DÖNEM : 21 CİLT : 35 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

108 inci Birleşim

9 . 6 . 2000 Cuma

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMALAR

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Başkanlığının, Ordu Milletvekili Sefer Koçak hakkında düzenlenen (3/592) esas sayılı dosyanın, kamu davasının ortadan kaldırılmasına dair İstanbul 5 inci Asliye Ceza Mahkemesinin kararı nedeniyle TBMM Başkanlığına iade edildiğine ilişkin tezkeresi (3/601)

2. – (10/8) esas numaralı Meclis Araştırması Komsiyonu Geçici Başkanlığının, komisyonun başkan, başkanvekili, kâtip ve sözcü seçimine ilişkin tezkeresi (3/602)

3. – Gaziantep Milletvekili İbrahim Konukoğlu’nun (6/688) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/205)

4. – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet Meclisi Başkanının vaki davetine icabetle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine TBMM Başkanı Yıldırım Akbulut Başkanlığında gidecek beş kişilik Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasî parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/603)

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – İstanbul Milletvekili Ali Coşkun ve 31 arkadaşının, bankalar ve bankacılık sektörü konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/7)

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

2. – Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/596) (S. Sayısı : 330)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak dört oturum yaptı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarı (1/53) (S. Sayısı : 433) Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi;

2 nci sırasında bulunan, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun ile İdarî Yargılama Usulü Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/536) (S. Sayısı : 376)

3 üncü sırasında bulunan, İcra ve İflas Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin (1/403) (S. Sayısı : 329)

Kanun Tasarılarının, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı;

4 üncü sırasında bulunan, Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısına (1/596) (S. Sayısı : 330) ilişkin komisyon raporunun okunup okunmaması hususunun onaylanmasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yetersayısının bulunmadığı anlaşıldığından;

Alınan karar gereğince, 9 Haziran 2000 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 22.52’de son verildi.

Ali Ilıksoy

Başkanvekili

Sebahattin Karakelle Şadan Şimşek

Erzincan Edirne

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

No. : 151

II. – GELEN KÂĞITLAR

9. 6. 2000 CUMA

Tezkere

1. – Uzun Vadeli Strateji ve Sekizinci Beş Yıllık (2001-2005) Kalkınma Planının Sunulduğuna Dair Başbakanlık Tezkeresi (3/600) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.6.2000)

Sözlü Soru Önergeleri

1. – Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay’ın, Gaziantep-Merkez-Yamaçoba gölet ve sulama projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/728) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2000)

2. – Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay’ın, Gaziantep-Nurdağı İlçesindeki Ballıkaya Barajı projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/729) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.6.2000)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, off-shore hesaplarında batan paraların ödenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2175) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.6.2000)

2. – Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, İstanbul DGM Başsavcısına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2176) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.6.2000)

3. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Bolu Dağı Tüneline ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2177) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.6.2000)

4. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, tiyatro, opera ve baleye ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/2178) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.6.2000)

5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Ayasofya Müzesine ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/2179) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.6.2000)

6. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, batık bankalara ve bu bankalarda bulunan hesaplara ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/2180) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.6.2000)

7. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman’da dolu afetinden zarar gören çiftçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2181) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.6.2000)

8. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Konya-Sarayönü ve Bingöl-Osmaneli kaymakamları tarafından çocuklarını okula göndermeyen velilere para cezası verildiği iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2182) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.6.2000)

9. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, deprem nedeniyle Bolu Tüneli inşaatında meydana gelen hasara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2183) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.6.2000)

10. – Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, 4207 sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2184) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.6.2000)

Genel Görüşme Önergesi

1. – İstanbul Milletvekili Ali Coşkun ve 31 arkadaşının, bankalar ve bankacılık sektörü konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/7) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.6.2000)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

9 Haziran 2000 Cuma

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Hüseyin ÇELİK (Van), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108 inci Birleşimini açıyorum.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, yoklama yapılmasını istiyoruz.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Biz de istiyoruz.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim.

Bu süre içerisinde, sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin, aynı süre içerisinde, yoklama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, yoklama pusulası gönderen arakadaşlarımızın Genel Kurulda hazır olmaları gerekiyor; burada olup olmadıklarını araştıracağım.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur.

Sayın grup başkanvekilleri?..

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – 15 dakika ara verelim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Saat 14.45'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.10

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.45

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER: Hüseyin ÇELİK (Van), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN – Ad okumak suretiyle yoklama yapacağım.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, birinci yoklamayı elektronik cihazla yaptınız; şimdi, ad okumaya dönüyorsunuz. Bu değişiklikler hep devam ediyor.

BAŞKAN – İçtüzükteki yetkilerimi kullanıyorum efendim; İçtüzüğü değiştirin, hiçbir yetki kullanmayayım.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Ama, bu yetki kullanımı, biraz, yetki aşımıdır ve aşındırmadır.

CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – O zaman, bu kadar masrafı niye yaptık?! Bu işler için bu kadar para ödendi, sıkıntı çıktı... Yapmayın...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, söyleyince de söyledi diyorsunuz... Efendim, bu usul nedir?! Birinci yoklama nasıl yapıldıysa, ikincisi de öyle yapılır canım. Allah Allah!..

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yoklamaya başlandıktan sonra yoklama pusulası gönderecek arkadaşlarımızın Genel Kurul salonundan ayrılmamalarını rica ediyorum; yoklamayı müteakiben bu isimleri okuyacağım ve burada olup olmadıklarını arayacağım.

(Ad okunmak suretiyle yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın Abdülkadir Akcan?.. Burada.

Sayın Hasari Güler?.. Burada.

Sayın Sedat Çevik?.. Burada.

Sayın Mahmut Bozkurt?.. Burada.

Sayın Gaffar Yakın?.. Burada.

Sayın Şükrü Yürür?.. Burada.

Sayın Ahmet Aydın?.. Burada.

Sayın Nevzat Taner?.. Burada.

Sayın Osman Kılıç?.. Burada.

Sayın Osman Fevzi Zihnioğlu?.. Burada.

Sayın Orhan Ocak?.. Burada.

Sayın Mihrali Aksu?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Başkanlığının, Ordu Milletvekili Sefer Koçak hakkında düzenlenen (3/592) esas sayılı dosyanın, kamu davasının ortadan kaldırılmasına dair İstanbul 5 inci Asliye Ceza Mahkemesinin kararı nedeniyle TBMM Başkanlığına iade edildiğine ilişkin tezkeresi (3/601)

7 Haziran 2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: Ordu Milletvekili Sefer Koçak'ın 5.6.2000 tarihli dilekçesi.

Ordu Milletvekili Sefer Koçak hakkında 3167 sayılı Yasaya muhalefet iddiasıyla düzenlenen (3/592) esas sayılı dosya, ilgi yazıyla Karma Komisyonumuza intikal ettirilen "....Kamu davasının ortadan kaldırılmasına" dair İstanbul 5. Asliye Ceza Mahkemesinin kararı nedeniyle işlem yapılmayarak ilişikte iade edilmiştir

Gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Karma Komisyon Başkanı

BAŞKAN – Tezkerenin gereği Başkanlıkça yerine getirilecektir.

Sayın milletvekilleri, yoklama pusulası gönderen arkadaşlarımızın Genel Kuruldan ayrılmamalarını rica ediyorum; çünkü, pusula gönderen arkadaşların Genel Kurulda olup olmadıklarını arayacağım. Bu hususun bilinmesini isterim.

Yumurta üreticilerinin sorunlarının araştırılması amacıyla kurulan (10/8) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

2. – (10/8) esas numaralı Meclis Araştırması Komsiyonu Geçici Başkanlığının, komisyonun başkan, başkanvekili, kâtip ve sözcü seçimine ilişkin tezkeresi (3/602)

8.6.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 9.5.2000 tarihli 91 inci Birleşiminde alınan karar gereğince, kurulan komisyonumuz, başkan, başkanvekili, kâtip ve sözcü seçimi için 8.6.2000 Perşembe günü saat 11.00'de Doktorluk Binası 4 üncü kat 405 nolu toplantı salonunda toplanmıştır.

Yapılan oylama sonucunda 10 üye hazır bulunmuş ve aşağıda adı, soyadı belirtilen adaylar, karşılarında gösterilen oyları almışlardır.

Saygılarımla bilgilerinize arz ederim.

Abdullah Turan Bilge

Konya

Geçici Komisyon Başkanı

Başkan : A. Turan Bilge 10 oy

Başkanvekili : Abdülkadir Akcan 10 oy

Kâtip : Hasan Özyer 10 oy

Sözcü : Ahmet Derin 10 oy

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Bir genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – İstanbul Milletvekili Ali Coşkun ve 31 arkadaşının, bankalar ve bankacılık sektörü konusunda genel görüşme açılasına ilişkin önergesi (8/7)

05.06.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ekonomimizin altyapısını oluşturan önemli unsurlardan biri durumundaki bankacılık sektörümüz, 4389 sayılı Bankalar Kanununda yapılan, 19 Aralık 1999 tarih, 4491 sayılı Kanun değişikliğine ve bazı bankaların Mevduat Sigorta Fonuna aktarılmasına rağmen sağlıklı bir yapıya kavuşturulamamıştır.

Yapılan bankalar operasyonu kamuoyunu tatmin etmemiş olup, özellikle IMF müdahaleleri, incelemeleri ve alınması gereken önlemler hakkında kamuoyuna sağlıklı bilgiler yansımamaktadır.

Çok zor durumda olan içi boşaltılmış bankaların yanı sıra, bankaların tümünün rehabilitasyona muhtaç halde olması,

Bankalar Denetleme ve Düzenleme Kurulunun atanmasını hükümeti oluşturan partilerin pazarlık konusu yapmış olmalarından duyulan endişe, yetkililerin birbirini tutmayan açıklamaları, yolsuzluklar ve yeni müdahalelerin yapılacağı söylentileriyle, durum daha da karmaşık hale gelmiş bulunmaktadır.

Ekonomimizin darboğazlarla karşı karşıya kaldığı bir dönemde bankaların sağlıklı bir yapıya kavuşturulmaları, ülkemizin geleceği açısından, tahminlerin üzerinde, fevkalade önem taşımaktadır.

