Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21 CİLT : 31 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

81 inci Birleşim

14 . 4 . 2000 Cuma

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Çorum Milletvekili Melek Denli Karaca’nın, Mareşal Fevzi Çakmak’ın ölümünün ellinci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

2. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Akkuyu nükleer santralı ihalesindeki gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı

3. – İstanbul Milletvekili Masum Türker’in, yazılım ihbarlarıyla ilgili ilanlara ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – (9/29) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, iki aylık ek süre isteğine ilişkin tezkeresi (3/539)

2. – (9/38) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, iki aylık ek süre isteğine ilişkin tezkeresi (3/540)

3. – (9/39) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, iki aylık ek süre isteğine ilişkin tezkeresi (3/541)

4. – (9/40-41) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, iki aylık ek süre isteğine ilişkin tezkeresi (3/542)

5. – (9/42) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, iki aylık ek süre isteğine ilişkin tezkeresi (3/543)

6. – (9/43) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, iki aylık ek süre isteğine ilişkin tezkeresi (3/544)

7. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu’nun, 4342 Sayılı Mera Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifini (2/356) geri aldığına ilişkin önergesi (4/182)

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/635) (S. Sayısı : 400)

2. – Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/624) (S. Sayısı : 370)

V. – SÖYLEVLER

1. – Polonya Cumhurbaşkanı Aleksander Kwasniewski’nin Genel Kurula hibaten konuşması

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç’un, kronik böbrek hastalarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1526)

2. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, DSİ Genel Müdürlüğünde çalışan geçici işçilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı M. Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1572)

3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, bakanlıkça soru cevaplarının basına intikal ettirilmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1638)

4. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, Balıkesir Devlet Hastanesi ve İl Sağlık Müdürlüğündeki personel atamalarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1646)

5. – Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, demiryolu taşımacılığına ve bakanlık bünyesindeki atamalara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1648)

6. – Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, Adana-İskenderun hattına mavi tren konulmasıyla ilgili bir çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1649)

7. – Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Ardahan Havaalanı inşaatının ne zaman bitirileceğine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1651)

8. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, sağlık ocaklarındaki personel açığına ve Ankara-Şereflikoçhisar Devlet Hastanesinin uzman doktor ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1658)

9. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, Bursa Yenişehir İlçesi Köprühisar Köyü Sağlık Ocağına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1659)

10. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, ulusal televizyon ve radyoların TÜRKSAT aboneliği için TELEKOM’a ödedikleri kira bedellerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1660)

11. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, telefon faturası tahsilatı yapan özel bankalara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1661)

12. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, NMT araç telefonlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1662)

13. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, internet aboneliğine ve denetimine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1663)

14. – Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, demiryollarının depremden zarar görüp görmediğine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1664)

15. – Denizli Milletvekili Salih Erbeyin’in, Denizli’nin sulama suyu ve tapulaştırma projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı M. Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1671)

16. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/1734)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız, şiddetli fırtına nedeniyle Balıkesir'de meydana gelen can ve mal kaybına,

Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan, tarım ürünlerindeki taban fiyat ve tarım politikasına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar;

Hatay Milletvekili Mehmet Şandır'ın, orman yangınlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Orman Bakanı Nami Çağan cevap verdi.

(9/27), (9/31), (9/32) ve (9/33) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonları Başkanlıklarının iki aylık ek süre istediklerine ilişkin tezkereleri okundu; komisyonlara, daha önce kendilerine verilen çalışma sürelerini doldurmaları nedeniyle iki aylık yeni ve kesin süre verildiği açıklandı.

Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç'un (6/563) ve (6/641),

Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın (6/656),

Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 1 inci sırasında bulunan, Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/635) (S.Sayısı: 400) görüşmelerine başlanarak, 11 inci maddesine kadar kabul edildi.

Alınan karar gereğince, 14 Nisan 2000 Cuma günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.04'te son verildi.

Mehmet Vecdi Gönül

Başkanvekili

Tevhit Karakaya Vedat Çınaroğlu

Erzincan Samsun

Kâtip Üye Kâtip Üye

No. : 112

II. – GELEN KÂĞITLAR

14 . 4 . 2000 CUMA

Kanun Hükmünde Kararname

1. – Yapı Denetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/658) (Adalet ve İçişleri ve Bayındırlık, İmâr, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.4.2000)

Tasarı

1. – Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/659) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.4.2000)

Teklifler

1. – Antalya Milletvekili Metin Şahin ve 5 Arkadaşının; 4.7.1934 Tarihli ve 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/509) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.4.2000)

2. – Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun; Gökçedere Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/510) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.4.2000)

3. – Aydın Milletvekili Cengiz Altınkaya’nın; Ortaklar Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/511) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.4.2000)

4. – Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu’nun; Türkiye Cumhuriyetinin Rumuzu Olan T.C.’nin Açık Olarak Yazılıp Okunması Hakkında Kanun Teklifi (2/512) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.4.2000)

Sözlü Soru Önergeleri

1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, TÜPRAŞ’ın özel bankalardaki hesaplarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/672) (Başkanlığa geliş tarihi:13.4.2000)

2. – İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın, MİT ajanı olduğu iddia edilen bir basın mensubuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/673) (Başkanlığa geliş tarihi:13.4.2000)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Bursa Milletvekili Ali Arabacı’nın, 2911 sayılı Kanuna muhalefetten gözaltına alınanlara ve güvenlik güçlerinin davranışlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1816) (Başkanlığa geliş tarihi:13.4.2000)

2. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, bazı öğretim üyelerinin aylıklarının ödenmediği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1817) (Başkanlığa geliş tarihi:13.4.2000)

3. – Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesinin BAĞ-KUR’lu hastaları kabul etmediği iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1818) (Başkanlığa geliş tarihi:13.4.2000)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. – Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu’nun, Tokat İlinin doğal gaz ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1503)

2. – Afyon Milletvekili Sait Açba’nın, sağlık hizmetleri sınıfında görev yapan memurlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1505)

3. – Konya Milletvekili Mehmet Ali Yavuz’un, Konya Numune Hastanesine yapılan atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1511)

4. – Afyon Milletvekili Sait Açba’nın, Yalova-Çiftlikköy’de bir apartmanda depremin yol açtığı hasara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1512)

5. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Konya’daki İlçe ve belde belediyelerinde yapılan asfaltlama çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1514)

6. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Taşkent İlçesi ile Balcılar Kasabası arasındaki yola ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1515)

7. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, 57. Hükümet döneminde afet kapsamına alınan belediyelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1516)

8. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Sincan Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1520)

9. – Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, Antalya-Merkez-Duraliler Köyüne ait arazi tapularının iptal edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1524)

10. – Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç’un, köylerdeki ilköğretim okullarına din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni verilmediği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1527)

11. – İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı’nın, Galata Köprüsünün kapaklarının açılmamasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1528)

12. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Ardahan-Posof Sınır Kapısında bekleyen Çeçen mültecilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1529)

13. – Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu’nun, Gürcistan-Türkiye sınırında bekleyen Çeçen mültecilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1533)

14. – Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, afet kapsamına alınan belediyelerle ilgili Bakanlar Kurulu Kararına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1535)

15. – Kayseri Milletvekili Sevgi Esen’in, afet kapsamına alınan belediyelerle ilgili Bakanlar Kurulu Kararına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1538)

16. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, DSİ 25. Bölge Müdürlüğünün Balıkesir’den Çanakkale’ye nakledileceği iddialarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1544)

17. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Başharman Köyünde meydana gelen elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1555)

18. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, yüksekokul mezunu sağlık personelinin ek göstergelerinin iyileştirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1556)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

14 Nisan 2000 Cuma

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER :Vedat ÇINAROĞLU (Samsun), Tevhit KARAKAYA (Erzincan)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81 inci Birleşimini en iyi dileklerimle açıyor, saygılar sunuyorum.

Toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Mareşal Fevzi Çakmak’ın 50 nci ölüm yıldönümü nedeniyle söz isteyen Çorum Milletvekili Sayın Melek Denli Karaca’ya aittir.

Buyurun Sayın Karaca.

Süreniz 5 dakika.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Çorum Milletvekili Melek Denli Karaca’nın, Mareşal Fevzi Çakmak’ın ölümünün ellinci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

MELEK DENLİ KARACA (Çorum) – Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin değerli üyeleri; bugün, cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürk’ün silah arkadaşı ve memleketimizin ender yetiştirdiği büyük vatansever Mareşal Fevzi Çakmak’ın 50 nci ölüm yıldönümüdür. Bu mümtaz şahsiyeti anma vesilesiyle huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Mareşal Fevzi Çakmak, 1876 senesinde İstanbul’da doğmuş, 10 Nisan 1950’de, 74 yaşında, yine İstanbul’da vefat etmiştir. Mareşalin 22 yaşında başlayan askerlik hayatı, 68 yaşına kadar, tam 46 yıl kesintisiz devam etmiştir.

Bu büyük asker, Makedonya’da, Kosova’da, Çanakkale’de, Kafkasya’da, Filistin’de Erkânı Harbiye Nazırı olarak; İstiklal Harbinde, evvela, Millî Müdafaa Vekili, sonra, millî ordunun Erkânı Harbiyei Umumiye Reisi olarak İnönü’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da ve en nihayet cumhuriyet ordusunun Genelkurmay Başkanı olarak, en güç, en mühim, aynı zamanda en şerefli vazifeleri ifa etmiştir. Rütbelerinin tamamını, cephelerdeki büyük ve kıymetli hizmetlerinin mükâfatı olarak kazanmıştır. Türk ordusunun en yüce rütbesi olan mareşalliğe, 2 Eylül 1922’de, büyük zaferin kazanıldığı ve İzmir’e girildiği günlerde yükselmiştir.

İstiklal mücadelemizin tarihini yazanlar, Atatürk ve Mareşal Fevzi Çakmak’ın isimlerini daima yan yana kaydetmişlerdir. Bu büyük Türk komutanları, İstiklal Harbimizin ve zaferin ana direkleri olmuşlar, her yerde birlikte çalışarak birbirlerini tamamlamışlardır.

Mareşal Fevzi Çakmak, 12 Ocak 1944’te yaş haddinden emekliye sevk edilmiş; 21,5 yıl süren Genelkurmay Başkanlığı süresince, Türk ordusunun, disiplinli, gelenekçi, milliyetçi, modern ve Atatürkçü çizgide kalması için büyük gayret sarf etmiştir.

Türk Milletinin varlığını ispat etmek üzere şahlandığı o ölüm-dirim günlerinde zafere olan inancını bir an için kaybetmeden, feragatle çalışarak, kurtuluşu hazırlayan kahramanlardan biri olan Mareşal, emekli olduktan sonra, zamanın hükümeti tarafından oturduğu eve el konulmasına son derece üzülmüş ve Ankara’yı terk ederek İstanbul’a yerleşmiş, âdeta inzivaa çekilmiştir.

Daha sonra siyasete atılmayı uygun gören ve Demokrat Parti döneminde bağımsız olarak milletvekili seçilen Mareşal Fevzi Çakmak, sonradan, yeni kurulan Millet Partisinin kurucuları arasında yerini almıştır.

Son derece inançlı, mütevazı ve memleket sevgisiyle mücehhez bir kişiliğe sahip olan Mareşal Fevzi Çakmak, politik hayatında da millet ve memleket sevgisi yolunda, beşer takatının üstünde büyük bir azim ve gayretle, Türk Milletini refaha kavuşturmak için “Türk milliyetçiliği doğrultusunda” son nefesine kadar çalışmıştır.

10 Nisan 1950’de vefat ettiğinde, İstanbul’da, her yaşta, her seviyede yüzbinlerce insanın elleri üzerinde ebedî istirahatgâhına defnedilmiştir. Hayatıyla, hizmetleriyle, özellikleriyle örnek asker, örnek bürokrat, örnek insanın cenaze töreni de, başarıları gibi muhteşem olmuştur. Cenazenin ardından muazzam kalabalığı anlatan yazılar yazılmış ise de, bir cümle vardır ki, Mareşal, en öz ve en güzel şekilde anlatılmaktadır. Bu cümle de “Büyük Mareşalin cenazesi eller üzerinde giderken, Beyoğlu’na, Fatih’ten beri göremediği Türk hâkimiyetini görmek, ancak bügün nasip olmuştur” denilmektedir.

Ancak, Mareşalin vefatıyla millî yas ilan edilmeyişi ve radyoların mutat neşriyatlarına devam etmeleri, bütün milletin ve bilhassa, üniversite gençliğinin büyük teessür ve infialine sebebiyet vermiştir.

Herkesçe malumdur ki, İstiklal Savaşımızın dört büyük kumandan ve dört büyük başından birisi Büyük Atatürk, ikincisi Mareşal Fevzi Çakmak, üçüncüsü General Kâzım Karabekir, dördüncüsü ise İsmet Paşa’dır.

Askerlik sevgisini, topçu albayı olan babasından alan ve hayatı boyuncu vatan düşmanlarının korkulu rüyası olan Mareşal, bir konuşmasında, ordu için “bir millette vahdet (birlik) olmazsa, vücuda getireceği ordunun manevî cephesi zayıf olur. Mağlubiyet sebeplerini, milletlerin ve hükümetlerin dahili zaafında aramak lazımdır” demiştir.

Mudanya Mütarekesi sırasında İngiliz, Fransız, İtalyan ordularının komutanları, Türklere istediklerini kabul ettirebilmek için uğraşırlar ve General Hamilton’ı Mareşal’a gönderirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MELEK DENLİ KARACA (Devamla) – General Hamilton, Mudanya Körfezinde demir almış azametli İngiliz, Fransız, İtalyan zırhlılarını göstererek “bu muazzam kuvvetler karşısında ne yapabilirsiniz; tekliflerimizi kabul ediniz” der. Büyük askerin verdiği cevap manidardır: “Biz, mücadelenin başında, ipten üzengi, kağnı tekerleğinin demirinden kasatura, tenekeden süngü yaparak, Allah’ın emriyle hareket ettik. Bizim esas kuvvetimiz, muzaffer ordumuzun arkasında, onun asıl büyük dayanağı olan, yüreği iman dolu Türk Milletinin bizatihi kendisidir” der.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarih ilmi, geçmişte neler olup bittiğinin bilinmesi için değil, devletimizin ve cumhuriyetimizin teminatı olan gençlerimizin, ülkemizin geleceğini hazırlama mücadelesinde, geçmişten ders almaları için okutulduğu zaman ancak değer kazanacaktır.

Bu itibarla, eğitimdeki aksaklıklarla birbirini tanımayan, birbirine yabancı kalan kuşakların yetişmesine mâni olmak, bilakis, ülkemizi bugünlere getiren tarihimizin mümtaz şahsiyetlerini, kahramanlarını tanımak ve tanıtmak, unutturmamak, millî bir görevimiz olmalıdır. Zira, güçlü devlet, lider ülke konumuna gelmek, ancak ve ancak, bir milletin, tarihiyle özdeşleşmesiyle mümkündür.

Sözlerime son verirken, bu vatanı bize bırakan isimsiz şehitlerimize ve büyük Mareşale, Allah’ın rahmeti üzerinizde olsun diyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karaca.

Biz de, bu büyük askeri, minnetle ve rahmetle yâd ediyoruz efendim.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı ikinci söz, Akkuyu nükleer santral ihalesi hakkında söz isteyen, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’a aittir.

Buyurun Sayın Candan. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

2. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Akkuyu nükleer santralı ihalesindeki gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı

VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Akkuyu nükleer santral ihalesindeki gelişmeler hakkında bilgi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Muhterem Heyetinize saygılar sunarım.

Bilindiği üzere, Akkuyu nükleer santral ihalesinde yetki, Bakanlar Kurulu kararıyla TEAŞ’a verilmiştir. Teklifler incelenmiş, üç firma finale kalmıştır. Aldığımız bilgilere göre, Alman-Fransız konsorsiyumu olan NPI’a verileceği karara bağlanmış, 21 Nisanda açıklanacağı ifade edilmektedir.

Yine, bize ulaşan bilgilerde, bu ihalede ciddî birtakım şartname ihlalleri olduğu ve usulsüzlükler yapıldığı söylenmektedir.

İşin mahiyeti: 3,5 milyar dolarlık bir ihaledir, yapım süresi 7 ilâ 10 yıldır, yapım için finansman yüzde 100 yabancı sermayedir, anahtar teslimi yapılacaktır ve Hazine garantilidir. Hazineden sorumlu Devlet Bakanı ile Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı arasında, Hazine garantisiyle ilgili olarak ihtilaf mevcuttur. Hükümetin almış olduğu ekonomik istikrarı bozar anlamında, Hazine, garanti vermek istememektedir.

Değerli arkadaşlar, biraz daha sükûnetle dinlerseniz, ülkenin çok önemli bir konusunu, belki de tarihe ışık tutacak bir konuyu burada konuşuyoruz.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Saygılı ol!

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Amacım hükümeti uyarmaktır.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu söylediklerim tutanaklara geçecek; belki, birisi, bir gün alıp, bu tutanakları burada okuyacaktır. İşin mahiyeti 3,5 milyar dolar ilâ 5 milyar dolardır. Amacım, kimsenin başı ağrımasın, hükümet zor durumda kalmasın.

Şimdi, bana gönderilen, ihaleyle ilgili dosyadaki iddiaları gündeme getirmek istiyorum.

Birincisi, ihale verilmesi düşünülen firmanın geçersiz geçici teminat mektubu verdiği; yani, 30 milyon dolarlık ihale teminat mektubunu vermediği, veremediği; halbuki, ihalenin “olmazsa olmaz” şartının bu geçici teminata bağlı olduğu ifade edilmektedir.

İkincisi, TEAŞ İhale Yönetmeliğinin teklif alma usul ve esaslarının ihlal edildiği.

Üçüncü olarak, hükümet yetkili kuruluşlarından teyit edilmiş geçerli kredi teklifini getiremediği.

Dördüncü olarak, referans santralın bulunmaması.

Şimdi, sözleşmede, ihaleye girecek firmanın daha önce yapmış olduğu bir nükleer santral olması ve beş yıl da devamlı çalışır halde olması; yani, bir bilgi birikim ve deneyimi istemektedir. Halbuki, ihale verilmesi düşünülen, karar altına alınan firmanın, kendi ülkesinde bile lisansı olmayan bir firma olduğu ifade edilmektedir.

Yine, beşinci olarak, performans; yani, nükleer santralın çıkış gücü garantisi sağlayamadığı...

Değerli arkadaşlar, bu, şu anlama gelir: Eğer, siz, bu çıkış gücü garantisini veremezseniz, ben, bu enerjiyi üretemem anlamına gelir. Öngörülen ceza miktarı 3,5 milyar çarpı yüzde 15; yani, 525 milyon dolardır. Verilmesi düşünülen firma ise, bu taahhüdü, yani 525 milyon doları kabul etmemektedir. Kabul etmiş olsa, bu paranın cezaî müeyyidesi ihale rakamına ilave edilecek anlamına gelir; burada da bir usulsüzlük olur.

Değerli arkadaşlar, en önemli maddelerinden bir tanesi ise, bu ihale, anahtar teslimi yapılacaktır ve yüzde 100 yabancı kredidir; ancak, burada firmanın, santral kurulduktan sonra yakıta garanti vermediği, “yakıt temini için başka firmalarla da anlaşma yapabilirsiniz” diye, başka firmalara yönlendirme yaptığıdır.

Kanaatimce ihalenin en önemli kilit noktasıda 7 nci maddesidir. Bağlayıcı, kesin teklif fiyatı yok; yani, 3,5 milyar dolar mı, 13,5 milyar dolar mı; ne olacağı belli değil. Firma diyor ki, önce, siz, firmayı bir seçin, onun parasını müzakerelerde görüşelim. Bu, şu anlama gelir: Siz bize ne kadar avans, çok para verirseniz... Değerli arkadaşlar, bu, bir noktada, rüşvete ve yolsuzluğa sebebiyet verir. Dünyanın hiçbir yerinde, anlaşmalarda, bağlayıcı, kesin teklif fiyatı olmadan ihale teklifine cevap verilmez.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bundan onbeş gün kadar önce, yabancı ajanslar, Reuters Ajansı, ihalede usulsüzlük iddiaları olduğunu bütün dünyaya duyurdu. Yine, ihaleye giren firmalardan bazılarının, şu anda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen toparlar mısınız...

Buyurun.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Toparlıyorum efendim.

Şu anda, ihaleye giren firmaların, mevcut, ihale verilen firma aleyhinde, TEAŞ yetkilileri aleyhinde, Bakan aleyhinde, idarî işlemi durdurma, ihaleyi iptal etme davası açılmaktadır.

Peki, bizim talebimiz nedir, ben burada neyi istiyorum; şunu istiyoruz: Bu ihale şartnameleri, müzakereleri, tutanakları, tarafsız bir heyete, üniversiteden bilimsel bir heyete inceletilebilir. Bu da, yaptığım araştırmalara göre, en fazla 3 ile 6 ay arasında sonuçlanabilir.

Değerli arkadaşlar, şimdi, burada amacım, bu yapılacak ihalenin sağlıklı yapılmasıdır. Ümit ediyorum ki, Hükümet de bu yönde düşünmektedir ve şu anda da Maliye Bakanı ve Hazine ile Enerji Bakanı arasında da birtakım garanti ihtilafları vardır. Bütün bunlar çözülmeden ihaleye çıkmak demek, işi savsaklamak demektir; devlete ileride büyük yük getirecek anlamına gelir.

Değerli arkadaşlar, daha önce, 1998 Nisanında bu kürsüde, GSM ihaleleriyle ilgili, 500 milyon doların çok az olduğunu söylemiş ve KİT Komisyonu, o günün şartlarında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Candan, cümlenizi tamamlamanız için mikrofonu tekrar açıyorum; lütfen, tamamlayınız.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Tamam efendim.

Değerli arkadaşlar, bu saymaya çalıştığım maddelerle ilgili, elimde rapor var. Enerji Bakanı isterse, kendisine, Başbakan isterse, kendisine takdim ederiz; ama, bu ihaleyi bu şartlarda yaparsanız hükümet zarar görür, millet zarar görür, devlet zarar görür.

Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Candan.

Sayın Candan’ın konuşmalarına Devlet Bakanı Sayın Rüştü Kâzım Yücelen cevap verecekler.

Buyurun Sayın Yücelen.

Süreniz 20 dakikadır.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Başbakan Yardımcısı ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer’in, Çanakkale’de vuku orman yangını incelemesinde bulunması sebebiyle, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’ın, Akkuyu Nükleer Santralı ihalesi hakkındaki iddialarına cevap vermek üzere huzurlarınızdayım.

Gönül isterdi ki, nükleer santral yapımına karar verip vermediği, dünyada, şüpheyle karşılanan ülkemizde, böyle bir iddiayı, değerli arkadaşımız, bir yazıyla veya bizzat Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımıza veya Sayın Başbakanımıza arz etseydi, nükleer santral yapılıp yapılmaması konusunda münakaşa açmayan çevrelere de, hiç değilse, yeni baştan böyle bir konuyu gündeme getirmelerine imkân vermezdi.

Eğer, müsaade ederseniz, ben, hem nükleer santralın yapım kararındaki hem de bu iddialar hakkındaki bilgilerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Akkuyu Nükleer Santral ihalesiyle ilgili olarak, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun 1992 yılında vermiş olduğu karar doğrultusunda söz konusu proje, 1993 yılı Türkiye Elektrik Kurumu yatırım programına alınmış ve 1996 yılında, uluslararası danışman bir firmayla (Kaeri) ve kurum danışmanı teknisyenlerin, akademisyenlerin de katkılarıyla, bugüne kadar nükleer kaza yapmamış, Batı teknolojilerine açık bir şartname hazırlanmış ve 17.12.1996 tarihinde ihaleye çıkılmıştır. Yani, şartname, 17.12.1996 tarihinden önce hazırlanmıştır; hükümetler süreklidir; o gün Başbakan, Sayın Necmettin Erbakan’dır.

15.10.1997 tarihinde, NPI, Westinghouse ve AECL konsorsiyumlarından -3 tane firmadan- teklif alınmıştır. Tüm dünyada olduğu gibi, bu teknolojinin ilk defa gireceği ülkemizde, değerlendirmenin sağlıklı ve uygun olabilmesini teminen, uluslararası deneyime sahip teknik değerlendirmeler yapmış, bağımsız ve tarafsız bir müşavir firma ihalesine çıkılmıştır. Bütün dünyada da böyledir; ilk defa girecekse nükleer santral, biraz daha hassasiyetle işin üzerinde durulmaktadır. Bu ihale sonucunda da, EA firması seçilmiş ve 14 uzmanı Ankara’da, 7 uzmanı İspanya’da olmak üzere, bu firmadan, 700 adam/gün hizmet alınmıştır. Adı geçen firma, alt müşavirleri olan Serdula ve Preussen Electria firmalarından sınırlı destek almıştır.

Ayrıca, şartnameyi hazırlayan Kaeri müşavirlik firmasından, candu teknolojisiyle ilgili hizmet alınmış, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansından üç uzman da, işletme ve yedek parça konularında değerlendirmeye katkıda bulunmuştur.

Lisanslama ve güvenlik konularında Türkiye’de yetkili ve ihtisas kuruluş olan Türkiye Atom Enerjisi Kurumundan 4 kişilik uzmanlar grubu değerlendirmeye katkıda bulunmuştur.

TEAŞ Nükleer Santrallar Dairesinden toplam 11 kişilik teknik, idarî -ticarî- ekonomik değerlendirme komisyonları oluşturulmuştur.

Böylece, ihalenin değerlendirilmesi, TEAŞ dışından, yaklaşık 30 kişilik uzmanlar grubu ve TEAŞ’tan 11 kişiden oluşan komisyonca yapılmıştır. Değerlendirme raporları hazırlanmış, bu raporlara iki üye birbirinden farklı şerhler vererek, şerhlerini ayrı raporlarla sunmuşlardır. TEAŞ Genel Müdürlüğü, değerlendirme raporları ile şerh raporlarını inceleyerek, raporlar arasındaki farkların tespiti amacıyla çalışmalar yapmış, Yönetim Kurulu üyelerinin katılımıyla, başta teknik değerlendirme müşaviri EA firması olmak üzere, kurum danışmanlarının görüşleri alınmıştır. Ayrıca, Yönetim Kurulu, şerh sahipleri de dahil olmak üzere, tüm komisyon üyeleriyle müteaddit defa toplanmış, ilgililerden bilgi ve brifingler alınmış ve aldığı bu bilgiler, brifingler ve açıklamalar sonucunda, kendi aralarında yaptığı müteaddit toplantıda, konuyla ilgili değerlendirmeler yapmıştır.

TEAŞ Genel Müdürlüğü, projenin, stratejik, uluslararası ilişkiler ve ekonomik boyutlarını göz önünde tutarak, projeyle ilgili kararın hükümetimiz vasıtasıyla verilmesi hususunu değerlendirerek, 18.2.2000 tarih ve 31 sayılı yazıyla, görüşlerini, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına aktarmıştır. Yani, Sayın Veysel Candan’ın söylediği gibi, Bakanlar Kurulunun bir yetki devri falan söz konusu değildir; TEAŞ, bu kadar stratejik bir projede, kendi yetkisini, Bakanlar Kurulunun tasvibini, emirlerini almak üzere, Bakanlar Kuruluna getirmiştir.

Bunun üzerine, Bakanlar Kurulu, 1 Mart 2000 tarihinde Genel Müdürlükten brifing almış, durum etraflıca değerlendirilmiş ve toplantı sonucunda, Sayın Başbakan, Bakanlar Kurulunda;

1- Akkuyu’da bir nükleer santral kurulmasına,

2- Kurulacak bu santral için çıkılmış ihalenin TEAŞ’ça sonuçlandırılmasına karar verildiğini açıklamıştır.

Ayrıca, bu karar, aynı gün, hükümet sözcüsü Devlet Bakanı Prof. Dr. Sayın Şükrü Sina Gürel tarafından da tüm kamuoyuna duyurulmuştur.

Bakanlar Kurulunun bu kararı üzerine, TEAŞ Yönetim Kurulu, aynı gün opsiyonu dolan ihalenin, önce 10 Mart, daha sonra da, Bakanlığımıza intikal ettirilen çeşitli görüş ve iddiaların, karar verilmeden önce sağlıklı bir biçimde değerlendirilmesi amacıyla, 7 Nisan 2000 tarihine kadar ertelenmesini kararlaştırmış ve firmalardan gerekli teyitleri almıştır. Ancak, Hazine Müsteşarlığı tarafından, projenin finansmanının 2000 yılı içinde olamayacağını bildirir yazısı üzerine, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, konuyu Başbakanlığa aktarmış, 7 Nisan 2000 tarihine kadar cevap gelmemesi üzerine, ihale kararı 21 Nisana kadar ertelenmiştir. Bu kez, Hazine Müsteşarlığı, ikinci bir yazıyla, 10 Nisan 2000 tarihinde, finansmanın 2002 yılı sonuna kadar mümkün olamayacağını bildirmiştir. Bu durumda, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına, Bakanlık da Başbakanlığa yazıyı ileterek, ihale kararıyla ilgili görüş istemiştir. Yani, ihale daha neticelenmemiş, ihaledeki teklifleri de bilen kimse yoktur. Bu yazışmaların cevaplanması beklenmektedir.

Şimdi, ihaleyle ilgili iddialar konusundaki açıklamalara gelmek istiyorum.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, ihaleyle ilgili olarak, basında çıkan veya Bakanlığa aktarılan çeşitli iddiaları, incelenmek ve cevaplandırılmak üzere, TEAŞ Genel Müdürlüğüne aktarmaktadır. TEAŞ yönetimi, Bakanlık tarafından aktarılan ve ayrıca, basında çıkan tüm iddia ve görüşleri hassasiyetle incelemiş ve incelemeye de devam etmektedir; iddia gelirse. ..

Bu denli büyük bir ihalede, birtakım haklı ve haksız eleştirmelerin olması normal karşılanmaktadır. Önemli olan, her iddianın doğruluğunun incelenmesi ve dikkate alınmasıdır ki, bu da büyük bir dikkatle yapılmaktadır.

İhale kararının henüz verilmemiş olması nedeniyle, aslında, TEAŞ dışında kimsede olmaması gereken bilgilere dayandığı iddia edilen değerlendirmeler ve birtakım eksik bilgilenme ve sübjektif yorumlamaya dair iddialara ait cevap vermenin de ne derece doğru olduğunu, doğrusu kestiremiyorum. Bunlar, sırası geldikçe de açıklanacaktır. Gerektiği zaman, tüm bu iddialar, bütün yönleriyle cevaplandırılacaktır. Ancak, bilinmesini istiyorum ki, bu iddiaların hepsi büyük bir titizlikle incelenmektedir ve Bakanlar Kurulunda dahi, TEAŞ’ın elinde olması gereken gizli bilgiler, Bakanlar Kurulu gündeminde, Bakanlar Kurulunca atlanarak brifing alınmıştır.

Şimdi, geçici teminat mektubu konusuyla ilgili de açıklamalarda bulunmak istiyorum.

Bu, geride kalan bir iddiadır. Tekliflerin alınması sırasında, teklifle beraber verilmesi gereken geçici teminat mektubu konusunda ortaya atılan görüşleri şu şekilde özetleyebilirim:

Teklif isteme şartnamesi, cilt 1, madde 14’te, yüzde 3 mertebesinde olan geçici teminat mektubu miktarı, potansiyel teklif sahipleriyle, 12-14 Mayıs 1997 tarihlerinde yapılan açıklama toplantılarını takiben, 60 milyon ABD Doları sabit bedel olarak belirlenmiştir.

Geçici teminat mektubu miktarının 60 milyon ABD Doları olmasına, her üç teklif sahibinin itirazları vardır. Burada, idare, her üç teklif sahibinin de ihaleye katılmasını istemektedir.

Eğer, başlangıçta, sadece geçici teminat mektubu sebebiyle bu firmalardan birini veya ikisini dışarıda bıraksaydık, o zaman da bu firmaların haksız şekilde dışarıda bırakıldığı iddiaları gelecekti.

Teminat mektubu miktarının daha düşük seviyede tutulması veya teminat mektubunun yabancı bankanın kontrgarantisine istinaden bir Türk bankası tarafından düzenlenmesi yerine, doğrudan yabancı banka tarafından düzenlenmesi yönünde firmalardan değişik talepler gelmiştir. Bunun üzerine, teklif alma tarihi 30 Haziran 1997’den 4 Eylül 1997’ye kadar uzatılmıştır.

Geçici teminat mektubuyla ilgili firma karşı görüşleri devam etmiştir. TEAŞ’ın bu konuda kesin bir karar vermesi gerekmektedir. Teklif alma tarihi, 4 Eylül 1997’den 15 Ekim 1997’ye kadar ikinci kez uzamıştır.

Geçici teminat mektubuyla ilgili firma karşı görüşleri devam etmektedir. TEAŞ, bu konuda kesin kararını, teklif alma tarihinden bir hafta önce vermiştir. TEAŞ, 8 Ekim 1997 tarihinde, 60 milyon ABD Doları tutarındaki geçici teminat miktarını 30 milyon ABD Doları olarak belirlediğini, firmalara bir yazıyla bildirmiştir.

Geçici teminat mektubunun, yabancı bankanın kontrgarantisine istinaden bir Türk bankası tarafından düzenlenmesi şartı ise Türk bankaları da devrede olsun diye, muhafaza edilmiştir

15 Ekim 1997 tarihinde teklifler açıldığında, NPI firmasının, yabancı bir bankadan, 60 milyon ABD Doları tutarında teminat mektubu verdiği tespit edilmiştir. NPI firmasının, geçici teminat mektubuyla ilgili olarak, bu mektupla birlikte verdiği yazının üçüncü pragrafında ise “teklifimizin, ekteki geçici teminat mektubuyla geçerli olduğunu teyit ediyoruz. TEAŞ, faksta belirtilen şartlarda geçici teminat mektubu isterse, en kısa zamanda, istendiği gibi, teminat mektubunu vermeye hazırız” denmektedir.

HASAN GÜLAY (Manisa) – Vermiş mi?

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) – Evet.

HASAN GÜLAY (Manisa) – “Vereceğim” mi diyor, “vermiş” mi diyor?

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Devamla) – “Vermiş” diyor... Aşağıda da izah ediyorum.

Tekliflerin açıldığı gün, NPI firmasının geçici teminat mektubu, ihale ve satınalma komisyonu üyeleri arasında görüşülmüş, NPI firmasının teminat mektubuyla birlikte verdiği yazı da dikkate alınarak, her 3 teklif açılmıştır. İhale komisyonu protokolünde “gelen bu 3 teklife ait teminat mektuplarının, şartnamelerine uygun olup olmadıklarının bir hafta içerisinde Nükleer Daire Başkanlığınca incelenmesi, eğer, isteğe uygun değilse, eksikliklerin, en geç onbeş gün içerisinde tamamlattırılması ve eksiklikleri tamamlattırılmayan firmaların tekliflerinin değerlendirmeye alınmaması” talimatı verilmiştir.

Bunun üzerine, Nükleer Santraller Daire Başkanlığı, her 3 geçici teminat mektubunu incelemiştir. Buna göre:

NPI konsorsiyumunun doğrudan yabancı bankadan alarak teklifle birlikte verdiği 60 milyon ABD Doları tutarındaki teminat mektubu, yabancı bir bankanın kontrgarantisine istinaden, bir Türk bankasından, şartnameye uygun olarak, 30 milyon ABD Doları tutarında bir geçici teminat mektubu alınması neticesinde iade edilmiştir. Yani, 60 milyon ABD Doları tutarındaki yabancı bankanın mektubu geri verilmiş, 30 milyon ABD Doları tutarındaki mektup, yabancı bankanın kontrgarantisi ve Türk bankasının da vermesi dolayısıyla kabul edilmiştir.

