Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21 CİLT : 27 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

64 üncü Birleşim

1 . 3. 2000 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, sınır ticaretine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Tunca Toskay’ın cevabı

2. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Güneydoğu Anadolu Projesi ve bölgenin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

3. – Yozgat Milletvekili Mesut Türker’in, Yozgat İlinde tarım sektöründe yaşanan sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu ve 21 arkadaşının, Giresun’un ekonomik bakımdan geri kalmışlığının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/122)

IV. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – (9/27, 31, 32, 33, 39, 40, 41) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı ve İçişleri ve Çevre Komisyonları raporları (1/393) (S. Sayısı : 89)

2. – Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Bazı Maddeleri ile Madalya ve Nişanlar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/440) (S. Sayısı : 113)

3. – Seferberlik ve Savaş Hali Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/407) (S. Sayısı : 73)

4. – İller Bankası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/493) (S. Sayısı : 319)

5. – Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne Bağlı Kurum-Okul ve Kuruluşlara Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun Adının ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/478, 1/474, 1/454) (S. Sayısı :318)

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Yalova-Armutlu’da denize sıfır alanda inşaat izni veren belediyeye yapılacak işlemlere ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı (7/1310)

2. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Şişli Terakki Lisesi hakkında ortaya atılan bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1319)

3. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, Adıyaman ve GAP Bölgesindeki illere yapılan yatırımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (7/1323)

4. – Ardahan Milletvekili SaffetKaya’nın, Halk Bankasından kredi kullanan esnafa ve sanatkârlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin Özkan’ın cevabı (7/1327)

5. – Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, Bayburt İlindeki taşımalı ilköğretim uygulamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1332)

6. – Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan’ın, Diyarbakır-Ergani Yatılı Bölge Okuluna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1336)

7. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman’a yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1338)

8. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, devlet personel rejimi ve ücretlerle ilgili bir çalışma olup olmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/1358)

9. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, yurtdışında çalışan işçilere ilişkin sorusu veDışişleri Bakanı İsmail Cem’in cevabı (7/1373)

10. – Yozgat Milletvekili İlyas Arslan’ın, Yozgat İşletme Müdürlüğüne ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (7/1405)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak üç oturum yaptı.

Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Uşak Milletvekili Hasan Özgöbek’in ve Adıyaman Milletvekili Mehmet Özyol’un, tütün üreticilerinin sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşmalarına, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen cevap verdi.

İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın (9/31) esas numaralı soruşturma komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi GenelKurulun bilgisine sunuldu.

(10/73-74) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, süre uzatımına ilişkin tezkeresi okundu; daha önce verilen 3 aylık çalışma süresini doldurması nedeniyle, İçtüzüğün 105 inci maddesine göre, Komisyona 1 aylık kesin süre verildiği bildirildi.

Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan (3/414) (S. Sayısı : 355) hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine ilişkin Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde raporun kesinleşeceği,

İçel Milletvekili Ali Er’in, Türkiye BüyükMillet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilât Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/57) İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin kabul edilmediği,

Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabülüne Dair Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/263) İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği,

Açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan GelenDiğer İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan, Doğal Afet Bölgelerinde Afetten Kaynaklanan Hukukî Uyuşmazlıkların Çözümüne ve Bazı İşlemlerin Kolaylaştırılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının (1/528) (S. Sayısı : 354) yapılan görüşmelerden,

2 nci sırasında bulunan, Doğal Afetlere Karşı Alınacak Önlemler ve Doğal Afetler Nedeniyle Doğan Zararların Giderilmesi İçin Yapılacak Düzenlemeler Hakkında Yetki Kanununun Süresinin Uzatılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/631) ( S. Sayısı : 369) yapılan görüşmeleri müteakip açık oylamasından,

Sonra kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı.

Alınan karar gereğince, 1 Mart 2000 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere, birleşime 20.27’de son verildi.

Murat Sökmenoğlu

Başkanvekili

Melda Bayer Burhan Orhan

Ankara Bursa

Kâtip Üye Kâtip Üye

Cahit Savaş Yazıcı

İstanbul

Kâtip Üye

No : 88

II. – GELEN KAĞITLAR

1.3.2000 ÇARŞAMBA

Teklifler

1. – Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül’ün; Vakıflar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/466) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.2.2000)

2. – Kastamonu Milletvekili Murat Başesgioğlu ile Denizli Milletvekili Beyhan Aslan’ın; Tarihi Türk Ocağı Binasının Kamu Yararına Çalışan Türk Ocakları Genel Merkezine Devrine Dair Kanun Teklifi (2/467) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.2.2000)

Sözlü Soru Önergesi

1. – İzmir Milletvekili Suha Tanık’ın, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin tıbbi cihaz ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/549)(Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Ardahan-Posof Sınır Kapısında bekleyen Çeçen mültecilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1529) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

2. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, orman sınırı dışında kalan arazilerin belediyelere devredilip devredilemeyeceğine ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1530) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

3. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Belen-Sarımazı TEM otoyolu giriş ve çıkışındaki gişelere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1531) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

4. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, bütçeden Hatay İline ayrılan payı ve sağlık personeli açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1532) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

5. – Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu’nun, Gürcistan-Türkiye sınırında bekleyen Çeçen mültecilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1533) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

6. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’in, ilaç bedellerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1534) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

7. – Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, afet kapsamına alınan belediyelerle ilgili Bakanlar Kurulu Kararına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1535) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

8. – Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy’un, T.C.D.D. Afyon 7. Bölge Müdürlüğüne bağlı Yük İşletme Müdürlüğünün İzmir 3. Bölgeye bağlanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1536) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

9. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Ankara-İvedik Organize Küçük Sanayi Bölgesi civarındaki Hazine arazisine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1537) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

10. – Kayseri Milletvekili Sevgi Esen’in, afet kapsamına alınan belediyelerle ilgili Bakanlar Kurulu Kararına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1538) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

11. – Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, İskenderun’daki Su Ürünleri Fakültesinin kullandığı tesislere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1539) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

12. – Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, İskenderun’daki elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1540) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

13. – Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, Muğla İli’nde Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kurulup kurulmayacağına ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/1541) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

14. – Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, Muğla İli’nin Aydın sınırına kadar olan sahilindeki iskelelerin ihracaata uygun liman haline getirilip getirilmeyeceğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1542) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

15. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez Sudurağı Belediyesinin çöp aracı ihtiyacına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/1543) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

16. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, DSİ 25. Bölge Müdürlüğünün Balıkesir’den Çanakkale’ye nakledileceği iddialarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1544)(Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

17. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman İlindeki belediyelerin prim borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1545) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

18. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman’ın Ayrancı İlçesinin içme suyu sorununa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1546) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

19. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Merkez - Sudurağı Beldesi arazilerinin sulama alanı dışında tutulmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1547)(Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

20. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman-Merkez-Sudurağı Belediyesinin ödenek talebine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1548) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.2.2000)

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 13.08

1 Mart 2000 Çarşamba

BAŞKAN :Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Hüseyin ÇELİK (Van), Mehmet AY (Gaziantep)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64 üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz efendim.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç sayın arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, sınır ticareti hakkında söz isteyen, Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya'ya aittir.

Buyurun.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, sınır ticaretine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Tunca Toskay’ın cevabı

SAFFET KAYA (Ardahan) – Çok Değerli Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarımız; Ardahan İlimizin ve Doğumuzun sınır ticaretiyle ilgili gündemdışı söz almış bulunmaktayım; hepinizi, en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, daha evvel de, bu kürsüden, 55 inci, 56 ncı ve 57 nci hükümetlere, bölgemizdeki sınır ticaretiyle ilgili yanlış uygulamaları çerçevesinde defaatla uyarıda bulunmuştum. 54 üncü hükümetin süresi içinde bölgemizde, sınır ticaretine, mazot ithaline izin verilmesi noktasında, Bakanlar Kurulunun 27.12.1996 tarihli bir kararı vardı. Bu karar, doğu ve güneydoğunun, başta Ardahan İlimin, ekonomide, sınır ticaretinde bir istikrar, bir istihdam sahası yaratması noktasında, çok ciddî ehemmiyeti olan bir uygulamaydı. 54 üncü hükümetçe, Doğru Yol Partisinin yer aldığı süreçte böyle bir kararın alınması, bölge halkını çok ciddî manada sevince, ciddî manada ekonomik varyasyona ve istihdama yönlendirebilecek pozitif gelişmelere yol açmıştı. Bir yıl gibi süren ve gerçekten, doğunun, yatırım bağlamında en geri kalmış illerinden biri olan Ardahan'a ve Ardahan İline, ciddî manada ekonomik rant sağlayan, ekonomik akar sağlayan, işsize iş bulma noktasında istihdam yaratan ve bölgenin esnafına sıcak girdi sağlayan bir oluşumdu bu sınır ticareti.

Gün geldi, 55 inci hükümet, Anasol-D hükümeti, bu konuda, sınır ticaretindeki mazot ithalini Bakanlar Kurulu kararıyla durduruverdi, donduruverdi. Bu kararın yanlış olduğunu, doğunun makûs talihiyle başbaşa kalabileceğini, doğuda zaten ekonomik olarak bir gelirin olmadığını, doğunun geçim kaynağının hayvancılık olduğunu, hayvancılığı, uygulamalarınızla, politikalarınızla zaten perişan ettiğinizi, esnafımızın siftahsız dükkân kapattığını, esnafımızın bölgede gerçekten kan ağladığını, hayvan üreten insanlarımızın hayvanlarını pazarlayamadığını, yine bu kürsüden hükümete haykırdık, hükümete seslendik.

Ardahan'ın ve doğunun makûs talihinin, makûs esaretinin yırtılmasının tek sebebi, sınır ticareti ve sınır ticaretinde de en büyük rol teşkil eden mazot ithalinin, mutlaka ve mutlaka bölgenin yararlanabileceği noktada ve seyirde tutulmasıydı. Gün geldi, 1998 yılında, yine, Bakanlar Kurulunun aldığı bir kararla, yıllık 12 000 ton, mücavir alanla birlikte 89 000 ton noktasında, mazot ithaline izin verildi. Arkasından, vergi ve fon noktasındaki nispetler artırıldı. İlk dönemlerde, 54 üncü hükümet döneminde, Doğru Yol hükümetleri döneminde fon ve vergi muafiyeti hemen hemen sıfır gibiydi ve arkasından bu uygulamalar da bölgeyi perişan eder hale geldi. Sonuç itibariyle, bugün, Bakanlar Kurulunun aldığı bir karar var. Bu kararda şu deniyor: "2000'den sonra, 2001 yılında, mazot ithali tamamıyla durdurulacak." Peki, oradaki insanlarımızın çektiği sıkıntıları hükümetimiz görmez mi acaba?

Oradaki insanlarımıza -yaklaşık olarak 1 500 insanımıza- iş karnesi verilmiş, yaklaşık olarak 20 000 insanımız bundan yararlanmış ve onun ötesinde, Ardahan, en fazla göç veren bir il olması nedeniyle, bu uygulamalar, geçmiş dönemde, göçün geriye dönmesine vesile olan bir il haline geliverme noktasında bir gidişat sağlamıştı; ama, buradan, Sayın Başbakana da, benim, özellikle verdiği sözü hatırlatarak altını çizmek istediğim bir nokta var. "Geçmiş dönemlerde doğuya paketler açıklandı" diye ifadesi olmuştu ve "benim açıkladığım paket öyle bir paket olacak ki -40 trilyon liralık bir paket- bu paket, doğu ve güneydoğu için uygulanacak" demesine rağmen, bu paketin, halen, daha, çok afakî kaldığı, herkesin vicdanında çok derin yara açmıştır. Onun ötesinde, bırakın doğuyu, o insanları; kendi iç dinamikleriyle kalkınsınlar. Bırakın o insanlarımızı, zaten esnafını, çiftçisini, memurunu perişan ettiniz uygulamalarınızla; bırakın, kesinlikle, sınır ticaretinden istifade etsinler. O insanlarımızın sorunlarını bırakın, kendi iç dinamiklerinde insanlar çözebilsin. Aldığınız bu kararlarla bölgenin kaderini, bölgenin geleceğini, yanlış politikalarla nasıl gasp edersiniz! Bu, doğru bir olay değil! Çünkü, o bölgede geçim kaynağının tek sebebi, hayvancılıktan başka hiçbir şey değil. Bugün, hayvancılık perişan olmuş, hayvancılık bitmiş...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAFFET KAYA (Devamla) – Başkanım, müsaade eder misiniz...

BAŞKAN – Etmez miyim efendim.

SAFFET KAYA (Devamla) – Evet, sağ olun, çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Rica ederim.

Size cevap vermek için Sayın Bakan da geldiler.

SAFFET KAYA (Devamla) – Sağ olun... Sayın Bakanım da herhalde bize bu konuda müjde vereceklerdir.

Esnafımız perişandır ve bugün, gerçekten, bölgede ne yatırım vardır ne istihdam vardır ne de 55 inci, 56 ncı, 57 nci hükümet döneminde -burada Sayın Bakanım da çıkıp konuşabilecek mutlaka- bir çivi çakılmıştır, bir yatırım gitmiştir. Düşünün, ne kadar acıdır ki, batıya kişi başına 150-160 milyon lira yatırım giderken, benim doğuma, benim Ardahanıma, benim güneydoğuma kişi başına yatırım -ortalamasıyla- Ardahan'da 5 milyon civarıdır. Hükümetin, bunu, mutlaka ciddiye almak zorunluluğu vardır. Kaldı ki, yatırımlarda bu kadar geri kalmış olan bir bölgede, mazot ithali gibi -kaldı ki, 250 kalemle birlikte- sınır ticaretindeki ithal nispetini 30'a düşürüyorsunuz, mazot ithalini tamamıyla kaldırıyorsunuz; bölgeyi, yine, tekrar perişanlığa, sefalete itmiş oluyorsunuz. Bölge halkının bunu kabul etmesi mümkün değil, bizim kabul etmemiz mümkün değil ve bunun, mutlaka, bir an önce düzeltilmesi şarttır.

IMF'ye diyet borcu ödenecek diye, bir taraftan çiftçimizin, bir taraftan memurumuzun, bir taraftan bölgenin kaderini, hiç kimsenin kesinlikle etkilemesi hakkı yoktur; bu, 57 nci hükümet olsa dahi, kesinlikle böyle bir hakkınız yoktur o bölge için. O bölgede, gerçekten, bu çözümlerin bir an önce hayatiyete geçirilmesi noktasında, Bakanlar Kurulunun aldığı bu yanlış kararın mutlaka ve mutlaka değiştirilmesi noktasında, hükümetimizin ve Sayın Bakanımızın duyarlılığını, bölge adına, özellikle istirham ediyorum ve bölgemizin meselelerine hükümetin duyarlı olmasını istiyorum. 57 nci hükümet bölgemize duyarlı değil; çünkü, -söylediğim gibi- her şeyiyle hezeyan olmuş bu bölge...

Bakınız, burada hemen altını çizmek istiyorum...

BAŞKAN – Sayın Kaya, toparlıyorsunuz, değil mi efendim...

Sayın Bakan da işaret ediyorlar "duyarlı olup olmadığımı şimdi görecekler" diyor... Size cevap verecekler.

SAFFET KAYA (Devamla) – Sözlerimi tamamlıyorum Başkanım; çok teşekkür ediyorum.

Bizim dönemimizde çok önemli bir şey var. Bizim dönemimizde, Ardahan, yatırımlarda, en çok yatırım alan ikinci il oldu. Bugün ise, Ardahan, maalesef, en gerilerde kalan il oldu ve Ardahanlının her şeyiyle övündüğüm gibi, bir şeyiyle daha övünüyorum; bugün, vergide tahsilat oranında, devletin kasasına, yüzde 95'ini, hiç tereddütsüz veren bir halk olarak, kesinlikle devletine ve milletine bağlı bir halk olduğunu da, burada, huzurunuzda işaret ediyorum.

Sayın Başkanın gösterdiği müsamahaya teşekkür ediyorum; Sayın Bakanımdan müjde bekliyorum; tüm arkadaşlarımıza sevgi ve saygılarımı arz ediyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim efendim.

Sayın Bakan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Sayın Ardahan Milletvekilimizin sınır ticaretiyle ilgili olarak gündemdışı yaptığı konuşmaya cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan evvel, hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 57 nci hükümet göreve başladığı zaman, dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı olarak, önümüzde, bir hazırlığı, başlamış olarak bulduk. Sınır ticaretinin ele alınıp değerlendirildiği bir çalışma, Başbakanlıkta başlatılmıştı. Bu çalışmaya, dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanlığı olarak biz, gümrükten sorumlu Devlet Bakanımız Sayın Mehmet Keçeciler, Maliye Bakanımız, İçişleri Bakanımız, hepsi, bu konuyla yakından uzaktan ilgili olan bütün bakanlıklar ve kamu kuruluşları katıldılar. Çok uzun süren değerlendirmeler yapıldı ve bunun sonucunda bir noktaya gelindi. Şimdi, o noktadan sonraki uygulamaları sizlere arz etmek istiyorum.

Sınır ticareti, tarifi icabı, sınıra komşu olan iki ülkenin illeri arasında, o illerin ihtiyaçlarını karşılıklı olarak temine yönelik bir ticaret biçimidir; yani, komşu olan iki ülkede, iki il, daha avantajlı olarak ürettikleri mal ve hizmetleri birbirleriyle mübadele ederler, ticarete konu olurlar.

Acaba, Türkiye'de yapılan iş, gerçekten bu tanıma uyan bir sınır ticareti midir? Maalesef, bunun böyle olduğunu söylemek mümkün değildir. Türkiye'de sınır ticareti adı altında yapılan şey, Türkiye'ye fuel oil ve motorinin, dışarıdan, gümrüksüz, vergilerden muaf olarak girmesi sebebiyle ortaya çıkan, tek yönlü olarak işleyen ve Türkiye Cumhuriyeti Maliyesine de yılda yaklaşık 2 milyar dolara mal olan bir ticarettir. Buna mukabil, sınır ticaretindeki ihracatımıza baktığımızda, Türkiye'nin bütün sınır ticaretindeki ihracat tutarının 20 milyon dolara varmadığını görüyoruz. Size bir tek rakam arz etmek istiyorum: 1999 yılında, Habur kapısından motorin ticaretiyle Türkiye Cumhuriyeti Maliyesinin vergi kaybı 670 milyon dolardır.

Şimdi, Türkiye ekonomisinin, bu kadar tek yönlü işleyen, bu kadar da kamu maliyesi üzerine gelir kaybına sebep olan bir ticareti bu haliyle yürütmesi imkân dahilinde değildir. Bu ticaretin tekrar değerlendirilip, Türkiye ekonomisinin, eşit şartlarda, kendisine de katkı sağlayabilecek bir şekle sokulması gerekiyordu. Bu yapılan çalışma, bu amaca matuf olarak yapılmıştır ve bir kararname hazırlanmıştır. Bu kararname -şu anda hemen hemen imzaların çoğu tamamlandı- yakında yürürlüğe girecektir.

Bu illerdeki sıkıntıyı bu kadar yüksek maliyetli bir bedelle çözmek, günümüzdeki ekonomik anlayış bakımından rasyonel olarak kabul edilemez. Yani, bizim, Türkiye Cumhuriyeti olarak, bu bölgedeki geri kalmışlığı, işsizliği, sıkıntıyı, çok daha akıllı, çok daha verimli ekonomik tedbirlerle çözmemiz lazım.

Sayın Milletvekilimiz, geldi, burada, sınır ticareti olarak yalnız motorin ticaretinden bahsetti. Bu arada, tarım ürünlerinin ticareti de sınırlandırıldı bu kararnameyle; niçin bundan hiç bahsetmediniz, yalnız motorinin üstünde duruyorsunuz?!

SAFFET KAYA (Ardahan) – Sayın Bakanım, bu şekilde sinirli ifadenizi kabul etmiyorum ben sizin!

DEVLET BAKANI TUNCA TOSKAY (Devamla) – Hayır, ben sizi dinledim Sayın Milletvekili, lütfen... Beni dinleyeceksiniz...

BAŞKAN – Efendim, karşılıklı değil; müzakereler, Genel Kurulla...

DEVLET BAKANI TUNCA TOSKAY (Devamla) – Bakın, sınır ticareti dediğimiz zaman, sınır ticaretine konu olan bütün malları dikkate alarak bir analize tabi tutmak gerekir; içinden cımbızla çekilip... Türkiye'nin her tarafında ikili fiyat oluşturan, bir benzin istasyonunda pahalı bir benzin istasyonunda ucuz mazot satılmasına sebep olan bu sınır ticaretiyle girmiş olan mazotun, birçok trafik kazasında büyük kayıplara sebebiyet verdiğini teknik raporlarla hepimiz biliyoruz; standart dışında yakıt geliyor. Bunun üstünde niye hassaten duruyoruz?..

57 nci hükümetin kararı şu: Kamu maliyesinin katlandığı kaynakları en verimli şekilde kullanmak ve orada iyi sonuçlar almak. Bir tek Habur Kapısında motorinden 670 milyon dolar vergiden vazgeçiyorsam, ben onun çok daha azıyla, Habur Kapısı civarındaki bütün yöre halkını refaha kavuşturacak verimli yatırımlar yapma imkânına sahip olurum. 57 nci hükümet meseleye böyle yaklaşıyor Sayın Milletvekili!

Bakın, Ankara Halinde -Tarım Bakanımız, toplantıda cebinden çıkardı, koydu- İran menşeli nar satılıyor; böyle sınır ticareti olur mu?! Böyle sınır ticareti olur mu?! Benim çiftçim ayağa kalkıyor "meyve ve sebzenin tam hasat zamanında İran'dan karpuz geliyor, elma geliyor; ben ne yapacağım!" diyor. Böyle sınır ticareti olur mu?! Devletin de hâkim olduğu bir akaryakıt piyasasında ikili fiyat olur mu?!

Sınır ticaretinde şunu teşvik edeceğiz: Hampetrol ithali imkânı varsa teşvik edeceğiz. Hampetrolde Türkiye ekonomisi kazanıyor.

Bir tek noktada kesinlikle haklısınız ve 57 nci hükümet de o noktada çok hassas; bu bölgede, elimizdeki bütün imkânları kullanarak, bu verimsiz araçla değil, çok daha verimli bir araçla, bölgesel kalkınmanın gerçekleştirilmesi için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Kaynaklarımızı, 57 nci hükümet, son derece rasyonel kullanmakta kararlı.

Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

SAFFET KAYA (Ardahan) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bir şey mi söyleyeceksiniz efendim?

SAFFET KAYA (Ardahan) – Müsaade eder misiniz Sayın Başkan...

BAŞKAN – Yerinizden buyurun efendim.

SAFFET KAYA (Ardahan) – Sevgili Bakanımın üslubu çok sertti.

BAŞKAN – Yok, sert üslup değil; kendisi mizaç itibariyle serttir. (Gülüşmeler) Size karşı bir suiniyet içinde değil.

SAFFET KAYA (Ardahan) – Onu, bu şekilde kabul etmek mümkün değil.

Mazot ithali, oradaki bölgenin yüzde 95 aktivitesidir; özellikle mazot ithalini söylememin sebebi budur.

Sayın Bakanım, sizin konuşmalarınızı, bölge halkı çok yakinen izledi; takdir kendilerinin olacaktır.

Saygı sunuyorum.

BAŞKAN – Mesele anlaşılmıştır; teşekkür ederim.

Gündemdışı ikinci söz, GAP Projesi, yatırımlar ve enerji gibi, bölge için önemli hususlarda söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz'a aittir.

Buyurun Sayın Yanmaz. (FP sıralarından alkışlar)

2. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Güneydoğu Anadolu Projesi ve bölgenin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin en önemli projelerinden olan Güneydoğu Anadolu Projesi ve birkısım sorunlarını dile getirmek üzere huzurlarınızdayım; Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, 1970'li yıllarda, Fırat ve Dicle Nehirleri üzerinde sulama ve hidroelektrik amaçlı projeler olarak planlanan GAP, 1980'li yıllarla birlikte, Güneydoğu Anadolu bölge halkının gelir düzeyini ve hayat standardını yükseltmeyi, bu bölge ile diğer bölgeler arasındaki gelişmişlik farkını ortadan kaldırmayı amaçlayan, kırsal alandaki verimliliği, istihdamı, sosyal istikrarı, ekonomik büyümeyi sağlayarak millî kalkınma hedeflerine katkıda bulunmak üzere çok sektörlü sosyoekonomik bir bölgesel kalkınma programına dönüştürülmüştür. Bu program, sulama, hidroelektrik, enerji, tarım, madencilik, ulaştırma, turizm, çevre, eğitim ve sağlık gibi, ülke için hayatî öneme sahip sektörleri içermektedir.

35 milyar dolarlık yatırım ihtiyacıyla dünyanın en büyük 7 projesi arasında yer alan GAP Projesinde, 1998 yılı sonu itibarıyla, 3 katrilyonluk harcamayla, yüzde 42,8'lik bir gerçekleşme sağlanırken 1999 yılı sonu itibarıyla, 6,5 katrilyonla, yüzde 44'lük bir gerçekleşme sağlanmıştır.

Reel gerçekleşme oranlarındaki düşüşün yanı sıra, sektörlerarası gerçekleşme oranlarında da büyük uçurumlar vardır.

Halkımızın karanlığa gömüldüğü ve ülkenin büyük bir enerji darboğazında olduğu şu günlerde, hidroelektrik açıdan yüzde 38, Türkiye'nin toplam enerji üretiminde yüzde 12,5'lik kısmını karşılayan Güneydoğu Anadolu Projesinde, inşa halinde, master planı hazırlanmış ve proje safhasında olan yatırımlara hız kazandırmanın ve ar-ge çalışmalarına ağırlık vermenin, ülkemizin bu darboğazdan kurtulmasına büyük faydalar sağlayacağı kanaatindeyim.

Bölgemizin önemli geçim kaynaklarından olan tarım ve hayvancılık sektörlerindeki entegrasyon eksikliği, bölgesel yaşama şartlarına uygun hayvan ırklarının araştırılmaması, mevcutların sağlık koşullarındaki yetersizlik, yem kaynakları ve kalite düşüklüğü, mera ve otlaklarımızdaki yetersizlik, hayvancılıkla uğraşan insanımızı çok zor duruma düşürmüştür.

Toprak sağlığı, su kalitesi ve etkin kullanıma uygun tekniklerin olmayışı, yağışa bağımlı tarımın yapıldığı bölgelerde, bölgeye uygun sulama sistemleri ve su havzası modellerinin oluşturulmaması, gereken özenin gösterilmemesi, farklı çiftçi kategorilerinin olduğunu görmemek, hasat sonrası soğuk zincir sistemlerinin ve tarıma dayalı sanayiin bulunmaması sonucu, tarımsal üretimde beklenen artış gerçekleşmemiştir.

1998 yılı itibariyle tarımda reel gerçekleşme yüzde 11, 1999 yılı sonu itibariyle yine tarımda reel gerçekleşme yüzde 10,8 civarında olmuştur. Bu noksanlığın temel sebebi, hükümetin, tarıma tanıdığı öncelik ve ilgi eksikliğidir.

Ülkemizde eğitim düzeyi, dünya standardının çok altında olmakla birlikte, bu oran, GAP bölgesinde çok daha düşüktür. Türkiye genelinde 1990 yılı itibariyle yüzde 80 olan okuma-yazma oranı, GAP bölgesinde yüzde 60'lara düşmektedir. 1999 öğretim yılı itibariyle bölgede toplam 6 440 adet eğitim kurumu bulunmaktadır. Son zamanlarda bölgeye kazandırılan yeni eğitim alanlarını sevinçle karşılarken, bu kazanımların hızla artırılmasını hükümetten beklemekteyiz.

Projenin başlatılmasıyla birlikte sağlık hizmetlerinde bir hareketlenme olmasına rağmen, bölgedeki sektör göstergeleri ülke ortalamasının ancak yarısı seviyesindedir.

Yine, tarihin karanlıklarında kaybolmuş, başta kuduz, tifo, brusella olmak üzere, birçok salgın hastalığa; anne ve bebek ölümlerine; sağlık tesislerine ve fert başına düşen sağlık personeli sayısına bakacak olursak, bölgenin, sağlık açısından içinde bulunduğu vahim durum ortadadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yanmaz, toparlayın lütfen.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) – İnsanoğlunun öncelikli ihtiyaçlarından olan sağlık ve eğitim konularında hükümetin gereken hassasiyeti göstermesini bekliyoruz.

1997 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre 6 milyon 152 bin nüfusa sahip olan GAP bölgesi, Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 10'luk bir kısmını teşkil etmektedir. Bölgedeki nüfus artışı, Türkiye ortalamasının -dikkat edin arkadaşlar- yüzde 3,4 üzerinde gerçekleşmiştir. Diğer bölge ve illere göç veren bir bölge olmasıyla birlikte, bölge içinde de feodal yapı, ekonomik nedenler, işsizlik ve terör olaylarının bir sonucu olarak kentlere göç hızlanmıştır. Özellikle, 1990'dan bu yana geçen zamanda büyük kentlerin nüfusları ikiye katlanmıştır. Kentlerde aşırı nüfus yoğunlaşması yaşanmaktadır; oysa, kentlerde bu nüfusu kaldıracak düzeyde ne sosyal ve fiziksel altyapı ne de istihdam olanakları bulunmaktadır. Örneğin, Türkiye'nin dokuzuncu büyük kenti olan Şanlıurfa'da da, sadece kent merkezinde, nüfus, beş yıllık dönemde yüzde 120'lik bir artışla 270 000'den 600 000'e çıkmıştır.

BAŞKAN – Sayın Yanmaz, toparlayın efendim.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) – Toparlıyorum efendim.

Bunun sonucu olarak yoğun gecekondulaşma ve kentsel altyapı problemleri -belediyemizin olağanüstü gayretlerine rağmen- kentsel hayatı her gün biraz daha yaşanmaz hale getirmektedir. İller Bankasından verilecek eködeneklerin bu sıkıntıları bir nebze olsun hafifletmesiyle birlikte, Şanlıurfamıza tezelden büyükşehir statüsü verilmelidir.

Bu problemlerin giderilmesi için, kırsal alandaki halkın gelir düzeyini yükseltmeye yönelik çalışmalar ve kentlerin imar planları yapılmalı, olanlar güncelleştirilmeli, büyük şehirlerde içme ve kullanma suyu ihtiyaçlarının teminine yönelik acil tedbirler alınmalı; bunu takip eden dönemde, bölgenin ekonomik olarak yeniden yapılanması tamamlanarak, ana karayolları, otobanlar, demiryolu ağı ve GAP havalimanının altyapı çalışmaları bir an önce bitirilmelidir.

Hükümetimizin bir an önce çalışmaları başlatması dileğiyle, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim; sağ olun.

Sayın Yanmaz, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımız size cevap verecekti; ancak, ani bir toplantı çıkmış; konuşmanızı zabıtlardan alacak, sizi yazılı olarak cevaplandıracak.

Arz ederim efendim.

Gündemdışı üçüncü söz, tarım sektörü hakkında söz isteyen Yozgat Milletvekili Sayın Mesut Türker'e aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, siz de buradasınız, cevap verecek misiniz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sivas) – Evet, vereceğim.

BAŞKAN– Sayın Türker, buyurun.

3. – Yozgat Milletvekili Mesut Türker’in, Yozgat İlinde tarım sektöründe yaşanan sıkıntılarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı

MESUT TÜRKER (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yozgat İlimizin tarım sektöründeki sorunlarıyla ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, günümüzün en gelişmiş sanayi ülkeleri, aynı zamanda, dünyanın en gelişmiş tarım ülkeleridir. Bu ileri ülkeler, önümüzdeki dönemlerde tarımın kazanacağı ekonomik ve stratejik önemin bilinci içerisinde, kendi kendine yeterli birer tarım ülkesi olmanın yoğun gayreti ve planlaması içindedirler.

Oysaki, Türkiyemiz, bundan yaklaşık yirmi sene öncesine kadar, dünyanın tarımsal açıdan kendine yeten yedi ülkesinden biriyken, çarpık ve dengesiz sanayileşme sonucu, bugün, bu özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Bu konuda yapılan bir araştırmaya göre, topraklarının ancak yüzde 34'ü tarıma elverişli bulunan Türkiye'de, son yirmi yılda, 450 000 hektarlık verimli tarım arazisi, sanayi ve yerleşim alanlarının işgaline uğramıştır.

Değerli milletvekilleri, yukarıda arz edilen çarpık politikalardan en büyük zararı gören illerin başında Yozgat İlimiz gelmektedir. Çünkü, Yozgat hem sanayileşmekten mahrum bırakılmış hem de tarım ihmal edilmiştir. Bunun sonucunda fert başına düşen millî gelir 1 245 dolara gerilerken, dışarıya göç veren illerin başında yer almıştır. İl istihdamının sektörel dağılımında tarıma düşen pay yüzde 83 olup, bu oran, Türkiye ortalamasının bir hayli üzerindedir.

İşte, bu nedenle, son yirmi yıldır izlenen tarımı gözden çıkarmış politika, en çok Yozgat'ı ve Yozgatlıyı vurmuştur. Ancak, yıllardır tarımda yaşanan bu olumsuzlukları geniş ufuklu bir bakış ve millî bir yaklaşımla yorumlayan Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımızdan, hem Türkiyemiz hem de Yozgat İlimiz çok şey beklemektedir.

Özellikle, Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in Yozgatlıya bir armağanı olan ve Yozgat hayvancılığına büyük bir atılım yaşatacak Yozgat Entegre Et ve Süt İşletmesi Tesislerinin bir an önce faaliyete geçirilmesini bekliyoruz. Bu tesisler, 1997 yılında tamamlanmasına rağmen, o tarihten beri atıl vaziyette beklemektedir. İlimizde sulama kanallarının yetersiz olması, gübre, mazot gibi tarımsal girdi fiyatlarının aşırı yükselmesi sonucunda, tahıl üretimi, artık, zarar eder hale gelmiş, bunu telafi edebilmek için çiftçimiz pancar ekimine yönelmiştir. İlimizin Sarıkaya, Boğazlıyan, Yerköy gibi ilçeleri, Türkiye genelinde en çok pancar üreten yörelerdir. Ne var ki, pancar ekim alanlarına kota uygulanması, halkın bu konuda beklenti ve umutlarını da boşa çıkarmıştır. Bu nedenle, Sayın Sanayi Bakanımızdan bu kota sorununa eğilmesini beklemekteyiz.

Bu arada, şansını soğan ekerek kullanmak isteyen çiftçimiz, daha da perişan olmuştur. Son hasat mevsiminde Yozgatlı çiftçimizin binbir güçlükle ürettiği 129 781 ton soğanın üçte 2'si elinde kalmış ve çürümeye terk edilmiştir. Özellikle, Aydıncık İlçesiyle Kazankaya Beldemiz arasında bulunan soğanıyla meşhur Kümbet Ovası soğan üreticileri, âdeta, feryat etmektedirler; çünkü, bu bölgenin soğandan başka bir gelir kaynağı bulunmamaktadır. Acıdır ki, bu bölgemizden her gün beni telefonla arayarak odun-kömür alamadığını, faturasını ödeyemediği için elektriğinin kesildiğini ve borçlarını ödemek için traktörünü satmak zorunda kaldığını söyleyen çok sayıda Yozgatlı hemşerimiz bulunmaktadır.

Tarımda umduğunu bulamayan ve artık, açlık sınırına dayanmış bulunan Yozgatlı, elverişli arazi ve bitki örtüsü potansiyeline rağmen, gerektiği ölçüde hayvancılık da yapamamaktadır. Bu konuda yatırıma istekli olan çiftçilerimiz, hiçbir devlet desteğinden yararlanamadığı gibi, yıllardır uygulanan yanlış et ve canlı hayvan ithalatı rejimiyle, elindeki birkaç baş hayvanı dahi değerlendirememektedir. Özellikle, ormanları ve yaylalarıyla ünlü Akdağmadeni İlçemiz insanlarının hemen hemen tek gelir kaynağı durumundaki hayvancılık, ne yazık ki, artık, terk edilmek üzeredir. Bölge halkımız, yoksulluğun ve işsizliğin kıskacında, kendilerine uzanacak bir el beklemektedir.

İlimizin hayvancılık konusunda kredi talepleri sürekli olarak ertelenmektedir. Örneğin, Sorgun İlçemize bağlı Mehmetbeyli ve çevre köyleri süt inekçiliği kooperatifinin kredi talebi, nedendir bilinmez, bugüne kadar karşılanmamıştır.

Değerli milletvekilleri, Yozgat İlimiz sosyoekonomik göstergeleri Türkiye ortalamasının bir hayli altındadır. Bu durumu, tüm yetkililer çok iyi bilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MESUT TÜRKER (Devamla) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bir toparlayın efendim.

Buyurun.

MESUT TÜRKER (Devamla) – Bugüne kadar Yozgat insanı hep fedakârlık yapmış, devletinden fazlaca bir talepte bulunmamıştır. Ancak, artık, tam anlamıyla bıçak kemiğe dayanmıştır. Sanayi olmadığı için işyeri yoktur. Bugünkü ortamda can çekişen tarım sektörünün de durumu dikkate alınacak olursa, Yozgatlı geçimini nasıl temin edecektir? Ben, bir bölge milletvekili olarak, insanlarımızın dertlerini dile getirmek ve ilgililere iletmekle görevliyim. Her gün, işi ve hiçbir sosyal güvencesi olmayan yüzlerce hemşerimiz, haklı olarak bizlere müracaat etmektedir; fakat, iş konusunda, ülkemizin sosyal ve ekonomik şartları nedeniyle fazlaca bir çözüm üretilememektedir.

İşte, bu nedenle, yukarıdan beri özetlemeye çalıştığımız tarıma yönelik önlem ve girişimlerin hayata geçirilmesi elzemdir. Bu takdirde, herkes yöresinde istihdama kavuşmuş ve köylerin kentlere eklemlenmesiyle sonuçlanan çarpık göç dalgalarına meydan verilmemiş olacaktır. Örneğin, biraz önce değindiğimiz Yozgat Entegre Et ve Süt İşletmesi Tesisleri faaliyete geçtiğinde, doğrudan ve dolaylı olarak, binlerce kişiye iş ve istihdam imkânı sağlanmış olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet Sayın Türker, toparlayın lütfen.

MESUT TÜRKER (Devamla) – Az kaldı efendim.

BAŞKAN – Evet, ama, toparlayın lütfen.

MESUT TÜRKER (Devamla) – Değerli milletvekilleri, uluslararası güç odaklarının ve uluslararası sermayenin sözcülüğünü yapan bazı kuruluş ve lobilerin dayatmaları yerine, kendi öz gerçeklerimizden ilham alan millî çözümler, Türk çiftçisinin dertlerinin gerçek dermanı olacaktır. Bu konuda hassasiyetini ve bilgi derinliğini ilgiyle izlediğimiz Sayın Tarım Bakanımızın uygulamaya koyacağı köklü reformlarla, çıkmaza girmiş ülkemiz tarımını düştüğü bu bataklıktan kurtaracağına olan güvencimiz ve inancımız tamdır.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türker.

Sayın Bakan, buyurun efendim.

Tarım güncelliğini koruyor, her gün de siz kürsüdesiniz.

Buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yozgat Milletvekili Sayın Mesut Türker'in Yozgat'ın tarım sektöründeki sorunlarıyla ilgili olarak yaptığı konuşmaya kısaca cevap vermek istiyorum.

Yozgat İlinin tarımsal kalkınmada önemli bir yeri olduğunu bildiğimizden dolayı, Kırsal Kalkınma Projesi çerçevesinde, Yozgat İline Bakanlığımızca götürülen hizmetler hakkında bilgi vermek istiyorum:

Özellikle, Yozgat Kırsal Kalkınma Projesi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının koordinatörlüğünde, Orman Bakanlığı ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce uygulanmaktadır. Bu projenin amacı, kırsalda yaşayan nüfusun gelir ve hayat düzeyinin yükseltilmesi, bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak, köy yolları, köy içmesuyu tesisleri, elsanatları ve tarımın diğer kollarındaki hizmetleri bir bütün olarak ele alıp, yörenin kalkındırılmasını sağlamaktır. Projenin başlama tarihi 1991 yılıdır; bitiş tarihi ise 1999 yılıdır.

Niçin bu projeden özellikle bahsediyorum: 1999 yılında sona eren projenin sonuçlarına baktığımızda, bazı gelişmeler olmuş; ancak, fizibilitesinde öngörülenlerden oldukça uzaktır. Bu nedenle biz, 1999 yılında sona eren bu projenin iki yıl uzatılması için, Birleşmiş Milletlerin bu projeye finans veren bir kurumu olan IFAD ile çalışmalarımızı sürdürdük ve bir mutabakata vardık; böylelikle, proje, 31 Aralık 2001 tarihine kadar uzatılmıştır. Projenin uzatılması süresince IFAD kredisinden Orköy Fonuna -ki, bu, Orman Bakanlığı tarafından yürütülmektedir- 1,5 milyon dolar ek bir kaynak, Ziraat Bankasına 1,5 milyon dolar ayrılmış ve bu, ek kaynaklarla -24 milyon ABD doları içkaynak, 16 milyon ABD doları dışkaynak olmak üzere- toplam 40 500 000 dolarlık bir proje -Yozgat İlimiz için- oluşturulmuş, devam etmiş ve iki yıl daha uzatılmıştır. Bu proje kapsamında, Bakanlık olarak, değişik köylerde, hayvancılığın gelişmesini desteklemek üzere, çeşitli işlemler yapılmıştır. Ben bunların detayına girmek istemiyorum. Yine, bitkisel üretimi geliştirmek ve desteklemek üzere, alet edevat yardımı yapılmış, muhtelif tarımsal konularda 4 000'e yakın demonstrasyon, 216 tarla günü, 115 000 çiftçiye yönelik toplantılar ve kurslar düzenlenmiştir. Hayvancılıkta sunî ve tabiî tohumlamaya önem verilmiş ve 2 milyonu aşkın hayvan aşılanmıştır.

Ayrıca, proje kapsamında, 4 500 hektar alanda ağaçlandırma, 2 885 hektar alanda erozyon kontrolü, 900 000 hektar alanda ise mera tesisi faaliyetleri gerçekleştirilmiştir.

Bunlar yeterli midir; doğal olarak yeterli değildir. Çünkü, Yozgat'taki çiftçinin, üreticinin hâlâ pek çok sıkıntısının olduğunu sayın milletvekilimiz de dile getirdi, bizler de biliyoruz. Proje kapsamında, 4 175 hektar alanda sulama, 37 ünite içmesuyu, 25 kilometre köy yolu tesviyesi, 125 kilometre köy yolu stabilize kaplaması ve muhtelif köy yolu sanat yapıları inşaatları tamamlanmıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yozgat hayvancılığının temel problemi yem açığıdır. Bu nedenle, yem ihtiyacının karşılanması için, Yozgat Kırsal Kalkınma Projesinin bundan sonraki kapsamında, çiftçilerin özellikle, yem bitkileri ekilişine yönlendirilmesini sağlamak amacıyla, yine Bakanlar Kurulumuza arz ettiğimiz "Hayvancılık Projesi" kapsamında, Yozgat'ta da, belirli yörelerin "Havza projesi" olarak seçilip, değişik yem bitkilerinin -yonca, Korunga, macar fiği, silajlık mısır- yetiştirilmesi için teşvik verilmeye çalışılacak; ancak, bunların kaynağının, Hazinece ve diğer kurumlarca karşılanması gerekecektir.

Ayrıca, Yozgat Kırsal Kalkınma Projesi kapsamında hazırlanan projelerle 1999 yılında 10 000 adet ceviz fidanı dağıtılmış, ceviz bahçeleri oluşturulmuştur. Burada, diğer fidan dağıtımı konusuna, müsaade ederseniz, detaylı girmeyeceğim. Eğer, bu oluşturulan bahçeler, kısa bir zamanda verime geçerse, yaptığımız tahminler, 1 trilyon liralık bir ekgelirin, bu bölgeye girmiş olacağı yolundadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Mera Kanunu kapsamında, Yozgat İlinde, bugüne kadar, Merkez İlçesi Karacalar Köyünde, kadastro gören yerlerde, 30,6 hektar mera arazisi üzerinde ölçme ve aplikasyon işlemleri; yine, Merkez İlçesi Ağcın Köyünde, kadastro görmeyen yerlerde, 8 parselde, 83 hektar mera arazisi üzerinde ölçme ve haritalama işlemleri; Sorgun Büyük Eynelli Köyünde kadastro görmeyen yerlerde, 26 parselde, 365 hektar mera arazisi; Taşpınar Köyünde, kadastro görmeyen yerlerde, 19 parselde, 255 hektar alanda; diğer yörelerde ve İsmihaklı Köyünde de 441 hektar alanda ölçme ve haritalama işlemleri devam etmektedir; ancak, biraz önce, Sayın Devlet Bakanımıza da arz ettim, Mera Kanununun Türkiye'de bir an önce sonucunu verebilmesi için, tapu ve kadastro çalışmalarının hızlandırılması gereklidir; çünkü, tapu ve kadastro işleri hızlandırılmadan, biz Bakanlık olarak, mera tespit, tahdit ve ıslah çalışmalarına giremiyoruz. Bu konuya hız verilmesi mecburiyeti vardır.

Pancara kota uygulaması konusunun -müsaade ederseniz- pek detayına girmek istemiyorum; çünkü, bu, birinci derecede yetkili olmadığım bir konudur; ancak, hükümetin bir temsilcisi olarak şunu söyleyebilirim: Özellikle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak, kota uygulanacak bölgelere yönelik, geçmiş yıllarda, daha önce Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla koordineli bir çalışma yapılsaydı, kota uygulanan bölgelere bizim diğer endüstri bitkilerini sokma imkânımız olurdu. Bu husus, geçmişten gelen bazı birikimlerin sonucudur; ama, tarımda yönlendirme, alternatif ürünler ve özellikle telafi edici ödemeler sisteminin bir an önce yürürlüğe sokularak, bu sıkıntıların giderilmesi gerekir.

Sayın milletvekilimiz, haklı olarak, Aydıncık ve Çekerek İlçeleri başta olmak üzere, Yozgat İlinde yoğun bir soğan ekiminin yapıldığını ve bugün soğanda pazarlama sıkıntısı olduğundan bahsetti. Ben, bunu, son günlerde şöyle dile getiriyorum: Varlık içerisinde yokluk çekmemeliyiz. Türkiye'nin, özellikle her türlü gıdayı gıda sanayiine çekerek, işleyip, katma değer yaratıp, ambalajlayıp ve sonra dünyanın dört bir tarafına pazarlama imkânı vardır. Çevremizde geniş bir pazar imkânı olduğunu, Afrika'dan Uzakdoğu'ya kadar, Türkiye'de yetiştirilen ürünlerin gereği şekilde işlenip, katma değer yaratıldıktan sonra pazarlanamaması diye bir husus olamaz diye düşünüyorum; ancak, tarımdaki ihmalin, burada da, maalesef, içerisinde bulunduğumuz günlerde sıkıntısını yaşıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şunu, özellikle altını çizerek belirtmek istiyorum ki, Türk köylüsünün gelirinin artması, hayat standardının yükselmesi fabrika bacalarından geçer. Türk Devleti olarak, gıda sanayiine çok geç başladık, gıda bilimi ve teknolojisi eğitimine geç başladık; ancak, yine, buradan, şirketlerimize teşekkür ediyorum ki, oldukça mesafe de katedildi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yozgat'ta, 1999 yılında, ülke genelinde görülen kuraklıktan dolayı da, çiftçilerimizin mağduriyetlerini gidermek için, banka borçlarının bir yıl süreyle faizsiz ertelenmesi ve çiftçimizin yeniden ekim yapabilmesi için iyi kalitede, üstün vasıflı hububat tohumluğu dağıtarak, 2000 yılı için gerekli hububat ekiminin yapılabilmesine imkân sağlanmıştır. Bu amaçla, Yozgat'a, ihtiyaçlı çiftçilerimize 10 519 ton buğday, 1 375 ton arpa tohumu verilmiş, böylelikle Yozgat çiftçisine 1 trilyon 500 milyar Türk Liralık bir tohum yardımı yapılmıştır.