Bu sebeple, bankacılık alanında alınmış tedbirlerin gözden geçirilmesi ile yeni önlemlerin ve politikaların belirlenmesi yönünden Anayasanın 98, İçtüzüğün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca genel görüşme yapılması hususunda gereğini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1. – Ali Coşkun (İstanbul)

2. – Abdülkadir Aksu (İstanbul)

3. – Azmi Ateş (İstanbul)

4. – Aslan Polat (Erzurum)

5. – Musa Demirci (Sıvas)

6. – Mehmet Özyol (Adıyaman)

7. – Cemil Çiçek (Ankara)

8. – Akif Gülle (Amasya)

9. – Mustafa Baş (İstanbul)

10. – Mustafa Niyazi Yanmaz (Şanlıurfa)

11. – Yaşar Canbay (Malatya)

12. – Mehmet Batuk (Kocaeli)

13. – Osman Aslan (Diyarbakır)

14. – Nurettin Aktaş (Gaziantep)

15. – Maliki Ejder Arvas (Van)

16. – Ahmet Sünnetçioğlu (Bursa)

17. – Eyüp Fatsa (Ordu)

18. – Bekir Sobacı (Tokat)

19. – İlyas Arslan (Yozgat)

20. – Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)

21. – Ahmet Derin (Kütahya)

22. – Lütfi Doğan (Gümüşhane)

23. – Zeki Ergezen (Bitlis)

24. – Mehmet Fuat Fırat (İstanbul)

25. – Ahmet Karavar (Şanlıurfa)

26. – Mehmet Elkatmış (Nevşehir)

27. – Tevhit Karakaya (Erzincan)

28. – Ayşe Nazlı Ilıcak (İstanbul)

29. – Kemal Albayrak (Kırıkkale)

30. – İsmail Kahraman (İstanbul)

31. – Özkan Öksüz (Konya)

32. – M. Zeki Çelik (Ankara)

Gerekçe :

Malî sektörün lokomotifi durumundaki bankacılığımız; özkaynak, atkiflerindeki sağlıksız gelişmeler ve özellikle kredi borç batakları açısından güven verici bir yapıya kavuşamamıştır.

Özellikle kamu açıklarını kapatmak için bankalardan yüksek faizlerle tasarrufların emilmesi, böylece devletin toplumumuzda yagırganan tefeciliği teşvik etmesi sonucu malî piyasalar ile üretim sektörü arasındaki dengeler bozulmuş, siyasî irade rant sektörünün baskısı altına sürüklenmiştir.

İSO'nun yaptığı son araştırmaya göre, Türkiye'nin 500 büyük kuruluşu 1997 yılı bilanço kârlarının yaklaşık yüzde 55'i faiz geliriyken, bu oran 1998 yılında yüzde 87'ye yükselmiştir. Anlaşılıyor ki, sermaye, yatırım, üretimden kaçarak, risksiz yüksek gelir sağlayan ranta yönelmektedir.

Rantiye sınıfı, dolar bazında dönemlere göre, yüzde 30 civarında getiri sağlamaya devam edegelmiştir.

Bankacılık sektöründe yozlaşmaya sebep olan diğer sorun da, 5.4.1994 ekonomik krizini müteakiben mevduatlara yüzde 100 devlet garantisi getirilmesidir. Bu durum, sermaye çevrelerini tahrik ederek gecekondu bankacılığına yönlendirmiş, kimileri köşede kalmış bankaları, kimileri de özelleştirilen kamu bankalarını yok pahasına satın olarak malî piyasalara girmişlerdir.

Böylece;

-Hazineye yüksek faizlerle borç verilerek rant elde edilmiş,

-Toplanan mevduatlar kendi kuruluşlarına aktarılarak bankaların içi boşaltılmış,

-Off-shore bankacılığına yönelinerek bugünkü sıkıntılı ortamı oluşturmuşlardır.

Hükümetler, gayri ticarî işlemlere yıllardır göz yummuş, etkili denetimleri yapmayarak tedbirleri zamanında almamışlardır.

Nitekim, 57 nci hükümet, 4389 sayılı Banka Kanununu 18.6.1999 gecesi Meclisten geçirmesine rağmen, 23.9.1999 tarihine kadar Bankalar Denetleme ve Düzenleme Kurulunu (BDDK) atamamış, böylece, batışın, soygun ve vurgunun seyircisi olmuştur.

Güven ve itibarı sağlayan müesseseler olması gereken bankaların üzerinde etkin bir denetim sağlanamadığı için, hem sektöre hem de ekonomimize olan olumsuz etkileri devam etmektedir.

1998 sonu itibariyle, 75 bankanın özsermayeleri toplamı 37 nci sırada olan AB bünyesindeki (İspanyol Banko Standart) özkaynağına eşittir.

Aralık 1999 itibariyle banka sayısı 81'e yükselmiş olup, ilk 10 bankanın sektördeki aktif payları yüzde 67, görülüyor ki, 71 banka zayıf durumdadır.

Bankaların takipteki alacakları, 1997 sonunda 711 milyon dolarken, yüzde 540 büyüyerek Mart 2000 sonunda 2,835 milyar dolar seviyesine fırlamıştır. Ziraat Bankası ve Halk Bankasının görev zararları 15 milyar doları aşmıştır.

Hükümetin bir diğer ihmali de, kanuna rağmen siyasî rant aracı olarak kullandığı kamu bankalarını özelleştirmemesi, özelleştirdiklerini ise ucuza satıp, sonra, Tasarruf Mevduat Sigorta Fonundan fahiş bedelle yeniden devletleştirmesidir.

Beş bankaya yapılan operasyon ne ilktir ne de son. Zira zorda olan bankaların 15 civarında olduğu söylenmektedir. Ayrıca, içleri boşaltılarak fona devredilen Interbank, Bankekspres, Türkbank uzun bir süredir rehabilite edilip satılamamıştır.

İkinci operasyonla fona devredilen Yaşarbank, Yurtbank, Egebank, Esbank, Sümerbank hakkında ne yapılacağı belirsizdir ve zararları devam etmektedir.

Nitekim, BDD Kurulunun 19.12.1999 tarih, 4491 sayılı Kanun değişiklikleri uyarınca 31.3.2000 tarihindeki atanmaları konusunda siyasî pazarlık yapılmış olması da kamuoyunda endişeler meydana getirmiştir. 31.8.2000 yılında görevi tamamen devralacak bu kurulun da neler yapacağı merak konusudur.

Bu sebeple, bankacılık alanında alınmış tedbirlerin gözden geçirilmesi, yeni önlemlerin ve politikaların belirlenmesi yönünden Anayasanın 98, İçtüzüğün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca genel görüşme yapılması hususunda gereğini arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemdeki yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum :

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3. – Gaziantep Milletvekili İbrahim Konukoğlu’nun (6/688) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/205)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin 258 inci sırasındaki (6/688) nolu sözlü soru önergemi geri alıyorum. Gereğini arz ederim. 8.6.2000

Dr. İbrahim Konukoğlu

Gaziantep

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım :

4. – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet Meclisi Başkanının vaki davetine icabetle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine TBMM Başkanı Yıldırım Akbulut Başkanlığında gidecek beş kişilik Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasî parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/603)

9 Haziran 2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhuriyet Meclisi Başkanının vaki davetine istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Yıldırım Akbulut Başkanlığında toplam 6 kişilik bir Parlamento heyetinin 12-14 Haziran 2000 tarihleri arasında söz konusu davete icabet etmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 Sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun 6 Haziran 2000 tarihindeki 105 inci Birleşiminde kabul edilmiştir.

Heyeti oluşturmak üzere siyasî parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler, adı geçen kanunun 2 nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

Adı Soyadı: Seçim İli:

Faruk Demir Ardahan

Mehmet Sadri Yıldırım Eskişehir

Mustafa Geçer Hatay

Bozkurt Yaşar Öztürk İstanbul

Miraç Akdoğan Malatya

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlayacağız.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

2. – Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/596) (S.Sayısı: 330) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika Sayın Akman.

FP GRUBU ADINA YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 330 sıra sayılı Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının tümü üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Noterlik hizmeti, kamu itimadını kazanmış, toplum içerisinde saygın bir yere sahip ve hukukçuların icra ettiği bir meslektir. Noterlerin gerçekleştirdiği bu görev, Noterlik Kanununa göre, bir kamu hizmetidir.

Hemen her mesleğin birçok nedenle ve çeşitli açılardan eleştirildiği günümüzde, noterlik, saygınlığını koruyabilen ve halka güven telkin edebilen nadir mesleklerden biridir. Mesleğe girişte konulan objektif kriterler ile tecrübeli hukukçuların bu meslekte gösterdiği performans, toplumda olumlu imajın oluşmasında sayılabilecek bellibaşlı sebeplerdendir.

Hukuk devletinin ve hukukun üstünlüğü prensibinin hâkim olması gereğinin çok şiddetle hissedildiği günümüzde, noterlik kurumu büyük önem arz etmektedir. Yargının bağımsızlığı ve yargı reformu adına bazı adımların atılması düşünülüyorsa, noterlerin çalışma sistemlerinden objektif dersler çıkarılmalıdır diye düşünüyorum. Kendisine gelen her vatandaşa, objektif kurallar çerçevesinde ve aynı şekilde muamele eden noterlerin tarafsızlığı, her yargı mensubunun ölçü alacağı bir ilke olmalıdır.

Üzülerek belirtmek gerekir ki, bugün, yargı camiamız, bazen vicdan ile cüzdan arasında kalmakta, bazen de siyasî ve konjonktürel etkilerin altında kalabilmektedir. Maddî ve manevî birçok problemleri olduğunu bildiğimiz yargı camiamız, her şeye ve tüm olumsuzluklara rağmen, bu tür söylentilerden uzak kalabilmek zorundadır; çünkü, bir ülkede hukuka itimat sarsıldığı anda, insanlara artık bazı şeyleri izah etmek mümkün olamaz. Sarsılan güvenle birlikte, insanların devletten ve devlet müesseselerinden de soğuyacağı kesindir; hatta, insanların hem kendilerine hem de diğer insanlara olan inancı da kaybolacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; her şeye rağmen, yapılan yeni düzenlemeyi genel olarak olumlu bulduğumu ifade etmek istiyorum. Noterliğe başlama yaşının 35’e indirilmiş olması, fırsat eşitliğini zedeler nitelikte olmakla beraber, bu sınırlama noterlik belgesi almaya ilişkin bir sınırla

(1) 330 S. Sayılı Basmayazı 8.6.2000 tarihli 107 nci Birleşim Tutanağına eklidir.

madır. Yani, noterlik belgesi almış bir kimsenin 10 yıl, hatta daha fazla beklediği dikkate alınacak olursa, 35 yaşında belge alan bir noter, mesleğe fiilen 45 yaşında başlamak durumunda kalacaktır. Bu manada, mesleğe fiilen başlama yaşıyla ilgili bir sınırlama getirilmediğinden, fırsat eşitliğinin zedelenmesi de söz konusu olmamıştır. Ancak, hemen belirtelim ki, hukuk fakültesini 35 yaşından sonra bitirenlere de, noterlik yolu fiilen kapatılmaktadır. Bu düzenlemeyi, değiştirilen bir sonraki maddeyle, yani 23 üncü maddeyle beraber değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.

Yeni tasarıda, hayırlı olacağına inandığım bir başka değişiklik de askerlik yapmış olma şartıyla ilgili olanıdır. Gerçekten de, erkekler için noterlik belgesi alırken, olmazsa olmaz bir şart olan askerlik yapma şartının kaldırılmış olması, son derece olumlu bir düzenlemedir. Bu konudaki değişiklik, bir yandan kadın-erkek eşitliğini sağladığı gibi, haksız rekabeti de önlemiş olmaktadır. Uygulamada, bir şekilde avukatlık ruhsatı alan ve hâkimlik mesleğine başlayan bir bayan arkadaşımız, noterlik belgesini hemen alabilirken, çeşitli nedenlerle askerliğini tecil ettiren erkekler, noterlik belgesini alamamakta ve bir eşitsizlik meydana gelmekteydi.

