Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21 CİLT : 28 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

69 uncu Birleşim

21 . 3 . 2000 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. — GELEN KÂĞITLAR

III. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. — Siirt Milletvekili Nizamettin Sevgili’nin vefatı dolayısıyla saygı duruşunda bulunulması

B)GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.—Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın, 18 Mart Çanakkale Zaferi, İstiklal Marşımızın kabulü ve 21 Mart Nevruz kutlamaları nedeniyle gündemdışı açıklaması ve MHP Yozgat Milletvekili Mesut Türker, FP İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin, DSP İzmir Milletvekili Saffet Başaran, ANAP İstanbul Milletvekili Yılmaz Karakoyunlu, DYP Erzurum Milletvekili Ayvaz Gökdemir’in grupları, Hakkâri Milletvekili Evliya Parlak’ın da şahsı adına konuşmaları

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — Hırvatistan Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Zdravko Tomac’ın bir parlamento heyetiyle birlikte 5-9 Mart 2000 tarihleri arasında ülkemize davet edilmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/492)

2. —27-28 Mart 2000 tarihlerinde Finlandiya’nın Başkanti Helsinki’de düzenlenecek olan Habitat Avrupa Parlamenterleri III. Global Forumuna davet edilen İstanbul Milletvekili Ediz Hun’un, davete icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/493)

3.—Bazı milletvekillerine, Başkanlık tezkeresinde belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/494)

4.—Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk ve Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak’a ödenek ve yolluklarının verilmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/495)

5. —Mısır Arap Cumhuriyetinden Türkiye Cumhuriyetine Doğalgaz İhracatına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/496)

6.—Telsiz Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/497)

7. —14-15 Ocak 2000 tarihlerinde Gürcistan’a resmî ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e refakat eden heyete ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/498)

8.—Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın, bir heyetle birlikte 6-10 Şubat 2000 tarihleri arasında İngiltere’ye yaptığı resmî ziyarete Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın da iştirak etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/499)

9.—Burdur Milletvekili Hasan Macit’in (2/420) esas numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/164)

10.—Aksaray Milletvekili ve Devlet Bakanı Sadi Somuncuoğlu’nun (2/376) esas numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/165)

IV.— SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. —Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, demiryolu taşımacılığına ve bakanlık bünyesindeki atamalara ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/241)

2. —Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, Adana-İskenderun hattına mavi tren konulmasıyla ilgili bir çalışma olup olmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/242)

3. —Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, büyük marketlerin kuruluş yerlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/246)

4.—Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Ardahan Havaalanı inşaatının ne zaman bitirileceğine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/248)

5.—Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Ardahan Organize Sanayi Bölgesi Projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/249)

6.—Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Ladik Devlet Hastanesi Projesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/252) (2)

7.—Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, personel tanıtım kartlarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi ve TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu’nun cevabı (6/366)

8. —Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, idarî dava konusu olan personel atamalarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi ve TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu’nun cevabı (6/367)

9.—Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, personel alımı ve atamalarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi ve TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu’nun cevabı (6/368)

10. —Karabük Milletvekili Mustafa Eren’in, Karabük Kültür Merkezi Projesine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/254)

11.—Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Şanlıurfa-Hilvan’da kamulaştırılan bir caddesinin bedelinin ne zaman ödeneceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/260)

12.—Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, pancar kotasının kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/262)

13.—İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, 17 Ağustos Marmara Depreminden sonra gönderilen yardımların kullanımına ve depremzedelerin konut ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/265)

14. —Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, sağlık ocaklarındaki personel açığına ve Ankara Şereflikoçhisar Devlet Hastanesinin uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/267)

15.—Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, Bursa-Yenişehir İlçesi Köprühisar Köyü sağlık ocağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/269)

16.—Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, ulusal televizyon ve radyoların TÜRKSAT aboneliği için TELEKOM’a ödedikleri kira bedellerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/270)

17.—Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, telefon faturası tahsilatı yapan özel bankalara ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/271)

18.—Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, NMTaraç telefonlarına ilişkin Ulaştırma bakanından sözlü soru önergesi (6/272)

19.—Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, İnternet aboneliğine ve denetimine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/273)

20.—Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, demiryollarının depremden zarar görüp görmediğine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/274)

21. —Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, Bursa İlindeki belediyelerin deprem yardımı alıp almayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/275)

22.—Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, 8.9.1999 tarih ve 10197 sayılı ve 15.10.1999 tarih ve 12297 sayılı genelgeler kapsamına giren yerleşim merkezlerindeki inşaatlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/276)

23.— Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda’nın, Şırnak İline yapılan yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/278)

24.—Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda’nın, Şırnak İlinin veteriner hekim ihtiyacına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/279)

25.—Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda’nın, Şırnak’ta içme suyu amaçlı yapılan tesis, kuyu, montaj sayısına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/280)

26.—Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda’nın, Şırnak İlinde yapılan yatırımlara ve atamalara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/281)

27.—Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, sorgulama ve gözaltı yöntemlerinde değişiklik yapılması için bir çalışma olup olmadığına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (6/282)

28.— Denizli Milletvekili Salih Erbeyin’in, Denizli’nin sulama suyu ve toplulaştırma projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/284)

29.—Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç İlçesinde yağışların neden olduğu zararlara karşı alınacak önlemlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/286)

30.—Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç Devlet Hastanesinin bazı sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/288)

31. —Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç İlçesinin yollarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/289)

32. —Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç İlçesinin içme suyu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/290)

33.—Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç İlçesinde Kadastro Müdürlüğü açılıp açılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/291)

34.—Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, amatör spor faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/292)

35.—Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Olağanüstü Hal Bölgesindeki Çocuk Esirgeme Kurumlarında görevli öğretmenlerin kademe ilerlemelerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/293)

36.—Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, okullarda idareci olarak çalışan öğretmenlerin makam tazminatlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/294)

37.—Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, Bursa İli İnegöl İlçesinde uygulanan taşımalı eğitime ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/296)

38.—İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, YÖK Dokümantasyon Merkezinde yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/297)

39.—İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, ÖSYMsınavına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/298)

40.—İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, YÖKve İstanbul Üniversitesi hakkındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/299)

41. —İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, İstanbul Üniversitesinde garanti kapsamında bulunan araçların yüksek fiyata tamir ettirildiği ve sosyal tesislerden elde edilen gelirin öğrenci yararına kullanılmadığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/300)

42.—İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, YÖKBaşkanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/301)

43.—İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, İstanbul Üniversitesi Rektörünün bazı yolsuzluklara karıştığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/302)

44.—İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, İstanbul Üniversitesinde ihalelere fesat karıştırıldığı ve bazı yolsuzluklar yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/303)

45. —İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, İstanbul Üniversitesinde ihale yasalarına uyulmadığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/304)

46.—İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, İstanbul Üniversitesinde öğrenci harcamaları için ayrılan ödeneğin rektörün seyahat harcamalarında kullanıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/306)

47.—İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, YÖKBaşkanı hakkında bir işlem yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/307) ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

48.—İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, İstanbul Üniversitesi Sosyal Tesislerinden elde edilen gelirlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/308)

B)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.—Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Abdullah Öcalan hakkındaki idam kararına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/1290)

2.— İstanbul Milletvekili Abdulkadir Aksu’nun, TARİŞ’in pamuk alımlarında uyguladığı fiyat politikasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/1356)

3.— Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Nevşehir İlindeki Vakıflar Bankası şubelerinin mevduatlarına ve verdikleri kredilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/1389)

4.— Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Nevşehir İlinin doğalgazdan yararlandırılması için çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1393)

5.—Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın;

—Nevşehir İlinin sulu tarım uygulamasına,

— Nevşehir-Doyduk ve Ayhanlar barajlarının inşaatlarına,

İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1394, 1395)

6.—Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, TEDAŞtarafından Nevşehir İline yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1396)

7.—Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Hizbullah adlı yasadışı terör örgütü lideri hakkında ileri sürülen bazı iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1401)

8.—Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman İlindeki belediyelerinborçlarına ve ayrılan ödenek miktarlarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı KorayAydın’ın cevabı (7/1413)

9.—Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz’in, Kırıkkale-Keskin Devlet Hastanesine ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1420)

10.—Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz’in, Kırıkkale İli, Delice-Sulakyurt ve Balışeyh ilçelerinde programa alınan yatılı bölge okullarının ihalesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1429)

11. —Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, eşi milletvekili olan bazı öğretmenlerin milletvekili lojmanındaki okula tayin edildikleri iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1430)

12.—Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, imam hatip liselerinden ilişiği kesilen öğrenci ve öğretmenlere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1431)

13. —Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, tutuklu çocuklara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/1447)

14.—Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Türk asıllı Yunan vatandaşlarının Türkiye’de oturma izinlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1452)

15.—Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, tütün piyasasının ne zaman açılacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (7/1455)

16.—Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak’ın, iç ve dış borçlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/1456)

17.—Aksaray Milletvekili RamazanToprak’ın, resmî ve özel bankaların sayısına ve banka kurma izinlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/1457)

18.—Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, cezaevine girişlerinde avukatlara yapılan uygulamalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/1458)

19.—Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan’ın, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in özel kalem müdürü ve bazı personel hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/1465)

20.—Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, Antalya İlinin kadın hastalıkları, doğumevi ve çocuk hastalıkları üniteleri ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1468)

21. —Afyon Milletvekili Mümtaz Kayayerli’nin, Bakanlıklarda yurtdışındaki Türklerle ilgili birim kurulup kurulmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Abdulhaluk Mehmet Çay’ın cevabı (7/1480)

22.—Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, TRT’de yayınlanan Politikanın Nabzı Programına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Ali İrtemçelik’in cevabı (7/1488)

23. —İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, 1999 yılında işkence sonucu öldüğü iddia edilen bir şahsa ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1494)

24.—Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, TRT1’de yayınlanan “Sabah Haberleri” adlı programa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Ali İrtemçelik’in cevabı (7/1513)

25.—Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, Muğla İlinde Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/1541)

V.— GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1.—Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 20 arkadaşının, eğitimin sorunları ile uygulanan eğitim politikalarının araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/7)

 

I.—GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak iki oturum yaptı.

Ordu Milletvekili İhsan Çabuk, Ordu İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Kaya’nın, terörün önlenmesine ilişkin gündemdışı konuşmasına İçişleri Bakanı Sadettin Tantan,

AntalyaMilletvekili Cengiz Aydoğan’ın, muz üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına da, Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler;

Cevap verdiler.

Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan’ın, (9/42) Esas Numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

TBMM’nin 14 Mart 2000 Salı günkü çalışmalarının yapılmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Danışma Kurulu önerisinin görüşmeleri sırasında Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in şahsına sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.

Askerî Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/378, 1/532) (S. Sayısı : 214) görüşmelerine devam olunarak 21 inci maddesine kadar kabul edildi; 21 inci maddesi için yapılan oylamada karar yetersayısı bulunamadığından; ara verilmesi halinde karar yetersayısının bulunamayacağı kanaati Başkanlıkta hâkim olduğundan;

Alınan karar gereğince 21 Mart 2000 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 17.07’de son verildi.

Murat Sökmenoğlu

Başkanvekili

Şadan Şimşek Tevhit Karakaya

Edirne Erzincan

Kâtip Üye Kâtip Üye

II. — GELEN KAĞITLAR

10.3.2000 CUMA No. :95

Kanun Hükmünde Kararname

1. — Sakarya İlinde Büyükşehir Belediyesi Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/644) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.3.2000)

Teklifler

1. — İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu’nun; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapan Kanun Teklifi (2/482) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.3.2000)

2. — İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu’nun; 403 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapan Kanun Teklifi (2/483) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

3. — Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu’nun; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/484) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

4. — Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün; Tarihi Türk Ocağı Binasının Kamu Yararına Çalışan Türk Ocakları Genel Merkezine Devrine Dair Kanun Teklifi (2/485) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

5. — İstanbul Milletvekili Masum Türker ve 39 Arkadaşının; Vergi Usul Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/486) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.3.2000)

Sözlü Soru Önergeleri

1. — Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Hizbullah örgütünün sorgu kasetlerindeki konuşmaların basında yeralmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/560) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.3.2000)

2. — Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, Erciyes Üniversitesi’nde düzenlenen Eğitim Yönetimi Kursuna Adana İlinden çağırılan adaylara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/561) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.3.2000)

21.3.2000 SALI

Teklifler No. : 96

1. — Kastamonu Milletvekili M.Hadi Dilekçi’nin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/487) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.3.2000)

2.— Aydın Milletvekili Cengiz Altınkaya’nın; Umurlu Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/488) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.3.2000)

3. — Bilecik Milletvekili Hüseyin Arabacı’nın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/489) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.3.2000)

Sözlü Soru Önergesi

1. — İstanbul Milletvekili Ali Coşkun’un, bakanlığın tavsiye kararı bulunan bir yardımcı ders kitabına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/562) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.2000)

Yazılı Soru Önergeleri

1. — İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, dış kredi ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/1633) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.2000)

2. — İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısının yasalaşması halinde sağlanacak gelirlere ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/1634) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.2000)

3. — Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’nın, Merkez Bankası “Alt Depo”sunun Muğla Ziraat Bankası Şubesinde faaliyete geçirilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/1635) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.2000)

4. — Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, kuru çay fiyatlarına yapılan zamlara ve bayilerin satın aldığı çay miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kazım Yücelen) yazılı soru önergesi (7/1636) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.2000)

5. — Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, Doğu Karadeniz Duble Yolu inşaatına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1637) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.2000)

6. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, bakanlıkça soru cevaplarının basına intikal ettirilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1638) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.2000)

7. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, POAŞ ihalesine ve personelin özlük haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1639) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.2000)

8. — Kütahya Milletvekili Ahmet Derin’in, yumurta ve tavuk üretimine ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi (7/1640) (Başkanlığa geliş tarihi :10.3.2000)

9. — Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, belediyelerin malî sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1641) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.2000)

10. — Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, Antalya İlinin demiryolu ve limanlarının bakım ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1642) (Başkanlığa geliş tarihi :10.3.2000)

11. — Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, 1999 yılında illerde meydana gelen doğal afetlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1643) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.2000)

12. — Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, 1999 yılında illerde meydana gelen doğal afetlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1644) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.2000)

13. — Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, Türkiye Halk Bankası AŞ.’nin hisse senetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1645) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.2000)

14. — Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, Balıkesir Devlet Hastanesi ve İl Sağlık Müdürlüğündeki personel atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1646) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.2000)

15. — Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, sekiz yıllık kesintisiz eğitime yönelik çalışmalara ve öğretmen atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1647) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.3.2000)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

21 Mart 2000 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Melda BAYER (Ankara)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69 uncu Birleşimini en iyi dileklerimle açıyor, saygılar sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, sizlerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi camiasının ve televizyonları başındaki vatandaşlarımızın geçmiş Kurban Bayramını kutluyor ve bayram sırasında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza da Allah'tan rahmet diliyorum.

Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi, değerli üyemiz Sayın Nizamettin Sevgili de, hac farizasını ifa ederken, Hicaz'da Hakkın rahmetine kavuşmuştur.

Sizleri, vefat eden Siirt Milletvekili Nizamettin Sevgili'nin aziz hatırası önünde 1 dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.

III. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. — Siirt Milletvekili Nizamettin Sevgili’nin vefatı dolayısıyla saygı duruşunda bulunulması

(Saygı duruşunda bulunuldu)

BAŞKAN – Allah rahmet eylesin, ruhu şad olsun; Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Anavatan Partisi Grubunun ve ailesinin başı sağ olsun.

Sayın milletvekilleri, hükümet adına, Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay, 18 Mart Çanakkale Zaferi, İstiklal Marşımızın kabulü ve 21 Mart nevruz kutlamalarına ilişkin gündemdışı konuşma yapmak istemişlerdir.

İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre, önce bu talebi yerine getireceğim; Sayın Bakanın konuşmalarından sonra, talepleri halinde, siyasî parti gruplarına ve grubu bulunmayan milletvekillerinden bir değerli üyemize söz vereceğim.

Konuşma süreleri, siyasî parti grupları için 10, grubu bulunmayan milletvekili için 5 dakikadır.

Buyurun Sayın Bakanım. (Alkışlar)

B)GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.—Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın, 18 Mart Çanakkale Zaferi, İstiklal Marşımızın kabulü ve 21 Mart Nevruz kutlamaları nedeniyle gündemdışı açıklaması ve MHP Yozgat Milletvekili Mesut Türker, FP İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin, DSP İzmir Milletvekili Saffet Başaran, ANAP İstanbul Milletvekili Yılmaz Karakoyunlu, DYP Erzurum Milletvekili Ayvaz Gökdemir’in grupları, Hakkâri Milletvekili Evliya Parlak’ın da şahsı adına konuşmaları

KÜLTÜR BAKANI M. İSTEMİHAN TALAY (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken mübarek Kurban Bayramınızı yürekten tebrik ediyorum ve bugün de, yine, tarihimiz ve kültürümüz açısından çok büyük önem taşıyan nevruz bayramıyla ilgili olarak söz almış bulunuyorum ve bayramlarınızı yürekten tebrik ediyorum.

Değerli milletvekilleri, nevruz, bir başka söyleyişle yeni gün, tabiatın kıştan kurtuluşunun, bolluk ve berekete kavuşmasının simgesidir. Her toplumun kendi kültürünün derinliklerindeki bir olayı kaynak göstererek bayram niteliğinde kutladığı nevruz, Türk halkları bakımından bir kurtuluş günü olarak algılanır ve Ergenekon efsanesiyle bağlantılı olarak değerlendirilir. Türk kültürünün yayıldığı coğrafyalarda geleneksel uygulamalarla kutlanan nevruzun, Anadolu'da da "nevruzi sultan", "sultan nevruz", "navrız" gibi adlarla Selçuklular döneminden başlayarak Osmanlıdan günümüze kadar kutlanageldiği ve günümüzde de bu canlılığı muhafaza ettiği görülmektedir.

Özetle belirtmek isterim ki, nevruz, dostluk, kardeşlik, sevgi, birlik ve beraberlik duygularının coşkuya dönüştüğü, yeşeren doğayla birlikte duyguların da canlandığı bir gündür. Bu anlamda değerlendirdiğimizde, nevruzun anlamına uygun şekilde kutlanması amacıyla Bakanlığımızca geniş bir organizasyon yapılmış ve bu kutlamalar bugünden itibaren sürdürülmektedir ve ben, Yüce Milletimizin ve tüm Türk halklarının nevruz bayramını yürekten kutluyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bayram tatili döneminde 12 Martta İstiklal Marşımızın kabulünün 79 uncu yılını kutladık; yine, 18 Mart da Çanakkale Zaferinin 85 inci yıldönümüydü. İstiklal Marşımız, içerdiği anlam ve sahip olduğu ruh bakımından, gerçekten, bir ebedî ve edebî anıttır; bağımsızlığı uğruna en zor koşullarda ölüm kalım mücadelesine girmiş ve başarıya ulaşmış olan Türk Milletinin bir hürriyet şarkısıdır. İstiklal Savaşının kahramanlar Meclisi, bizzat Büyük Atatürk'ün yönettiği bir oturumda, ayakta ve alkışlarla İstiklal Marşımızı kabul etmiştir. Büyük şairimiz Mehmet Âkif, bu anıt eseriyle ilgili olarak "Bu, benim vatana borcumdur ve Allah, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazmak nasip etmesin" demiştir. Bu vesileyle, bayrağımız gibi, özgürlüğümüzün ve bağımsızlığımızın simgesi olan İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Âkif Ersoy'u ve bestecisi Osman Zeki Üngör'ü saygıyla ve rahmetle anıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şanlı Türk tarihi, ulusumuzun ve ordumuzun kazandığı çok büyük zaferlerle doludur. Bunların hepsinin ayrı ayrı anlam ve önemleri mevcuttur. Hepsinin tarihsel birikimimize ve ulusal gelişimimize çok büyük katkılar sağladığını biliyoruz. 18 Mart Çanakkale Zaferi de, içerisinde bulunulan dünya şartları dikkate alındığında, Türk ve dünya tarihinin önemli dönüm noktalarından biridir. Anadolu'ya yerleştikten sonra, önce Selçuklu, daha sonra da Osmanlı İmparatorluklarını kuran ve iki cihan devletini yaratan Türkler, 20 nci Yüzyılın başlarında bağımsızlıklarını kaybetmek gibi büyük bir tehlikeyle karşı karşıya bulunmaktaydı ve uzun yıllar süren ve yenilgilerle biten savaşlar, ekonomik ve moral çöküntüler, halkı bezgin ve yılgın bir hale getirmişti. Umutsuzluk öylesine yaygındı ki, Batı'nın ezici gücü ve teknolojisi karşısında halk çaresizdi. Osmanlı Türk aydınlarının bazıları hâlâ imparatorluğun yaşatılabileceği varsayımı içerisinde bulunurken, bazıları da İslamın birleştirici gücünden yararlanarak bu bunalımdan çıkılabileceğini düşünüyordu. Bağımsızlıktan yana olan aydın ve komutanlarda ise, Türk milliyetçiliğine dayanarak bir çıkış yolu bulunabileceği kanaati hâkimdi.

İmparatorluğun içerisinde bulunduğu çaresizliklere bir çare olacağı varsayımı içinde katıldığımız ve ulusun kalan gücünü de yok eden Birinci Dünya Savaşı, bütün şiddetiyle devam ediyordu. Dünyanın en güçlü ordu ve donanmaları, elimizde kalan son topraklara ve onu canla başla koruyan ordularımıza vahşi ve aç sırtlanlar gibi saldırıyorlardı. Savaş, artık, dokuz asırdır yurt bellediğimiz, vatan kabul ettiğimiz topraklara kadar gelmiş ve dayanmıştı.

18 Mart Çanakkale Zaferi, bu koşullar dikkate alındığında, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın bir başlangıcıdır; millî benliğimizi ve ulusal coşkuyu yeniden yaratmıştır; Türk Ulusunun, yıllar süren yenilgilerden sonra kendine yeniden güvenini sağlayan bir zafer olmuştur. Bu nedenlerle Çanakkale Zaferi, Ulusal Kurtuluş Savaşının simgesi, çağdaşlaşmanın, aydınlanmanın, Türk devrimlerinin ve laik cumhuriyetin müjdecisi olmuştur.

Çanakkale Zaferi, aynı zamanda, Büyük Atatürk'ün, bir kurtarıcı olarak, Türk Milletinin umudu olacağını da müjdelemiştir. Büyük bir komutanın önderliğinde, en zor koşullarda bile ulusun zaferler kazanabileceğini göstermiş ve ulusumuza güç ve moral vermiştir.

Çanakkale Zaferi, taktik ve stratejik açıdan da dünya harp tarihinde çok büyük bir öneme sahiptir. Churchill'in, bütün güçlerle Çanakkale'yi geçip, İstanbul'u alarak Osmanlı Devletini çökertmeye ve Çarlık Rusyasıyla birleşerek savaşı bir an önce lehine çevirmeye çalışması ne kadar kendi açısından doğruysa, Türk Ulusunun da, bu mücadelenin bir ölüm kalım savaşı olduğunu değerlendirerek, Mustafa Kemal Atatürk komutasında, tarihinin en şanlı savunmalarından birini yaparak bu zaferi kazanması, stratejik açıdan da o ölçüde önemli sonuçlar yaratmıştır.

Müttefik kuvvetlerin yardımını alamayan Çarlık Rusyası 1917'de çökmüş ve Marksist-Leninst bir ihtilale teslim olmuştur; Churchill ve onunla aynı stratejide birleşen siyaset kadroları, yerlerinden çekilmek zorunda kalmışlardır.

İngiliz sömürgeleri olan Avustralya ve Yeni Zelanda'dan gelen askerlerin onbinlercesi, Çanakkale'nin koylarında hayatlarını kaybetmişlerdir. Onlar için hiçbir anlamı olmayan ve yurtlarını kurtarmaktan başka bir amacı olmayan Türkleri öldürmeye yönelen bu savaş, Avustralya ve Yeni Zelanda'da da bir yurt ve ulus bilincinin doğmasına yol açmıştır. Büyük Atatürk, Türk hümanizmasının en özlü sözlerini şu ifadelerle belirtmiştir: "Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken İngiliz, Fransız, Avustralyalı, Yeni Zelandalı, Hintli kahramanlar, burada bir dost vatanın toprağındasınız; huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı dindiriniz; evlatlarınız, bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık, bizim evlatlarımız olmuşlardır."

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Edirne'den Ardahan'a, batıdan doğuya ve Sinop'tan İçel'e, kuzeyden güneye bütün illerimizden, bütün aile ve ocaklardan binlerce şehidimizin kanı pahasına kazanılan bu zafer, Türk Ulusunun kahramanlık destanıdır. Bu destanı, en güzel bir şekilde, Çanakkale şehitlerine ithaf ettiği şiiriyle, Türk kahramanlığıyla özdeşleştiren vatan şairimiz Mehmet Âkif Ersoy işlemiştir.

Türk Ulusu, halk katılımıyla en büyük ve görkemli anıtlarından birini, Çanakkale şehitlerimizin anısına yaratmıştır. Geçen yıl İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının maddî ve Arena ekibinin manevî katkılarıyla bu anıtın projelerinin tamamlandırılması çalışmaları Kültür Bakanlığı tarafından başlatılmış ve yaptırdığımız Akbaşlar Şehitliğiyle, bölgeye, görkemli, yeni bir anıt kazandırılmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, kısa bir süre önce çıkardığı Gelibolu Millî Parkı Yasasıyla, şehitlerimize ve şanlı tarihimize sahip çıkmanın en güzel örneğini vermiş bulunmaktadır.

Büyük uluslar, tarihinde ve geçmişinde, en zor günlerinde ders alacakları, kendilerine ışık tutacak ve yol gösterecek örneklere sahip olan uluslardır. Çanakkale Zaferi ve savunması, ulusumuzun çelikleşmiş iradesini ve mücadele azmini ortaya koyan en güzel örneklerden biridir.

Bu düşüncelerle, bize bu büyük zaferi armağan eden başta Ulu Önder Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere tüm şehitlerimizi ve Çanakkale şehitlerine adadığı şiiriyle bu kahramanlık destanını ölümsüzleştiren İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'u rahmet ve minnetle anıyorum.

Sayın milletvekilleri, güzel bir söz vardır; sevgiler ve sevinçler paylaşıldıkça artar, çoğalır ve aynı şekilde, acılar da paylaşıldıkça azalır. Çok değerli milletvekilimiz, rahmetli Nizamettin Sevgili, hakikaten, hepimizin sevdiği, saydığı, değer verdiği, çok kıymetli bir arkadaşımızdı ve kendisi, bir milletvekili olarak da, her zaman, iline, bölgesine en güzel hizmetleri götürmek için her türlü çabayı gösteren, çok saygın ve çalışkan bir milletvekiliydi. Nizamettin Sevgili, Tanrı'nın da sevdiği bir insan olarak, hac farizasını yerine getirirken, kutsal topraklarda, Mekke'de ruhunu teslim etti. Kendisini çok seven bir arkadaşınız olarak, bu acıyı yüreğinde duyan bir arkadaşınız olarak onun hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.

Yaklaşık bir ay kadar önce, bir öğle yemeğinde, Sayın Başbakanın bulunduğu bir sofrada hesap istenildiğinde, garson, Sayın Başbakana "efendim, hesabınız ödendi" dedi. Sayın Başbakan "kim ödedi" diye sorduğunda, işaret ederek, uzaktan, uzak bir masada olan Nizamettin Sevgili'yi gösterdi. Sayın Başbakan da Nizamettin Sevgili'ye kadar -çok uzak bir masada oturuyordu- giderek elini sıktı, teşekkür etti ve Nizamettin Sevgili, ardından, benim koluma girerek "bir başbakanın buraya kadar gelip, benim bu küçük jestim için bana teşekkür etmesi, benim için en büyük onurdur" diyerek bir sevgi ve saygı insanı olduğunu orada gösterdi.

Tekrar kendisini rahmetle anıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Kültür Bakanımız Sayın İstemihan Talay'a teşekkür ediyorum.

Şimdi, gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Yozgat Milletvekili Sayın Mesut Türker'in.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

MHP GRUBU ADINA MESUT TÜRKER (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Mart İstiklal Marşımızın Yüce Meclis tarafından kabul edildiği gün, 18 Mart Çanakkale Zaferinin yıldönümü ve 21 Mart Ergenekon, diğer adıyla nevruz bayramı nedeniyle, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Partim ve şahsım adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Türk Milletinin ve sizlerin geçmiş Kurban Bayramını tebrik ediyorum.

Ayrıca, kutsal topraklarda kaybettiğimiz, Hakkın rahmetine kavuşan Siirt Milletvekili Sayın Nizamettin Sevgili'ye Allah'tan rahmet, yakınlarına ve ANAP Grubuna başsağlığı diliyorum.

Sayın milletvekilleri, idrak ettiğimiz hafta, Türk Milleti açısından son derece önemli birçok bayram ve tarihî günlerin yıldönümlerinin buluştuğu bir dönemdir. Bunlardan 12 Mart İstiklal Marşımızın Yüce Meclisimiz tarafından kabul edildiği gün, 18 Mart Çanakkale Zaferinin yıldönümü ve 21 Mart Ergenekon, diğer adıyla nevruz bayramıdır.

Değerli milletvekilleri, öncelikle, bugün idrak etmekte olduğumuz nevruz, yani Ergenekon Türk bayramının, bütün Türk âlemine ve Yüce Heyetinize kutlu olmasını diliyorum. Bilinen en eski bayramlarımızdan biri olan nevruz, küçük farklılıklarla, birlikte, binlerce yıldan beri, bütün Türk dünyasında, yeni gün, yeni yıl, yılbaşı olarak bilinmekte ve coşkuyla kutlanmaktadır. Türklerde nevruz, aynı zamanda, bereketin davet edildiği bir bahar bayramı, baharın sunduğu güzelliklerin sevinçle karşılanışıdır. Nevruz, yani, Ergenekon bayramı, âdeta, inanç ve coğrafya farklılıklarına meydan okurcasına, Doğu Türkistan'dan Balkanlara, Altay Türklerinden Gökoğuzlara, Kazan Türklerinden Anadolu Tahtacı Türkmenlerine değin bütün Türk Milletinin kültürel birlik ve bütünlüğünü temsil edip pekiştiren millî bir Türk bayramıdır.

Bütün bilimsel verilerin ve tespitlerin ittifakla doğruladığı bu gerçeklere rağmen, son yıllarda, Türk Milletinin millî bayramı olan nevruzu kendi kirli emellerine alet etmek isteyen birtakım bölücü ve yıkıcı mihrakların, temelsiz gayretlerine tanık olmaktayız.

Özellikle Batı ülkelerinde, Türklük aleyhine faaliyet gösteren yıkıcı ve bölücü unsurlar, içimizdeki bölücü canilerle beraber, bu millî bayramımızı kanlı eylemlerle sabote etmeye çalışmaktadırlar.

Çeşitli emperyalist güç odaklarınca yaratılmak istenilen sunî bir millete mal edilmeye çalışılan Ergenekon, diğer adıyla Nevruz Bayramı, bütün bu artniyetli girişimlere rağmen, millî kültürümüzden koparılamamış ve koparılamayacaktır.

Genel olarak bayramlar ve özellikle bir kültür bayramı olan nevruz, millî kültür dokumuzun önemli unsurlarındandır. Millî kültür ise, toprakları vatanlaştıran, toplulukları milletleştiren değerler toplamıdır. Bu yüzden, Türk milliyetçileri olarak, millî kültürümüze sahip çıkmak, onu yaşatmak, hepimizin en aslî görevidir.

Millî kültürümüzün korunup geliştirilmesi ülküsü, cumhuriyetimizin kuruluş felsefesinin temel karakterlerinden olmasına karşın, son yıllarda maruz kaldığımız kültürel erozyonda, âdeta İkinci Tanzimat Dönemini yaşar gibiyiz.

Özellikle, millî kültürümüzün en önemli unsuru olan Türk dili, olabildiğince yozlaştırılarak, bazı cübbeli -sözümona- bilim adamları tarafından bilim dili olmadığı iddiasıyla aşağılanmakta; özyurdunda, âdeta üvey evlat muamelesi görmektedir.

Bu çarpık anlayışın sonucu olarak da, güzel Türkçemiz, İngilizceyi temel eğitim dili olarak seçen Türk millî eğitiminin en gözde kurumlarından dışlanmış; sokaklarımız, yabancı isimlerle dolu tabelaların kirletici işgaline terk edilmiştir. Üstelik, işgal altında bulunan sadece tabelalar değil, bazı kafalar ve bazı anlayışlar da işgal altındadır.

Millî kültürümüzü bir sonraki kuşağa aktarması gereken Türk medyasının bu görevi yerine getirmediğini üzülerek müşahede etmekteyiz. Bu cümleden olarak, sesli, görüntülü basın yayın kuruluşlarımız, millî kültürümüzü, bırakınız gençlere aktarma niyeti içinde faaliyet göstermelerini, bilerek ya da bilmeyerek bozma, yozlaştırma ve çağdaşlık kisvesi altında başka kültürlerin yeniçeriliğini yapma gayreti içerisindedirler.

Bunun sonucunda, bizim çocuklarımız Köroğlu’nu, Dadaloğlu'nu, Balıbey'ini, Ulubatlı Hasan'ı ve Kürşat'ı bilmeden, Zeyna'yı, Robin Hood'u ve Conan'ı tanımaktadır. Batılılar, at çobanlarını, hırsızlarını, eşkıyalarını bile kahraman olarak ısıtıp ısıtıp, sesli, basılı ve görüntülü yayınlar olarak bizim çocuklarımıza, hem de bizim paramızla yuttururken, bizim kendi kültürümüze ihanetimizi, atalarımız da, torunlarımız da affetmeyecektir. İşte bunun içindir ki, biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, millî kültürümüze sahip çıkmayı ve millî duruşu gerçekleştirmeyi öncelikli hedef olarak tayin etmiş bulunuyoruz.

Unutulmamalıdır ki, millî tarih ve millî kültürlerine yabancılaşan milletler, her türlü işgal ve hatta yok edilmeye davetiye çıkarmış olurlar. İşte, bu tarih ve kültür bilinci içerisinde, Ergenekon, yani, Nevruz Bayramımızı her zamankinden daha büyük bir coşkuyla kutlamalıyız.

Bu arada, nevruzla ilgili yapmış olduğu araştırmalarla bizlere sunduğu "Nevruz" kitabı nedeniyle, Sayın Devlet Bakanımız Profesör Abdulhalûk Çay Beye huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, geride bıraktığımız yüzyıl, milletler mücadelesinin dünya haritasını yeni baştan şekillendirdiği bir yüzyıl olmuştur. Bütün acımasızlığıyla yaşanan milletler mücadelesi, değişen konjonktür ve dinamikler çevresinde, kimi zaman, silahların konuştuğu sıcak savaşlar, kimi zaman ise, siyasî stratejilerin çarpıştığı soğuk savaşlar tarzında cereyan etmiştir. Aynı mücadele, bugün "küreselleşme" adı altında, millî olan bütün değerlerin ortadan kaldırılması ve böylelikle, uluslararası sömürünün derinleştirilmesi yöntemiyle yürütülmektedir. İşte, emperyalist Batı ve onun hempalarının oluşturduğu yedi düvelin Çanakkale Boğazında Türkiye'yi boğazlama girişimleri, sıcak savaşlar tarihinin en önemli örneklerinden biri olarak tarihteki yerini almıştır.

Türk Milletinin üç kıtada verdiği savaşlar dizisinden en yorgun düştüğü bir döneme denk gelen Çanakkale Savaşları, gerçi, Türk Milletinin emsalsiz vatan sevgisi ve "size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum" diyen Mustafa Kemal gibi kahraman komutanları sayesinde büyük bir zaferle sonuçlandı; ama, bu zaferin Türk Milletine maliyeti de bir o kadar büyük oldu. İşte şimdi, Çanakkale Savaşlarının genellikle gözden ırak tutulan bir boyutunu biraz olsun açmak istiyorum. Türk Ocakları üyesi binlerce Türk genci, Türklüğü, bilimde, teknikte, edebiyatta, felsefede ve hayatın her alanında bütün milletlerden üstün kılma gayreti içerisindeydiler. Milletimizin tarihinde benzeri hiç görülmeyecek olan bir altın nesil, Türk Ocakları'nda millet aşkıyla eğitilerek yetişti. Bu pırıl pırıl, bilgili, çalışkan, Türkçü ve gerçekten ama gerçekten idealist gençlik, ilk iş olarak, bitmek bilmeyen savaşlardan ve ardı arkası kesilmeyen iç ihanetlerden ve isyanlardan yorgun ve bitkin düşmüş milletin yaralarını saracak, onu hastalıkların, yoksulluğun, bilgisizliğin pençesinden kurtaracaktı. O zamana kadar sıra yalnızca kan ve can almaya geldiğinde hatırlanan bu talihi kara millete, yani halka doğru gidilecek, ona ilim, fen ve hizmet götürülecek ve böylelikle, yönetici sınıf ve aydın ile halk arasında yüzyılların oluşturduğu derin uçurumlar kapanacaktı. Milletin öz evlatları, öz halkın dertleriyle hemdert olacak, onunla sarılacak, onunla barışacaklardı. Bunun için yeni bir ruhla, yeni bir aşkla, şevkle ve azimle çalışacaklardı. Tıp fakültesini bitirenler, hastanelere, salgın ve bulaşıcı hastalıkları yenmek için kasabalara ve köylere, öğretmen olanlar okullara, mühendisler atölyelere ve fabrikalara koşacaklardı. Ne yazık ki, bu altın nesle mensup olanlar, aslî vazifelerinin başına geçme fırsatı bulamadan kendilerini bir dünya savaşının tam ortasında buldular. Onlar, bu kanlı boğazlaşmayı uzaktan seyretmeyi erkeklik gururlarına ve millî onurlarına yediremediler; yediremezlerdi de; çünkü, müttefik düşman ordusu Çanakkale'ye dayanmış ve İstanbul'un kapılarını zorlamaya başlamıştı. Kalemlerini bıraktılar, onlar da silaha sarıldılar. Mektep sıralarından çıktılar, kan ve ateş sağanağı altındaki siperlere koştular. Göz kırpmadan ateşe atıldılar ve dönmediler. Çanakkale Destanını, Mehmetçikle beraber omuz omuza işte bu nesil yazdı. Orada, o topraklarda, Mehmetçikle beraber 200 000 zayiat verildi, binlerce mektepli subay can verdi, gök ekinler gibi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Türker, lütfen tamamlar mısınız.

MESUT TÜRKER (Devamla) – Çok az kaldı Sayın Başkan.

Bu amansız boğuşmalardan sağ çıkanlar da, mütareke zilletine boyun eğmeyerek Anadolu'ya koştular; Sıvas Kongresinde Amerikan mandacılarının karşısına onlar dikildiler; pek çoğu, 22 gündüz 22 gece süren Sakarya Savaşlarında tükendiler.

Değerli milletvekilleri, işte bugün bizler, sahip olduğumuz hürriyet ve bağımsızlığımızı, bu ulu şehitler ve gazilere borçluyuz; hepsini, saygı, rahmet ve şükranla anıyoruz.

İşte, kabul edilişinin 79 uncu yıldönümünü kutladığımız İstiklal Marşımız, kan ve gözyaşı içinde kazandığımız bu zaferler manzumesinin taçlandırılması, Türk Milletinin esir edilemeyeceği gerçeğinin bütün dünyaya ilanı anlamını taşımaktadır. Türk istiklal mücadelesi ve bunu simgeleyen İstiklal Marşı, aynı zamanda, bütün mazlum milletlerin emperyalizme karşı direnç ve başkaldırısının da ilham kaynağı olmuştur.

İstiklal Marşımızın her dizesi, başlıbaşına bir istiklal ve kahramanlık destanıdır. Mehmet Âkif Ersoy, bu kahramanlık destanında, Türk Milletinin bütün hasletlerini ve bağımsızlık aşkını en veciz bir şekilde ifade etmiştir. Bu büyük şairimizi de rahmetle anıyor, hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Mehmet Âkif Ersoy'un belirttiği gibi, Allah, bu millete, bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın!

Saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Türker.

Gruplar adına ikinci söz, Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin'e ait.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, Meclisimizin saygıdeğer üyeleri; onbir günlük bir aradan sonra Meclisimizin bu ilk toplantısında, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Bu geçen süre içerisinde bir bayramı geride bıraktık; bu vesileyle, mübarek Kurban Bayramınızı tebrik ediyorum. Bayram günleri, hiç şüphesiz, huzur günleridir, sevinç günleridir; ama, kabul etmek zorundayız ki, geçtiğimiz bayramı, halkımız, bilhassa ekonomik zorluklar sebebiyle, gönlünden geçtiği gibi kutlayamadı; toplumsal kaynaşma için bir fırsat olan, olması gereken bayram, özellikle ulaşımda yaşanan sıkıntılar sebebiyle, arzu edildiği gibi, halkımız tarafından deruhte edilemedi.

Ayrıca, biraz önce de ifade edildiği gibi, çok değerli bir milletvekili arkadaşımızı, hac vazifesini ifa ettiği sırada, Suudi Arabistan topraklarında kaybettik. Kendisine Cenabı Hak'tan rahmetler diliyorum; ailesine, Anavatan Partisi Grubuna ve Meclisimize başsağlığı diliyorum.

Bu bayramda, bir tarihî günü de, 18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Zaferini birlikte yâd ettik. Aynı zamanda, 12 Mart da, İstiklal Marşının kabulünün yıldönümüydü; bunu deruhte ettik. Sayın Bakana, geçtiğimiz günlerde yaşadığımız bu günlerle ilgili gündemdışı konuşma yaptığı ve bize de imkân tanıdığı için teşekkürlerimi arz ediyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, aziz milletimiz için âdeta bir destan olan Çanakkale Zaferi, bir kez daha, geçtiğimiz günlerde yâd edildi. Milletlerin tarihinde, var olma yok olma mücadeleleri olmuştur; Çanakkale Savaşları da, bizim için, işte aynı özelliği taşımaktadır.

Günümüz tarihçileri, Çanakkale Savaşı için "neticeleri itibariyle dünyayı allak bullak eden birkaç savaştan biridir" değerlendirmesini yapıyorlar. Nitekim, İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Âkif "Çanakkale Şehitlerine" ismini verdiği şiirinde şöyle der:

"Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor;

Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...

Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

"Gömelim gel seni târîhe!" desem, sığmazsın.

...

Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,

Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber."

Evet, Mehmet Âkif "Çanakkale Şehitlerine" ismini verdiği şiirinde, o günleri, bu dizelerle ne güzel ifade ediyor.

Saygıdeğer milletvekilleri, Çanakkale Savaşlarını niçin yapmak zorunda kalınmıştır; bir insan veya bir varlık, karşısındakini ortadan kaldırmak istediğinde, önce onun imiğine (boğazına) sarılıyor; yıllardır bu topraklarda gözü olanlar da hep boğazlarımıza sarılmışlardır. İşte, müttefik kuvvetleri de, Çanakkale Boğazına yığınak yapmışlardı 3 Kasım 1914'te ve müttefik kuvvetleri Çanakkale önlerindeydi.

