Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 24

 

51 inci Birleşim

25 . 1 . 2000 Salı

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. — GELEN KÂĞITLAR

III. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin’in, zeytin üreticilerinin Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliğince ürün bedellerinin zamanında ödenmemesinden kaynaklanan sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

2. — İzmir Milletvekili Kemal Vatan’ın, Menemen olayında şehit düşen Kubilay’ın 69 uncu ölüm yıldönümü nedeniyle gündemdışı konuşması

3. — Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan’ın, faili meçhul cinayetler, koalisyonu oluşturan parti liderlerine Abdullah Öcalan hakkında varılan uzlaşma ve genel af konularında gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — KKTC Meclis Başkanının vaki davetine icabetle Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen KKTC’ne gidecek olan Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinden oluşan parlamento heyetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/444)

2. — Türkiye ile Libya, KKTC, Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Etiyopya, Malezya, Tunus, Ürdün arasında parlamentolararası dostluk grupları kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/445)

3. — Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman’ın (6/331) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/90)

4. — Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/347) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/91)

5. — Gümüşhane Milletvekili Lütfi Doğan’ın, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/34) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/92)

6. — Bartın Milletvekili Zeki Çakan’ın, 28.3.1983 tarih ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/22) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/93)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. — İzmir Milletvekili Işın Çelebi ve 26 arkadaşının, KOBİ’lerin sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/116)

2. — FP Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili İsmail Kahraman, Manisa Milletvekili Bülent Arınç ve 29 arkadaşının, terör olayları ve Hizbullah terör örgütü konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/117)

IV. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. — Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/254) (S. Sayısı : 258)

2. — Konya Milletvekili Veysel Candan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/275) (S. Sayısı : 259)

3. — İstanbul Milletvekili Tansu Çiller’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/276) (S. Sayısı : 260)

4. — İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/277) (S. Sayısı : 261)

5. — Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/278) (S. Sayısı : 262)

6. — Siirt Milletvekili Takiddin Yarayan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/279) (S. Sayısı : 263)

7. — Kastamonu Milletvekili M. Hadi Dilekçi’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/280) (S. Sayısı : 264)

8. — Giresun Milletvekili Burhan Kara’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/281) (S. Sayısı : 265)

9. — İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/282) (S. Sayısı : 266)

10. — Edirne Milletvekili Ali Ahmet Ertürk’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/283) (S. Sayısı : 267)

11. — Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/392) (S. Sayısı : 186)

12. — Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/585) (S. Sayısı : 309)

V. — ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. — (10/88), (10/93) esas numaralı Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşme gününe ilişkin FP Grubu önerisi

2. — Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle görüşülecek konuların yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi

VI. — SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. — Dışişleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VII. — AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. —Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, tasarının 5 inci maddesinin görüşmeleri sırasında Ağrı Milletvekili Nidai Seven’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VIII. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, belediyelerde çalışan işçilerin alacağına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/772)

2. — İstanbul Milletvekili Azmi Ateş’in, T.H.K.’nun 1. Dünya Hava Oyunlarının düzenlenmesiyle ilgili olarak bir tanıtım şirketiyle yaptığı sözleşmeye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/800)

3. — Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, depremzedeler için gönderilen dış kaynaklı yardım miktarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı (7/971)

4. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, evlenme ile Türk vatandaşlığını yeniden kazanan Merve Safa Kavakçı’nın özlük haklarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Yıldırım Akbulut’un cevabı (7/986)

5. — Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz’un, Mavi Akım Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1000)

6. — Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk’un, Türk Eğitim Vakfına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1008)

7. — İstanbul Milletvekili Mustafa Baş’ın, TKİ’de çalışan işçilerin zorunlu emekliye sevk edileceği yönündeki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/1019)

8. — Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Aktaş Elektrik Dağıtım firmasının borçlarına ve özelleştirme ihale şartnamelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1030)

9. — Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in, doğalgaz fiyatlarına yapılan zamlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1041)

10. — Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç’un, fındık ihracat fiyatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay’ın cevabı (7/1044)

11. — Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç’un, Trabzon ve Karadeniz bölgesindeki diğer illere ne zaman doğalgaz verileceğine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1045)

12. — Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Adana’nın Karaisalı ve Pozantı İlçelerinde Ramazanzade Vakfına ait olduğu ileri sürülen arazilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/1048)

13. — Muğla Milletvekili İbrahim Yazıcı’nın, Muğla İli, Datça ve Yalıkavak yörelerinde kurulması planlanan rüzgâr santrallerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1053)

14. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, 1939 ve 1992 Erzincan depremlerinde toplanan dış kaynaklı yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Recep Önal’ın cevabı (7/1054)

15. — Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç’un, bakanlığın yayınladığı 1999/3 sayılı genelgeye ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1065)

16. — Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, Antalya ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun aldığı bazı kararlara ilişkin sorusu İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1067)

17. — Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat İlindeki bazı sulama projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/1070)

18. — Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz’un, devlet tarafından el konulan bankalara ve bunun Merkez Bankası Tasarruf Sigorta Fonuna ne kadar yük getirdiğine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/1072)

19. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükâr İzol’un, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesine bağlı bazı köylerin yol ve içmesuyu sorunlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (7/1075)

20. — İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, yazlık bölgelerindeki kaçak inşaatlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı SadettinTantan’ın cevabı (7/1084)

21. — Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kapsamına alınan bankalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/1087)

22. — Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/1091)

23. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bingöl İline bağlı bazı köylerin içme suyu yatırım projelerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (7/1096)

24. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, hükümetçe el konulan bankalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/1098)

25. — Bursa Milletvekili Ali Arabacı’nın, Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Kampusunda meydana gelen olaylara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı SadettinTantan’ın cevabı (7/1101)

26. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Sekizinci Beş Yıllık Plan çalışmalarında görev alan uzmanlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/1105)

27. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Sekizinci Beş Yıllık Plan çalışmalarında görev alan uzmanlara ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/1106)

28. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlık sürecinde kurulan özel ihtisas komisyonlarına ilişkin sorusu ve DevletBakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli’nin cevabı (7/1107)

29. — İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı’nın Fetullah Gülen’in, Türkiye’ye dönüp dönmediğine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1108)

30. — Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Yüreğir Kültür Merkezi inşaatına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın cevabı (7/1119)

31. — Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız’ın, KOBİ kredilerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan’ın yazılı cevabı (7/1031)

 

I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.

Iğdır Milletvekili Abbas Bozyel’in, Avrupa Türklerinin çifte vatandaşlık ve Türkçe eğitimlerine,

Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata’nın, doğu ve güneydoğudaki son durumlara,

Ankara Milletvekili Uluç Gürkan’ın, Uğur Mumcu’nun katli nedeniyle faili meçhul cinayetlere,

İlişkin gündemdışı konuşmalarına İçişleri Bakanı Sadettin Tantan cevap verdi.

Mardin Milletvekili Süleyman Çelebi’nin (3/199) (S. Sayısı : 244),

Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın (3/200, 3/202) (S. Sayıları : 245, 247),

Muğla Milletvekili İbrahim Yazıcı’nın (3/201) (S. Sayısı : 246),

Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu’nun (3/245) (S. Sayısı : 248),

Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın (3/246) (S. Sayısı : 249),

İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın (3/247) (S. Sayısı : 250)

Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın (3/248) (S. Sayısı : 251)

Gaziantep Milletvekili Mustafa Yılmaz’ın (3/249) (S. Sayısı : 255),

Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz’un (3/250) (S. Sayısı : 256),

Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına gerek bulunmadığı hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde raporların kesinleşeceği açıklandı.

20 Ocak 2000 Perşembe günkü gelen kâğıtlarda yayımlanan ve aynı gün dağıtılan 311 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 2 nci sırasına, gündemin 124 üncü sırasında bulunan 309 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü sırasına, 88 inci sırasında bulunan 190 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü sırasına ve 38 inci sırasında bulunan 89 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına alınmasına; Genel Kurulun 20 Ocak 2000 Perşembe günü 15.00 - 19.00, 20.00 - 24.00 saatleri arasında çalışmasına; gündemin 2 nci sırasında bulunan 311 sıra sayılı kanun tasarısının saat 24.00’e kadar görüşmelerinin tamamlanmaması halinde, saat 24.00’ten sonra da çalışmalara devam edilerek, bu kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına; tümü ve maddeler üzerindeki soru-cevap işleminin 15 dakikayla sınırlandırılmasına ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan, 186 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

2 nci sırasında bulunan, Kamu Hizmetleri ile İlgili İmtiyaz Şartlaşma ve Sözleşmelerinden Doğan Uyuşmazlıklarda Tahkim Yoluna Başvurulması Halinde Uyulması Gereken İlkelere Dair Kanun Tasarısının (1/616) (S. Sayısı : 311) yapılan açık oylamasından sonra kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

Tasarının müzakereleri sırasında :

Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, İstanbul Milletvekili A. Emre Kocaoğlu’nun, şahsına,

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, İstanbul Milletvekili A. Emre Kocaoğlu’nun, şahsına,

İstanbul Milletvekili A. Emre Kocaoğlu, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına,

Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in grubuna,

Sataştığı iddialarıyla birer açıklamada bulundular.

25 Ocak 2000 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 04.19’da son verildi.

Nejat Arseven Başkanvekili

Hüseyin Çelik Levent Mıstıkoğlu Van Hatay Kâtip Üye Kâtip Üye

Cahit Savaş Yazıcı İstanbul Kâtip Üye

 

 

 

No. : 65

II. — GELEN KÂĞITLAR

21 . 1 . 2000 CUMA

Kanun Hükmünde Kararname

1. — Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair KanunHükmünde Kararname (1/617) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.1.2000)

Tasarılar

1. — Emniyet Genel Müdürlüğüne Ait Araç, Gereç, Mal ve Malzemenin Satış, Hibe, Hek ve Hurda Durum ve İşlemlerine Dair Kanun Tasarısı (1/618) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.1.2000)

2. — Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Kadastro Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/619) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.1.2000)

Raporlar

1. — Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/254) (S. Sayısı : 258) (Dağıtma tarihi : 21.1.2000) (GÜNDEME)

2. — Konya Milletvekili Veysel Candan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/275) (S. Sayısı : 259) (Dağıtma tarihi : 21.1.2000) (GÜNDEME)

3. — İstanbul Milletvekili Tansu Çiller’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/276) (S. Sayısı : 260) (Dağıtma tarihi : 21.1.2000) (GÜNDEME)

4. — İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/277) (S. Sayısı : 261) (Dağıtma tarihi : 21.1.2000) (GÜNDEME)

5. — Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/278) (S. Sayısı : 262) (Dağıtma tarihi : 21.1.2000) (GÜNDEME)

6. — Siirt Milletvekili Takiddin Yarayan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/279) (S. Sayısı : 263) (Dağıtma Tarihi : 21.1.2000) (GÜNDEME)

7. — Kastamonu Milletvekili M. Hadi Dilekçi’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/280) (S. Sayısı : 264) (Dağıtma tarihi : 21.1.2000) (GÜNDEME)

8. – Giresun Milletvekili Burhan Kara’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/281) (S.Sayısı: 265) (Dağıtma tarihi : 21.1.2000) (GÜNDEME)

9. – İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/282) (S.Sayısı: 266) (Dağıtma tarihi : 21.1.2000) (GÜNDEME)

10. – Edirne Milletvekili Ali Ahmet Ertürk’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/283) (S.Sayısı: 267) (Dağıtma tarihi : 21.1.2000) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-Kemaliye-Gözaydın Köyü sulama göleti projesine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) sözlü soru önergesi (6/481) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.1.2000)

2. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, Marmara Birlik tarafından yapılan zeytin alımlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/482) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

3. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, meslek lisesi ve açıköğretim liselerinden genel liselere geçiş hakkının verilmemesinin nedenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/483) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

4. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, deprem nedeniyle Bursa İlindeki belediyelere yapılacak yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/484) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

5. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğüne bağlı orman işletmelerinden alacakları olan köylülere ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/485) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

6. — Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, İran fıstığı ithaline ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Keçeciler) sözlü soru önergesi (6/486) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

7. — Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Şanlıurfa’da yapımı devam eden Evren Sanayi Sitesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/487) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

8. — İzmir Milletvekili Güler Aslan’ın, TCDD hizmetlerinin iyileştirilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/488) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.1.2000)

Yazılı Soru Önergeleri

1. — Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal’ın, Ziraat Bankası’na kredi borcu olan çiftçilere ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/1262) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.1.2000)

2. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, 17 Ağustos depremi için yurtiçi ve yurtdışından toplanan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1263) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.1.2000)

3. — Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen’in, T.Ş.O.F’nun plaka satışından elde ettiği gelire ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1264) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.1.2000)

4. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-Anadolu Lisesine usulsüz öğrenci kaydı yapıldığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1265) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.1.2000)

5. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, şeker fabrikalarında çalıştırılan mevsimlik işçilere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1266) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.1.2000)

6. — İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, iki özel şirketin cep telefonlarından elde ettiği sabit ücret gelirine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1267) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.1.2000)

7. — İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Burdur’un Bucak İlçesinde bazı mermer ocaklarının atıklarını Onaj Barajı’na bıraktıkları iddiasına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/1268) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.1.2000)

8. — İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, İstanbul’da ruhsatsız su satan firmalar hakkında yapılan işlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1269) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.1.2000)

9. — Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, YİD modeli ile inşa edilmekte olan hidroelektrik santrallarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1270) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.1.2000)

10. — Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, öğretmen maaşlarının iyileştirilmesiyle ilgili bir çalışma olup olmadığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1271) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.1.2000)

11. — Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, Bandırma Sağlık Meslek Lisesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1272) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.1.2000)

12. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İline yapılacak yatırımlara ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/1273) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

13. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İline yapılacak yatırımlara ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1274) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

14. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İline yapılacak yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1275) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

15. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İline yapılacak yatırımlara ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1276) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

16. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İline yapılacak yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1277) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

17. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İline yapılacak yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1278) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

18. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İline yapılacak yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1279) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

19. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İline yapılacak yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1280) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

20. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İline yapılacak yatırımlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1281) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

21. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İline yapılacak yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1282) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

22. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İline yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/1283) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

23. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İline yapılacak yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/1284) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

24. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İline yapılacak yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1285) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.1.2000)

25. — İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, depremzedeler için toplanan bağış ve yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1286) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.1.2000)

26. — Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, naylon fatura yolsuzluğuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1287) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.1.2000)

27. — Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, tarım ürünlerindeki taban fiyat uygulamasına ve et ithaline izin verilip verilmediğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1288) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.1.2000)

28. — Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Hizbullah örgütünün eylemlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1289) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.1.2000)

29. — Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Abdullah Öcalan hakkındaki idam kararına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1290) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.1.2000)

30. — Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, milletvekillerinin askerî sosyal tesislerden yararlanıp yararlanamayacağına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1291) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.1.2000)

31. — Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu’nun, Rize İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1292) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.1.2000)

32. — İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, TRT’nin yılbaşı 2000 programının yapımına ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/1293) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.1.2000)

No. : 66

24.1.2000 PAZARTESİ

Tasarı

1. — Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/620) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa Geliş Tarihi : 24.1.2000)

Teklif

1. — Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan ve 41 Arkadaşının; Elbistan Adı İle Bir İl ve Üç İlçe Kurulmasına Dair Kanun Teklifi (2/428) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa Geliş Tarihi : 18.1.2000)

Tezkere

1. — Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/443) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa Geliş Tarihi : 21.1.2000)

Raporlar

1. — Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/284) (S. Sayısı : 268) (Dağıtma Tarihi : 24.1.2000) (GÜNDEME)

2. — Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/285) (S. Sayısı : 269) (Dağıtma Tarihi : 24.1.2000) (GÜNDEME)

3. — Muğla Milletvekili İbrahim Yazıcı’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/286) (S. Sayısı : 270) (Dağıtma Tarihi : 24.1.2000) (GÜNDEME)

4. — Trabzon Milletvekili Eyüp Aşık’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/351) (S.Sayısı : 272) (Dağıtma Tarihi : 24.1.2000) (GÜNDEME)

5. — İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/353) (S. Sayısı : 273) (Dağıtma Tarihi : 24.1.2000) (GÜNDEME)

6. — Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu, Malatya Milletvekili Oğuzhan Asiltürk ve Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen’in Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları (3/367) (S. Sayısı : 274) (Dağıtma Tarihi : 24.1.2000) (GÜNDEME)

7. — Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/368) (S. Sayısı : 275) (Dağıtma Tarihi : 24.1.2000) (GÜNDEME)

8. — Kastamonu Milletvekili Nurhan Tekinel’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/369) (S. Sayısı : 276) (Dağıtma Tarihi : 24.1.2000) (GÜNDEME)

9. — Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/370) (S. Sayısı : 277) (Dağıtma Tarihi : 24.1.2000) (GÜNDEME)

10. — Aydın Milletvekili Halit Dikmen’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/372) (S. Sayısı : 278) (Dağıtma Tarihi : 24.1.2000) (GÜNDEME)

 

 

No. : 67

25.1.2000 SALI

Raporlar

1. — Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/378) (S. Sayısı : 279) (Dağıtma Tarihi : 25.1.2000) (GÜNDEME)

2. — Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/379) (S. Sayısı : 280) (Dağıtma Tarihi : 25.1.2000) (GÜNDEME)

3. — Afyon Milletvekili Mehmet Telek’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/380) (S. Sayısı : 281) (Dağıtma Tarihi : 25.1.2000) (GÜNDEME)

4. — İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/381) (S. Sayısı : 282) (Dağıtma Tarihi : 25.1.2000) (GÜNDEME)

5. — Sakarya Milletvekili Nezir Aydın’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/382) (S. Sayısı : 283) (Dağıtma Tarihi : 25.1.2000) (GÜNDEME)

6. — İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/383) (S. Sayısı : 284) (Dağıtma Tarihi : 25.1.2000) (GÜNDEME)

7. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/384) (S. Sayısı : 285) (Dağıtma Tarihi : 25.1.2000) (GÜNDEME)

8. — Adana Milletvekilleri Recai Yıldırım ve Ali Halaman’ın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları (3/251) (S. Sayısı : 286) (Dağıtma Tarihi : 25.1.2000) (GÜNDEME)

9. — Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak ile Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu’nun Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları (3/179) (S. Sayısı : 288) (Dağıtma Tarihi : 25.1.2000) (GÜNDEME)

10. — Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu ile Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları (3/184) (S. Sayısı : 289) (Dağıtma Tarihi : 25.1.2000) (GÜNDEME)

Yazılı Soru Önergeleri

1. — Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, BOTAŞ’ın 1996 yılında İran ile yaptığı doğalgaz anlaşmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/1294) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.1.2000)

2. — Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, ilk defa Devlet memurluğuna alınacaklarla ilgili açılan sınava ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1295) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.1.2000)

3. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Borsada işlem yapan Born Investment Holding Company S.A. isimli şirkete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1296) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.1.2000)

4. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 42. maddesinde değişiklik yapılıp yapılmayacağına ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/1297) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.1.2000)

5. — Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Orman İşletme Müdürlüğü Kırıkkale şubesinin kapatılıp kapatılmayacağına ve ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1298) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.1.2000)

6. — Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Kırıkkale-Delice İlçesine bağlı Kuzeyyurt ve Evliyayolu köylerinin sağlıkevi ihtiyacına ve Delice Hastanesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1299) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.1.2000)

7. — Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Kırıkkale İline bağlı bazı köy ve beldelerde ağaçlandırma çalışması yapılıp yapılmadığına ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1300) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.1.2000)

8. — Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Kırıkkale-Delice istikametindeki çevreyolunda alt geçit yapılıp yapılmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1301) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.1.2000)

9. — Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Kırıkkale İli, Delice İlçesine bağlı Evliya Köyü’nün içme suyu ve göl ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/1302) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.1.2000)

10. — Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, zeytinyağı ithaline ve yemeklik zeytinyağı rekoltesine ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi (7/1303) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.1.2000)

Meclis Araştırması Önergesi

1. — İzmir Milletvekili Işın Çelebi ve 26 arkadaşının, KOBİ’lerin sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/116) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.1.2000)

2. — FP Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili İsmail Kahraman, Manisa Milletvekili Bülent Arınç ve 29 arkadaşının, terör olayları ve Hizbullah terör örgütü konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/117) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.1.2000)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. — Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz’un, Bağ-Kur’lu ve Yeşil Kart sahibi hastaların Devlet Hastanelerinde karşılaştıkları sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/943)

2. — Elazığ Milletvekili Mustafa Gül’ün, sağlık meslek liselerine ait binaların YÖK’e devrini öngören protokolün uygulanmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/955)

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

25 Ocak 2000 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Tevhit KARAKAYA (Erzincan), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gümdemdışı ilk söz, zeytin üreticilerini büyük ölçüde ilgilendiren Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliğince ödenmeyen alacaklar konusunda söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın İlhan Aytekin'e aittir.

Buyurun Sayın Aytekin.

Süreniz 5 dakikadır.

III. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin’in, zeytin üreticilerinin Marmara Zeytin Tarım Satış Kooperatifleri Birliğince ürün bedellerinin zamanında ödenmemesinden kaynaklanan sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

İLHAN AYTEKİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; geçtiğimiz aylar ve yıllar itibariyle görüyoruz ki, çiftçilerin, ürettikleri ürünün değerini bulamaması ve parasının zamanında verilmemesinden ötürü mağdur edilmiş olmalarıdır. 57 nci hükümetin âdeta tutkusu ve vazgeçilmezi haline gelen bu yanlış uygulamalar, bu defa da Marmara Zeytin Satış Kooperatifleri Birliği mensuplarını mutazarrır etmiştir. Önceki senelerde alınan ürünün, aralık ayı sonuna doğru yüzde 25-30'u, şubat ve mart aylarında da tamamı ödenirken, bu defa ancak önce yüzde 8 verilmiştir; yani, 500 milyon liralık zeytin teslim eden müstahsile, 40 milyon lira ödeme yapılmıştır. Bu ödeme şekli gülünç ve zulümdür; hadisenin Şeker Bayramına tesadüfü ise, ayrı bir ıstırap kaynağı olmuştur.

Zeytin üreticisi, söz konusu verilen parayla, bırakın bir derdini görmeyi veya çoluk çocuğuna basit bir bayramlık almayı, evini zor bulmuştur. Bütün Türkiye için, halkımızın, Ramazan Bayramını sıkıntılı, hüzünlü ve ümitsiz geçirdiğini biliyoruz; ama, zeytin üreticisinin evinde bayram sevinci yerine başka dert yaşanmış ve paylaşılmıştır. Verilecek cevapta, ifade ettiğimiz oranın daha fazlasının ödendiği söylenebilir; ancak, nispet farklılığının mahsuptan kaynaklandığını da peşin olarak belirtmek isterim.

Muhterem milletvekilleri, Balıkesir-Erdek'in 4 trilyona, Bandırma-Edincik'in 2 trilyona, Marmara İlçemizin 600 milyara yakın alacağı var. Ödeme planında açıklanan takvim ve 1-1,5 trilyon olarak telaffuz edilen rakamlar, takdir edileceği üzere, 27,5 trilyon zeytin bedeli borcu içerisinde bir anlam ifade etmiyor ve tabiî, üreticinin hiçbir derdine de deva olmuyor.

Marmarabirlik Sayın Genel Müdürünün açıklamaları düşündürücü ve çok calibi dikkattir. "Ürün bedellerinin Birlik imkânlarıyla ödenmesi mümkün değildir" deniliyor ve "zeytin bedellerinin tamamının Hazine kaynaklı kredilerle tediyesinin olabileceği" beyan ediliyor. Bu açıklamalardan anladığımız, bu güzel müessesenin bir çıkmazda olduğudur ve önümüzdeki yıllarda Birlik mensuplarının çok daha sıkıntıya gireceğidir; mesela, zeytinin alınmayacağıdır. Kâr edilecekse de kârın büyük bir bölümünün faize gideceğidir. Ne oldu da bu noktaya gelindi? Dünya ve Türkiye zeytin yemekten mi vazgeçti; kalitesiz mahsul mü elde edildi; Allah korusun, depolar mı yandı? Hiçbirisi değil. Peki, neler oluyor Türkiye de?..

Muhterem milletvekilleri, Marmarabirlik, Fiskobirlik, Antbirlik, Tariş, Tekel depoları dolu; yani, elde varlık var; ama, sıkıntı çekiliyor; yokluk yoksulluk söz konusu; yani, varlık içinde darlık yaşanıyor. Akılla, beceriyle kabili telif olmayan bir manzarayla karşı karşıyayız.

Görülüyor ki, ülke iyi yönetilmiyor, Marmarabirlik de kötü yönetimden nasibini alıyor. Genel Müdürün açıklamalarından meselenin halli hükümete dayanmıştır. Hükümet uygulamalarından da gördüğümüz, kendine göre lazım olan yere parayı buluyor, veriyor; zeytin üreticisinin mal bedeli alacağı olan borcuna gelince para yok deniliyorsa, sessiz yığınlar kabul ettiklerinizin, çiftçinin, köylünün, küçük esnaf ve sanatkârın, dul ve yetimin üzerine abanıyorsunuz. Son uygulamayla, Bağ-Kur emeklisinin üç kuruşuna göz dikiyorsunuz demektir. Bağ-Kur emeklisi üzerindeki tasarruflarınız acımasızdır. Devletin, verdiğine göz dikmesi, verdiğini geri alması ve borcunu ödememesi, şanından olamaz, hukuk devletiyle de bağdaşamaz.

Bu tutum ve davranış içerisindeki hükümetten, elini Bağ-Kurlunun emekli defterine uzatan, çifçinin ürettiğini heder eden hükümetten, milletimizin ümitvar olması mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aytekin, bir dakika süre veriyorum; lütfen toparlayınız.

İLHAN AYTEKİN (Devamla) – Vatandaşımız üzerine düşeni yapıyor, çok üretiyor, kaliteli üretiyor; ama, sonrası için gerekli yeni pazarlar, ihracat, yeni imkânlar, işte o yok. Dolayısıyla, üretilen sebil ve zebildir.

Söz buraya gelmişken, üzüntüyle ifade edelim ki, 2000 yılı kayıptır; çünkü, çiftçi üretimden vazgeçmiştir; ekemiyor, biçemeyecek; çünkü, ürününün değer bulamayacağını biliyor; çünkü, tarlalar nadasa bırakılıyor; bunun sıkıntısını Türkiye çekecektir. Yanlış ekonomik politikalar, yanlış tarım politikaları ülkemizi kaygan zemin üzerinden bir berzaha sürüklüyor.

Türkiye'nin, dışarıdan kuru fasulye aldığını vatandaşlarımız duysun ve Türkiye'nin, çöl bildiğimiz Suudi Arabistan'dan buğday aldığını da duysun ve bilsin.

Başka ülkeler bize kuru fasulye satacak kadar ticareti becerebiliyor, başarabiliyorsa, biz, dünya sıralamasında kalite ve üretim çokluğu bakımından iyi yerde olmamıza rağmen niye zeytini, niye fındığı, tütünü satamıyoruz suali aklımıza geliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süre konusunda benim özellikle prensibim var, uzatmıyorum. Bir dakikalık uzatmayla yetiniyoruz.

Teşekkür ediyoruz.

Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek sayın bakan?.. Yok.

Gündemdışı ikinci söz, Kubilay'ın 69 uncu ölüm yıldönümü konusunda söz isteyen İzmir Milletvekili Kemal Vatan'a aittir.

Buyurun Sayın Vatan. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır efendim.

2. — İzmir Milletvekili Kemal Vatan’ın, Menemen olayında şehit düşen Kubilay’ın 69 uncu ölüm yıldönümü nedeniyle gündemdışı konuşması

KEMAL VATAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti tarihinde karanlık bir sayfa olan Menemen olayının ve bu olayda şehit düşen yedeksubay Kubilay'ın ölümünün 69 uncu yıldönümü nedeniyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Giritli bir ailenin çocuğu olarak 1906 yılında doğan Mustafa Fehmi Kubilay, Bursa Öğretmen Okulunu bitirmiş bir cumhuriyet öğretmenidir. 24 yaşında Menemen'de yedeksubay olarak askerlik görevini yaparken, 23 Aralık 1930'da, kendisini Mehdi olarak tanıtan Derviş Mehmet ve arkadaşları, Menemen'in binlerce kişilik halife ordusuyla kuşatıldığını söyleyerek, halkın yeşil bayrak altında toplanmaları gerektiğini duyurarak "şeriat isteriz" diye sokaklarda gösteriler yaparlar. Kısa bir zaman içerisinde, tam bir irtica hareketine dönüşen gösterileri bastırmak amacıyla görevlendirilen yedeksubay Kubilay ve beraberindeki bir manga askere, gözü dönmüş caniler "din elden gidiyor" çığlıklarıyla önce ateş ederek Kubilay'ı yaralamış, daha sonra da, caminin musalla taşına yatırarak, testere ağızlı bıçakla başını kesmişlerdir. Bu sırada kendilerine engel olmak isteyen iki mahalle bekçisini de öldürmüşlerdir. Gözlerini kin ve nefret bürümüş yobazlar, yaptıklarıyla yetinmeyip, Kubilay'ın gövdesinden ayrılmış başını yeşil bayrağın ucuna bağlayarak Menemen sokaklarında gezdirmişlerdir. Bütün bunlar yaşanırken, yine tekbirler getirilmekte "ey ahali, din elden gidiyor" çığlıkları Menemen sokaklarında yankılanmaktadır. Yobazlar, her devirde olduğu gibi, bugün de, Allah'ın ululuk sıfatı olan tekbiri kendi çıkarları için kullanmaktadırlar.

Menemen olayı, genç cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayıdır. Menemen olayı sonrası, Atatürk'ün orduya yolladığı başsağlığı mesajında şu ifadeler yer almaktadır: "Cumhuriyetin değerli uzvu Kubilay Bey temiz kanıyla cumhuriyetin hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır. "

Değerli milletvekilleri, 76 yıllık cumhuriyetimizin çeşitli dönemlerinde bu tür faaliyetler görülmüştür. Yaşanan bu ve buna benzer olaylara rağmen, tarihten ibret dersi almasını bilmeyen toplumlar, özellikle, yöneticiler ve ülkeyi yönetmek iddiasıyla ortaya çıkanlar, tarihin kara sayfalarında yerlerini almaya mahkûmdurlar.

Değerli milletvekilleri, 21 inci Yüzyıla girdiğimiz günümüzde, çağdaş uygarlık yolundaki yarışın sınır tanımadığı, ülkelerin, bilgi, ilim ve teknoloji alanındaki mücadele sınırlarının dünyamızı aştığı, ulusların uzay sonsuzluğunda araştırma ve yerleşim birimleri kurmak için işbirliği yaptıkları bir dönemde, bilgilerin ışık hızında hareket ettiği, aklın önplana çıktığı bir yüzyılda, hâlâ, akla, ilme, çağdaş yaşam koşullarına sırtlarını dönenler ile günümüzde, zaman zaman uygun ortam buldukça hortlamaya çalışan gerici ve yobaz hareketlere karşı müsamaha edildiği ya da görmezden gelindiği takdirde neler olabileceği konusunda tarihte yaşanmış olayları, asla, unutmamak zorundayız. Kubilay'ın şehit edilmesinden 69 yıl sonra da, bugün, ceset dağlarıyla karşı karşıya kalmamız, ibret vericidir.

Yaşadığımız laik Türkiye Cumhuriyetinde, birlik ve beraberliğimizi zayıflatmayı hedef alan içten ve dıştan gelecek her türlü tehdide karşı, halkımızın ve tüm anayasal kurumlarımızın her zemin ve şartta uyanık olması ve bu faaliyetlere karşı koyması gerekmektedir. Gençlerimize de, ataları tarafından laik cumhuriyeti kollama görevi verilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyetini, Atatürk ilke ve inkılaplarını korumak ve yaşatmak için hayatlarını feda eden, başta inkılap şehidimiz Kubilay olmak üzere, bütün şehitlerimizi şükranla anıyorum; ruhları şad olsun.

Sözlerimi Yüce Atatürk'ün şu sözleriyle noktalamak istiyorum:

"Efendiler ve Ey Millet!

İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakikî tarikat, medeniyet tarikatıdır."

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vatan.

Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek sayın bakan?.. Yok.

Gündemdışı üçüncü söz, Tunceli İlinin sorunlarıyla ilgili olarak, Tunceli Milletvekilimiz Sayın Bekir Gündoğan'a aittir.

Buyurun Sayın Gündoğan. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

3. — Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan’ın, faili meçhul cinayetler, koalisyonu oluşturan parti liderlerince Abdullah Öcalan hakkında varılan uzlaşma ve genel af konularında gündemdışı konuşması

BEKİR GÜNDOĞAN (Tunceli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkenin gündemini oluşturan konulardaki ve kısa da olsa bayram tatilinde gittiğim İlim ve bölgemle ilgili sorunları, 5 dakikaya sığdırabildiğim kadarıyla, dile getirmeye çalışacağım. Şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, yılbaşına kadar olan süreçte, gerek çıkardığı yasalarla gerek komisyon çalışmalarıyla gerekse yoğun bütçe çalışmalarıyla kamuoyunun takdirini kazanmıştır. Yüce Meclisin, yeni yılda aynı tempoyla çalışmalarına devam edeceğine inanıyor, 2000 yılı çalışmalarında hepinize başarılar diliyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 24 Ocak günü; yani, dün, Uğur Mumcu'yu andık. Bundan yedi yıl önce, değerli gazeteci ve yazar Uğur Mumcu'yu bir suikast sonucu kaybetmiştik; failleri hâlâ meçhuldür. Turan Dursun, Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Muammer Aksoy ve Ahmet Taner Kışlalı gibi birçok aydınımız karanlık güçler tarafından katledilmişti; hepsini rahmetle anıyorum, hiçbirinin failleri henüz belli değil. Aslında, failleri bellidir. Failleri, Uğur Mumcu'nun da köşe yazılarında ve araştırmalarında büyük bir özveriyle, cesaretle ve kararlılıkla ortaya koyduğu gibi, terör örgütleridir. Hedefleri belliydi; aydınlardı, demokrasiydi, ülkenin bütünlüğüydü, laik, demokratik cumhuriyetti. Uğur Mumcu, bunların adreslerini ve hedeflerinin ne olduğunu altını çizerek yıllarca yazdı. Haklı olarak, kendisinin de bu karanlık güçlerin hedefinde olduğunu biliyordu. Birçok kişinin de, toplumun da hedefte olduğunu biliyordu ve haklı çıktı. İşte, Sıvas'ta 37 aydının ve yazarın insanlık dışı bir şekilde diri diri yakılarak katledilmeleri yine bu karanlık güçlerin işiydi. İşte, Ahmet Taner Kışlalı'nın katledilmesi... İşte, bugün, karanlık güçler bu katliamlarını ülkenin dört bir yanına yaydılar, ölüm tarlaları oluşturdular, insanları en vahşi bir şekilde, akıl almaz işkencelerle öldürüp, üst üste çukurlara attılar. Uğur Mumcu, adreslerini vermişti, adresleri belliydi; Hizbullah... Kelime anlamı, Allah'ın partisi.

Ben, Yüce Allah'ın, terörü lanetlediğine inanıyorum. Bunların işlediği bu vahşetlerin, akıl almaz cinayetlerin, vicdanlara asla sığmadığına, ne din ne iman ve ne de insanlıkla alakası olmadığına, Cenabı Hak'kın kullarına böyle bir zulmün yapılmasını reva görmeyeceğine inanıyorum. Bu vahşeti işleyenlerin, Allah'a değil, şeytana çok daha yakın olduklarına inanıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Abdullah Öcalan'ın idam kararının, 12 Ocaktaki zirvede bazı koşullara bağlandığını biliyoruz. Bu konudaki görüşlerimi sizlere arz etmek istiyorum.

Bu kararın, ulusumuzun ve milletimizin geleceği düşünülerek alınan bir karar olduğuna inanıyorum. Yaşanmaya başlanan demokratikleşme sürecine büyük katkı sağlayacağına, ülkede akan kardeş kanının duracağına, terörün biteceğine inanıyorum. Bu ülkede yurttaşlık bilincinin gelişeceğine, bu coğrafya üzerindeki insanların, birlikte ve kardeşçe yaşama özlemine kavuşacağına inanıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin aldığı ihtiyati tedbir kararının hükümet nezdinde karşılık gördüğünü ve bizim bazı uluslararası anlaşmalara bağlı olduğumuzu, bu yükümlülükleri yerine getirmenin sorumluluğunu taşıdığımızı biliyoruz. Avrupa'da idam cezasının olmadığını biliyoruz. Türkiye'nin Avrupa Birliğine kabul edilmesi için, ülkenin, idamlar ülkesi imajından çıkması gerekir. Bu kararın, barış ve demokrasiye katkı sunacağına, siyasî çevrelerin, gerilime neden olabilecek çağrışım ve yorumlardan kaçınarak, sağduyulu davranma sorumluluğunu yerine getirmiş olacaklarına inanıyorum. Şehit analarının acıları, hepimizin acılarıdır. Bizler, bu ulus için canımızı seve seve veriyorsak, acılarımızdan fedakârlık edeceğimize de inanıyorum. 12 Ocak Çarşamba günü, Başbakan Sayın Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Sayın Devlet Bahçeli, ANAP Genel Başkanı Sayın Mesut Yılmaz, Sayın İçişleri Bakanı, Sayın Adalet Bakanı ve katkısı olan diğer bakanlarımızın, zirvede Öcalan konusunda uzlaşmaya varmaları, bana göre, bu ulusun geleceği gözönünde tutularak, alınan akılcı, bilinçli bir karardır. Kendilerini huzurlarınızda kutluyorum.

Sayın milletvekilleri, ben ülkemizde genel affın da tekrar gündeme gelmesinde yarar olduğuna inanıyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gündoğan, size 1 dakika süre veriyorum, lütfen toparlıyınız.

BEKİR GÜNDOĞAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel affın gündeme gelmesini istiyorum ve genel afla birlikte 169 ncu maddenin de af kapsamına alınmasını diliyorum. 169 ncu madde, hepimizin bildiği gibi yardım ve yataklık; Anadolu’nun birçok illerinde ve köylerinde isteyerek veya istemeyerek, bu konuya alet olan onbinlerce insanımız ya fişlenmiştir ya mahkeme kapılarında sürünmektedir. Haklı veya haksız, isteyerek veya istemeyerek bu işe bulaşan onbinlerce insanın vicdanını rahatlatmak gerekir. İnanın bu insanların avukat tutacak paraları bile olmadığı için, kendi haklılıklarını savunamamaktadırlar. Ben, zamanımın elvermediğini biliyorum; ama, Türkiye’nin gelecek güzel günlere layık olduğuna inanıyorum. Birçok güzel günlerin, ülkemizin, insanlarımızın olmasını diliyorum; barışı, kardeşliği ve birlikte yaşama umudunu taşıyorum. Hepinize derinden saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Biz, teşekkür ediyoruz Sayın Gündoğan.

Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek sayın bakan?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Sayın milletvekilleri, Divan Üyesi arkadaşımızın sunuşlarını oturarak yapması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum :

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — KKTC Meclis Başkanının vaki davetine icabetle Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen KKTC’ne gidecek olan Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinden oluşan parlamento heyetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/444)

25.1.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhuriyet Meclisinin vaki davetine icabetle, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinden oluşan bir Parlamento heyetinin 3–7 Şubat 2000 tarihleri arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ziyaret etmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dışilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun 19.1.2000 tarihlerindeki 49 uncu Birleşiminde kabul edilmiştir.

Heyeti oluşturmak üzere Plan ve Bütçe Komisyonunun bildirmiş olduğu isimler, söz konusu kanunun 2 nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Metin Şahin (Antalya)

Hanifi Tiryaki (Gaziantep)

Nihat Gökbulut (Kırıkkale)

Cafer Tufan Yazıcıoğlu (Bartın)

Gaffar Yakın (Afyon)

Necdet Tekin (Kırklareli)

Ş. Ramis Savaş (Sakarya)

Tarık Cengiz (Samsun)

Abdülkadir Akcan (Afyon)

Ali Uzunırmak (Aydın)

Mücahit Himoğlu (Erzurum)

İlhami Yılmaz (Karabük)

Ali Gebeş (Konya)

Lütfi Ceylan (Tokat)

Hakkı Turan (Çankırı)

Süleyman Coşkuner (Burdur)

Aslan Polat (Erzurum)

Sait Açba (Afyon)

Zeki Ergezen (Bitlis)

Ali Coşkun (İstanbul)

Zeki Ünal (Karaman)

Ali Er (İçel)

Oğuz Tezmen (Bursa)

Mehmet Dönen (Hatay)

Ramazan Gül (Isparta)

Kemal Kabataş (Samsun)

Bekir Gündoğan (Tunceli)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum :

2. — Türkiye ile Libya, KKTC, Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Etiyopya, Malezya, Tunus, Ürdün arasında parlamentolararası dostluk grupları kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/445)

20.1.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 2 Aralık 1999 tarih ve 28 sayılı Kararıyla, Türkiye ile aşağıda belirtilen ülkeler arasında parlamentolararası dostluk gruplarının kurulması uygun görülmüştür.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca, anılan dostluk gruplarının kurulması Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Türkiye-Libya

Türkiye-KKTC

Türkiye-Brezilya

Türkiye-Çek Cumhuriyeti

Türkiye-Etiyopya

Türkiye-Malezya

Türkiye-Tunus

Türkiye-Ürdün

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Meclis araştırma önergesi vardır; okutuyorum :

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. — İzmir Milletvekili Işın Çelebi ve 26 arkadaşının, KOBİ’lerin sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/116)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Küçük ve orta ölçekli işletmelere (KOBİ) yönelik politikaların ve bu politikaları uygulayan kuruluşların yeterli olup olmadığı, KOBİ'lerin içinde bulundukları sorunların ve karşılaştıkları engellerin tespiti, sorunların aşılması ve KOBİ'lerin dışa açılmalarını tesis edecek politikaların ve stratejilerin belirlenmesi ve bu çerçevede kalıcı çözümlerin geliştirilmesi amacıyla, Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz. 20.1.2000

Saygılarımızla.

1. Işın Çelebi (İzmir)

2. Oktay Vural (İzmir)

3. Beyhan Aslan (Denizli)

4. Vahit Kayrıcı (Çorum)

5. Ömer İzgi (Konya)

6. Şükrü Yürür (Ordu)

7. İsmail Köse (Erzurum)

8. Süleyman Coşkuner (Burdur)

9. Birkan Erdal (Ankara)

10. Ali Coşkun (İstanbul)

11. Faruk Bal (Konya)

12. Nevzat Yalçıntaş (İstanbul)

13. Ayfer Yılmaz (İçel)

14. Saffet Arıkan Bedük (Ankara)

15. Mehmet Yalçınkaya (Şanlıurfa)

16. Mükerrem Levent (Niğde)

17. Hasan Çalış (Karaman)

18. Basri Coşkun (Malatya)

19. Birol Büyüköztürk (Osmaniye)

20. Seydi Karakuş (Kütahya)

21. Adnan Uçaş (Amasya)

22. Mükremin Taşkın (Nevşehir)

23. Nesrin Ünal (Antalya)

24. Mehmet Arslan (Ankara)

25. Ahmet Arkan (Kocaeli)

26. Bayram Fırat Dayanıklı (Tekirdağ)

27. Bedri Yaşar (Gümüşhane)

Gerekçe :

Küçük ve orta boy işletmeler (KOBİ) günümüz gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinde önemleri giderek artmaktadır. KOBİ'lerin girişimciliğin gelişmesi, istihdama katkısı ve bölgesel dengesizliklerin giderilmesinde yaratabileceği olumlu etkiler nedeniyle, tüm ekonomilerde değerlendirilmeye çalışılmakta ve teşvik edilmektedir.

Girişimcilik olgusu, gelişmiş ve az gelişmiş ekonomilerde farklı bir öneme sahiptir. Girişimci faaliyetlerin ürünleri olan KOBİ'ler, yeni girişimcilerin ortaya çıkarılmasında önemli roller üstlenirler. Yeni yatırım taklitlerce gerçekleştirilen uyarılmış yatırımları peşi sıra sürükleyerek ülke kalkınmasına önemli katkılar sağlar. Az gelişmiş ekonomilerin önemli bir sorunu, yeterli girişimci sınıfının mevcut olmamasıdır. Ülkemizde de bu sorun, devletin girişimci olmasına neden olarak, sıkıntılarını hâlâ yaşadığımız özelleştirme sorununun yaşanmasına sebep olmuştur. KOBİ'ler, kitlesel üretim yapan büyük ölçekli firmalara göre daha emek-yoğun üretim yapılarıyla büyük istihdam yaratırlar. Özellikle işsizliğin yaşandığı ülkelerde KOBİ'ler, istihdama katkıları dolayısıyla işsizliğe bir çare olarak görülmektedir. Günümüz ekonomilerinin en büyük sorunlarından birisi de bölgesel kalkınmadır. Gelişmiş, az gelişmiş tüm ekonomilerin yatırımlarda bölgeler arası dengeyi sağlayamamaları, ülke içinde farklı gelişmişlik düzeyinde yerler yaratmıştır. Bu sorunun da çaresi, geri kalmış bölgelerde girişimciliğin geliştirilmesi, yani KOBİ'lerin desteklenmesidir. KOBİ'ler, ayrıca, resesyondaki ekonomilerin resesyondan çıkmaları konusundaki oynadıkları önemli rol nedeniyle de ilgi çekmektedirler. Esnek üretim yapıları sayesinde büyük ölçekli işletmelerden çok daha az zararla ve kolaylıkla resesyonları atlayarak ekonomilerin dar boğazları aşmalarında öncü rolü üstlenmektedirler.

Bütün avantajlarına rağmen, KOBİ'lerin önemi, ülkemizde yeterince anlaşıldığını ve gerekli ilginin gösterildiğini söylemek oldukça zordur. Toplam işletme sayısının yüzde 99'unu oluşturmalarına rağmen krediden aldıkları pay yüzde 4'lerde kalmakta, ayrıca büyük işletmelere sağlanan bazı avantajlardan yararlanamamaktadırlar. Birçok bürokratik ve mevzuat engelleri, girişimciliğin önünü tıkamakta, KOBİ'ler kurumsallaşmakta, nitelikli işgücü kullanımında, bilgiye ulaşımda ve dışa açılmada büyük sorunlar yaşamaktadırlar. Ülkemizde var olan yüksek faiz ve kamu borçlanma gereği, kredi hacmini ve imkânlarını KOBİ'ler aleyhine daraltmaktadır. Ayrıca, kredi şartlarındaki ipotek gibi garantiler KOBİ'lerin finansmanını imkânsızlaştırmaktadır.

2000'li yıllarda Türk ekonomisinin durumunu KOBİ'lere yönelik politikalar belirleyecektir. Ülkemizin işsizlik, bölgesel kalkınma, sanayileşme ve uluslararası rekabet gücünün artırılması gibi sorunlarının çaresi de KOBİ politikalarıyla çözümlenecektir. Ayrıca, hızla değişen teknoloji ve üretim tekniklerine ayak uydurabilecek üretim yapıları ise önümüzdeki yeni bin yılda KOBİ'leri daha da önemli hale getirecektir. Ülke ekonomisi açısından bu derece önemli olan KOBİ'lerin sorunlarının ve çözümlerinin Meclis tarafından araştırılması bir zorunluluk olmuştur.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önerge bilgilerinize sunulmuş olup, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Diğer Meclis araştırması önergesini okutuyorum :

2. — FP Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili İsmail Kahraman, Manisa Milletvekili Bülent Arınç ve 29 arkadaşının, terör olayları ve Hizbullah terör örgütü konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/117)

24.01.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Genel olarak terör problemi, özel olarak da Hizbullah terör örgütü ile ilgili olarak Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1. İsmail Kahraman (İstanbul)

2. Bülent Arınç (Manisa)

3. Nurettin Aktaş (Gaziantep)

4. Tevhit Karakaya (Erzincan)

5. Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)

6. M. Ergün Dağcıoğlu (Tokat)

7. Ahmet Derin (Kütahya)

8. Salih Kapusuz (Kayseri)

9. Ramazan Toprak (Aksaray)

10. Sait Açba (Afyon)

11. Mehmet Çiçek (Yozgat)

12. Avni Doğan (Kahramanmaraş)

13. Yaşar Canbay (Malatya)

14. Suat Pamukçu (Bayburt)

15. Şeref Malkoç (Trabzon)

16. Yakup Budak (Adana)

17. Yahya Akman (Şanlıurfa)

18. Abdülkadir Aksu (İstanbul)

19. Mustafa Geçer (Hatay)

20. Musa Uzunkaya (Samsun)

21. Bekir Sobacı (Tokat)

22. Ahmet Sünnetçioğlu (Bursa)

23. Mustafa Niyazi Yanmaz (Şanlıurfa)

24. Eyüp Fatsa (Ordu)

25. Faruk Çelik (Bursa)

26. Musa Demirci (Sıvas)

27. Ali Sezal (Kahramanmaraş)

28. Rıza Ulucak (Ankara)

29. İsmail Özgün (Balıkesir)

30. Mustafa Baş (İstanbul)

31. Fahrettin Kukaracı (Erzurum)

Gerekçe :

Ülkemizde yıllardır terör problemi yaşanmaktadır ve teröre karşı mücadele sürdürülmektedir. Terör dolayısıyla binlerce vatandaşımızın hayatını kaybettiği, yüzbinlerce insanımızın yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldığı ve ülke ekonomisinin büyük bir kısmının terörle mücadeleye harcandığı bilinmektedir.

Yıllardır tüm Türkiye'ye büyük acılar yaşatan bölücü terörün yok olmaya yüz tuttuğu bir dönemde, gerek güneydoğuda gerekse İstanbul başta olmak üzere ülkenin birçok yerinde "Hizbullah" diye isimlendirilen örgütle ilgili operasyonlar sürdürülmektedir. Bu operasyonlar sonucunda, örgütün birçok elemanı yakalanmış ve örgütün hücre evlerinde gömülmüş birçok ceset çıkarılmıştır.

Öte yandan, güneydoğu bölgemiz başta olmak üzere, birçok yerde, birtakım insanlar, faili meçhul cinayetlerle öldürülmekte veya kaçırılmakta ve kaybolmaktadırlar. Bunların bazılarının cesetleri daha sonra bir yerlerde bulunmakta, bazılarından ise bir daha hiçbir haber alınamamaktadır. Bunların arkasında ise birtakım örgütlerin bulunduğuna dair ciddî iddialar öne sürülmektedir. Bu örgütler arasında Hizbullah örgütünün önemli bir yer tuttuğu ve Hizbullah örgütünün eylemlerine, kimi yerlerde, birtakım görevliler tarafından da göz yumulduğu, konuyla ilgili kişi ve kuruluşlar tarafından sık sık dile getirilmektedir. Doğal olarak bu durum, kimi yöneticileri önemli ölçüde zan altında bırakmaktadır.

Bugüne kadar faili meçhul bir şekilde öldürülen veya kaybolan vatandaşlarımızın durumlarının açıklığa kavuşturulması ve bir terör merkezinin daha çökertilmesi için, Hizbullah örgütü hakkında detaylı araştırma ve incelemelerin yapılması gerekmektedir. Devam eden operasyonların ve sürdürülen adlî kovuşturmaların gizlilik içinde yapılması gerekirken, basında, bu örgütle ve örgüte yönelik operasyonlarla ilgili çok ayrıntılı haberler yayımlanmaktadır. Bunların, hangi maksatla ve kimler tarafından yapıldığı da bilinmemektedir.

Bu ve benzeri nedenlerle, özel olarak Hizbullah örgütü hakkında, Parlamentomuzun, bir araştırma komisyonu oluşturarak, bu örgütün geçmişi, kimler tarafından kurulduğu ve desteklendiği, iç ve dış bağlantıları, eylemleri ve kimi kamu görevlilerinden doğrudan ya da dolaylı destek görüp görmedikleri hususlarının incelenmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Önerge bilgilerinize sunulmuş olup, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair önergeler vardır; okutuyorum :

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3. — Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman’ın (6/331) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/90)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 82 nci sırasında yer alan (6/331) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Yahya Akman

Şanlıurfa

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum :

4. — Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/347) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/91)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 96 ncı sırasında yer alan (6/347) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Musa Uzunkaya

Samsun

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 1 ilâ 10 uncu sıralarında yer alan Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu Karma Komisyonun, bazı milletvekillerinin yasama dokunulmazlıklarına ilişkin raporları vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım :

IV. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER

1.- Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/254) (S. Sayısı 258) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 1.7.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun 8.7.1999 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 3.8.1999 günlü raporuyla, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet suçu isnat olunan Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer, Komisyonumuza gelerek sözlü savunma yapmıştır.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Komisyonumuz, Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer'in eylemini siyasî faaliyet kapsamında değerlendirmiş ve hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raparomuz Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılmasıyla İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır:

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM'nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamoyunda, haklı-haksız suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

2. — Konya Milletvekili Veysel Candan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/275) (S. Sayısı : 259) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 16.7.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Konya Milletvekili Veysel Candan'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 3.8.1999 günlü raporuyla neşir yoluyla hakaret suçu isnat olunan Konya Milletvekili Veysel Candan hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Konya Milletvekili Veysel Candan, Komisyonumuza gelerek sözlü savunma yapmıştır.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği de dikkate alınarak, Konya Milletvekili Veysel Candan hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıkların Kaldırılmasıyla İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır:

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM'nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer raporu okutuyorum :

3. — İstanbul Milletvekili Tansu Çiller'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/276) (S. Sayısı : 260) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 16.7.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen İstanbul Milletvekili Tansu Çiller'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 3.8.1999 günlü raporuyla, hükümetin manevî şahsiyetini tahkir ve tezyif etmek suçu isnat olunan İstanbul Milletvekili Tansu Çiller hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü madesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. İstanbul Milletvekili Tansu Çiller'in sözleri siyasî eleştiri ve beyan sınırları içinde değerlendirilmiş ve bu nedenlerle İstanbul Milletvekili Tansu Çiller hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılmasıyla İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır:

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM'nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

4. — İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/277) (S. Sayısı : 261) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 16.7.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 3.8.1999 günlü raporuyla, basın yoluyla hakaret suçu isnat olunan İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak, Komisyonumuza gelerek sözlü savunma yapmıştır.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate alınarak, İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılmasıyla İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır:

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM'nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

5. — Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/278) (S. Sayısı : 262) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 16.7.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 3.8.1999 günlü raporuyla, devletin emniyet, muhafaza kuvvetlerini alenen tahkir ve tezyif etmek suçu isnat olunan Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan, Komisyonumuza gelerek sözlü savunma vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün, onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın sözleri siyasî eleştiri ve beyan sınırları içinde değerlendirilmiş ve bu nedenle Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılmasıyla İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır:

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM'nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklığının sığınağı olmaması temel ilke olmalıır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

6. — Siirt Milletvekili Takiddin Yarayan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/279) (S. Sayısı : 263) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 16.7.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Siirt Milletvekili Takiddin Yarayan'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 3.8.1999 günlü raporuyla, basın yoluyla hakaret suçu isnat olunan Siirt Milletvekili Takiddin Yarayan hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Siirt Milletvekili Takiddin Yarayan, Komisyonumuza gelerek sözlü savunma yapmıştır.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate alınarak, Siirt Milletvekili Takiddin Yarayan hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılmasıyla İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır:

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM'nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

7. — Kastamonu Milletvekili M.Hadi Dilekçi’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/280) (S. Sayısı : 264) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 16.7.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Kastamonu Milletvekili Muharrem Hadi Dilekçi'nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 3.8.1999 günlü raporuyla, görevli memura hakaret ve müessir fiil suçu isnat olunan Kastamonu Milletvekili Muharrem Hadi Dilekçi hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate alınarak Kastamonu Milletvekili Muharrem Hadi Dilekçi hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılmasıyla İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır:

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM’nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

8. — Giresun Milletvekili Burhan Kara’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/281) (S. Sayısı : 265) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 16.7.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Giresun Milletvekili Burhan Kara’nın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 3.8.1999 günlü raporuyla, 298 sayılı Kanuna muhalefet suçu isnat olunan Giresun Milletvekili Burhan Kara hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği de dikkate alınarak, Giresun Milletvekili Burhan Kara hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılmasıyla İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır :

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM’nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

9. — İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/282) (S. Sayısı : 266) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 16.7.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, Komisyonumuzun 8.7.1999 tarihli toplantısında gündeme alınmış, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 3.8.1999 günlü raporuyla, devletin askerî ve emniyet muhafaza kuvvetlerini alenen tahkir ve tezyif etmek suçu isnat olunan İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak komisyonumuza gelerek sözlü savunma yapmıştır.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın beyanlarının tahkir amacını değil, siyasî gelişmeleri eleştirme amacını taşıdığı anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle, İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılmasıyla İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır :

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM’nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Karma Komisyonun son raporunu okutuyorum :

10. — Edirne Milletvekili Ali Ahmet Ertürk’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/283) (S. Sayısı : 267) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 16.7.1999 tarihinde Karma Komisyonumuza gönderilen Edirne Milletvekili Ali Ahmet Ertürk'ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık yazısı, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 3.8.1999 günlü raporuyla, vazife esnasında görevli memura müessir fiilde bulunmak ve 237 sayılı Taşıt Kanununa muhalefet suçu isnat olunan Edirne Milletvekili Ali Ahmet Ertürk hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen Karma Komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için, Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate alınarak Edirne Milletvekili Ali Ahmet Ertürk hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

Bazı Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının Kaldırılmasıyla İlgili Muhalefet Şerhimin Açıklamasıdır :

Siyasetin, milletvekillerinin ve TBMM’nin itibarını korumak ve kamu vicdanını tatmin için, suç isnadıyla karşılaşan milletvekillerinin yargı önüne çıkarak aklanmaları en doğal, önlenemez haklarıdır.