Tasarının 3 üncü maddesiyle ilgili olarak yapılan düzenleme de, yine, kanaatimce olumlu bir düzenlemedir. Ciddî ve saygın bir kamu hizmeti olan noterliğin, hem ticarî rekabet ve hem de haksız rekabet konusu yapılması, noterlik mesleğini ciddî şekilde rencide etmiştir. Halk arasında saygın bir meslek olan noterlik kurumu, ihtilafları önleyici ve çoğu zaman sulh ve uzlaşmaların belgelendiği mekânlardır. Bu mesleği, sırf ticarî bir kaygıyla başka mecralara taşımak hiç kimsenin hakkı olmamalıdır. Bu yüzden, haksız rekabetin önlenmesi gerektiği kadar, noterlik hizmetini en hızlı, en kolay ve en kısa zamanda alabilmesi, vatandaşlarımızın da en tabiî hakkıdır. Bununla birlikte, büyük şehirlerde yaşayan vatandaşlarımız notere gitmek için uzun mesafeler katetmek durumunda kalmamalıdırlar. İnsanların rahat ve huzur içinde ve en kısa zamanda kamu hizmetlerinden faydalanması esas amaç olmalıdır; ancak, maalesef, bütün noterler birkaç anacaddede yoğunlaştığı için, büyük şehirlerde ciddî şekilde izdiham ve trafik yoğunluğuna sebep olmakta ve hatırı sayılır zaman israfı da olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, 3 üncü maddeyle ilgili bu değerlendirmeyi yaparken, bir hususu da belirtmemde fayda var. 3 üncü maddede getirilen düzenlemede "Noterlik dairesini Adalet Bakanlığınca tespit edilen yer dışında açan veya çalışmakta olduğu noterliği bu yer dışına nakleden noterlere, Adalet Bakanlığınca noterlik dairesini tespit edilen yer sınırları içine taşıması için bir aylık süre verilir. Bu süre içinde noterliğini tespit edilen yer sınırları içine taşımayan noter, görevinden istifa etmiş sayılır ve noterlik dairesi, Türkiye Noterler Birliğinin gözetiminde tespit edilen yer sınırları içine nakledilir" hükmüne yer verilmektedir. Burada, bu tasarının konuşulmasından bu yana kamuoyunda ve noter çevrelerinde ciddî bir endişe var; o da şu noktada: Belirtilen bu kriterlerin nasıl tespit edileceği, yani, yer değiştirmesi gereken veya kendisine yeni yer gösterilen noterin bu yerinin hangi kriterler çerçevesinde gösterileceği çok belli değil. Ümit ederim, Adalet Bakanlığımız ve Noterler Birliği bunu objektif bazı kriterler çerçevesinde belirler ve bir haksız rekabeti önlemişken, yeniden bir haksız rekabetin oluşmasına sebebiyet vermez.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Noterlik Kanununun 123 üncü maddesi, bu maddenin yürürlüğe konulmasından itibaren, gerek ceza ve sorumlulukların ağırlaştırılması ve gerekse kanun önünde bütün kişilerin eşit olması ilkesine ters olması bakımından, haklı olarak, bütün noterlerin sızlanmasına sebep olmuştur.

Birinci olarak, bir noter aleyhinde açılacak bütün davaların, fiil sulh cezalık olsa bile, ağır ceza mahkemesinin görevine verilmiş olması; ayrıca, işten el çektirme yetkisinin de, yargılamayı yapan ve dolayısıyla, olayın ağırlığını en iyi bilen hâkimden alınarak Adalet Bakanlığına verilmiş olması doğru değildir.

Bu yetmezmiş gibi, ikinci fıkra, işten el çektirmeyi gerekli kılacak fiilden dolayı bu yetkinin kulllanılmasını mecburî hale getirmişti. Bu durumda, hiçbir kasıt olmaksızın bir evrak tasdikinde hatalı davranan veya iş sahibinin sahtekârlığını fark edemeyen bir noter hakkında, bir savcının hatalı takdiriyle, evrakta sahtecilik gibi suç vasfıyla açtığı davadan dolayı, noter, derhal işten el çektirilebilmekteydi. Aylarca ve hatta yıllarca süren muhakeme sonucunda beraat eden o noterin mağduriyeti nasıl önlenecekti?!

Bu madde, suçların şahsîliği prensibine de ters düşmekte ve kâtibin yaptığı fiilden dolayı noteri sorumlu tutmaktadır. Her yönüyle mahkemelerin bir paraleli mahiyetinde olan noterlik mesleği, diğer meslek mensuplarından ve diğer kişilerden farklı ve ağırlaştırılmış hükümlerle karşı karşıya bırakılmıştır. Hiçbir hâkim veya savcı, kâtibinin yaptığı bir hatadan veya suçtan dolayı, işten el çektirilme veya ceza alma tehlikesine maruz değildir. Noterlik Kanununun 162 nci maddesi bu tersliğe de cevaz vermektedir.

Noterlerin karşılaştığı en önemli sorunların başında, sahte hüviyetlerle işlem yaptırılması gelmektedir. Bilindiği üzere, sahte nüfus cüzdanı ve sürücü belgesi gibi belgelerin taklitleri, suç şebekeleri tarafından kolaylıkla piyasaya sürülebilmektedir. Mevcut nüfus cüzdanlarındaki mühürlerin gayriciddîliği hepimizin bilgisi dahilindeyken ve bunların taklitleri zorlaştırılmadan noterlerin sorumluluklarını böylesine ağırlaştırmak, bir bakıma insafsızlıktır. Bu durum karşısında, 123 üncü maddedeki işten el çektirme yetkisinin zorunlu olması halinin kaldırılarak buradaki yetki ve takdirin yargılamayı yapan mahkemeye bırakılması, yeni yapılan düzenlemeyle uygun olmuştur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; noterlik mesleğiyle ilgili olarak yapılması gereken eleştiri, Noterler Birliğindeki bürokratik tıkanıklardır. Noterlik, hukukçuların rağbet ettiği bir meslek olmasına rağmen, bürokrasinin geç işlemesi ve bu yüzden birçok noterliğin münhal bırakılması ile atamalar sırasındaki gecikmeler, eleştirilen konuların başında yer almaktadır. Münhal bulunan bir noterliğin ilanı, neredeyse aylar, bazen yıllarca sürmektedir. Bunun nedenini anlamakta da oldukça zorlandığımı ifade etmek istiyorum.

Küçük bazı ilçelerde, münhal bulunan noterlik hizmetlerine ve yine, münhal bulunan icra müdürlüklerine, yine, vekâleten, mahkemeler yazı işleri müdürlerinin baktığını biliyorum; hatta, aynı şahsın, herhangi bir mahkeme kaleminde boşalma olduğunda, mahkeme kalem hizmeti bile yaptığına bizzat şahit oldum. Ayrıca, bir ilçede cirosu hiç de kötü olmayacak ikinci sınıf bir noterliğin, beş altı yıl süreyle başkâtip tarafından yürütüldüğüne de, yine, şahsen şahit olmuşumdur. Sözünü ettiğim bu aksaklıklar nedeniyle, noterlik mesleği edinmek için sırada bekleyen noter belgeli hukukçuların daha çok beklediklerini, beklerken de iyice yaşlandıklarını, üzülerek görüyoruz.

Noterlik hizmetinin, ehil olmayan kişiler tarafından yürütülmesi, birçok mahzurları da beraberinde getirmektedir. Mutat olmayan ve hukukî bilgiler gerektiren işlemler, vekâleten yürütülen noterliklerde yapılamamakta ve vatandaşlar, işlemleri yaptırmak için bir başka notere, belki de üçüncü bir notere gitmek zorunda kalmaktadır. Bu tür aksaklıkların giderilmesi için noter atamalarının daha hızlı yapılmasının temini, zaruret arz etmektedir.

Noterlik mesleği, genel anlamda cazip bir meslek olarak görüldüğü halde, mesleğe yeni başlayanlar için, bu meslek, özellikle ilk dört yıl, âdeta çile doldurma yıllarıdır. Günümüzde, yaklaşık, on yıl hukukçuluk yapan noter belgeli bir kimsenin, noter hizmetine başlaması, yaklaşık on yıl sonra olabilmektedir. Gerek hâkim veya savcı ve gerekse avukat olarak bu yıllarını geçirmiş olan ve artık, ortalama bir hayat standardını yakalamış bir hukukçu, bütün kurulu düzenini bir yana bırakıp noterlik mesleğine geçerken, hayata yeni atılan bir kimse gibi her şeye sıfırdan başlamak zorunda kamaktadır. Çok düşük gelir düzeyine sahip olan noterliklere bir şekilde sahip çıkmak gerektiği kanaatindeyim.

Bugün birçok üçüncü sınıf noterliğin gelir durumu gerçekten çok komiktir. Bırakın bir aile geçindirmeyi, kendi masraflarını dahi karşılayamayacak durumdadırlar. Bu konuda ciddî bir gelire sahip olan Noterler Birliğinin, acil bir çözüm bulması zorunludur. Birkısım aidatların alınmaması ve bu noterlerin, bir süre için kredilendirilmesi kısmî bir çözüm olabilir. Çünkü, zaten, bu noterler, bir şekilde borçlanarak veya varsa birikimlerini kullanarak ikinci sınıf noterliğe veya hiç olmazsa, daha iyi bir üçüncü sınıf noterliğe geçmeyi beklemektedirler. Sözünü ettiğim bu zorluk, birçok yeni noterin psikolojik sorunlar yaşamasına da sebep olmaktadır. Maddî zorluklar nedeniyle evini, görev yaptığı yere taşıyamayan noterler, ya her gün uzun mesafeleri katetmek ya da ailelerinden ayrı yaşamak zorunda kalmaktadırlar. Bu durumdaki birçok noter, aile içi sorunları ve çocuklarıyla ilgili problemleri yaşamak zorunda da kalmaktadır. Sık sık yolculuk yapma zorunluluğu, işlerin aksamasına, kâtip çalıştırılamadığı için de noterliğin kapalı kalmasına sebep olmaktadır. Halbuki, üçüncü sınıflıktan amaç, işlerin, hukuk bilgisine sahip olan noter aracılığıyla yürütülmesi ve vatandaşların, bu hizmeti almak için bir başka yere gitmekten kurtulmasıdır.

Bu ve benzeri nedenlerden dolayı, mesleğe yeni başlamış noterlere muhakkak sahip çıkılması gerekir. Noterler Birliği, imkânlarını, belli amaçlar için Ankara'da harcamak yerine, bu mesleğin mağdurları lehine kullanmalıdır. Noterlikler yıllarca boş tutulmak suretiyle, noter payı olan gelirin tamamı Noterler Birliğine akmaktadır. Maddî hiçbir sıkıntısı olmayan Birlik, maalesef, lüks otellerde israflara sebep olurken, sıkıntı içerisindeki yeni meslektaşlara gereken ilgi gösterilmemektedir. Binlerce hukukçu noter olabilmek için sırada beklerken, bu noterliklerin bilerek boş bırakılmasını anlamak mümkün değil.

Bugün, Noterler Birliğinde ihtiyaçtan fazla eleman çalıştırılırken, bilgisayar çağında, noterliklerin yıllarca boş bırakılmasından Birliğimiz acaba haberdar mıdır diye soruyorum. Bu sorun, çözümü çok basit iken, maalesef, bilerek çözülmemektedir.

