DÖNEM : 21 CİLT : 35 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

109 uncu Birleşim

13. 6. 2000 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMALAR

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Tokat Milletvekili Ali Şevki Erek’in, Tokat ve çevresini etkileyen sel felaketine ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı

2. – Çankırı Milletvekili Hakkı Duran’ın, Çankırı İlinde meydana gelen deprem felaketine ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı

3. – Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz’ün, Çankırı İlinde meydana gelen deprem felaketine ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı

4. – Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın; Tokat Milletvekili Ali Şevki Erek’in, Tokat ve çevresini etkileyen sel felaketine, Çankırı Milletvekilleri Hakkı Duran ve Hüseyin Karagöz’ün Çankırı İlinde meydana gelen deprem felaketine ilişkin gündemdışı konuşmalarına cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/668) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/206)

2. – Manisa Milletvekili Rıza Akçalı’nın (6/694) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/207)

3. – Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, Elbistan Adı İle Bir İl ve Üç İlçe Kurulmasına Dair Kanun Teklifinin (2/428) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/208)

4. – İzmir Milletvekili Suha Tanık’ın, İzmir İlinde Uzundere Adı İle Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/365) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/209)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Bursa Milletvekili Teoman Özalp ve 21 arkadaşının, emeklilerin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/137)

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) GÖRÜŞMELER

1. – 20 nci Yasama Döneminde Konya Milletvekili Hüseyin Arı ve 56 arkadaşı tarafından verilen, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünce 1996 yılında özürlülerin memurluğa alınması için açılan sınavda mevzuata aykırı ve usulsüz işlemler yapılmasına göz yumarak görevini ihmal ettiği ve kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eski Bakanı Sayın Mustafa Kul hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önerge ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/34) (S. Sayısı : 410)

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/596) (S. Sayısı : 330)

2. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurt Dışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

3. – Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporları (1/504) (S. Sayısı : 368)

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Gaziantep Milletvekili İbrahim Konukoğlu’nun, okullardaki fındık zehirlenmelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1986)

2. – Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, Muğla İlinde kan bankası kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (1997)

3. – Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan’ın, Diyarbakır-Ergani İlçesindeki okulların derslik ihtiyaçlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2009)

4. – Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç’un, Trabzon-Arsin İlçesinin okul ve öğretmen ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2012)

5. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Petrol Ofisi Yönetim Kurulunun kararlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/2013)

6. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk’un, Gebze teke deposunun kapatılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (7/2028)

7. – Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin cevabı (7/2034)

8. – Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu’nun cevabı (7/2047)

9. – Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/2051)

10. – Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve hizmetlere ilişkin Devlet Bakanından sorusu ve Turizm Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Erkan Mumcu’nun cevabı (7/2057)

11. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Sinop’ta bir öğrenci yurdunun kiraya verildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2062)

12. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Hatay-Erzin-Gökdere Köyünün içmesuyu sorununa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (7/2063)

13. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesinde meydana gelen taciz olayına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2072)

14. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın;

– Bursa İlindeki içme ve sulama suyu projelerine,

– Bursa’nın dağ yöresi ilçe ve köy yolları projelerine,

– Keles ve Büyükorhan ilçelerinin içmesuyu projelerine,

– Orhaneli-Dündar Köyü iç iskân projesine,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (7/2084, 2086, 2089, 2090)

15. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın,alkollü araç kullanımını önlemeye yönelik tedbirlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2095)

16. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, çay üreticilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (7/2096)

17. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Domaniç İlçesinin turizm bölgesi ilân edilip edilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı (7/2100)

18. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Domaniç-Çarşamba Köyüne Yatılı Kız Bölge Okulu yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2101)

19. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun’daki Atatürk anıtına çıplak insan figürleri monte edildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın cevabı (7/2112)

20. – Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız’ın, Elazığ ilinden polislik sınavına giren kişilere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2122)

21. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, belediyelere tahsis edilen araçlara ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/2137)

22. – Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay’ın, Belkıs Harabelerine ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın cevabı (7/2148)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Başkanlığının, Ordu Milletvekili Sefer Koçak hakkında düzenlenen (3/592) esas sayılı dosyanın, kamu davasının ortadan kaldırılmasına dair İstanbul 5 inci Asliye Ceza Mahkemesinin kararı nedeniyle TBMM Başkanlığına iade edildiğine,

(10/8) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, komisyonun başkan, başkanvekili, kâtip ve sözcü seçimine,

Başkanlığın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet Meclisi Başkanının vaki davetine icabetle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine TBMM Başkanı Yıldırım Akbulut Başkanlığında gidecek beş kişilik Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasî parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere,

İlişkin tezkereleri ile,

Gaziantep Milletvekili İbrahim Konukoğlu'nun, (6/688) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi;

Genel Kurulun bilgisine sunuldu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

İstanbul Milletvekili Ali Coşkun ve 31 arkadaşının, bankalar ve bankacılık sektörü konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/7) okundu; önergenin gündemde yerini alacağı, genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmenin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin tasarının (1/53) (S. Sayısı : 433) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

2 nci sırasında bulunan, Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/596) (S. Sayısı : 330) görüşmelerine başlandı. 1 inci maddeyle ilgili önergelerin oylamasına geçmeden önce istem üzerine yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından, saat 20.00'ye kadar ara verilmesi halinde de toplantı yetersayısının bulunamayacağı kanaati Başkanlıkta hâkim olduğundan;

Alınan karar gereğince, 13 Haziran 2000 Salı günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 17.10'da son verildi.

Ali ILIKSOY

Başkanvekili

Hüseyin ÇELİK Şadan ŞİMŞEK

Van Edirne

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

 

 

 

 

II. – GELEN KÂĞITLAR No. : 153

13.6.2000 SALI

Raporlar

1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/427) (S. Sayısı: 446) (Dağıtma tarihi: 13.6.2000) (GÜNDEME)

2.- Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer’in, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/428) (S. Sayısı: 447) (Dağıtma tarihi: 13.6.2000) (GÜNDEME)

3.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/431) (S. Sayısı: 448) (Dağıtma tarihi: 13.6.2000) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergesi

1.- Mardin Milletvekili Veysi Şahin’in, Mardin-Şırnak sınırında yeralan Ilısu Barajı projesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/731)(Başkanlığa geliş tarihi: 12.6.2000)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Afyon Milletvekili Müjdat Kayayerli’nin, Almanya’daki Türk işçilerine çifte yurttaşlık hakkı sağlanması konusunda çalışma olup olmadığına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2203)(Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2000)

2.- İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı’nın, Olağanüstü Hal Bölgesinde dağıtımı yasaklandığı iddia edilen günlük bir gazeteye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2204)(Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.2000)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Bursa Milletvekili Teoman Özalp ve 21 arkadaşının, emeklilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/137)(Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2000)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

13 Haziran 2000 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Burhan ORHAN (Bursa)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109 uncu Birleşimini en iyi dileklerimle açıyor, saygılar sunuyorum.

Toplantı yetersayısı vardır.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Nerede var Sayın Başkan?!

BAŞKAN – Görüşmelere başlamadan önce, 2.6.2000 tarihli 104 üncü Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin, İçtüzüğün 71 inci maddesine göre okunabilmesi için, kapalı oturuma geçmemiz gerekmektedir. Bu sebeple, sayın milletvekilleri ile Genel Kurul salonunda bulunabilecek yeminli stenograflar ve yeminli görevliler dışındakilerin salonu boşaltmalarını rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, 104 üncü Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özeti okunacaktır. Tutanak özeti okunduktan sonra, açık oturuma geçilecek ve görüşmelere devam edilecektir.

Efendim, kapalı oturumun şartlarını Sayın İdare Amirlerimiz gerçekleştirecekler.

Sayın İdare Amirlerimizden bu konuda yardımcı olmalarını ve salon boşaltıldıktan sonra Başkanlığa bilgi vermelerini rica ediyorum.

Kapanma Saati: 14.07

 

 

İKİNCİ OTURUM

(Kapalıdır)

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 14.30

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Burhan ORHAN (Bursa)

 

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 109 uncu Birleşimin kapalı olan İkinci Oturumundan sonraki Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Tokat ve çevresini etkileyen sel felaketi hakkında söz isteyen, Tokat Milletvekili Sayın Ali Şevki Erek’e aittir.

Buyurun Sayın Erek. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Tokat Milletvekili Ali Şevki Erek’in, Tokat ve çevresini etkileyen sel felaketine ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) – Sayın Başkanım, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi en içten duygularla, saygılarımla selamlıyorum.

26 Mayıs ve 27 Mayıs 2000 gündüz ve gecesinde, özellikle, Samsun-Ayvacık, Çarşamba, Amasya-Merkez İlçe, Göynücek ve Taşova ve özellikle, Tokat İlinin Turhal, Zile, Artova, Yeşilyurt, Sulusaray ve Erbaa İlçelerinde devam eden yağış neticesinde çok büyük bir tahribat meydana gelmiş bulunmaktadır.

Aşağı yukarı, tahribatın, afetin etkilerinin meydana geldiği günden itibaren -bugün, 13 Haziran olmasına rağmen- bölgedeki devlet görevlilerinin ve vatandaşların yaptığı yoğun çalışmalar ve Sosyal Yardımlaşma Fonundan gönderilen 130 milyar lira yardım dışında, Tokat İline, şu ana kadar bir yardım ulaşmadığı gibi, biraz sonra arz edeceğim, bu sel felaketinden etkilenen kesimlere yönelik bir önlem de alınmamış bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, kendi seçim bölgemde, özellikle, biraz evvel saydığım ilçelerimizde yapılan hesaplamalara göre, 27 ve 28 Mayıstaki hesaplamalara göre, henüz tam olarak, daha ne kadar arazi sular altında kaldı, ne kadar işyerini sel bastı, ne kadar konut bu selden etkilendi, kesin rakamlar henüz elde edilmemiş bulunmakla beraber, 28 Mayıs tarihi itibariyle belirlenen rakamlara göre, ortada, özellikle, çiftçiyi ve esnafı fevkalade ağır mağduriyete sürükleyen, maalesef, bir sonuçla karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlarım, genelde, biraz evvel saydığım üç ilimizde sular altında kalan tarım arazisi 150 000 dönümden fazla, 200 000 dönüme yakın. Tokat ilinde, yaklaşık, 50 000 dönüm arazi tarımsal faaliyetini tatil etmiş durumda. Çoğu pancar, hububattan buğday ve arpa ve sebze mahsulü, çok az olarak da ayçiçeği mahsulü, tamamen selin altında kalmış bulunmakta.

Değerli arkadaşlarım, çiftçinin selden önceki durumunu göz önüne alırsak; nedir selden önceki durumu; bir yıl zarfında, sadece mazota yapılan zammın yüzde 150’leri bulduğunu hesap edersek, bir yıl zarfında, sadece gübreye yapılan zammın yüzde 140’ları bulduğunu hesap edersek, sadece pancara ödenen paranın enflasyon karşısında ne kadar aşağıda kaldığını ve evvelsi gün ilan edilen buğday alım fiyatları karşısında, enflasyon karşısında verilen yüzde 24 zammın çiftçi için hiçbir anlam ifade etmediğini göz önüne alırsak, sel gelmeseydi dahi eli böğründe kalan zavallı çiftçimiz, bu afet dolayısıyla iki eli böğründe kalmış durumdadır.

Ne yapılacaktır, ne yapılmalıdır?.. Sosyal Yardımlaşma Fonundan, Tokat İlinin yedi sekiz ilçesine giden 130 milyar liralık yardım, derde derman olmaktan kesinlikle uzaktır. Sel günü Tokat’ı teşrif eden Sayın Bakanla da yaptığımız görüşmede ifade edildiği gibi, hemen, acilen alınması lazım gelen önlemler, şu ana kadar alınmadı. Aradan onbeş güne yakın zaman geçti. Çiftçinin birikmiş borcu var; Ziraat Bankasına borcu var, tarım krediye borcu var. Hemen, afete maruz kalan çiftçinin ziraî kredi borçları, faizsiz olarak hemen ertelenmelidir. Hemen, kendisine, selden zarar gören çiftçimize, arzusu dahilinde, ilaç, tohumluk, mazot, gübre desteği sağlanmalıdır; yoksa, bu durumda, nüfusumuzun yüzde 40-45’ini teşkil eden ve Türkiye’de üretimi meydana getiren çiftçimizin bu içler acısı durumu, kendisini gösterecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sürenizi 1 dakika uzatıyorum efendim; buyurun.

ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, sadece Turhal İlçesinde 5 000 konut su altında kaldı, 10 mahalle su altında kaldı; sadece Turhal’da 50 köy, Zile’de 20 köy, Sulusaray’da ve Yeşilyurt’ta 20’ye yakın köy, Artova’da 20’ye yakın köyümüzün yüzde 40 ilâ yüzde 100 nispetinde arazisi sular altında kaldı. Bununla ilgili, 2090 sayılı Kanun var, 7269 sayılı Kanun var, 4123 sayılı Kanun var, Yüce Meclisin hükümete verdiği 4540 sayılı Yetki Kanunu var. Bu bakımdan, çiftçimize ve esnafımıza yapılacak ani önlemlerin derhal alınmasını engelleyecek herhangi bir yasadan korkumuz yok. Onun için, hükümetin, en kısa sürede, bu borçları ertelemesi, faizsiz ertelemesi, en kısa sürede, isteyen afetzede köylüye, tohumluk, mazot ve gübre yardımının acilen gönderilmesi gerekmektedir. Bu önemli meseleyi, bir kere daha, Yüce Meclisin huzurunda gündeme getiriyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) – Bu arada, Çankırı-Orta’da deprem felaketine uğrayan aziz vatandaşlarıma ve biraz evvel saydığım, Samsun, Amasya ve Tokat illerinde eli böğründe kalmış çiftçi kardeşlerime, esnaf kardeşlerime geçmiş olsun dileklerimizi bir kere daha teyit ederken, Yüce Meclise ve Sayın Başkanımıza saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erek.

Gündemdışı ikinci söz, Çankırı ilinde meydana gelen deprem nedeniyle söz isteyen Çankırı Milletvekili Sayın Hakkı Duran’a aittir.

Buyurun Sayın Duran. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

2. – Çankırı Milletvekili Hakkı Duran’ın, Çankırı İlinde meydana gelen deprem felaketine ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı

HAKKI DURAN (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6 Haziran 2000 tarihinde saat 05.40 sularında, Çankırı ili Orta ilçesi merkez olmak üzere Çerkeş ve Şabanözü ilçelerimizi ve tüm Çankırımızı ve köylerini etkileyen deprem felaketi hususunda Yüce Meclise bilgi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

5,9 aletsel büyüklüğünde ve 7 şiddetinde olduğu ifade edilen depremin önemli hasarlar meydana getirdiği, bina, yol, içmesuyu sebekesi ve kanalizasyonlarda tahribata yol açtığı bilinmektedir. Bizi teselli eden husus, depremde, büyüklüğüne, şiddetine rağmen önemli bir can kaybı olmamasıdır. Buna da sebep, depremin sabahın 05.40’ında olmasıdır. Bu, tesellimizdir. Ardı ardına gelen felaketler dolayısıyla tüm milletimize geçmiş olsun diyor, biraz önce sel felaketini ifade eden Sayın Ali Şevki Erek’in bölge halkına da geçmiş olsun diyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu ana kadar, depremde, ölü sayısı 3, yaralı sayası da 70 civarındadır; ayrıca, önemli miktarda küçük ve büyükbaş hayvan da telef olmuştur. Tahribat, ağırlıklı olarak, Orta İlçesinin Elden, Dodurga, Buğuören, Bayındır, Kayıören, Yuva, Salur, Buğdüz, Kayılar, Kalfat, Yaylakent, Elmalık, Özlü, Çerkeş, Yalak Çukurören, Hacılar, Şabanözü, Büyük Yakalı, Küçük Yakalı ve Gürpınar’dadır ve deprem, daha az şiddette olmak üzere, diğer bölgelerimizde de hissedilmiş, Ankara’nın da Çubuk ve Kızılcahamam İlçelerini etkilemiştir.

Şükranla ifade etmek gerekir ki, 17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinde deneyim kazanan Türkiye’deki resmî ve özel kuruluşlar, deprem bölgesine kısa zamanda intikal etmiş ve gereken tedbirleri almışlardır. Şu anda, eğitim dışındaki tüm hizmetler yürümektedir. Bunun için, hükümetimize teşekkür ediyoruz. Öncelikle, Devlet Bakanlarımızdan Sayın Mustafa Yılmaz, Sayın Edip Safder Gaydalı ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın, depremin ilk saatlerinde bölgeye helikopterle ulaşmışlardır. Daha sonra, siyasî partilerimizin genel başkanları bölgeye gelmişlerdir. Ayrıca, deprem bölgesini ayrıntılarıyla gezen Başbakan Yardımcısı Sayın Devlet Bahçeli ile Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın’a ve bu depreme ilgi gösteren tüm siyasîlerimize huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum.

Kamu kurum ve kuruluşları, İstanbul’dan ve Ankara’dan çeşitli özel kuruluşlar, 4 üncü Kolordu Komutanının emrindeki askerî birlikler bölgeye süratle intikal etmiş, can kaybı da olmadığı için, bölgemizde bir mağduriyete yol açılmamıştır.

İlimiz, birinci derecede deprem bölgesidir; bu sallantılar da iki yıldır devam etmektedir.

Kuzey Anadolu fay hattının bir yan kolu olan, Çerkeş-Orta-Şabanözü-Eldivan harekete geçmiş ve şu anda da, hükümetimiz, 7269 sayılı Kanun gereğince, bölgenin, afetin genel hayata etkili bölge sayılmasına karar vermiştir.

Şu ana kadar 3 000 civarında hasarlı ev vardır; bunların bir kısmı yıkılmıştır. 5 187 çadır dağıtılarak insanlarımız açıkta bırakılmamıştır; su, yiyecek ve giyecek ihtiyaçları sağlanmıştır.

Şunu da şükranla ifade etmek isterim ki, bu insanlar, millî gelirden fert başına 200 dolar bile alamayacak derecede fakir bir bölgenin halkı. Biraz önce köy isimlerini saydığım zaman dikkatinizi çekmiştir; Buğdüz, Yuva, Salur, Dodurga, Çavundur, Bayındırlar ve Kayı, malumunuz olduğu üzere, 24 Oğuz boyundan bazılarının adıdır. Ortaasya’dan geldikleri gibi, orijinal haliyle yaşayan bu bölge halkı, o kadar şahsiyetli ve haysiyetlidir ki, bu kadar fakirliğe rağmen, yardımları iterek, almamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI DURAN (Devamla) – Ülkemizin güvenliği için, Çanakkale’den bugünkü terör olaylarına kadar en çok şehit veren bir bölgenin halkı olarak, bütün fakirliklerine rağmen, bu asaletleri dolayısıyla, hiçbir şikâyette bulunmamaları nedeniyle, bölge halkını kutlamak gerekir. Hatta, bir gazetecinin tespitine göre -bu haber gazetelerde yer aldı- “niçin şikâyet etmiyorsunuz, bu mağduriyet karşısında niçin bağırıp çağırmıyorsunuz” diye sorulduğu zaman, bir vatandaşımız şöyle demiştir:” Biz, Oğuz Türkleriyiz; bu devleti kuran bizleriz; biz, kimi kime şikâyet edeceğiz...” Bunu, şükranla ve saygıyla karşılıyorum; hükümetimizin ilgisini saygıyla karşılıyorum. Şu ana kadar bölgeye her türlü yardım yapılmıştır; ancak, 1400 ilâ 1500 metrelik irtifada olan bölgede kış şartları çok ağır geçmektedir. Onun için, kalıcı konutların süratle yapılmasında fayda vardır. Hükümetimizden, Marmara’da gösterdiği hassasiyeti ve çabukluğu burada da bekliyoruz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Duran.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı üçüncü söz, yine, Çankırı İlinde meydana gelen deprem hakkında söz isteyen, Çankırı Milletvekili Sayın Hüseyin Karagöz’e aittir.

Buyurun Sayın Karagöz. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

3. – Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz’ün, Çankırı İlinde meydana gelen deprem felaketine ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı

HÜSEYİN KARAGÖZ (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6 Haziran 2000 Salı günü saat 05.41’de, ilimiz ve ilimize bağlı ilçe, belde ve köylerimiz ile Ankara İlimize bağlı Çubuk İlçesi ve Kızılcahamam’a bağlı bazı köylerde, büyük ölçüde maddî hasara, mal ve can kaybına sebep olan deprem felaketiyle ilgili söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu deprem felaketinde hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Bölge halkımıza ve ülkemiz insanına geçmiş olsun dileklerimi, bir kere daha, bu vesileyle, buradan iletiyorum.

Değerli milletvekilleri, uzmanların açıklamalarına göre, aletsel büyüklüğü 5,9, şiddeti 7 olarak tespit edilen ve açıklanan bu deprem, şiddetli bir deprem olarak kabul edilmektedir. Böyle şiddetli bir deprem yaşanmasına karşılık, can kaybının fazla olmaması tek teselli kaynağımız olmuştur.

Bu deprem, Çankırı İlimiz ve komşu illerde de hissedilmiştir. Büyük maddî hasar, can ve mal kaybı, Orta İlçemiz merkezi ile ilçeye bağlı belde ve köylerde, bu arada, Çubuk İlçesinin bazı köylerinde meydana gelmiştir. Başta, Orta İlçemize bağlı Dodurga, Yaylakent, Özlü beldelerimiz ile Yuva, Elden, Bayındır, Buğuören, Kayılar, İncecik, Hasanhacı, Derebayındır, Ortabayındır, Tutmacıbayındır, Kayıören, Buğdüz Köylerimizde evlerin tamamına yakını oturulamaz, ahırlar da kullanılamaz haldedir.

Çankırı İl Merkezimiz ile Şabanözü, Çerkeş, Kurşunlu İlçelerimizde de hafif, orta ve ağır hasarlı binalar tespit edilmiştir.

Marmara ve Düzce depremlerinde olduğu gibi olmasa da, depremin ilk üç günü içinde, yine, çadır ve yiyecek problemi yaşanmıştır. İlk iki gün, bölgede, vatandaş, geceyi açıkta ve dışarıda geçirmek zorunda kalmıştır.

Depremin bilançosu:

Şu ana kadar yapılan çalışmalar sonucu, bölgede, ağır hasarlı 2 306, orta hasarlı 1 687, hafif hasarlı 1 096 ev tespit edilmiştir. Hasar tespit çalışmaları devam etmektedir.

Bölgenin içmesuyu şebekesi hasar görmüştür.

2 vatandaşımız ölmüş, 81 vatandaşımız yaralanmıştır. Çubuk İlçesinde de, 1 ölü, 28 yaralı vardır. Ayrıca, çok sayıda hayvan telef olmuştur.

Değerli milletvekilleri, bugün, depremin 8 inci günü. Sağolsunlar, arkadaşımın da ifade ettiği gibi, ilk günlerde, bölgemiz, hükümet ve siyasî parti yetkilileri tarafından ziyaret edildi. Her müessif olaydan sonra söylenen “yaralar sarılacak, kimse aç ve açık kalmayacak” gibi, klasik ve klişeleşmiş sözler söylendi.

Kendilerine buradan teşekkür ediyoruz; ancak, zaman akıp gidiyor, önümüz kış; yavaş yavaş olayın şoku atlatıldıkça, vatandaş gerçeklerle yüz yüze geliyor ve gün geçtikçe de tedirginliği artıyor.

Bölgedeki olumsuz ekonomik şartlar sebebiyle, genç nüfus, göç etmektedir. Belde ve köylerde yaşayan vatandaşlarımız, orta yaşın üzerindeki insanlardan ve yaşlılardan oluşmaktadır. Bu insanlar da kıt kanaat geçimlerini hayvancılıkla sağlamaktadır. Gelir düzeyleri son derece düşüktür. Bölge, Ankara’ya 100 kilometre, İstanbul’a 350 kilometre mesafede olmasına karşılık, yol, su, kanalizasyon ve sağlık hizmetlerinde, doğu ve güneydoğu illerimizden çok daha geri noktadadır.

Bütün geçimini hayvancılığa bağlayan bölge insanımız, kış gelmeden başını sokacak kalıcı konut kadar, hayvanını barındıracak yer, ahır derdindedir. Bölgede rakım 1 300- 1 400 metredir. Kış, uzun ve şiddetli geçmektedir. Önümüzde üç dört ay gibi kısa bir süre vardır. Hükümetin, zamanı ve imkânları iyi kullanması gerekmektedir. Bu zaman ve imkânlar iyi kullanılırsa, kıştan önce, bölge insanımızın kalıcı konutlara girmesi, hayvanını barındıracak imkânların sağlanması mümkündür; bunun örneği de vardır.

Değerli milletvekilleri, hepinizin hatırlayacağı üzere, 14.8.1996 tarihinde, Çorum, Amasya ve bu illerimize bağlı köylerde çok büyük hasara sebep olan 5,4 büyüklüğünde bir deprem yaşadık. Bu deprem sonra, 54 üncü hükümet, süratle hasar tespitlerini tamamladı; depremin 35 inci günü kalıcı konutları ihale etti. Bu konutlar, üç ay gibi kısa bir sürede -ki, bu, 1 300 konuttur- sahiplerine teslim edildi. Çankırılı hemşerilerimiz, komşu illerimiz Çorum ve Amasya’daki bu gelişmeyi yakından izlediler. 54 üncü hükümetin bu konudaki başarısı, cumhuriyet tarihinde, aynı zamanda bir rekordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen toparlayınız.

HÜSEYİN KARAGÖZ (Devamla) – Marmara depremindeki olumsuz gelişmelere bakarak, vatandaşımızın endişesini dile getirmek istiyorum.

57 nci Ecevit Hükümeti, Marmara depreminden sonra kış uykusuna yattı; aradan dokuz ay geçmesine rağmen, kalıcı konutların inşaı başlatılmadı. Şimdi, biz, bu olumsuzlukları bir tarafa bırakarak, hükümetten, bölgenin iklim ve sosyoekonomik yapısını da dikkate almak suretiyle, süratle kalıcı konutların ihalelerini yaparak, kıştan önce vatandaşın sıcak yuvasına kavuşturulmasını, bu konuda 57 nci hükümetin, 54 üncü hükümetin rekorunu kırmasını bekliyoruz.

Bu, çok zor bir iş değildir; yukarıda ifade edildiği gibi, örneği de vardır. Kaynak maynak da bahane olmamalıdır. Ülke kaynakları offshorezede ve rantiyeciler için değil, bugünler içindir. Biz ve Çankırılı depremzeler gün sayıyoruz, meselenin takipçisiyiz; hadi bakalım, görelim...

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; felakete maruz kalan vatandaşlarımıza, özellikle Tokat’ta sel felaketine maruz kalan mağdurlara tekrar geçmiş olsun diyor; hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Değerli Başkanıma, bana söz verdiği için teşekkürlerimi arz ediyor; sizleri de saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

4. – Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın Tokat Milletvekili Ali Şevki Erek’in, Tokat ve çevresini etkileyen sel felaketine, Çankırı Milletvekilleri Hakkı Duran ve Hüseyin Karagöz’ün Çankırı İlinde meydana gelen deprem felaketine ilişkin gündemdışı konuşmalarına cevabı

Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın cevap verecekler.

Buyurun efendim.

Süreniz 20 dakikadır.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Ankara) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; değerli milletvekili arkadaşlarımızın yapmış oldukları gündemdışı konuşmalara cevap vermek üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi de bilgilendirmek istiyorum.

Hepinizin bildiği gibi, 6 Haziran Salı günü meydana gelen depremin hemen sabahında, iki bakan arkadaşımla (Sayın Mustafa Yılmaz ve Sayın Edip Safder Gaydalı) birlikte deprem bölgesine gittik. O gün deprem bölgesini tarayarak, hasar olan yerlerdeki bütün vatandaşlarımızı ilk günden ziyaret edip, bilgi almaya çok büyük bir dikkat gösterdik. Hemen ondan iki gün sonra da, yine, bölgenin tümünü, Genel Başkanımızla beraber, hasar olan köylerin tümünü, yaklaşık gece yarısına kadar devam eden bir geziyle görme, müşahede etme ve tespitlerimizi yapma imkânını bulduk. Bu vesileyle, gördüğüm ve tespit ettiğim birtakım hususları, burada, sizinle paylaşmak istiyorum.

Özellikle, depremin hemen akabinde, yaklaşık 1 saat sonra Başbakanlığa geldiğimde, zaten 24 saat çalışma esası üzerine çalışan Başbakanlık Kriz Merkezinin çok değerli yöneticilerinin hepsinin görev başında olduklarını, sevinerek müşahede ettim. Anında bölgeyle temas kuruldu. Gelen ilk bilgiler ışığında, bölgede, bizim beklediğimizden daha az bir zararın olduğunu öğrenmiş olduk. Hemen akabinde bölgeye intikal ettik. Bölgeye vardığımızda karşılaştığımız manzara, hakikaten, bizleri memnun edecek bir şekildeydi; çünkü, gittiğimiz yerde, kaymakamlıklarımızın, hakikaten, hükümetimizin, özellikle son aylarda yapmış olduğu organizasyonlar ve almış olduğu tedbirler neticesinde, nereye çadırkent kurulacağına varıncaya kadar, kendi planlamalarına sahip olduklarını ve bu planlamalarına uygun hareket ettiklerini, yine, sevinerek müşahede ettik.

Bunlar, hakikaten, geçmişte yaşadığımız o büyük ve ağır depremlerden milletçe ders çıkarıldığını, bu konuda deneyim kazanıldığını, eskisine göre çok iyi organize olunduğunu gösteren sevindirici gelişmelerdir. Bu bakımdan, şahsen, Bakan olarak, oradaki ilk günkü intibalarım içinde, bütün görevlilerin, özellikle, sorumluluklarının gereğini yapan bir anlayışla, büyük bir özveri içerisinde çalışmalarını müşahede etmiş olmak, sorumlu bir insan olarak, bizleri oldukça memnun etmiştir.

Bölgede hasar tespit çalışmalarının süratli ve çabuk yapılması, tarafımızdan, talimat olarak verildiği için, bunlar, tamamlanmış, bitirilmiştir. Şu an itibariyle, Çankırı İlimizde, yıkık ve ağır hasarlı bina sayımız 929, orta hasarlı binamız 15, az hasarlı binamız da 936’dır.

Şimdi, tespitler tamamlandığı için, bundan sonraki planlamamız, hızlı ve çabuk bir biçimde olayın üzerine gitmek olacaktır. Tabiî, sayın milletvekilimizin konuşmasında ifade ettiği “işte, yetkililerimiz oraya geldiler, klasik laflar söylediler” sözü, gerçeği ifade etmiyor. O, gidilip, klasik laflar edilme sözü geride kaldı sayın milletvekilim. Biz, o şekilde hareket etmiyoruz. İşimizi büyük bir sahiplenme duygusuyla önemsiyoruz, ciddiye alıyoruz ve gereğini de yapacağız. İnşallah, gereğinin yapıldığını, siz de, sevinerek, bir yöre milletvekili olarak müşahede edeceksiniz. Çünkü, Çankırı’yı gezerken karşılaştığımız tablo bizi üzmüştür. Köylerine vardığımızda, hakikaten, burada çokça söylenip, istismar edilen, yurdumuzun diğer bölgelerine nazaran Çankırı İlimizin çok geri kaldığını, geri bırakıldığını, köylerdeki yaşam standardının sefalet düzeyinde olduğunu gördük, müşahede ettik. Bu bakımdan, bunları yerinde gören ve o insanların arasında ilk günden beri gezip dolanan kişiler olarak biz, vatandaşlarımızın bu haklı taleplerini ciddiye alıyoruz, önemsiyoruz. Atacağımız her adımı da, konuyu, bu ciddîye alış esasımıza göre atacağımızdan herkesin emin olmasını, özellikle, burada, rica ediyoruz.

Bunun yanında, aynı şekilde, 22.5.2000 ile 4.6.2000 tarihleri arasında, yine, şiddetli yağışlar sonucu meydana gelen sel felaketlerinden sonra, Aksaray, Amasya, Nevşehir, Bartın, Zonguldak, Samsun, Tokat İlleri ile Konya’nın Çumra İlçesi de, hepinizin bildiği gibi, etkilenmiştir. Ülkemizde yaşanan bu üzücü sel felaketi sonucunda da, bazı konut ve işyerleri hasara uğramış, can kaybı olmuş, özellikle ekili alanların büyük bir bölümü de zarar görmüş, çok sayıda da küçük ve büyükbaş hayvan telef olmuştur.

Bunun üzerine, Bakanlık olarak, bu illerimiz için bölgesel etkinlik oluru alınmış olup, 7269 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre hazırlanan ve bu afetlerin genel hayata etkilerine ilişkin temel kurallar hakkındaki yönetmeliğin 5 inci maddesi dikkate alınarak, olay, bölgesel olarak, genel hayata etkili sayılmıştır.

Ayrıca, Tokat İli ve çevresinde 26-27 Mayıs tarihinde meydana gelen sel ve su baskınlarının haber alınması üzerine de, bölgeye, Karayolları ve İller Bankası ekipmanları acilen sevk edilmiştir. Altyapı hasarı gören belediyelerimizle ilgili hasar tespit çalışmaları hemen başlamış ve şu anda sürmektedir. Bunun yanı sıra, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan, Turhal İlçesine 100 milyar, Zile İlçesine 20 milyar ve Erbaa İlçesine de 10 milyar olmak üzere, toplam 130 milyar lira ödenek gönderilmiştir. Mahallinden intikal eden önhasar tespit raporlarına göre, Tokat-Erbaa’nın çeşitli mahallelerinde su giren bina sayısı, toplam 40’tır. Turhal’ın mahallelerinde ise, 935 konut, 22 işyeri-garaj, 57 ahır-samanlık, 119 odunluk-kömürlük ve 18 hasarlı-oturulamaz konut olmak üzere, toplam 1 359 binaya su girmiştir. Zile İlçesinde ise, 26 konut, 1 işyeri-garaj, 1 yıkık ahır, 2 hasarlı-oturulamaz konut olmak üzere, toplam 30 bina su baskınına maruz kalmıştır. Su baskınına uğrayan tüm konut, ahır, samanlık ve işyerlerindeki eşyaların tamamı zarar görmüştür. Kamu kurum ve kuruluşlarına ait yapılardan, sadece kapalı spor salonu tesisi hasara uğramış olup, bahçe duvarlarında da kısmî yıkılmalar meydana gelmiştir. Tabiî, vatandaşın bu tür maddî kayıplarıyla ilgili olarak, valiliklerimiz, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonunu kullanarak, bu hasarların giderilmesi yönünde, üzerlerine düşenleri yakında yapacaklardır.

Bu arada, Çankırı İlimizle ilgili olarak, yine bölgesel etkinlik oluru alınmıştır. Aynı şekilde, demin de belirttiğim gibi, sel felaketine uğrayan bütün bölgelerimiz için bu geçerlidir. Her tür felaketin tamamında hızlı ve seri hareket edilmiştir; sorumluluk yerinde olan görevli arkadaşlarımız görevlerini layıkıyla yerine getirmişlerdir; ama, artık görüyoruz ve anlıyoruz ki, Türkiye olarak bu tür afetlere çokça maruz kalacağımız bir coğrafyada yaşıyoruz. Özellikle, yurdumuzun yüzde 98’inin deprem kuşağında olduğunu dikkate aldığımızda, bu tür afetlere karşı daha dikkatli ve daha uzun vadeli çalışmamız gerektiği kanaati artık herkeste ortak bir kanaat haline gelmiştir. Hükümetimiz de bu konuda üzerine düşeni yapmaktadır. Türkiye, artık, 27 Eylülden itibaren zorunlu deprem sigortasına geçecektir. Bu, hakikaten, çok çağdaş, dünyanın birçok ülkesinde uygulanan, bugüne kadar atılmış en ciddî adımlardan bir tanesidir.

Öte yandan, yapı denetim kuruluşlarıyla ilgili kanun çıkmıştır ve bu kanun, bugüne kadarki çarpık yapılaşmayı ortadan kaldıracak, bu işlere bir disiplin ve düzen getirecek ve dünyanın birçok ülkesinde uygulanan bir sistemi Türkiye’ye adapte edecek, önemli bir kanun olarak, 10 Temmuzdan itibaren 27 pilot ilde uygulanmaya başlanacaktır. Yine, bu kanunun muhtevası içerisinde yer alan ve uzun yıllardan beri tartışılarak Türkiye’nin gündemini dolduran; ama, bir türlü gerçekleştirilemeyen uzman mühendislik ve uzman mimarlıkla ilgili kanun hükmünde kararname taslağımız da Başbakanlıktadır; onun da bir hafta içerisinde çıkacağını tahmin ediyorum.

Böylece, bu işle ilgili sacayakları bir bir yerine oturmuş olacaktır. Bir ayağı, zorunlu deprem sigortası; bir ayağı, artık rasgele bina yapmayı kontrol altına alacak yapı denetim kuruluşları -inşallah, Cenabı Allah nasip ederse- diğer üçüncü ayağı da, Devlet İhale Kanunundaki değişiklikler olacaktır. Anahtar teslimi ihale yöntemini esas alan bu çalışmamız da bitmiştir, bakanlıklara görüş alınmak üzere gönderilmiştir; son şekli verildikten sonra da Parlamentoya gönderilecektir.

Böylece, bu kurulmuş üç sacayağıyla beraber, Türkiye’de, bu alanda bugüne kadar konuşulup da yapılamayan tüm işler bir yıla sığdırılarak yapılmış olacaktır. Tabiî, bu, ülkemiz adına, tamamlandığında sevindirici bir gelişme olacaktır; çünkü, Meclis tutanakları incelendiğinde, bunların sürekli konuşulduğu, sürekli tartışıldığı; ama, bugüne kadar bunlarla ilgili hiçbir adımın atılmadığı anlaşılacaktır.

57 nci Cumhuriyet Hükümetimiz, bu konuda üzerine düşen yasal düzenlemelerin neredeyse tamamını, sorumluluğunun gereği olarak hayata geçirmiştir; bir tek İhale Kanunuyla ilgili olan kısmın da, inşallah, gene bu sene içerisinde Parlamentoya getirilerek, yasalaştırılmasına çalışılacaktır.

Ben, bu vesileyle Yüce Heyetinize bilgi arz ettim. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bayındırlık Bakanımıza teşekkür ediyorum.

A. TURAN BİLGE (Konya) – Sayın Başkan, 1 dakika söz verir misiniz?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bilge.

A.TURAN BİLGE (Konya) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanımız, Çankırı’da depremden dolayı, Türkiye’nin çeşitli illerinde yağmurdan ve doludan dolayı meydana gelen hasarlardan ve devlet olarak, hükümet olarak, buralara yapılan yardımlardan bahsetti; kendilerine teşekkür ediyorum. Ancak, Konya’daki sel ve dolu felaketinde, Konya’nın üç ilçesinde, Karapınar, Emirgazi ve Çumra’da, büyük hasar oldu; Sayın Bakanım, sadece Çumra’yı zikrettiler; Emirgazi İlçemizin birçok köyünde ve Karapınar İlçemizin birçok köyünde aynı felaket olmuş durumda. Ben, bu durumu, Sayın Bakanımızın dikkatine arz ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bilge.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak bizler de, son deprem felaketinde ve sel felaketinde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, mağdurlarına da sabır ve şifalar diliyoruz.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair 2 önerge vardır; sırasıyla okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/668) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/206)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 239 uncu sırasında yer alan (6/668) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Musa Uzunkaya

Samsun

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

2. – Manisa Milletvekili Rıza Akçalı’nın (6/694) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/207)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 263 üncü sırasında yer alan (6/694) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Rıza Akçalı

Manisa

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Bursa Milletvekili Teoman Özalp ve 21 arkadaşının, emeklilerin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/137)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde ekonomik yönden iyice yoksullaşan ve hayat standartlarının düşüklüğü nedeniyle büyük sıkıntılar içerisinde bulunan emeklilerin durumlarının araştırılarak çözüm bulunması amacıyla, Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince, Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

1-Teoman Özalp (Bursa)

2- Turhan Güven (İçel)

3- Mustafa Örs (Burdur)

4- Yıldırım Ulupınar (İzmir)

5- Salih Sümer (Diyarbakır)

6- Mehmet Gölhan (Konya)

7- İbrahim Konukoğlu (Gaziantep)

8- Metin Kocabaş (Kahramanmaraş)

9- Necmettin Cevheri (Şanlıurfa)

10- Hakkı Töre (Hakkâri)

11- Necati Yöndar (Bingöl)

12- Ali Rıza Septioğlu (Elazığ)

13- Mustafa Eren (Karabük)

14- Yahya Çevik (Bitlis)

15- Kemal Kabataş (Samsun)

16- Murat Akın (Aksaray)

17- Hüseyin Çelik (Van)

18- Ahmet İyimaya (Amasya)

19- Nurettin Atik (Diyarbakır)

20- Necmi Hoşver (Bolu)

21- Ramazan Gül (Isparta)

22- Mehmet Fevzi Şıhanlıoğlu (Şanlıurfa)

Gerekçe:

Yeni bir çağa girdiğimiz bu dönemde, ülkemizin dünyayla entegrasyonu kaçınılmazdır. Kişi başına düşen millî geliri oldukça yüksek olan Avrupa’yla yakınlaşmamız ve hatta Avrupa Birliğine aday ülke olmamız önemli bir gelişmedir. Ancak, gelir dağılımındaki adaletsizlik nedeniyle emeklilerin yoksulluk sınırına terkedildikleri yadsınamayacak bir gerçektir. Emeklileri, ailesiyle birlikte, insan onuruna yaraşır, çağın şartlarına ve özellikle Avrupa Birliği normlarında bir yaşam düzeyine ulaştırmak sosyal hukuk devletinin gereklerindendir.

Çağdaş ülkelerde insan hakları çerçevesinde değerlendirilen emeklilik maaşı, maalesef, ülkemizde hep emeklilerin aleyhinde belirlenmiştir. Özellikle son yıllarda enflasyon rakamının oldukça altında artırılan emekli maaşları, bu kesime âdeta yaşama hakkı tanımamaktadır.

Ekonomik sıkıntıların çözümünde, emekliye verilen ücretlerin kısılarak kaynak sağlamaya dönük politikalar, milyonlarca emeklimizi olumsuz etkilemektedir. Verilen emekli maaşının zorunlu ihtiyaçları dahi karşılayamayacak oranda olması emeklimizi bunalıma itmekte ve sosyal yaralara yol açmaktadır. Geçim sıkıntısı içerisinde olan emekli ailelerimiz ne yapacaklarını şaşırmış vaziyettedir.

Emekli maaşlarının belirlenmesindeki metot iflas etmiştir. Hükümetin, hedeflenen enflasyona göre katsayı artışı yapması, gerçek enflasyon nedeniyle reel kayba neden olmaktadır. Yıllarca yapılan bu uygulama nedeniyle emekliler zor durumlara düşürülmüştür. Bugün, aldığı 3 aylık maaşla 15 günü zor geçiren emekli, torununa çikolata almakta dahi zorlanmakta ve bunun utancıyla yaşamaktadır.

Yukarıda özetlenen gerçekler, emekliye verilen maaşların yetersizliğini ortaya koymaktadır. Bu yetersizlik sosyal sıkıntılara yol açan nedenlerin başında gelmektedir. Günün koşullarına uygun ve insan onuruna yaraşan bir emekli maaşının verilmesi zarureti vardır.

BAŞKAN – Önerge, gündemde yerini alacak, Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş, doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır; ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve sonra oylarınıza sunacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3. –  Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, Elbistan Adı ile Bir İl ve Üç İlçe Kurulmasına Dair Kanun Teklifinin (2/428) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/208)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

24.1.2000 tarihinde talî komisyon olarak İçişleri, esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonlarına havale edilmiş bulunan (2/428) esas numaralı kanun teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim.

Avni Doğan

Kahramanmaraş

BAŞKAN – Efendim, birinci önerge, Elbistan’ın il olmasıyla ilgili.

Önerge sahibi Sayın Avni Doğan; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Elbistan adlı bir il kurulması, Çardak, Tanır, Arıtaş adlı üç ilçe kurulmasıyla ilgili teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre görüşülmesi dileğiyle söz almış bulunuyorum; sözlerime, hepinizi saygıyla selamlayarak başlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Elbistan, Türkiye’nin dördüncü büyük ovası üzerinde kurulmuş bir ilçedir. Geçmişte Dulkadiroğulları Beyliğine başkentlik yapmış, cumhuriyet dönemi içerisinde de Türk ekonomisine hep büyük katkılarda bulunmuş bir ilçedir. Bugün, 145 000 nüfusu olan bir ilçedir. Ayrıca, Türkiye’nin en büyük termik santralının bulunduğu bir ilçedir. Bağlı bulunduğu Kahramanmaraş İline 165 kilometre uzaklığı vardır, ki, ilimizde küçücük bir işi olan bir Elbistanlının -o, 145 000 kişilik nüfusun- ile, bir günde gidip gelmesi mümkün değildir; yani, bir pasaport çıkarmak için, bir Bağ-Kur karnesi çıkarmak için, bir başka küçük iş için, ile gidip gelmesi, ancak orada bir gece kalmasıyla mümkündür. Tabiî, Türkiye’de, bizim çocukluğumuzda 67 il vardı; bu, 80’e çıktı.

Esasen, Yüce Meclisimizin hangi ilçenin il yapılacağı konusunda, hangi ilin büyükşehir yapılacağı konusunda bir kıstas belirlemesinde, bir ölçü belirlemesinde ve bu ölçüye uyanların, zamanı gelince il, zamanı gelince büyükşehir olması konusunun gerçekleşmesinde fayda var; ama bugüne kadar, bu gerçekleşmemiştir. Bugüne kadar, il yapılan ilçelerin de, büyükşehir yapılan illerin de büyük bir bölümü politik nedenlerle olmuştur. Mesela, Kahramanmaraş’tan daha küçük iller büyükşehirdir; Kahramanmaraş, hâlâ, büyükşehir olmamıştır. Bu konuda, bir kıstas, bir ölçü belirlenmesinde fayda var.

Elbistan’ın, coğrafî şartlarıyla, tarihî şartlarıyla, nüfus imkânlarıyla, il olmayı hak etmesi bir yana; esas, Elbistanlının, il olma konusunda çok ciddî isteklerde bulunmasını sağlayan siyasî partilerimizdir, siyasî parti liderlerimizin onlara verdiği sözdür. Sayın Başbakanı dışarıda tutacak olursak, gelmiş geçmiş bütün parti liderlerinin, Elbistan’a, bu konuda sözü vardır. Sayın Ecevit’i müstesna tutuyorum; çünkü, onun öyle bir sözü olmadığını biliyorum. Mesela, eski Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel, bir muhtarın sırtına yeni aldığı ceketin üzerine “Elbistan ildir” yazmıştır. Şimdi, o ceketi, o muhtar hâlâ saklıyor. O ceketi giyseydi parça parça olacaktı; ama, Elbistan hâlâ il değil.

Elbistan, Türkiye’nin 40 ilinden nüfus olarak büyük, 55 ilinden toprak alanı olarak büyük ve gerçekten etraftaki illere uzaklığı çok fazla; gelişmişliği itibariyle de Türkiye’nin birçok ilinden ön sırada. Size birkaç rakam vereyim: Son nüfus sayımına göre, nüfusu 145 000; 13 adet lise bulunuyor; Sütçü İmam Üniversitesine bağlı meslek yüksekokulu var; 100 yataklı devlet hastanesi var; 134 yataklı ASEV Hastanesi var; verem savaş dispanseri var; 3 sağlıkocağı var; 7 adet banka var; 234 anonim şirket var; 2 234 esnaf ve sanatkâr bulunuyor ticaret odasına kayıtlı; 1 272 işçi kapasiteli bir şeker fabrikası var -zaten, Türkiye’de en fazla şekerpancarının üretildiği yer- Türkiye Kömür İşletmelerinin, 2 416 işçi ve teknik eleman çalıştıran bir kuruluşu var; 2 500 teknik eleman ve işçi çalıştıran, Türkiyenin en büyük termik santralı Elbistan’da; Elbistan, Türkiye’nin dördüncü büyüklükteki ovası üzerinde kurulmuş -402 800 hektar toplam arazisi var, bunun 252 376 hektarı tarım arazisi, 59 000 hektar ormanlık arazi, 65 000 hektar çayır - mera, 77 000 hektarı da tarımdışı, bağ ve bahçelik olan- çok geniş bir alana yayılmış büyük bir ilçedir.

Artık, buranın il olması zamanı geldi, geçiyor; çünkü, Türkiye’nin 40 ilinden, her bakımdan önde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Doğan, lütfen toparlar mısınız.

AVNİ DOĞAN (Devamla) – Hükümetin, ilçeleri il yapma politikası olmadığını biliyorum. Bundan önceki hükümetlerin de böyle politikası yoktu; ama, Elbistan için özel bir uygulama yapılacağı inancıyla, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.

Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Kaya yerinden söz istiyor.

Buyurun efendim.

MEHMET KAYA (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Avni Doğan’ın, Elbistan adıyla bir il ve üç ilçe kurulmasına dair kanun teklifini destekliyorum. Bunun hakkında söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Elbistan, Kahramanmaraş’ın 9 ilçesinden en büyüğü olan ilçedir. Bu ilçe, Binboğa Dağları, Berit Dağları ve Nurhak Dağları arasındaki en geniş ova üzerinde kurulmuş bir ilçedir. Sayın milletvekilimizin söylediği gibi, Türkiye’nin dördüncü büyük ovasına sahip olan bir ilçedir.

İlçe, Kahramanmaraş’a 170 kilometre, Malatya’ya 120 kilometre mesafededir. Görüldüğü gibi, kendi iline 170 kilometre gibi uzak bir mesafeye sahiptir. Bundan dolayı da, bölgedeki vatandaşlarımız, idarî yönden birçok mağduriyete maruz kalmaktadırlar.

Çok büyük olan bu ilçemiz, bölgede, Türkiye’nin en büyük termik santrallarına sahiptir ve şu anda, Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 8 ilâ yüzde 10’luk kısmını karşılamaktadır. Bundan sonra, dört beş tane daha termik santral kurulacaktır. Birinci termik santral 1984 yılında hizmete açılmıştır; şimdi, (B) santralı ihaleye verilmiştir, şu an çalışmalar devam etmektedir.

Şeker fabrikası, Türkiye’nin en büyük şeker fabrikalarından birisidir. Un fabrikaları ve 130 ilâ 150 yataklı, hizmet veren, günde 1 500 poliklinik yapan, toplam olarak, 2 büyük hastaneye sahiptir. Yine, 13 lisesi, 234 anonim şirketi bulunan büyük bir bölgedir ve büyük bir hizmet vermektedir. Sütçü İmam Üniversitesine bağlı yüksekokullara sahiptir. Gördüğümüz gibi, Elbistan İlçesi, Kahramanmaraş’ın en büyük ilçelerinden birisidir ve birçok vilayetimizden daha büyüktür. İlçenin 100 000’e yakın nüfusu vardır. 500 000 nüfusa sahip bir hinterlandı vardır.

BAŞKAN – Lütfen toparlar mısınız...

MEHMET KAYA (Kahramanmaraş) – Görüyoruz ki, ekonomisiyle ve öğrenci sayısıyla çok büyük bir potansiyele sahiptir. Verilen teklif çok yerindedir. Elbistan İlçesinin bir an evvel il olmasında yarar görüyorum, bölgenin milletvekili olarak, bölgeden bir vatandaş olarak.

Genel Kurula bunun kabulünü arz ediyorum; saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, usul ittihaz edilme temayülü olduğu için müdahale etmek istiyorum. Sayın milletvekili söz talep etmek suretiyle kürsüden konuşabilirdi; ama, kürsüden yapacağı bir konuşmayı yerinden yaptırdınız. Eğer, 60 ıncı maddeye göre söz verdiyseniz -ki, başka usulü yok bunun- 60 ıncı madde açıktır; pek kısa bir sözü olana yerinden söz verilir. Yoksa, gündemdışı konuşmadan sonra bir milletvekilinin yerinden konuşması, 37 nci maddeye göre ikinci bir milletvekilinin söz talebi hakkı bulunduğu halde kürsüden değil, yerinden uzun uzun konuşması, Genel Kurul çalışmalarının şu ana kadar gördüğü bir durum değildir.

Bilgilerinize arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Ben de 3 dakikayla sınırladım. Yerinden arzu etmişti; halbuki, kürsüden de konuşabilirlerdi. Çok zamanınızı almamak için, zannediyorum, yerinizden...

MEHMET KAYA (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, karşılıklı konuşmaya dönüşmesin.

Sayın Sağlam, yerinizden mi, kürsüden mi konuşacaksınız?

MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Yerimden konuşacağım.

BAŞKAN – O zaman, lütfen, çok kısa; çünkü, sayın Grup Başkanvekili haklı; uzun konuşmamak gerekir.

Buyurun efendim.

MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, gerçekten, Kahramanmaraş’ın Elbistan İlçesi, Türkiye’nin büyük ilçelerinden biri. Daha önce de, müteaddit defalar, 11 ilçenin il yapılmasıyla ilgili kanun tasarı ve teklifleriyle, bu ilçemizin il yapılması konusunda teşebbüsler olmuş. Doğru Yol Partisi Grubu olarak, Elbistan’ın il yapılması konusunda müspet oy kullanacağımızı arz etmek istedim.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Diğer önergeyi okutuyorum:

4. –  İzmir Milletvekili Suha Tanık’ın, İzmir İlinde Uzundere Adı İle Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/365) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/209)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

23.11.1999 tarihinde vermiş olduğum, İzmir İlinde Uzundere Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkındaki Kanun Teklifim 45 gün içerisinde ilgili komisyonda görüşülmediğinden, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla arz ederim.

Suha Tanık

İzmir

BAŞKAN – Sayın Tanık, konuşacak mısınız?

SUHA TANIK (İzmir) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

SUHA TANIK (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; çok teşekkür ederim.

Bu salonun yapımına başlandığı günlerde -yeni salona taşınmadan önce- o zamanki Sayın Meclis Başkanımıza gitmiştim, demiştim ki, çok güzel yeni bir salon yapılıyor, hayırlısı olsun; yalnız, bana göre, bu salona bir slayt makinesi, bir projeksiyon makinesi, bir perde konulması gerekir; yani, buradan, biraz önce, arkadaşımız, Elbistan’la ilgili, il olması konusundaki talebini söyledi; Elbistan’ı, bize, burada izah edebilirdi. Ben, şimdi, sizden, İzmir’de “Uzundere” diye bir ilçe kurulması konusunda bir talepte bulunacağım. Benim, size bunu izah etmem lazım. 21 inci Yüzyıla, 2000’e geldik; şurada bir harita, bir projeksiyon makinesiyle izah edeyim demem ve şuraları şöyle, İzmir’in girişi, İzmir-Aydın otoban yolu burası; Menderes Havaalanı burası; burada iki tane büyük bölge mahallesi var demem, şu gördüğünüz karınca taneleri gibi siyah şeyleri size göstermem lazımdı. Bunların her birisi birer mahalle numarası. 1 000 küsur tane mahalle var. Burada, Uzundere diye bir ilçe olsun istiyorum. Uzundere diye bir ilçeden sonra, Karabağlar diye bir ilçe olmasını da isteyeceğim; ama, bu Uzundere’nin ve Karabağlar’ın ilçe olması konusunu, 1994 senesinde, yani 19 uncu Dönemde o zamanki Meclis Başkanı Sayın Kaya Erdem’le beraber imzalamışız, vermişiz; kanun teklifimiz komisyonlarda görüşülmemiş. Daha sonra, 20 nci Dönemde bir daha imzalayıp kanun teklifi vermişiz, bu da yine komisyonlarda gündeme gelmemiş. 21 inci Döneme gelmişiz; Sayın Işılay Saygın’la beraber bir teklif vermişiz. Bu da, komisyonlarda kırk günü beklemiş, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereği Genel Kurula indirilmesini talep etmişiz.

İzmir’in 28 tane ilçesi var. 24 milletvekili arkadaşımız var. Burada, İzmir’den -Fazilet Partisi hariç- her siyasî partiyi temsil eden milletvekili arkadaşımız var. Ben, şimdi, İzmir milletvekilleri adına, vekâleten konuşuyorum demiyorum; ama, inanıyorum ki, İzmir milletvekillerinin hangisi bu kürsüye çıkarsa çıksın, hiçbir siyasî parti ayırımı yapmaksızın, aynı benim ağzımdan konuşur şekilde konuşacaklardır; bana, aynen öyle destek vereceklerdir ve işin güzel tesadüfüne bakın ki -hakikaten fevkalade güzel bir tesadüftür- Meclis kürsüsünde riyasette oturan Başkanvekilimiz İzmir Valiliğinden gelmiş bir arkadaşımızdır. Vecdi Gönül, İzmir’de uzun seneler valilik yapmış bir arkadaşımızdır ve bugün, Meclis kürsüsünde oturmaktadır. Şanslı bir günümdeyim, inanıyorum; ama, biraz da tabiî, bir oy da kaybım oluyor diye düşünüyorum; çünkü, Sayın Vecdi Gönül, bugün, Meclis kürsüsünde oturmayıp da, burada sırasında otursaydı, bunun gündeme alınması konusunda ilk oyu kullanacak insanlardan biri olacaktı tahmin ediyorum.

Sayın milletvekilleri, ben, tabiî, gerekçem konusunda size uzun uzun bilgi vermek istemiyorum; ama, müsaade ederseniz, şöyle kısa bir gerekçem var, onu okumak istiyorum. Bunu, komisyona gönderdiğimiz kanun teklifimize iliştirdik. Bu, tabiî, komisyonda ele alınmadı; ama, bu gerekçemde eğer milletvekili arkadaşlarım haklılık payı görürlerse bana destek vermelerini istiyorum.

Gerekçem şöyle: “Kamu hizmetlerinin ülke düzeyinde verimli ve etkili bir şekilde görülebilmesi, ülkemizin coğrafî yapısındaki sosyal, kültürel ve ekonomik durumlardaki değişikliklerin iyi izlenmesine ve mülkî taksimatımızın zaman içinde değişen bu şartlara uygun hale getirilmesine bağlıdır.

Hızlı bir iktisadî, sosyal ve kültürel gelişme gösteren ülkemizde kamu hizmetlerinin daha hızlı ve verimli şekilde yürütülmesi, hizmetlerin vatandaşlarımızın daha yakınına götürülebilmesiyle mümkündür. İktisadî ve sosyal yönden büyük bir gelişme gösteren birkısım köy, kasaba ve bucaklar ile nüfus yoğunluğu sebebiyle özellikle emniyet, asayiş ve yatırım bakımından daha etkin hizmet gerektiren semtlerde yeniden ilçe kurulmasını zorunlu kılmaktadır...” Bunu daha sonra sizlere açıklayacağım zaman içerisinde; ama, hiçbir siyasî parti taassubu içerisinde bu talepte bulunmuyorum; özellikle bunun altını çizmek istiyorum.

“...Bulundukları bölgeye göre merkezî durumda olmaları, belediye teşkilatının bulunması ve halkın resmî dairelerle ilgili işlemlerinin halli açısından ilçe olmaları halinde hizmetlerin daha etkin ve verimli bir şekilde yürütüleceği dikkate alınarak listede yazılı semtlerin (mahallelerin, muhtarlıkların ve köylerin) bağlandığı ve merkezi Uzundere olan bir ilçe kurulması uygun görülmüştür.”

Şimdi, bu mahalleler neydi, bu köyler neydi? Mesela, burada 2 tane köy var, 21 tane mahalle. Bu 21 tane mahallenin 2 tanesi köy; birisi, Tınazlı Köyü, birisi Kavacık Köyü.

Sayın İzmir milletvekili arkadaşlarım bilirler; bu Kavacık Köyü dediğimiz yer, İzmir’in en güzel kara üzümlerinin, siyah üzümlerinin yetiştirildiği yerdir. Burası Cennetçeşme’nin yukarısında fevkalade önemli bir köydür. Buradan toplanan üzümler, İtalya’ya, Fransa’ya gönderilmekte ve yüksek fiyatla alıcı bulmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tanık, lütfen, toparlar mısınız...

SUHA TANIK (Devamla) – Teşekkür ederim; toparlıyorum...

Şimdi, düşünün, 2000 nüfus sayımında, bu senenin sonunda yapılacak nüfus sayımında nüfusun ne olacağını bilemiyorum; ama, bir evvelki nüfus sayımı ile geçen süre içerisindeki artışı hesapladığımız zaman, 200 000-250 000 civarında vatandaş yaşıyor burada.

Şimdi, biraz önceki milletvekili arkadaşımın 145 000 nüfuslu yere il talebiyle -haklı payıyla- gündeme alınması konusu oylarınızla bu Meclisten geçtiyse, 200 000-250 000 civarında vatandaşın yaşadığı, emeklinin, memurun, esnafın, işçinin yaşadığı; gelir düzeyinin hiçbir zaman yüksek olmadığı, ama, devlet imkânlarından normal vatandaşların imkânları gibi faydalandıkları; yalnız, Konak Belediyesi içinde olan, ama, Konak Belediyesinden fevkalade uzak olan bu mahallelerde haftada bir kere çöplerin toplandığını eğer göz önüne getirirseniz, tahmin ediyorum, bugün sizlerden talepte bulunduğum konuda bana destek verecek, oylarınızla bu kanun teklifimin gündemde yer almasını sağlayacaksınız.

Şimdiden teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum; sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tanık.

Sayın Oktay Vural, buyurun; yerinizden arz ediyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, Sayın Suha Tanık Beyefendinin verdiği önergeyi yürekten destekliyoruz. Tabiî, İzmir’de, ayrıca, Karabağlar’ın da ilçe olmasına ilişkin önergelerimiz de vardır.

Gönül ister ki, bu tip önergeler, komisyonlarda ivedilikle ele alınıp, belli objektif kriterler çerçevesinde sonuçlandırılsın. Ancak, yine, Yüce Meclisin gündeminde bu konunun değerlendirilmesini desteklediğimi ifade ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Vural.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Meclis Soruşturması Raporları” kısmına geçiyoruz.

1 inci sırada yer alan, 20 nci Yasama Döneminde Konya Milletvekili Hüseyin Arı ve 56 arkadaşı tarafından verilen, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünce 1996 yılında özürlülerin memurluğa alınması için açılan sınavda mevzuata aykırı ve usulsüz işlemler yapılmasına göz yumarak görevini ihmal ettiği ve kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Sayın Mustafa Kul hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önerge ve (9/34) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporu üzerindeki görüşmelere başlayacağız.

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) GÖRÜŞMELER

1. –  20 nci Yasama Döneminde Konya Milletvekili Hüseyin Arı ve 56 Arkadaşı Tarafından Verilen Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünce 1996 Yılında Özürlülerin Memurluğa Alınması İçin Açılan Sınavda Mevzuata Aykırı ve Usulsüz İşlemler Yapılmasına Göz Yumarak Görevini İhmal Ettiği ve Kötüye Kullandığı ve Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı Maddelerine Uyduğu İddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eski Bakanı Mustafa Kul Hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci Maddeleri Uyarınca Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önerge ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/34) (S. Sayısı: 410)

BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.

Komisyon bulunmadığından, raporun görüşülmesi ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işten başlıyoruz.

Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/596) (S.Sayısı: 330) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Geçen birleşimde, tasarının 1 inci maddesinin görüşmeleri tamamlanmış ve madde üzerinde verilen önergelerin, aykırılık derecesine göre, işlemine başlanmıştı. Komisyonun ve hükümetin katılmadığı birinci önergenin gerekçesi okunmuştu.

Şimdi, bu önergeyi, hatırlatmak için yeniden okutup oylarınıza sunacağım.

Önergeyi, hatırlatmak bakımından okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 330 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

Yasin Hatiboğlu

Çorum

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyonun ve hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler... Önergeyi kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 10 dakika ara veriyoruz.

Kapanma Saati: 15.38

 

 

 

(1) 330 S. Sayılı Basmayazı 8.6.2000 tarihli 107 nci Birleşim tutanağına eklidir.

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 15.50

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Burhan ORHAN (Bursa)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 109 uncu Birleşimin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

330 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. – Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/596) (S.Sayısı: 330) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve hükümet yerinde.

1 inci maddeyle ilgili önergenin oylanmasında karar yetersayısının aranılması istenmişti. Önergeye hükümet ve komisyon katılmamıştı.

Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım; ancak, oylamada herhangi bir tereddüte mahal vermemek için, karar yetersayısının aranması istendiğinden, önergenin oylamasını elektronik cihazla yapacağım.

Oylama için 5 dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birinci önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 330 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilen 1512 sayılı Noterlik Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının ikinci bendinin “23 yaşını bitirmiş ve 49 yaşını doldurmamış olmak” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş (Van) ve

arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet katılıyor mu?

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın önerge sahipleri, gerekçeyi mi okuyalım?..

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) – Gerekçeyi okuyun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıdaki değişiklik, staja başlama yaşını 50 yaşından 35 yaşına indirmektedir. Bunun gerekçesi olarak da, noterlik mesleğinin saygınlık kazanmasıyla izah edilmiştir. Noterlik Yasasına göre emeklilik yaşı 65 olduğuna göre, şu anda bile 50 yaşın üzerinde birçok noter vardır. Bu iddianın ne kadar yersiz olduğu ortadadır. Ayrıca, staj yaşını 35’e düşürdükleri zaman stajdan ayrık olarak Noterlik Kanununun 6 ncı maddesinde sayılan birçok avukat ve hâkim şu anda müracaat etseler noterlik belgesi alabilecekken, bu kanun çıktığı zaman, 35 yaşını geçirmiş tüm avukat ve hâkimlerin bu hakları yanmaktadır. Malumları olduğu üzere, 50 yaşına kadar hukukun çeşitli alanlarında kamu görevi yapan avukat ve hâkimler kazandıkları bu bilgi ve tecrübeyle noterlik mesleğine intisap etmek istediklerinde, bu imkân mevcut kanuna göre kendilerine tanınıyordu. 50 yaşından sonra bu imkân yoktur. Şimdi, bu yaş sınırı 35 olarak düzenleniyor. Bir bütün olarak enine boyuna tartışılan ve düşünülen ve Türkiye’deki noterlik müessesesinin ana kanununu, 1972’den beri uygulanan 1512 sayılı Noterlik Kanununu delme girişimidir. Bu kanun bir kere delindi mi bunun arkası gelmez. Korkarım ki, başkalarına noterlik hakkını tanımak istemeyen bugünkü noterler, yarın bu kanundaki hakları ellerinden alınırsa, hak iddia edemeyecek duruma düşerler.

BAŞKAN – Hükümetin katılmadığı, komisyonunun katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 330 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilen 1512 sayılı Noterlik Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının ikinci bendinin “23 yaşını bitirmiş ve 47 yaşını doldurmamış olmak” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş (Van) ve

arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet katılıyor mu?

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge sahipleri konuşacaklar mı, gerekçeyi mi okutayım?

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıdaki değişiklik, staja başlama yaşını 50 yaşından 35 yaşa indirmektedir. Bunun gerekçesi olarak da, noterlik mesleğinin saygınlık kazanmasıyla izah edilmiştir. Noterlik Yasasına göre emeklilik yaşı 65 olduğuna göre, şu anda bile 50 yaşın üzerinde birçok noter vardır. Bu iddianın ne kadar yersiz olduğu ortadadır. Ayrıca, staj yaşını 35’e düşürdükleri zaman stajdan ayrık olarak Noterlik Kanununun 6 ncı maddesinde sayılan birçok avukat ve hâkim şu anda müracaat etseler noterlik belgesi alabilecekken, bu kanun çıktığı zaman 35 yaşını geçirmiş tüm avukat ve hâkimlerin bu hakları yanmaktadır. Malumları olduğu üzere, 50 yaşına kadar hukukun çeşitli alanlarında kamu görevi yapan avukat ve hâkimler, kazandıkları bu bilgi ve tecrübeyle noterlik mesleğine intisap etmek istediklerinde, bu imkân, mevcut kanuna göre kendilerine tanınıyordu; 50 yaşından sonra bu imkân yoktu. Şimdi, bu yaş sınırı 35 olarak düzenleniyor. Bir bütün olarak enine boyuna tartışılan ve düşünülen ve Türkiye’deki noterlik müessesesinin ana kanununu, 1972’den beri uygulanan 1512 sayılı Noterlik Kanununu delme girişimidir. Bu kanun bir kere delindi mi, bunun arkası gelmez. Korkarım ki, başkalarına noterlik hakkını tanımak istemeyen bugünkü noterler, yarın bu kanundaki hakları ellerinden alınırsa hak iddia edemeyecek duruma düşerler.

BAŞKAN – Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

4 üncü ve son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 330 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilen 1512 sayılı Noterlik Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının ikinci bendinin “23 yaşını bitirmiş ve 45 yaşını doldurmamış olmak” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş (Van) ve

arkadaşları

OSMAN ASLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

OSMAN ASLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, burada bir yanlışlık var; diğer gruplarla da görüştük, buradaki 23 ve 45 yaş yerine, 21 ile 40 yaşın olması gerekiyor.

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak, önergenizin yanlış yazıldığını ve düzelttiğinizi ifade ediyorsunuz.

OSMAN ASLAN (Diyarbakır) – Böyle düzeltilmesi lazım.

BAŞKAN – Efendim, mikrofonunuz açık olmadığı için ben ifade edeyim: Asıl önerge sahibi olarak 21 ve 40 rakamlarını kastettiğinizi ifade ediyorsunuz.

OSMAN ASLAN (Diyarbakır) – Doğrudur efendim.

BAŞKAN – Bu şekliyle yeniden okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 330 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilen 1512 sayılı Noterlik Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının ikinci bendinin “21 yaşını bitirmiş ve 40 yaşını doldurmamış olmak” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş (Van) ve

arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükümet katılıyor mu?

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Düzeltilmiş şekliye katılıyoruz.

BAŞKAN – Düzeltilmiş şekliyle katılıyorsunuz.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi düzeltilmiş şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge düzeltilmiş şekliyle kabul edilmiştir.

Maddeyi, düzeltilmiş şekliyle kabul ettiğiniz önergenin muhtevasına göre oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – 1512 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“İlân edilen noterliğe başvuranlar, 7 nci maddenin, (1), (5) ve sonraki bentlerinde yazılı şartları kaybetmediklerini gösterir belgeleri ile askerlik hizmetini yaptıklarına veya askerlik hizmetine elverişli olmadıklarına ilişkin belgeyi Adalet Bakanlığına veya Bakanlığa gönderilmek üzere bulundukları yer Cumhuriyet Savcılığına verecekleri dilekçelerine iliştirmek zorundadırlar.”

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer’e ait.

Buyurun efendim...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, Şanlıurfa Milletvekilimiz Yahya Akman konuşacaklar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akman.

Süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 330 sıra sayılı, Noterlik Kanununda değişiklik yapan tasarının 2 nci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yaklaşık bir haftadan bu yana, hukuk camiamızın değişik kesimlerini ilgilendiren kanun tasarı ve tekliflerini görüşmekteyiz. Son olarak Noterlik Kanunuyla ilgili tasarıyı görüşüyoruz.

Geçtiğimiz hafta, Sayın Adalet Bakanımız yurt dışında olduklarından dolayı, burada, gerek geneli üzerinde gerek maddeler üzerinde yapılan birkısım konuşmalarda bazı konulara dikkat çektik ve bu konularla ilgili olarak sayın hükümetimizin gerekli tedbirleri alması konusunda bazı uyarılarda bulunduk; ben, müsaadelerinizle, başta bu kanun tasarısında olmak üzere, bazı uyarılarımı, Sayın Adalet Bakanımın da huzurunda yinelemek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Noterlik Kanunuyla ilgili bu değişiklik tasarısı kanaatimizce olumludur. Olumlu olduğunu, gerek Komisyon çalışmaları sırasında gerekse Genel Kurulda ifade ettik. Özellikle biraz önce Genel Kurulun oylarıyla kabul edilmiş olan ve 1 inci maddede değişiklik öngören önerge çok olumluydu; zira, bu tasarının şu an üzerinde söz almış bulunduğum 2 nci maddesiyle, erkekler için askerlik yapmış olma şartını kaldırıyoruz. Askerlik yapmış olma şartı kaldırıldığına göre, hukuk fakültesinden mezun olmuş, gerek noterlik gerek avukatlık stajını -bir yıl süreli olduğunu düşünürseniz- yapmış olan bir insanın, pekala, 21 veya 22 yaşında olması mümkündür ve bu durumdaki bir insanın da müracaat ederek noterlik belgesi istemesi en tab hakkı iken, tasarının ilk halinde 23 yaş öngörülmekteydi. Bu birinci olumlu konu.

İkinci olumlu konu: Tasarının şu an görüşmekte olduğumuz 2 nci maddesi askerlik şartını kaldırmakta. Bu askerlik şartı, şu ana kadar, erkek ve bayanlar arasında ciddî bir eşitsizliğe neden olmaktaydı; çünkü, aynı hukuk fakültesinden mezun olmuş, her yönden aynı statüye tabi iki kişiden birisi askerliğini yapmadan avukatlık belgesi veya -pek yapan yok ama- noterlik stajını yaptıktan sonra doğrudan doğruya noter belgesi alabilmekteyken, erkekler için bu konuda bir sıkıntı vardı ve askerlik yapma şartı aranıyordu. Sizler de biliyorsunuz ki, üniversiteyi bitirmiş arkadaşlarımızın çoğu, bazen yüksek lisans yapma gibi bazı nedenlerle, bazen değişik memuriyetlerdeki birtakım imkânları kullanmak suretiyle askere geç gidebilmekteydi ve hatta, askere gitme yaşı, kimi insanlarımız için 30 yaşı, 30’un üzerindeki bazı yaşları dahi bulmaktaydı. Bu durumda da haksız bir rekabet söz konusuydu. Bunun -görüşmekte olduğumuz bu maddeyle- düzeltilmiş olması fevkalade olumlu bir gelişmedir.

Bunun yanı sıra, biraz sonra görüşeceğimiz 3 üncü maddede de olumlu bir düzenleme var. O da, haksız rekabeti önleyici mahiyette, Adalet Bakanlığının göstereceği yerde, noterlerin noterlik açmasını öngörüyor; fakat, biz, bir önceki konuşmamızda da dile getirdiğimiz halde cevaplandırılmadı; ümit ediyorum, Adalet Bakanımız bu konudaki sorumu cevaplandıracaktır. Bunun kriteri konusunda gerek bizlerin gerekse noter arkadaşların kafasında ciddî istifamlar var. Bakanlığın belirleyeceği bu bölgeler, hangi kriterlere göre belirlenecek, bunun objektif kriterleri ne olacak? Çünkü, biz, burada bir yasama faaliyetinde bulunuyoruz. Bu yasama faaliyetleri çerçevesinde yapılacak olan açıklamalar, görüşmeler, aynı zamanda uygulayıcılar açısından birer karinedir, birer uyulması gereken hüküm mahiyetindedir. Bu vesileyle, Sayın Bakanımızdan bu hususta bir açıklık getirmesini, ben özellikle istiram ediyorum.

Değerli milletvekilleri, hukuk camiamızın sorunları, elbette ki, görüşmekte olduğumuz bu tasarının birkaç olumlu maddesinden ibaret değil. Bundan bir müddet önce yine bu Mecliste kabul etmiş olduğumuz bir tasarı vardı, temsil tazminatı adı altında. Bu temsil tazminatıyla ilgili olarak kabul etmiş olduğumuz kanun, emekli olmuş milletvekillerinin yanı sıra, birkısım bürokratlar ve yargının üst düzey bazı hâkimleri için de temsil tazminatı verilmesini öngörmekteydi; fakat, bu temsil tazminatı uygulamada, maalesef -bizim o tasarı görüşülürken de dile getirmiş olduğumuz üzere- daha ciddî bir adaletsizliği meydana getirdi. Şu anda, aynı derece ve kıdeme sahip olan hâkim ve savcılarımız arasında, birinci sınıfa ayrılmış olma ve olmama farkı nedeniyle, yüzde 100’ün üzerinde bir maaş farkı söz konusu.

Bakın, burada hâkim ve savcı arkadaşların bir talebi var; şunu söylüyorlar: Bu temsil tazminatıyla ilgili kanun tasarısı görüşülürken, iktidarımızın -özellikle isim vererek de belirtiyorlar- Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Sayın Metin Şahin’in bir açıklamasına atıfta bulunuyorlar. O ara bütün yargıçların istifade etmesi şeklinde bir önerge veriliyor. Sayın Metin Şahin “bu önergede hedeflenen kesimler için şu anda yeni bir çalışma yapılmaktadır ve bunu sonuçlandırdığımızda, bu kesimlerin de tazminatlarını yeniden düzenleyeceğiz ve huzurunuza getireceğiz. Bunu bilgilerinize sunarak önergeye katılmıyoruz” diye beyanda bulunuyor. Bu beyana rağmen, maalesef şu ana kadar adalet kürsüsündeki adaletsizlik düzeltilmiş değildir. Bu adaletsizliğin behemehal düzeltilmesi gerekir; çünkü, bütün mahkemelerimizde, hâkimlerin karar verdiği kürsünün hemen üzerinde “adalet mülkün temelidir” diye bir özdeyiş görürsünüz. Adalet mülkün temelidir demek, adalet devletin temelidir demek.

Devlet için karar vermek durumunda olan insanları, önemli, daha az önemli, daha çok önemli gibi bir ayrıma tabi tutmak kesinlikle doğru değildir. Yargıtayda görev yapan veya Ankara’nın herhangi bir mahkemesinde görev yapan birinci sınıf bir hâkim de, beşinci bölge olarak kabul edilen Şanlıurfa’nın Halfeti İlçesindeki bir hâkim de aynı devleti temsil ediyor ve bence aynı öneme sahiptirler. Oradaki insan, devlet denildiği zaman, karşısına geldiği hâkimi görüyor ve o kürsünün önemine saygı gösteriyor, devlete saygı gösteriyor.

Bakın, burada bir tablo var elimde. Bu tabloda, 15 yıl görev yapmış ve birinci sınıfa ayrılmış bir hâkim arkadaş, yeni düzenlemeyle 860 milyon lira maaş alıyorken, 1 inci derecenin 1 inci kademesinde olan, fakat birinci sınıfa ayrılmamış olan bir hâkim arkadaş, sadece 415 milyon lira alabiliyor. Arada yüzde 100’ün üzerinde ve artı 30 milyonluk bir fark var. Bu, ciddî bir adaletsizliktir. Arkadaşlarımız, bunun, diğer bürokratlarla olan mukayesesini de yapmışlar. Ben vakit almamak için bunun çok detayına girmek istemiyorum; ama, hakikaten, adalet camiamızın aşağı yukarı tamamını ilgilendiren bu maaş farklarının adil bir düzeye getirilmesi, yani, daha doğrusu, az alan hâkim arkadaşların ücretlerinin artırılması suretiyle, bu adaletsizliğin ve dengesizliğin giderilmesi gerektiğini düşünüyorum; çünkü, bu personel rejimindeki sakatlık, esas itibariyle, sadece adalet camiasıyla da sınırlı değil doğrusunu kabul etmek gerekirse. Milletvekilleri olarak, neredeyse her gün, odalarımıza bazı yazıların geldiğini görüyoruz, telefonların edildiğini görüyoruz: “Sayın milletvekilim, ben bölge müdürüyüm. Ben 15 yıl hizmet veren bir mühendisim. Gerekirse mastır yapmışım, doktora yapmışım; ama, ben 300 milyon maaş alıyorken, benim makam şoförlüğümü yapan şoförüm 600 milyon veya 700 milyon maaş alıyor. Biz, ona karşı büyük eziklik hissediyoruz” diyorlar ve bu adaletsizliğin giderilmesi gerektiğini ifade ediyorlar, söylüyorlar.

Bu anlamda hükümetimizin yapacağı bütün çalışmalara destek olacağımızı ifade etmek istiyorum. Hakikaten, personel arasındaki, kamu görevlileri arasındaki bu adaletsizlik, başka türlü sorunlara da neden olmaktadır; insanların çalışma ve iş şevkini kırmaktadır, devlete olan güveni azaltmaktadır.

Bu ve bunun gibi sorunlarla ilgili olarak, sayın hükümetimizin, acil önlemler alacağını ümit ediyor; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman’a teşekkür ediyorum.

Doğru Yol Partisinin görüşlerini, Eskişehir Milletvekili Sayın Sadri Yıldırım aktaracaklar...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Söz isteğimizi geri çekiyoruz efendim.

BAŞKAN – Geri çekiyorsunuz.

Anavatan Partisinin görüşlerini, Denizli Milletvekili Sayın Beyhan Aslan aktaracaklar.

Buyurun efendim. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

ANAP GRUBU ADINA BEYHAN ASLAN (Denizli) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 2 nci maddesi üzerinde söz aldım; birkaç konuya değinmek ve aydınlatmak için söz aldım.

Kanunî düzenlemeleri yapmak, anlaşmazlıkları önleyebilmek ve yapılan muameleleri kanunî süresi içerisinde saklamak ve bir noktada, kamu düzenini sağlamak açısından bir kamu hizmeti görevi gören noterliğe daha dinamik ve daha genç yaşta başlanmasının sağlanması ve noterliğe özendirmenin sağlanması için, bu kanun tasarısı, hükümetimizce getirilmiştir; genelinde olumlu bir kanun tasarısıdır.

Şimdi, burada, üzerinde durmak istediğim iki nokta var; bir kere, şu 35 yaş, noterlik stajına başlama yaşıdır veya mevcut hâkim ve avukatlarımızın da noterlik belgesi alma yaşıdır; yani, noter olma yaşı değildir. Bu nedenle, şu anda elinde belge bulunduran 50 yaşındaki avukat arkadaşımız veya hâkim arkadaşımız noter olabilecektir; çünkü, onlar, belgeyi almışlardır; o yaş meselesinden kurtulmuşlardır; önce bunun açığa kavuşması lazım.

Bir diğer nokta, önerge, gayet olumlu bir şekilde Genel Kurulumuzca kabul edildi. Eski kanunumuzda 23 yaş vardı; tabiî, o zaman da askerlik şartı vardı; yani, askerliğini yapmayan bir kimse noterlik stajına başlayamıyordu; ama, şimdi, askerlik şartını kaldırınca, o zaman, yaş 21’e düşmüştür; çünkü, okuldan, genelde 21 yaşında, 22 yaşında mezun olunur; burada beklemeyi önleyebilmek için, 23’ten 21’e çekilmesi gayet isabetli olmuştur.

Arkadaşlarımız geçen günkü görüşmelerinde de arz ettiler “noterlik stajı yapan yok ki; herkes avukatlık stajı yapıyor, avukat oluyor, hâkim oluyor, bilahara noter oluyor; yani, artakalan zamanını noterlikte geçiriyor” denildi; ama, değerli arkadaşlar, bizim Adalet Komisyonunda kabul ettiğimiz bir kanun tasarısı var; Avukatlık Kanunu Tasarısı ve teklif veren arkadaşlarımız da vardı; Adalet Komisyonu Başkanımız Sayın Emin Karaa’nın teklifiydi. Biz, komisyondan bunu geçirdik. Ne yaptık orada; avukatlığa sınav getirdik; yani, avukatlık stajının sonunda sınav olacak. Peki, sınavı kazanamayan stajyer ne yapacak; 4 hak vereceğiz. Demek ki, avukatlığa sınav getirince, bundan sonra, zarureten, artık, noterlik stajına başlamak zorunda kalacaklardır. Bundan sonraki avukatlık yasasıyla birlikte değerlendirdiğimiz zaman, artık, bundan sonra, noterlerin yanında genç insanlar noterlik stajı yapacaklardır; artı, artık, noterlik de, avukatlıktan ya da hâkimlikten artakalan bir zamanda yapılan ikinci meslek değil veya bütün haklarını elde ettikten sonra, emekli olduktan sonra yapılacak ikinci meslek değil, artık, genç insanların talip olabileceği bir meslek haline gelecektir; yani, hukuk fakültesi öğrencisi, mezun olduğundan itibaren, noter olmayı kafasına koyacaktır; biraz avukatlık yapayım, biraz da hâkimlik yapayım, sonra noter olayım düşüncesinden biraz uzaklaşacaktır; bu tasarı, bunu getiriyor. 35 yaş, gerek avukatlıkta gerek hâkimlikte en verimli yaştır; bu yaşı geçiren kimse, 35’ten sonra, artık, noterlik belgesi pek almaz. Bu nedenle, bu tasarı, fevkalade olumlu bir tasarıdır.

Değerli arkadaşlar, avukatlarla ilgili yasa da, ağızlarda sakız gibi, 25 yıldır, hatta, 27 yıldır çiğnenir. Şu anda, bütün hukuk dünyamız, avukatlar camiamız da, bu yasayı bizden bekliyor. Komisyondan çıkmıştır. Bu yasanın da, bana göre, gruplar anlaşarak, bu yasama döneminde geçirilmesinde büyük fayda vardır; çünkü, noterlik yasasının ciddî şekilde işleyebilmesi için, avukatlık yasasının da çıkarılması şarttır. Avukatlarla ilgili yasada düzenlediğimiz bazı hükümler, noterliğe kayışı, noterlik yapmayı teşvik edici birtakım hükümler getirmektedir. Bu nedenle, ben, bütün gruplarımıza da sesleniyorum; mutlaka, avukatlık yasasını, Genel Kuruldan, bu yasama döneminde çıkarmamız gerektiğine inanıyorum; bu da, noterlik yasasının hatırına binaen de gereklidir. Adalet Komisyonumuzdaki arkadaşlarımız, bu konuyu, pekala değerlendirebilirler, bilebilirler.

Bu konuyu Meclise arz etmek için söz aldım. Bu tasarının diğer maddelerinde de çok güzel düzenlemeler vardır; o maddelerde söz almayacağım. Noterlik mesleğine fevkalade disiplin getirmiştir, ciddiyet getirmiştir. Bu olumlu tasarıyı sevk edenlere teşekkür ediyorum. İnşallah, Genel Kuruldan da bugün çıkaracağız. Bu yasa çıktığında da...

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Bize de teşekkür et...

BEYHAN ASLAN (Devamla) – Tabiî, Sayın Komisyon üyelerine de teşekkür ediyorum, Sayın Genel Kurula da teşekkür ediyorum ve hepinizi, saygılar sunarak selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslan.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Şahıslar adına söz talebi?.. Yok.

2 nci maddeyi...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorsunuz.

2 nci maddeyi, komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyor ve karar yetersayısını arayacağımı da belirtiyorum: 2 nci maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı bulunamamıştır.

Saat 16.30’a kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati :16.21

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.30

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Burhan ORHAN (Bursa)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 109 uncu Birleşimin Beşinci Oturumunu açıyorum.

330 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN

DİĞER İŞLER (Devam)

1. – Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/596) (S.Sayısı: 330) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Tasarının 2 nci maddesinin oylanmasından önce karar yetersayısının aranılması istenmiş; ancak, oylama sonucu bu sayıya ulaşılamamıştı

Şimdi, 2 nci maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Herhangi bir tereddüde mahal bırakmamak için, oylamayı elektronik cihazla yapacağız.

Oylama için 3 dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yetersayısına ulaşılmış ve 2 nci madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. – 1512 sayılı Kanunun 30 uncu maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Noterlik dairesini Adalet Bakanlığınca tespit edilen yer dışında açan veya çalışmakta olduğu noterliği bu yer dışına nakleden noterlere, Adalet Bakanlığınca noterlik dairesini tespit edilen yer sınırları içine taşıması için bir aylık süre verilir. Bu süre içinde noterliğini tespit edilen yer sınırları içine taşımayan noter, görevinden istifa etmiş sayılır ve noterlik dairesi, Türkiye Noterler Birliğinin gözetiminde tespit edilen yer sınırları içine nakledilir.”

BAŞKAN – Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin’e aittir. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Muhterem Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; çok önemli bir kamu görevi yapan noterlerimizin bağlı bulunduğu Noterlik Kanununda değişiklik içeren bir tasarının çerçeve 3 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisinin görüşlerini arz etmek için huzurunuzdayım; hepinize sevgilerimi saygılarımı sunuyorum.

Mevcut hükümetimiz, yirmisekiz yıllık bir kanun olan Noterlik Kanununun 4 maddesinde değişiklik öngören bir tasarıyı Parlamentoya sevk etti. Bu tasarının hazırlanış gerekçesini, raporun gerekçesinde bulmak mümkün; şöyle deniliyor: “Noterlik mesleğini cazip hale getirmek, noterleri daha genç ve dinamik kişiler arasından atamak ve böylece, mesleğin gelişmesine yardımcı olmak.”

Tasarı, bu amaçları gerçekleştirmek için şu değişikliklerin yapılmasını, şu yeniliklerin getirilmesini öngörüyor; biraz önce de ifade edildiği gibi, noterlik stajına başlama yaşını yeniden düzenliyor. Hükümetin tasarısında bu 23 ilâ 35’ti; biraz önceki değişiklik önergesiyle, bunun “21 ilâ 40 yaş” olarak değiştirilmesi kabul edildi. Ayrıca, noterlik stajına başlamak için -erkek stajyerler açısından- askerlik şartı da kaldırılmakta, ancak, tabiî, noterliğe başlarken askerliğini yapmış olma koşulu ayrıca aranmaktadır.

Şimdi, benim üzerinde söz aldığım çerçeve 3 üncü madde, 1512 sayılı Noterlik Kanununun 30 uncu maddesine yeni bir fıkra ekliyor. Bu madde, yani, 30 uncu madde “göreve başlama, vazgeçme ve istifa etmiş sayılma” ana başlığını taşıyor. 30 uncu maddeye eklenen bu yeni fıkra, noterlik dairesinin yeriyle ilgili bir düzenlemedir. Şu andaki mevcut Noterlik Kanununda, noterlik dairesinin yeriyle ilgili bir düzenleme yoktur; ancak, Noterlik Kanunu Yönetmeliğine göre -ki, 1976 yılında yürürlüğe girmiştir- bu konuda bir düzenleme vardır, bu düzenlemeye göre, noterlik dairelerinin nerede kurulacağına Adalet Bakanlığı karar vermekte ve bu tespiti Adalet Bakanlığımız yapmaktadır; ancak, bunu yaparken, bu yönetmeliğe göre, noterliğin bağlı bulunduğu noter odasıyla, mahallî cumhuriyet savcılığının da düşüncesi alınmakta ve bunun sonucunda da, Adalet Bakanlığı, noterlik dairesinin yerini tespit etmektedir.

Şimdi, tabiî, burada çok ilginç bir durum var değerli arkadaşlarım. Bizde zaman zaman istim sonradan geliyor; kural, yönetmeliklerin kanuna uymasıdır; yani, kanunun uygulanma esas ve usullerini yönetmelikle getirmektir. Şimdi burada, 30 uncu maddede, yönetmelikteki bir hükmü kanuna taşıyoruz. Yani, kanunda olmayan bir hususu yönetmelikle getirmişiz, şimdi bu düzenlemeyi kanuna yeni bir fıkra olarak getiriyoruz. Bu garip durumu da ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim.

Şimdi, yönetmeliğin getirmiş olduğu bu düzenleme, uygulamada birtakım aksaklıklara neden olmuş. Bazı noterler, tespit edilen yer dışında faaliyet göstermişler veyahut da mevcut yerden noterlik dairesini başka bir yere taşımışlar. Bu, birtakım ihtilaflara neden olmuş. Bunun müeyyidesi var yönetmelikte; ancak, bu müeyyide, değerli arkadaşlarım, sadece disiplin cezası öngörüyor; o bakımdan, yeni bir düzenlemeye ihtiyaç hissedilmiş. Tasarıyla getirilen hüküm şu ki, tespit edilen yer dışında noterlik dairesi açan veya bu yer dışına nakleden noter, Adalet Bakanlığınca önce uyarılıyor, kendisine bir ay süre veriliyor. Bu süre içerisinde gösterilen yere nakletmeyen noter istifa etmiş sayılıyor ve ayrıca, noterlik dairesi de o yere daha sonra getiriliyor.

Şimdi, bu düzenlemeyle ilgili, anamuhalefet partisi olarak bizim görüşümüz nedir diye soracak olursanız -Sayın Bakanım da burada, Türkiye Noterler Birliğinin temsilcileri de burada- bu, bir aylık süreyi çok kısa bir süre olarak değerlendiriyoruz.

Diyelim ki, bir noterlik dairesi, Adalet Bakanlığının gösterdiği yerin dışına nakledilmiş. Bu tasarı gerçekleştiği, yasalaştığı takdirde, kendisine bir aylık süre verilecek. Bir ay içerisinde, bir noterin bir başka yerde yer bulması, onu tefriş etmesi ve onu hazırlaması tatbikatta oldukça zordur. O bakımdan, bu bir aylık süreyi iki aya çıkarsak çok daha iyi olur diye düşünüyorum, Sayın Bakanımın ve Komisyon Başkanımın da bilgilerine sunuyorum.

Ayrıca “tespit edilen yer” derken, acaba birtakım karışıklıklar olur mu diye de endişe ediyoruz. O nedir; yer, sokak mı, cadde mi, mahalle mi, bölge mi, ilçe mi, nedir.... Baktığım yönetmelikte de bu konuda bir açıklık yok. Bu konuda acaba bir ihtilaf olur mu diye de endişe ediyorum. Bunu, en azından zabıtlara geçecek şekilde, Sayın Bakanımız veya Komisyon Başkanımız açıklarlarsa, çok daha yararlı olur diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, hazır fırsat bulmuşken, noterlik mesleğiyle ilgili bir soruna da temas etmek istiyorum; o da, noterlerin sorumluluğuyla ilgili bir husustur. Noterlik Kanunu 60 ve 108 inci maddeleriyle, noterlerin yapacağı işlemleri düzenlemiştir. Ayrıca, yönetmeliğin 9 ve 110 uncu maddeleriyle de, bu işlemleri gerçekleştirirken izlenmesi gereken prosedür belirtilmiştir. Hiç şüphesiz ki, noterlerimizin, işlem yaparken, belirlenmiş prosedüre uygun davranmaları en tabiî görevleridir, aksi halde sorumlu olurlar. Örneğin, yetkili olmadığı bir işi yapması veya yetkili olduğu bir işi yapmaması, hiç şüphesiz ki, noterleri hem hukukî hem de cezaî bakımdan sorumlu kılacaktır. Mevzuatın öngördüğü kurallara uymayarak birtakım kişilerin zarara uğramasına sebebiyet vermek de, hiç şüphesiz ki, noterler açısından bir sorumluluk meydana getirecektir.

Şu anda noterlerimizin karşılaştığı sorunların başında, başka kişi ve kurumlarca düzenlenmiş olan birtakım belgelerin noterlere getirilip, noterlerin de başka kişi ve kurumlarca hazırlanmış olan o belgelere dayalı olarak birtakım işlem yapmaları, ancak, getirilmiş olan nüfus kâğıdıdır, pasaporttur, ehliyettir, diplomadır, bunların, başka kurumlarca düzenlenmiş olan bu belgelerin sahteliğinin daha sonra anlaşılmış olması halinde, noterlerin de sorumlu tutulmasıdır. Nüfus kâğıdını düzenleyen noter değil, ehliyeti düzenleyen noter değil, pasaportu düzenleyen noter değil... Noterlerce yapılacak basit bir incelemeyle onun sahte olduğunu anlamak da mümkün değil; ama, öyle olsa dahi, şu anda, noterlerimiz, başka kurumlarca hazırlanmış olan belgelerin usulsüz olması sebebiyle de sorumlu tutulmaktadırlar. Bu tasarıda, keşke, sorumlulukla ilgili hükümlerde de bir değişiklik öngörülseydi, buraya da bir düzenleme getirilseydi çok daha iyi olurdu diye düşünüyorum.

Sayın Başkanım, sürem dolmak üzere, bir hususu daha arz etmek istiyorum: Değerli arkadaşlarım, noterlik müessesesi bir güven kurumudur. Keşke, devletimizin her kurumu, en az noterler kadar güvenilir olsa. Özellikle hükümetlerimiz, hiç şüphesiz, tabiî ki, ülkemizin en güvenilir kurumlarıdır ve kurumları olmak durumundadır; ancak, bir hususu da belirtmek istiyorum: Bakınız, bugünkü gazetelerde var. Hükümet, uygun gördü ve merkezî sistemle devlet memuru alınmasıyla ilgili bir düzenlemeye geçti. Bakın, bir yıla yakın bir zaman geçti; ama, daha, şu ana kadar bir tek memur alınabilmiş değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şahin, lüften, toparlar mısınız efendim.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım, biraz daha süre lütfederseniz...

Bakın, bugünkü gazetelerden birinde ve üstelik manşettir. “Devlet Memurları Sınavına El Karıştı” deniliyor. Haberde deniliyor ki, memurlar, kazanan adayların bilgi formlarını elle bilgisayara yazıyorlar. Şimdi, burada, birtakım şaibelerin olabileceği, birtakım karışıklıkların olabileceği, birtakım suiistimallerin yapılabileceği endişesini taşıyor kamuoyu ve bu imtihana girenler. Niçin böyle olmuş? Bakın, gazete haberi doğruysa -personelden sorumlu Sayın Bakan da burada yok; keşke olsaydı, açıklama yapsaydı, çok yararlı olurdu- 50 milyar değerindeki bir optik okuyucu alınamamış. 17 trilyon lira toplandı bu memurluk sınavına girenlerden. Peki, 50 milyar lira verilerek bir optik okuyucu alınamaz mıydı?!. Alıp da, bu işi çabuklaştıramaz mıydınız?!. Dolayısıyla, hükümetimizden bir noter kadar güvenilir işler yapmasını bekleriz ana muhalefet partisi olarak şüphesiz.

O bakımdan, bu memurluk sınavıyla ilgili, kamuoyunda birtakım şaibeler, iddialar dolaşıyor. Ben, öyledir demek istemiyorum; ama, bakın, basına yansıdı. İmtihana giren ve bir an önce bir kamu hizmetinde göreve başlamak isteyen insanlarımız, büyük bir özlemle bu çalışmaların sonuç vermesini bekliyor. Ama, eğer, bir de, bu işe şaibe bulaşırsa, eğer, burada birtakım torpillerin işlediği şeklinde kaygılar çoğalırsa, başlangıçta ortaya konulmuş olan o olumlu hava olumsuz bir noktaya gelmiş olur. O bakımdan, ben, hükümetimizin bilgilerine bu hususu, imtihana girmiş 1 400 000 insanımız ve imtihanı kazanmış 400 000 insanımız adına altını çizerek belirtmeyi bir vazife sayıyorum.

Demin söylediğim bu maddedeki değişiklikler yapılırsa çok iyi olur diyor ve hepinize saygılar sunuyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şahin.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Şahısları adına söz talebi?.. Yok.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunacağım; ancak “toplantı yetersayısı yoktur, yoklama yapılmasını arz ederiz” şeklinde bir önerge gelmiştir.

Önergeyi okutacağım. Lütfen, önerge sahipleri Genel Kurulda olduklarını işaret etsinler.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda toplantı yetersayısı yoktur, yoklama yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Abdüllatif Şener?.. Burada

Aslan Polat?.. Burada.

Mehmet Ali Şahin?.. Burada.

Cemil Çiçek?.. Burada.

Mehmet Özyol?.. Burada.

Yahya Akman?.. Burada.

Rıza Ulucak?.. Burada.

Akif Gülle?.. Burada.

Fehim Adak?.. Burada.

Sacit Günbey?.. Burada.

Fuat Fırat?.. Burada.

Ahmet Demircan?.. Burada.

Remzi Çetin?.. Burada.

Tevhit Karakaya?.. Burada.

Altan Karapaşaoğlu?.. Burada.

Bekir Sobacı?.. Burada.

Özkan Öksüz?.. Burada.

Ahmet Cemil Tunç?.. Burada.

Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Kemal Albayrak?.. Burada.

Osman Pepe?.. Burada.

Şükrü Ünal?.. Burada.

Önergeyi imzalayan 22 kişinin de Genel Kurulda olduğu tespit edildi.

Esasen, İçtüzüğe göre 20 imza yeterli.

Yoklamayı elektronik cihazla yapacağız.

Yoklama için 5 dakikalık süre veriyorum.

Yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yoklamaya 173 sayın milletvekili katılmıştır.

Şimdi, önerge sahiplerinin yoklamaya katılıp katılmadıklarını tespit sadedinde, bilgisayar çıktısını bekliyoruz; eğer, kendileri katılmadıklarını ifade ederlerse...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Katılmadık.

BAŞKAN – Katılmadınız...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, kaç pusula geldi?

ASLAN POLAT (Erzurum) – Pusulaları kontrol edebilir misiniz Sayın Başkan?

BAŞKAN – Hayır; şimdi, eğer, siz yoklamaya katılmadığınızı ifade ederseniz, o zaman, sayı 195 oluyor ve toplantı yetersayısına ulaşmış oluyoruz.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, kaç pusula geldi?

ASLAN POLAT (Erzurum) – Pusulaları okur musunuz Sayın Başkan?

BAŞKAN – Pusulasız 173; 3 adet de, giremediğini belirten arkadaşımız, sayın milletvekilimiz var, 176 oluyor. Eğer, yoklama isteyenler cihaza girmediklerini söylüyorlarsa toplantı yetersayısı vardır.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Girmedik efendim, girmedik.

BAŞKAN – Yoksa, kontrol ederek, bunu biz, kendimiz anlamak zorundayız.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Tek tek sormanız lazım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yoklamaya 176 sayın milletvekili katılmıştı, bilgisayar çıktılarından da, önerge sahibi 8 milletvekilinin oy kullanmadığını tespit ettik; böylece, 184 rakamına ulaşılmış oldu; yani, toplantı yetersayımız vardır.

Şimdi, 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. – 1512 sayılı Kanunun 123 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 123. – Suç teşkil eden fiillerden dolayı haklarında adalet müfettişi, cumhuriyet savcısı veya ceza mahkemesi tarafından soruşturma veya kovuşturma yapılan noterler, soruşturma ve kovuşturmanın selâmeti bakımından Adalet Bakanlığı tarafından gerekli görüldüğü takdirde, soruşturma veya kovuşturma kesin bir karar veya hükümle sonuçlanıncaya kadar işten el çektirilirler.

Soruşturma veya kovuşturma sırasında işten el çektirilmiş olan noterin, kovuşturma sonunda 7 nci maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçlardan biriyle mahkûm olması halinde işten el çektirme, hükmün kesinleşmesine kadar devam eder.

Birinci fıkra gereğince soruşturma veya kovuşturma sırasında işten el çektirilmemiş olup, kovuşturma sonunda ikinci fıkrada gösterilen bir suçtan hüküm giyen notere, hükmün kesinleşmesi beklenilmeksizin işten el çektirilir. İkinci fıkra hükmü bu halde de uygulanır.

BAŞKAN – Madde hakkında, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Ankara Milletvekili Sayın Cemil Çiçek ifade edecekler.

Buyurun Sayın Çiçek. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yaklaşık 3 birleşimdir, 3 gündür, Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısını konuşuyoruz. Aslında, bu vesileyle, iki sorunun cevabını aramamız lazım. Bunlardan bir tanesi, Türkiye gibi, pek çok alanda sorunları bulunan bir ülkede, acaba, en acil, en öncelikli sorun, Noterlik Kanunundaki değişiklik midir bunun cevabını vermemiz lazım. İkincisi, şayet birinci soruya “evet” diyorsak, noterlerin en acil sorunları bu 4 maddede dile getirilen hususlar mıdır; noterlerin başkaca sorunu, başkaca sıkıntısı yok mudur? Şüphesiz, bu iki soruya da “hayır” cevabını vermemiz gerekiyor.

Türkiye’nin pek çok sorunları var. Türkiye, bir depremle karşı karşıya; sık sık, Türkiye’nin muhtelif yerleri, maalesef, sallanıyor. Bugün, bir nebze olsun, gündemdışı konuşmalarla, Çubuk’ta, Kızılcahamam’da ve Çankırı’da meydana gelen depremle ilgili hususlar Meclis gündemine geldi. İnşallah, burada dile getirilen hususlar, tedbirler, ağustos ayı sonuna kadar, vatandaşlarımıza ulaşmış olur.

Esnafın sorunları var, köylünün sorunları var, öğrencilerin sorunları var; pek çok kesimin sorunları var. Bunları, maalesef, Noterlik Kanununda değişiklik yapılmasıyla ilgili tasarıya ayırdığımız süre kadar süre ayırarak, bu kürsüden dile getirme imkânımız yok.

İkincisi, noterlerin sorunları, acaba, bu 4 maddeden ibaret mi? Adalet Komisyonundaki müzakereler sırasında, bir cümle dikkatimi çekti; orada deniliyor ki, bu kanunun hazırlanmasında Noterler Birliğinin talebi söz konusu olmuş ve Noterler Birliğinden gelen teklifler dikkate alınarak, bu tasarı hazırlanmış oluyor.

Hepimiz, kabul ediyoruz ki, noterlik, bir güven müessesesidir. Bu müesseseye olan güven ne kadar artarsa, adliyelerin yükü de o nispette azalmış olur, vatandaşlar, ihtilaflarını adliyeye götürmeden, noterde yaptıkları senetlerle, muamelelerle, bir ölçüde işi orada tutma imkânını bulmuş olurlar. Böylece, adliyelerin iş yükü bir ölçüde azalır. Şimdi, bu tasarı, acaba, bu güven müessesesini artırmak bakımından bütün tedbirleri öngörmüş oluyor mu?