Kamuoyunda, haklı-haksız, suçlu zannıyla milletvekilliğinin sürdürülmesi, demokrasimizin sağlıklı gelişmesinin en büyük engelidir.

Yasama dokunulmazlığının, suç sanıklarının sığınağı olmaması temel ilke olmalıdır.

25.11.1999

Mehmet Özcan

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, okunan bu raporların tamamı, kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine ilişkindir; 10 gün içinde itiraz olunmadığı takdirde, bu raporlar kesinleşmiş olacaktır.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş, iki adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve sonra da oylarınıza sunacağım :

Birinci önergeyi okutuyorum :

III. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

5. — Gümüşhane Milletvekili Lütfi Doğan’ın, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/34), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/92)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gümüşhane İlimizde bir "Gümüşhane Üniversitesi" kurulmasıyla ilgili olarak 2.6.1999 tarih 1019 evrak giriş numarasıyla vermiş olduğumuz kanun teklifimiz bugüne kadar ilgili komisyonlarda görüşülmemiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, doğrudan gündeme alınması için kanun teklifimizin Meclis Genel Kurulumuzun takdirlerine sunulmasını talep ediyorum. Gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

2.12.1999

Lütfi Doğan

Gümüşhane

BAŞKAN – Söz isteği?..

LÜTFİ DOĞAN (Gümüşhane) – Müsaade ederseniz, birkaç cümle arz etmek istiyorum.

BAŞKAN – Rica ederim efendim; söz hakkınız var. 5 dakika süreniz var.

Buyurun.

LÜTFİ DOĞAN (Gümüşhane) – Muhterem Başkan, muhterem milletvekilleri; Gümüşhane İlimizde bir üniversite kurulmasıyla ilgili olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, arkadaşlarımla birlikte hazırlayıp verdiğim kanun teklifimiz süresi içerisinde görüşülmediği için, İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca, sizlerin yüksek tasviplerine sunulması talebinde bulundum. Şimdi, gündeme alındı, Başkanlık Makamınca sizlere arz edildi. Müsaade ederseniz, konuyla ilgili birkaç cümleyi Yüksek Heyetinize arz edeceğim. Sözlerime başlamadan önce, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Tabiî, bu arada, ülkemizde, maalesef, bütün milletimizi, hatta insan olan her ferdi üzen acı hadiselerin son günlerde meydana geldiğini büyük üzüntüyle, ıstırapla hissediyoruz. Burada hemen şunu arz etmek istiyorum: Emniyet güçlerimizin gösterdikleri ihtimam ve netice itibariyle bu yanlışlıkları, cinayetleri ortaya koymalarından dolayı müteselli olmakta, kendilerine şükranlarımı ifade etmekteyim; ancak, birtakım gazetelerde, İstanbul gazetelerimizden bir kısmında, bu cinayet şebekesinin İslamî kelimeleri anarak efkârıumumiyeye bilgi vermelerinden, hepiniz gibi -demin DSP'li arkadaşımın da ifade ettiği gibi- büyük üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum.

Şunu da arz edeyim: İslamiyet denilince, hepinizin bildiği gibi, bütün insanlığın farkında olduğu gibi, Allahü Teâlâ'nın hukukuna saygılı olmak, Allahü Teâlâ'nın kullarına saygılı olmaktır, kullarının hukukuna saygılı olmaktır. İki ana esas var: Hem Allahü Teâlâ'nın haklarına saygılı olmak hem de Allahü Teâlâ'nın kullarının, inanmış inanmamış hepsinin hakkına saygılı olmaktır. Peki, bu konunun İslamiyetle ne alakası var? O itibarla, birkısım medya mensubu, değerli basın mensubu arkadaşlarımızın, yazılarıyla efkârıumumiyeyi aydınlatırken çok dikkatli olmalarında, sadece ülkemiz için değil, insanlık için fayda vardır.

Ayrıca, Diyanet İşleri Başkanlığımız, bu konuyla ilgili hepimizi aydınlatan son derece güzel bir ifade de buyurdu: "Hizbullah" kelimesi, "kurtuluşa eren, Allah'ın yolunu tutan insan" anlamındadır. Allah'ın yolunu tutan insan, değil insana, hiçbir canlıya bile, Allah'ın iznine, Allah'ın müsaadesine uygun olmadan, zarar veremez. O itibarla, çok üzgün olduğumuzu, mustarip olduğumuzu ifade ederken, ülkemizi bu gibi felaketlerden, Allah'ın izniyle, adalet mekanizmamız ve emniyet güçlerimiz temizleyecektir, Yüce Meclisimiz de, bu konuda kendisine düşen en güzel çalışmaları, inşallah, kaydedecek, milletimizi bu ıstıraplardan kurtaracaktır.

Efendim, Gümüşhanemiz, hepinizin bildiği gibi, cennet yurdumuzun en güzel bölgelerinden birisidir. Bildiğiniz gibi, tarihine bakınca, 1870 yılında Trabzon Vilayetinden ayrılarak, mutasarrıflık olmuş ve cumhuriyet idaremizin kuruluşundan sonra da, 20 Nisan 1924 tarihli Teşkilatı Esasiye Kanununun 89 uncu maddesi uyarınca da vilayet haline getirilmiştir.

Bu vilayetimizin, şu anda, merkez ilçesi dahil 6 tane kazası vardır. Bu vilayetimizin, bilhassa yaz mevsimlerinde Torul, Kürtün ormanları, gerçekten, cennet gibi güzel yerleridir. Diğer taraftan, Kelkit, Şiran, Köse İlçeleri de ziraata son derece elverişlidir. Bu güzel vilayetimizin bir üniversiteye kavuşması, sizlerin delaletiyle, milletimizin de, yöre halkının da arzusudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Doğan, 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen, toparlayınız.

LÜTFİ DOĞAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şu anda, Gümüşhanemizde Karadeniz Teknik Üniversitesine bağlı bir inşaat fakültesi vardır; iki bölümü halen tedrisata devam etmektedir. Ayrıca, 4 tane de yüksekokulumuz vardır. Bu yüksekokullar da, inşaat teknikeri, elektrik teknikeri, işletme ve muhasebeci yetiştirmek üzere görevine devam etmektedir. Hatta bu yüksekokullarda 1 150 de öğrenci kayıtlıdır.

Sonuç olarak, eğer Gümüşhanemizde, hatta Türkiyemizdeki 80 ilimizin herbirinde birer üniversite kurulmasına Yüksek Meclisimiz izin verirlerse, fevkalade büyük bir hizmet yapılmış olacaktır.

Buyuracaksınız ki, niçin üzerinde duruyorsunuz? Aziz, değerli arkadaşlarım, kıymetli milletvekilleri; ilim, insanı Allah'a götüren bir nurdur. Bu itibarla, bu işe başlanılması, milletimize, memleketimize çok hayırlı hizmetler temin edecektir. Yüksek takdirlerinize arz ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğan.

Başka söz isteği?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. (FP sıralarından alkışlar)

Diğer önergeyi okutuyorum :

6. — Bartın Milletvekili Zeki Çakan’ın, 28.3.1983 Tarih ve 2809 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/22), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/93)

8.12.1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

24.5.1999 tarihinde TBMM Başkanlığına sunmuş olduğum (2/22) esas numaralı 28.3.1983 tarih ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifim, havale edildiği Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda bugüne kadar görüşülememiştir.

Kanun teklifinin, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Zeki Çakan

Bartın

ANAP Grup Başkanvekili

BAŞKAN – Söz isteğiniz vardı; buyurun Sayın Çakan.

Süreniz 5 dakika efendim.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bartın İlinde üniversite kurulmasına ilişkin, 28.3.1983 tarih ve 2809 sayılı Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunda söz almış bulunuyorum; hepinizi, saygıyla selamlıyorum.

1991 yılında il olan Bartın'da halen 1 adet orman fakültesi ve 1 adet meslek yüksekokulu, Zonguldak Karaelmas Üniversitesine bağlı olarak hizmet vermektedir. Orman fakültesi bünyesinde, orman mühendisliği, orman endüstri mühendisliği ve peyzaj mimarlığı bölümleri olup; fakültede, 4 profesör, 8 doçent, 4 öğretim görevlisi, 1 uzman, 3 okutman ve 19 araştırma görevlisi bulunmaktadır.

Orman mühendisliği bölümünde 162, orman endüstri mühendisliği bölümünde 114, peyzaj bölümünde 142 olmak üzere, toplam, 418 öğrenci eğitim görmektedir.

Eğitime 1994-1995 döneminde başlamış meslek yüksekokulu bünyesinde ise, 7 öğretim görevlisi, 2 yardımcı doçent bulunmakta olup, burada da 200 öğrenci eğitim görmektedir.

Öğrenciler, barınma ihtiyaçlarını, kampus içindeki Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı kız ve erkek öğrenci yurdundan oluşan yurt binalarından karşılayabilmektedir.

Kampus projesi içinde yer alan, Millî Eğitim Bakanlığına ait dekanlık binası, lojman, sosyal tesisler, kütüphane binası ve kapalı spor salonu bitirilmiş olup, meslek yüksekokulu, kütüphane binasında hizmetine devam etmektedir.

Önümüzdeki öğretim yılında, söz konusu okul, boşaltılan Bartın Anadolu Lisesine taşınacak ve eğitimine bu binada devam edecektir.

Bu binaların tamamı, Millî Eğitim Bakanlığınca üniversiteye tahsis edilmiştir. Ayrıca, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi tarafından, orman endüstri mühendisliği binası ve atölyeleri inşaatı devam etmekte olup, yüzde 60'ı bitirilmiş durumdadır.

Buradan da anlaşılacağı üzere, kanunla kurulması öngörülen Bartın üniversitesi, yeterli idare ve derslik binaları, kütüphanesi, yemekhanesi, lojmanları, spor salonu, yurtları, kampusun bulunduğu alan itibariyle üniversite kurulmasına uygun bir altyapıya sahiptir.

Değerli milletvekilleri, içinde bulunduğumuz bilgi ve ileri teknoloji çağında, hemen hemen bütün ülkeler yükseköğretimlerini yaygınlaştırma ve geliştirme çabalarını yoğunlaştırmış ve bu konuyu önceliklerinin başına koymuşlardır.

Bugün, ülkelerin varlıklarını sürdürebilmeleri, bilim ve eğitimdeki yarışta elde ettikleri dereceye bağımlı hale gelmiştir. Bu ülkelerde birleşilen ortak görüş, 21 inci Yüzyılın uyumlu ve güçlü bir toplumu olabilmek; ancak, teknoloji ağırlıklı yükseköğretimden geçen toplumların hakkı olduğudur.

Biz de, çağdaş uygarlığın seçkin bir ortağı olma hedefimize, çağı yaratan ülkelerin yükseköğretimde hem nitelik hem de nicelik bakımında bulundukları düzeye ulaşma yolundaki çalışmalarımıza artan bir kararlılık, azim, güç ve hızla devam etmek zorunda olduğumuzun bilincindeyiz.

Bu nedenle, üniversite kurulması için belirlenen ölçütler çerçevesinde, gerekli koşulları taşıyan Bartın İlinde bir üniversite kurulması, toplumun sosyal, kültürel, ekonomik yönden kalkınması için zorunlu görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, bize düşen görev de, üniversite olmayan tüm illerimizde, belirli alt koşullar yerine getirildiğinde üniversite kurulmasını sağlamak olmalıdır. Bir ilde üniversite özlemdir, umuttur, ışıktır. Bu nedenle, Bartın İlinde üniversite kurulmasına dair kanun teklifimin gündeme alınması için, milletvekillerimizin değerli oylarını bekliyor, destek vereceklerine inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çakan.

Başka söz talebi?.. Yok.

Sayın Çakan'ın bu detaylı açıklamalarından sonra, önergeyi Genel Kurulun oylarına sunuyorum : Kabul edenler_ Etmeyenler_ Önerge ittifakla kabul görmüştür Sayın Çakan.

Fazilet Partisi Grubu ve Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ile Anavatan Partisi Gruplarının İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre ayrı ayrı verilmiş önerileri vardır.

Önerileri, önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım :

V. — ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. — (10/88), (10/93) esas numaralı Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşülme gününe ilişkin FP Grubu önerisi

24.1.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 24 Ocak 2000 saat 13.00'te yaptığı toplantıda görüş birliği sağlanamadığından, aşağıdaki önerimizin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim.

Bülent Arınç

FP Grubu Başkanvekili

Manisa

Öneri :

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 74 üncü sırasında bulunan, Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata ve 24 arkadaşının (10/88) esas numaralı ve aynı mahiyetteki, gündemin 77 nci sırasındaki, Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz ve 22 arkadaşının (10/93) esas numaralı doğu ve güneydoğuda bazı illerde uygulanan olağanüstü halin kaldırılarak, ekonomik kalkınmayı sağlayacak kalıcı önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş oldukları Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 25.1.2000 Salı günkü birleşiminde ve birlikte yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının önerileri, en aykırı öneridir; okutup, işleme alacağım :

2. — Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle görüşülecek konuların yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 24 Ocak 2000 Pazartesi günü yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, gruplarımızın ekteki müşterek önerilerinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

M. Emrehan Halıcı İsmail Köse

Konya Erzurum

DSP Grubu Başkanvekili MHP Grubu Başkanvekili

Murat Başesgioğlu

Kastamonu

ANAP Grubu Başkanvekili

Öneriler:

1. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 22 nci sırasında bulunan 53 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 6 ncı sırasına; 117 nci sırasında bulunan 301 sıra sayılı kanun tasarısının, 7 nci sırasına; 105 inci sırasında bulunan 122 ve 122'ye 1 inci ek sıra sayılı kanun tasarısının, 8 inci sırasına; 104 üncü sırasında bulunan 121 ve 121'e 1 nci ek sıra sayılı kanun tasarısının, 9 uncu sırasına; 6 ncı sırasında bulunan 107 sıra sayılı kanun tasarısının, 10 uncu sırasına; 7 nci sırasında bulunan 108 sıra sayılı kanun tasarısının, 11 inci sırasına; 10 uncu sırasında bulunan 106 sıra sayılı kanun tasarısının, 12 nci sırasına; 11 inci sırasında bulunan 119 sıra sayılı kanun tasarısının, 13 üncü sırasına; 42 nci sırasında bulunan 92 sıra sayılı kanun tasarısının, 14 üncü sırasına; 54 üncü sırasında bulunan 115 sıra sayılı kanun tasarısının, 15 inci sırasına; 56 ncı sırasında bulunan 118 sıra sayılı kanun tasarısının, 16 ncı sırasına; 57 nci sırasında bulunan 126 sıra sayılı kanun tasarısının, 17 nci sırasına; 65 inci sırasında bulunan 152 sıra sayılı kanun tasarısının, 18 inci sırasına; 73 üncü sırasında bulunan 168 sıra sayılı kanun tasarısının, 19 uncu sırasına; 75 nci sırasında bulunan 170 sıra sayılı kanun tasarısının, 20 nci sırasına; 78 inci sırasında bulunan 175 sıra sayılı kanun tasarısının, 21 inci sırasına; 15 inci sırasında bulunan 42 sıra sayılı kanun tasarısının, 22 nci sırasına; 34 üncü sırasında bulunan 81 sıra sayılı kanun tasarısının, 23 üncü sırasına; 41 inci sırasında bulunan 90 sıra sayılı kanun tasarısının, 24 üncü sırasına; 25 inci sırasında bulunan 66 sıra sayılı kanun tasarısının, 25 inci sırasına; 27 nci sırasında bulunan 67 sıra sayılı kanun tasarısının, 26 ncı sırasına; 28 inci sırasında bulunan 68 sıra sayılı kanun tasarısının, 27 nci sırasına; 29 uncu sırasında bulunan 69 sıra sayılı kanun tasarısının, 28 inci sırasına; 43 üncü sırasında bulunan 93 sıra sayılı kanun tasarısının, 29 uncu sırasına ve 94 üncü sırasında bulunan 203 sıra sayılı kanun tasarısının, 30 uncu sırasına alınması önerilmiştir.

2. 25 Ocak 2000 Salı, 1 Şubat 2000 Salı ve 8 Şubat 2000 Salı günleri sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesi, bu günlerde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi; 26 Ocak 2000 Çarşamba, 2 Şubat 2000 Çarşamba ve 9 Şubat 2000 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesi; Genel Kurulun 25 Ocak 2000 Salı günü 15.00-19.00, 20.00-24.00, 26 Ocak 2000 Çarşamba, 27 Ocak 2000 Perşembe, 28 Ocak 2000 Cuma (bu günde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi), 1 Şubat 2000 Salı ve 2 Şubat 2000 Çarşamba günleri 14.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında çalışması; 309 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin 1 Şubat 2000 Salı günü saat 24.00'e kadar tamamlanmaması halinde saat 24.00'ten sonra da çalışmalara devam edilerek, bu tasarının bitimine kadar çalışma süresinin uzatılması ve bu tasarının görüşmelerinde soru-cevap işleminin 10 dakikayla sınırlandırılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, en aykırı olan bu önerinin lehinde ve aleyhinde iki arkadaşıma söz vereceğim.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Önerinin aleyhinde ben konuşacağım Sayın Başkan.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, önerinin aleyhinde Bingöl Milletvekili Sayın Hüsamettin Korkutata konuşacak.

BAŞKAN – Önerinin aleyhinde, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven; buyurun efendim.

Süreniz 10 dakikadır.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Kim bu koalisyon ortaklarına akıl vermişse, güzel bir akıl vermiş. Muhalefetin sesini nasıl kesersiniz; onları konuşturmamakla. Peki, bunu, nasıl sağlarsınız; denetim günleri dahil her şeyi ortadan kaldırarak ve saat 15.00'e, belki, 15 dakika kala bir öneriyi takdim edersiniz, hiçbir milletvekili -ne iktidarı, ne muhalefeti- önüne neyin geldiğinin farkında dahi olmadan, hemen günlük bir çalışmaya geçersiniz.

Şimdi, bakınız, bu hükümet, aşağı yukarı yedi aylık bir hükümet. 57 nci hükümet güvenoyu aldığından bu tarafa, Danışma Kurulu, tam 36 defa toplantıya çağrılmış ve bunun 28'i de sadece çalışma gün ve saatleriyle ilgili. Yani, Danışma Kurulu, her hafta bir defa toplantıya çağrılmış, gündem düzenlenmiş, çalışma süreleri düzenlenmiş.

Daha önceden de söyledik, İçtüzüğün 19 uncu maddesini bu şekilde kullanmanız yanlıştır, bir istismardır. Bu istismarın devamı, asılla istisnayı karıştırma durumunu ortaya çıkarır. Asıl nedir; bu Meclis, salı, çarşamba, perşembe günleri çalışır. Asıl nedir; bu Meclis, saat 15.00'te toplanır, 19.00'da bitirir. Ha, çok önemli kanun tasarıları getiriyoruz mu diyorsunuz; onu millete sormak lazım.

Acaba bugüne kadar milletin yararına ne getirdiniz? Vergi kanunu getirdiniz, ne zaman getirdiniz; depremden sonra getirdiniz. Af kanunu getirdiniz, ne zaman getirdiniz; depremden sonra getirdiniz. Millet bunları mı bekliyordu acaba? Yani, bir sene evvel verdiği vergiyi, bir kere daha mükerreren alınmasını istediği için mi getirdiniz? Bunun millete ne yararı olduğunu söyleyebilir misiniz? Bankalar Kanununu getirdiniz; şimdi olduğu gibi uygulaması olmadı. Aşağı yukarı, çıkarılalı bir ay oldu değil mi; niye uygulamıyorsunuz? Hani seçecektiniz, kurul oluşturulacaktı; nerede bu kurul? O, oluşmadan değiştirdiniz, yine ortada bir şey yok. O zaman, bunlar önemli kanunlarsa, Resmî Gazetede yayımlandıktan hemen sonra niye uygulamıyorsunuz?

Değerli arkadaşlarım, ortada, birileri bir şey istediği için mi bu kanunlar geçiyor; yoksa, gerçekten milletin yararına olduğu için mi geçiyor?!

Bakınız, geçen perşembe günüydü, geldiniz, gündemi yine değiştirdiniz; değerli oylarınızla bir sonuca vardık. Peki, ne değişti de pazartesi günü tekrar çağırdınız, yeniden gündem düzenlemesine ihtiyaç duydunuz?! O, değiştirilen şeyleri görüşürdük.

Bu defa çok daha enteresan bir olay var; bakın -belki, bu, iyiye alamet de- bir haftalık değil, üç haftalık bir gündem düzenlediniz. İyi... İyi... İyi... Ama, bakın, orada ne var; siz, üç hafta üst üste Büyük Millet Meclisinin ve milletvekilinin aslî bir görevini ortadan kaldırdınız, kaldırmak istiyorsunuz daha doğrusu; biraz sonra da kaldıracaksınız; bu nedir?

Büyük Millet Meclisinin her milletvekilinin, bir, kanun yapmak, iki, denetim, aslî görevidir. Siz, üç hafta, salı günleri denetimi, soruyu ortadan kaldırıyorsunuz; milletvekillerinin Anayasanın kendilerine verdiği hakkı ortadan kaldırıyorsunuz. Peki, bunun yerine ne getiriyorsunuz? Hadi, geçen hafta, tahkim; birilerine yaransın diye çıktı kanun. Yakında kime yarayıp yaramayacağını bütün milletle beraber siz de göreceksiniz!.. Sayın Başbakan, yurtdışına, Davos'a gidecekti, IMF istedi, bunun çıkması lazımdı; tamam... Peki "Telekom" dediğimiz veya PTT falan; teşkilat kanununun çıkmasını kim istedi; onu kim istedi? Yani, yurtdışına gidecek bir başkası mı var ki, alelacele bunu da hemen gündeme getirdiniz, çıkarmaya çalışıyoruz?

Değerli arkadaşlarım, bakınız, öyle bir değişik ve çapraşık düzen ki, dün, Danışma Kurulunda arkadaşlarımızın sunmuş olduğu bir çalışma şeması var, çok enteresan; bakın, burada 2 Şubat Çarşamba günü çıkmasını arzu ettikleri şey şu: Vergi. Daha, bu kanun tasarısı komisyona gelmemişti dün. Bakın, dün akşamüstü, komisyon, bunu bize gönderdi, falan gün görüşme yapacağız diye. Değerli arkadaşlarım, o zaman, komisyonlara falan da gerek kalmadı; onları da kaldıralım. Kanun tasarı veya teklifleri doğrudan Genel Kurulun gündemine insin; hiçbir çalışma yapmadan, nasıl olsa, burada, gerekli konuşmalar veya gereksiz konuşmalar yaparız ve ondan sonra, kanunlar geçer gider! Peki, yetmiş yılın getirdiği bu İçtüzüğe ne oluyor?! Bu İçtüzük, öyle, bir günde ortaya konulmuş bir içtüzük değil; tecrübeyle, edimlerle bu noktaya kadar geldi. Bunu bir çırpıda ortadan kaldıracak bir mekanizmayı geliştirirseniz, ileride, bunun ne kadar yanlış olduğunu hep beraber biz de görürüz, siz de görürsünüz.

Değerli arkadaşlarım, bir başka olay daha var: Bazı vergi kanunları diyoruz; gelmeyecek. Daha evvel çıkardığınız vergi kanunundan, acaba, şu ana değin -hani, adı, depremle ilgiliydi ya- ne kadar tahsilat yapıldı; vatandaşın ödeme gücü ne oldu? Haydi, onu bir tarafa bırakalım; bu, ödenen, tahsilatı yapılan paralar, gerçekten, içerisinde hiçbir maddede yer almamakla birlikte, depremzedelere gönderildi mi; onlara sunuldu mu; onlar hakkında bir işlem yaptınız mı veya yapıldı mı? Bu da belli değil. O zaman, bunların nereye sarf edildiğini, ne şekilde işlem gördüğünü veya milletin nefine olup olmadığını, kanun tasarı veya tekliflerini burada enine boyuna tartışmamız lazım. Bir hazırlık yapma imkânımız olmuyor. Bir tartışma imkânı yaratılmadan, sadece ve sadece, muhalefet konuşsa da olur konuşmasa da olur deyip, çok yanlış bir durum içinde olursanız, bu kanunları, böyle, bir rüzgâr hızıyla geçirir gidersiniz; ama, ondan sonra da, Anayasa Mahkemesine gidildiği zaman, bunların teker teker geri döndüğünü görmek, bize üzüntü verir; çünkü, demek ki, kanunlar yeteri kadar olgunlaşmadan geçtiği için bize üzüntü verir; ama, size de üzüntü vermesi gerektiği düşüncesindeyiz.

Bir kere, bakınız, muhalefetin sesini keserek, yani, uzlaşma yapmadan çalışma, dünyada hiç kimseye yarar getirmemiştir değerli arkadaşlarım. Çünkü, hep söylüyoruz, yine söyleyelim, yarın, bu şekildeki değişiklikler, devir değiştiği zaman, sizin bir bölümünüzü en fazla rahatsız edecek olaylar halinde gelişir. Yani, çok amiyane deyimiyle, keser döner sap döner, bir gün gelir hesap döner. O zaman, en fazla sesi çıkacak olan insanlar, bakarsınız ki, bugünkü bu işi hazırlayanlar olur. O yüzden, gelin, işin doğrusunu bulalım; böyle, durmadan gündem değişiklikleriyle bir noktaya varmayalım.

Avrupa Birliğine adımımızı attık, seviniyoruz, kıvanç duyuyoruz. Avrupa Birliği içinde ne var; tam demokrasi var, muhalefetin, en az, iktidar kadar sesinin çıkması var, onları dinlemek var, karşılıklı sevgi var, saygı var. Eğer, kendimize bir övünç payı çıkaracaksak, bunun uygulamasını yaparak çıkaralım. Avrupa Birliğine giriyorsanız, bırakın muhalefetin öyle rahat konuşmasını, sesini kısarak bir noktaya varılamayacağını bilmeniz lazım. Yani, denetim yapmadan muhalefet olmaz değerli arkadaşlarım. Kaldı ki, denetim, yalnız muhalefetin de görevi değildir; Parlamentoda bulunan her milletvekilinin görevidir. Şurada sorulan soruların içerisinde, bir bölümü iktidar partisinin milletvekillerine ait değil mi; onu da ketmediyorsunuz, onu da ortadan kaldırıyorsunuz.

O yüzden, değerli arkadaşlar, çıkardığımız kanunlarla, Türkiye'nin gündemini yeniden düzenlemek gibi bir durum olmasın. Türkiye'nin gündeminde olan şeyler, aslında, bu Meclisin gündeminde olmalıdır. Eğer, Türkiye'de, çıkardığınız kanunlarla, siz, fukaralığa çare arıyorsanız, eğer, siz, Türkiye'de enflasyona çare arıyorsanız, eğer, siz, Türkiye'de, bugüne kadar çıktığı gibi, tahkimle veya başka kanunlarla bir çözüme kavuşacağınızı zannediyorsanız, yanılıyorsunuz.

Şimdi, biraz evvel haber geldi, bakınız, bir komisyonda, bu Yüce Mecliste önerge vermeyi de kaldırmışlar.

BAŞKAN – Sayın Güven, size 1 dakika süre veriyorum; lütfen toparlayınız.

TURHAN GÜVEN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Biraz evvel geldi haberi; oylama sonucunda, yani, iktidar partileri de muhalefet partileri de, burada, bir kanun tasarısı veya teklifi görüşülürken, artık, önerge veremeyeceklermiş! Peki, siz ne yapacaksınız? Tasarı veya teklif, komisyondan, bir yanlışlıkla geldi; bunu düzeltmek hakkınız değil mi?! Biz de, yanlışlığınızı gördük ve bir önerge verdik; ille muhalefetten geldi diye şimdi reddediyorsunuz da, o zaman, zaten veremeyeceğimize göre mesele de kalmayacak!

Değerli arkadaşlarım, bu nedenle, bakınız, normal çalışma düzenine geçmemiz lazım. Dün, ben, Danışma Kurulunda biraz espri mahiyetinde söyledim; şimdi, salı, çarşamba, perşembe, cuma 24.00'e kadar... Hatta dedim ki, gelin cumartesi, pazar da çalışalım. Öyle değil mi?! Bu Meclisin çalışma düzenini az görüyorsanız, gelin, cumartesi pazar da çalışalım! Biz çalışmadan kaçan insanlar değiliz, gelin çalışalım; ama, böyle, angarya olarak... Yani, Anayasada, angarya, bir suçtur; angaryayla çalışmayalım da normal bir düzende çalışalım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Güven.

Sayın Hüsamettin Korkutata, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; dün, Danışma Kurulunda mutabakat sağlanamaması dolayısıyla, grup önerisi üzerinde görüşlerimi arz etmeye çalışacağım; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Danışma Kurulunda, dün, Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Sayın Bülent Arınç da bir teklifte bulunmuş. Bu teklifte, denetim günü olan bugünde ve bundan sonraki günlerde de denetim konularının görüşülmesinin bu Meclisin ilk ve esas görevi olduğunu söylemiş ve bu araştırma önergeleri içinde, iki önergenin birbirine çok uyumlu olduğunu, doğu ve güneydoğunun hassasiyeti dolayısıyla, bu ikisinin beraber ele alınmasını teklif etmiş; ama, bu teklife karşılık, 10 Şubata kadar, bütün denetim günlerinde kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi öngörülerek, yeni bir grup önerisi çıkarılmıştır.

Değerli arkadaşlar, biz, burada, gerçekten, ciddî bir sıkıntı görüyoruz. Bu Meclis ve bu Meclisteki milletvekillerinin tamamının, hükümet üzerinde de, tek silahı ve en büyük silahı, denetim günlerinde görüşülmek üzere verilen araştırma önergeleridir, soruşturma önergeleridir ve sözlü sorulardır; ama, eğer, bunların hepsinin kaldırırsak, o zaman, hükümet tek başına gider ve bu Meclisteki milletvekilleri de görevini yapmamış olur.

Değerli arkadaşlar, bu Mecliste, denetime ayrılan zaman, hiçbir zaman boşa gitmemiştir ve bu Meclis, kurduğu komisyonlarla, en iyisini, en güzelini, en doğrusunu yapmıştır. Bürokrasinin ve çeşitli kurum ve kuruluşların görevlerini yapmadıkları zamanlarda, bu Meclis komisyonları, gerçekleri, doğruları, net, açık ve şeffaf şekilde ortaya koymuştur ve bugün, bu da görülmektedir. İşte, Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonundaki durumları görüyorsunuz. Bugün, beşbuçuk yıl sonra, bu komisyon raporunu herkes istiyor; okumak istiyor. Dışarıdan, içeriden, herkes, günde belki 20 kişi "ne olursunuz, bize bir komisyon raporu verin" diyor. Niye; çünkü, söylediklerinin hepsi doğru çıkmış; ama, bu Meclis, bana göre, kendi hakkını müdafaa etmemiştir. Bunlar, sanki, Meclisteki ihmallerden kaynaklanıyor. Hayır... Meclis, o gün, görevini yapmış ve gereğini de yazmış; ama, ne acıdır ki, bu komisyon raporunda, yapılan suç duyurularına cevap verilmemiş; hiçbir kesim, kurum ve kuruluş görevini yerine getirmemiş; buna, gelmiş geçmiş hükümetler de hiç sesini çıkarmamış değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu grup önerisiyle öne alınmak istenilen kanun tasarı ve tekliflerine bakıyoruz; Hayvan Haklarını Koruma Kanunu Tasarısı, Telekom Kanunu Tasarısı, petrol kirliliğinin yarattığı zararlar ve buna benzer anlaşmalar var. Bunların hepsi, acaba, doğu ve güneydoğuda şu anda yaşanan sıkıntıların önünde midir? Ben, bunu, geçen perşembe günü dile getirdim. Dedim ki; biz, bu konuyu partilerüstü ele aldık; DSP’den, ANAP’tan, DYP’den 24 arkadaşlarımıza imzalattık ve bu çok acildir, zamanıdır dedik. İşte, çalışmalar başladı; Sekizinci Kalkınma Planı çalışmaları var. Biz, komisyon kuralım ve bölgenin sıkıntılarını, dertlerini, şu Meclisin önü, şu hükümetin önünü açar şekilde ortaya koyalım, bir politikası olsun bu hükümetlerin ve bu Meclisin, bu politika doğrultusunda yol alınsın dedik ve gelin bu komisyonu kuralım dedik ve bir konuşma yaptık. Bütün partiler de sıcak baktıklarını söylediler; ama, ne acıdır ki, teklif yapıldığında, bir bakıyoruz ki, üç hafta geriye atılmıştır. Gerçekten, her şeyden önce, bunun üzüntüsü içerisindeyim; dolayısıyla, ben, söz almak istedim.

Değerli arkadaşlar, o gün, birçok veriler vermiştim; bugün vermek gerekir mi bilmiyorum; ama, hakikaten, bu komisyonun çok acil olarak kurulması lazım. Bugün, bölgede, hakikaten, fakirlik düzeyi yüzde 30’ların çok çok üzerine çıkmıştır. İstatistikî verilere göre yüzde 30–35 deniliyor; ama, bu, yüzde 50’ler civarındadır. Halk perişandır, bir tarafa sıkışmıştır. Hizbullah gelir, o halk sıkıntı görür; olağanüstü hal gelir, o halk sıkıntı görür; PKK gelir, o halk sıkıntı görür! Biz diyoruz ki, artık, bu sıkıntılara bir son vermenin yolunu bulalım hep beraber. Kesinlikle, bu konuyu partilerüstü tutalım. Eğer, biz şov yapmak isteseydik, ben bu önergeyi, bütün partilere gidip, rica edip imzalatmazdım. Severek imzaladılar. Hatta, imzalamayan birçok arkadaşımız da "ben seve seve imzalarım" dedi. O zaman, tek başımıza imzalardık, gelirdik; burada, bölgede yapılanların veballerini, günahlarını, tek tek hepsini ortaya koyardık; ama, bizim böyle bir niyetimiz yok.

Bölgemiz hassas bir bölgedir; çok çekmiştir, bundan sonra çekmesin istiyoruz. Bir politika belli olsun istiyoruz, yol belli olsun istiyoruz. Kimin nereden gittiği belli değil değerli arkadaşlar ve yıllar yılı da bu böyle olmuştur. Maalesef, açılan paketlerin hepsi boş çıkmış, verilen vaatlerin hiçbirisi yerine getirilmemiş, bölge, göçe maruz kalmış; beyin göçü olmuş, sermaye göçü olmuş, insan göçü olmuş. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle hareketli bir dönem hiç yaşanmamıştır, bu kadar halkın yerinden hareket edip başka yerlere gittiği hiç görülmemiştir.

Başka yere giden insanlar da sıkıntı içinde, dert içinde. Başka illerde, yaşlı, fakir, kimsesiz insanlarımızı görüp de, bize sarıldıklarında, ağladıklarında biz de hüngür hüngür ağlıyoruz. Kimse, İstanbul'da rahat değil; kimse, Adana'da rahat değil; kimse, Mersin'de rahat değil; hepsi, burada huzursuz, hepsi, burada elin eline bakar duruma düşmüşlerdir, hepsi, bölgesine dönmek istiyor. Onun için, dedik ki, gelin, şu köye dönüş projesini -hep söylediniz, söylediniz; nasıl yapalım, ne edelim diye- hakikaten, şapkamızı önümüze koyup bir düşünelim.

Değerli arkadaşlar "demokrasilerde çare tükenmez" demiş büyüğümüz. Gerçekten, tükenmez; ama, çare, biçarelerin elinde tutsak olursa yazık olur, günah olur, vebal olur. Burası, çare müessesesidir ve bu gibi komisyonlar, bu gibi çalışmalar yapıldığında da, çarelerin en güzelinin, en iyisinin de bu kurum tarafından üretildiği hep görülmüştür; ama, yeter ki, buna, samimî olarak destek verelim, yanında olalım değerli arkadaşlarım.

Çok değerli arkadaşlar, bugün, elbette ki, iktidarın bir oy çoğunluğu vardır ve istediğini burada kabul eder, istediğini reddeder; ama, biz, burada, onların sağduyusuna hitap ediyoruz. Bu partiler içinde, bölgeyi çok iyi bilen, gerçekten iyi bilen, yaşayan -hangi partide olursa olsun- iki kişi, kuliste karşı karşıya konuştuğumuz zaman, aynı duyguları paylaşıyoruz; hiç kimsenin farklı duygu paylaştığına şahit olmadım. O zaman, gelin, bu konuyu, ya bugün ya da 10'undan önce veya bu ay içerisinde, mutlaka ve mutlaka ele alalım.

Mutlaka, yine, bütün siyasî mülahazalardan uzak, bölgeye, tıpkı Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonunda olduğu gibi... Biz o gün üç dört arkadaş çalıştık; ama, bütün sıkıntıları göze alarak, bütün engellemeleri aşarak, bürokrasiden, kurumlardan, kuruluşlardan, şahıslardan gelen bütün engellemeleri aşarak... 9 tane helikopter dururken, biz, ciplerle ve sair şeylerle dağlara tırmandık, Kuzey Irak'a kadar gittik. Niye; şu doğru bulunsun, ortaya çıksın diye. İşte, bu anlayış içerisinde bir komisyon çalışmasını yapalım...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – 1 dakika süre veriyorum; toparlayınız.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Arkadaşlar, gerçekten, tam zamanıdır; hem Sekizinci Kalkınma Planının yapılmasından önce olmuş olmasından dolayı ve hem de bu bölgede yaşayan insanların, artık, dayanılmaz biçimde sıkıntı içerisinde olmalarından dolayı... Son günlerde yapılan bütün operasyonlarda, sıkıntılarda da şunu şöyle bilmelisiniz ki -bölgede yaşayan arkadaşlar bilir- suçlular, zaten, suçunun cezasını görecek de, suçsuzlar da sıkılır; her bir operasyon, ardından birçok insanı haksızca sürükler götürür. Bu, işin tabiatında vardır. Daha fazla sıkıntılara bölgenin muhatap olmaması, insanların muhatap olmaması için, şu Meclis, kendi hür iradesiyle, kendi elemanlarıyla, ciddî şekilde bir araştırma yapsın ve o araştırma, ülkemizi de, bölgeyi de, huzura, güvene kavuştursun ve artık, bu çile son bulsun istiyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi, saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Korkutata.

Başka söz isteyen?.. Yok.

Önerileri ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.

Birinci öneriyi okutuyorum:

Öneriler :

1. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 22 nci sırasında bulunan 53 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 6 ncı sırasına; 117 nci sırasında bulunan 301 sıra sayılı kanun tasarısının, 7 nci sırasına; 105 inci sırasında bulunan 122 ve 122'ye 1 inci ek sıra sayılı kanun tasarısının, 8 inci sırasına; 104 üncü sırasında bulunan 121 ve 121'e 1 inci ek sıra sayılı kanun tasarısının, 9 uncu sırasına; 6 ncı sırasında bulunan 107 sıra sayılı kanun tasarısının, 10 uncu sırasına; 7 nci sırasında bulunan 108 sıra sayılı kanun tasarısının, 11 inci sırasına; 10 uncu sırasında bulunan 106 sıra sayılı kanun tasarısının, 12 nci sırasına; 11 inci sırasında bulunan 119 sıra sayılı kanun tasarısının, 13 üncü sırasına; 42 nci sırasında bulunan 92 sıra sayılı kanun tasarısının, 14 üncü sırasına; 54 üncü sırasında bulunan 115 sıra sayılı kanun tasarısının, 15 inci sırasına; 56 ncı sırasında bulunan 118 sıra sayılı kanun tasarısının, 16 ncı sırasına; 57 nci sırasında bulunan 126 sıra sayılı kanun tasarısının, 17 nci sırasına; 65 inci sırasında bulunan 152 sıra sayılı kanun tasarısının, 18 inci sırasına; 73 üncü sırasında bulunan 168 sıra sayılı kanun tasarısının, 19 uncu sırasına; 75 inci sırasında bulunan 170 sıra sayılı kanun tasarısının, 20 nci sırasına; 78 inci sırasında bulunan 175 sıra sayılı kanun tasarısının 21 inci sırasına; 15 inci sırasında bulunan 42 sıra sayılı kanun tasarısının, 22 nci sırasına; 34 üncü sırasında bulunan 81 sıra sayılı kanun tasarısının, 23 üncü sırasına; 41 inci sırasında bulunan 90 sıra sayılı kanun tasarısının, 24 üncü sırasına; 25 inci sırasında bulunan 66 sıra sayılı kanun tasarısının, 25 inci sırasına; 27 nci sırasında bulunan 67 sıra sayılı kanun tasarısının, 26 ncı sırasına; 28 inci sırasında bulunan 68 sıra sayılı kanun tasarısının, 27 nci sırasına; 29 uncu sırasında bulunan 69 sıra sayılı kanun tasarısının, 28 inci sırasına; 43 üncü sırasında bulunan 93 sıra sayılı kanun tasarısının, 29 uncu sırasına ve 94 üncü sırasında bulunan 203 sıra sayılı kanun tasarısının, 30 uncu sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza...

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yetersayısını arayacağım efendim.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir; karar yetersayısı fazlasıyla vardır. Ben buradan saydım, 150 küsur arkadaşımız var.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkanım, o, küsur kim efendim?! 150'yi anladık da, küsur kim efendim?!

BAŞKAN – Karar yetersayısının çok üzerinde arkadaşımız Genel Kurulda hazırdır; oylamaya da katılmıştır.

İkinci öneriyi okutuyorum:

2. 25 Ocak 2000 Salı, 1 Şubat 2000 Salı ve 8 Şubat 2000 Salı günleri sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesi, bu günlerde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi; 26 Ocak 2000 Çarşamba, 2 Şubat 2000 Çarşamba ve 9 Şubat 2000 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesi; Genel Kurulun 25 Ocak 2000 Salı günü 15.00-19.00, 20.00-24.00; 26 Ocak 2000 Çarşamba, 27 Ocak 2000 Perşembe, 28 Ocak 2000 Cuma (bu günde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi), 1 Şubat 2000 Salı ve 2 Şubat 2000 Çarşamba günleri 14.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında çalışması; 309 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin 1 Şubat 2000 Salı günü saat 24.00'e kadar tamamlanmaması halinde, saat 24.00'ten sonra da çalışmalara devam edilerek, bu tasarının bitimine kadar çalışma süresinin uzatılması ve bu tasarının görüşmelerinde soru-cevap işleminin 10 dakikayla sınırlandırılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bu durum karşısında, Fazilet Partisi Grubumuz tarafından verilen önerinin işleme alınma olanağı kalmamıştır.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

VI. — SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. — Dışişleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Dışişleri Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 1 üyelik için, İstanbul Milletvekili Necdet Saruhan aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar uyarınca sözlü sorular ve diğer denetim konularını görüşmüyoruz.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.

IV. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

11. — Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/392) (S. Sayısı : 186)

B11. Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/392) (S.Sayısı: 186)

BAŞKAN – Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

Komisyon?... Yok.

Hükümet?... Yok.

Ertelenmiştir.

Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, imar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

12. — Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/585) (S. Sayısı : 309) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde grupları adına söz isteyen arkadaşlarımın isimlerini okuyorum: Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Zeki Ergezen, Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Oğuz Tezmen, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Nesrin Nas, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Zorlu, Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Ersin Gök.

Şahısları adına söz isteyenler: Sayın Turhan İmamoğlu ve Sayın Masum Türker.

Fazilet Partisi Grubu adına, Bitlis Milletvekili Sayın Zeki Ergezen; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de Grubum adına, Telekomla ilgili kanun değişikliği hakkında görüşlerimi sunmak üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Rahmetli Özal'la başlayan özelleştirmenin gayesi, hizmet satan hantal devlet yerine, hizmet sunan özel sektöre yön veren, yol gösteren, önündeki engelleri kaldıran dinamik devlet yapısını yeniden oluşturmaktı. Maalesef, özelleştirme, bu gayeden uzaklaştırılarak, özel kişilere özel nimetler sunma gayesine büründürüldü; bunanla kalınmadı... Özelleştirmenin asıl gayelerinden biri de, özelleştirme gelirlerinden elde edilenlerle bütçeye destek vermek, bütçe açıklarını aşağı çekmek ve içborçlanmayı azaltmaktı; maalesef, bunlar, tamamen tersine döndü.

Geçenlerde, Özelleştirme Yüksek Kurulunun bir açıklamasını hep beraber basından öğrendik. Özelleştirme Yüksek Kurulu Başkanı diyor ki: "Özelleştirmeden bugüne kadar elde edilen gelirler, maalesef, özelleştirme masraflarına eşdeğer." Yani, devletin bundan hiçbir geliri olmamış. Özelleştirilmiş, satılmış; fakat, bir kuruş elde edilememiş. Nitekim, geçen hükümet döneminde, özelleştirme paylarından yatırama ayrılan kısım ilgili kuruluşlara verilemediği için, o yatırımların da gerçekleştirilemediğini hep beraber yaşadık.

Tabiî, Telekomun özelleştirilmesi gündeme geldiği günden bugüne, şaibeler bir türlü eksik olmadı. Telekom, altın yumurtlayan tavuk olarak takdim edildi, işlenmemiş bir hazine olarak takdim edildi; gerçekten de öyledir. Bir taraftan TRT'nin zararlarını karşılayan, diğer taraftan Posta'nın zararlarını karşılayan, gelirinin yüzde 15'i Hazineye aktarılan Telekomun toplam gelirinin, yani bir yıllık kârının 1,2 milyar dolar olduğunu hepimiz, medyadan ve yetkililerden öğrenmiş oluyoruz. Dolayısıyla, Telekomun bir an evvel özelleştirilmesi ve bu pastadan gerekli payın alınması için gerekli gayreti gösterenlerin var olduğunu biliyoruz.

Bizim endişemiz, bu tasarının kanunlaşmaması değil, bizim endişemiz, bu özelleştirmenin yapılmaması değil, bizim endişemiz, 1924'ten beri milletin parasıyla yapılan bu tesislerin gerçek değerinden aşağı satılmamasıdır; asıl gayemiz bu. Sayın hükümet diyebilir ki, biz yeni bir hükümetiz; bizim dönemimizde endişeye mahal veren bir özelleştirme olmadı. Ancak, MHP'yi dışarıda tutacak olursak, DSP ve ANAP'ın ortak olduğu dönemdeki özelleştirmelerde şaibelerin nasıl ayyuka çıktığını hep biliyoruz. Maalesef, özelleştirme tarihinden bugüne kadar, hiçbir özelleştirmede şaibeler eksik olmadı. Ancak, şaibeler bitmiyor tabiî. Türkiye'nin en büyük sıkıntılarından birisi şaibe. Ne yaparsanız, mutlaka bir şaibe var. Bu hükümetin döneminde de içi boşaltılan bankalarla ilgili şaibeler, medyada halen tazeliğini koruyor.

Şimdi, özelleştirme tarihinden bugüne kadar, özelleştirme, ya çok kıymetli arazilerin, arsaların peşkeş çekilmesi, ya binaların satın alınması veyahut da çok kârlı kuruluşların, alelacele, birilerine sunulması oldu. Onun için, özelleştirme yapılırken... Özelleştirmenin gayeleri, devletin yükünü azaltmak, verimliliği, kaliteyi artırmak, sermayeyi tabana yaymak, devletin giderlerini azaltmak, bütçeye katkıda bulunmaktır. Gönül arzu eder, inşallah, Telekomla ilgili bu yasa çıktıktan -ki, gerekli çoğunluğunuz vardır, bu yasa çıkarılacaktır- çoğunlukla bu iş burada halledildikten sonra, hümetin kanatlarını oluşturan partiler duyarlı olurlar, işi takibe alırlar. Özelleştirmenin gerçek değerinden sağlanması da, hepimizi sevindiren, memnun eden bir sonuç olur.

Şimdi, tabiî, tasarının muhtevasını incelediğimiz zaman, görüyoruz ki, 2003 yılına kadar Telekom, altyapı yatırımlarını yapacak, altyapıya para ayıracak, özel sektör de bundan yararlanacak. Bunun, külfet ve nimet meselesi olması lazım. Yani, Telekom, milletten toplanan paralarla kendisi yatırım yapacağına, bu hizmeti satın alacak olanların, kendi yatırımlarını kendileri yapmış olmaları, kanaatimce daha adil olur.

Ayrıca, bu kanun tasarısında, ara bağlantıların ücretlerinin tespitinin uluslararası şirketler tarafından tayin edilmiş olması da, tabiî ki, gerçekten, bana göre çok sakıncalı bir hadise. Zaten, bu işi alacak olan uluslararası şirketlerin olduğu söyleniliyor. Bunların sayıları da bellidir. Düşünün, bir tesisi, bir kuruluşu uluslararası şirketler alacak, onun ara bağlantıları kullanılırken, ücretlerini de bu kuruluşlar tayin edecek...

Bir diğer önemli husus; yabancıların PTT'nin "T" sini alması halinde, ülke güvenliği ve haberleşmenin gizliliğiyle ilgili beklenmedik, olumsuz sonuçlar doğabilir. Ancak, bu şirketleri kim denetleyecek sorusu akla geliyor.

Şimdi, ITT, ABD'nin en büyük şirketi -medyada da hepimiz okuduk-"Allende'yı ben devirdim" diye hava atmıştı ve bunu övünerek söylüyordu. Irak-ABD savaşında haberleşmenin nasıl kesildiğini, Irak birliklerinin nasıl sıkıntıya girdiğini, o günün medyasında, bunları, hakikaten okuduk ve dikkatlerimizi çekti.

Şimdi, bahane hazır; yani, uluslararası şirketler aldığı zaman, yabancılar aldığı zaman, nasıl olur, ülke güvenliğini tehlikeye sokabilir diye bir soru akla gelebilir. Bahane hazır; arıza verdi denilebilir, uyduları kapatabilir; başka türlü sabote etme imkânları vardır. Yani, bu satılmasın demiyoruz da, bunların, bu endişelerimizin var olduğunun, buna göre tedbir alınması gerektiğinin altını çizmek istiyorum.

Mesela, geçenlerde, nükleer santrallarla ilgili bir şaibe çıktı, doğru olmasa bile, yanlış olsa bile, kasıtlı olsa bile... Ama, kamuoyunda bir hayli itibar gördü.

Peki, bütün dünya bu konuda özelleştirme yapıyor, herkes özelleştirme yapıyor. Geçenlerde, Ürdün de Telekomunu özelleştirdi, Fransız Telekomuna sattı. Yani, özelleştirme yapmayan ülke yok. Sözümüzün başında da söyledik, dinamik devlet yapısını oluşturmak için, yani, devletin, hizmet yapan, hizmet sunan bir anlayışla değil, hizmet yapanlara yardımcı olan bir anlayışla devlet olması lazım. Dolayısıyla, bütün dünya buraya doğru yöneldi; ama, gelişmiş ülkelerde, tüketici bilinci vardır, denetleme yapma imkânı vardır, kamuoyu oluşturabiliyorlar; ama, maalesef, bizde, medya, bu tür kuruluşları alan şirketlerin güdümünde olan medya olduğu için, böyle bir kamuoyunu oluşturma şansını, kendi ülkemizde şahsen göremiyorum. Diğer taraftan da, sivil toplum örgütlenmelerinin devamlı engellendiği bir ülkede, Telekomu alacak yabancı şirketleri kim denetleyecek sorusu akla geliyor.

Bu yasayla, sadece, milletin paralarıyla yapılan Telekomun gerçek fiyatına satılıp satılmayacağı endişesi değil, altyapısının, alacak şirketlere peşkeş çekilmesi değil, ara bağlantılarıyla ilgili özel sektörün kullanmasıyla ilgili haksızlık değil, aynı zamanda, kamu arazilerinin de kullanılması önerilmiş oluyor. Plan ve Bütçe Komisyonunda, Sayın Bakan, bugüne kadar kamu arazilerinin kullanılmasında herhangi bir sıkıntı olmadığını söylediler. Doğrudur; Telekom resmî bir kurumken, kamu arazilerini kullanmakta bir sıkıntı doğmadı; ama, özelleştirildikten sonra, şirketlerin, kamu arazilerini istismar etmeyeceğine dair elimizde bir güvence yok. İşte, Sarıyer Ormanları halen tazeliğini koruyor. Sarıyer Ormanları nasıl istismar edildi; hem de hükümetin desteğiyle hem de Anayasa çiğnenerek hem de haksızlık yapılarak hem de kamuoyunun tepkisine rağmen! Demek ki, böyle bir ihtimal var. Bu konuyu, ben, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Bakanımıza sundum, burada da hatırlatmayı bir vecibe olarak görüyorum.

Görebildiğim kadarıyla, Türkiye'de, en modern binaları, Hakkâri'den tutun İstanbul'a kadar, Telekomun tesisleri olarak görüyoruz. Bunları kullanmanın dışında, kamu arazilerinin istismar edileceği şüphesi her zaman için vardır. Özelleştirmeyi yapacak olan kuruluşun bunu dikkate alması gerekir veya yasa burada çıkarılırken, bununla ilgili bir tedbir almamız lazım.

Bir başka husus şu: Bu yasa tasarısıyla Telekomun, şu anda, altın yumurtlayan tavuk olması bir tarafa, bu kuruluşu alacak olan şirketlere çok daha fazla imkânlar getirilmek isteniliyor. Yani, bu yasa tasarısıyla elde edilecek nimetler katlanmaya çalışılıyor. Nedir?.. Şimdi, bir kamu kuruluşunun, Telekomun "T" sini alacak bir şirketten alacağı olduğu zaman, örneğin EGO'nun su parası alacağı olduğu zaman, EGO, Telekomu alan şirkete icra yoluna başvuramayacak, bu alacağını mahkeme yoluyla talep edemeyecek. Şu anda alacağını alma şansı var; ama, bir (A) şirketine verildiği zaman, bunu kanunla kapatıyoruz. Bu, diğer kamu kuruluşlarına karşı bir haksızlıktır, bana göre bir yan tutmaktır, birilerini kayırmak anlamında bir yaklaşım vardır.

Şimdiye kadar, devlet, ev telefonlarından sabit ücret almıyordu; bu yasa tasarısıyla sabit ücret getiriliyor ve bununla da, Telekomu alacak şirketler kayırılmış oluyor.