Her noterin gelirinin yüzde 5'i, boş olanların ise tamamı her ay Noterler Birliğine akmakta ve 10 milyarlarla ifade edilen muazzam bir kaynak oluşmaktadır. Sadece, iş kapasitesi yüksek olmayan bir ilçeden gelen aylık para 200 milyon liranın üzerindedir. Geliri 10 milyar lira olan birinci sınıf bir noterin aylık aidatı 500 milyon lira civarındadır.

Bu rakamlar karşısında, bir hukukçu olarak, Noterler Birliğine şu öneriyi yapıyorum: Birlik gelirinin yüzde 50'sini, mesleğe yeni başlayan üçüncü sınıf meslektaşlarınıza kredi olarak verin. Bu, temelini dayanışmanın oluşturduğu meslek teşekkülü olmanın da tabiî bir sonucudur.

Bakınız, bizler, Adalet Komisyonunda kabul edilen Avukatlık Yasa Tasarısıyla bir yenilik getirdik. Biliyorsunuz, avukatların aldığı her vekâletnameden, mahkemeye ibrazı sırasında, tasdik harcı alınır. Biz, bu harcın yarısı kadarının stajyer avukatlara kredi olarak verilmesi imkânını getirdik. Aynı şekilde bir düzenlemenin de Noterler Birliği tarafından yapılmasını temenni ediyorum. Oysa, yeni atanan noterler, belli sorumlulukları olan kimselerdir. Takdir edilir ki, onların sıkıntıları daha çok ve ağırdır. Behemehal, mesleğe yeni başlayan noterlerin ilk yılları çile olmaktan çıkarılmalıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu vesileyle, halen noterlik mesleğini icra eden noter arkadaşlarımızın fiilen karşılaştıkları sorunlara da kısaca değinmek istiyorum.

Bilindiği üzere, Noterlik Kanununun 118 inci maddesi gereğince, noterler, tahsil ettikleri harç, damga ve kıymetli kâğıt bedellerinin yüzde 3'ünü noter hissesi olarak alırlar. Madde metnine göre hiçbir sorun yok; ama, tatbikattaki sorun, noterleri çok meşgul etmektedir. Noter, işlem sahiplerinden aldığı harçları önce Maliyeye yatıracak, sonra her ay bunun yüzde 3'ünü geri alabilmek için birçok bürokratik işlemden geçmek zorunda kalacaktır. Zorluk ve vakit kaybını, ancak, bunu yaşayan noterler bilebilirler ve bilenler için de büyük bir dert kaynağıdır bu. Halbuki, bu yüzde 3'lük hisseyi noter Maliyeye yatırırken kaynaktan keserek yatırsa, ne Maliye ne de noter eziyet çeker ve dert kendiliğinden halledilmiş olur. Bu bakımdan, 118 inci maddenin son fıkrasının kaldırılarak "bu hisse, noter tarafından asıl meblağın yatırılması için düzenlenen beyannamede mahsup edilerek alınır" hükmünün konulması kanaatimce uygun olacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; başta birinci sınıf noterler olmak üzere, çok işlem yapan noterlerin arşiv sorunu boylarını aşmış durumdadır; bazıları, sinema salonu büyüklüğünde arşiv depoları tutmak zorunda kalmaktadırlar. Geçerliliği kanun hükmüyle beş veya on yıl olan belgeler, şimdiki haliyle, elli yıldan beri muhafaza edilmektedir. Bu sorunun da acilen çözüme kavuşturulması gerekmektedir.

Birçok kişi ve hatta noterlik mesleği dışındaki herkes, noterlerin tahsil ettikleri paraların tamamının kendilerine kaldığını zanneder. Halbuki, toplam ücretin büyük bölümü, harç, Damga Vergisi, Katma Değer Vergisi, posta masrafı gibi devlet için noter tarafından işlem sahibinden alınan paradır. Buna rağmen, bilhassa, üçüncü sınıf küçük ilçe noterliklerinin gayrisafî gelir durumları yerel gazetelerde ilan edilince, bu, bazı yanlış anlaşılmalara da vesile olabilmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; getirilmiş olan bu tasarıyı, genel anlamda, olumlu bulduğumu ifade etmek istiyorum. Bu arada, hükümetimizin ve Noterler Birliğinin, biraz önce izah etmeye çalışmış olduğum, mesleğe yeni başlayan üçüncü sınıf noterlerin sorunlarına ciddî anlamda eğileceklerine ve bu konuyu halledeceklerine dair inancımı ifade etmek istiyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akman.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Ali Naci Tuncer. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır Sayın Tuncer; buyurun.

DYP GRUBU ADINA ALİ NACİ TUNCER (Trabzon) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 1512 Sayılı Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, noterlik nedir; noter, ne iş yapar; 1512 sayılı Yasanın 1 inci maddesi, noterlik hizmetlerinin, kamu hizmeti olduğunu belirtmekte ve noterin, hukukî güvenliği sağlamak üzere yaptığı işlemlerin belgesini sağlamak zorunda olduğunu ve kanunen kendine verilen görevleri yapmakla mükellef olduğunu belirtmektedir.

Kanun tabirinden, yapılan işlemin, kamu hizmeti olduğu anlaşılmakta; ama, işlev itibariyle, noterler, bir yerde de özel sektör gibi çalışmaktadır. Zira, noter,in çalıştığı yer, kamu hizmetinin yapıldığı bir bina değil, kendisinin özel olarak kiraladığı bir yerdir. Noter, basılı evrakları, kendisi temin etmek, basmak suretiyle, Bakanlığın gösterdiği biçim ve ölçülerde yapmak zorundadır.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, noterlik müessesesi, ilk zamanlarda, bir yazıcı vazifesi görmekteydi; ama, bugün, bu işlevinin dışına çıkmak zorunda, bir hukuk danışmanı olmak zorundadır.

Peki, noter kimdir, vasıfları nedir; noter, hukukçu olmak zorundadır; yani, hukuk fakültesini yurt içinde veya yurt dışında bitirmiş, eğer yurt dışında bitirmişse, muadeleti alınmış şahıslardan seçilmek zorundadır. Bunlardan da, hâkimlik, savcılık yapmış olanlar veya noterlik yapmış olanlar, doğrudan doğruya Adalet Bakanlığına müracaat edip belge alabiliyor; hukuk fakültesini bitirmiş olanların ise, yine kanunun 7 nci maddesindeki şartları haizse -ki, 13 bentte bu şartlar sayılmış- staj yapmak suretiyle belge alabileceklerini kanun vazetmiştir; ama, maalesef, bugüne kadar, noterlik mesleğine girmekte -kanunun amir hükmü olmasına rağmen- staj müessesesi çalışmamaktadır.

Dünyanın her tarafında noterlik müessesesi çalışmakta. Özellikle, girmeye çalıştığımız Avrupa Topluluğunda, bizim kanun sistemimize benzer noterlik müesseseleri vardır; ancak, işlevleri değişiktir. Yani, noterlere verilen görevler, Avrupa Topluluğunda değişik bir görünüm arz etmektedir. Özellikle taşınmaz malların temlikinde, Avrupa Topluluğuna bağlı ülkelerin çoğunda, bu işlemleri noterler yapmaktadır; bazı yerlerde de, münhasıran noterlere verilmiştir, başka hiç kimse yapamaz; yani, bizim tapu dairelerinin yaptığı görevleri noterler yapmaktadır.

Avrupa Topluluğuna girmeye çalıştığımız bir dönemde, her müessesemizi ıslah ederken, noterlik müessesemizi de ıslah etmek durumundaydık. Görüşmekte olduğumuz kanun, 18.1.1972 tarihinde kabul edilmiştir; yani, yirmisekiz yıl önce kabul edilmiş bir kanun. Dünyada ticarî olaylar değişmiş, sosyal olaylar değişmiş ve dünyayla entegre olmuşuz.

Bu kanun üzerinde, 1980 yılında kısmî bir iyileştirme yapılmış, 1984 yılında yapılmış, 1989 yılında yapılmış ve 1997 yılında yapılmış; ama, müessese olarak baştan itibaren 210 madde ve 13 geçici maddeden ibaret olan kanun, tamamen elden geçirilip, Avrupa Topluluğu standartlarına getirilmemiştir. Özellikle, karşılıklılık şartı aranmak suretiyle, yabancıların, Türkiye'den gayrimenkul edinme haklarının olduğu düşünülürse, tapu dairelerinde çektiği sıkıntıları dile getiren birçok yabancı, neden noterler bunu yapmıyor diye düşünüyor. Bu, zamanında gündeme getirilmiş ve o zaman bilgisayar ortamı olmadığı için, tapuda olan bilgilerin noterlerde olmadığı gerekçesiyle akim kalmıştı; ama, bugün, bilgisayar çağını yaşıyoruz. O nedenle, Avrupa ile entegrasyonu sağlamaya çalıştığımız dönemde, mutlaka noterlik müessesesinin de, baştan itibaren ele alınıp, aksayan hükümlerini veya Avrupa Birliğindeki ülkelerin mevzuatına uymayan mevzuatı yeniden ele almamız gerekiyordu; ama, 220 maddelik bir kanundan, yürürlük maddesi dahil, cımbızla çekilmiş gibi, 6 madde önümüze getiriliyor.

Bu maddelerde neler getirilmeye çalışılıyor; noterlik stajına başlamak üzere yaş sınırı, 23 yaşını doldurmuş olmak, 50 yaşını geçmemiş olmak, kanundaki şu andaki amir hüküm. Ne yapıyoruz; 50 yaşı, 35 yaşa indiriyoruz. Doğrudur; çünkü, noterlik, çok dikkat isteyen, tüm melekelerinin sağlam olarak bulunması gereken bir meslek dalı; günde binlerce evrak tasdiki yapıyor. Ayrıca, yeni işlevi, hukuk mevzuatını tam bilmeyen insanlara ikazda bulunmak, hukukî yönü de göstermektir. Gerçi, yeni avukatlık kanunu geliyor, orada hükümler olduğu ifade edildi, daha önümüze gelmedi; noterlik işlemlerinde de, artık, herhalde, vatandaşlara avukat tutma mecburiyeti getirilmeye çalışılıyor. Buraya geldiğinde, o zaman onun üzerinde konuşabiliriz; ama, bence, vatandaşa külfet değil, vatandaşın işini kolaylaştıracak hükümleri getirmemiz lazım.

Ayrıca, 35 yaşa indirdiğimizde bir ayrıcalık da yapıyoruz; bu, staja en son başlama yaşı olabiliyor, 35 yaşından sonra staja kabul edilmiyor. Gerçi, staj sistemi bugün fiilen çalışmıyor; ama, çalıştığını düşünsek bile, yalnız staja girecek olanlar için bu hüküm var, hâkimlik ve savcılıktan gelenler, avukatlıktan gelenler için böyle bir tahdit yok. Avukatlık yapmış, hâkimlik yapmış, savcılık yapmış veya hâkimliğe ve savcılığa, imtihana girmeden, staj yapmadan girme hakkına sahip olmuş hukuk profesörleri, hukuk doçentleri gibi şahıslarda bu yaş haddi aranmamaktadır. Bu da, bir ikilem doğurmaktadır. Belki, hâkim ve savcıların, avukatların meslekte biraz daha tecrübeli olduğu düşünülebilir; ama, bence, bu kıstasta eşitlik sağlanmasında yarar vardır.

