Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21 CİLT : 33 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

97 nci Birleşim

23 . 5 . 2000 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Adana Milletvekili Halit Dağlı’nın, Adana’da meydana gelen taşkın ve hububat taban fiyatlarına ilişkin gündemdışı konuşması

2. – Trabzon Milletvekili Orhan Bıçakçıoğlu’nun, 20 Mayıs 2000 tarihinde Trabzon İlinin Beşikdüzü İlçesinde meydana gelen deniz faciasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Başbakan Bülent Ecevit’in cevabı

3. – İzmir Milletvekili Suha Tanık’ın, milletvekillerinin bürokraside karşılaştıkları sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/664) esas numaralı sözlü soru önergesini geri aldığına ilişkin önergesi (4/196)

2. – Bazı milletvekillerine, Başkanlık tezkeresinde belirtilen sebep ve sürelerle izin verildiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/576)

3. – Yozgat Milletvekili Mesut Türker’e ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/577)

4. – Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün, 20 Nisan 2000 tarihinde İngiltere’nin Leeds şehrinde oynanan Galatasaray-Leeds United UEFA yarı final futbol karşılaşması vesilesiyle bir heyetle birlikte adı geçen ülkeye yaptığı seyahata iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ait Başbakanlık tezkeresi (3/578)

5. – Burdur Milletvekili Hasan Macit’in, 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 94 üncü Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/378) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/197)

6. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Türk Ceza Kanununun Bazı Maddeleri ile Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/295) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/198)

C) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. – Genel Kurulu ziyaret eden Galatasaray Spor Kulübü Başkanı, yöneticileri, Teknik Direktörü, teknik kadrosu ve futbolcularına Başkanlıkça “Hoşgeldiniz” denilmesi

IV. – ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. – Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi

V. – SEÇİMLER

1. – Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna Üye Seçimi

VI. – KANUN TASARISI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanunun, Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun, Asker Ailelerinden Muhtaç Olanlara Yardım Hakkında Kanunun, Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında Kanunun, Gecekondu Kanununun, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ve Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında KanunHükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Yürürlükten Kaldırılması ile Bazı Tekel Maddeleri Fiyatlarına Yapılan Zamlardan Elde Edilen Hâsılatın T.C. Merkez Bankasında Açılacak Bir Deprem Fonu Hesabında Toplanmasına Dair Kanunun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/645) (S. Sayısı : 395)

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Kocaeli Milletvekili Meral Akşener’in, Kocaeli-Kandıra İlçesinde organize sanayi bölgesi kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/1808)

2. – Kocaeli Milletvekili Meral Akşener’in, Kocaeli’ndeki konut kooperatiflerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay’ın cevabı (7/1809)

3. – Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün’ün, Tekirdağ İline yapılan yardımlara ve Trakya Bölgesindeki yatırım projelerine ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/1812)

4. – Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesinin Bağ-Kur’lu hastaları kabul etmediği iddiasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/1818)

5. – Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, gazetelere verilen idarî para cezalarının tahsil edilip edilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/1829)

6. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Nevşehir genelinde dikilen fidan miktarına ve yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (7/1853)

7. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Bağ-Kur ve SSK primlerinin yükseltilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/1863)

8. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, Adıyaman-Gerger Belediye Başkanının kaybolmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1868)

9. – Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, Yatağan-Çine Barajının adına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/1870)

10. – Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, Hatay doğumluların memuriyete atanırken özel bir soruşturmaya tâbi tutuldukları iddialarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1871)

11. – Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, Bağ-Kur’lu hastaların tedavi sorunlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/1876)

12. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın;

Karaman Merkez-Değirmenbaşı Köyünde Orman İşletmesine devredilen bir araziye,

– Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın;

Hatay İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin soruları ve Orman Bakanı İ. Nami Çağan’ın cevabı (7/1878, 1881)

13. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın;

Hatay İline ayrılan yatırım ödeneklerine,

– Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in;

Bursa çevre yolu projesinin çevreye etkisine ilişkin soruları ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/1885, 1917)

14. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın;

Hatay İline ayrılan yatırım ödeneklerine,

– Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in;

Bursa’da tarım arazilerinin üzerinde yapılan çalışmalara ilişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/1890, 1915)

15. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, Hatay İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/1892)

16. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, Hatay İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/1893)

17. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, Hatay İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1897)

18. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, Hatay İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/1902)

19. – Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın;

Siirt’i Van’a bağlayan karayoluna ve Cevizlik Beldesinin yol sorunlarına,

– Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman’ın;

Gaziantep-Şanlıurfa otoyolu inşaatına,

– Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman’ın;

Şanlıurfa-Birecik’in bağlantı yollarına,

– Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un;

Akçakale-Şanlıurfa karayoluna,

– Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un;

Şanlıurfa İli Akçakale İlçesinin kanalizasyon arıtma tesisi inşaatı için ayrılan ödeneğe ilişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı (7/1923, 1928, 1929, 1930, 1934)

20. – Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, Bağ-Kur primlerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/1949)

21. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, genelevlerde çalışan kadınlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin cevabı (7/1975)

 

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.

Samsun Milletvekili Tarık Cengiz, 19 Mayıs tarihinin Samsun için taşıdığı öneme,

İstanbul Milletvekili Murat Sökmenoğlu, dış politika ve Avrupa Birliğine,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar;

Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Adana’da yaşanan sel felaketine ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp cevap verdi.

Almanya Federal Meclisi Başkanının, 22-23 Mayıs 2000 tarihinde Berlin’de yapılacak EUREKA Parlamentolararası Konferansına TBMM’den üç kişilik bir Parlamento heyetini davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

(9/19) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan ve FP Grubuna düşen bir üyeliğe, FP Grubunca 3 kat olarak gösterilen adaylar arasından, Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz seçildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1 inci sırasında bulunan 395,

2 nci sırasında bulunan 383,

3 üncü sırasında bulunan 89,

Sıra sayılı kanun tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

Diğer kanun tasarılarının görüşmelerine geçilmesi halinde de komisyon yetkililerinin ve hükümetin bulunmadığı anlaşıldığından; alınan karar gereğince, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boşalan üyeliklere seçim yapmak için, 23 Mayıs 2000 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 15.54’te son verildi.

Mehmet Vecdi Gönül

Başkanvekili

Tevhit Karakaya Melda Bayer

Erzincan Ankara

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

No. : 137

II. – GELEN KÂĞITLAR

22.5.2000 PAZARTESİ

Tasarılar

1. – Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/682) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.2000)

2. – Türkiye Cumhuriyeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Hükümetleri Arasında Ankara ve Duşanbede Diplomatik Temsilciliklerinin Yerleşimine İlişkin Protokolun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/683) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.2000)

3. – Uydular Aracılığı ile Mobil Haberleşme Uluslararası Teşkilâtı Sözleşmesi ve İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/684) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.2000)

4. – Öğretmen ve Eğitim Uzmanı Yetiştiren Yükseköğretim Kurumlarında Parasız Yatılı Veya Burslu Öğrenci Okutma ve Bunlara Yapılacak Sosyal Yardımlara İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/685) (Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.2000)

5. – Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü Ayrıcalıklar ve Bağışıklıklar Ek Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/686) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.2000)

6. – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin ve Eki Sağlık Bakımı Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/687) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.2000)

7. – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fransa Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlı Kullanımı İçin İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/688) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.2000)

8. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında 184 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu, Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması, Deniz İş Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi, Kaldırılması, Maddeler ile Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesine Dair Kanun) Tasarısı (1/689) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Anayasa ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.2000)

9. – Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı (1/690) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.2000)

10. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun ve Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi, Yürürlükten Kaldırılması ve Bu Kanunlara Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı (1/691) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.2000)

11. – Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı (1/692) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.2000)

12. – Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısı (1/693) (Plan ve Bütçe ve Adalet ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.2000)

Teklifler

1. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu ve 9 Arkadaşının; Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/529) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.5.2000)

2. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu’nun; 3030 Sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu, 1580 Sayılı Belediye Kanunu ve 2972 Sayılı Mahallî İdareler ile, Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine, Bazı Maddelerin İlgasına ve Bazı Maddeler İlavesine Dair Kanun Teklifi (2/530) (Anayasa ve İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.5.2000)

3. – Kahramanmaraş Milletvekili Edip Özbaş’ın; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/531) (Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.5.2000)

4. – Ankara Milletvekili Cemil Çiçek’in; Ankara İli Büyükşehir Belediye Sınırları İçinde Pursaklar Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/532) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.5.2000)

5. – İstanbul Milletvekili Masum Türker ve 99 Arkadaşının; Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/533) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.5.2000)

6. – İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın; Hemşirelik ve Türk Hemşireleri Birliği Kanunu Teklifi (2/534) (Adalet ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.2000)

Raporlar

1. – Sosyal Sigortalar Kanunu ile Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/662) (S. Sayısı: 427) (Dağıtma tarihi : 22.5.2000) (GÜNDEME)

2. – Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/659) (S. Sayısı: 429) (Dağıtma tarihi : 22.5.2000) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. – İzmir Milletvekili Suha Tanık’ın, İzmir çevre yolu ve Aydın otoyolu kamulaştırma bedellerinin ödenmediği iddiasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/696) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.2000)

2. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-Kemah-Muratboynu köyünün bazı sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/697) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.2000)

3. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-Kemah-Eriç köyü içme suyu şebekesine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/698) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.2000)

4. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan’ın bazı köylerinin yol ve içme suyu sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/699) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.2000)

5. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-Kemah-Dedeoğlu Köyü sulama göletine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/700) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.2000)

6. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Hicaz Demiryolu Projesi ve Hac taşımacılığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/701) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.2000)

7. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, emekli subayların özel sektörde görev almalarına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/702) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.2000)

8. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, kamu kurum ve kuruluşlarına ait sosyal tesislerde başörtüsü yasağı uygulandığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli) sözlü soru önergesi (6/703) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.2000)

9. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, başörtüsü sorununa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli) sözlü soru önergesi (6/704) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.2000)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, alkollü araç kullanma cezalarının artırılması yönünde çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2093) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.2000)

2. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, kredi kartı ekstrelerinin postada gecikmesinden doğan sorunlara ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/2094) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.2000)

3. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, alkollü araç kullanımını önlemeye yönelik tedbirlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2095) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.2000)

4. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, çay üreticilerinin sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kazım Yücelen) yazılı soru önergesi (7/2096) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.2000)

5. – Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz’ün, ilçe cezaevlerindeki bayan gardiyan ihtiyacına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2097) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.2000)

6. – Erzurum Milletvekili Fahrettin Kukaracı’nın, kamu kurumlarındaki ücret dengesizliklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2098) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.5.2000)

No. : 138

23 . 5 . 2000 SALI

Teklif

1. – Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, İçel Milletvekili Turhan Güven ve 2 Arkadaşının; Ülkemizin Tanıtımında Katkısı Olan Gençlik ve Spor Kulüplerinin Ödüllendirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/535) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa Geliş tarihi : 18.5.2000)

Raporlar

1. – Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, 8.3.1950 Tarih ve 5590 Sayılı Kanunun Adı ile Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Ek ve Dört Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/344) (S. Sayısı : 424) (Dağıtma tarihi : 23.5.2000) (GÜNDEME)

2. – 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Emniyet Genel Müdürlüğüne Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/601) (S. Sayısı : 426) (Dağıtma tarihi : 23.5.2000) (GÜNDEME)

3. – 3414 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/639) (S. Sayısı : 428) (Dağıtma tarihi : 23.5.2000) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. – Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki cami, tekke, zaviye ve öğrenci yurdu onarım ve inşaatlarına ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) sözlü soru önergesi (6/705) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.5.2000)

2. – Bursa Milletvekili Faruk Çelik’ın, nüfus dairelerinde bir kuruluşun perakende satış fişi ile tahsilat yaptığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/706) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.5.2000)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Domaniç İlçesindeki dispanserin hastaneye dönüştürülüp dönüştürülmeyeceğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2099) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.5.2000)

2. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Domaniç İlçesinin turizm bölgesi ilan edilip edilmeyeceğine ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2100) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.5.2000)

3. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Domaniç – Çarşamba Köyüne Yatılı Kız Bölge Okulu yapılıp yapılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2101) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.5.2000)

4. – Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın, Sakarya İli Serdivan Belediyesinin 2000/9 Sayılı Kararname kapsamına alınmamasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2102) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.5.2000)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

23 Mayıs 2000 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER : Melda BAYER (Ankara), Hüseyin ÇELİK (Van)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Şimdi, gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Adana'da meydana gelen sel felaketi ve hububat tabanfiyatları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Halit Dağlı'ya aittir.

Buyurun Sayın Dağlı. (DYP sıralarından alkışlar)

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Adana Milletvekili Halit Dağlı’nın, Adana’da meydana gelen taşkın ve hububat taban fiyatlarına ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET HALİT DAĞLI (Adana) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde Adana'da meydana gelen taşkın ve hububat alım fiyatlarıyla ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum. Başta, bana bu imkânı veren Sayın Başkana teşekkür ediyor; bu vesileyle, sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

5 ve 6 Mayıs tarihlerinde, Seyhan havzasına fazla yağmur düşmesi ve barajdan nehir yatağına kapasitenin üzerinde su bırakılması sonucu, Seyhan, Yüreğir ve Karataş ilçelerimize bağlı 17 köyü kapsayan buğday, mısır, pamuk, narenciye, sebze ve karpuz ekili 25 000 dönüm arazi sular altında kaldı. Sular altında kalan arazilerde zarar, yüzde 20 ilâ yüzde 100 arasında ve binlerce vatandaşımız mağdur oldu; üzüntümüz sonsuzdur. Zarar gören vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyor, Cenabı Allah'tan Yüce Milletimize böyle afetleri bir daha göstermemesini niyaz ediyorum.

O yörenin milletvekili olarak, zarar gören köylerimizi afetten hemen sonra gezdim. Vatandaşımız son derece üzgün. Devletimizden yardım elini uzatmasını bekliyor. Bir çiftçi düşünün ki, mevcut tarlasına, seraya, borç harç karpuz veya başka bir mahsul ekmiş ve tamamı sele gitmiş; başka hiçbir imkânı da yok; boynunu bükmüş, oturmuş kara kara düşünüyor ve "devletim bana şimdi yardım yapmayacak da ne zaman yardım yapacak" diye soruyor.

Zarar gören vatandaşlarımıza, tarlalarını tekrar ekebilmeleri için, Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakfından acilen para yardımı yapılmalıdır. Tarım kredi kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına olan borçları, faizsiz olarak, bir yıl ertelenmelidir. Ayrıca, geçen yıl söz verdiğiniz pamuk ve soya primini, hiç olmazsa taşkından zarar gören köylüler için acele ödeyin de, bari, o parayla tarlalarını tekrar ekebilsinler.

Değerli milletvekilleri, Çukurova köylüsünün sabırla ve sevinçle beklediği gün gelmek üzere, yani, Çukurova'da hububat hasatı başlamak üzere. Köylümüz bir yıl boyunca sabırla hasatı bekler; çünkü, her şey hasata bırakılmıştır; borçlar, harçlar, evin ve çocukların ihtiyaçları.

Köylümüz için hasat bir umuttur; ancak, hükümetin takip ettiği tarım politikaları ve IMF ile yaptığı anlaşma, çay, tütün gibi tarım ürünlerine verilen yüzde 25 artışlı taban fiyatları, bu umudun umutsuzluğa dönüşeceği işaretlerini vermektedir. Zaman zaman, medyada, hükümet üyelerinin, özellikle de Sayın Tarım Bakanının, taban fiyatlarıyla ilgili IMF ile yapılan anlaşmanın deldirilemeyeceği konusundaki beyanlarını görmekteyiz. Her hükümet, IMF ile görüşmeler ve anlaşmalar yapmıştır. IMF ile masaya oturulmuşsa, onlara teslim olunarak, kendi halkımızın ezilmesini hiçe sayarak anlaşma yapılmaz. Size önerdikleri doğru olsa, kendileri de aynı şeyi yaparlar. Oysa, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri, tarıma verdikleri desteği artırıp, tarım ile teknolojiyi bütünleştirme gayreti içerisindedirler. Size de "aman, tarımdan desteği kaldırın, gelin; anlaşma imzalayalım" diyorlar, siz de, kuzu kuzu oturup, tarımdan geçinen 28-30 milyon insanı hiçe sayarak bu anlaşmayı imzalıyorsunuz. Tarım kesimine vereceğiniz yüzde 25'lik artışla onların yaşamını devam ettirebilmesi için sihirbaz olmaları lazım; yoksa, başka türlüsü olamaz.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bu gerçeği sizlere rakamlarla anlatmaya çalışacağım. Geçen yıl mayıs ayında mazotun litresi 194 500 Türk Lirasıydı, şimdi ise yüzde 123'lük artışla 435 000 Türk Lirasıdır. Buğdayda kullanılan ziraî ilaçlarda ortalama artış oranı yüzde 80'dir. Çiftçinin en önemli girdisi olan gübre fiyatlarına bakalım; 2000 yılının ilk dörtbuçuk ayında, artış, ortalama yüzde 60'tır. 1999 yılı mayıs ayında nitrat 26 500 Türk Lirası iken, şimdi 85 000 Türk Lirası olmuştur; artış oranı yüzde 220'dir. 1999 yılı mayıs ayında ürenin fiyatı 37 000 Türk Lirasıydı, şimdi ise 100 000 lira; artış oranı yüzde 170. 20-20 gübre -taban gübresi- 50 bin lirayken, şimdi 105 000 lira olmuş; artış oranı yüzde 110. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Dağlı, lütfen tamamlayın efendim.

Buyurun.

MEHMET HALİT DAĞLI (Devamla) – Tamamlıyorum efendim.

Girdilerdeki yüzde 100'leri aşan artışlara göre, çiftçinin buğdayına nasıl yüzde 25 artış vereceksiniz? Ayrıca, çiftçimiz senede bir ay mahsul satar ve 11 ay satın alır. Girdilerdeki yüzde 100'ü aşan fiyat artışlarını bir tarafa bırakalım; geçen yıl mayıs ayıyla bu seneki mayıs ayı arasındaki enflasyonu baz aldığımız takdirde, çiftçinin ürettiği mala yüzde 65 fiyat artışı vermemiz gerekir.

Bütün bu hesaplara göre, bu sene kırmızı sert Çukurova buğdayının tabanfiyatı 120 000 liradan aşağı olmaması gerekir. Bu da yetmez; paranın peşin ödenmesi lazım. Şayet, parayı geçen yıl olduğu gibi yine peşin ödemezseniz, çiftçimiz tekrar perişan olur. Parayı peşin ödemezseniz, çiftçi, borcu olduğundan dolayı, buğdayını kim ne fiyat veriyorsa ona satmak mecburiyetinde kalacak ve çiftçimizin alınteri birilerinin cebine tatlı kâr olarak girecektir. Siz de, çiftçimizden esirgediğiniz parayı, borç aldığınız başka ülkelere ve başka ülkelerin çiftçilerine döviz olarak vermek mecburiyetinde kalırsınız.

Değerli milletvekilleri, bizim görevimiz uyarmaktır; sizi uyarıyoruz, takdir sizindir. Doğru Yol Partisi olarak, her zaman, çiftçimizin yanında ve onun sesi olmaya devam edeceğimizi ifade ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dağlı.

Hükümet, gündemdışı konuşmaya cevap verecek mi efendim?..

Gündemdışı ikinci söz, 20 Mayıs 2000 tarihinde Beşikdüzü İlçesinde meydana gelen deniz faciasıyla ilgili olarak söz isteyen Trabzon Milletvekili Orhan Bıçakçıoğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Bıçakçıoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

2. – Trabzon Milletvekili Orhan Bıçakçıoğlu’nun, 20 Mayıs 2000 tarihinde Trabzon İlinin Beşikdüzü İlçesinde meydana gelen deniz faciasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Başbakan Bülent Ecevit’in cevabı

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20 Mayıs 2000 tarihinde, Trabzon İli Beşikdüzü İlçesinde meydana gelen ve 38 vatandaşımızın hayatını kaybettiği deniz kazası hakkında söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza, Cenabı Hak'tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Ayrıca, değerli arkadaşım, Demokratik Sol Parti İstanbul Milletvekili Erol Al'a da, bir kez daha, şahsım ve Partim adına, kaybetmiş olduğu 2 yakını için baş sağlığı diliyorum.

Mayıs 7'si, yani Miladî takvime göre 20 Mayıs, Türklerin, Ortaasya'dan getirdiği bir gelenektir. Temelinde, Türklerin su kültürü yatmaktadır. Bir topluluğu millet yapan en önemli unsurun kültür olduğu, milletlerin birbirlerinden kültürel farklılıklarla ayrıldıkları ve millî benliklerini ancak kültürlerine sahip olabildikleri ölçüde koruyabilecekleri, tartışmasız kabul edilen bir gerçektir.

Vakfıkebir, Eynesil, Şalpazarı İlçelerini kapsayan üçgene, yörede, "Ağasar Bölgesi" denilmektedir. Bu bölge, 600-700 yüzyıldan beri Çepni Boyunun yaşamış olduğu bir bölgedir. Kaşkarlı Mahmut, yaklaşık bin yıl önce yazmış olduğu Divanü-Lûgat-it Türk, Cepnilerin, Oğuzların 22 boyundan birisi olduğunu söylemektedir. Bu çerçevede halk, yüzyıllardır olduğu gibi, gene 20 Mayısta sahile akmıştır. Bu, bir anlanmda yazın başlangıcı, deniz mevsiminin açılması anlamına gelir. Olay günü, halkımız, yine kayıklarla denize açılmış; bir müddet sonra, batan bu 2 kayık, iki dalgaya maruz kalmış ve alabora olmuştur. Kaza sonrası kurtarma çalışmaları hemen başlatılmıştır. Belediye başkanı, kaymakam, vali, anında olay yerine gelmiş, fiilen bu çalışmalara katılmıştır. Ayrıca, Sahil Güvenlik, Kıyı Emniyeti, Sivil Savunma, olay yerini ablukaya almış, yaralılar hastaneye yetiştirilmiş ve Allah'a şükür, hastaneye giden 17 kişi hayata döndürülmüştür. Burada, kendilerine şükranlarımı iletmeden geçemeyeceğim.

Bugün, biraz önce aldığımız habere göre, deniz, 2 cesedimizi daha geri vermiştir; denizde sadece 1 ceset kalmıştır. Çarşıbaşı İlçemizin fedakâr balıkçıları, dört gündür, trol taramasıyla 15 cesedimizi denizden çıkarmıştır. Kendilerine, huzurlarınızda şükranlarımı arz ediyorum.

Bölge milletvekillerimizin hepsi olay yerine gelmiş, cenaze törenlerine katılmış ve hükümetimiz de, valilik emrine 50 milyar Türk Lirası göndermiştir.

Ama, bu bölge insanını, kaybettikleri kadar üzen başka şeyler de olmuştur. Bu insanların kültürel değerlerine, batıl inanç, hurafe denilerek, hem bölge halkı hem de ölülerimizin ruhu incitilmiştir. Yüzde 100 okuryazar olan bu insanların hiçbiri, bir delikli taşın altından geçerek çocuk sahibi olunacağına inanmamaktadır; hastalıklarının şifasının deniz suyunda değil, tıp ilminde olduğunu bilecek kadar da bilime değer verir. Yine, dün akşam yayınlanan bir televizyon programında, Karadenizliyi dinsizlikle itham etmek, Allah'a şirk koşmakla suçlamak, gerçekten, yöre insanına yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Karadenizli, kader deyip de işi Allah'a fatura etmeyecek kadar tevekkül sahibidir. Yine, Allah indinde, ölülerinin şehit muamelesi göreceğini bilecek kadar da yüce dinimizi bilir ve yaşar.

Bunları söyleyenler, hayatının baharında, bu kazada kardeşi Emine Yılmaz'la beraber hayatını kaybeden Ayten Yılmaz Hocahanımı tanımış olsalardı, bu iki öğretmeni tanımış olsalardı, onun kafasındaki lider ülke Türkiye ideallerini bilselerdi ve yetiştirdiği yüzlerce öğrenciyi görmüş olsalardı, inanın yüzleri kızarırdı.

Allah'tan tek dileğim, bu acının ilk ve son olmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bıçakçıoğlu, tamamlayan efendim.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Devamla) – Ölen 38 vatandaşımıza Cenabı Hak'tan tekrar rahmet dilerken, bu acı günümüzde yanımızda olan hükümetimize, Rize ve Giresun İllerimizin değerli yöneticilerine, tüm Trabzonlular adına şükranlarımı sunuyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bıçakçıoğlu.

Gündemdışı konuşmaya, hükümet adına Sayın Başbakan cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Başbakan. (DSP sıralarından ayakta alkışlar, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞBAKAN BÜLENT ECEVİT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Beşikdüzü'ndeki feci olay bütün milletimizi yasa boğmuştur. Ailelerinin üyelerini kaybedenlere Allah'tan başsağlığı diliyorum, hayatlarını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum.

Bu olay, tabiî, hepimizi son derece üzdü; fakat, bu üzüntüyle yetinmemek, ileride benzer olayların olmasını önlemek için de, elden gelen her tedbiri almak gerekir. Bunun için, ilgili bakan arkadaşlarımız, bölge milletvekilleriyle de görüşerek gerekli bütün tedbirleri alma yoluna gideceklerdir.

Bu arada, olay duyulur duyulmaz, Beşikdüzü'ne, özellikle aile üyelerini kaybedenlerden müşkül durumda olanlara dağıtılmak üzere 50 milyar lira gönderilmiştir. Ayrıca, kurtarma çalışmalarına katılan balıkçılara ve diğer gençlerimize, yurttaşlarımıza da, bütün masraflarını karşılamak üzere gerekli katkıda bulunulacaktır.

Tekrar Allah'tan rahmet diliyorum, Allah'tan, milletimizi bu tür felaketlerden kurtarmasını diliyorum; fakat, burada, sadece Allah'tan dilekte bulunmak yetmez; bu gibi olaylardan, devlet olarak ve fertler olarak, dersler alarak, bu tür felaketlerin olabildiğince azaltılmasını sağlamak gerekir.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (DSP sıralarından ayakta alkışlar, MHP, FP, ANAP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Başbakan.

Gündemdışı üçüncü söz, milletvekillerinin bürokraside karşılaştıkları sorunlar hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Süha Tanık'a aittir.

Buyurun Sayın Tanık. (ANAP sıralarından alkışlar)

3. – İzmir Milletvekili Suha Tanık’ın, milletvekillerinin bürokraside karşılaştıkları sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

SUHA TANIK (İzmir) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; ben de, Anavatan Partisi Grubu adına, deniz kazasında vefat eden tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, kalan yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Muhterem arkadaşlarım, bugün, bu konuşmayı yapma konusunda fevkalade şanslıyım; çünkü, değineceğim konu Sayın Başbakanımızla ilgili olduğundan, kendilerinin bugün Mecliste bulunmasından fevkalade huzurluyum.

1983'te mebusluğa başladığımız zaman, biz bu koridorlarda sadece telefon bulurduk, o zaman Halkla İlişkiler Binası yoktu. Daha sonra milletvekillerine Halkla İlişkiler Binası yapıldı ve 9 milletvekiline 1 sekreter verildi. Telefonlarımız vardı, telefonlarımızı kullanıyorduk; daha sonra, araba telefonları çıktı, milletvekilleri olarak araba telefonlarını kullandık; daha sonra, gelişen telekomünikasyon teknolojisiyle birlikte çağrı cihazları çıktı, belimize çağrı cihazlarını taktık. Genel Kurulda otururken, milletvekili arkadaşlara "bip bip" diye çağrı gelirdi. Gelişen teknoloji cep telefonunu getirdi. Cep telefonu, artık bir lüks değil, bir ihtiyaç. Geçen gün, burada, fevkalade önemli bir toplantıda, İstiklal Marşımız okunurken, yaklaşık 19-20 arkadaşımızın cep telefonu çaldı; seçmenler tarafından aranıyorlardı. Dikkat ediyorum, arkadaşlarımla komisyonlarda çalışırken cep telefonları çalıyor, seçmen kendilerine orada ulaşıyor.

Şimdi, muhterem arkadaşlarım, milletvekili olduğumuz gün, birçok gazetede, ilave, promosyon olarak, kitapçık halinde, milletvekillerinin telefon numaraları yayımlandı; herkesin elinde var. Sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi Milletvekili Lojmanları Telefon Rehberi bastırıldı; bunda, evlerinizin, lojmanlarınızın telefon numaraları var. Daha sonra "Önemli Telefonlar" diye bir rehbercik dağıtıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekillerinin odalarının telefon numaraları dağıtıldı ve yine, Meclis Başkanlığından, fevkalade güzel bastırılmış, fotoğraflı, fakslı, e-mail'li telefon numaraları dağıtıldı. Hepinizin cep telefonu her an açık, 24 saat vatandaşa hizmet veriyorsunuz; ama, bizler, vatandaşa hizmet verebilmek için muhakkak bürokratlarla ilişki kurmak durumundayız. Bürokrat arkadaşımızı arıyoruz, toplantıdadır, işi vardır, sekreteri çıkıyor "toplantıda, işi var, görüşemiyor" diyor "peki cep telefonunu verin" diyoruz "efendim, sayın bürokratım cep telefonunun verilmesini yasakladı" diyor.

Sayın Başbakanım, özellikle rica ediyorum: Eğer, bu cep telefonları devlet parasıyla alınmışsa ve faturaları devlet tarafından ödeniyorsa, bu numaralar milletvekillerine verilsin Sayın Başbakanım. (Alkışlar) Milletvekilleri, millet için çalışıyor.  Hepimizin cep telefonu kendi malımız. Gelen faturaları, hepimiz, kendimiz ödüyoruz. En az gelen telefon faturası, 100 milyondan aşağı olmuyor. Ama, sayın bürokrat, devletin telefonunu kullanıyorsa... Şahsî telefonu varsa bir şey değil, karışmam; ama, devletin parasıyla alındıysa o telefon, o telefonun faturasını, devlet, benim vatandaşımın vergisiyle ödüyorsa, o telefon numarası bana verilecek.

Şimdi, sayın milletvekilleri, bugün, yine, güzellik yaşıyoruz. Galatasaray Futbol Takımının heyecanını yaşıyoruz, UEFA'daki başarısını, kupasını yaşıyoruz. Ben, maç oynandığında, arkadaşlarımla beraber Lizbon'da, Batı Avrupa Birliğinin toplantısındaydım. Orada büyük bir heyecan yaşandı. Şampiyonluğumuzu, biz de orada kutladık ve ertesi gün, Batı Avrupa Birliğinin Genel Kurul toplantısında, Batı Avrupa Birliği Meclis Başkanı kalktı "Türk delegasyonunu, Galatasaray Takımının Avrupa'daki, UEFA kupasındaki başarısından dolayı kutluyorum" dedi, bizleri alkışladı. Bu onuru, bu sevinci, bir de orada yaşadık.

Türkiye'nin her yerinde, Türkiye'nin sınırlarının dışında dahi bu heyecan yaşandı. Bu güzel heyecan yaşandı; ama, maalesef, biz, galiba, halk olarak, biraz, bu işi kararında bırakmayı bilemiyoruz; 4 ölü 38 yaralı Körfez Savaşında bile yok. Bu, kayıtlara geçen... Atılan kurşun, yakılan saçma... Evlerinden çıkmaya korkan insanlar oldu. Arkadaşlar, hanımına "balkondan içeriye kaç, atılan silahlardan, Allah korusun, bize bile isabet eder " diyen insanlar oldu. Bu konuda, devletimizin güvenlik güçlerinin, vatandaşımızın, bu güzel şenlikleri bayram havasında bırakmasını sağlamak üzere gerekli önlemleri almasını rica ediyorum.

Galatasaray, maddi ve manevi desteği hak etmiştir, sonuna kadar bunun yanındayım; ama, bir zamanlar Avrupa sahalarında top koşturan Göztepe, hepinizin yakından bildiği büyük Altay -İzmir takımları- maalesef, Birinci Ligten düşmüşlerdir. Arzumuz -ben, İzmir'deki iki takım için söylüyorum, diğer arkadaşlarımın kendi takımlarıyla ilgili olarak söylemelerini bekliyorum- eğer Galatasaraya sahip çıkılacak, devlet hak ettiğini, başarısının karşılığını ona maddi manevi verecekse, diğer kulüplere de, hiç değilse, bir nebze, ileride teşvik olması açısından yardım edilmeli. (Alkışlar) Benim inancım bu.

Sayın milletvekilleri, üçüncü bir konu: Fevkalade önemle izlediğim, sizlerin de yakından izlediğiniz gibi, geçen hafta, bugün, bu kürsüde, 10 uncu Sayın Cumhurbaşkanımız Sezer yemin ettiler ve göreve başladılar. Bizim için çok büyük bir şeref; çünkü, 10 uncu Cumhurbaşkanını seçen arkadaşlarsınız burada. Aynı günün akşamüstü...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açıyorum Sayın Tanık; buyurun efendim.

SUHA TANIK (Devamla) – ... odamda, saat 7'ye kadar televizyondan kutlama merasimlerini seyrettim. Vatandaş beni aradı, en yakınımdan eşim aradı "sen davetli değil misin, ne arıyorsun orada, niye gitmedin" dedi. Ben davetli değildim. Biz seçilmişler buraya davetli değildik, gidemedik. Efendim, 9 uncu Cumhurbaşkanının davetlileri olabilir -şarkıcılar, türkücüler, artistler- 10 uncu Cumhurbaşkanının davetlileri olabilir, bu gayet normaldir, buna bir itirazımız yok; ama, bu daveti, Dışişleri Bakanlığı Protokol Dairesi yapıyorsa, orada zaten 550 milletvekilinden, 100'e yakın görevli arkadaşımız vardı, hükümet üyesi vardı, komisyon başkanı vardı, Başkanlık Divanı üyesi vardı, parti genel başkanı vardı, çok mu gelirdi, 450 milletvekili arkadaşımızın oraya gitmesi?! (Alkışlar) Vatandaşa cevap veremiyoruz "niye gitmediniz" diyorlar.

RİFAT SERDAROĞLU (İzmir) – Adam yerine koymuyorlar ki!..

SUHA TANIK (Devamla) – Bu konuda da, Dışişleri Bakanlığı Protokol Dairesinin bir kere daha gözden geçirilmesinde fayda vardır. Devletin demokratik yapısı üzerinde, Parlamentonun üstünde hiçbir yapı tanımıyorum. (Alkışlar) Parlamenter rejim var oldukça, parlamenterler var oldukça, devletin her kademesinde, protokolde en öndedirler. Benim bildiğim bu, benim anlayışım bu.

Bu konuda, Sayın Başbakanıma, gerekli ilgiyi göstereceği inancıyla sevgi ve saygılarımı sunuyorum, Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum, sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tanık.

Gündemdışı konuşmaya cevap?.. Yok.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/664) esas numaralı sözlü soru önergesini geri aldığına ilişkin önergesi (4/196)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin Sözlü Sorular kısmının 236 ncı sırasında yer alan (6/664) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Musa Uzunkaya

Samsun

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair bir tezkeresi vardır; okutup, ayrı ayrı, değerli oylarınıza sunacağım:

2. – Bazı milletvekillerine, Başkanlık tezkeresinde belirtilen sebep ve sürelerle izin verildiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/576)

18 Mayıs 2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık Divanının 16.5.2000 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

İstanbul Milletvekili Aydın Menderes, hastalığı nedeniyle 21.3.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 30 gün.

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kahramanmaraş Milletvekili Ali Doğan, hastalığı nedeniyle 3.4.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün.

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer, hastalığı nedeniyle 17.4.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 12 gün.

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Yozgat Milletvekili Mesut Türker, hastalığı nedeniyle 30.3.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 90 gün.

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, bir sayın milletvekiline ödenek ve yolluğunun verilebilmesine dair bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

3. – Yozgat Milletvekili Mesut Türker’e ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/577)

18 Mayıs 2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan Yozgat Milletvekili Mesut Türker'e İçtüzüğün 154 üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi Başkanlık Divanının 16.5.2000 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

4. – Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün, 20 Nisan 2000 tarihinde İngiltere’nin Leeds şehrinde oynanan Galatasaray-Leeds United UEFA yarı final futbol karşılaşması vesilesiyle bir heyetle birlikte adı geçen ülkeye yaptığı seyahata iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ait Başbakanlık tezkeresi (3/578)

16.5.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün, 20 Nisan 2000 tarihinde İngiltere'nin Leeds şehrinde oynanan Galatasaray-Leeds United UEFA yarı final futbol karşılaşması vesilesiyle bir heyetle birlikte adı geçen ülkeye yaptığı seyahate ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Bülent Ecevit

Başbakan

Liste:

Nejat Arseven (Ankara)

Ali Ilıksoy (Gaziantep)

Murat Sökmenoğlu (İstanbul)

Perihan Yılmaz (İstanbul)

Mustafa Eren (Karabük)

Sait Gönen (Konya)

Mehmet Çiçek (Yozgat)

Veysel Atasoy (Zonguldak)

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Demokraik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş müşterek bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

IV. – ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. – Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 23 Mayıs 2000 Salı günü yaptığı toplantıda, siyasî parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, gruplarımızın ekteki müşterek önerilerinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

M. Emrehan Halıcı Ömer İzgi Murat Başesgioğlu

DSP Grup Başkanvekili MHP Grup Başkanvekili ANAP Grup Başkanvekili

Öneriler :

Genel Kurulun 23.5.2000 Salı günkü birleşiminde RTÜK seçimlerinden sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, gündemin 1 inci sırasındaki 395 sıra sayılı tasarının görüşmesinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması, Genel Kurulun 24.5.2000 Çarşamba ve 25.5.2000 Perşembe günleri 14.00-19.00, 20.00-23.00 saatleri arasında çalışması, 24.5.2000 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesi ve tasarı ve tekliflerin görüşülmesinde soru-cevap işleminin 10 dakikayla sınırlandırılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneri üzerinde, şahsı adına, Sayın Şener; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar partilerinin grup başkanvekillerinin, Danışma Kurulunda oybirliği sağlanamadığı için sundukları öneriye göre iki şey yapılmaktadır; birincisi, gündemin yeniden düzenlenmesi öngörülmektedir; ikincisi ise, çalışma gün ve saatleri yeniden düzenlenmektedir.

Bu öneriye göre, salı ve çarşamba günleri yapılmakta olan denetim konuları gündemden çıkarılmaktadır. Açıkça, mevcut iktidarın, denetim konularının görüşülmemesi için aşırı gayret sarf ettiğini, ilk kurulduğu günden itibaren izlemekten dolayı üzüntülerimizi ifade etmek istiyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin aslî görevleri arasında, yasama görevleri kadar denetim görevlerinin de ağırlığı vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, sadece yasa çıkarmaz, sadece yasama faaliyetleriyle uğraşmaz, aynı zamanda denetim görevleri vardır; hatta, zaman zaman, denetimle ilgili görevleri ve sorumluluğu daha önemli hale gelebilir; ancak, maalesef, DSP, MHP ve Anavatan Partisinden oluşan 57 nci Ecevit Hükümetine vücut veren siyasî iktidar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde denetim konularının mümkün olduğunca az görüşülmesini sağlamaya özen göstermektedir, aşırı gayret sarf etmektedir. İktidar ortaklarının Türkiye Büyük Millet Meclisine sundukları, Danışma Kurulunda oybirliği sağlanamayan her önerilerinde, denetim konularının görüşülmemesi teklifi yer almaktadır. Bu tutum, iktidar ortakları tarafından âdeta bir alışkanlık haline getirilmiştir. Bu, yanlış bir alışkanlıktır, yanlış bir tutumdur ve Meclis gündemini âdeta abluka altına alma anlamı, mahiyeti taşımaktadır. Bu Mecliste denetim konuları görüşülmeyecekse ne görüşülecektir?! Türkiye Büyük Millet Meclisi, sürekli kanun tasarı ve tekliflerinin görüşüldüğü bir kurul değildir; aynı zamanda denetim konuları vardır, gündemde önemli denetim konuları vardır ve bunların görüşülmemesi için de iktidar ortakları sürekli gayret sarf etmektedirler. Hatta, sadece salı günüyle, yani bugünle ilgili olarak değil, çarşamba günü görüşülmesi gereken sözlü soruların dahi, denetimle ilgili olması sebebiyle görüşülmemesini önermek, hiçbir şekilde izah edilemeyecek, mantıklı bulunamayacak bir tutumdur. Onun için, bu önerinin iktidar ortaklarından son kez gelmiş olduğunu görmek istediğimizi, Anamuhalefet Partisi olarak, ifade etmek istiyorum.

Denetim konuları önemlidir; muhalefetin, denetim konularını Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul gündemine taşımasından rahatsızlık duymamak gerekir. Aksine, denetim konularının Mecliste görüşülmesinden zevk duymak gerekir, haz duymak gerekir. Bu zevki birlikte paylaşalım; engelleme yapmayalım, gündemden çıkarmayalım diyorum.

İkinci nokta ise, kanun tasarı ve tekliflerinin Meclis gündeminde yer alması ve bunlarla ilgili programın da, çarşamba ve perşembe günleri itibariyle 14.00'ten gece 23.00'e kadar devam etmesidir. Biz, muhalefet partileri olarak da, milletvekilleri olarak da, çalışmaktan zevk duyarız, haz duyarız. Hiçbir milletvekilinin çalışmaktan yorulacağını zannetmiyorum, daha az çalışma arzusunda bulunacağını da zannetmiyorum. Bütün milletvekillerimiz, elbette, görevlerini yerine getirmek isterler; ancak, bir milletvekilinin görevi, sadece Genel Kurul çalışmalarına katılmak değildir. Meclisin komisyonlarında, diğer zeminlerde çok farklı görevleri ve çalışmaları vardır milletvekillerinin; aynı zamanda, seçmene yönelik, teşkilatlarına yönelik, seçim bölgesine yönelik çok değişik faaliyetlerin içerisindedir, çalışmaların içerisindedir.

İktidar ortaklarının, sürekli, alışkanlık haline getirdikleri bir diğer nokta, Genel Kurul çalışmalarıyla, milletvekillerinin diğer faaliyet alanlarını sınırlamak olmaktadır; bu da sağlıklı bir tutum değildir, sağlıklı bir davranış biçimi değildir. Milletvekilleri zaman zaman komisyondadırlar, grupta partiiçi çalışmaları vardır, seçmene yönelik faaliyetleri vardır, teşkilatlara yönelik çalışmaları vardır. Bütün çalışma enerjilerini ve zamanlarını Genel Kurula hapsetmek, verimliliği azaltacak, yasama faaliyetlerinin de sağlıklı bir şekilde yürütülmesini engelleyecek bir tutumdur. Genel Kurulda görüşülen bu kanun tasarı ve tekliflerinin dahi, anlaşılır hale gelebilmesi için, sayın milletvekillerinin yeterli hazırlığı yapmaları gerekir; ama, sürekli olarak geç vakitlere kadar uzatılan Genel Kurul mesaileriyle, yasama faaliyetlerinin de düzenli olarak yapılması engellenmektedir.

Bunun ötesinde, hepinizin bildiği gibi, çok sayıda kanun çıkarmak, Türkiye Büyük Millet Meclisinden mümkün olduğunca fazla sayıda kanun geçirmek, yasama faaliyetlerinin etkin yapıldığı anlamına gelmez, isabetli sürdürüldüğü anlamına da gelmez. Yasama faaliyetlerinin etkin olabilmesi için, verimli olabilmesi için, halkın yararına olabilmesi için, bu kuruldan geçen kanun tasarı ve tekliflerinin sayın milletvekilleri tarafından yeterince anlaşılması gerekir, ön hazırlıkların yeterince yapılması gerekir.

Evet, çok sayıda kanun bu Meclisten geçmektedir; ama, Türkiye'de, yığınlarca sorunun altında ezilen vatandaşların beklediği çok sayıda düzenleme de bulunmaktadır. Eğer seçmenin, vatandaşın beklediği düzenlemeler, bu Meclisten yasalaşarak geçmiyorsa, gece gündüz gayret sarf etmenin vatandaş nezdinde bir itibar kazancı anlamına gelmeyeceğini de herkesin bilmesi gerekir.

Memurun, işçinin, emeklinin onca sorunu vardır, esnafın ve çiftçinin yığınlarca sorunu vardır; bu sorunların da, yasama faaliyetleri çerçevesinde bu Mecliste çözülmesi gerekmektedir. Daha geçen günlerde Türkiye'ye yönelik olarak sürdürdüğümüz çalışmalar içerisinde çiftçilerimizin önemli sorunları olduğunu gördük. Özellikle Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının faizlerinin her geçen gün arttığını ve bu boçların faizlerini ödeyemez hale geldiklerini bizzat çiftçilerimizden duyduk, gördük, yaşadık. Çiftçi çok zor durumdadır; traktörleri haczedilmektedir, ziraat alet ve makinelerine hacizler gelmektedir, gübresini alamamaktadır, mazot masrafını karşılayamamaktadır ve de ziraî faaliyetlerini sürdürebilme imkânlarını kaybetmiş durumdadır. Özellikle kredi faizlerinin yükü altında ezilen çiftçinin sorunlarının çözülebilmesi için bu Meclisin faaliyet göstermesi lazım. Borç faizlerinin kaldırılmasına yönelik kanun tasarı ve tekliflerinin, öncelikle, bu Mecliste görüşülmesi lazım. Türkiye nüfusunun yüzde 40'ı ziraatla meşgul olmaktadır ve ziraatla meşgul olan bütün çiftçilerimizin bu Meclisten beklediği temel kanunlar arasında bu da vardır. Elbirliği halinde, birlikte, halkın beklediği yasaların Meclisten geçirilmesi lazımdır. Çiftçilerle ilgili söylemiş olduğum sorun acil olduğu için özellikle vurguluyorum.

Değerli milletvekilleri, bir taraftan denetim konularının kaldırılması, diğer taraftan Genel Kurul çalışmalarının herhangi bir gündem önceden belirlenmeksizin uzatılmaya çalışılması sağlıklı ve verimli çalışmayı engelleyen hususlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN –  Buyurun Sayın Şener, tamamlayın lütfen.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – İktidar partilerinin, Danışma Kurulunda oybirliği sağlanamadığı her durumda bu iki teklifi Genel Kurulun önüne getirmemelerini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

Öneri aleyhinde, Sayın Genç; buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Trabzon'un Beşikdüzü'nde meydana gelen elim deniz kazasında hayatlarını kaybeden yurttaşlarımızdan dolayı büyük bir acı duyduğumu; kendilerine Tanrı'dan rahmet, ailelerine de başsağlığı dilediğimi belirtmek isterim. Gerçekten, Türkiye için büyük bir kaza, büyük bir acı. Aslında, orada görev yapan insanların bu kazaya meydan vermemek için gerekli tedbirleri almaları mümkündü; ama, ne yazık ki, artık, 21 inci Yüzyıla girerken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu kadar ihmalden çok büyük bir insan kitlesini kaybetmiştir; çok büyük acı duyduk. O gençlerimizin, o hayatını kaybeden insanlarımızın yakınlarının hakikaten acıları çok büyük; ama, o acılar bizim için de çok büyük.

Değerli milletvekilleri, elbette ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalıdır; ama, nasıl çalışmalıdır; Türkiye Büyük Millet Meclisi, maalesef, ülkenin sorunlarından kendisini tecrit etmiş; ancak, birkaç bürokratın kendi günlüklerine göre belirledikleri gündemin peşinde koşan; ama, Türkiye'nin geleceğini en büyük tehlikeye sokan olaylardan yoksun bir Meclis haline gelmiştir.

