Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21 CİLT : 29 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

71 inci Birleşim

23 . 3 . 2000 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. — GELEN KÂĞITLAR

III. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin’in, Ege tütün piyasasına verilen başfiyatla ilgili gündemdışı konuşması

2. — Adana Milletvekili İsmet Vursavuş’un, 21 Mart Dünya Ormancılık Günü ve Türk ormancılığı hakkında gündemdışı konuşması

3. — Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, afet kapsamına alınan belediyelere uygulanan yardım katsayılarındaki haksızlık iddialarına ilişkin gündemdışı konuşması

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME

1. — İstanbul Milletvekili Aydın A. Ayaydın ve 32 arkadaşının, bayram tatillerinde şehirlerarası yollarda trafiğin yoğunlaşması nedeniyle meydana gelen trafik kazalarının önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/26)

IV. —SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. —(9/27) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

2. — (9/42) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

3. — Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

V. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. —Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/501) (S. Sayısı : 367)

VI. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. —Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, özel ilgi ve eğitime ihtiyacı olan çocukların korunması ile ilgili olarak yapılan projeye ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1450)

2. — Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu’nun, Giresun’daki öğretmen, okul ve derslik açığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1467)

3. — Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, gümrük kapılarında yapılan ihracat ve ithalat miktarına ilişkin sorusu ve DevletBakanı Mehmet Keçeciler’in cevabı (7/1519)

4. — Giresun Milletvekili RasimZaimoğlu’nun, Ordu-Giresun Havaalanı Projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1522)

5. — Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, Muğla İlinin Aydın sınırına kadar olan sahilinde olan iskelelerin ihracata uygun liman haline getirilip getirilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1542)

 

 

I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.

Balıkesir Milletvekili Aydın Gökmen, Balıkesir İlinin sorunlarına,

İstanbul Milletvekili Cahit Savaş Yazıcı, bayram günlerinde, otoyollarda ve köprülerde ücret alınmasına,

İstanbul Milletvekili HüseyinKansu da, Bosna-Hersek’in, Güney Kıbrıs Rum yönetimiyle diplomatik ilişki kurması kararına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener (6/328) ile,

Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın (6/530),

Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; soruların geri verildiği açıklandı.

Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan’ın, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonundan,

Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Güneş’in de, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonundan,

Çekildiklerine ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Boş bulunan ve Anavatan Partisi Grubuna düşen :

Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyeliklerine, Ağrı Milletvekili Celal Esin ile Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Güneş,

Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyeliğine, Iğdır Milletvekili Ali Güner,

Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğine de, Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan,

Seçildiler.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının :

1 inci sırasında bulunan (6/269),

2 nci sırasında bulunan (6/270),

3 üncü sırasında bulunan (6/271),

4 üncü sırasında bulunan (6/272),

5 inci sırasında bulunan (6/273),

6 ncı sırasında bulunan (6/274),

7 nci sırasında bulunan (6/275),

8 inci sırasında bulunan (6/276),

9 uncu sırasında bulunan (6/278),

10 uncu sırasında bulunan (6/279),

11 inci sırasında bulunan (6/280),

12 nci sırasında bulunan (6/281),

13 üncü sırasında bulunan (6/284),

Esas numaralı sözlü sorularına, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadıklarından, yazılı soruya çevrildikleri ve gündemden çıkarıldıkları açıklandı; 6 ncı sırasında bulunan (6/274) esas numaralı sözlü soru üzerinde, Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan görüşlerini açıkladı.

14 üncü sırasında bulunan (6/286),

15 inci sırasında bulunan (6/288),

16 ncı sırasında bulunan (6/289),

17 nci sırasında bulunan (6/290),

18 inci sırasında bulunan (6/291),

19 uncu sırasında bulunan (6/292),

20 nci sırasında bulunan (6/293),

21 inci sırasında bulunan (6/305),

22 nci sırasında bulunan (6/309),

23 üncü sırasında bulunan (6/310),

24 üncü sırasında bulunan (6/311),

25 inci sırasında bulunan (6/312),

26 ncı sırasında bulunan (6/313),

27 nci sırasında bulunan (6/314),

28 inci sırasında bulunan (6/315),

29 uncu sırasında bulunan (6/316),

30 uncu sırasında bulunan (6/317),

31 inci sırasında bulunan (6/318),

32 nci sırasında bulunan (6/319),

33 üncü sırasında bulunan (6/321),

34 üncü sırasında bulunan (6/322),

35 inci sırasında bulunan (6/323),

36 ncı sırasında bulunan (6/324),

37 nci sırasında bulunan (6/325),

38 inci sırasında bulunan (6/326),

39 uncu sırasında bulunan (6/327),

40 ıncı sırasında bulunan (6/328),

41 inci sırasında bulunan (6/329),

42 nci sırasında bulunan (6/330),

43 üncü sırasında bulunan (6/332),

44 üncü sırasında bulunan (6/334),

45 inci sırasında bulunan (6/335),

46 ncı sırasında bulunan (6/336),

47 nci sırasında bulunan (6/337),

48 inci sırasında bulunan (6/338),

49 uncu sırasında bulunan (6/339),

50 nci sırasında bulunan (6/340),

51 inci sırasında bulunan (6/342),

52 nci sırasında bulunan (6/343),

53 üncü sırasında bulunan (6/344),

54 üncü sırasında bulunan (6/345),

55 inci sırasında bulunan (6/346),

56 ncı sırasında bulunan (6/349),

57 nci sırasında bulunan (6/350),

58 inci sırasında bulunan (6/351),

59 uncu sırasında bulunan (6/352),

60 ıncı sırasında bulunan (6/353),

61 inci sırasında bulunan (6/354),

62 nci sırasında bulunan (6/355),

63 üncü sırasında bulunan (6/356),

64 üncü sırasında bulunan (6/357),

65 inci sırasında bulunan (6/358),

66 ncı sırasında bulunan (6/359),

67 nci sırasında bulunan (6/360),

68 inci sırasında bulunan (6/361),

69 uncu sırasında bulunan (6/362),

70 inci sırasında bulunan (6/363),

71 inci sırasında bulunan (6/364),

72 nci sırasında bulunan (6/365),

73 üncü sırasında bulunan (6/369),

74 üncü sırasında bulunan (6/370),

75 inci sırasında bulunan (6/371),

76 ncı sırasında bulunan (6/372),

77 nci sırasında bulunan (6/373),

78 inci sırasında bulunan (6/374),

79 uncu sırasında bulunan (6/375),

80 inci sırasında bulunan (6/376),

81 inci sırasında bulunan (6/377),

82 nci sırasında bulunan (6/378),

83 üncü sırasında bulunan (6/379),

84 üncü sırasında bulunan (6/380),

85 inci sırasında bulunan (6/381),

86 ncı sırasında bulunan (6/382),

87 nci sırasında bulunan (6/383),

88 inci sırasında bulunan (6/384),

89 uncu sırasında bulunan (6/385),

90 ıncı sırasında bulunan (6/386),

91 inci sırasında bulunan (6/387),

92 nci sırasında bulunan (6/388),

93 üncü sırasında bulunan (6/389),

94 üncü sırasında bulunan (6/390),

95 inci sırasında bulunan (6/391),

96 ncı sırasında bulunan (6/393),

97 nci sırasında bulunan (6/394),

98 inci sırasında bulunan (6/395),

99 uncu sırasında bulunan (6/396),

100 üncü sırasında bulunan (6/397),

101 inci sırasında bulunan (6/398),

102 nci sırasında bulunan (6/399),

103 üncü sırasında bulunan (6/400),

104 üncü sırasında bulunan (6/401),

105 inci sırasında bulunan (6/402),

106 ncı sırasında bulunan (6/403),

107 nci sırasında bulunan (6/404),

108 inci sırasında bulunan (6/405),

109 uncu sırasında bulunan (6/406),

110 uncu sırasında bulunan (6/407),

111 inci sırasında bulunan (6/408),

112 nci sırasında bulunan (6/409),

113 üncü sırasında bulunan (6/410),

114 üncü sırasında bulunan (6/413),

115 inci sırasında bulunan (6/414),

116 ncı sırasında bulunan (6/415),

117 nci sırasında bulunan (6/416),

118 inci sırasında bulunan (6/417),

119 uncu sırasında bulunan (6/418),

120 nci sırasında bulunan (6/426),

121 inci sırasında bulunan (6/427),

122 nci sırasında bulunan (6/428),

123 üncü sırasında bulunan (6/429),

124 üncü sırasında bulunan (6/430),

125 inci sırasında bulunan (6/431),

126 ncı sırasında bulunan (6/432),

127 nci sırasında bulunan (6/433),

128 inci sırasında bulunan (6/434),

129 uncu sırasında bulunan (6/435),

130 uncu sırasında bulunan (6/436),

131 inci sırasında bulunan (6/437),

132 nci sırasında bulunan (6/438),

133 üncü sırasında bulunan (6/439),

134 üncü sırasında bulunan (6/440),

135 inci sırasında bulunan (6/441),

136 ncı sırasında bulunan (6/442),

137 nci sırasında bulunan (6/443),

138 inci sırasında bulunan (6/444),

139 uncu sırasında bulunan (6/445),

140 ıncı sırasında bulunan (6/446),

141 inci sırasında bulunan (6/447),

142 nci sırasında bulunan (6/448),

143 üncü sırasında bulunan (6/449),

144 üncü sırasında bulunan (6/450),

145 inci sırasında bulunan (6/451),

146 ncı sırasında bulunan (6/452),

147 nci sırasında bulunan (6/453),

148 inci sırasında bulunan (6/454),

149 uncu sırasında bulunan (6/455),

150 nci sırasında bulunan (6/456),

151 inci sırasında bulunan (6/457),

152 nci sırasında bulunan (6/458),

153 üncü sırasında bulunan (6/460),

154 üncü sırasında bulunan (6/461),

155 inci sırasında bulunan (6/462),

156 ncı sırasında bulunan (6/463),

157 nci sırasında bulunan (6/464),

158 inci sırasında bulunan (6/465),

159 uncu sırasında bulunan (6/466),

160 ıncı sırasında bulunan (6/467),

161 inci sırasında bulunan (6/469),

162 nci sırasında bulunan (6/470),

163 üncü sırasında bulunan (6/471),

164 üncü sırasında bulunan (6/472),

165 inci sırasında bulunan (6/473),

166 ncı sırasında bulunan (6/474),

167 nci sırasında bulunan (6/475),

168 inci sırasında bulunan (6/476),

169 uncu sırasında bulunan (6/478),

170 inci sırasında bulunan (6/479),

171 inci sırasında bulunan (6/480),

172 nci sırasında bulunan (6/481),

173 üncü sırasında bulunan (6/482),

174 üncü sırasında bulunan (6/483),

175 inci sırasında bulunan (6/484),

176 ncı sırasında bulunan (6/485),

177 nci sırasında bulunan (6/486),

178 inci sırasında bulunan (6/487),

179 uncu sırasında bulunan (6/488),

180 inci sırasında bulunan (6/489),

181 inci sırasında bulunan (6/490),

182 nci sırasında bulunan (6/491),

183 üncü sırasında bulunan (6/492),

184 üncü sırasında bulunan (6/493),

185 inci sırasında bulunan (6/494),

186 ncı sırasında bulunan (6/495),

187 nci sırasında bulunan (6/497),

188 inci sırasında bulunan (6/498),

189 uncu sırasında bulunan (6/499),

190 ıncı sırasında bulunan (6/500),

191 inci sırasında bulunan (6/501),

192 nci sırasında bulunan (6/502),

193 üncü sırasında bulunan (6/503),

194 üncü sırasında bulunan (6/504),

195 inci sırasında bulunan (6/505),

196 ncı sırasında bulunan (6/506),

197 nci sırasında bulunan (6/507),

198 inci sırasında bulunan (6/508),

199 uncu sırasında bulunan (6/509),

200 üncü sırasında bulunan (6/510),

Esas numaralı sözlü sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

Askerî Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının, Genel Kurulun 8.3.2000 tarihli 67 nci Birleşiminde kabul edilmiş olan 1 inci maddesinin, hükümetin isteminde belirtilen gerekçeyle yeniden görüşülmesinin, İçtüzüğün 89 uncu maddesi uyarınca uygun görüldüğüne ilişkin Danışma Kurulu önerisi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Millî Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşlarında çalışan devlet memurlarının asker kişi sıfatları, Türkiye Büyük Millet Meclisi 8.3.2000 tarihli birleşiminde, tasarının kabul edilen 1 inci maddesiyle belirlendiğine; bu konuda münferit olarak da olsa, hatalı algılamaları ortadan kaldırmak için, tasarının 1 inci maddesinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 89 uncu maddesi uyarınca bir kere daha görüşülmesinin uygun olacağına ilişkin hükümetin gerekçeli istemi kabul edildi.

Görüşmelerine devam edilen Askerî Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/378, 1/532) (S.Sayısı : 214) görüşmeleri tamamlandı; 1 inci maddesi, yeniden görüşüldü ve tümü oylanarak kabul edilip, kanunlaştığı açıklandı.

Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısının (1/393) (S.Sayısı : 89) görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu Tasarısının (1/501) (S.Sayısı : 367) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 23 Mart 2000 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 18.58’de son verildi.

Mehmet Vecdi Gönül

Başkanvekili

Melda Bayer Vedat Çınaroğlu

Ankara Samsun

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

No. : 98

II. — GELEN KÂĞITLAR

23 . 3 . 2000 PERŞEMBE

Sözlü Soru Önergeleri

1. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Kovancılar’ın hükümet konağı ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/563) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

2. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Kovancılar’a askerlik şubesi açılmasına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/564) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

3. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Karakoçan-Sarıcan baraj projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/565) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

4. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Karakoçan İlçesinin yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/566) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

5. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Karakoçan Küçük Sanayi Sitesi inşaatına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/567) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

6. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Kovancılar İlçesinin kanalizasyon sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/568) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

7. — Elazığ Milletvekili Ahmet CemilTunç’un, Elazığ-Kovancılar Küçük Sanayi Sitesi inşaatına ilişkinSanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/569) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

8. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Kovancılar İlçesinin içme suyu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/570) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

9. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Kovancılar İlçesinin karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskânBakanından sözlü soru önergesi (6/571) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

10. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Kovancılar Belediyesinin hizmet binası ihtiyacına ilişkin Bayındırlık ve İskânBakanından sözlü soru önergesi (6/572) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

11. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Kovancılar İlçesi Devlet Hastanesine uzman doktor atanıp atanmayacağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/573) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

12. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ kültür merkezi inşaatına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/574) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

13. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Keban İmam Hatip Lisesi inşaatına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/575) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

14. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Sivrice öğrenci pansiyonuna ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/576) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

15. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Kovancılar İlçesindeki öğrenci pansiyonuna ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/577) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

16. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Karakoçan ilçesi vakıf öğrenci yurduna ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/578) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

17. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Alacakaya, Arıcak karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/579) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

18. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Palu-Gökdere Beldesinin ulaşımına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/580) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

19. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Palu-Gökdere-Bingöl karayolu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/581) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

20. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Karakoçan-Karaçan Köyüne telefon bağlanıp bağlanmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/582) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

21. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Karakoçan İlçesine bağlı bazı köy yollarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/583) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

22. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Karakoçan İlçesi Yeşilbelen Köyünün yol ve içme suyu sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/584) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

23. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Karakoçan İlçesi Sarıbaşak Köyü ilköğretim okuluna ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/585) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

24. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Karakoçan İlçesi Kocadayı ve Keklik köylerinin ilköğretim okullarının ne zaman açılacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/586) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

25. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Karakoçan İlçesi Kuşbayırı Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/587) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

26. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ İline bağlı bazı köylerin yol sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/588) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

27. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ İline bağlı bazı köylerin yollarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/589) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

28. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ İli köylerinin içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/590) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

29. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ İli Karakoçan İlçesine bağlı Bulgurcuk, Güllüce ve Demirdelen köylerinin yollarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/591) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

30. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Karakoçan İlçesine bağlı bazı köylerin yollarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/592) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

31. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Kovancılar-Okçular yoluna ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/593) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

32. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Kovancılar-Karasungur ve Mirahmet köylerinin yollarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/594) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

33. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Karaçor grup yoluna ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/595) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

34. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ’da yapımı devam eden kapalı yüzme havuzunun ödenek ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) sözlü soru önergesi (6/596) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

35. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Karakoçan-Bulgurcuk Köyünün içme suyu projesine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/597) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

36. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Karakoçan-Çelebi Köyünün içme suyu ve yol sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/598) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

37. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Karakoçan-Çıtak Köyü okulunun ne zaman açılacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/599) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

38. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Karakoçan-Çıtak Köyü yoluna ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/600) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

39. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Karakoçan-Demirtaş Köyü yoluna ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/601) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

40. — Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, Elazığ-Karakoçan-Demirtaş Köyünün imam ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) sözlü soru önergesi (6/602) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2000)

41. — Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, Rize İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/603) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.2000)

42. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Bağ-Kur emeklilerinden kesilen prime ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/604) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.3.2000)

Yazılı Soru Önergeleri

1. — Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, bayram tatillerinde yük kamyonlarının trafiğe çıkma yasağının kaldırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1672) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.3.2000)

2. — Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Galatasaray Futbol Kulübü’ne destek sağlanıp sağlanmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1673) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.3.2000)

3. — Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, Kütahya İline ne zaman doğalgaz verileceğine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1674) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.3.2000)

4. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Esenboğa Havaalanı danışma bürolarında görevli personele ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1675) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.3.2000)

5. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, maç sonrası yapılan sevinç gösterileri sırasında meydana gelen olaylara ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/1676) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.3.2000)

6. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, kurban derilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1677) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.3.2000)

7. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Yüksek Seçim Kuruluna üye seçimine ve Yargıtay’a ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1678) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.3.2000)

8. — Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, bayram tatili süresince meydana gelen trafik kazalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1679) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.3.2000)

9. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, THY’nin yurt dışı taşımacılığında uyguladığı fiyat tarifesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1680) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.3.2000)

10. — Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, sigorta prim ve ödeneklerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1681) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.3.2000)

Meclis Araştırması Önergesi

1. — İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın ve 32 arkadaşının, bayram tatillerinde şehirlerarası yollarda trafiğin yoğunlaşması nedeniyle meydana gelen trafik kazalarının önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/126) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.3.2000)

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

23 Mart 2000 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Melda BAYER (Ankara)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71 inci Birleşimini en iyi dileklerimle açıyor, saygılar sunuyorum.

Toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden evvel, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, 2000 yılı Ege tütün piyasasına verilen başfiyat konusunda söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın İlhan Aytekin’e aittir.

Buyurun Sayın Aytekin.

Süreniz 5 dakika efendim.

III. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. —Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin’in, Ege tütün piyasasına verilen başfiyatla ilgili gündemdışı konuşması

İLHAN AYTEKİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, tütünde, 1998 mahsul başfiyatı 1 400 000 lira olmuştur. Piyasanın geç açılması, randıman tespitinin geç yapılması, bu nedenle çiftçinin tüccara ezdirilmesi, teslim-tesellüm işlerinin çok ağır yürümesi, avansların ödenmemesi ve son olarak da bedellerin ağustos ayı sonuna kadar sarkması, tütün üreticisini perişan etmiştir.

Bu yetmiyormuş gibi, bu sene tütün üreticisinin ekim alanları yüzde 50 oranında daraltılmıştır. Bu zorunlu uygulama ve diğer olumsuzluklar karşısında tek beklentisi haline gelen piyasanın açılmasıyla da çiftçinin bu ümidi hüsrana dönüşmüştür.

1999 mahsulü tütün maliyeti, ziraat odalarının yaptığı tespitle, 2 300 000 lira; bunun üzerine yüzde 30 kâr ilavesiyle, 2 987 000 Türk Lirası olarak başfiyat verilmesi gerekiyordu; hükümet, 1 400 000 lira olan geçen yılki başfiyatı yüzde 25 artırarak, 1 750 000 lira olarak açıklamıştır.

Muhterem milletvekilleri, takdir edileceği üzere, tütün piyasasında önemli olan, ortalama artış fiyatıdır; başfiyata, sembol fiyat demek daha doğrudur. Meseleye bu realiteyi unutmadan baktığımızda görülen, 900 000 - 1 200 000 Türk Lirası olarak karşımıza çıkmış olmasıdır. Söz konusu fiyatlardan yüzde 5 çürük ürünler için tenzil ettiğinizde, geriye kalan fiyat, acıtıcıdır, bir nevi gasptır ve yoksulluktur. Başfiyat tespitine, ziraat odalarımızın ne 70’lik rakının ne 50 paket birinci sigarasının ve ne de helvanın hesabını tutmuyor.

Önemli ölçüde, ikinci sınıf ve kapa tütünü de piyasada bulunmaktadır; ancak, randıman tespitinde bu yıl, 1999 ürünü Ege Bölgesi fiyat skalasından da anlaşılacağı üzere, yeni bir uygulama getirilmiştir; geçmiş yıllarda her randımana ayrı fiyat verilirken, bu yıl iki randımana aynı fiyat verilmekle, yine haksız bir uygulama yapılmıştır.

İşin daha da kötüsü, görüştüğümüz yetkililerin yeni randıman fiyat skalasının nasıl uygulanacağı hususunu bilmemelerinden kaynaklanan sıkıntıların yaşandığını tespit etmiş olmamızdır. Bu skalaya göre, ortalama fiyat çok düşük seviyededir. Dolayısıyla, bu baza göre artış, bırakınız yüzde 25’leri, yüzde 17-18 civarında kalmaktadır, hatta geçen seneki başfiyatı bile tutmamaktadır. Aynen pamuktaki uygulama, bugün tütün üreticisini vurmuştur.

Sadece, girdilerde 2000 yılı başından bu yana iki aydaki artış oranının yüzde 15 seviyesinde olduğu dikkate alınırsa, yüzde 20’ler civarında gerçekleşen artış, bu hükümetin ekonomiyle ve vatandaşımızın sıkıntısıyla ne kadar alakası olduğunu ortaya koyması bakımından çarpıcı bir örnektir.

Esasen, söz buraya gelmişken, olup bitenlerin hükümetin takdir ve tercihleri olmadığını da belirtmek istiyorum. Cümle âlem biliyor ki, IMF’nin, bir başka ifadeyle Amerika’nın kâhyası Bay Cottarelli, ara ara geliyor, direktiflerini veriyor, 57 nci hükümet de uygulamacı firma gibi çalışıyor ve talimatlar yerine getiriliyor. İşte tütünde, işte memur zammında yüzde 25’lik artışın üzerine çıkılamamasının sebebi budur. Bu hükümet var olduğu sürece de, başta köylümüz ve çiftçimiz olmak üzere, hiç kimse iyiye ümitlenmesin ve beklenti içinde olmasın; çünkü, IMF tarımda destekleme fiyatlarından vazgeçilmesini istiyor; ama, kendileri her çitfçiye 29 dolar peşin ödeme yapıyor.

Bu noktada hemen akla gelen, ülke yönetiminde son söz, milletin seçtiklerinde mi, yoksa bir başkasında mıdır!?. Üzüntüyle ifade edelim ki, olup bitenler, ulusal bağımsızlık onurumuzu incitmektedir. Cumhuriyet hükümeti, bu durum ve görüntüsünü derhal tashih etmelidir.

Muhterem milletvekilleri, sonuç olarak, tütünü, tütün piyasasını ve tütün üreticisinin durumunu özetleyecek olursak, yeni ailelerin teşekkülü ve asker dönüşü de dikkate alındığında, kota uygulaması yanlıştır; teslim-tesellüm, gecikme, önceden alınan imza, malın kaldırılması ve satışın yapılması sebebiyle yanlıştır.

Avans... Ege’de tütün balyası 50 kilogram, Karadenizde 20 kilogramdır; dolayısıyla, balya başına ödenen 10 milyon lira avans hakkaniyetli değildir; Ege tütün üreticisi mağdur olmaktadır; yanlıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aytekin, lütfen toparlayınız.

Buyurun.

İLHAN AYTEKİN (Devamla) – Başfiyat, maliyetin altında ilan edilmiştir; yanlıştır. 57 nci hükümet, bugüne kadar verilen fiyatların en düşük olanını vermiştir.

Iskartaya, alım yerlerinde farklı muamele yapılmıştır; yanlıştır. Ödemeler ağustos ayına sarkıtılıyor; yanlıştır.

Tekel eksperinin 12 randıman tespit ettiği tütünü, tüccar 78 randıman olarak almıştır; randıman uygulaması yanlıştır.

Tütün üreticisi, bu serüven ve muameleyle eli böğründe kalmıştır. Millî politikamız yoktur; yanlıştır, olmalıdır.

Genelde, halkımız, malum sıkıntılardan dolayı bayram sevincini bölüşememiş, yaşayamamıştır; çünkü, çoluk çocuğuna bayramlığını alamamış, hatta on yıldır yirmi yıldır kurban kesen aileler bu defa bayramı kurbansız geçirmişlerdir; bu defa gördüğümüz, kurbanların bile taksitle alınıp satıldığıdır.

Muhterem milletvekilleri, Balıkesir Sındırgı, Bigadiç, Savaştepe, İvrindi, Ayvalık ve Merkez İlçelerinde, dünyanın ve Türkiye’nin en iyi tütünü yetiştirilmektedir; nüfusun yüzde 45’inin tek geçim kaynağıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aytekin, cümlenizi tamamlamanız için... Lütfen...

İLHAN AYTEKİN (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

Esasen, Türk çiftçisi ve köylüsü, traktörü pazarda, kendisi icradadır. O itibarla, bu hükümetin çok kısa zamanda Türk çiftçisi ve köylüsünün yüzünü güldürecek politikaları uygulaması temennisiyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aytekin.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı ikinci söz, 21 Mart Dünya Ormancılık Günü ve Türk ormancılığı hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Sayın İsmet Vursavuş’a aittir.

Buyurun Sayın Vursavuş. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

2. — Adana Milletvekili İsmet Vursavuş’un, 21 Mart Dünya Ormancılık Günü ve Türk ormancılığı hakkında gündemdışı konuşması

İSMET VURSAVUŞ (Adana) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 21 Mart Dünya Ormancılık Günü ve Türkiye ormancılığı Ağaçlandırma Haftası kutlamaları nedeniyle gündemdışı söz almış bulunuyorum.

Sözlerime başlamadan, aramızdan zamansız ayrılan değerli arkadaşımız Siirt Milletvekili Nizamettin Sevgili’ye Tanrı’dan rahmet, ailesine ve sizlere başsağlığı diliyorum.

Öncelikle, yoğun gündeme rağmen bana bugün konuşma fırsatı veren Sayın Başkanıma ayrıca teşekkür ediyor, hepinizin Kurban Bayramını kutluyorum.

Yine, Türk Milletinin tarihi ve kültürü açısından yaşantısında önemli bir yeri olan sultan nevruz bayramı kutlamalarının da, dostluk, kardeşlik, sevgi, birlik ve beraberlik duygularının yoğunluğu içinde geçmesini diliyor, saygılar sunuyorum.

Dünya Ormancılık Günü ve Ağaçlandırma Haftasının, buna paralel olarak Dünya Ormancılık Haftasının, nevruz bayramımızla aynı güne rastlaması tesadüf değildir. Dünya milletleri daha böyle kutlamaları bilmezken, atalarımız, Türk kültürünün yayıldığı her toprakta yüzyıllardır, kuzey yarımkürede doğanın yeni bir hayata başlaması ve bitkilerin canlanıp büyümeye başlamasını bayram havasında coşkuyla karşılamışlar, günümüzde de aynı coşku, Sultan Nevruz kutlamalarıyla devam etmiştir.

Sayın milletvekilleri, dünyanın en önemli ve vazgeçemeyeceğimiz doğal kaynaklarımızın başında gelen ormanlara gereken önemin verilmediğini gören Avrupa Tarım Federasyonu, dünyanın kuzey yarımküresinde ilkbaharın, güney yarımküresinde sonbaharın başlangıç günü olan 21 Mart gününü, 1971 yılında, Ormancılık Günü olarak kabul etmiş ve Gıda Tarım Organizasyonu (FAO) kanalıyla, bunun, bütün dünya milletlerine tavsiye edilmesini sağlamıştır.

Modern ilim ve ileri derece gelişen teknoloji, mucize sayılabilecek şeyler geliştirmiştir zamanımızda, hatta uzay çağını başlatmıştır; ama, ne yazık ki, yılların tahribiyle bozulmuş olan doğal dengeyi düzeltmekte aynı başarıyı gösterememiştir.

Yurdumuzda da kutlanmakta olan Dünya Ormancılık Gününün amacı şöyle özetlenebilir: Ormanların korunması, geliştirilmesi, teknik bir uygulamayla iyi bir şekilde işletilmesi, önemi ile çok yönlü faydalarının çeşitli yayın organları vasıtasıyla ilginin artırılarak halka duyurulmasıdır.

Bir taraftan nüfus artışı, bir taraftan orman ürünlerinin ihtiyacı karşılayamayacağı ve giderek artan odun hammaddesi açığının ortaya çıkacağı kesinlikle belli olmuş durumdadır. Dünya petrol kaynakları gittikçe azalmaktadır; yine, maden kaynakları sınırlıdır ve bundan da yararlanmanın bir sınırı vardır. Bunlara karşın orman kaynakları, kendi kendine yenilenebilmesi özelliği nedeniyle, gün geçtikçe önemini artırmaktadır. 

Nüfusumuz, dünya nüfusu, her yıl 70 milyon artarken, ormanların tahrip edilmesi sonucu doğal denge hızla bozulmakta ve toprağın ölümü demek olan erozyon tehlikesi ciddî boyutlara ulaşmaktadır. Bu tehlikeyi de ancak, ağaçlandırma çalışmalarıyla ve var olan ormanları koruyarak önlemeliyiz. Ormanlar, sadece toprak kaybını önlemekle kalmaz, nefes aldığımız havayı, yaşamın vazgeçilmez koşulu suyu sağlamakta, ekonomiye katkıda bulunmakta, anormal iklim değişikliklerini önlemekte, canlı türlerinin çeşitliliğini ve devamını sağlamakta, kuraklık ve sel baskınını önlemektedir.

Tıp ve eczacılık açısından da son derece önemli olan bitki ve hayvan türleri yalnızca ormanlarda yetişmekte, halkımız için başlıbaşına bir geçim kaynağı oluşturmaktadır. Bugün, ortalama 18 000 köyde yaşayan 9 milyona yakın orman köylümüz, yaşantısını, orman içinde ve kenarında geçirmektedir.

Sayın milletvekilleri, yurdumuz topraklarını bir kanser gibi saran, sinsi sinsi yiyip bitiren toprak erozyonu, dünyada ve ülkemizde giderek artış göstermektedir. Yanlış arazi kullanımı, eğimli dik arazilerde tarım yapılması, meralarda plansız ve aşırı otlatma, ormanların bilinçsizce kullanım sonucu yok edilmesi, orman yangınları gibi nedenlerle erozyon olayı önemli boyutlara ulaşmaktadır.

Avrupa Topluluğu ülkelerinin tamamında 25 milyon hektar alan erozyona maruz iken, ülkemizde erozyon etkisinde kalan arazi miktarı yaklaşık 57 milyon hektarı bulmaktadır. Ülkemizin tamamının yüzde 87’sinde erozyon vardır.

Sizlere, erozyonun, ülkemizde binlerce yıllık tahribatı sonucu ne denli tehlikeli olduğunu bazı örneklerle vermek isterim: 2 000-3 000 yıl önce deniz kıyısı ve liman şehri olan Efes 4 kilometre, Truva 9 kilometre, Tarsus 15 kilometre, Bergama 22 kilometre, kıyılardan içeride kalmış durumdadır. Bugün, Büyükmenderes Nehri, her yıl denize doğru 60 metre ilerlemektedir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Vursavuş, lütfen tamamlar mısınız.

İSMET VURSAVUŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, zamanımın az olması nedeniyle konuşmamı kısa kesmek istiyorum.

Unutmayalım ki- yanarak yok edilen, usulsüz kesilerek ortadan kaldırılan yeşillik, sadece ormanlar değil, yurdumuzun geleceğidir. Diktiğimiz her fidan, hem kendimiz hem de gelecek nesiller için bir umut kaynağıdır. Daha sağlıklı, daha huzurlu ve temiz bir yaşam ortamı için her yönüyle doğal dengesi sağlanmış ve yemyeşil bir Türkiye idealine kavuşmak dileğiyle, tekrar hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Vursavuş’a ben de teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı üçüncü söz, belediyelerin afet kapsamına alınmasıyla ilgili olarak söz isteyen Kırıkkale Milletvekili Sayın Kemal Albayrak’a aittir.

Buyurun Sayın Albayrak. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

3. — Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, afet kapsamına alınan belediyelere uygulanan yardım katsayılarındaki haksızlık iddialarına ilişkin gündemdışı konuşması

KEMAL ALBAYRAK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vatandaşlarımızın ve hepinizin geçmiş Kurban Bayramını kutlayarak sözlerime başlıyorum.