İkincisi, hepimiz kabul ediyoruz ki, noterlik hizmeti bir kamu hizmetidir. Kamu hizmeti söz konusu olduğunda, diğer hizmetleri gören, kamuda hizmet üreten, hizmet yapan insanların tabi olduğu statüye, acaba noterlerimiz tabi midir? Anlaşılıyor ki, Noterler Birliği de, bu noktada, yeterli çalışmayı yapmadan, alelacele bu konuyu gündeme getirdi. Türkiye’nin de, her altı ayda bir, Noterlik Kanununa, böyle üç gün ayıracak zamanı yok. Dolayısıyla, Noterler Birliği, mademki böyle bir kanunu gündeme getirecek, kendileri için böyle bir fırsat çıkmış oluyor, neden bütün sorunlarını çözecek, tepeden tırnağa bir noterlik kanunu tasarısı getirmedi?

Üçüncüsü: Bir şeyin üzerinde daha durmak lazım; özellikle, bundan sonra kanun tasarılarını görüşürken, her vesileyle ifade ediliyor “Türkiye Avrupa Birliğine giriyor, Avrupa Birliğine girecek, bir kısım mevzuatında eksiklikler var, aksaklıklar var, bu mevzuatın Avrupa Birliğine uydurulması lazım” diye. Şimdi, ben, burada, Sayın Bakana bir soru soruyorum: Getirdiğiniz tasarıyla, acaba, gerçekten, bizim Noterler Birliği Avrupa Birliğindeki noterlerin statüsüne gelmiş oluyor mu; Noterlik Yasası bu düzenlemeleri içeriyor mu; böyle bir öngörüsü var mı?

Bu tasarı görüşülmeye başlandığı günden beri, pek çok arkadaşımıza fakslar gelmeye başladı, bana da geldi. Anlaşılıyor ki, bu tasarıda da büyük eksiklikler var. Noterlik hizmeti bir kamu göreviyse... Diyelim ki, bir nüfus müdürü izne ayrıldı veya bir gümrük muhafaza müdürü izne ayrıldı; izinde olduğu süre zarfında, kendi dairesinde meydana gelen işlerden dolayı, izinde olan bir amirin sorumluluğu var mı; yok; ama, buna karşılık, noterin izne ayrılması söz konusu olduğunda -onbeş gündür, bir aydır- kendisinin yokluğunda noterde meydana gelen, kendisiyle doğrudan bağlantısı olmayan bir meseleden dolayı, hem hukukî hem de cezaî sorumluluğu söz konusu olabiliyor. Böyle bir tasarı düzenlenirken, nedense, bütün noterlerin şikâyet ettiği bir husus bu tasarıya derc edilmiyor. Böyle olunca, anlaşılıyor ki, alelacele, bir tasarıyı gündeme getirmiş oluyoruz ve yine anlaşılıyor ki, bizim noterlerimizin bir konuda sıkıntısı var; o da, noterlik belgesi alabilmek için yaş 50 mi olsun, 35 mi olsun... Neticede, 40 yaşında karar kıldık; böylece, noterlerin bütün sıkıntıları da ortadan kalkmış oluyor...

Şimdi, Meclisi, böylesine şeklî, böylesine esasa taalluk etmeyen meselelerle burada meşgul etmenin kimseye bir faydası yok. Yazıktır; Meclisin 1 günlük çalışması, yaklaşık 200 milyara mal oluyor. Biz, üç birleşimdir, bir tek maddede değişiklik yapabilmek için, 600 milyara baliğ olan bir harcamayı bu şekilde yapmış oluyoruz. Doğrusu, bunu, çok fazla, noterlerin de hayrına, noterlerin de menfaatına bir değişiklik olarak görmüyoruz.

Diğer taraftan, bir kanunu çıkarırken dikkat etmemiz gereken husus, sadece bir kanun çıkarmış olmak değil, kaliteli bir kanun çıkarmaktır. Bu açıdan baktığımızda da, getirilen bu değişiklik tasarısı, noterlerimize çok fazla bir şey getirmiyor. Tabiatıyla, bir güven müessesesi olması bakımından, noterlerin meslekten çıkarmayı gerektirecek bir suçu, bir eylemi, bir fiili söz konusu olduğunda, daha evvel, otomatik olarak açığa alınıyordu, görevden alınıyordu belli bir süre; şimdi, bunu Adalet Bakanının takdirine bırakmış oluyoruz. Bunun ne ölçüde doğru olacağını önümüzdeki uygulamalarda göreceğiz. Özellikle, her işte keyfîliğin, partizanlığın ve bu manada uygulamaların yoğunluk kazandığı ve şikâyetlerin belli bir dereceye ulaştığı bir ülkede, acaba, bu tasarrufu, böylesine bir hususu Adalet Bakanının takdirine bırakmak, önümüzdeki dönemde ne gibi sakıncalar çıkaracaktır; acaba, güven açısından ne gibi sıkıntılar çıkaracaktır. Özellikle, herkesin fişlendiği, herkes için bir yere bir kaydın düşüldüğü, sermayenin bile cinsiyetinin, renginin bir ayırım konusu olduğu bir ülkede, acaba, bu 4 üncü maddenin uygulaması, önümüzdeki günlerde ne gibi sakıncalar, ne gibi zorluklar çıkaracaktır, bunu da hep beraber göreceğiz.

Biz, bunları, bu tasarıya muhalefet etmek için söylemiyoruz; sadece, bu tasarının yetersiz olduğunu, noterlere çok fazla bir imkân getirmeyeceğini, noterlerin problemlerini çözmeyeceğini, noterlerin esas şikâyet ettiği hususların –ki, bir tanesini söyledim; izindeyken yaptığı işlemlerden dolayı hem hukukî hem cezaî sorumluluğunun söz konusu olması, belki bugün noterlerin en öncelikli meselesidir– bu kanuna yansımamış olmasından dolayı bu kanunun eksik olduğunu, belli bir süre sonra, bu Meclisin, yine, Noterlik Kanununa zaman ayırmak gibi bir israfı bu ülkede yaşayacağını ifade etmek istiyorum. Böyle bir ikazı burada dile getirmek istiyorum; bu vesileyle hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (FP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çiçek.

Doğru Yol Partisinin görüşlerini Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç ifade edecekler.

Buyurun Sayın Genç.

Süreniz 10 dakika efendim. (MHP sıralarından “mavi akımdan bahset” sesi)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Merak etmeyin; bu defa başka şeyler konuşmayacağım; kanunla ilgili konuşacağım.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Hayret!

DYP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayret değil, doğru olan şeyi yapıyorum. Kişisel konuştuğum zaman... Neyse, önce konuşmaya başlayayım da ondan sonra...

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, kişisel konuşma yapıldığı zaman milletvekili daha özgürce konuşuyor; ama, grup adına konuştuğu zaman -tabiî, grubun bir ağırlığı var- grubun kişiliğine ve fikirlerine uygun konuşmak da milletvekilinin gruba karşı duyduğu saygının bir ifadesidir. Ben, daima, bu ağırlıkta çalışmalarımı ve konuşmalarımı yaptım. Bu itibarla, bazı arkadaşlar şimdi benden başka şeyler bekliyorsa o murada ermeyeceklerdir.

Değerli milletvekilleri, bu yasa, aslında, yerinde bir yasa. Burada bu maddeyle eskiden “sorgu hâkimliği” ibaresi vardı; yani, sorgu hâkimi, noter hakkında soruşturma veya kovuşturmaya başlarsa, o noteri görevden alma, onun soruşturması veya kovuşturmasıyla oluyordu; fakat, o bizim şeyden kalktığı için yargılama sisteminde sorgu hâkimliği, buradan çıkarılmış. Ayrıca, eskiden noter hakkında soruşturma veya kovuşturma yapıldığı takdirde, her halükârda, noter görevden alınıyordu. Dolayısıyla, noterler bu konuda mağdur ediliyordu; ama, sebepsiz, aslında, yapılacak soruşturma veya kovuşturma sırasında noterin beraat etme ihtimali olmasına rağmen, o kişinin görevden alınması, hem de kesin hüküm sonuna kadar açıkta kalması, hem noterleri mağdur ediyordu hem noterlik hizmeti gibi hukukî güvenliği olan -toplum hayatında noterlerin verdiği güvence birçok sorunun hallinde çok önemli bir hukukî teminattır- bir konuda noterleri çok zor duruma sokuyordu. Bu itibarla, bu hükmün bu şekilde değiştirilmesi yerindedir.

Ancak, burada “kesin hüküm” ibaresi kullanılıyor. Kesin hüküm deyince; yani, işte, mesela, ilk mahkeme olarak karar vereceksiniz, Yargıtaya gideceksiniz, Yargıtayda tashihi karar var; hatta, iadei muhakeme var. Buradaki kesin hükümle hangi safha kastedilmiştir; bence, onu belirtmek lazım. Yani, bu, kesin hüküm değil de, mesela, farz edelim ki, Yargıtay, eğer, o kişi hakkında beraat kararı vermişse; mesela, alt mahkeme bir noter hakkında mahkûmiyet kararını vermiş; ama, Yargıtaya gitmiş, bozma kararı vermişse -zaten Yargıtayın kararı bozması durumunda, ondan sonra alt mahkeme buna uyar veya uymayabilir; uymazsa, Ceza Genel Kuruluna gidiyor- burada, biraz daha noterleri koruyacak bir esneklik getirmek gerekirdi. Yani, Yargıtayda bozulmuş, lehine bozulmuş bir soruşturma veya kovuşturma sonunda bir hükmün daha Yargıtay kararının, işte, tashihine gitmek ve hatta, iadei kararına gitmeye gerek olmadan, bence, bu meseleyi orada çözümlemek ve noterlere daha bir kolaylık getirmek yerinde bir davranıştır.

Burada, bir de bir mecburiyet getiriliyor. Eğer, yapılan kovuşturma sırasında noter, mesela, bir mahkeme tarafından başlangıçta Adalet Bakanlığınca açığa alınmamış, soruşturma devam etmiş, sonra kovuşturmaya dönüşmüş; kovuşturma sırasında, eğer, noter, mesela, ilk derece mahkemesinde mahkûm oluyorsa, orada da her halükârda bunun açığa alınma hükmü getirilmiş. Bence, yerinde bir hüküm; çünkü, artık, ilgilinin suç işlediğine ilişkin yeterli derecede bir emare değil de, hatta, mahkeme kararı vardır; o haliyle, o kişinin noterlik görevine devam etmesinde kamu yararı değil, kamu zararı vardır vesuçun tespitinde de bazı engellemeler olabilir. Bu itibarla, yasanın bu yönüyle getirdiği rahatlık da önemlidir.

Ama, biraz önce, burada konuşan arkadaşlarımız da hakikaten bahsettiler, İçtüzüğümüze göre, aksine bir karar alınmadıkça, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 Temmuzda tatile giriyor. Şurada çok az bir zaman var. Bu çok az zamanda, bu Noterlik Kanununda, böyle, bu kadar önemli bir değişiklik yapılıp yapılmaması çok da önemli değil; yani, noterleri, noterlik görevini yapamaz hale sokmuyor; ama, öte tarafta, acilen bekleyen çok ciddî sorunlar var. Mesela, işte, bugün Meclis odalarınızda gördünüz; kamu çalışanlarının sendikal haklarının çıkarılması konusunda, Türkiye’nin birçok yerlerinde kamu görevlileri, memurlar, işini gücünü bırakmış, sendika temsilcileri gelmiş “ille şu sendika kanununu çıkarın” diyorlar. Hakikaten, Türkiye’de, geçen dönem, Türkiye Büyük Millet Meclisine bu sendika kanunu geldi ve 25 maddesi kabul edildi. O zaman bir siyasî parti bunlara karşı koydu; ama, bu çok önemli, acil bir kanun. İşte bunlara, bu tip şeylere öncelik verelim.

Yine, ülkemizin doğu ve güneydoğu meselesi, hakikaten çok önemli bir şey. İşte, köye dönüş... Orada terör biraz hafifledi; hatta, çok da hafifledi, çok da azaldı. Bu olağanüstü halin kaldırılması... Bunlar geniş insan kitlesinin yaşamında çok rahatlık yaratabilecek, özellikle, düzenlemelerdir. Bunları, önce olağanüstü hali kaldırarak, arkasından, o yörede, işte, yıllardır bir tabiî afet gibi terörle zarar gören bu insanlarımızın köye dönüşlerini sağlayacak, o bölgedeki insanların işsizliğine çare bulacak ciddî birtakım düzenlemeler yaparsak, herhalde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, daha iyi, daha verimli, ülke ihtiyaçlarına daha cevap verici işler yaptığı ortaya çıkar; ama, olabilir, yani 1972’de çıkmış 1512 sayılı Noterlik Kanunu yürüyor. Onun gibi daha önce de gördük; bir bakıyoruz, bu hükümetin özelliklerinden birisi de, belli bir kanunun bir maddesini, iki maddesini değiştiriyor -işte, kimin aklına geliyorsa- ondan sonra geliniyor, onunla, günlerce, Meclisin zamanı alınıyor. Mümkün olduğu kadar, bizim de, bu zamanı tasarruflu kullanmamız lazım, ülkenin öncelikli ve acil sorunlarını burada dile getirmemiz lazım. Daha önce, işte, bir Avrupa Birliğine giriyoruz ve burada da çok fazla zamanımız yok, gerçekten yok. Bununla ilgili düzenlemeleri hemen yapmamız gerekirken, bu konuda çok ciddî bir çalışma yapmıyoruz. Acaba hükümete mensup partiler bu Avrupa Birliğine girme konusunda gerçekten istekliler mi istekli değiller mi; çünkü, isteklilerse, o zaman, bu konudaki düzenlemelerin yapılması hususunda da düzenlemeler yapmaları lazım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine önemli birtakım yasalar getirmeleri lazım. Bu konuda da pek fazla istekli olmadıklarını görüyorum; ama, bu, Türkiye’nin geleceği için, bana göre, çok önemli bir şey. Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmesi, bence, Türkiye’nin prestijini artıracak, geleceğini garantiye alacak, ekonomik durumunu düzeltecek ve demokratik hak ve özgürlüklerin Avrupa standartları seviyesinde Türkiye’de yerleşmesini sağlayabilecek bir yoldur. Bu yolda, bence, Meclis olarak elbirliğiyle hareket ederek bu gibi düzenlemeler yapmamız lazım. Memleketin acil meselelerini, bu arada, ele almamız gerektiğine inanıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Şahıslar adına söz talebi?.. Yok.

Önerge yok.

4 üncü maddeyi, Komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 5 inci maddeden önce, yeni bir madde ihdasına dair önerge vardır. Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan bir tasarı veya teklifte, o tasarı veya teklifin konusuna uygun ve komisyon metninde bulunmayan; ancak, tasarı veya teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddenin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılması 87 nci maddenin dördüncü fıkrası gereğince mümkündür. Bu nedenle, önergeyi önce okutacağım ve Komisyonun salt çoğunlukla katılıp katılmadığını aradıktan sonra, görüşmelere başlayıp başlamayacağımıza karar vereceğiz.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 330 sıra sayılı ve 1512 sayılı Kanunda değişiklik yapan tasarının 4 üncü maddesinden sonra 5 inci madde olarak aşağıdaki madde eklenmiş ve 5 inci ve 6 ncı maddeler, 6 ncı ve 7 nci madde olarak teselsül ettirilmiştir.

1512 sayılı Yasanın 162 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

162. Madde: Stajyer kâtip ve kâtip adayları tarafından yapılmış olsa bile, noterler, bir işin yapılmasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı, kusurları oranında sorumludurlar.

Yahya Akman Cemil Çiçek Nurettin Aktaş

Şanlıurfa Ankara Gaziantep

Hüseyin Karagöz Nezir Aydın

Çankırı Sakarya

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) – Çoğunlumuz da yok, katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Komisyon, salt çoğunlukla önergeye katılmadığı için önerge işlemden kaldırılmıştır.

Şimdi, 5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5.- Bu Kanun, yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde, gruplar adına konuşma talep eden?.. Yok.

Şahıslar adına?.. Yok.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Şimdi, 5 inci maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım:

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

15 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.23

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati : 17.38

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Burhan ORHAN (Bursa)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 109 uncu Birleşimin Altıncı Oturumunu açıyorum.

330 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN

DİĞER İŞLER (Devam)

1. – Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/596) (S.Sayısı: 330) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet mevcut.

Tasarının 5 inci maddesinin oylaması sırasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Herhangi bir tartışmaya meydan vermemek için oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve 3 dakika süre vereceğim.

Cihaza giremeyenler, lütfen, oy pusulasıyla oylarını kullansınlar; ancak, 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırsınlar.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; 5 inci madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 6 ncı madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi Komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunmadan evvel, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre söz talebi vardır.

Çorum Milletvekili Sayın Yasin Hatiboğlu, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; görüşülmekte olan tasarıyla ilgili oyumun rengini ifade etmek üzere huzurlarınızdayım; Heyetinizi, Başkanlık Divanını saygıyla selamlıyorum.

Noterlik Kanununda değişiklik yapılmasına dair bir tasarıdır. İşimiz gücümüz, zannediyorum örnekleme yoluyla kanunlar yapmak; yani, biraz oradan, biraz öbür taraftan bir tasarı getiriyoruz. Bir kurum, bütünüyle vardır ya da bütünüyle yoktur. Hangi tasarıyı açarsanız açınız, görüşülen, müzakere edilen hangi tasarıya bakarsanız bakınız, o tasarının düzenlediği konuda dört başı mamur bir düzenleme yok. Yani, ya iki maddesini getiriyorsunuz ya üç maddesini getiriyorsunuz; bir sene sonra, tekrar bir üç madde daha, bir sene sonra tekrar iki madde daha... Böyle kanun yapıcılığı olmaz, yapılan bu kanunlarla derdimiz deva bulmaz. Bendenizin itirazı buna; yoksa, kanun tasarısının kendisine bir itirazım yok.

Noterlik Kanunu; eskilerin ifadesiyle, kâtibi adl. Şimdi, ben bunu söylediğim zaman, bazı arkadaşlarım, yahu, ne yani, Osmanlıca... Yok mu bunun Türkçesi diyecekler; yok... Noter diyorsunuz... Noter Türkçe mi?.. Sayın Bakana sordum “noterius diye bir kelimeden geliyor” buyurdular. Yani, ille “noterius”u kullanırız; ama, kâtibi adl diyemeyiz. Buna bir Türkçe kelime bulalım evvela. Tamam, kâtibi adl demiyorsunuz, demeyelim; ama “noterius”tan türeyen noter de demeyelim; bana Notre Dame’ın Kamburunu hatırlatıyor...

M. TURHAN İMAMOĞLU (Kocaeli) – Türkçeleşmiş.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) – Yapmayın; yani, şimdi, Türkçeleşmiş diye... Neresi Türkçeleşmiş bunun?!.

ALİ ARABACI (Bursa) – Türkçeleşmiş efendim...

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) – Sayın Arabacı, rica edeyim...

Değerli milletvekilleri, noterlerin görevi, bence, tasdik değildir, çok yanlış biçimde, bir zamanlar Çankaya’da oturan bir zatı tarif ederken, birileri çok yanlış olarak “Çankaya noteri” demeye başladı. Yani, buradan, sanki, noterlik görevini istihfaf kastı vardı. Halbuki, hayır, noterlik bir kurumdur; noterlik, ihtilafların mümkün olduğunca azalmasına katkı sağlayan bir kurumdur. İstisna akitlerini alınız; iki insan oturuyor inşaat sözleşmesi yapıyor, sonra çık işin içinden çıkabilirseniz... Onun için, noterlere sorumluluklarının gereği neyse o yetkiyi, o imkânı da verelim. Yani, noterler, falan mahalledeki muhtar kardeşimiz gibi... Onun görevini hafifletiyor, istihfaf ediyor, hafife alıyor falan değilim, aman yanlış anlaşılmasın. Yani, noterlik, sadece damga basan, mühür vuran insan ya da kurum değildir; noterlik, ülkede ihtilafların mümkün olduğunca azalmasına ve belki ortadan kaldırılmasına katkı sağlayacak kurumlardır.

Noterlerimizin yetkilerini yüceltmemiz, yükseltmemiz lazım geldiği gibi, sorumluluklarını da ciddî biçimde denetlememiz lazım gelir diye düşünüyorum. Ben, bütün noterlerimizi elbette tenzih ediyorum; ama, varidi hatırdır ki “yahu noter bey, acaba üç gün öncesinden boş bırakılmış bir satırın var mı” diye kimi noterleri kapı kapı gezen insanlar var. Bunlara fırsat vermememiz lazım. Bunun için gerekli tedbirler alınmalıdır.

Tasarı, eksiklerine rağmen, yani kusur ve küsuruna rağmen, yine de bir yeni düzenlemedir. Bendenizin oyunun rengi ak olacaktır, her ne kadar talihimiz ak değilse de.

Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hatiboğlu.

Başka söz talebi?.. Yok.

Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kanun tasarısı ittifakla kabul edilmiştir.

Sayın Bakan teşekkür konuşması yapacaklar.

Buyurun Sayın Adalet Bakanımız. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Yüce Meclisimiz tarafından kabul edilmiş bulunmaktadır. Bu, son iki hafta içerisinde yargı ve hukuk hayatımızla ilgili olarak kabul edilen beşinci kanun tasarısıdır. Bu tasarıların hepsi yargıda ve hukuk hayatımızda ivedi çözüm bekleyen bazı konularla ilgiliydi. Bunlar, reform yönünde önemli bir adım olmakla birlikte, asıl büyük reformlar, bundan sonra Yüce Meclise sunulacak olan kanun tasarılarıyla gelecektir.

Halen cumhuriyetimizin ilk yıllarında kabul edilmiş bulunan bütün temel kanunlar üzerinde değişiklik çalışmaları devam etmektedir. Bu arada, Ceza Muhakemeleri Usulü ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanun tasarıları da, üzerinde çalışılan kanunlar arasındadır. Bunlar da en kısa zamanda Yüce Meclise sunulacaktır. O zaman, yargı sistemimizde ve genel olarak hukukumuzda devrim niteliğinde değişiklikleri hep birlikte gerçekleştirmiş olacağız.

Ben, Yüce Meclise, iki haftadan beri büyük bir özveriyle ve uzlaşma anlayışıyla, bir araya gelerek, çalışarak, eleştirerek; ama, sonunda birleşerek kabul ettikleri bu tasarılar dolayısıyla hükümetimizin şükranlarını arz etmek istiyorum ve Meclisimizin bu desteğini, bundan sonra sizlere sunacağımız reformların kabulü bakımından da bir temenni olarak bize güç veren bir destek olarak değerlendiriyorum. Bu anlayış içerisinde kabul edilmiş olanların, asıl reformlar yönünde önemli, fakat, asıl reformları daha sonra getirecek nitelikte tasarılar olduğunu bir kez daha belirterek, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkürlerimi sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Adalet Bakanımıza teşekkür ediyoruz.

Kanunun, noterlerimize, memleketimize ve milletimize hayırlı olmasını diliyoruz.

Sayın milletvekilleri, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

2.– Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Efendim, daha önce hükümet yokmuş, ertelenmiş; şimdi de komisyon yok, erteliyoruz.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.

3. – Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/504) (S. Sayısı : 368) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Mevcut.

Hükümet?.. Mevcut.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisinin görüşlerini, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer ifade edecekler.

Sayın Geçer?.. Yok.

Doğru Yol Partisinin görüşlerini, Konya Milletvekili Sayın Mehmet Gölhan ifade edecekler.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

(1) 368 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

DYP GRUBU ADINA MEHMET GÖLHAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı üzerinde görüşlerimi sizlerle paylaşmak istedim; o nedenle, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu ülkenin imar ve inşasında, sanayi tesislerinin yurdun her köşesine yayılmasında, fabrika bacalarının yükselmesinde, istihdam imkânlarının açılmasında ve sınaî üretim ve ihracatının geliştirilmesinde, sermayenin tabana yayılmasında katkısı bulunan, kısaca, ekonomik kalkınmamızda damgası olan önemli bir Bakanlığın kanununu görüşüyoruz.

Hemen şunu ifade edeyim ki, hakikaten, çok geç kalınmış olmakla beraber, bu kanun tasarısının Yüce Meclisin huzuruna getirilmesini takdirle karşılıyorum ve emeği geçen arkadaşları da tebrik ediyorum. Doğru Yol Partisi olarak Grubumuz, bu tasarının lehinde oy kullanacaktır, onu da ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, zaman zaman, hepimiz, sanayileşmenin bugünkü durumunu kritize etmekteyiz, tenkit etmekteyiz ve eleştirmekteyiz. Ancak, hangi noktadan buraya geldiğimizi düşünürsek, bu kritiklerin pek de haklı olmadığını göreceğiz.

Değerli arkadaşlarım, yetmişsekiz sene evvel, harpten çıkmış, her şeyiyle yakılmış, yıkılmış, virane bir ülkeden, erkeklerinin çoğu harp meydanlarında şehit olmuş, sermayesi olmayan, müteşebbisi bulunmayan, neyi, nasıl, kiminle yapacağını bilmeyen bir Türkiye’den bugünlere geldik. O itibarla, bu hareket noktamızı göz önüne aldığımız takdirde, bugünkü sanayileşmeden karamsar olmamak gerekir ve gerçekten, önemli bir merhaleye gelinmiştir. Hakikaten, bu konuda yatırım yapan, taş üstüne taş koyan bütün müteşebbisleri gönülden kutluyorum.

Evet, sanayimizin sorunları bitti mi; hayır, sorunlar var. Gerçekten, bilhassa 1999 yılında, Türkiye, ekonominin en berbat, en kötü yılını geçirmiştir. Maalesef, yanlış ekonomi politikaları nedeniyle, Türkiye bu noktaya gelmiştir.

Gittik, gördük, Anodolu’nun birçok ilinde, maalesef, fabrikaların bir kısmı kapalı, işçiler çıkarılmış, vatandaş sıkıntıda, fabrikalar ürettiğini satamıyor ve sıkıntıya girmiş bir Türkiye... Yatırım yapılmıyor; çünkü, faizler yükselmiş, içborçlanma gereği devamlı artmış ve elinde imkânı olan herkes, bu imkânlarını, ya devlet tahvili almak suretiyle veyahut faize yatırmak suretiyle, repo yapmak suretiyle değerlendirmiş ve maalesef, bu kaynaklar, bu imkânlar yatırıma gitmemiştir.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, birçok arkadaşımızın da herhalde dikkatinden kaçmamıştır, geçen sene ülkenin 500 büyük firmasının kârları açıklandı ve bu 500 büyük firmanın yüzde 87,5 kârları, üretimden değil, faizden kaynaklanıyor, ancak ve ancak yüzde 12,5’i üretimden kaynaklanmış.

Değerli arkadaşlarım, böyle bir Türkiye’de yatırım yapmak mümkün değil, böyle bir Türkiye’nin çağa ulaşması da mümkün değil, böyle bir Türkiye’de her sene 1 milyona yakın çocuğumuza iş imkânı sağlamak da mümkün değil. Umuyoruz ki, Türkiye, kısa zamanda bu kısır döngüden çıkar ve Türkiye, tekrar, yatırım yapan, üretim yapan bir ülke haline gelir.

Değerli arkadaşlarım, çıkış yolu üretimdir, daha fazla üretmektir ve fazla üretimi ihraç etmektir; aksi takdirde, Türkiye, Büyük Atatürk’ün bize hedef olarak gösterdiği o çağdaş uygarlık düzeyine ulaşamaz; bu mümkün değil, çocuklarımıza iş imkânı sağlamak mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, bakın, geçen sene 17 Ekimde imtihan açıldı, 1 milyon 200 bin çocuğumuz imtihana girdi ve 390 000 çocuk da 70 puanın üzerinde alarak yazılı imtihanı kazandı; ama, bunları hâlâ işe başlatamadık. 19 700 tane kadro açılmıştı, bu kadrolara, işte, güya, müracaatlar yapıldı; ama, henüz bir atama yapılamadı.

Zaten, esasında, her gün buraya bölük pörçük birtakım şeyler geliyor, Yüce Heyetinizin kararıyla, yeni birtakım kadrolar ihdas ediliyor; ama, bu devlet memurlarının kadrolarını artırmakla Türkiye’yi bir yere vardırmak mümkün değil, Türkiye’nin gelişmesini sağlamak mümkün değil, Türkiye’nin kalkınmasını sağlamak mümkün değil. Bilakis, herkesten fedakârlık istenildiği bir dönemde, evet, bu sene enflasyonun yüzde 25’te kalması için hükümetin belirli politikaları var, izlediği belirli kriterler var; bunlara uymak bakımından, biraz da devlete fedakârlık yapmak düşer; kadroları şişirmek değil, artırmak değil, bilakis, kadroları azaltarak, memuru zekâta, sadakaya muhtaç halden çıkarmak lazım.

Değerli arkadaşlarım, evet, bu kadroları şişirmekle bir şey olmaz; ama, çalıştırdığımız memura da insanca yaşayacak, hayatını idame ettirecek imkânların sağlanması lazım. Evet, çocuklarımıza iş sahası açmayalım mı; açalım.

Değerli arkadaşlar, genç çocuklara, işsiz arkadaşlarımıza, işsiz vatandaşlarımıza iş imkânı sağlamanın en ekonomik yönü, en pratik yönü, bu tesislerin artırılması, esnaf ve sanatkârların uygun kredilerle desteklenmesidir. Biz, bunu gördük, biz bunu yaşadık. O itibarla, bu genç çocuklarımıza iş sahası verebilmek için, mutlaka esnaf ve sanatkârların, KOBİ’lerin desteklenmesi lazımdır.

Değerli arkadaşlar, Büyük Atatürk, daha cumhuriyeti ilan etmeden evvel, 17 Şubat 1923 tarihinde İzmir’de İktisat Kongresini topladı. Neydi; neden bu İktisat Kongresi toplandı; bunun bir anlamı olması gerekirdi, bir manası olması gerekirdi. Henüz daha rejim belli değil; krallık mı, padişahlık mı, cumhuriyet mi olacak. Çünkü, Türkiye harpten çıkmıştı; her şeyi ile yakılmış, yıkılmış, virane haline gelmiş bir Türkiye, vatandaş sefil, perişan. İşte, büyük Atatürk, bu sıkıntıda olan, perişan olan, fakir olan halkı nasıl zenginleştirebiliriz, bu ülkeyi nasıl tekrar mamur hale getirebiliriz fikrinden hareketle, bunun yollarını aramak için, 17 Şubatta İktisat Kongresini topladı. Evet ve hakikaten bu hedef; yani, Büyük Atatürk’ün koymuş olduğu hedef... Nedir o hedef? Birincisi, insanını zengin yapma hedefi; iki, ülkeyi imar ve inşa etmek, mamur hale getirmek. İşte bu hedef, bizim cumhuriyetimizin bir medeniyet davası olmuştur, hakikaten, bir beşeriyet davası olmuştur.

İktidarlar gelip geçmiştir, hükümetler değişmiştir; ama, bu hedef hiçbir zaman değişmemiştir. Yollar değişmiştir, metotları değişmiştir; ama, ülkeyi imar etmek, inşa etmek ve milleti zengin hale getirmek hedefimiz hiçbir zaman değişmemiştir ve bundan sonra da, kesinlikle, gayet tabiî ki, değişmeyecektir. Nitekim, bu İktisat Kongresinde alınan kararlarla Türkiye’nin özel sektör kanalıyla gelişmesi önplana çıkmıştı; ama, maalesef, harpten çıkmış; sermaye yok, müteşebbis yok. O itibarla, 1923 ile 1933 yılları arasında, maalesef, beklenen ve arzu edilen bir gelişme sağlanamadı ve o nedenle, 1933 yılında da, ilk defa, beş yıllık sanayi planı uygulandı ve hakikaten, o dönemde çok güzel başarılar sağlandı. İşte, nitekim, günümüze kadar gelen Sümerbank, Etibank, Demir Çelik ve Merinos Fabrikası gibi fabrikalar da o dönemde kurulmuştur. Ondan sonra gelen dönemlerde, yine, ikinci beş yıllık sanayi planı uygulandı; ama, maalesef, harp senelerinde başarılı olunamadı ve devletçilik önplana geldi. Sonra, Demokrat Partinin iktidara gelmesiyle, 1950’den sonra yatırımlarda bir hızlanmanın olduğunu görüyoruz. Bu dönemde büyük ölçüde altyapı yatırımları önplana çıktı ve Türkiye bu şekilde 1963 yılında planlı döneme girdi.

Değerli arkadaşlarım, gayet tabiî ki, çağdaş ülkelerin düzeyine ulaşma yolunun sanayileşmeden geçtiğini milletimiz de idrak etmiş durumdadır ve hakikaten, bugün, beğensek de beğenmesek de, sanayileşmenin bir altyapısı oluşmuştur. Müteşebbisimiz vardır Allah’a şükür, sermayemiz var ve dünyada gelişen teknolojileri yakinen takip edip izleyebilen ve onları alabilecek işadamlarımız var. O itibarla, bugün gelinen noktada karamsar olmamamız icap ediyor.

Değerli arkadaşlarım, hakikaten, senelerdir Sanayi Bakanlığı -Ticaret Bakanlığı veya Sanayi Teknoloji Bakanlığı; isim değiştiriyor boyuna- esnaf ve sanatkârlara hizmet eden bir bakanlık; ama, bununla ilgili bir genel müdürlük bugüne kadar kurulamamıştır ve hakikaten, bu genel müdürlüğün kurulmasıyla, ümit ediyorum ki, Türkiye’nin kalkınmasında mesafe alacak olan esnaf ve sanatkârlarımızın, KOBİ’lerimizin yolu açılacak ve herhalde, Türkiye’nin sanayileşmesi konusunda önemli mesafeler katedilecek.

Bugün sayıları aşağı yukarı 5 milyonu bulan esnaf ve sanatkârlarımız, hakikaten, bu toplumun belkemiği hüviyetindedir, ortadireği hüviyetindedir ve esnaf ve sanatkârlarımız, ta, Ahi Evrandan bu yana, uyguladıkları yüksek ahlakî değerleriyle, politikalarıyla, birbirlerine güvenmeleriyle, birbirlerini desteklemeleriyle ve hakikaten, birbirlerine olan saygı ve sevgileriyle ve demokrasiye olan inançlarıyla, bu toplumun gerçekten ana direğini teşkil etmekte ve hakikaten, toplumdaki barışın temelini oluşturmaktadır.

O itibarla, gayet tabiî ki, umuyorum ki, bütün arkadaşlarımın düşünceleri, fikirleri aynı noktada toplanıyor ve bu toplumun, devletimizin alacağı bazı kararlarla desteklenmesi ve güçlendirilmesi, ülkemizin menfaatınadır ve hakikaten, istikrar ve barışın korunması bakımından fevkalade önemlidir. Gerçekten, bugün, esnaf ve sanatkârlarımız, sanayi kesiminin çekirdeğini oluşturmakta, nüvesini oluşturmakta, sanayie sermaye akışını sağlamakta ve hakikaten, sanayie, eleman yetiştirmekte ve ülkenin sanayileşmesinde bir köprü görevi görmektedirler. Ancak, bu toplum, kesinlikle, son senelerde, son derece sıkıntıya girmiştir. Bu toplum, hakikaten, ürettiğini satamaz hale gelmiştir, sattığının yerine yenisini koyamaz hale gelmiştir, vergisini ödeyemez hale gelmiştir ve icra memurlarını kapısından uzaklaştıramaz noktaya gelmiştir. Bu toplumu, mutlaka, bu sıkıntılardan kurtarmak lazım. Bunların da istediği fazla bir şey değil değerli arkadaşlarım.

Esnaf ve sanatkârlarımızın arzusu, gayet tabiî ki, günün şartlarına göre uygun kredi faizleriyle desteklenmeleridir ve maalesef, bu, son senelerde yapılmamıştır. 54 üncü hükümet -o zamanki hükümet DYP hükümetiydi- biliyorsunuz, Halk Bankası kredileri yüzde 45 faizli iken, bu faizleri yüzde 40’a düşürdü ve esnaf ve sanatkârlarımıza büyük imkânlar sağladı; ama, ondan sonra gelen, bizden sonra gelen hükümetler, 55 inci hükümet ve onu takip edenler, maalesef, kredi faizlerini 10 puan artırdı, yükseltti ve esnaf ve sanatkârlarımız, o noktadan itibaren sıkıntıya girdi ve şu anda onun ıstırabını çekiyorlar.

Değerli arkadaşlarım, esnaf ve sanatkârlarımız, gerçekten, sıkıntılı bir durumda, bunalmış bir durumda; esnaf ve sanatkârların istikbale olan güvenleri dahi sarsılmış durumda. Bunu yok etmek, bu Meclisin görevi; gayet tabiî ki, Sayın Bakanlığımızın da önemli bir vazifesidir.

Değerli arkadaşlar, şunu ifade edeyim: Bakınız, geçen sene, bu ülkede, 55 000 işyeri kapanmıştır; 55 000 işyeri, ekonomiden elini ayağını çekmiştir. Bu 55 000 işyerinde yüzbinlerce insan çalışıyordu; bunların hepsi işsiz kaldı. Genç çocuklarımıza iş imkânını nasıl sağlayacağız yatırım yapmazsak, yatırımlardan kaçarsak? Maalesef, bu yükselen faizler, bir nevi, sanayii yatırımdan kaçırmıştır, sanayiciyi yatırımlardan kaçırmıştır, müteşebbisleri kaçırmıştır ve âdeta, yüksek faizler, sanayileşmeyi bir noktada boğmuştur.

Değerli arkadaşlarım, o itibarla, maalesef, bu toplum, Yüce Meclisimizin ilgisini ve alakasını beklemektedir.

Değerli arkadaşlarım, bugün, imalat sanayiin, aşağı yukarı yüzde 98’ini küçük işletmeler teşkil etmekte ve istihdam edilen çalışanların da aşağı yukarı yüzde 45’ini bu toplum teşkil etmekte; ancak, bu toplum, bugünkü bankalar düzeyinde yeterli krediyi alamamakta. Evet, ihtiyacı olan krediyi almakta sıkıntı çekmekte; hatta, esnaf ve sanatkârlarımız, ipotek vermekte sıkıntı çekmekteler; çünkü, bu esnaf ve sanatkârlarımız, ayrıca, bugün, diğer büyük sanayicilerimizin yararlandığı gibi sermaye piyasalarından da yararlanamamakta; çünkü, bunlar, bölgesel, Türkiye çapında tanınmış firmalar değil. O itibarla, bu bölge bazında da, belki, menkul kıymetler pazarlamasının olması lazım.

Esnaf ve sanatkârlar, bugün, yeterli kredi bulamıyor; krediyi alamıyorlar; alamayınca da gelişemiyorlar. Buna, kalkınmış ülkeler çare bulmuş, formül bulmuş değerli arkadaşlarım; risk sermayesi geliştirmişler, bununla ilgili müesseseler oluşturmuşlar ve kredi garanti sistemleri oluşturmuşlar. Türkiye’de de bunların oluşturulması lazım.

Bugün, hakikaten yüzde 98’ini teşkil eden, imalat sanayii üretimine katkısı bulunan ve hakikaten elastiki çalışmalarla piyasaya çabuk intibak edebilen bu kesimi, mutlaka, krediyle desteklememiz lazım; gerekli olan her türlü düşük faizli imkânlarla bu kesimi güçlendirmek gerekir.

Değerli arkadaşlar, gayet tabiî ki, sadece mesele bununla da kalmıyor. Bu kesim, dağınık, küçük birimler halinde olduğu için, mutlaka, bilgi toplama merkezleri dediğimiz veya bilgi bankası dediğimiz bir bankanın da oluşturulması lazım. Esnaf ve sanatkârlarımız, o bankadan, istedikleri bilgileri rahatlıkla alabilmeli.

Ayrıca, yine, bu arada, esnaf ve sanatkârlarımızla ilgili küçük ve orta boy sanayicilerle alakalı, üniversite hocaları, bilim adamlarının iştirak edeceği bir kurultay oluşturulabilir, sanayiciler kurultayı oluşturulabilir. Ayrıca, yine, Halk Bankası, KOBİ ve esnaf bankası haline dönüştürülebilir.

Değerli arkadaşlar, hakikaten, toplumun önemli bir kesiti esnaf ve sanatkârlarımız; o itibarla, her şeye layık olan bu kesime, devletimizin de, Meclisimizin de, gereken ilgiyi ve alakayı göstermesi gereklidir. Temenni ediyorum ki, inşallah, Doğru Yol Partisi iktidara geldiği zaman, zaten, esnaf ve KOBİ bakanlığı ihdas edecektir. Bugün, oylarınızla inşallah, kuracağımız esnaf ve sanatkârlar genel müdürlüğü, umarım ki, bu bakanlığın çekirdeğini, nüvesini teşkil eder.

Değerli arkadaşlarım, tabiî ki, esnaf ve sanatkârların isteği de o kadar fazla bir şey değil. Gerçekten, gayet tabiî ki, hep beraber bütün millet istiyor. Bir defa, enflasyonun düşürülmesi lazım; çünkü, bu enflasyon, esnaf ve sanatkârlarımızın sermayelerini de yiyip, bitiriyor. Binaenaleyh, bunun mutlaka düşürülmesi lazım.

Yine, bu küçük yerlerde çalışan işçilerimizin SSK primleri veya diğer primlerinin ödenmesinde kolaylık ister, müsamaha ister; yine, esnaf ve sanatkârlarımız, asgarî ücretten vergi alınmamasını talep ederler; yine, gerçekten, esnaf ve sanatkârlarımız peşin vergiden ari olmalarını isterler. Mutlaka bunları nazarı itibara almak durumundayız. Umuyorum ki, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız, bu konularda gerekli olan girişimleri yaparak Meclisin huzuruna getirecektir; gayet tabiî ki, bizler de kendilerine her türlü desteği, Meclis olarak vereceğiz; umuyorum.

Değerli arkadaşlar, gayet tabiî ki, esnaf ve sanatkârlarımızın, hakikaten, bu ülkede önemli fonksiyonları var. Bir defa, ülkede, hakikaten, sosyal barışın bir nevi teminatı bunlar. Binaenaleyh, bu kesimi ne kadar canlandırır, ne kadar ayakta tutabilirsek, sosyal barışı da o nispette ayakta tutarız. Aksi takdirde, bu sosyal barış bozulursa, ülkedeki birtakım dengelerin altüst olacağı hepinizce malumdur diyorum.

Değerli arkadaşlarım, o itibarla, bugün, hakikaten, her şeye rağmen bir sanayileşme noktasına gelmiştir Türkiye, 30 milyor dolar ihracatı var. Evet, bu az, daha fazla olması lazım belki; ama bu 30 milyar doların yüzde 85’ini sanayi ürünleri teşkil ediyor.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, çoğunuz bilmez, çoğunuzun yaşı müsait değil, bizim çocukluğumuzda ilkokul sıralarında, 1938-1940’larda, yerli malları haftası düzenlerdik. Yerli malları haftasında ne sergilenirdi biliyor musunuz?..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gölhan, lütfen, toparlayınız.

MEHMET GÖLHAN (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

İncir, üzüm, fındık, tuz ve Sümerbank basması! Başka bir şey yoktu. Bugün, Allah’a şükür, 25 milyar dolardan fazla sanayi ürünü ihraç ediyoruz ve hakikaten, 134 ülkeye bu sanayi ürünleri ihraç ediliyor. Bununla gurur duymamız lazım. Evet, sıkıntılar olmadı mı?.. Oldu. Zaman zaman kesintiye uğramadık mı?.. Uğradık ve rejimle beraber Türkiye’nin kalkınması da sanayileşmesi de geriye gitti. Rejim ne zaman darbe yediyse, demokratik rejimden ne kadar saptıysak, maalesef, o kadar da geriye gittik. Biz bunları yaşadık ve şimdi, umuyorum ki, geçtiğimiz sene de Türkiye, cumhuriyet tarihinin en kötü yılını geçirdi ve inşallah, artık o geride kalır, mazide kalır; çünkü, bu ülke bizim, bu millet bizim. Hepimiz arzu ederiz ki, kim ne yaparsa yapsın önemli değil, yapmak önemli. Biz, yapanın, her zaman yardımcısı olduk, her zaman destekçisi olduk ve olmaya da devam edeceğiz değerli arkadaşlarım. Umuyorum ki, burada aksini düşünen hiçbir arkadaşım yoktur. Bu camiayı, bihassa esnaf ve sanatkârları ve KOBİ’leri, bu ülkenin geleceği bakımından, hepimizin geleceği bakımından, ülkede dirlik, düzenlik ve birliğin sağlanması bakımından desteklememiz lazım diyorum.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (DYP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gölhan.

Fazilet Partisinin görüşlerini, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal ifade edecekler.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 368 sıra sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde, halen 5 milyon civarında esnaf ve sanatkârımız vardır. Esnaf ve sanatkârımız, 3 500 adet esnaf ve sanatkârlar odası şeklinde teşkilatlanmış ve bu odalar tarafından temsil edilmektedir. Ayrıca, 11 meslekî federasyon ve en üst kuruluş olan Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu bünyesinde meslekî faaliyetlerini sürdürmektedirler.

Sözümün başında vermiş olduğum rakam, yani Türkiye’de 5 milyon civarında esnaf ve sanatkârın oluşu, bu kesim vatandaşlarımızın, meslek erbabımızın, Türkiye’nin ekonomisi açısından ne derecede önem arz ettiğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, bir toplumun belkemiği olan, sağlıklı olduklarında, yatırım yapabildiklerinde, kazanabildiklerinde ve iş istihdamı oluşturabildiklerinde, ülkenin huzuruna, gelişmesine katkıda bulunan bu kesime ne kadar önem vermemiz gerektiği bu şekilde kendiliğinden ortaya çıkmaktadır; ama, bugün, esnafımızın, tüccarımızın içinden gelen, onların problemlerini bilen, yaşayan bir arkadaşınız olarak, bu kesimin çok da huzurlu olmadığını, çok da rahat olmadığını üzülerek buradan ifade etmek istiyorum.

Şöyle, çarşıya ve pazara çıktığımızda, esnafımızla, sanayicimizle, küçük ölçekli işletmecilerimizle konuştuğumuzda, piyasanın bugünlerde alabildiğine daraldığını, üretimde de pazarlamada da büyük sıkıntılar çekildiğini bizzat yaşayacak, görecek ve müşahede edeceğiz. Bu ise, ülkemizin önünün kesilmesine, ticaret hacmimizin sürekli olarak daralmasına sebep olmaktadır.

Bu kanun tasarısına baktığımızda, bu esnafımıza hizmet edecek olan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesindeki İç Ticaret Genel Müdürlüğünün, bu kesime, esnaf ve sanatkârlarımıza yeteri kadar hizmet veremediğinden dolayı, bunlara hizmet verecek bir genel müdürlüğün kurulmasının zarurî olduğu belirtilmektedir; biz, buna katılıyoruz. Böyle bir genel müdürlüğün gerekli olduğuna inanıyoruz; ancak, İç Ticaret Genel Müdürlüğü varken, bu kesim vatandaşlarımıza, işletmecilerimize yeteri kadar hizmet verilemediği gibi, esnaf ve sanatkârlar genel müdürlüğü kurulduğunda da, beklenen ve arzu edilen hizmet verilemeyecekse, o zaman, yapılan şu faaliyetlerin, şu çalışmaların bir anlamı olmayacak. Yani, deyim yerindeyse “ha hasan kel, ha kel hasan” durumuna düşülmüş olacak. İç Ticaret Genel Müdürlüğünün, görevlerini yerine getiremediği gibi, gereken hizmeti -ki, burada bu itiraf ediliyor- veremediği gibi, kurulacak olan yeni genel müdürlük de bu görevi ifa edemeyecekse, o zaman, şu gayretler, şu çalışmalar da boşuna olacaktır. Halbuki, biz, inanıyoruz ki, şayet, bu kesimde çalışan, hizmet ve mal üreten işletmecilerimize, müteşebbislerimize gereken önemi gösterdiğimizde, onların şu an ve hepimizin yakinen bildiğine inandığım problemlerini çözdüğümüzde, ticaret ve sanayide önlerini açtığımızda, üretimde maliyetlerini düşürecek tedbirleri aldığımızda ve en önemlisi de, ürettikleri malı pazarlama konusunda önlerini açtığımızda ve kolaylıklar sağladığımızda daha çok şeyi başarabileceklerine inanıyorum.

Türk müteşebbisi, hakikaten, cesaretini her alanda göstermektedir. Bugün, Anadolumuzun pek çok şehrinde şirketler kurarak, bir araya gelerek, güçbirliği yaparak, onlarca, yüzlerce şirket kurulmuştur. Yurtdışına, değişik ülkelere gittiğimizde, bu arkadaşlarımızla karşılaşıyoruz; Konya, Kayseri, Adana, İstanbul gibi değişik şehirlerimizdeki küçük sanayi sitelerindeki, organize sanayi bölgelerindeki işyerlerinde ürettiklerini, ellerinde çantalarla pazarlamaya çalışıyorlar. Örnek olması ve gerçekten, bizim açımızdan, şu konumuz açısından da, ibretamiz bulduğum için sizlere bir misal vermek istiyorum. Gtiğimiz hafta bu günler, Osmaniyeli bir grup işadamımızla Sudan’daydık. Orada, hakikaten, Sudan’a bir çantayla gelip, bugün başşehir Hartum da dahil olmak üzere, bütün illerinde işletmeler, şirketler ve ticarî faaliyet alanı gösteren birimler oluşturan genç, dinamik işadamlarımızla karşılaştık; şu anda, Sudan’a fırın satan ve her bir şehrinde unlu mamüller üreten arkadaşlarımızla karşılaştık ve her bir köşede “Türk fırınlarıdır” diye levhaları görünce de göğsümüz kabardı.

Şimdi, ülkemizin içerisinde, şehirlerimizde, bu faaliyetleri gösteren arkadaşlarımız ve işletmelerimiz, pek çok problemle karşı karşıyalar; ağır bir vergi yükü altındalar. Devlet olarak “şu kadar mal üretiyorsunuz, ülkeye şu kadar katma değer kazandırıyorsun ve yanında şu kadar işçi çalıştırıyorsun; o halde, senin vergini şu kadar indirebiliyorum, indiriyorum, vergide şu kadar muafiyet veya kolaylıklar tanıyorum” diyebiliyor muyuz ? Yoksa, hâlâ, esnafın, tüccarın, sanayicinin sırtında kambur bir ucube olarak duran ve devam eden peşin vergiyle onun işlerini mi zorlaştırıyoruz? Dünyanın hangi ülkesinde var; kâr mı edecek, zarar mı edecek?..

Bizim esnafımızın ve tüccarımızın gelecek garantisi yok, hiçbir sigortası yok. Çıkalım, Ulus’a, Kızılay’a gidelim, esnafımızla konuşalım veya Anadolu’nun bir şehrine gidelim; kendi şehrimize gidelim, esnafımızla, tüccarımızla, sanayicimizle konuşalım; yarını için bir garantisi yok; ama, devlet, yarın ne olacağını bilmeyen bu insanların, bu kesimin ve hatta, memleketin ortadireği olduğuna inandığımız ve öyle isimlendirdiğimiz bu kesimin sırtına peşin vergi gibi bir kamburu yüklemiş, sülük gibi, daha yarınından emin olmadan, kanını emiyoruz, parasını cebinden alıyoruz, kasasından sermayesini çekiyoruz.

Ağır kira yükü altında da eziliyor esnafımız. Üretim yapıyor, işçi çalıştırıyor; ama, kirayla oturduğu o müesseseye ağır kira bedeli ödüyor. Bunların kaçta kaçını omuzlayabiliyor veya bunu hafifletmek için ne gibi girişimlerde bulunabiliyoruz?

Geçtiğimiz ay içerisinde Bağ-Kur primleri artırıldı; yüzde 70 artırıldı. Bugün küçük esnafımız, terzisi, berberi, manifaturacısı, hırdavatçısı, Bağ-Kur primini ödeyemeyecek hale gelmiştir ve bundan şiddetli bir şekilde şikâyet vardır. Sen, devlete yük olmamışsın, kendi imkânlarınla işyeri açmışsın ve üstelik de, yanında üç, beş, on insana iş vermişsin; sana şu kadar kolaylıklar tanıyorum diyeceği yerde, bugün, onun sırtındaki yükü biraz daha artırmanın gayreti içerisine giriyor devlet veya hükümet .

Girdi fiyatları, hammadde fiyatları oldukça pahalı. Dışarıya mal satamıyoruz diyoruz, şikâyet ediyoruz esnaf olarak, sanayici ve tüccar olarak... Nasıl satalım, dünyayla nasıl rekabet edelim? Uzakdoğu ülkeleri, pamukta, pamuk ipliğinde, sentetik iplikte hiç kimseye fırsat tanımaz hale gelmişler; ucuz üretiyorlar veya devletleri, değişik devletler sübvanse ediyor; çiftçiyi sübvanse ederek destekliyor, tüccarı destekliyor, hammaddeyi ucuza elde ediyor, işçilik ucuz, sigorta primlerini devlet üstlenmiş, sırtına almış ve dolayısıyla, onlar, dış dünyada, dış pazarda rekabet edebilecek, hatta, rakiplerini ezip geçecek güce ulaşmışlar. Bizim sanayicimiz ve tüccarımız bu imkândan mahrum; çünkü, girdi maliyeti yüksek, hammadde fiyatları yüksek, dolayısıyla, ürettiği malın kendisine olan maliyeti yüksek; bunu, bu fiyatlarla dışpazara satması mümkün değil.