Bir başka husus; borcunu ödemeyen telefon sahibinin telefonunu, bu şirket satabilecek; yani, ben, telefonumun borcunu ödeyemediğim takdirde, borcunu ödeyemedin gerekçesiyle, benim telefonumu herhangi bir işlem yapmadan çok rahatlıkla satabilecek. Yani, bu yasa tasarısındaki bazı kavramların anlaşılamadığını görüyoruz, bazı hususların çok masum ifadelerle izah edildiğini görüyoruz, çok masum ifadelerin arkasına sığınıldığını görüyoruz. Bunlar yetmiyormuş gibi, altyapısı, 2003 yılına kadar devlet tarafından yapılacak, alacak şirketler bunları kullanacak, ara bağlantılarını kullanacak, ev telefonlarına sabit ücret gelecek, yüzde 50 tenzilat uygulanan telefonların yüzde 50 tenzilatı kaldırılmış olacak, borcunu ödeyemeyen kişinin telefonu hemen başkasına satılabilecek ve bu şirketin, diyelim ki bir başka kuruluşa borcu var, üçüncü şahıs bu borcunu alabilmek için mahkeme yoluna gidemeyecek...

Bunun yanında, Telekomda çalışan insanları, ki, 48 000 sözleşmeli personel, aşağı yukarı 27 000 de daimi işçi var... Şimdi, kanun tasarısında bir çelişki görülüyor, 13 üncü madde ile geçici 4 üncü madde arasında bir çelişki var. 13 üncü maddede iş güvencesi yokken, geçici 4 üncü maddeyle bu olanak sağlanıyor.

75 000 çalışanı olan bu kurumda çalışanlarla ilgili uygulama hangi maddeyle izah edilecek? Bu çelişkinin kaldırılması gerekir kanaatindeyim.

Bu duygularla, Telekom kanun tasarısının tekrar hayırlı olmasını diliyor ve hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ergezen.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gerçekten, Türkiye'nin gündemini 1990'lı yılların başından beri işgal eden Türk Telekomun özelleştirilmesine ilişkin bir düzenlemeyi, bir kanun tasarısını görüşüyoruz.

Gerçekten, bu tasarı, çok ilginç bir seyir izlemiştir. Türkiye'de özelleştirme uygulamaları, özellikle, Telekomun satışına dönük uygulamalar, dünyada bu konunun ilk gündeme geldiği yıllarda başlamış; ancak, aynı dönemde başlayan, hatta bizden sonra başlayan birçok ülke, telekomlarını çok iyi bedellerle satmış, bundan çok ciddî kaynaklar elde etmiş, ekonomilerinin düzeltilmesinde bu kaynakları kullanmış; ama, biz, 1993 yılında başlayan, hatta 1992'ye varan, ilk, PTT'nin T'sinin, PTT'nin bünyesinden ayrılarak satılmasına ilişkin düzenlemeyi, 2000 yılı gelmiş, hâlâ konuşuyoruz; ama, bu dönemde neler olmuş, dünya neler yapmış, onlara baktığımız zaman, ülke açısından, gerçekten, çok üzüntü verecek bir manzarayla karşı karşıya kalıyoruz.

Şimdi, bazı örnekler vereceğim: Türkiye, 1992'de bu olayı, bu öneriyi ilk defa gündeme getirdiği zaman, Dünya Bankasının tavsiyesiyle gündeme getirmişti. Dünya Bankası, Türkiye'nin telefon altyapısının özelleştirmeye müsait olabileceğini düşünerek, PTT'nin T'sinin ayrı bir statüye kavuşturulmasını sağlamamızı ve bunun sonucunda da, bu T'nin, gayet cazip koşullarla uluslararası borsalarda satılabileceğini ifade etmiştir.

Gerçekten de, 1992 ve 1993 yıllarında, Türk Telekom benzeri kuruluşların, Arjantin, Meksika ve diğer ülke telefon idarelerinin özelleştirilmeleri de başlamış ve birkısım hisseleri satılmıştı. O tarihlerde, telefon hisseleri, hat başı dikkate alındığında, yani, 1 000 000 abonesi olan, 1 000 000 hattı olan bir şirket, aşağı yukarı 2 500-3 000 dolar civarında bir değerle, telefon hisselerini -ben, toplam değerini ifade ediyorum- belli tranşlar halinde kısmen satışa konu etmişler ve bunlar, çok ciddî kaynaklar elde etmişlerdi.

Türkiye, 1993 yılında çıkan 506 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle Telekomun satışını ilk defa gündeme getirdiğinde, gerçekten, dünyada, yatırımcılar arasında, telefon piyasasına yatırım yapma konusunda çok ciddî bir heves ve ilgi vardı ve herkes, telefon hisselerinin, dünyanın çeşitli yerlerinde uluslararası piyasalara arz edilmesini bekliyordu. Uluslararası yatırımcılar, bu konuda, gerçekten, büyük bir iştiyakla, telekomların özelleştirilmesini bekliyorlardı; ama, biz, Türkiye'de telefon hisselerinin satışını ülkenin satışı gibi algıladık ve her vesileyle bunu engellemek için üzerimize düşen her şeyi yaptık. Bazı örnekler vereceğim dedim. Bakın, İngiltere'de British Telekom, hisselerini satmaya 1984'te başlamış; Venezüella 1991'de, yüzde 40'ını 1,8 milyar dolara, blok satış olarak satmış; Arjantin 1990'da satmış, bir kısmını da 1992'de satmış; Meksika 1990'da, 1991'de, 1992'de satış yapmış, her birinden çok ciddî kaynaklar elde etmiş. Hong Kong, Japonya, Endonezya, İspanya, Portekiz, Hollanda, Peru, Macaristan, Malezya, Yeni Zelenda, Tayland, bunların hepsi, 1995'e kadar, çok ciddî özelleştirmeler yapmışlar. Bu dediğim olay, 1980'lerin sonu ile 1993 yılı arasında, 1994'e, bilemediniz 1995 yılına kadar olmuş ve bu ülkeler bu satışları yapmış.

Biz ne yapmışız; biz, 20 Ağustos 1993'te 509 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi çıkarmışız, bunu 21 Ekimde Anayasa Mahkemesinde iptal ettirmişiz. Aralık 1994'te, Anayasa Mahkemesi, 4000 sayılı Kanunun özelleştirmeye ilişkin hükümlerini iptal etmiş. Anayasa Mahkemesinin iptalleri böyle devam ediyor ve biliyorsunuz, en son 1996'da, Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararıyla da Telekomun özelleştirilmesi ciddî biçimde beklemededir.

Bu tasarı inşallah yasalaşacaktır, çıkması lazımdır, doğru unsurları vardır. Bu nedenle, Telekomla ilgili yasanın, mutlaka, Telekomun satışında önemli bir aşama olacağının altını çizmek istiyorum.

Şimdi, 1994 yılında, Anayasa Mahkemesine giden Nami Çağan, Hilmi Yükselen ve 88 milletvekili, Anayasa Mahkemesine, iptal için açtıkları davada, gerekçe olarak "Mondros Mütakeresiyle Osmanlı Devletinin bütün haberleşme birimlerine el konması, dört yıllık yenilgiyle biten bir savaştan sonra ve ancak işgal kuvvetlerinin fiilî müsaderesiyle olmuşken, bu yetkiyi -yani, özelleştirmeyi- altın tepsi içinde sunma anlamı taşıyan bir düzenleme, ulusal bağımsızlıktan, bile bile vazgeçme ve sömürgeleşmeyi kabul etme anlamına gelir" diyor.

Daha, benzer gerekçeler var: "Telekom, kamu şirketidir, mutlaka devlet elinde olması lazım" diyor. Bunu diyen de hükümetin bugünkü bakanı ve yetkilileri.

Şimdi, ben şunu sormak istiyorum: Bu ifade mi doğru, yoksa, bugün getirilen tasarı mı? Çünkü, getirilen tasarıyla, Türk Telekomu tamamen özel hukuka tabi tutuyoruz, yüzde 49'unun satışına imkân sağlayacak bütün düzenlemeleri yapıyoruz. Ayrıca, "Telekomünikasyon Kurumu" kurarak, bunun, şu anda Bakanlıkta bulunan yetkilerini oraya devrediyoruz ve lisans vermek olayını da daha iyi bir çerçeveye oturtuyoruz; ki, bunlar, aslında, bizim, 1993'ten beri savunduğumuz argümanlardır; böyle yapılması gerektiği konusunda çeşitli düzenlemeler yaptık.

O zaman, ben, tekrar diyorum ki, bu yaklaşım niçin engellendi?.. Peki, o günkü yaklaşım doğruysa, bugün gelinen noktada, geriye dönülerek denmesi lazım ki, biz, o dönemde hata ettik ve Türkiye'ye ciddî bir bedel ödettik.

Bu konuya şuradan geliyorum: Bakın, ne kadar bedel ödediğimizin de altını çizmek, örnekle belirtmek istiyorum. Türk Telekom, 1994 yılında, 12 milyon hattı olan, abonesi olan bir noktadaydı. Bu 12 milyon abone, o tarihteki fiyatla çarptığınız anda, elinize, 30 küsur milyar dolarlık bir olanak getiriyordu. Bu, uluslararası yatırımcıların tespiti. O gün, orada, çeşitli engellemeler nedeniyle, bu özelleştirmeyi yapamadık. Bugün, Türk Telekom, 1999 yılı sonu itibariyle, yaklaşık 19 milyon abonesi olan bir noktada. Ayrıca, o tarihte 1 uydusu varken, bugün 2 uydusu var ve 3 üncü uydusu yoldadır; o tarihten bu tarihe kadar çok ciddî altyapı yatırımları yapmıştır; yılda 1,5 milyon abone ilave etmiştir; ama, hükümetin, bir cep telefonu lisansını da içine dahil etmek suretiyle, Değer Tespit Komisyonundan çıkardığı rakam, 10 milyar dolardır. Bakın, Türkiye'ye bu gecikmenin maliyeti, aradaki fark, 20 milyar dolardır.

Türk Telekomun 1994 yılında 30 milyar dolar ettiğini ifade ettikten sonra, o tarihlere ilişkin bazı örnekler vermek istiyorum. 1994 yılı sonu itirabiyle Türkiye'nin içborç rakamı 799 trilyon lira; bunun ifadesi de 20,8 milyar dolar. Yani, biz, Türk Telekomu 1994 sonunda satsaydık, Türk Telekomun satışını vatana ihanetle eşanlamda görmeseydik, Türkiye, bugün, IMF reçetelerini uyguluyor olmayacaktı; Türkiye, ekonomisine, yüzde 30'lara, 40'lara varan reel faizini ödediyor olmayacaktı. Çok ağır bedeller ödedi Türk ekonomisi. O zaman "biz, çok ciddî hata yaptık; bu milletten özür diliyoruz" denmesi lazım. Bu denmediği takdirde, yani, birtakım şeyler engellenecek, sonra, beş sene, altı sene sonra "biz, bundan döndük; bu noktada değiliz artık..." Doğrudur, dönmek de bir fazilettir; ama, bunu, yalnız, vatandaşa da anlatmak lazımdır, bunu kabul etmek, özür dilemek lazımdır.

Şimdi, görüştüğümüz tasarının önemli konularından birisi de telefon tekelinin kaldırılması olayıdır. Telefon tekelinin kaldırılması, mevcut tasarıda, tasarının gerekçesini okuduğunuz zaman, gerekçede, Türk Telekomun, daha doğrusu, Telekom piyasasının uluslararası rekabete açılmasının, yani, Türk Telekomun tekel hakkının kaldırılmasının 2004 yılında başlaması, bizim ulusal taahhüdümüzdür deniliyor; ki, ben, burada, bir belgeyi göstermek istiyorum; Türkiye'nin Dünya Ticaret Örgütüne verdiği taahhüt, 31.12.2005 tarihidir. Tabiî, orada, belki yazım hatası yapılmış, gözden kaçırılmıştır, olabilir; ancak, şimdi, biz, Telekomu satacağız, satma konusunda da hemen hemen tüm partiler ittifak halinde görüşlerini ifade ediyorlar.

Şimdi, şunu vurgulamak istiyorum: Siz, Türk Telekom Anonim Şirketi hissesini almayı düşünen bir yatırımcı olsanız, Türk piyasasında tekel hakkı 31.12.2005 tarihinde bitecek bir kuruluşa mı daha fazla para verirsiniz, yoksa, 31.12.2003 tarihinde telefon tekeli kalkacak, uluslararası rekabete açılacak bir Telekoma mı daha fazla para verirsiniz? Tabiî ki, 2005 yılına kadar, 2005 sonuna kadar tekel hakkını koruyan Telekoma daha fazla para verirsiniz; çünkü, tek tabanca olarak iki sene daha piyasada faaliyette bulunmanız mümkün olabilir. Biz, madem Türk Telekomu satacağız, madem bu elimizdeki en kıymetli asset'i uluslararası görücülere çıkaracağız, o zaman, bunu, olabildiğince maksimum fayda sağlayacak şekilde değerlendirmemiz lazım.

Şimdi, getirilen tasarının 6 ncı maddesiyle de, Telekom altyapısının, bütün piyasa tekeli kalktıktan sonra, telefon tekeli kalktıktan sonra da, cüzi bir bedel karşılığında zorunlu roaming; yani, yeni gelecek işletmecilere kullandırma zorunluluğu var. Telekom, yaptığı tüm yatırımı, yeni işletmecilere, yeni kurulacak operatörlere kullandırma yükümlülüğü altında; ki, temelde doğrudur.

Şimdi, siz, Türkiye'deki bir yatırımcı olsanız ya da uluslararası bir telefon işletmecisi olsanız, bu telefon şirketinin hisselerini almaktansa, hazırlıklarınızı yaparak, iki sene daha beklemek suretiyle -ki, zaten, 2000 yılı sonunu bulacaktır aşağı yukarı telefonun özelleştirilmesi- bir işletme kurarak, 300-500 milyon dolarlık bir yatırımla, operatör olarak, tüm telefon altyapısını kullanma imkânına sahip olursunuz; öylelikle de koca bir telefonun külfetinden de kurtulursunuz, almanın, onun getirdiği ilave yüklerden de kurtulursunuz. O zaman, acaba, bunu öne almak, Türk Telekomun satışını tehlikeye düşürüyor mu? Daha doğrusu, değerini aşağıya çekici olduğu kuşkusuzdur. O zaman, bu tasarının, bence en hassas olunması gereken noktası, bu 2003 yılı yerine 2005 yılının getirilmesi ve böylelikle, elimizdeki en kıymetli varlık olan Türk Telekomun en iyi şekilde pazarlamasını yapıp, maksimum faydayı, maksimum kârı realize ettikten sonra tekel hakkını kaldıralım diye düşünüyorum.

Bir diğer konu da, telefon tekelinin, Türk Telekomun satışında, alınan karar gereğince yüzde 20'si blok satış olarak gerçekleştirilecektir. Blok satış demek, Türkiye'deki Telekomun yüzde 20 hissesi bir işletmeciye özel pazarlık yöntemi ya da orada belirtilen yöntemlerle verilecek demektir, tabiî ki, bedeli karşılığında verilecektir.

Acaba, Türk Telekomun blok satılması yerine, dünyaca belli olgunluğa erişmiş, penetrasyonu yüzde 28'leri yakalamış; yani, kişi başına düşen telefon kullanıcısının nüfusa oranı yüzde 28'lere yaklaşmış bir Türkiye'de, bayağı başarılı bir operatör olduğunu dünyada herkesin kabul ettiği Türk Telekomun hissesinin belli bir yabancı gruba -yüzde 20'si- verilmesi yerine, madem özelleştireceğiz, o zaman, Telekomun satılacak bütün hisselerini, yurt içinde ve yurt dışında, belki, yurtiçi pazarı yeterli değildir denilebilir; ama, dünya pazarlarına açalım. Niçin, bir kişi veya bir gruba vereceksiniz Türk Telekomu?

Türk Telekom, bir operatörün getireceği bir faydadan fazla yararlanacak değildir; çünkü, Türk Telekom, dünyanın bütün uzmanlarının da kabul ettiği gibi, belli bir başarı seviyesini yakalamış bir kuruluştur. Teknik olarak, başka bir yeni işletmeci ya da yüzde 20 blok satılması suretiyle o hisseyi alacak kişinin, Türk Telekoma katacağı fazla bir şey yoktur. Belki pazarlama alanında katacağı bir şey olabilir; ama, aslında, onun için blok satışa lüzum yok. Telekomun pazarlama faaliyetini çok daha etkin bir hale getirmesi ve daha etkili bir pazarlama departmanı kurmasıyla da istenilen amaç gerçekleşebilir. O zaman, niçin, Türk Telekomun yüzde 20 hissesi bir gruba satılacaktır? Tamam, satalım yüzde 49'una kadar olan kısmını, hatta, zaten yüzde 34'ü satılabilir mevcut kanuna göre. O yüzde 34'ün tümünü peyderpey dünya borsalarına açalım, yurt içinde ve yurt dışındaki tüm yatırımcılar gelsinler, hisse senedi sahibi olsunlar Türk Telekomda; ama, bu yapılmıyor. O zaman, bir blok satışla bir kuruluşa, bir gruba ya da yurt içinde veya yurt dışında bir telefon operatörüne, bu pazar, bu olanak tepsi içinde sunuluyor ve bunun, bence, getirdiğinden çok götürdüğü vardır; çünkü, Türk Telekom, gerçekten fevkalade hassas olunması gereken bir sektördür, haberleşmeyle yakından ilgilidir. Yarın, bu yüzde 20'sinin satımı olayı, Telekom özelleştirmesini kamuoyunda tartışmalı hale getirebilir. Bunun, yurt içindeki herhangi bir sermaye grubuna ya da yurt dışındaki bir telefon operatörüne satılması halinde, yaratacağı sıkıntıları Türkiye uzun dönem tartışabilir, hatta bazı iptallerle de karşı karşıya kalınabilir. Onun için, benim önerim, gelin, bu yüzde 20 blok satış yerine, Telekomu uluslararası pazarlarda peyderpey satalım. Türk Telekom, uluslararası pazarlarda değerini bulabilecek nitelikte bir kuruluştur.

BAŞKAN – Sayın Tezmen, size 1 dakika süre veriyorum; toparlayınız efendim.

OĞUZ TEZMEN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Çünkü, uydu pozisyonları vardır, içerisinde cep telefonu lisansı vardır; ayrıca, Türk Telekom üzerinden çok büyük ölçüde uluslararası trafik geçmektedir. Asya trafiği, Türkî cumhuriyetler trafiği, büyük ölçüde Türkiye üzerinden geçmektedir; bunun getirdiği çok ciddî stratejik önem vardır. Ayrıca, Telekomun böyle bir konumda olması, böyle bir trafiği taşıması, ona çok ciddî kaynak sağlamaktadır, Türk Telekom ciddî gelir elde etmektedir. O nedenle, Telekomun özelleştirilmesinde gerçekten hata yapmamak durumundayız; çünkü, bu bedeller geçtiğimiz dönemlerde gerçekten çok ağır ödendi. Örneklerle verdim. Politika yapmak amacıyla söylemiyorum; ancak, rk Telekomun özelleştirilmesinin gecikmesi, Türkiye ekonomisine büyük bedeller ödetmiştir. Benim düşüncem, lütfen, bu bedeli bundan sonra ödemeyelim.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tezmen.

Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Nesrin Nas; buyurun.

Süreniz 20 dakika efendim.

ANAP GRUBU ADINA NESRİN NAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; telekomünikasyon sektörünün yeniden düzenlenmesine ilişkin kanun tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına görüşlerimi bildirmek için söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, hızla ilerleyen teknolojik gelişmeler ve artan globalleşme eğilimi, telekomünikasyon sektörünü klasik kalıpların dışına iterek, köklü bir geçiş sürecine sokmuş; bu çerçevede de sektördeki tekelci yapı, yerini özelleştirme, liberalizasyon ve konsolidasyon hareketlerine bırakmıştır.

İlerleyen teknoloji ve artan rekabet koşullarının ulusal telekom işletmecilerini sektör dinamikleri dışına itmesi sebebiyle başlayan özelleştirme akımı, bugün, ülkemiz dışında, dünyada büyük ölçüde tamamlanmış bulunmaktadır. Diğer yandan ise, sektördeki liberalizasyon ve konsolidasyon eğilimlerinin körüklediği şirket satın alma ve birleşmelerinin doğurduğu dev telekomünikasyon şirketleri, küçük çaplı şirketleri tehdit edecek boyutlara ulaşmıştır.

Türk telekomünikasyon sektörünü bu global gelişmelerden uzak tutmak, maalesef, mümkün değildir. Dünya Ticaret Örgütüne verdiğimiz taahhütler çerçevesinde, ilerideki yıllarda telekomünikasyon piyasalarımızı serbest rekabete açma zorunluluğu bulunmaktadır. Böylece, Türk Telekomun tekel konumu ortadan kalkacak, yerli-yabancı herkes telekomünikasyon hizmeti vermeye başlayacaktır ve hak kazanacaktır. Bu süreci yavaşlatmaya ya da sunî bir şekilde durdurmaya çalışmak, her şeyden önce, Türk Halkına, Türk işçisine, Türk müteşebbisine ve bir bütün olarak Türkiye'nin bilgi çağını yakalama çabalarına zarar verir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelişen teknolojiler sayesinde, özellikle uydu ve internet vasıtasıyla, Türk Telekom, halihazırda, gerek tekelini gerekse yüzde 100 olan pazar payını, aynen, on sene önce TRT tekelinin kırılmasına benzer bir şekilde kaybetmeye başlamıştır zaten.

Global piyasalarda yaşanan kaotik değişime öncelik eden telekomünikasyon sektörü, diğer alanlardaki gelişmelere de basamak görevi üstlenmektedir. Çağdaş bilgi toplumunun yaratılmasında, herkesin eşit şartlarda bilgiye ulaşımında, en büyük görev bu sektöre düşmektedir. Giderek konsolide hale gelen sektörde, Türk telekomünikasyon piyasasında faaliyet gösteren şirketlerin bir an önce stratejik ortaklıklara girmeleri ve kendilerini artan rekabete karşı güçlendirmeleri gerekmektedir. Bunun gerçekleştirilmesindeki en önemli adım ise, Türk Telekomun bir an önce özelleştirilmesi ve Türk telekomünikasyon sektörünün derhal liberalize edilip, yeni işletmecilere imkân sağlanmasıdır. Tamamen tekel konumunu sürdüren ve de özelleştirilmemiş devlet şirketi olarak, dünyada, başarılı hiçbir şirket kalmamıştır. Türk Telekom özelleştirilmediği takdirde, Türk Telekomun dışarı açılması ve dünya devleriyle rekabet etmesi mümkün görülmemektedir.

Bugün, Türk Telekom, her ne kadar kârlı gibi gözükse de, benzer dünya şirketleriyle karşılaştırıldığında, söz konusu kârlılığın fiktif olduğu ve sektörün tekelci yapısından kaynaklandığı aşikârdır. Şöyle ki, Türk Telekom, tekel konumundan istifade ederek, gelir ortaklığı anlaşmalarıyla, yatırımına herhangi bir katkıda bulunmadan, bugün için önemli gelirler elde edebilmektedir. Yine de benzer Amerika ve Avrupa şirketleriyle karşılaştırıldığında, 8 ilâ 10 kat daha az gelir elde ettiği görülmektedir. Bunun sebebi, Türk Telekom tarifelerinin diğer ülkelere göre düşüklüğü değil, telefon ve benzeri telekomünikasyon trafiklerinin teşvik edilip, geliştirilmemiş olmasıdır.

1999 yılında, yüzde 10'luk bir artışla, abone sayısında yaklaşık 1,5 milyon artış sağlayan Türk Telekomun, bu artışa rağmen, 1998 yılında 1,9 milyon dolar olan brüt gelirleri, kuşkusuz artan Hazine kesintisinin de etkisiyle, 1999 yılında ancak 1,1 milyon dolar olabilmiştir. Enflasyonla mücadele yılı olacak 2000 yılında, şirketin agresif bir fiyat ayarlama politikasına giremeyeceği ve şirket gelirleri üzerindeki kesintilerin daha da artması sebebiyle, şirketin finansal açıdan giderek bir erime sürecine girmesi de kaçınılmaz görünmektedir.

Bu noktada bir hususun da altını çizmekte yarar görüyorum. İlerleyen teknolojik gelişmeler neticesinde, telekomünikasyon hizmetleri, artık, millî güvenlik açısından herhangi bir stratejik önem arz etmemektedir. Silahlı Kuvvetlerimizin komuta kontrol iletişim hizmetlerini sağlayan, TAFİKS adında özel bir şebekesi vardır. Bunun yanında, sivil ve askerî şebekeler arasında ortak kullanım imkânları da zaten mevcuttur ve bu kanun, Silahlı Kuvvetlerin sahip olduğu şebekeleri düzenlememektedir. Bu sebeple, Türk Telekomun özelleştirilmesinde millî güvenlik ve kamu yararı namına bir engel olmadığı gibi, şirketin özelleştirme stratejisi belirlenirken hem sektörel gelişim için öncelikli alternatifler hem de Türk Halkının ekonomik durumu değerlendirildiğinde, öncelikle stratejik satış, bunun akabinde de halka arz stratejisinin daha uygun olacağı görülmüştür. Türk Telekomun, liberal bir ortama hazırlanma sürecinde, uluslararası deneyim ve işletme tecrübesine sahip bir telekomünikasyon işletmecisiyle stratejik bir ortaklığa girmesi amacıyla, ilk etapta şirketin yüzde 20'ye kadar olan bölümünün, söz konusu deneyim ve tecrübeyi haiz stratejik bir ortaklığa blok olarak satılması ve bu sayede, kalan hisselerin değerinde önemli bir artış elde edilmesi hedeflenmektedir. Blok satışı müteakiben, yüzde 19'luk Türk Telekom hissesinin ise, Türk sermaye piyasalarının bu kadar büyük bir miktarı kaldıracak derinlikte olmaması sebebiyle, yurt içiyle beraber, yurt dışındaki yatırımcılara halka arz ile satılması, bu suretle de Türk sermaye piyasalarının derinleştirilmesi planlanmaktadır.

Bu çerçevede, hem uluslararası telekom yatırımcıları nezdinde Türk telekomünikasyon piyasasının cazibesini artırmak ve Türk Telekomun hisselerini sağlıklı bir şekilde ve tespit edilen değer üzerinden satabilmek hem de sektörde son yıllarda meydana gelen politika belirleme, idarî düzenleme yapma ile işletmecilik işlevlerinin birbirinden ayrılması ve her bir işlevin, o işlevin niteliğine uygun esaslar dairesinde yürütülür hale getirilmesiyle, rekabete açık ve liberal bir sektör ortamının gereklerinin karşılanabilmesi ve net ve açıkça tanımlanmış bir hukukî çerçevenin belirlenmesi amacıyla bu kanun tasarısı hazırlanmıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu kanun tasarısıyla, sektör politikasının Ulaştırma Bakanlığı tarafından belirlenmesi, ancak telekomünikasyon sektörünü düzenlemek üzere, mevcut Telsiz Genel Müdürlüğünü içine alacak, Ulaştırma Bakanlığıyla ilişkili ve idarî ve malî özerkliği olan bağımsız bir düzenleyici telekomünikasyon kurumunun kurulması; Türk Telekomun 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname dışına çıkarılarak tamamen özel hukuk hükümlerine tabi olması ve çalışanlarının statüsünün değiştirilmesi; kamu hizmeti niteliğinde olan tüm telekomünikasyon hizmetlerinin imtiyaz sözleşmesi veya ruhsat alınması suretiyle yürütülmesi, bu çerçevede, Türk Telekomun statüsündeki değişikliğin hem sonucu hem de tamamlayıcı ögesi olarak, Ulaştırma Bakanlığı ile Türk Telekom arasında, şirketin hak ve yükümlülüklerinin açık ve net olarak ortaya konulacağı bir görev sözleşmesi imzalanması; Türk Telekomun tekel hakkının süresi ve sınırlarının netleştirilmesi öngörülmektedir. Ancak, yapılması düşünülen bu değişiklik, Türk Telekomun tamamen devlet denetiminden çıkacağı anlamına gelmemektedir. Yasa tasarısı kanunlaştığı takdirde, devlet, yüzde 49'luk hisse devrinin ardından, yüzde 51 pay sahibi olarak, Türk Telekomun yetkili organlarını kontrolü altında tutmaya; Türk Telekom Genel Kurulunda sorumlu organları belirlemeye; yasal ve idarî düzenlemeler çerçevesinde, diğer şirket hissedarlarıyla birlikte, şirketi, kârlılık, verimlilik ve etkinlik gibi kriterler bakımından denetlemeye devam edecektir. Ayrıca, şirketin çoğunluk hissesinin devlet kontrolünde olması sebebiyle, 3346 sayılı Kanun çerçevesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine tabi olmaya da devam edecektir.

Dünya piyasalarında yakın gelecekte arz fazlasının yaşanacağı bu sektörde, çok gecikmiş olan Telekom özelleştirilmesinin bir an önce gerçekleştirilmesi için zorunlu olan bu yasanın, en kısa zamanda, siz değerli Meclis üyelerinin desteğiyle çıkacağı umudunu belirtmek istiyor, bu vesileyle, Yüce Meclisimize, grubum ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Nas.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Mustafa Zorlu; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Zorlu, süreniz 20 dakikadır.

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA ZORLU (Isparta) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; grubum adına, kısa adı "telekomünikasyon yasa tasarısı" olan kanun tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Biliyoruz ki, dünyada ve ülkemizde, teknoloji ve servis çeşitliliği yönünden telekomünikasyon sektörü çok hızlı bir şekilde gelişmiştir. Son yıllara kadar, ülkemizde, her türlü telekomünikasyon hizmeti, tekel olarak PTT Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmekte, şirket sahipliği, işletmecilik, düzenleme ve denetleme yetkisinin aynı tüzelkişilikte bulunmasını sağlamaktaydı.

1980'li yılların sonlarından itibaren birçok ülke, gelişen telekomünikasyon sektöründe rekabeti sağlamak, katmadeğer üretmek ve istihdama katkıda bulunmak, yerli, yabancı girişimcilerin yatırımlarını sağlamak, devletin yatırım yükünü azaltmak amacıyla ilgili mevzuatlarında değişiklik yapmışlar, yeni telekomünikasyon yasaları çıkarmışlardır. Bu yasal düzenlemelerde, sahip olma, haberleşme politikalarını belirleme, düzenleme ve denetleme yetkilerinin aynı tüzelkişilikte olmamasını sağlamak, en önemli husus olmuştur.

Bu amaçla, ülkemizde, 1994 yılından itibaren, 406 sayılı Kanunda, 4000, 4107 ve 4161 sayılı Kanunlarla ve ayrıca, 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda değişiklikler yapmışlardır.

Telekomünikasyon alanında, Bakanlığa bağlı olarak düzenleme ve denetleme görevi yapan Haberleşme Genel Müdürlüğü, telsiz haberleşmesi alanında düzenleme ve denetleme görevini yürüten katma bütçeli Telsiz Genel Müdürlüğü, sermayesi Hazineye ait olan KİT statüsünde ve tekel hakkı olan Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi şeklinde birimler görev yapar hale gelmiştir; ancak, liberal bir ortamın sağlanmasında yeterli olunamamıştır.

Tekel olarak yürütülen telekomünikasyon hizmetlerinin, Dünya Ticaret Örgütü nezdinde 31.12.2005 tarihi itibariyle sona erdirileceği taahhüdünde bulunulması da dikkate alınarak, özellikle Avrupa ülkelerindekine paralel olarak telekomünikasyon sektörünü yeniden yapılandıracak olan bu kanun tasarısı hazırlanarak Genel Kurulumuza arz edilmiştir.

Bu tasarı, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu ve bu kanunda 4000, 4107 ve 4161 sayılı Kanunlarla değişiklik yapılan maddelerindeki değişiklikleri, 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanundaki değişiklikleri, 2813 sayılı Telsiz Kanununda yapılan değişiklikleri genel olarak ihtiva etmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu yasa tasarısı, madde sırasına göre değerlendirildiğinde, telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve telekomünikasyon altyapısı tesisi ve işletilmesi bu kanuna tabi kılınmaktadır. Türk Telekom, bu kanun çerçevesinde, her türlü telekomünikasyon hizmetlerini yürütme ve altyapıyı işletmeye yetkili kılınmaktadır. Türk Telekomun hak ve yükümlülükleri, Bakanlıkla imzalayacağı görev sözleşmesiyle belirlenmektedir. Türk Telekom, kamu iktisadî teşebbüsleri statüsünden çıkarılmakta, özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirket haline gelmekte ve Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine tabi olmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının, parası ödenmesi şartıyla, işletmeciler tarafından yerine getirilmesi için, bu kanun hükümleriyle muafiyet getirilmektedir. Hiç kimse, bakanlıkla görev imtiyaz sözleşmesi yapmaksızın, genel izin veya ruhsat almaksızın telekomünikasyon hizmeti yürütemez, altyapı kuramaz ve işletemez hükmü getirilmektedir. Ayrıca, kişisel telekomünikasyon tesisleri ile kamu kurum ve kuruşlarının özel kanunları uyarınca kurdukları telekomünikasyon tesislerinin sözleşmeye, telekomünikasyon ruhsatına veya genel izne tabi olmadıkları hükmü getirilmektedir. Kurumu, söz konusu tesisleri bu maddedeki esaslar çerçevesinde denetlemekte yetkili kılmaktadır. Türk Telekomun görev sözleşmesinin çerçevesini belirleyici hükümler getirilmektedir. Türk Telekomun ses iletimindeki tekel hakkının, 31.12.2003 tarihine kadar bu kanun ve görev sözleşmesi çerçevesinde kalması sağlanmaktadır. Ayrıca, öncelikle ara bağlantı taleplerinin Türk Telekom tarafından yerine getirilmesi hükmü getirilmektedir.

Bakanlığın, yapacağı sözleşmelerde dikkate alması gereken hususlara yer verilmektedir. Kurumun ve Bakanlığın işletmeciler üzerindeki yetki ve sorumlulukları ve bunlarla ilgili yönetmeliklerin yayımlanmasıyla ilgili hususlar getirilmektedir. Bakanlığın gerekli gördüğü her bir hizmet türü için, ayrı ayrı olmak üzere, imtiyaz sözleşmesi, telekomünikasyon ruhsatı veya genel izinden hangisiyle, nasıl ve hangi şartlarla yetkilendirme yapacağı, buna ilişkin usul ve esaslarını kurumun görüşünü alarak belirleyeceği ve yönetmelikler yayımlayacağı getirilmektedir. Telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesinde ve telekomünikasyon altyapısı işletiminde ve bu hususlarda yapılacak düzenlemelerde ilkeler getirilmektedir. İşletmeciler veya telekomünikasyon sektöründe yer alan gerçek ve tüzelkişilerin, telekomünikasyon alanında mevzuat hükümlerine uymak kaydıyla, yerli, yabancı veya uluslararası şirketlerle her türlü ticarî sözleşme yapmaları sağlanmaktadır ve bunların, uluslararası telekomünikasyon kuruluşlarına üye, hak, yetki ve yükümlülükleri yönünden düzenleme getirilmektedir.

Bütün işletmecilerin ve kişisel telekomünikasyon tesislerini kullananların ara bağlantı taleplerinin, kurum tarafından ara bağlantı yapma yükümlülüğü getirilen işletmeciler tarafından karşılanacağı ve Türk Telekomun ara bağlantı yükümlüsü olduğu düzenlenmektedir. Ara bağlantıya ilişkin talepler, ara bağlantı yükümlülükleri, ilgili hususlarda kuruma yetki verilmektedir.

Telekomünikasyon hizmet ve altyapı işletmecilerinin birbirleriyle ekonomik açıdan oranlı ve teknik açıdan imkân dahilinde roaming yapabilmeleri hükmü getirilmektedir.

Kurum, standart ara bağlantı referans ücret tarifeleri, ara bağlantı ve roaming anlaşmalarının tabi olduğu ayrıntıları gösteren yönetmelikler çıkaracaktır.

İmtiyaz sözleşmesi yapılmaksızın telekomünikasyon tesisi kuran ve işletenlerin tesislerini kapatma yetkisi ile para cezaları getirilmektedir.

İşletmecilerin alacakları ücretleri, sözleşmelerdeki ve kurumun düzenlemelerine aykırı olmayacak şekilde belirlemesi, kuruma, ücretlerle ilgili hesaplama yöntemlerini, üst sınırlarını makul ve ayırım gözetmeyen şartlarla çıkarılacak yönetmelikler ve diğer düzenlemelerle yapabilme yetkisi verilmektedir.

Kurumun, telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi veya altyapı işletilmesi karşılığında alınacak ücretlere ilişkin düzenlemeler yaparken hangi ilkeleri göz önünde bulunduracağı hükme bağlanmaktadır. Bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınacak ücretin, hangi değişik kalemlerden gelebileceği tanımlanmaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu yasanın 13 üncü maddesiyle, Türk Telekom çalışanlarının statüsü, ücret rejimi, emekliliğiyle ilgili hükümler getirilmektedir. Telekomünikasyon hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen kadrolarda istihdam edilecek memurlar eliyle yürütülecektir. Bunun dışında kalan personel, iş mevzuatı uyarınca istihdam edilecektir.

Bu tasarıdaki madde 14 ile, 2813 sayılı Telsiz Kanununda yer alan Haberleşme Yüksek Kurulu ile bu Kanun ve 406 sayılı Kanunda belirtilen genel esaslar çerçevesinde görev yapmak üzere, Ulaştırma Bakanlığıyla ilişkili, kamu tüzelkişiliğini ve idarî ve malî özerkliği haiz özel bütçeli Telekomünikasyon Kurumu kurulmaktadır. Kurumun karar organı olarak, bir kurul başkanı ve dört üyeden oluşan bir kurul getirilmektedir. Aslî ve sürekli görevlerde çalışan personel için belirlenmiş olan ücret rejimi az öngörülmüştür; bu da, nitelikli personel gerektiren bu hizmetlerde eleman temininde sıkıntı yaşatacak, hatta, sektörde özel teşebbüsün işleteceği yarı hizmet alanları açılması sebebiyle, Türk Telekomdan elemanların ayrılışına sebep olacak bir hüküm ihtiva etmektedir. Türk Telekom dahil imtiyaz sözleşmesiyle telekomünikasyon hizmeti ve altyapısı verecek işletmeleri denetleyecek, tarifelerini belirleyecek bir düzenleyici kurumun, kurul başkan ve üyelerine ve personeline verilecek ücretler, en yüksek devlet memurunun aylık net ücretini geçemez demekle, benzer kurumlarda belirlenen ücret politikalarıyla farklılık ifade ettiği; bunun da, ayrımcılık anlamına geleceği ve ayrıca, telekomünikasyon sektörünün hızlı gelişmelerinde nitelikli eleman bulunmasında kurum içinde darboğaz yaratacağı bir gerçektir; bu hususa, Genel Kurulun dikkatini arz ediyorum.

Madde 16'da, Telekomünikasyon Kurumunun görevleri çok detaylı bir şekilde taaddüt edilmiş ve Rekabet Kurumuyla yetki kargaşası olmaması açısından telekomünikasyon sektörüyle ilgili hususlarda Telokomünikasyon Kurumunun görüşünün de dikkate alınması hükmü getirilmiştir.

2813 sayılı Telsiz Kanununun değişik 8 inci maddesi değiştirilerek, kurul başkan ve üyelerinin nitelikleri, kimlerin teklif edeceği ve Bakanlar Kurulunca atanacakları gibi hususlar getirilmiştir.

Kurul üyeleri resmî veya özel başka bir görev alamaz, ticaretle uğraşamaz ve serbest meslek faaliyetlerinde bulunamaz ve özellikle herhangi bir telekomünikasyon şirketinde hissedar veya yönetici olamaz hükmü getirilmiştir.

Madde 19, 20, 21'le de Ulaştırma Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun, bu kanunla, kurum ve diğer görevlerle ilgili uyumluluk sağlaması gerçekleştirilmiştir.

Madde 24'le, Türkiye Cumhuriyeti Posta İşletmesi Genel Müdürlüğü (Pİ) adı, Türkiye Cumhuriyeti Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü (PTT) olarak değiştirilmiştir.

Madde 26'yla, 406 sayılı Kanuna 4000 sayılı Kanunla eklenen değişik ek 18 inci maddenin, bu kanunla çelişmeyecek şekilde uyumu sağlanmıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sonuç olarak, Türk Telekomun, KİT statüsünden çıkarılarak bir dünya şirketi olabilecek bir anonim şirket haline getirilmesi; telekomünikasyon sektöründe bağımsız bir düzenleme ve denetleme kurumunun kurulması; Ulaştırma Bakanlığının ise telekomünikasyon politikalarını belirleme ve lisans verme yetkisine sahip olması; telekomünikasyon sektöründe yerli ve yabancı işletmeciler ile yerli ve yabancı sermayenin yer alması; daha çok katma değerli hizmetlerin gerçek lisansa bağlanması; yeni istihdam alanlarının yaratılması; ucuz ve kaliteli hizmetin sunulması; zamanında yeni teknoloji hizmetlerinden Türk insanının da yarlanma hakkına kavuşması, bu yasanın Yüce Meclisimizden geçmesiyle gerçekleştirilmiş olacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; GSM Pan-Avrupa mobil telefon sistemi kurulması ve işletmesiyle ilgili olarak, hepinizin bildiği gibi, Nisan 1998 tarihinde, Türk Telekomünikasyon AŞ ile GSM işletmeci firmalar arasında, çağrı sonlama ücretleri sözleşmesi imzalanmıştı. Yapılan bu sözleşmeyle, cep telefonu işletmecileri gelirin yüzde 88'ini, Türk Telekom AŞ ise yüzde 12'sini almaktadır. İşte, çıkarılacak olan bu yasayla, devlet imkânları peşkeş çekilmeyecektir.

Yeni yapılacak olan üç şebekenin ihale işlemlerinin ve işletme şartlarının belirlenmesinde, dürüst ve ilkeli yönetimlerce ülkemizin menfaatlarının korunması sağlanmış olacaktır.

Bu duygularla, yasamızın devletimize ve Yüce Milletimize hayırlı olmasını temenni eder, hepinizi saygılarımla selamlarım. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Zorlu.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ersin Gök; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

DSP GRUBU ADINA BÜLENT ERSİN GÖK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, şahsım ve Demokratik Sol Parti Grubu adına sizleri en derin saygılarımla selamlıyorum.

Bugün, Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum.

21 inci Yüzyılda, tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi, ülkemizde de telekomünikasyon sektörünün çağdaş bir şekilde yapılandırılması, birbirleriyle özleşmesi ve bağdaştırılması gerekmektedir. Bu kanun tasarısı, telekomünikasyon hizmetlerinin, etkili, verimli ve güvenilir olarak, yeni teknolojik gelişmelerle ortaya çıkan ve giderek artan ihtiyaçlara kamu hizmeti niteliği çerçevesinde cevap verebilecek şekilde yeniden düzenlenmesi amacıyla hazırlanmıştır.

Dünyada, son yıllarda telekomünikasyon alanında kayda değer en önemli gelişme, söz konusu alandaki politika belirleme, idarî düzenleme yapma ile işletmecilik fonksiyonlarının birbirinden ayrılması ve her fonksiyonun uygun esaslar çerçevesinde yürütülür hale getirilmesidir. Gelişmiş ülkelerde uygulaması olan bu sektör, siyasal sorumluluğu olan hükümetin sektör politikaları ile genel esaslar ve hedefleri belirlemesi çalışmalarında özerk bir düzenleyici otoritenin teknik nitelikteki idarî düzenlemeleri yapması ve uygulamasına karşılık, işletmecilik faaliyetlerinin de ekonomik esaslar içerisinde ticarî kuruluşlar tarafından yerine getirilmesini içermektedir. Bu tasarı, yukarıda belirtilen üç ana fonksiyonu, bunların her birinin nitelikleri gereği tabi olacağı esaslar içerisinde telekomünikasyon sektörünün yeniden düzenlenmesi ve yapılandırılmasını öngörmektedir.

Son on yıldır, dünyada ve ülkemizde globalleşme, küreselleşme rüzgârı esmektedir. Globalleşmede, coğrafî sınırlar ortadan kalkmakta, ekonomi ve pazar genişlemekte, ulusal sermayenin yerini uluslararası sermaye almaktadır. Bu nedenledir ki, telekom pazarı da küreselleşme sürecinden etkilenmiştir. Telekomünikasyon sektörünün, ticarî esaslar dahilinde, ekonomik yönden daha etkin ve maksimum verimlilikte yürütülmesi amacıyla liberalize edilerek serbest rekabete açılması, devletin işletmeci rolünden sıyrılması gerekmektedir. Küreselleşmede, şirketler, içpazarda büyüme imkânı ortadan kalkınca dışpazarlara yönelmişlerdir. Rekabet ortamı, şirketleri birleştirmiştir; şirket devralma ve büyümelerini sağlamıştır. Ticarî sınırların ortadan kalktığı bir ortamda, dünya telekom pazarı da, globalizasyon, bilgi birikimi, teknolojik değişim, liberalizasyon, şirket birleşmeleri ve benzeri faktörlerden etkilenmiştir.

Bu çerçevede, Türkiye, Dünya Ticaret Örgütüne verilen taahhütler doğrultusunda, telekom pazarını en geç 2004 yılı başında tam rekabete açmak zorundadır. Yeni rekabet ortamı, Türk Telekomu, sektördeki gelişmelere ayak uydurmak zorunda bırakmaktadır. Öte yandan, telekomünikasyon hizmetlerinin kamu hizmeti niteliği ve stratejik öneminin dikkate alınması şarttır. Ülkemizde haberleşme sektöründe önemli gelişmeler kaydedilmiştir ve kaydedilmeye devam edilmektedir. Bu bağlamda, Ulaştırma Bakanlığımızın, mevcut telekomünikasyon şebekelerindeki gelişmelere uygun olarak, teknolojik yapı ve sistem değişikliklerinin tamamlanmasına ve özel telekomünikasyon hizmetlerinin yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalara ayrı bir önem verdiğini görüyoruz.

Telekomünikasyon hizmetlerinde haberleşme teknolojisinin çok hızlı değişim ve gelişim gösterdiği günümüz dünyasında, gerek sayısal ve gerekse hizmet itibariyle ileri ülkelerin arasında yer almamızın bilinci içerisinde, Ulaştırma Bakanlığının çalışmalarını memnuniyetle müşahede ediyoruz. Türk Telekom, telekomünikasyon alanında yapmış olduğu fedakâr çalışmaları sayesinde, hızlı ve yaygın bir hizmet anlayışıyla, ülkemizi, haberleşme alanında gelişmiş ülkeler arasına dahil etmiştir. Bugün için, gelişmiş ülkelerde telekomünikasyon alanında verilen hizmetlerin birçoğu ülkemizde de verilmektedir. Otomatik santral hat kapasitesi 20 milyona, telefon abone sayısı da yaklaşık 18 milyona ulaşmış bulunmaktadır. Avrupa ülkelerinde 100 kişiye düşen telefon abone sayısı 40 civarındayken, ülkemizde bu sayı 28'dir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu kanun tasarısıyla, telekomünikasyon sektöründe posta ve telefon hizmetlerinin ayrışması ve de Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketinin, yani, Türk Telekomun bir şirket olarak kurulmasıyla başlayan ve Türk Telekom hisselerinin yüzde 49'unun devriyle devam edecek yeniden yapılanma sürecinin, teknolojik gelişmelere uygun olarak, sektörün rekabete açılması ile telekomünikasyon hizmetlerinin bir yandan etkin, ileri, güvenilir ve verimli olarak düzenlenmesi, diğer yandan kamu hizmeti niteliği içerisinde stratejik önemine ve devletin temel niteliklerine uygun olarak yürütülmesi amaçlanmıştır. Bu tasarıda, telekomünikasyon sektöründe devletin rolü yeniden tanımlanmaktadır. Bir taraftan, devlet, yasama ve yürütme organları vasıtasıyla, anayasal çerçeve içerisinde, telekomünikasyon sektörüne ilişkin olarak politikaları, ilkeleri ve uygulamaları belirleyecektir, diğer taraftan, özerk olan Türk Telekom da, çoğunluk hissedarı sıfatıyla, mülkiyetten doğan haklarını kullanacaktır, diğer taraftan da, telekomünikasyon hizmetlerini denetleyecektir.

Türk Telekom, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, kanunda belirlenen bir KİT kuruluşudur. Bu kanun tasarısıyla değiştirilen 406 sayılı Kanun dışında, tamamen özel hukuk hükümlerine tabi olması öngörülmektedir. Yani, Türk Telekom, Merkez Bankası, Ereğli Demir Çelik ve Devlet Yatırım Bankası gibi, sadece kendi kuruluş kanununa ve özel hükümlerine tabi olacaktır. Oysaki, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olmakla, Türk Telekom, belirsizlikler ve karışıklıklar içerisindedir ve bu kanun tasarısıyla problemler önemli düzeyde azalacaktır.

Bu kanun tasarısıyla değiştirilen 406 sayılı Kanunla Türk Telekomun devlet denetiminden çıkarılacağı düşüncesi tamamen yanlıştır. Kamu hizmet niteliği taşımayan ve sınırlı kaynakların dağıtılması hususlarını ihtiva etmeyen telekomünikasyon hizmetleri için Bakanlık tarafından genel izin alınması imkânını da açık bırakmaktadır.

Bu nedenle, hem statüdeki değişikliğin hem de bütünleyici bir parçası olarak Türk Telekom, bir görev sözleşmesiyle Ulaştırma Bakanlığı tarafından yetkilendirilmekte ve sözleşme yapılmaktadır. Sözleşme, görüşü için Danıştaya da sunulacaktır. Bu sözleşmeyle Türk Telekom, kişi başına düşen ankesörlü telefonları artıracaktır, yeni hat bekleme süresini kısaltacaktır, konuşmalardaki hat bozukluklarını ve hizmet kalitesini düzeltecektir.

Şu anda görüştüğümüz kanun tasarısıyla çok önemli adımlar atarak dünya telekomünikasyon devleri arasında yer alan Türk Telekom, hızlı bir çalışma temposu içerisinde başarılı sınavlar vererek atılımlarına devam etmektedir.

1999 yılında yapılan ve 2000 yılında yapılacak yatırımlar, önemli projeler, açılacak GSM ihaleleri şunlardır:

1999 yılındaki yatırımlar: Otomatik telefon santral kapasitesine 920 000 hatlık santral ilave edilerek, toplam kapasite 19 479 000 hatta çıkarılmıştır.

Telefon abone sayısı, 1 milyon artarak 1999 yılı sonu itibariyle 17 960 000 adede ulaşmış olup, dünyanın en ileri ülkeleriyle boy ölçüşebilecek bir seviyeye ulaşmıştır. Bekleyen abone sayısı da her geçen gün azalmakta olup, 2000 yılı sonu için hedefimiz, bekleyen abone sayısını minimum seviyeye indirmek, hatta tamamen bitirmektir.

Telefon konuşmalarının sağlıklı bir biçimde sağlanması amacıyla, 30 milyon Amerikan Doları harcanarak, 7 000 kilometre fiber optik kablo tesis edilerek, toplam fiber optik kablo uzunluğu 57 100 kilometreye ulaşmıştır. Ayrıca, 2 400 adet düşük ve orta kapasiteli radyo link sistemleri alımı yapılmıştır.

Türk Telekom, kırsal alan haberleşme hizmetlerine özel önem vermekte olup, bu dönemde 5 900 adet yerleşim yerinde evlere kadar otomatik telefon hizmeti götürülerek, ülke genelinde bu hizmetten yararlanan kırsal alan yerleşim yeri sayısı 45 000 adede ulaşmıştır.

20 ilde hizmet vermekte olan kablolu TV abone sayısı 123 500 bin adet artışla 734 500 adede ulaşmıştır.

Türk Telekom, Türkiye'nin çağdaşlaşma sürecinde haberleşmenin önemini ve gereğini dikkate alarak, bu alanda ülkemiz için çok önemli projeler başlatmış bulunmaktadır. Türksat-2A, Türk Telekom Net - İnternet ve kablosuz telefon sistemleri bunların başlıcalarıdır.

Ayrıca, yurt çapında, gerek şirketin gerekse özel şirketlerin ihtiyaç duyduğu yüksek hızda sayısal data taleplerini karşılamak amacıyla 26.5.1999 tarihinde ihaleye çıkarılan data şebekesinin 15.9.1999 tarihinde sözleşmesi imzalanmış olup, cihazlarının montajının büyük bir kısmı tamamlanarak hizmete verilmeye başlanmıştır.

Araç telefon sistemlerinin ıslah edilmesine yönelik çalışmalar hızla devam etmektedir.

118 bilinmeyen numaralar servisinin ıslah edilmesi amacıyla, bu servisteki personel, sistem, donanım ve her türlü teçhizatla ilgili darboğazların giderilmesi için alınacak önlemler ile uygulanacak yeni yöntemleri belirlemek üzere çalışmalar başlatılmıştır.

Ayrıca, 2000 yılı uyum çalışmalarında Türk Telekomca başarılı sonuçlar alınmış olup, telekomünikasyon sistemlerinde herhangi bir problem yaşanmamıştır.

2000 yılı içinde, 1 450 000 hatlık otomatik telefon santralı ilavesiyle otomatik telefon santral kapasitesinin 21 000 000 hatta, abone sayısının da 19 410 000 adede ulaştırılmasıyla, şu anda yüzde 28 olan telefon abone yoğunluğunun 2000 yılı sonunda yüzde 30'a ulaşması sağlanacaktır.

Ayrıca, 2000 yılı sonuna kadar 18 000 kilometre fiberoptik kablo tesisi planlanmış olup, bunun 12 000 kilometrelik ve 130 milyon dolarlık bölümünün ihalesi tamamlanıp, alımlara başlanmıştır. Çok yakında, yoğun talep çerçevesinde, bütün bölgelerimize fiberoptik kablo sevkiyatı ve montajı yapılacaktır.

Görüntülü telefon, arayan numaraların ekranda görülmesi gibi yeni hizmetlerin altyapısını teşkil eden santrallararası işaretleşme sistemi olan proje çerçevesinde yeni monte edilen santrallara bu sistem uygulanmıştır.

1999 yılında uygulamaları başlatılan kablosuz telefon sistemi yatırımlarının 2000 yılında ülke genelinde yaygınlaştırılması çalışmalarına devam edilecektir.

Kablolu TV yatırımlarının sayısal teknolojiye ait uygulamalarının altyapısı tamamlanmış olup, önümüzdeki günlerde sayısal kablo yayınlarına geçilecek; ayrıca, kablodan internet hizmetleri de evlerimize kadar girecektir.

Türk Telekom, özelleştirme sonrasında, telekomünikasyon pazarında etkili ve verimli bir yer elde ederek, bu yerin korunması, geliştirilmesi ve uluslararası pazarda söz sahibi olmayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda Türk Telekom yeniden yapılandırılacaktır. Bu nedenle, şirketin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili uluslararası ihaleye çıkılmıştır.

Türk Telekomun önemli projeleri vardır. Ülkemiz, kendi uydusuna sahip sayılı ülkeler arasında olup, halen uzayda çalışır durumda Türksat-1B ve Türksat-1C isimli 2 uydusu mevcuttur. Ayrıca, yeni nesil uydu serisinden olan Türksat-2A uydusu ise 23 Temmuz 2000 tarihinde uzaya fırlatılacaktır. Tüm sektörlerin internet taleplerine cevap verebilecek kapasite ve hızda yeni bir teknolojiye sahip internet altyapı ağı olan Türk Telekom Net Projesinin ihalesi yapılmıştır. 140 erişim noktasıyla tüm il merkezlerini ve büyük illerimizdeki yoğun ilçe merkezlerini kapsayan Türk Telekom net, hizmete verilmiştir.

Kırsal kesimde coğrafî koşulların elverişsizliği sebebiyle kablolu şebekeyle ulaşılmayan yerleşim yerlerine hizmet götürmek amacıyla kullanılması planlanmış olan kablosuz telefon sisteminin 150 000 abone kapasitelik kısmı ihale edilmiş ve sistemin kurulmasına başlanılmıştır. Proje bedeli yaklaşık olarak 75 milyon Amerikan Dolarıdır.