Gündemdışı konuşmamdaki mevzu, 8 Şubat 2000 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan ve afet kapsamına alınan belediyelere yine ilgili yasanın 6 ncı maddesi gereğince verilecek hisselerdeki katsayı oranının Bakanlar Kurulunca 5 katına artırabileceği hadisesinden dolayı, belediyelere verilen bu katsayılardaki haksızlıkla ilgilidir. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde, değişik zamanlarda, deprem, sel felaketi ve yağışlarla ilgili diğer felaketler olmuştur. Bu felaketlerde, gerçekten, ülkemizin değişik illerinde, vatandaşlarımız, can ve mal kaybıyla karşı karşıya kalmışlardır; ama, sağ olsunlar ki, milletimizin tüm fertleri, herhangi bir ilimizde cereyan eden böyle olaylara kayıtsız kalmayarak, kimi yerde bileziğini vererek, kimi yerde maaşından keserek, bu insanlarımıza yeterince yardımcı olmaya çalışmışlar ve hükümetimizin eksikliklerine, devletimizin bazı konularda yeteri kadar yardımcı olmamasına rağmen, vatandaşlarımız, bilfiil bu işle uğraşmışlar ve yardımcı olmaya çalışmışlardır; böyle bir hadise de, bizim milletimizden başka milletlerde pek görülmeyen enteresan bir olaylar.

Bizim Kırıkkale İlimizde de, değişik zamanlarda, 6 defa böyle büyük felaketler olmuştur; bunların 3 tanesi, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunda olan patlamalardır -belli zamanlarda, her siyasî partideki arkadaşlarımız bu konuyu dile getirdi- son olarak da 3 tane sel felaketi olmuştur. Bu sel felaketler de, gerçekten, ilimizde -belediyeler dahil, köyler dahil- hem can kaybı hem de mal kaybına neden olmuştur.

Tabiî, bunlar oldukça da, hükümetler belli dönemlerde yasalar çıkarmış, bunlarda da bazı değişiklikler olmuştur. Bu yasalarda, mağdur olan insanlarımızın bu mağduriyetinin giderilmesi ve tarafsız olarak bu işin uygulanması için de bazı kriterler konulmuş; ama, bakıyoruz ki, bu, Resmî Gazetede yayımlanan, ilimizde ve Türkiye genelinde 45 ilde 357 belediyenin afet kapsamına alınmasında, cidden, gözle görülür bazı yanlışlıklar var. İnşallah, bu yanlışlıklar bilerek yapılmamıştır. Ben tarafsız olunduğu kanaatinde değilim; belediyeler hangi partiden olursa olsun, hangi siyasî düşüncede olursa olsun, bunlara tarafgir davranılmasını kınıyorum; böyle bir hadise geçmiş dönemlerde de yapıldıysa, o da yanlıştır; ama, bu dönem kadar olmamıştır.

Aslında, enteresan bir şey daha söyleyeceğim; bu konuların cevabı için, kabine üyelerimizden bir kişinin burada olması lazım; ama, zaman zaman bakıyorum ki, Meclis açıldığından beri -belki de bu işi ciddîye almıyorlar- kabine üyesi arkadaşlarımız burada pek bulunmuyor; ama, sayın milletvekillerimiz dinlerlerse, en azından, kendi bölgelerindeki bu haksızlıkları öğrenmiş olurlar.

Değerli arkadaşlar, bakınız, şimdi bu konuyla ilgili bahsettiğim gibi, bizim ilimizde de böyle bir afet olduğunda, 27 belediyeden 15’i afet kapsamına alınıyor -bunların katsayı oranları belli- ama, 12’si alınmıyor. Enteresandır, bu afet olduğunda, şu anki Enerji Bakanımız, Bayındırlık Bakanımız, Sağlık Bakanımız ve diğer siyasî parti milletvekillerimizle biz de gittik, ilgili yerleri gördük, afet olan yerleri gördük, afette can kaybı olan yerlere başsağlığına gidildi, 500’e yakın evin hasarı tespit edildi ve geçmişte de, Sayın Sağlık Bakanımız, burada 35 inci Birleşimde ve bizzat yerinde de dedi ki: “Özellikle Yahşihan, Balışeyh ve benzeri yerlerin afette zararı büyüktür; ilgili kanunun 6 ncı maddesine göre -afetle ilgili maddeye göre- bunların katsayıları artırılmalıdır.” Ama, üzülerek ifade ediyorum ki -kapsama alınan belediyelere bir şey demiyoruz ama- kapsama alınmayan belediyelere baktığımız zaman, Çullu Belediyesi alınmıyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Albayrak, lütfen toparlar mısınız.

KEMAL ALBAYRAK (Devamla) – Kırıkkale’nin merkezine yakın -Kırıkkale’nin suyu Çullu Belediyesinden geliyor- Çullu Belediyesi alınmıyor; yani, zararın büyük olduğu yer alınmıyor. Sebep; Yahşihan ile Çullu Belediyesi Fazilet Partili. Balışeyh Belediyesi ve Büyük Yağlı Belediyesine bakıyorsunuz, Doğru Yol Partili, onlar da alınmıyor. Yine, Ceritmüminli ve Kılıçlar Belediyeleri, Anavatan Partili olduğu halde, alınmıyor. Yani, adaletli bir dağıtım olmuyor.

Ben bu sözlerimi samimî olarak söylüyorum; hangi dönemdeki iktidar olursa olsun, bunlar yanlış şeylerdir. Belki belediye başkanını cezalandırmak istersiniz, bu da yanlıştır ama, asıl oradaki vatandaşları cezalandırmış oluyorsunuz. Bundan dolayı, bu tip yanlışlıkların olmaması için, kesinlikle... Aslında, mevcut yasalar iyi uygulansa, düzgün uygulansa, tarafsız şekilde uygulansa bunlar yine düzeltilir; ama, buna rağmen...

Bu belediyelerin durumu hepimizce malum, bunları biliyoruz. Bu hükümetin, mahallî idareler yasa tasarısını bir an evvel getirmesi lazım.

Bir de, felaketlerde afet kapsamına alınan belediyelere verilen ödenekler, paylar, sanki ayrı bir fondan veriliyormuş gibi; değil; aslında, afete uğramayan belediyelerden kesilip verilen paylardır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Albayrak, cümlenizi tamamlamak için mikrofonu tekrar açıyorum; lütfen tamamlayınız.

KEMAL ALBAYRAK (Devamla) – Bunun için, Mahallî İdareler Yasası yeniden düzenlenmeli ve afet kapsamında olan yerlere özel birtakım teşvikler -geçici de olsa- uygulanmalıdır. Bundan dolayı, bir hata neticesi afet kapsamına giremeyen yerlerin raporları gerçekten incelenerek, bunların da bir an evvel ek kararnameyle kapsama alınması lazımdır. Sayın Cumhurbaşkanı, bakanlar telgraf çekiyor “afet olmuştur, can kaybı olmuştur” diye vatandaşı teselli ediyorlar; ama, arkasından buralar afet kapsamına alınmıyor. Böyle bir adaletsiz uygulama hiçbir dönemde görülmemiştir.

Ben, iktidardan şunu bekliyorum: İktidarın bu işe el atıp düzeltmesi lazım. Eğer gerekirse bir Meclis araştırması da açılırsa, bu gibi yerlerdeki haksızlıklar bir kez daha ortaya çıkmış olur.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Albayrak.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum :

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME

1. — İstanbul Milletvekili Aydın A. Ayaydın ve 32 arkadaşının, bayram tatillerinde şehirlerarası yollarda trafiğin yoğunlaşması nedeniyle meydana gelen trafik kazalarının önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/26)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bilindiği gibi, geçtiğimiz Kurban Bayramında, trafik kazalarında 200’e yakın vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 500’e yakın vatandaşımız yaralanmıştır. Karayollarında meydana gelen bu kazaların, özellikle Kurban Bayramı ve Ramazan Bayramı gibi bayram tatillerinde yoğunlaşması, bu tatillerde karayollarında alınan tedbirlerin yeterli olup olmadığını gündeme getirmektedir.

Özellikle bayram tatilinde, karayollarının aşırı yoğun olması, sürücülerin gitmek istedikleri yere bir an önce varmak için kural ihlalleri yapmaları ve gerekli önlemlerin yeterince alınmamasından dolayı, her yıl, binlerce yurttaşımızın hayatını kaybetmesine, binlerce insanımızın ise yaralanıp, sakat kalmasına neden olmaktadır.

Her tatil dönüşü, karayolları, yüzlerce can alıp ve yüzlerce yaralı bırakmaktadır. Bu konuda yeterli önlem alınmadığı takdirde, önümüzdeki yıllarda bu sayılar giderek çoğalacak, savaşlarda dahi kayıp verilmeyen sayının çok üzerinde trafiğe şehit verilecektir. Bu nedenle, olayın, cezaî, ekonomik, sosyal ve hatta psikolojik boyutlarının incelenmesi gerekmektedir.

Ayrıca, Kurban Bayramında, özellikle İstanbul’da, hava, deniz ve şehiriçi ulaşımında, tatil dönüşü için yetkililerin gerekli önlemi almamasından dolayı, tatilciler büyük sıkıntı yaşamışlardır. Çektikleri sıkıntılar, tatil dönüşü insanlarımızın ruh sağlığının bozulmasına neden olmuştur.

Şehirlerarası ulaşımın, özellikle bayram tatillerinde, kara, hava ve denizyollarında yoğunlaşması nedeniyle meydana gelen kazaları önleyici ve ulaşımı rahatlatıcı tedbirlerin yetkililerce alınıp alınmadığının tespiti ve ayrıca söz konusu kazaların, cezaî, ekonomik ve sosyal boyutlarının tespit edilmesi, alınacak yeni önlemlerin tespit edilmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 22.3.2000

1. Aydın Ayaydın (İstanbul)

2. Sait Açba (Afyon)

3. Oğuz Tezmen (Bursa)

4. Veysi Şahin (Mardin)

5. Ali Naci Tuncer (Trabzon)

6. Nazif Okumuş (İstanbul)

7. Cavit Kavak (İstanbul)

8. Sühan Özkan (İstanbul)

9. Erdoğan Toprak (İstanbul)

10. Cemal Enginyurt (Ordu)

11. Ali Er (İçel)

12. Ali Gebeş (Konya)

13. Abdülkadir Akcan (Afyon)

14. Nihat Gökbulut (Kırıkkale)

15. Aslan Polat (Erzurum)

16. Ş. Ramis Savaş (Sakarya)

17. Mehmet Hanifi Tiryaki (Gaziantep)

18. Necdet Tekin (Kırklareli)

19. Hüsamettin Korkutata (Bingöl)

20. Oktay Vural (İzmir)

21. Ahmet Arkan (Kocaeli)

22. Rıdvan Budak (İstanbul)

23. Bekir Gündoğan (Tunceli)

24. Orhan Ocak (Bursa)

25. Mehmet Güneş (Şanlıurfa)

26. Turhan Tayan (Bursa)

27. Hakkı Oğuz Aykut (Hatay)

28. Kenan Sönmez (Bursa)

29. Birkan Erdal (Ankara)

30. Yılmaz Karakoyunlu (İstanbul)

31. Miraç Akdoğan (Malatya)

32. Cengiz Aydoğan (Antalya)

33. Orhan Bıçakçıoğlu (Trabzon)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Şimdi, gündemin seçim kısmına geçiyoruz.

IV. — SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. — (9/27) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Başbakanlık örtülü ödeneğini, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine aykırı bir şekilde harcamak suretiyle hazineyi zarara uğrattığı iddiasıyla eski Başbakan Sayın Tansu Çiller ve Maliye eski Bakanı Sayın İsmet Attila hakkında kurulan (9/27) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için seçim yapacağız.

Fazilet Partisinin 1 üyelik için 3 kat olarak gösterdiği adayların adlarını okuyorum :

Adı ve Soyadı Seçim Çevresi

Hüseyin Arı Konya

Ali Oğuz İstanbul

Fethullah Erbaş Van

Sayın üyelerin isimleri bir torbaya konulmuştur; torbadan ismi çekiyorum: Sayın Ali Oğuz.

Sayın Ali Oğuz’a hayırlı olsun efendim.

2. — (9/42) esas numaralı MeclisSoruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – İkinci olarak, Telsim ve Turkcell firmalarıyla imzalanan sözleşmelere ve 4046 numaralı Özelleştirme Kanunu hükümlerine aykırı davrandığı iddiasıyla eski Başbakan Sayın Ahmet Mesut Yılmaz ve Ulaştırma eski Bakanı Sayın Necdet Menzir hakkında kurulması kabul edilen (9/42) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için seçim yapacağız.

Fazilet Partisinin 1 üyelik için 3 kat olarak gösterdiği adayların adlarını okuyorum :

Adı ve Soyadı Seçim Çevresi

Hüseyin Karagöz Çankırı

Şükrü Ünal Osmaniye

Fahrettin Kukaracı Erzurum

Adayların isimlerinin konulduğu torbadan 1 isim çekiyorum: Erzurum Milletvekili Sayın Fahrettin Kukaracı.

Hayırlı olsun efendim.

3. — Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda boş bulunan 1 üyelik için, Fazilet Partisi Grubunca, Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Zeki Okudan aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; kendisini tebrik ediyoruz.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER

1. — Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/501) (S. Sayısı : 367) (1)

BAŞKAN – Komisyon?..

Komisyon ve Hükümeti bekliyoruz.

Hükümet burada.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, kaç saat bekleyeceğiz?..

BAŞKAN – Zatıâliniz tayin edin, o kadar bekleyelim.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Makul bir süre efendim...

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Komisyon yok efendim.

BAŞKAN – Şayet komisyon yerini alamayacaksa, 2 nci sıradaki tasarıya geçeceğiz efendim.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Var efendim.

BAŞKAN – O zaman yerlerini alsınlar efendim.

Komisyon yerinde.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki müzakerelere geçen toplantıda başlamıştık. Geçen birleşimde Demokratik Sol Parti ve Doğru Yol Partisi Grupları adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Orhan Şen Grubunun, görüşlerini ifade edecekler. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Şen.

Süreniz 20 dakika efendim.

MHP GRUBU ADINA ORHAN ŞEN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 367 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu Tasarısının tümüyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce, hepinizi, Grubum ve şahsım adına, saygıyla selamıyorum.

Değerli milletvekilleri, Birleşmiş Milletler Teşkilatı tarafından organize sanayi bölgesi “birbirleriyle işbirliği halinde üretim yapan orta ve küçük ölçekli işletmelerin planlı bir alanda ve ortak altyapı hizmetlerinden yararlanacak şekilde standart fabrika binaları içinde toplanmalarıdır” şeklinde tanımlanmıştır. Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı çalışmaları kapsamında kabul edilen tanıma göre ise, organize sanayi bölgesi “ağır sanayi kompleksleri dışında küçük ve orta ölçekli imalat sanayi türlerinin, belirli bir plan dahilinde yerleştirilmeleri ve geliştirilmeleri için sınırlı tasdikli çıplak arazi parçalarının gerekli altyapı hizmetleriyle ve ihtiyaca göre tayin edilecek sosyal kurumlarla donatıldıktan sonra, planlı bir şekilde ve belirli standartlar dahilinde sanayi için tesis edilebilir ve işletilebilir hale getirilerek organize edilmiş sanayi bölgesidir” şeklinde tarif edilmektedir.

İkinci Dünya Savaşından sonra organize sanayi bölgeleri, gelişmiş ülkelerde teşvik tedbiri olarak kullanılmaya başlanmış; dengeli, ekonomik büyüme ve bölgelerarası gelişme farklılıklarının giderilmesi amacıyla kalkınmada geri kalmış yörelerin sanayilerinin canlandırılması için fizikî teşvik tedbiri olarak benimsenmiştir.

1960’lı yıllardan itibaren gelişmekte olan ülkeler de, sanayi teşvik tedbirleri arasında organize sanayi bölgelerini uygulamaya koymuşlardır. Bu ülkeler arasında Hindistan, Singapur, Güney Kore, Nijerya ve bazı Afrika ülkelerini sayabiliriz.

Türkiye’de organize sanayi bölgeleri uygulaması 1962 yılında başlamış ve kalkınma plan ve programlarında, sürekli olarak sanayiin geliştirilmesine ve bölgesel kalkınmanın gerçekleştirilmesine yönelik özendirici tedbirler arasında yer almıştır.

Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı “endüstriyi teşvik” alt başlığı altında, sanayide verimi artırmak ve dengeli bir bölgesel kalkınmayı sağlamak amacıyla sanayi bölgelerinin seçilerek, düzenli sanayi yerleşmelerinin kurulmasını öngörmüştür. Bu plan döneminde, Bursa Organize Sanayi Bölgesi kurulmuştur.

İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, sanayiin geliştirilmesine ve organize sanayi bölgelerine Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planına oranla daha çok ağırlık vermiş, sanayii teşvik tedbirlerinin kapsamı, buna paralel olarak genişletilmiştir. Manisa 1, Konya 1, Gaziantep 1, Eskişehir 1, Erzurum Organize Sanayi Bölgelerine bu plan döneminde başlanılmıştır.

Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı stratejisinde “yerleşme düzeninin Türkiye’nin genel kalkınma hedeflerine uygun şekilde biçimlendirilmesi için büyük çaptaki kamu sanayi tesisleri ve organize sanayi bölgeleri çerçevesinde belediye disiplininin kurulmasına önem verilmesi” ifadesiyle, organize sanayi bölgelerinin fizikî planlama ve şehirleşme açısından düzenleyici fonksiyonuna işaret edilmiştir. Böylece, organize sanayi bölgesi, bölgesel kalkınma ve gelişme aracı olma fonksiyonunun yanında, sanayii teşvik ve mekân düzenleme fonksiyonları açısından da ağırlık kazanmıştır. Bilecik, İnegöl, Eskişehir 2, Çorum, Kayseri 1, Çerkezköy, Ankara, Malatya, Denizli, Bolu, Adana 1, Mardin, Tokat 1 Organize Sanayi Bölgelerine de bu plan döneminde başlanılmıştır.

Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında organize sanayi bölgeleriyle ilgili olarak “bu bölgeler, bölgesel gelişme amaçlarına hizmet edecek sanayi kompleksi türündeki ağır sanayi tesisleri ve yan sanayilerden oluşan kapsamlı sanayi yerleşmeleriyle bütünleştirilecektir” ifadesi yer almaktadır.

Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planında organize sanayi bölgelerine verilen önem “organize sanayi bölgeleri, sanayi potansiyeli ve önemli ulaştırma imkânları bulunan yerleşme merkezlerinde kurulacaktır. Organize sanayi bölgelerinin çevreye çekmesi muhtemel yan sanayi ve konut alanları da, organize sanayi bölgelerinin planlama ve kamulaştırma aşamalarında göz önünde bulundurularak, bütüncül bir yaklaşımla ele alınacaktır. Organize sanayi bölgesi bulunan yerlerde, tamamlayıcı faaliyetlerin yer aldığı küçük sanayi sitelerinin de, kurulması teşvik edilecektir” şeklinde belirtilmektedir.

Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planının hedef ve politikaları “imalat sanayiinde dışa dönük ve rekabet gücü olan bir yapının geliştirilmesi, ihracatın sürekliliğinin ve çeşitliliğinin sağlanması esas alınacak, mevcut tesislerde gerekli yapısal dönüşümün gerçekleştirilmesi, verimliliğin artırılması ve yeni tesislerin optimal ölçeklerde kurulması özendirilecektir. Plan döneminde, imalat sanayiinde faaliyet gösteren büyük ölçekli kuruluşların gerekli fizikî ve teknolojik yatırımları ve diğer yapısal düzenlemeleri gerçekleştirilerek, uluslararası piyasalara uyum sağlayacak yönde gelişmeleri; küçük ve orta ölçekli sanayi kuruluşlarının ise, modernizasyon ve büyük sanayie entegre olabilecek bir yapıya kavuşturulmaları hedef alınmıştır” şeklinde ifade edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Kuruluş Kanunuyla, küçük sanayi siteleri ile organize sanayi bölgelerinin kurulması, denetlenmesi, kredilendirilmesi ve çeşitli kuruluşlarla koordinasyon sağlanması hususunda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı görevli ve yetkili kılınmıştır. Böylece, bölgesel dengesizlikler yaratmadan, geri kalmış bölgelerin kalkınmalarını teşvik ederek, sanayi yatırımlarını bu bölgelere çekmek suretiyle dengeli bir kalkınmayı sağlamak, sanayi tesisleri için lüzumlu arazinin, spekülatif hareketlere meydan verilmeden, enerji, haberleşme, ulaşım, arıtma tesisleri ve idarî binalarıyla tesis edilmiş halde teminini en kolay ve ekonomik yoldan sağlayan organize sanayi bölgeleri uygulamaları, devlet desteği ve denetimi altında gerçekleştirilmektedir.

Şehirleşme ve sanayileşme ilişkilerini düzenlemek açısından önemli olan organize sanayi bölgeleri, sanayi birimlerinin çevrede yaratacağı olumsuz etkileri denetleyebilmek, daha kolay ve ucuz üretim yapmalarını sağlamak ve daha düşük maliyetli altyapı hizmetlerinden yararlanmak bakımından büyük imkânlar sunmaktadır. Ayrıca, organize sanayi bölgeleri, küçük ve orta ölçekteki sanayi işletmelerini teşvik ederek gelişmelerine ortam sağlanması bakımından da ülke kalkınmasına önemli bir katkıda bulunmaktadır.

Organize sanayi bölgelerinin yatırımcılara ucuz arsa, hazır altyapı, ulaşım kolaylıkları ve haberleşme imkânlarını sağlama özelliği, bölgesel gelişme ve sanayiin yaygınlaştırılması politikasına da uygun bir araç olarak kullanılmasını mümkün kılmaktadır.

Organize sanayi bölgelerinde yer alan kuruluşlar, pek çok bakımdan kentten kopamayan, daha çok orta boy işletmeler olup, kent merkezine bağımlıdırlar. Kentin çok yakınında veya içinde yer almak zorunda olan bu işletmeler, çevrelerinde düzensiz yerleşmelere neden olmakta ve giderek, kent altyapısının kapasitesini zorlamaktadırlar. Halbuki, sanayi işletmelerinin yönlendirilmesi suretiyle, bu sanayilerin büyük istihdam imkânlarından da faydalanılarak kent altyapısının istenen yönde şekillendirilmesi mümkündür. Bu yönüyle, organize sanayi bölgeleri, kentsel gelişmeyi istenen yerde sağlayacak bir araç olarak da kullanılabilmektedir. Böylece, sanayici yönünden olumlu bir planlama aracı olan organize sanayi bölgeleri, kent açısından da, çevre kalitesinin belirli bir düzeyde tutulmasını sağlayabilecek en uygun çözüm yolu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Organize sanayi bölgesi uygulamasıyla, kent planlama kavramına uygun olarak, sanayi kuruluşlarının, kentin dışında ve kentten yeşil bantlarla ayrılan özel bölgelerde yerleştirilmeleri ve çevresine kir, pis gaz, koku ve duman yayarak çevre kalitesini büyük ölçüde etkileyen sanayi kuruluşlarının, altyapısı tamamlanmış, düzenli gelişmelerine imkân veren rezerv alanlarına sahip, kirlenme ve sanayi atıklarının kontrol altına alındığı bir bölgeye taşınmaları, kent içinde ve çevresinde, çevre kalitesinin önemli bir ölçüde artırılmasını sağlayıcı bir etken olmaktadır.

Özet olarak organize sanayi bölgeleri; şehrin planlı gelişmesine katkı; sanayinin az gelişmiş bölgelere yaygınlaştırılması; tarım alanlarının sanayide kullanılmasının disipline edilmesi; sanayiler arası ilişkilerin kolayca gelişmesi; sağlıklı, ucuz, güvenli bir altyapı ve ortak sosyal tesisler ile müşterek arıtma tesisleriyle çevre kirliliğinin önlenmesi bakımından büyük önem taşımaktadır.

Bu maksatla, teşkilatlanmış bulunan yürütücü kuruluşlara, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı emrindeki Organize Sanayi Bölgeleri ve Küçük Sanayi Siteleri İnşaatı ve İşletme Giderleri Fonundan düşük faizli ve uzun vadeli krediler verilerek, bu bölgelerin gerçekleşmesine ve hizmete açılmasına yardımcı olunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, 1962 yılından 1999 yılı sonuna kadar 11 839 hektar büyüklüğünde 48 adet organize sanayi bölgesi hizmete sunulmuştur. Bunlardan 9 adedinin atık su arıtma tesisi de inşa edilmiş, 3 adedi belediye atık su arıtma tesisine bağlanmış ve 7 adedinin ise inşaatı devam etmektedir. Bu projeler için, 1999 yılı fiyatlarıyla toplam 165 trilyon 751 milyar lira tutarında kredi kullandırılmıştır.

2000 yılı yatırım programında, 39 877 hektar büyüklüğünde 148 adet devam eden, 3 085 hektar büyüklüğünde 15 adet kamulaştırma, 37 adet etüt proje safhasında olan toplam 200 adet organize sanayi bölgesi projesi ile 27 adet arıtma tesisi, 1 adet noksan kalan işler ve 1 adet üstyapı projesi olmak üzere toplam 229 adet organize sanayi bölgesi projesi yer almaktadır.

Söz konusu projelerin proje tutarı, 1999 yılı fiyatlarıyla 307 trilyon 634 milyar liradır. Bu projeler için, 1999 yılı sonuna kadar, 1999 yılı fiyatlarıyla 60 trilyon 382 milyar lira harcama yapılmıştır.

Biten ve devam eden organize sanayi bölgelerinin büyüklüğü 50 hektar ile 1 850 hektar arasında değişmekte olup, bazı yerlerdeki organize sanayi bölgeleri ihtisas sanayi bölgeleri olarak planlanmıştır. Bunları, deri, besi, plastik, kimya, mermer, haddeciler, tekstil boyahaneleri, otomotiv yan sanayii, makine ve imalat organize sanayi bölgeleri olarak tanımlayabiliriz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1967 yılında çıkarılan ve bazı maddeleri daha sonra iptal edilen 933 sayılı Kalkınma Planının Uygulanması Esaslarına Dair Kanun ile 77 sayılı Uzun Vadeli Planın Yürürlüğe Konulması ve Bütünlüğünün Korunması Hakkında Kanun, sanayi bölgelerinin kuruluşundaki söz konusu faaliyetlerin yasal dayanaklarını teşkil etmiştir. Halen organize sanayi bölgelerinin faaliyetleri, 3.1.1982 tarih ve 17591 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Fonlar Yönetmeliğine göre yürütülmektedir. Ancak, söz konusu yönetmelik, münhasıran müteşebbis teşekküller ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı arasındaki kredi münasebetlerini düzenlediği cihetle, tüzelkişiliği bulunmayan bu teşekküllerin kuruluş, çalışma ve esasları konusundaki mevzuat boşluğu sürmektedir. Dolayısıyla, mülk edinememek, kredi sözleşmelerinde taraf olamamak, adına kamulaştırma yapamamak, teminat verememek durumundaki müteşebbis heyet faaliyetleri, ancak katılan kurum ve kuruluşlar adına yürütülmeye çalışılmaktadır. Bu durum ise, organize sanayi bölgelerinin kurulmasını, bu amaçla sanayiciye devletçe tanınan kredi imkânını önemli ölçüde yavaşlatan olumsuz bir etkendir.

Hazırlanmış olan bu kanun tasarısı, organize sanayi bölgesine hükmi şahsiyet kazandırmakta, amacı çerçevesinde hak ve borç edinebilme imkânı getirmekte, ağırlıklı sermayesi devlet kredisinden oluşan bu kuruluşun devlet gözetiminde ve müstakil organlarınca yönetimini sağlamaktadır.

Ayrıca, bu tasarıyla, iştirakçi kuruluşların bundan böyle bölge işlemlerini kendi adlarına yürütmelerindeki güçlükler giderilmekte, getirilen muafiyet ve istisnalarla bölge oluşumlarına teşvik sağlanarak özel organize sanayi bölgeleri kurabilme imkânı getirilmektedir.

Biz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak ülke kaynaklarının tamamının ekonomiye kazandırılması ve azamî katmadeğer yaratılması amacıyla hazırlanan Organize Sanayi Bölgeleri Kanun Tasarısının sanayicilerimizin önünü açıcı ve kaynakları harekete geçirici tedbirleri kapsadığını düşünüyoruz.

Bu tasarının kanunlaşması halinde, düzenli ve planlı bir sanayileşme için gerekli altyapının hazırlanmasının ve sanayicilerin de yönlendirilebilmelerinin önü açılabilecektir.

Bu tasarının kanunlaşması durumunda, sanayimizin düzenli gelişmesini sağlayabilmek için, sanayicilerimizin altyapı meseleleri çözülecek, mekân meseleleri halledilebilecek, dolayısıyla hızlı ve çarpık yapılaşmadan olumsuz yönde etkilenen şehirlerimizin de sağlıklı ve planlı gelişmelerinin de sağlanması yönünde olumlu katkılar sağlanabilecektir.

Ülkemizde fiilen yürütülmekte olan organize sanayi bölgeleri uygulamalarına bir hukukî statü kazandırma noktasında uzun zamandır ihtiyacımız olan ve bu hususta önemli bir boşluğu dolduracağına inandığımız bu tasarının ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olması temennisiyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şen.

Gruplar adına dördüncü konuşma, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini ifade edecek olan Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan’a aittir.

Buyurun Sayın Ayhan. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 367 sıra sayılı organize sanayi bölgeleriyle ilgili kanun tasarısı üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi hürmetle selamlar, sizlerin ve milletimizin geçmiş kurban bayramını da tebrik ederim.

Muhterem arkadaşlar, 1961 yılında planlı döneme geçtikten sonra, Türkiye’de sanayileşmenin hızlandırılabilmesi için ve sanayi yatırımlarının kolaylaştırılması için, organize sanayi bölgelerinin teşkiline geçilmiştir.

Beş yıllık planlarda ve yıllık programlarda, sanayileşme için, organize sanayi bölgelerinin çok mühim bir altyapı imkânı oluşturacağı dikkate alınarak, daima, bunlar teşvik edilmiştir.

Planlı dönemde ilk kurulan organize sanayi bölgesi de -hatırladığım kadarıyla. Bursa Organize Sanayi Bölgesidir; Türkiye otomotiv sanayiinin toplandığı bir yerdir ve Bursa, sanayileşmiş bir şehrimiz haline gelmiş bulunmaktadır.

Organize sanayi bölgeleri, ifade ettiğim gibi, sanayileşmeyi teşvik eder. Birçok ilde organize sanayi bölgesi vardır. Bazı illerde, birinci, ikinci, üçüncü, hatta dördüncü, beşinci organize sanayi bölgelerin teşebbüsü ortadadır. Bilecik gibi, Eskişehir gibi, Konya gibi birçok illerimizde birden fazla organize sanayi bölgesi hizmete girmiştir; ancak, bazı illerimizde de henüz daha organize sanayi bölgesi yoktur.

Organize sanayi bölgelerinin, önümüzdeki dönemde, il merkezlerinde değil de, önce, nüfusu büyük olan ilçelerden başlanarak, ilçelere yayılmasında fayda vardır. Nasıl, Türkiye’yi, Ege Bölgesine, Çukurova Bölgesine, Marmara Bölgesine konsantre ederek, yığarak -sanayileşmede, ticarette ve ekonomide- büyük bir hata yapmışsak, illerde de, il merkezlerine yığarak aynı hatayı yapmamamız gerekmektedir. İllerde de, ilçeler arasında sanayileşmenin yaygın bir şekilde gelişmesini sağlamak için, bu polikayı uygulamamız gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, sanayileşme için organize sanayi bölgeleri mühim bir adımdır; ama, organize sanayi bölgeleriyle beraber, yine, sanayileşmenin mühim bir merhalesi olan küçük sanayi sitelerinin kurulması ve küçük sanayi siteleri ile organize sanayi bölgeleri arasında ara merhale olan, takriben 500 ile 1 000 metrekare civarında kapalı saha ihtiyacı bulunan, ama, küçük sanayi sitelerine sığmayan, organize sanayi bölgelerine de gidemeyen -maliyet bakımından- imalat sanayicilerine de, imalat sanayi siteleri kurulması gerekmektedir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, önümüzdeki dönemde, planlamalarında, bu küçük sanayi siteleri ile organize sanayi bölgeleri arasında bir geçiş kademesi olan imalat sanayi sitelerini de dikkate almasında fayda görürüm. Şahsen, ben, gezdiğim illerde, küçük sanayi sitelerinin, organize sanayi sitelerinin arasında imalat sanayi sitelerinin kurulması için, ticaret ve sanayi odası yöneticilerini, idarecileri devamlı ikaz etmekteyim ve hatırlatmaktayım.

Değerli arkadaşlar, tabiî, sanayileşme için organize sanayi bölgelerini kurmak mühim bir merhaledir; ama, bu yetmez. Eğer, bugün, sanayileşmeyi yaygın bir sanayileşme haline getireceksek, Anadolu şehir ve kasabalarındaki insanların, işsizlikten, yatak ve yorganını sırtına alıp, İzmir’e, İstanbul’a, Ankara’ya, büyük şehirlere göç etmesini önlemek istiyorsak, mutlaka, buraların sanayileşmesi ve ticaretinin gelişmesi gerekir. Bunun için de, organize sanayi bölgeleriyle beraber, mutlaka, her ile hava ulaşımının olması gerekmektedir. Evet, hava ulaşım planlaması organize sanayi bölgelerine paralel olarak yürütülmesi gereken bir iştir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, Ulaştırma Bakanlığıyla beraber, bu planlamayı ve bu hava ulaşımını sağlamayı gerçekleştirmesi lazım.