Yozgat'ın tümünde, özellikle bazı ilçelerinde, hayvancılık büyük önem arz etmektedir. Özellikle, sayın milletvekilimizin de bahsettiği gibi, Akdağmadeni, Çayıralan, Boğazlıyan ve çevre köylerinde hayvancılığa çok müsait alanlar var. Akdağmadeni, Yeniyapan, Çayıralan, Derekemal, Boğazlıyan, Uzunlu ve çevre köyleri, yine Çayıralan, Çokradan kalkınma kooperatifleri için belirli destekler verildi; ama, yeterli görmüyoruz. Bugün, hayvancılık kooperatiflerini desteklemek için ihtiyaç duyduğumuz para miktarı 160 trilyon liradır; ancak, bütçe imkânlarıyla ayrılan para 1,8 trilyon liradır; yani, yüzde 1 oranında para ayrılmıştır. Biz, Bakanlığımızın değişik fonlarına konulmuş olan paralardan da buraya belirli bir miktar ayırarak, ilk defa, 10 trilyon lira tutarındaki bir miktarla bu kooperatifleri destekleyeceğiz.

Yine, bu kürsüden birkaç kere arz ettiğim gibi, hayvancılık projesi olarak adlandırdığımız ve şu anda 33 trilyon lira kaynak bulduğumuz -kaynağı biraz daha artırma çabasındayız- ikinci bir projeyle de, yerli üreticiyi, yem bitkileri yetiştiricisini, hayvan üreticisini desteklemeye çalışacağız.

Üzerinde çalıştığımız ve üçüncü bir proje ise, Dünya Bankasına sunacağımız -birkaç kez, Dünya Bankasıyla proje konusunda "work shop"lar yapıldı- oldukça yüksek meblağdaki bir projedir. Bu projeye de finans sağlandığı takdirde... Avrupa'da, Amerika'da, hayvancılıkta gelişmiş ülkelerde gördüğümüz gibi -bir kartpostala da benzer bir şekilde- havzalarda yem bitkileri yetiştiriciliğiyle beraber, hayvancılığın geliştiği projeleri Türkiye geneline yaymak mecburiyetindeyiz. Bunu, burada, tekrar arz etmek istiyorum.

Sayın Milletvekilimiz Mesut Türker Beye teşekkür ediyorum. Yıllar önce, orada temeli atılan ve ikibuçuk üç yıl kadar önce de tamamlanan Yozgat Entegre Et ve Süt Tesisleri, dünya ölçeğindeki et ve süt tesisleridir; kapasite olarak, seçilen teknoloji olarak, malzeme olarak Avrupa'yla yarışan, Avrupa ölçeğinde et ve süt ürünleri işleyen, üretebilen tesislerdir. Bu tesisleri muhakkak surette çalıştırma mecburiyetimiz var; bunun için de, hükümetimizin, bir kaynak, bir destek, bir teşvik vermesi gerektiğine inanıyorum; bu olduğu takdirde -biz, Yozgat'ın tüm ilçe ve köylerindeki hayvancılık kapasitesini belirledik, besi kapasitesini belirledik, süt sığırcılığı kapasitesini belirledik- bu tesis çalıştırılır ve bu tesiste üretilen ürünler de dünyanın her bir tarafına çok rahatlıkla pazarlanır; çünkü, yapılan tesis, hijyenik kalite açısından Avrupadakilerden geri değil, hatta ileri bir konumdadır.

Bilgilerinize arz eder, saygılar sunarım. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Bir Meclis araştırma önergesi vardır; okutuyorum :

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu ve 21 arkadaşının, Giresun’un ekonomik bakımdan geri kalmışlığının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/122)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Doğal güzelliği, tarihî ve kültürel birikimiyle dünyanın eşsiz yörelerinden biri Karadeniz Bölgesinin incisi güzel Giresun'un, ekonomik bakımdan geri kalmışlığının nedenlerini belirlemek, sosyoekonomik potansiyelini harekete geçirmek için, Anayasanın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1. Rasim Zaimoğlu (Giresun)

2. Ali Naci Tuncer (Trabzon)

3. Necmi Hoşver (Bolu)

4. Kamer Genç (Tunceli)

5. Mahmut Nedim Bilgiç (Adıyaman)

6. Burhan İsen (Batman)

7. Ali Rıza Gönül (Aydın)

8. Mehmet Dönen (Hatay)

9. Mehmet Gözlükaya (Denizli)

10. Erdoğan Sezgin (Samsun)

11. Zeki Ertugay (Erzurum)

12. Oğuz Tezmen (Bursa)

13. Kemal Kabataş (Samsun)

14. Ahmet İyimaya (Amasya)

15. Yener Yıldırım (Ordu)

16. Hakkı Töre (Hakkâri)

17. Hayri Kozakçıoğlu (İstanbul)

18. Nurettin Atik (Diyarbakır)

19. Nevzat Ercan (Sakarya)

20. Turhan Güven (İçel)

21. Sevgi Esen (Kayseri)

22. Saffet Arıkan Bedük (Ankara)

Gerekçe:

Giresun İlinin tarihi MÖ 1400-1200 yıllarına kadar dayanmaktadır. Tarihin derinliklerinden beri bölgenin kültür merkezi konumundaki Giresun, tüm potansiyeline rağmen, hak ettiği ekonomik gelişmeyi gösterememektedir.

Giresun İli, Yüksek Planlama Kurulunun 22.7.1978 gün ve 97/41 sayılı Kararıyla kalkınmada birinci derecede öncelikli iller arasına alınmıştır. Bu durum, Giresun'un ekonomik bakımdan geri kalmışlığının bir göstergesi olup, alınan karar isabetli olmuştur. Ancak, ekonomik geriliğine rağmen, 23.1.1998 tarih ve 4325 sayılı, Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun kapsamına Giresun İli alınmamıştır. Halbuki, kişi başına düşen millî geliri bakımından Giresun'dan daha fazla gelire sahip iller, bu yasa kapsamına alınmıştır. Öte yandan, Türkiye'nin kişi başına düşen millî gelir ortalaması 3 200 dolar civarında iken, Giresun için bu rakam 1 250 dolar civarındadır.

Giresun İlinin içinde bulunduğu ekonomik bunalım, ticaretin her geçen gün biraz daha kötüye giderek, sosyal yapıyı zedeler hale gelmiştir.

Afete uğramış Giresun Limanının onarılamamış olması, Ordu-Giresun havaalanı projesinin hayata geçirilememiş olması, Karadeniz sahil yolunun aksaması ve büyük ölçüde fındık üretimine dayalı Giresun ekonomisinin gelişmesinin önündeki önemli engellerdendir.

Tüm sorunların giderilebilmesi ve Giresun'un potansiyelinin Türk ekonomisine kazandırılması için, gerekli yeni projelerin oluşturulması gerekmektedir.

Deniz ve ormanın kucaklaştığı, diğer potansiyellerinin dışında alternatif turizm potansiyelinin çok yüksek olduğu İlimiz Giresun'un, sürekli göç veren iller arasından çıkması ve ülke ekonomisine katmadeğer yaratır hale gelmesi için gerekli tedbirlerin tespiti önemlidir.

Karadeniz Ekonomik İşbirliği çerçevesinde ortaya konan ekonomik potansiyelden, coğrafî konum itibariyle Giresun'un, dolayısıyla Türkiye'nin hak ettiği payı alabilmesi, gerekli altyapının oluşturulmasına ve tedbirlerin alınmasına bağlıdır.

Bahsedilen sebeplerden ötürü Giresun İlinin sorunlarının çözülebilmesi için gerekli tedbirlerin tespiti amacını taşıyan bir Meclis araştırması yapılması zorunluluk haline gelmiştir.

BAŞKAN – Efendim, bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerine alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri istifa etmese de, şu komisyonlara üye seçimlerini artık bitirsek, komisyonlar çalışsa.

IV. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – (9/27, 31, 32, 33, 39, 40, 41) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim

BAŞKAN – Başbakanlık örtülü ödeneğini, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 77 nci maddesine aykırı bir şekilde harcamak suretiyle Hazineyi zarar uğrattığı iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller ve Maliye Bakanı İsmet Attila hakkında kurulan (9/27) esas numaralı Meclis soruşturması komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 1 üyelik için seçim yapacağız.

Demokratik Sol Parti Grubunun 1 üyelik için 3 katı olarak gösterdiği adayların adlarını okuyorum:

Adı Soyadı Seçim Çevresi

Hüseyin Tayfun İçli (Ankara)

Numan Gültekin (Balıkesir)

Mustafa Düz (İstanbul)

Adayların adları torbaya konulmuştur; torbadan 1 isim çekiyorum efendim:

Mustafa Düz (İstanbul)

İnşallah, istifa etmez değil mi Sayın Halıcı, sizden çektim bir tane?

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Estağfurullah efendim.

Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünce 1996 Aralık ayında gerçekleştirilen personel sınavında usulsüzlük yaptığı iddasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Necati Çelik hakkında kurulan (9/31) esas numaralı Meclis soruşturması komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 2 üyelik için seçim yapacağız.

Demokratik Sol Parti Grubunun 2 üyelik için 3 katı olarak gösterdiği adayların adlarını okuyorum:

Adı Soyadı Seçim Çevresi

Mehmet Kocabatmaz (Denizli)

Ali Ahmet Ertürk (Edirne)

Hasan Özgöbek (Uşak)

İsmet Vursavuş (Adana)

Oğuz Aygün (Ankara)

Halit Dikmen (Aydın)

Adayların adları torbaya konulmuştur; torbadan 2 isim çekiyorum.

Mehmet Kocabatmaz (Denizli)

İnşallah istifa etmezsiniz değil mi efendim?

OĞUZ AYGÜN (Ankara) – Çok sağlamdır efendim.

BAŞKAN – Başkanlığımız devamlı tombala işiyle uğraşıyor; bu iş bitsin.

Hasan Özgöbek (Uşak)

Aynı komisyonda boş bulunan, Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için seçim yapacağız.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun 1 üyelik için 3 kat olarak gösterdiği adayların adlarını okuyorum:

Adı Soyadı Seçim Çevresi

Mehmet Arslan (Ankara)

Cemal Enginyurt (Ordu)

Sedat Çevik (Ankara)

Adayların adları torbaya konulmuştur; torbadan bir isim çekiyorum:

Sedat Çevik (Ankara)

Petrol Ofisi Anonim Şirketinin (POAŞ) özelleştirilmesinde ihaleye fesat karıştırdıkları ve usulsüzlük yaptıkları iddiasıyla eski Başbakan Ahmet Mesut Yılmaz ve Devlet eski Bakanı Işın Çelebi hakkında kurulan (9/32) esas numaralı Meclis soruşturması komisyonunda boş bulunan, Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 2 üyelik için seçim yapacağım.

Demokratik Sol Parti Grubunun 2 üyelik için 3 kat olarak gösterdiği adayların adlarını okuyorum:

Adı Soyadı Seçim Çevresi

Ahmet Sancar Sayın (Antalya)

B. Suat Çağlayan (İzmir)

Adı Soyadı Seçim Çevresi

Ömer Üstünkol (Zonguldak)

Ayşe Gürocak (Ankara)

Akif Serin (İçel)

Fadlı Ağaoğlu (İstanbul)

Adayların adları torbaya konulmuştur; torbadan 2 isim çekiyorum:

Akif Serin (İçel)

Ayşe Gürocak (Ankara)

Hayırlı olsun efendim.

İzmit Körfezi Geçiş Projesi ihalesinde devletin zarara uğratılmasına göz yumarak görevini kötüye kullandığı iddiasıyla eski Başbakan Ahmet Mesut Yılmaz hakkında (9/33) esas numaralı Meclis soruşturması komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 1 üyelik için seçim yapacağız.

Demokratik Sol Parti Grubunun 1 üyelik için 3 kat olarak gösterdiği adayların isimlerini okuyorum:

Adı Soyadı Seçim Çevresi

Mustafa Vural (Antalya)

Mustafa Karslıoğlu (Bolu)

Mustafa İlimen (Edirne)

Adayların adları torbaya konulmuştur; torbadan 1 isim çekiyorum:

Mustafa Vural (Antalya)

Hayırlı olsun efendim.

İzmit Körfez Geçiş Projesi ihalesinde, ihale usul ve esaslarını ihlal ederek rekabet ortamının oluşmasını önlediği, firma seçiminde yanlı davranarak devleti zarara uğrattığı iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında kurulan (9/39) esas numaralı Meclis soruşturması komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 1 üyelik için seçim yapacağız.

Demokratik Sol Parti Grubunun 1 üyelik için 3 kat olarak gösterdiği adayların adlarını okuyorum :

Adı ve Soyadı Seçim Çevresi

Saffet Başaran (İzmir)

Burhan Bıçakçıoğlu (İzmir)

Hasan Akgün (Giresun)

Adayların adları torbaya konulmuştur; torbadan 1 isim çekiyorum:

Burhan Bıçakçıoğlu (İzmir)

Orhan Bey, siz değilsiniz tabiî.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) – Başarılar diliyorum ağabeyime.

BAŞKAN – Aracılığımla, ağabeyinize başarılar dileğiniz ulaşmıştır efendim.

Yasadışı örgütlerle ve mensuplarıyla birlikte hareket ettikleri, örgüt mensuplarının işledikleri suçların ortaya çıkarılmasını engelledikleri ve suçluları himaye ettikleri iddiasıyla eski Başbakan Ahmet Mesut Yılmaz ve Devlet eski Bakanı Eyüp Aşık ve Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında kurulan (9/40,41) esas numaralı Meclis soruşturması komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 1 üyelik için seçim yapacağız.

Demokratik Sol Parti Grubunun 1 üyelik için 3 kat olarak gösterdiği adayların isimlerini okuyorum:

Adı ve Soyadı Seçim Çevresi

Mehmet Çümen (İzmir)

Mustafa Kemal Tuğmaner (Mardin)

Yekta Açıkgöz (Samsun)

Adayların adları torbaya konulmuştur; torbadan 1 isim çekiyorum:

Yekta Açıkgöz (Samsun)

Hayırlı olsun efendim.

Şimdi de, aynı komisyonda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için seçim yapacağız.

Doğru Yol Partisi Grubunun 1 üyelik için 3 kat olarak gösterdiği adayların adlarını okuyorum:

Adı ve Soyadı Seçim Çevresi

Mehmet Dönen (Hatay)

Murat Akın (Aksaray)

İlhan Aytekin (Balıkesir)

Adayların adları torbaya konulmuştur; torbadan bir ismi çekiyorum:

Murat Akın (Aksaray)

Alınan karar gereğince sözlü sorular görüşülmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı ve İçişleri ve Çevre Komisyonları Raporları (1/393) (S.Sayısı: 89)

BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Bazı Maddeleri ile Madalya ve Nişanlar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.

2. – Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Bazı Maddeleri ile Madalya ve Nişanlar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/440) (S.Sayısı: 113) (1)

(1) 113 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım...

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan. Önemli bir konudur, çoğunlukla takip etsek faydalı olur.

BAŞKAN – Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunmadan evvel, bir sayın üyenin karar yetersayısını arama talebi vardır; çok haklıdır. İktidar grubu bizi 13.00'te getiriyor, milletvekillerini de getirmeli diyorum. (FP sıralarından alkışlar)

Şimdi, karar yetersayısını, müsaadenizle, elektronik oylama cihazıyla arayacağım. Bu konuda 3 dakika süre veriyorum...

ÖMER İZGİ (Konya) – 5 dakika süre verin Sayın Başkan.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) – 5 dakika süre verin.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – 5 dakika...

BAŞKAN – Ağzımdan çıktı efendim. Başkan ne söylerse o... Olmaz öyle şey. Odalarından 3 dakikada gelsinler efendim. Başkanın ağzından ne çıkarsa o efendim...

Yüce Meclisi, her konuda zorlamaktan vazgeçin efendim. Yüce Meclisin hür iradesini, bırakın, milletvekilleri, hür iradeleriyle hareket ederek yapsınlar. İstirham ederim efendim. (FP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Bravo Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Gürdal, teşekkür ederim.

Efendim, bu 3 dakikalık süre zarfında, teknik personelden yardım istemenizi; o da olmazsa, oy pusulalarınızı, Başkanlığa bildirmenizi rica ediyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın iktidar partileri, size söylüyorum, milletvekili arkadaşlarınızı getirin.

Kaç dakika ara istiyorsunuz efendim? Grup başkanvekilleri...

ŞÜKRÜ YÜRÜR (Ordu) – 15 dakika Sayın Başkan.

TURHAN TAYAN (Bursa) – 5 dakika...

BAŞKAN – Peki efendim.

Birleşime, saat 14.30'a kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati:14.15

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.38

BAŞKAN :Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Hüseyin ÇELİK (Van), Burhan ORHAN (Bursa)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 64 üncü Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

113 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Bazı Maddeleri ile Madalya ve Nişanlar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/440) (S.Sayısı : 113) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerini aldı.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunun oylanmasında karar yetersayısı istenmiş ve oylama sonucunda karar yetersayısı bulunamamıştı; şimdi elektronik cihazla oylamayı tekrarlayacağım.

Oylama için yine 3 dakika süre vereceğim.

Süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, raporun okunup okunmaması konusundaki oylamada 155 ret oy çıkmıştır ve raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Turhan Tayan. (ANAP sıralarından alkışlar)

İktidar partisinin milletvekili olarak sürenizi iyi kullanacağınızı umuyorum; hele, özellikle eski bir Savunma Bakanı olarak.

Sayın Tayan, buyurun efendim.

ANAP GRUBU ADINA TURHAN TAYAN (Bursa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Bazı Maddeleri ile Madalya ve Nişanlar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan evvel, Yüce Meclisi Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarından, kendisine tevdi edilen görevi üstün bir gayretle ifa ederken, görevin sebep ve tesiriyle hayatını kaybeden şehit personelin vârislerine, Türk Silahlı Kuvvetleri İkinci Derece Bronz Övünç Madalyası Genelkurmay Başkanı tarafından tevcih edilmektedir.

2933 sayılı Madalya ve Nişanlar Kanunu kapsamında yer alan Altın Kaplama Devlet Övünç Madalyası ise, yurt içinde veya yurt dışında gösterdiği sorumluluk ve görev anlayışı içerisinde feragat ve fedakârlık, başarı ve yararlılık dolu çalışmaları Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti adına haklı gurur kaynağı teşkil ederek malul olanlara ve şehit olan kişilerin vârislerine, ilgili Bakanın teklifi, Bakanlar Kurulunun onayıyla, Cumhurbaşkanı tarafından tevcih edilmektedir.

Aynı gaye için hayatlarını seve seve feda eden aziz şehitlerimizden, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının vârislerine Genelkurmay Başkanı tarafından İkinci Derece Bronz Övünç Madalyası verilmesi, emniyet mensuplarından şehit vârisleri ile malûllerine ise Cumhurbaşkanı tarafından Altın Kaplama Devlet Övünç Madalyası tevcih edilmesi, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu şehit vârislerinin haklı taleplerine ve yakınmalarına sebebiyet vermektedir. Gerçekten, özellikle son yıllarda, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü için büyük fedakârlıklarda bulunan, üstün hizmet anlayışı içerisinde, vatan sevgisi içerisinde görev yapan Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları, emniyet mensupları, hâsılı güvenlik güçlerimizin bu fedakârlıklarının sonunda karşılaştıkları bu ayrıcalığın giderilmesi zarurî hale gelmiştir.

Değişik kanunlar kapsamında yer alan, ancak, aynı gayeyle tevcih edilen bahse konu iki madalyadan, Türk Silahlı Kuvvetleri İkinci Derece Bronz Övünç Madalyasının kaldırılarak, vatanı ve devleti için hayatını kaybeden tüm şehitlerimizin vârislerine Altın Kaplama Devlet Övünç Madalyasının Cumhurbaşkanı tarafından tevcih edilmesinin yerinde olacağı ve bu konuda ortaya çıkan hoşnutsuzlukları gidereceği açıktır.

Öte yandan, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu kapsamında yer alan Savaş Madalyası, savaşta Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanının inhası üzerine, Millî Savunma Bakanı ve Başbakanın imzalayacağı, Cumhurbaşkanının onaylayacağı kararnameyle tevcih olunduğundan, 2933 sayılı Madalya ve Nişanlar Kanununa ithal edilmesinde de yarar görülmüştür.

Madalya ve nişanların hak sahipleri vefat ettikten sonra vârislerine ne şekilde intikal edeceği kanunla düzenlenmiştir; ancak, özellikle devlet aleyhine işlenen suçlar ile yüzkızartıcı suçlardan hüküm giyen kişilere madalya ve nişanların veraset yoluyla intikal etmesi durumuna ilişkin engelleyici düzenlemelerin hüküm altına alınmamış olması, uygulamada sıkıntılara yol açmaktadır. Bu sıkıntılar, özellikle son dönemlerde belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır ve bu sıkıntıların giderilmesi zaruret haline gelmiştir. Bu hususun madalya ve nişanın manevî değerini sarsıcı bir durum olduğu dikkate alınarak, belirtilen suçlardan hüküm giyen vârislere madalya ve nişan intikalini önleyecek hükümlerin kanuna ithal edilmesi gerekmiştir.

Belirtilen ihtiyaçların karşılanmasına yönelik olarak, 926 ve 2933 sayılı Kanunlarda değişiklik yapılarak, uygulamada yeri olmayan bazı Türk Silahlı Kuvvetleri madalyalarının yürürlükten kaldırılması, yürürlükteki madalya ve nişanların yeniden düzenlenmesi, Somali ve Bosna - Hersek örnek olmak üzere, çokuluslu kuvvetlere katılan askerlere üstün başarıları dolayısıyla yabancılar tarafından tevcih edilen madalyaların üniformaya takılma esaslarının belirlenmesi ve madalya ve nişanların vârislere intikali hususlarının yeniden düzenlenmesi öngörülmüş; bu amaçla hazırlanan tasarının kabulüyle belirtilen ihtiyaçların karşılanacağı düşünülmüştür.

Bu amaçla hazırlanan ve şu anda görüşülmeye başlanılan tasarının, tarafımızdan, Grubumuz olarak destekleneceğini ve gerçekten büyük bir ihtiyaç -nezaket arz eden bir ihtiyaç- olarak öngörülen bu tasarının Yüce Meclisimiz tarafından da tasvip göreceğini umuyor; Yüce Meclisi şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tayan, teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Mustafa Enöz; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 113 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Bazı Maddeleri ile Madalya ve Nişanlar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlük anlamıyla madalya, takas değeri olmayan ve önemli bir olayı anma amacını taşıyan, önyüzü bir tasvir, arkayüzü bir sahneyle bezeli bir nesne olarak tarif edilmektedir. Tarihsel sürecine bakacak olursak, Ortaçağda İslam ülkelerinde ilk madalyalar, Abbasiler döneminde bastırılmıştır. Halife Mükdedir’in resminin bulunduğu bir örnek, Berlin Müzesinde sergilenmektedir. Halife Tai'nin Büveyhilerin Irak kolundan İzzetdevte Bahtiyar'ın kızıyla evlenmesi anısına Medine'de bastırılan altından madalyanın bir örneği de İstanbul Arkeoloji Müzesindedir. Yine, Anadolu Selçukluları döneminde II. Keyhüsrev'in Konya'da bastırdığı Atiye dinarları ilk örneklerdendir.

Gerçek anlamda madalya, Avrupa'da 14 üncü Yüzyılın sonunda ortaya çıkmıştır. Bunların en eski örneğinin, Padova'nın yeniden ele geçirilişini kutlamak için Carrara Senyörü II. Francesco Novello'nun 1390 yılında bastırdığı madalya olduğu zannedilmektedir.

Osmanlılarda ise ilk madalya, 1730 yılında altından bastırılan Ferahidir. Daha sonra, sırasıyla, çok çeşitli madalyalar çıkarılmıştır; 1754 tarihli Sikkei Cedid, 1801 Vakai Mısriye, 1824 Hilali Osmani, 1831 İşkodra, 1833 Hünkar İskelesi, 1854 Silistre, Kırım, Sivastopol, 1877 Plevne, 1889 Girit, 1896 Yunan Muharebesi, yine 1899 tarihli Hamidiye Hicaz Demiryolu madalyaları, bunlardan bazılarıdır.

Bu madalyaların önemli bir bölümü, savaşlarda yararlılık gösterenlere verilmek üzere bastırılmıştır. Özel bir nizamnameyle bastırılan bu madalyaların bir de beratı bulunurdu. Kurtuluş Savaşından sonra İstiklal Madalyası çıkarılmış ve Osmanlı dönemine ilişkin tüm madalya ve nişanlar iptal edilmiştir.

Savaşta ve barışta askerî görevlerin yapılmasında, yurt güvenliğinin sağlanmasında, ülkenin bağımsızlığının korunmasında yararlılık gösterenlere, Silahlı Kuvvetlerin şanını yükselten ve askerî, bilimsel ve idarî alanlarda üstün hizmette bulunanlara madalya verilir.

926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa göre verilen madalyalardan başlıcaları, Türk Silahlı Kuvvetleri Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, Başarı Madalyası, Liyakat Madalyası ve Hizmet Madalyasıdır. Madalyaların her birinin şekli, yapılışı ve özellikleri ile kimlere, nasıl ve hangi koşullarda verileceği yönetmelikte gösterilir. Bunun yanında, yabancı devlet büyüklerine, komutanlarına, diğer asker ve sivil kişilere de Türk Silahlı Kuvvetleri nişanları verilir. Bunlar, şeref, övünç, liyakat ve hizmet nişanıdır. Nişanların da her birinin şekli, yapılışı ve özellikleri ile kimlere ve nasıl verileceği yönetmelikle gösterilmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Osmanlılarda, her alanda yararlılıkları ve üstün hizmetleri görülenlere nişan verilmesi, madalyadan sonra başlamıştır. Daha önceleri bu amaçla, kılıç, hilat, sorguç, çelenk ve benzerleri veriliyordu. II. Mahmut döneminde 1832 yılında çıkarılan Nişanı İftihar bu alanda ilk örnektir. Bunu, pırlanta süslemeli, minyatürlü, Tasviri Hümayun izlemiştir.

Birkaç derecesi olan nişanlar, altın, gümüş gibi metallerden yapılıyordu ve çok değerli taşlarla süsleniyordu. Bu nişanlar özel bir nizamnameyle veriliyor ve çoğunun da beratı bulunuyordu. Nişanlar, bir kurdeleyle boyna asılabildiği gibi, genellikle göğsün sol tarafına takılıyordu.

1850 yılında, para darlığı sırasında, tüm madalyalar ve nişanlar toplatılmış, Darphaneye gönderilerek altın ve gümüş para basımında kullanılmıştır.

Cumhuriyet kurulduktan sonra, 26 Kasım 1934 tarih ve 2590 sayılı Yasayla, tüm sivil rütbelerle birlikte, nişan ve madalyalar kaldırılarak kullanılmaları yasaklanmıştır. Aynı yasada, Türklerin yabancı devlet nişanları taşımayacakları da belirtilmiştir. 24 Ekim 1983 tarih ve 2933 sayılı Madalya ve Nişanlar Yasasında ise, günümüzde verilebilecek nişanlar belirtilmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarından, kendilerine verilen görevi üstün bir gayretle yerine getirirken hayatını kaybeden şehit personelin vârislerine, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu kapsamında yer alan madalyalardan Türk Silahlı Kuvvetleri İkinci Derece Bronz Övünç Madalyası, Genelkurmay Başkanı tarafından verilmektedir.

2933 sayılı Madalya ve Nişanlar Kanunu kapsamında olan Devlet Övünç Madalyası ise, yurt içinde ve dışında gösterilen üstün görev anlayışı, feragat, fedakârlık ve başarı dolu çalışmalar sırasında malul olanlara, şehit olan kişilerin vârislerine, ilgili Bakanın teklifi, Bakanlar Kurulunun onayıyla, Cumhurbaşkanı tarafından tevdi edilmektedir.

Değişik kanunlar kapsamında yer alan, ancak, aynı amaçla verilen bahse konu iki madalya, yapılacak olan düzenlemelerle eşit duruma getirilecektir; yani, aynı amaç uğruna malul olanlar ile şehit olanların vârisleri, aynı ölçüde onurlandırılmış olacaklardır.

Yine, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu kapsamında yer alan Savaş Madalyası, savaşta Türk Silahlı Kuvvetleri komutanının inhası üzerine, Millî Savunma Bakanı ve Başbakanın imzalayacağı, Cumhurbaşkanının onaylayacağı kararnameyle verildiğinden, uygulama esası yönünden, 2933 sayılı Madalya ve Nişanlar Kanunu ve Devlet Madalya ve Nişanları Yönetmeliği kapsamına dahil edilmesinin uygun olacağını düşünmekteyiz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; verilen madalya ve nişanların hak sahipleri vefat ettikten sonra vârislerine nasıl intikal edeceği kanunla düzenlenmiştir; ancak, devlet aleyhine işlenen suçlar ile yüzkızartıcı suçlardan hüküm giyen kişilere madalya ve nişanların veraset yoluyla intikal etmesi durumuna ilişkin engelleyici bir husus hüküm altına alınmamıştır. Bu durum, uygulamada birtakım sıkıntılara yol açmaktadır; ayrıca, madalya ve nişanın manevî değerini sarsıcı nitelik arz etmektedir.

Kanuna eklenecek bir fıkrayla, belirtilen suçlardan hüküm giyen vârislere madalya ve nişanın intikalinin önlenmesinin uygun olacağı düşünülmüştür.

Yine, 926 ve 2933 sayılı Kanunlarda belirtilen ihtiyaçların karşılanması için düşünülen değişikliklerle, uygulama yeri olmayan bazı Türk Silahlı Kuvvetleri madalyalarının yürürlükten kaldırılması ve yürürlükte kalanların yeniden düzenlenmesi ile çokuluslu kuvvetlere katılan askerlere üstün başarıları dolayısıyla yabancılar tarafından tevcih edilen madalyaların üniformaya takılma esasları ve madalya ve nişanların vârislere intikali hususları düzenlenmektedir. Böylece, özellikle son yıllarda Somali ve Bosna'da örneğini gördüğümüz çokuluslu kuvvetlere katılan askerlerimize üstün başarılarından dolayı verilecek madalya ve nişanların ilgiliye verilme hususları düzenlenmiş olacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu düzenlemelerin gerekli olduğunu ve desteklediğimizi ifade etmek istiyorum. Bu sayede, ilgili kanunda bulunan uygulamadaki aksaklıkların giderilmiş olacağı kanaatini taşımaktayız.

Bugünlerimizi bize armağan eden, din, vatan ve millet uğruna şehit düşmüş aziz şehitlerimizi bu vesileyle rahmet ve minnetle anıyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Enöz

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Şırnak Milletvekili Sayın Sait Değer konuşacaktır.

Buyurun Sayın Değer. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA M. SAİT DEĞER (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Bazı Maddeleri ile Madalya ve Nişanlar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; grubum ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, üzerinde şerefle, gururla ve özgürce yaşadığımız bu topraklar, şehitlerimiz ve gazilerimizin Bayrağımızın ebediyete kadar semalarda dalgalanması için verdikleri mücadeleyle bize armağan edilmiştir. Onlar ölürken, yalnız, ölümlerinin boşa gitmesini istemediler; onların istekleri, hain saldırıların ortasında bulunan değerli Türk Vatanının yaşamasıdır. Büyük şehitlerimizin fedakârlıkları ve kutsal isteklerine karşı hepimiz duyarlıyız ve duyarlı olmalıyız.

Büyük ve uzun Türk tarihi sayısız savaşlarla doludur. Bu savaşlarda vatanı için ölmüş milyonlarca şehit ve bu savaşlarda ölmemiş milyonlarca gazinin canı ve kanı bedeliyle bunlar yapılmıştır.

Şehitlik ya da gazilik en yüce insanlık onurudur. Türk askeri için, vatanı canından aziz bilip, onun için şehit ya da gazi olmak haklı bir gurur kaynağı ve ulvî bir gayedir. Milletimizi güçlü ve büyük yapan da budur.

Bu sayededir ki, asırlar boyu özgür ve bağımsız yaşayan milletimiz, bu yaşayış tarzından hiçbir zaman taviz vermemiş ve kendisine yöneltilen tecavüzcülere, kanı, canı pahasına mukavemet etmiş, asil varlığını, bağımsızlığından taviz vermeden gelecek nesillere taşımıştır.

Vatanı, milleti, bayrağı, şeref ve namusu korumak adına canlarını feda eden şehit ve gazilere layık olmak için elimizden geleni, üzerimize düşen görevi, Doğru Yol Parisi olarak samimiyetle yerine getireceğimizi belirtmek istiyorum.

Bizler, sadece şehit ve gazilerimiz için anma geceleri düzenleyerek birkaç konuşma yapmanın yanında, şehit ailelerinin ve gazilerimizin sıkıntılarını çözmeliyiz. Onlara, sadece "gerçek kahramanlar" diyerek şov yapmak, bayramlarını kutlamak, ziyaretler yapmak yeterli değildir. Tabiî ki, anma geceleri düzenlenmelidir; ama, bu gecelerde söylenenleri, yazılanları, temenni ve istekleri de bizler daima dikkate almalıyız.

Günümüzde hizmette yararlılığın artırılması ve moralin geliştirilmesi bakımından önemli bir rol oynayan madalya ve nişan gibi şeref alametleri çok öteden beri kullanıla gelmiştir. Madalya ve nişanların Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kullanılışına baktığımızda, cumhuriyetin ilk yıllarında sadece İstiklal Madalyasının kullanıldığı, diğer her türlü madalya ve nişanın ise, 1934 yılında kabul edilen 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa Gibi Lakap ve Unvanların Kaldırılmasına Dair Kanunla kaldırıldığını görüyoruz.

Daha sonra, 1967 yılında madalya ve nişanların kullanılmasıyla ilgili hükümler, görüşmekte olduğumuz 926 sayılı Personel Kanununda yer almıştır.

Ayrıca, 1983 yılında, 2933 sayılı Madalya ve Nişanlar Kanunuyla da devlet madalya ve nişanları ihdas edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu tasarı da, şehit ailelerinin manevî tatmini için verilen madalya ve nişanlara ait düzenlemeleri kapsamaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetleri personelinden, kendisine tevdi edilen görevi üstün bir gayretle ifa ederken, görevin sebep ve tesiriyle hayatını kaybeden şehit personelin vârislerine Türk Silahlı Kuvvetleri İkinci Derece Bronz Övünç Madalyası Genelkurmay Başkanının tevcihiyle verilmektedir.

2933 sayılı Devlet Madalya ve Nişanları Kanunu kapsamında yer alan Devlet Övünç Madalyası ise, benzer gerekçelerle şehit olan emniyet mensuplarının ailelerine ve malul olanlarına, Bakanlar Kurulu onayını müteakip Cumhurbaşkanı tarafından tevcih olunmaktadır.

1997 yılından itibaren şehit olan Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ailelerine de Devlet Övünç Madalyası verilmeye başlanmıştır. Bu da aynı amaç için iki ayrı madalyanın tevcih edilmesine neden olmaktadır. Bu tasarı yasalaştığı takdirde, bu tekerrür ortadan kalkmış olacaktır.

Değerli arkadaşlar, artık bu eşitsizlikleri, bu konudaki ayırımları kaldıralım. Onlar, kendilerini feda etmeselerdi bizler olabilir miydik? Kendimize bu tür vicdan sorularını daima sormalıyız.

926 sayılı Kanunda yer alan Devlet Savaş Madalyası, Millî Savunma Bakanı ile Başbakanın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanının onaylayacağı kararnameyle tevcih olunduğundan, söz konusu madalyanın uygulama esası yönünden 2933 sayılı Madalyalar ve Nişanlar Kanunu ve yönetmeliğine ithal edilmesi uygundur.

Tasarıda yer alan 1 inci, 2 nci ve 3 üncü maddeler, mevcut kanuna göre yeniden düzenlenmesi açısından uygundur.

Madde 4 ve 5... Yapılacak bu değişiklikler çerçevesinde, Türk Silahlı Kuvvetleri madalyalarından uygulama yeri olmayanların kaldırılması ve yürürlükte kalanların yeniden düzenlenmesi ile Somali, Bosna ve Kosova'da örnek olmak üzere, çokuluslu kuvvetlere katılan askerlere tevcih edilecek madalyaların yeniden düzenlenmesi bu maddelerle sağlanmıştır.

6 ncı madde... Türk Silahlı Kuvvetleri madalya ve nişanlarının, hak sahipleri vefat ettikten sonra bu madalya ve nişanların, vârislerine ne şekilde verileceği kanunda belirtilmesine rağmen, özellikle, devlet aleyhine işlenen suçlar ile yüz kızartıcı suçlardan hüküm giyen kişilerin vâris olması durumunda yapılacak işlemler kanunda belirtilmemiştir. Bu durumlar için madalya ve nişanların geri alınmasına dair hükümlerin, 926 sayılı Kanunun ilgili maddelerine ithali uygun olur.

7 nci madde... Bu maddede de, az önce belirtmiş olduğum 2933 sayılı Kanuna uygunluğunun sağlanması için, 926 sayılı Kanunda yer alan Türk Silahlı Kuvvetleri Savaş Madalyalarının bu kanun kapsamına alınmasını sağlamaktadır.

Değerli milletvekilleri, bir şehit ailesi için, kendilerine verilen madalya hem büyük bir onur hem de teselli kaynağıdır. Bu madalyayla aziz şehitlerimizin dul ve yetimlerinin hatıralarını yüceltmek, onlara sahip çıkmak ve saygılı olmak milletimizin tarihine ve mazisine olan bağlılığın bir ifadesidir. Ayrıca, malûl gazi olarak hayatını idame ettirmek zorunda kalan bir şahsın hayata bağlanabilmesi için, maddî açıdan tatmininin yanı sıra, manevî açıdan da tatmini gerekmektedir. Uluslar, ülkeler, devletler, var olmak ve yaşamak için şehitlerini ve gazilerini anmak, övmek ve yüceltmek zorundadırlar. Türk Milletinin sevgi ve güvenine layık olarak onun bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetlerinin, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kendisine tevdi edilen her türlü görevi, sarsılmaz bir azim ve iradeyle ifaya devam edeceğine ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini hedef alan her türlü tehdide karşı mukaddes vatan topraklarını, canı ve kanı pahasına koruyacağına olan sonsuz güvenimizi belirtmek istiyorum.

Konuşmama son verirken, aziz şehitlerimizi rahmetle anar, şehit ailelerine ve kahraman gazilerimize, ayrıca, tüm Silahlı Kuvvetler personelimize şükranlarımızı sunar, Mübarek Kurban Bayramlarını kutlarım.

Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Değer.

Söz sırası, Fazilet Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Hüseyin Arı'da; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARI (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısı üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Toplum yaşamında ceza ve mükâfat, dengeli ve paralel yürütülürse, bu konuda hukukun üstünlüğü öne çıkar ve o toplumda huzur ve barış sağlanır. Bildiğiniz gibi, vatan savunmasıyla, ülke menfaatlarını yurtdışında en üstün seviyede temsil edenlere, Devlet Övünç Madalyası verilmesi, insanlarımız için takdir edilen en büyük gurur verici bir ödüldür. Hele hele, vatan için canını seve seve vererek şehit olan askerlerimiz ve güvenlik kuvvetlerimiz için, onların vârislerine verilen bu tür nişan ve madalyalar, millet olmanın en önemli bir göstergesidir. Millî kültürümüzü perçinleyen bu önemli geleneğin en iyi tarzda devamı için, bu konudaki kanun ve yönetmeliklerin adil ve hakkaniyet ölçüleri içerisinde olması konusunda çok hassas olmamız gerektiğinin önemini, burada, bir kez daha tüm ilgililere belirtmeyi bir görev sayıyorum.

Söz konusu bu tasarı da, mevcut kurumlarımızdaki böyle bir çelişkiyi, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, aziz şehitlerimiz ve onların vârislerinin mağduriyetlerinin giderilmesini amaçlamaktadır.

Bu çerçevede, Türk Silahlı Kuvvetlerinin şehit vârislerine, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu gereğince, İkinci Derece Bronz Övünç Madalyası, Genelkurmay Başkanınca; 2933 sayılı Madalya ve Nişanlar Kanunu kapsamındaki, aynı amaçla, polis ve diğer sivil vatandaşların şehit vârislerine Altın Kaplama Devlet Övünç Madalyası olarak Cumhurbaşkanınca verilmekteydi. Her iki kanundaki bu farklı cins madalya aynı cinse, yani, altın kaplamaya dönüştürülmekte ve her iki kanundaki farklı makamlar da, Cumhurbaşkanı olarak düzeltilerek çelişki giderilmektedir. Dolayısıyla, şehitlerimizin vârislerinin mağduriyetleri de önlenerek, toplumumuzun hassas olduğu bir konuda, çok yerinde ve zamanında bir kanun gerçekleştirilmiş olacaktır. Bu nedenle, hassas bir konuda düzeltme getiren bu kanun tasarısı üzerinde emeği geçenlere, Grubum ve şahsım adına şükranlarımızı arz eder, aziz şehitlerimizi, bu münasebetle, bir kez daha rahmetle anar; çıkacak kanunun şehit ailelerine ve milletimize hayırlı olmasını dilerim.

Sayın Bakanım, bu tasarı üzerinde görüşmeler başlayınca, birkısım şehit derneklerinden fakslar aldım; şöyle bir dilekleri var. Görev şehitlerine herhangi bir madalya ve nişan verilmediğini belirtmekteler; ayrıca, bunların vârislerine, belediye otobüslerinden, Devlet Demiryollarından ve Devlet Deniz Yollarından istifadeleri yönünde imkân verilmediğini belirtiyorlar ve yine, bu tarz bir şehit ailesinden bir kişinin bir kamu görevinde işe alınması imkânının tanınması yönünde de istekleri var.

1995 yılından önce, birinci derece şehitler ile görev şehitleri vârislerine ayırım yapmaksızın aynı haklar tanınıyormuş. 1995'ten sonra ayırım yapıldığı ifade ediliyor.

Tabiî, bu konular üzerinde Bakanlık, mutlaka, hassasiyetle durmaktadır. İşte, şehit derneklerinin bu tereddütlerini gidermek maksadıyla, Bakanlığınızca, bu derneklere ve kamuoyuna aydınlatıcı bilgi verilirse, bundan kamuoyu da ve şehit dernekleri de aydınlanmış ve bu tereddütler giderilmiş olur.

Ben, bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arı.

Son söz, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Amasya Milletvekili Sayın Gönül Saray'da.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Bazı Maddeleri İle Madalya ve Nişanlar Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair kanun tasarısı hakkında Demokratik Sol Parti Grubu adına görüşlerimizi Yüce Meclise arz etmek üzere huzurlarınızdayım.

Şehitlik ve gazilik, Türk Ulusunun dilinde, dininde ve beyninde en kutsal kavramlar arasında yer alır. Binlerce yıllık kültürümüzde şehitlik, ulaşılacak maddî ve manevî en yüce mertebe; gazilik, en gururlu unvandır. Bu kutsal olgu, türkülerimizde, şiirlerimizde işlenmiştir. Kimi zaman, ozanın dizelerinde, sazlarda ve mısralarda şekillenmiş; kimi zaman, kadınlarımızın yazmalarında ilmek ilmek dantelleşmiş, gergeflerde dokunmuştur. Tarihimizin her bir sayfasında destanlaşan yaşam biçimimiz, vazgeçilmez değerlerimizin hayata yansıyış şeklidir. Bu vatan ve bu topraklar için, yurdumuzun bölünmez bütünlüğü ve geleceği uğruna şehit düşmüş her bireyin, her gazinin "nerede, nasıl ve hangi kurumdan" soruları sorulmadan, eşit değerler kapsamında yüceleştirilmeleri gerekmektedir.

Görüşülmekte olan bu kanun tasarısı yasalaştığı takdirde, bu konuda yapılan farklı uygulamaları ve bir haksızlığı gidermek olanağına kavuşacağız. Halen uygulamada, emniyet mensubu şehit vârislerine ve gazilerine, Bakanlar Kurulu onayıyla, 2933 sayılı Madalya ve Nişanlar Kanunu kapsamında, altın kaplama Devlet Övünç Madalyası, Cumhurbaşkanımız tarafından verilmektedir. Şehit Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ve Mehmetçiklerimizin vârislerine ise, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu kapsamında yer alan, İkinci Derece Bronz Övünç Madalyası, Genelkurmay Başkanı tarafından verilmektedir.

Bu durum, aynı kutsal amaç için, her yerde, her koşulda ve şartta, canlarını severek feda eden Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu şehit vârislerinde burukluk yaratmaktadır. TSK mensubu şehit vârisleri, haklı olarak, emniyet mensubu şehit vârisleri ve gazileriyle aynı ölçüde gururlandırılmak, onurlandırılmak istemektedirler.

Bu tasarıyla, 926 sayılı TSK Personel Kanunu kapsamındaki İkinci Derece Bronz Övünç Madalyası yürürlükten kaldırılmakta ve bu suretle iki yüce kurum -emniyet ve Türk Silahlı Kuvvetleri- mensupları arasında denklik sağlanması hedeflenmektedir.

Yine, bu tasarıyla açıklığa kavuşturulan bir önemli husus, madalya ve nişanların, hak sahiplerinin vefatı durumunda vârislerine ne şekilde intikal edeceğini hükme bağlamasıdır. Hiç şüphesiz, devlet aleyhine işlenen suçlar ile yüz kızartıcı suçlardan hüküm giyen kişilere, değeri hiçbir kıymet ölçüsüne sığmayan bu madalya ve nişanların intikali, manevî değerleri sarsıcı bir durum ortaya çıkarmaktadır. Kanun tasarısının, halen boşlukta olan bu durumu engelleyici düzenlemeler getirmesi, aziz şehitlerimizin varislerinin, madalyalarını, başları daha dik ve gururla taşıyabilmelerini sağlayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Amasya'nın çevre illeri Tokat, Çorum, Yozgat ve Çankırı'yı da içine alan geniş bir bölgenin, tek DSP milletvekili olarak, bölgemin tarihler boyunca ve son 15 yıldır, vatan topraklarımız ve ülke bütünlüğümüz için en çok şehit veren bölgelerden birisi olma özelliği taşıdığını, devlet kayıtlarına dayanarak söylemeden geçemeyeceğim.

Bu nedenle, şehit vârislerimizin ve gazilerimizin, haklı gurur ve onurlarını koruma, diğer kurumlardan farklı ve eşitsiz bir muamele görmelerini önlemeye yönelik bu kanunun çıkması, benim için özel bir anlam taşımaktadır.

Şehit yakınlarımız ve gazilerimiz için her ne yaparsak yapalım, ödenemeyecek hizmetlerini biraz sonra altın Devlet Övünç Madalyasıyla, nesilden nesile taşıyacak bir biçimde ölümsüzleştirmenin gururunu yaşayacağız.

Bu kanun tasarısı için verilecek evet oylarının, tüm milletvekillerine, büyük bir mutluluk ve onur vereceğini bilmenin huzur ve inancıyla Yüce Meclise saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Alphan.

Efendim, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ PERSONEL KANUNUNUN BAZI MADDELERİ İLE MADALYA VE NİŞANLAR KANUNUNUN BİR MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. —27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 188 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 188.—Devlet Savaş Madalyasının verilmesini gerektiren hallerin üstünde başarılı sevk ve idare kabiliyeti veya görev icabı üstün kahramanlık ve cesaret göstermek suretiyle muharebenin gidişini değiştirecek veya savaş neticesine tesir edecek durumlar meydana getiren subay ve astsubaylara, üst makamlarca müteselsilen tasdik olunacak inhalar üzerine savaş takdirnamesi verilir.”

BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 2.—926 sayılı Kanunun 189 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“a) İki defa 2 nci derece Devlet Savaş Madalyası alanlar :

Madde 189.— İki defa 2 nci derece Devlet Savaş Madalyası ile taltif edilenlere, bir savaş takdirnamesi verilir.”