Bakın, daha geçen gün, Türkmenistan'a Rus Devlet Başkanı gitti. Rus Devlet Başkanının, Türkmenistan'a gitmesi ve Türkmen gazının Rusya'ya verilmesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti için çok büyük bir tehlikedir. Değerli milletvekilleri, tabiî, hükümet bu tehlikeyi biliyor, hükümet içinde bazı gruplar biliyor; ama, Türkiye Büyük Millet Meclisine mahsus bilgi vermiyorlar. Bakın, Mavi Akım anlaşmasını, bundan kaç ay önce -15, 20 gün veya 1 ay önce- bu hükümet getirdi, hemen anlaşmaların başına koydu ve biz, burada, bunu çıkaracaktık; ama, bizim, bu anlaşmanın Türkiye'ye getireceği sıkıntıları dile getireceğimizden hükümetin ilgili bakanı ve kanadı korktuğu için, bugün, 13 üncü sıraya gelmiştir bu anlaşma. Niye; çünkü, yürekleri yok. O anlaşmayı niye yaptılar; o anlaşmada kimler Türkiye'yi hortumladı; Türkiye'nin menfaatını kimler kimlere sattı, orada ortaya çıkacaktı.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin çok önemli meseleleri, bu kadar ortadayken_ Bugün işte, Dışişleri Bakanı, Türkî Devletlerin dışişleri bakanlarını çağırıyor, orada bir yemek veriyor; ama, maalesef, orayla ilgili Türkiye politikası Türkiye'ye neler getirir, neler götürür, burada, bu Mecliste söylenmiyor. Aslında, Türkiye Devletinin bütün konuları hakkında hükümetin gelip bu kürsüde bilgi vermesi lazım ve bu bilgi konusunda milletvekillerinin, düşüncelerini söylemeleri lazım.

Siz, eğer, Türkmenistan gazını Rusya'ya verirseniz_ Bugün, Rusya'ya 78 dolara veriliyor Türkmenistan gazı ve Türkiye de oradan 115 dolara alıyor. Türkmenbaşı bizim Başbakan Yardımcısına "Siz, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin menfaatını korumuyorsunuz" bir partinin genel başkanına "siz onun menfaatını korumuyorsunuz" diyor; maalesef, değerli milletvekilleri, biz, bunları burada konuşamıyoruz.

Türkiye'de, insanlar açlıktan kırılıyor, memur sıkıntıda, kamu hizmetleri yürümüyor; ama, maalesef, bunları burada konuşmuyoruz, işte, birkaç bürokratın getirdiği şeyi buraya getireceğiz ve denetimin de dışına çıkıyoruz...

Maalesef, sayın milletvekilleri getirilen kanunlarla ilgili çok enteresan ve ülke yararına yönelik çok önemli sorular dile getirdikleri zaman, burada, bakanlarımız, ağızlarına fermuar vurmuş gibi susuyorlar.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir kanun müzakere edilirken, hiç mi bir bakan çıkıp da burada konuşmaz; yok, konuşmaz. Hatta, öyle ki, Türkiye'nin birliğine yönelik, Türkiye'nin önemli kurumlarına yönelik tenkitler oluyor, maalesef, bakanlar bunları da konuşmuyorlar.

Türkiye'de, sıkıntılı o kadar çok konu var ki, bakın, 5 bankaya el konuldu sayın milletvekilleri. Bu 5 bankadan dolayı, getirilen para, devletin zararı 1 katrilyon 681 trilyon liradır... 1 katrilyon 681 trilyon lira... Biz, bunları burada dile getirdik.

Sevgili milletvekilleri, siz ne kadar vergi toplarsanız toplayın, getirin, bu Meclis salonunu parayla doldurun; birileri TIR'ı buraya dayayıp da bu paraları alıp götürüp bir kısmını yurt dışına kaçırırsa ve bir kısmı, kendi şirketlerine, yurt dışına kaçırırlarsa, siz, nereden bu Türkiye'yi kurtaracaksınız?! Yani, Amerika'dan mı para alacaksınız, Rusya'dan mı alacaksınız?! Neresinden alacaksınız?! Meselenin temeli budur. Eğer, bu memlekette, hırsızlık yapanların yanına kâr kalırsa, bu Meclis neye yarıyor burada, onu sormak istiyorum. Yani, insanlar, bugün, kendi sorunlarını bir tarafa bırakıp da, işte, hükümet bunu şöyle diyor, böyle diyor, bunun peşine takılırsa, bu Meclis bir şey yapmıyor.

Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye yatırım yapmıyor. Türkiye, bugün, yüzde 6,4 küçülen bir Türkiye. Türkiye, bugün, memuruna, işçisine para vermiyor, bilmem, pancar parasını vermiyor... Benim ilimde pancar yok; ama, her gittiğimiz yerde, vatandaş "pancar paralarını ödeyin" diyor. Niye pancar parasını diyor; çünkü, köylü, esnafa borçlanmış, o pancar parasını alacak ki, ona ödeme yapacak. Asgarî ücret bu kadar alt seviyede. Bütün bu suiistimalleri incelemeyeceğiz, ondan sonra kanun çıkar! Kanun çıkarsa ne olacak?! Kanunu uygulamadıktan sonra, kanunlara saygı gösterilmedikten sonra ve suiistimal edenlerin yanına kâr kaldıktan sonra, biz, bu Mecliste neyi yönetiyoruz, neyin peşinde koşuyoruz?

Sayın milletvekilleri, bakın, bizim memleketimizde yapılan suiistimaller başka bir ülkede yapılsa, o suiistimali yapanları sokakta linç ederler; bunu bilmenizi istiyorum. Demokrasi, insan hakları, bir memlekette rejim bunun için oturur. Yani, bir memlekette 5 banka batacak, 1 katrilyon 681 trilyon lira gidecek ve hiç kimse bunu kale almayacak... O zaman, Türkiye'de vergiyi niye topluyorsunuz? 9 uncu Cumhurbaşkanımız ayrıldıktan sonra -bana göndermedi çok şükür- her birinize herhalde 17 tane kitap gönderdi; bunların parası, nerede basıldı, nereden bu paralar gitti? Değerli milletvekilleri, bana gönderseydi ben iade edecektim; ama, size de tavsiye ediyorum, eğer iade etmiyorsanız, aldığınız o kitapların paralarını siz ödeyin bari canım, hiç olmazsa, getirin devlet hazinesine yatırın.

Değerli milletvekilleri, şimdi...

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen, öneri üzerinde size söz verdim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, öneri... Ben diyorum ki, denetim konularını...

BAŞKAN – Bakın Sayın Genç... Müsaade buyurur musunuz...

KAMER GENÇ (Devamla) – Sizi niye rahatsız ediyor? Tabiî, sizi rahatsız ediyor, Mavi Akım meselesi burada dile gelince siz rahatsız oluyorsunuz; çünkü, burada, memleketin büyük bir menfaatı gidiyor, Türkiye'nin geleceği ipotek altına alınıyor, Türkiye ekonomisini Rusya'nın emrine veriyorsunuz. Biz, bunları dile getirince tabiî gündemdışı oluyor.

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen, öneri üzerinde konuşur musunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim önerinin şeyi bu. Denetim konularını biz burada haftalarca görüşelim.

Bakın, mesela, bayındırlıkta katsayıyı artırdınız. Hani, enflasyon yüzde 25'ti, niye yüzde 65 getirdiniz? Deniliyor ki, efendim, iktidar grubundaki bazı kişiler çok büyük ihaleler aldılar, onlara büyük kâr sağlamak için, tuttular yüzde 65 katsayı uyguladılar. Değerli milletvekilleri, sen, vatandaşa, memura, işçiye yüzde 25 enflasyon nispetinde para ödeyeceksin, katsayıyı da getireceksin, ondan sonra, yüzde 65 yapacaksın... Bakın, ihalelerde büyük suiistimaller olduğu her yerde söyleniyor; ama, biz, bunları burada görüşmüyoruz. Bakın, bir Ayaş tünelinde, hangi şirketlere, ne para ödediniz? Bakın, Bolu tünelinde, hangi şirketlere, ne ödediniz? Bunları getirelim, konuşalım. Bolu tüneli anahtar teslimi ihale edildi mi, edilmedi mi? Peki, buraya ne kadar para harcandı? Niye bu projeden şimdi vazgeçiliyor? Bu İtalyan şirketiyle kimler işbirliği içinde? Bunları, gelin, burada söyleyin. Hükümet, çıksın, burada bize cevap versin; eğer cevap vermiyorsa, bunun altında ezilecektir bunlar.

Değerli milletvekilleri, biz, buraya, şunun bunun keyfine göre hareket etmek için, burada yapılan her suiistimale göz yummak için gelmedik.

Bakın, Türkmenistan gazının Rusya'ya satılması, Türkiye'nin geleceğini büyük bir tehlikeye sokmuştur. Eğer, iktidar partileri, çıkıp da, bunu burada bize izah etmezse, bu tehlikeye göz yumuyorlar demektir. Onun için -benden önce konuşan değerli arkadaşım dedi- evvela, burada, denetim konularını uzun uzadıya dile getirelim ve tartışalım; tartışmazsak, burada kanun çıkarmışsınız, hiçbir şeye yaramaz. İşte, Anayasa çıkarılıyor; burada Anayasayı kim takıyor?! Evvela, Meclisin Başkanlık Divanı takmıyor. Çıkıyorlar, Anayasada gizli oy var "ben açık oy kullanıyorum" diyorlar, buyur... Kanun çıkarmışsınız, daha neye yarar... Siz, eğer, en tepedeki insanlar, Sayın Başbakanımız, Anayasanın gizlilik ilkesine riayet etmiyorsa; yani, sokaktaki Mehmet Ağa, niye, Türk Ceza Kanununa riayet etsin. Değerli milletvekilleri, evvela, çuvaldızı kendimize batıralım da, sonra iğneyi başkasına batıralım veya iğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batıralım. Türkiye'nin, maalesef, sorunları bunlar; bunları, bizim burada tartışmamız lazım.

Çok büyük bir çoğunluğunuz var, rahat ediyorsunuz, rahat rahat her şeyi geçiriyorsunuz; ama, şunu bilmenizi isterim ki, ülkeyi çok büyük sıkıntıya sokmuşsunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç; lütfen, tamamlayın efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – İnsanlar, memuruyla, esnafıyla, köylüsüyle büyük bir sıkıntı içinde. Lütfen, şu köylülerin içine bir çıkın, memurların içine bir çıkın bakalım... Ne söylentiler var efendim, ne söylentiler var...

Eğer 5 banka için -daha önce giden bankalar da hariç, o 5 banka için- kişilerin götürdüğü paralar yanlarına kalacaksa, onlardan hesap sorulmazsa, bundan sonra kime soracaksınız?! Daha önceden batırılan bankalarda giden para 10 milyar dolar...

Otoyollarda, mesela, son otoyol ihalesi yapıldı; daha önce yapılan ihalelerden yüzde 50 tenzilatlı gitti; niye; çünkü, hep, müteahhit grubu korundu.

Değerli milletvekilleri, bir ülkeye suiistimal girdiyse, o memlekette demokrasi de olmaz, insan hakları da olmaz; orada terör olur, terörü de, devleti yönetenler destekler; çünkü, devleti yönetenler, terör olduğu zaman, kimsenin gözü onların üzerine gitmez, terörün üzerine gider; ama, bir memlekette demokrasi olursa, insan hakları olursa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Son cümlem...

BAŞKAN – Efendim, size ilave süre de verdim, çok teşekkür ediyorum; sağ olun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sesimi kestiniz mi?

BAŞKAN – Kestim efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkanım, Sayın Genç'in konuşmalarında, her zaman olduğu gibi, çeşitli sataşma unsurları mevcut. Ancak, bu iddiadan daha ziyade, çok gündemde olan, dün de, bugün de basınımızda önemli ölçüde yer alan bu projeyle ilgili, özellikle Türkmenistan gazı projesiyle ilgili olarak -eğer uygun görürseniz- Genel Kurula çok kısa olarak bilgi arz etmek istiyorum

BAŞKAN – Zaten, Sayın Genç de, sizden bir açıklama rica etmişti; çok kısa olmak üzere, buyurun Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, bu konuyla ilgili olarak gündemdışı konuşsun, gruplara da konuşma hakkı doğsun. Olmaz ki, efendim!..

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok.

BAŞKAN – Öyle de bir usul yok.

Buyurun efendim.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) – Sayın Başkan, sayın milletvekillerim; öncelikle sizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî ki, Sayın Genç'in konuşmasında sataşma olup olmadığının takdiri Yüce Meclisin Başkanına ait; ama, Meclisteki değerlendirmede, her konuşmasında zaten çeşitli sataşma unsurları taşıyan bir üslupla konuştuğunu artık hepimiz biliyoruz.

Kısaca şunu belirlemek istiyorum: Türkiye'nin Türkmenistan'dan almakta olduğu, almayı planladığı doğalgaz -ki, bunun adına Türkmen doğalgazı diyoruz- 30 milyar metreküplük bir önanlaşmayı, bir mutabakatı içeriyor ve 16 milyar metreküplük bir gazın Türkiye'ye getirilmesiyle ilgili bir proje. Türkiye, hükümetlerarası yapmış olduğu anlaşmada, bu doğalgazı, Gürcistan sınırında teslim almak taahhüdünde; yani, 2002 yılı içinde, Türkmenistan, bu doğalgazı, Gürcistan sınırında Türkiye'ye teslim etmek yükümlülüğünde; Türkiye de, bu doğalgazı orada teslim almak yükümlülüğünde. Türkiye'nin, bu doğalgazın, gerek Türkmenistan'da istihsal edilmesi, üretilmesi, gerekse Hazar geçişiyle ve Azerbaycan ve Gürcistan tarikiyle Türkiye'ye getirilmesi noktasında hiçbir mükellefiyeti, hiçbir taahhüdü yok. Önce bunun altını çizmek istiyorum; çünkü, sanki, Türkiye, bu doğalgazın Türkiye'ye getirilmesinde, bu boru hattının inşaında bazı yükümlülükleri varmış da, şu veya bu şekilde bu yükümlülük yerine getirilmiyormuş gibi bir izlenim içinde, bu yazılıyor, çiziliyor, konuşuluyor. Öncelikle bunu belirlemek istiyorum. Ama, biz Türkiye olarak ne Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel ne ilgili bakanlıklarımız ne de Enerji Bakanlığımız, biz elimizi kolumuzu bağlayıp oturmadık; bu doğalgazın bir an önce Türkiye'ye getirilmesi noktasında üzerimize ne düşerse fazlasıyla yaptık.

Türkmenistan, adına kısaltılmış olarak BSG dediğimiz, Bektel, Shell ve General Electric'ten oluşan bir konsorsiyuma bu boru hattının inşaı ve bu gazın istihsali, Türkiye'ye teslimi noktasında görev verdi. Burada ne BOTAŞ'ın ne de bir başka Türk şirketinin herhangi bir görev ve yetkisi zaten söz konusu değildir.

Bir yandan ABD hükümeti, ABD Enerji Bakanlığı yetkilileri, Sayın Başkan Clinton, onun danışmanları bu projenin gerçekleşebilmesi noktasında önemli destekler verdiler, diğer yandan, Hazar geçişindeki hukukî problemin halledilebilmesi bakımından biz hükümet olarak destek verdik. Azerbaycan geçişinde, biliyorsunuz, mega proje kapsamında Azerbaycan'da önemli miktarda gaz çıkışı oldu. Azerbaycan da elde ettiği bu gazı nereye satarım diye dönüp baktığında, tabiî ki Türkiye'yi görüyor karşısında ve Azerbaycan'dan da bu boru hattının geçişiyle ilgili problemlerin halli noktasında da Türkiye'nin önemli girişimleri oldu ve bu sonucun alınmasında da Türkiye'nin çok önemli katkısı bulundu; keza, Gürcistan... Ancak, şu anda Türkmenistan'ın yapması gereken bir iş vardı, o da, bu görevlendirilen şirketin görev süresi 18 Şubat 2000 tarihi itibariyle sona erdi; yani, 18 Şubattan sonra bu konsorsiyumun görevine devam etmesi noktasında Türkmenistan'ın bir karar vermesi gerekiyordu, halen bu karar ortaya çıkmadı. Tabiî, şirket ile Türkmenistan arasındaki problemlerin halli noktasında da bizim girişimlerimiz oldu. Benim burada ifade edemeyeceğim birtakım hususların olduğunun da altını çizmek istiyorum; çünkü, belli yerler, belli alınganlıklar gösteriyor; ama, açıkça şunu belirlememiz lazım ki, gerek prefinansman, yani önfinansmanın sağlanması noktasında gerekse bu gazın taşınması ve boru hattının inşaı noktasında şu anda bir mutabakat yok.

Ben, gönül rahatlığıyla şunu ifade edebilecek durumdayım: Biz, Sayın Başbakanımız başta olmak üzere, bu boru hattının bir an önce inşaıyla ilgili her türlü girişimde bulunduk; ama, neticede, şirketle Türkmenistan arasındaki problem halen devam etmekte, bu problemin halliyle ilgili de geçtiğimiz günlerde Türkmenistan'a Mr. Wolf gitti -Clinton'un Özel Danışmanı- yine Amerikan Enerji Bakanının Özel Danışmanı Mr. Callishky gitti. Biz, Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte yöreyi ziyaret ettik; geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sayın Mithat Balkan gitti; ama, problem halen devam ediyor. O nedenle, şu veya bu projeyi öne çıkarmak veya desteklemek amacıyla engellenmesi, ötelenmesi, ertelenmesi söz konusu değildir.

Buradan açıkça ifade ediyorum, biz 57 nci Hükümet olarak Türkmenistan doğalgaz projesine öncelik veriyoruz. Gelecek olan doğalgazı almak üzere her türlü hazırlığımızı yaptık. Türkiye'de taşımak üzerinde de hazırlığımızı yaptık ve her şeyden önemlisi Türkmenistan doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınacak ve Avrupa'ya bir alternatif gaz sunma imkânı olacak hem Türkiye'nin hem Türkmenistan'ın.

Bu hususu kısaca Yüce Meclisin bilgisine arz etmek ihtiyacı duydum.

Sizleri saygıyla selamlıyorum, sağ olun. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Buyurun Sayın Bedük.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Enerji Bakanını dikkatle dinledim. Rusya Cumhurbaşkanı Putin'in Kafkasları dolaşmasından sonra, Türkiye'nin millî mefaatlarını gerektiren fevkalede önemli konuların basında yer aldığını hep birlikte gözlüyoruz. Bir taraftan doğalgaz, bir taraftan da Bakû-Ceyhan hattıyla ilgili olarak Türk millî menfaatları konusu söz konusu edildiğinden dolayı, temenni ediyorum ki, Sayın Enerji Bakanı, gündemdışı konuşma yapmak suretiyle, tüm grupların bu konuda fevkalade hassas olduklarını biliyorum ve söyleyecekleri sözler olduğunu da biliyorum; Sayın Bakandan, gündemdışı konuşma yapmak suretiyle, bütün siyasî parti gruplarının söyleyeceklerini, temennilerini de dinlemesini diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

Öneri üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Öneriyi yeniden okutup oylarınıza sunacağım:

Öneriler: Genel Kurulun 23.5.2000 Salı günkü birleşiminde RTÜK seçimlerinden sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, Gündemin 1 inci sırasındaki 395 sıra sayılı tasarının görüşmesinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması, Genel Kurulun 24.5.2000 Çarşamba ve 25.5.2000 Perşembe günleri 14.00-19.00, 20.00-23.00 saatleri arasında çalışması, 24.5.2000 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesi ve tasarı ve tekliflerin görüşülmesinde soru cevap işleminin 10 dakikayla sınırlandırılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. – Genel Kurulu ziyaret eden Galatasaray Spor Kulübü Başkanı, yöneticileri, Teknik Direktörü, teknik kadrosu ve futbolcularına Başkanlıkça “Hoşgeldiniz” denilmesi

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şu anda, ülkemizi yurt dışında büyük bir başarıyla temsil eden ve UEFA Kupasını ülkemize kazandıran Galatasarayımızın Sayın Başkanı ve yöneticileri, teknik direktörü ve teknik kadrosu ile sevgili futbolcuları, Genel Kurul çalışmalarımızı izlemek üzere dinleyici localarına gelmişlerdir.

Kendilerine, Yüce Heyetiniz adına hoş geldiniz diyorum; milletimize yaşatmış oldukları mutlulukların ve başarıların devamını temenni ediyorum efendim. (Ayakta alkışlar)

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır, ayrı ayrı okutacağım ve işleme alacağım, sonra, değerli oylarınıza sunacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

5. – Burdur Milletvekili Hasan Macit’in, 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 94 üncü Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/378) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/197)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/378) esas numaralı kanun teklifim, 45 günlük süre içerisinde ilgili komisyonlarda görüşülmediğinden, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınmasını arz ederim.

Saygılarımla. 10.3.2000

Hasan Macit

Burdur

BAŞKAN – Söz talebi var mı efendim?

HASAN MACİT (Burdur) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Macit. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

HASAN MACİT (Burdur) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Trabzon'da meydana gelen elim deniz kazasında hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Tanrıdan rahmet, geride kalanlara sabır dilerim.

1163 Sayılı Kooperatifler Kanununun 94 üncü Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin Meclis gündemine alınmasıyla ilgili görüşlerimi sunmak üzere söz almış bulunmaktayım.

Bilindiği gibi, bizdeki kooperatifçilik hareketi, Almanya'nın kalkınmasında büyük rol oynayan Raiffeisen kooperatifçilik hareketiyle eşzamanlı olarak, Mithat Paşanın Tuna Valiliğine rastlar. Mithat Paşa, bulunduğu yerde, köylerden başlayarak demokratik yerel yönetimler oluşturdu. Kırsal alanda demokratik yönetimli kooperatif hareketini başlatıp, geliştirdi. Mithat Paşa, kooperatiflere maddî kaynak bulmanın çaresini, Memleket ve Menafî Sandıklarını kurmakta buldu. Başlatılan bu tarımsal kredi düzeni, Ziraat Bankasının temelini oluşturdu.

Cumhuriyetin ilk yıllarında ise, Ulu Önder Atatürk'ün "Köylü, milletin efendisidir" özdeyişiyle başlayan bir dönemde, nüfusun yüzde 80'i olan köylünün bilinçlenme, aydınlanma ve ekonomik kalkınması için kooperatifleşme, toprak reformu çabaları ve köy enstitüsü hareketinin birlikte yapılmaya çalışıldığı süreci yaşadık.

Sonraki dönemde, birçok kooperatifin kurulması, bunlarla ilgili yasal düzenlemelerin yapılmış olmasına rağmen, ne yazık ki, kooperatifleşme hareketi istenen noktaya gelememiştir. Yakın zamandan bir örnekleme yapacak olursak, 1980 yılında Köy-Koop kapatılarak, yöneticilerine çeşitli suçlar isnat edilmiş, yargılanmışlar ve sonuçta aklanmışlardır; açtıkları tazminat davalarını da kazanmışlardır. Bu dönemde kooperatifleşme hareketleri türlü engellerle karşılaşmıştır.

Bu noktada, 1999'da, zamanın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mahmut Erdir, Köy-Koop Merkez Birliğinin kuruluş iznini, hiçbir tereddüte meydan bırakmadan, kararlılıkla vererek, Köy-Koop çalışmalarının başlatılmasını sağlamıştır. Sonuçta, Millî Kooperatifler Birliği bünyesinde yerini alarak hedefe doğru yol almaktadır.

Genel anlamıyla kooperatifler, Avrupa Birliği ülkelerinde kalkınmanın lokomotifi olmuş çok güçlü kuruluşlardır; tekelleşmenin, kartelleşmenin önünde en büyük engellerdir; rekabette ekonominin vazgeçilmez unsurlarından sayılmaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüzde 40 nüfus yapısıyla kırsal kesim üretici örgütlenmesinin önünü açmak, Avrupa Birliğiyle rekabet edebilir seviyeye getirmek öncelikli bir görev olarak önümüzde durmaktadır.

Bugün, Türk kooperatifçiliğinin, finansman, demokratikleşme, denetim ve eğitim, ortaklarına karşı güven, teknik kadrolaşma, yasal altyapının yetersizliği ve örgütlenme sorunları bulunmaktadır.

1163 sayılı Kooperatifler Yasası, kooperatiflerin kendi kendilerini yönetebilmelerine olanak sağlamaktadır. Söz konusu yasanın gerekçesinde, kooperatif üst kuruluşlar ve bu arada, Türkiye Millî Kooperatifler Birliği kuruluncaya ve tam işlerlik kazanıncaya kadar, denetim, eğitim ve işbirliği sağlayacak yol göstericilik ve ilgili mevzuatı hazırlama görevi Ticaret Bakanlığına verilmişti. 30.12.1991 tarihinde; yani, yasanın yürürlüğe girmesinden yirmiiki yıl sonra kurulabilen Türkiye Millî Kooperatifler Birliği, artık, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yürütülen kooperatiflere ilişkin tüm görevleri üstlenme aşamasına gelmiştir.

Söz konusu yasa teklifimin gündeme alınmasıyla ilgili destekleriniz, hem kooperatiflerin demokratikleşmeleri hem de finansal açıdan kendilerine yeterli duruma gelebilmeleri bakımından çok önemli bir adım olacaktır.

Bu konuşma fırsatıyla, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımıza, Sanayi ve Ticaret Bakanımıza bir önerimi arz etmek istiyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim; lütfen, tamamlayınız.

HASAN MACİT (Devamla) – Mevcut danışma kuruluna ilaveten, bakanlık temsilcilerinin, kooperatif temsilcilerinin, bilim adamlarının ve hatta üreticilerin bir araya geldiği kooperatifçilik şûrasının gerçekleştirilmesinin, kooperatiflerimizin Avrupa Birliği ülkeleriyle rekabet edebilir seviyeye çıkarılmasına kesin katkısı olacaktır; bu inancı taşıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerimle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

Önerge üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

6. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Türk Ceza Kanununun Bazı Maddeleri ile Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/295) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/198)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarafımdan verilen, Türk Ceza Kanununun Bazı Maddeleri ile Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, 27.8.1999 gününden beri Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonunda (2/295) esas sayıyla beklemektedir.

Havale gününden itibaren 45 gün içinde sonuçlandırılmayan (2/295) esas sayılı Türk Ceza Kanununun Bazı Maddeleri ile Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin, İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunu saygılarımla arz ederim. 20.3.2000

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

BAŞKAN – Sayın Yalçınbayır, buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ceza Kanununun 17, 159, 312 ve Terörle Mücadele Kanununun 8 inci maddelerinde değişiklik yapılmasına dair kanun teklifimin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergem üzerine söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

5 dakikalık süre içinde, sürenin elverdiği ölçüde konuya değinmeye çalışacağım.

İnsan haklarına saygı, cumhuriyetin değiştirilemez niteliklerindendir. İnsan hak ve özgürlüklerinin çağdaş, evrensel standartlara uygun olarak korunması ve geliştirilmesi, imzaladığımız uluslararası sözleşmelerin, Anayasamızın ve Avrupa Birliğine aday üyeliğimizin zorunlu gördüğü bir husustur.

İnsan hakları standartlarının en üst seviyeye getirilmesi amacıyla, 1997-17 sayılı genelgeyle, zamanın Başbakanı Sayın Necmettin Erbakan'ın imzasıyla, İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu oluşturulmasına karar verilmiştir. Koordinatör Üst Kurulun oluşturulmasında başkan, insan haklarından sorumlu devlet bakanıdır. İnsan haklarından sorumlu devlet bakanının, başkan olarak belirlenmesi, bu kurulun, içerisinde yer alması, şüphesiz ki, çok önemli bir vakadır, bir tespittir, insan hakları ihlalleriyle ilgili bir tespittir, gerekli düzenlemelerin yapılması ihtiyacıyla ilgili bir tespittir.

55 nci hükümet döneminde, İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu oldukça etkili çalışmalar yapmıştır. 62 toplantı yapan Üst Kurul, insan haklarına saygıyı, çağdaş, evrensel ölçülerde geliştirecek idarî ve hukukî bir altyapıyı oluşturma gayreti içerisine girmiştir. Üst Kurul, 62 toplantısından 7’sini Ankara dışında yapmış, bunlardan birisi Edirne’de gerçekleştirilmiştir. 14 Kasım 1997 ve ilk defa burada, ilgili Devlet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk, düşünce ve anlatım özgürlüğünün sınırlarının genişletilmesiyle ilgili olarak anılan maddelerin değiştirilmesine yönelik taslaklar üzerinde çalışma yapıldığını ifade etmiştir.

14 Kasım 1997 tarihi, Türk Ceza Kanununun 312 ile ilgili iddiaların gündeme gelmesinden önceki bir tarihtir. Bu tarihten sonra, ilgili bakan, zaman zaman, ulusal ve uluslararası toplantılarda, konuyla ilgili görüşlerini belirtmiş ve bu konudaki çalışmaların övücü nitelikte olduğunu ortaya koymuştur. Örneğin, 27 Şubat 1998’de, uluslararası konferansta, yürürlükteki mevzuata göre biraz daha genişletilmiş olacağını; yine, İstanbul Basın Konseyinin 11 nci olağan genel kurulunda, 55 nci hükümet döneminde insan haklarıyla ilgili çalışmaların övücü nitelikte olduğunu ve 312 ve diğer maddelerle ilgili çalışmaların temel özelliğinin, düşünce ve anlatım özgürlüğüyle ilgili bazı ceza hükümlerinin, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak ve o ölçüler çerçevesinde yeniden düzenlenmesinin önrüldüğünü; bu çerçeve içinde, bazı suçların tanımı daha belirgin duruma getirildiğini ve genel olarak cezalarda indirim yapıldığını ifade etmiştir.

Yine, Sayın Türk, 18 Mart 1998'de Cenevre'de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu Genel Kurulunda, insan haklarıyla bağdaşmayan uygulamalara meydan verilmemesi için, anılan maddelerde değişiklik yapılması zaruretini bir kere daha ortaya koymuştur.

Konuyla ilgili 634 sıra sayılı yasa tasarısı, 20 nci Dönemde, uzun süre Meclis Genel Kurul gündeminin en üst sıralarını işgal etmiştir; ancak, bir türlü gerçekleştirilememiştir.

Hacettepe Üniversitesinde gerçekleştirilen, 50 Yıllık Deneyimlerin Işığında Türkiye'de ve Dünyada İnsan Hakları Uluslararası Konferansında, yine bu başarılı çalışma vurgulanmış; 9 Ekim 1988'de, Kanal 7 muhabiriyle yapılan bir röportajda, bunun, şahsî bir iş olmadığı, kişilerle ilgili olmadığı özellikle vurgulanmıştır.

Değerli milletvekilleri, hafızalarınızdadır; 28.8.1999 günü, Sayın Bakan, Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde görüşlerini bildirirken "bu kanun tasarısıyla, Türkiye'nin, dünya kamuoyunda, cezaevlerinde gazeteciler, bilim adamları, düşünürler bulunan bir ülke olarak kınanmasına da gerek kalmayacaktır" demiştir. Ya siyasîler nerededir, ya insanlar, ya vatandaşlarımız nerededir?..

İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu sekreterya çalışması, 20 Ekim 1999 tarihli raporunda "İnsan Hakları Gündem 2000+"da yasal öneriler içinde bu maddelerin değiştirilmesi zaruretini ortaya koymaktadır.

Yine, 28 Şubat 2000 tarihli Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri Özel İhtisas Komisyonunun Siyasî Kriterler Alt Komisyon Raporunda da bu husus vurgulanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yalçınbayır, lütfen, tamamlayın efendim.

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) – 312 nci madde, Türkiye'nin gündemini öteden beri işgal etmektedir, diğer maddeler de aynı. Bunu çözecek olan yer burasıdır.

Ben, 312 nci maddenin unsurlarına giremedim, vaktim yok; ama, soruyorum, bir şiir okundu da ne oldu; birileri bedel ödedi. Türkiye bu bedeli ödeyecek bir ülke değildir. (FP sıralarından alkışlar)

Ben, 55 inci hükümet döneminde Sayın Mesut Yılmaz'ın, Sayın Ecevit'in, Sayın Hikmet Sami Türk'ün ve diğerlerinin imzalarını tekeffül ettim. Ya siz?!.

Hepinize saygılar sunarım. (ANAP, FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yalçınbayır.

Önerge üzerinde...

BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Arınç.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Yalçınbayır'ın doğrudan gündeme alınmakla ilgili kanun teklifini, biraz evvel kendilerinin de izah ettikleri gibi, çok önemli ve güncel buluyorum ve gündeme alınması teklifine, hem şahsımın hem de Grubumuzdan pek çok arkadaşımızın "evet" diyeceğini söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, önemli olan, Türk Ceza Kanununun bazı maddelerinde değişiklik yapılmasıdır. Bu maddelerin kaldırılmasından ziyade, suç unsurlarının daha belirgin hale getirilmesi isteniyor.

Evrensel hukuk kurallarındandır; kanunsuz suç ve ceza olmaz. Yani, suçun unsurlarının çok açık ve muayyen olması, buna mukabil cezasının da belirgin olması gerekir. Suç ile ceza arasında bir nispetsizlik olursa veya suçun unsurları muğlak ise; yani, muayyen değilse, toplum vicdanında da büyük yaralar açar ve kabul görmez.

Türkiye'de uzun bir süreden beri, Türk Ceza Kanununda ve diğer bazı kanunlarda değişiklik yapılması konuşuluyor. Bu değişikliğin önemine inananların büyük bir kısmı hukukçulardır, yargıçlardır ve savcılardır. Önlerindeki dava konusunda karar verirken zorlandıklarını ifade ediyorlar; çünkü, Türk Ceza Kanunu, orijin itibariyle İtalyan Ceza Kanunundan alınmadır ve faşist İtalya'nın bazı özelliklerini de hâlâ bünyesinde barındırmaktadır. Dolayısıyla, birtakım, kanun maddelerindeki, günümüze uymayan, açık olmayan ve toplum vicdanıyla bağdaşmayan hükümler, gerçekten, uzun süredir tartışılmaktadır. Hukukçuların bütün dileği, suçun ve cezanın belirgin hale gelmesidir.

İkinci bir güncellik de, Avrupa Birliğiyle ilgili, Türkiye'nin beklentileri ve talepleridir. Avrupa Birliğine girmenin yolunun, demokratikleşmeden ve gerçek bir hukuk devleti olmaktan geçtiğini hepimiz kabul ediyoruz. Avrupa Birliğinin, belki anayasası, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesidir. İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini kabul ettiğimize ve bireysel başvurular da 3 000'i aşmış olduğuna göre, Türkiye, 1954'ten beri kabul ettiği ve Anayasanın 90 ıncı maddesi gereğince, içhukuk normlarının da üzerinde olan bu sözleşmenin gereğini yerine getirmelidir.

Din ve vicdan hürriyeti ile düşünce ve ifade hürriyetinin tam anlamıyla gerçekten sağlanmış olması, hem Türk Milletinin bir talebidir ve hakkıdır hem de Avrupa Birliğiyle ilgili uyum yasalarının bir an önce çıkarılması gereğidir. Hükümetimiz de, bu konuda, iyi niyetlidir. Avrupa Birliğiyle ilgili olarak, siyasî kriterler konusunda yapılan çalışmalar ve uluslararası hukuk normlarına ulaşma konusunda atılması gerekli adımlar, gerçekten, ciddî bir hazırlık içerisinde yapılmaktadır.

Ben, bu teklifin doğrudan gündeme alınmasıyla birlikte, hükümetin de arzusunun gerçekleşmiş olacağına inanıyorum. Birbirimizi çok basit suçlamalarla yıpratmak yerine, Türk Milletinin, gerçekten layık olduğu ve uzun yıllardan beri hasretle beklediği, hukukun üstünlüğünün egemen olmasına yönelik bu çabaların bir an önce gerçekleşmesini diliyorum.

Gündemindeki en önemli konuları hallettikten sonra, artık, Türkiye Büyük Millet Meclisimiz, bir an önce, hukuk konusundaki çalışmalarına ağırlık vermeli ve gündemin arka sıralarındaki bu maddeleri, ön sıralara almak için Danışma Kurulu toplanmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, Türk Ceza Kanununun 17 nci, 158 inci, 159 uncu, 312 nci ve diğer maddelerinde, gerçekten bugün sıkıntısı çekilen konu, hukukun belirgin olmayışıdır ve suçun ne şekilde tarif edildiğinin açıkça anlaşılamıyor olmasıdır. Bir an önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu çalışmaları yapmalı ve demokratikleşmeyle birlikte, Avrupa Birliğine girmek ve Türk Milletinin gerçekten layık olduğu seviyeyi yakalamak zorundadır. Ben, bunu bir fırsat olarak görüyorum ve hepinizin destekleyeceği ümidiyle Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Arınç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

SALİH SÜMER (Diyarbakır) – Kaldırın ellerinizi, kaldırın... Hani, demokrasi diyordunuz!.. Hani, Avrupa Birliğine gireceğiz diyordunuz!..

BAŞKAN – ... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. (FP ve DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; ANAP sıralarından alkışlar)

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ilıksoy.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Sayın Başkan, saymadınız...

SALİH SÜMER (Diyarbakır) – Meclis Başkanvekilisiniz, itiraz etmeyiniz.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Sayın Başkan, oylama sonucuna itiraz ediyorum; çünkü, diğer arkadaşların oylarını sayma gereği duyduğunuz halde, bu tarafa dönüp saymaksızın karara varmanız yeterli değildir. O nedenle, oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yenilenmesini istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Ilıksoy, ikazınız için çok teşekkür ederim. Yalnız, çok açık bir şekilde "kabul" oylarının "ret" oylarından fazla olduğu burada görülüyordu. Ben, o sayım sırasında, özellikle bu tarafa da dikkat ettim ve kararımı verdim. Önerge kabul edilmiştir efendim.

Teşekkür ediyorum Sayın Ilıksoy.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz efendim.

V. – SEÇİMLER

1. – Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna Üye Seçimi

BAŞKAN – Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda iktidar partileri kontenjanından boşalan 2 üyelik ile muhalefet partileri kontenjanından boşalan 1 üyelik için, 3984 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi gereğince seçim yapacağız.

İktidar ve muhalefet partileri tarafından gösterilen adaylar 18 Mayıs 2000 tarihli Resmî Gazetede ilan edilmiştir.

Adayların adlarını okuyorum:

İktidar partileri tarafından gösterilen adaylar: Zakir Afşar, Esat Bütün, Sedat Nuri Kayış, Şeref Özer.

Muhalefet partileri tarafından gösterilen adaylar: Arif Özkök, Recep Yazıcıoğlu.

Adayların adları, birleşik oy pusulası şeklinde düzenlenmek suretiyle bastırılmıştır.

Toplantı ve karar yetersayısı mevcut olmak şartıyla, seçimde, iktidar partileri kontenjanından en çok oyu alan 2 adayla muhalefet partileri kontenjanından en çok oyu alan 1 aday seçilmiş olacaktır.

Seçim, 3984 numaralı Kanunun 6 ncı maddesine göre gizli oyla yapılacaktır.

Gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon sıralarında yer alan Kâtip Üyelerden birisi, adı okunan milletvekiline, mühürlü oy pusulası ve zarf verecek; diğeri ise, milletvekilini, yoklama cetvelinde işaretleyecektir. Oyunu kullanacak sayın milletvekili, tek mühürlü birleşik oy pusulası ve zarfı aldıktan sonra oy hücresine girecek, tek mühürlü birleşik oy pusulasında adları yazılı adaylardan hangisine oy verecekse o adayın karşısındaki kareyi çarpı işaretiyle işaretledikten sonra, oy pusulasını, hücrede zarfa koyacak, bilahare hücreden çıkacak ve Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna zarfı atacaktır.

Sayın üyelerin oylamada dikkat edecekleri hususları da arz ediyorum: Oy kullanırken, iktidar partileri tarafından gösterilen adaylardan sadece ikisinin, muhalefet partileri tarafından gösterilen adaylardan sadece birinin karşısındaki kare işaretlenecektir.

Kanuna göre, iktidar ve muhalefet kontenjanlarından üst kurula seçilecek üyelerin tamsayısından az veya fazla verilen oylar geçersiz sayılacaktır. Bu duruma göre, her oy pusulasında, iktidar kontenjanından 2, muhalefet kontenjanından 1 adayın işaretlenmesi gerekmektedir.

Hücrelere, aynı renk tükenmez kalemler konulmuştur. Sayın üyeler bu kalemleri kullanacaklardır.

Ayrıca, oy pusulasında, oyun kime ait olduğunu belirleyecek bir işaret, imza, karalama veya hücredeki kalemden başka renkli kalem kullanma gibi durumlarda oylar geçersiz sayılacaktır.

Geçerli oy hiçbir işaret taşımayacaktır.

2 Sayın Kâtip Üye yerlerini alsınlar lütfen.

Oylamanın sayım ve dökümü için adçekme suretiyle 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit edeceğim:

Sayın Nezir Aydın?.. Yok.

Sayın Mustafa Vural?.. Yok.

Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu?.. Yok.

Sayın Mihrali Aksu?.. Burada.

Sayın Işılay Saygın?.. Yok.

Sayın Mehmet Özyol?... Burada.

Sayın Mehmet Arslan?.. Burada.

Sayın Hayrettin Özdemir?.. Burada.

Sayın Ahmet Demircan?.. Yok.

Sayın Mehmet Zeki Okudan?.. Yok.

Sayın Hüseyin Mert?.. Burada.

Tasnif Komisyonuna üye seçimi işlemi tamamlanmıştır.

Tasnif Komisyonuna seçilen değerli milletvekillerimiz, oylama işlemi bittikten sonra komisyon sıralarında yerlerini alacaklardır.

Oylama işlemini Adana İlinden başlatacağım; ancak, Sayın Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyelerimiz; Sayın Genel Başkanlarımız; (9/19) esas numaralı Soruşturma Komisyonu toplantısı dolayısıyla, bu komisyona mensup arkadaşlarımız ile mazereti olan arkadaşlarımız, arzu ederlerse, öncelikle oy kullanabilirler.

Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz'ün yerine, Devlet Bakanı Sayın Ramazan Mirzaoğlu oy kullanacaktır.

(Oyların toplanmasına başlandı)

Osman Fevzi Zihnioğlu...

BAŞKAN – Devlet Bakanı Sayın Tunca Toskay'ın yerine Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş oy kullanacaklar.

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Oy verme işlemi tamamlanmıştır.

Tasnif Komisyonu üyeleri; Ankara Milletvekili Sayın Mehmet Arslan, Ankara Milletvekili Sayın Hayrettin Özdemir, Adıyaman Milletvekili Sayın Mehmet Özyol, Erzincan Milletvekili Sayın Mihrali Aksu, İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Mert, lütfen yerlerini alsınlar efendim.

Oy pusulaları Komisyona teslim edilsin.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boş bulunan 3 üyelik için yapılan seçime ilişkin tasnif tutanağı gelmiştir; okuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda iktidar partileri kontenjanından boşalan 2 üyelik ile muhalefet partileri kontenjanından boşalan 1 üyelik için yapılan seçime 462 üye katılmış, kullanılan oyların dağılımı aşağıda gösterilmiştir.

Saygıyla arz olunur.

Tasnif Komisyonu

Mehmet Arslan Hayrettin Özdemir Mehmet Özyol

Ankara Ankara Adıyaman

Mehmet Özyol Mihrali Aksu Hüseyin Mert

Adıyaman Erzincan İstanbul

Zakir Avşar : 303

Arif Özkök : 295

Sedat Nuri Kayış : 266

Esat Bütün : 250

Recep Yazıcıoğlu : 135

Şeref Özer : 38

Geçersiz : 32

Buna göre, iktidar partileri kontenjanından Zakir Avşar ve Sedat Nuri Kayış, muhalefet partileri kontenjanından Arif Özkök, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliklerine seçilmişlerdir; hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. (Alkışlar)

Alınan karar gereğince, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanunun, Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun, Asker Ailelerinden Muhtaç Olanlara Yardım Hakkında Kanunun, Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında Kanunun, Gecekondu Kanununun, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ve Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Yürürlükten Kaldırılması ile Bazı Tekel Maddeleri Fiyatlarına Yapılan Zamlardan Elde Edilen Hâsılatın TC Merkez Bankasında Açılacak Bir Deprem Fonu Hesabında Toplanmasına Dair Kanunun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanunun, Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun, Asker Ailelerinden Muhtaç Olanlara Yardım Hakkında Kanunun, Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında Kanunun, Gecekondu Kanununun, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ve Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Yürürlükten Kaldırılması ile Bazı Tekel Maddeleri Fiyatlarına Yapılan Zamlardan Elde Edilen Hâsılatın T.C. Merkez Bankasında Açılacak Bir Deprem Fonu Hesabında Toplanmasına Dair Kanunun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/645) (S. Sayısı : 395) (1)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 18.10

 

 

 

(1) – 395 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 18.23

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER : Melda BAYER (Ankara), Hüseyin ÇELİK (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 97 nci Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. – Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanunun, Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun, Asker Ailelerinden Muhtaç Olanlara Yardım Hakkında Kanunun, Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında Kanunun, Gecekondu Kanununun, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ve Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Yürürlükten Kaldırılması ile Bazı Tekel Maddeleri Fiyatlarına Yapılan Zamlardan Elde Edilen Hâsılatın T.C. Merkez Bankasında Açılacak Bir Deprem Fonu Hesabında Toplanmasına Dair Kanunun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/645) (S. Sayısı : 395) (Devam)

BAŞKAN – Görüşmekte olduğumuz tasarıyla ilgili Komisyon raporunun okunup okunmamasını tekrar oylarınıza sunacağım.

Oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve 5 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; Komisyon raporunun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde söz taleplerini alacağım.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 395 sıra sayılı tasarı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, güzel, şirin ilçemiz Beşikdüzü'nde meydana gelen feci kazada hayatını kaybedenlere, değerli hemşerilerime Allah'tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının başlığı bir konuşma metninde bir defada okunamayacak kadar uzun; ama, bütün bu detayın içindeki gerçek şu: Bu tasarıyla, artık, tarihe malolmuş 7 fonu, bir hukukî gereği yerine getirmek üzere, tasfiye statüsüne getirip, uygulamalarına son veriyoruz.

Fonlar konusu, uluslararası literatürde ve Türk malî sisteminde uzun süre tartışılmış, üzerinde çok konuşulmuş bir konudur. Uluslararası literatürde "bütçe dışı fon" diye ifade edilen "Extra Budgetary Fund" diye ifade edilen fon sistemi, 1984 sonrası dönemde, 1992 yılına kadar, Türk malî sisteminin merkezinde, Türk malî sistemini bir yönüyle önemli ölçüde olumsuz, bazı yönleriyle olumlu ölçüde etkilemiş, Türk yatırım hizmetlerinde, Türk bütçe uygulamalarında ciddî tartışmalara neden olmuş bir konudur. 1984 sonrası dönemde, o günün iktidar anlayışı, o günün hükümet anlayışı içinde, devletin var olan sisteminden uzaklaşmak, devletin bütçe birliğinden, devletin malî disiplininden, devletin malî sistemini düzenleyen temel uygulamalardan ayrılmak ve hızlı şekilde işleri bitirme heyecanıyla malî sistemi bir anlamda deforme etmek anlayışı, bir işbilirlik anlayışı gündeme gelmiştir. Bakanlar Kurulunda âdeta her üyenin emrinde, çeki bakanın cebinde olmak üzere istediği anlamda kullanabileceği rahatlıkta bir harcama sistemi, bir harcama düzeni oluşturulmuştur. Türk maliyesi, rk malî yönetimi âdeta minik hazinelere bölünmüştür. Devletin hazinesi, devletin bütçesi bir anlamda ufalanmış, küçültülmüş, buradan minik hazineler yaratılmış ve bu hazinelerin yönetimi, Bakanlar Kurulunun her birinin ayrı ayrı yönetimine verilmiştir. İş o kadar çok ileri bir boyuta taşınmıştır ki, bir ara fonların sayısını dahi bilebilecek durumda olmamıştır ilgili yönetciler. Benim hatırladığım, 1991 yılı sonunda devletin fiilen kullandığı 104 ayrı fon vardı. Bu kadar çok sayıda bütçe dışı fon, bütçe gelirlerini yok etmişti. Türkiye'nin, bir anlamda bütçe açıkları ve içborç olayının gerisinde, bu fon sisteminin yarattığı, devlet gelirlerini paylaştırma; devlet gelirlerini her türlü sistem dışı, malî disiplin dışı ilkeler içinde kullanma anlayışı ve uygulaması fevkalade etkili olmuştur. Dolayısıyla, bugün yaşadığımız büyük içborç sarmalının, sıkıntısının gerisinde, bu bütçe dışı fon uygulaması, en önemli etkenlerden birisi olmuştur.