GSM ihalesi: Yönetim kurulunun 11.8.1999 gün ve 236 sayılı kararıyla, 3 GSM-1800 mobil telefon şebekesinin kurulması, ikisinin sermaye şirketlerine lisans verilmesi, diğerinin ise kuruluş tarafından işletilmesi konusunda Bakanlığa teklifte bulunulması için genel müdürlüğe yetki verilmesi üzerine, Ulaştırma Bakanlığına yazılan 16.8.1999 gün ve 7474 sayılı yazıda, ülkemizin tüm coğrafî alanı içinde hizmet vermek ve uygun rekabet ortamını sağlamak üzere 3 GSM 1800 mobil telefon şebekesinin kurulması ve şebekelerden ikisinin sermaye şirketlerine lisans verilmek suretiyle, diğerinin ise kuruluş tarafından işletilmesi, gerek GSM 1800 lisansını alacak firmaların gerekse kuruluş tarafından kurulacak ve işletilecek GSM 1800 şebekelerinin eşzamanlı olarak servise verilmesi Ulaştırma Bakanlığına teklif edilmiştir.

Bu kanun, 57 nci hükümetimizin ve olağanüstü çalışmalarıyla takdir kazanan Yüce Meclisin çıkardığı önemli kanunlardan biridir.

Avrupa Topluluğuna adım attığımız bu günlerde, Avrupalı gibi düşünmek, Avrupalı gibi hareket etmek zorundayız.

Bu nedenle, Türk Telekomla ilgili bu kanunun, ülkemize ve tüm ulusumuza hayırlı olmasını Demokratik Sol Parti Grubu ve şahsım adına diliyor, en derin saygılarımla selamlıyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gök.

Böylece, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Hükümet adına, Sayın Bakanımızın bir takdimi olacak.

Sayın Bakan, konuşmak istiyor musunuz?

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

Süreniz 20 dakika.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün diğer sektörlere altyapı sağlama niteliğini haiz olan telekomünikasyon sektörünün son yıllarda gerek teknoloji ve gerekse servis çeşitliliği yönünden hız ve sınır tanımaz özelliklerini de dikkate alan hükümetlerimiz, bu sektörden gerekli faydayı sağlamak ve öngörülen yatırımların, sadece devlet sermayesi yerine yerli ve yabancı girişimcilerin sermayesi vasıtasıyla yapılmasını ve bu sektörü rekabete açarak daha kaliteli ve ucuz hizmet sunulmasını sağlamayı hedeflemişlerdir.

Bilindiği üzere, bu konuda, önceki dönemlerde, hükümetimizce, Dünya Ticaret Örgütü nezdinde mevcut tekel işletmeciliğinin 31.12.2005 tarihi itibariyle sona erdirileceği taahhüdünde bulunulmuştur. Hazırlanan yasa tasarısının sektörle ilgili olarak ihtiva ettiği hususları ve tasarının yasalaşması halinde sağlayacağı değişiklikleri açıklamadan önce, mevcut yasal çerçevenin ve ülkemizde sektörle ilgili olarak bugüne kadar sağlanan gelişmelerin kısaca gözden geçirilmesinde yarar görmekteyim.

406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu uyarınca, ülkemizde her türlü telekomünikasyon hizmeti, tekel olarak PTT Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmekteydi.

Tekel işletmeciliği, sahiplik, işletmecilik, kural koyuculuk ve bu kurallar çerçevesindeki uygulamaları denetlemek yetkilerinin aynı tüzelkişiliğe ait olması demektir.

1980'li yılların ikinci yarısından sonra ve bilhassa 1990'lı yılların başından itibaren birçok ülke, gelişen telekomünikasyon sektöründe yerli ve yabancı girişimcilerin yatırım yapmalarını sağlamaya yönelik olarak, tekel işletmeciliğine son vermek ve telekomünikasyon sektörünü libere ederek sektörde rekabet ortamını yaratmak maksadıyla yasal altyapılarını günün ihtiyacına uyarlamışlardır. Bu yasal uyarlama sırasında dikkate alınan en önemli husus, sahiplik, politika belirleme, kural koyma ve denetleme yetkilerinin aynı tüzelkişiliklerde olmamasını sağlamak olmuştur.

Ülkemizde de 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun 1994-1996 yılları arasında 4000, 4107 ve 4161 sayılı Yasalarla değiştirilmesi sonucunda, Bakanlık içinde "Haberleşme Genel Müdürlüğü" adıyla telekomünikasyon sektörünü düzenleyici bir birim, sermayesinin tamamının Hazineye ait olması nedeniyle KİT statüsünü haiz ve tekel hakkı nedeniyle katmadeğerli telekomünikasyon hizmetleri dahil her türlü hizmeti sürdürebilen bir anonim şirket olan Türk Telekom Anonim Şirketi, telsiz haberleşme sektörünü düzenleyen Telsiz Genel Müdürlüğü, haberleşme politikalarını oluşturan ve Türk Telekom Anonim Şirketinin önerisi üzerine lisans verebilen Ulaştırma Bakanlığından müteşekkil bir telekomünikasyon sektörü oluşturulmuştur. Bu haliyle, ülkemizin telekomünikasyon sektörünün, ancak yarı libere edilebildiği söylenebilir.

Yukarıda belirttiğim yasal çerçeve içinde yapılan çalışmalar sırasında, Türk Telekom Anonim Şirketinin satışa arz edilecek hisselerinin yabancı yatırımcıları cezbetmeye müsait olmadığı ve bu nedenle, Türk Telekom Anonim Şirketinin hesaplanan toplam değerinin, mevcut yasal düzenlememizin uluslararası yasalarla paralellik arz edecek şekilde değiştirilmemesi halinde, ya çok düşük bir değer ifade edeceği veya satılmasının bile mümkün olamayacağına dair tespitler, huzurunuza getirilen yasa tasarısının hazırlanmasında önemli bir yer tutmuştur.

Ayrıca, Türk Telekom Anonim Şirketinin satışa arz edilecek yüzde 39'luk hisselerinin mümkün olan en yüksek değerle satılabilmesi ve Hazinemizin elinde kalacak olan bakiye yüzde 61'lik hisselerinin ulusal ve uluslararası piyasalarda değerinin yükselmesi sağlanmış olacaktır.

Gündemimizde yer alan bu tasarıdan önce, 1997 yılında, bu maksatla Ulaştırma Bakanlığınca hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmek üzere Başbakanlığa arz edilen yasa tasarıyla yukarıda belirtilen çerçevenin hazırlanması amaçlanmış; ancak, o tasarının Anayasaya aykırı hususlar içerdiğine dair muhtelif bakanlık ve kurumların olumsuz görüşleri nedeniyle, yeni bir yasa tasarısı hazırlama ihtiyacı doğmuştur.

Buraya kadar yaptığım açıklamalarla, gündemimizdeki yasa tasarısının gerekcesini ifade etmeye çalıştım. Gündemimizdeki bu yeni tasarı metniyle, yukarıda belirttiğim ilkelerin gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir.

Bu duruma göre, halen ülkemiz telekomünikasyon sektörünü düzenleyen 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun, 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun ve 2813 sayılı Telsiz Genel Müdürlüğü Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve bazı yeni maddeler eklenmesi suretiyle yukarıda sözü edilen yasal çerçeve oluşturulabilecektir.

Bu tasarıyla yapılmak istenen değişiklikler kısaca şu şekilde sıralanabilir :

1. Türk Telekom Anonim Şirketinin 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamından çıkarılarak, ticaret kanunlarına ve özel hukuk hükümlerine tabi bir şirket haline dönüştürülmesini sağlamak,

2. Ulaştırma Bakanlığı ile Türk Telekom Anonim Şirketi arasında, Türk Telekom Anonim Şirketinin tüm görev, hak ve yetkilerini düzenleyen bir görev sözleşmesi imzalanmasını mümkün kılmak,

3. Ulaştırma Bakanlığı ve Telsiz Genel Müdürlüğü kanunlarında yapılan değişikliklerle "Telekomünikasyon Kurumu" adında bir bağımsız denetleme ve düzenleme kurumunu kurmak,

4. Türk Telekom Anonim Şirketinin yürüttüğü kamu görevi dikkate alınarak, hisselerinin yüzde 51’i Hazinede kaldığı sürece, Türk Telekom Anonim Şirketinin vereceği hizmetlerin, kamu görevlileri eliyle sürdürülmesini sağlamak,

5. Türk Telekom Anonim Şirketi çalışanlarının yasal haklarını mevcut mevzuat çerçevesinde düzenlemekle beraber, isteyenler Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığına tabi olmaya devam edebileceklerdir.

Böylece, ülkemiz telekomünikasyon sektöründe idarî ve malî yönden bağımsız bir denetleyici, düzenleyici kurumun kurulması sağlanarak, sahiplik ile denetleme ve kural koyma otoriteleri ayrılmıştır. Ayrıca, statüsü değiştirilen Türk Telekom Anonim Şirketi, piyasa koşullarına kolay uyum sağlayan bir yapıya kavuşturulmuştur. Ulaştırma Bakanlığı ise, telekomünikasyon politikalarını belirleme ve lisans verme yetkisiyle donatılmıştır. 184

Bu tasarıyla, Türk Telekom Anonim Şirketinin rekabete hazırlanması için gerekli süre ise 2003 yılı sonu olarak tespit olunmuş ve bu süre sonundan itibaren sektörün tam liberalize olmasının sağlanması amaçlanmıştır.

Anılan tasarının yasalaşması halinde, gerek Türk Telekom Anonim Şirketinin hisselerinin mümkün olan en yüksek değerle satışı ve gerekse sektörün rekabet ortamı içinde gelişiminin önündeki engeller kalkacak; yeni telekomünikasyon hizmetlerine yapılacak yatırımlar sonucunda, sektörün, üreteceği katmadeğer ve istihdama katkısı da, beklentilerin ötesinde artabilecektir.

Umarım ki, bu yasaya dayalı olarak yapılacak yeni düzenlemelerle, ülkemizin bilgi toplumu olması yolunda büyük bir tarihî adım atılmış olacaktır.

Bu tasarının yasalaşmasıyla ilgili katkılarınıza sonsuz teşekkürlerimi sunarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

Şahsı adına, Kocaeli Milletvekili Sayın Turhan İmamoğlu.

Buyurun Sayın İmamoğlu.

Süreniz 10 dakikadır.

M. TURHAN İMAMOĞLU (Kocaeli) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; Türk Telekom Yasası olarak bilinen ve ülkemizdeki telekomünikasyon hizmetlerini yeni bir boyuta oturtacak yasa tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, hükümetler, ülkelerinin önünü açmakla yükümlü ve görevlidirler. 57 nci hükümet de, bu yasa önerisiyle, Türkiyemizin telefon haberleşmesi konusundaki tüm düzenlemelerini yaparak bu ödevini yaptığını bir kez daha kanıtlamıştır.

Bu yasayla getirilen düzenlemelerin, kalıcı ve 21 inci Yüzyılda telekomünikasyon pazarında rekabet ortamını hazırlayıcı bir niteliği bulunmaktadır. Bilindiği gibi, son yıllarda, teknoloji ve servis çeşitliliği, telekomünikasyon sektörü açısından çok hızlı bir şekilde gelişmiştir ve bu gelişme, sınır tanımaz bir şekilde gelişmeye de devam edecektir.

Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de sektörde rekabeti sağlamak, daha kaliteli, daha verimli hizmetlerin sunulmasını sağlamak, Türk insanının bu teknolojilerden yararlanması gibi amaçlar, önemli hedefler haline gelmiştir.

Ayrıca, ülkemiz ve Parlamentomuz, 406 sayılı Kanun çerçevesinde tekel olarak yürütülen telekomünikasyon hizmetlerini, Dünya Ticaret Örgütü nezdinde, 2005 yılı sonunda sona erdireceğini taahhüt etmiştir. Bu yasal düzenlemelerde ele alınan en önemli husus, sahip olma, haberleşme politikalarını belirleme, düzenleme ve denetleme yetkilerinin farklı kurumlara dağıtılmasıdır.

Şimdi, bu yasayla getirilen düzenlemeleri ana başlıklarla şöyle sıralayabiliriz:

Birincisi, Türk Telekomun 31.12.2003 tarihinde tekel olma özelliği sona ermektedir. Bu, önemli bir değişikliktir; çünkü, telekomünikasyon sektörü, artık, 21 inci Yüzyılda, mevcut ve gelişen teknoloji sayesinde sınır tanımaz bir hal almıştır. Biz, bu yasayla tekeli kaldırmadığımız takdirde, teknoloji, kanunları dolaşacak ve tekeli kendisi kaldıracaktır; yani, fiilî durumlar meydana gelebilecektir. Fiilî durumların meydana gelmemesi için, bu kanun, hem düzenleyicidir hem de haber vericidir. Türk Telekoma diyor ki: "Bu süreye kadar mutlaka özelleşeceksin; çünkü, zaman aleyhine işlemektedir."

İkinci olarak ne getiriyor; Türk telekomünikasyon hizmetleri, Bakanlıkla aktedilecek bir imtiyaz sözleşmesiyle sürdürülebilecektir. Bu yasadan sonra, bu tekel kalksa bile, bu konuda, Bakanlık, denetime ve konuya sahipliğe devam edecektir.

Üçüncü olarak, Türk Telekomünikasyon AŞ, bu kanun tasarısıyla, özel kanun hükümlerine tabi bir anonim şirket haline gelmektedir. Bunun faydalarını şöyle sıralayabiliriz: KİT kapsamından çıkarılmaktadır; fakat, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine açıktır. Türk Telekomun özel hukuk hükümlerine bağlı bir kurum olması, özelleştirilmesini kolaylaştıracak ve daha modern yönetilir bir hale gelecektir. Ayrıca, kendisine verilecek bir GSM şebekesiyle de, daha etkin ve çağdaş bir kurum niteliğine kavuşacaktır. Özelleştirilirken de daha yüksek değerden özelleştirilmesine, bu yasa tasarısı mutlaka katkıda bulunacaktır.

Dördüncü olarak ne getiriyor bu yasa tasarısı; Ulaştırma Bakanlığıyla ilişkili, bağımsız bir telekomünikasyon kurumunu oluşturmuştur. Bu kurum neler yapacaktır; telsiz haberleşmesi dahil, telekomünikasyon alanında, ilgili kurum, kuruluş ile gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerinin bu konudaki faaliyetlerine nezaret edecektir; imtiyaz sözleşmeleri ve telekomünikasyon ruhsatlarındaki hüküm ve şartların uygulanmasını denetleyecek ve bu hususta gerekli tedbirleri alacaktır; ayrıca, telekomünikasyon şebekeleri arasındaki ara bağlantılar, uygulanacak ücretler, sözleşme hükümlerine ilişkin teknik hususlar, genel kriterler ve diğer konularda uygulama usul ve esasları belirleyecek, değerlendirecek, gerekenleri onaylayacak ve uygulamaları izleyecektir; yine, telsiz haberleşmesi ve telekomünikasyon alanında kullanılacak her türlü sistem ve cihazların imalatı, ithalatı ve kullanımına ilişkin performans standartlarını tespit edecek ve uygulatacaktır; telekomünikasyon alanındaki işletmecilerin ve ticarî faaliyette bulunanların hizmet ve faaliyetlerini, Türkiye dahilinde bir rekabet ortamı içinde gerçekleştirmelerini sağlamak ve teşvik edici tedbirler almak gibi başlıca düzenleyici görevleri, yine, yürütmeye devam edecektir.

Bağımsız bir telekomünikasyon kurumunun oluşmasıyla, bu sektörde yerli ve yabancı sermayenin yer alması, katmadeğerli hizmetlerin lisans değerlerinin gerçek değerlerini bulması, Türk Telekomun değerinin artması, ucuz ve kaliteli hizmetlerin sunulması, Türk insanının her türlü yeni teknolojiden yararlanma hakkını sağlaması temin edilmiş olacaktır.

Yine, bu yasa tasarısı, beşinci olarak şöyle bir değişiklik getiriyor: Türk Telekom personelinin, İş Kanunu hükümlerine göre çalışanlardan oluşmasını getirmektedir. Şu anda mevcut personelin, Emekli Sandığına da tabi olarak devam etmek isteyenlerin devam etme hakları, yine, saklı tutulmuştur. Bu düzenleme de, aslında, KİT statüsündeki birçok kuruma da örnek oluşturabilecek düzeydedir; çünkü, memur kavramı ortadan kaldırılmaktadır. Ülkemizin acil bir personel rejimi düzenlemesine ihtiyacı olduğu ortadadır. Bu yasa tasarısı, Türk Telekom bölümünü halletmiş; fakat, diğer kuruluşlardaki bu personel rejiminin düzenlenmesi, yine, beklemeye devam etmektedir.

Altıncı olarak bu yasa tasarısı ne getiriyor; Türk Telekom çalışanları ve ailelerine hizmet vermek amacıyla, tedavi ve sağlık problemlerini çözecek bir Türk Telekom sağlık ve yardım sandığı kurulmaktadır. Bu düzenleme, yüksek sayıda personel istihdam eden kuruluşların çalışanlarının sağlık problemlerini devlet hastanelerine yüklemeden çözmeye yönelik düzenlemedir ve yine, örnek olacak bir düzenlemedir; çünkü, devlet hastanelerinde ve SSK'da, halen, istenilen sağlık hizmeti kalitesine ulaşılabilmiş değildir. Dolayısıyla, Türk Telekom, kendi bünyesinde bunu çözmeye, bu sandık sayesinde muvaffak olacaktır.

Bu kanun tasarısı başka ne getiriyor; doğal afet anında meydana gelecek problemleri ve hat tıkanıklıklarını aşmaya yönelik düzenleyici hükümler getirmektedir; bu konuda, daha etkin düzenleme yapmaları için, Ulaştırma Bakanlığını ve Türk Telekomünikasyon Kurumunu yetkili kılmıştır. Neler yapılabilir diye, şu anda, ayrıntılı bir açıklama veya öneri getiremeyeceğiz; fakat, acil bir arama hattı oluşturulması ve doğal afetler anında devlet ve kamu görevlilerinin bu hattan konuşarak problemleri acil bir şekilde çözebilmelerine yönelik bir öneriyi şu anda buradan yapabiliriz.

Bu kanunla getirilen bir başka değişiklik de şudur: Eskiden beri kullandığımız ve aşina olduğumuz "PTT" kelimesi tekrar kazandırılmıştır; şöyle ki: Posta İşletmeleri Genel Müdürlüğünün ismi Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü olarak değiştirilerek baş harfleri olan "PTT" tekrar kullanımda olacaktır. Tabiî ki, telekomünikasyon hizmetlerini içermeyen bir "PTT" kelimesi, tekrar Türk Halkının kullanımına sunulmaktadır bu yasayla.

Hepinize saygılar sunarım. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İmamoğlu.

Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker...

MASUM TÜRKER (İstanbul) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Vazgeçtiniz.

Başka söz isteği yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben konuşacağım Sayın Başkan.

Buyurun Sayın Genç.

Sayın Genç, süreniz 10 dakika.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, böyle, memleketin rejimini, ekonomisini ve hayatını çok yakından ilgilendiren bazı kanunları, iktidar grubu, her nedense böyle çok seri şekilde burada çıkarmak için bir yandan gayret gösterirken, bir yandan da, işte böyle, daha kanun Kanunlar Müdürlüğüne verilince gidip de hemen, iktidar olmalarından ve Meclis Başkanının da kendilerinden olmasından kaynaklanan bir avantajdan yararlanarak söz alınca, tabiî, biz söz alma imkânına kavuşamadık; ama, değerli arkadaşım zannetti ki, bu saatten sonra, kimse konuşmayacak, hani "bir 10 dakika daha kazanalım" diye konuşmadılar; ama, biz bunları da yutmayız; burada hazır bekliyoruz; çünkü, bu memleket bizim memleketimiz. (Gülüşmeler)

Bu, rejimimiz ve ülkemizin geleceği bakımından çok önemli bir kanundur. Bu kanun, geçmişte Anayasa Mahkemesine 3 defa gitmiştir, iptal edilmiştir.

Şimdi mesele nedir?.. Tabiî, işte, elektrik iletim ve dağıtımını özel teşebbüse devrettik. Telekomünikasyon... Tabiî, telekomünikasyon da çok önemli bir hizmet; yani, stratejik değeri var, ekonomik değeri var, bir de kamu hizmeti niteliği var. Ülkenin, insan yaşamının, yurttaş yaşamının, hayatının ayrılmaz bir parçası olan böyle bir konudaki yasa tasarısını hiç incelemeden_ Ben inanıyorum ki, 550 milletvekilinden belki 3 veya 5 kişinin dahi ayrıntılarını bilmediği, neler getirip neler götürdüğünü bilmediği bir yasa tasarısı böyle alelacele getirilerek incelenmekte ve buradan geçirilmekte. Ülkeye çok büyük fayda sağlayacağına inanmıyorum.

Değerli arkadaşlarım, geçmişte, bugün iktidar sıralarında oturan arkadaşlarımızın, bu kanunlar çıkınca Anayasa Mahkemesine götürürken söyledikleri birtakım söylemleri var ve bu söylemler, aslında, bana göre doğru söylemler; ama, ne değişti ki, bugün bunun tersi söyleniyor! Tabiî, bugünkü iktidarın bir taahhüdü var; yani, IMF'ye diyor ki: Sen bize ekonomimizi düzeltecek şekilde yardım et de, biz de senin her dediğini yapalım.

Değerli milletvekilleri, bakın, hiçbir ülke, IMF'nin bu dediklerini yapmıyor; çünkü, IMF, artık değerini kaybetmiş bir kurum ve IMF, kurum olarak, dünyada bazı iddialarda bulundu; fakat, o iddialarını, gayelerini tahakkuk ettirme konusunda çeşitli ülkelere yaptığı telkinler, öne sürdüğü iddialar, maalesef, uygulamada başarıya ulaşmadı ve dolayısıyla IMF'nin o kurallarını uygulayan hükümetler ve ülkeler büyük bunalımlara girdiler.

Şimdi, çağımızda bir hava esiyor, nedir bu hava; çokuluslu şirketlerin rahat kazanç sağlamaları ve bu kazançlarını sağlarken de önlerine hiçbir engel konulmaması; bütün mesele bu. Şimdi, Türkiye'de görüyoruz, yatırım yapan özel teşebbüsün hiçbirisinin kamu hizmetini düşündüğü var mı, kamunun menfaatını düşündüğü var mı; yok; tek düşündükleri şey kazançlarının ne olacağı. Özel sermayenin bir hedefi var; bu hedef nedir; ben para kazanayım da, vatan mı elden gitmiş, millet mi elden gitmiş, fakir fukara açlık sıkıntısına mı düşmüş, birtakım insanlara hizmet gitmemiş mi; bunlar önemli değil. Onların tek hedefi, kâr elde etmektir. Kâr elde etme amacı olunca, biz de getirdiğimiz bu kanunlarla bunlara çok önemli imkânlar sağlıyoruz, yani önlerindeki engelleri kaldırıyoruz. Tabiî ki, kamu hizmeti netiliği bulunan, stratejik değeri bulunan, hele haberleşme gibi insan yaşamının bir parçası olan telekomünikasyon hizmetini, biz, belirli kişilere -şimdi yüzde 49'unu-satıyoruz; tamam, satacağız; ama, geçmişte bunların satışı engellendi. O gün bir telefon hattı belki 2 500-3 000 dolardı, bugün çok düştü. Dolayısıyla, bugün, bunun satılmasından devletin sağlayacağı kayanağın ne olacağını da ileride göreceğiz; ama, ben, tabiî, bu Parlamentonun geçen hafta getirdiği elektrik üretim ve dağıtımıyla ilgili tahkim kanununun geçmişe teşmil edilmek suretiyle bu ülkeye getirdiği, özellikle kamu hizmetine getirdiği büyük bir kusurlu işleyiş anlayışının burada da hâkim olduğuna inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, bir toplumda, kamu hizmetlerini tümüyle kaldıramazsınız. İşte, geçen hafta çıkardık... Anayasanın 47, 155 ve 125 inci maddelerini değiştirerek, kamu hizmeti niteliği bulunan hizmetleri, bir kanunla, Devlet Planlama Teşkilatının görüşünü alarak, özel hizmet kavramına alıyoruz; özel hizmet kavramına da alınca, artık, orada kamu hizmetinin sağlıklı olarak işlemesini, yurttaşların bundan ucuz olarak yararlanmasını ve kamu hizmeti yapılırken idarenin elinde bulundurduğu kamu gücü yetkisini kaldırıyoruz, tamamen işi, kârlılık esasına dayalı bir sisteme dayandırıyoruz. Bence, bu, Türkiye'nin geleceği için çok büyük bir kaostur; Türkiye'nin geleceğini çok büyük sıkıntıya sokan bir durumdur. Bu kanunlarla, özellikle, enine boyuna tartışılmadan... Samimiyetle söylüyorum, bu tasarıyı çok fazla inceleyemedim; işte, üç defa Anayasa Mahkemesine gitmiş; Anayasa Mahkemesi, kanunları, tabiî, enine boyuna inceleyen bir kurum; ama, bu tasarıları inceleyemememizin nedeni de, iktidarın alelaceleciliğidir. Değerli milletvekilleri, bence, rejimle ve kamuyla, vatandaşın yaşamıyla bu kadar çok yakın ilgi kuran kanunların, en azından, enine boyuna tartışılması lazım; hatta, bu konuda çok ihtisas sahibi olan insanların da bunları incelemesi lazım. Şimdi, burada birtakım kavramlar geçiyor; ama, bu kavramların çoğunu da biz bilmiyoruz ki. Daha doğrusu bunu... İşte, Sayın Bakan burada konuştu; yani, bu kadar büyük kapsamlı bir tasarıyla ilgili ne söyledi; anlayanınız varsa, söylesin; ben, şahsen bir şey anlamadım; ama, öte taraftan, bu kanunla ne getiriyoruz: Gayri safî millî hâsılanın, belki, yüzde 35-40'ı seviyesindeki bir rantı belli kesimlere aktarıyoruz; belli kesimlere aktarırken de, bunları çok ciddî kurallara da bağlamıyoruz.

İşte, yarın öbür gün_ Maalesef, Türkiye'de belirli sermaye grupları var; bu belli sermaye grupları, özellikle medya grupları, bu hükümete gerçekten çok büyük de bir destek veriyorlar; keşke, bu destekleri, her zaman, böyle, yani, kendi menfaatlarını koruyan hükümetlere değil de, Türkiye'nin hükümetlerine verseler; yani, kim olursa olsun, doğruyu söyleseler. Böyle olunca, bu kanunla, ülkemizde telefon, telekomünikasyon hizmetleri, bir defa, geri kalmış bölgelere gitmeyecek, kırsal kesimlere gitmeyecek. Bugün, mesela -kendi ilimden size söz edeyim- Tunceli'nin köylerinde telefonlar çalışmıyor. Çünkü, bunlar büyük yatırım isteyen işler. Şimdi, belli bir yere, eğer, kamu hizmeti ilkesini kaldırarak kârlılık ilkesine dayalı bir hizmet sunacaksanız, o zaman, o bölgelerde, yani kâr getirmeyen bölgelerde bu hizmetin işlemesi mümkün değildir; çünkü, bu, özel kesimin veyahut da sermaye kesiminin özünde var olan bir gerçek.

O itibarla, ben, elektrik dağıtımının özelleştirilmesi, onun özel hizmet konusu yapılmasında da söyledim; maalesef, işte -bizler gibi- kırsal kesimde veyahut da Doğu Anadolu'da -Karadeniz de olabilir- işte Orta Anadolu gibi yörelerde, kâr getirmeyen yörelerde, bu hizmetlerin gidip de sağlıklı işlemesi mümkün değildir. O halde, ne yapmak lazım? Bu gibi kârlılık oranları düşük yerlerde, yine, devletin bu hizmetleri elinde tutması ve bu yöre halkının da bu hizmetlerden mahrum edilmemesi gerektiğine inanıyorum. Aksi takdirde, insan yaşamının vazgeçilmez birer parçası olan bu gibi hizmetlerin bu yöredeki insanlara gitmesi mümkün değildir. Bu, yalnız Türkiye'nin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, size 1 dakika süre veriyorum; toparlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu, sadece Türkiye'de değil, dünyanın her bir tarafında böyledir.

Arkadaşlar, çokuluslu şirketler, girdikleri ülkelerde -yalnız kâr değil- oranın rejimlerine de hâkim oluyorlar; orada, işte, çok büyük sermaye grubunu elinde tutunca ve kamu hizmeti niteliğini taşıyan hizmetlere de hâkim olunca, o ülkenin bağımsızlığına da hükmederler. Bunlar çok önemli kanunlar -işte, Lozan müzakereleri sırasında, o Lord Curzon'un İsmet Paşa'ya söylediği laflar ortada- tabiî, bunları enine boyuna tartışmak lazım. Burada, hiç kimsenin bir ideolojik düşünce içinde -beni de kabul edebilirsiniz- hareket ettiğini kabul etmek mümkün değil. Burada, ülkemizin menfaatı neyse, bence, bunları enine boyuna tartışmak lazım. IMF'ye verilen sözler önemli değil, IMF Türkiye'ye faydalı bir kurum değil; o kendi, uluslar arasında, belki kendisine, Türkiye'ye bir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir cümle söyleyip bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BEKİR SOBACI (Tokat) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Uygularız efendim.

Her ne kadar, Sayın Genç "Başkanlığın da inisiyatifinde, kanunu bir an önce geçiriyorlar" dediyse veya "söz almayacağımızı varsaydılar" diyorsa da, biz, burada, İçtüzük ve yasalarımız neyi emrediyorsa, onun gereğini yapıyoruz; hiç kimsenin söz hakkını kısıtlamamız veya...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır Sayın Başkan, öyle söylemedim; iktidar grupları, gidip sözleri hemen alıyorlar. Biz diyoruz ki, onlar konuşacak...

BAŞKAN – Sayın Genç, siz de bilirsiniz ki, İçtüzüğün gereği neyse... Gruplar veya muhalefet olsun, ona biz karışmıyoruz...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır ama, iktidarın, bu centilmenliği göstermesi lazım, söz hakkını muhalefete vermesi lazım Sayın Başkan.

BAŞKAN – O centilmenlik, iktidar ile muhalefet arasında; biz, burada Başkanlığız.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, biraz daha konuşabilirsiniz; sayı yetmez!..

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Bu nedenle, oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve 3 dakikalık süre vereceğim.

Bu arada, vekâleten oy kullanmak isteyen sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini, ismini ve imzasını taşıyan oy pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.

Süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Şu anda, göstergede 162 kabul var, ret 27, çekimser yok ve bu arada, vekâleten oy kullanan veya burada bulunup da cihaza girememesi nedeniyle oy pusulası gönderen arkadaşlarımız bu sayıya dahil değildir; bu hususu bilgilerinize sunuyorum.

Böylece, tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 1 inci maddenin okunması çalışma süremizi aşacak gibi gözüküyor; bu nedenle, çalışma süresinin maddenin okunmasının bitimine kadar uzatılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TELGRAF VE TELEFON KANUNU, ULAŞTIRMA BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN, TELSİZ KANUNU VE POSTA TELGRAF VE
TELEFON İDARESİNİN BİRİKTİRME VE YARDIM SANDIĞI HAKKINDA KANUN İLE GENEL KADRO VE USULÜ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN EKİ CETVELLERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. – 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun “FASIL : 1 İnhisar” şeklindeki bölüm başlığı, “FASIL 1: Temel İlkeler, Esaslar ve Tanımlar” olarak değiştirilmiş, değişik 1 inci maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“Telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve telekomünikasyon altyapısı tesisi ve işletilmesi bu Kanuna tabidir.

Türk Telekom, bu Kanun çerçevesinde her türlü telekomünikasyon hizmetlerini yürütmeye ve telekomünikasyon altyapısı işletmeye yetkilidir.

Türk Telekom’un söz konusu yetkiye ilişkin hak ve yükümlülükleri Bakanlık ile imzalanacak görev sözleşmesi ve/veya görev sözleşmeleri ile belirlenir. Türk Telekom, görev sözleşmelerinde belirlenen asgarî hizmetleri sunmakla yükümlüdür.

Türk Telekom, bu Kanun ve özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Kamu iktisadî teşebbüslerinin kuruluş, teşkilât ve faaliyetleri ile ilgili mevzuat Türk Telekom’a uygulanmaz. Sadece, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine ilişkin 2.4.1987 tarihli ve 3346 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi hükümleri uygulanır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin her çeşit telekomünikasyon ve komuta-kontrol sistem, araç, gereç ve şebekeleri ile bedeli Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ödenerek işletmeciler tarafından tesis edilen ve edilecek telekomünikasyon ve komuta-kontrol tesisleri ve hizmetleri hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz.

Bu Kanun’da geçen :

Bakanlık: Ulaştırma Bakanlığını,

Kurum: 5.5.1983 tarihli ve 2813 sayılı Telsiz Kanununun değişik 5 inci maddesi uyarınca kurulan Telekomünikasyon Kurumunu,

Türk Telekom: Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi’ni,

İşletmeci: Türk Telekom da dahil olmak üzere, Bakanlık ile yapılan bir görev sözleşmesi, imtiyaz sözleşmesi ve/veya Bakanlıktan alınan bir telekomünikasyon ruhsatı veya genel izin uyarınca telekomünikasyon hizmetleri yürüten ve/veya telekomünikasyon altyapısı işleten bir sermaye şirketini,

Sermaye şirketi: Bakanlık tarafından aranacak şartları taşıyan, Türkiye’de kurulmuş veya kurulacak bir sermaye şirketini,

Abone: Telekomünikasyon hizmeti sunan bir işletmeci ile ilgili hizmetten yararlanmaya ilişkin sözleşme yapan gerçek veya tüzel kişiyi,

Ana Telekomünikasyon Şebekesi: Kamu kullanımına açık telefon hizmetlerinin üzerinden yürütüldüğü, belirli noktalar arasında telekomünikasyonu sağlayan transmisyon altyapısı ve anahtarlama ekipmanları da dahil olmak üzere iletim sistemleri şebekesini,

Asgari hizmet: Bakanlık tarafından Kurum’un ve işletmecilerin görüşleri alınmak suretiyle konu ve kapsamları belirlenen, coğrafî konumlarından bağımsız olarak Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde herkes tarafından erişilebilir, belirlenmiş kaliteyi haiz ve herkesin karşılayabileceği şekilde makul bedel karşılığında sunulacak olan ve ankesörlü telefon, acil telekomünikasyon hizmetleri ve telefon rehber hizmetlerini de ihtiva eden asgarî evrensel hizmet türlerini,

Genel izin: Bir telekomünikasyon hizmetinin yürütülmesi için, Bakanlık tarafından işletmecileri belli genel şartlara ve Bakanlık nezdinde kayıt yaptırılmasına tabi olarak yetkilendiren genel düzenleyici işlemi,

Görev sözleşmesi: Türk Telekom ile Bakanlık arasında, katma değerli hizmetler dahil, her türlü telekomünikasyon hizmetinin yürütülmesi ve telekomünikasyon altyapısının işletilmesi ile ilgili hak, yetki ve yükümlülükleri düzenlemek üzere, şartlar muvacehesinde Bakanlığın takdir edeceği bir süre için aktedilen sözleşmeyi,

GSM görev sözleşmesi: Türk Telekom ile Bakanlık arasında, GSM 1800 mobil telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve gerekli telekomünikasyon altyapısının işletilmesi ile ilgili hak, yetki ve yükümlülükleri düzenlemek üzere aktedilen bir sözleşmeyi,

İmtiyaz sözleşmesi: İşletmeci tarafından söz konusu imtiyaz sözleşmesinde belirtilen telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve/veya altyapısının işletilmesi için Bakanlık ve işletmeci arasında yapılan sözleşmeyi,

Katma değerli telekomünikasyon hizmetleri: Aboneler arasında iletilen ses ve veri dahil her türlü mesajın formu, muhtevası, kodu, protokolü veya benzer hususları üzerinde bilgisayar işlemleri ile veya başka surette işlem yapıp, aboneye veya kullanıcıya ilave, farklı veya yeniden yapılandırılmış bir mesaj ileten veya yüklenilmiş, kaydedilmiş mesaj ve veriler ile aboneler arası interaktiviteyi sağlayan telekomünikasyon hizmetlerini,

Kişisel telekomünikasyon tesisi: 2 nci maddenin (a) fıkrasında sayılan telekomünikasyon tesislerini,

Kullanıcı: Aboneliği olup olmamasına bakılmadan telekomünikasyon hizmetlerinden yararlanan gerçek veya tüzel kişiyi,

Mobil telekomünikasyon hizmetleri: Karasal mobil istasyonlar ile uydu ve karasal istasyonlar arasında veya karasal mobil istasyonların kendi aralarında gerçekleştirdikleri telekomünikasyon hizmetlerini,

Roaming: Bir işletmeciye ait hizmetlerin, teknik uyumluluk şartları saklı kalmak üzere, diğer bir işletmecinin müşterilerine ait ekipmanlar üzerinden çalışmasına veya bir diğer sisteme ara bağlantısına imkân sağlayan sistemlerarası dolaşımı,

Şebeke: Bir veya daha fazla nokta arasında telekomünikasyonu sağlamak için bu noktalar arası bağlantıyı teşkil eden anahtarlama ekipmanları ve hatlar da dahil olmak üzere her türlü iletim sistemleri ağını,

Telekomünikasyon: Her türlü işaret, sembol, ses ve görüntünün ve elektrik sinyallerine dönüştürülebilen her türlü verinin kablo, telsiz, optik, elektrik, manyetik, elektro manyetik, elektro kimyasal, elektro mekanik ve diğer iletim sistemleri vasıtasıyla iletilmesi, gönderilmesi ve alınmasını,

Telekomünikasyon altyapısı: Telekomünikasyonun, üzerinden veya aracılığı ile gerçekleştirilmesini sağlayan anahtarlama ekipmanları, donanım ve yazılımlar, terminaller ve hatlar da dahil olmak üzere her türlü şebeke birimlerini,

Telekomünikasyon altyapısı işletimi: İlgili altyapıya ilişkin gerekli telekomünikasyon tesislerinin kurulması, kurdurulması, kiralanması veya herhangi bir surette temin edilmesi ile bu tesisin diğer işletmecilerin veya talep eden diğer gerçek ve tüzel kişilerin kullanımına sunulmasını,

Telekomünikasyon hizmeti: Telekomünikasyon tanımına giren faaliyetlerin bir kısmının veya tümünün hizmet olarak sunulmasını,

Telekomünikasyon ruhsatı: İşletmeci tarafından söz konusu telekomünikasyon ruhsatında belirtilen telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve/veya altyapısının işletilmesi için Bakanlık tarafından verilen ruhsatı,

Ara bağlantı: İki ayrı telekomünikasyon şebekesi arasındaki telekomünikasyon trafiğinin gerçekleştirilmesini teminen iki şebekenin birbirine irtibatlandırılması,

Ara bağlantı yükümlüsü: Ara bağlantıyı sağlayacak şebekenin özel/tüzel kişiliği ifade eder."

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime, aldığımız karar gereğince, saat 20.00'de devam etmek üzere, ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.04

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Tevhit KARAKAYA (Erzincan), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

12. – Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/585) (S. Sayısı :309) (Devam)

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon yerinde.

1 inci maddeyi okutmuştuk.

1 inci madde üzerinde gruplar adına şu ana kadar, Fazilet Partisi Grubu adına Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba; şahısları adına, Kocaeli Milletvekili Sayın Turhan İmamoğlu, İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya söz istemişlerdir.

Fazilet Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 309 sıra sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kamuoyunda Telekom yasası olarak bilinen, Telekomun özelleştirilmesi yasası olarak bilinen bu yasa tasarısıyla ilgili değerlendirmelerimizi yaparken, öncelikle, Türkiye'deki özelleştirme konusundaki duruma dikkat çekmek istiyorum.

1980'li yıllarda başlayan özelleştirme konusunda, Türkiye'deki siyasî iktidarların, gerçekten etkin bir özelleştirme yaptığını söylememiz hiçbir zaman için mümkün değildir. Pek çok dünya ülkesinde özelleştirme tamamlanmış olmasına rağmen, hatta, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler kapsamında özelleştirme çalışmaları tamamlanmış olmasına rağmen, hatta, Sovyet rejimi altında bulunan veya Doğu Avrupa'daki sosyalist rejimlerin de serbest piyasa ekonomisi sürecine geçmelerinden sonra, özelleştirme çalışmalarının önemli boyutlara ulaştığını ve Türkiye'nin bunun gerisinde kaldığını açıkça söylememiz gerekiyor.

Tabiî, özelleştirme alanında, telekomünikasyon hizmetlerinin özelleştirilmesi ayrı bir önem arz ediyor; çünkü, telekomünikasyon hizmetleri, gerçekten, stratejik sektör dediğimiz bir sektörde yapılan hizmetler. Dolayısıyla, bu tür hizmetlerin sıkı bir biçimde düzenlenmesi, denetlenmesi gerekiyor. Ülkelerin bizzat sektörde işletmeci olarak yer almamaları durumunda bile sıkı bir düzenlemenin ve etkin bir denetlemenin sağlanmasına ihtiyaç var.

Görüşmekte olduğumuz Telekom yasa tasarısı, bir bakıma, devletin, bu alandaki yüzde 49'luk hizmeti özelleştirmesini öngörüyor. Yapılması gereken, zaten, sektörün, ticarî esaslar dahilinde, ekonomik yönden daha verimli ve daha etkin bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla liberalize edilmesi, serbest rekabete açılmasıdır.

Tabiî, bu alandaki gelişmelerin, gerçekten Türkiye'de gecikmiş gelişmeler olduğunu belirtmemiz gerekir. Bu gecikmeden dolayı, Türkiye'nin, telekomünikasyon alanında ve diğer alanlarda, çok ciddî bedelleri ödediğini belirtmemiz gerekir.

Türkiye, kendi ürettiği santral ve sistemlerle telekomünikasyon altyapısı yatırımlarının yüzde 85'ini özkaynaklarıyla yapabilmiş olan bir ülke; bu alanda, çoğu OECD ülkelerinin de önüne geçmiş olan bir ülke; kendi ürettiği santral ve sistemleriyle Orta Asya Cumhuriyetlerine girmiş olan bir ülkedir; ancak, üzülerek belirtmemiz gereken bir husus vardır, Türk telekomünikasyon alanındaki özelleştirme çalışmalarının yoğunluk kazanmış olduğu 1992 yılında toplam değeri 20 milyar dolar düzeyinde iken, bugün 10 milyar dolar düzeyine inmiş olması, gerçekten üzülerek ifade ettiğimiz bir husustur. Dünya piyasalarına baktığımızda, 1992'den bu yana, dünya piyasalarının doyuma ulaşması ve GSM'nin önem kazanması sonucunda Telekomun değerinin düştüğünü görüyoruz. Örneğin, İspanyol telekomunda 35 milyon hat vardır, değeri 45 milyar dolardır; ama, Türk Telekomunda 20 milyon civarında hat vardır ve değeri, maalesef şu anda 10 milyar dolardır.

Tabiî, değer düşüklüğünün çok değişik nedenleri vardır. Bu nedenlerden birisi, dünya piyasalarının doyuma ulaşmış olmasıdır ve özelleştirmenin bu sektörde dünyada tamamlanmış olmasıdır. İkinci olarak, iletişim sektöründe mobil hizmetlerinin ağırlığının artmış olmasıdır. Üçüncü olarak da, Turkcell ve Telsimin de Türkiye'de önemli bir pazar payına ulaşmış olmasıdır. Şu anda -maalesef, diyorum- yerli iki GSM şirketinin piyasa değeri, Telekomun piyasa değerini çok fazlasıyla geçmiş bulunmaktadır.

Türkiye'nin, bugüne kadar ciddî ve kapsayıcı bir telekom politikası olmamıştır. Sektörün başarılı bir biçimde özelleştirilmesi için, şüphesiz, yatırım şarttır; ama, 55 inci hükümet döneminde olsun, 56 ncı hükümet döneminde olsun özelleştirmenin önemi sürekli olarak vurgulanmıştır, buradaki gelirler sürekli olarak vurgulanmıştır; ama, yapılan uygulamalar, hiçbir zaman için yeterli ve uygun düzeyde olmamıştır.

Türk Telekom'un özelleştirilmesi, güçlendirilmesi ve hızla gelişen teknolojiye uydurulması yoluyla değerinin artırılması gerekirken, bilinçli veya bilinçsiz olarak, kurumun zayıflatılmasına yol açıldığını da, uygulamalardan açıkça görebiliyoruz. Örneğin, 1998 yılı, telekom sektörü için, son on yılın, belki de en kötü dönemine dönüşmüştür. 1997 yılı sonunda otuza yakın Türk Telekom yöneticisinin mahkemelerde yargılanmaya başlaması, Türk Telekom karar mekanizmasını devre dışı bırakmış, yatırım kararları alınamamaya ve yatırımlar ertelenmeye başlamıştır. 1998'in ilk üç ayı da kaybedilmiştir; mart, nisan 1998'de yönetim değişmiş, yeni yönetim, işin içine girinceye kadar üç dört aylık bir süre geçmiştir. "Türk Telekom nasıl olsa satılacak" diye yatırımlara, maalesef, sahip çıkılmamıştır.

Türk Telekom abone yapamazken, fiilen Türk Telekom'un rakipleri olan GSM operatörleri, her ay 200-280 bin adet yeni abone kaydeder hale gelmişlerdir. Vatandaşlar, uzun süre beklemek yerine, cazibesi artan mobil hizmeti tercih etmeye başlamışlardır. Böylece Türk Telekom'un değeri de, her geçen yıl daha da düşmüştür.

Görüşmekte olduğumuz bu tasarı,75 bin kişinin istihdam edildiği, yıllık 3,3 milyar dolarlık bir cironun yapıldığı, 1,2 milyar dolarlık kârın sağlandığı, stratejik önemi haiz, sosyal hizmet alanı bulunan, en çok kurumsal vergi ödeyen Türk Telekomla ilgili olup, kamuoyunda bu konuda ciddî endişeler vardır. Bu endişelerin Genel Kurulda yapılan görüşmelerde Sayın Bakanımız tarafından giderilmesine de ihtiyaç vardır. Bu endişe alanlarıyla ilgili bazı hususları arz etmek isterim.

Endişelerden birisi, özelleştirmeyle kalite düşüp, Telekom hizmetinin pahalılaşacağıdır.

Çalışanlardan, isteyenler 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında kalmakta, isteyenler ise, genel iş ve SSK mevzuatına tabi tutulmakta veya başka kurumlara aktarılmaktadır. Endişe, iş güvencesinin ortadan kalktığı noktasındadır. Başka kurumlara geçenlerin hangi il veya kurumda çalışacakları belli değildir. Ayrıca, Telekomda çalıştıkları süre içinde aldıkları ek zamlardan da mahrum bırakılacakları endişeleri vardır.

Yine, bir başka husus, Türk Telekom özerk bir yapıya kavuşturularak yönetim kurulu tam yetkiyle donatılmış bulunmaktadır. Buradan da siyasî bir kadrolaşmanın yapılacağı endişesi vardır.

Diğer bir endişe, Türk Telekoma ana bağlantı zorunluluğu getirilirken, özel sektöre ise, para toplama görevi verilmektedir tarzındadır.

Bakanlık ile işletmeci arasında düzenlenecek imtiyaz sözleşmesinde öngörülmüş olan yükümlülükler verilmesi durumunda oluşabilecek olan görev zararının Hazine tarafından karşılanacağı endişesi vardır.

Yine, telekomünikasyon hizmet ücretlerinde bir standardın olmadığı konusunda endişeler vardır.

Tabiî, burada, tekelin kalkacağı süre olarak 2005 yılının değil de 2003 yılının alınmasının da, yine, diğer bir endişe alanı olduğunu arz etmek isterim.

Bir de, şu hususun açıklığa kavuşması lazım: GSM hatlarıyla ilgili olarak, bilhassa depremden sonra ortaya çıkan aksaklıklar sonucunda, Sayın Başbakan Ecevit'in emriyle Başbakanlık Teftiş Kuruluna hazırlatılmış olan bir rapor vardır...

BAŞKAN – Sayın Açba, 1 dakika süre veriyorum, lütfen toparlayınız.

SAİT AÇBA (Devamla) – Tabiî, Başbakanlık Teftiş Kurulunun hazırlamış olduğu raporlarda gerçekten -ben, bunları, tek tek sıralamıyorum; vaktim yok- pek çok iddia söz konusudur. Bu iddialar, tabiî, basına da aksetmiş olan iddialardır. Kamuoyunun bu konuda net olarak bilgilendirilmesi, bu iddiaların, Genel Kurulda, bizzat, Sayın Bakan tarafından cevaplandırılmasına da ihtiyaç vardır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Biz teşekkür ediyoruz Sayın Açba.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 309 sıra sayılı Telgraf ve Telefon Kanununda ve ilgili diğer kanunlarda değişiklik yapılması hakkındaki tasarı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, gecenin bu saatinde, gerçekten çok önemli, tarihî açıdan ve ekonomik politikaların değerlendirilmesi açısından fevkalade önemli bir tasarıyı görüşüyor. Bu tasarı, yakın geçmişimizde, 1982 sonrası dönemde, kamuoyunda yarattığı tartışmalar ve PTT'nin T'sinin özelleştirilmesi konusunda yaratılan polemikler ve bu çerçevede ülkenin maruz kaldığı kayıplar ve bugün geldiğimiz nokta itibariyle fevkalade önemli bir tasarı, fevkalade önemli bir konu.

Getirilen tasarı ve bu tasarının 1 inci maddesinde yer alan düzenlemeler, telekomünikasyon sektöründe yeniden yapılanma ve özelleştirmeye ilişkin düzenlemelerin ana hatlarını, ana tanımlarını teknik açıdan veriyor. Ben, bu teknik ayrıntılara girmeden, bu konuda nereden başladık, nereye geldik, ne kazandık, ne bekliyoruz; bunları özetle Yüce Heyetinize sunmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, PTT'nin T'sinin ayrılarak özelleştirilmesi konusundaki tartışmalar 1992 yılının eylül ayında başlamıştır. Eylül-aralık ayında, dünyada telekomünikasyon özelleştirmesi konusunda büyük deneyim edinmiş, büyük tecrübe kazanmış ve dünyadaki gelişmelerin içinde yaşamış uluslararası kuruluşlar, o günün Hazine yönetimini bu bilgilerle karşı karşıya getirmişler, Türkiye'nin elinde bulunan büyük fırsatın, büyük gücün altını çizmişlerdir. Zamanın ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı ve daha sonra da uygulamalardan sorumlu Başbakan Sayın Çiller olaya büyük bir ilgi göstermiş, büyük bir sıcaklıkla uluslararası trendlere uygun değerlendirmelerin mesajlarını almış ve hızlı bir çalışma temposu başlatmıştır bu konuda. Bu çalışmalar, Mart 1993'te, Nisan 1993'te, Ekim 1993'te, Şubat 1994'te, Mart 1994'te bu büyük ve tecrübeli kuruluşun bilgileriyle takviye edilmiştir. Türkiye'nin gündemine birdenbire PTT'nin T'sinin özelleştirilmesi ve bunun karşılığında da çok büyük bir finansal destek sağlanması konusu açık ve net olarak konulmuştur; ama, o günkü değerlendirmelerin içinde bulunmuş bir insan olarak şunları hatırlıyorum, eski notlarımdan çıkardım: Ön değerlendirmelerde, o zaman 12 milyon abonesi olan PTT'nin, T'si kapsamına girecek yeni şirketin değeri abone başına yaklaşık 2 500 - 3 000 dolardı. Yani, Telekom, bugünkü şekliyle Telekom, 1993 yılı martında 30 milyar dolarlık bir assetti. 30 milyar dolar değerinde uluslararası kuruluşların (valuation) değerlemesini yaptığı bir kurumdu. Biz, o heyecanla bu olayın peşinde koştuk. Bu olayı, özelleştirme anlamında sonuca götürmek için her şey yapıldı. O zamanın Türkiyesinin toplam içborçları 18,5 milyar dolardı. PTT'nin T'sinin özelleştirilmesinden beklenen gelir -bizim tahminimiz değil- uluslararası kuruluşların ortaya koyduğu raporlarda tespit ettikleri değer 30 milyar dolardı. Dolayısıyla, yüzde 49'luk bir hisse, Türkiye'nin o günkü dönemdeki içborçlarının yüzde 80'ini ödeyebilecek, karşılayabilecek durumdaydı. Türkiye, tarihinin en büyük fırsatını yakalamıştı. Türkiye, kamudaki birikimli sorununu çözmek için, gerçekten, uluslararası konjonktüre uygun bir vizyon ve fırsat yakalamıştı. Bu fırsatın nasıl kaçırıldığını hepimiz birlikte izledik. Çok geçmiş dönemde değil, daha üç dört yıl öncesinin serüvenlerini biliyorsunuz. Olay nasıl başladı? Özelleştirmenin, PTT'nin T'sinin özelleştirilmesinin önünün nasıl kesildiğini hep birlikte yaşadık.

Neler vardı getirilen itirazların içerisinde; Anayasa Mahkemesinde, yargıda, müteaddit defalar, Türkiye'nin, Türk Ulusunun, Türk ekonomisinin bu büyük değeri, oluşmuş değeri kullanmaması yönünde nasıl bir engelleme, nasıl bir polemik, nasıl bir meydan okuma tarzı ve stratejisi ortaya konulduğunu hepimiz biliyoruz. O günkü itiraz edenlerin önde gelenleri, efendim, özelleştirmenin, ülkenin bağımsızlığı ve ulusun güvenliğini tehlikeye sokacak bir girişim ve bir ekonomik karar olduğunu ifade ediyorlardı ve bir kamu hizmeti olan haberleşme, başlangıcından beri devlet eliyle yürütülmesi gereken bir hizmettir; dolayısıyla, hiçbir şekilde özelleştirilemez diyorlardı. Burada, büyük hukuk bilgisini, kamuoyu desteğini, muhalefetteki her türlü becerisini, bu büyük operasyonu bloke etmek, engellemek, âdeta yok etmek için herkes seferber oldu. Bu büyük kavgayı, herkes, bugün, ibretle, geriye dönüp, hatırlamak ve görmek zorunda. Bu kavgadan, maalesef, sonuç da alındı. Bu sonuçlara bağlı olarak, bugün, 2000 yılında başladığımız noktadan çok daha geri bir noktada bunu konuşuyoruz. Nedir bugün geldiğimiz nokta özelleştirmede? Çok basit; 18 milyon 500 bin abonesi olan Türk Telekomun bugünkü değeri, uluslararası piyasalarda, maalesef, 10 milyar doların altındadır değerli milletvekilleri, 9,3 milyar dolardır. 10 milyar dolara gelmesi için bir tane de ek GSM lisansı vermeniz gerekiyor. Türkiye'nin, gerçekten, son yıllarda karşı karşıya geldiği en bük kayıp tablosu budur.

Bugün, özelleştirmede, telekom özelleştirmelerinde önemli sıkıntılar var. Dünyada bilinen tüm telekomünikasyon organizasyonları, şirketleri özelleştirmelerini başarıyla tamamlamışlardır. Uluslararası piyasalar telekom özelleştirmesine doymuştur. Uluslararası piyasalarda, telekom hisseleri, yatırımcıların portföyünde yeteri kadar yer almaktadır. Artık, telekom hissesi edinmek, uluslararası yatırımcılar için bir öncelik değildir. Türkiye, maalesef, bu büyük fırsatı kaçırmış. Türkiye, eldeki bu büyük değeri, gerçekten, kullanamamıştır. Türkiye'nin kullanamadığı bu fırsatı Doğu Avrupa ülkelerinin, -Macaristan'ın, Çekoslovakya'nın- Uzakdoğu ülkelerinin hepsinin kullandığını ve bu piyasadaki büyük payı aldıklarını, üzülerek tespit etmek zorundayız.