BAŞKAN – 2 nci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Hayırlı olsun.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.—926 sayılı Kanunun 191 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 191.—Silahlı Kuvvetler mensupları ile Silahlı Kuvvetlere yararlı hizmet yapan Türk ve yabancı kişiler ile birlikte sancaklarına, savaşta ve barışta yaptıkları fedakârlık, gösterdikleri kahramanlık ve üstün başarılar karşılığında aşağıda yazılı madalyalar verilir.

a) Türk Silahlı Kuvvetleri Şeref Madalyası,

b) Türk Silahlı Kuvvetleri Hizmet Övünç Madalyası,

c) Türk Silahlı Kuvvetleri Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası,

d) Türk Silahlı Kuvvetleri Üstün Hizmet Madalyası,

e) Türk Silahlı Kuvvetleri Başarı Madalyası,

f) Türk Silahlı Kuvvetleri Liyakat Madalyası.”

BAŞKAN – 3 üncü madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 4.—926 sayılı Kanunun 192 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Nişanların çeşidi :

Madde 192.—Yabancı devlet büyüklerine, komutanlarına, diğer asker ve sivil kişilere aşağıdaki Türk Silahlı Kuvvetleri nişanları verilir.

a) Şeref nişanı,

b) Övünç nişanı,

c) Hizmet nişanı.”

BAŞKAN – 4 üncü madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5.—926 sayılı Kanunun 196 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 196.—Diğer devletler ve uluslararası kuruluşlar tarafından Türk Silahlı Kuvvetlerine mensup kişilere tevcih edilen madalya ve nişanlar ile bunlara ait rozet ve minyatürler, Genelkurmay Başkanlığınca tasvip ve tescil edildikten sonra yönetmelikte belirlenecek esaslara göre takılabilir.”

BAŞKAN – 5 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6. —926 sayılı Kanunun 199 uncu maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Ancak madalya ve nişan intikal eden vârisin, Devlet aleyhine işlenen suçlar ile yüz kızartıcı suçlar nedeniyle hüküm giymiş olması durumunda madalya ve nişan bir sonraki hak sahibi vârise intikal eder. Madalya ve nişanın intikalinden sonra bahse konu suçları işleyenlerden madalya ve nişanları geri alınır. Bu konudaki yargılama devam ettiği sürece madalya ve nişanların intikal işlemi bekletilir.”

BAŞKAN – 6 ncı madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7.—24.10.1983 tarihli ve 2933 sayılı Madalya ve Nişanlar Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki (d) bendi eklenmiştir.

“d) Devlet Savaş Madalyası;

Devlet Savaş Madalyası, Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanının inhası üzerine, Millî Savunma Bakanı ve Başbakanın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanının onaylayacağı kararnameye istinaden bu madalyaları almayı hak eden kişilere, birliklerin sancaklarına Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanı veya görevlendireceği zat tarafından takılır. Devlet Savaş Madalyası, 1 inci ve 2 nci derece Devlet Savaş Madalyası olmak üzere iki çeşittir.

1. 1 inci derece Devlet Savaş Madalyası, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 189 ve 190 ıncı maddeleri gereğince savaş takdirnamesi ile taltif edilenlere verilir.

2. 2 nci derece Devlet Savaş Madalyası, uluslararası hukukun meşru saydığı haller ile Türkiye’nin taraf olduğu antlaşmalar gereğince yapılan savaşlarda, Türk ve dost kuvvetler içinde ve dışında görev alarak Türkiye’nin veya dostlarının düşmanı ile yapılan muharebede başarılı sevk ve idaresi ile muharebe kazanan veya muharebenin kazanılmasını hazırlayan ve kolaylaştıran veya düşmanla çarpışmada görev icaplarının üstünde kahramanlık ve cesaret gösteren Türk ve yabancı uyruklu asker kişilere verildiği gibi, sonuçta üstün derecede kahramanlık ve cesaret gösteren birliklerin sancaklarına takılmak üzere de verilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 8.—926 sayılı Kanunun 193 üncü, 194 üncü, 195 inci, Ek 13 üncü ve Ek 14 üncü maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 9. —926 Sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“EK GEÇİCİ MADDE 76. —Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce, 926 sayılı Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümlerine göre kendilerine madalya ve nişan tevcih edilmiş olanların madalya ve nişanları ile bunlara ilişkin hakları, yönetmelikte düzenlenecek esaslara göre saklı tutulur.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 10.—Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 11.—Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hayırlı, uğurlu olsun.

Sayın milletvekilleri, gündemin 3 üncü sırasında yer alan, Seferberlik ve Savaş Hali Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının görüşmesine başlıyoruz.

3. – Seferberlik ve Savaş Hali Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/407) (S.Sayısı: 73) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

(1) 73 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü üzerinde ilk söz, Anavatan Partisi Grubu adına, eski bakanımız, Bursa Milletvekili Sayın Turhan Tayan'ın.

Buyurun Sayın Tayan. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA TURHAN TAYAN (Bursa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 73 sıra sayılı yasa tasarısı hakkında, Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; sözlerimin başında, Yüce Heyetinizi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanın ikazına uygun olarak, tasarının özüne sadık kalmak suretiyle, kısaca temas etmek istiyorum.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin seferberlik ve savaş hali ihtiyaçları, 3634 sayılı Millî Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu ve 2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanununa göre barışta planlanmakta, ancak, bu kanunlar uyarınca, planlar, seferberlik ilanında icra edilmektedir. Seferberlik ve savaş hallerinin barıştan itibaren gerektirdiği hazırlıklar ve bu hallerin vukuunda yapılacak uygulamalar ile millî güç unsurlarının topyekûn savunma kavramı içerisinde yönlendirilmesi, Bakanlar Kurulunun yetki alanına girmektedir. Savaşı gerektirebilecek durumların süratle gelişebileceği göz önüne alındığında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının zamanında ve süratle karşılanmasının, elbette, büyük önem arz ettiği bilinmektedir.

Günümüzde, krizlerin, hazırlık zamanına bağlı kalmaksızın, çok kısa bir zaman sürecinde tırmandığı dikkate alındığında, en kısa süre içerisinde, üst düzeyde, noksansız olarak harbe hazır olunmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Durum üstünlüğünün sağlanması ve caydırıcılığın artırılabilmesi, ancak en üst düzeyde ve noksansız olarak hazırlıkların yapılmasına bağlı bulunmaktadır. Caydırıcılığın en büyük unsuru olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin, hazırlıklarını gelişebilecek durumlara göre önceden yapabilmesi ve gerekli tedbirleri alabilmesi, barış döneminde meydana gelen gerginlik ve kriz esnasında da, Bakanlar Kurulu kararıyla, kamu kurum ve kuruluşlarının imkânlarından yararlanmakla mümkün olabilecektir. Diğer taraftan, günümüzde, ülkelerarası ilişkilerde, problemler, savaş öncesi gerginlik ve kriz dönemlerinde, herhangi bir çatışmaya gidilmeden, müzakereler yoluyla çözülebilmektedir. Gerekli manevraları çok kısa bir zamanda gerçekleştirebilen taraf, sorunu lehine çözümleyebilmektedir; bu da, o ülkeye durum üstünlüğü ve caydırıcılık gücü kazandırmaktadır. "Barış süngünün ucundadır" sözü unutulmamalıdır. Caydırıcı olmak, hazırlıklı olmak demektir.

Huzurunuza getirilen tasarıyla, seferberlik ve savaş halinin henüz ilan edilmemiş olduğu, ancak, savaşı gerektirebilecek bir durumun başgösterdiği gerginlik ve buhran dönemlerinde, hazırlıkların en üst düzeyde ve noksansız olarak tamamlanabilmesi için, Bakanlar Kurulunca, kamu kurum ve kuruluşlarına ait ihtiyaç duyulacak araç, mal ve hizmetlerin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin harekât kontrolüne verilmesine imkân sağlamak amacıyla, 2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanununun "Bakanlar Kurulunun görev, yetki ve sorumlulukları" başlıklı 5 inci maddesi ile "Genel Kurmay Başkanının görev, yetki ve sorumlulukları" başlıklı 7 nci maddesine ilave hükümler getirilmektedir. Bu hükümlerle, uygulamada karşılaşılan bazı sorunların çözümlenmesi ve mevcut yasal mevzuatta tereddüt oluşturan hususların giderilmesi yanında, durum üstünlüğünün sağlanması ve caydırıcılığın artırılabilmesinin mümkün olacağı düşünülmüştür.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin eğitimi, disiplini ve planlı çalışması, gerçekten takdire değerdir. Türk Silahlı Kuvvetlerinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin görüntüsü itibariyle, disiplin, eğitim ve planlı çalışma bir simgesel anlam taşımaktadır.

Son yıllarda, gerek yurt içinde gerekse bölgemizde ortaya çıkan krizler, geçmişten çok farklı nitelikler göstermektedir. Gerek Körfez krizi gerek Kardak krizi, bunlara birer örnek olarak ortaya konulabilir.

Ani gerginlikler, gerginliklerin sebebi, tarafı, türü, seferberlik ve savaş haline hazırlıklarda daha dikkatli, daha hassas, daha atik ve planlı olmayı gerektirmektedir. 20 nci Yüzyılın sonunda oluşan krizler, bu düzenlemeleri kaçınılmaz hale getirmiştir.

Üç yıldır Türkiye Büyük Millet Meclisinde, komisyonlarda bekleyen bu tasarının Genel Kurulumuzca tasvip göreceğine inanıyor, Yüce Meclisi, şahsım ve Anavatan Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tayan, teşekkür ederim.

Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Sait Değer'de.

Buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA M. SAİT DEĞER (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Seferberlik ve Savaş Hali Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Grubum ve şahsım adına, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Ülkemizin savunma politikasına baktığımızda, soğuk savaş sonrası dönemde Türkiye'nin güvenliğini etkiliyen tehdit ve riskler, geçmiştekilerden oldukça farklıdır. Bu bağlamda, Türkiye, istikrarsız bir bölgenin tam merkezinde bulunmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye'nin millî güvenlik politikası, bölgemizdeki gerginliklerin azaltılmasına yardım etmek, ihtilafları önlemek, demokrasi ve hukuka saygıyı teşvik ederek, barışçı ve istikrarlı bir güvenlik ortamını yaratmaktır.

Bu amaç doğrultusunda hedefimiz, güçlü bir savunma kabiliyetini elde bulundurarak, millî güvenliği pekiştirmek, ekonomiyi güçlendirerek, ülke içindeki başarıyı teşvik etmek, Türkiye ve çevresinde demokrasi, insan hakları ve serbest pazar ekonomisine dayalı bir ortam yaratarak, istikrarı ve barışı güvence altına almaktır. Bu hedeflere ulaşmak için, savunma politikamızın temel esasları şunlar olmalıdır: Caydırıcılık, ihtilafları önleme, ortak savunma, millî çıkarları koruma.

Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, ülke savunmasında, Bakanlar Kurulu, millî güvenliğin temini ve silahlı kuvvetlerin hazırlanmasında Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı sorumludur. Seferberliğin tanımı ise, devletin tüm güç ve kaynaklarının, başta askerî güç olmak üzere, savaşın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde hazırlanması, toplanması, tertiplenmesi ve kullanılmasına ilişkin bütün faaliyetlerin uygulandığı hak ve hürriyetlerin kanunlarla kısmen veya tamamen sınırlandırıldığı haldir.

Anayasamızda da yer alan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temel amacı ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını, bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refahı, huzur ve mutluluğunu sağlamaktır.

Bu amaçla, Millî Savunma Bakanlığınca personel, araç, mal, hizmet kaynakları hakkında silahlı kuvvetler için gerekli bilgiler sağlanır ve ihtiyaçların, yerinde, zamanında, yeterli ve sürekli olarak karşılanması için gerekli görülen tedbirler alınır. Mal ve hizmet seferberliği hazırlıkları da, silahlı kuvvetlerin seferberlik ve savaş halindeki kadro, kadro dışı yedek -sefer stoku- bütünleme -savaşta idame- ihtiyaçlarının karşılanması maksadıyla barıştan itibaren yürütülen bütün faaliyetleri içerir.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin seferberlik ve savaş halindeki mal ve hizmet ihtiyaçlarını, Genelkurmay Başkanlığınca belirlenen ilke ve önerilere göre, yetkili bakanlar kanalıyla yurtiçi kaynaklarından 2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanununa uygun olarak temin etmek, merkezî planlama dışında halen ihtiyaçları ise 3634 sayılı Millî Müdafaa Mükellefiyeti Kanununa uygun olarak zamanında ve yerinde sağlamaktır. Mal ve hizmet seferberliğinin planlanması da barışta başlatılır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin seferberlik ve savaş haline yönelik hazırlıklarının noksansız olarak tamamlanabilmesi maksadıyla bazı kamu kurum ve kuruluşlarının imkân ve kabiliyetlerine gerginlik ve kriz döneminden itibaren ihtiyaç duyulmaktadır. Örneğin, iş makineleri, yüksek tonajlı araçlar, kritik yedek parçalar, çeşitli makine sistemleri gibi özellikle istihkâm gücü bulunan bakanlık teşkillerini kapsamaktadır. Seferberlik ve Savaş Hali Tüzüğünün 45 inci madde hükümlerinden hareketle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin harekât kontrolüne alınması uygun görülen kamu kurum ve kuruluşları Genelkurmay Başkanlığınca belirlenmiş ve söz konusu kuruluşlar ile Genelkurmay Başkanlığı arasında protokoller yapılmıştır.

Harekât kontrolünde ise, zaman ve bölge olarak sınırlı özel görevlerin başarılabilmesi için, Türk Silahlı Kuvvetlerine tahsis edilen kamu kurum ve kuruluşları veya bunlara ait bildirimlerin idarî ve lojistik sorumluluklar kendi teşkilatlarına ait olmak üzere kullanılmasında ilgili komutana verilen yetkidir.

Görüşmekte olduğumuz tasarıda öngörülen değişiklikler ise, 1 inci maddede şu şekilde özetlenebilir: Bu maddede, seferberlik ve savaş halinin henüz ilan edilmemiş olduğu; ancak, savaşı gerektirebilecek bir durumun baş gösterdiği gerginlik ve buhran dönemlerinde ihtiyaç duyulan araç, mal ve hizmetlere ilişkin kamu kurum ve kuruluşlarına ait imkânların, Genelkurmay Başkanlığının talebi üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri harekât kontrolüne verilmesini sağlanmaktadır.

2 nci maddede ise, bu maddeyle 2941 sayılı Kanunun Genelkurmay Başkanının görev, yetki ve sorumluluklarıyla ilgili 7 nci maddesine bir bent eklenerek, 1 inci maddeyle uygunluğunu sağlayan düzenleme yapılmıştır. Seferberlik ve savaş halinin henüz ilan edilmemiş olduğu; ancak, savaşı gerektirebilecek bir durumun başgösterdiği gerginlik ve buhran dönemlerinde, kısa zamanda hazırlıkların tamamlanabilmesi ve noksansız olarak üst düzeyde harbe hazır olunması amacıyla ihtiyaç duyulacak araç, mal ve hizmetlere ilişkin olarak, seferberlik ve savaş halinde Türk Silahlı Kuvvetleri harekât kontrolüne girecek olan kurum ve kuruluşların imkânlarından Bakanlar Kurulu kararıyla yararlanmayı sağlamaktadır.

Grubum ve şahsım adına, bu tasarının hayırlı olmasını temenni eder, saygılarımı sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Değer.

Şimdi, söz sırası, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Hüseyin Arı'da.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARI (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Seferberlik ve Savaş Hali Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Günümüz dünyasında, iki bilim dalı var ki, devamlı gelişmekte ve hatta, diğer bilim ve araştırmalar da çoğunlukla bu iki bilim dalına hizmet etmektedir. Devamlı gelişme sağlayan bu iki bilim dalı ise, tıp ve askerî alandaki bilimsel ve teknolojik araştırmalardır. Dikkat edilirse, bunlardan birincisi insanı yaşatmaya, diğeri ise öldürmeye yönelik bilimsel araştırma ve gelişmelerdir. Bugün, hepinizin malumları olduğu üzere, her iki alandaki bilimsel araştırmalar da uzaya kaydırılmış, lazer sistemi, hem tıp hem de askerî maksatlarla, her iki alanda da geniş boyutlarda kullanılmaya başlanmıştır. Uydulararası haberleşme ve elektronik harp, savaş alanında en yetkin tarzda kullanılmaya başlanmıştır. Bu hızlı teknolojik gelişmeye paralel olarak da, klasik harp doktrin ve konsepti, muharebe sahasının üçüncü boyutunu oluşturan atmosfere dayalı uydulararası haberleşme ve elektronik harbi içerecek tarzda değişmiş bulunmaktadır. Bu duruma göre, bugünün artık geçerli olan harp konsepti de şöyledir: Atmosfere hâkim olan harbi kazanır. Yani, elektronik harbe dayalı, lazer sistemi harp silah ve araçlarıyla, cihaz ve donanımla donatılmış ordulara sahip olmak, artık zorunlu hale gelmiştir.

Günümüzde, böyle, teknolojik gelişmeye dayalı bir süper orduya sahip olmak da, ancak ve ancak, güçlü bir ekonomiye sahip olmakla mümkündür. Hele hele, jeopolitik konumu itibariyle, dünyanın en kilit arazisi üzerinde bir ülke olmamız, Ortadoğu ve Kafkaslar gibi, Batı'nın -başta ABD olmak üzere- ekonomisi güçlü ülkelerinin menfaat alanlarının hemen yanı başındaki bir ülke olmamız, her an sıcak çatışmaların muhtemel olduğu bu bölgede, ülkemizin bekasının sağlanması ve de bölge barışının devamı için, güçlü bir ekonomiye dayalı süper orduya sahip olmaya mecbur ve hatta mahkûm olmamızı gerektirmektedir.

Bu güç, öncelikle Ortadoğu, Kafkaslar ve Balkanlar gibi istikrarsız ve her an menfaat ve etnik çatışmaların var olacağı bir bölgede caydırıcı rol oynayacağından, istikrarın ve barışın da teminatı olacaktır. Atatürk'ün de yıllar önce söylemiş olduğu gibi "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözünün özünde yatan gerçek de budur; ama, bakıyoruz, bugün, Mustafa Kemal Atatürk'ün diğer temel ilkeleri gibi bu ilkesi de maalesef, gerçekleştirilememiştir. Nasıl gerçekleşsin ki, bugün bakıyoruz, 2000'li yıllara girerken, demokrasinin evrensel kuralları çiğnendiğinden hukukun üstünlüğü yok olmuş, sosyal devletten uzak, insan hakları ihlal edilmiş, hâlâ ara dönem yasalarıyla idare edilen bir ülkede pek tabiîdir ki demokratik sistem işlemediğinden, bunun yerine azınlığın çoğunluğa tahakm ettiği bir sömürü düzeni oluşmuştur. Böyle bir düzende de, ister istemez, milletle devlet bir türlü barışık olamıyor ve de ülkedeki insanlarımız devletin baskı ve dayatmaları karşısında bir türlü huzur, güven ve barış ortamına kavuşamıyor. Bütün bu antidemokratik uygulamaların neticesinde, içte barış ve huzurun sağlanamaması neticesinde, başta komşularımız olmak üzere, millî iradeyi arkasına alamayan dış politikamızla da, dünya barışında da menfaatlarımızı önplanda tutan istikrarlı ve etkin bir rol alamıyoruz.

Değerli milletvekilleri, demek ki, Atatürk, çok doğru söylemiş: "Önce ülke halkının barış ve huzurunu temin edin ki, ondan aldığınız yetki ve iradeyle öncelikle komşularımız, sonra da dünya devletleriyle barış ve istikrarı sağlamak için, politikada veya politik arenada durum üstünlüğü sağlayabilelim." Bunun da tek çıkar yolu, bu ülkede, demokrasinin evrensel kurallara dayalı bir demokratik cumhuriyetle, 65 milyon insanımız huzur ve barış ortamına kavuşsun -insanların refah seviyesi yüksek ve mutluluk içerisinde- bölgemizde güçlü bir Türkiye olalım.

Değerli arkadaşlar, ömrünün 25 yılını harp sahalarında geçiren eşsiz komutan Mustafa Kemal Atatürk, bakın, harp için ne diyor: "Harp, bir millet için hayatî değilse en büyük felakettir."

Yine, ünlü strateji uzmanı Clausewitz'in yıllar önce belirttiği gibi "harp, askerlere bırakılmayacak kadar hayatî önemi haiz bir meseledir." Buradan da anlaşıldığı gibi, aslında, barış için harbe her an hazır olmak gerekmektedir.

Anayasamızın 117 nci maddesinde belirtildiği gibi "millî güvenliğin sağlanmasından ve silahlı kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasından, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı, Bakanlar Kurulu sorumludur."

Günümüz harplerinde, artık, cephe kavramı önemini yitirmiştir. Bildiğiniz gibi, bunun en güzel ifadesini Mustafa Kemal Atatürk, İstiklal Harbinde, Sakarya Meydan Muharebesinde dile getirerek "hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır; bu satıh bütün vatandır" diyerek harp stratejisine yeni bir konsept getirmişti.

Ayrıca, İkinci Dünya Harbinde, bilhassa Avrupa cephesinde en büyük hasar ve zayiat, cephe gerisindeki büyük şehirlerde sivil insanlar ile ekonomik hedefler üzerinde meydana gelmişti. Görüldüğü gibi, bilim ve teknolojik gelişmeler, harp, silah ve araçlarının menzilini ve tahrip gücünü korkunç derecede artırmış; ayrıca, nükleer, biyolojik ve kimya silahları, her ne kadar kullanılmaları uluslararası anlaşmalarla yasaklanmış ve de sınırlandırılmış olmalarına rağmen, maalesef, buna uymayan ülkeler vardır ve bu silahları acımasızca kullanmaktadırlar.

Haberleşme sistemlerinin günümüzde uydulararası boyutta çok gelişmiş olması, bugünün topyekûn harplerinde hazırlık süresini ve buna bağlı olarak da reaksiyon periyodunu oldukça kısaltmıştır. Hükümetler, Anayasaya göre, gerek Türk Silahlı Kuvvetlerinin harbe hazırlanmasından ve gerekse millî güvenliğin sağlanmasından Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı sorumludurlar. O halde, bu çok önemli ve ülkenin bekasıyla ilgili bu sorumluluğu, tüm bakanlıklarda, barıştan itibaren, millî hedefler çerçevesinde ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin millî, askerî, stratejik harp konseptiyle koordineli olarak, harbe hazırlık planlarının önceden, en ince teferruatına kadar yapılmış olması son derece hayatî önemi haizdir. İşbaşına gelen bütün Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri de bu harbe hazırlık planları konularında aynı hassasiyette olmalıdırlar ve birbirlerine seferî planlarını aktarmalılar ve her yeni gelen hükümet ve onun bakanlıkları da bu planların noksanı varsa, en öncelikli olarak bu noksanlığın giderildiği gibi, planlar mevcut şartlara göre daima yenilenmelidirler.

Değerli arkadaşlar, şayet bu hazırlıklar istenilen hassasiyetle yapılmazsa bunun bedelini tüm millet olarak çok ağır bir şekilde öderiz. Bunun bir acı örneğini -harbin bir cephe gerisi örneğini oluşturan- 17 Ağustos depreminde yaşadık. Bildiğiniz gibi, bu depremde en büyük zafiyeti haberleşmede yaşadık. Sayın Başbakan depremin birinci günü bitiminde Ankara'yla haberleşme yapamamıştır. Gelecekte muhtemel topyekün harplerde, cephe gerisinde de aynen deprem felaketinin hasar ve zayiatları yaşanacaktır; belki tek farkı ve hatta artısı da barut kokusuyla füze, uçak ve mermi sesleri olacaktır. İşte, harbe hazırlık çerçevesinde bakanlıkların kendi görev alanlarında başta sivil savunma ve sağlık hizmetleri olmak üzere tüm kurumlar mevcut planları çerçevesinde personelini eğitirse, topyekûn harbin cephe gerisinde meydana getireceği hasar ve zayiatı en aza indirmek mümkün olacaktır. Böyle olumlu bir hazırlık da, en başta cephedeki ordu mensupları olmak üzere, tüm halkın morali üzerinde müspet bir etki yapacaktır.

Demokratik sistemin gereği harbe hazırlıkta en iyi neticenin alınması da ancak ve ancak barıştan itibaren tüm bakanlıkların kendi aralarında bu amaca yönelik çok sıkı bir işbirliği yapmalarının yanında, Genelkurmay Başkanlığıyla da yakın ve koordineli çalışmalarıyla mümkün olabilecektir. Bu zorunlu işbirliği çerçevesinde bakanlıkların üst bürokratları ile Genelkurmay Başkanlığının üst rütbeli komuta kademeleri elemanları müştereken, bir arada, barış ve seferî şartlarda askerlerle sivillerin topyekûn harp esaslarına göre ne şekilde işbirliği ve planlama yapacaklarının esaslarını içeren bir program dahilinde Millî Güvenlik Akademisinde eğitim ve öğretime tabi tutulmaktadırlar.

Sayın milletvekilleri, her ne kadar cephedeki bir ordunun başarısı, onun birliklerinin çağın gereği harp silah, araçları ve haberleşme sistemleriyle donatılmış olması ve üstün bir eğitim, vatan savunmasının her şeyin üzerinde bir kutsal görev olduğuna inanmış ve buna motive edilmiş moral gücüne sahip askerlerin mevcudiyetiyle ölçülürse de, bunun yanında, cephedeki askerin ve birliklerin harekâtın devamı müddetince her türlü ihtiyacının, yani, noksanlaşan günlük iaşesi, cephanesi, silah, araç, her cins malzemesi ve akaryakıtının da kesintisiz olarak yerinde ve zamanında cephe gerisinden cepheye doğru muntazam bir planlamayla yurtiçi ve yurtdışı kaynakların topyekûn harekete geçirilerek sağlanacak olan lojistik destekle mümkün olabileceğini bilmeliyiz.

Anayasamıza göre, ülkenin millî güvenliğinden ve Silahlı Kuvvetlerin harbe hazırlanmasından Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı sorumlu olan hükümetler, yani, sayasî güç, bu sorumluluğunu yerine getirirken, vatan savunması gibi her şeyin üzerinde olan bir görev bilinciyle hareket ederek, ülkenin tüm imkânlarını, barış şartlarından itibaren, harp ekonomisi prensiplerini de göz önüne alarak, başta Millî Savunma Bakanlığı olmak üzere, her bakanlık kendi teşkilatını, öncelikle silahlı kuvvetlerin cephedeki birliklerin desteklenmesiyle, buna paralel olarak da cephe gerisinde de sivil halkın kurtarılması başta olmak üzere, hasar ve zayiatın en aza indirilmesi yönünde, harp stokları dahil, her türlü imkânlarını en iyi tarzda ve diğer bakanlıklar ve silahlı kuvvetlerle koordineli çalışmayı gerektiren seferî planlarını hazır etmek zorundadırlar.

2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanununda, bu tasarıyla getirilmek istenen de, yukarıda belirttiğim izahat çerçevesinde, günümüzde, devletler arasındaki muhtemel ihtilafların, diplomasi yoluyla çözülemediği takdirde, teknolojik gelişmeler çerçevesinde, silahlı çatışmaya yönelik gerginlik ve buhran dönemlerinin çok kısa sürede gelişebileceği, bu nedenle de, silahlı kuvvetlerin hazırlık sürecini, dolayısıyla, reaksiyon, yani, tepki süresini oldukça kısaltmak maksadıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin hazırlıklarının, daha henüz böyle bir durumdayken, en üst seviyede hazır hale getirilebilmesi, Genel Kurmay Başkanlığının talebi üzerine, ihtiyaç duyduğu kamuya ait araç ve mal ve hizmetlerin gerginlik ve buhran döneminden itibaren Silahlı Kuvvetlerin harekât kontrolüne verilmesinin Bakanlar Kurulu Kararıyla mümkün olacağı imkânı sağlanmaktadır.

Tasarı, bu haliyle Grubumuzca da uygun mütalaa edildiğinden, destek vereceğimizi bildirir, kanunun, milletimize ve Türk Silahlı Kuvvetlerine hayırlı olması temennilerimle, Yüce Heyetinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arı.

Şimdi, söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Bilecik Milletvekili Hüseyin Arabacı'da.

Buyurun Sayın Arabacı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARABACI (Bilecik) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; 2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; 2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu, seferberlik ve savaş halini, barış döneminden itibaren yapılacak hazırlık ve teşkilatlanmayı, kamu ve özel kurum ve kuruluşlar ile gerçek kişilerin görev, yetki ve sorumluluklarını, bunların sahip olduğu her türlü mal ve hizmet yükümlülüklerini kapsar.

Seferberlik faaliyetlerini, seferberlik duyurusunda, kurulu birliklerin tamamının veya bir kısmının seferî teşkilat ve kadro seviyesine çıkarılması, kurulu birlik ve kurumların bünyesinde bulunan seferde kurulacak statüdeki birliklerin teşkili ve ihtiyaçlarının karşılanması, "yeşil birlik" tabir edilen ve seferde kurulacak olan birliklerin teşkili ve ihtiyaçlarının karşılanması, seferberlik ve savaş hali süresince oluşacak personel ve malzeme kayıplarını karşılamak üzere bütünleme personeli ile malzemenin sağlanması, gerekli görülen birlik ve kurumların tamamının veya bir kısmının kritik yedek personel ve malzeme ihtiyaçlarının karşılanması, yedek personelin silah altına alınma usullerinin denenmesi ve yedek personel eğitimlerinin tamamlanması ve geliştirilmesi şeklinde sınıflandırmak mümkündür.

Türk Silahlı Kuvvetleri seferberlik sisteminin dayandırıldığı ana ilke ve esaslar ise, Türk Silahlı Kuvvetlerinin en kısa sürede sefer durumuna getirilmesi amacını güder ve sistemin kapsadığı her faaliyet, gereklilik, sadelik ve sürat ilkesine dayanır. Personel seferberliğinin, tazeleme eğitimine ihtiyaç göstermeyen, yeni terhis olmuş, genç doğumlu yedek personelle tamamlanması suretiyle, Türk Silahlı Kuvvetlerinin birlik ve kurumlarına, seferberliğin ilk günü muharebe gücünün kazandırılması, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının karşılanmasında birlik ve kurumların bir kademede seferî kadro seviyesine çıkarılması esas alınır.

Birlik ve kurumların seferberlik hazırlıkları, kısmî seferberlik veya özel çağrı durumlarında da uygulanabilecek ve genel seferberlik ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde yapılır. Kurulu birlik ve kurumlarda muvazzaflık hizmetlerini yapan, yeni terhis olmuş, genç doğumlu, eğitimi taze, birliğini, bölgesini ve sefer görevini bilen yedek personel için, birliğine tertip usulü seferberlik uygulanır. Seferberlikte kurulacak yeşil birlik, bütünleme birlikleri için ise, bölgede seferberlik usulü uygulanır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; günümüzde savaşı gerektirebilecek durumların süratle gelişebileceği göz önüne alınarak, ihtiyaçların zamanında ve süratle karşılanabilmesi için, kanunların güncel hale getirilmesi ve güncel halde bulundurulması gerekmektedir. Bu kanun tasarısının amacı da, devletin tüm güç ve kaynaklarının, barış halinden savaş haline süratle ve etkin bir şekilde geçirilmesini, seferberlik ve savaş hali planlarının yapılmasını, bunların tatbikatlarda denenmesini ve gerektiğinde uygulanmasını sağlamak için, çağ içindeki yedek personelin silah altına alınmasına ilişkin esas ve usuller ile görev ve sorumlulukları açıklamaktır.

İşte bu nedenle, daha önce, kamu kurum ve kuruluşlarına ait imkânlar, ancak, seferberlik ilanıyla birlikte kullanılabilirken, Seferberlik ve Savaş Kanununun 5 inci maddesine eklenen altıncı bentle, seferberlik ve savaş halinin henüz ilan edilmemiş olduğu; ancak, savaşı gerektirebilecek bir durumun başgösterdiği gerginlik ve buhran dönemlerinde, bile, Genelkurmay Başkanlığının talebiyle, Bakanlar Kurulu tarafından, Türk Silahlı Kuvvetlerinin hareket kontrolüne verilmesi sağlanmaktadır.

Aynı kanunun 7 nci maddesine eklenen bentle de, Genelkurmay Başkanlığına, seferberlik ve savaş halinde veya seferberlik ve savaş halinin henüz ilan edilmemiş olduğu, ancak, savaşı gerektirebilecek bir durumun başgösterdiği gerginlik ve buhran dönemlerinde, kısa zamanda hazırlıkların tamamlanabilmesi ve noksansız olarak üst düzeyde harbe hazır olunması amacıyla, ihtiyaç duyulacak araç, mal ve hizmetlere ilişkin olarak, seferberlik ve savaş halinde, Türk Silahlı Kuvvetleri harekât kontrolüne girecek olan kamu kurum ve kuruluşlarının imkânlarından, Bakanlar Kurulu kararıyla yararlanma yetkisi verilmektedir.

Benzer uygulamalara, Avrupa Birliği ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletlerinde rastlamak mümkündür. Burada esas olan, Türk Silahlı Kuvvetlerinin seferberlik sisteminin dayandırıldığı ana ilkelerden olan gereklilik, sadelik ve sürat ilkelerine dayandırılmasıdır. Öncelikle, bu mal ve hizmetlere ihtiyaç olması halinde, bunları, fazla prosedürle uğraşmadan, sade bir şekilde, süratle Türk Silahlı Kuvvetlerinin hareket kontrolüne verebilmektir. Sürat faktörü burada büyük önem taşımaktadır. Kararların alınması aşamasında birkaç saatin bile önemi bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyetinin yılmaz koruyucusu Türk Silahlı Kuvvetlerine bu zamanın kazandırılması gerekmektedir.

Dünyada modern bir yönetim anlayışı olarak gösterilen toplam kalite yönetiminin tüm birlik ve kurumlarda uygulanmasını, her faaliyette kalite çemberinin oluşturulması emrinin verildiğini, pek çok askerî kurumun ISO 9000 belgesi aldığını göz önüne alacak olursak, bu kanunla verilecek yetkilerin de yerinde ve gerektiğinde kullanılacağı açıktır. Ayrıca, gerektiğinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, ihtiyaçlarının zamanında ve süratle karşılanmasına ve en üst düzeyde noksansız olarak harbe hazırlanmasına büyük katkı sağlayacaktır.

Bu tasarının Yüce Meclis tarafından kabul göreceği inancıyla konuşmama son verirken, Yüce Meclisi tekrar Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arabacı.

Şimdi söz sırası, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Hasan Gülay'da.

Sayın Gülay, buyurun.

DSP GRUBU ADINA HASAN GÜLAY (Manisa) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Seferberlik ve Savaş Hali Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Demokratik Sol Parti Grubu adına söz aldım; Grubum ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, savaş gerektirebilecek durumların süratle gelişebileceği göz önüne alınarak, Silahlı Kuvvetlerin ihtiyaçlarının, zamanında, eksiksiz ve süratle karşılanması, çağımızda büyük önem arz etmektedir. Günümüzde, krizlerin, hazırlık zamanına bağlı kalmaksızın, çok kısa bir süre içerisinde geliştiği ve tırmandığı göz önüne alındığında, bu kanunun bu maddesinin değişmesi de büyük önem arz etmektedir.

Bu amaçla tasarı, seferberlik ve savaş halinin henüz tam ilan edilmemiş olduğu, ancak, savaşı gerektirebilecek bir durumun başgösterdiği gerginlik ve buhran dönemlerinde, ihtiyaç duyulabilecek tüm araç, mal ve hizmetlere ilişkin kamu kurum ve kuruluşlarının imkânlarının, Genelkurmay Başkanlığının talebi üzerine, Türk Silahlı Kuvvetleri kontrolüne verilmesine imkân sağlamaktadır; birincisi budur.

İkincisi; tasarıyla, seferberlik ve savaş halinin henüz ilan edilmemiş olduğu, ancak, savaşı gerektirebilecek bir durumun başgösterdiği gerginlik ve buhran dönemlerinde, kısa zamanda hazırlıkların hızla tamamlanabilmesi ve noksansız ifa edilebilmesi için, ihtiyaç duyulan araç, mal ve hizmetlere ilişkin olarak, seferberlik ve savaş halinde, Türk Silahlı Kuvvetleri harekât komutasına girecek olan kamu kurum ve kuruluşlarının imkânlarından, Bakanlar Kurulu kararıyla yararlanılması imkânı sağlanılmaktadır.

Bu konuda fazla da konuşmak istemiyorum. Kanun tasarısının buraya getiriliş amacı da budur.

Sözlerime son verirken, Demokratik Sol Parti Grubu adına, bu kanun tasarısına olumlu oy vereceğimizi belirtir, Yüce Meclise saygılar sunarız. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gülay, çok teşekkür ederiz.

Gruplar adına konuşmalar bitmiştir.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

SEFERBERLİK VE SAVAŞ HALİ KANUNUNUN BAZI MADDELERİNDE

DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. – 4.11.1983 tarihli ve 2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanununun 5 inci maddesine aşağıdaki bent eklenmiştir.

“6. Seferberlik ve savaş halinin henüz ilan edilmemiş olduğu ancak savaşı gerektirebilecek bir durumun baş gösterdiği gerginlik ve buhran dönemlerinde, ihtiyaç duyulacak araç, mal ve hizmetlere ilişkin kamu kurum ve kuruluşlarına ait imkânların Genelkurmay Başkanlığının talebi üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri harekât kontrolüne verilmesini sağlamak.”

BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 2. – 2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanununun 7 nci maddesine aşağıdaki bent eklenmiştir.

“6. Seferberlik ve savaş halinin henüz ilan edilmemiş olduğu ancak savaşı gerektirebilecek bir durumun başgösterdiği gerginlik ve buhran dönemlerinde, kısa zamanda hazırlıkların tamamlanabilmesi ve noksansız olarak üst düzeyde harbe hazır olunması amacıyla, ihtiyaç duyulacak araç, mal ve hizmetlere ilişkin olarak, seferberlik ve savaş halinde Türk Silahlı Kuvvetleri harekât kontrolüne girecek olan kamu kurum ve kuruluşlarının imkânlarından Bakanlar Kurulu kararı ile yararlanmak.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kanun tasarısının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı uğurlu olsun.

Bu kanunla birlikte 155 tane kanun çıkardık 21 inci Dönemde, 156 ncı kanun tasarısının görüşmelerine geçiyoruz.

İller Bankası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları üzerindeki görüşmelere başlıyoruz.

4. – İller Bankası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/493) (S.Sayısı: 319) (1)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet hazır.

Komisyon raporunun okunup okunmamasını oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Kırıkkale Milletvekili Sayın Nihat Gökbulut konuşacaktır.

(1) 319 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Buyurun Sayın Gökbulut.

ANAP GRUBU ADINA NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 319 sıra sayılı İller Bankası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Şahsım ve partim adına Yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyetimizin 10 uncu yıldönümüne raslayan 11 Haziran 1933 günü 2301 sayılı Yasayla kurulan ve o dönem, adı Belediyeler Bankası olan İller Bankası, bugünkü konumuna ve hüviyetine 1945 yılında 4759 sayılı Yasayla kavuşmuştur.

İller Bankası, bilindiği üzere, il özel idareleriyle belediye ve köy idarelerinin ve bu idarelerin kuracakları birliklere, bunlara bağlı kurum ve kuruluşların finans temini yanında kentsel altyapının inşası, imar işleriyle ilgili konularda, özel hukuk kuralları çerçevesinde faaliyette bulunmak amacıyla kurulmuştur.

Bankanın bugünkü sermayesi 43 trilyon 200 milyar olup, bu miktarın 42 trilyon 665 milyarı ödenmiştir.

Bugün, 3 462 personeliyle 3 215 belediyeye 2 302 önemli yatırım programını yürüten İller Bankasının, etkin bir şekilde çalışabilmesini temin için sermayesinin artırılması gerekmektedir. Bu amaçla, bankanın sermayesi, bu kanun tasarısıyla 300 trilyona çıkarılmıştır.

Diğer yandan, yeniden yapılanma süreci içerisinde bulunan İller Bankasının, modern teknolojiye uygun, hızlı, etkin ve güvenli çalışacak bilgiişlem merkezi ve ağını kurabilmesi için bilgiişlem dairesi başkanlığı kurulması da bu kanun tasarısı çerçevesinde amaçlanmıştır.

Ülkemizde, 1999 yılında, 3 215 belediyede 48 milyon 800 bin kişi yaşamaktadır; diğer bir deyimle, nüfusumuzun yüzde 76'sı belediye sınırları içerisinde yaşamaktadır. Bu oran her sene artmaktadır. Buna bağlı olarak kentsel sorunlar da geometrik biçimde artmaktadır. Belediye sayısı, belediyede yaşayan nüfus ve belediyelerin problemleri hızla artmakta; ancak, kentsel sorunların çözüm adresi olan İller Bankasının yeniden yapılanma ve finans sorunları ise çözümlenmemektedir.

Çok önemli ülke sorunları içinde kentleşme ve kentleşmenin oluşturduğu kentsel sorunlar, çözüm gerektiren en önemli sorunlar demetidir. Medenî olmak ve medeniyet kavramlarının temelinde şehirleşme olgusu yatmaktadır. "Medenî" kelimesi de "Medine" şehrinden geldiğinden, medenî olmakla şehirli olmak aynı anlamdadır.

Yetmişyedi yıllık cumhuriyet döneminde, acaba, şehirli; yani, uygar, medenî olabildik mi?.. Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve cumhuriyet kültürünü taşıyan tarihî şehirlerimiz de, cumhuriyette kurulan yeni kentlerimiz de ve görüntüleriyle yaşantılarıyla sosyal ve ekonomik yapılarıyla medeniyet âlemine acaba şehirliyiz diye çıkabilir miyiz?..

3 imparatorluğun başkenti güzelim İstanbul'u, bir sanayi, ticaret ve gecekondu şehri yaparak, insanlık ve medeniyet âlemine en kötü şehircilik örneğini biz göstermedik mi...

Mimarlık alanında 20 nci Yüzyılın en büyük isimlerinden Fransız Le Corbusier, 1911 yılında İstanbul'u gezdiğinde şu tespiti yapmıştır: "Şimdi, New York ile İstanbul'u karşılaştırırsak, diyebiliriz ki, birincisi kıyamettir, ikincisi ise bir yeryüzü cenneti. İstanbul, bir meyve bahçesidir, bizim kentlerimiz ise taşocakları. Geleceğin büyük kentleri, ağaçlar ve yeşillikler içerisinde kurulmalıdır."

1911 yılında "yeryüzü cenneti" olarak tarif edilen İstanbul, bugün, maalesef, yeryüzü cehennemidir. Yazar Orhan Pamuk'un dediği gibi "istanbul, bugün, konaklar ve bahçeler şehri değil, apartmanlar, beton yapılar ve tozlu asfalt şehridir."

Yaşanabilir bir şehirde kalite, estetik ve fonksiyon bir arada olmalıdır. Bizim belediyelerimiz ve mühendislerimiz, hâlâ, rögar kapağının kotu ile asfalt yolun üst kotunu öpüştüremedikleri için, taşıtlar rögar çukurlarına düşerler. Yağmur yağdığında kanalizasyonlar taşar, kar yağdığında ise asfaltlar buharlaşır, tozlaşır. Her ne hikmetse, yağmur suları da, yağmur ızgaralarına doğru akmazlar, yol ortasında göllenirler. 'Şeytan ayrıntıyı sever' diye bir söz vardır; tüm bu teferruatlar ise vatandaşlarımızın yaşama şevkini kırmakta, devlete ve kurumlara karşı güvenlerini sarsmaktadır.

Müşahede ediyoruz ki, kentsel sorunların çözümü için İller Bankasının yeniden yapılandırılması, biçimlendirilmesi ve sermayesinin artırılması gerekmektedir. Ancak, soruna makroplanda bakma zamanı gelmiştir. Kentleşme, gecekondulaşma, konut açığı, çevre sorunları ve yerel yönetimlerin yeniden yapılandırılmasına bir bütün olarak bakmalıyız.

Bugün, 3215 belediyenin yarısına yakını, nüfusu 2 000 dolaylarında, köy görünümündeki yerleşim yerleridir; özkaynakları yoktur. Seçmenleri, köy sosyolojisiyle seçtikleri belediye başkanını muhtar gibi algılayıp, kendileri ile devlet arasında tek araç-köprü olarak kullanmak istemektedirler. Yerel hizmetler bu yerleşim birimlerinde kimsenin umrunda değildir. Verilen kaynaklar üç beş belediye personeli, makam arabası, cep telefonu, koruma ve sekreter faaliyetlerinde israf edilmektedir.

Şu hususu tespit edebiliriz: Küçük yerleşim birimlerine devlet tarafından aktarılan total kaynak, o yerleşim biriminin tüm ekonomik değerlerinden fazladır; yani, devletin aktardığı kaynakla, o yerleşim birimlerinin tümünü, arsasıyla, binasıyla satın almak mümkündür.

Seçilen belediye reisleri, seçildikleri yerel birimlerin yerel sorunları, seçmenlerin aşırı talepleriyle, kaynak yetersizlikleri ve imkânsızlıkları arasında âdeta pres olmaktadırlar. Yeni seçilen belediye reisleri, önceki yönetimlerin bıraktıkları aşırı borçlar altında ezilmektedirler.

Görevinin bilinci ve sorumluluğu içinde, vatanseverce bölgesine ve insanına hizmet eden belediye başkanlarını takdir eder, kutlarken, fakir milletimizin kıt kaynaklarını, israf ve safahat içinde sorumsuzca harcayan belediye başkanlarının da var olduklarını gözden kaçırmayalım. Yokluk içinde, gecesini gündüzüne katan, uykuları kaçan, bölgesine bir taş üstüne taş koyma gayreti içinde olan belediye başkanlarının yanında; yapıp bozan, bozup yapan, kişiliklerini öne çıkaran, israf içinde olan belediye başkanlarını da unutmayalım.

Değerli milletvekilleri, İller Bankası yatırımları, banka özkaynaklarından, Belediye Fonundan ve belediye katılımlarından karşılanmaktadır. Bunların en önemlisi Belediye Fonudur. Belediye Fonu, 2380 sayılı Yasayla kurulmuştur. Fonda toplanan paranın İller Bankasına aktarılan miktarı, oran olarak; 1991 yılında yüzde 56; 1992 yılında yüzde 52 iken, bu oran giderek düşmüş ve 1998 yılında yüzde 10, 1999 yılında ise sadece yüzde 6 olmuştur. Bu durum da, belediyelerin aşırı yatırımlarından dolayı borçlanmaları ve fondan yeterli miktar gönderilmediğinden, İller Bankasından dağıtılan payların kesilmesine neden olmuştur.

Belediyelerin borç batağına düşmelerinin bir sebebi, yanlış yönetim tarzı, en önemli sebebi ise, fonlamanın yetersizliği nedeniyle paylarının kesilmesidir. 1999 yılı İller Bankası yatırım programında yer alan 2 653 projenin yatırım tutarı, 2 katrilyon 800 trilyondur. Yaklaşık yıllık yatırım tutarı ise 500 trilyondur. 1999 yılı içinde Belediye Fonundan 30 trilyon İller Bankasına gönderildiğini hesap edersek, geri kalan 470 trilyonun ya İller Bankası belediye paylarından kesilmesi ya da yatırımların durdurulması, geciktirilmesi mukadderdir.

Bir diğer husus ise, afet kapsamına alınan, belediyelere aktarılan Afet Fonudur. Afet kapsamındaki belediyeler, afet paylarını, diğer belediyelerin paylarını azaltarak almaktadır. Bileşik kap usulü birinin payı artarken, diğeri azalmaktadır; bu keyfiyet, adaletsizliği doğurmaktadır. Afet kapsamındaki belediyelerin afet payları aynı havuzdan verilmemelidir. Aksi halde, her belediye, afet kapsamına alınmak için müracaat ederek, bu yolu, kurtuluş yolu olarak görmektedir.