Çanakkale Savaşlarını, deniz ve kara savaşları olarak ikiye ayırarak değerlendirmek hiç şüphesiz ki mümkündür. 18 Mart 1915 tarihi, dünyanın en güçlü donanmasına mensup gemilerin Çanakkale'nin derin sularına gömüldüğü ve müttefik donanmanın hezimete uğradığı ve uğratıldığı bir tarihtir. Kara savaşı, deniz savaşından 40 gün sonra başlamış, 8 ay 14 gün sürmüş; ama, onbinlerce vatan evladını bu savaşta kaybettik. 253 000 biliyorduk, bir gazete 57 000'e indirdi; ama, eksik olmasın, Deniz Harp Akademileri Komutanı Tuğamiral İlker Güven, resmî kayıtlara göre bu rakamın 211 000 civarında olduğunu söyledi. Bu rakamların da fazla bir önemi yok; ama, Çanakkale'de onbinlerce vatan evladını kaybettiğimizi, bu zaferi onlara borçlu olduğumuzu bilmek, bizim için herhalde yeterlidir.

Hiç şüphesiz ki, bu zaferleri gerçekleştiren yiğitlerimizi, kahramanlarımızı, ecdadımızı hayırla, şükranla yâd etmek, hepimizin birinci görevidir. Bir gecede Çanakkale Boğazını baştan başa mayınlarla döşetme emrini veren Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşayı nasıl şükranla, rahmetle anmayız! Ya Tophaneli Hakkı'yı!..

İngiliz Bahriye Nazırı Churcill şöyle diyor: "Ben dünya tarihini bilmem; ama, Tophaneli Hakkı'nın yaptığını şimdiye kadar kimse yapmamıştır." Tophaneli Hakkı, Nusret Mayın Gemisinin kaptanıdır ve bir gecede boğazı boydan boya mayınlarla döşetmiş; işte zaferi, o mayınlar sayesinde kazanmıştır. Onu da şükranla, rahmetle anıyoruz.

Ya Seyit Çavuş!.. 276 okkalık mermiyi ya Allah deyip, topun ağzına veren ve Boğaz'daki İngiliz gemisini Boğaz'ın serin sularına gömen Seyit Çavuşları nasıl unuturuz, nasıl onu ve onları rahmetle anmayız!..

Ve daha sonraları İstiklal Savaşının meşalesini tutuşturan Anafartalar Komutanı Miralay Gazi Mustafa Kemal Paşayı nasıl rahmetle anmayız, nasıl şükranla yâd etmeyiz!..

Değerli arkadaşlarım, o günlerin ölüm kalım savaşında tüm dünyaya "Çanakkale geçilmez" gerçeğini haykıran tüm ecdadımızı bu vesileyle rahmetle anıyoruz.

Saygıdeğer arkadaşlarım, karşılaştığımız her zorluktan, her imtihandan, genellikle, dersler çıkarırız. Çanakkale Savaşından da, Zaferinden de neticeler çıkarmak, dersler çıkarmak zorundayız. Böyle günleri kuru kuruya ecdadımızı anmakla bırakırsak, kutlama törenleri, bilesiniz ki, amacına ulaşmamış olur.

Çanakkale Savaşında teknik gücümüz düşmana göre azdı; imkânlarımız son derece kısıtlıydı; ama, nasıl başarmıştık? Bunun en çarpıcı örneğini İngiliz Amiral Hamilton'dan alıyoruz. Müttefik kuvvetleri donanmasına komuta etmiş olan Hamilton, başarısızlığının sebebini soran İngiliz Kralına şu cevabı veriyor: "Majesteleri, biz, Çanakkale'de öyle bir askerle çarpıştık ki, o asker namlunun ucuna baktığında cennetteki makamını görüyordu. İşte, biz, böyle bir askerle çarpıştık; o sebeple, mağlup olduk."

Değerli arkadaşlarım, Çanakkale Zaferi, vatan tehlikeye düştüğünde, şehitliği en yüce gaye, gaziliği en büyük şeref sayan inançlı, vatansever ecdadımızın başarısıdır. Onların torunları olarak, seksenbeş yıl sonra milletçe ve milletin bağrından çıkmış kahraman ordumuzla, gerektiğinde, her zaman yeni destanlar yazacak güçteyiz elhamdülillah. Böyle de olmak zorundayız; çünkü, tarih boyu olduğu gibi, şimdi de, topraklarımızda gözü olanlar var, bizi birbirimize düşürmek, ülkemizi zaafa uğratmak, hatta vatanımızı bölmek isteyenler var. Geçmişte olduğu gibi, bunların hiçbiri, inanıyoruz ki, amacına ulaşamayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, biliyor musunuz, şu anda Çanakkale'de 85 yıldır Şırnaklı Hasan ile Çankırılı Hüseyin koyun koyuna yatıyor, Sıvaslı Haydar ile Manisalı Mehmet kucak kucağa yatıyor, Rizeli Temel ile Edirneli Hüsmen yan yana yatıyor; onlar koyun koyuna, kuçak kucağa, yan yana yatarken, onların torunlarına da yakışan, hiç şüphesiz ki, el ele vermektir, gönül gönüle olmaktır; ülkemizin birliği için, bütünlüğü için sorumlu davranmaktır. (FP sıralarından "Bravo"sesleri, alkışlar)

Meclisimizin duvarını süsleyen "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" hedefini fiiliyatta da gerçekleştirmek için, demokratik cumhuriyetimizi daha da geliştirmek için el ele vermek zorundayız. En geniş anlamda insan hakları için, tam bir hukuk devleti anlayışı için el ele vermek durumundayız. Madden ve manen kalkınmış, barış içinde bir Türkiye için el ele vermek durumundayız; ama, değerli arkadaşlarım, bunu başarmak için, hoşgörülü olmaya, birbirimizi sevmeye, birbirimize inanmaya ve güvenmeye mecburuz; tüm farklılıklarımızla birlikte, barış içinde yaşamayı başaracağımıza inanmaya mecburuz.

Bugün, aynı zamanda -biraz önce de ifade edildi- 21 Mart, Nevruz Bayramı. "Nevruz" Farsça bir kelime "yeni gün" anlamına geliyor; sonbahar ve kış mevsimlerinden sonra, baharla birlikte tüm dünyada tabiatın yeniden dirilişini ifade ediyor. Asırlardır Ortadoğu'da ve Önasya'da bir bayram olarak kutlanıyor nevruz, ülkemizde de öyle. Kutlandığı her yerde, nevruz günleri, insanlar arasındaki karşılıklı sevgi, saygı ve kardeşliğin perçinlendiği günler olarak kabul edilmiştir.

Sayın Başkanım, sürem doluyor; bir dakika daha lütfederseniz, konuşmamı tamamlayacağım.

Ama, değerli arkadaşlarım, nevruzla birlikte, sadece kırda, bayırda, dağda, ağaçta çiçekler açmamalı; aynı zamanda namlunun ucunda da çiçekler açmalı, yüreklerimizde de çiçekler açmalı. İşte o zaman nevruz, barışa, huzura, refaha katkı sağlayacaktır. Bunun için, demokrasi ağacımıza yeni sürgünler verdirmeliyiz; bunun için, demokrasi ağacımıza yeni filizler verdirmeliyiz, yeni tomurcuklar açtırmalıyız. Özgürlük çiçekleri, yurdumun her karış toprağında daha da birçok açmalı, açabilmeli. İşte o zaman, kurban bayramı da hedefine ulaşmış olur, 18 Martlar da hedefine ulaşmış olur ve nevruz da, nevruz kutlamaları da hedefine ulaşmış olur.

Sözlerimi, kendisini bugün bir kez daha hayırla yâd ettiğimiz millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un, başta Türk Silahlı Kuvvetlerine, ama onun şahsında milletimize armağan ettiği İstiklal Marşından bir kıtayla tamamlamak istiyorum:

"Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı!

Düşün, altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehit oğlusun, incitme yazıktır atanı;

Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı."

Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Şahin'e teşekkür ediyorum.

Gruplar adına üçüncü söz, Demokratik Sol Parti Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Saffet Başaran'a ait.

Buyurun efendim.

Süreniz 10 dakika.

DSP GRUBU ADINA SAFFET BAŞARAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18 Mart Çanakkale Zaferi ve 21 Mart nevruz kutlamaları nedeniyle, Demokratik Sol Parti Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Her yıl bugünlerde kutlanan nevruz, bir kültür mirasıdır. Kültür, milletleri meydana getiren maddî ve manevî değerlerdir. Nevruz, bir kültür mirası olarak, aynı zamanda bir örf ve âdettir. Örf ve âdetler, en az değişen ve değişmenin en uzun süreli olduğu kültür varlıklarıdır.

Nevruz, bölgemizdeki çeşitli halklarca, yeni yılın başlangıcı ya da bahar bayramı olarak kutlanagelmektedir. Eski Türklerin yılbaşı olarak kabul ettikleri bugün, Farsça bir kelime olan "nevruz" terimiyle ifade edilmekte ve yeni gün anlamına gelmektedir.

Nevruz geleneği, tarih boyunca efsanelerle örülerek çok değişik biçimler almış olmasına rağmen, temeli; hoşgörü, iyi niyet, sevgi ve kardeşliktir.

İslamiyeti kabul etmeden önce de bahar kutlamaları yapan Türkler arasında nevruz geleneği, sonradan yaygınlık kazanmıştır. Anadolu'da kutlanan eski bahar şenliklerinin de, Türklerdeki nevruz geleneğinin biçimlenmesinde etkisi olmuştur.

Bölgesel farklılıklar olmasına karşın nevruz, baharın gelişini, yeni ve güzel şeylerin başlangıcını, dostluğu ve kardeşliği simgelemektedir. Bu güzel günün, gerçek anlamından uzaklaştırılmadan, bir bayram havasında, dostça, kardeşçe, sevgiyle kutlanmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, Çanakkale Deniz Zaferi denilince, 18 Mart 1915 tarihinde, Türk topçusunun ve Türk askerinin, kendisinden çok güçlü bir donanmaya karşı göstermiş olduğu alçak gönüllü kahramanlıkları hatırlarız.

Çanakkale Savaşları denilince, binlerce şehit vatan evladını, Türk askerinin cesaretini, Türk Ulusunun azim ve kararlılığını ve Anafartalar Kahramanı, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, Büyük Önder Mustafa Kemal'i ve silah arkadaşlarını, binlerce şehit ve gaziyi hatırlarız.

Çanakkale Savaşları denilince, Gelibolu Yarımadasındaki şehitlikleri, Türk Devletinin, o yöreyi millî parklar statüsünde geliştirip koruma altına aldığını ve bundan bir iki hafta önce Yüce Meclisimizin yasalaştırdığı Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanunu ile o yörenin tarihî, kültürel ve doğal dokusunu koruyarak, Çanakkale Savaşlarında, Türk Milletinin vatan sevgisini, kahramanlığını, cesaretini, azmini ve fedakârlığını, millî parka gelen yerli ve yabancı ziyaretçilere tanıtılacağı, böylece Çanakkale Savaşlarının ne olduğunu gelecek kuşaklara taşımak ve tanıtmanın yanında, savaşın verdiği acılardan dolayı barışın kıymetinin bilinmesi ve dünya barışı için tüm nesillerin ve ulusların barış içinde, barışın kıymetini bilerek yaşamayı, barışın ve kardeşliğin sürekliliğinin önemini yerleştirmek için kanun çıkarılmıştır; bu da akla gelmelidir.

Yine, Çanakkale Savaşları deyince, bu savaşların yarattığı Büyük Asker ve Devlet Adamı Mustafa Kemal Atatürk'ün, bu savaşlarda yaşamını yitiren yabancı askerler için söylediği "bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost vatanın toprağındasınız; huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı dindiriniz; evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık, bizim evlatlarımız olmuştur" sözlerini de hatırlarız.

Çanakkale Savaşlarının vahametini anlatabilmek ve taraflar arasındaki dengesizliği, daha doğrusu, yayılmacıların ne kadar güçlü olduğunu anlatabilmek için, 8-9 Ocak 1916'da yayılmacılar çekilip gittikten sonra, geride bırakılan savaş araç ve gereçlerle ilgili artıkların çokluğu ve çeşitliliği karşısında, Alman Generali Liman Von Sanders "terk edilmiş nesnelerin ayıklanıp temizlenmesi için iki yıl gerekmiştir" diyecektir. Bunun ne kadar vahim bir sonuç olduğunun, böylece, tarihî tescili görülmüştür.

Değerli milletvekilleri, Çanakkale Savaşları, Birinci Dünya Savaşı içerisinde, Rusların Kafkas cephesinde bunalmaları ve Batı cephesinde sıkışmaları sonucunda, ortaklarından (İngiliz ve Fransızlardan) yardım istemesi ve aynı zamanda, itilaf devletlerinin Boğazları (Çanakkale Boğazını) geçerek İstanbul'u kuşatmak ve böylece, Almanya ve Avusturya'yı doğudan da hapsederek savaşı kazanmak ve Osmanlı toprakları üzerindeki işgalci ve sömürgeci emellerini hayata geçirmek için planlanmış idi.

Yine, uzlaşmacı devletler, yaptıkları bir planda, Türk topları ve topçusunun yetersiz olduğuna ve torpil tarlalarının kolaylıkla ayıklanacağına hükmolunmuş ve böylece, Türklerin savunmada göstereceği yılgınlığa da bel bağlamışlardı. Oysa, Türkler, bu savaşlarda yılgınlığa düşmek bir yana, yurdu ve bağımsızlığı için gözlerini kırpmadan ölüme koşmuşlar, yayılmacılar emellerine ulaşamamışlardır.

Buna karşın, Çanakkale Savaşları, bizim için, savunma amaçlı, kurtuluş anlamı taşıyordu. Bu savaşlar, Türk Kurtuluş Savaşının, yurdu ve bağımsızlığı kurtarma mücadelesinin başlangıcı olmuştur.

Bu savaşlarda, bir yanda, bir ulusu ve milleti parçalayıp egemenliği altına almak isteyen yayılmacı güçleri, diğer yanda da, bunlara karşı bir çeşit Kurtuluş Savaşı mücadelesi veren ulusumuzun özverisini, yurt savunmasında göstermiş olduğu başarıları görürüz.

Çanakkale Savaşları, sömürge durumundaki halklara bağımsızlık şevki ve mücadelesi aşılamış, yayılmacılığın önüne set çekmede dünyaya örnek olmuştur.

Çanakkale Savaşları, her yönden kendisinden kat be kat güçlü olan, donanmasının uzun menzilli ateş desteği ile sömürgelerden getirilen binlerce paralı askere karşı, Türk Ulusunun dişe diş giriştiği ve tarihe Çanakkale Destanı olarak geçen bir kahramanlığın abideleştiği bir süreçtir.

Bu sürecin bir bölümünde yaşayan ve Arıburnu cephesinde şehit düşen binlerce şehitten biri olan Boyabatlı Ömeroğlu Mustafa'nın üzerinde bulunan destandan iki dizeyi sizlere okuyarak sözlerime son vermek istiyorum:

"Bugün vatan bizden razı olacak

Nefer şehit, ordu gazi olacak."

Evet, vatan ve ulus, Ömeroğlu Mustafa gibi şehitlerden razı ve ordumuz gazidir.

Barışın önemini ve kıymetini bilen Türk Ulusu, birlik ve beraberlik içinde, bu onurlu mirası, Atatürk'ün izinde, Çanakkale'yi unutmadan, gelecek kuşaklara taşıyacaktır.

Çanakkale Savaşlarında şehit düşen ve gazi olup bugün aramızdan ayrılan tüm yurttaşlarımıza Tanrı'dan rahmet diler, ulus olarak duyduğumuz minnet ve şükran duygularımızı ifade eder, hepinize saygılar sunarım.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başaran.

Gruplar adına dördüncü söz, Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Yılmaz Karakoyunlu'nun.

Buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

ANAP GRUBU ADINA YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Siirt Milletvekilimiz, değerli kardeşimiz Nizamettin Sevgili hac farizasını eda ederken Arafat'ta ruhunu teslim etti; huzurunuzda kendisine tekrar Yüce Allah'tan rahmet, ailesine, Yüce Meclisimize ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlar, bundan 85 yıl evvel tam bugün dersaadette, İstanbul'da, başkentte, Genelkurmay Başkanvekili Harbiye Nazırı Enver Paşa, Çanakkale Zaferindeki o üstün başarıyı imparatorluğun her köşesinde düşmana karşı savaş veren Türk askerlerine intikal ettirerek bir moral zenginliği kazandırmak istedi ve hepsini telgrafhanenin başına çağırdı. İlk defa olarak telgrafhanenin başına çağırdığı kişi, Teşkilatı Mahsusanın kurucusu Kuşcubaşı Eşref Beydi. Eşref Bey o sıralarda Hicaz demiryolunun son durağı olan Elmuazzam İstasyonundaydı ve Elmuazzam İstasyonunun yanındaki telgrafhanenin başına geçti. Bir yanda İstanbul'da Enver Paşa, diğer yerde Elmuazzam İstasyonunda Kuşcubaşı Eşref, telgraf aracılığıyla Çanakkale Zaferimizi öğrendi ve bu sevinç haberi, birdenbire, Elmuazzam İstasyonunda bulunan komutanlar ve askerlerimiz tarafından büyük bir gurur ve sevinç içerisinde karşılandı. O sırada içlerinde bulunan yağız birisi Kuşcubaşı Eşref'e sarıldı ve gözyaşlarını tutamayarak hıçkıra hıçkıra ağladı; Yatsı okunmuştu, Elmuazzam İstasyonunun kuzeyindeki hurmalığa -fevkalade güzel bir hava vardı; ay, bedir halindeydi- çekildi, sırtını bir hurma ağacına dayadı ve sabaha kadar gerçek manasında hıçkırarak ağladı, sabah ezanı okunduğu sırada Elmuazzam İstasyonundan içeriye gitti, Kuşcubaşı Eşref'e tekrar sarıldı "Eşref, artık gözüm arkada kalmayacak, rahat ve huzur içinde ölebilirim" dedi ve işte, o gece, bugün hepinizin iftiharla ezberinde bulunan Çanakkale şehitleri diye bilinen o abidevî, o muhteşem şiir, o aruzun en hassas, en duyarlı vezniyle yazıldı; o ağlayan kişi, Mehmet Âkif idi.

Değerli arkadaşlar, Mehmet Âkif "artık huzur içinde ölebilirim" dedi; ama, Allah kendisine 20 yıl daha nasip etti. Bu, iman ve vatan şairimiz, bu 20 yıllık dönem içerisinde, şanlarla, şereflerle, vakarlarla dolu bir ömür yaşadı ve İstiklal Marşımızı yazarak, bu Mecliste, bu kutsal kürsüde, herkesin huzurunda okudu.

Değerli arkadaşlar, biraz evvel Çanakkale şehitlerimizle, Çanakkale Savaşlarımızla, Çanakkale destanımızla ilgili, çok değerli partilerimize mensup konuşmacı arkadaşlar fevkalade güzel değerler, tahliller yaptılar; bunları tekrar etmek istemiyorum; ama, bir hadise vardır ki, o, mutlak surette, hiçbir şekilde, tartışmalardan, görüşmelerden, değerlendirmelerden uzak tutulamaz. Çanakkale Savaşı, bir ülkeyi, bir imparatorluğu, bir ırkı yok etmeyi âdeta meslek ittihaz etmişçesine, en zalimane biçimiyle üzerine gelen müstevliye karşı, müstemlekeci zihniyete karşı, imanını ve vatanını her şeyin üstünde tutarak savunan az sayıda insanın dünyaya örnek olabilecek mükemmeliyetteki azminin sonucudur.

Değerli arkadaşlar, o, hâlâ bugün, yeni yüzyılda, yeni binyılda, gelecek binlerce yılda, bu vatana ve bu imana sahip çıkma azmimizin, gayretimizin, ahlâkî ve insanî idrakinin doruğundaki örnek olarak, ebediyete kadar yaşayacaktır.

Değerli arkadaşlar, İstiklal Marşımız cumhuriyetimizden eskidir ve cumhuriyemizin ilan edildiği yıllardaki temel ahlakî değerlerine, siyasî değerlerine, insanî değerlerine bakarak izah ettiğinizde, hemen hemen tamamına yakın hükümlerin, daha önce İstiklal Marşının mısraları içerisinde yer aldığını hissedersiniz, fark edersiniz, tahlil edersiniz. O büyük şair, İstiklal Marşında, işte bu büyük müessesenin ebediyete kadar devam edecek üstün değerlerini, kelime kelime, kavram kavram, müessese müessese işlemiştir.

Nihayet, 26 Aralık 1936 yılında ebediyete intikal etti. Naaşını Beyazıt Camiine getirdiler, o küçük, o mütevazı musalla taşına koydular.

Küçük bir örtüyle örtülmüştü. Tarihe tanıklık olması açısından söylüyorum, cumhuriyetin zabıtlarına geçmesi ihtiyacıyla ifade ediyorum. Orada, o sırada askerî tıbbiye talebeleri öğle yemeği için bölük halinde yürümekteydiler. Sahaflarda alışveriş yapmak isteyen genç bir kaymakam, Beyazıt Camii avlusunda musalla taşına konmuş o büyük tabutun içindeki insanın Mehmet Âkif olduğunu öğrendi ve gidip, o askerî tıbbiye öğrencilerine durumu intikal ettirdi. Amacı, kendilerinin de camiye gelerek büyük bir cemaatle namazının kılınmasını istemekti. Halbuki, cenaze, Fatih Camiinde bekleniyordu.

İşte o genç askerî tıbbiye talebesi içeriye girdi ve tabutunu örtecek kadar dahi genişliği bulunmayan o örtüyü görünce, olanca hızıyla geriye koştu, üniversiteye gitti -cumhuriyetimizin tek üniversitesi- İstanbul Üniversitesinde gönderde asılı olan bayrağı indirerek getirdi ve Beyazıt Camiinde, Mehmet Âkif'in tabutunu, onunla sardı.

Cenaze namazından sonra ebedî istirahatgâhına defnedilmek üzere yola çıktığında, önce ellerde, sonra parmak uçlarıyla taşındı ve nihayet "şüheda fışkıracak" dediği toprağa, kendisini de verdiler.

Tabuttan çıkardıkları zaman, ağzından akan küçük bir kan, kefeninde ve göğsünün tam üzerinde birikmişti. Yine, genç bir askerî tıbbıye öğrencisi "işte, şüheda fışkıracağını söylediği toprağa, kutsal bayrağın renkleriyle gidiyor" dedi. O sırada, Mehmet Âkif'i, ebedî istirahatgâhına tevdi etmek durumunda bulunan o genç askerî tıbbiye öğrencisi, tekrar dışarıya çıktı ve o irfan yuvasının gönderinden indirilmiş olan bayrağı aldı, aşağıya indi ve büyük şairimizin vücudunu, naaşını onunla sardı. Tarihimizde, millî bayrağa sarılarak toprağa verilmiş şair, Mehmet Âkif'tir.

Değerli arkadaşlar, bugün, İstiklal Marşımızın her kelimesinde, her mısraında, her beyitinde, her kıtasında, hiç şüpheniz yok ki, şu geçmiş 75 yıllık mücadelemizin bize kazandırdığı onurları, gururları yansıtan kavramlar bulmakta zorluk çekmiyoruz; bugün, bunları, hepimiz göğsümüz kabararak söylüyoruz, iftiharla haykırıyoruz ve hiç şüphem yok ki, İstiklal Marşımızı her okuyuşumuzda, her kelimesinde, her mısraında, her beyitinde, her kıtasında, Âkif'in ruhunu taziz ettiğimiz bir fatiha huzuru da vardır.

Değerli arkadaşlar, bugün, aynı zamanda nevruz. Nevruz, sadece bir zaman değişimi değil, bir varlık felsefesinin idrakidir; Ergenekon bayramıdır ve yeni bir dünyayı algılama kabiliyetidir; yani, ilahî iradenin, yani küllî iradenin tayin ettiği tabiat düzeni ile insanî iradenin, yani kişisel yargının, cüzî iradenin hayat ve tabiat akışı içerisindeki o muhteşem mükemmeliyetini ve ahengini ifade eder. Hem Ortadoğu'da hem Ortaasya mitolojisinde, nevruzla ilgili olarak çok güzel şeyler vardır.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarımız, nevruz bayramı münasebetiyle, burada, bu konulara temas ettiler; yine tekrarda bir fayda yok; ancak, bir hususu ifade etmeme müsaade ediniz: Bir mesele, eğer, kültür değeri olarak yeteri ölçüde idrak edilmemişse, tartışılması da, takibi de etkinlik ölçeğinden çıkıp sorun haline getirilirse, asıl değerine dönüş yerlerinin tayin edilmesi önem taşır. Bu nedenle, herhangi bir ırkın, herhangi bir milletin değil...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karakoyunlu, lüften tamamlayınız efendim.

YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Nasıl takdir ederseniz Sayın Başkan, isterseniz keserim.

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın lüften.

YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

...dolayısıyla, bütün insanlığındır. Yine, söylediğim gibi, büyük iradeden, insan iradesindeki hayat ve tabiat ihtişamıdır, ondaki üstün bütünleşme değeridir.

Değerli arkadaşlar, sürem de sona erdi; ama, Sayın Başkanımızın müsamahasına sığınarak bir iki şey daha söylemek istiyorum. Sayın Kültür Bakanımıza, bu konuşmayı yapmış olmakla gruplara söz verme fırsatı doğurduğu için, şükranlarımı arz ederim; ama, bugün, aynı zamanda, Dünya Şiir Günüdür. Türk şairlerinin UNESCO Millî Komisyonu adına yapmış oldukları bir teklifi sonunda bugün, Dünya Şiir Günü olarak kabul edilmiştir. Bugün, ilk kutlamasını yapmaktayız. Dünya Şiir Gününün, Türk Milletine, bugün, şair olarak Âkif'ten söz ettiğimiz yerde, onun da ruhuna bir başka taziz, bir başka fatiha huzuru gibi zikrediyorum. Bendeniz, bu akşam, şiir gününe davetliyim ve orada, Türk şiirinden -erken cumhuriyet dönemi şiirinden günümüze kadar- okuyacağım ve Âkif'ten de bir şiir okuyacağım.

Hepinize saygılarımı arz ediyorum, hayırlı nevruz bayramlarınızı tebrik ediyorum. Çanakkale şehitlerimizin Çanakkale Zaferimizi ve İstiklal Marşımızın 79 uncu yıl dönümünü büyük bir huzur ve gurur içinde kutladığımız Yüce Meclisimizde, hepinize, tek tek şükranlarımı ve saygılarımı arz ediyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karakoyunlu.

Gruplar adına son söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Ayvaz Gökdemire ait. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA AYVAZ GÖKDEMİR (Erzurum) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına, hepinizi, saygıyla selamlıyorum.

Nevruz bayramınızı ve geçmiş Kurban Bayramınızı tebrik ediyorum.

Nizamettin Sevgili arkadaşımıza Allah'tan gani gani rahmetler diliyorum.

Sayın Bakan, millî hayatımızın, millî kültürümüzün üç önemli unsuru hakkında hassasiyet göstermişler ve bu vesileyle, Meclisimiz, bu güzel görüşmeye sahne olmuştur, hassasiyetlerinden, ilgilerinden dolayı kendilerine teşekkür ederim.

Arkadaşlar nevruz üzerinde durdu. Bir güne geldik ki, Türkiye'de problem oldu, bu nevruz kimin bayramıdır; incelettirdik ilim adamlarımıza, yüksek kurumdaki arkadaşlarımıza. Biraz biliyorduk, bir kere daha bilgilerimizi tazeleyerek öğrendik ki, nevruz, âdeta bütün insanlığın bayramı; Ortaasya'da, Önasya'da, Ortadoğu'da, üst üste, içiçe, yan yana yaşayan bütün kültürlerde birbirinden etkilenerek veya müstakil varlık halinde bir bayram var. Bu bayram, benden önceki değerli arkadaşımın da işaret ettiği gibi, bir ba'sü bâdel mevt bayramı, bir yeniden diriliş bayramı. Tabiat ölüyor, yeniden diriliyor. Bizim Ergenekon bayramımızla irtibatlandığı, çakıştığı nokta da orasıdır. Ergenekon da, Türk Milletinin yeniden doğuşunun, yeniden varoluşunun efsanesidir.

Bu bayramın, halk tarafından şenliklerle bayram halinde kutlanması çok eski ve Mısır'a kadar yayılıyor, Afrika'ya da geçiyor; tetkikler neticesinde görüldü ki, devletler tarafından da resmî bayram olarak kutlanıyor. Kim; Göktürkler, işte Sasaniler, Abbasiler, Büyük Selçuklular ve Osmanlılar. Bunun resmî teşrifatı var. Osmanlı da resmî bayram ve bunun protokolünü, teşrifatını yapmışlar, kanuna, kaideye bağlanmış, 1908'de terk edilmiş. Bu defa birkısım halkımız kutlamaya devam ediyor; ama genel olarak, mayıs ayı başına rastlayan hıdrellez şenlikleri yaygınlaşmış sonradan. Bir güne geldik, bu sanki bölücülerin bayramı gibi kutlanmaya başlandı. Bir yeniden doğuş sevincinin ifadesi olan, kardeşçe, dostça kutlanan bu bayramlar bölücü gösterilere sahne olmaya başladı, terör saçtılar, bu bayramı kana buladılar. İşte o noktada, Kültür Bakanlığımız, Yüksek Kurumumuz, devletimiz, harekete geçerek, bu bayramın, yalnız bir zümrenin değil, kötü niyetli bir zümrenin değil, bütün milletin bayramı olduğunu ortaya koydu, devletimiz de sahip çıktı, halkımız da sahip çıktı, bayramı birlikte kutlayıp geliyoruz.

Bu teşebbüse bölücüler çok kızdılar, çok tepki gösterdiler, hâlâ bile aynı tepki içindeler; ama, biz, bütün tarihî delilleriyle, ilmî mesnetleriyle bu bayramın, bölücülerin değil, bütün Türk Milletinin ve komşu kavimlerin, bütün Türk dünyasının bayramı olduğunu biliyoruz ve istiklalini yeni kazanmış kardeşlerimizle birlikte sevinç içinde kutluyoruz. Bu hususta, Kültür Bakanlığımızın ve Yüksek Kurumun çok ciddî neşriyatı da meraklılar için ortadadır.

Uzun, yorucu ve şiddetli bir kıştan sonra, milletimizin bu yılki bahar bayramı da yeniden kutlu olsun, bahar, inşallah, berekete ve mutluluğa vesile olsun.

Çanakkale Muharebelerine gelince: Birinci Dünya Harbinde, 3 Kasım 1914 ile 9 Ocak 1916 tarihleri arasında, 14 ay 6 gün sürmüş olan bu muharebeler, tarihin en büyük muharebelerindendir. Düşman, ilk hamleyi denizden yapmış, 18 Martta hezimetle geri çekilmiş, daha sonra Gelibolu Yarımadasını karadan istilaya teşebbüs etmiş ve yine çekilmek zorunda kalmıştır.

Çanakkale cephesinde 5 inci Ordû-yi Hümâyûn görev yapmıştır. Bu ordunun emrinde, bugünkü Türkiye'nin hemen hemen her tarafından 700 000 askerimiz görev yaptı, 700 000 aslan dövüştü; şehit, yaralı, hasta, esir, kayıp olmak üzere bizim kaybımız 253 000'dir. Bunun, şu kadar eksik, bu kadar fazla olması önemli değil; ama, 250 000'e varan bir insan kaybımız vardır. Düşman kaybı da, çoğu İngilizlerden, 47 000'i Fransızlardan olmak üzere aşağı yukarı aynıdır. Muharebelerin vüsatini, çapını, ağırlığını belirtmek için ifade ediyorum; 500 000 insanın kaybıyla sonuçlanan büyük bir muharebe. Biz burada, doğu ve batı kültürlerini birlikte alarak yetişmiş son münevver neslimizi önemli ölçüde, maalesef kaybettik ve zannediyorum ki, bugüne kadar da bu kaybı telafi edebilmiş değiliz.

Merhum Mehmet Âkif'in, gözyaşları içerisinde destanını yazdığı, yere göğe sığdıramayıp Peygamberi ekberin müşfik kucağına emanet ettiği Mehmetçik, Çanakkale'de, denizde ve karada harikalar yaratarak, yenilmezliğini bir kere daha dünya önünde ispat etmiştir. Bu muharebelerde görev yapan rütbesiz neferden generallere kadar bütün askerlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.

Çanakkale, bütün diğer kahramanlarla birlikte, Türk Milletine bir dahi evladını tanımak imkânını da verdi; 19 uncu Tümen Kumandanı Birinci ve İkinci Anafartalar Muharebeleri galibi Yarbay Mustafa Kemal Bey. Çanakkale Zaferinin temelinde yatan azim, iman, feragat ve fedakârlık, onun Mehmetçiğe: "Ben size hücum emretmiyorum, ölüm emrediyorum" tarzındaki emrinde en güzel hülasasını bulur. Bu emir verilmiş ve gereği de tereddütsüz yapılmıştır. Kumandanıyla, askeriyle Mehmetçik budur. Gerektiğinde vatan için, vatanın barındırdığı ve temsil ettiği yüce değerler için şahadet şerbeti bir tas soğuk su gibi içilir; böyle bir azim ve imanın karşısında da hiçbir kuvvet duramaz. Bu ruh ölmemelidir; Asım'ın nesli kesilmemelidir. Türk Milletinin kahramanlık seciyesi, "vatan millet Sakarya" diyerek, laubali istihzalarla törpülenmemelidir; çünkü, bir vatan, uğrunda kahramanca can vermeye hazır evlatlardan mahrum kalırsa, o vatanı muhafaza etmek ve o vatanda şerefle yaşamak mümkün olmaz. Çanakkale'yi anmak, sadece seksenbeş sene önceki kahraman dedelerimize minnet duygularımızı ifade etmek için değil, onların kanını tutuşturan azim, iman ve kahramanlık ateşini, kıyamete kadar, bütün Türk nesillerinin gönüllerinde ve damarlarında aynı hararetle yanar tutmak için lazımdır.

İstiklal Marşımız, Çanakkale'nin destanını yazan, Burdur Mebusumuz Mehmet Âkif Bey tarafından 1921 yılının ocak-şubat aylarında yazıldı. İlk defa, 17 Şubatta neşredildi. 1 Martta Mustafa Kemal Paşanın başkanlık ettiği oturumda görüşüldü; 11 gün sonra müzakere edilerek kabul edildi.

Böyle bir marşın lüzumunu, Batı Cephesi Kumandanı Albay İsmet Bey -rahmetli İnönü- istemişti. Millî heyecanı koruyacak, millî azim ve imanı manen besleyerek zinde tutacak bir şiir aranıyordu; o şaheseri de ancak Mehmet Âkif yazabilirdi; o yazdı.

İstiklal Marşı, Türkiye Cumhuriyetinin varoluş sebebi olan millî mücadelenin ruhunu, özünü bir şahidin ağzından ifade eder. Çok yüksek karakter sahibi, büyük bir iman ve dava adamı olan Mehmet Âkif Bey, millî mücadelenin de ilk gönüllülerindendir. İstiklal Marşı için "o milletin eseri, milletin malıdır; ben yalnız gördüğümü yazdım" diyor. Doğrudur, gördüğünü yazdı; ancak, gönül gözüyle gördüğünü yazdı. 1921'de, bin türlü tereddüdün, şüphenin, fitnenin kol gezdiği bir vasatta, ancak, şeksiz, şüphesiz Allah'a inanan, gönül gözüyle milletinin ruhunu okuyup ona tercüman olan bir yüce ruh "doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın, kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın" diyebilirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen toparlayınız Sayın Gökdemir.

AYVAZ GÖKDEMİR (Devamla) – "Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl" diyor; İstanbul işgal altındayken, Batı Anadolu işgal altındayken, düşman Ankara'ya yürüyorken, bunu söylüyor ve "Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ" diyor. Türk vatanının bundan daha veciz bir tarifi olamazdı ve böyle bir vatan elbette düşmana bırakılamazdı, nitekim bırakılmadı. Allah, Türk Milletine, bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın; ama, İstiklal Marşımızı da bize unutturmasın.

Hep su içer gibi kolaylıkla "ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım" diyerek, alnımız açık, başımız dik yürüyelim; çünkü, insan böyle yaşar.

Âkif'e, şehitlerimize, gazilerimize rahmet, minnet; Yüce Meclise en derin saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gökdemir.

Gruplar adına konuşmalar tamamlanmış oldu.

Şimdi, şahsı adına, Hakkâri Milletvekili Sayın Evliya Parlak; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

EVLİYA PARLAK (Hakkâri) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, sözlerime başlamadan önce, geçtiğimiz hafta kutladığımız Kurban Bayramınızı şahsım adına kutluyorum ve bu bayram sırasında, kutsal hac farzını yerine getirmekte iken arkadaşımız Nizamettin Sevgili'nin ölümünden dolayı duyduğum üzüntüyü de vurguluyor; kendisine rahmet, Anavatan Partisine, ailesine ve Meclisimize başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün, Genel Kurulun gündemine gelen, millî varlığımızın oluşum sebeplerinden olan üç olayın önemini vurgulamak üzere, Sayın Kültür Bakanımız bu imkânı yaratmıştır, kendilerine şükran borçluyuz.

Değerli arkadaşlar, grup sözcüleri, hem İstiklal Marşı ve şairi Mehmet Âkif Ersoy hem Çanakkale Zaferiyle ilgili gerekli, hepimizi doyurucu, onurlandırıcı açıklamaları yeterince yapmışlardır. Ben, bölgemizi de çok ilgilendirdiği için, nevruz bayramından söz etmek istiyorum.

Gerçekten, tarih boyunca, nevruz bayramı, ülkemizin değişik yörelerinde, değişik isimlerle, değişik vesilelerle, değişik etkinliklerle kutlanmış olmasına rağmen -yirmibeş yıl kadar öncesinden hatırlıyorum- "nevruz" kelimesi, bir "korku" olarak, bölge insanında zihinlere yerleşmiştir ve kamu görevlisi olduğum için, özellikle millî eğitim camiasının bağlı olduğu bir kurumun başında olduğum, millî eğitim müdürü olduğum için biliyorum "nevruz geliyor, acaba bu kutlamaları nasıl önleriz" diye, bütün birimlerde, güvenlik birimlerinde, valiliklerde, kaymakamlıklarda, aylar öncesinden, engelleme, yasaklama çabaları başlardı. Tabiî, bir şeyi yasakladıkça, onun artırıcı nedenleri çoğalıyor, istismarcıları da çoğalıyor. Terörün çoğaldığı yıllarda, nevruz günleri, hepimizin bildiği gibi, birçok zaman, kanlı olayların olduğu günler olmuştur. Son beş - altı yıldan bu yana, ülkemizde işbaşına gelen hükümetler, artık, bu yasakçı zihniyeti terk edip, herkesin kendi millî âdetleriyle, gelenekleriyle, kıyafetleriyle, kültürüyle, lisanıyla, şarkısıyla bu günü kutlamasına müsaade ettikçe, bu millî bayram, gerçekten, olaysız, mutlu bir şekilde, ülkemizin her köşesinde kutlanmaya başlanmıştır.

Ama, bu yıl, bakıyoruz ki, bölgede, bazı valiler izin veriyor, bazısı vermiyor. Halbuki, halen görevde bulunan 57 nci hükümet, gerçekten, ülkemizi Avrupa Birliğine aday ülke yapan çalışmalarının yanında, insan hakları açısından ve Avrupa'da olan diğer kriterleri sağlama gayreti içerisindeyken, böyle törenlerin yasal çerçeve içerisinde kutlanmasını yasaklamayı veya böyle bir karar vermeyi anlamak mümkün değildir; çünkü, devlet güçlüdür, yasaların dışına çıkanların yakasına yapışmayı da her zaman başarabilecek güçtedir.

Yine, hükümet bu kadar iyi niyetli çalışmalar yaparken, bir ay önceki dört günlük gerginlik olayına götürmek istiyorum arkadaşlarımızı. Birdenbire, bakıyorsunuz ki, üç ilin -ki, birisi büyükşehir belediye reisi- belediye reisi sokak ortasında yaka paça yakalanıyor, gözaltına alınıyor ve dört gün tutuklanıyor, dördüncü gün serbest bırakılıyor. Mecliste grubu bulunan, hükümete mensup, muhalefete mensup partilerin bütün sözcüleri -ki, örnek veriyorum; Sayın Adalet Bakanı- bu işlemin yanlış yapıldığını, yine, aynı partinin sözcüleri, televizyon kanallarında, bu gözaltına alınış şeklinin yanlış olduğu, toplumu gerginleştirmeye gerek olmadığı, adreslerinin belli olduğu, görevlerinin belli olduğu, Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı Sayın Recai Kutan Bey, sözcüsü ve bunun yanında, iktidarı oluşturan üçüncü partinin Sayın Genel Başkanı "İçişleri Bakanını ben ikaz ettim, dikkatli olsunlar" diye ifadeler kullanıyorlar. Şimdi, insanın aklına şu geliyor: Bu kadar samimiyetle huzur ve güveni sağlamaya çalışan 57 nci hükümetin, içeride ve dışarıda gerginleştiren, imajını bozan, bu olaylara vesile olan kimler, hangi yetkililer?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen toparlayın...

EVLİYA PARLAK (Devamla) – Bu olayın bitişinden sonra bütün toplum huzura kavuştu; ama, hiç kimseye de bu sorunun sorulduğunu ben şahsen duymadım. Gönül arzu ederdi ki, hükümet, bu tip olayların... Yasalara karşı hiç kimse gelemez. Elbette, herkes cezasını çekecek; ama, toplumsal gerginlik yaratan bu tür olaylara müsebbip olan kamu görevlisiyse veya her kimse bunun hesabını da vermesi gerekirdi diye vurgulamak istiyorum.

Hükümetimizin bir iki olumlu davranışını da arz etmek istiyorum. Burada çok eleştirildi; 8 Şubat kararnamesiyle, belediyeler, partizanca, afet kapsamına alınmış diye. Ben, şahsen, hükümete ve özellikle Bayındırlık Bakanına, burada, partizanlık yapmadan, 1,5 katsayı bile olsa hem Hakkâri hem Yüksekova gibi gerçekten çok sıkıntılı, fakat, çok büyük bir göç olayı nedeniyle insan nüfusuna sahip olan belediyeleri kapsama aldığı için minnettarlık duyduğumu ifade etmek istiyorum; çünkü, partizanlık olsaydı o belediyelerin alınması mümkün değildi. Onun için kendilerini kutlamak istiyorum. Bu hükümet, bu anlayışla bu icraatını devam ettirdiği takdirde, inanıyorum ki, en kısa sürede, Türkiye, Avrupa Birliğine gerçekten aday bir ülke haline gelecektir.

Bu duygularla, bu üç millî günümüzün ülkemize hayırlı olmasını, hepimize kutlu olmasını diliyor; Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Parlak.

