Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21 CİLT : 24 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

52 nci Birleşim

26 . 1 . 2000 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. — GELEN KÂĞITLAR

III. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Kaya’nın, dünyamızın ve insanlığın üçüncü binyıla girmesine ilişkin gündemdışı konuşması

2. — Amasya Milletvekili Akif Gülle’nin, Hizbullah örgütü ile ilişkisi bulunan ve gözaltına alınan Başbakanlıktaki bir personele ilişkin gündemdışı konuşması

3. — Kırıkkale Milletvekili Nihat Gökbulut’un, parlamento heyeti olarak Türkmenistan’a yaptıkları ziyarete ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — İstanbul Milletvekili Ali Oğuz’un izinli sayılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/446)

IV. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. — Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/284) (S. Sayısı : 268)

2. — Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/285) (S. Sayısı : 269)

3. — Muğla Milletvekili İbrahim Yazıcı’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/286) (S. Sayısı : 270)

4. — Trabzon Milletvekili Eyüp Aşık’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/351) (S. Sayısı : 272)

5. — İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/353) (S. Sayısı : 273)

6. — Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu, Malatya Milletvekili Oğuzhan Asiltürk ve Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen’in Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları (3/367) (S. Sayısı : 274)

7. — Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/368) (S. Sayısı : 275)

8. — Kastamonu Milletvekili Nurhan Tekinel’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/369) (S. Sayısı : 276)

9. —Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkerei ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/370) (S. Sayısı : 277)

10. — Aydın Milletvekili Halit Dikmen’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/372) (S. Sayısı : 278)

11. — Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/392) (S. Sayısı : 186)

12. — Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun ve Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar ve Ulaştırma ve Turizm vePlan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/585) (S. Sayısı : 309)

V. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. — İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, özürlülere yönelik eğitime ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1026)

2. — Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, 1.1.1998’den sonra imzalanan imtiyaz sözleşmelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1029)

3. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, TEDAŞ ihalelerine ve ihalelere katılan firmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1032)

4. — İstanbul Milletvekili Perihan Yılmaz’ın, Koç Üniversitesinin fakülte, bölüm ve öğrenci sayısına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1075)

5. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bingöl İline yapılan sağlık yatırımlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1095)

6. — Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Adana-İmamoğlu Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1113)

7. — Adana Milletvekili YakupBudak’ın, Adana-Yumurtalık Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1114)

8. — Adana Milletvekili YakupBudak’ın, Pozantı Trafik Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1115)

9. — Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Adana-Karataş Abdullah Tekin Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1116)

10. — Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Adana-Yüreğir spor salonu inşaatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/1117)

 

I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak iki oturum yaptı.

Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin, zeytin üreticilerinin Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliğince ürün bedellerinin zamanında ödenmemesinden kaynaklanan sorunlarına ilişkin,

İzmir Milletvekili Kemal Vatan, Menemen olayında şehit düşen Kubilay’ın 69 uncu ölüm yıldönümü nedeniyle,

Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan, faili meçhul cinayetler, koalisyonu oluşturan parti liderlerince Abdullah Öcalan hakkında varılan uzlaşma ve genel af konularında,

Gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclis Başkanının vâki davetine icabetle Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinden oluşan parlamento heyetine ilişkin Başkanlık Tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Türkiye ile Libya, KKTC, Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Etiyopya, Malezya, Tunus, Ürdün arasında parlamentolararası dostluk grupları kurulmasına ilişkin Başkanlık Tezkeresi kabul edildi.

İzmir Milletvekili Işın Çelebi ve 26 arkadaşının, KOBİ’lerin sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla,

FP Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili İsmail Kahraman, Manisa Milletvekili Bülent Arınç ve 29 arkadaşının, terör olayları ve Hizbullah örgütü konusunda,

Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/116) (10/117) okundu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırasında yapılacağı bildirildi.

Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman’ın (6/331),

Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/347)

Esas numaralı sözü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; sözlü soru önergelerinin geri verildiği açıklandı.

Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer’in (3/254) (S. Sayısı : 258),

Konya Milletvekili Veysel Candan’ın (3/275) (S. Sayısı : 259),

İstanbul Milletvekili Tansu Çiller’in (3/276) (S. Sayısı : 260),

İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın (3/277) (S. Sayısı : 261),

Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın (3/278) (S. Sayısı : 262),

Siirt Milletvekili Takiddin Yarayan’ın (3/279) (S. Sayısı : 263),

Kastamonu Milletvekili M. Hadi Dilekçi’nin (3/280) (S. Sayısı : 264),

Giresun Milletvekili Burhan Kara’nın (3/281) (S. Sayısı : 265),

İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın (3/282) (S. Sayısı : 266),

Edirne Milletvekili Ali Ahmet Ertürk’ün (3/283) (S. Sayısı : 267)

Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına gerek bulunmadığı hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde raporların kesinleşeceği açıklandı.

Gümüşhane Milletvekili Lütfi Doğan’ın, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında (2/34),

Bartın Milletvekili Zeki Çakan’ın, 28.3.1983 Tarih ve 2809 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı KanunHükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında (2/22),

Kanun Tekliflerinin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildikleri açıklandı.

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 74 üncü sırasında bulunan Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata ve 24 arkadaşının (10/88) esas numaralı ve aynı mahiyetteki, gündemin 77 nci sırasındaki Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz ve 22 arkadaşının (10/93) esas numaralı, doğu ve güneydoğuda bazı illerde uygulanan olağanüstü halin kaldırılarak ekonomik kalkınmayı sağlayacak kalıcı önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş oldukları Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 25.1.2000 Salı günkü birleşiminde ve birlikte yapılmasına ilişkin FP Grubu önerisi okundu;

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan bazı kanun tasarılarının sıralarının değiştirilmesine; 25 Ocak 2000 Salı, 1 Şubat 2000 Salı ve 8 Şubat 2000 Salı günleri sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesi, bu günlerde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 26 Ocak 2000 Çarşamba, 2 Şubat 2000 Çarşamba ve 9 Şubat 2000 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesine; Genel Kurulun 25 Ocak 2000 Salı günü 15.00 - 19.00, 20.00 -24.00, 26 Ocak 2000 Çarşamba, 27 Ocak 2000 Perşembe, 28 Ocak 2000 Cuma (bugünde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine), 1 Şubat 2000 Salı ve 2 Şubat 2000 Çarşamba günleri 14.00 - 19.00, 20.00 - 24.00 saatleri arasında çalışmasına; 309 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin 1 Şubat 2000 Salı günü saat 24.00’e kadar tamamlanmaması halinde saat 24.00’ten sonra da çalışmalara devam edilerek, bu tasarının bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasına ve bu tasarının görüşmelerinde soru-cevap işleminin 10 dakikayla sınırlandırılmasına ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği ve bu durum karşısında, FP Grubunca verilen önerinin işleme alınamayacağı açıklandı.

Dışişleri Komisyonunda boş bulunan ve DSP Grubuna düşen üyeliğe, İstanbul Milletvekili Necdet Saruhan seçildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanunu Tasarısı (1/392) (S. Sayısı : 186) Komisyon yetkilileri Genel Kurul salonunda hazır bulunmadıklarından ertelendi;

2 nci sırasında bulunan, Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun, Telsiz Kanunu ve Posta Telgraf ve Telefon İdaresinin Biriktirme ve Yardım Sandığı Hakkında Kanun ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde DeğişiklikYapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/585) (S. Sayısı : 309) görüşmelerine başlanılarak, 7 nci maddesine kadar kabul edildi;

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, tasarının 5 inci maddesinin görüşmeleri sırasında Ağrı Milletvekili Nidai Seven’in şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

Alınan karar gereğince, 26 Ocak 2000 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 00.26’da son verildi.

Ali Ilıksoy

Başkanvekili

TevhitKarakaya Şadan Şimşek

Erzincan Edirne

Kâtip Üye Kâtip Üye

No. : 68

II. — GELEN KÂĞITLAR

26 . 1 . 2000 ÇARŞAMBA

Teklifler

1. — Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/429) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

2. — Konya Milletvekili Remzi Çetin’in; Yükseköğretim Kanununda DeğişiklikYapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/430) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.1.2000)

Raporlar

1. — Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/606) (S. Sayısı : 312) (Dağıtma tarihi : 26.1.2000) (GÜNDEME)

2. — Türk Silahlı Kuvvetleri Stratejik Hedef Planının Gerçekleştirilmesi Maksadıyla Gelecek Yıllara Sari Taahhütlere Girişme Yetkisi Verilmesi Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair KanunTasarısı ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/386) (S. Sayısı : 313) (Dağıtma tarihi : 26.1.2000) (GÜNDEME)

3. — Uzman Erbaş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarıları ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/387, 1/414, 1/462) (S. Sayısı : 314) (Dağıtma tarihi : 26.1.2000) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükâr İzol’un, Şanlıurfa-Birecik’in okul ve kütüphane ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/489) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.1.2000)

2. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükâr İzol’un, Şanlıurfa-Birecik’in sağlık ocağı ve sağlık meslek lisesi ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/490) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.1.2000)

Yazılı Soru Önergeleri

1. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa’daki balıkçı barınakları projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1304) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.1.2000)

2. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, BOTAŞ’ın yatırım projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî KaynaklarBakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1305) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.1.2000)

3. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, enerji yatırım projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1306) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.1.2000)

4. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükâr İzol’un, Şanlıurfa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1307) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.1.2000)

5. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükâr İzol’un, Şanlıurfa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1308) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.1.2000)

6. — Kayseri Milletvekili SalihKapusuz’un, Kayseri Çinkur Fabrikasının özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1309) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.1.2000)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

26 Ocak 2000 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Tevhit KARAKAYA (Erzincan)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayımız vardır.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, dünyamızın ve insanlığın üçüncü binyıla girmesi konusunda söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Kaya'ya aittir.

Buyurun Sayın Kaya. (Alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakika.

III. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Kaya'nın, dünyamızın ve insanlığın üçüncü binyıla girmesine ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET KAYA (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "Dünyamız ve İnsanlık Üçüncü Binyıla Girerken" adlı gündemdışı konuşmamı yapmak üzere, şahsım adına huzurlarınızda söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, üçüncü binyıla girdiğimiz bugünlerde, geçmişin, hafızalarımıza unutulmayacak hatıralar nakşettiğini hep birlikte görüyoruz. Hazreti İsa'dan önce ve sonraki binlerce yıllık zaman dilimleri, dünyanın kronolojik tarihi içinde, oldukça kısa sayılır; ancak, insanlık tarihi için bu, oldukça uzun bir zaman dilimidir. Hazreti İsa'dan önceki binli yıllar, insanlık için bir uyum mücadelesi zamanı olmuştur.

Değerli milletvekilleri, miladî ilk bininci yılda, sonraki binyıllara damgasını vuracak olayların yaşandığını hep birlikte görüyoruz. Dünyayı etkileyen iki büyük din, bu dönemde insanlığa nail olmuştur. Hıristiyanlığın ve yüce dinimiz İslamiyetin doğuşu ve yayılışı, bu zaman aralığındadır. Bu dönemde dünyamız, kavimler göçüne de sahne olmuştur. İnsanlık, tanıyabildiği, ulaşabildiği kadar dünyaya egemen olmaya bu dönemde başlamıştır. Hafızalarımızı zorladığımızda, Hun imparatorlukları, Roma imparatorlukları, İslam dininin, kuruluşlarında etkili olduğu bir dizi büyük imparatorlukları ve devletleri de bu zaman aralığında saymamız mümkündür. Ne var ki, birinci binyılın son çeyreğindeki büyüme ve ihtişamın, aynı binyılın sonuna doğru parlaklığını kaybettiğini hep birlikte görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, geride bıraktığımız ikinci binyıl ise, insanlık için hem gelişme ve ilerlemenin hem de acı ve gözyaşlarının hatıralarıyla anılacaktır. Geçtiğimiz binyılda, insanlık, teknik gelişmenin temposunu artırarak sürdürdü. Keşiflerle dünyayı bilmek ona yetmedi. Nitekim, uzaya gitmek, onun için sıradan olay haline geldi. Kas gücüne dayanan üretim, önce su gücüne, oradan da buhar gücüne, ardından da elektrikten nükleer enerjiye uzanan bir gelişme seyri gösterdi. Günde 40 kilometre yürüyebilen insan, bin yıl içinde saatte, sesten üç beş defa daha hızlı yer değiştirebilecek güce erişti.

Geçmiş binyılda nüfusun yarısını silip süpüren veba, sıtma, kolera gibi salgın hastalıklar, birer sağlık felaketiyken, şimdi, birer basit tıbbî vaka olarak görülmeye başlandı.

Değerli milletvekilleri, geçen bin yılda, Avrupalılar, kazanma ve sahip olma hırsıyla, dünyanın tüm zenginliklerini yüzyıllarca kıtalarına taşımışlar, taşıyamadıkları yerlere de yerleşmişlerdir.

Bu zaman diliminde Avrupa'yı tarihi boyunca zorlayan tek gücün Osmanlı Türk İmparatorluğu olduğunu da ifade etmek yerinde olacaktır; ancak, geçen binyılda tarih sahnesinden rolünü oynayarak çekilen Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı, Sovyetler Birliği gibi bir dizi imparatorluktan da bahsetmek mümkündür. Yine, Avrupa kaynaklı ve milyonlarca insanın hayatını kaybettiği iki büyük dünya savaşını da burada anmak gerekir.

İnsanların bir meta gibi alınıp satıldığı köle düzeninden, önce hukukî eşitliğe, ardından da siyasî ve sosyal eşitliğe uzanan zor ve zahmetli yolculuğa, geçtiğimiz binyıl içerisinde insanlık şahit olmuştur.

Değerli milletvekileri, maddeye egemen olan insan, geçen ikinci binyılda, dünyayı, kendi arzu, istek ve ihtiyaçlarına göre değiştirmiş, yeryüzünde dağları düzlemiş, köprüler, yollar, barajlar kurmuştur. Dünya, binyıl öncekinden çok farklı bir hale gelmiştir; ancak, çevreye bu kadar müdahaleye yol açan kazanma hırsı, dünyanın dengesini de yeterince bozmuştur. Gelecek binyılın en önemli sorunu da bu olacaktır. Kirlenen topraktan, içmesuyundan, kirlenen atmosferden yakılan ormanlara kadar bir dizi çevre sorunu, bizleri ve bizlerden sonrakileri beklemektedir.

İlk binyılın tarım toplumu, ikinci binyılın sanayi toplumu, içerisinde bulunduğumuz binyılın ise bilgi toplumunun binyılı olarak adlandırılmış olduğunu biliyoruz. Bu üçüncü binyıl, geçmişten farklı olacaktır; bilgiye erişebilen, onu kullanan ve üretenler, bu binyılın efendileri olacaktır. Bilgi ve bilgi teknolojileri, zaman ve mesafe kavramını, ticareti, savunmayı, siyasî sınırları, gizliliği yeni bir zemine taşımaktadır.

BAŞKAN – Sayın Kaya, 1 dakika eksüre veriyorum, lütfen toparlayınız.

MEHMET KAYA (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Artık, en önemli sermaye, eğitilmiş insan olacaktır ve olmaya da devam edecektir. Türkiye, gelecek binyılını kurtarmak istiyorsa, öncelikle, bilgi toplumuna ulaşmanın yolunu bulmalıdır; Türk insanı onun en büyük sermayesidir. Gelecek üçüncü binyıl, rekabet edenlerin değil, işbirliği yapanların binyılı olacağını ve de kazanacaklarını göstermektedir. Türkiye, Avrupa Birliği ilişkilerine bu temelde yaklaşmalı, teslimiyetçi değil, eşitlerarası işbirliğine yönelik girişimlerini sürdürmelidir.

Değerli milletvekilleri, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin, üçüncü binyılda, kendisine gösterilen hedefleri yakalayarak, ilerideki nice bininci yıllardaki muasır medeniyetlerin içinde yerini alması ve ilerlemesi temennilerimle konuşmama son verirken, Aziz Türk Milletini ve onun Yüce Meclisini saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaya.

Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek sayın bakan?.. Yok.

Gündemdışı ikinci söz, yaşanılan son olaylar hakkında söz isteyen Amasya Milletvekili Sayın Akif Gülle'ye aittir.

Buyurun Sayın Gülle. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

2. — Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin, Hizbullah örgütü ile ilişkisi bulunan ve gözaltına alınan Başbakanlıktaki bir personele ilişkin gündemdışı konuşması

AKİF GÜLLE (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi en içten duygularla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, günlerdir bir cinayet şebekesinin insanın kanını donduran manzaralarını seyretmekten, maalesef, içimiz kararıyor. Öncelikle, güvenlik güçlerimize çalışmalarında başarılar diliyor, bir an önce, bu gözü dönmüş canilerin kökünü tümden kurutacak sonuçlar alınmasını ümit ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Başbakanlıkta yapılan bir operasyonda gözaltına alınan bir şahıs vesilesiyle bazı yayın kuruluşlarında, maalesef, bendenizin ismi de gündeme taşındı. Bu hususta düşüncelerimi, Yüce Meclisin bir üyesi ve sizlerin bir arkadaşı olarak, bu milletin kürsüsünden gündeme getirme ihtiyacını hissettim.

Değerli arkadaşlar, Başbakanlıktan yapılan resmî açıklamaya göre, gözaltına alınan şahıs, 1984 yılında Yem Sanayiinde göreve başlamış, kısa bir süre işçi, daha sonra da memur olarak aynı kurumda görev yapmış, en son çalıştığı yere -Başbakanlık İdarî ve Malî işler Daire Başkanlığındaki görevine- 4 Ekim 1997 tarihinde, Sayın Mesut Yılmaz'ın Başkanlığında kurulan 55 inci hükümet döneminde getirilmiş.

Şahsımın Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdür Yardımcısı olduğum 54 üncü hükümet döneminde ise, Başbakanlıkta Müsteşarlığa bağlı olarak oluşturulan beyaz masada görev yapmış; yani, binlerce çalışan gibi, Başbakanlıkta aynı dönemde bulunmuşuz. Muhtemeldir ki, Başbakanlıktaki görevlendirilmesinde, diğer yöneticiler gibi, benim de parafım bulunabilir; ancak, bu şahsın bütün memuriyet hayatı süresince, sicil amirleri dahil, hiçbir yöneticinin, attığı imza ve paraftan dolayı ismi zikredilmezken, şahsımın gündeme taşınmasını mânidar buluyor ve bu olayı milletvekili olmama ve partime karşı oluşturulmak istenen menfî bir görüntüye bağlıyorum. Bu durumun da basın ahlakı ve insaf ölçüleriyle ne kadar bağdaştığını Değerli Heyetinizin takdirlerine bırakıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu şahıs, benim emrimde çalışmamış; hayatımın hiçbir noktasında beraber olmamışım. Kaldı ki, kendisiyle berabar çalışanları da hiç kimsenin suçlamaya hakkı yoktur. Hakkında göreve alınmasına engel bir ihbar veya şikayet, benim ve diğer yönetici arkadaşlarımın görevde bulunduğu dönemde vaki olmamış; çalıştığı dönemde istihbarî bir bilgi yöneticilere intikal ettirilmemişse, o yöneticiler neyle suçlanabilirler? Bu değerlendirmem, çalıştığı bütün kurumlardaki yönetici arkadaşlarımız için de geçerlidir. Hatta, bu değerlendirmem, kendi ifadelerine göre, 54 üncü hükümetten sonra içlerinde bu şahsın da bulunduğu 1 000 kişiyi başka kurumlara gönderen ve tekrar 1 kişi olarak bu şahsı şu anda bulunduğu göreve getiren yönetici arkadaşlar için de geçerlidir.

Bütün bunlara rağmen, bu şahsı memuriyet hayatı boyunca destekleyen, koruyan güçler, şahıslar varsa, onu bulup çıkarmak, dün olduğu gibi bugün de, herhalde devletin ilgili kurumlarının görevidir; ancak, bu görev yerine getirilirken de, başta kamu kurum ve kuruluşlarında olmak üzere, mütedeyyin insanların hak etmedikleri ve kendilerini rencide edici hareketlerden kaçınılması hususunda, tüm yetkililerin ve özellikle basın kuruluşlarımızın daha duyarlı ve hassas davranmalarını temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, öğrencilik yıllarım dahil, hayatımın hiçbir safhasında, yasal olmayan hiçbir oluşumla ilişkim olmadı, içerisinde de bulunmadım. Memuriyet hayatım boyunca da, milletimin millî ve manevî değerlerine bağlı, ülkemin gelişmesi ve yücelmesi gayreti içerisinde oldum. Bugün de Yüce Meclisin bir üyesi olarak, aynı heyecan ve coşkuyu taşıyorum.

Bu düşüncelerimi Yüce Meclisin kürsüsünden sizlere arz etme ihtiyacını hissettim. Bu fırsatı veren Sayın Başkanıma ve hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. Sağ olunuz. (FP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gülle.

Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek sayın bakan?.. Yok.

Gündemdışı üçüncü söz, 20-21 Ocak günleri, Türkmenistan'a, Türk-Türkmenistan Bayramı dolayısıyla yaptığı ziyaret konusunda söz isteyen, Kırıkkale Milletvekili Nihat Gökbulut'a aittir.

Buyurun Sayın Gökbulut.

Süreniz 5 dakika.

3. — Kırıkkale Milletvekili Nihat Gökbulut'un, parlamento heyeti olarak Türkmenistan'a yaptıkları ziyarete ilişkin gündemdışı konuşması

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ocak ayının 20, 21 ve 22'sinde, dost ve bizim gibi olan Türkmenistan'a, Devlet Bakanımız Sayın Yüksel Yalova'nın başkanlığında, 12 milletvekilinin iştirakiyle bir ziyareti ifa ettik. Ziyaretin amacı, ilk defa bu sene, ocak ayının 21 inde düzenlenen 1 inci Türkmen-Türk Bayramına katılmak ve Anadolu ile Anayurdun kültürel bütünleşmesine katkıda bulunmak idi. Bu vesileyle, Türmenistan'da yaşayan dili bir, gönlü bir, imanı bir olan kardeşlerimizin selamlarını ve saygılarını getirmiş bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, şüphesiz, her biriniz, Türkmenistan hakkında sayısal bilgileri her yerden öğrenebilirsiniz. Ben, bu bilgilerin dışında, Türkmenistan ve Türkiye arasındaki kültürel bağlantıları, duyguları, düşünceleri ve tarihsel saplantıları burada ifade etmek istiyorum.

Dikkatinizi çekerim, dünyada aynı milletin adıyla anılan sadece iki bağımsız devlet vardır; birincisi, Anadolu'da Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Türkiye; ikincisi, Anayurttaki Türkmenistan.

Gökkubbe altında birbirlerine bu kadar yakın olan başka bir millet yoktur. Onun için, Türkmenistan'da "iki vatan, tek millet" deyimi, Türkler ve Türkmenler için atasözü şeklinde kullanılmaktadır.

Nitekim, Anadolu'da yaşayan halkın çok büyük bir ekseriyeti, Türkmen veya başka bir şekilde anılan Türkmenistan'dan Horasan'a gelen Oğuzların 24 boyuna mensup değiller mi.

Bir zamanlar, dış Türklerden bahsetmek yasak ve tehlikeli iken, bugün, Türk devletleriyle ilgili bir bakanlığımızın oluşu, Türk devletleriyle sıkça ekonomik ve kültürel dış ziyaretlerin yapılması, 21 inci Yüzyılın başında tarihin bize bahşettiği en büyük hediye değil midir.

Osmanlıdan kalan Balkan, Suriye, Irak Türkleri ile Azeriler, Türkmenler, Kırgızlar, Uygurlar, Kazaklar, Özbekler, Çeçenler, Çerkezler, Tatarlar, Gagavuzlar, Başkurtlar, Çuvaşlar halkı ve devletiyle bizim gibi ve bizden biri değiller midir.

Değerli milletvekilleri, Türkmenistan'ın Başkenti Aşkabat'ta, bizim ve bizim işadamlarımızın yaptırdığı Ertuğrul Camiinde cuma namazını ifa ederken, 5 000 kişilik cemaatte, bir yanınızda bir Türkmen'i, diğer bir yanınızda bir Özbek'i, arkanızda Anadolu'dan gelen bir Türk'ü, önünüzde bir Kazak ve Kırgız'ı görerek, kıblen bir, kitabın bir, imanın bir, dilin bir olarak birlikte namaz için saf tutmanın vecd ve heyecanını kelimelerle tarif etmek acaba mümkün müdür.

3 500 kişilik konser salonunda birincisi kutlanan Türk-Türkmen Bayramında Türkçe söylenen türküler, Türkçe eşlik eden binlerce Türkmen'in ruhlarındaki heyecan ve şevk fırtınası, gözlerindeki pırıltı, hatta sevinç ve coşku gözyaşları, iki ülke arasındaki bağın ve tutkunun en güzel ve tutarlı delilidir.

Türkmenbaşı Sayın Saparmurat Niyazov başta olmak üzere, tüm devlet ricalinin Türkiye ve Türklere karşı olan sevgi ve dostlukları, güvenleri, yüzlerce Türk işadamının, Türkmenistan'da çok önemli yatırımları üstlenmelerine neden olmuştur. Çok muhteşem projelerin altında Türk işadamları ve mühendislerinin imzası olması, bizim için, bir gurur vesilesidir.

Değerli milletvekilleri, Anadolu'yu Türkleştiren, bugünkü Türkmenistan ve Horasan'dan gelen Türkmen, Avşar, Yörük, yani, Oğuz boylarıdır.Türkmenistan'daki Ahmet Yesevîler, Kaşgarlı Mahmutlar, Anadolu'da Yunus Emreler, Hacı Bektaşı Veliler, Taptuk Emreler, Hasan Dedeler, Haydar Sultanlar olmuşlardır; Anadolu'yu manevî sahada İslamlaştırmışlar ve Türkleştirmişlerdir. Merv'deki Sultan Sencer, Çağrı ve Tuğrul Beyler, Malazgirt'te Alpaslan, İstanbul'da Fatih Sultan Mehmet, Dumlupınar'da Mustafa Kemal olmuşlardır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – 1 dakika eksüre veriyorum, lütfen toparlayınız.

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) – Bugün, İstanbul, Ankara, Sıvas ve Erzurum Türkse, Anayurttaki Merv ve Taşkent, Buhara Türk olduğu için Türk olmuşlardır.

Türk devletleri ve dış Türkler bizim için bir güç, Türkiye de dış Türkler için bir ümit ve umuttur. Avrupa Birliğine namzet bir ülke olarak, küreselleşmenin gereği yönümüzü batıya çevirirken, doğuda, arka bahçemizde bizim gibi olanları unutmamalıyız. Amerika için Avrupa hangi konumdaysa, Türkiye için de Türk devletleri aynı konumdadır. Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Özbekistan, Türkiye'nin gelecekteki stratejik hedeflerinde şüphesiz haklı yerlerini alacaktır; ancak, böyle, 21 inci Asır Türk asrı olacaktır.

Bu vesileyle tümünüze saygı ve selamlarımı arz ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gökbulut.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Sunuşların uzun bir süreyi kapsayacağı dikkate alınarak Kâtip Üye arkadışımızın sunuşları oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Yasin Hatiboğlu'nun Başkanlığımıza bir dilekçesi vardır.

Sayın Hatiboğlu, burada, yeni seçilen üye, eskiden, eğer dokunulmazlığının ertelenmesine karar verilmişse, yeniden görüşülmemesi gerekir şeklinde bir itirazınız var. Bu konunun, esasen, karma komisyonda dikkate alınması gerekirdi diye düşünüyoruz ve bize göre, İçtüzüğün 133 üncü maddesine göre, karma komisyonda alınan ve rapora bağlanan bir kararı, biz, burada, Genel Kurulun sadece bilgilerine sunuyoruz. Bizim yaptığımız, İçtüzüğün bir kararı gereğidir.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) – Sayın Başkanım, ben, aslında, bu meselenin kökünden çözülebilmesi, çözümlenebilmesi için, 63'e göre bir usul tartışması açılmasının yararına inanıyorum. O talebimi de o maksada mebni arz ve takdim ettim.

Buradaki olay şu: Diyelim ki, 20 nci Dönemde seçilmiş bir sayın milletvekilinin fezlekesi vardır. Karma Komisyon görüşmüş; dikkat buyurunuz, Anayasadaki tabir de budur, İçtüzüğün 133 üncü maddesindeki tabir de budur; milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelemedir.

Şimdi, diyelim ki, 20 nci Dönemde milletvekili seçilmiş, fezlekesi vardır, Komisyon görüşmüş, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelemiş; 21 inci Dönemde tekrar milletvekili seçilmiş. Anayasa 77/3'e göre, ikinci dönem millevekili seçilen sayın üyenin milletvekilliği arasında boşluk oluşmaz. Boşluk oluşmayınca, 83 üncü maddeye göre, dokunulmazlık sürgit niteliği kazanır, devamlıdır. Dolayısıyla, daha önceden milletvekilliği sıfatının sona ermesine ertelenen bir konuda -sadece aynı dosya için diyorum, yoksa başka dosyalar olabilir- aynı dosya için, Karma Komisyonda müzakere yapmak caiz değildir.

Bendeniz, orada arz ettim; ama, gereğini yerine getirmediler. Şimdi, şikâyet mahalli, düzeltme mahalli Yüce Genel Kuruldur. Benim maruzatım budur. Yanlış yapıyoruz -tabiî, zatıâlinizi, Başkanlık Divanını falan kastediyor değilim- bu bir yanlış uygulamadır, bunu bir yerde düzeltmemiz lazım; hem İçtüzük 133'e aykırıdır hem Anayasanın 83 üncü maddesine aykırıdır hem de Karma Komisyonun kararına aykırıdır. Dikkat buyurursanız, Karma Komisyonun kararında aynen öyledir; "milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar..." Peki, bunu erteledikten sonra ve sayın üyenin milletvekilliği sıfatı devam ettiğine göre, bunu, yeniden işleme koyamayız.

BAŞKAN – Haklısınız da, ben şunu söyleyeyim...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) – Arz edeceğim ve bitiriceğim.

Bendeniz, merak ettiğim için, İçtüzüğün bugünkü 133'üne tekabül eden 109 ve 110 uncu maddelerinin müzakere zabıtlarına indim, 61 Anayasasının 79'unun, 82 Anayasasının 83 üncü maddesinin zabıtlarına indim, orada çok açık efendim.

Bendenizin maruzatı budur, işleme konulmaması gerekir.

Saygı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Benim bu konudaki düşüncem şu: Aslında, tabiî, bir suç hakkında ertelenme kararı verilmiş ve o milletvekili seçilmişse, aynen sizin gibi düşünüyorum; ancak, İçtüzüğün hükmünü de yerine getirmek zorundayız. Biliyorsunuz, bu konuda İçtüzük değişikliği çalışmalarımız var. Eğer, bu konuyu oraya götürürseniz iyi olacak; çünkü, hakikaten, yeniden görüşülmesi anlamsız bir uğraş olacak. Onun, İçtüzükte bir karara bağlanması daha doğru olur diye düşünüyorum. Bildiğim kadarıyla Anayasa Komisyonunda İçtüzükle ilgili değişiklik çalışmaları da devam ediyor; konunun orada ele alınmasının daha yararlı olacağına ben de inanıyorum. Bu konuyu gözden kaçırmış olabiliriz. Zatıâliniz de oraya gider, arkadaşlarımızla görüşür, bu konuda bir karar çıkarttırırsanız seviniriz. Ben size yakın düşünüyorum.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) – Efendim, tabiî, zatıâlinizin nasıl düşündüğü çok önemlidir, ben onu önemsiyorum. Siz yakın düşünüyorsunuz; ama, İçtüzük aynen benim gibi düşünüyor!

BAŞKAN – Yine de, onun İçtüzükte açık bir hale getirilmesinde yarar vardır diyorum.

Teşekkür ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 1 ilâ 10 uncu sıralarında, Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun, bazı milletvekillerinin yasama dokunulmazlıklarına ilişkin raporları vardır; ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.

IV.– KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER

1. — Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/284) (S. Sayısı : 268) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 16.7.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun 8.7.1999 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 3.8.1999 günlü raporuyla, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına muhalefet suçu isnat olunan Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer Komisyonumuza gelerek sözlü savunma yapmıştır.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Komisyonumuz, Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer'in, eylemini siyasî faaliyet kapsamında değerlendirmiş ve hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve Üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılmasıyla İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır :

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM’nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

2. — Aydın Milletvekili Yüksel Yalova'nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/285) (S. Sayısı : 269) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 16.7.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Aydın Milletvekili Yüksel Yalova'nın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 3.8.1999 günlü raporuyla, 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanuna muhalefet suçu isnat olunan Aydın Milletvekili Yüksel Yalova hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Aydın Milletvekili Yüksel Yalova Komisyonumuza yazılı savunma vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği de dikkate alınarak, Aydın Milletvekili Yüksel Yalova hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve Üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılmasıyla İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır :

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM’nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

3. — Muğla Milletvekili İbrahim Yazıcı'nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/286) (S. Sayısı : 270) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 16.7.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Muğla Milletvekili İbrahim Yazıcı'nın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 3.8.1999 günlü raporuyla, Orman Kanunu ve Millî Parklar Kanununa muhalefet suçu isnat olunan Muğla Milletvekili İbrahim Yazıcı hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği de dikkate alınarak Muğla Milletvekili İbrahim Yazıcı hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve Üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılmasıyla İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır :

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM’nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

4. — Trabzon Milletvekili Eyüp Aşık'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/351) (S. Sayısı : 272) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 1.10.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Trabzon Milletvekili Eyüp Aşık'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 16.11.1999 günlü raporuyla, cürüm işlemek için oluşturulan teşekkül mensubuna yardım etmek suçu isnat olunan Trabzon Milletvekili Eyüp Aşık hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıkların bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasa’nın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği de dikkate alınarak Trabzon Milletvekili Eyüp Aşık hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve Üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılması ile İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır :

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM’nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız, suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

5. — İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/353) (S. Sayısı : 273) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça 1.10.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen İstanbul Milletvekili A. Nazlı Ilıcak’ın yasama dokulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı Komisyonumuzun 8.7.1999 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 16.11.1999 günlü raporuyla Türk Silahlı Kuvvetlerini alenen tahkir ve tezyif etmek suçu isnat olunan İstanbul Milletvekili A. Nazlı Ilıcak hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İstanbul Milletvekili A. Nazlı Ilıcak Komisyonumuza gelerek sözlü savunma yapmıştır.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. İstanbul Milletvekili A. Nazlı Ilıcak'ın beyanlarının tahkir ve tezyif amacını değil, siyasî gelişmeleri eleştirme amacını taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle İstanbul Milletvekili A. Nazlı Ilıcak hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve Üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılması İle İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır:

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM'nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız, suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

6. — Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu, Malatya Milletvekili Oğuzhan Asiltürk ve Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen’in Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları (3/367) (S. Sayısı : 274) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 26.10.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Malatya Milletvekili Oğuzhan Asiltürk’ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 16.11.1999 günlü raporuyla, devletin siyasî, hukukî, iktisadî temel nizamlarını dinî esaslara göre değiştirmek amacıyla Anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs etmek suçu isnat olunan Malatya Milletvekili Oğuzhan Asiltürk hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Malatya Milletvekili Oğuzhan Asiltürk’ün sözleri siyasî eleştiri ve beyan sınırları içinde değerlendirilmiş, bu nedenlerle Malatya Milletvekili Oğuzhan Asiltürk hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve Üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılmasıyla İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır :

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM’nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız, suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça 26.10.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu’nun yasama dokulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 16.11.1999 günlü raporuyla devletin siyasî, hukukî, iktisadî temel nizamlarını dinî esaslara göre değiştirmek amacıyla anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs etmek suçu isnat olunan Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu Komisyonumuza yazılı savunma vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun bir biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu’nun sözleri siyasî eleştiri ve beyan sınırları içinde değerlendirilmiş, bu nedenlerle Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılması İle İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır :

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM'nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız, suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 26.10.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen’in yasama dokulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 16.11.1999 günlü raporuyla, devletin siyasî, hukukî, iktisadî temel nizamlarının dini esaslara göre değiştirmek amacıyla anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs etmek suçu isnat olunan Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen Komisyonumuza gelerek sözlü savunma yapmıştır.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun bir biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen'in sözleri siyasî eleştiri ve beyan sınırları içinde değerlendirilmiş. Bu nedenlerle, Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılması ile İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır :

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM’nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız, suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

7. — Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/368) (S. Sayısı : 275) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça 26.10.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 16.11.1999 günlü raporuyla, hükümetin manevî şahsiyetini alenen tahkir ve tezyif etmek suçu isnat olunan Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan Komisyonumuza gelerek savunma yapmıştır.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın beyanlarında tahkir ve tezyif amacının değil, kimi siyasal gelişmeleri geliştirmek kaygısının öne çıktığı anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle, Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılmasıyla İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır:

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM'nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız, suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

8. — Kastamonu Milletvekili Nurhan Tekinel'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/369) (S. Sayısı 276) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 26.7.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Kastamonu Milletvekili Nurhan Tekinel'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 16.11.1999 günlü raporuyla, Cumhurbaşkanına gıyabında hakaret ve Nuri Özcan'a karşı müessir fiil suçu isnat olunan Kastamonu Milletvekili Nurhan Tekinel hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Kastamonu Milletvekili Nurhan Tekinel Komisyonumuza yazılı savunma vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun bir biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate alınarak Kastamonu Milletvekili Nurhan Tekinel hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Eğtuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılmasıyla İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır:

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM'nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

9. — Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi'nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/370)(S. Sayısı : 277) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 26.10.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi'nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir. Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi Komisyonumuza gelerek sözlü savunma yapmıştır.

Hazırlık Komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 16.11.1999 günlü raporuyla mühür bozma suçu isnat olunan Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate alınarak Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Eğtuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılmasıyla İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır:

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM'nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamoyunda, haklı-haksız, suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

10. — Aydın Milletvekili Halit Dikmen’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/372) (S. Sayısı : 278) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 26.10.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Aydın Milletvekili Halit Dikmen'in, yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 16.11.1999 günlü raporuyla, tedbirsizlik ve dikkatsizlikle yaralamaya sebebiyet vermek suçu isnat olunan Aydın Milletvekili Halit Dikmen hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Aydın Milletvekili Halit Dikmen, Komisyonumuza gelerek sözlü savunma yapmıştır.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate alınarak, Aydın Milletvekili Halit Dikmen hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılmasıyla İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır:

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM'nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız, suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, okunan bu raporların tamamı, kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine ilişkindir. 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde, bu raporlar kesinleşmiş olacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, bir milletvekilinin izinli sayılmasına ilişkin tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

III.– BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.– İstanbul Milletvekili Ali Oğuz'un izinli sayılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/446)

25 Ocak 2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

İstanbul Milletvekili Ali Oğuz'un, hastalığı nedeniyle 11.1.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün izinli sayılması, Başkanlık Divanının 21.1.2000 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.

Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

11. — Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/392) (S. Sayısı : 186)

BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

12. — Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/585) (S. Sayısı : 309) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Geçen birleşimde tasarının 6 ncı maddesi kabul edilmişti.

Şimdi, tasarının 7 nci maddesini okutuyorum :

MADDE 7. – 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun 12 nci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

Bu madde hükümlerinden Kurum’un belirleyeceği esaslar dahilinde diğer işletmeciler de yararlanır. Türk Telekom’un ve diğer işletmecilerin bu madde hükümlerinden yararlanma biçim ve prosedürü, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.

İlgili resmî makamlar, yasalarda kendilerine verilen yetkilere dayanarak ve haklı sebeplerin varlığı halinde anılan kullanımın durdurulmasını mahkemeden talep ederler.

BAŞKAN – 7 nci madde üzerinde söz isteyenleri okuyorum:

Fazilet Partisi Grubu adına, Ali Sezal; Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ramazan Gül.

Şahısları adına; Turhan İmamoğlu, Musa Uzunkaya, Erol Al.

Fazilet Partisi Grubu adına, Kahramanmaraş Milletvekili Ali Sezal. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

Buyurun.

FP GRUBU ADINA ALİ SEZAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 309 sıra sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, saygıyla selamlıyorum.

Üzerinde söz aldığım tasarının 7 nci maddesi, 4.2.1924 tarihli ve 406 numaralı Telgraf ve Telefon Kanununa iki fıkra eklemektedir. 406 sayılı Kanun, Posta, Telgraf ve Telefon İdaresine, ilgili hizmetleri yaparken umuma ait arazi, yol, meydan, köprü, su ve sahilleri çevreye zarar vermeden kullanma yetkisi veriyordu. Yine, bu yetki çerçevesinde, tren, tramvay, elektrik işletmelerinin de, bu hizmetleri yaparken birbirlerinin haklarını korumasını amirdir.

Şimdi görüşülen 7 nci maddeyle 406 sayılı Kanunun 12 nci maddesine iki fıkra ekleniyor. Tasarı, birinci fıkrayla, işletmelere, kurumun belirleyeceği bir yönetmelikle aynı hakları devrediyor; ikinci fıkrayla da, ilgili resmî kuruma, yasalarda kendilerine verilen yetkilere dayanarak ve haklı sebeplerin varlığı halinde anılan kullanımı durdurmak için mahkemelere başvurma yetkisi veriyor. Tasarının metnine baktığmız zaman makul bir teklif olarak görülmektedir. Elbette ki, toplumun tamamını ilgilendiren böyle bir yaptırımda, kamuya ait mallardan yararlanmak gerçek bir mantığın gereğidir ve zarurîdir.

Değerli arkadaşlar, çağımızda, özelleşme itibar görüyor, doğrudur; devletin küçülmesi gerekir, doğrudur; devletin borçtan kurtulması için paraya ihtiyacı vardır, bu da doğrudur; rekabete açılmak lazım, serbest rekabet çağın gereğidir, bu da doğrudur.

Değerli milletvekilleri, kanun yapılırken, amaç, gelirleri artırmak olduğu kadar, aynı derecede önemli olan diğer bir faktör de, giderleri azaltmaktır. Görüldüğü kadarıyla, altyapıdan genellikle sorumlu olan devlettir. Konu devlet olunca, kanunlar yapılırken, konuya sadece Telekom açısından değil, genel bir açıdan bakmak, öyle değerlendirmek lazımdır. Biz, altyapıyla ilgili bu maddeyi yerel yönetimler yasasıyla beraber düşünmek, böyle yapmak lazımdır diye düşünüyoruz. Zira, altyapıdaki maliyeti düşürmek, ancak, bu işin yerel yönetimler yahut bir kurum tarafından yapılmasıyla mümkündür.

Değerli arkadaşlar, hepimiz şehirlerde yaşıyoruz, caddelerden geçiyoruz. Baktığımız zaman, caddelerimiz her gün bozulur, her gün yapılır, dün yapılır bugün bozulur, bugün yapılır yarın bozulur ve bu maliyet de devamlı devlete biner. Caddelere baktığımız zaman, PTT var, TEK var, kanal var, su var, havagazı var. Bunlar, değişik zamanlarda yapılır ve caddelerimiz devamlı bozulur. Çağdaşlaşmaktan bahsediyoruz, Avrupa'dan bahsediyoruz, Avrupa Birliğinden bahsediyoruz. Gittiğimiz zaman şunları da görüyoruz ki, Avrupa, bunu tek kalemde yapmış; tünel sistemine girmiş, o tünelden, havagazını, suyu, kanalı beraber geçirmiş, bir defa maliyet çıkmış; bunun üzerine de, yolları bir defa yarılmış, bir defa yapılmış. Evet, PTT geliyor yolu kazıyor, arkasından da parasını ödüyor "işte paranız" diyor. Belediye, işçisiyle, aşçısıyla, arabasıyla gidiyor, tekrar tamir ediyor. Parayı alıyoruz; ama, neticede, hepsi, devletin kesesinden, milletin kesesinden çıkıyor. Bana göre, böyle kanunlar yapılırken, altyapıya ait bütün kurumlar bir araya gelmeli, oturmalıyız, bir plan ve program çerçevesinde, topluca bu işi yapmalıyız ve yollarımızı bir defa yarıp, bir defa yapmalıyız.

Bu manada, kanunun ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. İnşallah, ülkemiz böyle bir gereğe de kavuşur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sezal.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül.

Buyurun Sayın Gül.

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İlgili madde, yasayı düzenleyici hükümler içermektedir; iki fıkra ilave edilmektedir. Bu maddeyle, 406 sayılı Kanunda mevcut bulunan, umuma ait, yol, su, elektrik ve buna benzer mallardan yararlanabilme olanağı tüm telekomünikasyon işletmecilerine tanınmaktadır; ancak, bu yararlanmaya ilişkin, yetkili makamlara, idareye, denetim ve müdahale yetkisi verilmektedir, bu konuyu düzenlemektedir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı, telekomünikasyon hizmetlerinin etkin, güvenilir, verimli olarak, yeni teknolojik gelişmelerle ortaya çıkan ve giderek artan ihtiyaçlara, kamu hizmeti niteliği çerçevesinde cevap verebilecek şekilde yeniden düzenlenmesi amacıyla hazırlanmıştır; yani, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu tarihsel nitelikten alınarak yürürlükten kaldırılması yerine, çeşitli değişikliklerle güncelleştirilmesi ve 2803 sayılı Telsiz Kanunu ile 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevlerine ilişkin Kanunda gerekli değişikliklerin yapılmasını öngörmüştür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de yeniden yapılanmanın iki ana hedefi olduğunu belirtmek gereği mevcuttur. Bir yandan, telekomünikasyon sektörünün ticarî esaslar dahilinde, ekonomik yönden daha verimli ve etken yürütülmesi amacıyla liberalize edilerek, serbest rekabete açılması; diğer taraftan da, telekomünikasyon hizmetlerinin kamu hizmeti ve stratejik öneminin dikkate alınması şarttır.

Bugün, bütün devletler, bu yukarıda bahsettiğim nedenlerle, telekomünikasyon sektörünü, kendilerinin işletmesine dair sıkı bir biçimde düzenlemekte ve denetlemektedirler.

İşte, yukarıda bahsettiğimiz nedenlerle, kanunun ana amacı, sektörün posta ve telefon hizmetlerinin ayrışması biçiminde şekillenecektir. Bu kanun tasarısıyla, halen KİT statüsünde hizmet veren kuruluş olmaktan çıkacak, KİT statüsünden çıkınca da, yüzde 100’e varan hissesi, devlete ait anonim şirketler olacaktır.

Bunun nedeni ise, mevcut Anayasamızın haberleşme görevini, anayasal bir görev olarak öngörmesidir. Nitekim, Telekom faaliyetleriyle ilgili olarak bir telekomünikasyon üst kurulu oluşturulacaktır. Bu kurul, faaliyetleri bakımdan özel nitelikli kurum olması nedeniyle, telekomünikasyon hizmetlerinin temel ilke ve politikalara uygun yürütülmesini denetleyecek; diğer taraftan da, yine bağımsız olarak faaliyet gösterecek olan Türk Telekomda çoğunluk hissedarı sıfatıyla, mülkiyetten doğan haklarını kullanacaktır. Bu görevi, etkin, verimli, ihtiyaçları azamî ölçüde karşılayan bir şekilde, siyasî etkilerden uzaklaşmış olarak, çağdaş ölçekte yürütülmesini sağlayacak şekilde yapması öngörülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; telekomünikasyonla ilgili olarak, 2005 yılı sonuna kadar, Türkiye, telekomünikasyon sektöründeki devlet tekeline son vereceği taahhüdünde bulunmuştur. Mevcut hükümet, bunu 2003'e çekmiştir. Acaba, bu tür telekomünikasyonun gerçek değeri nedir? Mal varlığı ne kadardır? Önce, bunun bir tespitini yapalım. Halen 20 milyon abonesi vardır. 1920'lerden bu yana seksen yıl geçmiştir; yani, bu 20 milyon abone yılların birikimi neticesidir. Bugün, bir telefonun gerçek anlamda maliyeti, en düşük fiyatlarla 500 dolardır. Bu 500 doların içerisinde, yer kazımı, hat döşemesi vesaire gibi unsurlar mevcut olup, 20 milyon aboneyle çarptığımızda, 10 milyar dolara kurmamız gerekiyor. Oysa, 1994 yılındaki fiyatlarla bugün bunu çarptığımızda 30 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Ayrıca, ilave yatırımlar bunun cabası.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 70 000 çalışanıyla -bunun içinde mühendisini, teknisyenini, işçisini de dikkate aldığımızda- bu kurum satılırken, nasıl satılacak? Bu konuda uzmanların farklı görüşleri olup, bir örnek vermek gerekirse, Mamak'taki bir arsanın değeriyle, bedeliyle, Çankaya'daki arsanın bedeli çok farklıdır. İşte, burada, Türk Telekomun değerini belirlerken, gelirini dikkate almamız gerekiyor. Şu anda, mevcut telefon piyasasının rakamı 6 milyar dolar olarak tespit edilmiştir. Burada, Telekomun rakipleri vardır. Peki, bu rakipler kimlerdir; bunlar, cep telefonu hizmeti veren özel kuruluşlardır. Muhtemelen haberleşme için ödenen toplam para, birkaç yıl içerisinde 7-8 milyar dolara çıkacaktır. Aileler, gelirlerinin önemli bir kısmını haberleşme bedeli olarak ödeyeceklerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan sonra, haberleşme gideri olarak vatandaşın ödeyeceği toplam haberleşme parasının bir kısmı Telekoma, bir kısmı Turkcelle, bir kısmı ise Telsime gidecektir. 2 adet daha cep telefonunun ihalesini hesaba katacak olursak, tüm, vatandaşın haberleşme bedeli bu beş şirkete bölüştürülmüş olacak ve sonuçta, beş ortak paylaşacak; yani, Telekomun geliri, otomatikman düşme eğilimine girecektir.

Peki, bu durum karşısında ne yapmamız lazım? Yapılması gereken, gelirin düşmesini önlemek, bu konuyla ilgili yeni tedbirler almak, mevcut değerinin artmasını ve en azından, şimdiki durumunun korunmasını sağlamaktır. Onun için de, kurumun verimli çalışması gerekir. Kurumun verimini düşünerek, tasarının bir an önce çıkmasını istiyoruz; hatta, biz, Doğru Yol Partisi olarak, tasarının geç kaldığına inanıyoruz ve hızlı bir şekilde de yasalaşmasını istiyoruz; şu an Meclise getirilmesini de memnuniyetle karşılıyoruz.

Keza, 1940'lı yıllarda bir kanunla kurulmuş bulunan PTT çalışanlarının birikimiyle ilgili sandık, halen, Telekom ile Posta İdaresinin müşterek malı gibi görülmektedir ve hakkında, ciddî suiistimal iddiaları vardır. Bu sandığın 40 000 üyesi vardır; mutlaka, tez elden ikiye ayrılması gerekir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; haberleşmeyi sağlamak devletin ana görevi olmakla beraber, Türkiye, telekomünikasyon sektörünün özelleştirileceği iddiasıyla ortaya çıkan ilk ülkelerden biridir; o dönemde, hat başına 2 000 dolara özelleştirebilecektik. Türkiye, o dönemde, 15 milyon hatta sahipti. Türk Telekom AŞ'yi, yaklaşık, en azından, 30 milyar dolar bir kaynakla özelleştirebilecektik. O zamanki siyasî çekişmeler, bu kanunu Anayasa Mahkemesine intikal ettirmişti; yani "Telekom, kamu şirketi, devlet eliyle olması lazım" denilmiştir. Peki, bugün ne değişti?! Biz de mi Anayasa Mahkemesine gidelim?!

İptalin sağlanması sonucunda, Türkiye, bugün, 10 milyar dolardan bahseder duruma gelmiştir; yani, o dönemde tüm içborçlarımızı ödeme imkânı vardı; hatta, bir miktar da paramız artıyordu; o fırsat kaçırılmıştır. Belki de, bunun özelleştirilmesini o zaman yapmış olsaydık, yaşadığımız kriz olmayacaktı; keşke, Türk Telekom AŞ'yi o zaman özelleştirebilseydik.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Tasarının hepimize hayırlı olmasını diliyor, teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına, Sayın Turhan İmamoğlu.

M.TURHAN İMAMOĞLU (Kocaeli) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarının 7 nci maddesiyle şu getirilmektedir: 4.2.1924 tarihli 406 sayılı Telefon ve Telgraf Kanununun 12 nci maddesine, bu, 7 nci maddedeki fıkralar eklenmiştir. Bu eklenen fıkralarla, Türk Telekomünikasyon Kurumunun belirleyeceği esaslar dahilinde, diğer işletmecilere de, umuma açık arazi ve mekanlardan, hatlarının nakli için imkân tanınmaktadır. Bu, bu piyasa, tekel olmaktan çıkarıldıktan sonra, diğer işletmecilere de bu hakkı tanımak, şimdiden, bu piyasanın daha gerçekçi bir şekilde oluşmasını sağlamaya yönelik bir düzenlemedir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Şahısları adına, Sayın Musa Uzunkaya?.. Yok.

Sayın Erol Al?.. Yok.

Başka söz isteği yok.

Maddeyle ilgili önerge yok.

7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 7 nci madde kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum :

MADDE 8. – 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun 18 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 18. – 2 nci maddenin (a) fıkrasına aykırı olarak imtiyaz sözleşmesi veya görev sözleşmesi yapılmaksızın telekomünikasyon tesisi kuran ve işletenlerin tesisleri Kurum’un talebi üzerine ilgili mülki amirlerce kapatılır ve işletmeye son verilir. Ayrıca failleri hakkında iki milyar liradan otuz milyar lira kadar ağır para cezasına hükmolunur. Tekerrürü halinde failler hakkında altı aydan iki yıla kadar hapis ve dört milyar liradan altmış milyar liraya kadar ağır para cezası verilir.

2 nci maddenin (a) fıkrasına aykırı olarak genel izin ve ruhsat almaksızın telekomünikasyon hizmeti verenlerin tesisleri Kurum’un talebi üzerine ilgili mülki amirlerce kapatılarak hizmetlerine son verilir. Tekerrürü halinde failleri hakkında ikiyüz milyon liradan üç milyar liraya kadar para cezasına hükmolunur.

Telekomünikasyon hizmeti sunan bir işletmeci ile abonelik sözleşmesi yapan gerçek ve tüzel kişiler faaliyetlerinin gereği olarak aldıkları hizmeti üçüncü kişilere ücretli veya ücretsiz verebilir. Aboneler yararlandıkları hizmeti sadece ticaret amacıyla üçüncü kişilere sunamazlar. Aksine davrananların abonelik sözleşmeleri iptal edilir.

BAŞKAN – Maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Zeki Çelik; buyurun efendim.

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 8 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

1924 yılında çıkarılan Telgraf ve Telefon Kanununun bugünün şartlarına cevap verememesi tabiîdir. Bütün dünyada 20 nci yüzyıla damgasını vuran en önemli gelişmeler, telekomünikasyon sahasında olmuştur. Uyduyla haberleşme sistemleri, cep telefonları, dünyayı birbirine bağlayan fiber optik kablo sistemi ve 21 inci yüzyıla da damgasını vuracak olan internet teknolojisi. Türkiye, bu haberleşme teknolojilerinden acaba yeterince faydalanabiliyor mu; elektronik haberleşme tekelini elinde bulunduran Telekom, yeni teknolojileri en iyi ve en verimli şekilde kullanabiliyor mu?.. Yaşadığımız son deprem felaketi, gelişen teknolojilere rağmen, Telekomun ciddî bir acziyet içerisinde olduğunu göstermiştir.

Gerek 8 inci madde, gerekse 8 inci maddeye atıf yapılan 2 nci maddenin (a) fıkrasında, Bakanlığın izni ve kontrolu dışında kurulan ya da işletilen telekomünikasyon tesislerinin kapatılması ve failleri hakkında ağır para ve hapis cezalarının uygulanması hükme bağlanıyor; ancak, uygulamada, Bakanlıkla birlikte mülkî amirlerin de işin içinde olması, birtakım aksaklıklara sebep olacağı izlenimi uyandırıyor. Türkiye'de, her konuda olduğu gibi, bu konuda da birtakım suiistimallerin yaşanacağını düşünüyorum.

Kapatma cezalarının uygulanmasıyla ilgili müeyyidelerin uygulanması konusunda Bakanlıkça sıkı takip yapılacak mı? Adlî merciler, cumhuriyet savcılıkları bu işin neresinde olacaklar? Bütün bu sorunlar, kurumlar arası yazışmalar yoluyla mı halledilecek? Bu soruların da, mutlaka cevaplandırılması gerekiyor. Yine, 2 nci maddenin (f) fıkrasında "Bakanlık da, millî güvenlik, kamu düzeni veya kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesi amaçlarıyla gerekli tedbirleri almaya, gerektiğinde tesisleri tazminat karşılığında devralmaya ya da ağır kusur halinde imtiyaz sözleşmesini, telekomünikasyon ruhsatını ya da genel izni iptal etmeye yetkilir" denilmektedir ki, bunlar, yetkilerin suiistimali endişesini artırmaktadır.

Maalesef, haberleşme konusunda farklı bir zihniyet hüküm sürüyor; bir yanda, kâğıt üzerinde yazılı kanunlar var, öbür tarafta, kanun adına, kanunsuz, keyfî uygulamalar!.. Kâğıt üzerinde yazılı olanla günlük hayatta uygulananların birbirine uymadığını görmekteyiz. Burada, haksız bir uygulamaya dikkat çekmek istiyorum.

RTÜK, Türkiye çapında yayın yapan 256 televizyon ve 1 600 özel radyo kuruluşundan özel güvenlik belgesi istiyor. Bu belgeyi verecek olan kurum Başbakanlık. Özel radyo ve televizyon kuruluşlarına bu belgeleri almaları için tanınan süre de sona eriyor; fakat, Başbakanlık, hiçbir kuruluşa da böyle bir belge veremiyor; veremez de. Hangi radyo ve televizyon kuruluşu, neye göre, kime göre, hangi kıstaslara göre sakıncalı ve güvenli değil; bunun tespiti, bunun ölçüsünü koymak mümkün değildir. Böyle bir komedi, geri kalmış dünya ülkelerinde bile yaşanmaz.

Hür düşüncenin ve haberleşme hürriyetinin teminatı olan ve radyo ve televizyon kuruluşlarının güvenli bulunmamasına ancak millet karar verir. Kaldı ki, RTÜK'te çok sıkı bir takip ve ihbar mekanizması var; bunun dışında, bir radyo ve televizyon kuruluşunun toptan sakıncalı bulunup kapatılması da hiçbir mantığa sığmaz.

Sayın milletvekilleri, gelişmiş Avrupa ülkelerinde ve Amerika'da 100 kişiye düşen telefon abonesi sayısı 50 ilâ 70 iken, Türkiye'de hâlâ, bu rakam 27 civarında seyretmektedir. Tabiî, bunun birinci sebebi, Türkiye'de yapılan ve işletilen yanlış özelleştirme mantığıdır. Türk Telekom, özelleştirme kapsamına alındıktan sonra, yeni yatırımla gücüne güç katmalı ve değerini katlayarak artırmalıdır. Halbuki, bunun tam tersi bir mantıkla, özelleştirme kapsamındaki kuruluşlarda sürekli bir gerileme yaşanmaktadır.

Bakınız, özelleştirme mantığı Türkiye'de nasıl yürüyor; önce, devlete ait büyük arazi ve yatırım rantı olan kuruluşlar, özelleştirme kapsamına alınarak Özelleştirme İdaresine bağlanıyor; bu kuruluşların, rekabet koşulları içerisinde en yüksek değere satılması gerekirken, ne hikmetse, bunların özelleştirme işlemleri, yıllar geçmesine rağmen bir türlü gerçekleşememekte,. özelleştirme bekleyen kuruluşta bütün yatırımlar durmakta, üretim aksamakta; kuruluş, üst düzey bazı bürokratların çiftliği haline gelmektedir. Böylece, kuruluş, sürekli zarar etmekte ve piyasadaki emsalleriyle rekabet edemez duruma gelmekte. Dolayısıyla, özelleştirme işlemleri de bir türlü sonuçlanmamaktadır.

Bu arada, özelleştirme değil de bir devletleştirme yaşandığını görüyoruz; çünkü, satamadıkları bu müesseselere ait binaların, arazilerin, devletin başka kuruluşlarına, üniversitelere ve belediyelere ya çok cüzi bir bedelle veya bedelsiz verildiğini görmekteyiz. Tabiî ki, bunlar da, maalesef, uygun bir işlem yürütülmeme sonucunu ortaya çıkarıyor.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hükümet, 2000 yılı bütçesinde, özelleştirmeden 5 milyar dolar gibi bir gelir beklemektedir. Korkarız ki, yanlış özelleştirme mantığı nedeniyle, beklenen sonuca ulaşılamayacaktır ve işin sonu yine hüsran olacaktır. Asıl endişemiz, bu işletmelerin TEDAŞ'taki gibi, işletme hakkı devriyle, uygun olmayan yollarla, şartname ve sözleşmeler arasında birtakım oyunlarla, gene, faturanın, halka çıkarılacağıdır.