Nitekim, 23958 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2000-9 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında, afet kapsamına alınan 358 adet belediyeyle, tabiri caizse, kantarın topuzu kaçmıştır. Kamuoyunda ve kamu vicdanında haklı tepkilere maruz kalmıştır. Afete maruz belediyelerin tespit kriterleri, objektif, adil ve pozitif unsurlara müstenit olmalıdır.

Değerli milletvekilleri, İller Bankasıyla ilgili yasa tasarısı görüşülürken, mahallî idarelerden, belediyelerden, şehirleşmeden bahsetmemek mümkün değildir. Daha önce de arz ettiğim gibi, şehirleşme, medenîleşmekle, uygarlaşmakla özdeştir. Üzülerek ifade etmek gerekirse, şehirleşme sınavında, devletimi, maalesef, sınıfta kalmıştır.

Cumhuriyet döneminde İstanbul'u katlettik, İzmir'i öldürdük, güzelim Antalya ise sunî teneffüsle yaşam mücadelesi vermektedir. Çarpık kentleşme ve yapılaşma, tabiî güzelliği haiz şehirlerimizin ve tarihî kentlerimizin üzerini bir kâbus gibi sarmaktadır, yaşamak ve nefes almak zorlaşmaktadır. Halkımızın yüzde 76'sının yaşadığı şehirlerimizin sorunlarının çözümü için, acil, ivedi tüm tedbirleri almak zaruret halindedir.

Artık, dünyanın hemen hiçbir yerinde, şehirlerin devleşmesi, betonlaşması, oluruna veya serbest piyasa mekanizmalarına bırakılmamaktadır. Avrupa'nın düzenli, bakımlı, temiz, hizmetleri aksatmayan estetik şehirleri, bugünkü durumlarına, büyük çabalar sonucunda ulaşmıştır. Bu hedeflerinde de örnek aldıkları şehirler, zamanın, eski, güzel Türk şehirleridir, İstanbul, Bursa ve İzmir'dir. Temennimiz, tarihî şehirlerimizin eski güzelliklerine kavuşması, rant ve kâr uğruna tarihî ve tabiî dokuyu bozan yapılaşmalara izin verilmemesidir.

Ülkemizde belediyeler, son derece kötü yönetilmektedir. Kötü yönetimden kasıt, yapmaları gereken ya da yapabilecekleri şeyi yapmamalarıdır. Kimi belediyeler bunu beceremediklerinden, kimileriyse işine öyle geldiğinden; kimisi, çıkarları böyle olduğundan, kimisi, anlamadığından, kimiyse, yeni bir bakış açısı ve vizyonu olmadığından, belediyeleri kötü yönetmektedirler. Belediyelerde norm kadro kesinlikle kullanılmamaktadır. Geçici olarak işçi kadrosuna alınan niteliksiz ve öğrenimi uygun olmayan insanlar, görevlendirmeyle teknik amirliklere bakabilmekte, imza atabilmektedir.

Bu sorunlar yumağının açılması için, yerel yönetimlerin yeniden yapılanmasını ve yerel yönetimler reform tasarısının çıkarılmasını aziz milletimiz beklemektedir. Çözüm, daha çok para vermek, daha çok yatırım yapmak değildir; yerel yönetimlere, halkın, sivil toplum örgütlerinin katılımını sağlamak, otokontrolleri sağlamaktır, kent ve çevre bilincini yerleştirmektir. Sağlıksız, çarpık şehirden estetik şehire, lümpen toplumdan rasyonel topluma geçiş, kent bilincinin, toplumun tüm katmanlarına yerleşmesiyle mümkün olacaktır.

İller Bankası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının, ülkemize, milletimize, İller Bankasına, mahallî idarelere hayırlı olması dileğiyle, Yüce Meclisimi ve aziz milletimi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Efendim, teşekkür ederim.

İktidar partileri sürelerini güzel kullanıyor.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya; .buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Bakalım, vali beyimiz nasıl kullanacak süresini...

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) – Tam ve güzel kullanacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamı da geçer mi diye korktum da, onun için söylüyorum...

DYP GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, Yüce Heyeti, şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına hürmetle selamlarım.

Değerli arkadaşlar, İller Bankası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Bilindiği gibi, 4759 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde, İller Bankasının, ülkemizdeki mahallî idarelerin; diğer bir deyişle, il özel idareleri, belediyeler ve köylerin malî ve teknik desteğinde, özel hukuk hükümlerine tabi, tüzelkişiliği haiz bir kalkınma ve yatırım bankası olduğu ifade edilmektedir.

Esas itibariyle, mahallî idarelerin, merkezî idarelerin bir yan kuruluşu veya taşra teşkilatları olmadığı gerçeğini nazarı dikkate alırsak, İller Bankasının da, bir devlet veya merkezî yönetim bankası olmadığını ifade etmemiz gerekir; çünkü, bu bankamız, merkezî yönetim dışında, yine, kaynağını Anayasamızda bulan ve Anayasanın 127 nci maddesine göre tüm mahallî idarelerimizin bankasıdır. Ancak, İller Bankasının bir kamu bankası gibi değerlendirilmesinin nedeni, hatta Türkiye Bankalar Birliğinin yayımlarında, kamu sermayeli bir kalkınma ve yatırım bankası olarak gösterilmesinin nedeni, bu bankanın ortağı olan ve sermayesini oluşturan mahallî idarelerin, kuruluş kanunları gereği kamu tüzelkişiliğini haiz birer mahallî idare birimi olmalarından kaynaklanmaktadır.

Aslında, cumhuriyetimizin onuncu yılı olan 1933 yılında 2301 sayılı Kanunla kurulan Belediyeler Bankasının adı, 1945 yılında -o zaman, devletin bütçesi 170 milyon lira; İller Bankasına ayrılan pay ise 15 milyon lira; yani, bütçenin yüzde 8'i- mahallî altyapının inşaında teknik yardım amacıyla ve daha önce kapsanmayan il özel idarelerini ve köyleri de içine alacak şekilde, 4759 sayılı Kanunla İller Bankası olarak değiştirilmiştir. Bunun önemi şudur: Bir ülkede gerçek manada şehircilikten bahsetmenin, gerçek manada medeniyetten bahsetmenin yolu, altyapı hizmetlerinin, ana hizmetlerin gerçekleştirilmiş olması; kanalizasyonun yapılmış olması, yolların yapılmış olması, şehir imar planlarının gerçek manada gerçekleşmesi, ikide bir gecekondu afları çıkararak, şehirleri oturulmaz duruma sokmamak. İşte, bunun içindir ki, cumhuriyetin 10 uncu yılında devlet bütçesinden ayrılan pay yüzde 8'dir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde idarenin yeniden yapılandırılmasını ve özellikle, mahallî idarelerimizin daha çağdaş bir anlayışla, daha demokratik, katılımcı, şeffaf bir yapıya kavuşturulmasını tartışmadan, İller Bankasının mahallî idarelere verdiği desteğin, ürettiği hizmetlerin çağdaş mahallî idareler anlayışı penceresinden değerlendirilmesi, hem kolay değil hem de çok anlamlı olması gerekir. Ancak, buna rağmen, kurumsal anlamda, İller Bankasının çağdaş anlayışta bir mahallî idareler bankası olduğunu söylemek de, ürettiği hizmetlerin rekabetçi piyasa ekonomisi şartlarında verimliliğinden bahsetmek de çok kolay değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu beyanımla, İller Bankamızın ve onun değerli mensuplarının geçen ellibeş yıllık dönem içerisinde, ülke kalkınmasında ve kentsel altyapı hizmetlerinde gösterdikleri büyük gayret ve başarıyı yok saydığım gibi bir mana asla çıkarılmamalı. Hakikaten, fevkalade üstün başarılarla hizmetler ifa etmişlerdir; ancak, benim burada izaha çalıştığım husus, mahallî amaçlı bir kurumsal yapı ve bir banka olma hasebiyle, millî ve milletlerarası rekabetçi ve piyasa şartlarına uygun bir imkân ve anlayışla, mahallî idarelerimize finans ve teknik yardım desteği verebilecek yapıda bir mahallî idareler bankası nasıl olmalıdır sorusuna cevaptır.

Bugünkü, yönetim, denetim kurulu ve genel kurul yapısıyla, ağırlıklı olarak bir merkezî yönetim birimi hüviyeti arz eden İller Bankasını kurumsal anlamda mahallî idarelerle ilgilendirmek, en hafif tabiriyle mahallî idarelere haksızlıktır. Evet, hizmetler yapılmaktadır; ama, tümden böyledir demek, biraz düşündürücüdür. Yine ifade ediyorum; bu beyanımla da İller Bankasını küçümsemek gibi bir amacım yoktur; fakat, mevcut yapıda bir İller Bankasının, Bayındırlık Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğünden, Teknik Araştırma Genel Müdürlüğünden, günlük uygulamalarda bir farkı görülmemektedir.

Bu kuruluşun başarısı varsa -ki, vardır- bu başarı, bir merkezî hükümet biriminin başarısıdır veya başarısız ise, o da, merkezî idareye aittir. Çünkü, pratikte, karar süreçlerinde yer almayan mahallî idarelerin bankayla yetki paylaşımı konusundaki ilişkileri ya kâğıt üzerinde kalmıştır ya da çok zayıftır.

Öte yandan, İller Bankasının dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bankacılık bünyesi, daha çok merkezî bütçe vergi gelirlerinin, kanunlarda görülen paylar nispetinde mahallî idarelere tahsis ve tevzii işlemleriyle ilgilidir. Bugün için, banka yatırım programlarında yer almayan; yani, bir mahallî idare biriminin kendi karar organlarına, İller Bankasının toplam kredi desteği, belediye sayısı nazarı dikkate alındığında -toplam belediye sayısı bugün Türkiye'de 3 215'tir- neredeyse değerlendirme dışı bırakılacak düzeydedir ve maatteessüf en acısı, böyle bir bankanın, uluslararası finans kuruluşları nezdinde, Hazine garantisi olmadan, mahallî idarelerimiz lehine garantörlüğü, genel bir kabul görmemektedir.

Bu durum karşısında, sizlerin de aklına "bu nasıl bir banka?" diye bir sual gelmez mi?

Sayın milletvekilleri, Yüce Meclisimizin onayından da geçen, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının ve aday ülke statüsünde olduğunun Avrupa Birliğinin hukuk kriterlerinin de açıkça ortaya koyduğu üzere, artık, mahallî idarelerden mahallî amaçlı bir hizmet veya kurumdan bahsedebilmek için, kişilerin veya kurumların mahallî şekilde seçilmiş organlarına karşı taşıdıkları sorumluluk, temel bir ölçü olarak alınmaktadır.

Belediye başkanlarına, il genel meclis üyelerine ve diğer mahallî seçilmişlere karşı sorumlulukları açık bir şekilde ortaya konulmamış bir İller Bankasının, belediyelerle, köylerle, özel idarelerle ilgisi yeter manadadır demek, tartışılır.

Bugün gelinen noktada, Yüce Meclisimiz, bankaya sadece ismiyle değil, fonksiyonlarıyla bankacılık hüviyeti kazandırmalıdır.

Gayet tabiî ki, bankanın, şu andaki mevcut durumu itibariyle sermayesinin 300 trilyona çıkarılması gerekir; hatta, işlevi itibariyle, daha da fazlaya çıkarılması gerekir; ama, benim, burada vurgulamak istediğim -birazdan, sizlere, huzurunuzda arz edeceğim "ehemmi mühimme tercih etmek" diye bir sözümüz var- bir an önce, yerel yönetim yasası, şu Meclisin önüne getirilip, İller Bankasının, ondan sonra, burada, daha güzel bir şekilde tartışılmasıdır; ama, gelin görün ki, hâlâ, yerel yönetim yasası gelmedi. İşte, konuşmamın devamında, özellikle buna, kuvvetle temas edeceğim.

Değerli milletvekilleri, işte, bu amacın gerçekleşmesinde en sağlıklı yolun, piyasa koşullarında ve çağdaş bir hukuk anlayışı içerisinde yerel yönetimlerimize kendini temsil etmede, karar organlarında yer aldığı bir yönetim anlayışıyla sunulmuş bankacılık olacağı aşikârdır. İller Bankasının bugün daha fazla etkili olduğu teknik altyapı hizmetlerinde üstlendiği rol de elbette önemlidir. Özellikle, sayıları 3 215'i bulan küçük ve orta ölçekli belediyeler açısından ihtiyaç duyulan teknik destek her türlü tartışmadan uzaktır. Ancak, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, mahallî idarelerle ilgili olması beklenilen bu kurumsal yapıda merkezî otoritenin ağır tavrı, mahallî idarelerin daha etkili temsili lehine hafifletilmelidir.

Değerli milletvekilleri, bu ülke merkeziyetten ne zaman kurtulacak? Yerel Yönetim Yasa tasarısını ne zaman Meclise getireceğiz? En küçük bir projenin Ankara'da görüşülüp, programa alınmasından ne zaman kurtulacağız? Avrupa Birliğine aday ülke olan ülkemizin, batı demokrasilerinin hangisinde her şey merkezî idarenin uhdesinde bulunuyor? İller Bankasını bu haliyle bırakmak, merkeziyetçilikte ısrar etmek değil de nedir?

Değerli arkadaşlar, Ankara, bir ağlama duvarı olmaktan kurtarılmalıdır. Bütün yetkileri bünyesinde taşıyan bir merkeziyetçi zihniyetin, 21 inci Asırda dünya ile rekabet etmesi mümkün değildir. Osmanlı döneminden, yerel yönetimler itibariyle daha da gerideyiz; o dönemde yetki, büyük çoğunlukla mahallî idarelerdeydi.

Kaynak temini, yerinden karar mekanizması yine mahallinden, uygulama yine yerel yönetimindi; özelleştirmede nasıl bir şekilde başarı kazanacağız; yeni KİT'ler ihdas etmekle mi? İşin aslî sahibi olan yerel yönetimlerin kendi bölgesini ilgilendiren konuya göstereceği önem, öncelik ve hassasiyetle, merkezin bürokratlarının hassasiyeti ve konuya vukufiyeti aynı olur mu?! Yerel yönetimin başında veyahut da onun icra mercii olan bir belediye meclisi veyahut da özel idaresinin kendi bölgesinde tespit edeceği veyahut da ehemmiyet vereceği proje ile merkezde, masa başında karar verebilecek heyetin vukufiyeti ve isabeti aynı olur mu?! Bunu, takdirlerinize arz ediyorum.

Bu, tabiî, İller Bankamızla direkt olarak bağlantılı değildir. Ben, burada, yerel yönetimin ehemmiyetinden bahsediyorum; çünkü, İller Bankası onun bir cüzü. İşi aslî sahibine bırakalım, Ankara'yı, teferruattan kurtaralım. Dış ve iç konularda, artık, devleti, teferruat teşkil eden yüklerden kurtararak etkinliğini artıralım, daha saygın, daha güçlü, dışarıda daha itibarlı bir devlet. İşte, onun adı, dünyayla entegre olmuş Türkiye Cumhuriyeti olacaktır. Onun için, bu Meclis, zaman geçirmeden, devletin sırtındaki lüzumsuz yükleri -yerel yönetimlere ait olan, yerel yönetimlerde çözülmesi gereken- seçilmişlere devredecek yerel yönetim yasa tasarısını getirmeli ve bir an önce çıkarmalıdır.

Çok önemli bir noktaya temas etmek istiyorum. Rant getiren bütün bankaları ve KİT'leri hemen özelleştirelim. Bu şekilde, ülkede, yolsuzlukların ve şaibelerin önünü alırız. Devlet, artık, rant getiren, gelir getiren bu tür ticarî faaliyet içerisinde olan hususları bırakmalı ve özelleştirme bir an önce gerçekleştirilmeli ve şaibelerden, devlet kendisini pürüpak haline getirmelidir. Karar veren, kaynak bulan, icra eden, uygulayan yerel yönetimler olsun. Milleti en küçük konu için başkente dökerek insanlarımıza yaptığımız zulme son verelim. Devlet, insanına güvensin, seçimle gelen yerel yönetimlere güvensin, barış sağlansın, gerçek millî irade tecelli etsin. Güçlü devlet, büyük meselelerle uğraşan ve onlara çözüm getirendir. Yoksa, et, süt, şeker, bez satan devletlerin, devletçiliğin elinde ne hale geldiğini yakın tarihte gördük. Ülkemizde, artık, bu devletçilikten vazgeçilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bankanın yatırım programında yer alan, yönetimlerin yıl içi yatırımlarının gerçekleştirilmesi için, Bankanın görevlerini daha iyi bir şekilde yerine getirmesi bakımından, özkaynaklarının yeterli seviyeye ulaştırılması ve sermayenin artırılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Bunu, bütün Grup olarak destekleyeceğimizi burada belirtmek istiyorum.

Yine, yerel yönetimlerin İller Bankasına, diğer kurumlara ve Hazineye olan borç durumlarına kısa bir bakış atfettiğimiz zaman, 31.12.1999 tarihi itibariyle, yerel halka hizmet götürmekte karşılaştığı finansman sıkıntısının ne kadar büyük boyutlara ulaştığını ortaya koymaktadır. Bakınız, 31.12.1999 tarihi itibariyle, belediyelerin toplam borcu 1 katrilyon 936 trilyon 722 milyar Türk Lirasına ulaşmıştır. Bu borcun 1 katrilyon 375 trilyon 743 milyar Türk Lirası Hazineye, 359 trilyon 548 milyar Türk Lirası yatırım ve kısa avans olmak üzere, İller Bankasına, 201 trilyon 431 milyar Türk Lirası ise vergi dairelerine, Sosyal Sigortalar Kurumuna, Emekli Sandığına ve diğer kuruluşlara ödenmesi gerekmektedir.

Belediyelerin birikmiş borçlarının, yasal zorunluluk nedeniyle İller Bankası paylarından kesilmesi ve ödeme güçlüğü içerisine düşmeleri, sadece yerel yönetimleri zor durumda bırakmamakta, aynı zamanda, bankamızca yapımı devam eden altyapı yatırımlarının gecikmesine ve maliyet yükselmelerine de neden olmaktadır.

İşte bu durumları göz önünde tutarak, belediyelerin yatırımlarından dolayı aşırı borçlanmaları İller Bankasınca dağıtılan payların kesilmesine neden olmuş ve belediyeler, işçi ve memuruna maaş ödeyemez duruma gelmiştir.

2000 yılında, İller Bankasının yatırım programında yer alan 2 517 adet projesinin toplam yatırım miktarı 3 katrilyon 264 trilyon Türk Lirasıdır. Bu projelerin, ekonomi ve ihtiyaç yönünden beş yılda gerçekleşmesi gerekmekte olduğundan, enflasyonun olmadığı farz edildiğinde, söz konusu işler için yılda 652 trilyon liraya ihtiyaç bulunmaktadır.

Bunun içindir ki, yerel yönetimlerin, banka programından daha önce devam eden işlerinin bitiş süresinin uzamaması ve maliyet yükselişleri olmadan tamamlanması için, yeterli ödeneğin mutlaka sağlanması gerekmektedir.

BAŞKAN – Sayın Çetinkaya, sürenizin bitmesine çok az kaldı; toparlar mısınız efendim.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – Oldu Sayın Başkanım.

Yine, İller Bankası, aynı zamanda Bankalar Kanununa tabi olmakla beraber, diğer bankalara tanınan malî haklardan faydalanmamakta, öte yandan, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamı dışında tutulduğundan, KİT personeline tanınan haklardan da faydalanmamaktadır. 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanunla kurulan Belediyeler Fonu gelirleri, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı emrinde İller Bankası hesabına aktarılmaktadır.

Değerli Bakanım, daha önce Afet İşleri Genel Müdürlüğü bünyesine tevdi ettiğiniz belediyelerin... Afet kapsamına giren belediyelerin tespiti, daha önce, Afet İşleri Genel Müdürlüğüne, sonra, İller Bankasına, şimdi, işittiğimiz kadarıyla -işittiğimiz doğruysa- tekrar, Afet İşleri Genel Müdürlüğüne tevdi edilmiştir.

Bu hususta bir şey arz etmek istiyorum: Adalet, insanlık için en büyük...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – Adalet mülkün temelidir...

BAŞKAN – Efedim, toparlayın lütfen...

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – Bazı yerlerde, bir ilde, belediyelerin tamamı afet kapsamına girerken, bizzat yaptığımız tespitler neticesinde –ki, bu tespitleri yaparken, Divan Kâtibi arkadaşımız değerli Hüseyin Çelik de vardı– 19 belediyesi olan Van'da, tek bir belediyenin afet kapsamına alınmadığını müşahede ettik. Bu, bence, fevkalade düşündürücü bir olaydır. Eğer, bir ildeki belediyelerin tamamı afet kapsamına alınmış ve başka bir ildeki belediyelerin hiç birisi alınmamışsa, bu, adalet ve nısfet kaideleriyle bağdaşmaz.

İnanıyorum ki, Sayın Bakan, bu konuları dikkate alacak ve kısa zamanda, adaletle bağdaşmayan bu durumu giderecektir.

Bu duygularla, İller Bankasına yapacağımız bu ilavelerle, kısa zamanda altyapı hizmetlerinin tamamlanmasını; bununla birlikte, daha önemlisi, Türkiye'nin önünü açacak yerel yönetimlerle ilgili yasa tasarısının, bir an önce bu Meclise getirilmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çetinkaya.

Sayın milletvekilleri, birleşime, saat 17.00'e kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.48

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 17.06

BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Hüseyin ÇELİK (Van), Burhan ORHAN (Bursa)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

319 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. – İller Bankası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/493) (S.Sayısı: 319) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının tümü üzerinde gruplar adına konuşmalara devam edeceğiz.

Fazilet Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba; buyurun efendim. (FP Sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İller Bankası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

1933 yılında, sadece belediyelere malî destek sağlamak üzere "Belediyeler Bankası" adı altında bir banka kurulmuştu. Tabiî, bu bankanın yapısı zamanla değişikliğe uğradı; 1945 yılından itibaren, sadece belediyelere değil de, tüm yerel idarelere yönelik olarak, hem teknik yönden destek sağlama hem de kredi sağlama yönüyle, İller Bankası teşkil edildi.

Bugün sermaye artışını görüştüğümüz İller Bankasının, tüm yerel yönetimlere, özellikle belediyelerimize yönelik olarak, kuruluşundan bugüne kadar, teknik danışmanlık ve kredi sağlama konusunda çok önemli görevler ifa etmiş olduğunu açıklamamız gerekiyor.

Tabiî, bugün, İller Bankasının en son geldiği durum itibariyle, Türkiye'deki ekonomik ve sosyal şartlardaki olumsuz gelişmeler, bir bakıma, sonuçta, İller Bankasını da ciddî anlamda etkiledi. İller Bankasının, bugün, birtakım ekonomik yetersizlikleri varsa, bu yetersizliklerin temelinde, şüphesiz, İller Bankasının yeniden yapılanmasının gerçekleşmemesi bir neden olduğu gibi, bunun dışında da, Türkiye'deki merkeziyetçi yapının devam ettirilmesi ve Türkiye'deki siyasî iktidarların, maalesef, reformları zamanında yapmadığı için, bilhassa yerel yönetim reformunu zamanında gerçekleştirmediği için, reformların yapılamamasından dolayı ortaya çıkan sorunların diğer kurumları etkilemesi şeklinde, İller Bankasını da etkilemesinin söz konusu olduğunu da ifade etmemiz gerekiyor.

Bugün, İller Bankasıyla ilgili çok değişik tartışma konuları var. Bu tartışma konularına göz gezdirdiğimizde; tartışma alanında "İller Bankası, teknik danışmanlık görevini tamamıyla bıraksın, sadece finansmana yönelik bir banka hüviyetine bürünsün" şeklinde birtakım öneriler var. Bilhassa, bu alanda hazırlanmış olan Dünya Bankası raporu da var.

Yine, bazı tartışmacıların "İller Bankası, fonksiyonunu tamamen yerine getirmiştir; kaldırılmalıdır" şeklinde birtakım önerileri de var.

Yine "İller Bankasındaki merkeziyetçi yapı devam etsin mi, yoksa, yerel yönetimlerin etkinliği artırılsın mı" şeklinde, bu alanda birtakım tartışmalar var.

Yönetim yapısıyla ilgili, yönetim ve finansman performansının artırılmasıyla ilgili tartışmalar var.

Şüphesiz, en önemli tartışma alanı da, Türkiye'deki yerel yönetim reformuna paralel olarak, İller Bankasının ne şekilde şekilleneceği konusundaki tartışmalardır.

Şimdi, İller Bankasının, amaç ve görevleri itibariyle, tam tamına bir yerel yönetim bankası olduğunu ifade edebiliriz. Sermayesine ve kullandığı kaynaklara baktığımızda, hemen hemen finansmanının tamamının yerel yönetimlerden geldiğini görmekteyiz. 1995 yılından bir örnek verecek olursak, 1995 yılında, banka sermayesinin yüzde 75'i yerel yönetimlerden gelmektedir. Bunun yüzde 65'i belediyelerden, yüzde 5,5'i il özel idarelerden, yüzde 4,5'i de köy idarelerinden gelmektedir. Zaten, İller Bankasını besleyen önemli kaynak, Belediyeler Fonunda toplanan kaynaktır. Dolayısıyla, asıl kaynağın bilhassa Belediyeler Fonundaki kaynaklara dayanması, bu bankanın, gerçekten, yerel yönetim kaynaklı bir banka olduğunun en önemli delilidir.

Bugün, Belediyeler Fonu İller Bankası emrine verilmiş olmasına rağmen, bazı yıllar bu fondan Hazineye aktarmalar yapıldığını ve İller Bankasının bu şekilde zayıflatıldığını görmemiz mümkündür. Geçmiş yıllara bakıldığında, örneğin, 1991'de, Belediyeler Fonundan yapılan kesintinin yüzde 39; 1992'de yüzde 44; 1993'te yüzde 60; 1994'te yüzde 75; 1995'te yüzde 91 olduğunu görüyoruz. Yani, Belediyeler Fonunun yüzde 91'inin -İller Bankasına giden kısmının- kesildiğini düşünün... Dolayısıyla, bunun, İller Bankasının başarısız olması veya yatırımlarını gerçekleştirememesi açısından önemli bir fonksiyon olduğunu görebiliriz.

Örneğin, 1998 yılında da, Belediyeler Fonundaki paranın yüzde 25 ilâ 40'nın bütçeye gelir kaydedilmesinin, yasalara rağmen böyle bir uygulama yapılmasının, gerçekten, İller Bankasının etkisini azaltan önemli bir faktör olduğunu da söylememiz mümkündür.

Tabiî, bu paylar azaldığında veya İller Bankasına aktarılması gereken kaynaklar verilmediğinde ne olmuştur; İller Bankasının yatırımlarında da ciddî anlamda düşüşler olmuştur. Örneğin, 1990-1995 yılları arasında İller Bankası yatırımlarında, 1990 yılındaki yüzde 87'lik oranın, 1995 yılında yüzde 28'e inmiş olduğunu görüyoruz.

İller Bankasının etkin hale getirilmesinin değişik yolları var şüphesiz. Bu yollardan biri de, bugün, bakanlıklar emrinde çok sayıda fon var. Bakanlıklar, hemen hemen 16 ayrı fondan, yerel idarelere yönelik, değişik türde yardımlar yapmaktadır. 16 ayrı fon... Yani, İller Bankası dışında işleyen ve bakanlıkların emrinde olan fonlar. Tabiî, 16 ayrı fondan yerel yönetimlere yapılan yardımlar, gerçekten, yerel yönetimlerin ihtiyaçları doğrultusunda gerçekçi bir bazda yapılmış olsa, şüphesiz, sonuçları olumlu olacaktır; ama, bu fonlardan yapılan yardımların -bugünkü siyasî iktidar için de aynı şeyi iddia etmemiz mümkündür; ama, bugüne kadar işbaşına gelmiş olan tüm siyasî iktidarlar için de geçerlidir- tamamıyla partizanlık temeline dayalı olarak kullanıldığını hepimiz biliyoruz. Tabiî, bu fonların kullanımı partizanlık temeline dayalı olduğu için, şüphesiz, bizim belediyelerimizin, Türkiye'deki belediyelerin sorunları da bir türlü bitmek bilmiyor; aksine, derinleşen sorunlarla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.

Mesela, 1992 yılında yapılan bir incelemede, İller Bankasının toplam yatırımları aşağı yukarı 2,5 trilyon; bahsettiğim, bakanlıkların emrindeki fonların toplamı da 4,5 trilyon... Düşününüz, ne kadar önemli bir kaynak. Tabiî, bu, partizanlık temeline dayalı tüm yardım mekanizmalarına son verilmesi lazım Türkiye'de; buna ihtiyaç var.

Maliye Bakanlığı bütçesine de konulmuş olan yedek ödenekler var ve Maliye Bakanlığı bünyesinden de belediyelere yapılan kaynak transferleri var. Maalesef, siyasî iktidarlar bu kaynak transferlerini gerçekçi bir şekilde yapmıyor; yine, partizanlık temeline göre yapıyor; dolayısıyla, siyasî iktidarlar popülist yaklaşıyorlar işe. Siyasî iktidarlar -hemen hemen her siyasî iktidar için aynı şeyi ifade ediyorum- gelecek seçimleri düşünerek birtakım icraatlarını yapıyor; ama, Türkiye'nin gelecek nesillerini düşünmek suretiyle icraatların yapılmasına ihtiyaç var ve popülizmin Türkiye'den, Türkiye'nin gündeminden çıkarılmasına ihtiyaç var.

Şimdi, bankanın yatırım kaynaklarını, Belediyeler Fonu ile özkaynaklar teşkil ediyor. Tabiî, bankanın beslendiği diğer kaynaklardan biri, Hazine yardımlarıydı, Hazineden aktarılan kaynaklardı; ama, bu kaynakların da tamamıyla kesilmiş olduğunu görüyoruz.

Yine, Dünya Bankasından yapılan birtakım aktarmalar vardı, Dünya Bankası kredileri vardı; ama, işin kötü tarafı, Dünya Bankasının hazırladığı bir rapor var, bu çerçevede, bir bakıma bu kaynakların da, bu rapordaki öneriler yerine getirilemediği için kesildiğini görüyoruz.

Yine, şu anda, belediyeler, tüm yerel idareler, Belediyeler Fonundan aktarılan kaynaklarla ve İller Bankası desteğiyle ayakta duruyor. Tabiî, bunun dışında, bir de DPT'nin öngörmüş olduğu, kâğıt üzerinde birtakım destekler söz konusu; ama, bugüne kadar DPT'nin yapmış olduğu desteklerin yüzde 10'unun bile gerçekleştirildiği şüpheli.

Bankanın ortağı olan yerel yönetimlerin, dört eşit taksitle ödemeleri gereken sermaye payları var. Malî güçlerinin yetersizliği nedeniyle, maalesef, yerel yönetimler, bu sermaye paylarını bankaya zamanında ödeyemiyor. Tabiî, bu, İller Bankasının, bir bakıma yetersiz hale düşmesi açısından çok önemli bir etken. Belki, İller Bankasının genel kurulunda, İller Bankası, bir taraftan malî yardımı dağıtma mekanizmasını da gördüğü için, kaynakta kesme fonksiyonuna sahip; dolayısıyla, bu şekilde sermaye paylarını ödemeyen belediyelerin ödemeleri gereken bu paylarını kaynakta kesiyor ve genel kurulda en önemli tartışma konusunun bu konu olduğunu görüyoruz.

Bankanın yapmış olduğu kaynakta kesme işi, gerçekten, bankanın varlığını sürdürebilmesi ve yasal fonksiyonlarını yerine getirebilmesi açısından kaçınılmaz bir durumdur. Yani, biz, bunu normal karşılıyoruz. Tabiî, bu problemin çözüm yolu ne olacaktır; bu problemin çözüm yolu, belediyelere ve diğer yerel yönetimlere yönelik olarak genel bütçe vergi gelirlerinden aktarılması gereken payların artırılması olacaktır. Bugün, yerel yönetim reformuyla ilgili çabaların, 57 nci hükümet bazında da yeterli olmadığını ve bu alanda ciddî adım atılmadığını da görüyoruz; ama, önceki hükümetler de bu alanda ciddî adım atmamışlardır. Hatta, yerel yönetim reformu, Genel Kurula kadar inmesine rağmen, komisyonlarda haftalarca görüşülmesine ve bütün siyasî partilerin mutabık olmasına rağmen, maalesef, bu Meclisten çıkmamıştır, çıkarılamamıştır. Şu anda da, 57 nci hükümetin, bu konuda şeffaf olmadığını görüyorum. Şu ana kadar Meclise bu yasa tasarısının sevk edilmemiş olması da, bunun en önemli örneğidir.

Tabiî, İller Bankasının yetersizliğinde, bir bakıma, genel bütçe vergi gelirlerinden aktarılan payların azalması yatıyor. Başlangıçta verilen payların, 1981'den itibaren sürekli olarak azaldığını ve bu payların azalmasına paralel olarak, İller Bankasının kaynak sıkıntısı çektiğini görüyoruz.

İller Bankasının, kuruluşundan bugüne kadar, değişik zamanlarda yapmış olduğu nominal sermaye artışları var. Aşağı yukarı elliiki yıldan beri 12 kez sermaye artışı yapılmıştır, ortalama beş yılda bir sermaye artışına tekabül ediyor. Sermaye artışı, bir taraftan yasalara göre yapılıyor, bir taraftan Bakanlar Kurulu kararına göre yapılıyor. Tabiî, yasanın Genel Kuruldan çıkması oldukça zor; bunun için, bir bakıma, bu tür sermaye artırımlarının, Bakanlar Kurulu kararıyla, özel bir yetki yasasına dayalı olarak yapılmasının daha gerçekçi yol olduğunu düşünüyoruz.

Bugün, banka sermayesi, ortalama beş yılda bir yapılan artışlarla, belli miktarlarda artırılmış; ama, yeterli artırımlar söz konusu değil. Devlet bütçesi ile banka sermayesindeki artışlar karşılaştırıldığında, yıllara göre, önemli ölçüde düşüşlerin olduğunu görüyoruz. Örneğin, 1945 yılında, İller Bankası sermayesinin bütçeye göre oranının yüzde 18,6 olduğunu görüyoruz; ama, 1991'e geliyoruz, binde 6'ya düşüyor. Diğer yıllara bakıyoruz, bütçeyle kıyasladığımızda ciddî anlamda düşüşler var.

Tabiî, Türkiye'de belediye oluşumunda çok hızlı bir artış var. Belediye oluşumundaki hızlı artış sonucunda, belediyelere aktarılması gereken kaynakların da artırılması lazım; ama, fonlara Maliye Bakanlığınca getirilen yeni düzenlemelerin, bankanın yatırım yoğunluğunu önemli ölçüde azaltmış olduğunu da bir taraftan görüyoruz.

Belediyelere, bilhassa kaynak dağıtma fonksiyonunu icra eden İller Bankasının, bu kaynak dağıtma fonksiyonu çerçevesinde belediyelerin en son geldiği durum itibariyle de mevcut durumunu tahlil etmek gerekiyor. Şu anda, 31.10.1999 tarihi itibariyle, belediyelerin toplam borçlarının 1 katrilyon 678 trilyon lira civarında olduğunu görüyoruz. Bunun 1,2 katrilyonu Hazineye olan borç, 286 trilyonu İller Bankasına olan borç, 157 trilyonu vergi borcu, SSK borcu, diğer borçlar tarzında.

Tabiî, yerel yönetimlerin, bugün için ne kadar güç bir konuma geldiğini, ne kadar büyük güçlükler içinde bulunduğunu hepimiz biliyoruz. Altyapı yatırımları, tabiî, uzun vadeye yayılıyor. Altyapı yatırımlarının daha uzun vadeye yayılması, bir bakıma maliyetin artması açısından da önemli bir etken ve yeterli kaynak alamayan İller Bankası, bir bakıma, altyapı yatırımlarını daha uzun vadeye yaydığından, ciddî anlamda, maliyet açısından önemli artışlar da ortaya çıkabiliyor.

Şunu da ifade etmek lazım: Yıllardan beri, zaman zaman, siyasî iktidarlar, seçim öncesinde ve sonrasında, tahkim yasası çıkarıyorlar, kamu kurumlarının birbirine olan borçlarının silinmesi tarzında tahkim yasası. Türkiye şartlarının bu tür yasaları kaldırması imkânsız. Dolayısıyla, bundan sonra, bu tür yasaların, gerçekten, bu Meclisten çıkmaması gerekiyor.

İller Bankasıyla ilgili tartışmalardan birisi de, Dünya Bankasıyla ilgili. Dünya Bankasının hazırladığı bir rapor var. Yine, Dünya Bankasıyla ilgili araştırmacıların önerileri var. Bu önerilere baktığımızda, İller Bankası, tamamıyla finansman boyutunda olan bir banka olsun; yani teknik yardım fonksiyonunu tamamıyla devreden çıkarsın tarzında öneriler var. Bu öneriye, Türkiye şartlarında katılmak mümkün değil. Niçin katılamıyoruz; çünkü, Türkiye'deki belediyelerin mevcut durumuna baktığımızda, gerçekten, küçük ölçekli belediyelerin sistem içinde çok büyük ağırlığının olduğunu görüyoruz. Bugün, belde belediyelerine bakınız, yüzde 80'i, nüfusu aşağı yukarı 5 000'in altında olan belediyeler ve bunların, teknik yardım fonksiyonunun devreden çıkması durumunda, teknik yardım hizmetleri çerçevesinde yapılan, ihalelerden tutun, projeleri, diğer teknik hizmetleri karşılamaları mümkün değil veya bu hizmeti karşılayacak yeni bir örgütlenmeye, küçük ölçekli belediyelerin girmeleri mümkün değil.

Bugün, Türkiye'de, tüm belediyelere baktığımızda -bölgesel olarak- teknik eleman yetersizliğinin gerçekten çok önemli boyutlarda olduğunu görüyoruz. Örneğin, Akdeniz'de, Karadeniz'de yüzde 50 civarında, İç Anadolu'da yüzde 53 civarında, Güneydoğu Anadolu'da yüzde 66 civarında teknik eleman yetersizliği var. Dolayısıyla, böyle bir yapı içinde, İller Bankasının teknik yardım fonksiyonunun kaldırılması mümkün değil; ama, tek bir istisna getirilebilir; belli kriterler ortaya konulmak suretiyle, büyük ölçekli belediyelerde, yani teknik elemanı yeterli olan belediyelerde iş istisnası getirilebilir, bunlar, işin dışında tutulabilir.

Tabiî, İller Bankasının, bugün, kâğıt üzerinde özerk bir banka olduğundan bahsediliyor; ama, İller Bankasının özerk olduğunu, bugün, bu Mecliste hiç kimse iddia edemez. İller Bankası, gerçekten, özerk değildir; genel kuruluna bakınız, özerk değildir; yönetim kuruluna bakınız, özerk değildir. İller Bankasının özerkliğini zedeleyen o kadar çok husus vardır ki, bunların çok kısa sürede devreden çıkarılması gerekir. Yani, bugün, İller Bankası, aslında, Bayındırlık Bakanlığının ilgili kuruluşu; ama, kim iddia edebilir ilgili kuruluşu olduğunu. Tamamıyla, Bayındırlık Bakanlığının bağlı kuruluşu tarzında çalışıyor. Bilhassa, 1981'de çıkarılan bir kanunla, personel atamalarının Bayındırlık ve İskân Bakanlığının eline geçmesi sonucunda, özerkliğin önemli ölçüde zedelenmiş olduğunu görüyoruz ve yapılan hizmetlerin, yapılan tercihlerin tamamıyla siyasî tercihler olduğunu, bütün siyasî iktidarlar tarafından, özellikle 1980'den sonra siyasî baskıların artması sonucu buraya atanan elemanların, sanki, Bayındırlık ve İskân Bakanına karşı sorumluymuş veya Bayındırlık ve İskân Bakanının bir elemanıymış gibi bir psikoloji içerisinde çalıştıklarını görüyoruz.

Yine, genel kurul yapısına baktığımızda, maalesef, yerel yönetimlerin etkinliğini sağlayacak tarzda bir genel kurul yapılanması da söz konusu değil. Genel kurulda, yerel yönetimlerden gelecek temsilciler, belirli bakanlıklardan gelecek temsilciler var; ama, yerel hizmetin gereklerini karşılayacak tarzda, yerel yönetimlerden gelen temsilcilerin genel kurulda etkin bir şekilde faaliyet gösterebilecek nitelikte olmadığını görüyoruz. Örneğin, bugün, bir il belediye başkanının 35 yılda, yine, büyükşehir belediye başkanının ise ancak 190 yılda bir genel kurula girme şansı var. Genel kurula girenler, daha çok, yüzde 67 nispetinde il özel idareleri ve köy temsilcileri ve yüzde 80 nispetinde nüfusu 5000'in altındaki belde belediyeleri var, dolayısıyla, onların temsilcilerinden oluşan genel kurulun, bir bakıma, yerel yönetimlerin problemlerini ortaya koyacak ve çözüm yollarını bulacak tarzda yapılanması imkânı yok.

Yine, yönetim kurulunun yapılanması da, maalesef, yerel yönetimlerin ihtiyaçlarını karşılayacak tarzda değil...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Açba, toparlar mısınız lütfen...

SAİT AÇBA (Devamla) – Hemen toparlıyorum Sayın Başkan.

Tabiî, zamanım kalmadığı için detayına giremiyorum.

Bugün, Türkiye'nin, çok acilen, yerel idare reformuna ihtiyacı var. Merkeziyetçilik, Türkiye'ye, gerçekten büyük bir bedel ödetmiştir. Merkeziyetçilik sonucunda, âdeta, Türkiye'de bir kurtarıcı kültürü oluşturmuştur. Türkiye'de, sürekli olarak siyasîler vaat etmişlerdir; ama, vaatlerinin çoğunu yerine getirmemişlerdir. Birçok kurtarıcı oluşmuştur. Türkiye'nin, öncelikle, yerel yönetim reformu yapmak suretiyle, bu tür kurtarıcılardan kurtulmasına ihtiyaç var. Biz, 57 nci hükümetten, yerel yönetim reformu konusunda ciddî adımlar atmasını bekliyoruz; bugüne kadar atılan adımların hiç de yeterli olmadığını, bu konunun beklemeye tahammülü olmadığını düşünüyoruz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Ben teşekkür ediyorum Sayın Açba.

Şimdi, söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven'de.

Sayın Seven, iktidar partisi milletvekili olarak sürenizi güzel kullanacağınıza inanıyorum.

Buyurun efendim.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkanım, siz böyle konuşurken, Ağrılılar sizi seyrediyorlar; kızıyorlar...

BAŞKAN – Niye?.. Ağrılılar beni çok sever...

MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Şimdi de biz laf atacağız; Nidai Bey çok laf atıyor...

MHP GRUBU ADINA NİDAİ SEVEN (Ağrı)– Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 319 sıra sayılı İller Bankası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz ederken, Yüce Heyetinizi Partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, ülkemizde bulunan 3 215 belediyenin doğrudan hizmet verdiği -her ne kadar- 65 milyon insan olmakla birlikte, direkt olarak hizmet verdiği 49 milyon insan bulunmaktadır.

İller Bankası, 1933 yılında "Belediyeler Bankası" olarak kurulurken, belediyelerin artan kredi taleplerini karşılamak, teknik yardım hizmetini vermek, hizmet kapsamı, il özel idareleri ve köyleri de içine alan teşkilatlanma yapısıyla, kalkınma ve yatırım bankası statüsü yanında, yerel yönetimlerin talepleri, bunlara ilişkin kredi işlemleri ve sigortacılık işlemlerini ve 2380 sayılı Kanunla yine genel bütçe vergi gelirlerinden yerel yönetimlere ayrılan pay ve fonların dağıtımını da üstlendiği hepimiz tarafından da bilinmektedir.

Bankanın yatırım programına almış olduğu belediyelere ait altyapı projelerini, genel bütçe gelirlerinden ayrılan Belediyeler Fonundan tahsil ettiği paralarla karşıladığı da bilinmektedir. Özkaynaklarını da, bu amaçla, ilgili belediyelere orta vadeli kredi olarak kullandırdığı da malumlarınızdır.

İller Bankası, kaynak yetersizliği nedeniyle, programına almış olduğu altyapı inşaat projelerini, hepinizin malumu olduğu üzere, onbeş yirmi yıl gibi uzun bir sürede tamamlayabilmektedir.

Kentleşme sürecinin büyük boyutlarda devam etmesi, çevre kirliliği problemlerinin önplana çıkması, sosyal ve ekonomik gelişme ve nüfus artışına bağlı olarak içmesuyu, kanalizasyon ve arıtma tesislerine olan talep giderek Türkiye'de -ülkemizde- artmakta ve bu nedenle belediyelerin de içerisinde bulunduğu finansman darboğazı nedeniyle birkısım belediyelerin çıkmaza girdiği, hatta ve hatta maaşlarını zaman zaman ödeyemediği bir gerçektir.

Belediyeler, bırakın yatırım yapmayı, kendi hayatlarını idame ettirmek için, bir taraftan İçişleri Bakanlığına, bir taraftan Maliye Bakanlığına, bir taraftan Çevre Bakanlığına, bir taraftan da İller Bankasına avuç açmış, âdeta kurtarılmayı beklemektedirler. Bu durumdan en fazla etkilenen de gerçekten İller Bankasıdır. Neden; hepimiz siyasetçi olarak biliyoruz, ayın 1'i, ayın 8'i ve ayın 15'i geldiği takdirde, mutlaka, yerel yönetimlerdeki belediye başkanlarımız bizleri telefonla arayarak "yahu ne olursunuz, ben bu ay maaşlarımı ödeyemiyorum, bu maaşlar konusunda, ikraz borcumun kesilmemesi noktasında yardımcı olunuz" diyorlar. İşte Türkiye'nin ve belediyelerin içinde bulunduğu nokta bu.

Zaman zaman, bu olaylar olurken, yerel yönetimler ile İller Bankası arasında gerçekten çeşitli tatsızlıklar da olmaktadır. Yatırım finansmanında meydana gelen azalmalar, bu projelerin sürüncemede kalmasına da sebebiyet vermektedir.

Malî ve teknik açıdan oldukça kuvvetli olan birkısım büyükşehir belediyelerine ait içmesuyu ve kanalizasyon tesislerinin İller Bankası tarafından yaptırılması, diğer küçük belediyelerin bankadan istifade etme imkânını da biliyorsunuz ortadan kaldırmıştır. Bu küçük belediyeler, âdeta, var olma mücadelesi vermektedirler.

İller Bankasının amacı, yüklendiği görevler karşısında, Belediyeler Fonunun, genel bütçe içinde yer alması; banka programlarının gerçekleşmesi için yeterli ödeneklerinin olmaması; Belediyeler Fonunun, yerel yönetimlerin yatırımlarına tahsisi için gerekli yasal düzenlemelerin tam manasıyla bugünkü şartlarda olmayışı; yerel yönetimlerce iletilen taleplerin bankaca uygun proje bazında zamanında yerine getirilmemesi çok büyük sıkıntılar yaratmaktadır.

2000 yılı yatırım programı toplamına baktığınız zaman, katrilyonlarla ifade edilirken, İller Bankasına tanınan yatırım hacmi gerçekten ülkemiz yatırımlarını karşılayacak miktarda değildir; çünkü, yüzde 2'lerde, en fazla yüzde 3'lerde görülmektedir.

Bugün, İller Bankasının, tam manasıyla görevini yapabilmesi için, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da GAP bölgesindeki projeler ile kalkınmada birinci derecede öncelikli yörelerde çok sayıda projenin beklediği de bir gerçektir; bunların ele alınması gerekir.

İller Bankasının bugünkü sermayesi 43 trilyon 200 milyar lira olması da, İller Bankasının, bu sermayeyle, nakit bakımından, bu yükü ortadan kaldıracağı da görülmemektedir.

Yatırım programlarında yer alan yerel yönetim yatırımlarının gerçekleştirilebilmesi ve etkin bir şekilde çalışabilmesi için, özkaynak bakımından desteklemek açısından, sermayesinin artırılması zaruri görülmektedir.