Böylece, gündemdışı konuşmalar tamamlanmış oldu.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — Hırvatistan Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Sdravko Tomac’ın bir parlamento heyetiyle birlikte 5-9 Mart 2000 tarihleri arasında ülkemize davet edilmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/492)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 2 Mart 2000 tarih ve 42 sayılı kararı ile, Hırvatistan Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Zdravko Tomac'ın beraberinde bir parlamento heyeti olduğu halde, 5-9 Mart 2000 tarihleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonunun konuğu olarak resmî temaslarda bulunmak üzere ülkemizi ziyareti kararlaştırılmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır; okutup oylarınıza sunacağım :

2. —27-28 Mart 2000 tarihlerinde Finlandiya’nın Başkenti Helsinki’de düzenlenecek olan Habitat Avrupa Parlamenterleri III. Global Forumuna davet edilen İstanbul Milletvekili Ediz Hun’un, davete icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/493)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Habitat Avrupa Parlamenterleri III. Global Forumu 27-28 Mart 2000 tarihlerinde Finlandiya'nın başkenti Helsinki'de düzenlenecektir. Avrupa Kıtası Habitat Global Parlamenterler Bölgesel Konsey Başkanı Peter Götz toplantıya katılmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Çevre Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili Ediz Hun'u ismen davet etmektedir.

Anılan toplantıya parlamenter bir heyetle icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına ilişkin bir tezkeresi vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım :

3.—Bazı milletvekillerine, Başkanlık tezkeresinde belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/494)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin, hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık Divanının 8.3.2000 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

"Çankırı Milletvekili İrfan Keleş, hastalığı nedeniyle 16.2.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün"

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu, hastalığı nedeniyle 24.2.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 18 gün"

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar, hastalığı nedeniyle 11.1.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün"

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Gaziantep Milletvekili İbrahim Konukoğlu, mazereti nedeniyle 1.2.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün"

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Gümüşhane Milletvekili Bedri Yaşar, mazereti nedeniyle 9.3.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 16 gün"

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İçel Milletvekili Ali Er, hastalığı nedeniyle 23.2.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün"

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İstanbul Milletvekili Ali Oğuz, hastalığı nedeniyle 26.1.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 26 gün"

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İstanbul Milletvekili Mehmet Pak, hastalığı nedeniyle 28.2.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 12 gün"

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları, hastalığı nedeniyle 31.1.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün"

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Kayseri Milletvekili Hamdi Baktır, mazereti nedeniyle 8.3.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 18 gün"

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk, hastalığı nedeniyle 9.1.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 82 gün"

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak, hastalığı nedeniyle 22.12.1999 tarihinden geçerli olmak üzere 60 gün"

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Uşak Milletvekili Armağan Yılmaz, mazereti nedeniyle 8.3.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 18 gün"

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Yozgat Milletvekili Şuayip Üşenmez, mazereti nedeniyle 9.3.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 18 gün"

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Böylece, izinli sayılmayla ilişkili oylamalarımız tamamlanmış oldu.

Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki sayın milletvekilinin ödenek ve yolluğunun verilmesine dair bir tezkeresi vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

4.—Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk ve Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak’a ödenek ve yolluklarının verilmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/495)

20 Mart 2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk ve Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak'a İçtüzüğün 154 üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi Başkanlık Divanının 8.3.2000 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN – Her iki milletvekili için ayrı ayrı oylarınızı istirham edeceğim.

Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Batuk'un ödenek ve yolluklarının verilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_ Kabul etmeyenler_ Kabul edilmiştir.

Şanlıurfa Milletvekili Sayın Sedat Edip Bucak'ın ödenek ve yolluklarının verilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_ Kabul etmeyenler_ Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın, İçtüzüğün 75 inci maddesine göre verilmiş 2 adet tezkeresi vardır.

Birinci tezkereyi okutuyorum :

5. —Mısır Arap Cumhuriyetinden Türkiye Cumhuriyetine Doğalgaz İhracatına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/496)

20.3.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 24.12.1999 tarihli ve B.02.0.KKG.0.10/101-1538/6432 sayılı yazımız.

Mısır Arap Cumhuriyetinden Türkiye Cumhuriyetine Doğalgaz İhracatına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 75 inci maddesine göre yeniden incelenmek üzere geri gönderilmesini arz ederim.

Bülent Ecevit

Başbakan

BAŞKAN – Dışişleri Komisyonunda bulunan tasarı geri verilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

6.—Telsiz Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/497)

20.3.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 5.7.1999 tarihli ve B.02.0.KKG/196-342/2895 sayılı yazımız.

Önceki yasama döneminde Başkanlığınıza sunulan ve ilgili yazımızla İçtüzüğün 77 nci maddesine göre yenilenen Telsiz Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısının, İçtüzüğün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.

Bülent Ecevit

Başbakan

BAŞKAN – Başbakanlığın talebi gereğince, Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan tasarı geri verilmiştir.

Başbakanlığın Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş tezkereleri vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.

7. —14-15 Ocak 2000 tarihlerinde Gürcistan’a resmî ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e refakat eden heyete ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/498)

10.3.2000

rkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

14-15 Ocak 2000 tarihlerinde Gürcistan'a resmî bir ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel'e refakat eden heyete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Bülent Ecevit

Başbakan

Liste

Cengiz Aydoğan (Antalya)

Faruk Demir (Ardahan)

Sema Pişkinsüt (Aydın)

Ahmet Sünnetçioğlu (Bursa)

Dr. Suat Çağlayan (İzmir)

Arslan Aydar (Kars)

Ali Naci Tuncer (Trabzon)

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tezkere kabul edilmiştir.

İkinci tezkereyi okutuyorum:

8.—Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın, bir heyetle birlikte 6-10 Şubat 2000 tarihleri arasında İngiltere’ye yaptığı resmî ziyarete Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın da iştirak etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/499)

20.3.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 6-10 Şubat 2000 tarihleri arasında İngiltere'ye yaptığı resmî ziyarete Bursa Milletvekili Turhan Tayan'ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Bülent Ecevit

Başbakan

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tezkere kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır; bu iki önergeyi ayrı ayrı okutup işleme alacağım, sonra oylarınıza sunacağım.

Önce, birinci önergeyi okutuyorum:

9.—Burdur Milletvekili Hasan Macit’in (2/420) esas numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/164)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Burdur Ata Üniversitesi kurulması hakkında vermiş olduğum yasa teklifimin (2/420) İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını arz ederim.

16.02.2000

Hasan Macit

Burdur

BAŞKAN – İçtüzüğümüzün 37 nci maddesine göre, teklif sahibi olarak Burdur Milletvekili Sayın Macit'in konuşma hakkı vardır.

Konuşmayı arzu ediyor musunuz?

HASAN MACİT (Burdur) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

HASAN MACİT (Burdur) –Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, geçmiş Kurban Bayramınızı, nevruz bayramınızı kutluyorum ve sizleri saygılarımla selamlıyorum. Burdur'da, "Ata Üniversitesi" ismiyle bir üniversite kurulması için yasa teklifi sunmuştum. Teklifin komisyonlarda bekleme süresini tamamlaması sebebiyle, Genel Kurulda doğrudan gündeme alınabilmesi için konuşma yapmak üzere huzurunuzdayım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bilindiği gibi, bir ilde üniversite kurulurken o ilin ekonomik, kültürel, sosyal yapısı, öğrenci sayısı, altyapısının hazır olup olmadığı dikkate alınır. Bütün bunlara baktığımızda, Burdur İli, dokuzbin yıllık tarihî geçmişi içinde önemli bir kültür merkezi olmuştur. Bu zenginliklerin gün yüzüne çıkarılmasında üniversitelerimize büyük görevler düşer; ancak, bugüne kadar beklentilerimizin karşılandığı söylenemez.

Burdur, tarihî birikiminden sağladığı kültürel zenginlikle sosyal yapısını oluşturmuştur. Ne var ki, son on yıllarda ekonomisinin sadece tarım ve hayvancılığa dayalı tutulması, tarım ve hayvancılıkta yaşanan kriz, komşu illerin yarattığı ekonomik baskı Burdur insanını büyük bir sıkışıklığa itmiştir. Ticaret zayıflamakta, yeraltı zenginliklerinden yararlanılamamakta, sanayi yaratılamamaktadır. Buna bağlı olarak, il, göç vermekte, köylerden de göç almaktadır. Hızlı bir sosyal yapı değişimi yaşanmaktadır. Biz, köyleri köy-kent yapalım derken, bir köy-kent hızla köyleşmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Burdur'da Akdeniz ve Süleyman Demirel Üniversitelerine bağlı fakülte ve yüksekokullarda 8 000'e yakın öğrenci eğitim-öğretim görmektedir, 200'e yakın öğretim elemanı vardır. Üniversite sahası olarak düşünülen ve veteriner fakültesi adına tescili yapılan 13 000 dönümlük alan, 35 dönümlük eğitim fakültesi kampusu, bu kampusta 446 yataklı kız yurdu; yine, şehir içinde, 72 dönümlük alanda, 1 844 yataklı yurt bulunmaktadır. Bu ilde sanki iki üniversite varmış gibi görünmesine rağmen, bağlı fakülte ve yüksekokulların kaynakları son derece kıttır; beklenen ve arzulanan gelişmeye ulaşamamıştır.

Yaşanan bu ekonomik ve sosyal gerilemenin önüne geçmede, Burdur'da bir üniversitenin kurulması en önemli fırsat olarak durmaktadır. Altını çizerek belirtmeliyim ki, Burdur'un üniversiteye, üniversitenin Burdur'a ihtiyacı vardır. Üniversitenin Burdur'a ihtiyacı vardır; çünkü, Burdur, Neolitik Çağa inen, Antik Pisidia bölgesindedir, bu yüzden, üniversitenin arkeoloji bölümünün açılması; güney fay hattının en aktif bölgelerinden olması nedeniyle, burada, jeoloji ve jeofizik bölümlerinin kurulması; bölgenin orman alanı olması ve orman ürünleri sanayiini teşvik etmesi bakımından orman mühendisliği bölümünün oluşturulması; kültürel zenginliği sebebiyle güzel sanatlar fakültesinin kurulması, ülke ihtiyaçlarının karşılanması bakımından önemsenmelidir diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Burdur'da, Mehmet Akif Ersoy -Büyük Şair Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşımızın yazarı ve Burdur Milletvekilidir- isimli bir üniversite kurulmasına ilişkin yasa teklifi doğrudan gündeme alındı. Bu teklif gündeme alınmışken "Burdur Ata Üniversitesi yasa teklifi niçin gündeme getirildi" diye sorulabilir. İşte, doğrudan gündeme alınan Mehmet Akif Ersoy isimli üniversite kurulmasına ilişkin yasa teklifi ile bu yasa teklifimizin birleştirilip doğrudan gündeme alınarak, toplumun tüm kesimlerinde güçlenen ortak paydada buluşarak, üniversitemize kavuşma umudunu taşıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öteden beri bir üniversite özlemini ifade eden ilimiz, üniversite kurulması anlamında, birçok objektif kriterleri taşımasına rağmen, üniversiteyi hak etmesine rağmen, ne yazık ki, bu hakkı geçmişte, yeterince savunamamaktan mıdır yoksa başka sebepler mi araya girmiştir bilemiyorum, bugüne gelinmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Macit, lütfen toparlayınız efendim.

HASAN MACİT (Devamla) – Şimdi, ilimize bu şansı verirsek, bir haksızlığı ortadan kaldırırız diye düşünüyorum.

Burdur, bu üniversiteye, dernekleriyle, vakıflarıyla, atalarından aldığı güçle, halkıyla sahip çıkacaktır; altyapı ihtiyaçlarının karşılanmasında hiçbir sıkıntı yaşanmayacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yasa teklifimizin doğrudan gündeme alınması için vereceğiniz desteğe inanıyor, Burdur halkı adına, sizlere şükranlarımı sunuyorum. İşte bu duygu ve düşüncelerimle heyetinizin saygıdeğer üyelerini selamlıyor, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Macit.

İki söz talebi var -Burdur Milletvekili Sayın Mustafa Örs ve Sayın Süleyman Coşkuner- ancak, 37 nci madde gereğince 1 sayın milletvekiline söz verebileceğim.

İlk söz talebi Sayın Örs'ten geldiği için, kendisini kürsüye davet ediyorum; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinize saygılarımı sunuyor, biraz önce konuşan değerli konuşmacılar gibi, Kurban Bayramınızı, Çanakkale Zaferini kutluyor ve bu toprakları kanlarıyla sulayarak bizlere bırakan tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.

Bu arada, bizleri çok ilgilendirdiği için, Burdur Milletvekili olarak beni de çok ilgilendirdiğ için, İstiklal Marşımızın yazarı, millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoyumuzu rahmetle anıyorum. Zira, biraz önce de çok veciz konuşmalar oldu, o konuşmacıların hepsine saygıyla teşekkür ediyorum. Mehmet Âkif Ersoy, Burdur'un ilk milletvekilidir ve O'nun yazmış olduğu İstiklal Marşının, Mustafa Kemal Atatürk'ün Başkanlığındaki Türkiye Büyük Millet Meclisinde defalarca okunarak, ayakta alkışlarla kabul edildiği bu çatı altında bu görevi yapmaktan dolayı onur duyduğumu, şeref duyduğumu arz ediyorum.

Bu arada, kutsal topraklarda Hakkın rahmetine kavuşan değerli milletvekili arkadaşımız Nizamettin Sevgili'ye Allah'tan rahmet, siz değerli milletvekillerine ve milletimize de başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de biraz önce değerli milletvekili arkadaşımın söylediği gibi, Burdur'a bir üniversite kurulması konusundaki teklifin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili olarak söz almış bulunuyorum.

Biz, daha önce iki kez -fazla detaya girmeyeceğim; çünkü, birkaç kez konuşuldu bu konu- Burdur'a bir üniversite kurulması konusunda teklif vermiştik. Birinci teklifimde Sayın Macit'in, ikinci teklifimde de, hem Sayın Coşkuner'in hem de Sayın Macit'in, Burdur'a Mehmet Âkif Ersoy Üniversitesi kurulması konusunda imzaları vardır, kendilerine teşekkür ediyorum. Tabiî ki, burada isim konusunda -daha önce birkaç kez gündeme geldi- herhangi bir problem söz konusu değildir. Değerli arkadaşımız o şekilde bir üniversite kurulması için teklif vermiştir. Biraz önce de arz ettiğim gibi, Mustafa Kemal Atatürkümüz, Mehmet Âkif Ersoyumuz ve değerli atalarımız, büyüklerimiz, kimsenin hiçbir şekilde aleyhlerinde konuşamayacağı çok değerli büyüklerimizdir, bu toprakları bizlere bahşetmişlerdir; dolayısıyla, ismi ne olursa olsun, ben de, Burdur'a bir üniversite kurulmasını -zira, her ikisi de çok değerli büyüklerimizdir ve hakikaten laf edemeyeceğimiz kişilerimizdir- arzu ettiğimi burada saygıyla arz ediyorum.

Çok değerli milletvekilleri, Burdur, altyapısıyla, mevcut kapalı ve fizikî alanlarıyla, öğretim elemanı ve öğrenci sayısı itibariyle bir üniversiteye hakikaten hazırdır ve layıktır. Burdurumuz -Türkiye genelinde yüzde 45 iken- tarım ve hayvancılık olarak yüzde 70-80'lere varan bir potansiyele sahiptir. Bu bakımdan da, köylümüzün, çiftçimizin elemeğinin, mahsulünün çok daha fazla değerlenmesi bakımından bir üniversiteye daha fazla ihtiyacı olacağı kanaatindeyim. Bunun yanında, daha önceki konuşmamda detaylı arz etmiştim, hepsine tekrar girmek istemiyorum, gerekçeler zaten belli; ancak, şu andaki fakülte ve yüksekokullar ile bina durumunu sizlere arz etmek istiyorum.

Burdurumuzda, 1999 tarihi itibariyle, 38 lise ve dengi okul mevcuttur; 9-14 yaş arasında 30 000, 15-19 yaş arasında da 25 000 vatandaşımız vardır. Burdur merkez ve ilçelerindeki lise ve dengi okullardan yılda 1 695 öğrenci mezun olmaktadır. 20.10.1999 tarihi itibariyle ilimiz ve ilçelerimiz fakülte ve yüksekokullarında toplam 7 426 öğrenci eğitim görmektedir.

Burdur'da -merkezde- 2 fakülte, 2 yüksekokul; ilçelerde de 2 yüksekokul olmak üzere toplam 2 fakülte ve 4 yüksekokul mevcuttur. Burdur Eğitim Fakültesinin 35 dönümlük kampus alanında 4 ayrı bloktan oluşan eğitim - öğretim binasıyla 1 adet kapalı spor salonu; Burdur Veteriner Fakültesinin 6 dönümlük kampus alanında üç katlı eğitim - öğretim binası; Burdur Sağlık Yüksekokulunun oto garaj yakınında dört katlı müstakil tahsisli eğitim - öğretim binası; Burdur Meslek Yüksekokulunun 30 dönümlük kampusu içerisinde 4 800 metrekare kapalı alanlı üç katlı eğitim - öğretim binası, 1 100 metrekare kapalı alanlı sosyal tesis ve 4 ayrı atölyesi, 4 adet bilgisayar, 1 adet de süt ve ürünleri laboratuvarı; Bucak Hikmet Tolunay Meslek Yüskesokulunun da yeteri miktarda arsası, eğitim - öğretim binası ve atölyeleri; Gölhisar Meslek Yüksekokulunun ise, tahsisli 1 adet eğitim ve öğretim binası mevcuttur.

Dolayısıyla, biraz önce ve daha önce de arz ettiğimiz gibi, Burdur, her yönüyle bir üniversiteye hazır durumdadır. İnşallah, değerli katkılarınızla, bu imkân sağlanırsa minnettar kalırız.

Yüce Heyetinize tekrar saygıylarımı sunuyor ve iyi günler diliyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Örs.

SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur) – Sayın Başkanım, yerimden söz alabilir miyim?

BAŞKAN – Siz de söz istemiştiniz, söz veremiyoruz; ama, İçtüzüğün 60 ıncı maddesi gereğince, yerinizden, lütfen, çok kısa olarak, buyurun efendim.

SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Burdur Milletvekilimiz değerli kardeşim Sayın Hasan Macit Beyin, Burdur İlimizde bir üniversite kurulmasına ilişkin kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması ile ilgili önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi ve bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygılarımla selamlarken, hac farizasını yerine getirirken, kutsal topraklarda Hakk'a yürüyen değerli milletvekilimiz merhum Nizamettin Sevgili'ye Yüce Allah'tan rahmet, ailesine, yakınlarına, Anavatan Partisi Grubu ve üyelerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Burdur İlimizde bir üniversite kurulmasına ilişkin görüşlerimi, 28 Şubat 2000'de, İstiklal Marşımızın yazarı millî şairimiz ve Burdur'un ilk milletvekili Mehmet Âkif Ersoy adıyla bir üniversite kurulmasına ilişkin kanun teklifimin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili önergem üzerinde konuşmamla, geniş bir şekilde, Yüce Heyetinize arz etmiştim ve değerli oylarınızla önergem kabul edilerek, Meclis gündeminde 364 sıra sayılı kanun teklifi olarak yerini almıştır.

İlimizin, gerçekten, bir üniversiteye ihtiyacı bulunmaktadır. İlimizde ve ilçelerimizde, eğitim ve öğretimine başarılı bir şekilde devam eden fakülte ve yüksekokullarımızın bir kısmı Antalya Akdeniz Üniversitesine, bir kısmı da Isparta Süleyman Demirel Üniversitesine bağlıdır. İlgili yüksekokullarımızın dışa bağımlı olmalarının doğurduğu birtakım sıkıntılar bulunmaktadır. Bu sıkıntılardan kurtulmak, eğitim ve öğretim faaliyetlerimizi daha verimli, etkin ve rasyonel bir şekilde sürdürebilmek için ilimizin kendi üniversitesine kavuşması bir zorunluluk haline gelmiştir. İlimizde kurulacak üniversitenin her türlü altyapısı hazır hale getirilmiş, vilayet, belediye, sivil toplum kuruluşları ve yükseköğretim vakfı, üniversitemiz için yıllardan beri fedakârca çalışmaktadırlar.

İlimizde kurulacak üniversite için, değerli kardeşim Hasan Macit Beyin önergesine vereceğiniz destek, hem bizleri hem de ilimiz halkını sevince boğacaktır; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi sevgi ve saygılarımla selamlarken, söz verdiği için Sayın Başkana teşekkürlerimi arz ediyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Coşkuner.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Şimdi, ikinci önergeyi okutuyorum:

10.—Aksaray Milletvekili ve Devlet Bakanı Sadi Somuncuoğlu’nun (2/376) esas numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/165)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

29 Kasım 1999 tarihinde vermiş olduğumuz (2/376) esas numaralı Aksaray Üniversitesi kurulmasıyla ilgili kanun teklifi, havale edildiği komisyonlarda bugüne kadar görüşülmemiştir.

Meclis İçtüzüğünün 37 nci maddesine göre, doğrudan gündeme alınmasını arz ederim.

Devlet Bakanı Sadi Somuncuoğlu

Aksaray

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Sadi Somuncuoğlu'nun imzasını taşıyan teklifte, aynı zamanda, Sayın Kürşat Eser'in de imzası bulunmaktadır. İçtüzüğümüz gereğince, ancak doğrudan gündeme alınmayla ilgili teklif sahiplerinden ancak birisi konuşabildiğinden, Sayın Sadi Somuncuoğlu konuşacaklar.

Buyurun Sayın Bakan. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

DEVLET BAKANI SADİ SOMUNCUOĞLU (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aksaray Üniversitesi kurulmasına dair milletvekilleri olarak verdiğimiz kanun teklifi üzerinde konuşmak üzere huzurunuza çıkmış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, ben de bir görevi yerine getirmek istiyorum: Meclisimizin değerli üyesi Nizamettin Sevgili kardeşimizin vefatı dolayısıyla kendisine Allah'tan rahmet diliyor, yakınlarına da başsağlığı ve sabırlar niyaz ediyorum.

Aksaray Üniversitesiyle ilgili kanun teklifini 1996 yılında da vermiştik, Mecliste böyle müzakeresi yapılmıştı ve değerli üyelerin oylarıyla yine gündeme alınmıştı; ancak, erken seçim dolayısıyla görüşme imkânı bulunamadı ve kadük oldu.

Aksaray Üniversitesi kurulsun diye bir talepte bulunurken, oradaki fakültelerin, yüksekokulların ve Aksaray'ın durumuna bakarak bu talepte, bu istekte bulunmayı uygun gördük. Halen 4 fakültesi vardır (fen - edebiyat fakültesi, mühendislik fakültesi, işletme fakültesi ve iktisadî ve idarî bilimler fakültesi) 5 de yüksekokulu vardır. Halen iki fakültenin açılmasıyla ilgili faaliyetler de devam etmektedir; mimarlık ve hukuk fakülteleri. Bunların birçoğu, halkın üniversite idaresiyle işbirliği yapması suretiyle gerçekleştiriliyor. Nitekim, eğitim fakültesi ve mühendislik fakültesi, tamamen, Aksaraylıların kendi gayretleriyle, kendi katkılarıyla, inşaatları tamamlanmak üzeredir. Şimdi, gündemde bulunan hukuk fakültesi ile mimarlık fakültesinin de binalarını, yine Aksaraylılar kendileri yapacaktır.

Biliyorsunuz, uzun yıllardan bu yana, halkımız, kendi camiini kendisi yapardı; ama, şimdi, son yıllarda, halkımız, buna ilaveten, okul yapmaya yöneldi; hatta, üniversite binalarını, fakültelerini ve onların ihtiyaçlarını karşılamak üzere büyük bir atılım ve fedakârlık gösteriyor. Bu heves, bu şevk iyi karşılanmalı, değerlendirilmeli; çünkü, her şeyi devlet yapamıyor. Halkın tasarrufları, halkın içinden gelen bu samimî gayretleri, ülkemizin kalkınması, ilim, bilim hayatı bakımından, gençlerimizin eğitim ve öğretimleri bakımından büyük önem taşıyor; bu kaynağı dikkate almamız gerekir.

Aksaray, ayrıca, hepinizin çok iyi bildiği gibi, coğrafî konumu itibariyle, ulaşım imkânları çok müsait olan, geniş araziye sahip ve deprem tehlikesi taşımayan, çok istisna durumda olan illerimizden birisidir. Yine, Aksaray halkının, tarımla uğraşan geniş yapısı içerisinde sanayileşmede de bir hızlı atılım yaptığını görüyoruz. 1998 yılında başlayan organize sanayi bölgesinin birincisi bitmiş, şu anda ikinci organize sanayi bölgesi hamlesi başlamıştır. Yine hepinizin yakinen bildiği gibi, sanayileşen bölgeler ile üniversiteleşme arasında yakın bir bağlantı vardır. Zaten, üniversiteler ile sanayimizi ve tarımımızı irtibatlandıramazsak, gelişen dünyamızda ve rekabetin bütün dünya sahasına yayıldığı günümüzde, arzu ettiğimiz hedeflere varmamız mümkün değildir. O bakımdan, Meclisimizin ve hükümetimizin, üniversiteleşme işlerine bakarken, bu hususlara dikkat etmesi gerektiği kanaatindeyim.

Hepinizin yakinen bildiği gibi, neredeyse bütün illerimizde, üniversite açılması için talepler vardır. Bu, saygıyla karşılanacak, çok iyi bir taleptir; ancak, bunların hepsini karşılamanın da güçlüğü vardır, bunu bir zaman dilimine yaymak gerekiyor. Belki, Meclisimiz bir çerçeve kanun çıkararak, nerelerde üniversite kurulması lazım, üniversite olabilmek için hangi şartları taşımak gerekiyor, sosyal çevreyle beraber, eğitim-öğretim kadrosunun orada yaşayabilme ortamı, fakülte sayıları, yüksekokul sayıları, nüfus gibi unsurları, kriterleri dikkate alarak, bir planlama yapabilir. Böyle yaparsa, zannediyorum ki, üniversite kurulmasına hak kazanmış illerimizin talepleri, henüz o duruma gelmemiş diğer taleplerle karıştırılmaz ve birbirine engel teşkil etmekten kurtarılır. Buna Türkiye’nin ihtiyacı var.

Biliyorsunuz, YÖK kurulduktan sonra Türkiye’de üniversiteleşmeyle ilgili bir tartışma yapıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlar mısınız efendim.

DEVLET BAKANI SADİ SOMUNCUOĞLU (Devamla) – Bu tartışmalardan birincisi “üniversiteleri illere dağıtmayalım; dağıtırsak, zaten, arzu edilen noktaya gelmemiş olan bilimsel birikim ve geleneği dağıtırsak, mevcut seviyeyi de kaybederiz. Onun için, mevcut üniversitelerdeki yoğunlaşma ve bilimsel gelenek kuvvetlendirilmelidir, Türkiye’nin buna ihtiyacı var” diyen görüştür. İkincisi de “hayır, üniversiteleri yayalım. Biz onların gelişmesini bekleyecek olursak, Türkiye’nin bilim hayatında, eğitim-öğretim hayatında hedeflerine ulaşması mümkün değildir. Bizim önceden imkânlarımızı hazırlayarak bir teşebbüsü gerçekleştirmemiz güç oluyor. Onun için üniversitelerimizi açalım, yolda imkânlarımızı da onunla paralel olarak geliştirerek istenilen seviyeye geliriz” şeklindeki görüştür.

Fiilî durum, birinci görüşün yanında, ikinci görüşü gerçekleştirme şeklinde oldu ve bugün birçok ilimizde üniversiteler var ve hepiniz biliyorsunuz, bu üniversiteler arzu ettiğimiz seviyede, kalitede değil; ama, hiç şüphe yok ki, kurulduğu günle bugün mukayese edilirse, çok büyük mesafe almıştır ve ayrıca, bulunduğu bölgelerde bilgi, görgü, kalkınma alanında çok örnek bir gelişmeye öncülük etmişlerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonu tekrar açıyorum; lütfen, cümlenizi tamamlar mısınız efendim.

DEVLET BAKANI SADİ SOMUNCUOĞLU (Devamla) – Bu bakımdan, ben, Türkiye'deki diğer üniversite taleplerini de incelediğim için size şunu ifade ediyorum: Aksaray İlimiz, üniversite altyapısı bakımından en ileri durumda olan bir ilimizdir. Bu teklifi desteklerseniz çok memnun olurum ve ülkemiz için hayırlı olacağına inanıyorum.

Saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Somuncuoğlu.

İçtüzük gereği söz isteyen iki sayın milletvekilimiz var. İkisi de Aksaray Milletvekili: Sayın Murat Akın ve Sayın Ramazan Toprak. Ancak, bunlardan birisine söz verebiliyorum. Bu sebeple, ilk söz isteyen Sayın Akın; buyurun efendim.

MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetimizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmalarıma başlamadan önce hepinizin Kurban Bayramını tebrik ediyor, ayrıca, hac farizasını ifa ederken Hak'kın rahmetine kavuşan Siirt Milletvekili Nizamettin Sevgili'yi de rahmetle anıyor, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanımız Sadi Somuncuoğlu Beyin biraz önce ifade ettiği teklifte, Sayın Milletvekilimiz Kürşat Eser, Sayın Milletvekilimiz Ramazan Toprak ve ben Murat Akın olarak, bizlerin de imzaları bulunmaktadır; ancak, iki milletvekilinin ismi zikredilmedi. Ayrıca, bu konuda yine bir teklif daha verildi. İçtüzük gereği birleşmiyormuş. İleriki tarihlerde inşallah bu teklif de tekrar gündeme gelecektir. 

Değerli milletvekilleri, bilim ve teknolojinin hızla geliştiği günümüzde, eğitimin, özellikle yükseköğretimin önemi daha da artmıştır. Gelişen ve değişen dünyada saygın bir topluluk olabilmenin koşulu, bilim ve teknolojide söz sahibi olmaktan geçmektedir. Bu düşünceyle, mevcut eğitim altyapısı, öğrenci sayısı, sosyal ve ekonomik durumu ve coğrafî konumu itibariyle bir üniversiteyi bünyesinde barındırabilecek durumda olan ilimizin gecikmeden bir üniversiteye kavuşturulması gerekmektedir.

Bu itibarla, Aksarayımızın gelişmesine tesir edecek, bilimsel proje üretecek Aksaray üniversitesi için, biraz önce Sayın Bakanımızın ifade ettiği gibi, halen eğitim veren 2 fakültemiz ve ayrıca, inşaatı tamamlanmış olup ve kararnameleri 1998 ve 1999 yılında çıkan fen ve edebiyat fakültesi ile eğitim fakültemiz de, yine 2000-2001 yılında, inşallah, eğitime başlayacaktır. Dolayısıyla, 2000-2001 yılı itibariyle 4 fakültesi, bilahara da, yine Bakanımızın ifade ettiği gibi, hukuk fakültesi ve mimarlık fakültesi inşaatları başlayacaktır ki, bu zikredilen fakültelerin tamamı, Aksaraylı zenginlerimiz ve bilhassa, İstanbul'da oturan işadamlarımız tarafından yapılmaktadır. Dolayısıyla, 4 fakültesi ve 5 yüksekokulu olan, belki de üniversite olmayan tek il Aksaray İlidir. Bu yüksekokullardan 2 tanesi de 4 yıllıktır.

Değerli milletvekilleri, Aksaray Belediyesince İlimiz Karasu mevkiinde 5 000 dekarlık arsa, üniversite kampus alanı olarak tahsis edilmiştir ve bu arsanın, üniversitenin kurulmasına ve yeni fakülteler ile genişlemesi düşünülen fakültelere yetecek kapasitede olduğu düşünülmektedir.

Kampus altyapısı tamamlanmış olup, ayrıca, kampus sahasında il özel idaresince 600 kişilik öğrenci yurdu, yine, Kredi ve Yurtlar Kurumunca da 1 000 kişilik kapasiteli diğer ikinci bir öğrenci yurdu tamamlanmış ve her ikisinde de öğrenci barınmaktadır.

Sayın Bakanımızın ifade ettiği gibi, Aksaray, Orta Anadolu'nun, hatta, Türkiyemizin tam merkezinde bulunan ve 1989 yılında yeniden kazandığı bir statüyle yeni ve genç bir il olmasına rağmen, M.Ö. 8000 yıllarına dayanan onbin yıllık tarihi ile kültür ve antik bir şehirdir. Aksaray'da bulunan Aşıkhöyük ve Acemhöyük ören yerlerinde 1960'lı yıllardan beri yapılan bilimsel kazı ve araştırmalardan bugüne değin elde edilen bulgular, Aksaray'ın bir yerleşim bölgesi olarak tarihini M.Ö. 8000 yıllarına götürürken, hem Türkiye tarihini hem de dünya tarihini kökünden değişimlerle etkileyen tektanrılı ilahî dinlerden İslamiyet ile Hıristiyanlığın buluştuğu... Dolayısıyla, bugün kurulmak istenilen, çeşitli dinlerin temsil edildiği toplulukların oluşturduğu Avrupa Birliği, yıllar önce, Aksaray toprağında gerçekleşmiş ve Hıristiyanlık ile İslamiyet, uzun süre önce orada buluşmuştur. Halen, bunun göstergesi olarak, Hıristiyan kökenli vatandaşlarımız tarafından da, bahse konu yüksekokul ve fakültelerin yapılmasına gayrîmüslim vatandaşlarımız da katkı sağlamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, toparlayınız efendim.

MURAT AKIN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Aksaray, bilhassa Frigyalılar döneminde, Lidyalılar, Medler, Persler...

Mekadonya Kralı Büyük İskender, M.Ö. 336'da tahta çıktığında, Asya seferine giderken, Tuz Gölünün doğusundaki Eskil İlçemiz tarafından geçmiştir ki, o vakitlerden beri, Aksaray, derin bir kültüre sahiptir.

Selçuklu Sultanı I inci Rukneddin Mesud'un, yine, Aksaray'da bir imparatorluk kurmasıyla devam eden Karamanoğlu Beyliği...

1396'da Yıldırım Bayezid'ın Karamanoğullarını Osmanlı İmparatorluğuna katması, bilahara, tekrar, 1470'te Fatih Sultan Mehmed'in...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akın, mikrofonu tekrar açıyorum; ama, lütfen cümlenizi tamamlayınız efendim.

MURAT AKIN (Devamla) –...Veziri Âzamı İshak Paşa komutasında, Aksaray, ikinci kez ve nihai olarak Osmanlı topraklarına katılmış ve bilahara da, o gün bugün, Türk Devletinin bir ili olarak kalmıştır.

Değerli milletvekilleri, bilhassa Aksaray'a üniversite kurulmasında, fakültenin yapılmasında yardımını esirgemeyen işadamlarının isminden bahsetmek istiyorum. Aksaray'ın ulu çınarı olarak tabir edilen rahmetli Mithat Gürsoy, Fahir Gürsoy, Nurettin Eroğlu, Fehim-Hikmet Peker, Kamil Yazıcı, M. Celalettin Peker, Mehmet Demirtaş, Faruk Kalaycı, Faruk Us, Mehmet Emin Bacak, Dinçer Mutlu, Aram Piran, Ahmet Mengi, Ömer Bozdağ, İhsan Er, Celalettin Özdal, Anoon Arekelyan, M. Naci Tuncer, Recep Demir; yine, Aksaray'da tarihî eserlerin onarımına büyük katkı sağlayan büyüğümüz Orhan Ağaçlı ve yine, okul ve sağlık ocağı, ibadet yerleri yapımlarında büyük harcamalarda bulunan Cuma-Kadir-Seyyit Uğur, Kamber Demir, rahmetli Hamit Acar, Fikri Saatçıoğlu, Ahmet Aktaş ve isimlerini burada zikredemediğimiz diğer hamiyetsever birçok vatandaşımıza huzurunuzda teşekkür ediyor, verilen kanun teklifini desteklemenizi Yüce Heyetinizden saygıyla istirham ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akın.

Sayın milletvekilleri, İçtüzük 37 nci madde gereğince verme imkânına sahip olduğumuz sözler tamamlanmış oldu.

Yalnız, Sayın Kürşat Eser, imza sahibi olarak, İçtüzük 60 ıncı madde gereğince yerinden söz istiyor; kendisine, çok kısa olmak üzere söz veriyorum.

Buyurun efendim.

KÜRŞAT ESER (Aksaray) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Yüce Heyetinizin tasvibini talep ettiğimiz kanun teklifimizle, gerek Aksarayımıza gerekse ülkemizin sosyal, kültürel, siyasî ve ekonomik sorunlarının çözümünde önemli katkılar sağlayacak olan Aksaray üniversitesinin kurulması talebimizi sizlere arz ediyoruz.

Şu anda, Aksarayımızda, 4 fakülte, 2 yüksekokul, 3 meslek okulu ve bunların da 4 000 öğrencisi bulunmaktadır.

Gerek kanun teklifimizde gerekse gerekçede sunmaya çalıştığımız hususlar nedeniyle teklifimizin gündeme alınması ve öncelikle yasalaşmasında zaruret vardır.

Bu nedenle, destek ve katkılarınızı bekliyor, Aksaray halkı adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Eser.

Yine, İçtüzüğün 60 ıncı maddesi uyarınca, aynı konu üzerinde, yerinden, çok kısa olmak üzere, Sayın Ramazan Toprak'a söz veriyorum; buyurun efendim.

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi üzerinde, Aksaray'ın 4 milletvekili olarak hepimizin müşterek imzası mevcuttur; zannediyorum, bu, zuhulen geçildi.

Bir güzel veciz sözü ifade etmek istiyorum: Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. İlim tahsil yuvaları üniversitelerdir. Üniversiteler, ilim tedris edilen yerlerin komplike ve belli bir plan program dahilinde ortaya konulmuş, yapılanmış şeklidir.

Aksarayımız, Türkiye'nin -doğusu ve batısı, kuzeyi ve güneyi- tam merkezinde bir ilimizdir. Bu ilimize yakışan bir üniversitenin altyapısı hazırdır; 4 fakültesi ve 5 yüksekokulu mevcuttur. Tıp fakültesinin bütün altyapısı hazırlanmış vaziyettedir ve muhtemelen bir yıl içerisinde tıp fakültesi, kurulma noktasına gelmiş olacaktır.

Biz, ilim tedris edilen ilim yuvalarımızı artırmak istiyoruz. Keza, cehaletin düşmanı olan bu ilim yuvasının tesisi konusunda Yüce Meclisin desteğini bekliyor, hepini saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Toprak.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... ...Kabul etmeyenler... Önerge, kabul edilmiştir.

Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

IV. —SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. — Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, demiryolu taşımacılığına ve bakanlık bünyesindeki atamalara ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/241)

BAŞKAN – Sözlü soruların 1 inci sırasında yer alan, Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal Atahan'ın, demiryolu taşımacılığına ve bakanlık bünyesindeki atamalara ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Sayın Ulaştırma Bakanı?.. Hazır değil.

Sayın Atahan, konuşmayı arzu ediyor musunuz?..

NAMIK KEMAL ATAHAN (Hatay) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Çünkü, 5 dakikalık bir konuşma hakkınız var.

NAMIK KEMAL ATAHAN (Hatay) – Yazılı olarak...

BAŞKAN – Yazılı olarak cevap verilecektir; hay hay efendim.

Sayın milletvekilleri, Sayın Atahan konuşmayı arzu etmediler.

1 inci sıradaki bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

2. — Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, Adana-İskenderun hattına mavi tren konulmasıyla ilgili bir çalışma olup olmadığına dair Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/242)

BAŞKAN – 2 nci sırada, yine, Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal Atahan'ın Adana-İskenderun hattına mavi tren konulmasına ilişkin bir çalışma olup olmadığına dair Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi var.

Sayın Bakan?.. Hazır değil.

Sayın Atahan?..

NAMIK KEMAL ATAHAN (Hatay) – Konuşmayacağım.

BAŞKAN – Görüşmeyi arzu etmiyorlar.

Bu önerge de, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

3. — Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, büyük marketlerin kuruluş yerlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/246)

BAŞKAN – 3 üncü sırada, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, büyük marketlerin kuruluş yerlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi.

Sayın Bakan?..Hazır değil.

Sayın Yanmaz?...

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) – Konuşmayacağım.

BAŞKAN – Görüşmeyi arzu etmiyorlar.

Üç birleşimde cevaplandırılmayan bu önerge de, yazılı soruya çevrilerek, gündemden çıkarılmıştır.

4. — Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Ardahan Havaalanı inşaatının ne zaman bitirileceğine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/248)

BAŞKAN – 4 üncü sırada, Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya'nın, Ardahan Havaalanı inşaatının ne zaman bitirileceğine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi.

Sayın Bakan?..Yok.

Sayın Kaya?.. Mevcut değil.

Bu önerge de, üç birleşimde cevaplandırılmamış olduğundan yazılıya çevrilmiştir, gündemden çıkarılmıştır.

5.— Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Ardahan Organize Sanayi Bölgesi Projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/249)

BAŞKAN – Yine, Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya'nın, Ardahan Organize Sanayi Bölgesi Projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi.

Sayın Bakan ?..Mevcut değil.

Sayın soru sahibi mevcut değil.

Önerge, yazılı soruya çevrilerek gündemden çıkarılmıştır.

6. —Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Ladik Devlet Hastanesi Projesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/252)

BAŞKAN – 6 ncı sırada, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya'nın, Ladik Devlet Hastanesi projesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi.

Sayın Bakan ?..Mevcut değil.

Sayın Uzunkaya, konuşacak mısınız?

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Evet.

BAŞKAN – Soru sahibi Sayın Uzunkaya konuşacaklardır.

Buyurun efendim, süreniz 5 dakikadır.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, sözlü sorum üzerine konuşmama geçmeden önce, idrak ettiğimiz Mübarek Kurban Bayramınızı, aziz milletimizin ve Meclisimizin mensuplarının bayramlarını kutluyor ve yine, bugün burada büyük bir coşkuyla değerlendirmelerin yapıldığı Çanakkale Zaferinin seneyi devriyesini ve onun aziz şehitlerini rahmetle yâd ediyorum. Yine, bu Kurban Bayramı arefesinde, Arafat vakfesi esnasında Hak'ka yürüyen değerli kardeşimiz, aziz dostumuz Nizamettin Sevgili kardeşimize de Cenabı Hak'tan rahmet diliyor; bütün Meclise, aziz milletimize, ailesine başsağlığı dileklerimle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanımıza, 11 inci ayda, bütçe müzakereleri esnasında, cevaplanması, daha açığı, yatırımda katkı sağlanması umuduyla, Ladik Devlet Hastanesinin yapımına dair soru tevcih etmiştim. Üçüncü kerre Mecliste cevabını alamadığım için, sorularım üzerine bir açıklama yapma ihtiyacını duydum.

Değerli milletvekilleri, Ladik, Samsunumuzun eski; ama, kalkınma açısından, maalesef, en geride kalmış ilçelerinden birisidir. Devlet Planlamanın hazırladığı, elimizde, hemen bütün vekil arkadaşlarımızın elinde bulunduğunu zannettiğim raporlarda da görüleceği gibi, tek sanayi, kurulu olan bir çimento fabrikası ki, bundan takriben on oniki yıl önce özelleştirildi, özelleşmesinden sonra da işçi sayısı azaldı. Dolayısıyla, ilçemizde, üretimi düşmüş her sektör, başta şoför esnafı olmak üzere, büyük ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kalınmıştır.