Değerli arkadaşlar, bazı illerde iki il arasında bir havaalanı tesis etmek veya bazı illerde mevcut olan, Millî Savunma Bakanlığına ait olan, Silahlı Kuvvetlere ait olan havaalanlarını sivil maksatla hizmete tahsis etmek, kısa ve çabuk çözüm bakımından da dikkate alınması gereken bir husustur.

Yine, illerimizi eğer sanayileştirmek istiyorsak, illerimizde sanayicinin kalabileceği temiz bir otelin olması mühimdir. Yani, her ilde organize sanayi bölgesi, hava ulaşımı, artı, temiz ve kalınabilir bir otele sahip olmayı da, yine, sanayii teşvik çerçevesinde dikkatle değerlendirmemiz gerekmektedir. Tabiî, eğer sanayii ilçelere de yayacaksak -ki, yaymamız gerekir, biraz önce arz ettim- aynı şeyin planlamasını ilçelerde de yapmamız gerekir.

Bugün, tabiî, ilçelerde yatırım yapmak isteyenler var. Bu yatırımcılar, gelişigüzel yerlere yatırım yaptıkları zaman, hem tarım arazileri heder olmakta hem çevre tahribatı doğmaktadır. Onun için, süratle, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü vasıtasıyla, nüfusu çok olan ilçelerden başlayıp, her ilçede, çevre imar düzeni bakımından, sanayi bölgeleri ihdas etmemiz gerekir. Tabiî, belli bir noktadan sonra da, belli bir talepten sonra da, o ilçelerde organize sanayi bölgeleri kurulur; ama, 5 000-10 000 dönüm değil de, ilçeye göre 1 000 dönüm, 2 000 dönüm mertebesinde ayrılan bu alanlarda organize sanayi bölgeleri kurulur. Hiç olmazsa, imar planlarında yerler ayrılırsa, verimsiz araziler, buna müsait olan araziler tahsis edilirse, organize sanayi bölgeleri kuruluncaya kadar da, bölge ve tarım arazileri tahrip edilmeden, sanayiciye burada ruhsat verilebilir ve sanayi yatırımları da engellenmeden yürümüş olur. Bu da dikkate alınması gereken bir husustur.

Tabiî, ilçelerimiz bakımından sanayileşmede mühim olan bir diğer husus da, ilçelere ulaşım yollarının, karayollarının yüksek standartta yol haline getirilmesi gerekir. Bugün, ilçelere giden yollar, karayollarında en düşük standartta yollardır; genellikle 8 metre genişlikte, çok virajlı, çok inişli çıkışlı yollardır. Bu yollardan ilçelere de sanayi yatırımlarının gitmesi mümkün değildir. İlçe yol standartlarının yükseltilmesi, yine, ilçelerin kalkınması bakımından öncelikle dikkate alınması gereken bir husustur.

Tasarı, tabiî, birçok yenilikler getirmektedir. Bunların başında, özel organize sanayi bölgeleri kurulması gelmektedir. Bu, takdire değer bir husustur. Bizim hükümetimiz zamanında da -54 üncü hükümet zamanında- Sayın Yalım Erez’in -o zaman Sanayi ve Ticaret Bakanıydı- üzerinde çalıştıkları bir konuydu; ama, bu tasarının bugün gelmiş olmasını memnuniyetle karşıladığımızı ifade etmek isterim.

Tasarıda gördüğüm bazı eksiklikler var. Bunlar, eğer, komisyon ve hükümet mutabık kalırsa, maddelerin müzakeresi sırasında tamamlanabilir veya mutabakat olmazsa, ileride talep halinde önümüze gelecektir. Bunlardan bir tanesi, besi organize sanayi sitelerinin kurulması gerekmektedir. Türkiye’de besiciliğin, hayvancılığın gelişmesi için -ki, benim bildiğim, bazı ilçelerimizde var; Suluova’da var, Dinar’da böyle bir teşebbüs vardı, bazı yerlerde var- şehir ve kasabaların mahallelerine dağılmış, çevreyi rahatsız eden ve besiciyi de rahatsız eden sürtüşmeleri de bertaraf etmek ve ortak hizmetleri de geliştirmek bakımından, altyapı bakımından mutlaka besi organize sanayi bölgelerini bir yere koymamız lazım. Bu kanun tasarısının bünyesine koyabiliyorsak, kolay ve pratik çözümdür; ama, koyamıyorsak, mutlaka Tarım ve Köyişleri Bakanlığının teşebbüste bulunarak, bunları düzenleyecek yeni bir mevzuatı ihdas etmesi gerekir.

Yine, kanun tasarısında, arsa tahsisleri bakımından “organize sanayi bölgelerine, bedelli ve rayiç bedelli arsa tahsis edilir” denilmektedir. Ben, kanun tasarısının, bu, bağlayıcı hükmünü doğru görmüyorum. Muhterem arkadaşlar, şu bakımdan doğru görmüyorum: Bugün bazı illerimizde organize sanayi bölgelerini kurmak için, hükümetin bir destek vermesine ihtiyaç yok. Mesela Bilecik’i size misal vereyim, zannederim üçüncü organize sanayi bölgesi de gerçekleşmiş durumdadır, hatta ilçelerine de organize sanayi bölgeleri yayılmaktadır, fevkalade kabiliyetli, başarılı bir vali vardı -şimdi bir başka ile verilmiştir- uzun süre Bilecik’te bu işleri çok güzel yönetti. Diğer illerde de bu var; mesela kendi ilimi, Sakarya’yı örnek vereyim. Birinci organize sanayi bölgesi hiçbir yardım almadan, ticaret ve sanayi odası ve müteşebbis heyet tarafından kuruldu, ikinci organize sanayi bölgesi de aynı şekilde kuruldu. Bu noktayı şunu ifade etmek için, açıyorum: Bazı iller, sanayileşme potansiyeline sahiptir, yatırımcılar oraya kendiliğinden gidiyorlar, genellikle tüketim merkezlerinin çevresinde olan yerlere veya büyük limanlara yakın üretim merkezlerine... Mesela GAP Bölgesi de bu şekildedir, Urfa’da organize sanayi bölgesiyle ilgili talepler, mevcut imkânın kat kat üzerindedir. Bu, Bilecik’te, İzmir’de böyledir, hatta Ankara’da, birçok yerde böyledir. Sizin hükümet olarak, şimdi buralarda, bir arsa tahsisine zaten ihtiyacınız yok. Onlar iştirakçilerden, yatırım yapacak olanlardan, arsa bedellerini de, altyapı bedellerini de alıyorlar, bunu da gerçekleştiriyorlar. Sizden bekledikleri sadece imar planlarında şurası organize sanayi bölgesi olur diye kendilerine tahsis edilmesidir. Bütün yatırım masraflarını da kendileri karşılamaktadır; ama, bazı illerde, bir Bitlis’te, bir Karabük’te veya bir başka ilde, sayabileceğimiz birçok ilde, millî geliri düşük, ticareti düşük, sanayileşme kabiliyeti ve potansiyeli zayıf olan illerde, sizin buralara değil rayiç bedelden, bedava arsa vermeniz gerekir; yani, zaten biz bunu -zannederim 55, 56 ncı hükümet zamanında- bu olağanüstü hal bölgeleriyle ilgili, kalkınmada öncelikli yörelerle ilgili geliştirdiğimiz, buradan geçen bir kanunla, bu bölgelerde istihdamı sağlamak, yatırımı sağlamak için, zaten, bedava arsa veriyoruz; zannederim, bugüne kadar da aşağı yukarı 20 milyon metrekare mertebesinde arsa tahsis edilmiş bulunmaktadır. Bizim, şimdi bu cömertliği organize sanayi bölgelerinden esirgemememiz lazım. Onun için, önerge halinde takdim edeceğim. Kanun tasarısının o maddesinde “Bakanlar Kurulu kararıyla, lüzum görülen illerde, bölgelerde -bu, ilçe olur, il olur- organize sanayi bölgeleri, hazine arsasıysa, bedelsiz olarak tahsis edilir” demekte fayda vardır. Yani, meseleyi tıkamamak lazım. İleride, kaynak bulduk, bulamadık meselesiyle sanayileşmeyi engellememek lazım.

Değerli arkadaşlar, tabiî, sanayileşme, Türkiye’nin bir rüyasıdır; sanayileşme, 200 yıldır Türkiye’nin bir rüyasıdır. Bu rüya, maalesef, bugüne kadar daha gerçekleşmemiştir. Tanzimatla, ilk sanayileşme denemesi var Türkiye’de 19 uncu Asırda. Defterdar çuha fabrikası bunlardan biridir, Hereke fabrikası bunlardan biridir; Sultan Abdülhamit zamanında kurulmuştur, Sultan Mahmut zamanında kurulmuştur. Maalesef, bu birinci deneme istenen neticeyi vermemiştir. Tabiî, teknoloji üreten bir ülke haline gelmeden, kendi sanayiini kuracak bir ülke haline gelmeden sanayii ayakta tutmak mümkün olmamaktadır. Tabiî, gelişmiş ülkeler de, sanayileşmiş ülkeler de, bu teknolojiyi, bu hünerlerini, bu marifetlerini üçüncü dünya ülkelerine vermekte fevkalade cimri davranmaktadırlar. Onların en dikkatle korudukları esas, teknolojidir, araştırmadır, knowhow’dır; yani, ilimdir. Nitekim, bir İngiliz Başbakanının 19 uncu Yüzyılda açık seçik beyanları var: “Biz, bizim gücümüzü teşkil eden sanayi ve teknolojimizin üçüncü dünya ülkelerine gitmesini her yolla engelleriz” demişlerdir. Nitekim, uygulama da bu merkezdedir. Türkiye’nin, tabiî, birinci denemesi 19 uncu Yüzyıldadır, başarısızdır.

İkinci sanayileşme de mühim bir deneme. Cumhuriyet kurulduktan sonra, önce liberal ekonomiyle, İzmir Sanayi Kongresinden sonra ekonomiyi düzenleyen cumhuriyet hükümetleri, bakmışlardır -1929-1930 dünya ekonomik krizinden sonra, o büyük buhrandan sonra- Türkiye’de sermaye birikimi olmadığı için, yeterince müteşebbis de olmadığı için, ilk hareketi KİT’lerle sağlayalım, yani, kamu iktisadî teşebbüsleriyle sağlayalım diye, işte, Türkiye’de -SEKA’dır, demir çeliktir, Etibanktır, Sümerbanktır gibi- bugün, hâlâ devam eden birçok sanayi tesislerini, o dönemde, devletin tasarruflarıyla, vergilerden ayırdıkları payla, sanayii teşvik kanunlarıyla ardı ardına kurmuşlardır ve Türkiye’nin, şekerini üretemediği, yani, pancarından şekerini üretemediği, şekerinin, hatta, başındaki fesinin Avusturya’dan geldiği, çuhasının dışarıdan geldiği bir dönemde, cumhuriyet hükümetleri, kaputbezinden, basmasından şekerine kadar ilk zarurî ihtiyaçları karşılamak üzere bir sanayileşme programına girmiş bulunmaktaydı. 1950’den sonra da bu programlar devam etmiş; hatta, 1980’e kadar diyeyim, 70’li yıllarda da devam etmiştir. O dönemlerde, tabiî, özel sektörün, Türkiye’de, istenilen ölçüde yatırım gücü olmadığı için, tasarruf gücü olmadığı için, sermaye birikimi olmadığı için, onların giremediği sahalara, hükümetler öncü olarak girme durumundaydı; 1970’li yıllarda bu böyle devam etmiştir.

1980’den sonra yeni bir döneme girdik; bu dönem, artık, devletin sanayi tesisi kurup ticaret yapması döneminin geride kaldığı, özel sektörün yolunun açılması gerektiği ve bütün güçle özel sektörün, teknolojisiyle, ticaretiyle, sanayiiyle gelişmesine yardımcı olunmasının esas alındığı bir dönemdir. Bu da doğru bir dönemdir gelinen merhale itibariyle; ama, bugün de, eğer zaruretse, bazı yerlerde devlet müdahil olabilir; yani, özel sektörün altından kalkamadığı konularda, geçmişte olduğu gibi bugün de müdahil olabilir. Nitekim, geçmişte, bugün özel sektöre ait pek çok otomotiv sanayiinde ve diğer sektörlere ait fabrikalarda, biz, o dönemde, hükümetlerin, Ziraat Bankası kanalıyla, kamu bankaları kanalıyla, hatta, kamu iktisadi kuruluşlarının ortaklık sermayesi vazetmesi şeklinde birçok sanayi tesislerinin kurulduğunu görüyoruz.

Şimdi, ben, o dönemle ilgili bir noktayı dikkatinize arz etmek istiyorum. Tabiî, Türkiye, devletin sanayide büyük ağırlık olduğu ve sanayii kurduğu, işlettiği dönemde bir meseleyi gözden kaçırmış bulunmaktadır. O da şudur değerli arkadaşlar: Tabiî, bu dönemde, bizim, devletin sahip olduğu bu sanayileri, nasıl olsa maliyeti Hazineden karşılanan bu sanayileri, teknoloji üreten sanayiler haline getirmemiz gerekirdi. Ne demek istiyorum; yani, Sümerbankın 60 tane, 80 tane fabrikası varsa, yine, Türkiye’de devletin sahip olduğu bir kurum, en mükemmel, Sülzer kalitesinde tekstil makinelerini üreten bir teknoloji birikimini sağlaması gerekirdi.

Kâğıt sektöründe SEKA varsa, kâğıt fabrikalarını, makinelerini üreten bir sanayie sahip olmamız gerekirdi. Bunu, bütün sahalara yayabilirsiniz; ama, maalesef, devirlerin hükümetleri, bu sahada gerekli tedbirleri almadıkları için, sadece ve sadece şeker sanayiinde, bugün -şeker sanayiini, tabiî, dikkatle ifade ediyorum; çünkü, şeker sanayii, kendi sektöründe, bütün makine teçhizatını kendi imal eden bir denemede, fevkalade güzel netice almıştır- şeker fabrikaları, Türkiye içinde Eskişehir’de, Afyon’da, Erzincan’da ve daha birkaç yerde sahip oldukları kendi makine fabrikalarıyla, bütün fabrikaları komple yerli kurabilmektedirler. Tabiî, bu modelin, aslında, demir çelikte, kâğıtta, tekstilde, her sahada tekrar edilmesi, hatta, petrolde tekrar edilmesiyle, Türkiye, bugün, katmadeğeri yüksek olan makine teçhizatı üreten, hem kendi ihtiyacını karşılayan hem de ihraç eden bir ülke haline gelmesi gerekirdi; ama, maalesef, bunu yapamadığımız için, bugün, Türkiye, hakikaten, fevkalade zor günler yaşamaktadır.

Elbette, bugün, döviz sıkıntısı yok, ithalatta sıkıntı çekmiyoruz. Geçen dönemde, zaman zaman, Türkiye’nin, 70 sente muhtaç olduğu dönemler olmuştu; ama, biz, bugün, dövizi de çok kolay bulmuyoruz. Aslında, dönüp bakarsanız, Hazinenin rakamlarına bakarsanız, biz, bugün, ithalatı, yüzde 30-40 mertebesinde bize mal olan birtakım dövizlerle finanse ediyoruz. Nasıl finanse ediyoruz; hükümetin iç borçlanma ihtiyacı var; aşağı yukarı 26 katrilyon liradır bugün içborç miktarı; yani, şubat ayı sonu itibariyle, 26 katrilyon mertebesinde iç borcu var hükümetin. Tabiî, bu içborç için dışarıdan sıcakdöviz geliyor, bozduruluyor, ithalatı finanse ediyor ve hükümetin nakit ihtiyaçlarını karşılıyor; yani, burada, biz, ithalatı çok pahalı şekilde finanse ediyoruz; onu söylemek istiyorum.

Bugün, Türkiye’nin dışticareti, aşağı yukarı 20-25 milyar dolar mertebesinde her yıl açık vermektedir; yani, ihracatımızın ithalatı finanse etme miktarı yüzdesi yüzde 50 mertebesindedir. Bakmayın, 1998 ve 1999 yılında, tabiî, ekonomide daralma, millî gelirde küçülme, yatırımlarda gerileme olduğu için, yatırım şevki kaybolduğu için -bu dönem rakamları ortadadır, millî gelirde küçülme var- ithalat küçülmüştür, ama bu ithalat küçülmesi aslında ekonomide gerilemenin bir göstergesidir. Normal şartlarda, Türkiye, aşağı yukarı, bugün için 50 milyar dolar mertebesinde bir ithalat ve 25 milyar dolar mertebesinde de bir ihracat yapabilmektedir. Yani, neresinden baksanız 20-25 milyar dolar mertebesinde dışticaret açığı vardır.

Tabiî, bu dış ticaret açığı nerelerden geliyor diye şöyle birkaç rakama, merak edip baktığımız zaman karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Bakın, tıp ve sağlık cihazlarında 108 milyon dolarlık ihracatımız var, 1 milyar 800 milyon dolarlık ithalatımız var. Yani, dış ticaret açığı 900 milyon dolardır.

Depolama ve istif makinelerinde 260 milyon dolar dışticaret açığımız var. Büyük rakamlar.

Büro makinelerinde 66 milyon dolar ihracatımız var, 989 milyon dolar ithalatımız var; yani, 923 milyon dolar dışticaret açığı var.

Yani, genel dışticaret açığının ana ağırlığını teşkil eden, teknolojisi yüksek olan kimyevî maddeler, makine ve teçhizattır.

Bakın, sadece kimya sanayiine baktığımız zaman, kimya sanayii mamullerinde 952 milyon dolar ihracatımız var, 4 milyar 990 milyon dolar ithalatımız var. Açık, 4 milyar 38 milyon dolar. Büyük rakamlar.

Plastik sanayiinde de aynı şekilde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN– Sayın Ayhan, lütfen, toparlar mısınız.

CEVAT AYHAN (Devamla)– Değerli arkadaşlar, tabloya baktığınız zaman, Türkiye’nin teknoloji üreten, kendi teknolojisini geliştiren, makine teçhizatını imal eden bir ülke haline gelmemesi sebebiyle kayıpları çok büyüktür.

Şimdi organize sanayi bölgelerini konuştuğumuz, tabiî, bu kanun tasarısında, dileriz ki organize sanayi bölgelerine paralel olarak, hükümetin, sektörleri ve alt sektörleri, hatta mal grupları seviyesinde çok yakın takip ederek, dinamik bir yaklaşımla takip ederek bu sahalarda Türkiye’nin ihracatını geliştirecek, teknolojisini geliştirecek, hem kendi ihtiyacını karşılayacak hem de Türkiye’ye sağlam döviz gelmesini sağlayacak olan bir ciddî çalışmanın ve hamlenin içinde olmasını temenni ederiz ve cumhuriyet hükümetlerinin her birinin de, bu politikalardan sapmadan, istikrarlı bir şekilde, aynı şekilde çalışmalarını devam ettirmesini temenni ederiz diyorum.

Hepinizi hürmetle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Görüşmekte olduğumuz tasarının tümü üzerindeki gruplar adına son konuşma, Anavatan Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Işın Çelebi’ye aittir; buyurun Sayın Çelebi. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

ANAP GRUBU ADINA IŞIN ÇELEBİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hazırlanan bu tasarı, uzun zamandan beri ihtiyaç olan ve yapılması gereken bir tasarıdır. Şu anda, grup başkanvekillerinin de imzasıyla, tasarıyla ilgili bazı değişiklik önergeleri, arkadaşlarımız tarafından hazırlanmaktadır. Bu anlamda, organize sanayi bölgelerindeki entegrasyon talepleri ve organize sanayi bölgelerinin, bir an evvel, kaynak tahsisi açısından sorunlarının giderilmesi gerekmektedir, ki, bu hazırlanan tasarıyı gündeme getiren ve önümüze getiren arkadaşlara teşekkür ediyorum.

Ancak, bu tasarıda, özellikle bilgi ekonomisi döneminin başladığını dikkate alarak, organize sanayi bölgelerinin, bilgi ekonomisinin gereği, elektronik ticaretin 2005 yılında yaklaşık 2 trilyon dolar olacağını dikkate alıp, dünya ticaretinden daha fazla pay alma ve dünya ticaretinden daha fazla pay almanın, ülkenin kalkınması ve güçlenmesi açısından önem arz ettiğini de dikkatinize sunarak, burada vurgulamak istediğimiz önemli bir nokta var. Her ne kadar, dün, Sayın Arkan, konuşmasında, information teknoloji dediğimiz bilgi çağının gereği birtakım konuların, maddeye ve kanun hükmüne ilave edildiğini, konulduğunu söylemişse de, bunun yeterince güçlü olmadığını görüyoruz ve bu yasaya göre uygulanacak yönetmeliklerde, özellikle bilgi ekonomisinin gereği olan yazılım, bilgisayar, internet kullanımını teşvik edici birtakım uygulamaların, yönetmelikler içerisinde getirilecek düzenlemelerin yapılmasının gerekli olduğunu belirtiyorum. Yıllardır sürüncemede kalan bu kadar önemli bir konunun sonuçlanması sırasında, Türkiye’nin önümüzdeki on yıllık perspektifi açısından gerekli olan uygulamaların da Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa, yönetmelikler çerçevesinde bile olsa işlenmesinde yarar var. Bu çok önemli.

2005 yılında Avrupa Birliği üye ülkelerinin nüfusu bildiğiniz gibi 370 milyon. Bunların 100 milyonu internet kullanıcısı haline geliyor ve 1 trilyon dolarlık, bir elektronik işlem bazında, internet üzerinden ticaret yapılacak ve bizim gene Meclisteki KOBİ Parlamento Grubu olarak oluşturduğumuz grupla birlikte, aralık ayında, bu Parlamentodan geçen Sermaye Piyasası Kanununda yaptığımız değişiklik sonucu gerçekleşen internet üzerinden piyasaların oluşması konusunda da Türkiye’de, şu anda, görüyorum ki SPK Başkanı, geçen gün yaptığı konuşmada bir mesafe alındığını söylüyor.

Özetle şunu söylüyorum: Bu elektronik ortamdan, Avrupa Birliği piyasalarından pay alabilmenin yolu, dünya ticaretinden pay alabilmenin yolu, küçük ve orta ölçekli sanayilerimizi bu anlamda teçhiz etmek ve teknoloji gelişimini realize etmesini temin etmek gerekiyor. Bu yasanın, bu ihtiyacı karşılayacak şekilde yönetmeliklerle takviye edilmesi gerekir.

İkinci önemli nokta olarak, bu süreçte, özellikle 21 inci Yüzyılın artık klasik yatırım, işadamı dönemi olarak bittiğini, 21 inci Yüzyılın bir girişimci yüzyılı olduğunu, girişimciliğin önemli olduğunu belirtmek istiyorum.

Bir ay önce Bavyera Ekonomi Bakanıyla bir konuşma yapıyorduk; Almanya’da en önemli ekonomik konsept olarak üzerinde durdukları temel noktanın, üretilen, icat edilen, yeni keşfedilen ve yeni bulunan bir buluşun üretime geçiş süresinin, yani, yeni bir teknolojik gelişmenin, araştırma geliştirmenin üretime geçiş, pazara dönüş süresindeki geçen zamanın Asya ülkelerinden uzun olduğunu ve bu zamanın, mutlaka, Asya ülkelerinden daha kısa hale getirilmesi gerektiğini, Avrupa Birliğinin gelişmesinde en önemli darboğazın bu olduğunu belirtmiştir.

İkinci önemli konuştuğumuz nokta; Polonya ve Macaristan’la Türkiye’nin karşılaştırılması halinde, Polonya ve Macaristan’ın geçmişi ve kültürel yapısı gereği, iyi sanatçılar, iyi bilim adamları yetiştirdiğini; ama, Türkiye’nin, buna karşılık, son derece iyi girişimcileri olduğunu, piyasa adamları olduğunu belirtti. Yani, diğer bir deyişle, Türkiye’nin genç nüfusunun, müthiş bir potansiyel ve bir birikim olduğunu vurgulamak istiyorum. Bu genç insanlar, bence, Türkiye’de geleceğin en önemli gücüdür ve bu genç insanların, bu girişimci insanların, dünyadaki bu yeni gelişme karşısında, çok büyük ivme kazandıracağını belirtmek istiyorum

Küçük ve orta ölçekli sanayiler, girişimcinin gücü olarak, 21 inci Yüzyılın başında Türkiye’ye büyük avantaj getirmektedir. Şu anda, bilebildiğim kadarıyla, Türkiye’de internet kullanıcısı 1 milyon kişi vardır; 2005 yılında, ben, bunun 10 milyonu aşacağını tahmin ediyorum. Küçük ve orta ölçekli sanayiler; ki, burada biz, hem bu yasa tasarısını getiren arkadaşlarımız hem Sayın Bakan hem gruplar adına konuşan arkadaşlarımız, hepimiz, Parlamentoda KOBİ Parlamento Grubu üyeleriyiz ve ben, bugün üçüncü defa, bu yasayı getirenlere hakikaten teşekkür ediyorum ; ama, bu anlamda, bizim Parlamento olarak, partilerüstü bir ölçekte ülkenin meselesi olarak, birlikte düşünüp, Sermaye Piyasası Kanununda getirdiğimiz değişikliğin yanı sıra, önümüzdeki on yılı, Türkiye’nin bilim ve teknoloji on yılı ilan etmesi gerektiğine inanıyorum. Ziya Bey burada yok, onun konusuna giriyorum; ama, Emrehan Bey burada. Bilim ve teknoloji on yılı ilan etmemiz ve her organize sanayi bölgesinde, bu anlamda bir eğitim çalışmasını ve bu anlamda teknolojik gelişmeyi, araştırma geliştirme çalışmalarını organize etmeyi sağlamamız gerekiyor. Bunun için de, bizim üzerimize düşen görev ne ise, biz, Parlamento olarak bu konuda hükümete destek vermeye hazırız. Bu, Türkiye’nin, bence çok temel çıkış noktası.

Madde madde bu tasarıyı tartışmak istemiyorum; ama, şu anda, Türkiye’de, 43 tane organize sanayi bölgesi faaliyet halinde. Eyüp Bey de, Niğde’de, bu konuda çok önemli yatırımlar yapmış bir arkadaşımız, yaşayan bir arkadaşımız, Ahmet Bey bu konuyu yaşayan arkadaşımız, Emrehan Bey öyle, Cevat Ayhan Bey, biraz önce konuştu, bu işleri çok yakından yaşayan arkadaşımız, Oktay Bey, Sanayi ve Teknoloji Komisyon Başkanı olarak öyle, Mustafa Haykır arkadaşımı göremiyorum; yani, bu işe gönül vermiş çok arkadaşımız var.

Ben, Hükümete ve ilgili bakanlıktaki teknisyen arkadaşlara şunu söylüyorum: Biz, size her türlü desteği vermeye hazırız. Türkiye’de bu genç insanların önünü ve ufkunu açmak zorundayız. Biz, 1986 yılında, Türkiye’ye bilgisayar ithalatının sıfır gümrükle yapılmasını temin ettik ve sonra, birçok adım atılarak, Türkiye’de bu alanda müthiş bir gelişme oldu. Şimdi, eğitim sisteminde, bilgisayar sisteminin bütün okullara girmesini temin etmeye çalışıyoruz; ama, ne kadar başarılı olduk şu ana kadar, onu tam ölçemiyorum. Ama, organize sanayi bölgelerinde, mutlaka bilgi akış sistemleri; yani, information teknoloji dediğimiz hadiseyi, uygulanmasını ve bütün organize sanayi bölgelerindeki firmaların bilgi ekonomisinin gereği kendilerini yenilemesini ve araştırma geliştirmeye ayıracakları fonları vergidışı tutacak veya özel teşvik kapsamında desteklenecek mekanizmaların kurulmasını öneriyorum; yani, bir başka önerim de bu.

Birinci önerim, önümüzdeki on yılın bilim ve teknoloji on yılı ilan edilmesini; bu anlamda, bilgi ekonomisinin gereği olan sektörlerin, başta yazılım, biyoteknolojinin özel desteklenmesini; İkincisi, organize sanayi bölgelerinin, dünyadaki bu elektronik ticaretin gelişimini de dikkate alarak, bilgi altyapısının tamamlanmasını ve bu anlamda, araştırma-geliştirme ve teknolojik gelişmelerin desteklenmesini, temin edilmesini arzu ediyoruz. Önümüzdeki on yılda, Türkiye’nin en önemli ufku bu.

Üçüncü temennimiz, burada, bu teknolojik araştırmaları, bu anlamda yeni görüşleri gündeme getiren ve bunun üzerine kafa yoran insanların risk sermayesi imkânlarından yararlanabileceği mekanizmaları oluşturmak zorundayız. Türkiye’de, bizim kurduğumuz Kredi Garanti Fonu buna yetmiyor. Bankalarımız, klasik finansman yöntemleriyle bu işe el atamıyorlar. 10 tane araştırma, 10 tane düşünce üretip, bunları üretime geçirmek isteseniz 1 tanesi başarılı olabilir; hatta, 100 tanenin. Bunu, mutlaka, devlet olarak finanse etmek, desteklemek zorundayız. Bavyera Ekonomi Bakanı, yaptığımız bir konuşmada Almanya’nın 2001, 2002, 2003, 2004, 2005’te üzerinde durduğu en önemli politikanın, bu teknolojik geliştirmeye dönük araştırmalarda, bu müteşebbis insanların risk faktörünü minimize edecek çeşitli destekleri organize etmenin gelecek için önemli yatırım olduğunu söyledi. Ben, buna aynen katılıyorum. Bu anlamda, bizim finans sisteminin, bir biçimde realize edilip reorganize edilmesi gerekir ve bu risk sermayesiyle birçok alanda, müteşebbis olan, üniversitelerde okuyan birçok genç arkadaşımıza, bu alanda kafalarındaki düşünceleri gerçekleştirebilme şansını vermek zorundayız. Bugün, Türkiye’deki bankacılık sistemi, ipotek mekanizmasına dayanan, yüzde 60-70 faizle kredi veren bir mekanizma; bu anlamda da başarılı olamıyorlar.

Değerli arkadaşımız Mustafa Haykır geldi, bu KOBİ işine gönül vermiş bir arkadaşımız, onun da, bu konuda çok önemli görüşleri var. Parlamento KOBİ Grubundan, çalışmalarımızdan biraz önce bahsettim. Bu konuya gönül veren bir arkadaşımız, Kırıkkale Milletvekilimiz Nihat Bey’in çok katkısı oluyor. Şimdi bizim önerimiz şu: Biz, Sanayi Bakanımıza ve arkadaşlara şu teklifi yapıyoruz: Biz, size, her türlü yardımı yapmaya hazırız bu alanda.

Dün, Ahmet arkadaşımızın konuşmasını izledim. Orada söylediği güzel bir söz var; onu da tekrar edeceğim, katılıyorum o söze, tutanaklardan okuyorum: “Kuyadaki kurbağa okyanusa giremez” diyor; Japon atasözünü anlatıyor. “Organize dışında oluşacak orta ve küçük ölçekli sanayiin dünyaya açılma kabiliyeti fevkalade azdır. Onun okyanusa taşınabilmesi, kuyudaki kurbağanın okyanusa taşınabilmesi, özellikle, orta ve küçük ölçekli sanayii- ki, geleceğimiz bu sanayie bağlıdır- organize bölgelerde doğru yatırımlara yönlendirmemize bağlıdır” diyor; çok katılıyorum.

Mehmet Dönen’in konuşmasını okudum; kendisi burada yok bugün.

MEHMET DÖNEN (Hatay) - Buradayım.

IŞIN ÇELEBİ (Devamla) – Özür dilerim, burada kendisi...

Ayfer Yılmaz arkadaşımız da bu konuya çok gönül vermiş bir arkadaşımız. Burada, organize sanayi bölgelerinin bu bilim ve teknoloji açısından desteklenmesini öneriyor; yani, Ayfer Yılmaz arkadaşımız bu KOBİ Parlamento Grubunun önemli üyelerinden bir arkadaşımız. Biz, Parlamentoda, partiler üstünde, bu küçük ve orta ölçekli sanayilerin ve organize sanayi bölgelerinin teknolojik anlamda yenilenmesi için her türlü kanun, yasa değişikliğini yapmaya hazırız ve görüyorum ki, milyonlarca genç insanın yakınındaki en büyük ufku, bütün bu bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeyi realize etmesinden geçiyor.

Bugün, bu kanun tasarısının eksiği, gediği olabilir, bunlar ileride düzeltilebilir; ama, böyle bir tasarının, Türkiye’de, Meclisten geçmesini temin ettikleri için, bütün çalışan arkadaşlara teşekkür ediyorum, ilgili bakan arkadaşa teşekkür ediyorum, katkısı olan herkese teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelebi.

Şahıslar adına ilk konuşma, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat’a ait.

Buyurun Sayın Polat. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, 367 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri kanun tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Kanun tasarısının genel gerekçesinde, 1961 yılından itibaren planlı döneme geçilmesiyle, bölgesel kalkınmada dengelerin sağlanması amacıyla, organize sanayi bölgelerinin oluşturulmasının gündeme geldiği belirtilmektedir.