Türk Telekomda yaşanan gerilemenin ikinci sebebi ise, siyasî iktidarlarla işbirliği halinde olan ve maalesef, kurumu şahsî çıkarları için zarara uğratan bürokratlardır.

Yeni Genel Müdürümüz açıkkalplilikle ifade ediyor, diyor ki: "Telekoma iş yapan birkaç büyük firma, Türk Telekomspora 400'er bin dolar bağışta bulunmuş ve bunun karşılığında da istedikleri işleri, istedikleri şartlarla almıştır." Buradaki mantığı ortaya koyması bakımından kendisine teşekkür ediyoruz.

Telekomun bütçesinden spor kulübüne 2,5 trilyon lira ödenek ayrılıyor; ama, deprem bölgesinde kullanılacak uydu telefon bulunamıyor ve bu telefonları taşıyacak bir helikopterleri dahi yok!

Size, başka bir örnek vereyim Telekom'dan: Aynı bakanlığa bağlı olan Posta İşletmesinin, tanesini 22 000 Alman Markına satın aldığı jeneratörlerin aynı tipini ve aynısını, maalesef, Türk Telekom, 23 000 Amerikan Dolarına satın alıyor ve arada korkunç bir zarar meydana geliyor; kurum, trilyonlarca lira zarara uğratılıyor. Ümit ediyor ve bekliyoruz ki, Sayın Bakanımız bu konuda da hassasiyetlerini gösterirler.

Daha önce PTT merkezlerinde yapılan telefon fatura tahsilatları da 1995 yılından sonra, ağırlıklı olarak, resmî ve özel bankalara kaydırıldı. Bankalarla yapılan sözleşmeler gereği açılan hesaplarda bekletilen paralar, nakit paranın günlük getirisinin çok yüksek olduğu günümüzde, büyük oranda gelir kaybına yol açmaktadır. KİT Komisyonunda görüşülen 1997 yılı sonu rakamlarına göre, Telekomun bankalardan 40 trilyon lira alacağı var; bu alacağın 25 trilyon lirası Ziraat Bankası kasalarında.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biliyorsunuz, cep telefonlarının lisans hakkı da, ilk olarak iki firmaya, 55 inci hükümet döneminde 500'er milyon dolarlık bedel karşılığında verilmiş; ancak, burada şartnameler ile yapılan imtiyaz sözleşmeleri arasındaki farklar, büyük haksızlıklara ve rekabet şartlarına uygun olmadığı ve bazılarının kayırıldığı intibaını veriyor. 400 000 aboneyi geçmemesi gerekirken, şu anda 6 milyonun üzerinde abonesi bulunan bu iki kuruluşun, maalesef, istenilen yenileme çalışmalarını da yapmadığı ve altyapı yatırımlarına da bu konuda eğilmediğini görmekteyiz. Tabiî, burada, bu iki kuruluşun, Turkcell ve Telsimin, ilk şartnamede ihaleye çıkarılırken onbeş yıllık bir kullanma süreci ifade edilmesine rağmen, daha sonra bunun yirmibeş yıla çıkarıldığını, brüt gelir üzerinden kuruma yüzde 15'lik pay verilmesi gerekirken, kurum, kuruluşların bu yüzde 15'lik payın içerisinde KDV yok diye KDV farkını ödememeleri gibi bir durumla karşı karşıya kalmaktadır. Ümit ediyoruz ki, kuruluş, bunun da takibini yapar ve en kısa zamanda, kendilerine imkân sağlayacak bu geliri geri elde eder.

Bugün, özelleştirme kapsamında olan Türk Telekomun değeri, minimum 10 milyar dolar, maksimum 20 milyar dolar olduğu ifade ediliyor; 500 000 dolar lisans verdiğimiz Turkcellin borsa değerinin de 15 milyar dolar olduğu ifade ediliyor.

BAŞKAN – Sayın Çelik, 1 dakika eksüre veriyorum, lütfen toparlayınız.

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Sadece, iki yeni GSM ihalesi için öngörülen değerin, 650 milyon dolar olduğunu takip ediyoruz. Elin kapısında, birkaç yüz milyon dolar para temin etmek için el pençe divan durduğumuz, IMF ile yalvar yakar anlaşmalar yapmış olduğumuz bir dönemde, Telekom gibi çok büyük bir değeri, çok akıllı bir pazarlama ve profesyonel bir yönetim tekniğiyle özelleştirebilirsek, büyük kazanç elde edeceğimiz kanısındayız.

Bu kanunun, ülkemize ve Telekoma hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Telekomla ilgili 309 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dünya, hızla ilerleyen bir gelişim ve değişimin içerisindedir. Globalleşme, 20 nci Asrın 21 inci Asra devrettiği, insanoğlunun, daha huzurlu, daha refah içerisinde yaşayabilmesini temin edecek, sosyal, siyasal ve ekonomik gelişmeye de bir araç olarak hizmet edecektir. Bu anlayış içerisinde, globalleşme ve teknolojinin birlikte değerlendirilmesi halinde, telekomünikasyon hizmetlerinin de, yine aynı gelişim, aynı değişim ve aynı globalleşme anlayışı içerisinde insanoğlunun hizmetine sunulması, fevkalade ehemmiyet arz etmektedir.

Telekomünikasyon hizmetleri, 21 inci Asrın insanoğluna sağladığı teknoloji ve hizmet sektörü anlayışının uyum içerisinde sunulmasının en önemli örneğidir ve hizmet aracıdır. Ekonomik, sosyal ve siyasal, kültürel kalkınmanın ve dünyayla globalleşmenin de aynı zamanda aracıdır. Bu itibarla, telekomünikasyon hizmetlerinin etkin, güvenilir ve verimli olarak sunulması fevkalade ehemmiyet arz etmektedir. İster hizmet sektöründe olsun, ister sanayi sektöründe olsun, isterse çalışan kesimler için olsun telekomünikasyon hizmetleri, esnafın da, sanatkârın da, köylünün de, çiftçinin de ve tüm çalışanların da en önemli ihtiyacı olarak gündeme gelmiştir ve aynı zamanda da, huzurlu ve güvenli ortamın daha fazla yakalanması bakımından da önemli bir hizmet olarak da gündeme gelmiştir.

Giderek artan ihtiyaçların karşılanması, sürat, güvenilirlik ve verimlilik bakımından telekomünikasyona daha fazla önem verilmesi gerektiği muhakkaktır. Eğer, bugün, demokratikleşme açısından, şeffaflaşma açısından, milletvekilleri olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi milletle bütünleşebiliyorsa ve bugün, yine, Türkiye Büyük Millet Meclisinde sabaha kadar çalışılıyor ve birkısım yasalar özellikle müzakere ediliyor anlayışı Türk kamuoyuna yansıyabiliyorsa, burada, en önemli hizmet, yine bu hizmetten hareketle, mesela, TRT-3'ün yaptığı hizmettir. Bu, onun bir uzantısıdır. O sebeple, ben, bir taraftan, TRT-3 kanalında çalışanlara, TRT Genel Müdürlüğüne ve personeline teşekkür etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, dünyadaki gelişimi ve değişimi takip etmek suretiyle kendimizi yenilememiz ve buna paralel olarak cesur, bilgili ve kararlı olarak da zamanında karar vermemiz gerekmektedir. Eğer bu gelişimi takip etmez, cesur ve kararlı bir şekilde meseleyi zamanında değerlendirmezsek, o zaman da zarar etmiş oluruz. İşte, bugün görüşülmekte olan yasa tasarısı, gerçekten, gecikilen, zamanında değerlendirilmeyen, dünyadaki gelişimi ve değişimi takip etmeyen ve bu sebeple de tepki alan, tepki sonucunda Anayasa Mahkemesine götürülmek suretiyle iptaline neden olunan ve bugün de, büyük bir üzüntüyle, neden geciktik şeklindeki bir muhakemeyi yapmak, bir müzakereyi yapmak durumunda kaldığımız bir tasarı.

Eğer, 1992 yılında, PTT'nin T'siyle ilgili olarak, telekomünikasyonda özelleştirme gerçekleştirilmiş olsaydı, Türk ekonomisine 30 milyar dolar dolayında bir katkı sağlanmış olacaktı ve bu suretle de, bugün, Türk ekonomisinin şartları daha düzgün, daha uygun olacaktı ve millet bu kadar sıkıntı çekmeyecekti; ama, ne yazık ki, Anayasa Mahkemesine götürülmek suretiyle PTT'nin T'sinin özelleştirilmesinin engellenmesi, bugün bir ihtiyaç olarak gündeme geliyor; ama, ne oluyor; o gün 30 milyar dolara satılabilecek olan bu hizmet, bugün, ancak, olsa olsa 10 milyar dolara kadar satılabilecek; aradaki fark 20 milyar dolar. Bu, çok büyük bir rakam. Dolayısıyla, bunun, özellikle, o tarihte satılmasını engelleyenlerin, bugün, kendi kendilerine bir vicdan muhasebesini de yapmalarını ve "o gün ne yaptık bu ülkeye, bu millete niye bu kadar sıkıntı verdik" şeklinde, hem kendi içlerinde, kendi vicdanlarında hem de toplum nezaretinde, mutlak surette bir muhakemeyi yapmak mecburiyetinde olduklarını hatırlatmak istiyorum. Keşke o zaman bunları yapmasaydık...

Bu konuda iki sefer çıkarılan kanun Anayasa Mahkemesine götürülerek iki defa iptal edilmemiş olsaydı ve Doğru Yol Partisinin getirdiği o günkü düzenleme kabul edilmiş olsaydı, bugün -tekrar ifade ediyorum- ne IMF ne stand-by anlaşması ne de bir başka şekilde, ülkeleri dolaşmak suretiyle birkısım sıkıntıların içerisinde kalmaz, birkısım dayatmaların, özellikle, önünde bir engel olarak bulunmazdık.

Değerli milletvekilleri, telekomünikasyon, ülkelerin ve insanların kültürel ve ekonomik gelişmesinde önemli bir enstrüman olarak görülmektedir. Birçok ülkede elde edilen birikimler göstermiştir ki, telekom hizmetleri, sadece kendi alanını değil, diğer yatırım alanlarını, bir taraftan sanayii, bir taraftan hizmet sektörünü ve bir taraftan da hızla değişen ve gelişen toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek yan kuruluşları ve yan sektörleri de desteklemektedir. Bir nevi servis kalitesini yükseltmek ve hizmette ucuzluğu sağlamak bakımından da mutlak surette yenilemeye ihtiyaç görülmektedir.

Bu tasarıyla, bu amacın gerçekleştirilmesinin yanında, sektörde yaratılmaya çalışılan reformun önemli bir amacı da, rekabet koşullarının bağımsız düzenleyicisi ve kaliteli servislerin Avrupa standartlarına getirilmesidir. Her ne kadar, telekom hizmetleri, bundan bir süre önce, dünyanın, belki de Avrupa'nın en önemli kuruluşu ve güvenilirlik bakımından en son modeli olarak değerlendirilmişse de, bugün, hizmetlerde geri kaldığımızı, özellikle belirtmek istiyorum. Bununla ilgili, benim, eski bürokratik hayatım sırasında, Almanya'dan gelen bir heyetin yaptığı değerlendirmeyi söylemek istiyorum: O zaman -1989 yılında- dediler ki "Türkiye'deki telekom hizmetleri dünyanın en önemli hizmeti haline gelmiştir, en son model ve en son teknolojiyi kullanan ülke sizsiniz."

İşte, bu anlayış içerisinde, bu sektörün, gelişen ve değişen dünya şartlarına göre, ticarî hizmetlerde kullanılması bakımından, özellikle rekabete açılması fevkalade önem arz etmektedir. Avrupa Birliğine girmemizin söz konusu olduğu bir dönemde, Telekoma, yine aynı şartları sunmak ve telekom hizmetlerini bu şartlar altında işletmek de, yine fevkalade ehemmiyet arz etmektedir.

Değerli milletvekilleri, işte, bu noktadan hareket etmek suretiyle, biz diyoruz ki, sermayenin ve işletmecilerin sektöre kanalize edilmesi, özel ve yabancı işletmecilerin ve sermayenin bu tarafa doğru kanalize edilmesi bakımından, mutlak surette özelleştirme şarttır. Bu özelleştirmeyi yaparken, bir taraftan, kaliteli, güvenilir ve verimli bir şekilde hizmet sunulmasına dikkat edilmeli, bir taraftan da, ulusal güvenlik bakımından, gerçekten, alınması gereken tedbirler mutlaka dikkate alınmalı ve gelecek için ciddî tedbirler gündeme getirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, şunu bilhassa belirtmek istiyorum: 1994 öncesi yaşadığımız krizi bir daha yaşamamak için ve özellikle dünya özel sektörünün, yabancı sermayenin ve Türk sermayesinin buraya doğru kanalize edilebilmesi için, devletin kontrolünü asgariye indirmek ve dolayısıyla belli bir kesime daha fazla ağırlık vermeme istikametinde değerlendirmeleri yapmak da, yine, bize düşen görevdir.

Değerli milletvekilleri, ben, özellikle, şu hususu dile getirmekte fayda mütalaa ediyorum: Bu sektörde oluşturulacak olan kamu tüzelkişiliğinin bağımsızlığının, Telekomünikasyon Kurumunun sektöre büyük katkısı olacaktır. Bu bağımsızlığı ve hizmetin kalitesi, bizim için fevkalade ehemmiyet arz etmektedir. Bu kurumun bağımsızlığı yanında, sektörü bilen, uluslararası gelişmeleri takip ederek sektöre katkı sağlayabilecek tecrübeli ve ehil kadrolara emanet edilmesi, ülkenin ekonomik, sosyal ve siyasal gelişimine de fevkalade büyük katkılarda bulunacağı gözden uzak tutulmamalıdır.

Bu sektörde, yatırımların artması sonucunda, gerekli insan kaynağı temini için de, gerekli tedbirler mutlaka alınmalıdır.

BAŞKAN - Sayın Bedük, sürenizi 1 dakika uzatıyorum; lütfen toparlayınız.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bu bağlamda, kamudan özel sektöre transferin getireceği sıkıntılarla ilgili olarak da, birkısım tedbirleri gündeme getirmek ve bununla ilgili birkısım çalışmaları yapmak gerekir. Her ne kadar yasada birkısım düzenlemeler varsa da, bunun yetersiz olduğunu, bilhassa huzurlarınıza getirmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle getirilen bir diğer olay da, Bakanlığın kontrolünde, devletin disiplini altında, özellikle, birkısım insanların, bu sektörün dışında, yani resmî kurum ve kuruluşların veya resmen izin almış olan kurumların dışında birkısım illegal çalışmalara karşı da tedbir mahiyetini ihtiva etmektesidir. Eğer, özel sektör tarafından, böyle bir anlayış içerisinde hizmet götürülmeye çalışılıyorsa, valiliklere, kapatma ve gerektiğinde ceza verme ve yargıya intikal ettirme gibi birkısım görevler de yüklenmektedir; ama, bu arada, telefon ücretlerinin fevkalade üst seviyede olduğunu belirtiyorum. Temenni ediyorum ki, bu ücretler asgariye inecektir.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.(DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bedük.

Gruplar adına başka söz istemi?.. Yok.

Sayın Bakanımızın bir açıklaması olacak.

Buyurun Sayın Bakanım.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; jeneratör ihalesinde yapılan görevi kötüye kullanma şeklindeki suç, bizim Teftiş Kurulu Başkanlığımızca bir rapora bağlanmış ve Ankara Asliye Ceza Mahkemesinde dava açılmıştır ve 9 Şubatta ilk duruşma yapılacaktır.

Arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

Şahsı adına, Kocaeli Milletvekili Sayın Turhan İmamoğlu?..

M. TURHAN İMAMOĞLU (Kocaeli) – Konuşmayacağım.

BAŞKAN – Konuşmaktan sarfınazar ettiniz, peki.

Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya?.. O da sarfınazar ediyor.

İstanbul Milletvekili Sayın Erol Al?.. O da sarfınazar ediyor.

Evet, başka söz isteği yok.

MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, ben söz istiyorum...

BAŞKAN – Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 inci madde üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 8 inci madde, 2 nci maddedeki mükellefiyetleri yerine getirmeyenlere cezaî müeyyide uygulanmasını düzenleyen bir maddedir. Bu telekomünikasyon hizmetlerini ifa edecek olan kişilerin, mutlaka, Bakanlıkça belirlenen imtiyaz sözleşmesi ya da genel izin veya ruhsat, buna bağlı hukukî işlemleri muhakkak olarak tamamlaması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türk telekomünikasyonun 1996 ve 1997 yıllarında özelleştirilmesi için piyasada değerlendirilen bedelin, hatipler tarafından, 30-35 milyar dolar civarında olduğu ifade edildi. Şimdi, 1996-1997 yılı bilançosuna baktığımız zaman, Doğru Yol Partisinin iktidarda olduğu, hükümette olduğu o dönemde, 1996 yılında, Türk Telekomun 22 trilyon kârı var, 1997 yılında ise, kârı 122 trilyon olmuş. Demek ki, Türk Telekom, kârlı ve alıcılar tarafından da oldukça verimli ve rantabl bir kuruluş bulunduğu için, 30-35 milyar dolar civarında bir değerle alıcı bulduğu ifade edildi.

Şimdi, Türkiye'deki KİT statüsündeki hangi kuruluş, bir önceki yıla göre yüzde 500, yüzde 600 farkla, nispetle kâra geçiyor?.. İşte, bu kuruluşlar içerisinde en kârlı, hatta başta gelen Türk Telekomdur.

Türk Telekomun 1997 yılı vizyon gelir tablosuna baktığımızda, tabloda, 1996'da 126 trilyon hâsılat elde edilmiş, 1997'de 255 trilyon hâsılat elde edilmiştir. Şimdi, bu, bu yıl itibariyle katrilyonlara baliğ olan rakamdır. Bakınız, katrilyonlara baliğ olduğu, aradan geçen üç yıl sonra, Türk Telekomun değeri 10 milyar dolar civarında; ama, bundan üç yıl önce, dört yıl önce, 30-35 milyar dolar civarında. Şimdi, bu, olsun da, 25 milyar dolar olsun.

Ülkemizde, 5 milyar doların, hatta 1 milyar doların arandığı bir dönemde, bu mühim kaynak, sırf, o zaman muhalefette olan bir partinin ters anlayışı yüzünden iptal edildi ve ülkenin en mühim kaynağı, hiç denilecek bir noktaya geldi. Yabancı sermayeye "go home" diyen insanlar, şimdi bakıyorum ki, yabancı sermayenin en verimli kaynağı elde etmesi için, alelacele, icabında, kanunda, Anayasada değişiklik yapılmasını sağlamak suretiyle, medenî ülkeler seviyesine çıkacağımızı anlamış vaziyetteler.

Şimdi, aradan geçmiş otuz kırk sene. Peki, otuz kırk sene önce bu ülke bu anlayış seviyesinde idare edilseydi de, Avrupa Birliğine, böyle, boynumuz bükük, yalvara yakara girmemiş olsaydık veya girmeyi talep etmemiş olsaydık daha iyi olmaz mıydı?.. İşte, burada, MHP'yi takdirle ve teşekkürle karşılıyoruz ki, o zihniyetle ortak olmak suretiyle, hiç değilse, ortaklarını, Başbakanlarını, medenî ülkelerin anlayış seviyesine getirmek suretiyle, ülkenin, bu noktada da olsa, geri kalmasına engel olucu, koalisyonda, hükümette bir katkı sağlamış oluyorlar. Bundan dolayı teşekkür ediyoruz; ama, heba olan bu ülke kaynaklarında, bugünkü Başbakanın ve o dönemdeki muhalefet milletvekillerinin büyük vebali vardır. Bu vebal, bir minibüsle dolaşmakla hiçbir zaman ödenmez veya yaya olarak dolaşsa da ödenmez; ama, geçen geçmiştir, geleceğe bakacağız. Bir atasözü vardır: Yitik bulununca, emek unutulur. İnşallah, ülkemiz daha iyi seviyelere, iyi noktalara gelir.

Bu ümitle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Madde üzerinde başka söz isteği?.. Yok.

Maddeyle ilgili önerge yok.

8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 8 inci madde kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum :

MADDE 9. – 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun “FASIL: 4 Ücurat” şeklindeki bölüm başlığı, “FASIL: 4 Telekomünikasyon Hizmetlerinin Ücret Esasları” olarak değiştirilmiş ve aynı Kanunun 18.5. 1935 tarihli ve 2722 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan 29 uncu maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

“Madde 29. – İşletmeciler, telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve/veya altyapı işletilmesi karşılığında alacakları ücretleri ilgili mevzuat, tabi oldukları görev veya imtiyaz sözleşmesi, telekomünikasyon ruhsatı veya genel izin ile Kurum düzenlemelerine aykırı olmayacak şekilde serbestçe belirleyebilirler. Aşağıdaki hallerde Kurum, hat ve devre kiraları da dahil olmak üzere ücretlerin hesaplanma yöntemlerini ve üst sınırlarını, makul ve ayırım gözetmeyen şartlarla, 30 uncu maddede belirlenen genel ilkeler çerçevesinde çıkarılacak yönetmelikler, tebliğler ve sair idarî düzenlemeler, imtiyaz sözleşmeleri ve telekomünikasyon ruhsatlarının hüküm ve şartları da gözetilerek tayin ve tespit etmeye yetkilidir:

a) Türk Telekom veya başka bir işletmecinin, kamu hizmeti ilkeleri çerçevesinde vermekle yükümlü olduğu asgarî hizmetler dahil, bazı hizmetlerin maliyetini başka hizmetlerin ücretlerinden karşılamak zorunda olduğu haller,

b) İlgili telekomünikasyon hizmetlerinde, bir işletmecinin hukukî veya fiilî bir tekel olduğunun veya ilgili hizmet veya coğrafî piyasada hâkim konumda bulunduğunun Kurum tarafından belirlendiği haller,

c) Ücretlerin Kurum düzenlemelerine aykırı işlem ve eylemlerle belirlendiğinin tespit edildiği haller,

d) Kurum’un çıkaracağı yönetmeliklerde belirleyeceği diğer durumlar.”

BAŞKAN –  9 uncu maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 309 sıra sayılı Telekom Yasa Tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; partim ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, aslında, telekomünikasyonun özelleştirilmesi konusunda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çok büyük bir konsensüs oluşmuş durumda. Gerçekten, bu konsensüs, ülkemiz adına sevindirici bir durumdur ve özellikle, bu büyük konsensüsün sağlanması bizim düşüncemize de uygundur ve bu konsensüsün sağlanması çok önem taşımakta ve bizi, dolayısıyla memnun etmektedir.

Değerli arkadaşlarım, telekomünikasyonun önemi konusunda, dün, 2 nci madde üzerinde yeterince konuştuğum kanısındayım; ama, telekomünikasyonun, özellikle önümüzdeki yüzyılın, önümüzdeki binyılın en önemli kurumu olduğu, gerçekten, hiç gözardı edilmeyecek bir gerçektir.

Dikkat ederseniz, ülkemizdeki bölgesel gelişmişlik dengesizliği, artık, önümüzdeki binyılda çok farklı bir boyuta gelecektir.

Şimdi, bölgelerin gelişmişlikleri, insanların ekonomik durumları, 19 uncu Yüzyılın değerleriyle ölçülmektedir. 19 uncu Yüzyılın değeri, kuşkusuz ki, yatırım ve paradır; ama, 21 inci Yüzyılın temel değeri, bilgi toplumunun temel değeri bilgidir. Bölgelerin, ülkelerin, insanların gücünü, erkini, artık, ne kadar bilgiye sahip oldukları gösterecektir. Yani, bilgiye sahip olan insanların yaşam kalitesi o denli artacak, bilgisiz insanların yaşam kaliteleri de o denli düşecektir; yani, kısacası, paraya ve kaba güce bilgi hâkim olacaktır.

Bu bilginin, özellikle, yaygın hale getirilmesi, yatay telekomünikasyon sisteminin gelişmesine bağlıdır. Telekomünikasyon sistemimiz ne kadar gelişirse, ne kadar yaygınlaşırsa, bölgesel dengesizlik o denli aşağı çekilmiş olur, insanların bilgiden yararlanması o denli yukarı çekilmiş olur.

Değerli arkadaşlarım, telekomünikasyonun liberalize edilmesi, özellikle rekabet koşullarında yeniden yapılması, kuşkusuz çok önem taşımaktadır. Yani, telekomünikasyonun yeni şartlara uygun hale getirilmesini, biz, çok önceden istiyorduk; ama, o gün, bu Meclis konsensüsünü bulamadığımız için yapamadık. Bugün, bu konsensüsü, sevinerek, mutlu olarak izliyoruz; ancak, o gün söylediğimizin bir başka biçimini, bugün, yeniden buradan söylemek istiyorum.

Bugün, telekomünikasyonda dünyada çok önemli değişimler olmaktadır. Bugün çok konuşulan ve telekomünikasyona şu kadar değer, telekomünikasyona bu kadar değer biçen politikacılar, siyasetçiler, gelecekte bakacaklar ki, bu telekomünikasyonun altyapısı hiçbir işe yaramıyor; belki de, hiçbir maddî değeri olmayan kurumlar haline gelecektir. Dünyadaki gelişmeler bunun çok açık göstergesidir. Türkiye'de, bugün, hükümet ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, çok önemli bir kararı yeniden vermek durumunda. Nasıl ki, telekomünikasyonun özelleştirilmesi geciktirilerek çok büyük maliyet ödenmiş; artık, yeni teknolojilerin gecikerek alınmasıyla bir başka maliyeti Türk toplumuna ödetmemek durumundalar.

Değerli arkadaşlarım, artık, bizim, "santral" tabir ettiğimiz, telekomünikasyon sisteminde çok önemli bir yeri olan sistem, sona ermektedir. Artık, internet üzerinden telefon bağlantıları kurulmakta, internet telefonlar gündeme gelmektedir. Bugün, İsviçre, İsveç, artık, bundan sonra, telefon santralı almayacağını ve kurmayacağını ilan etmiş durumda. Türkiye de, dünyadaki bu gelişmeleri çok yakından izleyerek, ülkemize getirmek durumunda.

Değerli arkadaşlarım, benden önce konuşan arkadaşlarım fiyat değerlendirmeleri yaptı. Bu fiyat değerlendirmeleri, bugünkü telekomünikasyonun altyapısına göre yapılmakta; ama, az önce söylediğim internet telefonlarının maliyeti, bugünkü santral maliyetlerinin beşte 1'i kadar değer oluşturmakta. Yani, yeni teknolojilerin insanların kullanımına sunulması, çok kısa zaman dilimine yayılmıştır. Onun için de, ülkeler, çok uzun dönemli planlamalar yapamamaktadır. Bugün aldığımız bir teknolojik veri, birkaç yıl içerisinde gerçekten demode hale gelmiş oluyor. Bugün görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısının konuştuğumuz birçok maddesinin, belki de bir müddet sonra geçersiz olduğunu göreceğiz; tıpkı 1924'te, tıpkı 1937'lerde çıkarılan yasaları bugün nasıl yeniden düzenliyorsak, artık, bunu, on yıllarla, beş yıllarla sınırlı tutmayacağız, belki, aylarla, belki yıllarla ölçülür hale getireceğiz; çünkü, artık, teknolojinin icadıyla ticarî yaşamımıza girme arasındaki süreç, gerçekten, çok kısalmış ve böylece, buna uygun yeni yasa çıkarma o denli de zorlaşmıştır.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de, özellikle "kablolu televizyon" diye adlandırdığımız sistemi, ülkemizin her alanına yaygınlaştırmamız gerekir. Az önce söylediğim internet telefon veya interaktif eğitim sistemine geçilmesi de bunların içerisinde. Bir hat üzerinden birçok hizmetin sunulabileceği yeni bir anlayışı geliştirmek gerekir.

Bugün, özellikle kablolu telefonlar büyük kentlerimizin birçoğunda var; bunlardan yeterince yararlanılmamakta. Neden; çünkü, bugünkü var olan mevzuatımız buna imkân vermemekteydi; ama, bundan sonra, bu değişiklikle birlikte, yeni bir anlayışın, özellikle Türk Telekoma geleceğini umut ediyorum ve bu yeni anlayış doğrultusunda, yeni teknolojiye ayak uyduracak bir Telekom sistemini, şimdiden, Türkiye'nin önünde çok büyük bir hizmet birimi olarak görüyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu 9 uncu madde, bazı istisnaları, yani, belli bölgelerde tekel oluşturan veya belli hizmetleri yapan kuruluşların fiyat değerlendirilmesini göstermektedir ve tabiî ki, tasarının genel ruhu içerisinde uygun bir maddedir. Aslında, bu tasarının, tümüyle, çok uygun bir tasarı olduğunu, Doğru Yol Partisi olarak, zaten söylüyoruz ve yine söylüyoruz, burada yapıcı muhalefet yapıyoruz. Önümüzdeki gelişmeleri çok iyi takip etmeniz ve bu gelişmelere ayak uydurmanız gerekir. Bu gelişmeleri takip edemediğiniz, ülkemizin önüne ciddî vizyonlar koyamadığınız sürece, ülkemizin gelişmesini o denli geri götürürsünüz diyorum ve bu yasanın, ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dönen.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına Sayın, Turhan İmamoğlu?..

M. TURHAN İMAMOĞLU (Kocaeli) – Vazgeçiyorum.

BAŞKAN – Vazgeçiyorsunuz...

Sayın Masum Türker?.. Vazgeçiyor.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Yok.

Sayın Erol Al?.. Yok.

Maddeyle ilgili bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 9 uncu maddesiyle değiştirilen 406 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin (a), (c) ve (d) alt bentlerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Maliki Ejder Arvas Ali Güner

Bayburt Van Iğdır

Fahrettin Kukaracı Hüseyin Arı Özkan Öksüz

Erzurum Konya Konya

İlyas Arslan Mustafa Geçer Azmi Ateş

Yozgat Hatay İstanbul

Ali Gören Mehmet Bekâroğlu Ahmet Cemil Tunç

Adana Rize Elazığ

Tevhit Karakaya Fethullah Erbaş

Erzincan Van

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet ,önergeye katılıyor musunuz?

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, gerekçeyi mi?..

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Çok kısa bir açıklama yapacağım.

BAŞKAN – Peki.

Buyurun Sayın Pamukçu.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, 9 uncu, bundan sonra, 10 uncu ve 12 nci maddelerle ilgili de önergelerimiz var. Aşağı yukarı, üçü de aynı mahiyette olduğu için, üçüyle ilgili baştan kısa bir açıklama yapayım istedim.

Şimdi, 9 uncu maddede, ücretlerin nasıl tanzim edileceği belirtilmiş. Burada, dört tane husus açıkça ifade edilmiş. Bunlardan (a) şıkkında, Türk Telekom veya başka bir işletmecinin, kamu hizmeti ilkeleri çerçevesinde vermekle yükümlü olduğu asgarî hizmetler dahil, bazı hizmetlerin maliyetini başka hizmetlerin ücretlerinden karşılamak zorunda olduğu haller; (b) şıkkında, ilgili telekomünikasyon hizmetlerinde, bir işletmecinin hukukî veya fiilî bir tekel olduğunun veya ilgili hizmet veya coğrafî piyasada hâkim konumda bulunduğunun kurum tarafından belirlendiği haller; (c) şıkkında, ücretlerin kurum düzenlemelerine aykırı işlem ve eylemlerle belirlendiğinin tespit edildiği haller ve (d) şıkkında da, kurumun çıkaracağı yönetmeliklerde belirleyeceği diğer durumlarda, kuruma geçici bir süre için ücretleri belirleme yetkisi tanınıyor.

Şimdi, burada, hem özelleştirme yapacağız diyorsunuz hem de özelleşmiş kurumların ücretlerinin nasıl tarif edileceğine, nasıl belirleneceğine karışıyorsunuz. Bu, özelleştirmenin ruhuna aykırı bir şey. Biz, sadece, bu önergemizde, tekel olması durumunun tespiti halinde bir müdahalenin ancak söz konusu olabileceğini kabul edebiliriz demişiz. Diğer halleri, hem serbest piyasa ekonomisine hem de özelleştirmenin ruhuna aykırı bulduğumuz için, madde metninden çıkarılmasını istemişiz.

10 uncu maddedeki durum da aşağı yukarı aynı. Yine orada da, tespit edilecek olan ücrete ilişkin hükümler var. O maddede de, tekel oluşması durumunda kurum tarafından ücretin nasıl tespit edileceğini açıklığa kavuşturduk ve şöyle demişiz: "Kurum, telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve/veya altyapı işletilmesi karşılığında alınacak ücretlere, işletmecinin hukukî veya fiilî bir tekel olduğunun tespiti halinde, zorunlu maliyetleri ve makul bir ölçüde kârı da yansıtmak kaydıyla üst sınır koyabilir."

12 nci madde de aşağı yukarı aynı mahiyettedir. Orada da, ücretin nasıl oluşturulacağına -işte, abonman ücreti, sabit ücret, konuşma ücreti, hat kirası vesaire şeklinde- dair bir hüküm var; bu hükmün de baştan konulması yanlış bir şeydir. Serbest piyasada ücretin nasıl belirleneceğini, o firmaların kendileri ancak belirleyebilir; yani, yukarıdan emirle ücret şu şekilde, şu şu kısımlardan veya şu şu unsurlardan teşekkül eder diye diretmek serbest piyasa ekonomisinde olacak bir iş değildir; dolayısıyla, o hükmün de -12 nci maddede gelecek- madde metninden çıkarılmasını talep etmişiz.

Bu açıklamaları yapıyoruz ve önergemize desteklerinizi talep ediyoruz.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Pamukçu.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini Sayın Pamukçu'dan dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 9 uncu madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum :

MADDE 10. – 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun 30 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 30. – Kurum, telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve/veya altyapı işletilmesi karşılığında alınacak ücretlere ilişkin düzenlemeleri, aşağıdaki genel ilkelerin gerçekleştirilmesi hususunu göz önünde tutarak yapar :

a) Ücretler adil olmalı ve benzer konumdaki kişiler arasında haklı olmayan nedenlerle ayırım gözetmemelidir. Bu genel ilke, toplumdaki ihtiyaç sahibi kesimlere özel ve kapsamı açıkça ve sınırlı olarak belirlenmiş kolaylıklar sağlanmasını engellemez,

b) 29 uncu madde kapsamına giren durumlarda; ücretlerin, 4 üncü maddenin (k) bendinde öngörülen şekilde yatırım ve işletme maliyetleri de dahil olmak üzere, mümkün olduğunca ilgili hizmetin maliyetlerini yansıtacak şekilde belirlenerek tarifelerin dengelenmesi esas olup, bir hizmetin maliyetinin diğer bir hizmetin ücreti yoluyla desteklenmesinden veya karşılanmasından kaçınılır,

c) Ücretler; kendisine bir maliyet yükleyen ve anılan ücretin kapsamında olan her hizmet kalemini ayrı ayrı gösterir,

d) Ücretlerin, uygun olduğu ölçüde, gelişen teknolojik şartlar çerçevesinde uluslararası standartlara ve ölçeklere yaklaştırılması esastır,

e) Ücretlerin, değişik hizmet türü ve kategorileri için, teknolojik gelişmeyi ve yeni yatırımları teşvik etmeye yönelik düzeyde olması gözetilir,

f) Ücretlerin belirlenmesinde, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ve uluslararası kuruluşların tavsiyeleri uygun olduğu ölçüde dikkate alınır,

g) Haklı gerekçelerin varlığı halinde, ücretlere zorunlu maliyetleri ve makul bir ölçüde kârı da yansıtmak kaydıyla üst sınır konulabilir.”

BAŞKAN – 10 uncu maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Sayın Sevgi Esen, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Esen.

DYP GRUBU ADINA SEVGİ ESEN (Kayseri) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 10 uncu maddesine ilişkin, Grubum ve şahsım adına görüşlerimizi bildirmek üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, önümüzdeki yüzyıllarda bir ülkenin demokratikleşme kriteri, üretilen bilginin dolaşımıyla ilgili olacaktır. Bilginin dolaşımına izin verildiği, herkesin bilgiye ulaşmasının eşit olduğu, eşit olarak sağlanabildiği ülkeler, demokratik ülkeler olacak; bilgi dolaşımının sınırlandırıldığı ülkeler, maalesef, antidemokratik olarak sınıflandırılacaktır. Bilgi dolaşımı, yani, geniş olarak telekomünikasyon olarak tarif ettiğimiz şey, demokratikleşmenin temel taşlarındandır.

Telekomünikasyon, ülkelerin ve insanların kültürel ve ekonomik gelişmesinde en önemli enstrümandır. Dünyada soğuk savaş döneminde halklarını dış dünyaya kapatan ülkeler, maalesef, gelişimlerini tamamlayamamışlardır. Halen, tek parti rejimiyle idare edilen ülkelerde olduğu gibi, bilgi akışına engel olan ülkeler, demokratik olarak da, ekonomik olarak da geri kalmış ülkelerdir. Bugün, dünyada internet kullanımına izin verilmemesi, baskıcı yönetimlerin kendi varlıklarını korumak için başvurdukları bir yöntem olarak çok anlamlıdır. Çok şükür, ülkemizdeki düşünce ve basın üzerindeki birçok yasal engele rağmen, pek çok ülkenin çok ilerisindeyiz; ancak, telekomünikasyon konusunda da çağdaş ülkeler seviyesinde olmadığımızı hemen ifade etmek mecburiyetindeyiz.

Bu tasarı yasalaştığında, Telekomun satışının önemli bir adımı atılmış olacak, Telekomun seyir defterine bir aşama olarak geçecektir. Bu anlamda, özelleştirmenin amacı, haberleşme alanındaki yatırımların artırılması, dünya standartlarının yakalanması olmalıdır.

Öncelikle, huzurlarınızda belirtmek isterim ki, Meclisimiz bu tasarıyı görüşmekle çok doğru bir iş yapmaktadır. Doğru Yol Partisi olarak, bu tasarıya biz de destek olacağız.

Değerli milletvekilleri, aslında, bu doğru işin altı yıl önce yapılması gerekiyordu. Bugün, bu Mecliste birçok konuşmacı arkadaşımız bu konuya değindiler; ama, tekrar edilmesinde bir zarar görmediğim için, ben de tekrar etmeyi bir görev sayıyorum.

1994 yılında iktidar olan Doğru Yol Partisi, 4000 sayılı Kanunu çıkarmış ve şimdi hükümette bulunan bazı arkadaşlarımızın Anayasa Mahkemesinde iptalleriyle karşı karşıya kalmışlardı. O dönemde 12 milyon abonesi olan Türk Telekomun dünya piyasalarındaki fiyatı asgarî 30 milyar dolar ediyordu; bugünlere geldiğimizde, 19 milyon abone, 2 uydu ve 1 cep telefonu lisansı dahil olmak üzere, hükümetin tespit ettiği değer 10 milyar dolar civarındadır. 1994'ten 2000'e 3 kattan fazla bir değer kaybı söz konusudur. Bu değer kaybı da bu konunun tekrar edilmesi için yeterlidir.

1994 yılında iç borçlarımızın toplamı 20,8 milyar dolardı. Bugün bu tasarıyı önümüze getirenler o zaman karşı çıkmasalardı, Türkiye bugünkü ekonomik krizleri yaşamayacaktı; yani, Türkiye'nin ekonomik olarak gelişmesi bugünkü hükümetin bir kanadı tarafından engellenmiştir. Bunu açıkça ifade ediyoruz; vebal boyunlarındadır.

Bugün görüştüğümüz tasarı bir kez daha ortaya koymuştur ki, Doğru Yol Partisi, Türkiye'nin geleceği için bugüne kadar dünya ölçeğinde hep doğru şeyleri söylemiştir. Bazı siyasetçilerin bugün ancak gelebilecekleri noktayı, Doğru Yol Partisi, bundan altı yıl, hatta, on yıl önce yakalamıştır. 1994 yılında Anayasa Mahkemesine başvurarak ülkemize altı yıl ve 20 milyar dolar kaybettirenlerin, zannediyorum, bu milletten dileyecekleri bir özür vardır.

Değerli üyeler, Grubum ve şahsım adına söz aldığım 10 uncu maddeye geçmeden önce, bu tasarıyla ilgili teknik olarak genel bir değerlendirme yapmak istiyorum .

Hazırlanan bu tasarı bir reform tasarısı olup, oldukça yoğun bir emeğin ürünüdür ve zaman tünelinde uzun bir yaşa sahiptir. Ancak, bu tasarının diğer ülkelerdeki gibi, tam ve eksiksiz olabilmesi için bazı yeni ilavelerle düzeltilmesine ihtiyaç olabilecektir. Bir örnek olarak vermek gerekirse, bu ilavelerin, Telekomünikasyon Kurumuna verilen görevlerde icraî faaliyetlerde denetleme ve kural koyma görev ve yetkilerinin aynı tüzelkişilikte olmaması gerekir. İcraî faaliyetlerin bu kurumun bünyesinden çıkarılması ve Telekomünikasyon Kurumunun sadece denetleme ve kural koyucu olması sağlanmalıdır.

Diğer taraftan, üzerinde söz aldığım 10 uncu maddeye ilişkin görüşlerimi de ifade etmekten kaçamayacağım. Bir kere telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve altyapı işletilmesi karşılığında alınacak ücretlere ilişkin genel ilkeleri düzenlerken, çok açık ifadeler kullanmak mecburiyetindeyiz. Bu madde ve genel olarak kanun tasarısı metni son derece karmaşıktır. Metnin genelinde bir kavram kargaşası vardır.

Ayrıca, bu kanun tasarısı, muhteva olarak özel ve bu sahada ihtisas gerektiren bilgileri ihtiva ettiğinden, anlaşılır değildir. Ülkemizde telekomünikasyon ücretleri dünya fiyatlarının üzerindedir. Bu durum, fiyatlar üzerinde önemli ölçüde Hazine kesintisi yapılmasından kaynaklanmaktadır. Önümüzdeki dönemde TRT için de Telekomun brüt gelirleri üzerinden yüzde 2,5 kesinti yapılacağı düşünülürse, vatandaşın cebinden çıkacak ücreti hesap etmek çok iyi olacaktır.

Maddenin (a) fıkrasında ihtiyaç sahibi kesimlere özel ve kapsamı açıkça ve sınırlı olarak belirlenmiş kolaylıklar sağlanılmasından bahsedilmektedir. Burada ihtiyaç sahibi kesimden ne kastedildiği, maalesef, anlaşılamamaktadır. Telefon ücretleri bir vergi kalemi değildir ve bazı kesimler için yüksek, bazı kesimler için düşük belirlenmesi, maddenin amacı olan fiyatlandırmada eşitlik ve adalet ilkesiyle çatışmaktadır. Maddeden ve gerekçesinden, vatandaşın lehine bir fiyat düzenlemesi yerine, telekomünikasyon hizmeti verecek kurumları koruyucu ve fiyatların düşük seviyede tespitini engelleyici bir tavır alındığı anlaşılmaktadır. Haberleşme ücretleri üzerindeki bu aşırı fiyat baskısı, artık, bir temel hak haline gelmiş olan haberleşme hakkını kısıtlayıcı bir faktördür. Telekomun özelleştirilmesi ve serbest rekabet ortamının sağlanmasından amaç, mutlaka, devleti verimsiz olduğu işletmeci kimliğinden sıyırmak ve vatandaşı daha kaliteli ve ucuz hizmete kavuşturmak olmalıdır.

Değerli milletvekilleri, eğer bu yapılmadığı takdirde, özelleştirmeden beklenen amaç elde edilemez ya da Telekomun özelleştirilmesi vatandaşımıza olumlu olarak yansıyamaz.

Bu kanun tasarısında eleştireceğimiz bir başka nokta da Telekomun fiyatlandırılmasıyla ilgilidir. Tasarının gerekçesinde telekomünikasyon sektörünün 2004 yılına kadar rekabete açılması öngörülmektedir. Oysa, Türkiye'nin, Dünya Ticaret Örgütüne bu konuda verdiği taahhüt 2005 yılının sonudur. Telefon tekelinin kaldırılması bu yasayla iki yıl, maalesef, geriye çekilmektedir. Bu durum, Telekomun fiyatını ciddî ölçüde aşağı çekecek ve ülkemizi zarara sokacak niteliktedir.

Değerli milletvekilleri, bizim, burada bunları ifade ederken, asla bir siyaset yapma anlayışımız yoktur. Ülkemizin geleceği için çok daha önce yapılması gereken bir konuyu, bir tasarıyı görüşüyoruz. Ülkemizin yararına olabilecek her bir tasarıya da destek vermeye devam edeceğiz. Bu anlamda, işi siyasî platforma taşınmak ve sonradan telafisi mümkün olmayan yanlışlar yapılmaması için iktidar bizim sesimize kulak vermelidir.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Esen.

Fazilet Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Sayın Bekir Sobacı. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Sobacı.

FP GRUBU ADINA BEKİR SOBACI (Tokat) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 30 milyar dolar mı ediyor, 10 milyar dolar mı ediyor; birkaç gündür tartıştığımız, Telekom tüzelkişiliğinde değişiklikler yapan yasa tasarısı üzerinde konuşuyoruz. Zor bir yasa tasarısı. Maddeleri çok uzun; çünkü, birkaç müteşebbisi, özel sektörü, Telekomu, kamu düzenini ve kamu hizmeti anlamını da koruma düşüncesiyle hazırlanmış bir yasa tasarısı olduğu için, gerçekten zor ve bence, maddelerde de, ister istemez, birtakım çelişkiler ortaya çıkıyor.

Şimdi, 10 uncu madde, 29 uncu maddede ve 4 üncü maddede de birkısım ifadelerle konu edilmiş, yazılmış ücretleme, ücret belirleme kriterlerini ve ilkelerini tespit ediyor; ama, ondan önce şunu ifade etmek istiyorum ki, sizin kurumlarınızın ne kadar ettiği hiç önemli değil, onu pazarlarken, ülkenizin ekonomik performansının ve malî portesinin önemi çok açıktır. Ben, yüzde 20'si blok olarak özelleştirilecek, satılacak olan Telekomun, satılması günlerinde, ülkemizin malî portesinin, performansının müspet olmasını temenni ediyorum; bu, çok önemlidir uluslararası pazarlarda.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bir şey daha kafama takılıyor benim. Geçen gün iki esnaf geldi Siteler'den. Dedim, Siteler'de, 20 gündür işler nasıl, çok mu değişti; "hayır, daha da kötü oldu" dediler. Ama, bakıyoruz, ülkede, Hazinenin yaptığı ihalelerdeki borçlanmalardan tutun, faizlere kadar şakır şakır bir dökülme ve aşağı düşme var.

Şimdi, ben, şunu şöyle ifade etmek istiyorum ki, bir, 21 inci Yüzyılda, yüzyılı planlayan özellikle Amerika ve hâkim gücün, dünya hâkim gücünün Türkiye'ye, biçtiği rol gereği uluslararası destek artmıştır. Ekonomik yönden çıkmaza saplanmış bir Türkiye'nin, verdikleri görevleri yerine getirmeyeceğine inandıkları için, Türkiye'ye malî bir desteği başlatmışlardır.

Bir diğer husus da, özellikle içborçlanmada ana aktörler olan ve özellikle de 7 tane özel sektör bankasının yönlendirdiği ihalelerden sonra, uluslararası hâkim gücün de iknasıyla, bugün, düne kadar 100 milyon doları konuşamayan holdinglerin, milyarlarca doları zikretmekte hiç zorlanmadıkları bir güne geldik. Uygulanan malî politikaların bu kaynak transferini sağladığına da işaret etmek istiyorum. İşte, bu manada, bu içborç aktörlerine taahhüt edilenler karşılığında da, kendi bankalarını kullanarak -bu enstrümanları- faizlerin düşmesinde hükümete yardımcı oldular. Kalıcı olmasını temenni ederim, ayrı mesele; ama, bunun karşılığında verilen, bir, Telekom, dış alımcılara değil, özellikle -aynı imtiyaz sözleşmeleri, elektrikte olduğu gibi- imtiyaz sözleşmeleriyle, göreceğiz önümüzdeki günlerde, Aktaş'ta ilk pilot uygulama başladığı gibi... Zannediyorum, Sayın Bakanım bu konuya da açıklık getirecek. Belki, İstanbul gibi çok büyük telefon trafiği ve altyapısı ve cirosu olan, başmüdürlükler seviyesindeki o haritaya göre bölünmelerle, şirketlere, bu işletme hakları verilecek. Zaten, GSM, iki tane hattın cep telefonu ihalesi yapılacak. Daha önce, bir yazarımızın da ifade ettiği gibi, iki tane büyük holdingimizin ilgi göstermeyip, ihaleye girmemesinden çok pişman olduklarını biliyoruz ve kendilerinden birkaç sıra, oldukça gerilerde olan bir holdingin, iki grubun GSM cep telefonu ihalelerini almasıyla, nasıl birden onların peşini hemen yakaladığını ifade ederek... Şu anda, biliyoruz ki, Sabancı ve Koç da bu iki cep telefonu ihalesine ilgi duymaktadırlar.

Değerli arkadaşlar, elbette, şu anda, basına da sızdığı gibi, Telekomun en üst düzeydeki değerli yöneticileri, şu anda özel sektöre, bankaların içinde bulunduğu konsorsiyumlara hızla transfer oldular. Genel Müdürden başka şu anda Telekomda İngilizce bilen hiçbir Allah'ın kulu yoktur diyor basın. İşte, bunlar ne için; ha, sadece bir cep telefonu için değil. Biraz önce zikrettiğim, ileriye dönük, Telekomun altyapısından faydalanarak, ballı kaymak olan bir sektörde, aynı elektrik dağıtım işletme haklarının, dağıtım haklarının verilmesi gibi, Telekom verilecek.

Şimdi, burada düzenlenen ilkelerle çelişiyor diyorum; çünkü, hem 29 uncu maddede diyoruz ki, o hizmetten faydalananın ücreti ödemesi bir kriterdir; ama, burada, yine, işte, özel sektörün yatırım yapamayacağı, gidemeyeceği birtakım alanlarda maliyetleri karşılayacak bir fiyatlandırma yapılır diyoruz. Şimdi, bu, aynı zamanda, Telekomun altyapısından faydalanacak ruhsat alan ve işletmeci olan kuruluşların ücretlerinin de belirlenmesini düzenleyen bir kriter; ama, aynı zamanda, tabiî, ister abone olsun ister olmasın, Telekom hizmetlerinden faydalanan gerçek kişilerin ve tüzelkişilerin de, müşterilerin de aslında ücretlerinin adil olması lazım. Bu manada baktığımız zaman değerli arkadaşlar, Türkiye'deki kontör ücretleri... 10 tane Avrupa ülkesinin ortalamasını aldığımız zaman, muhtelif sayılar var; Yunanistan bizden çok daha ucuz. Bir kontör ücreti Yunanistan'da 2,34 senttir. Şimdi, bizde 3,04 sent. Bu, yüzde 30 zamdan önceki rakamdır, belki, şu anda, 3,5 senttir Türkiye'de bir kontör ücreti. Avrupa Birliği üyesi 10 ülkenin ortalaması 7,3 sent; fakat, onların fert başına millî gelirlerine baktığınız zaman, 15 000 dolardır, 20 000 dolardır, sizinki, 2 500 dolardır. Yüzde 6 küçülttüğünüz bir ülkede, bu ücretler ucuz değil, pahalıdır. Bu manada, işte, şimdi, ben, şunu merak ediyorum... Tabiî, Türkiye'de 2004 yılına kadar -sürem yetmiyor-Telekomun, sesli iletişimde tekel olmasını öngörüyor bu tasarı ve ifade edildiği gibi de, rekabetten korunmayı da içeriyor; yani, siz, hem tekelciliği yok edeceğiz anlayışıyla yola çıkıyorsunuz hem de Telekomun sesli iletişim tekelini 2004 yılına kadar ve gerekirse iki yıl daha uzatarak 2006 yılına kadar garanti altına alıyorsunuz. Niye; çünkü, teknoloji çok gelişiyor. Şimdi, ben soruyorum size: 2004 yılında, bir tane yabancı firma gelip -bir uydunun maliyeti 250 milyon dolar değerli arkadaşlar- Türkiye için 2 tane uydu atacağım derse ve teknoloji geliştiği için de, kablolu ileşitimi de ortadan kaldıracak teknolojilerle, ben, gelip, Türkiye'de, Telekom gibi bir haberleşme ağını, altyapısını kuracağım derse, 2004 yılında, biz, buna, evet diyebilecek miyiz; hiç zannetmiyorum; çünkü, dağıttığınız, imtiyaz sözleşmesiyle peşkeş çektiğiniz gruplar size baskı yapacak ve o yatırımı, yabancı sermayeyi kabul edemeyeceksiniz; işin gerçeği budur. Burada böyle bir altyapı hazırlığı var değerli arkadaşlar.

Şimdi, buradan baktığımız zaman, sesli iletişimde tekel var; ama, zaten, diğer internet ağı ve belge ve bilgi akımını sağlayan konularda konsorsiyum var. Yanlış anlamıyorsam, ODTÜ, SATKO ve SPRINT konsorsiyumuyla 35 milyon dolarlık bir Turnet anlaşması var, devreye girdi. Şimdi, ben merak ediyorum; bugün borsa değerleri 12 milyar dolara dayanmış iki tane cep telefonu şirketinin yaptığı yatırımlar konusunda bir bilgi verir misiniz Sayın Bakanım burada, ne yatırım yaptı bunlar?

Şimdi, basına sızanlardan çok enteresan şeyler var. Diyorlar ki: "Biz, şehirlerde, gidiyoruz, apartmanların tepesine yansıtıcıları, vericileri, aktarıcıları koyuyoruz. İki sene sonra, bir sene sonra geliyor apartmanın sahibi 'bize çok para vereceksiniz, sökün bu tesisleri' diyor." Onlar da şimdi bir çözüm yolu bulmuşlar; Diyanete müracaatları var "minarelere, camilerin kubbelerine bu tesisleri kuracağız" diyorlar. Bir tarafta, bir internet ağının kurulması için -ki, sınırlı sayıda bir ağdır; yani, mevcut 17 milyon telefon abonemiz var- 35 milyon dolar harcayan konsorsiyum var; ama, öbür tarafta, ben -500 milyon dolara aldılar- 12 milyar dolar borsa değerine ulaşan bu şirketlerin, acaba, kaç milyon dolarlık yatırım yaptığını merak ediyorum.

Sayın Bakanımız basına yaptığı açıklamada diyor ki: "5 tane şirketi yeterli görüyoruz." Sayın Bakanım, bu konudaki kriteriniz nedir; yani, Türkiye'de GSM 1800 ve 900 hatlarındaki 5 tane firmanın yeterli olduğuna hangi kriterlerle hüküm veriyorsunuz? Ve siz 400 000'i geçtikten sonra yapılacak ihaleler, maalesef, yapılmadı. Malı alan götürdü, malı alan götürdü 55 inci hükümette; o burada yok şimdi, o şimdi asker... O sözleşmeyi yapıp da hediye eden, peşkeş çekenler, burada, bu Mecliste yok şimdi.

Ama, şunu ifade etmek istiyorum: Sayın Bakan yine basına açıklama yaptı, "KDV olayını Maliye ortaya çıkardı" diyor. Şimdi yapacağınız bu iki cep telefonu ihalesinde, sözleşmenizde, KDV olayını çözecek misiniz? Nasıl çözeceksiniz? İfadenizde, basına açıklamanızda "diğer yapılan sözleşme hakkında yapacağımız bir şey yok" diyorsunuz; o zaman, bir haksız rekabet değil mi? Yani, sözleşmeyi yapacak olan, iki cep telefonu hattını alacak olan firmalar KDV ödeyecek; ama, evvelki verdiğiniz firmalar KDV ödemeyecek. Bunların açıklanması lazım değerli arkadaşlar.

Bu manada, yine "kriterlerin tespitinde, uluslararası kuruluşların tavsiyelerini de dikkate alacağız" deniliyor; böyle maddeler var. Okumak istiyorum: "Ücretler, kendisine bir maliyet yükleyen ve anılan ücretin kapsamında olan her hizmet kalemini ayrı ayrı gösterir."

BAŞKAN – Sayın Sobacı, 1 dakika süre veriyorum; lütfen, toparlayınız.

BEKİR SOBACI (Devamla) – Şimdi, cep telefonu faturalarında sabit ücret var; 2,5 milyon lira. Allahaşkına, 6 milyon abonesi olan bir cep telefonu işletmecisinin, bu ücreti, hangi hakla aldığını, şurada, gelin açıklayın Sayın Bakan, müşteriler de, tüketiciler de tatmin olsun da, gönül rahatlığıyla o faturaları ödesin.

O da yetmiyor, "diğer ücret" diye 70 000 lira bir şey daha ekliyor. Bunlar çok büyük para tutuyor; 6 milyon abone var; 6 milyon çarpı 70 000 sadece bir kalemde, küçücük bir parayla, trilyonları götürüyorlar. Buna engel olmak lazım.

Değerli arkadaşlar, işte burada, mademki, ücretler bir harcamanın karşılığı olmalıdır, bu gasbı durdurmanız lazım, bu hükümetin görevidir; velev ki, 55 inci hükümetçe yapılmış olsun o hata. Bu, hükümet ortağı olarak, ana savunucusu Anavatan Partisinin de bir sorumluluğudur diyorum.

Değerli arkadaşlar, burada ayrıca diyoruz ki, 29 uncu madde kapsamına giren durumlarda, ücretlerin, 4 üncü maddenin (k) bendinde öngörülen şekilde yatırım ve işletme maliyetleri de...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

BEKİR SOBACI (Devamla) – Şahsım adına söz talebim var, devam edeceğim.

BAŞKAN – Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına, Sayın İmamoğlu?.. Konuşmuyorlar.

Sayın Masum Türker?.. Yok.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Yok.

Sayın Erol Al?.. Yok.

Sayın Bekir Sobacı; buyurun.

BEKİR SOBACI (Tokat) –Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 10 uncu madde üzerinde şahsım adına da söz hakkımı kullanmak üzere huzurlarınızdayım.

Değerli arkadaşlar, şimdi, Telekomu ileriye dönük özelleştirme politikasına oturtan bir yasa tasarısıyla, şu anda Meclis gündemini devam ettiriyor. Sendikalar, 90 000 kişinin işsiz kalacağını ifade ediyor ve bu bakımdan da, şimdi özelleştirme kapsamında olan, en azından yüzde 20’si blok satılacak olan Telekomda -ben biliyorum ki- ilçe bazında, Telekom işletmeleri bazında, 2’şer, 3’er, 5‘er kişinin işçi olarak Telekoma girdiğini biliyorum. Yani, şunu merak ediyorum ben: Son iki yılda Telekomda işe başlatılan ücretli, işçi, sözleşmeli personel sayısı nedir? Yani, bu, aslında, savunduğunuz politikanın ana ruhuyla da çatışıyor, çelişiyor değerli arkadaşlar. Çünkü, biliyoruz ki biz -KİT Komisyonunda her gün görüşüyoruz- özelleştirme kapsamındaki kuruluşların ana çıkmazlarından biri, mevcut personelin absorbe edilmesi, emilmesi ve hazmedilmesi kamu tarafından. Bunun da çok büyük maliyeti var ve özelleştirme gelirlerinin de, 1999 yılına kadar zaten başa baş kalmasına sebep olan ana unsurlardan biri. İşte bu manada, ben, bu personel politikasının da yeni baştan düşünülmesi ve değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.

Ayrıca, şimdi burada maddenin gerekçesinde de diyoruz ki... Bir çelişki var burada. Şimdi, Sayın Bakanım, yeni teknoloji, maliyetleri düşüren bir unsur mudur, artıran bir unsur mudur? Yani, burada bu çelişkiden kurtulmamız lazım. Diyoruz ki, burada, yeni giren işletmeciler, elbette, Telekoma göre maliyetle gireceklerdir; işte "onların çok yüksek maliyetle piyasaya girmelerini, fiyatlandırmalarını da emredemeyiz, kurum olarak" diyorsunuz. Doğrudur; ama, öbür tarafta da, şimdi, ben şuna inanıyorum ki, bugün gelişen teknoloji, aslında, maliyetleri düşüren bir özelliği taşıyor. Yani, ben, ikinci ihalede iki cep telefonu ihalesini alacak firmaların, bugün, teknolojiden istifadeyle çok daha avantajlı durumda piyasaya gireceklerine inanıyorum.