Anılan geçici teminat mektubu, konsorsiyumun ihale dosyasına konmuştur ve konsorsiyumun ihale dosyasındadır.

AECL konsorsiyumunun yerli ortakları tarafından verilen teminat mektupları üzerinde kayıtlı olan “Damga Vergisinden muaftır” ibaresinin tamamen konsorsiyumun sorumluluğunda olduğuna dair bir teyit yazısı AECL konsorsiyumundan alınmış ve konsorsiyumun ihale dosyasına o da konulmuştur.

Westinghouse Konsorsiyumu adına verilen teminat mektubu, şartnamede kayıtlı metinden farklılık göstermesine rağmen -yani NPI’ya yapılan bir kolaylık değil, bütün firmalara aynı şey yapılmış- miktar ve yabancı bir bankanın kontrgarantisine istinaden bir Türk bankası tarafından verilmiş olması açısından, şartnameye uygundur. Ancak, şartnameye göre, teminat mektubunun İngilizce ve Türkçe olması gerekirken, mektubun sadece İngilizce nüshasının verildiği tespit edilmiş ve konsorsiyumdan, Türkçe nüshası da temin edilerek, konsorsiyumun ihale dosyasına konulmuştur.

Buradaki itirazı anlamak mümkün değil. İdare, her üç firmanın da ihaleye katılıp ihalede eşit şartlarda yarışmasını sağlamaya ve en yeni teknolojiyi ülkemize getirmeye çalışmaktadır.

Bütün bu yukarıda yaptığım açıklamalardan anlaşılacağı üzere, Genel Müdür Yardımcısı Başkanlığında, Hukuk Müşaviri, Ticaret Dairesi Başkanı, Malî İşler ve Finans Yönetimi Dairesi Başkanı ve Nükleer Santrallar Daire Başkanının üye olduğu İhale ve Satınalma Komisyonu, TEAŞ Satınalma ve İhale Yönetmeliğinin 44 üncü maddesinin kendine verdiği yetkiye dayanarak, usule yönelik bir eksiklik nedeniyle, mevcut 60 milyon dolarlık teminat ve yukarıda bahsedilen taahhüdü de dikkate alarak teklifin açılmasını kararlaştırmıştır.

Nedir bu 44 üncü madde: “Madde 44.– Teklif zarflarının zamanında verildiği hususunda tereddüde düşülmesi, teklif zarflarına eklenmesi gereken evrakın eksik veya istenileni havi olmaması gibi sebeplerle meydana gelen tereddüt dolayısıyla ihtilaf oluştuğu takdirde, bu konuda karar vermeye yetkili birim Satınalma ve İhale Komisyonudur.” Satınalma ve İhale Komisyonu bu yetkiyi kullanmış.

Ayrıca, Satınalma ve İhale Komisyonu, sadece bir teklifte değil, her üç teklifte de belirlenen eksikliklerin giderilmesini, söz konusu tekliflerin değerlendirilmesi için bir önşart olarak getirmiştir.

Esasen, teminat mektupları teklif fiyatları bilinmeden açılmaktadır. Fiyatlar açıldıktan sonra dahi, açılış fiyatları sonucu belirlememektedir; uzun süreli bir değerlendirmeden sonra sonuca varılabilmektedir. Yani, Hazine garantisi alınmadan, ihale komisyonu, ne bu ihaleyi bir firmaya vermiş veya vermeyi düşünmektedir ne de bu yönde bir niyet vardır; bunu hiç kimsenin bilmesi de mümkün değildir. Bunu şu aşamada ne Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının ne de hükümetin bilmesi mümkündür. Ancak, 10 Nisanda Hazinenin yazmış olduğu yazı üzerine Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının, Başbakanlıktan görüş istemesi, Başbakanlığın bu görüşü doğrultusunda zarflar açılıp, ihalenin neticelendirilmesi için çalışmalara başlanacaktır. Yani, bütün bu zarfların açılıp, Başbakanlıktan “ihaleyi yapın; Hazinenin garantisini veririz. Hazinece bu kaynak karşılanabilir” ifadesinin gelmesi halinde bile, ihale komisyonunun, bu teklifleri değerlendirebilmek ve bunun için alacağı kararlar için üç dört aylık bir zamana ihtiyacı vardır.

Tabiî, burada yapılan bütün konuşmalardan, iktidar olarak, muhakkak ki, azamî faydayı sağlıyoruz; ama, başta da söylediğim gibi, bu tip, sadece zanna dayanan, sadece “TEAŞ’ın elinde olması gereken gizli bilgiler -hangi kaynaklardan alındı- doğru mudur, yanlış mıdır araştırılmadan, burada gündemdışı bir konuşmayla gündeme getirilip, vatandaşlarımız arasında nükleer santralların yapımıyla ilgili bir münakaşa başlatılıncaya kadar, bunların, doğrudan doğruya, hükümetin herhangi bir üyesine, Sayın Başbakana veya Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına verilmesi halinde, zaten, bunların hepsinin dikkate alınacağı da tabiîdir.

Sonuç olarak, demek istiyorum ki, TEAŞ Satınalma ve İhale Komisyonu herhangi bir firmayı kollamak amacıyla değil, ülkemiz için çok önemli olan bu projede ülke ve şirket çıkarlarını gözetmek amacından hareket etmiştir. Tabiî, buradaki şirket de Türkiye Elektrik AŞ’dir, TEAŞ’tır, yabancı şirketler, ihaleyi yapacak şirketler değildir.

Yüce Kurula arz eder, Yüce Kurulu saygıyla selamlarım. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Devlet Bakanı Sayın Yücelen’e teşekkür ediyorum.

Gündemdışı üçüncü söz, yazılım ihbarlarıyla ilgili ilanlar hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker’e aittir.

Buyurun Sayın Türker. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

3. – İstanbul Milletvekili Masum Türker’in, yazılım ihbarlarıyla ilgili ilanlara ilişkin gündemdışı konuşması

MASUM TÜRKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Benim, bugün konuşmak istediğim konu, her milletvekilini, özellikle, Mardininden, Zonguldakından, Diyarbakırından, Hatayından, Muğlasına varana kadar, her ili bugünden sonra çok yakından ilgilendirebilecek bir konudur.

Geçtiğimiz gün, ben, yurtdışındaydım. Yolda, uçakta giderken, gazete dağıttılar, aldım; yanımda da bir İtalyan vardı.

Gazetedeki ilan şu değerli milletvekilleri: Bu ilanda, dikkat edilirse kelepçe var ve bu ilanla, Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşları bir konuda ihbarcı olmaya çağrılıyor. Ben, Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle, 1991 yılından sonra, bu Meclisin çatısı altında bilişimle ilgili yapılmış olan düzenlemelerin, gerektiğinde Türk toplumunda ayırımcılık yaratabilecek halde kullanılmasına karşı çıkılması gerektiğini belirtmek için söz aldım.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki, yazılımı gerçekleştiren fikir işçilerinin emeğine ve bu emeğin değerlendirilmesine saygılı olduğum gibi, destekçisiyim; u fikir işçilerinin oluşturduğu zekâ endüstrisinin en önemli sanayi kolu olan yazılım sektörünün Türkiye’de geliştirilmesinin de destekçisiyim ve sanıyorum ki, bu destek, Türkiye Büyük Millet Meclisinde sekiz ay önce vergi kanunlarında değişiklik yapılırken, bu alanda çalışacak kişilere, ürettikleri işlerden dolayı, telif kazançları istisnasına sokularak, vergi açısından avantaj sağlanmasında hep birlikte mutabık kaldık.

Ancak, bu gazete ilanıyla, kelepçeler kokan bu ilanla, belirli bir şeyde hepimizin şikâyetçi olduğu bazı sorunların çözümü için “yeraltı dünyasına, çetelere, mafyalara gidin” demek yerine, bu alanda birlikte olan kişilerin “gelin, bize başvurun, size ödül vereceğiz ve insanları taciz edeceğiz...”

Bu ilanda bile insanlar yanıltılmış “size 5 milyar para kazandıracağız” denilmiş; ama, tüketicinin korunması, bilgilendirilmesi kurallarına aykırı olarak, çok ufak puntolarla, ihbar anında alınacak ödülün, maksimum 5 milyar olduğu, bu işlem sonucunda ise, yapılacak tespitin yüzde 10’u civarında olabileceği belirtilmiştir.

Şimdi, bu, ne işe yarayacaktır; sizin bir rakibiniz var, onu zora sokmak istiyorsunuz, ihbarcı olacaksınız. İhbarı, hukuktaki kurala göre -bu konuşmayı yapmadan evvel, çok değerli, baro başkanlığı yapmış milletvekili arkadaşlarımla konuştum- resmî mercilere yapmak gerekirken, şikâyetin ve ihbarın bir özel kuruma, niteliği ve sorumluluğu olmayan bir kuruma yapılmasıyla, ihbar sonuçsuz çıkarsa, ihbar edilen kişinin, kendisini ihbar eden hakkında dava açma hakkı bile alınmış oluyor. Ne yapılmak isteniyor bu ülkede; bu ülkede, aslında yapılmak istenen şey, bugün, Amerika Birleşik Devletlerinde, Microsoftla ilgili tekelleşme konusunda yapılan işlemin, Türkiye’de biraz daha yerleşmesine yönelik işbirliği yapmaktır.

Eğer, 2 Nisan tarihli gazeteler bulunup bakılırsa -tüm gazetelerde vardır o ilan da- hangi kurumların birlikte bir araya geldikleri görülür. Aslında, bu ilandan dolayı, Rekabet Kurulunun faaliyete geçip, bu konuda tedbir alması gerekirdi. Tüketicinin korunmasıyla uğraşan derneklerin, kurulların faaliyete geçmesi gerekirdi; ama, en üzüntü verici, bugünden sonra Türkiye’de yayılmaya başlayacak olan ve iki aylık promosyon gibi, yani, siz bu ihbara bugünden başlayın, 31 Mayısa kadar yapın denilen ihbar, İstanbul gibi büyük kentlerde uygulanmaktadır.

Ben, bu konuşmayı yapmadan evvel, Sayın İçişleri Bakanıyla konuşma yaptım. Sayın İçişleri Bakanı, bu ihbar dolayısıyla, bu işe aracılık eden hukuk bürolarının başvurusu halinde, mahkeme kararı olmadıkça artık baskın yapılmayacağı konusunda tedbir alacağını söylemişlerdir. Kişisel olarak, Sayın İçişleri Bakanının bana söylediği bu tabiri, burada, Yüce Meclisin tutanaklarına geçsin diye dile getiriyorum; ama, beklentim odur ki, Parlamentomuzdaki hukukçu arkadaşlarımız bir araya gelmeli -Türkiye’de yazılım sektörünün teşviki için ne lazımsa yapalım; ama- ve yurt dışında 116 dolara satılan bir program, Türkiye’de 200 dolara satılırken ve kitap desteği ve diğer destekler verilmezken, aynı desteklerin yasalarımızla verilip, bazı hukukçular tarafından da kullanılmasına imkân vermemeliyiz ve burada bütün barolara duyurmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Türker, lütfen tamamlayınız.

MASUM TÜRKER (Devamla) – Bu işlemde görev alan bütün hukukçuların, bütün avukatların, Barolar Kanununa aykırı olarak ilan yaptıkları, önüne gelen, her ildeki -yarın öbür gün- muhasebe bürolarını; önüne gelen, yayın şirketlerini; önüne gelen, herhangi bir şirkete, bu konuda bir ihbar nedeniyle baskın yapacakları, baroların da faaliyete geçmesi, bir nevi ilan şeklinde olan bu tür faaliyetler için gerekli disiplin faaliyetlerinin yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Ben, size, yalnız, bu konuyu, bugünden sonra birlikte tartışalım, yasal süreçte olanak bulalım ve önümüzdeki günlerde burada görüşeceğimiz Fikir ve Sanat Eserleri Yasasında, bu konuda, Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşını, Türkiye Cumhuriyetinde yazılım sektöründe görev alacakları da, yurt dışındaki bilinçli tekelleşmeden korumak için gereken her türlü önlemi almak için size duyurmak amacıyla söz aldım.

Sabrınız için teşekkür eder, saygılar sunarım. (DSP, MHP, ANAP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Türker.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Ülkemizde misafir olarak bulunan Polonya Cumhurbaşkanı Sayın Aleksander Kwasniewski, Genel Kurula hitaben bir konuşma yapmak istemişlerdir.

Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanının konuşması, eşzamanlı olarak tercüme edileceğinden, teknik bakımdan Genel Kurul salonu loş olacaktır, bilgilerinize sunulur.

Sayın milletvekilleri, (9/29), (9/38), (9/39), (9/40-41), (9/42) ve (9/43) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonlarının çalışma sürelerinin uzatılmasına dair tezkereleri vardır; ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – (9/29) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, iki aylık ek süre isteğine ilişkin tezkeresi (3/539)

13.04.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Denizcilik Müsteşarlığına ait bazı işlerin ihalelerinde ve personel alımıyla ilgili konularda görevini kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve evrakta sahtecilik suçlarını işlediği ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240, 339 ve 366 ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Devlet eski Bakanı Burhan Kara hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca kurulan (9/29) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonumuzun görev süresi 17.4.2000 tarihinde bitmektedir. Ancak, soruşturmanın bitirilebilmesi için ek süreye ihtiyaç duyulmuş ve 13.4.2000 tarihli toplantıda bu konuda karar alınmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 110 uncu maddesinin üçüncü fıkrasına göre Komisyonumuza 19.4.2000 tarihinden itibaren 2 aylık ek süre verilmesini arz ederim.

Saygılarımla.

Halil Çalık

Kocaeli

Komisyon Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

İkinci tezkereyi okutuyorum:

2. – (9/38) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, iki aylık ek süre isteğine ilişkin tezkeresi (3/540)

6 Nisan 2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Suç işlemek amacıyla teşekkül oluşturduğu ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 313, 296, 240, 31 ve 33 üncü maddelerine uyduğu iddiasıyla İçişleri eski Bakanı Mehmet Ağar hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca kurulan (9/38) esas numaları Meclis Soruşturması Komisyonumuzun görev süresi 19.4.2000 tarihinde bitmektedir. Ancak, soruşturmanın bitirilebilmesi için ek süreye ihtiyaç duyulmuş ve 5.4.2000 tarihli toplantıda bu konuda karar alınmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 110 uncu maddesinin üçüncü fıkrasına göre Komisyonumuza 20.4.2000 tarihinden itibaren 2 aylık ek süre verilmesini arz ederim.

Saygılarımla.

Masum Türker

İstanbul

Komisyon Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Üçüncü tezkereyi okutuyorum:

3. – (9/39) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, iki aylık ek süre isteğine ilişkin tezkeresi (3/541)

9 Nisan 2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İzmit Körfez Geçiş Projesi ihalesinde; ihale usul ve esaslarını ihlal ederek rekabet ortamının oluşmasını önlediği, firma seçiminde yanlı davranarak devleti zarara uğratmak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca kurulan (9/39) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonumuzun görev süresi 19.4.2000 tarihinde bitmektedir. Ancak, soruşturmanın bitirilebilmesi için eksüreye ihtiyaç duyulmuş ve 30.3.2000 tarihli toplantıda bu konuda karar alınmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 110 uncu maddesinin üçüncü fıkrasına göre Komisyonumuza 20.4.2000 tarihinden itibaren 2 aylık ek süre verilmesini arz ederim.

Saygılarımla.

Osman Kılıç

İstanbul

Komisyon Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Dördüncü tezkereyi okutuyorum:

4. – (9/40-41) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, iki aylık ek süre isteğine ilişkin tezkeresi (3/542)

11.4.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yasadışı örgütlerle ve mensuplarıyla birlikte hareket ettikleri, örgüt mensuplarının işledikleri suçların ortaya çıkarılmasını engelledikleri ve suçluları himaye ettikleri, devlet ihalelerinde çetelerle işbirliği yaptıkları, hükümetin çeteler ve mafya ile mücadelede izlediği politikanın başarıya ulaşmasını engelleyerek görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 230, 240, 296 ve 314 üncü maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Ahmet Mesut Yılmaz, Devlet eski Bakanı Eyüp Aşık ve Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca kurulan (9/40-41) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonumuzun 11.4.2000 tarihinde yaptığı toplantısında, Komisyon çalışmalarını süresinde tamamlayamadığı için Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 110 uncu maddesine göre, 20.4.2000 tarihinden itibaren 2 aylık ek süre istenmesine karar verilmiştir.

Gereğini bilgilerinize arz ederim.

Ali Güngör

İçel

Komisyon Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Beşinci tezkereyi okutuyorum:

5. – (9/42) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, iki aylık ek süre isteğine ilişkin tezkeresi (3/543)

11.4.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Telsim ve Turkcell firmaları ile imzalanan sözleşmelere ve 4046 numaralı Özelleştirme Kanunu Hükümlerine aykırı davranmak suretiyle devleti gelir kaybına uğratarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan Ahmet Mesut Yılmaz ve Ulaştırma eski Bakanı Necdet Menzir hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca kurulan (9/42) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonumuzun görev süresi 19.4.2000 tarihinde bitmektedir. Ancak, soruşturmanın bitirilebilmesi için eksüreye ihtiyaç duyulmuş ve 6.4.2000 tarihli toplantıda bu konuda karar alınmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 110 uncu maddesinin üçüncü fıkrasına göre Komisyonumuza 20.4.2000 tarihinden itibaren 2 aylık eksüre verilmesini arz ederim.

Saygılarımla.

Mehmet Nacar

Kilis

Komisyon Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

6. – (9/43) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, iki aylık ek süre isteğine ilişkin tezkeresi (3/544)

31.3.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türk Ticaret Bankasının satışı ihalesiyle ilgili olarak ortaya atılan yolsuzluk iddiaları konusunda gerekli tedbirleri almayarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Devlet eski Bakanı Güneş Taner ve eski Başbakan Ahmet Mesut Yılmaz Hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca kurulan (9/43) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonumuzun görev süresi 19.4.2000 tarihinde bitmektedir. Ancak, soruşturmanın bitirilebilmesi için eksüreye ihtiyaç duyulmuş ve 28.3.2000 tarihli toplantıda bu konuda karar alınmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 110 uncu maddesinin üçüncü fıkrasına göre Komisyonumuza 20.04.2000 tarihinden itibaren 2 aylık ek süre verilmesini arz ederim.

Saygılarımla.

Yılmaz Karakoyunlu

İstanbul

Komisyon Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, bu komisyonların tamamı, daha önce 2 ay süre kullanmışlardır. Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 110 uncu maddeleri, soruşturmalarını 2 ay içinde bitiremeyen komisyonlara 2 aylık yeni ve kesin bir süre verileceğini hükme bağlamıştır. Bu sebeple, komisyonlara 2 aylık yeni ve kesin bir süre verilmiştir.

Kanun teklifinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:

7. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu’nun, 4342 Sayılı Mera Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifini (2/356) geri aldığına ilişkin önergesi (4/182)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 11 Kasım 1999 tarihinde sunulan ve halen (2/356) esas numarasıyla Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda bulunan “4342 sayılı Mera Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi”ni, söz konusu geçici maddenin TBMM Genel Kurulunda 367 sıra numarasıyla görüşülmekte olan Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu Tasarısına eklenmesi için 23.3.2000 tarihinde Genel Kurula sunduğumuz önergenin 12.4.2000 tarihinde kabul edilerek kanunlaşması nedeniyle geri çekiyorum.

Gereğini arz ederim.

13.4.2000

Rifat Serdaroğlu

İzmir

BAŞKAN – Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda bulunan kanun teklifi geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN

DİĞER İŞLER

1. – Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/635) (S. Sayısı : 400) (1)

BAŞKAN – Hükümet?.. Burada.

Komisyon?.. Burada.

Hatırlanacağı üzere, tasarının 10 uncu maddesi değiştirilerek kabul edilmişti.

(1) 400 S. Sayılı Basmayazı 13.4.2000 tarihli 80 inci Birleşim Tutanağına eklidir.

Şimdi, 11 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11. – 3813 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 29. – Futbol müsabakalarının televizyon ve radyodan yayınlanmasının düzenlenmesine ve programlanmasına münhasıran Federasyon Yönetim Kurulu yetkilidir. Millî müsabakalar şifreli yayınlanamaz.”

BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini ifade edecek olan Amasya Milletvekilimiz Sayın Akif Gülle’ye aittir.

Buyurun Sayın Gülle. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA AKİF GÜLLE (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi en içten duygularla selamlıyorum.

Şu anda görüştüğümüz yasa üzerinde, belki de en hassas olduğumuz bir maddeye gelmiş oluyoruz. Millî müsabakaların, şifresiz olarak televizyonlardan naklen yayınlanmasına imkân sağlayacak bir düzenleme bu vesileyle getirilmiş oluyor.

Hiç şüphesiz bunu benimsiyor, takdir ediyor, bundan sonraki millî müsabakalarda zaman zaman yaşadığımız kargaşalardan kurtulacağımızı da temenni ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Futbol Federasyonu Yasasının nihayet sonuna yaklaştık. Temennimiz, bu yasanın şimdiye kadar yaşanan problemlerin çözümüne ciddî katkılarının olmasıdır. Yapılan işlerde aslolan, müspet sonuçların alınmasıdır. Futbol kamuoyu, artık, bundan böyle Federasyonuyla, spor yazarlarıyla, özellikle de seyircisi ve izleyicisiyle müspet şeyler duymak ve görmek istiyor; başarının alkışlandığı, başarısız ve yetersiz olanların önce kendilerinin bir kenarda durabilme erdemliliğini gösterebileceği bir noktaya gelmelerini arzu ediyor. Temennimiz, bu yasayla beraber, bu konuları malî bir milat gibi değerlendirir, müspet gelişmeleri bundan böyle hep beraber yaşarız.

Değerli milletvekilleri, bu arada, Sayın Bakanımıza ve yetkili arkadaşlarımıza, futbolla beraber, sporun bütün dallarında yapacakları müspet çalışmalarında, bu yasanın görüşülmesi esnasında olduğu gibi, bundan böyle de, Fazilet Partisi Grubu olarak katkıda bulunabileceğimizi, müspet katkımızın hep beraber onlarla olacağını, özellikle ifade etmek istiyorum.

Bu anlamda, önce gençlerimizden başlayarak, tüm kitlelere “sağlıklı spor için yaşam, sağlıklı sporla yaşam” bilincinin yerleşmesi konusunda ciddî çalışmalar yapmamızın gerekliliğini tekrar ifade etmek istiyorum. Daha önce de buradan ifade etmiştim, bugün, gençlerimizin ancak yüzde 12,3’ünün boş zamanlarında sporla uğraşıyor olmaları, ideal bir gençlik için alkışlayabileceğimiz, normal karşılayabileceğimiz bir şey değil. Sporla uğraşan, boş zamanlarını spora ayıran gençlerimizin oranını oldukça yukarılara çekmek mecburiyetindeyiz.

Değerli milletvekilleri, UEFA, Galatasaray maçıyla ilgili kararını şu anda açıklamıştır. Şimdi, gelişmeleri aklıselimle takip edip, diplomasinin ince kurallarından yararlanma, olayları müspete çevirme, en önemlisi, gerek dünya kamuoyunda gerekse sporda amacımıza ulaşmada en ideal sonucu alma zamanıdır; bugün, hissî davranma, olaylara duygusal yaklaşma zamanı değildir. Ülkemizde yaşayan herkese, her kesime görevler düşmektedir. Bununla beraber, yurt dışındaki vatandaşlarımıza ve bütün dostlarımıza büyük görevler düşmektedir; ama, hepsinden önemlisi, kim, ne yapacağını çok iyi bilmek mecburiyetindedir. Daha önce yaşadığımız ani gelişmelerde karşılaştığımız benzer koordine eksikliklerini, aslında, bu noktada, maalesef, yaşamak istemiyorduk. Başta Dışişleri Bakanlığımız olmak üzere, devlet yetkililerinin, henüz, gerekli ve yeterli bir strateji belirleyebildiklerini ve uygun olanı uygulamaya koyabildiklerini, maalesef, söylemekten, hâlâ uzağız. Olay, Dışişleri Bakanlığının gönderdiği bir mektupla geçiştirilemeyecek kadar önemli ve ciddîdir. Bu manada, İstanbul Ticaret Odasının başlattığı anlamlı kampanyayı takdir ediyor ve destekliyoruz. Bu olayın, başta, futbolun ve medeniyetin beşiği olduğunu iddia eden İngiltere’ye verilebilecek en güzel ders olduğu kanaatindeyiz; bize, bu yakışırdı ve İstanbul Ticaret Odası da, bu millete yakışanı yaptı ve başlattı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bu gelişmelere rağmen, biz, Galatasarayımızdan, 20 Nisanda, kesinlikle başarı ve galibiyet bekliyoruz. Şu anda, hiçbir takıma nasip olmayan kamuoyu desteği, bütün engellere rağmen, Galatasaray’ın yanındadır. Öyle inanıyorum ki, elbette, başarı da Galatasaray’la beraber olacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gülle.

Gruplar adına ikinci konuşma, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade edecek olan Batman Milletvekili Sayın Burhan İsen’e aittir.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA BURHAN İSEN (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yasada değişiklik yapılmasına dair yasa tasarısının 11 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yaklaşık on yıl önce 3461 sayılı Yasayla özerklik kazanan Türk futbolu, bu zaman zarfında inkişafını Türkiye’den bütün dünyaya göstermiştir. 3461 sayılı Yasanın aksayan yönleri dikkate alınarak, daha sonra, halen yürürlükte olan 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yasa ve bu yasaya istinaden çıkarılan ana statü ve talimatlarla futbolumuz yönetilmiştir. Türk futbolu, kısa dönemde sahip olduğu bu kazanımları özerklik sayesinde kazanmıştır. Bu itibarla, yeni yasanın, federasyonun özerkliğini zedelemeyecek, aksine, mevcut özerkliği koruyup daha da güçlendirecek hükümler ihtiva etmesi çok önemlidir. Doğru Yol Partisi Grubu olarak, öteden beri, Futbol Federasyonunun özerk yapısını savunurken, bu özerk yapı içerisinde kendi bütçesini kendi yapan, kendi kaynaklarını kendi düzenleyen ve serbest yapı içerisinde kaynaklar yaratan bir kurum olması üzerinde titizlikle durduk. Bugün, futbol endüstrisinin en büyük gelir kaynakları seyirci, televizyon gelirleri ve reklamlardır.

Değerli milletvekilleri, Futbol Federasyonunun ana ilkesi olarak, futbolu ve futbolun bir spor olduğunu unutmadan, tüm Türkiye’ye bu sporu sevdirme prensibini gözardı etmeden, naklen yayın ihalelerini açmasını doğal karşılıyoruz. Bu ihaleleri açarken, biliyoruz ki, artık, televizyon kuruluşları maç yayınlarını sadece reklam gelirleriyle finanse edememektedirler. Sadece reklamlarla kulüplerden gelen astronomik taleplerin karşılanamadığı anlaşıldığı için, şifreli yayınlara da ihtiyaç vardır. Avrupa ülkelerinde de genel trend bu yöndedir; fakat, şifreli yayınlar, başta da belirttiğim gibi, Federasyonun ana görevi olan futbolu geniş kitlelere yayma ve sevdirme misyonuyla asla çakışmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, Futbol Federasyonu, şifreli yayından gelecek gelirler ile uzun vadede düşebilecek olan futbol popülaritesini iyi dengelemelidir; yani, Federasyon, kısa vadeli paralar uğruna yayınları riske etmemelidir.

Bugün, bir avuç insanın izlediği şifreli maç yayınları nedeniyle, özellikle Anadolu’da, Batman’da, Şırnak’ta, Bitlis’te, Ağrı’da, zaten işsizlikten ve yoksulluktan inim inim inleyen vatandaşlarımız ve işsiz gençlerimiz sosyal rehabiliteden mahrum kalacaktır.

Yasa tasarısıyla getirilmek istenen “millî maçlar şifreli kanaldan yayınlanamaz” ibaresini Doğru Yol Partisi olarak gönülden destekliyoruz.

Bizler, Federasyonun özel yapısı içinde kendi gelir kaynaklarının en iyi şekilde yaratılmasını temenni ederken, millî maçlarımızın maddî çıkarlar uğruna malzeme yapılmasına asla izin vermeyiz.

Bugün Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe, Trabzonspor Takımlarının maçlarını tek tek kendi seyircileri izlerken, Millî Takımımızın maçlarını, bunlara ilave olarak, futbola hiç ilgisi olmayanlar dahi izlemektedir. Dolayısıyla, Federasyon, elinde 65 milyon izleyicisi bulunan bir prodüksiyon. Yani, biz futbolu şov endüstrisi, bir eğlence endüstrisi olarak gördüğümüz için bu kelimeyi kullanıyorum.

Değerli milletvekilleri, benim Federasyonum “elimde 65 milyon seyircisi olan bir prodüksiyonum var” dediğinde, televizyon kuruluşları Millî Takımımızın maçlarını yayınlamak için sıraya girerler. Doğru Yol Partisi olarak, Millî Takım maçlarının şifreli kanallarda yayınlanmasına karşı çıktığımız gibi, açık kanallardan yayınlanırken de bazı ek düzenlemeler gerektiğine inanıyoruz. Şöyle ki; millî değerlerimiz gibi yüce duygularımız, yayın sırasında, kendini bilmez spikerler ve yorumcular tarafından suiistimal edilmemelidir; rakip kazandığında alkışlamayı bilen, kazandığımız zaman da gururla sevinebilen bir nesil yaratılmasına katkıda bulunmalıdırlar.

Değerli milletvekilleri, İstanbul-Taksim’de 2 İngiliz yurttaşının öldürülmesinden derin üzüntü duyduk; fakat, bunda, medyanın bugüne kadar yaptığı tahriklerin hiç mi etkisi yoktu?!

Millî maçların yayınında gözetilmesi gereken bir diğer husus da, reklam düzenlemeleri olmalıdır. Reklam gelirlerini artırmak uğruna, 65 milyon izleyicimizin seyir zevki hiçe sayılmamalı, temel yayıncılık prensibi gözardı edilmemelidir.

Değerli milletvekilleri, sonuç itibariyle, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, bu yasa tasarısını, Futbol Federasyonunun gelişimine katkıda bulunacağı için, prensip olarak destekliyoruz; fakat, özerkliği engelleyici, devlet müdahalelerini gerektiren bazı siyasî maddeler nedeniyle, arkadaşlarımız, muhalif oldukları konulardaki görüşlerini dile getirdiler.

Ben, bu yasa tasarısının, çocuklarımıza futbolu sevdiren, bu sporun yalnızca İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde değil, başta Güneydoğu Anadolu Bölgesi olmak üzere yurdun dört bir yanında kardeşçe yapılabileceğini düzenleyen bir yasa tasarısı olmasını diler, Yüce Heyetinize saygılarımı sunarım. (DYP, DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İsen.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Şahıslar adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin, görüşecek misiniz efendim?

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Hayır Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki.

İstanbul Milletvekili Sayın Erol Al; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

EROL AL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, UEFA’nın Leeds United-Galatasaray futbol karşılaşması için aldığı kararı, Yüce Türk Milleti adına kınıyorum. Bu karar, Türk Halkı için, bugüne kadar alınmış en ağır kararlardan biridir.

Sayın milletvekilleri, tasarının 11 inci maddesiyle ilgili bir konuyu tutanaklara geçirmek üzere söz aldım; o da şudur: Sayın Bakanımızı kutluyorum; Türk Halkı için, Türk Milleti için çok önemli bir konuda bir sorunu çözmek üzere bu maddeyi düzenlemişler ve millî maçların şifreli yayınlanamayacağını, burada, not etmişler. Yalnız, bu maddenin düzenlenmesinin yeterli olmayacağını düşünüyorum; bence, gerekçesi de yetersiz. Şifreli yayınlanmayabilir; ancak, biliyorsunuz, televizyon teknolojisi şifreli olmayan yöntemlerle de geniş kitlelerin izleyemeyeceği şekilde yayın yapmaya müsaittir ve bugün yapılmaktadır. Şampiyonlar Ligi müsabakaları, dijital kanaldan yayınlanmaktadır ve hiç kimse bunu izleyemiyor. Dijital yayın yapılması halinde, bu, Türk Milletine büyük bir külfet getirecektir. O nedenle, Sayın Bakanın, burada, dijital şekilde yayınlanmasını da önlemeye yönelik bir yasal düzenleme olduğunu belirtmesi yararlı olacaktır diye düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Al.

Şahıslar adına son söz, Kütahya Milletvekili Sayın Emin Karaa’ya aittir.

Buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

EMİN KARAA (Kütahya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 11 inci maddesi hakkında kişisel olarak söz aldım.

Tasarının 11 inci maddesinde “Futbol müsabakalarının televizyon ve radyodan yayınlanmasının düzenlenmesine ve programlanmasına münhasıran Federasyon Yönetim Kurulu yetkilidir” deniliyor. Bu, önceki kanunda da böyleydi; sadece “münhasıran” kelimesi ilave edildi. Son cümlede “Millî müsabakalar şifreli yayınlanamaz” deniliyor. Olumlu olduğunu ifade etmek isterim; ancak, benim, temelde, bu maddenin yeterli olmadığı konusunda düşüncem var.

Sayın milletvekilleri, maçların şifreli yayınlanması konusunda -tam ayrıntısını bilemediğim için teknik olarak açıklama imkânına sahip değilim- zannediyorum, son olarak, üç yıl boyunca birtakım maçların Cine 5 gibi, Tele On gibi kanallarda, kablolu yayınlarla yayınlanması konusunda, 150 milyon dolar civarında ihale yapıldığı, bu parayla, Federasyonun, toplanan havuzda kulüplere yardım yaptığı, bu yardımlarla kulüplerin kalkındığı, oyuncu kalitesinin yükseldiği, kulüplerin maddî imkânlarının karşılandığı... Bunların hepsine katılıyorum, hepsi yerindedir; ancak, meseleye bir başka açıdan bakmak istiyorum. Anadolu’nun her yerinde, hali vakti yerinde olmayan insanların evlerinde Cine 5 yayınları yok, Tele On yayınları yok. Bu ailelerin genç çocukları, maça meraklı çocukları, maçları izlemek için, maç saatinden çok önce birtakım kahvehanelere gidiyorlar. Orada, maç izleme pahasına, o sigara dumanı altında oturuyorlar, erken gidip yer kapma telaşından, saatler önceden kahvehaneye gidiyorlar, oyunla tanışıyorlar, sigarayla tanışıyorlar. Bir başka açıdan bakacak olursak, birtakım çocuklar, genç çocuklar, maç izleyebilmek için birahanelere gidiyorlar. Birahanelerde insanı bedava oturtmuyorlar, maç saati gelinceye kadar çocuklar birayla tanışıyorlar. Türkiye’de, CINE 5 yayınlarından, Tele On yayınlarında bu önemli maçları izleyebilmenin üç yolu var; ya kahvehaneye gideceksiniz, ya birahaneye gideceksiniz ya içkili lokantaya gideceksiniz ya da otel lobilerine gideceksiniz yahut da paranız varsa evinize bunu alacaksınız. Ben, imkânı olmayanlar için söylüyorum.

Bir yanda, kulüpleri kalkındıran bu tür ihalelerle, parasal destek sağlayan ihalelerin yapılmasıyla temin edilen bir gelir; öte yanda, parayla ölçülemeyecek bir biçimde, değerlerimizin, genç neslin kötü alışkanlıklarla karşılaşması. Aradaki çarpıklığı size anlatmak istiyorum. Nasıl tedavi edileceği konusunda, teknik olarak bir fikir ileri süremiyorum; ancak, milyonlarca gencin, maç izleme pahasına nerelere sürüklendiğini izah etmek için söz aldım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karaa.

Görüşmekte olduğumuz 11 inci madde üzerinde önerge yok.