Yine, gerekçede, organize sanayi bölgelerinin faaliyetlerinin, yalnızca, 1982 yılında Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yayımlanmış olan Fonlar Yönetmeliğine göre yürütüldüğünden bahsedilmekte, ancak söz konusu yönetmelik, münhasıran, müteşebbis teşekküller ile bakanlık arasındaki kredi münasebetlerini düzenlediği cihetle, tüzelkişiliği bulunmayan bu teşekküllerin kuruluş, çalışma usul ve esasları konusundaki mevzuat boşluğunun sürdüğünden bahisle, bu kanunun en önemli özelliğinin, bu boşluğu doldurmak olduğu belirtilmektedir.

Yine, getirilen muafiyet ve istisnalarla bölge oluşumlarına teşvik sağlanacağı belirtilmektedir. Plan ve Bütçe Komisyonunda ise, özetle, organize sanayi bölgelerinden inşaat aşamasında olanlarının, fizikî gerçekleşmelerinin çok düşük olduğu ve bir an önce tamamlanması için bakanlığa ek kaynak sağlanması gerektiği belirtilmiştir.

Sanayi ve Ticaret Komisyonunda ise, Türk sanayiinin gelişmesi ve müteşebbisin önünün açılması istenmiştir. Hükümet adına yapılan açıklamalarda ise, düzenli ve planlı bir sanayileşmenin, sanayi altyapısının hazırlanması ve sanayicinin yönlendirilmesiyle gerçekleşebileceği ifade edilmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; organize sanayi bölgesi, ağır sanayi kompleksleri dışında küçük ve orta ölçekli imalat sanayii türlerinin belirli bir plan dahilinde yerleştirilmeleri ve geliştirilmeleri için sınırları tasdikli çıplak arazi parçalarının gerekli altyapı hizmetleriyle ve ihtiyaca göre tayin edilecek sosyal kurumlarla doldurulduktan sonra, planlı bir şekilde ve belirli standartlar dahilinde, sanayi için tahsis edilebilir ve işletilebilir hale getirilerek organize edilmiş sanayi bölgeleridir.

1962-1998 yılları arasında, ülkemizde 43 adet organize sanayi bölgesi faaliyete geçmiştir. Her ne kadar, kanun gerekçesinde, organize sanayi bölgelerinin kuruluş amacı, bölgesel kalkınmada dengeleri sağlamak olarak ifade edilmiş ise de, netice olarak toplam 43 adet organize sanayi bölgesinin bölgesel dağılımına baktığımızda, Marmara Bölgesinde 6 adet ve 1 510 hektar, Ege Bölgesinde 10 adet ve 2 827 hektar, Doğu Anadolu Bölgesinde ise sadece 3 adet ve 500 hektar olduğu görülür.

Yine, organize sanayi bölgelerinde, üretime geçen tesislerin sektörel dağılımında ise ilk sırayı yüzde 22,4 ile dokuma ve giyim sanayii almaktadır. Dolayısıyla, 36 yılda bitirilebilen 43 adet organize sanayi bölgemiz olmasına mukabil, şu anda, yapımı devam eden 143 adet organize sanayi bölgesi vardır, 9 adet kamulaştırma, 45 adet de etüt proje safhasında organize sanayi bölgemiz bulunmaktadır. Buradan nereye gelmek istiyorum; şunu diyorum: 36 yılda bitirilen 43 adet organize sanayi bölgesine mukabil, hemen hemen bu rakamın 5 katı kadar yeni organize sanayi bölgesi, yapım halinde, kamulaştırma safhasında veya etüt proje safhasındadır. Dolayısıyla, bu kanun tasarısında, genel esprisine uygun olarak, organize sanayi bölgelerine yeterli kaynak ulaştırılması şarttır. Yine, organize sanayi bölgelerinde faaliyette bulunan sanayi tesislerinin büyük bölümü KOBİ olarak tanımlanan küçük ve orta boy işletmelerdir. Bu işletmelerin kredi ve malî problemleri çözüldüğü vakit KOBİ’ler gelişecek, KOBİ’ler geliştikçe de organize sanayi bölgelerine ihtiyaç artacak, yine, bu tasarıyla kurulabilme imkânı getirilen özel organize sanayi bölgeleri kurulabilmesi de organize sanayi bölgelerinin gelişmesine büyük katkıda bulunacaktır.

Bir misal vermek gerekirse, Erzurum Organize Sanayi Bölgesinde 1998 yılı itibariyle faaliyet gösteren 45 firmada toplam 1 500 ile 2 000 arası işçi çalışmaktadır, ki, bir işletmeye 35-40 arası çalışan düşmektedir. Uluslararası literatürde bir KOBİ tanımı bulunmamakla birlikte, Amerika Birleşik Devletlerinde 1 ilâ 500 işgöreni bulunan işletmeler KOBİ sayılmış, ülkemizde ise KOSGEB Kanununun 2 nci maddesine göre 1 ile 50 arası işçi çalıştıran sanayi işletmeleri küçük, 51 ile 150 arası işçi çalıştıran sanayi işletmeleri ise orta ölçekli işletmeler kabul edilmiştir. Dolayısıyla, ülkemizdeki organize sanayi bölgelerindeki işletmelerinin hemen hemen tamamı orta veya küçük boy işletmeler, kısa adıyla KOBİ tanımına girmektedir. Dolayısıyla, organize sanayi bölgelerinden istihdam randımanı elde edebilmek için, öncelikle, KOBİ’lerin sorunlarını çözmemiz gerekmektedir.

Organize sanayi bölgelerinin yapımının hızlandırılması için, 2000 yılı hükümet programına paralel olarak, bu kanun tasarısıyla, organize sanayi bölgelerine tüzelkişilik kazandırılmak amacı çerçevesinde, hak ve borç edinebilme imkânı getirilmekte, ağırlıklı sermayesi devlet kredisinden oluşan bu kuruluşların devlet gözetiminde ve müstakil organlarınca yönetilmesi öngörülmektedir denilmektedir; fakat, bu konuda, borçlanma ve devlet yardımı konusunda, ülkemizdeki gelişmişlik konumunu gözardı etmememiz gerekmektedir.

Örnek olarak, Batı’daki firmalar, ekonomik durumları gereği kolayca borçlanıp, organize sanayi bölgelerinin yapımına girişebilecek kapasitede olmalarına rağmen, bu durum, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da teoriden pratiğe bir türlü geçirilememektedir; çünkü, buradaki firmalar, organize sanayi bölgeleri için gerekli altyapı yatırımlarını, kendi özkaynaklarıyla veya dışarıdan kredi bularak fiilen yapamamaktadırlar.

Misal olarak, Erzurum Birinci Organize Sanayi Bölgesi dolduğu için, ikinci organize sanayi bölgesi ihtiyacı doğmuş, çıkarılan teşvik kanunundan yararlanmak isteyen firmalar, altyapı için gerekli 7-8 trilyon TL’yi kesinlikle temin edememektedir, bu kanun müsaade etse dahi, kredi bulup fillî yatırıma geçme şansları yoktur. Sayın Bakanımız, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bu ödeneğin kesinlikle Erzurum’a verileceğini belirtmiş; fakat, bugüne kadar, gerek ikinci organize sanayi bölgesi gerekse aynı amaca yönelik olarak birinci organize sanayi bölgesinin tevsii için gerekli olan adımlar atılamamıştır.

Sayın Bakandan, bu kanun vasıtasıyla beklediğimiz, hükümetçe desteklenecek bir önergeyle, bu bölgelerarası dengesizliği gidermek için Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kurulacak ikinci organize sanayi bölgeleri veya bu birinci organize sanayi bölgelerinin tevsii için altyapı yatırımlarına hükümetçe gerekli ödeneğin ayrılmasına imkân tanımalarıdır. Aksi halde, kendilerinin de kabul ettikleri gibi, Erzurum’a olan borçlarını ödeyememiş olurlar.

Ülkemizin son aylarda yaşadığı deprem felaketi de göz önüne alındığında, sanayiin, aşırı şiştiği Adapazarı, Yalova, Kocaeli bölgelerinden, deprem riski daha az olan az gelişmiş bölgelere kaydırılmasının, bölgesel dengesizliği gidermede yaratacağı temel etkinin yanında, sanayinin belli mekanlarda yoğunlaşmasının yarattığı iktisadî güvenlik sorununu çözmede de çok önemli olduğu kanaatindeyiz.

Bunun için de, gerek istihdam sorunu açısından gerekse bölgelerarası göçü önleme ve bir tedbir olarak, organize sanayi bölgeleri yapımında bugünkü uygulamanın aksine, birinci ve ikinci organize sanayi bölgeleri yapımında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine özel önem verilmelidir.

Ayrıca, çevreyle uyumlu sanayileşme için, organize sanayi bölgelerinde arıtma projelerine de önem verilmelidir. Bugüne kadar biten 43 proje ile yapımı devam eden 143 adet organize sanayi bölgesi için de yalnızca 26 adet organize sanayi bölgesinde arıtma projesinin inşaat safhasında olması, bu konuya gerekli önemi vermediğimizi göstermektedir.

Yine Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan görüşmelerde, organize sanayi bölgeleri orta ölçekli sanayicilerin, üzerinde tesis kurup işlettikleri, devlet tarafından projelendirilen ve kredilendirilen altyapı tesisleri olduğu belirtildiği gibi, bu noktada biraz da organize sanayi bölgeleriyle beraber anılan, onlar için yapılan KOBİ’lerden ve KOBİ’lerin problemlerinden, doğu ile batı arasındaki sanayiin gelişmişlik farkından bahsetmek istiyorum.

Ülkemiz açısından bakıldığında, işletme sayısı, çalışanları ve katma değer olarak, KOBİ’lerin, önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir. İmalat sanayiinde faaliyet gösteren işletmelerin yüzde 99,5’ini oluşturan KOBİ’lerin istihdamdaki payı yüzde 61,1, katmadeğerdeki payı ise yüzde 27,3’tür. Yalnız, ülkemizdeki KOBİ’lerin ihracat ve kredi payı, diğer ülkelere göre çok düşüktür. Bu da, ülkemizdeki KOBİ’lerin Batı ülkelerine göre küçük olması, teknoloji geriliği ve ihracattaki bilgi ve finans açısından yetersizliğinden kaynaklanmaktadır.

Bir misal vermek gerekirse; Amerika Birleşik Devletleri, Almanya ve Türkiye’yi karşılaştıracak olursak, KOBİ’ler, işletme payı olarak: ABD’de yüzde 97,2 Almanya’da yüzde 99,8, Türkiye’de yüzde 98,8, bir paralellik var.

İstihdam payına göre: ABD’de yüzde 50,4, Almanya’da yüzde 64, Türkiye’de yüzde 45,6, yine bir paralellik var.

Üretim payında: ABD’de yüzde 36,2, Almanya’da yüzde 49, Türkiye’de yüzde 37,7, bu üç veride paralellik olmasına rağmen, yatırım payı olarak: ABD’de yüzde 38, Almanya’da yüzde 44 olmasına rağmen, Türkiye’deki KOBİ’lerde yüzde 6,5’tir.

İhracat payı: ABD’de yüzde 32, Almanya’da yüzde 31 olmasına rağmen, Türkiye’de yüzde 8’dir.

Krediden faydalanma payı: ABD’de yüzde 42,7, Almanya’da yüzde 35 olmasına rağmen, Türkiye’de yalnız yüzde 4’tür.

Buradan da görülmektedir ki, ABD, Almanya ve Türkiye’yi ele alır isek, işletme payı, istihdam payları ve üretim payları, az çok oransal bir benzerlik göstermesine rağmen, yatırım payı, ihracat payı ve kredi payları açısından, KOBİ’ler ile KOBİ dışı büyük sanayi tesisleri arasında, ülkemiz ile gelişmiş Batı ülkeleri arasında büyük bir uçurum vardır. Bu da, ülkemizdeki kredi ve ihracatın kaymağının büyük sanayi işletmelerince yenildiğini, KOBİ’lerin, gerek kredi gerekse ihracat bakımından yeterince teşvik ve bilgilendirilmediğini ortaya koymaktadır.

Netice olarak, Kalkınma Bankasının 1999 yılı için ayırdığı 10 trilyon TL ile 2000 yılı için ayırdığı 30 trilyon TL’nin, 2000 yılı 15 Ocak tarihinde tükendiğini, müracaat eden 703 firmadan sadece 230 civarında firmanın isteklerinin karşılandığı, diğerleri için ise en az 35-40 trilyon TL’ye ihtiyaç duyulduğu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Polat, lütfen, tamamlar mısınız.

Buyurun efendim.

ASLAN POLAT (Devamla) – ...ve bu krediler verilmezse KOBİ’lerin çalışamayacağı, organize sanayi bölgelerine harcanan emeğin de atıl mahiyette kalacağı aşikârdır.

Yine KOBİ’lerde, finansman sıkıntısı kadar önemli olan, nitelikli işgücü için, sanat enstitülerine gerekli önem verilmelidir. Nitelikli işgücünü sanayimize temin edemezsek, tüm emeklerimiz boşa gitmiş olur.

Netice olarak, dünyayla rekabet edebilecek bir sanayi yapısına ulaşmak için, devletin rolü, sadece uygun bir ortam hazırlamak ve sanayicinin önünü açmak olmalıdır. Bunun için, ekonomik istikrarın sağlanması ve enflasyonun düşürülmesi, sanayinin ihtiyaç duyduğu her seviyede insan gücünün çağdaş bir eğitimle yetiştirilmesi, halkını iç düşman olarak görmeyip, ona güvenen bir yönetim anlayışına sahip olunması gerekmektedir.

Şunu hiç unutmamamız gerekir ki, 21 inci Asır, beraberinde yeni nimetler; fakat, çok ciddî yeni sosyal sorunlarla gelmektedir. Bu sosyal sorunların başında ise, gittikçe artan işsizlik, bozulan gelir dağılımı gelmektedir. Çağa uygun, sürdürülebilir büyüme stratejileri yürüten ülke ve bölgeler ise, katlamalı ulusal gelir artışları, düşük işsizlik ve düşük enflasyonla, halkını ekonomik huzur içerisinde yaşatmaktadırlar.

Ülkemizin de, en kısa zamanda, halkını iç düşman, sermayesi yeşil; sarı diye renklere ayıran bir zihniyetten uzaklaşıp...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Cümlenizi tamamlamanız için, son defa mikrofonu açıyorum.

Buyurun.

ASLAN POLAT (Devamla) – ...halkını dost olarak gören ve onun önündeki ekonomik ve sosyal barikatları çözen bir yönetim tarzına kavuşmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

Şahısları adına ikinci konuşma, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan’a ait.

Buyurun Sayın Ayhan. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; tasarının geneli üzerinde şahsen söz almış bulunmaktayım.

Biraz önceki konuşmamda, hatırlanırsa, hükümetlerin, Türkiye’nin dış ticaretini eksiden artıya geçirmek; yani, açık yerine fazlaya geçirmek, katmadeğeri yüksek malları yerli üretebilmek için, mutlaka, sektör, altsektör ve mal seviyesinde, dışticaret emtialarını takip etmesi ve bunları, dinamik bir yaklaşımda, anında değerlendirmesi gerekir diye ifade etmiştim, bazı mal gruplarını vermiştim. Mesela, bunlardan biri olarak da bilgisayarı söyledim. Dışticarette, bilgisiyarda, 650 milyon dolar açığımız var ve yine, telekomünikasyonda, 1 milyar 328 milyon dolar açığımız var; yine, elektrik - elektronik makinelerinde, 1 milyar 638 milyon dolar açığımız var; yani, bunlar büyük rakamlardır. Tabiî, bunları çözmek için de, bu altsektör ve mal gruplarının çok yakın takip edilmesi gerekir. Gerekirse, Türkiye’de, bu sektörlerin geliştirilmesi ve bu sektörlere, hem iç talebi karşılama hem ihracat kabiliyeti kazandırmak için selektif teşvikler uygulanabilir, çok özel teşvikler uygulanabilir.

Değerli arkadaşlar, bakın, Japonya’da bugünkü sanayiin temelinde, Japonya’nın çok meşhur bir kuruluşu var, MİTİ (Minister of İndustry and the Technology İnternational) dedikleri Dış Ticaret ve Sanayi Bakanlığı var; bu, bütün altsektörleri tek tek değerlendirerek, Japonya’daki bugünkü sanayiin kurulmasına destek olmuştur. Geçmiş yıllarda, 1970’li, 1980’li yıllarda, bilgisayarda Japonya geri ise, derhal oraya milyar dolar, 800 milyon dolar tahsis edip, en iyi bilgisayar mühendislerini toplayıp, özel bir şirket teşkil edip “haydi bakayım, siz, bilgisayar programlarını geliştireceksiniz ve bizi dışa bağımlılıktan kurtaracaksınız” diye bunları desteklemiştir. Otomotivde, yakıt tasarrufu yapan otomobilleri geliştirdiği için, bugün, dünya pazarlarını, Japon arabaları istila etmektedir.

Yani, bunlar, hükümetin yakın takibini gerektirir. Ne kadar liberal ekonomi olursa olsun, ne kadar serbest ticaret olursa olsun, bugün, en gelişmiş ülkeler dahi, zayıf oldukları sahaları güçlendirmek için çok özel teşvikler uygulamaktadırlar ve bunları desteklemektedirler.

Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye’de, bugün, dışticaretin, bizim ihracatımızın neredeyse yarısını teşkil eden tekstil sanayiin büyük sıkıntıları var. Bu sıkıntılardan bir tanesi, bastırılmış kur politikasıdır. Bugün, ihracatçılar feryat ediyorlar; aşağı yukarı 12 milyar dolar mertebesinde tekstil ihracatı vardır. Yani, döviz kurlarındaki artış, iç maliyetlerdeki artışı karşılamıyor. İki ayda enflasyon yüzde 10 mertebesindedir, toptan eşya fiyatlarında yüzde 10,1’dir artış; ama, döviz kurlarındaki artışlar bunu karşılamıyor, bunun üçte 1’i mertebesindedir.

Diğer taraftan, pamuk fiyatlarına bakıyorsunuz, yıl başından bugüne, pamuk fiyatları, aşağı yukarı yüzde 60-64 artmış. İşte önümde, fiyat takip tablosu; yüzde 61 ilâ 64 artmış pamuk fiyatları İzmir Borsasında. Şimdi, tabiî, iplik fiyatları buna göre gidiyor. Avrupa’da, rakip ülkelerde, iplik ve pamuk fiyatları daha düşük olunca, tabiî, bizim tekstilcimizin bu ihracatı devam ettirmesi mümkün değil. Zaten gerileyen ihracat, tekstilde de daha çok geriler; zaten gerilemiş vaziyette ve Türkiye, dışticarette giderek açıkları büyüyen, daralan bir ülke haline gelir.

Meselenin öbür ucunda da pamuk çiftçisi var. Yani, pamuk çiftçisine para vermeyelim mi; evet, verelim. İşte, benim burada söylediğim budur. Geçenlerde, Niğde patatesi için konuştuk, başka şeyler için konuşuyoruz bunu, tarım için konuşuyoruz. Yani, meselenin iki ucu; bir tarafta üretici var, hammaddeyi üreten var, bir tarafta da sanayi mamulünü üretip ihraç eden var. Eğer, bu arada, biz, fiyat desteğiyle bir sosyal transfer sağlamak istiyorsak üreticiye –bu, pamuk üreticisi olur, patates üreticisi olur, pancar üreticisi olur, besici veya sütçü olur– işte, dünya pazarlarındaki eşit fiyatları, rekabet fiyatlarını dikkate alarak ve sınaî maliyetleri dikkate alarak, üreticiyi, bu noktada primle desteklememiz gerekir. Yani, biz, üreticiye vermek istediğimizi, doğrudan doğruya sanayicinin sırtına bindirirsek, bu sefer, ihracat tepetakla gider. Bunlar mühimdir.

Tabiî, bunları söylüyoruz; ama, bunlara para nereden bulacaksınız diyeceksiniz şimdi. Tabiî, değerli Sanayi Bakanı, değerli Tarım Bakanı bu destekleri istediği zaman, gidip, doğrudan doğruya, hazinede bir duvara çarpmaktadır. Hazinede çarptığı duvar şu: “Biz, bu sene, tarım sektörüne şu kadar, sanayi sektörüne şu kadar destek verebiliriz; bunun ötesinde destek veremeyiz” diyor. Niye “veremiyoruz” diyor; çünkü, bütçe, devamlı borç faizi ödemeye gidiyor. Bakın, bugün, içborç stoku -dolar olarak size arz edeyim- aşağı yukarı 46 milyar dolara ulaşmış durumdadır; 26 katrilyon liradır.

Değerli arkadaşlar, bizim sadece bir ayda; yani, şubat ayında ödediğimiz içborç faizi -bir ayda, dikkat buyurun- 4 milyar 383 milyon dolardır. Daha önceki yıllarda bu rakam, 1996’da, 1997’de 6-7 milyar dolar mertebesinde yıllıktı, 12 aylık; şimdi, aylık faiz ödemeleri, aşağı yukarı, 4 milyar dolar mertebesine gelmiş bulunmaktadır. İki ayda ne faiz ödemişiz; Türk parası olarak arz edeyim size, dikkatinizi çeker. Tabiî, biz, milletvekili olarak bunların üzerinde durmaya mecburuz. Birtakım talepler var, birtakım sıkıntılar var, birtakım yatırım ihtiyaçları var; ama, hükümete gittiğimiz zaman, hükümet de “para yok” demektedir.

Şimdi, niye para yok diye bakıyorum değerli arkadaşlar, bakın, 2000 yılının ocak ve şubat ayında harcama yekûnu 7 katrilyon 794 trilyon liradır; iki ayda, yuvarlak hesap 7,8 katrilyon harcama yapmışız. Bu iki aylık gelir nedir; 4 katrilyon 9 trilyon; yani, aşağı yukarı 5 katrilyon diyelim. 7,8 katrilyon harcama var, 5 katrilyon da gelir var. Peki, bu gelirden ne ödemişiz; gelirden ödediğimiz, bakın, sadece faiz harcamaları 4 katrilyon 690 trilyon lira; yani, 4,7 katrilyon lira. Yani, gelir ile faiz ödemesi arasında takriben 200 trilyon lira var. Vergi gelirleri, trafik cezaları, devletin bütün gelirlerinin tamamı faize gitmiş. Maalesef, daha önce, biz, vergi gelirlerinin yüzde 80-85’i faize gidiyor diyorduk, şimdi, bütün gelirlerinin tamamı faize gidiyor. Niye faize gidiyor; ocak ayında 2 katrilyon 70 trilyon faiz ödemişiz, şubat ayında 2,6 katrilyon faiz ödemişiz. Devletin diğer giderlerine bakıyoruz. Diğer giderlerinde, mesela, çok feryat edilen sosyal güvenliğe ne harcamışız biz ilave olarak; sosyal güvenliğe harcadığımız, iki ayda 773 trilyon liradır; ama, faize harcadığımız 4 katrilyon 690 trilyon liradır ve maalesef, bunun da 4,5 katrilyonu içborç faizleridir. Dışborç faizleri, sadece 185 trilyon liradır. Yani, Türkiye, böyle bir batağın içine düşmüş durumdadır.

Şimdi, tabiî, önümüze baktığımız zaman, bütün bu konuştuğumuz, organize sanayi bölgelerine destek vereceksiniz, küçük sanayi sitelerine destek vereceksiniz, tekstilciye destek vereceksiniz, patatesçiye destek vereceksiniz, ihracatçıya destek vereceksiniz; ama, Hazinede para yok; yani, Türkiye’nin sıkıntısı, içine düştüğü bu borç batağıdır.

Değerli arkadaşlar, bakın, hükümetin, faiz ödemelerinde 2000 yılı bütçesindeki hedefi 21 katrilyon liradır. Halbuki, bizim iki ayda ödediğimiz faiz 4,7 katrilyon liradır; yani, bunu yıllığa teşmil ederseniz, aşağı yukarı 2,5 derseniz, 12 ile çarparsanız, demek ki, yıl sonunda 30 katrilyon mertebesinde faiz görünüyor. Bütçe açığı; daha yılın ikinci ayının sonunda bütçe açığı, 2,862; yani, 3 katrilyon liralık bütçe açığı var. Bütün yıl hedefi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ayhan, lütfen, toparlayınız.

CEVAT AYHAN (Devamla) – ...2000 yılı hedefi 14 katrilyondur. Biz, iki ayda 3 katrilyon bütçe açığı vermişiz; yani, yıl sonu itibariyle bunu alırsanız, aşağı yukarı 17-18 katrilyon mertebesinde bütçe açığı görülmektedir ki, bu rakamlar aydan aya da büyümektedir bu faiz ödemeleri.

Değerli arkadaşlar, işte Türkiye’nin son yıllarda içine düştüğü batak, bu bataktır. Biz, burada bütçe müzakerelerinde “bu bütçeyi tasarruf bütçesi olarak getirin” dedik; ama, tasarruf bütçesi olarak getirmedik. Bu bütçede halen birçok israf kalemleri vardır. Dileriz ki, hükümet, bu tablo karşısında dehşete kapılıp, bu tedbirleri alma yolunu bulsun.

Hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Sayın milletvekilleri, böylece, tasarının tümü üzerindeki müzakereler tamamlanmış oldu.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİ KANUNU TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Tanımlar

Amaç

MADDE 1. — Bu Kanunun amacı organize sanayi bölgelerinin kuruluş, yapım ve işletilmesi esaslarını düzenlemektir.

BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen’e ait.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan yasa tasarısı konusunda, hemen hemen tüm siyasî parti grup sözcüleri, gerçekten, bilgi çağından ve bilginin ticarîleşmesi konusundaki çalışmalardan bahsettiler. Biz, burada, hep konuşuyoruz, hep bunları dillendiriyoruz; ama, ya neyin nasıl yapılacağını tam olarak algılayamadık veya dünyadaki değişimi tam olarak kafamızda algılayamadık; var olan dedikodularla veya kulaktan dolma birtakım söylemlerle buradan ahkâm kesiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bugünkü organize sanayi bölgelerinin kurulma aşamasında, 1950’lerden sonra tüm dünyadaki gelişmeler doğrultusunda sanayicinin, özellikle ülkemizde sanayicinin bir tek sorunu vardı, organize sanayi bölgesi ve onun altyapısı. Eğer organize sanayi bölgelerini kurar ve altyapılarını yaparsanız, sanayicimizin sorunlarını çözmüş oluyordunuz; çünkü, o dönemde uyguladığımız politikalar ithal ikameci politikalar olduğu ve zaten iç pazara yönelik üretim yaptığımız için, nasıl üretirseniz üretin, fiyatını da siz tespit ettiğinizden dolayı çok önem taşımıyordu. Sanayicimiz için ciddî sorun, altyapı sorunuydu ve organize sanayi bölgesi sorunuydu; ama, günümüze geldiğimizde, sanayicimizin, artık, global pazarlarda ciddî bir yarış içerisine girmesinden kaynaklanan çok çeşitli sorunları var. Dün bunun bir kısmını burada anlatmaya çalıştım.

Eğer, organize sanayi bölgelerini, 21 inci Yüzyılın sanayi bölgeleri haline getirmek istiyorsak, Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu Tasarısının bu amaç maddesinin kapsamını gelin değiştirelim. Var olan sanayimizin sorunlarıyla birlikte bunu yeniden ele alalım ve bu doğrultuda kapsamını değiştirelim; yani, yalnız altyapı yapan ve onu işleten bir organize sanayi bölgesinden, orada bulunan işletmeleri, gerçekten, 21 inci Yüzyılın bilgi toplumuna hazırlayan yeni bir anlayışı getirelim. Bunun için kapsamın değişmesi lazım. Bu kapsama yeni bir anlayışın getirilmesi lazım; yani, dünyada var olan anlayışı, bizim, buraya taşımamız gerekir.

Sevgili arkadaşlarım, her alanda biz burada konuşuyoruz. Bu değişimi kafamızda iyi algılayamadığımız için, her alanda bu hataları yapıyoruz.

Şimdi, ben, gençlik dönemlerimden hatırlıyorum, gecekonduların bir tek sorunu vardı; yıkılmama sorunu. Buna sahip çıkan siyasal partiler de, oradan çok önemli oy alırdı; ama, geliyoruz, günümüzde, artık o gecekondular bakıyoruz bir tek sorunu yok; yeşil alan istiyor, çocuk parkı istiyor, sağlık ocağı istiyor, yol istiyor; yani, çağdaş dünyanın bütün nimetlerini artık istiyor. Eğer, bunlar olmazsa, siz, yalnızca o gecekondunun yıkılmasıyla ilgili geçmişteki sorunlarla kalmışsanız, o insanları anlayamamışsınız demektir; o sorunu algılıyamamışsınız demektir; algılayamadığınız için de, o sorunu çözemezsiniz.

İşte, organize sanayi bölgelerinin de buna benzer, yeni, ciddî problemleri var. Elbette ki, organize sanayi bölgelerinin altyapı sorunu günümüzde de devam ediyor. Altyapı sorununu çözmek durumundayız. Oradaki işletmelerin kaynak sorununu çözmek durumundayız, teknoloji sorununu çözmek durumundayız. Yönetim sorununu çözmek, dünyadaki yeni yönetim anlayışına uygun yeni yönetim yapılanmasını o işletmelere vermek durumundayız; onları enforme etmek durumundayız.

Değerli arkadaşlarım, meseleyi, tüm bu sorunları birlikte ele almadan, teşvik politikalarını o organize sanayi bölgelerinde nasıl uygulayacağımıza kadar en ince noktasına değin ele almadan, organize sanayi bölgelerinin yalnız ve yalnız altyapı sorununu çözen ve onu işleten bir anlayışla ele alırsak, yanılırız, doğru yere varamayız.

Az önce, Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Sayın Işın Çelebi, 21 inci Yüzyılın, çok yeni bir yüzyıl olduğunu, bilgi toplumu yüzyılı olduğunu burada ifade etti. Doğru; 21 inci Yüzyıl, gerçekten vizyon yüzyılı, ufuk yüzyılı. Eğer ufkunuz yetmiyorsa; eğer, vizyonunuz belirli bir aşamaya ulaşmamışsa, ülkeyi oraya taşıyamazsınız. Böyle bir şansınız yok. Vizyonunuz nereye kadar yetiyorsa, bu ülkeyi oraya kadar taşıyabilirsiniz. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının vizyonu... Eğer, 21 inci Yüzyıl koşullarında, herkesin internet üzerinden dünya pazarlarına ulaştığı bir yapılanma sürecinde, siz, hâlâ organize sanayi bölgelerini 1967 anlayışıyla ele alır ve sorunlarını çözmeye çalışırsanız, ne onların sorununu çözebilirsiniz ne de ülkenizi bir başka noktaya götürebilirsiniz.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sen bu tasarıyı okumamışsın...

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, yerinizden laf atmayın. Vizyonunuz varsa, gelin, burada konuşun.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım efendim.

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Gelin, burada konuşun...

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sen tasarıyı okumamışsın... Elli senedir niye yapmadınız?!

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Gelir, burada, aksini savunursunuz...

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Tasarıyı okuduysan, tasarıyla ilgili konuş...

BAŞKAN – Lütfen, karşılıklı konuşmayın...

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Efendim...

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Tasarıyı okundun mu?

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Ben, tasarıyı okudum.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – O zaman, niye 1967’den bahsediyorsun hâlâ, gelsene 2000 yılına!..

BAŞKAN – Efendim, susar mısınız siz... Lütfen...

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Gel, burada anlat...

Siz, daha, Türkiye’de, hangi düşüncenin, hangi sanayi stratejisinin hangi dönemlerde geliştiğinin farkında değilsiniz. İşte, sorun da burada zaten, farkında olmamanızda, sıkıntı burada.

Biz, onun için diyoruz ki, gelin, bunun kapsamını daha genişletelim. Üretimde, özellikle, işletmelerin üretim aşamasından sonra ürünlerini pazarlayabilecekleri, onlara yeni teknolojiler transfer edebilmelerini sağlayan kurumları, onların altyapılarının tıkanan noktalarını çözecek kurumları amaç kapsamı içerisine koyalım, hangi teşviklerden yararlandırabileceğimizi koyalım.

Sizin sandığınız gibi, organize sanayi bölgelerinin sorunları, yalnızca bu tasarıyla çözmek istediğiniz sorunlar değil. Bir ülkenin girişimcisi, 21 inci Yüzyılda, o ülkenin en büyük ordusudur. Eğer, girişimciler, gerek hizmet sektöründe gerekse üretim sektöründe, dünya pazarlarında ülkelerine kaynak getirmek uğraşı veriyorsa, bunların sorunları çok farklı. Başka ülkeler bunu farklı platformlarda çözmüşler, farklı mantıklarla çözmüşler. Az önce rakamlar verildi.

Değerli arkadaşlarım, biz, 1980’e kadar olan süreçte, ülkemizin döviz gelirini yalnızca Avrupa’daki 2 milyon civarındaki işçi dövizlerine bağlamıştık; ama, bugün, övünerek görüyoruz ki, yalnızca Rusya veya eski Sovyetler Birliği kapsamı içerisinde olan Türk cumhuriyetleri bölgelerinde de olmak üzere, 15-20 milyar dolarlık iş hacmine ulaşmış bizim girişimcilerimiz. Hepsinin de ciddî problemleri var. Bunların içerisinde hizmet sektöründe olan gruplar var, bunların içerisinde imalat sektöründe olan gruplar var.

