Jeotermal Enerji Derneği Başkanı Orhan Mertoğlu’da Türkiye’nin, Çin, İzlanda ve
ABD’den sonra jeotermal enerji kullanımında 4 üncü sırada olduğunu
belirtmiştir. Ayrıca Türkiye, halen jeotermal potansiyelinin % 2,5’unu
değerlendirebildiğini, dünyadaki jeotermal kaynakları bakımından 7’nci zengin
ülke olduğunu, 40 derecenin üzerinde 170 adet jeotermal sahası bulunduğunu
belirtmiştir. Türkiye 2010 yılında en
az 500 bin konutu jeotermalle ısıtma hedefini programlaması gerektiğini
sözlerine eklemiştir. Sorum şudur : Jeotermal enerji
kaynakları ve sahaları bakımından oldukça zengin olan ülkemizde, bu enerjiden
yararlanma konusunda,bakanlıkça hazırlanmış bulunan bir raporunuz var mıdır?
Raporunuz yoksa, bu konuda ne gibi çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz? T.C. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 22.8.2000 Sayı : B.15.0.APK.0.23.300-1425/17680 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMMBaşkanlığının
22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2236-6066/14601 sayılı yazısı. Karaman Milletvekili
Sayın Zeki Ünal’ın tarafıma tevcih ettiği, 7/2236-6066 esas no.lu yazılı soru
önergesi TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereği hazırlanarak ekte
gönderilmiştir. Bilgilerinize arz ederim. M.Cumhur
Ersümer Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Karaman Milletvekili
Sayın Zeki Ünal’ın Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı (7/2236-6066 esas no.lu) Soru : Yazılı basının 8.6.2000
tarihli haberlerinden biri, Japonya’da yapılmış Dünya Jeotermal Kongresine
ilişkindir. Kongrede, jeotermal enerjinin önemine parmak basılarak, mevcut
enerji kaynakları arasında çevreye en az zarar veren enerji kaynağı olduğu
açıklanmıştır. Kongreye katılan, Türkiye
Jeotermal Enerji Derneği Başkanı Orhan Mertoğlu’da Türkiye’nin, Çin, İzlanda ve
ABD’den sonra jeotermal enerji kullanımında 4 üncü sırada olduğunu
belirtmiştir. Ayrıca Türkiye, halen jeotermal potansiyelinin % 2,5’unu
değerlendirebildiğini, dünyadaki jeotermal kaynakları bakımından 7’nci zengin
ülke olduğunu, 40 derecenin üzerinde 170 adet jeotermal sahası bulunduğunu
belirtmiştir. Türkiye 2010 yılında en
az 500 bin konutu jeotermalle ısıtma hedefini programlaması gerektiğini
sözlerine eklemiştir. Sorum şudur : Jeotermal enerji
kaynakları ve sahaları bakımından oldukça zengin olan ülkemizde, bu enerjiden
yararlanma konusunda,bakanlıkça hazırlanmış bulunan bir raporunuz var mıdır?
Raporunuz yoksa, bu konuda ne gibi çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz? Cevap : Bakanlığımca ve MTA Genel
Müdürlüğünce jeotermal enerji ve bu enerjiden yararlanmak için yapılan
çalışmalara yönelik bilgiler aşağıda verilmiştir. Türkiye’nin jeotermal
enerji potansiyeli : Yeni ve yenilenebilir
enerji kaynağı olan jeotermal enerji bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli
ölçüde kullanılır duruma gelmiştir. Ülkemiz jeotermal enerji potansiyeli
açısından dünyadaki zengin ülkeler arasında yer almaktadır. Türkiye’de sıcaklıkları
102o C’ye varan toplam 1000 dolayında
sıcak ve mineralli su kaynağı vardır. Ülkemiz Avrupa’da İtalya’dan sonra
jeotermal enerji kaynağı en fazla olan ülkedir. Bu kaynaklar, ülkenin jeolojik
yapısı nedeniyle Batı Anadolu’da hem sıcaklık, hem de sayıca diğer bölgelere göre daha fazla
yoğunlaşmıştır. Ülke-mizde yüzey sıcaklığı 35 o C’nin üzerinde olan 170 adet
jeotermal saha bulunmaktadır. Bu sahalardan 161 tanesi merkezî ısıtmaya, sera
ısıtmasına, endüstriyel proses ısı kullanımına ve kaplıcalarda yararlanmaya
uygundur. Diğer 9 jeotermal sahanın ikisinin konvansiyonel yöntemler, yedisinin
ise yeni teknolojilerin de kullanılmasıyla, teknik olarak elektrik üretimine
uygun olduğu saptanmıştır. Türkiye’de az sayıda da olsa yüksek entalpili
jeotermal alanlar da keşfedilmiştir. Ancak ülkemizde jeotermale dayalı elektrik
üretimi düşük seviyede kalmıştır. Halen 20.4 MWe brüt kurulu güce sahip
Denizli-Kızıldere santralı günümüzde net 12 MWe elektrik üretmektedir. Aydın-Germencik sahasında (232oC ) ise
aşamalı olarak yaklaşık 100 MWe gücüne ulaşacak portable üniteler için
yap-işlet modeline göre işlemler sürdürülmektedir. Elektrik üretimine uygun
diğer sahaların devreye girmesiyle Türkiye’deki toplam elektrik üretim gücünün
bugünkü koşullara göre yaklaşık 350 MWe’e ulaşabileceği beklenmektedir. Isı
enerjisi olarak yararlanma için 35oC sınırı kabul edildiğinde ise 170 adet
jeotermal alanın varlığı ortaya çıkmaktadır. Sadece kaynakların boşalımları
değerlendirildiğinde potansiyel 600 MWt civarındadır. Ülkemizde 38 yıllık süre
içerisinde açılan toplam 122 000 m derinliğindeki 307 adet jeotermal amaçlı
sondaj ile bu potansiyele yaklaşık 2003 MWt katkı sağlanmıştır. Türkiye’nin
sıcak su kaynaklarının da dahil olduğu görünür termal kapasitesi ise 2603 MWt
civarındadır. Yukarıda verilen değerler, ülkede bulunan 600’den fazla kaynak
çıkışının sadece 124’ünün yer aldığı alanlarda yapılan az sayıda sondajdan ve
kaynaklardan elde edilen değer olup, gerek bu alanlarda ve gerek potansiyel
oluşturan diğer alanlarda da sondajlar yapılması halinde bu potansiyelin önemli
ölçüde artacağı beklenmektedir. Ayrıca
son yıllarda özel girişimciler tarafından yapılan çalışmalar bilinmediği için
bu değere dahil edilmemiştir. Türkiye’de jeotermal
enerji aramaları : Gelişmişlik sınırında
olan ülkeler arasında yer alan Türkiye, enerji kaynaklarını veya üretimlerini
geleceğe yönelik planlamak ve bu kaynaklarını en ekonomik ve maksimum
yararlanmayı sağlayacak bir biçimde değerlendirmek zorundadır. Fosil enerji
kaynaklarının tükenmez olmayışı ve yarattıkları çevre sorunları, alternatif
enerji kaynaklarının devreye sokulmasını zorunlu kılmaktadır. Ülkemiz için en
önemli alternatif enerji kaynaklarından biri de jeotermal enerjidir. Ülkemizde jeotermal
enerji arama çalışmalarını yürüten MTA Genel Müdürlüğü 2804 sayılı kuruluş
kanunu kapsamında yeraltı kaynaklarının aranması, bulunması ortaya çıkartılarak
ekonomiye kazandırılması ile yükümlüdür. Bu çevrçevede jeotermal enerji ile ilgili
olarak 1962 yılından bu yana yapılan çalışmalarla gerek düşük, orta ve yüksek
sıcaklıklı araştırmalar, gerekse uygulamalar yönüyle sorunlar yaşanmaktadır.
Hazırlanan yasa taslağının bir an önce yürürlüğe girmesi, ülkemizde büyük bir
potansiyele sahip kaynakların aranması ve kullanılması için büyük yarar
sağlaması yanında kaynakların gelişigüzel kullanılması ve israfını da
önleyecektir. Türkiye’de jeotermal
enerjiden yararlanma alanları : Günümüze kadar yapılan
çalışmalar sonucunda MTA Genel Müdürlüğünce ortaya konulan jeotermal enerji
kaynağına dayalı olarak ülkemizde elektrik üretimi, konut ısıtmacılığı,
seracılık, termal turizm ve CO2
üretimi yapılarak ekonomiye önemli katkı sağlanmaktadır. Ancak ülkemizde
jeotermal enerji aramaları sonucunda çok sayıda saha bulunmasına karşılık bu
sahalarda potansiyel belirleyecek ve optimum kullanıma yönelik görüşler
oluşturabilecek çalışmalar yeterli değildir. Ülkemizde jeotermal
akışkanların başlıca kullanım alanı
merkezî konut ısıtmacılığı ve kaplıca amaçlı kullanımdır. 2000 yılı başı
itibariyle Türkiye’de ortalama 52 000 konut eşdeğeri jeotermale dayalı ısıtma
yapılmaktadır (493 MWt). Ayrıca 194 kaplıcada jeotermal akışkanlar balneolojik
amaçlı kullanılmaktadır (327 MWt). Buna göre Türkiye’deki jeotermal doğrudan
kullanım kapasitesi 820 MWt’dir. Bu değer ülkedeki görünür hale getirilmiş
potansiyelin yarısını ifade etmektedir. Türkiye’nin tek
jeotermale dayalı elektrik üretim uygulaması 20 MWe kurulu güce sahip Denizli
Kızıldere santralıdır. Bu santrala entegre olarak ve santralın atığı olan
karbondioksiti değerlendirerek yılda ortalama 120 000 ton sıvı karbondioksit ve
kuru buz üretimi yapan fabrika bulunmaktadır. Soru önergesinde de
belirtildiği üzere dünya jeotermal potansiyeli açısından Türkiye 7 nci sırada
bulunmaktadır. Gün geçtikçe kirlenen dünyamızda, temiz, yenilenebilir, çevre
dostu, ucuz, kendi öz varlığımız olan jeotermal enerjinin diğer kullanım alanları
yanında elektrik enerjisi üretiminde de kullanılması Bakanlığım enerji
politikasının bir parçasıdır. Bu politikalar çerçevesinde yerli kaynakların
mümkün olduğunca kullanılmasını teminen devlet ve özel sektör ile yabancı
sermayenin enerji alanındaki yatırımlarının artırılması amacıyla çevresel
etkiler de gözönüne alınarak önemli çalışmalar yapılmaktadır. Yeni enerji
üretim politikalarının seçiminde, ülke ihtiyaçlarına en kısa zamanda ve en
ekonomik çözümlerle cevap verecek öncelikler tespit edilerek, termik ve hidroelektrik
potansiyelin değerlendirilmesinin yanısıra rüzgâr ve güneş enerjisi gibi
yenilenebilir enerji kaynakları ile birlikte ülke jeotermal potansiyelinin de
elektrik enerjisi üretimine kanalize edilmesi hususu, çalışmalarımız arasında bulunmaktadır. Ancak, bu kaynağın
değerlendirilmesinde en önemli sorun, gerekli yasal düzenlemelerin hâlâ
yapılamamış olması, bu konuda boşluk olmasıdır. 7 nci Beş Yıllık Kalkınma
Planında konuya ilişkin yasal düzenlemelerin yapılmasının gereği
hatırlatılmakta ve madencilik bölümündeki 332 nci madde “Jeotermal enerjiden
daha fazla yararlanılmasını sağlayıcı gerekli yasal ve idarî düzenlemeler
yapılacaktır.” denilmektedir. Yine aynı planın enerji bölümündeki 637 nci
maddede ise, “Başta hidrolik enerji olmak üzere jeotermal ve güneş enerjisi
gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından daha büyük oranlarda
yararlanılabilmesi için gerekli tedbirler alınacaktır.” kaydı bulunmaktadır.
Plan ayrıca, yeni sahaların keşfedilmesi ve mevcut sahaların geliştirilmesi
amacıyla MTAGenel Müdürlüğü, üniversiteler, TEAŞ Genel Müdürlüğü, özel
kuruluşlar, özel idareler ve belediyelerin jeotermal kaynakların
değerlendirilmesine ilişkin projelere destek vermesini, ulusal ve uluslararası
kuruluşların bu sahalara yatırım yapması, yasal düzenlemelerin biran önce
çıkarılması, ucuz ve temiz bir enerji olan jeotermal kaynakların öncelikli
olarak devreye alınması, bu kaynağın bulunduğu yörelerimize ve ülkemize önemli
ölçüde ekonomik ve sosyal katkı sağlayacağını öngörmektedir. Yasal boşluğun neden
olduğu sorunları sıralayacak olursak; 1. Aynı jeotermal kaynak,
elektrik üretimi, gıda üretimi, gıda kurutulması, sanayi için proses buharı
üretimi, merkezî ısıtma, seracılık, termal turizm vb. gibi çok değişik amaçlar
için entegre kullanılmaya uygun olmaktadır. Bu kaynakların farklı amaçlarla
kullanılması talepleri karşısında yetki belirsizliği sözkonusu olup, farklı
kullanım alanlarından yalnızca elektrik üretimi için izin vermek Bakanlığımın
yetki ve sorumluluğunda bulunmaktadır. 2. Bu kaynakların farklı
amaçlarla kullanılması taleplerinin hangi esaslar çerçevesinde karşılanacağı
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Turizm
Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, İl Özel İdareleri,
Belediyeler vb. kamu kuruluşları arasında yetki karmaşasına neden olmakta ve
ortaya çıkan belirsizlikler öngörülen yatırımların gerçekleşmesini olumsuz
etkilemektedir. 3. Jeotermal sahada ortak
kullanılacak rezervin taraflar arasında sorun olmaması için, üretim ve
reenjeksiyon işlemlerinin tek bir birim tarafından yürütülmesi gerekmektedir.
Aynı jeotermal sahada, farklı
kuruluşlar tarafından yetkilendirilmiş ve farklı mevzuatlara bağlı olarak
farklı faaliyetleri olan şirketlerin birbirinden bağımsız üretim ve
reenjeksiyon yapması durumunda potansiyel, reenjeksiyon ve çevre etkilerinin
sağlıklı olarak değerlendirilmesi mümkün olmamaktadır. Böyle durumlarda
jeotermal saha yönetimi (Field Management) diye adlandırılan bir disiplin
uygulanmaktadır. Rezervin rantabl olarak kullanılabilmesi ancak bu şekilde
mümkün olmaktadır. Bunun için ise yasal düzenleme yapılması gerekmektedir. Bakanlığımca, ülkemizdeki
jeotermal sahaların en uygun şekilde değerlendirilebilmesi için konuya ilişkin
“Jeotermal Kaynakların Kullanımına İlişkin Kanun” un çıkarılmasına
çalışılmaktadır. Bakanlığıma bağlı, Maden İşleri Genel Müdürlüğü ve MTA Genel
Müdürlüğü yetkililerinin katılımı ile başlamış bulunan “Jeotermal Kaynaklar ve
Maden Suları Kanun Tasarısı Taslağı” çalışmaları tamamlanmış ve diğer
Bakanlıkların da görüşü alınarak kanunlaşması için Başbakanlığa gönderilmiştir. Jeotermal enerjiden
elektrik üretiminde mevcut durumumuz : Kızıldere jeotermal
santralı : Kızıldere’de MTA
tarafından ilk çalışmalar 1966’da başlatılmış ve 1968 yılında elektrik
üretimine elverişli jeotermal alan tespit edilmiştir. Bu sahada MTA Genel
Müdürlüğü atölyelerinde yapılan 0,5 MW’lık bir deneme santralı başarılı sonuç
vermiş ve çevredeki 3 köye 1974-1980 yılları arasında elektrik sağlanmıştır.
TEKtarafından yaptırılan ve 1984’de devreye giren 20 MW’lık santralın yılda 150
milyon kWh üretim yapması planlanmıştır. Santralın mevcut kapasite kullanımı %
45-50 civarındadır. Bu santrala entegre olarak kurulan fabrikada santralın
atığı olan karbondioksit değerlendirilerek yılda ortalama 120 000 ton sıvı
karbondioksit ve kuru buz üretimi yapılmaktadır. Ayrıca civarda seracılık
faaliyetleri başlamış ve devam etmektedir. Kullanılmış jeotermal akışkanın
Büyük Menderes sularına karışması neticesinde bu suların sulama suyu evsafını
kaybettiği, narenciye gibi bor maddesine hassas bitkileri etkilediği ve toprak
evsafında meydana gelen bozulma sonucu olumsuz gelişmelere sebep olduğu
yolundaki tespitler üzerine, kullanılmış akışkanın reenjekte edilmesi
çalışmaları başlatılmıştır. Halen MTA Genel Müdürlüğünce bölgede reenjeksiyon
kuyu sondajları devam etmektedir. 2. Aydın-Germencik
jeotermal sahası : Aydın İli Germencik
İlçesi Ömerbeyli jeotermal sahasında MTA raporlarına göre 100 MW kurulu gücünde
santralı besleyecek jeotermal potansiyel bulunmaktadır. Sahada MTA tarafından
açılmış bulunan 9 adet kuyu vardır. GÜRİŞ+ORMAT (ABD) konsorsiyumu bu sahada
yap-işlet-devret modeli ile ilk etapta 25 MW kurulu gücünde bir santral kurmak
üzere Bakanlığıma fizibilite raporu vermişlerdir. Konsorsiyum ile Bakanlığım
arasında 5.2.1998 tarihinde sözleşme imzalanmıştır. Şirket çalışmalarını
sürdürmektedir. Projenin toplam yatırım tutarı 47 700 000 ABD $’ı olup, 20
yıllık işletme süresinde ortalama enerji satış fiyatı 4,68 cent/kWh’dır.
Santral; ülkemizde özel sektör tarafından kurulacak ilk jeotermal santraldır.
Jeotermal santralda kullanılan akışkan, ısısı alındıktan sonra tekrar yer
altına enjekte edilecektir. Bu nedenle santralda kullanılan jeotermal akışkanın
çevreye olumsuz etkisi olmayacaktır. Türkiye’nin jeotermal
enerjiden yararlanma hedefleri : Türkiye’nin jeotermal
ısıtma ve balneolojik değerlendirme alanlarında 2010 ve 2020 yılı öngörülen
projeksiyonları aşağıdaki gibidir : Yıllar Isıtma Kaplıca/Diğerleri (Konut eşdeğeri) (MWt) 2000 60 000 (420 MWt) 300 2010 500 000 (3500 MWt) 895 2020 1 250 000 (8300
MWt) 2300 Ülkemiz jeotermal enerji
aramalarında, yeni teknolojileri
de kullanarak önemli ölçüde deneyim sahibi
olmuştur. Bu nedenle gerek duyulduğu takdirde bu konuda gelişmiş ülkelerle
teknik işbirliği, yine bu konuda gelişmekte olan ülkelerde arama ve geliştirme
çalışmalarında işbirliğine gidebilecek kapasiteye sahiptir. Yapılacak yasal
düzenlemelerle sektör disipline edildiği ve bu sektöre yatırım yapacak özel
ve/veya tüzelkişi ve kurumlara yatırımları özendirici kolaylıklar sağlandığı
takdirde sektör canlanacak bugünkü kullanım kapasitesi artacak ve ülke
ekonomisine çok büyük katkı sağlanacaktır. 75.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, trafik kazalarının
nedenlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı
(7/2237) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 13.6.2000 Zeki
Ünal Karaman Basına yansıyan,
Bakanlığınızca açıklanan verilere göre 1999 yılında meydana gelen 441 693
kazada 4 606 kişi yaşamını kaybetmiş ve 113 656 kişi de yaralanmıştır. Kazada
meydana gelen maddî hasar miktarı 141 trilyon, toplam fatura ise 4.7
katrilyondur. Trafik kazalarının %
96’sı dikkatsiz, alkollü ve uykusuz araç kullanan sürücülerden kaynaklandığı
açıklanmıştır. Sorum şudur : 1. Kazaları önlemek için,
Bakanlık olarak ne gibi tedbirler alınacaktır? T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü 5.7.2000 Sayı : B.05.1.EGM.0.12.02.01/158081 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
22.6.2000 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-(7/2237)-6067-14602 sayılı yazısı. Karaman Milletvekili Zeki
Ünal tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak
cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır. 2918 sayılı Karayolları
Trafik Kanunu, karayollarında birçok bakanlığa, belediyelere, yük ve yolcu
taşımacılığı yapan firmalara, üniversitelere, trafik ile ilgili dernek ve
vakıflara görev ve sorumluluklar vermiştir. Aynı kanun ile bu
kurumların temsilcilerinin bulunduğu, Karayolları Trafik Güvenliği Kurulu
kurulmuş ve bu kurul her ay mutat olarak toplantılarını yapmaktadır. Bakanlığımın konuya
ilişkin birimi, oluşturulan bu kuruldaki görevliler vasıtası ile tüm kurumları
birlikte harekete geçirerek trafik kazalarının azalması için çözümler üretmekte
ve uygulamaya koymaktadır. Ülke genelinde
trafiğin etkin bir şekilde
denetlenmesi için; Bakanlığımca
valiliklere gönderilen talimat ile; il valiliklerinin il sınırları
içerisindeki karayollarını denetim ve kontrol altına almaları istenmiş, bu
talimat doğrultusunda, ülke genelinde şehiriçi ve şehirlerarası karayollarında
yeni teknoloji ile polis denetimi etkinliğinin güçlendirilmesinin (video kamera
radarlı sivil trafik ekipleri) trafik kazalarının azaltılmasında etkili olduğu
görülmüştür. (konuya ilişkin istatistik çizelgesi Ek-1’dedir.) Bununla birlikte,
Bakanlığıma bağlı trafik hizmetlerinin yürütülmesinden ve geliştirilmesinden
sorumlu organlarca, trafik kazalarının önlenmesine yönelik yapılmış, yapılmakta
olan ve yapılması planlanan faaliyetleri içerir bilgiler Ek-2’de sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Sadettin
Tantan İçişleri
Bakanı Trafik Uygulama ve
Denetleme Dairesi Başkanlığının Faaliyetleri Ülke genelinde kazaların
yoğun olduğu yol kesimleri belirlenerek, kaza nedeni sayılan sürücü hatalarının
önlenmesine yönelik kontrol programları hazırlanarak süratle tatbikine
başlanılmıştır. Trafik kazalarının
meydana gelmesinde birinci derecede etken sürücü kusurlarının tespiti ile,
kusur görülen araç sürücüsüne ceza tatbiki için sabit kontrol yerine seyir
halinde uygulamalara yoğunluk verilmiştir. Karayollarımızda ağır
taşıt trafiğinin düzen ve disiplin altına alınabilmesini temin etmek amacıyla,
özellikle kamyon ve çekici türündeki taşıtlar üzerine yoğunlaştırılmış kontrol
programları ile gidilmiştir, taşıma kapasitesi üzerinde yük taşıyan araç sürücülerine,
sahiplerine ve yükletici firmalara kanunda öngörülen cezalar tatbik edilmiş ve
ayrıca bu araçlar yüklerini uygun duruma getirinceye kadar trafikten men
edilmiştir. Hız nedeniyle meydana
gelen kazaların bulunduğu yol kesimlerinde, gündüz programlarına ilave olarak
geceleri de radarla hız kontrolü yapılması çalışmalarına devam edilmektedir. Ülkemizde giderek artış
gösteren alkollü içkilerin etkisi altında araç kullanma sorununun çözümüne
yönelik olarak, özellikle alkol alınan mahal ve yerlerin yakınında alkol alma
zamanı da dikkate alınarak test cihazları yardımıyla yapılan alkol kontrolleri
artırılmıştır. Şehirlerarası taşımacılık
yapan otobüs sürücülerinin çalışma ve dinlenme süreleri ile alkollü içki alıp
almadıkları yönünde ciddî bir uygulamaya gidilmiş, tüm ülkede olmak üzere
terminal giriş ve çıkışlarında görev alan personelimize merkezde bu doğrultuda
eğitimleri verilmiştir. Diğer taraftan kusurlu
olarak ölümlü trafik kazasına karışan otobüs firmaları Ulaştırma Bakanlığına
bildirilmekte olup, sözkonusu bakanlık bu firmaların sorumluluk almalarını
teminen taşıma yetki belgelerini geçici bir süre iptal etmektedir. Kamyon, çekici ve otobüs
türündeki araçları kullanan sürücülerin çalışma ve dinlenme süreleri ile
kanunla belirlenmiş hız sınırlarına uyup uymadıklarını tespite yarayan ve bu
araçlarda bulundurulması ve kullanılması zorunlu takograf uygulamasının ülke genelinde
ciddî bir şekilde kullanılmasına ve denetlenmesine başlanılmıştır. Halkın trafik eğitimine katkı sağlamak amacıyla
yerel ve bölgesel, radyo ve
televizyon programlarına görevliler vazifelendirilmiş, bu konuda
sözkonusu kuruluşlar tarafından kurumumuza yapılan talepleri karşılanmıştır. Rüşvet ve benzeri
konularda mücadele etmek, önceden verilmiş planlı kontrol programlarına yol
güzergâhlarında uygulanıp uygulanmadığını denetlemek amacıyla merkezden tefrik
edilen sivil görevliler kamyon, otobüs ve otomobil gibi özel araçlarda seyahat
etmek suretiyle trafik ekiplerinin faaliyet ve çalışmalarını gizlice
denetlemektedirler. Yaz döneminde özellikle
turizm bölgelerinde alınmış trafik tedbirlerinin neler olacağı hususu gözden
geçirilerek, sözkonusu yörelerimizde bu alanda vazifelendirilmiş personelin
araç gereç takviyesi yapılmaktadır. Trafikte sorumluluk
bilincinin yaygınlaştırılması, sürücülerde algılanan yakalanma riskinin
artırılması amacıyla, Fahrî Trafik Müfettişliği ihdas edilmiş ve 75 ilimizde
toplam 6805 Fahrî Trafik Müfettişi görev yapmaktadır. Kanunumuzun trafik
hizmetlerinde görevli kılmış olduğu kurul ve kuruluşların üst düzey yetkilileri
ile zaman zaman biraraya gelinerek Bakanlığımızın trafik hizmetlerinin
yürütülmesinde kısa ve uzun vadede almış olduğu tedbirler hakkında bilgi
alışverişinde bulunulmaktadır. Karayolu Trafik Güvenliği
Kurulu her ay içerisinde mutat toplantılarını yapmakta olup, bu toplantılarda
trafik güvenliği konusunda alınması gereken tedbirleri tespit etmektedir. Trafik Planlama ve Destek
Dairesi Başkanlığının Faaliyetleri Video-kamera radarla
sivil trafik denetim ekiplerimizin görevlendirildiği şehirlerarası karayolu ana
güzergâhlarında trafik kazalarında 1 yılda yaklaşık % 15’lik bir azalma
sağlanmıştır. 2000 malî yılı bütçesinde yeni satın alınacak 238 adet
video-kamera radarlı sivil trafik denetim ekibinin hizmete girmesi ile
birlikte trafik kazalarındaki azalışın
artarak devam ettirilmesi hedeflenmektedir. Yine trafik kazalarının
azaltılması çalışmalarımız dahilinde; Dünya Bankası kredisi ile 2000 yılı sonuna
kadar satın alınması planlanan
bilgisayar-radarlı
alkometre dahil 121 tam donanımlı
trafik denetim aracı Dünya Bankasınca da uygun görülen ülkemizde kazaların
fazla olduğu güzergâhlarda
görevlendirilecektir. Trafik denetim
hizmetlerinin daha etkin yapılabilmesi için illerimiz trafik kuruluşları 467
binek oto ve 115 adet motosiklet ile takviye edilmiştir. Trafik denetim
hizmetlerinin modern araç ve gereçlerle yerine getirilebilmesi için trafik
kuruluşlarımız, delil teşkil edebilecek şekilde belge verebilen yazıcılı alkol
test cihazları ile takviye edilmiştir. Bu sayede, sürücülerimizin alkol
dereceleri tartışmaya mahal vermeden tam sonuç verecek şekilde yapılmaktadır. Trafik Eğitim ve
Araştırma Dairesi Başkanlığının Faaliyetleri Trafik güvenliği; altyapı
hizmetlerinin tam ve sürekli yapılması, trafik eğitiminin okul öncesinden
başlayıp tüm yaşam boyunca devam etmesi, etkili denetim, caydırıcı yasal
tedbirler ile kaza anı ve sonrasında yapılacak ilk ve acil sağlık
müdahalelerinin zamanında, uygun şart ve hizmetliler tarafından yapılması ile
sağlanabilir. Bu unsurlar eksiksiz ve birbirlerini tamamlayacak şekilde
kullanılmalıdır. Herhangi birisinde meydana gelecek bir aksaklık, çözümü
engelleyecek ve güçleştirecektir. Trafikteki sorunların
niteliğini ve sebeplerini öğrenebilmek, bunların çözümü yolunda atılan en
önemli adımdır. Bilgiye ulaşmak, elde edilen bilgiyi kullanmaktan her zaman
için daha zor olmuştur. İstatistik ve Bilgi İşlem Şube Müdürlüğü trafikle
ilgili bu bilgilere ulaşıp istatistik metodolojisi içerisinde gerekli
değerlendirmeleri yaparak, kazaları ve özellikle kazalardan dolayı meydana
gelen ölümlerin ve yaralanmaların azaltılmasına yönelik çalışmaktadır. Türkiye genelinde meydana
gelen trafik kazalarına ait tüm bilgiler değerlendirilmektedir. Bu
çalışmanın sonucunda trafik
kazalarına karışan, sürücü ve
araçlara ait bilgiler, kazaların oluş sebepleri, sürücü kusurları, kazaların
meydana geldiği yer ve zaman gibi değişik bilgiler elde edilerek, teknoloji ve
bilimin ışığında, düzenli olarak yayınlandığımız istatistik yıllığında yer
almaktadır. Trafik güvenliğine yönelik yapılan çalışmalara temel teşkil eden
yıllık sonuçları, kesin sonuç olarak kamuoyuna, ilgili kurum ve kuruluşlara
bildirilmektedir. İllerden temin edilen
aylık trafik istatistik formlarındaki bilgiler derlenerek, Aylık Trafik
İstatistik Bülteni çıkarılmaktadır. Bu bülten; trafik olgusu ile yetkili veya
sorumlu kılınmış kurum ve kuruluşlar ile ilgili üniversite, vakıf, dernek ve
meslek odalarına gönderilmektedir. Bültende yer alan bilgiler doğrultusunda
trafik güvenliği açısından gerekli önlemler alınmakta ve çalışmalar
yapılmaktadır. Geçici olarak hazırlanan bu bilgiler, istatistik yıllığı
çıkıncaya kadar kullanılmaktadır. İllerimizde meydana gelen
trafik kazalarının artış ve eksilişleri, sebepleri, trafik projesi kapsamındaki
veri girişlerinin güncelleştirilmesi, ekip faaliyetleri, kazaların meydana
geldiği yer, zaman ve sebepleri ile denetim görevlilerinin uyguladığı ceza
maddeleri gibi bilgiler, karşılıklı olarak iller bazında alınacak önlemler
konusunda rehberlik yapması amacıyla, her il bilgileri ayrı ayrı
değerlendirilmekte ve sonuçları kendilerine her ay gönderilmektedir. Bu
bilgiler sayesinde illerimiz durum değerlendirmesi yapmakta, geleceğe ait
denetim plan ve programlarını bilimsel metotlarla test etmek imkânı bularak bu
yönde uygulama yapmaktadırlar. Trafik kazalarının
önlenmesinde, trafiği denetlemek ve düzenlemekle görevli trafik polisleri-miz
ile yol kullanıcılarının (yaya ve sürücüler) eğitilmesi büyük bir paya sahip ve
düzenlenecek eğitimler kapsamlı bir çalışmayı gerektirmektedir. Özellikle yaya ve
sürücülere, trafik risk bilgilerinin öğretilmesi ve trafik içerisinde yapılması
gereken davranışların ve kural bilgisinin kazandırılması, meydana gelen trafik
kazalarının ve bunun sonucunda ortaya çıkan ölüm ve yaralanma ile maddî ve manevî
kayıpların büyük bir oranda azalmasını sağlayacaktır. Bu amaçla
Başkanlığımızca, yol kullanıcılarına ve trafik polislerine yönelik olarak halen
devam eden 3 türlü trafik eğitim faaliyeti sürdürülmektedir. Bunlar; 1.Temel trafik ve kaza
inceleme eğitimleri, 2. Yerinde eğitimler, 3. Sürücü ve yaya
eğitimleridir. Temel trafik ve kaza
inceleme eğitimleri : 1999 ve 2000 yılları içerisinde, 599 trafik personeli,
Eskişehir İlinde bulunan Karayolu Trafiği Polis Okulunda bu eğitime tâbi
tutulmuştur. 2 ay süreli olarak düzenlenen bu eğitimler yıl boyu devam
etmektedir. Ayrıca 1999 ve 2000
yılları içerisinde, trafik birimlerinde görev yapan 1059 personel, çeşitli
konularda Başkanlığımızca düzenlenen hizmet içi eğitime tâbi tutulmuştur. Yerinde eğitimler : 2000
yılı içerisinde Başkanlığımız tarafından eğitilen personel tarafından 28 il
merkezinde toplam 1310 trafik personel “Trafiğin Denetlenmesi ve Kaza Tahkiki”
konularında hizmet içi eğitime tâbi tutulmuştur. Bu eğitimler de halen devam
etmektedir. Sürücü ve yaya eğitimleri
: 2000 yılında başlayan bu eğitimler yoluyla şu ana kadar 36 ilde,
Başkanlığımız tarafından eğitilen 58 eğitici tarafından; 134 369 yaya, 14 455 otomobil sürücüsü, 7 167 otobüs şoförü, 531 kamyon şoförü, 4 106 minibüs şoförü, 875 tanker şoförü, 80 kamyonet şoförü, 20 mikser şoförüne eğitim
verilmiş ve eğitimler halen devam etmektedir. Trafik Araştırma Merkezi
Müdürlüğünün Faaliyetleri Yeni kurulan ve 1997 yılı
Ekim ayında faaliyete başlayan Trafik Araştırma Merkezi Müdürlüğünün yaptığı
birçok faaliyetler yanında bastırdığı ve Türkiye’de ilgili kurum ve kişilere
dağıttığı yayınların adları; - Trafik denetiminde
bilimsel yaklaşım - Karayolu güvenliğinde
uzun dönemli planlama - Ankara’da yaya
güvenliği çalışması - Ağır vasıta sürücülerinin
çalışma koşulları ve trafik kazaları - Denetim ve ödüllendirme
(strateji ve etkiler) - Ülkemizde emniyet
kemeri kullanımı - Trafik güvenliği
hakkında derlemeler ve trafik kültürü - Trafik polisinde stres
tarama çalışmaları - Avrupa’da ve Türkiye’de
karayolu trafiği mevzuatı ve trafik polisidir. Trafik Araştırma
Merkezinin 2000 yılı içinde bastırılacak yayınlarının bazılarının adları da; - Türkiye ve dünyada
sürücü eğitimi - Türkiye’de 37 ilde
meydana gelen yaya kazalarında kaza tipolojileri - Ölümlü kazaların
azaltılması için düşük maliyetli ve trafik mühendisliği önlemleri - Türkiye ve dünyada
karayolu trafik kazaları neticelerinin değerlendirilmesidir. Trafik Araştırma Merkezi
Müdürlüğünün devam eden faaliyetleri; Dünya Bankasından alınan
ve trafik denetimlerinin etkinleştirilmesi amaçlı kredinin kullanımıyla ilgili
“Proje Takip Bürosu” faaliyetleri Trafik Araştırma Merkezi Müdürlüğü bünyesinde
yürütülmektedir. Proje çerçevesinde; - Trafik veri tabanı
kurulacak, - Türkiye’de trafik kazalarının
% 80’inin vukuu bulduğu 4 500 km’lik güzergâhta tam donanımlı (bilgisayar,
radar vb.) 121 devriye aracı alınıp hizmete sunulacaktır ve - Sözkonusu güzergâhta
görev yapacak personelin yurtiçi ve yurtdışı eğitimi gerçekleştirilecektir. - Trafik kazaları
tipolojisi - Düşük maliyetli trafik
mühendisliği tedbirleri, - Türkiye ve dünyada
sürücülerin yetiştirilmesi ve - Türkiye ve dünyada
trafik kazalarının değerlendirilmesi adlı araştırmaları devam etmektedir. - Ayrıca Trafik Araştırma
Merkezi Müdürlüğünde kurulması planlanan psikoteknik değerlendirme laboratuvarı
için mevcut test sistemleri ile ilgili araştırma ve çalışmalar devam
etmektedir. 76. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Kombassan Holdinge
ayrımca uygulama yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep
Önal’ın cevabı (7/2238) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı Sayın Recep Önal tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 13.6.2000 Zeki
Ünal Karaman “Kombassan zirveye
oynuyor” başlığıyla, yazılı basında yer alan bir haberde, holdingin 2005 yılı
hedefini belirlediğini, 2005 yılında 100 bin çalışanı ve 1 milyar dolar
ihracatıyla ülkesine ve milletine hizmet sunacağını belirtmiştir. Ancak,
holdingin yönetim kurulu başkanı Haşim Bayram, kendisinin ölümle tehdit
edildiğini ve baskı yapıldığını ifade ederek böyle devam etmesi halinde,
yatırımların tamamını AB’ne ve ABD’ne kaydıracaklarını açıklamıştır. Ayrıca
Türkiye’de tekellerin korunduğunu ve devletin kendilerine çifte standartlı
davrandığını, Türkiye’de kimsenin rekabet istemediğini, bazı kesimlerce Anadolu
sermayesinin önünün kesilmek istendiğini vurgulayarak, halen holdinglerin
bünyesinde başarılı hizmetler sunan Petlas için teşvik belgesinin verilmediğini,
ithal edilen bir vana için TSE belgesi yok diye ağır ceza mahkemesinde toplu
kaçakçılıktan yargılandıklarını, gıda şehri için ithaledilen 910 milyon marklık
makinaların 1,5 yıldır gereksiz yere bekletildiğini açıklayarak serzenişlerini
dile getirmiştir. Sorularım şunlardır 1. İşsizliğin her geçen
gün arttığı ve ekonominin daralarak dibe vurduğu dönemde, yatırımcı bir
holdinge yapılan bu uygulamaları nasıl değerlendiriyorsunuz? 2. Yabancı yatırımcıları
teşvik etmek için, TBMM’inden tahkim yasası çıkarılırken, kendi yatırımcı
kuruluşlarımıza kapıların kapatılmasını nasıl izah ediyorsunuz? 3. Petlasa teşvik belgesi
niçin verilmemektedir? Gıda şehri için ithali düşünülen makinaların
bekletilmesinin sebepleri nelerdir? T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı 11.7.2000 Sayı : B.02.1.HM.0.TUGM.04/56483 Konu : Soru önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliğine (Kanunlar ve Kararlar
Dairesi Başkanlığı) İlgi : 22.6.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2238-6068/14603 sayılı yazıları. Karaman Milletvekili
Sayın Zeki Ünal’ın, Kombassan Holdinge ayırımcı uygulamalar yapıldığı
iddialarına ilişkin ilgide kayıtlı yazıları ekinde yer alan yazılı soru
önergesi hakkındaki açıklamamız aşağıda sunulmaktadır : Bilindiği üzere,
Yatırımlarda Devlet Yardımları ve Yatırımları Teşvik Fonu Esasları Hakkında
23.2.1998 tarih ve 98/10755 sayılı Kararın 10 uncu ve bu Karara ilişkin
6.1.2000 tarih ve 23928 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 98/1 sayılı Tebliğin
32 nci maddesini değiştiren 2000/1 sayılı Tebliğin 1 inci maddesi hükmüne
istinaden, malî mevzuata aykırılık nedeniyle haklarında suç duyurusunda
bulunanlar ile haklarında ilk derece mahkemesi mahkûmiyet kararı bulunan
yatırımcıların, ilgili kurum ve kuruluşların, işlenen fiil ile suç ve cezanın
mahiyet ve önemi dikkate alınarak yaptıkları değerlendirme neticesine göre,
malî mevzuat hükümlerine aykırı fiilde bulundukları gerekçesiyle yeni teşvik
belgesi talepleri işlemden kaldırılmakta ve mevcut teşvik belgeleri kapsamına
ilave yapılması ile ilave destek unsurlarından yararlandırılmalarına yönelik
talepleri de uygun görülememektedir. Yukarıda belirtildiği
üzere, bu yöndeki uygulamalar ilgili mevzuatın öngördüğü çerçevede ve genel
amaçlı olarak yürütülmekte olup, herhangi bir firma veya holdinge karşı
getirilmiş özel tedbirler değildir. Tüm yerli ve yabancı yatırımcıların olduğu
gibi, sözkonusu şirketin talepleri ile ilgili değerlendirmeler de bu kapsamda
yapılmaktadır. Bilgilerine arz ederim. Recep
Önal Devlet
Bakanı 77. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Uzaktan
Eğitim Vakfına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun
cevabı (7/2239) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. Saffet
Arıkan Bedük Ankara 1. Uzaktan Eğitim Vakfı,
açık öğretim lisesi öğrencilerinden usulsüz para toplanmasından dolayı Danıştay
tarafından kurucuları hakkında lüzumu muhakeme kararı verildiği doğru mudur?
Danıştay tarafından verilen kararın muhtevası nedir? 2. Danıştayın vermiş
olduğu karara rağmen bu kurucular görevleri başında bulunmaktadır. Kurucular
hakkında bugüne kadar herhangi bir işlem yapılmış mıdır? Danıştayın vermiş
olduğu bu kararı Bakanlığınız uygulayacak mıdır? 3. 2000 ortaöğretim
kurumları öğrenci seçme ve yerleştirme sınavı için tercih değişikliğinde
bulunacak öğrencilerden evrak karşılığında 2 milyon TL vakıf tarafından zorla
alınmıştır. Bu parayı vermeyen velilere evrak verilmemiştir. Danıştayın
kararına rağmen resmî kaynakları kullanarak para toplama işlemini nasıl
karşılıyorsunuz? Bununla ilgili bir işlem yaptınız mı? Yaptığınız işlemler
nelerdir? Önümüzdeki yıllarda yapılacak sınavlarda aynı tutum ve davranışı
devam ettirmeyi düşünüyor musunuz? 4. Yargı kararları
yasama, yürütme ve idareyi bağlar (Anayasa Md. 139). Hukukun üstünlüğünü temini
bakımından yargı kararlarının uygulanmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 21.7.2000 Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1900 Konu : Soru önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
22.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2239-6071/14611 sayılı yazısı. Ankara Milletvekili Sayın
Saffet Arıkan Bedük’ün, “Uzaktan Eğitim Vakfına ilişkin” yazılı soru önergesi
incelenmiştir. 1-2. Uzaktan Eğitim
Vakfının kurucuları hakkında, açıköğretim lisesi öğrencilerinden usulsüz para
toplanmasından dolayı, kesinleşmiş bir lüzumu muhakeme kararı yoktur. 3. Vakıf, yasalar
dahilinde bağış yapanlardan yardım toplamakta olabilir. 2000 Ortaöğretim
Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı için tercih değişikliğinde
bulunan öğrencilerden evrak karşılığında zorla para toplandığına dair resmî bir
şikâyet vaki olmamıştır. Dolayısıyla yapılacak herhangi bir işlem sözkonusu
değildir. 4. Bakanlığımız, yargı
kararlarına daima saygılı olmuş ve uygulamıştır. Bilgilerinize arz ederim. Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 78. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Ankara
Çankaya İlçesi Mürsel Uluç Mahallesinin sağlık sorunlarına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/2240) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından yazılı olarak cevaplandırılması
hususunda gereğini arz ederim. Saffet
Arıkan Bedük Ankara Ankara-Çankaya İlçesi
Mürsel Uluç Mahallesi ve çevre mahallerinde oturan vatandaşlarımız en yakın
sağlık merkezine çift vasıtayla gitmelerinden dolayı iğne, tansiyon ölçümü,
pansuman, aşı gibi sağlık hizmetinden yeterince yararlanamamaktadır. Bundan
dolayı da mağdur olmaktadır? 1. Bu mağduriyetin
ortadan kaldırılması için mahallede oturan vatandaşlarımızın sağlık sorununu
nasıl ve ne zaman çözmeyi düşünüyorsunuz? 2. Bu mahallede
sağlık ocağı yapmayı
düşünüyor musunuz? 2000
yatırım yılı ek prog-ramına teklif edecek misiniz? T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü 4.7.2000 Sayı : B100TSH0130001-0720/9694 Konu : Yazılı soru
önergesi cevabı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : 22.6.2000 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2240-6072-14612 sayılı yazıları. Ankara Milletvekili Sayın
Saffet Arıkan Bedük tarafından, Ankara İli Çankaya İlçesi Mürsel Uluç
Mahallesinin sağlık sorunları ve sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin olarak verilen
yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte gönderilmektedir. Arz ederim. Doç.
Dr. Osman Durmuş Sağlık
Bakanı Ankara Milletvekili Sayın
Saffet Arıkan Bedük’ün Ankara İli Çankaya İlçesi Mürsel Uluç Mahallesinin
sağlık sorunları ve sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin yazılı soru önergesi
cevabıdır. Sorular : Ankara-Çankaya İlçesi
Mürsel Uluç Mahallesi ve çevre mahallerinde oturan vatandaşlarımız en yakın
sağlık merkezine çift vasıtayla gitmelerinden dolayı iğne, tansiyon ölçümü,
pansuman, aşı gibi sağlık hizmetinden yeterince yararlanamamaktadır. Bundan
dolayı da mağdur olmaktadır? 1. Bu mağduriyetin
ortadan kaldırılması için mahallede oturan vatandaşlarımızın sağlık sorununu
nasıl ve ne zaman çözmeyi düşünüyorsunuz? 2. Bu mahallede
sağlık ocağı yapmayı
düşünüyor musunuz? 2000
yatırım yılı ek prog-ramına teklif edecek misiniz? Cevaplar : 1. Çankaya İlçesi Mürsel
Uluç Mahallesine 15.2.2000 tarih ve 929 sayılı makam onayı ile Çankaya
Belediyesi tarafından verilen geçici binada sağlık ocağı hizmete açılmıştır. 2. Şu anda Çankaya İlçesi
Mürsel Uluç Mahallesinde geçici binada hizmet vermekte olan sağlık ocağına
hizmet binası yapılması hususu 2000 yılı yatırım programlarının Marmara Deprem
Bölgesine kaydırılmış olması nedeniyle bütçe imkânları dahilinde ileriki yıllar
yatırım programlarında değerlendirilecektir. Ayrıca 2000 yılı için ek yatırım
programı yapılmamıştr. Gösterilen ilgiye
teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dilerim. 79. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Ankara
yöresindeki çiftçilerin ve hayvan yetiştiricilerinin sorunlarına ilişkin sorusu
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2241) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. Saffet
Arıkan Bedük Ankara Ankara-Şereflikoçhisar,
Balâ, Haymana, Evren, Gölbaşı ilçeler Türkiye’nin en kurak bölgesinde yer
almaktadır. Özellikle Ş. Koçhisar ve civarı bitkisel üretimde hububat-nadas
veya anız ekimi denilen tarlayı nadasa bırakılmadan her yıl ekim yapılmaktadır. 1. Tarımsal girdi
fiyatlarının her geçen gün artmasından dolayı üretim maliyetleri
yükselmektedir. Hükümetiniz geçen sene hububat alım fiyatını 80 000 TL olarak
açıklamıştı. 1999 yılında açıklanan bu rakamlarla çiftçi malını kepek fiyatına
satmak zorunda kalmış, peşin ödemeyi taahhüt etmenize rağmen 3 er aylık
gecikmeyle ödeme yaptınız. Bu da yetmiyormuş gibi çiftçiye zamanında ödeme
yapmadığınızdan dolayı Ziraat Bankasına olan borcunu ödeyemediği için faizli
ödemeye girmiş hatta malına haciz gelmiştir. Hububat alım fiyatlarını geçen
seneden bugüne enflasyon % 70’ler civarında seyretmesine rağmen bu sene
açıkladığınız buğday taban fiyatı 102 000 TL’dır. Bu rakam % 20’ler seviyesinde
bir artışı ifade etmektedir. Bu sene açıklanması gereken fiyat 152 000 TL
olmalıdır. Çiftçilerimizin tarımsal girdi fiyatlarındaki artışı nasıl telafi
etmeyi düşünüyorsunuz? Bu taban fiyat belirlenirken aldığınız kıstaslar
nelerdir? Aç kalmakla karşı karşıya bırakılan hatta elindeki tarımsal
aletlerini satarak ayakta durmaya çalışan çiftçilerimize 2001 yılında
çiftçiliği bırakmalarınımı öneriyorsunuz? 2. Yukarıda belirtilen
ilçe ve beldelerinde yaşayan çiftçi ve köylülerimize üretimde verimliliğin
yükseltilmesi için tarımsal
sulama projeleriyle ilgili
bir çalışmanız var mıdır? Bu
çalışmalar nelerdir? Sulam tesisi kurmak isteyen çiftçilere ne gibi destek
sağlamayı düşünüyorsunuz? 3. Ş. Koçhisar belde ve
köylerindeki çiftçilerimiz bu sene kuraklıkdan dolayı büyük zararlar görmüştür.
Bu zararlarını nasıl ve ne zaman telafi etmeyi düşünüyorsunuz? 4. Ş. Koçhisar Şanlı
Kışla Köyünde bulunan TMO ofisi bulunmaktadır. Bu ofis geçtiğimiz sene
kapatılmıştır. Bu doğrumudur? Kapatma gerekçeniz nedir? Tekrar açmayı düşünüyor
musunuz? Açmama nedeniniz nedir? 5. Yörede hayvancılığın
geliştirilmesi için yem bitkileri üretimi gibi konularda teşvik uygulamanız var
mıdır? 6. Yörede üretilen
bitkisel ve hayvansal üretimin yerinde işlenebilmesi için tesislere ne gibi
teşvikler verilmektedir? Bugüne kadar kaç tesise ne kadar TLteşvik verilmiştir? 7. Artan tarım
maliyetleri karşısında belirlediğiniz hububat alım fiyatıyla köylümüze adeta öl
mesajı verilmiştir. Ziraat Bankasına borcunu ödeyemez duruma gelen çiftçi ve
köylülerimizin köylerine ziraat aletlerine hatta evlerine hacizler gelmektedir.
Köylülerimizin Ziraat Bankasına olan borcun faizini ertelemeyi düşünüyor
musunuz? Ne zaman? 8. El koyduğunuz 5
bankaya ödenen 5 milyar dolar ülkemizin tarım ve hayvancılıkta harcanmış
olsaydı ülke ekonomisine katkısı ne olurdu? Hükümetiniz en son olarak
ofshor’cuların 20 milyarına kadar olan paralarını ödeme kararı aldınız, bunlara
ödenen paralar üreticiye kaydırılmış olsaydı ülke ekonomisine katkısı ne olur? T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 21.7.2000 Sayı : KDD.SÖ.1.01/2394 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : 22.6.2000 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2241-6073/14613 sayılı yazınız. İlgide kayıtlı yazınız
ekinde gönderilen Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük’e ait
7/2241-6073 esas no.lu yazılı soru önergesine ilişkin Bakanlığımız görüşleri
ekte sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Prof.
Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp Tarım
ve Köyişleri Bakanı YAZILI SORU ÖNERGESİ Önerge Sahibi : Saffet
Arıkan BEDÜK Ankara
Milletvekili Esas No. :
7 /2241-6073 Ankara-Şereflikoçhisar, Bala,
Haymana, Evren, Gölbaşı
ilçeleri Türkiye'nin en kurak bölgesinde yer almaktadır. Özellikle
Ş.Koçhisar ve civarı bitkisel üretimde hububat-nadas veya anız ekimi denilen
tarlayı nadasa bırakılmadan her yıl ekim yapılmaktadır. SORU 1. Tarımsal girdi
fiyatlarının her geçen gün artmasından dolayı üretim maliyetleri
yükselmektedir. Hükümetiniz geçen sene hububat alım fiyatını 80.000 TL olarak
açıklamıştı. 1999 yılında açıklanan bu rakamlarla çiftçi malını kepek fiyatına
satmak zorunda kalmış, peşin ödemeyi taahhüt etmenize rağmen 3'er aylık
gecikmeyle ödeme yaptınız. Bu da yetmiyormuş gibi çiftçiye zamanında ödeme
yapmadığınızdan dolayı Ziraat Bankası'na olan borcunu ödeyemediği için faizli
ödemeye girmiş hatta malına haciz gelmiştir. Hububat alım fiyatlarını geçen
seneden bugüne enflasyon %70' ler civarında
seyretmesine rağmen bu
sene açıkladığınız buğday
taban fiyatı 102.000 TL 'dir. Bu rakam %20'ler seviyesinde bir artışı
ifade etmektedir. Bu sene açıklanması gereken fiyat 152.000 TL olmalıdır.