Bugün geldiğimiz noktada resim nedir diye bir daha bakmak istiyorum ve sormak istiyorum: Bugünkü sabit telefon sistemleriyle 18 milyon 500 bin abonesi olan Türk Telekom, hâlâ, hukukî açıdan özelleştirmeye hazırlanmaya çalışılmaktadır, özelleştirilebilecek durumda değildir, gerekli değer tespit çalışmaları yapılmamıştır. 1991 yılında yapmamız gereken çalışmayı, ancak on yıla yakın gecikmeyle, bugün yapıyoruz değerli milletvekilleri. Peki niye yapıyoruz; hükümetin bir kanadının bu işe inancından değil; çünkü, özelleştirmeyi bloke edenler, bugün, sadece IMF programında stand-by anlaşmasında bu husus açıkça dikte ettirildiği için, bu kadar hızla, bu kadar geciktirmeden Yüce Meclisin gündemine getirmiştir. Bu, açık bir taahhüdün zamanlamasından ve uygulamasından ibarettir. Türkiye büyük bir kayıpla karşı karşıyadır. Bunun vebal sorumluluğu vardır. Rakamlar ortadadır. Ama, her şeye rağmen, bugün yine bir adım atıyoruz. Getirilen düzenleme, teknik yönden ufak tefek eksiklikler taşıyor olsa bile, yine de, Türkiye'nin içerisinde bulunduğu ekonomik darboğazın aşılmasında bir katkı sağlayacaktır.

Geride kalmış son sekiz, on yıllık bu büyük mücadelenin içerisinde bulunmuş bir insan olarak, yine de, bu girişimin hayırlı olmasını, bütün gecikmesine rağmen, ülke ekonomisine bir nebze katkıda bulunmak yönünden hayırlı olmasını tekrar diliyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Gruplar adına başka söz isteği yok.

Şahsı adına, Kocaeli Milletvekili Sayın Turhan İmamoğlu?.. Yok.

İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MASUM TÜRKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel, sizleri saygıyla selamlıyorum ve öncelikle bir konuya da açıklık getirmek istiyorum.

Gerek geçen hafta cuma günü, Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Sayın Arınç gerekse biraz evvel Sayın Kamer Genç, söz alan milletvekilleriyle ilgili yorum yaparken, bizlerin -iktidar partisiyiz- söz almamamız gerektiği manasında bazı sözler söylediler. Hepimiz biliyoruz ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bizlerin iki türlü sorumluluğu vardır: Birinci sorumluluğu, grup disiplini içerisinde, parti disiplini ve Tüzüğün hükümlerine göre hareket etmek; ikincisi de, birey olarak, milletvekilliğinin gereklerini yerine getirmektir. Biz, iktidar partisi ya da muhalefet partisi üyesi olduğumuza göre, eğer, milletvekilliği hakkımızı yerine getirmeyeceksek ve zaman zaman, konuştuk diye eleştirileceksek, o zaman, aynı kişilere şunu söylemek lazım: Sizin ya da partinizdekilerin, söz alıp da buraya çıkmadığımız zamanlarda "neden söz almıyorsunuz, susuyorsunuz" diye soru sormama düşüncesini kendinizde taşımanız ve bu soruyu yöneltmemeniz gerekir. Oysa, bunun, o hava içinde bir sürçülisan olduğunu, bir milletvekili olarak, milletvekilinin bu kürsüde konuşma hakkının başka tabirlerle değerlendirilemeyeceğini düşünüyorum. Örneğin, ben, biraz evvel, Sayın Kamer Genç'in konuşmasını beklememe değil, bilakis, herhangi bir arkadaşın konuşabileceğini bilerek söz almadım. Benden evvel konuşanlar söyleyeceklerini söyledikten sonra, şahsım adına onları tekrar dile getirmemin gereği olmadığını ve burada, ister iktidar partisi olsun ister milletvekili olsun, bütün milletvekili arkadaşlarımız adına, özellikle, kendisine verilen millî iradenin yetkisini yerine getirirken, hiçbir baskı altında olmadan bunu söyleme konumunda olduğunu belirtmek istiyorum.

Ben, düşüncelerimi, bu maddeyle ilgili olarak şöyle dile getirmek istiyorum: Dikkat edilirse, benim konuşmalarımın hiçbirisinde, maddenin özü, maddenin kapsamı dışında söz alma yoktur. Neden; çünkü, ben inanıyorum ki, milletvekilleri olarak burada söz aldığımız zaman, bu madde üzerindeki düşüncelerimizi -ki, ben, özür diliyorum; bu madde kapsamı içinde konuşmuyorum, belli bir sataşmaya, bir nevi, gelecekte sürekli kullanılabilecek bir düşünceye karşı düşüncelerimi tutanağa geçsin diye dile getiriyorum- burada dile getirdiğimiz zaman, bize düşen şey, biz bu tasarıyı burada onaylandıktan ve Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra, bunu uygulayacak bürokrasiye ve bu konuda karar verecek yargıya, düşünme ve yargılama yolunu açmak, bir nevi, hukukun kaynağı olabilme imkânını verebilmektir. Hep, bu düşüncelerle söz aldığımızı özellikle bilmenizi istiyoruz. Zaman zaman 5 dakika yetmiyor, zaman zaman düşüncelerimizi 2 dakikada dile getirebiliriz.

Değerli arkadaşlar, ben, bu 1 inci maddede, açıklanması gereken ve gelecekte üzerinde tartışılacak olan bir cümleye dikkatinizi çekmek istiyorum; özellikle, bunun için söz aldım.

1 inci maddenin üçüncü fıkrasında “Türk Telekom, bu Kanun çerçevesinde her türlü telekomünikasyon hizmetlerini yürütmeye ve telekomünikasyon altyapısı işletmeye yetkilidir” hükmü yer almaktadır. Her ne kadar izleyen cümlede, bu yetkiye ilişkin hak ve yükümlülüklerin bakanlıkla yapılacak görev sözleşmesine göre belirleneceği ifade edilmiş ise de, aslında yarın öbür gün, bu, Türk Telekomun, tüm telekomünikasyon hizmetlerini, tabiî hak olarak bana da vermek istiyorsunuz manasında bir düzenleme değildir. Bunu biz, kanun koyucu olarak, millî irade adına hareket eden milletvekilleri olarak, bu sözlerin altını çizerek belirtmek zorundayız; çünkü, yarın öbür gün, telekomünikasyon alanında, belki İnternet ile ilgili, belki bilemediğimiz yeni gelişmeler olacaktır; her zaman özelleştirilmesi söz konusu olan Türk Telekom, karşı çıkıp, bu görevi bana da vermek konumundasınız gibi, bir amaçla düzenlenmediğini burada açıklıkla dile getirmek lazım; çünkü, hepimiz biliyoruz, ileride belirli kesimler, belirli güçlere göre, bunu yargıya götürecek ve bunu, bu şekilde değerlendirecektir.

Bu maddede ikinci önemli ele alınan konu; yeni bir telekomünikasyon kurumu kurulmasıdır. Bu, şu anda mevcut olan Telsiz Genel Müdürlüğüyle ilgili görevlerde yer alacağı için, Türk Telekom ile Türk Telekomünikasyonun birbirinden farklılıklarına, özellikle buradaki kavramlar bazında dikkati çekmek istiyorum ve hepinize saygılarımı sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Yok.

Madde üzerinde başka söz isteği?.. Yok.

Maddeyle ilgili görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyle ilgili 4 önerge vardır; önergeleri geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık sırasına göre de işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin asgarî hizmeti tanımlayan fıkrasında “işletmecilerin” ibaresinden sonra “ve Elektrik Mühendisleri Odasının” ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Maliki Ejder Arvas

Bayburt Malatya Van

Ali Güner Mahmut Göksu Fahrettin Kukaracı

Iğdır Adıyaman Erzurum

Hüseyin Arı Özkan Öksüz İlyas Arslan

Konya Konya Yozgat

Mustafa Geçer Ali Gören Mehmet Bekâroğlu

Hatay Adana Rize

Ahmet Cemil Tunç Tevhit Karakaya Fethullah Erbaş

Elazığ Erzincan Van

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin genel izni tanımlayan fıkrasında "genel şartlara" ibaresinden önce "bu kanun hükümlerine göre belirlenmiş" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Maliki Ejder Arvas

Bayburt Malatya Van

Ali Güner Mahmut Göksu Fahrettin Kukaracı

Iğdır Adıyaman Erzurum

Hüseyin Arı Özkan Öksüz İlyas Arslan

Konya Konya Yozgat

Mustafa Geçer Mehmet Bekâroğlu Ahmet Cemil Tunç

Hatay Rize Elazığ

Tevhit Karakaya Fethullah Erbaş

Erzincan Van

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin görev sözleşmesini tanımlayan fıkrasında "şartlar muvacehesinde" ibaresinden önce "önceden belirlenmiş" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Maliki Ejder Arvas

Bayburt Malatya Van

Ali Güner Mahmut Göksu Fahrettin Kukaracı

Iğdır Adıyaman Erzurum

Hüseyin Arı Özkan Öksüz İlyas Arslan

Konya Konya Yozgat

Mustafa Geçer Mehmet Bekâroğlu Ahmet Cemil Tunç

Hatay Rize Elazığ

Tevhit Karakaya Fethullah Erbaş

Erzincan Van

BAŞKAN – Okutacağım dördüncü önerge, aynı zamanda, en aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin GSM görev sözleşmesini tanımlayan fıkrasının, madde ve kanun metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Maliki Ejder Arvas

Bayburt Malatya Van

Ali Güner Mahmut Göksu Fahrettin Kukaracı

Iğdır Adıyaman Erzurum

Hüseyin Arı Özkan Öksüz İlyas Arslan

Konya Konya Yozgat

Mustafa Geçer Ali Gören Ahmet Cemil Tunç

Hatay Adana Elazığ

Fethullah Erbaş Tevhit Karakaya

Van Erzincan

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet katılmıyor.

Gerekçesini mi okutalım, açıklamada mı bulunacaksınız?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Açıklamada bulunacağım efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Pamukçu.

Süreniz 5 dakikadır.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu hafta, çok önemli bir kanun tasarısının görüşmelerine başladık. Telekomun özelleştirilmesinin altyapısıyla ilgili hazırlanan kanun tasarısı, şu anda önümüzde. Bu kanun tasarısının -tabiî, maddeleri üzerinde değişiklik önergelerimiz var- şu anda 1 inci maddesini görüşüyoruz. 1 inci maddeyle ilgili olarak dört tane önerge verdik; şimdi, bu önergelerin hepsini birden açıklayacağım; sonra, tabiî, tek tek oylanacak.

Ancak, açıklamaya geçmeden önce, burada, Hükümete bir şey sormak istiyorum. Bu kanun tasarısını hazırlayanlarla gerekçesini yazanlar aynı insanlar mı merak ediyorum. Bu konuda aydınlatıcı bir bilgi verirlerse memnun olurum.

Şimdi, tasarı metnine baktığınız zaman, sanki, devletçi, katı bir ideolojiden yana kimselerin hazırladığı bir tasarıymış gibi gözüküyor; fakat, gerekçeyi okuduğunuz zaman, tamamen liberal görüşlü bir gerekçe ortaya çıkıyor; yoksa, gerekçeyi bir partimiz, kanun metnini başka bir partimiz mi hazırladı?! Yani, bu, parti görüşlerinden kaynaklanan bir durum mudur?! O konuda da aydınlatıcı bir bilgi rica ediyorum.

Telekomun özelleştirilmesine, ben, şahsen taraftarım; hatta, bu kanun tasarısıyla getirilmek istenenden daha ileride taraftarım; çünkü, bugün, artık, dünyada, bu işin kurtuluşu yok. Dünya yatırımının yüzde 80'ini, ticaretinin yüzde 70'ini, 500 tane uluslararası kuruluş elinde tutuyor.

Telekom hizmetlerinde, telefon yahut da telekomünikasyon hizmetlerinde, 1980'lerde 370 milyar dolar olan bir ticaret hacmi, 1990'larda 900 milyar dolara çıkmış; böyle iştah kabartan bir piyasa var. Hatta, bu konuda üretim yapan, cihaz üreten firmaların durumunu da üzerine ilave ederseniz, 2000 yılında, 2 trilyon 400 milyar dolarlık bir piyasanın, bir pazarın olduğunu görmekteyiz. Böyle bir pazarda özelleştirmeden kaçınmak mümkün değildir; ancak, getirilen kanun tasarısıyla, biraz önce de belirttiğim gibi, gerekçeye tamamen ters bir durum var. Gerekçede, tamamen liberal bir görüş hâkim olmasına rağmen, tasarının maddelerine baktığınız zaman, katı bir devletçiliğin, yine, orada sırıttığını görüyorsunuz.

Bu verdiğimiz önergelerle de, bu tasarıda geçen bazı tabirlerin, özelleştirmenin ruhuna uygun bir şekilde tanımlanmasını amaçladık. Bunlardan birincisi, mesela, GSM görev sözleşmesi.

Hepsini birden anlatayım da, müsaade ederseniz, diğer önergelerde gerekçe okuyarak geçeriz.

BAŞKAN – İçtüzüğün belirlediği süre içerisinde istediğinizi anlatabilirsiniz Sayın Pamukçu.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) – Bir iki dakika müsaade ederseniz, diğerlerinde konuşma hakkımızı bırakabiliriz efendim.

Şimdi, 1 inci maddede "GSM görev sözleşmesi" diye bir tanım getirilmiş. Şimdi, hem özelleştirme yapacaksınız hem de Telekoma özel statülü birtakım imkânlar vereceksiniz, özel statü tanıyacaksınız; bu, özelleştirmenin ruhuna aykırı bir şeydir, böyle bir şey olamaz. Dolayısıyla, bu önergelerimizden birinde, GSM görev sözleşmesinin madde metninden çıkarılmasını talep ediyoruz.

Bir diğer değişiklik önergesinde, genel izin tanımlanıyor. Burada, "...Bakanlık tarafından işletmecileri belli genel şartlara ve Bakanlık nezdinde kayıt yaptırılmasına tabi olarak" deniliyor. Gerçi, bir kere, bunun Türkçesi de yanlış, bu cümlenin Türkçesi de Türkçe değil; düzeltilmesi lazım. Burada da "genel şartlara" ibaresinden önce "bu kanun hükümlerine göre belirlenmiş genel şartlara" demek gerekir; çünkü "genel şartlara" ifadesi muğlak bir ifadedir; kimin hangi şartları getireceğini kestirmek mümkün değildir.

Görev sözleşmesini tanımlayan fıkrada da yine "şartlar muvacehesinde" lafı geçiyor. Bunun da "önceden belirlenmiş şartlar muvacehesinde" diye düzeltilmesini talep ediyorum.

Bir de, dünya standartlarına uygun asgarî hizmeti belirleyen fıkrada da, mevcut kurum ve işletmecilerin görüşlerine ilaveten elektrik mühendisleri odasının görüşünün de alınmasının ilave edilmesini istiyoruz bir değişiklik olarak.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, 1 dakika süre veriyorum, toparlayınız.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) – Hemen bitiriyorum, toparlıyorum zaten.

Bir başka değişiklik de, özel, kişisel telekomünikasyon tesisiyle ilgili bir değişiklik önergesidir. Bir insan kendisi için veya şirketi için bir tesis yapmışsa; bu şirketin değişik şubeleri olabilir, diyelim bir holdingse değişik şehirlerde değişik kuruluşları olabilir; bu kuruluşlara da bu tesisi götürmesi ve kuruluşlar arasında da, özel mülkiyetinde olduğu için, rahatlıkla haberleşmesinin temin edilmesi gerekir diye düşündük.

Bu vesilelerle bu değişiklik önergelerini verdik. Umuyorum ki, Genel Kurulunuzda, özelleştirmenin ruhuna uygun olarak hazırladığımız bu önergelere destek verirler.

Bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor, hayırlı akşamlar diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Pamukçu.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin asgarî hizmeti tanımlayan fıkrasında "işletmecilerin" ibaresinden sonra "ve Elektrik Mühendisleri Odasının" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, gerekçeyi mi okutalım?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe: Hizmet kalitesinin yükseltilmesi amaçlanmıştır."

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin genel izni tanımlayan fıkrasında "genel şartlara" ibaresinden önce "bu kanun hükümlerine göre belirlenmiş" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, gerekçeyi mi okutalım?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe: Şartların önceden belirlenmiş olması, açıklık ve şeffaflık ilkesine daha uygun düşmektedir."

ASLAN POLAT (Erzurum) – Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Karar yetersayısını arayacağım ve oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

Sayın Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum ve oylama için 3 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yapılan oylamada ret 147, kabul 17, çekimser yok; böylece, önerge reddedilmiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin görev sözleşmesini tanımlayan fıkrasında "şartlar muvacehesinde" ibaresinden önce "önceden belirlenmiş" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, gerekçeyi mi okuyalım?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe: Şartların önceden belirlenmiş olması, açıklık ve şeffaflık ilkesine daha uygun düşmektedir."

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 2. – a) Hiç kimse Bakanlıkla bir görev, imtiyaz sözleşmesi yapılmış veya Bakanlık tarafından bir telekomünikasyon ruhsatı veya genel izin verilmiş olmadıkça, telekomünikasyon hizmeti yürütemez ve/veya altyapısı kuramaz ve işletemez. Ancak, aşağıdaki faaliyetler bir imtiyaz sözleşmesi, telekomünikasyon ruhsatı ya da genel izne tabi değildir:

1) Bir gerçek veya tüzelkişinin, kendi kullanımındaki taşınmazların dahilinde ve her bir taşınmazın sınırları dışına taşmayan, münhasır olarak şahsî veya kurumsal ihtiyaçları için kullanılan ve üçüncü şahıslara herhangi bir telekomünikasyon hizmeti verilmesinde kullanılmayan kişisel telekomünikasyon tesisleri.

2) Kamu kurum ve kuruluşlarının münhasıran verdikleri hizmetler ile ilgili olarak özel kanunları uyarınca kurdukları telekomünikasyon tesisleri.

Kurum söz konusu tesislerin bu maddedeki esaslara uygunluğu ve ara bağlantı talep edilmesi halinde uygulanacak usul ve esasları belirlemeye, kullanılan teçhizatın standartlara uygunluğunu denetlemeye ve uygun olmayanların kaldırılmasını sağlamaya yetkilidir.

b) Türk Telekom’un telekomünikasyon hizmetlerini yürütme ve telekomünikasyon altyapısını işletme ile ilgili hak, yetki ve yükümlülüklerini düzenleyen görev sözleşmesi ve/veya görev sözleşmeleri, düşüncesi alınmak üzere Danıştaya gönderilip, Anayasada belirtilen süre kadar beklendikten sonra aktedilir. Sözkonusu sözleşmeler, sürelerinin bitiminde, benzer konudaki imtiyaz sözleşmeleri ile aynı şartlarda yenilenebilir. Türk Telekom’un; ana telekomünikasyon şebekesi üzerinde sahip olduğu mülkiyet hakkı görev sözleşmesi süresinin bitiminden sonra da devam eder. Türk Telekom’un, hangi telekomünikasyon hizmetlerini, kuracağı ya da iştirak edeceği şirketler eliyle ve hangi şartlarda yürüteceği görev sözleşmelerinde düzenlenir.

c) Türk Telekom; telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini, 31.12.2003 tarihine kadar bu Kanun ve görev sözleşmesi çerçevesinde tekel olarak yürütür. Kişisel telekomünikasyon tesisleri ile telekomünikasyon hizmetlerine ilişkin imtiyaz sözleşmeleri veya telekomünikasyon ruhsatları veya genel izinlerinde ilgili işletmeci tarafından kurulması öngörülen telekomünikasyon altyapısı hariç olmak üzere, tüm telekomünikasyon altyapısının kurulması ve işletilmesi de tekel kapsamına dahildir.

Diğer işletmecilerin ve kişisel telekomünikasyon tesislerini kullanan şahısların ana telekomünikasyon şebekesine ara bağlantı talepleri ve telekomünikasyon altyapı tesislerinden yararlanma ihtiyaçları, yukarıda belirtilen tekel süresi boyunca öncelikle Türk Telekom tarafından karşılanır. Türk Telekom’un, bir işletmeci veya bir kişisel telekomünikasyon tesisi sahibinin altyapıdan yararlanma talebini karşılayamaması halinde, ilgili işletmeci veya kişisel telekomünikasyon tesisi sahibi gerekli altyapı tesisini ilgili imtiyaz sözleşmesi ya da telekomünikasyon ruhsatı hükümleri dairesinde kendi imkânları ile kurabilir veya Bakanlık bu altyapının kurulması hususunda imtiyaz veya telekomünikasyon ruhsatı verebilir.

d) Türk Telekom’un tekel hakkının sona ermesi üzerine, Türk Telekom dışındaki sermaye şirketleri de Kurum tarafından uygun bulunması kaydı ile yukarıdaki (c) fıkrası kapsamına giren telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve altyapı işletimi için 3 üncü madde hükümleri çerçevesinde yetkilendirilir. Türk Telekom’un görev sözleşmesi hükümleri, tekel süresinin bitiminden sonra da geçerliliklerini korumaya devam eder. Aksi görev sözleşmesi ve GSM görev sözleşmesinde belirtilmediği müddetçe, görev sözleşmesi ve GSM görev sözleşmesi, imtiyaz sözleşmeleri için belirlenen hükümlere tabi olur. Yeni nesil telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin olarak Türk Telekom ile diğer işletmeciler arasında ayırım gözetilemez.

e) Türk Telekom’un Bakanlık ile imzalayacağı görev sözleşmesinde ve diğer sermaye şirketlerinin Bakanlık ile imzalayacakları imtiyaz sözleşmelerinde ve gerekli görülen hallerde Bakanlıkça verilen ruhsatlarda ve genel izinlerde de diğer hususların yanı sıra, makul ve ayırım gözetmeyen hüküm ve şartlar çerçevesinde şu konularda hükümlere yer verilir:

1) Telekomünikasyon hizmetinin ve altyapısının açık tanımı, niteliksel ve coğrafî kapsamı,

2) İmtiyaz sözleşmesi kapsamındaki hak ve yükümlülüklerin süresi ve yenilenme esasları,

3) Plan ve programlara uygun olarak yapılacak yatırımlar ve varsa bu yatırımlarla ulaşılması öngörülen hedefler,

4) Aboneler, kullanıcılar, kişisel telekomünikasyon tesislerini kullananlar ve diğer işletmecilere uygulanacak genel şartlar ve ara bağlantı şartları da dahil olmak üzere, bunlarla ilişkilerde gözetilecek ilkeler,

5) Telekomünikasyon iş ve hizmetleri karşılığında alınacak ücretlerin hesaplanmasına ilişkin esaslar ve bunların yeniden belirlenmesine ilişkin ilkeler,

6) Hizmet kalitesine ilişkin şartlar,

7) İmtiyaz sözleşmesi, ruhsat ve genel izin karşılığında belli bir ücret ödenip ödenmeyeceği ve ödenecekse bunun miktarı,

8) Bakanlık tarafından, imtiyaz sözleşmesinde öngörülmemiş olan konuların ve altyapıya ait yatırımlar ile yükümlülüklerin ne şekilde talep edileceği,

9) 4 üncü maddede belirlenen ilkelerin telekomünikasyon hizmetleri ve altyapı türleri itibarıyla uygulama esasları,

10) Türkiye Cumhuriyetine tahsis edilen sınırlı yörünge pozisyonları ve frekanslar da dahil kamu mallarından ve üçüncü kişilere ait taşınmaz mallardan yararlanma esasları ve bu çerçevede Bakanlığın yapacağı işlemler,

11) Malî hesapların hazırlanması ve Kuruma her türlü bilgi verilmesi ile ilgili şartlar,

12) Numaralandırma ve numara taşınabilirliğine ilişkin hükümler,

13) Mücbir sebep ve öngörülemeyen durumlar halinde tarafların hak ve yükümlülükleri,

14) İmtiyaz sözleşmesinin ihlali halinde uygulanabilecek yaptırımlar.

15) Yaygın ve verimli pazarlamaya yönelik servis sağlayıcılığı, çözüm ortaklığı, servis dağıtıcılığı ve benzeri taşeronluk hizmetlerinin verilmesine dair uygulama esasları.

f) Kurum; Bakanlığın Türk Telekom dahil işletmecilerle imzaladığı sözleşmelerin ve verdiği telekomünikasyon ruhsatlarının şartlarına uyulmasının sağlanması için gereken tedbirleri almaya, faaliyetlerin mevzuata ve imtiyaz sözleşmesi, telekomünikasyon ruhsatı veya genel izin şartlarına uygun yürütülmesini izleme ve denetlemeye, aykırılık halinde ilgili işletmecinin bir önceki takvim yılındaki cirosunun %3’üne kadar idarî para cezası uygulamaya yetkilidir. Bakanlık da, millî güvenlik, kamu düzeni veya kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesi amaçlarıyla gerekli tedbirleri almaya, gerektiğinde tesisleri tazminat karşılığında devralmaya ya da ağır kusur halinde imtiyaz sözleşmesini, telekomünikasyon ruhsatını ya da genel izni iptal etmeye yetkilidir.

g) Yukarıdaki hükümlerin, cezaların ve 4 üncü maddede belirtilen ilkelerin uygulanma esaslarını göstermek üzere yönetmelikler çıkarılır.”

BAŞKAN – 2 nci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Altan Karapaşaoğlu, Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Dönen; şahısları adına, Sayın Turhan İmamaoğlu, Sayın Masum Türker, Sayın Musa Uzunkaya ve Sayın Erol Al söz istemişlerdir.

Fazilet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Telgraf ve Telefon Kanunu ile ilgili olarak düzenlenmiş bulunan 309 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, önce, bu yasa tasarısının geneli üzerinde birkaç söz söylemeden maddelerine girmek mümkün değil; zira, her maddesinin özelliği, her maddedeki yapılanma şekli, yasa tasarısının geneliyle de ilgili. Dolayısıyla, genelinden biraz bahsetmekte yarar var zannediyorum.

Bir defa, bu yasa tasarısı, bu düzenleme, genel ekseriyetiyle, çok büyük teknik özellikleri bünyesinde taşıyan bir yasa tasarısı. Dolayısıyla, bu yasa tasarısının iyi bir irdelemeden, milletvekilleri tarafından geçirilmesi gerekiyordu; ancak, tabiî, çok süratli bir şekilde Parlamento Genel Kuruluna inmiş olması ve bizlerin de, hemen bir gün sonra bu yasa tasarısıyla ilgili olarak görüşlerimizi dile getirecek olmamız, birtakım incelemeleri yapmamıza maalesef engel olmuştur.

Aslında, şunu hemen belirtmek yerinde olur: Özelleştirmeye karşı değiliz. Elbette, özelleştirme yapılmalı ve hatta süratli bir şekilde yapılmalı ve bugüne kadar kaybedilmiş olan günler telafi edilmeli; ama, özelleştirmeyi yaparken de, âdeta, bir işyerinin evvela en kolay satılabilecek makine parkını satıp geriye hiç satılamayacaklarını bırakmak uygun olmaz diye düşünüyoruz. Dolayısıyla, özelleştirmenin de bir silsile takip etmesi gerekir.

Bu yasa tasarısının belli başlı özelliği, bir üst kurulun, bir de kurumun oluşturulması. Burada, üst kurul konusunda Sayın Bakanımızın Plan ve Bütçe Komisyonunda bize ifadeleri "Bakanlığa müşavirlik yapacak, yapmak niyetiyle kurulmuş bir üst kurul" şeklindedir. Halbuki, üstkurulun oluşumuna baktığınız zaman, Başbakan veyahut görevlendireceği bir Devlet Bakanı, İçişleri Bakanı, Ulaştırma Bakanı, daha sonra Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri, Millî İstihbarat Teşkilatı gibi kurumların elemanları geliyor. Bir bakana müşavirlik hizmetinde bulunacak olan üstkurulun, herhalde o bakanın üstünde yetkilere sahip olan bazı kimselerden oluşmaması gerekiyor. Dolayısıyla, bu üstkurulla ilgili, daha önce de burada "bu Parlamento, bazı konularda -ki, süratle arka arkaya geliyor- bazı kurullar ve kurumlar oluşturulmak süretiyle kendi alt yapısını zedeliyor" diye bir ifade ve iddiada bulunmuştuk. Bu da, bu meyanda yapılan bir düzenleme.

Değerli arkadaşlar, 2 nci madde tamamen teknik bir madde. 2 nci maddenin 1 numaralı bendi, gerçek veya tüzelkişilerin kendi kullanımındaki taşınmazların dahilinde bir telekomünikasyon faaliyeti görmeleri konusunda bir serbestlik getirmiş. Bu madde güzel bir madde. Bir misal olarak söylemek istiyorum, evinize bir paralel telefon çekmeniz gerektiği zaman telefon idaresinden izin almanız gerekiyor. İşte, bu madde, burada bunu kaldırıyor. Yani, evinize bir paralel telefon çekebilirsiniz, 5 hatlı bir telefon kurabilirsiniz veya işyerinizde haberleşme ağı kurabilirsiniz. Yalnız, burada dikkatimi çeken bir konu var. Bu bentte "...kendi kullanımındaki taşınmazların dahilinde ve her bir taşınmazın sınırları dışına taşmayan..." Haberleşme ağından bahsediliyor. Bunun mümkün olacağını pek zannetmiyorum; zira, bir fabrika düşünün, bir işletme düşünün, bir haberleşme ağı kuruyor, satıcıları piyasada dolaşıyor, ellerinde birer telsiz, bunlar dışarıyla haberleşeceklerdir. Yani, sınırlarının dışına taşmaması mümkün değil. Dışarıda dolaşan araçlarıyla haberleşecek. Bu konuda zannediyorum, biraz daha elastiki olmak gerekirdi.

Diğer ikinci fıkrada kurumdan söz ediliyor, burada kurumun yetkileri belirleniyor. Bu maddede, kuruma o kadar büyük yetkiler veriliyor ki, bu kurum, altyapı hizmetlerini, dilediği kuruma veya kuruluşa, dilediği şartlarda ve hatta her türlü müracaata ayrı ayrı alternatifler belirleyecek tarzda yetkilendirilmiş. Özellikle (b) fıkrasının son cümlesini bir daha okumak suretiyle dikkatlerinize sunmak istiyorum: "...Türk Telekomun, hangi telekomünikasyon hizmetlerini, kuracağı ya da iştirak edeceği şirketler eliyle ve hangi şartlarda yürüteceği görev sözleşmelerinde düzenlenir" deniliyor; ama, bu düzenlemelerin ne olacağı, boyunun bosunun, genişliğinin ne kadar olacağı burada belirtilmiyor. Dolayısıyla, bu kuruma sonsuz ve sınırsız yetkiler veriliyor. Herhalde, bu yetkilerin, bu kadar sınırsız olması uygun değildir diye düşünüyoruz. Kurum o hale getiriliyor ki, arzu edenlere, Telekom altyapısını dilediği gibi kullandırma yetkisine sahip olabiliyor.

Söz buraya gelmişken, piyasada, bizim piyasamızda dolaşan rivayetlerden biraz bahsetmek istiyorum. Telekomun bugünkü maliyetiyle ilgili olarak, piyasada altyapısıyla birlikte, yaklaşık 8-10 milyar dolar civarında deniliyor; fakat, Telekomun altyapısından yararlanmakta olan, mesela, Türkcellin bugünkü bedelinin 20 milyar dolar civarında olduğu; yani, 2 misli fiyat civarında olduğu ifade ediliyor.

Değerli arkadaşlar, bu şebekelerden yararlanmanın ayrıca bir maliyeti olmalı, bir kıstası olmalı, bunlar bir ölçü dahilinde değerlendirilmeli. Ancak, bu tasarı içerisinde böyle bir düzenlemeyi de göremiyoruz.

Bunun dışında, kurumun, izne tabi olmayan, izin almasına gerek olmayan halleri sıralanıyor. Tabiî, burada da o kadar büyük boşluklar var ki... Burada sıralanan maddelerin arasına, çok büyük çapta maddî imkânları, maddî avantajları şirketlerin lehine çevirecekleri tarzda düzenlemeler var. Bunları, burada, teker teker sayarsak, elbette, vaktimiz de yetecek gibi değil; ancak, öyle zannediyorum ki, arkadaşlarımız, bu tasarıyı, teker teker, madde madde tetkik ederlerse, bunun farkına varacaklardır.

Mesela, bakın, burada bir 6 numaralı bölüm var, "Hizmet kalitesine ilişkin şartlar" diyor. Hizmet kalitesine ilişkin şartları, bu kurum belirleyecek, koyacak, şu şu şu şartları istiyorum diyecek ve bu şartların da izne tabi olmadığını, bir izin alma mecburiyeti olmadığını yukarıda beyan edecek. Aslında, burada bir çelişki de var. Dolayısıyla, şu yukarıdan aşağıya sıralamış olduğumuz maddeleri, bir daha gözden geçirmek gerekirdi; ancak, buna, bu durumda bir fırsat da yok.

Benim iddiam şu: Bu yasa tasarısı buradan geçtikten sonra, özelleştirme yapılacak -hatta özelleştirmenin müşterileri de hazırlanmış vaziyettedir- bu özelleştirme olacak, devletin kasasına, bu zor zamanda bir miktar para girecek. Bu miktar para, belki, belli bir dönem bir rahatlık temin edecek; ancak, bu yasanın uygulamasına geçildiği günden itibaren, birtakım problemler zuhur edecek, tartışmalar çıkacak, gündeme gelecek, basında ve medyada bunları okuyacağız. Firmalar, birbirleriyle çelişkili hallere düşecekler ve bu yasada, birtakım düzenlemeleri de yapmak ihtiyacını hissedeceğiz. Öyle zannediyorum ki, çok uzun bir zaman geçmeden komisyonlarımıza tekrar gelecek.

Değerli arkadaşlar, bizim, burada, dikkat etmemiz gereken çok önemli bir konuyu hatırlatmak istiyorum. Konu, yalnız bununla da ilgili değildir; ama, mademki, bu Parlamento, birtakım kurumlar ve kurullar oluşturuyor, dolayısıyla, bu kurum ve kuruluşların, Parlamentonun ihtisas komisyonlarına da karşı sorumlu olması gerekiyor; yani, bu kurum, yaptığı uygulamalardan dolayı, her sene, bu Parlamentonun ihtisas komisyonlarına gelip, hesap vermek mecburiyetinde olmalıdır diyorum ve bize, bu fırsatı verdiği için, Sayın Başkanımıza teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlarıma da, bu tasarıyı tekrar gözden geçirmelerini tavsiye ediyorum; zira, bu yasalaşırsa, önümüzdeki kısa bir süre içinde, tekrar huzurlarınıza gelecek.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 309 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz telekomünikasyon yasası olarak adlandırılan bu yasa tasarısı, gerçekten ülkemiz için çok büyük önem taşımaktadır. Telekomünikasyonun, özellikle 1900'lü yılların, yani 19 uncu Yüzyılın son çeyreğinin çok önemli kurumlarından biri olduğunu huzurlarınızda söylemek istiyorum. Özellikle, ilk telefonun bulunması, arkasından bilgisayarın bulunması, arkasından televizyon sisteminin devreye girmesi ve daha sonra, bu üçünün bir araya gelerek telekomünikasyonu oluşturması, gerçekten, dünyada yeni bir sektörün yıldızlaştığı bir süreci doğurmuştur. Bu üç buluş bir araya geldiğinde, tıpkı, yan yana gelmiş 111 gibi, çok büyük bir sinerji oluşturarak günümüzün en büyük sektörlerinden birini oluşturdu.

Değerli milletvekilleri, 1996 yılına kadar dünyanın en büyük sektörü, inşaat sektörüydü; ama, bugün geldiğimiz noktada, 700 milyar dolarlar civarında, en büyük sektör, telekomünikasyon sektörü olarak gündeme gelmektedir. Telekomünikasyon sektörünün de içerisine baktığımızda, 700 milyarlık ciro içerisinde sanayi mamullerinin, kullandığımız cep telefonları, telefonlar, bilgisayarlar, televizyonlar; yani, büyük sanayi kuruluşlarında ürettiğimiz sanayi mamullerinin oranı üçte 1, geri kalan üçte 2'sini bilgi oluşturmaktadır. Bunu niçin söylüyorum; özellikle, bizim gibi genç nüfusa sahip, geri kalmış, kalkınmakta olan ülkelerin en büyük şansları bu noktadadır. Yani, telekomünikasyon gibi çok büyük bir sektörde, bilginin 500 milyar dolar gibi önemli bir katmadeğere sahip olduğu dünyamızda, bu pastadan pay almadan gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmak mümkün değil ve gelişmiş ülkelerin önüne geçmek mümkün değil. Mademki biz, özellikle son dönemde uyguladığımız ekonomik politikalarla ve Avrupa entegrasyonuyla birlikte, dünyaya entegre olmak isteyen ve ilk on arasına girmek isteyen bir ülkeyiz, özellikle telekomünikasyona çok büyük önem vermemiz ve telekomünikasyon içerisinde bilgi sektörüne çok büyük önem vermemiz gerekir. Eğer telekomünikasyonda rekabeti sağlayamazsak; yani, liberal bir anlayışı getiremezsek, telekomünikasyondan beklediğimiz verimi almamız mümkün değil.

Değerli milletvekilleri, bugün, bizim, telekomünikasyondaki abone miktarımız sanıyorum 15 - 16 bin civarında, 19 bin de kapasitemiz var; buradan elde ettiğimiz verim; yani ürün, toplam olarak 3,3 milyar dolar civarında.

Şimdi, Amerika Birleşik Devletlerine baktığımızda, bizimle eşdeğer USWest diye bir firmanın portföyünü incelediğimizde, bu firmanın elde ettiği verim 15 milyar dolar; yani, aynı miktarda bir telekomünikasyondan 15 milyar dolar gibi bir verim elde edebilme yeteneğine sahip. Bunun nedeni, elbette ki, bu telekomünikasyon alanında yaptığı yenilik, özellikle rekabete dayalı yeni teknolojileri ve yeni ürün, yeni hizmet alanlarını açmasıdır. Eğer, Türkiye olarak biz, bu hizmet alanlarını açamazsak, telekomünikasyonun altyapısını bu alanda genişletemezsek, beklediğimiz verimi almamız mümkün değil; çünkü, özellikle, tüketici olan, yani, telekomünikasyondan yararlanmak isteyen insanlara çok fazla hizmet sunma imkânına kavuşturmak durumundayız telekomünikasyonu; yani, bir insanın, evinden, bilgiye erişme; artı, bilgi yollarında dilediği gibi hareket edebilme; artı, alışverişini yapabilme; artı, diğer birçok ihtiyaçlarını o sektörden sağlayabilme imkânına sahip olması gerekir. Hatta, bence, büyük kentlerimizdeki bu trafik sorununun çözülmesinde de, bir anlamda, telekomünikasyon altyapımızın gelişmesi ve rekabete açılmasının çok büyük katkısı olacaktır; çünkü, böylece, insanlar, birçok işlerini evlerinden yapma olanaklarına sahip olacaklardır.

Değerli arkadaşlarım, ancak, görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısının özellikle 2 nci maddesinde, 2003 yılında, "ses tekeli" dediğimiz tekelin, artık, Telekomdan rekabete açılmasını, Telekomun elinden çıkmasını içeren bir hüküm var. Burada, ben, 2003 yılı erken olur diye düşünüyorum. Özellikle dünya ticaret anlaşmalarındaki yükümlülüğümüz de göz önüne alınırsa, bunu 2005 yılına çektiğimizde, telekomünikasyon kurumumuzun, Türk Telekom AŞ'nin daha büyük yararı olacak ve telekomünikasyonumuzu daha iyi değerlendirme imkânına sahip olacağımızı düşünüyorum; çünkü, 2003 yılından sonra, bu telekomünikasyon altyapısından yararlanacak olan ikinci şahıslar, yapacakları bir yatırımla, hem buradan yararlanacaklar hem de kendi yeni ağlarını kurma imkânına sahip olacaklar. Belki, içinizde 2003 yılını da yeterli gören arkadaşlarımız olabilir; ama, ben, bunu, telekomünikasyon kurumumuzun daha fazla gelir getirmesi yönünde söylüyorum.

Bir diğer konu: Özellikle bu madde içerdiği için, kaliteli hizmetin verilebilmesini çok iyi denetlemek gerekir. Bunları, şartnamelere, şartlaşmalara yazmak yetmiyor, bunu denetlemek gerekir. Bugünkü birçok özelleştirmede, bu denetimsizlik, özellikle Telsim ve Turkcell'de çok açık gözükmekte; telefonu açtığımızda, hat, saatlerce meşgul olarak karşımıza çıkmaktadır; ancak, bunların şartnamelerine baktığımızda, daha kaliteli hizmet verilmesi için belirli sayıda abonede kalmalarının yazıldığını görmekteyiz; ancak, bunun denetimi yapılmadığı için veya yapılamadığı için, bugün kaliteli hizmeti alamamaktayız.

Değerli arkadaşlarım, tüm bunlar, elbette ki, ülkemizin yıllardır kurduğu, geliştirdiği bugünkü telekomünikasyon sistemimizden, ülkemizin azami yararlanabilmesi, gelir sağlayabilmesi için yapılan çalışmalardır.

Bu maddeyi olumlu buluyoruz; aslında, tasarının genelini olumlu buluyoruz, gecikmiş buluyoruz; çünkü, bu tasarıya -benden önce konuşan arkadaşlarım da burada anlattılar- benzer bir tasarıyı, biz, buraya getirdik ve sizin tasvibinizi, onayınızı alarak kanunlaştırdık; ama, engellendi. Maalesef, bugün Bakanlar Kurulu sıralarında oturan ve özellikle Bakanlar Kurulunda bu tasarının altına imza atmış arkadaşlarımızdan bir kısmının, o gün, bu çıkardığımız telekomünikasyonla ilgili yasayı iptal ettirmek üzere, Anayasa Mahkemesine başvurduklarını da hepimiz biliyoruz. Değerli arkadaşlarım, onun için, o bakan arkadaşlarımızın, bizim o gün düşündüğümüz noktaya gelmesi bence önemli bir kazanımdır; ama, telekomünikasyonun o günkü değeriyle bugünkü değeri karşılaştırıldığında, çok büyük bir değerin de, ülkemiz ve milletimiz için bir kayıp olduğu kanısındayız.

Bu düşüncelerle hepinize saygılar sunarım.(DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dönen.

Gruplar adına başka söz isteği yok.

Şahısları adına, Sayın Turhan İmamoğlu ile Sayın Erol Al'ın yer değişikliği yazıları geldi.

İstanbul Milletvekili Sayın Erol Al; buyurun.

Konuşma süreniz 5 dakika.

EROL AL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

309 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesi, özetle altı anahüküm içeriyor. Birincisi, Ulaştırma Bakanlığı ile; yani, görev veya imtiyaz sözleşmesi yapılmadıkça veya izin alınmadıkça telekomünikasyon hizmetinin hiç kimse veya tüzelkişilik tarafından yürütülemeyeceğini öngörüyor.

İkinci olarak, Türk Telekomun tekel kavramına açıklık getiriliyor ve sadece ses hizmetlerini içerdiği belirtiliyor.

Üçüncü olarak, Türk Telekomun tekel hakkının, 2003 yılı sonuna kadar sürmesi düzenleniyor ve bu, uluslararası yükümlülükler gereğidir Türkiye'nin.

Dördüncü olarak, neyin telekomünikasyon hizmeti olmadığına açıklık getiriliyor. Sayın Altan Karapaşaoğlu da değindiler buna. Bir gerçek veya tüzelkişi, kullanımında bulunan ya da mülkiyetinde bulunan taşınmaz dahilinde telekom sistemini kurabilecek bu kanun kapsamında.

Ayrıca, Türk Telekomun, Bakanlıkla veya diğer sermaye şirketlerinin Bakanlıkla yapacağı imtiyaz ve görev sözleşmelerinde hangi unsurların bulunacağı ayrıntılı olarak belirleniyor.

Son olarak da, bu imtiyaz ve görev sözleşmelerindeki hükümlere uymayan taraflara nasıl bir ceza öngörüleceği düzenleniyor; bu ceza bir önceki yıl cirosunun yüzde 3'ü nispetindedir. Bu, son derece önemli ve gerekli bir düzenleme.

Ben, burada bir şeyi, fazla vaktinizi almadan izah etmek istiyorum: Özellikle, Doğru Yol Partisi sözcüsü arkadaşlarımız, 1994 senesinde biz Telekomu özelleştirecektik, o zaman şu kadar milyar dolar ediyordu -tabiî sanal bir rakam bu- şimdi, beş altı sene gecikti... Bunun faturasını bazı arkadaşlarımıza kesmeye dönük bir çaba var.

Anayasaya aykırı bir yasa yaparsanız bu iptal edilir; yani "biz, Anayasaya aykırı yasa yapacağız; ama, siz, bunu Anayasa Mahkemesine götürmeyin" gibi bir mantık... Türkiye Büyük Millet Meclisinde böyle bir mantığa hâkim olması, sahip olması bazı arkadaşlarımın, bence hâlâ sakıncalıdır.

Yine, Türk Telekomun değerinin düştüğü de, bence gerçek bir düşünce, doğru bir düşünce değil; çünkü, hat kapasitesi arttıkça -ki, bu şirketin değerini belirmede çeşitli kriterler var- bunun doğru bir yaklaşım olmadığını düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Al.

İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

MASUM TÜRKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz madde, bu tasarının en önemli maddesidir. Yapılacak imtiyaz devirlerinde uyulacak asgarî ölçülerin ne olduğunu, ileride bu asgarî ölçülerin dışına, hükümet ya da bakanlık çıkmak istediği zaman itirazla karşılaşacağı hükümleri içermektedir.

Ben burada bir iki konuya dikkati çekmek istiyorum:

Birincisi: Özellikle (e) fıkrasının 1 inci bendinde yer alan "telekomünikasyon hizmetinin ve altyapısının açık tanımı, niteliksel ve coğrafî kapsamı" kavramından, bu yetkiye dayanarak, hükümetin, gerekirse, ileride yerel, bölgesel imtiyazlar verebileceğini burada vurgulamakta yarar vardır. Bununla şunu söylemek istiyorum: Alanya'ya özel imtiyaz verebilir, Afyon'a özel imtiyaz verebilir, Dinar'a özel imtiyaz verebilir; çünkü, bunların da ileride diğer imtiyazlarla bir şebeke oluşturma olanakları vardır. Başlangıçta şu andaki planlanan "iki GSM verilecek, bir tanesi Telekomda kalacak" görüşünün dışında, böyle bir imkânın var olduğuna dikkati çekmek istiyorum.

Bu maddenin diğer önemli bir bendi (e) fıkrasının 12 nci bendidir. Bu imtiyazın verilmesinde, hükümetin, bürokrasinin ve Bakanlığın çok dikkatli olması gerekir. Numaralandırma ve numaraların birbirlerine geçişi, yani bu, şu demektir: Telekomun, bugüne kadar taşıdığımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi için 420 50 00 numarasını, Türkiye Büyük Millet Meclisi, yarın, öbürgün Telekomdan ayrılıp herhangi bir GSM'ye geçtiği zaman bu numaraların taşınılabilirlik yetkisini veriyoruz; ama, bu yetkilerin verilmesinde, bunların da ayrıca imtiyaz fiyatlarını ciddî bir şekilde bir değer olarak artırabileceğini, burada, bizler, kanun koyucu olarak, hükümete vermek konumundayız. Yani, sözleşmede buna yer verildiği zaman, bunun, ciddî ayrı bir değer taşıdığını belirtmek istiyorum.

Son olarak bir konuya daha dikkati çekmek istiyorum. Hepimiz biliyoruz, iki GSM daha önce ihale edildiği zaman denildi ki, bunlar 400 bin kadar abone toplayacak ve ihale bedelleri o tarihte o kadar aboneye göre hesaplanmıştı; ama, bugün bunların sayısının 5-6 milyonu bulduğu da söylenenler arasındadır. O zaman, bu imtiyaz sözleşmelerinin birim fiyatları belirlenirken, belirli bir miktarın dışındaki abone artışlarının da, ayrıca imtiyaz bedellerinin belirlenmesi gerekmektedir. Fiyatlandırmada ciddî bir şekilde bir yanıltma vardır. Bu maddelerdeki ayrıntılar, bu yanıltmaların, ileride, kamu yararı aleyhine, devletin aleyhine olmaması için, ben, burada, bunun altını ciddî bir şekilde çiziyorum. Çünkü, bu GSM'lerin ya da Telekomun ihalesinde, dikkat edilirse "fiyatı 30 milyardı; 10 milyara düştü" diye bir değerlendirme olmadan, piyasadaki olası fonları ihraç eden, arz edenlerin, arz edebilecekleri paraya göre değerlendirme yapıyoruz. O zaman, arz edecekleri para miktarı o kadarsa, devredilecek imtiyazın da ona göre olabileceğini dikkate almak lazım. Kamuoyunda, özellikle hükümeti sıkıştırabilecek, bu yönde gelebilecek eleştirilere dikkati çekmek istiyorum. İki GSM ihalesinde yapılan hatanın, özellikle, bu ihalede yapılmadan, sınırlarının belirtilerek yapılması bu madde çerçevesinde ele alınmalıdır.

Saygılarımı sunuyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Türker.

Maddeyle ilgili görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 14 adet önerge vardır; önergeleri geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (a) fıkrasında geçen "Bakanlıkla" ibaresi yerine "kurumla" ibaresinin yazılmasını arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Maliki Ejder Arvas Ali Güner

Bayburt Van Iğdır

Fahrettin Kukaracı Hüseyin Arı Özkan Öksüz

Erzurum Konya Konya

Osman Pepe Sabahattin Yıldız Musa Uzunkaya

Kocaeli Muş Samsun

Ahmet Sünnetçioğlu Mehmet Altan Karapaşaoğlu Kemal Albayrak

Bursa Bursa Kırıkkale

Faruk Çelik Osman Aslan Yahya Akman

Bursa Diyarbakır Şanlıurfa

BAŞKAN – İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (a) fıkrasında geçen "söz konusu tesislerin bu maddedeki esaslara uygunluğu ve" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Maliki Ejder Arvas

Bayburt Malatya Van

Ali Güner Mahmut Göksu Fahrettin Kukaracı

Iğdır Adıyaman Erzurum

Hüseyin Arı Özkan Öksüz Mustafa Geçer

Konya Konya Hatay

İlyas Arslan Mehmet Bekâroğlu Ahmet Cemil Tunç

Yozgat Rize Elazığ

Tevhit Karakaya Fethullah Erbaş

  Erzincan Van

BAŞKAN – Üçüncü önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (a) fıkrasında birinci alt bendinde geçen "kendi" ibaresinden sonra "veya kuruluşlarının" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Maliki Ejder Arvas

Bayburt Malatya Van

Ali Güner Mahmut Göksu Fahrettin Kukaracı

Iğdır Adıyaman Erzurum

Hüseyin Arı Özkan Öksüz Mustafa Geçer

Konya Konya Hatay

İlyas Arslan Ali Gören Fethullah Erbaş

Yozgat Adana Van

Mehmet Bekâroğlu Ahmet Cemil Tunç Tevhit Karakaya

Rize Elazığ Erzincan

BAŞKAN – 4 üncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (b) fıkrasında geçen "görev sözleşmesinin bitiminden sonra da" ibaresinden sonra "kamu hisseleri yüzde 50'nin altına düşmediği sürece" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Maliki Ejder Arvas

Bayburt Malatya Van

Ali Güner Fahrettin Kukaracı Hüseyin Arı

Iğdır Erzurum Konya

Özkan Öksüz Mustafa Geçer İlyas Arslan

Konya Hatay Yozgat

Ali Gören Mehmet Bekâroğlu Ahmet Cemil Tunç

Adana Rize Elazığ

Tevhit Karakaya Fethullah Erbaş

Erzincan Van

BAŞKAN – 5 inci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (c) fıkrası ikinci paragrafında geçen "karşılanamaması" ibaresinden sonra "veya bu husustaki görüşmelerde uzlaşma sağlanamaması" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Maliki Ejder Arvas

Bayburt Malatya Van

Ali Güner Mahmut Göksu Fahrettin Kukaracı

Iğdır Adıyaman Erzurum

Hüseyin Arı Özkan Öksüz Mustafa Geçer

Konya Konya Hatay

İlyas Arslan Mehmet Bekâroğlu Ahmet Cemil Tunç

Yozgat Rize Elazığ

Tevhit Karakaya Fethullah Erbaş

Erzincan Van

BAŞKAN – 6 ncı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (c) ve (e) fıkrasında geçen "Bakanlık" ibaresi yerine "Kurum" ibaresinin yazılmasını arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Maliki Ejder Arvas Ali Güner

Bayburt Van Iğdır

Fahrettin Kukaracı Hüseyin Arı Özkan Öksüz

Erzurum Konya Konya

Osman Pepe Sabahattin Yıldız Musa Uzunkaya

Kocaeli Muş Samsun

Ahmet Sünnetçioğlu M. Altan Karapaşaoğlu Kemal Albayrak

Bursa Bursa Kırıkkale

Faruk Çelik Osman Aslan Yahya Akman

Bursa Diyarbakır Şanlıurfa

BAŞKAN – 7 nci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin (c) fıkrası ikinci paragrafında geçen "veya Bakanlık bu altyapının kurulması hususunda imtiyaz veya telekomünikasyon ruhsatı verebilir" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Maliki Ejder Arvas

Bayburt Malatya Van

Ali Güner Fahrettin Kukaracı Hüseyin Arı

Iğdır Erzurum Konya

Özkan Öksüz Mustafa Geçer İlyas Arslan

Konya Hatay Yozgat

Azmi Ateş Ali Gören Fethullah Erbaş

İstanbul Adana Van

Mehmet Bekâroğlu Ahmet Cemil Tunç Tevhit Karakaya

Rize Elazığ Erzincan

BAŞKAN – 8 inci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin d fıkrasında geçen "Türk Telekomun görev sözleşmesi hükümleri, tekel süresinin bitiminden sonra da geçerliliklerini korumaya devam eder " ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Maliki Ejder Arvas

Bayburt Malatya Van

Ali Güner Fahrettin Kukaracı Hüseyin Arı

Iğdır Erzurum Konya

Özkan Öksüz Mustafa Geçer İlyas Arslan

Konya Hatay Yozgat

Azmi Ateş Ali Gören Fethullah Erbaş

İstanbul Adana Van

Mehmet Bekâroğlu Ahmet Cemil Tunç Tevhit Karakaya

Rize Elazığ Erzincan

BAŞKAN – 9 uncu önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin (d) fıkrasında geçen "Yeni nesil" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Maliki Ejder Arvas

Bayburt Malatya Van

Ali Güner Fahrettin Kukaracı Hüseyin Arı

Iğdır Erzurum Konya

Özkan Öksüz İlyas Arslan Azmi Ateş

Konya Yozgat İstanbul

Ali Gören Mehmet Bekâroğlu Ahmet Cemil Tunç

Adana Rize Elazığ

Fetullah Erbaş Tevhit Karakaya

Van Erzincan

BAŞKAN – 10 uncu önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (e) fıkrasının sonuna yeni bir paragraf olarak "Bakanlıkça, yukarıdaki husus ve hükümlere ilişkin Rekabet Kurumunun öngörüşü alınır" ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Maliki Ejder Arvas

Bayburt Malatya Van

Ali Güner Fahrettin Kukaracı Hüseyin Arı

Iğdır Erzurum Konya

Özkan Öksüz Mustafa Geçer İlyas Arslan

Konya Hatay Yozgat

Azmi Ateş Ali Gören Fethullah Erbaş

İstanbul Adana Van

Mehmet Bekâroğlu Ahmet Cemil Tunç Tevhit Karakaya

Rize Elazığ Erzincan

BAŞKAN – 11 inci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (f) fıkrasında geçen "tazminat karşılığında" ibaresinden önce "sözleşmesinde belirlenen" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Maliki Ejder Arvas

Bayburt Malatya Van

Ali Güner Mahmut Göksu Fahrettin Kukaracı

Iğdır Adıyaman Erzurum

Hüseyin Arı Özkan Öksüz İlyas Arslan

Konya Konya Yozgat

Mustafa Geçer Ali Gören Latif Öztek

Hatay Adana Elazığ

BAŞKAN – 12 nci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (f) fıkrasında geçen "ağır kusur" ibaresinden önce "sözleşmesinde belirtilen" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Maliki Ejder Arvas

Bayburt Malatya Van

Ali Güner Mahmut Göksu Fahrettin Kukaracı

Iğdır Adıyaman Erzurum

Hüseyin Arı Tevhit Karakaya Özkan Öksüz

Konya Erzincan Konya

İlyas Arslan Mustafa Geçer Ali Gören

Yozgat Hatay Adana

Mehmet Bekâroğlu Ahmet Cemil Tunç Fethullah Erbaş

Rize Elazığ Van

BAŞKAN – 13 üncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (f) fıkrasında geçen "Bakanlığın" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Maliki Ejder Arvas Ali Güner

Bayburt Van Iğdır

Fahrettin Kukaracı Hüseyin Arı Özkan Öksüz

Erzurum Konya Konya

Osman Pepe Musa Uzunkaya Ahmet Sünnetçioğlu

Kocaeli Samsun Bursa

Mehmet Altan Karapaşaoğlu Kemal Albayrak Faruk Çelik

Bursa Kırıkkale Bursa

Osman Aslan Sabahattin Yıldız Yahya Akman

Diyarbakır Muş Şanlıurfa

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 14 üncü sıradaki önerge, aynı zamanda en aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin sonuna yeni bir (h) fıkrası olarak "bu Kanun kapsamındaki hususlarda tahkime gidilebilir" ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Maliki Ejder Arvas

Bayburt Malatya Van

Ali Güner Mahmut Göksu Fahrettin Kukaracı

Iğdır Adıyaman Erzurum

Hüseyin Arı Özkan Öksüz İlyas Arslan

Konya Konya Yozgat

Mustafa Geçer Ali Gören Tevhit Karakaya

Hatay Adana Erzincan

Mehmet Bekâroğlu Ahmet Cemil Tunç Fethullah Erbaş

Rize Elazığ Van

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet önergeye katılmıyor.