Maddeyi komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12. – 3813 sayılı Kanunun 31 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Başbakanlık Teftiş Kurulunca yapılacak inceleme ve soruşturma sonucunda, görevi başında kalmasında sakınca görülen Federasyon Başkanı veya Federasyon Yönetim Kurulu hakkında karar alınmak üzere, Spordan Sorumlu Bakan Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırır.”

BAŞKAN – 12 nci madde üzerinde Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu’ya ait.

Buyurun Sayın Göksu. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12 nci maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 11 inci madde üzerinde kişisel söz alan bir milletvekili arkadaşımız, UEFA’nın Galatasaray için almış olduğu kararı Türk Milleti adına kınadığını beyan etti. Biz de bu kınamaya katılıyoruz; ancak, UEFA’nın Galatasaray için almış olduğu bu kararda, spordan sorumlu Devlet Bakanlığımız gerekli girişimi yapsaydı, diplomatik olarak Dışişleri Bakanlığımız gerekli girişimde bulunsaydı, böyle bir karar çıkar mıydı, çıkmaz mıydı; doğrusu, bu sualin de cevabını aramak lazım. (FP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, üzerinde konuştuğumuz madde, 12 nci maddedir. Maddeye göz attığımız zaman “Başbakanlık Teftiş Kurulunca yapılacak inceleme ve soruşturma sonucunda, görevi başında kalmasında sakınca görülen Federasyon Başkanı veya Federasyon Yönetim Kurulu hakkında karar alınmak üzere, spordan sorumlu Bakan Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırır” denilmektedir.

Bu maddenin gerekçesine baktığımızda, 3813 sayılı Kanunun 31 inci maddesinde, spordan sorumlu Bakana gözetim ve denetim yetkisi verilmiş; ancak, bir yaptırım gücü verilmemişti. İşte, Başbakanlık Teftiş Kurulunca böyle bir soruşturma neticesinde, yerinde kalmasında sakınca görülen Federasyon Başkanı ve yönetim kurulu hakkında Bakana bir yaptırım gücü veriliyor ve genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırabiliyor. Burada, tabiî, Sayın Bakanımızın, görevden alma yetkisini kendisine değil de genel kurula vermesini demokratik bir yaklaşım olarak görüyoruz. Bu manada da Sayın Bakanı kutluyoruz doğrusu; çünkü, genel kurulda bu mesele müzakere edilecek ve sonuçta, görevden alınıp alınmamasına kurul karar verecektir. Bu maddenin olumlu, uyumlu bir madde olduğunu buradan açıklamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesi olarak, bu kanun tasarısı üzerine spor camiasından ve spor kulüplerimizden çok büyük eleştiriler geldi. Bu manada, bu davaya sahip çıkan spor camiasını ve kulüplerimizi de kutlamak istiyorum. Bunlar arasında bir tanesi var ki, Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği... Bunların seslerinin kısıldığı noktasında daha çok eleştiri aldığı kanaatindeyim. Daha önceki 3813 sayılı Yasaya göre, genel kurula on delegeyle katılan Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği, bu yasayla, ancak iki delegeyle katılma imkânı bulabilmektedir. Bu yasanın yararlı ve faydalı olduğuna inandığımdan dolayı, komisyonda da ifade ettim; ancak, on delege olmasa bile, en azından beş delegeye çıkarma imkânı varsa, bunu, burada, Sayın Bakandan istirham ediyorum. Bu arkadaşlarımız, bu manada, diğerlerine göre daha çok mağdur olduklarını sık sık dile getirmişlerdir. Bu düzenlemeyle, Türk futbolu, sekiz on yıl daha ihtiyaçlarını gidermiş olacak. Bu manada, Bakanımızın da gayretlerini takdir etmiyor değiliz.

Değerli arkadaşlar, spor, evrensel bir aktivitedir. Bugün yediden yetmişe herkes bununla ilgilenmektedir; ama, ne var ki, Türkiye’de, spor denildiği zaman sadece futbolun akla gelmesi de bir başka yanlışlıktır. Zira, bugün, olimpiyatlarda, dünya ve Avrupa şampiyonalarında bayrağımızı en yükseklere çeken, İstiklal Marşımızı söyleten güreşçilerimiz, haltercilerimiz, diğer ferdî müsabakalarda ön sıralara çıkan sporcularımız vardır. Bunlara da, bakanlık olarak, mutlaka sahip çıkılması lazım.

Bakınız, Galatasarayın Avrupa kupalarında almış olduğu başarıyı göğsümüzü gererek her yerde anlatıyoruz ve ayın 20’sindeki maçta da böyle bir başarıya tekrar imza atacağına inanıyoruz. Bu arkadaşlarımızın her birine, daha henüz finale giderken büyük ödüller verilmiş. Bunlar da haklarıdır; ama, ne var ki, olimpiyatlarda birinci olan güreşçilerimize -geçen bir televizyon kanalında dinledim- sadece 4 milyar gibi cüzî bir para, o da özel kişi ve kuruluşlarca veriliyor. Bu manada, bu arkadaşlarımıza sahip çıkılması gerektiğine inanıyoruz.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakana bağlı olan genel müdürlük Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüdür. Yani, gençlik ve spor, iç içe olan bir hadisedir. Anayasada gençlerin korunmasına dair hükümler vardır. O halde, spor gençlikle iç içe derken, gençliğin diğer sorunlarına da eğilmek bu Genel Müdürlüğümüzün, Bakanımızın nezdinde, en ulvî görevidir.

Bakınız, Türkiye Cumhuriyetinin banisi Mustafa Kemal Atatürk “ben sporcunun zeki ve ahlaklısını severim” derken, spor ile ahlakı iç içe görmektedir. Spor ile ahlak, beden ile ruh gibidir. Bugün gençliğimizi bekleyen, onun sağlığını veya ruh yapısını bozmak isteyen birtakım tehlikeler vardır. Bu tehlikelerden de gençlerimizi uzak tutabilmek için, Genel Müdürlüğümüzün, Devlet Bakanlığımızın, bu manada girişim yapması gerekmektedir. Nedir bunlar; alkol...

Değerli arkadaşlar, bugün, gençlerimizde bu alışkanlık giderek artmaktadır. Bunun önüne geçebilmek için, bu Genel Müdürlüğümüz gerekli çalışmayı yapmalıdır. Uyuşturucu, kumar, müstehcenlik ve misyonerlik faaliyetleri, gençlerimizi bekleyen en temel, zararlı kıskaçlardandır. Bunlardan kurtarabilmek için, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüzün, birtakım kuruluşlarla, kurumlarla işbirliği yaparak, Millî Eğitim Bakanlığıyla, Diyanet İşleri Başkanlığıyla işbirliği yaparak, çocuklarımıza, millî değerlerimizi, manevî değerlerimizi de öğretmesi noktasında katkı sağlaması lazımdır. Zira, Musatafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği yol da budur; çünkü, O da, sporcunun ahlaklısını seviyor. Ahlaklı olabilmenin yolu da, manevî değerlerden geçiyor değerli arkadaşlar.

Bakınız, Devlet Bakanlığımız, yani, spordan sorumlu Devlet Bakanlığı, çocuklarımızın, gençlerimizin bu tür kötü alışkanlıklara kurban gitmemesi için, gençlik kampları tertip ediyor. İlk tertip etmiş olduğu yer de Adıyaman oldu, seçim bölgem. Bu manada, Sayın Bakanı da yine kutluyorum. 1 000 kadar gençle orada bir gençlik kampı kurdu ve gençlerimiz, orada, bu kamp münasebetiyle dinleniyor, eğleniyor, birtakım kötü alışkanlıklardan uzak kalıp, onları spora alıştırabilmenin yolları öğretiliyor. Bu gençlik kamplarında sadece eğlenmek, dinlenmek değil, onların ruh dünyalarını da güzelleştirecek birtakım eğitim çalışmaları, seminerler, konferansların da verilmesi, o gençler için çok faydalı olacağı kanaatindeyiz değerli arkadaşlar.

Buradan, yine, Sayın Bakanımdan bir istirhamımız vardır. Gençlerimizi futbolla ve diğer spor dallarıyla buluşturabilmek için, amatör spor kulüplerine, mutlak manada, en iyi şekilde destek çıkması lazım. Özellikle, işsizlik nedeniyle kahvehaneler dolup taşıyor. Seçim bölgemizden, beldelerden, ilçelerden talepler geliyor; sahalarımız yoktur, bu çocukları kahvehane köşelerinden kurtarabilmek için, bari bir saha yapınız diye. Bu manada, semt sahalarının yapılması, mahallî idarelere destek verilerek, gençlerimizi kahvehane köşelerinden kurtarıp, onları sporla buluşturabilmek için, bakanlığımızın desteğini beklemekteyiz. Bu manada, Sayın Bakanın destek vereceğine de gönülden inanıyorum; çünkü, kendisi bu işin sevdalısıdır.

Değerli arkadaşlar, işte, gençlerimize sporla beraber ruh güzelliğini de oluşturacak millî değerlerimizi verdiğimiz zaman, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilelebet yaşayacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, çıkacak yasanın spor camiasına hayırlı olmasını diliyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Göksu.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Ayvaz Gökdemir konuşacaklar.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA AYVAZ GÖKDEMİR (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şahsım ve Grubum adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Madde üzerindeki kanaatlerimi arz etmeden önce, Galatasaray hadisesi üzerinde -dün konuşmuştuk- birkaç cümle daha söyleme ihtiyacını duyuyorum. UEFA’nın açıklanan kararı, açık bir çifte standartlılıktır, bir haksızlıktır. Türk devlet adamlarının, Türkiye’deki sorumluların ağırbaşlı, sakin tutumları, zannediyorum ki, karşı tarafça yanlış anlaşılmış bulunuyor. “Seyirci gitmeyecek” deniliyor. Koskoca İngiltere devleti, orada emniyeti sağlayamayacakmış[!] Bu, inandırıcı değil. Emniyeti sağlayamayacaksa, kuralı bellidir, tarafsız sahaya gelinir. Buna rağmen, taraflardan biri Türkiye, biri İngiltere olunca, böyle bir haksızlık meydana gelebiliyor; ama, fiilen bu maç oynanacak. İnşallah, Galatasaray da kazanacak; ama, sahadaki 11 gencimizin sağlığından, hayatından emin olmak ihtiyacındayız. Bir kafile halinde gidecek; yedekleri var, antrenörü var, vesairesi var, bir 20 kişilik kafile olacak; bunların hayatının garanti edilmesi ihtiyacındayız. Herhangi bir suretle gidebilecek Türk seyirciler olacak; bunların hayatının garanti edilmesi ihtiyacındayız. Milletvekillerimiz gidecek; imkân bulursak, formaliteler ikmal edilebilirse gideceğiz; bizim emniyetimizi kim sağlayacak? Bu itibarla, Başbakanımız dahil sorumlu herkesin, daha ciddî, daha ağırlıklı ve karşı tarafın anlayabileceği seviyede başvurularda bulunması gerekiyor. Bunu, huzurunuzda, bir kere daha, önce en yakınımızdaki Sayın Bakandan başlamak üzere herkese hatırlatmak istiyorum. Bu noktada pasif davranırsak, haksızlar galip gelirse, yarın aynı şey Millî Takımın başına da gelir, başka takımlarımızın başına da gelir.

Maddeye gelince: Bu maddede, Sayın Bakan ve hazırlayan ekip, bir tereddüt yaşamışlar; bu bir tereddütün maddesi. Seçkinci bir anlayışla -incitmek için söylemiyorum- hatta, jakoben denilecek bir anlayışla getirilen bir tasarıda, belki de devlet tavrı takınmak gereken en haklı maddede mütereddit kalmışlar. Federasyon bağımsızdır, tamam; ama, devlet içinde devlet değildir. Başbakanlık Teftiş Kurulunun harekete geçirilmesi için, çok ciddî karineler gerekir, deliller gerekir. Gitti, baktı; Federasyon Başkanı veya heyeti görevde kalmamalıdır, suçludur, kabahatlidir diye tespitlerde bulundu. Bunun adlî sonuçları da olabilecek. Tabiatıyla, öyle şeyler tespit edilirse, adlî sonuçları itibariyle adliyeye sevk edilir. Onda bir şey yok; ama, Başbakanlık Teftiş Kurulu gibi ciddî bir kuruluş tarafından teftiş edilip de vazifede kalması mahzurlu görülen Başkan veya heyet kongreye sevk edilecek ve o kongre, yine bu Federasyonun yönetiminde toplanmış olacak, kongreyi toplama görevi Federasyonda olacak. Ya kongre tekrar seçerse?! Bu noktada denilmeliydi ki “işten el çektirilir, yenisi seçilmek üzere derhal kongre toplanır.” Bu hususta önerge hazırlamadık; çünkü, baştan beri verdiğimiz, yüzde yüz ve mantıken hak verdiğiniz önergelerimize el kaldırmadınız.

BAŞKAN – Sayın Gökdemir, müsaade eder misiniz.

Biraz evvel aldığımız karar gereğince, Sayın Cumhurbaşkanı geliyorlar; görüşmelerimize sonra devam edelim efendim.

AYVAZ GÖKDEMİR (Devamla) – Hay hay efendim, feda olsun.

Kanun hayırlı olsun.

Sayın Cumhurbaşkanı da hoş gelmişler; kendilerini saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim, sağ olun.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde misafir olarak bulunan Polonya Cumhurbaşkanı Sayın Aleksander Kwasniewski, şu anda Genel Kurul salonumuzu onurlandırmışlardır; kendilerine, Yüce Heyetiniz adına, hoş geldiniz diyorum. (Ayakta alkışlar)

Biraz önce alınan karar gereğince, Sayın Cumhurbaşkanını konuşmalarını yapmak üzere kürsüye davet ediyorum.

Buyurun efendim. (Ayakta alkışlar)

V. – SÖYLEVLER

1. – Polonya Cumhurbaşkanı Aleksander Kwasniewski’nin Genel Kurula hitaben konuşması (1)

POLONYA CUMHURBAŞKANI ALEKSANDER KWASNİEWSKİ – Sayın Meclis Başkanı, sayın milletvekilleri, hanımefendiler ve beyefendiler... (Alkışlar)

Ben, bugün, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde sizlere hitap ediyor olmaktan büyük bir onur duymaktayım. Türkçem de çok kötü değildi umarım, girişte yaptığım konuşmamda.

Gördüğüm kadarıyla, Polonya’nın menfaatları ve rolünü düşünecek olursak, günümüzün Avrupasında Türkiye ve Polonya arasındaki ilişkileri de düşünecek olursak, aramızdaki dostluğun pek çok kanıtını bulma imkânımız mevcuttur. Bugün, Ankara’da, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, hepinize, Polonya’dan, Türk müttefiklerimize, arkadaşlarımıza, dostlarımıza derin sevgiler ve selamlar getirdim. Sizleri, Türk-Polonya Dostluk Grubu adına, bütün Polonyalılar adına, siz parlamenterleri saygıyla selamlamak istiyorum.

Hanımefendiler, beyefendiler; bizler, artık, yeni uluslararası ittifakların oluştuğu bir dönemde yaşıyoruz. Görüyoruz ki, Avrupa’da büyük değişiklikler, önemli değişiklikler meydana geliyor, ortaya çıkıyor. Bazen bu değişikliklerin sürati istediğimiz kadar olmasa da, yine de bu değişiklikleri gözlemlemekteyiz. 2000 yılında, görüyoruz ki, Avrupa yeni baştan inşa edilirken, yeni yüzyılın gerçekleri de, önümüzde, görmemiz gerektiği şekilde, açık ve net bir şekilde durmaktalar.

Topluluk içerisindeki ülkeler, farklı kültürlerden, farklı toplumlardan gelerek, ortak demokratik değerler ve serbest piyasa ekonomisini oturtmak için, Akdeniz Bölgesinden İskandinavya’ya, Atlantik’ten Karadeniz’e kadar, ortak bir formasyon oluşturmaya çalışmaktalar. Yine de, Avrupa’ya kuşbakışı bakacak olursak, Avrupa’nın tarihine ve de bugünkü Avrupa Birliğine bakacak olursak, Avrupa Birliği dediğimiz gerçek, sadece bizim hedefimiz değil, kaderimizdir de aynı zamanda. En azından, görüyoruz ki, önümüzde iyimser senaryolar bulunmaktadır. Dolayısıyla, bizim yapmamız gereken, refah içerisinde, güvenli, istikrarlı bir Avrupa’yı düşlemek ve bu amaca yönelik hareket etmektir.

Avrupa Birliğinin karşısında bulunan esas önemli meselelerden bir tanesi, 21 inci Yüzyılda, Avrupa Birliği içerisindeki sınırları ortadan kaldırmak ve yavaş yavaş doğuya doğru ilerlemek; ama, Avrupa, eğer, bu birliği mümkün olan ve gerçekleşmesi gereken süre içerisinde gerçekleştirmeyip, gerektiğinden fazla yavaş davranacak olursa, başarı, istikrar ve Avrupa Birliğinin ortaya çıkması gölgelenecektir. Görüyoruz ki, bu entegrasyon sürecinde Kuzey Atlantik, yani NATO, çok önemli bir rol oynamıştır. Geçtiğimiz kırk yıl içerisinde Yalta sonrasındaki ayrılmayı da düşünecek olursak, çok önemli bölünmeler ve karşılıklı kutuplaşmalar olduğunu görüyoruz ve tabiî ki, bu da NATO’ya çok önemli görevler vermiştir. Görmekteyiz ki, Türkiye, bu sürece önemli katkılarda bulunmuştur. Türkiye’nin katkıları hem siyasî hem de askerî alanda olmuştur. 1989’dan sonra ortaya çıkan tarihî değişiklikler, Orta ve Doğu Avrupa’da NATO’nun da karşı karşıya bulunduğu yeni değişiklikleri de beraberinde getirmiştir. Yalta sonrası bölünmeden sonra, Avrupa’da ortak güvenlik ve istikrar anlamında ve demokratik değerler anlamında çok önemli gelişmeler yaşanmıştır.

Bizler, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan olarak çok önemli değişiklikleri bu süreç sonrasında başlattık ve Polonya, bölgesinde bir lider olarak bu değişikliklerin başını çekti. Hukuk devleti, demokrasi ve NATO’nun değerlerini yerleştirebilmek için devlet politikası olarak ortak değerleri savunduk ve bütün bu ülkelerin kaydettiği gelişmelerde önünü çektik. İttifakı, bizler, ortak değerlerimizi temsil eden bir kurum olarak görmekteyiz ve tarihî geleneğimizden bu yana görüyoruz ki, her zaman yerimiz bu ittifak içerisinde olmuştur.

Türkiye’yle her zaman bizler tarihten gelen bir ortak geçmişi paylaşıyoruz. Polonya, artık NATO üyesidir ve Türkiye’nin de müttefikidir ve Türkiye’nin de desteği sayesinde bu gerçekleşmiştir. Bizler geçmişte çok zor dönemleri beraber geçirdik ve örneğin, Kosova’da çok ciddî sorunlar yaşandı; fakat, beraberce bu sorunların üstesinden gelindi, askerî anlamda işbirliği yaptık. Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünde bugün bu konuşmayı yaparken, sizlere bu alanda vermiş olduğunuz kararlardan dolayı tekrar teşekkürlerimi sunmak istiyorum; teşekkür ederiz. (Alkışlar)

Polonya, bu anlayışı, dostluğu, Türkiye’nin bize göstermiş olduğu desteği son derece iyi bilmektedir. Bizler, aynı zamanda, ilişkilerimizde bonkör olmuşuzdur, birbirimize karşı her zaman sorumlu ve ileri görüşlü olmuşuzdur ve stratejik düşünme yöntemini her zaman tercih etmişizdir ve Avrupa içerisinde bulunan Polonya’ya karşı, bize karşı Türkiye’nin göstermiş olduğu dayanışma, her zaman altı çizilecek bir dayanışma olmuştur.

Polonya, NATO içerisinde rolünü her zaman yerine getirecek, sorumluluğunu yerine getirecek bir ülke durumundadır. Bunu, zaten, yakın geçmişimizden de görmemiz mümkündür. Avrupa Atlantik Güvenlik Bölgesinde, istikrar ve demokrasinin ihtiyaçları neyi gerektiriyorsa, açıklık politikaları neyi gerektiyorsa, Polonya bunları gerçekleştirmek için elinden geleni yapacaktır.

Polonya ve Türkiye’yi birbirine bağlayan hususlara bakacak olursak, sadece coğrafî yerimiz değil, aynı zamanda, ittifak içerisindeki rollerimiz ve tecrübelerimizdeki ortak paylaşımlar ve karşılaştığımız zorluklara karşı gösterdiğimiz hassasiyet, bizi birbirimize yaklaştıran ortak noktalarımızdır. Polonya, gelecekte de, her zaman, ittifaktaki diğer ülkelerle olduğu gibi, Türkiye’yle de, üyeliği anlamında, aynı dayanışmayı göstereceğine emindir. Polonya, bütün Avrupa’nın ortak menfaatlarının ne olduğunun bilincindedir ve bu alanda hareket etmeyi de amaçlamaktadır.

Hanımefendiler, beyefendiler; Türkiye ve Polonya arasındaki ilişkilerimiz, sadece son yılların emeklerinin bir neticesi değildir, tarihin derinliklerine kadar uzanmaktadır. Bizler, bu yıl iki önemli yıldönümü kutladık. Bunlardan birincisi, Osmanlı İmparatorluğunun 700 üncü kuruluş yılıydı; diğeri ise, Polonya’nın 1000 inci yıl kutlamalarıydı ve her iki kutlama da Batı Avrupa kültürüne önemli katkılarda bulunmuştur ve görüyoruz ki, bizim ortak geçmişimiz altıyüz yıla dayanmaktadır, Polonyalıların ve Türklerin geçmişi. İlk Polonya heyeti Türkiye’yi 1414 yılında ziyaret etmiştir; ülkelerimiz arasında ilk ittifak anlaşması 1533 yılında imzalanmıştır. Üçyüz yıl boyunca Polonya ve Türkiye ortak sınırları paylaşmışlardır; yani, bu, tabiî ki, tarihte yer almış olan şeylerden bahsediyorum.

Tarihî açıdan konuşacak olursak, aramızdaki bağlantıların zaman zaman çekişme ve mücadeleyle geçtiğini de görebiliriz; ama, yine de kendi içerisinde karşılıklı birbirimizi takdir etmek ve karşılıklı girişimlerimizi yakından saygıyla izlemenin olduğunu görürüz. Birbirimizin savaş becerilerini her zaman takdir etmişizdir ve birbirimizin becerileriyle ilgili daha fazla bilgi toplamak için her zaman gayret sarf etmişizdir. Böylelikle, ülkelerimiz arasında kültürel yakınlaşma gerçekleşmiştir. Hiçbir zaman biz geçmişi unutmuyoruz. Polonya için trajik zamanlar gündeme geldiği zaman, Türkiye her zaman bizim dostumuz olmuştur. 1768 yılında, Türkiye, Polonya’nın bağımsızlığını savunmuştur. Ülkemiz, Avrupa haritasından silindiği dönemde, son derece önemli olarak, yüce divanda her zaman şu soru sorulmuştur: Lehistan temsilcisi geldi mi divana? Bunu asla unutmadık.

Türkiye ve Polonya arasındaki ilişkileri düşünecek olursak, Polonyalılar için Türkiye her zaman bir ikinci yuva olmuştur. Yine, aynı şekilde ikinci yuva olarak Türkiye’yi benimseyenler ve sizin kültürünüze de katkıda bulunmuşlardır, örneğin, Konstanty Borzecki, yani, Mustafa Celalettin Paşa Türk tarihi içerisinde yerini almıştır. Yine, aynı zamanda çok önemli Polonyalı şairlerden Adam MMickiewicz İstanbul’un yanında bulunan Polonezköy’de yerleşmiştir ve ilişkilerimizin bir sembolü olarak çalışmalarını orada devam ettirmiştir. 19 uncu Yüzyıldaki siyaset bilimcilerden Adam Czartoryski bakacak olursak, şöyle demektedir: “Türkler, bizi, biz Polonyalıları en iyi tanıyan millettir; onlar, Polonyalıların değerini bilip, kalpten bize destek veren kişilerdir.”

Saygıdeğer milletvekilleri, Polonya ve Türk milletvekilleri arasındaki ve devletleri arasındaki ilişkiler, 20 nci Yüzyılda özellikle önem kazanmıştır. Polonya tekrar bağımsızlığını kazandığında, Türkiye, çok ciddî bir adım atmış ve kendisi de reformlarını gerçekleştirirken, ikili görüşmelerimiz, ikili ilişkilerimiz başlamıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyetini kurduğu dönemde, bu ikili ilişkiler de yavaş yavaş tekrar gelişmeye başlamıştır. Bugün, bizler, ortak geçmişimiz ve tarihimizin zenginliğinden yola çıkarak, ilişkilerimizde yeni bir sayfa açmaktayız.

Hanımefendiler, beyefendiler; izninizle, bizleri uluslararası platformlarda da bir araya getiren bu ilişkilere değinmek isterim.

Daha önce de söylemiş olduğum gibi, Orta Avrupa’da ve Doğu Avrupa’da çok büyük değişiklikler gerçekleşmeye başlamıştı. Biliyoruz, 1980 yılının ağustos ayında Polonya’da ortaya çıkan isyanlar ve daha sonra 1989’daki yuvarlak masa görüşmeleri, son derece hayatî önem taşıyan, tarihî önem taşıyan reformların başlangıcını teşkil etmiştir. Bugün, Polonya’da, bizler, demokrasi ve hukuk devleti kavramlarını oturtuyoruz, sivil toplumun güçlü unsurları olan özgür medya, yerel hükümetler ve halkın katılımıyla ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla, yeni bir sistemi başarıyla oturtmaya çalışıyoruz. Bizler, ekonomik başarıyı ve sivil hayattaki başarıyı, yaşam standardını yükseltecek değerler olarak, beraberce götürmeye çalışıyoruz. Artık, son yedi yıldır, ekonomik reformlarımız ve büyüme hızımızla, Avrupa içerisinde en süratli büyüyen ülkeler içerisinde yer alıyoruz ve 40 milyonluk pazar oluşturarak Avrupa içerisinde çok önemli bir yatırım kapasitesi haline getirdiğimiz ülkemiz, şu anda 40 milyar dolarlık bir yabancı yatırımı ülkemize çekmiş bulunuyor.

Bizimle ortak çalışmalar, girişimler içerisinde bulunan, ekonomik alanda çalıştığımız ülkeler içerisinde, Batı Avrupa ülkelerinin yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinin yanı sıra, Almanya, Fransa’yla çok yakın ilişkilerimiz mevcuttur ve aynı zamanda, İngiltere, İtalya ve diğer Avrupa Birliği ülkeleriyle de ilişkilerimizi geliştirmeye çalışmaktayız.

Son iki yıldır Birlikle üyelik görüşmelerimiz devam etmektedir ve ümit ediyoruz ki, gerekli reformları gerçekleştirerek bu üyeliği gerçekleştireceğiz ve bizler, 2002 yılının sonuna doğru Birliğe tam üye olmayı amaçlıyoruz.

Aynı zamanda, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Slovakya arasındaki ilişkilerimiz çerçevesinde, SEFTA olarak adlandırdığımız serbest ticaret bölgesinin kurulmasını da gerçekleştirmekteyiz.

Bizler, aynı zamanda, Litvanya’yla da çok örnek ilişkiler içerisindeyiz; Estonya ve Letonya’yla da bu ilişkilerimizi geliştiriyoruz. Ukrayna’yla zaten stratejik ortaklık çalışmalarımız yürümektedir. Bizler, Rusya’yla da ilişkilerimizi işbirliği anlamında gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz ve ekonomik reformlarımızı bu alanda geliştirmeyi amaçlamaktayız. Bizler, bölgesel işbirliği anlamında, ilişkilerimizi, Orta Avrupa, Doğu Avrupa, Kafkaslar, Karadeniz Bölgesi ve Hazar Denizi, Baltık Denizi Bögesinde de geliştirmeyi amaçlamaktayız.

Hanımefendiler, beyefendiler; Polonya ve Türkiye, artık, giderek artan şekilde birbirine yaklaşan iki dost ülkedir. NATO’daki ortaklığımızdan sonra, karşılıklı işbirliğimizin gelişeceğine dair de ümitlerimiz mevcuttur.

Parlamentolar arasında yakın bir işbirliği vardır ve aynı zamanda da Varşova’da Reform Plaza ve aynı zamanda ticaret merkezimizde Türk antreprenörleri, girişimci ruhlarını sembolize edecek girişimlerde bulunmaktalar ve de iş bağlantıları geliştirmekteler.

Yine, önümüzde, bununla da yetinmeyip, açabileceğimiz daha pek çok kapı vardır ve işbirliğimizi geliştirebiliriz. Bunlar enerji sektöründe, madencilik sektöründe, armatörlük sektöründe ve aynı zamanda, savunma sanayiinde gerçekleştirilebilir ve bunun yanı sıra, taşımacılık sektöründe, altyapı sektöründe de gerçekleştirilebilir.

Her yıl, Türkiye, aşağı yukarı 60 000 Polonyalı turist tarafından ziyaret edilmektedir ve bilim kültür alanında da karşılıklı paylaşımlarımız mevcuttur. Örneğin, geçtiğimiz yıl, Ankara’da çok önemli bir sanat sergisi yer almıştır; şu anda, aynı sergi Varşova’da yer almaktadır.

Polonya, Türkiye’nin Avrupa içerisindeki yerinin öneminin bilincindedir. Geçtiğimiz yıllar içerisinde, Türkiye, demokratik değerlerin Avrupa’da savunulması konusunda çok önemli roller oynamıştır ve Avrupa’nın güneydoğu kanadında Avrupa’yı koruma rolünde çok önemli görevler üstlenmiştir. Avrupa, hiçbir zaman, Türkiye olmaksızın, tam anlamıyla bir Avrupa sistemini oturtamazdı ve Türkiye, hiçbir zaman, Avrupa’yı bu anlamda yanlız bırakmadı; dolayısıyla, Polonya, Türkiye’nin bütün çabalarını takdirle, şükranla karşılamaktadır.

Polonya ve Türkiye, Avrupa’da istikrara katkıda bulunmuş ülkeler olarak yer almaktadır ve bu anlamda bölgesel perspektifler açısından da ileride daha fazla yapabileceğimiz şey olduğuna inanıyoruz.

Her iki ülke de, OECD’ye üye olan ülkeler olarak, dünya piyasalarında en fazla büyüme potansiyeli gösteren ülkeler olma özelliğini taşımaktadır; komşularımıza bu anlamda yol göstermekteyiz ve ilham vermekteyiz. Stratejik seçimler yapılması konusunda, reforma yönelik çalışmalar yapılması konusunda bölgemizde de örnek teşkil etmekteyiz.

Bizler, siyasî ve kültürel açıdan köprü olan ülkeleriz. Polonya, Batı ve Doğu arasında; Türkiye, Avrupa ile Asya arasında köprüdür. Avrupa’nın, bu gerçeği göz önünde bulundurmamasını düşünmek mümkün bile değildir. Polonya, bu çerçevede, Helsinki zirvesi sonrasındaki kararları büyük bir memnuniyetle karşılamıştır ve Avrupa Birliğine aday ülkeler çerçevesinde Türkiye’nin de yer almasının ve müzakerelerin bu çerçevede başlatılmasının çok önemli olduğunu düşünmektedir.

Bugün, Türkiye’de, görüyoruz ki, bir egoizm virüsü gündeme gelmektedir. Herkesin, tabiî ki, kendine ait problemleri vardır; Polonya’nın vardır, Türkiye’nin kendi problemleri vardır, Avrupa Birliğinin de kendine ait sorunları, problemleri vardır; fakat, önemli olan, bu problemlerden dolayı, bir süreci, entegrasyon sürecini yavaşlatmamaktır. Bu sorunların mevcudiyeti, entegrasyon sürecinin yavaşlatılması için bir özür, bir mazeret olamaz.

Değişikliklere karşı direnç göstermek, değişmemek, Avrupa’nın hayrına olmayacaktır; dolayısıyla, Avrupa Birliği için önemli olan, gelecekteki üyeleriyle mümkün olduğunca süratle entegrasyon sürecini gerçekleştirmesidir. Dolayısıyla, bu amacımız göz önünde bulundurularak, Avrupa Birliği çerçevesinde, Avrupa projeleri gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Biliyoruz ki, Birliğin esas amacı dayanışmadır. Dayanışma da, Birlik içerisindeki ülkelerin kendi içlerinde uyumlu hareket edebilmelerini gerektirmektedir. Bu çalışmalar, sadece Avrupa Birliğinin tarihteki başarılarını kapsamamaktadır; ama, aynı zamanda, Birliğin üyesi olanlar ve Birliğin dışında bulunan ülkeleri de, daha güvenli, daha demokratik, daha refah içerisinde yaşayan bölgeler haline getirebilmektir. Polonya ve Türkiye, işte bu amacı gerçekleştirecek olan ülkelerin başında gelmektedir. Yeni yüzyılın başlangıcında, bütün amaçlarımızı gerçekleştirebileceğimiz yeni fırsatlar önümüze çıkmakta. Bizler Avrupa’ya inanıyoruz ve siz, Avrupa tarafından ihtiyaç duyulan bir ülkesiniz. (Alkışlar)

Çok teşekkür ediyorum dikkatle dinlediğiniz için ve hepinize, hanımefendiler, beyefendiler, saygıdeğer Türk parlamenterleri, hepinize ayrı ayrı başarı dileklerimi sunmak istiyorum. Ümit ediyorum ki, ortak çalışmalarımız, ortak amacımız, Türkiye ve Polonya için ve ortak Avrupa geleceği için faydalar sağlayacaktır. (Ayakta alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Cumhurbaşkanına, yaptığı bu güzel konuşmadan dolayı, Yüce Heyetiniz adına teşekkür ediyor, Türkiye’de mutlu günler geçirmesini diliyorum.

Sayın milletvekilleri, tercüme cihazlarının toplanabilmesi için, görüşmelere 10 dakika ara veriyoruz.

Kapanma Saati: 16.52

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.00

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Vedat ÇINAROĞLU (Samsun), Tevhit KARAKAYA (Erzincan)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

“Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının müzakerelerine devam ediyoruz.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 12 nci maddesi üzerinde gruplar adına konuşmalar yapılıyordu.

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN

DİĞER İŞLER (Devam)

1. – Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/635) (S. Sayısı : 400) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Sayın Gökdemir, konuşmanıza devam etmeyi arzu eder misiniz; çünkü, sürenizin yarısını kullanmıştınız.

AYVAZ GÖKDEMİR (Erzurum) – İzin verirseniz, yerimden iki cümle arz edeyim.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

AYVAZ GÖKDEMİR (Erzurum) – Maksat hâsıl olmuştu; konuşmamdan o intibadayım. Yalnız, bu Galatasaray olayı bir taraftar aşırılığı gibi görülmesin; ben, o manada, aşırı bir taraftar sayılmam. Sayın Bakanımızdan ve sayın hükümetimizinden, kafilemiz oraya intikal edinceye kadar, yüreğimize su serpen açıklamaları beklediğimizi tekrar arz ediyorum.

Sağ olun. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gösterdiğiniz anlayışa teşekkür ediyorum efendim.

Aynı madde üzerinde, şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 12 nci maddesi üzerinde kişisel görüşlerimi arz etmek için huzurunuzdayım; bu vesileyle, hepinize sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum.