İşte, eski günlere baktığımız zaman, 1993 yılından itibaren Belediyeler Fonu genel bütçe kapsamına alınmıştır. 1991 yılında toplanan Belediyeler Fonu, dokuz yıl önceki tutarlar, yani, o zamanın parasıyla, 1,8 trilyon lira iken, 1999 yılında 9 kat daha azalarak yüzde 6'ya düşmüştür; yani, 1991 yılında yatırımın yüzde 78'i Belediyeler Fonundan finanse edilirken, yıl 1999, bugünkü durum yüzde 20...

Bilindiği üzere, makro düzeyde yıllık programlar ülkemiz bütçesine dayalı olarak hazırlanmakta, İller Bankası yatırımları yıllık programlar şeklinde değerlendirilmektedir.

Bu yatırımların gerçekleştirilebilmesi için, üç şekilde, bir kaynağın aktarılması, finansmanın bulunması gerekmektedir.

Bunlardan birincisi ve bugün için en fazla kullanılanı, bankanın özkaynaklarıdır. Bankanın özkaynakları, kredi faizleri, sermaye tahsilatı, iştirak kârları, malzeme satış gelirleri ve diğer bankacılık gelirlerinden oluşmaktadır.

Diğeri ise, Belediyeler Fonu bütçe ödeneğidir. 2380 ve 3004 sayılı Kanunlar gereğince, yurt genelinde toplanan genel bütçe vergi gelirleri tahsilatının yüzde 3'ü Belediyeler Fonuna ayrılmaktadır.

Bu Belediyeler Fonunun, kuruluş amacı, İller Bankası programlarındaki yerel yönetimlerin yatırımlarının finansmanıyla ilgili bir kaynak olarak değerlendirilmesi gerekmektedir; ancak, bu fonun tamamının İller Bankası yatırımlarına ayrılması gerekirken, her yıl belirlenen bir miktarı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesine, yani "Belediyeler Fonu Bütçe Ödeneği" olarak konulmakta ve İller Bankası yatırımlarında kullanılmaktadır.

1990 yılında Belediyeler Fonundan, İller Bankası yatırımlarına yüzde 66,4 oranında kaynak sağlanırken, bu oran 1999 yılında yüzde 8,6'ya düşürülmüştür.

2000 yılı bütçesi genel vergi gelirleri tahsilat toplamına baktığınız zaman, Belediyeler Fonu, toplam olarak, tahminî, 750 trilyon lira civarındayken, bu paranın tamamının yerel yönetim yatırımları için bankaya, yani, İller Bankasına aktarılması gerekirken, bankanın 2000 yılı programında, ancak ve ancak yüzde 10'u olan 75 trilyon lira öngörülmüştür.

Yeterli finansman sağlanamaması nedeniyle, yatırım programlarına konulan ödeneklerin yetersiz kalması, bir taraftan halkımızı bu yatırımlardan mahrum bırakırken, diğer taraftan da, tesislerin maliyetlerinin yükselmesine neden olmaktadır.

Şimdi, 1933 yılında kurulan bu Belediyeler Bankasına baktığımız zaman, 1945 yılında tam teşkilatları 4759 sayılı Kanunla tamamlanmaya çalışılmıştır. Belediyeler yanında, özel idareleri ve köyleri de hizmet kapsamına alan İller Bankası, yerel yönetimlere kamu hizmeti için kısa ve uzun vadeli krediler açmakta ve belediyelerimizin kuruluşlarından itibaren, harita, imar planı, içmesuyu, kanalizasyon, arıtma, deşarj tesisleri ve yerel halkın ihtiyacı olan çeşitli yapı tesislerini gerçekleştirmektedir.

Son deprem felaketinde de, İller Bankası, gerçekten, Türkiye'de varlığını göstermiştir ve bu nedenle, sizlerin huzurunda, ilgili Bayındırlık ve İskân Bakanını ve İller Bankası yetkililerini kutlamak istiyorum.

Yukarıda demin belirttiğim nedenlerden dolayı, yerel yönetimlerin ihtiyaçları, gerçekten, tam manasıyla giderilememektedir.

Bugün, giderek artan yerel nüfusun, çağdaş yaşam şartlarının gerektirdiği altyapı yatırım isteklerinin, daha fazla vakit kaybetmeden ve maliyet yükselişlerine neden olmadan karşılanabilmesi için, mutlaka ve mutalaka birkısım çözüm önerilerinin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu nedenle, biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, tasarıda söz konusu olan İller Bankasının sermayesinin 43 trilyon 200 milyar TL'den 300 trilyon TL'ye çıkarılması konusunun mutlaka gerçekleştirilmesi gerektiği inancındayız. Ayrıca, bugünkü bütçe durumuna baktığımız zaman, keşke, yanlış politikalar neticesi 14,5 katrilyon lira civarında bir bütçe açığı olmasaydı da, bugün, fonlara el atmayıp, olayı genel bütçeden değerlendirebilseydik.

Grup Başkanım, iktidar partisi olduğumuz için özellikle biraz kısa keselim diyor, ben de bu konuya uyarak, tasarının hayırlı olmasını diliyor, Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu oy vereceğimizi belirtiyor, Yüce Heyetinizi, Partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seven.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Çümen; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA MEHMET ÇÜMEN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İller Bankası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Demokratik Sol Partinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce, hepinizi, şahsım ve Demokratik Sol Parti Grubu adına saygılarımla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizin de çok iyi bildiği gibi, yerel yönetimler, demokrasimizin temel taşlarından ve olmazsa olmaz kurumlarındandır. Bu anlamda, pek çok sorunun birinci muhatabı durumunda olan yerel yönetimlerimiz, ülkemizin kalkınması, çağdaşlaşması açısından da çok önemli işlevleri yerine getirmektedir.

Mahallî idarelerle birlikte anılan, mahallî idareler deyince aklımıza ilk gelen kurumlarımızın başında İller Bankası gelmektedir. 3 000'in üzerinde belediyemizin her türlü altyapı hizmetleriyle uğraşan bu Genel Müdürlüğümüz, belediyelerimize, içmesuyu, kanalizasyon, hizmet binaları, soğuk hava depoları, arıtma tesislerine kadar geniş bir yelpazede hizmet vermektedir.

Belediyelerimizin durumu ortadadır. Pek çok belediyemiz maaş ödemelerinde sıkıntı yaşamakta, yatırıma ayrılan kaynaklar, talepler karşısında yetersiz kalmaktadır. İller Bankası, halen, 43 trilyon 200 milyarlık bütçesiyle, 3 215 belediyemize hizmet vermeye çalışmaktadır.

İşte, hükümetimiz, var olan sorunların çözümünü büyük oranda rahatlatacak, yerel yönetimlere nefes aldıracak bu tasarıyı Yüce Meclise sunmuş bulunmaktadır.

Bu tasarı, öncelikle yerel yönetimlerim yatırımlarının finansmanını sağlayan önemli kuruluşlarımızdan biri olan İller Bankasının sermayesini artırmaktadır. Böylece, bankanın yatırım programında yer alan yerel yönetimlerin, yıl içi yatırımlarının gerçekleşebilmesi için gerekli banka özkaynağının önemli bir kısmını oluşturan sermaye artışı sağlanmış olacaktır.

Bu tasarıyla, halen 43,2 trilyon lira gözüken İller Bankasının sermayesi, 300 trilyon liraya çıkarılmaktadır. Değişen koşullar da göz önüne alınarak, bu miktar Bakanlar Kurulu kararıyla 3 katına kadar artırılabilecektir.

Sayın milletvekilleri, bilgiye en doğru, en hızlı ve en güvenilir şekilde ulaşmanın vazgeçilmez olduğu bir çağda yaşıyoruz. Bu tasarıyla, İller Bankası bünyesinde etkin ve güvenilir bir bilgi sistemi oluşturulmasının da temelleri atılmaktadır. Kurulması düşünülen bilgi işlem dairesi başkanlığı sayesinde -yukarıda ifade ettiğim gibi- sayıları 3 215’i bulan belediyelerimiz, ihtiyaç duydukları bilgiye, en hızlı ve doğru şekilde ulaşabilecek, kurumun hizmetleri daha etkin ve verimli bir hale gelecektir.

Bu vesileyle, kanun tasarısına Demokratik Sol Parti olarak olumlu oy vereceğimizi belirtir, kanunun ulusumuza hayırlı olmasını diler, saygılar, selamlar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çümen.

Gruplar adına görüşmeler bitmiştir efendim.

Şimdi, şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat.

Buyurun Sayın Polat.

Süreniz 10 dakikadır.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

319 sıra sayılı İller Bankası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına bazı görüşlerimi belirtmek istiyorum.

Bu kanun tasarısının gelişine baktığımız zaman, İller Bankasının sermayesinin artırılması; dolayısıyla da, belediyelere yapılacak yardımların artırılmasını kapsamaktadır. Yani, 10 trilyon olan sermaye 43 trilyona çıkmış, şimdi de hükümet 200 trilyon olsun demiş; fakat, Plan ve Bütçe Komisyonu, bu 200 trilyon çok azdır, bu 300 trilyon olsun demiş ve o şekilde de Yüce Meclisin huzuruna gelmiştir.

Ayrıca, burada bir başka konu da, 7 şube müdürlüğünden oluşan bir bilgi işlem dairesinin kurulması ve İller Bankasında, belediyelerin durumlarına daha ciddî, daha gerçekçi olarak bakılması istenilmiş; ama, başlangıçta da bir hata yapılmış; hükümet 14 yerde bilgi işlem merkezi kurmak istiyorum derken, sonradan bu 7'ye düşürülmüş. Yani, kendisi daha tasarıyı hazırlarken, benim, 14 yerde bu bilgi işlem merkezini kurarak belediyeleri kontrol etmem lazım diyor; ama, kendi içerisinde, para olur, masraf olur, ödeneğim yok diye yarı yarıya düşürülüyor. O zaman söylenir: Bu 14'ten 7'ye düşerken, 3'e de düşebilir miydi? Eğer düşmeyecektiyse, neden düşürüldü? Bunların üzerinde durmak gerekir diye düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, burada önemli olan konu şu: Otomasyona geçtiğimiz zaman, gerçekten Plan ve Bütçe Komisyonunda da konuşulduğu gibi, bir işçi azalması, memur azalması olacak mıdır? Nasıl; tıpkı özelleştirmelerde olduğu gibi. Yani, bugün Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya, bütün Türkiye'ye gidin, oralarda bulunan zaten birkaç tane kamu yatırımı vardır; onlar da özelleşince, oralarda, nasıl ki, işçiler, memurlar işsiz kalmaya başladılarsa, acaba, İller Bankası da otomasyona girdiği zaman işçi ve eleman azaltacak mı? Ama, bakarsak, İller Bankası diyor ki, hayır benim öyle bir niyetim yok; benim 1983'te 4 060 olan personel sayım, şimdi 3 400'e düşmüş; ama, projelerim 2 kat artmış, belediyelerin sayısı 2 kat artmış.

Şimdi, o zaman, bir noktanın üzerinde durup düşünmek lazım, o da şu: Bu otomasyona geçtiğimiz zaman, gerçekten, size, belediyelerin bilgileri gelecek mi gelmeyecek mi?

Şimdi, bakın, Sayın Başkan, bir şeyler anlatmak istiyorum, burada yazılı olanların dışında bir şeyler söylemek istiyorum. Birincisi, belediyelerin şu büyükşehir paylarını yeniden düzenlemeniz lazım.

Sayın Bakan, lütfen, bizi bir dinleyin; bu çok önemli bir konu.

Burada, İzmit'te, Petkim gibi Türkiye'nin en büyük tesisleri olduğu için, onların merkezi de orada olduğu için, onlara gelen büyükşehir payı o ilden toplanılan para olarak verildiği için, İzmit'e veya Kocaeli'ne gelen yatırım payı, Doğu Anadolu'daki bir Erzurum'a veya bir Diyarbakır'a veya bir Gaziantep'e gelen paranın 5-10 katı birden. Neden; çünkü, Türkiye'nin en büyük kuruluşunun merkezi orada, vergi oranın şeyine yatırılıyor diye, bütün Türkiye'de kuruluşu olan, bütün Türkiye'de faaliyet gösteren bir tesisten dolayı, sanki, vergi merkezi orada diye, bütün büyükşehir payını oraya yatırmak yanlış olmaktadır. Onun için, büyükşehir paylarının, aynen İller Bankası paylarında olduğu gibi, tüm Türkiye'de toplanılan verginin nüfusa göre dağıtıldığı gibi, büyükşehir paylarında da aynı şeyin yapılması şarttır; yani, büyükşehir paylarında da, o yerde toplanılan vergiyi oraya aktarmak değil, büyükşehir olan 16 belediyemiz mi var, bunlarda toplanılan vergiyi toplayıp 16 vilayetteki nüfusa bölüp, o vilayetlere bunları eşit olarak tek tek vermek gerekmektedir. Yoksa, bir vilayeti yüceltip, diğer büyükşehirleri aşağıda bırakmak ve yatırımdan mahrum bırakmak gerçekçilik değildir.

İkinci bir konu üzerinde çok durmak istiyorum; üzerinde en çok duracağım konu da o: Sayın Bakan, şimdi, siz, bu projeleri neyle uygulayacaksınız; uygulayacağınız konu teknik personellerdir. Acaba, teknik personellere, siz, gereken ehemmiyeti veriyor musunuz?

Yalnız, Sayın Başkan, biz konuşurken Bakan bizi dinlerse iyi olur; çünkü, Bakanın konuşturulmaması çok önemli.

BAŞKAN – Tabiî, Sayın Bakan dinlemezse kendi bilir; ama, bilmem...

ASLAN POLAT (Devamla) – Şimdi, Sayın Bakan, yoksa bunu çok çok söyleriz, siz de çok rahatsız olursunuz.

Şimdi, bütün mühendisler, bütün teknik personel, yıllardan beri kendilerine haksızlık yapıldığı iddiasında bulunmaktadırlar ve dolayısıyla, demektedirler ki, devlet bizden yatırım istiyor; ama, bize gereken payımızı, hakkımızı vermiyor. Neden vermiyor; çünkü, memurların bir sendikası olmadığı için, onlar, haklarını, gerçek enflasyona göre, kalkınma payına göre değil, hükümetin kendilerine tayin ettiği paraya göre almaktadırlar.

Mesela, bir misal vereyim... Şimdi, siz geleceksiniz, İller Bankasında veya Köy Hizmetlerinde diyeceksiniz ki, gelin, köylere, vilayetlere yardım edin; belediyeler çalışsın. Peki, mesela, İller Bankasının Erzurum'daki müdürüne ne veriyorsunuz? Ben size söyleyeyim; Erzurum Köy Hizmetleri İl Müdürü 350 milyon lira alıyor; ama, aynı yerdeki işçi, hakkını sendikayla bağırta bağırta aldığı için, 700 milyon lira alıyor.

Köy Hizmetleri İl Müdürü, bana -biraz önce konuştuk- şunu söyledi: "Milletvekilim, hep bizden iş istiyorsunuz; iş bizim vazifemiz, başımızın üstünde; ama, bir de, siz bizim hakkımıza bakın. Ben, Köy Hizmetleri İl Müdürü olarak, emrimde çalışan geçici işçi 350 milyon, artı, 100 milyon ikramiyeyle 450 milyon alırken, kadrolu işçim 750 milyon alırken -hakkıdır, hakkını alıyor- siz, bana 350 milyon lira verdiğiniz zaman, bu kadar işi benden istediğiniz zaman, bir haksızlık yapmıyor musunuz?" Şimdi, bu nokta çok önemli. Bu yüzden de, gerek belediyelerde gerek İller Bankasında -açın, bakın- büyük bir personel noksanlığı var.

1998 yılında yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye'nin en çok gelişmiş olan Marmara, Ege ve Trakya Bölgelerindeki belediyelerin yüzde 32'sinde teknik personel yok; Doğu, Güneydoğu ve İç Anadolu'da, bu, yüzde 44'e çıkmaktadır. Yani, Doğu Anadolu, Orta Anadolu ve Karadeniz Bölgelerindeki belediyelerin yüzde 44'ünde teknik personel yok. Şimdi, bir teknik personeli olmayan, mühendisi olmayan bir belediyeden, siz, ne yardım bekleyeceksiniz?.. Ondan sonra da, burada "yok, yatırım paraları çarçur ediliyor, yatırımlar ciddî yapılmıyor, yapılan yatırımlar bir sel geldiği zaman yok oluyor, gidiyor" diyorsunuz. O zaman da, ciddî araştırma yapmak, sonra da ciddî personel alınabilmesi için gerekli maaşı ve kadroyu vermeniz lazım.

Bakın, ben, geçen sene, Büyükşehir Belediyesinde Başkanvekiliyken, Erzurum Büyükşehir Belediyesine, bir harita mühendisi, bilgisayardan anlayan harita mühendisi alamadık. Devlet Su İşlerinde bir arkadaş vardı, ona söyledik, o da "belediyeler siyasî yer; ben, buradan oraya gelmem" dedi. Bir büyükşehir belediyesine, Erzurum Büyükşehir Belediyesine, siz, bilgisayardan anlayan bir harita mühendisi alamazken, o parayı, o kadroyu veremezken, bu bilgi işlem merkezini kâğıt üzerinde kursanız ne olur, kurmasanız ne olur. Onun için, evvela, bunlara gereken ödenekleri vermemiz lazım.

Sayın Başkan, bir de şu konu var; önemli bir haksızlık olduğu için söyleyeceğim. Siz, belediyelere yardımı, Türkiye'de toplanan parayı alıyorsunuz, şahıs başına bölüyorsunuz, o vilayetlerde ne kadar eleman varsa onlara o paraları veriyorsunuz. Peki, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da... Bir misal söyleyeceğim. Siz, geldiniz diyorsunuz ki: "Birtakım yerlerde afet oldu..." Ben şimdi ona girmeyeceğim; ona girince, Trabzon milletvekilleri "biz haksızlık yapmadık" diye hemen ayağa kalkıyorlar; çünkü, biraz da problemleri var. Onu demeyeceğim; ama, birtakım belediyelere, deprem oldu, sel oldu...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, sataşma var.

BAŞKAN – Sataşma yok Sayın Bıçakçıoğlu. "Trabzon milletvekilleri" dedi. Koray Bey de eski Trabzon milletvekili.

Buyurun Sayın Polat.

ASLAN POLAT (Devamla) – Ben sataşmıyorum.

Deprem oldu, sel oldu diye geliyorsunuz, bazı belediyelere, katsayıları artırarak yardım yapıyorsunuz. Ben bunun detayına girmeyeceğim, haklı veya haksız demeyeceğim.

Şimdi bizim Erzurum'da... Demin konuşan Ağrılı arkadaşım demedi, ama ben söyleyeceğim. Ağrı'da her sene deprem var. Ne depremi; kar depremi.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Doğru.

ASLAN POLAT Devamla) – Açın bakın belediyelerin finansmanlarına, bilgisayarlarınız da var, o belediyeler, yıllık, kendilerine verilen paranın yüzde kaçını, kışın kar mücadelesine ayırıyorlar. En az 4 veya 6 defa, burada periyodik olarak yağan karlar, en çok bir günde kaldırılmaktadır.

Sayın Başkan, bakın, Erzurum'da kendi ilçemden misal veriyorum. Biz çocukken, kışın kar orada üç dört ay kalırdı, kızaklarla gidilirdi. Belediyede başkanvekilliği yaptığım için biliyorum, şimdi, günde 30 santim de kar yağsa, bir gün yerde kalsa, bütün yerel televizyonlar, gazeteler belediyeyi topa tutuyorlar ve diyorlar ki: "Bu kar niye buradan kalkmadı?" Belediye, o zaman, bütün imkânlarıyla, şehirdeki arabalara kira vererek, mazot vererek, geliyor, bir kar mücadelesine girişiyor. Bu deprem bizde her zaman, her an için var, deprem olması şart mı?!

BAŞKAN – Sayın Polat, süreniz bitmek üzere, lütfen toparlayınız.

ASLAN POLAT (Devamla) – Tamam Başkanım.

Onun için, bu doğudaki belediyelere yardım yaparken, bunları batı belediyelerinden ayırarak bir katsayıyla, kar, soğuk yardımı vermeniz lazım. Vermezseniz ne oluyor?.. Olanı ben size söyleyeyim: Bir sene sonra bütün altyapılar bozuluyor. Çünkü, onların bütün altyapıları sathi kaplamadır. Yazın geliyorlar onlar -paraları yok- Maliye Bakanlarının, Bayındırlık Bakanlarının yanında oturuyorlar "bize para ver" buraları yapalım... Ha, iktidar partisine ait bir belediyeyse, avantajı var, parayı alıyor, depremse katsayıya giriyor; muhalefet partisiyse yok. Ha, onun da çözümünü bulmuşlar; hangi parti iktidara gelirse, belediyelerin, bilhassa küçük belediyelerin başkanlarının yüzde 80'i hemen istifa ediyor ve iktidar partilerine giriyor ki, oralardan yardım alsın. Siz, bu şeyleri yaptırmadan, gerçekçi olarak bu belediyelere bakmak istiyorsanız, Sayın Bakanım, çok net olarak söylüyorum, doğu ve güneydoğudaki belediyelere, bu soğuk ve kardan gelen ve batıda olmayan -deprem demiyorum- bu afetin, bu tabiî hayatın katsayısını getirip koymanız lazım; yoksa, o belediyeler her gün gelir sizin kapılarınızı aşındırır diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) – Sayın Başkan, çok önemli...

BAŞKAN – Sayın Polat, toparlayın lütfen... Teşekkür edin... Maddeler üzerinde de söz istemişsiniz zaten...

ASLAN POLAT (Devamla) – Çok önemli olduğu için... 1 dakika eksüre verirseniz...

BAŞKAN – Bir dakika efendim; mikrofonu açayım da veda edin.

ASLAN POLAT (Devamla) – Önemli olan şu: Sayın Bakan diyecek ki: "Doğu ve güneydoğudaki belediyeler, bana, senin dediğin kadar gelmiyorlar." Niye gelmiyorlar biliyor musunuz; İstanbul ve Ankara belediyeleri var, Almanya'daki işçiler var. Gidin anket yapın ve puantajlarına bakın, doğu ve güneydoğudaki belediyelerin, bilhassa belde belediye başkanlarının hayatlarının yarısı ya Ankara, İstanbul belediyelerinden para ve bir araç almanın peşinde veya Almanya'daki işçi hemşerilerinden para almanın peşinde geçiyor. Hiç olmazsa, bunların gerçek haklarını verin ki, onlar da gelsin halklarına birebir yardım etsinler; çünkü, belediyeler buralarda çok daha farklı. Sabahtan kalkan herkes oraya uğruyor ve belediyeden hakkını istiyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Polat.

Söz sırası, Erzurum Milletvekili Sayın Cezmi Polat'ta.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

CEZMİ POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, görüşülmekte olan yasa tasarısı üzerinde kişisel olarak söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, İller Bankası, Türkiye'nin köklü kuruluşlarından ve önemli görevler ifa eden kuruluşlarımızdan bir tanesidir. İller Bankamızın sermaye artırım talebinin Yüce Meclis tarafından da destekleneceğine inancım tamdır; çünkü, İller Bankasının, özellikle belediyeler noktasında, Türkiye geneline yayılan tüm belediyelerimizin altyapı konusundaki hizmetlerini, bütün milletvekili arkadaşlarımız yakinen bilmektedir. Özellikle, yerel yönetimler noktasında, değerli konuşmacılar, İller Bankasına biraz fazla yüklendiler; ancak, İller Bankasının yerel yönetimlerde bugüne kadar ortaya koymuş olduğu performans, Yüce Türk Halkı tarafından büyük bir memnuniyetle takip edilmekte ve özellikle de yerel yönetimlerde hizmet veren belediye başkanlarının takdirini kazanmaktadır.

İller Bankası, uhdesinde, özellikle altyapı konusunda yeterli oranda yetişmiş eleman istihdam eden, yetişmiş personel istihdam eden bir kuruluşumuzdur. Bu kuruluşumuzun isteklerinin Yüce Meclis tarafından desteklenmesinin önümüzdeki dönemlerde neler ortaya koyacağını hep beraber, inşallah, yaşayacağız ve göreceğiz. Özellikle 57 nci cumhuriyet hükümeti göreve başladıktan sonra, İller Bankası, yerel yönetimlerde, belediyeler noktasında, adil bir paylaşım, adil bir dağılım ortaya koymuştur.

Daha önceki cumhuriyet hükümetleri döneminde, özellikle Milliyetçi Hareket Partisi belediyelerine 1 lira ödenek gönderildiğini de, sanıyorum, Yüce Mecliste bulunan değerli milletvekilleri, hafızalarını yoklarlarsa hatırlayacaklardır.

Bu dönem iktidar-muhalefet ayırımı yapmadan, İller Bankası yönetiminin ve ilgili bakanı Değerli Bakanımız Koray Aydın Beyin de samimi ve gayretli çabalarıyla, Türkiye'de, belediyelerimiz arasında ayırım gütmeden, bütün belediyelerimize gerekli destek ve gerekli kaynak aktarılmaya çalışılmıştır. Bu konuda ben, gerek Değerli Bakanımızı gerekse ilgili bürokratlarımızı Yüce Meclis kürsüsünden kutluyorum, teşekkür ediyorum. Onun için de, Yüce Meclisin, İller Bankası talebini değerlendireceğine inanıyorum.

Ayrıca, yine, bilgiişlem dairesi başkanlığı kurulmasının düşünülmesi de önemli bir düşüncedir. Çünkü, dünya, artık, otomasyona geçmişken, bütün bankalar bilgisayara geçmişken, İller Bankamızın bu konuda geriye düşmesi bizleri gerçekten üzmüştür. Ancak, gördüğüm kadarıyla, İller Bankası bu konuda da atılım yapmakta ve bilgisayara geçmek için bir mücadele ve çaba içerisinde olmaktadır. Onun için de, ben, yetkili arkadaşlarımı Yüce Meclis kürsüsünden bir kere daha kutluyor ve teşekkür ediyorum.

Bu yasaya şahıs olarak olumlu oy vereceğimi belirtip, Yüce Meclisin de aynı yönde karar alacağı inancı içerisinde, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

Sayın Bakan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır efendim.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Ankara) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığının ilgili kuruluşu olan İller Bankasının nominal sermayesi, 10 trilyon 800 milyar liradır ve bu sermaye, Banka Kanununun 2 nci maddesinin verdiği yetkiyle, Bakanlar Kurulunun 23.9.1997 tarihli kararıyla 43 trilyon 200 milyar liraya yükseltilmiştir. 31.12.1999 tarihi itibariyle, sermaye tahsilatı tutarı 95 trilyon 890 milyar liradır ve bu miktarın 52 trilyon 690 milyar lirası da geçici hesapta bekletilmektedir. 2000 yılında, 70 trilyon lira sermaye tahsilatı yapılacağı da tahmin edilmektedir. Buna göre, 2000 yılında toplam sermaye tahsilatı 165 trilyon, 2001 yılında da 200 trilyon lirayı aşmış olacaktır. Belediyelerin yıllık sermaye paylarına esas olan gelirleri, bu tahsilatın yapılmasına imkân sağlamaktadır.

Banka yatırım programında yer alan işlerin finansmanında diğer kaynakların yetersiz kalması nedeniyle, banka özkaynakları da yatırımların finansmanında kullanılmaktadır. İller Bankasının 2000 yılı yatırımında bulunan 2 488 işe ait projelerin toplam bedeli, 3,2 katrilyon liraya ulaşmıştır. 2000 yılı yatırım ödeneği, belediye katkısı da dahil, 274,5 trilyon liradır. Bunun için, yatırımların desteklenmesi için banka sermayesinin de artırılması gerekmektedir.

4759 sayılı Banka Kanununun 2 nci maddesine göre, nominal sermayeyi 3 misline kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkili olmakla beraber, kısa sürede yeniden kanun değişikliğine gerek kalmaması amacıyla nominal sermayenin 300 trilyon lira olması da uygun olacaktır.

Ayrıca, İller Bankası bünyesinde hızlı, etkin ve güvenli bir bilgi sisteminin oluşturularak, sistemin üretilmesi ve yönetilmesi için yardımcı birim olarak Bilgiişlem Daire Başkanlığının da kurulması gerekmektedir; çünkü, banka bu konuda oldukça geri kalmış durumdadır.

Değerli arkadaşlar, bana tanınan 20 dakikalık süreyi verimli kullanabilmek için, özellikle bütün Türkiye'yi ilgilendirdiği için, deprem bölgesinde yapılan işlerle ilgili olarak Yüce Heyetinize de ayrıca bilgi arz etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, milletçe yaşadığımız o büyük felaketlerin ardından, bugüne kadar geçen altı aylık süre içerisinde bölgeye gerekli ihtimam gösterilerek, bölgedeki yaraların sarılması yönünde oldukça mesafe alındığını, burada, Yüce Heyetinize arz etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, o depremin ilk günlerindeki dönem içerisinde, şöyle, hafızalarınızı bir yokladığınızda, birçok medyamız, yazılı ve görsel basınımız, bu büyük felakete dikkat çekerek, özellikle bu büyük felaketin enkazının kaldırılamayacağı, hatta, bunun bir yılda kaldırılması mümkün değildir, iki yılda kaldırılması mümkün değildir gibi manşetler atarak, metreküp hesaplarına dayalı çeşitli rakamlar ortaya koyarak, bu büyük enkazın altında kalacağımıza dikkat çekmişlerdi.

Değerli arkadaşlar, o dönem içerisinde, Kocaeli İlinde, valilik özellikle bu büyük enkazın kaldırılması yönünde bir inisiyatif kullanarak, kendi organizasyonuyla bu enkazın kaldırılması çalışması içerisine girmişti ve daha sonra da, Bakanlar Kurulunda, Yalova ve Sakarya İllerindeki enkazın Bakanlığımız tarafından kaldırılması yönünde görevlendirilmiş idik.

Tabiî, bu çalışmaları yaptığımız sırada, özellikle yurt dışında bu işi profesyonelce yapan bütün uluslararası firmalarla görüşüp, bu konuda kendimizi bilgilendirmeye çalıştık ve depremin o ilk, yoğun olduğu dönemde, biz, her zaman olduğu gibi, Türk insanının, Türk müteşebbisinin böyle büyük olaylar karşısında organize olabilme yeteneğini dikkate alarak, kendi insanımıza inisiyatif veren bir anlayışı ortaya koyarak, bunu kendi müteahhitlerimiz eliyle yapmayı uygun gördük ve bunun gereğini de yaptık. Bu konuda Karayolları Genel Müdürlüğümüzü görevlendirdik. Karayolları Genel Müdürlüğümüzün kendi bünyesinde görev yapan, her biri Türkiye'de kendini kabul ettirmiş 60 civarında büyük firmayı davet ederek, ihale yöntemiyle bu işi yapacak olan firmaları belirledik. Bu ihalede ortalama kırım yüzde 45 dolayında olmuştur ve bu büyük yarışma neticesinde, firmalar, 9 gruba bölünerek, 9 grup halinde, mahalle ve sokak örgütlenmesine dayalı olarak bu enkaz kaldırma çalışmalarını üstlenmişlerdir.

Özellikle, ben, dün, Mecliste bulunamadığım için, burada açıklamakta fayda gördüğüm bir konunun altını çizmek istiyorum: Bu ihale yapılırken hiçbir kayırma olmamıştır. Zaten, bizim kayıracak kimsemiz de yok. Kimi kayıracağız?! (MHP sıralarından alkışlar) Bu ihale, tamamen, Karayollarına bugüne kadar iş yapan müteahhitler seçilerek yapılmıştır ve çok büyük bir yarışma ortamı içerisinde, ortalama yüzde 45'e varan kırımla gerçekleştirilmiş ve işi alan firmalar da, çok iyi şekilde organize olarak bunu başarmışlardır. Zaten, gelinen nokta da bunu teyit etmektedir.

"İşte, bölgedeki insanlar ikinci, üçüncü sınıf taşeron olarak aldılar" sözü doğrudur. Zaten, bu işler de böyle olur; işin büyük organize olan grubu alır, daha alt grupları çalıştırır ve bu işleri yapar. Bu, işin doğasında vardır. Bu işle ilgili olan, bu işle uğraşan bütün arkadaşlar da bilirler ki, bu şekilde davranılır ve firmalar da bu şekilde hareket ederler.

Değerli arkadaşlar, bakın, size, ilk etapta bizim görevimize, uhdemize verilmiş olan Sakarya ve Yalova'yla ilgili rakamları vereyim: Sakarya'da, şu anda, yüzde 97 oranında bina yıkılmış, enkazı kaldırılmıştır; yüzde 3'lük oransa, mahkeme kararı ortada olduğu için, bizim, üzerinde işlem yapamadığımız binalardır. Zaten, bu mahkeme kararları olmasaydı, 30 Kasım itibariyle bu oran, yüzde 90 ile yüzde 10 mertebesindeydi. Yani, biz, daha 30 Kasımda, o enkazın yüzde 90'ını yıkmış ve kaldırmıştık. Bugüne kadar yüzde 10'luk kalan kısımdan yüzde 7'sinin yapılması, mahkeme kararları bittikçe olmakta; mahkeme kararı biten binaların yıkımı yapılmakta ve enkaz ortadan kaldırılmaktadır. Bu oran Yalova'da yüzde 92'ye yüzde 8'dir; yüzde 8 kalmıştır. Bu yüzde 8'lik kısım da, yine, mahkeme kararları ortada olduğu için üzerinde işlem yapamadığımız binalardır.

Daha sonra, bu işe iyi organize olunduğu ve işlerin iyi gittiği anlaşıldıktan sonra bize verilmiş olan İstanbul'da ise durum, yüzde 91'e yüzde 9'dur.

Değerli arkadaşlar, Bolu ve Eskişehir'de, zaten, bir ay içerisinde yüzde 100 mertebesinde ortadan temizlenip, enkaz kaldırılmıştır.

Ayrıca, bilgi olsun diye söylüyorum: Ondan üç ay sonra olan 12 Kasım depreminde, Bolu'da, yüzde 90 mertebesinde enkaz yıkılmış, kaldırılmıştır; yüzde 10 mertebesinde bir enkaz vardır. Düzce'de de, Kaynaşlı bölgesi dahil olmak üzere, bunun yüzde 76'sı yıkılmış, kaldırılmıştır; yüzde 24'ünde de, şu anda yıkım çalışmaları devam etmektedir.

Bugün gelinen nokta itibariyle, herkesin "enkazın altında kalındı" dediği tablodan, hükümet olarak, tamamen enkazın kaldırılıp, her tarafın temizlendiği ve insanlara da umut vaat eden, güven veren bir ortama gelinmiştir. Bu, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin başarısıdır, onun gücüdür; onun, organizasyon kabiliyetini ortaya koyarak vardığı bir neticedir. (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlar, deprem bölgesinde yer alan belediyelerle ilgili olarak hiçbir altyapı faaliyetinin yapılmadığı ifade edildi. Ben, dün zabıtları inceledim, bugün geldim. Değerli arkadaşlar, bakın, Alikahya, Aslanbey, Bahçecik, Değirmendere, Gölcük, Halıdere, Hisareyn, İhsaniye, Karamürsel, Kaytazdere, Suadiye, Ulaşlı, Uzunçiftlik, Yarımca, Yeniköy, Subaşı, Altınova Belediyelerinin tüm ihalelerini tamamladık. Bunlar, Allah nasip ederse, bu sene şantiye haline dönecek deprem bölgesinin yerleşim birimleridir.

Bu konuda hükümetimiz duyarlı davranmıştır, titiz davranmıştır, işin gereğini yapmıştır. O bölgedeki bütün belediye başkanları bayram yapmaktadır ve bu seviçlerini de, gelip, her defasında bize aktarmaktadırlar.

Değerli arkadaşlar, bununla da yetinmeyerek, depremin ilk aylarında ülkemize gelmiş olan İngiliz Bayındırlık ve İskân Bakanının bize yaptığı ziyareti bir fırsat kabul edip, oluşmuş olan diyalog ortamını devam ettirerek, kararlı bir şekilde iş takipçiliğimiz neticesinde, İngiliz hükümetiyle de on gün önce 50 milyon dolarlık bir anlaşma imzaladık ve Yalova'daki bütün belediyelerimizi -arıtmaları da dahil olmak üzere- bu paketin içerisine dahil ederek, Yalova'daki bu problemi de -Allah nasip ederse- kökünden çözmüş olduk. Değerli arkadaşlar, bunların, bu saydıklarımın içerisinde bir tane de MHP'li belediye yoktur. (MHP sıralarından alkışlar)

Ayrıca, depremden en fazla zarar görmüş olan Sakarya İlimizde, daha evvel yapılmış olan 35 trilyonluk altyapı ihalesini, daha sonra, 1'er trilyon liralık bölümlere bölerek yaklaşık 43 firmaya ihale ettik ve bunların ihale aşamasını bitirdik. Şimdi, bu mart ayından itibaren de startı vereceğiz ve belki, beş ay, Sakarya, bir şantiye görünümünde kalacak; ama, Allah nasip edip yıl sonuna çıktığımızda, pırıl pırıl altyapısıyla gelecek vaat eden ve insanların geleceğe umutla bakacağı bir Sakarya'yı, inşallah, Sakaryalılar görecekler. (MHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bu arada, deprem sırasında -Sakarya'yı aklınıza getirin- tankerlerle su taşınıyordu. Hâlâ tankerlerle su taşınan mahalleleri var Sakarya'nın. 2,2 trilyon lira bedel idi. Hemen üçe böldüm ben onu ve üç koldan ihale yaptım, üç koldan müteahhidi soktum. Şu anda, tüm su altyapısı yüzde 30 mertebesinde yenilenmiş vaziyettedir. Yine, Allah nasip edecek, bu yılın sonunda da, tümünü yenileyerek Sakaryalıların hizmetine sunacağız.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bütün bu yapılan işlemler, bölgede yaraların sarılmasına yönelik faaliyetlerdir ve hükümetimizin bu olaya verdiği ciddiyetin ve ehemmiyetin ifadesidir.

Değerli arkadaşlar, bakınız, bu bilgileri bilmenizde yarar var; sizlerin aracılığıyla da deprem bölgesindeki insanların bilmesinde yarar var. Aslında, deprem bölgesindeki insanlar bunu çok iyi biliyor; çünkü, bizim oralara yaptığımız gezilerde, bu insanlardan gördüğümüz sevgi ve muhabbet, bizim şevkimizi artırıyor, çalışma şevkimizi yükseltiyor ve işe olan motivasyonumuzun daha da gelişmesine neden oluyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, dün, burada, bir sözcü arkadaşım, hiçbir yardımın bölgeye gitmediğini söyledi; ama, deprem bölgesindeki insanlar bunun böyle olmadığını biliyor. Burada tutanaklara bu sözler böyle geçiyor; ama, deprem bölgesindeki insanlar bunun böyle olmadığını biliyor. Bakın, hükümet olarak, çok yönlü bir strateji ortaya koyduk. Bu, 57 nci hükümetin stratejisidir. Her alana yayarak, sünger metoduyla, bütün alanlardaki oluşacak vatandaş tepkisini çekerek, mağdur olduğu konuları ortadan kaldırmaya yönelik bir strateji izledik. Bunun neticesinde de çok yönlü bir çalışma yaptık.

Bakın, barınma yardımı veriyoruz; niye veriyoruz?! "Ben kendi barınma problemimi kendim halledeceğim" diyen vatandaşlara, hükümet olarak, ayda 100 milyon lira barınma yardımı veriyoruz. Ekim ayında 120 357 kişi almış, 12 trilyon lira; kasım ayında 116 268 kişi almış, 11 trilyon 626 milyar lira; aralık ayında 115 346 kişi almış, 11 trilyon 534 milyar lira; ocak ayında 113 818 kişi almış, 11 trilyon 381 milyar lira; şubat ayında 106 161 kişi almış, 10 trilyon 616 milyar lira. Toplam, 57 trilyon lira bölgeye para verilmiş; şubat ayı da ödenmiş. Hani para almayan insan?!. Hani para almayan insan?!.

MUSTAFA ZORLU (Isparta) – Balık bilmezse hâlik bilir.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) – Şimdi, bu rakamlara göre bu parayı almış olan insanlar burada sizi dinledi mi, o zaman sözleriniz havada kalır. Parayı almış olan insanlara, siz, bu paraları almadınız derseniz, gerçeği ifade etmemiş olursunuz.

Bakınız, onarım yardımı için, 71 711 kişiye 43 trilyon lira para verdik; ödedik bu paraları. Ölüm ve sakatlık için 10 270 kişiye 7 trilyon 702 milyar lira para ödedik; işyeri için, 8 992 kişiye de 3 trilyon 326 milyar lira ödedik. Ayrıca, bölgede çok acil olan, giderilmesi gereken acil problemler için, yine seri ve hareketli davranılarak, 7 trilyon 107 milyar lira para ödenmiştir. Toplam 118 trilyon lira, bu sosyal içerikli paralar, bölgeye girmiştir. Bu paralar nereye gitti; bölgeye gitti. Üç dört ay içinde bu bölgeye girmiş olan toplam 118 trilyon lira, bu para, bölgedeki hayatın canlanmasına, iktisadî hayatın kıpırdanmasına çok önemli katkı sağlamıştır. Zaten, bölgeye gidip ziyaret ettiğinizde, o kıpırdanmayı, o hayatiyet izlerini, orada, gözlerinizle görüp anlamak mümkündür.

Değerli arkadaşlar, dün burada "kalıcı konutlar yapılamayacak" denildi. Aslında, dün burada olmayı çok arzu ediyordum; ama, rahatsızlığım dolayısıyla katılamadım. Kalıcı konutlar niye kalsın?! Biz, her hafta bölgedeyiz. Bölge insanı, yerel televizyonlardan bizi dinliyor. Yaptığımız bütün işleri, orada, mahallinde anlatıyoruz, halkın arasında anlatıyoruz. Haritaları oralara seriyoruz, herkesin önünde, açık, şeffaf bir biçimde yapılanları anlatıyoruz. "Kalıcı konutlar yapılmıyor..." Kalıcı konutların açılış töreninde, yapılıp yapılmadığını, inşallah, hep beraber göreceğiz. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, biz, kalıcı konutlarla ilgili olarak, ta işin başında takvim verdik. Burada, zabıtlar ortada. Her yaptığım konuşmada söyledim, anlattım. Verdiğimiz takvim "biz, bunun startını nisan ayında inşallah vereceğiz, yıl sonuna kadar da bunun önemli bir kısmını tamamlayacağız" diye söyledik, bunları konuştuk; bütün Meclis zabıtları burada. Bu takvimimizde hiçbir aksama yoktur, gereği yapılacaktır; çünkü, biz, bu işin yapılabilmesi için, bütün Bakanlık personeli arkadaşlarımızla, gece gündüz, vargücümüzle çalışıyoruz. Her iki günde bir koordinasyon yapıyoruz. Bu akşam, saat 19.00'da, yine koordinasyon var. İki günlük çalışmaları, günlük takip ediyoruz. Aksaklıkları -bu iki günlük koordinasyonlar neticesinde- çok erken tespit ettiğimiz için, hemen önlem alarak, onların giderilmesi yönünde yeni organizasyonlarla, hiçbir aksamaya meydan vermeden bu işleri götürüyoruz.

Bakınız "kalıcı konutlar bitmeyecek" diyen ve benim de çok sevdiğim, saydığım, "ağabeyim" diye hitap ettiğim, değerli eski Bakanım Nevzat Ercan Beyin milletvekili olduğu Sakarya İlinde, biz istimlakleri yapıyoruz. Allah nasip edecek, mart ayında kalıcı altyapı ihalesini yapacağız, beraber gideceğiz sayın bakanım oraya.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – İnşallah...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) – Törenle -altyapı ihalesini yapıp- başlatacağız. Ben, Sakarya bölgesini tamamen... Bir kısmını Dünya Bankası yapacak, bir kısmını da Sakarya bölgesinde bu işi gönüllü yapmak isteyen sivil toplum örgütlerine verdim; tam 3 143 konutu da, Sakarya bölgesinde bu insanlara verdim. İnşallah, onların da katılımıyla... Sakarya'nın Karaman bölgesindeki bu planlanan alan, Sakarya'nın yeni gelişim alanıdır; 300 000 insanı alacak şekilde planlanmıştır, Sakarya'nın geleceğidir. Sakarya, oraya doğru büyüyecek ve inşallah, insanların cazibe merkezi olan bir şehir hüviyetini, o sağlam zeminli arazide devam ettirecektir.

Değerli arkadaşlar, her şey komplike düşünülmektedir. Bu yeni kurulan alanların şehirlerle bağlantı olan bütün alanlarını, biz, bağlı Karayolları Genel Müdürlüğümüzle, otoyol projelerine kadar çizdik ve bunları, kredi paketleri haline getirdik. Kredi şirketleriyle görüşmelerimiz, uluslararası mekânlarda devam ediyor. Buraları, projelerimizle beraber, duble yollarıyla beraber şehir merkezlerine bağlayacak bir geniş çalışmanın içerisindeyiz ve geldiğimiz nokta da oldukça iyi bir noktadır ve başarılı bir noktadır. İnşallah, bu krediler gerçekleştiğinde, bu alanları, şehir merkezlerine duble yollarla bağlayarak, örnek yerleşim birimleri oluşturacağız. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bölgeyi, bu işin sürdürülebilmesi için, 5'e ayırdık ve 5 müşavirlik firmasına ihale ettik. Müşavirlik firmalarına şunları söyledim: Hiçbir rutin çalışmayı kabul etmem. Hiç kimse, bana, tozlu rafların arasından çekip, proje getirmesin. Ben kendim mühendisim, onu belirteyim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, toparlayın lütfen.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) – Herkes çalışmasını yapacak, yaratıcı olacak, böyle afet görüntüsü vermeyecek. Orada, mağdur olmuş, ezilmiş insanların geleceğini, ufkunu aydınlatacak yeni projelerle önüme geleceksiniz.

Arkadaşlar, şu ana kadar, önüme, 100'ün üzerinde proje geldi ve samimiyetle söylüyorum, Ankara'da Gaziosmanpaşa da dahil olmak üzere, yap-sat yapan müteahhitlerin bile imreneceği çok özgün projeler ortaya çıktı. Bunları, inşallah, bölgede uygulayarak, o bölgede deprem olmuş hissini, Allah nasip edecek, çok değil, kısa bir süre sonra ortadan kaldıracak ve böyle başımızı yukarıya dikecek, böyle büyük bir deprem oldu dendiğinde, bütün dünya ülkelerinin, acaba Türkiye'de ne olur, bu Türkler bu işin altında mı kalır diye sevindikleri dönemde dostlarımızı sevindirecek şekilde, Türk Milleti olarak, bu işten başımız dik olarak ayrılacağız arkadaşlar. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bakın, ben, geçen hafta Yunanistan'a gittim; orada, Avrupa Konseyinin, Avrupa ülkelerinde meydana gelen doğal afetlerle ilgili bir konferansına katıldım. Değerli arkadaşlar, Avrupa ülkelerinin, böyle büyük bir felaket karşısında Türkiye'ye bakış açısı beni şaşırttı; müthiş derecede ilgi gördük. O insanlar, bizden, bu büyük organizasyonla ve bu işle ilgili, bu işin altından nasıl kalkıldığına dair, Ankara'da bir konferans düzenlememizi, kendilerini Ankara'da toplamamızı ve tecrübelerimizden istifade etmek istediklerini söylediler. Bu, Avrupa'dan Türkiye'ye bir bakış açısını ortaya koyması bakımından da önemlidir; çünkü, biz, bunu, hep beraber başardık. Burada, bu Yüce Meclisin bütün milletvekilleri, 550'siyle beraber, yapıcı, uyumlu, çalışmaya yönelik, birbirimizin açıklarını söyleyip; ama, yapılanları da ortaya koyan bir anlayışla, hiçbir zaman meseleyi olumsuz yöne çekmeden, beraber...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, ikinci süreniz de bitti; toparlar mısınız lütfen.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ben, bu tavrımızın devam etmesini arzu ediyorum, diliyorum.