Çiftçilerimizin tarımsal girdi fiyatlarındaki artışı nasıl telafi etmeyi
düşünüyorsunuz? Bu taban fiyat belirlenirken aldığınız kıstaslar nelerdir? Aç
kalmakla karşı karşıya bırakılan hatta elindeki tarımsal aletlerini satarak
ayakta durmaya çalışan çiftçilerimize 2001 yılında çiftçiliği bırakmalarını mı
öneriyorsunuz? CEVAP 1- Ülkemizin
ekonomik anlamda düzlüğe çıkabilmesi için ülke menfaatleri gözönüne alınarak
uygulanan politikalar çerçevesinde bu yıl hububat politikaları gerçek zeminine
oturmaya başlamış, asıl desteklemenin ürün fiyatının tarla maliyetleri esasına göre
belirlenmesi ile sağlanacağı gündeme getirilmiştir. Bu nedenle açıklanan
destekleme fiyatlarının önceki yıllar baz alınarak artırılması yerine, tarla
maliyetinin üzerindeki bir fiyatla tespiti öngörülmüştür. Türkiye'nin makro
ekonomik dengeleri göz önüne alınarak ürün tarla maliyetinin %25 fazlası
verilerek bu yılki destekleme fiyatı belirlenmiştir. 2000 yılı enflasyon
hedefleri toptan eşyada %20, tüketici fiyatlarında ise %25'tir. Bu hedefler de
göz önüne alınarak, tüm imkânlar zorlanmış ve geçen yıla göre hububat alım
fiyatlarında %27 ,5 ile %36,5 arasında değişen oranda bir artış sağlanmıştır. Ayrıca bu fiyatlara 01
Temmuz 2000 tarihinden başlamak üzere ekim sonuna kadar 15 günde bir 1 000 TL/Kg'lık artış yapılacaktır. Bu
artışlarda dikkate alındığında buğdaylarda yapılan artış % 37 ,5, arpalarda %
46-47 , mısırlarda ise %40 seviyelerine ulaşmaktadır. SORU 2. Yukarıda
belirtilen ilçe ve beldelerinde yaşayan çiftçi ve köylülerimize
üretimde verimliliğin yükseltilmesi için tarımsal sulama projeleriyle ilgili
bir çalışmanız var mıdır? Bu çalışmalar nelerdir? Sulama tesisi kurmak isteyen
çiftçilere ne gibi destek sağlamayı düşünüyorsunuz? CEVAP 2. Tarımsal sulama
projeleri Bakanlığımızca hazırlanmamaktadır. Tarımsal sulama projeleri ile
sulama tesisi kurmak isteyen çiftçilere sağlanacak destekler Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nce yürütülmektedir. SORU 3. Ş.Koçhisar belde
ve köylerindeki çiftçilerimiz bu sene kuraklıktan dolayı büyük zararlar
görmüştür. Bu zararlarını nasıl ve ne zaman telafi etmeyi düşünüyorsunuz? CEVAP 3. Ankara İlinin
Şereflikoçhisar, Evren, Polatlı, Haymana, Elmadağ, Çubuk ve Balâ ilçelerine ait
73 köyde 4868 çiftçi ailesine ait 487.145 dekar buğday ve arpa ekili alanda
dolu, don, çürüme ve deprem nedeniyle %45-70 oranında zarar meydana geldiği,
626 adet küçük -büyükbaş hayvanın telef olduğu afet ihbarı olarak bildirilmiş
olup, kuraklık afeti ile ilgili Bakanlığımıza intikal eden afet ihbarı
bulunmamaktadır. Hasar tespit çalışmaları
tamamlandığı takdirde; -Ekiliş ve ürünleri %40
ve üzeri zarar gördüğü 5254 sayılı Kanun çerçevesinde il ihtiyaç komisyon
kararına bağlanan çiftçilere; talepleri olduğu takdirde 2000 yılı güzlük
ekilişlerinde kullanılmak üzere 1 yıl vadeli hububat tohumluğu yardımı
yapılacaktır. -Tarımsal varlıkları %40
ve üzerinde zarar gördüğü il hasar tespit komisyon kararına bağlanan
üreticilerin hayvan kayıpları 2090 sayılı Kanun çerçevesinde aynî olarak
karşılanacaktır. Ayrıca söz konusu
çiftçilerin zirai kredi kuruluşlarına olan borçlarının ertelenmesi konusundaki
talepleri ilgili zirai kredi kuruluşlarına intikal ettirilecektir. Afete maruz
çiftçileri bir an önce üretici durumuna getirmek amacı ile zirai kredi borçlarının
bir yıl süre ile faizsiz olarak ertelenmesi ile borcu olmayan üreticilere de
T.C. Ziraat Bankasından düşük faizli bir yıl vadeli kredi kullanma imkânı
sağlayacak olan bir kararname taslağı hazırlanarak Bakanlar Kurulu'na
sunulmuştur. SORU 4. Şereflikoçhisar
Şanlı Kışla Köyünde bulunan TMO ofisi bulunmaktadır. Bu ofis geçtiğimiz sene
kapatılmıştır. Bu doğru mudur? Kapatma gerekçeniz nedir? Tekrar açmayı
düşünüyor musunuz? Açmama nedeniniz nedir? CEVAP 4.Yapılan
değerlendirmeler sonucu 1999 yılında Şanlıkışla ekip şefliğinde faaliyet
gösterilmemiş ancak; bu yıl söz konusu ekip şefliği alım faaliyetinde bulunacak
olup, yöre üreticilerine hizmet sunacaktır. SORU 5. Yörede
hayvancılığın geliştirilmesi için yem bitkileri üretimi gibi konularda teşvik
uygulamanız var mıdır? CEVAP 5. Yem bitkileri
ekilişlerinin artırılarak kaliteli kaba yem açığının giderilmesi ve mera-lar
üzerindeki aşırı baskının azaltılması, verimleri azalan çayır mera alanlarının
ıslah edilerek otlatma kapasitelerinin artırılması, hayvancılığın yeşil ve sulu
kaba yem ihtiyacının giderilmesi ve yıl boyu yeşil yem zincirinin kurulmasını
temin etmek amacıyla silaj yapımını teşvik etmek, projenin uygulandığı pilot
köylerde hayvan ırkının ıslah edilerek kültür ırkı hayvancılığını teşvik etmek,
bu faaliyetlerle ilgili özendirici ve teşvik edici girdileri temin ederek 4342
sayılı Mera Kanunu ile öngörülen çalışmaların yürütülmesi amacıyla, 81 ilimizde
uygulanmakta olan ''Çayır Mera Yem Bitkileri ve Hayvancılığı Geliştirme
Projesi'' Ankara İlinin 4 ilçesine bağlı 5 köyde 1996 yılından bu yana başarı
ile uygulanmaktadır. Proje ile çiftçimize tohumluk girdisinde %50 destek
sağlanmakta, ekim ve hasat dönemlerinde alet ve makine tahsisi yapılmakta, süt
ineği besiciliği için karma yem desteği verilmekte, köylerdeki meralarda ıslah
işlemlerini tamamen proje bütçesi ile gerçekleştirmektedir. Ayrıca gerek çiftçi
bazında gerekse teknik eleman düzeyinde eğitimlerde yapılmaktadır. Proje
uygulamaları neticesinde Ankara İlinde proje uygulanan pilot köylerde, Macar
fiği ekim alanı 3-5 kat, silajlık mısır alanı 108 kat artmıştır. Korunga ve
yonca ekim alanlarında ise büyük bir değişiklik sağlanamamıştır. Çiftçi bir
dekardan en yüksek verimi alma yolunu seçmiştir. Silaj yapımı mısırda 3840 ton,
Macar Fiği'nde ise 8100 ton olup toplam 11.940 tona ulaşmıştır. 1996 yılında
toplam silaj miktarı 106 iken 112 kat artmıştır. Bu çalışmalar projenin
uygulandığı köylere yakın olan köyleri de etkileyerek genişlemeye devam
edecektir. Söz konusu proje 2000 yılında sona erecek olmasına rağmen
gerekliliği düşünülerek beş yıl daha uzatılmıştır. SORU 6. Yörede üretilen
bitkisel ve hayvansal üretimin yerinde işlenebilmesi için tesislere ne gibi
teşvikler verilmektedir? Bugüne kadar kaç tesise ne kadar TL teşvik
verilmiştir? CEVAP 6. Yörede üretilen
bitkisel üretimin yerinde işlenmesi için kurulacak olan tesislere
Bakanlığımızca verilen herhangi bir teşvik bulunmamaktadır. Türkiye'de tarımsal
sanayi yatırım teşvikleri Başbakanlığa bağlı Hazine Müsteşarlığımızca
düzenlenen yatırım teşvik belgeleri kapsamında verilmektedir. Ancak; hayvancılığın
desteklenmesi için hazırlanan 10 Mayıs 2000 tarih ve 24045 sayılı Kararnamede
şu konulara yer verilmiştir. -Yem Bitkileri Üretiminin
Desteklenmesi: Bakanlığımızca onaylanan
yem bitkileri üretim projelerinin, nakliye ve gübre bedelleri hariç, çok yıllık
yem bitkilerinde birinci yıl yatırım giderleri ve uygun görülen işletme
giderlerinin ekiliş alanları ile uyumlu alet ve ekipman dahil %30'u, tek yıllık
yem bitkilerinde ise işletme giderlerinin ekiliş alanları ile uyumlu alet
ekipman dahil %20'si, doğrudan üreticilere ödenecektir. -Yurtiçinde Yetiştirilen
Belgeli Damızlıkların Desteklenmesi: Yurtiçinde, çiftçi veya
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğünce
yetiştirilen ve Bakanlığımızca damızlık
belgesi veya sertifika verilmiş kültür ırkı damızlık gebe düveleri satın
alanlara; damızlık belgesine veya pedigriye sahip süt sığırları için Bakanlığımızın
her yıl ocak ayı içerisinde belirleyeceği hayvan fiyatının %30'u, saf ırk
sertifikasına sahip kültür ırkı süt sığırları için ise bu fiyatın %15'i ödenir.
Bu desteklemeden yararlanacak hayvan sayısı 5 yılda toplam 100 bin başı
geçmeyecektir . -Suni Tohumlama
Faaliyetlerinin Desteklenmesi: Suni tohumlama yaptıran
yetiştiricilere; kalkınmada öncelikli iller ve soy kütüğüne kayıtlı
işletmelerde daha fazla olmak üzere, kriterleri ve miktarları Bakanlığımızca
çıkarılacak tebliğ ile belirlenecek teşvik primi ödenecektir. Bu desteklemeden
yararlanacak hayvan sayısı 5 yılda toplam 10 milyon başı geçmeyecektir. Diğer yandan, gerçek ve
tüzel kişi ile kuruluşlarca yeni kurulacak suni tohumlama ekiplerinin teknisyen
termosu, sıvı azot kabı, suni tohumlama sandığı, dekonjelatör, pistole, payet
pensi, makas gibi demirbaş malzeme bedellerinin her yıl ocak ayı içerisinde
Bakanlığımızca belirlenecek değer üzerinden, kalkınmada öncelikli illerde
%50'si, diğer illerde %25'i teşvik primi olarak ödenecektir. Bu
desteklemelerden yararlanacak ekip sayısı 5 yılda toplam 2000'i geçmeyecektir. Ankara İli dahilinde, 12
süt işletmesine süt teşvik primi verilmesine başlanmış olup, halen 20 süt
işletmesine süt teşvik primi verilmektedir. 1999 yılı itibariyle, 69 506 140
000 TL süt teşvik primi ödenmiştir. SORU 7. Artan tarım maliyetleri
karşısında belirlediğiniz hububat alım fiyatıyla köylümüze adeta öl mesajı
verilmiştir. Ziraat Bankasına borcunu
ödeyemez duruma gelen çiftçi ve
köylülerimizin köylerine, ziraat aletlerine hatta evlerine hacizler gelmektedir.
Köylülerimizin Ziraat Bankasına olan borcunun faizini ertelemeyi düşünüyor
musunuz? Ne zaman? CEVAP 7. 5254 ve 2090
sayılı Kanunlarda tanımlanan tabii afetlerden, ürün deseni içersindeki
ekilişleri veya tarımsal varlıkları en az %40 oranında zarar gören ve bu
durumları il ihtiyaç veya il hasar tespit komisyonlarınca belirlenen
üreticilerin T.C. Ziraat Bankası'na, tarım işletmelerine ve tarım kredi
kooperatiflerine olan 2000
vadeli ve 2001 yılına sarkan zirai kredi borçlarının vade tarihinden itibaren
bir yıl süre ile faizsiz olarak ertelenmesini öngören bir kararname
hazırlanarak Başbakanlığa sunulmuştur. Bu kararnameye göre hasar
oranının tespitinde çiftçilerin tüm tarımsal varlığı esas alınmış ise, zirai
kredi borçlarının tamamı, sadece ürün deseni esas alınmış ise zarar gören bitki
türüne ait bitkisel üretimle ilgili zirai kredi borçları ertelenmesi; zarar
gördüğü tespit edilen üreticilere T.C. Ziraat Bankası ve tarım kredi
kooperatiflerince, belirlenecek limitler dahilinde yeni kredi açılması; kredi
kuruluşlarından zirai kredi almamış çiftçilerin aynı nedenlerle meydana gelen
zararları, il hasar tespit ve ihtiyaç komisyonlarınca belirlendiği takdirde;
söz konusu çiftçilere T.C. Ziraat Bankasınca düşük faizli ve bir yıl vadeli
zirai kredi verilmesi öngörülmüştür. SORU 8. El koyduğunuz 5
bankaya ödenen 5 milyar dolar ülkemizde tarım ve hayvancılıkta harcanmış
olsaydı ülke ekonomisine katkısı ne olurdu? Hükümetiniz en son olarak
ofşhorcuların 20 milyarına kadar olan paralarını ödeme kararı aldınız, bunlara
ödenen paralar üreticiye kaydırılmış olsaydı ülke ekonomisine katkısı ne olur? CEVAP 8. Bakanlığımızca
yeni projeler üretilmekte ve bunlar üzerinde çalışmalar hızla devam
ettirilmektedir. Bu projeler ana başlıklar halinde aşağıda belirtilmektedir. Özellikle büyük miktarda
stok oluşturan ve böylece büyük ekonomik kayıplara neden olan şeker pancarı,
tütün, fındık ve çay gibi ürünlerin yerine; ülkemizin üretim açığı olan ve son
yıllarda ithale de konu olan yağ bitkileri, mısır ve kaliteli kaba yem bitkilerinin
ikamesini mümkün kılacak ''Bazı Tarımsal Ürünlerde Parite Uygulaması Projesi''
Bakanlar Kuruluna sunulmuş ve kurul tarafından genel olarak olumlu destek
görmüştür. Tarım sektöründe var olan
koordinasyonsuzluğu ortadan kaldırarak, tarım hizmetlerinin düzenlenmesiyle
ilgili yeni politikaların belirlenmesi, tarımsal destekleme sisteminin yeniden
yapılandırılması ve tarımsal veri tabanı çalışmalarını yürütmek amacıyla ''Tarımda
Yeniden Yapılandırma ve Destekleme Kurulu'' oluşturulmuştur. Çiftçilerimizi
yönlendirici mahiyette olacak yeni destekleme sisteminin geliştirilmesi ve
desteklerin direk olarak üreticilere ulaştırılmasını sağlayacak fark giderici
ödemeler, prim ödemeleri ve doğrudan gelir desteği gibi yeni sistemler
üzerindeki çalışmalar tamamlanmıştır. Projeler uygulamaya hazırdır. Tarımda mevcut
politikaların değiştirilerek hedef çiftçilere doğrudan gelir desteği sağlanması
ve kayıt sisteminin oluşturulması amacıyla hazırlanan ''Doğrudan Gelir Desteği
Pilot Projesi'' 2000 yılı içinde seçilen ve dört pilot ilçede, dört pilot
üründe başlatılmıştır. Pilot bölgede uygulanacak
destek miktarı; her hedef çiftçi için 199 dekara kadar olan arazi miktarı için,
dekar başına 5 ABD doları karşılığı Türk Lirası olarak uygulanacaktır. Bakanlığımızca daha önce
hazırlanarak gündeme getirilen ve ülkemizde aşırı üretim nedeni ile stoğa
üretim yapılan tütün, şeker pancarı, fındık ve çay üretiminin yurt içi ve yurt
dışı tüketim miktarında kalmasını sağlayarak, her ürün için, üretimden çekilecek
alanlarda öncelikle ülkemizin ihtiyacı olan ürünlerin yetiştirilmesini öngören
toplam maliyeti 588 milyon ABD doları olan ''Alternatif Ürün Projesi'',
Bakanlığımız ve ilgili kuruluşlarla işbirliği içinde hazırlanmış olup, kredi
verildiğinde uygulamaya konulacaktır. Bakanlığımız bu proje için hazırdır. Çiftçilere götürülecek
hizmetlerin daha etkili olması ve destekleme politikalarının günün koşullarına
göre yeniden düzenlenmesi amacıyla, toplam maliyeti 250 milyon ABD doları olan
''Çiftçi Kayıt Sistemi Projesi'' hazırlanmıştır. Proje ile, ülkemizde
tarımsal üretimde yoğun olarak kullanılan ve üretim maliyeti üzerinde önemli
etkileri olan tarımsal girdilerden; en başta mazot olmak üzere, kimyevi gübre,
sertifikalı tohum ve fidan, zirai mücadele ve veteriner sağlık ilaçları, sulama
suyu, yem, damızlık hayvan ve tarımsal kredilerin üreticilere daha ucuz ve
dünya fiyatlarından sağlanması amaçlanmaktadır. Yurt içi ve yurt dışı kaynak
arayışları sürdürülmekte olan projenin maliyeti 750 milyon ABD doları olup,
doğrudan gelir desteği kavramı içerisinde uygulanacaktır. Ülkemizdeki kaba yem
açığının kapatılması amacıyla Bakanlığımızca yürütülmekte olan ''Çayır Mera Yem
Bitkileri ve Hayvancılığı Geliştirme Projesi” 81 ilde uygulamaya konulmuştur. Tarım işletmeleri Genel
Müdürlüğü'ne (TiGEM) bağlı işletmelerde kısıtlı kamu kaynakları nedeni ile yapılamayan
yatırımların yapılması ve
böylece üretim teknolojilerinin
yenilenerek verimliliğin ve yürütülen hizmetin etkinliğinin artırılması amacı ile
''TiGEM -özel sektör işbirliği'' çerçevesinde iştirakler kurulması
planlanmıştır. Konuya ilişkin olarak yürütülen çalışmalarla, iştirak kurulacak
10 işletme belirlenmiş; bu işletmelerin arazi, tesis ve diğer varlıkları
değerlendirilerek kira bedellerinin tespitine esas olmak üzere kıymet
takdirleri yapılmıştır. Ayrıca, kurulacak anonim şirketlerle ilgili bir model
çalışması da yapılmıştır. Çiftçilerimizin
teşkilatlanmasında büyük bir boşluğu doldurmak ve tarımsal yapımızda önemli bir
eksiklik olan tarımsal üretici birliklerinin kurulup gelişmesini sağlamak
amacıyla, FAO'nun mali ve teknik desteği de sağlanarak ''Tarımsal Üretici
Birliklerinin Geliştirilmesine Yardım Projesi'' tamamlanmıştır. Daha sonra
''Tarımda Yeniden Yapılandırma ve Destekleme Kurulu''nda ele alınarak proje
çerçevesinde oluşturulan çalışma grupları tarafından yeniden hazırlanan
Tarımsal Üretici Birlikleri Yasa Tasarısı, kurul tarafından olumlu bulunmuş ve
Bakanlığımızca Başbakanlığa kanunlaşmak üzere sevk edilmiştir. Tarımda reform
niteliğindeki bu kanun geniş katılımlarla hazırlanmıştır. Tarıma ilişkin yetki
ve sorumlulukların pek çok kurumun görev alanına girmesi nedeniyle, tarımda söz
sahibi kurum ve kuruluşların birlikte karar verebileceği uzun süreli tarım
politikaları oluşturmak amacıyla ''Tarımsal Destekleme ve Yönlendirme Kurulu''nun
kuruluşunu, dolayısıyla bütün tarımsal destekler ve hizmetlere karar
verebilecek ve tarımsal
üretimin iç ve dış pazar şartlarına uygun miktar ve
kalitede üretilmesini yönlendirecek, kurulun çalışma esaslarını ortaya koyarak
tarım hizmetlerinin bir bütün halinde yeniden düzenlendiği, tarımda izah
edilmeye çalışılan darboğazları çözecek çerçeve kanun niteliğindeki ''Tarım
Hizmetlerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'' hazırlanarak Başbakanlığa
sunulmuştur. 80. - İstanbul Milletvekili Murat Sökmenoğlu’nun, yurtdışına
çıkışlardaki vize uygulamalarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail
Cem’in yazılı cevabı (7/2242) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
arz ve talep ederim. Saygılarımla M.
Murat Sökmenoğlu İstanbul Yıllarca yapılması
gerekeni yapmaya muvaffak olan Türk müteşebbisi Sayın Abdülnasır Savaş’ın
girişimleri ile (işçiler hariç) Avrupa’ya vizesiz girme imkânı karşısında
Dışişleri Bakanlığı ne yapmıştır? Böyle bir imkân karşısında T.C.
vatandaşlarının vizesiz dolaşma hakkı nasıl sürekli hale getirilecek? Bu konuda
Bakanlığın girişimleri hangi safhadadır? T.C. Dışişleri Bakanlığı Siyaset Planlama Genel Müdürlüğü 17.7.2000 Sayı : SPGM/416-390 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : 22 Haziran 2000
tarihli KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2242-6077/14623 sayılı yazıları. İstanbul Milletvekili
Sayın M. Murat Sökmenoğlu’nun ilgide kayıtlı yazılarına konu soru önergesine
verilen yanıt ilişikte sunulmuştur. Saygılarımla arz ederim. İsmail
Cem Dışişleri
Bakanı İstanbul Milletvekili
Sayın M. Murat Sökmenoğlu’nun Sayın Bakanımıza Yazılı
Soru Önergesi ve Yanıtı Soru : Yıllarca yapılması
gerekeni yapmaya muvaffak olan Türk müteşebbisi Sayın Abdülnasır Savaş’ın
girişimleri ile (işçiler hariç) Avrupa’ya vizesiz girme imkânı karşısında
Dışişleri Bakanlığı ne yapmıştır? Böyle bir imkân karşısında T.C.
vatandaşlarının vizesiz dolaşma hakkı nasıl sürekli hale getirilecek? Bu konuda
Bakanlığın girişimleri hangi safhadadır? Cevap : Türk müteşebbisi
Abdülnasır Savaş 1984 yılında çalışma hakkı tanımayan bir ay süreli turist
vizesi ile İngiltere’ye giderek, vize süresinin bitiminde bu ülkede ikâmetini
sürdürmüş ve ayrıca ruhsatsız olarak işyerleri açarak ekonomik faaliyette bulunmuştur.
Savaş, 1991 yılında yasal ikâmet izni almak için İngiliz makamları nezdinde
yaptığı başvurusunun reddedilmesi üzerine, yargıya başvurmuştur. İngiliz Kraliyet Yüksek
Mahkemesi, durumun Türkiye-Avrupa Birliği (AB) Ortaklık Hukuku açısından
değerlendirilmesi amacıyla Avrupa Toplulukları Adalet Divanından (ATAD) görüş
istemiştir. ATAD, İngiltere Kraliyet
Yüksek Mahkemesi tarafından yöneltilen sorulara cevap teşkil eden kararını 11
Mayıs 2000 tarihinde almıştır. Bu kararda, 1963’de Ankara’da imzalanan Türkiye
ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında bir ortaklık yaratan anlaşmanın eki olan
1970 tarihli katma protokolün, -ki bu protokolün üye ülkeler bakımından geçerli
olması için bu ülkelerin parlamentolarında onaylanması gerekmektedir- o ülkede
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, Türk vatandaşlarının bu evsahibi ülkelerde
iş kurma özgürlüklerine ve ikamet haklarına ulusal mevzuat ve uygulamalarla
yeni sınırlamalar getirilemeyeceği yolundaki hükmüne değinilmiştir. Kararda, bu arada, yasal
statüde bulunmayan kişilerin bu hükümden istifade edemeyeceklerine de işaret
edilmiştir. Bu arada, İngiltere
İçişleri Bakanlığı Mart 1999’da aldığı bir kararla, istisnaî olarak,
İngil-tere’de en az 7 yıl süreyle oturan ve küçük çocukları bulunan ailelere
ikâmet izni verilmesine olanak sağlamıştır. Bu çerçevede, ilgili İngiliz
makamlarınca, iki çocuğunun da orada doğmuş olması gözönünde tutalarak, Savaş
ailesinin bütün fertlerine Ocak
2000’de süresiz oturma izni verilmesi kararlaştırılmıştır. Türkiye-AB ortaklık
hukukunun sosyal boyutunu düzenleyen temel belgeler, Ortaklık Anlaşması ve
bunun ayrılmaz parçası olan Katma Protokol ile 2/7, 1/80 ve 3/80 sayılı
Ortaklık Konseyi Kararlarıdır. ATAD, şimdiye kadar,
içtihatlarında Ortaklık Konseyi Kararlarını da dikkate almıştır. ATAD’ın son Kararında,
Katma Protokolün yukarıda değinilen hükmüne atıfta bulunulması önemlidir. Bununla beraber, bu
Karar, kendi adına çalışan, ancak, AB üyesi ülkelerde yasal olarak ikamet
etmeyen Türk vatandaşlarının bundan böyle üye ülkelerde serbestçe iş kurarak
yerleşme hakkını elde edebilecekleri şeklinde anlaşılmamalıdır. Tescil edilen
haklar, yukarıdaki temel belgelerin kapsamı içinde kalanlardır. Kararın vize konusuyla da
doğrudan ilgisi bulunmamaktadır. Ancak, Karar, bu alandaki gi-rişimlerimiz için
yeni bir dayanak olarak değerlendirilmektedir. Konu, 2000 Eylül ayında
Türkiye ile AB arasında başlayacak hizmet müzakerelerinde daha ayrıntılı olarak
ele alınıp sonuçlandırılmaya çalışılacaktır. 81. - Çanakkale Milletvekili Sadık Kırbaş’ın, özelleştirme
kapsamında bulunan Çanakkale Sentetik Deri Fabrikası çalışanlarına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/2244) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorunun Devlet
Bakanı Yüksel Yalova tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
delaletlerinize arz ederim. Saygılarımla. Prof.
Dr. Sadık Kırbaş Çanakkale Soru : Bakanlığınıza
bağlı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından özelleştirme kapsamına alınan
Çanakkale Sentetik Deri Fabrikası halen Sümer Holdinge bağlı olan ve bünyesinde
yaklaşık 150 kişi çalıştıran bir kurumdur. Çanakkale İlinin ekonomik yapısı ile
işgücü arz ve talebi gözönünde bulundurulduğunda kentin iktisadî yapısı için
önemi büyüktür. Tüm bu nedenlerden ötürü çalışanların akıbeti ile ilgili bazı
sorular akla gelmektedir. Yukarıda anılan fabrika
ve sosyal tesisleri hangi esaslar dahilinde özelleştrilecektir? Özelleştirme
sonrasında kurum çalışanlarının istihdam durumu ne olacaktır? Kuruluşa talip
olan gerçek ya da tüzel kişilerle mevcut personelin sosyal hakları ve iş güvencelerine
ilişkin herhangi bir protokol yapılacak mıdır? İş âkdinin sona ermesi muhtemel
çalışanlar için diğer kamu kurum ve kuruluşlarında iş imkânının sağlanması
düşünülmekte midir? T.C. Devlet Bakanlığı 13.7.2000 Sayı : B.02.0.006/01-1642 Konu : Soru önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : 23.6.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2244-6086/14684 sayılı yazınız. Çanakkale Milletvekili
Sadık Kırbaş tarafından tevcih edilen ve tarafımdan cevaplandırılmasını
istediği 7/2244-6086 esas sayılı soru önergesi incelenmiştir. Sümer Holdinge (holding)
ait Çanakkale Sentetik Deri Fabrikası (fabrika) için 24.5.2000 tarihinde ilâna
çıkılmış ve 23.6.2000 tarihi itibari ile son teklifler alınmıştır. Fabrikaya ait ihtiyaç
fazlası araziler ifraz edilerek 54 702 m2 arazi ve üzerindeki varlıklar ile
birlikte satışa sunulmuştur. Fabrikada nakle tabi
personel 4046 sayılı Kanunun 2’nci maddesi çerçevesinde diğer kamu kurum ve
kuruluşlarına nakledilecektir. Mezkûr Kanun çerçevesinde nakledilecek
personelin atamalarının yapılıp, eski kurumları ile ilişkilerinin kesileceği
tarihe kadar geçecek süredeki aylık ücret, sosyal hak ve yardımlar ile her
türlü özlük hakları özelleştirme gelirlerinden karşılanmak üzere Sümer Holding
tarafından ödenecektir. Fabrikada teslim tarihi
itibariyle 1475 sayılı İş Kanunu kapsamında çalışan kapsam içi perso-nel nakle
tabi olmayıp alıcıya devredilecektir. Ayrıca Sümer Holding
tarafından hazırlanan “İhale Şartları Belgesi” ile alıcının kapsam içi personel
ile fabrikada kalan nakle tabi personelin kanunlardan doğan haklarını
koruyacağı, emeklilik talebinde bulunan personelin emeklilik ikramiyelerini
ödeyeceği, kıdem tazminatı tutarlarını yasalar çerçevesinde güvence altına
alacağı, emeklilik ile ilgili sürelerin hesaplanmasında T.C. Emekli Sandığı
Kanunu veya SSK Kanununa göre yaşlılık veya malûllük aylığına ya da toptan
ödemeye hak kazanan işçiler için bu kamu kuruluşlarında geçen hizmet
sürelerinin toplamını dikkate alacağı, fabrikada kalıp Emekli Sandığı ile
ilişiğini devam ettiren personelin emekli olmadan iş akdinin feshi halinde
birikmiş tutarı ilgiliye ödeyeceği taahhüt altına alınmıştır. Bilgilerinize arz ederim. Dr.
Yüksel Yalova Devlet
Bakanı 82. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, MKE’ye bağlı
bazı fabrikalara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Sabahattin
Çakmakoğlu’nun cevabı (7/2245) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. 20.6.2000 Kemal
Albayrak Kırıkkale 1. M.K.E.Kurumuna bağlı
Kırıkkale Çeliksan A.Ş.’nin kapatılacağı doğru mudur? 2. Kırıkkale Bedesten’e
kurulması planlanan mühimmat fabrikası imla işletmesi ne zaman faaliyete
geçirilecektir? 3. 3 Temmuzda Kırıkkale
M.K.E. Kurumu Mühimmat Fabrikasında meydana gelen patlamadan sonra mühimmat
dolum atölyesinin Elmadağ’a taşındığı ve bu işlerin burada yapıldığı
incelemelerimden görülmüştür. Mühimmat dolum
tesisinin Kırıkkale’de
faaliyete geçirilip
geçirilmeyeceğinin ve ne zaman yapılacağının bildirilmesi. 4. Kırıkkale Mühimmat
A.Ş. bünyesinde bulunan Tapa Atölyesinin Kayaş’a kaydırılacağı doğru mudur? 5. Kırıkkale Çelborsan
A.Ş.’nin teknolojik alanda modernize edilmesi düşünülüyor mu? 6. Kırıkkale Silahsan
A.Ş.’de silâh üretimi Karadenize kaydırılmak istenmesi doğru mudur? T.C. Millî Savunma Bakanlığı 24.7.2000 KAN.KAR : 2000/7023-GK Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Bşk.lığının
23.6.2000 tarihli KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2245-6088/14689 sayılı
yazısı. Kırıkkale Milletvekili
Kemal Albayrak tarafından verilen, “M.K.E.’ye bağlı bazı fabrikalara ilişkin”
7/2245 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur. Arz ederim. Sabahattin
Çakmakoğlu Millî
Savunma Bakanı Kırıkkale Milletvekili
Kemal Albayrak Tarafından Verilen, 7/2245 Sayılı Yazılı Soru
Önergesinin Cevabı 1. Türk Silâhlı
Kuvvetlerinin top, havan ve ağır silâh ihtiyacını büyük ölçüde karşılayan,
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu bağlı ortaklığı Ağır Silâh ve Çelik Sanayii
A.Ş.’nin kapatılması sözkonusu değildir.
Ancak, işletmesi ekonomik olmadığı
için halen dökümhane ve dişli atölyelerinin çalışmaları
durdurulmuştur. Çelikhane ise, ekonomik olmamasına rağmen namlu ve mühimmat
çelik ihtiyacının başka kaynaklardan temin edilmemesi nedeniyle
işletilmektedir. Çelikhanenin modernizasyon yatırımı büyük ölçüde finansman
temini gerektirdiğinden, şu anda kurumun finansman sıkıntısı nedeni ile yatırım
yapılamamaktadır. 2. Kırıkkale Mühimmatsan
A.Ş. İmla İşletmesinde 3 Temmuz 1997 tarihinde meydana gelen patlama
sonrasında, meskûn mahal dışında Kırıkkale İli, Yahşihan İlçesi Bedesten Deresi
mevkiinde yeni bir imla tesisinin kurulması için fizibilite etüdü hazırlanarak,
“Yeni İmla Tesisi” Projesinin 1997 yılı yatırım programına ithali için Devlet
Planama Teşkilâtı Müsteşarlığına başvuruda bulunmuşlardır. Devlet Planlama Teşkilâtı
projeye, 1998 yılı yatırım programında yer vermiştir. Bu arada patlama sonrası,
patlayan tesisten kalan bazı bina ve birimlerin ilave yatırımlarla işletmeye
alınması çalışmaları çok yoğun olarak devam etmiş ve imla işletmesi, Ağustos
1999 tarihinde işletmeye alınarak üretime geçirilmiştir. 1998 ve 1999 yıllarında,
yeni imla tesisi ile ilgili olarak aşağıda açıklanan kamulaştırma çalışmaları
sürdürülmüştür. Yen imla tesisi için
düşünülen Bedesten Deresi mevkiinde 9 500 dönüm arazinin 456 600 metrekaresinin
tapusu, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu adına tescil edilmiş ve tel örgü ile
çevrilmiştir. Bakiye arazi ise kamulaştırma kapsamında olup, değer tespiti
yapılan 5 983 930 metrekare arazinin kamulaştırma işlemi yapılmıştır. Kalan 3
059 470 metrekare arazinin, değer tespiti yapıldıktan sonra kamulaştırma işlemi
yapılabilecektir. 18 Şubat 2000 tarihli
Yönetim Kurulu Kararı ile Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü,
içinde bulunduğu finansman darboğazı nedeni ile alınan karar doğrultusunda bu
proje için hazineden ya da Savunma Sanayii Destekleme Fonundan Hibe Finansman
(geri ödemesiz) bulunması halinde projenin gerçekleştirilmesi, aksi takdirde
kamulaştırma çalışmaları da dahil olmak üzere projenin durdurulması hususunda
karar almıştır. Bu doğrultuda Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel
Müdürlüğünün 28 Mart 2000 tarihli yazısı ile ilgili merciler nezdinde başvuruda
bulunulmuş ise de, Hazine Müsteşarlığının 11 Mayıs 2000 tarihli yazısında, bu
aşamada bütçeden herhangi bir kaynak sağlanmasının mümkün görülmediği
bildirilmiştir. 3. Barutsan A.Ş.’de
sadece uçak bombaları dolum tesisleri ile terkip ambalaj, Elroksan A.Ş.’de 155
mm kargo mühimmatı lap operasyonları için gerekli tesisler nakledilmiş olup,
bunun dışındaki mühimmatların dolum terkip ve ambalajı, Mayıs 1999 tarihinden bu
yana Mühimmatsan A.Ş.’de devam etmektedir. Ayrıca, Kırıkkale Nitrosan A.Ş.
sınırları içinde Mühimmatsan A.Ş.’ye bağlı olarak hartuç atölyesi, 1998 yılının
Ocak ayından beri üretime devam etmektedir. Halihazırda bazı üretim kalemleri,
Kapsülsan A.Ş.’de yapılmaktadır. Ancak bunların üretimi ile ilgili tezgâh ve
teçhizat gelmiş olup, Mühimmatsan A.Ş. bünyesinde yapılan inşaatların bitimi
ile bu kalemlerin üretimine de yıl sonuna kadar geçilecektir. 4. Mühimmatsan A.Ş.’ye
bağlı Hassas Mekanik İşletmesi (Eski Tapa İşletmesi), halihazırda tapa
üretimine devam etmektedir. Bu işletmede hava
mühimmatları, topçu mühimmatları, uçaksavar mühimmatları ve el bombası
tapalarının parça ve montaj üretim işlemleri hiçbir kısıntıya tabi tutulmadan
devam etmekte olup, bu imkânların daha da geliştirilmesi için tezgâh
bağlantıları bile yapılmıştır. Yıl sonu itibariyle havan tapaları konusunda,
nitelik ve nicelik açısından daha iyi noktalara gelineceği değerlendirilmektedir. Tapa üretim konusu; Türk
Savunma Sanayiinin en hassas konularından biri olup, büyük miktarda yurt
dışından alınmaktadır. Çeşitli uçak bombaları, roket tapaları, elektronik
yaklaşım ve zaman ayarlı tapalar ithal edilerek ihtiyaç karşılanmaktadır.
Mühimmatsan A.Ş.’nin ürettiği kalemlerin dışında olan özel yapılanma ve yatırım
gerektiren bu konuda ülkemizin kabileyitinin artırılması için sürekli hareket
yeteneği olan bir kuruluşa ihtiyaç duyulduğundan, Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumunun öncülüğünde Tapasan A.Ş.’nin kuruluş çalışmaları başlatılmıştır. Bu
kuruluş, Mühimmatsan A.Ş.’nin işini azaltmayacak, aksine çoğaltacak ve
tamamlayıcı bir unsur olacaktır. Mühimmatsan A.Ş.’nin tapa üretimi artarak ve
geliştirilerek devam edecektir. 5. Makine ve Kimya
Endüstrisi Genel Müdürlüğünün bağlı ortaklığı Çelbor Çelik Çekme Boru Sanayi ve
Ticaret A.Ş., ülkemizdeki tek dikişsiz çelik çekme boru işletmesi olup,
teknoloji yatırımının eski ve hatalı olması nedeniyle hakettiği pazar payını
elde edememektedir. Çelbor A.Ş.’nin
modernizasyon yerine, yeni bir yatırım ihtiyacı bulunmaktadır. Bu konuda da,
bir rehabilitasyon raporu hazırlanmıştır. Ancak, kurumun yatırım önceliğinin,
Türk Silâhlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olması ve
halen toplam 500 milyon Amerikan Doları
mertebesinde yüklü yatırım
programı nedeniyle, kısa
vadede Çelbor A.Ş.’ nin modernizasyonu şu anki finansman
darboğazımız nedeni ile mümkün görülmemektedir. 6. Diğer taraftan,
ülkemizdeki sivil ve askerî tabanca ihtiyaçlarının karşılanması için 1993
yılında Karadenizli silâh yapımcılarının, küçük ve orta büyüklükteki
işletmelerde, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı (KOSGEB) koordinasyonunda ve Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu
sorumluluğunda altı tip tabanca üretilmesi düşünülmüş ve bu konuları içeren
protokol, Makine Kimya Endüstrisi Kurumu ile KOSGEB arasında imzalanmıştır. Bu
konuda, Doğu Karadeniz Bölgesi, pilot bölge olarak seçilmiştir. Altı tip
tabancadan birinin üretimi Kırıkkaleli sanayicilere sunulmuş, ancak, olumlu
yanıt alınmamıştır. Bilgilerinize sunarım. Sabahattin
Çakmakoğlu Millî
Savunma Bakanı 83. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Ermenek Orman
İşletmesi Müdürlüğünde yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Orman
Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (7/2247) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Orman Bakanı Sayın Nami Çağan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 16.6.2000 Zeki
Ünal Karaman İsmi bizde mahfuz olan
bir vatandaşın verdiği bir şikâyet dilekçesindeki bilgilere göre; Ankara Orman Bölge
Müdürlüğünden 800-1000 personelin, Konya Orman Bölge Müdürlüğünden toplam
personelin % 80’inin odun ihtiyaçlarının Ermenek Orman İşletmesi Müdürlüğünden
karşılandığı, ancak Ermenek’ten alınan bu odunların hiçbir şekilde ilgili
kişilere verilmediği, bir ekip tarafından, Konya, Kayseri, Niğde, Aksaray,
Kırşehir ve Nevşehir gibi illerde pazarlanarak satıldığı, ayrıca, Toroslardaki
sedir ormanlarının enkaz ve bozuk orman adı altında 1-1,5 m uzunluklarda
kesilerek, keresticilere ve doğramacılara aynı ekip tarafından personel odunu
olarak düşük fiyatlarla satıldığı, nakliyecilik yapan kamyonların gerektiği
biçimde denetim ve tartılarının yapılmadığı, bu şekilde akılalmaz
yolsuzlukların yapıldığı belirtilerek, bütün bunları yapan ekibin, Ermenek
Orman İşletme Müdürlüğünden Bakanlığa kadar uzayan bir yapı içinde geliştiği
iddia edilmektedir. Sorularım şunlardır : 1. Bu iddialar doğru
mudur? Doğru değil ise bu durum bir müfettiş raporu ile tevsik edilmiş midir? 2. Ankara Orman Bölge
Müdürlüğü personelinin odun ihtiyacının Ermenek Orman İşletmesinden
karşılanması doğru mudur? Doğru ise; bu ihtiyaç niçin Eskişehir veya Bolu’dan
temin edilmemiştir? 3. Bu tür usulsüzlüklerin
önlenmesi için orman personeline, odun yerine onun nakdî değerinin ödenmesi
konusunda Bakanlığınızın bir çalışması olacak mıdır? T.C. Orman Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Koordinasyon ve Mevzuat Dairesi Başkanlığı 11.7.2000 Sayı : KM.1.SOR/642-2242 Konu : Sn. Zeki Ünal’ın
yazılı soru önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına (Kanunlar ve Kararlar
Dairesi Başkanlığı) İlgi : TBMM’nin 22.6.2000
tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2247-6090/14691 sayılı yazısı. İlgi yazı ekinde alınan
Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın “Ermenek Orman İşletmesi Müdürlüğünde
yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin” 7/2247 esas sayılı yazılı soru
önergesinde belirtilen iddialarla ilgili olarak Orman Genel Müdürlüğümüz
müfettişlerince incelemeler sürdürülmekte olup, inceleme sonuçlandıktan sonra
ayrıca bilgi verilecektir. Arz ederim. Prof.
Dr. Nami Çağan Orman
Bakanı 84. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, bakanlıkça
tavsiye edilen kitaplara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2248) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletinizi saygı ile arz ederim. 15.6.2000 Tevhit
Karakaya Erzincan 1. Bakanlık görevine
başladığınız tarihten bugüne kadar kaç kitap tavsiyesi kararı çıktı?
Tarafınızdan tavsiye edilen kitapların kurumlarına ve yayınevlerine göre
miktarı nedir? 2. Bir kitabın tavsiye
edilmesi için Bakanlığınıza müracaat eden bir yayınevi ya da yazarına kaç
liraya mal olmaktadır? Bu tür tavsiye kararlarından kaç lira gelir elde edildi?
Nerelerde kullanıldı? 3. Yine Bakanlığınız süresince önceki
dönemlerde tavsiye edilen kitaplardan kaçı hakkında tavsiye kararının
kaldırılması için emir verdiniz? 4. Tavsiyesi kaldırılan
kitapların yayınevi, yazar ve konu itibarı ile miktarı nedir? Sizi bu tür bir
karar vermeye götüren sebep nedir? 5. Çağdaş dünyada kitap
en önemli ve medenî bir ihtiyaç olduğuna göre, kitabın yeni kuşaklara
sevdirilmesi için ne gibi tedbirler düşünüyorsunuz? 6. Kitap tavsiyesini
düzenleyen mevzuat kaç yıllıktır? Böyle bir düzenlemeyi çağdaşlaştırmak için
bir çalışmanız var mı? Nedir? 7. Kitap tavsiyesi ile
ilgili Bakanlığınızda kaç görevli uzman çalışmaktadır? Sözkonusu uzmanlar rapor
hazırlamak üzere, haftalık, aylık ve yıllık kaç sayfa kitap okumaktadırlar? 8. Kitap tavsiyesinde görevli Bakanlık personeli
olmayan kaç uzman çalıştırmaktasınız? T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 21.7.2000 Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1981 Konu : Soru önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
23.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6145-7/2248-6091/14692 sayılı yazısı. Erzincan Milletvekili
Sayın Tevhit Karakaya’nın, “Bakanlıkça tavsiye edilen kitaplara ilişkin” yazılı
soru önergesi incelenmiştir. 1. Millî Eğitim Bakanı
olarak göreve başladığım 12.1.1999 tarihinden 3.7.2000 tarihine kadar
toplam 918 eser eğitim-öğretim
açısından uygun bulunmuştur.
Uygunluk kararı alan kitapların yayın
evlerine/yazarlarına göre listesi ekte sunulmuştur. (EK-1) 2. Bakanlığımıza tavsiye
için müracaat eden yayınevi ya da yazar, Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Araçları
İnceleme Yönetmeliği hükümlerine göre forma başına B5 ebadında 11 448 000 lira,
A4 ebadında 17 712 000 lira, yabancı dilde olan eserler için 2 katı ücret
ödemektedir. Yasal kesintiler çıkarıldıktan sonra kalan ücretin % 65’i
uzmanlara verilmektedir. 3. Bakanlık görevine
başladığım tarihten 3.7.2000 tarihine kadar, 39 eser olmak üzere toplam 115
kitabın tavsiye kararı kaldırılmıştır. Adıgeçen kitapların uygunluk kararları;
muhtevalarının 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununda belirtilen genel amaç ve
temel ilkelere aykırı olmaları nedeniyle kaldırılmıştır. 4. Tavsiyesi kaldırılan
kitapların yayınevi, yazar ve konuları itibariyle sayısı ekte sunulmuştur.
(Ek-2) 5. Bakanlığımız,
kitapların yeni kuşaklara sevdirilmesi amacıyla görsel ve eğitsel tasarımlarına
daha çok önem vermektedir. Ayrıca, öğrencilerin, kitap ve benzeri bilgi
kaynakları ile diğer eğitim araçlarına daha kolay ulaşmasına olanak sağlayacak,
Kütüphaneler Yönetmeliği hazırlamış olup, kurul gündemine alınmıştır. 6. Kitapların tavsiyesini
düzenleyen ve uygulamada bulunan, Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Araçları
İnceleme Yönetmeliği 1 Temmuz 1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 7. Kitapların tavsiyesi
ile ilgili, Bakanlığımızda 250 personel çalışmaktadır. Uzmanlar 1 formalık
eğitim aracını Yönetmelik hükümlerine göre en fazla 4 saat içerisinde incelemek
zorundadırlar. 8. Kitapları inceleme ve
değerlendirme ile ilgili iş ve işlemlerde, üniversite personeli hariç Bakanlık
dışından hiçbir uzman görev almamaktadır. Bilgilerinize arz ederim. Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 85. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Dumlupınar
Üniversitesi Bilecik İktisadî ve Ticarî Bilimler Fakültesi ile ilgili bazı
iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı
(7/2249) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. Mustafa
Geçer Hatay Sorular : 1. Dumlupınar
Üniversitesi, Bilecik İktisadî ve Ticarî Bilimler Fakültesinde araştırma
görevlisi olarak kaç kişi görev yapmaktadır? 2. Bu araştırma
görevlilerinden kaç tanesi maaşını alamadığı için kaçar gibi bu görevinden
ayrılmıştır? 3. Adıgeçen bu okulda
makbuzsuz para toplandığı duyumları vardır. Bu yasal mı? 4. Bu okulda öğrenim
görmekte olan 128 öğrencinin raporu olduğu halde, raporları kabul
edilmemektedir. Yoksa bu öğrenciler dolaylı yollardan okuldan atılmak mı
istenmektedir? 5. Bilecik İktisadî ve
Ticarî Bilimler Fakültesine müfettiş göndermeyi düşünüyor musunuz? T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 20.7.2000 Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1887 Konu : Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
23.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6145-7/2249-6092/14693 sayılı yazısı. Hatay Milletvekili Sayın
Mustafa Geçer’in, “Dumlupınar Üniversitesi Bilecik İktisadî ve Ticarî Bilimler
Fakültesi ile ilgili bazı iddialara ilişkin” yazılı soru önergesi
incelenmiştir. 1. Dumlupınar
Üniversitesi Bilecik İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesinde, araştırma
görevlisi olarak 21 kişi görev yapmaktadır. 2. Maaş alamadığı için
görevinden ayrılan araştırma görevlisi bulunmamaktadır. 3. Adıgeçen fakültede,
makbuzsuz para toplandığı duyumları yanlıştır. Yasal olmayan hiçbir işin
yapılması sözkonusu değildir. 4. Öğrencilerin
raporları, 20.1.2000 tarih ve 23939 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren, “Dumlupınar Üniversitesi Öğrenci İşleri ve Sağlık Raporları Yönetmeliği” çerçevesinde işlem
görmektedir. Hiçbir öğrenciye, farklı bir uygulama yapılması sözkonusu
değildir. 5. Yükseköğretim
birimlerinde denetimlerin nasıl yapılacağı yasalarla belirlenmiş olup,
tamamında yasalar çerçevesinde gerekli işlem yapılmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 86. - Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin,
Adapazarı-İzmit-İstanbul güzergâhındaki üst geçit projelerine ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/2252) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. 22.6.2000 Osman
Pepe Kocaeli İzmit içinden geçmekte
olan Adapazarı-İzmit-İstanbul güzergâhını oluşturan eski İzmit demiryolu şehir
içinden, şehir dışına çıkartılarak çift hat olarak hizmete girmiştir. Hizmete
açılan bu demiryolunun üzerinde gerek yaya ve gerekse araçların geçmeleri için
üst geçitler yapılmıştır. Fakat şehrin yoğun bir nüfus ve araç trafiği vardır.
Bu üst geçitler bazı noktalarda ihtiyaca cevap vermemektedir. 1. Yukarıda izah edildiği
üzere sözkonusu demiryolunun üzerindeki yaya ve araç üst geçitleri sizce
yeterli midir? Yetersizse yeni üst geçitler yapmayı düşünüyor musunuz? 2. Eğer yeni üst geçitler
yapacaksanız bu konuda herhangi bir proje-etüd yapıldı mı? Yapılmadı ise bu
yönde herhangi bir araştırma ve çalışmanız var mıdır? 3. Üst geçit yapmayı
düşünüyorsanız hangi yıl için ve nerelere planlıyorsunuz? T.C. Ulaştırma Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 5.7.2000 Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21/EA/984-18464 Konu : Kocaeli
Milletvekili Sayın Osman Pepe’nin yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
26.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2252-6106/14736 sayılı yazısı. Kocaeli Milletvekili
Sayın Osman Pepe’nin 7/2252-6106 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte
sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Prof.
Dr. Enis Öksüz Ulaştırma
Bakanı Kocaeli
Milletvekili Sayın Osman Pepe’nin 7/2252-6106 Sayılı Yazılı
Soru Önergesi ve Cevabı Sorular : İzmit içinden geçmekte
olan Adapazarı-İzmit-İstanbul güzergâhını oluşturan eski İzmit demiryolu şehir
içinden, şehir dışına çıkartılarak çift hat olarak hizmete girmiştir. Hizmete
açılan bu demiryolunun üzerinde gerek yaya ve gerekse araçların geçmeleri için
üst geçitler yapılmıştır. Fakat şehrin yoğun bir nüfus ve araç trafiği vardır.