Türkiye'nin, bu kargaşayla; malî disiplini, bütçe birliğini, Hazine birliğini reddeden bu yaklaşımla, malî yönetimini sürdürmesi imkânı yoktu; olayın sonuna gelinmişti. 1992 yılı şubatında, bu konu, bütün ayrıntılarıyla gündeme getirildi ve zamanın hükümetine, zamanın değerli Başbakanı Sayın Demirel'e, Hazine tarafından bütün ayrıntılarıyla anlatıldı. Bu işe, fon kargaşasına, fon eliyle devlet gelirlerini istediğiniz ölçüde dağıtma, her türlü malî disiplin anlayışının dışında kullanma uygulamasına son verilmesi gerektiği ısrarla ve ısrarla belirtilmiş; Sayın Demirel'in, ikna edildiğini ifade eden sözleri üzerine, bir defada, tüm fon sistemi -birkaç istisnası dışında- âdeta konsolide edilmiştir. Nasıl konsolide edilmiştir; çeşitli fonlara tahsis edilen kanunlarla, yönetmeliklerle, Bakanlar Kurulu kararlarıyla, kanun hükmünde kararnamelerle, bir anlamda devlet gelirlerini pay eden yaklaşım, tek bir hesapta toplanmış, bütün fon gelirleri "ortak fon hesabı" diye ifade ettiğimiz -o zamanki yönetim içinde- bir modele oturtulmuştur.

Böylece, fon sisteminin gelirleri, tümüyle, bir defada, Hazinenin gözetiminde, Merkez Bankasının gözetiminde, devletin gözetiminde izlenebilir hale gelmiştir. Bu, fevkalade önemli bir konudur. Büyük dağınıklık içindeki bu konuyu, bugün olduğu gibi, uluslararası kuruluşlara, IMF'nin o gün Türkiye'deki görüşmelerini yürüten ekibine anlattığımızda "herhalde, böyle bir düzenlemeyle, Türkiye'de, malî ihtilal yapmayı düşünüyorsunuz" şeklinde hafif bir müstehzi yaklaşım sergilenmiştir. Çünkü, bu düzenlemenin, yapılamayacak kadar zor, ağrılı ve sancılı olacağı düşülmüştür; ama, o günkü hükümet, bu kararlılığı göstermiş, 1992 yılı bütçesine koyduğu tek bir hükümle, tüm fon sisteminin gelirlerini, tek bir hesaba almış, 1993 yılında bu uygulama devam ettirilmiş, bundan böyle fonlar aracılığıyla yapılan harcamaların, bütçe içine konulacak ödeneklerle yürütülmesi operasyonuyla da sistem, bir anlamda fiilen sona erdirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bunun, geriye birkaç istisnası kalmıştır. Bugün de bu istisnalar devam ediyor. Bu istisnalardan birisi, Başbakanlıkta bulunan, Başbakanlığa bağlı olan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu, diğeri Savunma Sanayii Destekleme Fonu ve diğeri de Tanıtma Fonundan ibarettir.

Diğer büyük fonlar, yani gerek Merkez Bankası nezdindeki Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu gerekse SPK Fonu hizmet amaçlı fonlardır. Sigorta Murakabe Kurulu Fonu da bunun bir istisnasıdır.

Buradan gelmek istediğim nokta şu: 1993 yılında bu sorun, yani fon sisteminin Türk malî yapısı içinde, Türk malî sistemi içinde yarattığı tüm olumsuz sonuçlar tek bir operasyonla sonuçlandırılmıştır. Fonlara her ne ad altında olursa olsun verilen gelirler, tahsis edilen gelirler; kanunla verilen, Bakanlar Kurulu kararıyla verilen, yönetmelikle verilen gelirler artık bütçenin gelirleri olarak tanımlanmış ve tek bir hesapta toplanmıştır ve bunu devam ettirmek üzere, fon ihtiyaçları içinde, bizim bildiğimiz malî disiplin anlayışı içinde fonların harcamaları da bütçeye ve bütçe sistemi içine alınmıştır.

Değerli arkadaşlarım, bu düzenleme, yani şu anda huzurunuzda olan, Genel Kurulun gündeminde olan düzenleme, 1993 yılında tamamlanmış bir operasyonun, hukukî anlamda, bir şekilde tasfiye olacak anlamda noktalanmasından ibarettir. Önemli bir konudur; ama, ciddî bir etkisi yoktur.

IMF'nin Türk hükümetiyle imzaladığı stand-by anlaşması çerçevesinde, fonlarla ilgili tasfiye operasyonunun mutlaka tamamlanması önerisi vardır; bu konuda, hükümetin mutabakatı vardır. Bu mutabakat çerçevesinde, 22 ayrı fonun tasfiye işlemi tamamlanacaktır. Bunlardan 14'ü, yönetmelikle ve Bakanlar Kurulu kararıyla tamamlanmıştır; geriye kalan 8 tanesi, kanunla kurulduğu için, ancak kanunla tasfiye edilmektedir. Ama, bu tasfiye operasyonu yapılmamış olsa dahi, 1993 yılında yapılmış olan bu radikal ve gerçek anlamda malî ihtilal diye tanımlanan düzenlemeyle, fon sistemi, devletin malî disiplini, devletin malî sistematiği içinde sona erdirilmiş ve fonlardaki keyfîlik, fonlarda malî sistemi tahrip eden uygulamalar sona erdirilmiştir.

Burada, hükümetin bu tasarıyla getirdiği ve tasfiyeyi öngördüğü fonlarla ilgili tasarrufu, yerinde ve doğru bir tasarruftur. 1993 sonrası dönemde, bu tasfiyenin, bu hukukî gereğin yerine getirilmesi yönünde yapılan çalışmalar bir sonuca götürülememiştir. Şimdi, bu, bir fırsattır; fon sistemi, operatif anlamda ve hukukî anlamda, tümüyle Türk malî sisteminin gündeminden çıkarılmakta, sistem yerli yerine oturtulmakta ve bu çalışmayla, malî sistemdeki disiplin anlayışının çağdaş ölçülerde sürdürülmesi yaklaşımına bir katkı sağlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, burada, bir hususu dikkatinize sunmak istiyorum. Türk malî yapısı içinde, Türk malî sistemi içinde, fon sisteminin, fonların yarattığı bozucu etkiler bir yönüyle giderilmeye çalışılırken, başka etkenler, Türk malî sisteminde bozucu etkilerini sürdürmeye ve yasal sistemimiz içinde desteklenmeye, maalesef, devam ediyor. Bunlardan, her yasa tasarısında yer alan, bir döner sermaye kurma, döner sermayelerin sermayelerini artırma furyası devam ediyor. Yeni bir parantez açıyoruz;bunun yanlışlığına değinmek istiyorum.

Tabiî, başka bir konu da, kamu elinde, kamu kurumları içinde vakıf sistemleri, vakıf örgütleri aracılığıyla yaratılan, malî disiplini aşan ve malî disiplini bozan uygulamaların varlığıdır. Bunların da, Yüce Meclisin gündemine getirilerek disipline etme, malî disipline uyma anlayışı içinde ele alınması gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Bu tasfiye operasyonu, gerçekten, hukukî anlamda sonuçlandırılması gereken bir operasyon; ama -Değerli Bakan ve arkadaşları burada- bu tasfiyenin, bu yasayla yürürlüğe konulacak düzenlemelerin, uygulama açısından önemli sorunlar yaratmaması gerektiğini temenni ediyorum. Özellikle, bizim, KOF (Kamu Ortaklığı Fonu) diye bildiğimiz fon, Türk malî sistemi içinde büyük yatırımların gerçekleştirilmesinde önemli bir rol oynamış, ciddî tartışmalara yol açmıştır; ciddî tartışmaların konusu olmuştur Türk siyasî tarihinde, Türk malî tarihinde. Burada, yaratılmış olan kurumsal uygulamaların, ilişkilerin, tasfiye aşamasında, bu sistemde taraf olanların aleyhine bir durum yaratmaması, bir sıkıntıya neden olmaması, tasfiye operasyonunun çok sağlıklı ve doğru bir yaklaşım içinde götürülmesi gereği var; buna, bu hususa işaret etmek istiyorum.

Diğer bir konu da, Bakanlar Kurulu kararıyla kurulmuş olan ve âdeta, devletin kırkambar maddesi diye bildiğimiz, artık, alfabede verecek sıra bile bulamadığımız, Geliştirme ve Destekleme Fonudur. Geliştirme ve Destekleme Fonu, her türlü sorunun çözümünde, âdeta, bir sihirli çözüm ve değerlendirme olarak görülmüş ve çok sayıda yükümlülük bu fon kapsamında düzenlenmiştir. Şimdi bu fon yürürlükte değildir. Bu fon kapsamında, devletin oluşmuş taahhütlerinde ciddî bir sıkıntı yaratmadan, devletin, devlet olma nedeniyle üstlendiği sorumlulukları kabul ederek, var sayarak, devamındaki düzenlemelerle kimseyi rahatsız etmeden bu yükümlülüklerin gereğini yerine getirmesi ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaca, hükümetin ve uygulamacı kurumların duyarlı olacağını düşünüyorum, duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum değerli arkadaşlarım.

Fonlar konusundaki bu düzenleme malî disiplin açısından çok önemli; ancak, malî disiplinin sadece fon düzenlemelerinden ibaret olmadığını, diğer konuların da bu kapsamda, bu duyarlılıkta ele alınması gerektiğini düşünüyorum.

Gecikmesiyle ortaya çıkan bütün sonuçlara rağmen, fonlar konusunun bu noktada tümüyle tasfiye edilmesi yönünde yasal düzenlemeyi hazırlayarak, 1993'te başlattığımız büyük operasyonun sonuçlanmasına sağladığı katkılar ve bu konuda gösterdiği duyarlık nedeniyle hükümete huzurunuzda teşekkür ediyorum ve bu düzenlemenin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Fon macerası böylece Yüce Meclisin kesin iradesiyle sonuçlanmış oluyor ve Türk malî sistemi üzerinde büyük olumsuz etkileri olan bir sistem de tarihe mal edilmiş oluyor.

Hayırlı olsun diyor, teşekkür ediyorum, saygı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kabataş.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Hayrettin Özdemir; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Trabzon'un Beşikdüzü İlçesinde meydana gelen deniz kazasında hayatlarını kaybeden 38 vatandaşımıza Allah'tan rahmet, geride kalanlara sabır dileyerek, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, görüşülmekte olan, Bazı Fonların Tasfiyesine İlişkin Kanun Tasarısı (Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanunun, Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun, Asker Ailelerinden Muhtaç Olanlara Yardım Hakkında Kanunun, Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında Kanunun, Gecekondu Kanununun, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ve Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Yürürlükten Kaldırılmasıyla Bazı Tekel Maddeleri Fiyatlarına Yapılan Zamlardan Elde Edilen Hasılatın Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Açılacak Bir Deprem Fonu Hesabında Toplanmasına Dair Kanunun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı) ile ilgili düşüncelerimizi ifade edeceğim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fonlar, belirli bir amacın veya birbirine yakın amaçlar grubunun gerçekleştirilmesi için belirli kaynakların toplandığı ve harcandığı bütçe içi veya bütçe dışı kamusal nitelikte hesaplardır.

Fonun kaynakları, genel ve katma bütçeler içinde bir defalık veya sürekli olarak karşılanacağı gibi, özellikle tamamen bütçe dışı fonlarla kendi mevzuatlarında belirtilen özgelirlerinden karşılanmaktadır.

Fon uygulamasına, bütçenin harcama usullerinin katılığından kurtulma ve ağır işleyen geleneksel malî kurumlara göre daha hızlı karar alma ve uygulama amacıyla başvurulmuştur; ancak, zaman içerisinde, fon uygulamalarının amaç dışına çıktığı ve süresiz çalışan bir sisteme döndüğü görülmüştür.

Fonlar, kuruluşlarından sonra büyük miktarlarda kaynağa sahip olmuşlar, netice olarak, bütçe ve maliye politikalarının etkinliğini azaltmışlardır.

1980'li yıllardan itibaren fo veya yenilenen fonların büyük bir bölümü, genellikle kendi özel mevzuatlarında belirtilen hükümlerle, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun ve 832 sayılı Sayıştay Kanununun kontrol alanı dışına çıkarılmış, bazı fonlar için özel denetim komisyonları oluşturulmuştur. Büyük bir çoğunluğu da, idarî denetim, iç denetim dışında, ayrı bir dış denetim sürecine alınmamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maliye politikalarının etkinliğinin artırılması ve belirli bir ma veya yenilenen fonların büyük bir bölümü, genellikle kendi özel mevzuatlarında belirtilen hükümlerle, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun ve 832 sayılı Sayıştay Kanununun kontrol alanı dışına çıkarılmış, bazı fonlar için özel denetim komisyonları oluşturulmuştur. Büyük bir çoğunluğu da, idarî denetim, iç denetim dışında, ayrı bir dış denetim sürecine alınmamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maliye politikalarının etkinliğinin artırılması ve belirli bir malî disipline kavuşturulması amacıyla, 1992 yılından itibaren Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde müşterek fon hesabı açılarak, tüm fonların gelirleri bu hesaptan geçirilmeye başlanmış, 1993 yılında ise, fonların büyük bir kısmı bütçe kapsamına alınmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe kapsamına alınan fonlar arasında, günümüze kadar sadece iz ödenekle takip edilen 4 adet fon mevcuttur. Bunlar, son altı yılda herhangi bir faaliyet göstermeyen, önemini kaybetmek suretiyle işlemez duruma gelmiş olup, varlığının sürdürülmesinde herhangi bir yarar görülmeyen Menkul Kıymetler Tanzim Fonu, Deprem Fonu, Gecekondu Fonu ve Sağlık Hizmetlerini Destekleme ve Geliştirme Fonudur. Bunların yanı sıra, mevcut fon sistemi içerisinde, devamına gerek olmadığı tespit edilen Kamu Ortaklığı Fonu, Türk Sporunu Teşvik Fonu ve Muhtaç Asker Ailelerine Yardım Fonunun da tasfiye edilmesi gerekmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; getirilen bu kanun tasarısıyla yapılan değişiklik ve yenilikleri şöyle sıralayabiliriz:

Kanun tasarısının 1 inci maddesinde getirilen değişiklikler, 29.2.1984 tarih ve 2983 sayılı Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanunun 4,5, 6, 11 ve 15 inci maddeleriyle ilgilidir. Uygulamada doğacak boşlukların giderilmesi ve gerekli değişikliklerin yapılabilmesi için, 1 inci maddeyle getirilen değişikliklerin 1.1.2001 tarihinden itibaren yürürlüğe girmesi amaçlanmıştır.

Diğer fonlar gibi Kamu Ortaklığı Fonu da 1992 yılından itibaren müşterek fon hesabı içerisinde yer almakta, gelirleri bütçe geliri kaydedilmekte, harcamaları için ise bütçeden ödenek ayrılmaktadır.

Bu maddeyle, fon finansmanı kapsamındaki altyapı projelerinin yapımı ile bunların işletme, bakım, onarım, idame ve benzeri her türlü masraflarının genel bütçeden ve/veya katma bütçeden ilgili kuruluşlar adına ayrılan ödenekten karşılanmasına imkân sağlamak amaçlanmıştır. Kamu Ortaklığı Fonundan finanse edilen altyapı projelerinin işletilmesinden sağlanan gelirler, bütçeye gelir kaydedilmektedir. Fonun tasfiyesi halinde, söz konusu gelirlerin yatırımlarda kullanılmak üzere ilgili kuruluşların gelirleri arasına alınması sağlanarak, finansmanlarına katkı sağlanması amaçlanmıştır.

Bu maddeyle getirilen değişiklikler sonucu 2983 sayılı Yasanın iptal edilen 4,5,6,11 ve 15 inci maddelerinin, Kamu Ortaklığı Fonunun oluşması, yönetimi, kullanım alanları, gelir ortaklığı senedi ve işletme hakkı ile Kamu Ortaklığı Fonunun denetimiyle ilgili oldukları görülmektedir.

Kamu Ortaklığı Fonundan, kalkınmada öncelikli yörelerde yer alan yatırımlara, daha evvel Türkiye Kalkınma Bankası aracılığıyla kullandırılan kredilerin anapara ve faizlerinin geri dönüşlerinin aynı banka tarafından sağlanarak, Hazine hesaplarına gelir yazılması, fon kapsamında dış proje kredisiyle finanse edilen projelerin herhangi bir tereddüte meydan verilmemesi bakımından, kredilerin tabi olduğu şartlarda yürütülmesini teminen düzenlemeler yapılmıştır.

Fonun finansmanında kullanılmak üzere daha evvel ihraç edilen tahviller nedeniyle, sadece çalışanların tasarruflarını teşvik hesabıyla, konut edindirme yardımı hesabına borcu bulunmakta olup, bunlarla ilgili tereddütleri gidermek amacıyla, söz konusu borçların Hazine tarafından devralınacağına açıklık getirilmekte ve fonun tasfiye sürecinde, ilgili kuruluşlara devir ve sair hususlarda düzenleme yapmaya ve gerekli tedbirleri almaya Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu bakanın yetkili olduğu, bu maddede belirtilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 2 nci maddesiyle, 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası değiştirilmektedir.

Tasarının 3 üncü maddesiyle, 4109 sayılı Asker Ailelerinden Muhtaç Olanlara Yardım Hakkında Kanunun 8 inci maddesi değiştirilmektedir.

4 üncü maddede ise, 29.4.1959 tarihli ve 7258 sayılı Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinde kaydedilen "kanun kapsamında elde edilen gelirlerin yüzde 1'inin Türk Sporunu Teşvik Fonuna aktarılacağı" hususu metinden çıkarılarak, tamamının Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne aktarılması sağlanmaktadır.

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne aktarılan bu gelirlerin, her türlü spor saha ve tesislerinin yapımında kullanılması, bu tesislerin devamının sağlanması, her türlü spor alet, araç ve malzemelerinin alınması ve her çeşit spor faaliyetlerinde bulunulması ve destekleyerek Türk sporunun gelişmesine harcanması amaçlanmaktadır.

Türk sporunun son yıllardaki gelişmelerine her nevi katkıyı yapmayı görev kabul etmeliyiz. Bu başarıların, ülkemizin tanıtımı için ne kadar önemli olduğunu belirtmeye gerek yoktur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeri gelmişken, dünyanın 185 ülkesinde 500 milyon kişinin canlı yayında izlediği, yaklaşık 4,6 milyar dolarlık -parasız- ülkemizin reklamını yapan ve UEFA kupasını kazanan Galatasaray Kulübümüzü kutluyorum ve yüce milletim adına teşekkürlerimi sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 5 inci maddesiyle, 4109 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin dördüncü fıkrasının, 7258 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin iki ve üçüncü fıkralarının, 2983 sayılı Kanunun Kamu Ortaklığı Fonuyla ilgili düzenlemelere ait 4, 5, 6, 11 ve 15 inci maddelerinin yürürlükten kaldırılması amaçlanmıştır. Ayrıca, bu maddeyle, 1993 yılından itibaren bütçe kapsamına alınan fonlar arasında bulunan, kaynağını bütçeden alan, bugüne kadar bütçede iz ödenekle takip edilen ve bir faaliyeti bulunmayan veya fonksiyonlarını yitirmiş olmaları nedeniyle mevcudiyetlerinin herhangi bir faydası olmayacağı görülen Gecekondu Fonu, Sağlık Hizmetlerini Destekleme Fonu ile Ödeme Güçlüğü İçerisinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 31, 32 ve 33 üncü maddelerinde belirtilen Menkul Kıymet Tanzim Fonu tasfiye edilmektedir.

Tasarının 6 ncı maddesinde, 2000 Malî Yılı Bütçe Kanununun 29 uncu maddesinin (e) fıkrası gereğince tasfiye edilen fonların her türlü gelirleri bütçe geliri kabul edildiğinden, bu tasarıyla kaldırılması amaçlanan fonların gelirlerinin de bu maddeye uygun olarak bütçe geliri sayılması ve tasfiye edilen fonların demirbaş eşyalarının bulunması halinde bunların ilgili bakanlığa devredilmesi amaçlanmıştır. Gecekondu Fonunun bütün malvarlığı, nakit imkânları, hakları, vecibeleri, alacakları ve borçları, gelirleri ile görevlerinin Toplu Konut İdaresine devredilmesi düzenlenmektedir. Ayrıca, kaldırılan fonların tasfiyesiyle ilgili gerekli düzenlemeleri yapmaya, 2000 Malî Yılı Bütçe Kanununun 29 uncu maddesinin (e) fıkrasına paralel olarak, Maliye Bakanı ile Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu bakanlara yetki verilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP Grubu olarak bu tasarının lehinde oy kullanacağımızı bildirir, şahsım ve Grubum adına, Yüce Heyetinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.

Değerli milletvekilleri, saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.00

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER : Melda BAYER (Ankara), Hüseyin ÇELİK (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 97 nci Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. – Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanunun, Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun, Asker Ailelerinden Muhtaç Olanlara Yardım Hakkında Kanunun, Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında Kanunun, Gecekondu Kanununun, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ve Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Yürürlükten Kaldırılması ile Bazı Tekel Maddeleri Fiyatlarına Yapılan Zamlardan Elde Edilen Hâsılatın T.C. Merkez Bankasında Açılacak Bir Deprem Fonu Hesabında Toplanmasına Dair Kanunun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/645) (S. Sayısı : 395) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının tümü üzerinde, Doğru Yol Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi Grupları adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi söz sırası, Fazilet Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal'a aittir.

Buyurun Sayın Ünal.

FP GRUBU ADINA ZEKİ ÜNAL (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 395 sıra sayılı yasa tasarısı üzerindeki görüşlerimi arz etmek üzere, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla, Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanunla birlikte, 7 tane yasanın bazı maddelerinin değiştirilmesi veya yürürlükten kaldırılması istenmektedir. Esas itibariyle, vaktiyle uygulamaya konulan fonların kaldırılması hedeflenmektedir.

Bilindiği gibi, merhum Özal dönemini içine alan yıllarda, bürokratik engelleri aşmak, bütçeye bağlı olmaksızın rahatça kamu harcamalarını yapmak, hizmetlerin daha süratli yürütülmesini sağlamak amacıyla çok sayıda fon ihdas edilmiştir. Bu yöntemle, bazı büyük yatırımların gerçekleştirildiği de bilinmektedir; ancak, bu işler, bütçe disiplini dışında yürütüldüğü için çeşitli spekülasyonlara, dedikodulara yol açmıştı. Hafızamızı yoklayacak olursak, dedikodulara adı karışanlardan bir kısmı mahkûm olurken, bir kısmı da aklanmıştı o yıllarda.

Şimdi, bu tasarıyla, hükümet, fon uygulamalarının artmasına, malî disiplinin bozulmasına, bütçe birliğinin zedelenmesine ve kaynakların etkin kullanım prensibinden uzaklaşmasına yol açtığı gerekçesiyle bu fonları tasfiye etmek istemektedir.

Maliye politikalarının etkinliğinin artırılması ve fonların belirli bir malî disipline kavuşturulması amacıyla, 1992 yılından itibaren Merkez Bankası nezdinde Müşterek Fon Hesabı açılarak, tüm fonların gelirlerinin bu hesaptan geçirilmeye başlandığı; 1993 yılında ise, fonların büyük bir bölümünün bütçe kapsamına alındığı bilinmektedir.

Zaten hükümet, IMF'ye verdiği sözler doğrultusunda bu işleri yapmak zorundadır.

Nitekim, geçen yıl aralık ayında imzalanan IMF anlaşmasının 43 üncü maddesine göre, fonların disipline edilmesi taahhüt edilmektedir. Buna göre, hükümet, toplam 74 fonun 61'ini belirli bir takvimle tasfiye edecektir. Bunun için, 2000 Malî Yılı Bütçe Kanununun 29 uncu maddesinde gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Bütçe kapsamına alınan fonlar, kanunun ekli (F) cetvelinde gösterilmiştir. Bunların gelirleri, yapılan kesintilerden sonra kalan tutarlar üzerinden genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir yazılmaktadır ve bu fonlar, hizmetlerini, bütçenin (A) cetveline konulan ödeneklerle yerine getireceklerdir.

IMF'nin onayından geçmiş takvime göre, bu 61 fonun 20'si, 2000 yılı şubat ayına kadar tasfiye edilecektir. Geri kalan 25'inin, 2000 yılı ağustos ayına kadar; 16'sının ise, 2001 yılının ilk yarısı içinde tasfiye edilmesi gerekmektedir. Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı ve Hazine Müsteşarlığınca başlatılan çalışmalar çerçevesinde, ilk aşamada tasfiye edilmesi gereken 21 adet fon belirlenmiştir. Bunlardan 8 tanesi, 15.2.2000 tarihli Başbakanlık onayıyla iptal edilmiştir. Diğerlerinden bir kısmı bu yasa tasarısıyla, diğer bir kısmı da Bakanlar Kurulu kararıyla kurulduğu için kararnamesi sevk edilmiş bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, böyle önemli bir yasa tasarısının gerekçesi kısa ve yüzeysel olmamalıydı; daha doyurucu, hesaba, kitaba dayalı, ikna edici olmalıydı. Fon deyip geçiyoruz; ama, taa, 40'lı yıllardan beri çeşitli dönemlerde, o günün şartları dikkate alınarak ve çok önemli hizmetlerin yapılmasına katkıda bulunan fonlar, ciddî bir elemeden geçirildikten sonra tasfiye cihetine gidilmeliydi.

Şimdiye kadar bu fonlarda ne kadar meblağ toplanmış, bu fonlarla hangi yatırımlar gerçekleştirilmiş, sosyal, ekonomik ve kültürel hayatımıza ne gibi katkılar sağlamış veya sağlayamamış; bütün bunların bir bilançosu çıkarılmalıydı. Hatta, fonlarla yürütülen hizmetlerin kaldırılması halinde ne gibi aksaklıkların, boşlukların olacağı; olacaksa, bunların, nasıl, ne şekilde telafi edileceği açık bir şekilde ortaya konulmalıydı. O zaman, bu yasadan beklenen sonuçlar, olumlu ve olumsuz yanlarıyla daha rahat değerlendirilebilirdi.

Biraz önce de ifade ettiğim gibi, gerek Sayın Bakanın konuşmalarından gerekse tasarının gerekçesinden anladığımız kadarıyla, fonlar, vaktiyle, kamu harcama usullerinin katılığından kurtulmak, bürokrasiyi hızlandırmak, daha seri karar vermek ve iş yapmak amacıyla ihdas edilmişti.

Peki, şimdi, Hükümete soruyorum: Fonların ihdas ediliş gerekçeleri ortadan kalkmış mıdır? Bugün, artık, işler daha mı hızlı yürümektedir? Yatırımlar daha mı süratle gerçekleşmektedir? Bürokrasi daha mı seri işlemektedir? Dahası, kamu harcama usullerinin katılığından kurtulduğumuzu söylemek mümkün müdür? Açıkça ifade edeyim ki, bu konularda bir düzelme, maalesef, olmamıştır.

Üç yıldır ülke yönetiminde söz sahibisiniz. Bu dönem içinde, pekâlâ, bürokrasiye bir işlerlik kazandırabilirdiniz, yatırımları hızlandırabilirdiniz; ama, yapamadınız, yapmadınız. Doğrusunu söylemek gerekirse, ısrarla yürüttüğünüz ufku dar bu yönetim biçiminizle, ne bürokratik engelleri kaldırabilirdiniz ne de para bulup yatırım yapabilirdiniz veya yaptırabilirdiniz. Siz ne yaptınız; hantal, despotik ve ideolojik devlet yapısını daha da katılaştırdınız. Kışla metoduyla ekonomiyi, hatta eğitimi yönetmeye kalktınız. Sermayeyi renklerine göre sınıflara ayırdınız. tedeyyin insanların yatırımlarına daima şüpheyle baktınız. Türkiye'de artık nesilleri tükenmek üzere olan bazı Marksist yazar çizer takımının, marjinal partilerin dolduruşuna gelen 28 Şubatçıların tuzağına düştünüz. Arkanıza halkı değil de, Parlamento dışı birtakım güç ve çıkar odaklarını aldınız. Bunların istekleri doğrultusunda politika ürettiniz. Halkı değil de, onları memnun etmeye çalıştınız. İslama "irtica", mütedeyyin vatandaşlara "mürteci" diyen çevrelerin oyununa geldiniz. Yeşil sermaye diyerek, yatırım yapmak isteyenleri ürküttünüz. Yabancı bankalarda 100 milyar dolar olduğu tahmin edilen gurbetçilerin tasarruflarını Türkiye'ye getirip yatırım yapmak isteyenlere teşvik belgesi vermediniz. Sermaye Piyasası Kurulunu, onlar için, bir nevi sermaye komiserliği gibi çalıştırdınız. Ekonomiye katmadeğer sağlayan özel finans kuruluşlarının peşine düştünüz. Faizsiz sistemden rahatsız oldunuz.

Sizler bunu yaparken, her konuda örnek aldığınız Amerika ne yaptı biliyor musunuz; İslamî ekonomiyi anlamak ve ülkesindeki Müslümanların paralarını çekmek için bir seri çalışma başlattı. Dow Jones Üniversitesinde, Amerikan borsalarındaki yatırımları 150 milyar doları bulan Müslümanların daha iyi tanınması için "İslamî yatırım prensipleri" dersi vermeye başladılar. Genelde derslerin amacı, İslamî sermayenin borsada hangi şirkete yatırım yapabileceğini, neyin günah olup olmadığını tespit etmekti. Batılılara faiz ve haram kavramlarının anlatıldığı derslerde, İslamın şartları da öğretilmektedir. Derslerde üzerinde en çok durulan konular ise, faiz ile kâr payı arasındaki farklılıklardır.

Evet, sayın milletvekilleri, peki, biz Türkiye'de ne yapıyoruz; İslamî eğitimi yasaklıyoruz. Din okulları, Kur'an kurslarını kapatıyoruz. Kılık kıyafetle uğraşıyoruz. İlim irfan yuvalarında türbanlı öğrenci avına çıkıyoruz. Üzerlerine panzer gönderiyoruz. Bütün bu dayatmaların ekonomik hayatımızı nasıl etkilediğini, dış dünyada nasıl göründüğümüzü bile düşünmüyoruz. Başka ülkeler, bizde yasaklanmaya çalışılan bazı uygulamaları ilmî ve dinî bir temele oturtarak ekonomilerini güçlendirmeye çalışırlarken, biz jakoben bir anlayışla yatırımcıları kaçırıyoruz.

Sonuçta ne oldu biliyor musunuz sayın milletvekilleri; yerli sermaye yeşildir diye dışladık, yabancı sermaye zaten nazlanıp duruyordu, post modern darbelerle onu da ürküttük, önünü kestik. Dünyada dolaşan 750 milyar dolar civarındaki sermaye payından, Brezilya 35 milyar dolar alırken, Türkiye 1 milyar dolar dahi bu paydan alamadı.

İşte tüm bu yanlış politikalar, ekonomimizin küçülmesine; dolayısıyla, her kesimin sorunlarının artmasına sebep oldu. Düşünebiliyor musunuz, son ellibeş yılda ilk defa ekonomi yüzde 6,4 oranında küçüldü. Eğer biz bunun üzerine nüfus artışını da ilave edecek olursak ekonomideki düşüş yüzde 8 civarındadır. İkinci Dünya Harbi bitiş yıllarında bu oran yüzde 15,3 idi. Demek ki, Türkiye, çizilen pembe tablolara rağmen, İkinci Dünya Harbi yıllarına yakın bir ekonomik bunalımı yaşıyor.

Maalesef, Avrupa Birliğine girme hayalleri içindeyken, Türkiye, küme düşmüştür. Fert başına millî gelirimiz 1998 yılında 3 200 dolarken, 1999 yılında 2 878 dolara düşmüştür ve şu anda -1999 yılı itibariyle söylüyorum- millî gelirimiz 185 milyar dolardır.

Acı da olsa bazı gerçekleri dile getirmeliyiz. Gerçekleri gizlemekle de bir yere varmak mümkün değildir. 185 milyar dolar, bazı Avrupa, Amerika ve Japonya'daki firmaların hisse senetlerinin borsalarda oluşan fiyatlarının maalesef çok altındadır. Bugün 10 milyonluk bir Belçika, 15 milyonluk bir Hollanda, 5 milyonluk bir İsviçre kadar bile yılda mal ve hizmet üretemiyoruz. Belçika 250 milyar dolar, Hollanda 380 milyar dolar, Almanya 2,4 trilyon dolar, Japonya 4 trilyon dolar yılda mal ve hizmet üretirken; 65 milyonluk Türkiye, maalesef, 185 milyar dolarlık mal ve hizmet üretebiliyor ve 1999 yılındaki ihracatımız 27 milyar dolar oldu diye seviniyoruz. Halbuki, 10 milyonluk bir Belçika'nın ihracatı 150 milyar dolar, Hollanda'nın 170 milyar dolar, Almanya'nın 540 milyar dolar ve çok ilginçtir, Almanya bir sanayi ülkesi olmasına rağmen, tarım ürünü ve gıda maddeleri ihracatı 32 milyar dolar; yani, Türkiye'nin toplam ihracatına eşit bir ihracat. Böyle bir tabloyu, önemli bir ekonomik potansiyele sahip olan Türkiye'nin hak etmediği kanaatindeyim.

Değerli milletvekilleri, esasen, bu hükümet "ben, 1 yıllık hükümetim" diyerek, son 3 yılın sorumluluğunu üzerinden atamaz. Anasol-M Hükümeti 1 yıllıktır ama, Anavatan Partisi ile Demokratik Sol Parti, 1997 ortalarından beri bu ülkenin sosyal, ekonomik ve siyasal hayatında söz sahibidir. Ancak, bu söz sahipliğini hakkıyla yerine getirdiğini söylemek mümkün değildir.

Anavatan Partisi ve Demokratik Sol Parti, birlikte sekiz yıllık eğitimle eğitim sistemimizi bozmuş, büyük ümitlerle açılmış olan meslek liselerini kapanma noktasına getirmişlerdir. Son bir yılda, Anasol hükümetlerinin bu icraatlarına Milliyetçi Hareket Partisi de katılmış, destek olmuştur.

Maalesef, 28 Şubat süreciyle birlikte, totaliter rejimlerde benzerlerine rastlanan bir baskı uygulanmıştır. İnancını yaşamak isteyen mütedeyyin insanlar, âdeta birinci tehdit olarak değerlendirilmiştir. Bunun en yeni misali, maalesef -hiç de beklemiyordum Milliyetçi Hareket Partisinden- Devlet Planlama Teşkilatının çıkarmış olduğu, nisan sonunda yayımlamış olduğu bir genelgedir ve maalesef, Devlet Planlama Teşkilatının kamplarına evcil hayvanlar giremez, bir de başörtülüler giremez diye bir genelge yayımlanmıştır.

ALİ IŞIKLAR (Ankara) – Merkez Bankasının genelgesi_

ZEKİ ÜNAL (Devamla) – En kısa zamanda, Milliyetçi Hareket Partisi tarafından bunun düzeltilmesini, ben şahsen arzu ediyorum; çünkü, Devlet Planlama Teşkilatındaki, özellikle oradaki arkadaşlarımız ve altında imzası bulunan genel sekreter arkadaşımızın aynı kanaatte olduğu kanaatinde değilim ve Milliyetçi Hareket Partisinin de bunu düzelteceği ümidindeyim; onu ifade etmek istiyorum.

Yani yadırgadığımı ifade ediyorum. Yani, bu konuda_

ÖMER İZGİ (Konya) – Yanlış söylüyorsunuz... Merkez Bankasının genelgesinden bahsediyorsunuz.

ZEKİ ÜNAL (Devamla) – Efendim, bir defa...

BAŞKAN – Hatibe müdahale etmeyin lütfen.

Buyurun Sayın Ünal, siz devam edin efendim.

ZEKİ ÜNAL (Devamla) – Tabiî, DPT Genel Sekreteri imzasıyla çıkmıştır; onu ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Siz, Genel Kurula hitap edin efendim, buyurun.

ZEKİ ÜNAL (Devamla) – Efendim, şunu, hemen, parantez içerisinde ifade edeyim: Ali Bey, tabiî, bu konuda öfkelendiler. Eğer, gerçekten söyledikleri doğruysa, ben, burada özür diliyorum. Çünkü, hiç beklemediğim bir tavır içerisinde bulunduklarından dolayı...

ALİ IŞIKLAR (Ankara) – Doğru tabiî...

ZEKİ ÜNAL (Devamla) – Ama, konuşmamdan sonra, tabiî, o belgeyi de ben sizlere göstereceğim. İnşallah, bir zühul eseri olarak ortaya çıkmış olabilir. Onun için, ben, tabiî, Milliyetçi Hareket Partisinin bu konudaki duyarlılığını hesaba katarak böyle bir sitemde bulundum ve bunu da kendilerinin kabul etmesi lazımdır.

Efendim, bu hükümet, gerçekten, hiç sorun olmayan sahalarda bile sorun üretme hususunda oldukça becerikli görünüyor.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Sana öyle geliyor!..

ZEKİ ÜNAL (Devamla) – Evet, hep öyledir efendim.

HASAN METİN (İzmir) – Doktora git, doktora!

ZEKİ ÜNAL (Devamla) – Ülkenin hangi temel sorununu çözdünüz siz; hiçbir temel sorununu, maalesef, hükümet çözememiştir. İşçi, çiftçi, memur, sanayici, esnaf, emekli, dul ve yetim, gerçekten, ciddî sıkıntılar içerisinde değil midir. Açıkçası, ülkenin yıllarca kaymağını yemiş olan bazı rantiye gruplarının dışındaki gruplar, fakir fukara insanlar, hakikaten, büyük bir maddî, manevî sıkıntı içerisindedirler ve sizlerden de şikâyetçidirler; onu ifade edeyim. Yani, yarın bir seçim olmuş olsa, öyle zannediyorum ki, hemen sandığın başında, o vatandaşların bu duygularını açık bir şekilde ortaya koyacaklarından da hiçbir şüphemiz olmasın.

Evet, değerli arkadaşlar, siz, bu tasarıyı kanunlaştırdığınız zaman, neyi, hangi sorunları çözüyorsunuz?! Şayet, bütçe disiplini sağlamak içinse, siz bu fonları kaldırmasanız da -toplam 61 fon- gelirleri zaten Bütçe Kanunuyla gelir hanesine yazılmaktadır. 74 fondan geride ne kalıyor; 13. Bu fonlarda toplanan paralar da sizin kontrolünüzde değil midir. Bütçe Kanununun 29 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında "kapsam dışında bırakılan fonların gelirlerinden Maliye Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın müşterek teklifi ve Başbakanın onayıyla belirlenecek oran ve miktarlarda kesinti yapılarak genel bütçeye gelir kaydedilir" denildiğine göre, demek ki, dolaylı ve dolaysız bütün fonlar, bütçe disiplini içerisinde kullanılabilmektedir, fakir fukara fonu da tabiî ki buna dahildir. Böylece, fakir fukaranın, yetimin hakkı da bütçe açıklarına gidiyor demektir. Şimdiye kadar fakir fukara fonunda ne kadar para toplanmış, bunun ne kadarı fakirlere gitmiş ve ne kadarı da bütçe açıklarına sarf edilmiştir, şahsen bunu öğrenmek istiyorum Sayın Bakandan.

Öyleyse, bu yasa tasarısıyla ne yapılmak istendiği açıktır; bütçe açıklarını kapatmanın yolları aranmaktadır, fonların yanında özelleştirme gelirlerine de el atılmaktadır; 1994 yılında çıkarılan 4046 sayılı özelleştirmeyle ilgili yasanın 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrasına göre, Özelleştirme Fonundan bütçeye veya herhangi bir fona para aktarılması önleniyordu. Şimdi, bu yasa tasarısıyla, Kamu Ortaklığı Fonunun yürürlükten kaldırılması sonucu, Özelleştirme Fonunun nakit fazlasıyla ilgili olarak ortaya çıkacak boşluğun telafisi amacıyla, Özelleştirme Fonunun nakit fazlasının, Hazinenin iç ve dışborçların ödenmesinde kullanılmak üzere Hazine hesabına aktarılması öngörülmektedir.

Değerli milletvekilleri, hükümetin, bu tür düzenlemelerle, bütçe açıklarını kapatmak, bütçe disiplinini sağlamak amacında olduğu anlaşılmaktadır. Geçici bir süreyle, bu dengeleri kurmak, izafi bir rahatlama sağlamak da mümkündür; ancak, reel kaynaklara dayanmadan yürürlüğe konulan palyatif tedbirlerle, özellikle borca dayalı finansman bir yapıyla beklenen dengeleri sağlamak mümkün görülmemektedir.

Şöyle bir hafızamızı yoklayalım. 2000 yılı konsolide bütçemizde 47 katrilyon gider, 32,5 katrilyon gelir öngörülmüştü; 14,5 katrilyon açığın borçla kapanacağını hepimiz biliyoruz. Bu yılın ilk üç ayında, Maliyenin açıklamasına göre, faizdışı giderlerde bir düşme olmuştur. Faizleri dikkate almadığımız da doğrudur; ama, bu faizler borç değil midir? Bu mantıkla, borç anaparalarını da dikkate almayabiliriz. O zaman, karşımıza çok güzel bir malî ve ekonomik tablo çıkar. Kaldı ki, üç aylık toplanan vergiler borç faizlerini bile karşılayamamıştır. İşin gerçeği, ilk üç aylık uygulamada açık 4,5 katrilyondur, aylık 1,5 katrilyondur, şayet bu tempoyla gidilecek olunursa, yıl sonunda öngörülen 14,5 katrilyon para 18 katrilyona çıkacaktır.

Evet, değerli...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ünal, lütfen, tamamlayın efendim.

Buyurun.

ZEKİ ÜNAL (Devamla) – Sözümü noktalıyor, hepinize saygılar sunuyorum. İnşallah bu yasa tasarısı hayırlı olur.

Teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

Gruplar adına söz sırası, Demokratik Sol Parti Grubu adına Bartın Milletvekili Tufan Yazıcıoğlu'na aittir.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. Bu arada, Karadenizde hayatını yitiren değerli yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Bozulan malî disiplinde, bütçe birliğinin zedelenmesinde, kaynakların etkin kullanımı prensibinden uzaklaşılmasında fon uygulamalarının artmasının neden olduğu bir gerçektir. Hükümetimizin uygulamaya koyduğu malî uyum ve enflasyon düşürme programıyla bütçenin şeffaflığı ilkesi başarıyla uygulanmaktadır. Bu nedenle, bütçe kapsamı içinde bulunan fonların tasfiye edilmesi bu yasa tasarısıyla amaçlanmaktadır. Bütçe kapsamında 61 adet fonun yer alacağı 2000 yılında, fon ödeneklerinin gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 1,2'den yüzde 1,1'e düşmektedir. Toplam fon ödeneklerinin yaklaşık yüzde 20'si kamu kesimi genel dengesi dışındaki fonlara, yüzde 7'si yerel yönetimle ilgili fonlara, yüzde 73'ü de fon dengesi içindeki fonlara tahsis edilmiştir. Fon ödeneklerinin gayri safî millî hâsılaya oran itibariyle 0,1 puan düşmesi, büyük ölçüde fon harcamalarının azaltılması ve fon sisteminin zaman içinde tasfiye edilmesi politikasının sonucudur. Kamu kesimi genel dengesinde yer alan fonların 1999 yılında gayri safî millî hâsılanın yüzde 2,8 seviyesinde gerçekleşeceği, tahmin edilen kaynakların 2000 yılında gayri safî millî hâsılanın yüzde 4'e ulaşması öngörülmektedir. Bu artış, büyük ölçüde özelleştirme gelirlerinden kaynaklanmaktadır. Bütçe kapsamındaki fonların faaliyetleri, ilgili, genel ve katma bütçeli kuruluşlar tarafından üstlenilecektir. Bu fonların bir kısmı iz ödenekle takip edilmekte, bir kısmı sıfıra indirilmiş, bir kısmının ise herhangi bir faaliyeti görülmemiştir. Fonların kuruluş amaçları ve bugünkü işleyişleri de dikkate alınarak, seçici bir yaklaşımla tasfiyelerinde yarar vardır. Malî ve ekonomik politikaların etkinliği sağlanmalıdır. 1992 yılından itibaren uygulanan Müşterek Fon Hesabı nedeniyle, gelirleri bütçeye gelir kaydedilmekte, harcamaları için ise bütçeden ödenek ayırılmaktadır. Bu nedenle, fon kapsamındaki projelerin, fon aracılığıyla finanse edilmeleri ile doğrudan bütçeden ödenek alınarak finanse edilmesi arasında fark bulunmamaktadır.

Halen uygulanmakta olan sistem gereğince, Kamu Ortaklığı Fonundan finanse edilen altyapı projelerinin işletilmesinden sağlanan gelirler, bütçeye gelir kaydedilmektedir. Fonun tasfiyesi halinde, söz konusu gelirlerin, yatırımlarda kullanılmak üzere ilgili kuruluşların gelirleri arasına alınması sağlanarak, finansmanlarına katkı sağlanması da yasayla amaçlanmaktadır.

Ayrıca, Kamu Ortaklığı Fonundan, kalkınmada öncelikli yörelerde yer alan yatırımlara, daha evvel Türkiye Kalkınma Bankası aracılığıyla kullandırılan kredilerin, anapara ve faiz geri dönüşlerinin sağlanarak, Hazine hesaplarına gelir yazılması; fon kapsamında, dışproje kredisiyle finanse edilen projelerin herhangi bir tereddüte meydan verilmemesi bakımından, kredilerin tabi olduğu koşullarda yürütülmesi temin edilmektedir.

Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabı ile Konut Edindirme Yardımı Hesabında olan borçlar da, Hazine tarafından devralınacaktır.

Özelleştirme Fonunda oluşacak nakit fazlasının Hazineye aktarılması öngörülmektedir.

Muhtaç asker ailelerine yardım, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan karşılanacaktır.

7258 sayılı Kanun gereğince elde edilen gelirlerin tamamı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne aktarılmaktadır.

Ekonomideki ve toplumdaki sorunların temel kaynağı olan gelir dağılımındaki adaletsizliği büyüten, manevî değerleri yozlaştıran enflasyonu, toplumu sarsmadan, kısa sürede indirme mücadelesi veren hükümetimize her kesim yardımcı olmalıdır; tutarlı doğrultusuyla hükümet bunu başarmaktadır.

Çağdaş, kalkınmış, demokratik Türkiye özlemi gerçekleşmektedir. Olumsuzlukların olumlu yönde değiştirilebileceğini görmeye başladık. Faizdışı denk bütçe ilkesine dayalı, sağlıklı bir kamu maliyesi disiplini ve yapılanması sağlanmıştır. Rant ekonomisi yerini, üretim ekonomisine terk etmeye başlamıştır.

Mevzuat türleri ve sayıları, özel harcama usulleri, temel malî yasaların ve denetim süreçlerinin dışına çıkılması gibi nedenlerle, fonların, bir incelemeye tabi tutularak tasfiye edilmeleri gerektiğine ilişkin çalışmaların sonucu olan bu yasa tasarısını desteklediğimizi bildirir, Genel Kurula saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yazıcıoğlu.

Gruplar adına son söz, Anavatan Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Aydın Ayaydın'ın. (ANAP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Ayaydın.

ANAP GRUBU ADINA AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Beşikdüzü'nde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımızın ebediyete intikalleri nedeniyle geride bıraktıkları ailelerine başsağlığı diliyorum. Anavatan Partisi Grubu ve şahsım adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz bazı fonların tasfiyesine ilişkin kanun tasarısı hakkında görüşlerimizi arz ediyorum.

