Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21 CİLT : 28 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

68 inci Birleşim

9 . 3 . 2000 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. — GELEN KÂĞITLAR

III. —YOKLAMALAR

IV. —BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Ordu Milletvekili İhsan Çabuk’un, Ordu İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

2. —Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Kaya’nın, terörün önlenmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı

3. —Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan’ın, muz üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler’in cevabı

B)TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.—Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan’ın (9/42) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/163)

V.—ÖNERİLER

A)DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.—Genel Kurulun 14 Mart 2000 Salı günkü çalışmalarının yapılmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI.—AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.—İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın, Danışma Kurulu önerisinin görüşmeleri sırasında Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VII.—KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.—Askerî Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Askerî Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Adalet Komisyonları Raporları (1/378, 1/532)(S. Sayısı :214)

VIII.—SORULAR VE CEVAPLAR

A)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.—Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Kocaeli SEKA Kavaklığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/1377)

2. —Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Cumhurbaşkanlığında görevli personele, makam araçlarına ve Devlet Denetleme Kuruluna ilişikin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/1399)

3.—Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, Antalya Büyükşehir Belediyesinin sportif faaliyetler için tahsis ettiği yere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/1470)

4.—Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın;

— Orman ve tapu kadastrosu geçmemiş sahalarda çam ve meyve ağacı kesimi için uygulanan prosedüre,

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın;

— Doğu Anadolu Su Havzaları Rehabilitasyon Projesine,

İlişkin soruları ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı (7/1471, 1475)

5.—Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın;

— Toplu Konut inşaatı ihalelerine,

— 2 nci Toplu Konut Hamlesi Tanıtım kampanyası ihalesine,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Sadi Somuncuoğlu’nun cevabı (7/1495, 1496)

 

I. —GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.00'te açılarak üç oturum yaptı.

İstanbul Milletvekili Nesrin Nas'ın,

İstanbul Milletvekili Perihan Yılmaz'ın ve

İçel Milletvekili Ayfer Yılmaz'ın,

8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle gündemdışı konuşmalarına, Devlet Bakanı Hasan Gemici cevap verdi.

(10/57, 24, 28, 29, 50, 90, 91) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun çalışma süresinin bitimi tarihinden itibaren bir ay daha uzatılmasına ilişkin tezkeresi okundu; İçtüzüğün 105 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince Komisyona bir aylık kesin süre verildiği açıklandı.

Ağrı Milletvekili Yaşar Eryılmaz'ın, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in (6/496) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Anavatan Partisi Grubuna düşen üyeliğe, Diyarbakır Milletvekili Seyyit Haşim Haşimi seçildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Bazı Kanunların Döner Sermayelere İlişkin Hükümlerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne Bağlı Kurum-Okul ve Kuruluşlara Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun Adı ve Bazı Maddeleri, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesi ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı) (1/478, 1/474, 1/454) (S.Sayısı: 318) ve

2 nci sırasında bulunan, Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/375, 2/401) (S.Sayısı: 318),

Görüşmeleri tamamlanarak, kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı;

3 üncü sırasında bulunan, Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı (1/393) (S.Sayısı: 89) Komisyon yetkilileri Genel Kurul salonunda hazır bulunmadıklarından ertelendi;

4 üncü sırasında bulunan, Askerî Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/378, 1/532) (S.Sayısı: 214) görüşmelerine başlanarak, 3 üncü maddesine kadar kabul edildi.

Alınan karar gereğince, 9 Mart 2000 Perşembe günü saat 13.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.45'te son verildi.

Murat Sökmenoğlu

Başkanvekili

Tevhit Karakaya Şadan Şimşek

Erzincan Edirne

Kâtip Üye Kâtip Üye

II.—GELEN KÂĞITLAR

9.3.2000 PERŞEMBE No : 94

Yazılı Soru Önergeleri

1. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/ 1593 ) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

2. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1594) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

3. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/ 1595) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

4. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1596) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

5. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/1597) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

6. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1598) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

7. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1599) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

8. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/ 1600) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

9. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1601) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

10. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1602) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

11. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1603 ) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

12. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1604) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

13. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/ 1605) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

14. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1606) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

15. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1607) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

16. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1608) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

17. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Abdulhaluk Mehmet Çay) yazılı soru önergesi (7/1609) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

18. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/1610) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

19. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (M.Ali İrtemçelik) yazılı soru önergesi (7/ 1611) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

20. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru önergesi (7/ 1612) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

21. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/1613) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

22. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Edip Safder Gaydalı) yazılı soru önergesi (7/ 1614) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

23. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Ramazan Mirzaoğlu) yazılı soru önergesi (7/1615) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

24. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/ 1616) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

25. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kâzım Yücelen) yazılı soru önergesi (7/1617) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

26. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/1618) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

27. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Sadi Somuncuoğlu) yazılı soru önergesi (7/1619) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

28. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Şükrü Sina Gürel) yazılı soru önergesi (7/ 1620) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

29. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/ 1621) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

30. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi (7/ 1622) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

31. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Keçeciler) yazılı soru önergesi (7/ 1623) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

32. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/1624) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

33. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli) yazılı soru önergesi (7/1625) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

34. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/ 1626) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

35. — Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Birecik Barajı altında kalan Belkız Antik Kentine ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/1627) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

36. — Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, padişah tapularından doğacak haklara ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru önergesi (7/1628) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

37. — Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu’nun, Tokat Organize Sanayi Bölgesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1629) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

38. — Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu’nun, Rusya Başbakan Yardımcısının Türkiye’yi ziyareti sırasında yaptığı bir açıklamaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1630) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

39. — Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, afet bölgesindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1631) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

40. — Afyon Milletvekili Müjdat Kayayerli’nin, KKTC’nin tanınmasına ve Helsinki zirvesindeki bir ifadeye ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1632) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.3.2000)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol’ün, Şanlıurfa iline yapılacak yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1311)

2. — Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu’nun, İzmir-Konak Doğumevi’nde görevli bir doktor hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1324)

3. — Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz’in, Kırıkkale İlinin afet bölgesi ilan edilip edilmediğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1333)

4. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman İline yapılacak yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1344)

5. — Samsun Milletvekili Mehmet Çakar’ın, Samsun-Bafra Organize Sanayi Bölgesine ait kıyı kenar çizgisi ile ilgili dosyaya ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1347)

6. — Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, enerji santrallerinden elektrik enerjisi alım fiyatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1349)

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 13.08

9 Mart 2000 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Tevhit KARAKAYA (Erzincan)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68 inci Birleşimini açıyorum.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.

III. —YOKLAMA

BAŞKAN – Tabiî, yoklama talebi var; duydunuz siz de.

Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur.

Grup başkanvekilleri, ne kadar ara vereyim efendim?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Yarım saat Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yarım saatte toparlayabilecek misiniz?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Toparlayacağız efendim.

BAŞKAN – İktidar, muktedir olduğunu herhalde gösterir, gelir arkadaşlarımız.

Saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 13.15

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

BAŞKAN: Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Tevhit KARAKAYA (Erzincan), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 68 inci Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. — YOKLAMA

BAŞKAN – Birinci oturumda toplantı yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yine, elektronik cihazla yoklama yapacağım efendim.

Sayın milletvekilleri, yoklama için 5 dakika süre vereceğim; bu 5 dakika süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen sayın üyelerin, yoklama pusulalarını Başkanlığa göndermelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, pusulalara ihtiyaç duymadan toplantı yetersayısını bulduk; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Ordu İlinin sorunları hakkında söz isteyen, Ordu Milletvekili İhsan Çabuk'a aittir.

Buyurun Sayın Çabuk. (DSP sıralarından alkışlar)

IV. —BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Ordu Milletvekili İhsan Çabuk’un, Ordu İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

İHSAN ÇABUK (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, dün kutlamış olduğumuz Kadınlar Gününü ben de en iyi dileklerimle kutluyorum ve tüm kadınlarımıza saygılarımı sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ordu İlinin sorunlarını dile getirmek için gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Ordu İlinin ekonomik yapısına baktığımızda, tarım ve ticaret ağırlıktadır, sanayi, yok denecek kadar azdır. Genelde, bahçe ve tarla bitkileri yetişmektedir. Halkın yüzde 80'inin geçimi fındık mahsulüne bağlıdır. Bunun yanı sıra, hayvancılık, arıcılık, seracılık, balıkçılık, gün geçtikçe gelişme göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ordu İlinin iki yakası vardır; deniz gören ve deniz görmeyen yakası. Deniz görmeyen bu bölgemize hizmet götürmek son derece zordur. Bu bölgemizde yaşayan insanlarımız, zor şartlar altında, geçimini orman ürünleri ve hayvancılıkla sağlamaktadır. Kırsal Kalkınma Projesinden Ordu halkı yeterince yararlanamamaktadır. Orman ve Tarım Bakanlıkları ile Köy Hizmetleri, bu yörelerimize hizmet götürmekte gecikmiştir; onun içindir ki, göç veren illerin başında Ordu gelmektedir.

Ordu halkı, yıllardır, hemen hemen her yerde yetişen kızılağacın orman emvalinden çıkarılmasını istemektedir. Şayet, kızılağaç, orman emvali kapsamından çıkarılırsa, bölgemize bir nebze ekonomik katkı sağlanacağına inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, Ordu halkının yüzde 80'i geçimini fındık mahsulüne bağlamıştır. Fındıkta oluşan fiyat politikası yöre halkını huzursuz etmektedir. Ülkemize en çok döviz girdisi sağlayan fındığımıza, kalıcı ve istikrarlı bir fiyat politikası getirilmesini istiyoruz.

3 Şubat 1993 tarihinde fındık dikim alanlarına sınırlandırma getirilmişti; 2844 sayılı kararname yürürlükte olmasına rağmen, eski uygulama halen devam etmektedir; bu kararnameyle, bundan sonra açıkça belirlenmiş olan iller dışında fındık üretilmeyecekti; böylece, geçimini fındığa bağlayan Ordu İli ekonomisine büyük katkı sağlanacaktır.

Ülkemizde en çok fındık üreten Ordu İline fındık ürün borsasının bir an önce kurulmasını istiyoruz. Fındık, Ordu İlinin canıdır; fındık, Ordu İlinin kanıdır. Hükümetimiz, fındık fiyatıyla oynamak isteyen ihracatçı ve alivrecilere fırsat vermemeli; fındık fiyatının kaderi, dış alıcılar ile tüccarların elinde olmamalıdır.

Ülkemize en çok döviz girdisi sağlayan fındığın anayurdudur Ordu. Ordu halkı, geçimini, yaşamını, düğününü, eğitimini hatta ölümünü fındık mahsulüne bağlamıştır. Devlet, bugüne kadar fındık müstahsiline destek vermiştir; devletin bu desteğini sürdürmesini diliyoruz.

21 inci Yüzyıla girdiğimiz bugünlerde, yolu, havaalanı, üniversitesi, limanı olmayan illerden biri de Ordu'dur. Yıllardır Ordu halkının rüyasını süsleyen, kısa adı ORGE olan, Giresun-Ordu Havaalanı Projesidir. Bir halk teşebbüsü olarak başlayan bu projemizin hükümetimiz tarafından gündeme alınmasını istiyoruz.

Yine, Dereyolu Projemiz olan ve Karadeniz'i, Sivas vasıtasıyla İç Anadolu'ya, oradan GAP vasıtasıyla İskenderun'dan Akdeniz'e bağlayacak bu yolun yapımı bizim için önem arz etmektedir. Bu yol sayesinde, Karadeniz'in İç Anadolu ve Akdeniz'e ulaşan kapısının Ordu'dan açılmasını istiyoruz.

Yine, altyapısı tamamlanmış olan Ordu Üniversitesinin bir an önce gerçekleşmesini bu hükümetten beklemekteyiz.

Efirli balıkçı barınağının limana dönüştürülmesi, isteklerimiz içerisindedir.

Ordu, ticaret, sanayi ve ekonomik alanda gelişip büyümeye açık bir ildir. İhracat hacmi bakımından, Ordu İli, Karadeniz Bölgesinde önde gelmektedir. Nakit para temini için, Samsun ve Trabzon'da bulunan Merkez Bankası şubelerine gitmek, yaklaşık 140 kilometrelik bir yolu katetmekle mümkündür. İlimizde Merkez Bankası şubesinin olmayışı, para nakilleri sırasında zaman ve işgücü kaybı, dışsatım ve alımlarla ilgili muamelelerde gecikme meydana getirmektedir. Onun içindir ki, Merkez Bankası şubesinin Ordu'da da açılmasını istiyoruz.

Köklü bir tarihe sahip olan Ordu, yaylalarıyla, adına türkü söylenen dereleriyle bir turizm şehridir. Karadenizde kumsalı kalan tek yerleşim merkezi Ordu'dur. İlimiz bir kıyı kenti olmasına rağmen, turizm potansiyeli yeterince değerlendirilmemiştir. Yat turizminin Ordu'da olmayışı, tanınmayışı üzücüdür. Yat turizmi için Efirli mevkiinde bulunan balıkçı barınağının limana yahut marinaya dönüştürülmesini istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

İHSAN ÇABUK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 2000'li yıllara girdiğimiz bugünlerde, 57 nci cumhuriyet hükümetinin, Ordu İline gereken yardım ve desteği vereceğine, Orduluların bunu çoktan hak ettiğine inanıyor, Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Gündemdışı ikinci söz, terör ve bilgi konusunda söz isteyen, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Kaya'ya aittir.

Buyurun Sayın Kaya. (MHP sıralarından alkışlar)

2. —Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Kaya’nın, terörün önlenmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı

MEHMET KAYA (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başkanın müsaadeleriyle, terör ve bilgi konusunda gündemdışı konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, üçüncü bin yıla girdiğimiz bu zaman diliminde, bilginin önemini, son yıllarda ve aylarda yaşadığımız üzücü katliamlar dolayısıyla, tekrar belirtmek istiyorum. Bilgi çağının gereği olarak, bilginin de, terörün önlenmesinde önemli bir yer teşkil ettiğini belirtmek istiyorum. Terörle ilgili bilgilerin, halka, belirli ölçülerde, zamanında ve yerinde, basın ve televizyonlar aracılığıyla açıklanmasının, terörün önlenmesinde büyük yararlar sağlayacağına da inanmaktayım. Bu bilgilendirmeyle, terörün toplum sorunlarında bir çözüm yolu olmadığı anlatılarak, halkın bilinçlenmesi de sağlanmış olacaktır. Bilgi çağında, terörle ilgili edinilen bilgileri halka duyurmak, haberleşme sistemlerinden ve istihbaratlardan elde edilen bilgileri görsel ve yazılı olarak gençlerimize ve vatandaşlarımıza anlatmak, belirli ölçüde vatandaşlarımızın olaylardan haberdar olmasını da sağlamak gerekmektedir.

Elde edilen bilgilerin, üniversitelerimizdeki bilim adamları ve güvenlik sistemlerindeki yetkililerle resmî kurumlar aracılığıyla halka aktarılmasında büyük faydalar sağlanacağı, günümüzde, herkes tarafından kabul görecek bir olgudur.

Değerli milletvekilleri, televizyon ve yazılı basın görevlileri, gerek yazılı olarak gerekse görsel olarak, terörizmle ilgili bilgileri vatandaşlarımıza duyurmalıdırlar. Ayrıca, terörizme karışan ve bu katliamları gerçekleştiren kişilerde antisosyal davranış bozuklukları olabileceği, bilim adamları, psikiyatristler ve uzmanlarca da anlatılmalıdır.

Yine, üniversitelerdeki sosyologların, bu terör örgütlerinin yaptığı katliamları sosyal açıdan değerlendirmesi, görsel ve yazılı basın aracığılıyla halkımızı belirli ölçüde bilgilendirmesi de yerinde olacaktır.

Ekonomistlerin ise, terörün memleketimize verdiği maddî zararları ve ülke ekonomisini olumsuz yönde ne derece etkilediğini ve terörün ekonomik boyutlarını açıkça anlatmaları ve terörün önlenmesinde yarar sağlayacak önemli bir unsur olduğunu belirtmeleri, ülkemiz açısından, büyük önem arz etmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde terörizmle mücadelede en önemli metot olan açıklık ve bilgilendirme politikasının uygulanması gerektiğine inanmaktayım. Bugün, ülkemizde, terör örgütlerinin isimlerini oluşturan başharflerinin bile ne anlama geldiğini bilenlerin sayısı oldukça azdır. Bunların bilinmesinin ülkeye zarar değil, fayda getireceği kanısındayım. Halkın bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesinin, terör kaynaklarının kurutulmasında önemli bir metot olduğu, bugün tüm dünyada, terör literatüründe, terörü önleyici bir yöntem olarak kabul edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, terörizmle hiçbir zaman bir yere varılamayacağı konusu da doğru bilgiler ışığında halkımıza anlatılmalıdır. Hatta okullarımızda öğrenim gören çocuklarımıza terör üzerine konferanslar ve dersler verilmesi gerekmektedir. Böylece, bunun sonucu olarak da insanlarımız bilgilendirilmiş ve terörden uzaklaştırılmış olurlar. Bilgi çağı olarak adlandırdığımız bu çağda, bu yüzyılda, bilenlerin, bilmeyenleri bilgilendirmesi gerekmektedir; bilgi çağının gereği de budur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terör nedeniyle şehit olan tüm vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum. Terörle mücadele eden asker ve sivil tüm güvenlik kuvvetlerimize ve emniyet güçlerimize de başarılarından dolayı takdir ve şükranlarımı arz ediyorum.

Konuşmama son verirken, aziz Türk Milletini ve onun Yüce Meclisini saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaya.

Sayın İçişleri Bakanımız, siz nadir gelirsiniz Meclise, demek ki, cevaba değer buldunuz!..

Buyurun Sayın Bakanım.

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Ülkemizin coğrafî yapısı itibariyle yıllardan beri terörist hareketlerin ve bu hareketlerin getirdiği sıkıntıların içerisinde bugüne kadar devlet kendi kurumlarıyla bu mücadeleyi sürdüregelmekte ve bu mücadele neticesinde de halkımızın rahatsızlığı her vesileyle dile getirilmektedir; ancak, yıllar içerisinde bakıldığında ki, -bu yıllara doğru geri dönüldüğünde- bin yıldan beri bu mücadeleler değişik şekillerde Türk Milletinin önüne getirilmiş ve o mücadele içerisinde de, o günkü yöneticiler, bu tip faaliyetlerin ortadan kalkması için, o günkü anlayış içerisinde geliştirmiş oldukları eylem tarzıyla bunun önüne geçmişlerdir.

Cumhuriyet hükümetleri döneminde ve özellikle de son yıllardaki terörist hareketlerin eylem tarzına, hareketliliğine ve ülkeyi rahatsız eden boyutuna bakıldığında, olaylar, başlangıçta münferit olaylar gibi algılanmış ve onun neticesinde de, büyüyen bir hareket tarzı içerisinde, devletin bütün gücü, bu olayları yok etmek üzere o şekilde odaklanmıştır.

Bu, bu şekilde devam etmeli midir; asla devam etmemelidir.Bunun için yapılması gereken, sadece, bu mücadelenin fizikî olarak sürdürülmesinden mi geçmektedir; bunun da böyle olmaması gerekmektedir. Devletin bu işlerle görevli güçlerinin en son teknolojiyle -geçmiş hükümetlerden bu yana kadar-ve en üst seviyede teçhiz edildiği malumlarınızdır. Bugünkü teknolojinin imkânları giderek daha da üst seviyeye çıkarılırken, bunun yanında topyekûn mücadele sisteminin de süratle devreye sokulması gerekmektedir. Topyekûn mücadele derken, topyekûn mücadelenin içeriğini oluşturan, en altından en üst seviyeye kadar ülke içerisindeki bütün dinamik güçlerin bu mücadelenin içerisinde aktif bir şekilde eyleme sokulmasından geçmektedir.

İçişleri Bakanlığı olarak, hazırlamakta olduğumuz ve önümüzdeki günlerde gerek yasal düzenlemeler şeklinde Meclise arz edeceğimiz ve gerekse eylem tarzıyla uygulamaya sokacağımız çalışmalarımız vardır. Biz, olayın sadece fizikî olarak çözüleceğine inanmıyoruz. Bunun için, terörist hareketleri, sadece teröristleri yok etmek açısından değil, terörizmi kökünden Türkiye gündeminden kaldırmak, bunu oluşturan bütün akımların sosyolojik, ekonomik, eğitim ve kültürel anlamda, mutlak surette, en detaylı şekilde, gerek yurtiçi bakışı ve gerekse yurtdışı bakışıyla araştırılmasından geçmektedir. Bu konudaki çalışmalarımız sürdürülmektedir. Bu konuda, Türk Tarih Kurumu Başkanlığı, güvenlik güçleri, Polis Akademisi ve bu konuda Türkiye'deki uzman öğretim görevlilerinden oluşan ekiplerimiz çalışmaya başlamışlardır. Bunların araştırmaları neticesinde, Yüce Parlamentonun önüne, bütün bu gerçekleri önünüze koyacak araştırmalar gelecektir. Böyle üst seviyedeki bir araştırmanın neticesinde, karar mercii, yine, Yüce Parlamento olacaktır; çünkü, bu mücadele topyekûn verilmek mecburiyetindedir.

Bu konudaki çalışmalar böyle devam ederken, bunun yanında, diğer çalışmaların da yapılması gerekmektedir. Bunun için de nitelikli personelin süratle eğitilerek, teknolojinin vermiş olduğu bütün imkânların da değerlendirilmesi suretiyle.... Çünkü, bir taraftan teknoloji kamuya yansırken, teknolojinin yönetiminin de yansıması gerekmektedir; çünkü, eğer, teknoloji yansırken, yönetimini de o şekilde yansıtmazsanız, klasik uygulama devam ederse, yine netice alamazsınız. Bunun için de, mutlak surette, bütün kamu görevlilerinin, çağın gereklerine uygun olarak nitelikli olarak, yetiştirilmesinde ve uygulamaya sokulmasında fayda vardır. İçişleri Bakanlığı olarak, özellikle pilot bölgelerde bu konudaki altyapı çalışmalarımız başlamıştır.

Şimdi, şöyle geriye doğru bir baktığımızda, PKK terör örgütünün legal olarak Türkiye içerisindeki yayınlarını dikkate getirmek istiyorum. Bu yayınlara karşı -sadece yazılı yayında- Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, yayın olarak hangi mücadele yöntemi vardır; baktığınız zaman, hiçbir mücadele yöntemi yoktur. Medya açısından baktığınızda, yine yoktur. Böyle bir millî mücadele davasında, ulusal basının ve görsel basının buradaki yerini irdelediğinizde, neresinde olduğunu dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Bütün bunlar, gerek yazılı ve gerek görsel anlamda, bu mücadele hareketliliğinin, bütünlük içerisinde, bütün hukukî altyapıları da yapılmak suretiyle, o mücadelenin içerisine sokulmasından geçmektedir. Bunu, bu ülke yapabilecek güçtedir. Hükümet, bu kararlılık içerisindedir. Meclisin bu konudaki desteği tamdır.

Onun için, münferit veya toplu olarak ülkemizi rahatsız eden bu tip terörist hareketlerin ve onun organizasyonlarının yok edilmesi mücadelesinde, güvenlik güçlerinin, şu andaki konumları itibariyle, bilgi, eğitim ve lojistik güçleri iyi seviyededir.

Dikkat edildiği zaman, Hizbullah terör örgütüyle verilen mücadele, büyük bir disiplin içerisinde devam etmektedir. Yılların birikimi içerisindeki bu mücadeleyi, bir anda bitirmek mümkün değildir.

O örgütün yanında, yine amaçları aynı paralelde olan, bölgesel olarak kurulmuş, ülkenin değişik yerlerine yayılmış birtakım örgütler daha vardır. Bunların da takibi, güvenlik güçleri tarafından yapılmaktadır.

Bütün bu örgütlere baktığınız zaman, bunun altında, egemen güç olma arzuları, egemen güç olma arzularının içerisinde, ekonomik güce ulaşma arzuları vardır.

Bunlarla mücadele yapılırken, biz, kaynaklarının yok edilmesi açısından kendi kendimizi yargıladığımızda, halkımızın önünü açmak için ne yaptığımız şeklinde soru sorduğumuzda, halkımızın önünün açılması için sadece söylemden başka hiçbir şey yapmadığımız ve bu konuda da, yıllar içerisinde, halkı, âdeta, köşelerde tuzak şeklinde bekleyen menfaat güçlerinin eline teslim ettiğimiz bir gerçektir. Bu menfaat gücü, solda ve sağda, her türlü cehaletin içerisinde kendine yer bulmuş ve bu, büyük bir süratle de yine devam etmektedir. Onun için, bu topyekûn mücadele de, bu tip işlerden asla ve asla siyasî bir çıkar gözetmeksizin, mücadeleyi hep beraber sürdürmekten ve bu mücadele içerisinde halkımızın önünü açmaktan geçmektedir.

Biz ne yapabiliriz? Bakıldığı zaman, ülkemizde insanlarımız, inanç açısından büyük bir boşluk içerisindedirler; sadece İslamî açıdan değil... Bu ülkenin temel yapısını oluşturan, toprağa bağımlı, orada yaşayan insanlarımız, fakirliklerinden kaynaklanan tuzak içerisinde, misyoner hareketlerinin kucağına süratle itilme içerisindedir. Bu, büyük bir tehlike olarak önümüze gelmektedir. Bu konuda, mutlak surette, din eğitimi açısından, bu ülkenin evlatlarının en iyi şekilde eğitilmesinde ve bununla beraber, bu eğitimi verecek olan imamların, vaizlerin, öğretmenlerin bu şekilde eğitilmesinde fayda vardır. (Alkışlar)

Klasik anlamda yaklaştığınızda, din eğitimi sadece camilerde verilir söylemi gelmektedir. Oysa cemiyet içerisinde, eğitimin yeri, zamanı ve mekânı yoktur. Bizlerin yetiştirip oraya kendilerini görevlendirdiğimiz insanlar eksik bilgilerle yetiştirdiği için ve bin yıldan beri gelen anlayış içerisinde Türk devletlerinin yönetiminde İslamî yaklaşımın, ordu - devlet yönetimi içerisinde gelen bir anlayış içerisinde olduğu için, Fatih Sultan Mehmet Han'dan sonra, bu eğitim anlayışındaki felsefî eğitimin kalkmasından sonra, ülkedeki muhakeme hareketliliğinin giderek yok noktasına geldiği bir ortamda, ülkenin bütün her tarafında, buna susamış insanlarımıza, bu eğitime susamış insanlarımıza cevap verecek hareketliliği mutlak surette devreye sokmamız gerekmektedir.

İçişleri Bakanlığı olarak, bir taraftan, bu eğitim çalışmasını aktif olarak vilayetlerde yapmak için altyapı çalışmalarını yaparken, bunun yanında, ilkokul düzeyindeki öğretmenlerimizin en iyi şekilde aktif hale gelebilmesi için, bugünkü teknolojiyi öğrenip evlatlarımıza öğretmesi açısından, güneydoğu ve doğu illerimizde öncelikle başlatarak devreye sokacağımız teknolojik eğitim çalışması vardır ve önümüzdeki günlerde orada devreye sokulacaktır. Böylece, öğretmenlerimiz ilkönce eğitilecek, ondan sonra, oradaki evlatlarımızı eğitecektir; bu kâfi midir; asla değildir. Bir seferberlik anlayışı içerisinde, her konudaki halkımızı süratle eğitmemiz gerekmektedir; bu, o kadar pahalı bir şey de değildir. Ülkemizdeki bütün dinamik güçler bunları yapmaya hazırdır. Gerek üniversitelerimizde gerek sokak aralarında yetişmiş dinamik güçlerimiz vardır; ama, bunu halk lisanıyla anlatacak ve sivil toplum örgütü olarak adlandırdığımız o örgütleri, sadece insan hakkı açısından değil, insanların haysiyetlerini ayaklar altına alan, haysiyetlerini yukarıya çıkaracak haklar açısından devreye sokmamız gerekmektedir. (MHP sıralarından alkışlar)

İnsan hakkını, sadece, karakolda işkence olarak adlandırırsak, hataya düşmüş oluruz. Halkın bize vermiş olduğu iradeyi, eğer ülke ve millet adına kullanmazsak, o da bir insan hakkı ihlalidir. Onun için, insan hakkını, bu milletin hakkını, nasıl verileceğini, insan hakkı ihlalinin sadece ve sadece güvenlik güçlerinin uyguladığı bir ihlalmiş gibi dikkatlerinizi o yöne çekerseniz yanlışlık yapmış oluruz. Biz, Bakanlık olarak, işkenceye kökünden karşıyız. Ancak, devletin bu kurumlarının bu tip olaylardan süratle arındırılması için, onun önünde delilden suça giden hukukî altyapının onlara teslim edilmesi gerekmektedir. Yüce Meclis, geçtiğimiz yıl, böyle bir yetkiyi güvenlik güçlerine bir bölümüyle vermiştir. Bu, kâfi midir; değildir. Önümüzdeki günlerde, hazırlamış olduğumuz yasa tasarılarını sizlerin gündemine getirip sizlere arz edeceğiz. Bütün bu olaylar kâfi midir? Güvenlik güçlerinin en iyi şekilde eğitilmesi gerekmektedir. Yasa tasarısı, Plan ve Bütçe Komisyonundadır; onun da, süratle buraya gelmesi gerekmektedir.