Değerli arkadaşlarım, 1980 öncesinde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Dönen, lütfen, toparlayınız.

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Toparlıyorum.

...2 milyon insandan 2 milyar mark, gibi bir para bekleyen Türkiye, yalnızca bir bloktaki girişimcilerinden 4-5 milyar gibi çok önemli kaynak sağlayan girişimcilere sahip. İşte, biz, yöneticiler olarak, vizyonumuzu özel sektörün, bu girişimcilerin çok önüne koymak zorundayız, onların arkasından yürüyerek, onların arkasında saklanarak, biz, onlara yardımcı olamayız; olmamız mümkün değil. Onun için, diyorum ki, bu kapsamı, az önce burada konuşan arkadaşlarımızın da görüşleri doğrultusunda yeniden düzenleyelim ve 21 inci Yüzyılın organize sanayi bölgelerini nasıl oluşturabileceğimizi ve hangi argümanlarla destekleyebileceğimizi de, açık seçik burada görelim.

Değerli arkadaşlarım, yine de, bu tasarının ülkemize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dönen.

Gruplar adına ikinci söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’e ait.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 367 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz önce burada konuşan Sayın Dönen, artık, günümüzde, sanayileşmenin veya sanayinin önünde altyapı sorunlarının ötesinde çok daha büyük sorunların olduğunu ifade ettiler; bunlara katılmamak mümkün değil. Tabiî ki, günümüzde, globalleşen yapıda, pazarlamadan tutun sektörler itibariyle, artık, sanayide daha ileri adımlar, dev adımlar atmak durumundayız; ancak, bunları ifade ederken, organize sanayi bölgesi denildiği zaman içi yanan, yüreği yanan, bizim Balıkesir Organize Sanayi Bölgesinin altyapısı ne zaman tamamlanacak diye yıllardır hayıflanan bir milletvekili olarak, burada, sizlere sesleniyorum.

Bugünkü Sanayi Bakanımıza teşekkür ediyorum; Balıkesir’i bilen, tanıyan bir bakanımız.

Ben, yıllarca, sanayi ve organize sanayi bölgesi söz konusu olduğunda, sayın bakanlarımıza, taviz derecesine varacak şekilde “efendim, Bursa ile Manisa arasına sıkışmış Balıkesir’i ne zaman hatırlayacaksınız; organize sanayi bölgesinin altyapısı ne zaman tamamlanacak; bu iş ne zaman aklımıza gelecek diye Genel Kurulda ve komisyonlarda bunu defalarca söylemiştim.

Şimdi, tabiî, Balıkesir gibi diğer birçok ilimizde de, altyapısı henüz tamamlanamamış durumda olan yarım organize sanayi bölgelerimiz var. Elbette, bu altyapıların bir an evvel tamamlanması lazım.

Geçmişte, özellikle dış krediyle yapılmakta olan Balıkesir Organize Sanayi Bölgesinde kullanılan kredilerin ödemeleriyle ilgili olarak, Sayın Bakanımız, bize, hakikaten büyük anlayış gösterdiler, yardımcı oldular ve bu kredi borçlarının ödenmesi bir süre ertelenmiş oldu. Ancak, iç krediyle ilgili de, bugünlerde yine bir sorun yaşanmakta olduğunu bilmekteyim. Bu bakımdan da, Sayın Bakanımızdan, bu iç krediyle ilgili, geri ödemeyle ilgili olan sorunun çözümü konusunda da yardımlarını, bu vesileyle, istirham ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısı, tabiî, mevcut durumda içinde bulunulan sıkıntıların aşılması bakımından bir noktada faydalıdır, yararlıdır, olması gereken bir düzenlemedir. Tasarının genel gerekçesine bakıldığı zaman da görülüyor ki, müteşebbis heyetlere bir şahsiyet kazandırılmak istenilmektedir. Bu, zaten bugüne kadar olması gereken bir durumdu. Bu düzenlemeyle, bu sıkıntı aşılmış olacaktır. Organize sanayi bölgesi faaliyetleri bugüne kadar, yalnızca 31 Ocak 1982 tarihli ve 17591 Sayılı Resmî Gazetede, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yayımlanmış olan Fonlar Yönetmeliğine göre yürütülmekte idi. Ancak, bu yönetmelik, tabiî, münhasıran müteşebbis teşekkülle bakanlık arasında kredi münasebetlerini düzenlediği cihetle, zelkişiliği bulunmayan bu teşekkülün kuruluş, çalışma, usul ve esasları konusunda mevcut boşluğun sürmekte olduğunu; dolayısıyla, mülk edinememek, kredi sözleşmesinde taraf olamamak, kendi adına kamulaştırma yapamamak, teminat verememek gibi durumlardaki müteşebbis heyetinin sorunları bu düzenlemeyle bir yerde aşılmış olacaktır.

Bu itibarla, bu kanunî düzenlemeye olumlu baktığımızı ifade etmek istiyorum; ancak, tabiî, bu düzenleme yeterli değildir. Organize sanayi bölgelerinin, özellikle yarım olan organize sanayi bölgelerinin tamamlanması noktasında ve özellikle, ihtisas organize sanayi bölgelerinin kurulması noktasında, bütçe imkânlarının artırılması yönünde gayretlerin orta yere konulması gerekir. Avrupa ülkelerine ve dünyaya baktığımız zaman, artık, organize sanayi konusunda ihtisaslaşmaya gidildiği görülmektedir.

Yine, ben, seçim bölgem olan Balıkesir’den bir örnek vermek istiyorum. Balıkesir’de Gönen Organize Deri Sanayii Bölgesi kurulmaya çalışılıyor; 1997 yılında başlanılmış, 2000 yılı ödeneği, aşağı yukarı, 500 milyar lira civarında. Tabiî, bu kadar dar ödeneklerle, imkânlarla, ülke ekonomisi bakımından fevkalade önemli bir yere sahip olacak olan deri organize sanayi bölgesinin tamamlanması mümkün değil.

Yine, aynı şekilde, Bandırma Organize Sanayi Bölgesine, 2000 yılı için 400 milyar lira civarında bir ödenek tahsis edilmiş; Merkez Organize Sanayi Bölgesine ise -1976 yıllarında programa girmiş, 1994 yılında yapımına başlanılmış- 520 milyar lira dış kredi tahsis edilmiş. Bu ödeneklerle bu organize sanayi bölgelerinin bitirilmesi elbette mümkün olmayacak, daha çok uzun yıllar alacaktır. Tabiî, bu hesapla gidildiği zaman, ülkemizdeki toplam organize sanayi bölgeleri için ayrılmış olan ödeneklere de baktığımız zaman görüyoruz ki, aşağı yukarı onbeş yirmi sene bu organize sanayi bölgelerinin tamamlanması zaman alacaktır. Bu da, tabiî, uzun yıllar alacağı için... Organize sanayi bölgesinin altyapısı kuruluyor, çalışma noktasına geliyor; ama, uzun yıllar geçtiği için fizibl olmuyor ve kurulmuş olan organize sanayi bölgelerinin, yeniden, tekrar gözden geçirilmesi ve o fabrika inşaatlarının günün şartlarına göre yeniden dizayn edilmesi gerekiyor. O bakımdan, bütçe imkânlarının, mutlaka, sanayileşme konusunda ve organize sanayi bölgesi ve küçük sanayi sitelerinin kurulması noktasında harekete geçirilmesi lazım gelir; ama, 2000 yılının gerçekleşmiş olan iki aylık bütçe rakamlarına bakıldığı zaman, görüyoruz ki, kamu maliyesi, geçmiş yıllardaki sıkıntısını hâlâ devam ettiriyor. Bütçe iki ayda 3 katrilyon civarında açık veriyor; neredeyse vergi gelirlerini de aşarak, toplam gelirlerimizin tamamına yakın kısmını faiz ödemelerine ayırmak durumunda kalan böyle bir bütçeyle nereye varacağız; hangi organize sanayi bölgesini tamamlayacağız?! Doğrusu, bütçenin, fevkalade büyük sıkıntılar içerisinde olduğunu görüyoruz.

O bakımdan, öncelikle, kamu maliyesindeki bu sorunun aşılması ve üretebilen, yatırım yapabilen, ihracat yapabilen ve işsizine iş bulabilen bir yapıya mutlaka gidilmesi lazım gelir. Tabiî, bu neyle olacaktır; elbette, kamu maliyesinin gözden geçirilerek içerisinde bulunduğu israftan, içerisinde bulunduğu yerli yersiz harcamalardan; en azından, içerisinde bulunduğu yolsuzluk iddialarından, usulsüzlük iddialarından, peşkeş iddialarından çıkılıp, devletin elindeki imkânların bir an önce yatırımlara sevk edilmesi suretiyle bunun olması mümkün olacaktır. Eldeki imkânların, kredi imkânlarının, kesinlikle, üretken sahalara, kesinlikle organize sanayi bölgelerine ve küçük sanayi sitelerinin yapımına ayrılması gerekir diye düşünüyorum.

İşte, biz, Balıkesirliler olarak dört gözle bekliyoruz Sayın Bakanım, Balıkesir Organize Sanayi Bölgesinin şu yirmi yıllık hikâyesi bir an evvel bitsin, orada fabrika bacaları bir an evvel tütmeye başlasın; yoksa, Balıkesir’de işsizlik had safhaya gelmiş durumda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özgün, lütfen tamamlayınız.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Balıkesir, tamamıyla tarımdan geçimini sağlamak durumunda bir noktaya doğru gitmektedir. O bakımdan, mutlaka, Manisa ile Bursa arasına sıkışmış olan Balıkesir İlimizin Organize Sanayi Bölgesinin altyapısının çok kısa bir süre içerisinde tamamlanması; Bandırma gibi, ihracat kapısı olan, gümrük kapısı olan, dışarıya ihracat yapan, ithalat yapan bir büyük ilçemizin de organize sanayi bölgesinin kısa sürede tamamlanması, dericilikte iddialı olacak olan Gönen Deri Organize Sanayi Bölgemizin bir an evvel tamamlanması ve yine bir ihtisas organize sanayi bölgesi olacak olan Haddeciler Organize Sanayi Bölgesine de gereken ödeneğin, hiç olmazsa, eködeneğin sağlanması lazım. Bakıyoruz ki, 15 milyar lira gibi çok sembolik bir rakam, haddeciler gibi bir organize sanayi bölgesine tahsis edilmiş. Bu rakamlarla bu işlerin elbette olması mümkün değil.

Bu konularda mutlaka ileri adımlar atılması ve ülkemizin sanayileşerek ve dünyayla rekabet edebilen bir duruma gelmesi için, elbette, iktidarın elden gelen gayreti göstermesi lazım geldiğini bu vesileyle ifade ediyor; Muhterem Heyetinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN– Teşekkür ederim Sayın Özgün.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Sahısları adına, ilk söz, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat’a ait.

Sayın Polat?.. Yok.

İkinci sırada, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan?..

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Veysel Bey konuşacak.

BAŞKAN – Evet, onun da müracaatı var.

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan, buyurun.

Süreniz 5 dakika efendim.

VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 367 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi hakkında görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, bu kanun tasarısı, sanayicimizin sorunları noktasında belki bir konuyu çözmesi için gayet faydalı ve olumludur. Tasarının maddelerini dikkatle takip ettiğimiz zaman, özellikle, sanayicilerimizin işyeri, altyapı, ulaşım ve enerji noktasında, tam olmamakla birlikte, sorunlarına kısmî çözüm getirilmektedir. Halbuki, sanayicilerimizin, bunun yanında, finans, teknoloji ve istihdamla ilgili problemleri vardır, üretim ve pazarlamada problemleri vardır. Bugün, bu tasarıda, bunlardan sadece üretim yapabilecekleri işyerleri ve bu işyerlerinin altyapı tesisleriyle ilgili, yine bu işyerlerine ulaşım konularıyla ilgili, sanayicilerimiz bir araya geldiği zaman, toplu iş konut yerleriyle ilgili birtakım çözümler getirilmektedir.

Aslında, ülkemizde planlama dönemi 1961’dir, organizeler de, bu anlamda, bu tarihte gündeme gelmeye başlamıştır. Bugüne kadar, organizeler de, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Fon Yönetmeliğiyle yürütülmektedir. Mevcutta birtakım belirsizlikler ve eksiklikler vardır. Özellikle organizelerde, sanayicimizin, mülk edinme, kredi sözleşmelerinde yetki, kamulaştırma ve teminat gibi konularda sıkıntısı vardır.

Özetle, bu kanun tasarısı gündeme gelirse, daha rahatlıkla, altyapısı hazır arsalar, kredilendirmede rahatlık, muafiyet ve istisnalar beraberinde getirilecektir. Bir kanun hazırlanırken, fonksiyonları nedir, ihtiyaçlar nelerdir, bu maddelerde bu ihtiyaçlara nasıl cevap verilebilecek, bu ihtiyaçlar nasıl karşılanabilecek; bunlar, devamlı, öngörülen konulardır; ancak, bu tasarıyı tümüyle ele aldığımız zaman, ihtiyacın tam olarak belirlenmediği, maddelerde yapılan düzenlemelerde de birtakım eksikliklerin olduğu gözlenmektedir. Gönül arzu ederdi ki, bu tasarı hazırlanırken, sanayi odalarımız, iş çevrelerimiz, sivil toplum örgütleri de bu tasarıya katkıda bulunmuş olsalardı.

Genel gerekçeye baktığımız zaman, tasarının genel gerekçesinde “bölgesel kalkınmada dengelerin sağlanması” ifadesi var. Bu isabetli bir tespittir. Yine, amacında, sanayiin uygun alanlarda planlanması, kentleşmeyi yönlendirmek ve çevre sorunlarını çözmeyi de beraberinde getirmektedir.

Aslında, pek tabiî ki, sanayicilere, yerleri tespit ederken şu anda yapılan iş şudur: İllerdeki belediyeler, il özel idareleri, sanayi ve ticaret odaları bir araya gelerek bir komisyon oluşturmaktadır, müteşebbis heyet oluşturmaktadır. Bu heyetler, Arsa Ofisi veya hazine arazilerini pazarlık ederek satın almaktadırlar. Alınan bu arazilerde altyapı hizmetleri ihale ediliyor ve ihale edilen yerlerde, maliyetle birlikte arsa fiyatları tespit edilmek suretiyle, belirli parselasyonlarla, 10 000-20 000 metrekareler halinde, sanayicilerden istenilen birtakım belgeleri almak kaydıyla, tahsisler yapılmaktadır. Şu ana kadar işleyen prosedür budur; ancak, bu prosedürde, bu müteşebbis heyetin görev ve sorumlulukları, kanunda belirsizlik içindedir. İşte, bu tasarı, bu müteşebbis heyete, satın alma, kredilendirme, istimlak etme gibi konularda birtakım imkânları da beraberinde getirmektedir. Aslında, bu tasarı, belki de, eksik olmakla birlikte, geç kalmış, sanayicimizin sıkıntısına kısmî de olsa çözüm getirebilecek bir tasarıdır.

Aslında, bu tasarıda tenkit edilebilecek konulardan bir tanesi de, burada, yer tespitinde, tek yetkili olarak, Bakanlık yetkili kılınmaktadır. Halbuki, burada “ilgili kurum ve kuruluş” cümlesi ilave edilmiş olsaydı; yani, sanayi odası, ticaret odası ve belediyelerin de yer tespitinde etkili olması daha doğru olurdu kanaatindeyiz.

Sonuç olarak söylemek gerekirse, bu kanunî düzenlemenin yapılması mutlaka gerekli idi. Özellikle, bu müteşebbis heyetin organları, yetkileri, yani sanayi bölgelerindeki organlara, yetkilere ve işleyişlere, hukukî altyapı oluşturmak suretiyle yasal bir zemin hazırlamak ihtiyaçtı ve bu maddeyle yürütülmeye çalışılmaktadır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – 1 dakika süre verirseniz, cümlemi tamamlayacağım.

BAŞKAN – Hay hay; buyurun efendim.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Özetle söylemek gerekirse, küçük ve orta boy işletmeciler, arsa ve binaya ellerindeki finansı yatırdıkları için, teknolojiye, işletmeye para kalmamaktadır; dolayısıyla, böyle, ucuz arsa temininde yapılabilecek bir düzenleme doğrudur ve olumludur; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Candan.

Şahısları adına, son söz, Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç’a ait.

Buyurun Sayın Tunç. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Organize Sanayi Bölgeleri Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinize saygılarımı sunmak istiyorum.

Organize sanayi bölgeleri, sanayileşmenin, sanayileşmeye uygun alanlarda yapılmasını temin etmek, imalat sanayii çeşitlerinin bir plan dahilinde yerleştirilmeleri ve geliştirilmeleri maksadıyla, sınırları tasdikli arazi parçalarının gerekli altyapı hizmetleriyle, artı, ihtiyaca göre tayin edilecek sosyal tesisler ve teknoparklarla donatılıp, planlı bir şekilde, bir sistem dahilinde sanayiin kurulması ve geliştirilmesini temin etmek. Ayrıca, sanayi bölgeleri vasıtasıyla, sağlıklı, uygun, modern kentleşmenin oluşmasına yardımcı olmak ve bu yapı içerisinde sanayileşirken, sanayiin getirdiği çevre sorunlarını da asgarîye indirmek, zararsız hale getirmektir. Yani, bu, organize sanayi bölgelerinde mevcut haliyle var olan fizikî ve idarî tıkanıklıkları aşmak, aksaklıkları gidermeye yönelik bir kanun tasarısıdır. Bizi 21 inci Yüzyıla taşıyacak olan şey, sanayide organize olmak ve planlı kalkınmak için düzenlemeler yapmaktır.

Şimdi, burada, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planına ve sanayileşmedeki uygulamalara bakıyoruz, hiç de, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında öngörüldüğü gibi sanayileşme gayreti içerisinde olduğumuzu söylemek mümkün değildir. Plan başka şeyler söylüyor; ama, sanayi uygulaması daha başka. Hele teşvik mevzuatına baktığımız zaman, ne kadar karmaşık ve ne kadar vakıadan uzak bir şeyle yüz yüze olduğumuzu anlamak daha da kolaydır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yalnız organize sanayileri kurmak yetmiyor; kurulan organize sanayi bölgelerinin içinde müteşebbislerin yatırımlarını teşvik etmek, sanıyorum, her şeyden önce gelen bir hadisedir. Şimdi Elazığ’da organize sanayi bölgesi var; altyapısıyla beraber, her şeyiyle var; ancak, iki yıldan beri bu organize sanayi bölgesinde yatırım yapılmadığını görüyoruz; neden? Hatırlanacağı gibi, bundan takriben iki yıl önce, olağanüstü hal bölgesindeki illerde yatırımı teşvik etmek, istihdamı geliştirmek için bir kanun teklifi geldi, Mecliste görüşüldü. Hükümetten geldiği zaman bu Olağanüstü Hal Kanununun içerisinde Elazığ da var; ancak, daha sonra Elazığ bu kanun kapsamının dışına çıktı. Neden; çünkü, fert başına düşen 2 500 dolar millî hâsılası varmış. Nereden kaynaklanıyor bu; Devlet İstatistik Enstitüsünün yanlış hesabı, bütün bir vilayetin geleceğine mal olabiliyor. Keban Barajından üretilen ve satılan elektriğin bütünü Elazığ’da kalıyormuş gibi, Elazığlı bunu kullanıyormuş gibi hesaplayacaksınız; Etibank ferrokrom tesislerinde üretilen katmadeğeri de Elazığ’da kalmış gibi hesaplayacaksınız; fert başına düşen yıllık geliri 2 500 dolara çıkaracaksınız ve Elazığ, bu kapsamın dışında kalacak, istifade etmeyecek!

Ben, bu kanunu adil hale getirmek, bu haksızlığı ortadan kaldırmak için, İçtüzük 37’ye göre kanun teklifini getirdim; ancak reddedildi; ama, peşini bırakmayacağım Sayın Başkanım; bir daha getireceğim ve inanıyorum ki, bu çok açık haksızlık bu Meclis tarafından ortadan kaldırılacaktır; çünkü, bu kanun çıkmadan önce 40 tane yatırım yapılmış -fabrika- hepsi işliyor; ancak, bu kanunun çıkışından sonra, bu organize sanayi bölgesinde yatırım yapmak mümkün değil; çünkü, Diyarbakır’da yaptığı zaman, adam, vergi indiriminden istifade ediyor, sigortadan istifade ediyor, bedava arsa tahsis ediliyor; Van’da yaptığı zaman öyle, Bingöl’de öyle, bütün çevresinde öyle; ama, Elazığ’a geldiği zaman, bu kapsamın dışında kalıyor; bu, çok büyük bir haksızlık. Ben, bunun giderilmesi gerektiğini düşünüyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tunç, lütfen tamamlayın.

AHMET CEMİL TUNÇ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Bu Meclisin, bu haksızlığı, hem de hemen şimdi, geciktirmeden ortadan kaldırması gerektiğini düşünüyorum.

İnşallah, bir başka maddede meramımı ifade etmek için...

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tunç.

Sayın Milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 1 inci madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum :

23.3.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

367 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

“Madde 1. Bu kanunun amacı, organize sanayi tarım, hayvancılık ve hizmet bölgelerinin kuruluş, inşa ve işletme esaslarını düzenlemektir.”

Cevat Ayhan Veysel Candan Yakup Budak

Sakarya Konya Adana

Mustafa Geçer Yaşar Canbay Ali Oğuz

Hatay Malatya İstanbul

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, 3 üncü maddede, zaten, mal ve hizmet üretim bölgeleri olarak tanımlanmış. Ayrıca, tarım ve hayvancılığı sokmamız -bu kanunun yürütülmesinden Sanayi ve Ticaret Bakanlığı da sorumludur- dolayısıyla, bir yetki çatışması da ortaya çıkabilir. Bu bakımdan, bu görüşlerle birlikte, ben, takdire bırakıyorum çoğunluğumuz olmadığı için.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Hükümet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.

Sayın Ayhan, önerge sahibi olarak konuşacak mısınız?

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

Önergenizi açıklamanız için, 5 dakika süre veriyorum.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; önergemizde, organize sanayi bölgeleriyle ilgili kanunu çıkarırken, uzun yıllar sonra çıkarılabilmiş olan, hazırlanmış olan bir kanun önümüzde müzakere edilirken, hayvancılıkla ilgili, bilhassa organize hayvancılık, besicilik bölgelerinin kurulabilmesine imkân verilecek bir değişikliği de bu çerçevede halledelim istedim. Tabiî, çiçekçilikle ilgili organize sanayi bölgesi kurabilirsiniz yetiştirmek üzere belli yerlerde, hizmet sektörüyle ilgili kurabilirsiniz; yani, kanunun şümulünü biraz daha genişletelim, ileride tekrar kanun yapma ihtiyacı olmasın. Hem çok kanun var Türkiye’de, 1960’dan sonra çıkarılmış, aşağı yukarı 4 500 civarında kanun var; ondan önceki dönemlerden de gelen binlerce kanunlar var. Onbinlerce kanunla, Türkiye Cumhuriyeti, âdeta, bir kanun keşmekeşliği içindedir; yani, kanunların az olması, derli toplu olması, genel çerçeveyi ortaya koyması, onun dışında da, yetkiyi, Bakanlar Kuruluna, bakanlıklara ve idareye vermesi normal bir yaklaşım olması lazım yeni merkezî idare anlayışında. Bir daha, bu çerçevede -bu kanun geçerken- organize hayvancılık bölgeleriyle, tarım bölgeleriyle ilgili bir kanun getirmek çok zordur.

Bu kanunu Sanayi Bakanlığı yürütecekse yürütsün. Nitekim, pancarla ilgili hizmetleri de tarım ürünü olmasına rağmen, Sanayi Bakanlığı yürütmektedir. Yani, organize hayvancılık bölgesi kurulması öncelikle...

Hayvancılık bir darboğaz içindedir, maliyetler yönünden darboğaz içindedir, ithalat yönünden sıkıntı ve baskı altındadır. Hiç olmazsa üretimi kolaylaştıralım. Bunu niye söylüyorum?.. Hepimizin bulunduğu şehirlerin birçoğunda besiciler var; şehirlerin mahallelerine yayılmış bunlar ve buralarda, bu işler, belediyeler tarafından yasaklanıyor, komşular tarafından, mahalleler tarafından şikayet konusu oluyor. “Hadi gidin” dediğiniz zaman yeni bir bölgeye, bunun mevzuatı yok ortada. Mesela, Sakarya’da besicilik yapan arkadaşlarım var -aynı zamanda orada borsa yöneticisi- yeni bir bölge istiyorlar; ama kim, nasıl verecek, nasıl destekleyecek mevzuat tabanı olmayınca! Hiç olmazsa, hayvancılıkla ilgili bu projeleri, Sanayi Bakanlığının bu fonlarından destekleyebilmesi lazım. Koyarsak destekleriz, koymazsak destekleyemeyiz, ortada kalır mesele. Yani, ben onun için, yoksa, bir engelleme kastıyla değil, ortak bir ihtiyacı gündeme getireyim diye söyledim. Tabiî, takdir, Genel Kuruldadır.

Hepinizi hürmetle selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN– Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir)– Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN– Yerinizden, çok kısa olmak kaydıyla buyurun Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir)– Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; önerge sahiplerinin önergesi üzerine bir açıklama getirmek istiyorum.

Bizim şu anda uyguladığımız yatırım programında 3 adet besi organize sanayi bölgesi bulunmaktadır zaten. Besi organize sanayileri de ihtisas organize sanayileri içerisindedir ve şu anda bunların kurulmasına ve işlemesine engel hiçbir hüküm de yoktur.

Ben, bilgilerine, Yüce Heyete sunuyorum efendim.

CEVAT AYHAN (Sakarya)– Teşekkür ederim.

BAŞKAN– Teşekkür ederim efendim.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Görüşmekte olduğumuz 1 ici maddeyi, komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum :

Kapsam

MADDE 2. — Bu Kanun organize sanayi bölgelerinin oluşumunu, organlarını, işleyişini, yönetim ve denetimini düzenleyen hükümler ile bunlarla ilgili kişi ve kuruluşların görev, yetki ve sorumluluklarını belirleyen hükümleri kapsar.

BAŞKAN – Madde üzerinde, gruplar adına ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül’e ait.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 367 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 2 nci maddesinde, kanunun kapsadığı hususlardan bahsedilmekte ve “Bu Kanun organize sanayi bölgelerinin oluşumunu, organlarını, işleyişini, yönetim ve denetimini düzenleyen hükümler ile bunlarla ilgili kişi ve kuruluşların görev, yetki ve sorumluluklarını belirleyen hükümleri kapsar” denilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin, öteden beri, ana hedefi hızla sanayileşmektir; ancak, bu sanayileşme hamlesinin, dengeli ve yurt düzeyine dağılımının sağlıklı olması gerekir. Bu çerçevede, cumhuriyet hükümetlerinin çaba gösterdikleri hepimizin malumlarıdır. Bugün görüşmekte olduğumuz tasarının ana hedefi de budur. Bu açıdan, biz, Türkiye’nin sanayileşmesi yönünde atılacak her adımı takdir ve şükranla karşılıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malumlarınız olduğu üzere, sanayileşme, tek başına ele alınacak bir konu değildir. Sanayileşmenin bir bütün olarak ele alınıp planlanması ve yönlendirilmesi gerekmektedir. Mesela, sanayileşme, bir yandan çevre demektir, çevre kirliliği demektir, bir yandan gelir dağılımı demektir, bir yandan büyük kentlere göçü önleyen bir mekanizma demektir. Bu çerçevede olaya baktığımızda, sanayileşme hamlesinin çok boyutlu olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerektiği açıktır.

Değerli milletvekilleri, organize sanayi bölgeleri, Türkiye’nin sanayileşmesi açısından hayatî önem taşımaktadır. Bu bölgelerin oluşturulmasında dikkat edilmesi gereken ilk husus çevredir. Özellikle, tarım arazilerinin yok edilerek bu bölgelere organize sanayi bölgeleri kurulması son derece yanlış bir politikadır; çünkü, tarım alanları asla ve asla sanayileşmeye kurban edilmemelidir. Dünyada bu konuda izlenen politika, organize sanayi bölgelerinin verimsiz topraklara kurulmasıdır. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye’de, tüm organize sanayi bölgelerinin oluşturulmasında bu politikanın izlendiğini görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, organize sanayi bölgelerinin gelişmesinde devletin üzerine düşen en büyük görev, bu bölgelerin altyapı yatırımlarının ivedilikle tamamlanmasıdır. Bir yerde organize sanayi bölgesi kurma kararı almak önemli değildir. Önemli olan, organize sanayi bölgesinin tüm altyapısıyla tamamlanmasıdır, bölgeyi bir an önce sanayie açmaktır. Bugün, ülkemizde, 3,5 milyon esnaf ve sanatkâr mevcuttur; oysa, uygulamada, yeni kurulan ve kurulacak olan organize sanayi bölgelerinde katılım payları çok yüksektir. Halbuki, sanayici ve esnafın teşvik edilmesi gerekir. Hatta, bir an evvel üretime geçsin diye teşvik edilmesi ki, katılım payı gibi, sanayiciyi, esnafı zora sokacak birtakım maliyet unsurlarının hiç alınmaması gerekir. Yani, yatırımcıyı caydırıcı değil, özendirici olmalı diyoruz; çünkü, organize sanayi bölgesinin tam faaliyete geçmesi demek, yeni iş, üretim, satış, ihracat ve iktisadî büyüme demektir.

KOBİ kredileri, çok yetersiz, mevzuatı zorlaştırıcı unsurlar taşımaktadır. Bugün, KOBİ kredisi almak için başvuruda bulunduğumuzda, olmadık formalite ve olmadık zorluklar çıkarılmaktadır.

İpotek yerine sigorta sistemi geliştirilmelidir.

Genç girişimcilere yardımcı olunmalıdır.

İyi niyetli küçük girişimcilere yeterli devlet desteği sağlanmalıdır.

Art niyetli sözdeki girişimciler, dağı taşı ipotek edip kredi alma yollarına başvurmaktadırlar; yani, devleti dolandırmaktadırlar -özellikle, Halk Bankası bu konuda büyük zarar görmektedir- iyi niyetli girişimcilerin önünü tıkamaktadırlar. Öyle inanıyoruz ki, Anadolu’nun saf, temiz küçük girişimcilerinden ipotek bile alınmaması gerekir. Zira, bunlar, borçlarını son kuruşuna kadar ödemektedirler.

Hükümet, cek’lerle-cak’larla vakit geçirmektedir. Cilalı, güzel laflar edilmektedir. Zaman zaman basında bu konulara rastlıyoruz. Gerçek anlamda bir faaliyet yoktur. Oysa “Anadolu aslanları” dediğimiz KOBİ’ler, küçülen ekonomi ve yanlış vergi politikaları nedeniyle kapanmış veya işçi çıkarmıştır. Örneğin, Uşak, Denizli, Bursa, Kayseri, Kahramanmaraş’taki KOBİ’ler kapanmıştır.Oysa, orta ölçekli işletmeler, demokrasilerin omurgasıdır ve istihdam kapılarıdır. Görülen gerçek, onbinlerce işçi ordusu çözüm beklemektedir.

Bakınız, bugün, pek çok organize sanayi bölgesi, altyapı yetersizliği nedeniyle çalışmamaktadır. Örneğin, enerji sorununu çözememiş ya da bu sorunu yaşayan organize sanayi bölgelerimiz vardır. Oysa, devletin sağlıklı bir planlamayla, bu sorunları çözmesi gerekirdi.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin, organize sanayi bölgeleri kurarken, üzerinde ciddiyetle durması gereken bir konu da çevredir. Malumlarınız olduğu üzere, çevre, artık, bütün dünyanın ortak sorunu haline gelmiştir. Bizler, çocuklarımıza temiz bir çevre ve yaşanabilir bir dünya bırakmak zorundayız. Şayet, organize sanayi bölgesi kuracağız diye çevreyi ihmal edersek, insanımıza hizmet etmemiş oluruz.

Türkiye’de, bu konuda, ciddî ihmaller yaşandığını biliyoruz. Günlük basında, bunun acı örneklerini maalesef izliyoruz. Bu konuda, Çevre Bakanlığının da pek duyarlı olmadığını biliyoruz. Oysa, Çevre Bakanlığı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığının bu konuda ortak projeler gerçekleştirmesi ve birlikte hareket etmeleri gerekirdi; çünkü, bu yapılmadığında, bir süre sonra, çevrenin deformasyonunu önleyemeyiz. Daha sonra alacağımız önlemlerin maliyetinin de çok daha pahalı olacağını unutmamamız gerekir. Burada, sizlerin huzurunda, Çevre Bakanlığını daha duyarlı olmaya davet ediyorum.