Bilindiği gibi, 1982 yılından 1990'lı yıllara kadar çeşitli fonların kurulması ve bu fonların kuruluş amaçlarına ve o günkü koşullara uygun olarak, sürekli bir şekilde, özellikle ülkenin kalkınmasına ilişkin projelerin altyapılarının geliştirilmesine ve bu projelerin uygulanmasına yönelik olarak bu fonlardan harcamalar yapılmaktaydı.

Ekonomik istikrar programı çerçevesinde enflasyonun aşağı çekilmesi 57 nci hükümetin öngörmüş olduğu hedeflerin en önemlisidir. Türkiye'nin gelişmesine bugüne kadar çok önemli katkıları bulunan fonlarla ilgili bu tasarı, gerçekten ekonomik istikrarın sağlanması, hükümetin arzu ettiği hedeflere varılabilmesi için, bu istikrar çerçevesinde, işlerliğini kaybetmiş bulunan fonların tasfiyesine ilişkin bir tasarısıdır.

Bu yasa tasarısıyla 7 adet fonun tasfiyesi yapılmakta; ayrıca, bu tasfiye çerçevesinde, Başbakanlık onayı ve Bakanlar Kurulu kararıyla da çeşitli fonların tasfiyesi 2000 yılında gerçekleşmeye başlamıştır. Nitekim, 15 Şubat 2000 tarihinde Başbakanlık onayıyla, 8 adet fonun tasfiyesi gerçekleşmiş, yine, Nisan 2000 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla 6 fonun daha tasfiyesi gerçekleşmiş bulunmaktadır. Özel yasaları itibariyle, yani, yasayla çıkarılmış olan fonların tasfiyesi de yasayla olabildiği için, bu görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla da 7 adet fonun tasfiyesi gerçekleşmiş olacaktır.

Fon uygulaması, kamu harcama yöntemlerinin katı uygulanması nedeniyle, ağır işleyen geleneksel malî kurumlara göre daha hızlı karar verme amacına yönelik uygulamalar için uygulamaya konulmuştur. Bu fonların tasfiyesi de, biraz evvel belirttiğim gibi, ekonomik istikrar tedbirleri ve enflasyonun aşağıya çekilmesine yönelik tedbirler arasında olduğu için, üç ana yöntemle gerçekleşmektedir. Bu tasarıyla, Kamu Ortaklığı Fonu, özellikle, KOF adını vermiş olduğumuz bu fonun tasfiyesi sağlanmakta. Halen, Kamu Ortaklığı Fonu, Devlet Bakanlığına bağlı Hazinenin daha çok kullanmış olduğu bir fon olup, buradaki faaliyetler, daha ziyade, altyapı projelerine yönelik ve bugüne kadar, altyapı projelerinin finansmanı, otoyollar, barajlar, içmesuyu projelerinin tamamı bu fondan karşılanmaktaydı. Kamu Ortaklığı Fonunun gelirleri ise, Kamu Ortaklığı Fonunca finanse edilen otoyol ve köprü geçiş gelirleri, KOF'ça finanse edilen projelerin gelirlerine endeksli ihraç edilen menkul kıymetler, ayrıca, genel bütçeden ayrılan ödenekler ve dış proje kredileri.

Tasfiye edilecek fonlar, Menkul Kıymetler Tanzim Fonu, Sağlık Hizmetleri Destekleme ve Geliştirme Fonu, Muhtaç Asker Ailelerine Yardım Fonu, Türk Sporunu Teşvik Fonu, Gecekondu Fonu ve Deprem Fonu olarak sıralanabilir.

Bu özel tasfiye gerekçelerinin dışında, fon uygulamalarının malî disiplini bozması, bütçe birliğini zedelemesi, denetimin güçleşmesi, kaynak tahsisinde ve malî politikaların etkinliğinde ciddî olumsuzluklar yaratması gibi hususlar da dikkate alındığında, tasarı, ülkemiz açısından olumlu değerlendirilmelidir.

Ayrıca, genel anlamda, hükümetin mevcut enflasyonla mücadele ve fon politikaları açısından, gereği ve işlevi kalmayan fonların tasfiye edilmeleri ekonomik anlamda yararlı olacaktır. Ancak, burada önemli olan husus, fonların tasfiyesinden sonra kamu hizmetlerinde bir kötüleşme olmamasıdır; yani, fonla gerçekleştirilen hizmetler, fonun kaldırılmasından sonra ilgili kurumun bütçesine konulan ödeneklerle yerine getirilmeye devam olunmalıdır.

Ayrıca, fon kullanımında olduğu gibi, hızlı karar alma ve uygulayabilme niteliği, genel anlamda, tüm devlet ve bütçe harcamalarına sirayet ettirilmelidir. Bu bağlamda, gecikme ve bürokratik engelleri aşacak çağdaş ödeme teknikleri mutlaka geliştirilmelidir.

Tasfiyesi öngörülen bu fonlar zaten bütçeleştirildiğinden, fon harcamaları bütçede tahsis edilen ödenekten yapılabilmektedir. Bu çerçevede, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı, bütçe yapılırken ilgili kamu kurumunun ihtiyaçlarını gözetmelidir. Kurumlar kamu hizmetini verirken, muhtaç ve acz içine düşürülmemelidir. Tasarıda da öngörüldüğü gibi, tasfiye sonrasında, Kamu Ortaklığı Fonundan finanse edilen altyapı projelerinin işletilmesinden sağlanan gelirlerle ilgili kurumların finansmanlarına mutlaka katkı sağlanmalıdır.

Tasarıda, 4046 sayılı Kanuna göre Özelleştirme Fonundan, Kamu Ortaklığı Fonu dışında bütçe ve diğer fonlara aktarım yapılamadığı belirtilerek, Kamu Ortaklığı Fonu kaldırıldıktan sonra, Özelleştirme Fonundan hazineye borç ödemek üzere aktarım yapılması öngörülmüştür. Ülkemizde bütçe kaynaklarıyla yatırımlara ne kadar az para ayrıldığı gözetilerek, Özelleştirme Fonu kaynaklarının daha ziyade altyapı yatırımlarına yönlendirilmesi, ülkemiz açısından daha yararlı gözükmektedir.

Yine, mevcut tasarıyla, Muhtaç Asker Ailelerine Yardım Fonu kaldırılarak, bunun yerine muhtaç vatandaşlara Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan, bütçe imkânları dahilinde yardım yapılabileceği öngörülmüştür. Ülkemizde askerlik çok önemli bir kurum olduğundan, seve seve askere giden kimselerin ekonomik güçlükler içinde kalmasını önlemek gerekmektedir. Özellikle, Anadolu ve taşrada yaşayan vatandaşlarımıza bu yardım artırılarak sürdürülmelidir, bütçe imkânları ileri sürülerek yardım düşürülmemelidir.

Diğer taraftan, son yedi yıldır bir faaliyeti bulunmayan, 1971 yılında yaşanan depremin yaralarını sarmak için Tekel ürünlerine zam yapılarak kaynak sağlanmasını amaçlayan Deprem Fonu kaldırılmaktadır. Ancak, bu ihtiyacı karşılayabilecek mevcut Afetler Fonunun daha işlevsel hale getirilmesi, depremzede vatandaşlarımıza çok daha fazla yardım yapılabilmesine imkân sağlayacaktır. 17 Ağustos depreminde, eğer Deprem Fonunda yeterli miktarda para olsaydı, depremzedelere çok daha kısa sürede yardım yapılma imkânı doğabilecekti.

20.7.1996 tarihli 775 sayılı Kanuna dayanılarak kurulan Gecekondu Fonu, 7.5.1987 tarihli 3359 sayılı Kanuna dayanılarak kurulan Sağlık Hizmetleri Destekleme Fonu, 35 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca kurulan Menkul Kıymet Tanzim Fonu ve 7258 sayılı Kanun uyarınca kurulan Türk Sporunu Teşvik Fonunun tamamen bütçeleştirilmiş fonlar olduğu ve işlevlerini yerine getiremediği dikkate alındığında, bu fonların bugün için tasfiyesi yararlı bulunmaktadır. Ancak, gerek gecekondu gerekse sağlık hizmetleri, ülkemizin en önde gelen sorunlarındandır. Bu bakımdan, bu fonların tasfiye edilmesi, ancak bu fonları ikame edecek birtakım bütçe ödeneklerinin belirli bakanlıkların bütçelerine konulmasıyla sorunun aşılması mümkün olacaktır.

Kurulduğu tarihlerde amaçları son derece açık olan ve yararlı işlevleri bulunan bu fonların, bugün için ekonomik istikrar programı çerçevesinde tasfiye edilmesi uygun mütalaa edilmekle birlikte, bunların yerine bütçe disiplinini bozacak alternatif fonların, örneğin döner sermaye işletmelerinin kurulması da son derece sakıncalıdır. Ancak, Yüce Meclisimizin gündemine, son zamanlarda, yine, bütçe istikrarını bozacak, bütçe disiplinini bozacak, çeşitli bakanlıkların teklifleri de gelmektedir. Eğer, bu döner sermaye işletmelerinin kurulmasına yol verildiği takdirde, bu fonların bugün için tasfiye edilmelerinin hiçbir anlamı kalmayacaktır; bütçe disiplinsizliği de giderek büyüyecektir. Bu bakımdan, bu fonları kaldırıyorsak, amaç bütçe disiplinini sağlamak ise, döner sermaye işletmelerine, işletmelerinin kurulmalarına da imkân verilmemesi gerekmektedir. Disiplinli bir bütçe, hazinesi tek, bütçesi tek; ama, denetimi de tek olan bütçeler olmalıdır. Kamu harcamalarının çağdaş bir sisteme kavuşturulması, bu tür arayışlara imkân sağlamayacaktır. Bu bakımdan, gerek hazinemiz ve gerekse maliyemiz, kendi imkânlarını mutlaka modernleştirmeli, bürokrasisi azaltılmalı, çağdaş bir yapıya kavuşturulmalıdır. Eğer, böyle bir çağdaş yapıya da kavuşturulduğu takdirde, zaten, bu fonlar ve bu fonları ikame edebilecek başka arayışlar da olmayacaktır.

Ben, bu vesileyle, Anavatan Partisi Grubu olarak, bu kanun tasarısına olumlu oy vereceğimizi belirtiyor; hepinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayaydın.

Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahısları adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat.

Buyurun efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 395 sıra sayılı Tasurrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Fonlar, belirli amaçların veya birbirine bağlı amaçlar grubunun gerçekleştirilmesi için belirli kaynakların toplandığı ve harcandığı bütçe bağlantılı veya tamamen bütçedışı kamusal hesaplardır.

Türkiye'de, 1980'den sonra fon uygulaması çok yaygınlaşmıştır. 1980 öncesinde 33 adet fon mevcut iken, 1990'da 104'e çıkmış, 2000 yılı şubat ayı itibariyle 13'ü kapsamdışı, 61 adedi kapsamiçi olmak üzere, toplam 74 adet fon yürürlükte bulunmaktaydı. Her ne kadar, hükümet, bu kanun gerekçesinde, bütçe kapsamı içinde bulunan 61 adet fondan 20'sinin 2000 yılı şubat ayı, 25'inin 2000 yılı ağustos ayı, kalan fonların ise, 2001 yılının ilk yarısında tasfiye edileceğini belirtmekte ve bütçeiçi veya dışında yeni fon oluşturmamayı kararlaştırdığını söylemekte ise de, 15.2.2000 tarihinde Başbakanlık onayıyla iptal edilen fon sayısı 11 adet olup, ayrıca, hükümet, fonlar gibi çalışan vakıflar ve döner sermayeleri de sürekli olarak büyütmektedir. Ayrıca, Bakanlar Kurulu kararıya kurulmuş olup kararnamesi sevk edilen fonlar 6 adet, kanun hükmünde kararnameyle kurulmuş olup, tasfiye kararnamesi bu tasarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilen fonlar ise 8 adettir.

Fon uygulaması 1980'li yıllarda amacını aşmış, kapsamı çok genişlemiştir. Fon uygulamasıyla gelirleri belirli harcamalara tahsis etme ve bu kanaldan bütçe usulleri ve denetimi dışında harcama yapma düzeni yerleştirilmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde gelir gider denkliğine genellikle uyulamamakta, devlet, belirlediği harcamaları gerçekleştirmeye yetecek vergiyi toplayamamakta ve bütçe sürekli olarak açık vermektedir. İşte, fon yönetimi bu açığı önleyebilecek bir yöntem olarak sunulmaktadır.

Ülkemizde 1980 yılından sonra hızla yaygınlaşan fon uygulamasıyla, devlet, hemen hemen her alanda kaynak toplar hale gelmiştir. Böylece, ülkemizde, bilhassa 1980 sonrasında gelirleri belirli amaçlara tahsis etmek ve bu şekilde bütçe usulleri ve denetimi dışında harcama yapmamak ilke olarak benimsenmiştir. 1990'lı yıllarda 104 adede ulaşan fonlardan sadece 68 adedi idarî denetime tabidir; fakat, Parlamento denetimi dışındadır, 38 adet fon ise, Parlamento adına Sayıştay tarafından denetlenmektedir. Neticede, bu fon uygulaması 1980'li ve 1990'lı yıllarda kronikleşen enflasyonun de en önemli sebebi olmuştur.

Türkiye'de kamu maliyesi uygulama kapsamında bütçe içinde ve bütçe dışında oluşturulmalarına göre iki çeşit fon vardır. Bütçeiçi oluşturulan fonlara bütçeden bir ödenek ayrılır. Türk ekonomisindeki ilk fon, 1957 yılında Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanununa dayanılarak oluşturulan İstikrar Fonudur.

Ülkemizde 1980 sonrası oluşturulan fonlar, siyasî iktidarların ekonomiye müdahale araçları olarak gelişim göstermişlerdir. İktidarlar, malî mevzuat ve bütçe uygulamaları dışına çıkarak, kendine geniş inisiyatif alanı açmaya çalışmıştır. Fonlar, kamu harcaması yapma imkânı verdiği için, kısa vadeli maliye politikası tedbirleri fonlar aracılığıyla yürütülebilmiştir. Ayrıca, fon gelirlerinin toplanmasında normal kamu gelirlerine oranla daha kısa sürede gelir elde edilmesi ve yatırımların yapılmasında yasal ve bürokratik engellerin azlığı da tercih sebebi olmuştur.

Fon gelirlerinin bütçe gelirlerindeki payı 1992'den sonra yüzde 10'un üzerinde, gayri safi millî hâsıla içindeki payı da yüzde 2'ler seviyesinde gerçekleşmiştir. Fon giderlerinin yapısı incelendiğinde, ilk sırada yer alan yatırım oranlarının istenilen seviyeyi tutamadığı, 1989 yılında yüzde 35 olan oranın 1992'lerde yüzde 23'lere düştüğü görülür.

Ayrıca, fonların koordinasyon içerisinde çalışmaları sağlanamadığından, kaynak yetersizliği olan fonlar iç ve dış malî piyasalardan borçlanırken, kaynak fazlası olan fonlardaki atıl paralar çoğunlukla devlet tahvillerine yatırılarak nemalandırılmış ve aynı devletin kuruluşları bir cepten öbür cebe aktardıkları paralar için borçlanma işlemini yapmak zorunda kalmış, kamu kaynakları devlet içborçlanması için kullanılır hale gelmiş ve dolayısıyla beklenen yatırımlar da olamamıştır.

Ayrıca, bu fon gelirlerine güvenilerek plansız yatırımlara girişilmiştir. Örneğin; Kamu Ortaklığı Fonu yönetiminin 1.1.1995 tarihinde Hazine Müsteşarlığına devrinden sonra, KOF'un bütçe ödeneklerinden 1999 yılında aldığı pay 107,8 trilyon TL iken, yapılan altyapı harcaması 351,8 trilyon TL olmuştur. Aradaki farkın dışproje kredilerinden finanse edilmesi yoluna gidilmiştir. Fonun nakit yetersizliği sebebiyle aradaki fark Hazinece ödenmiş, kaynak yetersizliğinin büyüklüğü sebebiyle yüksek faizle alınan borçlar da yüksek enflasyonu beslemiştir.

Toplam kamu yatırımları içerisinde ise, özelleştirme uygulamaları sebebiyle gerileyen KİT yatırımlarının yeri, 1990'lı yıllarda bir nebze fon yatırımlarıyla doldurulmaya çalışılmıştır. Bir misal vermek gerekirse, 1993 yılında toplam kamu yatırımlarının yüzde 41'i konsolide bütçeyle, yüzde 20'si KİT, yüzde 23'ü ise fonlar tarafından finansa edilmiştir.

Yalnız, fonların sürekli olarak artırılmaları, ücretlilerde net ve brüt farkın açılmasına sebep olmuş, bu da çalışanların eline daha az ücret geçerken, emeği pahalı hale getirmiş, dolayısıyla sermaye-yoğun teknolojileri aranır hale getirmiştir. Bu da, zaten yatırımlardaki sürekli durgunluk sebebiyle artan işsizliğin önemli boyutlara sıçramasında etkili olmuştur.

Ayrıca, dışa açılmaya çalışan, orta dereceli gelişmiş bir ülkede önemli bordro vergileri, Konut Edindirme Yardımı Fonu, Çalışanları Tasarrufa Teşvik Fonu gibi vergi ve fonlar ekonomik bakımdan önemli handikaplar getirmekte ve ihracatın ithalatı karşılamasında menfi tesir etmektedir.

Netice olarak, kamu maliyesinin kaynaklarını merkez bütçe dışına çıkarmanın ve bütçe ilkelerini aşındırmanın tercihli araçları olan kamu özel fonları, konsolide bütçe büyüklüğüne kıyasla 1990'lı yıllarda yüzde 60'lara varan bir öneme erişmişlerdir. Ulusal gelire oranla fonların temsil ettiği yük ise, 1980'li yıllarda gittikçe artarak 1990'da yüzde 11'lik bir büyüklüğe erişmiştir. Bu yıllarda, konsolide bütçe vergi yükünün yüzde 15'lerde olduğu bir dönemde, fonlar, neredeyse eşdeğer ağırlıkta ikinci bir vergi olarak ortaya çıkmaktadır.

Fon sisteminin, kamu gelirleri sistemine ilave kaynak yaratma potansiyeli, temsil ettiği ağırlıkla bağdaştırılamayacak derecede düşük olmuştur. Örneğin, konsolide bütçe vergi yükü, bütün vergi düzenlemelerine rağmen 1984 sonrasında, 1977-1983 dönemi yıllık ortalamasının dahi 3-4 puan altına düşmüştür. Bunun en önemli sebebi olarak, fon sisteminin, bütçe kaynaklarını tüketmesiyle yüksek bir bağlantısı olduğu belirtilmektedir.

1980'lerin ikinci yarısında, kamu kesiminin aşırı genişleme içerisine girmesinde fonlar çok önemli rol oynamıştır. Kamu harcamaları yükünün, gayri safî millî hasıla payı olarak ağırlığı, 1990'lı yıllarda yüzde 40'ın üzerine çıkmıştır; ancak, reel olarak tanımlanan kamu carî ve yatırım harcamalarının toplam kamu yatırım harcamaları içindeki payı, transfer harcamaları lehine giderek gerilediği için, bu büyümenin borç faiz ödemelerinden kaynaklanan ve ülke gelirlerini alıp götüren bir genişleme olduğu ne yazık ki ortaya çıkmaktadır.

Kamu maliyesi için taze kaynak temin etmede yetersiz olan fon sistemi, malî sektör açısından ise, özellikle 1985 sonrasında tam bir itici güç olmuştur. Fon sisteminin tasfiyesinden en çok etkilenen kesim de bu kesimdir.

Dolayısıyla, 1980'li yıllarda yeni yatırımlar için taze kaynak bulmak, denetimden uzak ve kolay yönlendirilebilir olan fonların, ülkemizde, 1980'li yıllarda yatırımların hızlandırılmasında nispî faydaları olmuş; fakat, denetimsiz yapılarıyla, enflasyonun kronikleşmesinde ve düşük gelirli kesimin reel gelirlerine gerilemesinde de önemli etkileri olmuştur.

Gerek enflasyonun denetim altına alınması gerekse çalışanların ekonomik durumlarının düzeltilmesi açısından fon gelirlerinin bütçe içine alınarak tasfiye edilmeleri olumlu bir gelişmedir. Bu nedenle, kanun tasarısının, ülkemiz açısından hayırlı olmasını diler, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Polat.

Şahsı adına ikinci söz, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan'ın.

Buyurun efendim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 395 sıra sayılı, bazı fonların tasfiyesiyle ilgili kanun tasarısı üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Muhterem arkadaşlar, fonlar, belli maksatlara para harcamak için, belli sahalarda gelişme sağlamak için, geçmiş zamanlarda ihdas edilmiştir ve ihdas edildikleri zamanlarda da haklı sebepleri, gerekçeleri vardır. Şimdi, yirmi sene, otuz sene öncesinin şartlarını bilmediğimiz için, bugün, fonları yadırgamak, fonlar kurulmuş olmasını beğenmemek haklı bir gerekçeye dayanmaz; çünkü, o zamanların şartlarını bilip, zaruretlerini kavramakta fayda var. Fonlara baktığınız zaman, bunların hepsi belli ihtiyaçlardan doğmuş. Nitekim, bugün, Tanıtma Fonu var, bunu kullanıyoruz; haydi kaldırın bakayım; bugün, tanıtma ihtiyacı var diye, Türkiye, Tanıtma Fonunu kullanıyor. Savunma sanayiini desteklemek için fon var; bunu da kaldırmıyoruz. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu var, kapsamdışı; bunu da kaldırmıyoruz; niye; bunlar, bugün zaruret hükmündedir de onun için kaldırmıyoruz; yani, fonların hepsi kendi dönemlerinde haklı sebeplerle kurulmuştur.

Fonların uygulamasındaki birtakım hatalar, uygulayanlara aittir; yani, biz, fonlar kötü kullanıldı diyebiliriz; o, kötü kullanana aittir. Aslında, fon kötü değildir, zarurî olan yerde yine kurulması lazım; çünkü, devletin bürokratik mekanizmaları arasında bazı projeleri yürütmeniz mümkün değil, devletin oturmuş mevzuatı içinde yürütemediğiniz projeleri de fonlarla süratlendirme ihtiyacında oluyorsunuz. Efendim, devletin düzenini değiştirelim dediğiniz zaman, o, tabiî, çok köklü ve zor bir mesele. Bugün dahi, bunu, yapabilmiş değiliz; yani, Türkiye'de, bugün dahi, merkezî idareyi yeniden düzenleyecek olan bir siyasî irade ortada yoktur. Onun için, fonları yadırgamamak lazım. Fonların, tabiî, maksadına ulaşmış olanları varsa, bunlar kaldırılabilir, tasfiye edilebilir; ama, görülüyor ki, hükümet, tabiî, IMF'yle yaptığı anlaşma çerçevesinde, 2000 yılında, fonların hepsini tasfiye etmek mecburiyetinde olduğu için, bu taahhütte bulunduğu için, süratle bunları tasfiye edecektir. Yani, bu noktada, tabiî, böyle bir anlaşma çerçevesinde fonları tasfiye etme durumunda kalmak da, şahsen, beni üzmektedir; yani, Türkiye'nin ihtiyaçlarına uygun olan kararları, bizim olgunlaştırmamız, bizim geliştirmemiz gerekir.

Fonlara kötü diyoruz; ama, şimdi de kurullar dönemi Türkiye'de; bir sürü, birçok kurumlar, kurullar kuruyoruz hergün. Tarımda yeniden yapılandırma kurumu, şurada tekrar bir kurul, SPK'da bir kurul, bilmem nerede bir kurul; yani, bir sürü kurullarla, ekonominin ve sosyal hizmetlerin bazı sahalarını yönetmeye çalışıyoruz. Bir dönem gelir, bunlar da gündemden düşer, bunlar da tenkit edilebilir.

Fonlardaki gelirlere baktım; elimdeki bütçe uygulamalarına göre, ocak-mart döneminde, üç ayda, fon gelirleri toplamı 437 trilyon lira olmuş; yani, o kadar da büyük bir rakam değil bu. Genel bütçe gelirleri aylık gerçekleşmeleri tablosunda Maliyenin verdiği rakamlar bunlar; 437 trilyon lira... Tabiî, bu üç aydaki gelirlere baktığınız zaman, bu üç aydaki gelirler fonlarla mukayese edilmeyecek kadar çoktur; 7 katrilyon mertebesinde de üç ayda gelir vardır.

Fonlar, ifade ettiğim gibi, birtakım ihtiyaçlardan doğmuştur. Mesela, bugün, Mevduatı Sigorta Fonunu kaldıramıyoruz; niye; batan bankaların oradan borçlarının karşılanması için o fonu muhafaza ediyoruz. Haydi kaldırın bakayım; kaldıramazsınız. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunu kastediyorum. Fonlarla ilgili değerlendirmeleri bu zeminde değerlendirmek lazım. Ben, önümüzdeki dönem yine fonlara ihtiyaç olacağını ifada ediyorum; yani, süratle birtakım fonları tasfiye etsek de, fonlardan tamamen kurtulmamız mümkün değil. Fonların denetimi yapılmalıdır, yapılabilmelidir, nitekim yapılıyordur tabiî; birkısmını Sayıştay denetler, birkısmını da devletin diğer birimleri denetler; denetleme noktasına getirmek lazım.

Bugün bazı arkadaşlarımız da ifade ettiler, Türkiye'nin, bugün içine düştüğü sıkıntının temelinde, borç batağında fonların tesiri var dediler, doğru değil; yani, biz, fonları 1992'den beri bütçe içine almışız, gelirlerini bütçeye gelir kaydediyoruz, giderlerini de bütçeden veriyoruz; ama, buna rağmen 1992'den bu zamana kadar Türkiye'nin malî dengeleri iyileşmedi, bakın üç aylık dönemde, ocak - mart döneminde devletin bütün vergi gelirleri 6 katrilyon, sadece faiz giderleri 6 katrilyon 600 trilyon liradır; yani vergi gelirlerinin yüzde 110'u kadar faiz ödemesi yapılmış, vergi gelirlerinin tamamı faize ödenmiş, yetmemiş ilave 600 trilyon daha borç alınmış faize ödenmiş... Yani, Türkiye'nin malî sistemini yıkan fonlar değildir, devletin israflarıdır, devletin yanlış yatırımlarıdır, devletin, milletin kaynaklarının iyi kullanılmamasıdır. Bunların tamamını kontrol altına almadan, bunların tamamını denetleyecek bir düzen, Meclis iradesi ortaya koymadan, siyasî irade ortaya koymadan Türkiye'nin bu malî kargaşadan çıkması mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, tabiî, tasarının gerekçesinde, fonlara ait ihtiyaçları bütçeden karşılayacağız denilmektedir ki, bugünkü şartlarda, biraz önce arz ettiğim şartlarda böyle faiz batağına batmış olan bir bütçeden, fonlarla ilgili, fonların gerektirdiği, fonların kullanıldığı sahalarda harcama yapmak için kaynak aktarmanız çok zor, bu imkân yok. Fonların bir özelliği var, Çıraklık Meslek Geliştirme Fonu, Savunma Sanayi Destekleme Fonu vesaire; bunlar, doğrudan doğruya matrahta kesiliyor; yani, Gelir Vergisi mükellefi, Kurumlar Vergisi mükellefi, vergi matrahının yüzde 10'u kadar ilave bir parayı Çıraklık Fonuna, Savunma Sanayii Fonuna, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonuna, şu fona, bu fona ödüyor. Bu para bütçeye girmeden ayrılıp buraya ödeniyor. Bu para bütçeye girdikten sonra, bu kadar ağır faiz baskısı altında ve harcamalara gelirin hiç yetmediği bir yapıda, sizin, bu fonlarla ilgili sahalara bütçeden para ayırıp aktarmanız çok zordur; yani, fonlarla görülen birtakım hizmetlerde, önümüzdeki dönemde zorlukla karşılaşılacağını ifade etmek istiyorum.

Tabiî, hükümetin, buna ait tedbirleri getirmesi gerekirdi. Biz, Bütçe Komisyonunda da sorduk, siz bunu, neyi nasıl karşılayacaksınız; bütçeden karşılayacağız... Tabiî, bütçeden de karşılama imkânı çok zor görülüyor. Temenni ederim, önümüzdeki dönemde, fonların karşıladığı bu hizmetler aksamasın.

Tabiî, burada, fevkalade günlük ihtiyaçları ortaya koyan fonlar da var. Mesela, küçük sanayi sitelerini destekleyen fonlar var, kalkınmayı, yatırımı teşvik eden fonlar var, özelleştirmeyle ilgili fonlar var ve yine altyapı yatırımlarıyla ilgili fonlar var; yani, bu fonların hepsini kaldırıyorsunuz. Bu projelerin akıbetleri hakkında endişe ederim diyorum.

Kanunun hayırlı olmasını diliyor, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Değerli milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

BAZI FONLARIN TASFİYESİNE İLİŞKİN KANUN TASARISI

(TASARRUFLARIN TEŞVİKİ VE KAMU YATIRIMLARININ HIZLANDIRILMASI HAKKINDA KANUNUN, ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARININ DÜZENLENMESİNE VE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUNUN, ASKER AİLELERİNDEN MUHTAÇ OLANLARA YARDIM HAKKINDA KANUNUN, FUTBOL MÜSABAKALARINDA MÜŞTEREK BAHİSLER TERTİBİ HAKKINDA KANUNUN, GECEKONDU KANUNUNUN, SAĞLIK HİZMETLERİ TEMEL KANUNUNUN VE ÖDEME GÜÇLÜĞÜ İÇİNDE BULUNAN BANKERLERİN İŞLEMLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN BAZI MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ VE YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASI İLE BAZI TEKEL MADDELERİ FİYATLARINA YAPILAN ZAMLARDAN ELDE EDİLEN HÂSILATIN T.C. MERKEZ BANKASINDA AÇILACAK BİR DEPREM FONU HESABINDA TOPLANMASINA DAİR KANUNUN YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASI

HAKKINDA KANUN TASARISI)

MADDE 1. – a) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte 29.2.1984 tarihli ve 2983 sayılı Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanun gereğince Kamu Ortaklığı Fonundan finanse edilen ve ilgili kuruluşların projeleri arasında yer alan yatırım projelerinin finansmanı ve bunların işletme, bakım, onarım, idame ve benzeri her türlü masrafları genel ve/veya katma bütçeden ilgili kuruluşlar adına ayrılan ödenekten karşılanır.

b) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Kamu Ortaklığı Fonundan finanse edilen altyapı tesislerinin işletilmesi ve işletme hakkı verilmesinden sağlanan gelirler, yatırımlarda ve altyapının bakım, onarım ve işletme giderlerinde kullanılmak üzere ilgili kuruluşların gelirleri arasına alınmış sayılır.

c) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kalkınmada öncelikli yörelerde yer alan yatırımlara kullandırılan kredilerin anapara ve faizleri vade tarihlerinde Türkiye Kalkınma Bankası tarafından Hazine hesaplarına intikal ettirilir ve bütçeye gelir yazılır.

d)Kamu Ortaklığı Fonu kapsamında dış proje kredisi temini yoluyla finanse edilen yatırımlar, kredilerin tâbi olduğu koşullarda ilgili kuruluşlarca yürütülmeye devam edilir.

e)Kamu Ortaklığı Fonunun Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabına ve Konut Edindirme Yardımı Hesabına olan tahvil borçları Hazine tarafından devralınır.

f) Bu madde hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili gerekli düzenlemeleri yapmaya ve gerekli tedbirleri almaya Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Mehmet Dönen. (DYP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, bu hafta, hem sevinci hem hüznü bir arada yaşadı. Galatasaray takımımız, gerçekten, Avrupa'da çok büyük bir başarı elde ederek, ülkemizi büyük bir sevince boğarken, Trabzon'un Beşikdüzü İlçesinde 38 yurttaşımızın hayatını kaybetmesi de, o derece, bütün milletimizi derin bir üzüntüye sevk etti. Bu üzüntünün son olmasını diliyor; hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, kalanlarına sabır diliyorum. Galatasarayımızın da başarısının devamını diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fonların tasfiyesiyle ilgili tasarının 1 inci maddesinde, Kamu Ortaklığı Fonunun, Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Fonunun kaldırılmasıyla, tasfiyesiyle ilgili düzenlemeler gerçekleşmekte. Tabiî ki, tasarıyla, bundan sonra bu fonlar kalktığı için de, bu fonlardan doğacak boşlukların nasıl doldurulacağı yazılmakta. Bence, olumlu bir madde; ama, kanun yazma tekniği açısından, bu maddenin içerisine diğer fonlar da konulabilir; bütünü, bir madde içerisinde çözülebilirdi diye düşünüyorum; bu, ayrı ayrı maddelerde değil, tek madde çatısı altında toplanabilir ve çözülebilir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada az önce konuşan birçok sözcü arkadaşlarım, değişik düşünceleri gündeme getirdi. Bunların bir kısmı, fonların, gerçekten çarçur edildiği noktasında; yani, kuruluş amaçlarının dışında kullanıldığı konusunda görüş beyan etti. Birkısım arkadaşlarımız, yine aynı düşünceye sahip arkadaşlarımız, özellikle, bu fon gelirlerinin bütçeye aktarılarak, artık, bütçe disiplini içerisinde harcamaların yapılması konusunda görüş beyan ettiler.

Doğal olarak, Parlamentomuz, elbette ki, kendi yaptığı bütçe içerisinde, bu gelirlerin gösterilmesi ve harcanması konusunda ketum davranacaktır. Milletin seçtiği Meclisin, özellikle milletin kaynaklarını denetleme durumunda olduğu bir gerçek.

Şimdi, fonların niçin kurulduğuna bir bakarsak, 1980 sonrasında bu fonlar neden kuruldu; çok katı bürokrasi anlayışının, esnek olmayan devlet yapımızın, özellikle değişen dünya koşullarında, hızlı değişen koşulları takip etme ve yatırımları ona göre dizayn etme konusunda çok esnek bir harcama politikasının gerekliliğinden ortaya çıktı.

Böyle, çok olumlu bir görüşten hareketle kurulan bu fonların birçoğu, gerçekten çok önemli işlevleri de, ülkemiz adına yerine getirdi, bunu da kabul etmek durumundayız; ancak, tabiî, bu fonların kullanılması sırasında, siyaset ve siyasetçi de çok ciddî anlamda yara aldı ve kirlendi. Birçok arkadaşımız, burada, bu fonların kullanılmasından dolayı Yüce Divana gidecek derecede suçlandı ve arkadaşlarımız gitti, aklandı geldi; ama, sonuçta, siyaset ve siyasetçi de, bu denetimsiz fonlardan ciddî anlamda yara aldı diye düşünüyorum.

Bu fonlar, özellikle, 1992'de, fonlar hesabına aktarılarak, artık, bir disiplinize edilme sürecine girdi, 1993 yılında da, bu fonlar, bütçe denetimi içerisine alındı; yani, fonların gelirleri bütçeye gelir kaydedildi ve bu fonların finanse ettiği projeler de, doğal olarak, bütçede gider olarak gösterildi ve bu fonlar bütçe içerisine alındı.

Değerli arkadaşlarım, bütçe içerisinden birçok projeyi desteklemek, bugünkü yapı içerisinde mümkün değil; bunu, hepimiz, görüyor ve biliyoruz. Bunu, yalnız, muhalefet olarak biz söylemiyoruz, iktidara mensup olan arkadaşlarımız, özellikle yürütmede bulunan bakan arkadaşlarımız, Meclisin önüne gelerek, birçok projeyi finanse etmek için döner sermaye kurumlarını kurmak istediklerini beyan etmektedir; yani, daha esnek bir harcama anlayışını geliştirmek istemektedir. Çünkü, bu projeleri yürüten birçok insanın, birçok bakanımızın görevlendirdiği insanın, bu bütçe şartları içerisinde, devletin bu dar kalıbı içerisinde bazı harcamaları finanse etmesi mümkün değil ve bizim, bu anlayışla, dünyayla rekabet etmemiz mümkün değil. Onun için, bizim -devletin yeniden yapılanma sürecini hepimiz burada konuşuyoruz- yeni bir bütçe tekniğiyle, bu harcamalara, yeni, çağdaş bir yöntem geliştirmek durumunda olduğumuzu buradan belirtmek istiyorum; yani, devletin yeniden yapılanmasını ve yeni bir bütçe anlayışını da bu Meclisin önüne koymak zorundayız. Yoksa, biz, bugünkü, esnek olmayan, dar kalıplar içerisinde birçok projeyi finanse edemeyiz.

Dünyada, öyle hızlı bir gelişme var ki, bu gelişmeleri takip edebilmek, bu gelişmeler doğrultusundaki projeleri finanse edebilmek çok önemli süreçleri, önemli kararları gerektirmekte. Anında karar verip, o projeye yönelik harcamaları yapabilirseniz, gerçekten, ülkenizi yerli yerine oturtmuş olursunuz; ama, siz, o harcamaları yapamadığınız sürece, ülkenizi, bugünkü dünya koşullarında, rekabet açısından geride bırakırsınız.

Bakın, bu fonlar, daha esnek bir harcamanın gerçekleştirilmesi yönünden kurulmuştu ve özel sektör anlayışıyla bu fonlar kurulmuştu; ama, daha sonra bu fonlar iyi kullanılamadığı gerekçesiyle bugün tasfiye ediliyor. Yalnız iyi kullanılamadığı için değil, özellikle son alınan ekonomik kararlar doğrultusunda, IMF ile yapılan anlaşmalar doğrultusunda, bu fonların, artık, tasfiyesi gündeme gelmiş bulunmakta.

Bu fonların tasfiyesini, biz, gerçekten, parti olarak benimsiyoruz ve bu yasa tasarısını destekliyoruz; ancak, bu yasa tasarısını desteklerken, bizim, ülkemizin gelişmesi için gerekli gördüğümüz projelerin finansmanını sağlayacak, yeni, çağdaş bir harcama modelini de gündeme getirmeniz gerekir. Eğer bunu gündeme getiremezseniz, Türkiye'yi yeniden yapılandıramazsanız, bu fonların tasfiyesi hiçbir yarar sağlamaz. Ne olur; bir müddet sonra, sayın yürütme üyeleri, sayın bakanlar yine huzurumuza gelir, karşımıza gelir -ki, önümüzdeki günlerde birçoğu gelecektir bu yasaların- yine, fon anlamına gelen döner sermayelerini geliştirmek için sizlerden destek beklerler. Yani, bir taraftan fonları biz tasfiye ederiz, bir taraftan yeni fonlar kurarız.

Burada bir çelişki var. Buradaki çelişki, devletin esnek olmayışı, kalıpçı oluşundan ve kaynakları rasyonel kullanamamasından kaynaklanan bir sonuçtur. Eğer biz, daha esnek bir biçimde kaynaklarını rasyonel harcayabileceği bir yapılanma sürecine sokarsak devleti, bu fonları ve döner sermayeleri tasfiye de etsek, sayın bakanlar, Meclis adına harcama yapan yürütme kurumu, gerçekten, daha esnek projeler üretebilir ve bu projeleri destekleyebilir.

Değerli arkadaşlarım, tabiî ki, 60'ın üzerindeki fon 2001 yılı sonuna kadar tasfiye edilecek ve bu fon tasfiyesine de destek vereceğimizi burada hepinizin huzurunda bir kez daha tekrarlıyorum; ancak, bu fonların işlevini görebilecek, denetimden uzak olmayan, ama, çok daha esnek bir yeni yapılanmayı devlette gerçekleştirmek zorunda olduğumuzu bir kez daha tekrarlıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

Madde üzerinde, şahsı adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan; buyurun.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 395 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinde söz almış bulunuyorum.

Bu madde, 2983 sayılı Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanunda yapılan değişiklikle ilgilidir. Bu Kanun 1984'te kabul edilmiş ve tabiî, amacında da "bu Kanunun amacı, istikrarlı ve güvenilir gelir verilmesi suretiyle tasarrufları teşvik ederek sağlanacak ek finansman kaynakları ile kamu yatırımlarını süratle gerçekleştirmektir" denilmiş ve bu kanunun 4 üncü maddesiyle Kamu Ortaklığı Fonu kurulmuş, bu Fonun da kullanım alanları Kamu Ortaklığı Fonundan finanse edilecek tesislerin finansmanında, bakım, onarım, idame giderlerinde gelir ortaklığı senedi çıkarılarak ve işletme hakkı verilecek altyapı tesisleri ve diğer tesislerin finansmanında, gelir ortaklığı senetleri için yapılacak her türlü ödemelerde vs. buralarda kullanılmak üzere kurulmuş bu fon.

Şimdi, biz, bunu değiştiriyoruz tabiî. Bunu değiştirirken, burada dikkati çeken husus da şudur: Bakın, burada (e) bendinde "Kamu Ortaklığı Fonunun Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabına ve Konut Edindirme Yardımı Hesabına olan tahvil borçları Hazine tarafından devralınır" deniliyor. Yani, bunların çalışanlara iade edilmesi lazım. Hükümetler bir türlü bu programın içine girmiyorlar. Şimdi, fonun borçlarını Hazine devralıyor; ama, bizim istediğimiz, takriben 2,5 katrilyon mertebesindeki –yanlış hatırlamıyorsam– bu tasarrufların nemalarıyla beraber çalışanlara iade edilmesidir; ama, hükümetin de buna niyeti olmadığını görüyoruz. Mademki bu fonlar kaldırılmıştır, bu fonlardaki tasarruflar ve bunların nemaları da mutlaka devredilmelidir.

Değerli arkadaşlar, tabiî, fonlarla ilgili biraz önceki konuşmamda da fonlara daima ihtiyaç olabileceğini ifade etmiştim. Bakın, şimdi, bu dörtbuçuk aylık dönemde –mayıs itibariyle söylüyorum– yılbaşından bugüne kadar, Dolar, aşağı yukarı yüzde 14 değerlenmiş, Mark ise yüzde 2 değerlenmiş, Euro da yüzde 2 mertebesinde değerlenmiş. Şimdi, Türkiye'nin büyük bir ticarî partneri Almanya'dır; yani, Almanya'ya ihracatımızı düşünün. İçeride enflasyon yüzde 15 mertebesinde artmış, Dolar yüzde 15 mertebesinde artmış; ama, Markla ihracat yaptığınız, Euroyla ihracat yaptığınız –özellikle Markla– en büyük ticarî ortağınız Alman pazarına olan ihracatınız geriliyor. Bağlantı yapan firmalar, ya bağlantılarını iptal etme, ticarî itibar kaybetme veya zarar etme veya iflas etme durumuna geliyor. Siz, şimdi, bunu nasıl dengeleyeceksiniz?! Hadi bakayım, bütçe kaynaklarından bunu dengeleyin... Onun için, bu tip meselelerde, elinizin altında kullanabileceğiniz birtakım fonların olması lazım. Yapmadığınız takdirde tabiî ne olacak; ihracat gerileyecek, gerilemeye devam edecek. Avrupa'ya olan ihracatınızı, Euronun durumu, Avrupa paralarının durumu karşısında yönetemeyeceksiniz ve toptan ekonominiz kaybedecek, toptan üretiminiz azalacak, toptan işsizlik yaygınlaşacak. Fonlara olan ihtiyacı ortadan kaldıramazsınız; fonların kullanılmasındaki sürat, esneklik (flexible) ve kullanma kabiliyetini bir başkasıyla ikame etmeniz mümkün değil diyorum ve fonlarla ilgili meselenin, IMF baskısıyla değil de, Türkiye'nin zaruretleri ve ihtiyaçları meyanında, hükümet tarafından tekrar değerlendirilmesini tavsiye ediyor; hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Özelleştirme Fonunun nakit fazlası, Hazinenin iç ve dış borç ödemelerinde kullanılmak üzere Hazine hesaplarına intikal ettirilir. Özelleştirme Fonundan diğer herhangi bir fona aktarma yapılmaz.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Ramazan Gül konuşacaklar.

Buyurun Sayın Gül.

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 395 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesiyle ilgili görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İlgili maddede, 4046 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin 3 üncü fıkrasına göre, Kamu Ortaklığı Fonuna yapılacak aktarmalar hariç, Özelleştirme Fonundan bütçeye veya herhangi bir fona aktarılma yapılması mümkün olmamaktadır. Maddeyle, Kamu Ortaklığı Fonunun yürürlükten kaldırılması sonucu Özelleştirme Fonunun nakit fazlasıyla ilgili olarak ortaya çıkacak boşluğun telafisi amacıyla, Özelleştirme Fonunun nakit fazlasının, Hazinenin iç ve dışborçlarının ödenmesinde kullanılmak üzere, Hazinenin 411 nolu hesabına aktarılması amaçlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüksek malumlarınız olduğu üzere, bütçe, bir disiplin işidir. Ayrıca, bütçelerin samimî olması, geçmiş deneyimlerden yararlanılarak hazırlanması, toplanan gelirlerin nerelere harcandığının ayrıntılarıyla gösterilmesi esastır. Bir başka anlatımla, bir yıl içerisinde toplanan gelirlerin tutarları ile bu gelirlerin harcandığı yerlerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülüp, karara bağlanması, yani, yasalaşması esastır.

Burada görüşmekte olduğumuz bu tasarı, 7 tane fonun tasfiyesini kapsamaktadır. Bilindiği üzere, fonlar, Türk malî literatürüne 1980'li yıllardan sonra girmiş, belirli amaçlara daha hızlı kaynak aktarılmasının sağlanmasına matuf bir organizasyondur. 1980'li yıllardan sonra, özellikle 1984'te birtakım yatırımların hızlandırılması amacıyla yapılan bu operasyon, 1994 yılında Türk bütçe uygulamalarında tartışılmış ve bazı fonlar yürürlükten kaldırılarak, bütçe disiplini içerisine alınmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasamız, bütçelerin yasalaşmasına ayrı bir önem vermiş ve yasal olarak bir görüşme takvimi belirlemiştir; çünkü, bütçelerle, devletin hükümranlık hakkına dayanarak topladığı vergilerin nerelere hacandığını bilmek, tartışmak ve kaynakların verimli kullanılıp kullanılmadığını sorgulamak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetki ve sorumluluğundadır. Daha açık bir ifadeyle, Yüce Meclis, bir yılda toplanan gelirlerin nerelere, hangi amaçlarla harcandığına karar vermektedir.

Yine, malumlarınız olduğu üzere, bütçe yasalarına dayanılarak yapılan harcamaların yasal olup olmadığının denetimi, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Sayıştayca yerine getirilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama bu girişi yapamın nedeni, 1980'li yıllardan sonra kurulan fonların, aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Sayıştayın denetimi dışında tutulmasıdır. Bir diğer anlatımla, Türkiye Büyük Millet Meclisi, devletin bütçesini yaparken fonlara müdahale edemez duruma gelmiştir. Oysa, devletin tüm gelir ve harcamalarının, bütçe disiplini içerisinde buraya, yani, Yüce Meclise getirilmesi esastır. Bu açıdan bakıldığında, fonlarla, denetimsiz bazı mekanizmaların yaratıldığını görüyoruz. Biz, Doğru Yol Partisi olarak, eskiden beri fon uygulamalarına karşı olduk ve fonların yaygınlaştırılmasının ülkeye bir yarar getirmediğini ısrarla savunduk.