Bütün bunlar üst üste konulduğunda görülecektir ki, bu ülkenin bu işler için görevlendirilmiş insanları, kendi insanının en iyi şekilde güvenliğini sağlamak, bunun yanında da ekonomik gücünü artırmak için öncü kuvvet olacaklardır. Ben inanıyorum ki, Yüce Meclis, geçmişten beri yığılarak gelen bu tip aksaklıkları, bir yok edici anlayış içerisinde değil, bunu iyileştirici bir anlayış içerisinde ve davranışıyla eyleme sokarsa, kendi altındaki hiyerarşik yapı içerisindeki görevlilerini de o davranış içerisine çeker; çünkü, kanun hâkimiyetini hâkim kılmak için, kanunların vermiş olduğu yetkileri, mutlak surette siyasî irade de aynı çerçevede kullanmak mecburiyetindedir. Eğer Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası "bir suça mahallindeki yetkili makamlar nezdinde el konulur ve takibat yapılır" amir hükmünü getirmişse, mutlak surette ona riayet edilmesi gerekmektedir; çünkü, bizler, davranışlarımızla, söylemlerimizle, hareketlerimizle, kanun hâkimiyetini hâkim kılmamız için, öncü olarak bu hareketi yapmak mecburiyetindeyiz. Haklarımızı ve sosyal çıkarlarımızı bir tarafa bırakarak, belli bir süre için de olsa, yılların içerisinde yozlaşan bu sistemi aktif bir sisteme getirmemiz lazım. İnsanlarımız kavga istemiyorlar. İnsanlarımız, sadece ve sadece, kapısına adımını attığı zaman güvenli bir ortam istiyorlar. Bu güvenli ortam içerisinde de evine bir avuç ekmek getirebilmek için güvenli bir iş istiyorlar. Halkın bizden fazla bir isteği yok. Bütün bu istekleri, bu ülkenin insanları olarak, bu iradenin bize teslim edildiği bu Yüce Meclis olarak yapabilecek güçteyiz. Yeter ki, bu gücün, iyileştirilen bir sistem içerisinde, devam eden bir süreç içerisinde, bürokrasisinden, siyasetçisinden, bir bütünlük içerisinde, bu desteğin verilmesi gerekmektedir.

Ben, terörle ilgili bu konuyu gündeme getiren sayın milletvekilimize bundan dolayı teşekkür ediyorum.

Şu bilinsin ki, İçişleri Bakanlığı, terörle mücadelede sadece fizikî anlamda teröristi yok eden bir anlayış içerisinde değil, bütün, sosyolojik, ekonomik, eğitim ve kültürel altyapısıyla inceleyen, onu eyleme sokan bir yapıyı hayata geçiren bir çalışma içerisindedir. Bu bütünlüğü de sağlamak için, Bakanlıkta daha dün kurduğumuz Yüksek Teknoloji Birimi, bütün teknolojik yapıyı bir bütünlük içerisinde, teknolojinin vermiş olduğu bütün imkânları da bir disiplin içerisinde eyleme sokan bir anlayışı da devreye sokacaktır.

Şunu bilin ki, yıllar içerisinde, bürokrasinin içerisindeki teknolojik mezarlık, sizlerin vermiş olduğu iradeyle alınıp oraya donanım şeklinde getirilmiş olan mezarlık, şu anda, kullanılamaz bir duruma gelmiştir. Bütün bu sistemlerin, bir bütünlük içerisinde, gerek hukukî altyapısıyla gerek düşünce altyapısıyla mutlak surette devreye sokulması gerekmektedir.

Onun için -daha önce de ifade ettiğim gibi- bu mücadele tek başına olacak bir mücadele değildir. Bu mücadele topyekûn olmak mecburiyetindedir ve bu mücadeleden asla ve asla hiçbir siyasî irade menfaat sağlamamalıdır. Bu mücadele söylemsiz; fakat, uygulamalı olmalıdır. Onun için, sizin desteğiniz Bakanlığımızda devam ettiği sürece, bizim gücümüz sizden aldığı güçle, aynı şekilde, benden alt kademeye kadar başlayan bir sistem içerisinde, o disiplin içerisinde devam edecektir.

Ben, terörle mücadelede, yıllardan beri süregelen bu mücadelede hayatlarını kaybeden şehitlerimize Allah'tan rahmet, hayatta kalan gazilerimize sağlık diliyorum. Bu mücadeleye destek veren Yüce Meclisimizin değerli üyelerini saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, çok teşekkür ederiz.

Gündemdışı üçüncü söz, muz üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'a aittir.

Sayın Aydoğan, buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

3. —Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan’ın, muz üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler’in cevabı

CENGİZ AYDOĞAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muz üreticilerinin sorunlarını aktarmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve değerli dinleyenleri saygıyla selamlıyorum.

Bugün, muz, yurdumuzda, sadece Akdeniz Bölgesinde Alanya, Gazipaşa, Anamur ve Bozyazı sahil şeridinde üretilmekte, yaklaşık 25 000 dekarlık bir tarım alanından 70 000-80 000 ton ürün alınmaktadır. Yurt genelindeki tüketim ise 200 000 ton civarındadır. Ekim, bakım, üretim, pazarlama safhalarında yaklaşık 250 000 kişiye istihdam yaratılmakta, dolayısıyla, yurt ekonomisine büyük katkıda bulunulmaktadır.

Muz, narin bir bitkidir; özel bakım ve itina ister. Muz üretimi ise zahmetli, hassasiyet, büyük masraf ve emek isteyen zor bir iştir. Bunların yanı sıra, devletin destekleme alımı yoktur, taban fiyat uygulaması yoktur, teşvik yoktur, kredi ve sigorta imkânları kısıtlıdır. Kredi faizleri yüksektir, çiftçi borcunu ödeyemeyecek durumdadır. İlaç, gübre, akaryakıt, elektrik, su temini, işçilik ve sair masrafları sürekli artarken, ürün satış fiyatları yıllardır yerinde saymakta, çiftçi, yüksek enflasyon karşısında mağdur olmaktadır.

Muz ithalatının serbest bırakılmasıyla ortaya çıkan durumu ister istemez kabullenen mütevekkil muz çiftçileri, Akdeniz Muzcular Derneğini kurarak, rekabet ortamına kendilerini hazırlamaya çalıştılar; verimi ve kaliteyi artırdılar; Alanya-Gazipaşa-Anamur muzunu, AGA muz markasıyla, ithal muzla rekabet edecek konuma ve kaliteye ulaştırdılar. Bugün, AGA muzun kokusu, tadı, lezzeti, ithal muzdan kesinlikle üstün, buna mukabil fiyatı da daha ucuzdur. 200-300 000 Türk Lirasına yerli muz satılırken -ki, neredeyse, bu fiyat üretim maliyeti bedelidir- ithal muz 800-900 000 Türk Lirasına satılmaktadır. Yani, ithalatla, halka daha ucuza muz yedirme iddiası, en azından, bugün için askıda kalmaktadır.

Yerli muz üreticilerinin bir türlü anlayamadıkları önemli bir husus vardır; bu husus şudur: Nasıl oluyor da, Ekvador'da, 10 kiloluk bir koli muz 9 dolara satılırken, bunca nakliye, gümrük, fon, komisyon, ardiye, vergi masrafları da eklendiği halde, 800-900 000 Türk Lirasına Türkiye'de satılıp, kâr edilebiliyor. Birileri çıkıp, bu hesabı halkın huzurunda açıkça yapıp, izahat vermelidir. Bu izahat, Hürriyet Gazetesinde, Sayın Yalçın Bayer'in "Yeter Söz Milletin" köşesinde, şubat ve mart aylarında, büyük bir cesaretle dile getirdiği ithal muz kaçakçığılıyla ilgili ima ve iddialara tatmin edici cevapları içermelidir. Sayın Yalçın Bayer'in köşesinde, özetle, bu işte büyük oyunlar olduğu, korumasız politikalar yüzünden yerli üreticinin yok sayıldığı, irsaliyesiz, faturasız gelmekte olan kaçak muzların, Gümrük Vergisi de ödenmediği için haksız rekabete neden olduğu, rüsum ve KDV kaçakçılığı yapıldığı belirtilmekte; yasal yoldan getirilen muzlar için Mersin ve İstanbul limanlarının daha elverişli olmasına rağmen, neden, ille Suriye kapısından giriş yapıldığı sorulmaktadır.

Muz üreticilerinin sorunlarını dile getiren Değerli Gazeteci Sayın Yalçın Bayer'e, Hürriyet Gazetesine, konuyu derhal incelemeye aldıran gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanımız Sayın Mehmet Keçeciler'e teşekkürlerimi sunuyorum.

Bugün, dünyanın en gelişmiş ülkeleri çiftçisini korumaktadır. Korumaya karşı olanların bile itiraf ettikleri gibi, bu ülkeler, çiftçileri için büyük harcama yapmaktadırlar. Bizim, çalışkan, verimli ve gayretli çiftçilerimizi isabetli projelerle desteklememiz gerekir; şöyle ki:

Yerli muzun üretim dönemi olan eylül-nisan ayları arasında ithal muza kota konulmalı, kotayı 50 000 tonla sınırlandırmalıdır.

Komşu Yunanistan'ın muz ithal etmediği unutulmamalıdır.

Bilimsel araştırmalar geliştirilmelidir.

Sera muzculuğu teşvik edilmelidir.

Düşük faizli, uzun süreli kredi imkânı sağlanmalıdır.

Muz üretimi yatırımları, yatırım indirimi ve teşvik belgesi kapsamına alınmalıdır.

Muz tarımında kullanılacak ilaç ve gübre için yüksek oranda iade sağlanmalıdır.

Yurda faturasız kaçak muz girişi varsa mutlaka önlenmelidir.

Bunların gerçekleşmesi halinde, Alanya'da yapılmakta olan Dim Barajının da devreye girmesiyle yerli muz üretimi büyük oranda iç tüketimi karşılayacak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

CENGİZ AYDOĞAN (Devamla) – ...milyonlarca dolarlık dövizimiz dışarıya boşuna gitmeyecek, yerli muz üreticisinin kaderi ve alınteri birtakım oyunlara kurban edilmeyecektir. İnanıyorum ki, bunları gerçekleştirmeye 57 nci hükümetin dirayeti, çalışkan 21 nci Dönem milletvekillerinin basiret ve gayreti yeterli olacaktır.

Dinlediğiniz için teşekkür ediyor, yaklaşmakta olan Kurban Bayramınızı şimdiden kutluyor, sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum; ayrıca, Galatasaraya Avrupa kupalarında bu akşam yapacağı maçta başarılar diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.

Tabiî, bu, sadece Galatasarayın maçı değil, bu, millî bir heyecan, millî bir maç.

Konuşmaya cevap vermek üzere Devlet Bakanımız Sayın Keçeciler; buyurun efendim.

Sayın Bakan millî heyecanımızı da dile getirir şimdi, arada ona ihtiyacımız var.

DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Antalya Milletvekilimiz Sayın Cengiz Aydoğan'ın muz üreticilerinin sorunlarıyla ilgili olarak yapmış olduğu konuşmaya hükümetimizin cevabını arz ve ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bize, bu konuşma fırsatını verdiği için öncelikle Sayın Aydoğan'a çok teşekkür ediyorum;

Gerçekten de çiftçilerimizin, bütün köylülerimizin ve özellikle de muz üreticilerimizin, haksız dış rekabet karşısında ezilmemesi için, uluslararası ticaret taahhütlerimiz çerçevesinde, 57 nci hükümet olarak, alınabilecek tedbirleri almanın çabası ve gayreti içerisindeyiz. Bütün çiftçilerimiz, elbette ki, uluslararası ticarete açılmış olmanın verdiği birtakım sıkıntıları hep beraber yaşayacaklardır; bu haksız rekabeti önleyebilecek elimizdeki bütün araçlar kullanılmaktadır.

Öncelikle bir bilgiyi sunmak istiyorum: Türkiye'ye, 1998 yılında 123 000 ton muz, 48 milyon dolar bedel ödenerek getirilmiş, 1999 yılında 149 000 ton muz, 58 milyon dolar bedel ödenerek getirilmiş; 2000 yılının 25 Şubatına kadar da 21 000 ton muz ithalatı yapılmış. Muz ithalatı belge üzerine yapılan bir ithalattır. Belgesiz muz ithalatı yapılması söz konusu değildir -Sayın Aydoğan'ın ifade ettiği gibi- üretimimiz, tüketim talebini karşılamadığı için, üretim ile talep arasındaki dengeyi gözeterek, Tarım Bakanlığı Kontrol Genel Müdürlüğümüz tarafından verilen belgelere istinaden yapılan bir ithalattır.

Basında bununla ilgili çıkan yazılar üzerine konu incelemeye alınmış ve yöreye hem İskenderun hem Gaziantep gümrüklerimizin sorumluluk alanı içerisindeki kapılardan, 2000 yılı ocak ve şubat ayları içerisindeki muz girişiyle ilgili işlemler incelenmeye başlanmıştır. Konu, tahkikat safhasındadır; inceleme sonuçları ayrıca duyurulacaktır; ama, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, 21 000 tonluk bir belge verilmiştir ve bu belgeye istinaden de ithalat devam etmektedir. O, belgeye dayalı ithalatı durdurmamız mümkün değildir; hukukî değildir, uluslararası taahhütlerimiz içerisinde değildir; ama, hükümetimiz, çiftçimizin durumunu göz önünde bulundurarak, tarım ürünleri ithalatının 2000 yılı içerisinde sınır ticareti kapsamından çıkarılması konusunu karara bağlamış, prensip kararını vermiş, bununla ilgili formaliteler süratli bir şekilde tamamlanmaktadır.

Muz üreticilerimiz dahil, bütün çiftçilerimizi desteklemek amacıyla, hepinizin bildiği gibi, Ziraat Bankasının kredilerinde önemli oranda bir düşüş -30 puanlık bir düşüş- sağlanmıştır ve çiftçilerimize sağlanan bu düşüşten, muz üreticilerimiz de istifade edeceklerdir. Ayrıca, devletin bu konuda yürütmüş olduğu politikalar içerisinde, çiftçiyi önplana getirici, onun ekonomik zorluklarını giderici mahiyette tedbirler alınmaya devam etmektedir.

Haksız, dışarıdan giren ve çiftçimizi uluslararası rekabet kurallarının dışında rahatsız eden davranışlara karşı da gereken önlemler alınmaktadır. Nitekim, son yirmi gün içerisinde hayalî ayçiçek ithalatı yapan İzmir'deki bir firma üzerinde gümrük muhafaza elemanlarınca işlem yapılmış, 2,5 trilyon liralık bir hayalî ayçiçek olayına el konulup, sorumluları mahkemeye intikal ettirilmiştir. Yani, çiftçimize, dışarıdan getirilip, haksız rekabetle böyle işlem yapmak isteyenler varsa, onlara karşı duyarlıyız, hassasız, üzerine ciddiyetle gidiyoruz. Benim, muz üreticisi çiftçime karşı, devlete vergi ödemeden, fon ödemeden muz getirmek isteyen varsa, hükümet olarak, bunların yakasına yapışmak da bizim vazifemizdir, üzerine hassasiyetle gidiyoruz, ciddiyetle gidiyoruz.

Bu vesileyle, muz üreticilerinin sıkıntılarını dile getiren arkadaşıma çok teşekkür ediyorum. Muz üreticilerinin yanındayız. Onların ne kadar zor bir ziraatle uğraştıklarını ben yakinen biliyorum; onların içerisindeyim. Tarım ve Köyişleri Bakanımız da, gereken hassasiyetle, bu konu üzerinde durmaktadır.

Bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ederim efendim.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum:

B)TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.—Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan’ın (9/42) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/163)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(9/42) no'lu soruşturma komisyonundan istifa ediyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Metin Kalkan

Hatay

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur efendim.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım:

V.—ÖNERİLER

A)DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.—Genel Kurulun 14 Mart 2000 Salı günkü çalışmalarının yapılmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No : 36 Tarih : 9.3.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14 Mart 2000 Salı günkü çalışmalarının yapılmamasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

Aydın Tümen İsmail Köse

DSP Grubu Başkanvekili MHP Grubu Başkanvekili

Bülent Arınç Beyhan Aslan

FP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Turhan Güven

DYP Grubu Başkanvekili

KAMER GENÇ (Tunceli) — Sayın Başkan, Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde söz istiyorum.

BAŞKAN — Buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî, salı günü, Meclisin denetim günüdür; denetimin de, bence, hiçbir suretle, ertelenmemesi lazımdır. Bakın, Türkiye'de çok önemli olaylar oluyor. İşte, özellikle -özür dilerim, belki benim kişisel durumumu da ilgilendirdiği için belirtiyorum; ama- Türkiye'de insanlar üzerinde ne kadar baskı kuruluyor, bu kurulan baskıların hangi amaçlarla kurulduğunun ve kimlere ne yapıldığının anlaşılabilmesi için, Genel Kurulda denetim konularının dile getirilmesi lazım.

Şimdi, 29 Ekimde bir vatandaş bana telefon ediyor "ben her 29 Ekim günü cumhuriyet balosu düzenliyorum. Bizim de çevremizde siz seviliyorsunuz. Rica ediyorum, oraya askerî ve sivil mülki erkan gelecek, bizim de aramızda bulunursanız bize onur verirsiniz" diyor. Benim de bir şey aklımdan geçmedi; gittik oraya. O arkadaşın, büyük de bir çiftliği var. Hakikaten, 100'ün üzerinde konuk var; o konukların içerisinde paşalar var, askerler var, sivil memurlar var. Biz orada oturmuş bir yemek yemişiz. Bu yemeği düzenleyen, cumhuriyet balosunu düzenleyen kişi, meğer, üç dört gün önce "afyon ve eroin kaçakçılığı yapıyor" zannıyla gözaltına alınıyor ve evinde arama yapılıyor -Sayın İçişleri Bakanımız da burada- o evinde yakalanan fotoğrafları, nedense, İçişleri Bakanlığı onları hemen kendi yandaşları gazeteye veriyor... Tabiî, onun da hesabını soracağım kendisine; şimdiye kadar kimlerin fotoğraflarını verdin, hangilerini, fotoğraflarını yakaladın da vermedin, Erol Evcil'le kimlerin fotoğrafları var elinizde? Geçen gün bir televizyon kanalında Taşanlar diyor ki: "Efendim, bir açıklasınlar, Alaattin Çakıcı'yla bir kasetin yayınlanmaması için bir heyet bir yere gönderildi, bu heyeti kim gönderdi?.." Sayın İçişleri Bakanı, bunları, çık burada konuş, denetimden kaçma. Benim fotoğrafımı vermek kolay, benim bin tane fotoğrafım varsa ver; ama, yalnız böyle ayrımcılık yapma. Evvela, kendi partindeki insanlarla ilgili iddialar da varsa, onları da ver; yani, burada hepimiz de parlamenteriz. İçişleri Bakanlığı, polis teşkilatı adamın evinde arama yapıyor ve bu fotoğrafımızı gazeteye veriyor. Gazeteci bana telefon ediyor. Diyorum ki, kardeşim, bu fotoğraf... Evet, ben, o gün, oraya gittim; ama, niye gittim; yani, cumhuriyete karşı büyük başkaldırıların olduğu bir dönemde, bir vatandaş, cumhuriyet bayramı kutlamasını bir balo şeklinde veya bir yemek şeklinde veriyorsa, ben de böyle bir topluma katılmaktan onur duyarım, gittim. Hakikaten, adamcağızın bir çiftliği de var, o çiftlikte katıldık. Benden başka çok insan vardı; aynı masada, bakın, o kişi -belden aşağı sakat; ilk defa görüyorum; inanınız- bir paşamız var, yanında eşi ve ben varım. Şimdi bunlar söylenmiyor, ondan sonra "Kamer Genç'in eroincinin masasında ne işi var" deniliyor.

Evvela, eroinci olup olmadığı konusunda daha mahkeme bir karar vermemiş, daha yeni yakalanmış. Bir mahkeme karar versin... Ama, biz cumhurbaşkanı adayı olduk diye, yani, bu dünyayı başımıza mı yıkacaksınız?! (DYP ve FP sıralarından alkışlar) Beyler, bu olur mu böyle?! Yani, hakikaten bir suçumuz varsa, bir kabahatimiz varsa, bunları çıkarın, söyleyin. Kendinizin arkasında büyük ayıplar var, yüzkaraları var, bunların üzerine gidilmiyor; ama, biz Kamer Genç'i nasıl bitireceğiz?.. Bitiremezsiniz... Bitiremezsiniz... Ecdadınız da gelse bitiremez, sülaleniz de gelse bitiremez. (DYP sıralarından alkışlar)

Şimdi, ben politikacıyım, her yemeğe de giderim, her yere de katılırım. Sayın Bayındırlık Bakanımız, o kişi hakkında geçen hafta birisi bana telefon etti -yanlış söylüyorsam, beni düzeltsin- bu kişi, 100-150 tane depremzedeye kendi kesesinden ev yapmış, Sayın Bayındırlık Bakanımız da, geçen cumartesi veya geçen hafta gitmiş, orada temel atmış.

Yani, şimdi, sayın milletvekilleri, biz, yanına gittiğimiz, kendisiyle yemek yediğimiz kişilere "ey arkadaş, senin bir sabıka kaydın var mı yok mu; sen, gelecekte bir suç işleyecek misin işlemeyecek misin; eğer, sabıka kaydın varsa senin yanına gelmeyelim, gelecekte bir suç işleyeceksen gelmeyelim" mi diyelim?

Değerli milletvekilleri, sonra, İçişleri Bakanından soruyorum: Yani, siz burada rahat rahat oturuyorsunuz; ama, senin Emniyet Teşkilatın bir arama yapmışsa, bir fotoğraf bulmuşsa, lütfen, bu fotoğrafı, hiç olmazsa soruşturma sonuna kadar sakla, ondan sonra ver. Adam, hakikaten afyon, eroin kaçakçısı mı değil mi, ondan sonra ver; ama, şimdi, Kamer Genç’i biz nasıl bıktıracağız, nasıl geri adım attıracağız, tabiî onları söylersiniz. Niye?.. Değerli, çok şerefli basınımız, bizim, burada, geçen hafta, POAŞ’ın özelleştirilmesiyle ilgili yaptığımız konuşmalardan tek satır vermiyor; yani, 1 katrilyon 399 trilyon lira yıllık cirosu olan ve kasasında 400 milyon doları olan bir POAŞ’ı getirip de, 1 milyar 260 milyon dolara veriyorsunuz, bunun yüzde 40’ı olan 504 milyon doları peşin alıyorsunuz, zaten 400 milyon dolar da şirketin kasasında var; yani, bir şirketi özelleştirirken, bir yıllık cirosunun fiyatına bile vermiyorsunuz. Yine, bundan iki sene önce yapılan o özelleştirmeden sonra, buraya ne kadar yatırım yapıldı? Bir de tutuyorlar, aşağı yukarı sermayesini birkaç trilyon artırıyorlar, ondan sonra devletin, şunun, bunun kesesinden, belirli patronlara peşkeş çektireceksiniz. Tabiî ki, siz bunlara peşkeş çektirirseniz, bunlar da bize saldıracak, bunları söyleyecekler.

Sayın milletvekilleri, peki, bu halkın, bu milletin, bu insanların problemlerini, hakkını burada kim koruyacak? Burada kimin koruyacağını söyleyelim. Şimdi, burada eften püften şeylerle...

İnsanlara iftira atmak, vicdana, ahlaka, insanlığa uyar mı? Yani, nedir; Kamer Genç için bir basın patronu bugün yine baş sayfada yazıyor, bir köşe yazarı da geçen gün “Aman ha, Kamer Genç, Süleyman Demirel ile 26 Nisan - 26 Mayıs arasında tek başına aday kalırsa, ya Süleyman Bey ölürse -Allah korusun- Kamer Genç tek başına seçilir.” Yahu, ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşı değil miyim? Ben, Türk Milletinin bir parçası değil miyim? Ben de, bu milletin Parlamentosunda görev yapmıyor muyum? Benim, ne eksiğim var? Onu öğrenmek istiyorum. Niye benden bu kadar korkuyorsunuz? Bunlar, hakikaten yüzkarası olaylar. Bugün, yine, deniliyor ki: “Bu masadan, Köşke...”

Değerli arkadaşlarım, bizler politikacıyız. Politikacı elbette ki, halkın içerisine girecektir, halkın içerisinde konuşacaktır; yani, 100'ün üzerinde insanın olduğu bir yere gitmem de, ben nereye giderim, ben nereye gidebilirim?! Yani, ben şimdi ne oluyorum kamuoyunda? İşte, iftira at, izi kalsın diyor. Ondan sonra bu gazete yazıyor: "Aranıyor." E, aranıyorsa, devletin paşası orada, kaymakamı orada, emniyet müdürü orada... Kim bunu yakalayacak; parlamenter olarak ben mi gidip yakalayacağım?!

Sayın Bayındırlık Bakanımız geçen hafta gidiyor, onun yaptığı inşaatların temelini atıyor. Ama, bunların içerisinde kim zayıf; Kamer Genç zayıf. Niye; tabiî... Anlamıyorum...

Geçen gün bir milletvekili arkadaşımız gelmiş bana diyor ki: "Yahu Kamer Bey, sen doğruları söylüyorsun; ama, diyorlar ki, doğruları yanlış adam söylüyor." Yahu, benim nerem yanlış arkadaşlar?! (Gülüşmeler, alkışlar) Hakikaten, vallahi üzülüyorum yani; var mı böyle bir yanlış tarafım?! Ben, laik Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bütünlüğünü savunuyorum. Bunda bir yanlışlık var mı?! (MHP sıralarından "Doğru" sesleri) Ben suiistimallerin üzerine gidiyorum. Bunda bir yanlışlık var mı?! Hırsız kim ise üzerine gidiyorum, namussuz kim ise üzerine gidiyorum. Değerli arkadaşlarım, benim yanlışlığım nerede; Tuncelili olmaktan mı, yoksa, inancımdan mı? Yani, yok böyle bir şey. Yani, böyle artık... Burada, bu çatı altında görev yapan herkes de Türk Milletinin bir ferdidir, Türk Milletinin menfaatlarını korumak zorundadır.

Ha, ben, sosyal demokrat partiden Doğru Yol Partisine geçtim. Doğru Yol Partisine de saygı duyuyorum. Genel Başkanıyla, kadrosuyla, hepsi mükemmel insanlar; devleti yıllarca yönetmiş insanlar; bu devlete büyük hizmetler yapmış insanlar.(DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; DSP sıralarından alkışlar [!])

Ha, bu insanlar, niye şimdi belli çevrelerde tu-kaka oldu; tabiî ki, bazı menfaat gruplarının üzerine gittiler; tabiî ki, onların menfaatlarının kölesi olmadılar; yani, tabiî, devletin müesseselerini getirip de bazı patronlara peşkeş çektirmediler; böyle, özelleştirmeleri getirip de -yarı fiyatına ve yok fiyatına getirip de- belirli insanlara vermediler. Bunun için, kimseye de diyet borcu olmadığı için, her yerde, tuttu doğrularını söyledi. Bundan dolayı da bizi suçluyorlar; biz bundan da onur duyuyoruz.

Onun için, Sayın Başkan, bu denetim konusunun, buradan, gündemden kalkmaması lazım. Buraya gelip bu denetimi yapmamız lazım.

Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

EMİN KARAA (Kütahya) – Çiçekler ne oldu, çiçekler!...

VI.—AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.—İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın, Danışma Kurulu önerisinin görüşmeleri sırasında Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) – Sayın Başkan sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan, sataşmaya cevap verecek.

Buyurun efendim.

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Milletvekilimiz Kamer Genç'in, Bakanlığıma karşı yapmış olduğu sataşmadan dolayı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sataştım Sayın Başkan; söz vermeniz lazım.

BAŞKAN – Verdim efendim, söz verdim.

İsterseniz buradan konuşun.

Yerinden konuşacaktı; ama, siz heyecanlanınca, Sayın Bakan vermez mi cevap.