Efendim, 12 nci madde, mevcut kanunun 31 inci maddesine bir ilave yapıyor, yeni bir fıkra ekliyor. Bu düzenlemeyi isabetli görüyoruz, bir denetim mekanizması getiriyor. Ancak, Sayın Bakanıma, Sayın Komisyon Başkanıma ve siz değerli arkadaşlarıma bir şey söylemek istiyorum: Spor dikkattir, zamanlamadır; insanın, kendi vücuduna, maddî ve manevî varlığına hâkim olabilmesidir. Sporu, bunun için, gençlerimiz sağlam bir vücuda sahip olsunlar, böylece de sağlam bir zihne sahip olsunlar diye teşvik ederiz. Ancak, gençlerimizden beklediğimiz bu dikkati, idarecilerimiz de göstermelidir; Bakanımız, Komisyonumuz ve bizler milletvekilleri olarak göstermeliyiz.

Şimdi, bakınız, işte, elimdeki tasarının 12 nci maddesinde ne deniliyor: “3813 sayılı Kanunun 31 inci maddesine aşağıdaki madde eklenmiştir” Arkadaşlar, maddeye madde eklenir mi? Burada fıkra denilmesi lazım. Demek ki, sporla ilgilenen insanların mutlaka çok dikkatli olmaları ve örnek davranışlar içerisinde bulunmaları gerekir.

Şu elimdeki mevcut kanun, şu da tasarı. Şimdi, getirilen bu tasarıyla önemli bir değişiklik yapılıyor. Artık sporla ilgili işlere, sadece devlet bakanı bakmayacak; çünkü, devlet bakanı yerine, bakan getiriliyor. Dolayısıyla, devlet bakanı olmayan bir sayın bakan da, sporla ilgili işlere bakabilecek. Ben, bunu da isabetli görüyorum; ama, bakın; siz, 31 inci maddede değişiklik yapıyorsunuz ve yeni bir fıkra ekliyorsunuz; ama, birinci fıkrayı aynen muhafaza ediyorsunuz ve burada “spordan sorumlu devlet bakanlığının gözetim ve denetimine tabidir” deniliyor, yeni getirdiğiniz fıkrada da “bakan” deniliyor. Fıkranın birinde “devlet bakanı” yeni getirdiğiniz fıkrada ise “bakan” deniliyor. Şimdi, bu kadar dikkatsiz olamazsınız Sayın Bakan, Sayın Komisyon Başkanı.

Bakın, dikkatlerden kaçtı, biraz önce de geldim ve komisyona aynı hatayı ifade ettim. Şimdi, 15 inci maddeyi lütfen açıp okuyun. Dün müzakereleri takip ettim; ama, 15 inci maddeyle ilgili müzakereler esnasında bulunamadım. Şimdi, sordum, orada da değişiklik yapılmış; ama, bakın “Merkez Hakem Kurulu 9 kişiden oluşur” diyor. Bunun başkanını kim seçecek? Mevcut kanunda ikinci bir fıkra var...

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI ABDURRAHMAN KÜÇÜK (Ankara) – Önergeyle eklendi.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Ne zaman eklediniz efendim? İşte elimdeki tasarı. Ne zaman eklendi?.. Dün eklendi mi efendim?

DEVLET BAKANI FİKRET ÜNLÜ (Karaman) – Eklendi.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Demek ki, Genel Kurul müzakerelerinin önemi burada ortaya çıkıyor.

Şimdi, iktidar partisine mensup milletvekili arkadaşlarıma dönüp, istirham ediyorum; tasarıda hata yapılabilir, komisyonda hata yapılabilir; ama, tasarıları ve teklifleri asıl mükemmelleştirecek olan Genel Kuruldur. O nedenle, iktidar partisi mensubu arkadaşlarımız, lütfen bu tasarıları en az bizim kadar incelesinler; buraya çıksınlar konuşsunlar. Efendim, hükümetten geldi, nasıl olsa hükümet bunu iyi düşünmüş taşınmıştır derseniz, bakın, bu tür ufak hatalar, gelir, burada muhalefet tarafından değerlendirilir.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) – Alt komisyon bile kuruldu

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Alt komisyon bile kurmuşsunuz; ama, bakın, maddeye madde ekliyorsunuz. Maddeye madde eklenir mi! Maddeye ya fıkra eklenir ya bent eklenir.

SEYDİ KARAKUŞ (Kütahya) – Raporda öyle değil Sayın Milletvekili.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Orada öyle değil derseniz... Ben, elimde, dağıtılmış olan şu tasarıya göre konuşuyorum. Benim elimde başka bir metin yok ki. Siz, orada kendi kendinize değiştirmiş olabilirsiniz; ama, önemli olan budur.

O bakımdan, saygıdeğer arkadaşlarım -sürem de dolmak üzere- evet, spor dikkattir, spor itinadır; ama, bu dikkat ve itinayı da sporla ilgili olan herkesin göstermesi gerekir.

Bu düşüncelerimi, bu hususlardaki eksiklikleri ortaya koymak ve dikkat çekmek için söz almıştım.

Sayın Başkanım, sürem de doluyor. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şahin.

Tereddüde mahal bırakmamak için tekrarlıyorum. Sayın Şahin’in işaret ettikleri “madde” kelimesi, gerçekten bu şekilde basılmış; ancak, Başkanlık tarafından fark edilerek, okunurken fıkra olarak okunmuştur ve zabıtlara bu şekilde geçmiştir. Zannediyorum, Komisyonun ve Hükümetin de bir itirazı yoktur.

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI ABDURRAHMAN KÜÇÜK (Ankara) – Yok efendim.

BAŞKAN – Evet, onların da katılmasıyla...

Şahıslar adına son söz, İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Güzel’e ait.

Buyurun Sayın Güzel.

Süreniz 5 dakikadır.

AHMET GÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, sizleri saygılarla selamlıyorum.

UEFA’nın aldığı Leeds United-Galatasaray maçı kararını kınadığımı ve hepimizin de kınadığını biliyorum. Ancak, bizi bu günlere getiren olayları da biraz düşünelim istiyorum. İstanbul’da Taksim’in göbeğinde 2 holiganın öldürülmesi çok üzücü bir olaydır. Ölenlerin yakınlarına başsağlığı diliyorum; ancak, bu olayı yaratan bu insanların dünyada çıkardıkları olaylar herkes tarafından bilinmektedir. Nitekim, yazılı ve görsel basınımızda da, maç öncesinde holiganların olay çıkarabilecekleri ve önlem alınması gerektiği yazılıp söylenmişti. Hepimiz bu konuları konuşmuş ve tedirginliğimizi birbirimize aktarmıştık.

Durum bu kadar açık ve net iken, İstanbul Valimiz, maalesef, İstanbul’u yönettiğini unutmuş ve İstanbul’da gerekli önlemleri zamanında almadığından veya aldırmadığından, İstanbul’da büyük başarılara imza atmış İstanbul polisimizi de töhmet altında bırakan olayların çıkmasına ve iki insanın öldürülmesine yol açan olaylara sebep olmuştur.

Bu olaylar, küçük olaylar değildir. Bu olaylar, İstanbul’da uzun süre devam etmiştir; holiganların, Taksim’de barlardan çıkmaları, barlardan çıktıktan sonra sağa sola sataşmaları, edep yerlerini vatandaşlarımıza göstermeleri ve İstanbul’da bu olayların yaşanması üzücüdür. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

Bu durum, ülkemizin itibarını da zedelemiş ve gelişen olaylar sonuç olarak, Galatasaray-Leeds United maçında, maalesef, Galatasarayın seyircisiz oynamasına, belki de, ülkemize kazandırılacak bir kupanın kaybedilmesine sebep olacak, ülkemizin de tanıtımına sekte vuracak; turizmimizde de çok büyük baltalamalara sebep olacaktır.

Ancak, ben, herşeye rağmen, Galatasaraylı futbolcuların gerekeni yapacaklarına ve yine ülkemizi sevince boğacaklarına bir Fenerbahçeli olarak inanıyorum ve kendilerine başarılar diliyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

Hükümetimizden de, İstanbulumuzu idare edebilecek, ülkemize ve İstanbul’a itibar katacak, İstanbullumuza layık bir kent yöneticisinin en kısa sürede atanması dileklerimle, hepinize saygılar sunuyorum ve yeni futbol yasasının ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Güzel.

12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1’i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. – Mevcut ana statü ve talimatlar, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç üç ay içinde Federasyon Genel Kurulunda bu Kanunla yapılan düzenlemelere uygun hale getirilir.

BAŞKAN – Gruplar adına ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Karabük Milletvekili Sayın Mustafa Eren’e aittir.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA MUSTAFA EREN (Karabük)– Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının geçici 1 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçici 1 inci maddede “Mevcut ana statü ve talimatlar, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç üç ay içinde Federasyon Genel Kurulunda, bu Kanunla yapılan düzenlemelere uygun hale getirilir” deniliyor. Bizce de uygun bir maddedir. Çıkacak olan yasamızın, başta Futbol Federasyonumuzun temsilcilerine, sporcularımıza hayırlı olmasını diliyorum.

Bu arada, UEFA’nın almış olduğu kararı, ben, maalesef, burada, yadırgamıyorum ve bu kararı da tenkit etmek istemiyorum; bu kararın alınmasına vesile olanları tenkit etmek istiyorum. Perşembenin gelişi çarşambadan belli değil miydi arkadaşlar?! Bu karar alınmadan önce, biz, güçlü Türk Devleti olarak, diplomatik müzakerelerde, diplomatik temaslarda ne yaptık; bir şey yapabildik mi?!

“Avrupa Birliğine gireceğiz” diyoruz; bizim 1 750 seyircimizi İngiltere’ye sokmayan İngiltere, bizi, 65 milyon Türk insanını Avrupa Birliğine nasıl kabul edecek; bunu takdirlerinize bırakıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, biz “güçlü devlet” derken, acaba, ormanda bir tek çam ağacını kesen köylü vatandaşı hapse atan devleti mi anlıyoruz?! Biz “güçlü devlet” dediğimiz zaman, Ziraat Bankasından aldığı krediyi ödeyemeyen çiftçimizi hapse atan devleti mi anlıyoruz?! Biz “güçlü devlet” dediğimiz zaman, hakkını arayan memuru coplayan devleti mi anlıyoruz?! Hayır, biz, güçlü devlet dediğimiz zaman bunları anlamıyoruz arkadaşlar. Güçlü devlet dediğimiz zaman, uluslararası arenada gücünü ispat eden devletleri anlıyoruz. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

Şimdi, deniliyor ki, Dışişleri Bakanımız mektup yazmış. Bizde bir atasözü vardır: “Mektup yazdım Hasan’a, ha Hasan’a ha sana.” Mektupla olacak iş mi arkadaşlar?! Mektupla olacak iş olmuş olsaydı, bunun neticesini almış olurduk.

Şimdi, oraya gidecek Türk seyircilerinin can güvenliği ne olacak? Seyirciden vazgeçtik, oraya çıkacak sporcularımızın can güvenliği ne olacak; bundan hiç haberimiz yok.

Bu arada, oraya gidecek Türk seyircileri için organizasyon başlatan Sayın Rasim Zaimoğlu’na ve ayrıca, Sayın Bakanımıza da teşekkür ediyorum. Zor şartlarda da olsa, oraya gideceğiz.

Öyle bir noktaya geldik ki, dün akşam “İngiltere’ye maça gideceğim” dediğimde, 16 yaşındaki oğlum diyor ki “baba, ortalık çok sıcak; gitme.” Yani, biz, bu kadar güçsüz bir devlet miyiz arkadaşlar?! Yani, buradan, İngiltere’ye gidecek milletvekili arkadaşlarımız, neredeyse arkadaşlarıyla helalleşip gidecekler; böyle bir şey mümkün mü?! Böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlar?! Haklı olduğumuz davada, maalesef, haksız duruma düştük. Olayların gelişmesinden itibaren, bu olayların, Galatasaray Spor Kulubüyle uzaktan yakından hiç alakası olmadı; ama, maalesef, biz, haklı olduğumuz davayı önplanda tutup müzakerelerde başarılı olamadık. Çünkü, bu olaylara sebep olan holiganların, Türkiye’deki maça gelecek seyircilerin listesinde ismi yok değerli arkadaşlar. Yani, Türkiye’deki Galatasaray-Leeds maçına gelecek seyircilerin çek edilen listesinde bu holiganların ismi yok; bunlar, münferiden Türkiye’ye gelmişler, olaylar çıkmış.

Pekâlâ, bu olaylar esnasında, bu olaylara sebep olan bizim Türk vatandaşlarımız ölmüş olsaydı, biz “İngilizler maça giremez” mi diyecektik?! İngilizleri maça mı almayacaktık?! Böyle bir şey olabilir mi?! Sporun temelinde kardeşlik yatmıyor mu? Sporun temelinde dostluk yatmıyor mu? Sporun temelinde, ulu önder Atatürk’ün dediği gibi, temiz ahlak yatmıyor mu, güzel ahlak yatmıyor mu?

Şimdi, biz, Avrupa’ya maç seyretmeye gitmek istiyoruz “hayır, gelemezsiniz” diyorlar. Kim, kimin, özgürlüğünü, seyahat hakkını kısıtlayabilir değerli arkadaşlarım?! Bir ülkenin, bir başka ülkenin insanının, özgürlüğünü, seyahat özgürlüğünü kısıtlamaya hakkı var mı?! Orada maça çıkacak insanlarımız, gençlerimiz, pırıl pırıl evlatlarımız ne yapacaklar? Oraların stadyumu bizim stadyumlar gibi kontrol altına alınmış değil. Seyirciyle oyuncunun arasında hiçbir engel, hiçbir mania yok; isteyen seyirci her an sahaya girebilir. Geçmişteki Avrupa kupası maçlarında bunu gördük; PKK’lıların sahaya girip pankart açtıklarını yaşadık. Aynı olaylar yine orada gerçekleşirse, bizim sporcularımızın motivasyonu bozulursa ve tam Avrupa’da final oynamaya ramak kalmışken bu oyuncularımız ezkaza orada maçı kaybederse biz bundan hiç vicdan azabı çekmeyecek miyiz? Bu işte bizim hiçbir sorumluluğumuz yok mu?

Bakıyorum ben, işimiz hep ahlamayla vahlamayla geçiyor. Burası ağlama duvarı değil ki. Ağlayacak olanlar başkaları. Burası, masaya yumruğu vurup netice alınacak yer, ama hiç kimsenin sesi çıkmıyor.

Benim gönlüm isterdi ki, bugün yapılan üçlü liderler zirvesinde bu iş de konuşulsun. Biz burada, devlet olarak, gücümüzü ortaya koymak zorundayız. Bana göre gecikmiş bir şey yok. Bundan sonra da temaslar yapılmalı.

UEFA karar alıyor(!).. UEFA’nın almış olduğu bu karar, dünya futbol tarihinde, onların boynuna asılmış kara bir liste olacaktır; ama, üzülerek ifade ediyorum ki, o alınan kararın bir sureti de (fotokopisi) bizim boynumuzda olacaktır maalesef.

Değerli arkadaşlarım, bizim, hiç UEFA’yı falan suçlamaya hakkımız yok. Biraz önce de ifade ettiğim gibi, perşembenin gelişi çarşambadan belliydi; hiçbir şey yapmadık biz. Bu işler, diplomatik çalışmalar -belki haddimi aşarak söylüyorum, ama- mektupla falan olacak iş değil. Daha ciddi şekilde bu işler değerlendirilip daha ciddi neticeler alınabilirdi, ama ben şuna da yürekten inanıyorum; oraya gidecek, yüreğinde Türkiye sevgisi olan, millet aşkı olan genç evlatlarımız çıkacaklar sahaya, daha önceki konuşmamda ifade ettiğim gibi, Ali Sami Yen’in çimlerini o Leeds’e nasıl yoldurdularsa İngiltere’de de o çimleri onlara yolduracaklar. (Alkışlar)

Belki bizi İngiltere’ye sokmayacaklar, öyle bir karar aldı UEFA; ama, Cenabı Allah nasip ederse Kopenhag’daki finalde hep beraber orada olacağız. Hep beraber “bastır Türkiyem bastır” diye bağıracağız ve bu neticenin de iyi olacağına inanıyorum; gençlerimize, Cenabı Allah’tan başarılar diliyorum. 65 milyon onların yanındadır. 65 milyonun kalp sesi, o tribünleri dolduran İngiltere’nin sesinden daha fazla onların yüreklerinde, beyinlerinde olacaktır. Cenabı Allah’tan, 20 Nisanda yapılacak maçta gençlerimize başarılar diliyorum. Yanlarında olamasak da gönüllerimiz onlarla beraber; ama, Allah nasip ederse, inşallah, ben ve arkadaşlarım, bu organizasyon dahilinde İngiltere’de maçta olacağız. İmkânı olan bütün arkadaşlarımızı, 20 Nisanda İngiltere’de maçta buluşmak üzere, maça davet ediyorum.

Yine ifade ediyorum, Cenabı Allah, gençlerimizin yardımcısı olsun.

Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Eren.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Mücahit Himoğlu; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

MHP GRUBU ADINA MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) – 400 sıra sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısını görüşürken, Saygıdeğer Başkanı ve Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.

Bundan önce çıkardığımız yasalarla beraber bu yasa tasarısını ele aldığımız zaman, çok önemli ve çok değerli şeylerin ortada olduğunu görmek lazımdır. İlk defa bu federasyonumuzun bize yapmış olduğu, öncekiyle bunun bugünkü durumunu mukayese etmemiz gerekiyor. Eski durumuyla yeni durumunu göz önünde bulundurduğumuz zaman, nelerin nasıl olacağını gözler önüne daha iyi sergilememiz lazım.

Geçmiş federasyon döneminde yapılan delegasyonla şimdiki durumda, yeniyle eski arasında, rakamlarla; yani, birinci, ikinci ve üçüncü futbol ligiyle beraber, oradaki profesyonel ligindeki delegasyonun yüzdelerini gözler önüne sermemiz gerekiyor. Eskiden, Birinci Türkiye Liginde 229 kişi delegasyonken, yüzde 35’ini kapsıyordu, şimdiki yeni durumda yüzde 8/46 ile yüzde 46. İkinci Lig durumunda, delegasyon, eskiden yüzde 80, yüzde 21’ini ihtiva ederken, şimdi yüzde 23’ünü, yani 25 kişiyi; üçüncü lig durumunda ise, 108 delegenin 11’i ile yüzde 15’ini, geçmişte de yüzde 50 ile yüzde 13’ünü kapsıyordu.

Şimdi, bu durum içerisinde, bu, yasalarımızla beraber çıktığı zaman, gördük ki, bir eşitlik ilkesi içerisinde devam ediyor; ancak, burada da çok memnuniyet duyulan bir hadise var: Eski yasada amatörlere yardım yoktu. İkinci ve üçüncü lige en az yüzde 10, amatörlere yüzde 15. ..

Amatörler, profesyonel futbolun altyapısını teşkil eder. Eğer amatöre önem vermezseniz, gelecekte, altyapının oluşması ve amatör milliden profesyonelliğe geçecek sporcunun dolması mümkün olmaz. Bunun için de, Sayın Bakanımızı, burada, muhalefetteki arkadaşların tenkitlerine karşılık kutlamak gerekiyor.

Ancak, burada bir şey görüyorum, bunu da burada belirtmek istiyorum: Federasyon harcamalarında genel kurul yetkisi isteniyor. Zaten genel kurul yapıldığı zaman -olağan olsun, olağanüstü olsun- hesaplar o anda ibra edilir. Hesaplar ibra edileceği zaman, her harcamada genel kurulu toplamak yanlış olur. Tabiî, bu tasarı kanunlaştığı zaman, Sayın Bakanım, çok güzel bir konsensüsü sağlayacağı ifadesi, buradaki bütün milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu bütün önergeleri dikkate aldığı andan itibaren görülüyor; yani, komisyon üyeleri alt komisyonda biraz daha çalıştıkları zaman, hiç değilse, Türkiye Büyük Millet Meclisi Albümünde sporla ilgilenen milletvekillerinden ve sporla ilgili olan sivil toplum örgütlerinden de görüş alsalardı çok isabet kaydederlerdi.

Sayın Bakanımızı burada kutluyorum: Şifreli yayın... Parası olmayanlar, gariban olanlar -demin burada sayın parlamenterin ifade ettiği gibi- içkili yerlerde, kahvehanelerde maçları izlemektense, şifreli yayının kaldırılmasıyla millî hazzı, motivasyonu evlere sokmasından dolayı da Sayın Bakanı kutluyorum.

10 uncu maddede “hakemlerin görevleri esnasında kamu personeli sayılırlar” ifadesi vardı. Milletvekili arkadaşlarımla benim de imzam bulunan bir önerge verdik. Sayın Bakanımız da bunu çok güzel bir şekilde değerlendirdi. Komisyon ve Sayın Bakanımızın görüşü doğrultusunda kabul edilen bu önergemizde çok güzel bir ayrıntı var idi. Ne deniliyordu orada: “Ayrıca, Türkiye Futbol Federasyonunun organize ettiği futbol müsabakalarında görevlendirilen hakemler kamu personeli sayılırlar. 3289 sayılı Yasanın 29 uncu maddesinde hakem, monitör ve sporcular kamudan izinli sayılırlardı. Zaten, özlük hakları saklıdır. Ancak, bu müsabaka safhasına biz bir şey daha ilave ettik; Federasyon gözlemcisi ve temsilcisinin de eklenmesini istedik. Çünkü, esami listelerini ve orada tutulacak raporları olacak; futbol sahası içerisindeki hakemin değerlendirmesine, raporuna kimin raporunun eşlik etmesi lazım; federasyona kimin, raporunu vermesi lazım; müşahit ve gözlemcilerin. Onların da kamu görevlisi gibi ele alınmalarını istedik; sağ olsun, Yüce Parlamento dün bu önergeyi de kabul etti. Ancak, burada dikkat etmenizi istediğim bir husus var; hakemler sezon başından sezon sonuna kadar sağlık raporu alırlar. Tamam, sahadaki fiilî mukavemete karşı kamu görevlisi; ona o anda saldırı olmasın, onu koruyalım, müşahidini, gözlemcisini koruyalım; ama, bir de, o, içerideki müsabakayı katledilmekten korusun. Bir bakıyorsun maçlara... Spor programı Erman Hocanın tahlilleriyle dolu... Niye; hakemlerin yapmış olduğu oradaki hataları devamlı şekilde ekrana getiriyor. Hakemlerin performansını iyi bir şekilde elde edebilmesi için sıhhatleri esas olmalıdır; onların altı aydan altı aya değli, üç ayda bir genel rapor almaları lazım; müsabakadan önce de -herhangi bir şekilde gözünde bir şey oldu mu, nörolojiden, beyinle veya onun ruhsal yapısıyla ilgili herhangi bir raporu olup olmadığı için de- maçtan önce de üç aylık heyet raporunu teyiden bir muayene olmasında fayda vardır Sayın Bakanım, bunu da eklemenizde fayda var idi. Çünkü, sıhhati, performansı, fiziği, fizyonomisi iyi olmayan, rahatsız olan hakemlerle, aynen, Aydınspor maçında Erzurumsporun penaltısını katlettiniz mi beni oradan tabandaki arkadaşlarım topa tutar, Erman Hoca da bunu değerlendirir. Bunu da göz önünde bulundurmanızı istirham ediyorum.

Burada bir hususu daha dile getirmek istiyorum. Hakemlerimizin, bu rapor öncesi maçın teyit edilmesinden sonra maçlara gittikleri zaman, aynen kamu görevlisi hüviyetini taşıdıkları zaman, buna sığınarak da başka bir hadiseye mahal vermeyecek şekilde ince, hassas ruhlarıyla, o futbolun nazik düdüklerini çalacaklarına kanaat getiriyorum.

Sayın Bakanım, bugün duyduğumuz, holiganların maça gelmesiyle beraber, demin az önce burada arz edilen -Doğru Yol Partisine mensup arkadaşımız Yüce Heyete belirtti- Zaimoğlu’nun belirttiği gibi, holiganlar listesinde bulunmayanların, Türkiye’ye müsabakaya geldiğine kim kanaat getirdi? Acaba bunlar, provokatör mü, müsabakaya gelen seyirci mi? Bunu kim tahlil edebilir?

Bundan önce İtalyanlarla Türkiye arasında Apo meselesi olduğu zaman, Juventus Türkiye’ye geldi, öfkeli Türk alkışladı, gönderdi; ama, bugün bir İngiliz holiganının, Türkiye’ye gelip gelmediği, İngiliz basınında yerden yere vurulduğu halde, Türk basınımız, turizme ve Avrupa’daki işveren Türke ne kadar zarar verdiğinin farkında bile değil. (Alkışlar)

Burada bir şeye dikkat etmek lazım. Avrupa’da işveren durumuna gelen Türklerin varlığına yabancı olanlara karşı çok dikkatli olmamız lazım. Burada, eskiden işçi olarak çalışanın, patron hüviyetinde dükkânı yağma edildiği zaman, hiç özür dilenmiyor; özür dilenmesini istemiyoruz; ama, hükümet adına bir yerde de, sportif faaliyetten dolayı sahada bir olay varsa, spor bakanımız özür diler; ama, dışarıdaki münferit olaydır.

Balıkçımız şehit edildiği zaman, Ukrayna’da, münferit olay olarak ele alınıyor; Türkiye’de bu işte “özür” kelimesini kabullenemiyorum.

Dışarıda olan bir hadiseyi Türk Milletine yamamaya kimsenin hakkı yoktur. Türk Milletine karşı yapmış olduğu saygısızlıktan dolayı, özür varsa, İngiliz holiganlarının temsilcilerinin Türkiye’den özür dilemesi gerekir. (Alkışlar)

Buraya gittiğimiz zaman, hiçbir kamuoyunda görülmemiş bir şekilde “seyirciyi maça almıyorum” deyip de, tekrar, bu Galatasaray maçını engelleme arzusunda olanlara karşı 40 kişilik kafile de, Yüce Parlamentomuzda grupları temsilen gidecek milletvekillerimizle beraber millî motivasyonu ruhunda hissedecek, onlara en güzel dersi verecektir ve Galatasarayımız da orada galip gelecektir. Ancak, bunların yapmış olduğu bu hareketi telin etmek, kınamak da bizim boynumuzun borcu olmalıdır. Türk Devleti, Türk Milletiyle topyekûn, bir bütünlük içerisinde, Galatasarayımızı da onur ve gururla her zaman alkışlamamız bizlerin görevi olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen toparlayınız Sayın Himoğlu.

Buyurun efendim.

MÜCAHİT HİMOĞLU (Devamla) – Bu vesileyle -fazla vaktinizi almak istemiyorum- buradaki bütün parlamenter arkadaşlarımızın ve Türkiye’deki Futbol Federasyonuyla beraber, Türkiye’deki spordan sorumlu Bakanımızın, Hükümetimizin herhangi bir şekilde bundan sorumlu tutulup, aşağılık kompleksine girmeye kimsenin hakkı yoktur. Türk Milleti vakarlıdır, doğrudur, dürüsttür. Gelmiş geçmiş tüm takımları nasıl yendik, alkışladıksa, hazım noktasında hazımsız olan İngilizleri de, burada, bir defa daha telin ediyor; Yüce Parlamentoya saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Himoğlu.

Şahısları adına söz talebi?.. Yok.

Geçici madde 1’le ilgili bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanlığından gelen geçici (1) maddesinin, “Mevcut Ana Statü ve talimatlar, bu kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç üç ay içerisinde yapılacak Federasyon Genel Kurulunda bu kanunla getirilen düzenlemelere uygun hale getirilir” şeklinde değiştirilmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

Seydi Karakuş İbrahim Halil Oral Bahri Sipahi

Kütahya Bitlis İstanbul

Mücahit Himoğlu A. Ziya Aktaş Güler Aslan

Erzurum İstanbul İzmir

Mehmet Çümen

İzmir

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, redaksiyonla çözülebilirdi aslında.

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI ABDURRAHMAN KÜÇÜK (Ankara) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet katılıyor mu?..

DEVLET BAKANI FİKRET ÜNLÜ (Karaman) – Katılıyoruz; bir redaksiyon...

BAŞKAN – Cümle daha düzgün hale gelmiş.

Sayın milletvekilleri, Hükümetin katıldığı, Komisyonun takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Bu önergeyle aldığı değişik şekille geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Geçici madde 1, bu yeni şekliyle kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 13. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 13 üncü madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 13 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; sizi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, spor, sağlam kafanın sağlam vücutta bulunmasını temin eden, akıl ve yüreğin birleştiği çok önemli bir olaydır, aynı zamanda toplumsal bir olaydır da. Spor, zarafettir, barıştır, sevgidir. Spor, centilmenlik duygusunun yüceliğinin gösterildiği en önemli semboldür, evrenseldir, kavga hiç değildir. Bu anlayışla, spor, Türk Milletinin tarihinden tevarüs etmiş, kültürünün çok önemli bir parçasıdır. Bizim tarihimizde, spor, devamlı olarak yerini almış; ama, devamlı olarak sporun, bir barış bir sevgi bir kardeşlik duygusunun pekişmesine neden olan en önemli olay olduğu da hep ifade edilmiştir; ancak, ben de, diğer arkadaşlarım gibi, UEFA’ya temas etmeden geçemeyeceğim: Galatasaray ile Leeds takımları arasında yapılacak olan müsabakaya özellikle Türk seyircilerinin alınmaması hususunda alınmış olan kararı kınıyorum, yakıştıramıyorum. Eğer, İngiliz hükümeti, özellikle bu maçla ilgili güvenlik tedbirlerinin alınmasında kendini âciz hissetmişse, bu, büyük bir devlet için çok daha büyük bir âcizliktir. Hele, Scotland Yard polisinin, uluslararası polis teşkilatlarında “en başarılı polis teşkilatı biziz” şeklindeki o iddialarının ne kadar büyük bir yanlış olduğu da ortaya çıkacaktır; dolayısıyla, Scotland Yard için de büyük bir eksikliktir. Yine, aynı şekilde, devlet için de büyük bir eksikliktir.

Bunun dışında, UEFA, efendim, ben, İngiliz Hükümetinden aldığım bilgi üzerine bu kararı aldım diyebilmişse, bu da, onun için ayıptır.

Değerli arkadaşlar, her şeye rağmen, şunu özellikle belirtmek istiyorum: Taksim Meydanında vuku bulan olay, sporun dışında, müsabakanın dışında vuku bulmuş olan, bizim tamamen bir adlî vaka olarak değerlendirmemiz gereken bir olaydır; ancak, üzüntü vericidir, benimsememiz, Türk Milletinin bunu kabul etmesi de mümkün değildir ve etmemiştir. Holiganların ne kadar çirkefçe davranışları olursa olsun, hangi ülkede bir müsabaka olmuşsa kendi karakterlerini ortaya koymuş olurlarsa olsunlar, yine de, ikisinin ölümü bizi üzmüştür; ancak, bütün bunlara karşın, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin de -özellilkle bu sonuca geleceğimiz çok önceden bilinmesine rağmen- temaslarını sürrmemesini, gerçekten büyük bir eksiklik olarak değerlendiriyorum. Dışişleri, diplomasimiz, burada sınıfta kalmıştır. Özellikle Dışişleri Bakanlığıyla birlikte, diğer kurumların da, uluslararası platformda bu sonucu almadan önce temaslara geçip bunun önünü almaları mümkünken, bunu yapmamalarını, doğrusunu isterseniz büyük bir eksiklik olarak, bir zafiyet olarak da gördüğümüzü belirtmek mecburiyetindeyim. Ümit ediyorum ki, Galatasaray, Türk Milletinin o yüce duygularıyla, bütün duası ve yürekten başarı dilekleriyle, o müspet sonucu alacak, başarıyı elde edecek ve Kopenhag’a da gidecektir. Ben, bu duygular içerisinde, Galatasarayın o civanmert sporcularını ve yöneticilerini, başta, Sayın Terim olmak üzere, şimdiden kutluyorum ve kendilerine, Doğru Yol Partisi Grubu adına ve şahsım adına da başarılar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; profesyonel futbolun gelişmesine engel teşkil eden birkısım oluşumları veya hususları ortadan kaldırmaya, idarî, malî ve hukukî özerk yapıya uluslararası normlara uygun olarak kavuşturulması istikametinde hizmet edecek olan bu kanun tasarısına, elbette ki, biz, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, evet diyoruz; ancak, burada birkısım eksiklikleri dile getirmeyi bir görev de sayıyoruz. Profesyonel futbolun gelişmesi kadar, amatör sporun da desteklenmesi fevkalade önem arz etmektedir; zira, amatör spor, aynı zamanda, profesyonel futbolun kaynağıdır, zenginliğidir, tabanıdır. O sebeple, amatör spor kulüplerinin de desteklenmesi hususunda uygulamada ve yönetmeliklerde birkısım yeni düzenlemelerin getirilmesini Sayın Bakandan istiyor, talep ediyor ve diliyoruz

Yine, bu kanun tasarısının görüşülmesi sırasında bir eksikliği dile getirmeyi, uygulamadan gelen bir arkadaşınız olarak bir görev, bir sorumluluk olarak telakki ediyorum.

Değerli arkadaşlar, kurulda, Türkiye Spor Yazarları Derneği temsilcisinin olmaması çok büyük bir eksikliktir. Türkiye Spor Yazarları Derneği -şunu, özellikle, altını çizerek belirtmek istiyorum- uluslararası spor yazarlarıyla münasebeti olan, benimsenmiş, kabul edilmiş, fevkalade ciddî bir sivil toplum örgütüdür. Efendim, başka bir spor yazarları derneği de istedi de, onun için bunu koymadık şeklindeki gerekçeyi doğru bulmuyorum; çünkü, o kulübümüzü de saygıyla karşılıyorum, kesinlikle, onlara karşı herhangi bir durum söz konusu değil; ancak, Türkiye Spor Yazarları Derneği, uluslararası kuruluşlarca kabul edilmiş olan (accepdance) aksepdansı alınmış olan, her halükârda yapılan bütün müsabakalarda kendilerine değer verilen, sözü dinlenen bir kuruluşumuz, bir sivil toplum örgütümüzdür; biz, bununla ilgili önerge verdik; ama, bu önergemizin, maalesef, diğer önergelerden kaynaklanan sebeplerle kabul edilmemesini, doğrusunu isterseniz, yadırgadım ve inşallah, daha sonra yapacağımız bir değişiklikle Türkiye spor Yazarları Derneğinin temsilcisinin bulunmasını sağlarız, ki, bu yazarlar, Türk sporunun bugünkü geldiği noktada en büyük payı olan kişilerdir ve futbol bakımından da söylüyorum, yine, o yazarlarımız, gerçekten, sporun centilmenliğinden tutun, o, bir taraftan yöneticisiyle, sporcusuyla, taraftarıyla; ama, bir taraftan da Türk sporuna hizmet vermiş olan yazarlarıyla birlikte bu noktaya gelebilmiştir. Onun için, o yazarlarımızın temsilcilerinin bulunmamasını büyük bir eksiklik olarak dile getirmeyi bir görev, bir sorumluluk olarak telakki ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; insanlık tarihi her zaman korku ile umut arasındaki karmaşaya sahne olmuştur. Belki bu karmaşa önümüzdeki yıllarda da değişmeyecek, belki de artacaktır; yine de, insancıl ve barışcıl amaçlarına olan inanç ve daha güzel bir dünyaya erişme özlemi her zaman varlığını sürdürecektir. Spor, toplumların gelişmesinde, birlik ve beraberliğin sağlanmasında en önemli araçlardan birisidir. Sporun tarihi, muhakkak çok eskilere dayanır. Millet olarak bizlerin de spor tarihimizin kökleri çok eskilere dayanmaktadır. Atalarımız, sporu bir tür eğitim olarak kabul etmiş, onu bilimle birleştirerek en üst düzeye çıkarmıştır; her spor türünün özel tekniklerini öğretmek, geliştirmek için okullar açmış, gençler yetiştirmiştir. Eğitim, millî gelenekleri öğretme, uygulama ve yarışma şeklinde yapılmıştır. Spor eğitimi ve yarışmalar için kitaplar yazılmış, kanunlar yapılmış, uygulama ve yarışmalar için de kapalı ve açık alanlar, meydanlar hazırlanmıştır. Nişantaşı dahil, özellikle, sırık meydanı, cirit meydanları, ok meydanları, at meydanları, pehlivan meydanları, bunların hepsi bir ayrı zincir halkasıdır.