Bir de, bu değişiklik yapılırken, 13 bentten meydana gelen 7 nci maddenin diğer bentlerine hiç bakılmamış. 1972 yılında konulmuş bir hüküm var 7 nci maddenin yedinci fıkrasında: "Noterlik mesleğine yaraşmayacak tutum ve davranışları, çevresince bilinmemiş olmak." Yani, bir insan staja başlamak için müracaat edecek, bunun çevresinde, bu insanın noterlik mesleğine yakışmayacak hareketlerde bulunmuş olmamak şartını arayacağız. Bu çevre neresidir arkadaşlar? Örneğin, İstanbul'dan bu sene Ankara'ya gelmiş, Çankaya'da bir ev kiralamış ve müracaat edecek; Çankaya'da, bunu kaç kişi tanıyor? Apartmanımızdaki komşularımızı tanımıyoruz. İşlemeyen bir madde. Maalesef, bir zamanlar, Hakimler Kanununda da vardı, Hakimler Kanununda da sayılırdı; şu şu işlemleri yapmış olduğuna dair dile gelmemiş olmak... Bu, küçük bir yörede bilinebilir. Bugün, kimse, küçük yerlerde oturmuyor. Nüfus kaydı Arapkir'de, kendi gelmiş İstanbul'a, orada oturuyor. Tamamen çalışmayan bir hüküm veya tesadüfen, Emniyete yazılacak ya bir polis memuru veya bir bekçi, gidip birine soracak ve oradan alınan bilgilerle, bir insanın meslek hayatına girip girmeyeceğine karar vermemiz gerekiyor. Halbuki, diğer maddelerinde, bunun sabıkası olup olmadığı, güvenlik soruşturmasının müspet gelip gelmediği hususları 13 madde halinde sayılmış. Bu madde değişikliği yapılırken, 7 nci maddenin yedinci fıkrasının da değiştirilmesi gerekirdi. Demek ki, Kanun, baştan aşağıya taranmıyor, içerisinden birkaç tane madde alınıp, gündeme getiriliyor.

İkinci bir düzenleme: Noterlik belgesinialabilmek için, askerliğini yapmış olmak şartı vardı. Bu, bir haksızlığa sebebiyet veriyordu. Aynı sınıftan olan bir bayan arkadaş ile bir erkek arkadaştan, erkek aday askerliğini yapmadığı için, müracaat edemiyordu, öteki, müracaat ediyordu ve belgesini alıyordu. Belgenin önemi şurada arkadaşlar: Bir yer boşaldığında Adalet Bakanlığı ilan ediyor. Orada, belgesi olanlardan en eski belge kiminse; yani, en küçük numara kimdeyse, ona öncelik tanınıyor. Birininki 500 sıra numaralı, birininki 200 sıra numaralı. Eğer, 200 sıra numarası olan belge sahibi müracaat ediyorsa, şartları da iyiyse ve ben, bunu kabul ediyorum diyorsa, o, diğerinden önce atanıyor. İşte, bu haksızlığı önlemek için, sıra ve staja başlamada askerlik şartı aranmasın dediler, bir hak zayi olmasın; ancak, sırası gelip de noterliğe atanacak idiyse, o zaman askerlik şartı aransın veya askerliğe ehil olmadığı şartı aransın denildi. Bu, yerinde bir harekettir, bir haksızlığı gidermiştir.

Kanuna göre, noterliklerin nerelerde açılacağı, o mahaldeki meslekî teşekkül olan noterler odasının teklifi ve cumhuriyet savcısının görüşü alınarak, Adalet Bakanlığınca tespit ediliyor. Zaten, kanunda, her asliye ve münferit sulh mahkemelerinin olduğu yerde noterlik dairesinin olma zorunluluğu var. Bu hüküm de eskidi; bugün Türkiye'nin hiçbir yerinde münferit sulh mahkemesi kaldığını tahmin etmiyorum. Benim dönemimde Marmara Adasında münferit bir sulh mahkemesi vardı, bugün o da gitmiştir. Bu hüküm dahi işler vaziyette değil.

Şimdi, burada yeni bir hüküm getiriyorlar: Bu, daha çok büyük illerde, birden fazla noterliği olan yerlerdeki uygulamalar çalışacaklar için geçerli. Tasarıya göre, birisi, Bakanlığın belirlediği bölge dışında bir yerde noterlik açarsa veya noterliğini belirlenen yerden başka bir yere naklederse, buna bir ay mühlet verilecek, bir ay içerisinde gösterilen yere dönmezse istifa etmiş sayılacak.

Saygıdeğer arkadaşlar, bu, çok şiddetli bir hüküm. Doğru, disipline edilmesi lazım, haksız rekabetin de önlenmesi lazım; ama, noterlik için müracaat edeni, kalkıp da, "bu noterliği Atatürk Bulvar'ında açacaksın, bu yeri Atatürk Bulvar'ında bulmak zorundasın" diye kısıtlarsan ve o adam da orada büro bulamıyorsa veya noterin gelirleri hesaba alındığında, oradaki kiraları karşılayamayacaksa, onun bir arka sokağında açmışsa, buna bir ay mühlet verip, bu süre içinde taşınmadığı takdirde noterlik hakkını elinden alacaksan, bu çok hakça bir tasarruf değildir.

Buraya gelen Bakanlık temsilcileriyle görüştüm; bu husus, onların düzenlemesinde biraz daha geniş kapsamlı... Yöreyi belirtmek suretiyle, ne bileyim "Kızılay veya Sıhhiye yöresinde" demek suretiyle biraz daha yumuşatılması gerekeceği inancındayım; aksi takdirde bu hüküm, çok mağduriyetlere sebebiyet verir.

Saygıdeğer milletvekilleri, yeni getirilen bir hükümle, yine bir haksızlık giderilmektedir; onu da, genel olarak anlayışla karşılıyoruz. Meslekten çıkarılmasını gerektirecek bir ceza kovuşturmasına maruz kalan bir notere, Bakanlıkça, derhal işten elçektiriliyordu. Maalesef, Türkiye'de ihbar müessesesi çok hakkaniyet içerisinde yürümüyor. Bu, kamu görevlilerinde olduğu gibi, noterlerde de olabiliyor. Birçok ihbarlar yapılıyor, savcılarımızın delil takdir yetkisi de çok kısıtlı olduğu için, dava açmak zorunda kalıyorlar. Dava açıldığında, noterin derhal görevinden elçektirilmesi durumunda kalınıyordu. Neticede, çoğu zaman beraat ediyordu; ama, yapılan bu haksızlığın giderilmesi de çok büyük maliyetlere mal oluyordu.

Yeni getirilen düzenlemeyle bu haksızlığın önüne geçiliyor ve hakkında ceza davası açılmış olan noterlerin görevden çekilip çekilmemesinin takdiri Bakanlığa bırakılıyor ki, çok daha hakkaniyete uygun bir düzenlemedir. O nedenle, bunu da uygun gördüğümüzü ifade etmek istiyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, noterlik, yargı erkinin tamamlayıcı unsurlarından birisidir. Noterde düzenlenmiş birçok evrak, bazen yargıda kesin delil mahiyetindedir. Onun için, hak aramada noterlik müessesesinin çok önemli bir yeri vardır. Noter ücretleri için fazla bir şey diyemeyeceğim; ama, maalesef, noter harçları çok yüksek olduğu için, çoğu yalın vatandaşlarımız, noterde bir işlem yaptırmaktansa, zaruri olmayan hallerde, kanunen mecburî kılınmayan hallerde, çoğu zaman, mahalle muhtarının tasdikiyle veya 2 şahitle kendi aralarında yaptıkları adi senetle yetinmek durumunda kalmaktadır. Tabiî ki, bunlar da, mahkemelerde delil olarak kabul ediliyor; ama, kesin bir delil mahiyetinde olmadığı için, çoğu zaman, hak zayiine sebep olmaktadır.

Avrupa Birliğine girmeye çalıştığımız bu dönemlerde, tüm işlemlerin, bilhassa ticarî işlemlerin noterlikten yapılmasını teşvik için, harçları daha makul seviyeye, ücretleri daha makul seviyeye indirerek, özendirici hale getirip, bütün işlemlere resmiyet kazandırmamızda büyük yarar vardır.

Ayrıca, noterlerimiz, Adalet Bakanlığı müfettişlerince denetlenmektedir; fakat, öyle noterler vardır ki, süflî, içeriye girilemez ve arşivlerinde evrak bulunamaz hale gelmiştir. Bunların da bir standarda bağlanması gerekir.

Noterler, bütün belgeleri saklamak zorunda oldukları için, arşiv bulmakta büyük sıkıntı çekmektedirler. Bakanlığın, bunlara yardımcı olarak, bilhassa, Noterler Birliğinin de yardımıyla bir çözüm yolu bulmasında, gerektiğinde, Ankara'daki noterler için veya İstanbul'daki noterler için arşiv amaçlı büyük bir bina tutularak, orada, bölüm bölüm herkesin kendi arşivinin olmasında yarar vardır. Yoksa, eski noterler, evrak arşivleyecek yer dahi bulamamaktadır; çünkü, çoğu, bir işhanının 1-2 veya en fazla 3 odasında çalışmaktadır; bu da büyük sıkıntı yaratmaktadır.

Saygıdeğer arkadaşlarım, genel düzenlemeyi şahsım ve Grubum adına uygun bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Temennimiz, tüm noterlik müessesesinin, tamamen yeniden düzenlenerek, çağdaş bir hale getirilmesidir. Çıkacak kanunun millete, memlekete ve noterlere hayırlı olması dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tuncer.

Şahsı adına, Sayın Yasin Hatiboğlu?.. Yok.

Sayın Edip Özgenç?.. Burada.

Buyurun Sayın Özgenç.

EDİP ÖZGENÇ (İçel) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Noterlik Kanununda düzenleme ve değişiklik yapılmasına ilişkin bu yasa tasarısının görüşülmesi sırasında, özellikle hukukçu bir kardeşiniz olarak, duygularımı sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum; hepinizi, en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Muhterem arkadaşlar, noterlik mesleğini cazip hale getirmek, noterleri daha genç ve dinamik kişilerden atayabilmek ve mesleğin gelişmesine bu yönde yardımcı olmak amacıyla, noterlik stajına kabul edilme yaş sınırını 50'den 35'e indiren; noterlik dairesini Adalet Bakanlığınca tespit edilen yer dışında açan veya çalışmakta olduğu noterliği bu yer dışına nakleden noterlere, Adalet Bakanlığınca noterlik dairesini tespit edilen yer sınırları içine taşıması için bir aylık süre verilmesini ve bu süre içinde noterlik dairesini tespit edilen yer sınırları içine taşımayan noterin istifa etmiş sayılmasını öngören ve Adalet Bakanlığına, gerekli gördüğü takdirde, suç teşkil eden fiillerden dolayı hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan noterlere işten el çektirilmesi konusunda takdir yetkisi veren bir yasa tasarısı. Şühpesiz, bu yasa tasarısı, noterlerimizin, Noterler Birliğimizin ihtiyaç duyduğu birçok konuya cevap verme düşüncesiyle hazırlanmış.