Değerli milletvekilleri, organize sanayi bölgelerinin yaşadığı diğer bir sorun da, sağlıklı kentleşmeyi sağlayamamalarıdır. Bu gerçeğin çevreyle birlikte ele alınıp değerlendirilmesi gerekir. Oysa, organize sanayi bölgeleri, çevre bilinciyle oluşturulan ve temel bazı hizmetlerin topluca sunulmasını öngören bir düşünceyle oluşturulmaktadır. Dolayısıyla, organize sanayi bölgesi, aynı zamanda, sağlıklı bir kentleşme demektir; ancak, ne yazık ki, bu konuda da olumsuz örneklerle karşılaştığımız bir gerçektir. Bazı illerde oluşturulan organize sanayi bölgeleri iyi planlanmadığından, kent dokusu bozulmuştur. Bugün için, bu olumsuz uygulamaları düzeltmek de bir hayli zordur ve oldukça pahalı bir maliyeti gerektirmektedir. Dileğimiz, en azından, bundan sonra alınacak kararlarda, bu konuda daha özenli davranılmasıdır.

Değerli milletvekilleri, organize sanayi bölgelerinin, sanayicilerin ortak ihtiyaçlarını karşılayacak ünitelerle donatılması gerekir. Örneğin, bu bölgelerin pek çoğunda, bir sağlık ünitesi bile yoktur; oysa, bu bölgelerde çalışan binlerce işçide, şu veya bu şekilde, sağlık sorunu ortaya çıkmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gül, lütfen tamamlayınız.

RAMAZAN GÜL (Devamla) – Bu durumda, hem işçi hem de işveren zaman kaybına uğramakta ve işte verimsizlik ortaya çıkmaktadır. Bakanlığın da, organize sanayi bölgelerinde sağlık ünitesi oluşturulması için Sosyal Sigortalar Kurumunu harekete geçirmesi gerekir.

Yine, bu bakanlığın, müfettişleri aracılığıyla, iş güvenliği açısından denetimlerini yoğunlaştırması ve etkili bir çaba harcaması gerekir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, bu tasarıya olumlu bakıyoruz; ancak, bu tasarının, yukarıda özetle belirtmeye çalıştığım çerçeve içinde, yetersiz olduğunu vurgulamak isterim. Biz, organize sanayi bölgelerinin oluşturulması için daha çok kaynak aktarılmasını, bu bölgelerde faaliyet gösterenlere bazı vergi ayrıcalıkları sağlanmasını, ucuz kredi sağlanmasını, mevzuatın basitleştirilmesini, mevcut organize sanayi bölgeleri olayına hükümetin samimiyetle bakmasını, bilgi çağının organize sanayi bölgelerine aktarılmasını istiyoruz; çünkü, sanayileşmenin dengeli olduğu ölçüde çarpık kentleşmenin de önüne geçilmiş olduğunun bilinci içerisindeyiz.

Burada sözlerime son verirken, tasarıya olumlu bakıyoruz, tasarının ülkemiz için hayırlı ve uğurlu olmasını diliyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Gül.

Gruplar adına ikinci konuşma, Fazilet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu’na aittir.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, Değerli Komisyon, değerli bakanlarım ve çok değerli milletvekili arkadaşlarım; bugüne kadar, bu Parlamentodan, bu Genel Kuruldan çok önemli yasa tasarıları geçti; ama, en az onlar kadar önemli olduğuna inandığım, bu, organize sanayi bölgeleriyle ilgili yasa tasarısını, ciddî bir çalışma sonucu, büyük bir gayret sonucu, bakanlık elamanlarının büyük gayreti sonucu buraya getirdiklerinden dolayı gerçekten kendilerini kutluyorum.

Bu yasa tasarısı hazırlanırken, bakanlık, çok büyük bir hassasiyet göstermiş, organize sanayi bölgelerinin yetkililerini dinlemiş, sanayicilerimizi dinlemiş, toplumumuzun birtakım sivil toplum örgütlerini de dinlemiş ve bu yasa tasarısını hazırlamıştır.

Elbette, bütün yasa tasarılarında, geleceğe dönük birtakım eksiklikler olacaktır. Bu da, gelecekte, inşallah, yine, tamamlanacak, düzeltilecek ve en olgun şekline getirilecektir.

Değerli arkadaşlar, 2 nci madde üzerindeki bu konuşmamızı, biz, daha ziyade, maddenin kapsamıyla ilgili olarak çeşitli örnekler vermek suretiyle değerlendirmek istiyoruz. Amacımız, bir tenkit değil; ama, birtakım uygulamaları Yüce Heyetinize takdim etmektir.

Değerli arkadaşlar, çeşitli ülkelerde yapılan birtakım araştırmalardan sonra edindiğimiz kanaat şu: Biliyorsunuz, ülkemiz çeşitli bölgelerden oluşmakta, bölgelerarası seviye farkları, hatta, bölgelerarası birtakım güvenlik sorunları bulunmakta, bu güvenlik sorunlarından dolayı da, sanayileşme, istihdam gibi konularda eksiklikler bulunmakta.

Ben, önce, Türkiye’nin bütün sathında teşvikin gerekli olduğu kanaatini taşıyorum; zira, Avrupa Topluluğuna girdiğimiz şu günlerde, Avrupa pazarlarında boy göstermeye gayret edeceğimiz şu günlerde, sanayimizin de yeniden yapılanmasına, yeniden gözden geçirilmesine çok büyük ihtiyaç vardır ve çok önemlidir. Bu meyanda, sanayi bölgelerinin, yapısal birtakım değişikliklere, yapısal birtakım düzenlemelere de ihtiyacı vardır. İşte, bu yasa tasarısında buna dikkat edilmiş gözüküyor.

Bir örnek vermek gerekirse; ülkemize uygulanabilecek en önemli örneklerden birini, Amerika Birleşik Devletlerinde eyaletler arasında uygulanan organize sanayi bölgelerinin yapısında görmekteyiz. Bakınız, Oklahoma Eyaletinden bir sanayi bölgesinde yapılan uygulamadan bir örnek vermek istiyorum.

Bu sanayi bölgesinde, sanayi bölgesi yönetim kurulu, kendi bölgelerinde yapılacak olan yatırımlarla ilgili olarak, yatırımcılara, internette hazırlanmış, kalıp haline getirilmiş ve yatırımcı tarafından veriler doldurulmak suretiyle, kazanacakları menfaatları sıralıyor. Bakınız, bir bölgede, Oklahoma’da bir bölgede deniyor ki: Efendim, bizim bölgemizde yapacağınız yatırımdan dolayı, istihdamla ilgili olarak size kazandıracağımız menfaatlar şunlardır: Bir işçinin bir yıllık ücretinin 15 000 dolar olarak hesaplandığı bölgemizde, yatırıma başladığınız günden itibaren, birinci yıl için 100 işçi çalıştırdığınızı, ikinci yıl için 200 işçi, üçüncü yıl için 300 işçi, dördüncü yıl için 700 işçi ve beşinci yılda da yatırımınızı tamamladığınızı ve 2 000 işçi çalıştırdığınızı düşünüyoruz. Bu takdirde, bölgemize yapacağınız bu yatırımdan dolayı, size, yılda 3 553 574 dolar vergi iadesi yapılacak.

Yine, Teksas eyaletinde bir bölgede de “bizim bölgemizde 15 milyon dolarlık bir yatırım yaptığınız takdirde, 250 000 dolarlık bir stokla çalıştığınız takdirde, stoklarınızın, yani üretiminizin -kriter veriyor, bu kriterleri siz dolduruyorsunuz; ben, bilgisayarda yüzde 39 olarak girdim- yüzde 39’unu bizim eyaletimizin dışına ihraç ederseniz, gönderirseniz, bundan dolayı elde edeceğiniz menfaatler şunlar olacaktır: Şehrin bulunduğu konumdan dolayı, şehrin üç yolun ortasında bulunmasından dolayı şu menfaatınız olacak; bu sanayi bölgesinin kurulduğu kasabamızın ihtiyacı olan istihdamdan dolayı yüzde şu kadar menfaatınız olacak; okul bölgesi olduğu için, okula getireceğiniz yararlardan dolayı size şu kadar istifade temin edeceğiz; su bölgesi olduğumuz için, bizim suyumuzu kullanacağınızdan dolayı şöyle yararlanacaksınız ve neticede, 451 140 dolar olan verginiz, 168 562 dolar indirimden sonra 282 588 dolara düşecek” diyor.

Ben, şunu anlatmak istiyorum: Türkiyemizde çeşitli gruplar var, çeşitli bölgeler var, çeşitli yöreler var. Bunlar, kalkınmada öncelikli yöreler, geri kalmış yöreler, sanayide oldukça ilerlemiş yöreler. Bütün Türkiye sathına bunu yaydığınız takdirde, demek oluyor ki, bölgelerimizde uygulanacak olan teşvik unsurları, vergi iadesi unsurları gibi unsurlar, organize sanayi bölgelerine yönlendirildiğinde, organize sanayi bölgelerinde uygun düşen bölgelere yapılandırdığınızda, Türkiye’de çok önemli gelişmelerin önü açılacaktır.

Mesela, şimdi, Türkiye’de, iller bazında kalkınmada öncelikli bölgeler var. Halbuki, bunun, ilçeler bazına kadar indirilmesi lazım. Mesela, ben, kendi bölgemden örnek vereyim: Bursa İli, kalkınmada öncelikli bölgeler içerisinde değil; çünkü, sanayileşmiş bir bölgedir, sanayii, oldukça önemli bir noktaya gelmiştir; ama, Bursa’nın güneydoğusuna baktığınız zaman, 4 ilçe var ki, bugün, Güneydoğu Anadolu’dan daha kötü durumdadır. İşte, bunların kalkındırılması için, teşvikte öncelikli bölgeler konumunu ilçe bazına indirmek lazım. Bu takdirde, bütün Türkiye sathına yayılacak, daha çok yaygınlaşacak, daha çok insan grubuna hitap edecek ve istihdamın da önü açılacaktır.

Bunu, şu bağlamda söylemek istedim: Bu 2 nci maddenin lafzı fevkalade güzel düzenlenmiş. Bu lafzı, size aynen tekrar ediyorum: “Bu Kanun, organize sanayi bölgelerinin oluşumunu” deniliyor. Bunun arasına bir lafız ilave etmek uygun düşer diye düşündük; Sayın Bakanımıza ilettik, Sayın Komisyona ilettik, olumlu karşıladılar. Şu hale getirilmesini teklif ediyoruz: “Bu Kanun organize sanayi bölgelerinin ve üst kuruluşlarının oluşumunu, organlarını, işleyişini düzenler” şekline getirdik. Bundan amacımız da -önergede tekrar söz almamak için, bunu, izah etmek istiyorum- üst kurul oluşturulmasını istememizin sebebi, organize sanayi bölgeleri, organize sanayi bölgesi, ihtisas organize sanayi bölgesi, kalkınmada öncelikli yörelerdeki organize sanayi bölgesi, organize sanayi siteleri ve özel organize sanayi bölgeleri şeklinde, zamanla, sınıflandırılacaktır, gelişecektir; belki de, zamanın gereği, başka tipte organize sanayi bölgeleri ilave edilecektir. Bu sanayi bölgelerinin, bir büyük organizasyon içerisinde toplanarak, bir taraftan siyasî etkiden uzak tutulması, bir taraftan Türkiye’nin bütününe bir sanayileşme götürülmesi, diğer taraftan da, sanayimizin daha ciddî bir şekilde kalkınmasını temin etmek için, ülkenin imkânlarını daha adil bir şekilde paylaşmalarını temin etmek bakımından, organize sanayi bölgeleri birliği kurulması gereğini ifade etmek istiyorum ve bize gösterilen bu anlayıştan dolayı, sanayimize gösterilen bu anlayıştan dolayı, Sanayi Bakanımıza ve Sanayi Bakanlığı elemanlarımıza şükranlarımızı arz ediyorum ve siz değerli milletvekili arkadaşlarımızı da saygıyla selamlıyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karapaşaoğlu.

Gruplar adına başka söz talebi?..Yok.

Şahısları adına ilk söz, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat’a ait.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Söz hakkımı Sayın Veysel Candan’a devrediyorum.

BAŞKAN – Konya Milletvekili, Sayın Veysel Candan; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan 367 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesi hakkında görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

2 nci madde, görüldüğü üzere, kapsam maddesidir. Ben, kapsama baktığım zaman, özellikle dikkat çeken konular üzerinde durmak istiyorum: Organize sanayi bölgesinde müteşebbis heyet oluşumu, organların yetkileri, işleyişi için hukukî yapı, kredilendirme, arsa satış esasları, yönetim aidatları, tahsis arsaları ve kullanım şekilleri, altyapı tesislerini kurma, ortak kullanıma açık yerlerin işletimi, gelir kaynakları, organize sanayi bölgelerinin temsili, yönetim seçimi, üyelerin görev bölümü, yönetim, hükmî şahsiyet.

Değerli arkadaşlar, aslında, organize sanayi bölgeleri, daha doğrusu sanayi, bir ülke ekonomisi için çok önemlidir. Türkiye’nin ekonomik hayatına baktığımız zaman, son yirmi yılda, 3 kez, ekonomimizin ciddî anlamda küçüldüğünü görmekteyiz: Yıl 1980, 24 Ocak kararları, küçülme yüzde 2,8; 1994’te rekor seviyede bir küçülme geçiriyoruz, yüzde 6,1; 1999’da 4,6.

Şimdi, bu rakamlara baktığımız zaman, organize sanayilere ve sanayicimize verilen değere çok dikkat etmek mecburiyetinde olduğumuz anlaşılmaktadır.

Ülkemiz, maalesef, iç ve dışborç sarmalıyla karşı karşıyadır. Kamu borçlanması çok ihtiyaç halindedir. Faizler yüksek orandadır. 2000 yılı ocak ve şubat aylarının vergi toplamı, 4 katrilyon 90 trilyon liradır. Buna karşılık, ocak ve şubat aylarında ödenen faiz miktarı 4 katrilyon 690 trilyon liradır. Yani, bunun anlamı şudur: 2000 yılı ocak ve şubat aylarında toplanan tüm vergiler faize ödendiği halde, özkaynaktan yaklaşık 600 trilyon lira daha para ödenmiştir.

İşte, bu açıdan, sanayicinin ve organize sanayi bölgelerinin durumunu, ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik şartlar itibariyle, çok iyileştirmeye mecburuz.

Değerli arkadaşlar, ben, sanayi denilince, hükümetin uyguladığı bir konuyu da -burada özellikle gündemde olduğu için- dile getirmek istiyorum. Şu anda, Türkiye’nin ekonomisinin ve sanayiinin belkemiği olan TÜPRAŞ’ın -belkemiğidir; çünkü, 5-6 milyar dolarlık bir kuruluştur; Avrupa’da ilk üçe girmektedir, Türkiye için de çok önemlidir- yüzde 15’i halka arz edilmektedir. Şimdi, Türkiye’de SPK Kanunu yeni çıkmıştır, küçük tasarruf sahipleri, maalesef, tam anlamıyla yönetimlere girememektedir. Sık sık sermaye artışları yapıldığı ve küçük tasarruf sahipleri de sermaye artırımlarına giremedikleri için, çok kısa zamanda, hemen hemen üç dört ay içerisinde, az miktarda hisse senedi alan kişiler hemen hemen devredışı bırakılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bakın, TÜPRAŞ’ın hisse senetleri, iki ayda, 75 500 liradan 38 000 liraya düşmüştür. Tabiî, ben, burada, hükümet yetkililerini bir kere daha uyarmak istiyorum: Yani, muhalefet söylüyor diye değil, muhalefet yapıyor diye değil; çünkü, TÜPRAŞ’ta hükümetin ne kadar sahipliği varsa, muhalefetin de, yani 65 milyon insanın da o kadar hissesi vardır. Burada yapılacak yanlış bir özelleştirme... POAŞ’ın özelleştirilmesi; yani, petrol ürünleri arama, üretim ve dağıtımında en kârlı olan bölümün, POAŞ’ın koparılması, TÜPRAŞ hisse senetlerinin değerini yüzde 50 düşürmüştür. Bu açıdan, hükümetin, bir taraftan, organize sanayi kanunları çıkarırken, sanayiciyi korurken, diğer taraftan, altyapısı olmayan, sağlıklı olmayan, ben yaptım oldu mantığıyla yapılan özelleştirme ve halka arz etme gibi yanlış uygulamaları neticesinde...

Şunu da hemen parantez açarak ifade edeyim: Özelleştirmeye karşı değiliz, halka arza da karşı değiliz; ama, burada, hükümetin, hem taktik olarak hem zamanlama olarak hem strateji olarak uygulamada yaptığı yanlış, büyük hata neticesinde, hisse senetleri 75 000 liradan 38 000 liraya inmiş. Bu iniş neticesinde, devletin, asgarî 1-2 milyar dolarlık, pazarlamadan kaybı var; yani, işi bilmezlikten kaybı var. Bunun da mutlaka düzeltilmesi gerekmektedir.

Bakın, şimdi, TÜPRAŞ’la ilgili yurt dışında reklamlar yapılıyor, Yunanistan’da reklamlar yapılıyor, Avrupa’da reklamlar yapılıyor; ama, bir özelleştirme yapıyorsunuz, kurumun kendi çalışanlarını ikna edemiyorsunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Candan, lütfen toparlayınız.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – ... ve hisse senetleri almamakta direniyorlar. O açıdan, bir taraftan, organize sanayi bölgeleri için kanunlar çıkarırken, teşvikler çıkarırken, öncelikle, çıkarılan kanunların uygulanması ve denetlemenin sağlıklı yapılmasının doğru olacağı kanaatindeyim.

Daha sonra görüşlerimi ifade etmek üzere, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Candan.

Şahıslar adına ikinci söz, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan’a ait.

Sayın Ayhan?.. Yoklar.

Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç?.. Yok.

VEYSEL CANDAN (Konya) – Onun yerine de ben konuşayım.

Bu maddede söz talebim var zaten Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, söz talebiniz var; buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama, aynı kişiye şahsı adına ikinci defa söz verilmez.

VEYSEL CANDAN (Konya)- Sözlerimiz bitmedi kardeşim.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

VEYSEL CANDAN (Konya) – Değerli arkadaşlar, genelde, bizim, organize sanayi bölgelerinde, sanayicimizin yaptığı şudur: Evvela bir arsa alır, daha sonra üzerine bina yapar ve arsa ve binaların toplam değeri işletme sermayesini bitirir; daha sonra, sanayicinin ilk gideceği yer ya Halk Bankası ya Emlak Bankasıdır; ya batık kredi kullanır ya da çok yüksek faizle kredi aldığı için, işletmeyi, açmadan kapatmak durumunda kalır.

Durum, KİT’lerde de aynıdır. Mesela, devlet, PETLAS’ın temelini atmıştır, makineleri monte etmiştir, hazineden zamanında para aktarılmadığı için tam yedi yıl işletmeye açılmamıştır; yani, devlet ile özel sektör, bazen, birbirine çok benzemektedir.

O açıdan, çıkarılacak olan bu kanunun, aslında, çok iyi bir düzenlemeyle, sanayicimizin önünü açması imkânı vardır.

Evvela, birinci konu, hazine arazileridir. Dünyada, yüzde 54’ü devlete ait olan hazine arazisi yoktur; ama, bizde böyledir, yüzde 54’ü devlete aittir. Burada, hazine arazileri, ya düşük bedelle, tapu devriyle verilmeli, eğer o verilmeyecekse, mutlaka kullanımı devredilmelidir; yani, intifaı verilmelidir, kırkdokuz yıl, doksandokuz yıl; sanayicimiz, arsaya para ödememelidir, işletmeye para koymalıdır.

Bir diğer önemli konu, sanayi üretiminde kullanılan enerji ve su girdileridir. Enerji dediğimiz elektriktir, gazdır, bunların mutlaka değerlendirilmesi gerekmektedir.

İhracatı destekleyici birtakım tedbirler alınmalıdır. Özellikle bu hükümetin aldığı Eximbankla ilgili birtakım kararlar vardır; bunlar olumludur, ancak yetersizdir. En kötüsü, alınan kararlar sonuçlandırılmamıştır; yani, Bakanlar Kurulu birtakım kararlar almıştır; ama, takip edilmemiştir.

Sanayi bölgelerindeki binalarda, mutlaka, ruhsat, iskân harcı, emlak vergisi oranları düşürülmelidir; buna, mutlaka bir kolaylık getirilmelidir.

İstihdamı artırıcı tedbirler uygulanmalıdır. Kalkınmada öncelikli bölgelerde bu uygulanıyor. SSK primleri, fonlar azaltılabilir.

Ayrıca, sanayiin geliştiği illerde ulaşım meselesi halledilmeli; havameydanları, yarım kalmış yatırımlar mutlaka tamamlanmalıdır.

Yani, aslında, bu saymaya çalıştığım konular, hükümetin, ekonomideki öncelikli politikaları olmalıdır; çünkü, son günlerde üretim azalmıştır, ihracat düşmüştür; buna bağlı olarak da, döviz rezervlerimiz ihracata bağlı değil, sadece ranta, yani faize bağlı olarak çoğalmaktadır. O açıdan da, bu kanun tasarısı içerisinde verilen kamulaştırma yetkisi olumludur; hazine arazilerinin ücretsiz veya düşük ücretle tahsis edilmesi maddesi olumludur; tüzelkişilik verilmesi olumludur. Yani, netice itibariyle, bu maddelerde, kanun tasarısı içerisinde birçok eksikler olmakla beraber, kısmen de olsa, ciddî anlamda ihtiyaca cevap vereceği kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlar, ben, burada, Sayın Bakanı ve hükümeti bir noktada uyarmak istiyorum. Daha önce, sanayicilerin kendi imkânlarıyla yaptığı birtakım organize sanayi bölgeleri vardır. Buraların yönetimlerine devlet müdahale etmemelidir. Denetlemelidir; ama, müdahale etmemelidir. Bunların yönetimine ille özel idareden vali girecek, ille belediye başkanı girecek diye müdahale etmemelidir.

Bir de, yurt dışında organize sanayi kurma girişimleri var; özellikle Bakü’de, Moskova’da ve Almanya’da... Bunların, dış teminat kredilerine ihtiyacı vardır; hükümetimiz, bunları kolaylaştırıcı -kendini garantiye aldıktan sonra- birtakım teminatları mutlaka vermelidir. Ayrıca, bu sanayi bölgelerinde, belediye hizmetlerini, sanayi bölgeleri -özelleştirmek suretiyle- kendi içinde kendileri yapmalıdır. Belediyeler, sanayiler çok zengindir diye, kıt imkânları da olduğu için sanayi bölgelerine hizmet götürmemektedir; ama, ilave edilecek bir maddeyle, o bölgedeki belediye hizmetleri, sanayi yönetim müteşebbis heyetine verilebilir.

Bu eksiklikler de giderilse, ümit ediyorum ki, bu tasarı olumlu olacaktır, hayırlı olacaktır.

Ülkemiz için hayırlı olsun.

Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Candan.

Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmış oldu.

Madde üzerinde iki soru var. Soru sahiplerine sırasıyla söz vereceğim.

Birinci soru Sayın Bedük’e ait.

Buyurun Sayın Bedük.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakanıma şu sorularımı tevcih ediyorum ve cevaplandırmasını diliyorum.

Organize sanayi bölgelerinin ülkemizin sanayileşmesinde fevkalade ehemmiyetli rolü olduğunu biliyor ve o sebeple de, organize sanayi bölgelerinin sorunlarının giderilmesine vesile olacak böylesine bir kanun tasarısının gündeme getirilmesinden ve görüşülmesine imkân verilmesinden dolayı Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

Biraz evvel sayın konuşmacı bir şey söyledi. Ben, uygulamadan gelen bir kişi olarak ifade etmek istiyorum: İllerde valilik yaptığımız sırada, sanayiciler, küçük ve orta boy işletmeler, özellikle organize sanayi bölgelerine valiliklerin mutlaka girmesini hep talep ettiler; hatta, istemeden dahi olsa girdik; çünkü, devletin otoritesinin girmesi, bir noktada onlar arasındaki koordinasyonu sağlamaya vesile olduğu gibi, altyapıların giderilmesine de imkân sağlamaktadır. O sebeple, zannediyorum, bir yanlış değerlendirme kendilerine intikal etmiştir.

Sayın Bakan, Ankara’da, Şereflikoçhisar’da bir organize sanayi bölgesi, Polatlı’da, yine bir organize sanayi bölgesi programda bulunmaktadır; ancak, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın desteğine ihtiyacı vardır. İmkânsızlıklar sebebiyle bu iki organize sanayi bölgesi de istenilen ölçüde bir gelişme gösterememektedir. 1999’dan sonra, özellikle 2000 ve 2001 yılları itibariyle Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın bu organize sanayi bölgelerine desteği ne olacaktır? Birinci sorum bu.

İkinci sorum: Ankara Mamak İlçesinde de bir organize sanayi bölgesi planlaması vardı; ancak, programa girmedi. Bakanlığımızın Ankara Mamak İlçesi için organize sanayi bölgesi yapılması hususundaki kanaatleri ve özellikle destekleri nedir? Onu bekliyorum.

Üçüncü sorum: Sayın Bakan, yine bir ilin gelişmesinde en önemli etkenlerden bir tanesi de KOBİ’lerdir. Küçük ve orta boy işletmelerin desteklenmesi ve bu istikamette de, ayrıca, Ankara’da, gerçekten gururumuz ve onurumuz olan ve bölgeye 150 000’den fazla istihdam sağlayan OSTİM’in; yani, Ortadoğu Sanayi ve Ticaret İş Merkezinin, gerçekten sanayileşmede ve yan sanayiin kurulmasında fevkalade büyük etkisi vardır, hizmeti vardır. Ancak, yüzde 90 yatırım bitmiş, yüzde 10 yatırım yapılamamaktadır; yapılamamasının sebebi, Güvercinlik Sivil Havacılık Teşkilatının yapmış olduğu müracaat üzerine bu bölgede yatırımların durdurulması istikametinde bir talepte bulunulmuştur. O sebeple, bir taraftan planlama, bir taraftan da ilgili bakanlıklar itiraz etmek suretiyle OSTİM’in yatırımını durdurma noktasına gelmiştir. Haberiniz var mıdır? Bu konuda, özellikle Ulaştırma Bakanlığı nezdinde ve Millî Savunma Bakanlığı nezdinde temasa geçmek suretiyle, geriye kalan yüzde 10 yatırımın yapılmasını sağlayabilecek bir temasınız oldu mu veya olacak mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bedük.

İkinci soru Sayın Yıldırım’ın.

Buyurun efendim.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakanıma aşağıdaki iki soruyu sormak istiyorum.

Birinci sorum: Ülkenin ve ekonominin candamarı olan sanayiin... Eskişehir İlinin Sivrihisar İlçesindeki organize sanayi bölgesi, 1998 yılı yatırım programına alınmış; ancak, bugüne kadar yeterli ödenek ayrılamamıştır. Müteşebbis heyet kurulmuş. Faaliyete başlayabilmesi için 2000 yılında yeterli ödeneğin ayrılmasını düşünüyor musunuz? Yardımlarınızı bekliyoruz.

İkinci sorum: Eskişehir’den pancar çiftçileri devamlı telefonla arayarak soruyorlar; pancar bedellerinin ne zaman ödeneceğini Sayın Bakanımızın ağzından tüm çiftçilerimiz duymak istiyor. Pancar çiftçimize söyleyebilir mi, müjde verebilir mi diyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Sayın Bakan, şimdi mi cevap vereceksiniz?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkanım, müsaadenizle, birkaç konuya hemen değineyim, diğerlerine yazılı cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Hayhay, buyurun efendim.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Sayın Bedük’ün sorduğu sorulardan, Şereflikoçhisar ve Polatlı’ya 2000 yılı içerisinde 100 milyar ödenek ayrılmış. Polatlı’nın kamulaştırma işlemleri devam etmektedir.

Diğer konuyla ilgili yetkililer bize geldiler, meseleyi intikal ettirdiler. Biz de ikinci söylediği konu üzerinde çalışıyoruz.

Sayın Yıldırım’ın sorusunun birinci kısmını yazılı olarak cevaplandıracağım; ama, pancar ödeneği meselesi çok aktüel olduğu için sözlü ifade etmek istiyorum. Pancar ödeneklerinde, deprem bölgesinde bütün pancar üreticilerimizin alacaklarını bayram öncesinde ödedik; yaklaşık 6 trilyon kadar bir tutardır bu. Kalan bölgelerimizdekini de nisan ayının 1’i ile 30’u arasında -zaten sözleşme de öyledir- ödememiz gerekiyor. Biz de, bunu programıza aldık ve pancar üreticilerimizin bu alacaklarını nisan ayı içinde ödeyeceğiz efendim.

Saygılarımla arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Ayhan, buyurun efendim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Teşekkür ederim.

Muhterem Başkan, sorum şudur: Fındık müstahsilinin bakiye ne kadar alacağı vardır; ne zaman ödenecektir? Bayramdan önce tamamının ödeneceğine dair, zannederim, Tarım Bakanı, burada, müzakerelerdeydi, ifadede bulunmuşlardı; ödendi mi, ödenmedi mi?

İkincisi, deprem bölgesinde organize sanayi bölgelerinde büyük hasar var. Hem hasarın giderilmesi için hem de yarım olan organize sanayi bölgesi ve küçük sanayi sitelerinin tamamlanması için bir kredi tahsisi düşünüyorlar mı; ne kadar düşünüyorlar? Bu beş ili kastediyorum; Bolu, Sakarya, Düzce, Yalova ve Kocaeli İllerini kastediyorum. Buralarda küçük sanayi siteleri ve organize sanayi bölgeleri var; yarım var, tamam var, hasar görmüşler var, altyapısı ve tesisleri itibariyle.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, süre daha bitmediği için, müsaade ederseniz, bir açıklamada bulunmak istiyorum, daha doğrusu, rica ediyorum.

BAŞKAN – Yalnız, soru olsun lütfen...

Buyurun.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Mamak İlçesinde organize sanayi bölgesinin, özellikle, planlamaya, programa alınması hususunda bir talep vardı. Bu konuyla ilgili Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın bir çalışması var mıdır? Birincisi buydu.

OSTİM’le ilgili herhalde sonra cevap vereceksiniz; ben, öyle anladım Sayın Bakan, eğer yanlış anlamadıysam OSTİM konusu fevkalade önemlidir. Eğer, sonra yazılı alırsam memnun olurum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bedük.

Buyurun Sayın Bakanım.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Tashihen, ben, Sayın Bedük’ün sorusuna tekrar cevap vereyim. OSTİM’le ilgili gerekli teşebbüse geçtik, çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Mamak’la ilgili, bize, bir müteşebbis heyet kurulup da, Sanayi Bakanlığına talepte bulunmuş değil Sayın Bedük. Eğer, böyle bir müteşebbis heyet, bize gelip, burada bir organize sanayi bölgesi kuracağız diye talepte bulunursa; tabiî ki, değerlendiririz.

Sayın Ayhan’ın sorularına da cevap vereyim, müsaade eder misiniz Sayın Başkanım?

BAŞKAN – Buyurun efendim.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Efendim, fındık üreticisinin alacaklarının tamamını biz bayram öncesinde ödedik ve bunu da kamuoyuna duyurduk. Yaklaşık 16 trilyon kadardı bütün o bölgenin alacakları; kendilerine intikal ettirdik.

İkinci sorunuza gelince... Deprem bölgesindeki OSB ve KSS’lerle ilgili olarak, Başbakanlık kriz merkezi, DPT koordinasyonunda bir çalışma yapıyor; olayın finansman boyutunu çıkardılar, tahmin ediyorum bununla ilgili bir kararname teşekkül ettirilecek; biz de, tabiî ki, Bakanlık olarak uygulayıcısı olacağız efendim.

Arz ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum.

Başka soru?.. Yok.

Madde üzerinde bir değişiklik önergesi var; önce önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu Tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 2- Bu Kanun organize sanayi bölgelerinin ve üst kuruluşlarının oluşumunu, organlarını, işleyişini, yönetim ve denetimini düzenleyen hükümler ile bunlarla ilgili kişi ve kuruluşların görev, yetki ve sorumluluklarını belirleyen hükümleri kapsar.

Mehmet Altan Karapaşaoğlu Abdüllatif Şener Mehmet Elkatmış

Bursa Sıvas Nevşehir

Musa Uzunkaya Ahmet Cemil Tunç Ahmet Sünnetçioğlu

Samsun Elazığ Bursa

Faruk Çelik

Bursa

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI OKTAY VURAL (İzmir) – Uygundur efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet katılıyor mu?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümetin ve Sayın Komisyonun katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi, önergedeki kabul ettiğiniz bu değişiklikle, oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum :

Tanımlar ve kısaltmalar

MADDE 3. – Bu Kanunun uygulanmasında;

Organize Sanayi Bölgeleri : Sanayinin uygun görülen alanlarda yapılanmasını sağlamak, kentleşmeyi yönlendirmek, çevre sorunlarını önlemek, imalat sanayi türlerinin belirli bir plan dahilinde yerleştirilmeleri ve geliştirilmeleri amacıyla, sınırları tasdikli arazi parçalarının gerekli alt yapı hizmetleriyle ve ihtiyaca göre tayin edilecek sosyal tesisler ve teknoparklar ile donatılıp, planlı bir şekilde ve belirli sistemler dahilinde sanayi için tahsis edilmesiyle oluşturulan ve bu Kanun hükümlerine göre işletilen mal ve hizmet üretim bölgelerini,

Bakanlık : Sanayi ve Ticaret Bakanlığını

OSB : Organize sanayi bölgesini

Katılımcı : Organize sanayi bölgelerinde parsel tahsisi veya satışı yapılmış gerçek ya da tüzelkişiyi ifade eder.