Sayın Pamukçu, izahatta mı bulunacaksınız?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergenizi açıklamak üzere size söz veriyorum; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 2 nci maddeyle ilgili olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergelerinden ilkiyle alakalı olarak söz aldım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan sağ olsunlar, son okunan önerge, en aykırı önerge diye işleme alındı. Biz, burada, tahkime gidilmesinin yolunu açıyoruz. Gerçi, bu hususta yasalar var diyeceksiniz; ama, bu tasarının içerisine "bu Kanun kapsamındaki hususlarda tahkime gidilebilir" ibaresinin yazılması, özelleştirmede size avantaj sağlayacaktır; yani, bu, özelleştirmeye girecek olan kuruluşlar açısından, bu, çok önemli bir husustur. Eğer, bu husus, bu kanun içerisine derç edilmiş olursa, göreceksiniz Telekomun fiyatlarını artırıcı olacaktır.

İkincisi -diğer önergelerde de belki dikkatinizi çekmiştir- geçen 1 inci maddeyle ilgili önerge üzerinde konuşurken de söyledim; sanki, bu kanun tasarısını hazırlayan bir el, liberal ekonomiden kaçış, yeniden, devletçi bir ekonomiyi öne sürer gibi bir el var bu işin içerisinde; yani, özelleştirmeyi sabote eden bir el var bu işin içerisinde.

Gerekçeye baktığınız zaman, bir tarafta, bakanlığa yahut da hükümete veya devlete; telekomünikasyon konusunda politika belirleme yetkisi veriyorsunuz; ama, kanun içerisine girdiğiniz zaman ise, her şeyi belirleme yetkisini veriyorsunuz. Bu, çelişkidir. Her işe bakanlığın elini sokmanız yanlıştır. Neticede, daha geçen gün yaşadık, çok çirkin bir rüşvet olayı ile karşılaştık; bu rüşvet olayı, ta bakanlık seviyesine kadar bulaşmasına bile sebep olabilecek bir husustur. Bakanlığın her konuya el atması, bu açıdan da yanlıştır. Yoksa, böyle bir amaç mı güdülüyor ki?! Böyle bir amaç güdüldüğüne ben ihtimal vermem; ama, en azından, bakanlığı töhmet altında bırakacak hususlardan kaçınılması gerekir.

Şimdi, bu değişikliklerle ilgili diğer hususlara da temas etmek isterim. Verdiğimiz önergeleri, bilmiyorum, dikkatlice takip edebildiniz mi; genelde, önergelerde, açıklık ve şeffaflığın önplana çıkmasını arzu ettik; müphem hususların giderilmesini ve açıklığa kavuşturulmasını arzu ettik; ileride baş ağrıtacak hususların şimdiden telafi edilmesini arzu ettik. Bu amaçla, bu değişiklik önergelerini verdik. Bu özelleştirmede şeffaf olunsun, açıklık getirilsin; ileride, ne bakanlık ne de oluşturulacak olan telekomünikasyon kurumu töhmet altında bırakılmasın istedik. Bu kadar iyiniyetle hazırlanmış bu önergelere, inanıyorum ki, sizler de destek olacaksınız.

Bu arada, tabiî, söz almışken, bu kanunun amacıyla alakalı olarak da birkaç söz söylemek isterim. Bu kanundan amaçlanan nedir; bir, Telekomu özelleştirme. Dünyada özelleştirme ilk defa yapılıyor değil. Özellikle, telekomünikasyon alanında dünyada yapılan özelleştirmeleri iki kategoriye ayırmak lazım: Bunlardan birincisi, gelişmiş ülkelerdeki uygulamalar; bir diğeri ise, gelişmekte olan ülkelerde yapılan özelleştirme uygulamaları. Gelişmiş ülkelerden, mesela, İngiltere'nin meşhur British Telecomunun özelleştirilmesinde üç aşamalı bir uygulama yapılmış. Bir kere, ilk yapılan uygulama, 1981 yılında, posta hizmetlerinin telekomünikasyon hizmetlerinden ayrılması olmuştur. Daha sonra, 1984 Kasımında British Telecomun yüzde 50,2'lik hissesi borsada satılmış, 1991 Aralığında yüzde 25 hissesi satılmış, 1995 Temmuzunda da yüzde 24 hissesi satılmış. Böylece, British Telecomun elinde binde 5'lik bir hisse kalmış. Daha sonra, 1997 yılında, bu altın hisse de tamamen elden çıkarılarak, British Telecom, tamamen özel bir şirket, özel bir kuruluş haline dönüşmüş.

Kanada'da bir özelleştirme uygulaması yapılmış; bu gelişmiş ülkelerden bir örnek olarak takdim ediyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Size 1 dakika ilave süre veriyorum; lütfen, toparlayınız.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) – Kanada'da da CRTC Şirketi özelleştirme uygulamalarını yapmış. 1986'da 15 kamu şirketini satmış; 1992'de sektörün yaklaşık yüzde 98'i 10 şirket arasında pay edilmiş. En önemli yahut da gelirin en önemli payına sahip şirketler, Bell Canada, BCTel ve AGT şirketleri olmuş.

Japonya'da ise durum biraz daha farklı. Japonya'da 1985'te, Nippon Telegraph And Telephone Public Corporation, NTT şirketi haline dönüştürülmüş. bu şirketin üçte 2 hisseleri, Ekim 1986'da, Kasım 1987'de, Ekim 1988'de olmak üzere, üç aşamada özelleştirilmiş ve Japonya'da özelleştirmeden sonra iki tip şirket oluşmuş; bunlardan birinci tipi kendi şirketi ve altyapısı olan şirketler, diğer ikinci tip şirketler ise, bu birinci tip şirketlerden kiralama yöntemiyle faaliyet gösteren şirketler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SUAT PAMUKÇU (Devamla) – Japonya'da, şu an anda, altyapı şirketlerinden 111 adedi birinci tip, 1995 adedi de ikinci tip olduğu 1994'te tespit edilmiştir.

Bir sonraki önergede görüşlerimi arz etmeye devam etmek üzere, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Pamukçu.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini Sayın Pamukçu'dan dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (a) fıkrasında geçen "Bakanlıkla" ibaresi yerine "Kurumla" ibaresinin yazılmasını arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, gerekçeyi mi okutalım efendim?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bakanlığın genel politikalarını belirlemek yerine düzenleyici rol oynaması, kanunun genel gerekçesine aykırıdır.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (a) fıkrasında geçen "söz konusu tesislerin bu maddedeki esaslara uygunluğu ve" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, gerekçeyi mi okutalım?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İmtiyaz sözleşmesi, ruhsat veya genel izne tabi olmayan tesislerde kurum denetimi söz konusu olamaz.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (a) fıkrasında birinci alt bendinde geçen "kendi" ibaresinden sonra "veya kuruluşlarının" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, gerekçeyi mi okutalım?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Özel veya tüzel kişilerin değişik yerlerdeki taşınmazları madde kapsamına alınmıştır.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (b) fıkrasında geçen "görev sözleşmesinin bitiminden sonra da" ibaresinden sonra "kamu hisseleri yüzde 50'nin altına düşmediği sürece" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan

BAŞKAN – Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor.

Sayın Pamukçu, gerekçeyi mi okutalım?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kamu hisseleri yüzde 50'nin altına düşmüş olması, Telekomun tamamen özel kuruluş haline dönüşmesini ve özel statüsünün kalkmasını intac eder.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (c) fıkrası ikinci paragrafında geçen "karşılanamaması" ibaresinden sonra "veya bu husustaki görüşlerde uzlaşma sağlanamaması" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan

BAŞKAN – Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor.

Sayın Pamukçu, gerekçeyi mi okutuyoruz?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Talepte bulunanların karşı görüş ve önerilerinin de dikkate alınması rekabetin gelişmesini temin eder.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin (c) ve (e) fıkrasında geçen "Bakanlık" ibaresi yerine "kurum" ibaresinin yazılmasını arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Hayır, katılmıyoruz Sayın Başkan.

Sayın Pamukçu, gerekçe mi okunsun?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Bakanlığın, genel politikaları belirlemek yerine, düzenleyici rol oynaması kanunun genel gerekçesine aykırıdır.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin (c) fıkrasının ikinci pragrafında geçen " veya Bakanlık bu altyapının kurulması hususunda imtiyaz veya telekomünikasyon ruhsatı verebilir" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

Sayın Pamukçu?...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Açıklamada bulunacağım.

BAŞKAN – Açıklamada bulunacaksınız...

Buyurun, süreniz 5 dakika.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önceki konuşmamda herhalde yeteri kadar gerekçemi anlatamadım, öyle gözüküyor, katılmıyorsunuz oylamalarda; ancak, tabiî, bu vesileyle, biraz daha, bu özelleştirme konusunda hem gerekçemi açıklayayım hem de bilgi vereyim.

Biraz önceki konuşmamda gelişmiş ülkelerden örnekler verdim, müsaade ederseniz, gelişmekte olan ülkelerde bu uygulamalar nasıl yapılmış 1-2 tane de örnek vermek isterim. Bunlardan birincisi Arjantin. Arjantin'de Entel-Empresa Nacional Telecominications firması, özelleştirme uygulamalarına geçmeden önce, tarifelerde yükseltme yapıyor -bu da, geçenlerde, bizdeki telefon ücretlerinin artışından herhalde bir şey çağrıştırıyor- Şubat 1990'da telefon ücretlerine yüzde 112 zam; yine, aynı ay içerisinde yüzde 300 zam, mart ayında yüzde 400 zam, eylül ayında yüzde 42 zam yapılıyor ve böylece, şirket, bu kadar zamdan sonra, o anda, dünyadaki en kârlı şirket haline geliyor. Hatta, özelleştirme uygulaması yapılırken, devletin almış olduğu yüzde 31,58'lik vergi de yürürlükten kaldırılarak özel firmalara ilave bir imkân sağlanıyor.

Özelleştirme sonunda, Arjantin'in kuzeyi ve güneyinde bu tesisler iki ayrı özel firma tarafından işletilir hale getiriliyor. Bunlardan, kuzeydeki Telecom Argentina şirketi tarafından, güneydeki tesisler de Telefonica Argentina tarafından işletiliyor. Telefonica Argentinanın -bu hususa dikkatinizi çekiyorum- yaklaşık yüzde 57 hissesi Citibankın, yüzde 30'u Telefonica Espananın, yüzde 10'u da Teclimt firmasının.

Güneydeki Telecom Argentina'nın yüzde 30 hissesi France Cable et Radio, yüzde 30'u İtalyan Stet, yüzde 30'u Compaina Naviera ve yüzde 10'u da Morganbanka ait. Yine, burada, bir bankanın varlığını, tekrar, dikkatlerinize sunuyorum.

Arjantin'de telekomünikasyonun özelleştirilmesinden sonra devletin nakit geliri 214 milyon dolar olmuş; ama, bunun yanında da, devletin, bu bankalara ve diğer bazı bankalara, uluslararası bankalara olan 5 milyar 29 milyon dolarlık borcu silinmiş.

Bir diğer uygulama Meksika'da. Meksika'da da özelleştirme uygulamalarını TELMEX kuruluşu yapmış. 1980'de yine tarifeler yükseltiliyor, 1990'da yeni bir tarife değişikliğine gidiliyor. Yine, 1990 yılında, telefon ücretlerine yüzde 620 zam yapılıyor ve TELMEX'in yıl sonu kârı da yüzde 126,4 oranında artıyor.

TELMEX'e talip olan uluslararası büyük kuruluşlar var; mesela NTT var, Cable and Wireless var, Southern Bell var, Nynex International var, GTE Telephone var, Bell Canada var; ama, Meksika, telekomu, uluslararası bu kuruluşlar yerine Grupa Carso adlı yerli firmasıyla Amerikan Southern Bell ve Fransız Cable et Radio firmasının oluşturduğu konsorsiyuma devrediyor .

1997 yılı itibariyle TELMEX'in yaklaşık yüzde 10,4 olan Carlos Slim'in hissesi yüzde 19,3'e, Amerika Birleşik Devletleri menşeli şirketlerin hisseleri de yüzde 59,8'e çıkmış.

Bunlara bakarak diyeceksiniz ki "evet, sonunda özel bir tekelleşme oluşmuş". Dikkati çeken bir diğer husus da, azgelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerdeki özelleştirmelerde, bu ülkelerin dışborçları çok önemli rol oynamış. Bu ülkelerin dışarıya olan borçlarında, özellikle dış bankaların yönlendirmeleri çok önemli rol oynamış ve neticede, dış finans kuruluşlarının yönlendirdiği veya empoze ettiği şirketlere bu telekomünikasyon tesisleri satılmış ve bu şirketler, devlet yerine, orada yeniden bir tekelleşmeye yol açmış, yani bu sefer özel tekelleşme oluşmuş .

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, 1 dakika eksüre veriyorum efendim.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) – Hemen bitiriyorum efendim.

Diyeceksiniz ki "siz özelleştirmeden yanasınız; ama, bakın, sonunda bu iş tekelleşmeye gidiyor; buna ne diyeceksiniz?" Biraz önce bir misal verdim, özelleştirmeden önce tarifeler yükseltiliyor. Geçtiğimiz günlerde Türkiye'de de telefon ücretlerine çok yüklü bir zam yapıldı. Şimdi, tekelleşmiş bir kurum, tekel olan bir kurum, devlet elinde kazıklasa ne olacak, özel sektör elinde kazıklasa ne olacak? Neticede, eğer, fiyatları, tarifeleri çok aşırı derecede yükseltecekse, ha devlet yükseltmiş ha özel sektör yükseltmiş; bu telefonları kullanan halk açısından bir şey değişmedikten sonra -özelleştirmeden yanayım ben yine de- hiç olmazsa, kazığın da kalitelisini alırız diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Pamukçu.

Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı, gerekçesini Sayın Pamukçu'dan dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin (d) fıkrasında geçen "Türk Telekomun görev sözleşmesi hükümleri, tekel süresinin bitiminden sonra da geçerliliklerini korumaya devam eder" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın hükümet?

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, gerekçeyi mi okutalım?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Adı geçen ibarenin varlığı, eşitlik ve rekabet ilkelerine aykırıdır.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin (d) fıkrasında geçen "yeni nesil" ibaresinin, madde metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın hükümet?

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz .

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, gerekçeyi mi okutalım?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Adı geçen ibarenin varlığı, diğer hususlarda ayırım gözetileceği anlamına gelir.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin (e) fıkrasının sonuna yeni bir paragraf olarak "bakanlıkça, yukarıdaki husus ve hükümlere ilişkin, Rekabet Kurumunun ön görüşü alınır" ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu gerekçeyi mi okutalım?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Rekabet şartlarının oluşmasında adı geçen kurumun görüşleri önemlidir.

BAŞKAN – Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin (f) fıkrasında geçen "tazminat karşılığında" ibaresinden önce "sözleşmesinde belirtilen" ibaresininin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu gerekçeyi mi okutalım?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Tazminatın önceden belirlenmiş olması açıklık ve şeffaflık gereğidir."

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin (f) fıkrasında geçen "ağır kusur" ibaresinden önce "sözleşmesinde belirtilen" ibaresininin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Sayın Başkan, katılmıyoruz .

BAŞKAN – Sayın Hükümet?

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu gerekçeyi mi okutalım?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Ağır kusurun önceden belirlenmiş olması açıklık ve şeffaflık gereğidir.

BAŞKAN – Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Müteakip önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin (f) fıkrasında geçen "bakanlığın" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan,

BAŞKAN – Sayın Hükümet?

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu gerekçeyi mi okutalım?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Bakanlığın genel politikalarla belirlemek yerine düzenleyici rol oynaması kanunun genel gerekçesine aykırıdır.

BAŞKAN – Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Madde üzerindeki görüşmeler de bu şekilde tamamlanmıştır.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. – 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 3. – a) Katma değerli telekomünikasyon hizmetleri, ek 18 inci madde kapsamında sayılan hizmetler ve 2 nci maddenin (c) fıkrasında belirtilen tekel süresinin sonundan itibaren olmak üzere tekel kapsamındaki telekomünikasyon hizmetleri de dahil tüm telekomünikasyon hizmetleri, ilgili hizmetin türüne göre ancak bir görev sözleşmesi, imtiyaz sözleşmesi, telekomünikasyon ruhsatı veya genel izin kapsamında yürütülebilir. Ek 18 inci madde kapsamında sayılan hizmetler, ancak bir imtiyaz sözleşmesi veya telekomünikasyon ruhsatı ile yürütülebilir.

b) Bakanlık; gerekli gördüğü her bir hizmet türü için ayrı ayrı olmak üzere yetkilendirmenin imtiyaz sözleşmesi, telekomünikasyon ruhsatı veya genel izinden hangisi ile, nasıl ve hangi şartlarla yapılacağını, başvuru ve yetkilendirmeye ilişkin usul ve esasları Kurum’un görüşünü alarak bu Kanun çerçevesinde belirler.

İşletmeciler veya belli bir telekomünikasyon hizmetini yürütmek isteyenler bu hizmete ilişkin yukarıda belirtilen şartların belirlenmemiş olduğu hallerde, söz konusu şartları tespit etmesini Bakanlık’dan isteyebilirler. Bakanlık; bu talep üzerine, ilgili hizmetin niteliğine göre böyle bir tespitin gerekip gerekmediğine karar verir. Tespitin gerekli olduğu kanısına varırsa, gerekli şartları en geç dört ay içinde, Kurum’un da istişari görüşünü alarak çıkaracağı ek yönetmeliklerle belirler.

Kurum; Bakanlık tarafından verilen bilgiler çerçevesinde her yıl imzalanmış olan imtiyaz sözleşmeleri ile verilen telekomünikasyon ruhsatı ve genel izinleri ilişkili oldukları hizmet türlerini de belirterek listeleyen bir rapor hazırlar.

c) Frekans, uydu pozisyonu ve numaralandırma gibi kıt kaynakların tahsisini ihtiva eden, her bir işletmeciye belirli, özel hak ve yükümlülüklerin verilmesini gerektiren veya sınırlı sayıda işletmeci tarafından yürütülecek olan telekomünikasyon hizmetleri veya altyapısı ancak Bakanlık ile aktedilecek bir imtiyaz sözleşmesi ile yürütülür. Bu maddenin (d) fıkrası saklı kalmak üzere, katma değerli telekomünikasyon hizmetleri Bakanlık tarafından verilen telekomünikasyon ruhsatı veya genel izin ile sermaye şirketleri tarafından sunulabilir.

d) Bu maddenin diğer hükümleri saklı kalmak üzere, belirli bir telekomünikasyon hizmeti ile ilgili olarak imtiyaz sözleşmesi veya telekomünikasyon ruhsatı yoluyla sınırlı sayıda sermaye şirketinin yetkilendirilmesinin ve önceden belirlenmiş maktu ödemeler dışında herhangi bir ödemenin öngörüldüğü durumlarda, ek 19 uncu ve ek 21 inci maddelerin ilgili hükümleri uygulanır.

e) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin şartlar ve esaslar, işletmecilerde aranacak şartlar ve belirli bir telekomünikasyon hizmeti için imtiyaz sözleşmesi aktedilmesi, telekomünikasyon ruhsatı verilmesi ya da genel izinler çıkarılması hususları ile bunların kayıt ve şartları bu Kanun’a uygun olarak, Kurum’un da görüşü alınarak Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.”

BAŞKAN – 3 üncü maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Kırıkkale Milletvekili Sayın Kemal Albayrak; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Albayrak.

FP GRUBU ADINA KEMAL ALBAYRAK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; sıra sayısı 309 olan Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, bu önümüze getirilen yasa tasarısı, tali komisyon olarak Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda, daha sonra da Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü. Elbette ki, bu tasarıların bir amacı vardır, bir ihtiyaçtan dolayı buraya getirilmiştir. Ancak, orada görüşülürken, bu yasa tasarısının teknik açıdan bir uzmanlık işi olduğunu, hatta, bürokrat arkadaşlarca, teknik uzmanlarca bile bazı eksikliklerin orada bildirildiğini ve arkadaşlarla, bu konuda düzeltilmesi gereken bazı hadiseleri de belirtmemize rağmen, tasarı, istenilen derecede getirilmemiştir; ama, buna rağmen, bir muhalefet milletvekili olarak, tasarının hepsini tenkit etmenin mümkünatı yok; iyi tarafları da vardır; elbette, bizim, bunları da ortaya koymamız gerekiyor.

Burada, katma değerli telekomünikasyon hizmetleri, ek 18 inci madde kapsamında sayılan hizmetlerin 2 nci maddesinde; yani, (a) fıkrasına aykırı olarak imtiyaz sözleşmesi veya görev sözleşmesi yapılmaksınız telekomünikasyon tesisi kuran veya işletenlerin tesisleri, kurumun talebi üzerine ilgili mülkî amirliğince kapatılıyor. Eğer, bu kurallara uymazsa, uyulmadığı takdirde, birtakım maddî cezaî hükümler getiriliyor. Yine, bunun tekerrürü halinde ise, hapis cezasına kadar varan bir cezaî müeyyide var.

Diğer bir konu da, yine, 2 nci maddenin (c) fıkrasında "Türk Telekom; telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini, 31.12. 2003 tarihine kadar, bu Kanun ve görev sözleşmesi çerçevesinde tekel olarak yürütür. Kişisel telekomünikasyon tesisleri ile telekomünikasyon hizmetlerine ilişkin imtiyaz sözleşmeleri veya telekomünikasyon ruhsatları veya genel izinlerinde ilgili işletmeci tarafından kurulması öngörülen telekomünikasyon altyapısı hariç olmak üzere, tüm telekomünikasyon altyapısının kurulması ve işletilmesi de tekel kapsamına dahildir" denilmektedir.

Değerli arkadaşlar, katma değerli hizmetler yönünden, mobil telefon, çağrı cihazı, data şebekesi, akıllı şebeke, kablolu TV, ankesörlü telefon, uydu sistemleri, rehber basım ve benzeri hizmetler, katma değerli hizmetler olarak anılmış ve bu yasa tasarısıyla, Ulaştırma Bakanlığı, bunların işletme ve ruhsat ve lisansını özel kesime verme yetkisiyle donatılmıştır. Elbette, bunun, akılcı, kullanıcıya fazla yük olmadan, hizmetin verimli bir şekilde olması, istenilen bir konudur. Elbette, serbest rekabet ortamında ucuz, verimli, süratli, kaliteli ve güvenli hizmetler sunan, kullanıcıya alternatif seçim imkânları da tanıyan telekomünikasyon ağının kurulması, burada, temel amaç olmalıdır.

Kuruluşumuz, bu şebekesinin, iş dünyasına ağırlık verilerek genişletilmesi ve geliştirilmesi çalışmalarına devam etmelidir. Özellikle, telekomünikasyonda katma değerli hizmetlerden başlanarak devlet tekeli kaldırılmalıdır. Hat başına ortalama telekomünikasyon gelirinin artırılması amacıyla, şebeke genişletilmesinde, işyerine ve şehirlere öncelik verilerek, uygun fiyat politikaları tespit edilmelidir.

Avrupa Birliğine girme sürecinde, her alanda olduğu gibi, aslında, burada da sivilleşmeye doğru bir adım atılması gerekirdi. Tasarıda gördük, hatta komsiyonda da bir tartışma geçmişti. İşte, haberleşme kurulundaki hadiseyi görüyoruz; enteresandır, dünyanın hiçbir yerinde de buna benzer bir uygulama yoktur; ama, nedense, Türkiye'de bu hadise mevcuttur. Oysaki, burada belirtilen kurulların Türkiye Büyük Millet Meclisinin belirleyeceği insanlardan oluşmasında fayda görüyorum.

Telekomünikasyon sektöründe tekelci yapının kaldırılıp, serbestleştirilmesi ve gerçek rekabet ortamının sağlanması ve tüketici haklarının korunması için bağımsız bir kurum oluşturulmalı, yapılan her tasarıyla kullanıcıları ezmek gibi bir düşünce olmamalı; hatta, böyle bir hadise varsa engellenmelidir.

Değerli arkadaşlar, biliyoruz ki, özelleştirme faaliyetleri içerisinde kısa dönemde başarıya ulaşanlar olduğu gibi, geciken ve hâlâ kararlarını tam verememiş ülkelerin de bulunduğu bir gerçektir. Dünya çapında hız kazanan özelleştirme hareketlerinin 1985-1992 yılları arasında 325 milyar dolar gibi bir seviyeye ulaştığı görülüyor. Bunlardan büyük bir kısmını Amerika, Almanya ve Japonya gerçekleştirdi. Oysa, Türkiye'de bu işin çok alt seviyelerde olduğu malumdur.

1969-1970 yıllarında, KİT'lerin bazı iştirak hisselerinin halka satılması gibi birtakım girişimler oluyor; ama, maalesef, o zaman bu işten vazgeçiliyor. 1960'tan sonra bazı hadiseler oluyor, yine vazgeçiliyor.

Sonuç itibariyle şöyle baktığımız zaman, 1985 yılından itibaren, ülkemizde, buna benzer KİT'lerdeki özelleştirmeden elde edilen paranın toplam olarak 1,7 milyar dolar gibi bir rakam olduğunu görüyoruz. Tabiî, bunun, 1994 yılında Anayasa Mahkemesince durdurulması da bir olaydı. Öyle zannediyorum ki, bu Meclis, bu konuları da aşarak, bu tip hadiselere kolaylık getirmiştir.

Değerli arkadaşlar, burada "Türk Telekom, telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini, 31.12.2003 tarihine kadar, bu kanun ve görev sözleşmesi çerçevesinde tekel olarak yürütür" denilmesi, şirketin yeni yatırım yapmasını engelleyecektir. Telekom tekelinin kaldırılmasının iki yıl öne çekilmesi, Türk Telekom AŞ için yatırım yapacak, hisse alacak yatırımcıları caydıracak niteliktedir.

Bilindiği gibi, bu hizmet alanında, dünyada son yıllarda dikkati çeken en önemli gelişmeler, politika belirleme, idarî düzenleme yapma ve işletmecilik işlevlerinin birbirinden ayrılması ve her işlevin niteliğine uygun esaslar çerçevesinde yürütülmesidir. Ülkemizde de, elbette, bu gelişmelere paralel olarak, sektörün ticarî esaslar dahilinde, ekonomik yönden daha verimli ve etkin yürütülmesi ve serbest rekabete açılması ve bu çerçevede devletin işletmeci rolünden sıyrılarak, daha çok, düzenleyen ve denetleyen konuma geçmesi esas olmalıdır.

Ülkemizin Dünya Ticaret Örgütüne vermiş olduğu taahhüt, Telekom tekelinin 2005 yılı sonuna kadar sürdürülmesi şeklindedir.

Değerli arkadaşlar, elbette ki, telekomünikasyonun özelleştirilmesine ilişkin gecikmenin ülkemize faturası yüksek olmuştur. Bu sektörün rekabet ortamı içerisinde gelişmesinin önünü açmak gereklidir.

BAŞKAN – Sayın Albayrak, size 1 dakika eksüre veriyorum, lütfen toparlayın.

KEMAL ALBAYRAK (Devamla) – Bu sektörün, ticarî esaslara göre verimli ve etkin yürütülmesi ve serbest rekabete açılmasının çağın gereği olduğu; ancak, millî güvenliği ilgilendiren konularda, belli kriterler öngörülmesi ve sistemin sağlıklı işlemesi açısından ciddî önlemler alınmalıdır.

Değerli arkadaşlar, böyle bir yasanın, tabiî, faydalı yönü vardır. İnşallah, hem ülkemiz için hem de bu kurum için faydalı olur.

Bundan dolayı, tekrar, bu tasarının kanunlaşması çerçevesinde, hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 309 sıra sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun tasarısının 3 üncü maddesi, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun 3 üncü maddesini, yeni düzenleme ve terimler çerçevesinde değişikliğe tabi tutmaktadır. 3 üncü madde "katma değerli telekomünikasyon hizmetleri, ek 18 inci madde kapsamında sayılan hizmetler ve 2 nci maddenin (c) fıkrasında belirtilen, tekel süresinin sonundan itibaren olmak üzere, tekel kapsamındaki telekomünikasyon hizmetleri de dahil tüm telekomünikasyon hizmetleri" ifadesini kullanmak suretiyle, dört ayrı hizmet grubunda görev sözleşmesi, imtiyaz sözleşmesi ve genel kapsam çerçevesinde yapılacak muameleleri tarif etmektedir ve teknik bir maddedir.

Burada, 1 inci maddeye atıf yapılmak suretiyle, terimler itibariyle, görev sözleşmesinin ne olduğu, genel iznin ne olduğu, imtiyaz sözleşmesinin ne olduğu ve katma değerli telekomünikasyon hizmetlerinin ne olduğu da, yine, kanun tasarısının 1 inci maddesinde ayrı ayrı tarif edilmiştir.

Yine "ek telekomünikasyon hizmetleri" denilmek suretiyle, mevcut meri kanunun 18 inci maddesine atıf yapılmıştır; ki, 18 inci madde de, 10.6.1994 tarihinde 4002 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle değişikliğe uğramış. İlave edilmiş bu madde hükmüne göre de, mobil telefon, çağrı cihazı, data şebekesi, akıllı şebeke, kablolu TV, ankesörlü telefon, uydu sistemleri, rehber basımı ve benzeri katma değerli hizmetler konularında sermaye şirketlerine, tekel oluşturmayacak koşullar da dikkate alınmak suretiyle, lisans ve ruhsat verim işlemleri tarif edilmektedir. Yine, 18 inci maddede, 4107, 4161 sayılı Kanunlarla, ayrıca, üç tane ilave hüküm getirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, 1994-1995 yıllarında Telekomun özelleştirilmesi istenilmiş ve Türk Telekom Kanunu meriyete girdikten sonra da, Anayasa Mahkemesince iptal ettirilmiştir. Eğer, Telekom, o tarihler itibariyle özelleştirilmiş olsaydı, 30 milyar dolara yakın bir katkı sağlanacaktı. Yani, bu, bugünkü içborcun büyük miktarda azalmasını sağlayacak ve hazırlanan bütçenin, kesinleşen bütçenin de büyük bir miktarının faiz ödemelerine gitmesine engel olacaktı. Ne yazık ki, o tarihler itibariyle, Anayasa Mahkemesine gidilmek suretiyle, iptali sağlanmıştır. Aynı Anayasa maddeleri meri olduğu halde, söz konusu Anayasada bu konuda değişen herhangi bir hüküm olmamasına rağmen, o zaman iptalini temin eden parti grubu, yine, bu Türk Telekomun özelleştirilmesi için imza vermek suretiyle tasarının buraya gelmesini sağlamıştır. Peki, geçen sekiz on sene zarfında, bu devletin, bu milletin kaynağının bu kadar heba olmasına neden olmak, acaba, biz milletvekillerine, o zamanki milletvekillerine, o zaman bunu sağlayan parti grubuna bir vebal getirmiş olmuyor mu?!

Değerli milletvekilleri, şimdi, bakıyoruz, 1996 yılı itibariyle Türk Telekomun bilanço kârı 22 trilyon. 31.12.1997 tarihi itibariyle bilanço kârı 122 trilyon. Size soruyorum, hangi kuruluş, bir yıl önceki kârının 6 misli kâr edebilir? Bu mümkün müdür? Bu tarihler itibariyle bakıyoruz, büyük medya patronlarının gazete ve televizyonlarına ait telefon ücretleri -bir tanesini ifade ediyorum, isim vermiyorum- 965 milyar. Şimdi, Türk Telekomun şimdiki genel müdürünün bunda herhangi bir kusuru yoktur, Sayın Bakanın da kusuru yoktur; ama, Refahyol Hükümetinin yıkılıp, düşürülmesinden sonra yerine kurulan o hükümetin o zamanki Ulaştırma Bakanı ve Sayın Ulaştırma Bakanının getirdiği genel müdürden soruyorum, bu Türk Telekomun alacağının, devletin alacağının, ammenin alacağının, bu büyük medya patronlarının üzerinde durması doğru mudur acaba?.. Şu dar imkânlar içerisinde, milletin, çiftçinin, işçinin, köylünün büyük bir sıkıntı içerisinde olduğu bir devrede, 965 milyarın, bir gazete sahibinin üzerinde, Türk Telekomun alacağı olarak kalması doğru mudur?.. Bu husus, KİT Komisyonunda, muhtelif partilere mensup milletvekili arkadaşlarımız tarafından belirtilmiştir.

Yine, size soruyorum, bir köylünün, bir esnafın, telefon borcunu, üç gün, dört gün, beş gün veya bir hafta süreyle ödemediğinde, mal varlığına haciz konulmak suretiyle, telefonu kesilmek suretiyle tahsili cihetine giden Telekom yetkilileri, acaba, bu medya patronunun herhangi bir malvarlığı yok mu da tahsiline gidemiyor?! Yoksa, geçmişteki hükümetin ona ödeyeceği bir borç mu vardı da, bu şekilde, amme alacağını geciktiriyor?! Yine, aynı şekilde, devletin vergi alacaklarında da aynı hassasiyet gösterilmiyor. Küçük esnafın üzerine, alabildiğine yükleniliyor, ekmek teknesi satışa çıkarılıyor; ama, gel gelelim, zenginlerden, devletin milyarlarını, trilyonlarını dolandıran insanlardan, amme alacağını tahsile gitmeye, yetkililer korkuyor. O zaman, vatandaş, bize, "siz, oraya çıktığınız zaman, koyun sürüsünden sağılıp da, sütün, köpeğin önüne devrilip dökülenden anlatın" diyor. Demek ki, bu milletin kıt kaynaklarını biriktiriyoruz; ama, "Telekom" adı altında, "fon" adı altında, üç beş kişinin hortumlamasına göz yumuyoruz ya da sebebiyet veriyoruz.

Şimdi, bu Türk Telekomu özelleştireceğiz. Özelleştirme safhasında göreceğiz ki, piyasada, öyle insanlar, bunun karşılığını vermeden, bu milletin elinden almaya çalışacak ki, belki, bunda da, yine, idarenin, hükümetin, kasıt demiyorum; ama, kusur seviyesinde, bu memleketin, bu milletin aleyhine olacak neticeler meydana gelecektir.

Değerli milletvekillerim, 1999 tarihi itibariyle, Türk Telekomun 42 trilyon alacağı var. Şimdi, 1999'daki büyük deprem felaketi nedeniyle toplanan yardımın, bildiğimiz kadarıyla, hükümetin son açıklamalarına göre, 72-73 trilyon lira civarında olduğu söylenmektedir. Şimdi, bu milletin, üç beş felaket için varını yoğunu ortaya koyduğu miktar, katkı olarak 73 trilyon lira; ama, Türk Telekomun sadece 1999 yılı itibariyle alacağı 42 trilyon lira.

Değerli milletvekilleri, bu kaynak, bu varlık, bu fakir milletindir. Şu an, bizi, belki televizyonları başında seyreden insanlarımızdan birçoğunun...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akın.

MURAT AKIN (Devamla) – ... sobasında yakacak odunu ve kömürü yok; yine, birçoğunun çocuğunu okula gönderecek yol parası yok. Düşünebiliyor musunuz, böyle bir ülkede, bu milletin varlığı sayılan ve en kârlı kuruluşu olan Telekomun 42 trilyon lira alacağı beklemektedir. Bu, vicdanen hangimizi rahatlatabilir?!

İşte, bu hayırlı özelleştirmenin, geç de olsa, inşallah, herhangi bir kazaya sebebiyet vermeden, bu Yüce Meclisin takibiyle, milletimize, memleketimize hayırlı bir şekilde neticelenmesi sağlanır; ama, diğer yandan da sürüncemede olan alacakların takibi mutlaka yapılmalıdır. Aksi takdirde, bu milletin, bu Meclise, bu hükümete saygınlığı oldukça az olacaktır ve bu millet, Meclise ve hükümete saygınlığını yeteri kadar göstermeyecektir.

Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın Turhan İmamoğlu; buyurun efendim.

M. TURHAN İMAMOĞLU (Kocaeli) – Hepinize saygılar sunuyorum.

Bu maddenin ne getirdiğine, içeriğine bakacak olursak, telekomünikasyon konusundaki tekel hakkının devam ettiği ve kalktığı anlar dahil olmak üzere, telekomünikasyon hizmeti vermek isteyen tüm tüzel ve birey kişilikleri, Bakanlıkla imtiyaz sözleşmesi imzalamaya mecbur kılan bir madde. Bakanlığın denetiminin ve kontrolünün devam ettiği açıktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İmamoğlu.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Yok.

Sayın Nidai Seven, buyurun.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 309 sıra sayılı Telekom Kanun Tasarısıyla ilgili görüşlerimi belirtmek istiyorum.

Aslında, bu kanun tasarısının amaçlarının çok farklı şekilde değerlendirilmesi gerekirdi. Biliyorsunuz, tasarı, 233 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameye tabi olan bir kanundu. Burada bazı sıkıntılar mevcuttu. Bu sıkıntıların giderilmesi konusunda, gerek kamu iktisadî teşebbüslerinde ve gerekse altkomisyonlarda bunları dile getirerek yeni bir yasanın çıkarılması gerekmekte idi. Birinci şık burada yatmaktadır.

Yine, bu tasarının ikinci temel değişikliği ise, kamu hizmeti niteliğinde olan tüm telekomünikasyon hizmetlerinin niteliğine göre bir imtiyaz sözleşmesi mi, bir ruhsat mı şeklinde değerlendirilmesi konusunda bir açıklık getirmektedir.

Yine, biliyorsunuz, mevcut Telsiz Genel Müdürlüğü ile Telekom arasında iki başlılık mevcuttu. Bu iki başlılığın ortadan kaldırılması için, bu kanun tasarısının ele alınması gerekiyordu.

Tabiî, ben, iktidar partisine mensup bir milletvekili olmam sebebiyle fazla da konuşmak istemiyorum; yalnız, şu soruyu sormak istiyorum: 400 000 aboneyle ilgili, 6 milyon aboneye kadar çıkan bir kullanım hakkı konusunda, 1992 ile 1998 yılları arasında, daha doğrusu 1995-1996'da iktidarda bulunan arkadaşlarımız, devletin zarara sokulduğu zaman neredeydiler; neden hesap sormadılar? Bu konuda devletin zararı büyük boyutlara ulaştığı halde, biz, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu toplantısında bu konuyu dile getirerek, Başbakanlığa suç duyurusunda bulunduk. Bunu da kamuoyuna belirtmek istiyorum.

Kanun tasarısının hayırlı olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Seven.

Maddeyle ilgili üç önergemiz vardır; önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (b) fıkrasının birinci ve ikinci paragraflarında geçen "Kurum'un" ibaresinden sonra "ve Rekabet Kurumu'nun" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Maliki Ejder Arvas

Bayburt Malatya Van

Ali Güner Mahmut Göksu Fahrettin Kukaracı

Iğdır Adıyaman Erzurum

Hüseyin Arı Özkan Öksüz İlyas Arslan

Konya Konya Yozgat

Mustafa Geçer Ali Gören Tevhit Karakaya

Hatay Adana Erzincan

Mehmet Bekâroğlu Ahmet Cemil Tunç Fethullah Erbaş

Rize Elazığ Van

BAŞKAN – İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (c) fıkrasında geçen "Bakanlık" ibarelerinin yerine "Kurum" ibarelerinin yazılması arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Maliki Ejder Arvas Ali Güner

Bayburt Van Iğdır

Fahrettin Kukaracı Hüseyin Arı Özkan Öksüz

Erzurum Konya Konya

Ahmet Sünnetçioğlu Osman Pepe Musa Uzunkaya

Bursa Kocaeli Samsun

M. Altan Karapaşaoğlu Kemal Albayrak Faruk Çelik

Bursa Kırıkkale Bursa

Osman Aslan Sabahattin Yıldız Yahya Akman

Diyarbakır Muş Şanlıurfa

BAŞKAN – Okutacağım 3 üncü önerge, son önerge olup, aynı zamanda en aykırı önergedir; okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (e) fıkrasında geçen "Kurum'un" ibaresinden sonra "ve Rekabet Kurumu'nun" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Maliki Ejder Arvas

Bayburt Malatya Van

Ali Güner Mehmet Göksu Fahrettin Kukaracı

Iğdır Adıyaman Eruzurum

Hüseyin Arı Özkan Öksüz İlyas Arslan

Konya Konya Yozgat

Mustafa Geçer Ali Gören Mehmet Bekâroğlu

Hatay Adana Rize

Ahmet Cemil Tunç Fethullah Erbaş Tevhit Karakaya

Elazığ Van Erzincan

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, gerekçeyi mi okutalım?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bakanlığın adı geçen usul ve esaslar hakkında Rekabet Kurumu'nun görüşünü almasının önemi açıktır.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (b) fıkrasının birinci ve ikinci pragrafında geçen "Kurum'un" ibaresinden sonra "ve Rekabet Kurumu'nun" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, gerekçeyi mi okutalım?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bakanlığın adı geçen usul ve esaslar hakkında Rekabet Kurumu'nun görüşünü almasının önemi açıktır.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (c) fıkrasında geçen "Bakanlık" ibarelerinin yerine "Kurum" ibarelerinin yazılmasını arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutalım Sayın Pamukçu?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – İzahatta bulunacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika Sayın Pamukçu.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu maddeyle ilgili vermiş olduğumuz önergeler de okundu; ancak, Komisyon ve Hükümet katılmadıklarını beyan ettiler. Bu hükümet ne yapıyor ben merak ediyorum. Kanun teklifini birileri hazırlıyor, önüne getiriyor, sadece imza atıyor. Gerekçeye bakarsanız, bu kanunla ilgili olarak hükümete veya devlete politika belirleme yetkisi veriliyor, güya; fakat, hükümetin, bırakın politika belirlemeyi, bu kanunu hazırlarken bile bir politikası yok içinde; öyle anlaşılıyor. Ama, nedir yapılan; 1997'lerde Goldman and Sachs Konsorsiyumu bir rapor hazırlamış, getirmiş önlerine koymuş, bunlar da bu raporu olduğu gibi kanun haline getirmiş, altına birer imza atarak göndermişler Meclise. Burası sanki noter müessesesi gibi; gelen kanun, aynen, kabul edenler, etmeyenler, geçirilip gidiyor.

Arkadaşlar, bu kanunu bilmiyorum kaç kişi dikkatlice okudu. Çok önemli bir kanunu görüşüyoruz. Bu kanunu hiç olmazsa bir kere okuyarak buraya gelmiş olmamız gerek. Türkiye için çok önemli bir kanunu görüşüyoruz. Ne olacak? Bize göre hukuk, bize göre laiklik, bize göre sosyal devlet, bize göre hukuk devleti diyorsunuz; bir de, bize göre özelleştirme deyin allahaşkına! Burada verdiğimiz önergelerin, özelleştirmenin önemini, daha doğrusu, ruhunu değiştirecek önergelerin, kimsenin, ne anlama geldiğini bile oturup araştırdığı yok. Gelsin, geçsin... Gelsin, geçsin... Nerede sizin politikanız?! Nerede sizin siyasetiniz?! Önünüze konulan bu raporu kanun haline getirip buraya göndermek marifet değil ki! Sizin, zaten, hiçbir şeyde politikanız yok. Bütçe açık veriyor, vergi getiriyorsunuz. Efendim, zarar ediyor, vergi getiriyorsunuz, zam yapıyorsunuz. Yahu, sizin, terleme diye bir derdiniz yok mu allahaşkına!

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Maddeyle ilgili konuş.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) – Maddeyle ilgili konuşuyorum.

Önünüze konulan raporu bile okumadan, kanun diye buraya sevk etmişsiniz kelimesi kelimesine. (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...

Sayın Pamukçu, siz buyurun.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Pamukçu.

Gerekçesini dinlediğiniz, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun 9.6. 1937 tarihli ve 3222 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

“Madde 4. – Telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesinde ve/veya telekomünikasyon altyapısı işletiminde ve bu hususlarda yapılacak düzenlemelerde aşağıdaki ilkeler nitelik ve nicelik itibarı ile gözönüne alınır:

a) Herkesin, makul bir ücret karşılığında telekomünikasyon hizmetlerinden ve altyapısından yararlanmasını sağlayacak uygulamaların teşvik edilmesi.

b) Aksini gerektiren objektif nedenler bulunmadıkça, eşit şartlardaki aboneler, kullanıcılar ve işletmeciler arasında ayırım gözetilmemesi ve hizmetlerin benzer konumdaki her kişi tarafından eşit şartlarla ulaşılabilir olması.

c) Bu Kanunda aksi belirtilmedikçe ya da objektif nedenler aksini gerektirmedikçe, niteliksel ve niceliksel devamlılık, düzenlilik, güvenilirlik, verimlilik, açıklık, şeffaflık ve kaynakların verimli kullanılması ilkelerinin gözetilmesi.

d) Asgarî hizmetlerin belli teknik ve ekonomik koşullar çerçevesinde makul surette karşılanabilecek bir bedelle sağlanması.

e) Telekomünikasyon sistemlerinin uluslararası normlara uygun olarak birbiri ile uyumlu olması.

f) Kalkınma plan ve programlarındaki hedeflerin gözetilmesi.

g) Teknolojik yeniliklerin uygulanması ve araştırma/geliştirme yatırımlarının desteklenmesi.

h) Açık olarak belirlenecek hizmet kalitesi standartlarına uygunluğun sağlanması.

ı) Bu Kanunda aksi belirtilmiş olmadıkça, telekomünikasyon hizmetlerine ve/veya altyapısına ilişkin imtiyaz sözleşmesi veya telekomünikasyon ruhsatı yoluyla yapılacak yetkilendirmelerde ve genel olarak tüm telekomünikasyon alanlarında, 7.12.1994 tarihli ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun hükümleri ve Türk Telekom’un bu Kanunda belirlenen tekel hakları saklı kalmak kaydıyla, serbest rekabet ortamı sağlanması ve korunması.

i) Millî güvenlik ve kamu düzeni gereklerine ve acil durum ihtiyaçlarına öncelik verilmesi.

j) Özürlü, yaşlı ve sosyal açıdan korunmaya muhtaç diğer kesimlerin özel ihtiyaçlarının dikkate alınması ve Kurum tarafından belirlenen ilkeler, kurallar ve şartlar uyarınca kullanıcılara ekonomik avantajlar ihtiva eden özel programlar sunulması.

k) İlgili mevzuat, imtiyaz sözleşmesi veya telekomünikasyon ruhsatında açıkça belirlenen durumlar haricinde, ara bağlantı ücretleri ile hat ve devre kiraları da dahil telekomünikasyon hizmetleri karşılığı alınacak ücretlerin, yatırım ve işletme maliyetlerini ve genel masraflardan ilgili payını, amortismanı ve makul ölçüde kârı mümkün olduğu ölçüde yansıtması.”

BAŞKAN – 4 üncü maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Aslan Polat, Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Turhan Güven; şahısları adına, Sayın Turhan İmamoğlu, Sayın Masum Türker, Sayın Aslan Polat ve Sayın Musa Uzunkaya söz isteminde bulunmuşlardır.

Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 309 sıra sayılı telgraf ve telefon kanununun 4 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Tasarının 4 üncü maddesi hükümet tarafından Plan ve Bütçe Komisyonuna sunulur iken "telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesinde ve/veya telekomünikasyon altyapısı işletiminde ve bu hususlarda yapılacak düzenlemelerde aşağıdaki ilkeler nitelik ve nicelik itibari ile göz önüne alınır" deniliyor ve (a) fıkrasıyla ilk nitelik ve nicelik sıralamasına "millî güvenlik ve kamu düzeni gereklerine ve acil durum ihtiyaçlarına öncelik verilmesi" diye başlarken, her ne hikmetse, hükümetin çoğunlukta olduğu alt komisyonda değiştirilerek, tasarının ilkelerini belirleyen bu madde, tasarı metninin ilk sırasına millî güvenlik ve kamu düzeni değil de, liberal endişeleri öne alan ve "herkesin, makul bir ücret karşılığında telekomünikasyon hizmetlerinden ve altyapısından yararlanmasını sağlayacak uygulamaların teşvik edilmesi" diye başlamayı öne çekip, ilkeler sıralamasında, millî güvenlik ve kamu düzenini 10 uncu sıraya, bir başka ifadeyle, 12 maddeden oluşan ilkeler sıralamasının sondan 3 üncü sırasına almayı kabul ediyor.

Peki, tasarının en öne çıkarılan bu ilkesine hükümetçe uyuluyor mu, bir de ona bakalım. Bu ülkede, herkes, makul bir ücret karşılığında telekomünikasyon hizmetlerinden yararlanabiliyor mu? Hiçbir yorum yapmadan, gazetelere de intikal eden, Türk Telekom Genel Müdürünün, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmaları sırasında, üyelerin soruları üzerine verdiği cevaba bakalım: "Hazine istedi, biz de telefona yüzde 30 zam yaptık" diyor ve 1999 Eylül ayına kadar telefon ücretlerine sadece yüzde 8 oranında zam yaptıklarını söyleyen Genel Müdür, Hazine Müsteşarının kendilerini bu yüzden tenkit ettiğini, bu yüzden, ekim ayında yüzde 20 zam yaptıklarını, Hazinenin bu zamla da yetinmeyip kendilerini tenkide devam etmeleri üzerine bir yüzde 30 daha zam yaptıklarını ekliyor. Dolayısıyla, 1999'un 9 uncu ayı sonuna kadar; yani, eylül ayının sonuna kadar, Telekom için, haberleşme için malî yönden gerekli yüzde 8 zamma mukabil, hükümet, kapanması imkânsız bütçe açıklarını kapatmak için, kümülatif olarak, 1999 yılında yüzde 67,4 zam yapmış oluyor. Cep telefonlarına ise, bununla da yetinmiyor "sekiz yıllık eğitime kaynak mı lazım, hemen cep telefonuna zam yapalım; deprem zammı mı dersiniz, yoksa, ek vergi mi dersiniz, kaynak mı lazım, hemen cep telefonlarına zam yapalım" diyor ve hiç acımasızca zam yapıyor; fakat, sıra kanun maddesini yazmaya gelince de, hemen, maddeye "makul bir ücret karşılığında telekomünikasyon hizmetlerinden yararlanma" diye yazıyor.

İşte, görüyoruz, Sayın Genel Müdür, ekonomik gerekçelerle yapılması gereken zammın yüzde 8 olduğunu söylüyor, hükümet yüzde 67,4; yani, makul zammın 8 katı zam yapıyor; fakat, bunu kanun maddesine yazarken de, son derece makul ifadeler kullanıyor. Ama, bu açıkları meydana çıkmasın, halkın dikkatini celp etmesin diye de, kanun tartışmalarını, gece saat 24.00'e kadar, yetmedi, sabaha kadar görüşelim; bilhassa halkın cebini bire bir ilgilendiren kanunları ise saat 24.00'ten sonra görüşelim ki, kimse farkına varmasın... İyi de, bu halk, ay sonunda telefon faturalarını ödeyince bu konuların hiç mi farkına varmayacak?

Yine, bu maddenin devamında yer alan telekomünikasyon altyapısından makul bir ücret karşılığı yararlanma da biraz irdelmeye muhtaçtır. Bu kanun tasarısının 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının (c) alt bendinde yer alan “Türk Telekom; telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini, 31 Aralık 2003 tarihine kadar bu Kanun ve görev sözleşmesi çerçevesinde tekel olarak yürütür. Kişisel telekomünikasyon tesisleri ile telekomünikasyon hizmetlerine ilişkin imtiyaz sözleşmeleri veya telekomünikasyon ruhsatları veya genel izinlerinde ilgili işletmeci tarafından kurulması öngörülen telekomünikasyon altyapısı hariç olmak üzere, tüm telekomünikasyon altyapısının kurulması ve işletilmesi de tekel kapsamına dahildir.” ifadesini bir irdeleyelim.

2005 yılına kadar kanunen sürdürme hakkı olan Telekom tekelini 2003 yılına çekeceksin, iki cep telefonu ihalesini önceden, iki cep telefonu ihalesini de bugünlerde yapacaksın, senin elinde bir tek cep telefonu işletmesi Telekoma bağlı kalacak, Türk Telekomun yüzde 49'unu özelleştireceksin, 2003 yılından sonra da tekel durumuna son verip, tamamen özelleştireceğin kurumun altyapı masraflarının hemen hemen tümüne yakınına sen katlanacaksın, yani cefasını devlete, yani kamuya, yani halka; sefasını, yani kârı ve gelirini özel kuruluşlara vereceksin; ama, kanun metnine herkesin makul bir ücret karşılığında altyapı hizmetlerinden faydalanma ilkesini yazacaksınız. Bu nasıl eşitlik?! Altyapı masraflarını kamuya yükleyeceksiniz, bu altyapı yatırımlarından faydalanmayı özel firmalara bırakacaksınız, işte bunu anlamak mümkün değil. Halkımızın da bu haksızlıkları hazmedemediğini burada belirtmek isteriz.

Bu maddenin (c) fıkrasında yer alan “Bu Kanunda aksi belirtilmedikçe ya da objektif nedenler aksini gerektirmedikçe, niteliksel ve niceliksel devamlılık, düzenlilik, güvenilirlik, verimlilik, açıklık, şeffaflık ve kaynakların verimli kullanılması ilkesinin gözetilmesi.” ifadesini bir inceleyelim.