Sporun tarihi çok eski olmakla birlikte teknik uygarlığın ve sanayileşmenin gelişmesiyle birlikte, toplumsal bir olgu durumuna gelmiştir, halk kitleleri arasında yaygınlaşarak, geniş kitleleri etkileyen bir aktivite olmuştur. Günümüzde de spor faaliyetleri, yalnız gösteri değerini korumakla kalmayıp, ayrıca şampiyonalar ve çeşitli yarışmalar sayesinde büyük kitleleri etkilemektedir.

Spor faaliyetlerinin geniş alanlara yayılması, çok farklı iktisadî ve toplumsal çevrelerden bireylerin kaynaşmasını da sağlamaktadır, bir nevi, toplumsal barışı da sağlamaktadır.

Spor, insanlara güç, hız, dayanıklılık, refleks canlılığı, gevşeme gibi fizikî; cesaret, fedakârlık, sebat, dürüstlük gibi manevî nitelikleri de kazandırarak, kafa ve bedeni de geliştirmektedir.

Günümüzde birçok spor faaliyetleri içerisinde, şüphesiz ki, futbolun toplumlar için çok ayrı bir yeri vardır. Futbol gerek oyuncular gerekse seyirciler ve geniş kitleler açısından dünyanın en büyük ilgil gören bir takım sporu hüviyetindedir. Futbol, evrenselliğini, kurallarının yalınlığına ve oyunu gerçekleştirebilmek için gereken ögelerin azlığına; güzelliğini ise oyun taktiğinin karmaşıklığına ve oyuncularda bulunması gereken niteliklerin, atletik, teknik, zihinsel nitelikler çokluğuna borçludur. Eski Türkler, Selçuklular, Kölemenler hep bunun eseridir ve bunu takip etmişlerdir. Tepük oynanması yine bunun bir parçasıdır. Osmanlılar da aynı şeyi göstermiştir ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde de, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün en fazla değer verdiği dallardan bir tanesi spordur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen toparlayınız.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Futbolun toplumumuzun gelişimi, birlik ve beraberliğin sağlanmasındaki önemi göz önüne alındığında, devlet tarafından daha büyük oranlarda desteklenmesi gerekmektedir. Onun için, biz diyoruz ki, profesyonel futbol kadar, özellikle amatör spor kulüplerinin de mutlak surette hem devlet tarafından hem de yerel yöneticiler tarafından desteklenmesi şarttır. Genç ve amatör futbol meraklılarının futbol oynayabileceği çim ve toprak sahalar oluşturularak, buraların daha iyi organize edilmesi ve bakımı temin edilmelidir.

Okullarda, beden eğitimi derslerinde futbolla ilgili faaliyetlere ayrı bir önem verilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, buraya kadar ifade ettiğim noktalardan sonra ümit ediyorum ki, uluslararası standartta sahalar bütün illere yayılacak şekilde genişletilecek, yaygınlaştırılacak, o yatırımlar da mutlaka gerçekleştirilecektir; ama, bir hususu Ankara’da bulunan siz değerli milletvekillerime hitap ederek, söylemek istiyorum. Dünyanın en büyük özelliklerine sahip olan kentlerden bir tanesi de Ankara’dır, Başkent Ankara... Hem Başkentte kalacaksınız hem Başkentin havasını teneffüs edeceksiniz hem diplomasiyi ve siyaseti buradan yürüteceksiniz; ama, uluslararası bir millî maç olduğunda da Ankara’da bunu oynatmayacaksınız. Bunu, çok büyük bir eksiklik olarak görüyor ve Sayın Bakanımızın, millî maçlardan bir kısmının da Ankara’da oynatılması hususundaki gayretlerini sabırsızlıkla bekliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bedük.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Şahıslar adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin...

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Görüşmüyorlar.

Madde üzerinde verilmiş önerge yok.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 14.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın Ali Şevki Erek’e ait.

Buyurun Sayın Erek. (DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; spordan sorumlu Değerli Devlet Bakanımız ve Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün çok değerli bürokratları; Doğru Yol Partisi Grubu adına ve şahsım adına hepinizi sevgilerimle, saygılarımla selamlıyorum.

İki günden beri devam edegelen 3813 sayılı Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerindeki görüşmeler son aşamaya geldi; aşağı yukarı, gruplar adına da en son konuşmayı yaptığımın şuuru içindeyim.

Şunu ifade etmek istiyorum: Futbol Federasyonunun, federasyonların muhtariyeti, özerkliği, özellikle son onbeş yirmi yıldır, bütün sporla uğraşanları meşgul etmiş bir keyfiyettir. Futbol, bugün, nitelik itibariyle, nicelik itibariyle, milletleri büyük ölçüde etkisi altına alan bir spor dalı. Bunun özerkliğini temin eden 3813 sayılı Kanunu, Değerli Bakanımız ve Hükümet, değiştirme ihtiyacını duymuştur. Bu değişiklik ihtiyacına, doğru olarak bakıyoruz. Buradaki dengeleri çok hassas bir şekilde kurma ihtiyacındayız. Nedir o denge; özerklik ve bunun üzerinde devletin denetim ve gözetim görevi, vesayeti. Bu ikisi arasındaki denge, birinci kanunda da bir ölçüde kurulmuştu; ikinci kanunda da, bir ölçüde kurulma amacına varılmıştır.

Ancak, daha evvel verilen önergeler muvacehesinde, özellikle Değerli Bakanımıza ve iktidar kanadına şunu ifade etmek istiyorum: Burada tabi olacağımız ilkeler belli. Bir; bir profesyonel futbolda, özerk bir Futbol Federasyonu statüsünde, şüphesiz ki, kulüpler egemen olacaktır. Bu kulüpler arasındaki dengede, öncelik, her şeyden evvel, birinci lig kulüplerine tanınacaktır; bu, doğaldır. Kulüplerin önceliği doğal olmakla beraber, Türkiye’nin bir kulüpler yasasına sahip olma ihtiyacı da, burada, bizim tarafımızdan ve arkadaşlarımız tarafından bir kere daha vurgulanmalıdır. Ancak, bu kanunda, özellikle Genel Kurulunu teşkil eden daha evvelki adedi, birinci, ikinci, üçüncü liglerin yüzdesi artırılmış olmakla beraber, biraz evvel değerli arkadaşlarımın özellikle vurguladığı gibi, daha evvel verilen önergelerde vurgulandığı gibi, bugün, direkt olarak 600 000 vatandaşımızı ilgilendiren Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonunun, sadece ve sadece, ilk kanunda 10 temsilciyle, sonra 2, bilahara, alt komisyonda 3 temsilciyle temsil edilmesi durumunu yeterli görmediğimizi belirtmek istiyorum. Sadece bununla değil, Türk Spor Yazarları Derneği bazında, antrenörleri, futbolcuları ilgilendiren dernekler bazında da, birinci, yani, 3813 sayılı Kanunla 400 sıra sayılı tasarı arasında bir azaltmaya duçar oluyoruz. Bu azaltma, 229 Genel Kurul üyesini 108’e düşürmüştür. Şüphesiz ki, hareket kabiliyeti bakımından, şüphesiz ki, ivedi karar alma bakımından isabetli bir yol olarak söylenebilir; ama, demokratik açılım, özellikle, bu konuyla direkt ilişkili olan kurum ve kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin “ben de burada varım, söz sahibiyim” deme duygusunun bertaraf edilmesi bakımından bir noksanlık olarak gördüğümüzü ifade etmek istiyorum.

Merkez Hakem Kurulunun değerli başkan tarafından seçilmesi, 2 başkan yardımcısımının seçilmesi, bunun birinin amatör spora tahsis edilmesi, yayın kurallarına yeni bir düzenleme getirilmesi, özellikle, yasadışı olaylarda, Bakanlığın, devleti temsilen etkinliğinin artırılması konusundaki değişiklikler isabetli olmuştur ve bugünkü ihtiyacı karşılamaya yönelik olarak algılanmaktadır.

Grubumuz tarafından verilen önergelerin büyük bir kısmı kabul edilmemekle beraber, biraz evvel söylediğimiz ve eleştirdiğimiz noktalar halen baki olmakla beraber, esas itibariyle, bu kadar önemli bir kanunun, bu kadar büyük kesimi ilgilendiren bir kanunun, sadece, yazılı olan kısmıyla değil, iyi niyetle ve büyük bir spor aşkıyla uygulanması, ileride, bizim söylediğimiz mahzurları da bertaraf edecektir; önemli olan uygulamadır.

Değerli arkadaşlarım, burada bir noktaya temas etmek istiyorum. 3 Kasım 1969’da Türkiye’de Gençlik ve Spor Bakanlığı kurulmuştu. 1980’den sonra bu Gençlik ve Spor Bakanlığı kaldırıldı, Başbakanlığa bağlandı, geri alındı. Millî Eğitim Bakanlığına ismen bağlanmadı, geri alındı. Millî Eğitim Bakanlığının ismine ilave getirilerek Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak kullanıldı, o da olmadı, sonra, Devlet Bakanlığına bağlandı.

Biraz evvel arkadaşlarımızın burada ifade ettiği gibi, kanunun bir tarafında, bir yerinde, esasında hükümet tasarısında sevk edildiği gibi “spordan sorumlu Devlet Bakanı” yerine “spordan sorumlu bakan” getirildi. Buna gerek yoktur. Arkadaşlarımız şunu ileri sürebilirler; Batı dünyasında spor kuruluşlarının fahrî olduğu, profesyonel olduğu, UEFA’nın, FIFA’nın, FILA’nın, uluslararası kuruluşların devletten âri olarak, tamamen devletten tecrit edilmiş olarak çalıştığı aşikârdır; ama şurası kesindir ki, Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü Kuruluş Kanunu bilahara Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü olarak değiştirilmiştir ve bugün, dünyanın her ülkesinde sporu gözeten, denetleyen ve onun yatırımlarını takip eden siyasî mekanizmalar vardır.

Biz, buna özgü bir spor bakanlığı varken bunu bir Devlet Bakanlığı haline getirmişiz, şeklî bir şey olsa dahi, bu kadar önemli bir konuya verdiğimiz önemle eşdeğerdir. Temenni edilir ki, en kısa zamanda gençlik ve spor konusu sadece moral değeri bakımından, sadece psikolojik bakımdan bir müstakil isme sahip olan bakanlığa kavuşturulsun. Nitekim, çok kısa bir cümleyle geçiştireyim; değerli arkadaşlarım Gençlik ve Spor Bakanlığının kurulmasından sonra, özellikle 1970’den sonra Türkiye’de sporun ana, temel direği olan tesis, spor adamı, araç ve gereç, beslenme şartları ve sağlık şartları bakımından akla hayale gelmeyecek şekilde ilerlemeler kaydedilmiştir. 1970’lerde Türkiye’de yalnız bir kapalı yüzme havuzu vardı, 1970’lerde Türkiye’de toplam futbol oynanan saha adedi 42’ydi. Bugün ise, Allah’a bin şükür, illerde, ilçelerde, hatta ve dahi beldelerde dahi çok büyük ölçüde spor tesisleri ve 3 gençlik ve spor akademisi açılmıştır -ki, bugün “eğitim fakültesi” ismi altında üniversitelerde yer almıştır- ve 19 Mayıs Gençlik ve Spor Akademisi, Manisa Gençlik ve Spor Akademisi, Anadoluhisarı Gençlik ve Spor Akademisi, özellikle eğitimimizin ihtiyacı olan spor adamlarını yetiştirmiştir.

Değerli arkadaşlarım, güncel bir konuya temas etmeden geçemeyeceğim. Şüphesiz ki, Galatasarayımızın Leedsle yapacağı maçın -çok açık ve net olarak arkadaşlarım ifade ettiler, bir kere de ben burada vurgulayayım- bir millî maç mesabesinde kesin bir değeri vardır, ağırlığı vardır, bunda şek ve şüphe yoktur; ancak, niye bu noktaya geldi, bir polemiğe sebebiyet vermemek için söylemiyorum. Meseleyi kısa ve uzun vadede ele almak mecburiyetindeyiz. Kısa vadede, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin acil tedbir alması, ivedilikle alması gerekirdi, şu andan itibaren de alması şarttır. UEFA’nın çifte standardı hem kendilerine hem dünyaya anlatılmalıdır. Juventus maçında Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendine yakışanı yaptı, dünyaya istediği garantiyi verdi, teminatı verdi. Şu anda, İngiltere Hükümeti ve pek tabiî onun dayanağı olan UEFA böyle bir teminatı vermemektedir. Değerli Bakanımızın bir çıkışı, Çiller’in bir çıkışı, Fatih Terim’in feryadı üzerine ancak harekete geçebilen bir mekanizmaya şahit olduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erek, lütfen toparlar mısınız.

ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) – Sayın Başkanım, affedersiniz, toparlayacağım.

Kısa vadede, Galatasaraylı 11 aslan, orada, bu psikoloji altında, temenni ediyoruz ki, yeni bir zafere imza atacaktır.

Değerli arkadaşlarım, bir diğer endişem bundan sonrası içindir. Bu olay, temenni ederiz ki, karşılıklı anlayışla ve devletimizin, hükümetimizin fevkalade isabetli bir politikasıyla inişe geçmelidir, sıfıra müncer olmalıdır. Bunun önünde Avrupa Şampiyonası vardır, bunun ucunda turizm vardır, bunun ucunda turistik seyahatler vardır. Çok önemli bir boyutla, Türkiye’nin önündeki yılları, günleri, ayları işgal etmesinden fevkalade endişe ettiğimizi burada ifade etmek istiyorum.

Holiganlar, dünyaca namı ve şöhreti -menfi manada- belli, ne olduğu, ne mal olduğu belli olan insanlar. Keşke bu neticeye gelmeseydi, keşke bu neticede, hükümetimizin ani ve isabetli kararıyla bu alev bacayı sarar bir istidada sahip olmasaydı.

Sözlerimi bitirmeden evvel, Türkiye’yi, bu yasa tasarısı sebebiyle, bir başka nazarı dikkat noktasında toplamak istiyorum, bu da statlardaki, maalesef ve maalesef, çoluğumuzla çocuğumuzla, hiçbir şekilde aile terbiyemizle, Türk Milletinin inancıyla, diniyle kabili telif olmayan bir sövme ve sayma arenası haline getirilmesidir. Kimse, “daha evvel de böyleydi” gibi bir gerekçeye sığınmamalıdır. Bu, giderek artan bir trentte, statlarda, televizyonlarda maç seyretme imkânını, ahlakî maç seyretme imkânını ve milletimizin tabiî hasletleriyle kabili telif olmayan hezeyanları mazur göstermeye yetmez. Bu da, elbirliğiyle halledeceğimiz bir tavırdır.

Futbol Federasyonu yasa tasarısının...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümleniz için açıyorum efendim, buyurun.

ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) – ... eleştirdiğimiz noktaları da baki kalmak kaydıyla, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, tamamına olumlu oy vereceğimizi, bu güzel tasarının kanunlaşarak Türk futboluna, Futbol Federasyonuna, gençlik ve spordan sorumlu Çok Değerli Bakanımıza, Bakanlık efradına, devletimize, milletimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, Değerli Başkanımı, aziz ve sevgili arkadaşlarımı, şahsım ve Grubum adına sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erek.

Gruplar adına ikinci konuşma; Fazilet Partisi Grubu adına, Yozgat Milletvekili Sayın Mehmet Çiçek’e aittir.

Buyurun Sayın Çiçek. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; 400 sıra sayılı, Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu raporuyla ilgili son konuşmayı yapıyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, asrımızda, kitleleri en çok etkileyen spor dallarından birisi hiç şüphesiz futboldur. Topluma kabul ettirilmeye çalışıldığı tarihten bu yana, hiç şüphesiz önemli merhalelerden geçmiştir. Bugün, futbol, aktüalitesinin zirvesini yaşamaktadır. Dünyanın bütün kıtalarında en popüler spor dalı futboldur. Yüzbinler stadyumları doldurmaktadır. Batı’da kiliseler boşalmış; insanlar, ibadet aşk ve heyecanıyla stadyumları doldurmuştur. 22 kişinin kıyasıya mücadelesi, sadece oynayanı ilgilendirmiyor. Takımların binlerce taraftarı, takımlarını coşturuyor; bu heyecan, statlardan taşıyor, genç, ihtiyar, kadın, erkek, herkesi heyecandan heyecana sürüklüyor. Yediden yetmişe, ülkenin bütün insanlarının gündemini, zaman zaman, futbol işgal ediyor.

Sayın milletvekilleri, zamanımızda, futbol bir endüstri olmuştur. Dünyanın en güçlü holdingleri, karteller, zengin işadamları, futbol takımları kuruyor, satın alıyor, futbol takımlarını reklam aracı olarak kullanıyor. Futbol, reklam sektöründen imalat sektörüne kadar bütün sektörleri etkiliyor. Önemli maçlarda, işyerlerinin maç saatlerine göre düzenlendiğini, iş saatlerinin buna göre tertiplendiğini, en önemli zamanlarda bile, maç günü sokakların boşaldığını, gözlerin ve iradelerin televizyonlara kilitlendiğini görüyoruz.

Futbolcu borsası, dünyanın en cazip ve kârlı borsasıdır. Dünyanın şöhretli futbolcularının alım satımındaki rakamları telaffuz etmek bile güç.

Sayın milletvekilleri, burada, şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Batı toplumunun eğlence ve spor anlayışının temelinde, büyük gariplikler vardır, dehşet vardır. Eski Roma ve Bizans medeniyetinin eğlence merkezleri olan stadyumlar ve arenalarda, binlerce insanın yaptıkları çılgınlıklar esnasında, özel eğitilmiş gladyatörlerin nasıl dövüştüğünü ve kralın bir parmak işaretiyle, mağlup rakibin nasıl öldürüldüğünü, insanlar dehşetle seyretmişlerdir.

Bugün, İspanya ve benzeri ülkelerde, özel eğitilmiş boğaların, matadorların kanlı zıpkınlarıyla nasıl kan revan içerisinde kaldığını ve çırpınarak öldüğünü ibretle seyrediyoruz. Ruh dünyası karmakarışık bu toplumların, bu dehşetengiz manzaraları seyrederken, kendinden nasıl geçtiğini görüyoruz. O zavallı hayvanların ölümünden zevk alan bu insanların ruh halini dikkatle tahlil ettiğimizde, İngiliz seyircilerin futbol sahalarında neler yaptığını hiç garipsememek lazım.

Saygıdeğer milletvekilleri, para piyasasının en şanlı ve güçlü, rantının en yüksek olduğu bir sektörden bahsediyoruz; futboldan. Dünya futbol piyasasında trilyonların rahatça telaffuz edildiği, katrilyonların dönüp dolaştığını görüyoruz. ülkemizde ise, Spor - Toto ve Spor - Lotonun topladığı paraları bir düşününüz!.. Bu sektör, bunun için önemlidir; bu sektör, bunun için devleşmiştir; bu sektör, medya desteğini de elinde bulundurduğunda, hiç güç yetirilmeyecek bir sektör oluşturmaktadır.

Futbol Federasyonumuz, 3.7.1992 tarihinde 3813 sayılı Kanunla kurulmuş ve özerk yapıya kavuşmuştur. Kanundaki boşluklar ve bu kuruluşun seçimlerinde, federasyonun sevk ve idaresinde büyük sıkıntıların meydana geldiği, geçtiğimiz yıllarda, Federasyonun genel kurullarının seçiminde ne sıkıntıların çekildiği hepinizce malumdur. Kuruluş gayesi, 3813 sayılı Kanunda, profesyonel futbolun gelişmesini sağlamak, bu konuda var olan bütün engelleri kaldırmak; futbolumuzu, idarî, malî ve hukukî yönden özerkliğe kavuşturmak, uluslararası norm ve standartlara uygun hale getirmek şeklinde tarif edilen kuruluşun çalışmalarındaki eksiklikler, bu kanun tasarısıyla giderilmeye çalışılmıştır. Zaman içerisinde oluşan boşluklar ve tespit edilen ihtiyaçlar, gençlik ve spordan sorumlu Devlet Bakanlığımızca hazırlanan ve Hükümet teklifi olarak huzurunuza getirilen bu kanun tasarısıyla giderilmeye çalışılmaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, dört büyük futbol takımının futbolcularının büyük çoğunluğu Anadolu kulüplerinden gelmektedir. Dolayısıyla, amatör kulüpler, üçüncü ve ikinci lig takımları, futbolcu keşfeden ve yetiştiren birimlerdir. Bunların korunması, malî imkânlarının daha da artırılması lazımdır.

Futbolun Anadolu’ya yayılması bilimsel şekilde olmalıdır. Yabancı antrenör ve futbolculara akılalmaz ücretler ödemekteyiz. Türk insanı kabiliyetlidir, imkânlar hazırlanırsa, dünya standartlarının üstünde yetişen mevcut futbolcularımızın ve spor adamlarımızın, antrenörlerimizin sayıları artırılır.

Bakanlığımız, her ilde spor okulları açmalıdır.

Saygıdeğer milletvekilleri, futbol, millî sporumuzun temel kaynağı olan müesseseleri yok etmiştir, âdeta, gündemden düşürmüştür. Sayın Bakanımız şu kanunu çıkarırken gösterdiği gayretin aynısını ve en mükemmelini, Güreş Federasyonu için de göstermelidir. (FP sıralarından alkışlar) Cirit, binicilik ve benzeri millî sporlarımız, futbolun önüne geçirilmelidir. Demin de ifade ettiğim gibi, spor, artık, dünyada, millî varlık ve benliğimizin tanıtımında en önemli unsurlardan birisidir. Böylelikle, millî servetimizin dışarıya kaçırılması engellenmiş olacaktır.

Stadlardaki çirkin manzaralara mutlaka son verilmelidir. Cinayetlere varan, ölçüsüz taraftarlık anlayışı terk edilmeli, sporun centilmenlik olduğu, yenmenin ve yenilmenin tabiî olduğu, taraftarlara, kulüplerce yapılan eğitimlerle öğretilmelidir. Bu konuda, medya, çok müessir bir vasıtadır.

Yozgatımızın futbol takımı Yimpaşsporumuz, Yüce Meclisimizin siz saygıdeğer üyelerinin de hayır dualarıyla, inşallah, birinci lige çıkacak, centilmenliğin örneğini, ikinci ligde gösterdiği gibi, birinci ligde de göstermeye devam edecektir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Galatasaray takımımızın maruz kaldığı olayı hiç yadırgamayınız; çünkü, benden önce konuşan arkadaşlarım, ısrarla, çifte standarttan bahsettiler. Allahaşkına, söyler misiniz, Batılılar ne zaman bize tek standart uyguladılar ki?! Hangi konuda tek standart uyguladılar da bu konuda çift standart uyguluyorlar?! Biz bu Batılıyı iyi tanıyoruz. İngiliz Meclisinde “Türkler, insanlığın insan olmayan numuneleridir. Mutlaka, işgal ettikleri topraklardan Orta Asya’ya sürülmeleri gerekir. Türkler, Anadolu’dan kovulmadıkları sürece Avrupalıya rahat yoktur” diyen Gladisto’nun torunlarıdır bunlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çiçek, lütfen tamamlayınız.

MEHMET ÇİÇEK (Devamla) – Saygıdeğer milletvekilleri, Kanunî Sultan Süleyman dedemizin çok güzel veciz bir sözü vardır. Siz, Batılıdan merhamet beklemeyiniz, tek standart uygulamasını istemeyiniz. O diyor ki: “Eğer, ister isen sulhü salah, hazır ol cenge.” Güçlüysen, kuvvetliysen, maddeten, manen bütün varlığınla dünyaya yön verebilecek güç ve kudretteysen, ancak, o zaman, Avrupalı, Batılı seni anlar. “Donanma, ordu yürürken muzzafferen ileri, üzengi öpmeye hasretti garbın elçileri.” O günleri hasretle yad ediyoruz ve arkasından da diyorum ki, biz, zor günlerin millletiyiz. İnşallah, o evlatlarımız, genç yavrularımız, onları, gereken dersi vermek suretiyle değerlendireceklerdir.

Fazilet Partisi Grubu olarak, Sayın Bakanımızın grubunda, inşallah, ben yer alacağım ve Galatasarayı orada coşkuyla, gönülden alkışlayacağım ve dualarımızla, gayretlerimizle onların yanında olacağız. Ayrıca, Fazilet Partisi, Mehmet Ali Şahin, Ergün Dağcıoğlu, Akif Gülle ve Lütfi Yalman’ın eşliğinde bir grupla, o arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin, evlatlarımızın yanında yer alacaklardır. Şimdiden başarılarını gönülden kutluyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çiçek.

14 üncü madde üzerinde şahıslar adına söz talebi?.. Yok.

14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 86 ncı maddesi uyarınca bir söz talebi vardır.

Lehte olmak üzere, Erzurum Milletvekili Sayın Mücahit Himoğlu; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) – Sayın Başkan, Yüce Parlamentonun sayın üyeleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

1992 yılında çıkarılmış olan 3813 sayılı Kanunda değişiklik yapan 400 sıra sayılı Futbol Federasyonu Yasa Tasarısının görüşmeleri bitmiş durumdadır. Türkiye Cumhuriyetimize, spor camiamıza ve spordan sorumlu Devlet Bakanlığıyla beraber Türk Milletine topyekûn hayırlı olsun; oyumuzun rengi de, aynen Bakanımızın çıkarmış olduğu bu yeniliği destekleyen yöndedir.

Burada, verilen bu süre içerisinde Sayın Bakanımdan, bayrağımızı göndere çektiren, uluslararası müsabakalarda bizi temsil eden, Avrupa, dünya ve olimpiyat şampiyonlarımızın şeref madalyası ve şeref aylığını, bir an önce, vermiş olduğum kanun teklifiyle beraber ele alınmasını istirham ediyorum.

Diyoruz ki, bir müsabaka olduğu zaman, Rusya güreşte Medved’i getiriyorsa maçı izlemeye veya o maç esnasında, o ülkedeki yeni millî sporcularına motivasyon vermek için getiriliyorsa, bizim de, Reşit Karabacakımız, Nihat Kabanlımız, Mahmut Atalayımız da götürülsün. Peki, bunlar nereden olacak; parasal yön gerekiyor.

Sayın Bakan “Telsim” ifadesini kaldırdık diyor. “Türkiye”nin önüne herhangi bir şey gelmez; ancak, sponsorluk olayıyla gelen gelirleri de itmemek gerekiyor. Peki, nasıl olacak bu gelirler? Onun da şöyle düşünülmesi lazım: Hangi müsabaka varsa, o müsabakanın maç esnasında reklam ve sponsorluğunu ihale etmemiz gerekiyor. Yani, bir stadyumda, müsabakada, “bu müsabakanın, bugünkü reklamı şu firmaya aittir” denilmesi gerekir ve oradan da bir gelir elde edilmesi gerekir. Ben, buna karşıyım. Karşıysanız; o zaman, bir şey düşünmemiz gerekiyor. Ne; Lotodan aldık, Totodan aldı. O zaman, gelin de, bunu, Milliyetçi Hareket Partisinin görüşü doğrultusunda, şans oyunları genel müdürlüğünü kurduralım. Ne yapalım; içine Lotosu, Totosu, bütün şans oyunlarıyla beraber 6’lı ganyanı da dahil edelim. Bu gelen geliri de tüm federasyonlara eşit şekilde pay edelim. Bu pay edildiği zaman, federasyonlar altyapısını hazırlasın. Hazırlık kampları devam etsin. Alttaki sporcularımızın belirli bir seviyeye gelmesi için itici güç yardımı da yapalım. Geçmişte biz sporcu iken, sporculuk yaptığımız dönemde de alıyorduk. Aynen itici güç yardımı yapıp da, gayri safî millî hâsılada, tüketimde en az 1, 48 dolara tekabül eden sporcu bundan yoksun olduğu halde, ona takviye edelim, günlük sarf ettiği efor karşısında yiyeceği veya bunun elde edeceği kalori miktarını karşılamak üzere.

Onun için, bu parasal yönleri de, bu vaziyette göz önünde bulundurup, federasyonlara uluslararası müsabakalarda ve diğer müsabakalarda hazırlık dönemlerinde, bunlara devamlı şekilde maça hazırlık için parasal yardım esastır. Sayın Bakanımızın ve 57 inci hükümetimizin her şeye bu kadar neşter vurduğu bir dönemde, bu konuya da neşter vuracağı görüşü ve düşüncesi içerisindeyim; ama, İngiliz Holiganlarına karşı, yalandan olsun, kamuoyunda reklam olsun diye parasal yardımı yapanlar, özür dileyenler hariç tutulsun; çünkü, Fenerbahçeli Sedat kıvranırken, o kadar millî güreşçilerimizden hasta yatanlar varken, herhangi bir şekilde bunlara yardım etmeyen dışarıdaki insanlar, bunları da göz önünde bulundursun, federasyonumuza yardım yapsınlar, Bakanlığımıza yardım yapsınlar.

Bu vesileyle, bu kanunun Türk Milletine hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Himoğlu.

Başkaca söz talebi?.. Yok.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiştir; memleketimize, spor camiamıza, Bakanlığımıza ve futbolseverlere hayırlı olsun.

Sayın Bakan teşekkür konuşması yapacaklar.

Buyurun efendim. (DSP, MHP, ANAP ve DYP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI FİKRET ÜNLÜ (Karaman) – Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım; futbol yönetiminin daha çağdaş ve özerk bir yapıya kavuşturulması için çok önemli bir hizmete imza attınız. Sizlere, derin şükranlarımı ve teşekkürlerimi sunuyorum.

Aylardır sürdürülen baskılara ve Yüce Parlamentoyu yönlendirme girişimlerine bizzat muhatap olan veya tanıklık eden milletvekili arkadaşlarımız, yasalaşmasına katkı yaptıkları bu yasanın önemini umarım daha iyi kavramışlardır. Bu süreçte gösterilen yüksek irade önünde saygıyla eğiliyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi olma onurunu ve sevincini tekrar yaşattığınız için sizlere teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Leeds United-Galatasaray maçı öncesinde UEFA’nın almış olduğu son karar doğrultusunda bütün çalışmalarımız başından beri devam ediyor. Yüce Parlamentonun bu konuda gösterdiği duyarlılığa da şükranlarımı sunuyorum, takdir ediyorum izninizle. Gerçekten, bütün siyasî partilerimiz aynı duyarlılık içerisindedir; fakat, bilmenizi istediğim bir şey var; olayın yaşandığı ilk günden itibaren büyük bir titizlikle, özenle takip ediliyor; ama, ne yazık ki, UEFA, bildiğiniz gibi, devletler dışında karar alma yetkisine sahip bir özerk kuruluştur. O açıdan, böyle bir karar verdiler. Ben, bu kararın, İngiltere’ye yarar getirmeyeceğine inanıyorum. Türk sporcularımız, Galatasaraylı sporcularımız aslanlar gibi oynayacaklardır ve bu haksızlığı galibiyete dönüştüreceklerdir, güce dönüştüreceklerdir.

Ben bu kararla bile, büyük bir moral güce sahip olduklarına inanıyorum. Sizlerin de uygun gördüğü şekilde bütün siyasî partilerimizden birer milletvekili arkadaşımız ve bakanlarımızla birlikte Leeds’e gidip maçı izleyeceğiz. Tabiî, İngiltere’de yaşayan 10 000 Türkün maça gitmesini nasıl önleyecekler, o bir soru işaretidir. Dünyada uygar olduğunu söyleyen hiçbir ülkeye yakışmayan bir tavırdır; en azından, insan haklarına aykırıdır. “Türkler gelemez” gibi bir ifadeyi kullanmaları, seyirciye ve sprocuya güvence verememeleri büyük bir eksikliktir.

Bir konuyu da izninizle düzeltmek istiyorum, dün de, Büyük Atatürk’e atfen söylenildi, bugün de aynı yanlışlık yapıldı ve öteden beri de zaten yapılır. Değerli arkadaşlarım, Büyük Atatürk’ün “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” şekline bir sözü yoktur; ayrıca, yanlış bir sözdür. Sözün aslı, “Dileyelim ki, sağlam kafalar sağlam vücutlarda bulunsun” şeklindedir ve Romalı bir filozofa aittir. Bir dilek anlamında söylenmiştir. Kaldı ki, Büyük Atatürk’ün, bu sözü çürüten “Zeka ve kavrayışı kısa olan kuvvetler, zeka ve kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlerle başa çıkamazlar” diye çok daha güzel bir özdeyişi vardır. Bunu da düzeltmek istedim; çünkü, bu tür kürsülerde, devlet adamlarımızın söylediği sözler, yanlış değerlendiriliyor ve sürekli kullanılıyor.

Hepinize şükranlarımı sunuyor, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” bölümüne devam ediyoruz.

Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu raporunun müzakeresine başlayacağız.

2. – Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/624) (S. Sayısı : 370)

BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, grupların görüşünü alırsanız... Çoğunluğumuz da yoktur; takdirlerinize sunuyorum.

BAŞKAN – Çalışma süremizin tamamlanmasına 35 dakika kalmıştır ve 62 nci madde gereğince, komisyon ve hükümet bulunmadığına göre, sözlü sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 18 Nisan 2000 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyor, hepinize iyi günler diliyorum.

Kapanma Saati : 18.23

 

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç’un, kronik böbrek hastalarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1526)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Dr. Osman Durmuş tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

Şeref Malkoç

Trabzon

1. Ülkemizde halen ne kadar kronik böbrek hastası vardır?Bunlardan ne kadarı diyalize girmektedir? Diyalize girenlerin Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına göre dağılımı nedir?

2. Organ nakli konusunda mevcut yasa düzenlemeleri konusunda Bakanlığınızca yapılan çalışmalar nedir?

T.C.

Sağlık Bakanlığı 10.4.2000

Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Sayı : B100THG0100003/5623

Konu : Yazılı soru önergesi cevaplandırılması

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliğine

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 7.3.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1526-4388/10521 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ile gönderilen Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç’a ait kronik böbrek hastaları ve organ nakline ilişkin 7/1526-4388 sıra sayılı yazılı soru önergesinin cevabı yazımız ekinde gönderilmektedir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Doç. Dr. Osman Durmuş

Sağlık Bakanı

Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç’un “Kronik böbrek hastaları ve böbrek nakli” ile ilgili yazılı soru önergesinin cevabıdır :

Sorular :

“1. Ülkemizde halen ne kadar kronik böbrek hastası vardır? Bunların ne kadarı diyalize girmektedir?Diyalize girenlerin sosyal güvenlik kuruluşlarına göre dağılımı nedir?

2. Organ nakli konusunda mevcut yasa düzenlemeleri konusunda Bakanlığınızca yapılan çalışmalar nedir?”

Cevaplar :

Cevap 1. Diyaliz bilgi formlarından alınan verilere göre 1999 yıl sonu itibariyle Ülkemizde son dönem böbrek yetmezliğine giren ve diyaliz tedavisi alan hasta sayısı toplam 16 412 olup hemodiyalize giren hasta sayısı 15 243 periton diyalizi uygulanan hasta sayısı ise 1169’dur. Hemodiyalize giren 2106 hasta Emekli Sandığı. 7711 hasta S.S.K. 2536 hasta Bağ-Kur, 2145 hasta Yeşilkart, 745 hasta özel ve diğer sosyal güvenlik kuruluşlarına bağlı olarak tedavi görmektedir.

Cevap 2. Bakanlığımızca mevcut Yönetmelik yeterli olmadığı için yeniden hazırlanmakta olan Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği çalışmaları devam etmektedir.

2. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, DSİ Genel Müdürlüğünde çalışan geçici işçilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı M. Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1572)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ve rica ederim.

3.3.2000

İsmail Özgün

Balıkesir

Sorular :

1. DSİ Genel Müdürlüğünde 8200 geçici işçiden 7000’nin hizmetine sürekli ihtiyaç duyulan pozisyonlarda çalıştırılmaktadır. Bu işçilerin kıdemleri 15 ilâ 25 arasında değişmektedir. 2000 yılı bütçesinden toplam 55 trilyon TL. ayrılmış bu işçilerin 12 ay çalışmasına yetmektedir. 2000 yılında bu işçilerin çalışması için Maliye Bakanlığından vize alınmış mıdır?

2. Süreli belirli hizmet akdî ile görev yapan 7000 geçici işçiye kadro verilmesi konusunda herhangi bir çalışma var mıdır?

3. Özellikle Balıkesir 25 inci Bölge Müdürlüğünde Taşkın Koruma, Gölet inşaatlarında çalışan çoğunluğunun şoför ve arazi personelinin oluşturduğu 300 geçici işçi 2000 yılında kaç ay çalışacak, bunların kadroları ne zaman verilecek?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 13.4.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.15.0.APK.0.23.300-675/6460

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 21.3.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1572-4544 sayılı yazısı.

Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’ün tarafıma tevcih ettiği 7/1572-4544 esas no.lu yazılı soru önergesi TBMMİçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereğince cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’ün Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı (7/1572-4544)

Sorular 1,2,3 :

– DSİGenel Müdürlüğünde 8200 geçici işçiden 7000’nin hizmetine sürekli ihtiyaç duyulan pozisyonlarda çalıştırılmaktadır. Bu işçilerin kıdemleri 15 ilâ 25 arasında değişmektedir. 2000 yılı bütçesinden toplam 55 trilyon TL. ayrılmış bu işçilerin 12 ay çalışmasına yetmektedir. 2000 yılında bu işçilerin çalışması için Maliye Bakanlığından vize alınmış mıdır?

– Süreli belirli hizmet akdî ile görev yapan 7000 geçici işçiye kadro verilmesi konusunda herhangi bir çalışma var mıdır?

– Özellikle Balıkesir 25 inci Bölge Müdürlüğünde Taşkın Koruma, Gölet inşaatlarında çalışan çoğunluğunun şoför ve arazi personelinin oluşturduğu 300 geçici işçi 2000 yılında kaç ay çalışacak, bunların kadroları ne zaman verilecek?

Cevaplar 1,2,3 :

DSİ Genel Müdürlüğünün merkez teşkilâtında 76 kişi, taşra teşkilâtında 8026 kişi olmak üzere toplam 8102 geçici işçi istihdam edilmektedir. Geçici işçilerin 2000 Malî Yılında 12 ay süre ile çalıştırılabilmesi için Maliye Bakanlığına teklifte bulunulmasına rağmen MaliyeBakanlığı geçici işçilerin ortalama 9 ay süre ile çalıştırılmalarını uygun gördüğünden, bu sürenin artırılması amacıyla bugüne kadar yıllık vize alınamamış olup, alınan birer aylık vizelerle, geçici işçiler çalıştırılmaktadır. Ayrıca, geçici işçilerin çalışma sürelerinin 12 aya çıkartılması için DSİ Genel Müdürlüğünce çalışmalar sürdürülmektedir.

DSİ Genel Müdürlüğü emrinde istihdam edilen geçici işçilerin, daimî işçi kadrosuna geçirilmesi için mevcut boş kadrolar yetersiz olduğundan, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11 inci maddesinin (a) bendi gereğince kadro ihdas edilebilmesi ve ihdas edilen kadrolarla birlikte, boş kadrolara geçici işçilerin açıktan atanabilmesi için 15.7.1999 tarih ve P-7079 sayılı yazı ile Bakanlığım kanalıyla Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığına teklifte bulunulmuş ise de, Devlet Personel Başkanlığınca, Bakanlığıma hitaben yazılan 1.9.1999 tarih ve 4740 sayılı yazı ile kadro ihdas talebimiz hakkında olumsuz görüş bildirmiştir. Bu nedenle de konu hakkında herhangi bir işlem yapılamamıştır.

Diğer taraftan Maliye Bakanlığı, geçici işçilerin 2000 Malî Yılında 9 ay süre ile çalıştırılmalarını uygun görmekte ise de; bu sürenin uzatılması için DSİ Genel Müdürlüğünce çalışmalar devam ettiğinden, Balıkesir XXV. Bölge Müdürlüğündeki geçici işçiler de dahil olmak üzere geçici işçilerin tamamının kaç ay çalışacağı henüz kesinleşmemiştir. Ayrıca, yukarıda bahsedildiği üzere kadro ihdas talebinin Devlet Personel Başkanlığınca uygun görülmemesi nedeniyle, diğer ünitelerde çalışan geçici işçilerle birlikte Balıkesir XXV. Bölge Müdürlüğüne istihdam edilen geçici işçilerin de daimî kadroya geçirilmesi bugün için mümkün bulunmamaktadır.

3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Bakanlıkça soru cevaplarının basına intikal ettirilmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1638)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 8.3.2000

Zeki Ünal

Karaman

10.2.2000 tarihinde, Milletvekili Lojmanlarındaki okula tayin edilen, ihtiyaç fazlası öğretmenlerle ilgili olarak vermiş olduğum soru önergeme bugüne kadar cevap verilmemiştir.

Ancak 6.3.2000 akşamı ATVhaberlerinde soru önergeme, Bakanlıkça verilen cevap, ismen belirtilerek söz konusu edilmiştir.

7.3.2000 tarihli Sabah Gazetesinde, önergeme cevap verildiği şeklindeki çıkan haber, Bakanlığınız Basın Müşavirliğince tekzip edilmiştir.

Sorularım şunlardır :

1. Milletvekillerinin verdikleri soru önergelerinin cevapları kendilerine ulaşmadan, görsel veya yazılı basına intikal ettirilmesi İçtüzüğe göre uygun mudur?

2. Uygun değil ise, buna sebep olan görevliler hakkında ne gibi bir müeyyide uygulanacaktır?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 11.4.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/943

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 27.3.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4879-7/1638-4665/11138 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın, Bakanlığımızca, soru önergelerinin cevaplarının basına intikal ettirildiği iddiasına ilişkin yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Ankara İlinin Çankaya İlçesindeki Başkent İlköğretim Okulunda görevli öğretmenlere ilişkin gerçeği yansıtmayan haberin, 6 Mart 2000 tarihli Sabah Gazetesinde yayınlandığı gün, ATV’den aynı konuda Bakanlığımıza soru yöneltilmiş, okulun öğretmen durumu ile ilgili bilgi istenilmiştir. Konuya ilişkin gerçek bilgiler ATV’ye sözlü olarak iletilmiştir.

7 Mart 2000 tarihinde Sabah Gazetesinin düzeltme masası köşesinde yayınlanan açıklama, Bakanlığımızca yapılan bir açıklama değildir. Habere ilişkin bu açıklama, haberde adı geçen üç milletvekili tarafından yapılmıştır.

Anılan gazete haberinde, cevaplandırıldığı bildirilen 7/1430 esas numaralı soru önergesine ise, 10.3.2000 tarih ve 665 sayılı yazımızla cevap verilmiştir.

Bakanlığımızca, soru önergelerinin cevaplarının basın yayın organlarına intikal ettirilmesi söz konusu değildir.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

4. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, Balıkesir Devlet Hastanesi ve İl Sağlık Müdürlüğündeki personel atamalarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1646)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla. İlyas Yılmazyıldız

Balıkesir

Sorular :

1. Balıkesir Devlet Hastanesinde çalışan personele ait bilgilerin personel yok denilerek, memur olmayan, hiçbir sorumluluğu bulunmayan, taşeron bir özel temizlik şirketi elemanlarına personel özlük işleri yaptırılmış mıdır? Yetkisi olmayan kişiler tarafından yapılan bu işlemin personeli fişleme şeklinde yapıldığı doğru mudur?

2. Balıkesir Devlet Hastanesi personeline ait kişisel özel bilgilerin yetkisiz özel taşeron firmaya yaptıran hastane görevlileri hakkında herhangi bir idarî işlem ve soruşturma yapılmış mıdır? Yapılmış ise bunlar nelerdir?

3. 57 nci Hükümetin işbaşına gelmesinden hemen sonra Balıkesir Sağlık Müdürlüğüne bağlı teşkilâtlarda haksız olarak yer değiştirme, görevden alınma, sürgün ve kıyımlar sürekli gündemde kalmıştır. Bu uygulamalar sağlık teşkilâtında çalışan personeli rahatsız etmiş, etkin ve verimli çalışmalarına olumsuz yönde yansımıştır. Sağlık Bakanı olarak göreve geldiğiniz gündem bugüne kadar Balıkesir İli Sağlık Müdürlüğüne bağlı Devlet Hastanesi Başhekimlerinden, Başhekim Yardımcılıklarından, Hastane Müdürlerinden, Hastane Müdür Yardımcılarından, Sağlık Grup Başkanlıklarından, çalıştıkları kurumların ismi ayrı ayrı belirtilmek üzere kaç tanesi görevden alınmıştır?Görevden alınma gerekçeleri nelerdir? Yerlerine kimler atanmıştır? Pratisyen Hekimlerden, Ebe, Hemşire, Sağlık Memuru olarak görev yapan personelin çalıştıkları birimlerin ismi ayrı ayrı belirtilmek üzere kaç tanesinin yer değişikliği yapılmıştır? Yer değişikliği yapılmasının gerekçeleri nelerdir?

4. Balıkesir Devlet Hastanesi Müdürlüğü görevinden alınan Müdürün yerine atanan şahıs hakkında kamuoyundaki var olan iddialar hakkında Bakanlığınız tarafından gerekli araştırma yapılmış mıdır?

5. Sürekli kıyımların ve sürgünlerin yaşandığı Balıkesir Sağlık İl Müdürlüğünde son olarak da Türkiye Görmezleri Eğitim ve Himaye Derneği Balıkesir Şubesi Başkanı aynı zamanda Balıkesir Devlet Hastanesi Müdür Yardımcılığı görevini yapan Salih Mehmet Aslan görevinden alınarak Balya İlçesine tayini yapılmıştır. Toplumumuzda dışlanma ve işsizlikle yaşayan milyonlarca özürlü vatandaşlarımıza çalışmaları ile başarılı bir yönetici olabileceklerini ispat ederek örnek olan Salih Mehmet Aslan’ın tayin sebebinin özürlü olması nedeniyle yapıldığı şeklinde iddialar mevcuttur. Bu iddia bölgemizdeki özürlü vatandaşlarımızı üzmüştür. Özürlü vatandaşlarımız kendilerine fırsat verildiğinde birçok önemli görevleri yapacak bilgi ve beceri sahibidirler. Balıkesir Devlet Hastanesi Müdür Yardımcılığı görevini yürüten Salih Mehmet Aslan’ın görevden alınma gerekçeleri nelerdir?İdarî bir görev yapan Salih Mehmet Aslan’ın göreve iadesi için Bakanlık olarak bu kararınızı tekrar gözden geçirmeyi düşünüyor musunuz?

6. Balıkesir İlimizde pek çok köy Sağlık Evinde, Belde ve İlçe Sağlık Ocaklarında Ebe, Hemşire, Sağlık Memuru ve Pratisyen Hekim bulunmamaktadır. Özellikle köylerimizde doğum yapacak olan hastalar, yatakta bakıma muhtaç yaşlı hastalarımız iğne vurulması, serum takılması, tansiyon ölçülmesi ve diğer acil sağlık hizmetleri için ilçe merkezlerine gitmek zorunda kalmaktadır. Ülkemizde Sağlık Meslek Lisesi ve Üniversitelere bağlı Sağlık Yüksek Okullarından mezun olan binlerce Ebe, Hemşire, Yüksek Hemşire, Sağlık Memuru halen işsiz olarak beklemektedir. Balıkesir İlimizdeki Sağlık Evi ve Sağlık Ocaklarımızın Ebe, Hemşire, Sağlık Memuru ve Pratisyen Hekim ihtiyacını karşılamak için branşları belirtilmek üzere kaç tane atanması planlanmıştır?İlimizin ihtiyacı olan sağlık personelinin ataması ne zaman yapılacaktır?

T.C.

Sağlık Bakanlığı 13.4.2000

Personel Genel Müdürlüğü

Sayı : B100PER0100000/41944

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliğine

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 27.3.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1646-4675/11162 sayılı yazınız.

Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız tarafından tarafıma yöneltilen “Balıkesir Devlet Hastanesi ve İl Sağlık Müdürlüğündeki personel atamalarına ilişkin” yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi arz ederim.

Doç. Dr. Osman Durmuş

Sağlık Bakanı

Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız’ın “Balıkesir Devlet Hastanesi ve İl Sağlık Müdürlüğündeki personel atamaları”na ilişkin yazılı soru önergesinin cevabıdır.

Sorular :

1. Balıkesir Devlet Hastanesinde çalışan personele ait bilgilerin personel yok denilerek, memur olmayan, hiçbir sorumluluğu bulunmayan, taşeron bir özel temizlik şirketi elemanlarına personel özlük işleri yaptırılmış mıdır? Yetkisi olmayan kişiler tarafından yapılan bu işlemin personeli fişleme şeklinde yapıldığı doğru mudur?

2. Balıkesir Devlet Hastanesi personeline ait kişisel özel bilgilerin yetkisiz özel taşeron firmaya yaptıran hastane görevlileri hakkında herhangi bir idarî işlem ve soruşturma yapılmış mıdır? Yapılmış ise bunlar nelerdir?

3. 57 nci Hükümetin işbaşına gelmesinden hemen sonra Balıkesir Sağlık Müdürlüğüne bağlı teşkilâtlarda haksız olarak yer değiştirme, görevden alınma, sürgün ve kıyımlar sürekli gündemde kalmıştır. Bu uygulamalar sağlık teşkilâtında çalışan personeli rahatsız etmiş, etkin ve verimli çalışmalarına olumsuz yönde yansımıştır. Sağlık Bakanı olarak göreve geldiğiniz günden bugüne kadar Balıkesir İli Sağlık Müdürlüğüne bağlı Devlet Hastanesi Başhekimlerinden, Başhekim Yardımcılıklarından, Hastane Müdürlerinden, Hastane Müdür Yardımcılarından, Sağlık Grup Başkanlıklarından, çalıştıkları kurumların ismi ayrı ayrı belirtilmek üzere kaç tanesi görevden alınmıştır?Görevden alınma gerekçeleri nelerdir? Yerlerine kimler atanmıştır? Pratisyen hekimlerden, ebe, hemşire, sağlık memuru olarak görev yapan personelin çalıştıkları birimlerin ismi ayrı ayrı belirtilmek üzere kaç tanesinin yer değişikliği yapılmıştır? Yer değişikliği yapılmasının gerekçeleri nelerdir?

4. Balıkesir Devlet Hastanesi Müdürlüğü görevinden alınan Müdürün yerine atanan şahıs hakkında kamuoyundaki var olan iddialar hakkında Bakanlığınız tarafından gerekli araştırma yapılmış mıdır?

5. Sürekli kıyımların ve sürgünlerin yaşandığı Balıkesir Sağlık İl Müdürlüğünde son olarak da Türkiye Görmezleri Eğitim ve Himaye Derneği Balıkesir Şubeki Başkanı aynı zamanda Balıkesir Devlet Hastanesi Müdür Yardımcılığı görevini yapan Salih Mehmet Aslan görevinden alınarak Balya İlçesine tayini yapılmıştır. Toplumumuzda dışlanma ve işsizlikle yaşayan milyonlarca özürlü vatandaşlarımıza çalışmaları ile başarılı bir yönetici olabileceklerini ispat ederek örnek olan Salih Mehmet Aslan’ın tayin sebebinin özürlü olması nedeniyle yapıldığı şeklinde iddialar mevcuttur. Bu iddia bölgemizdeki özürlü vatandaşlarımızı üzmüştür. Özürlü vatandaşlarımız kendilerine fırsat verildiğinde birçok önemli görevleri yapacak bilgi ve beceri sahibidirler. Balıkesir Devlet Hastanesi Müdür Yardımcılığı görevini yürüten Salih Mehmet Aslan’ın görevden alınma gerekçeleri nelerdir?İdarî bir görev yapan Salih Mehmet Aslan’ın göreve iadesi için Bakanlık olarak bu kararınızı tekrar gözden geçirmeyi düşünüyor musunuz?

6. Balıkesir İlimizde pek çok köy Sağlık Evinde, Belde ve İlçe Sağlık Ocaklarında ebe, hemşire, sağlık memuru ve pratisyen hekim bulunmamaktadır. Özellikle köylerimizde doğum yapacak olan hastalar, yatakta bakıma muhtaç yaşlı hastalarımız iğne vurulması, serum takılması, tansiyon ölçülmesi ve diğer acil sağlık hizmetleri için ilçe merkezlerine gitmek zorunda kalmaktadır. Ülkemizde Sağlık Meslek Lisesi ve Üniversitelere bağlı Sağlık Yüksek Okullarından mezun olan binlerce ebe, hemşire, yüksek hemşire, sağlık memuru halen işsiz olarak beklemektedir. Balıkesir İlimizdeki Sağlık Evi ve Sağlık Ocaklarımızın ebe, hemşire, sağlık memuru ve pratisyen hekim ihtiyacını karşılamak için branşları belirtilmek üzere kaç tane atanması planlanmıştır?İlimizin ihtiyacı olan sağlık personelinin ataması ne zaman yapılacaktır?

Cevaplar :

1. Balıkesir Devlet Hastanesinde çalışan personele ait bilgilerin memur yok denilerek memur olmayan, hiçbir sorumluluğu bulunmayan, taşeron bir firma elemanlarına personel özlük işleri yaptırılıp, yaptırılmadığı konusunda ilgili Valilikten konu ile ilgili açıklama istenilmiştir. Gelen cevabî yazıda; bu konu ile ilgili olarak Valilikçe inceleme yapıldığı belirtilmiş ve mezkûr hastane tarafından; personelin fişlendiği konusunda belirtilen hususun, ülkemizde yaygınlaşan ve Balıkesir Devlet Hastanesinde gecikmiş olan bir uygulamanın düzenlemeye sokulması ve hastanede “bilgi işlem” sisteminin kurulması olduğu, tüm personel bilgileri ve fotoğrafları bilgisayara yüklenerek, bu bilgiler doğrultusunda da resimli araç giriş kartı ve personel giriş kartı basılmasının sağlandığı bildirilmiştir. Memur yetersizliği nedeniyle şirket elemanları sorumluluğu bulunmayan çeşitli birimlerde çalıştırılmış ve hastanenin kadrolu memurları tarafından personel özlük işlerinin titizlikle yaptırıldığı ayrıca, şirket elemanlarının özlük işlerinde kesinlikle çalıştırılmadığı belirtilmiştir.

Yapılan bu işlemle personelin fişlendiği iddiası kesinlikle doğru olmayıp, günümüzde tüm kayıtların ve yazışmaların bilgisayar ortamında yapıldığı bir dönemde, hastane idaresinin teknolojiden faydalanarak, modern ve çağdaş bir sisteme gecikmeli de olsa ilk adımı atmış olmasından ibaret olduğu açıkça görülmektedir.

2. Konu ile ilgili olarak yerel basında da çıkan bir haber üzerine, Balıkesir Valiliğince gerekli inceleme ve araştırma yapılmış ve mezkûr hastane tarafından gönderilen bilgi ve belgelerden gerek gazete haberinde, gerekse soru önergesinde yer alan iddiaların doğru olmadığı anlaşıldığından, soruşturma yapılmasına lüzum görülmemiştir.

3. Hükümetimizin işbaşına geldiği günden bu yana Balıkesir İlinde bulunan ve Bakanlığıma bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında haksız olarak yer değiştirme, görevden alınma, sürgün ve kıyımlar yapıldığı iddiası doğru değildir. Aşağıda bir liste halinde sunacağım bilgilerden de anlaşılacağı üzere, istifa ve emeklilik nedeniyle boşalan idarî kadrolara atama yapılmış olup, sürgün şeklinde iddia edilen yer değişiklikleri de personelin öğrenim durumu, eş durumu v.b. mazeretlerle tayin talebinde bulunması nedeniyle, ilgililerin talebi doğrultusunda Bakanlığımızca yapılan tayinlerdir. Ayrıca, yargı kararı gereğince eski görevine iade edilenler ile hakkında müfettiş raporu olup, görev yeri değişikliği teklifi bulunanlarında bu teklif doğrultusunda işlemleri yapılmıştır.

Şöyle ki;

Balıkesir Devlet Hastanesinde Başhekim olarak görev yapan Dr. İ. Ulvi Güngür’ün istifası nedeniyle boşalan kadroya Dr. M. Akif Sunçilek atanmıştır. Aynı Hastanede Başhekim Yardımcısı olarak görev yapan Dr. Erol Ünal, Dr. R. Burhan Tühen ve Dr. Hüseyin Tekin istifaen görevlerinden ayrılmışlardır. Aynı yer Başhekim Yardımcılığı kadrolarına da, Dr. Yavuz Gediklioğlu, Dr. Ahmet Akşehirli, Dr. Adil Buz ve Dr. Fatma Sevilay Cengiz atanmışlardır.

Balıkesir Doğumevi Başhekimi Dr. A. Şemsi Tunç hizmet gereği görevinden alınarak, yerine aynı hastane Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı H. Hüseyin Demirel 13.9.1999 tarihinde atanmıştır.

Balıkesir Bandırma Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Coşkun Güngör emekli olması nedeniyle boşalan kadroya Dr. Halit Ayaz atanmıştır. Baştabip Yardımcısı Dr. Ali Yücel ise istifaen görevinden ayrılmıştır. Boş bulunan (3) Baştabip Yardımcılığı kadrosuna Dr. Yalçın Diker, Dr. Soner Onat Bürklü ve Dr. Akın Erçolak’ın atamaları yapılmıştır.

Balıkesir Gönen Devlet Hastanesinde ise boş bulunan Baştabip Yardımcılığına Dr. Ümit Şengel’in ataması yapılmıştır.

Balıkesir Ayvalık Devlet Hastanesinde Baştabip Yardımcısı olarak görev yapan Dr. Erkut Eden’in istifası nedeniyle boşalan kadroya da Dr. Cem Ertan Aydın’ın ataması yapılmıştır.

Bakanlığımızca ilk defa pratisyen hekim olarak atanacaklar için ilan edilen münhal yerler arasında çekilen kur’a sonucunda Balıkesir İline 37 pratisyen hekim kura ile atanmıştır. 7 pratisyen hekimin de naklen atamaları yapılmıştır. Ayrıca, eş durumu ve deprem nedeniyle tayin talebinde bulunan 7 pratisyen hekiminde Balıkesir İline atamaları yapılmıştır.

Aynı İl Devlet Hastanesi Müdürü Osman Fethi Koçer ile Hastane Müdür Yardımcısı Salih Mehmet Arslan, Müfettiş Raporuna istinaden görevlerinden alınarak, Hastane Müdürlüğüne aynı yer Müdür Yardımcısı Ömer Erdemir’in görevlendirilmesi yapılmıştır.

Ayrıca, Bakan olarak göreve başladığım günden bugüne kadar, 107 ebe, 94 hemşire ve 35 sağlık memurunun, öğrenim durumu, eş durumu gibi mazeretleri ile dilekçelerine istinaden tayinleri yapılmış olup, bu tayinlerden hiç biri haksız yere görevden alınma veya sürgün niteliğinde başka bir ile tayin edilme olmayıp, kişilerin kendi talepleri doğrultusunda ve Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünün 13.1.1999 tarih ve 1999/9 sayılı Genelgesi çerçevesinde yapılan işlemlerdir.

4. Balıkesir Devlet Hastanesi Müdürlüğü görevinden alınan O. Fethi Koçer’in yerine atanan şahıs hakkında kamuoyunda var olan iddialar hakkında Bakanlığımızca bir araştırma yapılıp yapılmadığı sorulmaktadır.

Balıkesir Devlet Hastanesi görevlileri hakkında, Bakanlığımız Müfettişlerince teftiş yapılmış ve düzenlenen müfettiş raporunda, Ömer Erdemir’in Hastane Müdür Yardımcısı olarak görev yaptığı dönemde, denetim görevini yerine getirmede kusurlu davranması sonucu kurumun zarara uğramasına neden olduğu hususunda hakkında CMUK’nın 163 üncü maddesi gereğince kamu davası açılması ve TCK’nun 230 uncu maddesi hükmüne göre yargılanmasının uygun olacağı, ayrıca fiiline uyan, 657 sayılı Kanunun (B/A) fıkrası uyarınca kınama cezası ile tecziyesinin gerektiği teklif edilmiş olup, 7.2.2000 tarih ve 3017 sayılı Onay ile kınama cezası uygun görülmüştür.

Eski Hastane Müdürü O. Fethi Koçer’in müfettiş raporuna istinaden aynı il Erdek Sağlık Merkezine Ayniyat Saymanı olarak tayin edilmesi nedeniyle, hizmetlerin aksamaması nedeniyle, boşalan kadroya Hastane Müdür Yardımcısı Ömer Erdemir Hastane Müdürü olarak görevlendirilmiş ancak, asaleten ataması yapılmamıştır.

Aynı müfettiş raporunda, eski Hastane Müdürü O. Fethi Koçer’in, “... görevini yerine getirmede kasıtlı davrandığı anlaşıldığından hakkında, CMUK’nın 163 üncü maddesi gereğince kamu davası açılması ve TCK’nun 230 uncu maddesi hükmüne göre yargılanmasının uygun olacağı” ayrıca “... müdürlük görevini yürütürken, kurum menfaatlerini korumada kayıtsız kaldığı ve yetersiz olduğu müşahade edildiğinden görevinden alınmasının kurum açısından yararlı olacağı...” belirtildiğinden, mezkûr rapora göre adıgeçen Hastane Müdürlüğü görevinden alınarak Balıkesir Erdek Sağlık Merkezine Ayniyat Saymanı olarak tayin edilmiştir.

5. Balıkesir İl Sağlık Müdürlüğünce Salih Mehmet Aslan’ın aynı Hastaneye Müdür Yardımcısı olarak atanabilmesi için, Bakanlığımıza teklifte bulunulmuş ve bu teklifte adıgeçen sağlık raporunda “görmeyi gerektiren işlerde çalıştırılamaz” şeklinde ibare bulunduğu halde bu durum Bakanlığa bildirilmemiş ve bu surette Bakanlık tarafından adıgeçenin ataması yapılmıştır. Bu durum, mezkûr müfettiş raporunda belirtilmiş olup, daha sonra adıgeçenin sağlık durumu beyan edilmesine rağmen Bakanlığımızca bir işlem yapılmamıştır. Ancak, müfettiş raporunun netice ve kanaat bölümünde, adıgeçenin görevine devam edip etmemesinin makamın takdirinde bulunduğunun belirtilmesi üzerine, adıgeçen idarî bir görev olan Hastane Müdür Yardımcılığı görevinden alınarak Balya Sağlık Merkezi Ayniyat Saymanlığına tayin edilmiştir.

Ayrıca, Salih Mehmet Aslan tarafından, bu tayin işleminin iptali talebiyle, Bakanlığımız aleyhine Bursa 2 nci İdare Mahkemesine dava açılmış olup, mahkemece verilecek karar doğrultusunda Bakanlığımızca gerekli işlem yapılacaktır.

6. Balıkesir İlinde bulunan sağlık kurum ve kuruluşlarının pratisyen hekim, ebe, hemşire ve sağlık memuru, ihtiyacı olduğu ve bu ihtiyaçların ne zaman karşılanacağı belirtilmekte ise de;

Balıkesir İlinde ve Bakanlığımıza bağlı diğer sağlık kurum ve kuruluşlarında eksik bulunan tüm unvan ve branşlardaki personelin bir an evvel temini ve personel eksiğinin kalmaması şahsımca da arzu edilmektedir. Ancak, Bakanlığıma bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarımızın acilen sağlık ve yardımcı sağlık personeli ihtiyacı bulunmasına rağmen, 1995 yılından bu yana özellikle, ebe, hemşire ve sağlık memuru gibi hizmetine daha fazla ihtiyaç olan unvanlarda Bakanlığım için kadro ihdası yapılmadığından, mevcut personel eliyle hizmet sunulmaya çalışılmaktadır.

Bu sebeple gerek önergede konu edilen Balıkesir İlindeki sağlık kurum ve kuruluşlarına ve gerekse diğer illerimize açıktan tayin yapılamadığı gibi, Başbakanlığın 13.1.1999 tarih ve 1999/9 sayılı genelgesi uyarınca tayin ve nakiller durdurulmuş olduğundan, eş durumu ve öğrenim durumu v.b. mazeretleri dışında diğer illerden nakilde yapılamamaktadır.

Sağlık meslek liselerinden mezun olup da atama bekleyen yardımcı sağlık personelinin ve sağlık meslek lisesi mezunları dışındaki diğer unvanlardaki sağlık personelinin tayinlerinin yapılabilmesi ve bu suretle sağlık personeli ihtiyacımızın karşılanması maksadıyla, 37 517 kadronun Bakanlığımıza ihdası için hazırlanan Kanun Tasarısı Başbakanlık ve Maliye Bakanlığına gönderilmiş ve gelen uygun görüş üzerine, Sağlık Komisyonu ve Bütçe ve Plan Komisyonunda görüşülerek Genel Kurula sevk edilmiştir.

Tasarının kabul edilmesi ve Başbakanlık ve Maliye Bakanlığınca açıktan atama izni verilmesi halinde, 17.10.1999 tarihinde yapılan Devlet Memurları Genel Sınavına göre kazanan adayların tayinleri yapılarak, bütün ülke genelindeki sağlık personeli ihtiyacı büyük ölçüde karşılanmış olacaktır.

Ülkemiz genelinde olduğu gibi, Balıkesir İlinde de sağlık personeli sayısının yetersiz olduğu tarafımca bilinmekte olup, sağlık personeli ihtiyacının karşılanması için Bakanlığımca teklif edilen unvan ve sayıda sağlık personelinin açıktan atama yoluyla istihdamına imkân verilmesinin gerekli olduğu açıktır.

Soru önergesinde Balıkesir İline ne kadar sağlık personeli ataması planlandığı sorulmakta ise de, Kanun Tasarısının kabul edilmesi ve Başbakanlık ve Maliye Bakanlığınca da açıktan atama izni verilmesi halinde, tüm sağlık kurum ve kuruluşlarımızın kadro ve ihtiyaç durumuna göre sağlık personeli atanması için planlama yapılacaktır.

Göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ederim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

5.—Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, demiryolu taşımacılığına ve Bakanlık bünyesindeki atamalara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1648)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu :Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda müsaadelerinizi arz ederim.

Saygılarımla.

Namık Kemal Atahan

Hatay

1. Bakanlığınız, Devlet Demir Yollarının iyileştirilmesi ve Karayolları ile rekabete girmesi için ne gibi yeni çalışmalar yapmaktadır?

2. Bakanlığınızın bünyesindeki kadrolarda görev değişiklikleri son günlerde birden artış göstermiştir, nedenlerinin açıklanmasını talep ederim.

T. C.

Ulaştırma Bakanlığı

Araştırma, Planlama veKoordinasyon 13.4.2000

Kurulu Başkanlığı

Sayı :B.11.0.APK.0.10.01.21/EA/536-10677

Konu :Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal Atahan’ın soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :24.3.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4858 sayılı yazınız.

Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal Atahan’ın 6/241-2575 esas numarasıyla sözlü soru iken 7/1648 esas numarasıyla yazılı soruya çevrilen önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Enis Öksüz

Ulaştırma Bakanı

7/1648 Esas Numarayla Yazılı Soruya Çevrilen Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal

Atahan’ın 6/241-2575 Sayılı Sözlü Soru Önergesi Cevabı

Sorular :

1. Bakanlığınız, Devlet Demir Yollarının iyileştirilmesi ve Karayolları ile rekabete girmesi için ne gibi yeni çalışmalar yapmaktadır?

2. Bakanlığınızın bünyesindeki kadrolarda görev değişiklikleri son günlerde birden artış göstermiştir, nedenlerinin açıklanmasını talep ederim.

Cevap :1. Bugün için ülkemizin 8607 km’si ana hat olmak üzere, tali hatlarla birlikte 10 508 km demiryolu ağı mevcut olup, ülkemizin nüfusu, yüzölçümü ve ekonomik potansiyeli dikkate alındığında bu demiryolu ağı yetersiz kalmaktadır. Diğer taraftan mevcut hatların geometrik ve fiziksel standartlarının düşük olması hat kapasitelerini sınırladığından, bu hatlar üzerinde çağdaş bir demiryolu işletmeciliği de yapılamamaktadır.

Bu durum ülke genelinde taşımacılıktaki demiryolu payının yük taşımacılığında % 7, yolcu taşımacılığında ise % 4 seviyelerine kadar düşmesine neden olmuştur.

Söz konusu bu darboğaz, mevcut şebekenin modernizasyonu ve projelenderilmesi, planlanan hatların gerçekleştirilmesi ile çözülebilecektir.

Bakanlığımızca yürütülmekte olan ve yapılması planlanan projelerin gerçekleştirilmesi ile, yaklaşık 2000 km’lik yeni hat, ulusal demiryolu ağına katılmış olacaktır. Böylece, ülke genelindeki yük ve yolcu taşımacılığının tamamına yakın bir kısmının diğer ulaşım sistemlerine kayması önlenecektir.

Bu amaçla mevcut demiryolu hatlarından 73 km uzunluğundaki çift hatlı Aliağa-Menemen-Basmane-İzmir (C. Ovası) sinyalizasyon ve elektrifikasyon tesisleri için gerekli sözleşmeler imzalanmıştır.

Ankara-İstanbul mevcut demiryolunun iyileştirilmesi projesi ile ilgili olarak ihaleye çıkılmıştır. Bu projenin gerçekleşmesi ile halen 7,5 saat olan yolculuk süresi yaklaşık 4,5 saate inecektir.

Mevcut demiryolu standartlarının yükseltilmesi amacıyla TCDD Genel Müdürlüğünce 1999 yılında 192 km yol yenilemesi, 52,5 km takviye pozu, 49 adet makas yenilemesi ve 8 516 adet ray kaynağı gerçekleştirilmiştir. Ayrıca yol yenilemeleri için 32 000 ton ray temin edilmiştir.

Çeken ve çekilen araç parkının modernize etmek ve yeterli düzeye getirmek amacıyla, 1999 yılında 14 adet TVS-2000 tipi yataklı yolcu ve 257 adet sabit senerli cevher vagonu TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü bağlı ortaklıklarında imal edilerek araç parkına katılmıştır.

Yeni demiryolu yapımı kapsamında 1999 yılı yatırım programında yer alan projelerden İzmir Kentiçi Demiryolu geçişi ikmal edilerek işletmeye açılmış, Gaziantep Kentiçi Raylı Sistem etüdü ile Saltıkova-Bartın Demiryolu Fizibilite etüdü tamamlanmıştır.

2000 yılında ise, önceki yıllardan devam eden;

— Bandırma-Bursa-Osmaneli-Ayazma,

— Çankırı-Çorum-Amasya,

—Van Gölü Kuzey geçişi

demiryolu etüdü projeleri ve Samsun-İskenderun demiryolu fizibilite etüdü işleri ile;

İnşaatları devam eden Divriği-Sivas (Tecer-Kangal) Demiryolu 2. kısım ikmal (Deliktaş Tüneli) inşaatı işlerinin bitirilmesi planlanmıştır.