Buyurun efendim.

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Ceza Muhakemeleri Usul Yasasına göre, yürütülmekte olan bir operasyon ve operasyonun devamlılığı içerisinde de, kamu davası açılana kadar, hiçbir belge ve bilgi, basına asla verilemez.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu fotoğraf neden Sayın Bakan?..

BAŞKAN – Bir dakika... Cevap verecek efendim.

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (Devamla) – İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Valiliği, böyle bir açıklamayı ve bilgiyi, basına vermemiştir. Basının hür iradesi içerisinde, basın da, her türlü belgeye ulaşmak için mücadele eder; ama, aslolan, bu tip bilgi ve belgelerin... Kamu davası açılsa dahi, yine mahkemenin takdirindedir bazı olaylarda. Bu, yasanın amir hükmüdür.

Şimdi, Örfi Çetinkaya kimdir diye fotoğrafa bakıldığı zaman; sizleri geriye götürdüğümüzde, 1977 yılında, Örfi Çetinkaya, sokak arasında gezen bir tombalacıdır. O yıllardan bugüne gelindiğinde, 2000'li yıllarda, Örfi Çetinkaya, uluslararası düzeyde aranan, çok büyük uyuşturucu madde kaçakçısıdır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, o İstanbul'un göbeğindeki çiftlikte nasıl oluyor da geziyor?..

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (Devamla) – Buraya nasıl gelmiştir; aslında, bunun araştırılması gerekmektedir; yani, ülkenin aydınlığa çıkması için, Örfi Çetinkaya'nın da araştırmaya tabi tutulması lazımdır; çünkü, sokakta tombala çektirirken, bu noktaya kendiliğinden gelemez. Bu noktaya gelmesindeki konular açıklandığında, Türkiye'de, gerçek anlamda mücadele, halkın istediği şekilde olur.

Biz, bu tip belge ve bilgilerin, kamu davası açılmadan, basına verilmesine karşıyız. Dikkat ederseniz, Bakanlığa geldiğimiz günden bugüne kadar, geçmişte yanlış olarak uygulanan sistemi kökünden kaldırdık. Siz biliyorsunuz ki, Yüce Meclisin kurmuş olduğu Susurluk komisyonunda bir taraftan ifadeler alınırken bir taraftan da televizyon kanallarında o ifadeler geçiyordu; ama, biz bu yöntemi kaldırdık. Tabiî, bunda da yine zamana itiyaç var. Yani, bu tip belge ve bilgilerin, insan haysiyet ve şerefini koruma altında tutması açısından, her kim olursa olsun, basına sızdırılmasına karşıyız; kim olursa olsun; Örfi Çetinkaya'yla herhangi birisi de oturabilir... Onun cezasını adalet verecektir. Bizim anlayışımız odur.

Kamuoyu vicdanı insanları yargılayabilir, kamuoyu vicdanı insanları kendi kalbi içerisinde yargılar; ama, Meclisin koymuş olduğu kurallardaki yargılama o kurallardan geçer.

Şu bilinsin ki; bu tip hareketlere karşı olduğumuz için, bunun da üzerinde titizlikle durduğumuzdan dolayı, yürütmekte olduğumuz bir sürü operasyonlardan dolayı, basın mensupları, hiçbir şekilde bilgi ve belge alamadıklarından dolayı bizden şikâyetçidirler ; ama, diyeceksiniz ki, bu, tam, yüzde yüz geçerli midir; yüzde yüz geçerli kılınması için bu konuda da zamana ihtiyacımız vardır.

O fotoğrafın nasıl verildiğini bilmiyorum; ancak, şunu biliyorum ki: İçişleri Bakanlığı...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, onlardan çekinmiyorum; ama, bu istisnai...

BAŞKAN – Bir dakika efendim... Bir dakika...

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (Devamla) – ... ve İstanbul Valiliği bu konuda bir açıklama yapmamıştı. Zaten, bu konudaki açıklama yetkisi de yasa gereği cumhuriyet savcısınındır; yani, bu tip belge ve bilgiler eğer kamuoyuna açıklanacaksa, bunun yeri orasıdır; fakat, yıllar içerisinde, uygulama, siyasî prim elde edilmesi açısından, birtakım bürokratik prim elde edilmesi açısından yozlaşan bir sisteme gelmiştir. Biz, bunu düzeltmek için uğraşıyoruz. Bizim görevimiz, şu andaki yerimiz, bu uygulamayı, sizlerin koymuş olduğu kurallara çekebilmek yönündedir.

Onun için, o belgenin nasıl ulaştığını bilmiyorum. Ümit ediyorum ki, o belge, tabiî, Türk Milletine birtakım gerçekleri de dile getirmiştir; çünkü, 1977'de tombalacılık yapan birisinin, 2000 yılında, sizin de belirttiğiniz gibi, yatırım yapan ve uluslararası düzeyde aranan bir konuma gelmesindeki sıkıntı, aksaklık ve onu besleyen sebepler nedir; adaletsizliğin ülkeye bu şekilde yayılmasındaki sebepler nedir; araştırılması gerekmektedir.

Tabiî, onunla birlikte araştırılması gereken önemli konulardan biri de, yurt dışında öldürülen bir bankerin araştırılmasından geçmektedir. Yani, o da araştırıldığı zaman, bu hareketlilik içerisinde, o ilişkiler ağında kimler vardır...

Şimdi, bugün, baktığınız zaman, sizin belirttiğiniz organize suçları ihtiva eden olaylarla mücadelede dosya bütünlüğünü sağlamak açısından, bu bütünlüğü sağlayabilecek dinamik güçler ne kadar mücadele içerisinde olsalar dahi, bugünkü hukukî altyapının eksikliğinden o dosya bütünlüğünü sağlayamamaktadırlar. O sağlanamadığı için de, mahkemeler halkın beklediği cevabı verememektedir. Veremediği zaman da, halkın, kendini yönetenlere karşı ve özellikle de siyasîlere karşı güveni sarsılmaktadır. Bu konudaki hukukî altyapılarımız hazırlanmaktadır; onları da önünüze getireceğiz. Yani, şu bilinsin ki, bu ülkede her türlü hareket -insan hareketi, mal hareketi, para hareketi- mutlak surette, devletin iradesi altında olacaktır, onun bilgisi, takibi ve kontrolü altında olacaktır. Bugüne kadar, bu var mıydı; var gözüküyordu. Bugünden sonra, sizler buna karar vereceksiniz; biz, sizin önünüze getireceğiz, karar sizin olacaktır.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakana teşekkür ediyoruz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, fotoğraflar arasında Bursa Valisi Taşanlar'ın dün bir televizyon kanalında yaptığı bir itham var; bu, İçişleri Bakanlığını ilgilendiriyor. Lütfen, cesaret göstersin, onu açıklasın; bir.

İkincisi, bir tombalacı gelmiş, zengin olmuşsa, o araştırılsın. Ben o fotoğrafın yayımlanmasından da rahatsız değilim; ama, ne fotoğraflar gizliyor Sayın Bakan?.. Onları... Erol Evcil ve ondan sonra, ona bağlı olarak ne suiistimaller var; onları da bir açıklasınlar.

BEKİR SOBACI (Tokat) – Sayın Başkan, Sayın Bakanın bir cümlesi bende birtakım istifhamlara sebep oldu. "Bu ülkede mal ve ekonomik hareketler de devlet kontrolünde"derken, acaba neyi kastediyor? Bu manada bir tavzihte bulunursa memnun olacağım; çünkü, Türkiye'nin içinden geçtiği süreçte Sayın Bakanın cümlesinin yanlış anlaşılmasına sebep olacak olaylar yaşanıyor.

Arz ederim, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Estağfurullah; ama, sayın bakan çok net söyledi efendim "devlet kontrolünde" değil "devletin takibinde"diye ifade ettiler.

Öyle değil mi Sayın Bakanım?..

İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) –Evet.

BAŞKAN – Efendim, sayın bakana teşekkür ediyorum. İşte, hukuk devletinin özlenen bir tok sesidir; o tok sese kulak vermek lazım.

Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Zaten, hesabına geldiği şekilde konuşuyor; bakan, öyle konuşmaz ki; bakan, hesabına geldiği şekilde değil, tarafsız olacak. Zaten, Süleyman Beyin özel onayıyla bakan olmuş bir kişiden başka bir şey bekleyemem.

BAŞKAN – Ben buna ne söyleyeyim Sayın Genç, ne yapayım?!.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Bir şey demeniz şart değil.

V.—ÖNERİLER (Devam)

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ (Devam)

1. —Genel Kurulun, 14 Mart 2000 Salı günkü çalışmalarının yapılmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

BAŞKAN – Efendim, aleyhte konuşuldu; önergenin lehinde konuşmak isteyen var mı?..Yok.

Efendim, Danışma Kurulunun önerisini oylarınıza sunuyorum :Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Askerî Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Askerî Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma ve Adalet Komisyonları müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII.—KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.—Askerî Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Askerî Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Adalet Komisyonları raporları (1/378, 1/532)(S. Sayısı :214) (1)

BAŞKAN – Komisyon ?..Burada.

Hükümet?..Burada.

Geçen birleşimde tasarının 2 nci maddesi kabul edilmişti.

Şimdi, 3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. – 1632 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin (B) ve (D) fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“B)Subay, astsubay, Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli Devlet memurları, uzman jandarma ve uzman erbaşlar hakkında:

1. Dört haftaya kadar göz hapsi,

2. Dört haftaya kadar oda hapsi,

Cezaları verilebilir.”

“D) Askerî öğrenciler hakkında: (Askerî orta ve lise ile eşidi okullar öğrenci hariç) dört haftaya kadar oda hapsi cezası verilebilir.”

BAŞKAN – 3 üncü madde üzerinde, gruplar adına ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Salih Çelen'in.

Buyurun Sayın Çelen.

DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 1632 sayılı Askerî Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 1632 sayılı Askerî Ceza Kanununun 23 üncü maddesinin (B) ve (D) bentlerini değiştiren 3 üncü maddeyle ilgili tespitlerim ve ifade edeceklerim şunlardır: Öncelikle, kanun yapma tekniği açısından yanlış olduğunu gördüğüm bir ifadeyi düzeltmeden geçemeyeceğim. Tasarıyla yapılmak istenen, sayın komisyonun değişiklik metninin çerçeve 3 üncü maddesinde ifade edildiği gibi, 23 üncü maddenin (B) ve (D) fıkralarının değiştirilmesi değildir; yapılmak istenen, 23 üncü maddenin (B) ve (D) bentlerinin değiştirilmesidir. Kanun tekniği açısından neyin bent, neyin fıkra olduğu açık olduğu halde, bu teknik ayrıntı gözden kaçmıştır. Sayın komisyonun, bunu düzelteceğini umuyorum.

Bu maddeyle ilgili olarak, (B) bendinde yapılmak istenense şudur: Daha önce subay ve askerî memurlar hakkında uygulanabilen göz hapsi cezası uygulanacak kişilerin kapsamı genişletilerek, meri düzenlemeye, subay ve askerî memurlar yanında, Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan sivil statüdeki memurlar da dahil edilmek istenmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeye, şu gerekçelerle muhalif olduğumu ifade etmek istiyorum. Meri hükümlere göre, bu cezanın verilebileceği kişiler, profesyonel olarak askerliği meslek olarak seçmiş kişilerdir; oysa, bu düzenlemeyle, cezanın kapsamına alınmak istenen kişiler, sivil memurlardır; sadece görev yaptıkları kurumlar askerîdir, yaptıkları iş, profesyonel askerlik değildir; mesleklerine göre, büro memuru, teknik personel veya sağlık görevlisidirler. Esasen, bu sivil memurlar, askerlerin sahip olduğu özlük haklarına da sahip değildirler.

Şimdi, bu sivil memurlara, özlük haklarına gelince sivil diyeceksiniz, cezalandırılmaya gelince profesyonel asker muamelesi yapacaksınız; bu, adilane bir düzenleme değildir. Kanunlarımıza göre de, nimette ve külfette eşitliklik olması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, herkes bilir ki, sivil memurlar, subayların aldığı Silahlı Kuvvetler Tazminatını alamazlar; Türk Silahlı Kuvvetlerinin orduevi, askerî kamp gibi sosyal imkânlarından da faydalanamazlar; askerî servislerde, rütbelerine göre subay ve assubaylardan sonra, askerlerin en arkasından işyerlerine gider gelirler; yemek yerken bile yerleri ayrıdır; lojman imkânından ise ya faydalanamazlar ya da çok cüzi bir miktarda faydanalabilirler; yani, silahlı kuvvetlerdeki statüleri üçüncü plandadır.

Şimdi, bu düzenlemeyle, nimetlerden faydalanmada üçüncü planda kalan bu devlet memurlarına, cezalandırmada diğerleriyle aynı uygulama yapılmak istenmektedir. Bu düzenleme, doğru bir düzenleme değildir, insan haklarına da, adalet duygularına da aykırı bir düzenlemedir. Biraz sonra ifade edeceğim gerekçelerle, Anayasa ve mevcut bazı düzenlemelere de aykırıdır. Özellikle, bayan sivil memurlara, göz hapsi ve oda hapsi verilmesinin, Dünya Kadınlar Gününde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir ayıbı olacağı kanaatindeyim.

Türk Silahlı Kuvvetleri faaliyetlerinin yasal dayanağını oluşturan en önemli düzenlemelerden biri, şüphesiz İç Hizmet Kanunudur. İç Hizmet Kanununda belirtildiği gibi, bu kişiler asker değildir. İç Hizmet Kanununun 3 üncü maddesinde asker kişiler tadat edilmiştir; yani, sayılmıştır. Bu sayılanların içerisinde, sivil memurların asker olduğunu gösteren bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu düzenlemeyi yokmuş gibi düşenerek, başka bir kanunda bu kişileri asker saymak, hukuken kabul edilemez. Hukuk çelişkiyi kabul etmez; kabul ederseniz karmaşa yaratırsınız, hukuksuzluk yaratırsınız. Bir kanuna göre asker saymayacaksınız, diğerine göre asker sayacaksınız; bu, mümkün değildir. İç Hizmet Kanununda asker sayılmayan bu kişileri, askermiş gibi cezaya tabi tutmanın da bir mantığı yoktur. Böyle bir düzenleme, bu Kanunla tezat teşkil edecek, uygulamada iki çelişkili hukukî düzenleme ortaya çıkacaktır.

Kaldı ki, bu öngörülen düzenleme, Anayasaya da aykırı olacaktır. Anayasanın devlet memurlarının disiplin işleriyle ilgili olan 129 uncu maddesinin başlığı aynen şöyledir: "Görev ve sorumlulukları, disiplin kovuşturulmasında güvence." Buradaki düzenlemeyle, devlet memurunun disiplin işlemleriyle ilgili esaslar tesis edilmiş ve bu, devlet memuruna bir güvence olarak tanınmıştır. Yine, burada "Silahlı Kuvvetler mensuplarıyla ilgili hükümler saklıdır" denilmek suretiyle, asker kişilerle ilgili düzenlemelerin özel kanunlarında olacağı hüküm altına alınmıştır; oysa, bu düzenlemeyle getirilmek istenen 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa tabi olmayan, İç Hizmet Kanununa da tabi olmayan, dolayısıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olmayan, sadece ve sadece emeklerini ve mesailerini Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin emrine veren bu sivil devlet memurlarına, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi iken, Anayasaya ve kanunlara aykırı olarak, "ben, sizi, Askerî Ceza Kanununa tabi tutacağım" demek yanlıştır.

Değerli milletvekilleri, Anayasaya ve mevcut yasalara aykırı bu düzenlemeyi, hak, hukuk, adalet ölçüleriyle bağdaştırabilmek asla mümkün değildir. Profesyonel askerlerle aynı özlük haklarına sahip olmayan ve asker de olmayan bu devlet memurlarına "ben, sizi cezalandırırken asker gibi cezalandırırım" demek, adil bir düzenleme olmayacaktır. Bu hususun Yüce Heyetinizce dikkate alınacağına inanıyorum.

Gerçekten de, nimette ve külfette eşitlik prensibi söz konusudur bütün kanunlarımızda. Külfette eşit; fakat, nimette farklı muameleye tabi tutmak, herhalde, Anayasanın eşitlik ilkesine de aykırı olacaktır.

Bu kanun tasarısıyla getirilmek istenen (D) bendindeki değişiklik ise, askerî öğrencilerle ilgili bir düzenlemedir. Burada, daha önce, askerî öğrencilere kısa hapis cezası verilemeyeceğine ilişkin hüküm, askerî lise ve ortaokul seviyesindeki öğrenciler muaf tutularak, verilebileceği şeklinde değiştirilmektedir. Eski düzenlemedeki hüküm hangi gerekçeyle çıkarılmıştır; ona bakmak gerekmektedir. Henüz, kıta görevi almamış, öğrenci olan bu kişilere böyle bir düzenlemenin getirilmesi de kanımca doğru değildir.

Tasarının ve Sayın Komisyonun bu düzenlemelerinin mantığını doğru bulmuyorum. Değişiklik tasarısının (B) bendindeki düzenlemeyi bir kez daha dikkatlerinize arz etmek istiyorum. Bu sivil memurlar da askerlerle aynı ceza yasasına tabi olacak ise, hiç değilse, aynı özlük haklarına sahip olmaları gerekmektedir.

Bu düşünce ve duygularla Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi, söz sırası, Fazilet Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman'da.

Buyurun Sayın Akman. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Askerî Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Askerî Ceza Kanununda çok uzun yıllardan bu yana kapsamlı bir değişiklik yapılamamıştır. Bu kanun, yaklaşık altmış yıldan bu yana kabul edilmiş bir kanundur. Hukuk devletlerinde kanunların, yeni gelişen şartlara paralel olarak değişmesi doğal ve mecburidir. Bu nedenle de ağırlıklı olarak silahlı kuvvetlerin iç bünyesini ve asker kişilerin durumlarını düzenleyen tasarıyı, genel olarak olumlu bulduğumu ifade etmek istiyorum. Ne var ki, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olanların, getirilen bu değişiklikle asker kişi olarak kabul edilmeleri, izahı mümkün olmayan bir konudur. Türk Silahlı Kuvvetlerinde sivil memurlar, esas itibariyle, büyük karargahlarda çalışmakta ve daha çok sekreterya hizmeti sunmaktadırlar. Asıl vazifesi harp sanatı olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin birliklerinde harbe yönelik vazifeleri olmayan bu kesimin askerî disiplinle de ilişkilendirilmeleri doğru değildir. Yapılan bu düzenlemeyle, ülkemizde, sadece, erkeklerin mecburî hizmet olarak yaptıkları eratlık sınıfına, bayan ve erkeklerden oluşan ve daha çok daktilo sekreterlik ve bazı teknik hizmetlerde çalışan kişiler de dahil edilmektedir. Zira, sivil memur olarak çalışanların herhangi bir rütbesi yoktur. Ayrıca, askerî hiyerarşi içinde, erler hariç, tüm rütbeliler bunların üstü durumundadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yapılan bu düzenlemeyle hukuk birliğine aykırı bir düzenleme yapıldığı gibi, aynı zamanda hukukî bir ikilem de meydana getirilmiş olmaktadır. Zira, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olan sivil memurlar, aynı zamanda askerî disiplin mevzuatına da tabi kılınmaktadırlar. Bu durumda disiplini gerektiren bir konuda, bir şahsın iki defa ceza alma durumu da söz konusu olabilir. 657 sayılı Kanunda öngörülen, uyarma, kınama, maaş kesme, geçici ve sürekli görevden uzaklaştırma gibi cezaları gerektiren bir fiilin, ayrıca, üstün emrine itaatsizlik veya saygısızlık gibi bir gerekçeyle, örneğin 28 gün hapis cezası verilmesi şeklinde de tecelli etmesi mümkündür.

Askerî disiplin mantığı içinde, asker kişiler için verilen oda ve göz hapsini anlamak mümkün olabilir; ancak, bir bayan memurun, kriterleri çok da net olmayan disiplinsiz bir davranışını, askerî birlik içinde, oda hapsinde geçirmesinin de hiçbir mantığı olamaz.

Sivil memurlara, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamındaki memurların sahip olmadığı birtakım ekonomik hakların verilmiş olması veya tayın bedeli diye ilave bir ücret almaları, kanaatimce, ilave ceza almalarını gerektirmez. Böyle bir mantıkla hareket edilirse, her yüksek ücret olan memura ilave bir ceza vermek gerekir ki, bunun hukuk literatüründe hiçbir izahı olamaz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Avrupa Birliği sürecindeki ülkemizden istenen en önemli reformlardan biri de hukuk alanında yapmamız gereken reformdur. Bu alanda, yargı bağımsızlığını temin etmek gibi bir görevimiz vardır; ama, bunun yanı sıra yargı birliğini de tesis etmemiz ve istisnaî yargılama yollarını mümkün olduğu kadar azaltmamız gerekmektedir.

İstisnaî bir yargı yolu olan askerî ceza yargısını, sadece askerlere ve askerî işlere özgü kılmak gerekir. Önümüzdeki tasarı, yargı birliğini zedeleyen, askerî yargının yetki alanını genişleten bir nitelik arz etmektedir. 21 inci Dönem Meclisinin yaptığı ilk icraatlardan bir tanesi, Devlet Güvenlik Mahkemelerinde bulunan asker üyenin çıkarılması yönündeki anayasa ve yasa değişikliğidir. Bu değişiklik, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, milletvekillerinin neredeyse tamamına yakınının oyuyla geçmiş bir değişikliktir. Bugün, bu tasarıyı yasalaştırdığımızı gören dostlarımız, yargı reformu ve yargı birliği konusunda, bir adım ileri, iki adım geri attığımızı düşünmezler mi?!

Bizlere düşen görev, Avrupa Birliği sürecinde, mevzuatımızı mümkün olduğu kadar evrensel ve çağdaş hukuk normlarına göre düzenlemektir. Her olayda Avrupa Birliğinin uyarısını bekleyip, ondan sonra mevzuat değiştirme yoluna gidersek, bu şekilde çağdaş dünyayı yakalamamız mümkün olmayacaktır. Maalesef, devlet güvenlik mahkemeleriyle ilgili değişiklik, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararına konu olduktan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde ele alınmış ve yapılmıştır. Muhtemeldir ki, bugün yaptığımız bu değişiklik de, bir müddet sonra, Avrupa kapılarına gidecek ve yine, alelacele bir değişiklikle, bu tasarıyı yeniden ele almak durumunda kalacağız.

Benim önerim, yol yakınken, önümüzdeki tasarıda bulunan ve yargı birliğini zedeleyen hükümlerin çıkarılmasıdır; yine, getirilecek yeni kanun tasarı ve tekliflerinin de, Avrupa Birliği kriterleri ve çağdaş hukuk normları dikkate alınarak hazırlanmasıdır.

Bu tasarıyla, yıllardır erat gibi kabul edilen assubayların yargılanmalarının subaylar gibi yapılacak olması, olumlu bir gelişme; ancak, uzman erbaş statüsünde bulunan insanların bu kapsama dahil edilmemesi de, kanaatimce, bir eksikliktir.

Arz ettiğim eksikliklerin giderilmesiyle, tasarının daha iyi bir hal alacağını düşünüyor; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akman, teşekkür ederim efendim.

Başka söz isteyen?.. Yok.

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; dünden itibaren Askerî Ceza Kanunundaki değişiklik tasarısı üzerindeki görüşmelerde bazı eleştiriler ve değerlendirmeleri yeniden incelediğimizde kâfi derecede açıklık olmayan bir hususa temas etmek için söz almış bulunuyorum.

Bahse konu ve görüşmekte olduğumuz tasarının, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde görev yapmakta olan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamındaki görevlilerin, Askerî Ceza Kanununun, "Asker kişi" başlıklı 3 üncü maddesine dahil edilmesiyle, devlet memurlarının sırf askerî suçların faili olabilecekleri konusunda yeterli açıklık olmadığı gibi bir kanaat hasıl olduğunu tespit etmiş bulunuyoruz. Bu sebeple, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki devlet memurları, sadece, İç Hizmet Kanununun 115 inci maddesinde belirtilen sınırlı konularda asker personel gibi cezalandırılacaklardır. Bu konuda münferit de olsa, demin temas ettiğim gibi, yanlış algılamaları ortadan kaldırmak için, Genel Kurulun dünkü birleşiminde kabul edilmiş bulunan tasarının 1 inci maddesinin, yeniden görüşülerek, maddeye ikinci bir fıkra ilavesini uygun mütalaa ediyoruz; bunu da İçtüzüğümüzün 89 uncu maddesine dayalı olarak yapacağımızı şimdiden beyan ve ifade ediyorum. Yani tasarının tümü görüşüldükten sonra hükümet teklifi olarak huzurlarınıza getireceğiz.

Getireceğimiz bu ikinci fıkra, bu bahsettiğim yanlış algılamaları ortadan kaldıracaktır diye düşünüyoruz. Bu fıkra şöyle olacak: "Millî Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan devlet memurlarının asker kişi sıfatları 4 Ocak 1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 115 inci maddesinde belirtilen yükümlülükleriyle sınırlıdır."

Bu şekilde olduğu zaman ne olur diye sorulduğunda, 115 inci maddede öngörülen suçlar, amire hakaret, emre itaatsizlik gibi suçlardır. Bunun dışındaki askerî suçlarla ilgisi olmayacak, takibatı ve cezalandırılması da, tabiî, bahse konu olmayacaktır. Şimdiden değerli arkadaşlarımızın bilgilerine sunuyorum.

Tabiî, bu kanunun ilk hazırlandığı tarih 1967'lerdir. 1930 tarihli bir kanunun ek ve değişikliklerini gözden geçiriyoruz. İyileştirilmesi, sizlerin de katkılarıyla, maksadımızı tam ifade eder hale getirilmesi bizim de arzumuzdur.

Hepinize teşekkür eder, katkılarınızdan dolayı şükranlarımı ve saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

3 üncü maddeyi...

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) – Sayın Başkan, söz istemiştim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Toprak.

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana teşekkürlerimi arz ediyorum. Dünkü hususlar bir yanlış anlama değildi. Bunun çok somut bir örneğini ifade edeyim: Bir askerî fabrikadaki toplu iş sözleşmesi hükümlerine aykırı hareket nedeniyle, 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununun 30 ve 72 nci maddeleri çerçevesinde, bir askerî mahkemede yargılama yapılmış ve bu karar Askerî Yargıtayca da onanmıştır.

Bu bahsettiğimiz sakıncanın, yalnızca, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 115 inci maddesinin getirdiği sınırlamalar dahilinde olmadığı kanısındayım; ancak, bu, henüz yeni getirilen bir öneridir. Bu hususun mevzuatı ne kadar etkileyip etkilemediği konusunun ciddî bir araştırmaya tabi tutulması gerekmektedir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan...

MİLLî SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) – Efendim, tekrar, cevabı gerektiren bir husus yok. Tabiî, tümüyle görüşüldükten sonra bu önerge huzurlarınıza geldiğinde, tekrar, bu hususlar mütalaa edilebilir diye düşünüyorum.

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Sayın Toprak, size de teşekkür ediyorum.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. – 1632 sayılı Kanunun değişik 24 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Göz ve oda hapsi cezalarının mahiyeti, neticeleri ve yerine getirilmesi

Madde 24. – Subay, astsubay, Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli Devlet memurları, uzman jandarma ve uzman erbaşlar;

A) Göz hapsi cezalarında;

1. Resmî daire, kışla, eğitim alanları ile sair yerlerdeki hizmetlerine devam ederler.

2. Hizmetin bitiminden sonra hiçbir yere gidemezler. Kışlada veya resmî odalarda kalırlar.

3. Hizmete ilişkin olanlar dışında hiçbir ziyaret kabul edemezler.

B) Oda hapsi cezalarında;

1. Mümkün olduğu takdirde cezayı tek başlarına belirli bir hapis odasında geçirirler.

2. Emir veremezler.

3. Genel hizmet yapamazlar.

Askerî öğrenciler, oda hapsi cezasını belirli hapis odalarında topluca geçirirler. Hapis odalarının kapısında bir nöbetçi bulundurulur.”

BAŞKAN – 4 üncü madde üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım; buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 214 sıra sayılı Askerî Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi ve bizi izleyen değerli milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, disiplini, kahramanlığı, görev anlayışıyla, Türk'ün sesini dünyaya tanıtan, vatan görevini ifa eden tüm Silahlı Kuvvetlere şükranlarımı sunuyorum. Ayrıca, vefakâr Türk kadınını, Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla kutluyorum, yaşamlarında mutluluklar diliyorum.