Şimdi bu manada, elbette gönül arzu ediyor ki, mevcut aboneler bu haksız uygulamalardan kurtulsun; yapacağınız bu ihaleden sonra, biri Telekoma ve iki de özel sektöre verilecek hattan sonra, ben şuna inanıyorum ki, inşallah, Türkiye'de cep telefonu faturalarının toplam tutarında büyük azalmalar olsun. Bunu garanti edebilecek miyiz? Yani, böyle, maliyetlere de yansıtacak anlayışla hareket edersek, bence bu işin içinden çıkamayız. Onun için ben şunu ifade ediyorum: İnşallah, yapılacak bu ihale, değeriyle yapılacak bu ihale, birkaç senedir devlete KDV'sini ödemeyen, tüketicisine de faturasında haksız kalemleri giydirerek ceplerinden trilyonları alıp götüren bu haksız uygulamanın bir sonunu başlatsın diye temenni ediyorum. Eğer bunu taahhüt edebiliyorsanız, biz de memnun olacağız, inşallah, tüketici de memnun olacak.

Şimdi, bu manada, şunu ifade etmek istiyorum ki, kırsal kesimde şu anda büyük sıkıntı olan haberleşme eksiğinde yapılan harcama ve yatırımların geliri giderinden mutlaka az olacak. İşte, bu manada da, yine burada, tabiî, çelişkiler ifade ediliyor; ama, yine en son gelinecek nokta, kırsal kesimde özel sektörün girmediği alanlara Telekom mecburen yatırımlarını yapacak; ama, "hizmeti gören, hizmetten faydalanan o hizmeti ödesin" ilkemize rağmen, biz, ister istemez, tabiî, kırsal kesime yaptığımız yatırımın bedelini, belki metropollerde yaşayan insanlarımızdan tahsil etmek zorunda kalacağız. Bu da, belki bir manada, kamu hizmeti anlayışıyla herhalde kabul edilebilir, katlanılabilir diye düşünüyorum; ama, madde metninde ve gerekçe açıklamalarında bu çelişkinin de, ben, neticede, biraz gereksiz olduğuna, en azından bu ifadelerin gereksiz olduğuna inanıyorum. Buna gerek yoktu. Yani, çok zorlanarak hazırlanmış bir yasa tasarısı olduğuna inanıyorum ve gönül arzu ediyor ki, sonuçta, bunun en çarpıcı yönü, en faydalı yönü -ekonomik manada yönü- olarak, tüketicinin, ucuz kontör fiyatıyla, ucuz faturalarla bir haberleşme ve telekomünikasyon hizmetinden faydalanması sonucunu getirsin.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sobacı.

Başka söz isteği?.. Yok.

Maddeyle ilgili bir önerge vardır; okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 10 uncu maddesiyle değiştirilen 406 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin "Kurum; telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve/veya altyapı işletilmesi karşılığında alınacak ücretlere -işletmecinin hukukî ve/veya fiilî bir tekel olduğunun tespiti halinde- zorunlu maliyetleri ve makul bir ölçüde kârı da yansıtmak kaydıyla üst sınır koyabilir" şeklinde düzenlenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Maliki Ejder Arvas Ali Güner

Bayburt Van Iğdır

Fahrettin Kukaracı Hüseyin Arı Özkan Öksüz

Erzurum Konya Konya

Osman Pepe Musa Uzunkaya Ahmet Sünnetçioğlu

Kocaeli Samsun Bursa

Altan Karapaşaoğlu Kemal Albayrak Faruk Çelik

Bursa Kırıkkale Bursa

Osman Aslan Sabahattin Yıldız Yahya Akman

Diyarbakır Muş Şanlıurfa

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Katılıyorsunuz.

Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.

Sayın Pamukçu, gerekçeyi mi okutalım?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum :

Gerekçe :

Kurumun ücretlere müdahalesi serbest piyasa kurallarına aykırıdır. Ancak, tekel oluşması kamunun aleyhine bir durumdur.

BAŞKAN – Komisyonun ve hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10 uncu madde kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum :

MADDE 11. – 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununa, 3.5.1995 tarihli ve 4107 sayılı Kanunla eklenen, değişik ek 17 nci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Yukarıda anılan Bakanlar Kurulu kararlarında belirtilen esaslar çerçevesinde her türlü satış işlemlerinde, satılacak hisselerin mülkiyetinin devrine ilişkin sözleşmeleri ve diğer anlaşmaları ve gereken belgeleri imzalamaya, Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakan veya yetki verdiği temsilcisi yetkilidir.” BAŞKAN – 11 inci maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

Buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 309 sıra sayılı tasarının 11 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, hepinizi, saygılarımla selamlıyorum.

Dün de ifade ettim, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, çok enteresan ve yakın geçmişin ekonomik politikalarının değerlendirilmesi açısından fevkalade enteresan bir tasarıyı tartışıyor. Tasarıda, bizim bildiğimiz anlamda, PTT'nin T'sinin özelleştirilmesinin önlenmesi yönünde, 1992 yılından bugüne kadar verilmiş çok güçlü siyasî mücadelenin ve maalesef, sonuca da varmış olan mücadelenin bugün noktalandığı ve bu büyük millî kuruluşumuzun, bu ekonomideki dev assetimizin, varlığımızın ekonomik değerinin, piyasa değerinin üçte 1'ine indiği bir noktada, nihayet, uluslararası trendleri, uygulamaları görebildik. Türk telekomun yeniden yapılandırılmasını, Türk telekomünikasyon sektörünün yeniden yapılandırılmasını ve özelleştirilmesini mümkün kılacak hukukî altyapıyı oluşturacak tasarı üzerindeki görüşlerimizi hızla ve kararlılıkla tamamlıyoruz.

Burada, birkaç noktayı tekrar vurgulamak ve bizleri televizyonları başında izleyen değerli vatandaşlarımızla da paylaşmak ihtiyacındayız. 1994 yılında -ki, 1992 yılında başlamıştır PTT'nin T'sinin özelleştirilmesi heyecanı, çalışması- o günkü uluslararası kuruluşların PTT'nin T'si için biçtiği değer, 12 milyon abone için 30 milyar dolardır. 1992'den bu yana, PTT'nin T'sinin abone sayısı 18 500 000 yükselmiştir. Bugün, Türkiye'nin büyük paralar ödeyerek satın aldığı danışman firmanın yaptığı asgarî değerlemeye göre, Türk telekomun değeri 9,3 milyar dolardır. Dolayısıyla, Türkiye, bu siyasî mücadele içerisinde, bu anlamsız mücadele içerisinde, bu küçük hesaplara dayalı, vizyon ifade etmeyen mücadele içerisinde, bu büyük varlığının yaklaşık 20 milyar dolarlık değerini hiç etmiştir, yok etmiştir. Bunun ne anlama geldiğini söyleyerek bu maddedeki görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

Bunun anlamı şudur: 1994 yılında Türkiye'nin toplam içborcu 18,5 milyar dolardı. O günkü engelleme olmasaydı ve o günkü ifadeyle, PTT'nin T'sinin özelleştirilmesi uluslararası pratiğe göre yapılmış olsaydı, PTT'nin T'sinin özelleştirilmesinden gelecek kaynak 15 milyar dolardı. Yani, Türkiye, 18,5 milyar dolarlık içborcunun 15 milyar dolarlık kısmını tek bir operasyonla, ekonomi tarihinin en heyecan verici operasyonuyla tamamlamış olacaktı. Bu tasarı görüşülürken bu rakamları kayda geçirmeyi bir görev sayıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün neden bu kadar hızlı bir tempoyla götürüyoruz?.. Dün, millî güvenliğe, millî ekonomi anlayışına aykırıdır diye yargı yönünde, anayasa yargısında, idarî yargıda, konuyu, siyasî açıdan takibi millî görev sayanlar, bugün bu misyonlarının değiştiğini nasıl izah edecekler bilemiyorum; ama, bildiğim tek bir şey var; bu özelleştirmenin yapılması, bu yasanın çıkarılması tarih olarak, gün olarak stand-by anlaşmasında satır satır yazılmıştır, takvim verilmiştir; şimdi bu takvimi uyguluyoruz. Tabiî ki uygulayacağız... Gecikmiş de olsa, bu teşebbüs, bu ülkenin, bu milletin lehinedir. Onun için, her şeye rağmen, gecikmiş ve Türk Milletine, Türk ekonomisine büyük hasarlar vermiş bu operasyonu, bugün, geç de olsa tamamlıyor olmaktan, tamamlanacağına inanıyor olmaktan mutluluk duyuyorum.

Değerli milletvekilleri, 11 inci madde, Türk Telekomun muhtemel özelleştirilmesinde uluslararası halka arzın esaslarını düzenliyor. Uluslararası halka arz, telekom sektörünün özelleştirilmesinde fevkalade önemli bir yöntemdir. Biz, şimdi, Türk Telekom için getirdiğimiz özelleştirme modelinde blok satışı öne çıkarıyoruz; yüzde 20 blok satış yapacağız ve bu blok satışla hissedar olan grup Türk Telekomu yönetecek ve kalan kısmını uluslararası halka arz edeceğiz.

Önümde, resmî verilere dayalı yapılmış çalışmalar var. Dünyanın dev ölçekte yapılmış olan 16 büyük telekom özelleştirmesinden sadece 5'inde blok satış var. Dolayısıyla, uluslararası halka arzı, öncelikli olarak ve bu konuda büyük duyarlılık göstermek suretiyle Türk Telekom özelleştirilmesinde bir yöntem olarak kullanmak durumundayız; ama, burada bu temennimi belirtirken, özelleştirme konusundaki muhtemel gecikmelere ve buradaki risklere de işaret etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, heyecanımız, Parlamento Genel Kurulunda tasarıyı görüşüp, genel prosedürü tamamlayıp yürürlüğe koymak açısından fevkalade yüksek; ama, uygulama aşamasında aynı trendi yakalayıp yakalayamayacağımız konusunda endişelerimiz var. Bugün Türk Telekomun gerçek anlamda çok zengin bir gayrimenkul mal varlığı var. Bu mal varlığının değerlendirilmesiyle ilgili işlemler henüz tamamlanabilmiş değil. Dolayısıyla, hızla, bu yeniden değerleme, mal varlığının değerini ortaya koyma çalışmasının yapılması ve telekomun, 2000 yılında, bir anlamda, çok gecikmiş özelleştirme prosesini, programını tamamlaması gerekir diye düşünüyorum; ama, pratik nedenlerle bunun fevkalade zor olacağını ve beklenen takvim içinde, düşünülen takvim içinde Türk Telekomun özelleştirilmesinin gerçekleşemeyeceğini düşünüyorum.

Türk Telekomun özelleştirilmesinin gerçekleştirilememesi, uluslararası halka arzda daha da gecikilmesi, korkarım ki, değerini daha da düşürecektir; çünkü, dünyada bilinen tüm önemli telekom özelleştirmeleri tamamlanmıştır. Doğu Avrupa Bloku ülkelerinden Çekoslovakya ve Macaristan da buna dahildir.Türk Telekomun hisselerine uluslararası kuruluşların yatırım portföylerinde artık fazla bir ilgi yoktur. Niye yoktur; çünkü, portföy yöneticileri sadece telekom sektöründen taşıdıkları hisseleri belli bir limit içerisinde tutmak durumundadırlar. Dolayısıyla, Türk Telekomun özelleştirilmesi, bir anlamda, artık marjinal düzeyde önem taşıyan bir operasyon haline gelmiştir ve yazık ki, özelleştirmeden en çok gelir yaratma ihtiyacı duyduğumuz bir dönemde, bu kayıplarımız devam ediyor ve şuna inanmak istemiyorum; ama, IMF'nin stand-by programında, fevkalade öncelikli ve özellikli saydığı ve 8,6 milyar dolarlık özelleştirme öngördüğü 2000 yılında, telekom özelleştirilmesindeki gecikme, programın geçerliliğini, programda öngörülen dengelerin tutarlılığını da tartışılabilir hale getirecektir. İnşallah, bu operasyon teknik olarak yapılır, bu gecikme olmaz ve program bu nedenle aksamaz ve tartışma konusu olmaz. Temennilerim bunlar.

Son söz olarak şunu ifade etmek istiyorum : Türk Telekomun özelleştirilmesini siyasî arenada misyon edinmiş olanlar, bugün, bu misyonlarının neden geçerli olmadığını Yüce Parlamento huzurunda açıklamalıdırlar.

BAŞKAN – Sayın Kabataş, 1 dakika eksüre veriyorum, lütfen toparlayın.

KEMAL KABATAŞ (Devamla) – Aksi halde, bu gecikmenin faturasının 20 milyar dolar olduğunu herkes her yerde ifade edecektir. Bu mücadelede emeği geçenler, bugün heyecanla ve biraz da buruk bir yapı içerisinde, bu konulara, bu değerlere, bu rakamlara işaret etmek zorunda kalmışlardır.

Yüce Heyetinize saygılar sunuyor, her şeye rağmen, gecikmiş Telekom özelleştirilmesinin, Türk ekonomisine ve milletine hayırlı olmasını diliyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kabataş.

Fazilet Partisi Grubu adına, Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Derin.(FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

Buyurun.

FP GRUBU ADINA AHMET DERİN (Kütahya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 309 sıra sayılı yasa tasarısının 11 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

11 inci maddeyle 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Yasanın 17 nci maddesinin sonuna bir fıkra ekleniyor. Eklenen fıkra: "Yukarıda anılan Bakanlar Kurulu kararlarında belirtilen esaslar çerçevesinde her türlü satış işlemlerinde, satılacak hisselerin mülkiyetinin devrine ilişkin sözleşmeleri ve diğer anlaşmaları ve gereken belgeleri imzalamaya, Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakan veya yetki verdiği temsilcisi yetkilidir." Anlaşılır bir madde, yapılması gereken veya tasarı içerisinde olması gereken bir madde; çünkü, Telekomun şu andaki sahibi hazinedir. Sahibi hazine olunca da, Ulaştırma Bakanı değil, mutlaka, en sonunda her şeyi hazırlayacak hazine bakanı veya hazine bakanının yetkili kıldığı temsilcisinin imzasıyla ancak satış gerçekleşebilecektir.

Şimdi, böyle açık bir madde üzerinde Grubum adına söz almışken ve bakana... İşte, satışı öngörülüyor, özelleştirilmesi öngörülüyor; değer tespit edilecek, müşteri tespit edilecek, teknoloji tespit edilecek ve stratejik yüzde 20 blok satış, stratejik yabancıya satış, blok satış... Bakın, biz, tespit ederken, esas Özelleştirme Yasasında yüzde 51'i devlette kalacak, yüzde 10'u PTT'ye verilecek, yüzde 5'i çalışanlara ve küçük sermayeye, yüzde 20'si de blok satışla stratejik yabancıya satış diyoruz zaten, yüzde 20'ye kadar...

Stratejik derken, buradan beklediğimiz bir şeyler var. Diyoruz ki, dışarıdan teknolojiyi getirebilecek, bizi çağa ayak uydurabilecek, bu kurumu çağa adapte edebilecek stratejik bir yatırımcı. Şimdi, öyle olunca, satışta ve özelleştirmede, Türk Telekom özel hukuk biçimine alınırken ve bu satış gerçekleştirilirken dikkat edilmesi gereken birkaç konuyu, burada, huzurlarınıza arz etmek istiyorum.

Bunlardan biri, malumu olduğu üzere, aylarca ve yıllarca, ülkemizde, Telekom özelleşsin veya özelleşmesin stratejiktir, güvenliğimizi tehdit etmektedir noktasından itirazlar oldu ve bunun için de, yüzde 51'inin devlet elinde kalması şartı getirildi ve bu Parlamentoda iptaller oldu ve bir hayli kamuoyunun gündeminde bu konu tartışıldı.

Evet, telekomünikasyon sektörü hakikaten stratejik, stratejik olduğu kadar da kârlı, o kadar da yüksek teknolojiyi gerektiren bir yatırım ve çok yönlü hizmet verilen bir sektör; sadece alanı, sadece belli bir insanı, belli bir kesimi değil, tüm ülkeyi, her şirketi her kuruluşu her kurumu ve ülke güvenliğini ilgilendiren bir sektör. Bu açıdan, özelleştirilirken, bunu, devletin kasasına gelecek bir değer, satalım, kurtulalım, devlete 3 milyar dolar bir para gelsin, biz paraya çok sıkışığız noktasından değerlendirmek çok tehlikeli. Fiyatı belki düşük olabilir; ama, seçilecek, verilecek müşteride aranması gereken şey, bu stratejik sektörün ülke güvenliğiyle alakalı, şirketler, ideolojik şirketler göz önüne alınarak, sadece kâr ve teknolojiyi getirebilecek olan, kârı hedefleyen şirketlere bunun verilmesinde büyük fayda var, yoksa, çok büyük zararlar başımıza gelebilir, içinden çıkamayacağımız bir noktaya gelebiliriz.

Mesela, bunun örnekleri var: İngilizler, malum olduğu üzere, bizim PTT'miz için Thatcher'ı aracı koymuşlardı, daha sonra Kissinger araya girdi. Bunun, özelleştirme yasaları filan... Türk Telekom ayrılmadan önce. Kissinger şirketler kurulunun o günkü yöneticisinin ismi Lawrence Eagleburger -isme dikkat edin, Lawrence- o günkü başbakanla görüşüyor. Basından alıyoruz tabiî. Bu Lawrence, Şili'de Allende iktidarına karşı darbede rol üstlenen ITT'nin genel müdürü.

Yine, o dönemde irtibata geçen Lawrence Eagleburger, Tito zamanında Amerikan büyükelçisi olarak Yugoslavya'da kalmış ve Yugoslavya'nın parçalanmasında çok büyük rol üstlenmiş ve yine bu adam, TELETAŞ hisselerinin yüzde 38'inin Kanada-Belçika ortaklığındaki Bell Telephone'a satılmasında aracılık yapmış, ayrıca Amerikan Senatosunda gündeme gelmiştir.

Bir diğer dikkat edilmesi gereken, stratejik noktadan dikkat edilmesi gereken, satacağımız, stratejik satışı yapacağımız firmada, şirkette aranması gereken şartlardan bir tanesi de, ne dedim, ideolojik bir sermaye olmamalı. Bunun acısını, Irak harbinde Iraklılar gördüler. Kendi telekomünikasyonunu İngilizlere bırakmıştı, İngiliz teknolojisi oraya hâkim olmuştu. Amerika, bombaları yağdırmaya başladığında, bırakınız telekomünikasyonu, telsizleri bile çalışmadı; kıtalararasında veya işte tugayları arasında, bir ordunun birimleri arasında irtibatı kesildi, telsizleri bile AWACS uçaklarıyla sabote edildi. Buna çok dikkat edilmesi gerektiğini burada ifade etmek istiyorum.

Bir başka konu: Özelleştirme mantığında, malum olduğu üzere, servetlerin tabana yayılması esas olmalıdır. Bu açıdan, blok satıştan daha önce, halka arz olacak bölüm, mutlaka, şu anda borsanın zirvede olduğu bir noktada ve borsada arzın kısıtlı olduğu bir noktada, talebin fazla olduğu bir noktada, eğer, kârlı olan Telekomun yüzde 14 hissesi halka arz edilecek olursa, mutlaka ve mutlaka, bundan ekonomi büyük bir istifade edecektir, uzun süreli yatırım yapacak olan küçük yatırımcı mutlaka istifade edecektir. Bu açıdan, blok satış aceleye getirilmeden, her şeyden önce, mutlaka, İstanbul Menkul Değerler Borsasındaki senetlerin halka arz edilmesi, daha büyük bir etki sağlayacaktır diye düşünüyorum.

Özelleştirme mantığında verimliliğin ve rekabetin yaygınlaştırılması gerekmektedir. Burada da, müşteri seçme kriteri olarak çok dikkat edilmesi gereken bir şeyi ifade etmiştim daha önce; ideolojik bir şey olmasın... Çok yüksek teknolojiye sahip bir ortakla, konsorsiyumla, mutlaka verilmesi noktasında, müşteri seçiminde çok dikkat edilmeli. Bugün, bakın, telekomünikasyonda devler hâkim; şirketler birleşiyor ve devlerle rekabet edebilecek bir Telekom ve Telekoma bağlı olarak yüzde 20'lik hisseyi satın alan insanlar ve halka arz ettiğimiz bu paylar, bu değer, değerini bulmalı, yerini bulmalı, teknolojisini yenileyebilmeli ve çağa ayak uydurabilmeli, serbest rekabet yapabilecek bir noktayı mutlaka yakalayabilmeli.

Sakıncalı gördüğüm diğer bir konu da şudur: Türk Telekomun düzenleyici kurumu olan bu kurumda... Bakın, biz, burada ne diyoruz: Bu piyasanın yüzde 10'una girmiş olan kuruluşlardan da temsilci alacağız. Böylelikle, regüle edilecek alandan, regüle edilecek insanları alıyoruz, düzenleyecek insanları alıyoruz. Şöyle denilebilir: İşte, Devlet Memurları Yasasının, bilmem şu yasanın şu maddesine göre uygun olması lazım. Öyle de, bakın, yüzde 10 kapasiteye sahip olan bir Telekom işleticisinin veya bir şirketinin temsilcisi geldi bu üst kurula. Evet, teorik olarak oradan ayrıldı; ama, kalbi orada, fiilen orada, fiili ortaklığı veya fiili olarak yakınlığı devam edecektir. Bu açıdan da, düzenleyici kurulda dikkat edilmesi gereken şey, bu kanan tasarısı burada gerçekleşmeden önce dikkat edilmesi gereken şey, Rekabet Kurulunda, Sermaye Piyasası Kurulunda, üst kurullar oluşturulurken biz o sektörden temsilci aldık mı; hayır; ama, ortaklardan, zaten, mutlaka bir temsilci alınması gerekiyor. Oranı nispetinde temsil yetkisi verilsin; ama, regüle edilenlerden, regüle edilecek bir temsilcinin bulunması sakıncalıdır diye düşünüyorum. En azından, çalıştığı şirket hakkındaki kararlarda zorlanacaktır, diğer rakip firmalara verilecek veya özelleştirmenin daha da serbest rekabete açık bir noktaya gelmesine engel olabilecektir, nefsine uyabilecektir. Bu noktaya mutlaka dikkat edilmesi gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Derin, size 1 dakika süre veriyorum, lütfen toparlayınız.

AHMET DERİN (Devamla) – Madem ki, özel bir kuruluş haline getiriyoruz, özel hukuk sistemine dönüştürüyoruz, öyleyse, hakikaten, sadece siyasîlerden değil, sermayenin etkisinden de kurtulacak bir üst kurulu oluşturmak mecburiyetinde olduğumuzu ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyor, hayırlı olmasını diliyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Gruplar adına başka söz istemi?.. Yok.

Şahısları adına Sayın İmamoğlu?.. Yok.

Sayın Uzunkaya?.. Yok.

Sayın Erol Al?...

Buyurun Sayın Al.

EROL AL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir konuya açıklık getirmek için söz aldım, fazla vaktinizi almayacağım. Bu 11 inci maddede mülkiyet devrini kimin yapacağına ilişkin bir açıklama getiriliyor ve "Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu bakanlık" deniliyor. Bu 11 inci maddeyle ek 17 nci maddenin sonuna bir ilave yapılıyor. Bu ek 17 nci maddede, Türk Telekomun yüzde 49 hissesinin devredilebileceği; bunun yüzde 10'unun Posta İşletmesine verileceği, yüzde 5'nin çalışanlara, yüzde 34'ünün de gerçek veya tüzelkişilere satılacağı öngörülüyor. Şimdi, burada, berabece bir hesap yapacağız.

Bazı arkadaşlarımız "30 milyar doları heba ettik, 30 milyar dolar gitti. Türkiye'nin içborçlarını ödeyecektik, hiçbir sorunumuz kalmayacaktı; en azından bugünkü noktada olmayacaktık" diyor. (DYP sıralarından "doğru, doğru" sesleri)

30 milyar doları nereden alıyoruz? Yüzde 34, artı, çalışanlara verilen yüzde 5 hisse, toplam yüzde 39. Diyelim ki, 30 milyar dolar değer biçtiniz; yüzde 39'u -tamamını satsanız- 11,7 milyar dolar eder. Öyle değil mi, başka bir hesap var mı? Hepiniz kamudan, bürokrasiden geliyorsunuz. Yani, hesabı yaparken düzgün yapın, doğru dürüst anlatın, herkes buna kanı getirsin, doğru bir şey öğrensin.

Şunu da söylemek istiyorum: Bugün, halka arz yöntemiyle satılmasına biz de taraftarız, doğrudur; özellikle bugünkü noktada daha fazla gelir temin edilebilecektir. 11,7 milyar dolar, Türk Telekomun yüzde 39 hissesi, bugün ve her zaman bu parayı karşılar.

O nedenle, bunu açıklamak için söz aldım. Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Al.

Maddeyle ilgili önerge yok.

11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 11 inci madde kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12. – 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun ek 18 inci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücret; abonman ücreti, sabit ücret, konuşma ücreti, hat kirası ve benzeri kira, ücretler ve bunlar gibi değişik ücret kalemlerinden birisi veya birkaçı olarak tespit edilebilir.”

BAŞKAN – 12 nci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Sadri Yıldırım'a söz veriyorum; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Yıldırım, süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 309 sıra sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12 nci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize ve bizi izleyen aziz milletimize, Grubum ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum.

Bu tasarı, telekomünikasyon hizmetlerinin etkin, güvenilir ve verimli olarak yeni teknolojik gelişmelerle ortaya çıkan ve giderek artan ihtiyaçlara kamu hizmeti niteliği çerçevesinde cevap verebilecek şekilde yeniden düzenlenmesi amacıyla hazırlanmıştır.

Hızla ilerleyen teknolojik gelişmeler ve artan globalleşme eğilimi, telekomünikasyon sektörünü, klasik kalıpların dışına iterek, köklü bir geçiş sürecine sokmuş, bu çerçevede de, sektördeki tekelci yapı, yerini, özelleştirme, liberalizasyon ve konsolidasyon hareketlerine bırakmıştır.

İlerleyen teknoloji ve artan rekabet koşullarının ulusal telekom işletmecilerini sektör dinamikleri dışına itmesi sebebiyle başlayan özelleştirme akımı, bugün, ülkemiz dışında, dünyada büyük ölçüde tamamlanmış, diğer bir taraftan ise, sektördeki liberalizasyon ve konsolidasyon eğilimlerinin körüklediği şirket satın alma ve birleşmelerinin doğurduğu dev telekomünikasyon şirketleri, küçük çaplı şirketleri tehdit edecek boyutlara ulaşmıştır.

Türk telekomünikasyon sektörünü bu global gelişmelerden uzak tutmak mümkün değildir. Dünya Ticaret Örgütüne verdiğimiz taahhütler çerçevesinde, ilerideki yıllarda, telekomünikasyon piyasalarımızı serbest rekabete açma zorunluluğu vardır. Böylece, Türk Telekomun tekel konumu ortadan kalkacak, yerli yabancı herkes telekomünikasyon hizmeti vermeye hak kazanacaktır. Bu süreci sunî şekilde durdurmaya çalışmak, her şeyden önce, Türk Halkına, Türk emekçisine ve Türk müteşebbisine zarar verir.

Gelişen teknolojiler sayesinde, özellikle uydu ve internet vasıtasıyla, Türk Telekomu, halihazırda, gerek tekelini gerekse yüzde 100 olan pazar payını, on sene önce TRT tekelinin kırılmasına benzer bir şekilde kaybetmeye başlamıştır.

Global telekomünikasyon piyasalarında yaşanan kaotik değişmeye öncülük eden telekomünikasyon sektörü, diğer alanlardaki gelişmelerde de basamak görevi üstlenmektedir. Çağdaş bilgi toplumunun yaratılmasında, herkesin eşit şartlarda bilgiye ulaşımında en büyük görev, bu sektöre düşmektedir.

Giderek konsolide hale gelen sektörde, Türk telekomünikasyon piyasasında faaliyet gösteren şirketlerin bir an önce stratejik ortaklıklara girmeleri ve kendilerini artan rekabete karşı güçlendirmeleri gerekmektedir. Bunun gerçekleştirilmesindeki en önemli adım ise, Türk Telekomun bir an önce özelleştirilmesi ve Türk telekomünikasyon sektörünün derhal liberalize edilip yeni işletmecilere imkân sağlanmasıdır. Tamamen tekel konumunu sürdüren ve de özelleştirilmemiş devlet şirketi olarak dünyada başarılı hiçbir şirket kalmamıştır. Türk Telekom özelleştirilmediği takdirde, Türk Telekomun dışarı açılması, dünya devleriyle rekabet etmesi mümkün görülmemektedir.

Değerli milletvekilleri, bugün, Türk Telekom, her ne kadar kârlı gibi gözükse de, benzer dünya şirketleriyle karşılaştırıldığında, söz konusu kârlılığın fiktif olduğu ve sektörün tekelci yapısından kaynaklandığı aşikârdır; şöyle ki: Türk Telekom, tekel konumundan istifade ederek, gelir ortaklığı anlaşmalarıyla, yatırıma herhangi bir katkıda bulunmadan, bugün için önemli gelirler elde edebilmektedir. Yine, benzer Amerika ve Avrupa şirketleriyle karşılaştırıldığında, 8 ilâ 10 kat daha az gelir elde ettiği görülmektedir. Bunun sebebi, Türk Telekom tarifelerinin diğer ülkelere göre düşüklüğü değil, telefon ve benzeri telekomünikasyon trafiklerinin teşvik edilip geliştirilmemiş olmasıdır. 1999 yılında yüzde 10'luk bir artışla abone sayısında yaklaşık 1,5 milyon artış sağlayan Türk Telekomun, bu abone artışına rağmen, 1998 yılında 1,9 milyon dolar olan brüt gelirleri, artan hazine kesintisinin de etkisiyle, 1999 yılında ancak 1,1 milyon dolar olabilmiştir.

Enflasyonla mücadele yılı olacak 2000 yılında, şirketin agresif bir fiyat ayarlama politikasına giremeyeceği ve şirket gelirleri üzerindeki kesintilerin -hazine kesintisine ek olarak, 2000 yılında, TRT için de, Türk Telekomun brüt gelirleri üzerinden yüzde 2,5 kesinti yapılacaktır- daha da artması sebebiyle, şirketin finansal açıdan giderek bir erime sürecine girmesi beklenmektedir.

Eklenen fıkraya göre telekomdaki abonman ücreti 2 milyon Türk Lirası olup, aylık 100 kontör karşılığı alınmaktadır ve kullanılmadığı takdirde bir sonraki aya aktarılmaktadır; ancak, o yıl içinde kullanılmak zorundadır. Bağlantı ücreti 12 500 000 Türk Lirasıdır. Kontör ücreti 20 000 Türk Lirasıdır, kira ücreti olarak ekim 1999'dan önce uzak mesafeli telefonlarda her 100 metre için bir ücret alınıyordu; ancak, artık, böyle mesafeye bağlı olarak bir ücret alınmamakta, bir defalık sabit bir ücret alınmaktadır, bu ücret, şu andaki tarifelere göre, eğer telefon aynı santrala bağlı ise 24 000 0000, aynı il sınırları içinde ise 48 000 000, iller arasında ise 96 000 000 Türk Lirasıdır.

Görüşme ücretleri: Ekonomik görüşme; 1 dakikalık yurtiçi görüşme ücreti 209 920, 1 dakikalık Turkcellden Turkcelle görüşme ücreti 160 520, indirimli saatlerdeki 1 dakikalık görüşme ücreti 123 480 Türk Lirası, hat tesis ücreti 14 817 392, aylık sabit ücret 1 975 652, standart görüşme 1 dakikalık 148 180, indirimli saatlerdeki 123 480 Türk Lirasıdır.

Değerli milletvekilleri, bakınız, elimde bir telefon faturası var. Bu telefon faturasına göre 3 000 000 liralık konuşma olmuş, 15 080 736 lira istenmiştir. Acaba bunların sebebi nedir? İşte, bu yanlışlık telekom ve diğer faturalarda olunca, millet de ıstırap çekmektedir.

Değerli milletvekilleri, yeni bir bin yıla girerken, çağ ve devir değişirken, teknik değişirken, telekomünikasyon hizmetlerinin önemi daha da öne çıkmaktadır. Biz Doğru Yol Partisi olarak, ülkenin kalkınmasından ve ilerlemesinden yana olduk, bu hususta da ne gerekiyorsa hükümete yardımcı olacağız. Çünkü, biz Doğru Yol Partisi olarak, özelleştirmeye karşı değiliz; hele hele, PTT'nin T' sinin özelleştirilmesini, önce Doğru Yol Partisi istemişti; ama, hepinizin bildiği gibi mümkün olmadı, zararını da millet ödemiştir.

Ancak, ne var ki, telefon ve konuşma ücretleri, biraz evvel de bahsettiğim gibi çok pahalıdır. Vatandaşın, telefon faturalarına güveni yok, 30 milyonluk konuşmuş, fatura 330 milyon geliyor, hatta, hiç konuşmadan -biraz evvel de faturayı gösterdiğim gibi- 15 milyon geliyor. Vatandaş bu faturaları görünce şaşırıyor. Sayın hükümet, vatandaş diyor ki, konuşma ücretinin fahiş olması ve hakkından fazla vergi istenmesi nedeniyle vatandaş konuşmuyor ve konuşamıyor.

Sayın hükümet, esnafın, sanayicinin, işçinin, emeklinin ve çiftçinin derdine hâlâ çare bulamadınız, durumları gittikçe kötüleşiyor. 1999 yılında, tüm kesimler mağdur olmuş; bakınız, pancar sökümü kasımda bittiği halde, hâlâ söküm avansı verilememiştir. Pancar çiftçisinin durumu da felaket hale gelmiştir. Bu, pancar çiftçisine, pancar ekmeyin demektir.

Ben, bu vesileyle, sayın hükümetimizin, halkın ve tüm kesimlerin dertlerine çare bulacağına inanıyor, bu kanunun ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, Doğru Yol Partisi ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.

Fazilet Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Yakup Budak; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) – Sayın Başkan, değerli üyeler; 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununda değişiklik öngören ve telekomünikasyon hizmetlerinin özelleştirilmesine yol açacak 309 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.

Hepimizin malumu olduğu üzere, bütün dünyada bir özelleştirme furyasıdır gidiyor, devletin fonksiyonları, kamu görevinin, kamu hizmetinin fonksiyonları değişiyor. Devlete verilen anlam, sınırlar ve de devlet hizmetinin ne şekilde, kimler tarafından, nasıl yürütüleceğine dair ölçütler kafalarda büyük değişikliklere uğramaktadır.

Bundan onbeş yirmi yıl önce, devlet sırrıdır, stratejik önemi haizdir, devlet güvenliğini ilgilendirmektedir diye, üzerinde tek söz edilemeyen konular, bugün artık açığa çıkmış, şeffaflaşmış, ülkelerin değil, dünyanın, uluslararası bir konuma getirilmiştir.

İşte, üzerinde konuşmuş olduğumuz Türkiye'deki telekomünikasyon hizmetlerinin, daha doğru bir ifadesiyle PTT'nin T'sinin satılmasına yol açacak, bunun değerlendirilmesine vesile olacak kanun tasarısı da, bu konuda, Türkiye'de yeni bir açılımı beraberinde getirmektedir.

Her ne var ki, Türkiye'de de özelleştirme yapılırken, tüm dünyada olduğu gibi, birtakım farklı sesler ortaya çıkmakta, değerlendirmeler yapılmakta ve maalesef özelleştirmeler şaibesiz şekilde yapılamadığı için de, yapılan doğru işler bile yanlış anlaşılmalara sebep olabilmektedir. Bunun için, özellikle önümüzdeki günlerde yapılacak olan GSM telefon hatlarının bu noktada değerlendirmeleri yapılırken, daha önceki hatalara düşülmemesi de en büyük temennimizdir.

1993 yılında lisans devirlerinin yapıldığı dönemde, 400 000 aboneye 500 milyon dolarlık bir fiyat biçilirken, daha sonra 1997'de yapılan lisans devri sözleşmesinde, maalesef bu 400 000 rakamı unutulmuştur. Hatta, bu KDV'nin, devredilen firmaya mı, devlete mi, Telekoma mı ait olduğu da bir türlü değerlendirilememiştir. Her nasılsa, böyle birtakım sözleşmelerde, hele hele uluslararası yanı bulunan sözleşmelerde, noktalar, kelimeler üzerinde günlerce düşünülürken, tartışılırken, kelimelerin uluslararası alanda hangi anlama geleceği üzerinde büyük yorumlar yapılırken, her ne hikmetse, KDV ve abone sayısı unutulmuştur. Dolayısıyla bugün, Bakanlıkla bu şirketler arasında bir niza, bir anlaşmazlık yaşanmaktadır. Bunu kabullenmek, kabul etmek mümkün değildir; yani, bir devlet kurumu düşüneceksiniz, bir sözleşme yapılıyor, bir anlaşma yapılıyor; ama, KDV'yi kimin ödeyeceği belli değil ve bu KDV de o kurumların kasasında bekliyor, devlet bunu tahsil edemiyor. Sonra bir Bakanımız diyor ki: "Maliye bu işin farkına vardı, problemi çözmek için uğraşıyoruz; elimizden hiçbir şey gelmiyor" Dolayısıyla bu acziyetin ifadesini de anlamak mümkün değildir.

Madem bu sıkıntılar yaşanmıştır, önümüzdeki dönemde yapılacak lisans devir sözleşmelerinde, aynı sıkıntıların yaşanmaması için gerekli önlemlerin ve tedbirlerin alınması, kamuoyunun da bu konuda bütün şeffaflığıyla bilgilendirilmesinde büyük yarar olduğu kanaatini taşıyorum.

Üzerinde söz almış bulunduğum 12 nci maddede, bu telefon ücretlerinin nasıl belirleneceği ve bu ücretlere nelerin katılabileceği ifade edilmektedir. Abonman ücreti, sabit hizmet ücreti, konuşma ücreti, kira bedeli ve buna benzer birtakım ücretlerin bu faturalara ilave edilebileceği kanun hükmü haline getirilmektedir.

Muhterem arkadaşlar, kamuoyunda da büyük tepkilere yol açan -özellikle GSM santrallarında- sabit hizmet ücreti var ki, maalesef, bu kurumlar, bu kuruluşlar bunları tahsil etmektedirler; kanunda açıklık olmamasına rağmen, fahiş bir kazanç elde etmektedirler. Bunun hangi şekilde sonuçlandırılacağına dair, maalesef, Telekomun yetkilileri de bir kafa karışıklığı içerisinde bulunmaktadırlar. Yine, temennimiz, önümüzdeki yapılacak lisans devir sözleşmelerinde bu durumların ortadan kaldırılmasıdır.

Özellikle, Türkiye'de, vatandaşımız, telefon faturası gördüğü zaman çılgına dönmektedir; çünkü, 5 milyon liralık konuşma yapmış, neredeyse 20 milyon liraya yakın bir fatura gelmektedir; çünkü, hükümet, kafasına göre, bütçe açıklarını kapatmak için, deprem oluyor, vergi getiriyor, eğitime katkı payı diyor, bir sürü paylar getiriyor; bütün bunlar telefon faturalarına yükleniyor. Ben, bunlar yapılmasın demiyorum; ama, bu, vatandaşın haberleşme özgürlüğünü kısıtlamakta; aynı zamanda, Telekomun gelirlerinin azaltılması noktasında da bir yol takip etmektedir; çünkü, vatandaş, konuşmasını ertelemekte ya da kısa süre konuşma yapmak suretiyle, yine, aynı noktaya gelinmektedir. Dolayısıyla, bu telefon ücretlerinin tespitinde adil olunmalı ve hele hele dünyadaki uygulamaları da dikkate alınmak suretiyle... Çünkü, Şili'de, Arjantin'de, İngiltere'de, Brezilya'da yapılan anlaşmalarda, bu tip özelleştirmeler yapıldıktan sonra bir tekelleşme meydana gelmiş, tekelleşmenin sonunda da "fiyatlar ucuzlayacak" denilirken, rakamların çok üzerine çıkıldığı, toplumsal tepkilere de neden olduğu ortaya çıkmıştır.

Onun için, bu özelleştirmeler yapılırken, adalet ölçüleri içerisinde, Türkiye'de yaşayan insanların menfaatları da gözetilmek suretiyle, etkin, güvenilir hizmetin verilmesine vesile olmasını diliyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Budak.

Gruplar adına başka söz istemi?.. Yok.

Şahısları adına Sayın Turhan İmamoğlu?.. Yok.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Yok.

Sayın Erol Al?.. Yok.

Sayın Kamer Genç?..

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz 12 nci madde, daha önce bir kısmı Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 18 inci maddenin sonuna bir fıkra eklemeyi öngörmektedir.

Buna göre, bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücret; abonman ücreti, sabit ücret, konuşma ücreti, hat kirası ve benzeri kira, ücretler ve bunlar gibi değişik ücret kalemlerinden birisi veya birkaçı olarak tespit edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Anayasamıza göre, nasıl ki vergi, resim ve harç kanunla konuluyorsa, kamu hizmeti niteliğinde bulunan bazı hizmetlerin vatandaşa sunulması sırasında, bu hizmeti sunanların elde edecekleri ücretlerin de, kanun vazıı tarafından açık ve seçik belirtilmesi lazım. Burada, daha önce, mahkemeler, abonman ücreti ve sabit ücret konusunda açılan davaları kabul etmiş; bunların verilen hizmete bağlı bir hizmet olmadığı, telefon hizmetlerinden yararlanan kişilerden tahsil edilmemesi yolunda bir karar vermiş; ama, burada, bakanlık veyahut da hükümet, getirdiği bu tasarıyla, bu ücretlere yasal bir kaynak kazandırmıştır. Bence, bu getirilen düzenleme çok hatalıdır. Burada, çok takdirî hükümler vardır.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bana göre abonman ücretine gerek yok. Hizmetten her yararlanan, konuşma süresine göre kendisi bir para ödemelidir ve ayrıca, bir de hat kirası ödemelidir. Şimdi, bundan bir ay önce sayın bakanlık, daha önce 90 saniyesi 15 000 lira olan telefon ücretini, 90 saniyesini 60 saniyeye çekti ve 15 000 lirayı da 20 000 liraya çıkarmak suretiyle, telefonlara, bu uygulamaya göre yüzde 100'e varan bir zam yaptı. Sonra, kamuoyundan itiraz gelince, o 60 saniyelik süreyi tekrar –birden yapmadı ama– 90 saniyeye çıkardı ve böylece, 90 saniyeyi, 15 000 liradan 20 000 liraya çıkardı; ama, yine, uygulamada şöyle bir şey yaptı: Her ay, 10 saniye düşecek bu süre; yani, birinci ay 80 saniye için 20 000, ikinci ay 70 saniye için 20 000, üçüncü ay 60 saniye için 20 000 lira alınacak.

Görüyorsunuz ki, burada en savunmasız olan, kamu hizmetinden yararlanan vatandaştır. İdare veyahut da bu hizmeti veren özel teşebbüs, hemen, fırsatını gördü mü, vatandaşın cebindeki paraya el atmaktadır ve bunlara karşı da vatandaşı savunmak çok zor olmaktadır; çünkü, en rahat yapılan zam, telefon, elektrik ve bunun gibi hizmetlere yapılan zamdır; çünkü, ödemediğiniz takdirde, işte, bu hizmetlerden mahrum tutuluyorsunuz; bu da hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır. Onun için, bana göre, özellikle İktidar gruplarındaki arkadaşlardan rica ediyorum, eğer uygun görürlerse, bu abonman ücreti ile sabit ücreti kaldırsınlar, konuşma ücreti ve hat kirası olarak koyalım, bunu sınırlayalım burada. Yani, ücretler ve bunlar gibi değişik ücretler diyor... Yani, yarın bunların bir kısmını özel teşebbüse vereceksiniz; adam, konuşmama ücreti de koyabilir. Kardeşim, sen ayda şu kadar para vermek zorundasın... İşte, biraz önce arkadaşlarımız söyledi; bugün, GSM'de abone sayısı aşağı yukarı 6-7 milyona çıkmış; bunlardan bir sabit ücret aldılar, her bir aboneden 2,5 milyon lira, aşağı yukarı 15 trilyon. Yani, her ay 15 trilyon, bir kuruluş, vatandaştan haksız para tahsil etmektedir. Bu 15 trilyonun ulaşacağı miktarı bir düşünün bakalım... Şimdi, bunlar, hep vatandaşın cebinden gidiyor.

Ben, diliyorum ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu düzenlemeleri yaparken, çok ciddî, kişilerin keyfî olarak hareket etmesini engelleyecek ve bu hizmetten yararlanan vatandaşı da koruyabilecek bir seviyede düzenleme yapalım. Bu getirilen, çok keyfî bir düzenlemedir. Uygulamada, uygulayıcılara haksız birtakım kazançlar sağlayabilecek ve vatandaşları çok zor duruma düşürebilecek bir düzenleme şekli getirilmiştir. İktidar grubu, eğer uygun görürse, bunu, çok açık seçik, net ve sınırlayıcı bir şekilde maddede belirtelim.

Saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Maddeyle ilgili olarak bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci maddesinin kanun metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Maliki Ejder Arvas Ali Güner

Bayburt Van Iğdır

Fahrettin Kukaracı Hüseyin Arı Özkan Öksüz

Erzurum Konya Konya

Osman Pepe Sabahattin Yıldız Musa Uzunkaya

Kocaeli Muş Samsun

Ahmet Sünnetçioğlu Mehmet Altan Karapaşaoğlu Kemal Albayrak

Bursa Bursa Kırıkkale

Faruk Çelik Osman Aslan Yahya Akman

Bursa Diyarbakır Şanlıurfa

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz...

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, gerekçeyi mi okuyalım?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kurumun ücretlerin nasıl tespit edileceğine müdahalesi serbest piyasa kurallarına aykırıdır.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 12 nci madde kabul edilmiştir.

Bu arada, arkadaşlarımız, telefon ücretlerinin pahalılığı konusunda haklı olarak eleştiride bulunmaktadırlar. Ben de, Sayın Bakanımızdan bir talepte bulunacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun içerisinde cep telefonlarıyla konuşma imkânını kaldıran bir sistem varsa, lütfen bizim çatıya inşa etsinler. Teşekkür ediyorum. (DSP, MHP ve DYP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, 13 üncü maddeyi ek 22 nci maddeyle birlikte okutuyorum:

MADDE 13.– 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununa aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir.

“EK MADDE 22. – Türk Telekom çalışanlarının statüsü, ücret rejimi ve emekliliği aşağıda gösterilmiştir:

a) Personelin statüsü : Telekomünikasyon hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler telekomünikasyon alanında 5 yıl tecrübeye sahip ve en az 4 yıllık yüksek öğrenim görmüş bir genel müdür ile kadro, unvan, derece ve sayıları Yönetim Kurulunun önerisi ve Bakanlığın teklifi üzerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 180 gün içerisinde Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen kadrolarda istihdam edilen personel eliyle yürütülür. Bu personel hakkında bu Kanunda öngörülen hükümler saklı kalmak üzere 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanır. Bunların dışında kalan personel iş mevzuatı uyarınca istihdam edilir. İş mevzuatına göre istihdam edilenlere ilişkin kayıt ve şartlar Yönetim Kurulu tarafından tayin olunur.

Türk Telekom çalışanlarının istihdamında mevcut mevzuat hükümlerine göre güvenlik soruşturması yaptırılır.

Türk Telekom, Yönetim Kurulu kararıyla sözleşmeli olarak yerli ve yabancı yönetici ve uzman çalıştırılabilir.

b) Ücret rejimi : Bu Kanun uyarınca belirlenen asli ve sürekli görevlerde çalışan personelin aylık ücretleri en yüksek Devlet memurunun her türlü ödemeler dahil net aylık tutarını geçmeyecek şekilde Genel Kurulca tespit olunur. Bu personele Yönetim Kurulunca belirlenecek esas, usul ve kriterler çerçevesinde çalıştıkları günlerle orantılı olarak Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarında birer aylık ücretleri tutarında ikramiye ödenebilir. Ayrıca, iş verimliliği ve benzeri hususlar dikkate alınarak Yönetim Kurulunca kararlaştırılması kaydıyla iki ikramiye daha ödenebilir. Her bir ikramiyenin miktarı ilgili personele ödenmekte olan aylık ücret tutarını geçemez.

Bakanlar Kurulunca bu Kanuna göre belirlenen kadrolarda çalışan personel dışında kalan ve iş mevzuatına tabi olan diğer Türk Telekom çalışanlarının aylık ücretleri kendilerini atamaya yetkili olan Yönetim Kurulu tarafından tespit olunur.

Türk Telekom çalışanlarının harcırah miktarları ile harcırah ödenmesine ilişkin usul ve esaslar Türk Telekom Yönetim Kurulunca belirlenir.

c) Personelin emekliliği : Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte T.C. Emekli Sandığına tabi olarak çalışmakta olan personelin İş Kanununa göre istihdam edilmeyi tercih etmeleri halinde isteyenlerin T.C Emekli Sandığı ile irtibatları devam eder. Bu durumda ilgililerin hizmet sürelerinin değerlendirilmesi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre yapılır. Bu personelin emeklilik işlemlerinde, Genel İdare Hizmetleri sınıfında görev yapan genel müdürler için belirlenen ek gösterge rakamını geçmemek üzere, ifa ettikleri görevler itibariyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre girebilecekleri sınıflardaki benzeri görevlerin aynı kadro, unvan ve dereceler için belirlenmiş ek göstergeler ve makam tazminatları uygulanır.

BAŞKAN – Maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Yılmazyıldız, süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 309 sıra sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 13 üncü maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım; hepinizi, Doğru Yol Partisi ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede, 4.2.1924 tarihli 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununa 5 ek madde ilave edilmiştir. Az önce Sayın Kâtip Üye ek madde 22'yi okudu. Bu ek madde 22'de, personelin statüsü, ücret rejimi ve emekliliği düzenlenmektedir.

Özellikle biliyoruz ki, bu yasa, telekomünikasyonu, Türk Telekomu özelleştirme amacıyla çıkarılan bir yasa olduğuna göre, şu anda, Türk Telekomun en büyük eksiği, teknik personel açığıdır; mühendis, tekniker ve teknisyen açığıdır. Şirketin özellikle teknik eleman açığı olup, bu nedenle, şebekenin işletilmesinde ciddî zorlukları vardır. Teknik personel olarak çalışan personelin maaşları çok düşüktür. Yetişmiş, kalifiye elemanlarını, bu nedenle, sürekli özel sektöre kaybetmektedir. Bu da, eleman açığını daha da artırmaktadır.

Yine, bakıyoruz, buradaki düzenlemeyle, personelin maaşlarına "en yüksek devlet memuru maaşı" gibi bir sınırlama getirdiğiniz anda, eski hamam eski tas, Türk Telekom yine eleman bulmakta çok zorlanacaktır. Eğer biz, teknik bir konuyu görüşüyorsak, o zaman, teknik elemanların durumlarını, o günkü piyasa ekonomisi şartlarına uygun şekilde ücretlerini belirleyecek, cazip hale getirecek imkânlar da vermemiz lazım. Belki burada "teknik elemanların maaşları, yönetim kurulu kararıyla veya yönetmelikle belirlenir" gibi bir şey belirtseydik, daha iyi olurdu.

Yine, burada, bakıyoruz, bu maddede söylenecek fazla bir şey yok; mutat maddeler, rutin yazılımlar; ancak, burada yeterince açık tanımlanmayan bir nokta var; genel müdürü tanımlarken diyor ki: "Telekomünikasyon alanında 5 yıl tecrübeli ve 4 yıllık yükseköğrenimli genel müdür..." Yani, bu telekomünikasyon alanı nedir; bu kanunun herhangi bir yerinde tanımlanmış mıdır? Dolayısıyla, doğru düzgün bir tanımı yok; artı, genel müdür yardımcılarının, birim amirlerinin, başkanların neye göre atanacağına dair bir tanım yok. Böyle, neredeyse trilyonlarca liralık, katrilyona varan bir büyük şirketin başına kimi getirirseniz, oturtabileceksiniz. Oradaki görevinin ne olduğu önemli değil, beş yıl hasbelkader Telokumun bir tarafında şöyle veya böyle görev ifa etmiş birine, buyurun gelin, genel müdür olun demek, aslında, bu Kuruma yapılabilecek en büyük kötülüklerden biridir; bunun mutlaka, daha detaylı tanımlanması lazım. Genel müdürün vasıflarının daha yüksek olmasının temin edilmesi lazım.

İkinci önemli konu, aslî ve sürekli görev diye bir konudan bahsedilmiş. Bu aslî ve sürekli görev nedir; aslî veya sürekli görevlere kimler atanacak belirlenmemiş. Eminim ki, bu kanunun çıkmasından, Türk Telekomda halihazırda çalışan 75 000 kişi ciddî şekilde büyük huzursuzluk duymaktadır. Hele hele bir de elemanlarının arasında siz aslisiniz siz de sürekli görevleri yapanlardansınız gibi bir ayrım olursa, bu zannediyorum ki, iş barışını da bozar. Belki, gece yarılarına kadar bu Parlamentoyu çalıştırıp ekvergiyi çıkaranlar, eğer lütfedip, kamu sendikaları yasasını da çıkarsalardı -ki, memurların buna ihtiyacı vardır- iyi olurdu. Nitekim, Japonya'da ve değişik ülkelerde bu tür sendikaların olduğu ortamda, işte yönetici konumunda olanlar sendikaya üye olamaz, şirketin aslî sahipleridir, aslî görev yaparlar; diğerleri de sürekli görev yaparlar diye bir tanım olabilirdi; ama, burada bu yok, bu açık değil. Dolayısıyla, yine burada, bu aslî görevi yapacak kişiler ne kadar; belli değil. Onun için, bu tanımlar, burada keyfî uygulamalara neden olabilecek tanımlardır diye düşünüyorum.

Yine, bu kanun tasarısında ek 23 üncü ve ek 24 üncü maddeler de, kurulan değişik yardım sandıklarıyla ilgili; onları, bilahara konuşacağım.

Ancak, Türk Telekomun daha cazip olabilmesi için -ki, uydu çalıştıran, fiber optik sistemleri kullanan, belki yakında tümüyle ışıkla çalışan fotonik sistemlerin devreye girdiği bir saha olacaktır- elemanlarına daha fazla imkân sağlayabilmelidir. Özellikle aynı sektörde, örneğin benzer sektörde TRT Genel Müdürlüğünü düşündüğünüzde, daha fazla imkân verdiği takdirde veya yine, bu sektörü denetleyen Radyo Televizyon Üst Kurulu gibi kurumlar daha fazla imkân verdiğinden, sırf özel sektöre değil diğer kamu kuruluşlarına yönelik de kayıpları olabilmektedir. Onun için, bu maddede belirtilen aslî ve sürekli görevlerin kimlerin olacağının tanımlanması lazım.

Ayrıca, 5 yıl tecrübeli ve 4 yıllık yükseköğrenimli genel müdür tanımı, bana göre, böyle büyük bir kurum için yetersizdir. Yani, şunu söyleyeyim, buraya bakarsanız, bu Kuruma giren 5 yıllık bir mühendis, bir iktisatçı daha şube müdürü bile olmadan, genel müdür olabilir; bu kadar ucu açık bir tanım.

Sayın genel müdürümün, bildiğim kadarıyla -aynı okul mezunu olduğumuz için, Hacettepe Üniversitesi- emekliliği yaklaşmış durumda; böyle bir endişesi de olmamalı. Dolayısıyla, burada, genel müdürle ilgili hükmün ucu gerçekten çok açık. Yani, 5 yıllık bir mühendisi, 5 yıllık bir iktisatçıyı, hatta 5 yıl bu kurumda çalışan, sosyal hizmetlere bakan, yani, Türk Telekom basketbol şubesine bakan spor akademisi mezunu biri de genel müdür olabilir. Onun için, bunun yeniden düzenlenmesinde fayda var.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Bir önergemiz var.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Oldu, teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Ben, tekrar, bu hükümetin, memurların, işçi, emekli, dul ve yetimlerin geneline verdiği ocak ayındaki yüzde 15'lik zammı, artı, vermeyi vaat ettiği yüzde 10'luk zammı zaten yetersiz görüyorum; ancak, teknik elemanların durumu daha da kötüdür; bu tasarı fırsat bilinerek bu konuda bir iyileştirme yapılabilirdi.

Hakikaten, bugün, enflasyonun yüzde 25'e indirileceği iddia ediliyor; bakıyorsunuz, her gün benzine, mazota, elektriğe, yiyeceğe, her şeye aşırı zam yapılıyor. Maalesef, geçen yıl, TÜFE hedefini -yani Tüketici Fiyatları Endeksi hedefini- yüzde 35 olarak belirleyen hükümet, yüzde 68,8'le tamamlamıştır; bu yıl da yüzde 25'le başlamaktadır. Ancak, destekliyoruz diyenlerin uygulamalarına baktığımızda da, örneğin, büyük bir holding, bütün ürünlerine 1 Ocaktan itibaren -destekliyoruz demesine rağmen- yüzde 30 zam yapmıştır. Acaba, bundan sonra bir daha hiç zam yapmayacak mıdır?! Bütün bunlara baktığımızda, gerçekleşecek enflasyon, yüzde 25'in çok üzerinde olacaktır. Şimdiden, çalışanlar, hükümetin bu uygulamaları altında ciddî şekilde ezilmektedir; hiç olmazsa, bu konuda bir iyileştirmeye gidilebilir diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Grupları adına başka söz isteği yok.

Şahısları adına, Sayın Turhan İmamoğlu?..

M. TURHAN İMAMOĞLU (Kocaeli) – Vazgeçtim.

BAŞKAN – Sayın Masum Türker?.. Yok.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Yok

Sayın Erol Al?.. Yok.

Sayın Kamer Genç?..

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekileri; aslında, bir kurumda çalışan perosenelin statüsünü belirleyen bir tasarı hükmü çok önemli bir hükümdür; bunun üzerinde konuşmamak, bence, burada çalışan personele karşı bir haksızlık olur.

Biliyorsunuz, Anayasamızın 128 inci maddesi, kamu hizmeti görevlilerinin istihdam biçimlerini belirlemiştir. Buna göre, devlette, kamu tüzelkişiliklerinde çalışan kamu görevlilerinin atanmaları, nitelikleri, aylık ve ödenekleri yasayla belirleniyor; ama, buraya getirilen hükümlerle, bir defa, burada çalışanların iş güvencesi kalkıyor. Ne yapıyor; takdiri yönetim kuruluna bırakıyor; yani, düşünebiliyor musunuz... Burada, kişiler 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre istihdam edilecek, bunun dışında kalan personel ise, iş mevzuatı uyarınca istihdam edilecek ve ayrıca da bunun şartlarını yönetim kurulu belirleyecek. Bir defa, burada personele bir iş güvencesi kalmıyor; yani, yönetim kurulu keyfî belirler. Bana göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu konuda -personelin statüsü konusunda- açık, seçik, net, genel hükümler koymalıdır.

Şimdi, burada "iki ikramiye daha ödenebilir" deniliyor. Hangi şartlarda ödenecek; yani, bunlar aylık ödemelerin bir müteferriğidir, yani ekidir. Onları da burada belirtmemiz lazım.

Yine, burada deniliyor ki: "Türk Telekom, Yönetim Kurulu kararıyla sözleşmeli olarak yerli ve yabancı yönetici ve uzman çalıştırabilir." Hangi şartlarda çalıştırabilir; nasıl bir ücret ödemesiyle çalıştırabilir; kadroya tabi olarak mı çalıştıracak; yoksa, kadrosuz mu çalıştıracak? Bence bunların bu maddede belirtilmesi lazım. Böyle -bilmiyorum tabiî- bazı hallerde işte bürokratlar belirli taslakları hazırlıyorlar; geliyor; ama, birçoğu da bir bakıyorsunuz uygulamayı da bilmiyor veya tabiî, sık sık bürokratlar da değiştiği için, yeni değişen kişilerin hazırladıkları taslaklar buraya gelince, bunlar uygulamada birçok sıkıntılara, çok keyfiliklere sebep oluyor. Onun için, bence, bu kurumda çalışacak kişilerin Anayasanın 128 inci maddesinde kamu personeli için öngörülen statülerinin açık, seçik ve net olarak belirtilmesi lazım; sonra, bunların aylıkları, kaç tane ikramiye verilecek...

Şimdi, değerli milletvekilleri, bana göre devlet bir bütündür. Yok, Başbakanlıkta çalışanlara ayrı bir ücret sistemi, bilmem, Merkez Bankasında çalışana ayrı bir ücret sistemi... Geçenlerde burada Sermaye Piyasası Kanununu çıkardık ve Kurul için bir kişiye aşağı yukarı ikibuçuk üç milyar civarında aylık ödenmesini hüküm altına aldık; yani, farklı farklı bir aylık sistemini getirdiğiniz zaman, kamu personelinde bir sıkıntı başlar, bir huzursuzluk başlar, doğru dürüst görevlerini de yapmaz olurlar. Onun için, getirilen bu madde bir defa çalışanların iş güvencesini yok etmekte, bir güvence getirmemektedir.