Bu üst geçitler bazı noktalarda ihtiyaca cevap vermemektedir. 1. Yukarıda izah edildiği
üzere sözkonusu demiryolunun üzerindeki yaya ve araç üst geçitleri sizce
yeterli midir? Yetersizse yeni üst geçitler yapmayı düşünüyor musunuz? 2. Eğer yeni üst geçitler
yapacaksanız bu konuda herhangi bir proje-etüd yapıldı mı? Yapılmadı ise bu
yönde herhangi bir araştırma ve çalışmanız var mıdır? 3. Üst geçit yapmayı
düşünüyorsanız hangi yıl için ve nerelere planlıyorsunuz? Cevap : TCDD İşletmesi Genel
Müdürlüğünün kuruluş kanunu konumundaki “TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü Ana
Statüsü”nün Ek 2 nci maddesinde; “Demiryolunun karayolu, köy yolu ve benzeri
yollar ile yaptığı kesişmelerde, demiryolu ana yol sayılır. Bu kesişmelerde
yapılan yeni yolun bağlı olduğu kurum veya kuruluş alt ve üst geçit yapmak ve
diğer emniyet tedbirlerini almakla yükümlüdür. Demiryolu trafiğinin
gerektirdiği hallerde sözkonusu yollara ait geçitler ile görüşe engel olan
tesisler kime ait olursa olsun kaldırtılır. Demiryolu üstünde seyreden
araçların karayolu, köy yolu ve benzeri yollardaki araçlara göre geçiş
üstünlüğü vardır.” hükmü yer almaktadır. 2918 sayılı Karayolları
Trafik Kanununda; “Karayolu ile demiryolunun aynı seviyede kesiştiği bariyerli
ve bariyersiz geçitler” olarak tanımlanan ve karayolunun devamı durumunda olan
hemzemin geçitlerde alt ve üst geçit yapılması bariyer ve ışıklı sistem gibi
önlemlerin alınması Kanunun 4199 sayılı Kanunla değişik “Kurullar, Kuruluşlar,
Komisyonlar Görev ve Yetkileri” başlıklı II nci kısmında yer alan 7-9 ve 10
uncu maddelerindeki düzenlemeden de anlaşılacağı gibi, ilgili karayolunun yapım
ve bakımından sorumlu olan Karayolları Genel Müdürlüğü, Tarım Orman ve
Köyişleri Bakanlığı ve belediyelerin görev ve yetkileri içerisindedir. Bu çerçevede;
kesişmelerde alınacak bütün önlemler, yolun bağlı olduğu kurum ve kuruluşlar
tarafından alınmaktadır. 87. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın,
Avanos-Kalaba Ziraat Bankasınca çiftçilere verilen kredilerden sigorta primi kesildiği iddiasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2253) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı
ile arz ederim. Mehmet
Elkatmış Nevşehir Ziraat Bankasınca
çiftçilere ve besicilere verilen kredilerde, kredi ödenirken “sigorta primi”
adı altında bir miktar para kesildiği, ancak çiftçilere ve besicilere bir
“sigorta poliçesi” veya sigorta adı ve numarası verilmediği; bu nedenle de
çiftçilerimiz ve besicilerimiz uğradıkları zararları tazmin etme imkânı
bulamadıklarını ve mağdur olduklarını ifade etmektedir. Sorular 1. Ziraat Bankası
tarafından çiftçilerimize ve besicilerimize kredi verirken sigorta primi adı
altında bir kesinti yapılmakta mıdır? 2. Şayet böyle bir
sigorta primi kesilmekte ise sigorta işlemi yapılmakta mıdır? Sigorta işlemi
yapılmakta ise niçin kredi alanlara sigorta poliçesi veya sigorta adı ve
numarası verilmemektedir? 3. Bu konu Avanos’un
Kalaba Ziraat Bankasında cereyan etmektedir. Şayet sigorta primi kesilmesi
usulsüzse bu konuda bir soruşturma yapmayı düşünüyor musunuz? T.C. Devlet Bakanlığı 25.7.2000 Sayı : B.02.0.004 (16) 2791 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : a) 26.6.2000
tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2253-6107/14737 sayılı yazınız. b) 24.7.2000 tarihli ve
TZB.0.06.00.00-10/GENEL : 140927, ÖZEL : 317 sayılı yazı. Nevşehir Milletvekili
Mehmet Elkatmış’ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızca da
kendileri adına koordinatörlüğümde cevaplandırılması tensip olunan 7/2253-6107
sayılı yazılı soru önergesi konusundaki ilgi (a) yazınız üzerine Bakanlığım
ilgili kuruluşu T.C. Ziraat Bankası Genel Müdürlüğünden alınan ilgi (b) yazının
sureti ilişikte gönderilmiştir. Bilgilerine arz ederim. Recep
Önal Devlet
Bakanı T.C. Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü 24.7.2000 Sayı : TZB.0.06.00.00-10/317 Konu : Nevşehir
Milletvekili Mehmet Elkatmış’a ait soru önergesi T.C. Devlet Bakanlığı (Sayın Recep Önal) İlgi : Başbakanlık
Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 29.6.2000 tarih ve
B.02.0.KKG.0.12/106-282-3/3168 sayılı yazısı. Nevşehir Milletvekili
Mehmet Elkatmış tarafından verilen soru önergesine ilişkin yazı incelenmiştir. 1. Bankamızca
uygulanmakta olan mevzuata göre; - Açılan krediler
dolayısıyla inanca olarak alınan ve sigorta yapılması gerekli görülen taşınır
ve taşınmaz mallar, - Kredi ile edindirilen
taşınır ve taşınmaz mallar, hayvanlar ve krediye konu ürünlerden sigorta
yapılması gerekli görülenler, Prim ve masrafı borçluya
ait olmak üzere bankamız dain ve mürtehin sıfatıyla sigorta şirketine sigorta
yaptırılmaktadır. Prim masrafı borçludan alınmak veya hesabına borç yazılmak
suretiyle kredinin vadesinde krediyle birlikte tahsil edilmektedir. 2. Grup hayat
sigortasında; sigorta poliçesinin birden fazla üretici için grup olarak
düzenlenmesi nedeniyle sigorta poliçesinin bir kopyası üreticilere
verilememektedir. Ancak, diğer sigortalarda poliçeler münferiden
düzenlendiğinden poliçenin bir kopyası üreticilere verilmektedir. 3. Konu ile ilgili olarak
Avanos/Kalaba şubemizle yapılan yazışma neticesinde; şubemizce grup hayat
sigortası yapılan üreticilere ayrı ayrı poliçe verilmesinin mümkün olmadığı,
ancak diğer sigortalarla ilgili olarak istenilmesi halinde ise poliçe suretinin
münferiden verildiği ve bu güne kadar hiçbir üreticiyle bir sorunları olmadığı
belirtilmektedir. Bilgilerinizi ve gereğini
müsaadelerinize arz ederiz. Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası Mahmut Haboğlu Ahmet
Olgun Genel Müdür Yardımcısı Yönetim
Kurulu Üyesi Genel
Müdür Yardımcısı 88. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Ankara’da serbest bölge kurulup kurulmayacağına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay’ın cevabı (7/2255) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı
ile arz ederim. Mehmet
Elkatmış Nevşehir Ülkemizin 19 değişik
bölgesinde kurulan “Serbest Bölgelerin” ekonomiye katkıları kuşkusuz çok
fazladır. Ancak son yıllarda sanayileşme yönünden büyük bir gelişme gösteren ve
başkent olan Ankara’da “serbest bölgenin” olmaması büyük bir eksikliktir. Sorular 1. Ankara’da “serbest
bölge” kurulması için bir çalışma var mı? Şayet yoksa Ankara’da “serbest bölge”
kurmayı düşünüyor musunuz? 2. “Serbest bölge”
kurulmasındaki gözönünde bulundurulan kriterler nelerdir? T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü 18.7.2000 Sayı : B.02.1.DTM.0.06.03.00/44146-2021 Konu : Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel
Sekreterliğine İlgi : 26.6.2000 tarih ve
14739 sayılı yazıları. İlgide kayıtlı yazıları
ekinde yer alan, Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın Başkanlıklarına
muhatap Ankara’da Serbest Bölge Kurulmasına ilişkin 21.6.2000 tarih ve 1868
yazılı soru önergesi incelenmiştir. Malûmları olduğu üzere,
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 1985 yılında yürürlüğe girdiği tarihten
bugüne kadar, ülkemizde 17 adet serbest bölge ticarî faaliyete geçmiş
bulunmaktadır. Bunların dışında Bakanlar Kurulu Kararı ile yer ve sınırları
belirlenen ancak faaliyete geçmemiş 8 ve kurulması için Protokol imzalanmış 1
bölge ile birlikte bu sayı 26’ya ulaşmış durumdadır. Ancak, birkaç tanesi
dışında, bölgelerimizin tam kapasite ile çalıştığını ve tam doluluğa ulaştığını
bugün itibariyle söyleyebilmek güçtür. Bu durum karşısında izlenen politikamız
ise, bu aşamada yeni serbest bölge kurulmasından ziyade mevcut serbest bölgelerin
planlanan şekilde ve tam kapasiteyle çalışmasını temin etmek olarak
belirlenmiştir. Diğer taraftan, Avrupa
Birliği ile Gümrük Birliği sürecinde serbest bölgeler mevzuatı açısından ilk
aşamada bir uyum problemi yaşanmamış olmasına rağmen, toplam 28 adet serbest
bölgesi bulunan ve özellik arz eden Maderia gibi bazı bölgeler dışında halen 3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ve Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliği ile
sağlananlardan çok daha sınırlı teşvik ve avantajların sağlandığı Avrupa
Birliğine tam üyeliğimizin gerçekleşmesi durumunda, serbest bölgelerimizin
sağladığı teşvik ve avantajların da, belli bir geçiş süreci içinde Avrupa
Birliği normlarına uygun hale getirilmesinin gündeme geleceği açıktır. Bir diğer husus ise,
serbest bölgelerin kuruluş ve işletilme şekillerinin zaman içinde gösterdiği
değişimdir. Başlangıçtaki uygulama; Türkiye’de serbest bölge olgusunun
yerleşebilmesine imkân sağlamak
açısından, bölgenin hazineye ait arazi üzerinde kurulması, altyapısının
devlet tarafından yapılması ve kamunun da ortaklığı ile kurulan bir anonim
şirket tarafından işletilmesidir. Daha sonra, devlet arazisi üzerinde tüm alt
ve üstyapılara ilişkin yatırımların özel sektör tarafından üstlenildiği ve yine
tüm masrafların Bakanlar Kurulu Kararı ile bölgeyi kurup işletme yetkisi
verilen bir anonim şirket tarafından karşılandığı modele geçilmiştir. Şu anda uygulanmakta olan
model ise, serbest bölgenin tamamen özel sektöre ait arazi üzerinde kurulması
ve alt yapılarının da aynı şirket tarafından karşılanarak, kurulup-işletilmesi
şeklinde olmaktadır. Bu durumda, oldukça yüklü bir malî portresi olan serbest
bölge yatırım harcamalarını gerçekleştirebilecek güçlü bir finansal yapıya
sahip firma veya müteşebbis heyetin bulunması gerekmektedir. Bu bağlamda, ülkemizdeki
bütçe olanakları ve yatırım öncelikleri gözönüne alındığında, bütçeden herhangi
bir tahsis sözkonusu olamayacağından, uygun bulunması halinde kurulacak serbest
bölgenin tüm altyapı ve gerekli üstyapı yatırımlarının tamamen sözkonusu
bölgeyi kurup işletecek anonim şirket tarafından üstlenilmesi iktiza
etmektedir. Buna karşılık, yapılan yatırımın amortismanı ve kârlı hale gelmesi
ise uzun bir süreç içinde gerçekleşmektedir. Ayrıca, yasal prosedür
tamamlandıktan sonra faaliyete geçen her serbest bölgede bazı sorunlarla
karşılaşılmaktadır. Örneğin, yeni bir serbest bölgede oluşturulması gereken
serbest bölge müdürlüğü, gümrük müdürlüğü, gümrük muhafaza müdürlüğü ve emniyet
biriminde görev yapacak yeni ve bu konuda yetişmiş personele ihtiyaç duyulmakta
olup, yetişmiş eleman ihtiyacı özellikle serbest bölge müdürlükleri için
süreklilik arz etmektedir. Personel yetersizliği dolayısıyla sözkonusu kamu
birimlerinde yeterli eğitim ve tecrübeden yoksun kişilerin görevlendirilmesi
ise uygulamada yanlışlık ve aksaklıklara yol açabilmektedir. Avrupa Birliği
kurallarına uyum çerçevesinde gümrük kapılarının mümkün olduğunca aza
indirilmeye çalışıldığı bu dönemde, kurulacak her serbest bölge, yeni bir
gümrük kapısının açılmasına da sebep teşkil etmektedir. Yeni bir serbest bölge
kurulmasına ilişkin Dış Ticaret Müsteşarlığına intikal eden taleplerin
değerlendirmeye alınabilmesi için bazı kriterlere uygun olmaları gerekmektedir.
Bu kriterlere göre; serbest bölge kurulması talep edilen o yöre ve havalisinin
mevcut ekonomik yapısı ve dış ticaret hacmi dikkate alınarak, serbest bölgenin
yatırım, istihdam, üretim, yabancı sermaye ve teknoloji girişi ve dış
ticaret açısından bölge ve ülke ekonomisine beklenen getirileri,
faaliyet konuları, hedeflediği sektörler ve bu sektörlere katkıları, hedef
pazarlar, rekabet ortamı, oldukça yüklü bir malî portesi olan serbest bölge
yatırım harcamalarının kim tarafından hangi kaynaktan karşılanacağı, yatırımın
ne kadar sürede tamamlanabileceği, serbest bölge kurulması düşünülen alanın
üzerinde herhangi bir ihtilâf bulunup bulunmadığı, bu alanın serbest bölge
kurulabilmesi için gerekli fizikî koşulları taşıyıp taşımadığı, ulaşım
yollarına olan yakınlığı ve bağlantıları dikkate alınmaktadır. Dış Ticaret Müsteşarlığı,
serbest bölge kurulmasına ilişkin intikal ettirilen talepleri anılan kriterler
doğrultusunda inceleyerek uygun gördükten sonra sınır ve yetki kararnamelerini
sevk ederek yukarıda bahsedilen vecibelerini yerine getirmekle yükümlü olup,
arazi temini, alt ve üstyapı inşası dışında, bölgenin tanıtılması ve
yatırımcıların çekilmesi de bölge kurucu ve işleticisi şirketin
sorumluluğundadır. Ne var ki, serbest bölge
kuruluş taleplerinde yukarıda belirtilen hususlar tamamen göz ardı edilmekte ve
serbest bölge kurulmasına yönelik finansmanın devlet tarafından karşılanacağı
zannının var olduğu gözlenmektedir. Bunun da ötesinde, serbest bölgelerin
kuruluş aşamasında ısrarlı ve istekli bir tutum içerisinde bulunan talep
sahiplerinin bölge kurulduktan sonra genellikle aynı istekliliği
sürdürmedikleri ve istekleri doğrultusunda yatırıma yönelmedikleri
gözlemlenmiştir. Nitekim, 12 tanesi son
beş yıl içinde kurulmuş bulunan 17 faal serbest bölgemizden, ilk kurulan
birkaçı hariç, geriye kalan hiçbiri halen tam doluluk ve verimliliğe
ulaşamamıştır. Bu çerçevede; Ankara
Sanayi Odası, Ankara Ticaret Odası, Tepe İnşaat, Siteler Sanayici ve İşadamları
Derneği, Elmadağ Belediye Başkanlığı, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Ankara
Valiliği ve S.S. Sanayici ve İşadamları Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi Ankara’da
bir serbest bölge kurulması talebinde bulunmuşlardır. Ancak, sözü edilen kurum
ve kuruluşlarının anılan talepleriyle ilgili olarak sunmuş oldukları yukarıda
belirtilen bilgileri içeren sağlıklı bir fizibilite etüdü bulunmamaktadır. Bu kurum ve kuruluşların
tamamı sözkonusu serbest bölgenin kurulup işletilmesiyle kendilerinin görevlendirilmelerini
arzulamaktadırlar. Diğer taraftan, 5.6.2000
tarihinde Dış Ticaret Müsteşarlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürünün katıldığı
Ankara Sanayi Odasında yapılan bir toplantıda; ilgililere serbest bölge
kurulmasına ilişkin tüm bilgiler verilmiş, bunun yanısıra 8 farklı kuruluşun taleplerinin
ayrı ayrı değerlendirilmesinin mümkün olamayacağı ve eğer gerçekten Ankara’nın
bir serbest bölgeye ihtiyacı var ise, bu kuruluşların birlikteliğinin
sağlanarak, sözkonusu ihtiyacının gerekliliğini ortaya koyan, tüm ekonomik ve
ticarî verileri içeren, ayrıca serbest bölgenin kurulacağı yer etüdünün de
yapıldığı fizibilitenin Dış Ticaret Müsteşarlığına sunulması gerektiği
kendilerine bildirilmiştir. Bu bağlamda, adıgeçen
kurum ve kuruluşların biraraya gelerek oluşturacakları bir müteşebbis heyet
tarafından, zaten kendilerine aktarılmış olan yukarıdaki bilgilerin ışığında
hazırlıklarını tamamlayıp, Dış Ticaret Müsteşarlığına müracaatları halinde, taleplerinin
değerlendirmeye alınması mümkün olabilecektir. Bilgilerine arz ederim. Prof.
Dr. Tunca Toskay Devlet
Bakanı 89. -
Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, doğal afetlerden zarar gören
çiftçilerle ilgili yayınlanan genelgeye ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2256) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Sayın Tarım ve Köyişleri
Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz
ederim. Mehmet
Elkatmış Nevşehir Ülkemizin değişik bölgelerinde
çiftçilerimiz dolu, sel, soğuk algınlığı ve kuraklıktan dolayı ciddî zararlar görmüşlerdir. Bu zararların kısmen
de olsa giderilmesi için Bakanlığınızca 2.4.2000 gün ve ÇAND-A-95-590 sayılı
genelge yayımlanmıştır. Bu genelgeye göre özetle “tabiî afetlerden zarar
görenler kiracı iseler, gayrimenkul maliki ile noterden tasdikli kira
sözleşmesini ibraz etmelidirler” hükmünü amirdir. Halbuki kırsal kesimde özellikle bu konuda
insanların yazılı bir kira akdî yapma alışkanlıkları yoktur. Çoğu kere bir
gayrimenkulü sözle bir başkası ekip dikmektedir. Bakanlığınızın genelgesi
uygulandığı takdirde zarara uğrayan hiçbir çiftçinin genelgenizden faydalanması
mümkün değildir. Soru : Mezkûr genelgenin ülke gerçeklerine uygun
olarak değiştirilmesini düşünüyor musunuz? T. C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştırma Planlama ve Koordinasyon 10.7.2000 Kurulu Başkanlığı Sayı : KDD-SÖ-1.01/2243 Konu :Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 26.6.2000 gün ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2256-6110/14740 sayılı yazınız. İlgide kayıtlı yazı
ekinde gönderilen Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’a ait 7/2256-6110
esas nolu yazılı soru önergesine ilişkin bakanlığımız görüşleri ekte
sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Prof.
Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp Tarım
ve Köyişleri Bakanı Yazılı
Soru Önergesi Önerge Sahibi : Mehmet
Elkatmış Nevşehir Milletvekili Esas No. :7/2256-6110 Soru :Ülkemizin değişik
bölgelerinde çiftçilerimiz dolu, sel, soğuk algınlığı ve kuraklıktan dolayı
ciddî zararlar görmüşlerdir. Bu
zararların kısmen de olsa giderilmesi için Bakanlığınızca 2.4.2000 gün ve
ÇAND-A-95-590 sayılı genelge yayımlanmıştır. Bu genelgeye göre özetle “tabiî
afetlerden zarar görenler kiracı iseler, gayrimenkul maliki ile noterden
tasdikli kira sözleşmesini ibraz etmelidirler” hükmünü amirdir. Halbuki kırsal kesimde özellikle bu konuda
insanların yazılı bir kira akdî yapma alışkanlıkları yoktur. Çoğu kere bir
gayrimenkulü sözle bir başkası ekip dikmektedir. Bakanlığınızın genelgesi
uygulandığı takdirde zarara uğrayan hiçbir çiftçinin genelgenizden faydalanması
mümkün değildir. Mezkûr genelgenin ülke gerçeklerine uygun
olarak değiştirilmesini düşünüyor musunuz? Cevap :5254 sayılı Kanun
çerçevesinde tabiî afetlerden zarar gören çiftçilere, zarar gören alanları için
1 yıl vadeli tohumluk yardımı ile borç tecili yapılabilmektedir. Tabiî afetler
nedeniyle mağdur olan çiftçilere yapılan yardımlar, sahip oldukları arazi
miktarı esas alınarak yapılmaktadır. Ekilecek arazisi olmadığı için kiracılık,
ortakçılık ve yarıcılık usulleri ile tarımsal faaliyette bulunmaları nedeniyle
uygulamadan dolayı mağdur olmaları yanında bir grup çiftçiye ise mükerrer tohum
tahsisi yapılabilmekteydi. Bu çerçevede ortakçılık,
kiracılık ve yarıcılık gibi usullerle tarımsal faaliyette bulunan çiftçilerin
afet sonrası daha fazla mağduriyetinin önlenmesi amacıyla, 5254 sayılı kanunun
uygulama esaslarını belirleyen genelgemize 1997 yılında ortakçılık, kiracılık
ve yarıcılık gibi usullerle tarımsal faaliyete tahsis edilen arazilerde üretim
yapan şahıslar, bu arazilerin herhangi bir afete maruz kalması halinde bu gibi
yerler için noter onaylı sözleşme bulunması, bu durumdaki araziler için hem
arazi sahibine hem de araziyi kullanan şahsa mükerrer olarak tohumluk yardımı
yapılmayacağını belirten bir madde konmuştur. Ancak ülkemizin her
bölgesinde noter uygulamalarının yaygın olmaması nedeniyle bakanlığımıza
intikal eden şikâyetler üzerine; söz konusu maddede yer alan ortakçılık,
yarıcılık ve kiracılık usulleri ile çiftçilik yapanlara ilişkin olarak istenen
noter sözleşmesi uygulaması yanında il ve ilçe müdürlüklerimizin harici evrak
zimmet defterine kayıt edilmiş ortakçılık, yarıcılık veya kiracılık
sözleşmelerinin de kabul edilmesi konusu ilâve edilmiş ve 21.6.2000 tarihinde
tüm valiliklere bildirilmiştir. 90.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, MKEK’nun
Millî Savunma Bakanlığına bağlanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî
Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/2257) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. 21.6.2000 Kemal
Albayrak Kırıkkale 1. 17 Haziran 2000
tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan Makine Kimya Endüstrisi Kurumunun Sanayii ve
Ticaret Bakanlığından alınarak Millî Savunma Bakanlığına bağlanmasındaki
gerekçe nedir? T. C. Millî Savunma Bakanlığı Kan. Kar.: 2000/7024-GK 20.7.2000 Konu :Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :(a) TBMM
Başkanlığının 26.6.2000 tarihli ve KAN. KAR. MD.
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2257-612/14742 sayılı yazısı. (b) Başbakanlığın
29.6.2000 tarihli ve B.02.0.KKG.0.12/106-282-7/3170 sayılı yazısı. Kırıkkale Milletvekili
Kemal Albayrak tarafından Sayın Başbakana tevcih edilen verilen ve ilgi (a)
üzerine ilgi (b) ekinde gönderilerek Millî Savunma Bakanı tarafından
cevaplandırılması tensip edilen 7/2257 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı
Ek’te sunulmuştur. Arz ederim. Sabahattin
Çakmakoğlu Millî
Savunma Bakanı Kırıkkale
Milletvekili Kemal Albayrak Tarafından Verilen 7/2257 Sayılı
Yazılı Soru Önergesinin Cevabı 1. Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumu, Türk Silahlı Kuvvetleri harp silah ve mühimmat ihtiyacını
karşılayan, Türkiye’nin en büyük savunma sanayi kuruluşudur. Cumhuriyetin ilk
yıllarından itibaren “Askerî Fabrikalar Umum Müdürlüğü” adı altında ve Millî
Savunma Bakanlığına bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren Kurum, 1950 yılında
çıkartılan 5591 sayılı Kanun ile Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu adı altında,
Sanayii ve Ticaret Bakanlığına bağlı, sermayesinin tamamı Devlete ait olan bir
Kamu İktisadî Teşebbüsü (KİT) statüsüne alınmıştır. 1984 yılında yürürlüğe
konulan 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye dayalı olarak tan-zim edilmiş
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Ana Statüsü çerçevesinde, 1989 yılına kadar
KİTstatüsünde tek genel müdürlük olarak faaliyet göstermiş olan kurum, bu tarihten
itibaren “Bağlı Ortaklıklar (Anonim Şirket)” statüsüne döndürülmüştür.
Halihazırda Ankara’daki Genel Müdürlüğe bağlı iki bölge müdürlüğü ve 12 anonim şirketten
oluşan, tamamen savunma sanayii alanında faaliyet gösteren bir kurumdur. 2. Savunma sanayii, çağın
en ileri teknolojilerini kullanan, araştırma ve geliştirme faaliyetleri
gerektiren, nitelikli personel ve yüksek kalitenin zorunlu olduğu, çok hızlı
bir değişimin yaşandığı dinamik bir sektördür. Türkiye Ortadoğu Amme
İdaresi Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen “Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumu Araştırma Projesi” kapsamında Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun etüdü
yapılarak, bu Kurumun, Millî Savunma Bakanlığı ile ilgilendirilmesinin uygun olacağı
önerisinde bulunulmuştur. 3. 1325 sayılı Millî
Savunma Bakanlığı Görev ve Teşkilâtı Hakkında Kanunun 2 nci maddesi gereğince,
Genelkurmay Başkanlığınca kendisine bildirilen ilke öncelik ve ana programlara
göre silah, araç, gereç ve her çeşit lojistik ihtiyaç maddelerinin tedariki ve
harp sanayii hizmetlerinin yürütülmesi görevi Millî Savunma Bakanlığına
verilmiştir. Bu görev; Kara Kuvvetleri
Komutanlığı nezdinde işletilen Ordudonatım Ana Tamir Fabrikaları ile harp
sanayiine yönelik mal üretimi de yapılan çeşitli sınıf depo komutanlıkları,
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından işletilen tersaneler ve Hava Kuvvetleri
Komutanlığına bağlı Hava İkmal Bakım Merkezleri aracılığıyla doğrudan yerine
getirmektedir. Diğer yandan, 3238 sayılı
Kanunla kurulan Savunma Sanayii Müsteşarlığı; savunma sanayii alanında gerekli
koordinasyon ve planlamanın yapılması, modern savunma sanayiinin
geliştirilmesi, desteklenmesi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyonunun sağlanması
görevini, Savunma Sanayii İcra Komitesince belirlenen esaslar çerçevesinde
yerine getiren ve Millî Savunma Bakanlığına bağlı bir kamu kuruluşu olarak
faaliyetlerini sürdürmektedir. Ayrıca, 3388 sayılı
Kanunla kurulan Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı da, millî harp
sanayiimizin geliştirilmesi, yeni harp sanayii dallarının kurulması, harp
silah, araç ve gereçlerinin satın alınması suretiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin
savaş gücünün arttırılmasına katkıda bulunmak üzere Millî Savunma Bakanının
başkanlığında “Mütevelli Heyet” vasıtasıyla faaliyetlerini yürütmektedir. Bunların dışında savunma
sanayii alanında faaliyet gösterip, Millî Savunma Bakanlığına bağlı olmayan tek
kamu kuruluşu Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumudur. 4. Millî Savunma
Bakanlığınca savunma sanayiinin yeniden yapılandırılması, savunma sanayii
alanındaki dağınıklığın giderilmesi ve savunma sanayii faaliyetlerinin tek elde
yönetilmesi çalışmaları halen sürdürülmektedir. Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumunun, Millî Savunma Bakanlığı ile ilgilendirilmesi halinde, savunma
sanayii alanındaki tüm kamu kuruluşları tek elde toplanarak, karşılıklı
işbirliği ve koordinasyon sağlanmak suretiyle etkin bir yönetim ve denetim
mekanizması kurulmuş olacak, bürokratik işlemler azaltılacak ve Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının daha süratle temini mümkün olabilecek, kurumlar
arasında araştırma geliştirme ve teknik bilgi birikimlerinden azamî derecede
istifade edilebilmesi kolaylaşacak, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun içinde
bulunduğu finans sorunlarının Savunma Sanayii Müsteşarlığı fonundan istifade
ile çözümlenmesi kolaylaştırılmış olacaktır. Bunun sonucu olarak da, Kurumun
dış pazarlara süratle açılması ve elde edilen kaynaklarla modernizasyonu
tamamlanabilecektir. 5. Nitekim, dünyada bir
çok ülkeye savunma sanayii ürünleri ihraç eden ve savunma sanayii sektöründe
kendi alanlarında tanınmış olan GIAT/FRANSA ve IMI/İSRAİL gibi firmalar,
ülkelerinin savunma bakanlıklarına bağlı bulunmaktadır. 6. Belirtilen mülahazalar
doğrultusunda Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ilgili kuruluşu durumunda olan
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
verdiği yetki çerçevesinde Millî Savunma Bakanlığı ile ilgilendirilmesi uygun
bulunmuştur. Bilgilerinize sunarım. Sabahattin
Çakmakoğlu Millî
Savunma Bakanı 91. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, memurluk
sınavını kazananlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı
(7/2258) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı Sayın Ş. Sina Gürel tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına
delaletinizi saygı ile arz ederim. 20.6.2000 Tevhit
Karakaya Erzincan 1. Devlet memurluğu
sınavına katılıp yazılı sınavı kazananlardan kaç kişi işe yerleştirildi? 2. İşe yerleştirilen
kişilerin illere, tahsillerine ve yerleştikleri kuruma göre miktarı nedir? 3. Söz konusu sınavı
kazanıp sırada kaç kişi beklemektedir? Sırada bekleyen kişiler için nasıl bir
işlem yapmayı düşünü-yorsunuz? 4. Uygulamaya koyduğunuz
bu sınavla vatandaşın gözünde Devletin güvenirliliğinin yiti-rildiğini
düşünüyor musunuz? 5. İşsizlerin sırtından
kazandığınız yaklaşık 14 trilyonu vatandaşın lehinde kullanmayı düşünüyor
musunuz?Nasıl? 6. Sınav sonunda kazanan
ve işe yerleştirilecek adayların işleminde manuel yöntemin tercih edilmesinin
özel bir sebebi var mıdır? 7. Devlet Personel
Başkanlığında idarî kadrolara atanan görevliler kimlerdir? Atamalarında hangi
kıstaslar kullanılmıştır? T. C. Devlet Bakanlığı 20.7.2000 Sayı :B.02.0.007/1940 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : a) TBMM
Başkanlığının, 30.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2258-6127/14762
sayılı yazısı. Erzincan Milletvekili
Sayın Tevhit Karakaya’nın, Bakanlığıma tevcih ettiği, 7/2258-6127 Esas No’lu
yazılı soru önergesi, cevabı ekte sunulmuştur. Bilgilerinizi ve gereğini
arz ederim. Prof.
Dr. Şükrü S. Gürel Devlet
Bakanı Erzincan Milletvekili
Sayın Tevhit Karakaya’nın Soru Önergesine İlişkin Bilgiler Soru
1. Devlet memurluğu sınavına katılıp yazılı sınavı kazananlardan kaç kişi işe
yerleştirildi? Cevap 1. Devlet memurluğu
sınavına girip 70 ve üstü puan alarak başarılı olan 392 532 kişiden 325 504
kişi kamu kurum ve kuruluşlarının boş kadro ve pozisyonlarına atanma talebiyle
Devlet Personel Başkanlığına başvurmuş olup, bunlardan, 19 032 kişi boş kadro
ve pozisyonlara yerleştirilmiştir. Soru 2. İşe yerleştirilen
kişilerin illere, tahsillerine ve yerleştirildikleri kuruma göre miktarı nedir? Cevap 2. Boş kadro ve
pozisyonlara yerleştirilen 19032 kişiden, 2057 adedi ortaokul (ilköğretim),
9782 adedi lise ve dengi okul, 3624 adedi ön lisans ve 3569 adedi lisans
öğrenimine sahip olup, bu kişiler 80 il ve bu iller sınırları içerisinde
bulunan, 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
eki cetvellerde kadrosu bulunan (Bakanlıklar, üniversiteler, Bağ-Kur Genel
Müdürlüğü, SSK Genel Müdürlüğü gibi) kuruluşların merkez ve taşra
teş-kilâtlarına 10 936 adedi, mahallî idarelere 1356 adedi, kamu iktisadî
teşebbüs ve bağlı ortaklıklarına 6740 adedi yerleştirilmiştir. Soru 3. Söz konusu sınavı
kazanıp sırada kaç kişi beklemektedir? Sırada bekleyen kişiler için nasıl bir
işlem yapmayı düşünüyorsunuz? Cevap 3. Yukarıda da
belirtildiği gibi DMS sınavında 392 532 kişi başarılı olmuş, bunlardan 19 032
kişi boş kadro ve pozisyonlara yerleştirilmiştir. DMS sınav sonuçları iki yıl
geçerli olduğundan bundan sonra kamu kurumlarının bildirecekleri ve ihtiyaçlarına
göre Devlet Personel Başkanlığınca ilan edilecek boş kadro ve pozisyonlara
başvuran adaylar DMS’den aldıkları puan sırasına göre tercihleri de dikkate
alınarak bu kadro ve pozisyonlara yerleştirilecektir. Soru 4. Uygulamaya
koyduğunuz bu sınavla vatandaşın gözünde Devletin güvenirliliğinin
yiti-rildiğini düşünüyor musunuz? Cevap 4. Uygulamaya
konulan bu sistemle, kurumlarca yapılan yazılı, sözlü, mülakat ve uygulama
sınavları tamamen ortadan kaldırıldığından, merkezî sınavda başarılı olanların
aldıkları puan sırasına göre boş kadro ve pozisyonlara atanmaları
gerçekleştirilmiştir. Kamu kurumlarının kendi başlarına yaptıkları her
sınavdaki kayırmacılık söylentilerini bu sistemle ortadan kaldırarak vatandaşın
gözünde Devletin güvenirliği artmıştır. Söz konusu sınav ve yerleştirme
kriterlerinin objektif esaslara dayandığı yapılan yerleştirme sonucunda
anlaşıldığından kamuoyunca da söz konusu sistem benimsenmiştir. Soru 5. İşsizlerin
sırtından kazandığınız yaklaşık 14 trilyonu vatandaşın lehinde kullanmayı
düşünüyor musunuz?Nasıl? Cevap 5. ÖSYM Başkanlığı
tarafından gerçekleştirilen DMS sınavı için başvuran adaylardan alınan 11 500
000 TL. başvuru formunun basımında, posta giderlerinde, DMS sınav kılavuzunun
basım ve dağıtım hizmetlerinde ÖSYM Başkanlığı tarafından kullanılmıştır. Soru 6. Sınav sonunda
kazanan ve işe yerleştirilecek adayların işleminde manuel yöntemin tercih
edilmesinin özel bir sebebi var mıdır? Cevap 6. Merkezî sınavda
başarılı olan adayların boş kadro ve pozisyonlara Devlet Personel Başkanlığınca
yerleştirilmesi Bakanlar Kurulunca kabul edilen ve 29.12.1999 tarih ve 23921 sayılı
Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmelikte öngörülmüştür. Yönetmelik değişikliği
çerçevesinde belirlenen sınav tarihinin optik okuyucu altyapısının
oluşturulması için gerekli süreye yetmemesi sebebiyle adı geçen Başkanlık
yerleştirme işlemlerinin kısa sürede sonuçlandırılması amacıyla adaylar
tarafından doldurulan tercih formlarını bilgisayar ortamına aktarılmasını
manuel yöntemlerle yapmış olup, gerekli kontrol işlemleri yapıldıktan sonra
atama işlemleri tamamen bilgisayar ortamında gerçekleştirilmiştir. İşlemlerin
bu şekilde gerçekleştirilmesi sadece yerleştirme sürecini bir miktar uzatmış
ancak yerleştirmenin güvenirliğini etkilememiştir. Öte yandan, Devlet
Personel Başkanlığınca gerekli optik okuyucu alt yapısı oluşturulduğundan,
bundan sonraki yerleştirme işlemleri optik okuyucu vasıtasıyla yapılacaktır. Soru 7. Devlet Personel
Başkanlığında idarî kadrolara atanan görevliler kimlerdir? Atanmalarında hangi
kıstaslar kullanılmıştır? Cevap 7. Devlet Personel
Başkanlığında toplam 270 personel bulunmakta bu personelin 81 adedi uzman ve
uzman yardımcısı, diğerleri idarî personel olup uzman ve uzman yardımcılarının
işe alınma ve atanmaları 217 sayılı Devlet Personel Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve ilgili Yönetmelikleri
çerçevesinde, diğer personel 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve ilgili
yönetmelik hükümlerine göre atanmaktadırlar. 92.- Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Osmanlı
dönemine ait arşiv belgeleri hakkındaki haberlere ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin Özkan’ın cevabı (7/2259) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına
delaletinizi saygı ile arz ederim. 20.6.2000 Tevhit
Karakaya Erzincan 1. Basında yer alan
haberlere göre (18 Haziran 2000) Osmanlı Dönemine ait arşiv belgelerinin
SEKA’ya gönderildiği haberi doğru mudur? 2. Haber doğru ise söz
konusu belgeler, hangi kurum veya kuruluş tarafından SEKA’ya gönderilmiştir? 3. Bu son derece yanlış
uygulamayı yapan sorumlular hakkında yasal bir işlem yapılmış mıdır? Sonucu
nedir? 4. Halen devletin elinde
bulunan Osmanlı belgelerinin korunması için nasıl bir uygulama yapılmaktadır? T. C. Devlet Bakanlığı 22.9.2000 Sayı : B.02.0.002/40/1503 Konu : Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel
Sekreterliği Kanunlar
ve Kararlar Dairesi Başkanlığına İlgi : 30.6.2000 tarih ve
A.01.1.1.GNS.0.10.00.02-7/2259-6128/14763 sayılı yazınız. İlgi yazı ekinde iletilen
Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya’nın Başbakanımız Sayın Bülent
Ecevit’e tevcih ettiği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 99 uncu
maddesi uyarınca cevaplandırılması istenen 7/2259-6128 esas nolu yazılı soru önergesine
ilişkin cevaplar aşağıda verilmiştir. Devlet Arşivleri Genel
Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı sorumluluğunda olan Osmanlı Dönemine
ait belgelerin imha edilmek üzere SEKA’ya gönderilmesi söz konusu değildir. Çeşitli kamu kurum ve
kuruluşlarında bulunan Osmanlı dönemine ait belgelerin uzman kuruluş olan
Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünde toplanması için çeşitli tarihlerde
genelgeler yayınlanmıştır. Bilgi edinilmesini
saygılarımla rica ederim. H.
Hüsamettin Özkan Devlet
Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı 93. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, Rize İkizdere
HESsatışına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2260) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Yardımcısı, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer
tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını talep ediyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. 22.6.2000 Mehmet
Bekaroğlu Rize Rize İkizdere Hidro
Elektrik Santrali, ilçenin sosyal hizmet de verebilen tek kamu kuruluşu olduğu
gibi, yegâne sanayi kuruluşudur da. İkizdereli için hem ekonomik açıdan hem de
sosyal açıdan Hidro Elektrik Santralinin anlamı çok büyüktür. İşte bu Hidro Elektrik
Santrali satışa çıkarıldığı ve değerinin çok altında bir fiyata özelleştirilmek
istendiği iddia edilmektedir. Santral ilk defa 1997’de satışa çıkarılmış ve
Bilgin Elektrik A.Ş.’ye verilmişti. Ancak sözleşmedeki mevcut şartların yerine
getirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle satış iptal edilmişti. Çünkü, ilgili sözleşmede
santralin kapasitesinin en az yüzde elli artırılması şart koşulduğundan,
santralin ve bölgenin fizikî şartları gereği bunun mümkün olamadığı görülmüştü.
Ayrıca, yapacakları rehabilitasyon çalışmaları sonucunda, burada üretilen elektriği
devlete, 2.62 sente (o zamanki fiyatla yaklaşık olarak 6000 TL/kw) satacakları,
oysa elektriğin o zamanki kurum maliyetinin 500-550 TL/kw olduğu ifade
edilerek, burada devletin Kw başına en az 5000 TL. zarara sokulacağı da iddia
edilmişti. Kısacası Devlet kendi ürettiği enerjiyi 12 kat fazla bir fiyatla
geri alacaktı. Bölge halkının bu satışa karşı çıkmasıyla satış iptal edilmek
durumunda kalınmıştı. Şimdi aynı santralin,
aynı şartlarla ANAP’a yakın işadamlarının kurduğu bir firmaya veril-meye
çalışıldığı iddia edilmektedir. Santrali almak isteyen firmanın arkasında ANAP
Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in olduğu, ANAPGenel Başkanı ve Rize Milletvekili
A. Mesut Yılmaz’ın da bu satışa siyasî destek sağladığı ifade edilmektedir.
Firma yetkililerinin tepkileri azaltmak için, İkizdere Belediyesine % 5 kâr
payı vermeyi, bölgedeki muhtarlara da 1000’er dolarlık yardım yapmayı
planladıkları iddia edilmektedir. Bizzat ANAPGenel Başkanı A. Mesut Yılmaz’ın
TEAŞ Genel Müdürünü arayarak ilgili firmaya yardım edilmesini istediği de
iddialar arasındadır. Mevcut hükümette hem Enerji Bakanlığının hem de
Özelleştirme İdaresinin ANAP’lı bakanların yönetiminde olduğu düşünülürse bu
iddiaların önem arzettiği ortadadır. Sözleşmedeki şartların
yerine getirilemeyeceği ve devletin zarara sokulacağı gerekçesiyle iptal edilen
bir ihalenin, aynı şartlarla başka bir firmaya verilmeye çalışılmasının mantıkî
bir izahı bulunamamaktadır. Oysa özelleştirme günümüz Türkiye’sinde bir zaruret
ve ihtiyaç olarak ortaya çıkmakta, ancak yanlış uygulamalarla hem devlet büyük
zararlara uğratılmakta hem de bazı insanlar kayrılarak milletimize haksızlık
yapılmakta ve özelleştirmenin karşısına geçmesine neden olmaktadır. Bu nedenle : 1. Bu santralin, 1997’de
Bilgin Elektrik A. Ş.’ye, hangi şartlarla satışına karar verilmiştir? Daha
sonra bu satış niçin, hangi gerekçelerle iptal edilmiştir? 2. İkizdere Hidro
Elektrik Santralinin satışı yeniden gündemde midir? Eğer gündemdeyse bu satış
hangi usullerle yapılacaktır? 3. İkizdere Hidro
Elektrik Santralinin en az yüzde elli kapasite artırma şartıyla
özelleştirileceği ifade edilmekte, oysa, kapasitesinin % 50 artırılmasının hem
santralin fizikî şartları nedeniyle hem de bölgenin coğrafî yapısı nedeniyle
mümkün olmadığı iddia edilmektedir. Yeni bir kanal açılmasının herhangi
anlamının olmayacağı, ancak, mevcut su tünelinin epoxi kaplanarak sürtünmenin
azaltılması, tünel ağız kodlarının yükseltilerek suyun debisinin artırılması
durumunda, mevcut ka-pasitesinin en fazla % 10 artırılabileceği ifade
edilmektedir. Bu iddiaların gerçeklik derecesi nedir? Bu konuda Bakanlık
olarak, İkizdere Hidro Elektrik Santralinin kapasitesinin ne olduğu, ne kadar
artırılabileceği ile ilgili herhangi bir çalışma yapılmış mıdır? 4. İkizdere Hidro
Elektrik Santralının, ortakları arasında ANAPRize Milletvekili Ahmet Kabil, iş
adamları Salih Mataracı ve Kemal Yardımcı’nın da bulunduğu bir firmaya
verileceği iddia edilmektedir. Bu iddia doğru mudur? Bu santralin
özelleştirilmesi ile ilgili herhangi bir takvim belirlenmiş midir? T. C. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 28.7.2000 Kurulu Başkanlığı Sayı : B.15.0.APK.0.23.300-1280-16092 Konu :Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :TBMM Başkanlığının
7.7.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2260-6129/14764 sayılı yazısı. Rize Milletvekili Sayın
Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu’rnun tarafıma tevcih ettiği, 7/2260-6129 esas no’lu
yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereği hazırlanarak ekte
gönderilmiştir. Bilgilerinize arz ederim. M.
Cumhur Ersümer Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Rize
Milletvekili Sayın Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu’nun Yazılı Soru Önergesi ve
Cevabı (7/2260-6129) Sorular : Rize İkizdere Hidro
Elektrik Santrali, ilçenin sosyal hizmet de verebilen tek kamu kuruluşu olduğu
gibi, yegane sanayi kuruluşudur da. İkizdereli için hem ekonomik açıdan hem de
sosyal açıdan Hidro Elektrik Santralinin anlamı çok büyüktür. İşte bu Hidro Elektrik
Santrali satışa çıkarıldığı ve değerinin çok altında bir fiyata özelleştirilmek
istendiği iddia edilmektedir. Santral ilk defa 1997’oe satışa çıkarılmış ve
Bilgin Elektrik A.Ş.’ye verilmişti. Ancak sözleşmedeki mevcut şartların yerine
getirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle satış iptal edilmişti. Çünkü, ilgili sözleşmede
santralin kapasitesinin en az yüzde elli artırılması şart koşulduğundan,
santralin ve bölgenin fizikî şartları gereği bunun mümkün olamadığı görülmüştü.
Ayrıca, yapacakları rehabilitasyon çalışmaları sonucunda, burada üretilen elektriği
devlete, 2.62 sente (o zamanki fiyatla yaklaşık olarak 6000 TL/kw) satacakları,
oysa elektriğin o zamanki kurum maliyetinin 500-550 TL/kw olduğu ifade
edilerek, burada devletin Kw başına en az 5000 TL. zarara sokulacağı da iddia
edilmişti. Kısacası Devlet kendi ürettiği enerjiyi 12 kat fazla bir fiyatla
geri alacaktı. Bölge halkının bu satışa karşı çıkmasıyla satış iptal edilmek
durumunda kalınmıştı. Şimdi aynı santralin,
aynı şartlarla ANAP’a yakın işadamlarının kurduğu bir firmaya veril-meye
çalışıldığı iddia edilmektedir. Santrali almak isteyen firmanın arkasında ANAP
Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in olduğu, ANAPGenel Başkanı ve Rize Milletvekili
A. Mesut Yılmaz’ın da bu satışa siyasî destek sağladığı ifade edilmektedir.
Firma yetkililerinin tepkileri azaltmak için, İkizdere Belediyesine % 5 kâr
payı vermeyi, bölgedeki muhtarlara da 1000’er dolarlık yardım yapmayı
planladıkları iddia edilmektedir. Bizzat ANAPGenel Başkanı A. Mesut Yılmaz’ın
TEAŞ Genel Müdürünü arayarak ilgili firmaya yardım edilmesini istediği de
iddialar arasındadır. Mevcut hükümette hem Enerji Bakanlığıının hem de
Özelleştirme İdaresinin ANAP’lı bakanların yönetiminde olduğu düşünülürse bu
iddiaların önem arzettiği ortadadır. Sözleşmedeki şartların
yerine getirilemeyeceği ve devletin zarara sokulacağı gerekçesiyle iptal edilen
bir ihalenin, aynı şartlarla başka bir firmaya verilmeye çalışılmasının mantıkî
bir izahı bulunamamaktadır. Oysa özelleştirme günümüz Türkiye’sinde bir zaruret
ve ihtiyaç olarak ortaya çıkmakta, ancak yanlış uygulamalarla hem devlet büyük
zararlara uğratılmakta hem de bazı insanlar kayrılarak milletimize haksızlık
yapılmakta ve özelleştirmenin karşısına geçmesine neden olmaktadır. Bu nedenle : Soru 1. Bu santralin,
1997’de Bilgin Elektrik A. Ş.’ye, hangi şartlarla satışına karar ve-rilmiştir?
Daha sonra bu satış niçin, hangi gerekçelerle iptal edilmiştir? Cevap 1. Türkiye Elektrik
Kurumu dışındaki kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti
ile görevlendirilmesi hakkındaki 3096 sayılı Kanunun 3 ve 5 inci maddeleri
uyarınca Rize İli sınırları içeresinde halen TEAŞ Genel Müdürlüğünce işletilmekte
olan 15 MW kurulu gücündeki mevcut İkizdere Hidroelektrik Santralının işletme
hakkını devralıp rehabilite ederek ve kurulu gücünü artırarak işletmek üzere 4
firma bakanlığıma başvuruda bulunmuş ve 4 firmaya projeye ilişkin fizibilite
raporu hazırlamak üzere izin verilmiştir. Bu 4 firmadan Bilgin Elektrik Üretim
İletim Dağıtım ve Ticaret A.Ş. ve Yıldızlar Elektrik Ticaret ve Sanayi A.Ş.
konuya ilişkin olarak hazırlamış oldukları fizibilite raporlarını Bakanlığıma
teslim etmiştir. Fizibilite raporlarının
değerlendirilmesi sonucunda; Teklif Değerlendirme Kurulu, Bilgin Elektrik A.Ş.
teklifini uygun bulmuş ve sözkonusu firma ile sözleşme görüşmelerine
başlanılmıştır. Bilgin Elektrik A.Ş. 15 MW kurulu gücündeki mevcut İkizdere
Hidroelektrik Santralını rehabilite etmek ve 20 MW’lık ilave hidroelektrik
santral kurmak için yaklaşık 40 000 000 ABD $ yatırım yapmayı taahhüt etmiş
olup, yatırım tamamlandığında mevcut santralda 114,7 milyon kWh olan yıllık
üretim 213.6 milyon kWh’e çıkacaktır. Santralın bulunduğu yerin
Görev Bölgesi ilan edilmesi ile ilgili olarak 16 Nisan 1998 tarih ve 98/10980
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı alınmıştır. Projenin iptali söz
konusu olmayıp, Bilgin Elektrik A.Ş. ile Bakanlığım arasında sözleşme
görüşmeleri devam etmektedir. Soru 2. İkizdere Hidro
Elektrik Santralinin satışı yeniden gündemde midir? Eğer gündemdeyse bu satış
hangi usullerle yapılacaktır? Cevap 2. 3096 Sayılı
Kanuna göre bir proje için fizibilite raporu alındıktan sonra başka bir başvuru
kabul edilememektedir. Projeye ilişkin olarak Bilgin Elektrik A. Ş. ile
Bakanlığım arasında sözleşme
görüşmeleri devam etmektedir. Soru 3. İkizdere Hidro
Elektrik Santralinin en az yüzde elli kapasite artırma şartıyla
özelleşti-rileceği ifade edilmekte, oysa, kapasitesinin % 50 artırılmasının hem
santralin fizikî şartları nedeniyle hem de bölgenin coğrafî yapısı nedeniyle
mümkün olmadığı iddia edilmektedir. Yeni bir kanal açılmasının herhangi
anlamının olmayacağı, ancak, mevcut su tünelinin epoxi kaplanarak sürtünmenin
azaltılması, tünel ağız kodlarının yükseltilerek suyun debisinin artırılması
durumunda, mevcut kapasitesinin en fazla % 10 artırılabileceği ifade
edilmektedir. Bu iddiaların gerçeklik derecesi nedir? Bu konuda Bakanlık
olarak, İkizdere Hidro Elektrik Santralinin kapasitesinin ne olduğu, ne kadar
artırılabileceği ile ilgili herhangi bir çalışma yapılmış mıdır? Cevap 3. 15 MW kurulu
güçteki İkizdere Hidroelektrik Santralı halen TEAŞ Genel Müdürlüğünce
işletilmekte olup, Bilgin Elektrik A. Ş. yapacağı yatırımla 15 MW’lik kurulu
güce ilave 20 MW’lık bir santral tesis edecek ve yıllık enerji üretimini 114.7
milyon kWh’den 213.6 milyon kWh’a çıkaracaktır. Söz konusu firmanın hazırladığı
fizibilite raporu DSİ, EİEİ ve TEAŞ Genel Müdürlükleri ile birlikte
değerlendirilmiş olup, projenin gerçekleştirilmesinde teknik bir sakınca
olmadığı belirlenmiştir. Soru 4. İkizdere Hidro
Elektrik Santralının, ortakları arasında ANAPRize Milletvekili Ahmet Kabil, iş
adamları Salih Mataracı ve Kemal Yardımcı’nın da bulunduğu bir firmaya
verileceği iddia edilmektedir. Bu iddia doğru mudur? Bu santralin
özelleştirilmesi ile ilgili herhangi bir takvim belirlenmiş midir? Cevap 4. Projenin iptali
söz konusu değildir. İddialarla ilgili olarak Bakanlığımın herhangi bir bilgisi
bulunmamaktadır. 94.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Merkez
Muratdere Köyü İlköğretim Okulu inşaatına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2261) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Millî
Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 21.6.2000 Zeki
Ünal Karaman Karaman Merkez Muratdede
Köyünde yapımı başlatılan ilköğretim okulu 5 köye hizmet verecektir. İlköğretim okulunun su
basmanı, köylülerce yapıldığı takdirde geri kalan inşaatın devletçe ikmal
edileceği, Valilik ve İl Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından beyan edilmiştir. Köylüler bu beyan üzerine
117 Milyar TL.’lık inşaatın, yaklaşık 17 Milyar TL.’sını kendi aralarında
toplayarak su basmanını yapmışlardır. Geri kalan 100 Milyarın
tahsisi halinde inşaatın ikmal edilerek tamamlanacağı belirtilmektedir. Sorum şudur : Söz konusu paranın temin
edilerek Muratdede İlköğretim Okulunun bitirilmesi ne zaman
gerçekleştirilecektir? T. C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 14.8.2000 Kurulu Başkanlığı Sayı :B.08.0.APK.0.03.05.00-03/2025 Konu :Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :TBMMBaşkanlığının
30.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2261-6130/14765 sayılı yazısı. Karaman Milletvekili Zeki
Ünal’ın, “Karaman Merkez Muratdede Köyü İlköğretim Okulu inşaatına ilişkin”
yazılı soru önergesi incelenmiştir. İlköğretim yatırımları,
222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu gereği valiliklerce, mahallinde il
yatırım programıyla gerçekleştirilmektedir. Valilikten alınan bilgiye
göre, Muratdede Köyünde köy muhtarlığınca başlanan 10 derslikli ilköğretim
okulu inşaatı, il yapım programında yer almamaktadır. Bu okulun yapımı için de
herhangi bir taahhütte bulunulmamıştır. Bakanlığımızca, 2000 yılı
için Karaman İline; ilköğretim kurumlarının yapım giderlerinde kullanılmak
üzere 371 000 000 000 lira tahsis edilmiştir. Oluşturulan 877 034 000 000
liralık bütçe ile ilde; 56 derslikli 3 ilköğretim okulunun yapımının tamamlanması,
5 spor salonu inşaatının sürdürülmesi planlanmıştır. Söz konusu okul inşaatı
Valiliğin 2001 yılı İl İlköğretim Kurumları Yapım Programı dahilinde
tamamlananabilecektir. Bilgilerinize arz ederim. Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 95. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Ankara’da serbest
bölge kurulmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay’ın cevabı
(7/2263) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Devlet
Bakanı Sayın Recep Önal tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 21.6.2000 Zeki
Ünal Karaman Ankara’ya serbest bölge
kurulması konusunda bakanlığınızın herhangi bir çalışması var mıdır? T. C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü 18.7.2000 Sayı :B.02.1.DTM.0.06.03.00/2021/44145 Konu :Soru önergesi hk. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel
Sekreterliğine İlgi :30.6.2000 tarih ve
14767 sayılı yazıları. İlgi’de kayıtlı yazıları
ekinde yer alan, Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın Başkanlıklarına muhatap
Ankara’da Serbest Bölge Kurulmasına ilişkin 22.6.2000 tarih ve 1874 yazılı soru
önergesi incelenmiştir. Malumları olduğu üzere,
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 1985 yılında yürürlüğe girdiği tarihten
bugüne kadar, ülkemizde 17 adet serbest bölge ticarî faaliyete geçmiş bulunmaktadır. Bunların dışında, Bakanlar Kurulu
Kararı ile yer ve sınırları belirlenen ancak faaliyete geçmemiş 8 ve kurulması
için protokol imzalanmış 1 bölge ile birlikte bu sayı 26’ya ulaşmış durumdadır. Ancak, birkaç tanesi
dışında, bölgelerimizin tam kapasite ile çalıştığını ve tam doluluğa ulaştığını
bugün itibariyle söyleyebilmek güçtür. Bu durum karşısında izlenen politikamız
ise, bu aşamada yeni serbest bölge kurulmasından ziyade mevcut serbest bölgelerin
planlanan şekilde ve tam kapasiteyle çalışmasını temin etmek olarak
belirlenmiştir. Diğer taraftan, Avrupa
Birliği ile Gümrük Birliği sürecinde Serbest Bölgeler Mevzuatı açısından ilk
aşamada bir uyum problemi yaşanmamış olmasına rağmen, toplam 28 adet serbest
bölgesi bulunan ve özellik arz eden Maderia gibi bazı bölgeler dışında halen 3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ve Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliği ile
sağlananlardan çok daha sınırlı teşvik ve avantajların sağlandığı Avrupa
Birliğine tam üyeliğimizin gerçekleşmesi durumunda, Serbest Bölgelerimizin
sağladığı teşvik ve avantajların da, belli bir geçiş süreci içinde Avrupa
Birliği normlarına uygun hale getirilmesinin gündeme geleceği açıktır. Bir diğer husus ise,
serbest bölgelerin kuruluş ve işletilme şekillerinin zaman içinde gösterdiği
değişimdir. Başlangıçtaki uygulama; Türkiye’de serbest bölge olgusunun
yerleşebilmesine imkân sağlamak açısından, bölgenin Hazineye ait arazi üzerinde
kurulması, altyapısının devlet tarafından yapılması ve kamunun da ortaklığı ile
kurulan bir anonim şirket tarafından işletilmesidir. Daha sonra, devlet arazisi
üzerinde tüm alt ve üstyapılara ilişkin yatırımların özel sektör tarafından
üstlenildiği ve yine tüm masrafların Bakanlar Kurulu Kararı ile bölgeyi kurup
işletme yetkisi verilen bir anonim şirket tarafından karşılandığı modele
geçilmiştir. Şu anda uygulanmakta olan
model ise, serbest bölgenin tamamen özel sektöre ait arazi üzerinde kurulması
ve alt yapılarının da aynı şirket tarafından karşılanarak, kurulup- işletilmesi
şeklinde olmaktadır. Bu durumda, oldukça yüklü bir malî portresi olan serbest
bölge yatırım harcamalarını gerçekleştirebilecek güçlü bir finansal yapıya
sahip firma veya müteşebbis heyetin bulunması gerekmektedir. Bu bağlamda, ülkemizdeki
bütçe olanakları ve yatırım öncelikleri göz önüne alındığında, bütçeden
herhangi bir tahsis söz konusu olamayacağından uygun bulunması halinde
kurulacak serbest bölgenin tüm alt yapı ve gerekli üst yapı yatırımlarının
tamamen söz konusu bölgeyi kurup işletecek anonim şirket tarafından
üstlenilmesi iktiza etmektedir. Buna karşılık, yapılan yatırımın amortismanı ve
kârlı hale gelmesi ise uzun bir süreç içinde gerçekleşmektedir. Ayrıca, yasal prosedür
tamamlandıktan sonra faaliyete geçen her serbest bölgede bazı sorunlarla
karşılaşılmaktadır. Örneğin, yeni bir serbest bölgede oluşturulması gereken
serbest bölge müdürlüğü, gümrük müdürlüğü, gümrük muhafaza müdürlüğü ve emniyet
biriminde görev yapacak yeni ve bu konuda yetişmiş personele ihtiyaç duyulmakta
olup, yetişmiş eleman ihtiyacı özellikle serbest bölge müdürlükleri için
süreklilik arz etmektedir. Personel yetersizliği dolayısıyla söz konusu kamu
birimlerinde yeterli eğitim ve tecrübeden yoksun kişilerin görevlendirilmesi
ise uygulamada yanlışlık ve aksaklıklara yol açabilmektedir. Avrupa Birliği
kurallarına uyum çerçevesinde gümrük kapılarının mümkün olduğunca aza
indirilmeye çalışıldığı bu dönemde, kurulacak her serbest bölge, yeni bir
gümrük kapısının açılmasına da sebep teşkil etmektedir. Yeni bir serbest bölge
kurulmasına ilişkin Dış Ticaret Müsteşarlığına intikal eden taleplerin
değerlendirmeye alınabilmesi için bazı kriterlere uygun olmaları gerekmektedir.