Cep telefonları işletme hakkı ihale edilirken, 500 milyon dolara ihale edilen her bir firma için 400 000'er aboneye ulaşıldığında, yeniden ihaleye çıkılacaktı; fakat, işler hep aceleye getirildiğinden midir nedir bilinmez, anlaşma yapılırken, bu 400 000 abone sayısı unutularak, mukaveleye yazılmadı. Tabiî bu tip sözleşmelerde, noktanın, virgülün yeri günlerce münakaşa edilirken, ne hikmet ise, 500 milyon dolara devredilen işletme hakkının, 400 000 aboneyle sınırlı olduğunun yazılması unutuldu ve şimdilik abone sayıları Turkcell’in 5 milyon adede, Telsim’in 2 milyon adede çıktı; yani, toplam 800 000 abone işletme hakkı 1 milyar dolara satılırken, daha şimdiden, 7 milyon abone adedi 1 milyar dolara devredilmiş gibi oldu. Bu hesaba göre, devlet 7-8 milyar dolar civarında zarar etmiş oldu. Niçin; bir küçük imla hatası için. Bunun sonucu olarak, altyapı yatırımlarına da bu firmalarca gerekli itina gösterilmediği için, bilhassa cep telefonlarında niteliksel ve niceliksel devamlılık gösterilemedi. Cep telefonlarındaki görüşmelerde yaşanan sıkıntılar, hep bu abone sayısının kontrol edilmemesi ve altyapıya gerekli itinanın gösterilmemesindendir. Bunun simge misali, 17 Ağustos Gölcük depremidir. Bu depremde, bırakın sıradan vatandaşları, Cumhurbaşkanımız, Başbakan dahi depremzedelere ulaşamadı. Başbakan, televizyon aracılığıyla depremzedelere ve kamu yetkililerine seslenmek mecburiyetinde kalmıştır.

Bu fıkrada yer alan güvenilirlik ise tam bir evlere şenlik uygulamadır. Bu nasıl güvenilirlik ki, bugün Anayasa Mahkemesinde görüşülen Fazilet Partisinin kapatılma davasında savcının en büyük delili, sokaktan geçen bir vatandaşın, bu ülkede başbakanlık yapmış bir kişi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekilliği yapan bir şahıs arasında geçen konuşmayı -Başsavcının iddiasına göre- teybe alıp, getirip kendisine vermesiyle elde ediliyor. Artık, bu ülkede, sade vatandaşlar, ülkemizde başbakanlık yapan, Meclis Başkanvekilliği yapan kişiler arasındaki konuşmaları rahatça dinleyip, teybe alıp, hiçbir kanunî endişe taşımadan, getirip devletin Cumhuriyet Başsavcısına verebiliyorsa; yine bu ülkede, bir Cumhurbaşkanı, kendisinden onbeş yıl sonra gelecek torununa iletilmek üzere bir mektup yazıyor, ayrıca, bunu tüm televizyonların önünde kamuoyuna ilan ediyor ve mektubu Türk Posta İdaresine teslim ediyor; fakat, 2000 yılı geldiğinde, bu ülkede, Cumhurbaşkanı tarafından torununa gönderilen mektup dahi güvenlik içerisinde muhatabını bulamıyor ve kayboluyorsa, sade bir vatandaşın mektubunun güvenliğinden nasıl emin olacağız? Onun için, çağa uygun söylemleri kanun maddelerine yazmak güzel; fakat, daha güzeli, bunları adil bir şekilde uygulayabilmektir. Onun için, bizler, bu kanun maddelerinin, böyle, halkın gözünden kaçırırcasına bir günde alelacele görüşülüp kanunlaşmasına karşı çıkıyoruz. Biz, bu tip sıkıntılar burada enine boyuna görüşülsün ve mümkün olduğunca, aksaklıklara izin vermeyecek mevzuat hükümleri kanunlarda yer alsın ve hataların tekrarlanmaması için yetkililer uyarılsın diyoruz.

Kalkınma plan ve programlarındaki hedeflerin gözetilmesiyle ilgili (f) fıkrası ise, uygulamada çok önemlidir; çünkü, ülkemizde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri, ülkemize göre dahi çok geri kalmış bölgelerdir. Bu bölgelere, mutlaka, çeşitli yatırımlarla gitmemiz gerekmektedir. Şimdi, bu bölgeler, hem coğrafî olarak çok dağlık, ayrıca terör ve ekonomik nedenlerle önemli ölçüde göç verdiklerinden, altyapı yatırımlarının bu bölgelere götürülmesi, hem zor hem de çok ekonomik değildir. Bilhassa, altyapı yatırımlarının belkemiği olan ulaşım ve haberleşme hizmetlerinin bu bölgelere eksiksiz gitmesi için gerekli önlemleri almalıyız; aksi takdirde, özelleştirme hizmetlerinden sonra, özel sektörün ana gayesi kâr olduğu için, özel sektör kârlı görmediği bu bölgelere gitmekte zorlanır ve gitmek istemeyebilir. Onun için, bu konuya çok dikkat edilerek, bilhassa, özelleştirmeden sonra bu bölgelerde gerçekçi bir plan hedefine ulaşabilmek için şimdiden gerekli önlemleri eksiksiz almamız gerekmektedir.

(g) fıkrasında sözü edilen, teknolojik yeniliklerin uygulanması ve araştırma/geliştirme yatırımlarının desteklenmesi de oldukça önemlidir. Burada, basına yansıyan ifadelere göre, Türk Telekomun özelleştirilmesinde yüzde 5 çalışanlar ve yüzde 34 blok satıştan elde edilecek toplam yüzde 39 gelirin yüzde 20'sinin, Telekom hizmetlerinin işletmeci kuruluşlar için geliştirilmesine harcanacağından, yüzde 60'ının ise, borç ödemek için hazineye aktarılacağından bahsedilmektedir.

BAŞKAN – Sayın Polat, 1 dakikalık süre veriyorum. Lütfen, toparlayınız.

ASLAN POLAT (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bu takdirde bizim endişemiz, blok satıştan elde edilen gelirin yüzde 20'siyle, bu çağda haberleşmeden internete başdöndürücü hızla gelişen çağdaş teknolojiyi yakalayamayacağımız ve çağdaşlık yarışında geri kalacağımızdır. Onun için, gerek sanayiin gelişmesi gerekse çağı gereği gibi yaşayabilmek için, özelleştirme gelirlerinden daha fazla bir kaynağı ar-ge hizmetleri için kullanmalıyız.

(i) fıkrasıyla, millî güvenlik ve kamu düzeni gereklerine ve acil durum ihtiyaçlarına öncelik verilmesi düzenlenmiştir. Her ne kadar bu fıkra, bu hükümetin ezici çoğunluğuna sahip olduğu Plan ve Bütçe Komisyonunda, 1 inci sıradan 10 uncu sıraya çekilmiş ise de, gerçek olarak en önemli bölümdür.

Bir ülkenin bağımsızlığı için son derece stratejik öneme sahip iletişim ve haberleşme sektörü, gerek bu kanun tasarısının getirdiği yenilik ve avantajlarla, gerekse tahkim avantajlarıyla, hiçbir engelle karşılaşmadan, yerli ve yabancı sermayenin alımına sunulmaktadır.

Bu kanun tasarısının hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Polat.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

Buyurun Sayın Güven.

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli millletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.

Eğer, müteveffa Alexander Graham Bell, kafasını yattığı yerden kaldırsaydı ve Türkiye'de, teknolojik gelişmeler içindeki Telekomun veya telefonun, bir dayatmayla, bir an evvel özelleştirilmesi yolunda birtakım işlemler yapıldığını görseydi, herhalde hayretler içinde kalırdı; belki de, o bulduğu icattan vazgeçerdi.

Doğrudur, Türkiye, teknolojik gelişmeleri çok yakından izlemiş ve gerçekten de, 1990'ların başında bunu yakalamış bir ülkedir; ama, bunun özelleştirilmesi kapsamı içinde birtakım çalışmalar yapılmış, kanunlar çıkarılmış ve daha sonra da, bunun, o günkü değeri, bizim değil, yabancı şirketlerin ve dünyada bu işi bilen birtakım insanların yaptığı tespitlere göre, 30 milyar dolar tutan bu şey -Anayasa Mahkemesine bir arkadaşım "gitmeyecek miydik" dedi de onun için cevap vermeye çalışıyorum- bugün 9 milyar dolar civarında bir değere düşmüştür.

Elbette, Anayasa Mahkemesine gidilir; niye gidilmesin? Gidilir de, o gitmenin içindeki ibareler çok önemli. Bakınız, okuyorum: "Mondros Mütarekesiyle Osmanlı Devletinin bütün haberleşme birimlerine el konması, dört yıllık yenilgiyle biten bir savaştan sonra ve ancak işgal kuvvetlerinin fiili müsaderesiyle olmuşken, bu yetkiyi altın tepsi içinde sunma anlamı taşıyan bir düzenleme, ulusal bağımsızlıktan bile bile vazgeçme ve sömürgeleşmeyi kabul etme anlamına gelir."

Yani, Anayasa Mahkemesine, 88 milletvekili ve iki milletvekili -artı iki- başvuruda bulunuyorlar, yasal haklarıdır; ama, bu ibareleri kullanarak başvuruda bulunuyorlar. Peki, bu ibareleri o gün kullandınız; doğru mu?.. Doğruysa, siz, bugün Meclise gönderdiğiniz bu kanun tasarısının altına niye imza atıyorsunuz?! Bu ibareler doğruysa, hiç değilse, aynı ifadeleri taşıyan ve aynı hükümleri ihtiva eden yeni bir kanun tasarısında, sizin imzanızın olmaması lazım. Demek ki, Anayasa Mahkemesine giderken, daha değişik cümleler ihtiva eden bir konuşma veya düzenleme yapılsaydı daha iyi olurdu diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, 4 üncü madde, daha çok, idarî yetkilerle ilgili bir maddedir ve bu madde üzerinde, fazlaca söylenecek bir şey yok, bakınız, sadece çok önemli bir şey var.

Şimdi, Türkiye'de, önem arz eden iki GSM var; ihalesi yaklaştı -dikkatinizi buna çekmek istiyorum- bir de Telekom buna ilave edildi. Türkiye'de, bazı kimseler, bunun kavgasını veriyor; bunu dikkatlerden kaçırmaya çalışmak için bir gayret içindedirler. Bu, büyük bir ranttır. Kaldı ki, biz, bu teknolojik gelişmeleri sağlarken, bir de, deprem vergisi adı altında yüzde 25 ekleme yaptık; ama, gelen faturaları dikkatle izliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Eğer, 15 milyonluk konuşma yapmışsanız cep telefonunuzla, size 35 milyon civarında bir fatura geliyor. Bakıyorsunuz, buna "gecikme zammı" diyor mesela. Başıma geldiği için ifade ediyorum; 400 küsur bin liralık bir gecikme zammı... Ben hayatımda hiçbir gecikmenin içinde olmadım. Tarihinden evvel ödemeler yapılıyor; fakat, ne hikmetse, gecikme zammı konulmuş. Soruyorum "zühul oldu" diyorlar "bir daha yapmayız" diyorlar. Onun için, dikkatinizi çekmek istiyorum, bu özelleştirme yapılsın; yapılsın, tamam da, acaba, millî menfaatlara ne derece uygun olacak, millî güvenlik ve kamu düzeni gereklerine ve acil durum ihtiyaçlarına ne derece öncelik verilecek; bir. İki; bu maddenin, özellikle son bendinde, imtiyaz sözleşmesi veya telekomünikasyon ruhsatında açıkça belirlenen durumlar haricinde, ara bağlantı ücretleri ile hat ve devre kiraları da dahil telekomünikasyon hizmetleri karşılığı alınacak ücretlerin, makul ölçüde bir kâr marjı içinde olması lazımdır deniliyor; ama, bugün, uygulamada, bunun böyle olmadığını görmek "sabit ücretler" diye çok yüksek oranda... Ki, Telekomun başına geldi; aleyhine açılan davalarda Telekomun haksız olduğu Danıştay tarafından tespit edildi ve şimdi, diğer şirketler aleyhine dava açıldığını, hatta Başbakanlık Teftiş Kurulunun da raporlarında buna geniş manada yer verildiğini görmekteyiz.

Bu itibarla, evvela Bakanlığın bu denetimi yapması gerekli. Ulaştırma Bakanlığı bu özelleştirmeden sonra veya bir devirden sonra kendine düşen görevi yerine getirmiyorsa, yani, konuşma ücretinizin yanında yüzde 100 bir artış sağlayacak birtakım hayalî rakamlar varsa bunlar vatandaşın cebinden çıkan, bir nevi haraç mahiyetinde olan paralardır. Bu itibarla, bu maddeler düzenlenirken, o makul ölçüde kârın ne olduğunu iyice araştırmak ve ona göre tespitler yapmak lazımdır diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı yerindedir; gecikmiştir. Eğer 1992'den sonra bu kanun çıkarılıp bugüne kadar uygulaması yapılmış olsaydı, Türkiye, en azından bugünkü halde olmazdı. Ne halde olacağını demiyorum; ama, en azından bugünkü halde olmazdı. Gecikmesi daha da birtakım değişik yollara götürebilir.

Doğru Yol Partisi olarak, zaten savunduğumuz ve takipçisi olduğumuz, aslında hazırlayıcıları olduğumuz bu kanun tasarısına, biz, hep olumlu gözle baktık, bundan sonra da böyle bakmaya devam edeceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Güven.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına Sayın Turhan İmamoğlu?.. Yok.

Sayın Masum Türker?... Yok.

Sayın Aslan Polat; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 4 ncü maddenin (i) fıkrası millî güvenlikle ilgiliydi. Şimdi oradan devam edip bitirelim konuşmamızı.

Bu ülkenin bağımsızlığı için son derece stratejik öneme sahip iletişim ve haberleşme sektörü, gerek bu kanunun getirdiği yenilik ve avantajlar gerekse tahkim avantajlarıyla hiçbir engelle karşılaşmadan yerli ve yabancı sermayenin alımına sunulmaktadır. Biz, burada, yanlış anlaşılmasın, tahkime karşı değiliz; yalnız, tahkimin sunduğu avantajlar da var, onu belirtmek istiyoruz.

Bu konuda, hükümetimiz her ne kadar sakin ve içine kapanık ise de, mesela komşumuz Yunanistan son derece duyarlıdır; ekonomiden savunmaya kadar son derece hayatî önem taşıyan bu konuda, Yunanistan, son derece duyarlı davranmaktadır. Gazetelere dahi yansıyan haberlere göre, Yunan Telekomu, milyarlarca dolar yatırım yaparak, Türkiye'yi çevreleyen ülkelerdeki özelleştirilen telekomlara ortak oluyor ya da satın alıyor. Yunanistan, şimdiye kadar, Bulgaristan, Sırbistan, Romanya, Moldova telekomlarının yüzde 35'ine, Arnavutluk Telekomunun yüzde 42'sine ortak olmuş vaziyettedir. Yine, Türkiye'nin yanı başındaki Ermenistan'ın telekom hisselerinin yüzde 90'ını satın almıştır. Bu durumda, Ermenistan'ın tüm telefon görüşmeleri, uydu haberleşmeleri, internet bağlantıları, ekonomik, ticarî ve askerî yazışmaları Yunanistan'ın bilgisi dahilinde olacaktır.

Yunanistan'ın, özelleştirmeler de tercih önceliğini telekom özelleştirmelerine vermesinin en önemli sebebi, Ortadoğu ve Balkanların telekom ve bilgi merkezi olmak istemesidir.

Her ne kadar, son günlerde, ülkemizde müthiş bir Yunan dostluğu havası estiriliyorsa da, ülkelerin daimî dost ve düşmanı olmayacağı ilkesinden hareketle bu konuda yeterli duyarlılığı göstermemiz gerekmektedir.

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi hocalarından Doç. Dr. Haluk Geray, bu konuda çok önemli noktalara temas ederek şöyle söylemektedir: "Enformasyon Toplumu" adı altında bir rapor hazırladığını söyleyerek, Yunanistan'ın bu rapor çerçevesinde Türkiye'yi çevreleyen coğrafyada telekomünikasyon sektöründe yatırım yaptığını belirtmektedir. Yunanistan'ın, bu konuda Türkiye'yle güç mücadelesine girmeye hazırlandığını anlatmakta ve bunun, elektronik istihbarat yönünden millî güvenliğe karşı tehdit oluşturabileceğini kaydetmektedir. Doç. Dr. Geray "Selanik ve Ege adalarını sanal liman olarak, yani üst olarak kullanacaklar" demektedir. Geray, Türk Telekomunun yabancı hisse satışında da dikkatli olunmasını söylemekte ve "Yunanistan, doğrudan olmasa bile dolaylı yoldan hisselere sahip olabilir" demektedir.

Millî güvenlikle ilgili madde hiç önemli değilmiş gibi birinci sıradan onuncu sıraya çekseniz de, bu konu, taşıdığı önem bakımından ve yurt savunması bakımından kesinlikle en önemli maddedir.

Maddenin (k) fıkrasının telekomünikasyon hizmetleri karşılığı alınacak ücretlerin, yatırım ve işletme maliyetlerini ve genel masraflardan ilgili payını, amortismanı ve makul ölçüde kârı mümkün olduğu ölçüde yansıtması" bölümü, maliyet muhasebesiyle ilgilidir. Bu maddenin işlemesi, maliyet muhasebesinin ciddiyetine bağlıdır. Onun için, bu konuda, öncelikle hesaplama prensiplerini iyi koymalı ve günün şartlarına göre uygun olanını yapmalıdır. Yalnız, çokuluslu şirketlerle yapılan anlaşmalar, gerçekten iyi incelenmeli ve aceleye getirilmemelidir. Bu kanun tasarıları, bu Mecliste ve komisyonlarda enine boyuna incelenmelidir. Yapılan ikili anlaşmalarda ölçü kaçırılmamalı ve yurt gerçeklerine gerekli itina gösterilmelidir.

Bu noktada dikkati çekmek istediğimiz husus şudur: Ülkelerarası yapılan ikili anlaşmalar ve çokuluslu şirketler ile tahkim yoluyla yapılan anlaşmalara çok dikkat etmek gerekir. Aksi halde, gerekli itina gösterilmezse, çokuluslu şirketlerden beklenen ekonomik fayda ters tepebilir; çünkü, vergi muafiyetlerinin evsahibi ülkelerin bekledikleri etkileri yaratabilmesi için çokuluslu şirket merkezlerinin bulunduğu ülkeler hükümetlerince uygulanan vergi politikaları çok önemlidir. Eğer merkez ülke hükümetleri çokuluslu şirketlerin kârlarını dünya çapında vergilendiriyorsa, gelişmekte olan evsahibi bir ülkenin feragat ettiği vergi gelirleri, merkez ülke hükümetine aktarılmış olacaktır. Onun için, çokuluslu şirketlerde dünyanın en iyi yetişmiş elemanlarıyla yapılan anlaşmalara çok dikkat edip aceleye getirmemek gerekir; aksi halde, sürekli kaybeden durumuna düşer ve azgelişmişlik zincirini bir türlü kıramayız.

Tasarının bu maddesinin ülkemize hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aslan Polat.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Yok.

Başka söz isteği?.. Yok.

Maddeyle ilgili önerge yok.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. – 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun 6 ncı maddesinde yer alan “ve telefon” ibaresi metinden çıkarılmış ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“İşletmeciler veya telekomünikasyon sektöründe yer alan gerçek ve tüzel kişiler, yerli, yabancı veya uluslararası şirketlerle, sınırötesi telekomünikasyon hizmetleri dahil, telekomünikasyon alanında mevzuat hükümlerine uymak kaydı ile her türlü ticarî sözleşme aktedebilir.”

"Uluslararası telekomünikasyon kuruluşlarına üye olmayı düzenleyen veya bu kuruluşlar nezdinde Türkiye Cumhuriyetinin veya Türk telekomünikasyon sektörünün temsil edilmesini gerektiren milletlerarası sözleşmelere taraf olma veya bu sözleşmelerin hak, yetki ve yükümlülüklerinden yararlanmaya ilişkin esaslar, Bakanlar Kurulu tarafından değerlendirilir. Bu nitelikte bir milletlerarası sözleşmeye taraf olabilmek için ilgili işletmeci veya telekomünikasyon sektöründe yer alan gerçek veya tüzel kişi, Bakanlığa, söz konusu sözleşme ile ilgili bilgilerle birlikte başvurur. Bakanlık;.en kısa süre içerisinde, ilgili diğer Bakanlıklar ve Kurum’un da görüşünü alarak Bakanlar Kurulunun belirlediği esaslar çerçevesinde başvuru hakkında karar verir. Bakanlık; bu gibi sözleşmelere ilişkin bilgileri ilgili şahıslardan talep edebilir ve gerekli gördüğü tedbirleri alabilir.”

BAŞKAN – 5 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Veysel Candan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 309 sıra sayılı Telgraf ve Telefon Kanununa ilişkin kanun tasarısının 5 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün salı, aslında Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim günü; ancak, hükümet, sayısal çoğunluğuna dayanarak, maalesef, denetimi devredışı bırakmıştır.

Şu anda görüşmekte olduğumuz Türk Telekom Kanunu Tasarısı, aslında, hükümet, mevcut soruşturma komisyonlarını kurmuş olsaydı, GSM 900 imtiyaz sözleşmeleriyle ilgili usulsüzlük soruşturma komisyonu da çalışmalarına devam edecekti. Dolayısıyla, bu kanun tasarısı görüşülürken de, bu komisyonun raporundan istifade etme imkânına sahip olacaktık. Maalesef, hükümet, sayısal çoğunluğuna dayanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi teamüllerini hiçe saymakta ve denetim mekanizmasının işlemesine mani olmaktadır.

Burada yeri gelmişken hemen ifade edeyim. Şu anda, ondört soruşturma komisyonunun, bazı siyasî partilerin, özellikle, ANAP ve DYP'nin komisyona üye vermediklerinden, komisyon çalışmaları durmaktadır. Meclis Başkanını da buradan bir kere daha ikaz etmek durumundayım. Bu komisyonlar mutlaka kurulmalıdır ve çalışmalarını tamamlamalıdır.

Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz Türk Telekom Kanunu, aslında, daha önce bu Meclisin, Anayasanın 47, 125 ve 155 inci maddelerinde yaptığı değişikliğe bağlıdır. Hatırlanacağı üzere, Anayasanın 47 nci maddesi, kamu hizmetinin tarifini değiştirmiş; 125 inci maddede, Danıştaya verilen yetki kaldırılmış; 155 inci maddeyle de, yargı yolu açık tutulmuştur. Dolayısıyla, bugün görüşmekte olduğumuz Türk Telekom Kanunu, aslında, Anayasada yapılan değişikliklere bir uyum yasası niteliğini taşımaktadır.

Hatırlanacağı üzere, buna bağlı olarak, daha önce Tahkim Yasası çıkarılmıştı ve yine hatırlanacağı üzere, bu yasada, enerji ihalelerinde 46 projede 7,5 milyar dolarlık, 135 projede 15 milyar dolarlık bir harcama geriye işletilerek idare zarara sokulmuştu.

Değerli arkadaşlar, aslında, hükümetin çıkardığı kanunlara çoğunlukla baktığımız zaman, hep sermayeye çalışmaktadır. Hatırlanacağı üzere, bu hükümet, Türkiye Büyük Millet Meclisine yeni bir usul de ihdas etti, getirdi; eğer, bir kanunu çıkarma şansı yoksa, hükümet üyeleri arasında bir uzlaşma olmuyorsa, o kanunun bir maddesini komisyon marifetiyle geri çekme, daha sonra bir başka kanun içine monte ederek getirmek usulünü de ihdas etti. Tahkim Kanununda buna rastladık. Kanun, önce Adalet Komisyonunda reddedildi, daha sonra Plan ve Bütçe Komisyonuna getirildi, Genel Kurulda komisyon tarafından çekildi, daha sonra Tahkim Yasası içine kondu. Halbuki, Parlamento tarihinde, bir kanunun görüşülmesinde böyle bir usul ve esas da yoktu. Dolayısıyla, bu hükümet, bir yeniliğe, bir ilke daha imza atmış oldu.

Değerli arkadaşlar, aslında, bu kanun tasarısı, Türk telekomunda birtakım yasal boşlukları doldurmakla birlikte, hükümetin de açıkça ifade ettiği gibi, telekomun özelleştirilmesi ve GSM cep telefonlarının frekanslarının tahsisinin kiralanması suretiyle bütçeye 3 milyar dolarlık bir kaynak sağlamayı amaçlamaktadır.

Bu kanunla ilgili endişelerimizi ifade etmek istiyorum. Beş konuda endişemiz vardır. Bunlardan bir tanesi, özelleştirme ihalesinin sağlıklı yapılıp yapılmaması. Daha önceki hükümetlerin özelleştirme karnesi, maalesef zayıftır. Özelleştirmede ilan, reklam, tanıtım giderlerine, harcanan paralar ile özelleştirmeden sağlanan paralara baktığımız zaman, bu işin yanlış yapıldığını görmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, şimdi, Türk Telekomla ilgili olarak, Genel Müdürlük tarafından -Türk Telekom Genel Müdürü ifade ediyor- yapılan bir açıklama var. "Üç aylık dönemde 1 katrilyonluk yatırım yapılmıştır. Özelleştirme sonrası da bazı yatırımları devlet yapacak" deniliyor. Yani, 1 katrilyonluk bir yatırım, özelleştirme sonrası da bir yatırım... Yani, kâr-zarar hesabı yaptığınız zaman, şimdiye kadar hükümetlerin yaptığı özelleştirmelerden bütçeye ciddî manada bir kaynak aktarılamamıştır. Burada da aynı durumla karşılaşma noktasında bir endişemiz vardır.

Yine, diğer bir konu: Özelleştirme sonrası bir tekelleşmeyle karşı karşıya geleceğimiz endişesi vardır. Bütün dünyada örnekleri böyle olmuştur.

Üçüncü bir endişemiz; özelleştirme sonrası iletişim fiyatlarının artması, hizmet ücretlerinin yükselmesiyle ilgilidir. Daha şimdiden, bu tasarının içindeki maddelere baktığımız zaman bunlar görülmektedir.

Yine, dördüncü endişemiz: Kanunda muğlak bazı ifadeler yer almaktadır. Sözleşmeler, aslında, iyi yapılmadığı zaman, bilindiği gibi, -buranın özelleşmesinde de vardır- tahkime gidilecektir ve tahkimde de, idare, mutlaka kaybedecektir. Onun için, uluslararası tahkime hazırlıklı bir Türk telekom sözleşmesi metni hazırlanmalıdır. Böyle bir metin de ortada, maalesef, yoktur.

Bu tasarıyla ilgili beşinci endişemiz de şudur: Çalışan personelin, iş ve istihdam konusunda birtakım sıkıntıları, maalesef, mevcuttur değerli arkadaşlar.

Şimdi, aslında, kanun tasarısının gerekçesine baktığımız zaman, telekomünikasyon hizmetlerinin etkin, güvenilir, verimli, yeni teknolojik gelişmelere ve artan ihtiyaca cevap vermek... Bu doğrudur. Yani, şu andaki Türk telekomda bunlar doğrudur ve bu konuda da, dünyada teknoloji süratle artmaktadır.

Yapılan işlemlere baktığımız zaman, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununda bir değişiklik yapılmaktadır, güncelleştirilmektedir ve buna bağlı olarak, 2813 sayılı Telsiz Kanunu, 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığı Teşkilat ve Görevlerine İlişkin Kanunda değişiklik yapılmaktadır.

Şimdi, dünyada telekoma baktığınız zaman, politika belirleme ve idarî düzenleme yapma devlete bırakılmaktadır. Biraz önce bir konuşmacı arkadaşımın da ifade ettiği gibi, aslında, hükümetin bir politika filan izlediği yok. Hazırlanan ve önüne konulan bir raporu, bürokratlar, metin haline getirmiştir. Şunu açıkça ifade edeyim; demin bir maddede de söyledim: Bu kanun, birtakım muğlak ifadelerle doludur ve kısa zamanda tekrar bu Meclisin huzuruna gelecektir.

Yine, sektörün daha verimli ve etkin yürütülmesi amacıyla liberalize edilerek serbest rekabete açılması, devletin işletmeci rolünden sıyrılması amaçlanmaktadır. Bunların hepsi kanunun amaçları içerisinde ve doğru yazılmıştır.

Yine, kanunun bir yerinde de, 2004 yılıyla ilgili olarak, ülkemizin, Dünya Ticaret Örgütüne verdiği imzanın karşılığı bu değişimi yapma mecburiyeti ifade edilmekte; yani, Dünya Ticaret Örgütüyle bir sözleşmemiz var denilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, aslında, bizdeki Türk telekoma baktığımız zaman, telekomünikasyon sektöründe bir posta hizmetleri var, bir de telefon hizmetleri var; yani, taşıma ve iletişim var. Daha sonra, Türk telekomu bir anonim şirket haline getiriliyor ve şimdi, Türk Telekomun yüzde 49'u devredilecek. Yani, bu, PTT'de baştan sona yeniden bir yapılanmayı meydana getirmektedir.

Şimdi, aslında, bu kanun tasarısı üç temel noktada değişiklik getirmektedir. Bunlardan bir tanesi, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamındaki KİT, şimdiyse özel hukuk hükümlerine tabi kılınmaktadır. Yani, Ereğli Demir Çelik Anonim Şirketi neyse, bu da, kendi özel hukuk hükümlerine göre yönetilecektir.

Değerli arkadaşlar, ben, 5 inci maddeyle ilgili birkaç notu ifade etmek istiyorum. 5 inci maddede, aslında, uluslararası görüşmelerle ilgili olarak hak ve yetkilere açıklık getirilmektedir. Burada, telekomünikasyon hizmetlerinde yabancı ülke şirketleriyle bir sözleşme yapılması serbest bırakılmıştır. Yani, bir Türk telekom işletmecisi, sınırötesi bir ticaret yapabilecektir; ancak, Türkiye'yi, Türk telekomu temsil noktasındaysa, burada, Bakanlar Kurulu kararıyla izne tabi tutulmaktadır. Bu, doğrudur; çünkü, stratejik açıdan da bir devlet güvencesi olması gereklidir.

BAŞKAN – Sayın Candan 1 dakika süre veriyorum, lütfen toparlayınınız.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Tamam efendim.

Değerli arkadaşlar, Türk telekomun yüzde 51'i devlette kalmaktadır, yüzde 49'u özelleştirilecektir. Bu yüzde 49'un, yüzde 10'u Posta İşletmesine, yüzde 5'i çalışanlara, yüzde 34'ü de blok satışla halka arz edilecektir.

Elde edilen gelirin taksimatıysa, yüzde 20'si Posta İşletmesine, yüzde 20'si ar-ge çalışmalarına, yüzde 60'ı da Hazineye bırakılmaktadır.

Ben, son cümle olarak şunu ifade etmek istiyorum: Tasarıyı, çalışanlar açısından ele aldığımız zaman, iş güvencesi ortadan kaldırılmaktadır; çünkü, buradaki uygulamada, çalışanlar başka kuruma aktarılmakta ve onlara o kurumun ücretine denk gelinceye kadar ücret zammı yapılmamaktadır.

Değerli arkadaşlar, kurumda 959 kadrolu, 48 070 sözleşmeli personel vardır. Hükümetin uygulamalarında, mutlaka şuna dikkat edilmelidir: Özelleştirmede iyi bir fiyat politikası...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEYSEL CANDAN (Devamla)- Sayın Başkan, 1 dakika eksüre verirseniz, bitiriyorum.

BAŞKAN – Efendim, ben, 1 dakikayı verdim zaten. Onun için, teşekkür ediyoruz Sayın Candan.

VEYSEL CANDAN (Devamla) – Ben de teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, Partimizin ismini zikretmek suretiyle..

BAŞKAN – Kim tarafından efendim?

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Doğru Yol Partisine atıf yapmak suretiyle...

Bir açıklama yapma zarureti hissediyorum. Müsaade ederseniz, yerimden bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Çok kısa olmak üzere, buyurun Sayın Bedük.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel, değerli konuşmacı Sayın Candan, soruşturma komisyonu üyeliklerine Doğru Yol Partisinin aday bildirmediğini ifade etti. Keşke, gerçekten, meseleyi ciddî olarak takip etmiş olsaydı da, doğrusunu söyleseydi daha çok memnun olacaktım.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Eğer verdiyseniz, sorun yok.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Doğru Yol Partisi, adaylarını Meclis Başkanlığına bildirdi. Bildirilmiş olmasına rağmen, sayın konuşmacının "bildirilmedi" şeklindeki açıklamasından üzüntü duyduğumu belirtiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Müzakere etmekte olduğumuz kanun tasarısının 5 inci maddesi, 406 sayılı Kanunun 6 ncı maddesini değiştiriyor. Tabiî, 6 ncı madde 1924 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 6 ncı maddenin orijinali şöyle: "Hükümet, memaliki ecnebiye ile olan telgraf ve telefon münasebatını tesis ve tanzime ve bu bapta beynelmilel veya hususî mukavelât akdine ve bunlara tevfikan teati olunacak muhaberat ve mükâlemat ücretlerini tayin ve tadil ve istifaya salâhiyettardır." Burada "telefonu" kelimesini kaldırıyor.

Biliyorsunuz, tabiî, son zamanlarda bir moda başladı. Moda, işte "devletin bütün hizmetlerini özel ve güzel sektöre havale edelim, bu devlet iyi işlemiyor, bu devleti yönetenler devleti yönetemiyorlar, bu devleti en güzel özel sektör yönetir. Tabiî, özel sektör büyük kazanç sağlarsa bu devlet daha güzel işler" diyorlar. Ankara, İstanbul ve İzmir gibi böyle büyük yerleşim merkezlerinde bu söylenenler belki doğru; ama, bir de... Tabiî, Türkiye, 760 000 küsur, 770 000 kilometrekarelik bir alan. Bu Türkiye, yalnız, Ankara, istanbul ve İzmir'den ibaret değil ki; yani, büyük nüfus yoğunluğunun olduğu yerlerden ibaret değil ki. Tabiî, özel sektör, güzel sektörümüz daima ne yapıyor; kârını düşünüyor. Onun için her şey kârdır. Eğer, bir yerde kâr varsa, orada hizmet yapılabilir; ama, yoksa, hizmet götürmek gerekmez; çünkü, kendisinin bir kârı yok.

Aslında, bu madde yerinde bir madde. Daha önce Telsim ve Turkcell gibi kuruluşlar birtakım imtiyazlar aldılar. Biliyorsunuz, bunu zaman zaman burada söyledik. Bunlar, uluslararası şirketlerle birtakım özel mukaveleler ve sözleşmeler yapabilirlerse, bunlarla girişimde bulunabilirlerse tabiî, devletin güvenliği, dışpolitikası gereği uluslararası düzeyde birtakım anlaşmalar yapılması lazım. Yani, Türk Devletinin güvenliğini tehlikeye sokmayacak, Türk Devletinin menfaatını koruyacak bazı ilkelerin de belirlenmesi lazım. Bu ilkeleri kim bilir; tabiî ki, hükümet bilir. Yani, devletin politikasını belirleyen nedir; hükümetidir. Hükümetin belirlediği ilkeler çerçevesinde dış ülkelerle birtakım sözleşmeler yapılacaksa, bu ilkeler çerçevesinde sözleşmeler yapmak lazım. Aslında, bu yerinde bir madde de, işin esasına gelirseniz, mesela, işte, başlangıçta telefon hizmetlerinin, işte, Turkcell ve Telsimle ilgili olarak bazı şirketlere bunların nakli yapılırken, burada birkaç defa söyledik; 400 000, 400 000, toplam 800 000 abone sözleşmesi, 1 milyar dolara, bazı şirketlere verildi. Şimdi, Türkiye'deki cep telefonu sayısı 800 000 değil, 7 milyon aboneli bir seviyeye çıktı; ama, bizim sevgili hükümetimiz, tabiî, anılan kuruluşların karşısında direnme gücünü kaybettiği için, şu anda, bunlardan, asgarî 6 milyar dolar tahsil etmesi gerekirken, maalesef bunların üzerine gitmiyor; fakir fukaranın cebine el atıyor, vergileri artırıyor, şuna buna zam yapıyor; ama, burada duran bir kaynaktan maalesef...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – 1994'ten itibaren... Yanlış söylüyorsunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hangi sene olursa olsun. Sizin çok zorunuza gidiyor. Siz Ağrı Milletvekilisiniz. Sizin ilinizin kaderiyle benim ilimin kaderi birbirine çok yakın; ama, nedense, o yörenin sorunlarını dile getirirken siz çok rahatsız oluyorsunuz, ben anlamıyorum. Aslında, bizim...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Tarihte yanlışlık olmasın diye söylüyorum.

KAMER GENÇ (Devamla) – Tarihi siz yanlış anlıyorsunuz, ben hiç yanlış anlamıyorum. Siz daha yeni geldiniz, ben aşağı yukarı 12-13 senedir bu kürsülerde konuşuyorum. Ben hiçbir zaman tarihi yanlış anlamam.

Şimdi, ben burada size de konuşmuyorum; ben, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşlarına konuşuyorum. Özellikle, birtakım sömürücü sermayenin uşaklığını yapan kişilerin, bu uşaklık hizmetlerini hep sömürücü sermayenin uşaklığına değil de, Türk halkının hizmetine yapmasını istiyorum. Benim istediğim bu. Diyorum ki, bu memlekette, 6 milyar doları, belli birkaç tane, bir iki tane sermaye şirketinden tahsil etmeniz gerekirken, niye tahsil etmiyorsunuz? Evvela bunun hesabını verin.

Dolayısıyla, siz bir yandan bunları tahsil etmiyorsunuz; ama, öte taraftan, birtakım insanlar bankaları batırıyorlar. Tabiî, telekomünikasyon hizmeti de, telefon hizmeti de Türkiye millî gelirinin büyük bir kaynağı. Bu kaynağı, özellikle, çok faydalı, halkımızın, Türk Halkının faydasına kullanırsak, burada, çok büyük bir gelir elde ederiz ve bu geliri de, halkımızın hizmetine kullanırız. Bugün, doğu ve güneydoğuda -işte, ben, kendi ilimi söyleyeyim- birçok ilçemizde, cep telefonu çalışmıyor. Peki, oradaki insanlar da Türk vatandaşı değil mi?

Sayın arkadaşım, senin, Ağrı İlinin, bütün ilçelerinde, cep telefonu çalışıyor mu?..

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın milletvekilim...

KAMER GENÇ (Devamla) – Niye çalışmıyor?..

BAŞKAN - Sayın Genç, lütfen, Genel Kurula hitap ediniz.

KAMER GENÇ (Devamla) - Hayır, arkadaşımız çok itiraz ediyor da...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın milletvekilim...

KAMER GENÇ (Devamla) - Neyse, benimle konuşma; çık, buradan konuş.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkan, ben söz almak istiyorum.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, biz diyoruz ki, eğer hepimiz Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşıysak, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bütün imkânlarından müşterek yararlanalım; yani, bu devletin, İstanbul'da vatandaşına sağladığı hizmetin kalitesi ve niteliği neyse, Ağrı'da da o olsun, Hakkâri'de de o olsun, Tunceli'de de o olsun. Bizim dediğimiz bu; ama, devletin birtakım vergilerinden yararlanarak kurulan kuruluşların verdiği hizmetler, maalesef, Türkiye'nin her tarafına dengeli ve eşit de değil -biz bunu vurgulamak istiyoruz- ve üstelik de birtakım imtiyazlı kişiler ne yapıyorlar; Türkiye'nin kaymağını alıyorlar... Hadi kaymağını alsınlar; ama, üstelik, bir de devleti yönetmeye kalkıyorlar, yani hükümeti yönlendirmeye kalkıyorlar. Bir bakıyorsunuz, eğer, hükümet, bunların yandaşıysa, getirdiği kaynakları, devletin kaynaklarını, fakir fukaradan topladıkları paraları, bunlara, uygun olarak kullandırıyorlarsa tamam, çok güzel.

Şimdi, bundan, iki üç gün önce, biliyorsunuz, hava meydanları mıydı neydi, bir genel müdür rüşvet alırken yakalandı. Şimdi, Sayın Ulaştırma Bakanının, burada, bunu açıklaması lazım. Nasıl oluyor da bu uçak şirketinin sahibi, Demirel'in yeğeni oluyor?! Yani, bir kişi, bir genel müdür, Demirel'in yeğeninden rüşvet alır mı arkadaşlar; mümkün değil, alamaz.

ADNAN FATİN ÖZDEMİR (Adana) – Kim atamış o genel müdürü?

KAMER GENÇ (Devamla) – Sonra, dediği gibi, kim atamış?!

Sonra, Sayın Bakan, bugünkü bir gazetede diyor ki "efendim, bunu, Necdet Menzir atadı; ama, sonradan, yüksek yerlerden emir geldi." Bu yüksek yer neresi; yani, yüksek yer derken, kaç metre yükseklikte?! Onu da bir anlayalım. Eğer, yüksek yerden bu atandıysa... Peki, Sayın Bakan, o yüksek yerlere yakın kişinin atadığı kişi, nasıl o yüksek yerlerden rüşvet alıyor 50 000 dolar?! Aslında, bunların açıklanması lazım; yani, içimizde ciddî kuşkular var. Mesela, biliyorsunuz, o Gül Havacılık Şirketinin 1 uçağı vardı, sonra 2 mi olmuş ne bilmiyorum; ama, bir yönetmelikleri var; o yönetmeliğe göre, yolcu taşıma hizmetlerinde bulunmak için, en azından 3 uçak olması lazım. Sonradan, nedense, yönetmelik değiştirildi; o kişiye, yolcu taşıma hakkı tanındı; iki veya üç günlük veya bir haftalık, o yönetmelik değiştirildi. Bu, Sayın Demirel'in yeğeni... Siz de, yakında cumhurbaşkanı seçecektiniz. Herhalde bu Mecliste, 550 kişi içinde cumhurbaşkanlığı yapacak kişi yok; bu da, çok çok büyük bir ayıp olacak herhalde; bunu göreceğiz burada. (MHP ve ANAP sıralarından gülüşmeler) Hayır hayır, göreceğiz; çok büyük bir ayıp olacak bu millet için. Ondan sonra, yeğenine böyle bir imtiyaz tanındıktan sonra, tekrar o yönetmelik değiştirildi; ama, anlamadım. Sayın Bakan, çıksın burada söylesin. O kişi, oranın genel müdürü, 50 000 dolar rüşvet alıyor. Vallahi, ben, bu konuda, bu rüşvetten biraz pirelendim; burada, bir Alicengiz oyunu var. Acaba, bu kişinin gerçekten böyle bir şeyi var mı, yoksa..

BAŞKAN – Sayın Genç, 1 dakikada veriyorum; toparlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Evet, peki.

Değerli milletvekilleri, aslında, halkımızın bazı şeyleri bilmesi lazım. Yani, tabiî, zamanımız çok kısa olduğu için bunları açıklamıyorum; ama, Sayın Bakanın, burada, bu vesileyle, çıkıp bunu açıklaması lazım; gerçekten, hakikaten böyle bir şey var mı yok mu? Yoksa, yani, gazetelerde... Türkiye Büyük Millet Meclisinin burada bilgi sahibi olması lazım; çünkü, burası, milletin kalbidir, Türk Halkının kalbidir; burada her şeyin açıklanması lazım; ama, maalesef, herkes bir havaya girmiş gidiyor. En az bilgi sahibi olan kurum, Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Gazete köşelerinde, özel dostluk yerlerinde bazı şeyler söyleniyor; ama, burada niye söylenmiyor?! Burada söylensin ki, biz de bunlarda bilgi sahibi olalım.

Neyse, bugün, yine çok önemli bir kanun görüşüyoruz; ama, ülkeye çok fazla fayda getirip getirmeyeceğini göreceğiz. İktidar grubu, biraz, bir menfaat birliğiyle bu işin üzerine gidiyor.

Hepinize saygılar sunuyorum, bu konuda size başarılar diliyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Sayın Kamer Genç'e teşekkür ediyoruz.

Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Seven.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sataşma vardı efendim.

BAŞKAN – Ne için?.. Neye ilişkin sataşma?..

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Milletvekilimiz Ağrı ile ilgili bazı konulara değindi ve bana sataştı.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sana sataşmadı, iline sataştı.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Açıklama yapmak istiyorum Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Senin ilinde de bunun gibi mahrumiyetler var, beni destekle dedim.

BAŞKAN – Siz Sayın Genç'i destekliyor musunuz Sayın Seven?

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın sözcüye ben şunu söylemek istiyorum: Ben, altı aylık, sekiz aylık bir milletvekiliyim; gerçekten doğru; o konuda kendisini takdirle karşılıyorum bunu söylediği için; ama, benim sekiz aylık dönem içerisinde Ağrı'ya götürmüş olduğum telekom hizmetleri, kendisinin yirmi yılda yapamadığı hizmetlerdir; birincisi budur.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyoruz.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Birinci olay bu.

İkinci olay, Sayın Genç, her zaman kürsüye çıkar, Tunceli halkına selam verir; fakat, kürsüde sadece konuşmakla kalıyor. Yirmi senedir milletvekilliği yapmış, Danışma Meclisinde görev almış, Meclis Başkanvekilliği yapmış, neden Tunceli halkının dertlerini çözememiştir?

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Efendim, onu Tunceli halkı takdir etsin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu sataşma...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama, bu sataşma...

BAŞKAN – Neyi sataşma?..

TURHAN GÜVEN (İçel) – Bu sataşma tabiî...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Çok önemli... Rica ediyorum bir 5 dakika müsaade edin...

BAŞKAN – Niye 5 dakika efendim?..

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Genç... Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın, dedi ki...

BAŞKAN – Sayın Genç, bakın...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – 2"Yirmi senedir hiçbir şey yapmadı" diyor.

BAŞKAN – Bir dakika efendim... Hanginiz konuşacaksınız yani...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, sayın konuşmacı dedi ki: "Benim sekiz ayda Ağrı'ya getirdiğim hizmeti, kendisi yirmi senede getirmemiştir."

BAŞKAN – Diyebilir efendim...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye götürmemiştir...

BAŞKAN – Diyebilir efendim...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Müsaade ederseniz onu...

BAŞKAN – Siz de götürdüğünüzün 10 katı fazlasıyla söyleyebilirsiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim sizden ricam...

BAŞKAN – Hayır efendim, sataşma yok.

Buyurun Sayın Bakanım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama Sayın Başkan...

BAŞKAN – Hayır, hayır... Sataşma yok efendim...

Sayın Bakan, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama, Sayın Başkan...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Ama, müsaade edin Sayın Başkan sataşma var burada...

BAŞKAN – Yahu bırakın, böyle sataşma...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bir dakika rica ediyorum.

BAŞKAN – Efendim, niye bir dakika.. Yok öyle bir şey.

Sayın Bakan buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benim yerime siz...

RAMAZAN GÜL (Isparta) – Sayın Başkan olur mu öyle?..

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, rica edeceğim...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sataşma var...

BAŞKAN – Neyin sataşması sayın başkan?.. Lütfen...

KAMER GENÇ (Tunceli) – O zaman oylamaya sunun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sataşma görmedim, tutanakları getirteceğim.

RAMAZAN GÜL (Isparta) – Ne demek sataşma yok?!. İtham ediyor...

BAŞKAN – Tutanakları getirteceğim efendim...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, siz sataşan ile sataşılanı tefrik edemez haldesiniz şu anda.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, o zaman, oylamaya sunun. Burada, sataşma var diyorum ve ısrar ediyorum; İçtüzük hükmü öyle.

BAŞKAN – Ben de yok diyorum, İçtüzük hükmüne göre de yok diyorum.

Getirteceğim tutanakları.

Buyurun Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, İçtüzüğü okur musunuz.

BAŞKAN – Ben İçtüzüğü biliyorum Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İçtüzük diyor ki, sataşma konusunda ilgili itiraz ederse Genel Kurulun oylamasına sunulur. Ben ısrar ediyorum, sunun oylamaya.

BAŞKAN – Tutanakları getirteceğim, inceleyeceğim.

Buyurun Sayın Bakanım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sizin kulağınız duymuyor mu?

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Oylama yapın Sayın Başkan.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kamer Bey, sorunuzu cevaplandırmak istiyorum müsaade ederseniz. Sayın Başkan inceleyecek ve netice gelinceye kadar müsaade ederseniz, ben açıklama yapmak istiyorum.

Birkaç gün önce gazetelerde ve televizyonlarda seyredilmiş olan rüşvetçi bir genel müdürün yakalanması hadisesi hakkında kısa bilgi vermek istiyorum.

Bu tutuklanan sayın genel müdürün üç suçtan veya ithamdan dolayı teftişiyle ilgili çalışmalar teftiş kurulunda devam ediyor.

Benim, geldiğim zaman bir sözüm vardı. Benimle çalışan arkadaşlarım iftiraya veya hakarete uğrarlarsa kendime yapılmış sayacağım; ama suç işlemişler ve bu sabit olmuşsa asla korumayacağım veya böyle bir düşük harekete kendimi endekslemem. Bu prensibim halen de devam ediyor.

Bu arkadaşımız, maalesef, yönetmelik değiştirilmesi konusunda -Sayın Genç'in söylediği doğrudur- benim yeni bakan olduğum sıralarda, Avrupa Havacılık Enstitüsünün veya Havacılar Birliğinin bir kararı şeklinde "buna uyum meselesidir" diye getirdi; hukuk işlerine sorduğumda "hukukî bakımdan bir hata yoktur" dediler. Ee, başka bir hile varmış, ortaya çıktı ve yönetmeliği düzelttim, kendisini de teftiş kuruluna verdim, bu teftiş devam ediyor. Bunun gibi yine birkaç suçtan dolayı teftiş kurulu çalışmaları devam ettirilirken, rüşvet istediğini bana söylediler ve rüşvet pazarlığını telefonda bizzat dinledim; inandım ki, bu doğru, bunun üzerine, emniyet müdürlüğümüzü ve cumhuriyet başsavcılığımızı aramak suretiyle, tedbir alınması istedim ve suçüstü yakalattım. Herhalde iyi bir şey yaptım Sayın Kamer Genç. (Alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, iyi yaptınız da, bu yönetmeliği niye değiştirdiniz?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Dolayısıyla, bu konu devam ediyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben size kötü bir şey yaptınız demiyorum Sayın Bakan; yani, İş Yasasının bilinmesi lazım; ama, yönetmeliği de bilmeden değiştirmişsiniz.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Efendim, yanlış bilgi verilmiştir ve yanlış, hemen düzeltilmiştir...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Siz bakansınız canım...

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – ... anında düzeltilmiştir ve ilgili şirketlerin, bir uçağı indirmek suretiyle, Avrupa'da alınan bir karar, Avrupa Havacılar Birliğinin aldığı bir karar olmadığı ve bir süre sonra, hemen düzeltilmek suretiyle de, bir menfaat sağlanması hadisesi olmamıştır ve önlenmiştir. Bakanına yalan söyleyen bir genel müdür hakkında da, elbette, araştırma isterdim, soruşturma isterdim, bunu da yaptım; yani, herhangi bir şekilde, bir hataya veya iyi niyetinizin istismarına ait bir şey olsa, siz de bunu yaparsınız.

Şu anda 14 dosya, KİT Komisyonumuza, bütün delilleriyle beraber intikal ettirilmiştir. 5 konuda cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulmuş; 5 konuda, bildiğim kadarıyla, Başbakanlık Teftiş Kurulunda konu değerlendirilecektir, 2 konuda benim Bakanlığımda ve 1 konuda da ilgili Devlet Hava Meydanları Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulunda soruşturma devam etmektedir. Bunların sonuçları alındıkça, gerekli işlem yapılacaktır; ama, henüz, daha netice alınmadan, noktalanmadan... Benim, hukuka olan saygım dolayısıyla aceleciliğim de yoktur, meseleler kesinleştikçe gerekli tedbirleri aldıracağım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Biz teşekkür ediyoruz.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, rüşvet alırken bir personelin yakalanmasına vesile olmalarından dolayı memnuniyetimizi belirtmek istiyoruz efendim. Bizim öyle bir itirazımız yok.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz sayın başkan.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına, Sayın Turhan İmamoğlu?.. Yok.

Sayın Masum Türker?.. Yok.

Sayın Musa Uzunkaya?.. Yok.

Sayın Erol Al?.. Yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç. (DYP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, hepiniz gülüyorsunuz; ama, ben niye güldüğünüzü biraz keşfetmiş gibiyim.

Değerli arkadaşım biraz önce bahsetti, dedi ki: "Ben sekiz ayda, senin yirmi senede Tunceli'ye götürdüğün hizmetten daha fazlasını Ağrı'ya götürdüm" Kendisini tebrik ederim; o, kendisinin kabiliyetini, benim kabiliyetsizliğimi gösterir; bunu kabul ediyorum; ama, ne yapalım sevgili milletvekilleri, bizim bu kürsülerde söylediğimiz sözleri birtakım insanların ya kulakları duymamıştır ya da sözlerimiz kenilerini uyarmamıştır. Tabiî, ben bakan değilim; partim de iktidar olduğu zaman birkısım hizmetler götürdük; ama, ondan sonra hep muhalefette kaldık. En büyük şanssızlığımız, işte muhalefette olunca kendi yöremize hizmet götüremedik. Aslında, Türkiye Cumhuriyeti Devletini yöneten insanların böyle olmaması lazım, objektif olması lazım, hizmet nereye gerekliyse oraya götürmeleri lazım. Tabiî, bu işin başı Demirel, kendisi Ispartalıdır, kendisi en güzel hizmetleri oraya götürmüştür, Mesut Yılmaz kendi memleketine götürmüştür. Yani, Türkiye'deki esas nakisa ve zayıf nokta burası; her yetkili kişi kendi memleketini düşünüyor. Halbuki, Türkiye, hepimizin memleketi; Türkiye, tümümüzün memleketi. Bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hepimizin memleketi olduğuna göre, buraya hizmeti eşit, hakça ve hak eden yere götürmemiz lazım; ama, öyle yerlerimiz var ki, gerçekten, sayın milletvekilleri, biraz önce de söyledim, bugün benim ilimde 2 tane ilçede -o da geçen sene veya evvelki sene- cep telefonu çalıştı, başka yerlere gitmiyor. Ben inanıyorum ki, doğu ve güneydoğuda birçok ilde, belki batıda da, Karadeniz'de de birçok yerlerde cep telefonları çalışmıyor. Aslında, bu hizmetleri getirmek lazım. Bunu getirmek de, devleti yöneten kişilerin sorumluluğundadır. Eğer hakça bir hizmet dağıtımı yapmıyorlarsa, bunlar görevlerini ihmal ediyorlar, bunlar siyasî amaçla görev yapıyorlar ve bu yaptıklarının ismi görevi suiistimaldir. Görevini suiistimal eden insanların da, Türk Ceza Kanununa göre suç işlediklerini de herkesin kabul etmesi lazım.

Sayın arkadaşıma teşekkür ediyorum, kendileri -tabiî ki, MHP güçlü bir partidir, iktidarın güçlü ortağıdır- istedikleri hizmetleri kendi bölgelerine getiriyorlar, hatta istedikleri taraftarlarını memur olarak tayin ediyorlar -kulağımıza geliyor- istedikleri bürokratları değiştiriyorlar, kadrolaşmaya gidiyorlar; ama, biz onu yapamadık; iyi mi ettik kötü mü ettik... Ama, tabiî, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında hükümler var; hak var, adalet var, sosyal devlet ilkesi var, ayırımcılık yok; bizim düşünce tarzımız bu. Ama, ben inanıyorum ki, bundan sonra, tabiî, Türkiye Cumhuriyeti Devletinde belirli yerlere gelen insanlar, bu ilkelere hizmet ederler.