Şimdi, mademki yüzde 51'i devlette kalıyor, yüzde 49'unu özelleştiriyoruz, bu yüzde 49'un yüzde 10'unu da Posta İşletmesine veriyoruz; o halde, ne oluyor -o zaman mevcut personel bu statüde devam etsin, çalışsın- yani, devetin buradaki hissesi aşağı yukarı yüzde 61 oluyor. Kamunun yüzde 61 hizmetinin olduğu bir yerde orada çalışan personelin de burada bu statüye bağlı kalması lazım. Tabiî, buradaki geçici 4 üncü maddede de mevcut personelin nasıl bir işleme tabi tutulacağı biraz belirtilmiş.

Biliyorsunuz, şu anda, Telekomda çalışan 75 000 personel var. Bunun 48 000'i sözleşmeli personel, 24 000'i işçi, 1 000'e yakını da normal devlet memuru statüsündeki kişiler. Şimdi, burada, bu 24 000 işçinin durumu ne olacak? Hani, bir yeri özelleştirdiğiniz zaman, sözleşmeli ve kadrolu personeli 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu hükümlerine göre belli yerlere gönderiyorsunuz; ama, öte taraftan, 24 000 işçi var; bunlar ne olacak? Bence bunları çok ciddî incelemek lazım.

Bu özelleştirmeden dolayı burada çalışan insanların büyük bir kısmı işsiz kalıyor. Bu insanları sokağa bırakmak da bence adaletli ve hoşgörülü bir davranış biçimi olamaz. Meclisimizin yapacağı düzenlemelerde, bence, hiç olmazsa bunların da çalışabilecekleri sahalar oluşturulmalıdır.

Birçok ülkede özelleştirmede büyük işsizlikler görülmüştür. Bakınız, mesela İngiltere'de 1984 yılında yapılan özelleştirmeler sırasında yüzde 37,6 işsizlik meydana gelmiştir.

BAŞKAN – Sayın Genç, size 1 dakika süre veriyorum; lütfen tamamlayın.

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki efendim, bitiriyorum.

Kanada, İngiltere, Macaristan, Singapur, Yeni Zelanda, Arjantin, Avusturya, Malezya, Guyana, Peru'da çok büyük miktarlarda işsizlik olmuştur. Türkiye'de de işsizlik birinci derecede problem haline geldiğine göre, özelleştirmeden birtakım büyük kurumlar kazanç sağlarken, hiç olmazsa, burada çalışan insanların da, işsiz bir halde sokağa bırakılması yerinde değildir.

Ayrıca, demin de dediğim gibi, iş güvencesinin burada düzenlenmesi gerekirdi; ama, biz, burada düşüncelerimizi söylüyoruz; iktidar partisi istediği gibi hareket edebilir.

Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.

Maddeyle ilgili görüşmeler bitmiştir.

Önergelere geçmeden önce, saat 18.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.43

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 18.05

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Tevhit KARAKAYA (Erzincan)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

13 üncü maddeyle ilgili görüşmeler tamamlanmıştı.

IV. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

12. — Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/585) (S. Sayısı : 309) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet hazır.

13 üncü maddeyle ilgili önergeler var.

Önergeleri, geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık derecesine göre de işleme alacağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Telsiz Kanunu ve Posta Telgraf ve Telefon İdaresinin Biriktirme ve Yardım Sandığı Hakkında Kanun ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 13 üncü maddesinin ek 22 nci maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

a) Personelin statüsü: Telekomünikasyon hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler telekomünikasyon alanında 5 yıl tecrübeye sahip ve en az 4 yıllık yükseköğrenim görmüş bir genel müdür ve en az 4 yıllık yükseköğrenim görmüş genel müdür yardımcıları ile halen, Türk Telekomda 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde görev yapan personel eliyle yürütülür. Bu personel hakkında, bu kanunda öngörülen hükümler saklı kalmak üzere, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanır. Türk Telekomda 399 sayılı KHK'ye tabi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışmakta olanlardan isteyenler iş mevzuatına tabi personel statüsüne geçirilir. İş mevzuatına tabi personel statüsüne geçmek isteyenlerin mevcut statü, sosyal ve özlük haklarıyla istihdamlarına devam olunur.

Bekir Sobacı Mahmut Göksu Mehmet Çiçek

Tokat Adıyaman Yozgat

Fethullah Erbaş Ahmet Cemil Tunç Zülfükar İzol

Van Elazığ Şanlıurfa

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/585 sayılı kanun tasarısının çerçeve 13 üncü maddesi ile 406 Sayılı Telgraf ve Telefon Kanununa eklenen Ek Madde 22'nin (b) bendinin birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emrehan Halıcı Ömer İzgi Zeki Çakan

Konya Konya Bartın

Melek Denli Karaca Mustafa Zorlu

Çorum Isparta

"b) Ücret rejimi: Bu kanun uyarınca belirlenen aslî ve sürekli görevlerde çalışan personelin aylık ücretleri en yüksek devlet memurunun her türlü ödemeler dahil net aylık tutarının iki katını geçmeyecek şekilde Genel Kurulca tespit olunur.

BAŞKAN – Okutacağım üçüncü önerge, aynı zamanda, en aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 13 üncü maddesinin ek 22 nci maddesinin (a) fıkrasındaki "5 yıllık tercübeye" ait kısmın "8 yıllık tecrübeye" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emrehan Halıcı İsmail Köse Ömer İzgi

Konya Erzurum Konya

Zeki Çakan Oktay Vural Mustafa Verkaya

Bartın İzmir İstanbul

Aydın Ayaydın

İstanbul

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Sayın Başkan, çoğunluğumuz olmadığından takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Takdire bırakıyorsunuz.

Sayın Bakanım?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Katılıyorsunuz.

Gerekçeyi mi okutalım efendim?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sayın Başkan, gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe:

Telekomünikasyon hizmetlerinin gerektirdiği hizmetlerde görev alacakların tecrübelerinin 8 yılı kapsamasında verim bakımından daha faydalı görülmüştür."

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Bu önerge kabul edildiği için, Sayın Bekir Sobacı ve Sayın Mahmut Göksu'nun önergelerinin işleme alınmasının bir yararı kalmamıştır; o nedenle, işleme almıyorum.

Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/585 sayılı kanun tasarısının çerçeve 13 üncü Maddesi ile 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununa eklenen ek madde 22'nin (b) bendinin birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emrehan Halıcı

(Konya)

ve arkadaşları

"b) Ücret Rejimi: Bu Kanun uyarınca belirlenen aslî ve sürekli görevlerde çalışan personelin aylık ücretleri, en yüksek devlet memurunun her türlü ödemeler dahil net aylık tutarının iki katını geçmeyecek şekilde Genel Kurulca tespit olunur."

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Takdire bırakıyorsunuz.

Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Katılıyorsunuz.

Gerekçeyi mi okuyalım efendim?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe :

Telekomünikasyon sektöründe hızla artan yatırım ve gelişen hizmet çeşitliliği bu sektörde insan kaynakları bakımından bir darboğaz yaratmıştır. Özel sektör kuruluşları bu sektörde hizmet verebilmek için, nitelikli eleman temininde özlük haklarını yüksek tutarak kamu kurumlarından eleman transfer etmeyi bir yöntem olarak belirlemişlerdir. Ülkemiz koşullarında bu sektör için Türk Telekom AŞ ikinci bir diploma veren bir kurum niteliğinde değerlendirilmektedir. Türk Telekom AŞ'nin özel sektörle rekabet edebilmesi bu kaynağını elinde tutabilmesine bağlıdır. Bu bakımdan TTAŞ çalışanları maddî yönden tatmin ederek özel sektöre transfer edilmelerini önlemek maksadıyla yukarıdaki düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur."

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Değişiklik önergeleriyle birlikte ek 22 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ek 23 üncü maddeyi okutuyorum:

EK MADDE 23. – Türk Telekom’un yönetim kurulunca tayin edilecek şartlar çerçevesinde Türk Telekom çalışanları ve bunların ailelerinin tedavileri ile uğraşmak üzere mevcut Sağlık Yardım Sandığının devamı niteliğinde bir “Türk Telekom Sağlık Yardım Sandığı” kurulur. Bu Sandığın kaynakları:

a) Türk Telekom’un her yıl bütçesine personel aylıkları karşılığı olarak ödenecek olan ödenek tutarının binde birine kadar verilecek paralardan,

b) Personelin aylıklarının yüzde bir oranından fazla olmayacak şekilde yapılacak kesintilerden,

c) Sandık sermayesinin işletilmesinden ve faaliyetlerinden doğacak faiz ve sair gelirlerden,

d ) Bağışlardan,

e) Diğer gelirlerden,

Oluşur.

Sandığın teşkilâtı, görev, yetki ve yükümlülükleriyle uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Sandığın tasfiye edilmesi, özel sağlık sigortası sistemine dönüştürülmesi veya gerekli görülecek diğer düzenlemelerin yapılması hususları 31/12/2003 tarihine kadar Türk Telekom yönetim kurulu tarafından düzenlenir.

BAŞKAN – Ek 23 üncü maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun efendim.

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 309 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü maddesinin ek 23 üncü maddesi hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ek 23 üncü madde, halihazırda mevcut Türk Telekom çalışanları ve bunların ailelerinin sağlık sorunları ile tedavilerine yardım etmek amacıyla kurulmuş Sağlık Yardım Sandığının yeniden düzenlenmesini içermektedir. Yeni adı, Türk Telekom Sağlık Yardım Sandığı olmaktadır. Tabiî, burada, bu kanunun düzenlenişinden kaynaklanan bir konu vardır: “31.12.2003 tarihine kadar, Türk Telekom Yönetim Kurulu tarafından, eğer özel sağlık sigortasına dönüştürülecekse, gerekli görülen düzenlemeler yapılır” deniyor.

Ben, öncelikle şunu söylemek istiyorum: 6 ncı maddede konuşurken de söyledik; maalesef, burada, az önce konuşan, iktidar partilerinden birisine mensup bir değerli arkadaşımız, işte "Türk Telekom 30 milyar dolar etse bile siz bunun hepsini satmayacaksınız ki, yüzde 35’ini satacaksınız. 30 milyar dolar milletin cebine mi girecek, yani niye yanıltıyorsunuz” gibi laflar ettiler. Ben, gerçekten büyük üzüntü duydum. Bu arkadaşımızın, buraya çıkıp, böyle bir demogoji içerisine girmesini yadırgadım; yapılan böyle bir kabahat büyük de, özürü daha büyük. Şimdi, 30 milyar doların, siz 12-13 milyar dolarını, 1992-1993 yıllarında bütçeye almış olsaydınız, bu 30 milyar dolar için, yüzde 150 faizle bu devlet borçlanmak zorunda kalmayacaktı. Halihazırda yarım olan pek çok yol, otoyol, belki kaç iktidarın ve Ulaştırma Bakanlığının rüyası olan, Ankara-İstanbul hızlı trenyolu, halihazırda devam eden pek çok yarım havaalanı; yine bu arada üç yıldır bir çivi bile çakılmayan, Balıkesir-Susurluk-Karacabey Karayolu, maalesef büyük üzüntü duyduğumuz, kaybettiğimiz, değerli milletvekili arkadaşımız Sıtkı Turan’ın trafik kazası geçirdiği, ama geçirmeyebileceği, Havran-Edremit-Akçay-Altınoluk Yolu pekala yapılabilirdi. Bu arada, yine üç yıldır devletin yüzde 150 faizle aşırı borçlanması sonucu 2000 yılı bütçesinin 22 katrilyonu, neredeyse yüzde 40'ı faizlere gidiyor; ama, faizlere bu kadar para ödemek zorunda kalmazdınız, çiftçinin malı para ederdi.

Bakınız, Dursunbey'e gittiğimde, çiftçi "ocak ayında anason avanslarını alamadık" diyor, pancar üreticileri "eylül ayında almamız gereken pancar söküm avanslarını alamadık" diyor.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) – Konuya gel, konuya...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Konuyla çok ilgisi var. O 30 milyar doların eğer 12-13 milyar dolarını alabilseydik ne olacağını söylüyorum, konuyla direkt ilgili. Rahatsız olmayın!..

Eğer olabilseydi... Marmarabirlik Zeytin Üreticileri, teslim ettikleri ürünün üzerinden iki ay geçmiş, ancak yüzde 8'ini alabilmiş; yüzde 92'sini, hâlâ, alacağım diye bekliyor.

Tütün üreticileri merak ediyor; acaba, tütün piyasası açılacak mı; açılırsa, paramızı geçen yıl olduğu gibi yine bir yıl geç mi alacağız diyor.

Pek çok dükkânını kapatmak zorunda kalan esnafımız... Hükümet ilan etmiş: "5 milyar liraya kadar kredi vereceğim" demiş. Ne âlâ, verin... Kim engelliyor; ama, bugün başvuran bir esnaf 2 milyar liradan fazla kredi alamıyor. İşte bu parayı alsaydınız, esnaf bu kadar sıkıntıya girmezdi.

Arkadaşımız, gelip buradan en azından -geçmişte yapılan hata, hatadır, bugün bile düzeltilmesi bir erdemdir- özür dileyeceğine "millete yanlış bilgi vermeyin" diyor.

Bakınız, enerji darboğazından söz ediyoruz; ikide bir elektrikler kesiliyor. Bugün haberlerde dinledim; bilmem neredeki doğalgazın basıncının düştüğünü, basınç düştüğü takdirde vatandaşların bunu kullanmaması gerektiğini söylüyorlar. Bu 12 veya 15 milyar dolar parayla bazı santrallar yapılabilirdi; yine, Türkiye'nin doğalgaz boru hatlarının döşemesi tamamlanabilirdi. Türkiye'nin sanayileşmesinde bir adım ileri gidilebilirdi. Onun için, bu özelleştirmenin gecikmesinden dolayı, Türkiye, belki, sadece 20 milyar dolar değil, yapamadığı santrallardan dolayı, yapamadığı yollarda meydana gelen trafik kazalarında canını veren binlerce yetişmiş insanımızı düşündüğümüzde, bu arada, trilyonlarca liralık kaybı düşündüğümüzde, herhalde bu kayıp 15 milyar dolar değil 50 milyar dolardır. Onun için, arkadaşımızın dediği gibi "canım nasıl hesap" değil; hesabı doğru yapmak lazım. Eğer, siz, bu kadar bir parayı özel bir işletmecinin eline verirseniz, o 15 milyar dolar, hiç merak etmeyin, beş yılda, kaldı ki beş yılda değil yedi yılda, 50 milyar dolar değil, belki 80 milyar doları da geçer. Onun için, arkadaşımızın bu mantığını anlamam mümkün değil.

Bu kanunda da nereden geldik buraya; arkadaşımız haklı olarak soruyor. Buraya şuradan geldik. Burada deniliyor ki: "31.12.2003 tarihine kadar..." Nedir bu 2003 tarihi? Halbuki, uluslararası anlaşmalara göre, Türkiye'deki Telekom tekelini, haberleşme tekelini, 2005 yılına kadar, devlet, elinde tutabilir. Siz 2005 yılına kadar bunu elinizde tutarsanız, 10 milyar dolarlar seviyesinde olduğu söylenilen şu andaki değeri hiç olmazsa korursunuz. Bunu 2003 yılına kadar öne çekerseniz, adam milyarlarca dolarlık yatırım niye yapsın? Gelir, 300 milyon dolarlık, 500 milyon dolarlık yatırım yapar...

Eh, 6 ncı maddede de diyorsunuz ki: "Kurduğunuz bütün her şeyi diğer işletmecilere kullandırmak zorundasınız makul kârla." Nedir bu makul kâr? Yüzde 1 mi, yüzde 10 mu, yüzde 50 mi?! Ben biliyorum ki, özel sektörde, eğer bir alet yeni çıkmışsa -örneğin, basit bir cep telefonu- en azından yüzde 200-300 kârla satılır; ama, zaman içerisinde yeni modeller çıktıkça, bu, yüzde 20'lere, yüzde 10'lara kadar düşer.

Şimdi, Türk Telekom, milyarlarca dolar yatırımı; ki, her şeye rağmen yetersiz diyoruz; haberleşmede, örneğin bir deprem anında sıkıntılar oluyor, belki, şebekenin "double roaming" dediğimiz en az bir santralın diğer iki santralden çıkışı olması gerekir şeklinde güncelleştirilmesi, iyileştirilmesi lazım; bütün bu yatırımları yaptırıyorsunuz; ama, gelecek biri, 300-500 milyon dolarlık yatırımla buradan parayı toplayıp gidecek. Şebekenin değerini düşürüyorsunuz, Türk Telekomun değerini düşürüyorsunuz; buna hakkınız yok! Bu milletin bir 2-3 milyar dolarını daha alıp birilerinin cebine koymaya hakkınız yok. Onun için, diyoruz ki; gelin, bu 2003 tarihini 2005'e çıkaralım.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Siz niye 500 milyon dolara sattınız iki şebekeyi?!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – 500 milyon dolara biz satmadık, bizden sonrakiler... Biz 500... Bir dakika söyleyeyim, bilgi eksikliğinizi tamamlayayım değerli arkadaşım... 500 milyon dolara, biz, 400 000 abone...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Devleti milyarlarca dolar zarara soktunuz!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Sayın Seven, bakınız, 500 milyon dolara... Bilginiz çok yanlış...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Değil... Değil...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Doğrudur, 500 milyon dolar, 400 000 abonenin karışılığıydı, 7 milyon abonenin karşılığı değil. Sekiz aydır iktidardasınız. Niye, hâlâ, bir üçüncü şebekenin ihalesi olmuyor? Burada, milletin milyarlarca dolar kaybının sebebi sizsiniz; yani, bilgiyi yanlış alıyorsunuz...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Öyle mi?! Sekiz seneden bu yana...

BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız, Genel Kurula hitap edin.

Sayın Seven, lütfen, müdahale etmeyin.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Eğer, doğru bilgilenmiş olsanız bunu söylemezsiniz. 400 000 abone için 500 milyon dolar parayı az görenler, maalesef, sekiz aydır iktidardalar, hâlâ bir ihale yapamamışlar.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Soruşturma açıldı, soruşturma!..

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Onun için, değerli arkadaşım, ortaklarınız peşkeş çekmiş, hesabını soramıyorsunuz. Anlattım, 6 ncı maddede; GSM operatörleri, Türk Telekoma, dakika başına 14 sent ödemesi gerekirken 1,5 ve 2,5 sente indirmiş...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız, toparlayınız lütfen.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Aynı şekilde, Türk Telekom da, kalkıp, diğerlerine, sadece 4 sent ödemesi gerekirken, 14 sent ödemek zorunda bırakılmış. GSM operatörleri 14 sent ödemesi gerekirken, 1,5 ve 2,5 sent, alaniçi alandışı olmak üzere, indirilmiş; ama, bakıyoruz, bunlarla ilgili hiçbir şey sormuyorsunuz; uyumlu ortaklık!.. Cebe inenler cepte kaldı, afiyet olsun; ama, ortaklık bozulmasın... Koltuklar çok sıcak; hayırlı olsun!..

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına, Batman Milletvekili Sayın Alaattin Sever Aydın; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 309 sıra sayılı Telekomla ilgili kanun tasarısının 23 üncü ek maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Türk Telekomla ilgili kanun tasarısındaki ek 23 üncü maddede "Türk Telekom Sağlık Yardım Sandığı kurulur" ibaresi mevcuttur. Burada "bununla ilgili yapılacak olan hususlar en geç 31.12.2003 tarihine kadar Türk Telekom yönetim kurulu tarafından düzenlenir" ibaresi mevcuttur.

Çok güzel bir uygulamadır; aslında, bu, daha önceki sağlık yardım sandığının bir devamıdır. Benim endişem şudur; acaba, bu süre içerisinde, tekrar, personele bu yardım yapılacak mı yapılmayacak mı?

Değerli milletvekilleri, sağlık yardım sandığının gelirlerinin bir tanesi, personelden kesilen, maaşın yüzde 1'idir. Tabiî, birtakım gelirleri daha vardır. Bunlar, personeline, sağlık, tedavi, cenaze, afet vesaire gibi yardımlarda bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu Sağlık Yardım Sandığı Tüzüğünün 2 nci ve 12 nci maddelerinde "PTT hizmetinden ayrılanlara ise hiçbir hak verilmez, sandıkla ilişkileri kesilir" denilmektedir. Personelin aylıklarından, yüzde 1 oranından fazla olmayacak şekilde kesintiler yapan bu sandık, kesilen paraları, maalesef, iade etmemektedir veyahut da buradan ayrılanlara herhangi bir iadede de bulunulmamakta ve hiçbir haktan da istifade ettirmemektedirler.

Diyelim ki bir (A) personeli 20 yıl bu dairede çalıştı, 20 yıl sonra başka bir kuruluşa yatay geçiş yaptı; maalesef, 20 yıldır yatırmış olduğu paradan hiçbir şekilde istifade edemeyecektir. Bunun mutlaka düzeltilmesi gerekir. En azından, sandıkta toplanan paranın, kurumdan ilişkisi kesildiği zaman, bir defada veya 2-3 taksit halinde kendisine ödenmesi gerekir. 75 000 çalışanı olun bu kurumda, sandıkta toplanacak paranın gayet de iyi bir meblağ tuttuğunu hepimiz bilmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Telekom altın yumurtlayan bir tavuktur diyoruz. Bir taraftan, TRT'nin, postanın zararlarını karşılayan, diğer taraftan da gelirlerinin yüzde 15'ini Hazineye aktaran Telekomun bir yıllık gelirinin 1,2 milyar dolar olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Dolayısıyla, Telekomun bir an önce özelleştirilmesi ve bu pastadan gerekli payın alınması için gayret gösterenlerin var olduğu da hepimizce malumdur. Hal böyleyken, özelleştirme esnasında bu özelliklerin mutlaka değerlendirilmesi gerekir. Özelleştirmenin temel amaçlarından biri de, özelleştirme gelirlerinden elde edilenlerle bütçeye destek vermek, bütçe açıklarını aşağı çekmek ve iç borçlanmayı azaltmak olduğuna göre, bunun mutlaka düzeltilmesi gerekir. Maalesef, ülkemizde bunlar tamamen tersine yapılmaktadır. Özelleştirmeden bugüne kadar elde edilen gelirler, özelleştirme masraflarına eşdeğer bile değildir. Dolayısıyla, devletin bundan hiçbir menfaatı da olmamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özelleştirilecek Telekomun değerinin altında satılmaması gerekir. Bunu gerçekleştirirken devletin menfaatlarını ön planda tutmamız gerekir; birilerine peşkeş çekmememiz gerekir. Maalesef, özelleştirme tarihinden bugüne kadar hiçbir özelleştirmede şaibeler eksik olmadı. Bu hükümet döneminde de içi boşaltılan bankalarla ilgili şaibeler halen medyada ve halkımızın zihninde tazeliğini korumaktadır. Bizler özelleştirmeye karşı değiliz, karşı olduğumuz, bugüne kadar yapılan özelleştirmelerin gerçek değerlerinin çok çok altında fiyatlarla olmasıdır, ucuz fiyata, yok fiyata satılmasıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özelleştirilecek Telekomun ara bağlantı ücretlerinin tespitinin de uluslararası şirketler tarafından tayin edilmiş olması gerçekten çok sakıncalıdır. Düşünebiliyor musunuz, bir tesisi veya kuruluşu uluslararası şirketler alacak ve onun bağlantılarını kullanırken ücretlerini de bu kuruluşlar tespit edecek!

PTT'nin T'sini yabancıların alması durumunda, ülke güvenliği ve haberleşme gizliliğiyle ilgili beklenmedik olumsuz sonuçlar muhakkak ki, doğacaktır; ancak, bu şirketlerin kimler tarafından denetleneceği sorusu da akla gelmektedir. Arıza vadır denilerek uyduları kapatabilirler, başka değişik yöntemlerle sabote imkânı da olabilir. Bu yasayla, Telekomun, özelleştirilmesi durumunda gerçek fiyatına satılıp satılmayacağı; altyapısının, alacak şirketlere peşkeş çekileceği gibi, aynı zamanda, kamu arazilerini de kullanması önerilmiş oluyor. Telekom resmî bir kurumken kamu arazilerini kullanmakta bir sıkıntının olmaması tabiîdir; ancak, özelleştirildikten sonra, şirketlerin, kamu arazilerini istismar edeceği kuşkuları ağır basmaktadır. İşte, Sarıyer ormanları buna canlı bir örnektir. Hükümetin desteğiyle hem de anayasa çiğnenerek, kamuoyunun yoğun tepkilerine rağmen istismar edildiği, özelleştirmeden sonra personelin nasıl istihdam edileceği bir başka konudur. Şimdiden buna açıklık getirmek lazımdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde, ayrıca, 7 milyon 200 bin civarında cep telefonu abonesi de mevcuttur. Cep telefonu kullanan her vatandaşımız -ocak ayında sizlere de gelmiş mutlaka- maalesef, 12 milyon lira ekstradan bir para vermek durumuyla karşı karşıya gelmektedir; bunun detayına girmeyeceğim; biraz önce diğer arkadaşlarımız bundan bahsettiler. Özel İletişim Vergisi, aylık sabit ücretler vesaire, vesaire...

Her vatandaşımız, maalesef, 12 milyon lirayı ekstradan vermek mecburiyetinde kalıyor. Dünyada acaba bu kadar vergi alınan bir başka ülke var mıdır?

Yakın geçmişte, millet olarak hepimizi derin bir üzüntüye boğan deprem felaketinde tüm cep telefonları ve diğer telefonlar çalışmamıştır. Sayın Başbakan dahi bundan müşteki olmuştur. Doğu ve güneydoğu illerimizde, ilçelerimizde ve çoğu köyümüzde de telefonlar halen çalışmamaktadır. Doğu ve güneydoğudaki vatandaşlarımızın bırakın cep telefonlarını, normal telefonları bile yoktur.

Değerli milletvekilleri, soruyorum; bu durum ne zamana kadar sürecek? Her konuda doğu ve güneydoğu illerimizi hizmetten ve yatırımlardan yoksun bırakmış olan hükümetler, acaba telefon nimetlerini yeterince ne zaman düzelteceklerdir, bu nimetleri ne zaman halkımıza sunacaklardır ? Her dalda milletten vergi alan bu hükümet, cep telefonlarından alınan vergileri had safhaya çıkarmıştır. Her ay sabit ücret alınmasına son verilmelidir ve diğer vergilerde de mutlaka indirim yapılmalıdır.

Yukarıda arz ettiğim endişeleri mutlaka ortadan kaldırmak lazım. Şimdiye kadar ev telefonlarından alınmayan sabit ücret uygulamaları da, Telekomu alacak şirketlere sunulacak bir kıyaklıktır maalesef. Borcunu ödemeyen vatandaşın telefonunu, herhangi bir işlem yapılmadan bu şirketler başkalarına satabilecek, aynı zamanda, telefon hizmetlerinden yüzde 50 tenzilatla faydalanan birtakım kişilerin bu faydalanmalarına da son verilecek.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Telekomun özelleştirilmesinde, bir yabancı şirkete satılması yerine, satılacak tüm hisselerin yurt içinde ve yurt dışında dünya pazarlarına açılması ve halka satılması daha uygun değil midir; bunu öğrenmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; müsaade ederseniz, Sayın Bakana, Batman'la ilgili bir iki hususu da arz etmek istiyorum.

Batman'ın çoğu köyünde telefon yoktur. Maalesef, cep telefonları ilçelerde dahi çalışamamaktadır. Fiberoptik kabloya çok acil ihtiyaç vardır. 480 personeli olan Batman Telekomda, maalesef, çok küçük bir binada, bir hapishane içerisinde çalışıyormuş gibi çalışmaktadırlar.

BAŞKAN – Sayın Sever Aydın, size 1 dakika süre veriyorum; lütfen, toparlayınız.

ALAATTİN SEVER AYDIN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Batman'a çok süratli bir şekilde, yeni bir Türk Telekom binası alınması veya yapılmasını; yedi sekiz tane santralın, mutlaka, asgarî olarak gönderilmesini; en az on onbeş kilometre fiberoptik kablonun gönderilmesini ve cep telefonlarının çalışır hale getirilmesini, -özellikle, ilçelerimizde, bırakın köyleri- yine köylerimizde normal telefon tesisinin yapılmasını Değerli Bakanımdan istirham eder, Yüce Heyetinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sever Aydın.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına, Sayın Turhan İmamoğlu?.. Kullanmıyor.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Yok.

Sayın Erol Al?.. Yok.

Sayın Kamer Genç?.. Kullanmıyor.

Maddeyle ilgili önerge yok.

Ek 23 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ek 24 üncü maddeyi okutuyorum:

EK MADDE 24. –13.7.1953 tarihli ve 6145 sayılı Kanunun 17 nci maddesi uyarınca kurulmuş olan ve yeni bir düzenlemeye kadar geçerliliğini koruması öngörülen PTT Mensupları Müteselsil Kefalet Sandığı bu Kanun ile infisah etmiştir. PTT Memurları Müteselsil Kefalet Sandığının her türlü mevcudu, varlığı, borç ve yükümlülükleri, T.C. Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü ile Türk Telekom arasında yapılacak bir protokolle bölüştürülerek tasfiye edilir. Anılan protokol, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren en geç üç ay içinde imzalanır.

T.C. Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü ile Türk Telekom arasında tasfiye edilerek paylaştırılacak olan PTT Mensupları Müteselsil Kefalet Sandığının hak ve yükümlülüklerin devamını sağlamak üzere, “PTT Personeli Müteselsil Kefalet Sandığı” ve “Türk Telekom Personeli Müteselsil Kefalet Sandığı” adı ile iki müstakil sandık kurulur. PTT Personeli Müteselsil Kefalet Sandığı 2.6.1934 tarihli ve 2489 sayılı Kefalet Kanununda belirtilen hükümlere tabidir. Türk Telekom Personeli Müteselsil Kefalet Sandığı ise, Türk Telekom yönetim kurulunun belirleyeceği esaslar çerçevesinde işletilir, düzenlenir ve bu sandığa tabi olacak personel Türk Telekom yönetim kurulunun saptayacağı esaslar çerçevesinde belirlenir.

Sandığın tasfiyesine ve gerekli gördüğü düzenlemeleri yapmaya Türk Telekom Yönetim Kurulu yetkilidir.

PTT Memurları Müteselsil Kefalet Sandığında halen çalışmakta olan personel; sandık malvarlığının bölüştürülmesindeki orana göre ve ilgili protokolde mutabakata varıldığı şekilde, mevcut statüleri ve özlük haklarıyla T.C. Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü ve Türk Telekom’a intikal ettirilir.

Türk Telekom’a intikal eden personel hakkında da Geçici 4 üncü madde hükümleri uygulanır.

Tasfiye ve personelin intikali işlemleri, ilgili protokolün imzalanmasından itibaren bir ay içinde sonuçlandırılır.

BAŞKAN – Ek 24 üncü maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 309 sıra sayılı kanun tasarısının ek 24 üncü maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun tasarısında, PTT Mensupları Müteselsil Kefalet Sandığı feshedilerek, yerine "Türk Telekom Personeli Müteselsil Kefalet Sandığı" ve "PTT Personeli Müteselsil Kefalet Sandığı" olmak üzere iki sandık kurulmaktadır.

Burada, bir konuya özellikle dikkat çekmek istiyorum: Türk Telekom Anonim Şirketi kurulduktan sonra, Türk Telekomla, PTT Genel Müdürlüğü arasında, binaların paylaşımından, araçların paylaşımına, lojmanların paylaşımına kadar çok büyük problemler oldu, uzun süre çözülemedi. Gereksiz yere, kişisel itiş kakışlar oldu, hatta, ilk zamanlarda, Türk Telekom, kendi tahsilat şubelerini kuramadığı için, PTT şubelerini kullanmak istedi, orada, abonelere karşı olumsuz tavırlar...

Yine, nüfusu 5 000'den az olan yerlerde, binaların PTT'ye verilmesi sonucunda, buradaki santrallara giriş çıkışta yaşatılan zorlukları yakından biliyorum, şu anda çözüldüğünü ümit ediyorum, hâlâ ufak tefek şeyler var; ama, inşallah, burada da hazırlanacak protokol iyi olur ve bu protokol çerçevesinde benzer sıkıntılar yaşanmaz, temennim bu.

Bundan önceki oturumda, Sayın Başkan "bir imkân olsa da, cep telefonları Mecliste kullanılmasa" dedi. Sayın Başkanım, böyle bir imkân var. Eğer arzu edilirse, bu Meclisin içinde bu telefonlar çalışmaz, ekranlanır; ama, bırakın, bu Meclisin içinde de millet ulaşsın; çünkü, az önce, Edremit'ten bir vatandaşımız beni aradı. Diyor ki "GSM telefonunda sadece 1 000 000 liralık konuşma yaptım; ama, faturanın altında 14 000 000 lira." Yani, nedir bu; bu, resmen, vatandaşın soyulmasıdır! Siz, haberleşme hizmetini lüks sayamazsınız! Bugün bir tüccar, bir sanayici, müşterisiyle haberleşmek için, bilgi almak için, teklif vermek için, teklifi sonlandırmak için gidip gelemeyeceğine göre, konuşmak zorunda. 1 000 000 liralık bir konuşma için 14 000 000 lira alınır; siz, tutar, ek vergiyle yüzde 25 zam yaparsanız, böyle olur. Özel İşlem Vergisi, Eğitime Katkı Payı... Bunların oranı yok. Onun için, bence, bu telefonların faydası da var; bunu arz etmek istemiştim.

Yine, arkadaşlarımız demin konuşurken dediler ki... Telekom sektöründe, ben, on yıla yakın bir süre hizmet verdim; hem devlet tarafında hem özel sektör tarafında hem de dünyanın en gelişmiş laboratuvarlarından biri olan NTT (Network Araştırma Hizmetleri) tarafında... Yani, memur olarak, mühendis olarak, teknik planlamacı olarak, araştırmacı olarak, sanayi tarafında, her tarafta çalıştım. Onun için, bunları sorarsanız, size doğrusunu anlatırım. Doğrusunu bilmenizde de fayda var.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkan, sataşma var; konuşmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Seven... Lütfen...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Tabiî, memnun olurum konuşursanız.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Hayır, ben konuşmak istiyorum.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Diyeceğiniz varsa, millet de istifade etmiş olur.

Bakınız, bizim yaptığımız, Doğru Yol Partisinin iktidarları döneminde yapılan lisans devri sözleşmesinde deniliyor ki "şebeke abone sayısı 150 000'i geçtikten sonra, gelirin yüzde 15'i PTT'ye verilir." Ama, bu, ne zaman; abone sayısı 1 milyon 900 bini geçtikten sonra, on katını değil, onbeş katını aştıktan sonra, gelirinin yüzde 15'i devredilmeye başlanmış. Bu aradaki gelirler, yine, birilerinin cebine...

Marmara'daki, benim Ege'deki zeytin üreticim, teslim ettiği zeytin bedelinin yüzde 8'ini almış, ne gam!.. Ama, beyefendiler, milyarlarca lirayı, bırakın lirayı, neredeyse doları cebine indiriyorlar; katrilyona varmış. Bugün, 20 milyar dolar fark, 11 katrilyon lira para yapar. Hâlâ, Marmara'daki zeytin üreticisi, hâlâ, Edremit'teki, Burhaniye'deki, Havran'daki, Ayvalık'taki, Körfez'deki zeytin üreticisi para bekleyedursun.

Burada, geldik "zeytin ağaçlarını ilaçlayın" dedik, sayın bakan "500 milyar lira parayı bulamam" dedi; gelen heyetleri de azarladı "niye bu Balıkesir milletvekili, bunu, ikide bir dile getiriyor" diye. 500 milyar lira... 500 trilyondan bahsetmiyoruz.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) – Tansu Çiller için çerez parası!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Dolayısıyla, yine bu anlaşmaya bakarsanız, 400 000 aboneden sonra üçüncü lisans devri olacaktı; korkarım ki, bu gidişle üçüncü, dördüncü şebeke olamayacak. Çünkü, aldığımız haberlerde, 1 800 megahertz bandında da mevcut işletmeciler teklif vermeye hazırlanıyor. Bu Bakanlık, belki şöyle dününebilir; inşallah, öyle düşünmüyordur: Bu duopol iyidir; yani, iki şirket iyidir, fazlasına gerek yoktur. Bugüne kadar bir sürü iyilik yaptık, ne dedilerse kabul ettik. Dakika başına, Türk Telekoma 14 cent ödeyeceklerdi, 1,5 centi, 2,5 centi kabul ettik. Türk Telekom da onlara 4 cent ödeyecekti 14 cent ödettirdik; bari, tam bir iyilik yapalım. 1 800 megahertz bandını da bu iki şirkete verelim diyebilirler. Bu, çok yanlış olur. Bu, bir yerde, monopolleşme değil; ama, duopolleşme; yani, iki şirketin anlaşarak, istediği gibi, Telekom piyasasını organize etmesine imkân verir. Son derece sakıncılıdır. Kullanıcı haklarını da ihlal eder ve bundan sonraki lisanslar için de ipotek koymuş olur. Adam, niye gelip teklif versin; içi boşaltılmış...

Alıştık, bu hükümet, önce, bankaların içini boşaltıyor; sonra el koyuyor. Şimdi de, bu yasa tasarısında öyle maddeler var ki, Telekomun içi boşaltılıp, ondan sonra, satacağız diyecekler, merak etmeyin.

Hiçbir sermaye sahibi, biraz kaba olacak; ama, tabirimi mazur görün, enayi değildir, içi boşaltılmış Telekom şirketini almaz, elinizde kalır; ama, bu arada, yapılan milyarlarca dolarlık yatırımı da afiyetle kullanır. Bu yapılan anlaşmalarda milletin yararına çok maddeler vardı; ama, bu uygulamada...

Düşünün, aldığımız, duyumlarda, net olarak belgelendiremediğimiz için dile getirmek istemedim; ama, madem konusu geldi. Geceyarısı bir Sayın Bakan, bundan önceki hükümetler döneminde yönetim kurulunu âdeta basar gibi apar topar toplayıp, bu interconnection maddelerini empoze ettiriyor. Trilyonlarca...

MÜKERREM LEVENT (Niğde) – İçişleri Bakanlığının basılması gibi!..

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Evet, İçişleri Bakanlığının basılması bu, devlete milyonlarca dolar kaybettirmedi; ama, bu basış, farklı basış... Sadece, basit bir hesap yaptım: Bakınız, bu Türk Telekomun santral binalarının bir operatöre, rayiç bedel üzerinden kullandırılmasının maliyeti 25 000 000 dolar, hele hele, bunu, dakika başına ödemelerden dolayı da, her ay trilyonlarca lira kazanacak olan kurum ödüyor. Arada çok büyük fark var. Birinde milyonlarca lirayı birilerinin cebine boca ediyorsunuz; ama, çiftçiye gelince, esnafa yelince "yok" diyorsunuz. Yatırıma gelince "yok" diyorsunuz. Marmara-Saraylar arasındaki yolu yapacağım dediğimizde "yok" diyorsunuz. Bandırma-Karacabey yolunu yaparken "yok" diyorsunuz. Bandırma-Gönen yolunu yaparken "yok" diyorsunuz.

MÜKERREM LEVENT (Nevşehir) – Hep o tarafta mı yapılmayan yollar, bu tarafta da var, biraz da bu tarafa gel.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Doğu ve güneydoğudaki yollar da yapılmıyor; ama, birilerinin cebine para doldurmaya geldiğinizde çok!..

Bakınız, çok önemli bir demiryolu hattı var; Eskişehir'i, Bilecik'i Bursa'yı, Karacabey'i, Çan'ı, Çanakkale'yi Bandırma'daki limana bağlayacak bu demiryolunun projesi hâlâ bitirilmedi. Bırakınız, Ardıçtepe, Reşit Köy, Bahadırlı Barajları gibi yeni barajların ihale edilmesini, mevcut Havran, Manyas Barajları gibi barajlara para çıkmıyor. Niye; işte, bu paralar hep birilerinin cebine doldurulduğu için. Diyoruz ki, gelin, bundan vazgeçin, bu Türk Telekomun değerini kaybedecek maddeleri düzeltelim, değerinden satılsın, bu paraları da, merak etmeyin, siz hizmet olarak kullanın, şerefi de size ait olur, gittiğinizde "şu hizmeti yaptık" dersiniz. Şu anda "şu hizmeti yaptık" diyemiyorsunuz.

Ben, sizi düşündüğüm için uyarıyorum.

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmazyıldız.

Gruplar adına başka söz isteği yok.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkan, şahsım adına söz istiyorum.

BAŞKAN – Bir dakika efendim.

Sayın Turhan İmamoğlu?.. Konuşmuyorsunuz.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Yok.

Sayın Erol Al?.. Konuşmuyorsunuz.

Buyurun Sayın Seven. (MHP sıralarından alkışlar.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben burada, kişi veya partileri hedef alarak, değerlendirmeye girmek istemiyorum, yorum hakkı sizlere ait.

1992 senesinde, 2 firmaya, Telekomla ilgili 500 milyon dolar civarında bir kullanım hakkı verilmiş ve orada abone sayısı 400 000'de dondurulmuştur. 400 000'i geçtikten sonra, başka bir firmanın ihaleye girme hakkının olması gerektiği konusuna sözleşmede yer verilmiştir. 1995'in ilk aylarında bu rakam -yanlış hatırlamıyorsam- 1 milyon 100 bin civarında aboneye ulaşmış. 1995'ten sonra ise 2 milyon civarında. 1996'da, birkısım arkadaşlarımızın iktidarda bulunduğu dönemde; yani, Temmuz 1996 ile Temmuz 1997 arasında, bu sayı birkaç misli yukarıya çıkmış.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Bu arada mı çıkmış?

NİDAİ SEVEN (Devamla) – Bir saniye...

Yani, 400 000'den yukarılara çıkmış ve 1997, 1998, 1999'lara kadar 6 milyonu aşmış. 6 milyonu aştığı için, o günkü iktidarlar, buraya gelip de, neden devlet zarara sokuldu, niçin hesap sorulmadı konusunda herhangi bir çalışma yapmamışlar.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Var, var... Soruşturma önergesi var.

NİDAİ SEVEN (Devamla) – Bir saniye...

Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda, diğer partilerden ilgili arkadaşların da şahit olduğu konuya el atmışız ve devleti zarara sokan müsebbip veya müsebbiplerden hesap sorulması gerekir düşüncesiyle, konunun, Ulaştırma Bakanlığı tarafından değil de, Başbakanlık müfettişlerince soruşturulması konusunda, Başbakanlığa tavsiye kararı halinde bir yazı yazılmıştır.

Bilgilerinize arz ediyor, saygılar sunuyorum.(MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Seven.

Maddeyle ilgili önerge yok.

Ek 24 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler...Ek 24 üncü madde kabul edilmiştir.

Ek 25 inci maddeyi okutuyorum:

EK MADDE 25. – Telekomünikasyon hizmetleri ile ilgili olarak abone veya kullanıcılara tahsis edilen numara ve hat kullanımı gibi intifa ve kullanım hakları hiçbir şekilde haczedilemez.

BAŞKAN - Ek 25 inci maddeyle ilgili olarak, grupları adına söz talebi?..Yok.

Şahısları adına: Sayın Turhan İmamoğlu?..Yok.

Sayın Masum Türker?..Yok.

Sayın Musa Uzunkaya?..Yok.

Sayın Erol Al?..Yok.

Maddeyle ilgili önerge yok.

Ek 25 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.

Ek 26 ncı maddeyi okutuyorum :

EK MADDE 26. – İdare ve yargı mercilerinde ve üçüncü şahıslara karşı Türk Telekom’u, yönetim kurulunun temsil ve ilzam konusunda yapacağı düzenlemeler saklı kalmak üzere, genel müdür temsil eder. Genel müdür gerektiğinde bu temsil yetkisini devir edebilir.”

BAŞKAN - Ek 26 ncı maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın İlyas Yılmazyıldız.

Buyurun Sayın Yılmazyıldız. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ek 26 ıncı madde hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında 25 inci ve 26 ncı maddeler çok açık, bununla ilgili konuşmayı düşünmüyordum; ama, az önce burada konuşan arkadaşımızdan sonra konuşma ihtiyacını duydum. Arkadaşımızın çalışma heyecanını takdirle karşılıyorum. KİT Komisyonunda, geçen dönem bizler de çalıştık, bu dönem çalışmıyoruz; ama, geçen dönem Telekomla ilgili konularda, o zamanki sayın bakanla ilgili Meclis soruşturması önergeleri verildi; yani, bunlar hep denetlenmiştir; ama, biliyorsunuz ki, seçim olunca, otomatik olarak devredışı kalıyor.

Bizim isteğimiz, Türk Telekomun aleyhine yapılan bu anlaşmaların düzeltilmesi, milleti zarara uğratan bu anlaşmaların düzeltilmesi. Burada kaybolan paralar, hepimizin parası. Bakınız, gittiğiniz zamanlar, "şu parayı alamıyorum, bu parayı alamıyorum" diyen çiftçinin veya "şu krediyi alamıyorum" diyen esnafın, "sattığımın karşılığını alamıyorum" diyen sanayicinin, küçük ve orta boy işletmecinin derdinden hep yakınmıyor muyuz? Memur, esnaf, işçi, emekli, yapılan şu cüzî zamlarla, sadaka zamlarıyla nasıl geçinecek? Düşünün, Bağ-Kur emeklileri, eğer bir yerde çalışırsa -özellikle bir vatandaş yazdı, bir not verdi- bunun ücretinden, 50 milyon liradan yüzde 10, bir de sağlık primi kesiliyor. Zaten sadaka; sadakanın da yüzde 10'u ne oluyor? Bu kadar para toplamaya çalışacaksınız; ama, bunun yanında, bir taraftan da birilerine vermek için cömert olacaksınız... Yani, bu yapılanların mutlaka takip edilmesi, yanlışların düzeltilmesi lazım; bundan rahatsız olmayalım bizim dediğimiz budur. Şu anda, yatırımlar durmuştur, üç yıldır doğru dürüst bir yatırım yapılamamaktadır; ne bir köye içmesuyu, ne bir yol, ne bir kanalizasyon yapılamamaktadır, ne de bir köye, köy konağı için arzu ettiği para gönderilememektedir. Bunlar, bütün milletimizin yaşadığı sıkıntılardır.

Hatta, Sayın Başkan itiraz etti; ben, geçen konuşmamda "Sayın Mesut Yılmaz 'hele, siz, bir de bizi görün; tarım reformunu getirdiğimizde o zaman sokağa çıkamayacağız' diye ifadesi var" dedim. Bu, benim ifadem değil; ben, bunu basından okudum; yalansa kendisi, tekzip etsin. Yani, bu kadar alenî, çiftçiyi ezeceğim diyeceğinize, gelin, şunu düzeltin... Bakın, kaynaksa gösteriyorum, buradan kazandığınız kaynakla çiftçinin durumunu biraz iyileştirin diyorum.

Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmazyıldız.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına Sayın İmamoğlu?.. Konuşmayacak.

Sayın Masum Türker?.. Konuşmayacak.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Yok.

Sayın Erol Al?.. Konuşmayacak.

Maddeyle ilgili önerge yok.

Ek 26 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çerçeve 13 üncü maddeyi, kabul edilen ek maddeler ve yapılan değişiklikler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldik; saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 18.59

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Tevhit KARAKAYA (Erzincan)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52 nci Birleşiminin üçüncü oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN

DİĞER İŞLER (Devam)

12. – Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/585) (S.Sayısı: 309) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 14. – 5.4.1983 tarihli ve 2813 sayılı Telsiz Kanununun değişik 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 5. – 4 üncü maddede belirtilen genel esaslar çerçevesinde Devlet yetki ve sorumluluğunu uygulamak ve Kanunla verilen diğer görevleri yapmak üzere; Haberleşme Yüksek Kurulu kurulmuştur.

Bu Kanun ile 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununda belirtilen genel esaslar çerçevesinde, Kanunlarla öngörülen yetki ve sorumlulukları uygulamak ve verilen diğer görevleri yapmak üzere kamu tüzel kişiliğini ve idarî ve malî özerkliği haiz özel bütçeli Telekomünikasyon Kurumu kurulmuştur. Kurum görevlerini yerine getirirken bağımsızdır.

Kurum’un ilişkili olduğu bakanlık Ulaştırma Bakanlığıdır.

4 üncü maddenin (g) fıkrasında sayılan hizmetlerin ifası için; telsiz sistemlerinin belirlenen tekniklere ve usullere uygun olarak çalıştırılmasının kontrolü, enterferansların tespiti ve giderilmesi, Devlet ve kişi güvenliğini ilgilendiren telsiz faaliyeti konularında yürürlükteki mevzuat dahilinde Devlet güvenlik makamlarıyla işbirliği yapılması ve millî ve milletlerarası teknik monitör hizmeti ve faaliyetleri Kurum tarafından yürütülür.

Kurum’un karar organı bir kurul başkanı ve dört üyeden oluşan Telekomünikasyon Kurulu’dur.

Kurul Başkanı Kurumun en üst amiri olup, Kurumun genel yönetim ve temsilinden sorumludur. Kurul, başkanın teklifi üzerine üyelerden birini İkinci başkan olarak seçer, İkinci başkan izin, hastalık, yurt içi-yurt dışı görevlendirme, görevden alınma ve görevde bulunmadığı diğer hallerde Başkan’a vekâlet eder.

Kurul başkan ve üyelerinin aylık ücretleri, en yüksek Devlet memurunun her türlü ödemeler dahil aylık net ücretini geçmemek üzere ilgili Bakanın önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenir.

Kurum personelinden kadro karşılığı sözleşmeli olarak çalıştırılacak personelin unvan, sayısı, nitelikleri, ücretleri, diğer malî ve sosyal hakları, sözleşme esasları ile bu Kanuna ekli kadro unvan ve derecelerinde değişiklik yapılması Kurulun teklifi ve Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşü üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenir.

Kurul başkan ve üyeleri ile kadro karşılığı sözleşmeli olarak çalıştırılacak sözleşmeli personele çalıştıkları günlerle orantılı olarak Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarında birer aylık ücretleri tutarında ikramiye ödenebilir. Ayrıca, iş verimliliği ve benzeri hususlar dikkate alınarak iki ikramiye daha ödenebilir.

Kurum personeli, bu Kanunda yer alan hükümler saklı kalmak üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabidir.

Kurul üyeleri ve Kurum personeli, denetleme ve incelemeleri sırasında ilgililere ve üçüncü kişilere ait öğrendikleri gizli bilgileri, ticarî sırları bu konuda kanunen yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayamaz ve kendi yararlarına kullanamazlar. Bu yükümlülük görevden ayrılmalarından sonra da devam eder. Kurum’un para, evrak, dosya ve her çeşit malları Devlet malı hükmündedir. Kurul üyeleri ve Kurum personeli, görevleri sırasında veya görevleri nedeniyle işledikleri veya kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından Devlet memuru sayılırlar.

Bu Kanunda ve diğer mevzuatta Telsiz İşleri Genel Müdürlüğü ve Telsiz Genel Müdürlüğüne yapılan tüm atıflar Telekomünikasyon Kurumu’na, Telsiz İşleri Genel Müdürü ve Telsiz Genel Müdürüne yapılmış tüm atıflar Kurul Başkanına yapılmış sayılır.

Kurum, 8.9.1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu, 10.2.1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu ile vize ve tescil açısından 26.5.1927 tarihli ve 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu ile 21.2.1967 tarihli ve 832 sayılı Sayıştay Kanunu hükümlerine tâbi değildir. Kurum, Sayıştay tarafından denetlenir. Kurumun gelirleri her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.

Kurum mevzuata uygun olarak taşra teşkilatı kurabilir.

Kurum’un gelirleri aşağıda belirtilmiştir:

a) 27 nci maddeye göre alınacak ücretler,

b) 21.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu çerçevesinde imtiyaz sözleşmesi imzalayan ya da telekomünikasyon ruhsatı alan işletmecilerden aynı Kanunun ek 19 uncu maddesi çerçevesinde alınacak ücretlerin %0.05’i (onbinde beşi) ve ilgili imtiyaz sözleşmesi veya telekomünikasyon ruhsatında gösterilmiş olması kaydıyla işletmecilerden Kurum masraflarına katkı amacıyla alınacak diğer ücretler,

c) Kurum’un, amatör telsizcilik belgesi ve operatör ehliyetnamesi vermek üzere açacağı sınavlara katılanlardan alınacak sınav ücretleri,

d) Her türlü basılı evrak, form ve yayınlardan elde edilecek gelirler,

e) Müşavirlik hizmetlerinden elde edilecek gelirler,

f) Kurs, toplantı, seminer ve eğitim faaliyetlerinden sağlanacak gelirler,

g) Genel Bütçeden gerektiğinde yapılacak yardımlar,

h) Kurum lehine takdir edilen ve dağıtıma tâbi tutulan bölüm dışında kalan vekalet ücretleri,

ı) Kurum tarafından uygulanacak idarî para cezaları,

j) Yapılacak her türlü bağış, yardım ve diğer gelirler.

Kurumun, gelir ve harcamalarına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.”

BAŞKAN – 14 üncü maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız... (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 309 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesi hakkında, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede, 5.4.1983 tarihli ve 2813 sayılı Telsiz Kanununun 5 inci maddesi değiştirilerek, haberleşme yüksek kurulu kuruluyor; ayrıca, 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununda belirtilen genel esaslar çerçevesinde, kamu tüzel kişiliği ve idarî ve malî özerkliği haiz, özel bütçeli telekomünikasyon kurumunun kurulması tanımlanıyor.

Telekomünikasyon pazarının deregüle edileceği, daha doğrusu edildiği bir ortamda, telekomünikasyon kurumuna, düzenleme yapması için şiddetle ihtiyaç vardır; doğru bir maddedir. Ancak, bu kurum kurulurken, düzenleyici bir kuruluş değil de, daha ziyade, istişarî görüş verecek şekilde kurulmuş olması, zannediyorum, amacı hâsıl etmeyecektir; yani, telekom piyasasının regüle edilmesinde, düzenlenmesinde gerekli boşluğu dolduramayacaktır. Biraz yanlış ve eksik bir düzenleme olmaktadır; yanlış demeyeyim de, eksik bir düzenleme olmaktadır. Amerika'daki FCC, İngiltere'deki OFTEL bu konuda otorite kurumlardır. Bu da, buna benzer bir kurumdur.

Bu kurumun Ulaştırma Bakanlığına bağlı olması, yukarıda yazıldığı gibi, idarî ve malî özerkliği haiz özel bütçeli olmamakla birlikte, uygulamada öyle, pek, idarî özerkliğinin olmadığını göstermektedir; daha özerk bir yapısı olmalıdır. Özellikle bu düzenlemelerde bakanlıklarda yeterli uzman olmaması bir sıkıntı yaratmaktadır. Ayrıca, bunun otorite olmamış olması, çok başlılığı ve sürtüşmeyi bu sektörde ortaya çıkarabilecektir.

Bir diğer konu, telekomünikasyon sektörünü regüle edecek, düzenleyecek telekomünikasyon kurumunun kuruluşunda ve görevlerinin tanımlanmasında, bakıyoruz, Telsiz Genel Müdürlüğünün ağırlıklı bir etkisi var. Halbuki, telsiz konusu, telekomünikasyon sektörünün yanında, oldukça küçük bir parça. Daha ziyade, Türk Telekom ağırlıklı, bunun içinden, bu konuyu bilen yapıdan, belki, buradan destek alacak şekilde bir düzenlemenin yapılması daha uygun olurdu diyorum.

Bunun dışında, zannediyorum, kanun hazırlanırken, ücretler konusunda, bundan önceki maddede, 13 üncü maddede, en yüksek devlet memuru maaşının 1 katıydı; daha sonra verilen önergeyle, bu, 2 katına çıkarıldı. Doğru bir uygulamadır. Ben, bu değişiklikten dolayı teşekkür ediyorum.

Yine, bu kurumda gerekli teknik personeli, uzman kadroyu tutabilmek için, kurul başkan ve üyelerinin aylık ücretleri en yüksek devlet memurunun, her türlü ödemeler dahil, aylık net ücretini geçmemek üzeresinin, yine, 2 kat şeklinde değiştirilmesinin doğru olacağı kanaatindeyim.

Bir diğer konu "kurul üyeleri ve kurum personeli, denetleme ve incelemeleri sırasında elde ettikleri bilgileri üçüncü kişilere veremezler; bu yükümlülük, görevlerinden ayrılmalarından sonra da devam eder" deniliyor. Bu kurum, sektöre ait çok önemli bilgiler elde edeceğine göre, hiç olmazsa, belli bir süre ayrıldığı takdirde, bu sektörde, üst düzeyde veyahut bu sektörde görev alamazlar gibi bir koruyucu önlem düşünülse, iyi olmaz mıydı diye düşünmekteyim.

Yani, özellikle, Türkiye'nin, bu konuda, önümüzde... İşte, Türk Telekom AŞ özelleştirildikten sonra, pek çok özelleştirilecek veya satılacak konular olacak. Mesela, şu anda lisansa tabi olmadığı halde uydu üzerinden "Dijital Buke" denilen, yatırım yapan firmalar vardır; bunlar, kablo TV'nin uydu üzerinden yapılan versiyonudur ve isteyen, istediği gibi "Dijital Buke" yatırımları yaparsa, haksız kazanç yolu açılacağından, ayrıca, kanal muhteviyatı da denetlenemeyecek ve vericilerde de olduğu gibi, TRT vericilerinde olduğu gibi bir kaos yaşanacak, istim arkadan gelsin denecek. Ondan sonra, nereye koyalım, nasıl yapalım planlamasına gidilecek ve bu kablo TV lisansını satmak istediğinizde de, bu sektörü kullanamaz hale geleceksiniz; çünkü, niye; herkes kendi bağımsız sistemini kurmuş, emrivaki yapılmış olacak. Bu ve buna benzer devreye giren diğer operatörleri de dikkate aldığımızda, eminim ki, bu operatörler arasında çok ciddî sürtüşmeler olacak; o zaman, kim o günün Ulaştırma Bakanına yakın ise istediğini yaptıracak veya o günün Başbakanına yakın ise istediğini yaptıracak; düzenlemeyi istediği gibi yapacak, haksız rekabet ortamı doğabilecektir. İşte, bu kurumun, siyasî bir kuruma bağlı değil de, daha özerk bir yapıda, ama yaptırımları olacak şekilde, daha güçlü bir yapıda yapılanması daha doğru olmaz mıydı diye düşünüyorum. Özellikle firmaların devletle olan -örneğin, Türk Telekom A.Ş gibi veyahut devletin elinde tuttuğu operatörleri düşündüğümüzde- ilişkilerinde, daha önceki konuşmalarımda söylediğim gibi, örneğin, interconnection ücretleri, yani ara bağlantı ücretlerine bakıyorsunuz, devletin kurumunun ödemesi gerekenler özel sektöre yükseltilirken, özel sektörün devlet kurumlarına ödemesi gerekenler düşürülüyor; niye; çünkü, devlet tarafını pek fazla sorgulayan yok. O görevden kalktı mı da, hesabını vermediği için, özel sektördeki özel operatörlerin lehine her zaman bu tür düzenleme yapılma riski oluyor; ama, eğer, bu, daha güçlü, bağımsız bir kurum olarak teşkil ettirilebilmiş olsaydı, inanıyorum ki, o zaman, siyasî etkilerden uzak... Çünkü, o günkü bakan, bundan önce de anlattığım gibi, geceyarısı baskınıyla, işte, bunu böyle yapın diye dikte ettirme gibi bir durum ortaya çıkmaz, kendini de belli bir güvencede hissedeceği için, milletin hakkını daha iyi korurdu diye düşünüyoruz. Buradan yapılacak tasarruflarla da çiftçi ürettiğinin karşılığını zamanında alır; esnaf, ihtiyaç duyduğu krediyi alabilir; sanayici, küçük ve orta boy işletmesi için ihtiyaç duyduğu krediyi alabilir. Yine, yol, su, elektrik, telefon bekleyen köylerimiz bu ihtiyaçlarını giderebilir. Yarım inşaatı devam eden pek çok organize sanayiler, Bandırma gibi, Gönen Deri gibi, Balıkesir Merkez Haddeciler Organize Sanayii gibi pek çok yatırımlar daha hızlı pek çok yatırımlar daha hızlı tamamlanma imkânı bulabilirdi diyoruz.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmazyıldız.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın Turhan İmamoğlu?.. Yok.

Sayın Masum Türker?.. Yok.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Yok.

Sayın Erol Al?. Yok.