Bu kriterlere göre; serbest bölge kurulması talep edilen o yöre ve havalisinin
mevcut ekonomik yapısı ve dış ticaret hacmi dikkate alınarak, serbest bölgenin
yatırım, istihdam, üretim, yabancı sermaye ve teknoloji girişi ve dış ticaret
açısından bölge ve ülke ekonomisine beklenen getirileri, faaliyet konuları,
he-deflediği sektörler ve bu sektörlere katkıları, hedef pazarlar, rekabet
ortamı, oldukça yüklü bir malî portresi olan serbest bölge yatırım
harcamalarının kim tarafından hangi kaynaktan karşılanacağı, yatırımın ne kadar
sürede tamamlanabileceği, serbest bölge kurulması düşünülen alanın üzerinde
herhangi bir ihtilaf bulunup bulunmadığı, bu alanın serbest bölge kurulabilmesi
için gerekli fizikî koşulları taşıyıp taşımadığı, ulaşım yollarına olan
yakınlığı ve bağlantıları dikkate alınmaktadır. Dış Ticaret Müsteşarlığı,
serbest bölge kurulmasına ilişkin intikal ettirilen talepleri anılan kriterler
doğrultusunda inceleyerek uygun gördükten sonra sınır ve yetki kararnamelerini
sevk ederek yukarıda bahsedilen vecibelerini yerine getirmekle yükümlü olup,
arazi temini, alt ve üst yapı inşası dışında, bölgenin tanıtılması ve
yatırımcıların çekilmesi de bölge kurucu ve işleticisi şirketin
sorumluluğundadır. Ne var ki, serbest bölge
kuruluş taleplerinde yukarıda belirtilen hususlar tamamen göz ardı edilmekte ve
serbest bölge kurulmasına yönelik finansmanın devlet tarafından karşılanacağı
zannının var olduğu gözlenmektedir. Bunun da ötesinde, serbest bölgelerin
kuruluş aşamasında ısrarlı ve istekli bir tutum içerisinde bulunan talep
sahiplerinin bölge kurulduktan sonra genellikle aynı istekliliği
sürdürmedikleri ve istekleri doğrultusunda yatırıma yönelmedikleri
gözlemlenmiştir. Nitekim, 12 tanesi son
beş yıl içinde kurulmuş bulunan 17 faal serbest bölgemizden, ilk kurulan
birkaçı hariç, geriye kalan hiçbiri halen tam doluluk ve verimliliğe
ulaşamamıştır. Bu çerçevede; Ankara
Sanayi Odası, Ankara Ticaret Odası, Tepe İnşaat, Siteler Sanayici ve İşadamları
Derneği, Elmadağ Belediye Başkanlığı, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Ankara
Valiliği ve S. S. Sanayici ve İşadamları Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi Ankarada’da
bir serbest bölge kurulması talebinde bulunmuşlardır.Ancak, sözü edilen kurum
ve kuruluşlarının anılan talepleriyle ilgili olarak sunmuş oldukları yukarıda
belirtilen bilgileri içeren sağlıklı bir fizibilite etüdü bulunmamaktadır. Bu kurum ve kuruluşların
tamamı söz konusu serbest bölgenin kurulup işletilmesiyle kendilerinin
görevlendirilmelerini arzulamaktadırlar. Diğer taraftan, 5.6.2000
tarihinde Dış Ticaret Müsteşarlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürünün katıldığı
Ankara Sanayi Odasında yapılan bir toplantıda; ilgililere serbest bölge
kurulmasına ilişkin tüm bilgiler verilmiş, bunun yanısıra 8 farklı kuruluşun taleplerinin
ayrı ayrı değerlendirilmesinin mümkün olamayacağı ve eğer gerçekten Ankara’nın
bir serbest bölgeye ihtiyacı var ise, bu kuruluşların birlikteliğinin
sağlanarak, söz konusu ihtiyacın gerekliliğini ortaya koyan, tüm ekonomik ve
ticarî verileri içeren, ayrıca serbest bölgenin kurulacağı yer etüdünün de
yapıldığı fizibilitenin Dış Ticaret Müsteşarlığına sunulması gerektiği
kendilerine bildirilmiştir. Bu bağlamda, adı geçen
kurum ve kuruluşların biraraya gelerek oluşturacakları bir müteşebbis heyet
tarafından, zaten kendilerine aktarılmış olan yukarıdaki bilgilerin ışığında
hazırlıklarını tamamlayıp, Dış Ticaret Müsteşarlığına müracaatları halinde, taleplerinin
değerlendirmeye alınması mümkün olabilecektir. Bilgilerinize arz ederim. Prof.
Dr. Tunca Toskay Devlet
Bakanı 96. - Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, İzmit Büyükşehir
Belediyesince yap-işlet-devret modeliyle yaptırılan İzmit-Yuvacık Barajına
ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı
(7/2264) Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. 21.6.2000 Osman
Pepe Kocaeli İzmit Büyükşehir
Belediyesi ve çevresinde su teminini öngören proje Kirazdere (Yuvacık) Barajı
da dahil olmak üzere Bakanlar Kurulunun 15.8.1990 tarih ve 90/775 sayılı Kararı
ile Kamu Ortaklığı fonu finansmanı kapsamına alınmıştır. Daha sonra bu projeden
vazgeçilerek, projenin Yap-İşlet-Devret modeli ile gerçekleştirilmesi
öngörülmüş, Bakanlar Kurulunun 19.10.1994 tarih ve 94/6244 sayılı Kararı ile
yürürlüğe girmiştir. Söz konusu proje Thames Water PLC şirketinin taahhüdü,
Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı Sermaye Genel Müdürlüğünün garantisi altında
ve 31.12.1993 tarihli izin belgesi ile uygun bulunmuştur. Bu projenin hedef ve
amacı, İzmit’in Evsel su ihtiyacını karşılamak ve artan suyun bir kısmını da
İstanbul Büyükşehir Belediyesine satmaktı. Ancak İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin hazırlatmış olduğu bir araştırma raporuna göre İzmit-Yuvacık
Barajından elde edilecek suyun metreküp fiyatı yaklaşık $ 2 (ABD Doları)
olacaktı. Bu para ise İzmit halkının cebinden çıkmaktadır. Yapılan bu araştırma
raporunun sonucunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi İzmit-Yuvacık Barajından su
almaktan vazgeçmiştir. Halbuki İstanbul Büyükşehir Belediyesi suyu daha ucuza
mal etmektedir. Araştırmanın sonucuna göre İzmit’in Yuvacık Barajından elde
edeceği su, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin su kaynakları ile mukayese
edildiğinde 5 kat daha pahalıdır. İzmit Büyükşehir Belediyesinin Hazine garantisi
altında olan bu projenin maliyeti $ 865 000 000 (ABD Doları) dır.
Yap-İşlet-Devret modeliyle yaptırılan bu projenin işletme süresi 15 yıldır.
1998 yılında işletmeye açılan yatırımın İzmit Büyükşehir Belediyesine devri
2013 yılında gerçekleşecektir. Sorular : 1. İzmit Büyükşehir
Belediyesi tarafından Yap-İşlet-Devret modeliyle yaptırılan İzmit-Yuvacık
(Kirazdere) Barajının yapımında herhangi bir planlama hatası var mıdır? Var ise
sorumlular hakkında herhangi bir işlem yapıldı mı? 2. Yuvacık Barajı ne zaman
hizmete açılmıştır? Elde edilen suyun tamamı değerlendiriliyor mu? 3. İstanbul Büyükşehir
Belediyesine satılması planlanan Yuvacık Barajı suyunun satışından neden
vazgeçildi? 4. Tamamen dış kaynaklı
kredi ile yaptırılan barajın geriye dönük borç ödemelerine başlandı mı?
Başlandı ise her ay ne kadar ödeme yapılmaktadır? Borç ödemeleri hazine
tarafından mı, yoksa İzmit Büyükşehir Belediyesi tarafından mı
karşılanmaktadır? 5. Yuvacık Barajından
elde edilen suyun yarısı denize bırakılmaktadır. Kullanılan ve denize bırakılan
suya karşılık her ay 12 000 000 ABDDoları ödenmektedir. 15 yılın sonunda bu para 2 160 000 000 ABD
Dolarına ulaşmaktadır. Yuvacık Barajından elde edilen suya karşılık her ay 12
000 000 ABDDoları su parasını hazine ödüyor mu, ödemiyor mu? T. C. İçişleri Bakanlığı Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü 11.8.2000 Sayı : B.05.0.MAH.0.65.00.002/81021 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : a) Başbakanlığın
05.07.2000 tarihli ve B.02.0.KKG.0.12/106-288-6/3358 sayılı yazısı. b) TBMM Başkanlığının
30.06.2000 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02- 7/2264-6133/14768
sayılı yazısı. Kocaeli Milletvekili
Osman Pepe tarafından Sayın Başbakan'a tevcih edilen ve Başbakan adına
koordinatörlüğümde cevaplandırılması tensip buyurulan "İzmit Yuvacık
(Kirazdere) Barajı'nın yapımına ilişkin" yazılı soru önergesiyle ilgili
olarak; Devlet Planlama Teşkilâtı
Müsteşarlığından alınan 21. 7.2000 tarihli ve 2919 sayılı yazıda; İzmit Kentsel ve
Endüstriyel Su Temini Projesi kapsamında 1987 yılında yapımına başlanan ve
tamamlanmayan kısımlarının YİD modeli ile tamamlanmasına Yüksek Planlama
Kurulu'nun 24.02.1995 tarih ve 95/T -17 sayılı Kararı ile onay verilen Yuvacık
Barajının, tamamlanmayan kısımlarının YİD modeli ile yapımına Mart 1996
tarihinde başlandığı ve 18.01.2000 tarihinde tamamlandığı, Toplam temin edilen 140
milyon M3/yıl suyun sadece 33,3 m3/yıllık kısmının dağıtıldığı, 106, 7 milyon
m3/yıllık suyun ise alıcı bulamadığı, İSKİ dahil diğer belediyeler ve sanayi
kuruluşlarının, tarifelerin yüksek olması nedeniyle bu suyu alamayacaklarını
belirttikleri, Hazine Müsteşarlığı başkanlığında yapılan toplantılarda da İSKİ
yetkililerinin Istanbul'un yeterli suyu olduğunu ifade ettikleri, YİD modeli ile yapılan
projelerde kanun gereği ürün satış garantisi verildiği, Yukarıda da
bahsedildiği üzere satılamayan 106. 7 milyon m3/yıl'lık suyun bedelinin
Hazine'den karşılandığı, bu sebeple ürün satış garantisi kapsamında 1999
yılında 139 milyon ABD Doları, 2000 yılı şubat ayı sonu itibariyle 41 milyon
ABD Doları olmak üzere toplam 180 milyon ABD Doları ödeme yapıldığı, Başbakanlık Hazine
Müsteşarlığından alınan 24.07.2000 tarihli ve 59362 sayılı yazıda; Yap-İşlet-Devret (YİD)
modeli ile gerçekleştirilen projelerde sağlanabilecek Hazine garantilerinin
düzenlendiği 4180 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde, söz konusu projenin
finansmanı için sağlanan dış kredilere garanti verilmediği, projeye ilişkin
Sözleşme hükümleri çerçevesinde İzmit Büyükşehir Belediyesi tarafından satın
alınması gereken su bedelinin, belediye tarafından ödeneceği, Mücbir sebepler ya da
Devlet kusuru nedeniyle sözleşmenin süresinden önce feshedilerek, tesisin
kamuya devredilmesi halinde, tesisin finansmanında kullanılan ancak henüz geri
ödemeleri tamamlanmamış kredilerin Belediye tarafından üstlenilmesi halinde, Belediyenin
kredi geri ödemelerinin gerçekleştirileceği, hususlarında Hazine
garantisi sağlandığı, Bu çerçevede; Belediyenin
su satın alma hususundaki sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine
getirememesi nedeniyle su bedelinin, verilen Hazine garantisi muvacehesinde
Müsteşarlık tarafından ödenmekte olduğu, Kocaeli Valiliği
vasıtasıyla İzmit Büyükşehir Belediye Başkanlığından alınan
14.07.2000 ta-rihli ve 01.2.69 sayılı yazıda; Devlet Su İşleri
tarafından projelendirilen, 1986 yılında ihale edilerek inşasına başlanan ve
yetersiz ödeneklerle ağır aksak yürüyen, daha sonra Yap-İşlet-Devret modeline
konu olan Yuvacık (Kirazdere) Barajından, 100 milyon m3/yıl suyun İSKİ'ye, 22 milyon
ton/yıl suyun Seka, Tüpraş, Petkim ve İgsaş'a, geri kalan 20 milyon ton/yıl
suyun da İzmit ve çevresi yerleşim ünitelerine ve-rilmesinin planlandığı, 100
milyon ton/yıl suyun İSKİ'ye verileceğinin Devletin Yatırım Programlarında ve
İSKİ Yıllık Faaliyet Raporlarında yer aldığı, İSKİ'ye 89 Cent'e su verilmesinin
planlandığı, İSKİ'nin aynı tarihlerde sanayi kuruluşlarına uyguladığı tarifenin
2 dolar/ton su + 2 dolar/ton atıksu = toplam 4 dolar/ton olduğu, Planlama yapılan yıllarda
İstanbul’da çok büyük su sıkıntısı yaşandığının (Manavgat’tan gemi ile su
getirilmesi, yağmur bombası atılması önerileri bile değerlendirildiğinde)
bilinen bir gerçek olduğu, yine o yıllarda 4 büyük sanayi kuruluşunun Sapanca
Gölünden su kullanmalarının sakıncalı olduğu yönünde Çevre Bakanlığının çeşitli
yazıları bulunduğu, bu nedenle yapılan planlamada herhangi bir hatadan
bahsedilemeyeceği, ancak, halen İSKİ’nin su almamaya devam ettiği, Yapımı tamamlanan ve
işletmeye açılan barajdaki suyun 100 milyon ton/yılının İSKİ’ye ve-rilmesinden
vazgeçenin İzmit Büyükşehir Belediyesi olmadığı, İSKİ’nin “suya ihtiyacımız
yoktur” diye su almaktan vazgeçtiği, Hazine tarafından 1999
Nisan ayından itibaren aylık 15 173 050 USD olarak kredi ana para ve faiz geri
ödemesine başlandığı ve yapılan ödemelerin İzmit Büyükşehir Belediyesi
paylarından kesilerek tahsil edilmekte olduğu, Su fiyatının her yıl
ödenen kredi ana paralarının miktarına göre değişkenlik gösterdiği, 4 üncü
yılda 108 cent/ton olan su fiyatının, ödemelere paralel olarak değişiklik
göstererek 14 üncü yılda 89 cent/ton olacağı, Yap-İşlet-Devret
projelerinde ya zamanın sabit tutulup, tarife değişkenliği esas alındığı, ya da
tarifenin sabit tutulup zaman pazarlığı yapıldığı, Bu projede; sağlanan
kredilerin geri ödeme takviminin esas alındığı ve kredilerin geri ödemesine
paralel bir tarife eğrisinin düzenlendiği, nitekim İSKİ’ye teklif edilen tarife
fiyatının 89 cent/ton olduğu, Önümüzdeki dönemde İSKİ,
Tüpraş, Petkim ve İgsaş’a su satışı mümkün olmasa da; Gebze ve Dilovası çevresindeki
büyük su sıkıntısı içinde olan sanayi kuruluşlarına şebeke bağlantıları
yapılarak, su satışı arttıkça hazinenin ödeme yükümlülüğünün kalmayacağı, İstanbul Valiliği
vasıtasıyla İSKİ Genel Müdürlüğünden alınan 24.7.2000 tarihli ve 53833 sayılı
yazıda; Yuvacık Barajından temin
edilen suyun İSKİ tarafından satın alınacağına dair İSKİ Genel Müdürlüğü ile
İzmit Büyükşehir Belediyesi arasında imzalanmış, geçerli herhangi bir protokol
olmadığı, mezkür barajın İstanbul’a su temin edilecek kaynaklar arasında da
bulunmadığı, 1994 yılından önce bu barajdan su alınması düşünülmüş ise de,
bilahare yapılan tetkik neticesinde Thames Water PLC firmasının taahhüdü ile
Yap-İşlet-Devret esasına göre yapılmakta olan barajın maliyetinin çok pahalı ve
buna paralel olarak da elde edilecek suyun pahalı satılacağı anlaşıldığından,
Yuvacık Barajının 1995 yılında İstanbul’a su temin edilecek kaynaklar arasından
çıkarıldığı, İSKİ tarafından İstanbul
halkına verilen suyun m3 fiyatının kullanılmış suların uzaklaştırılması (KSUB)
bedeli dahil 69 cent olduğu, Ayrıca, sıcak ve kurak
bir yaz geçmesine rağmen İSKİ barajlarının doluluk oranının % 74 olduğu ve halka yeteri kadar (günde
ortalama 2 000 000 m3) su verildiği, Belirtilmektedir. Bilgilerinize arz ederim. Sadettin
Tantan İçişleri
Bakanı 97. - Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, Marmara
depreminden sonra Halk Bankasınca Kocaeli’nde şoför esnafına verilen kredilere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H.
Hüsamettin Özkan’ın yazılı cevabı (7/2265) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. 21.6.2000 Osman
Pepe Kocaeli 17 Ağustos 1999 tarihinde
meydana gelen Marmara Depreminin ardından yayınlanan Bakanlar Kurulunun
20.8.1999 tarih ve 99/13233 sayılı Kararı Resmî Gazete’nin 28.8.1999 tarih ve
23800 sayısında 17.8.1999 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir. Adı geçen Bakanlar Kurulu
Kararının giriş bölümünde “Tabiî afet nedeniyle zarar gören çiftçi, esnaf ve
sanatkâr, serbest meslek mensubu ve sanayi ve ticaret erbabı ile menkul ve
gayrî menkul malları zarar gören gerçek ve tüzel kişilerin kredi borçlarının
ertelenmesi ve bu kişilere yeni kredi-ler açılması hakkındaki ekli kararın
yürürlüğe konulması...” Bakanlar Kurulunca 20.8.1999 tarihinde
kararlaştırılmıştır.” denilmektedir. İlgili kararın 1 inci maddesinde İstanbul,
Kocaeli, Sakarya, Bursa, Yalova ve Eskişehir illeri sayılmıştır. Bakanlar Kurulunun ilgili
kararının 3 üncü maddesinde “Tabiî âfete maruz kalan yörelerde faaliyette
bulunanların Türkiye Halk Bankasına olan borçlarının ertelenmesinde ve yeni
krediler açılması...” hükmüne yer verilmiştir. Hal böyle iken
Kocaeli’nde bulunan ve yaklaşık 2000 üyesi olan Kocaeli Marmara Taşıma
Kooperatifler Birliği üyelerinden Halk Bankası Kredisi kullananlara Halk
Bankası Kocaeli Şubesince kullandıkları kredinin bir hafta içerisinde geri
ödenmesi yönünde ihtarname çekilmiştir. Sorular : 1. Yukarıda adı geçen ve
Halk Bankasından kredi kullanan ve tabiî âfete maruz kalmış şoför esnafından
kullandıkları kredinin geri istenmesinin gerekçesi nedir? 2. Deprem afetine maruz
kaldıkları için Kocaeli’nde bulunan şoför esnafına Halk Bankası tarafından
kullandırılan kredi hangi kaynaktan kullandırılmıştır? 3. Kocaeli şoför esnafına
Halk Bankası tarafından kullandırılan kredinin -süresi dolmadığı halde- geri
istenmesi uygulamasından vazgeçmeyi düşünüyor musunuz? T. C. Devlet Bakanlığı Başbakan Yardımcılığı 22.9.2000 Sayı :B.02.0.002/40/422 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel
Sekreterliği (Kanunlar
ve Kararlar Dairesi Başkanlığı) İlgi :30.6.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2265-6134/14769 sayılı yazısı. Kocaeli Milletvekili
Osman Pepe’nin Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit’e tevcih ettiği ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereğince cevaplandırılması
istenen 7/2265-6134 esas no.lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler ilgi
yazınız çerçevesinde hazırlanarak ekte sunulmuştur. Bilgi edinilmesini rica
ederim. H.
Hüsamettin Özkan Devlet
Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Kocaeli
Milletvekili Sayın Osman Pepe’nin 7/2265-6134 Esas Nolu Yazılı Soru Önergesine
İlişkin Bilgiler Bakanlar Kurulunun
23.3.1998 tarih ve 98/10795 sayılı Kararı ile Geliştirme ve Destekleme Fonundan
Karayolu Motorlu Yük Taşımacılığını Desteklemek amacıyla taşıyıcılıkla uğraşan
küçük esnafa kredi kullandırılmıştır. Banka kaynaklarından kullandırılmayan bu
krediler, tâbiî afete maruz kalan bölgelerde bazı gerçek ve tüzel kişilerin
kullandığı kredilerin ertelenmesini öngören 99/13233 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı kapsamında bulunmamaktadır. Kullandırılan kredilerin,
süresi dolmadan geri talep edilmesi sözkonusu değildir. Kullandırılan
kredilerden sadece vadesi gelen ve geçen tutarlar, özel bir erteleme kararı
olmadığından, T. Halk Bankası tarafından talep edilmiştir. Bu kredilerin de erteleme
kapsamına alınması için gerekli çalışmalar yürütülmektedir. 98. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, İskenderun Limanı
Konteyner Terminaline ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı
(7/2266) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
delâletlerinize arz ederim. Mustafa
Geçer Hatay Bugün dünya ticaretinin %
85-90’ı deniz yoluyla yapılmakta ve ilk ambalaj şekli olarak da,
yükleme-boşaltma ve depolama kolaylıkları nedeniyle konteynerler tercih
edilmektedir. İskenderun Limanı konteyner terminali ortadoğu ülkeleri ve GAP
dikkate alınarak artan konteyner trafiğine cevap verebilmek amacı ile yıllar
öncesinden projelendirilmiştir. Soru 1. Bu önemli proje
yap-işlet-devret modeliyle bir an önce ihale edilip faaliyete geçirilemez mi?
Bu konuda herhangi bir çalışmanız var mı? Soru 2. İskenderun
körfezindeki özel liman ve iskeleler teknolojik yenilenmeyi sağladığından daha
çabuk ve ucuz hizmet vermektedir. Buna karşın kamuya ait liman ve iskeleler
gereken teknolojik yenilenmeyi gerçekleştiremediğinden % 50 kapasite ile
çalışmakta bu da hizmet maliyetlerinin yüksek oluşundan işçi ücretleri
-personel maaşları ve genel giderleri bile karşılayamamakta ve zarar
etmektedir. İskenderun Limanının
zarardan kurtulması için, özelleştirme kapsamına alınması veya teknolojik
yenilenmeye geçilmesi hususunda nasıl bir çalışma yapmaktasınız? Bu hususta
nasıl bir yol izlemeyi düşünüyorsunuz? Açıklar mısınız? Soru 3. İskenderun Liman
İşletme Müdürlüğünü TCDD Genel Müdürlüğünden ayırmayı düşünüyor musunuz? T. C. Ulaştırma Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 10.7.2000 Kurulu Başkanlığı Sayı :B.11.0.APK.0.10.01.21./EA/-1005-18986 Konu :Hatay Milletvekili
Sayın Mustafa Geçer’in yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :TBMM Başkanlığının
30.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2266-6147/14786 sayılı yazısı. Hatay Milletvekili Sayın
Mustafa Geçer’in 7/2266-6147 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte
sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Prof.
Dr. Enis Öksüz Ulaştırma
Bakanı Hatay Milletvekili Sayın
Mustafa Geçer’in 7/2266-6147 Sayılı Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı Sorular : Bugün dünya ticaretinin %
85-90’ı deniz yoluyla yapılmakta ve ilk ambalaj şekli olarak da,
yükleme-boşaltma ve depolama kolaylıkları nedeniyle konteynerler tercih
edilmektedir. İskenderun Limanı konteyner terminali ortadoğu ülkeleri ve GAP
dikkate alınarak artan konteyner trafiğine cevap verebilmek amacı ile yıllar
öncesinden projelendirilmiştir. Soru 1. Bu önemli proje
yap-işlet-devret modeliyle bir an önce ihale edilip faaliyete geçirilemez mi?
Bu konuda herhangi bir çalışmanız var mı? Soru 2. İskenderun
körfezindeki özel liman ve iskeleler teknolojik yenilenmeyi sağladığından daha
çabuk ve ucuz hizmet vermektedir. Buna karşın kamuya ait liman ve iskeleler
gereken teknolojik yenilenmeyi gerçekleştiremediğinden % 50 kapasite ile
çalışmakta bu da hizmet maliyetlerinin yüksek oluşundan işçi ücretleri
-personel maaşları ve genel giderleri bile karşılayamamakta ve zarar
etmektedir. İskenderun Limanının
zarardan kurtulması için, özelleştirme kapsamına alınması veya teknolojik
yenilenmeye geçilmesi hususunda nasıl bir çalışma yapmaktasınız? Bu hususta
nasıl bir yol izlemeyi düşünüyorsunuz? Açıklar mısınız? Soru 3. İskenderun Liman
İşletme Müdürlüğünü TCDD Genel Müdürlüğünden ayırmayı düşünüyor musunuz? Cevaplar : İskenderun Limanı
öncelikle Irak transit yüküne hizmet veren bir limanımızdır. Irak ambargosundan
önce 15-20 geminin sıra beklediği bu liman, ambargo ile birlikte önemli ölçüde
müşteri kaybına uğramıştır. İskenderun limanı yük
trendi 1980 yılından itibaren artış gösterirken, körfez krizi ile birlikte
hızla düşüşe geçmiştir. Ayrıca İskenderun
Körfezinde bulunan çok sayıda özel iskele; önceleri kendi tesislerine yönelik
yüklere hizmet verirken, aldıkları izinlerle genel amaçlı limancılık
hizmetlerini vermeye başlamışlardır. Söz konusu iskeleler vinç, ekipman,
kadrolu liman işçisi, ambarlar, modern araç ve imkânlardan yoksun olmalarına
karşın, bu hizmetleri ihtiyaca göre günübirliğine kiraladıkları için hizmet
maliyetleri düşük olmaktadır. İskenderun limanı; gerek
ambargonun kalkması durumunda, gerekse GAP kapsamında oluşacak yük artışına
gereken hizmeti verecek potansiyele sahip bulunmaktadır. Ayrıca, teknolojik
olarak her türlü liman hizmetini verecek konumda olmakla beraber, gelişen yük
şekillerine göre talep olduğu sürece kendisini yenileyebilmektedir. İskenderun Limanı
Konteyner Terminali inşaatı, Yap-İşlet-Devret modeli ile gerçekleştirilecek
projeler arasında yer almaktadır. Söz konusu proje için
26.12.1997 tarihinde ihaleye çıkılmış, ancak teklif veren olmamıştır. Yeniden
ihale edilebilmesi için çalışmalara devam edilmektedir. Limanların otonom bir
yapıya kavuşturulması konusu da dahil “Ulusal Liman Gelişimi Master Planı”
hazırlanmış olup, konu değerlendirme aşamasındadır. 99. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Koç
Üniversitesine kiraya verilen araziye ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman
Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (7/2268) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Başbakan
Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
delaletlerinize arz ederim. Mustafa
Geçer Hatay 16.6.2000 tarihinde Resmî
Gazetede yayımlanan 2000/495 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla; Koç
Üniversitesine verilen orman alanına ait kira bedeli yayımlanmıştır. Soru 1. İdare
Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararına rağmen, Üniversiteye yapılan tahsis
iptal edildi mi? Edildi ise bu bedel nereden çıktı? Yoksa yeni bir tahsis mi
yapıldı? Yeni yapılan tahsis mahkeme kararı karşısında geçerli midir? Soru 2. Tahsis edilen
kira bedeli rayiçlere uygun mu? Soru 3. Yapılan
uygulamanın hukukî bir dayanağı var mıdır? T. C. Orman Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Koordinasyon ve 28.7.2000 Mevzuat Dairesi Başkanlığı Sayı : KM.1.SOR.691-2426 Konu :Sayın Mustafa
Geçer’in yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (Kanunlar
ve Kararlar Müdürlüğü) İlgi :TBMM’nin 30.6.2000
tarih ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2268-6150/14789 sayılı yazısı. b) Başbakanlık Kanunlar
ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 5.7.2000 tarih ve B.02.0.KKG.
0.12/106-286-2/3359 sayılı yazısı. Hatay Milletvekili
Mustafa Geçer’in Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın bu
önergeye kendileri adına şahsımın koordinatörlüğünde cevap verilmesini tensip
ettiği 7/2268-6150 sayılı soru önergesi Bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabî yazımız
ilişikte gönderilmektedir. Arz ederim. Prof.
Dr. Nami Çağan Orman
Bakanı Hatay Milletvekili Sayın
Mustafa Geçer’in “Koç Üniversitesine Verilen Orman Alanına İlişkin” 7/2268-6150
Sayılı Yazılı Soru Önergesi Hakkında Orman Bakanlığının Cevabı 1. 26.4.1992 tarih ve 92/2938 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı ile İstanbul İli Sarıyer İlçesi Rumeli Feneri Hudutları dahilinde
160 Hektarlık Devlet Ormanının; 6831 sayılı Orman Kanununun 17, 2547 sayılı
Yüksek Öğretim Kanununun Ek-18 inci maddeleri gereğince Koç Üniversitesi
yapılması amacıyla Millî Eğitim Bakanlığına 49 yıl süreli olarak ön izin ve
kesin izin verilmesi hususuyla ilgili olarak işlemin iptali talebiyle; TMMOB
Mimarlar odası (İstanbul Büyükkent Şube Başkanlığı ve Oktay Ekinci tarafından Danıştay
8 inci Dairesinin 1996/2067; TMMOB Orman Mühendisleri Odası tarafından da
Danıştay 6 ncı Dairesinin 1996/5795 esasında davalar açılmıştır. Danıştay 6 ve
8 inci dairelerinin müşterek kurulunca işlemin iptaline dair verilen kararın
temyizi sonucunda Danıştay İdarî Dava Daireleri Genel Kurulunca verilen
kararda, “Bakanlığımızca verilen izin işleminin yasal dayanağından birisini
oluşturan 3708 sayılı Kanunla değişik 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun
Ek-18 inci maddesinin Anayasa Mahkemesince; Anayasanın 130 uncu maddesine
aykırı görülerek iptal edildiği, Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararında;
vakıf yükseköğretim kurumlarında yapılacak arazi ve tesislerin tahsisi dahil,
devlet yardımlarının gerekleri, koşulları ve sınırlarının bir kanunla düzenlenmesi
gerektiği gerekçesiyle iptali gerekeceği, bu nedenle yapılan işlemin bu yönden
hukukî dayanağı kalmadığı” belirtilmiştir. Diğer taraftan 6831
sayılı Orman Kanununun 17 nci maddesinde “turizm alan ve merkezi dışında kalan
devlet ormanlarında kamu yararına olan her türlü bina ve tesisler için gerçek
ve tüzel kişilere Orman Bakanlığınca bedeli karşılığı için verilebileceği hükme
bağlanmış, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı ile Orman Bakanlığı işlemlerinde
bedel konusunun dikkate alınmamış olması nedeniyle 6831 sayılı Kanuna uyarlık
bulunmamaktadır” gerekçesiyle bozulmuştur. Yukarıda belirtilen
Danıştay Dava Daireleri Kararı doğrultusunda; Bakanlığımız evvelce ve-rilmiş
bulunan izni 3.12.1998 gün ve 1018 sayılı Bakanlık Oluru ile bedelliye
çevirmiştir. Yeni bir tahsis veya izin söz konusu değildir. Davanın Danıştay nezdinde
görülmesi devam etmekte iken; yukarıda belirtilen Danıştay Dava Daireleri Genel
Kurulu Kararında belirtilen Yüksek Öğretim Kanununda Anayasa Mahkemesinin
iptali doğrultusunda oluşan hukukî boşluğun giderilmesi amacıyla; 4498 sayılı
“Yüksek Öğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 30.12.1999 tarih ve 23922 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.Getirilen bu Kanunla; vakıf yükseköğretim
kurumlarına yapılacak tahsisin usul ve esasları yeniden belirlenmiş, tahsisin
Maliye Bakanlığınca, ilgili kuruluşun görüşü alınmak suretiyle yapılacağı,
bedelin de Bakanlar Kurulunca belirleneceği esası getirilmiştir.Aynı Kanunda
yer alan Geçici 1 inci madde ile de; “Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce
kendilerine yetkili mercilerce kullanım hakkı tahsisi yapılmış ve izin verilmiş
olan vakıflarca kurulmuş yüksek öğretim kurumlarına bu işlemlerin sonucuna
bakılmaksızın, 2547 sayılı Kanunun, bu Kanunla değişik Ek-18 inci maddesinde
yer alan şartları gerçekleştirmiş olmaları kaydıyla Bakanlar Kurulunca
belirlenen bedel karşılığında aynı mahaller itibariyle bu Kanuna göre kullanım
hakkı tahsisi yapılır” şeklinde bir düzenleme getirilmiştir. 4498 sayılı Kanunun
yürürlüğe girmesinden sonra 2577 sayılı İdarî Yargılanma Usulü Kanununun 49
uncu maddesi gereğince ret kararının “kararı veren mahkemeye” gönderilmesi
ne-ticesinde; Danıştay 8 inci Dairesi; 23.3.2000 tarih ve 1999/553 E.2000/2214
sayılı Kararı ile “4498 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra ortaya çıkan
hukukî durum karşısında önceki mevzuata göre tesis edilen dava konusu
işlemlerin hukukî denetim imkânı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle davanın esası hakkında karar verilmesine yer
olmadığına” karar ve-rilmiştir. 2. 4498 sayılı Kanun
uyarınca Vakıf Üniversitelerine yapılan arazi tahsis bedellerinin Bakanlar
Kurulunca belirleneceği öngörülmüş olup, bu Kanuna dayanılarak yapılan tahsis
karşılığında, Orman Bakanlığınca Orman Arazilerinin Tahsisi Hakkında
Yönetmeliğe göre hesaplanan tahsis bedelinin iki katı tutarında bedel alınması
Bakanlar Kurulunca kararlaştırılmıştır. 3. Yüksek Öğretim
Kanununda değişiklik yapılmasına dair 4498 sayılı Kanunun geçici 1 inci
maddesinde “Bu Kanunun Yürürlüğe girmesinden önce kendilerine yetkili
mercilerce kullanım hakkı tahsisi yapılmış ve izin verilmiş olan vakıflarca
kurulmuş yüksek öğretim kurumlarına bu işlemlerin sonucuna bakılmaksızın, 2547
sayılı Kanunun bu Kanunla değişik Ek 18 inci maddesinde yer alan şartları
gerçekleştirmiş olmaları kaydıyla Bakanlar Kurulunca belirlenen bedel
karşılığında aynı mahaller itibariyle bu Kanuna göre kullanım hakkı tahsisi
yapılır” hükmü yer aldığından yapılan uygulamanın hukukî dayanağı vardır. 100. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, AOÇ arazilerine
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı
(7/2269) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Tarım Bakanı Sayın Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim. Mustafa
Geçer Hatay Soru 1. AOÇ bünyesinde
bulunan toplam arazi miktarı ne kadardır? Soru 2. Bu araziden hangi
kamu kuruluşu ve gerçek kişilere yer tahsisi yapılmış ve kiraya ve-rilmiştir?
İsimlerini ve miktarlarını açıklar mısınız? Soru 3. Kiraya verilme
gerekçesi ve şartları nelerdir? Açıklar mısınız? T. C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştırma, Planlama ve
Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 25.7.2000 Sayı :KDD/SÖ.1.01/2417 Konu :Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :30.6.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2269-6151/14790 sayılı yazınız. İlgi yazınız ekinde
gönderilen Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’e ait 7/2269-6151 esas numaralı
yazılı soru önergesine ilişkin bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Prof.
Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp Tarım
ve Köyişleri Bakanı Yazılı
Soru Önergesi Önerge Sahibi : Mustafa
Geçer Hatay Milletvekili Ek-1 Esas No. : 7/2269-6151 Soru 1. AOÇ bünyesinde
bulunan toplam arazi miktarı ne kadardır? Cevap 1. Atatürk Orman
Çiftliği bünyesinde bulunan arazi toplam 52 000 dekar iken, 5659 sayılı Kuruluş
Kanununun 10 uncu maddesinin “Atatürk Orman Çiftliği bu Kanunun yayım
tarihindeki sınırlar içinde bulunan gayri menkullerin gerçek ve tüzel kişilere
devir ve temliki ve kamulaştırılması özel bir kanunla izin alınmasına bağlıdır”
hükmüne göre, zaman zaman çıkarılan kanunlarla 18 767 dekarı satılmış olup, şu
anda 33 233 dekar arazisi mevcuttur. Soru 2. Bu araziden hangi
kamu kuruluşu ve gerçek kişilere yer tahsisi yapılmış ve kiraya ve-rilmiştir?
İsimlerini ve miktarlarını açıklar mısınız? Cevap 2. Atatürk Orman
Çiftliğinin sahip olduğu arazilerden 1961-1999 yılları arasında 236 688 m2’lik
kısmı gerçek kişilere, 6 242 534 m2’lik kısmı da resmî kurum ve kuruluşlara
kiralanmıştır. Bunlara ait listeler ektedir. Soru 3. Kiraya verilme
gerekçesi ve şartları nelerdir? Açıklar mısınız? Cevap 3. Devlet
bütçesinden yardım almadan kendi imkânları ile varlığını idame ettirmeye
çalışan Atatürk Orman Çiftliği, mülkiyetinde bulunan ve ihtiyacı dışında kalan,
bakımı ağır masraf gerektiren yerleri yönetmeliğinde belirtilen esaslar
dahilinde kiraya vermiştir. Ancak, bu kiralamaların
hiçbirisi 57 nci hükümet zamanında olmamıştır. Mevcut kira yasası uyarınca bu
kiracıların çıkarılmaları mümkün değildir. Ancak, 18 Şubat 2000 tarihinde
kiraların % 25’ten fazla artırılamayacağına hükmeden yasa çıkıncaya kadar çok
düşük miktarlardaki kiralar 25-30 kat gibi oranlarda artırılmıştır. Kiralamalar yönetmelik
çerçevesinde ihale suretiyle yapılmaktadır. Bazı ihalelerle ilgili olarak
açılan soruşturmalar devam etmektedir. Ek - 3 Ek -
4 101. - Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in, organize sanayi
bölgelerine tahsis edilen belediye arsalarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/2270) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıda belirttiğim
soruların Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu tarafından
yazılı olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim. Saygılarımla. Teoman
Özalp Bursa Sorular : 1. Belediyelere ait
arsaların 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun geçici 6 ncı maddesi
ile Organize Sanayi Bölgeleri tüzel kişiliğine tashihen tescili yapılır
denmektedir. Bu madde ile yetkinin tamamen belediyelerden alındığı görülmektedir.
Bu düzenleme ile belediyelerin bedeli mukabilinde, Organize Sanayi Bölgeleri
için mülkiyetine aldığı taşınmazlar ellerinden alınmaktadır. Böylece
belediyeler zarara uğratılmaktadır. Bu durumun düzeltilmesi için ne gibi
çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz? 2. Mülkiyetinde bulunan
arsaları kaynak yaratmak amacıyla satmak isteyen belediyeler satışı
yapamamaktadır. Hatta ihaleleleri tamamlanmış ve bedelleri tahsil edilmiş
Organize Sanayi Bölgesi arsaları yatırımcılara devredilememektedir. Oluşan bu sıkıntıyı
aşabilme noktasında bir çalışma yapıyor musunuz? 3. Daha önceleri
belediyelerin tasarrufunda bulunan Organize Sanayi Bölgelerindeki belediye
arsalarında belediyelerin tasarrufta bulunma haklarının ellerinden alınması
yerel yönetimleri sıkıntıya sokmaz mı? T. C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 24.7.2000 Sayı :B.14.0.BHİ.01-249 Konu :Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :30.6.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2270-6152/14791 sayılı yazınız. Bursa Milletvekili Teoman
Özalp’in, “Organize Sanayi Bölgelerine tahsis edilen belediye arsalarına”
ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/2270) esas nolu
yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir. Bilgilerinizi ve gereğini
arz ederim. Ahmet
Kenan Tanrıkulu Sanayi
ve Ticaret Bakanı Bursa
Milletvekili Sayın Teoman Özalp’in Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız Cevap 1. 4562 sayılı
Organize Sanayi Bölgeleri Kanunun geçici 6 ncı maddesi ile “Kanunun yürürlüğe
girmesinden önce OSB kurmak amacı ile müteşebbis heyeti meydana getiren kurum
ve kuruluşlar adına iktisap edilmiş bulunan tüm arsalar, araziler ve tüm gayrimenkuller
ile bilahare bunlar üzerinde müteşebbis heyeti meydana getiren kurum ve
kuruluşlar adına inşa edilmiş olan tüm binalar ve ortak tesisler OSB tüzel
kişiliği lehine tapuda tashihen tescil edilir.” hükmü geti-rilmiştir. Bu düzenleme ile OSB
müteşebbis heyeti oluşturan kurum ve kuruluşların uhdesinde bulunan bölgeye ait
taşınmazların, OSB tüzel kişiliğine devredilmesi imkânı sağlamıştır. Bilindiği gibi OSB
projeleri Bakanlığımızca illerin gelişmişlik durumlarına göre sağlanan % 95-99
kredi imkânları ile gerçekleştirilmekte olup, müteşebbis heyete katılan kurum
ve kuruluşların iştirak payları cüzi kalmaktadır. Bu çerçevede belediye veya
herhangi bir diğer kurumun zarara uğratılması söz konusu değildir. Kaldı ki,
OSB’lerin kentsel ve sosyal çevre ile ilişkilerin iyileştirilmesine katkısı
azımsanmayacak bir önem taşımaktadır. Cevap 2. OSB Kanunu ile
de, Kanunun yürürlüğe girmesinden önce de, OSB’lerin arsa satışları, müteşebbis
heyeti oluşturan kamu kurum ve kuruluşlarının herhangi biri tarafından değil,
bölgeyi sevk ve idare ile görevlendiren yönetim kurulları vasıtasıyla gerçekleştirilmektedir. Adı geçen Kanunun 15 inci
maddesi ile “Arsa satışları müteşebbis heyetin belirleyeceği prensipler
içerisinde yönetim kurulunun yetki ve sorumluluğu ile gerçekleştirilir ve
Bakanlığa bilgi ve-rilir.” hükmü ile uygulamanın sürdürülmesi uygun
görülmüştür. Ancak kaynak yaratmak
amacıyla belediyelerin mülkiyetindeki arazilerin, yer seçimi uygun bulunan
alanlar kapsamında olmak şartıyla, OSB’ler müteşebbis heyetlerine
kamulaştırılmak üzere önerilmesi imkânı mevcut bulunmaktadır. Cevap 3. Organize sanayi
bölgelerindeki arsaların, müteşebbis heyeti oluşturan kurum veya kuruluşların
herhangi birinin tasarrufunda bulunma durumu söz konusu olmadığından, bu konuda
yerel yönetimlerde herhangi bir sıkıntıya neden olunması mümkün
görülmemektedir. 102. - Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun,
Nergizlik Barajı sulama kanalı projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2271) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımı
aracılığınız vasıtasıyla yazılı olarak cevaplandırması isteğiyle, Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer’e soruyorum. 1. DSİ 6 ncı bölge 61
inci şubesi tarafından 1991 yılında ihalesi yapılan Nergizlik Barajı Sulama
Kanallarının bitirilip geçici kabulü yapılacağı söylenmektedir. a) İkinci ürün ekimi
yapacak çiftçilerimizin mağdur olmaması için, bu kanalların geçici ka-bulü
yapılarak, kanallara su ne zaman verilecektir? b) Bu kanalların yapımı
bugüne kadar tamamlanmadı ise ne zaman tamamlanacaktır? c) Yapılan ihalenin iş
bitirme süresi ne zaman bitiyor? Eğer süre geçmiş ise
sorumlular hakkında ne gibi bir işlem yapmayı düşünüyorsunuz? 23.6.2000 M.
Metanet Çulhaoğlu Adana T. C. Enerji ve Tabiî Kanaklar Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 28.7.2000 Kurulu Başkanlığı Sayı :B.15.0.APK.0.23.300-1279-16091 Konu :Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :TBMMBaşkanlığının
30.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2271-6153/14798 sayılı yazısı. Adana Milletvekili Sayın
Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun tarafıma tevcih ettiği, 7/2271-6153 esas no’lu
yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereği cevaplandırılarak
ekte gönderilmiştir. Bilgilerinize arz ederim. M.
Cumhur Ersümer Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Adana
Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı
(7/2271-6153) Soru : DSİ 6 ncı Bölge 61 inci
şubesi tarafından 1991 yılında ihalesi yapılan Nergizlik Barajı Sulama
Kanallarının bitirilip geçici kabulü yapılacağı söylenmektedir. a) İkinci ürün ekimi
yapacak çiftçilerimizin mağdur olmaması için, bu kanalların geçici ka-bulü
yapılarak, kanallara su ne zaman verilecektir? b) Bu kanalların yapımı
bugüne kadar tamamlanmadı ise ne zaman tamamlanacaktır? c) Yapılan ihalenin iş
bitirme süresi ne zaman bitiyor. Eğer süre geçmiş ise
sorumlular hakkında ne gibi bir işlem yapmayı düşünüyorsunuz? Cevap : a) DSİ Genel Müdürlüğü 6
ncı Bölge Müdürlüğü tarafından ihale edilen "Karaisalı (Nergizlik) Projesi
Karaisalı Ovası Sulaması İnşaatı'' işinin geçici kabulü 28.6.2000- 29.6.2000
tarihlerinde yapılmıştır. Kabul tarihinden itibaren kanallara su verilmektedir.
b) İşin ikmal tarihi
7.8.1999'dur. c) Söz konusu işin sulama
tesislerine su verecek olan Nergizlik Barajında su tutma işlemi ancak 16.6.2000
tarihinde tamamlanabildiği için "Karaisalı Ovası Sulaması İnşaatı'' işi
geçici kabulünün yapılmasını müteakip sulama başlamıştır. İşlerde herhangi bir
gecikme meydana gelmemiştir. 103. - Sivas Milletvekili Mehmet Ceylan’ın, Suriye’de
bulunan Süleyman Şah türbesine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in
cevabı (7/2272) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. Saygılarımla. 23.6.2000 Suriye toprakları
içerisinde Caber Kalesi yakınında bulunan Süleyman Şah Türbesi’nin 20 Ekim 1921
tarihinde Fransa ile yapılan Ankara Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti’nin malı
olduğu kararlaştırılmış; Burada Türk Bayrağının dalgalandırılması ve Türk askerinin
bulundurulması kabul edilmiştir. Lozan Antlaşması ile de bu hak aynen
korunmuştur. Daha sonra 1975 yılında Suriye Devleti Tabka Barajını yapacağını
belirterek iki devlet yetkilileri biraraya gelmişler, adı geçen Türbe’nin Halep
karayolundaki Karakozak mevkiine taşınmasına karar verilmiştir ve taşınmıştır.
Daha sonra Suriye Devleti Süleyman Şah Türbesi’ni sular altında bırakacak;
Fırat Nehri üzerinde Teşrin Barajı inşaatına başlamış ve bitirmiştir. Şu anda
su tutmaya başlayan baraj gölünün suları Türbeyi yeniden tehdit eder duruma
gelmiştir. Eğer kısa bir süre daha müdahale edilmez ise bu ecdat toprağı sular
altında kalacaktır. Burası, tahkim edilmesi halinde veya istinad duvarları yapılması
halinde kurtarılabilecektir. Sorular : 1. 1999 yılından beri
yapılan yazışmalarda Suriye Devleti her türlü ikazı yapmış olmasına rağmen,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiçbir netice alıcı işlem yapmamıştır. Bu konuda
Bakanlığınızın yapmış olduğu çalışmalar ne aşamadadır? 2. Şu ana kadar adı geçen
Türbe’nin korunması ile alakalı ne yapılmıştır? 3. Türbe’nin Türkiye’ye
nakli için çalışmalar olduğu söyleniyor, doğru mudur? T. C. Dışişleri Bakanlığı Siyaset Planlama Genel Müdürlüğü 11.8.2000 Sayı :SPGM/436-437 Konu :Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :30 Haziran 2000
tarih ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2272-6154/14799 sayılı yazıları. Sivas Milletvekili Sayın
Mehmet Ceylan’ın ilgi’de kayıtlı yazılarına konu soru önergesinin yanıtı
ilişikte sunulmuştur. Saygılarımla sunarım. İsmail
Cem Dışişleri
Bakanı Sivas
Milletvekili Sayın Mehmet Ceylan’ın Yazılı Soru Önergesi Suriye toprakları
içerisinde Caber Kalesi yakınında bulunan Süleyman Şah Türbesi'nin 20 Ekim 1921
tarihinde Fransa ile yapılan Ankara Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti'nin malı
olduğu kararlaştırılmış; burada Türk Bayrağının dalgalandırılması ve Türk askerinin
bulundurulması kabul edilmiştir .Lozan Antlaşması ile de bu hak aynen
korunmuştur .Daha sonra 1975 yılında Suriye Devleti Tabka Barajını yapacağını
belirterek iki devlet yetkilileri biraraya gelmişler, adı geçen Türbe’nin Halep
Karayolundaki Karakozak mevkiine taşınmasına karar verilmiştir ve taşınmıştır.