Ayrıca, Divriği-Sivas (Tecer-Kangal) demiryolu 1 ve 3 üncü kısım inşaatı ile Menemen-Aliağa Çift Hatlı Demiryolu inşaatı işleri üzerindeki çalışmalara hız verilecektir.

1975 yılında planlanan ve 1976 yılında inşaatına başlanan “Ankara-İstanbul (Arifiye-Sincan) yeni demiryolu inşaatı, teknolojideki değişen ve gelişen şartlara göre yeniden ele alınarak değerlendirilecektir.

Öte yandan Asya ile Avrupayı birbirine demiryolu geçişi ile bağlayacak olan Boğaz Tüp Tünel Geçişi üzerindeki çalışmalar son safhaya getirilmiş, projenin birinci aşamasının finansmanı için sağlanacak 870 milyon ABD Doları tutarındaki krediye işlerlik kazandıran Hükümetler arası nota teatisi 10 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşmiş olup, projenin birinci aşamasının finansmanı için kredi anlaşması da 17 Eylül 1999 tarihinde Tokyo’da imzalanmıştır. Proje kapsamındaki 70 milyon ABDDoları bedelli mühendislik ve müşavirlik ihalesi için 11 Ekim 1999 tarihinde yeterlik ilanı yapılmıştır.

Ayrıca, 92 km’lik kısmı ülkemiz sınırları içerisinde, 32 km’lik kısmı ise Gürcistan sınırları içerisinde kalan toplam 124 km uzunluğundaki Türkiye-Gürcistan (Kars-Tiflis) demiryolu bağlantısı projesi yatırım programına dahil edilmiş olup, Gürcistan tarafına ait kredi sorununun çözülmesini müteakip, ihalesi yapılacaktır.

Diğer taraftan, önümüzdeki 5 yıllık dönemde (2000-2004) toplam 1 katrilyon 846 trilyon TL.’lık yatırım yapılması öngörülmüş olup, hazırlanan 5 yıllık program kapsamında;

—2 384 km yolun yenilenmesi,

—151 km yeni yol yapılması,

— 132 km takviye pozu yapımı,

—1 250 adet demiryolu makası üretilmesi,

—79 500 adet ray kaynağı yapılması,

— 2 452 km sinyalizasyon tesisi yapılması,

— 2 559 km elektrifikasyon tesisi yapılması,

— 16 adet dizel manevra lokomotifi üretimi,

— 60 adet elektrikli anahat lokomotifinin imal ve temini,

— 32 adet elektrikli banliyö treni temini,

— 5 set yüksek hızlı tren temini,

— 71 adet dizel elektrikli anahat lokomotifi temini,

— 62 adet yolcu vagonu ve 350 adet yük vagonu üretilmesi

Programlanmıştır.

Öte yandan, demiryolu işletmeciliğinin daha çağdaş bir yapıya kavuşturularak, hizmet kalitesinin yükseltilmesi için, TCDD Genel Müdürlüğümüzün yeniden yapılandırılması süreci başlatılmıştır. Bu kapsamda gerekli yasal düzenlemelerle ilgili çalışmalarımız devam etmektedir.

Gerek yukarıda sayılan ve önümüzdeki yıllarda gerçekleştirilecek yeni projeler, gerekse demiryollarımızın yeniden yapılandırılmasına ilişkin gerekli yasal çalışmalarımızın tamamlanması halinde demiryollarımızın ulaşım ağı içindeki hakettiği yere tekrar kavuşturulması mümkün olabilecektir.Ancak bu hedefe, ülkemizin finansman imkânları ve kaynaklarının bu sektöre yeterli ölçüde ayrılmasına imkân bulunduğu ölçüde ulaşılabilecektir.

2. Bakanlığımız bünyesinde çeşitli sebeplerle boşalmış kadrolara, hizmetin gereği ve personelin niteliğine göre yeni atamalar yapılmıştır.

6.—Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, Adana-İskenderun hattına mavi tren konulmasıyla ilgili bir çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1649)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu :Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda müsaadelerinizi arz ederim.

Saygılarımla.

Namık Kemal Atahan

Hatay

Adana, Gaziantep hattında uzun süredir mavi tren çalışmaktadır.

İskenderun hattına neden Mavi Tren konulması düşünülmemektedir?Cevaplandırılmasını arz ederim.

T. C.

Ulaştırma Bakanlığı

Araştırma, Planlama veKoordinasyon 13.4.2000

Kurulu Başkanlığı

Sayı :B.11.0.APK.0.10.01.21/EA/537-10676

Konu :Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal Atahan’ın soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :24.3.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4858 sayılı yazınız.

Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal Atahan’ın 6/242-2576 esas numarasıyla sözlü soru iken 7/1649 esas numarasıyla yazılı soruya çevrilen önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Enis Öksüz

Ulaştırma Bakanı

7/1649 Esas Numarayla Yazılı Soruya Çevrilen Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal

Atahan’ın 6/242-2576 Sayılı Sözlü Soru Önergesi Cevabı

Sorular :

Adana, Gaziantep hattında uzun süredir mavi tren çalışmaktadır.

İskenderun hattına neden Mavi Tren konulması düşünülmemektedir?Cevaplandırılmasını arz ederim.

Cevap :

Ankara-Gaziantep arasında 15.6.1988 tarihinde Mavi Tren sefere konulmuş ancak, bu trenin Adana-Gaziantep arasında yeterli sayıda yolcusu olmaması ve kaynakların daha etkin kullanılabilmesi için 15.2.1991 tarihinde parkuru değiştirilerek Ankara-Adana arasında işletilen Çukurova Ekspresi haline dönüştürülmüştür.

Adana-İskenderun arasındaki taşımalar bölgesel trenlerle yapılmaktadır.

7. —Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Ardahan Havaalanı inşaatının ne zaman bitirileceğine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1651)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla. 9.11.1999

Saffet Kaya

Ardahan

Soru :

1. 1996 yılında programa alınan Ardahan Havaalanı yapımında 3 yıldan bu yana önemli bir gelişme olmamıştır. 2000 yılı programında Bakanlığınız söz konusu havaalanı için ne gibi çalışmalar yapmaktadır?

T. C.

Ulaştırma Bakanlığı

Araştırma, Planlama veKoordinasyon 13.4.2000

Kurulu Başkanlığı

Sayı :B.11.0.APK.0.10.01.21/EA/538-10675

Konu :Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya’nın soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :24.3.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4858 sayılı yazınız.

Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya’nın 6/248-2599 esas numarasıyla sözlü soru iken 7/1651 esas numarasıyla yazılı soruya çevrilen önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Enis Öksüz

Ulaştırma Bakanı

7/1651 Esas Numarayla Yazılı Soruya Çevrilen Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya’nın

6/248-2599 Sayılı Sözlü Soru Önergesi ve Cevabı

Soru :

1996 yılında programa alınan Ardahan Havaalanı yapımında 3 yıldan bu yana önemli bir gelişme olmamıştır. 2000 yılı programında Bakanlığınız söz konusu havaalanı için ne gibi çalışmalar yapmaktadır?

Cevap :

Ardahan ve yöresinin hava ulaşım ihtiyacını karşılamak amacıyla RJ-100 tipi uçakların operasyonuna elverişli havaalanı için il merkezine 4 km mesafede Sulakyurt Köyü sınırları içerisinde alternatif alan belirlenmiştir.

Söz konusu havaalanının projelendirme çalışmaları tamamlanarak projeler Valiliğe gönderilmiştir.

Valilikçe fizibilite ve çed etüdlerinin tamamlanmasını müteakip, söz konusu işin yatırım programında bulunan ve ödeneği topluca verilen “Stol Havaalanları İnşaatı” projesine dahil edilebilmesi için DPT nezdinde girişimde bulunabilecektir.

Ayrıca, Bakanlığımız DLH İnşaatı Genel Müdürlüğünce Türkiye genelindeki havaalanlarının durumunu etüd amacıyla yaptırılan “Hava Ulaşım Genel Etüdü” neticesinde söz konusu havaalanı “III. Grup Trafiği Çok Düşük” havaalanı kapsamında yer almaktadır.

8.—Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, sağlık ocaklarındaki personel açığına ve Ankara-ŞereflikoçhisarDevlet Hastanesinin uzman doktor ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1658)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorulardan oluşan soru önergemin Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim. 11.11.1999

M. Zeki Çelik

Ankara

1. Bakanlığınıza bağlı sağlık kuruluşlarında, bilhassa Sağlık Ocaklarında doktor, hemşire, memur ihtiyacı var mıdır?

2. Halen personel yetersizliği nedeniyle, kapalı bulunan Sağlık Ocaklarının sayısı ne kadardır?

3. Ankara’nın ilçelerinde bulunan Sağlık Ocaklarında, ne kadar personel açığı vardır?

4. Ankara’nın Şereflikoçhisar İlçesi Devlet Hastanesinde boş bulunan KBB, Göz, Nöroloji, Radyoloji uzman doktor ihtiyacı ile Sağlık Ocaklarındaki pratisyen doktor ihtiyacı bugüne kadar niçin karşılanmamıştır?

T. C.

Sağlık Bakanlığı

Personel Genel Müdürlüğü 13.4.2000

Sayı :B100PER0100000-41942

Konu :Yazılıya çevrilen sözlü soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliğine

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi :a) 1.12.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-2919 sayılı yazınız.

b) 24.3.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4860 sayılı yazınız.

Ankara Milletvekili Sayın M. Zeki Çelik tarafından, tarafıma yöneltilen Bakanlığımıza bağlı sağlık ocakları ile Ankara İlinde bulunan sağlık ocaklarındaki personel açığı ve Ankara Şereflikoçhisar Devlet Hastanesinin uzman doktor ihtiyacı”na ilişkin (7/1658) esas no.lu yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi arz ederim.

Doç. Dr. Osman Durmuş

Sağlık Bakanı

Ankara Milletvekili Sayın M. Zeki Çelik’in, “Bakanlığımıza bağlı sağlık ocakları ile Ankara İlinde bulunan sağlık ocaklarındaki personel açığı ve Ankara Şereflikoçhisar Devlet Hastanesinin uzman doktor ihtiyacı”na ilişkin yazılı soru önergesinin cevabıdır.

Sorular :

1. Bakanlığınıza bağlı sağlık kuruluşlarında, bilhassa Sağlık Ocaklarında doktor, hemşire, memur ihtiyacı var mıdır?

2. Halen personel yetersizliği nedeniyle, kapalı bulunan Sağlık Ocaklarının sayısı ne kadardır?

3. Ankara’nın ilçelerinde bulunan Sağlık Ocaklarında, ne kadar personel açığı vardır?

4. Ankara’nın Şereflikoçhisar İlçesi Devlet Hastanesinde boş bulunan KBB, Göz, Nöroloji, Radyoloji uzman doktor ihtiyacı ile Sağlık Ocaklarındaki pratisyen doktor ihtiyacı bugüne kadar niçin karşılanmamıştır?

Cevaplar :

1. Bakanlığıma bağlı sağlık ocaklarında Standart Kadro Yönetmeliğine göre 2964 doktor, 6843 hemşire ve 6106 memura ihtiyaç bulunmaktadır.

2. Personel yetersizliği nedeniyle kapalı bulunan sağlık ocağı mevcut değildir. Ancak, doktor bulunmayan sağlık ocaklarımızda hemşire, ebe veya sağlık memuru bulundurularak hizmet verilmeye çalışılmaktadır.

3. Ankara İli ve ilçelerinde bulunan sağlık ocaklarında il genelinde 190 pratisyen hekim fazlası bulunmakta olup, buna rağmen 106 hemşire, 103 ebe ve 527 sağlık memuruna ihtiyaç vardır.

4. Ankara Şereflikoçhisar Devlet Hastanesinde boş bulunan branşlarda uzman hekim ihtiyacının karşılanması amacıyla, her ayın ikinci haftası çekilmekte olan uzman hekim kurasında münhal yerler arasında ilan edilmesine rağmen, ilk defa uzman hekim olarak müracaat edenler arasından tercih edilmediği için, mezkur hastanenin uzman hekim ihtiyacı bugüne kadar karşılanamamıştır.

Ancak, Bakanlığımıza müracaat ederek, Ankara Şereflikoçhisar Devlet Hastanesine tayin talebinde bulunan (1) K.B.B. Uzmanı, (1) Nöroloji Uzmanı, (1) Beyin ve Sinir Cerrahi Uzmanı ile (1) Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanının tayinlerinin yapılabilmesi ve mezkûr hastanenin uzman hekim ihtiyacının karşılanması amacıyla, Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünden müsaade istenilmiş olup, müsaade yazısının gelmesi halinde gerekli atamalar Bakanlığımızca yapılacaktır.

Ankara İlinde ve Bakanlığımıza bağlı diğer sağlık kurum ve kuruluşlarında eksik bulunan tüm unvan ve branşlardaki personelin bir an evvel temini ve personel eksiğinin kalmaması şahsımca da arzu edilmektedir. Ancak, Bakanlığıma bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarımızın acilen sağlık ve yardımcı sağlık personeli ihtiyacı bulunmasına rağmen, 1995 yılından beri özellikle, ebe, hemşire ve sağlık memuru gibi hizmetine daha fazla ihtiyaç olan unvanlarda Bakanlığım için kadro ihdası yapılmadığından, mevcut personel eliyle hizmet sunulmaya çalışılmaktadır.

Bu sebeple gerek önergede konu edilen Ankara İlindeki sağlık kurum ve kuruluşlarına ve gerekse diğer illerimize açıktan tayin yapılamadığı gibi, Başbakanlığın 13.1.1999 tarih ve 1999/9 sayılı genelgesi uyarınca tayin ve nakiller durdurulmuş olduğundan, eş durumu ve öğrenim durumu mazeretleri dışında diğer illerden nakilde yapılamamaktadır.

Sağlık meslek liselerinden mezun olup da atama bekleyen yardımcı sağlık personelinin ve sağlık meslek lisesi mezunları dışındaki diğer unvanlardaki sağlık personelinin tayinlerinin yapılabilmesi ve bu suretle sağlık personeli ihtiyacımızın karşılanması maksadıyla, 37 517 kadronun Bakanlığımıza ihdası için hazırlanan Kanun Tasarısı Başbakanlık ve Maliye Bakanlığına gönderilmiş ve gelen uygun görüş üzerine, Sağlık Komisyonu ve Bütçe ve Plan Komisyonunda görüşülerek Genel Kurula sevk edilmiştir.

Tasarının kabul edilmesi ve Başbakanlık ve Maliye Bakanlığınca açıktan atama izni verilmesi halinde, 17.10.1999 tarihinde yapılan Devlet Memurları Genel Sınavına göre kazanan adayların tayinleri yapılarak, bütün ülke genelindeki sağlık personeli ihtiyacı büyük ölçüde karşılanmış olacaktır.

Ülkemiz genelinde olduğu gibi, Ankara İlinde de sağlık personeli sayısının yetersiz olduğu tarafımca bilinmekte olup, sağlık personeli ihtiyacının karşılanması için Bakanlığımca teklif edilen unvan ve sayıda sağlık personelinin açıktan atama yoluyla istihdamına imkân verilmesinin gerekli olduğu açıktır.

Göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ederim.

 

 

9. — Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, Bursa Yenişehir İlçesi Köprühisar Köyü Sağlık Ocağına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1659)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 15.11.1999

Ahmet Sünnetçioğlu

Bursa

Bursa’nın Yenişehir İlçesi Köprühisar Köyünde Bakanlığınızın ondört köye hitap eden bir sağlık ocağı vardır. Bu sağlık ocağında bir doktor, bir sağlık memuru çalışmaktadır. Bu bilgiler çerçevesinde;

1. Sağlık ocağının unvanlarına göre personel, kadro sayısı kaçtır?

2. Şimdiye kadar görev yapan 4 hemşire hangi nedenlerle görevden alınmıştır?

3. Sağlık ocağında şu andaki personel sayısı yeterli midir?

4. Görevden alınan hemşirelerin yerine yeni personel atamayı düşünüyor musunuz?

T.C.

Sağlık Bakanlığı

Personel Genel Müdürlüğü 13.4.2000

Sayı : B100PER0100000/41943

Konu : Yazılıya çevrilen sözlü soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliğine

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : a) 1.12.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-2919 sayılı yazınız.

b) 24.3.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.00.02-4855 sayılı yazınız.

Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu tarafından tarafıma yöneltilen “Bursa Yenişehir Köprühisar Köyü Sağlık Ocağı”nın sağlık personeli ihtiyacına ilişkin (7/1659) esas no’lu yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi arz ederim.

Doç. Dr. Osman Durmuş

Sağlık Bakanı

Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Sünnetçioğlu’nun “Bursa Yenişehir Köprühisar Köyü Sağlık Ocağının personel ihtiyacı”na ilişkin yazılı soru önergesinin cevabıdır.

Sorular :

Bursa’nın Yenişehir İlçesi Köprühisar Köyünde Bakanlığınızın ondört köye hitap eden bir sağlık ocağı vardır. Bu sağlık ocağında bir doktor, bir sağlık memuru çalışmaktadır. Bu bilgiler çerçevesinde;

1. Sağlık ocağının unvanlarına göre personel, kadro sayısı kaçtır?

2. Şimdiye kadar görev yapan 4 hemşire hangi nedenlerle görevden alınmıştır?

3. Sağlık ocağında şu andaki personel sayısı yeterli midir?

4. Görevden alınan hemşirelerin yerine yeni personel atamayı düşünüyor musunuz?

Cevaplar :

1. Bursa Yenişehir İlçesi Köprühisar Sağlık Ocağının standart kadro mevcudu unvanlara göre 2 pratisyen hekim, 2 sağlık memuru, 2 hemşire, 2 ebe, 1 memur, 1 şoför ve 1 hizmetlidir.

2. Şimdiye kadar sağlık ocağında görev yapan personelden, Ebe Sevim Akça kendi isteği ile, Ebe Nefize Kurum Şengül Yenişehir Kaymakamlığının teklif yazısına istinaden Ebe Nebiye Türkyılmaz eş durumuna istinaden, Ebe Filiz Duru ise öğrenim nedeniyle başka illere tayin edilmişlerdir.

3. Köprühisar Sağlık Ocağında halen 1 pratisyen doktor ile 1 sağlık memuru görev yapmakta olup, şu anki personel sayısı yeterli değildir. Sağlık ocağının ebe ihtiyacı ise Yenişehir Sağlık Grup Başkanlığınca karşılanmakta ve Bursa İlinde de yeterli personel olmadığından mevcut personelle hizmet verilmeye çalışılmaktadır.

4. Bursa İlinde Bakanlığımıza bağlı sağlık kuruluşlarının eksik bulunan unvan ve branşlardaki personelinin bir an evvel temini ve personel eksiğinin kalmaması şahsımca da arzu edilmektedir. Ancak, Bakanlığıma bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarımızın acilen sağlık ve yardımcı sağlık personeli bulunmasına rağmen, 1995 yılından beri özellikle, ebe, hemşire ve sağlık memuru gibi hizmetine daha fazla ihtiyaç olan unvanlarda Bakanlığım için kadro ihdası yapılmadığından, mevcut personel eliyle hizmet sunulmaya çalışılmaktadır.

Bu sebeple gerek önergede konu edilen Bursa Yenişehir Köprühisar Sağlık Ocağı ve gerekse diğer illerimize açıktan tayin yapılamadığı gibi, Başbakanlığın 13.1.1999 tarih ve 1999/9 sayılı genelgesi uyarınca tayin ve nakiller durdurulmuş olduğundan, eş durumu ve öğrenim durumu mazeretleri dışında diğer illerden nakilde yapılamamaktadır.

Sağlık meslek liselerinden mezun olup da atama bekleyen yardımcı sağlık personelinin ve sağlık meslek lisesi mezunları dışındaki diğer unvanlardaki sağlık personelinin tayinlerinin yapılabilmesi ve bu suretle sağlık personeli ihtiyacımızın karşılanması maksadıyla, 37 517 kadronun Bakanlığımıza ihdası için hazırlanan Kanun Tasarısı Başbakanlık ve Maliye Bakanlığına gönderilmiş ve gelen uygun görüş üzerine, Sağlık Komisyonu ve Bütçe ve Plan Komisyonunda görüşülerek Genel Kurula sevk edilmiştir.

Tasarının kabul edilmesi ve Başbakanlık ve Maliye Bakanlığınca açıktan atama izni verilmesi halinde, 17.10.1999 tarihinde yapılan Devlet Memurları Genel Sınavına göre kazanan adayların tayinleri yapılarak, bütün ülke genelindeki sağlık personeli ihtiyacı büyük ölçüde karşılanmış olacaktır.

Ülkemiz genelinde olduğu gibi, Bursa İlinde de sağlık personeli sayısının yetersiz olduğu tarafımca bilinmekte olup, sağlık personeli ihtiyacının karşılanması için Bakanlığımca teklif edilen unvan ve sayıda sağlık personelinin açıktan atama yoluyla istihdamına imkân verilmesinin gerekli olduğu açıktır.

Göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ederim.

10. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, ulusal televizyon ve radyoların TÜRKSAT aboneliği için Telekom’a ödedikleri kira bedellerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1660)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Lütfi Yalman

Konya

1. Ulusal televizyon ve radyoların TÜRKSAT aboneliği karşısında bugüne kadar Türk Telekoma ödedikleri kira bedelleri ne kadardır? Bu miktarların TV’ler ve radyolara dağılımı ne şekildedir?

2. TÜRKSAT’ın kiralandığı günden bugüne TV ve radyolarca kira borcu ödenmediği olmuş mudur? Kira borcu ödenmeyen TV’ler ve radyolar hangileridir?

3. Borcunu ödemeyen TV ve radyoların kuruma olan borç miktarları ve TV, radyo borç ödememe tablosundaki dağılımları ne şekildedir?

4. Yüksek Denetleme Kurulu müfettişlerince denetim sonucunda tespit edilen bazı TV ve radyo kuruluşlarının Türk Telekom’a TÜRKSAT kirası olarak ödemedikleri doğru mudur? Bazı TV ve radyolar ödemeleri gününde yaptıkları halde bahsekonu olan TV ve radyolar borçlarını niçin ödememektedirler? Aynı firmaların yayın ücreti de ödemedikleri doğru mudur?

5. TÜRKSAT, uydu kirası veya naklen yayın ücreti ödememeleri sebebi ile yayınları durdurulan TV veya radyo var mıdır? Varsa hangi TV ve radyolardır? Adı geçen TV veya radyolar borçlarını kaç gün geciktirmişlerdir?

6. Yüksek miktarlarda borcu gözüken ve 1997-1998 yıllarından bu yana borçlarını ödemeyen ATV, Kanal 6, CINE 5, Kanal E gibi firmalar bu borçlarını ödediler mi? Eğer ödemediler ise biriken borçlarının bugünkü değerle miktarı nedir? Borçlu kuruluşlar hakkında ne gibi işlemler yapılmıştır? Eğer herhangi bir işlem yapılmadıysa, ne gibi işlemler yapılması düşünülmektedir? Borçların zamanında tahsil edilememesinin sebepleri nelerdir?

T.C.

Ulaştırma Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 13.4.2000

Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21./EA/543-10670

Konu : Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın

soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 24.3.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4853 sayılı yazınız.

Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın 6/270-2715 esas numarasıyla sözlü soru iken 7/1660 esas numarasıyla yazılı soruya çevrilen önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Enis Öksüz

Ulaştırma Bakanı

7/1660 Esas Numarayla Yazılı Soruya Çevrilen Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın

6/270-2715 Sayılı Sözlü Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular : 

1. Ulusal televizyon ve radyoların TÜRKSAT aboneliği karşısında bugüne kadar Türk Telekoma ödedikleri kira bedelleri ne kadardır? Bu miktarların TV’ler ve radyolara dağılımı ne şekildedir?

2. TÜRKSAT’ın kiralandığı günden bugüne TV ve radyolarca kira borcu ödenmediği olmuş mudur? Kira borcu ödenmeyen TV’ler ve radyolar hangileridir?

3. Borcunu ödemeyen TV ve radyoların kuruma olan borç miktarları ve TV, radyo borç ödememe tablosundaki dağılımları ne şekildedir?

4. Yüksek Denetleme Kurulu müfettişlerince denetim sonucunda tespit edilen bazı TV ve radyo kuruluşlarının Türk Telekoma TÜRKSAT kirası olarak ödemedikleri doğru mudur? Bazı TV ve radyolar ödemeleri gününde yaptıkları halde bahsekonu olan TV ve radyolar borçlarını niçin ödememektedirler? Aynı firmaların yayın ücreti de ödemedikleri doğru mudur?

5. TÜRKSAT, uydu kirası veya naklen yayın ücreti ödememeleri sebebi ile yayınları durdurulan TV veya radyo var mıdır? Varsa hangi TV ve radyolardır? Adı geçen TV veya radyolar borçlarını kaç gün geciktirmişlerdir?

6. Yüksek miktarlarda borcu gözüken ve 1997-1998 yıllarından bu yana borçlarını ödemeyen ATV, Kanal 6, CINE 5, Kanal E gibi firmalar bu borçlarını ödediler mi? Eğer ödemediler ise biriken borçlarının bugünkü değerle miktarı nedir? Borçlu kuruluşlar hakkında ne gibi işlemler yapılmıştır? Eğer herhangi bir işlem yapılmadıysa, ne gibi işlemler yapılması düşünülmektedir? Borçların zamanında tahsil edilememesinin sebepleri nelerdir?

Cevap :

Bugün itibariyle, TÜRKSAT uydusundan kanal (Transponder) kiralayarak Türk Telekom ile sözleşme imzalamış bulunan ulusal radyo ve televizyon şirketi sayısı toplam 24 adete ulaşmıştır.

Türk Telekomla kanal (Transponder) kira sözleşmesi imzalayan firmaların ücretleri aylık olarak tahakkuk ettirilerek tahsil edilmektedir. Borçların zamanında ödenmemesi halinde Türk Telekom mevzuatına göre gecikme bedeli tahakkuk ettirilerek sözleşme hükümleri doğrultusunda tahsili sağlanmaktadır. Buna göre her ay için tahakkuk ettirilen ücretlerin ödenmesi için ayın 15’i son ödeme günü olarak verilmektedir. Bu süre zarfında borcun ödenmemesi halinde gecikme bedeli tahakkuk ettirilerek 1 aylık süre verilmekte, bu süre zarfında da ödenmemesi halinde TV yayına kapatılarak sözleşme iptali için 20 günlük ek süre verilmektedir. Bu sürenin sonunda da ödeme yapılmaması halinde sözleşme feshedilerek teminatı nakde çevrilmekte ve kalan borçların yasal yoldan tahsili cihetine gidilmektedir. Halen sözleşmeleri feshedilen Öner Radyo ve Televizyon Yayın A.Ş. ile UBA Ulusal Basın Ajansı Radyo ve Televizyon Yayın A.Ş.’den olan alacaklar, yargıya intikal ettirilmiş olup, mahkeme süreci devam etmektedir.

Uydu kirası veya naklen yayın ücretini ödemeyen firmaların yayınları zaman zaman durdurulmakta ancak genellikle sözleşmenin feshinden önce ödeme yapıldığından yayın yeniden başlatılmaktadır.

Halen kanunî yoldan tahsilât aşamasına gelmiş 2 televizyon şirketinden alacak bulunmakta olup, birinin mahkeme aşaması sona ermiş, icraî işlem başlatılmıştır. Diğer şirketle olan mahkeme ise sürmektedir. Bunların dışında kalan firmalardan alacakların tahsili hususunda herhangi bir problem bulunmamaktadır. Yüksek Denetleme Kurulu raporunda belirtilen Türk Telekomun alacakları da yine sözleşmelerindeki hükümlere göre takip ve tahsil edilmiştir.

Diğer taraftan Bakanlığımız ilgili kuruluşu iken haberleşme sektöründe, tekelleşmeyi ortadan kaldırmak ve rekabeti sağlamaya yönelik olarak Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin özelleştirilmesi politikaları çerçevesinde 29.1.2000 tarih ve 23948 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 4502 Sayılı Kanun ile Türk Telekomünikasyon A.Ş. Genel Müdürlüğü, 233 Sayılı KHK’nin “B-Kamu İktisadî Kuruluşları KİK” bölümünde yer alan kuruluşlar listesinden çıkarılmıştır.

11. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, telefon faturası tahsilâtı yapan özel bankalara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1661)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Lütfi Yalman

Konya

1. Telefon abonman kullanım ücretlerinin kamu veya özel bankalarca tahsil edilmesi uygulaması hangi prosedürle yapılmaktadır? Bu uygulamanın yapılmasının gerekçesi nedir?

2. Telefon tahsilâtı yapan özel bankalar hangi bankalardır? Bu tahsilâtın aylık miktarı ne kadardır? Tahsil edilen ücretler bankalarda kaç gün süreyle kalmaktadır?

3. Bankaların, parayı kullanma avantajlarına karşılık ilgili kuruma ödedikleri herhangi bir komisyon var mıdır?

4. Banka personelinin Türk Telekom büro ve büfelerinde tahsilât yapmak için görevlendirilmesinin gerekçesi nedir? Türk Telekom’un bu uygulamadan elde ettiği avantajlar nelerdir?

5. Bankalar Türk Telekom’un cihaz ve teçhizatını kullanmaktamıdırlar? Bunun karşılığında kuruma aylık ne kadar kira bedeli ödemektedirler?

6. Rant ekonomisinin yaygın olduğu ülkemizde özel bankalarca tahsil edilen telefon ücretlerinin karşılıksız olarak bankalara kullandırılması kurumu ve dolayısıyla devletimizi zarara uğratmaz mı?

7. Bu uygulamayı kaldırarak yerine (Posta işletmelerinin kadrolu elemanları ve On-line sistemi gibi) başka alternatifleri devreye sokmayı düşünüyor musunuz?

T.C.

Ulaştırma Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 13.4.2000

Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21./EA/540-10673

Konu : Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın

soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 24.3.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4853 sayılı yazınız.

Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın 6/271-2716 esas numarasıyla sözlü soru iken 7/1661 esas numarasıyla yazılı soruya çevrilen önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Enis Öksüz

Ulaştırma Bakanı

7/1661 Esas Numarayla Yazılı Soruya Çevrilen Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın

6/271-2716 Sayılı Sözlü Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

1. Telefon abonman kullanım ücretlerinin kamu veya özel bankalarca tahsil edilmesi uygulaması hangi prosedürle yapılmaktadır? Bu uygulamanın yapılmasının gerekçesi nedir?

2. Telefon tahsilâtı yapan özel bankalar hangi bankalardır? Bu tahsilâtın aylık miktarı ne kadardır? Tahsil edilen ücretler bankalarda kaç gün süreyle kalmaktadır?

3. Bankaların, parayı kullanma avantajlarına karşılık ilgili kuruma ödedikleri herhangi bir komisyon var mıdır?

4. Banka personelinin Türk Telekom büro ve büfelerinde tahsilât yapmak için görevlendirilmesinin gerekçesi nedir? Türk Telekom’un bu uygulamadan elde ettiği avantajlar nelerdir?

5. Bankalar Türk Telekom’un cihaz ve teçhizatını kullanmakta mıdırlar? Bunun karşılığında kuruma aylık ne kadar kira bedeli ödemektedirler?

6. Rant ekonomisinin yaygın olduğu ülkemizde özel bankalarca tahsil edilen telefon ücretlerinin karşılıksız olarak bankalara kullandırılması kurumu ve dolayısıyla devletimizi zarara uğratmaz mı?

7. Bu uygulamayı kaldırarak yerine (Posta işletmelerinin kadrolu elemanları ve On-line sistemi gibi) başka alternatifleri devreye sokmayı düşünüyor musunuz?

Cevap :

Bilindiği üzere Bakanlığımız ilgili kuruluşu iken haberleşme sektöründe, tekelleşmeyi ortadan kaldırmak ve rekabeti sağlamaya yönelik olarak Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin özelleştirilmesi politikaları çerçevesinde 29.1.2000 tarih ve 23948 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 4502 Sayılı Kanun ile Türk Telekomünikasyon A.Ş. Genel Müdürlüğü, 233 Sayılı KHK’nin “B-Kamu İktisadî Kuruluşları KİK” bölümünde yer alan kuruluşlar listesinden çıkarılmıştır.

Haberleşme araçları abonelerinden olan alacaklar, Türk Telekom’un birimleri ve Posta İşletmesi Genel Müdürlüğüne bağlı işyerleri ile Türk Telekom’la protokol imzalayan bankalar tarafından tahsil edilmektedir.

Anlaşma sağlanmış bankaların tümü tahsilât işlemlerini on-line olarak gerçekleştirdiklerinden, abonelerin borçlarını ödemek için Telekom ve posta işletmesi işyerlerine ait gişelerin önlerinde uzun süre beklemeleri önlenmektedir. Bu sayede tahsilâtların bilgi girişleri de otomatik olarak yapıldığından zaman ve emek tasarrufu sağlanmaktadır. Dolayısıyla borcunu ödemeyen abonelerin takibi kolaylaştığından alacakların tahsilâtı hızlandırılmaktadır. Böylece hizmetler daha çağdaş ve modern olarak verilebilmekte, tahsil edilen paralar da daha kısa süre içerisinde kullanılabilir hale gelmektedir.

Türk Telekom gişelerinden tahsilât yapacak bankaların seçimi, Türk Telekom ünitelerinin yetkisine verilmiş olup, devlet bankalarına, gişelere gerekli teçhizatı kendi imkânları ile sağlayanlara ve şube sayısı çok olan bankalara öncelik verilmiştir.

Ancak, 9.3.2000 tarihinden itibaren Türk Telekom gişelerinden tahsilât yapacak bankalarla yeni protokol imzalanması durdurulmuştur.

Haberleşme araçlarına ait faturaların % 37’si bankalar, % 58’i posta işletmesi, % 5’i de telekom işyerlerince tahsil edilmektedir. Bankalar, imzalanan protokollere göre, bir hafta süre ile tahsil ettikleri tutarları, bir haftanın bitimini takip eden ilk iş günü Türk Telekom’a aktarmaktadırlar. Buna göre, bankaların tahsil ettikleri parayı tutma süresi ortalama 3,5 güne gelmektedir. Ayrıca bankaları tahsilâta teşvik etmek üzere ayda 1-3,5 trilyon TL arasında tahsilât yapanlara ilave 1 gün, 3,5-6,5 trilyon TL arasında tahsilât yapanlara ilave 2 gün, 6,5 trilyon TL’den fazla tahsilât yapanlara ilave 3 gün geç ödeme imkânı tanınmıştır. Ücret tarifesinde değişiklik yapıldığında bu limitler de değiştirilmektedir.

Özel bankalarda mevduat olarak para tutulmamaktadır. Bankalarla yapılan protokoller, Maliye Bakanlığının vergi tahsilâtıyla ilgili olarak özel ve kamu bankaları ile yaptığı protokollerle, Sosyal Sigortalar Kurumunun prim tahsilâtıyla ilgili olarak özel ve kamu bankaları ile yaptığı protokollerden yararlanılmıştır. Türk Telekom’un bankalarla imzaladığı protokoller, özel hukuk hükümleri dahilinde karşılıklı görüşmeler sonucu varılan mutabakata göre düzenlenmiş olup, tüm bankalar için aynı hükümleri içermektedir. Buna göre haberleşme araçları abonelerinden fatura tahsilâtı yapan 36 özel banka şunlardır.

Sümerbank, Kentbank, Garanti Bankası, Tekstilbank, İktisat Bankası, Esbank, Yaşarbank, Dışbank, Egebank, Ekonomi Bankası, İnterbank, Etibank, Denizbank, Toprakbank, Anadolu Bankası, Sitebank, MNG Bank, Yurtbank, Turkish Bank, Bank Ekspres, Finansbank, Ticaret Bankası, Osmanlı Bankası, Şekerbank, Bank Kapital, EGS Bank, Koçbank, Alternatifbank, Demirbank, Tarişbank, Bayındırbank, Akbank, Pamukbank, Yapı Kredi Bankası, İş Bankası ve Citibank’dır. Devlet Bankaları ise Halkbank, Emlakbank ve Vakıfbank’tır.