Sayın Başkan 2 dakika daha söz verirse, bir konuya daha temas edip, sözlerimi bağlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bakınız, deprem bölgesindeki 127 belediyeyi, afet kararnamesine aldık. Normal kesinti yapılsaydı, bunların alacakları toplam para, 197 milyar liraydı; hiç kesinti yapmasaydık, 937 milyar lira para alacaklardı. Biz, çıkardığımız afet kararnamesiyle -şubat ayı için söylüyorum bunları- onlara 4 trilyon 240 milyar lira ilave para; yani, ceman 5 trilyon 177 milyar lira para verdik. Bu, bölgeye verdiğimiz önemin, işi ciddîye almamızın ürünüdür.

Ha, bu işler yapılırken, haksızlıklar var diyor arkadaşlar. Değerli arkadaşlar, şu deprem bölgesiyle ilgili benim hiç dahlim yoktur. Belediye başkanları itiraz ettiler, üç defa komisyon kurdum, bu işi üç defa yaptırdım ve en son gelene de aynen uydum. Bir hata varsa, bunlar, yapanlara aittir; ama, ben, her zaman söyledim: Görüşmeye açığım; gelirler, konuşurlar. Varsa bir hata, biz, elbette onu ortadan kaldırmanın gayreti içerisinde oluruz.

Bu arada, afet kararnamesinin yayınlanmasıyla ilgili olarak sürekli spekülasyon yapılıyor. Bunun bir orta noktası yok. Bu işte "ben yaptım, oldu" demek de mümkün değil; ama, değerli arkadaşlar, bakın, size bir iki rakam verip sözlerimi bağlayacağım. İlk kararname 18.2.1995'te çıkmış, MHP'li belediye sayısı 3; sonraki kararname 18.2.1997'de çıkmış, MHP'li belediye sayısı 2; 14.1.1998'de çıkmış, MHP'li belediye sayısı 5; 15.10.1998'de çıkmış, MHP'li belediye sayısı 3; 13.12.1998'de çıkmış, MHP'li belediye sayısı 2; 18.2.1999'da çıkmış, MHP'li belediye sayısı 6. Eğer bir partizanlık yapıldıysa, bu, eskiden, MHP'li belediyelere de yapıldı; ama, ben, bunu, bir partizanlık olarak değerlendirmiyorum.

ALİ IŞIKLAR (Ankara) – Değerlendir.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, ben, partinin uzun yıllar genel sekreterliğini yaptım. 1998 yılında, Hatay'da, çok büyük bir felaket oldu. Şiddetli rüzgâr ve yağmurdan kaynaklanan bu felaketle, özellikle Dörtyol İlçesi perişan oldu; bütün ağaçlar yıkıldı, bütün tarlalar ve şehir merkezi büyük bir felaketin içerisinde kaldı. Aynı şey Belen'de oldu. Ben, o zaman, partide görevli olduğum için, buralara gittim, gördüm. Ben, gitmeden önce de, Sayın Mehmet Dönen, benden önce gidip buraları ziyaret etmişti ve ben, o büyük felaketi orada yaşadım, gördüm. Sonra, kararnameler yayınlandı; bunun içinde, ne Dörtyol vardı ne Belen vardı. Şimdi, bana diyorlar ki: Bunları niye soktun? Ben de, bunları, geçmişteki yapılan haksızlıkları gidermek için yaptım değerli arkadaşlar. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür ederim.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

İLLER BANKASI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI

HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. – 13.6.1945 tarihli ve 4759 sayılı İller Bankası Kanununun 13.11.1995 tarihli ve 4132 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 2. – Bankanın sermayesi 300 000 000 000 000 (üçyüz trilyon) liradır. Bu sermaye Bakanlar Kurulu Kararı ile üç misline kadar artırılabilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen.buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Tezmen, süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İller Bankasının sermayesinin artırılmasına ilişkin yasa tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum; Doğru Yol Partisinin görüşlerini dile getireceğim.

Aslında, Türkiye'de mahallî idareler ciddî sorun içindeler. Türkiye, aslında sorunları böyle parça parça çözmek yerine, mahallî idarelerin finansman yapısını yeni baştan ele almak mecburiyetinde. Dikkat ederseniz, milletvekillerinin büyük çoğunluğunun işi, özellikle belediyelerin kaynak yetersizliğine çözüm bulmakla geçer, belediyelerin yetersiz olanaklarını artırmak için uğraş içinde geçer; o nedenle, bu konuyla ilgili bakanlıkların kapıları aşındırılır; ama, ortaya somut ve dişe dokunur bir çare çıkmaz. Bunun için, Türkiye'de aslında mahallî idarelerin ne şekilde finanse edileceği, bunların kamudan, genel bütçeden ne şekilde kaynak alması gerektiği, genel bütçeden alınacak kaynaklar yanında mahallî olanakların ne şekilde devreye sokulacağı, bunun yanında bir de proje kredisiyle altyapı yatırımlarının nasıl hayata geçirileceğinin tartışılması lazım. Çünkü, Türkiye, gerçekten hızlı şehirleşme nedeniyle, ciddî yapısal şehirleşme problemlerine maruz kalmış durumda. Belediyeler, kaynak yetersizliği, hizmetleri görmekteki sınırlı olanakları nedeniyle ciddî bir iş yapamaz durumdalar, devamlı şikâyet eder durumdalar. Bazı belediyeler, bazı olanakları devreye almak suretiyle birtakım işleri yapmakta, ciddî borç yükü altına girmekteler; ancak, bu borçların ödenmesini, kendilerinden sonra gelecek döneme sarkıtmayı özellikle tercih etmekteler. Böylelikle, yeni seçilen başkanlar, kendilerinden önce yapılmiş işlerin borç yükünü devraldıklarından, iş göremez hale gelmektedirler, kaynak yetersizliğine duçar olmaktadırlar.

O zaman, yapılması gereken, aslında, İller Bankasının yeniden yapılandırılması ve bilfiil hizmet eder durumdan, proje finansmanı yapacak bir hale getirilmesi lazım. Bu nasıl olacaktır; İller Bankasının, gerekirse, Dünya Bankasından, uluslararası finans kuruluşlarından, Asya Kalkınma Bankasından, Avrupa'dan, her türlü altyapı yatırımları için kaynak bulunması konusunda bir organizasyon haline dönüşmesi lazım. Nedir bu; belediyelerin kendi olanakları olmasına da ihtiyaç yok, kendisinin mühendisi ya da altyapıyla ilgili birimlerinin olmasına da lüzum yok. İhtiyaç oradaysa, belediyeler, İller Bankasının yönlendirmesiyle, proje ofislerine, bazı ihtiyaçlarının çözümü için proje yaptırabilirler; bunların kontrolünü gerçekleştirmek için kontrol firmalarıyla anlaşabilirler. Böylelikle, ortaya daha güzel bir model çıkar. İller Bankası, bu projeyi alır, değerlendirir, finansmana değer bulduğu takdirde, bu finansman olanaklarını parça parça çözmek suretiyle, hem işlerin programa göre yürümesini sağlar hem de ortaya düzgün şekilde bir eser çıkar.

Bugün, belediyeler ya da İller Bankası, işi yapan, ihale eden hem de kontrol eden bir birim halinde. Aslında, kamunun ihale sisteminde çok ciddî çarpıklıklar var; bunların mutlaka düzeltilmesi lazım. Yani, siz belediye başkanısınız ya da merkezî idarede bir birim başkanısınız, ihaleyi siz yapıyorsunuz, denetimi, kontrol hizmetini de siz yapıyorsunuz, ödemesini de siz yapıyorsunuz! Bu mekanizma böyle çalıştığı sürece, bugün ortaya çıkan kötü yollar, kötü altyapı tesisleri devam eder gider. Onun için, yapılması gereken şey, projenin, yapım işinin ve kontrollük hizmetinin ayrı birimler halinde örgütlenmesi ve bunların birbirlerini denetleyecek şekilde yapılandırılması lazımdır. Bunları yapmadığımız takdirde, biz, merkezî hükümetten biraz daha pay aktaralım, İller Bankasına verelim, Türkiye altyapı konusunda açlık çeken bir ülke olduğu için, buraya koyacağımız 300 trilyon lirayla hiçbir şey yapmak mümkün değildir. Özkaynağını artırıyoruz; 3 kat artırsak ne olacak! Hazine bunu itfa edecek mi; uygulanan programı dikkate aldığımızda etmesi fevkalade zor gözüküyor.

Onun için, belediyelere, belki yap-işlet-devret modellerinin de önerilmesi lazım. Yap-işlet-devret modelleriyle ya da yap-işlet gibi uzun vadeli projelerle bu altyapı sorununu çözmemiz için yeni yöntemler geliştirmek durumundayız. Yoksa, 1930'larda dizayn edilen mevcut yapıyı, biraz daha kaynak vererek biraz daha sürdürmeye çalışmakla aslında hiçbir şey çözmüyoruz; üstelik, mevcut kaynakları da israf ediyoruz, daha verimli kullanılabilecek kaynakları da yerinde kullanamaz duruma geliyoruz. Dikkat edin, bugün, yollarımız gidilecek gibi değildir, hepsi perişandır. Avrupa'ya gidiyorsunuz, aynı asfalt yol yirmi sene, otuz sene, hemen hemen hiçbir aksama olmadan ayakta duruyor; ama, ülkemizde dün asfalt dökülen yollar, merkezî hükümette hatta her yerde dökülüyor, asfalt kaplamaları kalkıyor, biraz önce bazı arkadaşların dile getirdiği gibi, ızgaralar taşıyor, sular akmıyor. Şehirlerimiz gidilecek gibi değildir, şehirlerimizin altyapısı utanılacak durumdadır. Onun için, çok ciddî ve iddialı programları düşünmemiz lazım; alternatif finansman modelleri düşünmemiz lazım. Bunu düşünmediğimiz takdirde, dediğim gibi, bu çarkı hâlâ çevirmeye çalışacağız, bu çark da döndü zannedeceğiz; yine sorunlar yaşanacak, şehirlerimiz, her geçen gün daha yaşanmaz hale gelecektir.

Onun için, benim hükümete tavsiyem, mahallî idarelerin merkezî hükümetten alacağı kaynak sorununa bir çözüm getirmesi lazım, bunun modellerini getirmesi lazım. Bunun için, belki, o bölgede elde edilen hasılattan, vergi gelirlerinden daha fazla pay vermek lazımdır; çünkü, bir yerde bir tesis varsa, onun sıkıntısını da oradaki yerel yönetimler çekmektedir; ama, kaynak aktarırken, bazı hizmetleri, merkezî hükümetin üzerinde bulunan yükleri de belediyeye aktarmak lazım; böylelikle, hem hizmeti vereceksiniz hem de kaynakla donatacaksınız. Türkiye, bunu yapmak mecburiyetinde. Yoksa, işlerin merkezden planlanması ve böyle gidip, babasından para isteyen çocuklar gibi, yerel yönetimlerin bekleşir halde olması, herkes için aslında ciddî sorun yaratmaktadır.

Bu kriter, merkezî hükümetin inisiyatifinde belediyelere kaynak aktarma mekanizması, iktidarın kendine yakın belediyeleri, kendine yakın mahallî idareleri kayırma mekanizması haline düşer; bunu, istesek de istemesek de önleyemeyiz. Hele, kriterleri, objektif kriterleri getirme alışkanlığımız olmayan bir kamu yönetiminde, bu mekanizmaları, siyasî takdire dayalı bir yapılanma içerisinde tuttuğumuz zaman, bu belediyelerle ilgili sorunlarımız ilânihaye devam edecektir.

Onun için, mahallî idareler reformu derken -bu reform lafı, aslında çok sakız olmuştur, her konu reform olarak getirilmiştir ama- öncelikle, mahallî idarelerin kaynak sorununu, mutlak surette, ciddî biçimde ele almamız lazım.

BAŞKAN – Sayın Tezmen toparlar mısınız; süreniz bitmek üzere.

OĞUZ TEZMEN (Devamla) – Peki, Sayın Başkan.

Benim özellikle vurgulamak istediğim konu, finans kaynakları sorununu çözmek, bunun ötesinde, mahallî idarelerin, verdikleri hizmetlerin bedellerini de doğru dürüst tahsil etmesi ve yapılan hizmeti kullanana ödetmesi lazım. Bu mekanizmayı da içine monte etmediğimiz takdirde, yine, sağlıklı sonuca varamayız.

Sürem doldu Sayın Başkan. Dile getirmek istediklerim var. Bu konu, çok ciddî bir konudur; aslında, çok daha geniş boyutta ele almamız lazım; dediğim gibi, İller Bankasının bu yapısıyla çözmemiz fevkalade zor gözüküyor.

Sermayesinin 300 trilyon liraya çıkarılması, 3 kat artırılması biraz rahatlatıcı bir olaydır; ama, temeline inip, köklü çözümlerin üzerine eğilmediğimiz takdirde, ciddî sıkıntıları sürdürmeye devam edeceğiz der, hepinize saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tezmen.

Söz sırası, Fazilet Partisi Grubu adına, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ali Sezal'da.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; sıra sayısı 319 olan, İller Bankası Kanununda değişiklik yapan kanun tasarısının 1 inci maddesi hakkında, Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yatırım programında yer alan yerel yönetimlerin yatırımlarının gereği gibi gerçekleştirilmesi için, İller Bankasının kaynaklarından en önemlisi olan sermayesinin artırılmasıyla ilgili kanun tasarısını görüşüyoruz.

Değerli arkadaşlar, tümü üzerinde, gruplar adına beş konuşma yapıldı, iki de şahıslar adına konuşma yapıldı, bir değerli sözcümüz de, 1 inci madde üzerinde grubunun görüşlerini belirtti. Gördüğüm kadarıyla, hep tekrar edilen şeylerden bahsedeceğim.

Zannediyorum, aranızda, belediye başkanı olarak en çok hizmet yapan kişi sıfatıyla konuşuyorum; on sene, büyük bir ilin belediye başkanlığını yaptım. Bu ülkenin, İller Bankasına ihtiyacı var; buna katılıyorum. Büyük hizmetler veriyor. Hükümetimiz, İller Bankasının sermayesinin 200 trilyon liraya çıkarılmasını istiyor, sermayesinin bu kadar olmasını istiyor; Plan ve Bütçe Komisyonu, bunu, 300 trilyon lira yapmış. Bana göre doğrudur; katılıyorum; daha da artması lazım.

İller Bankasının kuruluş amaçlarına, tarihine bakarsak, çok eski dönemde, belediyelere destek bakımından kurulmuş, bilahara, İller Bankası adını almış; belediyelerimizin, özel idarelerimizin -hatta, köylerimize kadar- altyapısıyla ilgili, suyuyla, kanalıyla, binasıyla, yollarıyla ilgili büyük bir bir görevi üstlenmiş. İller Bankasının bu kaynakları esas olarak üç yerden kaynaklanıyor: Bir tanesi, bankanın özkaynaklarıdır; onu, bu kanun tasarısıyla artıracağız, 300 trilyon lira yapacağız; diğerleri ise, belediyeler fonu ve belediye katılım paylarıdır.

Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısıyla, sermayemiz 300 trilyon liraya çıkıyor; fakat, birçok küçük belediyenin bunu kullanma şansı yok. Esas olan, belediye fonundan istifade etme meselesidir. Daha önceleri, bu fon İller Bankasında toplanıyor, karşılıksız olarak belediyelere yardım babında veriliyordu. Önceleri geri dönüşümlüydü, bilahara, Danıştayın bozmasıyla hibe şekline dönüştürüldü. Belediyelerin büyük yatırımlarında, İller Bankası bu fonun kaynaklarından veriyor, birçok belediyemiz de sıkıntıdan kurtuluyordu. Örneğin, 5-6 bin nüfuslu bir belediye düşünün; hiçbir yan geliri yok, hal binası yok, otogarı yok, su geliri yok; kanalizasyonu var, derelere, llere, denizlere akıyor. Arıtma tesisini nasıl yapacak, kanalizasyonu nasıl yapacak, su şebekesini nasıl döşeyecek; buna imkân yok. Belediye başkanının imkânı yoktur diye, doğamızı kirletemeyiz, bu kanalları denize dökemeyiz. İşte, burada, İller Bankasının fonu devreye giriyor, yüzde 80'ini karşılıksız olarak veriyor, belediyemiz bir kısmını İller Bankasından borç olarak alıyor, bir kısmını da kendi özkaynaklarıyla karşılıyordu; ama, maalesef, alınan bir kararla, bu kaynaklar Maliye Bakanlığına devredildi, belediyelerimizin bu şansı ortadan kalktı. Örneğin, 1991 yılında gerçekleştirilen 1 trilyon 318 milyar liralık yatırımın yüzde 78'i belediye fonundan karşılanırken, bugün bu oran sadece yüzde 6'ya düşmüştür; yani, imkânı olmayan belediyelerin altyapı yapma şansı kalmamıştır. Bilhassa, iktidar partisi milletvekilleri görürler, her gün kapımızı birkaç değerli belediye başkanımız aşındırır "efendim, benim param yok, benim borcum var; işçi maaşını, memur maaşını ödeyemiyorum" diye. Arkadaşlarımız haklı. Burada İller Bankasının bir kabahati var, siyasîler olarak bizim de bir kabahatimiz var.

Ben, 1989 yılında belediyeyi aldığımda bütçemin ü3 misli borcum vardı. Belediye başkanı olarak ne yaparsınız? Ne kanal yapma şansınız var ne su şebekesi döşeme şansınız var ne arıtma tesisi yapma şansınız var. Kabahat ne; bir önceki belediye, iktidar belediyesiydi; seçim öncesi, sayın bakanımı sıkıştırmış, milletvekillerimi sıkıştırmış, bütçesinin yarısı kadar borç para almış; seçimi kaybetmiş; vay yeni gelen belediye başkanının haline! İller Bankası, kısa vadeli borç olduğu için keser; SSK borcudur, maliye borcudur, TEK borcudur; belediye yerinden kımıldayamaz.

Değerli arkadaşlar, buna bir usul getirmek lazım. Bana göre, bir belediye başkanı -ortalama yıllık İller Bankası payı bellidir- o payın üzerinde para almamalıdır. Öyle belediye başkanlarımız var, önündeki beş senenin parasını da alıyor; diğer yanda beş sene para alamayan belediye başkanlarımız var. Dün bir belediye başkanımız geldi; dedi ki: "Efendim, ben altı aydır maaş veremedim; arabalarım yatıyor; bana bir çare." "Başkan, nüfusun kaç" dedim. "6 000" dedi. "İller Bankasından gelen para ne" dedim. "Efendim, hiç gelmedi şimdiye kadar, çok az geliyor" dedi. "Peki ne yapıyorsun" dedim. "Bilmiyorum; bu gidişle de geleceği yok" dedi. Personel maaşını ödeyemiyor, kabahati yok kardeşimin ve beldede de sıkıştırıyorlar "belediye başkanı seçildin; ne yaparsanız yapın; gidin, milletvekillerini bulun, parayı alın" diye.

Değerli arkadaşlar, ben, İller Bankası Sayın Genel Müdürümden, Sayın Bakanımdan rica ediyorum: Bir belediye başkanı, kendi döneminin dışındaki parayı lütfen kullanmasın; ona borç vermeyelim; dönemi kadar borç verelim. Ama, bunun yanında, İller Bankasına teşekkür borçluyuz. Kahramanmaraş Belediyesi, geçen dönemde 800 kilometre altyapı yapmıştır. İller Bankası olmasa, ben bunu yapamazdım; trilyonlarca lira... Bankamız geliyor, ihaleyi yapıyor, altyapıyı yapıyor; çok az miktarda da para kesiyor, altyapı parası olarak kesiyor...

İller Bankasına bizim ihtiyacımız var; ancak, bunun sağlıklı yapılandırma gereği var. Belediyelerde siyasî parti farkı gözetmeksizin bir şey yapmamız lazım. Biraz önce Değerli Bakanım bahsetti "geçen dönemde hakkı yenen belediyelerin hakkını verdim" diye. Eğer bu mantıkla gidecek olursak, ben de iktidara geldiğim zaman, yenen haklarımı ararsam, bu, kıyamete kadar böyle gider. Bir kişinin bu adaleti uygulaması gerekiyor; onu, Sayın Bakanımdan rica ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, şu yerel yönetimler yasasının muhakkak getirilmesi lazım. Niye; bir defa, 5 000 nüfuslu belediyede 60 kişi çalışmaz, 70 kişi çalışmaz. Belediye başkanlarımız siyasî amaçlı işçi alıyorlar. Geliri 6-7 milyar lira; 60 işçinin gideri de o kadardır; yatırıma verecek parası kalmamış.

Ayrıca, büyükşehir belediyeleri ile il belediyeleri ve belde belediyeleri arasında büyük gelir farkları var. Bir belediyemiz, herhangi bir saikle büyükşehir belediyesi oluyor; İller Bankası payından büyük oranlarda pay alıyor; biri 300 000 nüfuslu... Örneğin, Erzurum Belediyesi, Kahramanmaraş Belediyesinden daha küçük bir belediye; ama, bir de büyükşehir payı alıyor. İller Bankasının verdiği paydan belki 2 misli daha fazla. Bu iki belediye arasında ne fark var?

BAŞKAN – Sayın Sezal, süreniz bitmek üzere, toparlayınız efendim.

ALİ SEZAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum efendim; toparlıyorum.

Aradaki fark; bir "büyükşehir" sıfatıdır. Yerel yönetimler yasasında bu fark ortadan kalkıyordu. Bütün siyasîlerin, siyasî partilerin bir sözü var "biz, yerel yönetimler yasasını çıkaracağız" diye. O komisyona, partimin görevlisi olarak, komisyon dışından katıldım. Değerli İçişleri Bakanımızın çok güzel görüşleri var. İnşallah, bu yasa gelir, belediyeler arasında da bir adalet tahakkuk eder diye düşünüyorum. O yasayı dört gözle bekliyoruz.

Bu cümleleri burada toparlıyor, çıkacak yasanın, ülkemize, milletimize hayırlı olması dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

Herkes süresinde konuşursa, bugün, bu tasarıyı bitiririz efendim; yoksa, kalır.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 319 sıra sayılı İller Bankası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Zaten, bu madde, herkesin kabul ettiği bir madde; bankanın sermayesini artırıyoruz; tamam. Yalnız, bir konu var, bir şeyler söyleyeceğim. Deniliyor ki, İller Bankasıyla ilgili tasarının zaten 3 tane maddesi var; bankanın sermayesini 300 trilyona kadar artıracağız; işte, 7 yerde de bilgiişlem merkezi kuracağız; kuracağız da, bu belediyelere bu paralar dağıtılırken, nasıl dağıtacağız; adil dağıtılacak mı? Bazı kriterler vermek istiyorum size.

Demin size bir misal verdim; dedim ki, Doğu Anadolu'daki belediyelere, kar bakımından dolayı yatırımlarında İller Bankası kaynaklarından bir fark vermeniz lazım. Bunun, sadece kardan dolayı değil, yatırım özelliği de var.

Bakın, size bir misal daha vereyim. Çankaya Belediyesi Ankara'nın merkezinde. Çankaya Belediyesine -ben, araştırdım- İller Bankasından, normal, 5,5-6 milyar lira aylık para gelirken -geçen seneden bahsediyorum- imar durumundan, çöp vergisinden falan 31 milyar alıyor o belediye; yani, bir belediye düşünün ki, İller Bankası yardımının hemen hemen 5-6 katı kadar imardan, haritadan, çöpten vergi alıyor. Erzurum'da aynı durumda olan Yakutiye Belediyesine, Merkeze sorduğunuz zaman, orada da tam zıttıdır; İller Bankasından gelen paranın beşte veya onda 1'i kadar ancak, imardan veya çevre temizliğinden vergi alırsınız. Burada neden bahsetmek istiyorum; şundan bahsetmek istiyorum: Siz bunlara nüfusa göre para dağıtacak olursanız, bu belediyeler arasındaki kalite farkını çok açarsınız; o zaman, o doğu belediyelerinde yaşamak istemeyen insanlar da büyük şehirlere göç ederler ve o şehirlerin kenar semtlerinde de daha büyük problemler çıkar; çünkü, varoşlarından başa çıkamazsınız.

Ne demek istiyorum; şunu söylüyorum: Artık, televizyonlar gelmiş; Doğu Anadolu'da siz dağbaşındaki bir köyün bile yolunu kapalı tutamıyorsunuz; bir gün bile tutsanız, ikinci gün hemen telefonlarla kaymakamları, milletvekillerini arıyorlar "yollarımız açılsın, suyumuz olsun, kanalizasyonumuz olsun, evlerimizde suyumuz olsun; çünkü, bizim de evlerimizde otomatik çamaşır makineleri var, bizim de evlerimizde buzdolapları var" diyorlar; bundan beş on sene evvel öyle değildi. Onun için, İller Bankasının, eğer şehirlerde yaşanılması isteniyorsa, Doğu Anadolu'daki bu belediyelere bir öncelik vermesi gerekir.

İkincisi de Sayın Bakanım, şimdi madem ki, enflasyonu düşürüyorsunuz -sizin ifadenize göre- bankalarda da kredi faizleri düşmeye başladı, borçlanmada da faiz yüzde 30'a düştü; peki, o zaman, İller Bankasının belediyelere verdiği kredileri niye düşürmüyorsunuz? Yine onların uzun vadeli kredileri yüzde 50-60'ın, kısa vadeli kredileri yüzde 100'ün üzerinde faizle gidiyor; neden yani?.. Eğer nimet ve külfette bir adalet varsa, nimetten de külfetten de bu şahısların eşit olarak yararlanmaları lazım. Şimdi, siz, bir otomobil kredisi almak isteyene, herhangi bir bankaya gittiği zaman otomobil kredisi için yıllık yüzde 35'lerle, yüzde 40'larla faiz öngörüyorsunuz; ama, bir belediye "altyapı yapacağım" dediği zaman, hem de "ucuz veriyorum" adı altında yıllık faizi yüzde 50, yüzde 60'tan aşağı düşürmüyorsunuz; bu, geçen sene öyleydi; şimdi, enflasyon düştüyse, gelin bunu da düşürün. Enflasyonumuz düştü diye, niye işçiye, memura yüzde 25'ten fazla maaş artışı vermiyorsunuz da, faizleri düşürmeye gelince bunu da düşürmüyorsunuz? Bu noktada siz kimseyi ikna edemezsiniz. Onun için, evvela, mademki, bizi sabahlara kadar çalıştırıyorsunuz burada, Plan ve Bütçe Komisyonunda hemen bir kanun tasarısını sabahlara kadar çalışıp geçiriyorsunuz, o halde, İller Bankasından belediyelere verilen kredilerin faizlerinin de aynen günün şartlarına göre düşürülmesi için gerekli kanunları getirin ve buradan geçirin; yoksa, böyle tek taraflı olmaz.

Üçüncüsü de, bir şey daha söyleyeceğim; son günlerde, iktidar partisi milletvekilleri bir rahatsızlık içerisindeler. Nedir; bu son çıkan kararnameden dolayı, bazı vilayetler kapsama alınmış alınmamış_ Şimdi, ben, bir şey söyleyeceğim, sizin dağıttığınız payları herkes tenkit etti, ben, etmeyeceğim. Niye etmeyeceğim; çünkü, haksızlık yaparken, bir doğru iş yaptınız; yani, yaptığınız belki haksızlık oldu; ama, Erzurum'u da o kapsama aldıysanız, doğru bir iş oldu. Niye doğru oldu Erzurum'un alınması; çünkü, zaten onların hakkıydı, o zararı zaten görmüşlerdi; ama, size bir misal söyleyeyim Sayın Bakanım -ben demesem, birisi der- bu deprem, nasıl oldu da, Şenkaya'dan Çat'a giderken, Yavi'ye gitti de, Çat'ı böyle es geçti, çevre yolundan geçti, nasıl oldu yani; bunu sorarlar size!.. O zaman, eşit olarak getirin; yani, bir bölgede, deprem ve afet bölgesi uygulaması yapıyorsanız, getirin hepsine bu katsayıyı verin.

İkincisi de, hesapları ciddî ciddî yapalım. Nasıl; mesela, 1997 senesinde İller Bankasıyla ilgili bir tasarı getirilmişti, herhangi bir yerde_

BAŞKAN – Sayın Polat, lütfen toparlayın.

ASLAN POLAT (Devamla) – Sayın Başkan, 1 dakika verirseniz, hemen bitiriyorum.

BAŞKAN – 1 dakika vermeyeceğim; toparlayın lütfen.

ASLAN POLAT (Devamla) – O zaman, öbür maddede konuşuruz.

Peki, teşekkür ederim Sayın Başkan. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim; kusura bakmayın.

Burdur Milletvekili Sayın Mustafa Örs; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 319 sıra sayılı İller Bankası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygılarımı sunuyorum.

Tasarının 1 inci maddesi, 13.6.1945 tarihli ve 4759 sayılı İller Bankası Kanununun 13.11.1995 tarihli ve 4132 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesinde yapılan değişiklikle, sermayenin, hükümetin teklifi ve Bayındırlık Komisyonunda görüştüğümüz rakamı itibariyle 200 trilyona, Plan ve Bütçe Komisyonunca da 300 trilyona çıkarılması öngörülmektedir. Talî komisyon olan Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda görüştüğümüz maddede, o zaman 200 trilyon olarak uygun görülmüştü. Ayrıca, bu tasarıyla, Bakanlar Kuruluna sermayeyi 3 katına kadar artırma yetkisi de verilmiştir. Bu, benim kanaatimce de uygundur.

İller Bankasının nominal sermayesi, 13.11.1995 tarihli ve 4132 sayılı Kanunla 10 trilyon 800 milyar liraya, daha sonra, 4759 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, Bakanlar Kurulu kararıyla 43 trilyon 200 milyar liraya yükseltilmiştir. 31.12.1998 tarihi itibariyle, sermayesinin 42 trilyon 665 milyar liralık kısmı ödenmiştir.

Banka programlarında yer alan yatırımların gerçekleşmesi ve görevlerin yapılması, banka özkaynaklarının yeterli seviyeye ulaştırılmasına, sermayenin artırılmasına bağlıdır. Halen, 43,2 trilyon görünen sermayeye karşı, belediye ortaklık paylarından sağlanan fiilî sermaye 79 trilyon civarındadır; yani 35,9 trilyonluk sermaye fazlası vardır. Bu fazlanın sermayeye eklenmesi ve kalan kısmının da belediye paylarından ilavesiyle ödenmesinde bir sakınca olmayacaktır; ancak, sermaye artırılmasıyla, banka özkaynağının artması, böylece, zor durumda olan çoğu belediyemizin altyapı yatırımlarının daha kısa sürede tamamlanmasının sağlanması şarttır; çalışmaların da amaçları bu yönde olmalıdır.

Ülkemizde, ilk kuruluşlarında, belediyelerimize, yeterli malî imkân maalesef aktarılamamaktadır. Çok yönlü eksikleri varken, belediyeler kurulmakta, her yönüyle teknik imkânları eksik olarak, bu belediyeler yapılanmaya başlamaktadır. Özellikle küçük belediyeler, İller Bankasına borçlu durumdadırlar. Belediyelere bütçeden ayrılan payın tamamının belediyenin borçlarına karşılık kesilmesi de, küçük belediyelerimizi gerçekten çok zor durumda bırakmaktadır. Bu nedenle, payların yarısının belediyelere verilmesi daha doğru olur kanaatindeyim. Başkan olarak maaş alamayan ve personeline birkaç aydır maaş ödeyemeyen birçok belediye -diğer illerde olduğu gibi, Burdur İlimizde de- olduğunu bilmekteyiz.

Ülkemizde, şehre göç yanında, nüfus artışı hızı nedeniyle, şehirleşme hızlanmaktadır. Bu nedenle de, mahallî idareler kanununun bir an önce çıkması -her arkadaşımızın dediği gibi- benim de arzumdur. Tabiî, mahallî idarelerden beklenen hizmetler de, günün teknolojisine göre, günden güne artmaktadır. Bunlara karşı belediyelerimizin malî güçleri de zayıftır. Kaynak azlığı, teknik donanımın eksikliği nedeniyle hizmette yetersiz kalan belediyelerin sorunlarının çözümü için yeni yöntemlerin geliştirilmesi gerekmektedir. Özellikle küçük yerlerde, beldelerde ve küçük ilçelerde teknik personel yetersizliği ve mühendislik hizmetleri maalesef çok zayıftır. Dolayısıyla, devletin aslî görevlerine dönmesi...

BAŞKAN – Sayın Örs, toparlar mısınız, süreniz bitmek üzere.

MUSTAFA ÖRS (Devamla) – Bir dakikada bitiriyorum efendim.

...merkezî görev ve yetkilerin devredilmesi, halkın yönetime katılması, mahallî organların demokratikleştirilmesi, bürokrasinin azaltılması, personel reformu, ücret dengesizliklerinin giderilmesi, şeffaflaşma gibi devletin yeniden yapılanması gereklidir.

Tasarının ülkemize, milletimize, belediyelerimize hayırlı uğurlu olmasını diler, Yüce Heyetinizi ve milletimizi saygıyla selamlarım.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öz.

Madde üzerinde görüşmeler tamamlandı.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – 4759 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“EK MADDE 1. – İller Bankası Genel Müdürlüğü merkez teşkilâtında yardımcı birim olarak yedi şube müdürlüğünden oluşan Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı kurulmuştur.

Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) Bankanın bilgi sistem çalışmalarını planlamak, kurmak ve yönetmek,

b) Personel, donanım, yazılım, iletişim ve yerleşim konularında ihtiyaçları tespit etmek, ihtiyaca uygun etkin ve güvenli bilgisayar sistemleri ile hizmetleri sağlamak,

c) Donanım, yazılım ve iletişim teknolojisindeki gelişmeleri takip etmek, araştırma, değerlendirme ve uygulama faaliyetlerinde bulunmak,

d) Bankanın bilgi sistem standartlarını belirleyip, bunların uygulanmasını sağlamak,

e) Bilgi işlem hizmetlerinin etkin, verimli, süratli ve koordineli yürütülmesi açısından gerekli önlemleri almak, denetim ve düzenlemeleri yapmak,

f) İlgili mevzuat ve Genel Müdürlükçe verilecek diğer görevleri yapmak.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Teoman Özalp; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA TEOMAN ÖZALP (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 319 sıra sayılı, İller Bankası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; Grubum ve şahsım adına, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 2 nci maddesiyle, İller Bankası bünyesinde, bilgi sisteminin, tasarım, kurulma, işletme ve yönetiminde seviyenin yükseltilmesi; hızlı, etkin ve güvenli bir bilgi sisteminin oluşturularak, sistemin işletilmesi ve yönetilmesi için, yardımcı birim olarak Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı kurulmaktadır. Hepimizin malumu olduğu üzere, çağımız, bilgi ve teknoloji çağıdır; bu çağda, iletişimden tutunuz da veri ve bilgi aktarımına kadar her şey saniyelerle gerçekleştirilmekte ve insanoğlunun hizmetine sunulmaktadır.

Bugün, İller Bankamız, bilindiği üzere, belediyelerin hizmet görmesinde önemli bir işleve sahiptir. Belediyelere sağlanan hizmetlerin, elektronik verilerle, sağlıklı olarak ele alınmasında fayda vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, güvenli bir bilgi sistemi oluşturularak, İller Bankası kaynaklarının rasyonel ve verimli kullanılmasının, banka ve belediyelerimiz için önemi kaçınılmazdır. Bugüne kadar, bilgiişlem ağının kurulmaması, bu kurumun etkin olarak görev yapmasını engellemiştir. İller Bankamızın, günün koşullarına göre yeniden yapılandırılarak, mevcut sorunlara çözüm bulması sağlanmalıdır. Nitekim, 17 Ağustos 1999 ve akabinde 12 Kasım 1999 tarihlerinde meydana gelen deprem felaketlerinde, İller Bankası tarafından belediyelere yapılan deprem yardımı katsayı hesabında birtakım yanlış hesaplamalar yapıldığı görülmektedir. Yüce Meclis kürsüsünden daha önce yapmış olduğum konuşmalarda da belirttiğim gibi, mesela Bursa'da Narlıca, Sölöz, Yenisölöz, Demirtaş ve Boyalıca Belediyelerine, depremden zarar gördükleri halde, genel bütçeden aldıkları payların çarpım katsayıları artırılmamıştır. Biz, bu olayı, tamamen, İller Bankasının bilgiişlem ağının kurulmamasına bağlamak istiyoruz. Dileğimiz odur ki, bilgiişlem ağı kurulduktan sonra, artık, bu tip hatalar tekerrür etmeyecektir.

İller Bankasının ilk kurulduğu yıllarda, şehirleşmeye çok büyük katkıda bulunduğu; ancak, günümüzde, yerel yönetimlere kaynak aktaran fonların değişik bakanlıkların bünyesinde bulunduğu, böylece, etkin çalışamadığı kanaatini taşıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilgi çağında, hâlâ teknik ve elektronik yapılanmasını yeterince tamamlayamış bir İller Bankasının verimli olması düşünülemez. Yeterli bilgiişlem ağının kurularak, belediye başkanlarının, bilgilenme amacıyla, merkezî idareye gelmesi engellenecektir. 3 215 belediyenin işlemlerini yürüten İller Bankasının, yeterli örgütlenme modelini seçerek teknolojik gelişmelere paralel bir yapıya kavuşturulması zorunludur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; belediyelere altyapı konusunda yardımları kaçınılmaz olan İller Bankasının, küçük belediyelerin -borçları nedeniyle- paralarını kesip, ellerini ve kollarını bağlaması düşündürücüdür. Asıl amacı millete hizmet etmek olan belediyelerin, genel bütçe paylarının borçlarına mahsup edilerek, personeline maaş ödeyememe ve vatandaşa hizmet götürememe noktasına getirilmesi üzüntü vericidir. Bu kanun tasarısıyla, aslında, sıkıntı içerisinde bulunan küçük belediyelerin İller Bankasına olan borçlarının silinmesine ilişkin bir hükmün de yer almasında fayda olacağını düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut tasarının kabul edilmesiyle İller Bankası ve belediyelerin sorunları halledilecek midir; yoksa, yine eskiden olduğu gibi devam edecek midir? Günlük olarak sorunları çözme yerine, uzun vadeli düşünüp köklü çözümler üretmenin ülkemize faydalı olacağını düşünüyorum. Bugün sıkıntı içerisinde bulunan belediyelerin sorunları bu kanunun çıkmasıyla çözülecekse hep beraber çözüme katkıda bulunalım. Ayrıca, İller Bankasının kaynak probleminin bir an önce çözüme kavuşturulmasında da yarar görüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüz koşulları dikkate alındığında elbette İller Bankasının teşkilat yapısında yeniden yapılanmaya ihtiyaç vardır, özellikle otomasyona geçmesinde; ama, sorunları topyekûn çözüme kavuşturmak daha faydalı olacaktır.

Tasarının 2 nci maddesiyle kurulması düşünülen bilgiişlem merkezinin İller Bankasının artan işlem hacmine çözüm bulacağına inanıyorum; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özalp, teşekkür ederim efendim.

Şimdi, söz sırası, Fazilet Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba'da.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Siz de sürenizi böyle idareli kullanırsanız, biz, bu akşam bitiririz bu kanunu efendim. Tesir etmek istemiyorum, genel kanaati arz ediyorum sadece.

FP GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 2 nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 2 nci maddesi, merkez teşkilatına bağlı yardımcı birim olarak 7 şube müdürlüğünden oluşan Bilgi İşlem Daire Başkanlığı kurulmasıyla ilgilidir. Dolayısıyla, bu olumlu bir gelişmedir; ama, gecikmiş olan bir durum olduğunu da ifade etmemiz gereklidir. Bir defa, kamu yönetimlerinin etkinliğinin sağlanması açısından, kamu yönetimleri ile taşra teşkilatları arasında sağlıklı ve zamanında bir bilgi akışının sağlanmasına ihtiyaç vardır. Bugün İller Bankası 3 215 civarında belediyeyle yoğun ilişkileri olan bir bankadır. Dolayısıyla, çok geniş bir yelpazeye hitap etmektedir. Onun için İller Bankasıyla, ilişkili oldukları konularda bu 3 215 belediye arasında sağlıklı bir bilgi akımının sağlanması gerekliliği vardır. Bu, sadece İller Bankası açısından değil, Türkiye'deki tüm kamu yönetimleri açısından gerekli bir durumdur. Bilgi çağında olmamıza rağmen, teknoloji çağında olmamıza rağmen, Türkiye'deki kamu yönetimlerine baktığımızda, maalesef, bu bilgi akımının kurulamadığını, hâlâ bu konuda çok ciddî eksikliklerin olduğunu görmekteyiz.

Bugün, Maliye Bakanlığına bütçe kanunuyla verilmiş olan bir görev vardır. Bu görevle Maliye Bakanlığının, tüm yerel idarelerin gelir ve gider tablolarını, ayrıntılı harcama programlarını, personel durumunu çok yakından izlemesi gerekmektedir; ama, Maliye Bakanlığına gidip sorunuz, belediyelerle, il özel idareleriyle ilgili gelir-gider rakamlarının, harcama programlarının, izlenmediğini maalesef, açıkça görmeniz mümkündür.

Yine, aynı şey, İçişleri Bakanlığı için de geçerlidir. Yerel idareler, şüphesiz, İçişleri Bakanlığına bağlıdır. Yerel idarelere ilişkin olan bilgi akımının, maalesef, İçişleri Bakanlığı tarafından bir araya getirilmek, konsolide edilmek suretiyle, bunun verimli halde, kamu etkinliğinin verimli hale getirilmesi açısından kullanılamadığını da açıkça görmekteyiz. Örneğin: İçişleri Bakanlığına bağlı olan bir birim olarak İl özel idareleriyle ilgili bir sürü hizmetler vardır. Aynı alandaki hizmetleri, örneğin, Köy Hizmetleri yapmaktadır. Köy Hizmetleriyle, il özel idarelerinin aynı alanda yapmış olduğu hizmetlerin cemedilmediğini, bir araya getirilmediğini görmekteyiz. Örneğin: Köy Hizmetlerinden sorumlu bakana sorunuz, yol, su, içme suyu, bu gibi alanlarda il özel idareleri ne kadar hizmet yapmıştır ve Köy Hizmetlerinin toplam hizmet içerisindeki payı nedir diye bir soru sorduğunuzda, maalesef, bu sorunun cevabını hâlâ alamamaktayız. Bu açıdan, bilgi akımının sağlanması açısından, Bilgi İşlem Daire Başkanlığı tarzındaki bu örgütlenme olumlu bir örgütlenmedir.

Bugün, tabiî, belediyelerin pekçok sorunu var. Belediyelere yönelik malî akımlar konusunda, malî kaynakların dağıtımı konusunda şüphesiz İller Bankasına verilmiş olan bir görev var. İller Bankası, görevini titizlikle yürütmektedir. Tabiî, İller Bankası, belediyelerin vergi kesintilerini, İller Bankası borçları kesintilerini, SSK kesintilerini düzenli olarak yapmaktadır; ama, bu kesintileri yaptıktan sonra, belediyelerin eline ne kadar kaynak geliyor ve belediye bu kaynakla gerçekten hizmetlerini yapabiliyor mu; hatta, özlük haklarına yönelik olarak, personeline ücret ödeyebiliyor mu; bunu İller Bankasının bilme imkânı da şu anda yoktur. Aslında, bu bilgilerin Maliye Bakanlığı tarafından derlenip, o belediyelerin, özlük haklarının sağlanması konusunda, örneğin personelin maaşlarının ödenmesi konusunda, ne kadar bir kaynağa sahip olmaları gerekir veya bu kesintilerin ona göre ayarlanması noktasında, böyle bir bilgi akımı maalesef sağlanamamaktadır. Zaten, İller Bankasının, belediyelere aktarılan kaynakların, bunların personel ödemelerine yetip yetemeyeceği konusundaki bilgilere sahip olmasını beklemek de imkânsızdır.

Bugün, karşılaştığımız en büyük problemler, özellikle pekçok muhalefet belediyelerindedir; çünkü iktidar kanadı belediyeler, gerek Maliye Bakanlığı kanalıyla gerekse pekçok bakanlıktaki fonlar kanalıyla değişik biçimlerde desteklenmekte, dolayısıyla, birtakım yetersizlikler giderilmektedir; örneğin, özlük haklarına, personel ödemelerine yönelik, öyle zannediyorum, iktidar kanadındaki belediyelerin şu anda sorunları yoktur; ama, Türkiye'de, bütün kamu kurum ve kuruluşlarında, merkezî idareye bağlı tüm kuruluşlarda maaş alamayan, ücret alamayan hiçbir personel yoktur; ama, mahallî idarelerde ve bilhassa belediyelerde maaş alamayan, özlük hakları kendilerine verilmeyen çok sayıda belediye söz konusudur; bunların da ağırlığı muhalefet kanadındadır. Bunun acilen giderilmesi lazım. Yani, Türkiye'de, kamu kuruluşlarında çalışıp da maaş ve ücret alamayan insanın, çalışanın bulunmaması lazım. Bu tablonun giderilmesi için, maalesef, bilgi akımına sahip değiliz; ama, bakanlıkların ne yapması lazım; bu alandaki eksikliği gidermesi için, hem Maliye Bakanlığının hem de Bayındırlık ve İskân Bakanlığının, eşgüdüm halinde, bu sorunun temeline inmesi lazım. Belediyelerin malî durumlarını, malî vaziyetlerini şeffaf bir biçimde çıkarmasına ve bu tip özlük haklarını yeterince yerine getiremeyecek tarzdaki yanlış kaynak dağıtım mekanizmasının önlenmesine ihtiyaç vardır. 57 nci hükümetin bu konuda ciddî adımlar atması gerekmektedir. Yani, Türkiye'de, belediyelerde, gerçekten, maaş ve ücretini alamayan çok insanımız vardır. Bunun, bu insanımızın maaş ve ücretini alır tarzda getirilmesi lazımdır.

Tabiî, niçin, personeli maaş ve ücret alamayacak konuma gelmiş olan pekçok belediyeler var? Bunun nedeni, şüphesiz, belediyelerdeki kötü yönetim; sadece belediyelerdeki kötü yönetime bağlamamız da mümkün değil; diğer taraftan, merkezî idaredeki kötü yönetim. Merkezî idarenin görevini yapmaması sonucunda, belediyeler, aşırı istihdam kaynağı haline gelmişlerdir. Aslında, bir belde belediyesinin, 5-10 personelle rahatlıkla faaliyetlerini icra edebilecekken, 15-20 personele ulaşmış olduğunu ve tamamıyla maaş ödeyemez duruma gelmesi, hem oradaki yönetimin kabahatidir hem de vesayet yetkisini kullanmayan ilgili bakanlıkların kabahatidir; ama, burada, işin odak noktasında, bilgi akımlarının sağlıklı bir şekilde sağlanamaması yatmaktadır. Hem İçişleri Bakanlığı hem Maliye Bakanlığı hem de şu anda tasarısını görüştüğümüz İller Bankasının, bu konudaki bilgileri, belki belediyelere, o konuyu acilen -sakıncaları gidermek için birtakım arzu ettikleri bilgileri- basılı formlar şeklinde ulaştırmak ve hızla seri alıp, en azından, kısa devrede bu yetersizlikleri giderme yönünde çabaları gerekmektedir.

Bizim partimize ait birtakım belediyelerin, maaş ve ücretini ödeyemeyen belediyelerin şüphesiz yoğun talepleri vardır, muhalefet kanadın; yine, iktidar kanadına da, şüphesiz, belediyelerden gelen talepler oldukça yoğunluktadır. Merkezde çok ciddî bir yığılma söz konusudur. Bu yığılmanın olduğu yer de, maalesef, İller Bankasıdır. İller Bankası, âdeta, belediye başkanlarının, milletvekillerinin ablukası altında kalmak suretiyle, görevini yeterince ifa edememektedir; buna son verilmesi gerekmektedir. Bizim, münferit olarak İller Bankası Genel Müdürüne yaptığımız müracaatlarda belki bizim taleplerimiz yerine getirilmektedir; ama, bu yapısal sorunun ortadan kaldırılması açısından, çok ciddî adımların hızla atılmasına ihtiyaç vardır diyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Açba.

Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

Şahısı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu madde, bilgiişlem merkezinin kurulması hakkında bir madde. Doğrudur; eğer, belediyelere bilgiişlem merkezlerini gerçekçi olarak, İller Bankası olarak kurdurursanız, belediyelerin borç ve alacak durumlarını, işçilere ve memurlara ödeyecekleri paralar ile onlara göndereceğiniz aidatlar arasındaki hesapları iyi yaparsanız, birtakım problemler azalır diye düşünüyorum.

Ayrıca, burada, çok önemli bir şey daha var. Bu bilgiişlem merkezini iyi işletmek lazım. Bunun için de, yine, size, tasarının tümü üzerinde konuşurken söylemiştim, o bilgiişlem merkezinde çalışacak mühendislere hak ettiği ücreti verip öyle çağırmanız lazım; aksi halde, o bilgiişlem merkezlerine gerekli bilgisayar mühendisleri, harita mühendisleri veya ekonomistler gelmez de, bu işten anlamayanlar gelirse, o zaman, bu kanun yerine gelmiş olmaz; bunun gelmesi için de, orada çalışanın hakkını vermeniz gerekir.

Sayın Bakanım, size bir şey daha söyleyeceğim. Şimdi, sizden önceki Bayındırlık ve İskân Bakanları genellikle avukattılar, hukukçuydular, teknik personelin durumuna, belki, pek de o kadar sıcak bakmayabilirler; çünkü, meslekten gelmemişler; ama, yıllar sonra, siz, meslekten gelen bir Bayındırlık ve İskân Bakanı olarak, lütfen, mühendislerin hakkını burada müdafaa edin diye düşünüyorum. En azından, işçiler haklarını nasıl alıyorlarsa, mühendis olan memurların da hakkını alması için gerekli çabayı gösterirseniz, Bakanlığınızda rahat edersiniz, işleriniz daha rahat yürür.

Şimdi, bir konuyu da anlatıyordum, Sayın Başkan kesti, ben onun için tekrar buraya gelmek zorunda kaldım. Sürekli olarak bir münakaşa yapılıyor bugünlerde...

BAŞKAN – Başkan kesmedi, süreniz bitti, vermedim; o kadar.

ASLAN POLAT (Devamla) – 1 dakikayı vermediniz, onun için dedim Sayın Başkan. Neyse...

BAŞKAN – Tabiî efendim... Ama...

ASLAN POLAT (Devamla) – Verirdiniz de, bugün, herhalde, tez bitsin diye böyle sıkıştırılıyor.

Orada anlatacağım konu da şuydu: Sayın Başkan, şimdi, bunu bir hesaba bağlarız. Bilgiişlem merkezinde oldu. Herhangi bir yerde bir afet oldu, bir deprem oldu, orada bir hasar meydana geldi. Nedir bu hasarın tutarı; (b). Peki, o yerin bu hasarını, biz, ne kadar zamanda halletmek istiyoruz; yani, vatandaş buna ne kadar durabilir? Mesela, bir içmesuyuysa üç ayda bitirmek zorundasınız, bu altı ay, bir sene bekleyemez. Hadi, bir yol yapımı olursa, bu bir tali yolsa, belki, bir sene bekleyebilir. O zaman, şu işlemi yapmak zorunda kalırsak, bu münakaşa biter: Bu depremden dolayı, bu afetten dolayı, bu yerlerdeki toplam afet zararı ne kadar; (b). Peki, ben bu bölgeye -bir yılda mı bitirmek istiyorum- bir yılda ne kadar İller Bankası yardımı yolluyorum; o da (a). (b)'yi (a)'ya bölersiniz, bir katsayı çıkar, ona da 1 ekleyip de, o katsayıyı tüm göndereceğinizle çarpar da belediyelere dağıtırsanız -ki, bu, zaten, diğer afetlerde yapılıyor- o zaman, bir problem olmaz; ama, siz, böyle hesap yaptığınız zaman, bunu ciddî bir hesaba dayandırmadan, ciddî bir projeye dayandırmadan, sadece gelip, birtakım belediyelere yardım verirseniz ve verdiğiniz o yardımlar da, maalesef, hep MHP'li belediyelere olursa, o zaman, ben demem; ama, birisi, yahu, niye Allah bu afeti hep MHP'li belediyelere vermiş der. Onun için...

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) – Konuştukların anlaşılmıyor...

ASLAN POLAT (Devamla) – Ben bir şey demiyorum; ama, bunu size derler diyorum.

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) – Sen neden demiyorsun?

ASLAN POLAT (Devamla) – Ben, niye demiyorum; çünkü, biraz oradan bizim de menfaatımız var da, onun için demiyorum.

Şimdi, gelelim öbür noktaya. Öbür nokta da şu...

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) – Menfaatınız...

ASLAN POLAT (Devamla) – Menfaatımız da, işte, ilçelerde... Pazaryolu'na, Hınıs'a para verdiniz de, onun için ben sustum, yoksa susacak değildim.

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) – Başka belediye yok mu?

ASLAN POLAT (Devamla) – Bizden iki belediye var, başka yok.

Çat'a söz verdiniz... Çat'a da vermediniz, istifa etti gitti belediye başkanı; onu da unutmadım yani. Başkan akşam bana telefonda dedi ki: "Çat'ı da koyduk; ama, afet almadım." Belediye başkanı da istifa etti; onu da hiç unutamıyorum; sıkıntısı bende çok.

Şimdi, bakın Başkanım bir şey daha söyleyeceğim; çok önemli; o da şu: Madenköprü Belediyemiz, size demiş ki, bana bir içmesuyu altyapısı yapacaksın. Siz de demişsiniz ki, ben, senden, buna yüzde 20 katsayı istiyorum. Gayet doğal, bir şey söylemiyorum, 10 000'den fazla nüfussunuz; ama, bir şey anlatmak için söylüyorum. Proje ne kadar; 200 milyar. Yüzde 20'si ne yapar; 40 milyar. Siz, o belediyeye ayda ne kadar yolluyorsunuz; 3 milyar... 3 milyar lira yolluyorsunuz, o belde belediyesi, işçi ve memur maaşına 4 milyar lira yatırıyor.

BAŞKAN – Sayın Polat, süreniz bitmek üzere; toparlayın lütfen.

ASLAN POLAT (Devamla) – Şimdi, bir belediyeye İller Bankasından ayda 3 milyar lira geliyorsa, o gelen 3 milyar lirayla 40 milyar lirayı ne kadar zamanda ödeyebilir; altı yedi ayda ödeyemez, onbeş ayı filan bulur. Onbeş ay içinde o belediye hiç kimseye maaş vermeyecek mi, işçilik almayacak mı?

Onun için, bu Bilgi İşlem Merkezi hayırlı olacak, siz de, bütün belediyelere gönderdiğiniz paraları, onların işçi paralarını, onların altyapı masraflarını, sürekli olarak, 24 saat göreceksiniz, gördüğünüze göre de, o mağdur olan belediyelere ödenek göndereceksiniz diye düşünüyorum ve gönderirken de, bir adil hesapla, demin bahsettiğiniz hesapla göndereceğinize inanıyorum; yoksa, bu son afette olduğu gibi, biraz milletin itiraz edeceği yere göndermeyeceğinizi umut ediyorum.

Netice olarak, bu kanunun hayırlı olmasını diliyorum. İnşallah, bir gün de, mühendislere, memurlara bu dediğim maaş katsayılarını getirirsiniz, zevkle onu da çıkarırız.

Hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Burdur Milletvekili Sayın Mustafa Örs'te.

Buyurun Sayın Örs.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 319 sıra sayılı İller Bankası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tasarının bu maddesi, 4759 sayılı Kanuna İller Bankası Genel Müdürlüğü merkez teşkilatında yardımcı birim olarak yedi adet şube müdürlüğünden oluşan Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı kurulması için madde eklenmesini öngörmektedir.

On yıl önce banka ortak idarelerinden belediye sayısı 1 984, bugün ise bu sayı 3 215'tir; ancak, buna karşılık, yatırım programlarında ise sayı 1 240'tan 2 653'e yükselmiştir. Çağın ihtiyaçlarına orantılı olarak, yatırımın bu orandaki artışı normal görülmektedir. Buna karşılık personel sayısında da fazla bir değişiklik yoktur, 4 060’dan 3 462’ye düşerek, yüzde 15'lik gibi bir azalma olmuştur.

Personel konusu gündeme geldiği için, burada bir şeyi arz etmek istiyorum. Bayındırlık Komisyonunda, personelle ilgili maaş ve prim konusu gündeme gelmişti, bu konunun, personel kanununda değişiklik yapılarak, toplu olarak düzenlenmesinde fayda olduğunu mütalaa ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Örs, bir dakika...

Lütfen hatibi dinleyelim.

Arı kovanı gibi burası, uğulduyor, hiç buradan duyulmuyor.

Lütfen sayın milletvekilleri, siz de yoruldunuz, biz de yorulduk, dinleyelim, bitirelim şunu.

Buyurun efendim.

MUSTAFA ÖRS (Devamla) – İhtiyaçların artması ve yeniden yapılanmak mecburiyetinde olan İller Bankası Genel Müdürlüğünde teknolojiye uygun, güvenli çalışan bir bilgi sistemi ağının oluşturulması, bankamızın ve belediyelerimizin sorunlarının azaltılması bakımından şarttır ve mutlaka da sağlanmalıdır.

Bilgi sistem çalışmaları planlanmalı, personel, donanım, iletişim, yerleşim gibi ihtiyaçlar tespit edilmelidir. Bu alanlarda teknoloji takip edilip, uygulama faaliyetlerinde bulunulmalıdır. Hizmetlerin etkin, verimli, koordineli ve süratli yapılması için, gerekli önlemler alınmalı, düzenlemeler ve denetimler mutlaka yapılmalıdır.

Sonuç olarak, yeniden yapılanma çerçevesinde İller Bankasının etkinliğinin artırılmasını, özerk ve gerçek bankacılık kurallarını uygulayarak, ihtisaslaşmış, yatırım yapan, yatırım yaptıran, çok zor şartlarda olan belediyelerimize daha çok hizmet eden bir kuruluş olmasını temenni ediyorum. Hayırlı olması dilekleriyle, hepinize, Yüce Heyetimize ve milletimize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Örs, teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, 2 nci madde üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum :

GEÇİCİ MADDE 1. – Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce 4759 sayılı Kanunun 2 nci maddesi gereğince tahsil edilip, Bankaca muvakkat hesaba alınmış ve alınacak paylar, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra ortaklık payları olarak Banka sermayesine eklenir.

BAŞKAN – Geçici madde 1 üzerinde grupları adına söz isteyen?.. Yok.

Erzurum Milletvekili Aslan Polat, şahsı adına söz istedi.

Sayın Polat, konuşmak istiyor musunuz?

ASLAN POLAT (Erzurum) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Polat.

Şahsı adına Eskişehir Milletvekili Sadri Yıldırım; buyurun efendim.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 319 sıra sayılı İller Bankası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının geçici maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinize, aziz milletimize ve tüm benliğiyle bizleri dinleyen belediyelere, şahsım adına saygılarımı sunuyorum.

4759 sıra sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre, İller Bankası, il özel idareleri ile belediye ve köy idarelerinin kuracakları birliklere maddî destek sağlayan, özel hukuk hükümlerine tabi, tüzelkişiliği haiz bir kalkınma ve yatırım bankasıdır. Anayasanın 127 nci maddesine göre de, tüm mahallî idarelerimizin bankasıdır; yani, belediyelerin bankasıdır.

Bir ülkenin kalkınmasından bahsedebilmek için, şehirlerimizin, ilçelerimizin, kasaba ve köylerimizin altyapı hizmetlerinin, kanalizasyonunun yapılmış olması, yolların yapılmış olması, şehir imar planlarının gerçek manada gerçekleşmesi, belediyenin ana hizmetlerinin gerçekleştirilmiş olması, her belediyenin arıtmasını yapması gerekir; ama, maalesef, iktidarlar, kendinden olmayan belediyelere ve köylere, kanunî hakları olduğu halde, İller Bankasından verilecek yardımları ve paraları engellemekte; dolayısıyla, millete yapılacak hizmetleri engellemektedir.

Eskişehir İlinde Doğru Yol Partisinin 5 ilçe, 6 belde belediyesi olduğu halde, tüm belediyelerimiz sıkıntı içinde, borç içindedir. Seçimden bu yana maaş almayan belediye başkanımız vardır. Yine, iki aydır tüm personeline maaş ödeyemeyen belediyeler vardır. Misal istiyorsanız, Mihalıççık İlçesine bağlı Yunusemre Belediyemiz, Günyüzü İlçesinin Gümüşkonak Belediyesi ve yine Sivrihisar İlçesinin Dümrek Belediyesi var. Yani, tüm muhalefet belediyeleri borç ve sıkıntı içerisindedir. Öyleyse, değerli milletvekilleri, iktidarlar ve siyaset İller Bankasından elini çekmeli, İller Bankası da, tarafsız olarak bütün belediyelere karşı görevini yapmalıdır. Hizmetlerin görülmesi için, İller Bankası, borçlu belediyelerin aylık kanunî paylarından, borçlarına karşılık yarısını kesmeli, yarısını belediyelere vermelidir.

Yine, görüşmekte olduğumuz tasarıyla sermayesi arttığına göre, belediyelerin paylarının da artırılması gerekir.

Yine, belediyelerin İller Bankasından aldığı proje karşılığı kredilerini de eski olduğu gibi, onbeş seneye çıkarmalıdır; şimdi, beş yıldır, bunu onbeş seneye çıkarmalı ve faizleri de yüzde 70'ten yüzde 20'lere düşürmelidir. Böylece, bu belediyeler kalkınır, amme hizmeti verir, vatandaş da hizmet görür diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Geçici maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 3 üncü madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Karabük Milletvekili Sayın Mustafa Eren konuşacaklar. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MUSTAFA EREN (Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İller Bankası, belediyelerimiz için gerçekten çok büyük önem arz eden bir kuruluştur. Belediye başkanlarımız, İller Bankasını, hep dertlerine çare olarak, bir çözüm yeri olarak görmüşlerdir; ancak, zaman zaman, belediyelerimizin üvey evlat muamelesi gördüğü de bir gerçektir.

Yeni kurulan belediyeler, bankadan almış oldukları payları mevcut belediyelerin paylarından aldıklarından, belediyelerimizin gelirleri sürekli azalmaktadır. Diğer yandan ise, belediyelerimizin, gerek İller Bankasına olan borçları gerekse sigorta ve vergi dairesine olan borçları ay başında otomatikman kesilmektedir.

Vatandaşa hizmet etmekten başka düşüncesi olmayan belediye başkanlarımız, her ay başı, İller Bankasının yolunu tutmakta ya da yöre milletvekillerinden yardım istemektedir. İkrazlar Dairesinden alacağı güzel haberler onların moralini yükseltmekte, alacakları menfi haberler ise, onları, âdeta kahretmektedir; ancak, İkrazlar Dairesinde görmüş oldukları babacan muamele, hepsinin yüreğine su serpmektedir. Eski bir belediye başkanı olarak da, İkrazlar Dairesi başkan ve personeline de şükranlarımı arz ediyorum.

Hizmet ve personelin maaşını ödemekten başka bir düşünce ve gayreti olmayan belediye başkanlarımızın sıkıntıları mutlaka giderilmelidir.

Belediyelerimizin paylarından kesinti yapılırken, mutlak surette, belediyelerin personel maaşları olarak ödeyeceği miktar kesinti dışında bırakılmalıdır.

Bir yılda, mazota yüzde 113 zam gelirken, belediyelerin hizmet kalemlerine sürekli zam gelirken, belediyelerimizin darboğaza girmemesi mümkün değildir.

Belediyeler, memur almak istediklerinde, ilgili bakanlıktan izin almak zorundadır; ancak, diğer yandan da, maaşını, merkezî hükümetin tayin etmiş olduğu memurların maaşını, belediye bütçesinden ödemek zorundadırlar.

Değerli milletvekilleri, Emlak Vergisi tahsilatları, artık, günümüzde, belediyelerimize büyük yük getirmeye başlamıştır. Örnek vermek gerekirse, 1986 yılında, ilk Emlak Vergisi çıktığında, bir yılda topladığı Emlak Vergisiyle, belediye personelinin on aylık maaşını ödeyen bir belediyemiz, bugün bir yılda topladığı Emlak Vergisiyle, ancak onbeş günlük personel maaşını ödeyebilmektedir.

Belediye başkanlarımız, hizmet yapabilmek adına, bir çöp kamyonu, bir itfaiye aracı alabilmek için Çevre Bakanlığının, park bahçe düzenlemesi yapabilmek için, fondan para alabilmek için Turizm Bakanlığının ya da diğer fonlardan istifade edebilmek için Mahallî İdareler Genel Müdürlüğünün kapısını aşındırmaktadır. Değişik kurumlarda olan ve belediyelerimizin hizmetine tahsis edilmekte olan bu fonların birleştirilmesinde büyük fayda vardır.

Beşikten mezara kadar yaşamın her safhasında ihtiyaç duyulan belediyelerimizin ekonomik sıkıntısı acilen giderilmelidir. Yıllardan beri çıktı çıkacak denilen mahallî idareler yasası, bir an evvel Meclisimizin gündemine gelmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; afet kapsamına alınan belediyelerin tespiti yapılırken, çok sağlıklı tespitler yapıldığı kanaatinde değilim; Sayın Bakanımız da bunu teyit ettiler. Ancak, Sayın Bakanımız bir husus daha dile getirdiler "yanlış yapılan bir uygulama varsa, bunu da düzeltiriz" dediler. Düzeltilmesi açısından, bir hususu, Sayın Bakanımızın bilgilerine arz etmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, size söylüyorlar.

MUSTAFA EREN (Devamla) – Karabük ili ve ilçelerindeki belediyelerimiz, iki yıldan beri, afetle ilgili olarak, yardım kapsamındaydı ve Eylül 1999'da çıkan kararnamede Karabük yöresi afete maruz bölge ilan edildi; ancak, ne yazık ki, 8 Şubatta çıkan kararnamede Karabük yöresi afet bölgesinden çıkarıldı. Afet yardımı alırken, afete maruz bölge ilan edilen bir il ve ilçeleri daha sonra afet kapsamından nasıl çıkartılıyor? Herhalde bunda bir yanlışlık var. Sayın Bakanımız da yanlışlığın düzeltileceğini ifade etti. İnşallah düzeltilir, buradaki arkadaşlarımızın sıkıntısı da ortadan kalkar.

Değerli arkadaşlarım, bu, şu açıdan önemli: Belediyelerimiz, 2000 yılı bütçesini yaparken, gelir kalemlerini, afetten alacakları paylara göre ayarlamışlardı; ama, şu anda bu payları kesildiği için, belediyelerimiz zaten sıkıntı içerisinde, bir de üstüne üstlük geldiği zaman, belediyelerimiz personel maaşını ödemekte sıkıntı çekmektedirler.

Değerli milletvekilleri, İller Bankası belediyelerimizin altyapı hizmetlerini yapmakta, projelerini yaptırmakta, ihalesini yaptırmakta, kontrollüğünü yaptırmakta, ücretini de belediyelerimizin almış olduğu paylardan kesmektedir. Biraz önce, değerli arkadaşım ifade etti; bu şuna benziyor: Davul belediyelerin boynunda, tokmak İller Bankasının elinde. Kötü yapılan işlerin sorumlusu hep belediye başkanı oluyor.

Süremizin kısıtlı olduğunu biliyorum. Onun için, sözü fazla uzatmak istemiyorum; ancak, şunu da ifade etmek istiyorum:

İller Bankası, hep belediyeler bankası olarak geçiyor, ama ne yazık ki İller Bankasının yönetiminde belediyeleri temsilen bir tek belediye başkanı yok. Genel kurulda, belediyeleri temsilen belediye başkanı var; ancak, İller Bankasının yönetim kurulunda belediyeleri temsilen hiçbir arkadışımız yok. Kanunda bir değişiklik yapılırsa, belediyelerimizi temsilen de orada bir arkadaşın bulunmasında büyük fayda var; çünkü, belediyelerin halinden ancak belediye başkanları anlar.

Değerli arkadaşlarım, on yıl belediye başkanlığı yaptım; bu sıkıntıyı çok iyi biliyorum; ay başı geldiğinde belediye başkanlarının yürekleri bir farklı atmaya başlar; çünkü, çalıştırdığı insanın, personelinin maaşını vermek, yaptığı hizmetlerin karşılığında, müteşebbüse ödeme yapmak zorunda; ama, bunları yapamayan bir belediye başkanının huzur içerisinde olması da, takdir edersiniz ki mümkün değil.

Ben, bir temennimle sözlerime son vermek istiyorum. Bu ay içerisinde mübarek Kurban Bayramını kutlayacağız. Belediyelerde çalışan bütün personelimizin ve belediye başkanlarımızın, gönül huzuru içerisinde bayramlarını geçirmeleri için, herkes gibi onların da bayramlarını yapması için, İler Bankasının, en azından bu ay, belediyelerden yapacağı kesintileri yapmamasını, herkesin, bayramı bayram gibi kutlamasını arzu ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Sayın Bakanın da bayramı göz önünde tutacağına inanıyorum efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz yerimden arz etmek istiyorum.

Konuşmacımızın, özellikle son cümlesinde iyi bir temennisi vardı...

BAŞKAN – Düzelttim efendim... Bendeniz fark ettim ki Sayın Bakan dalgın, düzelttim efendim; Sayın Eren'in ifade ettiği gibi, bir müjde vereceğini, Sayın Bakanın ifade edeceğini ifade ettim efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Kurban Bayramı münasebetiyle belediyelerden yapılmakta olan kesintinin bu ay için yapılmaması hususunu, özellikle Sayın Bakanımızın hassasiyetle üzerinde durarak gerçekleştireceği inancındayım.

BAŞKAN – Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Ankara) – Hayır efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Yardımcı olacaklar.

BAŞKAN – "Yardımcı olmaya çalışıyorum" diyor. Zapta geçmemek... Fark ettiniz değil mi efendim. Sayın Bakan da eski politikacı efendim.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Hiç değilse yarı paraları ödensin.

BAŞKAN – Aman efendim... Ne olur pazarlık yapmayın. Parlamento üzerinde pazarlık yapmayın.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Belediyeler perişan.

BAŞKAN – Hükümet gereğini yapar efendim.

Erzurum Miletvekili Sayın Aslan Polat?..

ASLAN POLAT (Erzurum) – Konuşmayacağım.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim efendim.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.– Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde grupları adına söz talebi?.. Yok.

Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat?..

ASLAN POLAT (Erzurum) – Konuşmayacağım.

BAŞKAN – Söz istemiyorsunuz.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tümünü oylamadan evvel, bir sayın milletvekili, 86 ncı maddeye göre, oyunun rengini belli etmek için söz istemiştir.

Sayın Cevat Ayhan lehte aleyhte?.. Lehte herhalde değil mi?

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Lehte...

BAŞKAN – Evet, lehte istemişsiniz... Pardon...

ALİ IŞIKLAR (Ankara) – Oylansın...

BAŞKAN – Efendim, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre söz veriyoruz. Niye itiraz ediyorsunuz?..Sayın Ayhan bugün hiç konuşmadı.

MUSTAFA GÜL (Elazığ) – Hani çabuk bitecekti?

BAŞKAN – Hayır efendim, Sayın Ayhan herhalde bu sözü istedi ki -Sayın Bakan yoktu- bir yanlışlık olmasın diye hatırlatma yapacak.

Buyurun efendim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – İller Bankasının sermaye tezyidiyle ilgili kanun tasarısında oyumun rengini lehte ifade etmek üzere söz aldım; sebebi de şudur: İller Bankasının değerli mensupları, çalışkan ve bilgili mühendisleri, idarecileri 3 000 belediyenin su ve kanalizasyon hizmetlerini, imar hizmetlerini, planlama hizmetlerini yaparlar; ancak, tabiî, kaynaklar yetersiz olduğu için bu talepleri de karşılayamamanın üzüntüsünü çekerler. Artırılan sermaye bugün için bir merhaledir; ama, sermayesinin daha çok artırılıp İller Bankasının bu hizmetleri daha süratli yerine getirmesi, çevre kirliliği bakımından da fevkalade mühimdir. Akarsularımız ve göllerimiz, maalesef, bu hizmetler yapılamadığı için süratle kirlenmektedir. Mesela Karakaya Baraj Gölü, Malatya'nın kanalizasyonuyla dolmaktadır. Birçok gölümüz, akarsuyumuz kirlenmektedir; yani, süratle dış krediler bularak, Dünya Bankası ve uluslararası kurumlardan düşük maliyetli finansman kaynakları bularak İller Bankasına kaynak tahsis edip şehir ve kasabalarımızın içme suyu ve kanalizasyonlarının süratle ikmali gerekmektedir. Medenî bir yaşayışın bunlar icaplarıdır diye bunu ifade etmek için söz aldım.

Bir diğer meseleyi de, değerli İller Bankası yöneticilerinin ve Muhterem Bakanın dikkatine sunmak üzere ifade ediyorum. Tabiî, kendileri belediyelerin altyapılarını ihale ediyorlar, su ve kanalizasyonlarını; dikkatli de hizmet ediyorlar; ama, dün olduğu gibi bugün de mühendis bakımından açıkları vardır; yeterli sayıda mühendisleri yoktur. Tabiî, kontrolde eksiklikler olur, sıkıntılar olabilir. Bu kanalizasyon ve içme suyu şebekeleri de sonra o beldelerin ve şehirlerin halkına onlarca yıl hizmet ederler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEVAT AYHAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, süreniz bitti; ama, toparlarsanız...

CEVAT AYHAN (Devamla) – Peki, teşekkür ederim; toparlıyorum.

Bunların inşaı sırasında sorumluluk, tabiî, ihale yönünden İller Bankasına aittir şüphesiz; ama, belediyeler de kendi bölgelerinde kendi mühendisleriyle, teknisyenleriyle onlara yardımcı olmaya hazırdırlar. Bu işbirliğinin mutlaka daha geniş yapılması, yapılan inşaatların teknik standartlara uygun ve uzun ömürlü olması bakımından da mühimdir.

Bir üçüncü noktayı da kısaca arz edip, sözüme son vereceğim; o da şudur: Tabiî, deprem bölgesinde aşağı yukarı 100 küsur, 140 civarında belediye vardır. Bunların altyapıları harap olmuştur, su ve kanalizasyon... Bunları ihale ediyorlar; teşekkür ederiz.

Tabiî, burada kanalizasyonları öncelikle dikkatinize arz etmek istiyorum: Suyu akan yerde kanalizasyonlar yapılmazsa, önümüzdeki dönemde oralar, sokaklar -affınıza sığınarak ifade edeyim- birer lağım çukuru haline gelir; çünkü, kanalizasyon şebekelerinin hepsi kırılıp, dökülmüştür. Bu kanalizasyon inşaatlarının sudan daha önce bitirilmesi, aciliyet kesp ediyor. Bölgede bulaşıcı hastalık ve mikrobik şeylerin yaygınlaşmaması için diyorum...

Sayın Bakana ve İller Bankası camiasına başarılar diliyorum, hürmetlerimi arz ediyorum.

BAŞKAN – Oyunuzun rengini söylemediniz efendim?..

CEVAT AYHAN (Devamla) – Oyumun rengini başta arz ettim Muhterem Başkan, lehte olarak söz aldığımı ifade ettim. (FP, MHP, ANAP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hayırlı olsun efendim; tasarı, kanunlaşmıştır.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Ankara) – Sayın Başkan, bütün arkadaşlara teşekkür etmek isterim.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Ankara) – Evet.

BAŞKAN – Ama, kapattım.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI KORAY AYDIN (Ankara) – Peki, tamam.

BAŞKAN – Ben, adınıza, teşekkür ettim.

Efendim, şimdi, Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne Bağlı Kurum-Okul ve Kuruluşlara Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun Adının ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilatı ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının görüşülmesine başlayacağız.

5. – Tarım Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü ile Ziraî Mücadele ve Ziraî Karantina Genel Müdürlüğüne Bağlı Kurum-Okul ve Kuruluşlara Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun Adının ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilâtı ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/478, 1/474, 1/454) (S. Sayısı : 318)

BAŞKAN – Hükümet?..Burada.

Komisyon ?..Yok.

Sayın milletvekilleri, sırasıyla da komisyon ve hükümeti arasam, hükümet burada; ama, komisyonlar yok. Çalışma süremizin bitmesine de 10 dakika kaldığından hepinize teşekkür ederek, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 2 Mart 2000 Perşembe günü, alınan karar gereğince, yine saat 13.00'te toplanmak üzere, Birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati :19.45

VI.– SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Yalova-Armutlu’da denize sıfır alanda inşaat izni veren belediyeye yapılacak işlemlere ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı (7/1310)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

Yalova’nın Armutlu İlçesinde ağaçlar kesilerek, İhlas Holding’e Sit alanında denize sıfır 10 kat inşaata imar verildiği basında belirtilmektedir.

1. Deniz kenarından 100 metre geride inşaat zorunluluğu olduğuna göre, böyle imar izni veren belediyelere karşı ne gibi yaptırımlar uygulayacaksınız?

T.C.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 1.3.2000

Sayı : B.09.0.APK.0.22.00.00.17/257

Konu : İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın yazılı soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 30.7.1999 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/310-1136/3222 sayılı yazınız.

b) 13.9.1999 gün ve B.09.0.APK.0.22.00.00.17/757 sayılı yazımız.

İlgi (a) yazınız ilişiğinde alınan, İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın Yalova-Armutlu’da denize sıfır alan içerisinde inşaat izni veren Belediyeye yapılacak olan işlem konusunda, Bakanlığımıza yöneltmiş olduğu (7/310-1136) Esas no. lu yazılı soru önergesi Bakanlığımızca incelenmiş, ancak ilgi (b) yazımızla Yalova Valiliğinden bilgi istendiği ve Marmara Depremi nedeniyle Yalova Valiliğinin (Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü) çalışma koşullarındaki yoğunluk ve imkânsızlıklar nedeniyle yeterli bilgilerin ileri bir tarihte verilebileceği ifade edilmişti.

Yalova Valiliğince (Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü) mahallinde yapılan inceleme Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğümüze gönderilmiş olup, Genel Müdürlüğümüzce verilen cevabî yazımız ve ekleri ilişikte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Koray Aydın

Bayındırlık ve İskân Bakanı

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın (7/310-1136) Esas Nolu

Yazılı Soru Önergesinin Soru ve Cevabı

Soru :

Yalova’nın Armutlu İlçesinde ağaçlar kesilerek, İhlas Holding’e Sit alanında denize sıfır 10 kat inşaata imar verildiği basında belirtilmektedir.

(*) 1.10.1999 tarihli 1 inci Bir. tutanak dergisinde yer alan 7/310’a ek cevap.

Eki hacimli olduğundan bastırılmamıştır. Kanunlar-Kar. Md. dosyasındadır.

1. Deniz kenarından 100 metre geride inşaat zorunluluğu olduğuna göre, böyle imar izni veren belediyelere karşı ne gibi yaptırımlar uygulayacaksınız?

Cevap :

Soru önergesine konu olan alana ait 1/1 000 ölçekli imar planları; turistik tesis alanı (TAKS=0,30, KAKS=0,60) yapılanma koşulları ve yürürlükteki Kıyı Kanunu kapsamında 19.7.1984 tarihinde Bakanlığımızca onanmış (EK 1) olup, söz konusu alan 2.11.1990 tarihinde Bakanlığımızca onanlı 1/25 000 ölçekli Bursa Kıyı Kesimi Çevre Düzeni İmar Planında da Turizm+11 inci Konut” kullanımında kalmaktadır (EK 2).

Ancak daha sonra söz konusu alana ait 25.10.1996 gün ve 1996-M-39 sayılı Belediye Meclis Kararı ile TAKS=0,25, KAKS= 1,25, Aylık Nizam, 5 Kat (EK 3) ve 24.8.1998 gün ve M-16 sayılı Belediye Meclis Kararı ile E-0, 70 hmaks=15,50 yapılanma koşulları ile (EK 4) 1/1 000 ölçekli imar planı tadilatlarının Belediyesince onaylandığı belirlenmiştir.

3194 sayılı İmar Kanununun 9 uncu Maddesi uyarınca Bakanlığımızca onanlı 1/25 000 ölçekli çevre düzeni imar planlarında yapılacak olan plan tadilatları ve/veya revizyonları Bakanlığımızca yapılmaktadır.

Bu nedenle Bakanlığımızca 2.11.1990 tarihinde onanlı çevre düzeni imar alanında plan değişikliğinin Bakanlığımızca onanmadan Belediyesince 25.10.1996 ve 24.8.1998 tarihlerinde onanan 1/1 000 ölçekli imar planlarının yasal geçerliliği bulunmamaktadır.

2. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Şişli Terakki Lisesi hakkında ortaya atılan bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1319)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

26.1.2000

Veysel Candan

Konya

İstanbul’da kurulu bulunan Şişli Terakki Lisesi bir vakıf okuludur. Vakıflar ve Millî Eğitim Bakanlığı tarafından denetlenmesi gereken bu okul siyasî baskılar sonucunda bir takım usulsüzlüklerin meydana geldiği basından anlaşılmaktadır.

Bu sebeple;

1. Şişli Terakki Lisesi öğrenci alımlarında bir usulsüzlük var mıdır?

2. Bazı öğrencilerin para karşılığı ders geçtikleri doğru mudur?

3. Şişli Terakki Lisesi en son Bakanlığınızca ne zaman denetlenmiştir? Denetleme raporunda bir usulsüzlüğe rastlanmış mıdır?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 29.2.2000

Araştırma Planlama ve

Koordinasyon Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/551

Konu : Soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 3.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1319-3915/9424 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’ın “ Şişli Terakki Lisesi hakkında ortaya atılan bazı iddialara ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Yapılan araştırma sonucu; İstanbul’da eğitim ve öğretim faaliyetini sürdüren Terakki Vakfı Özel Şişli Terakki Lisesinde :

1. Öğrenci alımlarında bir usulsüzlüğün olmadığı,

2. Bazı öğrencilerin para karşılığı ders geçtiği iddiasının gerçeği yansıtmadığı,

3. Bakanlığımız müfettişlerince, en son 1996-1997 öğretim yılında genel denetim yapıldığı ve denetim sonucunda herhangi bir usulsüzlüğe rastlanmadığı

anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

3. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, Adıyaman ve GAP Bölgesindeki illere yapılan yatırımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (7/1323)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğinin yapılmasını arz ederim.

Mahmut Göksu

Adıyaman

1. 1999 yılı için Adıyaman’a verilen KOBİ tutarı ne kadardır?

2. 1999 yılında Adıyaman’da hammadde sıkıntısı çeken işletmelere verilen işletme kredisi tutarı ne kadardır?

3. Desteklenen işletme sayısı kaçtır, bunlar hangileridir?

4. Devlet yatırımları itibariyle Adıyaman kaçıncı sıradadır?

5. Adıyaman’ın ülke ekonomisine katkısı (petrol, vergi vb) nedir, iller sıralamasında kaçıncı sıradadır?

6. Adıyaman’ın personel giderleri ve cari harcamalar dahil 2000 malî yılı bütçesinden aldığı pay nedir?

7. Son 5 yılın bütçesinde Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya, Kahramanmaraş ve Adıyaman’a verilen yatırım ödeneği miktarı ayrı ayrı ne kadardır?

8. Son 5 yılda Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya, Kahramanmaraş ve Adıyaman Belediyelerine yapılan yardım miktarı ayrı ayrı ne kadardır?

9. 2000 Malî Yılı Bütçesinden GAP Bölgesindeki illere yapılması planlanan yardım miktarı ve türü nedir?

T.C.

Devlet Bakanlığı 29.2.2000

Sayı : B.02.0.0.10/01-5488

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 3.2.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1323-3939/9457 sayılı yazısı.

Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği, Sayın Başbakanımızın da tarafımdan cevaplandırılmasını istediği yazılı soru önergesine verilen cevaplar ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Yılmaz

Devlet Bakanı

T.C.

Devlet Bakanı ve 29.2.2000

Başbakan Yardımcılığı

Sayı : B.02.0.001/00419

Devlet Bakanlığına

(Sn. Mustafa Yılmaz)

İlgi : 10.2.2000 gün ve B.02.0.010/031/5353 sayılı yazısı.

Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, 7/1323-3939 esas no.lu yazılı soru önergesinde Bakanlığımı ilgilendiren bölümlere ait bilgiler ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinizi rica ederim.

Dr. Devlet Bahçeli

Devlet Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Adıyaman Milletvekili Sn. Mahmut Göksu’nun TBMM Başkanlığına

Verdiği Soru Önergesiyle İlgili Açıklama Notu

1. 1999 yılı için Adıyaman’a verilen KOBİ tutarı ne kadardır?

1999 yılı içinde Adıyaman İline tahsis edilen KOBİ kredileri toplam tutarı 990 900 000 000 TL. dır.

2. 1999 yılında Adıyaman’da hammadde sıkıntısı çeken işletmelere verilen işletme kredisi tutarı ne kadardır?

26.2.1999 tarih ve 99/12477 sayılı karar kapsamında 1999 yılında Adıyaman’daki firmalara Türkiye Kalkınma Bankası tarafından toplam 718,5 milyar TL. işletme kredisi tahsis edilmiştir. Bu firmalardan gerekli girişimlerde bulunanlara 174,75 milyar lira ödeme yapılmıştır.

3. Desteklenen işletme sayısı kaçtır, bunlar hangileridir?

Desteklenen işletme adedi işletme kredisi açısından yedidir.

4. Devlet yatırımları itibariyle Adıyaman kaçıncı sıradadır?

1983-99 döneminde Adıyaman İline 12,9 trilyon liralık teşvik belgesi öngörülmüştür. 80 il içinde öngörülen toplam teşvik belgesi miktarı bakımından Adıyaman İli 29 uncu sırada yer almaktadır. Diğer taraftan kamu yatırımları açısından, 2000 yılı yatırım programı ile tahsis edilen ödenekler dikkate alındığında, diğer illerimizi de ilgilendirdiği için muhtelif iller kapsamında yer alan yatırımlar ve mahallî idarelerin yatırım programında yer almayan yatırımları hariç olmak üzere, Adıyaman İlimiz, tahsis edilen 10.8 trilyon TL. ödenekle 81 il içinde 47 nci sırada yer almaktadır.

1983-99 Döneminde iller itibariyle teşvik belgeli yatırımlar listesi Ek: 1’de yer almaktadır.

5. Adıyaman’ın ülke ekonomisine katkısı nedir, iller sıralamasında kaçıncı sıradadır?

1998 yılı GSYİH değerleri itibariyle Adıyaman İlinin yurt ekonomisine katkısı 561 milyar liradır (1987 sabit fiyatlarıyla). Bu ise Adıyaman’ı ülke genelinde 80 il içinde 44 üncü sıraya oturtmaktadır. Öte yandan, Adıyaman genel bütçe gelirleri açısından 1993-97 yılları verilerine göre 80 il içinde 50 nci sırada yar almaktadır. (31.5 milyon dolar).

6. Adıyaman’ın 2000 malî yılı bütçesinden aldığı pay nedir?

Adıyaman İline 2000 yılı için planlanan kamu yatırımları 11 trilyon lira olup, cari harcamalar ile ilgili rakam Maliye Bakanlığından temin edilebilir.

7. Son beş yılın bütçesinde Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya, Kahramanmaraş ve Adıyaman’a verilen yatırım ödeneği miktarı ayrı ayrı ne kadardır?

Son beş yılda anılan illere verilen kamu yatırım ödenekleri (cari fiyatlarla) şöyledir :

(milyon TL)

1996 1997 1998 1999 2000

Gaziantep 6 317 556 13 327 701 32 868 004 42 367 204 111 562 004

Malatya 2 158 600 4 362 101 10 316 352 10 964 803 21 477 102

Şanlıurfa 6 892 773 25 581 292 40 193 803 35 363 317 65 401 804

K.Maraş 1 760 719 4 793 300 16 199 100 60 633 252 129 568 900

Adıyaman 693 751 1 669 304 3 964 701 4 375 506 11 022 746

8. Son beş yılda Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya, Kahramanmaraş ve Adıyaman Belediyelerine yapılan yardım miktarı ayrı ayrı ne kadardır?

Son beş yılda Adıyaman, K. Maraş ve Malatya İllerine Teşkilâtımız bütçesinde yeralan Mahallî İdareler Ödeneğinden yapılan yardımların tutarı (1999 fiyatlarına göre) aşağıdadır. Gaziantep ve Şanlıurfa İlleri Kalkınmada Öncelikli Yöreler kapsamında olmadığından, anılan ödenekten yararlanamamışlardır.

Son Beş Yılda DPT Tarafından Belediyelere Yapılan Yardımlar (1999 fiyatlarıyla) :

(milyon TL)

1995 1996 1997 1998 1999 Toplam

Adıyaman 13 053 52 702 26 637 21 588 12 000 128 980

K. Maraş 21 474 116 767 37 799 36 699 33 720 246 459

Malatya 21 053 98 815 51 045 36 647 24 000 231 560

Ayrıca İçişleri Bakanlığı Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü tarafından son beş yılda anılan illere yapılan yardımlara ilişkin bilgiler Ek : 2’de yer almaktadır.

Bunlara ilâveten, Turizm Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı gibi bazı kamu kurum ve kuruluşları tarafından bu belediyelere destek sağlanmaktadır.

9. 2000 Malî Yılı Bütçesinden GAP Bölgesindeki illere yapılması planlanan yardım miktarı ve türü nedir?

2000 yılı içinde herhangi bir ilimize yapılması planlanan yardım miktarı birçok kamu kurum ve kuruluşunu ilgilendirmektedir (Maliye Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı, Turizm Bakanlığı vb). Ancak 2000 Yılı Kamu Yatırım Programında bu illere tahsis edilen ödenek miktarları Ek : 3’te yer almaktadır.

 

 

 

 

 

 

 

SAYFA 301’DEN 325’E KADAR FİLME ALINACAK!

T.C.

İçişleri Bakanlığı 21.2.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B050APK0080004-3.63-1/353

Konu : Yazılı soru önergesi

DevletBakanlığına

İlgi : 10.2.2000 tarih ve B.02.0.010/031.5353 sayılı yazınız.

ilgi yazınız ekinde Bakanlığımıza gönderilen Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun yazılı soru önergesinde yer alan hususlar Bakanlığımızca incelenmiş ve gerekli bilgiler ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

 

 

 

 

 

 

 

SAYFA 327’DEN 329’A KADAR FİLME ALINACAK!

T.C.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 21.2.2000

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği

Sayı : B.14.0.BHİ 01-59

Konu : Yazılı soru önergesi.

Sayın

Mustafa Yılmaz

Devlet Bakanı

İlgi 10.2.2000 tarih ve 5353 sayılı yazınız.

Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun Sayın Başbakana tevcih ettiği, ancak Sayın Başbakanın kendileri adına tarafınızdan cevaplandırılmasını istediği yazılı soru önergesinde Bakanlığımı ilgilendiren sorulara ilişkin cevaplarımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Ahmet Kenan Tanrıkulu

Sanayi ve TicaretBakanı

Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız

Cevap 7 :

Küçük Sanatlar, Sanayi Bölgeleri ve Siteleri Genel Müdürlüğü 96-2000 Yılları Yatırım

Programlarında Yer Alan Organize Sanayi Bölgesi ve Küçük Sanayi Sitesi

Projelerine Yıllar İtibariyle Bütçeden Verilen Ödenekler

(Milyon TL)

İller/Yıllar 1996 1997 1998 1999 2000

Gaziantep 129 051 482 001 188 502 724 023 1 315 003

Şanlıurfa 141 450 159 700 126 002 136 003 200 003

Malatya 950 50 000 100 002 390 002 400 002

K.Maraş 66 050 70 000 285 000 274 001 530 000

Adıyaman 67 000 114 301 161 701 440 001 808 746

Cevap 9 : 2000 Yılı Yatırım Programında GAP İllerinde yeralan Organize Sanayi Bölgesi Projeleri için net 2 trilyon 218 milyar TL, Küçük Sanayi Sitesi Projeleri için net milyon 719 milyar TL. ödenek tefrik edilmiştir.

T.C.

Maliye Bakanlığı 17.2.2000

Sayı : B.07.0.BMK.0.11.600/2449

Konu : Yazılı soru önergesi.

DevletBakanlığına

(Sn. Mustafa Yılmaz)

İlgi : 10.2.2000 tarih ve B.02.0.010/031.5353 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde Bakanlığımıza bir örneği gönderilen ve Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu’ya ait 7/1323 esas no. lu yazılı soru önergesinin Bakanlığımızı ilgilendiren 6 ve 8 inci sorularına ait bilgiler ilişikte gönderilmektedir.

Diğer taraftan önergenin diğer soruları Hazine ve Devlet Planlama Teşkilâtı Müşteşarlıklarını ilgilendirdiğinden, cevaplarının bu kurumlardan sağlanması mümkün bulunmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sümer Oral

Maliye Bakanı

EK : 1

6. Adıyaman İlinin 1999 yıl sonu itibariyle personel ve cari harcamalar dahil toplam bütçe gideri 52 trilyon 289 milyar 760 milyon 759 bin TL. dır.

Bütçenin hazırlanması sırasında ödenekler il bazında dağıtılmadığından 2000 yılı bütçesi ile ilgili rakamlar yıl sonunda belirlenebilecektir.

8. Maliye Bakanlığı Bütçesinden belediyelere yapılan yardımlar aşağıda gösterilmektedir.

Belediyelere Yapılan Yardımlar

(Bin TL)

1995 1996 1997 1998 1999

Gaziantep 145 155 000 87 850 000 980 100 000 172 000 000 330 500 000

Şanlıurfa 103 125 000 136 750 000 374 200 000 165 750 000 304 500 000

Malatya 59 070 000 140 150 000 602 001 000 297 750 000 499 000 000

Kahramanmaraş 41 725 000 158 200 000 439 725 000 372 000 000 629 000 000

Adıyaman 21 950 000 112 650 000 293 200 000 165 000 000 228 500 000

T.C.

Başbakanlık

Güneydoğu Anadolu Projesi

Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 17.2.1999

Sayı : B.0.2.GAP.BAK/0434

Konu : Soru önergesi

DevletBakanlığına

(Sn. Mustafa Yılmaz)

İlgi : 10.2.2000 tarih ve 031.5353 sayılı yazınız.

Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği yazılı soru önergesine ilişkin olarak, ilgi yazınızla hazırlanması istenilen ve GAP İdaresi Başkanlığını ilgilendiren cevaplar ekte sunulmuştur.

Arz ederim.

Şerafettin Hamidi

Başkan Vekili

Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu tarafından verilen yazılı soru önergesine ilişkin olarak GAP İdaresi Başkanlığı’nı ilgilendiren cevaplar aşağıdadır.

Arz ederim.

– Devlet yatırımları itibariyle Adıyaman kaçıncı sıradadır?

GAP Bölgesinde yer alan 9 ilde (Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak) yürütülmekte olan kamu yatırımları için tahsis edilen ödenekler itibariyle Adıyaman, GAP illeri içerisinde 4 üncü sırada yer almaktadır.

– Adıyaman’ın personel giderleri ve cari harcamalar dahil 2000 malî yılı bütçesinden aldığı pay nedir?

2000 Yılı Yatırım Programı kapsamında, muhtelif iller için tahsis edilen toplu ödenekler hariç, Adıyaman İlinde uygulanmakta olan münferit projelere tahsis edilen yatırım ödenekleri toplamı 6.7 trilyon TL. düzeyindedir. Bu tutara personel giderleri ve cari harcamalar dahil değildir.

– Son 5 yılın bütçesinde Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya, Kahramanmaraş ve Adıyaman Belediyelerine yapılan yardım miktarı ayrı ayrı ne kadardır?