Daha sonra Suriye Devleti Süleyman Şah Türbesi'ni sular altında bırakacak;
Fırat Nehri üzerinde Teşrin Barajı inşaatına başlamış ve bitirmiştir. Şu anda
su tutmaya başlayan baraj gölünün suları Türbe'yi yeniden tehdit eder duruma
gelmiştir. Eğer kısa bir süre daha müdahale edilmez ise bu ecdat toprağı sular
altında kalacaktır .Burası, tahkim edilmesi halinde veya istinad duvarları
yapılması halinde kurtarılabilecektir. Soru 1. 1999 yılından
beri yapılan yazışmalarda Suriye Devleti her türlü ikazı yapmış olmasına
rağmen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiçbir netice alıcı işlem yapmamıştır. Bu
konuda Bakanlığınızın yapmış olduğu çalışmalar ne aşamadadır? Soru 2. Şu ana kadar adı
geçen Türbe’nin korunması ile alakalı ne yapılmıştır? 1 ve 2. Soruların
Yanıtları : Ülkemiz için siyasî,
kültürel ve tarihî bakımdan özel öneme sahip Süleyman Şah Türbesi'nin, Suriye
tarafından inşa edilen Teşrin Barajı'nın suları tarafından tehdit edilmesine
ilişkin konu Bakanlığımca yakından izlenmekte ve ilgili kuruluşlarımız arasında
eşgüdüm sağlanmaktadır. Suriye makamlarının,
kendi topraklarında bulunan Süleyman Şah Türbesi'nin yerinin bir kez daha
değiştirilmesini gündeme getirmeleri üzerine, ilgili kuruluşlarımızın
temsilcilerinden oluşan bir heyetimiz 29 Ekim-l Kasım 1999 tarihlerinde Halep'e
giderek yerinde incelemelerde bulunmuş ve Suriyeli yetkililerle görüşmeler
yapmıştır .İncelemelerde, yapımı ileri bir aşamaya ulaşmış bulunan Teşrin
Barajı'nın su tutmaya başlaması sonucunda, Türbe'nin su seviyesinin
yükselmesinden dolayı etkilenmeye başladığı gözlemlenmiştir. Suların daha da
yükselmesiyle sorununun daha büyük önem kazanacağı ve Türbe zemininde çöküntü,
sızma, nem gibi oluşumlara yol açabileceği anlaşılmıştır . Suriye tarafına, bu
sorunun işbirliği içinde çözümlenebileceği ve bu amaçla biran önce ciddî
önlemler alınmasının gerektiği ifade edilmiştir . Suriyeli yetkililer
cevaben, işbirliği ve yardıma hazır olduklarını, teknik koşullar uygun olursa,
Türbe'nin yerinde kalmasına da karşı çıkmayacaklarını belirtmişlerdir . Konuyla ilgili olarak, 25-26
Mart 2000 tarihlerinde Halep'de Suriyeli yetkililerle yeniden biraraya
gelinmiştir . Heyetimizde yer alan DSİ
yetkilisi tarafından, Türbe'nin yerinde kalacağı tezinden hareketle, yapılacak
çalışmalar hakkında Suriye tarafına teknik bilgi verilmiştir . Suriyeli yetkililer,
Türbe'nin Türkiye için taşıdığı tarihi önemin bilincinde olduklarını, bu eserin
kendileri için de değer taşıdığını, esasen Türbe'nin yerinde kalmasına
itirazlarının bulunmadığını, ancak Türbe'nin yerinde kalması halinde göldeki su
düzeyinin 320 metre kodundan aşağıya düşürülmesinin gerekeceğini, bunun da
kendilerini enerji üretimi açısından büyük kayba uğratacağını bildirmişlerdir .
Heyetimiz tarafından, 320
metre kodundan aşağıya inilmesi yönünde bir talepte bulunulma-yacağı ifadeyle,
bunun yerine, Türbe'nin yerinde kalmasını sağlayacak tahkim çalışmaları
yapılmasının öngörüldüğü belirtilmiştir. Ayrıca, Teşrin Barajı'nın yapımının tasarlanması
aşamasında Türbe'nin durumunun hesaba katılmamış olmasının bir eksiklik
oluşturduğu; Suriye'nin Teşrin Barajı'nın yapımı kararından dolayı Türkiye'nin
zarar gördüğü; dolayısıyla, doğacak zararı gidermenin de Suriye'nin üzerine
düştüğü vurgulanarak, Türbe'nin tahkimi projesinin Suriye tarafından finanse
edilmesi istenmiştir. Suriye tarafı ise, gerek Türbe'nin gerek üzerinde
bulunduğu arazinin Türkiye'ye ait olduğu gerekçesiyle, proje masraflarının
tarafımızdan karşılanması gerektiğini ileri sürmüştür. Görüşmede finansman
konusunda mutabakata varılamayınca, heyetimiz, bir anlaşmaya varılamaması ya da
anlaşmanın gecikmesi nedeniyle önlem alınmasında zaman kaybedilmesi yüzünden
Türbe, su seviyesinin yükselmesinden kaynaklanacak bir zarara uğrar ise, bunun
sorumluluğunun Suriye tarafına ait olacağına ve böyle bir gelişmenin, iyileşme
sürecine girmiş bulunan Türkiye-Suriye ilişkilerine de zarar verebileceğine
dikkat çekmiştir. Heyetimiz üyeleri
tarafından Suriyeli yetkililerle toplantıların dışında yapılan görüş
alışverişlerinde, finansman konusunda Suriye'nin desteğinin sağlanabileceği
izlenimi edinilmiştir . Her hal ve kârda,
Suriye'den projenin finansmanı konusunda sağlanacak katkı beklenmeksizin,
Türbe'nin yerinde kalmasını sağlayacak bir projenin süratle hazırlanarak Suriye
tarafına ulaştırılması önem taşımaktadır . Bu konudaki yetki ve
sorumluluğun 26 Nisan 2000 tarih ve 01033 sayılı yazıyla Başbakanlık tarafından
Kültür Bakanlığına verilmesinin üzerine, Türbe'nin yerinde kalmasını sağlamaya
yönelik çalışmaların biran önce başlatılması hususunda Kültür Bakanlığı'yla
irtibat kurulmuştur. Süleyman Şah Türbesi
projesine ilişkin çalışmalarda hangi aşamaya gelindiğinin bir değerlendirmesini
yapmak ve bu konuda görüş alışverişinde bulunmak amacıyla, ilgili
kuruluşlarımız temsilcilerinin katılımıyla 7 Temmuz 2000 tarihinde Bakanlığımda
yapılan toplantıda, Türbe'nin bulunduğu alanın sudan korunmasına ve zeminin
takviyesine ilişkin çalışmaların bir ön projesinin hazırlanarak ihaleye
çıkarılması ve projenin sonuçlandırılmasına ilişkin çalışmaların, görev alanı
itibariyle Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce üstlenilmesinin; daha sonra
Türbe'nin restorasyonu konusunun gündeme gelmesi halinde, buna ilişkin
çalışmaların da Kültür Bakanlığınca yürütülmesinin uygun olacağı sonucuna
varılmıştır . Bu toplantıda varılan
mutabakat çerçevesinde, Ekim ayı başına kadar gerekli ihale ve ön proje
hazırlıklarının tamamlanmasını teminen Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne
talimat verilmesi hususu, 7 Temmuz 2000 tarihli yazımızla Başbakanlığın
takdirine sunulmuştur . Soru 3. Türbe'nin
Türkiye'ye nakli için çalışmalar olduğu söyleniyor, doğru mudur? 3. Sorunun Yanıtı: Suriye ile varılan
mutabakata binaen Türbe yerinde kalacak olup, ülkemize nakli söz konusu
değildir . 104. - Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay’ın, Gaziantep İline
kültür merkezi kurulup kurulma-yacağına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M.
İstemihan Talay’ın cevabı (7/2273) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılması
hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 23.6.2000 Mehmet
Ay Gaziantep 1. Türkiye’nin 6 ncı
büyük ili olan Gazi Şehrimizde bir Kültür Merkezi bulunmayışı bir eksiklik
olup, bu konuda Bakanlığınızın herhangi bir programı var mı? 2. Program varsa Kültür
Merkezini ne zaman yapıma başlayıp sonuçlandırmayı düşünüyorsunuz? 3. Yoksa bir an önce
programa almayı düşünüyor musunuz? T. C. Kültür Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 11.7.2000 Kurulu Başkanlığı Sayı :B.16.0.APK.0.12.00.01.940-407 Konu :Yazılı soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :TBMM Başkanlığı
Kan. Kar. Müdürlüğünün 30 Haziran 2000 gün ve A.01.0.GNS. 0.10.00.02-14830
sayılı yazısı. Gaziantep Milletvekili
Sayın Mehmet Ay’ın “Gaziantep İline kültür merkezi kurulup kurulmayacağına
ilişkin” 7/2273-6163 esas no’lu yazılı soru önergesinin cevabı hazırlanarak
ekte sunulmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. M.
İstemihan Talay Kültür
Bakanı Cevap : GAP Kültür
Merkezi Bakanlığımız yatırım programında 1991HO40900 proje numarası ile yer
almakta iken; Kültür Merkezi için tahsis edilen arsanın Gaziantep Büyükşehir
Belediyesince iptal edilmesi ve Kültür Merkezinin kendilerince yapılacağının
ifade edilmesi üze-rine 1993 yılında yapılan inşaat yapım sözleşmesi 1.8.1998
tarih ve 2294 sayılı onay ile fesh edilmiştir. Kültür Merkezi yapım işi bir
protokolle Gaziantep Büyükşehir Belediyesine devredilmiştir. Bu nedenle 2000
yılı yatırım programında iz olarak yer almaktadır. Gaziantep Kültür Merkezi
yatırım programında 1976HO40130 proje numarası ile Gaziantep Merkez (Ek-Müze)
adı altında yer almaktadır. Merkez'de müzenin bitişiğinde devam eden Kültür
Merkezi inşaatının fizikî gerçekleşmesi % 75 seviyesindedir. Kontrollüğü Bayındırlık
ve İskân Bakanlığınca, uygulaması Bakanlığımız Anıtlar ve Müzeler Genel
Müdürlüğünce yürütülmektedir. Kültür Merkezi yapımı için ayrılan ödeneklerin
kısıtlı olması nedeniyle 2000 yılı ödeneği 24 Milyar TL. olarak yatırım
programında yer almaktadır. Ayrıca, 2000 yılı yatırım
programında Gaziantep-Nizip 1995HO40040 proje numarası ile,
Gaziantep-Oğuzeli'de 1991HO40900 proje numarası ile yer almaktadır. Ödenek
yetersizliği ve arsa problemleri nedeniyle ihaleleri yapılamamıştır. 105. - İçel Milletvekili Turhan Güven’in, ilköğretim
okullarında uygulanacak yabancı dil öğretim programına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2274) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Millî
Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ede-rim. Saygılarımla. Turhan
Güven İçel Soru: Talim ve Terbiye
Kurulunun 32 sayılı kararı ile okul öncesi eğitim kurumlarının 5 ve 6 yaş
grupları ile ilköğretim okullarının 1 , 2 ve 3 üncü sınıflarında uygulanması
kabul edilen yabancı dil öğretim etkinlikleri programı, öğretilen dilin
ülkesine ait kültürel unsurların yoğunluklu içe-riğiyle; 1. Millî Eğitim Temel
Kanununun Türk millî eğitiminin amaçları başlıklı 2 nci maddesinde belirtilen
Türk milletinin millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini
benimseyen, koruyan ve geliştiren fertler yetiştirilmesi amacıyla uyuşmakta
mıdır? 2. Aynı Kanunun 10 uncu
maddesinde yer alan ''Millî birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri
olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde, özellikleri bozulmadan ve
aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş eğitim ve bilim dili
halinde zenginleşmesine çalışılır ve bu maksatla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Millî Eğitim Bakanlığınca gereken
tedbirler alınır .'' hükmü doğrultusunda yapılacak eğitim ve öğretim
faaliyetlerinin etkisini azaltıcı sonuçlar doğurmayacak mıdır? 3. Aynı Kanunun okul
öncesi eğitimle ilgili 20 nci maddesinde yer alan, okul öncesi eğitiminin amaç
ve görevlerinin, millî eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun
olması ve bu maddenin 4 üncü bendindeki çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını
sağlama hükmüyle bağdaşmakta mıdır?. Yine Kurulun bu kararıyla
ilgili olarak; 4. Anadillerini, Türkçeyi
henüz tam özümseyememiş çocuklara, kararda yer aldığı üzere, ''o dili konuşan
milletin kültürel objeleri kullanılarak yabancı dil eğitimi verilmesi''nin
pedogojik temeli var mıdır? 5. Söz konusu karar
alınırken dil bilimi ve eğitim bilim alanında otorite sayılabilecek herhangi
bir resmî ya da sivil kurum, kuruluş ya da kişinin görüşü alınmış ya da bu
konularda yayımlanmış bilimsel yayınların bulgularından yararlanılmış mıdır?
Diğer ülkelerde yabancı dil eğitiminin hangi yaşlardan itibaren, hangi okul ve
sınıf seviyelerinde ve hangi yöntemlerle yapıldığına ilişkin araştırma ve
incelemeler var mıdır? Bu kararın alınması sırasında bu tür çalışmalar
değerlendirilmiş midir? 6. Söz konusu karara
dayanak oluşturan talep Özel Eğitim Kurumları Genel Müdürlüğünden geldiğine
göre, özel okul sahiplerinin baskı grubu olarak bu kararın alınmasındaki rolü
nedir? 7. 8 yıllık kesintisiz
ilköğretimin kabulünün ardından 4 üncü sınıftan itibaren yabancı dil eğitimi
yapılabileceğine ilişkin Kurul kararı, o günden bu yana hangi koşullar
değiştiği, hangi gelişme-ler yaşandığı, hangi ihtiyaçlar ortaya çıktığı için bu
şekilde yeniden düzenlenmiştir? T. C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 14.8.2000 Kurulu Başkanlığı Sayı :B.08.0.APK.0.03.05.00-03/2029 Konu : Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :TBMM Başkanlığının
30.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6251-7/2274-6174/14901 sayılı yazısı. İçel Milletvekili Sayın
Turhan Güven'in, ''İlköğretim okullarında uygulanacak yabancı dil öğretim
programına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir. 1. Bakanlığımızca
hazırlanan programların Millî Eğitim Temel Kanununda belirtilen Türk milletinin
millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve
geliştiren fertler yetiştirilmesi hususundaki genel amaçlarına aykırı olması mümkün
değildir . Okul Öncesi Eğitim Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim
Etkinlikleri Çerçeve Programında öğretimi hedeflenen konular titizlikle
belirlenmiştir .Bu yabancı dil eğitiminin amaçları arasında yukarıda sözü
edilen nitelikteki unsurlara ters düşecek herhangi bir olumsuzluk söz konusu
değildir. 2. Millî Eğitim Temel
Kanununun 10. maddesinde yer alan ''Millî birlik ve bütünlüğün temel
unsurlarından biri olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde, özellikleri
bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş eğitim
,ve bilim dili halinde zenginleşmesine çalışır ve bu maksatla Atatürk Kültür,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Millî Eğitim Bakanlığınca
gereken tedbirler alınır'' hükmü ''Türk dilinin geliştirilmesine ve
korunmasına'' yöneliktir .Bakanlığımız Türk dilinin geliştirilmesi ve korunması
konusunda son derece hassas olup bu konudaki çalışmalarını sürekli olarak
yapmaktadır. İlköğretim okulları
haftalık ders dağıtım çizelgesi (Toplam : 30 saat)'nde yer alan ''Bireysel ve
Toplu Etkinlikler'' (Haftada 3 saat ) dersi içinde uygulamaya konulacak yabancı
dil eğitimi dersinin, diğer derslere oranla çok az olduğu, bunun nedeninin de
erken yaş çocuklarını yabancı dille tanıştırmak ve bir başlangıç yaptırmak
olduğudur. Dolayısıyla eğitim ve öğretim faaliyetlerinin etkisini azaltıcı
sonuçlar doğurması hususunun ders saatlerine bakıldığında mümkün olmadığı
anlaşılacaktır. 3. Okul Öncesi Eğitim
Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim Etkinlikleri Çerçeve
Programına Millî Eğitim Temel Kanunu'nun 20'nci maddesinde yer alan, okul
öncesi eğitiminin amaç ve görevleri, Millî Eğitimin genel amaç ve temel
ilkelerine uygun olması ve bu maddenin 4 üncü bendindeki çocukların Türkçe'yi
doğru ve güzel konuşmalarını sağlama hükmüyle ters düşmemektedir. Türkçe'yi
doğru ve güzel kullanma becerilerini geliştirmek; okul öncesi eğitiminde
yapılacak tüm etkinlikleri kapsamakta ve yabancı dil çalışmaları ana dilin
öğretimi için yapılacak çalışmaları engellemeyeceği gibi, ''dilin gelişimi ile
beyin gelişiminin birlikteliği'' kuramına göre yapılacak eğitim etkinlikleri
birbirini daha da destekleyecektir. 4. Okul Öncesi Eğitim
Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim Etkinlikleri Çerçeve Programı
ve bu programın kabulüne ilişkin kararda ''o dili konuşan milletin kültürel
objeleri kuIlanılarak yabancı dil eğitimi verilmesi'' ifadesi yer almamaktadır
.Ancak programın son bölümünde yer alan ''Öğretmenin Rolü'' başlıklı bölümün 18
inci maddesinde ''öğretilen dilin ülkesine ait metinleri (oyun, şarkı,
tekerleme, basit şiir , bilmece, bulmaca, sözcük oyunları vb.) derste
işleyebilmeli ve o ülkenin çocuk kültürünü araştırabilmeli, sentez yapabilmeli
ve bunu yabancı dil dersinin öğretimine de yansıtabilmelidir.'' ifadesi yer
almaktadır. Bu maddede öğretmenin hangi donanımlara sahip olması gerektiği
vurgulanmış ve bu bilgilerden yoksun olan yabancı dil öğretmenlerinin dil
öğretiminde yetersiz kaldığı ve kelimelere dilin ait olduğu kültürün yüklediği
anlamı kavrayamaması nedeniyle etkili bir yabancı dil eğitimini
gerçekleştiremediği bu yüzden de öğrencilerin ''kullanılabilir'' seviyede
işlevsel bir yabancı dil öğrenemedikleri bilinen bir gerçektir. 5. Söz konusu karar
alınırken dil bilimi ve eğitim bilim alanında otorite sayılan pek çok resmî,
sivil kurum ve kişilerden görüş alınmıştır. Pekçok ülkede yabancı dil eğitimine
5-6 yaşlarda başlanmaktadır . 6. Söz konusu karara
dayanak oluşturan talep Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünden gelmekle
beraber, esas amaç ''Millî Eğitim Temel Kanununda belirtilen 1. Genellik ve
Eşitlik, II. Ferdin ve Toplumun İhtiyaçları, III. Yöneltme, IV. Eğitim Hakkı ve
V. Fırsat ve İmkân Eşitliği ilkeleri doğrultusunda Devlet okullarında okumakta
olan öğrencilerimize, özel öğretim kurumlarının en büyük ayrıcalığı olan
''Yabancı Dil Eğitimini'' verebilmektedir . Özel öğretim kurumlarında
okumakta olan öğrenciler; Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Yönetmeliğinin
uygulamalar bölümü; (b ) bendi gereğince okullarında yabancı dil eğitimini
zaten almaktadırlar . Söz konusu karar;
velilerden gelen yoğun isteklerle, günümüz şartlarında toplumun ihtiyaçları
doğrultusunda alınmış olup, devlet okullarında öğrenim görmekte olan
öğrencilerimiz de böylece erken yaşta yabancı dille tanışıp öğrenmeye
başlayabilecektir . 7. Sekiz yıllık
kesintisiz ilköğretim uygulanmasıyla 4 üncü sınıftan itibaren yabancı dil
eğitimi yapılabileceğine ilişkin Kurul Kararına ek olarak okul öncesi ve
ilköğretim 1., 2. ve 3. üncü sınıflarda da yabancı dil eğitimine başlanması
için karar alınmasında; yabancı dil öğretiminin uzun vadeli, süreklilik taşıyan
ve çocuğun beyin gelişimini etkileyen bir unsur olması, ne kadar erken yaşta
başlanırsa, öğrenmenin o kadar kolay olacağı ve yıllardır ülkemizin en büyük
sorunu olan; yabancı dil bilen insan sayısının azlığının önemli ölçüde
giderileceği en önemli gerekçeleri oluşturmaktadır . Ayrıca bu program;
öğrenci velisinin istemesi ve okul ve kurumların eğitim ortamlarının uygun
olması ve bu durumun il ilçe millî eğitim müdürlüklerince de onaylanması ile
uygulamaya konulabilecektir. Bilgilerinize arz ederim. Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 106. - İçel Milletvekili Turhan Güven’in, ilköğretim
okullarında okutulacak yabancı dil öğretim programına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2275) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Millî Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Turhan
Güven İçel Talim ve Terbiye Kurulu,
yabancı dil eğitimini ilköğretimin ilk sınıflarında ve okul öncesinde başlatan,
öğretilen dilin kültürel unsurlarının yoğunluklu içeriğine sahip yabancı dil
öğretim etkinlikleri programını 32 sayılı kararıyla kabul etmiştir. Ana dillerini henüz tam
özümseyememiş çocuklara, kültürel objeler kullanılarak yabancı dil eğitimi
verilmesinin pedogojik temeli var mıdır? Karar alınırken dil
bilimi ve eğitim bilim otoritelerinin görüşü alınmış ve bilimsel bulgulardan
yararlanılmış mıdır? Kararda özel okul
sahiplerinin baskı grubu olarak rolü nedir? Karar Millî Eğitim Temel
Kanununun hükümlerine uygun mudur? T. C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 14.8.2000 Kurulu Başkanlığı Sayı :B.8.0.APK.0.03.05.00-03/2033 Konu :Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :TBMMBaşkanlığının
30.6.2000 tarih ve A.Ol.0.GNS.0.10.00.02-6251-7/2275- 6175/14902 sayılı yazısı.
İçel Milletvekili Sayın
Turhan Güven'in, ''İlköğretim okullarında okutulacak yabancı dil öğretim
programına ilişkin'' yazılı soru önergesi incelenmiştir. 1. Okul Öncesi Eğitim
Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim Etkinlikleri Çerçeve Programı
ve bu programın kabulüne ilişkin kararda ''o dili konuşan milletin kültürel
objeleri kullanılarak yabancı dil eğitimi verilmesi'' ifadesi yer almamaktadır.
Ancak programın son bölümünde yer alan ''Öğretmenin Rolü'' başlıklı bölümün 18
inci maddesinde ''öğretilen dilin ülkesine ait metinleri ( oyun, şarkı,
tekerleme, basit şiir , bilmece, bulmaca, sözcük oyunları vb.) derste
işleyebilmeli ve o ülkenin çocuk kültürünü araştırabilmeli, sentez yapabilmeli
ve bunu yabancı dil dersinin öğretimine de yansıtabilmelidir” ifadesi yer
almaktadır .Bu maddede öğretmenin hangi donanımlara sahip olması gerektiği
vurgulanmış ve bu bilgilerden yoksun olan yabancı dil öğretmenlerinin dil
öğretiminde yetersiz kaldığı ve kelimelere dilin ait olduğu kültürün yüklediği
anlamı kavrayamaması nedeniyle etkili bir yabancı dil eğitimini
gerçekleştiremediği bu yüzden de öğrencilerin ''kullanılabilir'' seviyede
işlevsel bir yabancı dil öğrenemedikleri bilinen bir gerçektir. 2. Söz konusu karar
alınırken dil bilimi ve eğitim bilim alanında otorite sayılan pek çok resmi,
sivil kurum ve kişilerden görüş alınmıştır. 3 .Kararın alınmasında
herhangi bir baskı söz konusu değildir. Esas amaç ''Millî Eğitim Temel
Kanununda belirtilen I. Genellik ve Eşitlik, II. Ferdin ve Toplumun
İhtiyaçları, III. Yöneltme, IV. Eğitim Hakkı ve V. Fırsat ve İmkân Eşitliği
ilkeleri doğrultusunda Devlet okullarında okumakta olan öğrencilerimize, özel
öğretim kurumlarının en büyük ayrıcalığı olan ''Yabancı Dil Eğitimini''
verebilmektir. Özel öğretim kurumlarında
okumakta olan öğrenciler; Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Yönetmeliğinin
uygulamalar bölümü; (b ) bendi gereğince okullarında yabancı dil eğitimini
zaten almaktadırlar. Söz konusu karar;
velilerden gelen yoğun isteklerle, günümüz şartlarında toplumun ihtiyaçları
doğrultusunda alınmış olup, devlet okullarında öğrenim görmekte olan
öğrencilerimiz de böylece erken yaşta yabancı dille tanışıp öğrenmeye
başlayabilecektir. 4. Programların Millî
Eğitim Temel Kanununda belirtilen Türk milletinin millî, ahlakî, insanî, manevî
ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren fertler yetiştirilmesi
hususundaki genel amaçlarına aykırı olması mümkün değildir. Söz konusu programda
öğretimi hedeflenen konular titizlikle belirlenmiştir .Bu yabancı dil
eğitiminin amaçları arasında yukarıda sözü edilen nitelikteki unsurlara ters
düşecek herhangi bir olumsuzluk söz konusu değildir. Ayrıca söz konusu
program, öğrenci velisinin istemesi; okul ve kurumların eğitim ortamlarının
uygun olması ve bu durumun il ilçe millî eğitim müdürlüklerince de onaylanması
ile uygulamaya konulabilecektir. Bilgilerinize arz ederim. Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 107. - Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey’in, Diyarbakır
yöresinde kuraklıktan zarar gören çiftçilerin sorunlarına ilişkin sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2279) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince; Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın
Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırılması
konusunda aracılığınızı arz ederim. Sacit
Günbey Diyarbakır Ülkemizde son yıllarda
ihmal edilen tarım politikamız sebebi ile doğal olarak Diyarbakır ve civarı da
kaçınılmaz olarak etkilenmektedir . Bölgede kuru tarım yapılmaktadır .Tarım
için gerekli; sulama kanal, kanalet ve sondaj kuyularının yeterli olarak bölge
insanımızın hizmetine götürülememesine, -bu sene de dahil edilerek üç yıldır
devam eden- kuraklık da eklenmiş ve bölge yeterince yağış alamamıştır . Diyarbakır civarındaki
kuraklık nedeni ile : 1. Bölgedeki kuraklıkla
ilgili olarak ; hasar tespit çalışması var mıdır? 2. Çiftçi borçlarının
ertelenmesi düşünülmekte midir? 3. Kuraklıktan dolayı
geçen yıl yapılan hasar tespit çalışmaları sonunda çiftçilere herhangi bir
ödeme yapılmadığı ifade edilmektedir .Bu doğru mudur ? Eğer doğru ise ödeme ne
zaman yapılacaktır? 4. Geçen yıl bölgede
alınan pamuğa ödenmesi gereken pirimler ödenmemiştir .Bu ödeme ne zaman
yapılacaktır? T. C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 4.7.2000 Kurulu Başkanlığı Sayı :KDD.SÖ.1.01/2406 Konu : Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :3.7.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2279-6200/14965 sayılı yazınız. İlgi yazınız ekinde
gönderilen Diyarbakır Milletvekili Prof. Dr. Sacit Günbey’e ait 7/2279-6200
esas numaralı yazılı soru önergesine ilişkin Bakanlığımız görüşleri ekte
sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Prof.
Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp Tarım
ve Köyişleri Bakanı Yazılı
Soru Önergesi Önerge Sahibi
Milletvekili : Prof. Dr. Sacit Günbey Diyarbakır Milletvekili Esas No. : 7/2279-6200 Ülkemizde son yıllarda
ihmal edilen tarım politikamız sebebi ile doğal olarak Diyarbakır ve civarı da
kaçınılmaz olarak etkilenmektedir. Bölgede kuru tarım yapılmaktadır. Tarım için
gerekli; sulama kanal, kanalet ve sondaj kuyularının yeterli olarak bölge
insanımızın hizmetine götürülememesine bu sene de dahil edilerek üç yıldır
devam eden kuraklıkta eklenmiş ve bölge yeterince yağış alamamıştır. Diyarbakır civarındaki
kuraklık nedeni ile : Soru 1. Bölgedeki
kuraklıkla ilgili olarak; hasar tespit çalışması var mıdır? Cevap 1. Diyarbakır
İlinde meydana gelen kuraklık afetinden Merkez, Çınar, Bismil, Ergani, Eğil,
Çermik ilçelerinin 242 köyünde 7 772 çiftçi ailesine ait 2 218 510 dekar ekili
alanında % 35-70 oranında zarar meydana geldiği Bakanlığımıza ihbar olarak bildirilmiştir.
İl müdürlüğümüzce yapılan hasar tespit çalışmaları tamamlanmak üzeredir. Soru 2. Çiftçi
borçlarının ertelenmesi düşünülmekte midir? Cevap 2. 18 Temmuz 2000
tarih ve 24113 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanan Tabiî Afetlerden Zarar Gören
Çiftçilerin Borçlarının Ertelenmesi ve Yeniden Kredilendirilmesi Hakkında Karar
gereğince; 5254 ve 2090 sayılı kanunlarda tanımlanan afetlerden, ürün deseni
içerisindeki ekilişleri veya tüm tarımsal varlıkları en az % 40 oranında zarar
gören ve bu durumları söz konusu kanunlar çerçevesinde il hasar tespit ve
ihtiyaç komisyonlarınca belirlenen üreticilerin T.C Ziraat Bankası, Tarım
işletmeleri Genel Müdürlüğü ve T. Tarım Kredi Kooperatiflerine olan, hasar
tarihinden önce kullandıkları kredilerle ilgili 2000 yılı vadeli ve 2001 yılına
sarkan, afetin vuku bulduğu tarihte günü gelmemiş zirai kredi borçları vade
tarihinden itibaren bir yıl süre ile ertelenmiştir. Ziraat Bankası ile Tarım
Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğinden kredi kullanan ve aldığı krediyi
ödeyemeyen çiftçilerin borçlarının affedilmesi yasa çıkarılmasını
gerektirmektedir. Bu kapsamda, çiftçilerimizi içinde bulundukları durumdan
kurtararak tekrar üretken olmalarını sağlamak için, Bakanlığımızca Ziraat
Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine borcu olan çiftçilerin borçlarının
faizi ile birlikte 3 yıl sürede, 6 eşit taksitte ödenmesini öngören bir
kararname taslağı Başbakanlığa sunulmuştur. Soru 3. Kuraklıktan
dolayı geçen yıl yapılan hasar tespit çalışmaları sonunda çiftçilere herhangi
bir ödeme yapılmadığı ifade edilmektedir. Bu doğru mudur? Eğer doğru ise ödeme
ne zaman yapılacaktır? Cevap 3. Diyarbakır
İlinde 1999 yılında kuraklık ve dolu afetinden 9 ilçenin 303 köyünde 7 120
çiftçi ailesinin 1 051 198 dekar ekili alanında zarar meydana geldiği
Bakanlığımıza intikal eden 6 adet il ihtiyaç komisyonu kararından
anlaşılmıştır. Söz konusu afetler
nedeniyle zarar gören çiftçilere; 1999 yılı güzlük ekilişlerinde kullanılmak üzere,
valilik emrine 3 633 ton buğday tohumluğu tahsisi yapılmış olup, 1 069 tonu
dağıtılmış, 2 564 tonu tenkis edilmiştir. 12.7.1999 tarih ve 3
no.lu il ihtiyaç komisyonu kararında belirtilen çiftçilerin ziraî kredi
borçlarının ertelenmesi için söz konusu karar ilgili kredi kuruluşlarına
gönderilmiştir. Soru 4. Geçen yıl bölgede
alınan pamuğa ödenmesi gereken pirimler ödenmemiştir. Bu ödeme ne zaman
yapılacaktır? Cevap 4. 1999 Yılı ürünü
kütlü pamuk, yağlık ayçiçeği ve soya fasulyesi üreticilerinin desteklenmesine
ilişkin olarak çıkartılan 31.12.1999 tarih ve 99/13798 sayılı Bakanlar Kurulu
kararı çerçevesinde yayımlanan uygulama tebliğinde; ''...ödemeler ilgili mercilerce
(Prim uygulaması il/ilçe komisyonu) kendilerine ibraz edilen prime esas belgelerin
incelenmesinin sonuçlanmasından sonra yapılır.'' denilmektedir. Bu meyanda, Diyarbakır
İlimizdeki üreticilere ödenecek olan kütlü pamuk destekleme primi için, il
komisyonu çalışmalarını henüz tamamlamamıştır. İl komisyonu
çalışmalarını tamamladıktan sonra prim hak eden üreticilere ödemeler hemen
yapılacaktır. 108. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın,
bilgisayar satışlarının kontrol altına alınması yönünde çalışma yapılıp
yapılmadığına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan
Tanrıkulu’nun cevabı (7/2280) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasının teminini saygılarımla arz ederim. 26.06.2000 Mustafa
Niyazi Yanmaz Şanlıurfa
Ülkemizdede tüm dünyada
olduğu gibi Bilgisayar sektörüne olan talep her geçen gün daha da artmaktadır.
Kamu kurum ve kuruluşlarında olduğu gibi, vatandaşlarımızda bilgisayarın çağın
yadsınamaz bir gerçeği olduğunun bilinciyle bilgisayar almaktadırlar. Ancak her geçen gün
bakkal dükkanı gibi açılan bilgisayar satıcıları çok kısa süreler sonrasında
kapanmakta, buralardan toplama bilgisayar almış olan vatandaşlarımız herhangi
bir sıkıntıları olduğunda muhatap bulamamaktadırlar. 1. Bu durumun önüne
geçilmesi için açılmış iş yerlerinin kontrolü, açılacak olanlarında belli
şartları ve taahhütleri sağlamaları için herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır?
2. Kamu oyunda da sıkça
gündeme geldiği üzere ülkemizin yavaş yavaş Bilgisayar Çöplüğüne dönüştüğü
şeklindeki haberlerin doğruluk derecesi nedir? 3. Son yıllarda ülkemizde
mantar gibi çoğalan İnternet Kafelerde verilen satış ve kullanım kalitesi
kontrolü hakkında Bakanlığınızca bir çalışma yapılmakta mıdır? T. C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 24.7.2000 Sayı : B.14.0.BHİ.01-251 Konu :Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi :3.7.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2280/6201/14966 sayılı yazınız. Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın,
“Bilgisayar satışlarının kontrol altına alınması yönünde çalışma yapılıp
yapılmadığına” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/2280)
esas no.lu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir. Bilgilerinizi ve gereğini
arz ederim. Ahmet
Kenan Tanrıkulu Sanayi
ve Ticaret Bakanı Şanlıurfa Milletvekili
Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz’ın Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız 1. Bilindiği üzere 4077
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 13 üncü maddesi; ithalatçı veya
imalatçı firmalara ithal ettikleri veya ürettikleri sanayi malları için garanti
belgesi düzenleme zorunluluğu getirmiş, satıcıyı ise garanti belgesi kapsamındaki
malların, garanti süresi içerisinde gerek malzeme ve işçilik gerekse montaj
hatalarından dolayı arızalanması halinde, işçilik masrafı, değiştirilen parça
bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir ücret talep etmeksizin tamiri
ile yükümlülük altına almıştır . 4077 sayılı Kanunun 15
inci maddesi ile de; ithalatçı ve imalatçılara sattıkları sanayi malları için o
malın Bakanlıkça tespit ve ilan edilen kullanım ömrü süresince, bakım, onarım
ve servis hizmetlerini yürütecek istasyonları kurmak ve yeterli teknisyen
kadrosu ile yedek parça stoku bulundurmak zorunluluğu getirilmiştir. Bakanlığımız Türk
Standartları Enstitüsü ile birlikte yaptığı bir çalışma ile ''Garanti Belgesi
ile Satılmak Zorunda Olan Sanayi Malları ve Bu Malların Arızalarının Tamiri
İçin Gereken Azami Süreler'' hakkında yayınlamış olduğu TRKGM-95/105-106 no.lu
Tebliğ eki listeye ''Bilgisayar sistemleri, merkezi işletim ünitesi (CPU),
monitör, printer, ve klavye'' yi almış bulunmaktadır. Yine aynı şekilde
yürürlüğe konulan ''Sanayi Mallarının Satış Sonrası Hizmetleri'' hakkındaki
TRKGM-95/137-138 no. lu Tebliğ' de satış sonrası hizmet istenecek olan ürünler
arasında ''Bilgisayar sistemleri, merkezi işletim ünitesi (CPU), monitör,
printer, ve klavye'' yer almış, bu ürünlerin kullanım ömürleri 10 yıl olarak ve
açılması gereken servis istasyonu da 3 adet olarak belirlenmiştir. Servislerde
TSE’nin belirlediği kriterler aranmaktadır . Bakanlığımız yukarıda
belirtilen yükümlülük ve zorunluluklara uyulma konusunda gerek belgelerin onayı
safhasında, gerekse dönemler itibariyle Bakanlık Kontrolörleri ve İl Müdürlüğü
elemanları vasıtasıyla denetimler yapmakta, mevzuat hükümlerine aykırılığın
tespiti halinde 4077 sayılı Kanuna göre cezaî işlem tesis edilmektedir. Bu
denetimler Bakanlığımıza intikal eden şikâyetlere göre de yapılabilmektedir . Özetle kurulmuş veya
kurulacak servisler konusunda belli şartlar aranmakta olup, ithalatçı veya
imalatçı firmanın yanısıra, satış sonrası hizmetlerinin kurulmuş servislerle
sözleşme yapılarak sağlanması halinde, servis istasyonunun da taahhüdü
alınmaktadır . 2. 4077 sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve alt mevzuatın değişiklik çalışmaları
gerek kamu kurum ve kuruluşları, gerekse sektör temsilcileri ve sivil toplum
örgütleriyle birlikte yürütülmekte olup, bilgisayar ürünlerinde servis
sayılarının artırılması çalışmaları da devam etmekte ve tüketicinin mağdur
olmaması konusunda, mağduriyeti varsa en kısa sürede çözümü konusunda
titizlikle çalışılmaktadır. 3. İnternet Kafelerde
kullanılan ürünler ile ilgili garanti ve satış sonrası hizmetlerinde yukarıda
belirtildiği şekilde değerlendirme yapılmaktadır. 109. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın,
okullarda yangın önlem ve koruma çalışmaları yapılıp yapılmadığına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2281) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Sayın
Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasının teminini saygılarımla arz ederim. 26.6.2000 Mustafa
Niyazi Yanmaz Şanlıurfa 21.6.2000 tarihinde
Brezilya’da yaşanan kreş yangınında 12 çocuk ölmüştür. Benzeri bir felaketin
ülkemizde de yaşanmaması için içinde bulunduğumuz yaz tatilini de bir fırsat
bilerek, yerel yönetimlerle de işbirliği yapılarak okullarımızda yangın önlem
ve korunma çalışmaları yapılmakta mıdır? T. C. Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 27.7.2000 Kurulu Başkanlığı Sayı :B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1936 Konu : Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
30.06.2000 tarih ve A.0I.0.GNS.0.I0.00.02-7/2281- 6202/14967 sayılı yazısı. Şanlıurfa Milletvekili
Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, ''Okullarda yangın önlem ve korunma çalışmaları
yapılıp yapılmadığına ilişkin'' yazılı soru önergesi incelenmiştir, Bakanlığımıza bağlı
okulların yöneticileri tarafından, sürekli olarak; Millî Eğitim Bakanlığı
Binalarını Yangından Koruma Yönergesi ve Koruyucu Güvenlik Özel Talimatı
esasları doğrultusunda yangınlarla ilgili gerekli önlemler alınmaktadır . Ayrıca, merkez ve taşra
teşkilâtındaki tüm okul ve kurumlarımızda, yangın ve deprem konularında,
öğrencilerin ve diğer personelin daha bilinçli hareket etmeleri ve paniğe
kapılmamaları bakımından gerekli eğitim verilmektedir . Diğer taraftan, Savunma
Sekreterliğimiz uzmanlarınca oluşturulan heyetler tarafından yıllık Topyekün
Savunma Sivil Hizmetleri denetlemeleri sırasında bu konular incelenmekte ve
görülen eksikliklerin giderilmesi yönünde gerekli rehberlik yapılmaktadır . Bilgilerinize arz ederim. Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 110.- Erzurum Milletvekili Fahrettin Kukaracı’nın, halk
ozanlarının sosyal güvence altına alınmasına yönelik çalışma olup olmadığına
ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/2282) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına TBMM İçtüzüğünün 96 ncı
maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın Kültür Bakanı tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Fahrettin
Kukaracı Erzurum Sorular : l. Türk halk kültürünün
kurumaya yüz tutmuş damarı olan halk ozanlığı, hükümetinizden gereken ilgiyi
görmekte midir? 2. Onca imkânsızlıklara
rağmen, Türk kültürüne inanılmaz hizmetler vererek, halkın gönlünde taht
kurmayı başarmış ozanlarımızın isimlerini ve eserlerini yaşatmak için neler
yapılmaktadır, neler yapılmalıdır? 3. Yaşayan halk
ozanlarımızın durumları, beklentileri ve sorunlarının tespitine yönelik bir
çalışma var mıdır? Halk ozanlarımızın sorunları çözülecek, mağduriyetleri
giderilecek midir? 4. Türk halk kültürüne
sazı ile sözü ile ömürlerini veren halk ozanlarımızın, yaşlılık dönemlerinde,
ele avuca düşmemeleri için bir sosyal güvenceye kavuşturulmaları mümkün olacak
mıdır? Bunun için özel bir sosyal güvence şemsiyesi oluşturmak mümkün müdür? 5. Opera ve bale devlet
himayesine alınırken, halk ozanlarımızın hiç bir güvence ve himaye altında
bulunmaması; devletten üvey evlat muamelesi görmesi, halk kültürüne karşı ve
onun ayaklı taşıyıcılarına karşı vefasızlık değil midir? 6. Halk ozanlarımızın da
bale ve opera sanatçıları kadar devletten himaye; ilgi ve koruma görmesi için,
acaba, Kültür Bakanlığı nezdinde bir Başkanlık ya da Müdürlük oluşturulabilir
mi? T. C. Kültür Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 11.7.2000 Kurulu Başkanlığı Sayı :B.16.0.APK.0.12.00.01.940-413 Konu :Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığı
Kan. Kar. Müdürlüğünün 3 Temmuz 2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-14968 sayılı
yazısı. Erzurum Milletvekili
Sayın Fahrettin Kukaracı’nın “Halk ozanlarının sosyal güvence altına alınmasına
yönelik çalışma olup olmadığına ilişkin” 7/2282-6203 esas no.lu yazılı soru
önergesinin cevabı hazırlanarak ekte sunulmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. M.
İstemihan Talay Kültür
Bakanı Cevap 1. Bakanlığımızca;
geleneksel kültür değerlerimiz içinde önemli bir yeri olan halk ozanları ve
ozanlık geleneğinin yaşatılması ve tanıtılması için gereken ilgi ve çaba
gösterilmektedir. Bu amaçla gelenekle ilgili olarak araştırma çalışmaları başta
olmak üzere, detayları diğer başlıklarda belirtilen çeşitli çalışmalar
gerçekleştirilmektedir. Cevap 2. a) Bakanlığımız
Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğümüze başvurarak
''Yaşayan Halk Ozanları Değerlendirme Kurulu''nda değerlendirilen ve başarılı
olan halk ozanlarının Halk Kültürü Arşivine kayıtları yapılarak, isimleri ölümsüzleştirilmektedir
(Halen 447 halk ozanı kayıtlıdır). b) Aynca halk ozanı ve
ozanlık geleneği ile ilgili çeşitli kitap ve makalelerin yayımlanmasının yanı
sıra (Örn. Yaşayan Halk Ozanları Antolojisi, Ercişli Emrah, Dostlar Seni
Unutmadı Aşık Veysel, Ceyhanlı Aşık Ferrahi) Bakanlığımızca düzenlenen
yarışmalarda derece alan halk ozanlarımızın eserleri yayımlanmakta, kendi
imkânlarıyla yayımladıkları ve Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğümüze
gönderdikleri eserler değerlendirilerek, ihtisas kütüphanesine satın
alınmaktadır. c) Ozanlık geleneği ile
ilgili bilimsel toplantılar düzenlenmekte, bu toplantılarda sunulan bildiriler
kitap bütünlüğünde yayınlanarak ilgililerin hizmetine sunulmaktadır. ç) Şiirleri halkımız
tarafından benimsenen ve aramızdan ayrılan tanınmış ozanlarımızla ilgili anma
günleri düzenlenmektedir. Örneğin Erzurumlu Emrah, Karacaoğlan, Yunus Emre,
Aşık Veysel vb. gibi. d) Ozan vakıf ve
derneklerin yapmayı planladıkları faaliyetler maddî ve teknik olarak
desteklenmektedir. Cevap 3. Bakanlığımız
bütçesinde yer alan Sinema ve Müzik Sanatını Destekleme Fonundaki ödenekle,
mağdur durumda olan halk ozanlarına maddî yardım yapılmaktadır. Ayrıca yurt
dışında konser vermek isteyen halk ozanlarının da vize işlemlerinde kolaylıklar
sağlanmaktadır. Cevap 4. Halk ozanlarının
sosyal güvenceye kavuşturulması konusunun, ülkemizin sosyal güvenlik yasaları
çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, daha önce
Bakanlığımızca, halk ozanlarını da Bağ-Kur veya SSK çalışanları gibi borçlanarak
emekli olabilmeleri için ilgili kurumlarla görüşmelerde bulunulmuş, mevzuatla
ilgili kolaylıklar sağlanması istenmiş ancak yasalar çerçevesinde farklı
uygulamanın olamayacağı, diğer çalışanlar gibi prim ödeyerek ya da borçlanarak
emeklilik haklarını elde edebilecekleri ifade edilmiştir. Daha önceden
sigortalı olmuş ancak sigortalarını devam ettirememiş sanatçıların
yararlandırılması amacıyla Bakanlığımızca 1994 yılında çıkarılan Sanatçı Hizmet
Borçlandırılmasından bazı halk ozanları da yararlanmışlardır. Cevap 5-6. Bakanlığımız
Devlet Opera ve Bale Sanatçıları gibi halk ozanlarının da çeşitli sorunlarıyla
ilgilenilebilmesi amacıyla, Bakanlığımızca, “Devlet Halk Ozanları Topluluğu”nun
kurulması çalışmaları sonuçlandırılmış ve topluluk için Bakanlar Kurulundan
karar çıkmış, ancak sanatçı kadroları henüz Maliye Bakanlığından alınamamıştır. 111. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, deprem konutları
için yapılan ihalelerin vize işlemlerinin Sayıştay denetimine tâbi olması için
bir işlem yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Yıldırım Akbulut’un cevabı (7/2284) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Yıldırım Akbulut tarafından yazılı
olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Aslan
Polat Erzurum Kamuda şeffaflığın
sağlanması konusunda kamuoyunda belirgin bir hassasiyetin olduğu malumdur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Soruşturma Komisyonu Raporlarında da davet usulü
ile yapılan Karadeniz Duble Yol İhalelerinde ihalelerde yeterli şeffaflığı
sağlamadığı gerekçesi ile dönemin Bayındırlık ve İskân Bakanı hakkında Yüce
Divana sevk yolunda karar alınmış idi. Son günlerde İhale Kanunu müsait olduğu
için gerek İller Bankası ihalelerinde, gerekse Karayolları ihalelerinde davet
usulü ile yapılan ihaleler hakkında da kamuoyunda ve bilhassa ihalenin
yapıldığı yörelerdeki mahallî basınlarda çeşitli iddialar ortaya atılmaktadır.
Yine kalıcı ve geçici deprem konutları için yapılan ihalelerin vize
işlemlerinin Sayıştay denetimine tâbi olmadığı anlaşılmaktadır. Sorularımız şunlardır; 1. Karayolları, DSİ,
İller Bankası gibi kamu kuruluşlarınca yapılan davet usulü ihalelerin vize ve
tescil işlemlerinde açık ihalelerin vize ve tescil işlemine göre daha titiz ve
ayrıntılı inceleme imkânı var mıdır, bu ihaleler ile ilgili mahallî basında çıkan
iddialar Sayıştay Başkanlığınca değerlendirilmekte midir? 2. Deprem bölgesi kalıcı
ve geçici konutlarının inşaat sonrası sarf evrakı Sayıştay denetimine tâbi
olabilecek midir, değilse ne gibi bir işlem yapılırsa denetime tâbi
olabilirler, böyle bir imkân var mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği 31.7.2000 Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı Sayı :KAN. KAR. MD. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2284-6206/14964 Sayın
Aslan Polat Erzurum Milletvekili İlgi : 27.6.2000 tarihli
yazılı soru önergeniz. Deprem konutları için
yapılan ihalelerin vize işlemlerinin Sayıştay denetimine tâbi olması için bir
işlem yapılıp yapılamayacağına ilişkin ilgi önergenizde yer alan sorular
aşağıda cevaplandırılmıştır. Bilgilerinizi rica
ederim. Saygılarımla. Yıldırım
Akbulut Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Cevap 1. Sorunun ilk
bölümünde ''Karayolları, DSİ, İller Bankası gibi kamu kuruluşlarınca yapılan
davet usulü ihalelerin vize ve tescil işlemlerinde açık ihalelerin vize ve
tescil iş1emine göre daha titiz ve ayrıntılı inceleme imkânı var mıdır? İfadesi
yer almaktadır. Öncelikle, soruda sayılan
kamu kuruluşlarından İller Bankasının hesap ve işlemleri Sayıştay denetimine
tâbi olmadığından, yaptığımız açıklamalar bu kurumu kapsamayacaktır. 832 sayılı Sayıştay
Kanununun 30 uncu maddesi hükmüne göre ''Sayıştay’ın denetimine tâbi daire ve
kurumlarca harcamaya ilişkin olarak yapılan sözleşmelerle her türlü bağıtlar
tescile (...) tâbidir.” “Sözleşmeler ile bağıtların, dayanakları ile birlikte bağıt
tarihinden itibaren 3 gün içinde Sayıştaya gönderilmeleri zorunludur. Bu sözleşme
ve bağıtlar Sayıştayca tescil edilmedikçe uygulanamaz.'' Söz konusu sözleşme ve
bağıtların Sayıştayca tescilinde uygulanacak usul, yine Sayıştay Kanununun 32
nci maddesinde belirlenmiştir. Bu düzenlemeye göre ''(...) tescile tabi
tutulmak üzere Sayıştay'a gönderilen (...) sözleşme ve bağıtlardan mevzuata
uygun bulunanlar incelemeyi yapan denetçi ve grup şefi tarafından (...) tescil
edilir. Mevzuata uygun bulunmayanlar, düzeltilip tamamlanmak üzere denetçi ve
grup şefinin yazılı düşüncesiyle birlikte dairesine geri gönderilir.'' Öte yandan soruda sözü
edilen ''davet usulü ihale'' 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 44 üncü
maddesinde ''Belli İstekliler Arasında Yapılacak İhaleler” başlığı altında
düzenlenmiştir. 44 üncü madde hükmüne göre ''Uçak, harp gemisi, harp mühimmatı,
elektronik cihaz, askeri tesisat ve levazımat, silah ve malzeme sistemleri,
savunma sanayii ile ilgili faaliyetler ve bunlara ait her türlü yedek parça
alımı; barajlar, enerji santralları, sulama tesisleri, limanlar , rıhtımlar,
hava meydanları, demiryolları, lokomotifler , karayolları, tüneller , köprüler
, akaryakıt tesisleri, özelliği bulunan yapım işleri bedii ve teknik
hususiyetleri taşımayan sanat işleri, kentlerin ulaşım sistemlerine ilişkin
planlar, kentlerin harita, nazım ve imar planları, su , kanalizasyon ve enerji
tesisleri ile bunların etüt ve proje işlerinin ihalesi; diğer ihale usulleri
yerine teknik yeterlilikleri ve güçleri idarece kabul edilmiş en az üç istekli
arasında kapalı teklif usulu ile yaptırılabiIir. Zorunlu nedenlerle üçten
az istekliden teklif almak gerektiği takdirde Maliye ve Gümrük Bakanlığının
görüşüne dayanılarak Bakanlar Kurulundan bu hususta ayrıca karar alınması
şarttır. Bu madde hükümlerine göre
yapılacak ihalelerde, ihaleye katılacak isteklilerin isimleri belirtilmek
suretiyle bizzat ilgili veya bağlı bulunulan bakanın onayının alınması
zorunludur.''(...) Yukarıda aynen alınan
hükümler gereğince, Sayıştay denetimine tâbi daire ve kurumların, belli
istekliler arasında yaptıkları ihaleler sonucunda düzenledikleri sözleşmelerin
Sayıştay tarafından tescil edilmesi zorunludur. Bu sözleşmelerin tescili
sırasında, diğer usullerde yapılmış ihalelere ait sözleşmelerin tescilinde
uygulanan usul ve esaslar izlenmekte, aynı kriterler esas alınmaktadır. Ayrıca
bu sözleşmelerin tescilinde; incelemeler: - İhaleye katılan
istekliler açısından, ilgili veya bağlı Bakan onayının bulunup bulunmadığı, - Yasada belirtilen
durumlar için Bakanlar Kurulu Kararının mevcut olup olmadığı, - İhale konusu işin,
yasada tek tek sayılan işlerden olup olmadığı, noktalarında
derinleşti-rilmektedir. Bunların yanı sıra ihale
konusu işlerin sayıldığı cümlenin içinde yer alan ''özelliği bulunan yapım
işleri'' kapsamına giren işler için, Bayındırlık ve İskân Bakanlığından alınan
ve işin ''özelliği bulunan yapım işi'' olduğunu onaylayan bir rapor istenmektedir.