Bu arada, Türkiye'de, genelde sağlık açısından yaşanan sıkıntılar hepinizin malumu. Ladik İlçesi, Erzurum-Samsun yolu üzerinde bulunması nedeniyle de, zaman zaman trafik kazalarının da olabileceği varsayılırsa, sağlık ocağından dönüşümü temin edilen mevcut hastanenin -25 yatak kapasiteli- fevkalade imkânları olmayan tarzda hizmet yürütmesi elbette mümkün değil. Bir devlet hastanesi düşünün ki, onda halen 2 pratisyen hekim var. Keşke, Değerli Sağlık Bakanımız burada olsalardı...

Ladik Devlet Hastanemiz içerisinde 2 pratisyen hekimimiz var; çok az sayıda personel ve yetersiz bir bina... Elbette, burada, yeterli sağlık hizmetinin verilmesi mümkün değildir.

2000 yılında bitirileceği varsayılan Ladik Devlet Hastanemizin, maalesef, inşaatına başlanması şöyle dursun, elimde bulunan bu tapu senedi dahi, Sağlık Bakanlığına devredilmiş bir araziye ait değil. 43 000 metrekarelik arazi, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından gerekli tahsisleri yapılamamış; Orman Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı arasında med ve cezir hadisesini yaşayan bir arsa...

Biz, bu arsanın tahsisi ne zaman yapılacak, bu binanın temeli ne zaman atılacak ve Ladikli insanımız, ekonomik imkânları çok dar olan bu bölgenin insanı, başı ağrıyınca, dişi ağrıyınca, gözü rahatsız olunca, 80 kilometre uzaklıktaki Samsun İline veya Merzifon'a, Suluova'ya, başka ilçelere koşma sıkıntısından ne zaman kurtulacak diye, Değerli Bakanımız ve hükümetimizden acil bir çözüm ve cevap bekliyoruz. Şifahî cevap olmaktan ziyade, hakikaten, bir an önce arsa sorununun halledilmesi ve mutlaka inşaatının başlatılıp, eğer hesaplar doğru tutarsa, vaat edilen 2001 yılı içerisinde bu hastanenin, kapasitesiyle hizmete sunulmasını, hükümetimizden ve Değerli Bakandan, bakanlık mensuplarından bekliyoruz.

Bu vesileyle, Türkiye'de yaşanan sağlık sıkıntılarının da gündemden düşürülmemesi... Değerli Bakanımızın konuya yakın ilgi gösterdiğini biliyorum; ama, acilen personel bekleyen hastanelerimizin, başta hemşire ve diğer teknik personel olmak üzere, taleplerinin de...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, tamamlar mısınız.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Sayın Başkanım, bitiriyorum.

...bir an önce karşılanmasını ümit ve temenni ediyor, aziz milletimize sağlıklı bir ömür niyazıyla, Değerli Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Uzunkaya'ya teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan bulunmadığından ve önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmamış olması sebebiyle, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası gereğince yazılı soruya çevrilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Sayın Sökmenoğlu tarafından Başkanlığımıza verilmiş bir önerge vardır; okuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" bölümünün 98, 99 ve 100 üncü sıralarında yer alan sorulara birlikte cevap vermek istiyorum.

Gereğini arz ediyorum.

Murat Sökmenoğlu

İstanbul

TBMM Başkanvekili

Bu önergenin, soruların görüşülmesinin başlangıcında verilmesi lazımdı; ancak, maksat, sorulara cevap almak olduğuna göre, müsaadelerinizle, 98, 99 ve 100 üncü sorulara geçiyorum Sayın Sökmenoğlu'ndan cevap almak üzere.

7. — Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, personel tanıtım kartlarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi ve TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu'nun cevabı (6/366)

8. — Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, idarî dava konusu olan personel atamalarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi ve TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu'nun cevabı (6/367)

9. — Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, personel alımı ve atamalarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi ve TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu'nun cevabı (6/368)

BAŞKAN – Her 3 soru da, Sayın Namık Kemal Atahan tarafından verilmiştir.

Gündemin 98, 99 ve 100 üncü sıralarındaki soru önergelerini peşpeşe okutuyorum:

21.12.1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Yıldırım Akbulut tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Namık Kemal Atahan

Hatay

1. Meclis personelinin tanıtım kartlarının rengi neye göre düzenlenmektedir? Bu konuda yönetmelik var mıdır?

2. Müşavir, uzman, sekreter, polis memuru ve diğer memurlarla, garson ve çayocakçısına neden aynı renk kart verilmektedir?

21.12.1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Yıldırım Akbulut tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Namık Kemal Atahan

Hatay

1. Meclisteki personel atamalarında liyakat ve ehliyete gereken önemin verilmediği iddiaları konusundaki görüşünüz nedir?

2. Yaptığınız atamalardan kaç adedi idarî dava konusu edilmiştir? Hangilerine karşı yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir? Yürütmeyi durdurma veya iptal kararları uygulanmakta mıdır?

21.12.1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımının Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Yıldırım Akbulut tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Namık Kemal Atahan

Hatay

1. TBMM Başkanı seçildiğinizden bugüne kadar, TBMM bünyesinde kaç kişiyi işe aldınız? Hangi birimlerde görevlendirdiniz? Bu kişilerin içinde doğrudan sizin veya başka milletvekillerinin yakını var mıdır?

2. İdarî kademelere Meclis dışından yaptığınız atamalar hizmetin gereklerinden mi kaynaklanmıştır? İdarî kademelere atanan kişiler kimlerdir? Daha önce hangi görevlerde bulunmuşlardır?

BAŞKAN – Şimdi, cevapları almak üzere, Sayın Sökmenoğlu'na söz veriyorum; her soru için 5 dakika süreniz var efendim.

Buyurun.

TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın Başkanlığımıza yönelttiği sözlü soru önergelerini cevaplandırmak üzere huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi önce saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi tanıtım kartları, kurumumuzda çeşitli statülerde görev yapan personele, gerek kampusa girişlerde gerekse kampus içinde devamlı olarak yakalarına takmak veya boyunlarına asarak taşımak şartıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Güvenlik Yönetmeliğinin 23 üncü maddesine göre verilmektedir. Söz konusu kartların renkleri, makamın takdiriyle belirlenmiş olup, bugüne kadar da böyle uygulana gelmiştir.

Kurumumuzda görev yapan personelden: Yönetici personele mavi; yardımcı hizmetler sınıfına dahil personele turuncu; yardımcı hizmetler sınıfı dışında kalan personele bordo; milletvekili danışmanlarına yeşil; Türkiye Büyük Millet Meclisi kadrolarından emekliye ayrılmış olan personele de eflatun renkte kart verilmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, Başkanlığımıza yönelttiği (6/367) esas numaralı sözlü soru önergesini cevaplandırıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilatı kadrolarına, gerek kurum içerisinden yer değiştirmek suretiyle gerekse kurum dışından yapılan atamalarda, hizmetin gerektirdiği liyakat ve ehliyet esas alınarak, hizmetlerin daha etkin ve verimli olarak yerine getirilmesi amaçlanmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilatının idarî kademelerinde görev yapan 4 personel kurum içinde, 2 personel ise, 2918 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununun 5 inci maddesi gereğince, kurum dışında başka görevlere atanmışlardır.

Görev yerleri değiştirilen 6 personelin tamamı, haklarında yapılan işlemlerin iptali isteğiyle kurumumuz aleyhine idarî dava açmışlardır. Bunlardan kurum içi görev yeri değiştirilen 2 personel ile kurum dışında bir göreve atanan 2 personel, ayrıca yürütmeyi durdurma talebinde bulunmuşlardır. Yürütmeyi durdurma talebinin üçü reddedilmiştir. Kurum dışında bir göreve atanan personelin, yürütmenin durdurulması istemiyle açmış olduğu davada, ilgili mahkeme, yürütmenin durdurulmasına karar verdiğinden, Anayasanın 132 nci ve 2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun 28 inci maddeleri hükümlerine göre, ilgili personel Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görevlerine iade edilmiş ve görevlerinden ayrı kaldığı sürelere ait maddî hakları kendisine ödenmiştir; ancak, esas davalar henüz sonuçlanmıştır.

Sayın Başkan, şimdi de, Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın Başkanlığımıza yönelttiği (6/368) esas numaralı sözlü soru önergesini cevaplandırıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisinde göreve başladığım 20.5.1999 tarihinden bugüne kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği merkez ve Millî Saraylar Daire Başkanlığı ihtiyacı olarak, 21 kadrolu, 6 sözleşmeli ve 10 geçici işçi statüsünde olmak üzere, 37 personel alınmıştır.

Yukarıda belirtilen 20.5.1999 tarihinden bu yana, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği teşkilatının merkez ve Millî Saraylar Daire Başkanlığı idarî kademelerine kurumumuz dışından yapılan atamaların sayısı 11'dir. Bu kişiler, daha önce kamu kurum ve kuruluşlarında yönetim görevlerinde bulunan ve yönetim tecrübesi olan, liyakatli kimselerdir.

Bu itibarla, yapılan bu atamalar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği teşkilatında hizmetlerin daha etkin ve verimli olarak yürütülmesini sağlamak amacıyla yapılmıştır.

Saygıyla arz ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

Böylece, 3 soru cevaplandırılmış oldu.

Şimdi, İçtüzüğün 98 inci maddesinin dördüncü fıkrası gereğince yaptığımız atlamadan geri dönerek, 7 nci sıradaki soruya geçiyoruz.

10. — Karabük Milletvekili Mustafa Eren’in, Karabük Kültür Merkezi Projesine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/254)

BAŞKAN – 7 nci sırada, Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, Karabük Kültür Merkezi projesine ilişkin Kültür Bakanından soru önergesi bulunmaktadır.

Sayın Kültür Bakanı?.. Yok.

Sayın soru sahibi?.. Yok.

Üç birleşimde cevaplandırılmayan bu soru, yazılıya çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır.

11. — Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Şanlıurfa-Hilvan’da kamulaştırılan bir caddenin bedelinin ne zaman ödeneceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/260)

BAŞKAN – 8 inci sırada, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Şanlıurfa-Hilvan'da kamulaştırılan bir caddesinin bedelinin ne zaman ödeneceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değiller.

Sayın Yanmaz, konuşmak istiyor musunuz efendim?

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) – Hayır efendim.

BAŞKAN - Sayın Yanmaz, konuşmayı arzu etmiyorlar.

Önerge, yazılıya çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır.

12. —Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, pancar kotasının kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/262)

BAŞKAN - 9 uncu sırada, Bayburt Milletvekili Sayın Suat Pamukçu'nun, pancar kotasının kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Sayın Pamukçu, konuşmak istiyor musunuz?..

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Pamukçu, önergelerini izah edecekler; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika Sayın Pamukçu.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçirmiş olduğumuz Kurban Bayramınızı tebrik ediyorum. Ayrıca, aziz milletimizin de bayramlarını tebrik ediyorum.

Sözlü sorumuza üçüncü defadır cevap verilmediği için huzurlarınızdayım. Gerçekten de, gerek bayram tatili sırasında gerekse daha önceki seçim bölgemize yapmış olduğumuz ziyaretler sırasında çiftçilerimizin her defasında, her karşılaştığımızda dile getirdiği bir hususu, sözlü soru önergesi halinde Meclis Başkanlığına takdim etmiş olmamıza rağmen, üçüncü defadır Sayın Bakanın bu konuda bir açıklama yapmamasını gerçekten yadırgıyorum, çiftçilerimiz adına yadırgıyorum.

Neredeyse yeni bir ekim dönemine girmek üzereyiz. Bu konuda, çiftçilerimizin mutlaka aydınlatılması gerekirdi. Sayın Bakan, en azından Meclise gelecek zamanı bulamıyor ise, hiç olmazsa yazılı olarak cevaplandırmış olsaydı, biz de çiftçilerimize Sayın Bakanımızın hangi görüşte olduğunu, bu konuda ne düşündüğünü, hiç olmazsa bu gezilerimiz sırasında iletmiş olurduk; ancak, maalesef olmadı. Zaten, bu hükümetin çiftçiyle de işçiyle de memurla da bir işi yok, onu da biliyoruz; başka bir beklentimiz de yoktu.

Bizim sorduğumuz soru nedir diye baktığımız zaman, demişiz ki, bu Meclis, geçen dönem, Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinindeki kalkınma hamlelerini teşvik için 4325 sayılı bir kanun çıkardı. Özellikle Bayburt için söylüyorum; çünkü, Bayburt'ta, iklim şartları açısından baktığınız zaman, çiftçilerimiz açısından verimli olabilecek tek ürün pancardır. Siz, pancara da, ancak 1997'de ürettiğiniz kadar ya da ektiğiniz kadar ekersiniz diye kota koyarsanız, bu vatandaş ne yapacak?! Efendim, 1997'de fazla ekseydi... 1997'de fazla ekemediğinin sebebini hepimiz biliyoruz; bir önceki yıl tabanfiyat düşük tutulmuştu, vatandaş da pancarı ekmedi. Ondan sonra gelen Refahyol hükümeti, yüzde 150'nin üzerinde zam yapınca, vatandaşımız, bu sefer pancar ekmeye kalktı, kalkınca da karşısında kotayı buldu.

Şimdi, gittiğimiz yerlerde, vatandaş, bize hep şunu söylüyor: "Bakın, pancar avansı ödenmedi, pancar paraları verilmedi; kurban kesemedik." Efendim, nisan ayında ödenecekmiş; şimdi bir değerli milletvekilimiz söyledi. Nisanda ödenecekse, bunu, Sayın Bakanın bizzat kendisinin açıklaması gerekmez miydi?!

Şimdi, bu kota niçin uygulanıyor; bakınız, size, iki tane misal vereyim: Fransa, 60 milyon nüfuslu bir ülkedir -aşağı yukarı Türkiye kadar- 40 milyon ton pancar üretimi var, 5 milyon ton da şeker üretiyor; yaklaşık tüketimi 2 milyon ton civarında, kalan 3 milyon tonu ihraç ediyor. Almanya, 31 milyon ton pancar üretiyor; 3,5 milyon ton şeker üretiyor; 1,5 milyon tonunu ihraç ediyor.

Şimdi, öyle garip bir ülkeyiz ki, sanki üretimi cezalandıran bir hükümetle karşı karşıyayız. Bir sayın bakan, geçtiğimiz günlerde, burada, bu kürsüde, mazotun iki ayrı fiyatla satılmasından şikâyet ediyor; niçin ucuz satılıyor diye şikâyet ediyor. Sayın bakan, mazot niye ucuz satılıyor diye şikâyet edeceğinize, pahalı sattığınız mazotu ucuzlatırsanız bu sorunu halletmiş olursunuz ve çiftçilerimizi de sevindirmiş olursunuz. Şikâyet hakkınız yok ki... Vatandaş getirmiş, ucuz satıyor; niye ucuz satıyor diye şikâyet ediliyor!

Şimdi, Türkiye'deki pancar üretimi ne kadar; 13 milyon küsur ton ve 1,5 milyon ton da şeker üretiliyor. Özel sektörün ürettiği şeker de yaklaşık 300 000 ton -onu da hesaba katarsanız- toplam 1 milyon 800 bin ton şeker üretiliyor. Bizim tükettiğimiz ne kadar, 2 milyon ton civarında, yani, siz, pancar kotasını kaldırırsanız, şeker şirketinin yetkililerinin ifadesine göre, ilave gelecek şeker miktarı 600 000 tondur; 600 000 ton şeker ilavesi için bu kadar çiftçiyi üzmeye değer mi?! Kaldı ki, kota uygulayacaksanız, bunu, çeşitli ürün alınan verimli sahalarda uygulayın. Bayburt'ta, pancar üretimi dışında, verimli bir ürün elde etmek mümkün değil...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, lütfen tamamlar mısınız.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) – Bayburt, hem iklim şartları hem de arazi yapısı itibariyle, yükseklik itibariyle, değişik ürünler elde etmeye müsait değil; ama, ülkemizin, Allah'a şükür, değişik ürünler -sebze, tahıl, meyve- konusunda, çeşitli ürünler elde edilebilecek verimli sahaları çok. Pancar kotasını, hiç olmazsa, oralarda biraz daha fazla, sık uygulayın. Bayburt'un tamamında kaldırsanız ne olur?! Bayburt'un tamamını kota dışı bıraksanız ne olur?! Bayburt gibi yerlerin kotadan muaf tutulması durumunda, fazla bir etkisi olacağını da zannetmiyorum; çünkü, çok büyük arazileri yok; zaten, ekilen yerler çok küçük araziler. Bunların tamamını kotadan muaf tutsanız bile, herhangi bir olumsuz sonuçla karşılaşmanız mümkün değil.

Sayın Bakanımızdan, biz, yine de, iyi niyetle, pancar kotasını, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizdeki çeşitli ürün elde edemeyen illerimizden kaldırmasını bekliyoruz. Kota uygulamasından vazgeçilirse...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, cümlenizi tamamlayın efendim.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) – Teşekkür eder, saygılar sunarım efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Pamukçu.

13. — İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın, 17 Ağustos Marmara Depreminden sonra gönderilen yardımların kullanımına ve depremzedelerin konut ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/265)

BAŞKAN – 10 uncu sırada, İstanbul Milletvekili Sayın Osman Yumakoğullarının, 17 Ağustos Marmara Depreminden sonra gönderilen yardımların kullanımına ve depremzedelerin konut ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Başbakan ve yetki verdiği sayın bakan?.. Yok.

Önerge sahibi?.. Yok.

Önerge yazılı soruya çevrilerek gündemden çıkarılmıştır.

14.— Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik’in, sağlık ocaklarındaki personel açığına ve Ankara Şereflikoçhisar Devlet Hastanesinin uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/267)

BAŞKAN – 11 inci sırada, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik'in, sağlık ocaklarındaki personel açığına ve Ankara Şereflikoçhisar Devlet Hastanesinin uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Sayın Çelik?.. Mevcut değil.

Önerge yazılı soruya çevrilmiştir ve gündemden çıkarılmıştır.

15.— Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, Bursa-Yenişehir İlçesi Köprühisar Köyü sağlık ocağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/269)

BAŞKAN – 12 nci sırada, Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Bursa-Yenişehir İlçesi Köprühisar Köyü sağlık ocağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Sağlık Bakanı?.. Mevcut değil.

Soru ertelenmiştir.

16.— Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, ulusal televizyon ve radyoların TÜRKSAT aboneliği için TELEKOM’a ödedikleri kira bedellerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/270)

BAŞKAN – 13 üncü sırada, Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman'ın, ulusal televizyon ve radyoların Türksat aboneliği için Telekom'a ödedikleri kira bedellerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Soru ertelenmiştir.

17.— Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, telefon faturası tahsilatı yapan özel bankalara ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/271)

BAŞKAN – 14 üncü sırada, Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman'ın, telefon faturası tahsilatı yapan özel bankalara ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Soru ertelenmiştir.

18.— Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, NMT araç telefonlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/272)

BAŞKAN – 15 inci sırada, Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman'ın, NMT araç telefonlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Soru ertelenmiştir.

19.— Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, internet aboneliğine ve denetimine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/273)

BAŞKAN – 16 ncı sırada Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman'ın, internet aboneliğine ve denetimine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Soru ertelenmiştir.

20.— Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, demiryollarının depremden zarar görüp görmediğine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/274)

BAŞKAN – 17 nci sırada, Hatay Milletvekili Sayın Namık Kemal Atahan'ın, demiryollarının depremden zarar görüp görmediğine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Soru ertelenmiştir.

21.— Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, Bursa İlindeki belediyelerin deprem yardımı alıp almayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/275)

BAŞKAN – 18 inci sırada, Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Sünnetçioğlu’nun, Bursa İlindeki belediyelerin deprem yardımı alıp almayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Soru ertelenmiştir.

22.— Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, 8.9.1999 tarih ve 10197 sayılı ve 15.10.1999 tarih ve 12297 sayılı genelgeler kapsamına giren yerleşim merkezlerindeki inşaatlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/276)

BAŞKAN – 19 uncu sırada, Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Sünnetçioğlu’nun, 8.9.1999 tarih ve 10197 sayılı ve 15.10.1999 tarih ve 12297 sayılı genelgeler kapsamına giren yerleşim merkezlerindeki inşaatlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Soru ertelenmiştir.

23.— Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda’nın, Şırnak İline yapılan yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/278)

BAŞKAN – 20 nci sırada, Şırnak Milletvekili Sayın Abdullah Veli Seyda’nın, Şırnak İline yapılan yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakanlar?.. Mevcut değil.

Soru ertelenmiştir.

24.— Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda’nın, Şırnak İlinin veteriner hekim ihtiyacına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/279)

BAŞKAN – 21 inci sırada, Şırnak Milletvekili Sayın Abdullah Veli Seyda’nın, Şırnak İlinin veteriner hekim ihtiyacına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Soru ertelenmiştir.

25 .— Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda’nın, Şırnak’ta içme suyu amaçlı yapılan tesis, kuyu, montaj sayısına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/280)

BAŞKAN – 22 nci sırada, Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda’nın, Şırnak’ta içmesuyu amaçlı yapılan tesis, kuyu, montaj sayısına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Soru ertelenmiştir.

26.— Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda’nın, Şırnak İlinde yapılan yatırımlara ve atamalara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/281)

BAŞKAN – 23 üncü sırada, Şırnak Milletvekili Sayın Abdullah Veli Seyda’nın, Şırnak İlinde yapılan yatırımlara ve atamalara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Soru ertelenmiştir.

27.— Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, sorgulama ve gözaltı yöntemlerinde değişiklik yapılması için bir çalışma olup olmadığına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (6/282)

BAŞKAN – 24 üncü sırada, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, sorgulama ve gözaltı yöntemlerinde değişiklik yapılması için bir çalışma olup olmadığına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Buradalar, soruya cevap verecekler.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına delalet etmenizi saygılarımla arz ederim.

Mustafa Niyazı Yanmaz

Şanlıurfa

Her Türk vatandaşı, Türk adaletinin yargıçları karşısında, kendilerine isnat edilen suçla ilgili hesap vermekten kaçınmayacağı ve bir vatandaşlık görevi olduğunu da biliyor; ancak, son bir iki yıldır, bilhassa DGM savcıları tarafından, geceyarılarında yapılan ani baskınlar ve gözaltılar hoş bir görüntü vermiyor. Bu görüntüler, halkımıza korku salmakla kalmıyor, adalete olan güven duygusunu da ciddî manada zedeliyor.

1. İfadesi alınmak istenen kişi veya kişilerin uygar ve demokratik bir şekilde sorgulanmaları mümkün değil mi?

2. Gözaltıların, gündüz vakti korku ve tedhiş içermeyecek bir şekilde yapılması için herhangi bir çalışmanız var mıdır?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

Süreniz 5 dakika efendim.

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın (6/282) esas numaralı sorgulama ve gözaltı yöntemlerinde değişiklik yapılması için bir çalışma olup olmadığına ilişkin soru önergesine cevap vermek üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, yakalama ve gözaltına alma konusuna, Anayasamızın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19 uncu, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 127 ile 131 inci, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun 13 ve 17 nci maddeleri ile 1.10.1998 tarih ve 23480 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinde yer verilmiştir.

İfade alma ve sorgu ise, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunumuzun 132 ile 135/a maddeleriyle anılan yönetmelikte düzenlenmiştir.

Devlet güvenlik mahkemelerinde uygulanacak yargılama usulleri ise, 2845 sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinde belirtilmiş olup, maddenin üçüncü fıkrasında "soruşturmanın gerekli kıldığı hallerde suç mahalli ile delillerin bulunduğu yerlere gidilerek soruşturma yapılır" hükmüne yer verilmiştir. Yakalama, gözaltına alma, ifade alma ve sorgu, sözü edilen mevzuat hükümleri çerçevesinde yürütülmektedir.

Öte yandan, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun, toplumsal, siyasal, sosyal ve ekonomik değişimler karşısında eskimiş bulunan ve günün koşullarına göre ihtiyaçlara cevap veremeyen yönlerini ıslah etmek, gerekli değişiklikleri yapmak amacıyla Bakanlığımızca oluşturulan komisyon çalışmalarını tamamlamış bulunmaktadır. Halen, ilgili bakanlık ve kuruluşların görüşlerinin alınması aşamasında bulunan tasarı, bu görüşler ışığında, bir kez daha değerlendirildikten sonra, önce, Bakanlar Kuruluna, Bakanlar Kurulunca uygun görüldüğü takdirde, Yüce Meclise sunulacaktır.

Saygıyla, bilgilerinize arz ederim. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Adalet Bakanımıza teşekkür ediyorum.

25 inci sıradan devam ediyoruz.

28.— Denizli Milletvekili Salih Erbeyin’in, Denizli’nin sulama suyu ve toplulaştırma projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/284)

BAŞKAN – 25 inci sırada, Denizli Milletvekili Sayın Salih Erbey'in, Denizli'nin sulama suyu ve toplulaştırma projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

29.— Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç İlçesinde yağışların neden olduğu zararlara karşı alınacak önlemlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/286)

BAŞKAN – 26 ncı sırada, Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç İlçesinde yağışların neden olduğu zararlara karşı alınacak önlemlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Önerge ertelenmiştir.

30.— Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç Devlet Hastanesinin bazı sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/288)

BAŞKAN – 27 ncı sırada, Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç Devlet Hastanesinin bazı sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Soru ertelenmiştir.

31.— Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç İlçesinin yollarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/289)

BAŞKAN – 28 nci sırada, Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç İlçesinin yollarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Soru ertelenmiştir.

32.— Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç İlçesinin içme suyu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/290)

BAŞKAN – 29 uncu sırada, Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç İlçesinin içmesuyu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Soru ertelenmiştir.

33.— Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç İlçesinde Kadastro Müdürlüğü açılıp açılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/291)

BAŞKAN – 30 uncu sırada, Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-İliç İlçesinde kadastro müdürlüğü açılıp açılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Soru ertelenmiştir.

34.— Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, amatör spor faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/292)

BAŞKAN – 31 inci sırada, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’ün, amatör spor faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Soru ertelenmiştir.

35.— Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Olağanüstü Hal Bölgesindeki Çocuk Esirgeme Kurumlarında görevli öğretmenlerin kademe ilerlemelerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/293)

BAŞKAN – 32 nci sırada, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Olağanüstü Hal Bölgesindeki Çocuk Esirgeme Kurumlarında görevli öğretmenlerin kademe ilerlemelerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Mevcut değil.

Soru ertelenmiştir.

36.— Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, okullarda idareci olarak çalışan öğretmenlerin makam tazminatlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/294)

BAŞKAN – 33 üncü sırada, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, okullarda idareci olarak çalışan öğretmenlerin makam tazminatlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi vardır.

Sayın Bakan?.. Burada.

Sayın Bakan, diğer sorularla beraber mi cevap vermek istersiniz?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkanım, (6/294) ve (6/296)'ya tek tek cevap vereceğim, ondan sonra gelenlere toplu olarak cevap vereceğim.

BAŞKAN – Peki efendim.

O zaman, müsaade ederseniz (6/294)'ü okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına delalet etmenizi saygılarımla arz ederim.

Mustafa Niyazi Yanmaz

Şanlıurfa

1. Okullarda, müdür, müdür yardımcısı olarak görev yapan öğretmenlerimiz, makam tazminatı olarak ne kadar fark alıyorlar?

2. Görev ve sorumluluğu ağır olan bu makamlardaki idarecilerimizin aldıkları ücreti yeterli buluyor musunuz?

3. Okullarda idareciliği cazip hale getirmek için herhangi bir çalışmanız var mıdır?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Siirt Milletvekili sevgili Nizamettin Sevgili'yi kaybettikten sonra ilk defa kürsüye çıktığım şu an, kendisini rahmetle anmayı bir görev biliyorum; ailesine, Anavatan Partisi Grubuna, Meclisimize, halkımıza başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ek 26 ncı maddesiyle, bu kanuna ekli 4 sayılı cetvelde unvanları yazılı görevlerde bulunanlara makam tazminatı ödeneceği hükme bağlanmıp olup, söz konusu cetvellerde yer alan unvanlar arasında okul müdürleri ve müdür yardımcıları bulunmamaktadır. Bu nedenle, adı geçen personele, makam tazminatı ödenmesi mümkün olamamaktadır; ancak, iş güçlüğü, iş riski ve temininde güçlük zammı ödenmektedir.

Bakanlığımıza bağlı eğitim kurumu yöneticilerine ödenen aylık ve ücretler, yürürlükteki görevin sorumluluğu açısından yeterli bulunmamaktadır. Söz konusu yöneticilerin, maddî durumlarının iyileştirilmesi ve görevlerinin cazip hale getirilmesi bakımından, devletin ekonomik imkânları çerçevesinde, gerekli çalışmalar sürdürülmektedir. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum.

37.— Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Bursa İli İnegöl İlçesinde uygulanan taşımalı eğitime ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/296)

BAŞKAN – Diğer soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 23.11.1999

Ahmet Sünnetçioğlu

Bursa

1. Bursa İli İnegöl İlçesinde, 8 yıllık eğitim kapsamında, taşımalı eğitim kaç merkezde uygulanmaktadır?

2. Bu uygulama çerçevesinde, kaç kişiye, ne kadar ödeme yapılmıştır?

3. Bursa İnegöl'de, taşımalı eğitim kapsamında, alacakları hâlâ ödenmeyenler var mıdır?

4. Varsa, bu alacaklarını ne zaman ödemeyi düşünüyorsunuz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Çocuklarımıza daha nitelikli eğitim verilebilmesi için, Bursa İlinde de taşımalı eğitim uygulaması yapılmaktadır. Taşımalı eğitim, valiliklerce planlanmakta ve ihaleleri de valiliklerce yapılmaktadır. Bu bağlamda, Bursa İli İnegöl İlçesinde, sekiz yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretim kapsamında, taşımalı eğitim, 8 yerleşim biriminden, 17 merkeze uygulanmaktadır.

Bu uygulama çerçevesinde, 84 kişi veya firmaya 137 087 950 000 lira ödeme yapılmıştır. Söz konusu ilçedeki taşımalı ilköğretimin, 2000 yılı ocak ayı da dahil olmak üzere, taşıtma bedelleri ödenmiştir; şubat ayı taşıma bedelleri gönderiliyor.

Bakanlığımızca, Bursa İli Özel İdaresine 1999-2000 öğretim yılı taşımalı ilköğretimin taşıtma giderleri için 19.10.1999 tarihinde 120 milyar, 11.11.1999 tarihinde 125 milyar, 19.11.1999 tarihinde 125 milyar, 2.12.1999 tarihinde 100 milyar, 10.2.2000 tarihinde 406 milyar olmak üzere toplam 876 milyar lira gönderilmiştir. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bostancıoğlu'na teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, 35 inci sıradan 46 ncı sıraya kadar olan sorular Sayın İrfan Gündüz tarafından Sayın Millî Eğitim Bakanımıza yöneltilmiştir. Sayın Millî Eğitim Bakanımız bunların hepsine birden cevap vermeyi arzu etmektedirler.

Genel Kurulumuzun 15.6.1999 tarih ve 15 inci Birleşiminde aldığımız kararı gereğince soruların görüşülmesine bugün için 1 saat ayrılması söz konusudur. 1 saatin tamamlanmasına 10 dakika süremiz var. Bu sürenin aşılmasında da cevapların alınmasını, insicamın kaybolmaması bakımından faydalı görüyorum. Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

38.— İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, YÖK Dokümantasyon Merkezinde yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/297)

39.— İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, ÖSYM sınavına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/298)

40.— İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, YÖK ve İstanbul Üniversitesi hakkındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/299)

41.— İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, İstanbul Üniversitesinde garanti kapsamında bulunan araçların yüksek fiyata tamir ettirildiği ve sosyal tesislerden elde edilen gelirin öğrenci yararına kullanılmadığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/300)

42.— İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, YÖK Başkanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/301)

43.— İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, İstanbul Üniversitesi Rektörünün bazı yolsuzluklara karıştığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/302)

44.— İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, İstanbul Üniversitesinde ihalelere fesat karıştırıldığı ve bazı yolsuzluklar yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/303)

45.— İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, İstanbul Üniversitesinde ihale yasalarına uyulmadığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/304)

46.— İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, İstanbul Üniversitesinde öğrenci harcamaları için ayrılan ödeneğin rektörün seyahat harcamalarında kullanıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/306)

47.— İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, YÖK Başkanı hakkında bir işlem yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/307)

48.— İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, İstanbul Üniversitesi Sosyal Tesislerinden elde edilen gelirlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/308)

BAŞKAN – Şimdi, önce soruları okutup, sonra cevaplarını Sayın Bakandan alacağız:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarfından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

İrfan Gündüz

İstanbul

Sorular :

1. İngiliz Sayıştayının tespitlerinde yer aldığı halde 60 milyon Sterlin dış kredinin çarçur edildiği doğru mudur? Bununla ilgili ne tür işlemler yapılmıştır.

2. YÖK Dokümantasyon Merkezindeki 1,5 milyon dolar yolsuzluğun akibeti halen meçhuldür. Konuyla ilgili enine boyuna bir araştırma yapılması düşünülmekte midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

İrfan Gündüz

İstanbul

Sorular :

1. Sorular çalındı senaryosu ile kendi matbaa birimi olduğu halde başka bir firmaya trilyonlarca lira ödendiği doğru mudur? Bunun sorumluları kimlerdir? Soru kitapçıklarının çalınmasının iç yüzü nedir? Failleri kimlerdir? YÖK ve ÖSYM yöneticilerinin bu olayda sorumlulukları var mıdır? Haklarında ne gibi işlemler yapılmıştır?

2. Sık sık sınav sistemi değişikliği, ülkemizi, özellikle çocuklarımızı nasıl etkilemektedir? Ortaöğrenim başarı puanı ve alan uygulamaları hukuka uygun mudur? Çocuklarımız arasında adaletsizlik meydana getirmekte midir? Bu konuda ne gibi tedbirler alınması düşünülmektedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

İrfan Gündüz

İstanbul

Sorular :

1. Ziya Gün Vakfı adına sahte faturalar bastırılmış mıdır? Mesai dışı çalışmalar, mesai içi gibi gösterilerek haksız kazanç sağlanmış mıdır?

2. İstanbul Üniversitesi Rektörü ve çevresindeki kişilerin menfaat peşinde koşmalarını nasıl karşılıyorsunuz? Bunu önlemek için ne tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

3. YÖK ve İstanbul Üniversitesinin merkantil zihniyetiyle elde edilen usulsüz ve yolsuz malzeme alımı ve eleman istihdamını önlemek için ne tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

4. İstanbul Üniversitenin bilimsel başarısızlığını rehabilite etmek için ne tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ediyorum.

İrfan Gündüz

İstanbul

Sorular :

1. İstanbul Üniversitesinde ve kasko sigortalı olan ve garanti kapsamında bulunan bazı taşıtların yüksek fiyatlarla tamir ettirildiği ve kaza olayları hakkında İstanbul Emniyet Müdürlüğü kayıtlarında herhangi bir belge ve bilgi yer almış mıdır?

2. 993-1999 yılları arasında yaklaşık 80 000 öğrenci ve personelin alışveriş yaptığı sosyal tesislerden ne kadar gelir elde edilmiştir ve bu gelirlerin ne kadarı katma bütçeye devredilmiştir? Bu gelirlerin niçin öğrenci yararına kullanılmadığının izahını nasıl yapıyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

İrfan Gündüz

İstanbul

Sorular :

1. Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesinde bir ineğin ölümüyle devletin zarara uğratıldığını ileri sürerek, Rektör Prof. Dr. Servet Armağan'ı istifa ettiren YÖK Başkanı, trilyona varan yolsuzluklar, ihalelere fesat karıştırmalar, kurum ve devletin zarara uğratıldığı tescil ve tespit edilen Yalçın Kemal Alemdaroğlu hakkında şimdiye kadar niçin bir işlem yapmamıştır? Bu konuda bugüne kadar hiçbir yasal işlem yapmayan Kemal Gürüz hakkında ne gibi bir işlem yapılması düşünülmektedir?

2. Döner Sermayeli Kuruluşlar İhale Yönetmeliğine aykırı işlemleriyle ihalelere fesat karıştırdıkları, devleti ve görev yaptıkları kurumu zarara uğrattıkları tespit edilen ihale komisyonu ve diğer sorumlular hakkında bugüne kadar hangi yasal işlemler yapılmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

İrfan Gündüz

İstanbul

Sorular :

1. İstanbul Üniversitesi Rektörü Alemdaroğlu ve ekibi, mevcut mevzuata göre keşif hazırlamadan ve yapım işi olmasına rağmen hangi firmalara avans sınırına riayet edilmeksizin ne kadar avans vermiştir?

2. İstanbul Üniversitesindeki bilgisayarlarla ilgili ne tür ödemeler yapılmıştır?

3. YÖK Başkanı Kemal Gürüz, niçin İstanbul Üniversitesindeki bu yolsuzluklara dur dememiş ve yasal prosedürü işletmemiştir? Bu korumanın bedeli nedir? Bununla ilgili işlem yapmayanlar hakkında Başbakanlık neler yapmayı düşünmektedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

İrfan Gündüz

İstanbul

Sorular :

1. Yapılan denetlemelerde kanunlara aykırı olarak ihalelerde pazarlık usulüyle emtia alındığı, 25 ihalede yapılması mümkün olan işlerin 158 ayrı ihaleyle yapıldığı doğru mudur? Bunun nedenleri nelerdir?

2. İstanbul Üniversitesinde yılbaşı hediye giderlerinin öğrenci paralarından karşılandığı belgelerle tespit edilmiştir. Bu, usul ve mevzuata aykırı uygulamalarla ilgili olarak şimdiye kadar YÖK Başkanı Kemal Gürüz hangi yasal prosedürü işletmiştir? Bu ve benzeri yolsuzluklar hakkında işlem yapılmamış ise, işlem yapmayanlar hakkında şimdiye kadar hangi yasal işlem yapılmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

İrfan Gündüz

İstanbul

Sorular :

1. 100 trilyonun üzerinde geliri olan, 80 000'in üzerinde öğrencisi bulunan İstanbul Üniversitesinde yapılan ihaleler, mevcut ihale yasalarına aykırı olarak kimlere, niçin, nasıl ve hangi amaçlarla verilmiştir?

2- İstanbul Üniversitesindeki ihalelerde, ihale usulü belirtilmeyen, onay belgesi ve tarih olmayan, onay belgesinin aksine başka malzeme alımları niçin ısrarla yapılmaktadır? Rektör, yetkililer ve sorumlular hakkında bu ve benzeri açık ve bariz uygulamalarla ilgili ne tür ve hangi yasal işlemler yapılmıştır?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 43 üncü sıradaki soruyu atlayarak diğerlerini okumaya devam ediyoruz efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

İrfan Gündüz

İstanbul

Sorular :

1. 1997, 1998, 1999 yılları içerisinde öğrenci ihtiyaçları için harcanması gereken ödenekten rektörler neler almışlardır? Alınan bu malzemelerin öğrencilerle hiç ilgisi olmadığı bilinmesine rağmen, bu alımlar niçin gerçekleştirilmiştir?

2. Yalçın Kemal Alemdaroğlu'nun yurtiçi ve yurtdışı seyahat harcamalarını öğrenci ödeneklerinden karşıladığı belgelerle sabittir. Bunlarla ilgili ne tür işlemler yapılmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

İrfan Gündüz

İstanbul

Sorular :

1. İstanbul Üniversitesinde ve diğer üniversitelerde vuku bulan yolsuzluklarla ilgili bugüne kadar hiçbir işlem yapmayan YÖK Başkanı Kemal Gürüz ve rektörler için ne gibi işlemler yapmayı düşünüyorsunuz? Kamuoyunda yaygın kanaatlere göre YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ü himayeye devam edecek misiniz?

2. Bütün bu haksız kazanç, gasp ve yolsuzlukları yapanları, icranın başı olarak muhafaza etmeyi düşünüyor musunuz? Kamuoyunda bilinen dürüst kişiliğinize uygun olarak, gerekli icraatı yapacak ve kamuoyunu aydınlatacak bir açıklamada bulunacak mısınız? Kamu vicdanının bu haklı talebine inandırıcı bir cevap verecek misiniz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

İrfan Gündüz

İstanbul

Sorular :

1. Maliye Bakanlığı ve Sayıştayın raporlarında yer alan, İstanbul Üniversitesi sosyal tesislerinden elde edilen gelirler, niçin sosyal hizmetler birimi hesaplarına gelir kaydedilmemiştir? Bununla ilgili olarak, şimdiye kadar, başta Yalçın Kemal Alemdaroğlu olmak üzere, diğer yetkililer ve sorumlular hakkında niçin yasal işlem yapılmamıştır?

2- Öğrenci sosyal hizmetler birimi bütçesinden, bütçe gerekçelerine ve bütçe fişlerine aykırı olarak harcama yapıldığı doğru mudur? Bununla ilgili ne tür işlemler yapılmıştır?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 35'ten 46'ya kadar sıra numarasındaki -43 üncü numaradaki hariç- 11 soru, Sayın Millî Eğitim Bakanımız tarafından, Sayın Başbakan adına cevaplandırılacaktır.

Buyurun efendim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın İrfan Gündüz'ün Başbakanıma yönelttiği sorulara toplu olarak cevap vermek istiyorum; ancak, (6/297), (6/298), (6/299), (6/300), (6/301), (6/302), (6/303), (6/304), (6/306), (6/307) ve (6/308) esas numaralı sözlü sorular -ki, sorular biraz önce okunmuştur- aynı milletvekilinin (7/888) esas numaralı yazılı soru önergesindeki sorularıyla aynıdır, tarihleri de aynıdır, 10.11.1999 tarihlidir. Bu nedenle, (7/888) esas numaralı yazılı soru önergesine 24.12.1999 tarih ve 3542 sayılı yazıyla cevap verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, soru, İçtüzüğümüzün 96 ncı maddesinden 100 üncü maddesine kadar düzenlenmiş denetleme yollarından biridir, bilgi almaya yöneliktir. Bu milletvekilimiz, 10.11.1999 tarihinde, hem yazılı soru önergesi vermiş hem sözlü soru önergesi vermiştir. Yazılı soru önergesine cevapta -yazılı soru önergesinin cevabı, bir tomar halinde, işte, buradadır- bütün bu bilgiler verilmiştir. O nedenle, sözlü soru önergesine yeniden cevap verme gereğini duymuyorum.

Saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Millî Eğitim Bakanımıza teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündemin sözlü sorularla ilgili kısmı böylece tamamlanmış oluyor.

Şimdi "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.

Bu kısmın 1 inci sırasında yer alan, Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya ve 20 arkadaşının, eğitimin sorunları ile uygulanan eğitim politikalarının araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. —GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1.— Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 20 arkadaşının, eğitimin sorunları ile uygulanan eğitim politikalarının araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/7) (1)

BAŞKAN – Hükümet?.. Burada.

İçtüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda, sırasıyla, hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergede birinci imza sahibine veya onun göstereceği diğer bir imza sahibine söz verilmesi gerekmektedir.

Konuşma süreleri, hükümet ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahibi için 10 dakikadır.

Daha önce, Hükümet, Milliyetçi Hareket Partisi, Anavatan Partisi ve Demokratik Sol Parti Grupları adına konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına Van Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik'e aittir.