BAŞKAN – 3 üncü madde üzerinde, gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa’ya ait.

Buyurun Sayın Fatsa.

Süreniz 10 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA EYÜP FATSA (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 367 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 3 üncü maddede, organize sanayi bölgeleri, sanayiin uygun görülen alanlarda yapılanmasını sağlamak, kentleşmeyi yönlendirmek, çevre sorunlarını önlemek, imalat sanayii türlerinin belirli bir plan dahilinde yerleştirilmeleri ve geliştirilmeleri amacıyla, sınırları tasdikli arazi parçalarının gerekli altyapı hizmetleriyle ve ihtiyaca göre tayin edilecek sosyal tesisler ve teknoparklarla donatılıp, planlı bir şekilde ve belirli sistemler dahilinde sanayi için tahsis edilmesiyle oluşturulan ve bu kanun hükümlerine göre işletilen mal ve hizmet bölgelerini, parsel tahsisi veya satışı yapılmış gerçek ya da tüzelkişiyi ifade eder.

Değerli arkadaşlar, organize sanayi bölgelerinin arsa temininde ve istimlakinde, arsa ofisleri devreden çıkarılmalı, yer temini, istimlaki ve tesisi doğrudan müteşebbis heyet tarafından sağlanmalıdır. Zira, yarı kamu kuruluşu olan arsa ofisleri, hem istimlak işlemlerinde büyük hatalara sebep olmakta ve daha sonra, kanunî ihtilaflar ortaya çıkmakta hem de hiç hak etmedikleri halde, arsa ofisleri, istimlak değerlerinin üzerine yüzde 10, yüzde 20 kâr ilave ederek, maliyetlerin artmasına sebep olmaktadır. Arsa ofisleri, bir nevi, sanayiciden kâr etme amacı taşımaktadır.

Ayrıca, organize sanayi bölgelerinin tapu temin problemleri de vardır. Bakanlık kredilerinin karşılığı ödenmeden, tapu temin etmek mümkün olmamaktadır. Bakanlık altyapı kredileri uzun vadeli olduğundan, tapu temini sorununun çözümü için, yatırımcıdan makul teminatlar alınarak sanayici lehine mutlaka düzenlemeler yapılmalıdır.

Değerli arkadaşlar, diğer taraftan, temin edilen kredi, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı kaynaklarına dahil olmasına rağmen, kredilendirme işlemleri muhabir banka mevzuatına göre yapılmaktadır. Kredi ödeme ve süresinin uzun vadeye yayılması nedeniyle, muhabir banka, ilgili bakanlık talimatlarına rağmen, zaman zaman temerrüt faizi uygulamasına geçmeye teşebbüs etmektedir. Muhabir banka olan Halk Bankasının temerrüt baskısı, sanayicinin aşırı korkmasına ve ilgili Bakanlıkta kapı kapı dolaşmasına sebep olmaktadır. Bunun ortadan kalkması için, organize sanayi bölgelerine verilecek kredilerin, sanayicinin durumu göz önünde bulundurularak, bir yönetmelikle yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bunu, sanayicimiz, hararetle beklemektedir.

Değerli arkadaşlar, 3 üncü maddede organize sanayi bölgelerinin tanımı yapılmaktadır. Kanun tasarısının genel gerekçesinde bir hukukî boşluğun giderilmesi amaçlanmaktadır. Organize sanayi bölgesi tanımında yer alan sosyal tesisler ve teknoparklarla donatılmasını amir olması fevkalade önemlidir. Bugün, organize sanayi bölgeleri bu çerçeveden yoksun olarak teşekkül ettikleri için, altyapı yetersizlikleri nedeniyle, müteşebbisler tarafından yeterli ilgiyi görmemektedir. Bu sebeple de pek çok meskenin giriş katı tamirhanelerle doludur. Bu tamirhaneler ve atölyeler, meskenler için büyük tehlike ve çevre kirliliği meydana getirmektedir. Bu kanun tasarısıyla, mevcut organize sanayi bölgelerinin durumuyla ilgili net bir hüküm mevcut değildir; biraz daha bürokrasi çoğaltılmakta, böylece, müteşebbislerin işleri biraz daha güçleştirilmektedir.

Küçük sanayiciyi bürokratik işlemlere boğarak bir yere varmamız mümkün değildir. Sanayicimizin önü açılsa ve engel olunmasa, sanayicimizin durumu bugünkünden daha iyi olurdu.

Değerli arkadaşlar, özellikle küçük sanayicinin organize sanayi bölgelerine taşınmakta gösterdiği isteksizliğin sebebi, sosyal tesislerin yeterince bu bölgelerde yer almamasıdır. Bu maddeyle sosyal tesislerin de kanunî güvence altına alınmış olması fevkalade önemlidir. Organize sanayi bölgelerinin kanunla tahsisini yapmak kadar, küçük sanayicinin ihtiyacı olan ara eleman ihtiyacı da çok ciddî bir sorundur. Bunun çözümüyle ilgili tedbirleri, sekiz yıllık temel eğitimin büyük ölçüde engellediği görülmektedir. Halbuki, küçük sanayide çıraklık fevkalade önemli bir yer tutmaktadır. Temel eğitimi bitirmiş ve 15 yaşına gelmiş bir kişinin ne derece mesleği öğrenip yardımcı alabileceğini, küçük sanayiciyle iletişim kurduğumuzda anlamak daha kolay olacaktır. Küçük sanayici bu durumdan mustariptir.

Değerli arkadaşlar, biraz da organize sanayi bölgelerinin pratikteki mevcut durumuna bakmakta yarar vardır. Türkiye’de sağlıklı bir organize sanayi bölgesi politikası oluşturulmamıştır. Önce, Çerkezköy, Bursa ve Eskişehir’de başlayan uygulama, bölgelerin potansiyel ve altyapıları hesaba katılmaksızın, her ile ve ilçeye tip projeler denilecek biçimde, altyapıdan yoksun şekilde kurulmaya başlanmış; tabiîdir ki, Kocaeli havzası gibi verim elde edilememiştir; çünkü, dünyadaki gelişmeler ve Türkiye’nin kalkınma ve gelişme yönü hesaba katılmadan bu tür girişimlerde bulunmak, millî servetin heba edilmesine sebebiyet vermektedir. Özellikle politik güç dengelerinden kaynaklanan baskılar, organize sanayi bölgelerinin yer seçimi ve yatırım realizasyonunda birinci derecede etkili olmaktadır. Bu durum da, yıllarca, yatırımların bitirilmemesi ve verimli işletilmemesi gibi sonuçlar doğurmaktadır.

Değerli arkadaşlar, örneğin, Ordu Organize Sanayi Bölgesi. İlk harcı 1976 yılında atılan bölge, istenilen seviyeye gelmese bile, altyapı sorunlarını bir tarafa bırakmış olsak, tam yirmi yıl sonra yarı devre faaliyete geçebilmiştir. Karadeniz’de dağlar denize dik olarak yükseldiğinden, bütün canlılık, dar araziyle, sahil bölgesindedir. Ordu İlimizin iki büyük ilçesi Fatsa ve Ünye Organize Sanayi Bölgeleriyle ilgili ise, yerleri belirlenmiş, kamulaştırma çalışmalarında son aşamaya gelinmiştir. Fındıktan başka ciddî ticarî canlılığı bulunmayan bölgemizin ciddî olarak teşvik edilmesi ve organize sanayi bölgeleriyle ilgili altyapı hizmetlerinin bir an evvel istenilen seviyeye çıkarılması, Karadeniz insanımızın hükümetimizden beklemiş olduğu bir haktır.

Değerli arkadaşlar, Ordu Organize Sanayi Bölgesinde faaliyet gösteren firmaların sektörel dağılımı da ilginçtir. Örneğin, gıda sektörü yüzde 64’le birinci sırayı almaktadır; sırasıyla, orman ürünleri yüzde 11, plastik yüzde 10, demir–çelik yüzde 5, pişmiş kil yüzde 4 ve elektrik malzemeleri yüzde 4’lük paylara sahiptir. Bütün ümidimiz, bu oranların önümüzdeki yıllarda gıda ürünleri aleyhine gelişmesidir.

Ordu, Fatsa ve Ünye Organize Sanayi Bölgelerinin altyapı hizmetleri için gerekli yardımların, bir an evvel, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız tarafından yapılmasını ve özellikle, Ünye ve Fatsa Organize Sanayi Bölgelerinin bürokratik engellerinin bir an önce bitirilmesini ümit ediyoruz.

Görüşülmekte olan kanun tasarısının memleketimize ve özellikle sanayicimize hayırlı olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Fatsa.

Gruplar adına ikinci söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya’ya ait.

Buyurun Sayın Çetinkaya. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan yasa tasarısı, ülkemiz açısından son derece önemlidir; çünkü, Türkiye’nin kalkınmasında en önemli etkisi olan organize sanayi bölgeleri yasa tasarısıdır.

Türkiye, uzun yıllar, organize sanayi bölgeleriyle tanışmadı. Oraganize sanayiler, Türkiye’de, ilk olarak 1963’ lü yıllarda konuşulmaya başlandı.

Uygulamadan gelen bir arkadaşınız olarak diyorum ki, eğer Türkiye, organize sanayilerle daha önce tanışabilmiş olsa idi, size bütün samimiyetimle söylüyorum, bugün, Türkiye, sanayi bakımından, Avrupa ülkelerinde en önde yer alırdı.

Organize sanayilerle ilgili olarak Batıdan birkaç örnek vermek istiyorum. Sayın Bakanım, özellikle benim bir tavsiyem olacak. Kendi Bakanlığınızda bu konuyla ilgili arkadaşlardan görenler vardır; fakat, görmeyenleri, özellikle gönderiniz. Türkiye’nin değişik organize sanayi bölgelerindeki arkadaşların, özellikle, Heathrow’da, Londra’nın en büyük çöplüğünün üzerinde kurulmuş olan organize sanayii, Türkiye’deki her sanayi kuruluşunun görmesini özellikle salık veririm. Niye; Heathrow Havaalanı yolu üzerinde giderken sağ kol üzerindeki Londra çöplüğü, dünyanın en büyük çöplüklerinden bir tanesi. Londra Belediyesi diyor ki: “Bu bölgede, kim bu çöplük üzerinde bir tesis kurarsa, burayı ona tahsis edeceğim.” Ama, şartları var...

Türkiye’de en önemli konulardan birisi, altyapı çalışmaları yapılmadan, arıtma tesisleri yapılmadan organize sanayi bölgeleri hemen devreye sokuluyor. Gayet tabiî ki, ülkemizde sanayi olmadan Batı’yla yarışmamız mümkün değildir. 21 nci Asra girerken, Avrupa Birliğine üye bir ülke olmak ve büyük bir iştiyakla oraya girmek isteyen ve bir türlü de neticeyi alamayan bir ülke olarak diyorum ki, bizim hedefimiz gayet tabiî ki, sanayide mutlaka önde gitmek; ama, sanayileşirken de organize sanayi bölgelerinde mutlaka altyapıya önem vermek lazımdır. İşte, ben, onun için Heathrow’u örnek verdim, onun için Amerika’daki Pueblo Şehrini örnek veriyorum. Özellikle, buralarda sanayi tesisleri yapılmadan belediyenin talepte bulunduğu önemli bazı projeler var. Nelerdir o önemli projeler: Biri, diyor ki: “Burada fevkalade güzel parklar yapacaksınız.” Bundan üç sene önce dünya golf yarışmalarının en büyüğü -dünya golf yarışmaları- Heatrow yolundaki o çöplükte kurulan, o organize sanayi bölgesinde tesis edilen golf sahalarında yapıldı. Bu fevkalade önemli bir konudur. Suni havuzlar yapıldı, balık avlanıyor bu sahalarda ve hakikaten hem bir sanayi bölgesi hem bir park hem de tatil yapılabilecek bir eğlence merkezi.

Gururla söyleyeyim ki, görev yaptığım gerek Manisa’da gerek Bursa’da gerekse Konya’da, fevkalade, örnek organize sanayi bölgelerimiz var; ama, gelin, görün ki, mesela, Manisa Organize Sanayi Bölgesinin arıtma tesislerinin ikincisinin temelini, bundan birbuçuk ay önce attık.

Sayın Bakanım, milletvekili olduğunuz İzmir İlinin Kemalpaşa İlçesinde kurulan organize sanayi bölgesinin, eğer, arıtma tesislerini kurmazsanız, yarın korkarım ki... Zaten, şu anda, kimyasal atıkların, sanayi atıklarının Nif Çayına karışması nedeniyle Gediz tamamen elden çıkmıştır. Bugün, dünyanın en güzel denizlerinden birine sahip olan Foça, Gediz’in oraya karışması nedeniyle tamamen kirlenmeye yüz tutmuştur. Dolayısıyla, Kemalpaşa’nın sanayi bölgesinin arıtma tesislerini, kısa zamanda, mutlaka kurmak gerekir.

Eğer, siz, belli bir zamanda, Turgutlu’dan Manisa’ya giderken burnunuzu tutmazsanız, o iğrenç koku nedeniyle oradan geçmezsiniz. Niye; çünkü, hem evsel atıklar hem de Kemalpaşa’dan gelen sanayi atıklarının doldurduğu Nif Çayı, tamamen, Gediz’i perişan etmiştir; artık, orada, canlı varlık ürememektedir.

Benim başkanlığımda kurduğumuz Demirtaş Organize Sanayi Bölgesinde beraber görev yaptığımız, çok sevdiğim, müteşebbis arkadaşım Fahrettin Gülener de bilirler. Biz, orada ne kadar çırpındık; ama, gelin görün ki -daha önce kurulmuş olan Bursa Organize Sanayi Bölgesi, zaten örnek bir organize sanayi bölgesidir- tarihî Nilüfer Çayı -Nilüfer Çayının, bir de, bizim tarihimizde önemli bir özelliği var; o, Fatih’in annesinin ismi- Uludağ’dan gelen, Uludağ’ın o süzülen berrak sularından beslenen Nilüfer Çayı, bugün, sanayi atıklarıyla âdeta renk değiştirmiş. O zamanki Çevre Bakanı geldiğinde gösterdim; bir şişeye koydum, bir bardağa koydum, buyurun dedim; kendisini oraya kadar götürdüm. Hakikaten, tamamen mahvolmuş, su rengini kaybetmiş; mavi mi, mor mu... Yağlı... Kimyasal atıklar âdeta bir ölüm aracı haline gelmiş. Doğru değil midir?

Bu sebeple, Türkiye, bu konu üzerinde hassasiyetle durmalıdır; çünkü, başlangıçta, düşünülmeden, altyapı hizmetleri yapılmadan, arıtma tesisleri yapılmadan yapılan organize sanayiler, bugün, Marmara’yı tamamen ölü bir deniz haline getirmiştir. Cennet bir deniz, cennet bir mekân, cennet bir ortam, bugün, yaşanılmaz, canlı varlıkların yaşayamayacağı bir ölü deniz haline gelmiştir. Buna hakkımız yoktur. Geleceğin evlatlarının mirasını taşıyan bugünkü nesiller, bugünkü sorumlular olarak bizim, bu konuda hassasiyet göstermemiz lazım. Evet, Türkiye, sanayi bakımından... Ben de bir sanayici aile çocuğuyum; ama, sanayii yaparken bir şeyi de yok etmememiz lazım, yoksa, bu konuda gereken hassasiyeti, bir Türk vatanperveri olarak ve bu ülkeye canıyla, kanıyla imzasını atarak bize emanet eden şehitlerimizin kanlarını bugün gözardı etmiş oluruz. Onun için, diyorum ki, bugün, organize sanayilerin kuruluş safhasında, altyapı çalışmaları sırasında, çevrenin kirliliğinin giderilmesi, o doğal güzelliklerin korunması bakımından, bir an önce gereken tedbirleri almak mecburiyetindeyiz. Bunu yapamadığımız takdirde, orada, fevkalade, yararlıyı zararlı hale getirmiş oluruz. Onun için, bu konuda gereken hassasiyeti Bakanlık olarak göstereceğinize inanıyorum. Hele hele, şu anda, Çevre Bakanı olan değerli arkadaşım da hükümeti temsilen orada bulunurken diyorum ki, iki bakanlık olarak el ele veriniz ve kısa zamanda Türkiye’nin organize sanayi bölgelerinde altyapı çalışmalarını bir an önce tamamlayınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen toparlayınız.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – Dolayısıyla, doğal zenginliklerimizi, doğal güzelliklerimizi yok etmeden, sanayii de teşvik edecek şekilde, altyapı hizmetlerini ve arıtma tesislerini kısa zamanda tamamlayalım.

Tabiî, sanayi tesislerinde, bir de, teknoparklara ve ihtisaslaşmaya gitmek... Bu konuda, görev yaptığım Konya’da -yine gururla ifade edeyim ki- fevkalade güzel örnekler vardır. Her sahada küçük organize sanayi tesisleri kurulmuştur; ayakkabıcılar organize sanayii, şekerciler organize sanayii, matbaacılar organize sanayii, manifaturacılar organize sanayii ve her sahada fevkalade güzel örnekler vardır. Bu örnekler Türkiye’de yaygınlaşabilir; çünkü, ihtisaslaşmıştır dünya. İhtisaslaşan bu organize sanayilerinin de, kısa zamanda, Türkiye’de, değişik yörelerde uygulandığı ve böylelikle, başlangıçta işi ciddî tuttuğumuz takdirde, gelecekte de netice müspet olur.

Gerçi, dün, bir tahkikat komisyonunda bir konuyu incelerken, yine, orada şunu belirtmiştim: Bugün, İzmit Körfezi tamamen yok olmuştur. Niye yok olmuştur; düşünülmeden kurulan sanayiden dolayı. Bugün, siz, İzmit Körfezini temizlemeye çalışıyorsunuz; hem deprem bölgesi dolayısıyla araştırma yapılmamıştır hem de orada Körfezin devamlı olan kirlenmesi... Hiç mantık kabul eder mi?!. “Altın boynuz” denilen Haliç’e, getirmişsiniz, zamanında hiç müdahale etmeden, Gemlik’te yaptığımız yanlışlığı orada da yapmışsınız. İstanbul’un göbeği... Sadâbâd’ın en güzel örneklerinden biri olarak tarihe geçmiş o güzellik beldesini tamamen yok etmişiz, kirletmişiz. Onun için, bu konularda gerekli hassasiyet gösterilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çetinkaya, cümlenizi tamamlamanız için mikrofonu açıyorum; lütfen tamamlayınız.

NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bu sebeple, yeni, güzel örnekler gösterelim.

Ben inanıyorum ki, bu kanun çıktığı takdirde, Sayın Bakanlık, bu konuda gereken gayreti gösterecek ve konuyla ilgili il yöneticilerine bu konuyu önemle ve hassasiyetle, altını çizerek... Mutlaka kurulacak organize sanayilerin, bu şekilde göz önünde tutularak, tarım alanlarının dışında ve doğayı bozmadan, altyapı tesisleriyle, arıtma tesisleriyle birlikte, kurulması gereken en isabetli yer tespit edilerek kurulmasında yarar vardır diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çetinkaya.

Gruplar adına üçüncü söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Sayın Cemal Enginyurt’a ait.

Buyurun Sayın Enginyurt. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

MHP GRUBU ADINA CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesiyle ilgili olarak Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Organize sanayi bölgelerinin, sanayiin uygun görülen alanlarda kurulmasıyla ilgili hazırlanan bu kanun tasarısı, bir boşluğun, bu zamana kadar gündeme getirilmemiş bir boşluğun ortadan kaldırılması amacıyla hazırlanmış güzel bir kanun tasarısıdır. Bundan dolayı, Sanayi ve Ticaret Bakanımıza teşekkür ediyorum.

İnşallah, bu Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu Tasarısıyla birlikte, düşünülen çevre düzenlemesi, sosyal konutlarla ilgili yapılaşmanın Ordu organize sanayiinde de gündeme alınarak, bu konuda gerekli altyapının, hızla devam eden altyapının daha hızlandırılması mümkün hale gelir, Fatsa ve Ünye organize sanayii gündeme alınır.

Bunu şunun için söylüyorum: Türkiye’nin birçok bölgesinde, sanayi, gerçek anlamda kalkınmış bir haldedir; lakin, 8 milyon insanın yaşadığı büyük bir alanda, sanayi açısından büyük bir boşluk bulunmaktadır. Özellikle, Karadeniz Bölgesi bu konuda büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Bu sıkıntıların giderilmesi açısından, organize sanayiin Karadeniz Bölgesinde daha ağırlıklı bir şekilde kurulmasının faydalı olacağını düşünüyorum.

Ayrıca, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının özellikle sanayicilerin çektiği sıkıntıları en iyi bilen bir bakanlık olması açısından bir düşüncemi de burada ifade etmek istiyorum. Eğer, Kalkınma Bankasının Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlanması mümkün olursa, bu faydalı olacaktır kanaatindeyim; çünkü, şu anda, ihracatçılar, özellikle Ordu ve Karadeniz Bölgesinde, bu konuda büyük sıkıntılar yaşamaktadırlar. Kalkınma Bankasının Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlanması, bu sıkıntıları en iyi bilen bakanlığın kontrolünde meselenin halline faydalı olacaktır kanaatindeyim.

Bir diğer konuyu da, gündeme geldiği için, burada, kanun tasarısıyla ilgili olmasa da belirtmek istiyorum. 8 milyon fındık üreticisi, uzun yıllardan bu tarafa, ilk defa, hiç beklenmedik bir şekilde, hükümetin içinde bile yer alan muhalefet anlayışına rağmen, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından gösterilen büyük gayret ve özveriyle birlikte, mart ayına gelinmeden, diğer bir tabirle, kurban bayramına kavuşulmadan, çifte bayram yaşatılarak, ürün bedellerini almışlardır. Bundan dolayı, Karadeniz insanı adına, Ordu halkı adına, Sanayi ve Ticaret Bakanımıza teşekkür ediyorum.

Bu kanunun hayırlara vesile olmasını Cenabı Hak’tan niyaz ediyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Enginyurt’a teşekkür ediyorum.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Şahısları adına ilk söz, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat’a ait.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, kanun tasarısının bu maddesinde, organize sanayi bölgelerinin tarifi yapılırken deniliyor ki: “Kentleşmeyi yönlendirmek, çevre sorunlarını çözmek...” Esas noktası bu; böyle söylüyor. Acaba, hakikaten kentleşmeyi yönlendirmek için, biz, Sanayi ve Ticaret Bakanlığında, organize sanayi siteleri olsun, organize sanayi sitelerinin kurulduğu ve faaliyet gösterdiği KOBİ’ler olsun, bunlarda gerçekten yönlendirici bir teşvik sistemi, kamu yatırımlarımızı bu yönde kullanmış mıyız; bir de buna bakalım.

Bakın, Kalkınma Bankasının 1997 yılında yayımlanan bir listesinde var; diyor ki: “Marmara Bölgesine yüzde 44, Doğu Anadolu Bölgesine yüzde 1,87, Güneydoğu Anadolu Bölgesine yüzde 7,1 oranında teşvik verilmiştir.” Yani, 1997 yılında, siz, geleceksiniz, Marmara Bölgesi gibi Türkiye’nin en kalkınmış bölgesine Doğu Anadolu Bölgesinin tam 25 katı -yani, özel sektöre- teşvik vereceksiniz. Ondan sonra da, kentleşmeyi yönlendireceğim derseniz, bu olmaz. Olmadığı da ortada. Nereden ortada; göçlerden ortada, diğer şeylerden ortada. Hadi, özel teşebbüste yapılıyor; peki, kamu yatırımlarında bunu uyguluyor muyuz?

Yine, Türkiye Kalkınma Bankasının 1990–1997 yıllarına ait verdiği rakamlara baktığımız zaman, kamu yatırımlarından Ege Bölgesi yüzde 16,65, İç Anadolu Bölgesi yüzde 21,27, Marmara Bölgesi yüzde 23,68 pay alırken, Doğu Anadolu Bölgesinin ancak yüzde 9,98... Yani, bu yatırımların takriben ikide 1’i ya da üçte 1’i kadar az yatırım yapılmıştır. Dolayısıyla, hem kamu yatırımlarında hem özel sektör yatırımlarında gerekli itinayı göstermezken... Yani, bu maddeleri, sırf kanun maddelerine yazmakla olmuyor. O zaman, Türkiyemizde, gelişmiş bölgeler ile gelişmemiş bölgeler arasındaki uçurumu artırıyoruz; bir tarafta fert başına düşen millî geliri 1 000 dolar olan vilayetler, diğer tarafta ise 7 000-8 000 dolar olan vilayetler. Bunun neticesinde ne oluyor? Yine, Devlet İstatistik Enstitüsünün raporları var; 1985–1990 yılları arasında Erzurum’da binde 113, Kars’ta binde 163 oranında -net- bu yörelerden Batı yörelerine doğru göç izni veriliyor.

Sayın Bakanım, burada önemli bir konu daha var; o da şu: Deniyor ki “çevreyi yönlendireceğiz.” Sayın Çevre Bakanımız buradaydı, biraz evvel ayrıldı; fakat, Sayın Komisyon Başkanımız da burada. 186 tane organize sanayi bölgesi var; 43 tanesi bitmiş, 143 tanesi ise inşaat halinde. Bu 186 tane organize sanayi bölgesinin sadece 23 tanesinde arıtma tesisleri yapılıyor. Bu ne demekti; daha, henüz, mevcutun, yapılanın beşte 1’ini, altıda 1’ini bile yapmıyoruz demektir. Batıya, Avrupa ve Amerika’ya bakıyoruz; sırf kendi sanayilerini korumak için, kendi sanayilerine destek olmak için çevre sorunlarını öne çıkarıyorlar ve çevre sorunlarına itina göstermeyen ülkelerden ihracat yapmayı zorlaştırıyorlar. Bir taraftan, globalleşiyoruz, bütün dünyayla rekabet yapacağız, ticareti bütün dünyaya açacağız diyeceğiz, bir taraftan da, dünyanın çok itina gösterdiği çevre sorunlarına gerekli itinayı göstermeyeceğiz. İşte, bu da bir tezat gibi görünüyor.

Bir de, imalat sanayiiyle ilgili bir anket yapılmış, KOBİ’lerin sorunları nelerdir denilmiş; yüzde 26’yla faiz ve enflasyon yüksekliği, yüzde 24’le finansman yetersizliği, yüzde 22’yle -hemen hemen aynı oranlarda da- nitelikli işgücü meselesi getirilmiştir. Nitelikli işgücünü çözmenin de en önemli yolu, sanat enstitülerine ve meslek sanat okullarına gerekli itinayı göstermektir; ama, biz, son yıllarda olduğu gibi, sırf imam-hatiplerin önünü keselim diye bütün meslek liselerinin üniversiteye girişlerinin önünü keser, onlara gerekli yönlendirmeyi yapmazsak, sanat okulları da dahil, meslek liselerine girişleri azaltırsak ve çıraklık okullarına girişleri azaltırsak, o zaman bu noktalara da dikkat etmemiş oluruz, bunları sadece kitaplara yazmış oluruz ve yerinde uygulamadığımız için de gerekli faydaları görememiş oluruz.

Ben, bugün burada konuşurken, bir şeyi de önemle söylemek istiyorum. Bu organize sanayi bölgeleri hakkında -şahsen benim, şahsım adına şu anda konuşuyorum- en önemli istek, bizim Erzurum’la ilgili isteklerimizdir. Birincisi, ikinci organize sanayi bölgesi; ikincisi ise, şu anda yatırım programında olan beş veya altı tane küçük sanayi sitesi. Sayın Bakanımız, bize, biraz önceki konuşmamızdan sonra, Erzurum’a Plan ve Bütçe Komisyonunda verdiği sözü yerine getireceğini, ikinci organize sanayi bölgesinin sorununu çözeceğine dair söz verdi. Ben, kendilerine sonsuz itimadım olduğu için, bunu bir senet kabul ediyorum ve inşallah, bu sene de çözüleceğine inanıyorum. Bunu bırakıyorum bir tarafa; bu tamam, bunu çözdük. Ancak, Sayın Bakanım, tam altı tane küçük sanayi sitemize 1’er milyon lira para koymuşsunuz; o ne, onu çözemedim. Yani, altı tane sanayi sitemizde, yatırım var diye planda görünüyor, her birine 1’er milyon lira para konuluyor. Bunları da biraz gerçekçi hale getirmenizi, bu küçük sanayi sitelerine de işlerlik kazandırmanızı diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

Şahıslar adına ikinci söz, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan’a ait.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Söz hakkımı Murat Beye devrettim.

BAŞKAN – Peki.

Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 üncü madde üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

3 üncü madde, oldukça yerinde bir düzenlemeyi ifade etmektedir. Değerli milletvekilleri, hakikaten, organize sanayi alanlarının, bilhassa çalışanları ve oraya gelen insanları her yönüyle temsil edebilecek bir iş sahası olması gerekir.

Bugün organize sanayiinde yaşanan problemler Türkiye’nin her yerinde aynı şekilde yaşanmaktadır. Ostim’deki organize sanayi bölgesindeki, Siteler, İskitler, Aksaray, Muş gibi bütün organize sanayiindeki problemler aşağı yukarı birbirine yakın problemlerdir. Ancak, ben, ilim olan Aksaray için ifade etmek istiyorum. Hakikaten, organize sanayi alanı, Sayın Valimiz Emir Durmaz’ın da büyük gayretleri ve katkılarıyla, fevkalade iyi bir alana tahsis edilmiştir. E-90 karayolu üzerinde olan ve Aksaray-Adana istikametinde 15 kilometrelik bir mesafede, 286 hektar alan üzerine kurulmuştur. Bölgedeki sanayi parsellerinin toplam alanı, 1 758 788 metrekaredir. Satışı yapılan parsellerin kapladığı alan ise, 800 000 metrekaredir. Şimdi, bunun, 121 182 metrekarelik 15 bağımsız yeşil alanı bulunmaktadır. İşte, tasarıda hedeflenen standart organize sanayi... Aksaray’da bitmiş olan birinci organize sanayi, tamamen bu bilgiler çerçevesinde kurulmuş bir sanayi alanıdır.

Buna, ayrıca, idarî tesisler için 42 065 metrekare, çıraklık eğitim merkezi için 10 022 metrekare, sağlık tesisleri için 9 950 metrekare, spor alanı için 39 692 metrekare, arıtma tesisi için 36 981 metrekare, itfaiye için 9 859 metrekare, dinî tesis için 8 875 metrekare, akaryakıt istasyonu için 8 891 metrekare, teknik altyapı için 27 328 metrekare, depolama alanı için 17 787 metrekare, otopark için 24 098 metrekare yer öngörülmüştür.

Şimdi, değerli milletvekillerim, bu organize sanayilerin sıhhi olması bakımından, mahallî imkânların çok iyi kullanılması gerekir.

İlim Aksaray için, bilhassa valiye tekrar teşekkür ediyorum; bu arsa satış bedellerini ucuz tutmak suretiyle, kişilerin, sanayicilerin, orta ölçekli işletmelerin buraya gelmesini sağladı ve bu organize sanayi alanı da kısa bir zaman içerisinde bitti ve ikinci organize sanayi alanı için faaliyetler, çalışmalar başladı.

Şimdi, Aksaray, deprem bölgesi dışında, Türkiye’nin oldukça ortasında ve E-90 karayoluyla doğunun batıya bağlandığı, kesiştiği bir noktada, liman olarak Mersin’e yakın, hammaddenin ithali ve mamul maddenin ihracı açısından denizin imkânlarından, nakliyenin imkânlarından fevkalade faydalanılacak bir alandadır. Burada, esas olan, dünya standartlarına uygun teşvikin yapılmasıdır.

KOBİ’lere yönelik teşvik kararları yeniden düzenlenmelidir. KOBİ tanımının iyi yapılması ve gerek çalıştırdığı işçi sayısı, gerekse işletmenin büyüklüğü dikkate alınarak, belli limitler getirilerek, rekabet gücü olabilecek firmalara teşvik verilmelidir.

Türkiye, birkaç çalışanı ve birkaç sabit tezgâhı bulunan ve aynı işi yapan, yurt dışına yönelik üretim yapmayan çok sayıda mikro işletmeye kaynak aktararak hiçbir yere varamaz. Bunun için, teknolojik yatırıma yönelen, ihracata yönelik üretim yapan, verimliliğini artırmak isteyen, yenilikçi düşünceyi kendisine şiar edinen ve ISO normlarına göre üretimi hedefleyen KOBİ’lere destek verilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, tamamlayınız.

MURAT AKIN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu çerçevede -ilim olarak söylemiyorum ama- hakikaten, oldukça düşük maliyete imalat yapılabilecek ve ihracata yönelik bir alana yakın, aynı zamanda, gümrüğü bulunan bir ildir.