Yıllardır yargıda reformdan söz ediyoruz, hukuk devletinin üstünlüğünden bahsediyoruz; oysa, hukuk devletinin önemli öğelerinden biri olan yasaların hazırlanıp çıkarılması konusunda, yeterli çabayı gösteremediğimiz bir gerçektir. Temel yasalardan biri olan Türk Ceza Kanununda yapılması gereken değişiklikler, bir an önce yapılmalıdır.

Ülkemizde, bazı suçlara verilen cezalar, toplum vicdanını rahatsız edici bir boyut taşırken, bazı suçlara da çok hafif cezaların verilmesi ürkütücüdür. Bu çarpıklığın bir an önce giderilmesi gerekmektedir. Bizler, çağı yakalayan, çağa uygun, evrensel ölçüler içerisinde ve ülke gerçeklerini göz önüne alarak, gerekli değişiklikleri yapmalıyız. Temel kanunlarımızdan biri olan Ceza Kanununda, bazı para cezalarının, günümüz şartlarında ne kadar caydırıcı nitelik taşıdığı, ne kadar etkili olduğu ortadadır.

Askerî Ceza Kanunu 1930 yılında düzenlenmiştir, 1930 yılından bu yana da önemli değişiklikler yapılmamıştır; yani, yetmiş yıldır, herhangi bir ciddî düzenleme yapılmamıştır. Askerî Ceza Kanunumuz, Türk Ceza Kanununca suç teşkil eden birçok fiili de bünyesinde bulundurmaktadır; ancak, zaman içerisinde, Türk Ceza Kanununda bazı değişiklikler yapılarak, günümüz koşullarına uygun hale getirilmeye çalışılmıştır. Buna karşılık, Askerî Ceza Kanununda gerekli revizyonlar yapılamamış, hazırlanan tasarılar şimdiye kadar yasalaşmamıştır.

Değerli milletvekilleri, 4 üncü maddeye baktığımızda, feri askerî cezalar, Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma, rütbenin geri alınması, askerî öğrencilik hukukunu kaybettirme cezaları olarak yeniden düzenlenmekte ve ihraç ile tart feri cezaları kaldırmaktadır.

Bilindiği üzere, Askerî Ceza Kanununun yürürlükteki hükümlerine göre, tart feri cezası, ihraç feri cezasına nazaran, ilgilinin emeklilik hakkının kaybı ile diploma ve şahadetnamelerinin geri alınması sonuçlarını doğurmaktadır. Ancak, bir kimseyi emeklilik hakkından yoksun kılmak, hükümlü kadar, ailesini de mağdur eden bir netice olup, bu hüküm, cezaların şahsîliği prensibine aykırı düşmektedir.

Değerli milletvekilleri, tasarının 4 üncü maddesiyle değişen 24 üncü maddede "subay, astsubay, Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli devlet memurları, uzman jandarma ve uzman erbaşlar;

A) Göz hapsi cezalarında;

1. Resmî daire, kışla, eğitim alanları ile sair yerlerdeki hizmetlerine devam ederler.

2. Hizmetin bitiminden sonra hiçbir yere gidemezler. Kışlada veya resmî odalarda kalırlar.

3. Hizmete ilişkin olanlar dışında hiçbir ziyaret kabul edemezler.

B) Oda hapsi cezalarında;

1. Mümkün olduğu takdirde cezayı tek başlarına belirli bir hapis odasında geçirirler.

2. Emir veremezler.

3. Genel hizmet yapamazlar.

Askerî öğrenciler, oda hapsi cezasını belirli hapis odalarında topluca geçirirler. Hapis odalarının kapısında bir nöbetçi bulundurulur"denilmektedir. Bundan da anlaşılıyor ki, bu cezalar, ordumuzda disiplini sağlayan cezalardır.

Ben, bu vesileyle, bu tasarının, Silahlı Kuvvetlerimize, memleketimize, milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, Doğru Yol Partisi ve şahsım adına, Yüce Heyetinize saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yıldırım'a teşekkür ediyoruz.

Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin; buyurun.

FP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, Meclisimizin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 214 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, sekiz yıl önce Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiş bir kanun tasarısıdır. 19 uncu Dönemde Meclisimize gelmiş; ancak, 19 uncu Dönemde yasalaşamamış; 20 nci Dönemde, İçtüzüğün 77 nci maddesi gereği yenilenmiş, yine yasalaşamamış. Şimdi, 21 inci Dönemdeyiz ve işte 21 inci Dönemde, sekiz yıl sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Askerî Ceza Kanununda değişiklik öngören kanun tasarısı üzerinde müzakereler yapma imkânı bulmuş.

Acaba, Askerî Ceza Kanununda değişikliğe ihtiyaç var mı... Raporun gerekçesini okuduğumuzda şu görüşlere yer veriliyor: "Askerî Ceza Kanununun suç saydığı fiiller, Türk Ceza Kanununun da suç saydığı fiillerdir" deniliyor; ki, gerçekte böyledir. Eğer Askerî Ceza Kanununa atıfta bulunulmamışsa, yeni suç ihdas edilmiştir; ama, ya Askerî Ceza Kanunundaki suçlar, Türk Ceza Kanunundan aynen alınmış veya oraya göndermede bulunulmuş; çok az da, kendi içerisinde suç düzenlemesi yapmıştır. Dolayısıyla, büyük ölçüde Türk Ceza Kanununa bağlı bir ceza kanunudur. Gerekçede böyle deniliyor. Gerçek de bu şekildedir.

Ancak, Türk Ceza Kanununda zaman zaman değişiklikler yapıldı. Biraz önce konuşan arkadaşlarımız da ifade ettiler. Bazı suçların cezaları artırıldı; bazı suçların teşekkülüyle ilgili vasıflarda, suç vasıflarında değişiklikler yapıldı. Tabiî, Türk Ceza Kanunuyla Askerî Ceza Kanunu arasında, bu bakımdan, paralellik ortadan kaldırıldı. O bakımdan, gelinmiş olan şu noktada, yetmiş yıl sonra "Askerî Ceza Kanununda bir değişiklik yapılması zaruret haline geldi" denilmektedir. Grubumuzun da, benim de kişisel tespitim, gerçekten, Askerî Ceza Kanununda günün ihtiyaçlarına uygun değişiklikler yapılmalıdır.

Gerekçede bir cümle daha var, deniliyor ki "uzun süredir Türk Ceza Kanununun tümden değiştirilmesiyle ilgili değişiklik çalışmaları da Adalet Bakanlığınca yürütülmektedir." Gerçekten, geniş kapsamlı bir komisyon, Türk Ceza Kanununu tümden değiştirmek için ciddî bir çalışma yapmış. Sayın Adalet Bakanının son açıklamasına dayanarak ifade ediyorum; yeniden bir komisyon kurularak, tartışmalar sonucunda oluşan önerilere ve eleştirilere göre gözden geçiriliyor; belki de, önümüzdeki günlerde, Türk Ceza Kanunuyla ilgili ciddî bir tasarı Genel Kurulun önüne gelecektir.

Türk Ceza Kanununda zaman içerisinde yapılan değişikliklere paralel, Askerî Ceza Kanununda değişiklik yapmak zorundayız. Ceza Kanunumuz tümden değiştiğinde, yeni suçlar ihdas edilmiş olacak, cezalar belki artırılacak eksiltilecek, yeni birtakım suç vasıfları ve unsurları da yeni ceza kanununa eklenmiş olacak. Şimdi Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Acaba önümüzdeki günlerde, Türk Ceza Kanununda değişiklik öngören, tümden değiştirmek amaçlı kanun tasarısı geldiğinde ve yasalaştığında, o zaman, yeniden, Askerî Ceza Kanununda değişiklik yapılması zaruretiyle karşılaşmayacak mıyız? Tabiî, bu hususun da göz önünde bulundurulmasında yarar var. Gerekçede bu yazdığı için, Sayın Bakanımın dikkatlerine arz ediyorum. "Türk Ceza Kanunundaki değişiklikler sebebiyle biz bu tasarıyı sevk ettik" deniliyor. Ceza Kanunumuz tümden değiştiğinde, acaba, yeniden, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne "Askerî Ceza Kanununda değişiklik öngören bir tasarı gelecek mi; bu düşünüldü mü?" diye bu soruyu ortaya koyuyorum ve Sayın Bakanımın da bilgilerine arz ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, 4 üncü madde üzerinde görüşüyoruz. 4 üncü madde, 1632 sayılı Askerî Ceza Kanununun 24 üncü maddesini tamamen değiştiriyor "Göz ve oda cezalarının -mevcut Kanunda 'göz ve oda hapis cezaları' deniliyor; burada 'hapis' kelimesi çıkarılmış- mahiyeti, neticeleri ve yerine getirilmesi" şeklinde yeniden düzenliyor.

Hemen şunu belirtmek istiyorum, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bize göre en büyük vasıflarından bir tanesi disiplindir. Türk Silahlı Kuvvetleri, dünyada, bu vasfıyla tamayüz etmiş, çok büyük takdir toplamıştır. O bakımdan, Silahlı Kuvvetlerimizin bu çok önemli vasfını devam ettirmek zorundayız; buna gölge düşürücü, bunu zaafa uğratıcı yasal düzenleme de yapamayız, bunu zaafa uğratıcı davranışlara da göz yumamayız. Silahlı Kuvvetlerimizin bu disiplin anlayışı devam etmelidir. Ancak, bir yasal düzenleme yaparken, hem Anayasa uygun hareket etmek hem de diğer yasalarla çelişmemek mecburiyetindeyiz.

Şimdi, gerek 3 üncü maddede gerekse 4 üncü maddede getirilen; Savunma Bakanlığında ve Silahlı Kuvvetlerde görev yapan 657 sayılı Kanuna tabi devlet memurları hakkında da göz ve oda cezalarının uygulanması acaba Anayasaya uygun mudur?

Değerli arkadaşlarım, Anayasanın 129 uncu maddesinin son fıkrasını şöyle kısaca bilgilerinize arz ediyorum: "Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idarî merciin iznine tabidir." Şimdi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi bir devlet memuru hakkında, eğer bir ceza kovuşturması yapılacaksa, Anayasanın 129 uncu maddesinin son fıkrası diyor ki: "İdarî merciin izinine tabidir."

Peki, bu idarî merci nedir? Bundan bir süre önce, Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu yürürlükten kaldırdık, hatırlayacaksınız, onun yerine de yeni bir yasa çıkardık. Daha önce, idarî merci kurullardı; ama, yeni yasayla kaymakam, vali, üst düzey yöneticiler idarî merci oldu. Şimdi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi bir devlet memuru hakkında, idarî merciin izni olmaksızın bir ceza tertip edersek, Anayasanın 129 uncu maddesinin son fıkrasına aykırı hareket etmiş olmaz mıyız; çünkü, buralardan izin alınmadan, işte, bu göz ve oda cezaları uygulanacaktır.

O bakımdan, ben, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memurların, 3 üncü ve 4 üncü maddelerde yapılan, bu şekilde cezalara uğramalarını amaçlayan düzenlemenin, Anayasanın 129 uncu maddesinin son fıkrasına aykırı olduğu kanaatindeyim. Sayın hükümetin ve hükümet adına burada bulunan Sayın Bakanımın bilgilerine, bu hususu da arz ediyorum.

Ayrıca, biraz önce, 3 üncü madde üzerinde Grubumuz adına konuşan Sayın Akman'da ifade ettiler; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125 inci maddesinde devlet memurlarına uygulanacak olan cezalar sayılmıştır. Nedir bunlar; uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması, devlet memurluğundan çıkarma.

Bir devlet memuru hakkında hangi cezaların uygulanacağı 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125 inci maddesinde sayılmış; ama, bunların içerisinde göz ve oda hapis cezaları yok. Dolayısıyla, 657'ye tabi devlet memurları hakkında böyle bir cezayı da uygulamaya kalkarsanız, iki yasa arasında da bir çelişki meydana gelecektir. O bakımdan, bu düzenlemenin; yani, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi devlet memurlarının, Askerî Ceza Kanununa tabi olarak cezalandırılmak istenilmesi ve bu amaca yönelik yasal düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu hususunu belirtiyorum. Bu hususta, biraz önce, Sayın Bakanımız, geçmişteki bir maddeyle ilgili düzenleme yapacaklarını yeniden ifade ettiler. Bu hususu da, o babta eğer göz önünde bulundurursanız, isabetli hareket etmiş olursunuz diyorum Sayın Bakanıma ve hepinizi, bu vesileyle, yeniden, saygıyla sevgiyle selamlıyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şahin.

4 üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. – 1632 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Fer’i askerî cezalar

Madde 29. – Askerî şahıslar hakkında hükmolunacak fer’i askerî cezalar şunlardır:

A) Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma.

B)Rütbenin geri alınması.

C) Askerî öğrencilik hukukunu kaybettirme”

BAŞKAN – 5 inci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sadri Yıldırım söz istemişlerdir.

Sayın Yıldırım, buyurun.

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 214 sıra sayılı Askerî Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi ve bizi izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biraz evvel de arz ettiğim gibi, Askerî Ceza Kanunu 1930 yılında düzenlenmiştir, 1930 yılından bu yana da önemli değişiklikler yapılmamış; yani, altmış yıldır herhangi bir ciddî düzenleme yapılmamıştır. Askerî Ceza Kanunumuz, Türk Ceza Kanununca suç teşkil eden birçok fiili de bünyesinde bulundurmaktadır; ancak, zaman içinde Türk Ceza Kanununda bazı değişiklikler yapılarak günümüz koşullarına uygun hale getirilmeye çalışılmıştır; buna karşılık, Askerî Ceza Kanununda gerekli revizyonlar yapılamamış, hazırlanan tasarılar şimdiye kadar yasalaşmamıştır.

Değerli milletvekilleri, tasarının 5 inci maddesine baktığımızda, tasarının 5 inci maddesiyle, 4 üncü maddenin gerekçesinde açıklanan sebeplerle 1632 sayılı Kanunun 30, 31, 32 ve 33 üncü maddelerinde hükme bağlanmış olan tart ve ihraç cezaları birleştirilerek "Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezası" adı altında bir feri ceza haline getirilmiştir. Diğer taraftan, 5802 sayılı Astsubaylar Hakkında Kanunla, gedikli erbaşlar, erat statüsünden çıkarılmış ve nevi şahsına münhasır bir hukukî duruma sahip olmuşlardır. Böylelikle, 1632 sayılı Kanundaki rütbenin geri alınması cezasının bu kimseler bakımından tatbiki uygun görülmemiş ve bunlar hakkında da zarurî olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezası kabul olunmuştur.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarının sağlayacağı düzenlemeler kısaca şöyledir :

1. Askerî Ceza Kanununda bulunan bazı uygulamaların alt sınırı Türk Ceza Kanunuyla uygun hale getirilmektedir; yani, Askerî Ceza Kanunu ile Türk Ceza Kanununun paralel hale getirilmesi amaçlanmaktadır.

2. Çağdışı olan bazı uygulamalar 4 üncü maddeyle kaldırılmaktadır.

3. Astsubaylar erat sınıfından çıkarılmakta, 2.7.1951 tarihli 5802 sayılı Astsubay Kanununda yer verilen statülerine uygun hale getirilmektedir.

4. Rütbeli personele verilen feri cezalar günümüz şartlarına uygun hale getirilmektedir. Tart, ihraç ve rütbenin geri alınması cezası kaldırılarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezası öngörülmektedir.

Ayrıca, asker öğrencilere verilen cezalar tekrar düzenlenmektedir.

Yabancı ülkelere firar suçunun unsurları da yeniden düzenlenmiştir.

Tutukevi ve cezaevinden kaçmaya aracı olmak suçları bakımından cezaların etkinliği artırılmaktadır.

Kendini elverişsiz hale getirmeye teşebbüs suçunun ve askerlikten kurtulmak için hile yapmak ve bunlara iştirak edenlerin suçlarının da hadleri yükseltilmektedir.

Madde 1... Bu maddede 1632 sayılı Askerî Ceza Kanununun 3 üncü maddesi değiştirilerek, kapsamı belirtilmiştir. Buna göre, askerî şahıslar; mareşaldan asteğmene kadar subaylar, astsubaylar, Millî Savunma Bakanlığı ile Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personel, uzman jandarma ve uzman erbaşlar, erbaş ve erler ile askerî öğrencilerdir.

Madde 2... Bu maddede yabancı ülkelerde askerî suç işleyen asker kişilerin bu suçlarından dolayı ülkemizde suç işlemiş gibi sorumlu tutulmaları sağlanmaktadır. Bu düzenleme, devletimizin itibarını koruyacağı gibi, askerler tarafından işlenen suçların kovuşturulmasının yapılmasını da sağlayacaktır.

Madde 3... Bu madde ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli devlet memurları ve askerî öğrencilere kısa hapis cezası verileceği hükmü getirilmiş olup, yeni bir ceza getirilmemekte, sadece, bunlarla ilgili disiplin cezalarının uygulanmasında karşılaşılan tereddütlerin giderilmesi amaçlanmıştır.

Madde 4... Kısa hapis cezalarının içeriğine dokunulmadan, astsubay, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli devlet memurları, uzman erbaş, uzman jandarma ve askerî öğrenciler bakımından 1632 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin kapsamı genişletilmiştir.

Madde 5... Bu maddede feri askerî cezalar olan Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma, rütbenin geri alınması ve askerî öğrencilik hukukunu kaybettirme cezaları olarak yeniden düzenlenmekte; ihraç ve tard feri cezaları kaldırılmaktadır.

6 ncı maddede, rütbenin geri alınması cezası kaldırılarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezası getirilmiştir.

Bu tasarının ülkemize, milletimize ve Silahlı Kuvvetlerimize hayırlı ve uğurlu olmasını dilerken, bana Eskişehir ve İzmir'deki astsubaylardan gelen mektupları arz etmeye çalışacağım:

Sedat Güler ismindeki emekli bir astsubay, 28.8.1998 tarihinde değiştirilen Bakanlar Kurulu kararı gereğince ekgöstergesinin değiştirilmesini istiyor. Yine, Zekeriya Ertaş isminde İzmir'den bir astsubay, Hasan Sağlam isminde Eskişehir'den bir astsubay da aynı şeyi istiyor. Ben, Silahlı Kuvvetlerimizin personel dairesinde görevli arkadaşlarımıza bunları da vermek istiyorum.

Bu tasarının lehinde, olumlu oy vereceğimizi söylüyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim. Ayrıca, astsubaylarımız adına da teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası, Fazilet Partisi Grubunda.

Adıyaman Milletvekili Sayın Dengir Fırat; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Adıyaman) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Askerî Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum.

Tasarının gerekçesi incelendiğinde, Askerî Ceza Kanunu ile Türk Ceza Kanunu arasındaki paralelliğin sağlanması için bu değişikliğin yapıldığı, ana neden olarak belirtilmektedir ve hakikaten de, böyle bir değişikliğin yapılmasının faydalı olduğu konusunda hepimiz hemfikiriz; ancak, Avrupa Birliğine girmekte olduğumuz bu süreç içerisinde, bu sürece uymayan, daha doğrusu, demokrasiye ve hukuk devleti gereklerine uymayan bazı maddelerin bu değişiklikte de yer almış olduğunu görmek bizleri üzmektedir.

Şöyle ki: Askerî statü itibariyle, onun, kendine has -ki, bunlar, Türk Ceza Yasasında yer almamıştır- mesela, göz hapsi gibi, oda hapsi gibi bazı özel cezalar getirilmiştir. Sivil şahıslar hakkında, yani, orduda görev almış olan ve asker sıfatını taşımayan, rütbe taşımayan sivil insanlar hakkında da, bu tip cezaların uygulanması, bence, genel hukuk ilkelerine aykırıdır ve bu, Adalet Komisyonunda da ısrarla üstünde durmamıza rağmen, değiştirilmedi. Yalnız, Sayın Bakanın biraz evvelki konuşmalarında, yasa sonunda bazı değişikliklere gideceğini belirtmesi, bir yerde, bizi, bu yanlıştan dönme noktasına gelindiği fikrine ulaştırıyor.

Orduda görev almış olan sivil memurların, Askerî Ceza Yasasının dışında, Türkiye'de mevcut olan diğer sivil genel Ceza Yasası içerisinde değerlendirilmeleri, hukuka ve demokrasiye daha uygun olacağı kanısındayız. Ancak, askerin bu genel statüsünü incelerken ve bu statünün özelliğini oraya teslim ederken, bir yerde, sivillere de bakmakta fayda görüyoruz.

Devlet içerisinde belli bir disiplinin yalnız ordu içerisinde olması gerekmiyor; bu disiplinin, bütün devlet memurlarının, kanunun belirtmiş olduğu görev ve yetkiler çerçevesi içerisinde kalması da, bir amir hükümdür, genel bir hükümdür, devletin varlığının bir nedenidir. Ancak, son zamanlarda, bunun özellikle ihlal edildiğini ve bu ihlalin de, doğrudan doğruya, Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevî şahsiyetini tahkir noktasına kadar getirildiğini görmek de, şahsen beni üzüyor ve inanıyorum ki, temsil etmiş olduğumuz Türk Halkını da üzmektedir.

Bu Meclise niyabeten görev yapan bir komisyonun yapmış olduğu bir denetimden sonra, Türkiye Cumhuriyetinin bir valisinin, yani, bir bürokratının "birileri, 2-3 metre boyunda değnek bulmuştur" şeklindeki ifadesini, doğrudan doğruya, Meclisin manevî şahsiyetine hakaret olarak addediyorum ve bu şekilde de algılanması gerektiği inancı içerisindeyim. Türk Halkını temsil eden, Türk Milletini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk Halkının iradesini temsil eden bu kuruluna niyabeten görev yapmış olan bir kuruldan ve o kurulun başkanından "birileri" diye kimsenin bahsetme hakkı ve hukuku yoktur. Bu, en azından müeddep olmak gereğinin dışında olan bir ifadedir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bunun Başkanlık tarafından kınanması gerektiği kanısındaydım; fakat, bugüne kadar cevap verilmediği için, onlara niyabeten ben kınamak durumundayım.

Ayrıca, burada çok güzel konuşmalar dinliyoruz; özellikle genel başkanlarımızdan, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan siyasî partilerin genel başkanlarından, demokrasinin manifestosu diyebileceğimiz, demokrasiye saygıyı, sevgiyi ve demokrasiyi irdeleyen konuşmalarını duyduğumuz zaman da kıvanç duyuyoruz. Ancak, bu Anayasanın içerisinde de erkler ayrılığının olduğunun ve bu Anayasada da, yargıya intikal etmiş olan hiçbir konuda -Türkiye Büyük Millet Meclisi de dahil olmak üzere- görüşme yapılamayacağını, beyanat verilemeyeceğine, biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak gerekli olan dikkati ve saygıyı gösteriyoruz; çünkü, bu demokrasiye olan inancımızdan dolayıdır. Ancak, cumhuriyet başsavcısı sıfatını taşıyan bazı kişilerin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevleri dahilinde olan yasa yapma hakkı konusunda sayın genel başkanları ziyaret ederek, ne şekilde yasa çıkarılması konusunda fikir teatisinde bulunması dahil, bence, erkler arasındaki eşitliğin ve erklerin birbirine saygınlığının bir ihlali olarak tescil edilmesi gerektiği kanısındayım; bunu da kınıyor ve herkesin, devletin, Anayasa başta olmak üzere, diğer hukuk ilkelerimizinin belirtmiş olduğu sınırlar içerisinde görev bilincinin gereklerini yerine getirmesini diliyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Fırat.

Madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Hükümetin, görüşülmekte olan kanun tasarısının 1 inci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre bir talebi vardır; Başkanlık, bu talebin gereğini gerektiği yerde yapacaktır.

6 ncı maddeyi okutuyorum :

MADDE 6. – 1632 sayılı Kanunun değişik 30 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezası

Madde 30. – Aşağıda yazılı hallerde subay, astsubay, uzman jandarmalar ve özel kanunlarından bu cezanın uygulanacağı belirtilen asker kişiler hakkında, askerî mahkemeler veya adliye mahkemelerince asıl ceza ile birlikte, Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezası da verilir. Bu husus mahkeme hükmünde belirtilmemiş olsa dahi, Silahlı Kuvvetlerden çıkarmayı gerektirir.

A) Taksirli suçlardan verilen cezalar hariç olmak üzere ölüm, ağır hapis, bir seneden fazla hapis cezası ile hükümlülük halinde,

B) Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından biriyle hükümlülük halinde.

Taksirli suçlardan verilen cezalar hariç olmak üzere, askerî mahkemelerce üç aydan fazla hapis cezası ile birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezası da verilebilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 7. – 1632 sayılı Kanunun 31 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezasının niteliği ve sonuçları

Madde 31. – Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezasının niteliği, hükümlünün Silahlı Kuvvetlerle ilişiğinin kesilmesidir. Bu ceza, ayrıca bir hükme gerek kalmaksızın;

A) Askerî rütbe ve memuriyetlerin kaybedilmesi,

B)Subay, astsubay, uzman jandarma ve Devlet memuru olarak tekrar Türk Silahlı Kuvvetlerine kabul edilmeme,

sonuçlarını doğurur.

BAŞKAN – 7 nci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teşekkür ediyorum.

8 inci maddeyi okutuyorum.

MADDE 8. – 1632 sayılı Kanunun 32 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Askerî öğrencilik hukukunu kaybettirme cezası, niteliği ve sonuçları

Madde 32. – Aşağıda yazılı hallerde askerî öğrenciler hakkında, askerî mahkemeler veya adliye mahkemelerince; asıl ceza ile birlikte askerî öğrencilik hukukunu kaybettirme cezası da verilir. Bu husus mahkeme hükmünde belirtilmemiş olsa dahi, Silahlı Kuvvetlerden çıkarmayı gerektirir.

A) Taksirli suçlardan verilen cezalar hariç olmak üzere ölüm, ağır hapis veya üç aydan fazla hapis cezasına hükümlülük halinde,

B) 30 uncu maddenin birinci fıkrasının (B) bendinde yazılı hallerde.

Taksirli suçlardan verilen cezalar hariç olmak üzere, askerî mahkemelerce üç ay veya daha az hapis cezası ile birlikte askerî öğrencilik hukukunu kaybettirme cezası da verilebilir.

Bu ceza ayrıca bir hükme gerek kalmaksızın;

A) Askerî öğrencilik sıfatının,

B) Muvazzaf askerî personel yetiştiren askerî okullara girme hakkının,

kaybedilmesi sonuçlarını doğurur.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Polat'a da teşekkür ediyorum.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9. – 1632 sayılı Kanunun değişik 34 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Asker kişiler hakkında memuriyetten mahrumiyet cezasının uygulanması

Madde 34. – Subaylar, astsubaylar, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli Devlet memurları, uzman jandarma ve uzman erbaşlar hakkında memuriyetten mahrumiyet cezası verildiği takdirde, bu fer’i cezaya karşılık o kadar süre açığa çıkarılmalarına hükmolunur. Bu süre kıdemden ve emeklilik süresinden indirilir.

Yükümlü olan erbaş ve erler hakkında memuriyetten mahrumiyet cezası terhislerinden sonra yerine getirilir.

Bir seneden fazla memuriyetten mahrumiyet cezasına hükümlülük halinde, bu Kanunun Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarmaya ilişkin hükümleri uygulanır.

Altı aydan fazla memuriyetten mahrumiyet cezası alan uzman jandarma ve uzman erbaşların Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişkileri kesilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

MUSTAFA GEÇER (Hatay) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, oylandı.

Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10. – 1632 sayılı Kanunun değişik 35 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Rütbenin geri alınması cezası, niteliği, sonuçları ve yerine getirilmesi

Madde 35. – Rütbenin geri alınması cezası 30 uncu maddede yazılı hallerde erbaşlar hakkında uygulanır. Bu husus mahkeme hükmünde belirtilmemiş olsa dahi, rütbenin geri alınması işlemi idarece re’sen uygulanır.

Rütbenin geri alınması cezası, hükümlünün rütbesinin geri alınarak erliğe indirilmesi, askerî hizmetten doğan ve özel kanunda saklı tutulmayan bütün hakların kaybı sonuçlarını doğurur.

Bu ceza, cezalının rütbesinin kıt’ası huzurunda sökülmesi suretiyle yerine getirilir.”

BAŞKAN – 10 uncu madde üzerinde söz isteyen?..

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) – Sayın Başkan, ben söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – 10 uncu madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Ramazan Toprak; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; görüşmekte olduğumuz 214 sıra sayılı tasarının 10 uncu maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 10 uncu maddesi, askerî mahkemelerce verilen rütbenin geri alınma cezasının niteliği, sonuçları ve ne şekilde yerine getirileceğine ilişkin hükümleri içermektedir. Tabiî, bu, rütbenin geri alınması cezası, elbette, mevcut yasalarla verilebilecek, verilmesi mümkün meşru bir cezadır. Burada getirilen, bu cezanın infazına yönelik yeni bir usuldür.