Saygıdeğer arkadaşlar, bu vesileyle, Meclisimizde, 67 hukukçu olduğunu tespit ettim. Mecliste bulunan bu değerli milletvekillerimizin de, Noterlik Yasasıyla ilgili bu tasarının görüşülmesi sırasında, bir yargı platformu içerisinde, avukatlık mesleğini icra eden arkadaşlarımızla bir uyum sağlama, onlarla birlikte, yardımlaşma içerisinde çalışabilme imkânlarının getirilebilmesi gereğini düşünüyorum. Bu açıdan, avukat arkadaşlarımızın da, avukatlık mesleğini icra eden arkadaşlarımızın da, bu konuda, oldukça büyük ihtiyaçları var. Hazırlamış oldukları avukatlık yasa tasarısı, şu anda, 159 uncu sırada ve oldukça uzun maddeleri ihtiva eden tasarı olarak sırada bekliyor. Bu nedenle, ben, burada, grup başkanvekillerimizden, özellikle, hukukçu kardeşlerimizden ve değerli milletvekillerimizden, avukat camiasının beklediği, bir an evvel çözümlenmesi gereken sorunlara cevap verebilmesi ve ihtiyaçlarını giderebilmeleri açısından, bu yasa tasarısının da, bir an evvel, Meclisin gündemindeki ön sıralara alınması konusunda, ilgilerini, hassaten istirham ediyorum.

Sevgili arkadaşlar, tabiî, cumhuriyetimizin 76 ncı yılını kutladığımız 1999 yılı çok gerilerde kaldı. Yeni, idrak ettiğimiz 2000'li yıllarda, yeni bir dönemde, noterlik mesleğinin geçmişi, bugünü, geleceğiyle ilgili görüşülmesi gereken ve saptanması gereken çok önemli görülen hususlar var; aynı konular avukatlar için de söz konusu. Şüphesiz ki, bu hususlar, geniş bir platformda ve giderek yargı reformunun bütünlüğü içinde ele alınması gereken bir durum arz ediyor. 1512 sayılı Noterlik Yasasının yirmiyedi yıllık uygulaması sonucunda, aksayan hususlarıyla, Avrupa Birliğine katılmayı kabul ettiğimiz ve kabul edilme durumunda olduğumuz bu dönemde, noterliğin ne olması gerektiği hususlarını tespit etmek, bu konuları araştırmak Türkiye Büyük Millet Meclisine düşen önemli görevlerden bir tanesi. Hükümetimiz, bugün, bu görevlerden bir tanesinin, önemli olan bu konulardan bir tanesinin üzerinde ciddiyetle durmuş ve Noterler Birliği ve noterlerle temas kurmak suretiyle, onlarla uygun bir diyalog içerisinde, bugün görüşmekte olduğumuz bu yasada gerekli olan düzenlemenin yapılması durumu söz konusu olmuştur.

1512 sayılı Noterlik Kanunu, çıkış zamanına göre, çağımızın en iyi, en ileri, memleketimizin ihtiyaçlarına ve şartlarına en uygun kanunlardan birisi olarak görülüyor. Bu Yasa, böylece, noterliği, gerçekten bir kariyer, Türkiye'nin en itibarlı ve güvenilir mesleği haline getirmiştir. Bugün, görüşmekte olduğumuz bu tasarı, bu güvenilirliği, bu güzelliği biraz daha artıracaktır. Bu açıdan, hizmeti geçen ve bize bu imkânı sağlayan bütün ilgilileri, hükümetimizi ve bu konuda hizmetleri geçen insanlarımızı minnetle ve sevgiyle anıyorum.

Yirmiyedi yıllık süreç içerisinde, Türk noterleri, gerçekten büyük deneyim kazanmışlardır. Bu arada, gerek Latin Noterler Birliği ve gerekse Avrupa noterleriyle birçok kurul ve konseyde temasta bulunmuşlardır. Bugün, Latin Noterler Birliği İcra Komitesinde ve Daimî Konseyde üyemiz bulunuyor. Bu, hükümetimizin ve devletimizin bir başarısıdır.

Avrupa Birliğine girmek için yoğun talebimiz olan bu dönemde, Noterlik Yasamız, Avrupa Birliğine uyum sağlamak zorundadır; bu uyumu sağlamak için de, mücadeleyi devam ettiriyoruz.

Bugün, Türk noterlerini, daha ilerilere, sadece tasdik memurluğundan öte, gerçek noterlik hüviyetine kavuşturmak zorunluluğu vardır. Bu nedenle, yapılacak yargı reformu içerisinde, noterlerin yeni yetkilerle donatılması gerektiğini düşünüyorum. Arkadaşlarım zaman zaman bu konuya değindiler; ama, ben de birkaç satırla bunları takviye etme düşüncesiyle, sizlere arz etmek istiyorum.

Bilhassa ahvali şahsiyeyle ilgili işlemlerde ve veraset belgesi ve tespit işlemlerinin daha genişletilmiş bir düzeyde noterlerce yapılabilmesinin mümkün olabileceğini düşünüyorum. Yargı sistemi içerisinde hakemlik müessesesinin yerinin genişletilmesi sırasında, bu konuda noterlerden faydalanılabileceğini düşünüyorum.

Taşınmazlarla ilgili her türlü sözleşmenin tamamının, Batı'da olduğu gibi, noterlerde yapılması halinde, Batı tipi noter kimliğine kavuşturulması imkânı sağlanmasını gerektiğini; böylece, Türk noterlerine, evrensel boyutlara ulaşma imkânının sağlanabileceğini düşünüyorum.

Tüm Avrupa'da olduğu gibi, kira münasebetleri açısından, kira aktinin tespiti açısından, noterlerden istifade edilmesinin imkânlarının araştırılması gerektiğini düşünüyorum.

Bunlar yapılırken, özellikle kira akitlerinin tespitinde, birçok problemin çözülmesinde yardımcı olunabildiği gibi, böylece, gayrimenkullerin gerçek değerleri üzerinden vergi tahakkukunun da sağlanmasının mümkün olabileceğini ve ülke açısından çok faydalı unsurlar arz edebileceğini düşünüyorum.

Bu konuyla ilgili olarak, zaman içerisinde, noterlerin ihtiyaç hissettiği kusursuz sorumluluk sisteminin, bir an evvel gerçekleştirilerek, Noterler Birliğinin ve noterlerin bu konuda ihtiyaç duyduğu konulara çözüm getirmenin gerekliliğini düşünüyorum.

Bu duygularımı, bu şekilde sizlere arz etmek istedim. Bu örnekleri çok daha uzatmak mümkün; ama, bugün için, gerçekten, hükümetimizin, noterlerin bu konuyla ilgili ihtiyaçlarına cevap verilmesi açısından getirmiş olduğu bu yasa tasarısı, büyük ölçüde, ülkemize hizmet edecek mahiyet arz etmektedir.

Bu tasarının hazırlanmasında, Noterler Birliği ile hükümetimiz, Adalet Bakanlığımız, birlikte, uyum içerisinde, diyalog tesis etmek suretiyle, bu şekilde bir çözüm tarzı getirmiştir. Adalet Bakanlığımızın, bu konuyla ilgili, daha üzerinde durulması ve yapılması icap eden, az evvel arz etmiş olduğumuz konularda, yargısal bütünlük çerçevesinde bir çalışma içerisinde olduğunu arz etmek istiyorum.

Bu vesileyle, beni dinleme lütfunda bulunduğunuz için hepinize en derin sevgi ve saygılarımı sunuyor; teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özgenç.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

(FP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, toplantı yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – İsteyebilirsiniz. Sayalım efendim.

Yeterli sayıda arkadaşınız ayağa kalkmadığı için talebinizi yerine getiremiyorum...

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – 20 kişi efendim...

BAŞKAN – Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, anlayamadım; tekrar eder misiniz.

BAŞKAN – Ayakta 13 kişi var efendim.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Hayır efendim, yanlış sayıyorsunuz.

BAŞKAN – Saydım efendim... Oturuyor arkadaşlarınız, kalkmıyor.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Kalktılar efendim.

(DYP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BAŞKAN – Geçti efendim, bir dahaki sefere.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, bu idareler yanlıştır; yanlışlar yanlışı doğurur. Çok rica ederim...

BAŞKAN – Sayın Kahraman, 1 dakikanızı rica edeyim.

Şimdi, bakınız, arkanızda arkadaşlarınızın ayağa kalkmadığını görmeme rağmen, böyle bir ithamda bulunmanızı, doğrusu yadırgıyorum.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Bundan sonraki oylamada isteyeceğiz efendim.

BAŞKAN – İsteyebilirsiniz efendim.

Bakınız, Sayın Kahraman, sadece kalkmakla olmaz; sizin, imzanız tahtında gönderdiğiniz önergelerin hepsini işleme aldım. Neden böyle bir ifadeyi kullanma gereği duyuyorsunuz.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Mecburen alacaksınız. Bu, bir lütuf değildir Sayın Başkan, mecburiyettir.

BAŞKAN – Alıyorum efendim zaten, İçtüzüğün gereğini yapıyorum.

Ama, arkanızda arkadaşların kalkmadığını bildiğim halde, siz...

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, bana söylemiyorsunuz; ben, talepte bulundum.

BAŞKAN – Söyledim efendim... 13 kişi kalktı ayağa.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Efendim, Doğru Yol Partili arkadaşlarımız var, biz varız. Neyse, bunu atlattınız; ama, yanlış yapıyorsunuz.

BAŞKAN – 1 inci maddeyi okutuyorum:

NOTERLİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. – 18.1.1972 tarihli ve 1512 sayılı Noterlik Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (4) numaralı bendi yürürlükten kaldırılmıştır.

“2. 23 yaşını bitirmiş ve 35 yaşını doldurmamış olmak,”

BAŞKAN – 1 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 330 sıra sayılı, Noterlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyle, Noterlik Kanununun 7 nci maddesi değiştirilmek isteniyor. 18.1.1972 tarihli ve 1512 sayılı Noterlik Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının 2 numaralı bendi değiştiriliyor. Deniliyor ki "23 yaşını bitirmiş ve 35 yaşını doldurmamış olmak..." Burada getirilen "35 yaş" şu anda, mevcut Noterlik Yasasında "50 yaş" olarak yer alıyordu; bu, 35'e çekiliyor. Adalet Bakanlığının, tasarının hazırlanış gerekçesinde de şöyle söyleniyor: "Noterlik mesleğini cazip hale getirmek –sanki, şu anda cazip halde değil- noterleri genç ve dinamik kişilerden atayabilmek ve mesleğin gelişmesine, bu yönde yardımcı olmak amacıyla bu değişiklik yapılmaktadır."

Değerli arkadaşlar, 50 yaşındaki -mevcut kanunda 50 yaştır- bir hukukçunun, genç ve dinamik olmadığı iddiası, herhalde, havada kalan bir iddiadır. Üstelik, 50 yaşına kadar hukuk mesleğini icra etmiş bir kişinin deneyimi vardır, bilgisi vardır. O açıdan da, 50 yaşındaki kişilerin noterlik mesleğine girmesi de, yine, noterlik mesleğini cazip hale getirmez diye bir husus yoktur.