Zira, ülkemizdeki fon uygulaması, tamamen hükümetlerin siyasî tercihlerine göre yapılmaktadır. Örneğin, bir Çevre Bakanlığının fon uygulamasını ele aldığımızda, âdeta bir ulufe dağıtır gibi ilgili bakanlık, bunu, tamamıyla partizan mülahazalarla değerlendirmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu hususu açıkça belirtmek gerekir ki, fon uyglamalarını hemen hemen her ülkede görebiliriz; ancak, bu uygulamalar çok istisnadır. Amaç, belli konularda ve çok sınırlı miktarda harcama yapmaya olanak sağlamaktır. Ancak fonlar, hangi ülkede uygulanırsa uygulansın, hiçbir ülkede, bizimki kadar denetimsiz olmamıştır. Bugün, Türkiye'de fonlar tümüyle disiplinsiz bir durumdadır. Bu fonlarda biriken paraların, kaynakların, nerelere ne tutarlarda harcandığı büyük bir belirsizlik içerisindedir. Bir başka anlatımla, fonlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimi dışında tutulmuştur. Bunu kabullenmenin ya da doğru olduğunu savunmanın mümkün olmadığının bilinmesini isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1980'li yıllarda giderek yaygınlık kazanan fon uygulamalarına ilk kez 1992 yılında, Doğru Yol Partisi hükümeti döneminde neşter atılmıştır. Merkez Bankası nezdinde açılan müşterek fon hesabıyla, olay, disipline edilmeye çalışılmıştır. 1993 yılında da fonların büyük bir kısmı bütçe kapsamı içerisine alınmıştır. Amaç, bütçe disiplinini sağlamak ve devletin geliri ile giderini sağlıklı bir şekilde izlemektir. Bugün, Yüce Meclise getirilen bu tasarı, 1992 yılından itibaren izlediğimiz politikanın bir sonucudur. Biz Doğru Yol Partisi olarak, her zaman bütçe disiplininden yana olduk. Ayrıca, kamu harcamalarının sağlıklı izlenmesini ve denetlenmesini her zaman savunduk, savunacağız da; çünkü, bizim anlayışımıza göre, hiçbir harcama kalemi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisi dışında olmamalı ve harcanmamalıdır. Devletin kaynakları bir yere harcanacak ise bu konuda son karar mercii Türkiye Büyük Millet Meclisi olmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, burada konuya bir başka açıdan değinmeyi de yararlı görüyorum. Hükümetler, niçin acaba fon kurmayı zaruri görürler; bunun temel nedeni, bütçe harcamalarının aşırı bürokrasiye bağlanmasıdır. Oysa, harcama kalemlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi belirledikten ve ilgili kuruluşlara Bütçe Kanunlarıyla harcama ödenekleri tahsis edildikten sonra, Maliye Bakanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yerine geçerek, ek yükümlülükler ya da ek bürokratik zorluklar çıkarmaması gerekir. Bu yapılmadığı içindir ki, hükümetler zaman zaman fon uygulamalarına başvurmaktadırlar.

Biz, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, Maliye Bakanlığının bu konuda daha duyarlı olmasını istiyor ve arzu ediyoruz. Diliyoruz ki, yasalara uygun olarak yapılacak harcamalar için, Maliye Bakanlığı elli dereden su getirmesin ve Bütçe Yasasının verdiği yetkileri keyfî olarak sınırlamasın. Geçmişte bu yapılmadığı içindir ki, bu tabloyla karşılaşılmış ve gerçekten de, ülkemizde bütçe disiplini diye bir şey kalmamıştır. Bu uygulamadan en çok şikâyet eden kuruluş da Maliye Bakanlığıdır. Umuyorum ki, Maliye Bakanlığı, geçmişte yaptığı hataları tekrarlamaz ve bugün düzeltmeye çalıştığımız bu uygulamalara yeniden kapı aralamayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, tamamlayın.

RAMAZAN GÜL (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz maddeyle, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası değiştirilmektedir. Yapılan düzenlemeyle, Kamu Ortaklığı Fonunun yürürlükten kaldırılması sonucu Özelleştirme Fonunun nakit fazlasıyla ilgili olarak ortaya çıkacak boşluğun giderilmesi amacıyla, Özelleştirme Fonunun nakit fazlasının Hazinenin iç ve dış borçlarının ödenmesinde kullanılmasına ilişkindir.

Değerli milletvekilleri, aslında, bu düzenleme, hükümetin bir anlamda aczini göstermektedir. İç ve dış borç ödemelerinin geldiği noktada, hükümet vergi toplayamamakta, özelleştirme gelirlerinden medet ummaktadır. Acaba, bu gelirler bittiğinde, hükümet ne yapacaktır? Reel sektör zor durumdadır. Hükümet, harcamalarda beklediği performansı gösterememiştir. İthalat büyümekte, harcamalar kontrolden çıkmaktadır. Bu nedenle, bu konuda hükümetin dikkatini çekmeyi bir görev biliyoruz. Özellikle vergi gelirlerinde ciddî artışların olduğu söyleniyorsa da, bunlar doğru değildir. Geçen yasama döneminde büyük bir reform olarak getirdikleri, yasalaştırdıkları vergi kanunları, vergi gelirlerinde ciddî azalmalara yol açmıştır. Bu yıl toplanan deprem vergileriyle durum düzeltilmeye çalışılmaktadır; ancak, seneye bu hükümetin neler yapacağı bilinmemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2001 yılında, bu fonlar tasfiye edilecektir.

Burada sözlerime son verirken, tasarının bütçe disiplinine katkıda bulunacağına inanıyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben de size teşekkür ediyorum Sayın Gül.

Madde üzerinde, şahsı adına, Sayın Cevat Ayhan.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Ayhan, Fazilet Partisi Grubu adına konuşacak efendim.

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Cevat Ayhan.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 395 sıra sayılı, fonlarla ilgili kanun tasarısının 2 nci maddesinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, bu madde, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrasını değiştirmektedir. 1994 yılında çıkarılmış olan bu Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası şöyle: "Özelleştirme Fonundan genel bütçeye kaynak aktarılmaz. Ayrıca bu Kanunun Geçici 8 inci maddesi gereğince Kamu Ortaklığı Fonuna yapılacak aktarmalar hariç, Özelleştirme Fonundan diğer herhangi bir Fona aktarma yapılamaz." Bu fıkranın bu Mecliste müzakeresi sırasında, 4046 sayılı bu Kanunun çıkışı sırasında, özelleştirme gelirlerinin nereye harcanacağı uzun uzun müzakere edilmişti ve o zaman, Meclis iradesi, özelleştirme gelirlerinin sadece bu fıkrada tarif edilen çerçevede harcanmasını kararlaştırmıştı, o istikamette irade sadır olmuştu. Neydi bu irade; özelleştirme gelirleri, cari harcamalarda kullanılmasın, ülkenin altyapısının, ulaşım, haberleşme, enerji vesair altyapı ihtiyaçlarının karşılanması, yatırımlarının yapılması için kullanılsın idi.

Yine, bu maddenin birinci fıkrasına bakılırsa, Özelleştirme Fonunun harcanacağı yerler, Özelleştirme Fonunun kullanım alanları burada tek tek sayılmış: Çalışanlara özelleştirme sebebiyle iş kaybı tazminatı ödenmesi; yine özelleştirme sebebiyle işinden nakledilenlerin özlük haklarının korunması, karşılanması; bu Kanunun 24 üncü maddesi gereğince, emekli olanlara -yüzde 30 tazminat hükmü getirilmişti o zaman bu maddede- tazminatların bu fondan ödenmesi ve asıl, bu (d) bendi, özelleştirme kapsamındaki kuruluşların özelleştirilebilir hale getirilmesi amacıyla yapılacak özelleştirmeye hazırlık çalışmalarının gerektirdiği harcamaların karşılanması, yani tesislerin, işletmelerin rehabilite edilmesi, kabul edilebilir, özelleştirilebilir bir duruma getirilmesi idi; ama, tabiî, aradan altı yıl geçti. Şimdi, Türkiye o hale geldi ki, biraz önceki konuşmamda da arz ettiğim gibi, 65 milyonun ödediği bütün vergiler, sadece faizlere gidiyor, faizlere de yetmiyor, ilave, tekrar faizle borç alıp, o yetmeyeni de yine, faizleri tekrar borçla ödüyoruz. Tabiî, bu gelinen noktada hükümet de çarnaçar çaresiz, Türkiye çaresiz, Türkiye faiz batağına gömülmüş; özelleştirme gelirlerini de bütçeye aktararak, gerek cari harcamalarda gerekse faiz giderlerinde harcamak üzere yeni bir noktaya gelmiş bulunuyor. Yani, şartlar rkiye'yi bu noktaya zorlamıştır. Ben, bu maddenin, bu kanunun müzakere edildiği sırada, bu çatı altında özelleştirmeyle ilgili çok hararetli müzakerelerin yapıldığını çok iyi hatırlıyorum; içinizde o günleri hatırlayanlar da var. Yani, şunu söylemek istiyorum; fonlar, 1992'de bütçeye alındı; tamam ama, 1992'den 2000 yılına, Türkiye, daha iyi bir noktaya gelmedi, çok daha kötü bir noktaya geldi; Türkiye, iflas noktasına geldi; yani, gelirleri faizlere yetmeyen bir ülkede neyi yapacaksınız? Onun için, neyiniz varsa satacaksınız ve derhal bu faiz batağından kurtulacaksınız. Türkiye'yi bu hale getiren idareciler, iktidarlar, eh bunun da hesabını kendi vicdanlarında nasıl verecekler merak ediyorum! Yani, Türkiye, bugün, gelirinin gayri safî millî hâsılasının yüzde 17'sini, yüzde 18'ini faiz giderlerine harcama noktasına gelmiş bulunmaktadır. İşte, tablo budur; yani, bu maddenin değiştirilmesindeki sebep budur.

Yine, o zaman hatırlıyorum, 1994'te, Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Komisyonunda, Türkiye'yle ilgili, Türkiye ekonomisiyle ilgili, Türkiye'deki siyasî gelişmelerle ilgili bir mesele görüşülürken, bir senatör -Dışişleri Bakan yardımcısı orada, Türkiye hakkında bilgi arz ediyor komisyona- Amerikan hükümet yetkilisine diyor ki: "Türkiye'nin borçlarını ödemesi için, borç taahhütlerini yerine getirebilmesi için, bir an evvel, vergi kanunları çıkarması ve özelleştirme yapması gerektiğini Türkiye'ye söylüyor musunuz?" O da, gayet politik ve kibar bir üslupla diyor ki: "Türkiye'deki idareciler, burada konuşulanların ne manaya geldiğini anlayacak kabiliyettedirler." Yani, Türkiye, bir sıkıntı içine gidiyor diyor. Hakikaten, bugün, Türkiye o sıkıntının içine girmiş durumdadır; ekonomi fevkalade kötüdür. Tamam; bir özelleştirme, bir enflasyonla mücadele programı içindeyiz, bir kuşatma içindeyiz; ama, korkuyorum ve endişe ediyorum, siz "enflasyonu düşürüyoruz" derken, bütün ekonomi toptan nakavt olacak; çünkü, biraz önce de arz ettim, kurlardaki anormal gelişmeler sebebiyle ihracat geriliyor, içpiyasa daralıyor; piyasa, artık, çökme noktasına doğru gidiyor. Yani, hükümetin, süratle, bunun çözümünü bulup getirmesi lazım; çok dinamik ve anında kararlar verilmesi lazım. Piyasa, böyle, ihracat sebebiyle daralmaya devam ederse, işsizlik çığ gibi büyürse, bunun arkasından gelecek olan birtakım sosyal patlamalar, önü alınamaz hale gelir.

Değerli arkadaşlar, tabiî, Türkiye'nin bu sıkıntıları aşması için çok ciddî programlara, gayretli programlara ihtiyaç var; bunun da çözümü, üretimi artırmaktır. Üretimin gerilediği, millî gelirin azaldığı bir ülkede daha fazla vergi alamazsınız. Önümüzdeki aylar, vergi gelirlerinin daha da azaldığını göreceğiz, istediğimiz gelirleri elde edemeyeceğiz. Daha fazla gelir almamız mümkün değil; çünkü, 1999 yılında, Türkiye'de, gayri safî millî hâsıla yüzde 6,4 küçülmüş.

Şimdi, önümüzdeki dönemde, haziran ayında, temmuz ayında, ağustos ayında, eylül ayında çiftçiye vereceğimiz paralar var. Ne vereceksiniz? Tarım Bakanlığı ne verebilecek? Hükümet ne verebilecek? Hazine ne verebilecek? Hiçbir şey vermesi mümkün değil. Hiçbir şey veremezseniz de, çiftçi iflas halindedir. 1999'da çiftçinin bütün girdileri artmış, mazot yüzde 276 artmış, gübre yüzde 100'ün üzerinde artmış ve ortalama enflasyon yüzde 70 mertebesinde, çiftçinin mallarına verdiğimiz fiyat artışları yüzde 41 mertebesinde. Şimdi, bunu niçin söylüyorum? Bunu şunun için söylüyorum: Hükümet, yine, Dünya Bankasıyla mutabakat halinde bir büyük tarım reformu yapıyorum diyor; ama, çiftçiye hiçbir şey veremeyeceğim diyor. Bu, Türk çiftçisi için, sanayicisi için, esnafı için, çalışanları için fevkalade tehlikeli bir gelişmedir.

Bakın, bugün basında bir haber vardı; bir holdingin patronu kendi işçilerine birinci altı ayda yüzde 69 zam vermiş. Memnun oldum, demek ki kazanıyor veriyor; İkinci altı ayda da enflasyon kadar vereceğiz diyor. Verdiği bu rakam da normaldir; niye? 1999'da enflasyon yüzde 69-70. Biz çalışanlara, memura, emekliye ne verdik? Yüzde 25 verdik. Birinci altı ayda yüzde 15 verdik, ikinci altı ayda yüzde 10 vereceğiz. Halbuki daha dördüncü ayda enflasyon oranı yüzde 15'i geçti. Şimdi, çalışanlar, emekliler bekliyor; haziran ayı gelsin, yüzde 15'in üzerindeki enflasyon farkını ve 2 puan da iyileştirme alsınlar. Niye haziranı bekliyorsunuz? Bu insanlar evlerine ekmek götürecek, sofrasına bir şey koyacak, katık koyacak yanına. Bu insanlar emeklidir; 90 milyon lira maaşla geçinen emekli insanlar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun sayın Ayhan.

CEVAT AYHAN (Devamla) – 110 milyon lirayla, 120 milyon lirayla geçinen emekliler var. Bugün memur emekli olmaya korkuyor; niye? 270 milyon lira-300 milyon lira maaş alıyor, emekli olduğu zaman 110 milyon lira-120 milyon lira maaş alacak. Çocuğu okuyorsa bu insan nasıl geçinecek? Pazara gitsin limon mu satsın; beceren var beceremeyen var. Onun için, fevkalade kötü bir tablodur.

Hükümete tavsiyem şudur: Tabiî bütün maharetini, bütün kabiliyetini kullanıp, üretimi artırma istikametinde gayret sarf edelim. Yani fukaralıktan fukaralık çıkar. Bir şey verebilmek için de üretimin artması lazım; tarımda artması lazım, sanayide artması lazım; yani, üretimi harekete geçirecek olan mekanizmaları dikkatle değerlendirelim. Sadece enflasyon rakamlarına indeksli böyle dar bir bakış, korkarım, yemini azalta azalta, sonunda, hayata veda eden gibi "tam alışacaktı; ama, sonunda öldü" dedirtiriz Allah korusun; onun için, memleket ekonomisi, insanı çöker. Bu sosyal politikalarla beraber iktisadî politikaları bir bütün halinde ele alıp, Türkiye'yi bu sıkıntılardan kurtarmamız gerekir.

Teşekkür eder, hepinizi hürmetle selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. – 11.8.1941 tarihli ve 4109 sayılı Asker Ailelerinden Muhtaç Olanlara Yardım Hakkında Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 8. – Bu Kanun uyarınca yapılacak yardımlar için imkânları yetersiz kalan belediye ve köylere, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kaynaklarından bütçe imkânları dahilinde yardım yapılabilir.”

BAŞKAN – Şahsınız adına söz talebiniz var Sayın Ayhan, konuşacak mısınız efendim?..

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Zeki Ünal konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına, Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA ZEKİ ÜNAL (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 395 sıra sayılı Yasa Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, üzerinde görüşlerimi arz edeceğim 3 üncü madde oldukça ilginç; çünkü, bundan tam ellidokuz sene önce çıkarılan bir kanunun maddesi. Bu kanun, asker ailelerinden muhtaç olanlara yardım amacıyla, 1941 yılında İkinci Dünya Harbinin o şiddetli günlerinde çıkarılmış.

Evet, şimdi, bu kanunun 8 inci maddesi, IMF'ye verilen niyet mektubunun 44 üncü madde çerçevesine uygun olarak değiştirilmek istenmektedir.

Değiştirilmek istenen 8 inci maddeyi birlikte okuyalım: " Madde 8 – Şehir hudutları haricindeki muayyen tarifeli bilumum nakil vasıtalarının birinci ve ikinci mevki bilet bedellerine, yüzde 3 'e kadar İcra Vekilleri Heyeti kararıyla zam yapılarak, hasılatı, Dahiliye Vekâleti emrine Belediyeler Bankasında açılacak umumi hesaba yatırılır. Vekâlet, umumi hesaba yatırılmış paraları kendi ihtiyaçlarını temin edemeyen belediye ve köylere yardım için kullanır."

Evet, görüştüğümüz yasa tasarısının 3 üncü maddesiyle işbu madde nasıl değiştiriliyor, onu da sizlere takdim etmek istiyorum:

"Madde 8 - Bu kanun uyarınca yapılacak yardımlar için imkânları yetersiz kalan belediye ve köylere, Sosyal Yardımlaşma Dayanışmayı Teşvik Fonu kaynaklarından bütçe imkânları dahilinde yardım yapılabilir."

Değerli arkadaşlar, peşinen ifade edeyim, palyatif tedbirlerle bir yere varmak mümkün değildir. Miadını doldurmuş, fonksiyonunu bitirmiş, bundan tam altmış sene önce çıkarılmış bir kanunu, tamamen yürürlükten kaldırmak lazımdır.

Merak ediyorum, 8 inci maddenin dışındaki tüm maddeler, fonksiyonlarını ifa etmeye devam ettikleri için mi ibka edilmektedir, onlara dokunulmamaktadır?

Yani, bir maddesini değiştiriyoruz; diğer maddeleri yürürlükte olan bu yasanın bir maddesinden de sizlere bir misal vermek istiyorum.

1941 tarihli 4109 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin beşinci fıkrasında "köylerde, kasaba ve şehirlerde ziraat erbabından olan asker ailelerine yapılacak yardım tercihan imece ve ayniyat suretiyle temin edilir. Köylerde imece ve aynî yardımlardan başka, muhtaç ailelere nakdî yardım yapılmasına da lüzum ve ihtiyaç hasıl olduğu takdirde, mükelleflere tevzi edilecek para 3664 sayılı Kanunun hükümleri dairesinde senesi içinde tevzi edilmiş olan salma haddini geçemez" deniliyor.

Altıncı fıkrasında ise: "Belediye encümenleri ve köy ihtiyar meclisleri tarafından tevzi olunan yardımı yapmaktan imtina edenlerden nakdî yardımlar şehir ve kasabalarda belediyelerce Tahsilî Emval Kanununa ve köylerde Köy Kanunun 66 ncı maddesi hükümlerine göre tahsil olunur" denilmektedir.

Yardım yapmaktan kaçınanlardan paranın nasıl tahsil edileceğini, 1924 yılında çıkarılmış, yani, yetmişaltı yıllık 442 sayılı Köy Kanununun 66 ncı maddesinden öğreniyoruz.

Şimdi de Köy Kanununun 66 ncı maddesi ne diyor, ona bakalım: "Köyce salınan parayı ve ihtiyar meclisince hükmedilen paraları vermiyenlere yirmi bir gün zarfında borcunu vermesi için köy muhtarı tarafından haber gönderilir. Yirmi bir günün sonunda borçlu gene borcunu vermezse ihtiyar meclisinin mazbatası Hükümete gönderilir. Vali veya kaymakam veya nahiye müdürü aşağıdaki usule göre parayı tahsil eder.

Şöyle ki:

1- Borçlu veya cezalıya lâzım olandan gayrı ev eşyası satılmak suretiyle alınır. Fazla eşyası bulunamazsa veyahut alınan eşya borcu ödeyemezse bir yerden diğer bir yere götürülebilen diğer malları, bu da yoksa tarla bağ ve bahçe gibi bir yerden diğer bir yere götürülemeyen malları satılır.

2- Ev eşyasiyle bir yerden diğer bir yere naklolunabilen her nevi eşya haczi gününden başlayarak üç gün içinde ihtiyar meclisinin gözü önünde ve kasabada belediye vasıtasiyle sattırılır. Yetecek kadarı köy sandığına veya alacaklıya ve üst tarafı mal sahibine verilir" deniliyor.

Şimdi, ben, hükümete soruyorum: Bu maddeleri, siz, hâlâ uyguluyor musunuz? Eğer, uygulamıyorsanız, neden söz konusu kanunun bir maddesini değiştiriyorsunuz? Ben diyorum ki, gelin, bu kanunun yalnız 8 inci maddesini değiştirmekle kalmayalım, artık, fiilen yürürlükten kalkmış, metruk hale gelmiş bütün maddelerini kaldıralım; yani, yasayı tümden kaldıralım. Sayın hükümet "bu yasalar çok eski, ama, biz, onları uyguluyoruz, faydalı işler de yapıyoruz" diyorsa, o zaman, gerekçelerini de izah etmelidir.

Sayın milletvekilleri, bu maddede öngörülen değişiklikle, öyle, önemli bir iş de yapılıyor değildir. Bu da, kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm bir düzenleme olacaktır; çünkü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fon kaynakları, bırakınız fakir fukarayı, belediyeleri, köyleri kollamayı, büyük oranda bütçe açıklarına gitmektedir. Devlet Bakanı Sayın Hasan Gemici'ye, bundan 8 ay evvel; acaba, fonların ne kadarı fakirlere gidiyor, ne kadarı bütçe açıklarına gidiyor diye bir soru tevcih etmiştim ve şimdiye kadar bir cevap gelmedi. Eğer, bunun cevabını şu andaki sayın bakanımız verirlerse, tabiî ki memnun olurum.

Değerli arkadaşlar, böyle palyatif tedbirlerle, tabiî ki bir yere varılmaz; bir işi yapacaksak sağlam yapmalıyız.

Bir ara yerel yönetimler reformu yasa tasarısı hazırlanmıştı. Hatta, şunu ifade edeyim, bu yasa tasarısına, muhalefet olarak biz de destek vermiştik; erken seçime gidildi ve maalesef, o yasa tasarısı kadük kaldı. Eğer, hükümet onu getirecek olursa, bu meseleleri kökten çözmek gibi bir tedbiri de getirmiş olur.

Evet, o yasa tasarısı, şu anda unutulmuş durumdadır; ancak, görebildeğim kadarıyla, hükümet, zannediyorum önümüzdeki günlerde bu yasa tasarısını getirecektir; getirmediği takdirde, yetmişaltı yıllık Köy Kanunuyla, şu anda köyleri yönetmek durumunda kalacağız.

Şu anda, köy bütçesi, gerçekten sıfırdır. 1924'te çıkan 442 sayılı Köy Kanununun 16 ncı maddesi köy parasından bahsetmektedir ve bu paranın temini için de şöyle bir hüküm getirmektedir: "En yüksek haddi yirmi lirayı aşmamak üzere herkesin hal ve vaktine göre köy ihtiyar meclisi kararıyla köyde oturanlara ve köyde maddî alakası bulunanlara salma salınır" denilmektedir.

Şimdi, değerli arkadaşlar, tabiî, 20 lira tarih oldu. Öyleyse, yani, yetmişbeş, yetmişaltı yıllık bir kanun, eğer, şu anda yürürlükte ise, gerçekten, bir eksikliktir ve köyler değişmiştir, sosyal hayatı değişmiştir, ticarî ve ekonomik ilişkileri değişmiştir ve dolayısıyla, mutlaka, bu yasayı, tamamen, tümden kaldırmak lazımdır. Daha evvel de ifade ettiğim gibi, reform tasarısıyla birlikte belki kaldırılacaktır; onu da şu anda bilmiyorum.

Şu günlerde liradan altı sıfır atılması konuşuluyor; öyle bir operasyon yaparsanız; eğer biz, 20 lirayı bugünkü paraya çevirecek olursak, bu 33 dolar yapıyor ki, bu da, tabiî, 20 milyon civarında bir paradır. Hiç değilse, 20 lira değil de, 20 milyon lira civarında böyle bir salma getirilecek olursa, zannediyorum, biraz daha mantıkî olabilir diye düşünüyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ünal.

Sayın Ayhan...

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Eğer müzakereler bittiyse, bir sorum olacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Maddeyle ilgili müzakereler bitti efendim.

Buyurun.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, sorum şudur: 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonunda 1998 ve 1999'da ne kadar gelir toplanılmış ve nerelere harcanmıştır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Bursa)– Şimdi, elimde, bütçeye aktarılan kısımla ilgili bilgi var. Bildiğiniz gibi, bu fonun yüzde 60'ı fon tarafından kullanılmaktadır, yüzde 40'ı, bütçeye gelir yazılmaktadır ve bendeki verilere göre, kendi tuttuğu kayıtlara göre, kendi verdikleri rakamlara göre, 1998 yılı gelirleri 235 trilyon 653 milyar lira. 1999 yılı geliri ise, 355 trilyon 220 milyar. Bizim, Hazineye naklettiğimiz kısım da, 1998 yılında 40 trilyon 458 milyar, 1999 yılında 173 trilyon 252 milyar; 2000 yılında da -mart sonu itibariyle- 30 trilyon 734 milyar lira.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Maddeyi oylarınıza_

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Karar yetersayısını arayacağım efendim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 21.51

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 22.10

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER : Melda BAYER (Ankara), Hüseyin ÇELİK (Van)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Bir önceki oturumda, 3 üncü maddenin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, 3 üncü maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1. – Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanunun, Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun, Asker Ailelerinden Muhtaç Olanlara Yardım Hakkında Kanunun, Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında Kanunun, Gecekondu Kanununun, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ve Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Yürürlükten Kaldırılması ile Bazı Tekel Maddeleri Fiyatlarına Yapılan Zamlardan Elde Edilen Hâsılatın T.C. Merkez Bankasında Açılacak Bir Deprem Fonu Hesabında Toplanmasına Dair Kanunun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/645) (S. Sayısı : 395) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. – 29.4.1959 tarihli ve 7258 sayılı Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki “yüzde biri Türk Sporunu Teşvik Fonuna, bakiyesi” ibaresi “tamamı” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Sayın Ayhan, şahsınız adına söz talebiniz var, kullanacak mısınız efendim?

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Kullanmayacağım.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. – a)11.8.1941 tarihli ve 4109 sayılı Asker Ailelerinden Muhtaç Olanlara Yardım Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin dördüncü fıkrası,

b) 29.4.1959 tarihli ve 7258 sayılı Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları,

c) 29.2.1984 tarihli ve 2983 sayılı Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanunun 4, 5, 6, 11 ve 15 inci maddeleri,

d) 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 6 ncı maddesinin son fıkrası ile geçici 8 inci maddesi,

e) 9.3.1972 tarihli ve 1571 sayılı Bazı Tekel Maddeleri Fiyatlarına Yapılan Zamlardan Elde Edilen Hâsılatın T.C. Merkez Bankasında Açılacak Bir Deprem Fonu Hesabında Toplanmasına Dair Kanun,

f) 20.7.1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanununun 14 ve 15 inci maddeleri ile ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrası,

g) 7.5.1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun geçici 4 üncü maddesi,

h) 14.1.1982 tarihli ve 35 sayılı Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 31, ek 32 ve ek 33 üncü maddeleri,

Yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Sayın Ayhan, şahsınız adına söz talebiniz var; kullanacak mısınız efendim?

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ayhan. (FP sıralarından alkışlar)

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; tasarının 5 inci maddesiyle birçok kanunda bazı maddeler ve bazı fıkralar yürürlükten kaldırılmaktadır. Tabiî, bu kanunun esası, fonların tasfiyesi kanunu.

3 üncü maddede, dikkat buyurulduysa, Sayın Bakana soru tevcih etmiştim; 3294 sayılı Kanunla kurulan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonunun, 1998 ve 1999 yıllarında ne kadar geliri oldu ve nereye harcandı diye. Bu fonun, 1999 yılında 355 trilyon lira geliri olmuş; bunun 173 trilyon lirası bütçeye devredilmiş, bütçe giderlerinde harcanmış.

3294 sayılı Kanun, 1986'da, rahmetli Özal'ın Başbakanlığı zamanında çıkarılmıştı. Hakikaten, fevkalade hayırlı ve faydalı bir kanun. İdareciler -bir kaymakam, bir vali- fakir fukaraya el uzatabilmek için, bu fondan faydalanıyorlar. Fonun yönetiminde, illerde, belediye başkanı var, mülkî idare amiri var, emniyet müdürü var, müftü var; onlar tarafından yönetiliyor. Fakir bir aile, köyde veya şehirde... Vali, geçinebilmesi için kendisine 10 tane koyun alıp veriyor, al bakayım, bahçende koyunlarına bak, bunlarla gelir temin et diyor. Birine, bir dokuma tezgâhı veriyor, evinde çalışmak üzere veya hasta birisine yardım ediyor veya fakir bir ailenin çocuğunun eğitimine destek oluyor. Nitekim, bakın, 3294 sayılı Kanunun amaç maddesini okuyorum: "Bu Kanunun amacı; fakru zaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan vatandaşlar ile gerektiğinde, her ne suretle olursa olsun Türkiye'ye kabul edilmiş veya gelmiş olan kişilere yardım etmek, sosyal adaleti pekiştirici tedbirler alarak gelir dağılımının adilane bir şekilde tevzi edilmesini sağlamak, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik etmektir." Şimdi, bu kadar ulvî gayelerle çıkarılmış olan bir kanun.

Değerli milletvekilleri, tabiî, hepimiz halkın arasında dolaşıyoruz; kalp ameliyatı yaptıracak; yok imkânı... Yeşil karttan faydalan diyoruz; yardım etmiyor... Git kaymakama, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan para iste diyoruz, "fonda para yokmuş efendim" diyor. Bunlar, fakir aileler, bizim önümüze geliyorlar.

Bugün, benim seçim çevremden biri aradı; çok ağır bir ameliyat geçirecek, "1 milyar para lazım, 500 milyonunu bulduk, 500 milyon nereden bulalım; aman, bize yardım edin" diye. Yani, şimdi, bu maksatla, fakir fukaranın hakkı için çıkarılmış olan bir kanun var. Bu kanunun gelirleri de birtakım yerlerden temin ediliyor. Bu fonun gelirleri, burada, kanunda uzun uzun sayılmış: "Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının gelirleri; Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan aktarılacak miktardan, mahallî idare bütçelerinden yüzde 2" denilmiş ve birçok yerleri de saymış. Biz, bu paranın yarısını alıyoruz, götürüyoruz bütçeye aktarıyoruz; niye; faizcilere para yetiştireceğiz, bütçenin giderlerine... Yani, bu insanların ahı tutar bizi. İşte, hükümeti, bu noktada, daha önceki maddede de ikaz ettiğim husus budur. Yani, sosyal muhtevalı olan meseleleri çok dikkatle yürütelim. Bu fakir fukaranın hakkını, bu şekilde, başka şeylere harcamayalım.

54 üncü hükümet zamanında, devrin başbakanı Sayın Erbakan, televizyonlarda "bütün kaymakamlara, şimdi emir veriyorum; bak, ilan ediyorum; kimse aç açık kalmayacak; kim fakru zaruret, sıkıntı içerisindeyse, kaymakamlara müracaat etsin, kendilerine her türlü yardım yapılacak" demişti. O zamanki parayla, 1996'nın parasıyla, aşağı yukarı 40-50 trilyon civarında da fonun kaynakları dağıtılmıştı. Daha önceki dönemlerde de, bütçeye aktarılıp, faiz giderlerine, bilmem nereye harcanan paralar fakir fukaraya yönlendirilmişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan.

CEVAT AYHAN (Devamla) – İşte, şimdi, hükümetten rica ediyorum; 2000 yılında, derhal, bu uygulamaları durdursunlar. Burada, her kanun vesilesiyle, soru önergesiyle soracağız. Söylememek, üzerini örtmek marifet değil. Biz üzerini örtsek bile, bu gariplerin duasının üzerini örtemezsiniz, bedduasının üzerini ise hiç örtemeyiz; hepimizin başına, bunun hakkını ödeyemeyeceğimiz musibetler gelir. Onun için, ben, bu fonların yerli yerinde kullanılmasını, özellikle de bu Fakir Fukara Fonunun yerli yerinde kullanılmasını, buradan bir kuruş bütçeye aktarılmamasını istiyorum ve hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum.

MADDE 6. – 5 inci maddenin (a), (e), (g) ve (h) fıkraları ile yürürlükten kaldırılan fonların gelirleri ve nakit bakiyeleri, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren doğrudan bütçeye gelir kaydedilir ve varsa demirbaşları bağlı bulundukları Bakanlığa devredilir.

5 inci maddenin (f) fıkrası ile yürürlükten kaldırılan 775 sayılı Gecekondu Kanununun 14 üncü maddesine göre Bayındırlık ve İskân Bakanlığı emrinde kurulmuş bulunan Fonun, bütün mal varlığı, nakit imkânları, hakları ve vecibeleri, alacakları ve borçları, gelirleri ile görevleri Toplu Konut İdaresine devredilmiştir.

Belediyelerce yapılan veya yaptırılan gecekondu tasfiye, ıslah ve önleme bölgelerine ait projelere dayanılarak Toplu Konut İdaresince kamulaştırma, arazi ıslah ve düzenlemesi, altyapı işletmeleri ve bina yapımı için karşılıklı veya karşılıksız olarak yardım yapılabilir. Bu yardımın şekil ve şartı yönetmelikle düzenlenir.

Bu Kanunla veya diğer şekillerde kaldırılan fonların tasfiyesine ilişkin olarak gerekli her türlü düzenlemeyi yapmaya Maliye Bakanı, Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığı ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlar yetkilidir.

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 395 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlarım.

Kanun tasarısının 5 inci maddesiyle, 4109 sayılı Asker Ailelerinden Muhtaç Olanlara Yardım Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin dördüncü fıkrası, 1571 sayılı Bazı Tekel Maddeleri Fiyatlarına Yapılan Zamlardan Elde Edilen Hâsılatın Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Açılacak bir Deprem Fonu Hesabında Toplanması Hakkında Kanun, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun geçici 4 üncü maddesi ve 35 sayılı Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 31, ek 32 ve ek 33 üncü maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

Kanun tasarısının 6 ncı maddesi ise, "yürürlükten kaldırlan fonların gelirleri ve nakit bakiyeleri, bu kanunun yayımı tarihinden itibaren doğrudan bütçeye gelir kaydedilir ve varsa demirbaşları, bağlı bulundukları Bakanlığa devredilir" şeklindedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; genellikle, gelişmekte olan ülkelerde kamusal harcamaların finansmanı amacıyla oluşturulan vergi, resim, harç ve benzeri gelir kaynaklarının, artan kamusal hizmetlerin oluşturduğu giderleri karşılayamaması durumunda, devletler, genellikle iki araca başvurmuşlardır. Bunlardan birincisi borçlanma, ikincisi ise fon teşkili yoluyla elde edilen gelirlerdir.

Fon, dar ve genel anlamıyla, belirli bir iş için gerektikçe harcanmak üzere ayrılıp işletilen paraları ifade etmek için kullanılmaktadır.

Kamu maliyesi açısından ele alındığında ise, fon, devlet ve diğer kamu tüzelkişileri tarafından belirli bazı kamusal hizmetlerin yapılabilmesi için birkısım kamu gelirlerinin ayrılması sonucu oluşturulan ve gerektiğinde kullanılmak üzere bir hesapta tutulan para olarak tanımlanmaktadır.

Yukarıda genel tanımı belirtilen maksat için teşkil edilen fonlardan, 1941 tarihli ve 4109 sayılı Asker Ailelerinden Muhtaç Olanlara Yardım Hakkında Kanun, esas olarak belediyelerin mükellefiyetinde olan yardımlar için, belediyelerin kaynaklarının yetmemesi halinde başvurulan bir fon olup, yükümlülüğünü bütçeye konulan küçük ödeneklerle karşılamaktaydı. Son altı yılda herhangi bir faaliyet göstermeyerek, önemini kaybetmek suretiyle işlemez duruma gelmişti.

Bu tasarı, bu kanunun 7 nci maddesinin dördüncü fıkrası, 2983 sayılı Kanunun Kamu Ortaklığı Fonuyla ilgili düzenlemelere yer verilen maddelerinin yürürlükten kaldırılması için hazırlanmıştır.

Asker Ailelerinden Muhtaç Olanlara Yardım Hakkında Kanun, hazarda ve seferde 45 günden ziyade müddetle askerlik hizmetinde bulunanların muhtaç ailelerine yardım yapılmasını amirdir. Yardımdan istifade edebilmek için,

a) Askerin usul veya füruu, karısı, kız veya erkek kardeşi olmak,

b) Yiyecek vesaire ihtiyaçları askere giden tarafından temin edilmekte bulunmak,

c) Mahallî rayice nazaran idare ve ihtiyaçlarını temin edecek ne kendilerinin ne askere gidenin geçim vasıta ve imkânı bulunmamak şarttır.

Bu kanunun 7 nci maddesinde, kanunun 3, 4 ve 6 ncı maddelerinden temin edilen gelirler ihtiyaca kâfi gelmez ise -ki, mesela, 1993 yılı cari fiyatlarıyla fon geliri 4 milyar 458 milyon TL'dir- eksik kalan kısım, belediye encümenince, o şehirde ve kasabada oturanlar ile hükmî şahsiyeti haiz ticarî şirketlerden temin edileceğini belirtmekte ve dördüncü fıkrası ise, "bu suretle yapılmış tevziattan memur ve müstahdem maaşlarına taalluk edenler, Belediyeler Bankası nezdinde Dahiliye Vekâleti emrine açılacak umumî hesaba yatırılır" şeklindedir. İşte, bu fıkra, bu kanunla yürürlükten kaldırılmıştır. Bu kanun, gereğini yerine getirmese de, mana olarak son derece elzem bir kanundur.

İşsizliğin bu kadar yüksek olduğu bir dönemde, UNICEF raporuna göre ülkemiz nüfusunun yüzde 14,2'sinin yoksulluk kategorisine girdiği bir zamanda, parası olan ailelerin, çocuklarını, bedel ödeyip askere yollamadığı günümüzde, askere giden çocuğunun emeğinden başka geliri olmayan bu ailelere gerekli yardımı yapmak da devletimizin en önemli bir borcudur. Bu bedel ödeme işini, bilhassa Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da, çalıştırdığı işçisinin dahi maaşını ödeyemeyen belediyelerin himayesine bırakmak, son derece yanlış ve halkını anlamamaktır. Onun için, bu kanunun amaçları doğrultusunda yeniden ihya edilmesi, son derece zarurî bir ihtiyaçtır.

1571 sayılı Bazı Tekel Maddeleri Fiyatlarına Yapılan Zamlardan Elde Edilen Hâsılatın TC Merkez Bankasında Açılacak Bir Deprem Fonu Hesabında Toplanmasına Dair Kanunla kurulan fonun ise, son yedi yıldır herhangi bir faaliyette bulunmayarak işlevini yitirmiş olması ve aynı konuda faaliyet gösteren Afetler Fonunun bulunması sebebiyle feshedildiği belirtilmektedir.

18.6.1971 tarihinde yapılan zamlar ile zamdan önceki fiyatlar arasındaki farka göre, Tekel maddeleri satışından elde edilen hâsılat fazlasının Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında ihdas edilecek bir Deprem Fonu hesabında toplanması ve bu kanunun yayımı tarihi olan 19.3.1972 tarihine kadar geçen süre içerisinde, Tekel maddelerinin zamlı fiyata göre satışından elde olunan hâsılat fazlası hakkında da bu kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir.

Yine, geçici 2 nci maddeyle ihdas olunan Deprem Fonu hesabında toplanan paraların bir kısmının, Bakanlar Kurulu kararıyla, sonradan iade edilmek şartıyla, depremden başka afetlerde de kullanılabileceği belirtilmektedir.

Ülkemizde son yıllarda yaşanan büyük deprem afetlerinin ve İstanbul İlinde beklenen olası bir deprem afetinin, böyle, Tekel zammıyla karşılanamayacağı rakamlarla bellidir. Mesela, cari fiyatlarla, 1993 yılında tahsil edilen Deprem Fonu 3 milyar 34 milyon TL'dir. Bu maksada hizmet ettiği belirtilen Afetler Fonunda ise, 1993 yılında elde edilen fon geliri, cari fiyatlarla, 1 trilyon 470 milyar 865 milyon TL'dir. Bu miktar, Deprem Fonuna göre önemli bir miktar ise de, 1999 afetleri ve beklenen büyük afetler için kifayetsiz olduğu, en yakın zamanda görülmüştür. Onun için, depremle beraber yaşamaya alışmamızın tavsiye edildiği bugünlerde, ister bütçe içi ödeneklerle isterse fonlarla olsun, bu tip hesaplarda, afetler anında halkın ihtiyacına yetecek bir meblağı sürekli hazır tutmalıyız.

Tasarıda, Deprem Fonuyla aynı hizmeti gördüğü belirtilen Afetler Fonu ise, deprem (yer sarsıntısı), yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ ve benzeri afetlerde, yapıları ve kamu tesisleri genel hayata etkili olacak derecede zarar gören veya görmesi muhtemel olan yerlerde alınacak tedbirler ile yapılacak yardımları düzenleyen bir fondur. Netice olarak, bütçe kapsamı içerisinde olan bu fonun, mutlaka, yukarıda sayılı vazifeleri görecek etkinliğe çıkarılması elzemdir.

Kanun tasarısının 6 ncı maddesinin devamında "5 inci maddenin (f) fıkrasıyla yürürlükten kaldırılan 775 sayılı Gecekondu Kanununun 14 üncü maddesine göre Bayındırlık ve İskân Bakanlığı emrinde kurulmuş bulunan fonun bütün mal varlığı, nakit imkânları, hakları ve vecibeleri, alacakları ve borçları, gelirleri ile görevleri Toplu Konut İdaresine devredilmiştir" denilmekte ve belediyelerce yapılan ve yaptırılan gecekondu tasfiye, ıslah ve önleme bölgelerine ait projelere dayanılarak, Toplu Konut İdaresince, kamulaştırma, arazi ıslah ve düzenlemesi, altyapı işletmeleri ve bina yapımı için, karşılıklı veya karşılıksız yardım yapılabileceği belirtilmektedir.

775 sayılı Gecekondu Kanunu, mevcut gecekonduların ıslahı, tasfiyesi, yeniden gecekondu yapımının önlenmesi ve bu amaçla alınması gereken tedbirler içeren bir kanundur. Bu kanunun önemi, şehirleri kuşatan ve gerek deprem yönünden gerekse insan sağlığı yönünden son derece büyük problemler içeren gecekondulaşmayı önlemek için oluşturulmuştu. Bu fonun Bakanlık kısmında, 1993 yılı fiyatlarıyla 32 milyar 710 milyon TL toplanmıştı. Bu rakamın yukarıdaki hizmetlere cevap veremeyeceği ortadadır. Toplam fon gelirleri içerisindeki payı yüzde 9,2 ile önemli bir miktarı içeren Toplu Konut Fonu ise, 1993 yılında, cari fiyatlarla 11 trilyon 326 milyar 687 milyon TL'lik gelirleriyle fonlar içerisinde önemli bir yere sahiptir.

Toplu Konut Fonu, konut ihtiyacının karşılanması, konut inşaatı yapanların tabi olacağı usul ve esasların düzenlenmesi konularında düzenleme yapmak amacıyla kurulmuştur. 17 Ağustos depremi başta olmak üzere, ülkemizin son yıllarda geçirdiği büyük afetler, depreme dayanıklı, Türk Standartları Enstitüsü şartlarına uygun malzemelerle yapılan, standartlara ve sağlık şartlarına uygun konut ihtiyacımızı net olarak ortaya koymuştur; fakat, gerek proje yapımına gerekse kullanılan malzemeye ve kontrol sistemine getirilen son düzenlemeler, inşaat maliyetlerine de önemli bir yük getirmiştir.

Ayrıca, belediyelerimizin gelirlerinde son yıllarda yapılan kesintiler, bilhassa küçük belde belediyelerini, çalıştırdığı işçilerin dahi maaşını ödeyemez duruma getirmiştir. İşte, gerek bu belediyelerin altyapı hizmetlerine yardım için gerekse toplu olarak yapılacak depreme dayanıklı ve sağlıklı konutlar için, Toplu Konut İdaresinin ehemmiyeti son derece artmıştır.

Onun için, gerek konut yapımı için gerekse geri kalmış yörelerden başlamak üzere, tüm belediyelerimize, arazi ıslahı, altyapı ihtiyaçları için gerekli ve yeterli desteği sağlamamız şarttır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Polat.

ASLAN POLAT (Devamla) – Teşekkür ederim.

Aksi halde, muhtemel bir afet karşısında uğradığımız zararımız telafi edilemeyecek boyutta olduğu gibi, son yıllarda köylerden kentlere artarak devam eden göçlere cevap veremez duruma düşer ve tekrar gecekondulaşmaya hız kazandırmış oluruz.

Netice olarak, fonların bütçe kapsamı içerisine alınıp tasfiye edilmelerini olumlu bulmamıza rağmen, kuruluş gerekçelerinin yerine getirilebilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasın diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

Şahsı adına, Sayın Cevat Ayhan; buyurun efendim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; tasarının 6 ncı maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

6 ncı madde, yine, fonların tasfiyesiyle ilgili düzenleme getirmekte ve özellikle de, 775 sayılı Gecekondu Kanunuyla ilgili birtakım düzenlemeler getirmektedir. Bu Gecekondu Kanunu, 1966 yılında çıkarılmıştır ve gecekonduyu önlemekle ilgili birtakım hükümler getirmektedir. Biz, 5 inci maddede getirdiğimiz hükümle, bu kanunun 14 üncü, 15 inci maddeleri ile ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasını iptal ediyoruz. Bu 14 üncü ve 15 inci maddeler, gecekondunun önlenmesiyle ilgili fon teşkili ve fonun kullanılacağı yerlerle ilgilidir. Hemen ifade edeyim, bu kanunun süresi de bugünlerde sona ermektedir; ama, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yetkilileriyle geçenlerde yaptığımız bir görüşmede, bu kanunun süresinin -yanlış hatırlamıyorsam- dokuz yıl kadar uzatılması istikametinde hazırlık yaptıklarını, bunun zarurî olduğunu ifade ettiler. Biz de, bu zarurete katılıyoruz. Tabiî, yaşadığımız hadiseler sebebiyle de, bu kanunla yakın ilgimiz var. Deprem bölgesi olarak -ben Sakarya için söylüyorum; tabiî, Bolu için, Düzce için, Kocaeli ve Yalova için de söyleyebilirsiniz- burada, 80 000-90 000 civarında ev yıkıldı, bir o kadar da orta hasarlı var; halbuki, bölgede hak sahibi olunan konut sayısı 40 000 civarında. Hak sahibi olunamayan konutların da bir şekilde inşa edilmesi lazım ki, bölgede mesken sıkıntısı, konut sıkıntısı olmasın, konut açığı olmasın. Konut açığının kapatılması lazım. Tabiî, deprem bölgesindeki mahallelerde, sokaklarda bunları inşa etme şansınız yok. Ya apartman halinde, ortak mülkiyetli... Katı belli değil, kaç kat olacak belli değil; birçok hukukî mesele var. Bölgede konut açığının kapatılması için yeni yerleşim yerlerinin belirlenmesi, buralarda, işte bu kanuna göre, 775 sayılı Gecekondu Kanununa göre parselasyona gidilmesi, bunların da kooperatiflere ve şahıslara tahsis edilerek, buralarda evlerin inşa edilmesine destek olunması lazım süratle. Bu acil bir meseledir deprem bölgesinde, 5 ilde; ama, Türkiye'nin başka yerlerinde de ihtiyaç olacaktır. Yani, bu 14 ve 15 inci maddeleri iptal ederken, hükümetin, bu tip ihtiyaçları yönetmesi bakımından, bu kaynakları nereden sağlayacağının üzerinde de bir daha düşünmek lazım. Yani, bu Kanun, 1966'dan bugüne kadar fevkalade başarılı bir şekilde uygulanmıştır gecekondu önleme kanunu olarak. Bunun üzerinde bir daha düşünülmesi lazım. Kendi çevremde konut açığı had safhadadır. Dokuz ay geçti, daha, kalıcı konutların inşaatına başlanmadı. Hak sahibi için yapılacak olan konutların dışında... Sırf Sakarya için söylüyorum: 24 000 konut yıkılmış, 6 600 konut inşa edilecek, 5 000-6 000 de hadi kendi yapacak diyelim; geriye kalan 12 000 konutu kim yapacak, ne zaman yapacak, nereye yapılacak, nasıl yapılacak, bu konut açığı nasıl kapanacak? Diğer illerle beraber, bunun sayısı aşağı yukarı 40 000-50 000 mertebesindedir. Yani, bu maddeleri iptal ederken, kümetin elinde, bu ihtiyaçları karşılayabileceği birtakım aletlerin, imkânların bulunması lazım.