Pazar problemimiz var, kendi komşularımızla bile alışveriş yapamaz hale gelmişiz. Bundan seneler önce Gaziantep İline gittiğimizde, çarşı ve pazarında Suriyeli vatandaşları görüyorduk; Kilis’e gittiğimizde Suriyeli vatandaşları görüyorduk ve çarşıda, pazarda -arabalarıyla gelmişler- harıl harıl alışveriş yapıyorlar, mal alıyorlar, doldurup, ülkelerine götürüyorlardı.

Bir dönem, Mersin’den Habur Sınır Kapısına kadar bütün yol boyları, tamamen dükkânlarla, işletmelerle, tamirhanelerle dolmuştu ve buralarda paralar kazanılıyordu. Uşak’ta battaniye üretiliyor, Osmaniye’de satılıyor ve Iraklı vatandaş o battaniyeyle üzerini örtüyordu. Bugün, Uşak’taki battaniye fabrikaları kapandı; Mersin’den Habur’a kadar bahsettiğim yol boyundaki bütün işletmeler kapandı ve Türkiye, milyarlarca dolar zarara uğradı. Amerika, Fransa, Almanya, Ürdün üzerinden Irak’a, şu an bile, gürül gürül mal satıyor ve biz de, ağlayarak, sızlayarak, esnafımızla dizlerimizi döverek, olayı sadece seyrediyoruz, hükümet olarak seyrediyoruz, devlet olarak seyrediyoruz. Komşularımızla alışveriş bitmiş, sınır şehirlerimiz ve sınır şehirlerimizdeki esnaflarımız da çökme ve bitme noktasına gelmiş.

Esnafımız kredi alacak, kredi faizleri alabildiğine yüksek. O faizle o üretimi yapması mümkün değil, o işletmenin hayatîyetini devam ettirmesi mümkün değil. Öyleyse, İç Ticaret Genel Müdürlüğünden esnaf ve sanatkârlar genel Müdürlüğüne geçerken, saydığım bütün bu problemleri eğer aşabilirsek, esnafımızın, tüccarımızın ve sanayicimizin önünü açabilirsek, girdi maliyetlerini düşürebilirsek, devlet olarak, üzerlerine binmiş olan SSK primlerini, birazcık da olsa, hafifletebilirsek ve yanında, fabrikasında, işletmesinde, işyerinde ne kadar işçi çalıştırıyorsa, o insana vergide, SSK priminde o kadar kolaylıklar sağlamak prensibine gelirsek; işte, o zaman, ülkemizi, sanayide, ticarette kalkındırabiliriz, sanayicimizin, tüccarımızın belini doğrultabiliriz. Yoksa, az önce de, güzel bir deyimimizi ifade ettiğim gibi, ha hasan kel, ha kel hasan; ha İç Ticaret Genel Müdürlüğü, ha esnaf ve sanatkârlar genel müdürlüğü hiçbir şey değişmez.

Eğer, ticarî bir zihniyet ve kafayla ve onun gerektirdiği prensiplerle yola koyulur, sanayicimize, tüccarımıza, esnafımıza gereken desteği verirsek ve bu Genel Müdürlüğü de siyasî çıkar gibi düşüncelerden uzak tutarsak, onların önünü açarsak, ticaret ve sanayi odalarımız vasıtasıyla, en küçük ilçelerimizdeki veya illerimizdeki esnaf ve sanayicimize, ticarî konuda, ihracat konusunda ve dış pazarı tanıma konusunda, ehillerince, ilim adamlarımızca veya odalar birliğince, sanayi ve ticaret odaları birliğince, yani, erbabı tarafından konferanslar verdirilip, seminerler verdirilip, o insanlarımızın ufku açılırsa, işte, o zaman, bu kanun tasarısı amacına ulaşmış olur. Yani, bir tarafta Ankara, bir tarafta kasabalarımız, ticaret ve sanayi odalarımız işbirliği halinde, sanayicimiz, tüccarımız, küçük esnafımız, gerek üretimde gerek pazarlamada gerekse dış dünyaya açılım konusunda yardımlaşır ve işbirliği yaparsa, şu kanun tasarısı, inşallah, o zaman amacına ulaşacak ve esnafımızın ufkunu açmak, üreten insanımızın ufkunu açmak, önünü açmak suretiyle, gereken ve arzu edilen yere ulaşılacaktır.

Sözümün başında da ifade ettiğim gibi, bizim müteşebbisimiz gerçekten cesaret sahibidir, gözü karadır; Afrika’nın en ücra ülkelerinde bile bugün iş yapmaktadır. Gidiyoruz, görüyoruz, şahit oluyoruz ve konuşuyoruz. Pakistan’a gidiyoruz, orada Türk işadamlarıyla karşılaşıyoruz, Pakistan’a Amerika’nın ürettiği malı satıyorlar. Öyleyse, biz, şu tüccarlarımıza, şu esnafımıza ve şu müteşebbis ruha sahip sanayicimize, pazarlamacımıza sahip çıkalım. Şu kanun tasarısı, işte o zaman gerçek amacına ulaşmış olur.

Ben, bu kanun tasarısının, sanayicimiz için, esnafımız için, tüccarımız için hayırlı olmasını diliyor, ülkemize hayırlı olmasını diliyor ve bu dileklerle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünal.

Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini, İçel Milletvekili Sayın Akif Serin ifade edecekler.

Buyurun Sayın Serin. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika efendim.

DSP GRUBU ADINA AKİF SERİN (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizde görüşülmekte olan 368 sıra sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısına ilişkin olarak, Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini sunmak üzere, söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Esnaf, sanatkâr ve küçük işletmelerin önemi, istihdam yaratabilme, konjonktürel dalgalanmalara hızla uyum sağlama, ekonomideki gelişmelere bağlı olarak değişken tüketici taleplerini kısa sürede karşılayabilme, üretim faktörlerindeki mülkiyetin topluma yaygınlaştırılmasını sağlama, bölgelerarası ekonomik ve sosyal dengesizlikleri ortadan kaldırıcı rol oynama, kalifiye elemanların yetiştirilmesine katkıda bulunma, büyük sanayi işletmelerinin tamamlayıcısı olma gibi üstün yönleri ve özelliklerinden kaynaklanmaktadır.

Selçuklu ve Osmanlı döneminde “Ahilik” denilen bir sistemle ticarî ve sanat kurallarını belirli koşullara bağlayan esnaf ve sanatkârlarımız, küçük sermayesi, alınteri, göznuru, emeği ve verdiği vergiyle, ülkemiz ekonomisine katkıda bulunan, toplumumuzun geniş bir kitlesidir.

Ülkelerin sosyal, siyasal ve ekonomik dengeleri üzerinde tartışılmaz önemi, etkinliği ve ağırlığının farkında ve bilincinde olan gelişmiş ülkeler, bu unsurları bünyesinde taşıyan küçük işletmelere daha fazla önem vermekte ve gelişmeleri için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamaktadırlar. Özellikle, sosyal ve ekonomik bunalımların yaşandığı, büyük krizlerin çıktığı dönemlerde bir denge ve istikrar unsuru olduğunu kanıtlayan, çalışma hayatının yaratıcı ve itici gücünü oluşturan esnaf ve sanatkârlar, istihdam olanakları, yatırım ve üretim katkısıyla ülke ekonomisine destek olmuşlardır.

Yarattıkları istihdam, katmadeğer, hizmet potansiyeli itibariyle, sosyal barışın ve gelir bölüşümünde adaletin sağlanmasında önemli görevler üstlenen esnaf ve sanatkârlarımıza yapılacak her türlü yatırım, toplumumuzun geleceğine yapılan bir yatırım olarak değerlendirilmelidir.

Esnaf ve sanatkârlarımızın, yukarıda belirtilen küreselleşme sürecinde, esnaf, sanatkâr ve küçük işletmelerin sosyal ve ekonomik rolünü, ulusal ve uluslararası boyutlarını giderek artırmaktadır.

Ülkemizin ekonomik yapısı içinde, rakamsal olarak önemli bir potansiyel teşkil eden, kırsal alandan büyük şehirlerimize, imalat sektöründen hizmet sektörüne uzanan geniş bir yelpazede varlığını sürdüren, bilgi toplumuna geçiş sürecinde, KOBİ’ler olarak nitelendirdiğimiz küçük ve orta boy işletmeler, bilgi çağının gözde işletmeleri durumuna gelmişlerdir.

Ülkemizde, KOBİ’lerin çok büyük bir bölümü, esnaf ve sanatkârlar statüsündedir. Gelecekte, rekabet gücü yüksek bir dünya devleti olmak istiyorsak, çok güçlü bir toplumsal dokuya sahip küçük ve orta ölçekli işletmeleri desteklemek ve rekabet gücünü artırmak zorundayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, ülkemizde, sayıları 5 milyon kişiye yaklaşan esnaf ve sanatkârlar, halen, kamu niteliğindeki meslek kuruluşları olan esnaf ve sanatkârlar odaları şeklinde örgütlenmiş olup, üst kuruluş olarak da, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu bünyesinde meslekî faaliyetlerini sürdürmeye çalışmaktadırlar.

Diğer taraftan, Anayasanın 173 üncü maddesiyle, devlete, esnaf ve sanatkârları koruyucu tedbirleri alma görevi yüklenmiştir. Anayasamızın 173 üncü maddesinde, devletin, esnaf ve sanatkârları koruyucu ve destekleyici tedbirleri alacağı hükmedilmekte ve buna ilaveten, 57 nci hükümet programında “esnaf ve sanatkârlar ile küçük ve orta boy işletmelerin geliştirilmesi için daha fazla kaynak tahsisine çalışılacaktır” denilmektedir.

Bu hüküm ve program gereği, esnaf, sanatkâr ve küçük sanayicilere, örgütlenme, finansman, eğitim, hammadde temini ve pazarlama gibi teknik ve ekonomik konularda gereksinim duyulan hizmetleri vermek, plan hedefleri doğrultusunda varlıklarını korumaları ve geliştirmeleri için gerekli yasal düzenlemeleri yapmak, hükümetimizin aslî görevleri arasındadır.

Hükümetimizin, bu görevleri, halen, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesindeki İç Ticaret Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmeye çalışılmaktadır.

Ülkemizde, toplam işletmelerin yüzde 98’ini, toplam istihdamın yüzde 45’ini, toplam üretimin yüzde 37’sini, toplam yatırımın yüzde 26’sını, katmadeğerin yüzde 30’unu oluşturan ve KOBİ’ler olarak nitelendirilen orta ve küçük boy işletmelerin büyük bir kısmı, özellikle küçük işletmelerin tümü, esnaf ve sanatkârlar odaları bünyesinde örgütlenmişlerdir. Toplumumuzun önemli bir dilimi olan esnaf ve sanatkârlar kitlesinin her türlü sorunuyla direkt ilgilenecek olan esnaf ve sanatkârlar genel müdürlüğünün hukukî bir statüye kavuşturulması, bu kitlenin, ülke ekonomisine ve sosyal yapısına olumlu katkı sağlamalarını kolaylaştıracaktır.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizin Avrupa Birliğine tam üye olmak üzere başvurusu, Avrupa Birliği ile gümrük birliğinin gerçekleşmesi nedeniyle, ekonomide KOBİ’lerin ve bunların içinde örgütlenen esnaf ve sanatkârların sorunları daha da artmış olup, rekabet güçlerinin artırılabilmesi için, bunlara yönelik olarak, idarî ve yasal düzenlemeler yapılmasının gerekliliği daha da önem kazanmıştır. Hizmetlerin etkin ve ihtiyaca cevap verecek şekilde yürütülebilmesi amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde bulunan bu tasarıyla, esnaf ve sanatkârlar genel müdürlüğünün, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesi içerisinde kullanılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Bu vesileyle, siz değerli arkadaşlarımın desteklerinizi esirgemeyeceğine olan inancımla, katkılarınıza şimdiden teşekkür eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Serin.

Anavatan Partisinin görüşlerini, Kırıkkale Milletvekili Sayın Nihat Gökbulut ifade edecekler.

Buyurun Sayın Gökbulut.

Süreniz 20 dakika.

ANAP GRUBU ADINA NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 368 sıra sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, siz değerli milletvekillerini ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu kanun tasarısının esas amacı, Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğünün kurulmasıdır. Bugün, ülkemizde 5 milyona yakın esnaf ve sanatkâr, kendi imkânlarıyla, devlete yük olmaksızın geçimini sağlamaktadır. Esnaf ve sanatkârlar “ortadirek” diye tabir ettiğimiz sosyal dilimin ana omurgasıdır.

Anayasamızın 173 üncü maddesi, devlete, esnaf ve sanatkârı koruyucu tedbir alma konusunda vazife yüklemiştir. Bu görev, kanunlarla Sanayi ve Ticaret Bakanlığına verilmiş bulunmaktadır. Esnaf ve sanatkârlara teşkilatlanma, planlama, eğitim, pazarlama gibi konularda ve meselelerde yardımcı olmak, varlıklarını koruyup, gelişmelerini sağlamak için gerekli imkânları sağlamak, mevcut 3 500 meslekî odayla ilgili işlemleri yürütmek amacıyla esnaf ve sanatkârlar genel müdürlüğü kurulmaktadır. Bugün, bu görevler, İç Ticaret Genel Müdürlüğü tarafından, belli servislerce yürütülmektedir.

Bugün, ülkemiz, ekonomik darboğazdan kurtuluş aşamasındadır. Her türlü kötülüğün ana kaynağı olan enflasyonla mücadelede ciddî ve somut adımlar atılmıştır; ancak, bu aşamada, şüphesiz, dar ve sabit gelirlilerle birlikte, küçük esnaf ve sanatkârlar da ciddî sorunlarla ve sıkıntılarla karşı karşıyadır. Senelerdir, yüksek orandaki enflasyon, ciddî anlamda, esnafın ana sermayesini eritmiştir. Talep daralması neticesi küçük esnaf yok olma tehlikesini yaşamaktadır. Küçük esnafın Halk Bankasından aldığı kredilerin, plasmanın artırılması yanında, düşen enflasyonla orantılı olarak kredi faizlerinin aşağı çekilmesi gerekmektedir. Yüksek enflasyon nedeniyle sermayesi eriyen küçük esnafın, azalan enflasyonla birlikte, ileride doğacak talep artışına bağlı olarak, meselelerinin çözüleceğine de inanmaktayız.

İstatistikî verilere göre, ülke ekonomisinde lokomotif görevini üstlenen esnaf, sanatkâr ve küçük işletmelerin toplam işletmeler içerisindeki oranı yüzde 98,8’dir. Toplam istihdam içindeki payı yüzde 45, yatırımdaki payı yüzde 26, üretimdeki payı yüzde 37, ihracattaki payı ise yüzde 8’dir; ancak, ekonominin lokomotifi olan esnaf ve sanatkârlarımızın toplam kredideki payı ise, ancak yüzde 3 ilâ 4 seviyesindedir. Küçük esnafın toplam kredi payı düşükken, faizleri yüksek, şartları olumsuzdur.

Dünyanın diğer ülkelerinde, esnaf kesiminin toplam kredideki payı, Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 42, Japonya’da yüzde 50, İngiltere’de yüzde 27, Güney Kore’de yüzde 46, Hindistan’da dahi yüzde 15’tir.

Bugünün Türkiyesinde, 1 kişinin sanayide istihdamı için 65 milyar liralık yatırım gerekirken, kendi istihdamını kendi yaratan, üretime ve yatırıma katkıda bulunan 5 milyona yakın esnaf ve sanatkârımızın ayakta durabilmesi için her türlü tedbirin alınması, hükümetin acil ve önemli görevlerindendir. İşini kaybeden küçük esnaf ve sanatkâr, unutmayalım ki, devlet kapısında iş talep eden potansiyel bir işsizdir.

Ülkemizin temel sorunlarından birisi, hatta en başlıcası, bölgesel farklılıklar, dengesizlikler ve eşitsizliklerdir. Bu farklılıklar, gelir dağılımındaki adaletsizliği de körüklemektedir. İstanbul başta olmak üzere, 30 ilin tahsil edilen vergideki oranı yüzde 92,11 iken, geri kalan 50 ilin vergi tahsilindeki oranı sadece yüzde 7,89’dur. Üretimin ve ticaretin olmadığı yerde, verginin de olamayacağı aşikârdır. Bölgesel dengesizlikler, bölgesel farklılıklar ise, fakirleşmeye sebebiyet vermektedir. Bu durumda, en fazla ezilen kesim ise, şüphesiz, esnaf ve sanatkârlarımızdır.

Esnaf ve sanatkârlarımızın durumunu düzeltmek için genel müdürlüğün kurulması anayasal bir yaptırım ise de, nihaî çözüm, sanayi ve ticaretin Anadolu’ya yayılmasıdır. Ay sonu dükkân kirasını nasıl ödeyeceği telaşı içerisinde bulunan esnafın sorunlarının çözümü için KOBİ’lere destek verilmesi, plasmanların artırılması, ucuz kredi temin edilmesi ve netice olarak, refahın Anadolu’ya yayılması gerekir. Bu, bölgesel kalkınma planları ve çözümleri için, geri kalmış bölgelerdeki esnaf ve sanatkârlar için, tüm yaşayan vatandaşlarımız için bir hayat suyu niteliğindedir.

Esnaf ve sanatkârlarımızın kalkınması, güçlenmesi için, kendi kurdukları birlik ve konfederasyonlara da önemli görevler düşmektedir. Bu konfederasyonlar, israf içerisinde olmamalı, rasyonel yatırımlar yapmalıdırlar. Seçilenlerin tabiî hastalığı olan lüks ve israf içerisinde hareket etme vakıasına, bu konfederasyonların yönetiminde olanlarda tanık olmak mümkündür. Küçük esnafımız, şoförümüz, marangozumuz, bakkalımız, tüm sanatkâr ve zanaatkârlarımız, devlete yük olmayan, özellikle karınca kaderince vergi veren küçük müteşebbislerimizdir.

Esnaf ve sanatkâr işletmeleri, yukarıda belirtilen dönemsel sorunlar yanında, finansmandan vergiye, meslekî eğitimden sosyal güvenliğe, pazarlamadan yönetime kadar birçok konuda büyük problemler yaşamaktadır. Esnaf ve sanatkâr kesimine hizmet götürmek amacıyla kurulmuş bulunan Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu, meslekler bazında örgütlenmiş 11 meslekî federasyonu, iller bazında örgütlenmiş 82 esnaf ve sanatkârlar odaları birliği ve ilçe bazında 386 meslek dalında örgütlenmiş 3 255 esnaf ve sanatkârlar odasıyla, 4 milyonu bulan esnaf ve sanatkârlar kesiminin sorunlarını, ulusal ve uluslararası düzeyde çözmeye çalışmaktadır.

Yanlarında çalışanlar ve aileleriyle birlikte yaklaşık 20 milyonu, yani, ülkemizin nüfusunun üçte 1’ini oluşturan esnaf ve sanatkârlar kesiminin sorunlarının çözümünde, devlet desteğine mutlak surette ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle, esnaf ve sanatkârlar teşkilatının denetiminde olacak, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde, kesimin sorunlarıyla doğrudan ilgilenecek, çözümler üretecek, resmî kanallardan takibini sağlayacak bir esnaf ve sanatkârlar genel müdürlüğünün kurulması önem arz etmektedir.

Değerli milletvekilleri, esnaf ve sanatkârların sorunlarına ilişkin çözüm önerilerimiz neler olabilir; bu çözüm önerilerimiz, sırasıyla şunlardır:

KOSGEB, icraatında ve çalışmalarında esnaf ve sanatkârlar teşkilatlarıyla daha sıkı işbirliğine gitmelidir.

Yayın kuruluşlarının verdiği promosyonlar, küçük esnaf ve sanatkârlara karşı haksız rekabet doğurduğundan, sınırlandırma getirilmelidir.

Herkes kendi mesleğini icra etmelidir.

Gıda alanında faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârlarımızın, 4128 sayılı Kanunla değiştirilen ve 560 sayılı Gıdaların Üretimi Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin uygulanmasıyla ilgili olarak tatbikattan kaynaklanan sıkıntılarının çözümlenmesine yönelik iyileştirici uygulamaların devamını sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bu amaçla, yürürlükte bulunan tüm gıda mevzuatı, tek bir gıda yasasıyla bütünleştirilmelidir. Gıda mevzuatının uygulanmasında ortaya çıkacak hukukî uyuşmazlıkların çözümü için, gıda ihtisas mahkemeleri kurulmalıdır.

3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu, çok taraflı katılımla yeniden ele alınmalıdır. Ayrıca, 3308 sayılı Kanunun 30 uncu maddesine işlerlik kazandırılarak, işyeri açma izin belgesinde, mutlaka, ustalık belgesi aranılmalıdır.

5 milyon esnaf ve sanatkârımızın, Asgarî Ücret Tespit Komisyonunda temsil edilmesi sağlanmalıdır.

Türk ekonomisi için büyük önem taşıyan meslek standartları, sınav ve belgelendirme sisteminin kurulmasına ve bu konumdaki kurumsallaşmaya önem ve hız verilmelidir.

İstihdam yaratmaya yönelik devlet destekleri, mikroişletme olarak tabir ettiğimiz 1 ilâ 9 işçi çalıştıran küçük işletmelere göre dizayn edilmeli; esnaf ve sanatkârlara, küçük işletmelere vergi kolaylıkları sağlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, kendi işini kendisi kuran, devlete yük değil destek ve vergi veren esnaf ve sanatkârlarımızın bizden beklentileri bunlardır. Bizim, Meclis olarak görevimiz, bu beklentileri yerine getirmektir.

Büyük balığın küçük balığı yuttuğu küreselleşen dünyamızda, küçük balıkların da yaşamına imkân tanımak zorundayız; çünkü, kriz ortamlarında direnç gösteren ve ayakta kalmayı başaran, küçük ve orta ölçekli işletmelerdir.

Görüşmekte olduğumuz, esnaf ve sanatkârlar genel müdürlüğü kurulmasını amaçlayan bu yasa tasarısının, başta esnaf ve sanatkârlarımıza hayırlı olmasını diler, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gökbulut.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin tamamlanmasına 5 dakika kaldı. Bu sebeple, yeni bir konuşmacıya söz verme imkânı olmadığından, 106 ncı Birleşimde aldığımız karar gereğince, saat 20.00’de devam etmek üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.54

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 109 uncu Birleşimin Yedinci Oturumunu açıyorum.

368 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/504) (S.Sayısı: 368) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet hazır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmelere gruplar adına yapılmakta olan konuşmalarla devam ediyoruz.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşacak kimse var mı?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Hayır... Teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN – Şahıslar adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

368 sıra sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkındaki kanun tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Anayasamızın 173 üncü maddesinde, devletin esnaf ve sanatkârları koruyucu ve destekleyici tedbirler alacağı belirtilmektedir. 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunuyla bu görev Sanayi ve Ticaret Bakanlığına verilmiş; esnaf, sanatkârlar ve küçük sanayiciye teşkilatlanma, plasman, eğitim, hammadde temini gibi konular ile esnaf ve sanatkârlar odaları ve üst kuruluşlarına ilişkin işlemleri yürütme işi, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının İç Ticaret Genel Müdürlüğü bünyesinde bir servis tarafından yürütülmekteydi.

Bu kadar önemli görevlerin mevcut yapıyla çözümünde meydana çıkan problemleri çözmek maksadıyla, bu kanunla, gerek bu görevlerin ve hizmetlerin etkin bir şekilde yürütülmesi gerekse ülkemizin Avrupa ile bütünleşmesi oluşumuna Sanayi Bakanlığının ve esnaf ve sanatkârlar kesiminin intibakını sağlamak amacıyla Sanayi Bakanlığı bünyesinde Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğü kurulmaktadır. Gerek esnaf ve sanatkârlar odalarınca gerekse bizler açısından bu kanun olumlu; fakat, bu kesimin ihtiyaçları için yetersiz bir kanun tasarısıdır.

Esnaf ve sanatkâr deyimleri genellikle bir arada kullanılmaktadır. Esnaf, ticaret ve hizmet işkollarında çalışan, ancak, faaliyetleri ve geliri tacir sayılacak ölçüde büyük olmayan girişimci olarak kabul edilmektedir. Sanatkâr deyiminden ise, imalat işkollarında çalışan, ancak, faaliyetleri ve geliri sanayici sayılacak ölçüde büyük olmayan girişimciler anlaşılmaktadır.

Bugün, ülkemizde, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı işletme sayısı 3 600 000 civarında olup, bu kitle, aileleriyle beraber 20 milyon kişilik bir kitleyi temsil etmektedir. Esnaf ve sanatkârlar, bir ülkenin orta sınıfını teşkil eden belkemikleridir. Esnaf ve sanatkârların bu önemi, emek/yoğun teknolojiyle çalışma, talep değişikliğine ve çeşitliliklerine daha kısa sürede uyum sağlamaları ve büyük işletmelerin tamamlayıcısı ve yan sanayi olarak faaliyet göstermeleri özelliklerinden kaynaklanmaktadır.

Yalnız, ülkemizde bu sınıfa Batı ülkeleri kadar önem verilmemektedir. Örneğin, ülkemiz ile Amerika Birleşik Devletlerini mukayese edersek, şu sonuçlara ulaşırız: Küçük işletmelerin toplam işletmelere oranı, ABD’de yüzde 97,2, Türkiye’de yüzde 98,8; küçük işletmelerin istihdam oranı, ABD’de yüzde 50,4, Türkiye’de yüzde 45,6; küçük işletmelerin yatırım payı, ABD’de yüzde 38, Türkiye’de yüzde 26,5; küçük işletmelerin üretim payı, ABD’de yüzde 36,2, Türkiye’de yüzde 37,7; küçük işletmelerin ihracat payı, ABD’de yüzde 32, Türkiye’de yüzde 8; küçük işletmelere verilen kredi payı, ABD’de yüzde 42,7, Türkiye’de yüzde 3-4.

Bu rakamların incelenmesinden şu neticelere ulaşırız: Küçük işletmelerin tüm işletmelere oranı olarak, ülkemiz ile ABD, hemen hemen aynı orana sahiptir. İstihdam oranı olarak ABD’de ülkemizden 5 puanlık fazlalık görünmekte, yatırım payı oranı olarak ABD’de ülkemizden 1,5 kat kadar fazla yatırım olmasına rağmen, üretim payı oranı olarak, ülkemizde ABD ile eşit, hatta, 1 puan da fazla üretim yapılmaktadır. Bu da, ülkemizdeki küçük işletmelerin, genellikle aile işletmeleri olması ve fazla mesai yapılmasıyla izah edilebilir. Fakat, asıl önemli olan, ABD, bu yüzde 36’lık üretim oranının yüzde 32’lik bölümünü ihraç ederken, bu oran, ülkemizde üretimin dörtbuçukta 1’i mesabesine düşmekte ve yine, krediden alınan payda, küçük işletmeler ABD’deki kredilerin yüzde 43’üne yakınını kullanırken, bu oran, bizde yüzde 3-4’lerde kalmaktadır. İşte, asıl fark ve mesele budur. Gelişmiş ülkelerde küçük sanayici ve esnaf, ürettiğini büyük ölçüde ihraç edilebilecek bilgi ve güce erişmiş, kredi pastasının neredeyse yarısına yakınını alabilmekteyken; ülkemizde, dağıtılan kredinin sadece yüzde 3-4’ü küçük sanayiciye gitmekte, üretilen malın ise ancak dörtte, beşte 1’i ihraç edilebilmektedir. Bu haksızlığa itiraz eden siyasî oluşumlar ise, 28 Şubat sonrası olduğu gibi, dokuz köyden kovulmaktadır.

İşte misal: Halk Bankası kooperatif kredileri, 1996 yılında 72 trilyonken, Refahyol döneminde yüzde 94 artışla 1997 yılında 140 trilyon TL’ye yükseltilmiş; sonra, artış hızı yarı yarıya düşerek yüzde 57 artışla 1998 yılında 220 trilyon TL, yüzde 47 artışla 1999 yılı kasım ayı itibariyle 325 trilyon TL olmuştur. Görüldüğü gibi, 1997 yılında, Refahyol döneminde, kooperatif kredilerinde artış yüzde 94 olurken, bu oran, 1998 yılında yüzde 57’ye, 1999’da yüzde 47’ye gerilemiş; bununla da yetinilmemiş, yüzde 67 enflasyon ortamında yüzde 47 olarak verilen artış dahi çok görülerek, IMF’ye verilen niyet mektubunda, Halk Bankasının sübvansiyonlu kredileri, 2000 yılında nominal olarak yüzde 55’in üzerine çıkmayacak diye taahhütte bulunulmuştur. Şimdi, 3,6 milyon esnaf ve sanatkâra verilecek 325 trilyon krediyi çok bulup, bunu, yüzde 55 ile sınırlayan hükümet, vergi kanunlarında yaptıkları iki hatayla bu yıl bono ve borsadan hiç vergi almayacakları için, 150 trilyon TL yatırım indirimlerinde stopaj kesintisi yapmayacakları için de, 350 trilyon TL olmak üzere, tahminen 500 trilyon TL vergi alamayacakları günlerdir basında yer almaktadır.

Yine, 28 Şubat sonrası kurulan hükümetlerin batık bankalara 5 milyar dolar civarında kaynak aktardıklarını da bu arada belirtmek isteriz.

Şimdi, IMF yönetimindeki bu çarpık ekonomik dengeler sonucu, ülkemizde 1-199 arasında işçi çalıştıran ve mevcut işletmelerin yüzde 99,5’ini teşkil eden küçük işletmelerde, ülkemizde üretilen katma değerin yüzde 27,9’u üretilirken; 200’den fazla işçi çalıştıran ve tüm işletmelerimizin yalnızca yüzde 0,5’ini teşkil eden büyük işletmeler, ülkemizde üretilen katma değerin yüzde 72,1’ini üretmektedirler.

Yine, bu hükümetlerin hatalı yönetimleri neticesinde, ülkemizde, 1999 yılında ekonomimiz yüzde 6,4 küçülür, kapasite kullanım oranımız yüzde 75’lere düşerken, 1999 yılı vergi sıralamasında ilk 10 kurumun 9’u, ilk 100 kurumun ise 42’sini bankalar ve malî sektör teşkil etmektedir. 9 adedi banka olan bu 10 kuruluşun 2000 yılında ödeyeceği verginin 1999 yılına göre artış oranı yüzde 389 olmakta, buna mukabil, Gelirler Genel Müdürlüğü ise, vergi tahsilatında büyük düşmeler olduğunu ve çoğu küçük esnaf ve işletmelerin oluşturduğu grubun vergilerini ödeyemediklerini ve vergi tahsilat oranının yüzde 66’ya düştüğünü açıklamıştır.

Burada dikkat edilecek konu şudur: Son yıllarda uygulanan politikayla, esnaf ve sanatkârlar siftah yapamaz iken, önemli bölümü malî kesim olan bir azınlık, yüzde 300’ler civarında kazanç sağlamakta, bono ve borsadan vergi alınamamakta, bir büyük holding sahibi, 2000 yılının ilk üç ayında 1999 yılının ilk üç ayına göre yüzde 226 civarında holding bünyesinde ciro artışı olduğunu söylemektedir ve düzeltilmesi gereken çarpıklık da işte budur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; esnaf ve sanatkârlar ile küçük işletmelerin karşılaştıkları ve önümüzdeki yıllarda artarak devam edecek en önemli problemlerden biri de, yüksek teknoloji ve eğitim konusudur. Dünyada ve ülkemizde 1970’li yıllara kadar yüksek ücretli işler, vasıfsız beden işlerinde yoğunlaşmıştır; şimdi, yüksek ücretli işlerin çoğu, bilgi işlerindedir.

Yapılan araştırmalar, 21 inci Yüzyılın ilk çeyreğinde bilginin diğer girdilere -sermaye, doğal kaynaklar ve basit işçiliğe- oranla üretimdeki payının çok artacağı ve malların piyasa değeri içinde bilginin payının yüzde 80’lere ulaşacağı belirtilmektedir. Yaşanan bu büyük değişimle, gelişmiş ülkelerde ulusal gelirin yüzde 70’i hizmet sektöründen sağlanmakta ve hizmet sektöründe toplam işgücünün yüzde 55’i ile yüzde 75’i arasında bir oran istihdam edilmektedir. İşte, bu büyük değişime bizde hazırlıklı olmalı ve ar-ge çalışmalarına önem verip, bu gelişmelerden küçük işletmeleri de yararlandırmalıyız; fakat, ülkemizde bu konuda ciddî bir umursamazlık olup, örneğin, ABD’de ar-ge çalışmalarının gayri safî yurtiçi hâsılaya oranı yüzde 2,64 olup, 194 milyar dolar ayırırlarken, ülkemizde ancak gayri safî yurtiçi hâsılanın yüzde 0,45’i ayrılmakta, bu da, ancak 1,8 milyar dolar etmektedir. Onun için, AB ile bütünleşmeye girdiğimiz bu günlerde, ar-ge çalışmalarına gerekli önemi verip, buradan elde edilen bilgiler küçük işletmelere ulaştırılmalıdır.

Bu konuda Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı, önemli hizmetler vermekle beraber, yetersiz kalmaktadır; desteklenmesi elzemdir. Yine, bu arada, yeni buluş ve teknolojik gelişmelere yönelik yatırımların finansmanında kullanılan ve yatırımlara hisse senedi karşılığı verilen risk sermayesi teşvik edilmelidir. Risk sermayesi, genellikle yeni teknoloji içeren büyüme potansiyeline sahip küçük ve orta ölçekli işletmelere yönelik olduğundan, ülkemizdeki çarpık kredi anlayışını düzeltmekte çok önemli işler görecektir.

Başta bakkal esnafı olmak üzere, şehirlerdeki hemen hemen her işkolundaki esnaf ve sanatkârların önündeki en önemli sorunlardan biri de, şehir merkezlerine açılan hipermarketler ve grosmarketlerdir. Bu marketler yüzünden başta bakkallar olmak üzere, esnaflar yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Onun için, bu büyük işletmelerin, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, şehir merkezlerine belirli bir mesafeden daha yakına kurulmasına izin verilmemelidir.

Netice olarak şunu söylemek isteriz: Teknolojik gelişmeler üretimi artırırken, istihdamda önemli artışlar sağlanamamaktadır. Örneğin, ABD’de gayri safî millî hâsıla olarak 1975’ten 1990’a kadar geçen sürede gayri safî millî hâsıla 2,5 kat artmış; fakat, imalat istihdamı artmamış, hatta 1960’tan 1990’a kadar geçen sürede imalat sanayii istihdamı işgücü, oranı olarak da, mutlak değer olarak da düşmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, toparlar mısınız...

ASLAN POLAT (Devamla) – İşte, ülkemizdeki 3,6 milyon esnafı ve IMF’ye verilecek taahhüt neticesinde önümüzdeki beş on yılda yüzde 40’lardan yüzde 10’lara düşürmeyi taahhüt ettiğimiz 22 milyon tarımda çalışan bu nüfusu bekleyen en büyük tehlike de, bu büyük ve önlenemez değişim neticesi ortaya çıkacak yeni işsizlere hangi alanda iş bulunacağıdır; fakat, bu konularda fikir üretmesini beklediğimiz Devlet Planlama Teşkilatımız, bu konularla uğraşacağına, yayımladığı bildirilerle DPT yaz kamplarına başörtülüler ile evcil hayvanların giremeyeceğinden bahsetmektedir; sanki bu uygulamayla yukarıdaki tüm sorunlara çare bulunmuş olacaktır. Bu uygulama karşısında, bizim, yetkililere bir tek sorumuz olacaktır: Acaba başörtülüler ile evcil hayvanları aynı genelgede zikrederek yasaklamak da töreden midir?

Genel olarak olumlu; fakat, yetersiz bulduğumuz kanun tasarısının ülkemize hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

Şahısları adına ikinci konuşma, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen’e aittir.

Buyurun Sayın Dönen.

Süreniz 10 dakika efendim.

MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısı, Esnaf Genel Müdürlüğü adında yeni bir genel müdürlüğün kurulmasına ilişkin bir yasa tasarısı. Bugün, televizyonları başında bizi izleyen esnaflarımız “aman, ne kadar da iyi oluyor, bize de bir Esnaf Genel Müdürlüğü kuruluyor” diye düşünebilirler. Belki de, iktidardaki arkadaşlar, gittikleri yerlerde “bakın, size bir genel müdürlük kurduk, daha ne istiyorsunuz” diyebilirler. Ancak, gerçekten, içtenlikle şunu söylemek istiyorum: İktidar, bugün, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planını getirdi ve Plan ve Bütçe Komisyonuna sundu. İki gündür onu inceliyorum, getirdikleri yasa tasarısıyla, hepsi, taban tabana zıt. Yani, siz, 2023 yılını planlayacaksınız; siz, önümüzdeki beş yılı planlayacaksınız; ama, burada çıkaracağınız yasalar, bu planlarınıza ters düşecek.

Şimdi, mademki burada Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat Yasasını konuşuyoruz, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının işlevinin ne olması gerektiğini, Türkiye sanayiini 21 inci Yüzyılda nereye, nasıl taşıyacağını tartışmak durumundayız. Şimdi, Türkiye’de, esnaf ve sanatkârların sorunlarını çözecek bir genel müdürlük!.. Buna, kargalar güler; 20 kişiyle esnaf ve sanatkârların sorunu çözülür mü?! Peki, bakıyorum, hakikaten, esnafın ciddî sorunları var. Ne sorunu var diye baktığımızda, birincisi finansman sorunu. Peki, bu genel müdürlüğün finansmanla ne ilgisi var, finansman sorunuyla... Yani, esnafın kullandığı kredilerin faizlerini aşağı çekecek mi bu genel müdürlük; böyle bir işlevi yok zaten bu genel müdürlüğün; Halk Bankası, bu işlerle görevlendirilmiş ve özellikle esnaf kefalet kooperatifleri aracılığıyla da krediyi dağıtıyor. Peki, esnaf ve sanatkârların ciddî anlamda mekân sorunu var; yani, sanatkârların, özellikle küçük sanayi sitelerinde çalışan insanların çok ciddî problemleri var; mekân problemleri var, teknoloji problemleri var. Yani, az önce arkadaşlarımız burada söylediler, Avrupa’yla bütünleşme sürecinde, Avrupa’yla rekabet edecek esnafı, üreticiyi yaratma sorunu var. Yani, onları, sürekli değişen teknolojiye kavuşturmak, innovation yeteneğini onlara kazandırmak lazım. Eğer, innovation yeteneğini kazandıramazsanız, sonuç olarak, o insanların sürekli değişimini sağlayamazsınız ve o esnek yapılı küçük üreticileri statükocu hale getirirsiniz; yani, küçük olmalarından, esnaf olmalarından doğan o rekabet güçlerini de yok edersiniz. Peki, bununla, bu genel müdürlük ilgilenecek mi allahaşkına; yok, böyle bir yetkisi yok, yani yetkileri arasında böyle bir sorun da yok. Peki, esnafımızın ciddî anlamda eğitim sorunu var; yani, esnaf ve sanatkârlarımızın bu global dünyada rekabet edebilmesi için, yine, rekabet edebileceği ülkelerin insanlarıyla yarışır eğitim seviyesine getirilmesi lazım. Peki, bu genel müdürlük, öyle bir işlevle görevli mi; hayır, böyle bir işlevi yok bu genel müdürlüğün. Bu esnaf ve sanatkârlarımızın sorunlarını 20 kişilik bir genel müdürlükle çözülebilecek kadar hafife almak bence yanılgıdır. Eğer, gerçekten, esnaf ve sanatkârlarımızın sorunlarını çözeceksek, bugün, sayısını tam olarak bilmiyorum, sanıyorum 10’un üzerinde devlet bakanlığı var; Halk Bankasıyla, KOSGEB’le ve diğer bütün esnafla ilgili kuruluşları onun bünyesinde toplarsanız, aktif, böyle, çok fazla personelle oraları doldurmadan, daha aktif, esnafı yönlendiren bir yeni anlayışla olaya yaklaşırsanız, bir bakanlık oluşturursanız, belki, bu sorunları tekelden çözmek gibi bir durumunuz olabilir; aksi takdirde, böyle bir genel müdürlükle -yapılmak istenilen, yeni genel müdür atamak; işte, üç tane de arkasına genel müdür muavini atarsınız ve- yeni kadrolar bulursunuz yandaşlarınıza, bundan başka hiçbir işe yaramaz. Ne işe yarar biliyor musunuz -507 sayılı Yasayla, çok açık biçimde, esnaf ve sanatkârlar, Sanayi Bakanlığınca denetlenir- Sanayi Bakanlığının çıkardığı talimatları harfiyen yerine getirir; isterse Sanayi Bakanlığı, esnaf ve sanatkâr kuruluşlarının genel kurullarını toplayabilir, denetleyebilir ve bütün işlerini Sanayi Bakanlığı, gerçekten, tekelden yürütür. İşte, bu genel müdürlüğün görevi esnafların bu denetim işlevlerini yapmak. Yani, esnaflar, sevinmesinler, bizim sorunumuzu çözecek bir genel müdürlük diye buna bakmasınlar; bu, onları denetleyecek bir genel müdürlük; yani, onlardan alacağı vergiyle, devlet, onları denetleyen bir genel müdürlük kuruyor; bu anlayış ne demokratik bir devlet anlayışında var ne de yeniden yapılandırmak istediğiniz devlet anlayışında var. Böyle bir şey olur mu?! Ama, esnaf, şimdi diyor ki: “Bu genel müdürlük olacak, bizim sorunlarımızı sözecek.” Yahu, hangi sorunlarınızı çözecek?! Birçok sorununuz ve girift, karmaşık sorununuz var, bunu, böyle, 20 kişilik bir esnaf genel müdürlüğüyle çözebilir misiniz, böyle bir olay var mı dünyada?!

Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada, eğer biz, gerçekten esnafa iyilik yapacaksak -esnaf ve sanatkârlarımızın konfederasyonu var- bu görevleri, yani, orada yönetmelik yapmak, tüzük yapmak görevlerini bunlara verelim; yani, sivil toplum örgütlerinden korkmayalım. 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Yasasını değiştirelim; dünyadaki koşutları gibi, demokratik, çoğulcu bir anlayışla bu yasayı gündeme getirelim. Artı, esnaf ve sanatkârlarımızın, sivil toplum örgütlerimizin başındaki insanların, Türkiye Büyük Millet Meclisine, oradan ayrılmadan seçilmesini sağlayacak yeni bir düzenlemeyi getirelim. Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisi ile toplum arasındaki bağları pekiştirelim, demokratik kanalları açalım; gelsin, buradan, esnaf ve sanatkârların başkanları da, esnaf ve sanatkârların başkanı olarak konuşsun, sendika başkanı olarak buradan konuşsun. Değerli arkadaşlarım, bundan kime ne zarar gelir; bu, demokratik devlet anlayışının, sivil toplumun özellikle egemen olduğu bir devlet anlayışının gereği.

Bakıyorum, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında hepsini yazmışlar; yani, bugün, Türkiye’de ne kadar moda sözcük varsa hepsini alt alta yazmışlar ve bizlere okudular; bu moda sözcüklerle Türkiye idare edilmez. Gelin, eğer devlet yeniden yapılandırılacaksa, Sanayi Bakanlığı yeniden yapılandırılacaksa... Anabirimde bulunan birçok genel müdürlük artık işlevini kaybetmiş...

Sayın Bakana soruyorum: Şimdi, biz, tarım satış kooperatif ve birliklerini özerk hale getirdik diyoruz. Özerk hale getirdiysek, teşkilatlandırma genel müdürlüğünün ne gereği var?! Yani, üç tane yapı kooperatifinin tüzüğünü, yönetmeliğini yapmak için bir genel müdürlük kurulur mu arkadaşlar ve orada birçok insan istihdam edilir mi?! Sanayi Genel Müdürlüğü var, Sanayi Araştırma Genel Müdürlüğü var; gelin, birleştirelim. Yani, bunun ikisinin bir arada olmasına gerek var mı?! Mademki devleti yeniden yapılandıracağız, burada, esnaf genel müdürlüğünü bırakın bir tarafa. Esnafın, esnafı ciddîye alarak, esnaf sorunlarını ciddîye alarak, gerçekten esnafla ilgili bütün kurumları bünyesinde toplayacak olan, aktif, onları yönlendiren bir bakanlığa ihtiyacı var; artı, esnaf kuruluşlarının demokratik olarak bu sürece katılmasına ihtiyacı var. Gelin, bunları yapalım, devleti yeniden yapılandıralım...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Dönen, lütfen, toparlayınız.

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

... 21 inci Yüzyılda, özellikle dünyayla rekabet eden bir devlet anlayışını kabul edelim.

Sevgili milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; inanın, bu insanlardan vergi alarak, devleti daha çok büyüttüğünüz sürece, aldığınız vergilerle yapacağınız işler sınırlıdır; daha fazlasını yapamazsınız. “Ben, biraz daha başka işler yapacağım, devleti biraz daha büyüteceğim, biraz daha vergi alacağım” dediğiniz sürece, bir gün, o vergileri alamazsınız, işiniz zorlaşır. Onun için, biz, burada, eğer yasa yapıyorsak, yaptığımız yasaları, gerçekten, milletin, toplumun lehine yapalım diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dönen.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, tasarının maddelerine geçilmesini oylayacaksanız, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Peki efendim.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Tasarının maddelerine geçilmesini kabul edenler lütfen işaret etsinler... Kabul etmeyenler...

Karar yetersayısına ulaşılamamıştır.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.24

 

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 20.35

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 109 uncu Birleşimin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

368 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYANLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. – Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/504) (S.Sayısı: 368) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon?.. Mevcut.

Hükümet?.. Mevcut.

Hatırlanacağı üzere, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Maddelere geçilmesi sırasında karar yetersayısı istenmiş; ancak, karar yetersayısı sağlanamamıştı.

Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesi hususunu tekrar oylayacağım. Herhangi bir ihtilafa meydan vermemek için, 5 dakikalık süre veriyor ve elektronik cihazla oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum:

SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞININ TEŞKİLÂT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUNUN BAZI MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİNE DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. — 8.1.1985 tarihli ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin, mülga (i) bendi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

“i) Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğü”

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’e ait.

Buyurun Sayın Özgün. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının 1 inci maddesi, Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğü kurulmasını amaçlamaktadır. Tabiî, esas itibariyle, böyle bir genel müdürlüğün kurulması, gelecekte bir esnaf bakanlığının kurulmasına vesile olabilir düşüncesiyle, belki bir esnaf bakanlığının kurulmasına kapı aralayabilir düşüncesiyle buna karşı çıkmıyoruz; ancak, şu zannedilmesin ki, kuracağınız bir esnaf genel müdürlüğüyle esnaf ve sanatkârın bütün sorunlarını bir anda çözeceksiniz. Böyle bir düşünce içerisinde olmadığınızı tahmin ediyorum. Zira, bugün, esnaf ve sanatkârımız, gerçekten, çok büyük bir sıkıntı içerisindedir. Sayıları aşağı yukarı 5 milyon civarında olan ve toplumumuzun da ortadireği olarak tabir ettiğimiz bu kesim, hakikaten, büyük sıkıntı içerisindedir. Anayasamızın 173 üncü maddesine göre, devletin, esnaf ve sanatkârları koruyucu ve destekleyici tedbirleri alma zorunluluğu vardır; ama, şimdi, bu tedbirler alınmış mıdır, hükümet bu konuda üzerine düşeni yapmış mıdır, esnaf ve sanatkârı koruyucu hangi tedbirleri bugüne kadar almıştır diye dönüp baktığımız zaman, ne yazık ki, esnaf ve sanatkâr için hükümetin bir yıldan beri hiçbir ciddî tedbir aldığını görmüyoruz. Daha altı ay geçmedi. Burada, esnaf ve sanatkârlarla ilgili olarak arkadaşlarımızla beraber verdiğimiz araştırma önergesini bile, iktidar partileri, esnaf ve sanatkâra çok görmüştür ve araştırma önergesi, ne yazık ki, reddedilmiştir.

Şimdi, değerli milletvekilleri, hükümetin bugüne kadar –ben, çok geriye gitmiyorum- aşağı yukarı bir yıllık uygulamasını değerlendirdiğimiz zaman, hükümet, çıkardığı vergi kanunlarıyla, getirdiği ekvergilerle esnaf ve sanatkârların sorunlarına çözüm mü getirmiştir, yoksa, esnaf ve sanatkâra köstek mi olmuştur; yine, hükümet, çıkardığı sosyal güvenlik yasasıyla, esnaf ve sanatkârımızı mezarda emekliliğe niyetlenmişse, esnaf ve sanatkârımızın lehine mi hareket etmiştir, yoksa, esnaf ve sanatkârımıza köstek mi olmuştur; yine, bu hükümet, uyguladığı yüksek faizli, düşük limitli kredi politikasıyla, esnaf ve sanatkârımıza destek mi, yoksa köstek mi olmuştur; değerli milletvekillerimizin bilgilerine sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bu hükümet, bir yıldan bu tarafa, esnaf ve sanatkârımız için hiçbir ciddî adım atmamıştır. Belki diyebilirsiniz “efendim, daha geçtiğimiz gün Bağ-Kur ve sigorta primlerini yüzde 60’dan yüzde 25’e indirmedik mi?..” Evet, önce çıkardınız; ondan sonra da, gelen tepkiler üzerine, tekrar yüzde 25’e indirmek zorunda kaldınız. Esnaf ve sanatkâr için yaptığınız bir tek icraat olarak bunu söylememiz mümkün; ama, değerli milletvekilleri, işin gerçekten şakası yoktur. Esnaf ve sanatkârımız, bugün, son yılların en sıkıntılı günlerini yaşamaktadır; çok büyük sorunları vardır, krediyle ilgili, finansmanla ilgili sorunları vardır.

Genel krediler içerisinde KOBİ’lerin payı, sadece yüzde 3, yüzde 4 civarındadır. Bu rakamın, diğer dünya ülkeleriyle kıyaslandığı zaman, gerçekten, çok düşük seviyede olduğu görülmektedir. Kaldı ki, bu KOBİ kredilerinin, bu yüzde 3’ün de çok az bir kısmından küçük esnaf ve sanatkârımız yararlanmaktadır. Bugün için, yüzde 40 nispetinde olan iskonto kredileri ile yüzde 42 seviyesinde olan işletme kredileri oranları çok yüksektir.

Şimdi, siz, hükümet olarak, kamu çalışanlarına yıllık ücret zammını verirken yüzde 25’i esas alıyorsunuz, köylünün buğday fiyatını belirlerken yüzde 25’lik enflasyon hedefini esas alıyorsunuz. Peki, esnaf ve sanatkârın kredi faizine gelince niye yüzde 25’i kendinize esas almıyorsunuz; esnafın kredi faizleri neden yüzde 42’lerde, yüzde 40’ların üzerinde seyrediyor, niye onu yüzde 25’lere indirmeyi düşünmüyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, bu yüksek faiz oranlarıyla, esnaf ve sanatkârın kredi kullanması mümkün değildir. Esnaf ve sanatkârımız, bugün, bu kullandığı kredileri de, ne yazık ki, geri ödeyebebilme noktasında değildir. Ben diğer illeri bilmiyorum; ama, Balıkesir İlinde, esnaf kefalet kooperatifinden kredi kullanan esnaf ve sanatkârımızın yüzde 38-40’ı, kredilerini geriye ödeyememektedir. Bu ne demektir; kredi kullanan esnaf ve sanatkârın, neredeyse yarıya yakın kısmı, aldığı kredileri geriye ödeyememe noktasındadır.

Değerli milletvekilleri, Devlet İstatistik Enstitüsünün yayımladığı rakamlara bakıldığı zaman da görüyoruz ki, kapanan işyeri sayısı, ocak-nisan itibariyle 5 000 civarındadır. Bu, gerçekten büyük bir rakamdır. İşin içinden çıkamayan esnaf ve sanatkâr, ne yazık ki, işyerlerini kapatmak durumundadır.

Tabiî, sorun, sadece bu kredi sorunu değil. Sorun sadece kredi sorunu olsa, iyi; ama, bir de, esnafın içinden çıkamadığı vergi sorunu var. Şimdi -çok öteye gitmiyorum- bir senelik icraatı değerlendirdiğimiz zaman, esnaf ve sanatkâr, ağır vergi yükü altında ezilmekte ve vergilerini de, ne yazık ki, ödeyememektedir.