Şimdi, deprem bölgesindeki işletmelerin durumları malum. İzmit’te, ülke ekonomisinin, gelirin, vergi gelirlerinin onda 1’ini teşkil eden vilayette cem olan işletmeler depremde büyük zarar gördü ve bundan ülke ekonomisi zarar gördü. Zamanında bu sanayi bölgesi temin edilirken, deprem şartlarına uygun olup olmadığı araştırılmış olsaydı, belki, depremden iktisadî yapımız bu kadar zarar görmeyebilirdi.

İşte, Aksaray İli, bu deprem bölgesinden uzak, altyapısı hazır, her şeyiyle hazır bir sanayi bölgesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akın, cümlenizi tamamlamanız için mikrofonu tekrar açıyorum. Lütfen, tamamlayınız.

MURAT AKIN (Devamla) – Bu sene ihtiyaç duyulan 500 milyar Türk Lirasını da, Sayın Bakanımız, sağ olsun -teşekkür ediyoruz- organize sanayi bölgesinin altyapısı için ayırdı ve inşallah, bu ödenek de sanayi bölgesine intikal etmek suretiyle, Aksarayımız, daha güzel bir şekilde ve ülkeye hizmet veren, mal üreten, ihracat yapan bir konuma gelecektir.

Değerli milletvekilleri, ihracatta ve üretimde, mutlak surette, kollektif hareket etmek lazım.

BAŞKAN – Sayın Akın, cümlenizi tamamlayınız efendim.

MURAT AKIN (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN– Sayın Akın’a teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, 3 üncü madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmış oldu.

Şimdi, madde üzerinde verilmiş bir önerge vardır; onu okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin ilk paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

“Madde 3.– Bu kanunun uygulanmasında;

Organize Sanayi Bölgeleri: Sanayiin uygun görülen alanlarda yapılanmasını sağlamak, kentleşmeyi yönlendirmek, çevre sorunlarını yönlendirmek, bilgi ve bilişim teknolojileri olanaklarından yararlanmak, imalat sanayi türlerinin belirli bir plan dahilinde yerleştirilmeleri ve geliştirilmeleri amacıyla sınırları tasdikli arazi parçalarının gerekli altyapı hizmetleri ve ihtiyaca göre tayin edilecek sosyal tesisler ve teknoparklar ile donatılıp planlı bir şekilde ve belirli sistemler dahilinde sanayi için tahsis edilmesiyle oluşturulan ve bu kanun hükümlerine göre işletilen mal ve hizmet üretim bölgelerini...”

Mehmet Emrehan Halıcı Işın Çelebi Ahmet Sancar Sayın

Konya İzmir Antalya

İsmail Köse Akif Serin Nihat Gökbulut

Erzurum İçel Kırıkkale

Ahmet Arkan

Kocaeli

BAŞKAN– Teşekkür ederim.

Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİî KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI OKTAY VURAL (İzmir)– Bilgi ve bilişimden faydalanma olarak ilave edilmiş. Bence uygundur; ancak, çoğunluğumuz olmadığından takdire bırakıyorum.

BAŞKAN– Sayın Hükümet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir)– Katılıyoruz efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas)– Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz efendim.

BAŞKAN– Komisyonun benimsediği, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunacağım; yalnız, karar yetersayısı istendi, onu da arayacağım.

Önergeyi uygun görenler, lütfen, işaret etsinler. Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur; bu sebeple, önergenin üzerinde herhangi bir karar verilememiştir.

Çalışma süremizde, 54 üncü madde gereğince, nihayete ermiştir.

Olağanüstü halin uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi ile sözlü sorular ve diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 28 Mart 2000 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Kapanma Saati : 19.00

 

VI. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, özel ilgili ve eğitime ihtiyacı olan çocukların korunması ile ilgili olarak yapılan projeye ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1450)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmak üzere aşağıdaki soruları arz ediyorum. 15.2.2000

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular :

Özel ilgi ve eğitime ihtiyacı olan çocukların korunması ile ilgili olarak :

1. Özel ilgi ve eğitime ihtiyacı olan çocukların ve ailelerinin ihtiyacına cevap verebilecek eğitim, rehabilitasyon ve danışmanlık hizmetlerinin karşılanması projesinin amacı ve etkileri nelerdir?

2. Proje ile ilgili olarak Sağlık Bakanlığı, SHÇEK Genel Müdürlüğü, Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı ve YÖK Başkanlığı ile Bakanlığınız arasındaki koordinasyon ve işbirliği çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 21.3.2000

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/682

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 22.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4350-7/1450-4213/10122 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın, “Özel ilgi ve eğitime ihtiyacı olan çocukların korunması ile ilgili olarak yapılan projeye ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Bakanlığımız koordinatörlüğünde yürütülen, “Özel ilgi ve eğitime ihtiyacı olan çocukların ve ailelerinin ihtiyacına cevap verebilecek eğitim, rehabilitasyon ve danışmanlık hizmetlerinin karşılanması projesi” adı altında bir proje bulunmamaktadır.

2. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile UNICEF’in iş birliğinde hazırlık çalışmaları devam eden 2001-2005 Ülke Programı çerçevesinde “Özel korunmaya ihtiyaç duyulan” çocuklara yönelik taslak bir proje üzerinde çalışmalar başlatılmıştır. Bunun koordinatörlüğünü de Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü yapmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

MetinBostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

2. — Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu’nun, Giresun’daki öğretmen, okul ve derslik açığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı MetinBostancıoğlu’nun cevabı (7/1467)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın içtüzük hükümleri gereğince Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

Saygılar sunarım. 16.2.2000

Rasim Zaimoğlu

Giresun

Türk toplumunun modernleşmesi ve kalkınabilmesi için, nüfusunun çoğunluğunu oluşturan gençlerin, çağdaş yöntemlerle eğitilmeleri çok önemlidir. Bu bağlamda Giresun’da öğretmen açığının bulunması büyük talihsizlik oluşturmaktadır.

Buna göre;

1. 1998-1999 öğretim yılında Giresun’a kaç adet öğretmen atanmıştır, branşları nelerdir?

2. 1999-2000 öğretim yılı için öğretmen açığı branşlara göre kaç tanedir?

3. Mevcut öğretmen açığı ne zaman giderilecektir?

4. Öğretmen açığının Giresun eğitim ve öğretimine verdiği zararın boyutları nelerdir?

5. Giresun da okullaşma oranı nedir?

6. Mevcut okul ve derslik açığı ne kadardır?

7. Mevcut açık hangi yöntemlerle ne zaman giderilecektir?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 21.3.2000

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/681

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 22.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4355-7/1467-4261/10206 sayılı yazısı.

Giresun Milletvekili Sayın Rasim Zaimoğlu’nun, “Giresun’daki öğretmen, okul ve derslik açığına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Giresun İline, 1998-1999 öğretim yılında 16 sınıf öğretmeni ve 384 branş öğretmeni olmak üzere toplam 400 öğretmen atanmıştır.

2-3-4. 1999-2000 eğitim öğretim yılı itibariyle, Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul ve Kurumların Yönetici ve Öğretmenlerinin Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmelik kapsamında yapılan norm kadro belirleme çalışmalarından, Giresun İlinde sınıf ve branşlara göre 911 öğretmen fazlası olmasına karşın 672 öğretmen ihtiyacı bulunduğu anlaşılmaktadır.

Bu ilimizin, ülke genelinde kaynak yetersizliği nedeniyle ihtiyacı karşılanamayan başta İngilizce olmak üzere bazı branşlar haricinde öğretmen ihtiyacı bulunmamaktadır.

Ayrıca, 10.8.1999 tarih ve 23782 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul ve Kurumların Yönetici ve Öğretmenlerinin Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmelik, her okul ve kurumda olması gereken yönetici ve öğretmen sayısının öğrenci ve ders yükü esas alınarak branşlar itibariyle belirlenmesini öngörmektedir. Söz konusu yönetmelik hükümleri gereğince başlatılan norm kadro çalışmaları sonuçlandığında, ülkemiz genelinde iller ve branşlar itibariyle öğretmen ihtiyaç ve fazlalığının tespiti daha sağlıklı olarak yapılmış olacak, 2000 yılı öğretmen atama ve yer değiştirme işlemleri de bu doğrultuda yapılacaktır.

5. Giresun İlinde okullaşma oranı % 96’dır.

6. Giresun İlinde, ilköğretimde 63 652 öğrenci 2 238 derslikte öğrenim görmekte olup bir dersliğe 28, genel ortaöğretimde 27, meslekî-teknik ortaöğretimde de 20 öğrenci düşmektedir.

7. İlköğretim yatırımları, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu gereği valiliklerce, mahallînde il yatırım programıyla gerçekleştirilmektedir.

Ödeneği toplu olarak verilen, yatırım programında yeri muhtelif olarak belirlenen yatırımların; harcamaları ile fizikî ve nakdî gerçekleşme durumları iller bazında incelenmektedir. İlköğretim kurumları il yapım programları için, bütçe imkânları paralelinde tahsis edilecek ödenek miktarına esas olan dördüncü dönem yatırım uygulama raporlarının değerlendirme çalışmaları sürdürülmektedir. 2000 yılı için bu değerlendirme sonuçlarına ve bütçe imkânlarına göre Giresun İline de ödenek tahsisi yapılacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

3. — Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, gümrük kapılarında yapılan ihracat ve ithalat miktarına ilişkin sorusu ve DevletBakanı Mehmet Keçeciler’in cevabı (7/1519)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Mehmet Keçeciler tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını talep ediyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

S. Metin Kalkan

Hatay

1. 1997-2000 yılları arasında gümrük kapılarında yapılan ihracat ve ithalat miktarı nedir?

2. 1997-2000 yılları arasında Hatay İline ait gümrük kapılarından gerçekleştirilen ihracat ve ithalat miktarı nedir?

3. 57 nci Hükümet döneminde T.C. gümrüklerine hangi unvanlarda toplam kaç personel ataması yapılmıştır?

4. Bakanlığınız döneminde hangi gümrük kapısı hangi gerekçe ile kapatılmıştır?

5. Bakanlığınız döneminde yeni açılan gümrük kapıları var mıdır? Bir taraftan gümrük kapılarını iptal ederken yenilerinin açılma gerekçesi nedir?

T.C.

Devlet Bakanlığı 23.3.2000

Sayı : B.02.0.003/2.00-1658

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 7.3.2000 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1519-4463/10623 sayılı yazınız.

Hatay Milletvekili S. Metin Kalkan tarafından TBMM Başkanlığına verilen 25.2.2000 tarihli, 7/1519-4463 sayılı 5 maddelik yazılı soru önergesine ilişkin görüşlerimiz maddeler halinde aşağıda belirtilmiştir.

1. 1997-2000 yılları arasında gümrük kapılarında yapılan ihracat ve ithalat miktarlarını gösterir (EK : 1) no.lu tablo ilişikte sunulmuştur.

2. 1997-2000 yılları arasında Hatay İline ait gümrük kapılarından gerçekleştirilen ihracat ve ithalat miktarlarını gösterir (EK : 2) no.lu tablo ilişikte sunulmuştur.

3. 57 nci Hükümet döneminde kararnameli olarak Gümrük Müsteşarlığında görevlere atanan personel ile başka kamu kurum ve kuruluşlarından yatay geçiş suretiyle Gümrük Müsteşarlığına ataması yapılan personelin unvanını, sayısını ve gerekçesini gösterir (EK : 3) no.lu tablo ilişikte sunulmuştur.

4. Bakanlığım döneminde kapatılan gümrük kapılarının kapatılma gerekçesi aşağıda belirtilmiştir.

Gümrük Müsteşarlığının merkez ve taşra teşkilâtını çağdaş bir yapıya kavuşturmak amacıyla geliştirilen Gümrük İadelerinin Modernizasyonu Projesi (GİMOP) ile, dış ticaret ile uğraşanlara daha iyi hizmet verilmesi, selektif olmakla birlikte daha etkin gümrük denetimlerinin yapılması, gümrük mevzuatının yeknesak uygulanması, daha etkin vergi tahsilatı, personel istihdam ve dış ticaret istatistiklerinin daha etkin hazırlanması amaçlanmıştır.

Modernizasyon Projesinin biran evvel sonuçlandırılarak yukarıda belirtilen amaçlara ulaşılabilmesi için, gümrük idarelerinin sayılarının azaltılması ile birlikte gümrük işlemlerinin teknolojik yeniliklerden yararlanılarak yapılması yönündeki uygulamaların en kısa sürede hayata geçirilmesi ve bilgisayar kullanımının yanısıra gümrük idarelerinin modern muayene ve araştırma gereçleri ile donatılması gereği hâsıl olmuştur.

Yine anılan proje çerçevesinde gümrük idareleri Türkiye genelinde otomasyona geçtiğinde, otomasyon kapsamı dışında kalan ve dolayısıyla risk analizi uygulanmayan gümrük idarelerine suiistimal amaçlı kayma olacağı ve bu nedenle projeden beklenen faydanın sağlanamayacağı gerçeği karşısında, otomasyona dahil olmayan gümrük idarelerinin kapatılması bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır.

Yolculara hizmet veren sınır ve havalimanı gümrük idareleri ihmal edildiğinde, ithalat, ihracat ve transit işlemlerinin % 96’sının 45-50 gümrük idaresinden gerçekleştirildiği, geri kalan gümrük idarelerinin ise amaca hizmet eder nitelikte olmadığı gibi sınırlı kaynakların (teknik donanım, personel vb.) israf edilmesine neden oldukları,

70 milyon ABDdoları tutarındaki Gümrük İdarelerinin Modernizasyonu Projesinin başarıya ulaşması, iş hacmi hiç olmayan veya az olan gümrüklerin kapatılmasına bağlı olduğu, aksi takdirde ekonomik gerekçelerle izah edilemeyecek 60-70 milyon ABD dolarının iş hacminin % 1’ini dahi gerçekleştiremeyen bu idareler için harcanmasına neden olacağı, ayrıca risk analizlerinin de yapıldığı otomasyona dahil gümrükler yerine, bilgisayar kullanılmayan bu gümrüklere kötü amaçlara kaymalar söz konusu olabileceği,

Gerekçelerinden hareketle; Gümrük İdaresinin Modernizasyonu Projesi kapsamında daha iyi hizmet verebilmek, daha etkin kontrol sağlayabilmek ve daha hızlı ve sağlıklı istatistik üretebilmek amacıyla gelişmiş ülke uygulamalarına paralel olarak gümrük idaresi sayısının azaltılmasına yönelik ilk çalışma tamamlanarak, mevcut gümrük idarelerinin yaklaşık 1/3’ü, 17.9.1999 tarihli, 23829 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 10.9.1999 tarihli, 13314 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve 18.9.1999 tarihli, 23820 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan yönetmelik değişikliği ile kapatılmıştır.

Böylece 120 gümrük muhafaza idaresinin kapatılması suretiyle hazineye yüklenen gereksiz külfet giderilmiş ve faaliyetteki gümrük idarelerinin daha efektif çalışabilmesine imkân sağlanmıştır. Had safhada olan personel sıkıntısı kısmen de olsa azaltılmaya çalışıldığı gibi bu tasarrufla gümrük hizmetlerinde herhangi bir azalma değil, aksine hizmet kalitesinin daha da artması beklenilmektedir.

Gümrük İdarelerinin Modernizasyonu Projesi kapsamında titizlikle yürütülen çalışmalar çerçevesinde yukarıda belirtildiği üzere toplam 120 gümrük ve gümrük muhafaza idaresi kapatılmıştır.

5. Bakanlığım döneminde Gümrük İdarelerinin Modernizasyonu Projesinin amacı ile bağdaşmadığı içinde yeni gümrük idareleri açılmamıştır.

Bilgilerine arz ederim.

Mehmet Keçeciler

Devlet Bakanı

Yıllara Göre İthalat İhracat İstatistiği EK–1

Dönem : 1997-1998-1999 (**)

Yıllar İhracat İthalat

1997 26 261 072 48 558 721

1998 26 973 952 45 921 392

1999 (*) 26 588 264 40 691 529

(*) : 1999 yılı verileri geçicidir.

(**) : Kaynak DİE.

İskenderun Gümrükleri Başmüdürlüğü İthalat-İhracat İstatistiği

Dönem : 1.1.1997-29.2.2000 (*) Ek–2

1997 1998 1999 (*) 2000 (Ocak-Şubat)

İTHALAT İHRACAT İTHALAT İHRACAT İTHALAT İHRACAT İTHALAT İHRACAT

Bey. Bey. Bey. Bey. Bey. Bey. Bey. Bey.

Açıklama Adedi Tutarı ($) Adedi Tutarı ($) Adedi Tutarı ($) Adedi Tutarı ($) Adedi Tutarı ($) Adedi Tutarı ($) Adedi Tutarı ($) Adedi Tutarı ($)

Başmüdürlüğü

İskenderun Gümrük Müd. 922 505 684 565 961 133 610 840 982 399 004 852 944 172 183 321 871 428 574 888 873 139 179 211 89 61 194 003 80 11 534 976

İskenderun Posta Güm. Mem. 10 6 084 0 0 4 3 851 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0

İskenderun Yol. Sal. Güm. Müd. 0 0 0 0 1 37 0 0 2 3 115 0 0 0 0 0 0

Cilvegözü Gümrük Müd. 774 137 892 009 70 93 805 684 731 127 137 530 16 54 006 010 618 37 762 856 9 10 971 387 48 7 776 801 0 0

Yayladağı Kapı Gümrük Müd. 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0

İsdemir Gümrük Müd. 1 093 601 909 174 911 544 010 463 1 109 538 416 150 1 072 497 673 103 862 328 471 999 955 369 571 015 128 52 188 991 57 36 195 691

İsk. Akaryakıt Güm. Müd. 48 46 214 327 0 0 23 18 617 644 0 0 0 0 0 0 0 0

Antakya Gümrük Müd. 92 1 953 040 9 507 159 935 217 115 1 652 842 8 542 163 366 409 158 5 232 151 7 703 155 152 980 13 113 689 783 13 952 188

Dörtyol Gümrük Müd. 65 175 898 470 9 2 316 821 109 116 713 835 16 2 289 568 135 126 639 281 17 1 571 895 0 0 0 0

Botaş Gümrük Müdürlüğü 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0

3 004 1 469 557 669 11 458 933 679 025 3 074 1 201 546 741 10 590 889 518 411 2 646 926 684 290 9 557 676 446 488 278 121 273 484 920 61 682 855

9.3.2000

 

(*) : 1999 ve 2000 yılı beyanname kayıtları üzerinde çalışmalar devam etmektedir.

EK–3

Unvanı Atama Gerekçe

Müsteşar Yardımcısı 2 1 Müsteşar Yardımcısının Müşavirliğe atanması,1 Müs-

teşar Yardımcılığı kadrosunun boş olması nedeniyle 2 Müs-

teşar Yardımcısı atanmıştır.

Teftiş Kurulu Başkanı 1 Teftiş Kurulu Başkanının Gümrükler Kontrol Genel Mü- dürlüğüne atanması nedeniyle Gümrükler Genel Müdür-

lüğü Genel Müdür Yardımcısı Teftiş Kurulu Başkanı

olarak atanmıştır.

Genel Müdür 3 Gümrükler Muhafaza Genel Müdürünün Müsteşar Yar-

dımcısı, Gümrükler Kontrol Genel Müdürü ile AT ve Dış

İlişkiler Genel Müdürünün Müşavirliğe atanması nede-

niyle yerlerine İçişleri Bakanlığı Merkez Valisi Gümrük- ler Muhafaza Genel Müdürlüğüne vekâleten; (eski) Teftiş

Kurulu Başkanı Gümrükler Kontrol Genel Müdürlüğüne;

AT ve Dış İlişkiler Genel Müdür Yardımcısı AT ve Dış

İlişkiler Genel Müdürü olarak atanmıştır.

Genel Müdür Yardımcısı 4 1 Genel Müdür Yardımcısının AT ve Dış İlişkiler Genel

Müdürü, 1 Genel Müdür Yardımcısının Teftiş Kurulu

Başkanı, 1 Genel Müdür Yardımcısının Müsteşarlık Müşa-

virliğine, 1 Genel Müdür Yardımcısının Gümrükler Kont-

rol Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı, 2 Genel

Müdür Yardımcısının başka bir göreve atanmak üzere

görevinden alınması nedeniyle boşalan kadrolara TÜPRAŞ A.Ş. Koordinatörü, AT ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü

Genel Müdür Yardımcılığına; Gümrükler Genel Müdür

lüğü Genel Müdür Yardımcısı, Gümrükler Kontrol Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcılığına; Gümrükler Genel Müdürlüğünde 2 Daire Başkanı Gümrükler Genel Mü-

dürlüğü Genel Müdür Yardımcısı kadrosuna atanmıştır.

Başmüdür 18 Müsteşarlığımıza bağlı başmüdürlüklerde 13 başmüdürün

görev yerleri değiştirilmiştir. Çeşitli nedenlerle (emekli,

başka görev vb.) boş bulunan 5 adet Başmüdür Kadrosu-

na atama yapılmıştır.

APK Uzmanı 1 Başka kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan toplam

Memur 13 17 personelin müsteşarlığımıza naklen ataması yapılmıştır.

Şoför 1

Hizmetli 2

4. — Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu’nun, Ordu-Giresun Havaalanı Projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1522)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın içtüzük hükümleri gereğince Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

Saygılar sunarım. 23.2.2000

Rasim Zaimoğlu

Giresun

Karadeniz Bölgesinin coğrafî yapısı gereği, ulaşım ve haberleşme hizmetleri hep zorluklarla ve eksik olarak yapılagelmiştir. Bugün kış aylarında ulaşımın sağlanamadığı bir çok yerleşim birimi vardır. Halbuki ekonomik katma değerin maksimum ölçülerde üretilebilmesi için ulaşım imkânlarının geniş ve çeşitli olması gerektiği tartışma götürmeyecek bir gerçektir.

Giresun ve Ordu’nun mal ve hizmet üretimi binbir güçlüklerle kara taşımacılığı üzerinden yapılmaya çalışılmaktadır. Ordu-Giresun’da bir gün içerisinde 5 000 geliş 5 000 çıkış olmak üzere toplam yaklaşık 10 000 kişilik insan hareketi yaşanmaktadır. Bu sirkülasyona lokal mal hareketlerini de kattığımız zaman, Karadeniz’in dar yolları üzerine binen yükün boyutu ortaya çıkacaktır.

Ordu ve Giresun İlinin bekası açısından önemi sarih olan bu proje on yılı aşkın bir süredir ilerlemi kaydedememiştir. 1992 yılından beri Ulaştırma Bakanlığı nezdinde, hükümetlerin ihmaline uğrayan proje sürüncemeye bırakılmıştır. 1992 yılında Giresun Milletvekili olarak zamanın Ulaştırma Bakanı Sayın Yaşar Topçu’ya sorduğum sorularla, yaklaşık 8 yıl sonra sorduğum soruların aynı olması, projenin ihmalinin açık göstergesidir.

Alternatif turizmin gelişmesi yabancı sermayenin bölgeye yatırım yapması için Ordu Giresun Havaalanı zorunludur.

Bu bağlamda, yerinde bir proje olan Ordu-Giresun Havaalanı projesine ilişkin sorularım şunlardır.

1. Ordu-Giresun Havaalanı Projesindeki son durum nedir?

2. Proje ihalesi neden yapılmıyor? Ne zaman yapılacak?

3. Kamu Yatırım Programınızda projeye ayrılan rakamın sembolik düzeyde tutulmasının nedenleri nelerdir?

4. Yıllarca önce gerekliliği öngörülen projenin uygulamaya konmamasının bölge ekonomisine, Türk ekonomisine maliyeti hesaplanmış mıdır?

5. 57 nci Hükümet Ordu-Giresun Havaalanı projesinden vaz mı (!) geçiyor, öyle ise gerekçeleri nelerdir?

T.C.

Ulaştırma Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 23.3.2000

Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21./EA/-404-8120

Konu : Giresun Milletvekili Sayın Rasim Zaimoğlu’nun yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 7.3.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1522-4384/10517 sayılı yazısı.

Giresun Milletvekili Sayın Rasim Zaimoğlu’nun 7/1522-4384 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Enis Öksüz

Ulaştırma Bakanı

Giresun Milletvekili Sayın Rasim Zaimoğlu’nun
7/1522-4384 Sayılı Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

Karadeniz Bölgesinin coğrafî yapısı gereği, ulaşım ve haberleşme hizmetleri hep zorluklarla ve eksik olarak yapılagelmiştir. Bugün kış aylarında ulaşımın sağlanamadığı bir çok yerleşim birimi vardır. Halbuki ekonomik katma değerin maksimum ölçülerde üretilebilmesi için ulaşım imkânlarının geniş ve çeşitli olması gerektiği tartışma götürmeyecek bir gerçektir.

Giresun ve Ordu’nun mal ve hizmet üretimi binbir güçlüklerle kara taşımacılığı üzerinden yapılmaya çalışılmaktadır. Ordu-Giresun’da bir gün içerisinde 5 000 geliş 5 000 çıkış olmak üzere toplam yaklaşık 10 000 kişilik insan hareketi yaşanmaktadır. Bu sirkülasyona lokal mal hareketlerini de kattığımız zaman, Karadeniz’in dar yolları üzerine binen yükün boyutu ortaya çıkacaktır.

Ordu ve Giresun İlinin bekası açısından önemi sarih olan bu proje on yılı aşkın bir süredir ilerlemi kaydedememiştir. 1992 yılından beri Ulaştırma Bakanlığı nezdinde, hükümetlerin ihmaline uğrayan proje sürüncemeye bırakılmıştır. 1992 yılında Giresun Milletvekili olarak zamanın Ulaştırma Bakanı Sayın Yaşar Topçu’ya sorduğum sorularla, yaklaşık 8 yıl sonra sorduğum soruların aynı olması, projenin ihmalinin açık göstergesidir.

Alternatif turizmin gelişmesi yabancı sermayenin bölgeye yatırım yapması için Ordu Giresun Havaalanı zorunludur.

Bu bağlamda, yerinde bir proje olan Ordu-Giresun Havaalanı projesine ilişkin sorularım şunlardır.

1. Ordu-Giresun Havaalanı Projesindeki son durum nedir?

2. Proje ihalesi neden yapılmıyor? Ne zaman yapılacak?

3. Kamu Yatırım Programınızda projeye ayrılan rakamın sembolik düzeyde tutulmasının nedenleri nelerdir?

4. Yıllarca önce gerekliliği öngörülen projenin uygulamaya konmamasının bölge ekonomisine, Türk ekonomisine maliyeti hesaplanmış mıdır?

5. 57 nci Hükümet Ordu-Giresun Havaalanı projesinden vaz mı (!) geçiyor, öyle ise gerekçeleri nelerdir?

Cevap :

Ordu-Giresun Havaalanı Projesi, Bakanlığımız DLH İnşaatı Genel Müdürlüğü 2000 Yılı Yatırım Programında 98E030280 proje numarasıyla kredili olarak yer almaktadır.

Projenin kredili olarak ihale edilmesi için, 29.12.1998 tarihinde Hazine Müsteşarlığına müracaat edilmiş olup, alınan cevabî yazıda ise, kredi bekleyen öncelikli proje sayısının çokluğu ve uluslararası piyasalarda yaşanmakta olan kriz nedeniyle uluslararası kredili ihaleye çıkılmasının mümkün görülmediği belirtilmiştir. Kredi temin edilmesi halinde Yatırım Programındaki ödenek revize edilmektedir.

Projenin Bölge ve Türk Ekonomisine maliyetinin hesapları, DPT Müsteşarlığınca yapılan kalkınma planları doğrultusunda değerlendirilmekte olup, öncelikler, devam etmekte olan ve bir an önce bitirilmesi planlanan yatırımlara verilmektedir.

57 nci Hükümet döneminde, söz konusu proje için Hazine Müsteşarlığınca uygun dış kredi bulunması halinde ihalesi yapılabilecektir.

5. — Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, Muğla İlinin Aydın sınırına kadar olan sahilinde olan iskelelerin ihracata uygun liman haline getirilip getirilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (7/1542)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

28.2.2000

Fikret Uzunhasan

Muğla

Bilindiği gibi Muğla İlimiz gerek ziraî mahsuller (daha çok sebze, meyve ve sera mahsulleri), gerekse madenler ve yeraltı kaynakları (kuvars, feldispat, kireç, dolomit, gnays, mika, mermer.. vs.) bakımından çok zengindir.

Özellikle Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinin son günlerde bu mahsullere madenlere ve daha çok işlenmiş veya ham mermere olan talepleri giderek artmaktadır.

Ancak, ilimizden bu ülkelere ihracatı mümkün kılacak ulaşımın sadece deniz yolu ile ekonomik olabileceği bilinen bir gerçektir. Oysa Muğla İlinde ihracata elverişli bir liman yoktur. Çok zor koşullarda İzmir, Aliağa ve Dikili limanları kullanılıyorsa da, bu limanlara olan mesafe hem maliyeti artırıyor, hem de bu limanlardaki yoğunluk, bekleme ve gecikmelere sebebiyet vermektedir. Muğla’nın Antalya sınırında Aydın sınırına kadar olan 1124 km. sahilinde yüzlerce koy, tabiî liman, kıyı.. vs. vardır. Bu kıyıların turizme de hizmet verdiğini dikkate alarak :

Sorular :

1. Daha çok sebze, meyve, adaçayı, defne yaprağı, mantar vs. orman mahsulleri, maden ve mermer ihracatı için Fethiye ve Ula-Akyaka iskelelerini geliştirerek ihracata uygun liman haline getirmeyi düşünür müsünüz?

2. Milas-Ören (Kemerköy) de maden ve mermer ihracatına uygun bir liman yapmayı düşünür müsünüz?

3. Halen maden ihracına çok düşük kapasite (küçük tonajlı tek gemi) ile hizmet veren Güllük iskelesini daha çok maden ve mermer ihracına yönelik liman haline dönüştürmeyi düşünür müsünüz?

T.C.

Ulaştırma Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 23.3.2000

Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21./EA/-404-8126

Konu : Giresun Milletvekili Sayın Fikret Uzunhasan’ın yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 7.3.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4577 sayılı yazısı.

Muğla Milletvekili Sayın Fikret Uzunhasan’ın 7/1542-4488 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Enis Öksüz

Ulaştırma Bakanı

Muğla Milletvekili Sayın Fikret Uzunhasan’ın
7/1542-4488 Sayılı Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Bilindiği gibi Muğla İlimiz gerek ziraî mahsuller (daha çok sebze, meyve ve sera mahsulleri), gerekse madenler ve yeraltı kaynakları (kuvars, feldispat, kireç, dolomit, gnays, mika, mermer.. vs.) bakımından çok zengindir.

Özellikle Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinin son günlerde bu mahsullere madenlere ve daha çok işlenmiş veya ham mermere olan talepleri giderek artmaktadır.

Ancak, ilimizden bu ülkelere ihracatı mümkün kılacak ulaşımın sadece deniz yolu ile ekonomik olabileceği bilinen bir gerçektir. Oysa Muğla İlinde ihracata elverişli bir liman yoktur. Çok zor koşullarda İzmir, Aliağa ve Dikili limanları kullanılıyorsa da, bu limanlara olan mesafe hem maliyeti artırıyor, hem de bu limanlardaki yoğunluk, bekleme ve gecikmelere sebebiyet vermektedir. Muğla’nın Antalya sınırında Aydın sınırına kadar olan 1124 km. sahilinde yüzlerce koy, tabiî liman, kıyı.. vs. vardır. Bu kıyıların turizme de hizmet verdiğini dikkate alarak :

Sorular :

1. Daha çok sebze, meyve, adaçayı, defne yaprağı, mantar vs. orman mahsulleri, maden ve mermer ihracatı için Fethiye ve Ula-Akyaka iskelelerini geliştirerek ihracata uygun liman haline getirmeyi düşünür müsünüz?

2. Milas-Ören (Kemerköy) de maden ve mermer ihracatına uygun bir liman yapmayı düşünür müsünüz?

3. Halen maden ihracına çok düşük kapasite (küçük tonajlı tek gemi) ile hizmet veren Güllük iskelesini daha çok maden ve mermer ihracına yönelik liman haline dönüştürmeyi düşünür müsünüz?

Cevap :

Bakanlığımız ile Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) arasında imzalanan protokol çerçevesinde Türkiye Ulusal Limanlar Master Plan çalışması yürütülmekte olup, 2000 yılı ortalarında tamamlanması hedeflenmektedir. Bu çalışma kapsamında Fethiye ve Ula-Akyaka’da liman tesislerine ihtiyaç duyulduğu tespit edilmesi halinde ileriki yıllarda Yatırım Programı tekliflerimizde yer verilmesi söz konusu olabilecektir.

Muğla-Milas Güllük’te ihtiyaç duyulan liman fonksiyonunun yaratılması amacıyla yapımı planlanan “Muğla-Milas-Güllük Gemi Yanaşma İskelesi” projesinin özel sektör yatırımcıları için cazip bir noktada yer almasından dolayı ve ülkemizin kısıtlı kaynakları da gözönünde bulundurularak Yap-İşlet-Devret modeline göre gerçekleştirilmesini teminen Bakanlığımızca Yüksek Planlama Kuruluna teklif edilmiş, ancak YPK kararı oluşturulamadığından ihalesi gerçekleştirilememiştir. Ancak bu projeye ait 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca 1.3.2000 tarihinde onaylanmıştır.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.