Bunları ifade edeyim diye söz aldım; hepinizi hürmetle selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkında Kanunun, Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun, Asker Ailelerinden Muhtaç Olanlara Yardım Hakkında Kanunun, Futbol Müsabakalarında Müşterek Bahisler Tertibi Hakkında Kanunun, Gecekondu Kanununun, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ve Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Yürürlükten Kaldırılması ile Bazı Tekel Maddeleri Fiyatlarına Yapılan Zamlardan Elde Edilen Hâsılatın T.C. Merkez Bankasında Açılacak Bir Deprem Fonu Hesabında Toplanmasına Dair Kanunun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesine dördüncü fıkra olarak aşağıdaki fıkranın eklenmesinin belirtilen gerekçe ile kabulünü arz ve teklif ederiz.

Emrehan Halıcı Ömer İzgi Beyhan Aslan

Konya Konya Denizli

Cafer Tufan Yazıcıoğlu Mustafa Vural

Bartın Antalya

"Banka ve aracı kurumlar tarafından İMKB'de işlem gören veya İMKB kaydında olan menkul kıymetler ile ilgili olarak İMKB dışında yapılan alım satım işlemlerinin İMKB'nin belirlediği şartlarla İMKB'ye tescil ettirilmesi zorunludur."

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Maddeyle ne ilgisi var Sayın Başkan?!

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Çoğunluğumuz bulunmadığı için takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet?..

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutalım; yoksa, önerge üzerinde konuşacak mısınız?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Gerekçeyi okutalım.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Yeni bir madde mi? Komisyonun çoğunluğu yok...

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

35 sayılı Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 31, ek 32 ve ek 33 üncü maddeleri ile tesis edilen Menkul Kıymet Tanzim Fonunun kaynakları arasında menkul kıymet alım satımı faaliyetlerinde bulunan kuruluşların birinci el işlemleri dahil pazarladıkları menkul kıymetlerin aylık satış tutarlarının yüzde 0,1'i oranında yatıracakları paralar bulunmaktadır.

Ancak, Sermaye Piyasası Kurulunun 18.4.1986 tarihli toplantısında; İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının gelişimini teşvik etmek amacıyla, borsa üyelerinin sadece borsa dışında gerçekleştirecekleri işlemler için aylık satış tutarlarının yüzde 0,1'ini fona yatırmaları kararlaştırılmıştır.

Fonun tasfiyesi halinde, borsa üyesi olmayan bankaların yapmış oldukları menkul kıymet işlemleri ile ilgili hiçbir yükümlülükleri kalmayacak olması nedeniyle bu menkul kıymetlere ilişkin hiçbir fiyat ve hacim verisine ulaşılamayacak, piyasanın şeffaflığı ve etkinliği yok olacaktır.

Bu sakıncayı gidermek amacıyla, söz konusu fıkranın 6 ncı maddeye eklenmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Sayın Ayhan, bir şey mi söyleyeceksiniz efendim?

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Maddeyle ilgisi ne; bu bağı nereden kuracağız? Yeni bir maddeyse, komisyon çoğunluğu yok, koyamazsınız...

BAŞKAN – Hükümet bir şey ifade edecek mi efendim?

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Bursa) – Efendim, 5 inci maddenin (h) fıkrasında, 14.1.1982 tarihli 35 sayılı Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 31, ek 32 ve ek 33 üncü maddelerinin yürürlükten kaldırılması önerilmektedir. Bu kaldırılan hükümler arasında önergede yer alan hüküm de yer almaktadır; ancak, bu kalktığı zaman, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, kayıt düzeni bakımından belli sıkıntılara düşecektir; yani, borsa dışında yapılan işlemlerin tescili yapılmadığı zaman, dışarıda yapılan işlemlerin kaydı izlenemeyecektir. Bunu sağlamak için, kaldırılan hükümde sehven öngörülmemiş olan bu hükmü tekrar koymak istiyoruz.

Bunu arz ediyorum.

BAŞKAN – Anlaşıldı efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 7. – Bu Kanunun 1 ve 2 nci maddeleri ile 5 inci maddesinin (c) ve (d) fıkraları 1.1.2001 tarihinde, 5 inci maddesinin (f) fıkrası ile 6 ncı maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları 9.9.2000 tarihinde, diğer hükümleri ise yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Sayın Ayhan?..

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Vazgeçtim efendim.

BAŞKAN – Konuşmuyorsunuz_

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Son maddeyi okutuyorum:

MADDE 8. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Oğuz Tezmen konuşacaklar.

Buyurun Sayın Tezmen. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gerçekten, Türkiye'de fon uygulamaları, 1980'den sonra aktif olarak ekonomi dünyamızda yer etmiş, ciddî boyutta tartışılmış ve bu fon uygulamalarıyla önemli projeler de gerçekleştirilmiştir. Gerçekten, bu kanunun değerlendirmesini yapmak için bu fonların niçin konulduğunu, niçin kaldırıldığını düşünmek lazım. Bu fonlar niçin kurulmuştur; çünkü, genel bütçe sistemi içinde, seçilen bazı alanların hızlı geliştirilmesi mümkün olamamaktadır. O zaman ne yapacaksınız; genel bütçe gelirlerini de bu amaçla artırmanız mümkün olmadığına göre, belli gelir unsurlarını seçerek ya da yeni gelir unsurları ihdas ederek bunları bir fonda toplayıp, hızlı kalkındırılmak istenen, geliştirilmek istenen bir alana bu kaynakların tahsis edilmesi lazımdır. Bu, ilke olarak doğru bir uygulamadır; çünkü, genel bütçe uygulamaları çerçevesinde, yeterince kaynağı belli projeye ayıramadığınız zaman ciddî gecikmeler ortaya çıkabilmekte; bir iki senede tamamlanabilecek projeler, on onbeş seneye sarkabilmekte; bu, ekonomi ve topluma daha büyük maliyetler yüklemektedir. Bunun aşılması için, gerçekten, fon uygulamalarına geçilmiş ve fon uygulamaları sayesinde de önemli mesafeler katedilmiştir. Bunlar, özellikle birden çok yıla sâri ve özel önem taşıyan projelerin finansmanında etkili bir yöntemdir. Aslında, tümüyle reddedilmemesi gereken bir uygulamadır fon uygulaması; ama, bu fon uygulamaları, her şeyde olduğu gibi, ciddî yürüttüğünüz zaman, yararlı olan bir uygulama; bir süre sonra bu iş dejenere edildiği zaman, yararsız hale dönüşmektedir; yararsız hale dönüştüğü zaman, özellikle denetim mekanizmaları etkin çalıştırılamadığı zaman, bu sefer, iyi niyetle getirilen, geliştirilmek için getirilen şeyler, bu olanaklar, bir süre sonra yozlaşmaya ve belli kesimlere kaynak aktarılmaya araç haline gelmiştir.

Gerçekten, bunlar, geçtiğimiz dönemlerde, özellikle 80'li yıllarda ciddî sıkıntılar yaratmıştır. Nitekim, 1992 yılında Merkez Bankasında açılan özel bir hesaba, bu fonların gelirleri aktarılmıştır. 1993 yılından itibaren de, bu fonların, bütçelendirilmek suretiyle, büyük ölçüde tasfiyesi cihetine gidilmiştir; ancak, Savunma Sanayii Fonu gibi, Fak-Fuk Fon gibi, Tanıtma Fonu gibi özel fonlar da hâlâ durmaktadır, belki de uzun süre durması hedeflenmektedir, anladığım kadarıyla.

Şimdi, fonların ortadan kaldırılmasıyla, daha doğrusu, bütçe içine alınmasıyla, biz, bunları bütçe disiplinine sokacağız diyoruz. Acaba, bütçelerimiz, gerçekten disiplinli mi; bu soruyu kendimize sormamız lazım. Türkiye'de bütçe uygulamalarını, hepimiz, uzun yıllar burada yaşadık. Burada olmayanlarımız, yeni gelenlerimiz de, gerçekten, yıllar boyunca, bütçenin ne tür uygulamalarla gerçekleştiğini gözleme olanağı buldular; ama, bütçelerimizin, sunulan haliyle, gerçekleşen hali tamamen farklıdır. Kesin hesaplar, bu Mecliste, ciddî bir denetime tabi olmamaktadır. Bütçeleri baştan hazırlarken sunulan gerekçeler hiçbir şekilde dikkate alınmamaktadır bütçe uygulamalarında; çünkü, bütçe uygulamalarında, başka nedenle, bütçeden, yürütme yetki istiyor, bu amaçla harcayacağım diyor; ama, bütçeye konan, bakanlara verilen özel yetkiler dolayısıyla, Maliye Bakanına verilen, Hazineden sorumlu Bakana verilen yetkiler sayesinde, bütçe ödenekleri dilediği gibi, istediği fasıllar arasında aktarma yapılmak suretiyle tanınmaz hale getiriliyor. Bütçe uygulamaları, aslında, Meclisin çok ciddî olarak ele alması gereken en önemli unsurlardan biri.

Bakın, yeni vergiler getirdik; deprem vergileri dedik, çeşitli şeylerle kamu gelirlerini artırıyoruz; ama, dikkat ederseniz, rakamları okursanız, bütçe harcamaları devletin tüm gelirlerinden fazla oluyor. O zaman yapmamız gereken, bütçeye yeni disiplin mekanizmalarını monte etmek, böyle keyfî uygulamalara yol açacak mekanizmaları ortadan kaldırmaktır; yoksa, fonda dikkat çeken birtakım uygulamalar, genel bütçe içine sokuldu diye, bu nasılsa denetleniyor yaklaşımıyla kendimizi kandırırız. Aslında, genel bütçe büyük montanlar olduğu için, belki oradaki yanlışlıklar, yozluklar göz önünden kayboluyor, ne olduğunun farkına varılamıyor.

Aslında, bu hükümetin IMF anlaşmasıyla uygulamaya koyduğu yeni modelin en büyük açığı harcama reformunu içermiyor olmasıdır. Türkiye'de harcamalar eskisi gibi artıyor. Dikkat ederseniz, hacamalar büyük boyutta artıyor. Şu Ankara-Eskişehir yolu üzerini gidin görün, Ankara çevresinde yapılan harcamalar, lüks inşaatlar, lüks harcamalar nereden yapılıyor; bütçeden yapılıyor çoğu. Peki, fonları kaldırdınız, bunlara niye el sürülmüyor? Niçin bu olanlara yeterince eğilinmiyor?

Biz, vatandaşın vergisini fon olarak alırsak, orada aman büyük reformla düzeltiyoruz bunları, disiplin altına alıyoruz diyoruz; ama, koyduğumuz genel torba ne yapıyor bunu; koyduğumuz genel torbada çok keyfî hacamalara olanak verecek, keyfî uygulamalara yol açacak çok sayıda hüküm var.

Lütfen, benim burada, hükümetten dileğim, madem, Türkiye'de malî disiplini sağlamak istiyoruz; o zaman malî disiplini sağlamanın birinci şartı, bütçeyi yeni bir anlayışla ele almamız lazım. Kim, hangi ödeneği ne amaçla istiyor ve bu amaçla kullanıyor mu, kullanmıyor mu? Başka fasıllarla bu ödenekleri bir yerden bir yere aktarıyor mu? Bakanlar, aktarma konusunda Meclisi yeterince bilgilendiriyor mu? Niçin biz bu geniş yetkileri veriyoruz yürütme organına? Madem biz burada, vatandaşı vergisini ödeme yükümlülüğü altına sokuyoruz, vatandaştan vergisini topluyoruz; o zaman, harcayan insanların da, bu vergileri, nasıl harcadıklarını tek tek gerekçeleriyle birlikte çok detaylı biçimde izah etmeleri lazım ya da verilen bütçe yetkisinin de doğru kullanılıp kullanılmadığının da tek tek burada denetlenmesi lazım; bir aktarma ihtiyacı varsa, buraya kanunla gelmesi lazım.

Enflasyon belki geçmiş dönemde haklı bir mazeret gibi getirildi; çünkü, ödenekler enflasyon nedeniyle artıyor, mecburuz bunlara aktarma yapmaya; ama, artık, Türkiye, madem, enflasyonu yenme iddiasıyla çıkmaktadır; o zaman, enflasyonu yenecek bir modelin de harcama konseptini geliştirmemiz lazım. Bunun başında da, ödeneklerin tek tek çok haklı gerekçelerle izah edilmesi lazım. Yoksa, geçen yıl şu kadar ödenek verdik, bu sene onu yüzde 25, yüzde 30 artırın bütçeyi getirin_ Böyle bütçe anlayışlarıyla artık Türkiye'nin bir yere gitmesi mümkün değildir. Türkiye'de yapılması gereken disiplinse, her alanda disiplin uygulamak gerekir. Biz kendimizi kandırırız, fonları aldık, artık vatandaşın parasını kurtardık diye. Değildir, yaptığımız ciddî hiçbir şey yoktur. Mutlak suretle yapılan en önemli ciddî harcama reformu yapılmadıkça, bütçe yeniden reforme edilmedikçe, Türkiye'de hiçbir şeyi çözmüş olamayacağız.

Benim endişem, bu israfı, bu kamunun israfını devamlı olarak finanse edeceğiz; yetmeyecek kaynaklar, vatandaşa gideceğiz yeniden kaynak isteyeceğiz. Son zamanlarda dikkat ediyorum, komisyonlara, Plan ve Bütçe Komisyonuna her gelen tasarıda yeni kadro talepleri var, yeni ödenek ihtiyaçları var, yeni fonlar oluşturuluyor. Nasıl fonlar oluşturuluyor; döner sermayeler kuruluyor, onların özel gelirleri var, oradan alınacak paralar orada harcanacak. Ne oldu, biz malî disiplini nasıl getireceğiz bu ülkeye? Döner sermaye geliri vatandaşın ödeyeceği bir gelir değil mi? Peki, biz kendi kaynaklarımızı rasyonel kullanmazsak, o zaman gideceğiz, Dünya Bankasına ya da IMF'e, diyeceğiz ki: "Biz, kendi kaynaklarımızı yönetemiyoruz, lütfen gelin siz yönetin bu işi ya da siz bize yol gösterin."

Dikkat ederseniz, bugün gazetede bir haber okudum, Türkiye Cumhuriyetinin Hazinesi, Türkiye Cumhuriyetinin Enerji Bakanlığının bir projesine güvence vermek için, kefil olmak için, Dünya Bankasının icazetini isteyecektir. Bu, aslında, fevkalade hicap duyulacak bir olaydır. Osmanlı döneminin uygulamalarını hatırlatan ve hiçbir zaman düşünmek istemediğimiz olaylardır. Düyunu Umumiyeyi, Türkiye kurmak durumunda değildir. Güven krizi varsa, koalisyon bir araya gelip, oturup çözsün; ama, devlet, kendi bakanlığının bir projesine güvence vermek için, teminat vermek için Dünya Bankası icazetini arıyorsa, orada da sıkıntı var demektir. Lütfen_ Bu tür olaylarda, dozu kaçırdığımız endişesindeyim ben. Türkiye, bunların hepsini aşacak durumdadır; aşacak kapasitede kadroları vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİHRALİ AKSU (Erzincan) – Zamanında aşsaydınız.

OĞUZ TEZMEN (Devamla) – Zamanı mamanı değil!.. Burada kanun görüşüyoruz, burada Türkiye'nin daha ileriye gitmesi için çaba sarf ediyoruz. Doğruları hepimiz söyleyeceğiz, elbirliğiyle yapacağız. Doğruyu yaparsanız, sizler kazanırsınız. Yapılmıştır yapılmamıştır; ben, bugünkü uygulamadan bahsediyorum.

Onun için, yapmamız gereken, aslında, Türkiye'de, vatandaşın vergilerini çok ciddî ve etkin kullanmanın mekanizmalarını kurmak durumundayız.

Bu kanunun çıkması doğrudur. Aslında, diğer fonların da ortadan kaldırılması ilke olarak doğrudur, biz, buna destek veriyoruz; ama, bunun yeterli olmadığını, ben, özellikle altını çizerek vurgulamak istiyorum; çünkü, bu yasa tasarısının yeterli olduğunu düşünmeyelim ve çok kapsamlı, sistemin enflasyonla mücadele programının bence en önemli ayağı olan harcama reformunu da, bütçeden başlamak suretiyle buraya getirelim, burada tartışalım, Türkiye'yi elbirliğiyle düze çıkaralım.

Gerçekten, Türkiye'nin, artık sen ben davasıyla değil, daha iyiyi nasıl buluruz tartışmalarıyla gününü geçirmesi lazım. Yoksa, kısır tartışmalar bizi hiçbir yere götürmedi, götürmeyecek de.

Bu anlayışla, hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DYP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tezmen.

Madde üzerinde, şahsı adına, Sayın Cevat Ayhan.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Grup adına konuşacak.

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; son maddeyi görüşüyoruz. "Bu Kanunu, Bakanlar Kurulu yürütür" deniliyor; ama, burada da bir haber var, bu Kanunu kim yürütür diye bir daha düşünelim diye okuyorum: "Enerjide tarihî bir karar -Oğuz Bey de bahsetti- Hükümetin, enerji alanında karar alma hakkını Dünya Bankasına devreden tarihte eşi benzeri görülmemiş bir karara imza attığı ortaya çıktı. Karar uyarınca, enerji alanında Dünya Bankasının onayından geçmeyen hiçbir projeye Hazinenin kredi garantisi vermemesi imza altına alındı -yani, Hazine vesayet altına sokuldu demek ki- Dünya Bankasıyla enerji sektöründe çetin pazarlıklar sürdüren DSP-MHP-ANAP Koalisyonunun bankayla yaptığı protokol, MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ve Enerji Bakanı Cumhur Ersümer tarafından iki ay önce imzalandı. Protokol uyarınca, enerji projeleri önce Dünya Bankasının onayına gidecek, Dünya Bankasının denetiminden geçen projeler, Hazinenin önüne gelecek."

Bunun manası nedir; yani, şimdi, acaba, buraya, bu Kanunu hükümet mi yürütür, yoksa Cottarelli mi yürütür diyelim?!. Yani, bu haber bize bunu sorduruyor; ama, tabiî, fevkalade, maşallah, yağdanlık bir basınımız var, manşete çekilecek bir haber bu, yeni bir düyunu umumiye anlayışı tabiî, ama "Enerjide tarihî bir karar" diye, iç sayfalardan birine, böyle küçücük bir başlıkla koymuş. Tabiî, Türkiye'de basın rantiyenin, büyük sermayenin basını olunca, hükümetle olan münasebetlerde, daha fazlasını yazması mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, tabiî, fonlarla ilgili kanun tasarısı bitiyor, son maddesine geldik. Fon mu olsun, bütçede mi olsun; ama, nerede olursa olsun, devletin bütçesi de iflastan kurtulsun. Bakın, 1995'te faiz giderlerinin gayri safî millî hâsıladaki oranı yüzde 7 imiş, 2000 yılında yüzde 17; Türkiye, giderek batağa doğru gidiyor.

Peki ne yapalım, nasıl yönetelim? Türkiye'yi Ankara'dan yönetemeyiz. Bütçelerimiz doğru hazırlanmıyor. Kurumlara bütçe teklifiniz nedir diye soruyorsunuz, geçen sene neydi; şuydu, enflasyon kadar zam yapıp üzerine koyuyor, Maliye, Planlama keserse elimde bir şey kalsın diye biraz da şişiriyor rakamları. Onun için, sıfır tabanlı bütçeye gitmek lazım. Yani, her yıl, her projenin reel ihtiyaçları neyse, onu oturup hesaplayıp o rakamı istemek lazım; modern bütçe tekniğinin esası budur. Aktarmalarda sınırlama getirmek lazım; ama, hepsinden önemlisi de bu Meclisin komisyonlarını uzmanla takviye etmek lazım. Ben, 1991'den beri bu Meclisteyim, hep söylüyorum, söylemeye devam edeceğim; Mecliste uzman yok. Milletvekilleri uzman olamaz; iyi bir bankacı arkadaşımız olur; ama, sanayii bilmez, iyi bir hukukçu arkadaşımız olur; ama, maliyeyi bilmez, sermaye piyasasını bilmez. Yani, burada, komisyonların, mesleğinde birinci sınıf uzmanlarla takviye edilmesi ve hükümetin uygulamalarının ciddî denetim altına alınması gerekir. Bunun faydası yine hükümetedir, hükümete zarar vermek için değil, hükümetin işlerini iyi götürmesi içindir; yoksa, bakan arkadaşlar, kendi bürokratlarıyla meşgul olamazlar, konulara nüfuz edemezler ve bürokrasi, alır Türkiye'yi, bir yerden bir yere götürür; nereye götürdüğü de meydanda işte, faize gırtlağımıza kadar...

Değerli arkadaşlar, bir de, bir şey yapmamız lazım; şu mahallî idareler kanununu bir an evvel getirin, tatilden önce bunu çıkaralım. Biz, bir vesileyle Sayın Başbakana da arz ettik. Bazı ambargolar varmış, bazı sayın bakanlar tasarıyı imzalamıyormuş; ama, ne varsa çıkarsınlar da, çabuk getirsinler, mahallî idareler kanununu çıkaralım.

İkincisi, Ankara'yı küçültelim. Siz, şimdi, Diyarbakır'da veya Edirne'de bir proje uygulayacaksınız, sanki komünist rejimlerin merkezî hükümeti gibi, planlaması gibi Ankara'dan projeyi tarif edeceksiniz -her şeyini, nereye ne yapılacak- Kütahya'nın ilçesindeki yatırıma buradan karar vereceksiniz. Bırakın illere_ Ekonomik ve sosyal gelişme seviyesine göre parayı toplu verin, Kırşehir'e 100 trilyon veriyorsanız verin; bırakın, gerisini orada il genel meclisi, sektörlere, ilçelere göre dağıtımını kendi yapsın, projelerini kendi tarif etsin, planlamasını kendi yapsın, denetimini de kendi yapsın. Mahallî denetimini de koyalım. Çok büyük, fahiş bir şey varsa, suiistimal varsa, sapma varsa, Ankara gitsin, vaziyet etsin. Yani, Türkiye'yi Ankara'dan yönetmeyelim; çok daha verimli oluruz, emin olun, çok daha kaynakları yerli yerinde kullanmış oluruz. Bunu da bir an önce yapmakta fayda var; aksi takdirde, Türkiye'yi yönetemiyoruz. Her bakımdan idareyi mahalline bırakmak lazım. Mahallinde yapılan işin kararının mahallinde olması lazım, icraatının mahallinde olması lazım, denetiminin de mahallinde olması lazım. Onun için de, belediye meclislerinin güçlendirilmesi lazım, il genel meclislerinin güçlendirilmesi lazım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de komisyonlarının güçlendirilmesi lazım, Meclis denetiminin de güçlendirilmesi lazım. Yani, demokrasiyi yerleştirmenin de esası budur, siyaseti güçlendirmenin gereği de budur. Bunu yapamadığımız takdirde, biz siyasîler Türkiye'yi yönetemiyoruz. Bakın, bugün, evet, biz, son sözü söylemiyoruz. Bugün siyaset itibar kaybetmiştir. Her parti için söylüyorum. Vatandaş tabanında bizim siyaset kurumları olarak itibarımız, giderek erozyona uğruyor. Niye; son sözü ve son kararı veremiyoruz, Türkiye'nin meselelerini yönetecek istikamette siyasî irade ortaya koyamıyoruz. Bunun da yolu, siyasetin güçlendirilmesi için mahallî idarelerin güçlendirilmesi, icraatın mahalline tevdi edilmesi ve Ankara'nın da güçlü bir denetim mekanizmasıyla daha küçük Ankara, ama, daha müessir Ankara haline gelmesi lazım diyorum.

Kanun tasarısının hayırlı olmasını diliyor, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Görüşmeleri tamamlanan 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Son söz olarak, oyunun rengini belirtmek üzere söz talebinde bulunan Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

395 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde aslında konuşulacak çok şey vardı; ama, iktidar olarak, süre tasarrufu yönünden bu olaylara fazla değinmek istemedik; ancak -konuları dinlerken- bazı hususlara değinmeden geçemeyeceğim.

Şimdi, Türkiye'de, ekonomide meydan gelen yanlış politikalar neticesinde, Türkiye'nin fonları gerçekten disiplin altına alınmamış, şu anda mevcut olan, sayısı 70'e yakın olan fonlar denetim altına alınamadığından dolayı denetimsiz harcamalar yapılmış ve bu denetimsiz harcamalar, Türkiye bütçesini bugünkü açıkla karşı karşıya bırakmış, 14,5 katrilyon civarında bir bütçe açığı meydana getirmiştir.

Dikkat ederseniz, üç ay evvel, şu sıralarda, hep "rantiyeciler" deniliyordu "rantiyeye gereken faiz oranları veriliyor" deniliyordu; ama, bugün söyleyemiyorlar. Niçin; çünkü, faiz oranları yüzde 100'lerin üzerindeydi, bugün, Türkiye'de faiz oranları yüzde 30'lara gerilemiş durumdadır. Bu ne demektir? Bu, Türkiye'de, bir yıl içerisinde, mesela, bu yıl için ödenecek faiz eğer 30 milyar dolar ise, bugünkü faiz oranlarıyla, Türkiye'ye 22 milyar dolar civarında bir ek kaynak sağlandığı manasına gelmektedir.

Yine, Türkiye'de, stand-by anlaşması sadece bugün yapılmamıştır; bugüne kadar Türkiye'de 17 tane stand-by anlaşması yapılmıştır. Peki, bu sene 1 tane yapıldıysa, 16 tanesi kimin döneminde yapılmıştır? Bunun da cevabı yoktur tabiî.

MURAT AKIN (Aksaray) – Millet aç; ondan bahset.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Büyüme oranından bahset, büyüme oranından; artı mı eksi mi?

NİDAİ SEVEN (Devamla) – Müsaade edin. Bakınız, yanlış politikalar neticesinde, Türkiye'de özelleştirmeden, onbeş yılda, sadece 4 milyar 600 milyon dolar civarında bir gelir elde edilmiş; fakat, bunun karşılığında, onbeş yılda 5,8 milyar dolar civarında bir harcama yapılmıştır; ama, bugünkü hükümet döneminde, 2000'in son çeyreğine kadar 7 milyar 600 milyon dolar civarında bir hedef verildiği halde, şu anda gerçekleşen rakam 5 milyar 400 milyon dolardır. Dolayısıyla, yıl sonuna kadar gerçekleşeceklerin yüzde 70'i gerçekleşmiş olmaktadır.

Yine, onbeş senedir enflasyon ilk defa inişe geçmiştir. 2000 yılında enflasyonu yüzde 25 civarına, 2001 yılında yüzde 12 civarına, 2002 yılında da yüzde 7 civarına getirmek suretiyle Türk Milletini refaha kavuşturacak bir hükümetle karşı karşıya bulunmaktadır.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Eksi 6,4'ü söyle.

RAMAZAN GÜL (Isparta) – Dört senedir düşüremediniz.

NİDAİ SEVEN (Devamla) – Bakınız, ben size şunu söylüyorum: Ben Bir bankacıyım, bir fon yöneticisiyim. 1994 yılında yüzde 1000'lere kadar faizler verdiniz; üç aylık dönemlerde tahvillere yüzde 250 ödediniz, bankaları batırdınız. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Son 5 bankadan bahset sen.

NİDAİ SEVEN (Devamla) – Dolayısıyla, Türkiye'de, bugün istikrarlı bir hükümet varsa, bugün istikrarlı bir ekonomi varsa, muhalefeti iktidarı el ele verip Türk Milletinin geleceği için uzlaşma kültüründe buluşması gerekir. Ben bu tasarıya evet oyu vereceğim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Oyumun rengini aleyhte arz etmek için söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan. (FP sıralarından alkışlar)

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, oyumun rengini aleyhte belli etmek üzere, şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Bu kanun tasarısı, fon gelirlerini alıp faizcilere ödemek için fonları tasfiye eden bir kanun tasarısıdır. Bir kere bunu ifade edelim. Nitekim, biraz önce Sayın Bakan da, fakir fukara için toplanmış olan 355 trilyon liranın 173 trilyonunun bütçeye aktarıldığını ifade ettiler.

İkincisi... Tabiî, faizlerin düşmesinden memnunuz; ama, dikkatinize arz ediyorum, bugün yüzde 35-40'la borçlanılıyor. Enflasyon, önümüzdeki yıl yüzde 10 olacak. Siz, yüzde 35-40'la borçlandınız ve bunu bir yıl sonra ödeyeceksiniz; yine, enflasyona göre yüzde 20-25 mertebesinde fazla, artı bir faiz ödeyeceksiniz. Zaten, bugünkü sıkıntı da bundan kaynaklanıyor. Yani, enflasyonun yüzde 70 olduğu dönemde -halen de öyle yıllık enflasyon- 1998'de, 1999'da yüzde 100-110'la borçlanmışsınız; bugün içborç stoku 47 milyar dolardır ve içborç için üç ayda ödenen faiz -dikkat buyurun- 6 katrilyon 300 trilyon liradır. Yani, bu kadar yüksek, dolar üzerinden, döviz üzerinden yüzde 35-40'la faizle borçlanıyor Türkiye. Bugün de iyileşmiş değil. Siz, bugün yüzde 35, 36, 37 borçlanmayı... Evet düşüktür, doğrudur yüzde 100'e göre, yüzde 90'a göre; ama, enflasyonun da önümüzdeki sene, bir sene sonra yüzde 10 olacağını, yüzde 10'un altında olacağını düşünürseniz, bu artı faiz yükü yine taşınmazdır.

Şimdi, tabiî, temennimiz şudur: Türkiye'nin, nereden ne bulacaksa -dışarıdan içeriden- süratle bu içborcu tasfiye etmesi lazım, bu bataktan kurtulması lazım. Dünya Bankası Başkanı gelecek bu hafta, kendisinin önüne konulacak olan en mühim talep budur; altı kırmızıyla çizilerek "ne verecekseniz verin, bu bataktan kurtulalım; biz, kendimizi yönetemedik, kusura bakmayın, cumhuriyet hükümetleri olarak bu batağa girdik; bize akıl hocalığı yapıyorsunuz, bir de ağalık yapın; verin şu dolarları da dışborca dönelim, bundan kurtulalım" diye.

Muhterem arkadaşlar, yani, 110 milyar dolarlık dışborç için üç ayda ödediğiniz 300 trilyon, 46 milyar, 47 milyar dolar içborç için ödediğiniz faiz 6,3 katrilyon lira. İşte, fotoğraf budur. Onun için, kimse bununla övünmeye kalkmasın.

Sonra, enflasyon da, bu mertebeye ilk defa bugün düşmedi. 1980'de, 1979'da yüzde 80, yüzde 100 enflasyon vardı. Açın, bakın tablolara. Anavatanın ilk yıllarında ve 12 Eylül döneminde yüzde 25-30 mertebesine enflasyon düşmüştü. Sonra, füze gibi tekrar yukarıya çıktı ve bugün hâlâ taşıyoruz. Temenni ederiz bu hükümet bu meseleyi yensin; ama, o kadar da umuda kapılmayın. Bakın, biraz evvel ifade ettim iktisadî rakamları. Sadece enflasyon rakamına bakmayın, ihracata bakın, üretime bakın, istihdama bakın, meselenin diğer iktisadî ve sosyal boyutlarına, tarıma bakın. Bunları dengeli götürmezsek, bir taraftan kurtarırken, bir başka batağa da saplanırız diyorum.

Tekrar hepinizi hürmetle selamlıyorum; oyumun da ret olduğunu ifade ediyorum.

Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Değerli milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun tasarısının yapılan açık oylamasının sonucunu açıklıyorum:

Kabul : 185

Ret : 5

Mükerrer : 15

Böylece, kanun tasarısı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 24 Mayıs 2000 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 23.20

 

VII. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. — Kocaeli Milletvekili Meral Akşener’in, Kocaeli-Kandıra İlçesinde Organize Sanayi Bölgesi kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/1808)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirttiğim soruların Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.

Saygılarımla.

Dr. Meral Akşener

Kocaeli

1. Kocaeli İli Kandıra İlçesi Organize Sanayi Bölgesi kurulması ile ilgili yer tespit çalışması hangi aşamadadır? Tespitte hangi kriterler bazı alınmaktadır?

T.C.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 15.5.2000

Sayı : B 14.0.BHİ 01-175

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 28.4.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1808-5110/12163 sayılı yazınız.

Kocaeli Milletvekili Meral Akşener’in, “Kocaeli-Kandıra İlçesinde Organize Sanayi Bölgesi kurulup kurulmayacağına” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/1808) esas no. lu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Ahmet Kenan Tanrıkulu

Sanayi ve Ticaret Bakanı

Kocaeli Milletvekili Sayın Meral Akşener’in Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız

Cevap

Kocaeli-Kandıra Organize Sanayi Bölgesi (OSB) yer seçimi, 5.12.1995 tarihinde Bakanlığımız elemanlarının da içinde yer aldığı ilgili kuruluş temsilcilerinden müteşekkil Yer Seçimi Komisyonunca mahallinde yapılmış olup, 6 adet alternatif alan incelenmiştir. Yapılan inceleme neticesinde; Yer Seçimi Komisyonunda yer alan kurum ve kuruluşlarca tüm alternatif alanlar hakkında olumsuz görüş verilmesi nedeniyle, 28.6.1997 tarih ve 23033 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan “Organize Sanayi Bölgeleri Yer seçimi Yönetmeliği”nin 25 inci maddesindeki “OSB alanı seçimi komisyona katılan üyelerin oy birliği ile karara bağlanır” hükmü çerçevesinde Kocaeli-Kandıra OSB yer seçiminin sonuçlandırılmasının mümkün olamadığı hususu 5.1.1999 tarih ve 10-11 sayılı ve 10.4.2000 tarih ve 4229-4230 sayılı dağıtımlı yazılarımız ile Kocaeli-Kandıra OSB Müteşebbis Teşekkül Başkanlığına ve Kocaeli Valiliğine bildirilmiştir.

Müteşebbis Heyetçe yeni bir Organize Sanayi Bölgesi alanı önerilmesi halinde Bakanlığımız koordinatörlüğünde yer seçimi etüdü yapılabilecektir.

Öte yandan, OSB yer seçimleri, 28.6.1997 tarih ve 23033 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan “Organize Sanayi Bölgeleri Yer Seçimi Yönetmeliği” esaslarına göre Bakanlığımız koordinatörlüğünde ve söz konusu Yönetmelik ekindeki listede yer alan OSB Yer Seçmi Komisyonuna katılan kurum ve kuruluşlar tarafından yapılmaktadır. OSB yer seçimi öncesi kurulması planlanan OSB’ye ilişkin alternatif olabilecek alanlar için 1/25 000 ölçekli eşik analizi Bakanlığımız elemanlarınca yapılır. Eşik analizi sonucu 1/25 000 ölçekli topoğrafik haritalar üzerinde belirlenen alternatif alanlar, Yer Seçimi Komisyonunca aşağıdaki kriterler gözönünde bulundurularak mahallinde incelenir ve nihaî karara varılır.

Yer seçimi kriterleri :

1. Mevkii

2. Şehir merkezine uzaklığı ve hangi yönde kaldığı

3. Çevresinde bulunan diğer yerleşim merkezlerinin neler olduğu, uzaklıkları ve hangi yönde kaldığı,

4. Büyüklüğü,

5. Ana yol ile bağlantısı, uzaklığı

6. Mülkiyet durumu (hazineye mi şahıslara mı ait olduğu)

7. Kadastro durumu

8. Belediye ya da mücavir alan sınırları içinde olup olmadığı

9. Varsa çevre düzeni planına göre durumu

10. Mevcut arazi kullanım durumu

11. Arazi kullanma kabiliyetine göre sınıfı

12. Eğimi ve yönü

13. Bulunduğu deprem kuşağı

14. Su ihtiyacının nereden sağlanabileceği

15. Bölgedeki enerji tesislerinin karakteristiği ve bu tesislerin mülkiyetinin hangi kuruluşa ait olduğu,

16. Atıksu ve yağmur suyu deşarj ortamı

17. Hâkim rüzgâr yönü itibariyle, yakınındaki yerleşim merkezlerine, tarım sahalarına ve su kaynaklarına etkisi

18. Şehrin gelişme yönüne göre konumu

19. Gelişme ve genişleme olağanının bulunup bulunmadığı

20. Çevresinde konut ve yan sanayi yerleşimine alan bulunup bulunmadığı

21. Özel çevre koruma bölgeleri, sit alanları, millî parklar, doğal anıtlar gibi korunması gereken alanlara göre konumu

22. Drenaj durumu

23. Taşkına maruz kalma durumu

24. Jeolojik problemin olup olmadığı

25. Yer altı ve yüzeysel içme ve kullanma suyu kaynaklarına göre konumu

26. Katı atık depolama alanlarına göre konumu

2. — Kocaeli Milletvekili Meral Akşener’in Kocaeli’ndeki konut kooperatiflerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay’ın cevabı (7/1809)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirttiğim soruların Devlet Bakanı Sayın Sadi Somuncuoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.

Sayglarımla.

Dr. Meral Akşener

Kocaeli

1. Kocaeli deprem bölgesinde zarar görmeyen ve yapımı devam eden kooperatiflerin acilen bitirilmesi için alınan kararlar nelerdir? Verilmekte olan kredi miktarlarının yükseltilmesi mümkün müdür? Bu konuda bir çalışma yapılıyor mu?

T.C.

Devlet Bakanlığı 17.5.2000

Sayı : B.02.0.005.00691

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliğine

İlgi : TBMMBaşkanlığının 16.8.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1809-5111/12164 sayılı yazısı.

Kocaeli Milletvekili Meral Akşener’in Bakanlığıma tevcih ettiği ve ilgi yazı ekinde gönderilen 7/1809-5111 esas no.lu yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Prof. Dr. Tunca Toskay

Devlet Bakanı

Kocaeli Milletvekili Sayın Meral Akşener’in Sorularına Verilen Cevaplar

Soru - Kocaeli deprem bölgesinde zarar görmeyen ve yapımı devam eden kooperatiflerin acilen bitirilmesi için alınan kararlar nelerdir? Verilmekte olan kredi miktarlarının yükseltilmesi mümkün müdür? Bu konuda bir çalışma yapılıyor mu?

Cevap - 22.9.1999 tarihli ve 23824 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 99/1 Sayılı tebliğ ile; 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen depremden etkilenen İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Yalova, Bursa ve Bolu İllerinde kredi kullandırılan bankalarca hasarsız veya az hasarlı olduğu tespit edilen Toplu Konut Fonundan daha önce kredi açılmış inşaatları devam etmekte olan projelere açılan kredilerin artırılması ile bu illerde Toplu Konut Fonundan daha önce kredi açılmamış projelere kredi açılmasına ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. 3 Aralık 1999 tarihli ve 23895 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 99/2 sayılı tebliğ ile Eskişehir İli ve daha sonra Düzce’nin İl ilân edilmesiyle, bu iki il de uygulamaya dahil edilmiştir.

99/1 sayılı tebliğe göre yapılacak kredi artışından daha önce Toplu Konut Fonundan kredi açılmış olup inşaatı devam eden ve hasarsız konutlardan inşaatlarını kısa bir süre içinde tamamlayacak olanların yararlanması öngörülmüş ve bu kapsama 7 159 konut girmiştir.

Bu kapsama giren projelerin tamamlanması için ilk etapta Bakanlar Kurulunca 10 trilyon liralık bir ödeneğin Toplu Konut Fonuna aktarılması kararlaştırılmış ve bu karar doğrultusunda 9 trilyon 845 milyar TL’sı Toplu Konut Fonuna aktarılmıştır. Bugüne kadar toplam olarak ödenekten kullandırılan kredi miktarı 7 trilyon 850 milyar olup 7 159 konuttan 6 607 konutun inşaatı tamamlanarak iskâna açılmıştır. Bunlardan, Kocaeli İlinde, İzmit Büyükşehir Belediyesi Yuvam Akarca Projesinin 2 815 konutu, Bekirpaşa Belediyesi Projesinin I inci Etap 300 konutu ile Taşhan Kent Konut Yapı Kooperatifinin 96 konutu tamamlanmıştır.

Ayrıca, idaremizden kredi kullanmakta olan ve hak edişleri ödenmek üzere bekleyen projelerden Kocaeli, Yalova, Sakarya,Bolu ve Düzce İllerinde inşaat seviyesi % 70 ve üstü ile İstanbul, Eskişehir ve Bursa İllerinde inşaat seviyesi % 90 ve üstü projelerin ödemeleri öncelikle yapılmıştır.

Bunların haricinde, depremden en çok etkilenen Kocaeli, Yalova, Sakarya, Bolu ve Düzce İllerindeki konut ihtiyacının karşılanması inşaatlarını belli bir seviyeye getirmiş ve hızlı yapım tekniklerini kullanarak inşaatlarını kısa sürede tamamlayabilecek büyük projelerin desteklenmesi ile mümkün olacağı düşünülmüştür. Bu illerde en az 1000 konut üreten projelerden inşaat seviyesi % 70’e gelenlere, 99/1 sayılı Tebliğ çerçevesinde kredi açılması ve başvurularının 31 Mart 2000 tarihine kadar ilgili bankalara (Vakıfbank, Pamukbank ve Emlakbank) yapılmasına karar verilmiştir.

Ayrıca, 31 Mayıs 1998 tarihli ve 23358 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 98/11126 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 17 Ağustos 1999 tarihinden itibaren depremzedelerin kredi borcu, bir yıl süre ile faizsiz olarak ertelenmiş ve konutunu depremzedeye tahsis eden kredi kullanıcılarının kredi geri ödemeleri de 1 Ocak 2001 tarihine kadar faizsiz olarak ertelenmiştir.

3. — Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün’ün, Tekirdağ İline yapılan yardımlara ve Trakya Bölgesindeki yatırım projelerine ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/1812)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çevre Bakanı Sayın Fevzi Aytekin tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu tensiplerinize arz ederim.

Sayglarımla.

Nihan İlgün

Tekirdağ

Soru 1 : 56 ncı T.C. Hükümetinde Çevre Bakanı olduğunuz tarihten (11.1.1999) bugüne kadar Tekirdağ merkez ve ilçeler olmak üzere; köy, belde ve ilçe bazında ayrı ayrı ne kadar nakdî ve araç-gereç yardımı yapılmıştır?

Soru 2 : Yine Çevre Bakanı olduğunuz tarihten bugüne kadar; Tekirdağ İlimiz ve Trakya Bölgesine Bakanlığınız ilgi alanına giren hangi yatırımlar planlanmış ve tamamlanmıştır?

T.C.

Çevre Bakanlığı

Finansman Dairesi Başkanlığı 17.5.2000

Sayı : B 19 0 FDB 0 17 00 8830/1556-5217

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 28.4.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1812-5119-12190 sayılı yazınız.

Tekirdağ Milletvekili Sayın Nihan İlgün’ün Bakanlığımıza ilettiği 7-1812-5119 sayılı soru önergesiyle, Bakanlığımıza iletilen sorulara ilişkin cevaplar aşağıdaki gibidir.

Soru 1 : 56 ncı T.C. Hükümetinde Çevre Bakanı olduğunuz tarihten (11.1.1999) bugüne kadar Tekirdağ merkez ve ilçeler olmak üzere; köy, belde ve ilçe bazında ayrı ayrı ne kadar nakdî araç-gereç yardımı yapılmıştır.

Cevap : Bakanlığımız Çevre Kirliliğini Önleme Fonu 1999 ve 2000 yılı bütçesinden Tekirdağ İl, ilçe, belde belediyeleri ile Köylere Hizmet Götürme Birliklerinin taleplerine istinaden toplam 38 adet kanalizasyon ve ağaçlandırma projelerine toplam 140 milyar nakdî, ayrıca 28 adet araç-gereç yardımı yapılmıştır.

Soru 2 : Yine Çevre Bakanı olduğunuz tarihten bugüne kadar; Tekirdağ İlimiz ve Trakya Bölgesine Bakanlığınız ilgi alanına giren hangi yatırımlar planlanmış ve tamamlanmıştır.

Cevap : 2872 sayılı Çevre Kanununun 19 uncu maddesi hükümleri gereğince Bakanlığımızca Çevre Kirliliğini Önleme Fonundan Tekirdağ İli ve Trakya Bölgesine çevrenin temizlenmesi, çevre kirliliğinin önlenmesi ve çevreyi iyileştirci yatırımlar olarak ağaçlandırma, dere ıslâhı, kanalizasyon projelerine ve çevre temizliğinde etkili olan araç ve gereç yardımlarında bulunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Fevzi Aytekin

Çevre Bakanı

4. — Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesinin Bağ-Kur’lu hastaları kabul etmediği iddiasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/1818)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Yaşar Okuyan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Prof. Dr. Zeki Ertugay

Erzurum

Bağ-Kur Genel Müdürlüğünün ödeme yapmaması sebebiyle Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesinde 27 Mart 2000 tarihinden itibaren Bağ-Kur’lu hasta kabul edilmediği öğrenilmiştir.

Sağlık hizmetlerinin sunulmasında iyileştirmelerin yapılmaya çalışıldığı ve reformların gündemde olduğu günümüzde böyle bir uygulamaya devam edilmesi çok sayıda vatandaşımızın ciddî mağduriyetine sebep olmaktadır.

Üniversite hastanelerinin özellikle Anadolu’da kaliteli ve acil sağlık hizmeti sunmada devre dışı bırakılmasıyla, vatandaşlarımızın mağduriyetine sebep olan bu uygulamayı ortadan kaldırmayı düşünüyor musunuz?

T.C.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

Sosyal Güvenlik Kuruluşları

Genel Müdürlüğü 18.5.2000

Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01/3918-013163

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 28.4.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1818-5133/12270 sayılı yazınız.

Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay tarafından hazırlanan “Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesinin Bağ-Kur’lu hastaları kabul etmediği iddiasına ilişkin” 7/1818-5133 Esas No.lu yazılı soru önergesi ile ilgili olarak Bağ-Kur Genel Müdürlüğünden alınan bilgilere göre;

Bağ-Kur, sigortalı ve hak sahiplerine daha iyi sağlık hizmeti verilebilmesi amacıyla, Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumunun yanısıra üniversite hastaneleri ile de protokoller yapmıştır.

Ancak, kurumun içinde bulunduğu malî sıkıntı nedeniyle sağlık kurum ve kuruluşlarına yapılması gereken ödentilerinin zamanında yapılması konusunda imkânsızlıklarla karşılaşıldığı hususu dikkate alınarak, söz konusu nakit sıkıntılarının giderilmesi yolundaki yoğun çabalardan olumlu bir sonuç alınıncaya kadar, protokol yenileme süreleri dolan üniversite hastanelerinin mevcut protokolleri fesih edilmektedir.

Söz konusu malî sıkıntıların aşılmasını takiben, sigortalı ve hak sahiplerinin daha geniş bir yelpazede sağlık hizmeti alabilmelerini temin edecek çalışmalar yeniden başlatılacaktır.