Nedir bu infaza ilişkin yeni getirilen düzenleme; bunu biraz açmak lazım. Örneğin, kıtalarda çavuş rütbesindeki, onbaşı rütbesindeki erata, askerî mahkemelerce -örneğin, firar suçundan dolayı, izin tecavüz suçundan dolayı- hakkında mahkûmiyet kararı verildiğinde, bunun tabiî bir sonucu olarak, feri ceza niteliğinde, rütbenin geri alınması cezası verilmektedir. Mevcut uygulamada, bu feri ceza verildiğinde kişinin rütbesi sökülüyor. O kişi, kıta içerisinde rütbesiz olarak kalan askerlik yükümlülüğünü ikmal ediyor.

Peki, bu tasarıyla getirilen düzenleme nedir; bu tasarıyla, bu sökülme işleminin, bütün kıtanın huzurunda, açıkça, rütbelerin sökülmesi suretiyle yerine getirilmesi şeklinde bir düzenleme getirilmektedir.

Şunu çok iyi biliyoruz ki, elbette, askerlikte, disiplin ve itaat esasına dayalı bir görev anlayışı gereklidir, zorunludur; devamından biz de yanayız. Ancak, disiplin demek, hiçbir zaman, insanların onurunu, haysiyetini kırmak, zedelemek anlamına gelmemelidir; gelirse sonuçları ne olur; kışlalarda bunun yaygın örnekleri yığınladır.

Bir assubay veya bir subay, astı olan bir ere, onbaşıya, arkadaşlarının huzurunda hakaret ediyor, tokat atıyor veya haysiyetini rencide eden bir fiil ika ediyor; örneğin, tükürüyor. Şu an ifade etmeyi de uygun görmüyorum, bazı haysiyeti zedeleyici eylemler ika ettiğinde doğan sonuç nedir değerli milletvekilleri; ben, size açıkça ifade edeyim, çok somut, değişik örnekleri vardır. Bunlardan bir kısmı, nöbette, silahı karnına veya başına dayayarak intihar etmek, silahıyla birlikte firar etmek, kızdığı amirine gidip silahla onu öldürmek... Daha, açabileceğim pek çok sonuçlar doğurmuştur; bunlar, tahmin değil, halihazırda doğan sonuçlardır. İnsanların haysiyetini zedelediğiniz zaman, onurlarını zedelediğiniz zaman, zaten, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri doğrultusunda da yanlış bir işlem yapmış oluruz. Aynı hüküm, Anayasamıza da konulmuştur.

Biz çok şey söylüyoruz, AB müktesebatına uyum kanunlarından bahsediyoruz; ama, şunu çok net ifade edeyim, önemli olan, mevzuatın, yabancı mevzuatın, iç hukuk normu haline getirilmesi değil. Örneği mi; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin bütün metinleri, madde madde tercüme edilerek 1982 Anayasamıza aynen girmiş bulunmaktadır; evet, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri 1982 Anayasımızın birer maddesi haline gelmiştir. Onaylamakla iç hukuk normu haline dönüşmesinin ötesinde, açıkça Anayasamıza dahil edilmiştir. Hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hem de Anayasamızla, insan haysiyetini, onurunu zedeleyici, kırıcı her türlü fiil, eylem yasaklanmıştır. Şimdi, biz, belki iyiniyetle bir düzenleme getiriyoruz; disiplini artırmak, sertliği artırmaka olmaz; insanların eğitim düzeyini, insanların bilgi düzeyini artırdığınız zaman temin ettiğiniz disiplin kalıcıdır. Zora, sertliğe, zorlamaya, cezaya dayalı disiplin geçicidir, yüze karşı disipline dönüşür ve böyle olduğunda da lâkaytlık hüküm sürer. Biz, kalıcı ve devamlı bir disiplini temin etmek istiyorsak, insan haysiyetini zedelemeyen, onurunu koruyan, bilgiyi, eğitim düzeyini öne çıkaran, bunu baki kılan düzenlemeleri getirmeliyiz; aksi halde, kendimizi aldatmış oluruz.

Bu bahsettiğim meşru verilmesi gerekli cezanın infaz şekli, gerçekten telafisi gayri mümkün sonuçlara müncer olacaktır. Bu, asla ve asla tahmin değildir ve bu hususlar, bütün resmî kayıtlardan temin edilebilir. Az önce bahsettiğim sonuçlar, gerçekten, şu tasarı metnindeki bu düzenleme yerinde bırakılır ise çok ciddî sonuçlara neden olacaktır. Bundan daha hafif türdeki eylemler için bile çok ağır sonuçlar meydana gelmiştir.

Cezaların özelliği, caydırıcı olmasıdır; ancak ceza vermeyi öngören bir hukuk anlayışı da ilkel bir anlayıştır. Aslolan nedir; insanlarımızı suça iten nedenleri önleyici tedbirlerin alınmasıdır. Bunları, gerçekten, bilgiyle, eğitimle, bu işin uzmanı akademisyenlerce, uzmanlarca ortaya konulması suretiyle, insanlarımızı suça ve suçluluğa iten etkenleri ortadan kaldırdığınız zaman, suçu ortadan kaldırmış olursunuz, cezaya hiç gerek kalmaz. Çağdaş hukuk devletine, hukukun üstünlüğü ilkesine yakışan da budur. Yoksa, insanları suça iten nedenleri ortadan kaldırmıyorsunuz, aksine, suça iten nedenleri fazlalaştırıyorsunuz. İnsanlar suç işledikten sonra yakasına yapışıp, ceza veriyorsunuz. Bu, herhalde, geçen yüzyıllarda kalan ilkel bir anlayıştır.

21 inci Yüzyıla girdik, büyük Türk devletine ve Yüce Türk Milletine yakışan düzenlemelerin Yüce Meclisimizin huzuruna getirilmesini ve bu cezanın infaz şekli konusunda getirilen yeni düzenlemenin, gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve gerekse Anayasanın insanlık haysiyet ve onurunu zedeleyici maddelerine aykırı olduğunu düşünüyor, bu hatanın düzeltilmesini temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Toprak, teşekkür ederim; hükümetimiz de, inşallah, bunu tezekkür edecek, düzeltecektir.

Madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.

10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum :

MADDE 11. – 1632 sayılı Kanunun değişik 39 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Askerî mahkemelerce verilen tutuklama kararları ile asker kişiler hakkında verilen cezaların ve tutuklama kararlarının infaz yeri

Madde 39. – Asker kişiler hakkında hükmolunan ve aşağıda gösterilen cezalar, 353 sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun beşinci kısmında yazılı esaslar dahilinde askerî cezaevlerinde infaz edilir.

A) Subay, astsubay, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli Devlet memurları, uzman jandarma ve uzman erbaşlar hakkında verilen ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden veya Devlet memurluğundan çıkarmayı, ilişik kesmeyi veya sözleşmenin feshini gerektirmeyen hürriyeti bağlayıcı ceza hükümleri.

B) Askerî öğrenciler hakkında verilen ve askerî öğrencilik hukukunun kaybettirilmesi sonucunu doğurmayan hürriyeti bağlıyıcı ceza hükümleri.

C) Erbaş ve erler hakkında, asker edildikten sonra işledikleri suçlardan verilen bir yıl veya daha az süreli hürriyeti bağlayıcı ceza hükümleri,

Hürriyeti bağlayıcı diğer cezalar, genel cezaevlerinde çektirilir. İnfaz sırasında hükümlülerin üzerinden askerlik kıyafeti ve işaretleri kaldırılır.

Genel cezaevlerinde ceza sürelerini tamamlayan askerlik yükümlüleri, geri kalan askerlik hizmetlerini tamamlamak üzere askerî makamlara teslim edilirler.

Yargı organlarınca haklarında tutuklama kararı verilen asker kişiler, bu sıfatlarını korudukları sürece askerî tutukevine konulurlar.

Savaş ve sıkıyönetim hallerinde askerî mahkemelerce tutuklanan sivil kişiler, askerî ceza ve tutukevlerine konulurlar. Bu hallerin bitiminde tutuklular, Adalet Bakanlığı ile Millî Savunma Bakanlığı arasında varılacak mutabakat üzerine sivil tutukevlerine nakledilirler.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak konuşacaklar.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Biliyorsunuz, Sayın Toprak, hâkim, önemli şeyler söylüyor.

FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, iltifatlarınıza layık olmaya çalışacağım.

Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddemiz, hangi kişilerin, hangi görevlilerin askerî cezaevlerine konulacaklarına ilişkindir kısaca. Dün, geneli üzerinde ve 1 inci madde üzerinde konuşmalar yaparken ifade ettiğim bazı konular vardı; neden, ille de sivil kişileri, asker kişi tanımına sokmak zorunluluğu hissediyoruz, ben, hâlâ bunu anlayamadım; bunun mahzurlarını, maddelere gelindiğinde ifade edeceğimizi söylemiştim, bu, somut örneklerinden bir tanesidir. Şöyle ki; hafızalarımızı biraz yokladığımız zaman, 1994 ve 1995 yıllarında -ismini zikretmeyeceğim- bazı tanınmış gazeteciler, yazarlar, işledikleri birkısım suçlar nedeniyle askerî cezaevlerine konulmuştu. O zaman, kamuoyunda ciddî tartışmalar gündeme gelmişti. Neydi bu tartışmalar; neden sivil kişiler askerî cezaevine konuluyor. Gerçekten, bu tartışmalar yoğunlaşınca, Genelkurmay Başkanlığımız, bu konuda güzel bir çalışma başlattı; buradaki komisyon sırasında oturan değerli konuğumuz da, bu çalışmaları yürüten kişiydi, gerçekten örnek bir çalışmaydı. Biz, sivil kişileri, mümkün olduğu kadar askerî yargıda yargılamayalım, askerî yargının kapsamını daraltalım, bu kadar da tepkiye maruz kalmayalım şeklinde güzel bir çalışma başlatılmıştı; ancak, bu çalışma, henüz yasal bir düzenleme şekline getirilmediği için üzüntü duyuyorum. O dönem oluşan tepkiler, elbette, belki, kendileri açısından haklı tepkiydi; ama, Askerî Ceza Kanununun 39 uncu maddesi karşısında yasal olmayan bir tepkiydi. Hangi sivillerin, ne şekilde askerî cezaevine konulacaklarına ilişkin hükümler, bu maddededir; "As.C.K." dediğimiz Askerî Ceza Kanununun 39 uncu maddesinde serdedilmiştir.

Bunların içerisine, askerî şahıs tanımı içerisine, sivil memurları -devlet memurları, sivil memurları, ne dersek diyelim- dahil etmek suretiyle nasıl bir mahzurun ortaya çıktığı bu maddede açıkça görülmektedir. Şöyle ki: Asker kişi tanımına, sivil memurları, devlet memurlarını soktuk, işçileri de soktuk... Her ne kadar, Sayın Bakan "işçilerin bunun dışında olacağına ilişkin düzenleme getireceklerini" ifade ediyorlarsa da, bu konu, doktrinde oldukça tartışmalıdır. Tartışmalı olan bir konuyu, kesin, tartışılmaz gibi yasal bir statüye kavuşturmak mümkün değil. Sivil şahıslar, sivil personel, bunu özele indirgediğimiz zaman, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli memurlar ve işçiler, asker kişi tanımı içerisine alınmakla, dışarıda işledikleri herhangi bir s nedeniyle de, bu madde uyarınca, askerî cezaevine konulacaklar. Sadece, Sayın Bakanın getireceklerini ifade ettiği değişiklik önergesindeki 211 sayılı İç Hizmet Kanununun 115 inci maddesi sınırları içerisinde kalınmayacak; bu kişilerin, dışarıda işledikleri sivil suçlar nedeniyle de, aynen, diğer asker kişiler hakkında uygulanageldiği üzere, askerî cezaevine konulacakları gibi bir sonuç doğurmaktadır.

Ben, bu tanımda, neden bu kadar ısrar edildiğini anlayabilmiş değilim. Açıkçası, 1992 yılının Ağustos ayında Yüce Meclisin gündemine getirilen tasarıda da, zaten, böyle bir tanım yoktu. Yine, daha sonraki hükümetler döneminde getirilen tasarılarda da bu tanım yoktu. Zannediyorum, zuhulen, belki de, konunun uzmanı olmayan; ama, iyiniyetle yaklaşmış olan bazı arkadaşlarımızın bir yanlışları neticesinde, asker kişi tanımı içerisine bu devlet memurlarının sokulmuş olması ciddî bir hatadır. Bu hatanın, tasarıyla getirilen düzenlemeler dışındaki başka maddeler için de, ciddî hatalara müncer olacağı açık. Bu husus lâ tartışılmakta. Gerçekten, benim bahsettiğim şu konu hakkında askerî yargı mensupları da kendi aralarında ikiye bölünmüş vaziyetteler. Siz, bu şekilde, doktrinde tartışmalı hale gelmiş bir konuyu, nasıl, kesin bir yasal statüye kavuşturursunuz; bunu anlamak mümkün değildir.

Sivil memurlar -devlet memurları diyoruz şimdi- işçiler, askerî olmayan suçları nedeniyle bir mahkûmiyet cezası aldıklarında asker kişi sayıldıkları için, Askerî Ceza Kanununun 39 uncu maddesi uyarınca, askerî cezaevine konulacaklardır; yani, 1994 ve 1995 yıllarında tanınmış bazı gazeteci ve yazarların cezaevlerine konulmalarını, biraz daha genişletiyoruz, daha da yasal bir zemine kavuşturuyoruz.

Sonradan ve zuhulen bu tasarının içerisine sokulanlarla, tasarının bütün sistematiği altüst edilmiştir ve bununla birlikte, devlet memurlarının ana statülerini belirleyen 657 sayılı Kanunla, yine, işçilerin statülerini belirleyen çok sayıdaki kanunlarla belirlenen statüler de altüst edilmiş vaziyettedir. Bunlar, belki, sonucu öngörülemeyen, o an için iyiniyetle yapılmış davranışların, düşüncelerin sonucu olabilir; ancak, galiba, bu tasarı, belli bir yere gelindiğinde bırakılacak, sonuçlandırılmayacak.

Ortaya koyduğumuz bu eleştirilerin, önerilerin, her türlü küçük düşünceden, siyasî mülahazadan, ucuz düşünceden çok uzaklarda olduğunu hepimiz biliyoruz. Bana gelen -dünden beri çok ciddî ve olumlu tepkiler aldım- tepkilerde de, haklı olduğumuz ortaya konulmuştur. Sayın Bakan da, bu konuda, örtülü de olsa, birtakım yanlışlıklar olabileceğine ve bunun düzeltileceğine ilişkin bir itirafta bulunmuştur. Bunlar, fevkalade güzel ve olumlu gelişmelerdir.

Ben, bayram tatili nedeniyle verilen aradan yararlanılarak, bahsettiğimiz -belki ileride bahsetme fırsatı bulamayacağımız- çekincelerin iktidar-muhalefet ayırımına gidilmeksizin, bir uzlaşma zemininde, geliş amacına uygun olarak, gayet güzel, fevkalade bir tasarıyı Yüce Meclisin ve Yüce Türk Milletinin şanına yakışır bir şekilde çıkaracağımızı umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Toprak, teşekkür ediyorum efendim.

11 inci madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12. – 1632 sayılı Kanunun değişik 47 nci maddesinin başlığı ve (A) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Cezaların tecili ve hürriyeti bağlayıcı cezalar yerine uygulanabilecek ceza ve tedbirler.”

“A) Askerî mahkemelerden Askerî Ceza Kanununun Üçüncü Babının Dördüncü Faslında yazılı suçlardan dolayı verilen cezalar tecil edilemez ve para cezasına veya tedbirlerden birine de çevrilemez. Aynı Kanunun Üçüncü Babının Üçüncü Faslı ile 84 üncü maddesi hariç olmak üzere 5 inci ve 130 uncu maddesi hariç olmak üzere sekizinci fasıllarında yazılı suçlardan dolayı verilen cezalar tecil edilemez. Ancak fiili işlediği zaman 18 yaşını doldurmamış çocuklarla, hüküm zamanında 70 yaşına girmiş olanların mahkûm oldukları bir seneden az hapis cezaları tecil olunabilir.”

BAŞKAN – Sayın Toprak, 12 nci madde üzerinde söz istiyor musunuz?

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) – Hayır Sayın Başkan.

BAŞKAN – Başka söz isteyen?.. Yok.

12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 13. – 1632 sayılı Kanunun 53 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Şartla salıverilme

Madde 53. – Askerî mahkemeler tarafından mahkûm edilen askerî şahıslar hakkında şartla salıverilme ve şartla salıverilme kararının geri alınması hususlarında 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun ilgili hükümleri uygulanır.

Gerek askerî mahkemelerden ve gerekse adliye mahkemelerinden şartla tahliye kararı alanların tamamlanacak askerî yükümlülükleri varsa, tahliyelerinde tamamlattırılır.”

BAŞKAN – 13 üncü madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 14. – 1632 sayılı Kanunun 67 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 67. – Aşağıda yazılı fiilleri işleyen asker kişiler, yabancı ülkeye kaçmış sayılarak üç seneden beş seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar.

A) Herhangi bir nedenle izinli olsa dahi, yabancı ülkeye gitme müsaadesi bulunmaksızın ülke sınırları dışında üç günü geçirenler,

B)Ülke sınırları dışındaki bir askerî birlik veya görev yerinden, deniz veya hava aracından kaçıp da bu durumda üç günü geçirenler,

C) Ülke sınırları dışındaki bir askerî birlikten, deniz veya hava aracından herhangi bir nedenle ayrı düşüp de askerî veya sivil bir Türk resmî makamına veya müttefik devlet makamlarına özürsüz olarak müracaat etmeksizin üç günü geçirenler,

D) Harp esiri iken serbest bırakılıp da askerî veya sivil bir Türk resmî makamına veya müttefik devlet makamlarına teslim olmak üzere harekete geçme imkânı doğduğu halde, özürsüz olarak hareketsiz kalan ve bu durumda üç günü geçirenler.

Aşağıda yazılı hallerde beş seneden on seneye kadar hapis cezası verilir.

A) Fail beraberinde silah , mühimmat, savaş araç veya gerecini götürmüş ise,

B)Fail hizmet yaparken kaçmış ise,

C) Fail mükerrir ise,

Seferberlik ve savaş halinde bu maddede yazılı mehil bir güne iner. Bu maddedeki suçu seferberlikte işleyenlere yedi seneden, savaş halinde işleyenlere ise on seneden aşağı olmamak üzere ağır hapis cezası verilir.”

BAŞKAN – 14 üncü madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahıslar adına söz isteyen?.. Yok.

14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 15. – 1632 sayılı Kanunun 68 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Mehil içinde yakalananların cezası

Madde 68. – 66 ve 67 nci maddelerde yazılı olan süreler içinde yakalananlara iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir.

Aşağıda yazılı hallerde, gün unsuru aranmaz ve ceza artırılır.

A) Fail beraberinde silah, mühimmat, savaş araç ve gerecini götürmüş ise,

B) Fail hizmet yaparken kaçmış ise.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen ?.. Yok.

15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 16. – 1632 sayılı Kanunun 71 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Erbaşların rütbelerinin geri alınması

Madde 71. – Firar ve izin tecavüzü cürümlerinden hüküm giyen erbaşların rütbelerinin geri alınmasına da hükmolunur.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 17. – 1632 sayılı Kanunun değişik 76 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Tutukevi veya cezaevinden kaçmak veya kaçmaya aracı olmak

Madde 76. – Askerî tutukevi veya cezaevinden kaçmak veya kaçmaya aracı olmak suçlarını işleyen asker kişiler hakkında, Türk Ceza Kanununun Dördüncü Bab Yedinci Faslında yeralan hükümler uygulanır.

Ancak, askerî ceza ve tutukevlerinden altı gün veya daha fazla süre ile kaçan asker kişilere verilecek hapis cezası veya asıl cezaya ilave olunacak hürriyeti bağlayıcı ceza bir yıldan az olamaz.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

17 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 18. – 1632 sayılı Kanunun değişik 77 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Göz veya oda hapsi ceza yerinden kaçmak, infaz şartlarına uymamak, kaçmaya aracı olmak

Madde 77. – Disiplin mahkemeleri ile disiplin amirleri tarafından verilen göz veya oda hapsi cezalarının çekildiği yeri terkedenlere veya cezanın diğer infaz şartlarını yerine getirmeyenlere, bir aydan altı aya kadar hapis cezası verilir.

Göz veya oda hapsi ceza yerinden kaçanlara, aracı olanlara veya ihmal yahut kayıtsızlıkları ile kaçmalarına sebebiyet verenlere de aynı ceza uygulanır.

Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli Devlet memurları hariç, göz veya oda hapsini çekmekte olduğu yeri terk fiili, altı gün veya daha fazla devam etmiş ise, verilecek hapis cezası bir yıldan az olamaz.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarının 18 inci maddesiyle ilgili olarak çok kısa bir bilgi vermek amacındayım. Bu tasarı ilk kez komisyon gündemine getirildiğinde, askerî şahıs tanımı içerisine sokulan memur kavramının ne tür sakıncalar doğuracağı başlangıçta ifade edilmişti, takip eden madde görüşmelerine geçildi ve bu 18 inci maddeye gelindi... Oda ve göz hapsi cezası verdiğimiz, örneğin bir bayan memur veya bir yüksek mühendis veya halihazırda askerî hastanelerde istihdam edilen doçent doktorlarımız var, akademik kariyere sahip, belli sivil personelimiz var; bunlar memur statüsündedirler ve tüm rütbelilerin astı durumundadırlar.

Şimdi, biz, örneğin bir bayan memura, memureye, bir doçent doktora, bir mühendise, bir akademisyene, memur statüsünde olması nedeniyle oda veya göz hapsi cezası verdik. Bu, kışla içerisinde kalacaksın, dışarıya çıkamayacaksın, hizmetleri yürüteceksin demektir. Bir bayan memura oda hapsi cezası verdik, kışla içinde, farz edin bir oda, bu oda içerisinde dört haftaya kadar, yani 28 güne kadar burada bulunacak... Peki, bulunmadı; örneğin -göz hapsi cezası kışla hudutlarıyla sınırlı- kışla hudutlarını izinsiz terk etti gitti. Bunun sonucu, tasarıyla, ceza, bir yıl olarak öngörülmüştü. Evet, bir bayan memur, göz hapsinde bulunduğu yeri terk ettiği takdirde, bir yıl hapis cezasına çarptırılacaktı. Uyarılarımız ve bu vahim sonuçlar görüldüğünde; efendim, biz bunu öngörmemiştik, o zaman, biz, memurlarımızı bundan muaf tutalım denilerek geri adım atılmıştı ve memurların bu kapsamın dışında tutulacağına ilişkin düzenleme, komisyonda getirilmişti.

Dünkü uyarılarımız üzerine, memurların bu maddede tabi oldukları vahim sonuç düzeltilmek üzere bir önerge de hazırlanmış durumda, iktidar grupları tarafından. Bunu memnuniyetle karşılıyoruz ve yanındayız. Zaten, geçtiğimiz birkaç maddede, gerçekten, ceza adaletsizliği, dengesizliği olan maddeler, boşluk olması nedeniyle ciddî sıkıntılar doğuran hükümler giderilmiş vaziyette. Bunlar, güzel çalışmalardır; uzun yıllardır bekleyen ve gecikmiş düzenlemelerdir; bunlar, memnuniyet vericidir.

Bu tasarıyla, benim bahsettiğim sakıncaların nerelere varacağı açıkça ortaya konulmuştur: Göz hapsi, ceza yerini terk ve bir yıl... İkaz ettik, memurlar muaf tutuldu. Şimdi, tamamen bu düzenleme dışına çıkarılıyor; ama, sadece bu maddenin hükümlerinin uygulanması açısından. Tasarıda 40 madde var, bu 40 maddede, sanıyorum 30'a yakın maddeyle ilgili, ciddî sonuçlar doğuracak düzenlemeler getirilmekte. İyi de, Askerî Ceza Kanununda sadece bu maddeler yok ki... Daha pek çok maddeler var. Asker kişi tanımına sokmakla; yani, Askerî Ceza Kanununun uygulanması bakımından, memurları asker kişi tanımına sokmakla, tüm sistematiğin, Askerî Ceza Kanunu sistematiğinin memurlara uygulanmasını kabul ettik. Tasarıyla, sadece bu maddede getirilen değişiklik konusunda bir karar veriyoruz; ancak, değişikliğe ihtiyaç duyulmayan ve tasarıda yer almayan diğer maddeler üzerinde ne tarz olumlu sonuçlar doğuracağı hususu hiç dikkate alınmadı, hiç tartışmaya değer bulunmadı. En azından, bu tasarı bir alt komisyona havale edilmiş olsaydı, bu sakıncalar bertaraf edilebilirdi. Ancak, sayısal çoğunluk, maalesef, nitelikli çoğunluğa dönüşmediği için bu mahzurlu sonuçlar ortaya çıkmış vaziyettedir.

Ben, bu maddede gösterilen yanlıştan dönülme erdeminin sergilenmesini memnuniyetle karşılıyorum. Aynı anlayışın, benim bahsettiğim -tekrar, bir cümleyle ifade etmek istiyorum- memurların, Askerî Ceza Kanununun uygulanması bakımından "asker kişi" tanımı kapsamı dışına çıkarılmasını ve eğer, memurlar hakkında birtakım düzenlemeler yapılması düşünülüyorsa, bu kişilerin ana statülerini düzenleyen 657 sayılı Kanun ile Anayasada öngörülen "genel hükümler" çerçevesinde, son derece mutedil, Türk insanının haysiyet ve onuruna yakışır ve Yüce Meclisin de onuruna yakışır bir düzenleme getirilmek suretiyle, bu, geliş amacının dışına çıkarılmış bulunan tasarıyı geliş amacı doğrultusunda güzel bir sonuca kavuşturacağımızı; memurların "asker kişi" tanımı dışına çıkarılması halinde tüm sorunun çözüleceğini, burada, tekraren ifade ediyor; hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Toprak, teşekkür ederim.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Bu konuda önerge var mı?

BAŞKAN – Efendim, var.

Madde üzerinde bir adet önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 214 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 18 inci maddesiyle düzenlenen Askerî Ceza Kanununun 77 nci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Emrehan Halıcı ismail Köse

Konya Erzurum

Beyhan Aslan Mehmet Kaya

Denizli Kahramanmaraş

Ahmet Güzel

İstanbul

"Göz veya oda hapsini çekmekte olduğu yeri terk fiili altı gün veya daha fazla devam etmiş ise, verilecek hapis cezası bir yıldan az olamaz."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) – Çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz; ancak, yerinde bir değişikliktir; Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Hükümet önergeye katılıyor mu?

DEVLET BAKANI ABDULHALÛK MEHMET ÇAY (Çorum) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini mi okutalım efendim?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe

Tasarının çerçeve 1 inci maddesiyle düzenlenen Askerî Ceza Kanununun 3 üncü maddesi kapsamındaki Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda bulunan devlet memurlarının yükümlülükleri, sadece, 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 115 inci maddesiyle sınırlı olduğundan, madde metninde yer verilen "Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli devlet memurları" ibaresi, tekerrürü önlemek açısından metinden çıkarılmaktadır.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin kabul ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen değişiklik önergesi doğrultusunda 18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum :

MADDE 19. – 1632 sayılı Kanunun değişik 81 inci maddesinin (2) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“2. – Yukarıdaki fıkrada yazılı cezalar suç ortaklarına da uygulanır. Az vahim hallerde altı aydan beş seneye kadar hapis cezası verilir.”

BAŞKAN – 19 uncu madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 20. – 1632 sayılı Kanunun değişik 82 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Amir veya üste saygısızlık ve tehdit

Madde 82. – Toplu asker karşısında veya silahlı iken hizmette veya hizmete ilişkin hallerde amire veya üste zorunlu olduğu saygıyı göstermeyen veya uyarmayı saygı duruşu ile kabul edip dinlemeyen asker kişiler, üç aydan bir seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar.

Amir veya üstünü herhangi bir suretle tehdit edenlere, altı aydan iki seneye kadar hapis cezası verilir. Fiil toplu asker karşısında veya silahlı iken veya hizmet esnasında işlendiği takdirde, verilecek hapis cezası bir yıldan az olamaz.”

BAŞKAN – 20 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak; buyurun.

FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarının 20 nci maddesi, Askerî Ceza Kanununun 82 nci maddesinde öngörülen, üste, kavlî veya fiilî tehdit suretiyle hürmetsizlik suçuyla ilgilidir. Bu suçun daha önce asgarî haddi üç gün idi; çok kısa bir ceza. Yani, benzeri eyleme, suça, Türk Ceza Kanununda daha fazla ceza verilirken, burada üç günlük bir ceza öngörülmesi, bir ceza dengesizliği, adaletsizliği ve cezaların caydırıcı niteliğini yok eden bir ceza haddi olduğu için, bu maddede, bu ceza asgarî haddi, yukarıya, yani, üç aya çekilmektedir; bu, olumlu bir gelişmedir, olumlu bir düşüncedir.

Bizim, tasarıyla ilgili eleştirilerimizi ortaya koyarken "aslında, gerçekten yapılması gereken düzenlemeler var" derken, kastettiğimiz budur. Üç günlük bir cezanın ne kadar caydırıcılığı olur?! Bunun asgarî haddini yukarı çekmek, cezaya bir caydırıcılık getirir. Bu, olumlu bir gelişme. İşte, bizim, burada, asıl öne çıkarmak istediğimiz husus, memur statüsündeki veya işçi statüsündeki sivil personeli asker kişi tanımına sokmakla, daha önceden yalnızca asker kişilerin, rütbeli personelin veya rütbesiz askerlerin işlemiş olduğu bu suçu, asker kişi sayılan memurlar da işleyebilir durumuna sokulmuştur; yani, sivillerin tabi oldukları maddelere... 353 sayılı Kanunun 11 inci maddesinde sivillerin hangi hallerde askerî yargıya tabi oldukları ifade edilmiştir. Askerî Yargılama Usulü Kanununun 11 inci maddesinde bu tadat edilmiştir; ancak, biz, bunu da gözardı ediyoruz; Askerî Ceza Kanununun uygulanması kapsamına sokulan sivil memurların, yalnızca asker kişilerin işleyebilecekleri bu suçu, yani Askerî Ceza Kanununun 82 nci maddesindeki üste, kavlî veya fiilî tehdit suretiyle hürmetsizlik suçunu da işleyebileceklerini dolaylı olarak getirmekteyiz. Neden; asker kişi kapsamına soktuk. Bu madde, yalnızca asker kişiler hakkında uygulanan bir maddedir. Otomatikman asker kişi kapsamına sokulan sivil memurlara, biz, sırf asker kişilerin işleyebilecekleri bir suçu işleyebilecek bir statü getirmiş oluyoruz. Anlatmaya çalıştığımız budur. Bu ise, 657'ye tabi devlet memurlarının ana statülerini belirleyen kanunun 232'de uygulanamayacak, 233'te uygulanacak hükümlerinin ötesinde sonuçlar doğuran bir düzenlemedir. Bu sonuçlar, öngörülmemiştir; İyi niyetle getirilmeye çalışılmıştır; ancak, şu sakıncalı sonuçları, maddeleri geldiğinde tek tek görüyoruz. Ben, daha önceden sonuçlarını öngördüğüm bu tanımı, çok bariz, net bir haklılık ifadesi olarak görüyorum, bu 82 nci maddeyi.

Ben, aynı şekilde, çok kısa olarak ifade etmek istiyorum; Sayın Hükümetten, devlet memurlarının, Askerî Ceza Kanununun uygulanması açısından, asker kişi tanımından çıkarılmasını ve bir statü karmaşasına yol verilmemesini tekrar istirham ediyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Toprak, teşekkür ederim.

Şimdi, söz sırası, Milliyetçi Hareket Partesi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın ismail Köse'de.

Buyurun Sayın Köse.

MHP GRUBU ADINA İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Özel statüsü olan ve milletimizin gözbebeği olan, kendine mahsus kuralları olan bir müessesenin, Ceza Kanunundaki değişikliğini içeren bir tasarıyı görüşüyoruz. Değerli konuşmacı arkadaşımızın, o müesseseden gelmesi dolayısıyla, bilgisini, tecrübesini ve o müessesede bulunduğu dönemde görmüş olduğu noksanlıkları burada aktarmasından memnuniyet duyuyoruz; ancak, Türk Silahlı Kuvvetleri, yalnız talim yaptıran bir müessese değildir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin yan kuruluşları, içerisinde çok çeşitli hizmet yapan müesseseleri vardır; bunun içerisinde hizmet yapan sivil memurları da vardır.

Şimdi, gözünüzün önüne getiriniz; eğer, bu statüyü uygulamamış olur iseniz, ellerinde mevcut olan tüm araçlar yollarda dökülür. Sivil vatandaşlarımızın kullanmış olduğu araçlar ile askerin kullanmış olduğu araçları, yaş itibariyle, imkânları itibariyle mukayese ediniz, siz, bu statüyü koymadığınız anda, ellerindeki o araçlar, bir yıl içerisinde, askerin elinden çıkar. Onun için, müesseseyi gözümüzün önüne getirirken, konuşmalarımızı yaparken, Değerli Toprak, biraz da, bu hassasiyeti göz önünde tutmamız lazım, bu disiplini muhakkak surette muhafaza etmemiz lazım. Tabiî, insan hakları açısından, sivil-asker ayırımı açısından herhangi bir şey söylemiyoruz; ama, müessese içerisinde sivil-asker beraber çalışıyorsa... Ağır bakım fabrikası var, Etimesgut'a giderken, yolun üzerinde; fabrikanın içerisine giriyorsunuz, subayı var, assubayı var, eri var ve sivil personeli var; yani, mühendisi var, vatandaşı var. Şimdi, siz, orada yapılacak olan bir imalatı, yapılacak olan bir hizmeti, asker olarak kaldırır başka tarafa koyar, oradaki sivil vatandaşı onların içerisinden ayırırsanız, orada hizmet aksar. Onun için, meseleyi, biraz da bu yönüyle değerlendirmemiz lazım.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin, bu konuda bir dayatmacı düşüncede olmadığını, değerli milletvekillerimizin konuşmalarından sonra, bir yanlışlıktan da dönebilecek kadar büyük bir basiret de gösterdiğini ifade etmek istiyorum. Bu, diğer sivil müesseselerimizden gelen tasarılarda daha radikal hareket edenlere de bir örnek davranış olmuştur. Yani, tekriri müzakere diye, istisnaî bir müesseseyi, askerimiz kabul etmiş; daha doğrusu, Millî Savunma Bakanımız kabul etmiş ve üzerinde gerekli düzenlemelerin yapılacağını ifade etmiştir.

Ben, bu vesileyle, önce, Yüce Milletimizin, sonra siz değerli milletvekillerimizin, önümüzdeki günlerde idrak edeceğimiz kurban bayramını tebrik ediyor; sağlık ve mutlulukla, inşallah, 21 Martta tekrar beraber olmak ümidiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

Sayın Toprak'ın suali var; buyurun efendim.

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) – Sayın Başkanım, ben, sualden ziyade, Sayın Köse'nin temas ettiği bir iki konuya kısaca değineceğim.

BAŞKAN – 60'a göre söz istiyorsunuz; peki, buyurun efendim.

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) – Sözümü uzatmak istemiyorum...

Şöyle ki: İnsanın insana bedduası olur; ama, eğer, ülkenin ülkeye bedduası mümkün olsaydı; bu, herhalde "Allah, size, Türk Devleti gibi komşu ülkeler nasip etsin" olurdu. 14 ülkeyle çevriliyiz; maalesef, bu ülkelerin hiçbirisiyle dost değiliz. Biz, Büyük Atatürk'ün ifade ettiği "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesi gereği, bütün komşularımıza el uzatıyoruz; ama, onlar bize namlu uzatıyor. Potansiyel tehlike görmüyoruz, uluslararası ilişkidir, diplomasidir, çıkar esasına dayalıdır. Böyle bir jeopolitik konumda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ne kadar önemli bir görev ifa ettiği çok açık.

Mensubu olmakla şeref duyduğum Türk Silahlı Kuvvetleri için bir konuyu kısaca ifade etmek istiyorum: Şu mevcut jeopolitik konumda, Türk Silahlı Kuvvetleri bizim en büyük güvencemizdir. Bu bizim en büyük gücümüzün, en büyük güvencemizin farkında olan komşularımız, bu büyük güvencemizi, gücümüzü yıpratabilmek için, iç dengeleri, iç dinamikleri mümkün olduğu kadar karşı karşıya getirmek arzusundalar. Amaç, Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmak suretiyle Türk Devletini rahatlıkla yıkabilmek; amaç bu, çok net. Böyle bir konumda, Türk Silahlı Kuvvetlerini, Türk Milletinin gözünde küçük düşürmeye, aşağılamaya çalışmayı ben vatan hainliğiyle eşdeğer görüyorum; bilerek de olsa, bilmeden de olsa hiç kimsenin buna alet olma gibi bir hakkı ve yetkisi olmadığını düşünüyorum. Bu Yüce Meclisin çatısı altındaki 550 milletvekilinin tamamının da aynı olduğuna yürekten inanıyorum. O zaman, bu düşüncenin aksi bir düşünceyi var saymak, bana göre, hiçbir Türk vatandaşının hakkı değil, yetkisi değil.

O zaman, bize düşen, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, gerçekten, gücünü, yasalardan, haklılıktan almasını temin eden yasal düzenlemeleri ortaya getirmektir. Konuyu ana ekseninden taşırmayalım. Biraz duygusal konuşmalarla, başka mecralara çekmeyelim. Bizim burada ortaya koymaya çalıştığımız tablo çok nettir. Bunu ifade etmek istedim. Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Net bir şekilde ifade ettiniz, zapta geçti. Mesele anlaşılmıştır. Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, Başkanlık olarak, 20 nci maddenin çerçevesinin aşağıdaki şekilde olmasının daha uygun olacağı kanaatindeyiz.

"1632 sayılı Kanunun mülga 82 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir."

Bu düzenlemeye Komisyon ve Hükümet katılıyorsa, maddeyi bu şekilde oylayacağım efendim.

Sayın Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz efendim, yerinde bir davranış.

BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet de katılıyor.

Madde başlığı okuduğum değiştirilmiş şekliyle, 20 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler_ Kabul etmeyenler_ Kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi okutacağım; ancak, sayın milletvekilleri, görüyorum ki, karar yetersayısı yok gibi. Haberiniz olsun, biraz sonra isteyeceğim.

Sayın Arınç, devam etmek istiyorsanız aramayayım. Bana söylenen buydu, ben de öyle söz vermiştim. Sözümüzde durduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Devam etmek istiyorsanız söyleyin.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Efendim, bir dakika_ Bendeniz istedim, oturun, bu sefer size o fırsatı vermiyorum; ben, kendim istedim.

21 inci maddeyi okutuyorum :

MADDE 21. – 1632 sayılı Kanunun 85 inci maddesinin (1) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“1. Bir amire veya üste hakaret eden üç aydan bir seneye kadar hapis cezası ile, hakaret hizmet esnasında yahut hizmete müteallik bir muameleden dolayı vukubulursa altı aydan üç seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunacağım; ancak, karar yetersayısını arayacağım.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Gruplar anlaşmış efendim, karar yetersayısı aramadan kapatabilirsiniz Başkanım.

BAŞKAN – Karar yetersayısı istiyorum efendim; arayacağım.

21 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maalesef, karar yetersayısı yok.

Grup başkanvekillerine sesleniyorum, aç-kapat mı yapayım, yoksa, millî heyecan doruğa varmış, evlerinize gidip Galatasarayı mı seyredeceksiniz? Daha fazla zorlamanın yanlış olduğu kanaatindeyim; ama, grup başkanvekillerinin önerisini alayım.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Kapatalım Sayın Başkan.

MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, bugün, biz, Fenerbahçeliler de Galatasaraylı olduk.

BAŞKAN – Efendim, millî heyecan doruğa vardı dedik zaten. Niye, bu partizanlığı yapıyorsunuz, yapmayın!.. Aşkolsun!.. Olur mu, bu millî maçtır... Biz diyor muyuz Beşiktaş diye yani!..

Böylece, karar yetersayısı olacağını tahmin etmediğim için, Türk Milletinin ve siz, onun sayın vekillerinin mübarek Kurban Bayramını şimdiden kutluyor, sözlü sorular ile denetim konularını sırasıyla görüşmek için, alınan karar gereğince, 21 Mart 2000 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 17.07

 

VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Kocaeli SEKA Kavaklığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/1377)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Lütfi Yalman

Konya

1. 13.3.1998 tarih ve 306/583 sayılı yazı ile Kocaeli Sanayi Odası “Kocaeli SEKA Kavaklığının Kocaeli Sanayi Odası öncülüğünde Kocaeli’de bir serbest bölge kurmak amacıyla oluşturulan müteşebbis organizasyona satılmasını” talep eden dilekçesi değerlendirilmeye alınmış mıdır? Alındı ise nasıl bir sonuç doğdu. Alınmadı ise niçin değerlendirmeye alınmamıştır?

2. Aynı “SEKA Kocaeli Kavaklığı” için ayrıca Kibar Holding A.Ş. tarafından Sanayi ve Ticaret Bakanlığına gönderilen ve oradan SEKA Genel Müdürlüğüne intikal ettirilen 31.3.1998 tarihli yazı ile “galvanizli sac tesisi yapımı için 400 dönüm arsaya ihtiyaçları olduğu bu nedenle sanayi yatırımına uygun bu arsaya SEKA tarafından belirtilecek satış koşulları çerçevesinde teklif vermek istediklerini” içeren dilekçe değerlendirme sonucu ne olmuştur? Değerlendirmeye alınmadı ise gerekçeleri nelerdir?

3. “SEKA Kocaeli Kavaklığı” için Ford Otomotiv Sanayi A.Ş.’de 24.4.1998 tarih ve 1201 sayılı yazı ile “dünya pazarı için düşünülen yeni bir motorlu aracın üretilmesi amacıyla arsaya ihtiyaçları olduğu bu nedenle meşhur araziden 1 600 dönümlük kısmının uygun şartlarla kendilerine satılmasını” talep ettikleri dilekçe, öncelikle değerlendirmeye alınmış mıdır?

4. Diğer iki müracaat içeriği de yatırım ve istihdam projesine dönük içerik olduğu halde öncelikle Ford Otomotiv Sanayi A.Ş.’nin teklifinin değerlendirmeye konmasının ve ücret mukabili talebe rağmen ücretsiz arazi tahsisatı yapılmasının gerekçeleri nelerdir?

5. SEKA Genel Müdürlüğü, vaki müracaatları dikkate alarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığına gönderdiği 29.4.1998 tarih ve 1883 sayılı yazı ile, kurumun finansman darboğazından kurtulması için fidanlığın layık bir bedelle satılmasına uygun görüş bildirdiği doğru mudur? SEKA’nın darboğazdan kurtarılması için ihtiyacı olan paranın arazi satılarak karşılanması yoluna niçin gidilmemiştir?

6. Yüksek Planlama Kurulu 20.5.1998 tarih ve 98/T-22 sayılı kararı ile Yeniköy ve İhsaniye sınırları içinde kalan arsanın 2 313 666 m2’lik alandan 1 600 000 m2’lik bölümünün Ford Otomotiv Sanayi A.Ş.’ne bedeli mukabilinde tahsis edilmesi kararı alarak bedelin peşin ödenmesiyle birlikte tapu devrinin SEKA Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulunca yerine getirmesi kararını verdiği doğru mudur?

7. Yüksek Planlama Kurulu 5.6.1998 tarih ve 98/T-29 kararı ile SEKA Genel Müdürlüğünü satışla ilgili görevlendirmiş ve bu satıştan doğabilecek zararın görev zararı olacağı görüşüne yer ver miş midir? Görev zararının da hazinece karşılanacağı öngörülmüş müdür?

8. Bakanlar Kurulu kararı uyarınca SEKA Genel Müdürlüğü ile Ford Otomotiv Sanayi A.Ş. arasında 1.7.1998 tarihinde akdedilen 12 maddelik protokol şartları neleri içermektedir? Bu protokol şartları neleri içermektedir? Bu protokol gereği Ford Otomotiv Sanayi A.Ş. SEKA’ya ne kadar ödeme yapmıştır? Ne şekilde ödemiştir?

9. Eğer herhangi bir ödeme yapılmaksızın tapu devri gerçekleştirildi ise, ortaya çıkan görev zararı ne kadar olmuştur? Bu görev zararı hazinece karşılanmış mıdır?

10. Söz konusu yerin bedelsiz olarak satışından dolayı SEKA’nın uğradığı zararın tespit edildikten sonra görev zararı olarak Hazine Müsteşarlığına bildirilmesi amacıyla Kocaeli 2 nci Asliye Hukuk Mahkemesi kanalı ile düzenlenen 21.7.1998 tarihli bilirkişi raporu ile arsanın 8 390 470 443 979 lira değer tespiti yapılarak Hazine Müsteşarlığına bildirildiği doğru mudur? Tahsis edilen arsanın ne kadarı tahsis edilmiştir : Bu tahsis edilen arsanın bugünkü gerçek değeri ne kadardır?

11. SEKA için, ücret mukabili satılması halinde, içinde bulunduğu malî darboğazdan kurtulması mümkün olabilecek söz konusu arsanın bedelsiz olarak Ford Otomotiv Sanayi A.Ş.’ye tahsis edilmesi, nasıl bir sonuç doğurmuştur? SEKA’nın bu darboğazdan kurtarılması için neler düşünülmektedir?

12. SEKA’ya ait arsanın satışıyla birlikte doğan görev zararının onaylanması için 21.7.1998 tarih ve 6192 sayılı yazı ile bildirilen mahkeme bilirkişi raporu işleme konuldu mu? Böyle bir tahsisatın görev zararı kabul edilmesinin gerekçeleri nelerdir?

T.C.

Devlet Bakanlığı 8.3.2000

Sayı : B.02.0.006/01-600

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 10.2.2000 tarih, A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1377-4076/9738 sayılı yazınız.

Konya Milletvekili Lütfi Yalman tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen ve Sayın Başbakanımızın da tarafımdan cevaplandırılmasını istediği 7/1377-4076 esas sayılı soru önergesine ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığından alınan 6.3.2000 tarih ve 1729 sayılı cevabî yazı ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Yüksel Yalova

Devlet Bakanı

T.C.

Başbakanlık

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 6.3.2000

Sayı : B.02.1.ÖİB.0.10.08.00/1729

Devlet Bakanlığına

(Sayın Yüksel Yalova)

İlgi : Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 15.2.2000 tarih ve 891 sayılı yazısı.

İlgide kayıtlı yazıda, Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın Sayın Başbakana tevcih ettiği yazılı soru önergesinin cevaplandırılarak sonucun bildirilmesi talep edilmektedir.

Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikaları A.Ş.’nin (SEKA) konuya ilişkin cevabî yazısının bir sureti ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Uğur Bayar

Özelleştirme Dairesi Başkanı

Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikaları

Genel Müdürlüğü 29.2.2000

Sayı : B.14.2.TSK.0.74.00.01-M/1713/786

Konu : 355.10/00

T.C.

Başbakanlık

Özelleştirme İdaresi Başkanlığına

İlgi : 21.2.2000 tarih ve B.01.1.ÖİB.0.10.08.00/1273 sayılı yazınız.

İlgi yazı ile kuruluşumuza gönderilen Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın Sayın Başbakan tarafından yanıtlanması istenen kuruluşumuz fidanlık arazisi ile ilgili sorulara ait açıklama ve bilgiler ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederiz.

Kurtcebe Gürkan Engin Gençoğulları

Genel Müdür Genel Müdür Yardımcısı

(Teknik)

Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın Sayın Başbakan Tarafından Yanıtlanması İstenen Kuruluşumuz Fidanlık Arazisi İle İlgili Sorulara Cevaplar Aşağıda Verilmektedir

Soru 1 : 13.3.1998 tarih ve 306/583 sayılı yazı ile Kocaeli Sanayi Odası “Kocaeli SEKA Kavaklığının Kocaeli Sanayi Odası öncülüğünde Kocaeli’de bir serbest bölge kurmak amacıyla oluşturulan müteşebbis organizasyona satılmasını” talep eden dilekçesi değerlendirilmeye alınmış mıdır? Alındı ise nasıl bir sonuç doğdu. Alınmadı ise niçin değerlendirmeye alınmamıştır?

Cevap 1 : Kocaeli Sanayi Odasının 13 Mart 1998 tarih ve 306/583 sayılı yazısına kuruluşumuzca 25 Mart 1998 tarih ve 2697 sayılı yazımızla (Ek-1) “söz konusu arazimiz üzerinde Genel Müdürlüğümüzce yeni kavak türleri üretimi ile ilgili araştırma çalışmaları yapıldığından satılması düşünülmemektedir.” şeklinde görüş belirtilerek cevap verilmiştir. Daha sonra bu arazi ile ilgili Ford Otomotiv Sanayi A.Ş., Kibar Holding ve Kocaeli Sanayi Odasının tekliflerinin de gelmesi üzerine kuruluşumuz görüşü olarak (Ek-2) “içinde bulunduğumuz finansman darboğazının aşılabilmesi için hakka layık bir bedelle satılması” hususları belirtilerek 29 Nisan 1998 tarih ve 1883 sayılı yazımızla Sanayi ve Ticaret Bakanlığına iletilmiştir. Bilahare, Kocaeli Sanayi Odasının taleplerinin devamı üzerine konu ÖİB tarafından değerlendirilmiş ve serbest bölge kurulmak şartıyla, Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığına tahsis edilmek üzere SEKA mülkiyetinde bulunan Ford Otomotiv Sanayine devredilen araziden arta kalan bakiye 679 dönümlük fidanlık arazisinin bedelsiz olarak Maliye hazinesine devredilmesine ilişkin olarak Özelleştirme Yüksek Kurulunda 17.9.1999 tarih ve 99/64 sayıyla bu konuda karar alınmıştır. Devre ilişkin işlemler SEKA tarafından tamamlanmıştır.

Soru 2 : Aynı “SEKA Kocaeli Kavaklığı” için ayrıca Kibar Holding A.Ş. tarafından Sanayi ve Ticaret Bakanlığına gönderilen ve oradan SEKA Genel Müdürlüğüne intikal ettirilen 31.3.1998 tarihli yazı ile “galvanizli sac tesisi için 400 dönüm arsaya ihtiyaçları olduğu bu nedenle sanayi yatırımına uygun bu arsaya SEKA tarafından belirtilecek satış koşulları çerçevesinde teklif vermek istediklerini” içeren dilekçe değerlendirme sonucu ne olmuştur? Değerlendirmeye alınmadı ise gerekçeleri nelerdir?

Cevap 2 : Bu teklifle ilgili görüşümüz cevap 1’de ifade edilen yazımızla Sanayi ve Ticaret Bakanlığına iletilmiştir.

Soru 3 : “SEKA Kocaeli Kavaklığı” Ford Otomotiv Sanayi A.Ş.’de 24.4.1998 tarih ve 1201 sayılı yazı ile “dünya pazarı için düşünülen yeni bir motorlu aracın üretilmesi amacıyla arsaya ihtiyaçları olduğu bu nedenle meşhur araziden 1 600 dönümlük kısmının uygun şartlarla kendilerine satılmasını” talep ettikleri dilekçe, öncelikle değerlendirmeye alınmış mıdır?

Cevap 3 : Konu Bakanlığımıza bildirilmiş olup, değerlendirmenin nasıl yapıldığı konusunda kuruluşumuzun bilgisi yoktur.

Soru 4 : Diğer iki müracaat içeriği de yatırım ve istihdam projesine dönük içerik olduğu halde öncelikle Ford Otomotiv Sanayi A.Ş.’nin teklifinin değerlendirmeye konmasının ve ücret mukabili talebe rağmen ücretsiz arazi tahsisatı yapılmasının gerekçeleri nelerdir?

Cevap 4 : Teklif değerlendirilmesi kuruluşumuz dışında yapılmıştır.

Soru 5 : SEKA Genel Müdürlüğü, vaki müracaatları dikkate alarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığına gönderdiği 29.4.1998 tarih ve 1883 sayılı yazı ile, kurumun finansman darboğazından kurtulması için fidanlığın layık bir bedelle satılmasına uygun görüş bildirdiği doğru mudur? SEKA’nın darboğazdan kurtarılması için ihtiyacı olan paranın arazi satılarak karşılanması yoluna niçin gidilmemiştir?

Cevap 5 : SEKA Genel Müdürlüğünce Sanayi ve Ticaret Bakanlığına gönderdiği 29 Nisan 1998 tarih ve 1883 sayılı yazı ile kurumun finansman darboğazından kurtulması için arazinin hakka layık bir bedelle satılması hususunda görüş bildirilmiştir.

Soru 6 : Yüksek Planlama Kurulu 20.5.1998 tarih ve 98/T-22 sayılı kararı ile Yeniköy ve İhsaniye sınırları içinde kalan arsanın 2 313 666 m2’lik alandan 1 600 000 m2’lik bölümünün Ford Otomotiv Sanayi A.Ş.’ne bedeli mukabilinde tahsis edilmesi kararı alarak bedelin peşin ödenmesiyle birlikte tapu devrinin SEKA Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulunca yerine getirmesi kararını verdiği doğru mudur?

Cevap 6 : Bu konuda Yüksek Planlama Kurulunca bir karar alınmış ancak, bilahare bedelsiz devir hususundaki Bakanlar Kurulu Kararına göre işlem yapılmıştır.

Soru 7 : Yüksek Planlama Kurulu 5.6.1998 tarih ve 98/T-29 kararı ile SEKA Genel Müdürlüğünü satışla ilgili görevlendirmiş ve bu satıştan doğabilecek zararın görev zararı olacağı görüşüne yer vermiş midir? Görev zararının da hazinece karşılanacağı öngörülmüş müdür?

Cevap 7 : 8.6.1998 tarih ve 98/11 163 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla; SEKA mülkiyetinde bulunan Kocaeli Gölcük İlçesindeki fidanlıktan 1 600 dönümlük bölümünün Ford Otomotiv Sanayi A.Ş.’ne bedelsiz olarak devri konusunda SEKA’ya görev verilmiş ve bu görevlendirme sonucu doğacak zararın görev zararı sayılarak hazinece karşılanacağı hükme bağlanmıştır.

Soru 8 : Bakanlar Kurulu kararı uyarınca SEKA Genel Müdürlüğü ile Ford Otomotiv Sanayi A.Ş. arasında 1.7.1998 tarihinde akdedilen 12 maddelik protokol şartları neleri içermektedir? Bu protokol şartları neleri içermektedir? Bu protokol gereği Ford Otomotiv Sanayi A.Ş. SEKA’ya ne kadar ödeme yapmıştır? Ne şekilde ödemiştir?

Cevap 8 : SEKA ile Ford Otomotiv Sanayi A.Ş. arasında yapılan protokol Ek-3’de sunulmuştur.

Soru 9 : Eğer herhangi bir ödeme yapılmaksızın tapu devri gerçekleştirildi ise, ortaya çıkan görev zararı ne kadar olmuştur? Bu görev zararı hazinece karşılanmış mıdır?

Cevap 9 : Bilirkişi tarafından tespit edilen görev zararı 8 390 470 443 979 liradır. Ancak bugüne kadar hazinece görev zararı kesinleştirilerek neticeye bağlanmadığından dolayı mahkeme değer tespiti sonrasında hazinece yapılan inceleme sonunda SEKA’ya bu konuda herhangi bir görev zararı ödenememiştir.

Soru 10 : Söz konusu yerin bedelsiz olarak satışından dolayı SEKA’nın uğradığı zararın tespit edildikten sonra görev zararı olarak Hazine Müsteşarlığına bildirilmesi amacıyla Kocaeli 2 nci Asliye Hukuk Mahkemesi kanalı ile düzenlenen 21.7.1998 tarihli bilirkişi raporu ile arsanın 8 390 470 443 979 lira değer tespiti yapılarak Hazine Müsteşarlığına bildirildiği doğru mudur? Tahsis edilen arsanın ne kadarı tahsis edilmiştir : Bu tahsis edilen arsanın bugünkü gerçek değere ne kadardır?

Cevap 10 : Bahsedilen arazinin değer tespiti Kocaeli 2 nci Asliye Hukuk Mahkemesince yapılmıştır. Düzenlenen rapor 23.7.1998 tarih ve 3319 sayılı yazımız ile Hazine Müsteşarlığına gönderilmiştir. Bahis konusu 1 600 dönüm arazinin tamamı Ford Otomotiv Sanayi A.Ş.’ye tahsis edilmiştir.

Mezkûr arazinin bugünkü değer tespiti için yine aynı yöntemle bilirkişi raporu alınması gerekmektedir.