Buyurun Sayın Çelik. (DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; esas konuya geçmeden önce, sizlerin ve bütün milletimizin geçmiş Kurban Bayramını ve bugün kutlamakta olduğumuz nevruz bayramını kutluyorum. Bu arada, hac farizasını yerine getirirken Mekke'de vefat eden, Anavatan Partisi Siirt Milletvekili Nizamettin Sevgili'ye Allah'tan rahmet diliyorum, kederli ailesine, Anavatan Partisi camiasına ve Meclise başsağlığı diliyorum.

Ayrıca, servetini Türk millî eğitiminin emrine vermiş olan ve kısa bir süre önce kaybettiğimiz İzzet Baysal'a da, burada, huzurunuzda, Allah'tan rahmet diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, nüfusu itibariyle, dünyanın 15 inci, Avrupa'nın ise -Rusya'dan sonra- 2 nci büyük ülkesidir. Nüfusu 63 000 000 küsur olan ülkemizin, genç ve dinamik bir nüfusu vardır. Aşağı yukarı, nüfusumuzun yarısından fazlası, 30 yaşın altındaki genç nüfustur. Genç nüfus söz konusu olduğu zaman, aklımıza öncelikle eğitim gelir ve genç nüfusu olan ülkeler, eğitime çok ciddî kaynaklar ayırırlar.

Türk millî eğitiminin problemlerinin tartışılacağı bir Meclis araştırması önergesi veren Erzincan Milletvekilimiz Sayın Tevhit Karakaya'ya, burada, huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum. Bu meselenin burada enine boyuna tartışılması ve gerekli önlemlerin, tedbirlerin alınması, hepimiz için bir görevdir.

Biraz önce de belirttiğim gibi, Türkiye, nüfus itibariyle, dünyanın 15 inci, Avrupa'nın ise 2 nci büyük ülkesidir ve bizim -eğitim çağındaki nüfusa bir göz attığımız zaman- ilk ve ortaöğretimde 15 074 441 öğrencimiz, yükseköğretimde ise 1 464 740 gencimiz vardır. Yani, şu anda, toplam 17 000 000'a yakın, 16 500 000 genç nüfusumuz eğitim görmektedir, tedrisat görmektedir. Hal böyle olunca, neredeyse, Türkiye'nin nüfusunun üçte 1'i, fiilî olarak öğrenci durumundadır.

Eğitimden söz ettiğimiz zaman, 63 000 000 insanın hepsini ilgilendiren bir konudan söz ediyoruz demektir. Değerli milletvekilleri, dolayısıyla, Türk millî eğitiminin problemleri burada enine boyuna tartışılırken, bazı rakamların, bazı göstergelerin ortaya konulması gerekiyor.

Nüfusumuz böyleyken, genç nüfus potansiyelimiz, eğitim çağındaki nüfusumuz böyleyken, biz, eğitime ne kadar pay ayırıyoruz, ne kadar para ayırıyoruz, millî gelirimizin yüzde kaçını eğitime harcıyoruz meselesini irdelememiz gerekiyor.

Bakın, Türkiye, eğitime ayrılan kaynak itibariyle, dünyanın 105 inci ülkesidir. Şu anda, elimde, Dünya Bankasının rakamları vardır, eğitime ayırdığımız pay itibariyle, Türkiye, dünyanın 105 inci ülkesidir. Avrupa Birliğine aday olduğumuz bu süreçte, eğitime ayrılan bu kaynakla, biz, bu işin üstesinden gelemeyiz.

Millî gelirimiz itibariyle 89 uncu sıradayız.

Bunları göz önünde bulundurduğumuz zaman, eğitimle ilgili çok ciddî mesafeler almamız gerektiği ortadadır.

Peki, Avrupa Birliği ülkeleriyle ve diğer kalkınmış ülkelerle mukayese ettiğimiz zaman durumumuz nedir: Almanya, Türkiye'nin eğitime ayırdığı paranın 28,4 katı, Fransa 26,6 katı, İtalya 15,8 katı, Japonya 57 katı, İngiltere 16,2 katı, Amerika ise 114 katı kadar eğitime kaynak ayırmaktadır. Hal böyle olunca, bizim, bugün, neredeyse 17 milyona yaklaşan bu genç nüfusa ayırdığımız rakamın -gayri safî millî hâsılanın yüzde 2,2 tutarındaki, oranındaki bu rakamın- çok küçük kaldığını, çok güdük kaldığını burada belirtmeliyim.

Okulöncesieğitim durumumuz çok parlak değil. Bugün, Türkiye'de okulöncesieğitim açısından göstergeler şudur: Hazreti Peygamber "beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz" derken boşuna söylememiştir. Bakınız, şu anda okulöncesinde ulaştığımız oran yüzde 8,9'dur. Halbuki, 2000 yılı için hedeflenen rakam yüzde 16 idi. 2000 yılının sonunda bu yüzde 8,9'u 2'ye katlamamız pek mümkün görülmemektedir. Okulöncesine mutlaka önem vermek zorundayız. Bakanlığın bir uygulaması vardır; teknik liselerin çocuk bakımı bölümü mezunlarının açıköğretime tabi tutularak, anaokulu öğretmeni olarak tayin edilmeleri projesinden söz edilmektedir. Açıköğretimle öğretmen yetiştirilmesinin mantıklı olmadığını ve gerçekten, eğitimin ruhu itibariyle, bu anlayışın, bu eğilimin yanlış olduğunu belirtmek istiyorum.

Öğretmenlik mesleği, bizatihi pratiğin içerisinde öğrenilir; ancak, okul açısından da mutlaka örgüneğitime ihtiyaç duyulan bir meslektir. Açıköğretimle öğretmen yetiştirilmesi doğru bir tercih değildir.

Bildiğiniz gibi, geçmişte bu ülkede üç ayda öğretmenler yetiştirildi; mektupla öğretim, uzaktan kumandayla öğretim şeklinde öğretim programları uygulandı, üç ayda, beş ayda öğretmenler yetiştirildi; ancak, millî eğitimimiz, bu insanlardan beklenen yararı, beklenen kaliteyi temin edemedi. Bunun mutlaka gözden geçirilmesi gerekiyor.

Türkiye'de sekiz yıllık eğitim uygulamasına geçilmiştir. Bildiğiniz gibi, Türk Milletinin ve hükümetlerimizin sık sık başvurduğu bir uygulama vardır, bir de atasözümüz vardır; bu atasözünde "göç, yolda düzelir" denilmektedir.

Değerli milletvekilleri "göç yolda düzelir" anlayışı, göçebe kültürünün bir sonucudur, göçebe kültüründen kalma bir anlayıştır. Medenî Avrupa ülkeleri, kalkınmış dünya ülkeleri, attıkları her adımın hesabını yaparak yola çıkarlar, yaptıkları projelerin fizibilitesini çıkarırlar, atılacak her adımı programlarlar, planlarlar, ondan sonra yola çıkarlar; ama, nedense, bizde, önce uygulama başlatılır, arkasından tedbirler alınır ve çoğu zaman da, ilk uygulamanın yapıldığı durumda o insanlar bir nevi kobay olarak kullanılmış olur. Sekiz yıllık eğitimde, ulaştığımız sonucun, iyi bir sonuç olduğunu söylemek mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, bakınız, Türkiye'de, bugün, taşımalı eğitim yapılmaktadır. Taşımalı eğitim, bize, ayrıca, maddî olarak çok büyük külfetler getirmektedir. Yine, Türkçemizde güzel bir atasözü vardır "taşıma suyla değirmen dönmez" diye. Gerçekten, taşıma suyla değirmen dönmüyor ve harcanan 600 küsur trilyon liraya rağmen, burada, elde edilmek istenen, varılmak istenen sonucun elde edildiğini söylemek mümkün değildir.

Bakınız, elimde, şu anda, bir belge var. Bu, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Bener Cordan Beyin Ankara Valiliğine gönderdiği bir yazıdır. Şimdi, bu yazının bir bölümünü okumak istiyorum. Bu yazıda "son yıllarda taşınan öğrenci sayısında çok hızlı artışın olduğu görülmektedir. Zorunlu ilköğretimin sekiz yıla çıkarılması, bu hızlı artışın nedenlerinden biridir. Ancak, ilgi (A) yazımızla, yetki, valiliklere devredildikten sonra, ilgi (B) ve (C) yazılarımızla, taşımalı ilköğretim planlaması yapılırken, dikkat edilmesi gereken hususlar açıkça belirtilmiş olmasına rağmen, birçok ilimizde bu uyarılar hiç dikkate alınmayıp, birçok okul kapatılarak, daha fazla öğrenci taşıma kapsamına alınmıştır. Bu durum ise, taşıma giderlerinin, beklenenin çok üzerinde gerçekleşmesine neden olmuştur" denilmektedir. Sayın Millî Eğitim Bakanlığı Müşteşarımızın kendisi de, bizzatihi, bu uygulamadan, acı acı şikâyet etmektedir. Birilerine rant elde ettirmek için, mevcut okulların kapatılarak, taşımalı öğretime geçildiğinden söz edilmektedir. Sayın Bakanımızın, bu meseleye, mutlaka el atması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, hepimizin şikâyet ettiği bir konu vardır. Dünyada, Ortadoğu ülkeleri de dahil olmak üzere, en az yabancı dil bilen ülkelerden birisiyiz. Yabancı dil öğretimimiz bir fecaattir. Diyeceksiniz ki, niçin yabancı dil öğretemiyoruz biz bu ülkede; aslında, biz, bu ülkede Türkçe de öğretemiyoruz.

Sayın Bakanımızla bir özel sohbet esnasında da belirtmiştim, onbir yıl boyunca, sekiz yıllık ilköğretim ve üç yıllık lise öğretiminde, onbir yıl boyunca Türkçe dersi okuttuğumuz halde, biz, çocuklarımıza Türkçe'yi öğretemiyoruz.

Bir ülke gösterin ki, o ülkenin anadili, o ülkenin resmî dili, o ülkenin üniversitelerinde mecburî ders olarak okutulsun... Bugün, tıp fakültesinde, ziraat fakültesinde, veteriner fakültesinde, bütün fakültelerde Türk Dili dersi mecburî ders olarak okutulmaktadır. Bunun okutulmasına karşı mıyız; değiliz tabiî. Bu, neyin göstergesidir; demek ki, onbir yıl boyunca biz Türkçe'yi öğretemiyoruz. Üniversitede öğretmeye çalışıyoruz, orada da başarılı olduğumuz söylenemez.

İleri yaşlarda, siz, yabancı dili, ancak, mukayeseyle, gramatik olarak öğretirsiniz. Kendi dilini öğrenmemiş, kendi dilini öğretememiş olan bir ülkede, siz, insanlara kolay kolay yabancı dil öğretemezsiniz. Nitekim, üniversiteyi bitirenlerimizin ve üniversiteyi bitirinceye kadar da yabancı dil eğitimi alan insanlarımızın bildiği yabancı dil seviyesi ortadadır.

Dolayısıyla, eğitimimizde, sayı açısından bir ilerleme kaydederken, yani, nicelik açısından bazı gelişmeler kaydederken, nitelik açısından da meselenin çok ciddiyetle ele alınması gerekiyor. Okul sayısını artıralım, öğretmen sayısını artıralım; bunlar, güzel; ancak, kalite itibariyle, biz, ne yapıyoruz, kalitemiz ne düzeydedir; bunun, çok ciddî bir şekilde mutlaka sorgulanması gerekiyor.

Meslekî teknikeğitim son derece önemlidir. Bakanlığın, 16 ncı Millî Eğitim Şûrasında ayrıca bu meseleyi ele almış olmasını takdirle karşılıyoruz, bunu olumlu bir gelişme olarak ele alıyoruz.

Norm kadro uygulamasından dolayı da Sayın Bakanı tebrik etmek istiyorum. Gerçekten, norm kadro meselesi, yapılması gereken, bugüne kadar ihmal edilmiş olan bir meseledir; ancak, bu konuda da "göç yolda düzelir" mantığı, maalesef, hâkimdir. Bu işin planlaması yapılmadan, bunun getireceği götüreceği çok ciddî hesaplanmadan böyle bir uygulama başlatılırsa, uygulamaya konursa, çok ciddî sıkıntıların ortaya çıkacağı da, mutlaka, göz önünde bulundurulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, üzerinde durmam gereken bir diğer konu, Talim ve Terbiye Kurulunun yapısıdır. Bildiğiniz gibi, son zamanlarda Talim ve Terbiye Kurulunda bazı operasyonlar yapıldı. Önce yönerge değiştirildi. Daha önce, Talim ve Terbiye Kurulunda, özellikle ders kitaplarını inceleyen komisyonun, ders kitaplarını inceleyecek olan kişilerin asgarî 10 yıllık hizmeti olan öğretmenlerden olması gerekiyordu. Daha sonra, bu, eğer, temin edilemezse 5 yıl da olabilir, temin edilemezse 3 yıl da olabilir şeklinde esnetilmişti. Daha sonra, bu dönemde, 2 yıllık hizmeti olan insanların da Talim ve Terbiye Kurulunda çalışmasına zemin hazırlayan yeni bir uygulama yapılmıştır. Bu uygulamayla, daha dün, yani, iki yıl önce okuldan mezun olan bir öğretmenin, ders kitaplarını incelemek üzere görevlendirildiği ortadadır. Bu, son derece yanlış bir uygulamadır. Artı, 287 kişiyle sınırlandırılan Talim ve Terbiye Kurulunun kadrosunda, aşağı yukarı 250'sinin yeniden atandığı, yani, yeni olduğu ifade edilmektedir ve buraya atanan insanların da, çoğunlukla KESK üyesi olduğu yönünde iddialar vardır. Eğer, böyle değilse, Sayın Bakanımız, lütfen buna cevap versinler. Bütün sivil toplum örgütlerine saygılıyız; ancak, siyasî ve ideolojik bir yapılanma söz konusuysa, mutlaka bunu tenkit ederiz, bunun üzerine gideriz ve Sayın Bakanımızın da böyle bir şeye kesinlikle meydan vermemesi gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, güvenlik soruşturması, bildiğiniz gibi, özellikle... Güvenlik soruşturması uygulaması, askerî darbelerden sonra, en önce gündeme gelen meselelerden biridir. Nedense, son zamanlarda, yeniden bir güvenlik soruşturması furyası başladı. Görevde olan öğretmenlerle, görevde olan yöneticilerle ilgili güvenlik soruşturmaları yapılıyor. 1990'da yapılan bir yönetmelik değişikliğiyle, bu, arşiv araştırmasına dönüştürüldü. Yani, bir insanın geçmişte işlediği bir suç varsa, herhangi bir suçtan dolayı hüküm giymişse, o, arşiv kayıtlarında vardır. Bir insan halihazırda görevdeyse, onunla ilgili hangi bilgileri öğrenmek için güvenlik soruşturması yapıyoruz; ben, bunu, şahsen, anlayabilmiş değilim. Eğer, yaptığınız güvenlik soruşturmaları sonucu, insanları, vicdanî kanaatlerinden dolayı, dünya görüşlerinden dolayı kategorize ederseniz, onları bu ölçülere göre değerlendirirseniz, bu son derece yanlış olur, antidemokratik olur. Güvenlik soruşturması, aslında, Avrupa Birliğine giden süreçte Türkiye'nin ayıplarından birisidir. Stratejik önemi haiz olan yerlerde, diyelim ki, Genelkurmayın Strateji Dairesinde çalıştıracağınız bir insanla ilgili olarak güvenlik soruşturması yaparsınız; ancak, bütün kamu personeliyle ilgili bu tür bir uygulamanın çok da demokratik olmadığını ve insanları tek tipçi bir anlayışla değerlendirmenin bir ürünü olduğunu belirtmek isterim.

Değerli milletvekilleri, insanlar kereste değil ki, siz onları tornadan geçirip tek tip sopalar haline getiresiniz. Demokrasilerde çoğulculuk esastır, demokrasilerde renklerin birbirine dönüşme mecburiyeti yoktur. Her insanın bir dünya görüşü vardır, her insanın bir yaşama biçimi vardır, bir hayat felsefesi vardır. Vatana ihanet suçu işlemedikleri sürece, o insanlar da saygıdeğerdirler ve siz, onları, oldukları gibi kabul etmek durumundasınız. Bu güvenlik soruşturması uygulamasının mutlaka gözden geçirilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Eğitimde fırsat eşitliği, Türkiye'nin yıllardan beri kanayan bir yarasıdır. Üniversite sınavlarında en başarısız olan 15 vilayetin 13'ü doğu ve güneydoğudadır. Doğu ve güneydoğuda, Hakkâri'de, Van'da, Ağrı'da, Şırnak'ta eğitim-öğretim gören gençler ile Aydın'da, İstanbul'da, Denizli'de eğitim gören gençler, aynı üniversite sınavlarına tabi tutuluyor ve aynı bilgiler isteniyor. Allah bile insanlara vermediğini ondan istemiyor. Dolayısıyla, devlet olarak, eğitimde fırsat eşitliği meselesi, mutlaka önemsememiz gereken bir meseledir. Her konuda, ekonomik ve sosyal göstergelerde geri kalan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde, bu açıdan çok ciddî iyileştirmeleri tez elden yapmak zorundayız.

Değerli milletvekilleri, bakınız, okullaşma oranı, ilkokulda -ki, şimdi bunlar ilköğretim oldu- Türkiye ortalaması yüzde 89,3, Doğu Anadolu'da yüzde 68, Güneydoğu Anadolu'da yüzde 70; ortaokulda Türkiye ortalaması yüzde 53 -küsuratları ifade etmiyorum- Doğu Anadolu'da yüzde 33, Güneydoğu Anadolu'da yüzde 28; lise açısından, Türkiye ortalaması yüzde 38, Doğu Anadolu'da yüzde 25, Güneydoğu Anadolu'da yüzde 18’lik bir orana ulaşmışız; fakülte ve yüksekokul açısından Türkiye ortalaması yüzde 22,87 iken, Doğu Anadolu'da yüzde 10,95, Güneydoğu Anadolu'da yüzde 3,88’dir.

Dolayısıyla, okullaşma açısından da, eğitimdeki kalite açısından da Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da mutlaka ciddî bir hamlenin başlatılması ve gerekli iyileştirmelerin tez elden yapılması gerekmektedir.

Yükseköğretimimizin içerisinde bulunduğu durum malumlarınızdır. 74 tane üniversitemiz vardır. İşte, biraz önce değerli arkadaşlarımızın kanun teklifleriyle, değişik şehirlerimizde üniversitelerin açılması isteniyor. Sayı itibariyle üniversitelerimizi artıralım, bu gereklidir; ancak, kalite açısından maalesef aynı iyimserliği göstermek mümkün değil değerli milletvekilleri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çelik, lütfen tamamlayınız.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Bakınız, yine Dünya Bankasının verilerine göre bir rakam vereyim: Biz, araştırmaya ayırdığımız kaynak itibariyle, yetişmiş insan sayısı itibariyle, dünyanın 49 uncu ülkesiyiz. Zaten, ilk 15-20’den sonrasını dünya çok da fazla kale almıyor. 74 üniversite açmak, bence çok da marifet değil, mühim olan, bunun içini doldurmaktır.

Neler yapılması gerekiyor; bunları, zamanım kalmadığı için konu başlıkları olarak arz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, öğretmenlerimizin ücretlerini artırmak zorundayız. Bununla ilgili kaynak var mıdır; vardır. Gerekirse, başka bir gün bunları arz ederim.

Öte taraftan, bugün özel öğretim kurumlarının Türkiye'deki eğitim kurumları içerisindeki payı sadece yüzde 1,5'tir; yani, eğitim kurumlarının yüzde 98,5'i devlete aittir, yüzde 1,5 özel öğretim kurumu vardır.

Dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde özel öğretim kurumları teşvik edilir. Nasıl teşvik edilir: Özel öğretim kurumlarına verilebilecek en iyi teşvik, talebin teşvik edilmesidir. Yani, çocuğunu özel okula gönderen bir babaya, götür özel okul parasını yatır gel, yüzde 50'sini devlet olarak benden al şeklinde bir teklifle gitmemiz lazım. Bu bir talep patlamasına yol açar. Talep patlaması olduğu zaman, arz kendiliğinden, peşinden gelir. Biz, aksi takdirde, eğitime ayırdığı kaynak itibariyle dünyanın 105 inci sırasındaki bir ülke olmaya ve bu şekilde kalmaya mahkûm oluruz.

Özel öğretim kurumlarımız yüzde 40 kapasiteyle çalışıyor. Hem mevcut özel öğretim kurumlarımızı bu şekilde desteklemiş oluruz hem yenilerinin de açılmasını temin etmiş oluruz. Bunun Sayın Bakanımız tarafından ciddîye alınacağını ümit ediyorum.

Dikkatinizi çekmek istiyorum: Osmanlı'da devlet, savunma, içgüvenlik ve adaletin dışında hiçbir şeyle uğraşmazdı, eğitim kurumları vakıflar tarafından götürülürdü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çelik, cümlenizi tamamlamanız için tekrar mikrofonu açıyorum.

Buyurun efendim.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Cümlemi tamamlıyorum.

Her okulun, mahalle mektebinden medreseye kadar bütün okulların bir vakfı vardı, akarları vardı ve sivil inisiyatif, eğitim meselesini de götürüyordu. Tanzimattan sonra, devletçi anlayıştan dolayı, bütün mesele devlete havale edilmiştir. Devletin de, bugünkü kaynakla, bugünkü finansmanla bu işin üstesinden gelmesi mümkün değildir. Özel öğretim kurumları mutlaka teşvik edilmelidir.

Yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum efendim. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

Gruplar adına son söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu'ya aittir.

Buyurun Sayın Göksu. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; konuya geçmeden önce, geride bırakmış olduğumuz mübarek Kurban Bayramınızı tekrar tebrik ediyor, mübarek hac farizasını yerine getirirken kutsal topraklarda vefat eden Anavatan Partisi Siirt Milletvekilimiz Nizamettin Sevgili Beye ve o kutsal yerde vefat eden diğer hacılarımıza Allah'tan rahmet, milletimize de başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlar, eğitim, ülkelerin, ekonomik, sosyal, kültürel ve politik alanda yaşanan hızlı gelişmelerden ve değişmelerden azamî faydayı sağlayabilmek ve bunlarda meydana gelebilecek olumsuzlukları asgarîye indirebilmek için en önemli araçlarından biridir.

Batı kalkınmışsa, bugün Amerika Birleşik Devletleri yerkürenin süper gücü haline gelmişse, bunun bellibaşlı sebeplerinden biri, eğitime verdiği önceliktir. Bakınız, Bill Clinton'ın, Amerika Başkanlık seçimleri öncesinde, televizyonda rakibiyle tartışırken söylediği "bizim bir numaralı önceliğimiz eğitimdir" ifadesi, eğitim konusunun bu ülkede daha hâlâ önceliğini koruduğunun ifadesidir. İngiltere İşçi Partisi Başkanı Tony Blair'in sözleri ise, Napolyon'un savaşı kazanmak için söylediklerini hatırlatmaktadır. Tony Blair, bu konuşmasında şöyle diyor: "Bizim üç tane önceliğimiz var: Eğitim, eğitim, eğitim." Bu örnekten hareketle söylemek gerekirse, Türk Milleti olarak bizim de en birinci önceliğimiz eğitim olmalıdır.

Eğitim, insanı yetiştirme sanatıdır. Kişilerin kapasitelerinin ve kabiliyetlerinin ortaya çıkması, onu, kendisi ve yaşadığı toplum için yararlı bir hale getirmenin yolu ancak eğitimle mümkündür.

Eğitim, insanın dünya ve ahret hayatını aydınlatan, toplumların ekonomik, sosyal ve ahlakî nizamını düzenleyen, milletlere sağlamlık veren en kuvvetli sermayedir. Ülkemizde birtakım yasakçı ve dayatmacı zihniyetler, farklı düşüncelerden korkup, kendileri gibi düşünmeyenlerin eğitim haklarını gasp ederken, bakınız, yine, Tony Blair şöyle diyor: "18 inci Yüzyılda esas servetimiz topraktı. 19 uncu ve 20 nci Yüzyıllarda fabrika ve sermaye, şimdi ise insanlar... Yeteneklerinin potansiyelini değerlendirme özgürlüğünü verdiğimiz her kişi, ulusal servete katkıda bulunur."

Değerli milletvekilleri, gelişmiş ülkelerde, eğitim, çözümle eşdeğer, bizde ise, çözümsüzlükle eşdeğerdir; girift bir bilmece gibidir.

Bu sorunlarımızı, şu altbaşlıklar altında toplamak mümkündür: Sistem sorunları, öğretmen sorunları, altyapı, finans, siyasallaşma ve kalite sorunu...

Türk eğitim sistemi, seneler boyu, günübirlik değişiklikler ve yönlü uygulamalarla, tamamen içinden çıkılamaz bir hale gelmiştir; çağımızda terk edilen merkeziyetçi yapıya sıkı sıkıya bağlanmanın sonucu olarak hantal bir görüntü arz etmektedir. Okullarımızda uygulanan müfredat programları, öğrenciye, çağın bilgi ve teknolojisini öğretme, yorum yapabilme kabiliyetini kazandırmak yerine, ezberciliği esas almaktadır.

Çağdaş ülkelerde, köklü, oturmuş eğitim sistemleri vardır; bizde olduğu gibi, eğitimin kaderi birkaç bürokrat veya siyasînin iki dudağı arasında değildir; kalıcıdır, katılımcıdır, ezberci değildir. Bizimkisi ise, bunun tam tersidir; sistemden ziyade sistemcilik hâkimdir; bilimsel araştırmalardan yoksun, denetim ve rehberlik yetersiz, ölçme ve değerlendirmeden uzaktır.

Değerli milletvekilleri, Türk millî eğitiminin temel sorunu, eğitim sisteminin kendisidir.

Çağdaş ve ileri ülkelerde, eğitimin üç temel unsuru vardır: Bilimsellik, katılımcılık, ölçme ve değerlendirme. Pek çok alanda, çağdaş ülkelerdeki imkânlara sahip olan ülkemizde, eğitimde koyu bir tutuculuk ve tek tip adam yetiştirme politikası hâlâ sürmekte, bilimsellik ve katılımcılık yerine dayatmacılık tercih edilmektedir.

55 inci hükümetin büyük umutlarla hayata geçirmiş olduğu sekiz yıllık temel eğitim yasası, bunun en acı örneğidir. "Eğitimde reform" diye lanse edilen ve bazı yerlere de müjde olarak sunulan bu sekiz yıllık kesintisiz eğitim, eğitimimizi çıkmaza sokmuştur. Birkaç örnek verirsek, 2000 yılına, yani içinde bulunduğumuz bu yıla kadar ikili öğretime son verilecek, sınıf mevcutları 30'a düşürülecekti; bugün, ülke genelinde, ortalama olarak sınıf mevcutları 58'dir; hatta, bazı illerimizde, bu ortalamanın da üzerinde, Batman'da 88, Diyarbakır'da 80, İstanbul'da 77'dir.

İlköğretim kurumlarında bilgisayar laboratuvarı kurulacak, çocuklar bilgisayarla öğretim göreceklerdi; ne var ki, bugüne kadar, çocuklarımız bilgisayarla tanışmadılar bile.

İlköğretim kademesinde, en az bir yabancı dil, hatta, ikinci yabancı dil öğrenilecekti; ne yazık ki, bırakınız ikinci yabancı dili, bir yabancı dil öğretmeniyle bile öğrencilerimiz tanışmadı.

Geçen 15 Şubat tarihinde Sayın Bakanımızın da ifade ettiği, bu konuda öğretmen açığını kapatmak için 5 000 İngilizce dil öğreticisine sözleşme yapılmıştır; ama, yine de açığın mevcut olduğu, bir hakikattır.

Değerli arkadaşlar, sekiz yıllık kesintisiz eğitimin hayata geçirilmesi için 1,5 katrilyona ihtiyaç olduğu o tarihte belirtilmiş idi. 11 Şubat tarihi itibariyle, Bakanımızın verdiği rakamla ifade edersek, toplam 593 trilyon toplanmış, geriye kalan 1 katrilyonun da bu yıl içerisinde toplanması mümkün değil; bunda da hedefe ulaşılamamıştır.

Yine, Sayın Bakanımız, o tarihte, yani, şubat ayının 15'inde, 1998 ve 2003 yılları arasındaki beş yıl içerisinde yeni hedeflerden bahsederek, 399 264 öğretmene ihtiyaç olduğunu söylemiş ve bugüne kadar 75 113 öğretmen atandığını belirtmiştir. Ne var ki, en son 1999 yılında 35 000 öğretmenin daha atandığı göz önünde bulundurulursa, geriye kalan yüzbinlerce öğretmenin de atamasının çok zor olduğu gözükmektedir.

Sınıf mevcutlarını üç yıl içerisinde 30 kişiye indirmek hedefleniyordu; bunun için de 147 000 derslik yapılması gerekliydi. Bugüne kadar yapılan derslik sayısı 61 498; geriye kalan olarak 85 000 gibi bir rakam çıkmaktadır. Bu yıl içerisinde bunun da yapılması söz konusu değildir, zordur.

Yine, çocukların zihnî yeteneklerinin geliştirilmesi yanında, bedensel gelişmelerini sağlayacak fizikî altyapılar oluşturulacaktı; ne var ki, bugün, büyük şehirlerimizin okullarında bahçeler bile yoktur.

Değerli arkadaşlar, sekiz yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretim için çok söze gerek yok. 1999 yılı üniversite imtihanlarında 7 300 kişinin sıfır puan alması, 1 174 lise birincisinin üniversiteye girememesi, eğitim sistemimizi çok açık ve seçik ortaya koymaktadır; hatta, 18 Haziran 2000 tarihinde ÖSS sınavına müracaat eden gençlerimizden 118 000'inin, formu yanlış doldurduğu basında yer almıştır. Önündeki bir formu dolduramayacak kadar eğitim düzeyinden yoksun olan bu gençlerimiz her şeyi ortaya koymaktadır. Basın da bu noktada bize katılmaktadır: "İşte eğitimde acı tablo" diye Yeni Şafak Gazetesinde çıkan bir haber. Diyeceksiniz, Yeni Şafak Gazetesinin misyonu belli. İşte Hürriyet Gazetesi "sekiz yıl sınıfta kaldı" diye başlık atmış. Bunu, diğer gazetelerde de görmek mümkündür değerli arkadaşlar. Evet "sekiz yıl" sınıfta kalmıştır; keşke geçebilseydi.

Kısaca, çağdaş eğitim normları ve ülkemiz insanının yapısı gözardı edilerek dayatılan bu yasayla eğitimimizde sorunlar daha da büyümüş, milletimiz bir sürtüşme ve çatışma ortamına itilmiş, toplumsal barış âdeta dinamitlenmiş, gençler umutsuzluğa ve karamsarlığa itilmiştir.

Değerli milletvekilleri, eğitimimizde temel sorunlardan bir tanesi de ders kitaplarıdır. Ders kitaplarında ve programlarda seviyeye uygun olmayan bilgiler çocuklara veriliyor. Millî Eğitim Bakanlığı, ders kitaplarının basım ve dağıtımında gerekli önlemleri alamadığı için, her yıl, çocuklar, kitapsız ders başı ediyor. Başkent İlköğretim Okulunda okuyan çocuğum da, bu sene, maalesef, okula iki ay kitapsız gitti. Meclis lojmanlarında bile, çocuk, kitapsız olarak ders başı yapabiliyor; artık, geriye kalanı siz düşünün!

Diğer yandan, ders kitabı büyük bir rant kaynağı. Ders kitaplarını öğretmenlerin seçmesi, her yıl öğrencilerin ayrı bir kitap almasına sebep olurken, ilköğretim 1 inci sınıfı ders kitabının bile 50'ye yakın ayrı basımevinde basılması rant kavgasına sebep olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, eğitimin temel sorunlarından bir tanesi de meslekî ve teknik okullarımızdır. YÖK, meslek lisesi mezunlarının üniversiteye girişini yeniden düzenleyen kararıyla, eğitimin genellik ve eşitlik ilkesi açısından ciddî sıkıntılar ortaya çıkarmıştır; eğitimde fırsat eşitliğini ortadan kaldırmıştır. Oysaki, Millî Eğitim Temel Kanununun 4 üncü maddesinde "Eğitim kurumları, dil, ırk, cinsiyet ve din ayırımı gözetmeksizin, herkese açıktır. Eğitimde kişiye, aileye, zümreye ve sınıfa imtiyaz tanınmaz" denilmektedir.

Meslek lisesi öğrencileri kendi bölümlerinden bir üniversiteyi tercih etseler bile gidememektedirler. Mesela, endüstri meslek lisesi elektrik bölümü mezunu bir öğrenci, kendi alanında elektrik-elektronik mühendisliğini tercih etse, ağırlıklı ortaöğretim başarı puanı 0,2 katsayısıyla çarpılıyor; oysa, bunu düz lise mezunu bir çocuk tercih ettiği zaman 0,5'le çarpılmaktadır. Böylece, meslek liselilerin yüksekokula girme şansı, üniversiteye girme şansı ortadan kaldırılmıştır.

İşte, değerli arkadaşlar, rakamlar... 1998 yılında endüstri meslek liselerinden 1 256 öğrenci, eğitim fakültelerine girebilmiştir; ancak, 1999 yılında endüstri meslek liselerinden eğitim fakültelerine girebilen öğrenci sayısı 166'dır. Yine, bir gazetede, Zaman Gazetesinin eğitim sayfasında "mesleğin çöküşü" diye bir haber çıkmıştı; "tek aşamalı sınav sisteminin meslek liselerine ne kadar zarar verdiği belli oldu" deniliyor. En büyük zarar ise imam-hatip liselerinde. 1998'de yüzde 11,6 olan, 1999'da 2,9'a geriledi. Böylece, imam-hatiplerin kökü kurutuldu, meslek liselerinin içi boşaltılmış oldu.

Tabiî, üniversite sınavlarında bu okullarımızın önü kesilince, doğal olarak, gençlerimizin de bu okullara gitme oranı düşüverdi. Bakınız elimdeki şu belge, Millî Eğitim Bakanlığının kaynaklarından, yayımlamış olduğu kitaplardan alınmadır; "bazı meslekî ve teknik ortaöğretim genel müdürlüklerine bağlı okullarda öğrenci sayıları" deniliyor. Erkek teknik genel müdürlüğüne bağlı meslek liselerinde 1994-1995 öğretim yılında 375 000 öğrenci varken, 1999 öğretim yılında 367 000. Yani, beş yıl önceki sayıyı bile tutturamamışız ve işin en dramatik yanı ise, imalat sanayiine eleman yetiştiren erkek teknik öğretmen liselerinde, öğretim veren okullarımızda bu düşüşü görmekteyiz.

Tabiî, değerli arkadaşlar, meslek liselerine vurulan bu darbeden sonra, çocuklarımızın üniversite şansı ortadan kalkınca, ne yaptılar; diğer düz liselere ve kolejlere gitmeye başladılar; ama, ne var ki, Millî Eğitim Bakanlığı bir yanlış uygulamayla, âdeta, meslek liselerini kendi kulvarlarında yok edebilmek için bir genelge yayımladı, bu genelgeyle, diğer okullara gidişi yasakladı; ama, ne var ki "Danıştay, Millî Eğitim Bakanlığına 'dur' dedi" deniliyor. Haberin devamında "meslek liselerinden normal liselere nakil, mahkeme kararıyla serbest; ancak, Millî Eğitim Bakanlığı, mahkeme kararına uymuyor, Danıştayın hukuksuz bulduğu yönetmelikle kapatılan okulların ne olacağı merak ediliyor" deniliyor.

Değerli arkadaşlar, Anadolu Meslek Lisesi Gemi Aletleri Bölümünde okuyan bir öğrenci, normal bir liseye müracaat ettiği zaman, okul idarecileri, Millî Eğitim Bakanlığının genelgesini gösteriyor. Birkaç liseyi gidiyor, aynı sözle karşılaşınca, babası, Danıştaya dava açıyor ve Danıştay yürütmeyi durdurma kararı alıyor.

Millî Eğitim Bakanlığı, Danıştayın verdiği kararın mevcut uygulamaları kökten sarsacağı düşüncesiyle, karara itiraz etti. Ne var ki, Danıştay İdarî Dava Daireleri Genel Kurulu 24.12.1999 tarihinde itirazı görüşerek oybirliğiyle reddetti; yani, maalesef, Millî Eğitim Bakanlığı bürokratları, hukuka da burada saygısızlık göstererek, meslek liselerinde okuyan çocuklarımıza bir başka okulda şanslarını deneme fırsatı vermemekte ve hukuku hiçe saymaktadır. Sayın Bakandan bu konuda duyarlılık beklemekteyiz.

Değerli arkadaşlar, şimdi, sayın bakanıma soruyorum: Meslek liseleri bu kadar sorunlar altında ezilirken, meslekî ve teknik okulları nasıl yeniden yapılandıracaksınız, sorunlarını nasıl çözeceksiniz? Böyle bir yaklaşımla nereye varacaksınız ?

Şimdi, sayın bakan, çıkıp burada, bundan böyle kamu kurum ve kuruluşlarına alınacak olan işçilerin meslek lisesi mezunu olacaklarını beyan etmiş geçen bir ziyaretinde; ben de diyorum ki, meslek lisesi mezunu çocuklar sadece işçi olmaya mı layıktır? Yani, kendi branşında, mühendis, doktor olması veya başka meslek sahibi olması söz konusu olamaz mı ?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Olur, olur.

MAHMUT GÖKSU (Devamla) – Bu çocuklarımızın önü mutlaka açılmalı, bu yanlışlığa son verilmelidir.

Değerli arkadaşlar, eğitimimizde diğer bir temel sorun, son yılda uygulanan, 1999 yılında uygulanan ÖSS sınav sistemidir. Önceki iki basamaklı sınav sisteminde hiçbir öğrencinin şikâyeti yoktu, hiçbir öğrenci bana haksızlık yapıldı demiyordu. Bu sene kazanamadım, çalışırım, bir dahaki sene kazanırım diyordu; ama, ne var ki, bu sene, öğrenci seçme sınavı, binlerce, yüzbinlerce mağdur meydana getirmiştir. Bu sınav sisteminin mağdurları sadece meslek liseleri değildir; yeni sistemle, Anadolu'dan gelen gençlerin önü kesilmiştir. Ağırlıklı ortaöğretim başarı puanı uygulamasıyla, başarılı okulun başarısız bir öğrencisi ödüllendirilmiştir.

Evet, uzağa gitmeye gerek yoktur. Örneğin, kendi İlim Adıyaman, ham puan sıralamasında baştan 38 inci sıradadır. Yani, imtihanlarda çocukların almış olduğu puana göre 38 inci sırada olmasına rağmen, sonradan giydirilmiş puanlarla sondan 3 üncü duruma düşürülmüştür. Nedeni şu: Adıyaman Gerger Lisesi ile Galatasaray Lisesini birbiriyle yarıştırıyor; yetmiyor, senin okulun başarısız diye çocuğa eksi puan veriyor.

Bakınız, Sayın Bakana, bundan birkaç ay önce bir soru sormuştum. Adıyaman Gerger Lisesi ile İstanbul Galatasaray Lisesinin araç-gereç, laboratuvar ve öğretim durumları hakkında rakamsal bilgi verir misiniz diyorum. Sayın Bakanım lütfetmişler, soru önergeme cevap vermişler; diyorlar ki: Adıyaman Gerger Lisesinde -dikkat buyurun değerli arkadaşlar- bir fen bilgisi laboratuvarı ile kütüphane, harita ve matematik takımları var. İstanbul Galatasaray Lisesinde, evet, 2 fizik laboratuvarı, 2 kimya laboratuvarı, 1 fen bilgisi, 1 biyoloji, 1 bilgisayar ile kütüphane, harita ve matematik takımları; 359 öğrencisi ve 49 öğretmeni; yani, 7 öğrenciye de 1 öğretmen düşüyor. Bu şartlarda, bu çocukları yarıştırıyorsunuz; adilane bir yarış mıdır Sayın Bakanım?! Dolayısıyla, bu bölgeden çıkıp da, okumak istiyorum, teröre, yolsuzluğa bulaşmak istemiyorum diyen bu çocuklara bir de eksi puan verirseniz, işte, onları terörün kucağına itmiş olursunuz.

Ki, Gerger deyince aklıma geldi; Gerger, son dört beş aydan beri bir talihsizliği yaşamaktadır. Bir belediye başkanı kaçırıldı -onuncu ayın 10'u, 1999'da- ama, ne var ki, bugüne kadar bulunamadı. Büyük bir stres ve sıkıntı içerisinde bu halk, Gerger halkı. Göçlerle, kayıplarla, bir sürü sıkıntılarla başbaşa olan bu insanlara bir de eğitimde böyle darbe vurursanız, elbette, bu yörenin ve bu yörenin insanlarının kalkınması mümkün değildir. Galatasaray Lisesini kıskanmıyoruz, gıpta ediyoruz, keşke, bizim diğer liselerimiz de öyle olsa; ama, yapacağımız imtihan sisteminin adilane olmasını arzu etmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, meslekî ve teknik okullar noktasında, Sayın Bakan, şubat ayının 15'inde, yani, bu araştırma önergesi sebebiyle konuşmasında "ortaöğretim sistemi içinde meslekî ve teknik eğitimin ağırlıklı olarak yeniden yapılanması, sorunlarının ortaya çıkarılması, çözüm üretilmesi ve bu konularda gerekli kararın alınması amacıyla 16 ncı Millî Eğitim Şûrası toplanmıştır" diyor. Yani, meslekî ve teknik okulların sorunlarına çözüm getirmek için toplandığını söylüyor; ama, ne var ki, bakınız, elimdeki, Türk Eğitim-Sen'in -eğitim dalında örnek çalışmalarıyla öne çıkmış bir sendikamızdır- "21 inci Yüzyılda Türk Millî Eğitimi" diye hazırlamış olduğu bir raporunda -kitap haline getirmiş- değerlendirmesi nasıldır: "YÖK'ün yaptığı düzenleme, meslekî ve teknik ortaöğretimi tüketecek mahiyette görülmektedir. Millî Eğitim Bakanlığının, bütün bunlardan habersizcesine, meslekî ve teknik eğitim konusunu görüşmek üzere Millî Eğitim Şûrasını toplantıya çağırmasıysa, trajedinin son perdesi olarak değerlendirilmektedir. Bakanlık, şûra toplamamakta, katlettiği meslekî ve teknik ortaöğretime cenaze töreni düzenlemektedir." İşte, bir eğitim iş kolunun, o, 16 ncı Millî Eğitim Şûrası hakkındaki görüşleri de bundan ibarettir.

Değerli arkadaşlar, burada, kısacası, bu öğrenci seçme sınavı sistemi, hem Anayasayı hem de Millî Eğitim Temel Kanununun 4 üncü maddesini ihlaldir, bu uygulamadan derhal vazgeçilmeli. Her türlü zorluğa göğüs gererek çocuğunu okutmak için gayret eden kırsal kesimdeki velilerin çocuklarına sahip çıkılmalı. Bu yaz, 17 Ağustos depremiyle Marmara'da bir hüzün vardı; ama, meslek lisesi mezunu olduğundan dolayı üniversite kapısı suratına kapatılan her evde bir yas vardı değerli arkadaşlar. Lütfen, bu yavrularımızın çığlığını duyalım ve bunlara sahip çıkalım.