Ayrıca, sigortalı ve hak sahiplerinin Sağlık Bakanlığına bağlı hastaneler dışında da sağlık hizmetlerinden faydalanabilmeleri için, Bağ-Kur ile Sosyal Sigortalar Kurumu arasında 3.4.2000 tarihinde yeniden protokol imzalanmış ve Türkiye genelinde Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinin tümü ve bağlı kuruluşları, protokol kapsamına alınmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Yaşar Okuyan

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

5. — Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, gazetelere verilen idarî para cezalarının tahsil edilip edilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/1829)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletiniz ile Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Aslan Polat

Erzurum

Bugüne kadar 4077 sayılı Kanunun 4226 sayılı Kanun ile değişik 11 inci maddesinin 3 ve 4 üncü fıkralarına aykırılık nedeniyle yazılı sorumuz üzerine Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun verdiği cevapta

– Milliyet Gazetesi : 3 372 000 000 000 TL (Üç trilyon üç yüzyetmiş iki milyar)

– Hürriyet Gazetesi : 865 000 000 000 TL (Sekiz yüz altmış beş milyar)

– Sabah Gazetesi : 460 000 000 000 TL (Dört yüz altmış milyar)

– Star Gazetesi : 115 000 000 000 TL (Yüz on beş milyar)

– Akit Gazetesi : 80 000 000 000 TL (Seksen milyar)

TLidarî para cezasının verildiğini belirtmişlerdir.

Sayın Bakandan sorularımız şunlardır.

1. Bu cezalar bugüne kadar tahsil edilmişler midir?

2. Bugüne kadar tahsil edilmemiş ise sebepleri nelerdir?

T.C.

Maliye Bakanlığı

Gelirler Genel Müdürlüğü 22.5.2000

Sayı : B.07.0.GEL.0.82/8211-110/23929

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 28.4.2000 tarih ve KAN.KAR.MD. A. 01. 0.GNS.0.10.00.02-5371 sayılı yazısı.

Tarafımdan cevaplandırılmak üzere Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat tarafından verilen ilgi yazı eki 7/1829-5146 sayılı yazılı soru önergesinde belirtilen hususlara ilişkin cevabımız aşağıda açıklanmıştır.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından Milliyet Gazetecilik A.Ş., Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş., Sabah Yayıncılık A.Ş., Ulusal Basın Gazetecilik Mat. A.Ş. (Star Gazetesi) ve Şahinler Ltd. Şti. (Akit Gazetesi) adına kesilen idarî para cezalarının tahsili hususunda ilgili vergi dairelerince takip ve tahsil işlemlerine başlanılmış olup, bu işlemler halen sürmektedir.

Diğer taraftan, söz konusu kuruluşlardan Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş., Sabah Yayıncılık A.Ş. ve Ulusal Basın Gazetecilik Mat. A.Ş. (Star Gazetesi) tarafından adlarına kesilen idarî para cezaları idare mahkemeleri nezdinde dava konusu yapılmış olup, davalar henüz sonuçlanmamıştır.

Bilgi edinilmesini arz ederim.

Sümer Oral

Maliye Bakanı

6. — Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Nevşehir genelinde dikilen fidan miktarına ve yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (7/1853)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Orman Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

Mehmet Elkatmış

Nevşehir

Nevşehir orman bakımından en fakir illerimizden birisidir. Bu nedenle Bakanlığınızın Nevşehir’e özel bir önem vermesi gerekmektedir.

Sorular

1. Bakanlığınızca 2000 yılında Nevşehir’e ne kadar yatırım yapılacaktır?

2. Bakanlığınızca Nevşehir’e, 2000 yılında hangi faaliyetler ve hangi yatırımlar düşünülmektedir?

3. Bakanlığınızca son üç yıl içerisinde ve 2000 yılında Nevşehir İli genelinde ne kadar fidan dikilmiştir veya dikilmesi düşünülmektedir?

T.C.

Orman Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı

Koordinasyon ve Mevzuat Dairesi Başkanlığı 18.5.2000

Sayı : KM.1.SOR/449-1517

Konu : Sn. Mehmet Elkatmış’ın yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : TBMM’nin 28.4.2000 tarih ve A.01.0.GNS.010.00.02-7/1853-5175/12366 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’ın “Nevşehir genelinde dikilen fidan miktarına ve yapılacak yatırımlara ilişkin” 7/1853 esas no’lu yazılı soru önergesi Bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabî yazımız ilişikte gönderilmektedir.

Arz ederim.

Prof. Dr. Nami Çağan

Orman Bakanı

Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’ın

Nevşehir Genelinde Dikilen Fidan Miktarına ve Yapılacak Yatırımlara

İlişkin 7/1853 Esas No’lu Yazılı Soru Önergesi Hakkında Orman Bakanlığının Cevabı

1. Bakanlığımızca 2000 yılında Nevşehir İline toplam 61 930 000 000 TL yatırım yapılacaktır.

2. 2000 yılında Bakanlığımızca Nevşehir İline millî park yatırım ve orman kadastrosu faaliyetleri yapılacaktır.

3. Bakanlığımızca son üç yılda Nevşehir İlinde ağaçlandırma ve fidan dikimi yapılmamıştır. Ancak, 4 ayrı projede ve hazineye ait 109 dekar, tapulu 249 dekar olmak üzere toplam 358 dekar alanda “Özel Ağaçlandırma” çalışması yapılmış ve bu çalışmalara Bakanlığımızca kredi tahsis edilmiştir.

Nevşehir İlinde 1995 yılı sonuna kadar Hacıbektaş, Karayazı ve Üçkuyu (Avanos) ağaçlandırma ve erozyon kontrolü projelerinde, toplam olarak 3 319 hektarlık alanda çalışma yapılmış olup, 6 milyon 500 bin adet fidan dikilmiştir. Ancak, ana kayanın çok yakın olması, yatay tabakalaşma, bitki için gerekli olan mutlak ve fizyolojik derinliğin olmayışından ve iklim verilerinin kurak-yarı kurak olmasından kaynaklanan problemler nedeniyle çalışmalarda tam başarı sağlanamamıştır. Takip eden yıllardaki yoğun teknik çalışmalarla başarı oranı yükseltilmiştir. Ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmaları için potansiyel saha tespitleri yapılmakta olup, uygun sahalar bulunması halinde önümüzdeki yıllarda programa alınacaktır.

7. — Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Bağ-Kur ve SSK primlerinin yükseltilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/1863)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasının teminini saygılarımla arz ederim. 17.4.2000

Mustafa Niyazi Yanmaz

Şanlıurfa

Esnaf ve sanatkârın en büyük problemlerinden olan Bağ-Kur ve sigorta primlerinin % 80 civarında artırılmış olması, zaten çok zor şartlar altında ayakta kalma mücadelesi veren esnafımızın mağduriyetini had safhaya çıkaracaktır.

1. Belirlenen yeni rakamların, hedeflenen yıllık enflasyon oranları dikkate alınarak yeniden düzenlenmesi düşünülmekte midir?

2. Bu durum zor şartlardaki esnafı kaçak işçi çalıştırılması konusunda teşvik ederek işçi ve işverenin mağduriyetine neden olmayacak mıdır?

3. Bu uygulama yeni Sosyal Güvenlik yasasının ruhuna aykırı değil midir?

T.C.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü 17.5.2000

Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01/3893/013052

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 28.4.2000 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5370 sayılı yazınız.

Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz tarafından hazırlanan “Bağ-Kur ve SSK primlerinin yükseltilmesine ilişkin” 7/1863/5186 esas no’lu yazılı soru önergesi ile ilgili olarak Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur Genel Müdürlüklerinden alınan bilgilere göre;

Sosyal güvenlik sistemimizin sağlıklı bir yapı ve işleyişe kavuşturulması amacıyla geçtiğimiz Eylül ayında Sosyal Güvenlik Reformu Kanunu yürürlüğe konulmuş ve bu Kanunla birlikte sosyal güvenlik açısından devrim niteliğinde pek çok yenilikler gerçekleştirilmiştir. Bunların en önemlilerinden birisi işsizlik sigortası, bir diğeri kayıt dışı işçilerin kayıt altına alınması, bir başkası ise önergeye konu edilen Sosyal Sigortalar Kurumunda prime esas günlük kazanç alt sınırının yeni esaslara bağlanmasıdır.

Yasa ile, Sosyal Sigortalar Kurumunca alınacak prime esas günlük kazancın alt sınırı 4 milyon TL üst sınırı ise bunun üç katı olarak belirlenmiş ve Nisan 2000 ayından itibaren bir önceki yılın tüketici fiyat indeksine göre (TÜFE) artırılması esası getirilmiştir.

Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından 1999 yılının Aralık ayı ile ondan önceki yılın Aralık ayı enflasyon oranı, % 68,8, büyüme oranı ise eksi % 5 olarak açıklanmıştır. Bu sonuçlara göre, Sosyal Sigortalar Kurumunun, 1 Nisan 2000 tarihinden itibaren 4 milyon TL olan prime esas günlük kazanç alt sınırının 6 415 000 TL’ye, aylık kazanç alt sınırının ise 192 450 000 TL’ye, sigorta primine esas günlük kazanç üst sınırının 19 245 000 TL’ye, aylık kazanç üst sınırının ise 577 350 000 TL’ye, yükseltilmesi gereği ortaya çıkmaktadır.

Diğer taraftan; 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalıların ödeyecekleri primlere ve bağlanacak aylıklarına esas olmak üzere, 24 basamaklı bir sistem uygulanmaktadır.

Bu basamaklara ilişkin gelir tutarları, 1479 sayılı Kanunun 50 nci maddesine göre basamak göstergelerinin Genel Bütçe Kanunuyla kabul edilen katsayı ile çarpılması suretiyle bulunarak, memur maaşlarında yapılan artışlara paralel olarak yılda iki defa belirlenmekte iken, 8 Eylül 1999 tarih ve 23810 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanunun 31 inci maddesi ile, 1479 sayılı Kanunun 50 nci maddesi; “Bu Kanuna göre sigortalıların ödeyecekleri primler ve bağlanacak aylıklarının hesabında, yirmidört basamaklı gelir tablosu uygulanır. Tabloda yer alan gelir basamakları, her yıl Nisan ayında ilk olarak bir önceki yılın Aralık ayı ile ondan önceki yılın Aralık ayına göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yılı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranı kadar, ikinci olarak bir önceki yılın gayrisafi yurtiçi hâsıla sabit fiyatlarla gelişme hızları kadar artırılarak belirlenir.” şeklinde değiştirilmiştir.

1479 sayılı Kanuna tabi sigortalıların ödeyecekleri primlere ve bağlanacak aylıklarına esas gelir tablosu, Nisan/2000 ayından itibaren, yukarıda belirtilen Kanun hükmü çerçevesinde yeniden belirlenmiş olup, bundan sonraki değişiklikler bu hükme göre her yıl Nisan ayında yapılacaktır.

Ancak, işverenlerin ve sigortalıların mağduriyetlerine meydan verilmemesi, amacıyla sigorta primlerine esas tutulacak kazançlar tutarları ile Bağ-Kur basamak gösterge rakamlarının % 25 oranında artırılması hususunda Bakanlığımızca hazırlanan Kanun Tasarısı Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarınca kabul edilerek Genel Kurul gündemine alınmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Yaşar Okuyan

Çalışma ve Sosyal Güvenlik

Bakanı

8. — Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, Adıyaman-Gerger Belediye Başkanının kaybolmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1868)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Mahmut Göksu

Adıyaman

1. Adıyaman-Gerger İlçesi Belediye Başkanı İzzet Aksoy 10.10.1999 Pazar günü saat 21.30 sıralarında Adıyaman’da kaybolmuş olup, tüm aramalara rağmen bugüne kadar ne dirisinden ne de ölüsünden bir haber alınamamıştır. Mezkûr Belediye Başkanının bulunması için Bakanlığınızca nasıl bir çalışma yapılmıştır, bu arama çalışmalarında elde ettiğiniz bir sonuç var mıdır?

2. Gerger halkı başkanının kaybolmasından dolayı üzgün ve umutsuz bir beklentiye girmiştir. İlçe halkını bu psikolojik durumdan çıkaracak herhangi bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız nelerdir?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü 18.5.2000

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/117658

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 27.4.2000 tarih ve A.01-O.GNS.0.10.00.02-5318(7/1868) sayılı yazısı.

Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1.2. Adıyaman İli Gerger İlçesi Belediye Başkanı İzzet Aksoy’un 10.10.1999 tarihinde 02 AK 257 plakalı hizmet aracı ile ilçeden ayrıldığı, aracı Adıyaman’a bırakarak yanında iki erkek ve bir bayan ile 42 AU 204 plakalı otomobil ile Antalya’ya gitmek üzere ayrıldıkları,

Güvenlik güçlerince yapılan tüm arama ve araştırmalara rağmen bulunamadığı, ancak olayla ilgili araştırmalar devam etmekte iken, 30.4.2000 tarihinde 42 UA 204 plakalı 1989 model mercedes marka aracın Antalya İli Gazipaşa İlçesi Anamur D-400 karayolunun 30 km’sinde Zeytinada Köyü Sazak Mahallesi mevkiinde yolun sağ kısmından denize doğru uçuruma yuvarlanarak takla atmış durumda ve otomobilin etrafından (1) bayan (3) erkek olmak üzere (4) cesetin olduğu, Antalya İli Gazipaşa İlçesi Jandarma Komutanlığına ihbar edildiği,

Olaya Gazipaşa Cumhuriyet Başsavcılığının el koyduğu, savcılıkça yapılan kimlik tespitinde, cesetlerin Gerger Belediye Başkanı İzzet Aksoy, Gaffur Gökalp, Mehmet Hamdi Yücel ve Nilüfer Sancı’ya ait olduğu,

Ölü muayene ve otopsi tutanağında, dört şahsın ölüm sebebinin trafik kazasından kaynaklanan travmaya bağlı kan kaybı, ölümün tahminen 6-7 ay önce meydana geldiği ve cesetlerin çürümüş olduğu anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

9. — Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, Yatağan-Çine Barajının adına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/1870)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla. 18.4.2000

Fikret Uzunhasan

Muğla

Yapılmakta olan Yatağan-Çine arasındaki Çine Barajı göl sahasında kalan, arkeolojik ve antik değeri olan “İnce Kemer” köprüsünün üzerinde bulunduğu çay ve alanla birlikte mitolojik hikâyelerdeki adı “Marsiyas” dır. Yerli ve yabancı pek çok turist tarafından bu isimle ziyaret edilmekte olan bu köprü, baraj tamamlandığında, mitolojik alanla birlikte sular altında kalacaktır.

Soru :

Bu tarihî eseri ve çevresini doğal haliyle başka bir yere taşımamız mümkün olamayacağına göre kurulacak olan barajın adını :

a) “Marsiyas” Barajı?

b) “İnce Kemer”Barajı?

c) “Marsiyas İnce Kemer” Barajı?

Veya bu üç seçenekten birini koyarak mitolojiyi sürdürmemiz mümkün müdür?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 22.5.2000

Sayı : B.15.O.APK.0.23.300-947/8973

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 28.4.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1870-5191 sayılı yazısı.

Muğla Milletvekili Sayın Fikret Uzunhasan’ın tarafıma tevcih ettiği, 7/1870-5191 esas no’lu yazılı soru önergesi TBMMİçtüzüğünün 99’uncu maddesi gereği cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M.Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Muğla Milletvekili Sayın Fikret Uzunhasan’ın Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

(7/1870-5191 Esas No’lu)

Soru :

Yapılmakta olan Yatağan-Çine arasındaki Çine Barajı göl sahasında kalan, arkeolojik ve antik değeri olan “İnce Kemer” köprüsünün üzerinde bulunduğu çay ve alanla birlikte mitolojik hikâyelerdeki adı “Marsiyas” dır. Yerli ve yabancı pek çok turist tarafından bu isimle ziyaret edilmekte olan bu köprü, baraj tamamlandığında, mitolojik alanla birlikte sular altında kalacaktır.

Bu tarihî eseri ve çevresini doğal haliyle başka bir yere taşımamız mümkün olamaycağına göre kurulacak olan barajın adını :

a) “Marsiyas” Barajı?

b) “İnce Kemer”Barajı?

c) “Marsiyas İnce Kemer” Barajı?

Veya bu üç seçenekten birini koyarak mitolojiyi sürdürmemiz mümkün müdür?

Cevap :

DSİ Genel Müdürlüğü tarafından su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesi amacıyla hazırlanan projeler kapsamında yer alan barajlara, genellikle proje alanında bulunan yerleşim birimlerinin veya yörelerin isimleri verilmektedir. Prensip olarak kabul edilen bu uygulama yıllardır sürdürülmektedir.

Büyük Menderes havzasında Çine, Koçarlı-Bağarası ve Söke ovasında toplam 22 000 ha arazinin sulanması, taşkın kontrolü ve 36 MW kurulu gücündeki hidroelektrik santralda yılda toplam 118 milyon kWh hidroelektrik enerji üretilmesi amacıyla geliştirilen “Çine Projesi” kapsamında yapımı öngörülen Çine Barajı da yukarıda izah edilen prensipler doğrultusunda ismini proje alanında yer alan Çine İlçesinden almıştır.

Bu nedenle, söz konusu barajın isminin değiştirilmesi uygun görülmemektedir.

10. — Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, Hatay doğumluların memuriyete atanırken özel bir soruşturmaya tabi tutuldukları iddialarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1871)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda müsaadelerinizi arz ederim.

Saygılarımla.

Namık Kemal Atahan

Hatay

Hatay doğumluların memuriyete atanmalarını geciktiren özel soruşturmanın sebebi nedir? Bunun uygulama başlangıç tarihi hangi iktidar dönemine rastlamaktadır. Kaldırılması, yurtta eşit uygulama yönünden gerekmez mi?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü 18.5.2000

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/117657

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 28.5.2000 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-5368 (7/1871) 5192/12456 sayılı yazısı.

Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Mevcut mevzuata göre güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması; soruşturmayı talep eden kurum tarafından şahısların nüfusa kayıtlı olduğu il valiliğine, ikâmet ettiği il valiliğine ve Emniyet Genel Müdürlüğüne sorulmak suretiyle yapıldığı anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

11. — Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, Bağ-Kur’lu hastaların tedavi sorunlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/1876)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletiniz ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Yaşar Okuyan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Aslan Polat

Erzurum

Bağ-Kur Müdürlüğü ile Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi arasındaki sağlık işlerini kapsayan protokol yenilenmediğinden Erzurum ve 12 çevre ilde yaşayan Bağ-Kur’lu hastalar için çok önemli sağlık sorunları meydana gelmiştir.

Erzurum Araştırma Hasanesi Erzurum’un tek üniversite hastanesi olduğu gibi Erzurum ve 12 çevre ile hizmet etmektedir. Ayrıca Erzurum SSK Hastanesi SSK’lılara dahi yeterli hizmet veremediğinden Bağ-Kur’lu hasta kabul edememekte bu durumda tüm Bağ-Kur’lu hastalar için tek adres Erzurum Numune Hastanesi olmaktadır.

Erzurum Numune Hastanesinde yeterli cihaz ve doktor ekibi olmadığından Erzurum Atatürk Üniversitesinden rahatlıkla yapılabilir. Açık kalp ameliyatı, böbrek hastalarının üre taşları için endoskopi ile girişimler, büyük tümör ameliyatları gibi ameliyatların yapılabilme şansı da yok gibidir. Ayrıca Resmî Gazetede yayınlanan tedavi fiyatları bakımından Araştırma Hastanesi ile Numune Hastanesi arasında bir fark da yoktur.

Sayın Bakanımızın cevaplandırmasını istediğimiz sorularımız şunlardır :

1. İstanbul, Ankara ve büyük batı illerimizde birden fazla Devlet Hastanesi olduğundan ve Ankara Numune Hastanesi gibi hastaneler üniversite hastaneleri gibi asistan çalıştırıp ihtisas verdiğinden, önemli hastalıklarda bir problem yaşanmayabilir.

Fakat Erzurum gibi illerde üniversite hastanelerini protokol dışı tutar iseniz hastanın gideceği bir tek Devlet Hastanesi de cihaz ve doktor bakımından yetersiz olduğundan Bağ-Kur’lu hastaların tedavi sorununu nasıl çözeceksiniz?

2. Erzurum Numune Hastanesi gibi hastanelerin çözemeyeceği sağlık problemlerini Ankara, İstanbul gibi illere yönlendirdiği zaman zaten son derece yoğun ekonomik sorunları olan Bağ-Kur’lu hastaların büyükşehirlerde karşılaşacağı ekonomik sorunlarını çözmelerinde bir katkınız olacak mıdır?

3. Protokol yenilenmediğinden 20 Nisan 2000 tarihinden itibaren Araştırma Hastanesi ile Bağ-Kur’lu hastaların ilişkilerinin kesilmesi istenmektedir. Bu takdirde yatarak tedavi gören hastaların durumu ne olacaktır?

4. Erzurum Numune Hastanesinde giderilemeyen sağlık hizmetlerinin Ağrı, Kars gibi illerin Devlet Hastanelerinde giderilmesi hiç mümkün değildir. O zaman o illerden Erzurum Araştırma Hastanesine yönlendirilen hastalar büyük vilayetlere yönlendirildiği vakit o hastalarda meydana gelecek ilave ekonomik kaybı hesapladınız mı? Ayrıca üniversite hastaneleri devre dışı kaldığına göre şu an zaten yetersiz kalan Devlet Hastaneleri tedavi ve yatak kapasiteleri olarak Bağ-Kur’luların ihtiyacına cevap verebilecek midir?

T.C.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

Sosyal Güvenlik Kuruluşları

Genel Müdürlüğü 18.5.2000

Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01/3917/013162

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 28.4.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1876-5203/12495 sayılı yazınız.

Erzurum Milletvekili Aslan Polat tarafından hazırlanan “Bağ-Kur’lu hastaların tedavi sorunlarına ilişkin” 7/1876-5203 Esas No’lu yazılı soru önergesi ile ilgili olarak Bağ-Kur Genel Müdürlüğünden alınan bilgilere göre;

Bağ-Kur, sigortalı ve hak sahiplerine daha iyi sağlık hizmeti verebilmek amacıyla, resmî sağlık kurum ve kuruluşlarıyla protokoller yapmıştır.

Ancak, kurumun içinde bulunduğu malî sıkıntı nedeniyle sağlık kurum ve kuruluşlarına yapılması gereken ödentilerinin zamanında yapılması konusunda imkânsızlıklarla karşılaşıldığı husususu dikkate alınarak, söz konusu nakit sıkıntılarının giderilmesi yolundaki yoğun çabalardan olumlu bir sonuç alınıncaya kadar, protokol yenileme süreleri dolan üniversite hastanelerinin mevcut protokolleri tek taraflı olarak fesih edilmektedir.

Söz konusu malî sıkıntıların aşılmasını takiben, sigortalı ve hak sahiplerinin daha geniş bir yelpazede sağlık hizmeti alabilmelerini temin edecek çalışmalar yeniden başlatılacaktır.

Ayrıca, sigortalı ve hak sahiplerinin Sağlık Bakanlığına bağlı hastaneler dışında da sağlık hizmetlerinden faydalanabilmelerini teminen, Bağ-Kur ile Sosyal Sigortalar Kurumu arasında 3.4.2000 tarihinde yeniden protokol imzalanmış ve Türkiye genelinde Sosyal Sigortalar Kurumu hastaneleri ile bağlı kuruluşlarının tamamı protokol kapsamına alınmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Yaşar Okuyan

Çalışma ve Sosyal Güvenlik

Bakanı

12. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın;

Karaman Merkez-Değirmenbaşı Köyünde Orman İşletmesine devredilen bir araziye,

– Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın;

Hatay İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin soruları ve Orman Bakanı İ. Nami Çağan’ın cevabı (7/1878, 1881)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Orman Bakanı Sayın Nami Çağan tarafından yazılı olarak cevap verilmesini saygılarımla arz ederim. 20.4.2000

Zeki Ünal

Karaman

Karaman-Merkez-Değirmenbaşı Köyü nüfusuna kayıtlı Hakkı Gün’ün, orman köylüsü olduğu ve yıllardan beri zilyetli ziraat arazisinin, kadastro çalışmalarında, Orman İşletmesinin itirazı, işletme ve hâkimin işbirliği sonucunda, arazilerinin ormana verildiği belirtilmiştir.

Ancak; 982/85 esaslı Kadastro Mahkeme Kararı, orman ve bilirkişi raporları, çekilen renkli fotoğraflar, eski tarihli memleket haritası söz konusu taşınmazın ziraat arazisi olduğu yönünde olup, tüm belgelerin kendi lehlerinde olduğunu ifade etmişlerdir.

Sorularım şunlardır :

1. Söz konusu arazinin ormana verilmesinin yasal dayanağı nedir?

2. Yıllardır zilyetinde olan ve çeşitli rapor, belge ve bilgilerle ziraat arazisi olduğu tescil edilen, tapusu bulunan arazinin ormana devri bir haksızlık değil midir?

3. Bu ve benzeri durumlara giriftar olan vatandaşların talepleri dikkate alınarak, Bakanlığınızca herhangi bir çalışma yapılacak mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Orman Bakanı Sayın Nami Çağan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 20.4.2000

S. Metin Kalkan

Hatay

1. Bakanlığınızın 2000 malî yılı bütçesinde Hatay İline nekadar ödenek ayrılmıştır? Bu ödeneğin ne kadarı yatırım, ne kadarı cari harcamalar içindir? Söz konusu ödenek hangi yatırımlar için harcanacaktır?

2. 1999 malî yılı bütçesinden Hatay İli için ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır? Kullanılmış ise nerelerde kullanılmıştır? Kullanılmadıysa gerekçesi nedir?

3. Hatay İlimizde Bakanlığınıza ait mevcut yatırımlar nelerdir? Bu yatırımların ne zaman tamamlanması planlanmaktadır?

T.C.

Orman Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Koordinasyon ve Mevzuat Dairesi Başkanlığı 22.5.2000

Sayı : KM.1.SOR/457-1548

Konu : Yazılı soru önergeleri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kan. ve Kar. Dairesi Başkanlığı)

İlgi : TBMM’nin 3.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5431 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın “Karaman-Merkez-Değirmenbaşı Köyünde Orman İşletmesine devredilen bir araziye ilişkin” 7/1878 esas sayılı, Hatay Milletvekili Sayın Metin Kalkan’ın “Hatay İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin” 7/1881 esas sayılı yazılı soru önergeleri Bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabî yazılarımız ilişikte gönderilmektedir.

Arz ederim.

Prof. Dr. Nami Çağan

Orman Bakanı

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın Karaman-Merkez-DeğirmenbaşıKöyünde

Orman İşletmesine Devredilen Bir Araziye İlişkin 7/1878 Esas No’lu

Yazılı Soru Önergesi Hakkında Orman Bakanlığının Cevabı

Soru önergesinde adı geçen Hakkı Gün’ün gerçekte Hakkı Ün olduğu, dava numarasının da 982/85 olmadığı doğrusunun 1992/85 esas sayılı dava olduğu soru önergesinde belirtilen 982/85 esas sayılı davanın ilgili şahısla ve idaremizle hiçbir alâkasının bulunmadığının, mahkeme kayıtlarından anlaşıldığı, Hakkı Ün ile ilgili olarak da idaremizle taşınmaz yüzünden mahkemelik olduğu ve davaların halen devam ettiği tespit edilmiştir.

Soru önergesinde sorulan sorulardan;

1. Hakkı Ün’e ait Karaman İli, Merkez İlçesi, Medreselik Köyü, Güplüce Mevkiindeki 1012 numaralı parselin 6831 sayılı Orman Kanununun 17/1-2 maddeleri gereği orman içi açıklıklar olduğu ve yine aynı yasanın 17/4 maddesi gereği orman vasfı ile tescil edilmesine Karaman Kadastro Mahkemesinin 1999/93 Sayılı Kararı ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmiştir.

2. Hakkı Ün’e ait konu taşınmaz ile ilgili açılan 1992/85 esas sayılı dava esnasında ziraatçı ve mahallî bilir kişilerin mahkemeye sunduğu rapor ve beyanlarından, arazinin taşlık olduğu, taşların temizlenerek tarım arazisi yapılmaya çalışıldığı, toprağın ziraat arazisi değil orman toprağı olduğu, fiili durumda üzerinde 5-6 yaşlarında çam fidanlarının bulunduğu ve 10 yıldan beri kullanıldığı 10 yıl öncesinde de aralıklarla kullanıldığı, Anayasamızın orman arazilerinin zilyetlikle kazanılamayacağı ilkesinden ve konu taşınmazın evveliyatında tapusunun bulunmadığı sadece vergi tahrir kaydının bulunduğu ve vergi kaydında da belirtilen alanla fiili alanın arasında büyük farklılıklar olduğu mahkemesince tespit edilmiştir.

3. Hakkı Ün’ün talepleri ile ilgili olarak yargılama halen devam etmekte olup, Orman İdaresi olarak 3402 Sayılı Yasa gereği kadastrosu yapılan belde ve köylerdeki ziraat alanlarının ve diğer tapulu taşınmazların sahipleri ile ilgili idare ve hukukî problemlerin olmayıp ormandan açma suretiyle kazanılan taşınmazlar hakkında yasal itiraz ve savunmaları yapılmaktadır.

Hatay Milletvekili Sayın Metin Kalkan’ın Hatay İline Ayrılan Yatırım Ödeneklerine İlişkin 7/1881 Esas No’lu Yazılı Soru Önergesi Hakkında Orman Bakanlığının Cevabı

1. Bakanlığımız 2000 malî yılı bütçesi ile çeşitli ormancılık faaliyetleri için Hatay İline 3 588 487 000 000 TL ödenek ayrılmıştır.

Bu ödeneğin 677 245 000 000 TL’sı yatırım, 2 914 242 000 000 TL’sı cari harcamalar içindir.

2. 1999 malî yılı bütçesinden Hatay İline ayrılan ödeneğin tamamı kullanılamamıştır. Kullanılan ödenek 1 inci sorunun cevabında belirtilen faaliyetlerde harcanmıştır. Ödeneklerin tamamı Marmara Bölgesinde meydana gelen deprem felaketi nedeniyle Başbakanlıkça çıkarılan 99/9 sayılı Tasarruf Genelgesi doğrultusunda ödeneklerin tamamı kullanılmamıştır.

3. Hatay İlinde 2000 yılında, söz konusu yatırım ödenekleri ile; ağaçlandırma tesisi, ağaçlandırma bakım çalışması, fidan üretimi, ORKÖY kredisi ve etüt planlama orman kadastrosu, orman yolu, aplikasyon, yeni yol, büyük onarım, üst yapı, sanat yapısı, yangın kule-kulübesi ve role binası tesisi faaliyetleri yapılacaktır.

Cari harcama ödenekleri ile memur ve işçilerin özlük hakları ve diğer cari giderler programlanmış olup, programlanan yatırımlar yılı içinde bitirilecektir.

13. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın;

Hatay İline ayrılan yatırım ödeneklerine,

– Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in;

Bursa çevre yolu projesinin çevreye etkisine ilişkin soruları ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/1885, 1917)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çevre Bakanı Sayın Fevzi Aytekin tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 20.4.2000

S. Metin Kalkan

Hatay

1. Bakanlığınızın 2000 malî yılı bütçesinde Hatay İline ne kadar ödenek ayrılmıştır? Bu ödeneğin ne kadarı yatırım, ne kadarı cari harcamalar içindir? Söz konusu ödenek hangi yatırımlar için harcanacaktır?

2. 1999 Malî yılı bütçesinden Hatay İli için ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır? Kullanılmış ise nerelerde kullanılmıştır? Kullanılmadıysa gerekçesi nedir?

3. Hatay İlimizde Bakanlığınıza ait mevcut yatırımlar nelerdir? Bu yatırımların ne zaman tamamlanması planlanmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirttiğim soruların Çevre Bakanı Sayın Fevzi Aytekin tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim. 21.4.2000

Saygılarımla.

Teoman Özalp

Bursa

1. Bursa Çevre Yolunun tamamlanması ile bu yolun güzergâhında bulunan yerleşim birimlerine egzos gazlarının meydana getireceği kirliliğin zararları Bakanlığınızca tetkik edildi mi?

2. Çevre yolunun 1 inci ve 2 nci etkilenme alanında araç trafiğinden dolayı kirliliğin artacağı iddiaları vardır. Ayrıca hava kirliliğinde yoğun artışın olacağı belirtilmektedir. Bu konularda ne gibi çalışmalar yapmaktasınız?

3. Çevre Yolunun geçeceği güzergâhlar yeşil ve ağaçlık alanlardır. Kirliliğin neticesinde doğal dengenin bozulacağı iddiaları karşısında ne gibi önlemler aldınız?

T.C.

Çevre Bakanlığı 17.5.2000

Araştırma Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı: B.19.0.APK.0.22.00.02/0012/554-5291

Konu: Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 3.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5431 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız eki Hatay Milletvekili Sayın S. Metin Kalkan ile Bursa Milletvekili Sayın Teoman Özalp’a ait yazılı soru önergeleri cevaplandırılarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Fevzi Aytekin

Çevre Bakanı

Hatay Milletvekili Sayın S. Metin Kalkan’a Ait 7/1885-5214 Esas Numaralı

Soru Önergesinin Cevabı

Soru 1. Bakanlığınızın 2000 malî yılı bütçesinde Hatay İline ne kadar ödenek ayrılmıştır? Bu ödeneğin ne kadarı yatırım, ne kadarı cari harcamalar içindir? Söz konusu ödenek hangi yatırımlar için harcanacaktır?

Cevap 1. Bakanlığımızca 2000 yılı içerisinde Hatay İline tahsis edilmiş herhangi bir yatırım projesi ve yatırım ödeneği bulunmamaktadır. Cari ödenek tahsisi ise, söz konusu ilde bulunan İl Çevre Müdürlüğümüzün talebi doğrultusunda, bütçe imkanlarına göre yapılmaktadır.

Soru 2. 1999 Malî yılı bütçesinden Hatay İli için ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır? Kullanılmış ise nerelerde kullanılmıştır? Kullanılmadıyla gerekçesi nedir?

Cevap 2. Bakanlığımızca 1999 yılı içerisinde Hatay İl Çevre Müdürlüğünün hizmetlerinde kullanılmak üzere tahsis edilen 50 892 458 000.- TL. cari ödeneğe karşılık 51 314 031 000.- TL. ödenek harcaması gerçekleştirilmiştir. Söz konusu ödenek aşımı personel giderleri harcama kaleminde meydana gelmiştir.

Soru 3. Hatay İlimizde Bakanlığınıza ait mevcut yatırımlar nelerdir? Bu yatırımların ne zaman tamamlanması planlanmaktadır?

Cevap 3. Bakanlığımızın Hatay İlinde devam eden ve yeni başlayacak herhangi bir yatırım projesi bulunmamaktadır.

Bursa Milletvekili Sayın Teoman Özalp’a Ait 7/1917-5246 Esas Numaralı

Soru Önergesinin Cevabı

Soru 1. Bursa Çevre Yolunun tamamlanması ile bu yolun güzergâhında bulunan yerleşim birimlerine egzoz gazlarının meydana getireceği kirliliğin zararları Bakanlığınızca tetkik edildi mi?

Soru 2. Çevre yolunun 1 inci ve 2 nci etkilenme alanında araç trafiğinden dolayı kirliliğin artacağı iddiaları vardır. Ayrıca hava kirliliğinde yoğun artışın olacağı belirtilmektedir. Bu konularda ne gibi çalışmalar yapmaktasınız?

Soru 3. Çevre Yolunun geçeceği güzergâhlar yeşil ve ağaçlık alanlardır. Kirliliğin neticesinde doğal dengenin bozulacağı iddiaları karşısında ne gibi önlemler aldınız?

Cevap 1. 2. 3. Bursa Çevre Yolu ile ilgili olarak mevzuat açısından bir engelin bulunmadığını belirten ilgili kurumların görüşlerinin de ekinde yer aldığı ÇED Raporu 15.8.1997 tarihinde Bakanlığımıza sunulmuştur. Konu ile ilgili oluşturulan İnceleme Değerlendirme Komisyonu yapılan tüm çalışmaları değerlendirerek faaliyet için “ÇED olumlu kararı” vermiştir.

Ayrıca, hazırlanan ve İnceleme Değerlendirme Komisyonunca faaliyetin çevreye yapabileceği tüm etkilerini ortaya koyan ve olumsuz etkileri ortadan kaldıran veya en aza indiren önlemleri içeren Nihai ÇED Raporunda belirtilen tüm hususlara uyulacağına dair faaliyet sahibinden taahhüt yazısı alınarak, Nihai ÇEDRaporu ile birlikte ilgili kurum ve kuruluşlara gönderilmiştir.

Çevre Yolunun yapımı ve işletme aşamalarında, Nihai ÇEDRaporunda belirtilen etkilerin ve bu etkilere karşı alınabilecek veya en aza indirebilecek önlemlerin alınıp alınmadığı Bakanlığımız ve ilgili kurumlar tarafından izlenip kontrol edilecektir.

Çevre Yolunun tamamlanması ile bu yolun güzergâhında bulunan yerleşim birimlerine egzoz gazlarının meydana getireceği kirliliğin etkileri modelleme çalışmaları ile ortaya konulmuş ve alınabilecek tedbirler söz konusu raporda yer almıştır.

Söz konusu ÇED Raporunda şehir içindeki hava kirliliğinin en büyük etkenlerinden biri olarak gösterilen motorlu araçlardan çıkan emisyonların azaltılması için transit geçişlerin şehir dışına kaydırılması gerektiği vurgulanarak, 1996 yılının kış aylarında 48 000 araç geçiş yaparken yaz aylarında şehirden 92 000 aracın transit geçiş yapmakta olduğu tespit edilmiş ve en kısa zamanda Bursa Çevre Yolu açılarak bu sayede transit geçişlerin (kamyon, otobüs ve Tır) şehir içinden geçişine engel olunması gerektiği belirtilmiş, yapılması planlanan Bursa Çevre Yolunun faaliyete geçmesiyle araç trafiğinde meydana gelecek emisyonlar ve bunların yerel hava kalitesi üzerine muhtemel etkileri ISOST bilgisayar modeli kullanılarak incelenmiştir. İnceleme neticesinde NO, NO2, NOX, CO, PM ve HC parametreleri dikkate alınarak yapılan model sonuçlarında Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliğinde belirtilen sınır değerlerin aşılmadığı ortaya çıkmıştır. Ayrıca, Bursa Çevre Yolunun yapılmasıyla, özellikle kış aylarında yüksek hava kirliliğinin yaşandığı şehir merkezindeki emisyon yükü azaltılmış olacaktır.

Diğer yandan egzoz emisyonlarının etkisinin önlenmesi için yakıtlarda kalitenin iyileştirilmesine yönelik olarak kurşunsuz benzin kullanımının yaygınlaştırılması, benzinde benzen ve aromatiklerin oranının azaltılması ve dizel yakıtta ise kükürt oranının düşürülmesi ve benzin motorlu araçlarda katalitik konvertör kullanımı, dizel motorlu araçlarda ise partikül filtresi kullanımı gibi yeni teknolojilerin kullanılmasıdır. Bu konular Bakanlığımız gündeminde olup, çalışmalar devam etmektedir.

Söz konusu ÇED Raporuna göre özetle; yapılması planlanan Bursa Çevre Yolunun Şehir içi ve dışında yerel hava kalitesine yer altı ve yer üstü sularına, tarım alanlarına ve toprak kalitesine önemli bir etkisi olmayacağı ortaya çıkmıştır.

Çevre yolunun geçeceği güzergâhta yapılacak hafriyat üzerinde bulunan meşe korulukları, makilikler ve çam ağaçları ortadan kaldırılacak olup, ayrıca geçilebilecek en uygun bir koridor olarak ortaya çıkan güzergâh üzerinde bulunan zeytinliklerin zarar görmeleri kaçınılmaz olacaktır. Ancak, otoyol inşaatı sırasında güzergâh üzerindeki zeytin ağaçlarından sökülüp nakledilmesi mümkün olanlar Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile yapılacak bir proje doğrultusunda yerine getirilecektir. Bu husus da Nihai ÇED Raporuna ilişkin taahhütler kapsamında yer almaktadır.

14. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın;

Hatay İline ayrılan yatırım ödeneklerine,

– Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in;

Bursa’da tarım arazilerinin üzerinde yapılan çalışmalara ilişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/1890, 1915)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

20.4.2000

S. Metin Kalkan

Hatay

1. Bakanlığınızın 2000 malî yılı bütçesinde Hatay İline ne kadar ödenek ayrılmıştır? Bu ödeneğin ne kadarı yatırım, ne kadarı cari harcamalar içindir? Söz konusu ödenek hangi yatırımlar için harcanacaktır?

2. 1999 Malî yılı bütçesinden Hatay İli için ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır? Kullanılmış ise nerelerde kullanılmıştır? Kullanılmadıysa gerekçesi nedir?

3. Hatay İlimizde Bakanlığınıza ait mevcut yatırımlar nelerdir? Bu yatırımların ne zaman tamamlanması planlanmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirttiğim soruların Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim. 21.4.2000

Saygılarımla.

Teoman Özalp

Bursa

1. Bursa Çevre yolunun, ovadan geçmesi durumunda binlerce meyva ağacının kesileceği iddiaları mevcuttur. Verimli tarım arazilerinin kurtarılması hususunda Bakanlık olarak hangi çalışmaları yapmaktasınız?

2. Verimli tarım arazilerinin üzerinde herhangi bir önlem almadan çalışma yapılmasına izin verecek misiniz?

3. 5 100 dekar tarım arazisinin kamulaştırılacağı belirtilmektedir. Buradan alınacak bitkisel toprağın kaybı hususunda bir çalışmanız var mıdır?

4. Gün geçtikçe verimli tarım alanları çeşitli nedenlerde yok edilmektedir. Bunu önleyemez misiniz?

T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 18.5.2000

Araştırma Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı: KDD.SÖ.1.01/1590

Konu: Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 3.5.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5431 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekinde gönderilen Hatay Milletvekili Sayın S. Metin Kalkan’a ait 7/1890-5219 esas no.lu ve Bursa Milletvekili Sayın Teoman Özalp’a ait 7/1915-5244 esas no.lu yazılı soru önergelerine ilişkin bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp

Tarım ve Köyişleri Bakanı

Yazılı Soru Önergesi

Önerge sahibi: Metin Kalkan Hatay Milletvekili

Esas No. : 7/1890-5219

Soru 1.Bakanlığınızın 2000 malî yılı bütçesinde Hatay İline ne kadar ödenek ayrılmıştır? Bu ödeneğin ne kadarı yatırım, ne kadarı cari harcamalar içindir? Söz konusu ödenek hangi yatırımlar için harcanacaktır?

Cevap 1.

Proje Adı Program ödeneği (Bin TL.)

Cari

Merkez Dışı Yönetim Hiz. 22 520 000

Taşıt Kira Bakım-Onarım İşletme Gider. 9 300 000

Yatırım

Taşıtların Kira Bak-Onarım ve İşlt. Gid. 40 835 000

Bitkisel Üretimi Geliştirme Proj. 20 800 000

Çayır-Mera, Yem Bitkileri ve Hay. Proj. 1 650 000

Hayvancılığı Geliştirme Proj. 2 800 000

Dış Kaynaklı Hayvancılık Proj. 510 000

Bitki Hast. ve Zar. İle Mücadele Proj. 9 000 000

Hayvan Hast. ve Zar. İle Mücadele Proj. 10 350 000

Su Ürün. Kir. ve Kor. Kont. Hiz. Proj. 2 150 000

Gıda Denetim Hiz. Geliş. Proj. 11 590 000

Kooperatif Sürvey Proj. 204 000

131 709 000

Yukarıdaki ödeneklerin dışında Hatay İline, kooparetif yöneticilerinin eğitimi projesi çalışmalarında kullanılmak üzere, 2000 yılında cari harcamalar için 300 000 000 TL. ödenek tahsis edilmiştir.

İşletmesi ve uygulaması durmuş kooperatiflerin tekrar faal hale getirilmesi amacıyla hazırlanan proje kapsamında Altınözü-Kazancık zeytinyağı fabrikası (20 t/g) 1996 yılında rehabilitasyon programına alınmış olup, makine ve ekipmanları yerinde modernize edilerek işletmeye açılmıştır. 1999 yılında 10 milyar TL. işletme sermayesi ile desteklenen bu kooperatif 2000 yılı transfer programında alınmış olup durumunun idarî, malî ve hukukî yönden uygun olması halinde tekrar devlet yardımı ile desteklenebilecektir.

Soru 2. 1999 Malî yılı bütçesinden Hatay İli için ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır? Kullanılmış ise nerelerde kullanılmıştır? Kullanılmadıysa gerekçesi nedir?

Cevap 2.

Proje Adı Program Giden

Ödeneği (Bin TL.) Ödenek (Bin TL.)

Cari

Merkez Dışı Yönetim Hiz. 16 610 000 17 293 651

Taşıt Kira Bak.-Onar. ve İşlt. Gid. 6 668 000 7 034 600

Yatırım

Taşıt Kira Bak.-Onar. ve İşlt. Gid. 22 838 000 21 679 680

Bitkisel Ürt. Geliştirme Proj. 9 900 000 9 347 200

II Tarımsal Yay. ve Uyg. Araşt. Proj. 2 500 000 2 349 096

Çayır Mera Yem Bit. ve Hay. Proj. 1 400 000 1 314 640

Hayvancılığı Gelşt. Proj. 1 600 000 1 513 740

Dış Kaynaklı Hay. Proj. 250 000 235 815

Bitki Hast. ve Zar. ile Mücd. Proj. 3 400 000 28 680 000

Hayvan Hast. ve Zar. ile Mücd Proj. 5 675 000 7 796 916

Su Ürün Kir. Kor. ve Kont. Hiz. Proj. 1 925 000 2 796 685

Gıda Denetim Hiz. Gelş. Proj. 12 575 000 12 539 300

Kooparetif Sürvey Proj. 60 000 56 999

Merkez ve Taşra Teşk. Modernz. Proj. 0 2 500 000

Ekolojik Tar. Yaygın ve Kont. Proj. 163 158 155 000

85 564 158 115 293 322

Soru 3. Hatay İlimizde Bakanlığınıza ait mevcut yatırımlar nelerdir? Bu yatırımların ne zaman tamamlanması planlanmaktadır?

Cevap 3. Yukarıda adı geçen projeler bakanlığımızca 2000 yılı içinde tespit edilen programlar dahilinde ve mevsim özelliklerine göre yürütülmektedir.

Yazılı Soru Önergesi

Önerge Sahibi: Teoman Özalp Bursa Milletvekili

Esas No. : 7/1915-5244

Soru 1. Bursa Çevre yolunun, ovadan geçmesi durumunda binlerce meyva ağacının kesileceği iddiaları mevcuttur. Verimli tarım arazilerinin kurtarılması hususunda Bakanlık olarak hangi çalışmaları yapmaktasınız?

Soru 2. Verimli tarım arazilerinin üzerinde herhangi bir önlem almadan çalışma yapılmasına izin verecek misiniz?

Soru 3. 5 100 dekar tarım arazisinin kamulaştırılacağı belirtilmektedir. Buradan alınacak bitkisel toprağın kaybı hususunda bir çalışmanız var mıdır?

Soru 4. Gün geçtikçe verimli tarım alanları çeşitli nedenlerde yok edilmektedir. Bunu önleyemez misiniz?

Cevap 1.2.3.4. Tarım alanlarının tarım dışı gaye ile kullanılmasına dair yönetmelik devlet bakanlığına bağlı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce uygulanmakta olup, gerektiğinde bakanlığımızdan görüş alınmaktadır.

Bursa çevre yolunun ovadan geçmesi konusunda bugüne kadar bakanlığımıza herhangi bir yazılı talep intikal etmemiştir.

Ancak Bakanlığımız görev ve yetki alanında bulunan mera alanlarıyla ilgili olarak Bursa İli hudutları dahilinde bugüne kadar; İçişleri, Millî Savunma ve Maliye bakanlıkları ile çeşitli özel şirket ve kuruluşlardan birçok tahsis amaçlı değişiklik talebi bakanlığımıza intikal etmiş ve bu talep başvurularının hepsi, incelenmesi sonucu olumsuz değerlendirilerek iade edilmiştir.

15. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, Hatay İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/1892)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımı Millî Savunma Bakanı Sayın Sabahattin Çakmakoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 20.4.2000

S. Metin Kalkan

Hatay

1. Bakanlığınızın 2000 malî yılı bütçesinde Hatay İline ne kadar ödenek ayrılmıştır? Bu ödeneğin ne kadarı yatırım, ne kadarı cari harcamalar içindir? Sözkonusu ödenek hangi yatırımlar için harcanacaktır?

2. 1999 malî yılı bütçesinden Hatay İli için ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır? Kullanılmış ise nerelerde kullanılmıştır?Kullanılmadıysa gerekçesi nedir?

3. Hatay İlimizde Bakanlığınıza ait mevcut yatırımlar nelerdir? Bu yatırımların ne zaman tamamlanması planlanmaktadır?

T.C.

Millî Savunma Bakanlığı 18.5.2000

Kan. Kar. : 2000/7016-GK

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 3.5.2000 tarihli ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1892-5221/12543 sayılı yazısı.

Hatay Milletvekili Metin Kalkan tarafından verilen “Hatay İline Ayrılan Yatırımlara İlişkin” 7/1892 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı Ek’te sunulmuştur.

Arz ederim.

Sabahattin Çakmakoğlu

Millî Savunma Bakanı

Hatay Milletvekili Metin Kalkan Tarafından Verilen 7/1892 Sayılı Yazılı Soru Önergesinin Cevabı

Bakanlığımızın 2000 Malî Yılı Bütçesinde ve 2000 Yılı Yatırım Programında yer alan yatırım ödeneği tutarı 3 trilyon 50 milyar TL.’dır. Bu ödeneğin Hatay İli ile doğrudan bir ilgisi bulunmamaktadır.

Cari nitelikli ödenekler içerisinde Hatay İlinde konuşlu askerî birliklerin personel, işletme, bakım ve idame giderlerinin Hatay piyasasından karşılanmasının, anılan İlimizin ekonomisine müspet katkıda bulunacağı değerlendirilmektedir.

Bilgilerinize sunarım.

Sabahattin Çakmakoğlu

Millî Savunma Bakanı

16. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, Hatay İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/1893)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımı Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 20.4.2000

S. Metin Kalkan

Hatay

1. Bakanlığınızın 2000 malî yılı bütçesinde Hatay İline ne kadar ödenek ayrılmıştır? Bu ödeneğin ne kadarı yatırım, ne kadarı cari harcamalar içindir? Sözkonusu ödenek hangi yatırımlar için harcanacaktır?

2. 1999 malî yılı bütçesinden Hatay İli için ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır? Kullanılmış ise nerelerde kullanılmıştır?Kullanılmadıysa gerekçesi nedir?

3. Hatay İlimizde Bakanlığınıza ait mevcut yatırımlar nelerdir? Bu yatırımların ne zaman tamamlanması planlanmaktadır?

T.C.

Maliye Bakanlığı 18.5.2000

Millî Emlak Genel Müdürlüğü

Sayı : B.07.0.MEG.0.10/3132-0.2000/25653

Konu : 7/1893-5222 esas no.lu soru önergesine cevap

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 3.5.2000 tarih ve 0.10.00.02-7/1893-5222/12544 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde gönderilen, Hatay Milletvekili Sayın S. Metin Kalkan’ın vermiş olduğu 7/1893-5222 esas ve 1665 kayıt sayılı soru önergesinin cevapları aşağıda belirtilmiştir.

1. a) Hatay İline ilişkin olarak Bakanlığımız 2000 Malî Yılı Bütçesinden 93,2 milyar TL. Gelir İdaresini Geliştirme Fonu Bütçesinden 22,5 milyar TL. olmak üzere toplam 115,7 milyar TL. yatırım ödeneği tahsis edilmiştir.

b)Uygulanmakta olan bütçe tekniği açısından, yatırım bütçe ödenekleri hariç olmak üzere, cari bütçe ödenekleri, iller bazında değil, programlar bazında tespit edilmekte olup, cari yıl içinde ihtiyaç ve talepler doğrultusunda illere ödenek gönderilmektedir.

c)Bakanlığımız 2000 Yılı Yatırım Programında, Hatay İline ilişkin olarak,

– Belen İlçesi Hükümet Konağı ikmal inşaatı işine, 1985K010190 no.lu toplu proje içerisinde, 1993-2001 başlayış-bitiş yılları, 413,25 milyar TL. proje tutarı ve 43 milyar TL. bütçe ödeneğiyle,

– Erzin İlçesi Hükümet Konağı yapım işine, 1985K010190 no.lu toplu proje içerisinde, 1993-2001 başlayış-bitiş yılları, 490,2 milyar TL. proje tutarı ve 50,1 milyar TL. bütçe ödeneğiyle,

– İskenderun İlçesi Hükümet Konağı yapım işine, 1985K010190 no.lu toplu proje içerisinde, 1984-2001 başlayış-bitiş yılları, 523,05 milyar TL. proje tutarı, 1 milyon TL. bütçe ödeneğiyle,

– Reyhanlı Vergi Dairesi Müdürlüğü hizmet binası yapım işine, 1996K010680 no.lu toplu proje içerisinde, 2000-2001 başlayış-bitiş yılları, 450 milyar TL. proje tutarı ve 5 milyar TL. bütçe ödeneğiyle,

– Merkez Vergi Dairesi Başkanlığı hizmet binası tadilat-onarım, tefriş-donatım işine, 1996K010680 no.lu toplu proje içerisinde, 1999-2001 başlayış-bitiş yılları, 114,62 milyar TL. proje tutarı ve 7 milyar TL. bütçe ödeneğiyle,

– Dörtyol Vergi Dairesi Müdürlüğü hizmet binası tadilat-onarım, tefriş-donatım işine, 2000K010650 no.lu toplu proje içerisinde, 2000-2000 başlayış-bitiş yılları, 5,5 milyar TL. proje tutarı ve 5,5 milyar TL. bütçe ödeneğiyle,

– Samandağı Vergi Dairesi Müdürlüğü hizmet binası tadilat-onarım, tefriş-donatım işine, 2000K010670 no.lu toplu proje içerisinde, 2000-2001 başlayış-bitiş yılları, 15 milyar TL. proje tutarı ve 5 milyar TL. bütçe ödeneğiyle,

Yer verilmiştir.

2. Hatay İlindeki Bakanlığımız 1999 yılı yatırımları için başlangıçta toplam 41,35 milyar TL. ödenek tahsis edilmiştir.

1999 yılında, Gelir İdaresini Geliştirme Fonundan, Merkez Vergi Dairesi Başkanlığı hizmet binasının onarım ve tefrişine 19,89 milyar TL., Dörtyol Vergi Dairesi Müdürlüğü hizmet binasının onarımına 9,23 milyar TL., İskenderun Vergi Dairesi Müdürlüğü hizmet binası güvenlik sistemine 1,35 milyar TL., Defterdarlık Gelir Birimleri hizmet binaları soğutma sistemine 4,92 milyar TL. ve kesintisiz güç kaynağına 2,07 milyar TL. olmak üzere toplam 37,46 milyar TL. harcama yapılmıştır.

Reyhanlı Vergi Dairesi Müdürlüğü hizmet binası için tahsis edilen 30 milyar TL. ödenek, arsa sorunu giderilemediği için kullanılamamıştır.

İskenderun ve Erzin İlçeleri Hükümet Konakları yapımı projelerinde, arsa sorunu çözümlenemediği için, ihale işlemlerine başlanılamamış ve dolayısıyla harcama da yapılamamıştır.

Belediyeden satın alınan Belen Hükümet Konağı binası ikmal inşaatı projesi için ise, bütçe imkânlarının sınırlı olması nedeniyle harcama yapılamamıştır.

Hatay İline ilişkin olarak 1999 yılında Bakanlığımız bütçesinden yapılmış cari harcamaların tutarı da 985,62 milyar TL.’dir.

3. Hatay İlinde Bakanlığımıza ait mevcut yatırımlar, 1 inci soruya cevaben yukarıda yer alan “1-c” maddesinde belirtilmiştir.

İskenderun İlçesi Hükümet Konağı yapım projesinin bir an önce hayata geçirilebilmesi için arsa sorununun çözümlenmesi çalışmaları sürdürülmektedir.

Belen İlçesi Hükümet Konağı ikmal inşaatı ile Erzin İlçesi Hükümet Konağı yapım projelerinin, 2000 yılında yıllara sari ihalelerinin yapılabilmesi için, yeterli ödenekleri ayrılmış olup, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı kanalıyla DPT Müsteşarlığından ve ayrıca Başbakanlıktan gereken izinler talep edilmiştir.

Tüm illerimizde olduğu gibi Hatay İlinde de yatırım hizmetlerimiz süratle yürütülmekte olup, bütçe imkânları dahilinde, Dörtyol Vergi Dairesi Müdürlüğü hizmet binası ile ilgili projenin 2000 yılında, yukarıda belirtilen diğer projelerimizin ise 2001 yılında tamamlanması öngörülmüştür.

Bilgilerine arz ederim.

Sümer Oral

Maliye Bakanı

17. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, Hatay İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1897)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımı İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 20.4.2000

S. Metin Kalkan

Hatay

1. Bakanlığınızın 2000 malî yılı bütçesinde Hatay İline ne kadar ödenek ayrılmıştır? Bu ödeneğin ne kadarı yatırım, ne kadarı cari harcamalar içindir? Sözkonusu ödenek hangi yatırımlar için harcanacaktır?

2. 1999 malî yılı bütçesinden Hatay İli için ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır? Kullanılmış ise nerelerde kullanılmıştır?Kullanılmadıysa gerekçesi nedir?

3. Hatay İlimizde Bakanlığınıza ait mevcut yatırımlar nelerdir? Bu yatırımların ne zaman tamamlanması planlanmaktadır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 18.5.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B050APK0080004-3.63-1/1068-7/1897

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 3.5.2000 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5431 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde gönderilen, Hatay Milletvekili S. Metin Kalkan’ın yazılı soru önergesinde yer alan hususlar Bakanlığımızca incelenmiş ve gerekli bilgiler aşağıya çıkarılmıştır.

Soru 1. Bakanlığınızın 2000 Malî Yılı Bütçesinden Hatay İline ne kadar ödenek ayrılmıştır? Bu ödeneğin ne kadarı yatırım, ne kadarı cari harcamalar içindir. Sözkonusu ödenek hangi yatırımlar için harcanacaktır?

Cevap 1. Bakanlığımız ve Bağlı Kuruluşlarınca Hatay İline 2000 yılı için ayrılan ödenekleri aşağıda sıralanmıştır.

İçişleri Bakanlığı 2000 Yılı Yatırım Programında Hatay İline ait yatırım projesi bulunmamaktadır. Cari harcamalarda ödeneklerin dağıtımı yıl içinde ortaya çıkan ihtiyaç ve taleplere göre planlandığından Hatay İline ne kadar gönderileceği şu an için bildirilememektedir.

Emniyet Genel Müdürlüğü 2000 Malî Yılı Bütçesinden Hatay İline 15.5.2000 tarihi itibariyle 2 145 000 000 TL. personel, 534 037 770 000 TL. diğer cari, 39 607 150 000 TL. transfer ve 1 090 100 000 000 TL. yatırım giderleri için ödenek gönderilmiştir.

Jandarma Genel Komutanlığı 2000 Malî Yılı Bütçesinden ise Hatay İline 180 milyar TL. cari giderler için ödenek ayrılmış ve şu ana kadar da 100 milyar TL. gönderilmiştir. Komutanlığın Hatay İlinde yatırım projesi bulunmamaktadır.

Soru 2. 1999 Malî Yılı Bütçesinden Hatay İli için ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır?Kullanılmış ise nerelerde kullanılmıştır? Kullanılmadıysa gerekçesi nedir?

Cevap 2. Hatay İline; 1999 Malî Yılı Bütçesinden,

Emniyet Genel Müdürlüğünce 2 362 500 000 000 TL. personel, 725 274 198 000 TL. diğer cari, 30 220 696 000 TL. transfer ve 114 000 000 000 TL. yatırım giderleri için ödenek gönderilmiştir. Hatay-Antakya Polis Okulu inşaatı için ayrılan 114 milyar TL. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesine aktarılmıştır. Ayrıca 1999 yılında Hatay İline 7 adet binek oto, 1 adet minibüs ve 2 adet panzer tahsis edilmiştir.

Jandarma Genel Komutanlığınca bina küçük onarımları için 150 milyar TL. ödenek planlanmış, ancak buna rağmen Hatay-Belen İlçe J. Komutanlığı için 73 milyar TL., Hatay-Hassa-Aktepe İç Güvenlik Karakolu için 75 milyar TL., Hatay-Yayladağı-Kışlak İç Güvenlik Karakolu bina küçük onarımları için 55 milyar olmak üzere toplam 203 milyar TL. harcanmıştır.

Soru 3. Hatay İlimizde Bakanlığınıza ait mevcut yatırımlar nelerdir. Bu yatırımların ne zaman tamamlanması planlanmıştır?

Cevap 3. Yatırım projesi olarak bir tek Emniyet Genel Müdürlüğünce yaptırılan Hatay-Antakya Polis Okulu inşaatı bulunmaktadır. Bu projenin inşaatı halen devam etmekte olup, 2001 yılında tamamlanması planlanmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

18. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, Hatay İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/1902)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımı Devlet Bakanı Sayın Fikret Ünlü tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 20.4.2000

S. Metin Kalkan

Hatay

1. Bakanlığınızın 2000 malî yılı bütçesinde Hatay İline ne kadar ödenek ayrılmıştır? Bu ödeneğin ne kadarı yatırım, ne kadarı cari harcamalar içindir? Sözkonusu ödenek hangi yatırımlar için harcanacaktır?

2. 1999 malî yılı bütçesinden Hatay İli için ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır? Kullanılmış ise nerelerde kullanılmıştır?Kullanılmadıysa gerekçesi nedir?

3. Hatay İlimizde Bakanlığınıza ait mevcut yatırımlar nelerdir? Bu yatırımların ne zaman tamamlanması planlanmaktadır?

T.C.

Devlet Bakanlığı 22.5.2000

Sayı : B.02.0.0.16/0626

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 3.5.2000 tarih ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1902-5231/12553 sayılı yazısı.

b) Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün 12.5.2000 tarih ve B.02.1.GSM.0.65.00.01/MZ-230 sayılı yazısı.

c) Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünün 9.5.2000 tarih ve B.02.1.M.P.İ.074.00.03/1425-4611 sayılı yazısı.

Hatay Milletvekili Metin Kalkan’a ait 7/1902-5231 esas sayılı yazılı soru önergesi nedeniyle Bakanlığıma bağlı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünce hazırlanan yanıt yazıları ektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Fikret Ünlü

Devlet Bakanı

T.C.

Başbakanlık 12.5.2000

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü

Sayı : B.02.1.GSM.0.65.00.01/MZ-230

Konu : Soru önergesi

Devlet Bakanlığına

(Sayın Fikret Ünlü)

İlgi :4.5.2000 tarih ve B.02.0.0.16/0626 sayılı yazınız.

Hatay Milletvekili Sayın Metin Kalkan’ın yazılı soru önergesine esas teşkil edecek cevabımız aşağıda yer almaktadır.

Soru 1. Bakanlığınızın 2000 malî yılı bütçesinde Hatay İline ne kadar ödenek ayrılmıştır?Bu ödeneğin ne kadarı yatırım, ne kadarı cari harcamalar içindir? Sözkonusu ödenek hangi yatırımlar için harcanacaktır?

Cevap 1. 2000 malî yılında Özel Bütçeli Hatay Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne, 340 milyar TL.’sı personel, 170,4 milyar TL.’sı diğer cari harcamalar, 38 milyar TL.’sı yatırım harcamaları, 27,3 milyar TL.’sı ise transfer harcamaları olmak üzere toplam 575,7 milyar TL. bütçe verilmiştir.

Bu meblağa ilave olarak; Genel Müdürlüğümüzün 2000 yılı yatırım programında yer alan Reyhanlı 1500 kişilik spor salonu inşaatına 346,8 milyar TL., Payas antrenman ve spor salonu inşaatına 50 milyar TL., Samandağ antrenman ve spor salonu inşaatına 50 milyar TL., il ve ilçe spor tesisleri bakım ve onarımları için de 30 milyar TL. ödenek katma bütçe ve fondan tahsis edilmiştir.

Soru 2. 1999 malî yılı bütçesinden Hatay İli için ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır?Kullanılmış ise nerelerde kullanılmıştır? Kullanılmadıysa gerekçesi nedir?

Cevap 2. Hatay Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne 1999 malî yılında ayrılan 393,6 milyar TL. ödeneğin, yıl sonu itibariyle 385,2 milyar TL.’sı kullanılmıştır. Bu miktarın 232,5 milyar TL.’sı personel giderleri, 82,3 milyar TL.’sı diğer cari, 51,2 milyar TL.’sı yatırım, 19 milyar TL.’sı da transfer harcamalarına aittir.

1999 yılı yatırım programında yer alan Reyhanlı 1500 kişilik spor salonu inşaatına, Genel Bütçeden ayrılan 25 milyar TL. ödeneğin tamamı, 3418 sayılı Kanun gelirlerinden öngörülen 75 milyar TL. ödeneğin de 29.9 milyar TL.’sı harcanmıştır.

Hatay/Payas antrenman spor salonu inşaatı için 3418 sayılı Kanun gelirlerinden öngörülen 10 milyar TL. ödeneğin harcaması ise; sözkonusu kaynaktan yeterli nakit sağlanamadığı için gerçekleştirilememiştir.

Soru 3. Hatay İlimizde Bakanlığınıza ait mevcut yatırımlar nelerdir? Bu yatırımların ne zaman tamamlanması planlanmaktadır?

Cevap 3. 2000 yılı yatırım programında yer alan ve Hatay İlinde inşaatları devam eden Reyhanlı 1500 kişilik spor salonunun 2000 yılında, Payas antrenman salonunun 2001 yılında, Samandağ 1500 kişilik spor salonunun 2002 yılında bitirilmesi planlanmıştır. Hatay/İskenderun Gençlik Merkezi ihalesi ise yapılmamıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sinan Köksal

Genel Müdür V.

T.C.

Millî Piyango İdaresi 9.5.2000

Genel Müdürlüğü

Sayı : B.02.1.M.P.İ.074.00.03/1425/4611

Devlet Bakanlığına

İlgi :4.5.2000 tarih ve B.02.0.0.16/0626 sayılı yazınız.

Hatay Milletvekili Sayın S. Metin Kalkan’ın 7/1902-5231 esas sayılı soru önergesinde cevaplandırılmasını istediği konu ile ilgili olarak; İdaremizin yatırımcı bir kuruluş olmaması nedeni ile 1999 ve 2000 yılı malî bütçelerinde herhangi bir yatırım ödeneği ayrılamamıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Cahit Şenköylü

Genel Müdür V.

19. – Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın;

Siirt’i Van’a bağlayan karayoluna ve Cevizlik Beldesinin yol sorunlarına,

– Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman’ın;

Gaziantep-Şanlıurfa otoyolu inşaatına,

– Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman’ın;

Şanlıurfa-Birecik’in bağlantı yollarına,

– Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un;

Akçakale-Şanlıurfa karayoluna,

– Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un;

Şanlıurfa İli Akçakale İlçesinin kanalizasyon arıtma tesisi inşaatı için ayrılan ödeneğe ilişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı (7/1923, 1928, 1929, 1930, 1934)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Ahmet Nurettin Aydın

Siirt

Sorular :

1. Siirt İlinin gelişmesini engelleyen faktörlerin başında, Siirt’in karayolu ulaşımı açısından bir çıkmaz sokak olmasının bulunduğu genel kabul gören bir gerçektir. Siirt’ten Pervari-Çatak-Van istikametine, özellikle Aydınlar üzerinden kısaltılarak yapılacak olan kaliteli bir karayolunun Siirt’e nefes aldıracak bir çare olacağı kanaatine Hükümetiniz de katılmakta mıdır? Eğer Hükümetiniz de aynı görüşleri paylaşıyorsa, Siirt-Aydınlar-Pervari-Çatak-Van Karayolunu Siirt’in istifadesine sunmayı düşünüyor musunuz?

2. Sözkonusu karayolunun Pervari-Çatak arasında kalan 15-20 kilometrelik bölümü asfaltlanamamıştır. Ülkemizde iki ili birbirine bağlayan başka stabilize yol bulunmakta mıdır? Bu yolu ne zaman asfaltlamayı düşünüyorsunuz?

3. Siirt’e nefes aldıracak bir yol da Siirt-Şirvan-Cevizlik-Hizan-Bitlis karayolu olabilecek iken bugün, yolun Şirvan’ın Cevizlik nahiyesine kadar olan bölümü Karayolları Ağında bulunmasına rağmen, henüz yapılmadığı için, en az beş bin vatandaşımızın yaşadığı Cevizlik nahiyesi ve bazı köylerine 21 inci Yüzyıla girerken ulaşılamamaktadır. Hükümetiniz bu ayıbı gidermeyi düşünmekte midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından, sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletinizle arz ederim.

Yahya Akman

Şanlıurfa

1. GAP Bölgesine hayat verecek ve canlılık kazandıracak olan Gaziantep Şanlıurfa otoyolunun yapımı hangi aşamadadır?

2. İlgili otoyola 1999 bütçesinden ayrılan pay kullanılmış mıdır?Bu bütçeyle yol yapımı ne kadar gerçekleştirilmiştir?

3. Gaziantep-Şanlıurfa otoyolu için 2000 yılı bütçesinde öngördüğünüz miktar ne kadardır?

4. İlgili otoyol ne zaman kullanıma açılacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından, sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinizle arz ederim.

Yahya Akman

Şanlıurfa

Şanlıurfa’nın Birecik İlçesi, Güneydoğuya açılan pencere niteliğinde olup, ticarî ve sosyal hayatı çok canlı bir ilçemizdir. Bu anlamda, her gün bölgedeki bir çok ilçe ve bağlı köylerde yaşayanlarla birlikte 300 bin nüfusa hitap etmektedir. Hal böyle iken;

1. Gaziantep-Şanlıurfa otoyolundan Birecik İlçesine bağlantı yolu verilmemektedir. Buna karşılık, komşu ilçelerden Nizip ve Halfeti ilçelerine bağlantı yolu verilirken niçin Birecik’e bağlantı yolu verilmemiştir?

2. Bölgede yapımı devam eden iki barajdan dolayı Birecik İlçesi etraftan göç almaktadır. Bununla beraber Birecik İlçesinin ulaşımının zorlaştırılması, bu kez ilçeden göçü teşvik anlamına gelmiyor mu?

3. Gaziantep-Şanlıurfa otoyolu yapım projesinin, proje tadilatı yoluna gidilerek, Birecik İlçesine bağlantı yolu verilmesi düşünülmekte midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Zülfükar İzol

Şanlıurfa

Taşıt trafiğini olumsuz yönden etkileyen Akçakale Şanlıurfa karayolunun çift şeritli yol haline getirilmesi hakkında çalışmalarınız var mıdır?Varsa yapımına ne zaman başlanacak, yapılamıyorsa neden yapılamıyor?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Zülfükar İzol

Şanlıurfa

Şanlıurfa İlimize bağlı Akçakale İlçemizin kanalizasyon inşaatı tamamlanmış salgın hastalık ve diğer önemli sağlık sorunlarının ortaya çıkmaması için arıtma tesis inşaatın hızlandırılması için ödeneklerin zamanında ödenmesi gerekmektedir.

Ayrılan ödenekler var mı? Varsa ne zaman göndermeyi düşünüyorsunuz?

T.C.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 18.5.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.09.APK.0.22.00.00.17/671

Konu :Sözlü soru iken yazılı soruya çevrilen önergeler

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Genel Sekreterliğinin 3.5.2000 tarih ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-5426 sayılı yazısı.

İlgi yazınız gereğince; ilişik listede önerge sahibi, konu özeti ve TBMM esas numaraları belirtilen yazılı soru önergelerine dair cevaplarımız ekte sunulmuştur.

Bilgi ve gereğini arz ederim.

Koray Aydın

Bayındırlık ve İskân Bakanı

Sözlü Soru İken Yazılı Soruya Çevrilen Önergelere İlişkin Liste

Önerge sahibi Sözlü sorunun Yazılı sorunun

Sıra milletvekilinin gönderiliş tarihi gönderiliş tarihi

No. Adı ve soyadı ve esas numarası ve esas numarası Konusu

1 Siirt Milletvekili 9.12.1999-6/323 3.5.2000-7/1923 Siirt’i Van’a bağlayan karayollarına ve

Ahmet Nurettin Aydın -2983 Cevizlik beldesinin yol sorununa ilişkin

2 Şanlıurfa Milletvekili 13.12.1999-6/329 3.5.2000-7/1928 Gaziantep-Şanlıurfa otoyoluna ilişkin

Yahya Akman -3021

3 Şanlıurfa Milletvekili 13.12.1999-6/330 3.5.2000-7/1929 Şanlıurfa-Birecik’in bağlantı yollarına

Yahya Akman -3022 ilişkin

4 Şanlıurfa Milletvekili 16.12.1999-6/334 3.5.2000-7/1930 Akçakale-Şanlıurfa karayoluna ilişkin

Zülfikar İzol -3085

5 Şanlıurfa Milletvekili 16.12.1999-6/339 3.5.2000-7/1934 Şanlıurfa İli Akçakale İlçesinin kanalizasyon

Zülfikar İzol -3090 arıtma tesisi için ayrılan ödeneğe ilişkin

Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, TBMM(6/323) 7/1923 Esas Sayılı Yazılı Soru

Önergesine Dair Sorular ve Cevapları

Soru 1. Siirt İlinin gelişmesini engelleyen faktörlerin başında, Siirt’in karayolu ulaşımı açısından bir çıkmaz sokak olmasının bulunduğu genel kabul gören bir gerçektir. Siirt’ten Pervari-Çatak-Van istikametine, özellikle Aydınlar üzerinden kısaltılarak yapılacak olan kaliteli bir karayolunun Siirt’e nefes aldıracak bir çare olacağı kanaatine Hükümetiniz de katılmakta mıdır?Eğer Hükümetiniz de aynı görüşleri paylaşıyorsa, Siirt-Aydınlar-Pervari-Çatak-Van Karayolunu Siirt’in istifadesine sunmayı düşünüyor musunuz?

Cevap 1. Siirt İli karayolu ulaşımı açısından Baykan-Bitlis istikametinden Van İline, Bekirhan-Silvan üzerinden ve Beşiri, Batman güzergâhından Diyarbakır İline asfalt kaplamalı Devlet Yolları ile bağlanmaktadır.

Siirt İlinin Aydınlar-Pervari-Çatak güzergâhından Van İline standart bir karayolu ile bağlanmasında bazı önemli sorunlar bulunmaktadır.

Sözkonusu güzergâh, arazinin topografik yapısı nedeniyle 1300-1400 kotlarından geçtiği için kışın yapılan karla mücadele programında önemli sorunlar yaratacak olup, % 12-14 boyuna eğimler meydana gelmektedir. Güzergâhın Aydınlar Samanköprüsü arası, yapılması planlanan Alkumru Barajı gölü altında kalacağından şimdilik bu kesimde standart bir karayolu yapımı mümkün olamamaktadır.

Soru 2. Sözkonusu karayolunun Pervari-Çatak arasında kalan 15-20 kilometrelik bölümü asfaltlanamamıştır. Ülkemizde iki ili birbirine bağlayan başka stabilize yol bulunmakta mıdır?Bu yolu ne zaman asfaltlamayı düşünüyorsunuz?

Cevap 2. Bu yolun, Pervari-Çatak arasında kalan kesimin Pervari-Beğendik arası Küçüksu-Pervari projesi kapsamında yatırım programında yer almaktadır. Adı geçen proje ihale edilmiş ve çalışmalar Hizan-Sağınlı arasında Beğendik istikametine doğru devam etmektedir. Beğendik-Çatak arasında kalan 34 km.’lik kesimin 24 km.’sinde yol yapım çalışmaları tamamlanarak asfaltlanmıştır. Geri kalan 10 km.’lik kesiminde projesi hazırlanmış olup, ödenek imkânlarının yeterli olması durumunda ihalesi yapılabilecektir.

Soru 3. Siirt’e nefes aldıracak bir yol da Siirt-Şirvan-Cevizlik-Hizan-Bitlis karayolu olabilecek iken bugün, yolun Şirvan’ın Cevizlik nahiyesine kadar olan bölümü Karayolları Ağında bulunmasına rağmen, henüz yapılmadığı için, en az beş bin vatandaşımızın yaşadığı Cevizlik nahiyesi ve bazı köylerine 21 inci Yüzyıla girerken ulaşılamamaktadır. Hükümetiniz bu ayıbı gidermeyi düşünmekte midir?

Cevap 3. Siirt İlinin diğer bir bağlantısı da Siirt-Şirvan-Cevizlik-Hizan-Bitlis güzergâhı olup, Siirt-Şirvan arası asfalt kaplamalıdır. Şirvan-Cevizlik arası İl yolları yatırım programında yer almaktadır. 48 km.’lik bu yolun 10 km.’si sathi kaplama seviyesinde bitirilmiştir. Kalan kesimlerin bitirilebilmesi için 1999 fiyatları ile 6.1 trilyona ihtiyaç duyulmaktadır. Diğer taraftan, Cevizlik-Hizan arasındaki güzergâh Bakanlığımızın, dolayısıyla Karayolları Genel Müdürlüğümüzün yol ağında bulunmamaktadır.

Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman’ın, (6/329) 7/1928 Esas Sayılı Yazılı Soru

Önergesine Dair Sorular ve Cevapları

Soru 1. GAP Bölgesine hayat verecek ve canlılık kazandıracak olan Gaziantep-Şanlıurfa Otoyolunun yapımı hangi aşamadadır?

Cevap 1. 1998 yılında 4 kesim halinde ihalesi yapılan Gaziantep-Şanlıurfa Otoyolunda yapım çalışmaları temin edilen 53,7 milyon $ tutarındaki kredi ölçüsünde devam etmektedir.

a)Gaziantep-Birecik Kesimi :Henüz kredi temin edilmediğinden işe başlanılamamıştır.

b) Birecik-Suruç Kesimi :Kredi tutarı 23,4 milyon $ olup, tamamı harcanmıştır.

c) Suruç-Şanlıurfa Kesimi :Kredi tutarı 21,1 milyon $ olup, tamamı harcanmıştır.

d) Gaziantep Çevre Yolu Kesimi :Kredi tutarı 9,2 milyon $ olup, tamamı harcanmıştır.

Soru 2. İlgili otoyola 1999 bütçesinden ayrılan pay kullanılmış mıdır?Bu bütçeyle yol yapımı ne kadar gerçekleşmiştir?

Cevap 2. 1999 yılında toplam 53,7 milyon kredi temin edilmiş olup, tamamı kullanılmıştır.

Soru 3. Gaziantep-Şanlıurfa Otoyolu için 2000 yılı bütçesinde öngördüğünüz miktar ne kadardır?

Cevap 3. Sözkonusu otoyolun 4 kesimi için toplam 2000 yılı bütçesinde öngörülen miktar 104 milyon $’dır.

Soru 4. İlgili otoyol ne zaman kullanıma açılacaktır?

Cevap 4. Adı geçen otoyol kesimler halinde ihale edilmiş olup, işe başlama tarihinden itibaren 36 ay sonra trafiğe açılacaktır. Gaziantep-Birecik kesiminde henüz işe başlanamamıştır. Diğer kesimlerde ise işin bitim tarihi 2002 yılı olarak planlanmıştır.

Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman’ın, TBMM (6/330) 7/1929 Esas Sayılı Yazılı Soru

Önergesine Dair Sorular ve Cevapları

Soru 1. Gaziantep-Şanlıurfa Otoyolunda Birecik İlçesine bağlantı yolu verilmemektedir. Buna karşılık, komşu ilçelerden Nizip ve Halfeti İlçelerine bağlantı yolu verilirken niçin Birecik’e bağlantı yolu verilmemiştir?

Cevap 1. Erişme Kontrollü ve (2x3) şeritli olarak projelendirilen, Gaziantep-Şanlıurfa Otoyolu (Gaziantep Çevreyolu dahil), Gaziantep-Şanlıurfa Devlet Yolundaki mevcut trafik Güney Anadolu Projesinin devreye girmesiyle oluşacak ilave trafiklerden kaynaklanan tüm taşıt trafiğini, Mersin ve İskenderun limanlarına aktarmak amacıyla planlanmıştır. Bu proje kapsamında değerlendirilen Birecik İlçesinin bağlantı yolu da böylece sağlanmıştır.

Soru 2. Bölgede yapımı devam eden iki barajdan dolayı Birecik İlçesi etraftan göç almaktadır. Bununla beraber Birecik İlçesinin ulaşımının zorlaştırılması, bu kez ilçeden göçü teşvik anlamına gelmiyor mu?

Cevap 2. Birecik İlçesinin bağlantı yolu zaten sağlanmış olup, bu durumda ulaşımın zorlaştırılacağı veya göçe sebep olunacağı iddiası, Bakanlığımız yönünden asılsız bulunmaktadır.

Soru 3. Gaziantep-Şanlıurfa Otoyolu yapım projesinin, proje tadilatı yoluna gidilerek, Birecik İlçesine bağlantı yolu verilmesi düşünülmekte midir?

Cevap 3. Bakanlığımızın Karayolları Genel Müdürlüğünce İlçenin çevreye olan bağlantı yolu düşünülmüş ve proje olarak da uygulamaya konulmuştur. Sözkonusu projeyle ilgili krokiden de, bir suret ekte takdim edilmektedir.

Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol’un, TBMM (6/334) 7/1930 Esas Sayılı Yazılı Soru

Önergesine Dair Sorular ve Cevapları

Soru :Taşıt trafiğini olumsuz yönde etkileyen Akçakale Şanlıurfa Karayolunun çift şeritli yol haline getirilmesi hakkında çalışmalarınız var mıdır? Varsa yapımına ne zaman başlanacak, yapılamıyorsa neden yapılamıyor?

Cevap :Şanlıurfa-Akçakale yolu Yatırım Programında yer almakta olup, geçmiş yıllarda da havaalanı ayrımına kadar olan kesim (2x2) şeritli bölünmüş yol olarak bitirilmiştir. Geri kalan kesimlerin yapılabilmesi için de 2000 Yılı Yatırım Programından 300 milyar TL. ödenek ayrılmış ve ihalesinin yapılması planlanmıştır.

Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol’un, TBMM (6/339) 7/1934 Esas Sayılı Yazılı Soru

Önergesine Dair Sorular ve Cevapları

Soru :Şanlıurfa İlimize bağlı Akçakale İlçemizin kanalizasyon inşaatı tamamlanmış, salgın hastalık ve diğer önemli sağlık sorunlarının ortaya çıkmaması için arıtma tesis inşaatının hızlandırılması için ödeneklerin zamanında ödenmesi gerekmektedir.

Ayrılan ödenekler var mı? Varsa ne zaman göndermeyi düşünüyorsunuz?

Cevap : 1999 yılına kadar İller Bankası Genel Müdürlüğünün yatırım programı teklifleri arasında yer alan Akçakale (Şanlıurfa)Kanalizasyon ve Atık Su Arıtma Tesisi İnşaatı işi GAPİdaresi tarafından üstlenilerek ihale edilmiştir. Halen yapım çalışmaları sürdürülen bu proje İller Bankasının yatırım programından çıkartılmıştır.

20. – Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, Bağ-Kur primlerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın cevabı (7/1949)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Yaşar Okuyan tarafından yazılı olarak cevaplandırılabilmesi için delaletlerinizi arz ederim.

Dr. Mehmet Zeki Okudan

Antalya

Antalya Dirmil Esnaf ve Sanatkârlar Odası, Maden İşler Sanatkârları Odası, Esnaf ve Sanatkârlar Odaları, Marangozlar Odası, Sıhhi Tesisatçılar ve Kaloriferciler Odası, Serik Esnaf ve Sanatkârlar Odası, Antalya Umum Terziler, Yorgancılar, Kuru Temizlemeciler Esnaf Odası vs. ortak talepleri olan Bağkur primlerinin artırılması ile ilgili aldığım fakslara dayanarak aşağıdaki sorularımın cevaplandırılmasını arz ederim.

Enflasyon hedefi % 25 olarak belirlendiği halde Bağkur primlerinin neden % 65 olarak düzenlendiği anlaşılamamıştır.

– Ekonominin ve büyüme hızının belirgin bir şekilde düştüğü bir dönemde vatandaşa bu tür bir yükün ne anlama geldiğini takdirlerinize sunuyorum.

T.C.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 18.5.2000

Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü

Sayı :B.13.0.SGK.0.13.00.01/3916/013161

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 3.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1949-5315/12739 sayılı yazınız.

Antalya Milletvekili Dr. Mehmet Zeki Okudan tarafından hazırlanan “Bağ-Kur primlerine ilişkin” 7/1949-5315 Esas No’lu yazılı soru önergesi ile ilgili olarak Bağ-Kur Genel Müdürlüğünden alınan bilgilere göre;

1479 sayılı Kanuna tabi sigortalıların ödeyecekleri primlere ve bağlanacak aylıklarına esas olmak üzere, 24 basamaklı bir sistem uygulanmaktadır.

Bu basamaklara ilişkin gelir tutarları, 1479 sayılı Kanunun 50 inci maddesine göre basamak göstergelerinin Genel Bütçe Kanunu ile kabul edilen katsayı ile çarpılması suretiyle bulunarak, memur maaşlarında yapılan artışlara paralel olarak yılda iki defa belirlenmekte iken, 8.9.1999 tarih ve 23810 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanunun 31 inci maddesi ile, 1479 sayılı Kanunun 50 inci maddesi; “Bu Kanuna göre sigortalıların ödeyecekleri primler ve bağlanacak aylıklarının hesabında, yirmidört basamaklı gelir tablosu uygulanır. Tabloda yer alan gelir basamakları, her yıl Nisan ayında ilk olarak bir önceki yılın Aralık ayına göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksindeki değişim oranı kadar, ikinci olarak bir önceki yılın gayrisafi yurt içi hâsıla sabit fiyatlarla gelişme hızları kadar artırılarak belirlenir.” şeklinde değiştirilmiştir.

1479 sayılı Kanuna tabi sigortalıların ödeyecekleri primlere ve bağlanacak aylıklara esas gelir tablosu, Nisan/2000 ayından itibaren, yukarıda belirtilen Kanun hükmü çerçevesinde yeniden belirlenmiş olup, bundan sonraki değişiklikler bu hükme göre her yıl Nisan ayında yapılacaktır.

Ancak, Hükümetimizin 2000 yılı için öngördüğü enflasyon hedefine paralel olarak, Bağ-Kur prim oranlarındaki artışın % 25’e indirilmesi hususunda Bakanlığımızca hazırlanan Kanun Tasarısı Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarınca kabul edilerek Genel Kurul gündemine alınmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Yaşar Okuyan

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

21. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, genelevlerde çalışan kadınlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin cevabı (7/1975)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularıma Devlet Bakanı Sayın Hasan Gemici tarafından yazılı olarak cevap verilmesini saygılarımla arz ederim. 28.4.2000

Zeki Ünal

Karaman

1. Türkiye’deki genelevler ile buralarda çalışan kadınların sayısı nedir?

2. Devlet tarafından fişlenerek bu yerlerde çalıştırılan kadınların, bir mal veya sermaye gibi kullanılmaları kadınların şeref ve haysiyetini rencide edici bir durum değil midir?

3. Kadın hak ve özgürlerini korumakla görevli bir Bakan olarak; genelevlerde pazarlanan kadınların; kurtarılması amacı ile ne gibi tedbirler düşünüyorsunuz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 22.5.2000

Sayı :B.02.0.013/445

Konu :Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliğine

İlgi : 8.5.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1975-5419/12978 sayılı yazınız.

İlgi yazı ekinde gönderilen Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’a ait soru önergesine ilişkin olarak hazırlanan cevap ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Hasan Gemici

Devlet Bakanı

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’a Ait Soru Önergesine Verilen Cevaplar

1. İçişleri Bakanlığından 12 Mayıs 2000 tarihinde alınan bilgiye göre ülkemizde il ve ilçeler itibariyle toplam 56 genelev bulunmakta olup, bu genelevlerde toplam 2226 genel kadın çalışmaktadır.

2. Kadınların bedenlerini para karşılığı satarak yaşamlarını sürdürmeye çalışmaları elbette çok önemli bir sorundur. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yoksulluk en fazla kadınlar ve çocuklar üzerinde olumsuz etki yapmaktadır.

Bakanlığıma bağlı Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü başta eğitim, sağlık ve istihdam olmak üzere her alanda kadının statüsünün yükseltilmesi amacıyla ilgili kurum ve kuruluşlarca işbirliği içinde çalışmalarını sürdürmektedir.

Kadınlarımızın eğitim seviyesinin yükseltilmesi, onların çalışma yaşamına katılımını artırarak kendi ayakları üzerinde durabilmelerini sağlayan en önemli etkendir. Kadınlarımızın bilinç düzeylerini yükseltmek amacıyla Valiliklerimiz, ilgili kurum ve kuruluşlar ve Gönüllü Kuruluşların işbirliği ile yurt çapında, 81 ilimizde, toplantılar, eğitim programları düzenlemektedir. Bu alandaki çalışmalar artarak sürdürülecektir.

Amacımız kadınları ve erkekleri eğitimli, bilinçli, sağlıklı bir toplum olarak gelecek kuşaklarımızı yarınlara hazırlamaktır. Toplumlardaki ekonomik ve sosyal problemlerin yarattığı fuhuş çok yönlü bir sorun olup, yapılan tüm çalışmalara rağmen bugüne kadar tam anlamıyla önlememiştir.

Ancak, toplum sağlığının korunması, fuhuşun kontrol altına alınması, gizli fuhuşun önlenmesi amacıyla 31.1.1973 tarih ve 7/5786 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile değişik 30.3.1961 tarih ve 5/984 karar sayılı Genel Kadınlar ve Genelevlerin Tabi Olacakları Hükümler ve Fuhuş Yüzünden Bulaşan Zührevi Hastalıklarla Mücadele Tüzüğü çıkarılmıştır. Bu düzenleme ile cinsel yolla bulaşan hastalıkların kontrolsüz bir şekilde toplum sağlığını tehdit etmesi önlenmeye çalışılmaktadır.

3. Aile ve Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı tarafından 1995 yılında genelevler ve genelevlerde çalışan kadınların durumlarının tespitine yönelik bir çalışma gerçekleştirilerek durum tespiti yapılmıştır.

Bu çerçevede ülkemizin çeşitli illerinde faaliyet gösteren genelevlerde çalışan 3000’i aşkın kadının birçok toplumsal ve ekonomik sorunlarla karşı karşıya olduğu görülmüştür.

Bu nedenle, maddî ve manevî olarak büyük toplumsal sıkıntılar içinde yaşayan bu kadınların durumları dikkate alınarak, “Genelevlerde Çalışan Kadınlar İçin Yasa Tasarısı” taslağı hazırlanmış olup bu tasarı ile,

– Genelev faaliyetlerinin sonlandırılması,

– Kadınların kendilerini geliştirme fırsat ve özgürlüğüne sahip olabilmeleri için iyi bir işe sahip olmaları,

– Topluma yeniden kazandırılmaları hedeflenmiştir.

Bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için Tasarıda aşağıdaki tedbirlere yer verilmiştir;

– Halen genelevlerde 1593 sayılı Umumî Hıfzıssıhha Kanunu uyarınca çalışan kadınların, genelev kadını olarak geçen ve sigortalı sayılmayan sürelerini hizmet belgelerine dayanarak borçlandırılmaları,

– Umumî Hıfzıssıhha Kanunu uyarınca çalışan kadınların, bir defaya mahsus olmak üzere isim ve/veya soy isimlerini değiştirebilmeleri,

– 1593 sayılı Umumî Hıfzıssıhha Kanunu uyarınca çalışan veya daha sonra bu kapsama girecek kadınların 1475 sayılı İş Kanununun 25 inci maddesinde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde iş olanağına kavuşturulabilmeleri, (Sakat ve Eski Hükümlülerin Tabi Olduğu Usul ve Esasların Uygulanması)

– 506 sayılı Yasanın ek 5 inci maddesine eklenen 5 inci fıkra ile genelevde çalışan kadınların genelevlerde geçen sigortalık sürelerine, bu sürelerin her tam yıl için 90 gün sigortalılık eklenmesi,

Sözkonusu tasarı taslağı görüşleri alınmak üzere 28.2.1995 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığına gönderilmiştir. 21.4.1995 tarihinde İçişleri Bakanlığından alınan yazıda Tasarıda yer alan Umumî Hıfzıssıhha Kanunu uyarınca çalışan kadınların, bir kereye mahsus olmak üzere isim ve/veya soy isimlerinin değiştirilmesi hükmünün 1587 sayılı Nüfus Kanununa eklenmesi öngörülen hükmün, 743 sayılı Medeni Kanunun 38 inci maddesi ve 1587 sayılı Nüfus Kanununun 46 ncı maddesindeki her türlü ahvali şahsiye kayıtlarının ancak mahkeme kararı ile düzeltilebileceği veya değiştirilebileceği yönündeki hukukumuzda artık kurumsallaşmış olan hükümlere bir istisna olarak getirilmesinin benzeri diğer istisnaî taleplere yol açmasına neden olacağından böyle bir değişikliğe gidilmemesinin isabetli olacağı belirtilmiştir.

6.7.1995 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından alınan yazıda şu hususlara dikkat çekilmiştir.

– Genelevlerde çalışan kadınların 1475 sayılı İş Yasasının 25 inci maddesindeki sakat ve eski hükümlülerle birlikte değerlendirilerek bu madde kapsamının genişletilmesinin, bu yükümlülüğü bile yerine getirmeyen işverenlerin yasa maddesini uygulamama alışkanlığını artıracağı,

– Halen ülkemizde 50 ve daha fazla işçi çalıştıran yaklaşık 10 894 kayıtlı işyerinin bulunduğu, bu işyerlerinde mevcut mevzuat çerçevesinde yüzde 2 oranında sakat ve eski hükümlü işçi istihdamının tüm çabalara rağmen tam olarak sağlanamadığı,

– Ayrıca, 1475 sayılı İş Yasasının 25 inci maddesinde öngörülen çalıştırılması zorunlu işçi sayısı oranının artırılması ve işverenlere aşırı yükümlülükler getirilmesinin; işverenlerin yatırım isteklerini azaltacağı ve 50’den az işçi çalıştırmayı özendireceği ve sonuçta istihdamı olumsuz yönde etkileyebileceği,

– Yine aktif sigortalılara yeni bir borçlanma hakkının tanınması erken emekliliği gündeme getireceği, bu durumun, Sosyal Sigortalar Kurumunun emekli sayısını ve sigorta kollarına ait ödemeleri artıracağı, aynı oranda prim gelirlerinde azalmaya neden olacağı, dolayısıyla Kurumun finansman dengesini olumsuz yönde etkileyeceği ve hizmet borçlanmaları uygulamalarının sosyal sigorta sistemiyle bağdaşır yönünün bulunmadığı,

– Kanun Tasarısında öngörülen; 1593 sayılı Umumî Hıfzıssıhha Kanunu uyarınca genelev kadını olarak geçen sigortalılık sürelerine itibarî hizmet zammı uygulaması, özendirici etki yapacağından olumlu görülmediği,

Bu nedenlerle 1593 sayılı Kanun gereğince genelevlerde çalışan kadınların istihdamının 1475 sayılı İş Kanununun 25 inci maddesi kapsamında düzenlenmesinin uygun olmayacağı belirtilmiştir.

İlgili Bakanlıklardan Yasa Tasarısı hakkında olumlu görüş alınamadığından bu nedenle anılan Taslak tasarı haline dönüştürülememiştir.

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.