Bu hükümet, daha geçtiğimiz yaz aylarında, ekvergi kanunlarını getirip buradan çıkarmadı mı? Bu hükümet, Katma Değer Vergisi oranlarını 2 puan, 3 puan yukarı çekmedi mi? Akaryakıt Tüketim Vergilerini artırmadı mı? Şimdi, bütün bu ağır vergi yüklerinin altında esnaf ezilirken, kulağımıza, yeni vergiler, yeni vergi artışları haberleri geliyor. Sayın Cottarelli, diyesiymiş ki, “efendim, arabalarda, süratli bir şekilde otogaza, LPG’ye dönüş olduğu için, Akaryakıt Tüketim Vergisindeki oranı tutturamayacaksınız, buradan önemli bir açık orta yere çıkacak. Onun için, siz, hükümet olarak bir tedbir alın, LPG gazının vergisini ağırlaştırın, oradaki kaybınızı, buradan çıkartın.”

Değerli milletvekilleri, bu hükümet, bu kadar insafsız bir şekilde, esnaf ve sanatkârımızın üzerine, ağır vergi yükleriyle gitmemelidir. Aksi halde, bu ortadireğimiz, ne yazık ki, çökmek üzeredir ve getireceğiniz bu ilave vergileri de ödeyemez. O bakımdan, vergi konusundaki bu yanlışlıklara “dur” denilmelidir, vergi konusu yeniden ele alınmalıdır, yüksek oranlardaki vergi nispetleri aşağıya doğru çekilmelidir ve esnaf ve sanatkârımızın üzerindeki bu vergi yükü kaldırılmalıdır.

Vergi alınmak isteniyorsa, onun çaresi vardır. Onun çaresi de, mevcut vergi verenlerin üzerine gitmek değil, vergi vermeyen, vergi dairesinin kapısının nereden açıldığını bilmeyen, kayıtdışı çalışan insanların üzerine gitmek ve kayıtdışı ekonomiyi engellemektir. Zannetmeyin ki, yüksek vergi oranlarıyla çok vergi toplayacağız; hayır, toplayacağınız vergi daha da azalır.

Değerli milletvekilleri, esnafın Bağ-Kurla ilgili sorunları vardır. Bakın, Balıkesir’de, Bağ-Kur il binası esnafa hizmet edecek evsafta değildir; ama, bir Bağ-Kur binası bulunup, Bağ-Kur İl Müdürlüğü taşınamamaktadır.

Yine, eğitimle ilgili sorunları vardır esnafımızın. Esnaf, yakın gelecekte, yanında çalıştıracak çırak bulamamanın endişesini taşımaktadır. Sekiz Yıllık Mecburî Eğitim Kanunu sayesinde, ne yazık ki, çıraklık müessesesi çok büyük darbe almıştır ve çok yakın gelecekte, esnaf ve sanatkârlarımız, yanında çalıştıracak çırak bulamama noktasına gelecektir. Esnafımızın eğitimi üzerinde de, hükümet, önemli tedbirler almak durumundadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen toparlar mısınız Sayın Özgün.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, biz, şunu söylüyoruz: Evet, burada, bir Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğü kuralım demişsiniz; demişsiniz de, bunlarla bu esnafın sorunlarını çözemezsiniz. Yapacaksanız, bir esnaf bakanlığı kurun; esnaf bakanlığı, detaylı bir şekilde esnaf ve sanatkârımızı ele alsın ve sorunlar çözüme kavuşsun. Esnafın beklediği budur yıllardan beri.

Değerli milletvekilleri, geliniz, toplumumuzun temel direği olan esnaf ve sanatkârımıza, onun menfaatına, onun sorunlarını çözecek düzenlemelere yönelelim, yoksa, esnaf ve sanatkârımız... Biz, iktidara hatırlatıyoruz. Yarın, öbür gün, bunların hesabı sorulur; yarın, öbür gün, bunların hesabı seçim meydanlarında sorulur, sandık başında sorulur.

Bu hatırlatmayı yapıyor, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özgün.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen; buyurun efendim.

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabiî ki, esnaf ve sanatkârlarımızın çok ciddî problemleri var. Özellikle, önümüzdeki süreçte Avrupa Birliğine tam üye olursak, bu sorunları daha da büyüyecektir. Tam üye olmasak bile, Dünya Ticaret Örgütünün aldığı kararlar doğrultusunda, GATT’ın aldığı kararlar doğrultusunda, 2005 yılında dünya ticaretinin globalleşmesiyle birlikte, gerçekten, ülkemiz esnaf ve sanatkârları ve KOBİ’leri... Bunu böyle kullanıyorum; şunun için: Esnaf odalarına bağlı olanlar esnaf kabul ediliyor; ama, sanayi odasına veya sanayi ticaret odasına bağlı olanlar da sanayici olarak. Yani, birbirine girift grup bunlar; kesin bir hatla, kesin bir çizgiyle bunları birbirinden ayırmak mümkün değil.

Bakın, Avrupa Birliği, kendi esnafını desteklemek üzere KOBİ’lerle ilgili ve esnaflarla ilgili olarak benimsediği üçüncü çok yıllık programında, esnaflara araştırma ve geliştirme ortamını sağlamak için elinden geleni yapıyor; yani, az önce söylediğim, sürekli değişim, innovation yeteneğini o insanlara kavuşturabilmek için bütün ortamı hazırlıyor.

İkincisi, yatırım yapabilmesi için bütün koşulları hazırlıyor; yatırım, sermaye ve finansman desteği veriyor. Yani, Avrupa Birliği, kabul ettiği üç yıllık çok amaçlı programda bunları kabul ediyor. Yeni girişimcilere, girişimci desteği adı altında yardımcı oluyor; ihracat yapanlara, ihracat yaptığı için destek oluyor; taşeronluk yapanlara, onu teşvik etmek için, taşeronluk desteği adı altında destek veriyor, eğitim veriyor, işbirliği yapabileceği hukuksal altyapıyı ve onu destekleyecek teşvikleri getiriyor ve istihdam alanı yarattığı için, istihdam yarattığı oranda destek veriyor. Bizim gibi, daha çok istihdam yarattığı için insanları cezalandırmıyor. Hatta, teşvikler, hibeler, krediler ve çokuluslulaşmasını sağlayacak -hani, günümüzde globalleşme, küreselleşme diyoruz ya- onların o 16 milyon insanını tüm dünya ülkelerine tanıtacak ortamı onlara hazırlıyor. Yani, Avrupa’da üretilen bir malın nerede, nasıl, hangi kalitede ve kaça üretildiğini dünyanın bütün ülkelerinde bu işle uğraşan bütün ticarî gruplar bilgisayar ortamında öğrenme imkânına sahip oluyorlar ve bu ortamı, devlet onlara sağlamış oluyor. Bu olanaklara, bu imkânlara sahip olan Avrupa’nın esnafı ile bizim esnafımızı biz yarıştıracağız!..

Gerçekten, üretimin yüzde 37-38’ini sağlayan, toplam işletmelerin yüzde 98,8’ini oluşturan, işgücünün yüzde 45’ine varan bir bölümünü istihdam eden böylesine önemli bir kesimi, Avrupa, işte, az önce söylediğim destekleme programlarıyla, argümanlarıyla desteklemektedir; ama, biz, ülkemizin böyle önemli bir kesimine, toplam krediler içerisinde, ancak yüzde 3-3,5 gibi bir pay ayırabiliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, genç bir nüfusa sahip olan Türkiye, özellikle küçük ve orta boy işletmeleriyle, dünyada rekabet gücünü çok ciddî anlamda hem artırır hem de bu işsiz olan işgücüne çok ciddî anlamda istihdam yaratabilir. Az önce saydığım destekleri, biz, Türk esnaf ve sanatkârı ve KOBİ’lerine sağlayalım, iddia ediyorum ki, Türkiye’deki işsizlik oranı, birkaç yılda, bugünkü oranının onda 1’lerine düşürülebilir. Düşünün ki, Türkiye’de, kimilerine göre 5 milyon, kimilerine göre 7 milyon işsiz var; ama, Türkiye’de 4 milyonun üzerinde işletme var; esnaf, küçük ve orta boy işletme var. Gerçi, Türkiye’de, bunun tam sayısını bilen kurum yok. Gerçekten, ben çok uğraştım, bakanken de uğraştım, bu sayıyı tam olarak bilen yok; ama, 4 milyon civarında olan bu insanların, desteklendiği zaman 1’er kişi istihdam ettiğini düşünün, Türkiye’de 4 milyon işsize iş alanı açılmış demektir. Bu kadar önemli bir kesimi bizim desteklememiz, gerçekten, ülke olarak önümüzde duran en önemli görev olmalı.

Şimdi, biz, tüm bu destekleri verecek olan bir yeni organizasyona ihtiyaç duyan esnaflarımızın önüne, getiriyoruz, 20 kişilik bir Esnaf Genel Müdürlüğü kuruyoruz; buradan da onlara “bakın, işte, sizin için gece yarılarına kadar çalışıyor ve Esnaf Genel Müdürlüğü kuruyoruz” diyoruz. Yarın, onlar, size “peki, ne iş yapacak; bu Esnaf Genel Müdürlüğü bize hangi katkıları sağlayacak; bize ne getirecek?..” diye soracak. Bunları, gerçekten, yarın, gittiğiniz yerlerde, esnaflarımız sizlere soracak. Onun için, gelin, burada, biz, esnafımızı her bakımdan destekleyecek, 21 inci Yüzyılın hedeflerini gerçekten yakalayabilecek bir esnaf ve sanatkârlar örgütlenmesini ve onun hukuksal altyapısını burada kuralım ve Türkiye’yi 21 inci Yüzyıla bunlarla taşıyalım; ama, bu kafalarla olmaz. Yani, devlet “her işi ben yaparım” diyor, her işi yükleniyor, yapamıyor; ama, başkasına da yaptırtmıyor. Başkasına da yaptırtmıyor; çünkü, bu Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğünün burada sayılan görevlerini, Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu yapabilir. Aslında yapabilir; hiçbir anlamı yok bu görevlerin. Peki, devlet eliyle ben bu işleri yaparım derseniz, işte, az önce söylediğim “her işi ben yaparım” diyen ve kaldırabileceğinden çok yük alan devletin, bugün geldiğimiz noktada nasıl çuvalladığını hepimiz görüyoruz!.. Bu doğru bir mantık değil; her işi devlet eliyle yapmak, kontrol etmek, belirli kurumları kontrol edici mekanizmaları kurmak, doğru bir mantık, demokratik bir hareket değil. İşte, bizim itirazımız buna; yoksa, esnaf genel müdürlüğü olsun olmasın tartışmasının ötesinde, esnaf bakanlığı kurulmalı ve esnaf bakanlığına, Halk Bankası dahil, esnafla ilgili bütün kurumlar, KOSGEB dahil...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Dönen, lütfen tamamlayınız.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Genel müdürlüğü hazmedemiyorsun, bakanlığı nasıl kurduracaksın?!

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Ben, sana, daha ileri bir düşünce söyleyeyim mi; Türkiye’de, şu Sanayi ve Ticaret Bakanlığını kaldırın, hiçbir şey belli olmaz; yokluğu bile belli olmaz inanın, yokluğu, yokluğu!.. Siz ne konuşuyorsunuz?!

ALİ GEBEŞ (Konya) – Sanayi Bakanı olmadın mı?! Sen niye kaldırmadın?!

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Ne yapıyor?! Teşvik uygulama mı bağlı, kredi mi bağlı?! Sanayi ve Ticaret Bakanlığında ne var, anlatın bana... (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Efendim, karşılıklı konuşmlayalım lütfen.

VAHİT KAYIRICI (Çorum) – Gelince, sen kaldırırsın!..

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Genel müdürlüğü hazmedemiyorsun...

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Yahu, bırakın bu kadroları, genel müdürlükleri... Kaldırın; fark edilmez toplum tarafından. Onun için...

Sayın milletvekilleri, bakın, biz, buradan, bu tasarıyla ilgili, esnafımız ve sanatkârlarımızla ilgili çok önemli şeyler söylüyoruz, bundan yararlanasınız diye söylüyoruz. Yararlanırsınız, dinlersiniz, dinlemezsiniz, bunlar sizin bileceğiniz şeyler; ama, Türkiye’nin bir realitesi var. Topladığınız vergilerle, çok daha fazla işler yapamazsınız, sınırsız işler yapamazsınız; bu milletin üstüne daha çok yük yüklemeye hakkınız yoktur. Bunun bilincine varmanız lazım, onun için uyarıyoruz sizi.

Teşekkür ederim. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dönen.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Mehmet Arslan; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

MHP GRUBU ADINA MEHMET ARSLAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan, Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğü kurulması hakkında kanun tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Ortaasya’dan Anadolu’ya taşıdıkları meslekî örf ve âdetlerini, Selçuklu ve Osmanlı döneminde “Ahilik” denilen mükemmel bir sistemle belirli esaslara bağlayan esnaf ve sanatkârlarımız, küçük sermayesi, alınteri, göznuru, verdiği vergi, oluşturduğu istihdam imkânlarıyla ekonomi hayatına olumlu katkılarda bulunan, mütevazılığı, çalışkanlığı ve dürüstlüğüyle, büyük milletimizin temel taşlarından biridir.

Tarih boyunca, her toplumda, özellikle sosyal ve ekonomik çalkantıların olduğu, büyük krizlerin yaşandığı dönemlerde bir denge ve istikrar unsuru olan, çalışma hayatının âdeta itici gücünü oluşturan, istihdam, yatırım ve üretim katkısıyla ülke ekonomisine destek sağlayan esnaf ve sanatkârlar, aynı zamanda, hızla değişen dünya ekonomik şartlarına, bilimsel ve teknolojik gelişmelere kolaylıkla ayak uydurabilen, esnek bir yapıya sahiptirler.

Ülke nüfusumuzun üçte 1’ini teşkil eden esnaf ve sanatkârlarımız, dünyanın her yerinde olduğu gibi özellikle ülkemizde de ekonominin, siyasetin, sosyal hayatın, tüm değerleriyle millî hayatın, kısacası milletin ve devletin bugününün, hatta, geleceğin temel belirleyicisi ve belkemiğidir. Ülkemizde aşağı yukarı her kesimin bir temsilci bakanlığı vardır. Oysa, esnaf ve sanatkârların, bırakınız bir bakanlığı, doğru dürüst bir genel müdürlüğü bile yoktu. Yıllardır vekâleten yürütülmeye çalışılan bu genel müdürlüğün teşkilat yasası bile yeni gündeme gelmektedir.

Anayasamızın 173 üncü maddesinde, devletin esnaf ve sanatkârları koruyucu ve destekleyici tedbirleri alacağı hükmedilmekte ve bu hüküm doğrultusunda 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Kanunuyla, bu görevin münhasıran Sanayi ve Ticaret Bakanlığına ait olduğu belirtilmektedir. Bu hüküm doğrultusunda, esnaf ve sanatkârlar ve küçük sanayiciye teşkilatlanma, finansman, eğitim, hammadde temini, pazarlama gibi teknik ve ekonomik konularda ihtiyaç duyulan hizmetleri vermek, plan hedefleri doğrultusunda varlıklarını korumaları ve geliştirmeleri için gerekli hukukî ve idarî düzenlemeleri yapmak, esnaf ve sanatkârlar odalarıyla bunların üst kuruluşlarının işlemlerini yürütmek, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının görevleri arasında bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, esnaf ve sanatkârlarımızın ülke ekonomisindeki öneminin ifadesi olarak aşağıdaki rakamlar dikkat çekicidir. Esnaf, sanatkâr ve küçük işletmelerin toplam işletmeler içindeki payı yüzde 98,8’dir. Ülkemizdeki istihdamın yüzde 45,6’sını, üretimin yüzde 37,7’sini esnaflarımız karşılamaktadır; ancak, kullandıkları kredilerin oranı, ülkemizde kullandırılan krediler toplamının yüzde 3’ü, yüzde 4’ü oranındadır. Halk Bankasının esnaflara kullandırdığı kredi tutarı, 1999 yılı itibariyle, yaklaşık 300 trilyon liradır. Faiz oranları da, son Bakanlar Kurulu kararıyla, yüzde 50’den yüzde 42’ye düşürülmüştür. Bu kredilerden, esnafların ancak yüzde 30’u faydalanmaktadır. Böyle olunca da, esnaflarımızın ve küçük işletmelerimizin ülkemiz ihracatı içindeki payı yüzde 8’dir. Küçük işletmelerin kredi payı, Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 42, Japonya’da yüzde 50, İngiltere’de yüzde 27, Almanya’da yüzde 35’tir. Kredi faizleri, bu ülkelerde, ortalama yüzde 3 düzeyindedir; ihracat içindeki payları ise, ortalama yüzde 35’tir.

Esnaf ve sanatkârlarımızın birçok konuda problemleri bulunmaktadır. Ülkemizde bozulan ekonomik dengelerin ve daralan piyasaların en çok etkilediği kesim esnaflardır. 57 nci hükümetimizin ortaya koyduğu para ve maliye politikalarının hiçbir ödün verilmeden uygulanması gerekmektedir. Enflasyonun düşürülmesinde tüketimi ve talebi daraltacak tedbirler değil, üretimi ve ihracatı artırıcı teşvikleri sağlayan politikaların takip edilmesi gerekmektedir. Emek/yoğun üretim teknolojisine ve küçük istihdam gücüne sahip bulunan küçük ve orta boy işletmelerin, yani KOBİ’lerin, uzun vadeli, düşük faizli kredilerle desteklenmesi, rekabet gücünün artırılması uygun olacaktır. KOBİ kredilerinde işlemlerin çok detaylı ve zor olmasından dolayı, bu kredilerden esnaf ve sanatkârlarımız yararlanamamakta; bunun için, mevzuatın kolaylaştırılması gerekmektedir.

KOBİ kredilerinin kullanım mevzuatında ağırlık, makine alımıyla ilgilidir. Bu düzenlemenin esnafımıza fazla bir yarar sağlayamadığı kanaatindeyim. Mevzuata ilave edilecek bir maddeyle, bu kredi limitinin işletme sermayesi olarak kullanılmasına imkân sağlanması, esnafımızın yararına olacaktır.

Değerli milletvekilleri, küçük esnafımızın tek finansman kuruluşu durumunda bulunan Türkiye Halk Bankasının kaynakları güçlendirilerek esnaf ve sanatkârlarımıza yönelik uzun vade ve düşük faizli kredileri artırılmalı, kredi kullanımına elverişli diğer bankalardan da finansman kaynağı olarak bu kesimi yararlandırma imkânları hazırlanmalı, banka kredilerinde belirli bir pay, yasal zorunluluk olarak, esnaf, sanatkârlar ve küçük işletmelere ve genç girişimci adaylara kullandırılmalıdır. Kefalet kooperatifleri için formaliteler azaltılarak çek sistemine geçilmesinde fayda vardır. Kredi kullananlardan kesilen yüzde 10 blokeler, yüzde 5’lere çekilmelidir.

Esnaf kefalet kooperatifi kredilerine uygulanan faiz oranları, resmiyette yüzde 42 görünmesine rağmen, bloke edilen yüzde 10’lar ve diğer kesintilerle bu oran yüzde 60’ları bulmaktadır. Bu da, bu kredilerin kullanımında ve geriye ödenmesinde esnafı zor duruma sokmaktadır.

Değerli milletvekiller, vergi dairelerinde geçmişe yönelik birikmiş borcu 10 milyonun altında olan milyonlarca dosya vardır. Bu tahsilatın yapılabilmesi için binlerce memur boş yere mesai harcamaktadır. Bir defaya mahsus olmak üzere 10 milyon TL’nin altındaki borçların sıfırlanması, vergi dairelerini ve esnafı rahatlatacaktır.

Ayrıca, elektrik, doğalgaz ve su gibi enerji girdileri sübvanse edilmek suretiyle, KOBİ’lere ve küçük esnafa düşük maliyetli üretim imkânı sağlanmalıdır. Sanayimizin gelişmesi ve rekabet gücüne kavuşması için, imalata yönelik her işyerinde 50 ile 100 kwh’lık güç verilmek üzere düzenleme yapılması ve TEDAŞ’ça, yeni sanayi sitesine taşınacak esnaf ve sanatkârlarımızdan fahiş oranlarda katkı payı alınmaması uygun olacaktır. Bu katkı paylarının cüzî rakamlara indirilmesinin sağlanması, küçük esnaf ve sanatkârlarımızı sevindirecektir.

Türkiye’de yarım kalmış sanayi sitelerinin bir an önce bitirilmesi, hem mülkiyetin tabana yayılmasını sağlayacak hem de işsizliği önleyecektir; ayrıca, ülke ekonomisine katkı sağlayacaktır.

Bir de, şehir içinde açılmasına müsaade olunan hiper ve gross marketlerin haksız rekabetinden esnaflar korunmalı; büyük marketlerin şehir dışına taşınması veya yeni açılacak marketlerin şehir dışında açılmasının sağlanması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, yukarıda özetlemeye çalıştığım bilgiler ışığında, bugün gündemimizde bulunan Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğünün kurulması için siz değerli milletvekili arkadaşlarımın katkılarına şimdiden teşekkür eder, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, seçim beyannamemizde belirttiğimiz gibi, ileride esnaf ve sanatkârlar bakanlığının kurulmasına vesile olmasını temenni eder, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Arslan.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Şahıslar adına ilk söz, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat’a ait.

Buyurun Sayın Polat. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, bu kanun tasarısının 1 inci maddesi çok basit “Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğü kurulmuştur” diyor. Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğü kurulduğu zaman, Türkiye’de, acaba, esnaf ve sanatkârların dertleri bitiyor mu; biraz onları konuşmak istiyorum; yani, bu konuda ne yapacağız; onu söyleyeceğim.

Bakın, şimdi, bir misal vereyim size. Biraz önce dedim, bir daha yavaş yavaş söyleyeyim, siz de dinleyin. Küçük işletmeler olarak, Türkiye, Avrupa ve Amerika’da hemen hemen işletme sayıları eşit. Hepsinde de işletmelerin yüzde 98’i, yüzde 99’u, küçük sanayi işletmeleri. İstihdam paylarına gelin bakın, istihdam paylarında da eşitlik var;Türkiye’de hemen hemen yüzde 45, Amerika’da yüzde 50; bu arada değişiyor. Başka bir şey daha var; Türkiye ile Avrupa’da çok da fark yok; üretim payı...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Polat, yüzde 45 ne?

ASLAN POLAT (Devamla) – İstihdam oranı efendim. Dikkatli dinle, yine sana sataşırım, bak, burada mahcup olursun.

Şimdi, küçük işletmelerin üretim paylarına baktığımız zaman, Türkiye’de yüzde 37,7, Amerika’da yüzde 36; ama, işte esas konu buradan sonra geliyor. Küçük işletmelerin ihracattaki payı dediğimiz zaman, Amerika Birleşik Devletlerinde üretimin yüzde 36’sını yapan Amerikalı şirketler, bunun yüzde 32’sini ihraç edebiliyor. Türkiye’de ise yüzde 37,7’sini üreten KOBİ’ler -KOBİ’lerden bahsediyorum ben- yüzde 8’ini ancak ihraç edebiliyor. Bu neyi gösteriyor; Türkiye ile Amerika ve Avrupa’daki KOBİ’lerin üretimleri eşit bile olsa, Avrupa’daki ve Amerika’daki KOBİ’lerin ihracatları, teknoloji farkı, bilgi farkı, ihracata alışkanlık farkı ile ihracat önlemleri artıyor. Ayrıca, küçük işletmelere verilen kredide de büyük haksızlık var. Amerika’da kredilerin yüzde 42,7’si küçük işletmelere verilirken, bu oran Türkiye’de yüzde 3 veya 4; onda1’ine düşüyor. İşte, işin konusu, püf noktası bu.

Yine başka bir konuyu da rakam olarak vermek isterim. Türkiye’de bu KOBİ’lerin -yani, yüzde 99,5’i küçük ve orta ölçekli olan işletmelerin- katmadeğere katkısı yüzde 27,9. Bu, önemli; ama, 200’den fazla işçi çalıştıran büyük işletmelerin ise katmadeğere -kaldı ki, bunlar, bütün işletmelerin yüzde 0,5’i, yani yarımı- katkısı yüzde 72. Aradaki farka dikkat edebiliyor musunuz?! Yüzde 99 olan işletmelerin katmadeğere katkısı yüzde 27,9; ama, bütün işletmelerin yarımı olan, yüzde 1’i bile olmayan büyük işletmelerin katmadeğere katkısı yüzde 72.

Şimdi, bunu çözüyoruz. Nasıl çözüyoruz; bir teşvik çıkarıyoruz. KOBİ’lerin çalıştırdığı işçi sayısını 200’den 250’ye çıkarıyoruz; yani, büyük işletmeleri KOBİ kapsamına sokuyoruz; ondan sonra da, KOBİ desteklerinden bunları faydalandırıyoruz. Ne zaman; yeni işte... Yapılan bu. Gazetelerde çıkan bir haftalık konu. Nedir bu; bu hükümetin Sanayi Bakanlığı... İşte, burada, sizi ben halka şikâyet ediyorum. Ne yapıyorsunuz; KOBİ kavramını kasıtlı olarak bozuyorsunuz. Eskiden 200’dü; aslında bunu daha da azaltmak lazım. KOBİ dediğin küçük işletmedir. 50, 100, 150’yi geçmemesi gerekirken, siz, tutuyorsunuz, işçi sayısını 250’ye çıkararak, büyük işletmeleri KOBİ kapsamına sokuyorsunuz; ondan sonra da, KOBİ’lere vermiş olduğunuz o yüzde 4’lük krediyi bile onlara vermeye çalışıyorsunuz. Onun da sebebi burada. Kredilerin sabit sermaye üst yatırımını KOBİ’lerde 100 milyardan 400 milyara çıkarıyorsunuz. 100 milyardan 400 milyara sabit yatırımı çıkardığınız zaman, bu işletme 1 trilyonluk işletme oluyor nerdeyse.

Şimdi, ben size sorarım; KOBİ dediğiniz işletme, 1 trilyonluk kredi midir, işletmesi veya sabit yatırımıyla; yoksa, 50, 100, 150 milyarlık işletmeler midir? Şimdi, siz, her şeyde kavram gargaşası yapmayın.

Ha, bunu niye yapıyorsunuz; bunu da söyleyeyim: Sizin bir mantığınız var; diyorsunuz ki, işletmeler büyüdükçe teknolojiyi daha iyi kullanıyorlar, daha iyi kullandıkları için de yurt ekonomisine kâr olarak daha fazla yatırıyorlar; o halde, bunları destekleyelim.

O zaman size bir şey söylüyorum: Bu işletmelerin yüzde 99,5’ini çalıştıran KOBİ’leri böyle yok sayarsanız, tarımda çalışan 22 milyon insanı tarıma verdiğiniz fiyatlarla yok sayarsanız... 4,5-5 milyon sırf işletme sayısıdır bu küçük sanayilerin; bunlar, aileleriyle 10-15 milyon insandır; bunlar ile tarımla uğraşan 20 milyon insanı topladığınız zaman 30-35 milyon insan eder. Peki, bu insanları nerede istihdam edeceksiniz; bunlara nereden bir para verecesiniz? Şimdi, işin püf noktası bu. Şimdi, siz, sadece bunu ekonomiyle düşündüğünüz zaman çözemezsiniz, çözemeyeceğiniz de buradadır. Bakın, şimdi size ben misal vereceğim: Sürekli olarak diyorlar ki “efendim, her iktidar döneminde böyle.” Her iktidar döneminde bu böyle değil. İşte, bakın, size iki tane misal okuyayım: Daha yeni, dün dağıtılan, Plan Bütçe Komisyonuna gelen Kalkınma Planı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) – Sayın Başkan, 2 dakika verirseniz bitireceğim.

BAŞKAN – 1 dakika eksüre veriyorum; buyurun.

MEHMET ARSLAN (Ankara) – Kaçıncı sayfa?..

ASLAN POLAT (Devamla) – 144 üncü sayfa.

Devlet Planlama Teşkilatının Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı gereğince dağıttığı şey. Diyor ki -burada siz diyorsunuz, ben demiyorum- 1116 ncı maddesinde “bu gelişmeler sonucunda, 1996-1997 yıllarında sanayi ortalama yüzde 9 gelişiyor. 1998 yılında ise yüzde 0,9 oranında artan -yani, onda 1’ine düşen- imalat sanayi üretimi, 1999 yılında yüzde 4 oranında gerilemiştir.” İşte, Refahyol ile sizin farkınız, rakamlarla!..

Bir şey daha vereyim, yine vereyim, eğer dinleyebilirseniz dinleyin. Yine diyor ki “revizyona göre cari fiyatlarla 20,3 milyar dolar olan sanayi üretimi 1996 yılında yüzde 7,7 artarak; 21,9 milyar dolar olan imalat sanayi ihracatı, Asya’da yaşanan olumsuz gelişmelere rağmen, 1997 yılında yüzde 13,4 artarak 24,8 milyar dolar olmuştur.” İşte, sizin, Ayşe’yi, Fatma’yı ağlatarak yıktığınız Refahyolun yaptığı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) – Diğer maddelerde devam ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

Şahıslar adına ikinci söz, Tokat Milletvekili Sayın Bekir Sobacı’ya ait.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakika efendim.

BEKİR SOBACI (Tokat) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğü kurulmasına ilişkin bir kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, kişisel görüşlerimi arz etmek istiyorum.

Ülkenin problemlerinin birtakım kanunî düzenlemelerle ve şematik yapılandırmalarla çözüleceğini söylemek, biraz safdillik olsa gerektir. Bu manada, Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğü kurulması, şemaya, Sanayi Bakanlığının yapısına böyle bir ilave, yeni bir yapılanma gerekli miydi değil miydi konusunu fazla tartışmak istemiyorum; ama, sahsî kanaatim, Küçük Sanatkârlar ve Sanayi Bölgeleri ve Siteleri Genel Müdürlüğü var halihazırda Sanayi Bakanlığımızda, ayrıca, KOSGEB var; bu manada, zannediyorum, eğer bu içeriği, yeni birtakım düzenlemelerle, bu kuruluşlarımızın yetkileri ve yapılanması yeniden düşünülseydi, belki, böyle bir genel müdürlüğü ihdas etmenin gereksiz olduğunu daha iyi ifade etmiş olacaktık.

Değerli arkadaşlar, esnaf ve sanatkârlar, ülkenin sanayisinin ve ticaretinin belkemiğini, altyapısını oluşturuyor. Bu manada, elbette, geçmişte, Osmanlı lonca sistemine bir baktığımızda, onların otokontrol sistemlerinin bugünden çok daha güzel işlediğini ifade etmek istiyorum. Acaba, geride miyiz ileride miyiz; bu manada, belki, bizim, geçmişimizde, kültürümüzde, ekonomimizde ve ticaretimizdeki zenginlikleri yeniden okuyarak, anlamlandırarak ve algılayarak -ben şuna inanıyorum ki- uluslararası camiaya çok daha faydalı önerilerde ve örnek çalışmalarda bulunabileceğimizi ifade etmek istiyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, esnaf ve sanatkârlar, genelde, küçük ölçekli ticarî birimler, sınaî birimlerdir ve genelde de -üretim bazında düşünüldüğü zaman da- küçük sanayi sitelerinde faaliyetlerini sürdürmektedirler. İşte, eğer siz, genel ekonomi politikasında bu hususları dikkate almazsanız, esnaf ve sanatkârın derdine de çare bulmak mümkün değildir. Bu manada, organize sanayi bölgeleri, aslında, esnaf ve sanatkâra iş imkânı, iş alanı ve üretim imkânı sağlayan kuruluşların konuşlandırıldığı alanlardır; önce, buraların geliştirilmesi ve kuvvetlendirilmesi lazım ki, oralardan, küçük sanayiciye, esnaf ve sanatkâra, başında beklediği torna tezgâhından günde çıkaracağı işle geçinen bu insanlara, organize sanayi bölgelerinden gelecek iş talebi ve gelir katkısını da temin etmiş olalım.

Evet, yine bu dönemde, organize sanayi bölgeleri kanunu çıkardık ve o zaman da arsa, rant ve spekülatif kazançların önüne geçilmesini konuşmamda ifade etmiştim; ama, yine duyuyoruz ki, bazı organize sanayi bölgelerinde, çok yüksek rakamlarla, yeni arsa taleplerine çok yüksek rakamlar istenerek, âdeta yatırımcı vazgeçirilmektedir. Bu manada, organize sanayi bölgelerinin problemlerinin çözümlenmesinde ve kredi borçlarının da ertelenmesinde kolaylıkların sağlanmasında şu ekonomik şartlarda zaruret vardır değerli arkadaşlar.

Burada, hükümetimize de bir hususu arz etmek istiyorum. Eğer siz, ekonominin bütün paritelerini eşit perspektifle göremezseniz, birtakım tercihlerle, kayırmalarla ya da yanlış ısrarlarla aynı pariteyi her yerde uygulamaya kalkarsanız, uygulamak istediğiniz ekonomik programdan da sonuç alacağınızı zannetmiyorum. İşte bu manada -Sanayi Bakanımız şu anda burada yok; ama, bürokratlarımız ve hükümetimizin temsilcileri var- Tokat Organize Sanayi Bölgesi Müteşebbis Başkanlığının bir talebi var; 145 milyar liraya yakın, 31.12.1999 tarihi itibariyle, kredi borcunun anapara ve faiz ertelenmesi; maalesef, genel müdürlük tarafından reddedilmiştir.

Değerli arkadaşlar, bu kolaylıkları sağlayamazsanız, hatırlı holdinglere tanıdığınız kredi ertelemelerini eğer organize sanayi müteşebbis heyetlerinin borçlarına tanımazsanız, burada bir kayırmacılık içerisine düşmüş olursunuz ve küçük sanayiciyi, esnafı ve sanatkârı kollayacak, besleyecek organize sanayi bölgelerindeki yatırımların gecikmesine sebep olursunuz. Bu manada, hükümetimizin dikkatlerini buraya arz ediyorum ve Sanayi Bakanımızdan da Tokat Organize Sanayi Bölgesinin bu kredi probleminin bir an önce çözümlenmesini temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sobacı.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 1 inci madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmış oldu.

Önerge yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – 3143 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin 10.8.1993 tarihli ve 494 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kaldırılan (a) ve (b) bentleri aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

“a) Ticaret siciline ilişkin Türk Ticaret Kanunu ve Ticaret Sicili Tüzüğü gereğince Bakanlıkça yapılması gereken işlemleri yürütmek,

b) Umumî mağazacılık mevzuatı gereğince Bakanlıkça yapılması gereken işlemleri yürütmek.”

BAŞKAN – Madde üzerindeki ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Özkan Öksüz’e aittir.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 368 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesi hakkında Fazilet Partisinin görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinize saygı ve selamlarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, 3143 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin (a) ve (b) bentleri yeniden düzenlenerek, ticaret sicil memurlukları ve umumî mağazalar hakkındaki görevlerin, Bakanlık bünyesinde bulunan İç Ticaret Genel Müdürlüğünün görevleri kapsamına alınmasını sağlamak için bu 2 nci madde eklenmiş bulunmaktadır. Ayrıca, bu kanun tasarısıyla, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile 507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Kanununda yer alan görevler, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına verilmiştir. Böylece, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde, esnaf ve sanatkârlara teşkilatlanma, plasman, eğitim, hammadde temini ve pazarlama gibi konularda yardımcı olmak, gerekli desteği sağlamak ve diğer yasal işlemleri yapmak üzere, Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğü kurulması amaçlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, esnaf ve sanatkârlar, hem geçmişte hem günümüzde, toplumumuzun önemli bir kesimini oluşturmaktadırlar. Günümüzdeki birçok büyük sermaye şirketlerinin geçmişine bakıldığında, bunların birer esnaf olduğu görülmektedir.

Bu yasa tasarısıyla, çok geniş kesimi kapsayan esnaf ve sanatkârlar açısından olumlu bir gelişme olmakla birlikte, tek başına yeterli değildir; çünkü, esnaf ve sanatkârlarımızın çok büyük sorunları bulunmaktadır. Esnaf ve sanatkârların kredi ve teşvik uygulamalarıyla desteklenmesi gerekmektedir.

Ülkemizdeki işletmelerin yaklaşık yüzde 90’ı KOBİ’lerden oluşmaktadır. KOBİ’lerin, alınan yanlış kararlar, uygulanan yanlış politikalar sonunda çoğu iflas ettirilmiş veya iflasın eşiğine getirilmiştir.

Türkiye’deki kişi başına düşen millî gelir, 1999 yılında, 3 224 dolardan 2 878 dolara gerilemiştir; yani, her vatandaşımızın cebinden 344-346 dolar buharlaşıp uçmuştur. Türkiye, bu hesaba göre, 22 milyar 490 milyon dolar kayba uğramıştır.

1999 yılında ekonomi küçülmüştür. Bunun sebeplerini sadece depreme bağlamak yanlıştır; çünkü, ekonomideki küçülme son üç yıldır devam etmektedir.

KOBİ’lere verilmesi gereken krediler büyük holdinglere aktarılmış, dağıtılan teşvik kredileri birkısım medya patronlarına verilmiştir.

Sonuçta, küçük ve orta işletmeler büyük bir krize girmiştir; küçük sanayi siteleri ve organize sanayi sitelerinde yoğunluk kazanmıştır.

KOBİ’lerin Türkiye ekonomisindeki yerine bakacak olursak, şunları görüyoruz:

Türkiye’de KOBİ sayısı yaklaşık olarak 200 000 kadardır. Bu işletmelerin istihdam ettiği kişi sayısı, yaklaşık olarak 1,5 milyondur; yani 1,5 milyon aile KOBİ’lerden geçimini sağlamaktadır.

Türk imalat sanayiinde 5 ilâ 199 kişi istihdam eden işletme sayısı 40 000’dir. Bu işletmeler toplam sanayi işletmelerinin yüzde 20’sini oluşturmaktadır.

Sanayide kurulu gücün yüzde 40’ı KOBİ’lerden oluşmaktadır. KOBİ’lerin çoğunluğu tekstil ve makine sektöründe yoğunlaşmıştır. Bunları, gıda ve orman ürünleri izlemektedir.

Kuruluş yerlerine bakıldığında, işletmelerin yüzde 70’i 10 büyük şehirde toplanmıştır. Makine ve teçhizat gibi sektörlerde faaliyet yapan işletmelerin yüzde 90’ı ise, ana sanayilerin yakınında ve üç büyük şehirde toplanmıştır.

KOBİ’lerin önemli bazı temel eksikleri ve sorunları vardır. Bu sorunların öncelikle çözümlenmesi gerekmektedir. Bu eksiklikler ve sorunlar, ana başlıklarıyla şunlardır:

KOBİ’leri destekleme, politikaların belki de en önemli unsurudur.

KOBİ’ler, gerek girdi gerekse ürün kalite kontrolü konusunda büyük güçlüklerle karşı karşıya bulunmaktadır. KOBİ’lerin bu tür ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla, KOBİ’lerin yoğun bulunduğu merkezlerde, özellikle de organize sanayi bölgeleriyle küçük sanayi sitelerinde, Türk Standartlar Enstitüsü, KOSGEB ve Millî Prodüktivite Merkezi desteğiyle oluşturulacak kalite kontrol merkezlerinin kurulması gerekmektedir. Bunun için, çeşitli destek kredilerinin sağlanması gerekmektedir.

Avrupa ülkelerinde bulunan KOBİ’ler destek görmektedir. Ülkemizde ise, KOBİ ihracatının teşviki için kurulmuş ve etkin olarak çalışan bir kuruluş bulunmamaktadır.

İhracat, zaman ve harcama gerektiren bir işlem olup, uzmanlaşmış yetenek ve bilgi gerektirmektedir.

Bu amaçla, ihracatı teşvik edecek destek kurumlarının ve şirketlerinin kurulması, uzmanlaşmış personel sağlanması için özel fonlar kurulmalıdır.

Bu alanda, ülkemizde, KOBİ’lerin piyasa koşullarını iyileştirmeye yönelik olarak düzenlenmiş bir kuruluş bulunmamaktadır. Bu amaçla kurulmuş olan bazı kuruluşların ve KOSGEB’in de yardımları yeterli değildir. KOBİ’ler, genelde, kurulmuş oldukları bölgelerin yerel pazarıyla yetinmek zorunda kalmışlardır. Kalkınmış bölgelerdeki piyasalar hakkında yeterli bilgiye sahip değildirler.

Kalkınmış bölgelerdeki KOBİ’ler ise, kalkınmada öncelikli yörelerdeki KOBİ’lere göre -göreli olarak- daha iyi durumdadırlar. Ancak, bunların da pazar fırsatları, oluşan trendler, ürün uyarlamaları, piyasaya yeni giren ürünler gibi alanlarda yardım ve desteğe ihtiyaçları bulunmaktadır. Bu alanda danışmanlık yapacak ve yol gösterecek kuruluşlara ihtiyaç bulunmaktadır.

Mevcut yapı, çok yavaş ve birsürü formaliteye bağlı bir şekilde çalışmaktadır. Bu da işleri bir hayli yavaşlatmaktadır. Bu kanun tasarısında da olduğu gibi, organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi siteleri için işyeri üretimi, bunların kredilendirilmesi ve diğer tüm işlemleriyle ilgili gerekli yasal işlemlerin yürütülmesi, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından yapılmaktadır.

Nitelikli işgücü bulmak, KOBİ’lerin önemli darboğazlarından birisini oluşturmaktadır. Çünkü, KOBİ’lerde çalışanların yüzde 70’i niteliksiz veya yarı nitelikli işçilerdir. 1986 yılında yürürlüğe giren Çıraklık Yasası önemli bir adım olmasına rağmen, YÖK ve Millî Eğitim Bakanlığı tarafından imam-hatip liselerinin önünün kesilmesi amacıyla, ÖSS sınavlarında meslek liselerine yönelik olarak getirilen sınırlamalar nedeniyle, meslek liselerinin elektrik-elektronik gibi bölümlerinin dışındaki bölümlerine öğrenci bulmak, artık, mümkün olamamaktadır ve öğrenciler, sanayi için nitelikli eleman yetiştiren meslek liselerini tercih edememektedirler. Bu durum, ülkemizin yüzkarasıdır.

Ayrıca, devletin kurduğu sistemde, çıraklık eğitimi, meslek lisesi ve üniversitelerde gerekli olan işletme-okul arası işbirliği yetersizliği bulunmaktadır. Bu yetersizliğin olumsuz sonuçlarının kısa vadede ve bölgesel olarak alınacak önlemlerle giderilmesi de şu aşamada mümkün değildir. İşletmeler çözüm olarak, eleman ihtiyacını işbaşı eğitimiyle karşılamaya çalışmaktadır. Bu alanda bankalara verdikleri toplam yatırım kredilerinin bir bölümünün -yüzde 25’ten az olmamak üzere- KOBİ’lere verilmesi zorunluluğu getirilmelidir. Ayrıca, kamu ve özel kesimin elindeki atıl tezgâhların kiralama yoluyla KOBİ’lere devri için imkân sağlanmalıdır.

KOBİ’lerin etkin bir şekilde çalışmasını engelleyen en önemli faktörlerden biri de, işletme sermayesi eksikliği ve özkaynak ihtiyacıdır. Bu ihtiyacın karşılanmasında Lease-Back sistemiyle makinenin teminat olarak alınması yolu sağlanmalıdır.

Özkaynak ihtiyacının karşılanması için, diğer ülkelerde olduğu gibi, kapasite kullanım ve satışları artırıcı etki yapacak kamu ihalelerinde belirli bir oranının KOBİ’lere verilmesi zorunluluğunun getirilmesi, özel vergi kolaylıklarının sağlanması, hızlandırılmış özel amortisman teknikleri olanağı verilmesi, ortaya koydukları istihdam başına muafiyetlerin artırılması, yatırımların finansmanından teşvikler sağlanması gibi uygulamalar yanında; ortak temini ve iştirak yoluyla özkaynak sağlanmasını kolaylaştırmak için risk sermayesi kuruluşlarının oluşturulması ve geliştirilmesi gerekmektedir.

KOBİ’lerin en büyük dezavantajı, üretim, pazarlama, eğitim, yönetim, malî ve hukukî alanda bilgi eksiklikleridir. Bu nedenle, hatalı kararlar alarak zarar etmektedirler. Bunu önlemek veya en aza indirmek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öksüz, lütfen toparlayınız.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – KOBİ’lerin yararlanacağı, temel bilgilere kolayca ulaşabilecekleri elektronik bilgi bankaları oluşturulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, afet nedeniyle zarar gören çiftçilerimizin bankalara ve kooperatiflere olan borçları ertelenmiş olmasına rağmen, bu, yeterli değildir. Çiftçilerimiz, tüm mahsullerini yitirmiş bulunmaktadır; piyasaya borçları bulunmaktadır. Çiftçilerimizin gelecek yıl tarlalarını tekrar ekebilmeleri için tohumluk ve gübre yardımı yapılması gerekmektedir.

ZÜLFÜKAR İZOL (Şanlıurfa)– Tarlayı satamıyor.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Bölgede mevcut tarımsal kalkınma kooperatiflerine öncelik verilmeli, sulama kooperatiflerinin TEAŞ’a olan elektrik borçları faizsiz olarak ertelenmelidir. Maliye, Bağ-Kur, tarım kooperatifleri, Ziraat Bankası ve diğer resmî dairelere olan borçları faizsiz olarak ertelenmelidir.

Konya’ya bağlı Emirgazi İlçemiz başta olmak üzere, Çumra, Karapınar İlçelerimiz, geçen beş yıl içinde, don olayları, kuraklık, sel ve dolu gibi doğal afetlere maruz kalmıştır ve hasar oranları her yıl yüzde 40’dan fazla olmuştur. Bu yörelerimizin doğal afet bölgesi ilan edilmesi gerekmektedir.

Bu duygularla, tüm milletvekili arkadaşlarıma saygı ve selamlarımı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekküre ediyorum Sayın Öksüz.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim.

Süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 368 sıra sayılı tasarının 2 nci maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin esnaf sicil rakamlarına göre yapılan sayımlarda 2 milyon 35 bin, sicile kayıtlı olmayanlarla beraber 3,5 milyona yakın esnafımız ve küçük boy sanatkârımız, aileleriyle birlikte nüfusumuzun dörtte 1’lik kesimini oluşturmaktadır.

Ülkemiz nüfusu içinde bu denli önemli bir ağırlığa ulaşmış olan esnaf ve sanatkârlar, sosyal dengelerin ve sistemin güvencesi olarak demokrasinin, serbest piyasa ekonomisinin vazgeçilmez unsurlarıdır.

Ayrıca, Türk esnaf ve sanatkârları, yüksek ahlakî değerleriyle toplumumuzun omurgasını oluşturmaktadır.

Değerli milletvekilleri, esnaf ve sanatkârın geliştirilip güçlendirilmesi, toplumumuzda istikrarın ve toplumsal dengenin sağlanması yönünden son derece yaşamsal bir öneme sahiptir. Bu kesimin devletçe uygulanacak politikalarla desteklenip, geliştirilmesi konusu, günümüzde tartışmasız bir mecburiyet olarak kabul edilmektedir. Bugün tartışılan, artık, esnaf ve sanatkâr kesiminin desteklenip desteklenmeyeceği değil, nasıl ve hangi politikalarla desteklenmesi gerektiğidir.

Değerli milletvekilleri, küçük sanatkârımız, geleneksel çalışma ve alışkanlıklarından ve yöntem biçimlerinden vazgeçerek, yeni teknolojilere yönelik yapılanma sürecine girmek durumundadır. Dünyada böylesine hızlı değişim ve gelişmeler yaşanırken, esnaf ve sanatkâr kesiminin bu gelişimin ve değişimin dışında kalması kuşkusuz düşünülemez.

Değerli milletvekilleri, küçük esnaf ve sanatkârların temel sorunu, çağdaş teknolojilere uygun yapısal bir dönüşüm sürecini gerçekleştirmemeleri olarak belirlenmektedir. Bu ise, konuyla ilgili olarak söz konusu kesimin teknolojik dönüşüm amacına dönük uygun eğitim ve finansman sorunlarının bulunduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.

Malumlarınız olduğu üzere 1999 yılı içerisinde yaşanan ekonomik istikrarsızlık, toplumun her kesiminde hissedildiği gibi esnaflarımızı ve sanatkârlarımızı da büyük ölçüde etkilemiştir. İstikrarın sağlanamadığı 1999 yılında, yine, 1999 yılının devamı olan 2000 yılının ilk üç ayında, maalesef, esnafımıza, sanatkârımıza hiçbir şey verememişiz. 1999 yılında işyerlerini tek tek kapatan esnafımız, 2000 yılının ilk dört ayı içerisinde de işyerlerini kapatarak, iş veren, işçi çalıştıran esnafımız, iş arar, ekmek arar, aş arar hale gelmiştir.

Şimdi, değerli milletvekilleri, esnafımızın mevcut durumunu koruyamadıktan sonra, esnafımız için kurulacak bir genel müdürlük, esnafa işyeri mi açacak? Kapanan işyerlerini mi açacak veya esnafa yeni kredi imkânları mı tanıyacak? Hayır; çünkü, geçmişte, esnafa verilmesi gereken kredi ve esnaf tahsisli olarak bilinen Halk Bankası kredilerinin büyük bir kısmı, sanayiciye ve fazla işçi çalıştıran KOBİ’lere gitmiş, esnaflarımıza cüzî bir kredi tahsis edilmiştir.

Şimdi, iş kolları itibariyle baktığımızda, esnaflarımızın en başta gelen meseleleri, şehir merkezinde yer alması gereken ve şehir dışına çıkmaları halinde iş potansiyellerinde önemli ölçüde azalma meydana gelecek olan elektrik tamirciliği, ayakkabıcılık, terzilik gibi meslek grupları için şehir merkezlerinde, çok katlı, toplu işyerleri ve ihtisas sanayi çarşıları kurulmalıdır. Ne yazık ki, geçmişteki hükümet ve geçmişteki hükümetin devamı sayılan mevcut hükümet döneminde, değil yeni işyerleri inşaatlarının başlaması, mevcut inşaatlarımız dahi kapanmış. Sadece, İlim Aksaray’dan örnek veriyorum: 2000 yılında alınan inşaat ruhsatı, onarım, tamir dahil 50 tane; bu da, yap-satların yapacağı inşaatlarla alakalı. Esnafla ilgili ne böyle çok katlı işyeri çalışmaları, ne ihtisas sanayi çalışmaları olmuştur.

Yine, küçük sanayi sitelerinde üretim temin ve pazarlama kooperatifi kurulması teşvik edilmeli ve kooperatifler aracılığıyla ortak kolaylık atölyeleri uygulamaları yaygınlaştırılmalıdır. Geçmişte, Sanayi Bakanlığımızın bu yönde herhangi bir çalışması olmadığı gibi, yine, Bakanlığımız, sıkıntısı olan esnafımızın hiçbir derdine çare olamamıştır. Hükümet olamamış ki, Sanayi Bakanlığı olsun.

Değerli milletvekilleri, halen, 3018 sayılı Kanun kapsamında, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından, 89 meslek dalında eğitim ve belgelendirme yapılmaktadır. Meslek dalı bir ilde kapsama alındığında, müktesep hak sahibine, kanunun geçici 1 inci ve 2 nci maddelerine göre belge verilmesi işlemleri yapılmaktadır; ancak, zaman zaman bu konuda tanınan yeni başvuru hakkı, af sistemi dışında kalan çok sayıda esnaf ve sanatkâr bulunduğu için, çok yararlı olmamaktadır. Bunun da, bu düzenlemelerle faydalı bir hale getirileceği kanaatindeyim.

Yine, basit usulle vergilendirme uygulaması dolayısıyla bünyelerinde büro oluşturan oda ve birliklerimizin mükellef belgelerinin kaydı, beyannamelerinin tanzimi gibi işlemleri sağlıklı bir şekilde yapmaları ve devam ettirmeleri için, büro masraflarının birkısmının Maliye Bakanlığı bütçesinden karşılanması gerektiği halde, bugüne kadar bu karşılama da yerine getirilememiştir.

507 sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Kanununun ek 11 inci maddesi uyarınca, 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 2 sayılı tablosunun 5/17 nci maddesi hükmü doğrultusunda, meslek kuruluşlarımızca düzenlenen kâğıtlar, Damga Vergisinden muaf tutulmalıdır. Genel menfaatlara yararlı derneklere tanınan Damga Vergisi muafiyeti, 507 sayılı Kanuna tabi odalara, birliklere ve federasyon ile konfederasyonlara da tanınmalıdır. Esnafımızın bellibaşlı problemleri budur.

Esnaf Genel Müdürlüğü kurulmasına karşı değiliz. Türkiye’de 500’e yakın genel müdürlük var. Bu genel müdürlüklerin hangisi, fakir, fukara insanların derdine çare olmuştur? Her birinde, bu insanların bir nevi müteşebbis ruhunu kırma yönünde bürokrasi kullanılmış ve buna ek bir bürokrasi de Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğü kurmak suretiyle, kervana, zincire bir halka daha eklemiş oluyorsunuz.

Bakın, bizlere, biz milletvekillerine, esnafın dertlerini, sıkıntılarını, problemlerini içeren sayfalar dolusu dosyalar verilmiştir. Buradan birkaçını sizlere ifade etmeye çalıştım.