Yine "noterleri, genç ve dinamik kişilerden atayabilme" gerekçesi de havada kalmaktadır. Çünkü, noterlerin -biraz evvel arkadaşımız söyledi- aklî melekelerinin yerinde olması gibi bir husus... 50 yaşındaki bir insanın, zaten aklî melekeleri yerindedir. Üstelik, noterler, taş falan da taşımıyorlar. Noterlerin yaptığı, dairelerinde oturup, yapılan işlere nezaret etmektir; yoksa, genç ve dinamik olacak... Yani, 35 yaşında noter olunca genç ve dinamik olacak, 50 yaşında noter olunca genç ve dinamik olmayacak, aklî melekelerini kaybedecek! Değerli arkadaşlar, bunu da...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sen, Anayasaya aykırı işler yaptırıyorsun bize.

FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) – Anayasaya aykırı değil, Sayın Köse.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Yani, o örnek oldu; kötü bir örnek oldu.

FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) – Evet...

Bu gerekçe de, Anayasaya değil, ama, normal kamu vicdanına aykırıdır. Yani, 50 yaşındaki insanın genç olmadığı, dinamik olmadığı savı da, bu şekilde çürütülmüş oluyor.

Değerli arkadaşlar, tasarıyla getirilmek istenilen şu: 35 yaşını dolduran hukukçular, bundan sonra noter olamayacaklar. Yani, bir insan hukuk fakültesini bitirecek, avukatlık stajını yapacak, daha sonra, 35 yaşını doldurduğu günden itibaren noterlik stajına müracaat edemeyecek diyor. Arkadaşlarımızın hepsinin bildiği gibi, şu anda, hukukçu arkadaşlarımızın Parlamentoda büyük bir ekseriyeti var. Bu arkadaşlarımız, 35 yaşını dolduran hiçbir arkadaşımız, bundan sonra noterliğe müracaat edemez, yani, staj için müracaat edemez deniyor.

Halbuki, bu 35 yaş konusunu şöyle izah edebiliriz: 35 yaşını dolduran avukatlar, hâkimler noter olamıyor; ancak, 1512 sayılı Yasanın 6 ncı maddesi, 9 uncu maddenin (a), (b) ve (d) bentlerine atıfta bulunuyor. (A) bendinde, 7 nci maddede belirtilen stajyerlik şartlarına ilişkin belgelerin onanmış ikişer örneğini istemektedir, ayrık hallerde bile. Yani, Noterlik Kanununun 6 ncı maddesinde diyor ki, noterlik stajı yapmaya gerek yok, avukatlık stajını bitirmişsen, noterlik belgesi alabilirsin. Noterlik stajı 2 yıl. Şu ana kadar, Türkiye Noterler Birliğine, noterlik stajı için müracaat eden tek bir örnek yok; hiç kimse müracaat etmemiş noterlik stajı için. Bundan sonra müracaat eden olur mu; bundan sonra da müracaat eden olmaz; çünkü, 2 yıl noterlik stajı yapacağına 1 yıl avukatlık stajı yapıyorsun; müracaat ediyorsun 6 ncı maddeye göre, noterlik belgesi alabiliyorsun, 50 yaşını doldurmadığın müddetçe. Şimdi, bu, 50 yaşı normal şartlarda 35 yaşa indiriyor. Bundan böyle, 35 yaşını dolduran hiçbir avukat da, ayrık haller dahil, noterlik belgesi alamamış olacak. Bunun da kamu vicdanını ne kadar zedeleyeceğini sizler takdir edersiniz.

Değerli arkadaşlar, bu konuda verilmiş olan önergelerimiz vardır. 50 yaş sınırının makul olduğunu, biz, parti olarak da kabul ediyoruz. 50 yaşın üzerindeki kişiler noterlik belgesi alamasınlar; doğru. Niye alamasınlar; çünkü, şu anda noterlik belgesi elinde bulunan 13 200 hukukçumuz var. Bu 13 200 hukukçunun şu anda boşalan noterliklere atandıklarını farz etsek bile 15 yıldan önce sıra gelmiyor. 15 yıldan önce sıra gelmediğine göre şöyle farz edelim: Bir insan, bugün, daha bu kanun çıkmadan evvel noterlik belgesi almış; 50 yaşında. 15 yıl sonra sırasının geldiğini farz etsek, noter olarak atayacak mıyız; atayacağız. 65 yaşındaki bir kişiyi noter olarak atayabiliyoruz ve bunun aklî melekelerini, dinamikliğini, her şeyini kabul ediyoruz; ama, bugün diyoruz ki; hayır... 65 yaşındakini kabul ediyoruz, 50 yaşındakini kabul etmiyoruz; bunu 35'e indirmek istiyoruz. Bu, bana göre bu kanun tasarısının en noksan tarafıdır.

Bu maddenin eski halinde kalmasını teklif edeceğiz önergelerimizde. Önergelerimizin desteklenmesini Genel Kuruldan istirham ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erbaş.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'de, cumhuriyetin ilanından sonra, çok güzel kanunlar düzenlenmiş, tedvin edilmiştir. Bugün, bazı maddelerini değiştirmek istediğiniz Noterlik Kanunu da -yani, 1512 sayılı Kanun- bunlardan biridir.

Uygulamada büyük sıkıntı yaratmamış kanunlar, iyi kanundur. Eğer, bir kanunu, siz, yeniden düzenliyor, üç ay sonra tekrar bunu düzeltme imkânı ve mecburiyeti içinde oluyorsanız, ona iyi kanun denmez. İşte, şu anda, bu kanunun düzenlenmesinde büyük emeği geçen rahmetli Bülent Olcay'ı –ki, daha sonra Anayasa Mahkemesi üyeliği de yapmış değerli bir ağabeyimizdir– rahmetle ve minnetle anıyorum ve yine, bu kanunun çalışmalarında büyük emeği geçen ve hayatta olan arkadaşlarımıza minnet borcumu, şükran borcumu ifade etmek istiyorum.

Noterlik Kanununun başlangıcında, Anayasa Mahkemesinin, bir maddesini iptaline kadar bir sıkıntılı durumu vardı; siyaset girebiliyordu. Yani, zamanın Adalet Bakanı kimse, seçimi kaybeden milletvekili hukukçuysa, onu, Türkiye'de, istediği yere noter olarak tayin edebiliyordu; bunun sıkıntıları vardı. Sıkıntı neydi; işte, böyle, noterlik belgesi almış olup da sırasını bekleyen insanların önüne birdenbire siyasetçiler geçebiliyordu, bir tayin tasarrufu yapılabiliyordu; ama, 1960'lı yıllardan sonra, Anayasa Mahkemesinin bir iptal kararıyla bu sıkıntılı dönem de ortadan kalktı ve bugün, çok düzgün işleyen bir mekanizma ortaya çıktı.

Değerli arkadaşlarım, bu düzgün işleyen mekanizmada, bugüne kadar staja başvurmuş da, bu stajı yapmış bir noter arkadaşımıza tesadüf etmek mümkün olmamıştır; ya, avukatlıktan geçen arkadaşlarımız vardır, noterlik belgesi almışlardır o sıra içinde, üçüncü sınıf noterliğe atanırlar veya hâkimlik ve cumhuriyet savcılığı yapmış olup da, daha sonra yaşı müsait, yani, 65'in altında olduğu için, noterlik belgesi almış olan bu arkadaşlar sırası geldiği için noterliğe atanır.

Bu kadar güzel düzenlenmiş bir kanunda, hiç işlemeyen bir maddeyi, yani muhal olan bir durumu niye düzeltmek gereği duyulmuş, onu, ben, anlamakta müşkülat çekiyorum. Olabilir, başlangıçta durumu iyidir, noterlik yapma ihtiyacı içinde değildir hukuk mezunu arkadaşımız; ama, bir gün şartları değişmiştir; yani, bir iş arama durumunda olduğunda, staj için başvuracaksa, niye ille de, 50 yaşına kadar olan süreyi 35 yaşına çekip de, o 15 yıllık durumu -ki, olmayan bir şey olduğuna göre- yeniden düzeltme gereği duymuştur Sayın Bakanlık mensupları, ben, bunu anlamıyorum.

Şimdi, bu kadar düzgün çalışan bir mekanizmada bir sıkıntı varsa, Sayın Bakan veya Hükümet, o konuyu bize açıklamak gereğini hissetmelidir, duymalıdır. Yani, uygulanması pek olmayacak olan bu maddeyi niye değiştiriyor?! Doğru; tabiî, genç arkadaşların noterlik görevi yapmasını temin etmek, belki görünüşte güzel bir olay; yani, en geç 35 yaşına kadar başvuruda bulunmuş olma gerçeği, belki güzel bir olay; ama, öbür tarafta, siz, 63 yaşında hâkimlikten ayrılan bir insanı noter yapacaksınız; ona, hayır demiyorsunuz. Avukatlık yapıp yapıp da, sırası geldiği için, biraz da noterlik yapayım diyen bir insanı tayin edeceksiniz; ona da hayır demiyorsunuz; ama, ilk defa bu işe girecek olan bir insana, niye ille de 35 yaş diyorsunuz? Hükümet, yani, Sayın Bakan -gerçi, şu anda Sayın Adalet Bakanı yok, ama- bu kürsüye gelsin, bunun gerekçesini iyice açıklasın.

Şu anda kanunun gerekçesi hiçbir şey ifade etmiyor; hiçbir anlamı yoktur. Bu, Anayasanın 10 uncu maddesine aykırıdır. Eşitlik ilkesine aykırı olan bir hükmü getirmenin de, ne Bakanlığa ne noterlere ne de Noterler Birliğine bir yararı vardır diye düşünüyorum.

Bu itibarla, Komisyon, bu maddeyi alır, ya yeniden düzenler veya da biraz sonra değerli oylarınızla bu maddeyi reddederseniz, kanun, eksi haliyle kalır; yani, 7 nci maddenin 2 numaralı bendi eski haliyle kalır ve sıkıntı da olmaz.

Değerli arkadaşlarım, noterlik, bir kamu hizmetidir; doğru... Noterliğin hukukî güvenliğini sağlamak da, tabiî, devletin görevidir. Yani, Türkiye'de belki ilk defa, özelleştirme kapsamı dediğimiz olaya, noterlikle, kamu hizmeti olmasına rağmen, ulaşabildiği bir dönemden geliyoruz. Bugün, Türkiye'de Noterler Birliği de, gerçekten, kim gelirse gelsin -kendi içlerinde bu seleksiyonu yaparlar noter arkadaşlarımız- çok güzel görevler ifa etmişlerdir. Türkiye'de Noterler Birliği, bir varlık olduğunu her vesileyle ispatlamış bir kurumdur. Eğer, teklif, oradan gelmişse, yine, Sayın Bakan çıksın desin ki, Noterler Birliği sıkıntılı olduğu için geldi, bize başvurdu, bu kanunu düzenledik.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de bir başka olay, yani, şu 50 yaş bakımından söylüyorum, biraz noterlik mesleğinde yaşlanmaya doğru giden arkadaşlarımızın da, noterlik merciine oturmadıkları da bir gerçektir. Belki onun için mi gençleştirmek istiyorlar, 35 yaşını getiriyorlar; yani, noter arkadaşlarımız, biliyorsunuz, işbaşında olmazlar; onlara karşı, kendilerinin yetki verdikleri bir başkâtip vasıtasıyla bu işlemler yürütülür ve bazen de yanlış yapıldığı gerçeği vardır.