Madde üzerinde iki önerge vardır; geliş sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/585) sayılı kanun tasarısının çerçeve 14 üncü maddesiyle değiştirilen 2813 sayılı Telsiz Kanununun değişik 5 inci maddesinin yedinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emrehan Halıcı İsmail Köse Zeki Çakan

Konya Erzurum Bartın

Melek Denli Karaca Mustafa Zorlu

Çorum Isparta

"Kurul başkan ve üyelerinin aylık ücretleri, en yüksek Devlet memurunun her türlü ödemeler dahil aylık net ücretinin iki katını geçmemek üzere ilgili Bakanın önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenir. "

BAŞKAN – İkinci önerge, aynı zamanda en aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 2813 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin değiştirilmesini öngören 14 üncü maddesi sekizinci fıkrasının "Bakanlar Kurulunca belirlenir" ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki hususların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Emrehan Halıcı İsmail Köse Zeki Çakan

Konya Erzurum Bartın

Melek Denli Karaca Mustafa Zorlu

Çorum Isparta

"Kurum kadrolarında çalışan memurlara, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda belirtilen en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil)

a) 15 ilâ 11 inci derecelerden aylık alanlara yüzde 20'sini,

b) 10 ilâ 7 nci derecelerden aylık alanlara yüzde 25'ini,

c) 6 ilâ 4 üncü derecelerden aylık alanlara yüzde 30'unu,

d) 3 ilâ 1 inci derecelerden aylık alanlara yüzde 35'ini,

geçmemek üzere Kurulca tespit edilecek usul ve esaslar çerçevesinde her ay aylıkla birlikte gelir vergisine tabi olmaksızın peşin olarak fazla çalışma ücreti ödenir."

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Takdire bırakıyor...

Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okuyalım efendim?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kurumda memur kadrosunda çalışan personele, kurumun görev ve niteliği açısından fazla çalışmanın zorunlu olacağı düşünülerek, bazı kamu kurum ve kuruluşlarında olduğu gibi fazla çalışma ücreti ödenmesinin uygun olacağı amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

rkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/585) sayılı kanun tasarısının çerçeve 14 üncü maddesiyle değiştirilen 2813 sayılı Telsiz Kanununun değişik 5 inci maddesinin yedinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emrehan Halıcı

(Konya) ve arkadaşları

"Kurul başkan ve üyelerinin aylık ücretleri en yüksek devlet memurunun her türlü ödemeler dahil aylık net ücretinin iki katını geçmemek üzere ilgili bakanın önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenir."

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okuyalım efendim?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Sektörle ilgili düzenlemeler yapmak ve bakanlığın imzaladığı imtiyaz sözleşmelerinin gereği olan denetimleri bağımsız olarak yapmakla görevli olan bu kurumun kurul üyelerine, Rekabet Kurumu ve Türk Akreditasyon Kurumu gibi benzer bağımsız denetleme kurumlarında olduğu şekilde tatmin edici bir ücretin ödenmesi işin yürütümü için gerekli görülmektedir. Benzeri kurumlar arasında farklı ücret uygulanmasının getireceği sakıncalar, anılan görevin usulüne uygun yürütülmesini engelleyebilecektir. Bu bakımdan, yukarıdaki düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, karar yetersayısını arayacağım.

... önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Oylamayı, elektronik oylama cihazıyla yapacağım; 4 dakikalık süre vereceğim.

AYDIN TÜMEN (Ankara) – Sayın Başkan, 5 dakika olsun.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) – Dışarıda olanlar gelirler efendim 5 dakika süre verirseniz.

BAŞKAN – Çabuk gelsinler efendim; buradakiler de milletvekili...

Vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendi ad ve soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını, oylama için öngörülen 4 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Sisteme giremeyen arkadaşlarımız olursa, onların da, yine aynı şekilde, oyunun rengini, adını, soyadını ve imzasını taşıyan oy pusulalarını aynı süre içerisinde Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oylama pusulaları gelen arkadaşlarımın burada bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim:

Sayın Tarık Cengiz?.. Yok.

Sayın Gönül Saray?.. Yok.

Sayın Ali Tekin?.. Burada.

Sayın Melda Bayer?..

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Biraz önce buradaydı.

BAŞKAN – Efendim, ismini okuduğum üye burada değilse, oyunu işleme almayacağım.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – Dışarı çıktı Sayın Başkanım; biraz önce buradaydı.

BAŞKAN – Burada bulunsun, gelsin!..

Sayın Edip Özgenç?..

Sayın Koray Aydın?.. Vekâleten Sayın Bakan kullanmış.

Sayın Enis Sülün?.. Yok.

Sayın Işın Çelebi?.. Yok.

Sayın İlhan Aküzüm?.. Yok.

Sayın Burhan Bıçakçıoğlu?.. Yok.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Efendim, bu oy pusulalarını hangi vekilimiz hazırlamış, göndermiş? Yazılar aynı mı?

BAŞKAN – Lütfen...

Sayın milletvekilleri, biz, yasal ve İçtüzüğe uygun olan işlemlerimizi sürdürüyoruz.

Sayın Ömer Üstünkol?.. Yok.

Sayın Abdulsamet Turgut?.. Yok.

Sayın Zeki Eker?.. Yok.

Sayın Akif Serin?.. Yok.

Sayın Yavuz Bildik?.. Yok.

Sayın Faruk Demir?.. Yok.

Sayın Sebahat Vardar?.. Yok.

CAHİT SAVAŞ YAZICI (İstanbul) – Şimdi buradaydı...

BAŞKAN – Sayın Ali Günay?.. Yok.

Sayın Orhan Bıçakçıoğlu?.. Yok.

Sayın Mehmet Yaşar Ünal?.. Yok.

Sayın İsmail Bozdağ?.. Yok.

Sayın Bahri Sipahi?.. Yok.

Sayın Tamer Kamber?.. Yok.

Sayın Hasan Akgün?.. Yok.

Sayın Halit Dikmen?.. Yok.

Sayın Arif Sezer?.. Yok.

Sayın Burhan Bıçakçıoğlu?.. Yok.

Sayın Hasan Çalış?.. Yok.

Sayın Tunca Toskay?.. Vekâleten Sayın Çay kullanmış.

Sayın Sulhiye Serbest?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, karar yetersayısına erişilememiştir. Bu nedenle, görüşmelere kaldığımız yerden devam etmek üzere, saat 20.45'e kadar birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.35

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.48

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Tevhit KARAKAYA (Erzincan)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN

DİĞER İŞLER (Devam)

12. – Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/585) (S.Sayısı: 309) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Sayın Emrehan Halıcı ve arkadaşlarının önergesinin oylanması sırasında karar yetersayısının aranılması istenmişti; karar yetersayısı bulunamadığı için birleşime ara vermiştik. Şimdi, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi yeniden oylayıp, kararyetersayısını arayacağım.

Oylamayı elektronik cihazla yapacağız.

Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim.

Yalnız, sayın milletvekilleri, eğer bu tasarı tamamlanırsa, sonunda açık oylamaya vardır. Bu nedenle, sayın milletvekillerinin, özellikle iktidarı oluşturan sayın milletvekili arkadaşlarımızın bu konuya özen göstermelerini ve tasarının sonuna kadar burada olmalarını rica ediyorum; aksi halde, tasarı yasalaşmayabilir.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi, kabul edilen önergeler doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 14 üncü madde kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 15. – 5.5.1983 tarihli ve 2813 sayılı Telsiz Kanununun 6 ncı maddesinin birinci ve beşinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Haberleşme Yüksek Kurulu, Başbakanın veya görevlendireceği bir Devlet Bakanının başkanlığında İçişleri ve Ulaştırma Bakanları ile Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri, Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı ve Genelkurmay Muhabere Elektronik Başkanından oluşan bir üst kuruldur.

Haberleşme Yüksek Kurulunun görevleri, telsiz haberleşmesi alanında Ulaştırma Bakanlığına tavsiyede bulunmak ve bu konulardaki uygulamaları takip etmektir. Haberleşme Yüksek Kurulunun sekreterya işleri Bakanlık nezdindeki Haberleşme Genel Müdürlüğü tarafından yürütülür.”

BAŞKAN – Maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın İlyas Yılmazyıldız...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, Murat Bey konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Murat Akın, buyurun efendim.

Süreniz 10 dakika Sayın Akın.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 nci madde üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

15 inci maddedeki Haberleşme Yüksek Kurulu, bir önceki 14 üncü maddedin ilk fıkrasında -görev olarak- kısa bir paragraf şeklinde tarif edilmiştir. 2813 sayılı Kanunun değişik 5 inci maddesine atıf yapılmak suretiyle "4 üncü maddede belirtilen genel esaslar çerçevesinde, devlet yetki ve sorumluluğunu uygulamak ve kanunla verilen diğer görevleri yapmak üzere; Haberleşme Yüksek Kurulu kurulmuştur" denilmektedir.

Tasarının 15 inci maddesine kadar görüşülen konularda, iki kurul kurulmuş olmaktadır; birincisi, 14 üncü maddedeki Haberleşme Yüksek Kuruludur, ikincisi de Telekomünikasyon Kuruludur. Telekomünikasyon Kurulunun görevleri ve diğer sorumlulukları, ilgili 14 üncü maddede tarif edilmiştir.

14 üncü maddenin ilk paragrafında bahis mevzuu yapılan Haberleşme Yüksek Kurulunun görevleri ise, söz konusu madde 15'te ifade edilmiştir. Bu Kurul, daha ziyade, devletin güvenliğini ilgilendiren konularda, senede bir kez toplanmak suretiyle, tavsiye mahiyetinde karar almaktadır; ki, bu, modern ülkelerde de uygulanmaktadır.

Bu maddeye, Grup olarak tamamen katılıyoruz. Ancak, biraz önce de partimizden değişik sözcü arkadaşlarımızın ifade ettikleri gibi, keşke, bu maddeler, bundan üç beş sene önce çıkmış olsaydı da, kamunun finansman açığı, böyle, sağlam bir kaynak olan PTT'nin T'sinin satılması suretiyle karşılanmış olsaydı. İnşallah, bu kayıp, geç de olsa, bu tasarının kanunlaşması suretiyle, kamunun finansman açıkları, PTT'nin özelleştirilmesi suretiyle sağlanmış olur ve kamunun finansman açığı da bu vesileyle karşılanmış olur.

Arkadaşlar, kamunun finansman açığı deyip geçmemek lazım; çünkü, kamunun finansman açığı içerisinde, pancar çiftçisine ödenecek avanslar yer almaktadır, esnafa verilecek krediler yer almaktadır; Türkiye'nin her bölgesine yapılacak yol, çeşme, baraj ve buna benzer temel yatırımların yapılmasını sağlayacak finansman kaynağını sağlamaktadır. 2000 yılı bütçesine baktığımız zaman, sadece 2 katrilyon civarında bir yatırım öngörülmektedir. Eğer, 5 milyar dolarlık, 6 milyar dolarlık bir özelleştirme yapılırsa bu 2 milyar dolarlık harcama yapılacak. Halbuki, hatip arkadaşlarımızın sık sık ifade ettikleri üzere, özelleştirmenin yapılmaya başlandığı on yıldan beri yapılan özelleştirme tutarı 6 milyar dolar, yapılan masraf 6 milyar dolar. Görüldüğü üzere, özelleştirmeden elde edilen gelir kadar gider yapılmış. Halbuki, altı sene önce, on sene önce bu özelleştirme, PTT'nin T'sinin özelleştirilmesi gerçekleştirilmiş olsaydı, 2000 yılı bütçesindeki 21 katrilyonluk faiz ödemesi, belki 3 katrilyon olacaktı, belki 5 katrilyon olacaktı, diğer 15 katrilyon, 18 katrilyon ise, işte, yatırım harcamalarına gidecekti. Ne yazık ki, bu, sağlanamadı.

Değerli milletvekilleri, yatırımlar, tamamen münferit olarak düşünülemez. PTT'nin özelleştirilmesi yapıldı yapılacak diye, bu kurum da, kendi bünyesindeki yatırımı yeteri kadar yapamadı; gerek personelinde bir tedirginlik gerek üst kademesinde bir tedirginlik, hangi yatırım harcamalarının ne zaman yapılacağı prensibi uygulamaya konulamadı.

Ankara-Aksaray, Aksaray-Pozantı arasındaki E-90 Karayolu üzerindeki cep telefonu GSM kaplaması, gerekli altyapısı yapıldığı halde faaliyete geçmesi altı ay gibi bir gecikmeyle oldu; çünkü, özelleşecek, özelleşti diye bir beklentiye girildi.

Yine, bilhassa Japonların, Amerikalıların en fazla geldiği yer olan Kapadokya bölgesindeki -Ürgüp, Ihlara Vadisi ve Göreme gibi yörelerdeki- bu cep telefonu kullanım sahasının, GSM'nin faaliyete geçmesi de uzun bir süre almıştır.

İşte, buralara yapılacak yatırımların gecikmesi de, hem PTT'ye hem devlete sağlanacak bir gelirin gecikmesine neden olmuştur. Bilhassa Japonların Türkiye'de bildikleri iki yer vardır; birisi İstanbul, diğeri Kapadokya'dır. Kapadokya'nın birçok yerinde telsiz telefon görüşmeleri yapılamamaktadır. Halbuki, bu, zamanında faaliyete geçmiş olsa, belki kendini 20 kez amorti edecekti. Buradan görüşecek olan insanlar, yabancılar, bize döviz getirecek insanlardır ve ülkeyi tanıyacak, oradan, mahallinden ülkeleriyle bağlantı kuracak insanlardır.

Demek ki, bir yerle ilgili alınacak kararın sürüncemede kalması, sadece o kurumu değil, millî ekonomiyi, gayri safî millî hâsıladaki büyümeyi de etkilemektedir.

Bilhassa bütçe kaynakları oldukça kıttır; şu anda, birçok çay üreticisi, pancar üreticisi, fındık üreticisi, zeytin üreticisi avanslarını alamamıştır. İşte, bu avanslarını alamamaları, bunların ikinci mahsul ekim zamanı olan ilkbaharda yapılacak hazırlıkları yapamamalarına sebep olmaktadır. Sadece, bir yerin özelleştirilmesindeki gecikme, biraz önce de ifade ettiğim gibi, o müesseseyi etkilememekte, ülkenin büyüme hızını, gayri safî yurtiçi hâsılayı, gayri safî millî hâsılayı, hepsini birden etkilemektedir. İşte, zamanında alınmamış bir ekonomik karar, hiç alınmamış derecede ülkeye zarar vermektedir. Bunun vebali, işte, bugün, bir an önce özelleştirmenin gerçekleştirilmesi için gayret sarf edenlerdedir. Belki de, bunlar, bunun bu kadar ehemmiyetini bilmiyor olabilirler; sırf, IMF'nin stand-by anlaşması çerçevesinde bu özelleştirmenin bir an evvel gerçekleşmesini sağlama talebinden kaynaklanmaktadır. Çünkü, ekonomi öyle bir şeydir ki, bir saatlik gecikme, bir ülkenin iki yıl içerisindeki kalkınma seviyesini etkileyebilir.

Değerli milletvekilleri, öğleden önce yaptığım konuşmada da ifade ettiğim gibi, yitik bulununca emek unutulurmuş. İnşallah, bundan sonra, ülkenin kalkınmasını sağlayacak kararların alınmasında iktidar -ki, ileride muhtemelen muhalefete düşecektir- aynı inadını göstermemek suretiyle, gelecek nesli, bizim neslin kuşağını etkileyecek gelecek nesli de şimdiki nesil gibi zor duruma düşürmez. Elli yıllık, yarım asırlık bir devirde sırf kuru inattan, memleket fakirliğe düşmüştür, darlığa düşmüştür, yokluğa düşmüştür. Çiftçinin gayri safî millî hâsıladan aldığı gelir 97 dolardır. İşte, bu kadar düşük olmasında, bilhassa, geçmişte muhalefet olan, şimdi iktidarın büyük ortağı olan partinin büyük vebali vardır.

Aynı hataların ileride yapılmaması temennisiyle, bu maddeye katıldığımızı ifade eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akın.

Fazilet Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Derin; buyurun (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA AHMET DERİN (Kütahya) – Saygıdeğer Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 309 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım, tekraren hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Malum olduğu üzere, Haberleşme Yüksek Kurulu daha önce de var olan bir kurul. Bu kurul, daha önceki görevlerinden belki biraz daha yumuşatılmış olarak, özel hukuk kapsamına dönüşmesi gözönüne alınarak, tasarının bu maddesine yeniden monte edilmiş. Bu madde, Haberleşme Yüksek Kurulunun nasıl ve kimlerden oluşacağını, görevlerinin ne olduğunu, sekreteryasının hangi kuruluş tarafından yürütüleceğini içeren bir madde. Kurul, tavsiyelerde bulunuyor ve bu konudaki uygulamaları takip ediyor.

11 inci madde üzerinde yapmış olduğum konuşmada da ifade ettiğim gibi, mademki, Haberleşme Yüksek Kurulu da takip ediyor, tavsiyelerde bulunuyor; tasarı çıktıktan sonra uygulamada aksaklık olarak addedebileceğimiz bazı şeylerin olmamasını teminen, hem faydalı bulduğumuz görüşlerimizi yetkililere ifade etmek hem Genel Kurula arz etmek hem de tutanaklara geçmesi ve ileride de aksine bir sonuçta bunun takibini yapabilmek maksadıyla bazı konulara tekraren değinmek istiyorum.

Malum olduğu üzere, telekomünikasyon bir kamu hizmeti. Özelleştirme arifesinde olduğumuz bir noktada, aslında, tasarının gelişinde, bir fon kurularak, bu kamu hizmetinin, özel sektör tarafından götürülmeyen, kâr getirmeyen noktalara ulaştırılması için, kurulacak fondan buralara hizmet götürülmesi noktasından düşünülerek, bir fon oluşturulma gayretleri vardı; fakat, daha sonra, Hazinenin de bu işe karşı çıkmasıyla bu fon ortadan kaldırıldı.

Kâr getirmeyen bazı bölgelere, kamu hizmetini sadece kamu götürmemeli; artık, özel hukuka dayanan ve özelleşme noktasında olan, kâr marjıyla çalışacak olan bazı firmalar, ortaklar veya bu sektörde, özelleşmeye dahil olmuş, bu kuruma dahil olmuş özel firmalar da olacak. Yapılacak sözleşmelerde dikkat edilmesi gereken şey, kamu hizmetinin her yere, belli noktalara kadar taşınması zorunluluğunun sözleşmelere derç edilmesi ve taahhüt altına alınmasıdır diye düşünüyorum.

Diğer bir konu; bakın, benden önce konuşan muhalefet milletvekillerimizin, yıllar önce yapılsaydı, geciktirilmeseydi, bu özelleştirmelerden devlet daha fazla para kazanacaktı tarzındaki görüşlerine katılmakla birlikte, bir konuyu burada vuzuha kavuşturmak istiyorum. Aslında, bu kuruluş Hazinenin. Hazine kimin; milletin. Milletin temsilcisi kim; işte, buradaki parlamento. Bir malın sahibi, malını satılığa çıkarsa "bunun kalitesi düştü, bunun fiyatı düştü" der mi? Bu, benim mantığıma biraz ters geliyor ve şöyle düşünüyorum: Biz, müşterilere âdeta diyoruz ki: "Daha önce bu tesislerin değeri yüksekti; ama, bugün bunun değeri düştü. İşte, şuna düştü..." Hayır, bazı rakamlar verilecek olursa, görülecektir ki, bunu alan, korkunç bir avantaj elde ediyor. 500 artı 500'lük iki GSM kanalının vericileri, Turkcell ve Telsim'e verildi. Bunlar kaça satıldı, özelleştirildi; 1 milyar dolara. Şimdi, şu anda, sadece bu iki hattın, bu iki tesisin değerinin 15 veya 20 milyar dolara ulaştığı ifade ediliyor.

Şimdi, bu iki hat, 6-7 bin abone kapasitesine ulaştığı anda, bunun değeri, nasıl oluyor da 1 milyar dolardan 15-20 milyar dolara çıkıyor. Biz de milletvekilleri olarak, bu malın sahipleri olarak çıkıyoruz ve diyoruz ki: "Bu değer çok düştü, şuna düştü, bunun dışında fazla para vermeyin." Bu, benim aklıma, hafsalama aldıramadığım bir mantık diye düşünüyorum ve bunu, burada, ifade etmek istiyorum.

Ayrıca, bir konuyu daha, burada gündeme getirmek istiyorum. Aslında, ihaleye çıkıldıktan sonra yapılması gereken şey, kâr marjı çok yüksek olduğu için, özkaynağın geri dönüşümü çok hızlı olacağından dolayı, bunun değeri, işte gayrimenkul değeri, maliyet değeri üzerinden değil, özelleştirmelerde mutlaka elde edilecek kâr, koyduğu sermayenin fizibilitesi kaç yılda oluyor...Teklifler geldiğinde, eğer, hakikaten çok düşük bir fiyata gidecek olursa, "beklenen değer bulunmadı" kabilinden, aslında hükümetin kendisini, bu kuruluşun değerini bulmadığı noktasından, başka alternatif veya rekabet edebilecek bir ortamı, aceleye getirerek, kaçırmasında büyük mahzur vardır diye düşünüyorum.

Diğer bir konuyu daha ifade etmek istiyorum. Bu da, Türk Telekomun yıllık cirosuyla ilgilidir. Aşağı yukarı sadece 18 000 abonesi var. Bunun dışında birçok hizmetler daha veriyor. Türk Telekomun 1999 yılı cirosu, 4 milyar dolara yakın; ama, sadece Turkcell'in cirosunun 1,5 milyar dolara ulaştığı ifade ediliyor. 2000 yılında da, bu cironun, hâsılat olarak, ciro olarak 2-2,5 milyar dolara ulaşacağı düşünüldüğünde, devletin bu satışta ne kadar büyük kaybı olduğu ortaya çıktığı gibi, bugün, bunun satışındaki, özelleştirilmesindeki değerini de ortaya koymaktadır. Bu açıdan, bu tesisin öldüm parasına, fiyatına satılması, 3 milyar dolar elde edeceğiz, 5 milyar dolar elde edeceğiz diye bu tesisin hissesinin birilerine satılması, bana göre, hakikaten, değerini bulmayan bir satış olacaktır.

Buradan hareketle, bir adım daha gidiyorum; şimdi, Telekom, devlet mantığıyla, mantalitesiyle veya devlet parametreleriyle yürütülen bir işletme. Koskoca Telekom, 4 milyar dolar ciro yapıyor; bir Turkcell, sadece GSM hattından, 2000 yılında, 2 veya 2,5 milyar dolara ulaşan bir ciro elde edecek. Bu kafa yapısıyla, bu zihniyetle, Telekomun, 2000 yılında 4 milyar dolardan daha fazla ciro yapacağına inanmıyorum. O açıdan, mademki, bu, rekabet sektöründe özelleşiyor, belli firmalar girecek, rekabet yaygınlaşacak, o zaman, Türk Telekomun yönetiminde veya yöneticilerinde, çalışanlarında yapılması gereken bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç var; o da, özel sektör mantığıyla hareket etme.

Bunun için ne yapılması lazım: Telekom, teknolojik yönden, mutlaka kendisini yenilemelidir.

Ayrıca, personel yönünden de, yeniden yapılanmalı; teknolojiye adapte olmuş, meslek içi eğitim mi deniliyor, kurum içi eğitim mi, ne tür tarifi yapılırsa... Mutlaka ve mutlaka, çok kabiliyetli, çalışan, cefakâr ve vefakâr olan Telekom işçilerine, çağa ayak uydurabilecekleri yeni teknolojileri vermek, onları o konuda yetiştirmek gerektiğine inanıyorum.

Ayrıca, Türk Telekom, yeni tarife yapılanmasını gerçekleştirebilmelidir; yeni pazarlama yöntemlerini oluşturabilmelidir, fiyatlandırma sistemlerini uygulamaya geçirebilmelidir. Bunun için de, yeni pazarlama deneyimlerini ve yeni teknolojileri uygulamaya koymak mecburiyetindedir; yani, özel hukuka geçmekle devlet mantalitesi veya parametreleriyle işlemesi sona erecek değildir. Bunun zihniyetini de değiştirerek dünyayla rekabet edebilecek, rakipleriyle rekabet edebilecek, bu piyasaya giren diğer sektörlerle rekabet edebilecek bir noktaya getirmek lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Derin, 1 dakika süre veriyorum; lütfen, toparlayın.

AHMET DERİN (Devamla) – Devlet mantığıyla hareket edecek olursak... Dünya artık lokal ve mahallî konuşmaları bile, daha fazla konuşulsun diye, maktu, aylık ücretler haline dönüştürmüş; ayrıca, rekabetle gelen serbestleşme korkunç boyutlara ulaşıyor ve tekel olmakla, yasaklamakla buna engel olamıyorsunuz. Mesela internet telefonu başladı. Bir İş Bankası 9,99 sente bir ay haberleşme... Amerika ile görüşebiliyorsunuz. Niye 9 sente bir sefer telefon açasınız? 9,99 sent yatırdığınız takdirde, ne yapıyor, bir ay internetle Amerika ile bile görüşebiliyorsunuz. O açıdan, Telekomun bünyesinde gelen hisseler ve Telekomun, kendisini, bu dünya rekabet sistemine ayak uyduracak çalışmaları da mutlaka yapması gerektiğini burada ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkanım, bir konuya daha değinerek konuşmama son vereceğim. Ara bağlantı yükümlülüğü...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Erzurum) – Şahsın adına söz alıp konuş...

AHMET DERİN (Devamla) – Şahsım adına, 2 dakikada bitireceğim ve bir daha söz almayacağım.

BAŞKAN – Efendim, hayır, benim prensibime uygun değil. 2 dakikalık süreyi bir başka şeyde kullanınız.

AHMET DERİN (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Derin.

Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına, Turhan İmamoğlu?..

M. TURHAN İMAMOĞLU (Kocaeli) – Konuşmuyorum.

BAŞKAN – Sayın Masum Türker?..

Sayın Musa Uzunkaya?..

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Efendim, Ahmet beyin söz talebi var.

BAŞKAN – Buyurun.

AHMET DERİN (Kütahya) – Şimdi, 5 dakika konuşacağım.

Saygı değer Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, aslında, Sayın Başkanımdan, sadece bir konuya daha değinerek konuşmama son vereceğim dedim, bir iki dakika daha müsaade istedim; ama, ne yazık ki, o, herhalde adil davranayım açısından... Yine de Sayın Başkanıma, 1 dakikadan fazla uzatmama prensibine, saygılı oldum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

AHMET DERİN (Devamla) – Ancak, şahsım adına söz aldım, tekraren hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Anılan yasanın, görüşülen yasanın 6 ncı maddesinde arabağlantı yükümlülüğü getirilmişti. Yani hem Türk Telekom arabağlantı yükümlülüğünde hem de tekel durumu kalktıktan sonra veya bugün için bile şebekeler, transmisyonlar, alt şebekeler ve bu altyapı yatırımlarını kullanma konusunu bir arabağlantı yükümlülüğü şeklinde oluşturuyor kanun. Bu sektöre girenlerin, diğer birisinin girip de onun altyapısından faydalanmasına mani olmasına engel olmak ve serbest rekabeti gerçekleştirmek için arabağlantı yükümlülüğü aslında yapılması gereken, serbest rekabete dayalı özel sektör mantığıyla yapılması gereken bir uygulama idi, 6 ncı maddede bunu koyduk; ama, burada diyoruz ki, maliyet artı kâr. Şimdi, hangi maliyet?..

Telekom yıllardan beri belli yatırımlar yapmış; eğer bilanço maliyetini esas alacak olursak, Telekom çok büyük zarara girmiş olur. Neden; bilançosunda yirmi sene, otuz sene önce veyahut bugün amortismanı tamamen sıfır olmuş, belki o gün 1 milyara yapmış; ama bugün 1 katrilyona yapamayacağı maliyetler var. Şimdi, arabağlantı yükümlülüğünde ücreti ve kullanma ücretini belirlerken, esasını ve kriterini belirlerken, maliyet artı makul kâr da... Alternatif maliyet mi denir, yoksa daha da açık olarak yenilenebilme maliyeti; yani o altyapıyı tekraren biz bugün yeni yapmaya kalktığımızda kaça mal ederiz ki, bu maliyetin yükünü ona yükleyelim, artı buna bir kâr getirelim. Böyle yapmadığımız takdirde telekom dünya devleriyle boy ölçüşemez, yeniden yatırım yapamaz, teknolojisini geliştiremez, elinde mutlaka belli bir birikim meydana gelmesi lazım ki, bu birikimle, kendisi bu sektörde devam ettiği müddetçe, diğerleriyle rekabet edebilme şansını yakalayabilecek altyapı yenilemesini, altyapı teknolojilerini tekrar değerlendirebilsin.

Diğer bir konu, bu kurumun değeri. İşte, dışarıdakiler, işte İngiltere bitirdi, Telekomun özelleştirilmesi eskiden çıkmış olsaydı daha fazla değer yapardı... Bugün birçok ülke çıktı, telekom pazarında arzı var. Bu da, bizi şöyle bir vehme götürüyor: Eyvah! Daha düşük, değerini kaybetti ve yabancı sermayenin ülkeyi tercih etmesine mani olduk tarzındaki bir düşünce, bizi daha değişik bir yanılgıya götürür.

Şimdi, bizim belli avantajlarımız var. Yurt dışında, yabancı sermaye olarak, bir Alman, bir İngiliz veya bir Amerikalı sermayedar, yurt dışındaki bir sermayedar, Amerika'da, Almanya'da veya İngiltere'de, böyle bir telekomda hisse satın alacak veya bu sektörde hizmetlerden birini satın alacak bir işletme, her şeyden önce şunu düşünür...Bu, bizim ülkemizin, diğer ülkelere, batılı ülkelere karşı göreceli bir avantajıdır. Bir Almanya'da, düz işçi bile 4 000 marka çalışır. Bizim bugün Telekomda çalışan bir işçimiz, emin olun, Almanlardan daha kabiliyetlidir, yabancılardan daha kabiliyetlidir, daha çalışkandır, daha cefakârdır, daha zekidir; bu insanları motive edebilirse... Batılı böyle düşünüyor; 1 500 markla, 1 000 markla ben bu insanları motive edebilirsem, 4 000-5 000 markla dışarıdan çalıştıracağımdan veya yurt dışındaki diğer ülkelerden aldığımdan daha fazla verim alabilirim. Bu açıdan da, değer unsuru olarak bir avantaj ortaya koymaktadır bu durumumuz bizim.

BAŞKAN – Sayın Derin, 1 dakika süre veriyorum, lütfen toparlayınız.

AHMET DERİN (Devamla) – Bunun da, yabancı sermayeyle özelleştirilme noktasında, mutlaka göz önünde bulundurulmasını burada ifade ediyorum.

Yasanın, ülkemiz için hayırlı olmasını, hayırlı hizmetlere vesile olmasını, ülkemize bol gelir getirmesini temenni ediyor, hepinizi en derin sevgi, saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Derin.

Şahsı adına Sayın Erol Al?.. Yok.

Sayın Nidai Seven?..

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Vazgeçtiniz...

Madde üzerinde önerge yok.

15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 15 inci madde kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 16. – 5.4.1983 Tarihli ve 2813 Sayılı Telsiz Kanununun değişik 7 nci maddesinin “Telsiz İşleri Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri” şeklindeki başlığı, “Telekomünikasyon Kurumunun Görevleri” olarak, (a), (f), (g) ve (h) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki bentler ve fıkralar eklenmiştir.

a) Bu Kanun ile 21.2.1924 tarih ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununda belirtilen genel esaslar çerçevesinde, telsiz haberleşmesi ve telekomünikasyon alanında gerekli planları hazırlamak ve Ulaştırma Bakanlığına sunmak ve ilgili diğer kurum ve kuruluşlar ile gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin bu konudaki faaliyetlerine nezaret etmek,

f) Bu Kanunda yer alan görevleri yürütmek, her türlü kayıtları tutmak ve mevcut hükümlere uymayanlar hakkında gerekli teknik ve idarî işlemleri yapmak,

g) Türkiye’de kurulu sermaye şirketleri tarafından yürütülecek telekomünikasyon hizmetleri ve/veya altyapısı ile ilgili olarak Ulaştırma Bakanlığı tarafından imzalanacak imtiyaz sözleşmelerine ve verilecek telekomünikasyon ruhsatlarına ilişkin görüş bildirmek, genel izin hazırlanmasına ilişkin Bakanlığa öneri götürmek, anılan imtiyaz sözleşmesi ve telekomünikasyon ruhsatlarının hüküm ve şartlarının uygulanmasını ve genel izinlere uygunluğu denetlemek, bu hususta gerekli tedbirleri almak,

h) Telekomünikasyon hizmetlerinden ve altyapısından yararlanacak kullanıcılara ve telekomünikasyon şebekeleri arasındaki ara bağlantılar bakımından diğer işletmecilere uygulanacak ücret tarifelerine ve sözleşme hükümlerine ve teknik hususlara ilişkin genel kriterleri ve görev alanına giren diğer konularda uygulama usul ve esaslarını belirlemek, tarifeleri incelemek, değerlendirmek, gerekenleri onaylamak ve bunların uygulanmasını izlemek,

ı) Telekomünikasyon hizmetleri ve altyapısı ile ilgili olarak işletmecilerin ve bu alanda kanuna uygun olarak ticari faaliyet içinde bulunanların, hizmetlerin yürütülmesi, altyapının işletilmesi ve çeşitli telekomünikasyon teçhizat ve cihazları üreten veya satanların bu hizmet ve faaliyetlerini Türkiye dahilinde tam bir rekabet ortamı içinde gerçekleştirmelerini sağlamak, teşvik edici tedbirleri almak,

i) Telsiz haberleşme ve telekomünikasyon alanında kullanılacak her çeşit sistem ve cihazlar için yurt içinde ve yurt dışındaki ilgili kuruluşlarla işbirliği yaparak ve en son gelişmeleri de göz önünde bulundurarak, imalat ve kullanıma esas teşkil eden performans standartlarını tespit etmek, bunları uygulamak,

j) Telsiz haberleşmesi ve telekomünikasyon hizmetleri ve altyapının işletimi ile ilgili olarak görev alanına giren konularda yönetmelik çıkartmak veya diğer idâri işlemleri yapmak, işletmeciler, aboneler, kullanıcılar ve Türk telekomünikasyon sektörünü etkileyen tüm gerçek ve tüzel kişilerin ilgili mevzuata uymasını denetlemek, bu hususta ilgili makamları harekete geçirmek ve gereken hallerde kanunlarda öngörülen yaptırımları uygulamak,

k) Radyo ve televizyon dahil her türlü yayınların belirlenmiş emisyon noktalarından yapılabilmesini teminen, ortak anten sistem ve tesisleri kurulması ile ilgili usul ve esasları tespit etmek,

l) 27 nci maddede belirtilen ücretleri, Maliye Bakanlığınca her yıl belirlenen yeniden değerleme oranını aşmamak üzere belirlemek, değiştirmek, tahsil etmek veya terkin etmek ve bunlarla ilgili usul ve esasları düzenlemek, Kurumun yıllık bütçesini, gelir gider kesin hesabını, yıllık çalışma programını onamak, gerekirse bütçede hesaplar arasında aktarma yapmak veya gelir fazlasını talep halinde genel bütçeye devretmeye karar vermek.

m) Kanunlarda verilen diğer görevleri yerine getirmek.

Kurum telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve altyapısının işletilmesi ile ilgili hususları ve ayrıca hem bu hizmetlerde hem de genel olarak telekomünikasyon sektöründe rekabete aykırı davranış, plan ve uygulamaları re’sen veya şikâyet üzerine incelemeye ve görev alanına giren konularda bilgi ve dokümanların sağlanmasını talep etmeye yetkilidir. Kurum, telekomünikasyon hizmetleri ve altyapısı ile ilgili yönetmeliklerin ve diğer genel idarî işlemlerin yayınlanmasından önce ilgili tarafların kamuya açıklanacak olan ve üzerinde ilgili tarafların yorum yapabileceği görüşlerini bildirmesine imkân verebilmek için gerekli tedbirleri alabilir. Kurum tüketici menfaatlerinin korunması için de gerekli tedbirleri alır.

Rekabet Kurulu, telekomünikasyon sektörüne ilişkin olarak yapacağı inceleme ve tetkiklerde ve birleşme ve devralmalara ilişkin olarak vereceği kararlar da dahil olmak üzere telekomünikasyon sektörüne ilişkin olarak vereceği tüm kararlarda, öncelikle Kurum’un görüşünü ve Kurum’un yapmış olduğu genel düzenleyici işlemleri dikkate alır.

BAŞKAN – 16 ncı maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 309 sıra sayılı telgraf ve telefon kanunu tasarısının 16 ncı maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu madde, genel olarak "Telekomünikasyon Kurumunun Görevleri" başlığını taşımakta, on fıkradan oluşmaktadır.

(a) fıkrasıyla, telsiz haberleşmesi ve telekomünikasyon alanında gerekli planları hazırlamak ve Ulaştırma Bakanlığına sunmak ve ilgili diğer kurum ve kuruluşlar ile gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerinin bu konudaki faaliyetlerine nezaret etmek,

(g) fıkrasıyla, Türkiye'de kurulu sermaye şirketleri tarafından yürütülecek telekomünikasyon hizmetleri ve/veya altyapısı ile ilgili olarak, Ulaştırma Bakanlığı tarafından imzalanacak imtiyaz sözleşmelerine ve verilecek telekomünikasyon ruhsatlarına ilişkin görüş bildirmek, genel izin hazırlanmasına ilişkin bakanlığa öneri götürmek, anılan imtiyaz sözleşmesi ve telekomünikasyon ruhsatlarının hüküm ve şartlarının uygulanmasını ve genel izinlere uygunluğu denetlemek, bu hususta gerekli tedbirleri almak,

(i) fıkrasıyla da, telsiz haberleşme ve telekomünikasyon alanında kullanılacak her çeşit sistem ve cihazlar için yurt içinde ve yurt dışındaki ilgili kuruluşlarla işbirliği yaparak ve en son gelişmeleri de göz önünde bulundurarak, imalat ve kullanıma esas teşkil eden performans standartlarını tespit etmek, bunları uygulamak.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, bu maddeleri incelediğimiz vakit, telekomda özelleştirme ve özelleştirmenin olmazsa olmaz şartı olan çok uluslu şirketler karşımıza çıkmaktadır. Tüm dünyayı derinden etkileyen bu liberalleşme rüzgârlarıyla bütünleşen finansal piyasalar ve uluslararası sermayenin dünya üzerindeki serbest dolaşımı çeşitli bloklaşmalarla sınırlansa da, ülkeler arasındaki mal ve hizmet ticaretinin serbestleşmesi, sosyal devletin, hatta ulus devletin bile yeniden sorgulanmasını ve etkinliğinin, müdahalesinin nasıl olması gerektiği üzerinde tartışmaları beraberinde getirmektedir.

Çokuluslu şirketlerin yatırımları genel olarak iki kategoride olmaktadır. Bir ülkeye kendi dışından yapılan bir yatırım eğer beraberinde yatırımcıya kontrol imkânı da sağlıyorsa doğrudan yatırım, aksi halde ise portföy yatırımı söz konusu edilmektedir. Yalnız, çokuluslu şirketlerin doğrudan yatırımlarında dahi, yatırım yapılan ülkenin menfaatlarından önce firma menfaatlarının esas tutulduğu da bir başka önemli gerçektir. Bu bakımdan, çokuluslu şirketler, yatırım yapacakları ülkeye özel yatırım istisnaları ve yatırımları için olmazsa olmaz şart olarak tahkim yasalarının çıkarılmasını şart koşarlar. Bizim ülkemizde de, son çıkarılan Vergi Kanunuyla, ülkemizin herhangi bir köşesinde yapılan normal bir yatırımda vergi istisnası yüzde 40 iken, 250 milyon dolar ve daha yukarı yatırımlarda yatırım indiriminin yüzde 200 olarak kabul edilmesi de bu meyanda yapılan bir uygulamadır. Yine, son Tahkim Yasası da, aynen, bu çokuluslu şirketleri ülkemizde yatırım yapmaya çekmek için getirilen bir yasadır.

Yine, dünyamızda, bilgiişlem ve haberleşme teknolojilerindeki gelişmeler sayesinde, özellikle finansal sermaye çok hareketlenmiştir. Tüm ileri teknoloji ve sınırsız finansal destekle gelişen çokuluslu şirketler mevcut olmasaydı, dünya ekonomisindeki ticaret hacminin günümüzdeki boyutlara erişemeyeceği de bir başka gerçektir.

Netice olarak şunu söylemek isteriz ki, çokuluslu şirketlerce gerçekleştirilen doğrudan yatırımlar, 1997 yılında 400 milyar dolara ulaşmış durumdadır. Bugün, dünyanın en büyük 100 çokuluslu şirketininin satışlarının toplamı 2 trilyon dolardır ve bu şirketler, kendi ülkeleri dışındaki ülkelerde 6 milyon insan istihdam etmektedirler. Öyleyse, telekomda özelleştirmeye karar verdiğimize göre ve özelleştirmeden maksadımız yüksek teknoloji ve yurt içinden temininde zorlandığımız finansal sorunlar ise, çokuluslu şirketleri ülkemize yatırım için çekmekten başka da çaremiz yok gibidir.

Bankacılık ve diğer hizmet sektörlerinin uluslararası hareketleri, telekomünikasyon alanındaki özelleştirmelerin de itici gücüdür. Küresel düzeyde yatırımların yüzde 80'ini, dünya ticaretinin ise yüzde 70'ini 500 büyük şirket elinde tutmaktadır. Bu nedenle, ulusal sınırları aşmış bu dev şirketlerin ihtiyaçları, telekomünikasyonun özelleştirilmesinde çok önemli bir faktördür. Çokuluslu şirketlerdeki ortakların çok iyi izlenememesi, stratejik bir özelleştirme olan telekom ihalelerinde çok dikkatli davranmamızı gerekli kılmaktadır. Örneğin, komşumuz Yunanistan'ın İtalyan ortağıyla Sırp Telekomunun yüzde 49'una, Ermenistan Telekomunun yüzde 90'ına, Romen Telekomunun yüzde 35 hissesine sahip olması ve telekom vasıtasıyla elektronik istihbarat yönünden millî güvenliğimize karşı bir tehdit oluşturabileceğinden, Türk Telekomun özelleştirmeleri de, bilhassa uluslararası sermayeye açık bölümünde çok dikkatli davranmamızı gerektirmektedir.

Yabancı sermaye girişini özendirmeyi amaçlayan teşviklerin de değerlendirilmesinde yarar vardır. Bu tip teşvikler, genelde, rekabete karşı koruma ya da vergi avantajları sağlama biçiminde ortaya çıkmaktadır. Bu tip uygulamalar, üretilen malın, olması gerekenden daha yüksek fiyata satılması ve dolayısıyla, yerli ekonomiden çok, çokuluslu şirketlerin ortaklarına daha büyük oranda servet transferleriyle sonuçlanmaktadır. Vergi teşvikleri uygulamaları da, yerli tüketicilerden yabancı şirketlere servet transferinin daha yüksek düzeylere erişebileceği uygulamalardır.

Netice olarak söylemek istediğimiz, dünya ticaret ve yatırım devi haline gelmiş olan çokuluslu şirketlerle yatırım ve ticaret yapmak, bugünün şartları içerisinde çok önem kazanmıştır; fakat, istenen faydayı elde edebilmek için çok dikkatli davranmamız gerekmektedir. Ülkemizde iki adet cep telefonu ihalesinde KDV alınması ve 400 000 aboneyle sınırlı tutulması gereken imtiyaz sözleşmelerinde dahi yapılan hatalar, bizlere, bundan sonra yapacağımız mukavelelerde uyarıcı görevi yapmalıdır. Aksi takdirde, hep kaybeden ve küçülen olmaya devam ederiz.

Dünyada, genel olarak telekom özelleştirmelerine toplu olarak baktığımızda, şu neticeleri görürüz: Sanayileşmiş ülkelerde genelde başarılı olarak nitelendirilen telekomünikasyon özelleştirmeleri, az gelişmiş ülkelerde aynı sonuca ulaşamamış ve özellikle, rekabet hukukuna aykırı sonuçlar doğurmuştur. Bunun en önemli iki sebebi görülmektedir. Birincisi, IMF ve Dünya Bankası gibi alacaklı uluslararası malî kuruluşlarca azgelişmiş ülkelerin borçlarına karşı kolay bir çözüm yolu olarak bu tip özelleştirmeler gösterilmiş ve özelleştirmelerin her safhasında özelleştirmenin bu kuruluşların gösterdiği doğrultuda olup olmadığının sürekli kontrolü etkili olmuştur.

İkinci olarak da, çokuluslu bankaların rolü olmuştur. Telekomünikasyon özelleştirmelerinde azgelişmiş ülkelerin bu bankalara rolü çok önemli olmuş, özelleştirme sürecinde bu bankalar, bazen işletmelerin kime satılması gerektiği yönünde yönlendirme yapmışlar veya büyük alacaklarını öne çıkararak bu işletmeleri kendileri satın almışlardır. Özellikle, telekomünikasyon hizmetlerinden nüfusun büyük bölümünün yararlanıyor olması, ulusal telekomünikasyon işletmelerinde fazla sayıda çalışanın istihdam edilmesi, sektörün yüksek gelir getirmesi ve kamu yönetimlerine kısa vadede kaynak bulma imkânı yaratması, telekomünikasyon alanındaki özelleştirmeleri öne çıkarmıştır.

Özelleştirmeler, sonuçta, telekomünikasyon endüstrisinin genel yapısını da büyük ölçüde değişime uğratmakta, ortak girişimler ve stratejik ortaklıklar yaygınlaşmakta, uluslararası büyük ortaklıklar meydana gelmekte ve tekelleşme kaçınılmaz olmaktadır. Özellikle, azgelişmiş ülkelerde gerçekleşen telekomünikasyon sektöründeki özelleştirmelerin sonuç olarak, tekelleşmeye, hizmet ücretlerinin dünya standartları üzerinde aşırı artmasına ve büyük ölçüde tekel kârlarının oluşmasına yol açtığı görülmektedir. Örneğin, Arjantin'de, Meksika'da, Jamaika'da özelleşme sonrasında, hem tekel hem de katmadeğerli hizmetlerde özel mülkiyette tekelci yapı ortaya çıkmıştır; devlet tekeli özel tekellere dönmüş, fiyatlarda tüketici aleyhine büyük artışlar meydana gelmiş ve dolayısıyla, tekeller, hâkim durumlarını kendi lehlerine kullanmışlardır.

Ülkemizde ise, telekomünikasyondan önce özelleştirdiğimiz çimento sektöründe benzer durum ortaya çıkmış ve çimento özelleşmesinde tekelci duruma gelen Fransız menşeli yabancı sermaye, çimento fiyatlarında, bilhassa yaz aylarında anormal artışlar meydana getirmişler; neticede, çimento özelleştirmesi sonucu fiyatlar düşeceğine, önemli ölçüde artmıştır.

Türk telekomünikasyon sektöründe gerçekleştirilecek özelleştirmelerin başarılı olabilmesi için, bu sektörde rekabet kurallarına uygun düzenleme ve denetleme görevini yerine getirecek, idarî ve malî özerkliği olan, her türlü siyasî ve ekonomik otoriteden bağımsız bir kurumun oluşturulması, bu piyasanın işleyişi bakımından ve dünyadaki telekomünikasyon özelleştirme deneyimleri açısından zorunlu olmaktadır.

Bugün için, Türk Telekomünikasyon A.Ş'nin yüzde 51'i devlete kalmakta ve yüzde 39 tutarındaki hisse de, gerçekte, mülkiyetin devriyle özelleştirilmektedir. Söz konusu satışlardan sonra elde edilecek gelirlerin ise, yüzde 60'lık bölümü Hazinece, yüzde 20'lik bölümü posta hizmetleri yatırımlarında, yüzde 20'lik bölümü telekomünikasyon hizmetleri yatırımlarında kullanılacaktır.

Bu noktada söyleyeceklerimiz şunlardır: Telekom özelleştirmesinden aslan payını alacak olan Hazine, bu parayla yatırımları teşvik edeceğine, borç faizlerini ödeyecek; neticede de, özelleştirme neticesi işsiz kalacağı aşikâr olan vatandaşlarımıza iş kapısı açılmayacak,; aksine, ülkemizden yurtdışına finans transferi olacaktır.

Bugünkü gazetelere de yansıyan haberlere göre, ülkemizde, 1999 yılında 26,1 katrilyonluk yeni borçlanmaya gidilmiş ve borcun yüzde 94,6'sı olan 24,7 katrilyon lirasıyla, içborç anaparasıyla borç faizi ödenmiş oldu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Polat, 1 dakika süre veriyorum, lütfen toparlayınız.

ASLAN POLAT (Devamla) – Olur Sayın Başkanım; teşekkür ederim.

Fakat, yine, bugün aldığımız haberlere göre, Türkiye Kalkınma Bankasına geri kalmış yörelerde yarım kalmış yatırımlar için 1999 yılında ayrılan 10 trilyon Türk Lirası, 2000 yılı için ayrılan 30 trilyon Türk Lirası, toplam 40 trilyon Türk Liralık kaynak için 703 firma başvurmuş ve bu firmalardan sadece 243'üne kredi verilebilmiş; 2000 yılı için ayrılan 30 trilyon liralık kredi, ocak ayının 15'inde bitmiştir; yani, Kalkınma Bankasına yeni kredi verilmezse, büyük reklamlarla 2000 yılı için ayrılan 30 trilyon liralık kredi şimdiden bitmiş olup, 35-40 trilyon liralık bir kaynak aktarılması gerekmektedir.

Söylemek istediğimiz, bu özelleştirmeden elde edilen gelirler, özelleştirilen kurumlardan elde kalanlarının teknoloji yenilenmesine değil, yeni yatırımlara değil, yalnızca borç faiz ikilemine gittiğinden, ülkemizde sefalet de, işsizlik de gittikçe artmaktadır.

Netice olarak, kanun tasarısının bu maddesinin ülkemize hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Polat.

Gruplar adına başka söz isteği?..

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – İlyas Yılmazyıldız...

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına, İlyas Yılmazyıldız; buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 309 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı maddesi hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede, gerekçede belirtildiği gibi, bundan önceki maddede de tanımlandığı üzere, Telsiz Genel Müdürlüğü telekomünikasyon kurumu haline dönüştürülüyor. Telsiz Genel Müdürlüğünün görevleri de, değiştirilerek, telekomünikasyon kurumunun görevleri haline getirilmektedir.

Burada, daha önceki maddelerde belirttiğim en önemli sakınca, telekomünikasyon kurumunun Ulaştırma Bakanlığına bağlı olmasıdır. Zaten, görevleri de -eğer okunursa- telsiz haberleşmesi ve telekomünikasyon alanında gerekli planları hazırlamak ve Ulaştırma Bakanlığına sunmak -işte, efendim- imtiyaz sözleşmelerine ve telekomünikasyon ruhsatlarına ilişkin görüş bildirmek veya Rekabet Kurulunun talebi durumunda telekomünikasyon sektörüyle ilgili görüş bildirmek gibi tavsiyelerle sınırlı bir konumdadır ki, bu, sektörde yoğun bir şekilde siyasal müdahalenin olması demektir. Halbuki, gerekçede denilmektedir ki: "Mevcut Telsiz Genel Müdürlüğünü de içine alacak şekilde özerk bir telekomünikasyon kurumu oluşturulması öngörülmüştür. Bu suretle telekomünikasyon sektörünün idarî düzenlemesinde iki başlılık önlenmiş, buna karşılık, telekomünikasyon ve telsiz, iki ayrı ana hizmet birimi olarak öngörülmek suretiyle yürüyen telsiz hizmetleri korunmuştur. Telekomünikasyon Kurumunun bu çerçevede, öncelikle fiyatlandırma, ara bağlantı ve hizmet kalitesi gibi konularda teknik nitelikli yönetmelikler ve diğer idarî düzenleme ve işlemleri yapmaya, görev sözleşmesi, imtiyaz sözleşmesi, telekomünikasyon ruhsatları ve genel izinlerin şartlarına uyulmasını denetmeye ve bazı malî yaptırımları uygulamaya yetkili olması öngörülmüş, bu şekilde hem sektörün siyasî müdahalelerden arındırılması hem uluslararası gelişmelere uygun olarak işletmeci ile düzenlemecinin ayrılması ve birbirinden bağımsızlaşması hem de gereken teknik yeterliliğin bir uzman kurumda toplanması sağlanmıştır." Bu yazılmıştır; sadece yazılmıştır. Kanuna baktığımızda bunun böyle olmadığını anlıyoruz. Niye; çünkü, siz, Ulaştırma Bakanlığına bağlarsanız bu kurumu... Daha önceki bir cümlede de, Türk Telekom tek başına olduğu zaman "Bunun gibi telekomünikasyon hizmetlerinden hukukî ya da fiilî tekel niteliğinde olanlarda fiyat serbest rekabet ortamında belirlenemeyeceğinden, fiyatın belirli ilkeler dahilinde Telekomünikasyon Kurumunun onayına tabi olması öngörülmüştür" diye, bu Telekomünikasyon Kurumundan beklentiler yükseltilmiştir; sadece yükseltilmiştir.

Ben, şimdi, bir soru sormak istiyorum. Bakanlar Kurulu, örneğin, ilave, ekvergi getirmek istedi; biz, konuşma ücretlerine yüzde 25 zam yapacağız veya özel işlem vergisi gibi yeni vergi ihdas edeceğiz dedi. Tekel, Telekomünikasyon Kurumu da -bundan önceki konuşmamda söyledim- sadece 1 milyon lira konuşmuş bir kişiye 14 milyon lira gibi bir fatura geliyor, bu yanlıştır, bunun böyle olmaması lazımdır dediği zaman, Sayın Ulaştırma Bakanı ne yapacak? Ulaştırma Bakanının dediği mi olacak, yoksa, bu Telekomünikasyan Kurulunun dediği mi olacak; burayı okursanız, tabiî ki, Ulaştırma Bakanının dediği olacak. Vatandaşlarımız, halkımız, milletimiz, tekrar, 1 milyon liralık konuşup 14 milyon liralık ödemeye devam edecek. Bu yanlıştır. Telekomünikasyon Kurumu, Amerika'daki, İngiltere'deki, Japonya'daki benzerleri gibi tam yetkili olmalıdır ve kurumun özerkliği artırılmalıdır.

Özellikle, bundan sonraki maddede, bu Telekomünikasyon Kuruluna kişilerin, üyelerin nasıl seçileceği tanımlanıyor; orada da göreceğiz. Örneğin, diyelim ki, herhangi bir işletmeci, kendi elemanını bir şekilde bu kuruma yerleştirmeyi başarırsa, kendi lehinde kararlar aldırabilme imkânı çıkacaktır; çünkü, siyaseten etkileme imkânı vardır. Bu kurum, sadece, tavsiye niteliğinde kalmaktadır.

Bir başka konu. Deniliyor ki, bu düzenlemeyle kurum, teknik yeterliliğinde bir uzman kuruluşa dönüştürülmüştür. Ben, en azından, başlangıçta bunun böyle olmadığı kanaatindeyim. 1990'lı yıllardan beri bu sektörde, Telsiz Genel Müdürlüğü veyahut Türk Telekom, hâkim olma mücadelesi vermiştir; yani, demiştir ki, ben düzenleyici kurum haline geleyim. Herhalde, Sayın Genel Müdür, Telsiz eski Genel Müdürü olarak etkili olmuştur ki, Telsiz Genel Müdürlüğünü düzenleyici kurum haline getirmeyi başarmıştır. Kendisini ben kutluyorum; ama, şimdi, temsilcisi olduğu Türk Telekomun Genel Müdürü olarak da Türk Telekom Genel Müdürlüğündeki planlamayla ilgili ciddî birikimi saf dışı bırakmıştır. Umarız ki, bir şekilde, buradaki bu birikim bu kuruma aktarılır; çünkü, telekom planlaması öyle bir saatte, bir günde, bir yılda öğrenilecek şeyler değil. Telsiz Genel Müdürlüğünün aslî görevi frekans tahsisidir; başka bir şey yapmaz; ama, bugün, Türk Telokomun yaptığı planlama -moda deyimiyle- internetten veri haberleşmesinden, şu anda, multimedya haberleşmesi dediğimiz, evimizde tuşlara basıp, ekrandan görüp, alışveriş yapacağımız sistemlerin kurulmasına kadar, kablo televizyona kadar, uydu haberleşmesine kadar, dağ başındaki, köydeki veya mezradaki bir eve kadar planlamayı gerektirmektedir. Dolayısıyla, bu bilgi birikimi, maalesef, Telsiz Genel Müdürlüğünde yoktur. Onun için, bu eksikliklerin de tamamlanması gerekmektedir.

Yine, bu kanun tasarısında bir hedef vardı; idarî düzenleme ile, politika belirleme ile operatörün yetkileri birbirinden ayrılsın; ama, bakıyoruz, bu telekomünikasyon kurumunun görevlerini okuduğumuzda, çok belirsizlikler var; her şeyi yapabilir de, hiçbir şey yapamayabilir de. Bu, tümüyle, bağlı olduğu Sayın Bakanın yetkisi dahilindedir. Bu konular çok tartışılmıştır; ama, anlaşılıyor ki, bürokrasi bugün için böyle karar vermiştir, bürokrasideki Telsiz Genel Müdürlüğünün grubu galip gelmiştir. Öyle anlaşılıyor; ama, bu hayırlı olmuş mudur? Ben pek o kanaatte değilim; özellikle, ileride bunun mahzurları görülecektir.

Dediğim gibi, bu konular, yaklaşık 6-7 yıldır tartışılmaktadır. Eğer, bu kanun daha önce çıkarılabilmiş olsaydı, düzenlenebilmiş olsaydı... Bugün, cep telefonlarımızla arıyoruz, uzun süre düşmüyor. Telekomünikasyon Kurumu gibi... Hele hele, bir de bunun zorlayıcı gücü yok. Eğer hakikaten bu zorlayıcı gücü vermezsek, adam bol miktarda abone yapar, satar; ama, yeteri kadar transmisyon yatırımı yapmaz, yeteri kadar santral yatırımı yapmaz, uzun süre konuşamazsınız. Bu kuruma bu yetkilerin verildiği, burada çok net değil.

Onun için, ne olur?.. Sadece, giren operatörler piyasadan para toplama yoluna giderken, aboneye verilen servis kalitesi garanti altına alınmamıştır. Bakınız, bu operatörler piyasaya girdiğinde, şu kadar yılda Türkiye'nin bu kadar yerini kapsaması gerekir denilirken, çok değil, Meclis lojmanlarından Türkiye Büyük Millet Meclisine gelirken, yokuş aşağı, Yıldız Karakolunun önünde telefonunuz kesiliverir; büyük şehirlerin pek çok yerlerinde kesilir. Bunun için biraz daha fazla yatırım yapması gerekir operatörün, ama, yapmaz; çünkü, siz, bu yetkiyi vermemişsiniz.

Onun için, belki daha sonra, bu yetkilerin, kanunda revizyon yoluyla getirilmesi, bu kurumun güçlendirilmesi, özerkleştirilmesi önemlidir. Gerekçesindeki özerkleştirme maalesef verilememiştir diyorum; hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmazyıldız.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına, Kocaeli Milletvekili Sayın Turhan İmamoğlu?.. Yok.

Sayın Masum Türker?..

MASUM TÜRKER (İstanbul) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Konuşmuyorsunuz.

Sayın Musa Uzunkaya?..

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Konuşmuyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Konuşmuyorsunuz.

Sayın Erol Al?.. Yok.

Sayın Aslan Polat?.. Yok.

Sayın Nidai Seven?..

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Konuşmuyorsunuz.

Maddeyle ilgili üç önerge vardır; geliş sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 16 ncı maddesiyle değiştirilen 2813 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin (g) bendindeki "Ulaştırma Bakanlığı (...) öneri götürmek, anılan" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Maliki Ejder Arvas Ali Güner

Bayburt Van Iğdır

Fahrettin Kukaracı Hüseyin Arı Özkan Öksüz

Erzurum Konya Konya

İlyas Arslan Mustafa Geçer Azmi Ateş

Yozgat Hatay İstanbul

Ali Gören Mehmet Bekâroğlu Ahmet Cemil Tunç

Adana Rize Elazığ

Tevhit Karakaya Fethullah Erbaş

Erzincan Van

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, diğer iki önergeyi geri mi alıyorsunuz?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Diğer iki önerge geri verilmiştir.

Birinci önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutalım efendim?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Sözleşmeleri Bakanlık yerine Kurumun imzalaması kanunun genel gerekçesine uygundur.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesi okunan önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 16 ncı madde kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 17. – 5.4.1983 tarihli ve 2813 sayılı Telsiz Kanununun değişik 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 8. – Kurul başkanı ve üyeler, Bakanlar Kurulu tarafından beş yıllık süre için atanır. Görevi biten Kurul başkanı ve üyelerin yeniden aynı göreve atanmaları mümkündür. Kurul başkanı ve üyeler ancak ciddi bir hastalık veya rahatsızlık nedeni ile iş görememe, görevi kötüye kullanma veya yüz kızartıcı bir suç ile mahkum olma halinde Bakanlar Kurulu tarafından süresi dolmadan görevden alınabilir.