1995 ve 1999 dönemi itibariyle Adıyaman Belediyesi’ne yapılan aynî yardım miktarları aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.

GAP Bölgesindeki Yerleşmelerde Ortaya Çıkacak Acil Altyapı Sorunlarının

Çözülmesi Bütçe Kaleminden Belediyelere Yapılan Ayni Yardımlar

(1999 Birim Fiyatlarına göre)

(1999 yılı Birim Fiyatlarıyla, Milyon TL)

Sıra İlin Adı 1997 Yılı Aldığı Yardım

No Nüfusu 1992 1993 1996 1997 1998 1999*

Belediye Sayısı 5 21 54 31 53 –

1 Adıyaman 678999 – 48 052 80 910 35 389 31 930 –

4 Gaziantep 1127686 51 570 44 768 59 618 11 926 25 188 –

8 Şanlıurfa 1303589 25 785 50 818 109 620 27 215 19 724 –

Yıl Toplamı 77 355 143 638 250 148 74 530 76 842 0

Genel Toplam 622 513

– Son 5 yılın bütçesinde Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya, Kahramanmaraş ve Adıyaman’a verilen yatırım ödeneği miktarı ayrı ayrı ne kadardır?

1995 ve 1999 dönemi itibariyle Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya, Kahramanmaraş ve Adıyaman illerine münferit projeler bazında (muhtelif illeri kapsayan toplu yatırım ödenekleri hariç) tahsis edilen yatırım ödenek miktarları aşağıda gösterilmektedir.

(Cari Fiyatlarla Milyon TL)

1995 Yılı 1996 Yılı 1997 Yılı 1998Yılı 1999 Yılı

Adıyaman 362 201 693 751 1 669 304 3 964 701 4 375 506

Gaziantep 2 044 802 6 317 556 13 327 701 32 868 004 42 367 204

* 1994, 1995 yıllarında ödenek yetersizliğinden, 1999 Yılında ise Yatırım Programında vize verilmediğinden GAP İdaresi tarafından belediyelere aynî yardım yapılamamıştır.

(Cari Fiyatlarla Milyon TL)

1995 Yılı 1996 Yılı 1997 Yılı 1998Yılı 1999 Yılı

Şanlıurfa 3 504 765 6 892 773 25 581 292 40 193 803 35 363 317

Malatya 1 337 257 2 158 600 4 362 101 10 316 352 10 964 803

Kahramanmaraş 603 600 1 462 630 1 793 300 16 199 100 60 633 252

– 2000 Malî Yılı Bütçesinden GAP Bölgesindeki illere yapılması planlanan yardım miktarı ve türü nedir?

2000 Yılı Yatırım Programında vize verilmediğinden, GAP İdaresi tarafından belediyelere aynî yardım yapılamamıştır.

4. – Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Halk Bankasından kredi kullanan esnafa ve sanatkârlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin Özkan’ın cevabı (7/1327)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirttiğim soruların Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.

Saygılarımla.

SaffetKaya

Ardahan

Sorular :

1. Halk Bankasından kredi kullanan küçük esnaf ve sanatkârların durumunu düzeltmeyi düşünüyor musunuz?

2. Kredi faiz oranı, bugünkü mevduat faiz oranlarındaki düşüş de dikkate alınarak aşağıya çekilemez mi?

3. Emek ağırlıklı olarak kit sermayeleri ile iktisadî yaşamda mücadele veren esnaf ve sanatkârlarımız için ne yapmayı düşünüyorsunuz?

4. Deprem bölgesindeki esnaf ve sanatkârlarımıza bugüne kadar ne kadar yardımda bulundunuz?

5. Esnaf ve Sanatkârlarımıza verilen kredi limitini 10 milyara çıkarmanız mümkün müdür? Yoksa verilen 2.5 milyar TL. nın yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?

T.C.

Devlet Bakanlığı ve

Başbakan Yardımcılığı

Sayı : B.02.0.002/40/0212

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliği

Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığına

İlgi : 3.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4044 sayılı yazıları.

Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın tarafıma tevcih ettiği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün 99 uncu maddesi gereğince cevaplandırılması istenen 7/1327-3956 esas no. lu yazılı soru önergesine ilişkin cevap ekte verilmiştir.

Bilgilerinizi rica ederim.

H. Hüsamettin Özkan

Devlet Bakanı

Başbakan Yardımcısı

Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya’nın 1327-3956 Sayılı

Yazılı Soru Önergesine İlişkin Cevap

Soru 1. Halk Bankasından kredi kullanan küçük esnaf ve sanatkârların durumunu düzeltmeyi düşünüyor musunuz?

Cevap 1. Türkiye Halk Bankası; ülkemiz esnaf ve sanatkârlarına, büyüyüp-güçlenmeleri, gelişen ekonomik koşullara uyum sağlamaları için finansman ve finansman dışı bilgilendirme, teknik ve idarî danışmanlık hizmetleri sunan ve bu kesimin Kalkınma Bankası gibi görev yapan uzman bir bankadır.

Bankanın kuruluş amacı da zaten özkaynak yetersizliği içinde olan esnaf-sanatkârları destekleyerek rekabet gücü kazanmalarına yardımcı olmak, böylece ülke kalkınmasında hak ettikleri yeri almalarını ve ülkemiz sosyo-ekonomik yapısının devamını sağlamaktır.

Türkiye Halk Bankası; bu amacına yönelik ilke ve politikalarını, her zaman yenileyerek sürdürmüş, özellikle son yıllarda hedef kitlesine verdiği kredilerin tutarını Cumhuriyet tarihinin rekor seviyelerine ulaştırırken, kredi koşullarını iyileştirmiş ve kredi kullandırımında önemli ölçüde etkinlik sağlamıştır.

Bu kapsamda; 1996 yılında 80 trilyon lira olan Bankanın Esnaf Kredileri, 1997 yılında 150 trilyon liraya, 1998 yılında 220 trilyon liraya, 1999 yılı sonunda da 327 trilyon liraya ulaştırılmış ve kredilendirilen esnaf sayısı da 1 milyonu aşmıştır.

Diğer taraftan, esnaf ve sanatkârlarımızın enflasyona ezdirilmemesi, varlığını sürdürebilmesi, daha ucuz hammadde ve aramadde satın alarak üretimini geliştirip artırabilmesi, hizmet kalitesini çoğaltabilmesi ve bu kesime tahsis edilen kredilerin ucuzlatılabilmesi için bir dizi yeni uygulama getirilmiştir.

– Mart/99 tarihinden itibaren esnafa kullandırılan kredilerin kooperatif bloke sermaye payları % 10’dan % 5’e indirilmiştir.

– Esnaf kredilerinde aylık eşit taksitli kredi uygulaması başlatılmıştır.

– 1.7.1998 tarihinden itibaren esnaf kredi faizleri 5’er puan indirilmiştir.

– Esnaf kredilerinde ilk taksidin ödeme süresi 3 aydan 9 aya çıkartılmıştır.

– Esnaf kredilerinin şahıs limiti 1 milyar lirada 5 milyar liraya yükseltilmiştir.

– Esnaf–sanatkârlarımızın KOBİ Teşvik Fonundan daha fazla yararlanabilmeleri için Esnaf Odalarına onay yetkisi verilmiştir.

– Yine KOBİ Teşvik Fonundan % 20’lik pay Esnaf ve Sanatkârlar Odasına bağlı KOBİ’lere ayrılmıştır.

Soru 2. Kredi faiz oranı, bugünkü mevduat faiz oranlarındaki düşüş de dikkate alınarak aşağıya çekilemez mi?

Cevap 2. 57 nci Hükümetimizin uyguladığı ekonomik istikrar programı 2000 yılı başından itibaren reel faizlerde etkisini göstermeye başlamış, kararlılıkla yürütülen enflasyonla mücadele programı ve ülkemizin Avrupa Birliği Adaylığı ile oluşan müspet hava bu gelişmeyi hızlandırmıştır. Reel faizlerdeki bu gerilemenin T. Halk Bankasının kaynak maliyetlerinin düşürülmesine olumlu yansıyacağı ve kısa bir süre sonra kredi faizlerinde de hissedilebilir bir düşüş yaşanacağı muhakkaktır.

Belirtmek gerekir ki; önceki yıllarda yüksek maliyetlerle toplanabilen fonlar nedeniyle bu düşüş için belli bir geçiş sürecine ihtiyaç bulunmaktadır. Nitekim, sektörde faaliyet gösteren özel bankalar sadece bireysel kredilere uyguladıkları faiz oranlarını “rekabet avantajı yaratmak amacıyla” bir miktar düşürmüş bulunmaktadırlar. Oysa bu bankaların orta ve uzun vadeli yatırım ve işletme kredi faizleri hâlâ T. Halk Bankası’nın faiz oranlarının oldukça üzerinde seyretmektedir.

Diğer taraftan, T. Halk Bankası; faizlerin bir hayli yüksek olduğu, vadelerin çok kısa tutulduğu dönemlerde dahi dış piyasalardan sağladığı düşük faizli, uzun vadeli, uygun koşullu kaynaklarla ülkemiz esnaf-sanatkârları ile küçük işletmelerini desteklemiş ve bu kesimi yeni yatırımlara ve daha fazla ihracata yöneltmiş ve bu kesimin tek finansman kaynağı olmuş uzman bir bankadır.

Uygulanan makro politikalar sonucu enflasyon oranının hedeflenen seviyeye düşmesi parasal ve ekonomik istikrarın doğmasına, dolayısıyla ekonominin canlanarak tüm üretken kesimlere yeni iş olanaklarının açılmasına neden olacaktır. Bu gelişmeden en büyük payı da esnek yapıları sayesinde esnaf ve sanatkârlarımızın alması kaçınılmazdır.

Soru 3. Emek ağırlıklı olarak kit sermayeleri ile iktisadî yaşamda mücadele veren esnaf ve sanatkârlarımız için ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Hizmet götürülen esnaf-sanatkârların mevcut zorluklarını dikkate alarak gerekli çalışmaları başlatan T. Halk Bankası; 2000 yılında da sağlayacağı yurtiçi ve yurtdışı ucuz fon ve mevduattan oluşan kaynaklarını, esnaf ve sanatkârlarımıza daha fazla miktarlarda ve daha ucuz maliyetlerle aktarmayı çalışma ilkesi olarak hedeflenmektedir.

Soru 4. Deprem bölgesindeki esnaf ve sanatkârlarımıza bugüne kadar ne kadar yardımda bulundunuz?

Cevap 4. Türkiye Halk Bankası esnaf ve sanatkârlarımızın iyi gününde olduğu kadar kötü gününde de daima yanında olmuş, deprem, sel vb. afetler nedeniyle zarara uğrayan bu kesimin yararlarının sarılması ve üretimlerini sürdürebilmeleri için kredi ertelemesi, yeni kredi tahsisi gibi tedbirleri uygulamaya koymuştur.

Nitekim, Batı Karadeniz Bölgesinde meydana gelen sel felaketi ve Adana’daki deprem sonucu zarar görenlerin kredilerinin ertelenmesi ve yeni kredi ihtiyaçlarının karşılanarak ekonomik faaliyetlerin devamı için hazırlanan 24.6.1998 tarih, 98/11295 ve 98/11301 sayılı kararnameler doğrultusunda Geliştirme ve Destekleme Fonundan Halkbank nezdinde bir fon oluşturulmuş ve söz konusu fondan Hasar Tespit Komisyonu tarafından belirlenen zarar dikkate alınmak suretiyle, % 20 faizli, 1 yılı anapara ve faiz ödemesiz dönem olmak üzere, esnaf, KOBİ ve ticaret erbabına 3 yıl vadeli işletme ve 5 yıl vadeli tesis kredileri açılmıştır.

Bu kapsamda; Adana depreminden zarar gören 2153 işletmeye 5.4 trilyon lira ve selden zarar gören 2759 işletmeye de 3.7 trilyon lira kredi tahsis edilerek kullandırılmıştır.

Diğer taraftan, 17 Ağustos 1999 tarihli Marmara depremi sonrasında işyerleri zarar gören esnaf ve sanatkârların, küçük ve orta ölçekli işletmelerin, serbest meslek mensupları ile sanayi ve ticaret erbabının Halk Bankasına olan kredi borçları; 28.8.1999 tarih ve 99/13233 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı doğrultusunda ilk yılı faizsiz ve anapara ödemesiz,3 yıl süreyle ertelenmiş ve % 20 faizli, ilk yıl anapara ve faiz ödemesiz 3 yıl vadeli işletme ve makine, teçhizat alımı ile işyeri onarımına ilişkin olarak ilk yıl anapara ve faiz ödemesiz, 5 yıl vadeli tesis kredisi açılmasına başlanmıştır.

Söz konusu krediler için; Geliştirme ve Destekleme Fonundan T. Halk Bankasına 25 trilyon liralık bir kaynak aktarılmış ve bu kaynağın tamamı Afet Bölgesine tahsis edilmiştir.

Ayrıca, Deprem Bölgesinde faaliyette bulunan esnaf ve sanatkârların işyerlerinin yeniden ekonomiye kazandırılması ve karşılaştıkları malî sıkıntıların giderilmesi için gereksinim duyacakları finansmanı büyük ölçüde karşılamayı teminen Türkiye Halk Bankasınca Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri kefaletiyle kullandırılan kooperatif kredilerinin şahıs limitleri yalnız deprem bölgesi için 2.5 milyar liradan, 5 milyar liraya yükseltilmiştir.

Soru 5. Esnaf ve sanatkârlarımıza verilen kredi limitini 10 milyara çıkarmanız mümkün müdür? Yoksa verilen 2.5 milyar TL. nın yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?

Cevap 5. Temel kredi politikasını, az sayıda kişi ya da işletmeye büyük montanlı krediler kullandırmak yerine, çok sayıda esnaf ve sanatkâra ihtiyaç duydukları kredileri uygun vade, düşük faiz koşullarında kullandırma temeli üzerine kuran Türkiye Halk Bankası; ülke ekonomisinde yaşanan gelişmeler paralelinde bu kesimin artan kredi talebini gözönüne almakta, plasmanlarını artırmanın yanısıra, kredi şahıs limitlerinin artırılması için de gerekli girişimlerde bulunmaktadır.

Nitekim, bu girişimler neticesinde Kooperatifler Kanununda gerekli değişiklikler; Mayıs/98 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisince gerçekleştirilmiş ve limit artışının önündeki engel ortadan kaldırılarak, esnaf kredilerinin limiti 1 milyar liradan 5 milyar liraya yükseltilmiştir. Geçiş uygulaması olmak üzere mal üreten esnafın kredi şahıs limiti 2.5 milyar liraya, hizmet üreten esnafın kredi limiti 2 milyar liraya, ayrıca ihracatçı esnafın kredi limiti de 5 milyar liraya yükseltilmiştir.

Bu doğrultuda 1163 Sayılı Kooperatifler Kanununun 19 uncu maddesinde yer alan limit kısıtlamasıyla ilgili hususun değiştirilmesi konusunda yasal düzenlemeler yapıldığı takdirde, Bankanın esnaf kredileri şahıs limitlerinin de artırılabilmesi mümkün olacaktır. Konuya ilişkin başlatılan çalışmalar devam etmekte olup, henüz sonuçlandırılmamıştır.

5. – Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, Bayburt İlindeki taşımalı ilköğretim uygulamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1332)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Sayın Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu delaletlerinize arz ederim.

Suat Pamukçu

Bayburt

Sorular :

1. 1999-2000 Öğretim yılı itibariyle Bayburt İline ait taşımalı sisteme dahil olan merkez okul sayısı ve taşınan okul sayısı ile öğrenci mevcudu ne kadardır?

2. 1999-2000 öğretim yılında Bayburt İli dahilinde taşımalı ilköğretim sistemine dahil olan görevli araç sayısı kaçtır? Sadece öğrenci taşımacılığı için 1999 ve 2000 malî yıllarında ayrılan ödenek miktarı nedir?

3. Taşımalı İlköğretim uygulaması kapsamında öğrenci taşımacılığı için sözleşmeli şoför esnafının hak edişlerinin ödenmesi şartları nelerdir?

4. Taşımalı İlköğretim uygulaması sistemine dahil olan ve zor şartlar altında taşımacılık işini yürüten Bayburt şoför esnafına üç aydır hak edişlerinin ödenmediği doğru mudur? Doğruysa bunun haklı gerekçeleri nelerdir?

5. Üç aydan bu yana akaryakıta yapılan fiyat artışı farkını sisteme dahil şoför esnafına ödemeyi düşünüyor musunuz? Yoksa bu mağduriyeti nasıl gidereceksiniz?

6. Şoför esnafının hak edişlerinin ödenmemesi durumu sadece Bayburt İline mi mahsustur? Bunun dışında mağdur olan İller var mıdır? Varsa isimleri nelerdir?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 29.2.2000

Araştırma, Planlama ve

Koordinasyon Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/549

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 3.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4039-7/1332-3968/9548 sayılı yazısı.

Bayburt Milletvekili Sayın Suat Pamukçu’nun “Bayburt İlindeki taşımalı ilköğretim uygulamasına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Bayburt İlinde 1999-2000 öğretim yılında, taşımalı ilköğretim uygulaması kapsamındaki merkez ilköğretim okulu sayısı 19, taşınan okul sayısı 110 ve taşınan öğrenci sayısı da 2461’dir.

2. Bayburt İli genelinde, 1999-2000 öğretim yılında, taşımalı ilköğretim uygulaması kapsamındaki öğrencileri taşıyan araç sayısı 126’dır. Bu öğretim yılında, Bayburt İlindeki öğrencilerin taşınması için tespit edilen taşıma gideri ise 249 507 704 748 liradır.

3. Bayburt İlinde ödeme şartlarına göre;

– Ödenek olduğu takdirde ödemeler, her otuz günde bir taşıyıcının otuzuncu günden sonraki istediği günde yapılmaktadır.

– Tahakkuk, ödeneğin geliş şekline göre İl veya ilçe millî eğitim müdürlüklerince yapılmaktadır.

– Ödenek yokluğundan dolayı ödemenin gecikmesi halinde taşıyıcı gecikme zammı talep edememektedir.

4. Bayburt İline, Aralık 1999, Ocak 2000 ayları taşıma giderlerini karşılamak maksadıyla 47 000 000 000 lira ödenek gönderilmiştir.

5. Akaryakıt fiyat farkları Devlet İhale Genelgesi esaslarına göre ödenmektedir.

6. 4306 Sayılı Kanun gereği elde edilen gelirler ancak katkı payının tahsil edilmesini takiben gelir ve ödenek kaydedilmekte, kaydedilen gelir ve ödenek durumuna göre harcama yapılabilmektedir. Taşımalı eğitim giderleri de 4306 Sayılı Kanun gereği elde edilen gelirlerden karşılanmaktadır.

Taşımalı ilköğretim uygulaması yapılan illere planlanan ödenekler eş zamanlı gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

6. – Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan’ın, Diyarbakır-Ergani Yatılı Bölge Okuluna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1336)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

31.1.2000

Osman Aslan

Diyarbakır

Yaklaşık 100 000 nüfusa sahip Diyarbakır’ın Ergani İlçesinde, 60 yıllık Köy Enstitüsünün derme-çatma binalarında çok zor şartlarda hizmet veren bir Yatılı Bölge Okulumuz mevcuttur. Diğer taraftan, nüfusu Ergani’nin yarısı kadar olan birçok ilçede ikişer adet YBO bulunmaktadır.

Buna göre;

1. Mevcut YBO için yeni bir bina inşa etmeyi düşünüyor musunuz?

2. 2000 yılı yatırım programınızda anılan ilçede ikinci bir YBO öngörülmekte midir?

3. Yatırım Programında yoksa, Ek programa alma imkânı mevcut mudur?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 29.2.2000

Araştırma, Planlama ve

Koordinasyon Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/550

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 7.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4122-7/1336-3987/9599 sayılı yazısı.

Diyarbakır Milletvekili Sayın Osman Aslan’ın, Diyarbakır-Ergani Yatılı İlköğretim Bölge Okuluna ilişkin yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Diyarbakır İlinin Ergani İlçesindeki söz konusu Yatılı İlköğretim Bölge Okulunun bahçesinde 720 öğrenci kapasiteli, çok amaçlı salonu ve 24 dersliği olan bir de ilköğretim okulu yapılmıştır.

2-3. Diyarbakır ili dahilinde eğitim ve öğretimini sürdüren 12 yatılı ilköğretim bölge okulu ile 4 pansiyonlu ilköğretim okulu bulunmaktadır. Ayrıca, 1 ilköğretim okulunun inşaatı da bitme aşamasındadır.

Bu yatılı ve pansiyonlu ilköğretim okullarının toplam kapasitesi 6450 olup, halen 2703 öğrencilik boş kapasite bulunduğundan yeni bir yatılı ilköğretim bölge okulu yapılması uygun görülmemektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

7. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman’a yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1338)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

31.1.2000

Zeki Ünal

Karaman

Sorularım şunlardır :

1. Bakanlığınızca, 2000 yılında Karaman’a yapılacak olan yeni yatırımlar nelerdir? Ayrılan ödenek miktarı ne kadardır?

2. Devam eden yatırımlar nelerdir? Ayrılan ödenek miktarları ne kadardır?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 29.2.2000

Araştırma, Planlama ve

Koordinasyon Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/552

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 2.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4122-7/1338-3989/9601 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın “Karaman İline yapılacak yatırımlara ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Bakanlığımızca 2000 yılı içinde, 4306 sayılı Kanun gelirlerinden finanse edilmek üzere, merkezden ihale edilerek gerçekleştirilmesi ve yıl sonu itibariyle hizmete verilmesi planlanan ilköğretim okullarından 1’i Karaman İlinde yer almaktadır.

Söz konusu okulun yapımında uygulanan, götürü bedel veya anahtar teslimi sözleşme usulünün gereği, idarece önceden bedel tahmini yapılmamaktadır. İşler ihale edildikten sonra ihale bedelleri belirlenebilecektir.

2. Karaman İlinde, 2000 yılı içerisinde İl İlköğretim Kurumları Yapım Programı dahilinde yapımı devam eden 2 adet spor salonu ve 1 adet 14 derslikli ilköğretim okulu bulunmaktadır.

Ödeneği toplu olarak verilen, yatırım programında yeri muhtelif olarak belirlenen yatırımların; harcamaları ile fizikî ve nakdî gerçekleşme durumları iller bazında incelenmektedir. İlköğretim kurumları il yapım programları için,bütçe imkânları paralelinde tahsis edilecek ödenek miktarına esas olan dördüncü dönem yatırım uygulama raporlarının değerlendirme çalışmaları sürdürülmektedir. 2000 yılı için bu değerlendirme sonuçlarına ve bütçe imkânlarına göre Karaman İline de ödenek tahsisi yapılacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

8. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, devlet personel rejimi ve ücretlerle ilgili bir çalışma olup olmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/1358)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

Mehmet Elkatmış

Nevşehir

Soru

Devlet personel rejiminde ve ücretlerde büyük bir karmaşa ve eşitsizlik olduğu malumdur. Yıllardır bu karmaşanın ve eşitsizliğin giderilmesi için devam eden çalışmalar hangi safhadadır?

T.C.

Devlet Bakanlığı 28.2.2000

Sayı : B.02.0.007/0559

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a)TBMM Başkanlığının 10.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1358-4052/9718 sayılı yazısı.

b) Başbakanlığın 15.2.2000 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-160-8/893 sayılı yazısı.

Nevşehir Milletvekili Sn. Mehmet Elkatmış tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen, Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını istediği 7/1358-4052 esas no. lu yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel

DevletBakanı

Nevşehir Milletvekili Sn. Mehmet Elkatmış’ın 7/1358-4052 Esas No. lu

Yazılı Soru Önergesi Cevabıdır

Soru : Devlet personel rejiminde ve ücretlerde büyük bir karmaşa ve eşitsizlik olduğu malumdur. Yıllardır bu karmaşanın ve eşitsizliğin giderilmesi için devam eden çalışmalar hangi safhadadır?

Verilecek Cevaba İlişkin Bilgi : Devlet memurları ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurum ve kuruluşlarının Devlet Personel Rejimine ilişkin talepleri de dikkate alınmak suretiyle Devlet Personel Başkanlığı tarafından önceki yıllarda başlanmış bulunan Kanun Tasarı taslaklarının hazırlanması çalışmaları devam etmektedir.

Devlet Personel Başkanlığı tarafından, Devlet memurlarının nitelikleri, hizmete alınmaları, atanma ve yetiştirilmeleri, ilerleme ve yükselmeleri ile diğer özlük işlerini düzenlemek üzere “Memurlar Hakkında Kanun Tasarısı” ile memurlar ile diğer kamu görevlilerinin malî ve sosyal hak ve yardımlarını düzenlemek üzere “Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Malî, Sosyal Hak ve Yardımlarına İlişkin Kanun Tasarısı” taslakları hazırlanarak ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşüne sunulmuştur.

Kamu kurum ve kuruluşlarından alınan görüşler çerçevesinde, Devlet Personel Başkanlığı tarafından söz konusu Kanun Tasarısı taslakları üzerindeki çalışmalara devam edilmektedir. İlgili kamu kurum ve kuruluşları arasında mutabakat sağlandıktan sonra söz konusu Kanun Tasarı taslakları yasalaşma sürecinin başlatılması için Başbakanlığa gönderilecektir.

9. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, yurt dışında çalışan işçilere ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in cevabı (7/1373)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygıyla arz ederim.

2.2.2000

TevhitKarakaya

Erzincan

Yurt dışına işçi göçünün üzerinden yaklaşık 40 yıl geçmiş bulunuyor. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın sorunları artarak devam etmektedir.

Bu sebeple;

1. 2000 yılı başlangıcı itibariyle resmî ve gayri resmî verilere göre kaç vatandaşımız geçimini yurt dışında temin etmektedir? Ülkelere göre sayısı kaçtır?

2. Yurt dışı temsilciliklerimiz tarafından yurt dışında çalışan insanlarımıza götürülen hizmetlerde karşılaşılan en önemli sorun nedir?

3. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın okul çağında kaç çocuğu bulunmaktadır? Hükümetinizin bu insanlara götürdüğü eğitim hizmetlerini yeterli görüyor musunuz?

4. Önceki yıllara göre son iki yıl içinde işçi dövizleri girdisinde durum nedir? Girdilerde bir azalma varsa sebebi nedir?

5. Yurt dışında kendi adına bağımsız iş yapan Türk işçisi ve iş adamlarına yönelik hükümetinizin yaptığı bir rehberlik/müşavirlik hizmeti var mıdır? Nedir?

6. Yurt dışında özellikle Avrupa ülkelerinde işçilerimizin kendi imkânlarıyla oluşturduğu dernek, vakıf vb. sivil toplum kuruluşlarının geliştirilmesi için temsilciliklerimizce bir çalışma yapılmakta mıdır?

7. Halen ülkelere göre çifte vatandaşlık pasaportu taşıyan kaç vatandaşımız bulunmaktadır? Çifte vatandaşlık uygulamasında gümrük kapılarında işçilerimize zorluk çıkarıldığına dair çok sayıda duyumlar vardır? Konuyla ilgili alınmış tedbirleriniz nelerdir?

T.C.

Dışişleri Bakanlığı 29.2.2000

Siyaset Planlama Genel Müdürlüğü

Sayı : SPGM/102-110

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 10.2.2000 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1373-4068/9734 sayılı yazıları.

Erzincan Milletvekili Sayın TevhitKarakaya’nın ilgide kayıtlı yazılarında bahse konu soru önergesinin yanıtları ilişikte sunulmuştur.

Saygılarımla arz ederim.

İsmail Cem

Dışişleri Bakanı

Erzincan Milletvekili TevhitKarakaya Tarafından Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem’e

Yöneltilen Yazılı Soru Önergesinin Cevabı

Soru 1.

2000 yılı başlangıcı itibariyle resmî ve gayri resmî verilere göre kaç vatandaşımız geçimini yurt dışında temin etmektedir? Ülkelere göre sayısı kaçtır?

Cevap 1

2000 yılı başlangıcı itibariyle resmî verilere göre 3 970 325 vatandaşımız yurt dışında yaşamaktadır. Kaydı bulunmayanlar ile birlikte bu sayı 4 milyonu aşmaktadır.

Yurt dışındaki vatandaşların sayıları ve ülkelere göre dağılımları aşağıda sunulmuştur :

Ülke Adı Vatandaş Sayısı

ABD 130 000

Avustralya 130 000

Avusturya 139 000

Azerbaycan 5 000

Belçika 130 000

Danimarka 45 000

Fransa 320 000

F. Almanya 2 300 000

Finlandiya 3 325

Hollanda 280 000

İngiltere 80 000

İsveç 50 000

İsrail 30 000

Kazakistan 7 000

İspanya 1 000

Norveç 10 000

İsviçre 80 000

İtalya 10 000

Romanya 15 000

Kanada 35 000

Kuveyt 3 300

Libya 6 000

Rusya Federasyonu 30 000

S. Arabistan 120 000

Türkmenistan 5 000

Özbekistan 3 700

Kırgızistan 2 200

Gürcistan 1 200

Toplam 3 970 325

Buna göre yurt dışındaki vatandaşlarımızın sayıları 4 milyon civarındadır. Vatandaşlarımızın % 60’ı Almanya’da olmak üzere, % 87’si Avrupa Birliği üyesi ülkelerde bulunmaktadır.

Soru 2

Yurt dışı temsilciliklerimiz tarafından yurt dışında çalışan insanlarımıza götürülen hizmetlerde karşılaşılan en önemli sorun nedir?

Cevap 2

Vatandaşlarımıza yurt dışında verilen hizmetin kalite ve sürat bakımından en iyi düzeyde olması için Bakanlığımızın yurt dışı teşkilâtı ve özellikle de Başkonsolosluklarımız büyük bir özveriyle çalışmaktadırlar. Konsolosluk işlemlerinde karşılaşılagelen en önemli sorun ise çok sayıdaki talebin en kısa zamanda yerine getirilmesinde karşılaşılan güçlükten kaynaklanmaktadır. Bu sorun teknolojinin sunduğu tüm olanaklardan azamî ölçüde yararlanmak suretiyle aşılmaya çalışılırken diğer yandan da vatandaşlarımızın alınan önlemler konusunda bilinçlendirilmesine gayret gösterilmektedir. Temsilciliklerimizin bilgisayar ve internetle donanımı sayesinde bir çok işlemde önemli ölçüde zaman kazanılmaya başlanmıştır.

Öte yandan, vatandaşlarımızın zamandan ve masraftan tasarruf edebilmeleri için bir çok işlemin posta ile yapılabileceği her fırsatta kendilerine anlatılmakta ve bu yolla işlem yapmaları konusunda telkinde bulunulmaktadır.

Ayrıca, işlemlerin nasıl yapılacağı konusunda vatandaşlarımıza yardımcı olmak bakımından da Konsolosluk işlemlerine dair bir broşür belirli aralıklarla basılarak ücretsiz olarak dağıtılmaktadır.

Alınan tüm bu önlemlerin vatandaşlarımızca özümsenmesi ile hizmetlerin ulaştırılmasında sık sık karşılaşılan zaman sorunu tam anlamıyla ortadan kalkabilecektir. Vatandaşlarımızın bir yanda teknolojinin sağladığı olanaklardan diğer yanda yerel posta hizmetlerinin getirdiği kolaylıklardan yararlanmaları sonucu, temsilcilik binalarımız önünde ve özellikle de yaz aylarında oluşturulan uzun ve gereksiz kuyrukların da önü alınabilecektir.

Diğer taraftan, yurt dışında yaşayan vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanması ve onların ülkemizle olan bağlarının korunması amacıyla eğitim, kültür, sosyal güvenlik, din ve bazı diğer alanlarda çeşitli hizmetler verilmektedir.

Yurt dışında yaşayan Türk nüfusunun genelde genç bir yapıda bulunması nedeniyle eğitim, vatandaşlarımızı ilgilendiren sorunların başında gelmektedir.

Türk çocuklarının hem bulundukları ülkelerdeki eğitim imkânlarından tam olarak yararlanmaları için girişimler yapılmakta hem de çocuklarımızın anadillerini ve kültürlerini lâyıkıyla öğrenip geliştirebilmeleri amacıyla Türkiye’den nitelikli öğretmenler de gönderilmektedir.

Ancak bazı ülkeler eğitim konularının kendi yönetimlerini ilgilendirdiği gerekçesiyle Türkiye’den öğretmen gönderilmesine izin vermemekte ve mahallinden öğretmen atama yolunu tercih etmektedirler.

Mahallen atanan öğretmenlerin genelde meslekî formasyondan yoksun oldukları, verilen eğitimin yetersiz olduğu ve bu durumda çocukların ve ailelerinin Türk dili ve kültürü eğitimine gerekli ilgiyi göstermedikleri anlaşılmıştır.

Halen yurt dışında görev yapan 1024 öğretmenimiz bulunmaktadır.

Eğitim malzemesindeki yetersizlikler, kullanılan kitap ve yayınlardaki eksiklikler, ders saatlerinin düzenlenmesi gibi konular sorunun diğer yönlerini oluşturmaktadır.

Ayrıca çocuklarımızın yaşadıkları ülkelerdeki eğitim imkânlarından tam olarak yararlandıklarını söylemek mümkün değildir. Bu konu ev sahibi ülkelerle yapılan çeşitli görüşmelerde tarafımızdan dile getirilmekte ve eğitim sorunlarının çözümünün vatandaşların yaşadıkları yabancı toplumlara uyum sağlamalarını kolaylaştıracağı vurgulanmaktadır.

Yurt dışındaki vatandaşların dinî ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için ülkemizden din görevlileri gönderilmektedir. Halen yurt dışında 1000 civarında din görevlisi bulunmaktadır.

Bazı ülkeler ülkemizden gönderilmek istenen din görevlilerine giriş vizesi vermekten imtina etmektedir. Bu ülkelerin eğilimleri din görevlilerinin o ülkede yaşayan müslümanlar arasından seçilmesi yönündedir. Bizim tercihimiz ise yurt dışındaki vatandaşlara yönelik din hizmetlerinin ülkemizde laik ve demokratik sistem anlayışı içerisinde eğitilmiş din görevlileri tarafından verilmesidir. Sorunların bu yönde çözümlenebilmesi için gerekli girişimler yapılmaktadır.

Soru 3

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın okul çağında kaç çocuğu bulunmaktadır? Hükümetimizin bu insanlara götürdüğü eğitim hizmetlerini yeterli görüyor musunuz?

Cevap 3

Yurt dışında yaşayan Türk nüfusunun genelde genç bir yapıda olması nedeniyle okul çağında olan çok sayıda vatandaş bulunmaktadır. 3.5 milyon civarında Türkün yaşadığı Avrupa’da yaklaşık 1 milyon vatandaşımız eğitim çağındadır. Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın % 66’sının yaşadığı Almanya’da eğitim gören Türk çocukları ile ilgili bilgiler aşağıdadır :

Mevcut verilere göre, Almanya Federal Cumhuriyetinde okula devam eden Türk çocuklarının sayısı 491 484’tür. İlköğretim dahil genel öğretim kurumlarında 392 645; meslekî teknik öğretim kurumlarında ise 98 849 öğrenci okumaktadır. Ayrıca, buna ilâveten, Alman üniversitelerinde ve yüksekokullarında 20 631 Türk öğrenci öğrenim görmektedir.

Almanya’daki Türk öğrencilerin Türkçe veTürk kültürü eğitimi için Almanya’daki Eğitim Müşaviri, Ataşe ve Ataşe Yardımcıları ile öğretmenler dahil Türkiye’den gönderilen görevli sayısı 524’tür. Yurt dışında görev yapan öğretmen sayısı 1024’tür.

Almanya’da mahallinden görevlendirilenlerle birlikte toplam 2200 civarında öğretmen bulunmaktadır. Görüşümüz Almanya’da ve genelde yurt dışındaki Türk çocuklarının eğitimi için Türkiye’den daha fazla öğretmen gönderilmesidir. Zira, mahallen görevlendirilen öğretmenlerin verdikleri eğitimde birçok eksiklikler bulunmaktadır.

Yurt dışındaki Türk çocuklarının eğitimini yeterli ve nitelikli hale getirmek amacıyla çeşitli çalışmalar yapılmakta, bu konudaki görüşlerimiz her fırsatta ev sahibi ülkelerin yetkililerine bildirilmekte ve eğitim alanında işbirliğine istekli olduğumuz vurgulanmaktadır. Bazı ülkelerin makamları ile yapılan işbirliğinden olumlu sonuçlar alınmaktadır.

Soru 4

Önceki yıllara göre son iki yıl içinde işçi dövizleri girdisinde durum nedir? Girdilerde bir azalma varsa sebebi nedir?

Cevap 4

Merkez Bankası verilerine göre 1993-1999 yılları arasında gerçekleşen işçi dövizleri girdisi aşağıda sunulmuştur :

1993 2 milyar 964 milyon ABD doları

1994 2 milyar 664 milyon ABD doları

1995 3 milyar 365 milyon ABD doları

1996 3 milyar 590 milyon ABD doları

1997 4 milyar 229 milyon ABD doları

1998 5 milyar 397 milyon ABD doları

1999 3 milyar 594 milyon ABD doları(Ocak-Eylül dönemi için)

1999 yılı sonu itibariyle bu rakamın 5 milyar ABD dolarını aşması beklenmektedir.

Böylece, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın bulundukları yerlerde yerleşik hale gelmeleri sonucunda son zamanlarda konut vs. gibi gayrimenkul yatırımlarını oralara yönlendirebilecekleri endişesine rağmen, Türkiye’ye aktarılan işçi dövizi gelirlerinde bir azalma olmadığı görülmektedir.

Soru 5

Yurt dışında kendi adına bağımsız iş yapan Türk işçisi ve iş adamlarına yönelik hükümetinizin yaptığı bir rehberlik/müşavirlik hizmeti var mıdır? Nedir?

Cevap 5

Yurt dışında, özellikle Avrupa’daki Türk iş adamlarının sayısının son yıllarda hızlı bir şekilde artmasını ve Türk toplumunun “konuk işçi” statüsünden çıkarak, Avrupa ve vatandaşlarımızın 2/3’ünün yaşadıkları Almanya’da ekonominin önemli bir unsuru haline gelmesini memnuniyetle izliyoruz. 1970 yılında Almanya’da 3 bin Türk iş adamı varken, son yıllarda bu sayı 51 bine yükselmiştir. Türk iş adamları, yabancı girişimcilerin % 19’unu oluşturmakta, bu paylarıyla da Almanya’daki 280 bin yabancı girişimci içindeki en büyük grubu oluşturmaktadır. Bu ülkede yerleşik iş adamlarımızın işletmeleri 210 bin kişiye istihdam sağlamaktadır. (Bunun içinde 52 bin Alman, 28 bin de başka ülkelerden insan bulunmaktadır.)

İş adamlarımızın yıllık cirolarının 46 milyar Alman markına ulaştığı ve Almanya’daki yatırımlarının 11 milyar Alman markını geçtiği tahmin edilmektedir.

Türk iş adamları çeşitli çatı örgütler altında toplanmışlardır. (ATİAD, TİDAF, Türkimport)

Türkiye ile Almanya arasındaki ikili ekonomik ilişkilerin daha da geliştirilmesi ve iki ülke iş adamlarının karşılıklı temaslarının artırılması amacıyla 1993 yılında kurulan Türk-Alman İşbirliği Konseyi son toplantısını 4-5 Kasım 1999 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirmiştir.

Konsey toplantılarının amacı ticaret, sanayi, enerji ve turizm alanlarında iki ülkedeki ilgili sektör temsilcilerinin biraraya gelmelerini, yeni işbirliği imkânlarını araştırmalarını, önemli kararlar almalarını ve ortaya çıkan sorunları çözüme kavuşturmalarını sağlamaktadır.

Hükümetimiz de bu yöndeki etkinlikleri desteklemekte ve vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerin ilgili makamları nezdinde yapılan temas ve girişimlerle sorunlara çözüm bulmaya çalışmaktadır.

Soru 6

Yurt dışında özellikle Avrupa ülkelerinde işçilerimizin kendi imkânlarıyla oluşturduğu dernek, vakıf vb. sivil toplum kuruluşlarının geliştirilmesi için temsilciliklerimizce bir çalışma yapılmakta mıdır?

Cevap 6

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız tarafından kurulan derneklerin sayısı bir hayli fazladır. Bu dağınıklığı gidermek üzere 1980 yılından itibaren, derneklerin ciddî sivil toplum kuruluşlarına dönüşmelerini sağlamak için çatı örgütleri altında toplanmaları teşvik edilmektedir.

Bu çerçevede 1986 yılından itibaren kapsamlı bir çatı örgütü niteliğinde olan Avrupa’da Türk Dernekleri Koordinasyon Kurulları oluşturulmuştur.

ABD ve Kanada’da Türk Dernekleri Federasyonu ve Asamblesi, Avustralya’da ise Türk Dernekleri Konseyleri teşkil edilmiştir.

Bu yapılırken çatı örgütlerinin birleştirici özelliklerinin olmasına, Cumhuriyeti kuran değerlere ve ülke bütünlüğüne saygılı hiçbir dernek ve kuruluşu dışlamamaya özen gösterilmektedir.

Çok sayıda derneğe bölünmüş vatandaşlarımızın bir çatı altında toplanması çalışmaları son defa 14-15 Şubat 2000 tarihlerinde Berlin’de yapılan Başkonsoloslar toplantısında da gözden geçirilmiştir. Saptanan aksaklıkların giderilmesi yönünde yoğun çaba sarfedilmektedir.

Soru 7

Halen ülkelere göre çifte vatandaşlık pasaportu taşıyan kaç vatandaşımız bulunmaktadır? Çifte vatandaşlık uygulamasında gümrük kapılarında işçilerimize zorluk çıkarıldığına dair çok sayıda duyumlar vardır? Konuyla ilgili alınmış tedbirleriniz nelerdir?

Cevap 7

Yurt dışında yaşayan vatandaşlardan bulundukları ülkelerin vatandaşlığını kazananların sayılarına dair mevcut bilgiler aşağıdadır.

Bazı ülkeler yabancılar için çifte vatandaşlığa cevaz verirken Almanya gibi diğer bazı ülkeler ise çifte vatandaşlığı tanımamaktadır.

Vatandaş Bulunulan Ülke Vatandaşlığını

Ülkeler Sayısı Kazananların Sayısı

ABD 130 000 50 000

Almanya 2 330 000 220 000

Avustralya 130 000 31 617

Avusturya 139 000 30 000

Belçika 130 000 50 000

Danimarka 45 000 5 618

Finlandiya 3 325 515

Fransa 320 000 30 000

Hollanda 280 000 180 000

Kanada 35 000 20 000

Norveç 10 000 3 500

İngiltere 80 000 40 000

İsveç 50 000 17 020

İsviçre 80 000 11 720

İtalya 8 378 2 288

Bakanlığımız yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza ilişkin çalışmaları yürüten kamu kurum ve kuruluşlarımız arasında temel koordinasyon görevini yürütmektedir. Bunun sonucu olarak vatandaşlarımızın gümrük kapılarında karşılaştıkları sorunlar hakkında alınan duyum ve bilgiler Gümrük Müsteşarlığımızın bilgisine sunulmakta ve bunlara karşı önlem alınması istenmektedir.

Bu meyanda, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın yoğun olarak Türkiye’ye geldikleri tatil dönemlerinde kendilerinin her alanda bilgilendirilmeleri amacıyla kapsamlı bir proje uygulamaya konulmuştur.

Gümrük Müsteşarlığı ve ilgili kamu kurum ve kuruluşları temsilcilerinin katılımıyla uygulamaya konulan bu proje 1998 ve 1999 yıllarında başarı ile yürütülmüştür. 2000 yılında da bunun aynı şekilde sürdürülmesi öngörülmektedir.

Bu arada, çifte vatandaşlığı haiz kişilerin yurda kesin dönüşlerinde gerçekleştirecekleri bedelsiz ithalat rejimine ilişkin bazı zorluklar olduğu bilinmektedir. Gümrük Müsteşarlığının bunlara da çözüm bulması beklenmektedir.

10. – Yozgat Milletvekili İlyas Arslan’ın, Yozgat İşletme Müdürlüğüne ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan’ın cevabı (7/1405)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Orman Bakanı Sayın Nami Çağan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

İlyas Arslan

Yozgat

Bir Orta Anadolu İli olan Yozgat’ımızın başta Akdağmadeni ve Çayıralan İlçeleri olmak üzere diğer ilçeleri de dahil 257,530 hektar orman alanı vardır. Yozgat İşletme Müdürlüğünün 71,728 hektar sorumluluk alanı olup, İl hudutları içindeki oranı %13.5 tir. Yozgat İşletme Müdürlüğüne 7 ilçe ve 201 adet köy bağlıdır. Buralarda yaşayan nüfus ise 100 000 civarındadır. 4 şeflik ve 4 toplu koruma merkezinden oluşan müdürlük 1999 yılında 100 000 ster yakacak ve 7 500 m. ince sanayi odunu, üretmiştir. Bölge Müdürlüğü olmaya müsait bir yapıya sahip müdürlükte 8 teknik eleman, 15 memur, 37 kadrolu işçi, 17 muhafaza memuru, 44 lojman, 3 idare binası, 3 sundurma, 1 kır gazinosu (kirada), 1 Millî Park Müzesi, 1 ziyaretçi merkezi ve 30 yataklı bir misafirhane ile 4 binek aracı ve 2 iş makinası mevcuttur.

1. Amasya Bölgesine bağlı İşletme Müdürlükleri içinde kâr eden ender işletmelerden Akdağmadeni ve Çayıralan İşletme Müdürlükleri Yozgat sınırları içinde ve Yozgat İlçesi iken Yozgat İşletme Müdürlüğünü bir Bölge Müdürlüğü haline dönüştürmek varken niçin kapatmayı düşünüyorsunuz?

2. Yozgat İşletme Müdürlüğü sorumluluk alanı olarak geniş bir alana sahip ve alanda orman ekim ve dikimine müsait iken kurulmuş bir işletmeden maksimum olarak faydalanma yoluna gidilmiş midir, gidilmemiş ise düşünüyor musunuz?

3. Şayet zarar söz konusu ise bütün zarar eden işletmeleri kapatacak mısınız ve tüm zarar eden işletmeler sıralamasında kaçıncı sırada Yozgat İşletme Müdürlüğü yer almaktadır?

T.C.

Orman Bakanlığı 1.3.2000

Araştırma Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Koordinasyon ve Mevzuat

Dairesi Başkanlığı

Sayı : KM.1.SOR/188-623

Konu : Sn. İlyas Arslan’ın yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : TBMM’nin 16.2.2000 tarih ve 7/1405-4132/9877 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan Yozgat Milletvekili Sayın İlyas Arslan’ın “Yozgat İşletme Müdürlüğüne İlişkin” 7/1405 esas sayılı yazılı soru önergesi Bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabî yazımız ilişikte gönderilmektedir.

Arz ederim.

Prof. Dr. Nami Çağan

Orman Bakanı

Yozgat Milletvekili Sayın İlyas Arslan’ın Yozgat İşletme Müdürlüğüne İlişkin 6/517

Esas Sayılı Sözlü Soru Önergesi Hakkında Orman Bakanlığının Cevabı

1, 2, 3 – Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolu, Millî Parklar ve Av-Yaban Hayatı, Orman ve Köy İlişkileri Başmühendislikleri çalışma alan ve sorumluluklarından farklı olarak; Orman İşletme Müdürlükleri, ormanların işletilmesi, imarı, ıslahı ve koruma görevleri ile sorumludur.

Bakanlığımızca görev ve sorumluluk kriterlerine göre yapılan orman işletmeciliğinde verimlilik değerlendirmesi çalışmaları neticesinde Yozgat Orman İşletme Müdürlüğü verimli orman işletmeciliği yapılamayan Orman İşletme Müdürlükleri içinde yer almıştır. Ancak, söz konusu Orman İşletme Müdürlüğü belirlenen kapatılacak Orman İşletme Müdürlükleri arasında yer almamaktadır.

 

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.