Değerli milletvekileri, 1999 yılında, Rusya krizi, Asya krizi dedik, dedik... Neticede, Rusya ve Asya krizi içerisinde yer alan ülkelerdeki artı gelişmeleri ifade edeceğim. Bizde, 1998’de yüzde 3,6 küçülme, 1999’da yüzde 6,4 küçülme; toplam yüzde 10 küçülme. 2000 yılına girdik, halen artıya çıkamadık. Şimdi, krizin başladığı Asya ve Rusya ülkelerindeki artı kalkınmaları rakam olarak vereceğim.

Asya bölgesinde, 1999 yılında ekonomik iyileşme süreci hızlanmıştır. Birçok ülkede kriz sonrasındaki beklentilerin oldukça üzerinde büyüme kaydedilmiş ve bölge genelinde yüzde 6 oranında büyüme gerçekleştirilmiştir. Bakın, krizi bahane ettiğimiz Asya ve Rusya ülkelerinde yüzde 6 büyüme olmuştur. Yani, bizdeki küçülmenin krizle alakası yok; bu, ülkenin iyi idare edilememesinden kaynaklanmaktadır. Kriz ülkelerinden Kore’de yüzde 10, 5’le en yüksek büyüme gerçekleşirken, Malezya yüzde 5,5, Tayland ise yüzde 4,3 oranında büyümüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akın, lütfen toparlayınız.

MURAT AKIN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bilhassa esnafımızın, biraz önce ifade ettiğim dertlerine çare olacağı kanaat ve düşüncesiyle, kurulacak genel müdürlüğün hayırlı ve uğurlu olmasını temenni eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akın.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Şahsı adına ilk söz, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat’a ait.

Buyurun Sayın Polat. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu kanun tasarısının 2 nci maddesi -hükümetten geldikten sonra- Plan ve Bütçe Komisyonunda değiştirildi, daha sonra Sanayi Komisyonunda tekrar değiştirilmiş. Plan ve Bütçe Komisyonu buna organize sanayi bölgeleriyle ilgili bir bölüm ilave etmişti; ama, bu konunun ayrı bir kanunla düzenlendiği gerekçesiyle -ki doğrudur, bir şey de diyemem- Sanayi ve Ticaret Komisyonu değiştirmiş ve önemli olarak “ticaret siciline ilişkin Türk Ticaret Kanunu ve Ticaret Sicili Tüzüğü gereğince Bakanlıkça yapılması gereken işlemleri yürütmek, umumî mağazacılık mevzuatı gereğince Bakanlıkça yapılması gereken işlemleri yürütmek.” diye bu maddeyi düzenlemiş.

Şimdi, burada, umumî mağazalar derken, büyük mağazalarla ilgili de konuşmak isterim. Bugün, esnafımızın en büyük problemlerinden birisi de büyük mağazalardır. Büyük mağazalar, dünyanın gelişimine uygun olarak ucuz satması ve toplu mal satması dolayısıyla bilhassa büyük kentlerde tercih edilen bir mağaza sitilidir. Yalnız, bu sitilin, çok önemli bir konusu var. O da işsizlik; yani, bunlar karşısında esnafımız kepenk kapatmak zorunda kalıyor. Bakın, bir misal vereyim, dün veya bugünkü gazetelerde vardı. Bir büyük mağaza, Fransız bir mağaza, Türk ortağıyla beraber Türkiye’de 1 mağazaya sahipti; bu sene 3 yerde daha mağaza açacakmış. 4 yerde açacağı bu mağazalarla birlikte “Türkiye’deki perakende satışın yüzde 3’ünü ben yapacağım” diyor.

Şimdi, düşünebiliyor musunuz, 4 mağaza açacak ve bu 4 mağaza, Türkiye’deki perakende satışın yüzde 3’ünü alacak. Ne demektir bu; kısaca bir misal verelim: 3,5 milyon esnafımızın olduğundan bahsediyoruz. 3,5 milyon esnafımızın oran olarak yüzde1’ine baktığımız zaman, 35 000 esnafın çalışmasına tekabül eder. Yüzde 3 payla, 100 000 kişinin yapacağı işi -kısaca diyorum, buna diğer büyük mağazalar da dahil- 3 veya 4 yere açacağı mağazalarla bu şirket karşılayacak. O zaman, işsiz kalan bu 100 000 kişiye ne iş yaptıracağız, ne iş bulacağız; ben, hep bunu düşünmek istiyorum.

Ben, büyük mağaza açılsın veya açılmasın demiyorum, benim bütün düşündüğüm şey, derdim esnaf ve sanatkârların önünü kesersek, tarımda çalışanların önünü kesersek, bu tarımda çalışanların, esnaf ve sanatkârların boş kalması durumunda Türkiye’de olacak olayları düşünmek bile istemiyorum, bunlar rüyama girdiği zaman uykularım kaçıyor.

Şimdi, bu noktada hükümetin biraz düşünmesi lazım. Bunun da en önemli yolu, bu tesislerin, Avrupa’da olduğu gibi, en az 10 kilometre, 15 kilometre şehir dışına kurulması şartının getirmesidir. Siz, şehir merkezine getirip bu şirketleri, bu mağazaları kurduğunuz zaman buradaki bütün esnafı yok ediyorsunuz.

Yine, burada söyleyeceğim ikinci bir konu da, Kalkınma Planıyla ilgilidir. Kalkınma Planında öyle maddeler var ki, yapılması da mümkün değil. Çok dikkatimi çektiği için söylüyorum, bir tanesi şu: “Elektrik ve haberleşme fiyatlarına yansıtılan kesintiler, sanayinin üretim maliyetlerine ilave yük getirmektedir.”

Geçen sene, bu ülkede sürekli elektrik kesintileri oldu. Niye elektrik kesintileri oldu; çünkü, bu hükümet, son 3 senede kendisine Refahyol tarafından emaneten bırakılan ve sınıra kadar gelen doğalgazı bile kullanamadı. Misal mi, söyleyeyim: Türkmenistan üzerinden gelen İran doğalgazı, şu anda, Erzurum’a kadar verilecek durumdadır, Erzurum’a kadar borular da döşenmiştir; hatta, İran tarafı, geçici bir kompresör istasyonu isterseniz, bugün, ben, Erzurum’a kadar gaz verebilirim diyor. Şimdi, sınırımıza kadar gelmiş gazı kullanmaktan aciz bekliyoruz, sanayide kesintiler oluyor; fakat, bu hükümet, sadece elini oğuşturuyor. İşte, bunun gerçek yönü bu.

İkincisi -ki, çok önemlidir- şimdi, hükümete bir şey sormak istiyorum: Diyorlar ki, elektriği -çok önemli bir konu- dünya fiyatları nispetinde sanayiciye vermek lazım. Peki, dünya fiyatları 3,5 sent; biz, Türkiye’de, bunu 4,5 sentten veriyoruz. TRT’ye para lazım, elektriğe zam yap; ona lazım, zam yap... Peki, ben, çok önemli bir soru sormak istiyorum: Şimdi, siz, 25-30 sene boyunca garanti verdiğiniz ve 12 sentten, 9 sentten, 6 sentten anlaşma yaptığınız doğalgazlara ne kadar sübvansiyon veriyorsunuz? Ben, bunu, Enerji Bakanına sordum, kesin bir cevap vermedi; Devlet Planlama Teşkilatına sordum, diyorlar ki Enerji Bakanlığına sorun... Sorduk, o da doğru dürüst cevap vermedi; ama, ben öğrenmek istiyorum ve bir şey daha öğrenmek istiyorum: Şimdi, tarım desteklerinde, buğdaya destek geldiği zaman, sübvansiyon yok; peki, elektriğe ne yapacaksınız, yarın ona da vermeyeceksiniz. Ona vermediğiniz zaman, sanayici, bu pahalı elektrikten nasıl üretim yapacak? Bakın, tekrar soruyorum: 6 sentten, 9 sentten, 12 sentten anlaşmalarınız var ve 25-30 yıl boyunca garanti vermişsiniz; peki, bunları, kalkıp da dünya standartları olan 3,5 sentten sanayiciye verdiğiniz zaman, aradaki sübvansiyonu nasıl karşılayacaksınız; vermeyecek olursanız, pahalı vereceğiniz elektrikten bu sanayici nasıl üretim yapacak? Bunun, burada söylenmesi lazım.

İkincisi, elektrik kesintilerinin sanayie bu kadar menfî tesir ettiğine inandığımıza göre, hudutlarımıza kadar gelen doğalgazı kullanmaktan neden çekiniyoruz?! Yani, ben, bunları öğrenmek istiyorum, bunları size soruyorum; hepimizin derdi bu. Doğalgaz gelmiş kullanamıyorsun, elektrik kesintisi var... Bunu, bana birisinin izah etmesi lazım; bunu izah etmezse olmaz. Sonra...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Polat, lütfen toparlayınız.

ASLAN POLAT (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Şimdi, öbür maddelerde de bir şey söyleyeceğim. Şimdi, bugünlerde, bir konu daha var; sürekli olarak ifade ediyorsunuz, bundan da, herhalde çok iftihar ediyorsunuz. Diyorsunuz ki, toplam sanayi üretimini yüzde 3,4 artırdık. Ne zamana göre artırdınız; geçen seneye göre artırdınız. Zaten, geçen sene yüzde 8,9 küçülttüğünüz miktara göre artırıyorsunuz. Şimdi, siz, geçen sene geliyorsunuz, bu hükümet, yani, siz, MHP’liler siz, hükümettesiniz ve Türk sanayiini birinci dönemde 8,9 küçültüyorsunuz -işte, Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamı- ondan sonra, buna göre, bu sene, yüzde 3,4 artırdık diyorsunuz. O da, neyi artırmışsınız; bakın, dinleyin, açın ikinci sayfasını, yüzde 150 büro masrafları, büro hesaplarında ve muhasebe şeyinde üretim artışı var. Şimdi, tuttunuz, bir kanun getirdiniz, vergi kanunu, muhasebeyi öyle bir işleme soktunuz ki, artık küçük esnafın veya eskiden defter tutan vatandaşın defter tutma şansı da kalmadı, herkes muhasebeciye hesabını tutturmak zorunda kaldığı için, yüzde 150, burada, muhasebeciden artırdığınız için esasında önemli rakam olarak yüzde 3,4 sanayi artışını bulmuşsunuz. Onu dahi düşseniz, bu sanayi bile bugünkü halinde bile yüzde 0’lara gelecek. İşte, bunu oranlamış, daha kapasite kullanım oranı yüzde 75’e düşmüş...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) – Biraz sonra devam ederim. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Sizin günahınız 5 dakikada bitmez; Sanayi ve Ticaret Bakanı Erzurum’a bir söz verdi de onun için laf etmiyorum yine...

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

Son söz, Tokat Milletvekili Sayın Bekir Sobacı’ya ait.

Buyurun efendim.

BEKİR SOBACI (Tokat) – Konuşmayacağım.

BAŞKAN – Konuşmayacaklar.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN – Efendim, yoklama talebi vardır; okutup, imza sahiplerinin burada olup olmadığını araştıracağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel Kurulda toplantı yetersayısı yoktur, yoklama yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Abdüllatif Şener?.. Burada

Ahmet Derin?.. Burada.

İsmail Özgün?.. Burada.

Mehmet Çiçek?.. Burada.

Özkan Öksüz?.. Burada.

Sabahattin Yıldız?.. Burada.

Altan Karapaşaoğlu?.. Burada.

Aslan Polat?.. Burada.

Latif Öztek?.. Burada.

Bekir Sobacı?.. Burada.

Yakup Budak?.. Burada.

Musa Uzunkaya?.. Burada.

Rıza Ulucak?.. Burada.

İsmail Alptekin?.. Burada.

Yahya Akman?.. Burada.

Mehmet Özyol?.. Burada.

Hüseyin Karagöz?.. Burada.

Mehmet Dönen?.. Burada.

Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Murat Akın?.. Burada.

Yoklamayı elektronik cihazla yapacağız; 3 dakika süre veriyorum. Sisteme giremeyenler, lütfen, pusula doldurarak, yoklama süresi içerisinde Başkanlığa göndersinler.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yoklamaya 147 sayın milletvekilimiz katılmıştır. Bu sayının üzerine 20 arkadaşımızı ilave etsek dahi, toplantı yetersayısını bulamayacağımız görülüyor.

Saat 22.15’e kadar ara veriyorum efendim.

Kapanma Saati: 22.03

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati : 22.15

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 109 uncu Birleşimin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN – Görüşmekte olduğumuz 2 nci madde üzerindeki müzakereler tamamlanmış ve yoklama talebinde bulunulmuş idi.

Yoklama sonucu toplantı yetersayısı elde edilemediğinden, 10 dakika ara vermiştik.

Şimdi, tekrar, 3 dakika içerisinde toplantı yetersayısını arayacağım.

Yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yapılan yoklama sonucunda toplantı yetersayısına ulaşılamamıştır. Bu sebeple, İçtüzüğümüzün 57 nci maddesinin son fıkrası gereğince, gündemdeki soruşturma komisyonu raporu ile alınan karar gereğince kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 14 Haziran 2000 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hepinize hayırlı akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 22.18

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Gaziantep Milletvekili İbrahim Konukoğlu’nun, okullardaki fındık zehirlenmelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1986)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların, aracılığınızla Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

3.5.2000

İbrahim Konukoğlu

Gaziantep

Millî Eğitim Bakanlığı tarafından okullarda dağıtılan fındık nedeniyle pek çok şehirde zehirlenme olayları meydana gelmiştir.

28.4.2000 Cuma günü Gaziantep’te 853 öğrenci yediği fındıktan dolayı zehirlenmiştir. Pek çoğu hastaneye kaldırılan öğrenciler arasında ölümün olmaması tek tesellimizdir. Buna rağmen Bakanlık tarafından tam ve doyurucu açıklama yapılmamıştır.

1. Okullarda dağıtılan fındıkla zehirlenme olayları olmasına rağmen; 3-4 gün süren bu zehirlenme olayları süresince fındık dağıtımı devam etmiş ve yüzlerce yeni öğrenci zehirlenmiştir.

2. Zehirlenmenin inorganik fosfor nedeniyle olduğu açıklanmıştır. Eğer bu doğru ise iç fındığı böyle sağlıksız bir depoya koyan sorumlular hakkında ne işlem yapılmıştır?

3. Zehirlenmenin, uzun süre depolarda bekleyen bozulmuş ve aflatoksin adlı zehir ihtiva eden fındıkla olduğu doğru mudur? Aflatoksinle zehirlenme olaylarında ileride başka bozukluklar meydana gelecek midir?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 12.6.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1529

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 16.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5611-7/1986-5448/13026 sayılı yazısı.

Gaziantep Milletvekili Sayın İbrahim Konukoğlu’nun, “Okullardaki fındık zehirlenmelerine ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Bakanlığımız ile Fındık Satış Kooperatifleri Birliği (Fiskobirlik) Genel Müdürlüğü arasında, 3.4.2000 tarihinde imzalanan protokol gereği, ilköğretim okullarında okuyan öğrencilere, ek beslenme amaçlı fındık dağıtımına Fiskobirlik’çe başlanmış, ancak, fındıkların bazı öğrencilerde mide bulantısına ve kusmalara sebep olduğu yönünde Bakanlığımıza ulaşan bilgi ve basında çıkan haberler üzerine, 28.4.2000 tarihinde durdurulmuştur.

1. Gaziantep İline tahsis edilen fındık, 17.4.2000 tarihinde teslim alınmış, öğrenci sayısına göre ilçe millî eğitim müdürlüklerine teslim edilmiştir. 25.4.2000 tarihinden itibaren de Oğuzeli ve Nizip ilçelerindeki taşıma merkezi ilköğretim okullarına, ilçe merkezindeki ilköğretim okullarına ve Şahinbey İlçesindeki 20 ilköğretim okuluna dağıtılmıştır.

28.4.2000 tarihine kadar zehirlenmeye ilişkin herhangi bir şikayet veya belirtiye rastlanılmamış, fakat 28 Nisanda fındık dağıtımı yapılan ilçelerden sadece Şahinbey İlçesindeki 20 okuldan gelen yoğun şikayet üzerine, özel ve resmî sağlık kuruluşlarıyla temasa geçilmiş, fındık ve incir dağıtımı durdurulmuştur. Hastaneye başvuran 853 kişiden 3’ü dışındakiler ayakta tedavi edilmiş, ertesi gün 2’si ve sonraki gün de diğeri taburcu edilmiştir.

Yapılan inceleme sonucunda, söz konusu şikayetle sağlık kurumlarına başvuran velilerin çoğunun panikten etkilendiği ve başvurduğu, hatta yapılan tahliller neticesinde zehirlenmeden değil soğuk algınlığı ve benzeri nedenlerle hasta olanların varlığının da saptandığı, fındık ve incirden alınan numunelerin İl Sağlık Müdürlüğünde tahlillerinin yaptırıldığı, alınan raporlardan da patolojik etki üretmediği anlaşılmıştır. Ayrıca, Sağlık Bakanlığı Dr. Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığına gönderilen iç fındık numunelerinin de tahlilleri yapılmış ve zehirlenmeye neden olacak bir bulguya rastlanılmamıştır.

2, 3. Yukarıda belirtildiği üzere, Bakanlığımızca, söz konusu olayla ilgili önlemler anında alınmış ve gerekli tahlillerin yapılması sağlanmış olup, inorganik fosfor veya başka bir nedenle zehirlenmenin olmadığı anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

2. – Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, Muğla İlinde kan bankası kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1997)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla.

4.5.2000

Fikret Uzunhasan

Muğla

Güneybatı Anadolunun turizm merkezi konumundaki Muğla İli, yılın ortalama 8-9 ayı süresince yerli ve yabancı turistler tarafından ziyaret edilen bir ildir. Özellikle yaz aylarında çok yoğun nüfus artışı ile birlikte ulaşımdaki trafik yoğunluğu artmakta ve hiç istemesek de çok sık trafik kazaları ile karşılaşmaktayız.

Diğer yandan elektrik üreten üç adet termik santral ve Dalaman Selülöz Kâğıt Fabrikası ile birlikte yine turizme hizmet veren tesislerdeki istihdam dolayısıyla bu ilimizde iş kazalarının sıkça cereyan ettiği bir gerçektir.

Ayrıca son yıllarda yöremizde giderek artış gösteren “Akdeniz Anemisi” vakalarını da gözönünde bulundurursak; “kan bankası” veya “kan merkezlerine” duyulan gereksinim ortaya çıkmaktadır.

Sorular :

1. Muğla İline “kan bankası” veya “kan merkezi” kurulması hususunda, Bakanlığınız ne gibi çalışmalar yapmaktadır.

2. “Akdeniz anemisi”ne karşı nasıl bir mücadele verilmektedir.

T.C.

Sağlık Bakanlığı 5.6.2000

Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Sayı : B100THG0100004/5590/10064

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliğine

Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı

İlgi : 16.5.2000 gün ve 13142 sayılı yazınız.

Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan tarafından şahsıma yöneltilen “Muğla İlinde kan bankası kurulup kurulmayacağına” dair soru önergesinin cevabı ilişiktedir.

Bilgilerinize saygılarımla arz ederim.

Doç. Dr. Osman Durmuş

Sağlık Bakanı

Soru 1. Muğla İline “kan bankası” veya “kan merkezi” kurulması hususunda, Bakanlığınız ne gibi çalışmalar yapmaktadır.

Cevap 1. Muğla İlimizde yıllık kan toplama kapasitesi 1500 ünite olan Muğla Devlet Hastanesi Kan Merkezi, 1000 ünite olan SSK Muğla Bölge Hastanesi Kan Merkezi, 250 ünite olan Marmaris Devlet Hastanesi Kan İstasyonu ve 500 ünite olan Bodrum Devlet Hastanesi faaliyet göstermektedir.

Ülkemizde kanın toplanması, depolanması, işlenmesi, dağıtımı ve kullanıcıya uygun şartlarda ulaştırılabilmesi sırasında görülen aksaklık ve yetersizliklerin önlenmesi, bu alanda yapılan uygulamalarda yaşanan sorunlara çözüm getirilebilmesini teminen, ülke sathında sağlıklı olarak işleyebilecek “Bölgesel Kan Merkezlerinin Kurulması Projesi” kapsamında, ilk aşamada; Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Kızılay Derneği işbirliği ile İstanbul İli Anadolu Yakasında bir “Bölgesel Kan Merkezi” kurulması, daha sonra ülke geneline dengeli bir biçimde yaygınlaştırılması planlanmaktadır.

Bu merkezlerin, immünohematolojik testler ve transfüzyonla bulaşan enfeksiyonları araştırmakta kullanılan mikrobiyolojik testler için gerek duyulduğunda referans laboratuvar kurmak, araştırma ve geliştirme çalışmalarını yürütmek, Bakanlıkça belirlenen kan merkezleri ve istasyonları için eksternal kalite kontrol programlarını hazırlama ve bu merkezde görevli personelin ve program çerçevesinde diğer personelin hizmet içi eğitimlerinin gerçekleştirilmesi vb. alanlarda faaliyet göstermeleri hedeflenmektedir.

Soru 2. “Akdeniz anemisi”ne karşı nasıl bir mücadele verilmektedir.

Cevap 2. Akdeniz anemisi (Thalassemia) başta Akdeniz ülkeleri olmak üzere göçler sonucu tüm dünya ülkelerinde görülebilen, hastalıklı geni taşıyan anne-babanın çocuklarında 1/4 olasılıkla ortaya çıkan bir kan hastalığıdır. Hastaların yaşaması için 3-4 haftada bir kan transfüzyonu ve bu kan transfüzyonunun bıraktığı demirin temizlenmesi için de 1 yaşından itibaren ömür boyu haftada 5 gün 10-12 saat süre ile bir pompa yardımıyla Desferal almaları gerekir. Tüm bu tedavilerin maliyeti yıllık yaklaşık 10 000 dolardır.

Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre dünyada en az 70 milyon Akdeniz anemisi taşıyıcısı vardır. Türkiye’de yaklaşık 1 300 000 Akdeniz anemisi taşıyıcısı (sıklık % 2) ve 3000 hasta vardır. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yapılan çalışmalara göre beta-thalassemia taşıyıcılığı oranı Batı Trakya’da % 10,8, Konya’da % 3, Denizli’de % 3, Muğla’da % 7,8, Antalya bölgesinde % 10-12, Antakya’da % 1,4, Adana ve Mersin’de % 2,2-3,7, Bursa’da % 1,7 Van’da % 2,6 bulunmuştur.

1993 yılından bu yana kalıtsal Kan Hastalıklarının teşhisi, tedavisi ve önlenmesine yönelik olarak yoğun çalışmalara başlanmıştır.

Bu amaçla 30.12.1993 tarih ve 21804 sayılı Resmî Gazete’de 3960 sayılı “Kalıtsal Kan Hastalıkları ile Mücadele Kanunu” yayınlanmıştır. 1998 yılında başlayan “Kalıtsal Kan Hastalıkları Mücadele Yönetmeliği” çalışmaları sürmektedir. Bu yönetmeliğin yayınlanmasındaki amaç “insan sağlığını korumak üzere ülkemizde sık görülen thalassemia, orak hücreli anemi başta olmak üzere diğer anormal hemoglobinlerin önlenmesinde eğitim, tarama, genetik danışma ve doğum öncesi tanı yapmak, hastaların tedavilerinde standardizasyonu sağlamak amacı ile merkezlerin açılmasını, mevcut merkezlerin desteklenmesini, denetlenmesini” sağlamaktır.

Çeşitli Akdeniz anemisi (Thalassemia) dernekleri ve vakıflar halkı bilinçlendirmek için eğitim çalışmaları yapmaktadır. 1996 yılında Akdeniz anemisi (Thalassemia) ile ilgili vakıf ve dernekler, Türkiye Kalıtsal Kan Hastalıkları Organizasyonu adı altında ortak çalışmalara başlamıştır. Bu organizasyonun amaçları;

a) Halkın bilinçlendirilmesi,

b) Bölgelere ayrılarak geniş taramalar yapılması,

c) Tanı ve tedavi merkezlerinin kurulması,

d) Bilgilerin toplanacağı merkezlerin kurulması,

e) Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, Millî Eğitim Bakanlığı, kan merkezleri ve sosyal yardım kuruluşları gibi destek verecek kuruluşlar ile işbirliği yapmaktır.

1995 yılından itibaren Akdeniz anemisi (Thalassemia) görülme sıklığının yüksek olduğu bölgelerde, Kalıtsal Kan Hastalıkları Araştırma ve Tedavi Merkezleri kurulmaya başlanmıştır. Öncelikli Muğla-Antalya, İçel ve Hatay olmak üzere 4 ilde kurulan bu merkezler 5 üniteden oluşmaktadır :

1. Hastalık hakkında eğitim ve taşıyıcı taraması,

2. Kan merkezi,

3. Tedavi merkezi,

4. Araştırma laboratuvarı,

5. Doğum öncesi tanı merkezi,

Akdeniz anemisinin (Thalassemia) ortadan kaldırılması için uygulanan politika riskli hamileliklerde fetusa doğum öncesi tanı uygulamaktır. Riskli hamilelik hem anne hem de babanın aynı hastalık için taşıyıcı olduğu durumlardaki hamileliklerdir. Genelde aileler taşıyıcı olduklarını ilk kez hasta çocuk sahibi olduktan sonra fark etmektedir. Amaç hiç hasta çocuk doğmadan taşıyıcıların tespit edilmesi ve ilk hamilelikten itibaren riskli bebeklere doğum öncesi tanı uygulamaktır. Bunun için evlenecek çiftlere kan testi yapılması gerekir. Muğla, Antalya, İçel, Hatay illerinde Umumi İl Hıfzıssıhha Kurulu Kararıyla evlenecek çiftlerde tarama testi yapılması zorunlu hale getirilmiştir. Şüpheli taşıyıcı olanlar açılan bu merkezlere sevk edilerek veya kan örnekleri gönderilerek kesin tanıları konmaktadır. Evlenecek olan çiftlerin her ikisi de taşıyıcı olarak tespit edildiği takdirde bu çiftler uyarılarak ileride Akdeniz anemili bebekleri olabileceği ve hastalık hakkında bilgilendirme yapılmakta, hamile kalınması durumunda mutlaka göbek kordonundan kan örneği alınarak yeni doğan bebeğin ta olup olmadığının belirlenmesi yönünde eğitimler verilmektedir.

Antalya İli Merkez İlçesi, Çalkaya Belediyesi hudutları içerisinde Bakanlığımızca sağlanan arsada Akdeniz Kan hastalıkları Vakfı (Akhav) tarafından yapılması planlanan Kalıtsal Kan Hastalıkları Hastanesi ile ilgili protokol imzalanarak 28.6.1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kurulacak hastanenin faaliyetleri; Akdeniz anemisi (Thalassemia), Orak Hücreli Anemi olmak üzere Kalıtsal Kan Hastalıkları yanında, edinsel Kan Hastalıkları konularında eğitim, araştırma, teşhis, tedavi ve koruyucu hekimlik yapmaktır. Protokol gereği Bakanlığımızca hastanenin yeterli sayıdaki sağlık personeli idareci ve teknik personeli tayini ile görevlendirilmesi ve hastane için gerekli tıbbî cihaz ve malzeme ile diğer lüzumlu araç gereçlerinin hastanenin açılışından itibaren hizmet verebilecek şekilde hazır olması sağlanacaktır.

3. – Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan’ın, Diyarbakır-Ergani İlçesindeki okulların derslik ihityaçlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2009)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından cevaplandırılması hususunda delâletlerinizi saygılarımla arz ederim. 8.5.2000

Osman Arslan

Diyarbakır

1. Diyarbakır-Ergani İlçesinde 1927 yılında yapılan İnkılap İlköğretim Okulu ile 1950 yılında yapılmış olan Atatürk İlköğretim Okulları için yeni hizmet binaları; tek derslikli ve 165 öğrencili Ergani-Dibektaşı Köyü İlköğretim Okuluna ek derslik yaptırmayı düşünüyor musunuz?

2. Eski Köy Enstitüsü şimdiki öğretmen okulunun derme-çatma taş binalarında erkek öğrencilerle birlikte eğitim hizmeti vermeye çalışan Kız YBO’nun derslikleri yetersizdir. Öğretmen lojmanları yoktur. Kız öğrenci pansiyonu ihtiyaca cevap verememektedir.

İlçemize reva görülen bütün bu olumsuzluklarını giderme yönünde bir acil müdahale planı düşünülebilir mi?

3. İlçede, Şehit Aynur Sarı İlköğretim Okulu, Atatürk İlköğretim Okulu, Ergani Lisesi, Ergani Kız Meslek Lisesi ve Ana Okulu olmak üzere 5 okul tek binada eğitim-öğretim hizmeti vermektedir.

21 inci Yüzyılda ve Avrupa Birliği yolundaki Türkiye’de il olmaya aday 100 bin nüfuslu ilçemizi cehaletin karanlığına mahkûm eden bu tutum ve politikaların gerekçelerini objektif ölçütlerle açıklar mısınız?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 7.6.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1501

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 16.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5609-7/2009-5484/13193 sayılı yazısı.

Diyarbakır Milletvekili Sayın Osman Aslan’ın, “Diyarbakır-Ergani İlçesindeki okulların derslik ihtiyaçlarına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. İlköğretim yatırımları, 222 sayılı ilköğretim ve eğitim kanunu gereği valiliklerce, mahallinde, il ilköğretim kurumları yapım programıyla gerçekleştirilmektedir.

Bakanlığımızca, Diyarbakır İline, 2000 yılı için, ilköğretim kurumlarının giderlerinde kullanılmak üzere, Devlet katkısı olarak 2 485 000 000 000 lira tahsis edilmiştir.

Ergani İnkılap İlköğretim Okulunun bahçesinde, 16 derslikli bir ilköğretim okulunun yapımı İl Yatırım Programında planlanmıştır.

2. Bu soru, 7/1336 esas numaralı soru önergesiyle aynı konulu olup, söz konusu soru önergesinde 29.2.2000 tarih ve 550 sayılı yazımızla cevap verilmiştir.

3. Şehit Aynur Sarı İlköğretim Okulu, ihalesi merkezden yapılan ve 1999 yılı sonu itibariyle yapımı tamamlanan 32 derslikli bir ilköğretim okulu olup, ana sınıfı, projesi gereği okul binasında mevcuttur.

Atatürk İlköğretim Okulu binası, eğitim ve öğretime uygun olmadığından bu okulun öğrencileri de kapasitesi yeterli olan, adı geçen ilköğretim okulunda eğitimini sürdürmektedir.

Ergani Lisesinin binası 13 derslikli olup, 1855 öğrencisinden sadece 505’i Şehit Aynur Sarı ilköğretim Okulunun bir bölümünde eğitimini sürdürmektedir.

2000 Yılı Yatırım Programında 1994H010080 proje numarası ile yer alan 16 derslikli Ergani Lisesi inşaatı % 85 seviyesinde olup, 2000 yılı sonunda hizmete alınması planlanmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

4. – Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç’un, Trabzon-Arsin İlçesinin okul ve öğretmen ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2012)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delâletlerinize arz ederim.

Şeref Malkoç

Trabzon

1. Trabzon-Arsin İlçesinde kaç adet okul vardır? İlköğretim, ortaöğretim alanında tesis ve öğretmen ihtiyacı nedir? Bu ihtiyacı nasıl karşılamayı düşünüyorsunuz?

2. Arsin’de Organize Sanayi Bölgesi bulunmaktadır? Sanayicinin ihtiyacı olan kalifiye eleman yetiştirmek amacıyla, Arsin’e sanat meslek lisesi veya teknik lise yapmayı düşünüyor musunuz?

3. Arsin İlçesinin merkezinde kaç tane ilköğretim okulu vardır? Bunların binaları hangi yıllarda yapılmıştır? Bu binalar yeterli midir?

Yeni bir ilköğretim okulu yapmayı düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız ne zaman yapılıp eğitim ve öğretime açılır?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 7.6.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1498

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 16.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5609-7/2012-5487/13196 sayılı yazısı.

Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç’un, “Trabzon-Arsin İlçesinin okul ve öğretmen ihtiyacına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Trabzon’un Arsin İlçesinde; 13’ü taşımalı ilköğretim uygulaması kapsamında bulunan toplam 46 ilköğretim okulu, 1 genel lise ve 1’de imam hatip lisesi bulunmaktadır.

Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul ve Kurumların Yönetici ve Öğretmenlerinin Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmelik,Bakanlığımıza bağlı her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında olması gereken yönetici ve öğretmen sayısının, öğrenci ve ders yükü esas alınarak branşlar itibariyle belirlenmesini öngörmektedir.

Söz konusu Yönetmelik kapsamında yapılan belirlemeye göre, Trabzon’un Arsin İlçesinde, 215 öğretmen norm kadrosuna karşılık 213 öğretmenin görev yaptığı tespit edilmiştir. Bu ilçemizde sınıf öğretmenliği ile diğer bazı branşlarda 26 öğretmen fazlalığına karşın, ülke genelinde ihtiyaç duyulan, başta İngilizce olmak üzere bazı branşlarda da öğretmen ihtiyacı olduğu görülmektedir.

Bu ihtiyaç da 2000 yılı öğretmen atama ve yer değiştirme döneminde yapılacak planlama ile giderilebilecektir.

2. Bakanlığımız Müdürler Kurulu Kararı eki “Kurum Açılmasına ve Kapatılmasına İlişkin Esaslar”da, nüfusu 5 000 ile 20 000 arasında yerleşim birimlerinde çok programlı lise, nüfusu 20 000’in üzerinde olan yerleşim birimlerinde ise endüstri meslek lisesi açılabilir hükmü yer almaktadır.

Trabzon’un Arsin İlçesinin, 1997 yılı nüfus sayımına göre merkez nüfusu 8 596 olması nedeni ile bağımsız endüstri meslek lisesi açılması mümkün olmadığından, meslekî ve teknik öğretim programlarının bir yönetim altında toplandığı çok programlı lise yapılması uygun görülerek, Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığına sunulan 2000 yılı yatırım teklifleri arasında yer verilmiştir. Ancak, kısıtlı bütçe olanakları ve deprem ağırlıklı projeler nedeni ile yatırım programına alınamamıştır.

3. Arsin İlçesinin merkezinde; 2’si (Mehmet Akif Ersoy ve Atatürk İlköğretim okulları) taşımalı ilköğretim uygulaması kapsamında bulunan toplam 7 ilköğretim okulu bulunmaktadır. Bunlardan; Merkez İlköğretim Okulu 1955, Gölcük İlköğretim Okulu 1961, Çavuşlu İlköğretim Okulu 1972, Yeşilce İlköğretim Okulu 1984 ve Cumhuriyet İlköğretim Okulu da 1990 yılında eğitim ve öğretime açılmıştır.

İlköğretim yatırımları, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu gereği valiliklerce, mahallinde, il ilköğretim kurumları yapım programıyla gerçekleştirilmektedir.

Bakanlığımızca, Trabzon İline, 2000 yılı için, ilköğretim kurumlarının giderlerinde kullanılmak üzere, Devlet katkısı olarak 1 132 000 000 000 lira tahsis edilmiştir.

Cudibey Mahallesinde, kamulaştırma işlemi tamamlanan arsa üzerinde, 15 derslikli ilköğretim okulu yapımının yatırım programına alınmasına çalışılmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

5. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Petrol Ofisi Yönetim Kurulunun kararlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/2013)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı SayınYüksel Yalova tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 4.5.2000

Veysel Candan

Konya

Bilindiği üzere Petrol Ofisi 1999 yılında brüt 111 trilyon, net 70 trilyon lira kâr etmiştir. 3 Mart 2000 tarihinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından ihalesi yapılmıştır. 99 yılı net kârı olan 70 trilyon lira Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bırakılması gerekirken 7 Mart 2000 tarihinde Yönetim Kurulu tarafından alınan bir kararla kârın 30 trilyon lirası şirket sermayesine eklenmiş, yani ihaleyi alan firmaya bırakılmıştır. Bu sebeple;

1. Böyle bir işlemin hukukî temeli nedir? Hangi vergi mevzuatına göre bu işlem yapılmıştır?

2. Yönetim Kurulu kârın tamamının dağıtılmasını öngörmüş olsaydı 70 trilyon lira Özelleştirme İdaresine, yani Hazineye ödenmiş olacaktı. Bu kararı alan yönetim kurulu suç işlemiş midir? İşlemiş ise haklarında takibat yapmayı düşünüyor musunuz?

3. Satış için Özelleştirme İdaresi Başkanlığının karar tarihi 3 Mart 2000’dir. Kârın şirkete bırakılması karar tarihi 7 Mart 2000’dir. Bu arada geçen 4 günlük süreyi nasıl izah edeceksiniz?

4. 99 yılı kârının şirkete bırakılması kararını ve Yönetim Kurulunun diğer kararlarını inceletmeyi düşünüyor musunuz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 12.6.2000

Sayı : B.02.0.006/01-1375

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 16.5.2000 tarih, A.01.0.GNS.0.10.00.02-5609 sayılı yazınız.

Konya Milletvekili Veysel Candan tarafından tevcih edilen ve tarafımdan cevaplandırılmasını istediği 7/2013-5488 esas sayılı soru önergesi incelenmiştir.

POAŞ-Petrol Ofisi A.Ş. Türk Ticaret Kanunu ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Hisselerinin % 93,3’ü kamuya ait olup, % 6,7’si İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem görmektedir.

POAŞ akaryakıt dağıtım sektöründe 11, madenî yağ üretim ve dağıtım sektöründe ise 7 şirket ile rekabet etmektedir. Çok uluslu şirketlerin yer aldığı ve rekabetin yoğun olduğu akaryakıt piyasasında POAŞ’ın serbest piyasa ekonomisinin tüm koşullarını uygulaması, ekonomik ve malî politikaları ile kârlılığını, verimliliğini, satışlarını ve pazar payını koruması ancak yeterli kaynağa sahip olması alıcılarına daha iyi satış kolaylıkları sağlamasıyla mümkün olabilmektedir.

Sektördeki rekabet, peşin olarak temin edilen ürünlerin, bayii ve müşterilere veresiye olarak satılması esasına dayanmaktadır. Bayii ve müşterilerine vadeli satış yapamayan veya vade günlerini düşüren şirketlerin pazar payları buna bağlı olarak düşmektedir. Şirketin işletme sermayesi, nakit mevcudu, stoklar, alacaklar arasında paylaştırılmaktadır. Bunun sonucunda fiyat artışlarına, stok seviyesine, alacak tahsil süresine bağlı olarak şirket özkaynaklarını artırma durumu hasıl olmuştur.

Bu esaslar çerçevesinde işleyen bir sistemde nakit işletme sermayesine ihtiyaç duyulduğundan ve yukarıda belirtilen gerekçelerle, POAŞ’ın malî yapısının kuvvetlendirilmesi ve finansman sıkışıklığının giderilmesi amacıyla 12.1.2000 tarih ve 2000.1/1 sayılı Yönetim Kurulu kararı ile şirketin ödenmiş sermayesinin, 100 trilyon TL olan Kayıtlı Sermaye Tavanı dahilinde 20 trilyon TL’den 50 trilyon TL’ye çıkarılmasına karar verilmiş (Ek-1) ve şirket 14.1.2000 tarih ve 683 sayılı yazı ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığına başvurmuştur. (Ek-2)

Artırılan 30 trilyon TL tutarın 13 trilyon TL’sinin bedelsiz, 17 trilyon TL’sinin bedelli hisse senedi çıkarılmak suretiyle karşılanması uygun görülmüştür.

POAŞ’ın finansal durumu göz önüne alınarak bu başvuru uygun görülmüş ve gerekli işlemlerin yapılabilmesi için 14.1.2000 tarih ve 36 sayılı Başkanlık Olur’u ile de Özelleştirme İdaresi Başkanlığı onayı alınmıştır. (Ek-3)

Şirket, söz konusu sermaye artırımını ana sözleşme gereği ile Türk Ticaret Kanunu ve ilgili diğer mevzuat hükümlerine uygun olarak gerçekleştirmiştir.

24.3.2000 tarihinde yapılan POAŞ 17 nci Olağan Genel Kurulunda, 1999 yılında dağıtılacak kâr olarak hesaplanan 61 506 776 154 806 TL Sermaye Piyasası mevzuatına uygun olarak Halka Açık Şirketler için öngörüldüğü şekilde, alınan karar doğrultusunda 1.5.2000 tarihinden itibaren dağıtılmaya başlanmıştır. (Ek-4)

Bu karar çerçevesinde, 1999 yılı kâr payından Özelleştirme İdaresi Başkanlığına düşen miktar yasal süresi içerisinde ödenmiştir.

Bu tutar Özelleştirme Fonu hesaplarına intikal edecek olup, Hazineye aktarılması söz konusu değildir. Özelleştirme Fonundan Hazineye yapılan aktarmalar IMF ile yapılan “Stand-by” anlaşması çerçevesinde gerçekleştirilmektedir.

POAŞ’ın (Ek-1 sunulan) 12.1.2000 tarihli Yönetim Kurulu Kararı ile; Şirketin ödenmiş sermayesinin 20 trilyon TL’den 50 trilyon TL’ye çıkarılması, artırılan 30 trilyon TL tutarın 13 trilyon TL’sinin bedelsiz, 17 Trilyon TL’sinin bedelli hisse senedi çıkarılmak suretiyle karşılanması uygun görülmüştür.

Bilindiği üzere, POAŞ’ın % 51 oranındaki hissesinin blok satışı için 17.11.1999 tarihinde ilana çıkılmış ve teklif verme süresi 20.1.2000 tarihinde sona ermiştir.

Ancak, teklif verme süresinden önce söz konusu ihale ile ilgili olarak hazırlanan ve ihale şartnamesi alan tüm yatırımcılara gönderilen yazılı açıklamalarda; yapılacak sermaye artırımı ve detayı konusunda bilgi verilerek, yatırımcıların verecekleri teklifleri bu çerçevede hazırlamaları ifade edilmiştir.

Bu husus teklif sahibi yatırımcılar ile 17-18 Şubat 2000 tarihlerinde yapılan bire bir görüşmelerde de açıklanmış ve sermaye artırımı ile ilgili detay bilgi ve program verilmiştir.

Alınan tekliflerin değerlendirilmesi ve teklif sahipleri ile ilgili pazarlık ve müzakere görüşmeleri sonucunda ihale 3.3.2000 tarihinde kamuya açık olarak yapılmıştır.

Soruda sözedilen, şirketin 7.3.2000 tarihli Yönetim Kurulu Kararında, Sermaye Piyasası Kurulu mevzuatı çerçevesinde sermaye artırımı ve artırım ne şekilde gerçekleştirileceği ile ilgili detay bilgiler yer almaktadır. (Ek-5) Şirketin kâr dağıtım kararı 17 nci Olağan Genel Kurulda alınmıştır.

24.3.2000 tarihinde yapılan POAŞ’ın 17 nci Olağan Genel Kurulunda ise kârın tamamının dağıtılmasına karar verilmiş ve kârdan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı payına düşen tutar yasal süresi içerisinde ödenmiş, bu arada Özelleştirme İdaresi Başkanlığının bedelli sermaye artırım yükümlülüğü de yerine getirilmiştir.

POAŞ’ın Yönetim Kurulu Kararları, şirket denetim kurulu üyeleri ile Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun teftiş ve denetimine tabidir.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Yüksel Yalova

Devlet Bakanı

Ek-1

Karar Tarihi : 12.1.2000

Karar No. : 2000.1/1

Top. Saati : 10.00

Gündem Madde : 1

İlgi : Genel Müdürlüğün, Finansman Daire Başkanlığının 6.1.2000 tarih, 53 sayılı yazısı,

Konu : POAŞ’ın sermaye işlemleri,

Karar : POAŞ’nin kayıtlı sermaye tavanının 20 trilyon TL’dan 100 trilyon TL’na yükseltilmesi, ayrıca ödenmiş sermayenin 7 trilyon TL’dan 20 trilyon TL’na çıkarılmasının 4.3.1999+ 99.6/3 ve 25.3.1999+99.10/4 sayılı Yönetim Kurulu Kararları ile uygun görüldüğü,

1999 yılı içerisinde POAŞ’nin ödenmiş sermayesinin 7 trilyon TL’dan 20 trilyon TL’na yükseltildiği, bunun müteakip 2000 yılı DPT-Hazine ve şirketin 2000 yılı finansman-Yatırım programı verilerinin de kısmen dikkate alınması suretiyle 2000, 2001, 2002 yıllarına ait projeksiyon hazırlandığı,

Onay ekinde bulunan projeksiyonun da eklenmesi suretiyle gerekli dokümanların hazırlanarak kayıtlı sermaye tavanının 20 trilyon TL’dan 100 trilyon TL’ye yükseltilmesini teminen gerekli iznin verilmesi için Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığına müracaat edildiği,

Yapılan projeksiyona göre şirketin ödenmiş sermayesinin 2000 yılı içerisinde 20 trilyon TL’dan 50 trilyon TL’na yükseltilmesinin, artırılacak kısmın 13 trilyon TL’nın bedelsiz, 17 trilyon TL’nın bedelli hisse senedi ihraç etmek sureti ile karşılanmasının düşünüldüğü,

Tekliften anlaşılmış olup,

Genel Müdürlüğün de uygun görüşü doğrultusunda,

Teklif veçhile;

Kayıtlı sermaye tavanının 100 trilyon TL’na yükseltilmesini gerektiren işlemlerin tamamlanmasını müteakip, ödenmiş sermayenin 13 trilyon TL bedelsiz, 17 trilyon TL bedelli hisse senedi ihraç etmek sureti ile 50 trilyon TL’na çıkarılması ve bu konuda gerekli işlemlerin yapılması için Genel Müdürlüğe yetki verilmesi,

Oy birliği ile kabul edilmiştir.

Yaşar Yazıcıoğlu

Yönetim Kurulu Başkanı

Mehmet Gültekin Vural Müftüler İsmet Arısoy

Üye (Bşk. Vek.) Üye Üye

Süreyya Demiröz Kemal Yavuz Yener Özgün

Üye Üye Üye

Kaya Olcay Aziz Kaygısız

Üye Üye

Ek-2

Petrol Ofisi Anonim Şirketi

Genel Müdürlüğü 14.1.2000

Sayı : B.02.1.POF.0.33.02.00/840.18/105/683

Konu : Sermaye artışı

T.C. Başbakanlık

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı

Hüseyin Rahmi Gürpınar Sk. No. : 2 Çankaya/Ankara

POAŞ’ın “Kayıtlı sermaye tavanının 100 trilyon TL’na yükseltilmesini gerektiren işlemlerin tamamlanmasını müteakip, ödenmiş sermayenin 13 trilyon TL bedelsiz 17 trilyon TL bedelli hisse senedi ihraç etmek sureti ile 20 trilyon TL’sından 50 trilyon TL’na çıkarılması ve bu konuda gerekli işlemlerin yapılması için Genel Müdürlüğe yetki verilmesi” 12.1.2000+2000.1/1 sayılı POAŞ Yönetim Kurulu Kararı ile uygun görülmüştür.

Bu konuda gerekli işlemlerin yapılmasını teminen tensiplerinizi arz ederiz.

Atila Ertuna Mehmet Gültekin

Genel Müdür Yrd. Genel Müdür Y.

Ek-3

T.C.

Başbakanlık

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı

Sayı : B.02.1.ÖİB.0.10.09.00/36

Konu : Petrol Ofisi A.Ş. Sermaye Artırımı

Başkanlık Makamına

4046 sayılı Kanunun 4/f maddesi gereğince idaremize verilen yetki çerçevesinde;

Petrol Ofisi A.Ş. (POAŞ)’nin finansal durumu gözönüne alınarak,

– İdaremizce daha önce verilen yetkiye istinaden; şirketin kayıtlı sermaye tavanının 20 trilyon TL’ndan 100 trilyon TL’na yükseltilmesi ile ilgili işlemlerin tamamlanmasını müteakip, ödenmiş sermayesinin 20 trilyon TL’ndan 50 trilyon TL’na çıkarılmasını,

– Artırılan 30 trilyon TL tutarın 13 trilyon TL’nın bedelsiz, 17 trilyon TL’nın ise bedelli hisse senedi ihraç edilmek suretiyle karşılanmasını,

– Bedelli sermaye artırımında idaremizin % 93,3 payına karşılık gelen rüçhan hakkı tutarının, idaremizin 1999 yılı temettü alacağından mahsup edilerek karşılanmasını,

– Sermaye artışı ile ilgili işlemlerin POAŞ tarafından yürütülmesini ve sermaye artışı sonucu POAŞ Ana Sözleşmesinde yapılacak değişiklik için idaremiz onayının alınmasını,

Olur’larınıza arz ederim.

Hidayet Kaya

Proje Grup Başkanı

Uygun görüşle arz ederim. Olur

14.1.2000 14.1.2000

Haluk Büyükbaş Uğur Bayar

Başkan Yardımcısı Başkan

Ek-4

POAŞ Petrol Ofisi Anonim Şirketi

24.3.2000 Tarihli 17 nci Olağan Genel Kurul Toplantı Zaptı

POAŞ’ın (Petrol Ofisi Anonim Şirketi) 17 nci Olağan Genel Kurul Toplantısı 24.3.2000 Cuma günü saat 11.00’de Ziya Gökalp Caddesi No.:8 Kızılay/Ankara’daki Sosyal Tesisler binasında Bakanlık Komiseri Sayın Mesude Sert huzurunda yapılmıştır.

Divan Başkanı Sayın Yaşar Yazıcıoğlu’nun açılış konuşmasını müteakip gündem maddelerine geçilmiştir.

Divan Başkanı : Petrol Ofisi Anonim Şirketi Ana Sözleşmesinin 33 üncü maddesi gereğince şirketimizi 1999 yılı faaliyetlerinin görüşeleceği 17 nci Olağan Genel Kurul Toplantısında Yönetim Kurulu Başkanı olarak Genel Kurul Başkanlık görevini üstlenmiş bulunuyorum.

Yapılan incelemede Türk Ticaret Kanunu ve Ana Sözleşme gereği Olağanüstü Genel Kurulun toplanması için;

Türk Ticaret Kanununun 368 inci maddesi gereğince hisse sahiplerinin toplantı gündem ve tarihinden haberdar edildikleri, toplantı tarihinin T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bildirildiği, Hazirun cetvelinin hazır olduğu, Valilikten gerekli iznin alındığı, böylece kanunî formalitelerin tamamlandığı ve kanunî nisabın temin edilmiş olduğu anlaşılmış olmakla, Petrol Ofisi Anonim Şirketinin 17 nci Olağan Genel Kurul toplantısını açıyor ve gündem maddelerine geçiyorum.

Divan Başkanı : Sayın Hissedarlarımız, Sayın Bakanlık Komiseri ve Sayın Mensuplarımız.

Genel Kurul gündeminin müzakerelerine geçmeden önce, Bakanlık Komiserinden toplantıya mani bir durum bulunmadığının teyidini rica ediyorum.

Toplantıya engel bir durum bulunmadığı Bakanlık Komiseri tarafından teyit edildi.

Divan Başkanı : Gündem maddelerine geçiyoruz:

Divan Başkanı : Gündemin 2 nci maddesi Başkanlık Divanının seçimidir.

4046 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin “İdarenin görevleri” bölümü gereği POAŞ’ın % 93,3 oranında en büyük hissesine sahip olan T.C. Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı temsilcilerinden Bakanlık Komiseri nezdinde Yazılı Takrir verildi ve oy toplayıcısı olarak Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Temsilcileri Serap İstemi ve Meray Ekin, Kâtip olarak ise POAŞ personeli Ali Yeşildağ teklif edildi.

Divan Başkanı : Oylarınıza sunuyorum.

Divan Başkanı : Kabul edilmiştir.

Divan Başkanı : Buna göre divanımız teşekkül etmiş bulunmaktadır.

Divan Başkanı : Gündemin 3 üncü maddesi gereği Genel Kurul Divanına Kurulun tutanak ve evraklarının imzalanması hususunda yetki verilmesini oylarınıza sunuyorum.

Divan Başkanı : Kabul edilmiştir.

Divan Başkanı : Gündemin 4 üncü maddesi 1999 yılı hesap dönemine ait faaliyet raporu ile denetçiler raporunun okunmasıdır.

POAŞ’ın 1999 yılı faaliyetlerinin görüşüldüğü 17 nci Olağan Genel Kurul toplantısında gündemin 4 üncü maddesinde yer alan 1999 yılı hesap dönemine ait faaliyet raporunun özet halinde okunması için Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Temsilcilerince, Yazılı Takrir verildi ve Bakanlık Komiserince kabul edildi.

Divan Başkanı : Oylarınıza sunuyorum.

Divan Başkanı : Kabul edilmiştir. Faaliyet raporu ve denetçi raporu POAŞ personeli tarafından okunacaktır.

Divan Başkanı : Kâr dağıtım tablosu POAŞ personeli tarafından okundu. Bu konuda söz almak isteyen var mı?