Kurul üyeliklerine atanacakların hukuk, iktisat, finans, mühendislik, telekomünikasyon, işletme veya maliye dallarında yurt içinde veya dışında en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş olmaları, hem mesleki açıdan hem de telekomünikasyon alanında yeterli bilgi ve deneyime sahip olmaları ve kamu veya özel sektörde en az 10 yıl çalışmış olmaları, Devlet memuru atanabilme genel şartlarını taşımaları ve herhangi bir siyasi partinin yönetim, denetim veya başka bir üst kurulunda görev almamış veya bu görevlerinden ayrılmış olmaları şartları aranır.

Kurul Başkanı, telsiz hizmetlerini temsil eden üye ve telekomünikasyon hizmetlerini temsil eden üye, Ulaştırma Bakanının göstereceği üçer aday arasından atanır.

Telekomünikasyon sektörünü temsil eden üye, bu Kanun uyarınca Türkiye’de telekomünikasyon cihaz ve sistem imalatı, telekomünikasyon hizmeti yürütmekte ya da altyapı işletmekte olan ve ilgili telekomünikasyon hizmeti piyasasında Türkiye çapında en az %10’luk pazar payına sahip olan işletmecilerin göstereceği birer aday arasından atanır. Bu maddenin uygulaması açısından hizmet piyasalarına ve işletmecilerin pazar paylarına ilişkin tespitler Kurum tarafından ve nihaî olarak yapılır. Her bir işletmeci pazar payı ne olursa olsun en fazla bir aday gösterebilir.

Tüketicileri temsil eden üye ise Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin göstereceği ikişer aday arasından atanır.

Kurul üyeliklerinde herhangi bir sebeple boşalma olması halinde, boşalan yerlere yukarıda belirtilen esaslar dahilinde üç ay içinde seçim ve atama yapılır. Bu şekilde atananlar yerine atandıkları kişinin görev süresini tamamlarlar. Toplantılara katılmayan üyeler nedeni ile Kurul’un karar almasının engellenmesi halinde, toplantıya katılmayan Kurul üyesi yerine Kurul başkanı vekalet eder. Kurul başkanının toplantıya katılamaması halinde yerine ikinci başkan vekalet eder. Kurul üyelerinin mazeretsiz bir şekilde dört toplantı arka arkaya Kurul çalışmalarına katılmaması halinde ilgili Kurul üyesi, üyelikten istifa etmiş sayılır ve hemen yeni üyenin atama işlemleri başlatılır.

Kurul üyeleri, özel bir kanuna dayanmadıkça resmî veya özel başka hiçbir görev alamaz, ticaretle uğraşamaz, serbest meslek faaliyetinde bulunamaz ve özellikle de herhangi bir telekomünikasyon şirketinde hissedar veya yönetici olamazlar. Telekomünikasyon sektörünü temsil eden üye, kendisini aday gösteren işletmeci şirket ile görev süresi boyunca her türlü ilişkisini keser ve görevinden ayrılmasından itibaren de en az iki yıl boyunca anılan işletmeci şirket ile çalışma, danışmanlık veya hissedarlık şeklinde bir ilişki kuramaz.

Kurul en az dört üyenin hazır bulunması ile toplanır ve en az üç üyenin aynı yöndeki oyuyla karar alır. Kurul üyelerinin bizzat kendisi veya 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 245 inci maddesinin (3) numaralı bendinde yazılı derecelerde akrabalığı bulunan kişiler ile veya bu kişilerin hissedarı, yöneticisi veya üst düzey çalışanı olduğu herhangi bir telekomünikasyon şirketi ile ilgili konularda yapılan oylamalarda ilgili Kurul üyesi oylamaya katılamaz.

5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun uygulanmasında emeklilik yönünden, Kurul Başkanına bakanlık müsteşarı, Kurul üyelerine müsteşar yardımcısı, Kurum başkan yardımcılarına bakanlık genel müdürü, Kurum bünyesindeki müstakil daire başkanlıkları ve bölge müdürlerine bakanlık genel müdür yardımcısı ek gösterge ve makam tazminatları uygulanır. Bu görevlerde geçirilen süreler, makam tazminatını ödenmesini gerektiren görevlerde geçmiş sayılır. Diğer unvanlardaki personele 657 sayılı Devlet Memurları Kanunundaki eşdeğer kadrolara ait ek göstergeler uygulanır. Kurul Başkan ve üyeliklerine atananların Kurulda görev yaptıkları sürede eski görevleri ile olan ilişkileri kesilir. Ancak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu veya özel mevzuatta düzenlenmiş personel rejimine tâbi olanlar Kuruldaki görevleri sona erdikten sonra başvuruları halinde ilgili Bakan tarafından mükteseplerine uygun bir kadroya atanırlar.

BAŞKAN – 17 nci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya.(FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan, şahsım adına da söz istemiştim; onu da kullanabilir miyim?

BAŞKAN – Efendim, araya başka grupların girme ihtimali var. O nedenle...

Buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 309 sıra sayılı bu yasa tasarısının 17 nci maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

17 nci madde, 16 ncı maddede vaz edilen Telekomünikasyon Kurulunun çalışma biçimini, kurula atanacak üyelerin sayı ve atanma şekillerini, atamaya yetkili olan birimi, yani, Bakanlar Kurulunu, atanması söz konusu olan birimlerin, yani, telsiz hizmetlerini temsil eden, telekomünikasyon hizmetlerini temsil eden ve telekomünikasyon özel sektörünü temsil eden üye ile tüketicileri temsil eden üye ve beşinci olarak da başkanın atanma biçimini belirleyen bir madde. Tabiî, ayrıca, atama şekil ve usullerinin, keza, bu kurulda görev yapacak arkadaşların özlük hakları da bu maddeyle belirlenmektedir.

Değerli arkadaşlar, tabiî, teknik açıdan ne kadar uygun, bilmiyorum, hukukçu arkadaşlarımız, bu kadar uzun maddeleri maddeler halinde zikrederken, belki bir kısmı yayımlanacak yönetmeliklerle, tüzüklerle belirlenecek hususları yasanın içinde derpiş etmiş olmaları, herhalde, işi biraz daha sağlama bağlamaları anlam ve maksadını taşıyor. Tabiî, hükümet, meseleyi o kadar sağlama bağlıyor ki, bu fevkalade önemli ve akçeli olan kurumun, atanacak tüm görevlileri konusundaki yetkiyi de Bakanlar Kuruluna veriyor. Bir kere, ben, Grubumuz adına, bunun siyasetin içine karışacağı bir kurum haline döneceği endişesini taşıyorum.

Atanacakların süresi bellidir, bu hükümetin de ömrü neticede bellidir; eğer, vaki olan süresini normal şartlarda devam ettirse bile, bilahara buralara atamalar olacak. Mesela, bir bentte deniliyor ki; efendim devlet memuru atanabilme genel şartlarını taşımaları ve herhangi bir siyasî partinin yönetim, denetim veya başka bir üst kurulunda görev almamış veya bu görevlerini almışlarsa daha önce, istifa etmiş olmaları gerekir. Yani, bir siyasî kimliği var, herhangi bir partinin üst düzey yönetimindedir; bu arkadaş gelecek, bu yönetimde görev alacak ve kararlarını da verirken siyasî yansızlık içinde verecek; bunu düşünmek mümkün değil.

O bakımdan, ben, bu maddeyle ilgili olarak -zannediyorum, arkadaşlarımızın da bir değişiklik önergesi olacak- bu hükümet veya bundan sonraki hükümetleri töhmet altında tutmamak ve bulundurmamak için, atamayı -Sayıştayda olduğu gibi, böyle bir kurul oluşuyor- iktidarıyla muhalefetiyle bu işi Parlamentoya yüklemenin, bu sorumluluğu Parlamentoya vermenin daha uygun olduğu kanaatindeyim. Bu istikametteki değişiklik önergemize de destek vereceğinizi umuyorum; çünkü, iktidarları, kendi zamanınızla, iktidarınızla belirleyici olarak kabul etmeyiniz. Gelecekte bu kurumlara, siyasî birkısım iddiaların, parti kayırmacılıklarının, hatta hatta, geçmişteki özelleştirmelere karışan birkısım yolsuzluk iddialarının bu özelleştirmeye de katılmasına doğrusu gönlümüz razı değil.

Değerli arkadaşlar, söz buraya gelmişken -tabiî, bu bir özelleştirmedir-bihakkın yapılacak özelleştirmeye, Fazilet Partisi olarak da, şahsen de, elbette ülke çıkarları açısından taraftarız. Ancak, yıllar var ki, biz, bu özelleştirmenin, maalesef, Türkiye'de lafını yapıyoruz.

Biz bu işin sözünü söyler, mevzuatlarını tanzim etmeye çalışırken, birçok Doğu Bloku ülke, komünizmin dondurucu soğuğunda ve kış uykusunda yatıyordu; değil oralarda özelleştirmelerden bahsetmek, özel mülkiyetin adından dahi bahsedilemezken, 1990'lı yılların başlarında Gorbaçov'un "glasnost ve perestroika" söylemiyle başlattığı hareket, 21 inci Yüzyılın arifesinde, dünyanın tabiî gidişine ayak uydurarak, özgürleşme ve özelleşme kampanyasına katıldı; sonuçta, Doğu Almanya, birkaç yıl içerisinde, a'dan z'ye özelleşen ve özgürlüğe adım adım yürüyen yeni bir baharı yaşamaya başladı; ama, Türkiye, hâlâ yerinde emekliyor.

Bu özelleştirme çalışması, üç defa Anayasa Mahkemesinden geri döndü. Biz, Fazilet Partisi olarak, ısrarla, az önce de arz ettiğim gibi, özelleşmenin yanındayız. Devletin, bankalar dahil, akçalı hiçbir işi olmamalıdır; ancak, yapılan her özelleştirmenin ardından birkısım yolsuzluklar ve pis kokuların çıkmasına, özelleşen birimlerin bazı insanlara peşkeş çekilmesine; varsa, birkısım holdinglerin talep, tavsiye ve hele hele mevcut beklentilerine bağlı olarak yapılmasına; dahası, bu işler yapılıyorken, tesadüfen ortaya çıkan bir bant ve deşifre edilen gizli pazarlıkların çirkin yüzünün ortaya çıkması sonucu hükümetlerin dahi düşmesine konu olacak tarzda kir ve çirkefe bulaştırılmasına; siyasî rakiplerle mücadele için, devletin imkânlarının, kendi partisi ve namına çirkin bir şekilde menfaata dönüştürülmesine şiddetle karşıyız. Burada, dürüst, adil olunması ve devlet ve millet adına özelleştirmeyi yapanın veya yandaşlarının çıkarlarını değil, ülke geleceği ve 65 milyonun çıkarını düşünecek tarzda güvenilir adımların atılması şarttır.

Özelleşecek müesseseleri satın alanların, uluslararası rekabete açık ve güce sahip bir performansla, ilgili kurumları rantabl hale getirmesi esas alınmalıdır. Dahası, yıllardır bu kurumların çalışanı olarak kendini ve aile efradını geçindiren bireylerin mağdur edilmemesine özellikle dikkat edilmelidir. Birçok işyeri, haklı olarak, usulüne uygun veya değil, özelleşti; sonunda, yüzlerce, hatta binlerce işçi, tazminatını almış veya alamamış, sokağa atıldı; aileleri, çoluk çocukları, feryat içerisinde, haklı talep ve isteklerine hiçbir yönetimin ciddî olarak sahip çıkmamasından şikâyetçi olur hale geldiler.

Bu konuda en bariz örnek, ÇİTOSAN ve ORÜS çalışanlarının durumudur. Değerli arkadaşlar, bilebildiğim kadarıyla, bu kurumlar, teknolojiyi geliştirip, üretimi artırmak ve dolayısıyla, istihdamı haklı gerekçelerle daraltmak yerine, üretimi azaltmışlar; çağdaş dünyadaki rakipleriyle dünya piyasasında rekabet etmeyi düşünmek bir tarafa, âdeta, birim ve kurumlarını atıl hale getirmişlerdir.

Bu sektörlere bağlı olarak, işte -bölgem olması itibariyle söylüyorum- Ladik Çimento Sanayii ve mağdur edilen sayısız aileler, işsiz güçsüz ve evlerine ekmek götüremeyen bir yığın insan... İlçenin tek sanayi tesisi olan çimento fabrikasının durağan dönemi, Ladik halkını, başta şoför ve kamyon esnafı olmak üzere, tüm toplumu perişan etmiştir. Gerek Ladik Çimento Fabrikasının özelleştirilmesi sonucu Ladik'te yaşanan bu ekonomik perişanlık ve gerekse Vezirköprü ve Bafra ORÜS'lerinin özelleştirilmeleri sonucu, aynı ilçelerdeki işsiz bırakılan yüzlerce çalışan ile binlerce aile ferdinin perişan akıbetini ülke olarak hep izliyoruz.

Aynı akıbetin, Telekomun özelleştirilmesi sonucunda, çalışan binlerce insanın ciddî endişesi olarak yaşanacağından hepimizin kuşkuları var.

Özellikle buradan tüm yetkililere hatırlatıyorum; Vezirköprü ve Bafra ORÜS'te çalışan yüzlerce işçi ve binlerce aile efradının haklı feryadına, diğer birkısım kurumlara açıktan işçi alınırken, açıkta kalan bu işçilerin öncelikle yerleştirilme taleplerine kulak vermeden, hergün, sefalete itilmiş yüzlerce ve binlerce aile ve çocuklarının kahır dualarıyla bir yere gidilemez; daha evvel özelleştirdiğimiz işyerlerinin mağdurlarının feryatlarını, bu hükümet ve Parlamento dinlemek zorundadır.

Kendi bölgem olması itibariyle söylüyorum- ama, Türkiye'nin her yerinde benzeri üzücü tablolar maalesef var- Bafra ve Vezirköprü ÖRÜS'de, Ladik Çimento Sanayiinin özelleştirilmesinde, Bakanlığın resmî beyanlarına göre, karşı taraflar, akitnamedeki şartları da, maalesef, yerine getirmemişler hem de istihsal ve istihdamı daraltarak ülke ekonomisini zarara uğratmışlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Korkumuz odur ki, onbinlerce çalışanın sokağa atıldığı işsizler ordusuna Telekomun özelleştirilmesi sonucu yeni onbinlerin katılmasına meydan verilmemelidir. Türkiye'de bu işler, özelleştirme çalışmaları yapılırken, bir taraftan da, hür teşebbüsün önü açılarak, onlara yeni istihdam alanları oluşturacak yatırım imkânları sağlanmalıdır. Küçük ve orta ölçekli sanayiler, KOBİ'ler yeteri kadar desteklenmiyor; organize sanayi bölgelerine gerekli önem verilmiyor; bir an önce özel teşebbüsün önünü açacak, başta özelleştirmeden dolayı mağdur olan çoğu kalifiye eleman durumundaki işsizlerimizin istihdamına dönük gayretler sarf edilmiyor.

Yine, bu konuda bir örnek olması bakımından, 1997'den beri yoğun çalışma ve gayretlerin sarf edildiği, gerçekten çok büyük önem atfettiğimiz organize sanayi bölgelerine de gerekli önemin verilmediğini burada üzülerek ifade ediyor, Telekom özelleştirmesinin de aynı sıkıntıyı doğurmamasını samimi olarak temenni ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uzunkaya.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Zannediyorum, kişisel sözümde konuşmamı ikmal etmem gerekecek.

Saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına başka söz istemi?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın Turhan İmamoğlu?.. Konuşmayacak.

Sayın Masum Türker?.. Konuşmayacak.

Sayın Musa Uzunkaya, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Evet, değerli arkadaşlar, ben konuşmamın, tabiî, bitirilmesi arzusu içindeydim; ama, Başkan prensip olarak haklı, uygulamalarını yaptılar ve ben de, konuşmamı müsaadenizle ikmal edeceğim. 

BAŞKAN – Sayın sözcüler, eğer gruplar adına konuşuyorsanız ve son grup değilseniz, şahsı adına ve grup adına konuşmaları birleştirme şansımız yoktur; bu İçtüzük kuralını bilmenizi rica ediyorum.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Sayın Başkan, saygı duyuyorum, tabii, ben ona bir şey demiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, az önce de arz ettim, özelleştirmelerin sonucu... Tabiî, burada kurula üyeler atanacak; bununla ilgili önergemiz de var zaten, birkısım yanlışların olmasından endişemiz var; ancak, önemli olan, özelleştirmeler sonucu bugüne kadar sokağa atılan binlerce işsizin arasına yeni işsizlerin katılması endişemiz vardır; bunu burada teyit etmek ve tekraren ifade etmek durumundayım. Geçmiş itibariyle de, yeni istihdam alanlarını da, hükümet "özelleştiriyoruz; Batı'da da var bunlar; öyleyse, bunlar özel sektörde çalışsınlar..." Ama, Türkiye'nin garip olan manzarası şu: Özel sektörün önünü de açmıyoruz.

Bakınız, çok basit bir örnek olması bakımından söylüyorum; mesela, birçok ilimizde vardır; ama, ben iki örneği kendi ilimden vermek istiyorum: Samsun, Bafra ve Kavak organize sanayi bölgelerinin l997'den beri işlemleri ikmal ettirilmiş, neticede müteşebbislere arsaları tahsis edilecek; ama, çok basit bir hadisedir -üzülürek söyleyeyim- üç yıldır işlerinin büyük çoğunluğu bitirilmiş olmasına rağmen -ki, burada Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanımıza ve ilgililerine de duyurulmak üzere bir noktayı hatırlatmak istiyorum- Bafra organize sanayi bölgesi arsalarının müteşebbislere tesliminin bir an önce yapılabilmesi için, aylardır, sadece bir kıyı-kenar çizgisinin tespit ve tasdiki amacıyla, Bakanlığın Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğünde bu evrakın tasdiki bekletiliyor. Bu bekletmeyi ve beklemeyi de anlamak mümkün değildir. İlgililere gerekli talimatın Sayın Bakan tarafından verilmesini, dolayısıyla da, Bafra'daki müteşebbislerin bu organize sanayi bölgesinde yapacakları yatırımlarla, özelleştirmeden dolayı dışarıya çıkacak kalifiye elemanların bu sektörlerde çalışmasına imkân hazırlanmasını samimî olarak talep etmekteyiz. Tabiî, sadece Bafra değil, belki yüzlerce örneği Türkiye'de varit olan, Ankara'da imza, karar ve olur bekleyen keyfîlikten devleti kurtaracak reformu, gelin, bir an önce bu Parlamentoda hep beraber yapalım; müteakiben, özelleştirmeler, hem daha sağlıklı hem daha hızlı olur. Dikkat buyurulursa, Bafra ve benzeri organize sanayi bölgelerinin ve Anadolu müteşebbisinin önünün açılamaması sonucu, ihracata dönük üretim yapılamamakta, ülke ciddî ekonomik kayıplara uğramaktadır.

100 000 dönümden fazla araziyi sulayabilecek -özellikle bölgesel olarak söylüyorum- ülke yatırımına imkân ve hizmet tanıyacak barajların ikmaline -eğer bunlar özelleşecekse, bir an önce bunlara da- imkân tanıyalım. Basit olması bakımından söylüyorum; mesela, bölgemde, Vezirköprü'de bulunan ve inşaatı devam etmekte olan barajın -eğer imkân tahsis edilecek olsaydı, yüzlerce insanın, belki işsizler kervanına katılacak bu insanların istihdam edilebileceği- inşaatının bitirilmesi halinde, alanın sulanması, tarıma elverişli hale gelmesi sonucu, hem ülke halen Suudî Arabistan'dan buğday ithal etme sıkıntısından -belki zaafından, belki bu ciddî yanlıştan- kurtarılmış olacak hem de şu anda baraj inşaatını yapmakta olan müteahhitlerin -devletten dahi alacağını alamadığı için- şantiyelerinin kapısına vurdukları kilitler açılmış olacaktı.

Sadece, şu gün dahi, 2000 yılının bütçe programı çerçevesinde ödemek durumunda olduğumuz 2 saatlik faiz parası, Vezirköprü'deki baraja, Bafra ve Çarşamba Ovalarının sulanması için sulama projelerine tahsis edilebilecek bu paralar da, bu yeni özelleştirmeden doğabilecek, işçilerin istihdamını verimli hale getirebilecek imkânlar da elimizdeyken, maalesef bunları değerlendirememekteyiz. Biz, bir taraftan özelleştirme yaparken, bir taraftan işsizler ordumuza yeni binleri, onbinleri katmak durumundayız.

Değerli arkadaşlar, ben, bu özelleştirme çalışmasının, içine şayia karışmadan, gelecekte -bilemiyoruz, temenni etmiyoruz ama- hükümetlerin düşürülmesine dahi vesile olacak yolsuzluklar bulaştırılmadan ve hükümetin, siyasî bir taraf olarak değil, bitaraf şekliyle, bunu Parlamentoya havale edilecek bir kurula dönüştürmesini temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uzunkaya.

Şahsı adına, Sayın Erol Al?.. Yok.

Sayın İsmail Özgün, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 309 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hükümet, son çıkardığı kanunlarla, bir kurul oluşturma anlayışı içerisinde; daha önce görüştüğümüz Bankalar Kanununda, Sermaye Piyasası Kanununda ve bu görüşmekte olduğumuz Telekomla ilgili kanunda bunu görüyoruz; birtakım yeni kurullar oluşuyor, birtakım yeni israf kapıları açılıyor.

Şimdi burada da, 5 kişilik Telekomünikasyon Kurulu oluşturuluyor. Bu kurulun başkan ve üyeleri, daha önceki Sermaye Piyasası Kurulunda ve Bankalar Denetleme Kurulunda olduğu gibi, Bakanlar Kurulu tarafından, beş yıllık süre için atanacak. Şimdi, bu kurul, neden Bakanlar Kurulu tarafından atanıyor, neden kurul başkanını sayın bakan hükümete tavsiye ediyor; bu kurulu, neden Meclis burada tayin etmiyor, seçmiyor? Herhalde, daha önceki uygulamalarda olduğu gibi, hükümet, bu düzenlemeyle, öyle zannediyorum, nasıl bir demokratik anlayış içerisinde olduğunu, burada apaçık orta yere koyuyor. Bu getirilen, bu kurulan kurullar, maalesef ileride göreceğiz, siyasete alet edileceklerdir, bu kurullar siyasallaşacaktır; çünkü, bunların teklif edilme şekli, tayin edilme şekli, tamamen siyasîler tarafından yapılacaktır. O bakımdan, siyasetin karıştığı bu kurumlardan, ileride, objektif ve verimli çalışmaların, hizmetlerin beklenilmesi de beyhudedir.

Biz, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda, bu kuruluşlarımızın bugün ne halde olduklarını üzülerek izliyoruz. Hangi özelleştirme taşını kaldırsak, altından mutlaka birtakım peşkeş ve yolsuzluk kokuları geliyor; hangi özelleştirmeye baksak, bu kokularla karşılaşmamız mümkün. Kamu bankalarının durumuna bakıyorsunuz, emmebasma tulumba gibi çalışıyor. Bugün, kamu bankalarımızın takipteki alacaklarına, batırdıkları paralara bakarsanız, cidden çok önemsenecek noktalara gelmiş bulunmaktadır; bankalar, verdikleri paraları geri tahsil edememek durumundadırlar. Bunlar, hep, bu kuruluşlarımızın siyasallaşmasından ileri gelmektedir. O bakımdan, bizim teklifimiz -biraz sonra bir önerge şeklinde de gelecek- bu kurulların Meclis tarafından seçilmesi ve atanması yönünde olacaktır.

Değerli arkadaşlar, siz, hükümet olarak, ne kadar özelleştirme yaparsanız yapın, ne kadar vergi toplarsanız toplayın -çünkü, bu kanun tasarısı özelleştirmeyle de ilgili olduğu için söylüyorum- eğer israfın ve yolsuzluğun önüne geçemiyorsanız, başarıya ulaşmanız mümkün değildir. Sayın Maliye Bakanımız, 2000 yılı bütçesini arz ederken, bu bütçenin önemli iki ayağı olarak, vergi gelirlerini ve özelleştirmeyi göstermişti; ama, bu konuda eğer başarılı olmak istiyorsanız, mutlaka, israfın, yolsuzluğun ve de peşkeş olaylarının önüne geçmek zorundasınız; aksi takdirde, toplanan bu paralar da yeterli olmayacak ve bahsettiğiniz istikrara ulaşmanız da mümkün olmayacak. O bakımdan, bu özelleştirmeleri yaparken, mutlaka, bahsettiğimiz şekilde israf ve yolsuzluğun üzerine gidilmesi gerekir; bundan sonra yapılacak olan ihalelerin mutlaka çok şeffaf bir şekilde yapılması gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Bugüne kadar olduğu gibi pastadan pay alma yarışı olmaktan -özelleştirmenin- çıkarılması gerekir ki, temin edilen kaynaklarla, dargelirli insanlarımıza daha çok geçinme hakkı verelim, daha çok refah hakkı verelim diye düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özgün.

Sayın milletvekilleri, 17 nci maddeyle ilgili iki önerge vardır; ancak, 15 inci maddenin oylaması sırasında oylama pusulası gönderip de burada olmadığını ifade ettiğimiz bazı arkadaşların daha sonra Genel Kurula intikal ettiğini öğrendik; oylama pusulası gönderen ve burada bulunduğunu tespit ettiğimiz arkadaşların isimlerini okuyorum: Sayın Turhan Tayan, Sayın Nural Karagöz, Sayın Ömer Üstünkol, Sayın Tarık Cengiz, Sayın Bahri Sipahi, Sayın Mehmet Yaşar Ünal, Sayın Hasan Özgöbek, Sayın Ali Günay, Sayın Güven Karahan, Sayın Ergün Bayrak, Sayın Zeki Eker, Sayın Mustafa İlimen, Sayın Burhan Bıçakçıoğlu, Sayın Boray Baycık ve Sayın Mücahit Himoğlu.

Önergeleri geliş sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/585 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Telsiz Kanunu ve Posta Telgraf ve Telefon İdaresinin Biriktirme ve Yardım Sandığı Hakkında Kanun ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 17 nci maddesi ile değiştirilen 2813 sayılı Telsiz Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "üçer aday" ibaresinin "ikişer aday" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emrehan Halıcı Ömer İzgi Zeki Çakan

Konya Konya Bartın

Melek Denli Karaca Mustafa Zorlu

Çorum Isparta

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutacağım ve bu önerge en aykırı önerge olduğu için, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 17 nci maddesiyle değiştirilen 2813 sayılı Telsiz Kanununun değişik 8 inci maddesinin birinci fıkrasının:

"Kurul Başkanı ve üyeler, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından beş yıllık süre için seçilir. Görevi biten Kurul Başkanı ve üyelerin yeniden aynı göreve seçilmeleri mümkündür. Kurul Başkanı ve üyeler ancak ciddî bir hastalık veya rahatsızlık nedeniyle iş görememe, görevi kötüye kullanma veya yüz kızartıcı bir suç ile mahkûm olma halinde Başbakanın talebi üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca görevden alınabilir" şeklinde düzenlenmesini; üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralar ile yedinci fıkranın ikinci cümlesinin tasarı metninden çıkarılmasını; ikinci fıkranın;

"Kurul Başkanı ve iki üye Türkiye Büyük Millet Meclisi iktidar partisi grubu ve/veya gruplarının gösterecekleri üç katı aday arasından, iki üyesi ise muhalefet grubu ve/veya gruplarının gösterecekleri üç katı aday arasından gizli oyla seçilir. Adayların kanunda belirtilen şartları haiz olup olmadıkları Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca denetlenir. Seçimlere ilişkin diğer hususlar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca tespit ve ilan olunur" şeklinde yeniden düzenlenmesini ve maddenin diğer fıkralarında geçen "atananlar" ibaresi yerine "seçilenler", "atandıkları" ibaresi yerine "seçildikleri", "atama" ibaresi yerine "seçilme" ve "atananların" ibaresi yerine "seçilenlerin" ibarelerinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Mahmut Göksu

Bayburt Malatya Adıyaman

Ahmet Sünnetçioğlu Musa Demirci

Bursa Sıvas

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.

Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükümet katılmıyor.

Sayın Pamukçu, gerekçesini mi okutayım?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Konuşacağım efendim.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının, bana göre en önemli maddelerinden birini şu anda görüşüyoruz. Bu maddeyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine huzurlarınıza çıktım.

Çerçeve 17 nci madde, 2813 sayılı Telsiz Kanununun 8 inci maddesini değiştiriyo; burada, oluşturulan 5 kişilik kurulun nasıl atanacağı, bu kurul üyelerinde aranacak vasıflar ve seçimlerinde hangi kriterlerin aranacağını düzenleyen bir madde, özlük haklarıyla ilgili hususlar da var.

Burada bizim getirdiğimiz önergeyle, çok önemli bir değişiklik teklif ediyoruz ve diyoruz ki; bu kurul, atamayla değil, seçimle işbaşına gelsin. Türkiye, demokratik bir ülke olma çabası içinde olan bir ülke. Demokratik bir ülkede, layüsel, sorumsuz birtakım kurumların oluşması, demokrasinin ruhuna aykırıdır.Hepimiz gördük, yaşadık; geçtiğimiz günlerde, bir Türk Hava Kurumu olayını yaşadık, Kızılay Kurumu olayını yaşadık, böyle sorumsuz kurumların ne hale geldiğini hep beraber gördük. Değerli bürokratlarımızı tenzih ederek söylüyorum, yeniden dinozorlaşmış kurumların bu ülkeye bir yararı yok. Gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçtiği bir kurulu oluşturalım ki, Yüce Meclise ve dolayısıyla da millete karşı sorumluluk duygusu olsun, bir sorumluluk taşısın. Kendisini sorumsuz sayan bir kurulun neler yapacağını kestirmemiz mümkün değil; hep beraber YÖK'ten şikâyetçi değil miyiz, YÖK'ün uygulamalarından şikâyetçi değil miyiz; yine YÖK gibi bir kurum oluşturmanın ne anlamı var?!.

Bu kanun tasarısı, malum, bir özelleştirmenin altyapısı. Burada, bir de, hükümete bir serzenişte bulunmak istiyorum: Sizin özelleşecek neyiniz var, onu da anlamış değilim; siz zaten özelleşmiş değil misiniz?! Bu devleti siz özelleştirmediniz mi?! Soruyorum: 2000 yılının bütçe gelirleri ne kadar; 24 küsur katrilyon lira. Ne kadarı sizin; 2-3 katrilyon lirası. Gerisi kimin; 3 tane holdingin; içborç faizi diye ödeyeceksiniz. Siz zaten özelleşmişsiniz, devlet olarak özelleşmişsiniz! Devletin bir kurumunu özelleştireceğim, diye burada çırpınmanın bir manası yok. Sizin yaptığınız iş, sadece, özelleşmiş olan devletin bir parçasını, fiilen özelleşmiş olan bir kurumu, resmen de özelleştirmekten ibarettir; yaptığınız iş bundan başka bir şey değildir. (FP sıralarından alkışlar)

Dünkü konuşmamda, kalkınmakta olan ülkelerdeki özelleştirme uygulamalarından bahsetmiştim. O uygulamaları, burada laf olsun diye söylemedim, bir ders çıkaralım diye söyledim ve üzerine basa basa dedim ki: "Bakın, geri kalmış ülkelerdeki özelleştirme uygulamalarının altında yatan tek neden, o ülkelerin borçlu oluşudur. Borçlandığınız finans kuruluşlarının birer dayatmasıdır bu özelleştirmeler." Zaten özelleşmişsiniz; şu anda yaptığımız iş, bir noter görevidir. Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, burada kanun çıkarmıyoruz, sadece noter görevi yapıyoruz arkadaşlar! Yapmayın, yazıktır! Hiç olmazsa, gelin şu önergeye bir destek verin de, bu oluşacak kurul, şu Meclise yarın hesap verecek bir kurul olsun; hepimizin şikâyet edeceği sorumsuz bir kurul oluşturmaktan imtina etmiş olalım.

Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyor, önergemize desteklerinizi bekliyorum, iyi akşamlar diliyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Pamukçu.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini Sayın Pamukçu'dan dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/585) sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Telsiz Kanunu ve Posta Telgraf veTelefon İdaresinin Biriktirme ve Yardım Sandığı Hakkında Kanun ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 17 nci maddesi ile değiştirilen 2813 sayılı Telsiz Kanununun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "üçer aday" ibaresinin "ikişer aday" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emrehan Halıcı

(Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN –  Sayın komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, katılmakla beraber, çoğunluğumuz bulunmadığı için takdire bırakıyorum.

BAŞKAN – Takdire bırakıyorsunuz.

Sayın hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okuyalım efendim?

ÖMER İZGİ (Konya) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Ulaştırma Bakanının telsiz hizmetlerini ve telekomünikasyon hizmetlerini temsil eden üye adayları ile ilgili olarak önceden bir değerlendirmesi ve bu değerlendirmeye müstenit seçimi söz konusu olduğundan, göstereceği aday sayısının iki olarak tespiti uygun ve yeterli görülmektedir.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin katıldığı ve gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler.. Önerge kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi, kabul edilen bu değişiklik önergesi doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 17 nci madde kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 18. – 5.4.1983 tarihli ve 2813 sayılı Telsiz Kanununun 12 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “reşit olmayanlar ve” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN – Gruplar adına söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın İmamoğlu?.. Yok.

Sayın Uzunkaya?.. Yok.

Sayın Erol Al?.. Yok.

Sayın Kamer Genç?.. Yok.

Maddeyle ilgili önerge yok.

18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 18 inci madde kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 19. – 9.4.1987 tarihli ve 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendine, “uygulanmasını takip etmek ve denetlemek” ibaresinden önce gelmek üzere, “Telekomünikasyon Kurumunun görev ve yetkileri saklı kalmak kaydıyla ve” ibaresi, aynı maddenin (g) ve (h) bendlerine “haberleşme” ibaresinden önce gelmek üzere “Telekomünikasyon Kurumunun görev ve yetkileri saklı kalmak kaydıyla” ibaresi ve aynı maddeye yeni (j)bendi eklenmiş, mevcut (j) bendi (k) bendi olarak teselsül ettirilmiştir.

j) Doğal afetler sırasında ve sonrasında oluşan aşırı haberleşme trafiği nedeniyle santrallerin hizmet dışı kalmasının önlenmesini, haberleşme trafiğinin düzene sokulmasını ve afet haberleşmesine öncelik tanınmasını teminen, işletmecilerin kendi haberleşme sistemlerinde yapmaları gereken düzenlemelere ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.

BAŞKAN – 19 uncu maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 309 sıra sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 19 uncu maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

21 inci Yüzyıla girdiğimiz bu dönemde hepimiz görmekteyiz ki, dünyamız, yeni teknolojik gelişmelere sahne olmaktadır. Bu gelişim ve değişimlere ayak uydurabilmek ve yeni şartlara cevap verebilmek için, doğal olarak, yeni kanun ve düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. İşte bugün görüştüğümüz bu kanun tasarısı, çağımızın baş döndürücü bir şekilde cereyan eden gelişim ve değişimlerinden dolayı önümüze gelmiştir.

Telekomünikasyon, günümüzde, insanların hava ve su gibi ihtiyaç duydukları bir hizmet sektörüdür. Telekomünikasyon hizmetlerinin, kamu hizmeti yanında diğer bir özelliği de, stratejik öneminin olmasıdır.

Türkiye'nin gündemini 1990'lı yılların başından beri işgal eden Türk Telekom'un özelleştirilmesine ilişkin kanun tasarısını görüşmekteyiz.

Telekomun satışına dönük uygulamalar dünyada bu konunun ilk gündeme geldiği yıllarda başlamış; ancak, aynı dönemde başlayan, hatta bizden sonra başlayan birçok ülke, telekomlarını çok iyi bedelle satmış, bundan çok ciddî kaynaklar elde etmişlerdir, ekonomilerinin düzeltilmesinde bu kaynakları kullanmışlardır.

Telekom yıllardır özelleştirilecek; evet...

Telekomun değerini eksilten başlıca nedenler şunlar oldu:

Dünya telekomünikasyon sektöründe özelleştirme süreci büyük ölçüde tamamlandı ve piyasa doyuma ulaştı.

İletişim sektöründe mobil hizmetlerini ağırlığı arttı. Turkcell ve Telsim, Türk Telekom AŞ'den lisans alarak önemli bir pazar payına ulaştı. İki yerli GSM şirketinin piyasa değeri Türk Telekomu geçti.

Telekomu içi dolu satmak başka, içini boşaltıp satmak başka. Önce iki cep telefonu lisansı satıldı, şimdi iki lisans daha satılıyor. Bu uygulama Telekomun değerini düşürüyor. Turkcell ve Telsim kısa sürede başarılı oldu, çok kazanç sağlar hale geldi; ama, bunlar, pazara ilk giren ve rekabet olmayan pazarda gelişen firmalardır. Yeni girenler, doymuş bir pazarda, kıran kırana bir rekabet ortamında gelişmeye çalışacaklardır.

Telekomünikasyon sektöründe teknolojik gelişmeleri takip etmek... Ülkenin olağanüstü durum yaşadığı deprem, kasırga gibi durumlarda eğer telekomünikasyon sistemi hizmet verebiliyorsa, sağlam bir sisteme kavuşturulmuş demektir.

Deprem sonrası iletişim aksaklıklarında Türk Telekom ve GSM operatörlerinin ne derece sorumlu oldukları, gerçek sorumluların kimler olduğu noktasında, kamuoyu yeterince aydınlatılmamıştır. Başbakan bile deprem bölgesiyle iletişim kuramadı. Küçük bir yüklenme, telefonla iletişimi imkânsızlaştırıyor. Telefonlar bayramlarda yetersiz; 7,4 şiddetindeki depremde yetersiz. Halkımız, ne sevincini ne de acısını, bir türlü, başkalarına iletebiliyor. Başbakanlık Teftiş Kurulu, raporunda, GSM şebekelerinde aşırı abone kaydı nedeniyle kilitlenme olduğunu, sistemin 8 milyon abone yükünü kaldıramadığını belirtmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 54 üncü hükümet döneminde sosyal güvenlik yasa tasarısı komisyonlarda görüşülürken, bugünkü hükümetin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yasaya "mezarda emeklilik yasası" demiş, kamuoyu oluşturmuştu; ancak, daha ağır şartlar içeren bir yasayı kendisi getirdi ve bu Meclisten geçti. Aynı şekilde, Telekomun özelleştirilmesini engellemek için 1994 yılında Anayasa Mahkemesine iptal için dava açan, yine bugünkü hükümetin bir başka Sayın Bakanı ve arkadaşlarıydı. Gerekçe de çok ilginçti; "bu özelleştirme, ulusal bağımsızlıktan vazgeçme ve sömürgeleşmeyi kabul etmektir" demişti. Kimlerin siyasî taassup adına kör muhalefet yaptığı, bugün, gün gibi açığa çıkmaktadır.

1994 yılı sonu itibariyle Türkiye'nin içborcu 800 trilyon, yani, 20 milyar dolar. O zaman Telekom satılmış olsaydı, Türkiye, bu kadar iç ve dışborç yükü altında olmayacaktı ve IMF Türkiye'de büro açamayacaktı.

Seçim bölgem olan Şanlıurfa'da, özellikle kırsal alanda telekomünikasyon hizmetleri çok yetersizdir. Hâlâ, haberleşmenin olmadığı ve sık sık arızalanan birçok köy ve mezramız mevcuttur. Yöre halkı, bu durumdan çok rahatsız olmakta, bunu da, haklı olarak, her fırsatta, ama, her fırsatta biz siyasîlere yüksek sesle duyurmaktadır. Bilgi çağında telekomünikasyonun, ekonomiden savunmaya kadar tüm alanlarda hayatî öneme sahip olduğunu fark eden ülkeler, iletişim hizmetlerini rekabete açarak yeni yatırımlara öncelik veriyor. Bunlardan birisi de, Türkiye'nin komşusu Yunanistan. Yunanistan Telekom OTE milyarlarca dolar yatırım yaparak Türkiye'yi âdeta çevreleyen ülkelerdeki özelleştirilen telekomlara, ya ortak oluyor ya da satın alıyor. Yunanistan, şimdiye kadar, Bulgaristan, Sırbistan, Romanya, Moldova Telekomlarının yüzde 35'ine, Arnavutluk Telekomunun yüzde 42'sine ortak oldu. Yine, Türkiye'nin yanı başındaki Ermenistan Telekom Şirketinin yüzde 90'ını satın aldı.

Yunanistan, birkaç yıl önce telekomünikasyon hizmetlerini liberalleştirirken, Yunan Telekomu da özerk hale getirildi. Uzmanlar, bu operasyonun, Yunanistan'a çok ciddî jeopolitik avantajlar sağladığına dikkat çekiyorlar. Yunanistan, Ortadoğu ve Balkanların telekom ve bilgi merkezi olabilir. Yunanistan'ın telekom atağı, Türkiye için de çeşitli riskleri içeriyor. Bölgenin ticaret ve turizm üssü olması iddiası taşıyan bir devlet olarak Türkiye, gelecekteki bu rolünü Yunanistan'a kaptırabilir; çünkü, telekomünikasyon, turizmden savunmaya kadar her sektörün, ama, her sektörün altyapısını oluşturmaktadır.

Türk Telekom üzerinden çok büyük ölçüde uluslararası trafik geçmektedir. Asya trafiği, Türkî cumhuriyetler trafiği, büyük ölçüde Türkiye üzerinden geçmektedir. Bunun getirdiği çok ciddî stratejik önem vardır. Türk Telekomun böyle bir konumda olması, ona çok ciddî kaynaklar sağlamaktadır ve büyük gelir elde edilmektedir. Bu nedenle, Telekom'un özelleştirilmesi her bakımdan büyük önem arz etmektedir. Türk Telekomünikasyon sektörünü bu global gelişmelerden uzak tutmak mümkün değildir. Dünya Ticaret Örgütüne verdiğimiz taahhütler çerçevesinde, ilerideki yıllarda, telekomünikasyon piyasalarımızı serbest rekabete açmak zorunluluğu bulunmaktadır. Böylece, Türk Telekom'un tekel konumu ortadan kalkacak, yerli yabancı herkes telekomünikasyon hizmeti vermeye başlayacak ve hak kazanacaktır. Bu süreci yavaşlatmaya ya da durdurmaya çalışmak, Türk Halkına, Türk işçisine, Türk müteşebbisine ve bir bütün olarak Türkiye'nin bilgi çağını yakalama çabalarına zarar vermektedir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu kanunun hayırlı olmasını diliyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yanmaz.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Mehmet Dönen; buyurun.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, gecenin bu saatinde çok fazla vaktinizi alacak değilim; ama, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 19 uncu maddesinin, gerçekten bir tepki maddesi olarak buraya eklendiğini görüyoruz. Neye tepki; ülkemizde yaşanan gerçekten çok elim bir olayın, deprem olayının sonunda Başbakanımızın deprem bölgesine gidip "Ankara ile irtibat kuramıyorum" demesi gibi, çok hazin bir olayın sonucunda, tepki olarak bu madde buraya eklenmiş. Bence, doğru olarak da eklenmiş.

Şimdi, biz, hep Anayasa yaparken, yasa yaparken, karşılaştığımız bir olaya tepkimiz oranında o yasayı düzenliyoruz veya Anayasayı öyle düzenliyoruz; işte, bu maddede de... Eğer Plan ve Bütçe Komisyonunun Değerli Başkanı ve Bakanımız da uygun bulurlarsa, yalnız doğal afetlerde değil, doğal afetlerin dışındaki birtakım olaylarda da çok yoğun telefon trafiği yaşanabilir ve sistem bloke olabilir, oradan haber alma imkânını kaybetmiş olabiliriz ve haber almamız gereken çok önemli noktalardan haber alamayız. Geçmişte bu tür olayları yaşadık; bunları burada saymak istemiyorum.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Önergemiz var...

MEHMET DÖNEN (Devamla) – Böyle bir düzeltmeyi yaparsanız, yani, doğal afetler ve olağanüstü hal dönemlerinde veya olağanüstü dönemlerde böyle bir uygulama yapılırsa, yani, sistem, önemli telefonları öne çıkaran ve diğer telefonları bloke edecek haberleşmeyi sağlayabilecek bir hale getirilirse, bu tedbirler önceden alınırsa, daha yararlı olur kanısındayım.

Ben, yine, çıkacak yasanın, milletimize, ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Bizim maksadımız, gecenin bu saatinde bu yasa tasarısına katkı yapmak, daha iyi hale getirmek. Daha önce de, biz, Sayın Bakana da bunu ilettik, Sayın Komisyon Başkanına da bunu ilettik. Onlar da, bu düşencelerimize katılmışlar ki, önerge veriyorlar ve bunu, az önceki söylediğim hale getiriyorlar.

Buradan hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dönen.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına Sayın İmamoğlu?.. Yok.

Sayın Uzunkaya?..

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Konuşmayacağım...

BAŞKAN – Sayın Al?.. Yok.

Maddeyle ilgili bir önerge vardır; okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 309 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu maddesiyle 3348 sayılı Kanunun 2 nci maddesine eklenen (j) bendine "Doğal afetler..." ibaresinden sonra gelmek üzere "...ve olağanüstü haller..." ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Emrehan Halıcı Ömer İzgi Zeki Çakan

Konya Konya Bartın

Adnan Fatin Özdemir Mustafa Yaman

Adana Giresun

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, katılmakla beraber, çoğunluğumuz bulunmadığı için takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okuyalım efendim?

ÖMER İZGİ (Konya) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Doğal afetlerde olduğu gibi, tanker kazaları, büyük yangınlar ve benzeri durumlarda ihtiyaç hâsıl olmaktadır. Teknik olarak da bunu tesis etmek mümkündür.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı ve gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Bu değişiklik doğrultusunda, 19 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 19 uncu madde kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 20. – 9.4.1987 tarihli ve 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun değişik 13 üncü maddesinin, (c) bendinin başına “Telekomünikasyon Kurumunun kanunlarla verilen yetki ve görev alanı dışında kalan” ibaresi eklenmiş, (e) bendindeki “ve telekomünikasyon” ibaresi metinden çıkarılmış ve (g) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

g) Genel haberleşme maksadıyla telekomünikasyon şebekesi ya da telekomünikasyon tesisleri kurma ve işletme izni verilecek hizmet alanlarını ve çeşitlerini belirlemek, bunların kurulması ve işletilmesi ile ilgili usul ve esasları tespit etmek, Bakanlık tarafından telekomünikasyon hizmetlerine ve altyapısına ilişkin aktedilecek imtiyaz sözleşmeleri ve verilecek telekomünikasyon ruhsatlarının ve genel izinlerin hazırlık işlemlerini yapmak ve bu konularda Ulaştırma Bakanlığına 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Kanun ve diğer kanunlarla verilen görevlerin yerine getirilmesini ve Telekomünikasyon Kurumu ile koordinasyonu sağlamak,

BAŞKAN – Maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın Mehmet Özyol; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli miletvekilleri; Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 20 nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9 Nisan 1987 tarihli ve 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun değişik 13 üncü maddesinin, (c) bendinin başına “Telekomünikasyon Kurumunun kanunlarla verilen yetki ve görev alanı dışında kalan” ibaresi eklenerek şu şekle getirilmiştir: Telekomünikasyon Kurumunun kanunlarla verilen yetki ve görev alanı dışında kalan devlet işletmeleri ile iktisadî devlet teşekkülleri, kamu iktisadî kuruluşları, bunların müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri, özel idareler, belediyeler, yerli ve yabancı gerçek ve tüzelkişiler tarafından yapılan haberleşme işlerini kanunlarla bakanlığa verilen görev esasları dairesinde düzenlemek, uygulamasını denetlemek ve koordinasyonunu sağlamak, yurtiçi ve yurtdışı posta ve telekomünikasyon ücret tarifelerini incelemek, değerlendirmek ve bu hususlara dahil yardımcı çalışmalar yapmak.

Ayrıca, aynı maddenin (e) bendindeki “ve telekomünikasyon” ibaresi metinden çıkarılmış ve yine aynı maddenin (g) bendi de aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Genel haberleşme maksadıyla telekomünikasyon şebekesi ya da telekomünikasyon tesisleri kurma ve işletme izni verilecek hizmet alanlarını ve çeşitlerini belirlemek, bunların kurulması ve işletilmesi ile ilgili usul ve esasları tespit etmek, Bakanlık tarafından telekomünikasyon hizmetlerine ve altyapısına ilişkin aktedilecek imtiyaz sözleşmeleri ve verilecek telekomünikasyon ruhsatlarının ve genel izinlerin hazırlık işlemlerini yapmak ve bu konularda Ulaştırma Bakanlığına 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Kanun ve diğer kanunlarla verilen görevlerin yerine getirilmesini ve Telekomünikasyon Kurumu ile koordinasyonu sağlamak."

Telekom gibi önemli bir kurumun sağlıklı ve faydalı bir şekilde özelleştirilmesi için, geriye dönüp daha önceleri özelleştirilen kurumların durumuna bakmanın faydalı olacağı kanaatindeyim. Daha önceleri özelleştirilen kurumlar, gerçekten özelleştirme gayesine uygun faaliyetlere devam etmekte midirler; yoksa, özel sektör buraları aldıktan sonra, bu kurumların arsaları ve arazileri üzerine başka tesisleri mi kurdular? Halbuki, bu tesisleri alanların, en az beş yıl aynı faaliyeti göstermeleri gerekmez miydi?

BAŞKAN – Sayın Özyol, bir dakikanızı rica ediyorum.

Sayın Genel Müdürüm, Genel Kurul Salonu içinde dolaşma hakkınız yoktur. Bir daha yerinizden kalkmamanızı rica ediyorum; kalkarsanız, o kapıdan çıkmanız gerekir, bilmenizi istiyorum.

Buyurun Sayın Özyol.

MEHMET ÖZYOL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, özelleştirmenin gayesi, devleti, hantal hizmet veren durumundan kurtarıp, hizmet sunan özel sektöre yön veren, yol gösteren, önündeki engelleri kaldıran dinamik devlet yapısını yeniden oluşturmaktı. Maalesef, özelleştirme bu gayeden uzaklaştırılarak, özel kişilere özel nimetler sunma durumuna getirildi. Buna sebep, devlet, kontrol mekanizmasını, bu özel kişilere karşı harekete geçiremiyor.

Bir de, geçmişte özelleştirilen kuruluşlardan, bugüne kadar devlet bir kuruş gelir elde edememiştir -bunu, Özelleştirme Yüksek Kurulu Başkanı söylüyor- yani, özelleştirmeden elde edilen gelir, ancak, özelleştirme masrafını karşılayabilmiştir. Durum böyleyken, özelleştirme yapmanın ne önemi vardır?

Telekom gibi önemli bir kuruluşun özelleştirilmesi gündeme geldiği günden bugüne, şaibeler eksik olmadı; çünkü, Telekom, TRT'nin zararlarını karşılayan, diğer taraftan Posta İşletmelerinin zararlarını karşılayan, gelirinin yüzde 15'i Hazineye aktarılan bu kuruluşun toplam gelirinin yıllık 1,2 milyar dolar olduğunu, hepimiz bir şekilde duymuş bulunmaktayız. Bu sebeple, Telekomun bir an evvel özelleştirilmesi ve bu pastadan gerekli payın alınması için gerekli gayreti gösterenler mevcuttur; çünkü, Telekom, onlar için altın yumurtlayan bir tavuk gibidir.

Tasarının tamamı incelendiği zaman, Telekom, altyapı itibariyle, 2003 yılına kadar altyapıya para ayıracak, yani külfetini çekecek; ancak, özelleştirme sonucu, özel sektör de bunun nimetlerinden yararlanacak. Halbuki, bunun en doğrusu, milletten toplanan paralarla değil, bu hizmeti satın alacak olan özel sektörün kendi yatırımlarını kendisinin yapmasıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim endişemiz, bu özelleştirmenin yapılması değil, cumhuriyetin kurulmasından bu yana milletin parasıyla yapılan bu tesislerin gerçek değerinden aşağıya satılmasıdır. Bu yanlışlıklara bir örnek daha vermek gerekirse, özellikle hayvansal ürünlerde müdahale kuruluşu olarak görev yapan SEK ve Et ve Balık Kurumu ile hayvancılığa girdi sağlayan Yem Sanayiinin rehabilite edilmeden, özelleştirilmiş olması, özelleştirmenin amaç dışına çıkmasına neden olmuş ve bugün, tesislerin yerinde iş merkezleri ve konutlar yer almıştır. Ankara'da, Et ve Balık Kurumunun yerine Migros alışveriş merkezi kurulmuştur. Böylece, hayvansal ürünlerin pazarlanmasında var olan altyapı eksikliği yoğun olarak kendini göstermiş ve hayvancılık, bu özelleştirmeden olumsuz etkilenmiştir ve ülkemizde, hayvancılık bitme noktasına gelmiştir. Şimdi, özelleştirme tarihinden bugüne kadar, özelleştirmeyle yapılan, ya kıymetli arazilerin, arsaların peşkeş çekilmesi, mesela SEKA arazisinin Koç ve ortaklarına verilmesi ya da binaların satın alınması veyahut da çok kârlı kuruluşların alelacele birilerine sunulmuş olmasıdır. Halbuki, özelleştirmenin gayesi, devletin yükünü azaltmak, verimliliği, kaliteyi artırmak, sermayeyi tabana yaymak, devletin giderlerini azaltmak, bütçeye katkıda bulunmak. Maalesef, şimdiye kadar yapılan özelleştirmeler, bırakınız bütçeye katkıda bulunmayı, kendi özelleştirme masraflarını ancak karşılayabilmiştir.

Temennim odur ki, Telekomla ilgili olan bu tasarı çıktıktan sonra -tabiî ki, bu iş çoğunlukla olduğu için bu tasarı çıkacaktır- özelleştirme için bir başlangıç olur; inşallah, Telekomun özelleştirilmesiyle bir ilke imza atılmış olur; bu da, iktidardaki partilerin duyarlı olmaları ve kontrol görevini yerine getirmeleriyle olur.

Özelleştirmenin gerçek değerinden sağlanması, ülkemiz için faydalı olacaktır; bu durum, hepimizin mutluluğuna vesile olacaktır.

Bir diğer önemli husus: Yabancı bir firmanın, PTT'nin T'sini alması halinde, ülke güvenliği ve haberleşmenin gizliliğiyle ilgili umulmadık sonuçların doğacağı kanısındayım.

Ayrıca, Anayasanın teminatı altında bulunan kişilerin haberleşme hürriyetini birtakım ekonomik baskılarla zorlaştıran bir uygulamanın tabana yayılacak şekilde kolaylaştırılması ve bir arkadaşımızın ifade ettiği gibi, 1 milyonluk bir konuşmanın 14 milyon liralık faturaya dönmesinin yanlışlığının mutlaka gözetilmesi ve bundan sonra alınacak tedbirlerin buna göre yapılması, memleketimiz ve milletimiz için hayırlı olacaktır.

Biz, çıkacak kanunun, memlekete ve milletimize hayırlı olmasını diliyor; bu vesileyle, Heyetinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özyol.

Gruplar adına başka söz isteği yok.

Şahısları adına, Sayın Turhan İmamoğlu?.. Yok.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Yok.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Efendim "konuşmuyor" derseniz iyi olur; "yok" deyince, seçmen bunlar nerede diye sorar. Belagatımızı kabul edin lütfen Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki; Sayın Musa Uzunkaya konuşmuyor.

Sayın Erol Al?..

EROL AL (İstanbul) – Konuşmayacağım.

BAŞKAN – Konuşmuyor.

Maddeyle ilgili önerge yok.

20 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 20 nci madde kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 21. – 9.4.1987 tarihli ve 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 14 üncü maddesinin, (b) bendinde yer alan “Ulaştırma ve” ibaresinden sonra “Telekomünikasyon Kurumunun görev ve yetkileri saklı kalmak kaydıyla” ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN – 21 inci maddeyle ilgili olarak Fazilet Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Hüseyin Arı, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARI (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 21 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu maddeyle, 9.4.1987 tarihli 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 14 üncü maddesine bir değişiklik getirilmektedir. PTT gibi köklü bir kurumun, kuruluşundan T'sini, yani Telekom gibi önemli bir bölümünü özelleştirme amacıyla koparıp alıyorsanız; pek tabiîdir ki, bu, teşkilatın organik kuruluşunda çok büyük bir değişikliği de beraberinde getirecektir. Bunu biz çok doğal ve yerinde bir işlev olarak karşılıyoruz. Burada önemli olan, bu tarz kuruluş değişikliklerinde, bilhassa ileriye dönük olarak, bu çalışmalar, aynı zamanda, şu andaki devlet kurumlarının hantal yapısından kurtarılması için de fırsat kabul edilerek, hizmet yönünden daha fonksiyonel olarak değerlendirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, mademki, Avrupa Birliği aday ülkesi durumuna, kırk yıl beklemeden sonra, ancak gelebildik, o halde, 2000'li yılların henüz başındayken, akıl ve ilim yolunda hareket ederek, her şeyden önce, devletin tüm kurumlarını, demokrasinin temel ve evrensel kuralları içerisinde yeniden ele alıp, Yüce Meclisin de süzgecinden ve onun onayıyla, millî irade desteğine dayalı yeni Anayasamızın üzerine bina etmeliyiz. Böylece, devletin tüm kurumları, depremde milletçe acısını hissederek ağır faturasını ödediğimiz hantal yapısından kurtarılarak, milletine hizmeti esas alan çağdaş ve demokratik yapısına kavuşturulmuş fonksiyonel kurumlar olmalıdırlar. Özelleştirme gayretleri de bu olumlu düşüncenin zorunlu bir gereğidir. Bu tasarının geneli üzerinde konuşan değerli sözcüler Telekom'un özelleştirilmesinin diğer benzer ülkelere göre ortalama on yıl gecikmeyle, ancak yapılabileceğini söylemişlerdir. Bu da hem ekonomik yönden hem de demokratikleşme bakımından, ülkenin ve toplumun kayıplar hanesine yazılmasına neden olmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Telekomun zamanında yapılamayan özelleştirilmesini benzer bir misalle vurgulamak istiyorum: Günümüz dünyasında ülkeler arasında ekonomik bir savaş acımasızca sürmektedir. Harpte bir komutanın, ihtiyatını yerinde ve zamanında kullanması bir komutanlık sanatıdır; çünkü, harbin kaderini direkt etkileyen bir faktördür. Bakın, Mustafa Kemal, 1915 Çanakkale Muharebelerinde 19 uncu Tümen İhtiyat Komutanıydı. İhtiyatını öyle bir mevkide ve zamanda kullandı ki, bu durum, Çanakkale Muharebelerinin lehimize dönüşmesini sağlamış ve düşmanın savaşma azmini yok ederek, geri çekilmesine neden olmuştur. İşte, Mustafa Kemal'i de tüm dünya, ilk defa buradaki dahi komutanlık sanatıyla tanımıştır.

Bugün, özelleştirme de ekonomik açıdan hükümetlerin elinde mevcut ekonomik durumun iyileştirilmesini direkt etkileyebilecek ihtiyatî bir faktördür; ama, bu hükümet ve bundan önceki 55 ve 56 ncı hükümetler, demokrasiyle hiç bağdaşmayan devletçi görüş ve tavırları nedeniyle, maalesef, ellerindeki bu önemli değerdeki özelleştirme ihtiyatını hiçbir zaman yerinde ve zamanında kullanamamışlardır. Telekom özelleştirmesi de bu düşünce nedeniyle, bugün, 1994'teki cazibesinden uzak ve o zamanki değerinin çok altında bir satışla elden çıkarılmış olacaktır.

Değerli milletvekilleri, demokrasilerde devletçi düşüncenin yeri yoktur; bilakis, insan ve topluma hizmet esastır; çünkü, devletçi düşünce demokrasiden uzaklaştırır; böyle bir durum da, o ülkeyi ve onun insanlarını mutsuz kılar ve fakirliğe mahkûm eder, ülke ekonomisinin çökmesine neden olur, ülkeyi ekonomisi güçlü ülkelerin güdümüne sokar ve teslimiyetçi bir durum yaratarak, millî bağımsızlığımız da giderek tehdit altına girer.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinize saygılarımı sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Arı.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına Sayın İmamoğlu?.. Konuşmuyor.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Konuşmuyor.

Sayın Erol Al?.. Konuşmuyorsunuz.

Maddeyle ilgili önerge yok.

21 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 21 inci madde kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 22. – 9.4.1987 tarihli ve 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

EK MADDE 1. – Bakanlık, teknolojinin getirdiği yeni ulaştırma ve haberleşme hizmetleri ile ilgili olarak oluşturulacak politikaların tespitinde Bakanlık dışından tecrübeli ve yetişkin kişi ve kuruluş temsilcilerinin katıldığı geçici danışma kurulları kurabilir. Bu kurul üyelerinin yol ve konaklama giderleri ile birlikte kurulun diğer faaliyet giderleri Ulaştırma Bakanlığı bütçesinden karşılanır.

BAŞKAN – 22 nci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Sayın Bekir Sobacı; buyurun.