Özetle, davet usulü ya da yasal ifadeyle ''Belli istekliler arasında yapılacak
ihaleler''de bu usulün gerektirdiği incelemeler yapılmaktadır, Sorunun ikinci bölümünde
ihalelerle ilgili olarak mahallî basında çıkan iddiaların Sayıştay
Başkanlığınca değerlendirilip değerlendirilmediği sorulmaktadır. Ulusal basının bir bölümü
Başkanlığımızca izlenmektedir. Basında yer alan iddialar inceleme-ler sırasında
değerlendirilmek üzere ilgili grup ve denetçiye iletilmektedir. Yerel basın
Başkanlığımızca düzenli olarak izlenememekle birlikte ihbar vb. yollarla
haberdar olduğumuz id-dialar da aynı şekilde inceleme sırasında göz önünde
bulundurulmak üzere ilgili grup ve denetçiye iletilmektedir . Cevap 2. Bilindiği gibi
deprem bölgesinin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik faaliyetleri düzenlemek
üzere 574, 576, 577, 581, 582 ve 583 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler
çıkarılmıştır. Bunlardan, 31.8.1999 gün
ve 574 sayılı KHK ve 16.9.1999 gün ve 577 sayılı KHK'de afete maruz kalan
illerde geçici ve kesin iskânların temini amacıyla yeni yerleşim alanlarının
tespiti ve bu konutların inşaat, onarım işlerinin yapımı için her türlü alım, satım,
hizmet yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri aynî hak tesis etme ve taşıma
işleri ile Türk Silahlı Kuvvetlerine ait yapı ve tesislerde meydana gelen
hasarların tespiti aşamasından itibaren her türlü onarım, alım, satım, hizmet,
yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri aynî hak tesisi ve bunların tefrişi ve
1999 yılı yatırım programı gereğince, afet bölgesinde yapılacak işlerin 832
sayılı Sayıştay Kanununun vize ve tescil hükümlerine tabî olmadığı açıkça
belirtilmiş ancak, harcama yapıldıktan sonra, sayman hesaplarının incelenmesi
sırasında Sayıştay tarafından denetlenemeyeceğine ilişkin bir hüküm
konulmamıştır. Bununla beraber 14.9.1999
gün ve 576 sayılı KHK maddesinde özetle, deprem için toplanan iç ve dış
yardımların Kriz Koordinasyon Kurulu kararı ile öncelikle depremden zarar
görenlerin iaşe, giyinme, barınma, çadır ve diğer her türlü gereksinimlerinin
karşılanması için bu işlerde görevli bulunan veya görevlendirilecek
kuruluşlara; geçici ve daimî iskân amacıyla konut yapımında kullanılmak üzere
de Bayındırlık ve İskân Bakanlığına ve Afetler Fonuna aktarılacağı ifade
edilmiş ve bu paraların denetimini Başbakanlık ve Maliye Müfettişleri ile
Bankalar Yeminli Murakıplarından Başbakan onayı ile oluşturulacak bir komisyona
bırakılmıştır. Kararnamenin aynı
maddesinde, yukarıda sayılan işlemlere 832 sayılı Sayıştay Kanunu hükümlerinin
uygulanmayacağı belirtilmiştir. Bu durumda, aslında
Sayıştay denetimine tabî olan Afetler Fonuna aktarılan ve belli amaçlara tahsis
edilen paralar Sayıştay denetiminin dışına çıkarılmakta ve “denetim'' bir dış
denetim kurumu yerine yürütmenin içindeki elemanlardan oluşan bir komisyona bırakılmaktadır.
Daha sonra çıkarılan
15.10.1999 gün ve 581 sayılı KHK'de yer alan ve 7269 sayılı Kanuna eklenen ''Ek
madde 11'' ile genel bütçeye dahil olmayan kamu kurum ve kuruluşlarınca doğal
afete maruz kalan bölgelere yapılacak bağış ve yardımlar ile eğitim amacıyla
yapılmış veya yapılacak olan yardımlar 832 sayılı Sayıştay Kanunu hükümlerinden
istisna tutulmuştur. Son olarak çıkarılan
27.10.1999 gün ve 582 sayılı KHK ile, 15.11.1999 gün ve 583 sayılı KHK’lerde de
bu bölgelerde yapılacak harcamaların 832 sayılı Kanun hükümlerine tâbi
olmadığına ilişkin benzer ifadeler yer almıştır. Sonuç itibariyle, deprem
bölgesinde yapılan harcamalar Sayıştay denetimi dışındadır. Bu durum, işlerin
aciliyetine dayandırılmaktadır. 112. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, DMS’yi
kazanamayan adayların atamalarının yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/2285) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
delaletlerinizle Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için
gereğinin yapılmasını arz ederim. Mahmut
Göksu Adıyaman
Son günlerde, Kamu
Kurumlarının personel ihtiyacını karşılamak üzere açılan ve ÖSYM tarafından
yapılan Devlet Memurları Sınavına şaibe karıştığı, ÖSYM'nin sınava girmedi
dediği bazı kişilere Devlet Personel Başkanlığı tarafından bir kamu kurumuna
yerleştirildiğine dair belge gönderildiği bazı basın-yayın organlarında yer
almıştır. Bu durum, Kamuoyundaki bu
sınavda torpil olmayacağı kanaatini de sarsmıştır .Buna göre; 1. ÖSYM'nin yaptığı
Devlet Memurları Sınavına girmeden Kamu Kurumlarına yerleştirilen personel var
mıdır? 2. Devlet Memurları
sınavına giren, kazanan ve işe yerleştirilen kaç kişidir? 3. Sınavı kazanıp da işe
yerleştirilemeyenlerin durumu ne olacaktır? 4. Basında çıkan ve
sınava girmediği halde işe yerleştirildiği belirtilen kişilerin durumu nedir? 5. İşçiler için de
merkezi sistemle sınav yapılması ve işe yerleştirilmesi düşünülmekte midir? 6. İşe yerleştirmede
eleman ihtiyacı olan Kamu Kurumlarının tercih ve talebi söz konusu mudur? T. C. Devlet Bakanlığı 20.7.2000 Sayı :B.02.0.007/1941 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : a) TBMM
Başkanlığının, 30.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2285-6208/14987
sayılı yazısı. b) Başbakanlığın,
6.7.2000 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-292/3379 sayılı yazısı. Adıyaman Milletvekili
Sayın Mahmut Göksu’nun, Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği, sayın Başbakanımızın
da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını istediği
7/2285-6208 Esas No.lu yazılı soru önergesi, cevabı ekte sunulmuştur. Bilgilerinizi ve gereğini
arz ederim. Prof.
Dr. Şükrü S. Gürel Devlet
Bakanı ADIYAMAN
MİLLETVEKİLİ SAYIN MAHMUT GÖKSU'NUN SORU
ÖNERGESİNE İLİŞKİN BİLGİLER Soru 1. ÖSYM'nin yaptığı
Devlet Memurları Sınavına girmeden kamu kurumlarına yerleşti-rilen personel var
mıdır? Cevap 1. Devlet kamu
hizmet ve görevlerine ilk defa alınacak memurlar ile kamu iktisadî teşebbüsleri
ve bağlı ortaklıklarının II sayılı Cetveline dahil sözleşmeli personel
pozisyonlarına alınacak personelin Merkezi Sınavla alınması amacıyla 17 Ekim
1999 , 12 Aralık 1999 tarihlerinde ÖSYM Başkanlığınca Devlet Memurluğu Sınavı
yapılmıştır. Bu sınavlarda 70 ve daha fazla puan alan adaylar arasından kamu
kurum ve kuruluşlarının boş kadro ve pozisyonlarına Devlet Personel Başkanlığı
tarafından adayın puan ve tercih sırası dikkate alınarak yerleştirme
yapılmıştır. Yukarıda belirtilen sınavlara girmeden kamu kurum ve
kuruluşlarının boş kadro ve pozisyonlarına yerleştirme yapılmamış olup, sınava
girmeden yerleştirme yapılmasına imkân bulunmamaktadır. Soru 2. Devlet memurları
sınavına giren, kazanan ve işe yerleştirilen kaç kişidir? Cevap 2. 1999 yılı Devlet
Memurları Sınavına (DMS) giren aday sayısı, 1 328 959, DMS sınavında 70 ve üstü
puan alarak başarılı olan aday sayısı 392 532, kamu kurum ve kuruluşlarının boş
kadro ve pozisyonlarına yerleştirilmek amacıyla Devlet Personel Başkanlığına
başvuruda bulunan aday sayısı 325 504, boş kadro ve pozisyonlara
yerleştirilmesi yapılan aday sayısı 19 032 kişidir. Soru 3. Sınavı kazanıp da
işe yerleştirilmeyenlerin durumu ne olacaktır? Cevap 3. DMS sınav
sonuçları iki yıl geçerli olduğundan DMS'de başarılı olup da kamu kurum ve
kuruluşlarının boş kadro ve pozisyonlarına yerleştirilmeyen adayların, bundan
sonra ilan edilecek boş kadro ve pozisyonlara başvurmaları halinde puan
sırasına göre tercihleri de dikkate alınarak yerleştirilmeleri gerçekleştirilecektir
. Soru 4- Basında çıkan ve
sınava girmediği halde işe yerleştirildiği belirtilen kişilerin durumu nedir? Cevap 4. Bilindiği gibi
ülkemizde 17 Ağustosta büyük bir deprem meydana gelmiş ve yaklaşık 20 milyon
vatandaşımızı etkilemiştir .DMS sınavının 17 Ekim 1999 tarihinde yapılacağı bu
tarih-ten önce duyurulmuş ve sınav belirtilen tarihte gerçekleştirilmiştir.
Depremden etkilenen vatandaşlarımızın 17 Ekim 1999 tarihinde yapılan sınava
çeşitli nedenlerle giremeyecekleri göz önünde bulundurularak 12 Aralık 1999
tarihinde ek DMS sınavı yapılmıştır. 17 Ekimde yapılan sınava girmeyen ancak 12
Aralıkta yapılan sınava girip başarılı olan adaylar da 17 Ekimde yapılan
sınavda başarılı olan adaylarla birlikte değerlendirmeye tâbi tutularak puan
sırasına göre ve tercihleri de dikkate alınarak yerleştirilmeleri yapılmıştır. Basında yer alan ve sınav
kazanmadan yerleştirildiği belirtilen kişiler olarak gösterilenler 12 Aralık
1999 tarihinde yapılan DMS sınavında başarılı olan kişiler olup, bu haberler
tamamen asılsızdır. Soru 5. İşçiler için de
merkezi sistemle sınav yapılması ve işe yerleştirilmesi düşünülmekte midir? Cevap 5. Kamu kurum ve
kuruluşlarının daimî kadrolarına ilk defa alınacak işçilerin sınavları merkezi
olarak yaptırılacak olup, bu yöndeki ilk sınav İş ve İşçi Bulma Kurumu Genel
Müdürlüğünce 1 Ekim 2000 tarihinde ÖSYM' ye yaptırılacaktır .İşçiler için yaptırılacak
sınava adaylar 17 Temmuz- 4 Ağustos tarihleri arasında başvuruda bulunacaktır. Soru 6. İşe yerleştirmede
eleman ihtiyacı olan kamu kurumlarının tercih ve talebi söz konusu mudur? Cevap 6. Kamu kurum ve
kuruluşlarına ilk defa alınacak memur ve sözleşmeli personelin DMS sınavında
başarılı olması gerekmektedir .Kuruluşlar açıktan atama izni aldıkları boş
kadro ve pozisyonlarını ve bu kadro ve pozisyonlar için aranılacak nitelikleri Devlet
Personel Başkanlığına bildirmekte, bu Başkanlık kurumlarca bildirilen kadro ve
pozisyonlarla bunlara ilişkin nitelikleri ilan etmektedir. Kamu kurum ve
kuruluşları hizmetin gerektirdiği niteliğin belirtilmesinden başka herhangi bir
kişisel tercihte bulunamamaktadır. İlan edilen şartları taşıyan her adayın bu
kadro ve pozisyonlara atanmayı talep etme hakkı bulunduğundan ve yerleştirmede
yukarıda belirtilen prosedüre göre gerçekleştirildiğinden kurumsal tercihe
dayalı yerleştirme söz konusu olmamaktadır. 113.-
Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun; Nusaybin
Gümrük Kapısına, Mardin
İlindeki nakliyeci esnafın mazot ticaretine, İlişkin
soruları ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler’in cevabı (7/2286, 2287) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın
Mehmet Keçeciler tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize
arz ederim. 28.6.2000 Metin
Musaoğlu Mardin İlimizin ticarî hayatında
en önemli gelir kaynaklarından birisi sınır ticaretidir. Halkımızın % 70’i
geçimini taşımacılık ve sınır ticareti ile sağlamakta, buna bağlı olarak
esnafımız da bu ticaretten pay almaktadır. Nusaybin İlçemiz Suriye ile sınır
komşusu olup, bu ülkeye yapılacak olan ticaretin geliştirilmesi ilçemiz, ilimiz
ve bölgemiz için çok önemlidir. Bu sebeple; 1. Nusaybin İlçesi Gümrük
sahası içerisinde açık pazar kurulması düşünülmekte midir? Bu gayeyle yapılmış
olan müracaatları değerlendirerek Nusaybin Gümrük sahası içinde açık pazar
kurulması ile ilgili çalışmalarınız var mı? 2. Nusaybin Gümrük
kapısının bina ve diğer modernizasyon çalışmalarının yapılması ve transit
taşımacılığa açılması düşünülmekte midir? 3. Nusaybin Gümrük
kapısının transit taşımacılığa açılması düşünülüyorsa ne gibi çalışmalar
yapılmaktadır? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın
Mehmet Keçeciler tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize
arz ederim. 28.6.2000 Metin
Musaoğlu Mardin İlimizin, ticaret
hayatının % 70’i geçimini taşımacılıkla sürdürmektedir. Irakla yapılan mazot
ticareti nakliyecilerimiz için hayatî önemdedir. Nakliyeci esnaflarımız Habur
sınır kapısında muhtelif güçlüklerle karşılaşmakta, bu durum ilimiz ekonomisini
olumsuz yönde etkilemektedir. Şoför esnaflarımız
senetlerini ödeyememekte, adeta perişan olmaktadır. Mardinli nakliyeci
esnaflarımızın Irak’a yapılan mazot taşımacılığında yeterli payı alamadığını ve
Habur sınır kapısından Şırnak güzergâhına 15 günde bir gidilirken, Mardin
güzergâhına ancak 45 günde bir gidilmektedir. Bu tespitler ışığında; 1. Mardinli
nakliyecilerimizin diğer vilayetlerle eşit ve adilane bir şekilde mazot
ticaretinden faydalanması için ne gibi tedbirler alınacaktır? 2. Daha evvel 800 litre
olarak verilen mazot getirme hakkı 400 litreye indirilmiştir. Mazot getirme
hakkını tekrar 800 litreye yükseltilmesi düşünülmekte midir? T.C. Devlet Bakanlığı 28.7.2000 Sayı : B.02.0.003/2421 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 3.7.2000 tarihli
ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02/6273 sayılı yazınız. Mardin Milletvekili Metin
Musaoğlu tarafından TBMM Başkanlığına verilen 7/2286-6209 ve 7/2287-6210 sayılı
yazılı soru önergelerinde yer alan konular incelenmiş ve cevaplarımız ekte sunulmuştur. Gereği için bilgilerinize
arz ederim. Mehmet
Keçeciler Devlet
Bakanı 7/2286-6209
No’lu Soru Önergesine İlişkin Cevabımız 1. Nusaybin İlçesi Gümrük
sahası içinde açık pazar kurulması talebine ilişkin olarak konu 10.7.2000
tarihli, 21079 sayılı Gümrük Müsteşarlığı yazısı ile yetkisine istinaden Dış
Ticaret Müsteşarlığından sorulmuş, cevaben Müsteşarlığa gönderilen 10.7.2000 tarihli
103141 sayılı yazıda; Sınır Ticaretinin Düzenlenmesine ilişkin 10.3.2000
tarihli 2000/364 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 7 nci maddesi uyarınca, açık
pazar yerleri kurulmasının ilgili Valilikçe talep edilmesi halinde,
Müsteşarlıklarının koordinatörlüğünde Millî Savunma, Maliye, İçişleri, Sanayi
ve Ticaret Bakanlıkları ile Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığı ve Gümrük
Müsteşarlığı temsilcilerinden oluşan bir komisyonun oybirliğiyle yapacağı
teklif üzerine ilgili Devlet Bakanlığınca kararlaştırılmasının hükme bağlandığı
ancak, mer’i Karar kapsamında, Mardin Valiliğince Nusaybin gümrük sahası
içerisinde açık pazar yeri kurulması için Müsteşarlıklarına herhangi bir
müracaat olmadığı bildirilmiştir. Ayrıca Gümrük Müsteşarlığında konu ile ilgili
herhangi bir bilgi ve belge mevcut bulunmamaktadır. 2. Habur Gümrükleri
Başmüdürlüğü bağlantısı olan ve Suriye’ye açılan Nusaybin hudut kapısı 14 739 m2’lik alana kurulmuş
olmakla birlikte geçmiş yıllar koşullarına göre inşa edilmiş olması ve zaman
içerisinde ilçenin büyümesinden dolayı şehir içerisinde kalması nedeniyle
tesislerin genişletilme imkânı bulunmamaktadır. Mardin İl Özel İdaresinin
1994 yılı Yatırım Programına Nusaybin hudut kapısı düzenleme projesi dahil
edilmiş ve Mardin Bayındırlık ve İskân Müdürlüğünce Kapıkule gümrük tesisleri
projesi esas alınarak 1996 yılı birim fiyatlarına göre 445 185 589 743 TL. bedelli
keşif özeti hazırlanmıştır. Edirne-Kapıkule gümrük
kapısı altyapı ve idare binaları bakımından ülkemizin en büyük kapısı olması
nedeniyle aynı projenin Nusaybin’de uygulanmasının kaynak israfına yol açacağı
ve bölgenin potansiyeli gözönünde bulundurularak daha küçük bir tip projenin
uygulanmasının uygun olacağı 13.2.1997/54000 tarih ve sayılı Gümrük
Müsteşarlığı yazısı ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bildirilmiştir. Sözkonusu proje için
ihtiyaç duyulan ödeneğin Mardin İl Özel İdaresince temin edilememesi ve kapının
yerinin değiştirilmesi hususunda Suriye tarafı ile mutabakat sağlanamaması
nedeniyle proje bugüne kadar tatbik edilememiştir. 3. Gümrük Kontrolörü Avni
Ertaş tarafından düzenlenen 22.1.1996 tarihli 78/1 sayılı inceleme raporunda;
Nusaybin Gümrük Kapısındaki mevcut tesislerin gerek şehir ile iç içe bulunması,
gerekse altyapı eksikliği nedeniyle TIR trafiğine cevap verecek kapasitede
bulunmadığı bildirilmiştir. Ayrıca, Nusaybin Gümrük
Kapısının Uluslararası transit taşımacılığına açılıp açılmaması konusunda
10.4.1996 tarihli 16782 sayılı Gümrük Müsteşarlığı yazısı ile Dışişleri,
İçişleri, Bayındırlık ve İskân Bakanlıkları ile Genelkurmay Başkanlığından
görüş sorulmuş, Genel Kurmay Başkanlığından alınan 21.6.1996 tarihli 66/96
sayılı yazıda; Nusaybin Sınır Kapısı için olumsuz görüş bildirilmiştir. Tüm olumsuzlukların
giderilmesi ve 29.5.1994 tarihli 21944 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan
“Karayolu ile Uluslararası Eşya Taşıyan Araçların, Seyir, Konaklama, Denetleme,
Güvenlik ve Gümrük İşlemleri ile TIR Güzergâhlarına İlişkin Tebliğin 4 üncü
maddesi gereğince ilgili Bakanlıklardan alınacak olumlu görüşler doğrultusunda
Nusaybin Gümrük Kapısının TIR trafiğine açılması mümkün olabilecektir. 7/2287-6210
No’lu Soru Önergesine İlişkin Cevabımız 1. Körfez krizi sonucunda
Güneydoğu Anadolu Bölgemizde ortaya çıkan olumsuz ticarî ve ekonomik koşulların
hafifletilmesi amacıyla alınan önlemlerden olmak üzere Irak’a münhasır
başlatılan ve daha sonra BDT ülkelerine sınırı bulunan illerimizin ihtiyacını
karşılamak üzere BDT ülkelerine de yaygınlaştırılan mutad depo uygulamasına
ilişkin Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünün 9.8.1994 tarihli
12838 sayılı yazıları ile akaryakıt depolarının çekicilere montajlı yarı
römorklu araçlarla, kamyonlara montajlı römorklu araçlarda 2 ton, diğer
(römorksuz) kamyonlarda ise 1,5 ton kapasiteye çıkarılması uygun görülmüş,
13.9.1996 tarihli 17095 sayılı yazıları ile bu ülkelere giriş-çıkış yapan
çekicilere montajlı yarı römorklu araçlarla, kamyonlara montajlı römorklu
araçlarda akaryakıt depo kapasitelerinin 5 ton, diğer (römorksuz) kamyonlarda
ise 2 ton olarak belirlenmiş, 26.11.1996 tarih ve 22452 sayılı yazıları ile de
sözkonusu uygulama sadece BDT ülkeleri ile sınırlı olmaktan çıkarılarak, Doğu
ve Güneydoğu sınır bölgelerinde güvenliğin sağlanması çalışmalarına destek
vermek, bölgede ticaretin canlanmasına katkıda bulunmak ve transit
taşımacılığın gelişmesini temin gibi sebeplerle çekicilere montajlı yarı
römorklu araçlarla, kamyonlara montajlı römorklu araçlarda akaryakıt mutad depo
kapasitesi 8 ton, diğer (römorksuz) kamyonlarda 4 ton olarak uygun görülmüştür.
Doğu ve Güneydoğu Bölgelerine sınır teşkil eden ülkelerle ticarî ilişkilerin
daha da geliştirilmesi amacıyla, bu ülkelerin başlıca ticarî metaını oluşturan
mazotun Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde açık bulunan Kara Gümrük Kapılarından
ithaline izin verilmiştir. Daha sonra Sınır
Ticaretinin Düzenlenmesine İlişkin Kararın yürürlüğe konulmasına dair
23.12.1998 tarihli, 12254 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 3 üncü maddesi ile
gümrük mevzuatı dahilinde mutad depo kapsamında ithalatın çekicilere montajlı
yarı römorklu araçlarla kamyonlara montajlı römorklu araçlar ve römorksuz
kamyonların mutad depolarında yapılan motorin ithalatı olduğu, sözkonusu
Kararnamenin eki “Sınır Ticaretinin Düzenlenmesine İlişkin Karar”ın 14 üncü
maddesi 7.4.1999 tarihli 12646 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile değiştirilerek
Şırnak İli Habur Gümrük Kapısından aylık 150 000 ton, Iğdır İli Dilucu Gümrük
Kapısından aylık 25 000 ton motorin ithalatına izin verileceği hükme bağlanmış
ve sözkonusu mutad depo uygulaması yeniden düzenlenmiştir. Anılan Kararı yürürlükten
kaldıran 10.3.2000 tarihli, 2000/364 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 3 üncü
maddesi ile de kamyonlarda 4 ton ve TIR’larda 8 ton olmak üzere taşıtların
orijinal yakıt depoları haricinde taşıt üzerine yüklenen depolarda motorin ithalatına
ve bu kapsamda Iğdır İli Dilucu Gümrük Kapısından aylık 15 000 ton, Şırnak İli
Habur Gümrük Kapısından aylık 75 000 ton motorin ithalatına izin verilmesi
şeklinde bir düzenleme getirilmiştir. Diğer taraftan
Başbakanlık Müsteşarlığının 23.7.1999 tarihli, 1399 sayılı yazısı ile komşu
ülkelerle Ülkemiz arasındaki ilişkilerde meydana gelen gelişmeler ışığında
Güneydoğu Anadolu Bölgemizde sınır ticareti yapıldığı, Bölgede ticaretin
gelişmesi ve transit taşımacılığın teşvik edilmesi amacıyla Irak’tan ham petrol
ithalatına başlanıldığı, ancak yürürlükte bulunan 12.1.1990 tarihli, 1990/11
sayılı Genelgede belirtilen kamyon altı depolar için düzenlenen tutarların ham
petrol ithalatını yapacak tanker teminine olanak vermediği belirtilerek Habur
sınır kapısından yapılacak tanker taşımacılığında sözkonusu Genelgede
belirtilen tutarların bir kat artırılarak uygulanması gerektiği belirtilmiş,
konu hakkında Habur Gümrükleri Başmüdürlüğüne 26.7.1999 tarihli, 21397 sayılı
yazımız ile talimat verilmiştir. Ancak Sınır Ticaretinin
Düzenlenmesine İlişkin Kararın yürürlüğe konulmasına dair 10.3.2000 tarihli,
2000/364 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 17 nci maddesinin 4 üncü fıkrasında
yer alan “Sınır ticareti kapsamında ham petrol, motorin, diğer ürünler ile taşıt
üzerindeki depolarda motorin ithal edilen araçlarda orijinal yakıt depolarına
ilave olarak monte edilen depolarda akaryakıt getirilemez.” hükmü uyarınca Habur
Gümrükleri Başmüdürlüğüne muhatap 16.5.2000 tarihli, 15042 sayılı yazımız ile
de Başbakanlık Müsteşarlığının 23.7.1999 tarihli, 1399 sayılı yazısı konusu
sınır ticareti kapsamında ham petrol ithalatında tankerlerin mutad depolarının
12.1.1990 tarihli, 1990/11 sayılı Genelgede belirtilen tutarların bir kat
artırılarak uygulamasının geçerliliğinin kalmadığı talimatı verilmiştir. Konuyla ilgili olarak
Şırnak Valiliğinden alınan 13.7.2000 tarihli 336 sayılı yazıda; mazot getirmeye
talipli bulunan vatandaşlarımızın bilgisayar sırasına kayıt edilerek eşit ve
adil bir şekilde K. Irak’tan mazot getirmelerinin sağlandığı, 12.7.2000 tarihi
itibariyle diğer iller için ayrılan bilgisayar listesinden 19 500 araç Şırnak
İli için 25 000 araç olmak üzere toplam 45 000 araç kayıt edildiği, halen bütün
araçlara eşit zamanda sıra gelmesi için bir oranlama yapılarak günde diğer
iller sırasına kayıtlı araçlara 240, Şırnak sırasına kayıtlı araçlara 310
uygunluk belgesi verildiği, bilgisayar sırasına kayıtlı bütün araçlara 79 günde
bir sıra geldiği ancak, mazot getirme hakkı sınırının artırılması halinde 79
günde gelen sıra süresinin azalabileceği bildirilmiştir. 2. Malumları olduğu
üzere, mülga 1615 sayılı Gümrük Kanununun 12/1-a maddesinin dördüncü
paragrafında; motorlu vasıtaların mutad depolarındaki akaryakıt ve madeni
yağlardan vergi aranmayacağı hüküm altına alınmıştır. Gümrük Müsteşarlığınca
yayınlanan 12.1.1990 tarihli 1990/11 sayılı Genelge uyarınca tüm Gümrük Başmüdürlüklerine; a) TIR çekicilerinde depo
hacimleri 550 litreyi, b) İstiap haddi 15 ton
kadar olan (15 ton dahil) kamyon ve tankerde depo hacimleri 300 litreyi, c) İstiap haddi 15 tonun
üzerinde olan kamyon ve tankerlerde ise depo hacimleri 400 litreyi Aşan, bütün depoların
aşırı hacimde depo olarak kabul edilmesi ve ceza uygulamasına başlanması
talimatı verilmiş, ancak Gümrük Müsteşarlığı kayıtlarına 23.7.1999 tarihinde
giren Başbakanlık Müsteşarlığının 1399 sayılı talimatına istinaden, Irak’tan
ithal edilen ham petrolü taşıyan araçlar için sözkonusu Genelgede (2000/8
sayılı Genelge ile sadece para cezası hükmü değiştirilen) belirtilen miktarlar
bir kat artırılarak (TIR çekicilerinde 1100 litre, kamyon ve tankerlerde 800
litre) uygulanmaya başlanmıştır. Bilgilerine arz ederim. 114. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun; Mardin Kalesine, Mardin İlindeki Kesimiye, Şehidiye ve Zinciriye
medreselerinin restorasyonlarına, İlişkin soruları ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın
cevabı (7/2288, 2289) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Kültür Bakanı Sayın
İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim. 28.6.2000 Metin
Musaoğlu Mardin Mardin Kalesi kentin
tarihi ile eş değer bir geçmişe sahiptir. Son yıllarda kayaların yapısından
kaynaklanan fizikî çözülmeler meydana gelmiş, bugüne kadarda yamaç kayalar
çelik halatlarla birbirine bağlanmıştır. Ancak kentin karşı
karşıya kaldığı risk tamamiyle ortadan kaldırılmış değildir. Bu tespitle; 1. Risk alanı içerisinde
yer alan vatandaşlarımızın ileride ortaya çıkması muhtemel can ve mal kaybının
önüne geçebilmek için risk alanına paralel olarak ve tarihî yapıya uygun bir
“Koruma Duvarı” yaptırmayı planlıyor musunuz? 2. Tarihî Mardin
Kalesinin aslına uygun olarak restore edilmesini düşünüyor musunuz? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Kültür Bakanı Sayın
İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim. 28.6.2000 Metin
Musaoğlu Mardin Mardin binlerce yıllık
tarihiyle Mezopotamya Uygarlığının merkezi konumunda olmuş bir çok uygarlığa
baş şehirlik etmiş, kültür ve tarihsel dokuların izlerini taşıyan bir
ilimizdir. Barındırdığı
medeniyetlerin eserlerini de sınırlarında bulundurmakta ancak bu eserlerin
yete-rince bakım ve onarımı yapılamamaktadır. Bu tespit ışığında; 1. Kesimiye, Şehidiye ve
Zinciriye medreselerinin restorasyon çalışmaları ne aşamadadır? 2. Bu çalışmaları
öncelikli olarak gerçekleştirmeyi düşünüyor musunuz? T.C. Kültür Bakanlığı 11.7.2000 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-412 Konu : Yazılı Soru
Önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMMBaşkanlığı Kan. Kar. Müd.’nün 3
Temmuz 2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6273 sayılı yazısı. Mardin Milletvekili Sayın Metin
Musaoğlu’nun “Mardin Kalesine ilişkin” 7/2288-6211 esas no’lu ve “Mardin
İlindeki Kesimiye, Şehidiye ve Zinciriye medreselerinin restorasyonlarına
ilişkin” 7/2289-6212 esas no’lu yazılı soru önergelerinin cevapları hazırlanarak
ekte sunulmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. M.
İstemihan Talay Kültür
Bakanı Cevap : Mardin Kalesinin
tehlike arz eden bölümlerinde önlemler alınabilmesi için gerekli projelere esas
olacak incelemelerin İstanbul Teknik Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik
Üniversitesi Yer Bilimleri ve Kaya Mekaniği Ana Bilim Dalları Uzmanlarından oluşan
bir ekipçe yapılması; Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca
20.3.1998 tarih ve 2081 sayı ile karara bağlanmıştır. Adı geçen üniversitelerle
temasa geçilerek incelemenin taraflarınca yapılabileceği yönünde olumlu
görüşleri alınmış ve çalışmalara başlanılmıştır. Kalede acil önlem
alınmasını gerektiren yerlerin mahallî imkânlarla ele alınması hususu Mardin
Valiliğinden istenmiştir. Ayrıca, adı geçen
medreseler Bakanlığımız faaliyet alanında olmayıp Vakıflar Genel Müdürlüğünün
faaliyet alanına girmektedir. 115. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun, Mardin
İlindeki köy yollarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı
(7/2290) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın
Mustafa Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz
ederim. 28.6.2000 Metin
Musaoğlu Mardin Güneydoğu Anadolu
bölgemizdeki diğer iller gibi Mardin’de senelerce süren terör olayları
nedeniyle tüm kamu hizmetlerinden son derece düşük oranlarda faydalanmıştır.
Köy yollarımızın güvenlik sebebiyle asfaltlanmasıda terörle mücadelede
başarının sağlanmasında etkin rol oynamıştır. Hükümet tarafından
yapılan açıklamalarda güvenlik nedeniyle köy yolları asfaltlarına öncelik
verileceği belirtilmiştir. Bu tespit ışığında; 1. Mardin’de ne kadar
asfalt köy yolu vardır? 2. 2000 yılında Mardin’de
ne kadar ve hangi köy yollarını asfaltlamayı düşünüyorsunuz? 3. 2001 yılında ne kadar
köy yolunu asfaltlamayı planlıyorsunuz? T.C. Devlet Bakanlığı 21.7.2000 Sayı : B.02.0.010/031-6260 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMMBaşkanlığı Genel
Sekreterliğinin 3.7.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6273 sayılı yazısı. Mardin Milletvekili Sayın Metin
Musaoğlu’nun 7/2290-2291 esas no’lu soru önergesi incelenmiştir. İl Müdürlüğünün 31.12.1999 tarihi
itibariyle yapmış olduğu asfalt miktarı 719 km’dir. 2000 yılı Genel Bütçe Programı dahilinde
15 km 1 inci kat, 15 km 2 kat asfalt kaplama olmak üzere toplam 30 km’dir.
Bunun 27 km’lik kısmının asfalt kaplaması tamamlanmıştır. Ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan
Bütçe Komisyonu Üyelerince yapılması talep edilen 156 km’lik yol ile toplam 186
km asfalt sathi kaplama yapılması hedeflenmiştir. Bunlara ait liste ilişikte
sunulmuştur. (Ek : 1) 2001 yılında Mardin İline DPT’dan ve
Maliye Bakanlığından verilen ödenek ve kapasite durumuna göre asfalt programı
hazırlanacaktır. Program hazırlanırken ilin iş imkânları, arazi şartları,
yüzölçümü, topoğrafik yapısı, köy yolu ağı uzunluğu gibi faktörler gözönüne
alınacaktır. 2000 yılı içme suyu yapım programına
alınan 37 ünitenin bitirilmesi için 1 trilyon 128 milyar TL. ödenek
ayrılmıştır. 2001 yılında Bölge Müdürlüklerinden gelen
teklifler bütçe imkânları doğrultusunda değerlendirilecektir. Bilgilerinize arz ederim. Mustafa
Yılmaz Devlet
Bakanı Genel Bütçe programı
dahilinde 1 inci kat asfalt kaplaması yapılacak yolların : 1. Merkez Düzlük 1 km 2. Derik Bayır Aktaş 1 km 3. Kızıltepe Kurtuluş 1
km 4. Nusaybin Yazyurdu 1 km 5. Nusaybin Turğutlu 1 km 6. Nusaybin Beylik 2 km 7. Mazıdağı Dy. İlt.
Ziyaret Yücel 1 km 8. Derik Derinsu 1 km 9. Savur Kayaüstü 1 km 10. Mazıdağı Bilge 1 km 11. Kızıltepe
Yaşargözlüce 1 km 12. Derik Kelek 1 km 13. Nusaybin Durakbaşı 1
km 14. Dargeçit Çatalan
Tavşanlı 1 km 2 nci kat asfalt
kaplaması yapılacak köy yolları : 1. Merkez Göllük Ortaköy
7 km 2. Kızıltepe Dy. İlt. Kç.
Ayrık Ayıklı 5 km 3. Mazıdağı Ömürlü
Pirhattap 5 km TBMM Plan Bütçe Komisyonu
üyelerince yapılması talep edilen köy yolları : 1. Merkez Çağlar 2 km 2. Nusaybin Üçköy 11 km 3. Nusaybin Yolindi 5 km 4. Ömerli Kaynakkaya İkipınar 16 km 5. Kızıltepe Çıplak Köyü 15 km 6. Mazıdağı Sakızlı Fosfar 20 km 7. Mazıdağı Yüce 5 km 8. Midyat Alanyurt 4 km (II. kat asf. sat.
kap.) 9. Derik Beşkavak Dumanlı Kayacık Doğancı 14
km (I. kat asf. kap.) 10. Mardin Yayıaçık Aran
Yeşilalan 18 km 11. Derik Çataltepe
Soğukkuyu 7 km 12. Kızıltepe Yaylım
Demirci Mutlu 4 km 13. Kızıltepe Akçar
Yalımkılıç 1 km 14. Kızıltepe Alemdar 3
km 15. Merkez Haydar 5 km 16. Merkez Aş. Hatunlu 5
km 17. Derik Alanlı 1 km 18. Derik Kuyulu 2 km 19. Merkez Bağlıca 10 km 20. Kızıltepe Karakulak
Yaylım 3 km 21. Savur Bengisu
Sarıkaya 5 km 22. Midyat Narlı Altıntaş
6 km Ve ayrıca 1998 yılında
ihalesi yapılıp 2000 yılı içerisinde tamamlanması planlanan 40 km’lik köy
yolları 1 inci kat asfalt sathı kaplama işlerinin yapımı devam etmektedir. 1. Merkez Konaklı 9 km 2. Ömerli Kocakuyu
Çatalyurt Göllü 9 km 3. Ömerli Çatalyurt
Beşikkaya 7 km 4. Savur Alıçlı Koşuyolu
Yerilmez 10 km 5. Midyat Bağlarbaşı
Narlı 5 km 116. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun; Yukarı Mezopotamya Ovası Sulama Projesi kapsamındaki Mardin
ana kanal inşaatlarına, Mardin-Nusaybin İlçesindeki Bakacık Barajı Projesine, İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M.
Cumhur Ersümer’in cevabı (7/2292, 2293) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim. 28.6.2000 Metin
Musaoğlu Mardin İlimizde iki senedir
yaşanan kuraklık tüm çiftçilerimizi ve tarım sektöründe iştigal eden
vatandaşlarımızı büyük zorluklarla karşı karşıya bırakmıştır. Geçimini tarımsal
üretim ve satışla temin eden çiftçilerimizin bu durumu, diğer sektörlerde de
daralmalara yol açmıştır. Mardin’de susuzluk artık
dayanılmaz hale gelmiştir. Esas itibariyle Mardin Ovası, GAP Projesinden
yeterince istifade edememektedir. Bu sebeple ilimizde tarımsal verimin
artırılması ve istihdam sorununa çözüm bulunabilmesi için; 1. GAP Projesinin yukarı
Mezopotamya Ovası Sulama Projesi kısmındaki “4 kısımdan oluşan Mardin ana kanal
sulama inşaatlarının” öncelikli olarak ihalesinin yapılmasını düşünüyor
musunuz? 2. İhaleyi yapacaksanız,
ne zaman ve kaç km olarak gerçekleştirmeyi planlıyorsunuz? Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim. 28.6.2000 Metin
Musaoğlu Mardin GAP Mardin kanalının
ihale edilmemesi nedeniyle suya kavuşamayan ilimizde yıllardır süre gelen
kuraklığın çiftçilerimizi mağdur ettiği malumlarımızdır. Bu sebeple; 1. İlimize bağlı Nusaybin
İlçesinde etüd çalışması tamamlanmış olan Bakacık Barajının 2001 yılı
programına alınmasını düşünüyor musunuz? T.C. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 7.8.2000 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.15.0.APK.0.23.300-1353/16786 Konu : Yazılı Soru
Önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMMBaşkanlığının 17.7.2000 tarih
ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6273 sayılı yazısı. Mardin Milletvekili Sayın Metin
Musaoğlu’nun tarafıma tevcih ettiği, 7/2292-6215 ve 7/2293-6216 esas no.lu
yazılı soru önergeleri TBMM İç Tüzüğünün 99 uncu maddesi gereği
cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir. Bilgilerinize arz ederim. M.
Cumhur Ersümer Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mardin Millletvekili
Sayın Metin Musaoğlu’nun Yazılı Soru Önergeleri ve Cevapları (7/2292-6215
ve7/2293-6216) (7/2292-6215 esas no’lu) Soru 1, 2 : - GAP Projesinin yukarı
Mezopotamya Ovası Sulama Projesi kısmındaki “4 Kısımdan Oluşan Mardin Ana Kanal
Sulama İnşaatlarının” öncelikli olarak ihalesinin yapılmasını düşünüyor
musunuz? - İhaleyi yapacaksanız,
ne zaman ve kaç km olarak gerçekleştirmeyi planlıyorsunuz? Cevap 1, 2 : 1996 yılına kadar DSİ
Genel Müdürlüğü Yatırım Programında Aşağı Fırat I. Merhale Projesinde, Atatürk
Barajı ve HES, Şanlıurfa Tünelleri ve yaklaşık 150 000 hektar alana hizmet
edecek Şanlıurfa-Harran Ovaları Sulaması inşaatları olarak yer alan işlere 1996
Yılı Yatırım Programında yaklaşık 15 376 hektarlık Yukarı Harran Ovası Sulaması
da dahil edilmiş ve bu iş 1996 yılında ihale edilerek inşaata başlanmıştır. Söz
konusu sulama, Şanlıurfa-Harran Ovalarında yer almakta olan ve Şanlıurfa Tüneli
sulamalarında 1 inci üniteyi oluşturan Şanlıurfa-Harran Sulamasına ilave olarak
2 nci üniteyi oluşturan Mardin-Ceylanpınar Ovaları Sulaması ana kanalından
beslenmektedir. Şanlıurfa-Harran Ovalarında yer alan bu sulama şebekesinin
içinde, Mardin-Ceylanpınar Ovalarına
suyu iletecek 204 m3/s başlangıç kapasiteli
Mardin Ana Kanalının ilk 60
km’si 1996 yılında ihale edilmiş ve inşaatı devam etmektedir. 1999 yılında bu
işin kapsamına, km : 60+000-86+580 arası da dahil edilmiştir. Toplam uzunluğu 222 km
olan Mardin ana kanalının halen inşaatı devam eden Yukarı Harran Ovası
Sulamasına hizmet edecek km : 0+000-86+580 arası dışında geri kalanı (km :
86+580-222+000) 3 ayrı kısım halinde toplam 65 000 ha sulama şebekesiyle
birlikte İsrail ile imzalanan Hükümetlerarası İkili İşbirliği çerçevesinde %
100 dış kredili olarak gerçekleştirilecektir. İnşaat süresi dış kredi koşuluna
uygun olarak en çok 4-5 yıl olan işler için, Türk-İsrail firmalarının
oluşturduğu konsorsiyumların başvuruları mevcut olup, konu ile ilgili
değerlendirme çalışmalarına DSİ Genel Müdürlüğünce devam edilmektedir. (7/2293-6216 esas no’lu) Soru 1 : İlimize bağlı Nusaybin
İlçesinde etüd çalışması tamamlanmış olan Bakacık Barajının 2001 yılı
programına alınmasını düşünüyor musunuz? Cevap 1 : Nusaybin Depolama Projesi
içinde yer alan Bakacık Barajı 2001 Yılı Yatırım Programı Tasarısında yer
almaktadır. 117. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun, Ankara-Mardin
uçak seferlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı
(7/2294) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın
Yüksel Yalova tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz
ederim. 28.6.2000 Metin
Musaoğlu Mardin Bilindiği üzere
Ankara-Mardin arası uçak seferleri haftada 4 gün olarak yapılmaktadır. Ancak
incelendiğinde görülecektir ki; tüm seferler % 100 dolulukla
gerçekleşmekte, hatta bir çok kişi
uçakta yer bulamamaktadır. Ankara-Mardin arası uçak
seferlerinden Irak-Suriye turistleri ile Şırnak İlinin yolcuları da direkt
olarak yararlanmakta, bu sebepten bu hat yüzbinlerce kişinin faydalandığı bir
özellik göstermektedir. Bu sebeple; 1. Ankara-Mardin
uçak seferleri haftada 4 gün
yerine, haftanın her gününe kaymasını
planlıyor musunuz? 2. Daha büyük yolcu
uçaklarını Ankara-Mardin hattına tahsis etmeyi düşünüyor musunuz? T.C. Devlet Bakanlığı 26.7.2000 Sayı : B.02.0.006/01-1752 Konu :Soru Önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : 3.7.2000 tarih,
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2294-6217/14999 sayılı yazınız. Mardin Milletvekili Metin
Musaoğlu tarafından tevcih edilen ve tarafımdan cevaplandırılmasını istediği
7/2294-6217 esas sayılı soru önergesi incelenmiştir. Bilindiği üzere
Ankara-Mardin arası uçak seferleri haftada dört gün olarak yapılmaktadır. Ancak
incelendiğinde görülecektir ki tüm seferler % 100 dolulukla gerçekleşmekte,
hatta bir çok kişi uçakta yer bulamamaktadır. Ankara-Mardin arası uçak
seferlerinden Irak-Suriye turistleri ile Şırnak İlinin yolcuları da direkt
olarak yararlanmakta, bu sebepten bu hat yüzbinlerce kişinin faydalandığı bir
özellik göstermektedir. 12 Ocak 2000 tarihi
itibariyle sefer yapılmaya başlanan Ankara-Mardin hattında başlangıç olarak
filo imkânları haftada iki sefer uygulamaya elvermiştir. Daha sonraki tarife
dönemlerinde ortaya çıkan uçak imkânları öncelikli olarak değerlendirilmek
suretiyle 24 Nisan 2000 tarihinde üçüncü sefer, 30 Mayıs 2000 tarihinde ise
dördüncü sefer konulmuştur. Mardin meydanı hizmete girmeden önce alternatif
teşkil eden Diyarbakır seferleriyle seyahat eden yolcuların, Diyarbakır
uçuşlarındaki kapasite yetmezliği sorununa da çözüm getirilmiştir. Mardin
seferlerinin kademeli olarak artmasıyla birlikte Diyarbakır’ın da içinde
bulunduğu bölgeye olan toplam yolcu trafiğinin karşılanmasındaki ihtiyaç
giderilmiştir. 2000 Yaz Tarifesi
itibarıyla incelendiğinde Ankara-Mardin seferlerindeki doluluk oranları
ortalama % 79 seviyesinde gerçekleşmektedir. Meydanda yakıt ikmali
yapılamadığından dolayı subload tabir edilen kalkış ağırlığı kısıtlaması engeli
nedeniyle Mardin-Ankara yönünde koltuk kapasitesinin tamamı
değerlendirilememektedir. Bu bakımdan daha rantabl olan RJ tipli uçaklar ile
operasyon yapılmaktadır. İleriki tarife dönemlerinde filo imkânı elverdiği
takdirde sefer sayısının artırılması planlanmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. Dr.
Yüksel Yalova Devlet
Bakanı 118. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun, Mardin
bölgesinde kuraklıktan zarar gören çiftçilere ilişkin sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/2295) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 28.6.2000 Metin
Musaoğlu Mardin İlimizin temel geçim
kaynaklarından birisi tarım ve çiftçiliktir. Ancak iki senedir süregelen
kuraklık, tüm halkımızı derinden etkilemiş, adeta perişan etmiştir. Çiftilerimiz bankalara
olan kredi borçlarını ödeyemez hale gelmişler, icralık ve hacizlik olmuşlardır. Bu tespitler ışığında; 1. Bölgemizde tarım
sektöründe yaşanan kuraklık sonrası, hasar tespit çalışması yapılmış mıdır?
Yapılmışsa tespitler ne ölçüdedir? 2. Kuraklıktan zarar
gören çiftçilerimize gübre ve tohum dağıtımı yaptınız mı? Yaptıysanız ne kadar
dağıttınız? Dağıtmadıysanız dönüm başına ne kadar tohum ve gübre dağıtımı
yapmayı planlıyorsunuz? 3. Çiftçilerin yukarıda
ifade edilen kuraklık nedeniyle bankara olan borçlarının ertelenmesi hususunda
bir çalışmanız var mı? T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 21.7.2000 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : KDD.SÖ.1.01/2393 Konu : Yazılı Soru
Önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : 3.7.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2295-6218/15000 sayılı yazınız. İlgi yazınız ekinde gönderilen
Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’na ait 7/2295-6218 esas numaralı yazılı soru
önergesine ilişkin Bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Prof.
Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp Tarım
ve Köyişleri Bakanı Yazılı
Soru Önergesi Önerge Sahibi
Milletvekili : Metin Musaoğlu Mardin Milletvekili Esas No. : 7/2295-6218 İlimizin temel geçim
kaynaklarından birisi tarım ve çiftçiliktir. Ancak iki senedir süregelen
kuraklık, tüm halkımızı derinden etkilemiş, âdeta perişan etmiştir. Çiftçilerimiz bankalara
olan kredi borçlarını ödeyemez hale gelmişler, icralık ve hacizlik olmuşlardır. Bu tespitler ışığında; Soru 1. Bölgemizde tarım
sektöründe yaşanan kuraklık sonrası, hasar tespit çalışması yapılmış mıdır?
Yapılmışsa tespitler ne ölçüdedir? Cevap 1. Mardin İlinde
meydana gelen kuraklık afetinden Merkez, Derik, Nusaybin, Yeşilli, Kızıltepe,
Savur ve Mazıdağı ilçelerinin 304 köyünde 8024 çiftçi ailesine ait 748 233
dekar ekili alanında % 55-80 oranında zarar meydana geldiği Bakanlığımıza ihbar
olarak bildirilmiştir. İl Müdürlüğümüzce yapılan hasar tespit çalışmaları
tamamlanmak üzeredir. Soru 2. Kuraklıktan zarar
gören çiftçilerimize gübre ve tohum dağıtımı yaptınız mı? Yaptıysanız ne kadar
dağıttınız? Dağıtmadıysanız dönüm başına ne kadar tohum ve gübre dağıtımı
yapmayı planlıyorsunuz? Cevap 2. Ekiliş ve
ürünleri % 40’ın üzerinde zarar gördüğü 5254 sayılı Kanun çerçevesinde
ihtiyaç komisyonu kararı ile tespit edilen
çiftçilere; talepleri olduğu takdirde
2000 yılı güzlük ekilişlerinde kullanılmak üzere hububat tohumluğu
yardımı yapılacaktır. Soru 3. Çiftçilerin
yukarıda ifade edilen kuraklık nedeniyle bankalara olan borçlarının ertelenmesi
hususunda bir çalışmanız var mı? Cevap 3. Çeşitli
afetlerden ürün deseni üzerinden ekilişleri % 40’ın üzerinde zarar gören ve bu
durumları komisyon kararı ile belirlenen çiftçilerin ziraî kredi kuruluşlarına
olan 2000 yılı vadeli ziraî kredi borçlarının vade tarihinden itibaren bir yıl süre
ile faizsiz olarak ertelenmektedir. Ziraat Bankası ile Tarım
Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğinden kredi kullanan ve aldığı krediyi
ödeyemeyen çiftçilerin borçlarının affedilmesi yasa çıkarılmasını
gerektirmektedir. Bu kapsamda, çiftçilerimizi içinde bulundukları durumdan
kurtararak tekrar üretken olmalarını sağlamak için, Bakanlığımızca Ziraat
Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine borcu olan çiftçilerin borçlarının
faizi ile birlikte 3 yıl sürede, 6 eşit
taksitte ödenmesini öngören bir kararname taslağı Başbakanlığa sunulmuştur. 119. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun,
Mardin-Dargeçit İlçesinde Ziraat Bankası şubesi açılıp açılmayacağına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/2296) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın
Recep Önal tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz
ederim. 28.6.2000 Metin
Musaoğlu Mardin Dargeçit İlçemizin esnaf
ve çiftçileri ticarî faaliyetlerini yürütmede, ilçemizde hiçbir banka şubesi
bulunmaması nedeniyle muhtelif güçlüklerle karşılaşmaktadırlar. Bu sebeple bir
banka şubesinin açılması tüm vatandaşlarımızın yüzünü güldürecektir. Bu sebeple; 1. Mardin İli Dargeçit
İlçemizde Ziraat Bankası şubesi açılması gerekmektedir. Bu konuda bir
çalışmanız var mı? Dargeçit İlçemizde Ziraat Bankası şubesi açılması yolunda
bir talimatınız olacak mı? T.C. Devlet Bakanlığı 18.7.2000 Sayı : B.02.0.004/(16)2674 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : a) 3.7.2000 tarihli ve Kan. Kar.
Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2296-6219/15001 sayılı yazınız. b) 14.7.2000 tarihli ve
B.02.2.TZB.0.13.00-35/GENEL:136661, ÖZEL:307 sayılı yazı. Mardin-Dargeçit İlçesinde
Ziraat Bankası şubesi açılıp açılmayacağı konusunda Mardin Milletvekili Metin
Musaoğlu tarafından Bakanlığıma yöneltilen 7/2296-6219 sayılı yazılı soru
önergesi hakkındaki ilgi (a) yazınız üzerine Bakanlığım ilgili kuruluşu T.C.