Değerli milletvekilleri, diğer bir önemli konu, din eğitimi. Barış kelimesiyle aynı kökten gelen İslamiyet, huzur ve emniyeti tesis etmek içindir. Din, savunma durumuna düşürülürse, taassup zırhı harekete geçer. Dinî taassubu ve hoşgörüsüzlüğü artıran, en başta, insanların dinlerini öğrenmelerini de içeren, dinî hürriyetlerin sınırlandırılması ve yasaklanmasıdır.

Kısacası, din eğitimi, millî eğitimin temel esaslarında zikredilen ahlakî, insanî, manevî ve millî değerlerin aktarılmasını ve öğrenciye benimsetilmesini ifade eden hayatî bir eğitim ve öğretim konusudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen toparlar mısınız Sayın Göksu.

MAHMUT GÖKSU (Devamla) – Anayasamızın 24 üncü maddesi, din kültürü ve ahlak bilgisini mecburî ders haline getirmiştir. Bu dersleri verecek olanlar ilahiyat fakültesi mezunlarıdır; ama, ne var ki, iki yıldan beri, Millî Eğitim Bakanlığı, sadece 700 ilahiyat fakültesi mezununa görev vermiştir; 5 000 ilahiyat fakültesi mezunu görev beklemektedir. Tabiî, bu eğitim açığı, bu gençlerin istihdamından daha önemlidir. İşte, son hadiseler, ülkemizde din öğretiminin ne kadar önemli olduğunu çok açık ve seçik ortaya koymuştur.

Geçen hafta, Sayın İçişleri Bakanımızın bir gündemdışı konuşmaya verdiği cevabı, beş grup da alkışlamıştır. Sayın Bakan "dini, gerçek kaynağından ve ehliyetli insanlarla öğretmedikçe, bunların kökünü kurutamayız" mealinde sözler ifade etmiştir; biz de katılıyoruz.

Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakan Kurban Bayramı mesajında diyor ki: "İslam, sevginin kaynağı, ulusal birliğimizin de temelidir." Biz de, buna katılıyoruz. O halde, sevginin kaynağı olan, millî birliğin temeli olan bu dinimizi öğretmekten geri durmayalım ki, zaten, Ulu Önder Atatürk de bir sözünde öyle diyor: "Her fert, dinini, diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır; orası da mekteptir." İşte, bizim söylediğimiz de budur. İllegal kuruluşlara bu eğitimi bırakmamak için, legal kuruluş olan Millî Eğitimin denetimi altındaki okullarımızda din eğitimi mutlaka verilmeli; ama, ne var ki, şimdi, cinsel eğitimi öne geçirdik, dinsel eğitimi gerilere attık.

Değerli arkadaşlar, yine, Diyanet İşleri Başkanlığının yapmış olduğu halk eğitimi türünden, camilerdeki eğitim de yerli yerince yapılamamaktadır; çünkü, vaiz sayısı 250'ye düşmüştür; 16 000 civarında imam-hatip kadrosu yıllardır verilememektedir. Evet, halkımıza yönelik olarak din eğitimi verilen bu camilerimize de, en kısa zamanda, mutlaka, kadrolar tahsis edilmelidir.

Değerli arkadaşlar, diğer bir önemli husus, öğretmenlerimizin durumudur. Dünyanın her yerinde, öğretmenlik, en önde gelen mesleklerdendir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Göksu, cümlenizi tamamlamanız için mikrofonu açıyorum.

Buyurun efendim.

MAHMUT GÖKSU (Devamla) – Öğretmenler, Amerika Birleşik Devletlerinde 3 324 dolar, Almanya'da 2 950 dolar, Suudî Arabistan'da 2 350 dolar, Türkiye'de 350 dolar gibi bir maaş almaktadırlar; tabiî, bu da, öğretmeni, ikinci bir mesleğe, çorap satmaya, pazara çıkmaya mecbur etmektedir.

Diğer bir olay, atanamayan aday öğretmenler vardır. Bunlar seslerini duyuramıyorlar; web sayfası açarak, sanal yollarla seslerini duyuruyorlar. Bu atanamayan yeni öğretmen adaylarına da Bakanlık kulak vermelidir.

Değerli arkadaşlar, evet, sözün özü, Sayın Bakan bu araştırma önergesi nedeniyle yaptığı konuşmada "Bakanlığımın yaptığı çalışmaları Yüce Meclise arz etmek açısından bir fırsat görüyorum" dedi. İşte, bu fırsatı daha da genişletmek için, içi boşaltılan meslekî ve teknik okulların geleceğini daha iyi kavrayabilmek için, ÖSS mağdurlarının hıçkırığını duyabilmek için, öğretmenlerimizin ve diğer eğitim camiamızın sesine kulak verebilmek için, bu araştırma önergesine hep beraber evet demenizi bekliyor, bu araştırma önergesinin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP, DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Göksu.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüzün 54 üncü maddesi gereğince, saat 19.00'da; yani, şu an, çalışma süresini tamamlamış olduk. Ancak, eğer uygun görürseniz, önerge sahibi 10 dakikalık bir süreyle konuşabilir ve ondan sonra hemen oylamaya geçebiliriz.

Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Önerge sahibi Sayın Karakaya; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, milletimizin güzide temsilcileri, sayın milletvekilleri; eğitimin sorunları ile uygulanan eğitim politikalarının araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, 20 arkadaşımla beraber Meclis araştırması açılmasına dair verdiğim önergemle ilgili olarak huzurunuzdayım. Sözlerime başlarken, gerek terörde gerekse son Körfez ve Düzce depreminde hayatını kaybeden eğitim camiasının isimsiz kahramanlarını ve ayrıca, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle, Yüce Meclisimizde görüşmeler sonunda varacağımız kararların, milletimize, eğitim camiamıza hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, bu Yüce Mecliste, önergem vesilesiyle, eğitim tarihimiz açısından bir ilki gerçekleştireceğiz. Bu nedenle, Yüce Heyetinizce de çok hassas ve büyük önem arz eden konuyu gündeme almış bulunuyoruz. Bu, eğitim sistemimiz açısından değerlendirilmesi gereken çok önemli bir fırsattır; çünkü, şimdiye dek uygulanan eğitim politikaları ve sonuçları, bu görüşmelerimizde, Parlamento tarihinde ilk defa mercek altına alınmaktadır.

Millî Eğitim Bakanlığı verilerine göre, bugün, 64 840 okulda 523 617 öğretmen ile 15 074 411 öğrenci öğrenim görmektedir. Bu rakamların manası çok büyüktür. Öncelikle, 15 milyon gibi büyük bir genç nüfusa sahip bir ükeyiz. Genç bir nüfusa sahip olmak için çeşitli çalışmalar yapan pekçok Avrupa ülkesinin nüfusundan fazladır bizim genç nüfusumuz. Bu, altı çizilmesi gereken olumlu bir gerçektir.

İkinci olarak, bu genç nüfus, ülke nüfusunun 1/4'üne tekabül etmektedir. Başka bir ifadeyle söylemek gerekirse, ülkenin 3/4'ü, doğrudan, eğitimin kapsama alanındadır; çünkü, 15 milyon öğrenci, 15 milyon anne, 15 milyon baba ile 45 milyon nüfus, doğrudan, eğitimin ilgi alanına girmektedir. Geri kalan 1/4 oran ise, dolaylı yoldan, yine eğitimin kapsama alanındadır. Dolayısıyla, eğitim, ülkemizin bütün nüfusunu ilgilendiren bir konu olarak önem arz etmektedir.

Bu kadar kapsamlı, bu kadar önemli bir konuda, 76 yıldan beri uygulanagelen ve geleceğimizi çok yakından ilgilendiren eğitimimiz, elbette Yüce Meclisimizce görüşülmeli ve araştırılmalıdır. Eğitimimizin sorunlarının ve çözüm yollarının araştırılması için, bugün, Parlamento olarak iyi bir zamanlamayla karşı karşıyayız; çünkü, bugün, eğitim düzenimizin çözüm bekleyen yığınla sorunları vardır. Eğitim düzenimizin bu sorunlarını kalıcı, akılcı ve bilimsel olarak çözmek için, Parlamentomuzun yol göstericiliğine acilen ihtiyaç vardır.

Eğitimin aslî unsuru olan ders kitapları, öğretmenler, teşkilat yapısı, müfredat programı; Türkçe ve yabancı dil eğitimi, okulöncesi eğitimi; nüfus artışına paralel derslik sayısının yetersizliği, özel okullar ve dershaneler; yurt dışında çalışan işçilerimizin çocuklarının eğitimi; üniversite önünde yığılma ve yükseköğretim; eğitimde yeni teknolojilerin kullanılmaması ve en önemlisi, eğitim düzeninin çok eski, çok yıpranmış mevcut zihinsel yapısı...

Kısaca, başlıklar halinde sunmaya çalıştığım sorunlarla mücadele etmekten genç kuşaklarımızı sağlıklı bir şekilde yetiştirmeye imkân bulamayan eğitim sistemimiz, iç açıcı olmayan, umut vermeyen bir yapıdadır.

Nüfusumuzun büyük bir kısmı, hâlâ, oldukça düşük eğitim düzeyinde bulunmaktadır. Nüfusunun yüzde 46,1'i ilkokul, yüzde 7,6'sı ortaokul, yüzde 7,8'i lise, yüzde 3'ü yüksekokul ve üniversite mezunu; okuryazar olmayan yüzde 19,5, okuryazar olup bir diploması olmayan yüzde 15,9'dur. Bu yüzdelerle, elbette, kalkınmış ve çağdaş bir ülke haline gelmek mümkün değildir.

Çalışan nüfusun yüzde 78'i ilkokul ve daha aşağı bir eğitim düzeyine sahiptir. Türkiye'de, 3,5 milyon insan günlük gazete okumaktadır, 56 kişiye bir gazete düşmektedir.

İki yıl önce yürürlüğe giren ve bu yıl üçüncü eğitim yılını sürdüren kesintisiz temel eğitim, bütün çabalara rağmen, geçen yılını 2 497 kapalı okulla geçirmiştir. Bu okulların 894'ü öğretmensizlik ve 1 603'ü ise güvenlik sebebiyle kapalı kalmıştır.

Türkiye, uygulanan gayri ilmî ve çağdışı yöntemler sebebiyle araştırma ve geliştirme için ayrılan kaynakların gayri safî millî hâsılaya oranı sıralamasında, 9 ülke arasında, binde 38'le 9 uncu sırada yer almaktadır. Halbuki, gelişme yolundaki bir ülkenin en önemli ihtiyacı, araştırma ve geliştirmedir, yani ar-ge'dir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halen uygulanması sürdürülen sekiz yıllık eğitimle ilgili Millî Eğitim Bakanı Sayın Bostancıoğlu'na yazılı bir soru önergesi vererek "uygulanmakta olan sekiz yıllık kesintisiz eğitim sonucunu değerlendiren bilimsel bir araştırma yaptınız mı?" diye sormuştum. Sayın Bakan, yazılı cevabında, sonucu değerlendiren bir bilimsel araştırmanın yapılmadığını, ancak planlandığını söylemektedir. Planlama, dileriz, en kısa zamanda realize edilir.

Türkiye, bilimsel makale üretiminin nüfusa oranında oldukça alt sıralarda yer almaktadır. Türkiye'de, bir yılda, sadece 3 774 bilimsel makale üretilebilmiştir. Buna karşılık, mesela, İsrail'de, 6 milyon olan nüfus, bir yılda, 9 167 makale üretebilmiştir. Rakamlar, elbette düşündürücüdür. Bu konuda, ne yazık ki, Bakanlığın çalışmalarının sonucunu bize bilimsel yönden açıklayabilecek bir araştırmaya bile sahip değiliz.

Her yıl, üniversite kapılarından 1 milyon öğrencimiz geri çevrilmektedir. Bu gençlerimiz, ellerine bir lise diploması verilerek, âdeta kaderleriyle başbaşa bırakılmakta; yükseköğrenime geçemeyen ya da iş bulamayan gençlerimiz, bir bakıma, suç işlemeye teşvik edilmektedir. Aileler ve hayatının baharındaki gençler, devlet eliyle, âdeta hüsrana uğratılmaktadır.

İdarî, bilimsel ve malî özerkliğe sahip olması gereken üniversitelerimiz, YÖK tarafından, dünyada bir örneği dahi olmayan büyük bir baskı altında tutulmaktadırlar. Özgür düşünce ve ifade, üniversitelerde yasaklanmış bulunmaktadır. Ülkenin ileri gitmesi ve kalkınmasında önemli bir işlevi olan üniversitelerimizden, bu haliyle bir katkı beklenebilir mi? Türkiye'nin, yeni bir çağa girerken, bu eğitim düzeniyle çağ içinde kendisine bir yer edinmesi mümkün görülmemektedir; çünkü, eğitim, kavram olarak, çağdaş dünyada çözümle eşanlamlıdır, bizde ise, ne yazık ki, sorunla eşanlamlı olarak kullanılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karakaya, lütfen tamamlayınız.

TEVHİT KARAKAYA (Devamla) – Teşekkür ederim.

Eğitim düzenimizin, acilen, zihinsel bir inkılaba ihtiyacı vardır. Bu yapılmadığı takdirde, her sokağa bir okul açılsa da, her öğrenciye bilgisayar, her öğretmene en yüksek ücret verilse de, Türkiye'nin çağ içinde kendisine yer edinmesi mümkün görülmemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; araştırma önergemizinin gerekçesinde açıklanan sebeplerden dolayı, eğitim düzenimizin önünü açmak ve çağ içinde tarihî şahsiyetine uygun kuşaklar yetiştirilebilmesi için, eğitim politikasının ve politikalarının Yüce Heyetiniz tarafından gözden geçirilmesinde ve alınacak tedbirlerin belirlenmesinde, açıkça, zaruret vardır. Bunun yapılacağına yürekten inanıyor, hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karakaya.

Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Meclis araştırması açılmasını kabul edenler lütfen işaret etsin. Kabul etmeyenler... Araştırma açılması kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 22 Mart Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Kapanma Saati : 19.12

IV. – SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Abdullah Öcalan hakkındaki idam kararına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/1290)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 20.1.2000

Kemal Albayrak

Kırıkkale

1. Apo davasında yargının vermiş olduğu kararın hükümeti teşkil eden 3 lider tarafından uzatılması hukukî açıdan geçerli olup olmadığının ve neye göre uzatıldığının?

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu davada eğer Türkiye Apo hakkındaki davanın usulüne uymadığı gerekçesinde bir karar verirse, yeniden dava mı edilecektir? Yoksa oranın vereceği gerekçelere mi uyulacaktır?

3. Basın kanalı ile açıkladığınız Türkiye’de Ceza Kanunları ile ilgili çalışmalarda idam cezalarının kalkması ile ilgili öngörülen çalışmalarında çıkacak olan taslak Abdullah Öcalan’ı kapsayacak mıdır? Bu çalışmada yargı sisteminin tek çatı altında toplanması düşüncesi var mı?

4. Avrupa Birliği acaba Türkiye’ye idamla ilgili görüşlerini seslendirirken kişi olarak Apo konusunda da bağlantı söyleniyor mu? Yani resmen AB’ye girme sürecinde Apo bir faktör olarak belirtiliyor mu?

5 Apo’nun idam kararının işleyiş süreci tahmini olarak bir yılı geçer mi?

6. AB’nde İnsan Hakları Mahkemelerinin Yüksek Askerî Şura kararları ile ilgili olumlu veya olumsuz verdiği bir kararı var mıdır?

7. Eğer 6 ncı soruda belirtilen bir karar var ise Türkiye ne tür bir uygulama yapmıştır?

T.C.

Adalet Bakanlığı 20.3.2000

Bakan : 299

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 27.1.2000 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1290-3788/9206 sayılı yazınız.

b) 15.2.2000 tarihli ve 162 sayılı yazımız.

İlgi (a)yazınız ekinde alınan, Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak tarafından Bakanlığımıza yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/1290-3788 Esas Nolu soru önergesinde yer alan hususlarla ilgili cevapların derlenebilmesi için ilgi (b) yazımızla, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 99 uncu maddesinin beşinci fıkrası uyarınca bir aylık ek süre verilmesi istenilmiştir.

Söz konusu soru önergesine verilen cevap örneği iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

Adalet Bakanı

Sayın Kemal Albayrak

Kırıkkale Milletvekili

T.B.M.M.

Bakanlığımıza yönelttiğiniz ve yazılı olarak cevaplandırılmasını istediğiniz 7/1290-3788 Esas Nolu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 30 Kasım 1999 tarihinde, önergede sözü edilen kişi adına kendisine yapılan başvurunun incelenmesi tamamlanıncaya kadar infaz sürecinin işletilmemesini talep eden bir ihtiyatî tedbir kararı almıştır.

Anılan ihtiyatî tedbir kararı değerlendirilmiş ve 12 Ocak 2000 tarihinde Sayın Başbakan tarafından yapılan bir açıklamada, Anayasa ve uluslararası taahhütlerimizden kaynaklanan süreç tamamlandığında dosyanın gereği için Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderileceği ifade edilmiştir.

Bilindiği üzere Anayasanın 87 nci maddesinde, “...Anayasanın 14 üncü maddesindeki fiillerden dolayı hüküm giyenler hariç olmak üzere, genel ve özel af ilanına, mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek...” Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri arasında sayılmaktadır.

Soru önergesinde adı geçen kişinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdindeki başvurusu, kabul edilebilir bulunması halinde, esas yönünden incelenecektir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi esas yönünden yapacağı inceleme sonucunda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlâl edilip edilmediği konusunda nihaî kararını verecektir. Mahkeme, başvuran tarafın ileri sürdüğü maddelerden birinin ya da birkaçının ihlâl edildiği sonucuna vardığında, Sözleşmenin 41 inci maddesi çerçevesinde maddî ve manevî tazminat ile mahkeme masraflarının ödenmesine karar verebilecektir.

Ulusal mevzuatımızda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul eden herhangi bir hüküm bulunmadığından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Ülkemiz aleyhine verdiği kararlar üzerine aynı konuda yeniden yargılama yapılmamaktadır.

Yüksek Askerî Şura Kararı ile re’sen emekliye sevk edilen bir subayın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin din ve ibadet hürriyetini düzenleyen 9 uncu maddesinin ihlâl edildiği iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna başvurması üzerine Avrupa İnsan Hakları Divanı, Sözleşmenin 9 uncu maddesinin, bir dinin veya düşüncenin motive veya telkin ettiği her hareketi korumadığını ve bir kişinin dinini açıkça gösterme özgürlüğünü uygularken özel durumunu da dikkate almasının gerekebileceğini, başvuruda bulunan subayın, askerlik mesleğini seçerken askerî disiplin sisteminin ve bu sistemin özelliği gereği Silahlı Kuvvetler mensuplarının belirli hak ve özgürlükleri konusunda bir takım kısıtlamalarının da olabileceği ihtimalini ve tabi olacağı askerî disiplin sisteminin kendisine verdiği hak ve yükümlülükleri kabullendiğini, her ülkenin kendi askerî disiplin sistemiyle askerî düzene aykırı hareketleri yasaklayabileceğini, re’sen emekliye sevk edilme işlemine neden olan kararın dayanağının, dinî vazifelerin yerine getirilmesi değil, laiklik ilkesini zedeleyen ve askerî disiplini bozan hareketler olduğunu belirterek, söz konusu Yüksek Askerî Şura Kararı ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9 uncu maddesinin ihlâl edilmediği sonucuna varmıştır.

1 Kasım 1998 tarihinde göreve başlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türk Silahlı Kuvvetlerinden Yüksek Askerî Şura kararları ile ilişiği kesilen 60 kişinin, 1996 ve 1997 yıllarında yaptığı 42 ayrı başvuruyu birleştirerek Türkiye’ye iletmiştir. Söz konusu başvurulara ilişkin Hükümet görüşlerimiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Nisan 1999’da tevdi edilmiştir. Halen Mahkeme Yüksek Askerî Şûra kararları çerçevesinde yapılan söz konusu başvuruların kabul edilebilir olup olmadığını incelemektedir. Bu aşamada alınmış bir karar bulunmamaktadır.

Bilindiği üzere, 1999 Aralık ayında gerçekleştirilen Helsinki Zirvesinde Türkiye’nin Avrupa Birliğine adaylık statüsü Avrupa Birliği üyelerince kabul edilmiş olup tam üyeliğin objektif koşulları Kopenhag Kriterlerine bağlıdır.

Diğer yandan, dünyada meydana gelen sosyal, siyasal ve ekonomik değişiklikler dolayısıyla eskiyen değerlere dayalı Türk Ceza Kanununu çağa uydurmak amacıyla gerekli değişiklikleri ve geliştirmeleri yapmak üzere bilim adamları ve uzman personelden oluşturulan Komisyon tarafından hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan, ancak bu yasama döneminde sonuçlandırılamaması nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 77 nci maddesi uyarınca hükümsüz kalan Tasarının, eleştiri ve önerileri değerlendirilerek yeniden düzenlenmesi için Bakanlığımızda oluşturulan Komisyon çalışmalarına devam etmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

Adalet Bakanı

2. – İstanbul Milletvekili Abdulkadir Aksu’nun, Tariş’in pamuk alımlarında uyguladığı fiyat politikasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/1356)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sayın Başkan aracılığınızla aşağıdaki sorunun Sayın Başbakan Bülent Ecevit tarafından yazılı cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Abdulkadir Aksu

İstanbul

Devlet fonları ile özel sektörden pamuk stoklayan Tariş’in alımlarında uygulamış olduğu fiyat politikası aşağıda çıkarıldığı gibi gerçekleşmiştir.

20.12.1999 tarihinde 545 000 TL. olarak gerçekleşirken,

14.1.2000 tarihinde 725 000 TL. olarak gerçekleşmiştir.

1. Bu arada gerçekleşen fiyat farkı TL. bazında % 33, döviz bazında ise % 30’lara varan bir rakama ulaşmıştır. Bu paralelde Dünya piyasalarında bu tarihler arasında gerçekleşen fiyat farkı ise sadece % 4,54 olarak gerçekleşmiştir. Ülke ekonomisine büyük katkıda bulunan ve Avrupa ile olan ticaretimizin temel ayaklarından birini oluşturan, tekstil sektörüne pamuk alım fiyatlarının etkisi gözönünde bulundurulmalıdır. Tekstil sektörünün Dünya piyasalarındaki rekabetini kolaylaştırması açısından pamuk alımları konusunda daha hassas davranacak bir fiyatlandırma politikasına gidilmesi konusunda bir çalışma içine girmesi gerekmiyor mu?

T.C.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 3.3.2000

Teşkilâtlandırma Genel Müdürlüğü

Sayı : B.14.0.TGM.0.12.00.02/315-1447

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Başbakanlığa muhatap 10.2.2000 tarihli ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1356-4050/9716 sayılı yazıları.

İstanbul Milletvekili Sayın Abdulkadir Aksu’nun cevaplandırılmak üzere Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği, Başbakanımızın da tarafından cevap verilmesini uygun gördüğü, Tariş’in pamuk fiyatlarını artırması konusundaki (7/1356-4050 sayılı) yazılı soru önergesi ile ilgili olarak hazırlanan cevap ektedir.

Bilgi ve dikkatlerine arz ederim.

Saygılarımla.

Ahmet Kenan Tanrıkulu

Sanayi ve Ticaret Bakanı

İstanbul Milletvekili Sayın Abdulkadir Aksu’nun Sayın Başbakanımıza Yönelttiği,

Tariş’in Pamuk Fiyatlarını Artırması Konusundaki Yazılı Soru Önergesine Dair Cevap

1997 yılında Uzak Doğu’da başlayıp tüm dünyaya yayılan ekonomik kriz sonucunda talep daralmasına bağlı olarak gerek iç piyasada gerekse dünya piyasalarında pamuk fiyatları son oniki yılın en düşük seviyelerinde seyretmiştir.

Dış piyasalardaki bu olumsuz gelişmeler iç piyasalara da yansımış ve İzmir Ticaret Borsasında Ege pamuğu fiyatı Aralık/96’da 176 cent/kg iken, Aralık/99’da 106 cent/kg’a kadar düşmüştür.

Piyasalardaki bu gelişmelerden birlikler olumsuz etkilenmişlerdir. Başta Tariş olmak üzere, birlikler maliyetlerinin altına satış yapmak durumunda kalmışlardır.

Ancak, son günlerde beklentilerin tersine (global krizin etkisinin azalması, dış ve iç piyasalarda tekstil sektöründeki canlanmaya bağlı olarak pamuk talebinin artması gibi nedenlerle)gerek dış piyasalarda gerekse iç piyasada pamuk fiyatlarının artış yönünde bir eğilime girdiği ve fiyatlarda da bir artışın olduğu görülmektedir. 3.1.2000 tarihinde Memphis indeksi 116 cent/kg, Liverpool A indeksi 97 cent/kg, Liverpool B indeksi 88 cent/kg iken, 14.1.2000 tarihinde pamuk fiyatları bu borsalarda sırasıyla 127 cent/kg, 101 cent/kg ve 93 cent/kg’a kadar yükselmiştir.

Aynı doğrultuda, İzmir Ticaret Borsasında 3.1.2000 tarihinde 590 000 TL./kg olan Std-1 garanti pamuğu, 14.1.2000 tarihinde 710 000 TL./kg’a kadar yükselmiştir.

14.1.2000 tarihi itibariyle İzmir Ticaret Borsasında oluşan Ege-garanti pamuk fiyatının (710 000 TL./kg-131 cent/kg-lif), bir önceki aya (590 000 TL./kg-109 cent/kg-lif) göre artış oranı % 20 (döviz bazında % 20); 1.12.1999 tarihine (560 000 TL./kg-108 cent/kg-lif) göre ise % 27 döviz bazında % 21) olarak gerçekleşmiştir.

Dünya piyasalarında Ege pamuğunun dengi Memphis endeksi ise, 14.1.2000 itibariyle (127 cent/kg-lif) bir önceki aya (116 cent/kg-lif) göre % 9; 1.12.1999 tarihindeki fiyatlara (119 cent/kg) göre de % 7’lik bir artış göstermiştir.

14.1.2000 tarihi itibariyle iç piyasa fiyatlarındaki artışın, dünya piyasa fiyatlarındaki artışın üzerinde olmasına rağmen; ortalama 13 cent/kg ithalat masrafını dış piyasa fiyatlarına eklediğimizde, iç borsa fiyatlarının yaklaşık 9 cent/kg daha ucuz olduğu anlaşılmaktadır.

Diğer yandan, Tariş’in bir kg lif pamuğu, maliyetlerine göre, yaklaşık 750 000-800 000 TL./kg olması gerekmektedir (maliyetlere genel işletme giderleri dahil edilmemiştir).

Bu koşullar karşısında Tariş’in, gerek borsada oluşan arz ve talebi, gerekse dünya borsalarındaki gelişmeleri gözeterek pamuk satış fiyatlarını artırması gerekmiştir. Aksi bir durum, piyasa koşullarına göre çalışmak durumunda bulunan Tariş’i zor durumda bırakacak ve zarar etmesine neden olarak, finansman sıkıntısına sokacaktır.

Bilindiği üzere, tarım satış kooperatifleri ve birlikleri, bu arada Tariş 3186 sayılı Kanuna göre kurulan özel hukuk tüzelkişileridir. Bu kuruluşlar 1994 yılına kadar Devlet adına destekleme alımında bulunurken, bu yıldan itibaren ürünleri kendi nam ve hesaplarına almakta ve aldıkları ürünleri de serbest piyasa koşullarına göre değerlendirmektedirler. Bu faaliyet sonucunda oluşan kâr ve zarar birliklere ait olmakta, zararın kuruluş kanunlarına göre üreticilerden yapılacak tahsilatla kapatılması gerekmektedir.

Bu nedenle, hukukî çerçevede Bakanlığımızın birliklerin satış politikalarına müdahalesi mümkün bulunmamaktadır.

Ayrıca, dış ticaret rejimi kapsamında borsa fiyatlarının dünya fiyatları seviyesinde teşekkülünün olağan sayılması gerektiği, sanayicimizin rekabet yeteneğini dünya fiyatlarından hammadde teminini esas alarak geliştirilmesinin daha tutarlı ve kalıcı bir politika olacağı düşünülmektedir.

3. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Nevşehir İlindeki Vakıflar Bankası şubelerinin mevduatlarına ve verdikleri kredilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/1389)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

Mehmet Elkatmış

Nevşehir

Nevşehir Merkez İlçe ve diğer ilçelerimizde Vakıflar Bankası A.Ş.’nin şubeleri bulunmaktadır.

Sorular :

1. Nevşehir İl ve İlçe Merkezlerindeki Vakıflar Bankası Şubelerinin mevduatları ne kadardır?Bankanın Nevşehir’deki şubeleri, Türkiye geneline göre mevduat sıralamasında kaçıncı sıradadır?

2. Bu bankanın İlimizdeki mezkûr şubelerince ve Genel Müdürlük imkânlarıyla Nevşehir’e çeşitli vasıtalarla veya direkt olarak 1996-1997-1998 ve 1999 yıllarında verdikleri kredi ne kadardır? Verilen krediler bakımından yapılan sıralamada Nevşehir Türkiye’nin kaçıncı ilidir?

T.C.

Devlet Bakanlığı 9.3.2000

Sayı : B.02.0.006/01-631

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 16.2.2000 tarihli, A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1389-4103/9815 sayılı yazınız.

Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen ve Sayın Başbakanımızın da tarafımdan cevaplandırılmasını istediği 7/1389-4103 esas sayılı soru önergesi incelenmiş olup, sorularla ilgili bilgiler ektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Yüksel Yalova

Devlet Bakanı

Şube mevduat

Şube adı Tarih (DTH+TL.) Mevdaut sırası

Nevşehir 31.1.2000 1 883 425 000 000 226

Ürgüp 31.1.2000 1 119 458 000 000 289

Nevşehir

G. nakdî Toplam Plasman

Yıllar Nakdî krediler krediler milyar TL. sırası

1996 46 395 1 281 47 676 275

1997 417 327 106 499 523 826 293

1998 177 228 27 904 205 132 283

1999 244 403 19 539 263 942 214

Ürgüp

G. nakdî Toplam Plasman

Yıllar Nakdî krediler krediler milyar TL. sırası

1996 110 788 48 919 159 707 136

1997 122 788 14 327 137 115 158

1998 512 616 218 150 730 766 168

1999 733 677 291 767 1 025 444 104

4. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Nevşehir İlinin doğalgazdan yararlandırılması için çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1393)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

Mehmet Elkatmış

Nevşehir

İran üzerinden gelecek doğalgaz, Nevşehir İli hudutlarından geçmektedir.

Sorular :

1. Bu doğalgazdan Nevşehir İlimizin de faydalanması için gereken hazırlıklar yapılmış mıdır?

2. Nevşehir’in doğalgazdan yararlanması için bir şirket kurulması gerektiği, daha önceki verdiğim bir soru önergeme verilen cevaptan anlaşılmaktadır. Bu şirket, nasıl ve kimler tarafından kurulacaktır?

3. Kurulması düşünülen bu şirkete devlet desteği olacak mıdır? Böyle bir destek söz konusu ise destek hangi konularda ve nasıl olacaktır?

4. Nevşehir’in, İl sınırları içerisinden geçen doğalgazdan faydalanabilmesi için gerek rehabilite ve gerekse diğer konularda Bakanlığınızca veya bağlı kuruluşlarca herhangi bir etüt, fizibilite vb. çalışma yapılmış mıdır?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 10.3.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.15.0.APK.0.23.300-509/4653

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 16.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4248 sayılı yazısı.

Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’ın tarafıma tevcih ettiği, 7/1393-4107 esas nolu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzügünün 99 uncu maddesi uyarınca hazırlanarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’ın Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

(7/1393-4107)

Sorular :

İran üzerinden gelecek doğalgaz, Nevşehir İli hudutlarından geçmektedir.

Soru 1. Bu doğalgazdan Nevşehir İlimizin de faydalanması için gereken hazırlıklar yapılmış mıdır?

Cevap 1. İnşaat çalışmaları devam eden ve 2001 yılı ortalarında işletmeye alınması planlanan Doğu Anadolu Doğalgaz Ana İletim Hattı güzergâhı Nevşehir’e yaklaşık 50 km. mesafeden geçmektedir. Şehrin yakıt tüketim potansiyelinin şehir dağıtım şebekesi yatırımını ekonomik kılacak boyutta olması halinde iletim hattından çekilecek bir branşman hattı ile Nevşehir’e gaz arzı sağlanabilecektir. Ancak, şehirlerin kış-yaz çekiş farklılıklarının doğalgaz ithalat koşullarına uymaması ve şehirlere kesintisiz gaz verilme zorunluluğu gibi nedenler, şehirlere güvenli ve sürekli gaz arzının sağlanabilmesi için yeraltı depolama sistemlerinin kurulmasını gerektirmektedir. BOTAŞ Genel Müdürlüğü tarafından bu konuda başlatılan çalışmalar devam etmektedir. Şehirlerde doğalgaz dağıtımı ve satışı ile ilgili hazırlıklar ve altyapı yatırımları ise, 397 sayılı KHKhükümleri çerçevesinde kurulacak ve Bakanlar Kurulunca yetkilendirilecek gaz dağıtım şirketleri tarafından yapılması gereken çalışmalar kapsamında değerlendirilmektedir.

Soru 2,3. Nevşehir’in doğalgazdan yararlanması için bir şirket kurulması gerektiği daha önceki verdiğim bir soru önergeme verilen cevaptan anlaşılmaktadır. Bu şirket, nasıl ve kimler tarafından kurulacaktır?

– Kurulması düşünülen bu şirkete devlet desteği olacak mıdır? Böyle bir destek söz konusu ise destek hangi konularda ve nasıl olacaktır?

Cevap 2,3. Bilindiği üzere 397 sayılı KHK’nin 2 nci maddesinde “Şehirlerde BOTAŞ’ın veya doğalgaz dağıtımı ile ilgili hizmet vermek üzere kurulmuş sermaye şirketlerinin; doğalgaz dağıtım tesisleri kurmasına, işletmesine, bu gazın satışını yapmasına Bakanlar Kurulunca izin verilebilir.” hükmü yer almaktadır. Buna göre söz konusu faaliyetleri yapmak amacıyla kurulacak bir sermaye şirketinin, Bakanlar Kurulundan izin almak kaydıyla bir şehirde doğalgaz dağıtım faaliyetlerinde bulunması mümkündür. Halen bu konuda müracaat eden şirketlere, uymaları gereken hususlar bildirilmektedir. Diğer taraftan, Bakanlığım bünyesinde şehiriçi doğalgaz dağıtım faaliyetlerinin düzenlenmesine yönelik yürütülmekte olan çalışmalarda son aşamaya gelinmiş olup, şirketin kuruluşundan yetkilendirilmesine kadar uyulması gereken prosedür, bu çalışmaların tamamlanmasını müteakip kesinleşecektir.

Soru 4. Nevşehir’in, İl sınırları içerisinden geçen doğalgazdan faydalanabilmesi için gerek rehabilite ve gerekse diğer konularda Bakanlığınızca veya bağlı kuruluşlarca herhangi bir etüt, fizibilite vb. çalışma yapılmış mıdır?

Cevap 4. Nevşehir’in doğalgaz talep potansiyelini belirlemek amacıyla, BOTAŞ Genel Müdürlüğü tarafından bir potansiyel tespit çalışması yapılmıştır. Ancak, şehrin doğalgaz kullanımı için 397 sayılı KHK’ye göre kurulması gereken Gaz Dağıtım Şirketinin güncelleştirilmiş talep miktarları ile bir fizibilite çalışması yaptırması gerekmektedir.

5. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın;

– Nevşehir İlinin sulu tarım uygulamasına,

– Nevşehir-Doyduk ve Ayhanlar Barajlarının inşaatlarına,

İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1394, 1395)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

Mehmet Elkatmış

Nevşehir

Sorular :

1. Her geçen gün daha da önem kazanan sulu tarımı yaygınlaştırmak için DSİ tarafından Nevşehir’in bazı bölgelerinde yeraltı suyundan çiftçilerimizin daha çok faydalanması amacıyla yapmakta olduğunuz bir çalışma var mıdır?Varsa, çalışmanın mahiyeti nedir?

2. Keza, Gülşehir ve Avanos İlçelerimizin içinden geçen Kızılırmak’tan, çiftçilerimizin sulamada faydalanması için DSİ tarafından yapılan (pompa vs.) bir çalışma var mıdır? Varsa mahiyeti nedir?Henüz böyle bir çalışmanız yoksa, kısa vadede bu konunun Bakanlığınızca değerlendirilmesi söz konusu mudur?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

Mehmet Elkatmış

Nevşehir

Sorular :

1. Nevşehir Doyduk ve Ayhanlar Barajlarının inşaatlarının gerçekleşme oranı nedir?

2. Söz konusu barajlara şimdiye kadar ödenen para ne kadardır?

3. 2000 yılında bu barajlar için öngörülen ödenek miktarı ne kadardır?

4. Bu barajlar ne zaman işletmeye açılacaktır?

5. Bu barajlar dışında Nevşehir’in hangi bölgelerine baraj veya göletler düşünülmektedir? Böyle bir düşünce varsa hangi safhadadır?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 10.3.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.15.0.APK.0.23.300-508/4652

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4248 sayılı yazınız.

Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’ın tarafıma tevcih ettiği 7/1394-4108 ve 7/1395-4109 esas nolu yazılı soru önergeleri TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereği cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’ın Yazılı Soru Önergelerinin Cevapları

(7/1394-4108, 7/1395-4109 Esas Nolu)

7/1394-4108 esas nolu soru önergesi :

Soru 1,2. Her geçen gün daha da önem kazanan sulu tarımı yaygınlaştırmak için DSİ tarafından Nevşehir’in bazı bölgelerinde yeraltı suyundan çiftçilerimizin daha çok faydalanması amacıyla yapmakta olduğunuz bir çalışma var mıdır? Varsa, çalışmanın mahiyeti nedir?

– Keza, Gülşehir ve Avanos İlçelerimizin içinden geçen Kızılırmak’tan, çiftçilerimizin sulamada faydalanması için DSİ tarafından yapılan (pompa vs.) bir çalışma var mıdır? Varsa mahiyeti nedir?Henüz böyle bir çalışmanız yoksa, kısa vadede bu konunun Bakanlığınızca değerlendirilmesi söz konusu mudur?

Cevap 1,2. Nevşehir İlinin yüzölçümü 5 467 km2 olup, bunun 382 820 hektarı tarıma elverişli arazidir. DSİ Genel Müdürlüğünce Nevşehir İlinde 66 521 hektarlık alanda etüt çalışması yapılmış ve 62 103 hektarlık alan sulanabilir bulunarak 53 722 hektarlık alanda planlama, inşaat ve işletme safhalarında muhtelif projeler geliştirilmiştir.

İlin en önemli yer üstü kaynağı Kızılırmak nehri ve bu nehre mansaplanan yan derelerdir. Bu akarsuların İl çıkışındaki yıllık ortalama akımı 2 567 milyon m3’dür. Nevşehir İlinde emniyetli kullanılabilecek yeraltı suyu potansiyeli de 119 milyon m3’dür. Genel Müdürlükçe bugüne kadar 2 499 hektarlık alan sulamaya açılmıştır. Ayrıca, 10 adet sulama kooperatifi ile 2 583 hektarlık alanda sulama yapılmaktadır.

– Kızılırmak nehrinden pompajla sulama yapılacak projelerden;

– Nevşehir-Gülşehir İlçesine bağlı Abuuşağı Köyünün doğusunda yer alan Nevşehir Abuuşağı pompaj sulaması işi kapsamında iki kademeli pompajla nehrin sol sahilinde 7683 hektarlık tarım alanının sulanması hedef alınmış olup, projenin planlama çalışmaları sürdürülmektedir.

Nevşehir-Avanos İlçesinin doğusunda bulunan sulama ve enerji amaçlı Nevşehir-Avanos Hesve pompaj sulaması projesi ile Avanos Hes’den yılda ortalama 103 milyon kwh enerji üretilmesi ve Avanos kanal santralı ile Kızılırmak arasındaki 485 hektarla üst kodlardaki 1572 hektarlık alanın sulanması öngörülmüş olup, proje master plan aşamasında incelenmiştir. Ancak, projenin tamamı Avanos imar planı içerisinde olduğundan iptali söz konusudur.

Nevşehir-Gülşehir İlçe Merkezinin 2,5 km batısında bulunan Nevşehir-Gülşehir pompaj sulaması işi ile iki kademeli pompajla ilçe merkezinin yakınlarındaki 7210 hektarlık alanın sulanması amaçlanmaktadır.

Nevşehir-Gülşehir İlçesinin 750 m kuzeyinde yer alan enerji ve sulama amaçlı Nevşehir-Tuzköy Hes ve sulaması projesi ile Tuzköy Hes’den yılda ortalama 54 milyon kwh enerji üretilecek ve santralla Kızılırmak arasında kalan 296 hektarlık alan sulanacaktır.

Nevşehir-Gülşehir İlçesinin 10 km kuzeyinde bulunan Nevşehir-Salanda pompaj sulaması ile iki kademede Tuzköy Hes ile Kızılırmağın sağ sahili arasındaki 2955 hektarlık tarım alanının sulanması öngörülmüştür. Bu projeler master plan aşamasında incelenmiş olup, ön inceleme çalışmalarının 2003 ve 2004 yıllarında bitirilmesi planlanmıştır.

Söz konusu projelerin ön inceleme çalışmalarının ikmalini müteakip planlama çalışmalarına geçilecek olup, bu çalışmalar sonucu teknik ve ekonomik yönden yapılabilir bulundukları takdirde bütçe imkânlarına bağlı olarak ileriki yıllar yatırım programlarına teklif edilebileceklerdir.

7/1395-4109 esas nolu soru önergesi :

Sorular 1,5. Nevşehir Doyduk ve Ayhanlar Barajlarının inşaatlarının gerçekleşme oranı nedir?

Söz konusu barajlara şimdiye kadar ödenen para ne kadardır?

– 2000 yılında bu barajlar için öngörülen ödenek miktarı ne kadardır?

– Bu barajlar ne zaman işletmeye açılacaktır?

– Bu barajlar dışında Nevşehir’in hangi bölgelerine baraj veya göletler düşünülmektedir? Böyle bir düşünce varsa hangi safhadadır?

Cevaplar 1,5. Ayhanlar Barajı : DSİ Genel Müdürlüğünce yürütülen Ayhanlar projesi kapsamındaki Ayhanlar Barajında depolanacak 22 milyon m3 sudan 1773 hektarlık alanın sulanması hedef alınmış olup baraj inşaatı 28.11.1995 tarihinde ihale edilmiştir. Halen, inşaat sürdürülen işte derivasyon tüneli ve kondüvi çalışmaları tamamlanmış olup, gövde dolgusuna da devam edilmektedir. % 74 fiziki gerçekleşme sağlanan işte 1999 yılı sonu itibariyle 1153 trilyon TL. harcama yapılmıştır. Yeterli ödenek temin edildiği takdirde baraj inşaatının 2001 yılında tamamlanması programlanmıştır.