FP GRUBU ADINA BEKİR SOBACI (Tokat) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; burada, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda, bir ek maddeyle, ihtiyarî de olsa, danışma kurulları başlığı altında yeni danışma heyetleri oluşturuluyor.

Aslında, Telekomünikasyon Kurumu ve kurullarıyla, Haberleşme Yüksek Kuruluyla, bu düzenlemeleri, değerlendirmeleri yapacak ve oluşan yapılanma sonuçlarıyla Bakanlığa yardımcı olacak kurumlar ve kurullar, var; bu, ihtiyarîlik taşıyor; ama, bence, ülkemiz, zaten bir kurumlar ve kurullar ülkesi oldu. Yani, ihtiyarî de olsa, belki, bu konuda farklı tercihlerde bulunacak siyasî icra, yürütme organları, hükümetler gelebilir; bu noktada, ben bunu biraz zait addediyorum. Yani, burada birtakım harcama külfetleri ve yeni bürokratik şemada birtakım bazı büyümelere sebep olacak diye düşünüyorum. Geçmiş maddelerde oluşturulan kurum ve kurul, aynı işlevi yerine getirebilir diye düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sobacı.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına Sayın İmamoğlu?.. Konuşmuyorsunuz.

Sayın Masum Türker...

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Sayın Başkan, Doğru Yol Partisi Grubu adına benim adımın verilmiş olması lazım.

BAŞKAN – Efendim, bendeki...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Şimdi, efendim, şahısları okudum, isterseniz, şahsı adına bir 5 dakika konuşsun. Yani, geçtik şahıslara.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Grup adına verilmiş...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Efendim, konuşacaklar müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Ama, yok Sayın Güven, biz...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama, işaret ediyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, şahıslara geçtim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Anladım da, yani, grup başkanvekili...

BAŞKAN – Sayın Genç, siz de İçtüzüğü bilirsiniz.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan biraz müsamaha gösterirler efendim.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sayın Başkan, biraz müsamaha gösterin.

BAŞKAN – 5 dakika konuşsun diyorum şahsı adına efendim.

Buyurun.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 309 sıra sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 22 nci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinize ve bizi izleyen aziz milletimize, şahsım ve Grubum adına saygılar sunuyorum.

Bugün, tüm gelişmiş devletler, telekomünikasyon sektörünü, kendileri işletmeci olarak kalmasalar dahi, sıkı bir biçimde düzenlemekte ve denetlemektedirler. Bizim temennimiz, Türk Telekomda, özelleştirilse dahi, devlet, denetimini yapmalıdır. Tasarının gerekçesinde belirtildiği gibi, devlet, yüzde 51 pay sahibi olarak, Türk Telekomun yetkili organlarının kontrolünü elinde tutmaya devam etmelidir. Yine, yüzde 51 kamu payı bulunmakla, Türk Telekom, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetemine de tabi olmalıdır.

Değerli milletvekilleri, ilerleyen teknolojik gelişmeler neticesinde, telekomünikasyon hizmetleri, artık, millî güvenlik açısından herhangi bir stratejik önem arz etmemektedir. Silahlı Kuvvetlerimizin, komuta kontrol iletişim hizmetlerini sağlayan Tafiks adında özel bir şebekesi vardır. Bunun yanında, sivil ve askerî şebekeler arasında ortak kullanım imkânları da mevcuttur ve bu kanun tasarısı, Silahlı Kuvvetlerin sahip olduğu şebekeleri düzenlemektedir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı kanunlaştığı takdirde, devlet, yüzde 49'luk hisse devrinin ardından, yüzde 51 pay sahibi olarak, Türk Telekomun yetkili organlarının kontrolünü elinde tutmaya, Türk Telekom Genel Kurulunda sorumlu organları belirlemeye, yasal ve idarî düzenlemeler çerçevesinde diğer şirket hissedarıyla birlikte, şirketi, kârlılık, verimlilik ve etkinlik gibi kriterler bakımından denetlemeye devam edecektir. Ayrıca, Türk Telekom, şirketin çoğunluk hissesinin devlet kontrolünde olması sebebiyle, 3346 sayılı Kanun çerçevesinde -yukarıda da belirttiğim gibi- Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine tabi olmaya devam edecektir.

Değerli milletvekilleri, Türk Telekom, bir operatörün getireceği bir faydadan fazla yararlanacak değildir; çünkü, Türk Telekom, dünyanın bütün uzmanlarının da kabul ettiği gibi, belli bir başarı seviyesini yakalamış bir kuruluştur.

Ben, şahsen, 22 nci maddenin bu ek maddesini olumlu bulmuyorum; çünkü, Bakanlık içinde ve kurum içinde uzmanlar vardır, dışarıdan almaya gerek yoktur kanaatindeyim; çünkü, uzmanlar, son tekniğe göre yetiştirilmişlerdir. Ancak, bu uzmanların Geçici Danışma Kurulu üyesi olması nedeniyle, belki, bir nebze kabul edilebilir; yoksa, yeterliliği istenen uzmanlar, mutlaka, kurum içinde vardır kanaatindeyim.

Değerli milletvekilleri, Doğru Yol Partisi, üç sene evvel, ikinci demokrasi paketinde, devletin tüm kurumlarının ve devletin yeniden yapılanması ve demokratikleşme hareketlerini belirlemiştir. Yine, PTT'nin telefonunun (T'sinin) özelleştirilmesini Doğru Yol Partisi 1992 ve 1993 yıllarında çıkarmış; ancak, Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. Şayet, iptal edilmeseydi, iç borçların tamamı hemen hemen ödenecekti. Ancak, ben, Sayın Hükümete şunu sormak istiyorum: Acaba, siz, bu kanun tasarısını isteyerek ve benimseyerek mi getiriyorsunuz; yoksa, IMF'nin emrine uyarak mı getiriyorsunuz; tabiî ki, IMF'nin emrine uyarak getiriyorsunuz. Sayın hükümet, IMF'nin emriyle kalkınmış, dünyada hiçbir ülke yoktur. Hükümetiniz IMF'nin emrine böyle uyarsa, öyleyse, 2000 yılında da esnafın, sanayicinin, çiftçinin, memurun, işçinin, emeklinin durumu daha da kötü olacak demektir.

Sayın hükümet, gelin, bu milletin sesine kulak verin ve bu milletin derdine çare bulun. Sayın Başbakanın dediği ve istediği gibi, milletin ve halkın iki veya üç sene daha sabredecek, dayanacak gücü kalmamıştır. Hiç değilse, bu milletin yaşamasına ve hayatını devam ettirmesine imkân vermenizi diliyor; Yüce Heyetinize şahsım ve Grubum adına saygılarımı sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.

Şahsı adına, Sayın Masum Türker?.. Yok.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Konuşmuyor.

Sayın Erol Al?.. Yok.

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) – Sayın Başkan, şahsım adına söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) – Değerli Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; aslında konuşmak istemiyordum; doğaldır ki, bu yasa tasarısı bu haliyle geçecek, iktidar ortakları olarak bu konuda parti disiplini içerisinde hareket ediyoruz; ancak, bazı grup sözcüleri ve milletvekili arkadaşlar, günümüzde bu globalleşme doğrultusundaki ekonomik politikaların bir anlamda Türkiye'de uyarlaması olan bu yasa tasarılarının geçirilmesi olayında özellikle devlete yönelik birtakım eleştiriler getirdiler; yani, benim üzerinde durmak istediğim, devlete yönelik bu eleştirilerdir.

Takdir buyurulur ki, ülke ekonomisinin bu noktaya gelmesinde Ulusal Kurtuluş Savaşıyla birlikte izlenen ekonomik politikalar ve daha sonra, devletin ekonomik hayatı düzenlemedeki katkısı büyüktür. Eğer, bugün Türkiye sermayesinin belli kesimleri belli noktalara gelmişse hem bu fukara milletin kursağından alınan vergiler hem de devletin bunlara katkısı azımsanmayacak boyutlardadır. Kaldı ki, günümüzdeki şartlarda ve Türkiye'nin kendine özgü koşullarında, devlet, zaman zaman ekonomik hayata müdahale etmekte, böylece, bir anlamda müdahaleci devlet olayı somut olarak önümüze gelmektedir.

Bu vesileye, bu yasa tasarısının hayırlı olmasını diler, saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Maddeyle ilgili önerge yok.

22 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 22 nci madde kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 23. – 12.6.1936 tarihli ve 3054 sayılı İstanbul Telefon Tesisatının Tesellüm ve İşletme Muamelelerine Dair Kanun, 24.6.1938 tarihli ve 3488 sayılı İzmir Telefon Tesisatının Tesellüm ve İşletme Muamelelerine Dair Kanun ve 7 Kânunisani 1929 tarihli ve 1379 sayılı Ankara’dan Gayri Şehir ve Kasabalardaki Telefonlar Hakkında Kanun, 29 Rebiülevvel 1331 tarihli Teatii Muhaberata Hadim Hususi Elektrik Hututu Hakkında Kanunu Muvakkat ve bunların ek ve tadilleri ile kamu kurum ve kuruluşlarının özel kanunlarında bulunan telekomünikasyon hizmetlerinden ücretsiz veya indirimli tarife ile yararlanılmasına dair hükümler yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN – 23 üncü maddeyle ilgili olarak, gruplar adına söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın Turhan İmamoğlu?.. Konuşmuyorsunuz.

Sayın Masum Türker; buyurun.

MASUM TÜRKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anılan bu madde, Türkiye'de, Osmanlılar zamanından beri devam eden, belli indirim ve belli tenzilatlarla, bedelsiz telefon konuşmalarıyla ilgili bir maddedir. Bu maddede, özellikle söyleniyor ki, eğer bu indirimler kaldırılırsa Telekomun fiyatı artacak, Telekomun özelleştirme maliyeti artacak; bu artmayacaktır.

Ben çok kısa olarak, bir konuyu hatırlatmak istiyorum. Bu konuda, Anadolu basınının, yerel basının, basın mensuplarının, emekçilerinin olumsuz etkileneceğini bildiriyor, takdiri sayın milletvekillerine bırakıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türker.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Konuşmuyorsunuz.

Sayın Erol Al?.. Konuşmuyorsunuz.

Sayın Kamer Genç?.. Konuşmuyorsunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, PTT'de çalışanların indirimden yararlanmaları niçin kaldırılıyor? Sayın Bakan cevap versin.

BAŞKAN – Soru mu soruyorsunuz?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tabiî, Sayın Bakana soru soruyorum.

PTT'de çalışan personelin indirimden yararlanma hakları niye kaldırılıyor?..

Yine, Sayın Türker'in dediği gibi, o zor şartlarda çalışan Anadolu basınının indirim hakları niye kaldırılıyor? Bugüne kadar gelmiş, bu haklardan yararlanmış ve bir de kamu hizmeti yapan bu insanların, bu hakları, niçin kaldırılıyor?

Bunun, PTT'nin telekomünikasyon hizmetlerine getirdiği yük nedir, kaldırıldığı zaman buradaki kazanım nedir?

Bunları, Sayın Bakan bize bir söylesin efendim.

BAŞKAN - Evet, buyurun Sayın Bakanım.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özelleştirmeyi de içine alan ve yakın bir zamanda özelleşecek olan bir müessesemizden bahsediyoruz, Türk Telekom Anonim Şirketi.

Özelleşmiş bir şirkete, kanun zoruyla "fiyat indirimi yapılacaktır" diye bir zorlamanın, piyasa ekonomisi açısından da özel sektöre "şunu ille sen yapacaksın" diye bir zorlamanın mantığını, kanun tasarısını hazırlayan komisyonlarımız, en son olarak da Plan ve Bütçe Komisyonumuz çok tartıştı ve kabul etmedi.

Yerel basın ve diğer konularda, milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi, diğer kurumlar ve basın kurumlarıyla dünyadaki yapılan uygulama, sözleşme, anlaşma şeklinde, indirim anlaşmaları şeklinde olabilmektedir. Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi de, ilgili müesseselerin müracaatları halinde, yönetim kurulları kararlarıyla, indirimi her zaman yapabileceklerdir.

Dolayısıyla, bu mantık, aynı zamanda, özelleşecek ve satışa çıkarılacak olan Türk Telekomun da değerini düşürme tehlikesini bünyesinde taşıdığı gerekçesiyle, komisyonlarımızca reddedilmiştir ve buraya, bu şekliyle gelmiştir.

Bakanlık olarak da, bunu denemenin hiçbir mahzuru olduğunu sanmıyoruz; çünkü, sözleşmeyle, zaten fiyatları indirme, düşürme hakkı kurumların yönetim kurullarına verilmektedir. Burada bir mahzur görülmemektedir.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

Maddeyle ilgili bir önerge vardır, okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Telsiz Kanunu ve Posta Telgraf ve Telefon İdaresinin Biriktirme ve Yardım Sandığı Hakkında Kanun ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının madde 23'ün tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mehmet Çiçek Bekir Sobacı Fethullah Erbaş

Yozgat Tokat Van

Ahmet Cemil Tunç Mahmut Göksu Zülfükar İzol

Elazığ Adıyaman Şanlıurfa

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutalım, konuşacak mısınız?

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) – Konuşacağım efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Göksu. (FP sıralarından alkışlar)

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Telgraf ve Telefon Kanunuyla ilgili tasarının 23 üncü maddesi, kamu kurum ve kuruluşlarının özel kanunlarında bulunan telekomünikasyon hizmetlerinden ücretsiz veya indirimli tarifeyle yararlanmasının kaldırılması hakkındadır.

Bakınız, iki günden beri, burada, Telekomun özelleştirilmesi için çaba sarf edilmektedir. Bu sektörde çalışan 75 000 insanımız vardır. Bunlar, bugüne kadar bu indirimden istifade etmişlerdir ve Türkiye'de de, birçok ülkede de bu vardır; her insanın, çalıştığı kurumun bazı hizmetlerinden belirli oranda istifade etmesi söz konusu. Örneğin, Türk Hava Yollarında çalışan insanların, iç ve dış hatlarda, birtakım seferlerden istifadesi söz konusu; Devlet Demiryollarında çalışan insanların, işçilerin, memurların, yine o kurumun birtakım hizmetlerinden istifadesi söz konusu. Aynen buralarda olduğu gibi, bu kuruluşta çalışan insanlarımızın da, tenzilatlı telefondan yararlanmalarından daha doğal bir hakkı olamaz. Zira, satılan Türk Telekom AŞ hisselerinin yüzde 51'i, 31 Aralık 2003 tarihine kadar zaten kamuya aittir; yine, geriye kalan yüzde 49 payın yüzde 10'luk dilimini de PTT alacağından, yüzde 61'i kamuya ait olmuş oluyor; yani, 2004 yılına kadar, burada, Türk Telekom AŞ'de, kamunun hakkı daha fazladır; dolayısıyla, değerli milletvekilleri, kamu hizmeti veren, PTT'de çalışan, Türk Telekom AŞ'de çalışan insanlarımızın bu haktan istifade edebilmesi için, bu tasarıdan bu maddenin çıkarılması önerisiyle huzurlarınıza geldik. Tabiî, bundan istifade eden, sadece, Türk Telekom AŞ'de çalışan personel değil; Ulaştırma Bakanlığında çalışan diğer personel, bakınız, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri olarak bizler... Odalarımızdan yapmış olduğumuz görüşmelerde büyük faturalar geliyor. Bu indirim kalktığı zaman, öyle zannediyorum ki, milletvekili arkadaşlar da, yapması gereken birçok görüşmeleri belki yapmayacaktır; çünkü, bu kabarık faturaların, elbette, ödenmesi söz konusu olduğundan, birçok hizmetlerin de aksaması söz konusu olacaktır. Değerli milletvekili arkadaşlarım, bundan dolayı, bugün, bana telefon eden bir Türk Telekom AŞ çalışanı "yahu, bizi satıyorsunuz, hiç olmazsa şu indirimleri erteleyin" diye özel bir ricada da bulundu.

Evet, bu arkadaşlarımızın, gelecekleri noktasında birtakım endişeleri var. En azından, bu telefon indiriminden istifade edebilmeleri için, Meclisimizin bir jest yaparak, tasarıdan bu maddeyi çıkarmasını öneriyor, teveccühlerinizle, arkadaşlarımıza güzel bir mesaj göndereceğimize inanarak hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlalr)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Göksu.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

23 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

24 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 24. – 4.2.1924 tarih ve 406 Sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu ile değişikliklerinde ve diğer mevzuatta geçen “TC Posta İşletmesi Genel Müdürlüğü (P.İ.)” ibareleri “TC Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü (PTT)” olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN – 24 üncü maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Göksu... (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 309 sıra sayılı kanun tasarısının 24 üncü maddesinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu madde bir isim değişikliğiyle ilgilidir. "Posta İşletmeleri " ibaresi; yani "Pİ", Türkiye Cumhuriyeti Posta ve Telgraf Teşkilatı (PTT) Genel Müdürlüğü olarak değiştiriliyor. Çocukluk yıllarımızdan beri PTT ismine alışık olduğumuzdan dolayı, değiştirilmemesinde de bir nostalji olarak fayda vardır.

Değerli milletvekilleri, Türk Telekom, kârlı bir kuruluş konumundadır. Bu kurumun satışından elde edilecek gelir, faiz ödemelerine ve özel sermayenin yatırımlarını kolaylaştırmaya gitmektedir. Özelleştirmeye karşı değiliz; ancak, özelleştirmeyle özel sermayeye peşkeş çekilmesine her zaman karşıyız. Yüzde 51'i devlette olan Türk Telekoma, özel kuruluşlara her türlü ara bağlantı sağlama zorunluluğu getirilerek, yatırım devlete, parayı toplamak ise özel sektörü düşmektedir. Çalışanlar ve halk aleyhine bir içerik taşıyan bu yasa tasarısının bir kez daha gözden geçirilmesinde fayda olduğu kanaatindeyiz.

Değerli arkadaşlar, Telekomda çalışan 75 000 insan vardır; yıllık cirosu 3,3 milyar dolar, yıllık kârı ise 1,2 milyar dolardır. En çok kurumsal vergi ödeyenler listesinin üst sırasında yer almaktadır. Özelleştirmecilerin sık sık altını çizdiği iki olumsuzluk burada yoktur. Nedir onlar; birincisi, zarar eden kurum devletin sırtında bir kamburdur; diğeri ise, devlete sırtını dayayan kurum işlevini yerine getiremez.

Telekom, sosyal devlet kavramının gereği olarak olabildiğince geniş bir coğrafyaya iletişim hizmeti vermektedir. Acaba, ağırlık özel sektöre geçtikten sonra, bu tür bir ayırımın yapılamayacağının garantisi var mıdır? Yani, burada şunu sormak istiyorum Sayın Bakanımdan: Türk Telekom, bütün Türkiye'ye hizmet verirken, şu anda, Adıyaman'ın köylerinde, hatta ilçelerinde bile telefonlar kesik; yarın özel sektör mantalitesiyle, Adıyaman'daki vatandaş bana ne veriyor ki, ben gideyim oranın tamiratıyla uğraşayım mı diyecek, yoksa, ben İstanbul'da çok kazanıyorum, Ankara'da, İzmir'de çok kazanıyorum, oraya daha çok hizmet götüremem mi diyecek? Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, bu tür aksaklıkların olmaması için, bu kanunu çıkarırken, mutlaka bunların düşünülmesi lazım.

75 000 Telekom çalışanının da geleceğinin ne olacağı belirsizlik arz etmektedir. Çalışanların ister SSK'yı isterse genel iş mevzuatını tercih edebileceği belirtiliyor. Telekomu satın almaya istekli olanların ilk yapmayı planladıkları işlerin başında personel indirimi gelmektedir. Öteki ülkelerde de, bu durum, aynen böylece gerçekleşmiş; Kanada'da yüzde 20, Arjantin'de yüzde 34, daha değişik ülkelerde farklı şekillerde işçi azaltımı yapılmıştır. Telekomu özelleştirme adımıyla, 75 000 kişinin özlük hakları ve iş güvencesi de belirsizliğe sokulmamalıdır.

Bir Amerikan dergisinde yontulmamış elmasa benzetilen Telekomu, hükümetin, elma gibi parlatıp, bir çuval elma niyetine sunmasına karşıyız. Zira, Telekom, elma değil, elmastır, ona göre işlem görmelidir.

Değerli arkadaşlar, burada, bir de GSM, cep telefonlarından bahsetmek istiyorum. PTT ile Türkcell ve Telsim arasında 1993 yılında bir anlaşma yapılır, 1994 yılında da, sözleşme uyarınca verilir. Sözleşmeye göre, elde edilen gelirin yüzde 32,9'u Türkcell ve Telsime ödenecek, yüzde 67,1'i PTT'de kalacak; ancak, 27 Nisan 1998'de imzalanan anlaşmaya göre, cep telefonlarından elde edilen gelirin yüzde 74'ü Turkcell ve Telsime, yüzde 15'i Hazineye ve yüzde 11'i de Türk Telekoma bırakılacaktır.

28 Nisan 1998 günlü gazeteler: "Tarihî imzalar atıldı", "özelleştirme, tüketiciye yarayacak", "Hazine Müsteşarı sevindi" gibi başlıklarla, GSM'nin lisans hakkının imzalandığını ilan ediyordu. Haberler şöyle devam ediyordu: "Cep telefonu işletme hakkı, 25 yıllığına 500'er milyon dolar karşılığında Turkcell ve Telsim'e devredildi"

Bir yıl sonra, evet, 1 Ocak 2000 tarihli gazetelerde var. "GSM'lere şok rapor" başlıklı -yani, 17 Ağustos 1999 depremi olunca- haberler çıktı. Bunun üzerine, Başbakan Sayın Bülent Ecevit'in talimatıyla Başbakanlık Teftiş Kurulu, cep telefonları hakkında bir araştırma yapmış ve o araştırmada ortaya çok enteresan sonuçlar çıkmıştır; onlardan birkaç tanesini aktaracağım.

Telsim ve Turkcell şirketleriyle yürütülen görüşmelerde gündeme gelen ve firmaların 400 000'er aboneden toplam 800 000 aboneye hizmet vermeleri gerekirken, 8,5 milyon aboneye hizmet vermeye kalktığı, bundan dolayı da yeterli hizmet veremedikleri ortaya çıkmıştır. Yine bu raporda, sözleşmelerin şaibeli durumu ortaya çıkmış; ayrıca, herhangi bir konuşma karşılığı olmadığı halde, abonelerden her ay alınan sabit ücretin hangi amaçla alındığının belli olmadığı belirtilmiştir. Yapılan hesaplara göre, sabit ücretlerden tahsil edilen avanta para, her ay 17 trilyon Türk Lirasıdır. İşte, devlet eliyle hazırlanmış bir raporda "özelleştirme" adı altında, nasıl birilerinin cebine para aktığını gayet net şekilde görüyoruz. 400 000 aboneye hizmet verecek olan, 4 milyon aboneye hizmet vermeye kalkarsa, elbette burada haksız bir kazanç ortaya çıkar ve hizmetin gidememesi söz konusu olur.

Değerli arkadaşlar, gelen telefon faturaları cep yakmaktadır; herkes bundan şikâyetçidir. İşte, temelinde de, Başbakanlık Teftiş Kurulunun hazırlamış olduğu rapordaki aksaklıklar vardır. Bundan dolayı, bizler, bu aksaklıkların giderilerek, bu tasarının çıkarılmasını arzu ediyoruz. Bunu, daha vakit geçirmeden... Çünkü, iktidara mensup olan bazı milletvekili arkadaşlar, konuşmalarında "eğer bu tasarıda birtakım aksaklıklar varsa, vakit geçmemiştir, tasarı yasalaşıncaya kadar bu aksaklıklar giderilebilir" diyor.

İşte, burada, bu uyarılarımızı yaparak, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Göksu.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına Sayın İmamoğlu?..

M. TURHAN İMAMOĞLU (Kocaeli) – Konuşmayacağım.

BAŞKAN – Konuşmuyorsunuz.

Sayın Uzunkaya?..

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Konuşmayacağım.

BAŞKAN – Konuşmuyorsunuz.

Sayın Al?.. Yok.

24 üncü maddeyle ilgili önerge de yoktur.

24 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 24 üncü madde kabul edilmiştir.

25 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 25. – 22.12.1941 tarihli ve 4157 sayılı Posta Telgraf ve Telefon İdaresinin Biriktirme ve Yardım Sandığı Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin (A) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

A) T.C. Posta Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü ve Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi’nin Sandığa iştirak eden, TC Emekli Sandığı veya İş Mevzuatına Tâbi çalışanlarından Nizamnamesine göre alınacak aidat.

BAŞKAN – 25 inci maddeyle ilgili gruplar adına söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına Sayın İmamoğlu?..

M. TURHAN İMAMOĞLU (Kocaeli) – Konuşmayacağım.

BAŞKAN – Konuşmuyorsunuz.

Sayın Uzunkaya?..

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Konuşmayacağım.

BAŞKAN – Konuşmuyorsunuz.

Sayın Erol Al?.. Yok.

Maddeyle ilgili önerge de yoktur.

25 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 25 inci madde kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 26. – 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununa, 10.6.1994 tarihli ve 4000 sayılı Kanunla eklenen değişik ek 18 inci madde, bu Kanun ile 406 sayılı Kanuna getirilen hükümler ile çelişmeyecek şekilde uygulanır ve ek 18 inci maddede geçen “Lisans” terimi, duruma göre, görev sözleşmesi, imtiyaz sözleşmesi ya da telekomünikasyon ruhsatı anlamına gelir. Ek 18 inci maddenin altıncı fıkrasında yer alan “sermaye şirketi” ibaresi, “işletmeci” olarak anlaşılır ve yedinci fıkrasında aranan “Türk Telekom’un önerisi”, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren aranmaz. Türk Telekom ve diğer işletmeciler ancak kendi abonelerine ilişkin rehber basımı hizmeti yürütebilirler.

BAŞKAN – 26 ncı maddeyle ilgili gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Şahısları adına Sayın İmamoğlu?..

M. TURHAN İMAMOĞLU (Kocaeli) – Vazgeçiyorum efendim.

BAŞKAN – Konuşmuyorsunuz.

Sayın Uzunkaya?..

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Vazgeçiyorum efendim.

BAŞKAN – Konuşmuyorsunuz.

Sayın Erol Al?.. Yok.

Maddeyle ilgili önerge de yoktur.

26 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. – Telsiz Genel Müdürlüğüne ait ekli (1) sayılı listede gösterilen kadrolar 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (1) sayılı cetvelin ilgili bölümünden çıkarılmıştır. Telekomünikasyon Kurumu için ekli (2) sayılı listede gösterilen kadrolar ihdas edilmiştir.

Bu Kanun ile Telsiz Kanununda yapılan yeni düzenlemeler ve verilen yetki doğrultusunda Bakanlar Kurulunca yapılacak düzenlemeler ile kadro ve görev unvanları değişmeyenler aynı unvanlı yeni kadrolara atanmış sayılırlar.

Kadro ve görev unvanı değişenler veya kaldırılanlar yeni bir kadroya atanıncaya kadar durumlarına uygun işlerde görevlendirilebilirler. Bunların atandıkları yeni kadrolarda alacakları aylık, ek gösterge, hertürlü zam ve tazminatların toplamı, eski kadrolarında almakta olduğu aylık, ek gösterge ile zam ve tazminatlardan az olduğu takdirde, bu durum giderilinceye kadar aradaki fark herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi olmaksızın tazminat olarak ödenir.

5.4.1983 tarihli ve 2813 Sayılı Telsiz Kanununda Ulaştırma Bakanlığı’na yapılan atıflar hizmet alanları itibariyle Bakanlık veya Kurum’a yapılmış sayılır.

BAŞKAN – Geçici 1 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Özkan Öksüz; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyle, Telsiz Genel Müdürlüğüne ait (1) sayılı cetvelle, merkez teşkilatına ait 296, taşra teşkilatına ait 131 olmak üzere, toplam 427 kadro iptal edilmektedir. Bunun yerine ise, Türk Telekomünikasyon Kurumu olarak, merkez teşkilatına 372, taşra teşkilatına 185 olmak üzere, toplam 557 kadro ihdas edilmiştir. Böylece, 130 kadro artışı sağlanmıştır; iptal ve ihdas edilen kadrolar ise, 1983 yılında yürürlüğe giren 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede değişiklik yapılarak sağlanmaktadır. 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülerek yasallaşmadığı için, söz konusu kanun hükmünde kararnameyle yeni kadroların ihdas edilmesi, bazı hukukçular tarafından, Anayasanın 91 inci maddesine aykırı bulunmuştur.

Değerli milletvekilleri, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede yapılacak değişiklikle, yeni ihdas edilen kadrolara atama yetkisi ve atanacak kişilere verilecek kadrolar Bakanlar Kurulu tarafından verilmektedir. Böylece, bunun yasalaşmasıyla, Telsiz Genel Müdürlüğünde unvanlı kadrolarda görevli olanlar, Bakanlar Kurulu tarafından, istenirse kendi kadrosuna uygun bir göreve atanabileceği gibi, başka bir göreve de atanabilmektedir. Bu durum, geçmişte birçok siyasî parti tarafından istismar edilmiştir. Örneğin, Millî Eğitim Bakanlığının, Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığına dönüştürülmesi, Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığının, Millî Eğitim Bakanlığına dönüşümü sırasında, gerek merkez ve gerekse taşra teşkilatlarında görevli olan genel müdür, genel müdür yardımcıları, daire başkanları, şube müdürleri, millî eğitim müdürlerinden bir kısmı, bu kanun hükmünde kararnameye dayanılarak, eşdeğer kadrolara atanmamışlardır. Böylece boşaltılan bu kadrolara, o zamanki bakanın mensup olduğu siyasî partiye yakın kişiler atanmıştır.

Bu olayları hatırlatmaktaki amacım, kadroları iptal edilen Telsiz Genel Müdürlüğünde görevli personelin, partizanca bir tutum izlenmeden, eski kadrolarına eşdeğer kadrolarda görevlendirmesinin yapılması ve kimsenin mağdur edilmemesidir.

Bu yasa tasarısıyla kurulacak olan Türk telekomünikasyon kurumu özerk bir yapıya kavuşturulacaktır. Kadroların dağıtımı ve yeni personel alımı noktasında, yönetim kurulu tam bir yetkiyle donatılmaktadır. Böylece, siyasal bir kadrolaşma için zemin hazırlanmış olacaktır.

Bu yasa tasarısıyla, Türk Telekoma, ara bağlantı yapma zorunluluğu; devlete, yatırım yapma zorunluluğu; özel sektöre ise para toplama görevi verilmektedir. Yani, bu yasayla, üç yıl sonra tamamen özelleştirilecek olan Telekomun altyapısı için, devlet yatırım yapmaya devam edecektir.

Yapılması planlanan üçüncü ve dördüncü GSM ihalesi, Türk Telekomdan özel sektöre geçişi hızlandırmış, başta eski Türk Telekom Müdürü olmak üzere birçok genel müdür yardımcısı, daire başkanı ve teknik müdür özel sektöre transfer olmuştur; bu durum, hiç de hoş olmayan bir durumdur.

Telsiz Genel Müdürlüğünün iptal edilen kadroları ile halen bu kurumda görevli bulunan bürokrat, idareci ve personelin tüm sosyal, maddî ve hukukî haklarının korunmasını, Türk Telekomünikasyon Kurumunun arpalık haline dönüştürülmemesini, kamu yararı gözetilerek şeffaf ve şaibelerden uzak bir özelleştirme yapılmasını temenni ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öksüz.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına, Sayın İmamoğlu?.. Yok.

Sayın Uzunkaya?..

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Konuşmayacağım.

BAŞKAN – Sayın Erol Al?.. Yok.

Maddeyle ilgili önerge yok.

Geçici 1 inci maddeyi ekindeki listelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 2 nci maddeyi okutuyorum:

Geçici Madde 2.- Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce, 5.4.1983 tarihli ve 2813 sayılı Telsiz Kanununun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinde geçen ve Bakanlar Kurulunca belirlenmiş bulunan sözleşmeli personel durumlarına uygun kadrolara sınav şartı aranmaksızın atanırlar. Sözleşmeli statüde çalışmış personelin bu süre içindeki hizmetleri, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesine göre öğrenim durumları itibariyle işe giriş derece ve kademelerinin üzerine her üç yılı için bir derece ve her bir yılı için bir kademe verilmek ve öğrenim durumları itibariyle emsallerini geçmemek üzere değerlendirilir.

BAŞKAN – Geçici 2 nci maddeyle ilgili olarak gruplar adına söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına, Sayın İmamoğlu?.. Yok.

Sayın Uzunkaya?..

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Konuşmuyorsunuz.

Sayın Al?.. Yok.

Maddeyle ilgili önerge de yoktur.

Geçici 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 3 üncü maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 3. – “Türk Telekomünikasyon A.Ş.” 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ekindeki “B- Kamu İktisadi Kuruluşları (KİK)” bölümünde yer alan kuruluşlar listesinden çıkarılmıştır.

BAŞKAN – Geçici 3 üncü maddeyle ilgili olarak gruplar adına söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına Sayın İmamoğlu?.. Yok.

Sayın Uzunkaya?..

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Konuşmuyorsunuz.

Sayın Al?.. Yok.

Maddeyle ilgili önerge yoktur.

Geçici 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Geçici 4 üncü maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 4. – Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Türk Telekom’da 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye tâbi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışmakta olanlardan isteyenler iş mevzuatına tâbi personel statüsüne geçirilir. İş mevzuatına tâbi personel statüsüne geçmek istemeyenlerin mevcut statü, sosyal ve özlük haklarıyla istihdamlarına devam olunur.

Bu kadro ve pozisyonlarda 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri çerçevesinde değişiklik yapılabilir. Kendi istekleri ile iş mevzuatına tâbi personel statüsüne geçenler ile emeklilik, istifa, ölüm ve benzeri sebeplerle boşalan kadro ve pozisyonlar hiçbir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır.

Bu kadro ve pozisyonlarda bulunanlar istekleri halinde 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 22 nci maddesi çerçevesinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilir. 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi uyarınca Özelleştirme İdaresi tarafından yapılması gereken ödemeler bu madde kapsamındaki personel bakımından Türk Telekom tarafından yapılır.

BAŞKAN – Geçici 4 üncü maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu.

Buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 309 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 4 üncü maddesi hakkında Grubum adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İlerleyen bu saatte vaktinizi de almak istemiyorum. Belki, konuşmasak da hızlıca maddeler geçse diyebiliriz; ama, bu sektörde çalışan 75 000 insanımızın belki de kaderi bu yasalarda gizlidir. Özellikle bu madde, Türk Telekomda 399 sayılı Kanun Hükmünde Karanameye tabi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışmakta olanlardan isteyenlerin, iş mevzuatına tabi personel statüsüne geçirilebileceğine dairdir. Şu anda, Türk Telekomda, sadece 399'a tabi değil, az da olsa 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi personel de bulunmaktadır. Madde, sadece 399'a tabi personele hitap ederken, 657 sayılı Yasaya tabi personel hakkında bir hüküm içermemektedir. Ayrıca, iş mevzuatına geçişte, geçmek isteyen personelin hangi şartlarda geçirileceği, geçtiği zaman da neyle karşılaşacağı da belli değildir.

Maddede, mevcut personelin istihdamına ve iş güvencesine dair hiçbir söz de yoktur. Halbuki, Türk Telekomda çalışan personel, deneyimli ve yetişmiş personeldir. En az çalışma süresi olan personel, 10 yıllıktır. Bu yetişmiş personeli Telekomda tutabilmek için iş güvencesi vermek zorundayız. Zira, şu anda mevcut olan Turkcell ve Telsim gibi özel şirketler ve yakın zamanda ihalesi yapılacak olan iki adet GMS hattını alacak olan özel şirketler, Telekomdaki yetişmiş personeli kendisine çekecektir. Geçmişte bunun örneği de görülmüştür.

Ayrıca, maddede, Türk Telekomda çalışan geçici işçilerle ilgili hiçbir hüküm yoktur. Halbuki, Türk Telekomda 26 000 geçici işçi bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, personele yönelik sosyal yardım ve diğer haklardaki adaletsizliğe son verilmelidir. Bu çerçevede, işçi, memur ayırımı yapılmadan, herkese günde bir öğün ücretsiz yemek verilmelidir. Giyim yardımı, herhangi bir istisna olmadan herkese yapılmalıdır. Türk Telekomda sözleşmeli olarak 49 000 personelin çalıştığı düşünüldüğünde, bu kadar personelin iş güvencesi ortadan kaldırılmamalıdır. Ayrıca, personelden, sigorta uyarınca istihdam edilmek isteyenler, 4046 sayılı Yasanın 22 nci maddesi uyarınca başka kuruluşlara nakledilerek, uzun süre zam almadan çalıştırılacaklardır. Ayrıca, hangi kuruluşlarda ve hangi illerde çalışacakları belli olmadığı gibi, sosyal haklar açısından da mağdur edileceklerdir. Tüm bu aksaklıkların gözden bir kez daha geçirilerek giderilmesi en kalbî temennimizdir.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakana bir suali buradan yönelterek sözlerimi bitirmek istiyorum. Turkcell ve Telsim, devlet binalarında hizmet vermekte, yüzde 90 hizmetlerini devlet binalarında yürütmektedirler. Acaba, Bakanlık olarak, bunlardan ayrıca kira bedeli alınmakta mıdır? Örneğin, Ulus'taki başmüdürlükte 3 üncü kat, B blokta hizmet veren Telsim ve Turkcellden, Bakanlık olarak, ne kadar kira alıyorsunuz; bunun da ayrıca cevabını almak istiyorum.

Yine, yansıtıcıların ne kadarı Telekom binalarındadır? Evet, yansıtıcılar da Telekom binalarında bulunmaktadır. Acaba, bunlardan da ayrıca ücret alıyor muyuz? Yoksa, özelleştirdiğimiz zaman, devlet binalarını kullanarak, devletin sırtından haksız kazanç mı ediniyorlar? Bunun da, Sayın Bakanım tarafından cevaplandırılmasını istiyorum.

Yine, 1994'te 30 milyar dolarken, bugün 10 milyar dolar gibi bir değer biçilen Telekoma, hangi kriterlere göre, hangi heyet bu fiyatı biçmekte? Zira, 1994'ten bu yana büyük yatırımlar yapılmıştır, donanımları genişletilmiştir. Örneğin, en son Türksat 2A uydusunun maliyeti 300 milyon dolardır. Bu kadar yatırım yapıldığı halde, Türk Telekomun değeri niçin düşmüştür; bu nasıl bir değerlendirmedir? Bunun da cevabını, Sayın Bakanım verirse -kamuoyu adına talep etmekteyim-teşekkür edeceğim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Zamanımız çok sınırlı Sayın Bakanım; isterseniz, yazılı olarak verin.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Hayhay...

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Kamer Genç konuşacaklar.

BAŞKAN – Konuşturacağız efendim. Merak buyurmayın Sayın Güven. İçtüzük neyi emrediyorsanız yapacağız.

Sayın milletvekilleri, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kürsüye geçeyim mi?..

BAŞKAN – Buyurun siz.. Konuşmanız için süre vermeden önce, oylama yapacağım; çünkü, çalışma süremizin sonuna geldik.

Sayın Genç'in konuşmasının sonuna kadar mı; yoksa...

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, bir hususu arz etmek istiyorum.

Beş grup başkanvekili olarak anlaştık, yasa bitinceye kadar... Zaten arkadaşlarımız, sağ olsunlar, gereken anlayışı muhalefet de gösteriyor. Eğer siz de tensip buyurursanız, yasa tasarısı bitinceye kadar sürenin uzatılmasını arz ediyoruz ve oylamanızı istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Efendim, katılıyor musunuz?

TURHAN GÜVEN (İçel) – Efendim, beş grup başkanvekilinden bahsetti; nasıl hayır diyelim; tabiî, kabul ettik.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Onlardan müsaade almadan, onlar adına konuşmam efendim.

BAŞKAN – Sayın Güven, sizin oyunuzun rengi benim için önemli.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Beş grubumuzun ittifakıyla, tasarının tamamının sonuçlanmasına kadar sürenin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... İttifakla kabul görmüştür.

Buyurun Sayın Genç.

DYP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu geçici madde, halihazır Telekomda çalışan personelin haklarının nasıl düzenleneceğine ilişkindir. Biliyorsunuz, şu anda, Telekomda 75 000 personel var; bunun 48 000'i sözleşmeli personel, 24 000'i işçi, -yanlış olabilir- 1 000 kadarı da 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi personel. Tabiî biliyorsunuz, şimdi, KİT'lerin büyük bir kısmı özelleştirme havası içinde ve burada çalışan birçok insanımız da huzursuz, acaba, biz ne olacağız diye. Sokağa mı bırakılacağız; bize yeni yerlerde iş mi verilecek... Hakikaten çok zor bir iş. Düşünebiliyor musunuz, insanlar, yıllarca bir kamu hizmetinde bulunmuşlar, çoluğu çocuğu okuyor, ona göre bir hayat standardı tutturmuş; ama, işte ne yapalım ki, 2000'li yıllarda bir özelleştirme furyasıdır geliyor ve bu insanlarımız, her an işini kaybetme korkusu içinde, işsiz kalma korkusu içinde ne yapacaklarını bilemez, âdeta, büyük bir ısdırap, büyük bir üzüntü içinde.

Şimdi bu maddeyle ve özelikle, bu 4046 sayılı Kanuna göre özelleştirmenin sonucunda özelleşecek kurumlarda çalışan memurların ve işçilerin... İşçiler konusunda, maalesef, bu 4046 sayılı Kanunda bir hüküm yok. Bir kurum eğer özelleşiyorsa orada çalışan işçiler, maalesef, açıkta kalıyor. Memurlar, Özelleştirme İdaresine geliyor ve Özelleştirme İdaresi bunları belirli idarelere gönderiyorlar; hangi devlet dairesinin nasıl bir kamu personeline ihtiyacı varsa oralara gönderiyorlar, oralara gidebiliyorlar; ama, işçiler, maalesef, açıkta kalıyor. Hakikaten, bu, çok acı verici bir şey. Bir insanın, hele bir aile reisi olan bir kişinin dayanma gücünü çok sıkıntıya sokan; yani, yaşamını sıkıntıya sokan, açlığa terk ettiren bir eylem. Bu eylem de, devletin, daha doğrusu kamunun bir tasarruf icrası sonucunda meydana gelen kötü bir sonuç.

Bu kanun tasarısında, 48 000 sözleşmeli personelin, yine isterlerse kendi statülerine devam edeceği konusunda bir hüküm var; ama, daha önce kabul ettiğimiz 13 üncü maddede bunların iş güvenliği sorunu da ortadan kalkıyor; tamamen, yönetim kurulunun yetkisine bırakılıyor.

Çok aceleyle bir kanun çıkarıyoruz. Tabiî, çok acele bir kanun çıkarırken, 75 000 aileyi ve bir aileyi 4-5 kişi kabul ederseniz, bir hayli de kalabalık bir nüfus, bu kadar geniş bir insan kitlesini işsiz bırakabilecek veyahut da onların hayatını, geleceğini ilgilendiren bir kanun çıkarırken, çok hassas davranmamız gerektiğine inanıyorum.

Şimdi, o, 48 000 işçiye diyoruz ki, isterlerse, kendi statüleri devam edebilir; ama, orada da iş güvenliği yok. Ayrıca da, bunlardan isteyenler, 4046 sayılı Özelleştirme Kanununun genel ilkeleri çerçevesinde, bazı kamu kuruluşlarına geçebilirler. Tabiî, bu kamu kuruluşlarına geçerken, mesela, adam belli bir ilde kendi düzenini kurmuş, çocuğu okula gidiyor, orada çalışması lazım; orada mı çalıştırılacak, yoksa, bakanlığın takdirine göre, bilmem Ankara'da çalışan bir kişi Hakkâri'ye mi gönderilecek veya o insan, kendisine empoze edilen yeni görev alanları sonucunda, mecburen, kendi çalıştığı işi de bırakmak zorunda mı bırakılacak? Tabiî, bunlar, burada düzenlenmemiş, bu tamamen idarenin takdirine bırakılmış.

Değerli milletvekilleri, biz istiyoruz ki, aslında bu 4046 sayılı Kanunda, yani, memur ve işçi ayrımı_ Bir kurum eğer özelleşiyorsa, oradaki işçi ve memura da, hiç olmazsa bir kamu kurumunda, kendilerine bir iş alanı sağlanmasıdır. Bence, bu hükümetin ve bu Meclisin getireceği acil sorunların başında bu geliyor. Yani, bir devlet kurumunu özelletiriyorsunuz, o özelleştirmede işçi statüsünde çalışan insanları açığa bırakıyorsunuz. Bu, bir defa, bir devlette kamu düzenini yok eden, sosyal güvenliği yok eden bir tasarruftur. Bu tasarrufa, bizim, Meclis olarak çare bulmamız lazım.

Tabiî, bir havadır, esiyor. İşte, özellikle, sermayeye, yatırım yapmak isteyen sermayeye belli bir çalışma olanağını sağlamak, onlara dikensiz gül bahçesi olanakları yaratarak çok güzel kazançlar sağlama konusunda çok büyük bir çaba var bu iktidarda. Bakalım, bunun sonucu ne olacak? Acaba, hakikaten, bu sermaye grupları, dikensiz gül bahçesinde sağlıklı bir kamu hizmetini verirler mi? Dün yaptığım bir konuşmada da belirttim. Özellikle, büyük miktarda, cazip miktarda kâr amacı olmayan hizmetlere, bu kanunla, daha önce çıkardığımız Tahkim Kanununda, özel kurumlara devredilecek elektrik üretim ve dağıtımında, maalesef, kamu hizmetinin gideceğine inanmıyorum; çünkü, özel teşebbüsün özünde var olan ve herkesçe, tabiî, kınanması da mümn olmayan bir amaç var; onların tek amacı, kazanç. Özel teşebbüs, bir sermaye yatırımı yapıyorsa, o sermayenin, ona, her halükârda kazanç getirmesi amacıyla hareket ediyor. Onun için, geri kalmış yörelere, dağlık yörelere, Anadolu'nun ücra köşelerine ne telefon ne de elektrik veya buna benzer kamu hizmetlerinin özel teşebbüs kanalıyla gitmesi mümkün değildir.

Bu kanunları, böyle bir havaya kapılmış, çıkarıyoruz; ama, ben inanıyorum ki, en kısa zamanda, yine bu salonda, biz bu kanunları çıkarırken yanlış yaptık, hep genel kurallar koyduk... Halbuki, genel kurallarla ülkenin tümünün yönlendirilmesi ve yönetilmesi mümkün değil. İstisnalar kaideyi bozmaz ve kaideleri güçlendirir. O bakımdan, getirilen bu kanun tasarısıyla, bana göre, hükümetin -bilmiyorum, tabiî, hükümet, konuşmamayı tercih ediyor- bu 75 000 personelin ne olacağını, burada, çıkıp da söylemesi lazım. Ben, şu anda, inanıyorum ki, Türkiye'nin her ilinde ve her ilçesinde, Telekomda çalışan 75 000 kişi "acaba, bu kanun çıktığı zaman biz ne yapacağız, ne olacağız" diye bizi dinliyorlar. Bu tasarının bu maddesi de bunlara, statülerine, böyle, çok kapalı, genel bir düzenleme getiriyor; ama, tabiî, ne Komisyonumuz ne hükümetimiz, bu konuda, bu insanları ferahlatacak, bunların yarınlarına güven duymalarını sağlayacak herhangi bir açıklamada bulunmuyor; tabiî, bu, o insanların var olan huzursuzluğunun devamına sebebiyet veriyor. Hükümet çıksın veyahut da Komisyon çıksın, burada çalışan 24 000 işçimizin statülerine bir garanti getirelim.

Değerli milletvekilleri, bugün, telekomünikasyon, ekonomik hayatın en kazançlı faaliyetidir; ekonomik değeri bu kadar büyük olan bir faaliyeti devletten devralan kişilere, buradaki istihdam koşullarını da belirtmemiz lazım; bunların içinde... 13 madde üzerinde konuşurken de söyledim, telekomünikasyonun yüzde 51'i devlette kalıyor, yüzde 49'unu özelleştiriyoruz; yüzde 49'unun yüzde 10'nunu Posta İdaresine veriyoruz, yüzde 5'ini, PTT çalışanlarına ve esnafa veriyoruz; böylelikle, devletin buradaki hissesi yüzde 65 seviyesinde kalıyor. O halde, devletin payının yüzde 65 olduğu bir kurumda, bundan önce çalışan kamu personelinin -işçi veya memur olsun- eski statülerini yine devam ettirelim. Bunu, niye, tekrar bazı yerlere dağıtalım. Özellikle, burada çalışan işçileri, statülerini tehlikeye sokan, ne olacağı belli olmayan, muğlak bir statüde bırakmamız, bana göre, bu Meclise de yakışmaz, bu hükümete de yakışmaz; ama, bunları söylemek bizim görevimiz; takdir sizindir. Yarın, bu insanların karşına gideceğiz, bunlara hesap vereceğiz.

Saygılar sunarım efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Grupları adına başka söz isteği yok.

Şahsı adına Sayın İmamoğlu?.. Yok.

Sayın Uzunkaya?.. Konuşmuyorsunuz.

Sayın Al?.. Konuşmuyorsunuz.

Geçici 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici madde 4 kabul edilmiştir.

Geçici madde 5'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 5. – Bu Kanunda öngörülen görev sözleşmesi bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş ay içinde hazırlanır. Söz konusu sözleşme imzalanıncaya kadar Türk Telekom herhangi bir değişiklik olmaksızın hizmetleri ve bütçesinde öngörülen yatırımları yürütmeye devam eder.

BAŞKAN – Geçici madde 5'le ilgili olarak grupları adına söz isteği yok.

Şahsı adına Sayın İmamoğlu?.. Yok.

Sayın Uzunkaya?.. Konuşmuyorsunuz.

Sayın Al?.. Konuşmuyorsunuz.

Geçici madde 5'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici madde 5 kabul edilmiştir.

Geçici madde 6'yı okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 6. – Telekomünikasyon Kurumunun ilk Kurul üyeleri aşağıdaki şekilde belirlenir.

Telekomünikasyon sektörünü temsil eden üye için Ulaştırma Bakanı üç aday gösterir. Diğer Kurul üyelerine ilişkin olarak 2813 sayılı Telsiz Kanununun bu Kanun ile değişik 8 inci maddesinde belirtilen ilgili kurumlar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç 30 gün içerisinde gerekli adayları gösterirler. Anılan süre içerisinde aday göstermemiş olan kurumların, aday gösterme haklarından ilk Kurul üyelerinin belirlenmesi açısından feragat etmiş oldukları kabul edilir ve gerekli atamalar Bakanlar Kurulu tarafından doğrudan yapılır. Kurul üyesi olarak atanacak şahısların 2813 sayılı Telsiz Kanununun 8 inci maddesinde belirtilen yeterlik şartlarını taşıması gerekmektedir. Bakanlar Kurulu, Kurul üyelerini bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç iki ay içinde atar. Kurumun faaliyete geçişine ilişkin olarak, Kurulun teşekkülünden itibaren üç ay içinde Resmî Gazetede bir duyuru yayımlanır. Kurul üyelerinin tümünün Bakanlar Kurulu tarafından atanıp, Telekomünikasyon Kurumunun faaliyete başladığının Resmî Gazetede ilan edildiği tarihe kadar Telsiz Genel Müdürlüğü 2813 sayılı Telsiz Kanunu çerçevesinde görev ve faaliyetlerini yerine getirmeye devam eder.

Ancak, ilk atanan Kurul üyelerinden kurayla belirlenecek iki üyenin görev süresi atanma tarihinden itibaren iki yıl, diğer iki üyenin görev süresi ise, atanma tarihinden itibaren dört yıldır.

BAŞKAN – Geçici madde 6'yla ilgili olarak gruplar adına söz istemi?.. Yok.

Şahısları adına Sayın Turhan İmamoğlu?.. Yok.

Sayın Masum Türker?.. Konuşmuyor.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Konuşmuyor.

Sayın Erol Al?.. Konuşmuyor.

Maddeyle ilgili bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/585) sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Telsiz Kanunu ve Posta Telgraf ve Telefon İdaresinin Biriktirme ve Yardım Sandığı Hakkında Kanun ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının geçici 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasının aşağıda belirtildiği şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emrehan Halıcı İsmail Köse Zeki Çakan

Konya Erzurum Bartın

Mustafa Zorlu Melek Denli Karaca

Isparta Çorum

Telekomünikasyon Kurulu başkanı ve üyeleri için Ulaştırma Bakanı ikişer aday gösterir. Kurul başkanı ve üyesi olarak atanacak şahısların 2813 sayılı Telsiz Kanununun 8 inci maddesinde belirtilen yeterlik şartlarını taşıması gerekmektedir. Bakanlar Kurulu, kurul başkanı ve üyelerini bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç iki ay içinde atar. Kurumun faaliyete geçişine ilişkin olarak, kurulun teşekkülünden itibaren üç ay içinde Resmî Gazetede bir duyuru yayımlanır. Kurul başkan ve üyelerinin tümünün Bakanlar Kurulu tarafından atanıp, Telekomünikasyon Kurulunun faaliyete başladığının Resmî Gazetede ilan edildiği tarihe kadar Telsiz Genel Müdürlüğü 2813 sayılı Telsiz Kanunu çerçevesinde görev ve faaliyetlerini yerine getirmeye devam eder.

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Sayın hükümet?

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergenizin gerekçesini mi okutalım?

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) – Gerekçeyi okutalım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Bu tasarıda telekomünikasyon sektörünün liberalizasyonu öngörülmekte ve sektör politika ve hedeflerinin belirlenmesi hususunda Ulaştırma Bakanlığına mükellefiyetler tahmil edilmektedir. Oluşum safhasında bulunan sektörün tabi olacağı usul ve esasların başlangıçta sağlıklı olarak tespiti sektörün geleceği için büyük önem arz etmekte, bu nedenle Telekomünikasyon Kurulu başkanı ve üyelerinin Ulaştırma Bakanının teklif edeceği adaylar arasından atanması, teklif edeceği adaylarla ilgili olarak Ulaştırma Bakanının önceden bir değerlendirmesi ve bu değerlendirmeye müstenit seçimi söz konusu olduğundan, aday sayısının iki olarak belirlenmesi uygun ve gerekli bulunmaktadır.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Geçici madde 6'yı, kabul edilen bu önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 7'yi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 7. – Bu Kanuna göre gereken düzenlemeler yapılıp yürürlüğe konuluncaya kadar mevcut mevzuatın bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

BAŞKAN – Geçici madde 7'yle ilgili olarak, gruplar adına söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına, Sayın Turhan İmamoğlu?.. Yok.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Konuşmuyorsunuz.

Sayın Erol Al?.. Konuşmuyorsunuz.

Önerge yok.

Geçici madde 7'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici madde 7 kabul edilmiştir.

Geçici madde 8'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 8. – Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce haczedilip, henüz satışı yapılmayan telefon ve diğer her türlü telekomünikasyon hizmetleri için aboneye bırakılan intifa hakları üzerindeki hacizler, ilgililerce bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde kaldırılmadığı takdirde sözleşmeleri feshedilerek sıradakilere tahsis olunur.

İcradaki satışlarını müteakip bunların bağlı oldukları santral sahasında boşalacak ilk devre ve numara alıcılarına tahsis edilir.

BAŞKAN – Geçici madde 8'le ilgili olarak, gruplar adına söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına, Sayın Turhan İmamoğlu?.. Yok.

Sayın Masum Türker?.. Konuşmuyorsunuz.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Konuşmuyorsunuz.

Sayın Erol Al?.. Konuşmuyorsunuz.

Önerge yok.

Geçici madde 8'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 27. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 27 nci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Bayburt Milletvekili Sayın Suat Pamukçu.

Buyurun Sayın Pamukçu. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum, iyi geceler diliyorum.

Gecenin bu saatinde, biliyorum, yoruldunuz; ne konuşacak diye merak edenler de olabilir; ancak, ben, iki günün çok kısa bir özetini hemen yapayım bir iki dakika içerisinde müsaade ederseniz.

İki günden beri görüştüğümüz bu kanunla ilgili olarak vermiş olduğumuz önergeler, maalesef, kabul görmedi. Bu önergeleri hazırlarken, biz, kanunun genel gerekçesini hep dikkate aldık; kanunun hükümleriyle, genel gerekçe arasındaki çelişkiyi ortaya koyduk. Genel gerekçede, telekomünikasyon sahasında politika belirleyici olarak devleti, düzenleyici bir kurum olarak Telekomünikasyon Kurumunu ve işletmeci olarak da özel sektör ve Türk Telekomu ifade ediyordu; ancak, kanunun maddelerine baktığınız zaman, her şey yeniden devletin elinde toplanmış gözüküyor. Bu durumu ortadan kaldırmak üzere vermiş olduğumuz önergeler, daha çok, açıklık, şeffaflık ve rekabete açık bir ortamın oluşmasına yönelikti; ama, maalesef, kabul görmedi.

Ayrıca, dün yaptığım konuşmalarda, hem gelişmiş ülkelerden hem de gelişmekte olan ülkelerdeki özelleştirmelerle ilgili birtakım örnekler vermiştim; bugün de, bu konuya kısaca değindim ve sonunda şunu da ifade ettim: Aslında, biz, özelleşmişiz; sadece, burada, istim arkadan gelsin misali, bunun formalitesini hazırlıyoruz; çünkü, vergi gelirlerinin yüzde 90'ını, özel şahıslara veya özel kurumlara götürüp teslim eden bir ülke, zaten, ülke olarak özelleşmiştir. Bizim yaptığımız, yani, burada, hükümetin yaptığı, bir tahsildarlıktır, başka bir şey ifade etmez dedik.

Şimdi, tabiî, özelleştirme konusunda, Avrupa Birliğine uyum yasası da, bir yerde, bu yasanın içerisinde geçiyor. Avrupa Birliğinde özelleştirmeyle ilgili hususlarda, Avrupa Birliği yasasının 85, 86 ve 90 ıncı maddeleri, malum, çok önemli; 85 ve 86 ncı maddeler, tekelleşmeyi önlemeye matuf maddelerdir; 90 ıncı maddede de, bir kural ile bir de istisna hükmü getirilmiştir. Kural hükmü, tekel görevi verilmiş hiçbir kuruluşun, piyasada serbest piyasa şartlarını ortadan kaldıracak faaliyette bulunamayacağını öngörmektedir. Yani, diyelim ki, siz, Türk Telekoma bir tekel görevi vermişsiniz...

Şu anda yeri gelmişken onu da söyleyeyim, Türkiye'de, özellikle GSM konusunda bu maddenin hilafına bir uygulama var. Şu anda, biliyorsunuz, Turkcell ve Telsim gibi iki kuruluşumuz GSM sözleşmesi yapmış ve faaliyet göstermekte; ancak, bu firmalardan birine gidiyorsunuz, diyelim ki, bir telefon markasını tercih edeceksiniz, biz, buna, sadece Telsim kartını uyarlayabiliriz diyorlar veya biz, sadece Turkcell kartını... Bu, Avrupa Birliği yasasının 90 ıncı maddesine aykırıdır; çünkü, verilen bir görev, serbest piyasa koşullarını ortadan kaldıracak bir şekilde kullanılmaktadır. Bu, yanlış bir uygulamadır; bu, kurallara aykırı bir uygulamadır.

İstisnaî durum da malumdur; diyelim ki, bir tekele posta dağıtıcılığı yaptıracaksınız; Bayburt'un ücra bir köyüne posta götürecek. Bunu, özel firmaya yaptırmanız mümkün değil; çünkü, kârlılığı yoktur. Avrupa Birliği yasası, bu konuda tekelleşmeye cevaz vermiştir. Zaten, genel uygulamalar da bu şekildedir.

Şimdi, sözümü tamamlarken tekrar ediyorum, her şeye rağmen, bu kanun tasarısının -öyle gözüküyor, buradan çıkacak- ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum.

Biliyorum, verdiğimiz önergeleri içeren yeni bir tasarıyla çok yakında geri geleceksiniz, bu kanun olmadı diyeceksiniz; bunu da biliyorum. İnşallah fazla sürmez diye temenni ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Pamukçu.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın Turhan İmamoğlu?.. Yok.

Sayın Uzunkaya?.. Konuşmuyorsunuz.

Sayın Al?.. Konuşmuyorsunuz.

Madde üzerinde önerge yok.

27 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 27 nci madde kabul edilmiştir.

28 inci maddeyi okutuyorum:

Madde 28.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 28 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA ( Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan özelleştirmeyle alakalı 309 sıra sayılı ve doğrudan 75 000 çalışanı; ama, genel anlamda da, tüm ülke insanını ilgilendiren yasa tasarısının 28 inci, son, yürütme maddesine gelmiş bulunuyoruz; bu vesileyle, bu madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum ve hepinizi de saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, bizim Karadenizli Temel'e demişler ki "yahu, önemli bir makamda seçim var." "Ben de adayım" demiş. "Ama, senin şartın tutmuyor" demişler; o da demiş ki "şart midur?" "Deli misin" demişler ona; demiş ki "yani, o göreve gelmek için deli olmak şart midur?"