Soru 11 : SEKA için, ücret mukabili satılması halinde, içinde bulunduğu malî darboğazdan kurtulması mümkün olabilecek söz konusu arsanın bedelsiz olarak Ford Otomotiv Sanayi A.Ş.’ye tahsis edilmesi, nasıl bir sonuç doğurmuştur? SEKA’nın bu darboğazdan kurtarılması için neler düşünülmektedir?

Cevap 11 : 29 Nisan 1998 tarih ve 1883 sayılı yazımızla kuruluşumuzun görüşü Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bildirilmiş daha sonra da Bakanlar Kurulu Kararı gereği işlemler sonuçlandırılmıştır. Kurluşumuz 15.7.1998 tarihinde özelleştirme programına alındığından, o tarihten itibaren kuruluşumuzun finansman ihtiyacı sermayemize mahsuben ÖİB’nca karşılanmaktadır.

Soru 12 : SEKA’ya ait arsanın satışıyla birlikte doğan görev zararının onaylanması için 21.7.1998 tarih ve 6192 sayılı yazı ile bildirilen mahkeme bilirkişi raporu işleme konuldu mu? Böyle bir tahsisatın görev zararı kabul edilmesinin gerekçeleri nelerdir?

Cevap 12 : SEKA’ya ait arsanın satışıyla birlikte doğan görev zararının onaylanması için 21.7.1998 tarih ve 6192 sayılı yazı ile bildirilen mahkeme bilirkişi raporu 23.7.1998 tarih ve 3319 sayılı yazımız ile Hazine Müsteşarlığına gönderilmiştir.

Hazine Müsteşarlığı murakıpları tarafından görev zararına esas inceleme ve tespitler yapılarak konu rapora bağlanmış olup neticesi beklenmektedir.

Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikaları

Genel Müdürlüğü 25.3.1998

Sayı : B.14.2.TSK.0.74.00.06-KH/2697

Konu : 355.10/98 (Fidanlık hk.)

Kocaeli Sanayi Odası Başkanlığına

İlgi : 13.3.1998 tarih 306/583 sayılı yazınız.

Mülkiyeti Genel Müdürlüğümüze ait Yeniköy ve İhsaniye Belediyesi sınırları içinde bulunan yaklaşık 2 400 dönüm SEKA fidanlığı ile alakalı ilgi yazınız incelenmiş olup;

Söz konusu arazimiz üzerinde Genel Müdürlüğümüzce yeni kavak türleri üretimi ile ilgili araştırma çalışmaları yapıldığından satılması düşünülmemektedir.

Bilgilerinize arz ederiz.

Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikaları

Genel Müdürlüğü 29.4.1998

Sayı : B.14.2.TSK.0.74.00.02-GM/1883

Konu : 211.12-98

T.C.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı

(Bağlı ve İlgili Kuruluşlar Dairesi Başkanlığı)

Ülkemizin genel ekonomik şartları içinde ve teşekkülümüz müesseselerinin mevcut teknolojileri ile üretebilecekleri selüloz ve kâğıt kartonu, en ekonomik maliyetle üretebilmek için gerekli tüm gayretlerimize rağmen 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren AT ve EFTA ülkelerinden ithaledilen kâğıtlardan alınan gümrük vergisi ve fonların kaldırılması, ithal kâğıt fiyatlarını, teşekkülümüzün kâğıt karton satış fiyatlarının altına düşürmüştür. İthal kâğıttaki bu ucuzlama teşekkülümüz üretimlerine olan talebi azaltarak üretim satış dengesinin teşekkülümüz aleyhine bozulmasına ve 1997 yılında özellikle ana girdilerimizi teşkil eden kâğıtlık odunda % 73, akaryakıtta (fuel-oil) % 89, elektrikte % 66 ve işçilikte % 121’lik artışlara mukabil satış fiyatlarımız % 58 girdi fiyat ortalamasının çok altında kalmıştır. Bu nedenlerle maliyet-satış fiyat dengesi teşekkülümüz aleyhine bozulması nedeniyle finansman sıkıntısı içine düşülmüştür.

Teşekkülümüzün içinde bulunduğu finansman darboğazından kurtulabilmesi için yönetim kurulumuzun 8.11.1997 tarih ve 19/340 sayılı yönetim kurulu kararında alınan ve sayın Bakanlığınızın tasviplerine sunulan öneriler paketinde yer alan atıl durumdaki arsa ve arazilerimizin değer tespiti yapılarak satılması önerisinde yer alan Kocaeli ile Gölcük İlçesi İhsaniye Köyü tapuya 4 pafta, 1 454 parsel no ile kayıtlı 787 249 m2 ile Kocaeli İli, İzmit İlçesi Yeniköy tapuya 36 pafta, 3 420 parsel no ile kayıtlı 1 526 417 m2 olmak üzere toplam 2 313 666 m2 yüzölçümlü SEKA fidanlığı, ana girdimiz olan odun ihtiyacımızın karşılanması, çevrede hayvancılığın ve fidancılığın gelişmesine öncelik etmesi için 1955 yılında tesis edilmiştir. Günün değişen koşulları içerisinde hayvancılık ve fidan yetiştirilmesinden vazgeçildiğinden çevreye olan katkısı ortadan kalktığı gibi yetiştirilen kavak odunu ana girdimiz olan odun ihtiyacımızın sözü dahi edilemeyecek bir kısmını karşılamaktadır.

Ayrıca 1997 yılı içerisinde;

memur+işçilik = 18.4 milyon TL

malzeme = 1.3 “ “

diğer masraflar = 25.6 “ “

olmak üzere toplam 47.7 milyon TLSEKA fidanlığına masraf yapılmış, buna mukabil yetiştirilen meyvelerden elde edilen gelir 9.9 milyon TL’dir.

Fidanlığın getirdiği yük teşekkül genelinde fazla olmamasına rağmen içinde bulunduğumuz finansman darboğazının aşılabilmesi için hakka layık bir bedelle satılması teşekkülümüzce uygun mütalaa edilmektedir.

Yukarıda sözü edilen taşınmazımızdan Ford Otomotiv Sanayi A.Ş. (Ek :1) 120 000 adet kapasiteli bir tesis kurmak için bedeli mukabilinde 1 600 dönümlük, Kibar Holding A.Ş. (Ek : 2) galvenizli sac tesisi kurmak için bedeli mukabilinde 400 dönümlük, Kocaeli Sanayi Odasının (Ek : 3) kendi öncülüğünde Kocaeli’de bir serbest bölge kurmak amacıyla oluşturulan müteşebbis organizasyona tamamının verilmesi ile ilgili talep yazıları yazımız ekinde gönderilmektedir.

Bilgilerinize ve tensiplerinize arz ederiz.

Fevzi Özkaptan Halil Sönmez

Genel Müdür Yardımcısı GenelMüdür

(Teknik)

SEKA Gölcük Fidanlığı ile İlgili Bilgiler

1942 yılında müessese bünyesinde bir fidanlık ve orman işletme şefliği olarak kurulmuştur.

Bunun asıl hedefi fabrika ihtiyacının % 5’lik bir kısmını karşılamak ve zamanla da hedeflerini biraz daha genişleterek hayvancılık, meyvecilik ve tarla ziraatının çevrede öncülüğünü yapmıştır.

Tesis tarihi : Kavak üretimine 1955 yılında başlanmıştır.

Alanı : 2 parsel halinde olup, 1 851 102 m2’si Yeniköy Belediyesi sınırlarında, 787 249 m2’si İhsaniye Belediyesi sınırları içinde kalmak üzere toplam 2 638 351 m2’dir. Bunun 150 000 m2’si arıtma tesisi yapılması için 1994 tarihinde Yeniköy belediyesine, 200 000 m2’side 1995 tarihinde Gölcük Küçük Sanayi Yapı Kooperatifine satılmıştır.

Fidanlık sahaları :

1. Açık alan : 2 313 666 m2

2. Kapalı alanlar : 1 711 m2 (idarî binası, lojmanlar, depolar)

1. Açık alanlar : (2 parsel halinde)

Toplamyüzölçümü : 2 313 666 m2

Dikili alan : 1 558 787 m2

Boş alan : 754 869 m2

(Boş alan : Sazlık sahil kumlu, dere yatağı ve bölme yollardan ibarettir)

Açık alanların

kullanımı : 2 parselde toplam 11 bölme olup, bu bölmelerin 11’inin tamamı ağaçlandırılmış durumdadır. Ağaçlandırılma genelde kavaktır.

Ayrıca denemeler yapılmak üzere, hızlı gelişen çam türleri ile ağaçlandırılmış bölmeler de vardır. Bazı bölmelerde değişik meyve ağaçları bulunmaktadır.

Bu durumda mevcut bölmenin; 8 bölmesi % 100 kavak olup, kavak ağacı adedi 51 271’dir. Kapladığı yetişme alanı 1 290 356 m2’dir.

9 ve 10 numaralı bölmeler kavak, çam ve muhtelif meyve ağaçları ile ağaçlandırılmıştır. 9 numaralı bölmede ayrıca kavak çeliğinin üretildiği kısımda bulunmaktadır.

11 numaralı bölme de 1993 yılı içerisinde kesilerek kâğıt üretiminde kullanılmış olup, 1994 yılında yeniden ağaçlandırılmıştır.

İzmit Sanayi ve Ticaret Odası serbest bölge kurulması amacıyla bu arazinin kendilerine verilmesini teşekkülümüzden talep etmiştir.

SEKA Gölcük Fidanlığı

Tesis tarihi : 1955 yılında tesis edilmiştir.

Alanı : İki parsel halinde olup 1 851 102 m2’si Yeniköy Belediyesi sınırlarında, 707 249 m2’si İhsaniye Belediyesi sınırları içinde kalmak üzere toplam 2 630 351 m2’dir.

Fidanlık sahaları :

1. Açık alanlar : 2 638 351 m2

2. Kapalı alanlar : 1 711 m2

1. Açık alanlar : (2 parsel halinde)

Toplam yüzölçümü : 2 313 666

Dikili alan : 1 883 482 m2

Boş alan : 754 869 m2

(Bu alan; sazlık, sahil kumlu, dere yatağı ve bölme yollardan ibarettir)

2. Kapalı alanlar : 1 711 m2

(İdare binası, lojmanlar, depolar)

Açık alanların

kullanımı : İki parselden toplam 11 bölme olup bu bölmelerin 10’unun tamamı ağaçlandırılmış durumdadır. Ağaçlandırma genelde kavaktır.

Ayrıca denemeler yapılmak üzere hızlı gelişen çam türleri ile ağaçlandırılmış bölmeler de vardır. Bazı bölmelerde değişik meyve ağaçları bulunmaktadır.

Bu durumda mevcut 11 bölmenin; 8 bölmesi % 100 kavak (3-11 yaşında) olup, kavak ağacı adedi 51 271’dir. Kapladığı yetişme alanı 1 290 356 m2’dir.

9 ve 10 numaralı bölmeler kavak (3-4 yaşında), çam (5 yaşında) ve muhtelif meyve ağaçları ile ağaçlandırılmıştır. 9 numaraları bölmede ayrıca kavak çeliğinin üretildiği kısım da bulunmaktadır.

11 numaralı bölme 1993 yılı içerisinde kesilerek kâğıt üretiminde kullanılmış olup, 1994 yılında yeniden ağaçlandırılması planlanmıştır. Her ikisi parsele ait ayrıntılı bilgiler ekte sunulmuştur.

Yeniköy Belediyesi

Parsel no. : 2 059

Yüzölçümü : 1 851 102 m2

Bölme no. Ağaç cinsi Yaşı Ağaç adedi Yüzölçümü m2

1 Kavak 4 3 420 123 120

2 Kavak 3 4 956 178 416

3 Kavak 11 6 706 107 296

4 Kavak 10 9 471 151 536

5 Kavak 9 4 651 74 416

6 Kavak 8 6 942 111 072

7 Kavak 6 9 000 324 000

8 Kavak 5 6 125 220 500

TOPLAM 51 271 1 293 356

İhsaniye Belediyesi

Parsel no. : 1 454

Yüzölçümü : 787 249 m2

Bölme no. Ağaç cinsi Yaşı Ağaç adedi Yüzölçümü m2

9 Kavak 3 500 12 500

Çam 5 3 573 89 325

Meyvelik Muh. 793 28 548

Kavak çeliği 1 13 000 10 000

10 Kavak 4 3 465 91 935

Çam Muh. 850 23 750

Meyvelik Muh. 363 13 068

11 1993 yılında kesildi 324 000

TOPLAM 9 244 593 126

1997 yılı içinde Fidanlık Kısım Müdürlüğünün gelir ve gider durumu

Gider

Memur : 3 682 574 049

İşçilik : 15 765 181 742

Elektrik : 328 159 542

Emlak Vergisi : 14 672 000

Malzeme : 701 896 861

Çeşitli giderler : 665 536 602

Diğer vergiler : 17 219 000

Kavak ekim, söküm vs. : 26 562 760 029

Toplam 47 737 999 825

Gelir

9 893 907 690

160 NCI SAYFA FİLME ALINACAK

Satış Protokolu

Konu : Mülkiyeti SEKA Genel Müdürlüğüne ait Kocaeli İli Gölcük İlçesi İhsaniye Köyü tapuya 4 pafta, 1 454 parsel no. ile kayıtlı 787 249 m2’lik alan ile, Kocaeli İli İzmit İlçesi, Yeniköy tapuya 36 pafta 3 420 parsel no. ile kayıtlı 1 526 417 m2’lik alanın (toplam 2 313 666 m2) 1 600 000 m2’lik bölümünün 8.6.1998 tarih 98/11163 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına göre Ford Otomotiv Sanayi A.Ş.’ne bedelsiz olarak satışıdır.

Taraflar : Satıcı : SEKA Genel Müdürlüğü

Alıcı : Ford Otomotiv SanayiA.Ş. (Ford Otosan)

Şartlar : 1. 8.6.1998 tarih 98/11163 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında belirtildiği gibi bedelsiz olarak Kocaeli İli Gölcük İlçesi, İhsaniye Köyü tapuya 4 pafta, 1 454 parsel no. ile kayıtlı 787 249 m2’lik alanın tamamı ile; tapuya İzmit İlçesi Yeniköy 36 pafta, 3 420 parsel no. ile kayıtlı olan 1 526 417 m2’lik alanın 812 751 m2’lik kısmı (toplam 1 600 000 m2) alıcıya satışı,

– Söz konusu yerde 550 milyon ABD Doları tutarında yatırım yapılması,

– Yatırım sonucunda yıllık 700-1 000 milyon ABDDoları ihracat gerçekleştirilmesi,

– 2 000 kişi ek istihdam yaratılması,

– Yılda yaklaşık 120 000 adet araç üretilmesi,

– Bölge üniversitelerinden biri için bir eğitim tesisi “Fakülte bölüm veya laboratuvar” kurulması kaydıyla,

yapılacaktır.

2. Ford Otomotiv Sanayi A.Ş. bu mukabil taahhütlerini yerine getirmediği takdirde, arsanın o tarihdeki rayiç bedelini satıcıya ödeyecektir.

3. Tapuya İzmit İlçesi Yeniköy 36 pafta, 3 420 parsel no. ile kayıtlı olan 1 526 417 m2’lik alanın 812 751 m2’lik kısmının (Hisareyn deresine bitişik kısım) ana parselden ayrılması (ifraz) ile ilgili işlemlerin yapılması ve tapuda tescil edilmesi, bu bölümün ifraz işlemi tamamlandıktan sonra ayrılan parselin etrafının çit ile çevrilmesi alıcı firma tarafından yapılacaktır. İfraz işlemleri azamî bir ay içinde bitirilecektir.

4. İfraz ile ilgili tüm masraflar ve devir işlemi ile ilgili her türlü vergi resim ve harçların (alım satım vergisi, KDV ve diğer) tümü alıcı tarafından karşılanacaktır.

(Katma Değer Vergisi, Katma Değer Vergisi Kanununun ilgili maddeleri gereği tespit edilecek matrah üzerinden hesaplanacaktır)

5. Satılan arazi (üzerindeki kavaklar) :

– Satılan arazi (üzerindeki kavaklar bedelsiz olarak satıcıya verilecektir.

– Ağaçların kesiminin zamanlaması aşağıdaki esaslara göre yapılacaktır.

a) Satıcı yönetimi şu anda Yeniköy içinde kalan kesim faaliyetini, tapu işlemlerinin tamamlanmasından hemen sonra İhsaniye köyü sınırları içinde alıcı firmanın göstereceği alana kaydıracaktır.

b) Alıcı ilk etepda yapacağı inşaatlarını gösteren krokiyi bir hafta içinde satıcı yönetimine bildirilecek ve kesim buna göre devam edecektir. Bu kesim en geç tapu devrini takip eden ilk onbeş gün içinde tamamlanacaktır. Kesim kesilen ağaçların sahadan kaldırılmasını da kapsar.

c) Alıcı firmanın ikinci etap olarak inşaat yapacağı alanlardaki kavak ağaçları şimdilik kesilmeyecektir. Bu alanlarda inşaat yapılacağı zaman inşaat başlamadan alıcı, satıcıya 15 gün önce haber verecek ve bu kavak ağaçları satıcı veya alıcı tarafından kesilecek ve kesilen ağaçlar bedelsiz olarak satıcıya verilecektir.

d) Satılan bölüm içerisinde kalan SEKA, TÜBİTAK, İ.Ü. Orman Fakültesi ve Kavakçılık Araştırma Enstitüsünce yürütülen proje sahasında kalan kavak ağaçları proje sonuçlandırılana kadar muhafaza edilecektir. Bu muhafaza süresi azamî 5 yılı aşmayacaktır. Ancak Bakanlar Kurulu Kararında yer alan alıcının “bir eğitim tesisi kurulması” şartının yerine getirilmesi nedeniyle kurulacak bina, zorunluluk sebebiyle kavak ağaçları proje alanına denk gelirse o takdirde bubölümdeki ağaçlar da kesilebilecektir. Bu proje tutarının % 50’si 40 500 US$, alıcı tarafından karşılanacaktır. Ödeme 1998’de 16 000 US$,1999’da 15 000 US$, 2000 yılında 8 000 US$ kalanı 2001 yılında her yıl iki taksit olarak ödemeler satıcının fatura karşılığı olarak yapılacaktır.

6. İhsaniye sınırında olan bedelsiz olarak satıcıya verilen kavak ağaçlarının kesim ve taşınma süresi içerisinde mevcut idarî binanın kullanılmasına alıcı firma tarafından müsaade edileektir.

Halen mevcut lojmanlarda oturmakta olan satıcıya ait personelin bu süre içerisinde (kesim ve taşıma işi bitine kadar) lojmanda oturmasına izin verilecektir.

7. Satılan arazi (üzerinde bulunan 1998 mahsulü meyveler satıcı tarafından toplanacaktır.)

8. İdarî konular

a) Satıcının 3 üncü şahıslara taahhütleri :

Bu konuda Gölcük Donanma Komutanlığı ile 9.5.1991 tarihinde yapılan su kuyusu ve su temini konusu dışında herhangi bir taahhüt veya protokolu yoktur.

b) İhsaniye bölgesinde şahısların arazi ihlâli dolayısıyla SEKA tarafından açılmış iki adet ve 3 üncü şahıslar tarafından açılan iki adet davalar ile ilgili, söz konusu yerin (parselin) alıcıya devrinden sonra H.U.M.K.’nunda belirlenen esaslara göre davalara devam edilecektir.

c) Tapu devir tarihinden sonra satışı yapılan yer ve tesisler ile ilgili, satış tarihinden önceki borç ve taahhütler satıcıya aittir.

d) Tapu devir işleminden, alıcının araziyi fiilen teslim almasına kadar geçecek sürede satıcı, sattığı araziyi korumaya ve muhafazaya devam edecektir. Fiilen teslim sürese 30 günü aşmayacaktır.

9. Alıcı firma satın aldığı arazide yapacağı inşaat sırasında satıcı mülkiyetinde kalan arazi ve tesislerde sebep olabileceği zarar ve ziyanı karşılayacaktır.

10. Söz konusu yatırım 31.12.2001 tarihine kadar gerçekleştirilecektir.

11. İhtilâfların hallinde Kocaeli mahkemeleri ve icra daireleri yetkilidir.

11 maddeden ibaret bu protokol taraflarca düzenlenerek 1.7.1998 tarihinde birlikte ve karşılıklı imza altına alınmış olup, SEKA’nın yetkili mercilerinin onayından sonra yürürlüğe girecektir.

SEKA Ford Otomotiv

GenelMüdürlüğü Sanayi A.Ş.

Halil Sönmez A. İhsan Kamanlı Mehmet Parmanbek

GenelMüdür

2. — Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, Cumhurbaşkanlığında görevli personele, makam araçlarına ve Devlet Denetleme Kuruluna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/1399)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

Mehmet Elkatmış

Nevşehir

Sorular

1. Cumhurbaşkanlığı makamında değişik statülerde (memur, işçi, sözleşmeli ve geçici personel) çalışan toplam kaç personel vardır?

2. Cumhurbaşkanlığı makamında çalışan toplam kaç danışman vardır?

3. Cumhurbaşkanlığı makamında kaç adet otomobil bulunmaktadır?

4. Cumhurbaşkanlığı makamının örtülü ödeneği var mıdır? Varsa; 1999-2000 yılları için örtülü ödeneğin miktarları ne kadardır?

5. Devlet Denetleme Kurulu 1997-1998 ve 1999 yıllarında hangi konularda kaç denetlemede bulunmuştur? Denetlenen konulardan hangileri için rapor verilmiştir? Verilen bu raporlardan kaçının gereği yapılmıştır?

T.C.

Devlet Bakanlığı 8.3.2000

Sayı : B.02.0.007/0534

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMMBaşkanlığının 16.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1399-4113/9825 sayılı yazısı.

b) Başbakanlığın 23.2.2000 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-162-19/1081 sayılı yazısı.

Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen, Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını istediği 7/1399-4113 esas no.’lu yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Prof. Dr. Şükrü S. Gürel

Devlet Bakanı

Ek-1

Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’ın Yazılı Soru Önergesinin Cevapları

1. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Teşkilâtında 15.2.2000 itibariyle;

– Kadrolu olarak 461 personel

– Sigortalı sözleşmeli 1 personel

– Süreli (geçici) olarak 133 personel olmak üzere toplam

595 personel istihdam edilmektedir.

2. Cumhurbaşkanlığı Makamına bağlı olarak görev yapan 15 Başdanışman ve 14’de Danışman olmak üzere toplam 29 kişi bulunmaktadır.

3. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Teşkilâtında 1999 yılında 138 araç bulunmakta iken, bunlardan 15 adedi 2000 yılında hizmet sürelerini doldurduğundan kullanımdan kaldırılmış olup, halen 123 araç mevcuttur. Ayrıca, 2000 yılında araç alımı yapılmayacaktır.

4. Cumhurbaşkanlığı Makamının herhangi bir örtülü ödeneği bulunmamaktadır.

5. Devlet Denetleme Kurulunda 1997-1998 ve 1999 yıllarında toplam olarak, 37 adet inceleme, araştırma ve denetleme raporu hazırlanmıştır. (Ek-2)

Ek-2

Devlet Denetleme Kurulunca 1997-1999 Yıllarında Yapılan İnceleme, Araştırma ve Denetlemelerle İlgili Liste

Devlet Denetleme Kurulunca inceleme, araştırma ve denetlemeler sonucunda düzenlenen raporlar 2443 sayılı Devlet Denetleme Kurulu Kurulması Hakkındaki Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Cumhurbaşkanının onayını müteakip Başbakanlığa gönderilmiştir.

Başbakanlığa gönderilen raporların gereği büyük ölçüde yerine getirilmiştir.

Sıra Başbakanlığa

No. İnceleme-Araştırma ve Denetlemelerin Konusu Gönderiliş Tarihi

1 Ülkemizin sağlık sorunları ve çözüm önerileri ile ilgili inceleme 18.6.1997

ve araştırma raporu

2 Türkiye’de tarımsal üretimin durumu, sorunları ve çözüm yolları ile 18.6.1997

ilgili inceleme ve araştırma raporu

3 Türkiye’nin eğitim sorunları ve çözüm yolları ile ilgili inceleme ve 18.6.1997

araştırma raporu

4 Küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerinin geliştirilmesi veAvrupa 2.9.1997

Birliği karşısında rekabet gücünün artırılması yönünde alınması

gereken önlemler ile ilgili araştırma raporu

5 Türkiye’de kamu görevlilerinin emeklilik mevzuatı, sorunları ve 9.9.1997

çözüm önerileri ile ilgili inceleme ve araştırma raporu

6 Ege Denizinde ulusal alaka ve menfaatlerimiz açısından uluslararası 9.9.1997

mevzuat ve ilişkiler çerçevesinde deniz ve hava ulaşımında karşılaşı-

lan sorunlar ve özellikle boğazlarda uluslararası statü ve teknik norm-

lara uygun yolcu ve yük taşımacılığının düzenlenmesine ilişkin ince-

leme ve araştırma raporu

7 Gençlerin kötü alışkanlıklarından uzaklaştırılması ve boş zamanlarının 22.12.1997

değerlendirilmesi için alınması gerekli sosyal ve kültürel önlemler

ile ilgili araştırma raporu

8 Görev suçlarında uygulanan soruşturma ve yargılama kuralları 22.12.1997

ve çözüm önerileri ile ilgili inceleme ve araştırma raporu

9 Anarşi ve terörün önlenmesi ve özellikle Güneydoğu Anadolu Böl- 22.12.1997

gesinde süregelen terör ortamının ortadan kaldırılması için alınması

gerekli sosyo-ekonomik ve kültürel tedbirler ile ilgili araştırma raporu

Sıra Başbakanlığa

No. İnceleme-Araştırma ve Denetlemelerin Konusu Gönderiliş Tarihi

10 Devlet ihale sisteminin sorunları ve çözüm önerileri ile ilgili ince- 28.4.1998

celeme ve araştırma raporu

11 Parlamento ve devlet başkanlığı adına yapılan denetim sistemleri 28.4.1998

ve Türkiye’de uygulanması (ombudsman denetimi) ile ilgili inceleme

ve araştırma raporu

12 Kamu yönetiminde denetim hizmetlerinin geliştirilmesi ve etkinliğinin 28.4.1998

sağlanması için alınması gerekli önlemler ile ilgili inceleme ve araş-

tırma raporu

13 Türk deniz ticareti ve gemi inşaat sanayiinin sorunları ve çözüm öne- 28.4.1998

rileri ile ilgili inceleme ve araştırma raporu

14 İhracatımızın geliştirilmesi ve dış ticaret açığının azaltılması için 13.10.1998

alınması gerekli tedbirler ile ilgili araştırma raporu

15 Türkiye Diyanet Vakfı ile ilgili inceleme ve denetleme raporu 3.11.1998

16 Türkiye’nin kısa, orta ve uzun vadeli enerji ihtiyacı, bu ihtiyacın 9.11.1998

karşılanması açısından çeşitli seçenekler ve yatırımların değerlen-

dirilmesi, özellikle nükleer enerjiden yararlanma olanakları ile

ilgili inceleme ve araştırma raporu

17 Sosyal güvenlik kuruluşlarının sağlık hizmetlerinin denetlenmesi, 9.11.1998

bu hizmetlere ilişkin sorunlar ve çözüm önerilerinin araştırılması

raporu

18 Türk kamu yönetiminde yetki ve görev devri sorunları ve çözüm 9.11.1998

önerileri ile ilgili inceleme ve araştırma raporu

19 Toprak Mahsulleri Ofisinin iş ve işlemleri ile ilgili inceleme ve 9.11.1998

denetleme raporu

20 Emniyet mensuplarının yetiştirilmesi usul ve esasları, sorunları 19.4.1999

ve çözüm önerilerinin incelenmesi ve idarenin bu konudaki

çalışmalarının denetlenmesi ile ilgili inceleme ve denetleme raporu

21 Uluslararası hava ulaşımına açık hava limanlarımızın alt yapı 19.4.1999

ve yer hizmetleri ile güvenlik önlemlerinin uluslararası standartlar

karşısındaki durumu ve alınması gerekli önlemler ile ilgili inceleme

ve araştırma raporu

22 Merkezi hükümetin taşra örgütlenmesi, içinde bulunduğu sorunlar 19.4.1999

ve çözüm önerileri ile ilgili inceleme ve araştırma raporu

23 Türk devletleri ile sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal ilişkilerin 19.4.1999

mevcut durumu, ilişkilerin etkinleştirilmesinin rasyonel yolları ile

ilgili inceleme ve araştırma raporu

24 İstanbul’daki devlete ait sağlık kuruluşlarının denetlenmesi ve bu 1.9.1999

kuruluşların durumlarını, sorunlarını ve halka hizmet verişteki

başarılarını ortaya çıkaracak gerekli araştırmanın yapılması ile ilgili

inceleme ve denetleme raporu

Sıra Başbakanlığa

No. İnceleme-Araştırma ve Denetlemelerin Konusu Gönderiliş Tarihi

25 İzmir’deki devlete ait sağlık kuruluşlarının denetlenmesi ve 7.9.1999

bu kuruluşların durumlarını, sorunlarını ve halka hizmet verişteki

başarılarını ortaya çıkaracak gerekli araştırmanın yapılması ile igili

inceleme ve denetleme raporu

26 Erzurum, Kars ve Diyarbakır’daki devlete ait sağlık kuruluşlarının 7.9.1999

denetlenmesi ve bu kuruluşların durumlarını, sorunlarını ve halka

hizmet verişteki başarılarını ortaya çıkaracak gerekli araştırmanın

yapılması ile ilgili inceleme ve denetleme raporu

27 Adana, Van ve Hakkâri’deki devlete ait sağlık kuruluşlarının denet- 7.9.1999

lenmesi ve bu kuruluşların durumlarını, sorunlarını ve halka hizmet

verişteki başarılarını ortaya çıkaracak gerekli araştırmanın yapılması

ile ilgili inceleme ve denetleme raporu

28 Ankara’daki devlete ait sağlık kuruluşlarının denetlenmesi ve bu 7.9.1999

kuruluşların durumlarını, sorunlarını ve halka hizmet verişteki

başarılarını ortaya çıkaracak gerekli araştırmanın yapılması ile

ilgili inceleme ve denetleme raporu

29 Yargı sisteminde davaların çok uzamasının nedenleri ve çözüm öneri- 16.9.1999

leri ile ilgili inceleme ve araştırma raporu

30 Vakıflar Genel Müdürlüğünün vakıf malları (mesken, akar ve toprak- 16.9.1999

ları) nın yönetimi ile ilgili iş ve işlemlerinin incelenmesi ve denetlen-

mesi raporu

31 Devlet Demir Yollarının, ulaştırma sistemindeki payının artırılması, 23.9.1999

bu kurumun gelişen ve değişen şartlara ayak uydurmak için yapısını,

çalışma metodlarını ve mevzuatını geliştirme ve kendini yenileme

yönündeki çalışmalarının incelenmesi ve araştırılması raporu

32 Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu genel iş ve yürütümünün 23.9.1999

denetlenmesi raporu

33 Edirne, İstanbul, Bursa ve Konya’daki tarihî eserlerin denetlenmesi 23.9.1999

ve bu eserlerin durumlarının, sorunlarının incelenmesi ve araştırılması

raporu

34 Edirne ve Trabzon’daki devlete ait sağlık kuruluşlarının denetlenmesi 7.10.1999

ve bu kuruluşların durumlarını, sorunlarını ve halka hizmet verişteki

başarılarını ortaya çıkaracak gerekli araştırmanın yapılması ile ilgili

inceleme ve denetleme raporu

Sıra Başbakanlığa

No. İnceleme-Araştırma ve Denetlemelerin Konusu Gönderiliş Tarihi

35 İstanbul Boğaziçi alanına ilişkin inceleme ve denetleme raporu 7.10.1999

36 Doğal afetlerin neden olduğu zararların asgariye indirilmesine 7.10.1999

yönelik önlemlerin araştırılması, devletin ve diğer kuruluşların

konuya yaklaşımları ile ilgili araştırma raporu

37 Türk turizminin sorunlarının incelenmesi ve çözüm önerilerinin 29.12.1999

araştırılması ve Turizm Bakanlığının gelişen ve değişen şartlara

ayak uydurmak için yapısını, çalışma metodlarını ve mevzuatını

geliştirme ve kendini yenileme yönündeki çalışmalarının ince-

lenmesi ile ilgili inceleme ve araştırma raporu

3. – Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, Antalya Büyükşehir Belediyesinin sportif faaliyetler için tahsis ettiği yere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/1470)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Fikret Ünlü tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla. 17.2.2000

Dr. Mehmet Zeki Okudan

Antalya

Antalya, Büyükşehir Belediyesi statüsüne kavuşmadan önce gençliğin sportif ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla imar planında 100 üncü Yıl Spor Tesisleri yapılması için yer tahsis edilmiştir. Bu tahsis edilen yere açık ve kapalı spor sahaları yapılmaya başlandı, bir kısmı tamamlandı, bir kısmının inşaatı yarım kalmış beklemektedir.