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Temsilcileri tarafından POAŞ’ın 1999 yılı dağıtılacak kârı olarak hesaplanan 61 506 776 154 806 TL’nın hisse başına % 307,53 oranında (1000 TL nominal değerde hisseye 3 075,34 TL) olarak dağıtılması ve dağıtılması önerilen kârın 1.5.2000 tarihinden itibaren ortaklara dağıtılması konusunda, Yazılı Takrir verildi ve Bakanlık Komiserince kabul edildi.

Divan Başkanı : 1999 yılı net kârının Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Temsilcilerinin teklif ettiği şekilde dağıtılmasını ve bu konuda POAŞ Yönetim Kuruluna yetki verilmesini oylarınıza sunuyorum.

Divan Başkanı : Kabul edilmiştir.

Divan Başkanı : Gündemin 8 inci maddesi dilek ve temenniler şeklindedir.

Söz almak isteyen var mı?

Söz almak isteyen olmadığına göre gündemde görüşülecek başka madde bulunmadığından Genel Kurul Toplantısını kapatıyorum.

Hepinize teşekkürlerimizi sunarız.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Komiseri Divan Başkanı

Mesude Sert Yaşar Yazıcıoğlu

Oy Toplayıcı

T.C. Başbakanlık

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı

Divan Kâtibi

Meray Ekin Serap İstemi Ali Yeşildağ

Ek-5

Karar Tarihi : 7.3.2000

Karar No. : 2000.12/13

Top. Saati : 10:00

Gündem Madde : 13

İlgi : Genel Müdürlüğün, Finansman Daire Başkanlığı (Özelleştirme Şb. Md.)’nın 7.3.2000 tarih, 625 sayılı yazısı,

Konu : Çıkarılmış sermaye artırımı.

Karar : Sermaye Piyasası Kurulu mevzuatı çerçevesinde kayıtlı sermaye sistemine tabi olan Petrol Ofisi A.Ş.’nin kayıtlı sermaye tavanının 20 trilyon TL’den 100 trilyon TL’na yükseltilmesini teminen, gerekli ana sözleşme değişikliğinin 29.2.2000 tarihinde toplanan POAŞ Olağanüstü Genel Kurulunda uygun görüldüğü,

Kayıtlı Sermaye tavanının 100 trilyon TL’na yükseltilmesinin Ankara Ticaret Sicil Memurluğunca 1.3.2000 tarihinde tescil edildiği, tescile ilişkin ilanın 3.3.2000 tarih ve 4996 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlandığı,

POAŞ’nin kayıtlı sermaye tavanının 100 trilyon TL’na yükseltilmesini teminen gerekli iznin verilmesi için Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığına yapılan müracaatın ekini oluşturan 2000, 2001, 2002 yıllarına ait projeksiyonda şirketin çıkarılmış sermayesinin 2000 yılında 20 trilyon TL’ndan 50 trilyon TL’na yükseltilmesi, artırılacak kısmın 17 trilyon TL’nın bedelli, 13 trilyon TL’nın bedelsiz hisse senedi ihraç edilmek sureti ile karşılanmasının önerildiği.

Konuyu görüşen POAŞ Yönetim Kurulu; kayıtlı sermaye tavanının 100 trilyon TL’na yükseltilmesini gerektiren işlemlerin tamamlanmasını müteakip, çıkarılmış sermayenin 13 trilyon TL bedelsiz 17 trilyon TL bedelli hisse senedi ihraç etmek sureti ile 50 trilyon TL’na çıkarılmasını ve bu konuda gerekli işlemlerin yapılması için Genel Müdürlüğe yetki verilmesinin 12.1.2000+2000.1.1 sayılı kararı ile uygun görüldüğü, bu hususta 24.1.2000+B.02.1.ÖİB.0.10.09.00/446 sayılı yazı ekinde 14.1.2000+B.02.1.ÖİB.0.10.09.00/36 sayılı ÖİB onayın alındığı,

Tekliften anlaşılmış olup,

Genel Müdürlüğün de uygun görüşü doğrultusunda,

Teklif veçhile;

1. 100 trilyon TL kayıtlı sermaye tavanının içerisinde kalmak kaydı ile POAŞ’ın çıkarılmış sermayesinin 20 trilyon TL’dan 50 trilyon TL’na yükseltilmesi,

2. Sermaye artışında 17 trilyon TL’nın, % 85 oranında bedelli hisse senedi ihraç etmek, 13 trilyon TL’nın % 65 oranında bedelsiz hisse senedi ihraç etmek sureti ile yapılması,

3. 13 trilyon TL bedelsiz sermaye artışının 7 000 000 000 000 TL’lık kısmının 31.12.1999 tarihli bilançonun yedekler bölümündeki özel yedeklerden, 6 000 000 000 000 TL’lık kısmının 31.12.1999 tarihli bilançoda yer alan yeniden değerleme değer artışı bölümündeki duran varlıklardaki değer artışından karşılanması,

4. 30 trilyon TL’lık sermaye artışının yeni bastırılacak 9 uncu tertip hisse senetleri ile temsil edilmesi,

5. Yeni bastırılacak 9 uncu tertip hisse senetlerinin % 51 oranındaki 15 300 000 000 000 TL’lık (Onbeştrilyonüçyüzmilyar) kısmının 1000 TL nominal değerde 9 uncu tertip B grubu nama yazılı, % 49 oranındaki 14 700 000 000 000 TL’lık (Ondörttrilyonyediyüzmilyar) kısmının 1000 TL nominal değerde 9 uncu tertip A Grubu hamiline yazılı olmasını, bastırılacak senet sayısının ÖİB, SPK ve İMKB ile mutabakata varılarak tespit edilmesi,

6. Ortakların ellerindeki hisse senetlerinin üzerinde bulunan;

a) 8 numaralı yeni pay alma kuponları karşılığında % 85 oranında bedelli hisse senedi verilmesi ve ortaklara yeni pay alma haklarının kullanılması için işlem tarihinden itibaren 60 gün süre tanınması,

b) 9 numaralı yeni pay alma kuponları karşılığında % 65 oranında bedelsiz hisse senedi verilmesi,

c) Rüçhan haklarını kullanarak yeni pay alacak ortaklara, yeni bastırılacak 9 uncu tertip hisse senetlerinin beher pay bedeli nominal değer olan 1000 TL üzerinden satılması,

d) Ortakların rüçhan haklarını kullanarak yeni pay almasından sonra kalan payların diğer tasarruf sahiplerine arzında satış fiyatlarının satış süresi içerisinde borsada geçerli olan fiyatlar gözönüne alınarak Genel Müdürlükçe belirlenmesi,

7. Sermaye artırımı ile ilgili diğer işlemlerin yapılmasını, SPK’dan gerekli belgenin alınmasını takiben POAŞ’ın çıkarılmış sermayesinin 50 000 000 000 000 TL olduğunun Ticaret Siciline tescili ve sermaye artırımı ile diğer yasal prosedürün yerine getirilerek işlemlerin yürütülüp sonuçlandırılmasını teminen Genel Müdürlüğün yetkili kılınması,

Oy birliği ile kabul edilmiştir.

Yaşar Yazıcıoğlu

Yönetim Kurulu Başkanı

Mehmet Gültekin Vural Müftüler İsmet Arısoy

Üye (Bşk. Vek.) Üye Üye

Süreyya Demiröz Kemal Yavuz Yener Özgün

Üye Üye Üye

Kaya Olcay Aziz Kaygısız

Üye Üye

6. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk’un, Gebze Tekel Deposunun kapatılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (7/2028)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delâletlerinizi arz ederim.

10.5.2000

Mehmet Batuk

Kocaeli

17 Ağustos ve 12 Ekim depremleri Marmara Bölgesinde pek çok can kaybının yanında önemli maddî hasarlara da sebep olmuştur. Depremin olumsuz tesirini henüz üzerinden atamayan halkımız, şimdide rant vurgunlarıyla derinden yaralanmaktadır. Bu cümleden olarak Gebze Tekel Deposunun hasarlı olmadığı halde, önce hasarlı olduğu gerekçesiyle kapatılması sonra da komik fiyatla satışının yapılacağı söylentileri özelikle nüfusunun 500 bini aşmış, Büyükşehirli il olma standardını yakalamış Türkiye’nin sanayi kenti Gebze’de yaşayan vatandaşlarımız arasında huzursuzluklara sebep olmuş, hükümetiniz ve devlet yöneticileri hakkında ciddî kaygılara sebep olmuştur. Ulusal ve yerel basında da yer alması üzere aşağıdaki soruları sormak durumu hâsıl olmuştur;

1. Söz konusu Gebze Tekel Deposu kapatılmadan önce ciddî teknik raporlar hazırlanmış mıdır?

2. Kamuoyunu rahatsız eden bu söylentilerden sonra alternatif bir rapor hazırlatmayı düşünüyor musunuz?

3. Tekel Gebze Deposu satışı hükümetinizce düşünülüyor mu? Bu konuda herhangi bir çalışma yapılmış mıdır?

4. Sanayi kenti Gebze’de şehir merkezinde 2 bin m2 arsa üzerinde 1 500 m2 kapalı alan olan bu deponun piyasa değeri 1 trilyon civarında olduğu ifade edilmektedir. Deponun faaliyetinin durdurulmasından sonra Gebze ve Darıca bölgesinde tekel dağıtım işini ihalesiz ve usulsüz olarak alan kişinin, depoyu 37 milyar TL’ya satın almak için başvurmuş mudur? Başvuruya karşı idarece ne işlem yapılmıştır?

5. Gebze bölgesinde 5 700’e yakın tekel bayisi bulunmaktadır. Deponun kapatılarak özel şahıslara dağıtım işinin verilmesi bayiler için bir yeni külfet getirmekte midir? Getiriyorsa telafisi için bir çalışmanız var mı?

6. Tekel Gebze Deposunu hasarlı olmadığı halde hasarlı gösterilerek kapatılmasından sonra İzmit’te 40 milyar TL yeni bir depo kiralandığı doğru mudur? Doğru ise kurumu bu zarara uğratan kişiler tespit edilmiş midir? Haklarında nasıl bir işlem yapılmıştır?

T.C.

Devlet Bakanlığı 12.6.2000

(Sayın Rüştü Kâzım Yücelen)

Sayı : B.02.0.009/1410

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli 22.5.2000 tarih ve KAN.KAR.MD.A.-01.0.GNS.0.10.00.02-7/2028-5534/13259 sayılı yazınız.

Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Batuk’un Sayın Başbakanımız Bülent Ecevit tarafından cevaplandırılmak üzere verdiği ve Sayın Başbakanımızın Bakanlığımca cevaplandırılması tensip edilen 7/2028-5534 sayılı yazılı soru önergesine ilişkin cevaplar ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Rüştü Kâzım Yücelen

DevletBakanı

Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Batuk’un

10 Mayıs 2000 gün ve 7/2028-5534 sayılı yazılı soru

önergesine verilen cevap

Cevap 1. 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen deprem felaketinden zarar gören Tekel Genel Müdürlüğünün Gebze İlçesindeki eski idare binası, Toptan Satıcılık sistemine geçilmiş olması sebebiyle 1994 yılından beri depo olarak kullanılmaktadır. Deprem sonucu binanın durumu Tekel İnşaat ve Tesisler Dairesi Başkanlığı tarafından incelenmiş ve hasarlı olduğuna ilişkin rapor düzenlenmiştir. İki mühendis tarafından düzenlenen rapor ektedir.

Tekel’in depo ihtiyacını karşılamak için Gebze’de beş ayrı yerde depo bulundurulduğu ve masraflı olduğu gerekçesiyle ihtiyaca cevap verecek daha bir büyük deponun kiralanmasının iş kaybını önleyeceği düşüncesi ile mevcut depoların başka bir şekilde değerlendirilmesi Tekel Başmüfettişi Sayın Metin Ünal tarafından rapor edilmiştir.

Cevap 2. Depremden hasar gören depo için mevcut teknik raporlar tatmin edici olup, mamul stoku yapmaya elverişli olmadığı açık olan bu depo için ayrıca bir rapor hazırlanmasına gerek görülmemiştir.

Cevap 3. 13.7.1995 tarih 872 sayılı TekelYönetim Kurulu kararı doğrultusunda, 1999 yılında depremden zarar gören söz konusu binanın idare menfaati göz önüne alınarak satışının usulü veçhile yapılması kararlaştırılmıştır.

Cevap 4. Halen Gebze ve Darıca toptan satıcılık hizmetini Kondu İç ve Dış Ticaret Ltd. Şti. sürdürmektedir. Bu firma Darıca Toptan Satıcılık hizmetini yapılan ihale sonucunda kazanmış ve Tekel Yönetim Kurulunun 27.4.1995 tarih ve 543 sayılı kararı ile ihale tasdik edilmiştir.

Gebze toptan satıcılık işi için yapılan ihaleyi ise Derman Motorlu Araçlar Taşımacılık Tekstil Tic. ve San. Ltd. Şti. kazanmış ancak bu hizmeti sürdürürken 40 kg sahte Tekel 2000 sigarasını deposunda bulundurarak satışa sürdüğü Gebze Emniyet Müdürlüğünce tespit edilmiştir. Konu Tekel Teftiş Kurulunca değerlendirilmiş ve bu firmanın toptan satıcılık sözleşmesi iptal edilmiştir.

Daha önce toptan satıcılık hizmetini yürüten Eryetiş Ltd. Şti’nin, Derman Motorlu Araçlar Taşımacılık Tekstil Tic. ve San. Ltd. Şti. ile irtibatlı olduğu tespit edildiğinden bir ihale açılması halinde Eryetiş Ltd. Şti.’nin paravan şirket kullanmak suretiyle ihaleye iştirakinin önlenmesi yönünde Gebze Toptan Satıcılığı işinin Darıca Toptan Satıcısı Kondu İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne en düşük hizmet ücreti olan % 10 oranıyla verilmesi 26.3.1998 tarih ve 283 sayılı Tekel Yönetim Kurulu kararıyla uygun görülmüştür.

Söz konusu taşınmaz için Bakanlığıma ve Tekel Genel Müdürlüğüne 37 milyar TL bedelle satın alma yönünde bir teklif intikal etmemiş, bu binanın satışı için açık artırma yöntemiyle yapılan ihalede 522 milyar TL’lik bir fiyat elde edilmiştir. Taşınmazın ihalede oluşan bu bedel üzerinden satışının yapılıp-yapılmamasına Tekel Yönetim Kurulu karar verecektir.

Cevap 5. Halen 2000 yılı başı itibarı ile Darıca’da 234, Gebze’de 316 tekel bayisi bulunmaktadır. Tekel Toptan Satıcılık Yönetmeliğine göre TekelToptan Satıcıları haftada en az 3 iş günü bayinin işyerine servis yaptıklarından, sistem bayilerin lehine olup, hiçbir ek külfet yüklememektedir.

Cevap 6. Gebze deposuna ait teknik rapor ekli olarak sunulmuş olup, 17.8.1999 tarihinden bu yana İzmit’te herhangi bir depo kiralanmamıştır.

Rapor

İnşaat ve Tesisler Dairesi Başkanlığının şifahi emri üzerine 17.8.1999 günü meydana gelen deprem tesirini tespit etmek üzere Tekel Kocaeli Başmüdürlüğüne bağlı Gebze Stok Ambarı Binasına 24.10.1999 tarihinde giderek yaptığımız incelemede aşağıdaki hususlar tespit edilmiştir;

Söz konusu bina üç katlıdır. Dış cepheleri yığma tuğla duvar tarzındadır. Duvarlar içinde ise üç katlı betonarme bulunmaktadır.

Deprem esnasında dış cephe duvarlarında çatlaklar oluştuğu ve hırpalandığı görülmüştür. Karkas sistemde ise çatıkatındaki kiriş ve kolonlarda birçok çatlak görülmüştür.

Dış beden duvarları ile çatıkatı karkas sistemi yıkılarak düzenlenecek bir onarım projesi dahilinde kalan iki katın onarılmasının uygun olacağı kanısındayız.

İşbu rapor tarafımızdan tanzim ve imza edilmiştir.

Nusret Arapoğlu Enver Doğan

İnş. Müh. İnş. Müh.

7. – Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin cevabı (7/2034)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Hasan Gemici tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ve talep ederim.

Saygılarımla

Ali Halaman

Adana

1. Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kuruluşlar tarafından Adana İli ve İlçelerinde yürütülen proje ve yatırımlarınız nelerdir?

2. Görev alanınızla ilgili olmak kaydıyla, Adana İlinin sorunları konusunda yürütülen çalışmalar var mıdır? Varsa nelerdir?

3. Adana İlinde yapılacak kamu hizmetleriyle ilgili olarak, 2000 malî yılı bütçesinden ayrılan ödenek ne kadardır?

4. Adana İlinde personel açığınız var mıdır? Bu konudaki personel politikanız nasıldır?

5. Görev alanınızla ilgili olarak, Adana İline götürdüğünüz kamu hizmetlerini, bölgesel dengeler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 8.6.2000

Sayı : B.02.0.013/08-1408

Konu : Sayın Ali Halaman’ın soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.5.2000 tarih ve 13281 sayılı yazınız.

Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman’a ait soru önergesine verilen yanıt ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Hasan Gemici

Devlet Bakanı

1. 1997 yılının ikinci yarısından bugüne kadar ki dönemde, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan Adana İli ve İlçelerine gönderilen tutarlar yardım konularına göre ekli listede yer almaktadır.

2. 3294 sayılı Yasa uyarınca Fon İdaresinin görev alanına giren konulardaki sorunlar il ve ilçe Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından değerlendirilerek, Fona iletildiğinde gereği yapılmaktadır.

3. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu bütçe dışı bir fon olduğundan, 2000 malî yılı bütçesinden ödenek ayrılması söz konusu değildir.

4. Fon İdaresinin taşra teşkilâtı yoktur.

5. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu tarafından yürütülen hizmetler ildeki/ilçedeki yoksul insanların gereksinimlerine göre biçimlenmekte ve 3294 sayılı Yasa gereği gerekli kaynak Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları eliyle yoksullara ulaştırılmaktadır. Hizmetin bölgesel dağılımı da bölgenin potansiyeli ve gereksinimine göre oluşmaktadır.

Kurumun 2000 Yılı Yatırım Programında Adana İline ait yatırım bulunmamaktadır. Ancak, Kurum 2000 yılında, Adana İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne bağlı olarak hizmet verecek olan Rehabilitasyon ve Aile Danışma Merkezi ile Yüreğir Toplum Merkezinin (Çocuk ve Gençlik Merkezi hizmetleri ile birlikte) hizmete açılması için çalışmalarına devam etmektedir.

Bilindiği üzere Adana İli, özellikle 1990 yılından sonra terör ve ekonomik yoksunluk nedeniyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden yoğun göç almaktadır. Ekonomik yoksunluk sonucu, çocukların bir kısmı okul çağına gelmelerine rağmen okula gönderilememekte, ayakkabı boyacılığı, satıcılık, araba yıkama vb. işlerde çalıştırılmakta, dilencilik yaptırılmaktadır. Bu nedenle kadınlar ve çocuklar istismara uğramakta, çocuklar zararlı alışkanlıklar edinmekte ve suça yönelmektedir. Bu sorunlarla birlikte, tüm gereksinim gruplarına ulaşılarak bireylerin önlenebilir nedenlerle korunmaya muhtaç konuma düşmesine engel olunması Toplum Merkezleri hizmetleri ile sağlanmaktadır.

Adana İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ve bağlı sosyal hizmet kuruluşları için 1 Ocak 2000 tarihinden günümüze kadar cari ödeneklerden 376 524 610 000 TL, transfer ödeneklerinden de 16 775 304 000 TL. ödenek gönderilmiştir. Ayrıca, Adana Rehabilitasyon ve Aile Danışma Merkezinin hizmete açılması amacıyla tefrişi için 3418 sayılı Kanun gelirlerinden Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğüne ayrılan paydan 17 550 000 000 TL ödenek tahsis edilmiştir.

Adana İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ve bağlı sosyal hizmet kuruluşlarının 2 kuruluş müdürü, 1 kuruluş müdür yardımcısı, 1 psikolog, 1 diyetisyen, 11 hizmetli, 5 bakıcı anne ve 2 kaloriferci kadrosunda görev yapacak personele ihtiyacı bulunmaktadır. Kurum, personel açığının giderilmesi amacıyla her yıl Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığı nezdinde açıktan atama talebinde bulunmaktadır. Ayrıca, diğer kamu kurum ve kuruluşlarından Kuruma naklen geçmek için müracaat eden kişilerde; Atama, Yer Değiştirme ve Görevde Yükselme Yönetmeliği çerçevesinde değerlendirilmektedir.

Özellikle son yıllarda yaşanan göç olaylarının yarattığı sosyal sorunların önlenmesi ve ortadan kaldırılması amacıyla Adana İline yönelik sosyal hizmetler, Kurumun öncelikli politikaları içinde yer almaktadır.

Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman Tarafından Verilen Yazılı Soru

Önergesine Hazırlanan Cevaplar

1. Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kuruluşlar tarafından Adana İli ve İlçelerinde yürütülen proje ve yatırımlarınız nelerdir?

Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen Birleşmiş Milletler Kadının Kalkınmaya Katılımı Güçlendirme Ulusal Programı (UNDP) çerçevesinde Çukurova Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KADAUM) ile 5 Nisan 1996 tarihinde bir protokol imzalanmıştır.

Söz konusu merkez tarafından, yoğun göç alan illerden biri olan Adana’da özellikle kırsal kesimde yaşayan kadınların tarımsal etkinlikte bulunabilmelerini sağlamak üzere, Yumurtalık/Kaldırım Beldesi, Karataş/Bahçe, Ceyhan/Dokuztekne, Yeşilköy ve Karımazı Köylerinde “Kadın ve Seracılık” konulu bir eğitim programı gerçekleştirilmiştir. Bu eğitim programı ile, Adana ve yöresindeki kadınlara seracılık ve toprağın hazırlanması konusunda bilgilerin yanısıra, aile planlaması ve ana-çocuk sağlığı, çevre sorunları, girişimcilik ve kredi vb. konularda eğitim verilmiştir. Ayrıca, merkez tarafından çeşitli siyasal partilerde, sendikalarda ve gönüllü kadın kuruluşlarındaki kadınlara sahip oldukları yasal hakları öğretmeyi, kadınlık bilincini geliştirmeyi ve sorunları hakkında nasıl kamuoyu oluşturacakları konusunda bilgilendirmeyi amaçlayan kısa dönemli eğitim programları gerçekleştirilmiştir.

2. Görev alanınızla ilgili olmak kaydıyla, Adana İlinin sorunları konusunda yürütülen çalışmalar var mıdır? Varsa nelerdir?

Ülkemizdeki kadın sorunlarını gündeme getirmek, tartışmalara her yöredeki kadınların katılımını sağlamak ve çözüm üretmek amacıyla ülke çapında aralarında Adana İlimizin de bulunduğu pek çok ilde “2000 Yılı Kadın Toplantıları” düzenlenmektedir.

14 Mayıs-14 Haziran 2000 tarihleri arasında bir kampanya ruhu ile gerçekleştirilecek olan bu çalışma örgütlü kadınların bilgilerini, deneyimlerini birçok kadınla paylaşmasında verimli bir zemin oluşturulacaktır.

Program, kadın konusunda çalışmalar yapan gönüllü kuruluşlar, üniversitelerin kadın araştırma ve uygulama merkezleri, valilikler ve Adana’da olduğu gibi bazı İl Valilikleri bünyesinde oluşturulan Kadının Statüsü Birimlerinin işbirliğinde gerçekleştirilecektir.

Bu çerçevede Adana İlinde de Devlet ve Sivil Toplum işbirliğinin önemini ortaya koyan bu çalışma,

– Kadın sağlığı,

– Genç ve Kadın,

– Girişimcilik,

– Girişimci kadın kredileri,

– Kız çocuklarının eğitimi,

– Akraba evliliği,

– Aile Planlaması,

– Kadına yönelik şiddet,

– Ailenin korunmasına ilişkin yasa ve kadının insan hakları,

– Sağlıklı evlilik,

konularında Adana İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü, Türkiye Halk Bankası Çukurova Bölge Müdürlüğü, Adana Barosu Kadın Komisyonu ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliğinde gerçekleştirilecektir.

3. Adana İlinde yapılacak kamu hizmetleriyle ilgili olarak, 2000 malî yılı bütçesinden ayrılan ödenek ne kadardır?

Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü bir hizmet kuruluşu olmayıp, illerdeki projelerin de diğer hizmet kurumlarını çalışmaları çerçevesinde yürütülmesini koordine etmektedir. Bu nedenle, kurum bütçesine bu tür bir ödenek tahsisatının konulması söz konusu olmamaktadır.

4. Adana İlinde personel açığınız var mıdır? Bu konudaki personel politikanız nasıldır?

Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, kadın konusunda politikalar oluşturulması amacıyla çalışmalar yapan bir koordinasyon kuruluşu olup, taşra teşkilâtı bulunmamaktadır. Ülkemizin tüm yörelerinde yaşayan kadınlara hizmete götürmek ve sorunlarına acil çözümler üretmek amacıyla Adana İli de dahil olmak üzere 11 İl Valiliği bünyesinde Kadının Statüsü Birimlerinin oluşturulması Genel Müdürlüğümüzün girişimleriyle gerçekleşmiştir.

Genel Müdürlüğümüzün Taşra Teşkilâtı bulunmadığından Adana İline ilişkin personel politikası da söz konusu değildir.

5. Görev alanınızla ilgili olarak, Adana İline götürdüğünüz kamu hizmetlerini, bölgesel dengeler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Genel Müdürlüğümüzün Adana İline yönelik çalışmaları, Çukurova Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi ile işbirliği çerçevesinde proje bazındaki eğitim programları ile Valilik ve sivil toplum kuruluşları işbirliğinde yapılan toplantılardır.

Bu çalışmalar yöre kadınlarının bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi amacını taşımakta olup, bölgenin göç alan bir İl olma niteliği, projelerin yürütülmesinde etken olmuştur.

Aile Araştırma Kurumumuz, Türk ailesinin bütünlüğünün güçlendirilmesi ve sosyal refahının arttırılmasına yönelik gerekli araştırmaları yapmak ve projeler geliştirmek üzere kurulmuştur. Kurumumuz faaliyetlerini, aile ile ilgili genel politikalara yardımcı olmak amacıyla sürdürmektedir. Bu amaç çerçevesinde bugüne kadar çok sayıda araştırma, görsel ve basılı yayın ve çeşitli eğitici faaliyetler (seminer, panel vs.) gerçekleştirilmiştir. Şu anda devam eden faaliyetlerimiz de aynı doğrultuda devam etmektedir.

Kuruluş amacı ve faaliyet konuları itibarı ile Kurumumuzun taşra teşkilâtları kurulmamıştır. Türkiye genelinde ve Türk ailesini ilgilendiren yaygın problemlerle ilgili araştırmalar yapan Aile Araştırma Kurumunun illere özgü projeleri bulunmamaktadır.

Dolayısıyla;

1. Kurumumuzun Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımı bulunmamaktadır.

2. Kurumumuzun Adana İlinin sorunlarına mahsus bir çalışması yoktur.

3. Adana İli için ayrılmış bütçesi yoktur.

4. Kurumumuzun Adana İlinde veya herhangi bir ilde hizmet birimi bulunmamaktadır.

5. Kurumumuz Adana İline mahsus bir kamu hizmeti sunmamaktadır.

8. – Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu’nun cevabı (7/2047)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Ramazan Mirzaoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ve talep ederim.

Saygılarımla

Ali Halaman

Adana

1. Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kuruluşlar tarafından Adana İli ve İlçelerinde yürütülen proje ve yatırımlarınız nelerdir?

2. Görev alanınızla ilgili olmak kaydıyla, Adana İlinin sorunları konusunda yürütülen çalışmalar var mıdır? Varsa nelerdir?

3. Adana İlinde yapılacak kamu hizmetleriyle ilgili olarak, 2000 malî yılı bütçesinden ayrılan ödenek ne kadardır?

4. Adana İlinde personel açığınız var mıdır? Bu konudaki personel politikanız nasıldır?

5. Görev alanınızla ilgili olarak, Adana İline götürdüğünüz kamu hizmetlerini, bölgesel dengeler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 9.6.2000

Sayı : B.02.0.011/01111

T.C,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliği

Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığına

İlgi : 22.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2047-5555/13294 sayılı yazınız.

Adana Milletvekili Ali Halaman’a ait 7/2047-5555 Esas No. lu soru önergesinde Bakanlığım bağlı kuruluşu Denizcilik Müsteşarlığı, Meteoroloji Genel Müdürlüğü ve Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığınca verilen cevaplar ekte sunulmuştur.

Gereğini bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Ramazan Mirzaoğlu

Devlet Bakanı

Türk Standartları Enstitüsü

Dosya : B.02.2.TSE.0.65.00.00/013811 24.5.2000

T.C.

Devlet Bakanlığı

Özel Kalem Müdürlüğü

(Sn. Prof. Dr. Ramazan Mirzaoğlu)

İlgi : 23.5.2000 tarih ve B.02.0.11/982 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde gönderilen 7/2047-5555 esas no.lu soru önergesinde yöneltilen beş sorunun cevapları aşağıda soru numarasına göre cevaplandırılmıştır.

Bilgilerinizi arz ederim. Saygılarımla

Türk Standartları Enstitüsü

Genel Sekreter Vekili

Enver Başarır

1. TSE’nin Adana’da 1991 yılından beri faaliyet gösteren Bölge Müdürlüğü mevcuttur. Bu dönem içerisinde ilâve bir proje ve yatırımımız söz konusu değildir.

2. Yoktur.

3. Ödenek ayrılmamıştır.

4. Yoktur.

5. TSE yapmış olduğu tüm faaliyet ve hizmetlerde bölgesel ayrım gözetmemektedir. Ayrıca kurumumuz genel bütçeden pay almamakta, kendi gelirleri ile faaliyet göstermektedir. Yatırım yaparken kendi imkânlarımız bölgenin sınaî ve ticarî potansiyeli ve yatırımın Enstitüye geri dönüş durumlarına birinci öncelik verilmektedir.

T.C.

Başbakanlık 1.6.2000

Devlet Meteoroloji İşleri

Genel Müdürlüğü

Sayı : B.02.1.DMİ.0.73.00.00/524/2159

Konu : Soru önergesi

Devlet Bakanlığına

(Sn. Prof. Dr. Ramazan Mirzaoğlu)

İlgi : a) 23.5.2000 tarih ve B.02.0.011/982 sayılı yazınız.

b) 22.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.K10.00.02-7/2047-5555/13924 sayılı yazı.

İlgi (b) yazısıyla TBMM Başkanlığından alınan soru önergesiyle ilgili cevaplar :

1. Meteoroloji Genel Müdürlüğü olarak Adana İli ve ilçelerinde daha önceki yıllarda yapılan yatırımlar tamamlanmıştır. Yalnız Adana Meteoroloji Bölge Müdürlüğüne Meteorolojik radar kurulması planlanmıştır. Meteorolojik radarın Ülkemize maliyeti alt yapısıyla birlikte 3,5 milyon dolar tutmaktadır.

2. Adana İlinin meteoroloji açısından önemli bir sorunu yoktur.

3. Adana İlinde yürütülen kamu hizmeti, genel bütçe ve döner sermaye gelirlerinden desteklenmektedir. (Personel ve cari giderler genel bütçeden, meydan hizmetlerinde verilen ulaştırma ve taşıma giderleri döner sermaye gelirlerinden karşılanmaktadır.)

4. Adana İli düzeyinde önemli ölçüde ve hizmeti aksatacak personel açığı bulunmamaktadır. Bölge ve meydan müdürlüklerinde 70 personel hizmet görmekte, bunun dağılımı meteorolojik hizmetlerin özelliği yönünden mühendis, tekniker, istidalci, rasatcı ve idarî personelden oluşmaktadır.

– Meteoroloji teşkilâtının planı, gayretli, verimli ve vardiyalı çalışma metodu ile hizmetler aksatılmadan yürütülmektedir.

– Kurumumuzun radar ve otomatik istasyon ağı ile donatılma projesi adım adım gerçekleştikçe, fazlalık oluşan yerlerdeki personel ihtiyacı olan yerlere dağıtılacaktır. Personelin sağlık istihdamı ve dağılımı için personel istatistik sistemi hazırlanmıştır.

5. Meteoroloji olarak Adana İline götürülen kamu hizmeti yönünden Adana Meteoroloji Bölge Müdürlüğü Ankara, İstanbul, İzmir ve Samsun Meteoroloji Bölge Müdürlükleri seviyesindedir. Bu Bölge Müdürlükleri 20 bölge müdürlüklerimiz arasında ilk sıralamaları almaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Doç. Dr. Selahattin Sarı

Genel Müdür

Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman Tarafından TBMM Başkanlığına Verilen

Soru Önergesi Hakkında Müsteşarlığımız Görüşleri.

Soru 1. Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kuruluşlar tarafından Adana İli ve İlçelerinde yürütülen proje ve yatırımlarınız nelerdir?

Cevap 1. Müsteşarlığımızca, Ülkemiz genelinde Gemi İnşa Sanayiini geliştirmek ve toplam kapasitemizin arttırılmasını sağlamak amacıyla tüm bölgelerimizde gerçekleştirilecek olan gemi-yat inşa, bakım-onarım ve gemi sökümü yapılabilecek yeni tersane yerlerinin tespiti için çalışmalar başlatılmıştır.

Denizciliğin Uluslararası bir faaliyet alanı olduğu ve ülkelerin gerek döviz gerekse tanıtım açısından önemli oranda pay sağladığı bilinmektedir. Turizm sektörünün yanı sıra birçok sektörün oluşumuna zemin hazırlaması, yan sanayi kollarına destek vermesi, çevresinde bulunan İl ve bölgelere turizm, istihdam ve ekonomik alanlarda ekonomik girdiler sağlanması, özellikle deniz turizminin ayrılmaz bir parçası olması bakımından da ayrıca önemlidir.

Ülkemizdeki olumsuz koşulların giderilmesi ve kurulan Uluslararası dostluklar sayesinde 2000 yılı ve süregelen yıllar içinde Türkiye bu ve bunun gibi sektör alanlarında en gözde ülke durumunda olacaktır.

Akdeniz Bölgesi ve diğer komşu ülkeler de dahil, istenen amaca yönelik kapasitede, yat-tekne imal ve bakım-onarım ihtiyacına cevap verecek yapılaşmaların olmaması, bakım onarım ihtiyacı olan gemilerin uzak mesafeler kat etmesiyle büyük bir ekonomik kayıp olmakta, faaliyet ve turizm potansiyeli diğer ülkeler tarafından kullanılmaktadır.

Bu itibarla, Türk denizciliğini geliştirmede, Akdeniz Bölgesinin çok önemli bir yere sahip olduğunu ve bu potansiyelinin özenle değerlendirilmesi gerektiği bir gerçektir.

Bu bağlamda Denizcilik Müsteşarlığınca; Doğu Akdeniz bölgesinde dünya gemi inşa pazarına hitap edecek düzeyde ve bölgenin yoğun trafiği nedeniyle bakım-onarım talebini karşılaması amacıyla tersane yapılması yönünde muhtelif tarihlerde toplantı ve arazi etütleri yapılmıştır.

Yapılan çalışmalar neticesinde Adana İl sınırları içerisinde iki mevkii tespit edilmiş olup, bu mevkilerden Kurtpınar-İncirli Mevkii birinci alternatif alan olarak, Yumurtalık İncedere Mevkii ise ikinci alternatif alan olarak ele alınmıştır.

Kurtpınar-İncirli Mevkii 1100m2 alana sahip olup meyilli ve kayalıktır. BOTAŞ Liman Başkanlığı ile TOROS Gübre fabrikasına ait sosyal tesislerin arasında yer almakta ve tamamı hazine arazisidir.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğünce 14.9.1994 tarihinde onanmış olan 1/25 000 ölçekli çevre düzeni planının 035-b2 paftasında turizm amaçlı günübirlik kullanım alanı ve seyrek yoğunlukta yerleşim alanı olarak tanımlandığından amacına yönelik plan tadilatı yapılması gerekmektedir. Elektrik ve su ihtiyacı mevcut imkânlardan temin edilebilir durumdadır.

Derinliği; kıyıdan 300 m’ye kadar 4 m, 300 m’den sonra artarak 1300 m’de 11 m’ye ulaşmaktadır. Kurtpınar Belediyesine bağlı İncirli Kıyı Köyüne yaklaşık 1 km, Sarımazı Belediyesine 4 km, Ceyhan İlçesine 30 km, inşa halinde olan otobana 500 m mesafededir.

Söz konusu mevkii ile ilgili olarak Kurum ve Kuruluşlar nezdinde yazışmalar ve çalışmalarımız devam etmektedir.

Soru 2. Görev alanınızla ilgili olmak kaydıyla, Adana İlinin sorunları konusunda yürütülen çalışmalar var mıdır? Varsa nelerdir?

Cevap 2. Yoktur.

Soru 3. Adana İlinde yapılacak kamu hizmetleriyle ilgili olarak, 2000 malî yılı bütçesinden ayrılan ödenek ne kadardır?

Cevap 3. Adana İli sınırları içerisinde Müsteşarlığımız bağlısı Botaş Liman Başkanlığı bulunmaktadır. Liman Başkanlığının talepleri doğrultusunda 2000 yılı bütçesinden gerekli ödenek ayrılmış olup, herhangi bir sorun yoktur.

Soru 4. Adana İlinde personel açığınız var mıdır? Bu konudaki personel politikanız nasıldır?

Cevap 4. Adana İli sınırları içerisinde bulunan Botaş Liman Başkanlığında personel açığımız yoktur.

Soru 5. Görev alanınızla ilgili olarak, Adana İline götürdüğünüz kamu hizmetlerini, bölgesel dengeler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cevap 5. Bilindiği üzere Adana İli sınırları içerisinde yer alan Botaş Liman Başkanlığı, Orta Doğu Petrollerini, Avrupa ve diğer pazarlara ulaştırılması ile Ülkemiz ihtiyacı olan petrolün iç pazarlara ulaştırılmasında köprü görevi yapmaktadır. Bu nedenle bölgenin önemini artırmaktadır.

Ayrıca; gelecekte kurulacak ve Azeri Petrollerini Avrupa ve diğer pazarlara taşıyacak boru hattıyla bölgenin önemi bir kat daha artıracaktır. Bakü-Ceyhan boru hattının tamamlanmasını mütaakip gerekli olması halinde yeni bir liman başkanlığı kurulması düşünülmektedir.

Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma

İşletmeleri Genel Müdürlüğü 2.6.2000

Sayı : B.02.2.KEG.0.22.05.00/552/3904

Konu : Adana İli Hakkında

Devlet Bakanlığına

(Sn. Prof. Dr. Ramazan Mirzaoğlu)

İlgi : 23.5.2000 tarih ve B02.0.011/982 sayılı yazılarınız.

Malumlarınız olduğu üzere; Ana Statümüz gereği yürütmekte olduğumuz Denizden Can Kurtarma (Tahlisiye) hizmetlerinin tüm kıyılarımıza yayılması, Türkiye’nin Uluslararası Sar Antlaşmasına taraf olmamız nedeniyle 11 Eylül 1997 tarihli resmî gazetede yayınlanan 97/9916 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe giren “Türk Arama ve Kurtarma Yönetmeliği” gereğince Denizcilik Müsteşarlığı Ana Arama ve Kurtarma Koordinasyon Merkezi ile ilgili olarak görevlendirilmemiz nedeniyle Ülke çapında SAR istasyonları kurulmasını gerekli kılmıştır. Kurulması planlanan SAR istasyonları kapsamında Adana Yumurtalıkta da bir istasyon kurulması projelendirilmektedir.

Denizlerde, yerli ve yabancı bayraklı gemilerin can ve mal emniyetini teminen seyir yardımcılarına yönelik daha iyi bir hizmet verilebilmesini teminen; Adana İli hudutları dahilindeki

– Yumurtalık Feneri;

Elektrik Akülü Devvar sisteme dönüştürülerek görünüş mesafesi 15 mile çıkarılacaktır.

– Karataş Feneri;

Gündüz görünüşü için lojman ve kulenin bakımı ve tadilatı yapılacaktır.

Fener cihazı Devvar-Elektrikli-Akülü sisteme dönüştürülerek görünüş mesafesi de 20 mile çıkarılacaktır.

Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğünün tüm ülke kıyılarında başlattığı çağdaş gelişime paralel olarak Adana İli hudutları dahilinde sahil şeridinde gerekli hizmetler yerine getirilecektir.

Bilgilerinize arz ederiz.

Kerim Taş Hücum Tulgar

Genel Müdür Yard. Genel Müdür

9. – Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/2051)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Yaşar Okuyan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ve talep ederim.

Saygılarımla

Ali Halaman

Adana

1. Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kuruluşlar tarafından Adana İli ve İlçelerinde yürütülen proje ve yatırımlarınız nelerdir?

2. Görev alanınızla ilgili olmak kaydıyla, Adana İlinin sorunları konusunda yürütülen çalışmalar var mıdır? Varsa nelerdir?

3. Adana İlinde yapılacak kamu hizmetleriyle ilgili olarak, 2000 malî yılı bütçesinden ayrılan ödenek ne kadardır?

4. Adana İlinde personel açığınız var mıdır? Bu konudaki personel politikanız nasıldır?

5. Görev alanınızla ilgili olarak, Adana İline götürdüğünüz kamu hizmetlerini, bölgesel dengeler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

T.C.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 13.6.2000

Sosyal Güvenlik Kuruluşları

GenelMüdürlüğü

Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01/4660/015424

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.5.2000 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2051-5559/13298 sayılı yazınız.

Adana Milletvekili Ali Halaman tarafından hazırlanan “Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve hizmetlere ilişkin” 7/2051-5559 Esas No.lu yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Bakanlığımız merkez teşkilâtının 2000 Yılı Yatırım Programı bünyesinde Adana İli ve ilçelerinde herhangi bir yatırım projesi yer almamaktadır.

Diğer taraftan; Adana İli ve ilçelerinde Bakanlığımız görev alanına ilişkin hizmetlerin ifa edildiği Adana Bölge Müdürlüğü ve aynı ildeki İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Bölge Laboratuvar Şefliğinin personel ihtiyacı, kamu kurum ve kuruluşlarının personel ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla 17.10.1999 tarihinde yapılan “Devlet Memuriyet Sınavında” başarılı olanlar arasından yapılacak atamalara ilişkin Devlet Personel Başkanlığı ile sürdürülen yazışmalar sonucunda karşılanacaktır.

Söz konusu önerge ile ilgili olarak Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve İş ve İşçi Bulma Kurumu Genel Müdürlüklerinden alınan bilgilere göre;

Sosyal Sigortalar Kurumunun 2000 Yılı Yatırım Programında Adana İlinde;

– Adana Kurttepe Dispanseri (Küçük Tip)

– Adana Seyhan Dispanseri (Büyük Tip)

– Adana Hastane inşaatı (400 Yatak)

– Adana Organize Sanayi Bölgesi Dispanser İnşaatı (Küçük Tip)

– Adana Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi Ek Poliklinik İnşaatı

– Adana Ceyhan Hastane İnşaatı (100 Yatak)

– Adana Sigorta Müdürlüğü+Misafirhane+Kreş+Lokal İnşaatı,

Projeleri mevcut olup, Başbakanlığın tasarruf tedbirlerine ilişkin Genelgesi gereğince ihale edilememektedir.

Ayrıca, Adana Bölge Hastanesi Islak Hacim İşi, Adana Bölge Hastanesi Mutfak Asansör onarımı, Adana Sigorta Müdürlüğü Klima Sistemi Onarım Projeleri bulunmaktadır.

Sosyal Sigortalar Kurumunun 2000 Malî Yılı Bütçesinden Adana İline cari harcamalar için 16 149 617 000 000 TL. onarım harcamaları için 85 000 000 000 TL. ve yatırım harcamaları için 156 000 000 000 TL. olmak üzere toplam 16 390 617 000 000 TL. ödenek ayrılmıştır.

Diğer taraftan; 17.12.1999 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Kurum Norm Kadro Yönetmeliğine göre Adana Bölge Hastanesi, Adana Doğumevi Kadın ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi ile Adana Sigorta Müdürlüğünün belirlenen norm kadroları ile çalışanları gösterir liste ilişikte sunulmuş olup, belirlenen norm kadroya göre eksik olan personel ihtiyacı mevzuat ve imkânlar ölçüsünde karşılanmaya çalışılacaktır.

Bağ-Kur GenelMüdürlüğünün 2000 Yılı Yatırım Programı bünyesinde yer alan projeler hizmet binası, idame-yenileme ve bilgisayar alımı projeleridir. İdame-yenileme projesi içerisinde Adana İline 5 milyar TL. ödenek öngörülmüş olup, Kurumun Adana İlinde hizmet binasının bulunduğu cihetle inşaat projesine programda yer verilmemiştir.

Ayrıca, 2000 Malî Yılı Bütçesinden Kurumun Adana İl Müdürlüğüne tahsis edilen cari harcamalar miktarı ise 22 trilyon 351 milyar 700 milyon TL. dir.

Öte yandan; Bağ-Kur Adana İl Müdürlüğünün 25.5.2000 tarihi itibariyle 134 kadrosu bulunmaktadır. Bunun 105’i dolu, 29 adedi boştur. Kamu kurum ve kuruluşlarının memur ihtiyaçlarını karşılamak için 17.10.1999 tarihinde yapılan “Merkezi Sınav” da başarılı olanlar arasından 1 eczacı, 7 memur ve 2 veznedar olmak üzere toplam 10 adet personel alınacaktır.

İş ve İşçi Bulma Kurumunun ise, Adana İli ve ilçelerinde yürüttüğü 2000 yılına ait yatırım projesi bulunmamaktadır.

Kurumca işsiz vatandaşların meslek sahibi yapılarak, istihdam edilmelerine yardımcı olmak amacıyla gerçekleştirilen işgücü yetiştirme kursları kapsamında, Adana İlinde düzenlenecek işgücü yetiştirme kursları için, 2000 yılında toplam 15.5 milyar TL. lık bir ödenek ayrılmıştır.

Ayrıca, Adana Bölge ve Şube Müdürlüğü ile Ceyhan Büro Şefliğinde halen 35 personel görev yapmakta olup, Türkiye genelinde olduğu gibi, bu ilimizde de mevcut olan personel açığının giderilmesi için açıktan atama izni istenmiş olup, söz konusu atama izni alındığında personel açığı kısmen giderilmiş olacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Yaşar Okuyan

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

SSK MÜDÜRLÜĞÜ

Ünite Adı : Adana Sigorta Müdürlüğü

Unvan Adı Norm S. Mev S. Fiili S.

Sigorta Müdürü 1 1 1

Sigorta Müdür Yardımcısı 4 5 5

Unvan Adı Norm S. Mev S. Fiili S.

Muhasebeci 1 1

Şef 21 18 13

Memur 186 207 166

Dava Takip Memuru 5 4

Santral Memuru 2 3 2

Veri Hazır. Kont. İşletmeni 22 14 1

Bilgisayar İşletmeni 1

Veznedar 8 8 7

Daktilograf 18 22 14

Şoför 2 3 2

İcra Memuru 28 16 11

Teknisyen 1 1 1

Avukat 9 9 5

Dağıtıcı 2 3 1

Bekçi 4 15 9

Aşçı 5 4 3

Teknisyen Yardımcısı 1 1

Hizmetli 25 24 29

Ünite Toplamı : 346 359 270

Ünite Adı : Adana Doğumevi Kad. ve Çoc.Hast. Ha.

Unvan Adı Norm S. Mev S. Fiili S.

Hastane Müdürü 1 1 1

Hastane Müdür Yardımcısı 2 1 1

Muhasebeci 1 1

Şef 7 4 1

Memur 37 20 19

Anbar Memuru 2 1 1

Santral Memuru 5 5 1

Veznedar 2 2 4

Daktilograf 8 6 2

Şoför 7 6 3

Baştabip 1 1

Baştabip Yardımcısı 2 1 1

Uzman Tabip 33 30 39

Tabip 12 12 8

Eczacı 7 7 3

Unvan Adı Norm S. Mev S. Fiili S.

Sosyal Çalışmacı 1

Psikolog 1 1

Diyetisyen 3 1

Başhemşire 1 1

Hemşire 90 67 43

Ebe 65 31 24

Sağlık Teknisyeni 22 14 9

Laborant 24 18 6

Mühendis 1 1

Teknisyen 3 3 4

Bekçi 6 4 4

Aşçı 10 7 4

Terzi 2 2 1

Gassal 1

Teknisyen Yardımcısı 3 2

Hizmetli 66 60 33

Ünite Toplamı : 426 309 213

Ünite Adı : Adana Bölge Hastanesi

Unvan Adı Norm S. Mev S. Fiili S.

Hastane Müdürü 1 1 1

Hastane Müdür Yardımcısı 5 3 1

Muhasebeci 1 1 1

Şef 8 6 6

Memur 68 54 72

Anbar Memuru 3 3

Santral Memuru 4 4 4

Veznedar 4 5 7

Daktilograf 9 7 6

Şoför 16 14 12

Baştabip 1 1

Baştabip Yardımcısı 4 3 1

Uzman Tabip 127 108 113

Tabip 16 26 41

Diş Tabibi 7 6 4

Eczacı 23 21 12

Unvan Adı Norm S. Mev S. Fiili S.

Sosyal Çalışmacı 1 1

Psikolog 5 2 1

Fizyoterapist 5 1 4

Diyetisyen 5 2 1

Başhemşire 1 1

Hemşire 350 251 163

Ebe 30 18 8

Sağlık Teknisyeni 61 47 35

Laborant 30 24 22

Mühendis 1 2

Teknisyen 9 12 10

Bekçi 14 11 6

Aşçı 12 8 3

Berber 1 1 1

Terzi 4 4 1

Gassal 2 1

Teknisyen Yardımcısı 3 2 2

Hizmetli 214 200 163

Ünite Toplamı : 1045 852 703

10. – Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana İli ve ilçelerinde yürütülen proje ve hizmetlere ilişkin Devlet Bakanından sorusu ve Turizm Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Erkan Mumcu’nun cevabı (7/2057)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Rüştü Kâzım Yücelen tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ve talep ederim.

Saygılarımla

Ali Halaman

Adana

1. Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kuruluşlar tarafından Adana İli ve İlçelerinde yürütülen proje ve yatırımlarınız nelerdir?

2. Görev alanınızla ilgili olmak kaydıyla, Adana İlinin sorunları konusunda yürütülen çalışmalar var mıdır? Varsa nelerdir?

3. Adana İlinde yapılacak kamu hizmetleriyle ilgili olarak, 2000 malî yılı bütçesinden ayrılan ödenek ne kadardır?

4. Adana İlinde personel açığınız var mıdır? Bu konudaki personel politikanız nasıldır?

5. Görev alanınızla ilgili olarak, Adana İline götürdüğünüz kamu hizmetlerini, bölgesel dengeler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 9.6.2000

(Sn. Rüştü Kâzım Yücelen)

Sayı : B.02.0.009/1374

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli 22.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2057-5565/13304 sayılı yazınız.

Adana Milletvekili Sn. Ali Halaman’ın Adana İli ve İlçelerinde yürütülen proje ve hizmetler hakkındaki yazılı soru önergesine verilen cevaplar İçtüzüğün 99 uncu maddesine istinaden ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Erkan Mumcu

Devlet Bakanı V.

Adana Milletvekili Sn. Ali Halaman’ın 10 Mayıs 2000 Gün ve 7/2057-5565 Sayılı

Yazılı Soru Önergesine Verilen Cevaplar

Cevap : 1

Bakanlığım ilgili kuruluşları; Basın-yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Çay-Kur Genel Müdürlüğü ve Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğünün; Adana İli ve İlçelerine yönelik herhangi bir yatırımları ve projeleri bulunmamaktadır.

Tekel Genel Müdürlüğünün 2000 yılı Yatırım Programında Adana Sigara Fabrikası için Su Yumuşatma Tesisinin Yenilenmesi, 2 Adet Su Soğutma Kulesi Alımı ile 2 Adet Tütün Kurutma Silindiri ve Toz Filtreleme Tesisi alımı programlanmış olup, bu işler için toplam 280 milyar TL. ayrılmıştır.

TRT Genel Müdürlüğü 1999 yılı içinde Adana İli, Seyhan İlçesinde Adana Haber Müdürlüğü binasını tamamlamış Ocak 2000 ayında hizmete açılmıştır. 2000 yılı Yatırım Programı kapsamında söz konusu Haber Müdürlüğü ile Türk Telekomünikasyon A.Ş. Adana Başmüdürlüğü arasında, haber geçişleri için fiber optik devre tesis ettirilmiş olup, Mayıs 2000 ayından itibaren hizmet vermektedir. Kesinleşmiş proje maliyeti 55 milyar TL.’dır. Radyo-4 programının Ana Verici İstasyonlarından yayınlanma projesinin ilk aşaması için Adana Davududağ verici istasyonuna 5KW. lık FM vericisi kurulması planlanmış ve bu maksatla 2000 Yılı Yatırım Programından 50 milyar TL. ödenek ayrılmıştır.