Şimdi, merak ettiğim şey şu: Bu yasa tasarılarını görüşmek için gecenin 12'sinde, daha önce alınan kararları tadil edecek kadar acele etmek, bizim Temel'in dediği gibi, gerçekten şart mıdur?!. Niye bu kadar acele ettik, neydi problem?

Tabiî, Sayın Başbakan, Davos'a, koltuğunun altına bir dosya sıkıştırdı ve gitti. Merak ediyorum, bu dosya dışarıya mı gidecek, İstanbul'da, Ankara'da belli iş çevrelerine takdim edilen bir dosya mı olacak, gerçekten merak ediyoruz. Bu yasa tasarısı vesilesiyle önümüzdeki günleri de yakinen takip edeceğiz.

Demin, 17 nci madde üzerinde konuşurken arz ettim; değerli konuşmacı arkadaşlarımız, gerek DYP sözcüleri gerekse grubumuza mensup arkadaşlar müteaddit defalar ifade ettiler; bugüne kadar yapılan özelleştirmelerde ciddî sıkıntılar yaşandı. Bunlardan birisi, özelleştirmelerde yapılan yolsuzluklardır, usulsüzlüklerdir; hatta, düşmeye mecbur olan hükümetler hadisesidir.

İkincisi, özelleştirmenin karşı tarafı olan kurumlar -konuyla ilgili yetkili sayın bakanlardan ve özelleştirmeden sorumlu Sayın Devlet Bakanı Yüksel Yalova Beyin imzasıyla tarafıma gelen belgelerde de görülmektedir ki- umumiyetle, akitnameyi, şartnameyi yerine getirmemektedir -az önce Sayın Pamukçu'nun da, Sayın Mahmut Bey arkadaşımızın da söylediği budur- gerek işçilere dönük uygulamalarda gerekse işyerlerini çalıştırma açısından üzerlerine düşen sorumlulukları bihakkın ifa etmiş değillerdir. Zannediyorum, hükümet de bunlarla fazla uğraşmak istemiyor. Belki, etkili yapıları var, belki, hükümet çevrelerine farklı etkileri oluyor; ama, temenni ediyoruz, 75 000'den fazla çalışanı olan, yüzbinlerce insanın geçimini yakından ilgilendiren bu yasa tasarısı yeni mağdurlar ordusu meydana getirmesin; bunlara yönetim olarak gerçekten sahip çıkılsın. Özelleştirme, çok şeffaf, kamuoyuna çok açık ve net bir şekilde, ilk bu yasada yola çıkıldığındaki hedefleri gerçekleştirecek noktada devlete menfaat sağlayacak, ülke bütçesine katkı sağlayacak bir anlayışı bu yasa tasarısının çıkış amacında, özelleştirmesinde bihakkın uygulamaya çalışalım diye temenni ediyorum, niyaz ediyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarının, iki gündür, yoğun bir şekilde tartışılması neticesi, bugün, son maddesine gelinmiştir. Bizim, burada söylemeye çalıştıklarımız, özelleştirmeye, Telekomun özelleşmesine karşı çıkmak değil; usulsüzlüklere ve mağduriyetlere meydan verilmemesi sadedindedir. Arzu edilse, belki bir gün daha engellerdik. Dikkat buyurulursa, belki, zaman zaman söz alan arkadaşlarımızın söz almama, tekrar konuşma arzularını tatmin etmeme veya kürsüye çıkmama arzuları olmuştur. Hükümet, tasarıyı yasalaştırıyorsa, buyursun, bir an önce çıkarsınlar; amaçlarını, yanlış olmamak kaydıyla uygulamış olsunlar temennisindeyiz.

Yasanın, ülkemize, tüm insanlığa ve ülke ekonomisine hayırlar getirmesini Cenabı Hak'tan niyaz ediyor, Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Uzunkaya.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, Grubumuz adına konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ercan.

DYP GRUBU ADINA NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Türk telekomünikasyon sisteminin yeniden yapılandırılması ve özelleştirilmesine ilişkin bir hukukî altyapıyı oluşturacak çok önemli bir kanun tasarısının müzakerelerini tamamlamak üzereyiz. İnşallah, Genel Kurul bu tasarıyı, belki oybirliğine yakın bir kabulle kanunlaştıracak.

Bu tasarının görüşülmesinde, yer yer maddeler üzerinde Grubumuz adına konuşan değerli arkadaşlarımız katkı sağlamaya çalıştılar, yer yer eksikliklere işaret ettiler, düzeltilmesini istediler; kabul gördü görmedi; ama, yasa gerekli; bu yasa, ülke için gerekli, millet için gerekli.

Gönül isterdi ki -belki bunları tekrar tekrar ifade ediyoruz; ama- böylesine önemli bir kanun tasarısının, Türk ekonomisinin içinde bulunduğu darboğazı aşabilecek önemli bir kaynağı oluşturacak bir kanun tasarısı, 2000 yılında değil, bundan yıllarca önce, yani 1992'lerde, 1993'lerde bu Meclisin gündemine getirildiğinde, o günkü iktidarlar tarafından ele alınıp getirildiğinde, keşke, bugün, Doğru Yol Partisinin yaklaşımını, o tarihteki muhalefet partileri sergileyebilselerdi de, ülke yararına gördüğümüz, bugün hepimizin ittifak ettiğimiz bu tasarı, o gün kanunlaşabilseydi.

Değerli milletvekilleri, bunları niçin söylüyorum, niçin söylüyoruz? Bakınız, o gün, Doğru Yol Partisinin iktidar olduğu, Genel Başkanının Başbakan olduğu dönemde, Türkiye'nin kamu finansman ihtiyacını önemli ölçüde karşılayacak çok kolaycı yollarla, Türkiye'nin, içborçlanma yoluna başvurarak, zaman zaman para basarak, hiç de doğru olmayan yollara tevessül ederek, kolaycı yollara tevessül ederek; ama, Türkiye'yi bir ekonomik çıkmazın içine götürecek olan yollara tevessül ederek, Türkiye'yi bir içborç batağına ve faiz kıskacına sürüklediği hepimizin malumu.

O gün, bu maksatla, yani bu darboğazı aşmak maksadıyla getirilen bu kanun tasarısına, Genel Kurulda, anlamsız bir şekilde muhalefet edildiği gibi, bununla da yetinilmemiş, buradan geçen, kanunlaşan tasarı aleyhine ısrarlı bir yol takip edilerek, Anayasa Mahkemesine başvurulmuş, birtakım davalara tevessül edilmiş ve 3 defa Anayasa Mahkemesine gidilerek, kanun tasarısının iptali sağlanmıştı.

Bakınız, çok gariptir, bugün, bu tasarının altında imzası olan bir sayın bakanın, geçmişte, iptal davasının da altında imzası var. Bakınız, o iptal davasının dilekçe metninde, gerekçelerden biri çok dikkat çekici. Onu bilgilerinize arz etmek istiyorum.

Bakınız, bugünkü sayın üyenin, kabinenin bir değerli bakanının, o gün, iptalini istediği, kendi partisine mensup milletvekili arkadaşlarıyla birlikte, yetersayıda, Anayasa Mahkemesine verdikleri başvuru dilekçesinin iptal gerekçesinden biri şu: Diyor ki "Türk Milletinin bağımsızlığını korumakla görevli bir hükümetin, devletin ekonomik bağımsızlığını sağlamak üzere kurulmuş devlet tekellerini satmasının, Türkiye'yi, önce ekonomik, dolayısıyla siyasal açıdan bağımlılaştıracağı da ortadadır."

Arkadaşlar, geçmişe falan dönmek istemiyoruz; biz, ileriye bakmak istiyoruz; ama, bunları, burada, zabıtlara geçirmekte de yarar var. Bunları herkes bilsin; dün, kim neydi, nasıl düşünüyordu; olaylara yaklaşımı nasıldı, hangi gerekçeyleydi; devlet yararına mıydı, millet yararına mıydı; burada dilekçede ifade edildiği gibi, gerçekten, Türkiye'nin bağımsızlığı için miydi, ekonomik bağımsızlığı için miydi; eğer, öyle idiyse, bugün, 2000'in Türkiyesinde, 57 nci hükümetin sayın bakanının, çıkıp, bu kürsüden, bunu ifade etmesi lazım. Acaba, bugün, onun açısından, bir ekonomik bağımsızlık, ülkenin bağımsızlığı söz konusu mu? Dün ile bugün arasındaki bu önemli çelişkiyi, hükümet sözcüsünün veya ilgili bakanın burada gidermesi lazım veya o partiye mensup milletvekillerinin -bugün de bu Mecliste var değerli milletvekili arkadaşlarımız- izah etmeleri lazım.

Ha, bundan çok şey mi kaybetti Türkiye; kaybetmedi, kaybetti... Değerli arkadaşlar, tabiî ki çok şey kaybetti; millet kaybetti, kaybeden esnaf oldu, kaybeden memur oldu. Bakınız, memura yüzde 15 zam verebiliyorsunuz, yüzde 15!.. Neden veremiyorsunuz; var da mı vermiyoruz; öyle mi?! Yani, var da mı vermiyoruz?! Esnafa veremiyorsunuz; çiftçiye, sattığı ürünün bedelini peşin veremiyorsunuz; işte, veremiyorsunuz!.. Aslında, bütün bu sıkıntıların, toplumun bütün kesimlerinin sıkıntılarının ve şikâyetlerinin kaynağında, temelinde, geçmişteki sizin bu anlamsız direnişiniz ve yaklaşımınız yatıyor. (DSP sıralarından "ne alakası var" sesleri) Katlandı, katlandı, katlandı geldi ve bugün, 2000 yılı bütçesinde içborç faiz ödemeleri 21 katrilyonu buldu. Burada, bizim değerli sözcü arkadaşlarımız ifade ettiler; eğer, o tarihlerde, Telekom, yani, bugün geç de olsa satalım dediğiniz, bizden destek istediğiniz millet ve devlet yararına gördüğümüz bu tasarıya, Doğru Yol Partisi, her zaman olduğu gibi, olumlu katkısını yapacak, geçmişte yaptığı gibi, bunda da yapacak. Olumlu oy vereceğiz bu tasarıya; ama, 18,5 milyar dolar içborç olduğu 1994 döneminde, eğer, dünya pazarlarında 30 milyar dolar alıcısı olduğunu, o gün, -uluslararası kuruluşların raporlarında var bunlar- 12 milyon abonesi olan; o tarihlerde, abone başına da 2,5 milyon Türk Lirası hesabıyla yapılmış bu uluslararası firmalar ve danışman şirketler, 30 milyar dolar, yüzde 49'unu satsanız 15 milyar dolara yakın parayı, eğer, o gün, içborç gibi bir önemli kısır döngüyü aşmak noktasında, o kaynağı oraya aktarabilseydi Türkiye, bugün, içborç ve onun faiz kıskacı altında olmazdı. Bunları söylüyoruz. Yani, sizi eleştiri babında falan değil; yani, aynı şeyler yeniden yaşanmasın bu Genel Kurulda istiyoruz. Dün böyle yaklaştınız.

Bir sayın değerli arkadaşım, grup başkanvekilim, geçtiğimiz günlerde, bir önceki gün, burada, ifade etti; bizim düşündüklerimizi, hayal ettiklerimizi, yaptıklarımızı siz hayal edemezsiniz falan dedi. Benim başka bir şey anlatmama gerek yok Sayın Başkan. Yani, bizim, 1992'lerde, 1993'lerde ülkenin yararına gördüğümüz bir önemli konuyu gündeme getirdiğimiz zaman, siz, henüz daha ekonomik bağımsızlık vesaire noktasında geziniyordunuz. Onun ötesinde, neler söylüyordunuz dilekçenizde, daha da ileriye götürerek; hemen bunu ifade ederek sözlerimi tamamlayacağım: "Birinci Dünya Savaşı sonunda dayatılan Mondros Mütarekesi..." Bakınız, yani, biz PTT'nin T'sini satmak istiyoruz, özelleştirmek istiyoruz, bunun hukukî altyapısını oluşturmak için geliyoruz Genel Kurulun önüne, direnmenize rağmen kanunu çıkarıyoruz, Anayasa Mahkemesine götürüyorsunuz ve dilekçenizde bir paragraf açıyorsunuz, diyorsunuz ki: "Birinci Dünya Savaşı sonunda dayatılan Mondros Mütarekesiyle Osmanlı Devletin bütün haberleşme birimlerine el konması bile ancak dört yıllık bir savaş yenilgisinin sonunda, üstelik işgal kuvvetlerinin fiilî müsaderesiyle olmuşken, bu yetkiyi şimdiden yabancı şirketlere tanımak, devletin, kendi kararıyla, bile bile, ulusal bağımsızlığından ve güvenliğinden vazgeçmesi anlamına gelir."

Değerli arkadaşlar, bunlar size ait, sizin misyonunuza ait, sizin siyasî hareketinize ait! (DSP sıralarından gürültüler)

ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) – Ne alakası var?

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Eee, öyle.

Değerli arkadaşlar, Sayın Nami Çağan -ilk imza sahibi- ve mesai arkadaşları diyor dava dilekçesinde, Anayasa Mahkemesinde...

AYDIN TÜMEN (Ankara) – Kamer Beyin var mı Sayın Başkan?..

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Nami Çağan, 57 nci hükümetin Orman Bakanı bugün ve bugün görüştüğümüz ve inşallah kanunlaşacak olan ve ülke için gerekli olan bu tasarının altında da Sayın Nami Çağan ve arkadaşlarının imzası var.

AYDIN TÜMEN (Ankara) – Grubunuz adına konuşuyor; Kamer Beyi ikna ettiniz mi?..

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Bunları söyler misiniz...

AYDIN TÜMEN (Ankara) – Kamer Beyi ikna ettiniz mi?..

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Siz bunları buradan ifade edebilir misiniz, söyleyebilir misiniz...

Değerli milletvekilleri, geç de olsa, bu noktaya gelmiş olmanızı memnuniyetle karşılıyorum, geç de olsa.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen toparlayınız efendim.

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Son bir cümleyle tamamlıyorum.

Hadi biz memnuniyetle karşılıyoruz falan ama, bu milletin kaybolan yılları ne olacak?! Yani, bu milletin çektiği ıstırap, onların sırtına, dargelirlinin sırtına, vatandaşın sırtına yüklenen ağır faturaların sorumlusu kim olacak; onu soruyorum size. (DSP sıralarından gürültüler)

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) – Sağ ekonomik politikalar...

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Adres belli, herhalde, galiba, daha fazla ayrıntıya girmeme lüzum yok; sorumlu belli.

Değerli milletvekilleri, Doğru Yol Partisi, her zaman olduğu gibi, yapıcı, olumlu tavrını, bu kanun tasarısının oylamasında da açıkça ortaya koyacaktır. (DSP sıralarından "Kaç kişiyle" sesleri)

Bu tasarının hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum ve hepinizi...

Değerli arkadaşlar, siz benim Grubumun içinde bir değerli arkadaşımın bir farklı görüşüne dayanarak kendinizi aklayamazsınız. Bakınız, ben belgelerle konuşuyorum! (DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Ercan, lütfen Genel Kurula hitap edin efendim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NEVZAT ERCAN (Devamla) – Ben, Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili olarak olumlu oy vereceğimizi söylüyorum. (DSP sıralarından gürültüler)

Teşekkür ederim, hepinize saygılar sunarım. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın Turhan İmamoğlu?..

M. TURHAN İMAMOĞLU (Kocaeli) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Uzunkaya?..

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Konuşmuyorum.

BAŞKAN – Sayın Erol Al?..

EROL AL (İstanbul) – Konuşmuyorum.

BAŞKAN – Maddeyle ilgili önerge yok.

28 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 28 inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü oylanmadan önce, lehte ve aleyhte olmak üzere 1'er milletvekili arkadaşıma söz vereceğim.

Lehte olmak üzere, İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 3 dakika efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – 3 dakika değil Sayın Başkan, 5 dakika...

BAŞKAN – O takdir bana ait Sayın Genç... İnşallah buraya gelirseniz bir daha, 5 dakikayı verirsiniz.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Gelecek... Gelecek...

MASUM TÜRKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, burada, tarihî bir görev yaptığımızı, özellikle, muhalefet partileri adına son iki maddede yapılan konuşmalardan anlıyoruz; çünkü, altyapısı tamamlanmış, hiçbir zaman Türkiye'nin bağımsızlığını ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye sokmayacak bir altyapıyla donatılmış bir kanunun altına, kuşkusuz, herkes imza atar; çünkü, böyle bir kanunun altına imza atmamanın bir gerekçesi bulunamaz. Geçmişte reddedilen, biraz evvel tartışılmış olan kanun... Bir gün, tarihte bunu inceleyenler, bugün kabul ettiğimiz bu kanun ile o kanun tasarısı arasındaki farkı ve bu koşullardaki sağlanan olanakları gayet iyi göreceklerdir. Zaten, bir fark olmadığını söylemek, bu Meclisin, bu kadar süreç içinde sahip olduğu birikimi ve kişisel birikimini, hiçbir zaman bu kanunun içeriğine aktarmamış demektir ve bu hakkı teslim etmemiş olmak demektir.

Değerli arkadaşlar, burada, işçiler için sözler söylendi, 75 000 işçinin, bu kanunla haklarına herhangi bir halel gelmediği gibi, aldığımız kararlarla, dikkat edilirse, hiçbir işçiye tanınmayan iş güvencesiyle; yani, devletin, memuruna tanıdığı iş güvencesiyle bir özel şirkete transferine olanak vermiş bulunuyoruz. Bu iş güvencesiyle birlikte, yeni bir ücretlendirme sistemi içerisinde, yeni olanaklarla bu arkadaşlarımızın yaşayabileceğini ve maddelerin içerisinde böyle bir yapılandırmanın olduğunu, hepimiz, ciddî bir şekilde bilmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, burada yapılan özelleştirmede önemli olan yaklaşım şudur: Türkiye Cumhuriyetinin yetkisinde kalacak; ama, kullanılan imtiyaza belirli sermaye grupları ortak olacaktır. Eğer, bir gün, bunu eleştirenler, vakit ayırıp inceleselerdi, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda, özellikle Mustafa Kemal Atatürk'ün altını -çeşitli kanun gerekçelerinde- çizdiği, Sümerbanktan tutun, Halk Bankasının kuruluş kanununa kadar, devlete ait kuruluşların özelleştirilmesinin, devlet yönetiminin ve devlet kontrolünün nasıl olacağına dair konuları o tarihte vazettiğini görürlerdi. Biz, bugün, burada, değerli oylarımızla birlikte bunu kabul etmiş oluyoruz.

Bu kanunun, her şeyden evvel, ülkemize, milletimize, Türk Halkına refah getirebilecek, uğurlar getirebilecek ve bu ülkenin bekası için gecesini gündüzüne katan bu milletvekillerinin -iktidar ve muhalefet ayırmaksızın- alınterlerine gerekli hakkı verebilecek şekilde, bu saatten itibaren bürokrasinin de uygulaması dileğiyle olumlu oy vereceğimi belirtiyor, saygılarımı sunuyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türker.

Aleyhte olmak üzere, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar, DSP sıralarından alkışlar[!])

TURHAN GÜVEN (İçel) – İşte demokrasi!..

NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Bizim Grubumuzda, kişi, özgür...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Grup Başkanvekilimiz Sayın Nevzat Ercan, burada, biraz önce, Anayasa Mahkemesine bir müracaat dilekçesi okudu; ben o zaman SHP'de idim; o dilekçede benim imzam da var. Ancak... (MHP sıralarından alkışlar)

Hayır, hayır... Bunu, alkışlamanız değil... Aslında, o zaman, tabiî, biz, böyle bir müracaatta bulunduk; fakat, şimdi, ben, dilerim ki, zaman sizi haklı çıkarsın.

Şimdi, öyle bir çağdayız ki, uluslararası çok uluslu şirketlerin ve sermayenin Türkiye'de rahat kazanç sağlaması ve dikensiz gül bahçesinde hareket etmesi için bir ortam hazırlıyoruz. İnşallah... Siz, yani, 3 tane iktidar partisi bunun hararetli savunucususunuz. Ben, Tunceli gibi, kamu gücünü elinde bulunduran devletin dahi yeterli kamu hizmetini getirmediği bir ilin temsilcisiyim. İçinizde, Anadolu'da, Karadeniz'de, birçok yerde, böyle, dar ve çok mahrumiyet bölgesinden gelen milletvekili arkadaşlarımız göreceklerdir ki, kamu hizmeti niteliği bulunan, gerek elektrik gerek telefon gerek kanalizasyon gerek içmesuları ve kamu hizmeti niteliğinde; yani, yap-işlet-devret statüsüne tabi hizmetlerin -hani, özel hizmet alanına aldık ya- bu hizmetlerin o bölge insanlarına gitmeyeceğini göreceksiniz; ama, ne kadar bir süre içinde; çok kısa bir zaman içinde göreceksiniz; bu bir.

Dünya Ticaret Örgütüne devlet olarak bir söz vermişiz "Telekomun tekelini 2005 yılına kadar koruyacağız" demişiz. Bunu nereye çekiyorsunuz; 2003 yılına çekiyorsunuz. Böylece, bu tekeli iki yıl öne almakla, en azından 1 milyar dolar veya 2 milyar dolar civarında, devletimizin ve halkımızın zararı olacak; bu iki.

Tabiî, bir iktidar gelmişsiniz... İşte, çeşitli amblemleri olan partiler... Arı, işte... Neyse, fazla karıştırmayayım... (MHP, DSP ve ANAP sıralarından gülüşmeler) Kuş falan... Neyse; o kuş, arı, birbirine gelmiş. Şimdi, bunları birleştirmişsiniz, bir iktidar kurmuşsunuz. Bizim hiçbir kıskançlığımız yok.

Değerli milletvekilleri, size samimî söylüyorum; eğer başarılı olursanız, Türkiye başarılı olur; ama, başarısız olursanız, bundan üzüntü duyarız. Bizim istediğimiz bu. Bu kürsüyü, bunun için kullanıyoruz. Hiçbiriniz, bu konuda, hiçbir zaman... Yani, burada düşüncelerimiz bellidir; ama, inanmanızı istiyorum ki, memleketimizde geri kalmış...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, bu kadar cimri olmayın; 1 dakika daha verin.

BAŞKAN – Sayın Genç, oyunuzun rengini belli etmek üzere, 1 dakika daha veriyorum; buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Aslında 5 dakikadır; ama, neyse, siz, biraz cimrisiniz. (Gülüşmeler)

Değerli arkadaşlarımız, ben, bu getirilen özelleştirme kanunlarının, hakikaten, çok enine boyuna hükümlerle donatılması ve burada, kamu hizmeti niteliği bulunan hizmetleri, devlet yerine alan özel teşebbüslerin, bu hizmetin sağlayacağı kâr yanında, bu hizmetin verimli olması, ucuz olması, devamlı olması bakımından da, bunlara birtakım mükellefiyetler getirilmesi konusunda da, burada, çok sağlıklı düzenlemeler yapmamız gerektiğine inanıyorum; ama, burada, tabiî, getirilen kanunlarda bu nitelikleri de görmüyorum. Bu kanunda da, telekomünikasyon hizmetlerinin; ki, şu anda bile bizim bölgemizde birçok telefonlar çalışmıyor. Ben, dün, burada söyledim. Bir Ağrılı arkadaşımız, ben, hizmetlerin hepsini götürdüm...

BAŞKAN – Sayın Genç, süreniz doluyor; lehte mi aleyhte mi, onu söyleyin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Fakat, bana telefon ettiler, dediler ki, "bizim Ağrı'da da hizmetler yok."

Ben, bu yönüyle, sağlıklı hizmet gitmediğine inandığım için karşısındayım.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, yerimden, İçtüzüğün 60 ncı maddesi gereğince bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çakan.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkanım, kanun tasarısının görüşülmeye başlaması esnasından şu ana kadar, 5 siyasî grup başkanvekili ve milletvekillerimiz, gerçekten bir konsensüs içerisinde, bu kanunun kısa zamanda çıkmasına neden olmuşlardır.

Ben, Anavatan Partisi Grup Başkanvekili olarak, tüm siyasî parti grup başkanvekillerine ve milletvekillerimize teşekkür ediyorum; kanunun hayırlı olmasını diliyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çakan.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını alacağım: Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu 5 dakikalık süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, oy pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını; bu arada, vekâleten oy kullanacak Sayın Bakan varsa, hangi Bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını havi oy pusulasını, yine aynı süre içerisinde Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının yapılan açık oylamasının sonucunu ilan ediyorum:

Katılan üye : 245

Kabul : 222

Ret : 21

Çekimser : 1

Mükerrer : 1

Bu sonuca göre, tasarı yasalaşmıştır. Tasarıya, çalışmalarıyla katkı sunan değerli milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz.

Bu arada, Ulaştırma Bakanımız Sayın Enis Öksüz'ün de bir teşekkür konuşması olacak.

Buyurun Sayın Bakanım. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisimizin sekiz yıllık bir hazırlık dönemi sona ermiş ve gerçek bir reform kanunu çıkarılabilmiştir. Bu kanunun geciktirilmesi, gerçekten Telekomun değerini her gün düşürmekteydi. Bu bakımdan, ne kadar hızlı, ne kadar gayretli, dikkatli bir çalışma sarf edildiğini hep beraber yaşadık. Bu bakımdan da, değer düşmesiyle ilgili konuda, bundan sonra, çok daha olumlu nitelikte, yani, değerin düşmesini engelleyici nitelikte bir yola girmiş bulunmaktayız.

Bu kanunla, dünyanın tatbik ettiği ve gitmek istediği yerin mevzuatını da yakalamış oluyoruz.

Birçok milletvekili arkadaşımızın, mahrumiyet bölgeleriyle ilgili, kısa zaman için, haklı bazı endişeleri oldu; ancak, genel bütçeden buraya pay ayrılması suretiyle, mahrumiyet bölgelerine telefon ve diğer hizmetler götürülebilecektir. Ayrıca, bizim düşünce hanemizde, yine dünyada tatbik edilen "sigorta payı" adı verilen, özel ve resmî bütün şirketlerin iştiraklerini sağlayan bir tasarruf politikası ve uygulamaları vardır. Onu biliyoruz ve ondan da yararlanacağız.

Rekabetin olmadığı yerde, takdir edersiniz ki, kalite ve fiyat, arzu edilen istikamette gelişmiyor. Onun için, bizim, bugün, Telekom dahil, özel şirketlerimizden birtakım şikâyetler oluyorsa, bu, rekabet piyasası içerisine girilmemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Bu rekabet dünyasında, yeni -GSM dediğimiz- cep telefonları ihalesinin yapılmasından sonra, rekabetin şiddetlenmesi dolayısıyla fiyatlarda ciddî düşmeler beklenilebilecektir. Birçok indirimli fiyatlarla ilgili uygulamaların bu kanunda yer almadığını hepimiz biliyoruz; ancak, dünyadaki uygulama, rekabete dayalı daha ucuz telefon konuşturması yapabilmek üzere, özel sözleşmelerle, tespit edilmektedir. Milletvekillerimiz ve kamu kurumlarıyla ilgili konuda, Telekom, kendisine düşeni yapacaktır; ancak, takdir edersiniz ki, gerçek piyasa fiyatının teşekkül etmesi, arz ve talebin kesiştiği noktada fiyatın teşekkül etmesi, bu, rekabet şiddetlenmesi ve rekabet dünyası içerisinde oluşacaktır. Gerçek ekonomik fiyat da budur. Bu bakımdan, bu kanun bunu da temin edecektir.

Halihazırdaki faturalardaki fiyatlar, tabiî ki, haklı olarak milletimizi üzmektedir; ancak, yapılmış olan sözleşmelerin, bu konudaki sözleşmelerin müddeti nisan ayında gözden geçirilebilecektir. Telekom idaremiz gerekli hazırlıkları yapmıştır; şahsen, ben de yakından ilgileniyorum ve nisan ayında yapacağımız yeni sözleşmelerle, bizim, Telekoma girmiş olan fiyatlarla, faturalarla, çıkmış olanların aynı şekilde olacağını, sizlere şimdiden taahhüt edebiliriz.

Kilitlenmeyle ilgili konu, kanun maddesi olarak düzenlenmiştir. Böylece, hangi yatırımların ne zaman yapılacağı, olağanüstü haller, deprem, yangın, kaza veya başka türlü hareketler karşısında, kamu kurumlarının, kamuya mensup insanlarımızın haberleşmesinin engellenemeyeceği, en azından, engellenmesinin asgariye indirilebileceği sistem kurulabilir; bu, mevcuttur ve Telekomun gücü, bilgisi, buna yetecek durumdadır. Dolayısıyla, bunu da yapma imkânına, kanunla, bir görev olarak kavuşmuş bulunuyoruz.

Bundan sonraki hedefimiz, GSM adını verdiğimiz cep telefonları ihale şartnamesinin fevkalade düzgün, fevkalade takdir edilir şekilde hazırlanması olacaktır. Bugüne kadar bunu yapabilirdik; ancak, tasarının ne şekilde gerçekleşeceği, kanun ile sözleşme metni arasında bir uyumsuzluğun olabileceği konusu ve Meclisimizin bir süre tatile girmiş olması, bu konuda kırk günlük bir gecikmeyi de beraberinde getirdi; ancak, bunu, bir gecikme olarak, bir üzüntü olarak telakki etmemenizi hassaten rica ediyorum; ihale şartnamemize Yüce Meclisimizin iradesi olduğu gibi yansıyacaktır. Öyleyse, bir bakanlık veya bakan, huzurunuza keyfî bir ihale sözleşmesi getirmeyecektir; milletimizin huzuruna, apaçık, şeffaf ve Yüce Meclisimizin iradesini de içine alan bir sözleşme metni getirecektir ve böylece, kamu kurumlarımız, bakanlarımız, bakanlıklarımız, bürokrasimiz ve Yüce Meclisimiz de, birtakım, incitici yorumların tesirinden azamî ölçüde uzaklaştırılmış olacaktır. Bu bakımdan, bunu bir gecikme olarak değerlendirmek yanlış olur.

Bu kanunun çıkarılmasında alt ve üst komisyonlarımızda çok büyük gayret sarf eden değerli milletvekili arkadaşlarımıza ve Yüce Meclisimize, olağanüstü çalışma, katkı ve gayretleri için gerçekten teşekkürü bir borç biliyorum ve bu kanunun, milletimize, ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Yüce Meclisimize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizi tamamlamış bulunuyoruz.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 27 Ocak 2000 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati :00.58

V. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, özürlülere yönelik eğitime ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1026)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

Ülkemizde özürlü vatandaşlarımızın istihdamını kolaylaştırmak üzere;

1. Özürlü gruplarına göre sınıflandırılmış, meslek edindirmeye yönelik bir çalışma başlatmayı düşünür müsünüz?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 25.1.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/174

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığının 27.12.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1026-3141/7877 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın “Özürlülere yönelik eğitime ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Bakanlığımızca, özel eğitim gerektiren bireylere yetersizlik gruplarına göre sınıflandırılmış, meslek edindirmeye yönelik olarak sürdürülen çalışmalar, öncelikle bir mesleğin temel becerilerini öğretmek amacıyla “meslekî eğitim” boyutunda ele alınmakta, “meslekî rehberlik” hizmetleriyle de desteklenmektedir.

Özel eğitim gerektiren öğrencilerimiz, diğer akranları gibi temel ve akademik becerilerin geliştirilmesine yönelik genel ve zorunlu bir eğitimden geçirilmektedir. İlköğretim aşamasında eğitsel ve meslekî rehberlik çalışmaları ile bu öğrencilerimizin; ilgileri, yetenekleri ve özel gereksinimleri doğrultusunda alındıkları, eğitsel ve meslekî değerlendirme sonucunda; bir üst öğrenime, bir iş ya da meslekî eğitime yönlendirmeleri yapılmaktadır.

Bu öğrencilerimizin, eğitimlerini, normal akranları ile birlikte her tür ve kademedeki okul ve kurumlarda “kaynaştırma uygulamaları” çerçevesinde sürdürmeleri genel olarak benimsediğimiz bir anlayıştır. Kaynaştırma uygulamaları ve eğitimde fırsat eşitliği ilkesi doğrultusunda meslekî ve teknik ortaöğretim kurumlarına yönlendirme kararı alınan öğrencilerimiz bu okullara sınavsız olarak yerleştirilmektedir. Yetersizlik türlerine göe ayrı bir okul veya kurumda eğitim görmeleri gereken öğrencilerimizin meslekî ve iş eğitimleri ise özel eğitim okul ve kurumlarımızda sürdürülmektedir. Bu kapsamda;

Ortopedik yetersizliği olanlar için meslek liseleri açılmıştır. Öğrencilerin yetenek ve becerilerine göre değişik sanat dalları öğretilmektedir. Halen kız öğrenciler “dekoratif el sanatları”, erkek öğrenciler “ cilt ve serigrafi”, kız ve erkek öğrenciler “muhasebe” bölümlerine devam etmektedirler.

İşitme yetersizliği olanlar için açılmış bulunan 8 çok programlı meslek lisesinde, erkek öğrenciler “mobilya dekorasyon, metal işleri, makine ressamlığı, yapı ressamlığı, elektrik, sıhhî tesisat” bölümlerine devam etmektedirler.

Zihinsel yetersizliği olanlar için 26 iş eğitim merkezî ve 24 meslekî eğitim merkezî açılmıştır. Bu merkezlerde yörelerin özellikleri ve ekonomik potansiyelleri gözönüne alınarak değişik kurslar açılmaktadır. Ağaç işleri, ciltçilik, el sanatları, ev ekonomisi, poşet yapımı, terlik yapımı, kumaş-seramik boyama, iplik kataloğu yapımı, trikotaj, seracılık, galoş yapımı eğitimi verilen iş ve meslek gruplarından bazılarıdır.

Ayrıca, her yaz tatilinde özel eğitim okullarında yatılı ve parasız olarak zorunlu öğrenim çağı dışında kalmış, özel eğitim gerektiren genç ve yetişkinler için de meslek kursları açılmaktadır.

Diğer taraftan; özel eğitim gerektiren vatandaşlarımıza, iş hayatında geçerliliği olan görevlere hazırlayıcı özel meslek kursları düzenlenmekte ve bu kurslara katılanların, kursa devam ettikleri sürece 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununun çırak öğrencilere verdiği haklardan yararlanmaları sağlanmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

2. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, 1.1.1998’den sonra imzalanan imtiyaz sözleşmelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1029)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

13.12.1999

Veysel Candan

Konya

Enerji Bakanlığınca 1 Ocak 1998 tarihinden itibaren imzalanan İmtiyaz Sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar için tahkime gidilebilmesi amacıyla Meclis Adalet Komisyonunda görüşülen Danıştay ve İdarî Yargılama Usul Yasalarında tahkim değişikliğiyle ilgili kanunun tasarılarına önerge verilmek suretiyle değişiklik yapılmak istenmektedir.

Bu sebeble;

1. 1 Ocak 1998 tarihinden sonra imzalanan kaç imtiyaz sözleşmesi vardır? Bunların isimleri nelerdir?

2. Bu sözleşmelerle ilgili olarak yapılan yatırımların ayrı ayrı bedelleri ve firma isimleri nelerdir?

3. Neden böyle geçmişe yönelik bir uygulama talebinde bulunulmaktadır?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 25.1.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.15.0.APK.0.23.300/167/01443

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığının 27.12.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3346 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’ın tarafıma tevcih ettiği 7/1029-3153 esas no. lu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereği cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

ve Başbakan Yardımcısı

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’ın Yazılı Soru Önergesi

ve Cevapları (7/1029-3153 Esas No. lu)

Soru 1, 2 :

– 1 Ocak 1998 tarihinden sonra imzalanan kaç imtiyaz sözleşmesi vardır? Bunların isimleri nelerdir?

– Bu sözleşmelerle ilgili olarak yapılan yatırımların ayrı ayrı bedelleri ve firma isimleri nelerdir?

Cevap 1,2 :

İmtiyaz sözleşmeleri 1 Ocak 1998’den sonra imzalanan Yap-İşlet-Devret modeli kapsamında 6 termik santral projesi bulunmaktadır. Bu projelerin isimleri, işin verildiği firmalar, yatırım tutarları ve sözleşme tarihleri ekte verilmiştir. Bu projelerden hiçbiri henüz yatırım safhasına geçmemiştir.

Soru 3:

Neden böyle geçmişe yönelik bir uygulama talebinde bulunulmaktadır?

Cevap 3 :

İmtiyaz sözleşmeleri son iki yıl içinde imzalanarak yürürlük kazanan projeler Danıştay incelemesinden geçmiştir. Danıştay bugüne kadar tahkim şartını sözleşme kapsamlarına almayı kabul etmemiştir.

13 Ağustos 1999 tarihinde TBMM’ce gerçekleştirilen “ Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına ilişkin Kanun teklifi” kapsamında Anayasanın 125 inci maddesi değişikliği madde gerekçesinde “Tahkim şartının kabulü ile yabancı sermaye teknoloji akışı sağlanabilir” görüşü yer almaktadır. Tahkim şartının kabulü ile amaçlanan bu husus, Yap-İşlet-Devret modeli kapsamında ele alınmış olan tüm projeler için geçerlidir. Yukarıda açıklandığı üzere, Temmuz 1998’den beri imtiyaz sözleşmeleri imzalanmış olan 6 termik santral projesinin henüz yatırım finansmanları temin edilerek inşaatlarına başlanmış değildir. Bu nedenle, bu projelere tahkim şartının uygulanmasının geçmişe dönük bir uygulama olarak nitelenmemesi gerekir. Ancak, sözleşmeleri daha önce imtiyaz hukukuna göre düzenlendiğinden, son Anayasa değişiklikerinden, özellikle dış yatırım finansmanı temini için bu projelerin de yararlanabilmesi için 4493 sayılı Yasa kapsamına alınmamış olan bu nitelikteki projelere tahkim şartının uygulanabilmesini teminen ek bir yasal düzenleme yapılması gerekli görülmektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SAYFA 445 FİLME

ALINACAK!

1 Ocak 1998 tarihinden sonra imzalanan imtiyaz sözleşmeleri ve ilgili firma isimleri aşağıdadır.

• 3 No. lu Görev Bölgesi (Tekirdağ-Kırklareli-Edirne)’de TEKAŞ Elektrik Dağıtımve Ticaret A.Ş.

• 4 No. lu Görev Bölgesi (Bursa-Yalova)’da BURYAL Bursa Yalova Enerji Dağıtım A.Ş.

• 7 No. lu Görev Bölgesi (Aydın-Denizli-Muğla)’da AYDEM Güneybatı Anadolu Enerji Sanayi ve Ticaret A.Ş.

• 11 No. lu Görev Bölgesi (Kocaeli-Gebze)’de CEDAŞ, Ceylan Elektrik Üretim İletim Dağıtım Sanayi ve Ticaret A.Ş.

• 12 No. lu Görev Bölgesi (Sakarya-Bolu)’da SBD Sakarya Bolu Elektrik Dağıtım A.Ş.

• 13 No. lu Görev Bölgesi (Ankara-Kırıkkale)’de AKEDA, Ankara Kırıkkale Elektrik Dağıtım A.Ş.

• 17 No. lu Görev Bölgesi (Samsun-Ordu-Sinop)’da PARKUR Elektrik Dağıtım ve Ticaret A.Ş.

• 18 No. lu Görev Bölgesi (Kırşehir-Nevşehir-Niğde-Aksaray)’da ANDAŞ Anadolu Elektrik Dağıtım ve Ticaret A.Ş.

• 19 No. lu Görev Bölgesi (Yozgat-Sivas-Tokat)’da KIZILIRMAK Elektrik Dağıtım ve Ticaret A.Ş.

• 20 No. lu Görev Bölgesi (Trabzon-Rize-Artvin-Gümüşhane-Giresun)’da ZİGANA Elektrik Dağıtım Sanayi ve Ticaret A.Ş.

• 22 No. lu Görev Bölgesi (Elazığ-Malatya-Tunceli-Bingöl)’de GAP Elektrik Dağıtım Sanayi ve Ticaret A.Ş.

• 23 No. lu Görev Bölgesi (Kahramanmaraş-Adıyaman)’da AKEDAŞ, Adıyaman Kahramanmaraş Elektrik Dağıtım Ticaret A.Ş.

• 25 No. lu Görev Bölgesi (Şanlıurfa)’da ŞUREDAŞ Elektrik Dağıtım Ticaret ve Sanayi A.Ş.

• 28 No. lu Görev Bölgesi (Zonguldak-Çankırı- Bartın-Karabük)’de BATI KARADENİZ Elektrik Dağıtım ve Ticaret A.Ş.

• 29 No. lu Görev Bölgesi (İstanbul İli Trakya yakası)’nda İSEDAŞ İstanbul Elektrik Dağıtım Sanayi ve Ticaret A.Ş.

Dağıtım hizmeti ile görevlendirilecek olan firmaların 30 yıl boyunca yapmayı taahhüt ettikleri iyileştirme ve idame yatırımları tutarı aşağıdadır.

İşletme hakkı devri uygun görülen 20 bölge için firmalarca 30 yıllık toplam olarak 485 197 964 US $ işletme yatırımı öngörülmektedir. Bu yatırım bedelleri firmaların teklif fiyatları içerisinde yeralmakta olup firmalarca ayrıca tarifelere yansıtılmayacaktır.

 

 

 

 

 

SAYFA 447 FİLME

ALINACAK!

3. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, TEDAŞ ihalelerine ve ihalelere katılan firmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1032)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Lütfi Yalman

Konya

1. Bursa’da gerçekleştirilen bir toplantıya Elektrik Müteahitleri Derneği Başkanı ve yetkililerinin, Tedaş Genel Müdür Vekili Osman Nuri Aydın ve Genel Müdür Yardımcısı Hamit Özkan’ın katıldığı, bu toplantıda % 50’lere varan kısımlarla ihale edilen işleri yürütecek firmaların isteği üzerine kırım miktarlarının % 20’ye çekildiği ve yeni anlaşmalarla müteahitler lehine düzenlemeler yapıldığı iddiaları doğru mudur?

2. İhale edilen işlerin sözleşmelerini değiştirerek ya da müteahit lehine olabilecek düzenlemeler yaparak idareyi zarara uğratma kararının gerekçeleri nelerdir? İhale kırım oranları niçin % 20’ye geri çekilmiştir? Müteahit lehine iyileştirmeler neden yapılmıştır?

3. İhalesi iptal edilen bazı firmaların sözleşmeleri yeniletilerek iptalden vazgeçildiği ve yeniden işe başladıkları doğru mudur? Firmaların ihalelerini iptal uygulamasına başlangıçta niçin gidilmişti? Şimdi bu uygulamadan neden vazgeçilmektedir? Bu uygulamaya tabî tutulan firmalar hangi firmalardır?

4. İhalelerde % 30’un üzerinde kırım yaparak iş alan firmalar hangi firmalardır? Aldıkları işleri gerçekleştirme durumları nedir? Bu firmalara idarece tanınan kolaylıklar nelerdir? Bu kolaylıkların gösterilme sebepleri nelerdir?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 25.1.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.15.0.APK.0.23.300/164/01440

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığının 27.12.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3346 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın tarafıma tevcih ettiği 7/1032-3158 esas no. lu yazılı soru önergesi TBMM İç Tüzüğünün 99 uncu maddesi gereği cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

ve Başbakan Yardımcısı

Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın Yazılı Soru Önergesi

ve Cevabı (7/1032-3158)

Soru 1 :

Bursa’da gerçekleştirilen bir toplantıya Elektrik Müteahitleri Derneği Başkanı ve yetkililerinin, Tedaş Genel Müdür Vekili Osman Nuri Aydın ve Genel Müdür Yardımcısı Hamit Özkan’ın katıldığı, bu toplantıda % 50’lere varan kısımlarla ihale edilen işleri yürütecek firmaların isteği üzerine kırım miktarlarının % 20’ye çekildiği ve yeni anlaşmalarla müteahitler lehine düzenlemeler yapıldığı iddiaları doğru mudur?

Cevap 1 :

Bursa’da böyle bir toplantı olmadığı gibi konuyla ilgili olarak hiçbir yerde hiçbir toplantı yapılmamıştır.

Soru 2 :

İhale edilen işlerin sözleşmelerini değiştirerek ya da müteahit lehine olabilecek düzenlemeler yaparak idareyi zarara uğratma kararının gerekçeleri nelerdir? İhale kırım oranları niçin % 20’ye geri çekilmiştir? Müteahit lehine iyileştirmeler neden yapılmıştır?

Cevap 2 :

Müteahitler lehine sözleşmelerde hiçbir değişiklik yapılmamıştır. Ayrıca ihalelerin tenzilatı % 20’ye çekilmemiştir. Aynı tenzilat ve aynı sözleşmelerle işlere devam edilmektedir.

Soru 3 :

İhalesi iptal edilen bazı firmaların sözleşmeleri yeniletilerek iptalden vazgeçildiği ve yeniden işe başladıkları doğru mudur? Firmaların ihalelerini iptal uygulamasına başlangıçta niçin gidilmişti? Şimdi bu uygulamadan neden vazgeçilmektedir? Bu uygulamaya tabî tutulan firmalar hangi firmalardır?

Cevap 3 :

İşlerini yapamayan firmaların işleri fesh edilmiştir. Ancak hiçbirinin fesih kararından dönülmemiştir.

Soru 4 :

İhalelerde % 30’un üzerinde kırım yaparak iş alan firmalar hangi firmalardır? Aldıkları işleri gerçekleştirme durumları nedir? Bu firmalara idarece tanınan kolaylıklar nelerdir? Bu kolaylıkların gösterilme sebepleri nelerdir?

Cevap 4 :

% 30’un üzerinde kırım yaparak iş alan firma sayısı, Genel Müdürlüğümüz Dapt Dairesi Başkanlığınca takip edilen işler bazında 78 adettir. Bunlardan 5 adet firmanın işlerini yapmadığından işleri fesih edilmiş 20 adet firma işlerini bitirmiş 53 adet firma ise sözleşmelerine göre işlerine devam etmektedirler. Gerek geçici kabulleri yapılmış gerekse de işlerine devam eden firmalara kurumumuzca herhangi bir kolaylık sağlanmamıştır.

Sözleşme hükümlerine göre işlerimiz devam etmektedir.

%30 tenzilatın üzerindeki tenzilatlarla devam eden işlerle ilgili 31.12.1999 tarih itibarı ile gerçekleşme oranları ilişikteki tabloda gösterilmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

SAYFA 452 FİLME ALINCAK!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SAYFA 453 FİLME ALINACAK!

4. – İstanbul Milletvekili Perihan Yılmaz’ın, Koç Üniversitesinin fakülte,bölüm ve öğrenci sayısına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1075)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

23.12.1999

Perihan Yılmaz

İstanbul

Sorular :

1. Koç Üniversitesi’nin toplam kaç öğrencisi vardır? Fakülte ve bölümler bazında dağılımı nasıldır? Her yıl kaç öğrenci alınmaktadır?

2. Sınav kazanamayan öğrencilerimizin üniversite okumak için yurt dışına gittiği hepimizin malumudur. Buna göre Koç Üniversitesi bir yılda ülkemize ne kadar döviz tasarrufu yapacaktır?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 25.1.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.05.00-03/176

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığının 3.1.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1074-3283/8260 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Perihan Yılmaz’ın “Koç Üniversitesinin fakülte,bölüm ve öğrenci sayısına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Koç Üniversitesinde 1999-2000 ders yılında 1107 öğrenci öğrenim görmektedir.

Öğrencilerin bölümler bazında dağılımı şöyledir :

İktisadî ve İdarî Bilimler : İşletme-Ekonomi-Uluslararası İlişkiler : 692

Fen-İnsanî Bilimler ve Edebiyat : Fizik-Kimya-Matematik

Tarih-Psikoloji-Sosyoloji : 259

İşletme Enstitüsü : İşletme Yüksek Lisans (MBA)

Yönetici İşletme Yüksek Lisans (EMBA) : 136

Sağlık Yüksek Okulu : 20

Koç Üniversitesine 1999-2000 ders yılında 220 öğrenci alınmış olup, 2000-2001 ders yılında 510 öğrenci alınacaktır.

2. Koç Üniversitesinde 1999-2000 ders yılında 971 lisans 136 da yüksek lisans öğrencisi öğrenim görmektedir.

Yurt dışında bir lisans öğrencisinin yıllık maliyeti yaklaşık 30 bin, yüksek lisans öğrencisinin ise 50 bin Dolar civarında olduğu gözönüne alındığında, Koç Üniversitesinin ülkemize sağladığı yıllık tasarruf 36 milyon Dolara yakındır.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

5. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bingöl İline yapılan sağlık yatırımlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1095)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sağlık Bakanı tarafından yazılı cevaplandırılmak üzere aşağıdaki sorularımı arz ederim.

26.12.1999

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular :

Bingöl İli Sağlık Yatırımları ile ilgili olarak;

1. Toplam proje sayısı, tutarı, önceki yıllar harcaması, 2000 yılı ödenekleri nedir?

2. Bingöl-Genç Devlet Hastanesi, Göğüs Hastalıkları Hastanesi, Bingöl-Karlıova Devlet Hastanesi Projeleri hangi aşamadadır, bu projeler ne zaman bitecektir?

T.C.

Sağlık Bakanlığı 26.1.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B100APK0000000/92

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :3.1.2000 tarih ve A.01.010.GNS.0.10.00.02.-7/1095-3335 sayılı yazıları.

Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır tarafından, Bingöl İli yatırımları ile alakalı olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Arz ederim.

Doç. Dr. Osman Durmuş

Sağlık Bakanı

Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın Bingöl İli Sağlık Yatırımları

ile İlgili Taleplerine İlişkin Soru Önergesinin Cevabıdır

Sorular :

Bingöl İli Sağlık Yatırımları ile ilgili olarak;

1. Toplam proje sayısı, tutarı, önceki yıllar harcaması, 2000 yılı ödenekleri nedir?

2. Bingöl-Genç Devlet Hastanesi, Göğüs Hastalıkları Hastanesi, Bingöl-Karlıova Devlet Hastanesi Projeleri hangi aşamadadır, bu projeler ne zaman bitecektir?

Cevaplar :

1. Bingöl İli ile ilgili sağlık yatırımları olarak 3’ü hastane, 9’u sağlık ocağı ve biri de sağlık evi olmak üzere toplam 13 proje bulunmaktadır.

Söz konusu projelerin tutarı, 1 trilyon 388 milyar 500 milyon liradır.

2. Bingöl-Genç Devlet Hastanesi 2000 yılında bitirilmesi planlanan yatırımlardan olup yılı ödeneği 50 milyar liradır.

Bingöl-Göğüs Hastalıkları Hastanesi; 2001 yılında bitirilmesi planlanan yatırımlardan olup, yılı ödeneği 25 milyar liradır.

Bingöl-Karlıova Devlet Hastanesinin ise; arsa hukukî bilgilerinin henüz tamamlanmış olması dolayısıyla ihalesi yapılamamıştır.

Adı geçen projenin yılı ödeneği 3418 Sayılı Yasa gelirlerinden 5 milyardır.

6. – Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Adana-İmamoğlu Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1113)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından yazılı cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

27.12.1999

Yakup Budak

Adana

İmamoğlu İlçemiz Adana’ya elli kilometre uzaklıkta otuz bin nüfuslu bir ilçemizdir. İlçemizde Devlet Hastanesi bulunmaması vatandaşlarımıza büyük sıkıntılar vermektedir. Acil durumlarda bu sıkıntılar daha da artmaktadır.

1. İmamoğlu Devlet Hastanesi inşaatının ne zaman bitirilmesi planlanmaktadır?

2. İmamoğlu Devlet Hastanesi inşaatı için 2000 malî yılı bütçesinden ne kadar ödenek ayrılması düşünülmektedir?

T.C.

Sağlık Bakanlığı 26.1.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B100APK0000000/69

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :11.1.2000 tarih ve A.010.GNS.0.10.00.02.-7/1113-3400 sayılı yazıları.

Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak tarafından, Adana-İmamoğlu İlçesi Devlet Hastanesi inşaatı ile alakalı olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Arz ederim.

Doç. Dr. Osman Durmuş

Sağlık Bakanı

Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak’ın “İmamoğlu

Devlet Hastanesi”ne İlişkin Önergesinin Cevabıdır

Sorular :

1. İmamoğlu Devlet Hastanesi inşaatının ne zaman bitirilmesi planlanmaktadır?

2. İmamoğlu Devlet Hastanesi inşaatı için 2000 malî yılı bütçesinden ne kadar ödenek ayrılması düşünülmektedir?

Cevaplar :

1. İmamoğlu Devlet Hastanesi inşaatının fizikî gerçekleşmesi % 20 seviyesinde olup, 2001 yılında bitirilmesi planlanan yatırımlar içerisinde yer almaktadır.

2. 2000 yılı yatırım ödeneği olarak adı geçen hastaneye 40 milyar ödenek ayrılmıştır.

7. – Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Adana-Yumurtalık Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1114)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından yazılı cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

27.12.1999

Yakup Budak

Adana

Yumurtalık İlçemiz Adana’ya seksen kilometre uzaklıkta denize kıyısı olan bir ilçemizdir. Özellikle yaz mevsimlerinde turizm nedeniyle ilçemizin nüfusu iki üç kat artmaktadır. İlçemizde devlet hastanesi bulunmaması vatandaşlarımıza büyük sıkıntılar vermektedir. Turizm açısından da olumsuz bir durum arz etmektedir.

1. Yumurtalık Devlet Hastanesi inşaatının ne zaman bitirilmesi planlanmaktadır?

2. Yumurtalık Devlet Hastanesi inşaatı için 2000 malî yılı bütçesinden ne kadar ödenek ayrılması düşünülmektedir?

T.C.

Sağlık Bakanlığı 26.1.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B100APK0000000/71

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :11.1.2000 tarih ve A.010.GNS.0.10.00.02.-7/1114-3401 sayılı yazıları.

Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak tarafından, Adana-Yumurtalık İlçesi Devlet Hastanesi inşaatı ile alakalı olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Arz ederim.

Doç. Dr. Osman Durmuş

Sağlık Bakanı

Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak’ın “Yumurtalık Devlet Hastanesi”ne

İlişkin Önergesinin Cevabıdır

Sorular :

1. Yumurtalık Devlet Hastanesi inşaatının ne zaman bitirilmesi planlanmaktadır?

2. Yumurtalık Devlet Hastanesi inşaatı için 2000 malî yılı bütçesinden ne kadar ödenek ayrılması düşünülmektedir?

Cevaplar :

1.Yumurtalık Devlet Hastanesi inşaatının fizikî gerçekleşmesi % 20 seviyesinde olup, 2001 yılında bitirilmesi planlanan yatırımlar içerisinde yer almaktadır.

2. 2000 yılı yatırım ödeneği olarak adı geçen hastaneye 25 milyar ödenek ayrılmıştır.

8. – Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Pozantı Trafik Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1115)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından yazılı cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

27.12.1999

Yakup Budak

Adana

Pozantı İlçemiz E-5 karayolu üzerinde bir çok ilimizin geçiş güzergâhında bulunan ilçemizdir. Bulunduğu konum itibariyle pek çok trafik kazası olan ilçemizde acil durumlarda müdahale edecek bir hastane bulunmamaktadır. Bu durum vatandaşlarımız için büyük sıkıntılara sebep olmaktadır.

1. Pozantı Trafik Devlet Hastanesi inşaatının ne zaman bitirilmesi planlanmaktadır?

2. Pozantı Trafik Devlet Hastanesi inşaatının bitirilmesi için ne kadar ödenek ayrılması düşünülmektedir?

T.C.

Sağlık Bakanlığı 26.1.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B100APK0000000/70

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :11.1.2000 tarih ve A.010.GNS.0.10.00.02.-7/1115-3402 sayılı yazıları.

Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak tarafından, Adana-Pozantı İlçesi Devlet Hastanesi inşaatı ile alakalı olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Arz ederim.

Doç. Dr. Osman Durmuş

Sağlık Bakanı

Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak’ın “Pozantı Trafik Devlet Hastanesi ”ne

İlişkin Önergesinin Cevabıdır

Sorular :

1. Pozantı Trafik Devlet Hastanesi inşaatının ne zaman bitirilmesi planlanmaktadır?

2. Pozantı Trafik Devlet Hastanesi inşaatının bitirilmesi için ne kadar ödenek ayrılması düşünülmektedir?

Cevaplar :

1. Pozantı Trafik Devlet Hastanesi inşaatının; fizikî gerçekleşmesi % 50 seviyesinde olup 2000 yılında bitirilmesi planlanan yatırımlar içerisinde yer almaktadır.

2. 2000 yılı yatırım ödeneği olarak adı geçen hastaneye 45 milyar ödenek ayrılmıştır.

9. – Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Adana-Karataş Abdullah Tekin Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1116)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından yazılı cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

27.12.1999

Yakup Budak

Adana

Karataş İlçemiz Adana’ya elli kilometre uzaklıkta denize kıyısı olan bir ilçemizdir. Özellikle yaz mevsimlerinde turizm nedeniyle ilçemizin nüfusu iki üç kat artmaktadır. İlçemizde devlet hastanesi bulunmaması vatandaşlarımıza büyük sıkıntılar vermektedir. Turizm açısından da olumsuz bir durum arz etmektedir.

1. Karataş Abdullah Tekin Devlet Hastanesi inşaatının ne zaman bitirilmesi planlanmaktadır?

2. Karataş Abdullah Tekin Devlet Hastanesi inşaatının bitirilmesi için ne kadar ödenek ayrılması düşünülmektedir?

T.C.

Sağlık Bakanlığı 26.1.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B100APK0000000/91

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :11.1.2000 tarih ve A.010.GNS.0.10.00.02.-7/1116-3403 sayılı yazıları.

Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak tarafından, Adana-Karataş İlçesi Devlet Hastanesi inşaatı ile alakalı olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Arz ederim.

Doç. Dr. Osman Durmuş

Sağlık Bakanı

Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak’ın “Karataş Abdullah Tekin Devlet Hastanesi ”ne

İlişkin Önergesinin Cevabıdır

Sorular :

1. Karataş Abdullah Tekin Devlet Hastanesi inşaatının ne zaman bitirilmesi planlanmaktadır?

2. Karataş Abdullah Tekin Devlet Hastanesi inşaatının bitirilmesi için ne kadar ödenek ayrılması düşünülmektedir?

Cevaplar :

1. Karataş Abdullah Tekin Devlet Hastanesi inşaatı 2001 yılında bitirilmesi planlanan yatırımlardan olup fizikî gerçekleşmesi % 20 seviyesindedir.

2. 2000 yılı yatırım ödeneği olarak adı geçen hastaneye 40 milyar ödenek ayrılmıştır.

10. – Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Adana-Yüreğir Spor Salonu inşaatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/1117)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Fikret Ünlü tarafından yazılı cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

27.12.1999

Yakup Budak

Adana

Adana’nın Yüreğir İlçesi dört yüz binin üstünde nüfusu ile pek çok ilimizden büyüktür. Genç nüfus oranı ise Türkiye ortalamasının üstündedir. Buna rağmen gençlerimizin spor yapacağı alanlar çok az 1991 yılında başlanan Yüreğir Spor Salonu hâlâ bitirilememiştir.

1. Yüreğir Spor Salonunu ne zaman bitirmeyi düşünüyor sunuz?

2. Yüreğir Spor Salonunun bitirilmesi için ne kadar ödenek ayrılması planlanmaktadır?

T.C.

Devlet Bakanlığı 26.1.2000

Sayı : B.02.0.0.16/0070

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 11 Ocak 2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3404/8454 sayılı yazısı.

Adana Milletvekili Yakup Budak’a ait 7/1117-3404 esas sayılı yazılı soru önergesinin cevap yazısı ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Fikret Ünlü

DevletBakanı

Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak’ın 7/1117-3404 Esas Sayılı Yazılı Soru Önergesine

Devlet Bakanı Sayın Fikret Ünlü Tarafından Verilen Cevaplar

Soru 1. Yüreğir Spor Salonunu ne zaman bitirmeyi düşünüyorsunuz?

Cevap 1. Adana/Yüreğir İlçesinde inşaatı devam eden 2500 kişilik spor salonu inşaatının bütçe imkânları içerisinde 2001 yılında bitirilmesi planlanmıştır.

Soru 2. Yüreğir Spor Salonunun bitirilmesi için ne kadar ödenek ayrılması planlanmaktadır?

Cevap 2. 2500 kişilik spor salonu inşaatı için 2000 yılında 300 milyar TL. ödenek öngörülmüştür. Bitirilebilmesi için gereken bakiye ödenek ise 2001 yılında ayrılabilecektir.

Saygılarımla.

Fikret Ünlü

Devlet Bakanı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.