Projeye 2000 yılı için 1,5 trilyon TL. ödenek talep edilmiş ve 700 milyar TL. verilmiştir. Bu ödeneğin de 413,7 milyar TL.’si baraj inşaatına ayrılmıştır.

Doyduk Barajı :Doyduk projesinin su kaynağı olan Doyduk Barajında depolanacak 40 milyon m3 sudan 2832 hektarlık alana sulama hizmeti götürülmesi planlanmış olup, Doyduk Barajı 8.12.1997 tarihinde ihale edilmiş ve 8.12.1998 tarihinde işe başlanılmıştır. Söz konusu işte ocak ulaşım yolu ve kondüvi çalışmalarına devam edilmekte olup, fizikî gerçekleşme % 5’dir. Bugüne kadar 33 126 milyar TL. harcama yapılmıştır. Mukavelesine göre de 27.10.2003 tarihinde ikmali programlanmıştır.

Projeye 2000 yılı için 3,5 trilyon TL. ödenek verilmiş ve 360 milyar TL. ödenek tefrik edilmiştir. Bu ödenek çerçevesinde 341,7 milyar TL. baraj inşaatına ayrılmıştır.

Söz konusu işler dışında Nevşehir İlinde Bayramhacılı pompaj sulaması, Yamula pompaj sulaması Kalaba grubu Avanos pompaj sulaması, Avanos Hes cazibe sulaması, Gülşehir pompaj sulaması, Tuzköy pompaj sulaması, Salanda pompaj sulaması, Abuuşağı pompaj sulaması işlerinin yapılması planlanmıştır.

6. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, TEDAŞ tarafından Nevşehir İline yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1396)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

Mehmet Elkatmış

Nevşehir

İlimizdeki elektrik şebekelerinin eskimişliğinin yanısıra, yerleşim birimleri de devamlı büyümekte olup yeni imar bölgeleri meydana getirilmektedir. Buna bağlı olarak; elektrik iletim ve dağıtım şebekelerinin yenilenmesi ve genişlemesi gerekmektedir. Bu nedenle;

Sorular :

1. TEDAŞ tarafından 2000 yılı için Nevşehir’e ne kadar yatırım öngörülmektedir?

2. Bu yatırımların nevi ve yerleri nedir?

3. Kaymaklı-Derinkuyu arasına yapılmakta olan TM-3 Trafo Merkezi ne zaman işletmeye alınacaktır?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 10.3.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.15.0.APK.0.23.300-510/4654

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 16.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4248 sayılı yazınız.

Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’ın tarafıma tevcih ettiği 7/1396-4110 esas nolu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi uyarınca hazırlanarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’ın Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

(7/1396-4110 Esas Nolu)

Soru 1. TEDAŞ tarafından 2000 yılı için Nevşehir’e ne kadar yatırım öngörülmektedir?

Cevap 1. Nevşehir Elektrik Dağıtım Müessesesi için, 2000 Yılı Yatırım Programında yer alan 4 adet Dağıtım Tesisleri Projesine 380 000 milyon TL., 21 adet Şehir Şebekeleri Projesine 1 007 000 milyon TL., 9 adet Köy Şebekeleri Projesine 103 550 milyon TL. ve diğer yatırımlarda da 54 400 milyon TL. olmak üzere toplam 1 544 950 milyon TL. ödenek ayrılmıştır.

Soru 2. Bu yatırımların nev’i ve yerleri nedir?

Cevap 2. Kırsal Dağıtım Tesisleri Grubu :

Ürgüp Kapasitör TM-Mustafapaşa KÖK ENH, Derinkuyu DM-Kaymaklı ENH, Derinkuyu TM-Derinkuyu DM ENH ve Kaymaklı DM ve Çevre Hatların bu merkeze irtibatı olmak üzere 4 adet proje,

Şehir Şebekeleri Grubu :

Göreme Şebeke Tevsii, Tatlarin-Acıgöl Şeb. Tev., Göynük-Avanos Şeb. Tev., Hacıbektaş Şeb. Tev., Kozaklı Şeb. Tev., Kanlıca-Kozaklı Şeb. Tev., Karahasanlı-Kozaklı Şeb. Tev., Karasenir-Kozaklı Şeb. Tev., Başdere-Ürgüp Şeb. Tev., Mustafapaşa-Ürgüp Şeb. Tev., Uçhisar-Merkez Şeb. Tev., Nar-Merkez Şeb. Tev., Nevşehir-Merkez Şeb. Tev., Topaklı-Avanos Şeb. Tev., Derinkuyu Şeb. Tev., Gümüşkent-Gülşehir Şeb. Tev., Sarılar-Avanos Şeb. Tev., Çalış-Avanos Şeb. Tev., Kaymaklı-Merkez Şeb. Tev., Küçük Ek Tesisler ve Diğer Belediyeler olmak üzere toplam 21 adet proje,

Köy Şebekeleri Grubu :

Kuyulutatlar-Derinkuyu Ek Tesis, Hacıhalilli-Gülşehir Ek Tesis, Kızılköy-Gülşehir Ek Tesis, Terlemez-Gülşehir Ek Tesis, Yakatarla-Gülşehir Ek Tesis, Mazı-Ürgüp Ek Tesis, Sarıhıdır-Ürgüp Ek Tesis, Ulaşlı-Ürgüp Ek Tesis ve Küçük Ek Tesisler-Muhtelif Ek Tesis olmak üzere toplam 9 adet proje 2000 yılı Nevşehir İli yatırımlarında yer almaktadır.

Soru 3. Kaymaklı-Derinkuyu arasında yapılmakta olan TM-3 trafo merkezi ne zaman işletmeye alınacaktır?

Cevap 3. TEAŞGenel Müdürlüğünün 2000 Yılı Yatırım Programında yer alan bu projenin 9.2.1999 tarihinde sözleşmesi imzalanmış olup, projenin %40’ı bitmiş durumdadır. 170 kv kesici sorunu bulunmakta olup, sorunun çözüme kavuşturulmasını müteakip proje en kısa zamanda bitirilecektir.

7. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Hizbullah adlı yasadışı terör örgütü lideri hakkında ileri sürülen bazı iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1401)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Lütfi Yalman

Konya

1. “Hizbullah” adlı yasadışı terör örgütü lideri olarak İstanbul’daki “Villa Baskınında” öldürülen Hüseyin Velioğlu’nun Emniyet istihbaratınca 1996 yıllarında İran’da olduğu tespit edilip resmen iadesinin istendiği iddiaları doğru mudur?

2. Bu resmî iade isteği karşısında İran yönetimi nasıl bir karşılık vermiştir?Hüseyin Velioğlu’nun Türkiye’ye iadesi sağlanabilmiş midir?

3. Uzun zamandan beri Hüseyin Velioğlu ve örgütünün yakın takipte olduğu, bütün faaliyetlerinin izlendiği iddiaları doğru mudur?Eğer doğru ise işlenen vahşi cinayetlerden niçin haberdar olunmamış ve bu cinayetler baştan engellenmemiştir?

4. Hüseyin Velioğlu’nun ve örgüt mensubu diğer bazı teröristlerin, devletin içinde bazı yetkililerce korunup kollandığı iddiaları doğru mudur? Eğer doğru ise bu yetkililer kimlerdir ve niçin böyle bir yola başvurmuşlardır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 10.3.2000

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı :B.05.1.EGM.0.12.01.01/069230

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 16.2.2000 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-4247(7/1401)-4125/9809 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Lütfi Yalman tarafından TBMMBaşkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin yanıtı aşağıya çıkarılmıştır.

1.2. Kayıtlarımızda, Osman oğlu 1955 Gercüş doğumlu Hüseyin Velioğlu’nun (verilen kimlik bilgileri altında) uluslararası seviyede arandığına ve İran’dan iadesinin istendiğine dair bir bilgiye rastlanılmadığı.

3. Söz konusu örgüte yönelik Güvenlik Güçlerince yıllardır takip ve operasyonlar sürdürülmekte olup, 1990 yılından günümüze kadar gerçekleştirilen operasyonlarda; (6352) şahıs, (32) roketatar, (261) uzun namlulu silah, (762) tabanca, (965) bomba, (33) tüfek ve (62 079) adet mermi ve çok sayıda mühimmat ile örgütsel dokümanın ele geçirildiği, (935) faili meçhul eylemin aydınlatıldığı, örgütün tamamen çökertilmesine yönelik operasyonel çalışmaların sürdürüldüğü.

4. Bugüne kadar gerçekleştirilen operasyonlarda, yasadışı Hizbullah terör örgütünün devletin içinde bazı yetkililerce korunup kollandığına dair herhangi bir bilgiye rastlanılmadığı.

Ayrıca, yasadışı örgütün en acımasız eylemlerini devletle işbirliği içerisinde olduğundan şüphelendiği ve ajan olarak nitelediği, kendi mensuplarına karşı gerçekleştirdiği anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

8. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman İlindeki belediyelerin borçlarına ve ayrılan ödenek miktarlarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı (7/1413)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 10.2.2000

Zeki Ünal

Karaman

1. Son 3 yılda, yıllar itibariyle Karaman-Merkez Belediyesi ile İlçe ve Belde Belediyelerinin İller Bankasına olan borçları ayrı ayrı ne kadar olmuştur?Bu zaman içerisinde borçlarının ne kadarını ödemişlerdir?

2. Bu belediyelere son 3 yılda İller Bankasınca aktarılan ödenek miktarları nedir?

3. Bu hükümet döneminde söz konusu belediyelere gönderilen ödenek miktarları nedir?

T.C.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 21.3.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.09.0.APK.0.22.00.00.17/321

Konu :Yazılı soru önergesi (7/1413-4159)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Genel Sekreterliğinin 17.2.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4270 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın (7/1413-4159) nolu yazılı soru önergesi incelenmiş olup, cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi arz ederim.

Koray Aydın

Bayındırlık ve İskân Bakanı

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın (7/1413-4159) Esas Nolu Yazılı Soru Önergesinin

Soruları ve Cevapları

Sorular :

1. Son 3 yılda, yıllar itibariyle Karaman-Merkez Belediyesi ile İlçe ve Belde Belediyelerinin İller Bankasına olan borçları ayrı ayrı ne kadar olmuştur?Bu zaman içerisinde borçlarının ne kadarını ödemişlerdir?

2. Bu belediyelere son 3 yılda İller Bankasınca aktarılan ödenek miktarları nedir?

3. Bu hükümet döneminde söz konusu belediyelere gönderilen ödenek miktarları nedir?

Cevaplar :

1. Karaman İli Merkez Belediyesi ile İlçe ve Belde Belediyelerinin İller Bankası Genel Müdürlüğümüze olan kredi borç bakiyelerini gösteren çizelge (Ek 1).

2. Bu belediyelere son 3 yılda (1997, 1998, 1999) İller Bankasınca aktarılan ve tüm belediyelere uygulanan;

Gelir Payı Belediyelerin Hasar Toplamı

: + 1

Çarpım Katsıyısı Belediyelerin 1999 Yılı Tahmini Payı

Formülüne göre hesaplanan ve tablolar halinde dökümü yapılarak açıklaması yapılmış olan ilgili belediyelere bankamızca tahakkuk eden ve havale edilen ödenek miktarlarını gösteren çizelgeler (Ek 2,3,4).

3. 28.5.1999’dan itibaren kurulan 57 nci Cumhuriyet Hükümeti döneminin aynı belediyelere ait bankamızca tahakkuk eden ve havale edilen ödenek miktarlarını gösteren çizelgeler (Ek 4,5) ilişikte gönderilmektedir.

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

9. – Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz’in, Kırıkkale-Keskin Devlet Hastanesine ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1420)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Osman Durmuş tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Hacı Filiz

Kırıkkale

Soru 1. İlimize bağlı Keskin İlçemizdeki Devlet Hastanesine 2000 yılı bütçesinden Kırıkkale’ye ne kadar para ayrıldı?

Soru 2. Ne zaman bitirilmesi planlanıyor?

T.C.

Sağlık Bakanlığı 10.3.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B100APK0000000/422

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 17.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4269 sayılı yazı.

Kırıkkale Milletvekili Sayın Hacı Filiz tarafından verilen “Kırıkkale İli Keskin İlçesi Devlet Hastanesi” ile ilgili yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Arz ederim.

Doç. Dr. Osman Durmuş

Sağlık Bakanı

Kırıkkale Milletvekili Sayın Hacı Filiz tarafından verilen “Kırıkkale İli Keskin İlçesi Devlet Hastanesine ayrılan ödenek miktarı ile hastane inşaatının ne zaman bitirileceğine ilişkin” yazılı soru önergesinin cevabıdır.

Sorular :

1. İlimize bağlı Keskin İlçemizdeki Devlet Hastanesine 2000 yılı bütçesinden ne kadar para ayrıldı?

2. Ne zaman bitirilmesi planlanıyor?

Cevaplar :

1. Kırıkkale İline bağlı Keskin İlçesi Devlet Hastanesi yatırım programımızda 941000070 proje numarası ile 50 yatak+10 daire lojman şeklinde yeralmakta olup 2000 yılı ödeneği olarak 45 milyar TL. ayrılmıştır. Fizikî gerçekleşmesi % 68’dir.

2. 2000 yılında bitirilmesi planlanmaktadır.

10. – Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz’in, Kırıkkale İli Delice-Sulakyurt ve Balışeyh İlçelerinde programa alınan yatılı bölge okullarının ihalesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1429)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Hacı Filiz

Kırıkkale

Soru 1. İlimize bağlı Delice-Sulakyurt ve Balışeyh İlçelerimizde 1997 yılında plan bütçe komisyonu kanalı ile programa alınan yatılı bölge okulları 3 yıl önce programa alındı ihalesi yapıldı mı?

Soru 2. İhalesi yapıldı ise ne zaman yapıldı?

Soru 3. İhalesi yapılmadı ise ne zaman yapmayı düşünüyorsunuz?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 10.3.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/664

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 17.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4267-7/1429-4186/10033 sayılı yazısı.

Kırıkkale Milletvekili Sayın Hacı Filiz’in “Kırıkkale İli Delice-Sulakyurt ve Balışeyh İlçelerinde programa alınan yatılı bölge okullarının ihalesine ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Yapılan araştırma sonucu; 1997 yılında Plan ve Bütçe Komisyonu marifetiyle yatırım programına dahil edilen Kırıkkale İli Delice, Sulakyurt ve Balışeyh İlçelerindeki yatılı ilköğretim bölge okulu inşaatlarının;

1. 1998 yılından itibaren 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu hükümleri dikkate alınarak İl İlköğretim Kurumları Yapım Programı çerçevesinde gerçekleştirilmek üzere Valiliğin yetki ve sorumluluğuna devredildiği,

2. 1998 yılından itibaren İl İlköğretim Kurumları Yapım Programında bulunmalarına rağmen proje bedellerinin yüksek olması ve işin ihalesinin yapılabilmesi için Bütçe Kanunu ile öngörülen asgarî ödeneğin ayrılamaması nedeniyle ihalelerinin yapılamadığı,

3. 2000 Yılı İl İlköğretim Kurumları Yapım Programında devam eden iş statüsünde bulunan okul, ek derslik ve acil onarımlardan sonra, gerekli asgarî ödenek sağlandığı takdirde söz konusu okulların ihalelerinin 2000 yılında yapılacağı,

Anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

11. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, eşi milletvekili olan bazı öğretmenlerin milletvekili lojmanındaki okula tayin edildikleri iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1430)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 10.2.2000

Zeki Ünal

Karaman

Star Gazetesinin 5.2.2000 tarihli nüshasında 11 milletvekili eşlerinin ihtiyaç olmadığı halde milletvekili lojmanındaki okula tayin olduklarını, bu yüzden oturdukları yerden maaş aldıklarını iddia ve ifade etmektedir.

Sorularım şunlardır :

1. Gazetenin iddiası doğru mudur?

2. Türkiye genelinde halen emsal okullardaki öğrenci sayısına düşen ortalama öğretmen sayısı nedir?

3. Lojmandaki okulda bu oran nedir?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 10.3.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/665

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 17.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4267-7/1430-4187/10035 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın “Eşi milletvekili olan bazı öğretmenlerin milletvekili lojmanındaki okula tayin edildikleri iddiasına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Öğretmenlerin il içinde her türlü yer değiştirme işlemleri, Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul ve Kurum Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin değişik 20 nci maddesinin “il içinde görev yeri değişikliği isteyenlerle il emrine verilen öğretmenlerin görev yerleri İl Millî Eğitim Müdürünün önerisi üzerine hizmet puanı üstünlüğüne göre valilerce belirlenir” hükmü uyarınca valiliklerce yapılmaktadır.

1. Yapılan araştırma sonucu; eşi milletvekili olan 11 öğretmenin ihtiyaç olmadığı halde milletvekili lojmanlarının bulunduğu yerdeki Başkent İlköğretim Okuluna atandığı iddiasının doğru olmadığı anlaşılmıştır.

2. Bakanlığımıza bağlı her derece ve türdeki okullarda, Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul ve Kurumların Yönetici ve Öğretmenlerinin Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmelik kapsamında öğrenci sayısı, ders yükü ve benzeri ölçütlere göre olması gereken yönetici ve öğretmen sayısı belirlenmiştir. Belirlenen bu kadrolarla mevcut yönetici ve öğretmenlerin ilişkilendirilmesine ilişkin çalışmalar 10.2.2000 tarihi itibariyle başlatılmıştır. Bu çalışmaların sonuçlanmasını takiben benzer özellikleri taşıyan okullarımızda yönetici ve öğretmen sayısı bakımından standart sağlanmış olacaktır.

3. Söz konusu okulda, ilk 5 sınıfın her şubesinde 1 sınıf öğretmeni ve branş dersleri için de her 15 saat ders için 1 öğretmen görevlendirilmiştir.

Kadroları bu okulda olan; 1’i matematik, 1’i İngilizce, 1’i ev ekonomisi ve 1’i de iş teknik branşından olmak üzere toplam 4 öğretmen de okulun bulunduğu eğitim bölgesi içerisinde ihtiyaç duyulan okullarda görev yapmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

12. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, imam hatip liselerinden ilişiği kesilen öğrenci ve öğretmenlere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1431)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 10.2.2000

Zeki Ünal

Karaman

1. Son 3 yılda İmam Hatip Lisesine başvuran toplam öğrenci sayısı nedir?

2. Kılık-kıyafet nedeni ile okulları ile ilişiği kesilen öğretmen ve öğrenci sayısı nedir?

3. Hangi yasa hükmüne dayanılarak dinî inançlarından dolayı örtünen öğretmen ve öğrencilerin okulları ile ilişikleri kesilmektedir?

4. Temel özgürlükleri sınırlayan bir yasa yok ise yönetmeliklere göre bu uygulamalar Anayasanın 13 ve 42 nci maddelerine aykırı değil midir?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 13.3.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/667

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığının 17.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4267-7/1431-4188/10036 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın “İmam Hatip Liselerinden ilişiği kesilen öğrenci ve öğretmenlere ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Bakanlığımız Din Öğretimi Genel Müdürlüğüne bağlı okullardan İmam Hatip Lisesi, Anadolu İmam Hatip Lisesi ve çok programlı liselere toplam; 1997-1998 öğretim yılında 59 650 öğrenci, 1998-1999 öğretim yılında 45 616 öğrenci ve 1999-2000 öğretim yılında da 43 262 öğrenci yeni kayıt olmuştur.

2. Kılık-kıyafet nedeni ile hiçbir öğretmen veya öğrencinin okulları ile ilişiği kesilmemiştir. Son üç yılda, Kılık-Kıyafet Yönetmeliğine aykırı hareket eden ve bunda ısrarlı oldukları için haklarında 657 sayılı Kanunun 125/E-a ve 2670 sayılı Kanunla değişik 56 ncı maddesi uygulanan öğretmen sayısı, 148’i aday, 40’ı asil olmak üzere toplam 188’dir.

3. Yukarıda da belirtildiği gibi, ilişik kesme işlemi, dinî inançlarla ilgili olmayıp, yasalara aykırı davranışlara dayanmaktadır.

4. Yapılan işlemler yasalara ve Anayasaya uygundur.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

13. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, tutuklu çocuklara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/1447)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Adalet Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmak üzere aşağıdaki soruları arz ediyorum. 15.2.2000

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular :

Çocuğun yasal korunması ile ilgili olarak :

1. Tutuklu çocukların tamamının, yetişkin tutuklu ve hükümlülerin bulunduğu kurumlardan ayrı kurumlarda bulundurulması, bakımı, eğitimi ve rehabilitasyonu çalışmaları hangi seviyededir?

2. Türkiye’de tutuklu çocukların sayısı ve bulunduruldukları kurumlardaki yeri nedir?

T.C.

Adalet Bakanlığı 20.3.2000

Bakan : 303

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 22.2.2000 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4352 sayılı yazınız.

İlgi yazı ekinde alınan, Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır tarafından Bakanlığımıza yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/1447-4210 Esas Nolu soru önergesine verilen cevap örneği iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

Adalet Bakanı

Sayın Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa Milletvekili

TBMM

Bakanlığımıza yönelttiğiniz ve yazılı olarak cevaplandırılmasını istediğiniz 7/1447-4210 Esas Nolu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Bakanlığımızca, tutuklu ve hükümlü çocuklara yönelik mevcut tesis ve hizmetlerin, onların bedensel, zihinsel, duygusal ve toplumsal gereksinimleri gözetilerek bilimsel gelişmeler ışığında, ülkenin sosyal-kültürel yapısı ve bu konuda düzenlenmiş uluslararası belgeler ile uyumlu olarak “yeniden yapılanma”sı çalışmalarına başlanmıştır.

Bu çalışmalar çerçevesinde; Elmadağ Çocuk Tutukevi kapalı kurumlarımızda, Ankara Çocuk Islahevi ise açık kurumlarımızda bulunan çocuklara yönelik hizmetlerin yeniden organizasyonunda pilot kurumlar olarak belirlenmiştir. Söz konusu kurumlarda gerçekleştirilen pilot uygulamalar, aksaklık ve eksiklikler giderildikten sonra, bölgesel ve kurumsal farklılıklar da dikkate alınarak diğer kurumlara yaygınlaştırılacaktır.

Yeniden yapılanma çalışmalarının temel amacı; çocukların yetişip gelişmelerini, yapıcı ve üretken bireyler olarak toplum içinde hak ettikleri yeri almalarını sağlamaktır. Bu amaca ulaşabilmek için, çocuklara yönelik bütün tesis ve hizmetlerin, onların;

– Temel insanî gereksinimlerini karşılayabilecekleri ve sahip oldukları potansiyeli geliştirebilecekleri bilgi ve kaynaklarla donatılmalarını,

– Sürekli değişim ve gelişim içinde bulunan toplum hayatına sağlıklı biçimde uyum göstermelerini sağlayacak anlayış, alışkanlık, tutum, davranış ve becerileri kazanmalarını,

– Beden, zihin, ahlâk ve duygu bakımından sağlıklı ve dengeli; bir iş meslek sahibi olarak yaşamlarını sürdürmenin ve toplum içinde yapıcı bir rol üstlenmenin bilincine varmış; kendilerine ve başkalarına zarar vermeden yaşamayı öğrenmiş olarak yetişmelerini,

– Sosyal, kültürel, meslekî, psikolojik, tıbbî ve fizikî olmak üzere; yaşlarının, cinsiyetlerinin ve kişiliklerinin gerektirdiği ve yeniden topluma kazandırılmalarına yönelik bir biçimde; taşıdıkları saygınlık, güven ve değer duygularını geliştirecek, başkalarının hak ve özgürlüklerine saygı duymalarını pekiştirecek nitelikte muamele görmelerini,

– Kurum içi yaşamı toplum içindeki yaşama yakınlaştırarak ve çocukların toplumla ilişkilerini sürdürebilmeleri için gerekli her türlü olanaktan yararlanarak toplumla bütünleşmelerini,

Sağlayacak nitelikte olması gerekmektedir.

Sürdürülen çalışmalar ise şunlardır :

1. Kapalı kurumlarda bulunan tutuklu çocuklara yönelik sürdürülen tretman faaliyetleri :

Haklarında tutuklama kararı verilen 12-18 yaş grubu çocukların barındırılması için 1997 yılında İstanbul Bakırköy Çocuk Tutukevi, 1998 yılında ise Ankara Elmadağ Çocuk Tutukevi faaliyete geçirilmiştir. Diğer il ve ilçelerde tutuklanan çocuklar, yetişkinlere mahsus ceza ve tutukevlerinin çocuklara ayrılan bölümlerinde kalmaktadırlar. Buraların kapalı kurum statüsünde olması sebebiyle, tretman faaliyetlerinin tamamı kurum içinde gerçekleştirilmektedir.

Kapalı kurumlarda bulunan çocukların; kurumun kadrolu öğretmenleri tarafından gerçekleştirilen birinci ve ikinci kademe okuma-yazma kurslarına katılmaları, açık öğretim kurumları yoluyla ilk ve orta öğretimlerini sürdürmeleri, meslekî kurslar ile meslekî eğitim almaları, sosyal-kültürel etkinliklerde bulunmaları ve psiko-sosyal hizmet servisinin çalışmalarından yararlanmaları sağlanmaktadır. Ayrıca, pilot kurum olarak belirlenen Elmadağ Çocuk Tutukevinde ihtiyacı olan çocuklar için yarım günlük fason iş atölyeleri açılabilmesi için çalışmalar sürdürülmektedir.

2. Kurumlarda uygulanan tretman programlarının yeniden organizasyonu :

a)Mevzuat çalışmaları :

Çocuk Hakları Sözleşmesinin onaylanarak Anayasa gereğince iç hukuk normu haline gelmesi ile birlikte Bakanlığımız tarafından özgürlüğünden yoksun kalmış çocuklar için günümüz koşullarına ve çağdaş infaz anlayışına uygun ayrı bir mevzuat oluşturulması için çalışmalara başlanmıştır. Bu çalışmalar çerçevesinde kurumlarda bulunan çocuklar için bir tretman yönetmeliği ve tahliye sonrası koruma yönetmeliği ile kapalı ve açık kurumlarda uygulanmak üzere birer içtüzük hazırlanması düşünülmektedir.

b) Kurum içi tretman faaliyetlerini izlemek için hazırlanan formlar :

Tretman çalışmalarının izlenmesi amacıyla kullanılan formların güncelleştirilmesi ve standardizasyonu için gerekli çalışmalar tamamlanmış olup, hazırlanacak bilgisayar programları sonucunda kurumda bulunan çocukların tek tek izlenmesi mümkün olacaktır.

c)Kurumların fizikî koşullarının düzeltilmesi :

Tretman faaliyetlerinin, hazırlanan çağdaş programlar çerçevesinde gerçekleştirilebilmesi için gereken ön koşullardan biri de kurumların fizikî şartlarının düzeltilmesidir.

Ankara’da örnek bir çocuk gözetimevi (ceza ve tutukevi) kurmak konusunda bir proje geliştirilmektedir. Projeye Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfının “Eğitim Parkları” model alınarak başlanmıştır. Bakanlığımıza tahsisli Ankara Akyurt İlçesinde bulunan 417 500 m2 yüzölçümlü arsa üzerinde 250 erkek 50 kız olmak üzere 300 çocuk kapasiteli olarak inşa edilmesi düşünülen tesisler; idare binası, giriş binası, kabul ve kayıt bölümü, ziyaretçi ve avukat görüşme yeri, sağlık binası, yaşam üniteleri, akademik ve meslekî eğitim, fason iş atölyeleri, serbest zaman etkinlikleri ile bireysel ve grup görüşme hizmetlerinin yürütüleceği eğitim üniteleri, tiyatro, konser ve benzeri faaliyetler için çok amaçlı salon, kapalı spor salonu, açık spor ve gezi alanları gibi yapılardan oluşacaktır.

Gözetimin monitörlü izleme ile sağlanacağı kurumun iç güvenliğinden sorumlu güvenlik görevlileri çocuklarla doğrudan bir ilişkiye girmeyecektir.

Yaşam üniteleri; yirmişer çocuk barındıran birbirine bitişik, girişleri ayrı ikişer bölümden oluşacaktır. Merkezi bir idare binası çevresinde yer alacak erkek çocuklara ait altı yaşam ünitesi bulunacaktır. Yaşam üniteleri, çocukların yemeklerini yedikleri, akşamları ve tatil dönemlerinde uzmanlar ve her grup için dörder kişiden oluşan gözetim liderleri eşliğinde zamanlarını geçirecekleri ve geceleri bireysel odalarda kalacakları tesislerdir.

Kurumda kız çocuklar için erkek çocuklardan ayrı bir alanda bir yaşam ve eğitim ile bir açık spor alanı tesis edilecek; bunun dışında kabul-kayıt, ziyaretçi ve avukat görüşme yeri, sağlık binası, çok amaçlı salon ve kapalı spor salonunu kız ve erkek çocuklar dönüşümlü olarak ortak kullanacaklardır.

Kurum için hazırlanacak genel bir tretman programı çerçevesinde her çocuğa bireysel bir tretman programı uygulanacak ve çocuğun kurumdan tahliye olduktan sonra tekrar eski yaşamına dönmesini engelleyecek tedbirler alınmasına özen gösterilecektir.

Projenin mimarî ihtiyaç programı taslak olarak hazırlanmış ve bu konuda teknik yardım ve danışmanlık hizmetlerinden yararlanmak üzere Birleşmiş Milletler Suçluluğu Önleme ve Ceza Adaleti Komisyonunda çocuk suçluluğu konularından sorumlu olan Avusturya Çocuk Hâkimi ile kurumlar konusunda teknik danışmanlık yapan bir uzmanla görüşmeler yapılarak çalışma programı belirlenecektir.

Ayrıca, bu yıl başlatılan bir çalışma ile kurumlarda bulunan çocuk sayısı aylık olarak tespit edilerek, her ağır ceza merkezi için mevcut tutuklu-hükümlü kız ve erkek çocuk sayısının belirlenmesi ve böylece bir veya iki yıl içinde ülke çapında kurumlarda bulunan çocuklarla ilgili bir coğrafî dağılım elde edilmesi planlanmaktadır. Ortaya çıkacak bu dağılım ile öncelikli ağır ceza merkezleri tespit edilerek; bu il veya ilçelerde imkânlar çerçevesinde yeni çocuk tutukevleri inşa edilmesi, merkeze en yakın ilçe cezaevlerinin veya kamu kurumları, özel sektör, yerel idareler ve benzeri kurum ve kuruluşlar ile işbirliği yapılarak onlara ait bazı tesislerin çocuk tutukevi haline dönüştürülmesi planlanmaktadır.

d) Kurum içi tretman faaliyetlerini izlemek için hazırlanan formlar :

Tretman çalışmalarının izlenmesi amacıyla kullanılan formların güncelleştirilmesi ve standardizasyonu için gerekli çalışmalar tamamlanmış olup; hazırlanacak bilgisayar programları sonucunda kurumda bulunan çocukların tek tek izlenmesi mümkün olacaktır.

e)Hukuk danışmanları projesi :

Yapılan araştırmalar sonucunda çocukların bilgilendirmeye en çok ihtiyaç duydukları konulardan birinin yasal danışmanlık olduğu belirlenmiştir. Ankara ve İstanbul Baroları ile yapılan çalışmalar sonucunda bu yıl içinde Ankara Elmadağ Çocuk Tutukevi ve Ankara Çocuk Islahevi ile İstanbul Bakırköy Çocuk Tutukevi için her iki baro tarafından gönüllülük anlayışı çerçevesinde, Baro Başkanlığına bağlı birer “Hukuk Danışmanları Komisyonu” oluşturulacaktır. Söz konusu Komisyonlar düzenli aralıklarla kurumları ziyaret ederek, çocuklarla özel görüşme ve toplantılar yapacak ve onların hukuksal sorunlarını çözmelerine, avukatları ile iletişimlerini sağlamalarına yardımcı olacaklar, çocukları, öğrenmek istedikleri ve bilmeleri gereken hukuk ve mevzuat konularında, hakları ve sorumluluklarını da açıklayarak bilgilendireceklerdir. Protokol çalışmaları devam etmektedir.

3. Eğitim-öğretim ve psiko-sosyal hizmet programlarının organizasyonu :

Çocuklara uygulanan tretman faaliyetlerinin yeniden organizasyonu ile ilgili çalışmalar aşağıdaki başlıklar altında özetlenebilir :

a) Eğitim faaliyetleri ile ilgili yenilikler :

Tutuklu çocukların eğitim faaliyetlerine ilgisi daha az olmaktadır. Henüz yargılamaları tamamlanmadığından ve her duruşmada tahliye edilme olasılıkları bulunduğundan, kurum içindeki faaliyetleri yeterince benimsememekte ve dikkatleri daha çabuk dağılmaktadır. Islahevlerinde bulunan çocuklar, öğrenim görmek istemekte, ancak, temel bilgileri az olduğundan okulda zorlanmaktadırlar. Dikkatleri çabuk dağılan çocuklar, görsel, işitsel materyallerle zenginleştirilmiş eğitimle daha iyi öğrenebildiklerinden; kurumlardaki eğitimin bilgisayar ve video gibi görsel-işitsel eğitim araçları kullanılarak yapılmasının daha yararlı olacağına karar verilmiştir. “Eğitim Parkları” ve “Eğitim Üniteleri” modelleriyle, çocuklara bu tür eğitim olanakları sunmakta en başarılı kuruluşlardan biri olan Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı ile ön görüşmeler yapılmaktadır.

b) Psiko-sosyal hizmet programlarının yeniden düzenlenmesi ile ilgili çalışmalar :

Tretman programlarının yeniden organizasyonu çerçevesinde, çocuklar için ayrı bir Psiko-Sosyal Hizmet Programı hazırlanması için çalışmalar başlatılmıştır. Diğer ülkelerin bu tür çalışmaları da örnek alınarak hazırlanacak programlara; bu konularda uzman öğretim üyeleri ile kurumlarda görev yapan personelin birlikte yapacakları uygulamalarla son şekli verilecektir. Uygulamalar sırasında, kurum personelinin görev ve sorumlulukları da yeniden belirlenecektir. Ayrıca, çocuklara ait dosya, kart, form gibi diğer ölçme ve değerlendirme materyali yeniden düzenlenecektir.

c)Hizmet içi eğitim çalışmaları :

Bakanlığımız Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün gözetimi altında bulunan çocuklara hizmet veren personel için yeni bir hizmet içi eğitim programı modeli geliştirmek üzere UNICEF, Anne Çocuk Eğitimi Vakfı ve bazı gönüllü kuruluşlar ile işbirliği çerçevesinde çalışmalara devam edilmektedir.

Kurumlarda bulunan çocuklara yönelik hizmetlerin iyileştirilmesi ile ilgili çalışmalar çerçevesinde mevcut durum ve uygulamaya yönelik sorunlarla ilgili somut çözüm önerileri içeren bir rapor hazırlamak üzere, Mayıs-Haziran aylarında, üç gün sürecek disiplinlerarası bir Arama Konferansı düzenlenmesi, Arama Konferansı gerçekleştirildikten sonra, yıl sonuna doğru, Konferansta belirlenecek ihtiyaçlar çerçevesinde uluslararası kurumlardan teknik ve bilimsel danışmanlık hizmetlerinden yararlanılabilecek uzmanlarında katılacağı iki-üç gün sürecek bir Bilgilendirme Konferansı gerçekleştirilmesi ve bu çalışmalar sonrasında, çocuklara hizmet veren personel için yeni bir hizmet içi eğitim programı modeli geliştirme çalışmalarına devam edilmesi ve bu yıl sonuna kadar bu konuda birkaç seminer yapılması planlanmaktadır.

4. Özgürlüğünden yoksun kalmış çocuklarla ilgili genel çalışmalar :

a)Bilgi ağı oluşturma :

Bakanlığımızca çocuk suçluluğuna ilişkin istatistiki bilgi açığını kapatmak, bu konuda bir bilgi ağı oluşturmak ve derlenen bilgilerin standardizasyonunu sağlamak amacıyla bir Komisyon oluşturulmuştur. Komisyon çalışmalarının birinci aşamasında, güvenlik birimlerine gelen çocuklarla ilgili bilgiler içeren bir form hazırlanmış ve 1997 yılından itibaren ülkenin % 50’sini temsil eden yirmiyedi ilde uygulanmaya başlanmıştır. Devam eden Komisyon çalışmalarıyla, savcılıklar, mahkemeler ve kurumlarda uygulanacak formlar da hazırlanacaktır. Çalışmalar tamamlanıp uygulamaya geçildiğinde, güvenlik birimlerine, savcılıklara, mahkemelere ve kurumlara gelen her çocuk için doldurulacak formların tümü Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından değerlendirilerek yayınlanacaktır.

b) El kitapçıkları :

Özgürlüğünden yoksun kalmış çocukların bu süre içinde karşılaşacakları sorunlar, uygulanacak mevzuat, hakları ve sorumlulukları ile ilgili bilgiler içeren el kitapçıkları hazırlamak üzere Bakanlığımızca bir Komisyon oluşturulmuştur. Çalışmalar çerçevesinde güvenlik birimlerine getirilen çocuklar için bir el kitapçığı hazırlanmış ve ilgili kişi ve kuruluşların görüşlerine sunulmuştur. Gelen eleştiri ve önerilerin değerlendirilmesinden sonra kitabın basım işlemleri bu yıl içinde tamamlanacaktır. Komisyon, kurumlarda bulunan tutuklu, hükümlü, tahliye olan çocuklar ile bu çocukların ailelerine, güvenlik birimlerindeki görevlilere, avukatlara, kurum personeline rehber olabilecek el kitapçıklarını hazırlamak üzere çalışmalarına devam edecektir.

Soru önergesinin (2) numaralı bölümüyle ilgili istatistiki bilgi ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

Adalet Bakanı

LİSTE

Kasım 1999 Tarihi İtibarıyla Kurumlarda Bulunan Çocukların Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

Tutuklu Hükümlü

E K E K

11-14 Yaş 104 1 21

15-17 Yaş 1324 40 444 12

18-20 Yaş 4431 197 3788 170

Toplam 5859 238 4253 182

Kurumlarda Bulunan Tutuklu, Hükmen Tutuklu ve Hükümlü Çocukların Suç

Türlerine Göre Dağılımı

Tutuklu Hükmen tutuklu Hükümlü

E K E K E K

Şahsa karşı 335 13 35 1 155 7

Mala karşı 592 11 38 2 260 2

Cinsel 203 14 8 2

Terör 39 13 1 86

Diğer 106 3 1 39 1

Toplam 1275 40 89 3 548 12

Kasım 1999 tarihi itibarıyla, Bakırköy Çocuk Tutukevinde 265 tutuklu ve 9 hükmen tutuklu erkek, 8 tutuklu kız çocuk; Elmadağ Çocuk Tutukevinde 36 tutuklu ve 46 hükümlü (Ankara Çocuk Islahevinden disiplin nedeniyle Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna iade edilen)erkek çocuk bulunmaktadır.

14. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Türk asıllı Yunan vatandaşlarının Türkiye’de oturma izinlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1452)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmak üzere aşağıdaki soruları arz ediyorum. 15.2.2000

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular :

Türk asıllı Yunan vatandaşlarının Türkiye’de oturma izinleri ile ilgili olarak:

1. Türk asıllı Yunan vatandaşları Türkiye’ye girdikleri tarihten itibaren ne kadar oturma iznine sahiptir?

Oturma izinlerini düzenleyen genelgenin şartları nedir?

2. Oturma izninin (3) ay daha uzatılma süresi ve şartları nelerdir?

3. Bursa İl Emniyet Müdürlüğü tarafından oturma izninin uzatılmasına dair dilekçelerin alınmaması söz konusu mudur? Dilekçeler alınmıyorsa sebebi nedir?

4. Oturma iznini düzenleyen 23.7.1998 gün ve 145 sayılı veya başka tarihli Genelgenin Bakanlar Kurulunca 3.4.1984 gün ve 7896 sayılı veya başka bir Bakanlar Kurulu Kararına aykırılığı ve Genelgenin Bakanlar Kurulu Kararına aykırılığı nedeniyle uygulanmaması söz konusu mudur?

1998’de yapılan düzenlemeden önce 1984’de yapılan düzenleme çelişiyorsa 1984 düzenlemesini 1998 düzenlemesi seviyesine yükseltmek için bir çalışmanız bulunmakta mıdır?

5. Son bir yıl içinde Türkiye’de oturma izni isteyen Türk asıllı Yunan vatandaşı sayısı ve bunların Türkiye’de toplam oturma süreleri ne kadardır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 10.3.2000

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/069229

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığının 22.3.2000 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-(7/1452)-4215/10124 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1, 2. Bakanlar Kurulunun 3.4.1984 tarih ve 84/7986 sayılı kararnamesi kapsamında Yunan vatandaşları (soydaşlar dahil) geçerli bir pasaport veya pasaport yerine geçerli bir belge hamili olmaları ve turistik maksatla gelmeleri şartıyla (3) ay süre ile vizeden muaf tutulmaktadırlar.

Bir sanat, meslek veya kazanç temin eden başka bir iş icrası veya öğrenim görmek maksadıyla Türkiye’ye gelmek arzusunda olanlar ile ülkemizde altı aydan fazla kalacak olan Yunan uyruklu yabancılar, ilgili Türk Konsolosluklarından amaçlarına uygun vize almak mecburiyetindedirler.

Vize muafiyetinden istifade ile ülkemize gelen, azınlık statüsüne sahip söz konusu soydaşlarımıza yönelik uygulanan Devletimiz politikası çerçevesinde, zaruret halleri (sağlık vb.) dışında turistik amaçlı vize süreleri uzatılmamakta, yerleşmeye yönelik ikâmet talepleri de uygun görülmemektedir.

3. Vize muafiyetinden istifade ile ülkemize gelen ve uzun süreli kalmak üzere ikâmet talebinde bulunan tüm yabancıların başvuruları alınmamakta, ülkemizde uzun süre kalmak amacına yönelik, ilgili dış temsilciliklerimizden vize alarak gelmeleri halinde ikâmetlerine izin verileceği hususunda tebligat yapılmaktadır.

4. Bahse konu mevzuat hükümlerinin birbirine aykırılığı söz konusu değildir.

5. Son bir yıl içerisinde Türkiye’de oturma izni isteyen Türk asıllı Yunan vatandaşı sayısının tespiti mümkün olamamaktadır. Ancak; 31.12.1999 tarihi itibariyle, (7 703) Yunan uyruklu yabancı, muhtelif sebeplerle ikâmet tezkeresi almışlardır. Bunun dışında aynı tarih itibariyle (3 145) kişi haymatloz olarak ikâmet tezkeresi almışlardır. Bu rakamların ne kadarının soydaş olduğu konusunda ayrı bir istatistik bulunmamakla birlikte büyük çoğunluğunun soydaş olduğu düşünülmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

15. – Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, tütün piyasasının ne zaman açılacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (7/1455)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Rüştü Kâzım Yücelen tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Mustafa Enöz

Manisa

1. Her yıl Şubat ayı başında açılmakta olan tütün piyasası ayın yarısı olmasına rağmen hâlâ açıklanmamıştır. Tütün üreticilerimizin merakla beklediği piyasayı ne zaman açıklamayı düşünüyorsunuz?