Cevap : 2

Adana İli için önem taşıyan Tekel Genel Müdürlüğüne ait Sigara Fabrikasının ihtiyaçları peyderpey karşılanmaktadır. Diğer yandan Adana Yaprak Tütün Bakım ve İşleme Tesisi, bölgenin en önemli tütün tesisi olarak faaliyet göstermektedir.

Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünün bölgedeki hizmetlerini yürüten Basın-Yayın ve Enformasyon Adana İl Müdürlüğü, basının sorunlarının çözümlenmesinde yardımcı olmak ve çalışmalarını kolaylaştırmak amacıyla;

a. Genel Müdürlüğün temel görevlerinden olan tanıtma ve aydınlatma faaliyetleriyle ilgili çalışmalarını Valilik, ilgili kurum, kuruluşlar ve basınla koordinasyon içinde sürdürmektedir.

b. Devlet ve Hükümet faaliyetlerini, yapılan hizmetleri il bünyesinde tespit ederek değerlendirmekte, basına ulaştırmaktadır.

c. Bölgede faaliyette bulunan yerel ve ulusal basın temsilcileri ile geçici olarak bölgeyi ziyaret eden yerli ve yabancı medya mensuplarının resmî makamlarla temaslarında kolaylık sağlamak amacıyla; randevu temininde yardımcı olmakta, gerektiğinde basın merkezleri kurmaktadır.

d. Basın kartı sahibi olmaya hak kazanmış yerel ve ulusal basın temsilcilerini yönlendirerek, kartlarını zamanında alabilmeleri için gerekli çalışmaları yapmaktadır.

e. Bölgede geçici olarak görev yapan yabancı gazetecilerin basın kartlarını süratle temin etmektedir.

f. Bölgede 100’ü aşkın Sarı Basın Kartı sahibi medya mensubunun çalışmalarını izlemekte; yerel basında çıkan haberlerin Genel Müdürlük yayınlarında yer alması için kupürleri düzenli şekilde toplayarak Merkeze göndermektedir.

g. Genel Müdürlükçe çıkarılan yayınların il ve ilçelerindeki ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına, yerel basına, ulusal medya temsilcilerine dağıtımını yapmaktadır.

h. Devlet yetkililerinin yaptıkları basın toplantılarını, açıklamalarını bilgi mahiyetinde önceden basın mensuplarına duyurmakta; katılımı arttırıcı önlemler almaktadır. Toplantılarda gazetecilerin rahatça çalışabilme; rahat haber alma, çekim yapabilmelerini teminen gerekli düzenlemeleri yapmaktadır. Konu metinlerini toplantıya katılan basın mensuplarına dağıtmakta, gelmeyenlerin ise bürolarına fakslamaktadır.

ı. Adana İlinin basın tarihine (İl Durum Envanteri) ilişkin kaynakları derlemektedir.

i. İl ve İlçelerde yapılan ulusal ve uluslararası nitelikteki toplantılara, yapılan davetler çerçevesinde katılarak, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünü temsil etmektedir.

j. Bölgedeki Çukurova Gazeteciler Cemiyeti ve Çukurova Gazeteciler ve Yazarlar Derneği ile temaslarını düzenli bir şekilde sürdürmekte; bu Kuruluşların düzenledikleri seminer, sempozyum veya benzeri faaliyetlerde görev alarak meslekî katkıda bulunmaktadır.

Cevap : 3

Tekel Genel Müdürlüğünün 2000 Yılı Yatırım Programında Adana Sigara Fabrikası Su Yumuşatma Tesisatının Yenilenmesi işi için 65 milyar, 2 adet Su Soğutma Kulesi Alımı için 75 milyar, 2 adet Kıyılmış Tütün Kurutma Silindiri ve Toz Filtreleme Tesisi için 140 milyar TL. ayrılmıştır. 2000 Yılı için Tekel Genel Müdürlüğü İşletme Bütçesinden 56 205 milyar TL. cari harcama yapılması planlanmıştır.

Basın-Yayın Genel Müdürlüğünün Adana İlinde yürütülen kamu hizmetleriyle ilgili olarak, 2000 Malî Yılı Bütçesinden ayrılan ödenek yaklaşık 30 000 000 000 TL. dir.

TRT Genel Müdürlüğünün 2000 yılı yatırım programında Adana İli için ayrılan ödenek 105 milyar TL.’dir.

Cevap : 4

Adana Tekel Pazarlama ve Dağıtım Başmüdürlüğünde 76, Adana Sigara Fabrikasında 887, Adana Yaprak Tütün İşletmesinde ise 383 kişi olmak üzere toplam 1346 kişi istihdam edilmektedir. Tesislerin personel ihtiyacı doğduğunda öncelikle diğer birimlerden personel kaydırılması suretiyle ihtiyaçlar karşılanmaktadır.

Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü Adana İl Müdürlüğüne üç kadro tahsis edilmiştir. İl Müdürlüğü ile Şube Müdürlüğü kadrosu doludur. Şef kadrosuna gereğinde atama yapılabilecektir. Şu anda görev yapan kurum elemanları mesleklerinde deneyimli olup, İl Müdürü daha önce Merkezde, periyodik yayınlardan “Newspot” da çalışmış, müteakiben “Türk Haber Ankara” gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yapmıştır.

Cevap 5 :

Adana İlinde Tekel Genel Müdürlüğü tarafından 1999 yılında 11.3 milyar adet sigara üretilmiştir. Adana İli en önemli tüketim merkezlerinin başında gelmektedir. 1999 Yılında 2.7 milyar adet sigara, 2 704 bin litre içki tüketilmiş bulunmaktadır. Tekel Genel Müdürlüğü Adana İlinin önemine paralel bir şekilde faaliyetlerini düzenlemektedir.

Basın-Yayın Enformasyon İl Müdürlükleri; şeffaf ve açık yönetimin gerçekleşmesi, Devlet-vatandaş arasında sürekli ve doğru bilgi akımının sağlanması, kitle iletişim araçlarının da buna katkıda bulunması amacıyla desteklenmesi öngörüşüyle, enformasyon hizmetlerinin özenle yerine getirilmesi ve uzman kişiler tarafından yönlendirilmesi amacıyla açılmaktadır. Bu çerçevede ve sorunların çözümünde yardımcı olunması için bölgedeki basın mensuplarından gelen taleplerin de dikkate alınmasıyla açılan Adana İl Müdürlüğü, Genel Müdürlüğün 7 Taşra Teşkilâtından birisi olup, 26.6.1996 tarihinden beri faaliyettedir. Akdeniz Bölgesinde, Antalya’da bir İl Müdürlüğü olmasına rağmen, Adana’da ayrıca bir İl Müdürlüğü açılması, bölgeye verilen önemin bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir.

11. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Sinop’ta bir öğrenci yurdunun kiraya verildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2062)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularıma Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu’nun yazılı cevap vermesini delaletlerinize arz ederim.

Mustafa Geçer

Hatay

1. Seçim bölgeniz olan Sinop’ta 300 kişilik öğrenci yurdunun özel bir tekstil firmasına kiraya verildiği doğru mudur?

2. Doğru ise o kadar öğrenci imkânsızlıklar içerisinde kıvranırken, adı geçen yurt hangi gerekçe ve hangi şartlarla kiraya verilmiştir?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 12.6.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1528

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 22.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5680-7/2062-5570/13315 sayılı yazısı.

Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer’in, Sinop’ta bir öğrenci yurdunun kiraya verildiği iddiasına ilişkin yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Sinop İlinde, Bakanlığımıza bağlı bir öğrenci yurdunun, bir tekstil firmasına kiraya verildiği doğru değildir.

Söz konusu yurt, İl Özel İdare Müdürlüğünce 1992 yılında yaptırılan ve Bakanlığımıza devri yapılmamış olan 300 öğrenci kapasiteli bir binadır. İl Özel İdare Müdürlüğünce, bir firmaya, tekstil fabrikası olarak kullanılmak üzere kiralanmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

12. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Hatay-Erzin-Gökdere Köyünün içme suyu sorununa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (7/2063)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularıma Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevap vermesini delaletlerinize arz ederim.

Mustafa Geçer

Hatay

Hatay-Erzin İlçesi Gökdere Köyünde yeterli miktarda sağlıklı içme suyu bulunmadığından köy halkımızın hastalıklara sebebiyet veren mevcut suları kullanmakta veya ilkel yollarla içme suyu teminine gitmektedirler.

S-1. Gökdere Köyüne sağlıklı ve yeterli miktarda içme suyu temini hususunda herhangi bir çalışmanız var mı?

S-2. Gökdere Köyünü çevre ile bağlantısını sağlayan yolların kullanışsız olması zaman zaman trafik aksamasına neden olmaktadır. Bu yolları ne zaman yapmayı düşünüyorsunuz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 13.6.2000

Sayı : B.02.0.010/031-6039

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 22.5.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5680 sayılı yazınız.

Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer’in, 7/2063 esas no.lu soru önergesi incelenmiştir.

Hatay İli;

Hatay-Erzin-Gökdere Köyünün yetersiz olarak içme suyunu takviye etmek amacıyla tespit edilen kaynaktan sağlıklı su temini için etüd ve projesinin 2000 yılı ek ilâve programı ile yapılması öngörülmüştür.

Gökdere Köyü Erzin İlçesi ile Osmaniye İlini bağlayan karayolu üzerinde bulunmaktadır. Köy içi ve çevre yolu 1999 yılında asfalt yenilenmesi yapılmıştır. Meydana gelecek bozulmaların yılı içerisinde bakımı yapılacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Yılmaz

Devlet Bakanı

13. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesinde meydana gelen taciz olayına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2072)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

12.5.2000

Zeki Ünal

Karaman

Yazılı basının haberine göre; Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Almanca Öğretmenliği dördüncü sınıf öğrencilerinden N.K., dekanlığa verdiği şikayet dilekçesinde, Alman Dili Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Selçuk Ünlü’nün 4 yıldır baskı yaptığını ve sözlü ifadelerle tacizde bulunduğunu belirtmektedir. Evli olduğunu söyleyen N.K. bu durumu ne eşine ne de arkadaşlarına açamadığını, intiharı dahi düşündüğünü ifade ederek, bu durumu yaşayan tek kız öğrencinin kendisi olmadığını, başka öğrencilerin de aynı tacizlere muhatap olduğunu ancak; korkularından açıklayamadıklarını belirtmektedir.

Sorum şudur :

Yukarıda ifade edilen bilgiler doğru ise, ilgili profesör hakkında ne gibi bir işlem yapılacaktır?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 7.6.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/1500

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 22.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2072-5588/13408 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın, “Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesinde meydana gelen taciz olayına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selçuk Ünlü hakkında yazılı basında çıkan haber, daha önceden üniversite yönetimine intikal etmiş; ilgili hakkında derhal soruşturma başlatılmış ve soruşturmanın sağlığı açısından, ivedilikle bir başka fakültede görevlendirilmiştir.

Yürütülen soruşturmalar sonunda, öğrencilerini kitap satınalmaya zorladığı belirlenen Prof. Dr. Selçuk Ünlü, bu eylemi nedeniyle “Kademe İlerlemesinin Durdurulması” cezasıyla tecziye edilmiştir. Taciz konusundaki iddialar ise sübut bulmamıştır. Bu iddiaların delillendirilmesi mümkün olmadığı gibi, şikayetci öğrencilerin genellikle not yönüyle başarılı olmayan kişilerden oluşması da araştırmalar sonunda dikkat çekmiştir.

Soruşturma komisyonu, öğrencilerle daha seviyeli ve mesafeli ilişkiler kurmaması sebebiyle Prof. Dr. Selçuk Ünlü’nün “Uyarma” cezasıyla tecziyesini teklif etmiş; ceza teklifi Rektörlükçe benimsenerek uygulamaya konulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

14. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın;

– Bursa İlindeki içme ve sulama suyu projelerine,

– Bursa’nın dağ yöresi ilçe ve köy yolları projelerine,

– Keles ve Büyükorhan ilçelerinin içme suyu projelerine,

– Orhaneli-Dündar Köyü iç iskân projesine,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (7/2084, 2086, 2089, 2090)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün çalışmaları ile ilgili olarak Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz tarafından cevaplandırılması istemiyle aşağıdaki sorularımı arz ederim.

16.5.2000

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular:

2000 yılı bütçe yılı içme suyu, İçme Suyu Terfi Makinaları Tahsis ve Montaj Programı, Havza Islahı ve Göletler çalışmaları ve 2000 yılı yatırım programı ile ilgili olarak;

1. 2000 yılı içme suyu İnşaatı Programı kapsamında: Orhaneli İlçesi Dündar köyü içme suyu,

2. 2000 yılı içme suyu terfi makinaları tahsis ve montaj programı kapsamında:

a) Büyükorhan İlçesi Geynik Gököz, Pınar ve Aktaş, Akçasaz, Armutçuk

b) Harmancık İlçesi Gülözü

3. 2000 yılı Havza Islahı ve Göletler Daire Başkanlığı çalışmaları kapsamında;

A - Yerüstü sulamaları içinde;

a) Harmancık ilçesi merkez,

b) Keles İlçesi Girencik

B - Sulama göletleri içinde;

Keles merkez ve Ericek projeleri hangi safhadadır? Bu projelere bugüne kadar harcanan miktar ne kadardır? Projeler ne zaman bitirilecektir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü yatırımları ile ilgili olarak Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz tarafından yazılı cevaplandırılması istemiyle aşağıdaki sorularımı arz ederim.

16.5.2000

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular:

Bursa’nın ve hatta Türkiye’nin en geri kalmış yöresi olan Dağ Yöresi İlçelerinin Köy yollarının yapımının oradaki insanların insanca yaşamaları ve Bursa’ya göçün önlenmesi bakımından önemini dikkate alarak:

1. 2000 yılı bütçesi köy yolları tesviye programı kapsamındaki;

a) Harmancık İlçesi Nalbant-Okçular ve Dedebali-Maraşatlar,

b) Orhaneli İlçesi Söğüt Küçükorhan yolları,

2. 2000 yılı bütçesi köy yolları onarım programı kapsamındaki;

a) Büyükorhan İlçesi Zaferiye-Danaçalı, Ericak-Karalar,

b) Keles İlçesi Pınarcık-Ericek Mah.,

c) Orhaneli İlçesi Emir-Yakuplar yolları,

3. 2000 yılı köy yolları stabilize kaplama programı kapsamında:

a) Harmancık İlçesi Nalbant-Okçular, Gökçeler-Ulucami (Kütahya), Delicegüney,

b) Keles İlçesi Basak-Yeşilyurt (Harmancık)

c) Orhaneli İlçesi Tepecik-Kadıköy yolları,

Projeleri ile ilgili çalışmalar hangi safhadadır? Projeler ne zaman bitirilecektir? Projelerin tutarı ne kadardı?

4. Harmancık İlçesi Dedebalı-Maraşatlar yolu ve

5. Orhaneli İlçesi Söğütlü-Küçükorhan yolu etüdü çalışmalarının amaç ve kapsamı nedir? Bu etüdün etkileri nelerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün çalışmaları ile ilgili olarak Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz tarafından yazılı cevaplandırılması istemiyle aşağıdaki sorularımı arz ederim.

16.5.2000

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular:

1. 2000 yılı içme suyu etüt ve proje kapsamında Keles İlçesi,

a) Epçeler-Emet Mah.

b) Gelemiç-Pelitören Mah.

c) Dağdibi-Yaylalar Mah. projeleri,

2. 2000 Yılı İçme suyu Transpormatör Tahsis ve Montaj Programı Kapsamında Büyükorhan İlçesi Pınar Projesinin amaç ve kapsamı ve yöreye etkileri nelerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün çalışmaları ile ilgili olarak Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılması istemiyle aşağıdaki sorularımı arz ederim.

16.5.2000

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular:

1. 2000 Yılı Köy İçi İnşaat Yatırım Programının Köysel alanda iç iskân düzeni kapsamında 135 aileyi kapsayan Orhaneli-Dündar Köyü projesi hangi safhadadır?

İnsanların bulundukları yerde yaşama haklarının güvence altına alınması ve köyden kente göçün önlenmesi bakımından önemi dikkate alındığında projenin biran önce bitirilmesi hususunda çalışma yapılmakta mıdır?

Projenin tutarı, proje bugüne kadar ödenen, 2000 yılında ödenecek miktar nedir? Proje ne zaman bitirilecektir?

2. Köy Gelişme Alanı işi kapsamında Orhaneli İlçesi Dündar Köyünde Arsa Devri işi hangi aşamadadır? Yeni yerleşim yerinden arsa dağıtımından kaç aile yararlanacaktır? Projenin amaç ve kapsamı ve etkileri nelerdir?

T.C.

Devlet Bakanlığı 13.6.2000

Sayı: B.02.0.010/031-6040

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 23.5.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5690 sayılı yazınız.

Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın 7/2084, 7/2086, 7/2089, 7/2090 esas nolu soru önergeleri incelenmiştir.

1. Diğer Kamu Hizmetleri (Köy İçme Suları)

– 2000 yılı içme suyu inşaatı program kapsamında bulunan Orhaneli-Dündar Köyünün içme suyu 2001 yılında bitecek şekilde yapım programlarında yer almaktadır.

– Büyükorhan İlçesine bağlı Geynik -Gököz Köyüne 24.2.1999, Pınar Köyüne 31.8.1999, Aktaş Köyüne 20.12.1999, Akçasaz Köyüne 29.3.2000 ve Armutçuk Köyüne 24.2.2000 tarihlerinde motopomp tahsisleri yapılmıştır.

2. Tarım Sektörü

– Bursa Harmancık Merkez Sulama Tesisi;

Projenin 5 472 229 000 TL. ile 5.10.1996 yılında ihalesi 6.10.1999 yılında sözleşmesi yapılmıştır. İnşaat yapım çalışmaları 2000 yılı içinde devam etmektedir. Proje için bugüne kadar keşif bedeli cinsinden 4 971 658 000 TL. harcanmıştır. Artan 500 571 000 TL. dahil % 30 ilave keşif bedeli tutarı olan 1 641 514 000 TL. ile birlikte 2 148 085 000 TL. keşif bedeli cinsinden para gerekmektedir. Projenin 2000 yılında bu şartlarla tamamlanabilmesi için toplam 20 000 000 000 TL. program ödeneğine ihtiyaç bulunmaktadır.

Proje 2000 yılında ödenek temini halinde bitirilecektir.

– Bursa (Keles) Orhaneli Girencik sulama tesisi;

Projenin 19 038 219 000 TL. ile 22.9.1997 ihalesi 13.10.1997 tarihinde sözleşmesi yapılmıştır. Müteahhit 2000 yılı içinde işe başlamamıştır.

Proje için bugüne kadar keşif bedeli cinsinden 4 309 503 481 TL. harcanmıştır. Artan 14 728 715 519 TL. tutarında iş yapılabilmesi için ve projenin 2000 yılında bu şartlarla tamamlanabilmesi için toplam 52 000 000 000 TL. program ödeneğine ihtiyaç bulunmaktadır.

Proje 2000 yılında ödenek temini halinde ve müteahhit işe başlarsa bitirilebilecektir. Aksi takdirde çalışılabilen dönemde olunmasına karşılık müteahhidin işe başlamaması nedeniyle 26.5.2000 tarihinde noter kanalı ile ihtarname çekilmiş ve 10 günlük süre tanınmıştır. Süre bitiminde iş fesh edilecektir.

III. Diğer Kamu Hizmetleri (Kırsal Alan Planlanması)

– 2000 yılı Köy İçi inşaat yatırım programının Köysel Alanda İç İskân düzenlemesi kapsamında yer alan Orhaneli-Dündar Köyüne ait proje uygulaması devam etmektedir. Bursa İl Müdürlüğüne 176 aile arsa talebinde bulunmuş ve 176 adet arsanın dağıtımı yapılmıştır. Kredi almak için 135 aile başvurmuş ve bu 135 aile ile sözleşme yapılmıştır. Arsanın tapu tescil işlemleri devam etmektedir. Bugüne kadar inşaatına başlamayan aile sayısı 92, su basman seviyesine gelen aile sayısı 40, çatı hatılı seviyesine gelen aile sayısı 3’tür. Henüz çatısı kapanan ve inşaatı biten aile bulunmamaktadır.

Projenin biran önce bitirilebilmesi için çalışmalar devam etmektedir.

Projenin toplam tutarı (devletin verdiği) 337 500 000 000 TL.’dir. (2 500 000 000 000 x 135 Aile) yönetmelik gereği inşaata başlayan 43 aileye bugüne kadar ödenen para miktarı 26 375 000 000 TL’dir. Projenin 1999 yılı ödeneği; 20 000 000 000 TL. olup, bu ödeneğin 17 625 000 000 TL.’si ödenmiştir.

2000 yılı ödeneği ise 25 000 000 000 TL. olup, bugüne kadar 15 500 000 000 000 TL. ödeme yapılmıştır.

Projenin amacı Köysel Alanda İç İskânın düzenlenmesi kapsamında olup, 2001 yılında projenin tamamlanması hedeflenmektedir.

IV. Ulaştırma Sektörü

2000 yılı köy yolları tesviye programında bulunan,

– Harmancık İlçesi Nalbant Okçular ve Dedebalı Maraşatlar Mahallesi, Orhanlı İlçesi Sögüt Küçükorhan köy yolları tesviye çalışmalarına henüz başlanılmamış olup, yol tesviye çalışmaları 2000 yılı içerisinde ikmal edilecektir.

– Harmancık Nalbant Okçular 2 km. olup, 33 milyar TL. bedellidir.

– Dedebali Maraşatlar Mahallesi yolu 4 km. olup, 66 milyar TL. bedellidir. Orhaneli İlçesi Söğüt Küçükorhan köy yolu 4 km. olup, 66 milyar TL. bedellidir.

– Büyükorhan İlçesi Zaferiye Danaçlı Ericek Karalar köy yolu ile Keles İlçesi Pınarcık Ericek mahalle yolunun yapımlarına henüz başlanmamış olup, 2000 yılı içerisinde ikmal edilecektir.

– Orhaneli İlçesi Emir Yakuplar köy yollarındaki yapım çalışmalarına 18.2.2000 tarihi itibariyle başlanılmış olup, çalışmalar devam etmektedir.

– Büyükorhan İlçesi Zaferiye Danaçlı köy yolu 6 km. olup, 69 300 milyar TL. bedellidir.

– Ky. İlt., Ericek Karalar 6 km. olup, 69 300 TL. milyar bedellidir.

– Keles İlçesi Pınarcık Ericek Mahallesi yolu 4 km. olup, 46 200 milyar TL. bedellidir.

– Orhaneli İlçesi Emir Yakuplar köy yolu 4 km. olup, 46 200 milyar TL. bedellidir.

– Harmancık İlçesi Nalbant Okçular Gökçeler Ulucami (Kütahya) Delicegüney köy yolları

– Keles İlçesi Başak Yeşilyurt (Harmancık) ile Orhaneli İlçesi Tepecik Kadıköy köy yollarının stabilize kaplama çalışmalarına henüz başlanılmamış olup, 2000 yılı içerisinde ikmal edilecektir.

– Harmancık İlçesi Nalbant Okçular köy yolu 2 km. olup, 9 900 milyar bedellidir.

– Gökçeler Ulucami (Kütahya) bağlantı yolu 6 km. olup, 29 700 milyar TL. bedellidir.

– Delice köyyolu 2 km. olup, 9 900 milyar TL. bedellidir.

– Keles İlçesi Başak Yeşilyurt (Harmancık) bağlantı 6 km. olup, 29 700 milyar bedellidir.

– Orhaneli İlçesi Tepecik Kadıköy köy yolu 4 km. olup, 19 800 milyar TL. bedellidir.

– Harmancık İlçesi Dedebalı Maraşatlar yolu ile, Orhaneli İlçesi Sögütlü Küçükorhan köy yollarında yapılan etüt çalışmaları köy yolunun geçeceği güzergâhın en ideal olarak tespiti amacına yönelik olup, kapsamı etüdü yapılan yol güzergâhıyla sınırlıdır.

Etüt çalışmaları sırasında güzergâha isabet edebilecek araziler nedeniyle vatandaşların olumsuz etkilenmemesine ve en az zararla yol güzergâhının tespitine çalışılmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Yılmaz

Devlet Bakanı

15. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, alkollü araç kullanımını önlemeye yönelik tedbirlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2095)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

Trafik kazalarına yol açan etkenlerin başında alkollü sürücüler gelmektedir. Bu durumu önlemek için;

1. Yol üstündeki ve garajlardaki lokantalarda sürücülere alkollü içki satışını yasaklatmayı düşünür müsünüz?

2. Alkollü araç kullananlara verilecek cezaları arttırmak için herhangi bir çalışmanız var mıdır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 8.6.2000

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı: B.05.1.EGM.0.12.01.01-133160

Konu: Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığının 24.5.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-(7/2095)-5641/13573 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1. Bakanlığım yetkili birimince hazırlanan “Açılması İzne Bağlı Yerlere Uygulanacak İşlemler Hakkında Yönetmelik”in 7 nci maddesinde; içkili yer bölgesi tespit edilemiyecek yerler; belediye teşkilâtı bulunmayan, belediye hudutları ve mücavir alan dışında kalan, konaklama hariç olmak üzere, otoyolları ve karayollarının her iki tarafında sınır çizgisine 200 metreden yakın mesafe içinde, otogar ve otobüs terminalleri olarak belirtilmiş ve 11 inci maddesinde de içkili yer bölgesi dışında içkili yer açılamayacağı hususu düzenlenmiştir.

Ayrıca, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun Ek 12 nci maddesinde; “Otoyollarda, konaklama yerleri hariç olmak üzere, yapılacak ve açılacak yapı ve tesislerde, alkollü içki satılmasına izin verilmez.” hükmü yer almaktadır.

2. İşlenen trafik suçlarına ilişkin verilen para cezaları her yıl malî yıl başından geçerli olmak üzere, Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca ilan olunan yeniden değerleme oranında artırılmaktadır. Ayrıca söz konusu sürücülere öngörülen yaptırımların ağırlaştırılması hususundaki mevzuat çalışmalarımız devam etmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

16. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, çay üretcilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (7/2096)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çaydan sorumlu Sayın Devlet Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. Saygılarımla.

16.5.2000

Ahmet Kabil

Rize

Karadeniz Bölgesinin tek geçim kaynağı olan çay müstahsillerinin % 90 ının 2000 yılı yaş çay fiyatları ile ortalama geliri yılda 650 milyon, Ayda ise sadece 55 milyondur.

Halbuki 4 kişilik bir ailenin asgarî geçim düzeyi 480 milyon olduğuna göre bu gelir asgarî geçim düzeyinin dokuzda biridir.

Geçmiş yıllarda çay taban fiyatı 33 sent ile 62 sent arasında değişmekte iken 2000 yılında sadece 26 sent fiyat verilmiştir. Bu fiyatla bölgede her yıl katlanarak artan göç daha da hızlanacaktır.

Bölgede istihdamı sağlamak için,

Soru 1. 2000 yılında hedeflenen enflasyona göre yaş çaya verilen % 25 artışa ilaveten Hazine ve DPT’nin 1999 yılında bazı tarım ürünlerine (pamuk, ayçiçeği, soya gibi) verdiği ek fiyat örnek alınarak yıl sonunda gerçekleşen enflasyon farkını vermeyi düşünüyor musunuz?

Soru 2. Geçmiş yıllarda bazı ürünlere uygulanan ve yaş çay bedelleri için Hükümetçe defalarca söz verilmesine rağmen, bilahare ödenmeyen geciken ürün bedelleri için 2000 yılında her ay için % 10 gecikme bedelinin ödenmesi hususunda DPT ve Hazineye bir teklifiniz olacak mı?

Soru 3. Çay kanunu kapsamında üretilen çayın tamamının alınması hedeflenmesine rağmen, müstahsile konulan yıllık kotanın kaldırılması hususunda ilgililere bir talimatınız olmayacak mı?

T.C.

Devlet Bakanlığı 12.6.2000

(Sn. Rüştü Kâzım Yücelen)

Sayı: B.02.0.009/1431

Konu: Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli 24.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00. 02-7/2096-5642/13574 sayılı yazınız.

Rize Milletvekili Sn. Ahmet Kabil’in Çay üretcilerinin sorunları hakkındaki yazılı soru önergesine verilen cevaplar İç Tüzüğün 99 uncu maddesine istinaden ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Rüştü Kâzım Yücelen

Devlet Bakanı

Rize Milletvekili Sn. Ahmet Kabil’in 17 Mayıs 2000 Gün ve 7/2096-5642 Sayılı Yazılı Soru Önergesine Verilen Cevap

Cevap 1. 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında bir İktisadî Devlet Teşekkülü olan ve ekonominin kurallarına göre kârlı ve verimli bir şekilde çalışmak zorunda bulunan Çay-Kur Genel Müdürlüğü, ticarî anlamda mübaya edeceği yaş çay yaprağı fiyatını serbestçe belirleme imkanına sahiptir ve yaş çay yaprağı destekleme alımları kapsamında tarımsal bir ürün değildir. Buna rağmen 2000 yılında hükümetimizin uyguladığı ekonomik istikrar tedbirleri nedeniyle, 2000 yılı yaş çay alım bedelleri Bakanlar Kurulunda görüşülerek belirlenmiştir.

Cevap 2. Yaş çay bedellerinin ödenmesi ile ilgili, sadece 1998 yılında, ürün bedellerinin yılı içerisinde ödenmediği taktirde her ay gecikme zammı ödenmesi kararı alınmıştır. Ancak, ödemeler yılı içerisinde yapıldığı için herhangi bir işlem yapılmamıştır.

Daha sonraki yıllarda, ürün bedellerinde gecikme zammı ödenmesine dair bir karar alınmadığı gibi, 2000 yılında da geciken ürün bedelleri için her ay % 10 gecikme zammı ödenmesine dair bir karar alınmamıştır.

Cevap 3. 3092 sayılı Çay Kanunu uyarınca, çay tarımı, üretimi, işlenmesi ve satışı serbesttir. Gerçek ve tüzel kişiler, yaş çay işleme ve çay paketleme fabrikaları kurup işletebilirler, ihtiyaçları olan yaş çay yaprağını doğrudan üreticiden satın alabilirler.

Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü ana statüsünde Çay-Kur bir İktisadî Devlet Teşekkülü olup, verimlilik esasına göre çalışmaktadır. Bu esaslar çerçevesinde Çay-Kur üreticilerden işletmeye uygun nitelikteki çay yapraklarını satın alır.

2000 yılı yaş çay alımları, 1/5 oranında budanan alan ve budama yapan üreticiler dikkate alınarak hazırlanan alım planı çerçevesinde yürütülmektedir.

1 dekar çay bahçesinin mevcut yaş çay ürünü verim potansiyeli, Çay Araştırma Enstitüsünde yapılan dekara verim tespitleri, alınan yaş çay miktarlarının uzun yıllar ortalamaları ve bitkinin bölgesel gelişme durumları dikkate alınarak belirlenmiştir. Buna göre, 1 dekar çay bahçesinden elde edilecek ürün üretimi, taban araziler dahil, en fazla 800 kg.’dır. Alım planının başlangıç yılı olduğundan dekara verim miktarı % 25 fazlası ile 1000 kg. olarak hesaplanmıştır. Ayrıca, dünya literatürüne ve FAO verilerine göre de tohumla üretilen çay bahçesinden 1 dekardan en fazla 800 kg. çay alınabileceği belirlenmiştir.

Budanan alan dikkate alındığında, 1 dekar çay bahçesinden elde edilecek çay miktarının 800 kg. olduğu tespit edilmiştir.

Doğu, batı, sahil, orta ve yüksek kesimlerdeki bütün üreticilere eşit imkan sağlayan alım planı başarı ile uygulanmakta olup, üreticiler bu uygulama ile dekara ortalama 20-25 kg’dan çaylarını satmaktadır. Diğer yıllarda en az 20 gün dekara 10 kg.’dan çay satmakta iken, bu yıl dekara 10 kg. uygulaması yapılmadığı gibi, dekara 15 kg.’dan sadece 10 gün çay alınmış, akabinde 20-30-40 kg. uygulamasına geçilmiştir. Bu uygulama budamasını yapıp ruhsatı kadar çay bahçesi olan üretcilerin büyük memnuniyetini kazanmıştır.

Uygulamada şu ana kadar herhangi bir problem olmamıştır. Şayet aksama olursa, aksama olan kısımlar tekrar gözden geçirilecektir.

17. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Domaniç İlçesinin turizm bölgesi ilan edilip edilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı (7/2100)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Turizm Bakanı Erkan Mumcu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasının teminini saygılarımla arz ederim.

18.5.2000

Ahmet Derin

Kütahya

Kış sporları ve yayla Turizmi açısından büyük imkanlara sahip, Termal, Deniz, Kış ve Kültür Turizm merkezlerine de çok yakın mesafede bulunan Domaniç İlçemizin Turizm bölgesi ilan edilmesi için bir çalışmanız var mıdır? Yoksa bir çalışma yapılacak mıdır?

T.C.

Turizm Bakanlığı 13.6.2000

Hukuk Müşavirliği

Sayı: B.170.HKM.0.00.00.00.1516-16612

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliği

Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı

İlgi: 26.5.2000 tarih ve 2-7/2100-5660-13623 sayılı yazınız,

İlgi yazınız ekinde Bakanlığıma cevaplandırılmak üzere gönderilen Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Derin tarafından Başkanlığınıza verilen yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Domaniç İlçesinde 2634 sayılı Yasa uyarınca ilan edilmiş turizm alan ve merkezi ve Bakanlığımca hazırlanmış imar planı bulunmamaktadır.

İlçe ölçeğinde bir turizm merkezi ilanı, imar konusundaki yetkilerde çok büyük alanlarda örtüşmeler yaratacağından Bakanlığımca benimsenmemektedir.

Bakanlığımca yaptırılan il turizm envanterine göre Domaniç ilçesinde önem ve öncelikle ele alınması gereken kış turizmi ya da yayla turizm potansiyeli arzeden yerler belirtilmemiştir.

Ancak, gerek kış turizmi gerekse yayla turizmi konusunda yörenin potansiyellerinin yerinde yapılacak çalışmalarla da belirlenmesi yoluna gidilebilecektir.

Ayrıca, turizm bölge, alan ve merkezi ilan edilecek yerlerin tespitinde il turizm envanterleri ve turizmi geliştirme planlarının öngörüleri doğrultusunda tespitler yapılarak Bakanlığımın yetki almasında yarar görülmesi ve bu yetkinin gerektirdiği yükümlülükleri yerine getirebilmesi kriterleri dikkate alınmaktadır.

Turizm bölge, alan ve merkezlerinin seçiminde organize turizm faaliyetlerinin geliştirilebileceği geniş alanlar tercih edilmekte, oluşacak artı değer, mülkiyet, altyapı ve çevre etkisi üzerinde önemle durulmaktadır.

Turizm yönünden önem arzeden yörelerde turizm yatırımları turizm bölge, alan ve merkezleri dışında da aynı oranda kredilendirilmekte, altyapı sorunlarına da ülke ve bölge bazında yürütülen planlama çalışmaları ve projeler ile Bakanlığımca doğrudan katkıda bulunulmakta, bu yörelerde eksik altyapının tamamlanabilmesi yolunda kamu desteğinin sağlanmasına çalışılmaktadır.

Bu açıdan da bir yörede turizmin geliştirilebilmesi ve yatırımların gerçekleştirilebilmesi için o yörenin mutlaka turizm bölgesi, alanı veya merkezi ilan edilmesi gerekmemektedir.

Turizm bölgesi ilanı talebi bu çerçevede ele alınarak yapılacak değerlendirmeler doğrultusunda sonuçlandırılacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Erkan Mumcu

Turizm Bakanı

18. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Domaniç-Çarşamba Köyüne Yatılı Kız Bölge Okulu yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/2101)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun sayın Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasının teminini saygılarımla arz ederim.

18.5.2000

Ahmet Derin

Kütahya

Türklerin Anadoluya geçişlerinde Fırat Nehrinde boğulan Süleyman Şah’ın eşi, Ertuğrul Gazi’nin annesi, Osmanlı’nın kurucusu Osman Gazi’nin büyükannesi ve tarihimizde Devlet Ana olarak anılan ve her yıl adına törenler düzenlenen “Hayme Ana’nın” türbesi, misafirhane ve kütüphanesinin bulunduğu Domaniç İlçesi Çarşamba Köyü’ne bütün bölgeye hizmet verebilecek Yatılı Kız Bölge Okulu yapmayı düşünüyor musunuz?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 12.6.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı: B.08.0.APK.0.03.05.00.03/1530

Konu: Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığının 26.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2101-5661/13624 sayılı yazısı.

Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Derin’in, “Domaniç-Çarşamba Köyüne Yatılı Kız Bölge Okulu yapılıp yapılmayacağına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

İlköğretim yatırımları, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu gereği valiliklerce, mahallinde, il ilköğretim kurumları yapım programlarıyla gerçekleştirilmektedir.

Bakanlığımızca, Kütahya İline, 2000 yılı için, ilköğretim kurumlarının giderlerinde kullanılmak üzere, Devlet katkısı olarak 747 000 000 000 lira tahsis edilmiştir.

Kütahya İlinin Domaniç İlçesine bağlı Çarşamba Köyü, ilçe merkezine 14 km. mesafede olup, buraya Yatılı İlköğretim Bölge Okulu yapılması hem eğitim, hem de sosyal, ekonomik ve ulaşım açısından uygun bulunmamaktadır. Çünkü, birçok vatandaşımız, taşımalı ilköğretim uygulamasında da görüleceği gibi, öğrencilerini köylerden ziyade merkezi okullara göndermektedir.

Ayrıca, ilçe merkezinde öğretime açılan Tekel Pansiyonlu İlköğretim Okulunda, kız öğrenciler için 100 kişilik kontenjan ayrılmasına rağmen, sadece 50 kişilik talep olmuş ve 50 öğrencilik yer boş kalmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

19. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun’daki Atatürk Anıtına çıplak insan figürleri monte edildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın cevabı (7/2112)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularıma Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay’ın yazılı cevap vermesini delaletlerinize arz ederim. 24.5.2000

Musa Uzunkaya

Samsun

1. 1982 yılında Atatürk’ün doğumunun 100 üncü yılını ve Samsun’a çıkışını sembolize eden anıtın iki yanındaki çıplak bay ve bayan figürlerinin monte edilmesine halkın duyduğu tepki sonucu bizzat Sayın Evren Paşa’nın talimatıyla çıplak figürlerin kaldırıldığı, aradan geçen 18 yıllık zaman içerisinde kaldırılış gerekçesinin nasıl yok olduğunu bilmediğimiz bir tarzda 16 Mayıs 2000 tarihinde Bakanlığımızın talimatıyla aynı çıplak figürlerin bir gece yarısı operasyonuyla gizlice diktirilmesinde amaç nedir?

2. Samsun yerel idarecilerinin, Büyükşehir ve alt belediyelerinin başkan ve meclislerinin hatta parlamentodaki milletvekillerinin bu heykellerin dikilmesine dair size vaki yazılı bir talebi olmuş mudur?

3. Böyle bir talep yoksa, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışını hiç de sembolize etmeyen, devrin Devlet Başkanı tarafından müstehcen bulunduğu için kaldırtılan bu iki figürün yeniden anıta diktirilmesine sizi zorlayan bir başka neden var mıdır?

4. Halkın ve halkın seçilmiş temsilcilerinin talebi olmadığı halde tamamen bir dayatma ve geçmişteki icraata da meydan okur şekilde bu heykelin diktirilmesini ne tür bir demokrasi anlayışıyla bağdaştırabilmektesiniz? Halk ve ortaklarınız tarafından icraatınızın hüsn-ü kabul gördüğüne inanıyorsanız siyasî ortaklarınızla heykellerin açılışını yapmayı düşünüyor musunuz?

T.C.

Kültür Bakanlığı 12.6.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı: B.16.0.APK.0.12.00.01.940-351

Konu: Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığı KAN.KAR.MÜD.’nün 29 Mayıs 2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00. 02-13762 sayılı yazısı.

Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya’nın “Samsun’daki Atatürk Anıtına çıplak insan figürleri monte edildiği iddiasına ilişkin” 7/2112-5730 esas no.’lu yazılı soru önergesinin cevabı hazırlanarak ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

M. İstemihan Talay

Kültür Bakanı

Cevap 1. Ünlü Heykeltıraş Hakkı Atamulu tarafından 1981 yılında yapılan “Samsun İlk Adım Anıtı”nda yer alan ve şükran vazifesi gören elinde bir çelenk tutan kız ve bir güvercin bulunan erkek figürünün, yeniden yerine konulmasının amacı, sanatçının da belirttiği gibi, anlayış ve eğilim farkı gözetmeksizin evrensel değerler içerisinde sanat yapma düşüncesiyle üretilmiş, ayrıca kamuoyu ve sanat çevrelerince de büyük bir beğeni kazanmış olmasıdır.

Cevap 2. Anıtın yeniden eski yerine konulması hususunda, kamuoyundan, sivil toplum örgütlerinden ve anıtın heykeltıraşı Hakkı Atamulu’dan gelen talepler dikkate alınmıştır.

Cevap 3. Anıttaki Türk Gençliğini sembolize eden kız ve erkek figürleri; Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışında ilk adımı, gençliğin dinamizmini, duyarlılığını, öncülüğünü ve Atatürk’e olan şükran borcunu ifade etmektedir.

Cevap 4. Atatürk ilkelerinde ve düşüncelerinde çağdaş bilim daima en büyük rehberdir. Sanat, insanı insan yapan değerlerin en üstünü ve yaratıcı olanıdır. Bilimin gelişmesine paralel olup, yaratıcılığı, uğraşısında en iyi sergileyen sanatçıdır. Sanatçının yaratıcılığını engelleyen güçler, toplumun gelişmesini ve aydınlığa ulaşmasını engellerler. Bir sanat yapıtı, insanlığın ortak zevk ve acılarının evrensel gerçeğe yönelik fikir gücünün bir yönü ve bir parçasıdır.

Malzemeye hakim, tekniği güçlü olan bu değerli Sanatçının özgün yapıtının, sanatın topluma ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e duyulan sevgi, saygı ve vefanın bir simgesi olarak görülmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

20. – Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız’ın, Elazığ İlinden polislik sınavına giren kişilere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/2122)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletinizle İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

25.5.2000

Sabahattin Yıldız

Muş

Sorular:

1. Mayıs ayında yapılan polislik sınavına Elazığ’da toplam kaç kişi girmiş ve kaçı imtihanı kazanmıştır?

2. Elazığ İlinden imtihana katılan polis aday sayısı ne kadar ve sınavı asıl ve yedek olarak kazananların sayısı kaçtır?

3. Polislik sınavına Muş İlinden katılanların sayısı ne kadardır ve kaçı sınavı asıl ve yedek olarak kazanmıştır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 12.6.2000

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı: B.05.1.EGM.0.12.02.01/136809

Konu: Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığının 29.5.2000 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-5769-(7/2122)-5749/ 13818 sayılı yazısı.

Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıda çıkarılmıştır.

1. 2000 yılı Nisan ayında yapılan Polislik sınavına Elazığ bölgesinden 1589 kişinin katıldığı, asıl ve yedek olarak 241 kişinin sınavı kazandığı,

2. Elazığ İlinden katılan 1198 kişiden 183’ünün asıl 25’inin ise yedek olarak sınavı kazandıkları,

3. Aynı sınava Muş İlinden katılan 235 kişiden 17’sinin asıl olarak sınavı kazandığı, yedek olarak kazanan kimsenin bulunmadığı anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

21. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, belediyelere tahsis edilen araçlara ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/2137)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çevre Bakanı Sayın Fevzi Aytekin tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 30.5.2000

Veysel Candan

Konya

Basına yansıyan haberlerden anlaşıldığı kadarıyla Çevre Bakanlığı fonlarından belediyelere yapılan yardımlar konusunda ayrımcılık yapıldığı, iktidara mensup belediyelere araç ve nakdi yardım yapılırken muhalefet belediyelerine hiç yardım yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple;

1. Bakanlığınızca belediyelere son bir yıl içinde kaç araç tahsisi yapılmıştır ve bu belediyelerin isimleri nelerdir?

2. Çevre Fonundan belediyelere verilen toplam nakit miktarı ne kadardır ve hangi belediyelere verilmiştir?

3. Muhalefet belediyelerine araç tahsisi ve nakdî ödemelerde bulunulmadığı söylenmektedir, bu doğru mudur?

4. Önümüzdeki günlerde belediyelere nakdî ve aynî yardım programınız nasıldır?

T.C.

Çevre Bakanlığı 13.6.2000

Finansman Dairesi Başkanlığı

Sayı: B.19.0.FDB.0.17.00.03-8821/1835

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 5.6.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.0-7/2137/5810/14014 sayılı yazınız.

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’ın Bakanlığımıza ilettiği 7/2137-5810 sayılı soru önergesiyle, Bakanlığımıza iletilen sorulara ilişkin cevaplar aşağıdaki gibidir.

Soru 1. Bakanlığınızca belediyelere son bir yıl içinde kaç araç tahsisi yapılmıştır ve bu belediyelerin isimleri nelerdir?

Cevap: Bakanlığımız Çevre Kirliliğini Önleme Fonundan 2000 yılı içerisinde hiçbir Belediyeye araç tahsisi yapılmamıştır. 1999 yılında toplam 210 adet araç alımı yapılmış olup, bunun 60 adedi deprem bölgelerine gönderilmiştir.

Soru 2. Çevre Fonundan belediyelere verilen toplam nakit miktarı ne kadardır ve hangi belediyelere verilmiştir?

Cevap: Bakanlığımız Çevre Kirliliğini Önleme Fonundan Belde ve Belediyelere toplam 1 660 409 183 000 TL. aynî ve nakdî yardım yapılmıştır.

Soru 3. Muhalefet belediyelerine araç tahsisi ve nakdî ödemelerde bulunulmadığı söylenmektedir, bu doğru mudur?

Cevap: 2000 yılı içerisinde araç ve gereç alımı yapılmadığından; Bakanlığımızdan yardım talebinde bulunan Belediyelerin, mevcut çevre hizmetlerinde kullandıkları araç parkı ve bugüne kadar yapılan yardımlar dikkate alınarak, ayrım yapılmaksızın, proje yardımı yapılmaktadır.

Soru 4. Önümüzdeki günlerde belediyelere nakdî ve aynî yardım programınız nasıldır?

Cevap: Bakanlığımız Çevre Kirliliğini Önleme Fonundan Belediye Başkanlıklarına yapılan yardımlarda; Belediyelerin talepleri, belde nüfusu, çevre öncelikleri, turizm alt yapısı, Bakanlığımızdan bugüne kadar yapılan yardım miktarı, Belediyelerin mevcut çevre hizmetlerinde kullandıkları araç parkı gibi kriterler dikkate alınarak aynî ve nakdî yardımlar Hazinece aktarılacak ödenek durumlarına göre yapılacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Fevzi Aytekin

Çevre Bakanı

22. – Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay’ın, Belkıs Harabelerine ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın cevabı (7/2148)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

1.6.2000

Mehmet Ay

Gaziantep

1. Belkıs Harabeleri ile ilgili ne gibi çalışmalar yapılıyor?

2. Yıllardan beri yapılan kaçak kazılarla gerek yurtiçi gerekse yurtdışına kaçırılan eserler hakkında ne tür işlemler yapılmıştır?

3. 2000 yılı itibarı ile bir kısmı Baraj Göleti altında kalacağı bilinmesine rağmen Belkıs Harabelerindeki kazı çalışmaları neden hızlandırılmadı?

4. Yapılan kaçak kazılara ve bu gecikmeye sebep olanlar hakkında ne gibi işlemler yapılmıştır?

5. Çıkan tarihi eserlerin bulunduğu mahalde Nizip İlçesinde sergilenmesi ve Nizip’in dünya turizmine tanıtılması konusunda bir çalışma var mı?

T.C.

Kültür Bakanlığı 9.6.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı: B.16.0.APK.0.12.00.01.940-348

Konu: Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığı KAN.KAR.MÜD.’nün 1.6.2000 tarihli yazısı.

Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Ay’ın yazılı soru önergesinin cevabı hazırlanarak ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

M. İstemihan Talay

Kültür Bakanı

Cevap 1. Gaziantep İli, Nizip İlçesi, Belkıs-Zeugma Antik Kentindeki kazı çalışmalarına 1992 yılında başlanılmıştır.

1996 yılından itibaren çalışmalara Fransız arkeoloji ekibi (Catherine Abedie-Reynal ve ekibi) de katılmıştır. 1992 yılından beri sürdürülen çalışmalarda bulunan villa sayısı 7’ye ulaşmıştır. Bugüne kadar gerçekleştirilen kazılarda 1000 m2’nin üzerinde taban mozaiği bulunmuştur. Göl alanında kalacak olan yerde yapılan kazılarda en son 1.55 m. boyunda bir Mars Heykeli bulunmuştur. 1999-2000 yılı içinde yapılan kazılarda da binlerce eski esere rastlanmıştır. Bunlardan Roma idarî sistemine ait bullalar (mühür), bronz sikkeler, kandiller, mermer heykelcikler sayılabilir. 1999 Kasım ayından bu yana İl Özel İdaresi 23 milyar TL., Birecik Barajı Konsorsiyumu 34 milyar TL. katkıda bulunmuştur. Gaziantep Zeugma’nın su altında kalmayan 2/3’lük bölümünde de kazı çalışmalarının sürdürülmesi planlanmaktadır.

Ayrıca, 2000 yılı kazı ve kurtarma çalışmaları için 3.3.2000 tarih ve 1725 sayılı yazımız ile İzmir Efes Müze Müdürlüğü Arkeoloğu Dr. Mustafa Büyükkolancı ve Antalya Müze Müdürlüğü Uzmanı Sabri Aydal görevlendirilmiştir. Ayrıca 20.3.2000 tarih ve 2204 sayılı yazımız ile de Gaziantep Üniversitesi Öğretim Görevlisi Arkeolog Dr. Rıfat Ergeç çalışmalarına dahil edilmiştir.

Cevap 2: 1992 yılında yapılan kazılarda da bir Roma villasında Dionysos’a ait önemli bir taban mozaiği bulunmuş, yerinde teşhir edilen bu eserin 2/3’ü 1998 yılında çalışmıştır.

1992 yılında Kentauros Mozaiği’nin çalındığı ve yurtdışına kaçırıldığı bir vatandaş tarafından yapılan ihbar sonucunda anlaşılmıştır.

1993 yılı kazı çalışmalarında Roma villası teras mozaiklerinin açılmış olduğu ve figürlü panonun orta kısmındaki iki figürün dizden yukarısı ile soldaki figürün üst kısmında yer alan yazının yarısının sökülerek çıkarılmış olduğu da görülmüştür. Köyün eski muhtarlarınca çalınma olayının 25-30 yıl önce Til-Öbür köylülerince yapılan kaçak kazılar sonucunca gerçekleştirildiği belirtilmiştir. 1994 yılında eserin Houston Memil Koleksiyonunda olduğu saptanmış, yapılan ikili görüşmeler olumlu sonuçlanmış olup, Haziran ayının ikinci yarısında ülkemize iadesi sağlanacaktır.

Çalınan mozaikler İnterpol Bülteninde yayınlattırılmıştır. Ayrıca, bu eserler yurtiçinde ve yurtdışında arattırılmaktadır.

Cevap 3: 1992 yılından itibaren kazı çalışmalarına devam edilen örenyerinde Bakanlığımız olanakları ile çalışmalar yapılmış, 1996 yılından itibaren Fransız Arkeoloji ekibi (Catherine Abadie-Reynal ve ekibi)’nin katılımıyla sürdürülmüştür. Bakanlığımızın kısıtlı bütçe olanaklarıyla yapılan çalışmalara 1999 Kasım ayından bu yana İl Özel İdaresi ve Birecik Barajı Konsorsiyumu da maddî katkıda bulunmuştur.

Gaziantep Müze Müdürlüğü personelince Birecik Baraj alanındaki diğer kazı çalışmalarının (Apameia Antik Kenti, Horum Höyük, Tilbeş, Tilvez, Tilöbür, Tilmusa Höyükleri) yanısıra, Belkıs-Zeugma Antik Kenti ile ilgili proje çalışmaları 2000 yılında da sürdürülmektedir.

Cevap 4: Kaçak kazıların önlenmesi için bölge, güvenlik kuvvetlerince sürekli denetim altında tutulmaktadır.

Cevap 5: Bugün için yapılan kazı çalışmalarında çıkarılan eserlerin Gaziantep Müzesine nakli ve korunması öncelikli olarak ele alınmıştır. Örenyerinin baraj gölü altında kalmayacak olan bölümlerinde ileriki yıllarda kazı çalışmalarının sürdürülmesi ve Bakanlığımıza yeterli ödenek ile personel sağlanması halinde, gelecekte Nizip İlçesinde de “Müze” açılması konusu gerçekleştirilecektir.

BİRLEŞİM 109 UN SONU