Türk Telekom gişelerinden, eleman yetersizliği nedeniyle boş kalanlar da bankalar tahsis edilerek tahsilât yaptırılmaktadır. Bu yerlerin posta işyerleri ile herhangi bir ilişkisi bulunmamakta, posta işyerlerince yapılan tahsilâtı da etkilenmektedir. Olaya maliyet açısından yaklaşıldığında, posta işletmesince % 4,5 oranında komisyon karşılığında tahsilât yapılmasına karşılık, bankalara hiç komisyon ödenmemektedir. Bankaların alternatif maliyeti ise % 0,5’in altında kalmaktadır.

Türk Telekom gişelerinden yapılan tahsilâtlar için, Türk Telekom’a ait terminaller, modem ve printer kullanılabilmektedir. Bu teçhizatın bankalar tarafından kullanılması halinde belirlenen tarifesine göre ücreti ayrıca tahsil edilmektedir. Kullanılan data hattının ücretleri de yine tarifeye göre tahsil edilmektedir. Posta işletmesine tahsis edilen terminal, modem ve printerlerden ise ücret alınmamaktadır. PTT Genel Müdürlüğüne bağlı birimler arasında kurulmuş data devrelerinden Şubat-2000 ayından itibaren aylık kira ücreti, bu tarihten sonra kurulacak devrelerden ise tesis ve kira ücreti alınacaktır.

12. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, NMT araç telefonlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1662)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Lütfi Yalman

Konya

1. GSM cep telefonları yaygınlaştırılmadan önce yaklaşık 200 milyon dolar harcanarak alt yapısı kurulan ve kuruluşundan sonra 150 000 abone kapasitesine ulaşan NMT araç telefonlarının daha sonra atıl hale dönüştürülmesinin sebepleri nelerdir? Bu atıl kapasite dolayısıyla abone rakamları kaça düşmüştür?

2. NMT araç telefon makinelerinin ithal ve pazarlama yetkisi NOKIA temsilcisi Başarı Elektronikte midir? Bu firmanın GSM telefonlarına ağırlık veren yatırım gerçekleştirdiği için NMT telefon makinelerinin ithalatına önem vermediği ve bu nedenle NMT telefon hattı taleplerinin, makine yokluğundan dolayı Türk Telekom’ca karşılanmadığı iddiaları araştırılmış mıdır? 200 milyon dolarlık harcamayla altyapısı kurulan NMT araç telefonu hatlarının, bir firmanın gerekli makine ithalatı yapmaması nedeniyle kullanılamaz hale geldiği iddiaları doğru mudur?

3. NMT telefonlarının hem çekim alanı güçlü olduğu hem de kullanım fiyatı diğer telefonlardan daha ucuz olduğu dikkate alınarak bu hatların kullanımının yaygınlaştırılması düşünülmekte midir? 200 milyon dolarlık yatırımın kullanılmasını zorlaştıran ilgili firma ihlâli hakkında ne gibi işlemler yapılması düşünülmektedir?

T.C.

Ulaştırma Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 13.4.2000

Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21./EA/541-10672

Konu : Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 24.3.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4853 sayılı yazınız.

Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın 6/272-2717 esas numarasıyla sözlü soru iken 7/1660 esas numarasıyla yazılı soruya çevrilen önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Enis Öksüz

Ulaştırma Bakanı

7/1662 Esas Numarayla Yazılı Soruya Çevrilen Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın

6/272-2717 Sayılı Sözlü Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

1. GSM cep telefonları yaygınlaştırılmadan önce yaklaşık 200 milyon dolar harcanarak alt yapısı kurulan ve kuruluşundan sonra 150 000 abone kapasitesine ulaşan NMT araç telefonlarının daha sonra atıl hale dönüştürülmesinin sebepleri nelerdir? Bu atıl kapasite dolayısıyla abone rakamları kaça düşmüştür?

2. NMT araç telefon makinelerinin ithal ve pazarlama yetkisi NOKIA temsilcisi Başarı Elektronikte midir? Bu firmanın GSM telefonlarına ağırlık veren yatırım gerçekleştirdiği için NMT telefon makinelerinin ithalatına önem vermediği ve bu nedenle NMT telefon hattı taleplerinin, makine yokluğundan dolayı Türk Telekom’ca karşılanmadığı iddiaları araştırılmış mıdır? 200 milyon dolarlık harcamayla altyapısı kurulan NMT araç telefonu hatlarının, bir firmanın gerekli makine ithalatı yapmaması nedeniyle kullanılamaz hale geldiği iddiaları doğru mudur?

3. NMT telefonlarının hem çekim alanı güçlü olduğu hem de kullanım fiyatı diğer telefonlardan daha ucuz olduğu dikkate alınarak bu hatların kullanımının yaygınlaştırılması düşünülmekte midir? 200 milyon dolarlık yatırımın kullanılmasını zorlaştıran ilgili firma ihlâli hakkında ne gibi işlemler yapılması düşünülmektedir?

Cevap :

Ülkemizde Ekim-1986 yılında hizmete verilen NMT-450 araç mobil telefon sistemi şebekesinin mevcut kaplama alanlarının mikro-hücre uygulamasına geçilerek iyileştirilmesi ve yeni kaplama alanlarının açılması, santral kapasitesinin artırılması ve sisteme yeni özellikler kazandırılması amacıyla gerekli çalışmalar yapılmış olup NMT araç mobil telefon sisteminde Nisan 1998 ayında 121 811 adet olan 0522 NMT araç mobil telefon abone sayısı 27.3.2000 tarihi itibariyle 112 517 adettir.

1992 yılında Türk Telekom’ca araç mobil telefon setlerinin konsinye usulüyle satışına başlanılmış ve bu amaçla Başarı Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş., Sasel ve SGS firmaları ile konsinye satış sözleşmesi imzalanmıştır.

Ancak bu firmalardan sadece Başarı Elektronik firması fiyatları düzenli olarak bildirmiş ve gerekli olması halinde Türk Telekom’un iş yerlerine cihaz teslimatı yapmış, diğer firmalar ise herhangi bir fiyat bildiriminde bulunmadıkları gibi cihaz teslimatı da yapmamışlardır.

25.2.1999 tarihi itibariyle NMT araç telefon setlerinin konsinye satışına son verilmiştir.

Diğer taraftan Bakanlığımız ilgili kuruluşu iken haberleşme sektöründe, tekelleşmeyi ortadan kaldırmak ve rekabeti sağlamaya yönelik olarak Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin özelleştirilmesi politikaları çerçevesinde 29.1.2000 tarih ve 23948 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 4502 Sayılı Kanun ile Türk Telekomünikasyon A.Ş. Genel Müdürlüğü, 233 Sayılı KHK’nin “B-Kamu İktisadî Kuruluşları KİK” bölümünde yer alan kuruluşlar listesinden çıkarılmıştır.

NMT mobil telefon cihazları, bugün için Türkiye’de sadece yurt dışından ithali ve yurt içinde satış yetkisi bulunan Başarı Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile Simpeks Sanayi Ürünleri İthalat İhracat ve Ticaret firmaları tarafından yapılmakta olup cihaz satışlarının sonradan Türk Telekom tarafından bu firmalara devredilmesi söz konusu değildir.

Başarı Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin cihaz satışı yapılan bayilerinde, NOKIA 540 ve 650 model NMT araç telefon cihazlarının bulunduğu ve talep halinde ihtiyaçların karşılanabileceği tespit edilmiştir.

Diğer ülkelerde 450 Mhz frekansından çalışan NMT araç telefon sistemi, ülkemizde 415 Mhz frekansından çalışmaktadır. Bu frekanstan çalışan NMT araç telefon cihazları ülkemiz için özel olarak imal edildiğinden fiyatları da emsallerine göre daha yüksek olmaktadır.

Ülkemizde NMT araç telefon sisteminin frekansının farklı olması nedeniyle, aboneler yurt dışındaki NMT araç telefon aboneleri ile roaming yapamamakta, bu da abonelerin NMT araç telefon sistemini seçmemelerine, eski abonelerin de aboneliklerini iptal etmelerine neden olmaktadır.

0522 NMT araç telefon şebekesinde abone sayısının artırılması ve sistemin abonelere daha iyi bir şekilde tanıtılması amacıyla; NMT araç telefon şebekesi ile bu şebekede hizmete verilen telesekreter (Voice-Mail) özelliğini tanıtıcı brüşürler hazırlanmış ve 1999 yılında telefon faturalarıyla birlikte NMT araç telefonu abonelerine gönderilmiştir.

Ayrıca NMT araç telefon sisteminde abone sayısının artırılması amacıyla 2.12.1998 tarihi itibariyle bağlantı ücreti (hat tesis) alınması uygulamasına son verilmiştir.

13. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, internet aboneliğine ve denetimine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1663)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Lütfi Yalman

Konya

1. Internet aboneliği pazarlaması yapan firmalar Türk Telekom adına hangi yetki ve şartlarda bu pazarlama işlevini yapmaktadırlar?

2. Internet aboneliği pazarlama yetkisi bulunan firmalar hangi firmalardır? Kaç abonelik kapasitelere sahiptirler? Bu abone kayıtlarından her bir abone için ne kadar komisyon almaktadırlar?

3. Türk Telekom’un bu firmalara kapasiteleri dışında internet hatlarının her birini birden fazla kişiye pazarlayıp pazarlamadıklarını denetleme mekanizması var mıdır? Eğer varsa bu denetlemeler yapılmakta mıdır?

4. Yapılan denetimlerde hat kapasitesinin üzerinde pazarlama gerçekleştirdiği tespit edilen şirketler olmuş mudur?Bu kişiler hangi şirketlerdir? İstismarın maddî karşılığı ne miktardadır?

5. Denetimlerde sözleşme şartlarına uygun davranmayan hatta sahtekârlık yaparak haksız kazanç elde eden firmalar hakkında hangi müeyyideler uygulanmaktadır? Bu firmalar hakkında hangi yasal işlemler başlatılmıştır?

6. Internet aboneliğini promosyon olarak dağıtan firmalar bu kampanyalarını hangi prosedürle yapmaktadırlar? Yaptıkları işin yasal dayanağı var mıdır?

T.C.

Ulaştırma Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 13.4.2000

Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21/EA/542-10671

Konu : Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın

soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 24.3.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4853 sayılı yazınız.

Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın 6/273-2718 esas numarasıyla sözlü soru iken 7/1663 esas numarasıyla yazılı soruya çevrilen önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Enis Öksüz

Ulaştırma Bakanı

7/1663 Esas Numarayla Yazılı Soruya Çevrilen Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın

6/273-2718 Sayılı Sözlü Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

1. Internet aboneliği pazarlaması yapan firmalar Türk Telekom adına hangi yetki ve şartlarda bu pazarlama işlevini yapmaktadırlar?

2. Internet aboneliği pazarlama yetkisi bulunan firmalar hangi firmalardır? Kaç abonelik kapasitelere sahiptirler? Bu abone kayıtlarından her bir abone için ne kadar komisyon almaktadırlar?

3. Türk Telekom’un bu firmalara kapasiteleri dışında internet hatlarının her birini birden fazla kişiye pazarlayıp pazarlamadıklarını denetleme mekanizması var mıdır? Eğer varsa bu denetlemeler yapılmakta mıdır?

4. Yapılan denetimlerde hat kapasitesinin üzerinde pazarlama gerçekleştirdiği tespit edilen şirketler olmuş mudur?Bu kişiler hangi şirketlerdir? İstismarın maddî karşılığı ne miktardadır?

5. Denetimlerde sözleşme şartlarına uygun davranmayan hatta sahtekârlık yaparak haksız kazanç elde eden firmalar hakkında hangi müeyyideler uygulanmaktadır? Bu firmalar hakkında hangi yasal işlemler başlatılmıştır?

6. Internet aboneliğini promosyon olarak dağıtan firmalar bu kampanyalarını hangi prosedürle yapmaktadırlar? Yaptıkları işin yasal dayanağı var mıdır?

Cevap :

Türk Telekom, TTNET şebekesinde servis sağlayıcı olarak yer alacak şirketler ile “Türk Telekom Internet Servis Sağlayıcı Sözleşmesi’ni imzalamakta ve servis sağlayıcılar da imzalamış oldukları bu sözleşme ile Türk Telekom’un koymuş olduğu kurallar içinde hizmet vermeyi taahhüt etmektedirler.

Özellikle, sözleşmenin 2 nci maddesinde, “bu sözleşmenin amacı; servis sağlayıcının Türk Telekom’un işlettiği internet servisini kullanıcılarına sunmasına dair usul ve esasları belirlemektir. Servis sağlayıcının şirket statüsünde bulunması ve ticaret sicil gazetesinde yayınlanan şirket faaliyet alanı içerisinde internet servis sağlayıcısı olarak yer alan ve internet son kullanıcısına hizmet satarak fatura kesen bir şirket olması esastır.” hükmü yer almakta olup, bu madde ile çok sayıda şirketin internet servis sağlayıcılığı hizmetini sunması ve rekabetin sağlanması hedeflenmiştir.

Halen TTNET şebekesinde 92 adet servis sağlayıcı bulunmaktadır. Servis sağlayıcıların kullanıcılarına uyguladıkları tarifeler hususunda Türk Telekom’un herhangi bir yaptırımı veya etkisi olamamaktadır. Her şirket tarifesini kendisi belirlemektedir.

Sözleşmenin 4.1 inci maddesine göre; servis sağlayıcı, internet şebekesine en az 1 Mbps hızında internet PVC devresi ile bağlanarak kullanıcılarına küresel internet erişimi ve internet servisleri ile gerekli teknik desteği sağlayacaktır. 4.4 üncü maddesine göre de; servislerin sunuluş biçimi, servis sağlayıcının kusurundan kaynaklanan arıza ve kesintiler, servislerin içeriği ile ilgili her türlü sorumluluk ile şikâyetin ve davanın muhatabı servis sağlayıcı olacaktır. Bu konuda Türk Telekom’a intikal eden şikâyetler veya Türk Telekom’un tespit ettiği aksaklıklar yazılı olarak servis sağlayıcıya iletilecek ve bu yazının tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde düzeltilmesi talep edilecektir. Bu süre içerisinde durumun düzeltilmemesi halinde; TTNET erişim imkânı durdurulacak ve Türk Telekom’un sözleşmeyi tek taraflı olarak feshi hususunda 10 uncu madde gereğince işlem yapılacaktır.

Aynı sözleşmenin 4.12 nci maddesine göre ise; servis sağlayıcı, sözleşme süresi ve kapsamı içerisinde Türk Telekom aracılığıyla verdiği servisi, çalışır durumda tutacak; servisin her gün ve 24 saat kesintisiz olarak verilmesini ve sistemin teknolojik yönden gelişimini sağlayacaktır.

Sözleşmenin bu hükümleri ile, servis sağlayıcılar üzerinden internet servislerine erişen kullanıcıların korunması amaçlanmıştır. Servis sağlayıcıları denetlemek amacıyla anılan sözleşmenin 4.9 uncu maddesinde; “Türk Telekom’ca talep edilmesi halinde; servis sağlayıcı, kullanıcı sayısı, kullanıcı kimlikleri, sisteme bağlı kalınan süre ve iletilen bilgi miktarları ile ilgili trafik bilgileri verecektir.” hükmü yer almakta olup, bugüne kadar herhangi bir şikâyet alınmamıştır.

Türk Telekom ile akdettikleri sözleşme şartlarının ihlâl ve dolayısıyla Türk Telekom tekelini ihlâl eden şirketler hakkında noter marifetiyle bilirkişi refaketinde tespit yaptırılmakta; tespit sonucu düzenlenen raporlara göre sözleşmesi uyarınca gereken işlem yapılmaktadır. Sözleşmeye uygun işlem yapmayan Comnet İletişim Hizmetleri A.Ş., Global One Telekom Ltd. Şti., Access Veri İletişim ve Enformasyon Tek. A.Ş., ve Kumtek Elektronik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. hakkında 406 sayılı kanun hükümleri uyarınca yasal kovuşturma yapılmak üzere yetkili Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmuştur.

Şirketler imzalamış oldukları sözleşme hükümleri çerçevesinde hizmet vermekte ve bu kapsamda internet aboneliğinin promosyon olarak dağıtılmasında sözleşme açısından bir sakınca bulunmamaktadır.

Diğer taraftan Bakanlığımız ilgili kuruluşu iken haberleşme sektöründe, tekelleşmeyi ortadan kaldırmak ve rekabeti sağlamaya yönelik olarak Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin özelleştirilmesi politikaları çerçevesinde 29.1.2000 tarih ve 23948 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 4502 Sayılı Kanun ile Türk Telekomünikasyon A.Ş. Genel Müdürlüğü, 233 Sayılı KHK’nin “B-Kamu İktisadî Kuruluşları KİK” bölümünde yer alan kuruluşlar listesinden çıkarılmıştır.

14. — Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, demiryollarının depremden zarar görüp görmediğine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1664)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konu : Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda müsaadelerinizi arz ederim.

Saygılarımla. 17.11.1999

Namık Kemal Atahan

Hatay

17 Ağustos 1999, ardından 12 Kasım 1999 tarihlerinde meydana gelen büyük deprem felaketlerinde otoyolların bir kısmı, Ankara-İstanbul arası yok olmuştur.

1. Otoyollar benzeri, yok olma veya hasar görme Devlet Demir Yollarında da olmuş mudur?

2. DD Yolları hasar görmemiş ise bunun nedenlerinin açıklanmasını,

3. Karayolları yerine toplu ulaşım aracı olan DDY’nın güçlendirilmesi düşünülmekte midir?

T.C.

Ulaştırma Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 13.4.2000

Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21./EA/539-10674

Konu : Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal Atahan’ın

soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 24.3.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4853 sayılı yazınız.

Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal Atahan’ın 6/274-2753 esas numarasıyla sözlü soru iken 7/1664 esas numarasıyla yazılı soruya çevrilen önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi arz ederim.

Prof. Dr. Enis Öksüz

Ulaştırma Bakanı

7/1664 Esas Numarayla Yazılı Soruya Çevrilen Hatay Milletvekili

Sayın Namık Kemal Atahan’ın 6/274-2753 Sayılı Sözlü Soru Önergesi ve Cevabı

Soru : 

17 Ağustos 1999, ardından 12 Kasım 1999 tarihlerinde meydana gelen büyük deprem felaketlerinde otoyolların bir kısmı, Ankara-İstanbul arası yok olmuştur.

1. Otoyollar benzeri, yok olma veya hasar görme Devlet Demir Yollarında da olmuş mudur?

2. DD Yolları hasar görmemiş ise bunun nedenlerinin açıklanmasını,

3. Karayolları yerine toplu ulaşım aracı olan DDY’nın güçlendirilmesi düşünülmekte midir?

Cevap :

17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen deprem sonucu demiryollarımızın Arifiye-Gebze hattında hasarlanma meydana gelmiş, ancak söz konusu hasarlanmalar TCDD’nin imkânları ile 2 gün içerisinde giderilmiş ve demiryolu trafiğe açılmıştır.

Deprem sonucu; Körfez-Arifiye arasındaki çift hatlı demiryolunun 61 km.’lik kısmı, fay hattının geçtiği noktalarda tamamen hasarlanmış, bu noktalarda mevcut yola 4 metre mesafede servis yolu yapılmak suretiyle hizmetin devamlılığı sağlanmıştır. Daha sonra yapılan çalışmalar sonucu yol tekrar eski platformuna çekilmiştir. Ancak söz konusu noktaların, olabilecek bir depremde hasar görmemesi için gerekli teknik etüdler yapılmakta olup, etüd sonuçlarına göre gerekli işlemler yapılacaktır.

Gebze-Körfez arasındaki 29 km.’lik çift hatta da hasarlanma meydana gelmiş olup, bu kesim içinde eleme ve bakım çalışmaları yapılmaktadır.

Deprem sonucu demiryolunda meydana gelen hasar nedeniyle hizmet, düşük hızla da olsa devam etmiştir. Hasarlanan kesimlerde 90-100 km./ saat hızla yapılması gereken hizmet, 30 km./saat hızla verilebilmiştir. Dolayısıyla deprem sonucu demiryolunda karayollarında olduğu gibi yok olma şeklinde bir olumsuzluk yaşanmazken, hasarlanma da karayoluna göre çok düşük seviyede olmuştur.

Demiryollarındaki hasarlanmanın az olması; sistemin altyapı özelliğinden kaynaklanmaktadır. Demiryolu platformu (altyapı) daha yüksek basınca göre inşa edilmektedir. Karayolu, otoban da olsa demiryoluna göre daha düşük seviyede basınca göre inşa edildiğinden, deprem veya herhangi bir darbe nedeniyle hasarlanmakta, hatta yok olabilmektedir.

Üstyapı yönünden de durum demiryolu lehinedir. Demiryolunda üstyapı, ray, travers ve balastla bütünleştirilerek sağlam bir yapıda inşa edilmektedir. Karayolu üstyapısı ise, sadece asfalt ve çakılın baskı ile birleştirilmesi suretiyle inşa edilmekte olup, deprem veya inşa süresince uygulanan basınçtan daha şiddetli bir basınca maruz kalması halinde bozulma oluşabilmektedir.

Bilindiği üzere; ulaştırma sistemindeki alt sektörlerin her birinin kendine özgü avantajları bulunmaktadır. Bu özellikler, ülke ulaşım politikasının belirlenmesinde etkili olmaktadır. Ülkemizdeki taşıma talebine göre mevcut demiryolu ağının son derece yetersiz olduğu hepimizin malûmudur. Ayrıca mevcut demiryolu ağının geometrik ve fizikî standartları da son derece düşüktür.

Bu durum ülke genelinde taşımacılıktaki demiryolu payının yük taşımacılığında % 7, yolcu taşımacılığında ise % 4 seviyelerine kadar düşmesine neden olmuştur.

Söz konusu bu darboğaz, mevcut şebekenin modernizasyonu ve projelendirilmesi, planlanan hatların gerçekleştirilmesi ile çözülebilecektir.

Bakanlığımızca yürütülmekte olan ve yapılması planlanan projelerin gerçekleştirilmesi ile, yaklaşık 2 000 km.’lik yeni hat, ulusal demiryolu ağına katılmış olacaktır. Böylece, ülke genelindeki yük ve yolcu taşımacılığının tamamına yakın bir kısmının diğer ulaşım sistemlerine kayması önlenecektir.

Bu amaçla mevcut demiryolu hatlarından 73 km. uzunluğundaki çift hatlı Aliağa-Menemen-Basmane-İzmir (C. Ovası) sinyalizasyon ve elektrifikasyon tesisleri için gerekli sözleşmeler imzalanmıştır.

Ankara-İstanbul mevcut demiryolunun iyileştirilmesi projesi ile ilgili olarak ihaleye çıkılmıştır. Bu projenin gerçekleşmesi ile halen 7,5 saat olan yolculuk süresi yaklaşık 4,5 saate inecektir.

Mevcut demiryolu standartlarının yükseltilmesi amacıyla TCDD Genel Müdürlüğünce 1999 yılında 192 km. yol yenilemesi, 52,5 km. takviye pozu, 49 adet makas yenilemesi ve 8516 adet ray kaynağı gerçekleştirilmiştir. Ayrıca yol yenilemeleri için 32 000 ton ray temin edilmiştir.

Çeken ve çekilen araç parkını modernize etmek ve yeterli düzeye getirmek amacıyla, 1999 yılında 14 adet TVS-2000 tipi yataklı yolcu ve 257 adet sabit semerli cevher vagonu TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü bağlı ortaklıklarında imal edilerek araç parkına katılmıştır.

Yeni demiryolu yapımı kapsamında 1999 yılı yatırım programında yer alan projelerden İzmit Kentiçi Demiryolu Geçişi ikmal edilerek işletmeye açılmış, Gaziantep Kentiçi Raylı Sistem Etüdü ile Saltıkova-Bartın demiryolu fizibilite etüdü tamamlanmıştır.

2000 yılında ise, önceki yıllardan devam eden;

- Bandırma-Bursa-Osmaneli-Ayazma,

- Çankırı-Çorum-Amasya,

- Van Gölü Kuzey Geçişi

Demiryolu etüdü projeleri ve Samsun-İskenderun demiryolu fizibilite etüdü işleri ile;

İnşaatları devam eden Divriği-Sivas (Tecer-Kangal) demiryolu 2 nci kısım ikmal (Deliktaş Tüneli) inşaatı işlerinin bitirilmesi planlanmıştır.

Ayrıca, Divriği-Sivas (Tecer-Kangal) demiryolu 1 inci ve 3 üncü kısım inşaatı ile Menemen-Aliağa çift hatlı demiryolu inşaatı işleri üzerindeki çalışmalara hız verilecektir.

1975 yılında planlanan ve 1976 yılında inşaatına başlanan “Ankara-İstanbul (Arifiye-Sincan) yeni demiryolu inşaatı, teknolojideki değişen ve gelişen şartlara göre yeniden ele alınarak değerlendirilecektir.

Öte yandan Asya ile Avrupa’yı birbirine demiryolu geçişi ile bağlayacak olan Boğaz Tüp Tünel Geçişi üzerindeki çalışmalar son safhaya getirilmiş, projenin birinci aşamasının finansmanı için sağlanacak 870 milyon ABD Doları tutarındaki krediye işlerlik kazandıran hükümetler arası nota teatisi 10 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşmiş olup, projenin birinci aşamasının finansmanı için kredi anlaşması da 17 Eylül 1999 tarihinde Tokyo’da imzalanmıştır. Proje kapsamındaki 70 milyon ABD Doları bedelli Mühendislik ve Müşavirlik Hizmetleri ihalesi için 11 Ekim 1999 tarihinde yeterlik ilânı yapılmıştır.

Ayrıca, 92 km.’lik kısmı ülkemiz sınırları içerisinde, 32 km.’lik kısmı ise Gürcistan sınırları içerisinde kalan toplam 124 km. uzunluğundaki Türkiye-Gürcistan (Kars-Tiflis) demiryolu bağlantısı projesi yatırım programına dahil edilmiş olup, Gürcistan tarafına ait kredi sorununun çözülmesini müteakip, ihalesi yapılacaktır.

Diğer taraftan, önümüzdeki 5 yıllık dönemde (2000-2004) toplam 1 katrilyon 846 trilyon TL’lık yatırım yapılması öngörülmüş olup, hazırlanan 5 yıllık program kapsamında;

– 2384 km. yolun yenilenmesi,

– 151 km. yeni yol yapılması,

– 132 km. takviye pozu yapımı,

– 1250 adet demiryolu makası üretilmesi,

– 79 500 adet ray kaynağı yapılması,

– 2452 km. sinyalizasyon tesisi yapılması,

– 2559 km. elektrifikasyon tesisi yapılması,

– 16 adet dizel manevra lokomotifi üretimi,

– 60 adet elektrikli anahat lokomotifinin imal ve temini,

– 32 adet elektrikli banliyö treni temini,

– 5 set yüksek hızlı tren temini,

– 71 adet dizel elektrikli anahat lokomotifi temini,

– 62 adet yolcu vagonu ve 350 adet yük vagonu üretilmesi

programlanmıştır.

Öte yandan, demiryolu işletmeciliğinin daha çağdaş bir yapıya kavuşturularak, hizmet kalitesinin yükseltilmesi için, TCDD Genel Müdürlüğümüzün yeniden yapılandırılması süreci başlatılmıştır. Bu kapsamda gerekli yasal düzenlemelerle ilgili çalışmalarımız devam etmektedir.

Gerek yukarıda sayılan ve önümüzdeki yıllarda gerçekleştirilecek yeni projeler, gerekse demiryollarımızın yeniden yapılandırılmasına ilişkin gerekli yasal çalışmalarımızın tamamlanması halinde demiryollarımızın ulaşım ağı içindeki hakettiği yere tekrar kavuşturulması mümkün olabilecektir. Ancak bu hedefe, ülkemizin finansman imkânları ve kaynaklarının bu sektöre yeterli ölçüde ayrılmasına imkân bulunduğu ölçüde ulaşılabilecektir.

15. – Denizli Milletvekili Salih Erbeyin’in, Denizli’nin sulama suyu ve toplulaştırma projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı M. Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1671)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımı Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımız Cumhur Ersümer’in sözlü olarak cevaplandırmasını saygılarımla arz ederim. 22.11.1999

Salih Erbeyin

Denizli

1. Denizli Acıpayam Ovasının, Denizli Hambat Ovasının, Denizli Baklan Ovasının sulama durumu ve toplulaştırma planı ne durumdadır?

2. 2000 yılında ayrılan ödenek nedir? Ne zeaman bitirilmesi düşünülmektedir?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 13.4.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı: B.15.0.APK.0.23.300-677-6462

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) TBMM Başkanlığının 1.12.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/284-2790/7045 sayılı yazısı.

b) Sayın Hüsamettin Özkan (Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı)’a muhatap 20.12.1999 tarih ve B.15.0.APK.0.23.300-1857-21871 sayılı cevabî yazımız.

c) TBMM Başkanlığının 24.3.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4856 sayılı yazısı.

Denizli Milletvekili Sayın Salih Erbeyin’in tarafıma tevcih ettiği 6/284-2790 esas no.lu sözlü soru önergesi TBMM Genel Kurulunda üç birleşim içinde cevaplandırılmadığı gerekçesiyle yazılı soruya çevrilerek ilgi c’de kayıtlı yazı ile tekrar Bakanlığıma gönderilmiştir. İlgi b’de kayıtlı yazı ile daha önce iletilen 7/1671 esas no.lu yazılı soru önergesine ait bilgiler ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

ve Başbakan Yardımcısı

Denizli Milletvekili Sayın Salih Erbeyin’in Yazılı Soru Önergesi ve Cevapları

(7/1671 Esas No.lu)

Soru 1,2:

1. Denizli Acıpayam Ovasının, Denizli Hambat Ovasının, Denizli Baklan Ovasının sulama durumu ve toplulaştırma planı ne durumdadır?

2. 2000 yılında ayrılan ödenek nedir? Ne zaman bitirilmesi düşünülmektedir?

Cevap 1,2:

Acıpayam Ovası Sulaması I. Kısım İnşaatı:

1990 yılında ihalesi yapılarak çalışmalara başlanılan ve 14 150 hektar sahanın sulanmasını sağlayacak olan Acıpayam Ovası Sulaması I. Kısım inşaatında bu güne kadar 51,8 km uzunluğundaki sağ ana kanalın tamamı ve bu kanalın 25,7 km’sine kadar sanat yapıları tamamlanarak sağ ana kanalın 25,77 km’sine kadar 2500 hektar arazi sulamaya açılmıştır. Ayrıca 26,5 km. uzunluğundaki sol ana kanalın 17,3 km’sinin inşaatı bitirilmiştir.

Acıpayam Ovası Sulaması I. Kısım İnşaatı Gölhisar-Acıpayam I. Merhale Projesi kapsamında yer almakta olup, projeye 2000 yılı için 7,726 trilyon TL. ödenek talep edilmiş ve 2 850 trilyon TL. ödenek ayrılabilmiştir.

Baklan Ovası Sulaması 4. Kısım Ana Kanal İnşaatı:

1995 yılında ihalesi yapılarak çalışmalara başlanılan ve BR2-BR3 ana kanalları vasıtasıyla 13 243 hektar arazinin su iletimi, Çivril ilçesinde 3110 hektar sahanın yer altı suyu ile sulanması, Irgıllı sulamasından mevcut şebekenin 2419 hektarlık kesiminin yenilenmesini sağlayacak olan Baklan Ovası sulaması 4. kısım ana kanal inşaatında verilen ödeneklerle toplam uzunluğu 26 km olan BR2-BR3 ana kanalları bitirilmiş, Irgıllı sulamasına ait 2419 hektar sahanın şebeke yenilenmesi tamamlanarak yöre çiftçileri rahat sulama imkânına kavuşturulmuş ve BR2 pompa binasının inşaatı çalışmalarına devam edilmiştir.

Baklan Ovası Sulaması 4. Kısım Şebeke İnşaatı:

1995 yılında ihalesi yapılarak çalışmalara başlanılan 13 243 hektar arazinin sulanmasını 10 577 hektar araziye de kanal bazında su verilmesini sağlayacak olan Baklan Ovası Sulaması 4 üncü Kısım Şebeke İnşaatında bugüne kadar 51 km uzunluğundaki BL2 ana kanalının 8 km’si bitirilmiş ve bu km’ye tekabül eden 2033 hektar arazinin kanalet şebekesi de tamamlanmıştır. BL2 pompa binasının yapımına devam edilmektedir.

Baklan Ovası sulaması 4 üncü kısım ana kanal ve şebeke inşaatları Çivril-Işıklı-Baklan Projesi kapsamında yer almakta olup, projeye 2000 yılı için 17 010 trilyon TL. ödenek talep edilmiş ve 2 470 trilyon TL ödenek ayrılabilmiştir.

Denizli Hambat Ovasında Yeraltı Suyu Sulamaları kapsamında bugüne kadar 22 adet derin sondaj kuyusu açılarak 1055 hektar sahanın sulanması sağlanmıştır. 105 hektar sahayı sulayacak olan 2 adet kuyu açımı ve elektrifikasyonu tamamlanmış olup, projeleri Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce hazırlanmaktadır. 310 hektar sahaya hizmet verecek olan 6 adet kuyu açılmış olup, elektrifikasyon projeleri hazırlanmaktadır. 100 hektar sahanın sulanmasını sağlayacak olan 4 adet kuyunun açılması halen devam etmektedir.

Denizli Hambat Ovasında Yerüstü Suyu Sulamaları kapsamında inşaatı devam eden Beylerli Göleti bitirildiği zaman Hambat Ovasında 828 hektar arazinin sulanması hedeflenmektedir. Henüz ön inceleme ve etüd aşamasında bulunan İnceler Göleti ve sulamasında çalışmaların olumlu olması halinde yaklaşık 1000 hektar sahanın sulanması planlanmaktadır.

Yeraltı ve Yerüstü suyu sulamaları DSİGenel Müdürlüğünün Küçük Su İşleri faaliyetleri kapsamında yürütülmekte olup, ödenekleri toplu verilmektedir. 2000 yılında Küçük su işleri faaliyetlerine 205 trilyon TL. ödenek talep edilmiş ve 50 trilyon TL. ödenek ayrılabilmiştir.

Toplulaştırma faaliyetleri Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün ilgi alanına girmektedir.

16. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın Erzincan İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/1734)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Ş. Sina Gürel tarafından yazılı olarak cevaplandırmasına delaletinizi saygıyla arz ederim. 3.4.2000

Tevhit Karakaya

Erzincan

1. Bakanlığınızın 2000 Malî Yılı bütçesinden Erzincan’a ne kadar ödenek ayrılmıştır? Bu ödeneğin ne kadarı cari harcama, ne kadarı yatırım harcamaları içindir?

2. 1999 yılında Erzincan’a ayrılan ödeneğin ne kadarı kullanılmıştır?

3. Erzincan’da yapımı süren yatırımların ne zaman bitirilmesi planlanmaktadır?

4. İklim şartları gözönüne alınarak Erzincan’da yatırım hizmetlerinin zamanında yetiştirilmesi için ne gibi tedbirler düşünüyorsunuz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 13.4.2000

Sayı: B.02.0.007/0964

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığının, 10.4.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1734-4981/11746 sayılı yazısı.

Erzincan Milletvekili Sn. Tevhit Karakaya’nın, Bakanlığıma tevcih ettiği 7/1734-4981 esas no.lu yazılı soru önergesi; Bakanlığım Bağlı ve İlgili Kuruluşlarının Erzincan’da yatırımları bulunmadığından cevaplandırılamamıştır.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel

Devlet Bakanı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.