2. Tüccar alıma başlamış ve bitirmek üzeredir. Randımanlar ne zaman çiftçilerimize bildirilecektir?

3. Tekel depolarının dolu olması üreticilerde tesellüm işleminin uzayacağı endişesini doğurmaktadır. Bu yıl tespitler yapıldıktan sonra üreticiye nasıl bir ödeme yapmayı düşünüyorsunuz?

4. 1974-1975 yıllarında temeli atılan Akhisar Sigara Fabrikasını faaliyete geçirmeyi düşünüyor musunuz?

T.C.

Devlet Bakanlığı

(Sayın Rüştü Kâzım Yücelen)

Sayı : B.02.0.009/581

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli 22.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-10167 sayılı yazınız.

Manisa Milletvekili Sayın Mustafa Enöz’ün Ege tütün piyasasına dair yazılı soru önergesine ilişkin cevaplar İçtüzüğün 99 uncu maddesine istinaden ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Rüştü Kâzım Yücelen

Devlet Bakanı

Manisa Milletvekili Sayın Mustafa Enöz’ün 15 Şubat 2000 Gün ve 7/1455-4222 Sayılı Yazılı Soru Önergesine Verilen Cevap

1. Ege Bölgesi ekici tütünleri piyasası 1.3.2000 tarihinde açılmıştır.

2. Tekel Genel Müdürlüğünün 16.2.2000 tarihinde İşletme Müdürlüklerine verdiği talimat doğrultusunda, randımanların tütün ekicilerimize bildirilmesi tamamlanmış bulunmaktadır.

3. Ekicilerimizi mağdur etmemek için; depo kiralanması, İşletme Müdürlükleri arası acil sevkiyatlarla alım ve ambarlamadaki sıkıntılar asgarî seviyelere düşürülecektir.

4. Akhisar Sigara Fabrikasının faaliyete geçirilmesi için 2000 Yılı Yatırım Programında 1976C030231 proje numarası ile 1 trilyon TL inşaat ödeneği ile yer verilmiş olup, Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığına ödenek temin edildiği taktirde makine ve teçhizat ihalesi yapılacaktır.

16. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak’ın, iç ve dış borçlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/1456)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Recep Önal tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delâletlerinizle arz ederim.

14.2.2000

Ramazan Toprak

Aksaray

Sorular :

1. 1.2.2000 tarihi itibari ile toplam iç borç tutarı ile ödenme tarihleri nelerdir?

2. Toplam dış borç tutarı ile ödenme tarihleri nelerdir?

T.C.

Başbakanlık 9.3.2000

Hazine Müsteşarlığı

Sayı : B.02.1-HM.0.KAF.01.02/54555-10/20458

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliğine

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi: 22.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1456-4224/10171 sayılı yazı.

İlgide kayıtlı yazı ekinde gönderilen Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak’ın iç ve dış borçların durumuna ilişkin soru önergesine cevap teşkil etmek üzere hazırlanan tabloların bir örneği ekte gönderilmektedir.

Bilgilerini arz ederim.

Recep Önal

Devlet Bakanı

 

 

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

17. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak’ın, resmî ve özel bankaların sayısına ve banka kurma izinlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/1457)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delâletlerinizle arz ederim.

14.2.2000

Ramazan Toprak

Aksaray

Sorular :

1. Resmî ve özel olmak üzere toplam kaç banka mevcuttur?

2. Özel bankalara hangi tarihlerde banka kurma izni verilmiştir?

3. Banka kurma izni verilen şirket isimleri nelerdir?

T.C.

Başbakanlık 6.3.2000

Hazine Müsteşarlığı

Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü

Sayı : B.02.1.HM.0.BAK.01.03/5298-253/5/18896

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Başbakanlığa muhatap 22.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1457-4225/1017251 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekinde gönderilen, Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak’ın Sayın Başbakana tevcih ettiği 14.2.2000 tarihli yazılı soru önergesinde belirtilen hususlara ilişkin bilgileri içeren ve Türkiye’de faaliyet gösteren bankalara ilişkin listeler ekte sunulmuştur.

Bilgilerine arz ederim.

Recep Önal

Devlet Bakanı

 

 

 

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

 

 

 

 

BU SAYFA FİLM

18. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, cezaevine girişlerinde avukatlara yapılan uygulamalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (7/1458)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların, yazılı olarak cevaplandırılmaları dileğiyle, değerli Adalet Bakanımız Prof. Dr. Hikmet Sami Türk’e yöneltilmesi talep olunur.

Saygılarımla. 16.2.2000

Ahmet İyimaya

Amasya

Sorular :

1. Ceza İnfaz Kurumları ile tutukevlerine şimdiye kadar avukat veya avukatlar tarafından yasak malzeme sokulması olayına rastlanmış mıdır? Avukatlar ve sözü geçen kurumlardaki kamu görevlileri tarafından sebebiyet verilen bu gibi olaylar ve girişilen takipler konusunda istatistik bilgiler verilebilir mi? (Olaya sebebiyet veren kişi, meslek ve görevi, olayın niteliği, mahallî, takibin sonucu vs. gibi)

2. 6.1.2000 tarihli protokolde, “Mülkî amir, Cumhuriyet Başsavcıları, Cumhuriyet Savcıları, Hâkimler (ve bu sınıftan sayılanlar), Kontrolörler ile Kurum Müdürleri” kontrolden neden istisna tutulmuşlardır? Bu statüdekilerin yasak eylemde bulunmayacakları yönünde doğal bir bağışıklıkları mı vardır?

3. 2 nci soruda sözü edilen istisna kategorisine avukatların alınmamasındaki temel gerekçe nedir? Demokratik hukuk devletinin kurumsal müeyyidesi, “sav-savunma ve yargı” üçlüsünün yüksek kalitesi olduğuna göre, savunmayı dışa bırakacak anlayışı meşrulaştıran protokolün geri alınması düşünülmekte midir? Varsa birkaç ferdî olayın üstüne gitmek yerine, bütün savunmayı kapsayan tehlikeli genellemeleri hukukî tasarruflara aktarmak doğru mudur?

4. Türkiye Barolar Birliği, barolar ve avukatlar ile yürütme organı arasında yaşanacak bir gerilimi nasıl karşılıyorsunuz?

T.C.

Adalet Bakanlığı 20.3.2000

Bakan : 301

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 22.2.2000 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.-00.02-7/1458-4250/10184 sayılı yazınız.

İlgi yazı ekinde alınan, Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya tarafından Bakanlığımıza yöneltilen ve yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/1458-4250 Esas No.lu soru önergesine verilen cevap örneği iki nüsha halinde ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

AdaletBakanı

Sayın Ahmet İyimaya

Amasya Milletvekili

TBMM

Bakanlığımıza yönelttiğiniz ve yazılı olarak cevaplandırılmasını istediğiniz 7/1458-4250 Esas No.lu soru önergesinin cevabı aşağıda belirtilmiştir.

Soru önergesinin (1) numaralı bölümünde sözü edilen konuyla ilgili olarak, avukatlar tarafından ceza infaz kurumları ve tutukevlerine çeşitli tarihlerde suç eşyaları sokulduğu, suç örgütleriyle doğrudan veya dolaylı olarak ilişkiye girenlerin bulunduğu ve yasa dışı örgüt üyeliği sebebiyle mahkûm olanlarda dahil olmak üzere bu tür suçlar nedeniyle halen yargılaması devam eden ve mahkûmiyet kararı verilmiş bulunan yaklaşık 41 avukat bulunduğu görülmüştür. Ayrıca cezaevi görevlilerinden 1 doktor, 3 müdür ve ikinci müdür ile 55 infaz ve koruma memuru hakkında konuyla ilgili olarak soruşturma açılmıştır. Bunlardan bir kısmı tutuklu olarak yargılanmakta, bir kısmı hakkında ise mahkûmiyet kararı verilmiş bulunmaktadır.

Soru önergesinin (2) numaralı bölümünde sözü edilenler de ceza infaz kurumlarına, yapısal zorunluluklar ve bu kurumların asayiş ve güvenliğe ilişkin kurumlar olması nedeniyle duyarlı kapıdan geçerek girmektedirler. Esasen hâkim ve savcılar yönünden 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 88 inci maddesinin birinci fıkrasında, “Ağır cezayı gerektiren suç üstü halleri dışında suç işlediği ileri sürülen hâkim ve savcılar yakalanamaz, üzerleri ve konutları aranamaz, sorguya çekilemez.” hükmü yer almaktadır. Öte yandan, kurumun yöneticisi, sorumlusu ve denetçisi olan müdürler ve denetçiler ise elle üst aramasına tâbi tutulmamaktadırlar.

Hazırlık soruşturmasından başlayarak yargılama süresince savunma görevi yapan, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile Avukatlık Kanununun ilgili maddelerine göre yargının vazgeçilmez bir unsuru olan avukatlar her ne kadar iddia ve yargı üçlemi içinde yer almakta iseler de, uygulamada bazı avukatların müvekkilleriyle olan adlî veya ticarî ilişkilerini meslekî sorumluluklarının ötesine geçirdikleri görülmüştür. Ancak, arama sırasında avukatların meslekî onurlarına saygının ön planda tutulması için görevlendirilecek memurların olanaklar ölçüsünde üniversite ve yüksek okul mezunları arasından özenle seçilmesi, arama sırasında avukatlık mesleğinin onurunu rencide etmeyecek şekilde saygılı davranılmasının sağlanması, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 89 ve 144 üncü maddelerinin gözönünde bulundurulması, bu amaçla seçilecek memurların bizzat cumhuriyet başsavcılıklarınca eğitime tâbi tutulması hususları Bakanlığımızın 2.3.2000 tarihli ve Ks.4.V:RD:1E.2 9-41 sayılı Genelgesi ile cumhuriyet başsavcılıkları ve cezaevi müdürlüklerine duyurulmuştur. Mevcut uygulama, ceza infaz kurumları ile tutukevlerindeki yönetim, dış koruma ve sağlık hizmetlerine işlerlik kazandırmak ve yıllardan beri süregelen yasa dışı olaylara son vermek amacıyla iyi niyetle düşünülmüş ve ayrım yapmak imkânı bulunmadığından, genelleme yapılması zorunluluğu doğmuştur.

Nitekim Almanya, İtalya, İspanya, Hollanda, Belçika, Danimarka, Norveç ve İngiltere gibi Avrupa ülkelerinde de bu uygulamanın örnekleri mevcut bulunmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

Adalet Bakanı

 

19. – Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan’ın, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in özel kalem müdürü ve bazı personel hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/1465)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak Sayın Başbakan tarafından cevaplandırılması hususunda delâletlerinizi saygılarımla arz ederim.

16.2.2000

Osman Aslan

Diyarbakır

TBMM Başkanlığının 11.10.1999 tarih ve 7/556-1933/5290 sayılı yazılarıyla tarafınıza iletilen yazılı soru önergemin, adınıza Devlet Bakanı Sayın Şükrü Sina Gürel koordinatörlüğünde cevaplandırılmasının 14.10.1999 tarih ve 7/5039 sayılı yazınızla istenmesi üzerine adı geçen Bakanlıktan alınan 1.11.1999 tarih ve 1169 sayılı yazıda, sorularıma cevap teşkil edecek tatmin edici hiçbir açıklama bulunmadığı gibi; yazı, devlet adamlığı ciddiyetiyle, mevzuatla ve teamülle bağdaşmayan yuvarlama ifadeler içermektedir.

Buna göre;

1. Söz konusu soru önergemiz üzerine, iki yıldan beri 1 inci dereceden maaş alan ve bu süre içinde Başbakanlığa hiç uğramayan Özel Kalem Müdürü Gülay Gündeş’in, 24.10.1999 tarihinde bu görevden alınması keyfiyeti, 1.11.1999 tarihli cevabî yazıda niçin belirtilmemiştir?

2. Devlet Bakanlıklarındaki hizmetlerin ortalama 20 personelle yürütüldüğü; Sayın Şükrü Sina Gürel’in makamında ise 50’den fazla personel istihdam edildiğinin sorulması üzerine, personel sayısında azaltmaya gidildiği halde, cevabî yazıda bu hususa niçin yer verilmemiştir?

3. Anılan cevabî yazıda; “...önergede ileri sürülen hususlarda mevzuata aykırı bir durum bulunmadığı” ifade edilmektedir. Böyle bir aykırılık yoksa, gerek çift Özel Kalem Müdürlüğü istihdamında gerekse çok sayıda personel istihdamında gerekli düzenlemelere niçin gidilmiştir?

4. Gülay Gündeş’in ablası Nilay İder’in, geçici görevli ve Özel Kalem Müdür Vekili olduğu halde, Bakanlığın çeşitli ödeneklerine imza attığı ve 1 inci Sicil Amiri sıfatıyla personelin sicil raporlarını doldurduğu iddia edilmektedir. Bu iddialar doğru mu?

5. Özel Kalem Müdür Yardımcısı Nilgün Çıkıt’ın kardeşi olan Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Taner Çıkıt’ın istifa etmesinin yazılı soru önergemizle ilgisi var mıdır?

6. Özel Kalem Müdürü Gülay Gündeş’in 3.10.1997-24.10.1999 tarihleri arasında iki yıl süre ile Başbakanlığa hiç uğramadan 1 inci dereceden aldığı dolgun maaşların (yaklaşık 7 milyar) hesabı kimden, nasıl sorulacaktır?

7. Bakanlık makamında çalıştırılan danışman statüsünde profesör, doçent ve doktor gibi akademisyenlerden oluşan personele kaç adet makam arabası tahsis edilmiştir? Danışmanlararası görev bölümünde Dr. Murat Katoğlu’nun iştigal sahası nedir?

8. Sayın Bakana yurt içi ve yurt dışı gezilerinde refakat eden personel sayısı ve ödenen harcırah miktarı ne kadardır?

T.C.

Devlet Bakanlığı 8.3.2000

Sayı : B.02.007/0590

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının, 22.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1465-4257/10198 sayılı yazısı.

b) Başbakanlığın 28.2.2000 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-167-7/1161 sayılı yazısı.

Diyarbakır Milletvekili Sayın Osman Aslan’ın, Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği, Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını istediği 7/1465-4257 Esas No.lu yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Prof. Dr. Şükrü S. Gürel

Devlet Bakanı

Diyarbakır Milletvekili Sayın Osman Aslan’ın 7/1465-4257 Esas No’lu soru önergesi cevabıdır.

Malûmunuz olduğu üzere 57 nci Hükümet kurulduktan itibaren Bakanlığım ile ilgili sorumluluk alanıma Kıbrıs İşleri Müşavirliği, Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetleri, Yurtdışında Yaşayan Vatandaşların Sorunları, Devlet Personel Başkanlığı Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü, Eti Holding A.Ş. Genel Müdürlüğü ve ona bağlı 7 adet Bağlı Ortaklık ile 5 adet iştirak şirketinin yanısıra Hükümet Sözcülüğü de verilmiş bulunmaktadır.

Takdir buyurursunuz ki, madencilik alanında ülkemizin en büyük üretimini ve ihracaatını gerçekleştiren Eti Holding A.Ş. ve ona bağlı ortaklıklar ve işritaklerin dışında yine ülkemizin tek taşkömürü üreten kuruluşu Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü başlı başına çok önemli kuruluşlarımız olup, bu genel müdürlüklerin yapısı ve konumu itibariyle işleri çok yoğunluk arz etmektedir.

Ayrıca ekonomizin ve bilgi birikimimizin dışarıya açılması ve serbest ekonomik gelişmeler çerçevesinde dünya pazarlarının ve hizmetlerinin globalleştiği günümüzde Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetlerinin önünün açılması ve geliştirilmesi hususu da çok önemlidir. Bunların yanısıra yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerde artık üçüncü nesillerinin de bulunması ve o ülkelerde de artık reddedilemiyecek bir potansiyele ulaşmış olmasının dışında ülkemizin bir etkinlik grubu oluşturmaları bakımından bu vatandaşlarımızın sorunları, ülkelerle ilgili vatandaşlarımızın Türkiye’den beklentilerini organize etmek ve çözümler üretmek üzerine hassasiyetle durduğumuz çok önemli bir konudur.

Bunların dışında Bakanlığımın sorumluluk alanında Devlet Personel Başkanlığı bulunmaktadır. Malûmunuz olduğu üzere, 1999 Ekim ayında yapılan ve bu tarihten itibaren Devlet Memurlarının işe alınmasını düzenleyen Devlet Memurları Sınavının neticelerinin uygulamaya alınması işlemi de önemli bir görevdir.

Yukarıda özetlemeye çalıştığım sorumluluklarımı takdir buyurursunuz ki, tek başıma yürütebilmenin nesnel koşulları, ancak bu hususlarda bana yardımcı olabilecek ve Hükümet kararlarının uygulanmasında takipçi olabilecek müşavirleri yanımda istihdam edebilmek sayesinde kesintisiz ve düzenli yürütülebilmesi sağlanacaktır.

Geçmiş dönemde yani Avrupa Birliği ile ilişkilerin geliştirilmesi sürecinde ve bugün Kıbrıs ile ilgili konularda, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızla ilgili konularda, Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetleri konularında akademisyen bir kadronun yanısıra Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık mensuplarından istifade etmem, bu konuların önemine binaen gereklidir. Çünkü, konularında uzman olan bu personelden tek tek şahıs olarak iş bölümü yapılmasının yanısıra aynı zamanda hepsi benim her konuda istişarede bulunduğum, bilgilerine, tecrübelerine ve Devlet anlayışlarına saygı duyduğum bir ekiptir. Ekip çalışması anlayışına olan inancım nedeniyle Bakanlığım kadrosunda bulunan personelle tam bir uyum ve ekip anlayışı içinde sorumlu bulunduğum görevleri ifa etmekteyim. Ancak bu kadro önergede söz konusu edildiği gibi, 50 rakamını bulmamaktadır.

“Kaldı ki, Başbakanlığın 15.7.1997 tarih ve 14915 sayılı yazıları uyarınca da azamî 30 adet personel çalıştırılacaktır.” denilmektedir. Zaten bu kadrolarda istihdam edilen personel hizmetine ihtiyaç bulunduğu müddetçe istihdam edilmekte, ihtiyaç sona erince de aslî görevlerine ve Kurumlarına iade edilmektedir. Herhalde bu husus Devletin işleyişine ve hizmetlerin süreklilik içinde yürütülmesine bir engel teşkil etmemektedir.

Zaman zaman görevli olmam vesilesiyle, çıktığım yurtdışı seyahatlerinde yanımda Devletin görevlendirdiği korumam dışında sadece konu ile ilgili tek bir müşavirimi, o da ihtiyaç hasıl olduğu zamanlarda yanımda götürüyorum.

Çünkü, ağırlıkla gittiğim ülkelerde bulunan elçiliklerimiz zaten konulara haiz olduğu için onlarla beraber çalışmanın yanısıra bu konuda tasarrufa azamî özen göstermekteyim. Kaldı ki, bu seyahatler ancak Sayın Başbakan’ın onayı alındıktan sonra, konuların önemine binaen gerçekleştirilmektedir.

Soru önergesinin birinci bölümünde tek başlık altında topladığım soruların cevabı yukarıda izah edilmiştir. Yine soru önergesinin ikinci bölümünde tek başlık altında toplamaya çalıştığım ikinci bölümüyle ilgili olarak;

Değişik Hükümetler döneminde Bakan olarak görev aldığım dönemlerde ve bugün müşavirlik hizmetleri dışında büro personeli de istihdam etmem doğaldır. Bu personelin bir kısmı halen yanımda göreve devam etmekte olup, bir kısmının da hizmetine ihtiyaç bulunmaması sebebiyle Başbakanlığa ve bağlı oldukları Kurumlara iade edilmiştir. Bu arada hizmetine gerek kalmayıp, iadesi yapılan bir kısım personel de Devlet memurluğuna devam etmeyip, memurluktan da istifa etmiştir.

Bakanlığımda görevli personel, Bakanlık Makamının yanısıra hizmet amacıyla Bakanlığıma Bağlı Kurumlarda tahsis edilen ofislerde de çalışmalarımızı yürütmüş olup, ihtiyacım bulunan yerlerde mesaisini sürekli olarak vermiştir. Sayın Gündeş de bunlardan birisidir. Sayın Gündeş, kendisi Bakanlığımdan ayrılma isteğinde bulunmuş olup, bununla ilgili olarak 6 Eylül 1999 tarihinde Başbakanlığa iadesi için yazı yazılmış ve Başbakanlığa iadesi temin edilmiştir. Ayrıca 11.10.1999 tarihli soru önergenizle hiçbir ilgisi yoktur.

Bakanlığıma bağlı müşavirlere ve büro personeline hiçbir surette makam aracı tahsis edilmemiştir. Ancak ve sadece gerekli olduğu zaman ve mesai saatleri içerisinde, bilgim dahilinde hizmet aracı kullanılmış olup, hiçbir surette Bakanlığıma ait işler dışında bu araçlar kullanılmamıştır.

Netice itibariyle;

Devlet Bakanlıkları bünyesinde kadrolu eleman bulunmadığından, hizmetlerin yerine getirilmesi, Başbakanlık Merkez Teşkilâtı kadroları ile 3056 Sayılı Kanunun 36 ncı Maddesinde düzenlendiği üzere, diğer Kamu Kurum veKuruluşlarından (Üniversiteler dahil 2547 Sayılı Kanunun 38 inci Maddesi uyarınca) geçici görevlendirmeler suretiyle, sağlanmaktadır. Bunların sayısında ise, Bakanlığıma Bağlı ve İlgili Kuruluşlar ile, uhdemde bulunan görevlerde azamî tasarruf kaideleri dikkate alınmıştır.

Bu açıklamalarım çerçevesinde soru önergesinde ileri sürülen hususlarda mevzuata ve tasarruf kaidelerine aykırı bir durumun bulunmadığı görülmektedir.

Bilgilerinizi rica ederim.

20. – Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, Antalya İlinin kadın hastalıkları, doğumevi ve çocuk hastalıkları üniteleri ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1468)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Doç. Dr. Osman Durmuş tarafından yazılı olarak cevaplandırılabilmesi için gereğini arz ederim.

Dr. Mehmet Zeki Okudan

Antalya

Tüm Türkiye’de ve özellikle yaz aylarında nüfusu iki misline çıkan Antalya’da sağlık hizmetlerinde artan ihtiyacı karşılamak için yeni ek ünitelere ihtiyaç vardır. Antalya’da özellikle doğumevi, kadın hastalıkları ve çocuk hastalıkları ünitelerine acilen ihtiyaç duyulmaktadır. Hastanelerin çocuk servislerinde hasta çocuklar ikişer veya üçer yatmaktadır.

Günümüzde sağlık hizmetlerinin tamamını devletimizden beklemek yanlıştır. Yapılacak üniteler için kaynak desteği Sağlık Bakanlığı izni sonrası, döner sermaye ve gönüllü kuruluşlar tarafından sağlanmalıdır. Bu konuda başlatılacak olan kampanyalara tüm kurum ve kuruluşların yanı sıra Antalya halkının da destek vereceğine inanmaktayız.

Antalya’nın ve Antalya halkının isteği ve ihtiyacını karşılayacak olan kadın hastalıkları, doğumevi ve çocuk hastalıkları ünitelerinin yapılabilmesi için herhangi bir çalışma başlatmayı düşünüyor musunuz?

T.C.

Sağlık Bakanlığı 10.3.2000

Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Sayı : B100THG0730003-5330-07/3735

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 24.2.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1468-4272/10241 sayılı yazınız.

Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Zeki Okudan tarafından Antalya İlinin, kadın hastalıkları, doğumevi ve çocuk hastalıkları ünitelerine olan ihtiyacı ile alakalı olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Arz ederim.

Doç. Dr. Osman Durmuş

Sağlık Bakanı

Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Zeki Okudan tarafından Antalya İlinin kadın hastalıkları, doğumevi ve çocuk hastalıkları ünitelerine olan ihtiyacı ile alakalı olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabıdır.

Soru :

Antalya İlinde, sağlık hizmetlerinde artan ihtiyacı karşılamak için yeni ek ünitelere ihtiyaç vardır.

Antalya’nın ve Antalya halkının isteği ve ihtiyacını karşılayacak olan kadın hastalıkları doğumevi ve çocuk hastalıkları ünitelerinin yapılabilmesi için herhangi bir çalışma başlatmaya düşünüyor musunuz?

Cevap :

Antalya İlinin sağlık hizmetlerinde artan ihtiyaçları hakkında İl’den gelen talepler doğrultusunda Bakanlığımızca yapılan değerlendirmeler sonucunda; ihtiyaçların karşılanabilmesi için öncelikle Devlet Hastanesine ek bina yapılması planlanmış ve 931000010 proje numarasıyla, ek bina (Etüd. Proje + inşaat) 991000150 proje numarasıyla ek bina (Ambar Dep. Tek. Srv. At.) yapımı olmak üzere iki adet ek bina yapımı 2000 Yılı Yatırım Programında yer almaktadır.

Kadın hastalıkları, doğumevi ve çocuk hastalıkları ünitelerine olan ihtiyaçların karşılanabilmesi için de 75 yataklı bir Doğum ve Çocuk Bakımevi yapılması planlanmış ve 991000170 proje numarasıyla 2000 Yılı Yatırım Programında yer almaktadır.

Ayrıca Bakanlığımız ile Antalya Ticaret Borsası arasında yapılan protokol çerçevesinde, Antalya Devlet Hastanesine bağlı olarak yapılan Semt Polikliniği hizmete açılmış olup, yine Bakanlığımız ile Akdeniz Kan Hastalıkları Vakfı arasında yapılan protokol gereğince, Antalya İli Merkez Çalkara İlçesinde adıgeçen Vakıf tarafından yapılarak Bakanlığımıza devredilecek olan 50 yataklı Kalıtsal Kan Hastalıkları Hastanesi inşaatı devam etmektedir.

Gösterilen ilgiye teşekkür eder başarılar dilerim.

21. – Afyon Milletvekili Mümtaz Kayayerli’nin, Bakanlıklarda yurtdışındaki Türklerle ilgili birim kurulup kurulmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Abdulhaluk Mehmet Çay’ın cevabı (7/1480)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakanımız tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

Müjdat Kayayerli

Afyon

Türkiye’nin AB’ye üye olma sürecinde ilgili bakanlıklarımızda ve kamu yönetiminin her kademesinde, yurtdışındaki Türklerin ve Türk Dünyasının sorunları konusunda görevli birimlerin olmaması haklı şikâyetlere yol açmaktadır.

1. İlgili bakanlıklarda, yurtdışında yaşayan Türklerle ve Türk Dünyasıyla ilgili Şube Müdürlüğü, Daire Başkanlığı, Genel Müdürlük gibi birimler kurulması konusunda herhangi bir çalışmanız var mı?

2. Bu konuda bir genelge yayınlamayı planlıyor musunuz?

3. Başbakanlığa bağlı Türk Dünyası ile ilgilinen Devlet Bakanlığının da konuların tam yetkilisi olarak “Koordinasyon” görevi üstlenmesi ile ilgili bir yetkiyle donatmak ister misiniz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 9.3.2000

Sayı : B.02.0.017/00689

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Başbakanlığın 3.3.2000 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-172-1/1280 sayılı yazısı.

İlgi yazı ile Afyon Milletvekili Müjdat Kayayerli’nin Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği yazılı soru önergesi ile ilgili açıklama aşağıdaki gibidir:

1. T.C. 57 nci Hükümetin kurulmasından sonra Başbakanlığın 29.5.1999 gün ve 1999/35 sayılı Genelgesi ile Devlet Bakanlıklarının görev dağılımı çerçevesinde Bakanlığıma;

a) Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları ile Kardeş Topluluklarla ilişkiler, bunlarla ilgili araştırma, planlama ve eşgüdümün sağlanması,

b) Bulgaristan’dan gelen göçmenler ile ilgili eşgüdüm,

c) 2510 sayılı İskân Kanununun Ek 34 üncü maddesi ile 3835 sayılı Ahıska Türklerinin Türkiye’ye Kabulü ve İskânına Dair Kanunun 2 nci maddelerinin 4184 sayılı Kanunla değişik birinci fıkralarına göre Ahıska Türklerinin Türkiye’ye kabulü ile ilgili eşgüdümü sağlamak,

görevleri verilmiş ve daha önce Dışişleri Bakanlığına bağlı olarak görev yapan “Ekonomik, Kültürel, Eğitim ve Teknik İşbirliği Başkanlığı (TİKA) Bakanlığıma bağlanmış olup, TİKA’nın daha aktif ve verimli çalışabilmesini teminen başlatılan TİKA Kanunu Tasarısı en kısa zamanda TBMM gündemine getirilecektir.

2. Başbakanlığın 28.9.1997 gün ve 1997/55 sayılı Genelgesi ile kurulan ve Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları ile Kardeş Topluluklarla ilişkiler, bunlarla ilgili araştırma planlama ve eşgüdümün sağlanması çerçevesinde kurulan “İktisadî Koordinasyon Kurulu ve Sosyal ve Kültürel Koordinasyon” Kurullarının çalışma prensipleri çerçevesinde Bakanlığımız tam yetkili kılınmıştır.

3. Konunun önemine binaen yurtdışında yaşayan Türklerle ve Türk Dünyasıyla ilgili yeniden yapılanma çalışmaları, Başbakanlığın bilgisi dahilinde Bakanlığımızca sürdürülmektedir.

Bilgileri ve gereği arz olunur.

Prof. Dr. Abdulhaluk Mehmet Çay

Devlet Bakanı

22. – Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un, TRT’de yayımlanan Politikanın Nabzı Programına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Ali İrtemçelik’in cevabı (7/1488)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delâletinizi saygılarımla arz ederim.

Ahmet Cemil Tunç

Elazığ

1. TRT TV 1 ve TRTINT kanallarından her hafta Pazar Akşamları canlı olarak yayınlanmakta olan Politikanın Nabzı adlı programın TRT’ye (bir programının) maliyeti ne kadardır?

2. Adı geçen programın sunucusu Kurtul Altuğ TRT’den maaş almakta mıdır?

Eğer alıyorsa aylık brüt ücreti ne kadardır? Kendisine maaşı dışında başka herhangi bir ücret ödenmekte midir?

T.C.

Devlet Bakanlığı 10.3.2000

Sayı : B.02.0.0.015/338

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığının 25.2.2000 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.-GNS.0.10.00.02-7/1488-4336/10366 sayılı yazıları.

Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç’un Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Bakanlığımız koordinatörlüğünde cevaplandırılması tensip edilen 7/1488-4336 sayılı yazılı soru önergesi ile ilgili cevaplarımız aşağıda verilmektedir.

1. Haftada bir pazar günleri yayınlanan ve TRT yapımı olan “Politikanın Nabzı” adlı programın bir bölümünün maliyeti, sunucu Kurtul Altuğ’a ödenen ücret dahil aşağıda gösterilmiştir.

– Yapımcı ve sunucu, Gazeteci Yazar Kurtul Altuğ’un sözleşme ücreti brüt :

115 000 000 TL

– Metin Yazarı Gazeteci Erdoğan Tokmakçıoğlu’nun sözleşme ücreti brüt :

40 000 000 TL

Seslendirme için Devlet Tiyatrosu Sanatçısı Mehmet Atay’ın sözleşme ücreti net :

15 000 000 TL

– Yapımcı ve sunucu Kurtul Altuğ’un konaklama İstanbul-Ankara gidiş-dönüş uçak bilet ücreti dahil konaklama gideri :

200 000 000 TL

– Programa katılan ve beraberinde gelen görevlilere yapılan ikram (çay, kahve vb.) ile programa yapılan çiçek ücreti :

35 000 000 TL

Toplam : 405 000 000 TL

2. “Politikanın Nabzı” adlı programın sunucusu Kurtul Altuğ TRT Genel Müdürlüğü’nden maaş almamaktadır.

Saygılarımla arz ederim.

Mehmet Ali İrtemçelik

Devlet Baka

23. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, 1999 yılında işkence sonucu öldüğü iddia edilen bir şahsa ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1494)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

1999 Temmuz ayında İzmir Bozkaya Emniyet Müdürlüğünde işkence sonucu 12 gün komada kaldıktan sonra vefat ettiği ileri sürülen Alpaslan Yelden ile ilgili olarak;

1. 37 yaşında, iki çocuk babası Alpaslan Yelden’in gözaltına alınma sebebi ile ilgili olarak Bakanlığınızın bir bilgisi var mıdır?

2. Sebep olarak gösterilen ve yıllar önce işlenmiş bir cinayet denilen vaka ile Alpaslan Yelden’in bir ilişkisi var mıdır?

3. Yeşilyurt Devlet Hastanesi kayıtlarına göre vücudunda darp ve travma izlerine rastlanmış ise işkence iddiaları doğru mudur?

4. Doğru ise, İnsan Haklarına aykırı bu tutum karşısında ne tür bir işlem yapılması düşünülmektedir?

5. Avrupa Birliğine girme sürecimiz çerçevesinde bu tür olayların hâlâ devam ediyor olması düşündürücüdür. Bu anlamda uluslararası insan hakları dernek ve kuruluşlarına ne gibi ikna edici açıklamalarda bulunabiliriz?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 21.3.2000

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/071451

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 25.2.2000 gün ve A.01.0.GNS.10.00.02-(7/1494)-4361/10442 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Halil oğlu 1962 doğumlu Alpaslan Yelden adlı şahsın, 11.2.1998 tarihinde Çetinkaya kızı 1969 Cezayir Doğumlu Rimin Mete adlı bayanın öldürülmesi olayı ile ilgili olarak, Bornova Cumhuriyet Başsavcısı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 2.7.1999 tarihinde 18.45 sıralarında yakalanarak gözaltına alındığı, sevk edildiği Yeşilyurt Atatürk Eğitim Hastanesinden “harici muayenesinde darp ve cebir izine rastlanılmamıştır” şeklinde 79836/12844 protokol nolu gözaltına giriş raporunun alındığı,

Rimin Mete adlı bayanın cinayet mahallinin, Jandarma sorumluluk bölgesi olması ve de yakalanan şahsın ifadesinin Cumhuriyet Başsavcısınca bizzat alınacağından dolayı sanığın bir tutanakla ifadesine başvurulmadığı, yakalama işleminin vukû bulduğu gün söz konusu savcının ilçe sınırları dışında olması nedeniyle (şahsın kaçma ihtimaline karşı) yasal gözaltı süresinin beklenildiği savcının gelmemesi üzerine gözaltı süresinin sonuna yaklaşıldığından dolayı şahsın, 3.7.1999 günü 19.40 itibariyle Yeşilyurt Atatürk Devlet Hastanesinde yaptırılan muayenesinde 80319/12933 protokol numarası ile “yapılan harici muayenede darp ve cebir izine rastlanılmadığı” şeklinde gözaltı çıkış raporunun alındığı,

Ancak şahsın, salıverme işlemleri sırasında rahatsızlanması üzerine, Atatürk Devlet Hastanesi Acil Servisine götürüldüğü, yapılan ilk muayenede beyin kanaması teşhisi konularak ameliyata alındığı, ameliyat sonrası yoğun bakımda tedavisi sürerken 14.7.1999 günü saat 24.00 sıralarında öldüğü,

Olayla ilgili Emniyet GenelMüdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığınca görevlendirilen Polis Başmüfettişlerince idarî tahkikat açıldığı ve tahkikatın sürdürülmekte olduğu anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

24. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, TRT 1’de yayınlanan “Sabah Haberleri” adlı programa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Ali İrtemçelik’in cevabı (7/1513)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Mehmet Ali İrtemçelik tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Lütfi Yalman

Konya

1. TRT’nin TRT 1 program kanalında, 2.1.1997 tarihinde başlayan ve her gün saat 6.30-8.30 saatleri arasında canlı olarak yayınlanan “Sabah Haberleri” adı ile yayınına devam eden programda hangi gazetelere yer verilmektedir.

2. Bu gazetenin tercih edilmesinde hangi kriterler gözönüne alınmaktadır?

3. Söz konusu programda “Yeni Şafak”, “Âkit”, “Millî Gazete” gibi gazetelere de yer verilmekte midir? Eğer yer verilmiyorsa neden yer verilmemektedir?

T.C.

DevletBakanlığı 10.3.2000

Sayı : B.02.0.0015/337

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığının 7.3.2000 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.-0.GNS.0.10.00.02-7/1513-4457/10617 sayılı yazıları.

Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın Bakanlığımız tarafından cevaplandırılması talebiyle vermiş olduğu 7/1513-4457 sayılı yazılı soru önergesi ile ilgili cevaplarımız aşağıda verilmektedir.

1, 2, 3. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğünün TRT-1 program kanalında, 2.1.1997 tarihinden itibaren, hafta içi her gün saat 6.30-8.30 saatleri arasında canlı olarak yayınlanan ve 13.4.1998 tarihinden itibaren “Sabah Haberleri” adı ile yayınına devam eden programda, sabah haberleri topluma sunulmakta, bununla birlikte program içinde, Anayasanın 2 ve 3 üncü maddelerinde ifade edilen Atatürk Milliyetçiliğine, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti anlayışına bağlı yayın yapan günlük gazetelerin, 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda ifade edilen haber niteliği bulunan haberlerinin manşetleri ile zaman zaman toplumun büyük bir kesiminin ilgisini çeken güncel olaylara ilikşin diğer başlıklar okunmaktadır.

Adı geçen haber programında, Hürriyet, Milliyet, Sabah, Cumhuriyet, Radikal ve Yeni Binyıl adlı gazetelerin yanında, Zaman, Türkiye, Akşam, Star, Gözcü, Posta ve Takvim gazetelerine de her gün eşit ölçüler içerisinde yer verilmekte, tüm gazetelerin, hiçbir ayırım yapılmadan alfabetik sıra içinde izleyiciye sunulmasına büyük özen gösterilmektedir. Bu suretle, Türkiye’nin tüm toplum kesimini içine alan, geniş bir izleyici kitlesine, günlük gazetelerin haberleri tam ve tarafsız olarak herhangi bir yorum yapılmaksızın verilmektedir. Gazetelerin haberleri yorumsuz şekilde yansıtılırken toplumun büyük kesiminin ilgisini çekmesi gözönünde tutulmakta, gündemde yer alan önemli konular aktarılırken, haber değerinin bulunması kriteri aranmaktadır. Program basın dünyasındaki tüm renkleri yansıtmaktadır. Ancak, laik, demokratik Türkiye Cumhuriyetine sürekli saldıran ve rejim aleyhtarı yayımlar yapan ideolojik basın organlarına yer verilmemektedir. Diğer yandan, bazı gazeteler, dağıtım merkezlerinden kaynaklanan sorunlar nedeniyle zaman zaman elimize de ulaşamamaktadır.

Saygılarımla arz ederim.

Mehmet Ali İrtemçelik

Devlet Bakanı

 

25. – Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, Muğla İlinde Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/1541)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla. 28.2.2000

Fikret Uzunhasan

Muğla

Bilindiği gibi II Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu (SİT) İzmir’dedir ve bu kurul bütün Ege Bölgesine bakmaktadır. Ancak gerek doğal kültür varlıkları gerekse arkeolojik eserler bakımından çok büyük zenginliklere sahip olan Ege Bölgesine bu kurul cevap verememektedir. Tespitler yapılamıyor ve en küçük bir işlem yıllarca sürüyor. Bu durum karşısında kentlerde ve kırsal alanlarda yerleşik halkımız kendi mülkiyetlerine sahip çıkamıyor, herhangi bir tasarrufta bulunamadığı gibi, buralarda bulunan arkeolojik eserlerle birbirine adeta düşman iki unsur olarak bir arada bulunuyorlar.

55 inci Hükümet zamanında Bakanlığınız tarafından bu durum iyi bilindiğinden Ege Bölgesinde ayrıca Muğla İline de bir kurul kurulmasını gerçekleştirip kanunlaşmasını temin ettiniz. Ancak, kurulun göreve başlaması için bugüne kadar herhangi bir kadro tahsis edilememiştir.

Soru :

Bakanlığınız 2000 yılı içerisinde Muğla İli “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu”nu faaliyete geçirmeyi düşünüyor mu? Bunun için kadro tahsis edilecek mi?

T.C.

Kültür Bakanlığı 20.3.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-164

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı KAN.KAR.MÜD.’nün 7 Mart 2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-10716 sayılı yazısı.

Muğla Milletvekili Sayın Fikret Uzunhasan’ın “Muğla İli’nde Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kurulup kurulmayacağına ilişkin” 7/1541-4487 esas no’lu yazılı soru önergesinin cevabı hazırlanarak ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

M. İstemihan Talay

Kültür Bakanı

Cevap : 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunun 3386 sayılı Kanunla değişik 51 inci maddesi uyarınca yurt içinde bulunan ve bu kanun kapsamına giren korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili hizmetlerin bilimsel esaslara göre yürütülmesini sağlamak üzere, Bakanlığımıza bağlı “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu” ile Bakanlıkça belirlenecek bölgelerde “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları” kurulur hükmü getirilmiştir.

Bu hüküm uyarınca taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının yoğunluğu ile üniversitelerin ilgili bölümlerinin bulunduğu yerler gözönüne alınarak,Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları teşkil edilmiştir.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurullarının çalışmalarıyla ilgili inceleme, araştırma, raportörlük gibi teknik hizmetler ile idarî ve malî işlemleri yürütmek üzere 3046 sayılı Kanun doğrultusunda Büro Müdürlükleri kurulmuştur.

Bu kurullardan, İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Aydın, Denizli, Manisa, Muğla, Uşak illerindeki kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili çalışmaları sürdürmektedir.

İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun görev alanına giren il ve ilçelerin geniş bir bölgeyi kaplaması ve konuların yoğun olması nedeniyle, bu bölgedeki kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili hizmetlerin daha kısa sürede ve sağlıklı çözümlenmesi amacıyla;

– 3386 sayılı Kanunla değişik 2863 sayılı Kanunun 51 inci maddesi gereğince Muğla İlinde Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun kurulması,

– 3046 sayılı Kanun doğrultusunda Muğla İlinde Kültür ve Tabiat Varlıklarını Korumu Kurulu Büro Müdürlüğü ve gerekli teşkilâtlanmanın gerçekleştirilmesi,

28.7.1997 gün ve 1685 sayılı olurları ile uygun görülmüştür.

27.9.1984 tarih ve 3046 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (d) bendi uyarınca Bakanlar Kurulunun 12.8.1997 gün ve 97/9788 sayılı Kararı ile Muğla İlinde doğrudan merkeze bağlı Koruma Kurulu Büro Müdürlüğü kurulmuştur.

Söz konusu koruma kurulunun kurulması için ihtiyaç duyulan kadroların tahsisi ile ilgili Bakanlıklar nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmuştur.

3386 sayılı Kanunla değişik 2863 sayılı Kanunun 51 inci maddesi uyarınca kurulan Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu ve Bakanlar Kurulu Karara ile kurulan Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Büro Müdürlüğü ile ilgili işlemlerin gerçekleştirilerek faaliyete geçmesi 22.2.2000 gün ve 467 sayılı olur ile uygun görülmüştür.

Söz konusu koruma kurulunun ivedilikle faaliyete geçmesi için alt yapısının oluşturulması ve üye atanması ile ilgili işlemler sürdürülmekte olup, Muğla Koruma Kurulu 2000 yılında faaliyete geçecektir.

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.