Spor tesisleri yapımı için ayrılan bu yerin aldığımız duyumlara göre bir kısmının hipermanket yapımı için tahsis edildiğini öğrenmiş bulunmaktayız.

– Bu duyumumuzun doğru olup olmadığının,

– Tesislerin yarım kalan kısımlarının ne zaman tamamlanacağının.

T.C.

Devlet Bakanlığı 8.3.2000

Sayı : B.02.0.0.16/0234

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 24.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1470-4274/10243 sayılı yazısı.

b) Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün 2.3.2000 tarih ve B.02.1.GSM.0.80.00.96/1087 sayılı yazısı.

Antalya Milletvekili Mehmet ZekiOkudan’a ait 7/1470-4274 esas sayılı soru önergesi, Bakanlığıma bağlı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce incelenmiş olup, hazırlanan ilgi (b) yanıt yazısı ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Fikret Ünlü

Devlet Bakanı

T.C.

Başbakanlık

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü 2.3.2000

Sayı : B.02.1.GSM.0.80.00.06/1087

Devlet Bakanlığına

(Sayın Fikret Ünlü)

İlgi : 25.2.2000 tarih ve 0234 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde gönderilen Antalya Milletvekili Sn. Mehmet Zeki Okudan tarafından verilen yazılı soru önergesinde;

Mülkiyeti Genel Müdürlüğümüze ait Antalya100 üncü yıl spor kompleksi içerisinde bulunan boş alanın bir kısmına hipermarket yapılmak üzere tahsis edildiğine dair duyum alındığı ile yarım kalan tesislerin ne zaman tamamlanacağı sorulmaktadır.

Antalya kapalı yüzme havuzu tasfiye edilmiştir. 2 500 kişilik spor salonu inşaatı ise devam etmekte olup, 2000 yılında 200 milyar ödenek ayrılmış ve 2001 yılında bitirilmesi planlanmıştır.

100 üncü yıl spor kompleksi içerisinde hipermarket yapılmak üzere hiçbir kurum veya kuruluşa veya özel şahıslara yer tahsisi yapılmamıştır.

Bilgilerinizi arz ederim.

Kemal Mutlu

Gençlik ve Spor Genel Müdürü

4.—Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın;

—Orman ve tapu kadastrosu geçmemiş sahalarda çam ve meyve ağacı kesimi için uygulanan prosedüre,

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın;

— Doğu Anadolu Su Havzaları Rehabilitasyon Projesine,

İlişkin soruları ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı (7/1471, 1475)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Orman Bakanı Sayın Prof. Dr. Nami Çağan tarafından yazılı olarak cevaplandırılabilmesi için gereğini arz ederim.

Saygılarımla. 17.2.2000

Dr. Mehmet Zeki Okudan

Antalya

Henüz orman kadastrosu ve tapu kadastrosu geçmemiş sahalarda mülkiyet halen vergi makbuzları ve tespit edilen mahallî sınırlar ile belirlenmektedir.

Bu sahalardan çam ağacı veya meyve ağacı kesimi için hangi prosedür takip edilmelidir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Orman Bakanı Sayın Nami Çağan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 16.2.2000

Zeki Ünal

Karaman

Gayriresmî olarak edindiğim bilgiye göre, Dünya Bankası destekli Doğu Anadolu Su Havzaları Rehabilitasyon Projesi Elazığ, Malatya, Kahramanmaraş, Adana ve Mersin illerinde uygulandı.

Daha sonra Isparta ve Antalya’da da aynı isimle bu projenin uygulanması yapıldı. Konya ve Karaman illeri bu projenin kapsamı dışında tutuldu. Eski bakanlardan Sayın, Ersin Taranoğlu zamanında Konya ve Karaman illerini içine alan Göksu Vadisi için buna benzer bir proje hazırlandı. Ancak sonucun ne olduğu bilinmemektedir.

Sorularım şunlardır :

1. Yukarıdaki beyan edilen bilgiler doğru mudur?

2. Doğru ise Karaman ve Konya illerini de içine alan aynı veya benzer bir projenin uygulanması düşünülmekte midir?

T. C.

Orman Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 9.3.2000

Kurulu Başkanlığı

Koordinasyon ve Mevzuat Dairesi Başkanlığı

Sayı :KM.1.SOR/224-709

Konu :Yazılı soru önergeleri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi :TBMM’nin 24.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4399 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan Antalya Milletvekili Sayın Dr. Mehmet Zeki Okudan’ın 7/1471 esas sayılı “Orman ve tapu kadastrosu geçmemiş sahalarda çam ve meyve ağacı kesimi için uygulanan prosedüre ilişkin”, Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın 7/1475 esas sayılı “Doğu Anadolu Su Havzaları Rehabilitasyon Projesine ilişkin” yazılı soru önergeleri Bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabî yazılarımız ilişikte gönderilmiştir.

Arz ederim.

Prof. Dr. Nami Çağan

Orman Bakanı

Antalya Milletvekili Sayın Dr. Mehmet Zeki Okudan’ın Orman ve Tapu Kadastrosu Geçmemiş Sahalarda Çam ve Meyve Ağacı Kesimi İçin Uygulanan Prosedüre İlişkin 7/1471 Esas Sayılı

Yazılı Soru Önergesi Hakkında Orman Bakanlığının Cevabı

Orman ve tapu kadastrosu geçmemiş ve mülkiyeti vergi makbuzları ve tespit edilen mahallî sınırlar ile belirlenen sahalardaki orman ağacı veya meyve ağaçlarından faydalanma; 18.3.1993 tarih ve 21528 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Orman Sayılmayan Yerlerdeki Ağaç ve Ağaççıklardan Sahiplerinin Faydalanma Şekil ve Esasları” hakkındaki yönetmeliğin 17 ve 18 inci maddeleri hükümleri çerçevesinde olmak üzere Orman Genel Müdürlüğünün 14.11.1994 tarih ve KDM.3-OSA-02/1785 sayılı yazıları ile Orman Bölge Müdürlüklerine gönderilen talimat doğrultusunda yapılmaktadır.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın Doğu Anadolu Su Havzaları Rehabilitasyon Projesine İlişkin 7/1475 Esas Sayılı Yazılı Soru Önergesi Hakkında Orman Bakanlığının Cevabı

1. Bakanlığımız koordinasyonunda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile müştereken yürütülen Doğu Anadolu Su Havzası Rehabilitasyon Projesi, 1993 yılında Adıyaman, Elazığ ve Malatya ililerinde seçilen mikro havzalarda uygulanmaya başlanmıştır. Projeye 1998 yılında Adana, Sivas ve Kahramanmaraş illeri; 1999 yılında da Antalya, Isparta, İçel,Gaziantep ve Şanlıurfa illeri dahil edilmiştir. Projeyle ilgili iller Dünya Bankası, Hazine Müsteşarlığı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Bakanlığımızca müştereken seçilmiştir. Halen uygulanmakta olan bu proje 31 Ekim 2000 tarihinde sona erecektir.

2. Doğu Anadolu Su Havzası Rehabilitasyon Projesi modelinde yeni bir proje hazırlanarak Hazine Müsteşarlığına sunulmuştur. Konya ve Karaman illerini de kapsayan bu proje kabul edildiği takdirde çalışmalara başlanacaktır.

Ayrıca, Göksu vadisinde Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolu Genel Müdürlüğümüzce ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve imar-ihya çalışmaları yapılmaktadır.

5. —Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın;

— Toplu Konut inşaatı ihalelerine,

— 2 nci Toplu Konut Hamlesi Tanıtım kampanyası ihalesine,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Sadi Somuncuoğlu’nun cevabı (7/1495, 1496)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Sadi Somuncuoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Lütfi Yalman

Konya

1. 1997-2000 yılları itibariyle Toplu Konut İmalatında ihale edilen işler hangi işlerdir? Bu işler bünyesinde ihale edilmeksizin keşif artışı ve kapsama iş verme biçiminde yaptırılan işler var mıdır? Bu işler hangi işlerdir ve hangi firmalarca yapılmıştır?

2. 1997-2000 yılları itibariyle ihale edilen konut inşaatı işlerine hangi firmalar yeterlik alarak katılmışlardır? Hangi iş, ne kadarlık kırımla, hangi firmalarda kalmıştır? İhale edilen her işe kaç müteahhit katılmıştır? Bu müteahhit firmaları hangi firmalardır?

3. Firmaların ihaleye çağrılma biçimi nasıl yapılmaktadır. İhaleye çağrılan firamalar hangi kriterlerle seçilmektedir?Firmalara verilen yeterliklerde hangi kriterler göz önüne alınmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Sadi Somuncuoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Lütfi Yalman

Konya

1. Ocak-Şubat 1998 ve Mayıs-Eylül 1998 ayları içerisinde iki kez olmak üzere Penajans/DMB & B firmasınca gerçekleştirilen “2. Toplu Konut Hamlesi Tanıtım Kampanyası”KDV hariç kurumunuza bu günkü değerlerle kaça malolmuştur?

2. “2. Toplu Konut Hamlesi Tanıtım Kampanyası” nasıl ihale edilmiştir? İhaleye hangi firmalar katılmış ve hangi teklifleri sunmuşlardır?

3. Penajans/DMB & B firması hangi teklifle bu ihaleyi almaya hak kazanmıştır? Bu firmanın Tanıtım Kampanyasını yürütmesi amacıyla tercih edilmesinin başka gerekçeleri nelerdir?

4. 1,3 trilyonluk harcama yapılarak gerçekleştirilen kampanyada tanıtım için ne gibi işler yapılmıştır? Yapılan işlere ödenen miktarlar ne şekildedir? Gazete ve televizyonlara reklam verilmiş midir? Eğer verildi ise hangi gazetelere ne kadar reklam bedeli ödenmiştir? Hangi televizyonlara ne kadar tanıtım ücreti verilmiştir? Reklamların verilmesinde gazete ve televizyonların tercih edilmesinde hangi kriterlere dikkat edilmiştir?

5. Toplu Konut İdaresi böyle bir reklam ve tanıtıma neden ihtiyaç duymuştur? 1998 yılı bütçe tahsisatı 2 trilyon aktarım öngördüğü halde, bunun 1.3 trilyonu neden reklam ve tanıtım için harcanmıştır? Bu uygulama “Tasarruf Genelgesine” aykırı değil midir?

6. Bu ihaleyi yapan ilgililer hakkında herhangi bir soruşturma başlatılmış mıdır? Bu konuda ortaya çıkan sonuçlar nelerdir?

7. Penajans/DMB & B firaması veya firmaları kime veya kimlere aittir?

T. C.

Devlet Bakanlığı 8.3.2000

Sayı :B.02.0.008/00405

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Genel Sekreterliğine

İlgi :25.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4438 sayılı yazınız.

İlgi yazınıza istinaden Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın 7/1495 ve 7/1496 Esas No’lu Yazılı Soru Önergesine, Bakanlığıma Bağlı Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca hazırlanan cevap ekte sunulmuştur.

Bilgilerini ve gereğini arz ederim.

Sadi Somuncuoğlu

Devlet Bakanı

Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman tarafından verilen 22.2.2000 tarihli 7/1496-4364 sayılı yazılı soru önergesine verilen cevaplar aşağıda sunulmaktadır.

Soru 1. Ocak-Şubat 1998 ve Mayıs-Eylül 1998 ayları içerisinde iki kez olmak üzere Penajans/DMB & B firmasınca gerçekleştirilen “II. Konut Hamlesi Tanıtım Kampanyası”, KDV hariç kurumunuza bugünkü değerlerle kaça mal olmuştur?

Cevap 1. İdaremizin Ocak-Şubat 1998 ve Mayıs-Eylül 1998 itibariyle gerçekleştirmiş olduğu iki tanıtım kampanyası için KDV hariç toplam 1 353 056 Milyon TL. tutarında harcama yapılmış olup, bunun 449 885 Milyon TL.’si Basın İlan Kurumuna, 903 171 Milyon TL.’si de Penajans/DMB & B firmasına ödenmiştir. Söz konusu tanıtım kampanyası idaremize bugünkü değerlerle yaklaşık 3 059 Milyon TL.’ye mal olmuştur.

Soru 2. Toplu Konut Hamlesi Tanıtım Kampanyası nasıl ihale edilmiştir? İhaleye hangi firmalar katılmış ve hangi teklifleri sunmuşlardır?

Soru 3. Penajans/DMB & B firması hangi teklifle bu ihaleyi almaya hak kazanmıştır? Bu firmanın Tanıtım Kampanyasını yürütmesi amacıyla tercih edilmesinin başka gerekçeleri nelerdir?

Cevap 2-3. Toplu Konut İdaresi Başkanlık Makamının 2.10.1997 tarihli Oluru ile; İdarenin reklam ve tanıtım hizmetlerinin verimli ve daha etkin yürütülmesi amacıyla profesyonel bir reklem ajansı ile çalışılması kararı verilmiş ve reklam ajansının seçimi için bir Komisyon oluşturulmuştur. Bu komisyon tarafından, Reklamcılar Derneğine üye olan ajansların 1996 yılı cirolarına göre düzenlenmiş listesinin ilk 15 sırasında yer alan firmaların ihaleye katılmak üzere tanıtım dosyaları istenmiş ve verilen süre içerisinde; Güzel Sanatlar/Bates, Cenajans/Grey, Lowe Adam, Pars/McCann-Ericson, Manajans/Thompson, Penajans/DMB & B, Moran Ogıvly&Mather, RPM/Radar CDP Europe ve Markom/Leo Burnet olmak üzere toplam 9 adet firma tanıtım dosyası idaremize ulaşmıştır.

Komisyonca yapılan değerlendirme sonucu 4 reklam ajansı (Pars/McCann-Ericson, Manajans/Thompson, Penajans/DMB & B, RPM/Radar CDP Europe) idaremiz İhale Yönetmeliğinin 43F maddesi uyarınca görüşme/pazarlık yapmak üzere idareye davet edilmiştir. İhale için belirlenen tarihte 3 firma görüşmeye katılmış, yapılan görüşmeye RPM/Radar CDP Europe firması katılmamıştır.

Alınan yazılı tekliflerde Pars/McCann-Ericson, medya bedellerinin net tutarı üzerinden % 10 ajans komisyonu, Manajans/Thompson, % 10 ajans komisyonu, Penajans/DMB & B, % 9 ajans komisyonu ile çalışabileceklerini belirtmişlerdir.

Yapılan değerlendirme sonucu, Millî Piyango İdaresinin de tanıtım hizmetlerini yürüterek kamu deneyimine sahip olan ve ihalede en düşük ajans komisyonu ile çalışmayı teklif eden Penajans/DMB & B firması, idaremizin tanıtım ve reklam hizmetlerini yürütmek üzere seçilmiştir.

Soru 4. 1,3 trilyonluk harcama yapılarak gerçekleştirilen kampanyada tanıtım için ne gibi işler yapılmıştır? Yapılan işlere ödenen miktarlar ne şekildedir? Gazete ve televizyonlara reklam verilmiş midir? Eğer verildi ise hangi gazetelere ne kadar reklam bedeli ödenmiştir? Hangi televizyonlara ne kadar tanıtım ücreti verilmiştir? Reklamların verilmesinde gazete ve televizyonların tercih edilmesinde hangi kriterlere dikkat edilmiştir?

Cevap 4. Söz konusu tanıtım kampanyası kapsamında; idare uygulamaları ile ilgili olarak ajans tarafından önerilen medya planı doğrultusunda gazete, televizyon ve radyo ilanları verilmiştir.

Tanıtım kampanyası için ödenen 1 353 056 Milyon TL.’nin 449 885 Milyon TL.’si (gazetelere ödenmek üzere) Basın İlan Kurumuna, 903 171 Milyon TL.’si de (televizyon, radyo ve billboard yayınları için) Penajans/DMB & B firmasına ödenmiştir.

Tanıtım kampanyası kapsamına giren yayın organlarının seçiminde özellikle idare projelerinin hedef kitleleri göz önüne alınmış, tanıtımın hedef kitleye en verimli şekilde ulaştırılabilmesinin sağlanması için yayın organlarının çeşitliliğine dikkat edilmiştir. Bu kapsamda, özellikle Samsun, Kars ve Şanlıurfa projelerinin tanıtımında yerel basın da kullanılmıştır.

Soru 5. Toplu Konut İdaresi böyle bir reklam ve tanıtım neden ihtiyaç duymuştur? 1998 yılı bütçe tahsisatı 2 trilyon TL aktarım öngördüğü halde, 1.3 trilyonu neden reklam ve tanıtım için harcanmıştır? Bu uygulama “Tasarruf Genelgesine” aykırı değil midir?

Cevap 5. Toplu Konut İdaresi, 1998 yılında uygulamaya koyduğu Toplu Konut ve Kredi politikalarını kamuoyuna doğru olarak anlatabilmek ve II. Konut Hamlesi kapsamında üretilen yaklaşık 9 000 adet konutun satışını hedef kitlelere duyurabilmek amacıyla yapmış olduğu tanıtım harcamalarına ilişkin olarak “tasarruf genelgeleri” uyarınca Başbakanlıktan izin talebinde bulunmuştur. Başbakanlık, İdarenin 13 Ocak 1998 tarihli yazısına istinaden 3 661 600 $, 25 Mayıs 1998 tarili yazısına istinaden ise 3 752 944 $ tutarındaki harcamalar için, bu talepleri 1998/7 sayılı Başbakanlık Genelgesinin 11 inci maddesi kapsamında değerlendirerek uygun bulmuştur.

Soru 6. Bu ihaleyi yapan ilgililer hakkında herhangi bir soruşturma başlatılmış mıdır? Bu konuda ortaya çıkan sonuçlar nelerdir?

Cevap 6. İhaleye ilişkin herhangi bir soruşturma başlatılmamıştır. Toplu Konut İdaresi Başkanlığının 1998 yılı faaliyetleri, bilanço, kâr ve zarar hesapları hakkında Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Başkanlığınca düzenlenen raporda bu tür giderlerin Toplu Konut Fonunun finansman durumu da dikkate alınarak, bu tür giderlerin asgarî düzeyde tutulması ve kıt olan kamu kaynaklarının rasyonel kullanılmasının saağlanması hususunda gereken hassasiyetin gösterilmesi temennisinde bulunulmuştur.İdaremiz bu haklı temenni doğrultusunda çalışmalarını sürdürmektedir.

Soru 7. Penajans/DMB & B firaması veya firmaları kime veya kimlere aittir?

Cevap 7. Firmanın idaremize göndermiş olduğu tanıtım dosyasına göre, Ayşegül Dora Ajans Başkanı, Bülent Özveren Başkan Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.

Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman tarafından verilen 22.2.2000 tarihli 7/1495-4363 sayılı yazılı soru önergesine verilen cevaplar aşağıda sunulmaktadır.

Soru 1. 1997-2000 yılları itibariyle Toplu Konut İmalatında ihale edilen işler hangi işlerdir? Bu işler bünyesinde ihale edilmeksizin keşif artışı ve kapsama iş verme biçiminde yaptırılan işler var mıdır? Bu işler hangi işlerdir ve hangi firmalarca yapılmıştır?

Cevap 1. 1997-2000 yılları itibariyle Toplu Konut İdaresince ihale edilen işler; Şanlıurfa I. Aşama 474 konut ve Adaiçi Altyapı ve Çevre Düzenleme, Ankara-Eryaman V. Etap 3 444 konut ve Bölgelerarası Altyapı, İstanbul-Halkalı III. Etap 3 852 konut ve Bölgelerarası Altyapı, Samsun-Kurupelit 968 konut ve altyapı, Kars 200 konut ve altyapı inşaatlarıdır. Bu işler bünyesinde ihale edilmeksizin yaptırılan işler mevcut değildir.

Soru 2. 1997-2000 yılları itibariyle ihale edilen konut inşaat işlerine hangi firmalar yeterlik alarak katılmışlardır? Hangi iş, ne kadarlık kırımla, hangi firmalarda kalmıştır? İhale edilen her işe kaç müteahhit katılmıştır? Bu müteahhit firmaları hangi firmalardır?

Cevap 2. 1997 yılında Resmî Gazetede ilan yoluyla yapılan Şanlıurfa Toplu Konut Alanı I. Etap uygulaması I. Aşama Bölge I (A1) işine 41 müteahhit firma müracaat etmiş, 21 firmaya yeterlik verilmiş, 14 firma ihaleye iştirak etmiş ve en düşük teklifi veren Sön-Ko İnş. Taah. ve Tic. Ltd. Şti.’ne işin ihalesi yapılmıştır.

A2 bölgesine ait işe 34 müteahhit firma müracaat etmiş, 19 firmaya yeterlik verilmiş, 9 firma ihaleye iştirak etmiş ve en düşük teklifi veren Günsayıl İnş, Tic. ve San. Ltd. Şti.’ne işin ihalesi yapılmıştır.

A3 bölgesine ait işe 26 müteahhit firma müracaat etmiş, 11 firmaya yeterlik verilmiş, 6 firma ihaleye iştirak etmiş ve en düşük teklifi veren Barsa İnş. ve Tic. Ltd. Şti.’ne işin ihalesi yapılmıştır.

A4 bölgesine ait işe 3 firma davet edilmiş ve en düşük teklifi veren Günsayıl İnş, Tic. ve San. Ltd. Şti.’ne işin ihalesi yapılmıştır.

1998 yılında ihaleleri davet usulü ile yapılan Ankara-Eryaman V. Etap 3 444 konut inşaatları, 7 konut, 1 Genel Altyapı Bölgesine ayrılmıştır. Konut Bölgeleri için 20 firmaya davetiye çıkarılmış, 15 firma teklif vermiş ve toplamda idareye en düşük maliyet getirmeye esas dağılım sonucu; B1 Bölgesi :AGE İnş., B2 Bölgesi: Kur İnş., B3 Bölgesi: Sarıgül İnş., B4 Bölgesi : Ilgazlar İnş., B5 Bölgesi: Aktürk İnş., B6 Bölgesi : Özar İnş., B7 Bölgesi :Sutek İnş. ihale edilmiştir.

Genel Altyapı için 12 firma davet edilmiş en uygun teklifi veren ACK İnşaata işin ihalesi yapılmıştır.

İstanbul-Halkalı III. Etap 3 852 konut inşaatları; 7 konut, 1 Genel Altyapı Bölgesine ayrılmıştır. Konut bölgeleri için 23 firma davet edilmiş 20 adet firma teklif vermiş ve toplamda idareye en düşük maliyeti getirmeye esas dağılım sonucu, B1 Bölgesi :Yapı-Tek, B2 Bölgesi:İçtaş, B3 Bölgesi :Ekintaş, B4 Bölgesi: Demirer, B5 Bölgesi :Yenigün, B6 Bölgesi: İntes-Akdağlar, B7 Bölgesi: Ekinciler İnşaata ihale edilmiştir.

Genel Altyapı için 12 firma davet edilmiş en uygun teklifi veren ACK İnşaata işin ihalesi yapılmıştır.

Samsun-Kurupelit 968 konut inşaatları için 12 firma davet edilmiş, 9 firma teklif vermiş ve toplamda idareye en düşük maliyeti getirmeye esas dağılım sonucu; B1 Bölgesi:Limak, B2 Bölgesi: KCK-Güriş Ortak Girişimine ihale edilmiştir.

Kars 200 konut inşaatına 13 firma davet edilmiş 7 firma teklif vermiş en düşük teklifi veren Mar İnşaata işin ihalesi yapılmıştır.

Soru 3. Firmaların ihaleye çağrılma biçimi nasıl yapılmaktadır. İhaleye çağrılan firamalar hangi kriterlerle seçilmektedir? Firmalara verilen yeterliklerde hangi kriterler göz önüne alınmaktadır?

Cevap 3. 1997 yılında ihale edilen işler ile ilgili Resmî Gazete yoluyla ilan yapılmıştır. 1998 yılında ihale edilen işler ise İhale Yönetmeliğimiz gereği davet usulü ile yapılmıştır.

Davet yolu ile yapılan ihalelerde, idare portföyünde o gün için mevcut bulunan 1 128 tanıtım dosyası incelenmiştir. Bu inceleme aşamasında firmaların asgari;

* Bayındırlık Bakanlığı Yapı Yaklaşık Emsal Bedeli çerçevesinde ihale konusu işe eşdeğer işi bitirmiş olması,

* Bu keşife uygun karne sahibi olması,

* Bu keşife ilişkin yeterli malî duruma sahip olması,

kriterleri göz önüne alınmıştır.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.