Ziraat Bankası Genel Müdürlüğünden alınan ilgi (b) yazının süreti ilişikte
gönderilmiştir. Bilgilerine arz ederim. Recep
Önal Devlet
Bakanı T.C. Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü 14.7.2000 Sermaye : 350 000 000 000 000 Türk Lirası Telgraf Adresi : Zerbank Sayı : B.02.2.TZB.0.13.00-35
Genel : 136661 Konu : Şube Açılması
Talebi Özel : 307 Sürelidir T.C. Devlet
Bakanlığına (Sayın
Recep Önal) İlgi : 5.7.2000 tarih ve
2579 sayılı yazınız. Mardin Milletvekili Sayın
Metin Musaoğlu’nun TBMMBaşkanlığına sunduğu 28.6.2000 tarih ve 7/2296-6219
sayılı soru önergesinde; Mardin İlinin Dargeçit İlçesine T.C. Ziraat Bankası
Şubesinin açılıp açılmayacağı sorulmaktadır. Dargeçit/Mardin İlçesine
şube açılması ile ilgili olarak yapılan incelemede; yörenin mevduat ve kaynak
yaratma ile kredi kullandırma potansiyeline yeterince sahip olmaması sonucu
açılacak şubenin verimli ve kârlı çalışamayacağı anlaşılmaktadır. 233 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname kapsamında bulunan Bankamızın kârlılık ve verimlilik ilkeleri
çerçevesinde çalışması esas olduğundan ve yapılan fizibilite sonuçlarına göre
kârlı ve ve-rimli çalışamayacağı anlaşıldığından, Mardin İlinin Dargeçit
İlçesine şube açılmasının doğru olma-yacağı görüşündeyiz. Bu durumda anılan şubenin
açılmasının bankamıza 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35 inci maddesine
göre görev verilmesine bağlı olduğu düşünülmektedir. Gereğini emir ve
müsaadelerinize arz ederiz. Türkiye
Cumhuriyeti Ziraat
Bankası Mustafa Nazlıoğlu Osman
Tunaboylu Genel Müdür Yardımcısı Yönetim
Kurulu Başkanı Genel
Müdür 120. - Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan’ın, Bağ-Kur ile
Dicle Üniversitesi arasındaki protokolün
feshedilmesine ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/2298) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Çalışma Bakanı Sayın Yaşar Okuyan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması
hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 28.6.2000 Osman
Aslan Diyarbakır Bağ-Kurlu Esnaf ve
Sanatkârların Üniversite Hastanelerinde her türlü teşhis ve tedavilerinin
sağlanması amacıyla, Bağ-Kur Genel Müdürlüğü ile Üniversite arasında
protokoller yapıldığı malumunuzdur. Adı geçen Genel Müdürlük
ile Dicle Üniversitesi arasında yapılan protokol bilinmeyen bir nedenle
8.6.2000 tarihinden itibaren feshedilmiş bulunmaktadır. Söz konusu kararın
gerekçesinin birtakım münferit suiistimallerden kaynaklandığı söylenmektedir.
Gerekçe bu ise, bütün esnafı cezalandırmak yerine, bu tür suiistimallerin
üzerine gitmek yasal ve idarî önlemler almak daha anlamlı olmaz mı? Anılan
Üniversite ile tekrar protokol yapılması hususunda talimatlarınız olacak mı? T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 16.8.2000 Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01/6559/021476 Konu : Yazılı Soru
Önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : 3.7.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-6273 sayılı yazınız. Diyarbakır Milletvekili
Osman Aslan tarafından hazırlanan “Bağ-Kur ile Dicle Üniversitesi arasındaki
protokolün feshedilmesine ilişkin” 7/2298-6227 Esas No’lu yazılı soru önergesi
ile ilgili olarak Bağ-Kur Genel Müdürlüğünden alınan bilgilere göre; Bağ-Kur, sigortalı ve hak
sahiplerine daha iyi sağlık hizmeti verebilmek amacıyla, resmî sağlık kurum ve
kuruluşları ile protokoller yapmıştır. Ancak, Kurumun hizmet
satın aldığı sağlık kurum ve kuruluşlarından protokol yenileme süreleri dolan
üniversite hastaneleri ile yeniden sözleşme yapılamamaktadır. Sigortalılar ile hak
sahiplerinin daha geniş bir yelpazede sağlık hizmeti alabilmelerini amaçlayan
çalışmalar sürdürülmekte olup, bu çalışmalar sonuçlandığında, sözleşmesi
feshedilen üniversite hastaneleri ile de protokol imzalanması cihetine
gidilecektir. Bilgilerinize arz ederim. Yaşar
Okuyan Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı 121. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, İskenderun
Limanı Konteyner Terminali Projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis
Öksüz’ün cevabı (7/2299) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
delaletlerinize arz ederim. Mustafa
Geçer Hatay GAP Tarım Projesi
2005-2010 yılları arasında tamamlanıp devreye girdiğinde ihracatın büyük bir
bölümü İskenderun Limanı üzerinden gerçekleştirilecektir. İhracatın yanı sıra GAP
Bölgesinin ihtiyaç duyacağı teçhizat, malzeme ve hammaddelerin ithali de
İskenderun Limanı ile yapılacaktır. Ancak bu limanın gelişen teknik donanıma
sahip olmaması ve % 50 kapasite ile hizmet verebilmesi bunu imkânsız
kılmaktadır. Bunun için İskenderun Limanı Konteyner Terminali Projesinin bir an
evvel hayata geçirilme zarureti vardır. Soru 1. 1996 Yatırım
Programında ihale safhasına gelmesine rağmen iki kez ihalesi ertelenen
İskenderun Limanı Konteyner Terminalinin hayata geçirilmesi için nasıl bir
çalışma sürdürmektesiniz? Soru 2. 14 Ocak 2000
tarih ve 2393 sayılı Resmî Gazetenin mükerrer sayılarında DPT 2000 yılı Hatay
İli Yatırım Programında bu proje yer almamıştır. Bunun sebebi nedir açıklar
mısınız? Soru 3. TBMMPlan Bütçe
Komisyonundan 2000 yılında İskenderun Limanının modernizasyonu için aktarılan
449 milyar lira basına yansıyan şekli ile başka alanlarda kullanıldığı iddia
edilmektedir. Bu iddialar doğru mudur? Doğru değil ise bu ödenek nerelerde
kullanılmıştır? T.C. Ulaştırma Bakanlığı 28.7.2000 Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21/EA/1076-20684 Konu : Hatay Milletvekili
Sayın Mustafa Geçer’in yazılı soru önergesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının 3.7.2000 tarih
ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2299-6228/15017 sayılı yazısı. Hatay Milletvekili Sayın
Mustafa Geçer’in 7/2299-6228 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte
sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim. Prof.
Dr. Enis Öksüz Ulaştırma
Bakanı Hatay Milletvekili Sayın
Mustafa Geçer’in 7/2299-6228 Sayılı Yazılı
Soru Önergesi ve Cevabı Sorular : GAP Tarım Projesi
2005-2010 yılları arasında tamamlanıp devreye girdiğinde ihracatın büyük bir
bölümü İskenderun Limanı üzerinden gerçekleştirilecektir. İhracatın yanı sıra GAP
Bölgesinin ihtiyaç duyacağı teçhizat, malzeme ve hammaddelerin ithali de
İskenderun Limanı ile yapılacaktır. Ancak bu limanın gelişen teknik donanıma
sahip olmaması ve % 50 kapasite ile hizmet verebilmesi bunu imkânsız
kılmaktadır. Bunun için İskenderun Limanı Konteyner Terminali Projesinin bir an
evvel hayata geçirilmesi zarureti vardır. 1. 1996 Yatırım
Programında ihale safhasına gelmesine rağmen iki kez ihalesi ertelenen İskenderun
Limanı Konteyner Terminalinin hayata geçirilmesi için nası1 bir çalışma
sürdürmektesiniz? 2. 14 Ocak 2000 tarih ve
2393 sayı1ı Resmî Gazetenin mükerrer sayı1arında DPT 2000 yılı Hatay İli
Yatırım Programında bu proje yer almamıştır. Bunun sebebi nedir açıklar
mısınız? 3. TBMM Plan Bütçe
Komisyonundan 2000 yı1ında İskenderun Limanının modernizasyonu için aktarılan
449 milyar lira basına yansıyan şekli ile başka alanlarda kullanıldığı iddia
edilmektedir. Bu iddialar doğru mudur? Doğru değil ise bu ödenek nerelerde
kullanılmıştır? Cevap : İskenderun Limanı
öncelikle Irak transit yüküne hizmet veren bir limanımızdır .Irak ambargosundan
önce 15-20 geminin sıra beklediği bu liman, ambargo ile birlikte önemli ölçüde
müşteri kaybına uğramıştır. İskenderun limanı; gerek
ambargonun kalkması durumunda, gerekse GAP kapsamında oluşacak yük artışına
gereken hizmeti verecek potansiyele sahip bulunmaktadır. Ayrıca, teknolojik
olarak her türlü liman hizmetini verecek konumda olmakla beraber, gelişen yük
şekillerine göre talep olduğu sürece kendisini yenileyebilmektedir. İskenderun Limanı
Konteyner Terminali inşaatı, Yap-İşlet-Devret Modeli ile gerçekleştirilecek
projeler arasında yer almaktadır. Bu nedenle Yatırım Programında yer
almamaktadır. Söz konusu proje için 26.12.1997 tarihinde Yap-İşlet-Devret
modeliyle gerçekleştirilmek üzere ihaleye çıkı1mış, ancak teklif veren
olmamıştır. Yeniden ihale edilebilmesi için çalışmalara devam edilmektedir. Diğer taraftan TCDD
İşletmesi Genel Müdürlüğünün 2000 Yı1ı Yatırım Programında yer alan 991 Milyar
50 Milyon TL. ödenekli ''Limanlar Alt-Üst Yapı Tesisleri'' projesi kapsamında
İskenderun Limanına ait idame-yenileme yatırımı da yer almaktadır. Ayrıca;
İskenderun Limanındaki 1 no.lu rıhtımın genişletilip uzatılarak, konteyner
rıhtımı haline getirilmesi projesi, TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğünün 2001 Yı1ı
Yatırım Programına teklif edilmiştir. .Bu rıhtıma ilk etapta 1 adet
Gantry-Crane konularak; Irak transiti ve GAP Projesi yüklerine hazır hale
getirilecektir . 122. - Afyon Milletvekili
Sait Açba'nın, Azerbaycan'da
düzenlenen 2000 yılı mezuniyet
törenlerine büyükelçinin katılmamasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
İsmail Cem'in cevabı (7/2300) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını
arz ederim. Saygılarımla. Doç.
Dr. Sait Açba Afyon Azerbaycan'da ülkemizi
iyi şekilde temsil eden ve en dinamik kültür elçilerimiz olan 11 okul faaliyet
gösterdiği bilinmektedir. En son 2000 yılı mezuniyet törenlerinde, onbine yakın
bir katılımın olduğu törenlere Azerbaycan Millî Eğitim Bakanının katılmasına
hatta ABD Büyük- elçisinin hanımı da katılmasına rağmen Türk Büyükelçisinin
katılmaması, katılımcılar arasında büyük bir üzüntüye neden olmuştur. Dışişleri Bakanlığı
olarak böyle bir törene, bizim gönül abidelerimizin sergilendiği bir törene
Büyükelçinin katılmamasının varsa haklı gerçekçelerinin tarafıma verilmesini
arz ederim. T.C. Dışişleri Bakanlığı 11.8.2000 Siyaset Planlama Genel Müdürlüğü Sayı : SPGM/437-438 Konu : Soru Önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 3 Temmuz 2000
tarih ve Kan. Kar. Md. A.0l.0.GNS.0.10.00.02-7/2300-6229/15018 sayılı yazıları.
Afyon Milletvekili Sayın
Sait Açba'nın ilgide kayıtlı yazılarına konu soru önergesinin yanıtı ilişikte
sunulmuştur. Saygılarımla sunarım. İsmail
Cem Dışişleri
Bakanı Afyon
Milletvekili Sayın Sait Açba’nın Yazılı Soru Önergesi Soru : Azerbaycan'da ülkemizi iyi şekilde temsil eden ve en
dinamik kültür elçilerimiz olan 11 okul
faaliyet gösterdiği bilinmektedir. En son 2000 yılı mezuniyet törenlerinde,
onbine yakın bir katılımın olduğu törenlere Azerbaycan Millî Eğitim Bakanının
katılmasına hatta ABD Büyükelçisinin hanımı da katılmasına rağmen Türk
Büyükelçisinin katılmaması, katılımcılar arasında büyük bir üzüntüye neden
olmuştur. Dışişleri Bakanlığı
olarak böyle bir törene, bizim gönül abidelerimizin sergilendiği bir törene
Büyükelçinin katılmamasının varsa haklı gerekçelerinin tarafıma verilmesini arz
ederim. Yanıt : Azerbaycan'da
halihazırda, lise seviyesinde Millî Eğitim Bakanlığımıza bağlı bir Anadolu
Lisesi ile Ege Üniversitesi İlahiyat Fakültesine bağlı bir İlahiyat Yüksekokulu
bulunmaktadır. Azerbaycan'da bunların dışında, ''Çağ İşletmeleri''nin dokuz lisesi,
Diyanet Vakfının bir Türk Koleji, Türk Dünyası Vakfına ait Atatürk Lisesi,
Millî Eğitim Bakanlığımıza bağlı, Türkiye Türkçesi Eğitim-Öğretim Merkezi, bir
adet özel işletme fakültesi ve yine ''Çağ İşletmeleri''ne bağlı Kafkas
Üniversitesi eğitim faaliyetinde bulunmaktadır. Özetle, halihazırda
Azerbaycan'da 16 eğitim kurumumuz faal durumdadır. Türk eğitim kurumlarının
bulunduğu bütün ülkelerde olduğu gibi, Azerbaycan'da da, Büyükelçiliğimizce,
yukarıda sayılan tüm eğitim kurumlarına gerekli ilgi gösterilmekte ve destek
sağlanmaktadır. Ancak, Azerbaycan gibi
son derece yakın ve yoğun ilişkilerimizin bulunduğu bir ülkede, Büyükelçimizin
temsil görevinin de çok yönlü olduğu ve bazı hallerde bu görevin öncelikler
tespit edilerek yerine getirilme zorunluluğu bulunduğu da takdir buyurulacaktır. Nitekim, soru konusu
edilen mezuniyet töreni hakkında Bakü Büyükelçiliğimizden aldığımız bilgiler de
bu yöndedir : Azerbaycan'daki dört
lisenin mezuniyet törenleri 22-28 Mayıs 2000 tarihleri arasında düzenlenmiş
olup, aynı dönemde Bakü'ye yapılan resmî ziyaretler ile gerçekleştirilen bazı
etkinliklerin dökümü aşağıda belirtilmiştir : - T.C. Başbakanlık Devlet
Arşivleri Genel Müdürü başkanlığındaki heyetin ziyareti, - Kızılay yardım
heyetinin ziyareti, - Dışişleri Bakanının
Bakü ziyareti, - Azerbaycan
Cumhurbaşkanı Millî İşler Başdanışmanı Hidayet Oruçov'un bir oyununun Akademik
Millî Dram Tiyatrosunda sahneye konulması, - Bakü Türk Anadolu
Lisesi mezuniyet töreni, - Türk Dünyası Vakfı
Atatürk Lisesi mezuniyet töreni, - 28 Mayıs Azerbaycan
Cumhuriyet Bayramı törenleri. Görüleceği üzere, 22-28
Mayıs 2000 haftasında Bakü Büyükelçimizin katılması gereken, ikisi lise
mezuniyet töreni olmak üzere birçok tören ve toplantı düzenlenmiştir. ''Çağ Öğretim
İşletmeleri''ne bağlı okulların diploma töreninin yapıldığı 24 Mayıs günü saat
19.00'da Bakü Büyükelçimiz, Millî Dram Tiyatrosunda Azerbaycan Bakanlar
Kurulunun temsilcileriyle birlikte, çok önceden kabul edilmiş bir davete
icabetle, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in Millî İşler Başdanışmanı
Hidayet Oruçov'un bir oyununu izlemiştir. Yukarıdaki açıklamadan da
görüleceği üzere Bakü Büyükelçimiz, görevinin icabı olan sorumluluk ve
öncelikler çerçevesinde gerekli temsil işlevini yerine getirmiştir. 123. - Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener’in, Sivas
İlindeki tuzlaların kapatılma nedenine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü
Kâzım Yücelen’in cevabı (7/2301) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı Sayın Rüştü Kâzım Yücelen tarafından yazılı olarak
cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim. Abdüllatif
Şener Sivas Sorular : 1. Sivas İli sınırları
içerisinde bulunan 9 adet tuzladan 1994 yılından bu yana Bingöl, Tuzhisar,
Hargün, Piliç, Göleris ve Hamo'nun kapatılmasının gerekçeleri nelerdir? 2. Sizce toplam 9
tuzlanın faaliyet gösterdiği Sivas'a kurulması gereken Tuz İşletme
Müdürlüğünün, sınırları içerisinde sadece bir adet tuzla bulunan ve Sivas'a
hayli uzaklıkta olan Erzincan'a kurulması ve Sivas'taki bu tuzlaların Erzincan
Tuz İşletme Müdürlüğüne bağlanmasının tuzlaların kapatılmasında bir rolü olmuş
mudur? 3. Tuz üretiminde yaşanan
bu düşüşün fiyatları aşırı artırmasından dolayı bölgede yaşanan sorunun çözümü
için kapanan tuzlaların tekrar faaliyete geçirilmesi veya mevcut tuz1arın
kapasitesinin artırılması yönünde bir çalışmanız var mı? T.C. Devlet Bakanlığı 17.7.2000 Sayı : B.02.0.0.9/1737 Konu : Soru Önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : Kanunlar ve
Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli 03.07 .2000 tarih ve A.0l.0.GNS.0.10.00.02-
7/2301-6230/15019 sayılı yazınız. Sivas Milletvekili
Abdüllatif Şener'in Sivas İlindeki tuzlaların kapatılma nedenine ilişkin yazılı
soru önergesine verilen cevaplar İçtüzüğün 99 uncu maddesine istinaden ekte
sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim.
Rüştü
Kâzım Yücelen Devlet
Bakanı Sivas
Milletvekili Sayın Abdüllatif Şener’in 3 Temmuz 2000 Gün ve 7/2301-6230
Sayılı Yazılı Soru Önergesine Verilen Cevaplar 1. Tekel Genel
Müdürlüğünün toplam tuz üretimi içinde kaynak tuzlalarının payı % 1-2
civarındadır. Küçük ölçekli kaynak
tuzlalarında verimlilik yönünden ekonomik gereklere uygun bir üretimin
sürdürülmesi mümkün olamamıştır. Bu tuzlalarda üretim maliyetleri deniz ve göl
tuzlalarındaki tuz üretimine nazaran son derece yüksek olup, kaynak
tuzlalarının giderleri satış hasılatlarının 5-8 katı fazladır. Bu nedenle soru
önergesinde sözü edilen kaynak tuzlalarının da aralarında bulunduğu ve üretim
kapasitesi 1000 tonun altında bulunan kaynak tuzlalarının kapatılması temennisi
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunca düzenlenen denetleme raporlarında yer
almış, bu temenniler doğrultusunda, 17.4.1996 tarih ve 96/T-37 sayılı Yüksek
Planlama Kurulu Kararı ile söz konusu tuzlalarda üretime son verilmiştir. Diğer yandan, TBMM'nce
28.7.1998 tarihinde kabul edilen 4373 sayılı Kanunla, Tekel İdaresince hiç
işletilmemiş veya işletilmesinden vazgeçilmiş kaya ve kaynak tuzlalarının
mahallî ihtiyaçların karşılanması amacıyla Bakanlar Kurulu Kararıyla gerçek
veya tüzelkişilerce işletilmelerine imkân tanınmıştır. Halen Bingöl tuzlası
hariç Tuzhisar, Hargün, Piliç, Göleris ve Hamo tuzlaları alınan Bakanlar Kurulu
Kararları çerçevesinde gerçek veya tüzelkişilerce işletilmektedir. 2. Tekel Genel
Müdürlüğünün 1989 yılındaki kaynak tuzlalarının durumu dikkate alınarak bu
tarihlerde kurulmuş bulunan Erzincan,
Erzurum, Sivas ve Siirt İşletme Müdürlüklerinin konumu, 28 adet kaynak tuzlasında 1995 yılında üretime son
verilmesi üzerine; bina, teçhizat, personel, denetim, coğrafî durum, ulaşım
imkânları vb. yönlerden yeniden değerlendirilmiş, Erzincan ve Erzurum Tuz
İşletme Müdürlüklerinin diğer kaynak tuzlalarının kapatılmalarına kadar
muhafaza edilmesine karar verilmiştir. 3. Ülkemiz genelinde
tuz üretimi talebe bağlı olarak
gelişme göstermektedir. 1999
yılında 2 054 377 ton tuz üretilmiş olup, 1.839.000 ton tuz satışı yapılmıştır.
Üretime son verilenler de dahil olmak üzere kaynak tuzlalarının toplam
kapasitesi sadece 55 000 tondur. Ayrıca Tekel tarafından işletilmesinden
vazgeçilen kaynak tuzlalarının büyük bir bölümü gerçek veya tüzelkişilere tuz
üretimi yapılmak üzere Bakanlar Kurulu Kararıyla tahsis edilmiştir. Bu nedenle
tuz üretiminde bir düşüş söz konusu değildir. Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulunun 1998 yılı denetim raporunda da kaynak tuzlalarının gerçek
veya tüzelkişilere devrine ilişkin uygulamanın yaygınlaştırılması
önerilmektedir. Halen Tekel Genel Müdürlüğünce işletilen 8 kaynak tuzlasında da 2001 yılından itibaren üretime son verilmesi planlanmaktadır. 8 kaynak
tuzlasının 1999 yılı zararı 764 milyar TL. olarak gerçekleşmiştir. 124. - Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı’nın, SSK Teftiş
Kurulu Antalya Grup Başkanlığının İzmir’e nakledilmesinin nedenine ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/2302) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Yaşar Okuyan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim. Saygılarımla. Mehmet
Baysarı Antalya Sosyal Sigortalar Kurumu
Teftiş Kurulu Antalya Grup Başkanlığının İzmir'e nakledilmesi ile ilgili
işlemin Ekim 2000 ayına kadar
tamamlanmasına ilişkin bir karar
olduğunu öğrenmiş bulunuyorum. Soru 1. Antalya -Burdur
ve Isparta illerinin çalışmalarını ilgilendiren bu kararın alınmasının
nedenleri nedir? Soru 2. Antalya Ticaret
ve Sanayi Odasının bölge ile ilgili bilgilerini sunuyorum. Bu potansiyelden
ayrı Antalya'da hizmet veren bir çok işletmenin başka illere kayıtlı olduğu
gözönüne alınırsa bu potansiyelin büyüklüğü daha iyi anlaşılacak ve bu kararın
bölge ticaretine ve ekonomisine vereceği zarar daha iyi anlaşılacaktır. Bu şartlarda bu kararın
uygulanmasında hâlâ ısrarlı olunacak mıdır? Soru 3. Uygulama devam
ettiği takdirde bölge illerinin uğrayacağı zararın nasıl giderilmesi ve
karşılanmasını düşünüyorsunuz? T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 24.7.2000 Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01/5854/019222 Konu :Yazılı Soru
Önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 3.7.2000 tarihli
ve A.01.0.GNS.0.10.0.02-6273 sayılı yazınız. Antalya Milletvekili
Mehmet Baysarı tarafından hazırlanan ''Sosyal Sigortalar Kurumu Teftiş Kurulu
Antalya Grup Başkanlığının İzmir İline nakledilmesinin nedenine ilişkin''
7/2302-6232 Esas No'lu yazılı soru önergesi ile ilgili olarak Sosyal Sigortalar
Kurumu Genel Müdürlüğünden alınan bilgilere göre; 8.12.1993 tarihli Resmî
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 3917 sayılı Yasanın 4 üncü maddesi ile,
4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 6 ncı maddesine eklenen fıkralar
gereğince Sigorta Teftiş Kurulu Başkanlığı kurulması öngörülmüştür. Kurum
Yönetim Kurulunun 17 .2.1994 tarihli ve 714 sayılı kararı ile taşra
teşkilâtında bulunan müfettiş kadroları merkeze alınarak, anılan Başkanlık
7.4.1994 tarihinden itibaren faaliyete başlamıştır. Sigorta Teftiş Kurulu
Grup Başkanlıkları, Kurum Yönetim Kurulunun 3.11.1994 tarih ve 3974 sayılı
kararıyla 13 Merkez de oluşturulmuş ve bilahare muhtelif tarihlerde grup
başkanlıkları sayısı 15'e çıkarılmıştır. Sigorta Teftiş Kurulu
Yönetmeliğinin 13.2.1998 tarih ve 23610 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan
Yönetmelikle değiştirilen 6 ncı maddesinde Grup Başkanlıkları sayısının 8'i
geçemeyeceği hükmüne yer verilmiş olması sebebiyle Kurum Yönetim Kurulunca
alınan 3.9.1998 tarih ve XX/3229 sayılı kararı ile bu merkezler belirlenmiştir.
Grup Başkanlıkları,
denetimin sürekliliği ve hizmetin verimliliği bakımından, yurdun coğrafî
yapısı, sigortalı ve işveren yoğunluğu gözönünde bulundurularak kurulmuştur. Ancak, Müfettiş sayısının
azalmış olması, bina yetersizliği, araç-gereç ve idarî personel eksikliği
nedeniyle, etkin ve verimli çalışma yapılamayan, hizmetin devamlılığı müfettiş
sayısı fazla olan gruplardan sürekli gönderilen müfettişler ile sağlanan Grup
Başkanlıklarının izlenmesi ve değerlendirilmesi de güç olduğundan kaldırılması
zorunluluğu doğmuştur. Teftiş, kontrol ve
denetleme hizmetleri sadece grup merkezlerinde değil, genellikle mahallinde yapıldığından,
grup merkezleri konusundaki değişiklik veya düzenlemelerin hizmette bir olumsuzluk
yaratmayacağı düşünülmektedir. Açıklamalar ışığında grup
başkanlıkları sayısında yapılan düzenleme sadece Antalya ile değil, ayrıca 6
grup merkezini de kapsayan bir çalışmadır. Yeni düzenleme ile
Antalya Grup Başkanlığı bir başka ile taşınmamakta, yukarıda belirtilen
yönetmelik hükmü ve genel değerlendirmeler çerçevesinde Antalya İli, İzmir Grup
Başkanlığı sorumluluk alanına katılmaktadır. Yeni düzenlemenin amacı,
Sigorta Teftiş Kurulu Başkanlığınca yürütülmekte olan hizmetlerin, ülkenin her
köşesinde daha etkin ve yaygın olarak dağıtımı, kaynakların daha verimli olarak
kullanılması olup, hedeflenen yeni çalışma düzeninin oluşumunda sadece bu
değerlendirmeler etken olmuştur. Bilgilerinize arz ederim.
Yaşar
Okuyan Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı 125. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun ve
Sinop’ta depolanan zehirli varillere ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi
Aytekin’in cevabı (7/2303) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularıma
Çevre Bakanı Sayın Fevzi Aytekin’in yazılı olarak cevap vermesini
delaletlerinize arz ederim. 28.6.2000 Musa
Uzunkaya Samsun 1. On yılı aşkın bir süre
önce Samsun ve Sinop sahillerine vuran ve bölgede geçici olarak depolanması
yoluna gidilen İtalyan menşeeli zehirli varillerle ilgili olarak uzun süredir
çevre halkı tarafından dile getirilen, - Son zamanlarda kansere
bağlı ölümlerin hızla arttığı, - Su kaynaklarının hızla
kirlendiği; içilemeyecek ve kullanılamayacak nitelikte olduğu, - 3-4 yıldır yöredeki
arıların bal veriminin sıfıra düştüğü, - Tarım ürünleri
rekoltesinde hızlı bir düşüşün yaşandığı, - Küçük ve büyükbaş
hayvanlar arasında sebebi tespit edilemeyen ölümlerde; artış gözlendiği , - Bölgedeki bu problem
nedeniyle turist sayısında düşüşlerin yaşandığı, - Geçtiğimiz hafta içinde
yeniden 6 zehirli varilin daha bulunduğu yönündeki şikâyetler Bakanlığınız
tarafından da bilinmekte midir? 2. Bugüne kadar konu
hakkında niçin kalıcı bir çözüm bulunamamıştır? 3. Yakın bir gelecekte bu
konuya bir çözüm bulmayı planlıyor musunuz? 4. Nükleer atık ihtiva
eden 130 varilin imha ve depolanmasına çözüm bulunamayışı karşısında, o bölgede
kurulması planlanan nükleer enerji santralinin çevreye zarar vermeyeceği
konusunda nasıl bir garanti vermeyi düşünüyorsunuz? 5. Zehirli varillerin
iade edilmesi ya da tazminat ödenmesi hususunda İtalyan Hükümeti, Birleşmiş
Milletler ve diğer ilgili kuruluşlar nezdinde ısrarlı bir girişimde bulundunuz
mu? Alınan netice nedir? 6. Karadeniz'in nükleer
atıklar, petrol atıkları ve diğer kimyasal atıklarla hızla kirlenen bir deniz
olma tehlikesine karşı, diğer bakanlık ve kuruluşlarla ortaklaşa hazırlanacak
bir koruma planı ortaya konulabilecek midir? T.C. Çevre Bakanlığı 27.7.2000 Çevre Kirliliğini Önleme ve Kontrol Genel Müdürlüğü Sayı : B.19.0.ÇKÖ.0.04.00.03-3019-8110 Konu : Soru Önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : 3.7.2000 tarih ve
A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2303-6237/15025 sayılı yazınız. İlgi yazı ekinde
Bakanlığımıza gönderilen Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya’ya ait soru
önergesinin cevapları ekte sunulmaktadır. Bilgilerinizi arz ederim. Fevzi
Aytekin Çevre
Bakanı Soru 1. On yılı aşkın bir
süre önce Samsun ve Sinop sahillerine vuran ve bölgede geçici olarak
depolanması yoluna gidilen İtalyan menşeeli zehirli varillerle ilgili olarak
uzun süredir çevre halkı tarafından dile getirilen son zamanlarda kansere bağlı
ölümlerin hızla arttığı; su kaynaklarının hızla kirlendiği; içilemeyecek ve kullanılamayacak nitelikte
olduğu; 3-4 yıldır yöredeki arıların bal veriminin sıfıra düştüğü; tarım
ürünleri rekoltesinde hızlı bir düşüşün yaşandığı; küçük ve büyükbaş hayvanlar
arasında tespit edilemeyen ölümlerde artış gözlendiği; bölgedeki bu problem
nedeniyle turist sayısında düşüşlerin yaşandığı; geçtiğimiz hafta içinde
yeniden 6 zehirli varilin daha bulunduğu yönündeki şikâyetler Bakanlığınız
tarafından da bilinmekte midir? Cevap 1. Bölge halkının
ve sivil toplum teşkilâtlarının son zamanlarda bölgede meydana gelen ağaç
kurumaları ve tarım ürünlerindeki verim kaybının ve hatta bölgedeki sağlık
sorunlarının arttığına ilişkin söylentilerin mevcut atık deposuyla
ilişkilendirilmesi üzerine, Sinop Valiliği tarafından bu bölgede geniş çaplı
bir araştırma başlatılmış olup, Sinop Sağlık Müdürlüğü, Tarım Müdür1üğü, Orman
Bölge Müdürlüğü tarafından hazırlanan ortak rapor yazı Ek-l'de sunulmaktadır.
Depo son olarak Bakanlığım uzmanlarınca 28.5.2000-1.6.2000 tarihleri arasında
incelenmiştir. Ayrıca 21.6.2000 tarihinde Sinop İli Türkeli İlçesi Helaldı
Beldesi deniz kıyısında 6 yeni varil bulunmuş olup, variller Soğuksu mevkiinde
bulunan depoya Sinop Valiliğince nakledilmiştir. Soru 2. Bugüne kadar konu
hakkında niçin kalıcı bir çözüm bulunamamıştır? Cevap 2. Varillerin bir
başka depolama alanına nakledilmesi ve bertarafı için tüm imkânlar
araştırılmış, ülkemizde lisanslı bir tehlikeli atık bertaraf tesisinin
bulunmaması ve ortaya çıkan malî ve hukukî olanaksızlıklar nedeniyle atıkların bir başka alana
nakledilmesi ve bertarafı gerçekleştirilememiştir. Soru 3. Yakın bir
gelecekte bu konuya bir çözüm bulmayı planlıyor musunuz? Cevap 3. Varillerin nihaî
bertaraf işlemine kadar depolanacağı yerleri tespit etmek üzere 1989 yılında
DSİ ve MTA yetkililerinin de katıldığı çalışmalar yapılmış, coğrafik ve
jeolojik özellikleri uygun olan Sivas, Yozgat ve Çankırı illeri sınırları içinde
uygun yerler tespit edilmiş; ancak kamuoyu tepkisi nedeniyle işlem
durdurulmuştur. Varillerin bulunduğu illerde depolanması düşüncesinden
hareketle, ilgili Valiliklerle görüşmeler yapılmış, sonunda varillerin en çok
bulunduğu Samsun ve Sinop illerimizde depo yapılması ve diğer yerlerdeki
varillerin de buralarda depolanması kararlaştırılmıştır. 18.8.1989 tarihinde Çevre
Müsteşarlığı ile Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi arasında,
tehlikeli atık içerikli varillerin depolama binası tatbikat projesi protokolü
imzalanmış, projeden birer adet Samsun ve Sinop Valiliklerine gönderilerek, bu
kapsamda Samsun'da geçici depo binasının inşa edilmesi sağlanmış, Sinop'ta ise
eski jandarma karakolu varil depolanmasına uygun hale getirilmiştir. Harcamalar
Çevre Kirliliğini Önleme Fonundan karşılanmıştır. 24 Nisan 1997 tarihli
Sinop Valiliğinin yazısı ile Soğuksu mevkiinde bulunan varil deposunun tadil
edilmesi gerektiği Bakanlığıma bildirilmiş, yeniden gündeme gelen bu konunun
çözümü için varillerin nihaî bertaraflarının sağlanması amacıyla yurt içi ve yurt
dışı olanaklar Bakanlığımca araştırılmıştır. Ülkemizde ''Tehlikeli Atıkların
Kontrolü Yönetmeliği''nde tanımlanan özelliklere haiz lisanslı ara depolama ve
nihaî bertaraf tesisleri henüz bulunmadığından varillerin yurt dışında bertaraf
ettirilmesi amacıyla Almanya, Hollanda ve Finlandiya'da bulunan atık bertaraf
tesislerinden teklifler alınmış; söz konusu tekliflerin değerlendirilmesi
sonucu varillerin yurt dışında bertaraf ettirilmesi ekonomik bulunmamıştır. Bu
durumda depolarda gelişigüzel depolanmış atıkların yaratacağı riskleri minimize
etmek amacıyla, atıkların uluslararası standartlara uygun olarak yeniden
ambalajlanarak, mevcut depoların tadilatının yapılıp, ülkemizde lisanslı
bertaraf tesisleri devreye girinceye kadar, mahallinde depolamaya devam
edilmesi mecburiyetiyle karşı karşıya kalınmıştır. Ülkemizde bu tür
atıkların bertarafının yapılacağı Bakanlığımdan lisans almış bir tesisin
işletmeye alınmasını müteakip, söz konusu atıkların bu tesiste bertaraf
ettirilmesi mümkün olacaktır. Soru 4. Nükleer atık
ihtiva eden 130 varilin imha ve depolanmasına çözüm bulunamayışı karşısında, o
bölgede kurulması planlanan nükleer enerji santralinin çevreye zarar
vermeyeceği konusunda nasıl bir garanti vermeyi düşünüyorsunuz? Cevap 4. Ek-2'de yer alan
25.8.1988 tarihli Merkez Kriminal Polis Laboratuvarı analizlerinden varillerin
muhtevasında radyoaktif maddelerin bulunmadığı anlaşılmakta olup, bu bölgedeki
Cs-137 (Sezyum) aktivesinin 26 Nisan 1986 tarihindeki Çernobil kazası sonrası
Karadeniz Bölgesinden geçen bulutların taşıdıkları radyoaktif serpintiden
kaynaklandığı Ek-3'de verilen Türkiye Atom Enerji Kurumunun yazısında
belirtilmektedir. Karadeniz Bölgesinde
nükleer enerji santrali kurulmasına ilişkin olarak ''Çevresel Etki Değerlendirmesi
Yönetmeliği'' kapsamında Bakanlığıma herhangi bir müracaatta bulunulmamıştır . Soru 5. Zehirli
varillerin iade edilmesi ya da tazminat ödenmesi hususunda İtalyan Hükümeti,
Birleşmiş Milletler ve diğer ilgili kuruluşlar nezdinde ısrarlı bir girişimde
bulundunuz mu? Alınan netice nedir? Cevap 5. 4 Ağustos 1988
tarihinde ilk kez Samsun Alaçam'da bulunan variller, 1988 yılı sonlarına kadar
karaya vurmaya devam etmiştir. İstanbul'dan Rize'ye kadar, Karadeniz
sahillerinde karaya vuran varillerin % 80'i Samsun ve Sinop'ta bulunmaktadır.
Varillerin 152'si boş, 215'i dolu olmak üzere toplamı 367’dir. Üzerlerinde
''R'' amblemi bulunan varillerin içeriğinin radyoaktif atık olduğu zannedilmiş,
ancak Merkez Kriminal Polis Laboratuvarı analizleri sonucunda atıkların toksik
kimyasallar olduğu anlaşı1mıştır. Varillerin üzerindeki ve
içinden çıkan bir takım yazı, şekil ve belgeler, bunların yabancı menşeili
olduğunu gösterdiğinden, Dışişleri Bakanlığı ile temasa geçilerek, gerekli
araştırmaların yapılması istenmiştir. Bu çalışmalar sonunda; - Çevre Kanununda yapılan
değişiklikler ve ilgili genelgelerle, bu tür maddelerin yurda ithali
yasaklanmış ve durum Dışişleri Bakanlığı tarafından batılı ülkelere resmen
bildirilmiştir. - 1988 Ekim ayı içinde
TBMM Çevre Araştırma Komisyonu Üyeleri, Devlet Bakanlığı Temsilcileri, Çevre
Müsteşarlığı elemanları ve Federal Almanya'dan gelen bir teknik heyet bölgeye
giderek varillerle ilgili incelemelerde bulunmuşlardır. - Yerinde yapılan
incelemelerde, bazı varillerin üzerlerinde İtalyanca yazılar ve bazılarının
içinde İtalyanca dokümanlar bulunmuştur. Bu bulgular doğrultusunda varillerin
İtalya kökenli olduğu düşünülerek, delillerin kopyaları, Dışişleri Bakanlığı
kanalıyla İtalya 'ya aktarılmıştır. Bu çerçevede Hazine ve
Dış Ticaret Müsteşarlığı ile ortak çalışmalar yapılmış, Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlığı kontrolörlerinin araştırmaları neticesinde, tehlikeli atık yüklü
varillerin 1987 yılı başında AKBAY-1 ve Corina gibi gemilerle İtalya'nın Marine
di Carara ve Coiggio limanlarından yola çıkarak Romanya'nın geçici malların ara
deposu olduğu öğrenilen Sulina Serbest Bölgesine götürüldüğü ve buradan
Temmuz-Ağustos 1988 tarihlerinde İtalyan kimyagerleri kontrolü altında Panama
bayraklı Türk gemilerine yüklenerek Karadenize bırakıldığı kanıtlarla tespit
edilmiştir. Bu kanıtların ele geçirilmesinden sonra İtalya hükümetinin bu
konudaki işbirliği isteklerine olumlu yanıt verilerek 4 kişilik bir İtalyan
heyeti ile birlikte Karadeniz'de bir inceleme gezisi yapılmıştır. Gezi
neticesinde İtalya heyetince, eldeki kanıtların yeterli olmadığı belirtilerek,
varillerin geri alınmasının mümkün olamayacağı vurgulanmış, ancak teknik
işbirliği görüşmelerinin yapılabileceği ve 1987 yılındaki zehirli atık
nakliyatının İtalya Hükümetini kanunen bağlamayacağı belirtilmiştir. Bu dönemde uluslararası
illegal atık trafığini düzenleyen bir uluslararası yasal düzenleme bulunmaması
nedeniyle, varillerın menşei ülkeye iade edilmesi mümkün olamamıştır.
Ülkemizdeki söz konusu boşluğun giderilmesi ve gelişmiş ülkelerden ülkemize
olan yasadışı atık taşınımının engellenmesi için, ''Tehlikeli Atıkların
Sınırötesı Taşınımının ve Bertarafının Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesi''
1989 yılında ülkemiz tarafından imzalanmış ve Sözleşme 1994 yılında
onaylanmıştır. Sözleşme gereğince 1995 yılında ''Tehlikeli Atıkların Kontrolü
Yönetmeliği'' yayımlanmış olup, bu Yönetmeliğin 38 inci Maddesi gereğince
Türkiye'nin yetkisi altında bulunan sahalara ve serbest bölgelere atık ithalatı
yasaklanmıştır. Soru 6. Karadeniz’in
nükleer atıklar, petrol atıkları ve diğer kimyasal atıklarla hızla kirlenen bir
deniz olma tehlikesine karşı, diğer Bakanlık ve kuruluşlarla ortaklaşa
hazırlanacak bir koruma planı ortaya konulabilecek midir? Cevap 6. Bakanlığımca
Karadeniz’de deniz, su, hava ve toprak ortamında kirliliğin tespiti, izlenmesi
ve giderilmesi amacına yönelik olarak ulusal ve uluslararası ça1ışmalar
yapılmaktadır. Karadeniz'in kapalı bir
deniz olması sonucu su yenileme zamanı uzundur ve dolayısıyla denize bırakılan
atıklar ortamda uzun süre kalmaktadır. Endüstrileşmenin ve madenciliğin
artması, arıtılmadan deşarj edilen atık sular ve özellikle Tuna Nehriyle taşınan
kirlilik Karadeniz’i hızla kirletmektedir. Bunun yanında gemiler ve deniz
vasıtaları da kirlenmeyi artıran bir diğer unsurdur. Karadeniz’de bu olumsuz
değişikliklerin giderilmesi için; öncelikle kirlilik kaynaklarının
belirlenmesi, daha sonra bu kaynaklardan oluşan atıkların, nitelik ve nicelik
açısından değerlendirilmesi ile sonuçta kirliliği azaltıcı önlemlerin
geliştirilmesi ve uygulanması gerekmektedir. Karadeniz’de kirliliğin önlenmesi
için yürütülen çalışmalar 2872 sayılı ''Çevre Kanunu'' ve buna bağlı
yönetmelikler çerçevesinde, uluslararası çalışmalar ise 1992 yılı Nisan ayında
Bükreş'te imzalanan ''Karadenizin Kirlenmeye Karşı Korunması Konvansiyonu'' ve
ilgili protokolleri ile Nisan 1993'te
imzalanan Odessa Deklarasyonu çerçevesinde
sürdürülmektedir. Bu çerçevede
30-31 Ekim 1996 tarihinde İstanbul'da düzenlenen Bakanlar Konferansında kabul
edildiği üzere, her ülke Karadeniz’deki kirliliğin giderilmesi için kendi
ulusal eylem planını hazırlayacaktır. Bu doğrultuda çalışmalar Bakanlığım
koordinatörlüğünde sürdürülmektedir. Ayrıca Karadeniz
Bölgesinde tehlikeli atıkların çevreyle uyumlu yönetimini sağlamak üzere
Bakanlığımca 26.07.1999 tarihinde yayımlanan (1999/22) sayılı Genelge
doğrultusunda Zonguldak Valisi ''Koordinatör Vali'' tayin edilerek, bölgedeki
diğer Valilikler ve Belediye Başkanlıklarının yer alacağı ''Birlik Tüzüğü''
hazırlanmış olup, Birlik Tüzüğü yayımlanarak resmileştikten sonra, konuya
ilişkin plan, proje ve uygulama çalışmalarına Bakanlığım koordinatörlüğünde
başlanacaktır. Ek:
1 RAPOR Basında çıkan haberler
üzerine Soğuksu bölgesine olayın aslını incelemek amacıyla 21.1.2000 tarihinde
gidilip aşağıda incelemelerde bulunuldu : Bahse konu olan ölüm
olaylarını istatistiki olarak incelemek amacıyla Sağlık Ocağı kayıtlarına
bakıldı ve ölüm kayıtlarının tutulmadığı görüldü. Haberde ismi geçen Şeyhli
Köyü muhtarı Ramazan Sucu ile görüşüldü, basın mensuplarının geldiğini ama
kendi ifadesiymiş gibi gazetede çıkmış olan haberin kendi ifadesi olmadığını,
bu haberi yapmak için İstanbul'da bulunan derneklerinden bilgi aldıklarını ve
bu bilgileri yazdıklarını söyledi. Gazetede adları geçen ve
kanserden öldüğü iddia edilen 11 kişinin ölüm kayıtları Gerze Nüfus
Müdürlüğünden alınmış ve aşağıdaki şekilde olduğu görülmüştür. Adı Soyadı Ölüm Nedeni Ali Sucu Ecel Haydar Gölgeci Ösefagus CA. Hasan Sucu Solunum
Yetmezliği Kalp Yılmaz Demirci Akciğer CA. Murat Akça Ecel Ayşe Çaylı Ecel Nazmiye Sucu Konjestif Kalp
Yetm. Mustafa Sucu Ecel Bulunamayanlar Ülüfet Arslan Hüriye Demirci Hasan Gölgeci Görüldüğü gibi 11 kişiden
sadece iki kişi kanser sebebiyle vefat etmiştir. İsmi geçen üç kişinin Soğuksu
Sağlık Ocağı ETF kayıtlarında öldüğü tespit edilmiştir. Sağlık istatistikleri
incelendiğinde akciğer kanseri görülme sıklığı yüzbin kişide 38 ile 83 kişi
arasında ve ösefagus kanseri görülme sıklığı ise yüzbin kişide 56 ile 263 kişi
arasında değişmekte olduğu görülmüştür. Söz konusu Soğuksu bölgesinde ösefagus
kanseri ve akciğer kanseri yüzbin kişide 35 kişi oranı ile görülmüş olduğu
anlaşılmıştır. Gazete haberinde toplam
10 bin civarında nüfusun yaşamakta olduğu iddia edilen bölgenin sağlık ocağı
nüfus kayıtları 1999 Haziran ayı ETF istatistiklerine göre bahsi geçen 14 köyde
toplam 2831 kişinin yaşamakta olduğu tespit edilmiş olup gazete haberlerinin
abartılı olduğu görülmüştür. Ayrıca gene çıkan haberlere göre spastik
çocukların çok olduğu iddia edilrniştir. Bu bölgede genç nüfusun olmadığı 14 köyde toplam canlı doğan sayısının sadece 25 olduğu, İl
geneline göre de % 0,87'sini
oluşturduğu görülmüştür. Ayrıca
ilimizde kurumu olan spastik çocuklar demeği yetkilileriyle yapılan görüşmede Sinop İli genelinde 118
çocuk kayıtlı spastik hastalarının olduğu, Soğuksu ve köylerinden hiçbir
kayıtlı spastik hastaların olmadığı tespit edilmiştir. Yine edinilen bilgiye
göre toplumda (Dünya İstatistikleri) % 0,2 cerebral palsi rahatsızlığı, % 8'de
engelli insanların mevcut olduğu öğrenilmiştir. Yapılan incelemede
Soğuksu sağlık ocağı bölgesi ve Sinop
genelinin bebek ve çocuk ölümlerine ait istatistiki verileri aşağıdaki gibidir. Bebek Ölümleri Çocuk
Ölümleri Ölen Ölen İl İl
geneli Ölen Ölen İl İl
geneli Yıllar bebek bebek geneli ölen Yıllar çocuk çocuk geneli ölen sayısı hızı ölen bebek sayısı hızı ölen çocuk % 0 bebek hızı % 0 % 0 çocuk % 0
1995 2 37.7 144
57 1995 1 18.8 18 5.2 1996 3 81.1 124 35.1 1996 0 0 23
6.6 1997 3 71.4 102 32.6 1997 1 23.8 23 7.3 1998 2 66.7 120 41.8 1998 2 66.7 33 11.5 1999 0
0 104 36.6 1999 0 0 29 10.2 Yukarıda görüleceği üzere
Soğuksu bölgesinde gerçekleşmiş olan ölüm olayları basında çıkan şekilde
abartılı olmayıp, Sinop geneline göre daha düşük düzeyde seyretmektedir. Gazete haberinde 14 köyün
içme suyu kaynağının bu mıntıkada olduğu belirtilmiş olup, depo bölgesinde
Şeyhli Köyü ve Soğuksu mahallesinin içme suyunu karşılayan bir adet çamlık içi
kaynak mevcuttur. 1999 yılında Soğuksu merkez su deposundan alınan numune su,
Ankara Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Başkanlığında toksikolojik yönden tahlil
ettirilmiş ve çevre sağlığını tehdit edecek herhangi bir kirlenme tespit
edilmemiştir. Bölgedeki su kaynaklarından rutin olarak su tahlili için alınan
numunelerin bakteriyolojik sonuçları Sinop geneli su tahlil sonuçlarından
farklı çıkmamaktadır. Zaman zaman yağmur ve kar sularının su kaynaklarına karışması
nedeniyle geçici su kirliliği oluşabilmektedir. Makamın 21.1.2000 tarih
ve 285 sayılı emirleri gereği basında yer alan ve Orman Bölge Müdürlüğünü
ilgilendiren konuların incelenmesi neticesinde; 1994 yılından itibaren Bolu,
Kastamonu, Zonguldak, Sinop Orman Bölge Müdürlüklerinde göknarlarda meydana gelen
kurumaların, asit yağmurları, son yıllarda sıcaklığın yükselmesi, taban suyunun
düşmesi nedeniyle ağaçların zayıf düştüğü dolayısıyla bu nedenlerden dolayı
göknar ağaçlarına kabuk böceği geldiği, Sinop Orman Bölge Müdürlüğü
ormanlarından alınan ibre, yaprak ve toprak numunelerinin laboratuvar çalışma
aşamasında olduğu raporda bildirilmiştir. Makamın 20.1.2000 tarih
ve 284 sayılı emirleri gereği basında yer alan ve İl Tarım Müdürlüğünü
ilgilendiren konuların mahallinde incelenmesinde; dut ağaçlarında herhangi bir
kurumanın ve bitkide bir anormalliğin olmadığı görülmüş, ancak son zamanlarda
1999 yılında gerek Sinop İli gerekse Batı Karadeniz Bölgesi genelinde dut
ağaçlarında böyle bir şikâyetin görüldüğü, bununda meyvede kuruma ve acılık
olarak kendini gösterdiği bilinmekte olup Karadeniz Tarımsal Araştırma
Enstitüsü ile ortak olarak mayıs ayından itibaren hastalık tespitine gidileceği
, ceviz ağaçlarında görülen hastalığın
ise ceviz antraknozu olduğu ve buna
bir fungusun sebep olduğu
bilinmektedir. Ekinlerde görülen gelişme eksikliği ve verim düşüklüğü ise bahsi
geçen yerin rakımın yüksek ve ikliminin sert olması, taban toprağının az olması
nedeniyle bitkiler küçük boylu ve başaklar daha az taneli olmaktadır. Hayvanlarda hilkat
garibesi ise doğum anomalilerini kapsar. Teratolojik oluşumlar denilen bu durum
yavrunun döllenme anından itibaren olağan dışı nedenle normal gelişiminin
bozulması sonucu oluşur. Bahsedilen bu olumsuzlukların Iaboratuvar ortamında
açıklanabileceği raporla bildirilmiştir. Yukarıda ilgili
kurumların yapmış oldukları inceleme ve araştırmaların sonuçları olarak
sunulmuş olan raporda açıkça görüleceği üzere basın organlarında konuyla ilgili
çıkmış olan gazete haberlerinin çok abartılı ve kısmen yanlış bilgiler
içermekte olduğu görülmektedir. Yine ilgili kurumların
raporuna göre mevcut deponun bu haliyle çevresine herhangi bir zarar vermemiş
olduğu tespit edilmiştir. Konuyla ilgili yapılan
inceme sonucu mevcut geçici deponun Çevre Bakanlığı tarafından uygun
görülmediği, atıkların muhafazası için ara depo yeri belirlenip bu depoya nakli
uygun görülmüştür. Bu konudaki çalışmalar halen sürmektedir. Şu andaki mevcut
geçici deponun tekrar ıslah edilerek korunması uygun görülmüştür. Bu amaçla
depo çevresinin tekrar tel örgüyle çevrilmesi ve uyarıcı levha yazılıp
konulması uygun görülmüştür. Op. Dr. Osman Koçak İrfan
Dindar Hikmet Karaduman Sağlık Müdür V. Tarım İl Müdürü Orman Bölge Müdür V. Ek : 2 EKSPERTİZ RAPORU Merkez Kriminal Polis
Laboratuvarı
25.8.2000 Genel işlem defter no. : 118 Uzmanlık no. : Uz : 1988/106 Kot
: 1988/1461 Eksper : Ertan Seven Em.
Gn. Md. Pol. Lab. Da. Bşk.’nda Uzman Hatice
Erbaş Em. Gn. Md. Pol. Lab. Da. Bşk.’nda Asistan Ekspertizi veren yer : Sencer Tokmak
Em. Gn. Md. Pol. Lab. Da. Bşk.’nda Asistan Başbakanlık
Çevre Genel Müdürlüğü (Yazı, gün ve sayısı) : 9 Ağustos 1988
Sayı : H/2 (2301) Ekspertiz : Çeşitli kimyasal
madde atıkları analizleri Ekspere verilen eşya : Samsun ve Sinop
illeri sahillerinde bulunan menşei bilinmeyen variller içinden
alınan 13 ayrı kavanoz içindeki kimyasal madde artıkları RAPOR Laboratuvarımıza
gönderilen maddelerden alınan örnekler üzerine uygulanan ön işlemlerden sonra
yapılan GC/MS (Gaz Kromatografi-Kütle Spektrometre) ve IR (İnfrared
Spektroskopisi) analizleri sonucu elde edilen bulgular ve laboratuvarımız
literatür imkânlarında sağlanan ilgili bilgiler aşağıdaki şekildedir. 1. A-9 Nolu kavanoz; Başlıca bileşenler, 1.