Daha önceden, adliye müfettişlerinden evvel, cumhuriyet savcıları, noterleri teftiş ederdi. Hangi ilde ise yahut ilçedeyse noterler, cumhuriyet savcıları tarafından teftiş görürdü ve zaman zaman da yaptıkları birtakım yanlışlıklar -ki, noterlerin değil, fakat, noter adına yapıldığı için, sonunda, noter arkadaşımız da o konuda sıkıntıya düşerdi- tespit edilir ve ona göre de işlem yapılırdı.

Bu bakımdan, bu yaş konusu itibariyle, ben, şunu söylemek istiyorum ki, gereksiz, uygulanabilirliği olan bir madde değildir bu hüküm değişikliği. Bir kanunun uygulanabilirliği olmalıdır. Uygulanması olmayan bir kanunu değiştirirseniz, bir süre sonra, daha evvelki kanunlarda olduğu gibi, yine buraya geleceksiniz, diyeceksiniz ki, bu madde değişsin. Bu, uzun sürede olmuyor. Belki de isabet var. Üç ay dört ay içinde reform diye çıkardığınız kanunları tekrar getiriyorsunuz değiştiriyorsunuz. Bunu da şükranla karşıladığımı söylüyorum; yani, hiç değilse, hatanın neresinden dönerseniz kârdır noktasındayız.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Güven.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın Yasin Hatiboğlu?.. Yok.

Maddeyle ilgili dört önerge vardır; geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 330 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilen 1512 sayılı Noterlik Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının 2 nci bendinin "23 yaşını bitirmiş ve 49 yaşını doldurmamış olmak" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş Ahmet Karavar Ahmet Cemil Tunç

Van Şanlıurfa Elazığ

Veysel Candan Mustafa Geçer Özkan Öksüz

Konya Hatay Konya

BAŞKAN – İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 330 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilen 1512 sayılı Noterlik Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının 2 nci bendinin "23 yaşını bitirmiş ve 47 yaşını doldurmamış olmak" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş Ahmet Karavar Ahmet Cemil Tunç

Van Şanlıurfa Elazığ

Veysel Candan Özkan Öksüz Osman Aslan

Konya Konya Diyarbakır

Mehmet Özyol

Adıyaman

BAŞKAN – Üçüncü önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 330 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilen 1512 sayılı Noterlik Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının 2 nci bendinin "23 yaşını bitirmiş ve 45 yaşını doldurmamış olmak" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fethullah Erbaş Ahmet Karavar Ahmet Cemil Tunç

Van Şanlıurfa Elazığ

Veysel Candan Özkan Öksüz Mehmet Özyol

Konya Konya Adıyaman

Osman Aslan

Diyarbakır

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, okutacağımız dördüncü önerge, aynı zamanda, en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 330 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

Yasin Hatiboğlu

Çorum

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) – Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmak istiyorum: Şimdi, öncelikle, Sayın Genel Kurulun şunu bilmesi gerekiyor ki, tasarıda, sözü edilen 23 ile 35 yaş arasındaki o sınır... Noter olmayı düşünen kişi 35 yaşına kadar belgesini alacaktır; aldıktan sonra, ister 50 yaşında ister 60 yaşında noterliğe başlayabilir, emeklilik yaşına kadar noterliği yapabilir; bu bilgiyi vermek istiyorum.

Şimdi, Türkiye'de 1 200 noter var. 1 200 notere karşın, 13 000 belge sahibi var. 13 000 belge sahibinden şu ana kadar -on yıldır yerleştirilenler dışında- 7 500 kişi sıra bekliyor. 7 500 kişinin noter olabilme şansının, bize verilen bilgilere göre on ile onbeş yıl arasında gerçekleşeceği söyleniyor. Başvuru sahiplerinin büyük bir kısmı, adlî, idarî, askerî hâkimlik ve savcılıklardan emekli olup da bu işi yapmak isteyen, daha açıkçası, sosyal güvencesini elde etmiş kişilerdir; dolayısıyla, 35 yaş sınırını kabul edecek olursak, gerçekten, noter olmayı arzulayan, noterlik için çalışmak arzusunda bulunanların önünü açmış olacağız. Bu nedenle, tasarıda yer olan 35 yaşını doldurmuş olmak şartı, bence, fevkalade yerindedir.

Sayın Başkan, bu nedenlerden dolayı, önergeye katılmadığımızı ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge sahibi?.. Yok.

Gerekçesini okutuyorum.

Gerekçe:

Önce noterlik izin belgesi almış olanlar ile bu kanunun yürürlüğünden sonra izin almak isteyenler arasında eşitsizlik doğurmaktadır. Mesela, hâkimlik veya avukatlıktan noterliğe geçmek isteyenler için yaş üst sınırı olmadığı halde, yeni mezun yahut başka iş yapmış hukukçular için sınır getirilmiş olmaktadır. Bu ise, eşitliği bozan bir düzenlemedir.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmadı; gerekçesini dinlediniz; ancak, daha önce...

Yoklama talebinizi aldım efendim...

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Ne olur ne olmaz Sayın Başkan. Bakın, şu anda bile, Divan düşmüş durumda, yanınızda Kâtip Üyeniz yok. Yani, bunlara dikkat edelim, kuralları çiğnemeyin. Meclisin mehabeti için söylüyorum.

BAŞKAN – Sayın Hüseyin Çelik?..

CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Divan teşekkül edene kadar ara vermeniz lazım.

BAŞKAN – Sayın Çelik geldiler efendim.

Sayın milletvekilleri, önergenin oylamasına geçmeden önce, yoklama isteği vardır. Yoklama isteğinde bulunan arkadaşların Genel Kurulda hazır olup olmadıklarını tespit edeceğim ve yoklama yapacağım:

Sayın İsmail Kahraman, Sayın İsmail Özgün, Sayın Cemil Çiçek, Sayın Yahya Akman, Sayın Mehmet Batuk, Sayın Veli Seyda, Sayın Dengir Fırat, Sayın Ramazan Toprak, Sayın Ali Şahin, Sayın Nurettin Aktaş, Sayın Mustafa Geçer, Sayın Ali Sezal, Sayın Mahfuz Güler, Sayın Ahmet Derin, Sayın Hüseyin Kansu, Sayın Aslan Polat, Sayın Lütfi Doğan, Sayın Osman Yumakoğulları, Sayın Altan Karapaşaoğlu, Sayın Azmi Ateş, Sayın Eyyüp Sanay...

21 arkadaşımız da burada; arkadaşlarımızın isteğini yerine getireceğim ve yoklama yapacağım.

MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, otoriteyi tesis edemiyorsunuz; sık sık yoklama yapılıyor, bu nedenle çalışamıyoruz. Nasıl oluyor?

BAŞKAN – Sık sık yoklama isterlerse, biz de yoklama isteğini yerine getiririz. Bunda, hem isteyip hem müşteki olmanın bir izahı yok. Bilemiyorum...

Yoklamayı elektronik cihazla yapacağım ve yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur.

Saat 17.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.50

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 17.00

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Hüseyin ÇELİK (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

1 inci maddeyle ilgili önergenin oylanmasından önce toplantı yetersayısının aranması istenilmişti.

Yapılan yoklamada gerekli sayı bulunamadığı için, birleşime ara vermiştik.

Şimdi, toplantı yetersayısının bulunup bulunmadığına dair yeniden yoklama yapacağız.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN– Yoklamayı elektronik cihazla yapacağım ve yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım almalarını; buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşlarımız olursa, aynı süre içerisinde, yoklama pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur.

Sayın Grup Başkanvekilleri, biliyorsunuz İçtüzüğe göre, akşam 20.00'ye kadar çalışmalarımıza ara vermemiz gerekiyor; fakat, öyle anlaşılıyor ki, saat 20.00'de de toplanma şansımız yoktur.

ÖMER İZGİ (Konya) – Toplanamayız...

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, bir arzım olacaktır.

BAŞKAN – Efendim, uygulamalarımız, aldığımız karar gereği saat 20.00'de toplanmak üzeredir. Yani, şu anda, toplantı yetersayısı olmasa bile, saat 20.00'de toplanmamız gerekiyor; daha önceki uygulamalarımızın hepsi bu yöndeydi.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Benim şimdi bu yanlışı düzeltmem acaba mümkün mü; zabıtlara geçmesi bakımından, ilerisi için de faydalı olacak.

BEYHAN ASLAN (Denizli) – Sayın Başkanım, biz, grup başkanvekili arkadaşlarımızla da görüştük; arz ettiğiniz gibi, saat 20.00'de de çoğunluğun olmayacağı anlaşıldığından, salı gününe...

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Ben, bir tatbikat hatasını düzeltmek istiyorum.

Sayın Başkan, saat 20.00 ile 23.00 arasında tasarılar bitmezse, daha sonraya doğru olan çalışma süresi bakımından demiyorum; ama, demin ifade buyurduğunuz bir cümle var, diyorsunuz ki "şimdiye kadarki tatbikatlar muvacehesinde yapıyoruz." İçtüzük, herhangi bir tatbikata bakmaya mahal vermeyecek kadar açık; 57 nci maddenin, yoklama maddesinin son fıkrasında diyor ki "Yoklama sonucunda, üye tamsayısının en az üçte birinin mevcut olmadığı anlaşılırsa, oturum en geç bir saat sonrasına ertelenebilir. Bu oturumda da toplantı yetersayısı yoksa, birleşim kapatılır." Dolayısıyla, bizim, zaten saat 20.00'de tekrar gelmek gibi bir durumumuz olamaz; çünkü, bugünkü birleşim 108'dir, bütün gün boyu devam eder, aradakiler oturumdur. Dolayısıyla, sizin "zaten toplanamayacağız saat 20.00'de, o yüzden kapatıyoruz" değil "birleşim kapatılmıştır" demiş olmanız lazım. Ben, sonraki tatbikatlarda, bir yanlışlığa meydan vermemek, bir başka tatbikat ortaya çıkmaması bakımından bunu arz ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kahraman.

Evet, İçtüzükte o hüküm aynen öyle; ama, bugüne kadarki uygulamalarımız da -özellikle 20 nci Dönemden bu yana hepimiz Parlamentoda görev yapıyoruz; zatıâliniz de biliyor- bu yönde. Eğer, öbür türlü, sizin ifade ettiğiniz şekilde anlaşılmış olsaydı, o tür bir uygulamaya gidilmemesi gerekirdi.

Emsal oluşturmamak üzere, saat 20.00'de de toplanmıyoruz ve birleşimi kapatacağız.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 112 nci maddesi uyarınca, Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Mustafa Kul hakkında (9/34) esas numaralı Meclis soruşturması komisyonu raporu ile alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 13 Haziran 2000 Salı günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 17.10

BİRLEŞİM 108 İN SONU