Chloro-2-(2,2-Dichloro-l-(4-Chlorophenyl)Ethenyl) Benzene 1,1’-(Dichloroethenylidene)Bis(4-Chloro
Benzene) Bu iki madde DDT olarak
bilinen böcek öldürücü maddenin türevleri olup, DDTolarak satılan maddenin
bileşiminde bulunan toksik bileşiklerdir. Trichloro Benzene
izomerleri Bu maddeler de böcek
öldürücü olarak kullanılmakta olup, gözleri ve mukozayı tahriş eder, toksik
etkilidir. 2,4-Bichloro-1-(Chloromethyl)-Benzene Deriyi tahriş eder, aşırı
dozları merkezi sinir sistemini etkiler. Tetrachloro benzene
izomerleri Bentachloro benzene Hexachloro benzene 4-Chlorobenzoic acid 3,4-Dichlorobenzoic acid Genel olarak suda
çözünmeyen ve düşük kaynama noktalı olan bu maddelerin buharlarından dolayı
sıvı üzerinde toksik gazlar oluşmaktadır. 2. A-l Nolu Kavanoz; 2-methyl cyclopentanone Tetrachloro ethene Narkotik etkili, deriyi
tahriş eder. Yüksek molekül ağırlıklı
hidrokarbonlar Boya artıkları 3. A-4 Nolu Kavanoz; Toluen 1,3,5-Trimethyl benzene 1,2,4-Trimethyl benzene (
pseudocumene ) Merkezi sinir sistemini
etkiler, solunum yollarını tahriş eder. 1-Ethyl, 3-methyl benzene
l-Methyl, 3-propyl
benzene Diethyl benzene 2-Ethyl, 1,4-dimethyl
benzene Tetramethyl benzene
izomerleri 1,1-Dimethyl propyl
benzene Naftalin 1-Ethyl, 2,4,5-Trimethly
benzene Boya artıkları 4. A-2 Nolu Kavanoz; Etil asetat Toluea Aseton Boya artıkları 5. A-10 Nolu Kavanoz; Etil Asetat Toluen Aseton Boya artıkları 6. A-8 Nolu Kavanoz; Boya artıkları 7. 1 Nolu Kavanoz; Boya artıkları Yün esaslı lif artıkları 8. 2 Nolu Kavanoz; Boya artıkları Polimer madde artıkları 9. 3 Nolu Kavanoz; Toluen Boya artıkları Poliüretan tipi polimer
madde artıkları 10. 4 Nolu Kavanoz; Toluen Yapışkan özellikli
polimer madde artıkları 11. 5 Nolu Kavanoz; Karbon esaslı granüller 12. 6 Nolu Kavanoz; Çimento yapısında
inorganik madde, buna emdirilmiş olarak, 3,5,5-Trimethyl
2-Cyclohexen-1-lone 1-Methyl-3-propyl Benzene 2-Ethly-1,4-Dimethyl
Benzene 13. Nolu Kavanoz; 2 No da belirtilen A-1
Nolu kavanoz ile benzer bileşimdedir. Bu sonuçlara göre, genel
olarak, bu kimyasal madde artıklarında insan sağlığına ve diğer bazı canlılara
zararlı özellikte çok sayıda organik kimyasal madde bulunmaktadır. Bu nedenle
zararlı olabileceği ortamlardan uzak bir yerde imha edilmelidir. Not : Boya artıkları
olarak değinilen maddelerin bileşiminde genel olarak boyaların bileşiminde
bulunan farklı tiplerdeki reçineler, bağlayıcılar, çoğaltıcılar,
renklendiriciler, kurutucular vb. bulunmaktadır. Bunların tek tek spesifik
olarak belirlenmesi amaç dışında ve çok zaman alıcı olduğundan bu belirlemeler
yapılmamıştır. Analizlerden arta kalan
numuneler iade edilmiştir. Uzman Asistan Asistan Ertan Seven Hatice Erbaş Sencer Tokmak Kimya Y. Mühendisi Kimya
Mühendisi Kimyager Ek
: 3 TÜRKİYE
ATOM ENERJİSİ KURUMU Sayı : B.02.1.TAE.0.11.00.00-10750-0012-20 22.3.2000 Konu : Toprak numunesi T.C. Sinop İli Sağlık Müdürlüğü Sinop İlgi : 25 Şubat 2000
tarih ve BIO041SM4570003/7060-122-1964 sayılı yazınız. İliniz Soğuksu
Bölgesindeki 4 ayrı yerden alınan toprak numunelerinin gama spektrometre
analizi sonuçları aşağıda belirtilmiştir. Alınan yer Cs 137 Aktivitesi (Bq/kg) Depo girişi sağ 3m 67 Kapı girişi sol 3m ileri 55 Depo arkası 1m 107 Depo kapı girişi 105 Toprakta bulunan Cs-137
aktivitesinin, 26 Nisan 1986 tarihindeki Chernobyl kazası sonrası Karadeniz
bölgesinden geçen bulutların taşıdıkları radyoaktif serpintiden kaynaklandığı
anlaşılmıştır. Bilindiği gibi yarılanma süresi 30 yıl olan Cs 137’nin bilhassa
Karadeniz bölgesi topraklarında bugün ve uzun süre sonra da bulunması
normaldir. Bilgilerinizi rica
ederim. Prof.
Dr. Cengiz Yalçın Başkan 126. - Diyarbakır Milletvekili Mehmet Salim Ensarioğlu’nun,
Diyarbakır eski Valisinin bir gazeteye verdiği demece ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2304) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
delaletiniz ile İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. M.
Salim Ensarioğlu Diyarbakır Eski Diyarbakır Valisi
Nafiz Kayalı, 12.10.1999 tarihinde Milliyet Gazetesine verdiği demecinde, Doğu
ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki bölge halkını suçlar bir tavır takınmıştır.
Kayalı, demecinde Devletin bütün yatırımları, yardımları başkaldıran bölgelere
yaptığını söylemiş, yatırımların, hep başkaldıran yerlere gitmesi halinde
herkesin başkaldıracağını belirtmiştir. İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan'a
13 Ekim 1999 tarihinde DYP 17 Bölge Milletvekili olarak bu demeçle ilgili bir
yazı gönderdik, henüz bu yazıya cevap verilmediği için, bizim İçişleri Bakanı
Sayın Sadettin Tantan'dan net olarak ve açıklık ile beklediğimiz sorularımız
şunlardır : 1. Böylesi hassas bir
konuda Bölgenin 17 Milletvekili tarafından verilen 13 Ekim 1999 tarihli
yazımıza niçin cevap alamadığımızı? 2. Bölgedeki tahribatın
yaraları henüz Devletimiz tarafından sarılmaya çalışılırken Bölgecilik ayrımı
yapan bir mülki amirin, halkı isyana teşvik eder sözler sarfederek halen
görevde kalması ne kadar doğrudur? T.C. İçişleri Bakanlığı 19.7.2000 Personel Genel Müdürlüğü Sayı : B050PGM0710001-Ş/13087 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Diyarbakır Milletvekili
Sayın M.Salim Ensarioğlu'nun tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılmasını
istediği (7/2304-6238) esas numaralı soru önergesine ait cevaplar aşağıya
çıkarılmıştır. Arz ederim. Sadettin
Tantan İçişleri
Bakanı Yapılan incelemede;
Diyarbakır eski ve halen Karabük Valisi olarak görev yapmakta olan Nafiz
Kayalı'nın Olağanüstü Hal Bölgesi dahilinde 8 yılı aşkın bir süre görev
yaptığı, Diyarbakır Valiliğinden
ayrıldıktan sonra Karabük İlindeki görevine başlarken mahallî basına pekçok
konuyla ilgili açıklamalarda bulunduğu, soru önergesinde belirtildiği gibi
Milliyet Gazetesine özel bir demeç vermediği, açıklamaların bir bütünlük içinde,
Türkiye’deki bölgeler arasındaki kalkınma farklılıklarından bahsedildiği,
ülkenin kıt kaynaklarının Güneydoğu Bölgesine daha fazla oranda ayrıldığının
belirtildiği, Konuşmasında, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgesindeki bölge halkını suçlar hiçbir ifadenin olmadığı,
gazete haberinin çarpıtılarak ve maksadı aşar bir şekilde verildiği, konuyla
ilgili bir basın açıklamasıyla haberin tekzip edildiği, Bu itibarla bölge
halkının hizmetine yıllarını adamış, terörle mücadelede sıkıntılı bir dönemde
görev almış bir Mülki İdare Amirinin bölge halkını başkaldıran olarak
nitelendirebilmesinin ve bunu ifade etmesinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır. 127. - Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, Marmara
depreminden sonra turizm firmalarının borçlarının ertelenip ertelenmeyeceğine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/2305) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına TBMM İç Tuzüğünün 96 ncı
maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral
tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Mehmet
Zeki Okudan Antalya 1998 yılında başlayan
ekonomik kriz, 1999 yılında etkisini artırarak sürdürmüş, ülkemizi acıya boğan
17 Ağustos depreminden sonra ekonomik afet yaşanmış turizm sektörü de perişan
olmuştur. İç pazara yönelik iş yapan firmalarımız uzun süreli durgunluk nedeniyle
büyük oranda ödeme sıkıntısına düşmüşlerdir. l. İflas aşamasına gelen
iş dünyasının gecikmiş vergi ve sigorta borçlarının yanısıra, kamu kurum ve
niteliğindeki meslek kuruluşlarına olan borç ve faizlerini dondurup
taksitlendirmeyi planlıyor musunuz? 2. Şöyle ki, geçmiş vergi
ve sigorta borçlarının yanı sıra, kamu kurum ve niteliğindeki meslek
kuruluşlarına olan borçları, faizleri dondurularak 18 ile 24 ay taksitlendirilip;
anılan borçlar için de yıllık % 2 gibi sembolik bir faiz oranı uygulanamaz mı? 3. Böyle bir yasal
düzenlemenin zor durumdaki işletmelerin sıkıntılarını belli ölçüde azaltarak
borçlarını ödenebilir hale getirip Devlete kaynak akışı sağlanamaz mı? T.C. Maliye Bakanlığı 25.7.2000 Gelirler Genel Müdürlüğü Sayı : B.07.0.GEL.0.82/8211-115/35515 Konu : Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : Kanunlar ve
Kararlar Dairesi Başkanlığı Kararlar Dairesi Müdürlüğünün 7.7.2000 gün ve
A.Ol.0.GNS.0.10.00.O2-7/2305-6243/15052 sayılı yazısı. Tarafımdan
cevaplandırılmak üzere Antalya Milletvekili Sayın Dr. Mehmet Zeki Okudan
tarafından, ilgi yazı eki 7/2305-6243 sayılı yazılı soru önergesinde belirtilen
hususlarla ilgili Bakanlığımız cevabı aşağıda açıklanmıştır. Bilindiği üzere, 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesinde
"Amme borcunun vadesinde ödenmesi veya haczin tatbiki veyahut haczolunmuş
malların paraya çevrilmesi amme borçlusunu çok zor duruma düşürecekse, borçlu
tarafından yazı ile istenmiş ve teminat gösterilmiş olmak şartıyla alacaklı
amme idaresince veya yetkili kılacağı makamlarca; vergi, resim, harç, ceza
tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası ve
gecikme zammı alacakları iki yılı, bu alacaklar dışında kalan amme alacakları
ise beş yılı geçmemek üzere ve faiz alınarak tecil olunabilir." hükmü yer
almaktadır. Diğer taraftan 21.1.2000
tarih ve 2000/7 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile, amme alacağının ödeme
müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için
uygulanmakta olan % 12'lik gecikme zammı oranı % 6’ya indirilmiştir. Buna göre, mevcut
koşullarda tüm mükellefleri kapsayacak bir tecil ve taksitlendirme uygulaması
düşünülmemekle birlikte, çok zor durumda olmaları sebebiyle borçlarını defaten
ödeyemeyen mükelleflerin bağlı oldukları vergi dairesine müracaat ederek 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesi uyarınca
borçlarının tecil ve taksitlendirilmesini talep etmeleri halinde bu talepleri
değerlendirilerek ödeme kolaylığı da sağlanmaktadır. Bilgi edinilmesini arz
ederim. Sümer
Oral Maliye
Bakanı 128.- Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu'nun, Talim ve
Terbiye Kurulunun yabancı dil eğitimini düzenleyen 32 sayılı kararına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/2306) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Millî Eğitim Bakanı tarafından
yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Suat
Pamukçu Bayburt Soru: Talim ve Terbiye
Kurulunun 32 sayılı kararı ile
okul öncesi eğitim kurumlarının 5 ve 6 yaş grupları ile ilköğretim
okullarının 1, 2 ve 3 üncü sınıflarında uygulanması kabul edilen yabancı dil
öğretim etkinlikleri programı, öğretilen dilin ülkesine ait kültürel unsurların
yoğunluklu içeriğiyle; 1. Millî Eğitim Temel
Kanununun Türk millî eğitiminin amaçları başlıklı 2 nci maddesinde belirtilen
Türk milletinin millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini
benimseyen, koruyan ve geliştiren fertler yetiştirilmesi amacıyla uyuşmakta
mıdır? 2. Aynı Kanunun 10 uncu
maddesinde yer alan ''Millî birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri
olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde, özellikleri bozulmadan ve
aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş eğitim ve bilim dili
halinde zenginleşmesine: çalışılır ve bu maksatla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Millî Eğitim Bakanlığınca gereken tedbirler
alınır.'' hükmü doğrultusunda yapılacak eğitim ve öğretim faaliyetlerinin
etkisini azaltıcı sonuçlar doğurmayacak mıdır? 3. Aynı Kanunun okul
öncesi eğitimle ilgili 20 nci maddesinde yer alan, okul öncesi eğitiminin amaç
ve görevlerinin, millî eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun
olması ve bu maddenin 4 üncü bendindeki çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını
sağlama hükmüyle bağdaşmakta mıdır? Yine Kurulun bu kararıyla
ilgili olarak; 4. Ana dillerini, Türkçeyi
henüz tam özümseyememiş çocuklara,
kararda yer aldığı üzere, ''o dili konuşan milletin kültürel
objeleri kullanılarak yabancı dil eğitimi verilmesi''nin pedagojik temeli var
mıdır? 5. Söz konusu karar
alınırken dilbilimi ve eğitimbilim alanında otorite sayılabilecek herhangi bir
resmî ya da sivil kurum, kuruluş ya da kişinin görüşü alınmış ya da bu
konularda yayımlanmış bilimsel yayınların bulgularından yararlanılmış mıdır?
Diğer ülkelerde yabancı dil eğitiminin hangi yaşlardan itibaren, hangi okul ve
sınıf seviyelerinde ve hangi yöntemlerle yapıldığına ilişkin araştırma ve
incelemeler var mıdır? Bu kararın alınması sırasında bu tür çalışmalar
değerlendirilmiş midir? 6. Söz konusu karara
dayanak oluşturan talep Özel Eğitim Kurumları Genel Müdürlüğünden geldiğine
göre, özel okul sahiplerinin baskı grubu olarak bu kararın alınmasındaki rolü
nedir? 7. 8 yıllık kesintisiz ilköğretimin kabulünün
ardından 4 üncü sınıftan itibaren yabancı dil eğitimi yapılabileceğine ilişkin
Kurul kararı, o günden bu yana hangi koşullar değiştiği, hangi gelişmeler yaşandığı, hangi ihtiyaçlar
ortaya çıktığı için bu şekilde yeniden düzenlenmiştir? T.C. Millî Eğitim Bakanlığı 14.8.2000 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/2030 Konu : Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
7.7.2000 tarih ve A.Ol.0.GNS.0.10.00.02-6401-7/2306- 6262/15089 sayılı yazısı. Bayburt Milletvekili
Sayın Suat Pamukçu'nun, ''Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil eğitimini
düzenleyen 32 sayılı kararına ilişkin'' yazılı soru önergesi
incelenmiştir. 1. Bakanlığımızca
hazırlanan programların Millî Eğitim Temel Kanununda belirtilen Türk milletinin
millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve
geliştiren fertler yetiştirilmesi hususundaki genel amaçlarına aykırı olması mümkün
değildir . Okul Öncesi Eğitim Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim
Etkinlikleri Çerçeve Programında öğretimi hedeflenen konular titizlikle belirlenmiştir.
Bu yabancı dil eğitiminin amaçları arasında yukarıda sözü edilen nitelikteki
unsurlara ters düşecek herhangi bir olumsuzluk söz konusu değildir. 2. Millî Eğitim Temel
Kanununun 10 uncu maddesinde yer alan ''Millî birlik ve bütünlüğün temel
unsurlarından biri olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde, özellikleri
bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş eğitim ve
bilim dili halinde zenginleşmesine çalışır ve bu maksatla Atatürk Kültür , Dil
ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Millî Eğitim Bakanlığınca
gereken tedbirler alınır'' hükmü ''Türk dilinin geliştirilmesine ve
korunmasına'' yöneliktir. Bakanlığımız Türk dilinin geliştirilmesi ve korunması
konusunda son derece hassas olup bu konudaki çalışmalarını sürekli olarak
yapmaktadır. İlköğretim okulları
haftalık ders dağıtım çizelgesi (Toplam : 30 saat)'nde yer alan ''Bireysel ve
Toplu Etkinlikler'' (Haftada 3 saat) dersi içinde uygulamaya konulacak yabancı
dil eğitimi dersinin, diğer derslere oranla çok az olduğu, bunun nedeninin de
erken yaş çocuklarını yabancı dille tanıştırmak ve bir başlangıç yaptırmak
olduğudur. Dolayısıyla eğitim ve öğretim faaliyetlerinin etkisini azaltıcı
sonuçlar doğurması hususunun ders saatlerine bakıldığında mümkün olmadığı
anlaşılacaktır. 3. Okul Öncesi Eğitim
Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim Etkinlikleri Çerçeve
Programına Millî Eğitim Temel Kanununun 20 nci maddesinde yer alan, okul öncesi
eğitiminin amaç ve görevleri, Millî Eğitimin genel amaç ve temel ilkelerine
uygun olması ve bu maddenin 4 üncü bendindeki çocukların Türkçe'yi doğru ve
güzel konuşmalarını sağlama hükmüyle ters düşmemektedir. Türkçe'yi doğru ve
güzel kullanma becerilerini geliştirmek; okul öncesi eğitiminde yapılacak tüm
etkinlikleri kapsamakta ve yabancı dil çalışmaları ana dilin öğretimi için
yapılacak çalışmaları engellemeyeceği gibi, ''dilin gelişimi ile beyin
gelişiminin birlikteliği'' kuramına göre yapılacak eğitim etkinlikleri
birbirini daha da destekleyecektir. 4. Okul Öncesi Eğitim
Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim Etkinlikleri Çerçeve Programı
ve bu programın kabulüne ilişkin kararda ''o dili konuşan milletin kültürel
objeleri kullanılarak yabancı dil eğitimi verilmesi'' ifadesi yer almamaktadır.
Ancak programın son bölümünde yer alan ''Öğretmenin Rolü'' başlıklı bölümün 18
inci maddesinde ''öğretilen dilin ülkesine ait metinleri (oyun, şarkı,
tekerleme, basit şiir , bilmece, bulmaca, sözcük oyunları vb.) derste
işleyebilmeli ve o ülkenin çocuk kültürünü araştırabilmeli, sentez yapabilmeli
ve bunu yabancı dil dersinin öğretimine de yansıtabilmelidir.'' ifadesi yer
almaktadır. Bu maddede öğretmenin hangi donanımlara sahip olması gerektiği
vurgulanmış ve bu bilgilerden yoksun olan yabancı dil öğretmenlerinin dil
öğretiminde yetersiz kaldığı ve kelimelere dilin ait olduğu kültürün yüklediği
anlamı kavrayamaması nedeniyle etkili bir yabancı dil eğitimini
gerçekleştiremediği bu yüzden de öğrencilerin ''kullanılabilir'' seviyede
işlevsel bir yabancı dil öğrenemedikleri bilinen bir gerçektir. 5. Söz konusu karar
alınırken dil bilimi ve eğitim bilim alanında otorite sayılan pek çok resmî,
sivil kurum ve kişilerden görüş alınmıştır. Pekçok ülkede yabancı dil eğitimine
5-6 yaşlarda başlanmaktadır. 6. Söz konusu karara
dayanak oluşturan talep Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünden
gelmekle beraber, esas amaç
''Millî Eğitim Temel
Kanununda belirtilen I. Genellik ve eşitlik, II. Ferdin ve
toplumun ihtiyaçları, III. Yöneltme, IV. Eğitim hakkı ve V. Fırsat ve imkân eşitliği
ilkeleri doğrultusunda Devlet okullannda okumakta olan öğrencilerimize, özel
öğretim kurumlarının en büyük ayrıcalığı olan ''Yabancı Dil Eğitimini''
verebilmektedir. Özel öğretim kurumlarında
okumakta olan öğrenciler; Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Yönetmeliğinin
uygulamalar bölümü; (b ) bendi gereğince okullarında yabancı dil eğitimini
zaten almaktadırlar. Söz konusu karar;
velilerden gelen yoğun isteklerle, günümüz şartlarında toplumun ihtiyaçları
doğrultusunda alınmış olup, devlet okullarında öğrenim görmekte olan
öğrencilerimiz de böylece erken yaşta yabancı dille tanışıp öğrenmeye
başlayabilecektir. 7. Sekiz yıllık
kesintisiz ilköğretim uygulanmasıyla 4 üncü sınıftan itibaren yabancı dil
eğitimi yapılabileceğine ilişkin Kurul Kararına ek olarak okul öncesi ve
ilköğretim 1, 2. ve 3. üncü sınıflarda da yabancı dil eğitimine başlanması için
karar alınmasında; yabancı dil öğretiminin uzun vadeli, süreklilik taşıyan ve
çocuğun beyin gelişimini etkileyen bir unsur olması, ne kadar erken yaşta başlanırsa,
öğrenmenin o kadar kolay olacağı ve yıllardır ülkemizin en büyük sorunu olan;
yabancı dil bilen insan sayısının azlığının önemli ölçüde giderileceği en
önemli gerekçeleri oluşturmaktadır. Ayrıca bu program;
öğrenci velisinin istemesi ve okul ve kurumların eğitim ortamlarının uygun
olması ve bu durumun il/ilçe millî eğitim müdürlüklerince de onaylanması ile
uygulamaya konulabilecektir. Bilgilerinize arz ederim.
Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 129. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Talim ve
Terbiye Kurulunun yabancı dil eğitimini düzenleyen 32 sayılı kararına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/2307) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Kemal
Albayrak Kırıkkale 1. Talim ve Terbiye
Kurulunca 30.3.2000 tarih ve 32 sayılı kararınca yabancı dil eğitimini
ilköğretimin ilk sınıf1arında ve okul öncesinde başlatan, öğretilen dilin
anadilini henüz kavrayamamış çocuklarımıza kültürel amaç kullanılarak yabancı
dil eğitimi verilmesinin pedagojik temeli var mıdır? 2. Böyle bir uygulama
yapan örnek ülkeler var mıdır? 3. Böyle bir karar
alınırken dil bilimi ve eğitim bilimi otoritelerinin görüşü alınmış ve bilimsel
bulgulardan yararlanılmış mıdır? 4. Kararda özel okul
sahiplerinin baskısı olmuş mudur? 5. Karar Millî Eğitim
Temel Kanununun hükümlerine uygun mudur? 6. Böyle bir karar
alınırken Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılmış
mıdır? 7. Bu karar alınırken
Güler Şenünver ve Dr. Veli Kılıç isimli üyeler muhalefet şerhi koymuşlardır.
Bunların gerekçeleri nelerdir? T.C. Millî Eğitim Bakanlığı 14.8.2000 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/2032 Konu : Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
7.7.2000 tarih ve A.Ol.0.GNS.0.10.00.02-6401-7/2307- 6263/15090 sayılı yazısı. Kırıkkale Milletvekili
Sayın Kemal Albayrak'ın, ''Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil eğitimini
düzenleyen 32 sayılı kararına ilişkin'' yazılı soru önergesi incelenmiştir. 1. Okul Öncesi Eğitim
Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim Etkinlikleri Çerçeve Programı
ve bu programın kabulüne ilişkin kararda ''o dili konuşan milletin kültürel
objeleri kullanılarak yabancı dil eğitimi verilmesi'' ifadesi yer almamaktadır.
Ancak programın son bölümünde yer alan ''Öğretmenin Rolü'' başlıklı bölümün 18
inci maddesinde ''öğretilen dilin ülkesine ait metinleri (oyun, şarkı,
tekerleme, basit şiir , bilmece, bulmaca, sözcük oyunları vb.) derste
işleyebilmeli ve o ülkenin çocuk kültürünü araştırabilmeli, sentez yapabilmeli
ve bunu yabancı dil dersinin öğretimine de yansıtabilmelidir.'' ifadesi yer
almaktadır. Bu maddede öğretmenin hangi donanımlara sahip olması gerektiği
vurgulanmış ve bu bilgilerden yoksun olan yabancı dil öğretmenlerinin dil
öğretiminde yetersiz kaldığı ve kelimelere dilin ait olduğu kültürün yüklediği
anlamı kavrayamaması nedeniyle etkili bir yabancı dil eğitimini
gerçekleştiremediği bu yüzden de öğrencilerin ''kullanılabilir'' seviyede
işlevsel bir yabancı dil öğrenemedikleri bilinen bir gerçektir . 2. Pek çok ülkede yabancı
dil eğitimine 5-6 yaşlarda başlanmaktadır. 3. Söz konusu karar
alınırken dil bilimi ve eğitim bilim alanında otorite sayılan pek çok resmî,
sivil kurum ve kişilerden görüş alınmıştır. 4. Kararın alınmasında
herhangi bir baskı söz konusu değildir. Esas amaç ''Millî Eğitim Temel
Kanununda belirtilen I. Genellik ve Eşitlik, II. Ferdin
ve Toplumun İhtiyaçları, III. Yöneltme, IV. Eğitim Hakkı ve V. Fırsat ve İmkan Eşitliği
ilkeleri doğrultusunda Devlet okullarında okumakta olan öğrencilerimize, özel
öğretim kurumlarının en büyük ayrıcalığı olan ''Yabancı Dil Eğitimini''
verebilmektir." Özel öğretim kurumlarında
okumakta olan öğrenciler; Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Yönetmeliğinin
uygulamalar bölümü; (b ) bendi gereğince okullarında yabancı dil eğitimini
zaten almaktadırlar. Söz konusu karar;
velilerden gelen yoğun isteklerle, günümüz şartlarında toplumun ihtiyaçları
doğrultusunda alınmış olup, devlet okullarında öğrenim görmekte olan
öğrencilerimiz de böylece erken yaşta yabancı dille tanışıp öğrenmeye
başlayabilecektir. 5. Programların Millî
Eğitim Temel Kanununda belirtilen Türk milletinin millî, ahlakî, insanî, manevî
ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren fertler
yetiştirilmesi hususundaki genel amaçlarına aykırı olması mümkün değildir. Söz
konusu programda öğretimi hedeflenen konular titizlikle belirlenmiştir .Bu
yabancı dil eğitiminin amaçları arasında yukarıda sözü edilen nitelikteki
unsurlara ters düşecek herhangi bir olumsuzluk söz konusu değildir. Ayrıca söz konusu
program, öğrenci velisinin istemesi; okul ve kurumların eğitim ortamlarının
uygun olması ve bu durumun il/ilçe millî eğitim müdürlüklerince de onaylanması
ile uygulamaya konulabilecektir. 6. Talim ve Terbiye
Kurulu Başkanlığı okul öncesi ve ilköğretim 1., 2. ve 3. sınıflar yabancı dil
programını hazırlarken pek çok kurum ve kuruluştan görüş almıştır. Söz konusu
program bir yabancı dil programı olduğu için; Türk dilinin geliştirilmesine ve
korunmasına yönelik çalışmaları bulunan Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile
bu doğrultuda işbirliği yapılmamış olmasına rağmen, Türk dilinin geliştirilmesi
ve korunması konusunda son derece hassas olan Bakanlığımız, bu konudaki
çalışmaları sürekli bir faaliyet olarak yapmaktadır. 7. Söz konusu karar
alınırken Talim ve Terbiye Kurulunun toplam 12 üyesinden 10 üyesi karara aynen
katılmış, sadece 2 üye muhalefet şerhi koymuştur. Üyelerden Güler Şenünver ve
Dr. Veli Kılıç'ın bu konudaki görüşleri özetle şöyledir: Güler Şenünver, bu
kararla okullarımızda yabancı dil öğrenme yaşının aşağılara çekildiğini ve bu
yaş grubu öğrencilerine yabancı dil eğitimine başlamanın erken olacağını ayrıca
okullarımızda yeterli sayıda yabancı dil öğretmeni olmadığını vurgulamaktadır. Dr. Veli Kılıç, yukarıda
belirtilen açıklamalara ek olarak yabancı dil öğretimindeki yetersizliğin bir
bakıma da Türkçe öğretimindeki başarısızlıktan kaynaklandığını vurgulamaktadır.
Bilgilerinize arz ederim.
Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 130. - Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın, Talim ve
Terbiye Kurulunun yabancı dil eğitimini düzenleyen 32 sayılı kararına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/2308) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Millî
Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Avni
Doğan Kahramanmaraş Soru: Talim ve Terbiye
Kurulunun 32 sayılı kararı ile okul öncesi
eğitim kurumlarının 5 ve 6 yaş grupları ile ilköğretim
okullarının 1, 2 ve 3 üncü sınıflarında uygulanması kabul edilen yabancı dil
öğretim etkinlikleri programı, öğretilen dilin ülkesine ait kültürel unsurların
yoğunluklu içeriğiyle; 1. Millî Eğitim Temel
Kanununun Türk millî eğitiminin amaçları başlıklı 2 nci maddesinde belirtilen
Türk milletinin millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini
benimseyen, koruyan ve geliştiren fertler yetiştirilmesi amacıyla uyuşmakta
mıdır? 2. Aynı Kanunun 10 uncu
maddesinde yer alan ''Millî birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri
olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde, özellikleri bozulmadan ve
aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş eğitim ve bilim dili
halinde zenginleşmesine çalışılır ve bu maksatla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Millî Eğitim Bakanlığınca gereken tedbirler
alınır.'' hükmü doğrultusunda yapılacak eğitim ve öğretim faaliyetlerinin
etkisini azaltıcı sonuçlar doğurmayacak mıdır? 3. Aynı Kanunun okul
öncesi eğitimle ilgili 20 nci maddesinde yer alan, okul öncesi eğitiminin amaç
ve görevlerinin, millî eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun
olması ve bu maddenin 4 üncü bendindeki çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını
sağlama hükmüyle bağdaşmakta mıdır? Yine Kurulun bu kararıyla
ilgili olarak; 4. Anadillerini, Türkçeyi henüz tam özümseyememiş
çocuklara, Kararda yer
aldığı üzere, ''o dili konuşan
milletin kültürel objeleri kullanılarak yabancı dil eğitimi verilmesi''nin
pedogojik temeli var mıdır? 5. Söz konusu karar
alınırken dilbilimi ve eğitimbilim alanında otorite sayılabilecek herhangi bir
resmî ya da sivil kurum, kuruluş ya da kişinin görüşü alınmış ya da bu
konularda yayımlanmış bilimsel yayınların bulgularından yararlanılmış mıdır?
Diğer ülkelerde yabancı dil eğitiminin hangi yaşlardan itibaren, hangi okul ve
sınıf seviyelerinde ve hangi yöntemlerle yapıldığına ilişkin araştırma ve
incelemeler var mıdır? Bu kararın alınması sırasında bu tür çalışmalar
değerlendirilmiş midir? 6. Söz konusu karara
dayanak oluşturan talep Özel Eğitim Kurumları Genel Müdürlüğünden geldiğine
göre, özel okul sahiplerinin baskı grubu olarak bu kararın alınmasındaki rolü
nedir? 7. 8 yıllık kesintisiz
ilköğretimin kabulünün ardından 4 üncü sınıftan itibaren yabancı dil eğitimi
yapılabileceğine ilişkin Kurul kararı,
o günden bu yana hangi koşullar
değiştiği, hangi gelişmeler yaşandığı,
hangi ihtiyaçlar ortaya çıktığı için bu şekilde yeniden düzenlenmiştir? T.C. Millî Eğitim Bakanlığı 14.8.2000 Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/2031 Konu : Soru önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
7.7.2000 tarih ve A.OI.O.GNS.O.IO.OO.O2-6401-7/2308- 6264/15091 sayılı yazısı. Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Avni Doğan'ın, ''Talim ve Terbiye Kurulunun yabancı dil
eğitimini düzenleyen 32 sayılı kararına ilişkin'' yazılı soru önergesi
incelenmiştir. 1. Bakanlığımızca
hazırlanan programların Millî Eğitim Temel Kanununda belirtilen Türk milletinin
millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve
geliştiren fertler yetiştirilmesi hususundaki genel amaçlarına aykırı olması mümkün
değildir. Okul Öncesi Eğitim Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim
Etkinlikleri Çerçeve Programında öğretimi hedeflenen konular titizlikle belirlenmiştir.
Bu yabancı dil eğitiminin amaçları arasında yukarıda sözü edilen nitelikteki
unsurlara ters düşecek herhangi bir olumsuzluk söz konusu değildir. 2. Millî Eğitim Temel
Kanununun 10 uncu maddesinde yer alan ''Millî birlik ve bütünlüğün temel
unsurlarından biri olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde, özellikleri
bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş eğitim ve
bilim dili halinde zenginleşmesine çalışır ve bu maksatla Atatürk Kültür, Dil
ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Millî Eğitim Bakanlığınca
gereken tedbirler alınır'' hükmü ''Türk dilinin geliştirilmesine ve
korunmasına'' yöneliktir. Bakanlığımız Türk dilinin geliştirilmesi ve korunması
konusunda son derece hassas olup bu konudaki çalışmalarını sürekli olarak
yapmaktadır. İlköğretim okulları
haftalık ders dağıtım çizelgesi (Toplam : 30 saat)'nde yer alan ''Bireysel ve
Toplu Etkinlikler'' (Haftada 3 saat) dersi içinde uygulamaya konulacak yabancı
dil eğitimi dersinin, diğer derslere oranla çok az olduğu, bunun nedeninin de
erken yaş çocuklarını yabancı dille tanıştırmak ve bir başlangıç yaptırmak
olduğudur. Dolayısıyla eğitim ve öğretim faaliyetlerinin etkisini azaltıcı
sonuçlar doğurması hususunun ders
saatlerine bakıldığında mümkün olmadığı anlaşılacaktır. 3. Okul Öncesi Eğitim
Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim Etkinlikleri Çerçeve
Programına Millî Eğitim Temel Kanununun 20 nci maddesinde yer alan, okul öncesi
eğitiminin amaç ve görevleri, Millî Eğitimin genel amaç ve temel ilkelerine
uygun olması ve bu maddenin 4 üncü bendindeki çocukların Türkçe’yi doğru ve
güzel konuşmalarını sağlama hükmüyle ters düşmemektedir. Türkçe'yi doğru ve
güzel kullanma becerilerini geliştirmek; okul öncesi eğitiminde yapılacak tüm
etkinlikleri kapsamakta ve yabancı dil çalışmaları ana dilin öğretimi için
yapılacak çalışmaları engellemeyeceği gibi, ''dilin gelişimi ile beyin
gelişiminin birlikteliği'' kuramına göre yapılacak eğitim etkinlikleri
birbirini daha da destekleyecektir. 4. Okul Öncesi Eğitim
Kurumları ve İlköğretim Okulu Yabancı Dil Öğretim Etkinlikleri Çerçeve Programı
ve bu programın kabulüne ilişkin kararda ''o dili konuşan milletin kültürel
objeleri kullanılarak yabancı dil eğitimi verilmesi'' ifadesi yer almamaktadır.
Ancak programın son bölümünde yer alan ''Öğretmenin Rolü'' başlıklı bölümün 18
inci maddesinde ''öğretilen dilin ülkesine ait metinleri (oyun, şarkı,
tekerleme, basit şiir , bilmece, bulmaca, sözcük oyunları vb.) derste
işleyebilmeli ve o ülkenin çocuk kültürünü araştırabilmeli, sentez yapabilmeli
ve bunu yabancı dil dersinin öğretimine de yansıtabilmelidir.'' ifadesi yer
almaktadır. Bu maddede öğretmenin hangi donanımlara sahip olması gerektiği
vurgulanmış ve bu bilgilerden yoksun olan yabancı dil öğretmenlerinin dil
öğretiminde yetersiz kaldığı ve kelimelere dilin ait olduğu kültürün yüklediği
anlamı kavrayamaması nedeniyle etkili bir yabancı dil eğitimini
gerçekleştiremediği bu yüzden de öğrencilerin ''kullanılabilir'' seviyede
işlevsel bir yabancı dil öğrenemedikleri bilinen bir gerçektir. 5. Söz konusu karar
alınırken dil bilimi ve eğitim bilim alanında otorite sayılan pek çok resmî,
sivil kurum ve kişilerden görüş alınmıştır. Pekçok ülkede yabancı dil eğitimine
5-6 yaşlarda başlanmaktadır. 6. Söz konusu karara
dayanak oluşturan talep Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünden
gelmekle beraber, esas amaç ''Millî Eğitim Temel Kanununda belirtilen I. Genellik ve Eşitlik, II. Ferdin ve
Toplumun ihtiyaçları, III. Yöneltme, IV. Eğitim Hakkı ve V. Fırsat ve İmkân Eşitliği
ilkeleri doğrultusunda Devlet okullarında okumakta olan öğrencilerimize, özel
öğretim kurumlarının en büyük ayrıcalığı olan ''Yabancı Dil Eğitimini''
verebilmektedir. Özel öğretim kurumlarında
okumakta olan öğrenciler; Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Yönetmeliğinin
uygulamalar bölümü; (b) bendi gereğince okullarında yabancı dil eğitimini zaten
almaktadırlar. Söz konusu karar;
velilerden gelen yoğun isteklerle, günümüz şartlarında toplumun ihtiyaçları
doğrultusunda alınmış olup, devlet okullarında öğrenim görmekte olan
öğrencilerimiz de böylece erken yaşta yabancı dille tanışıp öğrenmeye
başlayabilecektir. 7. Sekiz yıllık
kesintisiz ilköğretim uygulanmasıyla 4 üncü sınıftan itibaren yabancı dil
eğitimi yapılabileceğine ilişkin Kurul Kararına ek olarak okul öncesi ve
ilköğretim 1., 2. ve 3 üncü sınıflarda da yabancı dil eğitimine başlanması için
karar alınmasında; yabancı dil öğretiminin uzun vadeli, süreklilik taşıyan ve
çocuğun beyin gelişimini etkileyen bir unsur olması, ne kadar erken yaşta başlanırsa,
öğrenmenin o kadar kolay olacağı ve yıllardır ülkemizin en büyük sorunu olan;
yabancı dil bilen insan sayısının azlığının önemli ölçüde giderileceği en
önemli gerekçeleri oluşturmaktadır. Ayrıca bu program;
öğrenci velisinin istemesi ve okul ve kurumların eğitim ortamlarının uygun
olması ve bu durumun il/ilçe millî eğitim müdürlüklerince de onaylanması ile
uygulamaya konulabilecektir. Bilgilerinize arz ederim.
Metin
Bostancıoğlu Millî
Eğitim Bakanı 131. - İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı'nın, Manisa'da
gençlere işkence davası sanıklarından bir komiser hakkındaki iddialara ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı (7/2309) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini saygıyla
dilerim. 29.6.2000 İsmail
Aydınlı İstanbul Soru 1. Manisa Ağır Ceza
Mahkemesinde 1999/327 Esas sayı ile görülmekte olan ve kamuoyunda “Manisa’da
Gençlere İşkence” davası olarak bilinen ceza davasında, sanık duruumunda olan
ve halen Van Valiliği İl Emniyet Müdürlüğünde görev yapan Komiser Atilla Gürbüz’ün
ifadesinin alınması yönünde ki, Manisa Ağır Ceza Mahkemesince Van Ağır Ceza
Mahkemesine gönderilen talimatların gereğinin yedi aydır yapılmamış olmasına,
Van İl Emniyet Müdürlüğünün, meslektaşları olan sanığı korur mahiyetteki
tutumunun neden olduğu iddaları doğru mudur? Soru 2. Manisa Ağır Ceza
Mahkemesi karar ve talimatlarını ifa etmek durumunda olan Van Ağır Ceza
Mahkemesinin, “Sanık Komiser Atilla Gürbüz’ün Mahkemede hazır bulundurulması”
yönündeki değişik tarihlerdeki altı müzekkeresinin de, Van İl Emniyet Müdürlüğünce,
“Komiser Atilla Gürbüz bir tahkikatla ilgili olarak İl dışında”, “Yıllık
İzinde” denilerek ifa edilmediği, Mahkeme emrinin savsaklandığı doğru mudur? Soru 3. “Sanık Komiser
Atilla Gürbüz yıllık izinde” gerekçesi ile, Mahkemenin 31.1.2000; 22.3.2000;
10.4.2000 ve 9.5.2000 tarihli dört ayrı talimatının gereğinin yerine
getirilmediği ifade edildiğine göre, devlet memuru Komiser Atilla Gürbüz,
31.1.2000 tarihinden 9.5.2000 tarihine kadar beş ay yıllık izin mi
kullanmıştır? “Yıllık izinde” dendiğine
göre, bir memurun beş ay yıllık izin kullanması mümkün müdür? Devlet memurları yıllık
izinlerini bölerek değişik dört ayrı tarihte kullanabilirler mi? Komiser Atilla Gürbüz’ün,
Mahkemenin altı ayrı tarihli talimatına rağmen, hâlâ ifadesinin alınamamış
olması ve Van İl Emniyet Müdürlüğünün bu konudaki tutumu normal ve yasalara
uygun mudur? Soru 4. Türkiye ve Avrupa
Birliği Ülkelerinde yakından bilinen ve izlenen böyle önemli bir davada,
“Mahkeme kararlarının yerine getirilmediği ve sanık polislerin korunduğu”
izlenimini yaratacak bir tutumun, Türkiye’nin aleyhine kullanılabileceğini
düşünüyor musunuz? Sanık Atilla Gürbüz ile
ilgili Mahkeme kararlarının yerine getirilmesi için gereken talimatları vermeyi
ve ihmali görülecek olanlar hakkında soruşturma açtırmayı gerekli görüyor
musunuz? T.C. İçişleri Bakanlığı 24.7.2000 Emniyet Genel Müdürlüğü Sayı :B.05.1.EGM.0.12.02.01/171546 Konu :Yazılı soru
önergesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : TBMM Başkanlığının
7.7.2000 gün ve A.0l.GNS.0.10.00.02-7/2309-6266/15104 sayılı yazısı. İstanbul Milletvekili
İsmail Aydınlı tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak
cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır. 1-2-4. Manisa Ağır Ceza
Mahkemesinde 1999/327 Esas sayı ile görülmekte olan ceza davasında sanık
konumunda olan ve halen 1997 yılında atanmış bulunduğu Van Valiliği İl Emniyet
Müdürlüğü kadrosunda görev yapmakta bulunan Komiser Atilla Gürbüz'ün ifadesinin
alınması yönünde Manisa Ağır Ceza Mahkemesince, Van Ağır Ceza Mahkemesine
gönderilen talimat doğrultusunda Van Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Van İ1
Emniyet Müdürlüğüne gönderilen müzekkere ve ihzarlara ilişkin yapılan işlemler:
23.12.1999 tarihindeki
duruşma ile ilgili olarak 06.12.1999 tarihli müzekkereye istinaden; Komiser
Atilla Gürbüz'ün yasadışı Hizbullah terör örgütüne yönelik olarak 22.12.1999
tarihinde başlatılan operasyonda görevli olması nedeniyle duruşmaya katılamadığı,
21.1.2000 tarihindeki
duruşma ile ilgili olarak 13.1.2000 tarihli ihzar müzekkeresine istinaden; adı
geçen komiserin 19.1.2000 tarihi itibariyle senelik iznine mahsuben mazeret
iznine ayrıldığı bu nedenle duruşmaya katılamadığı, 7.3.2000 tarihindeki
duruşma ile ilgili olarak 31.1.2000 tarihli ihzar müzekkeresine istinaden;
komiserin 3.3.2000 tarihi itibariyle senelik iznine mahsuben mazeret iznine
ayrıldığı, bu nedenle duruşmaya katılamadığı, 30.3.2000 tarihindeki
duruşma ile ilgili 23.2.2000 tarihli ihzar müzekkeresine istinaden; Komiser
Atilla Gürbüz'ün yasadışı bir terör örgütüne yönelik olarak Van İl Merkezi ve
İlçelerinde 24.3.2000 tarihinde başlatılan operasyonlarda görev almasından dolayı
duruşmaya katılamadığı, 1.5.2000 tarihindeki
duruşma ile ilgili olarak 10.4.2000 tarihli ihzar müzekkeresine istinaden; adı
geçen komiserin 28.4.2000 tarihi itibariyle senelik izne ayrıldığı, bu nedenle
duruşmaya katılamadığı, 1.6.2000 tarihindeki
duruşmayla ilgili olarak 9.5.2000 tarihli ihzar müzekkeresine istinaden;
komiserin 31.5.2000 tarihi itibariyle senelik izne ayrıldığı, bu nedenle
duruşmaya katılamadığı, Söz konusu şahsın
davalara katılamama sebeplerine ilişkin evrakların Van Ağır Ceza Mahkemesine
gönderildiği, şu ana kadar sanığın korunduğu veya mahkemenin emrinin
savsaklandığına dair Van Ağır Ceza Mahkemesince Emniyet Müdürlüğüne gönderilen
herhangi bir belgenin ve bu konu hakkında işlem yapılan personelin bulunmadığı
anlaşılmıştır. 3. 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununun 102 nci maddesinde ''Devlet memurlarının yıllık izin
süresi, hizmeti bir yıldan on yıla kadar olanlar için 20 gün hizmeti on yıldan
fazla olanlar içinse 30 gündür''. Aynı Kanunun 103 üncü
maddesinde ise ''Yıllık izinler, amirin uygun bulacağı zamanlarda toptan veya
ihtiyaca göre kısım kısım kullanılabilir. Birbirini izleyen iki yılın izni bir
arada verilebilir. Cari yıllara ait kullanılmayan izin hakları düşer.'' denmektedir.
Memurun iznini yıl içinde
kaç defada kullanılabileceği hususu ise amirinin takdirine bırakılmıştır. Bilgilerinize arzederim. Sadettin
Tantan İçişleri
Bakanı 132. - Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin’in, Adana
Cumhuriyet Savcısı ve düzenlediği bir iddianameye ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (7/2310) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
delaletinizle Sayın Adalet Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması
hususunu saygılarımla arz ederim. 30.6
2000 İlhan
Aytekin Balıkesir 1. Adana Cumhuriyet
Savcısı Sacit Kayasu'nun: Anayasayı tebdil, tağyir
ve ilga, seçilmiş parlementoyu fesh, Bakanlar Kurulunu devirme, çalışamaz hale
getirme suçunu işlediği gerekçesiyle, 12 Eylül 1980 ihtilali baş sorumlusu
Kenan Evren'in fiiline uyan TCK'nun 146 ncı maddesine göre idam istemi ile yargılanması
için iddianame düzenlediği doğru mudur? 2. Adı geçen Cumhuriyet
Savcısının böyle bir iddianeme tanzim etme yetkisi var mıdır? 3. Söz konusu
iddianamenin, Başsavcılığa verildiği, ancak; Başsavcının Bakanlık ile
görüştükten sonra mevki-î muameleye koymadığı doğru mudur? 4. Başsavcıların,
Cumhuriyet Savcıları tarafından hazırlanan iddianameleri işleme koymama gibi
bir yetkileri var mıdır? 5. Bugüne kadar
Cumhuriyet Savcılarınca düzenlenen ve Başsavcılar tarafından işleme konulmayan
iddianame var mıdır? 6. Adana Cumhuriyet
Savcısının iddianamesini işleme koymayarak görevini yapmayan ve görev yapmayı
engelleyen Başsavcı hakkında herhangi bir muamele yapılmış mıdır? 7. Adana Cumhuriyet
Savcısı Sacit Kayasu hakkında idarî soruşturma başlatılması ile ilgili olarak,
Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne talimat verdiğiniz doğru mudur? 8. Adana Cumhuriyet
Savcısı Sacit Kayasu sürgün, açığa alınma, emekliliğe tazyik veya meslekten
tart gibi bir cezaya tabi tutulmuş mudur? 9. Adalet Bakanlığının
tavrı ve davranışı ihtilallere karşı olan yargı mensuplarını sindirmek, gözdağı
vermek gibi bir cebr-i manevî değil midir? 10. Bakanlığınızın
bünyesinde cereyan eden bu hadisatı, Anayasal haklar, demokrasi, millî irade,
hukukun üstünlüğü, bağımsız yargı anlayışı ile telif mümkün müdür? T.C. Adalet Bakanlığı 27.7.2000 Bakan : 940 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi : Kanunlar ve
Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 7.7.2000 tarihli ve A.Ol.0.GNS.
0.10.00.02-7/2310-6267/15106 sayılı yazınız. İlgi yazı ekinde alınan,
Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin tarafından Bakanlığımıza yönel-tilen ve
yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/2310-6267 Esas No.lu soru önergesine
verilen cevap örneği iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur. Bilgilerinize arz ederim.
Prof.
Dr. Hikmet Sami Türk Adalet
Bakanı Sayın İlhan Aytekin Balıkesir Milletvekili TBMM Bakanlığımıza
yönelttiğiniz 7/2310-6267 Esas No.lu soru önergesinin cevabı aşağıda
sunulmuştur: Soru önergesinde adı
geçen Cumhuriyet Savcısı hakkında; bir suça muttali olan Cumhuriyet
Savcılarının yetkisini ve yapması gereken işleri düzenleyen Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununun ilgili maddelerine uymaksızın ve Anayasanın geçici 15 inci
maddesinin amir hükmüyle aykırı olarak soru önergesinde sözü edilen kişiyle
ilgili iddianame düzenlediği, bu iddianamede bazı kişi ve kurumları hedef alan,
yargılama istemi gayesini aşan uygunsuz ifadelere yer verildiği ve
Bakanlığımızın Cumhuriyet Başsavcıları tarafından basın ve yayın organlarına
beyanat verilmesi konusuna ilişkin
25.11.1998 tarihli ve 29/131 sayılı
Genelgesinde açıklanan esaslara
aykırı bir şekilde iddianamenin bir suretini basın ve yayın organlarına
ulaştırdığı, böylece mesleğin gerektirdiği saygınlık ve sorumluluk duygusu ile
bağdaşmayacak şekilde kamuoyunda gündem oluşturduğundan dolayı, 2802 sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanununun 82 nci maddesi uyarınca yapılan soruşturma
sonucunda 16.5.2000 tarihli ''Olur'' la aynı Kanunun 89 uncu maddesi uyarınca
kovuşturma yapılmasına ve ayrıca evrakın disiplin yönünden bu Kanunun 87 nci
maddesi uyarınca Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna tevdiine karar
verilmiştir. Öte yandan, bu süreçte
2802 sayılı Kanunun 77 nci maddesi uyarınca Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun 20.4.2000 tarihli kararıyla adı geçenin tedbiren görevinden
uzaklaştırılmasına karar verilmiş olup, tedbir kararı devam etmektedir. 2802 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanununun 5 inci maddesi uyarınca Cumhuriyet Başsavcılarının
Cumhuriyet Savcıları üzerinde gözetim ve denetim hakkı bulunduğu ve buna
istinaden Cumhuriyet Savcıları tarafından hazırlanan iddianame ve takipsizlik
kararlarını incelemek, hatalı veya eksik görülen hususları düzelttirmek ve
ikmal ettirmek, yeniden tanzim edilmek üzere iade etmek ya da işin özelliği ve
önemine göre evrakı o Cumhuriyet Savcısından alıp başka bir Cumhuriyet
Savcısına vermek yetkisine haiz olduğundan bahisle, söz konusu iddianame, Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununun; - 132 nci maddesinde,
sanığın ifadesinin alınması için celpname ile davet olunacağının, - 133 üncü maddesinde,
sanığın gelmemesi halinde zorla getirtileceğinin, - 153 üncü maddesinde,
bir suça muttali olan Cumhuriyet Savcısının sanığın aleyhine ve lehine olan her
türlü delili toplayacağının, - 154 üncü maddesinde,
Cumhuriyet Savcısının söz konusu delilleri toplarken gerek doğrudan doğruya
gerekse zabıta makam ve memurları vasıtasıyla her türlü tahkikatı yapacağının, - 163 üncü maddesinde,
yapılan hazırlık tahkikatı sonunda toplanan deliller kamu davasının açılmasına
yeterli ise Cumhuriyet Savcısının iddianame ile kamu davası açacağının
öngörüldüğü, geçerli bir iddianamenin kişiye isnat olunan suça ilişkin toplanan
delillerin özeti ve gerekçesi hükmünde olması gerektiği belirtilerek, Adana
Cumhuriyet Başsavcısı tarafından işleme konulmamış ve ihbar dilekçesi
mahiyetinde kabul edilerek 2000/11949 hazırlık sayısına kaydedilmiştir.
Hazırlık evrakına ilişkin yapılan inceleme sonucunda da, Anayasanın geçici 15
inci maddesinin birinci fıkrasında, ''12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel
seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını
oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk
Milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla Kurulu Millî Güvenlik Konseyinin,
bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2845 sayılı Kurucu Meclis
Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin her türlü karar ve
tasarruflarından dolayı haklarında cezaî,
malî ve hukukî sorumluluk
iddiası ileri sürülemez ve bu
maksatla herhangi bir yargı
merciine başvurulamaz.'' hükmünün öngörülmesi ve soru önergesine konu
olan kişinin Millî Güvenlik Konseyi üyelerinden bulunması nedeniyle, Anayasanın
geçici 15 inci maddesi uyarınca kamu adına kovuşturma yapılmasına yer
olmadığına ilişkin 1.4.2000 tarih ve 2000/3605 sayılı takipsizlik kararı
verilmiştir. Bilgilerinize arz ederim.
Prof.
Dr. Hikmet Sami Türk Adalet
Bakanı Bu tutanağın sonu çevirisi yapılamayan
bölümler skaynerden taranarak alınmıştır.
|
|