Değerli milletvekilleri, bizim istediğimiz -bu devlet bizim devletimizdir- Türkiye Cumhuriyeti Devletini yaşanabilir bir ülke durumundan çıkarmamak lazım. Bakın, bu iktidar zamanında, kamu hizmeti niteliğinde bulunan birçok hizmet, özel sektörün, uluslararası sermayenin, tekelci sermayenin ve çokuluslu şirketlerin emrine veriliyor. Ben inanıyorum ki, bir dönem sonra siyaset meydanına çıkacak insanlar diyecekler ki: "Bize oy verin, biz, kamu hizmeti niteliği bulunan bütün hizmetleri yine devletin uhdesine toplayacağız. Çünkü, değerli arkadaşlarım, Türkiye'de çok yoğun olan beldeler dışında, şehirler dışında birçok yerde, kazanç esasına dayalı kamu hizmetlerinin gitmesi mümkün değildir. Dolayısıyla, bu yörelerdeki insanları kamu hizmetinden mahrum bırakmamak için devletin buraya el uzatması lazım. İşte benim ilim; birçok yerde elektrik yanmıyor, birçok ilçe... Mesela Ovacık İlçemizde, senenin 5-6 ayında elektrik yanmıyor. 1994'ten beri tek gözlü, çamur ve kar içinde barakalar var. Sizin hükümetinizden bir bakan gitmişse benim ilime, söyleyin... Sizin hükümetinizden bir milletvekili benim ilime gitmişse, söyleyin... Gidin, o insanların vaziyetini de görün; yani biz, bu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milletvekili değil miyiz sayın milletvekilleri? Gidin görün o insanların vaziyetini...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, siz, madde üzerinde mi söz...

KAMER GENÇ (Devamla) – Maddeyi şimdi söyleyeceğim.

BAŞKAN – Sataşmaya yanıt verdiniz mi efendim?

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, daha vermedim.

BAŞKAN – Biraz önce Doğru Yol Partisi Grubu adına konuştunuz, Doğru Yol Partisi Grubuna bir sataşma yoktu; şahsınıza ilişkin sataşmadan dolayı size 2 dakika söz veriyorum ve kapatıyorum.

Buyurun.

VII. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, tasarının 5 inci maddesinin görüşmeleri sırasında Ağrı Milletvekili Nidai Seven’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, efendim, madde zaten açık, maddenin başından beri söylediğim gibi...

BAŞKAN – Zaten, maddeyle ilgili konuştuğun yok canım, onu biliyoruz, sataşmaya ilişkin söyleyin ne söyleyecekseniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – ...madde, uygun bir madde. Nedir; yani, özel ve tüzelkişilerin telekomünikasyon hizmetlerini yapması halinde, bunu uluslararası şirketlerle yapacağı anlaşmalarda, belirleyeceği ilkelerde hükümetin, Bakanlar Kurulunun belirleyeceği şartlara uyması gerekir. Bu, devletin politikasının gerektirdiği zarurî bir düzenlemedir. Ben, buna bir şey demiyorum; ama, biraz önce Ağrılı sayın milletvekili arkadaşım, eğer "sen yetersiz bir milletvekilisin; senin memleketine hizmet gitmiyor; bak, Ağrı'ya her türlü hizmet gidiyor" demeseydi ben de bu açıklamaları yapmazdım. İnşallah, Ağrılılar da kendisini tebrik eder "bu bizim güzel milletvekilimiz, bütün hizmetleri bizim memlekete getirdi" der; tabiî, onlar da dinliyorlar şimdi bizi.

Ben sizlerden rica ediyorum, şu teklifi de yapıyorum, başta Ağrılı milletvekilime de teklif ediyorum: Ben size bir otobüs tutayım; gelin gidelim, şu Tunceli'yi görelim, ne vaziyette; bir gün gelin gidelim.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Hayhay, beraber gidelim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Burası da, Türkiye Cumhuriyetinin en güzel coğrafyasına sahip, güzel nitelikli bir ilimizdir; bakın, burada nasıl mahrumiyetler var.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

12. – Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/585) (S. Sayısı : 309) (Devam)

BAŞKAN – Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyle ilgili önerge yoktur.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 5 inci madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6. – 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun 10 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 10. – Bütün işletmecilerin ve kişisel telekomünikasyon tesislerini kullananların ara bağlantı talepleri, ilgili mevzuatta belirlenen haller saklı kalmak üzere, ara bağlantı sağlama yükümlülüğü olan işletmeciler tarafından karşılanır. Ara bağlantı sağlama yükümlülüğü olan işletmeciler, bu maddeye dayanarak çıkarılacak yönetmelik çerçevesinde Kurum tarafından belirlenir. Ancak, Türk Telekom her halde ara bağlantı sağlama görev ve yükümlülüğüne tabidir. Kurum tarafından ara bağlantı sağlama yükümlülüğü getirilen işletmeciler ve Türk Telekom “ara bağlantı yükümlüsü” olarak anılır.

Ara bağlantı yükümlüleri, ara bağlantıya ilişkin talepleri bu madde hükümleri çerçevesinde ve eşitlik, ayırım gözetmeme, şeffaflık, açıklık , maliyet ve makul kâra dayalı olma ilkeleri temelinde ve ara bağlantı yükümlülerinin veya bunların ortaklarının, iştiraklerinin veya ortaklıklarının, kendi hizmetleri için sağladıkları ile aynı koşul ve kalitede karşılamakla yükümlüdürler. Ara bağlantı sağlanmasına ilişkin teknik olarak imkân dahilinde olan ve ekonomik olarak orantısız maliyetler ihtiva etmeyen talepler, makul ve haklı sebepler saklı kalmak üzere, kabul edilir.

Şebekeler arasında ara bağlantı sağlanmasına yönelik olarak işletmeciler arasında yapılacak anlaşmalar, bu Kanuna ve ilgili diğer mevzuata uygun olarak taraflar arasında imzalanır ve gerekli teknik hükümleri, koşulları ve ücretleri de ihtiva eder. Bu tür tüm anlaşmalar ile bunların ekleri ve değişikliklerinin bir tasdikli sureti Kurum’a sunulur. İmzalanan ve Kurum’da muhafaza edilen tüm ara bağlantı anlaşmaları alenidir, şu kadar ki, Kurum tarafların ticarî sırlarını korumak için gerekli önlemleri alır.

Ara bağlantı anlaşması ilk talepten itibaren azami üç ay içerisinde sonuçlandırılamadığı takdirde, Kurum, ara bağlantı talep eden tarafın başvurusu halinde, kamu menfaatı gözetilerek belirleyeceği esaslar çerçevesinde taraflar arasında uzlaştırma prosedürü işletir ve kamu menfaatı açısından makul ve gerekli gördüğü diğer tedbirleri alabilir. Kurum’un bu prosedürü başlatmasından itibaren Kurum tarafından bir dört hafta daha uzatılabilecek olan altı haftalık bir süre içinde tarafların bir anlaşmaya varamamaları halinde, Kurum bu ara bağlantı anlaşması için uygun gördüğü hüküm, koşul ve ücretleri belirlemeye yetkilidir. Bu hüküm, koşul ve ücretler, taraflar aksini kararlaştırmadıkça veya kararlaştırılıncaya kadar geçerli olur.

Bu madde hükümleri dahilinde, mobil telekomünikasyon, data veya Kurum’un belirleyeceği diğer hizmet veya altyapı işletmecileri, aynı alandaki diğer işletmecilerin müşterilerine ait ekipmanların kendi telekomünikasyon sistemleri üzerinden de çalışabilmesine izin verilmesine yönelik yapacakları makul, ekonomik açıdan oranlı ve teknik açıdan imkân dahilindeki roaming taleplerini karşılamakla yükümlüdürler.

Kurum; ilgili işletmecilerin, uygun olduğu ölçüde kendi standart hüküm ve şartları içine dahil edebilecekleri, standart ara bağlantı referans ücret tarifeleri yayınlar ve gerektiğinde bunları değiştirir. Kurum; bu maddenin uygulanma esaslarını ve standart referans tarifeleri, ara bağlantı ve roaming anlaşmalarının tabi olduğu ayrıntıları gösteren yönetmelikler çıkarır ve standart referans tarifeleri, şebeke ara bağlantıları ve roaming ile ilgili anlaşmaların telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesinde ve altyapının işletiminde serbest rekabeti engelleyici sonuçlara yol açmayacak tedbirleri alır, gerektiğinde 7.12.1994 tarihli ve 4054 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde Rekabet Kurumuna başvurabilir.”

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldik; maddeyle ilgili görüşmelere başlama olanağımız yok.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Kahraman, eğer siz çalışmanın devamından yanaysanız, Genel Kurulun kararını alırım.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – İsterseniz, gruplar adına bir konuşma olabilir.

BAŞKAN – Siz çalışmak isterseniz, ben çalışırım.

İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, takdir size ait; ama, çalışma süremizin bitimine 6 dakika var, gruplar adına bir konuşma olabilir.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Biz çalışabiliriz Sayın Başkan.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – 6 ncı madde bitsin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Arkadaşlarımızın isteği üzerine, çalışma süremizin maddenin bitimine kadar uzatılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Veysel Candan; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 309 sıra sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun değiştirilmesiyle ilgili kanun tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, bu kanun tasarısını özetlediğimiz zaman, Türk Telekomun özelleştirilmesi çıkmaktadır. Bu konuyla ilgili olarak hazırlanan bir komisyon raporundan Genel Kurula bazı bilgiler arz etmek istiyorum: Dünyada telekom yatırımlarının yüzde 80'ini ve dünya ticaretinin de yüzde 70'ini, 500 büyük şirket elinde tutmaktadır. Sayın Bakana burada hatırlatma yapmak istiyorum; bu raporun sonuçları, yapacağımız özelleştirme açısından fevkalade önem arz eder.

Yine, dünyada, telekom hizmet sektörü, 1990'da 370 milyar dolar, 1991'de yüzde 15 artarak 400 milyar dolar, 2000'de 2,4 trilyon doları bulmaktadır; dolayısıyla, bu sektörde dönen para miktarı çok yüksektir.

Yine, bu sektörde, sermayesi büyük 100 şirket telekom cihazı ve hizmet üretmektedir.

Değerli arkadaşlar, dünyada yapılan telekom özelleştirmelerine baktığımızda, mesela İngiltere'de üç aşamada özelleştirme yapılmıştır; devlet yüzde 50,2'sini kendinde bırakmıştır; 1981 yılında uygulama başlatılmıştır; 1984 yılında yüzde 25, 1991 yılında yüzde 24'lük bölümü British Telekoma geçmiştir. Şimdi, İngiltere'deki telekom özelleşmesinden sonra -şirket sayısı çok az- hisseleri, çok büyük şirketlerin eline geçmiştir; İngiltere'deki uygulama sonucu bunu getirmiştir.

Kanada'da 1992 yılında özelleştirme yapılmıştır. Sektörde, toplam gelirin yüzde 98'i 10 büyük şirkette toplanmaktadır -bu, çok önemlidir- yüzde 82'si de 3 büyük şirkette toplanmıştır.

Bu özelleştirmede -rapor aynen bunu yazıyor- kaçınılmaz sonuç tekelleşmedir. Mutlaka, burada, özelleştirmede, hükümetin, altın hisse çıkarmasını, yani, devletin stratejik konumda müdahalesini gerektirmektedir.

Japonya'da iki tür şirket oluşmuştur özelleştirmeden sonra; bir kendi şirketleri, bir de o şirketlerin altyapı şirketleri.

Genelde raporun çok önemli bir bölümünü ifade etmek istiyorum. Bu tür özelleştirmelerde, yani telekom türü özelleştirmelerde, IMF -bizi ilgilendiren taraf burası- ve Dünya Bankası gibi alacaklı kuruluşlar, azgelişmiş ülkelerde gündeme getirmişlerdir özelleştirmeyi; bu çok önemli. Bizim de Dünya Bankası ile IMF'yle münasebetlerimiz, bu konuyu gündeme getirmektedir.

Değerli arkadaşlar, bu üç ülkedeki özelleştirme sonuçlarında, işsizlik, daha pahalı hizmet ve tekelleşme ortaya çıkmıştır. Bu ifade etmeye çalıştığım, bir uzman heyet raporudur. Yine, bu ülkelerde tarife süratle değişmiştir -yani, bizde de, özelleştirmeden sonra, mutlaka, ücretler artacaktır- yerel aramalar, görüşmeler zamlanmıştır; rekabet, maalesef, gerçekleştirilememiştir.

Değerli arkadaşlar, özelleştirme başarılı olamayınca, bu üç medenî yahut da gelişmiş ülkede, birtakım düzenleyici kuruluşlar, yani tarifeleri düzenleyecek ve rekabet oluşturacak ekstra kurumlar oluşmaya başlamıştır. Demek oluyor ki, bizde de yavaş yavaş bu tekelleşme olacaktır.

Değerli arkadaşlar, bu rapora göre, Türk Telekomun bugünkü değeri 12-13 milyar Amerikan Dolarıdır. Şimdi, burada yapılacak özelleştirmenin cinslerine baktığımız zaman, telefon cihazları piyasasında özelleşme; telefon, kablolu TV şebeke yapımında özelleşme; kablolu TV hizmetlerinde özelleşme; uydu, yer istasyonu hizmetlerinde özelleşme; Türksat uydularında özelleşme; cep telefonlarında, GSM'lerde özelleşme; internet hizmetinde özelleşme... Demek oluyor ki, burada, Bakanlığa, Telekoma, ilgilere düşen ciddî görevler vardır, bunları ayrı ayrı iyi değerlendirmeye tabi tutmak lazım.

Şöyle bir soru akla gelebilir: Yani, derdiniz ne de bu kadar endişe ediyorsunuz?.. Endişemizde yerden göğe kadar haklıyız. GSM 900'lerin şu yapılan sözleşlerine kısa bir göz atalım: Şimdi, ilk anlaşmada, Turkcell ve Telsim gelir payının yüzde 32,9'unu alacaktır, PTT 67,1'ini alacaktır. Değerli arkadaşlar, lisans sözleşmesi yirmibeş yıldır. İnşallah, Sayın Bakan, rüşvet alan genel müdürü yakaladığı gibi, iyi iş yaptığı gibi, bu sözleşmeleri de araştırır, bunlarda da idare aleyhine maddeler oluşmaz.

Şimdi, lisans sözleşmesi karşılığında 500 milyon dolar alınmıştır, iki firmadan peşin 1 milyar dolar alınmıştır. Abone sayısı 400 000 olacaktı her firma için; halbuki, 1998'e geldiğimiz zaman abone sayısı 1 milyondur, şimdi 2 milyonu da aşmıştır, 400 000'e göre para alınmıştır, üzeri alınmamaktadır. KDV'lerde 50 milyon dolar bekletilmektedir, ne olacağı belli değildir.

Şimdi, bu metinde sona doğru geldiğimiz zaman, tam tersi işlemiştir; Turkcell ve Telsimin geliri yüzde 74'e çıkarılmış, Hazine yüzde 15, Telekom AŞ yüzde 11 almıştır. Sözleşmede anlaşılmaz bir değişim olmuş, altı üstüne getirilmiş, idarenin aleyhine dönmüştür.

Değerli arkadaşlar, güncel bir örnek vermek istiyorum: Mesela, cebinizdeki telefonlardan dolayı her ay sabit hizmet ücreti olarak 2,5 milyon lira para ödüyorsunuz, yılda 30 milyon. Sözleşmelerde böyle bir madde yoktur; ama, idare; yani, Turkcell alabilmektedir, Telsim alabilmektedir. Önümüzdeki günlerde, GSM 1800, iki tane ihaleye çıkma çalışmaları devam etmektedir; en azından, daha önce yapılan, fahiş, idare aleyhine hataların yapılmamasını temenni ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, bakın, burada idarenin ne kadar zararı vardır: Türk Telekomun 1996 yılı geliri 20 trilyon 816 milyar, Turkcell ve Telsimin ise sadece 10 trilyon 206 milyar; yani, koskocaman devletin bütün kurumları, iki tane frekanstan, yarısı kadar gelir elde etmektedir. Yine, 1996 yılında cep telefonu adedi 691 000'dir; bu rakam, döviz bazında, 300 milyon dolar gelir temin etmiştir. 1998'de cep telefonu abone sayısı 1,5 milyon civarındadır; onbeş aylık gelir karşılığı, yirmibeş yıl verilmiştir. İşte, fahiş hata buradadır; yani, şu anda, Turkcell ve Telsim, onbeş aylık gelirleriyle, yirmibeş yıllık bir gelir elde etmişlerdir. Sayın Bakan, eğer, böyle bir anlaşma yapacaksınız, şimdiden söyleyeyim, halka çıkar, sizi şikâyet etme durumunda kalırız.

Değerli arkadaşlar, şu anda Bakanlığın üzerinde çalışmakta olduğu GSM 1800 cep telefonlarıyla ilgili de, ifade ettiğim gibi, ciddî bir çalışma yapmak mecburiyetindeyiz.

Ben, şimdi, 6 ncı maddeyle ilgili birkaç söz söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, 6 ncı madde, aslında, sektöre girecek olan işletmeciler ile Türk Telekom arasında, Türk Telekomun altyapı tesislerini kullanması noktasında bir protokoldür; yani, Türk Telekomun altyapıda yaptığı hizmetleri bu sektörde hizmet verecek başka bir şirket kullanırsa, hangi şartlarda kullanacak, fiyatları ne olacak, itirazı ne olacak, bunu ihtiva etmektedir. Altyapı dediğimiz zaman, santral, transmisyon hatları, şebekeler ve ek santrallar akla gelmektedir. Bütün bunları nasıl kullanacağına, hangi sürelerde, hangi fiyatlarda kullanılacağına dair ek bir protokol hazırlanıyor, bu protokol dahilinde, Türk Telekom ile işletici firmalar arasında ara bağlantı yükümlülükleri ortaya konuyor. Bunun için -ben teferruata girmek istemiyorum- belli bir süre tanınıyor, üç ay, o olmazsa, dört ay süre tanıyor ve Rekabet Kuruluna da itiraz şansı var.

Değerli arkadaşlar, şimdi sözlerimi bitirirken bir konu üzerinde özellikle durmak istiyorum. Şüphesiz ki, devlet işletmecilikten çekilmelidir ve bu özelleştirme yapılmalıdır; ancak, yukarıda ifade ettiğim gibi, İngiltere, Arjantin örneği gibi birçok ülkede yapılan uygulamalarda, yanlışlıklar yapılmakta ve tekelleşmeye doğru gitmektedir. Bu açıdan -ümit ederiz ki- sayın bakan, eski yapılan sözleşmelerdeki hataları bir bir tadat eder, yazar, yapılması istenenler de bir tarafta yapılır; çünkü, sermayenin bu ülkede kanun çıkardığını görüyoruz. O açıdan -ümit ediyoruz ki- hükümet bu özelleştirmeyi yaparken, bütçesine koyduğu 3 milyar dolarlık bir imkânı da yakalamış olur. Hepinize saygılar sunuyor, iyi geceler diliyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 309 sıra sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun ile Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; yani, Türk Telekomun özelleştirilmesine ilişkin bir düzenlemenin 6 ncı maddesi hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

6 ncı maddede, 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun 10 uncu maddesi değiştirilmektedir. Bu maddede, Türk Telekomun altyapısının diğer işletmeler tarafından kullandırılma zorunluluğu getirilmektedir. Bu bir yere kadar doğrudur; ancak, çok muğlak ifadeler vardır; örneğin, makul kârla kullandırılması önerilmektedir.

Ayrıca, yine, bu kanun tasarısıyla, diğer operatörlere zorunlu roaming yapılması uygulaması getirilmektedir ve burada da "Telekomünikasyon Kurumu, kamu menfaatı açısından gerekli ve makul gördüğü tedbirleri alır" diye muğlak ifadeler vardır.

Roaming, bir işletmeciye ait hizmetlerin, teknik uyumluluk şartları saklı kalmak üzere, diğer bir işletmecinin müşterilerine ait ekipmanlar üzerinden çalışmasına veya bir diğer sisteme ara bağlantısına imkân sağlayan sistemlerarası dolaşımdır; yani, sizin, kendi cihazlarınızı diğer bir operatör üzerinde kullanabilme imkânıdır; öyle söyleyeyim.

Şimdi, eğer, böyle ifadeler muğlak olursa... Özellikle, bundan önceki 55 inci hükümet döneminde Türk Telekomu milyonlarca dolar zarara uğratan uygulamalar olmuştur. Nedir bu; daha önce taraflarla görüşülen; ancak, lisans hukukî altyapısında yaşanan sorunlardan dolayı imza aşamasına gelemeyen ara bağlantı sözleşmesinde... Bildiğiniz üzere, Doğru Yol Partisi, iktidar olduğu dönemlerde, Türk Telekom özelleştirilsin diye uğraşırken -Sayın Oğuz Tezmen de kanun tasarısının tümü üzerinde konuşurken ifade etti- ikide bir, özellikle Demokratik Sol Partili bazı milletvekili arkadaşlarımızın, hatta, şu andaki kabineye de bakan arkadaşlarımızın, sanki bunu, ülkeyi satıyorlarmış endişesiyle Anayasa Mahkemesine göndererek iptal ettirmeleri neticesinde bu anlaşmanın imzalanamamasını, bakınız 55 inci hükümet nasıl değerlendirmiş; bazılarına, özel gelirler temin etsin diye.

Bakınız, Türk Telekom şebekesinden çıkan ve GSM şebekesinde sonlanan aramalarda, Türk Telekomun, her dakika için GSM işletmecisine 4 sent US ödemesi öngörülmüşken, yeni anlaşmada, eğer imzalansaydı, 4 sent ödeyecekken, bu imzalanamadığı için değiştirilen anlaşmada 6 sent Türk Telekomda kalmak üzere, yaklaşık 20 sent US ödemesi öngörülmüştür. "Yaklaşık" dememizin sebebi, bunun Türk Lirası bazında olduğundan dolayıdır ve dolar karşısında değeri değişmektedir. Yani, burada şunu söylemek istiyorum: GSM şebekesinden çıkıp Türk Telekom şebekesinde sonlanan aramalar için Türk Telekomun yurtiçi aramalarda beher dakika için 14 sent alması öngörülmüşken, yeni anlaşmada, alan içi için 1,4 sent, alan dışı için 2,5 senttir.

Özetleyecek olursak, eğer, bu DSP'li sayın milletvekilleri, bu özelleştirmeye yönelik kanunları iptal ettirmemiş olsalardı ve anlaşma da yürürlüğe girmiş olsaydı... Türk Telekom, GSM şebekesiyle sonlanan bir araması için her dakika için 4 sent ödeyecekken, şimdi, 14 sent ödemektedir. Tersine, GSM'den çıkan bir aramanın bir Türk Telekom abonesine bağlanacağı zaman 14 sent alması gerekirken, şimdi, 1,4 sent veya 2,5 sent almaktadır. Yani, 10 kat fazla ödemekte, 10 kat az almaktadır. İşte, yağmanın nerede olduğu çok açıktır.

Artı, uluslararası aramalarda, yurt dışından GSM şebekesine gelen aramalar için bir ödeme öngörülmediği halde eski sözleşmeye göre, mevcut sözleşmede, Türk Telekomun bu aramalarla ilgili yurtdışı gelirlerinin yüzde 30'u işletmeciye ödenmektedir. Sadece bu kadar değil; altyapı kiralamalarında, yalnız, baz istasyon, enerji, kule, anten vesaire, belirlenmiş santral alanları, alelade bir bina kiralaması gibi rayiç bedele bırakılmıştır. Konunun rayiç bedelle ilgisi yoktur; çünkü, bunlar sıradan binalar değildir; çünkü, bu alanlarda, yükseltilmiş döşeme, kablo kanalları, klimatize ve tozsuz ortam, kesintisiz enerji, jeneratör güvenlik gibi özel şartlar, Türk Telekom tarafından, aynı standartta, Türkiye'nin her tarafında sağlanmaktadır ve bunun özel bir bedeli olması gerekir. İptal edilen anlaşmada, bir yıllık metrekare ücreti 2 000 Amerikan Dolarıyken, şimdi, rayiç bedel komik bir rakam olmuştur.

Santrallara ortalama 300 metrekare alan tahsis edildiğine göre, bu GSM şebekeleri için, şu anda, yalnızca Turkcellin 40 adet santralı olduğu göz önüne alındığında, farkın boyutları iyi görülecektir.

Abone başı ortalama GSM trafiğinin 130 dakika/ay -yani, bir GSM abonesi ayda 130 dakika konuşuyor- ve şu an için toplam GSM abone sayısının 7,5 milyon olduğu -ki son bir yıldır her ay 350 000 abone ilave edilmekte; ondan önceki sekiz ay ortalaması her ay 200 000 abone ilavesidir- göz önüne alındığında, dakika başı yapılan bu 10 kat daha az para alma, 10 kat daha fazla para ödemenin ne anlama geldiği açıktır; Türk Telekom aleyhine milyonlarca dolar fark oluşturduğu açıkça görülmektedir.

Şimdi, bakıyorsunuz, Türk Telekomun, böylece, milyonlarca dolar soydurulduğunu görüyorsunuz. Ne fırsat bilinmiş; işte, hazır iptal edilen... Şu anda çok şükür doğruyu gördüler. Dünyada her şeyin arzı artmış, pek çok ülke -Sayın Tezmen'in konuşmasında belirttiği gibi- özelleştirmeye geçmiş; ama, ideolojik yaklaşımla, o gün için çıkarılmak istenilen kanunlar iptal edilmiş; bugün, daha da liberal bir kanun çıkarılıyor; bunlar doğrudur; fakat, bu kanun tasarısında görüyoruz ki, makul kâr, kamu yararı gibi... Acaba, bu kamu yararından kastedilen, bazı özel şebekelerin yararı mıdır? Yani, uygulamaya bakarsanız, milyonlarca dolarlık bu zarara bakarsanız, ben onu anlıyorum. Onun için, 55 inci hükümet döneminde, ciddî bir şekilde suiistimal vardır; bu, özellikle interconnection olaylarında, çok ciddî şekilde, bu milletin parası, birilerinin cebine doldurulmuştur.

Bakınız, ek vergi yasası çıkarılıyor gece yarılarına kadar. Efendim, mevduat faizleri düşürüldüğü halde, tarım kredi faizleri düşürülmüyor, esnaf kredi faizleri düşürülmüyor; ama, bakıyorsunuz, birilerinin cebine, milyonlarca dolar, bu zorlama uygulamalarla dolduruluyor. İşte, buna, biz, Doğru Yol Partisi olarak karşıyız.

Yine, bakıyorsunuz, IMF'ye verilen sözlerle, çiftçi, son derece sıkıntıya girecek. Sayın Mesut Yılmaz diyor ki: "Tarım reformu geldiğinde sokağa çıkamayacaksınız." Doğru, sokağa çıkmaya yüzünüz yok; çünkü, milletin parasını birilerinin cebine doldurursanız, eh, o zaman da, kalkıp, millet "niye biz bu sıkıntıyı çekiyoruz" diye sorar size. Millete bu kadar sıkıntı çektirmeye hakkınız yok. O zaman, çiftçiye "biraz daha sabredin" demeye hakkınız yok, esnafa "biraz daha sabredin" demeye hakkınız yok. Gelin, bu, birilerinin cebini doldurma anlayışından, artık, vazgeçin. Gelin, milletin yararına olacak şekilde bu kanunları çıkaralım. Muğlak ifadelerle, belli grupların cebine, hak etmedikleri paraları doldurmayalım.

BAŞKAN – Sayın Yılmazyıldız, 1 dakika süre veriyorum; lütfen, toparlayınız.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bakınız, yine, 2005 yılına kadar olan süreyi, bu Türk Telekomu özelleştirmeyi, Türkiye'deki tekeli kaldırma hakkını, siz 2003 yılına çekerseniz, eh, Türk Telekomun da -bu 6 ncı maddede onu söylüyorsunuz- yaptığı altyapı yatırımını mecburen kullandıracaksınız diyorsunuz, o zaman, milyarlarca dolar yatırım yapmaya gerek yok ki. 300-500 milyon dolarlık, sadece işletmeye yönelik yapacağınız yatırımlarla, piyasaya gider parayı toplarsınız; ama, bu milletin cebinden her yıl milyarlarca dolar harcayarak yatırım yapılan Türk Telekomu da ucuz fiyata satmak zorunda kalırsınız.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına, Sayın Turhan İmamoğlu; buyurun.

M. TURHAN İMAMOĞLU (Kocaeli) – Hepinize saygılar sunuyorum.

Tasarının 6 ncı maddesi şebekeler arasındaki ara bağlantılarla ilgili hükümleri düzenlemektedir. Bu düzenlemeler kapsamlı ve ince elenip sık dokunarak bu maddeye derç edilmiştir. Bu kadar ayrıntılı not edilmesinin sebebi de kapsamlı bir kanun hazırlanmasına yöneliktir.

Hepinize saygılar sunuyor, iyi geceler diliyorum. (Alkışlar)

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Sayın Başkan, açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu Telekom faturaları konusunda kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

Nisan ayına kadar mevcut duruma hep beraber katlanacağız. Bu, daha evvel yapılan sözleşmelerden kaynaklanmaktadır. Nisan ayında süre bitmektedir ve Telekoma gelen rakamlar Telekomdan çıktığı şekilde, Turkcell ve Telsimle bir anlaşma yapma hazırlığı içerisindeyiz. Yani, nisan ayından sonra yeni bir anlaşma, yeni bir düzen getirilecektir.

Bilgilerinize arz ediyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

Buyurun Sayın Türker.

MASUM TÜRKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anılan madde aslında yüretmeye ciddi yetki veren bir maddedir. Bir yönetmelik yapılacağı belirtilmiştir. Bu yönetmelikle, burada ele alınmayan birçok konunun, sanıyorum ki, ileride ele alınması söz konusu olacaktır. Bu nedenle, kanun koyucu olarak biz bunun bilincinde ve sorumluluğunda olursak, ileride, ister öğretide ister çeşitli tartışmalarda, bu madde için, belki zaman zaman, gündemdışı konuşmalarla, ciddi bir şekilde kamu yararının ortadan kaldırılmasını giderecek önlemler alabiliriz.

Bu arada, bu tasarıyla ilgili tartışmalarda, zaman zaman, Demokratik Sol Partinin ve özellikle şu anda bakan olan bazı arkadaşların bu işi engellediği şeklinde suçlamalar yapılmaktadır. Demokratik Sol Parti, bu konudaki engellemelerde, kim ne derse desin, altyapısı tam olmamış, oluşmamış hiçbir olayın içinde yer almaz.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Ülke 20 milyar dolar kaybetti.

MASUM TÜRKER (Devamla) – Zaten, biraz evvel, Sayın Bakan, biraz da bizim yüreğimize su serper şekilde, alkışladığımız, bazı arkadaşların alkışladığı "nisan ayında gözden geçireceğim" dediği sözleşmeden hepimizin içi yanık; nasıl oldu da 400 bin civarındaki bir bedelle yapılabilen bir anlaşmanın; sonra, bir taraf tutulurken diğer taraf yürürken neler yapıldığını ve şu anda neden bir dengesizlik olduğunu; bunun da, kamu yararını, yani özelleştirme gelirini dolayısıyla eksilten bir olay olduğunu biliyoruz.

Biz, gönül ister ki, burada bu tartışmaları bu şekilde yapacağımıza, bu maddelerde özellikle yönetmelik isteyen geleceğe yönelik yapılabilecek işlemlerde bir birliktelik sağlamaktır; çünkü, unutmamamız gereken bir olay var. Eğer, Türkiye'de -bu konudaki imtiyazların verildiği Osmanlı dönemini bile incelersek- iletişimin, yalnız bir ticarî faaliyet değil, daima ülkenin güvenliği, insanların birbirleriyle ilişkileri açısından kamu kontrolünün ve denetiminin sağlıklı bir hukuka dayandırılarak ve bir şeffaflık sağlanarak gerçekleştirilmesi gereğinden uzaklaşmamalıyız. Bir şeyi geç yaparız, ama sağlam yaparız.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Bu sağlamlık 20 milyar dolara mal oldu.

MASUM TÜRKER (Devamla) – Burada yaptığımız kanun metinleri bile doğru değilse, eksikse, son güne kadar düzeltmek hepimizin görevidir. Birimizin diğerinden üstün tarafı olmaz. Unutmayalım, üstün olan tek şey bu ülkenin halkıdır, bu millettir.

Saygılarımı sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Türker.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, bu sağlamlık çok pahalıya 20 milyar dolara mal oldu.

BAŞKAN – Efendim, burası milletin kürsüsü; herkes görüşünü ifade eder; bunda alınganlık göstermeye gerek yok. Siz, çıkıp, bir başbakanın, başbakanlık yapan birisinin sokakta gezemeyeceğini ifade ettiniz; kimse müdahale etmedi. Lütfen...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Ben söylemiyorum, kendisi söylüyor.

BAŞKAN – Bırakın canım... Böyle şey olmaz.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Basında kendi ifadesi var.

BAŞKAN – Lütfen efendim...

Maddeyle ilgili 2 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı çerçeve maddesiyle değiştirilen 406 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında geçen "tasdikli sureti" ibaresinden sonra "ücretler ve malî hükümler hariç" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Maliki Ejder Arvas

Bayburt Malatya Van

Ali Güner Mahmut Göksu Fahrettin Kukaracı

Iğdır Adıyaman Erzurum

Hüseyin Arı Özkan Öksüz İlyas Arslan

Konya Konya Yozgat

Mustafa Geçer Ali Gören Latif Öztek

Hatay Adana Elazığ

Tevhit Karakaya

Erzincan

BAŞKAN – İkinci ve son önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olup okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı çerçeve maddesiyle değiştirilen 406 sayılı kanunun 10 uncu maddesinin altıncı fıkrasında geçen "gerektiğinde" ibaresinden önce "Kurum ve ilgili işletmeciler bu maddeye ilişkin hususlarda" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu Yaşar Canbay Maliki Ejder Arvas

Bayburt Malatya Van

Ali Güner Mahmut Göksu Fahrettin Kukaracı

Iğdır Adıyaman Erzurum

Hüseyin Arı Özkan Öksüz İlyas Arslan

Konya Konya Yozgat

Mustafa Geçer Ali Gören Latif Öztek

Hatay Adana Elazığ

Tevhit Karakaya

Erzincan

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum; fazla zamanınızı alacak değilim.

Zannedilmesin ki, bundan önceki önergeler de bu önergemiz de yarın gelecek önergelerimiz de birer naylon önergedir ya da işi uzatmaya dönük önergelerdir. Kesinlikle böyle bir amacımız yoktur. Hepsi dikkatlice incelenmiş ve önerilmiş önergelerdir. Bunun altını çizerek ifade ettikten sonra, iki önergemle ilgili kısa bir açıklama yapayım.

Önergelerimizden birinde, üçüncü fıkrada geçen "tasdikli sureti" ibaresinden sonra "ücretler ve malî hükümler hariç" ibaresinin eklenmesini istemişiz. Burada, üçüncü fıkrada ara bağlantıya yönelik işletmeciler arasında yapılan sözleşmelere ait hükümlerin, her türlü şartlarını ihtiva eden sözleşmelerin kuruma verilmesini öngörüyor. Ancak, sonunda "kurum, tarafların ticarî sırlarını korumak için gerekli önlemleri alır" diye bir ifade var. Şimdi, bu ifade, bize göre yeterli değildir; ticarî sırların korunması açısından yeterli değildir. Onun için, kuruma verilecek sözleşmelerde ticarî ve malî hükümlerin hariç tutulmasını öneriyoruz; hem kurumu şaibeden kurtarmış oluruz hem de işletmecileri rahatlatmış oluruz. Bundaki amacımız bu.

Diğer önergede ise, kurum ve ilgili işletmecilerin, gerektiğinde, eğer, piyasada rekabet şartlarını bozucu bir durum olursa, kurumun yanında piyasada faaliyet gösteren işletmecilerin de Rekabet Kurumuna başvurma hakkının tanınması içindir. Kurumun tek başına müracaatını tanıyorsunuz; ama, bunun yanında, hiç olmazsa, rekabetin bozulmasında en büyük zararı görecek olan işletmecilere de asgarî olarak bu hakkı tanıyalım istiyoruz.

Önergelerimiz bu maksatla verilmiştir; kabul göreceğini umuyor, hepinize saygılar sunuyorum.(FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Pamukçu.

Komisyonun ve hükümetin katılmadığı, gerekçesini Sayın Pamukçu'dan dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge, kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

309 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı çerçeve maddesiyle ilgili değiştirilen 406 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında geçen "tasdikli suretli" ibaresinden sonra "ücretler ve malî hükümler hariç" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

Suat Pamukçu

(Bayburt)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon, katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın hükümet?

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet katılmıyor.

Sayın Pamukçu gerekçeyi okutalım mı?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Evet.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum :

"Gerekçe : Ticarî sırların korunması açısından adı geçen değişikliğin yapılması zorunludur."

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 6 ncı madde kabul edilmiştir.

Böylece, çalışmalarımız tamamlanmıştır.

Alınan karar uyarınca, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 26 Ocak 2000 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 00.26

 

 

VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, belediyelerde çalışan işçilerin alacağına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/772) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmak üzere aşağıdaki sorularımı arz ediyorum. 21.10.1999

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular:

Türkiye Belediyeler ve Genel Hizmetler İşçileri Sendikası Genel Merkezinden milletvekillerine gönderilen 30.9.1999 günlü yazı ile “Belediyelerde çalışan ve sendikalarına üye olan 112 294 işçinin aylardır ve hatta yıllara varan sürelerdir ücret ve sosyal hakları ödenmemektedir”, denilmekte ve bu alacak miktarının 29 trilyon liraya ulaştığı belirtilmektedir.

Belediyelerde çalışanların alacakları ile ilgili olarak:

1. Tüm belediyelerde işçi alacaklarının boyutu nedir?

2. İşçi alacaklarının ödenmemesi, Türkiye’nin iç ve dış itibarını nasıl etkilemektedir?

3. İşçi alacaklarının ödenmemesini insan hakkı ihlali sayıyor musunuz? Bu ihlalin önlenmesi için ne gibi tedbirler alınacaktır?

4. Ödenmeyen işçi alacaklarının toplumsal barışı tehdit edecek boyuta gelmesi ve işçilerin en tabiî haklarını kullanamayacak duruma düşmeleri dikkate alınarak hangi acil tedbirler alınacaktır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 24.1.1999

Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü

Sayı: B.05.0.MAH.0.65.00.002/80087

Konu: Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) TBMM Başkanlığının 1.11.1999 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/772-2270/6022-2426 sayılı yazısı.

b) 17.11.1999 tarihli ve 80826 sayılı yazımız.

İlgi (a) yazı ekinde alınan; Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın “Belediyelerde çalışan işçilerin alacağına” ilişkin yazılı soru önergesine ilgi (b) yazımızla verilen cevapta, belediyelerde çalışan personelin alacakları hakkında daha sonra bilgi verileceği ifade edilmişti.

Bu çerçevede, Türkiye genelinde il bazında belediye personelinin alacaklarına ilişkin bilgileri içeren liste ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

(1) 23.11.99 tarihli 23 üncü birleşim tutanak dergisinde yer alan 7/772’ye ek cevap.

421’den425’e kadar filme alınacak.

2. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş’in, T.H.K.’nun 1. Dünya Hava Oyunlarının düzenlenmesiyle ilgili olarak bir tanıtım şirketiyle yaptığı sözleşmeye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/800) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Saygılarımla. 22.10.1999

Dr. Azmi Ateş

İstanbul

Sorular:

29.7.1999 tarihinde bakanlığınıza sorduğum soru önergesine verdiğiniz 11.8.99 tarih ve 186077 sayılı cevapta bakanlığınıza bağlı mülkiye müfettişlerinin soru önergemdeki hususlarla ilgili olarak THK hakkında inceleme başlattığını ve bu inceleme sonucunda önergeye cevap verileceğini ifade etmiştiniz.

Bu meyanda daha önce bakanlığınıza yöneltilmiş olduğum sorularımı tekrar ediyorum.

1. – Türk Hava Kurumu ile PH Program hizmetleri üretim ve ticaret Limited Şirketi arasında 1995 yılında 1. Dünya Hava Oyunları’nın düzenlenmesiyle ilgili olarak reklam sponsorluk temini, tanıtım ve pazarlama gibi konularda sözleşme yapıldığı doğru mudur?

2. Doğru ise, sözleşmeye Kurum adına kimler imza koymuştur? Sözleşmenin mahiyeti nedir?

3. Bu anlaşma karşılığında THK şirkete harcama olarak dolar bazında ne kadar ödeme yapmıştır?

4. Sözkonusu tanıtım şirketi hangi kıstaslara göre değerlendirilerek sözleşme yapılmaya değer bulunmuştur? Bu sözleşme ne zaman sona ermiştir? Ayrıca tanıtım şirketi adına anlaşmayı kim imzalamıştır?

5. Şirketten sözleşme koşullarının yerine getirilmesi için teminat mektubu alınmış mıdır?

6. Sözleşme kapsamı THK tarafından konuyla ilgili hukukçulara inceletilmiş midir?

7. Sözleşme nasıl ve hangi şartlarda imzalanmıştır? Sözleşme imzalanırken Noter hazır bulunmuş mudur? Sözleşmeye imza koyan tarafların yetki belgeleri var mıdır?

8. THK ve PHProgram hizmetleri Ltd. Şti. arasında 5.12.1995 tarihinde imzalanan sözleşmede 27.3.1996 ve 6.12.1996 tarihlerinde iki defa değişiklik yapıldığı doğru mudur?

a) Doğru ise hangi maddeleri nasıl ve niçin değiştirilmiştir?

b) Bu yapılan değişikliklerden sonra THK, şirkete dolar bazında ne kadar ödeme yapmıştır, hangi tarihlerde yapmıştır?

c) Yapılan bu ödemeleri PH şirketi THK’na geri ödemiş midir? Ne kadarını ne zaman ve nasıl ödemiştir?

9. THK’nun yaptığı bu ödemeye karşılık, PH Limited Şti. ne kadar reklam temin etmiştir? Ayrıca da sponsor bulmuş mudur? Bulmuş ise, kimleri bulmuştur?

10. Sayın Atilla Taçoy ve kurum yöneticilerden 1990 itibarıyla yıllara göre yurtdışına (özellikle İngiltere ve İsviçre’ye) yaptıkları seyahatlerin;

(1) 7.12.99 tarihli 29 uncu birleşim tutanak dergisinde yer alan 7/800’e ek cevap.

Eki hacimli olduğundan bastırılmamıştır. Kanunlar-Kararlar Md. dosyasındadır.

a) Kuruma maliyeti nedir?

b) Bu seyahatleri kimlerle yapmışlardır?

c) Bu seyahatler hangi ülkelere hangi amaçla yapılmıştır?

11. Mülkiye müfettişlerince bu mevzu ile ilgili inceleme başlatıldığını ifade etmiştiniz; inceleme hangi safhadadır? Bununla ilgili herhangi bir hukukî işlem yapılmış mıdır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 21.1.2000

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı: B.05.1.EGM.0.12.01.01-019873

Konu: Yazılı soru önergeleri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) TBMM Başkanlığının 29.6.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-)/78-431/1692 sayılı yazınız.

b) TBMM Başkanlığının 5.11.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/800-2336/6139 sayılı yazınız.

c) 2.12.1999 gün ve B.05.1.EGM.0.12.01.01/271260 sayılı yazımız.

İstanbul Milletvekili Azmi Ateş tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen Türk Hava Kurumu hakkındaki soru önergelerine ilgi (c) sayılı yazımız ile cevap verilmişti.

İlgili (c) de kayıtlı yazımızda geçen;

1. Bakanlığıma bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü Dernekler Özel Denetleme Grubunca 3.2.1998-1.4.1998 tarihleri arasında (1.1.1995-31.12.1997 tarihlerini kapsayan) yapılan denetim raporu ve ekleri,

2. Bakanlığıma bağlı Teftiş Kurulu Başkanlığınca hazırlanan 5.8.1999 gün ve 39/26, 147/33 sayılı rapor ve ekleri,

3. Maliye Bakanlığının Maliye Başmüfettişi Mehmet Korkusuz tarafından hazırlanan 28.10.1999 tarih ve 16 sayılı inceleme raporu ve ekleri ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

3. – Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, depremzedeler için gönderilen dış kaynaklı yardım miktarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın cevabı (7/971)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğinin yapılmasını arz ederim.

Mehmet Zeki Okudan

Antalya

Depremzedeler için karşılıksız bağış olarak hangi ülkelerden ne kadar yardım geldi ve bu paralar nerelerde harcandı?

Sosyal Yardımlaşma fonundan depremzedelere ne kadar harcama yapıldı?

T.C.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 21.1.2000

Kurulu Başkanlığı

Sayı: B.09.0.APK.0.22.00.00.17/55

Konu: Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) TBMM Genel Sekreterliğinin 9.12.1999 tarih ve KAN.KAR.MD:01.0.GNS.0.10.00. 02/7/971-2948/7444 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kanunlar Kararlar Genel Müdürlüğünün 15.12.1999 gün ve B.02.0.KKG.0. 12/106-118-6266 sayılı yazısı.

İlgi (a) yazı gereğince, ilgi (b) yazı ekinde alınan Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, depremzedeler için hangi ülkelerden ne kadar yardım geldiği ve nerelere ne kadar harcama yapıldığı konusunda; Sayın Başbakanımıza yönelttiği, Sayın Başbakanımızın da Bakanlığımız koordinatörlüğünde cevap verilmesini talep ettikleri TBMM 7/971 esas sayılı yazılı soru önergesi incelenmiş olup, konuya dair cevabî bilgiler bir dosya halinde ekte sunulmuştur.

Bilgi ve gereğini arz ederim.

Koray Aydın

Bayındırlık ve İskân Bakanı

Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın TBMM 7/971 Esas Sayılı Yazılı Soru Önergesine Dair Cevabî Bilgiler

17 Ağustos-12 Kasım 1999 Depremlerinden Zarar Görenlere Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan Yapılan Yardımlar

(Milyar TL.)

Yardımlardan Yararlanan

Yardımların Muhtevası: Kişi Sayısı: Gönderilen yardım miktarı

1. Deprem bölgesinden göçedenlerin

ivedi gereksinimleri için 312 010 6 070 100. TL.

2. Barınma Yardımı 317 379 31 737 900. TL.

3. Onarım Yardımı + 55 422 33 253 200. TL.

Toplam: 684 811 kişi 71 061 200. TL.

Ayrıca, Marmara ve Düzce deprem felaketleri sonrasında, yabancı ülkelerden ülkemize gönderilen aynî ve nakdî dış yardımlarla ilgili olarak Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezince tespit ve değerlendirmesi yapılan bağışlara ait tüm ayrıntıları gösteren doküman ekte yer almaktadır.

Diğer taraftan; gerek Hükümetimiz gerekse Bakanlığımız olarak depremzede vatandaşlarımız için yapılan çalışmalara dair, bugüne kadar çıkartılan ve Resmî Gazetede yayımlanan bazı Kanun Hükmünde Kararnameler ile Bakanlığımızın genelgelerinden birer örnek ilişikte sunulmaktadır.

431’den 519’a kadar filme alınacak.

4. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, evlenme ile Türk vatandaşlığını yeniden kazanan Merve Safa Kavakçı’nın özlük haklarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Yıldırım Akbulut’un cevabı (7/986)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Meclis Başkanı Sayın Yıldırım Akbulut tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 2.11.1999

Zeki Ünal

Karaman

Merve Safa Kavakçı’nın 3.9.1999 tarihli özlük haklarının iadesiyle ilgili dilekçesine 21.9.1999 tarih ve A.01/11810 sayı ile verdiğiniz cevabî yazıda aynen “Türk vatandaşlığını kaybettirilmiş olmanız sebebiyle milletvekili özlük haklarından yararlandırılmanız sözkonusu olamamaktadır” şeklinde bir beyanda bulundunuz.

Ancak daha sonra İstanbul Milletvekili Merve Safa Kavakçı 403 sayılı Türk vatandaşlığı kanununun 5 inci maddesinin amir hükmüne göre, Sıvas/Yıldızeli kütüğüne kayıtlı Bekir Lütfi Yıldırım’la evlenerek Türk vatandaşı olmuştur.

Eyüp evlendirme şefliğinden 28.10.1999’da evlenme cüzdanı, Sıvas/Yıldızeli Nüfus Müdürlüğünden de 3.11.1999 tarihinde nüfus cüzdanı almıştır.

Sorum Şudur:

Daha önce Türk vatandaşı olmadığı gerekçesiyle, özlük haklarını iade etmediğiniz İstanbul Milletvekili Merve Safa Kavakçı (Yıldırım); şu anda Türk vatandaşı olduğuna göre, özlük haklarını ne zaman iade edeceksiniz?

T.C.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 21.1.2000

Genel Sekreterliği

Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı

KAN.KAR.MD.

Sayı: A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/986-2974/7479

Sayın Zeki Ünal Karaman Milletvekili

İlgi: 2.12.1999 tarihli yazılı soru önergeniz.

Evlenme ile Türk vatandaşlığını yeniden kazanan Merve Safa Kavakçı’nın özlük haklarına ilişkin ilgi önergenizde yer alan sorular aşağıda cevaplandırılmıştır.

Bilgilerinize rica ederim.

Saygılarımla.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

Cevap) Merve Safa Kavakçı (Yıldırım) 16 Mayıs 1999 tarihli Bakanlar Kurulu Kararına göre Türk vatandaşlığını kaybetmiştir. Bakanlar Kurulu bu kararını 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 25 inci maddesinin (a) bendine dayandırmıştır. Adı geçen bu kararın iptali için dava açmıştır. Dava derdesttir.

Bakanlar kurulunun bu kararı yürürlükte olduğu sürece adı geçen kişinin özlük haklarından yararlandırılması mümkün görülmemektedir.

5. – Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz’un, Mavi Akım Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1000)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Salih Kapusuz

Kayseri

Sorular:

1. Mavi Akım Projesinin Karadeniz’deki jeolojik fizibilitesi yapılmış mıdır? Yani, Karadeniz deniz suyunun derinliği, içerdiği hidrojen sülfit ve asitlenme, sismolojik yapı bu hattın döşenmesine uygun mudur?

2. Dünyanın en aktif hidrojen sülfidini ihtiva eden ve dolayısıyla asitliliği en çok olan Karadenize döşenmesi düşünülen boru hattı ileride gazın kendisinden çok daha mı pahalıya mal olacak? Bu konuda düşünülen uzun vadeli tedbirler nelerdir?

3. Mavi Akım Projesinin Rusya kanadındaki jeolojik tehlike ve riskler nelerdir? Bu konuda biyojenik, jeoteknik ve jeofiziksel çalışmalar yapılmış mıdır?

4. Rusya , bu projeyle Türkiye enerji pazarında ve dolayısıyla ekonomik ve politik alanda dolaylı veya dolaysız olarak etkili olabilecek mi? Bu proje Rusya tarafından politik bir silâh olarak manikule edilebilecek mi?

5. Karadeniz kıyısı ve buradaki doğal yapı bu projeden zarar görecek mi? Yoksa bu proje de Koç Üniversitesine tahsis edilen İstanbul Sarıyer’deki orman arazisi ve Ford’a tahsis edilen İzmit’deki SEKA arazisi gibi doğanın tahrip edilmesine mi yol açacak?

6. Türkiye’nin 2010 yılına kadar ne kadar doğalgaz enerjisine ihtiyacı vardır? Doğalgaz kullanımında gerekli altyapı çalışmaları mevcut mudur?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 21.1.2000

Kurulu Başkanlığı

Sayı: B.15.0.APK.0.23.300-134/01243

Konu: Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığının 13.12.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3123 sayılı yazısı.

Kayseri Milletvekili Sayın Salih Kapusuz’un tarafıma tevcih ettiği 7/1000-3018 esas nolu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereğince cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Kayseri Milletvekili Sayın Salih Kapusuz’un Yazılı Soru önergesi ve cevabı (7/1000-3012)

Soru 1:

Mavi Akım Projesinin Karadeniz’deki jeolojik fizibilitesi yapılmış mıdır? Yani, Karadeniz deniz suyunun derinliği, içerdiği hidrojen sülfit ve asitlenme, sismolojik yapı bu hattın döşenmesine uygun mudur?

Cevap 1:

Mavi Akım projesi kapsamında alınacak olan 16 milyar m3/yıl doğal gazın, Rusya Federasyonundan Karadeniz geçişli bir boru hattı ile Samsun’a, Samsun üzerinden de Ankara’ya ulaştırılması planlanmaktadır. Projenin; Rusya Federasyonu topraklarından (İzobylnoye) başlayıp Beregovaya’ya kadar kara boru hattı ile Beregovaya’dan denize girip Samsun’a kadar olan deniz boru hattından oluşan toplam 770 Km’lik kısmının yapım ve işletim sorumluluğu Rusya Federasyonu’na (Gazprom’a) aittir. Konuyla ilgili olarak GAZPROM ve ENİ arasında eşit hisse bazında oluşturulan “Blue Stream Pipeline Company BV” ile SAIPEM SpA, BOUYQUES OFFSHORE SA, MITSU CO LTD., SUMITOMO CO. ve ITOCHU firmalarından oluşan Japon Konsorsiyumu arasında, Mavi Akım Projesinin deniz geçişi bölümünün dizayn, mühendislik, malzeme temini ve inşaat işlerini kapsayan Anlaşma 23.11.1999 tarihinde, Moskova’da imzalanmıştır. İmza töreninde BOTAŞ Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Genel Müdür Yardımcıları da bulunmuştur.

İnşaatı yapacak sözkonusu uluslararası firmaların bu tür deniz geçişli hatlarda deneyimli olduğu bilinmektedir.

Ayrıca ne yatırımcılar nede finansörler böylesine büyük bir projeyi riskli olması durumunda gerçekleştirmeyi göze almayacaklardır. Kaldı ki Mavi Akım Projesi kapsamında alınacak doğalgazın ülkemize ulaştırılması tamamen Rusya Federasyonunun sorumluluğundadır.

Öteyandan Karadeniz’in altından geçecek olan boru hattının 2000 mt. derinlikte bulunan dış etkilerden nasıl korunabileceğine diğer bir ifade ile katotik korunmasına ilişkin olarak Ortadoğu Teknik Üniversitesinde bir Master tezi çalışması yaptırılmıştır. Bu tezin sonuçlarına göre söz konusu boru hattının şu anda bulunan mevcut teknikler ile yapılacak bir katotik koruma ile projenin ekonomik ömrü boyunca zarar görmeden korunabileceği kanıtlanmıştır.

Rus tarafının konu ile ilgili yaptığı çalışmalar ise kısaca şöyledir:

GAZPROM şirketi Karadeniz geçişi ile ilgili olarak boru hattının oturacağı deniz tabanının topografik haritalarının çıkarılması ve deniz geçişiyle ilgili kapsamlı bir araştırma yapılması amacıyla 1997 yılında mühendislik çalışmalarına başlamıştır. Adı geçen çalışmalar GAZPROM’un Mühendislik Enstitüsü olan GIPROSPETGAZ ile Hollanda şirketi HEEREMA’nın ortak olarak oluşturdukları PETERGAZ firması tarafından yapılmıştır. RAOGAZPROM tarafından hazırlanan ve “Mavi Akım” Projesinin Rus tarafı ile ilgili bölümünü kapsayan “Fizibilite Çalışması”nda belirtildiği gibi; PETERGAZ firması yaptığı detaylı deniz “survey”i sonrası, hazırladığı raporu GAZPROM’a sunmuş ve GAZPROM deniz geçişinin inşaatı ile ilgili olarak SAIPEM (İtalya), ALLSEAS (İsveç/Hollanda), COFLEXIP (Fransa) ve MC DERMOT/HEEREMA (Amerika/Hollanda) firmalarını ihaleye davet etmiştir. Adı geçen firmalar mevcut teknolojinin deniz geçişi inşaatını yapmaya yeterli olduğunu bildirerek tekliflerini sunmuşlardır. Yapılan değerlendirme sonucu en uygun teklif veren SAIPEM ve ALLSEAS firmalarından deniz geçişi inşaatına yönelik teknik ve ticarî ve tekliflerini geliştirmeleri istenmiş ve daha sonra SAIPEM firmasının deniz geçişi inşaatını yapması kararlaştırılmıştır. SAIPEM firması, deniz geçişi ile ilgili olarak sahibi bulundukları iki adet 7000 ton kapasiteli vinci, bilgisayar kontrollü dinamik denge sistemi ve 3000 metre derinliğe kadar boru hattı döşeyecek donanıma sahip olan SAIPEM 7 000 adlı “laybarge”ın Karadeniz geçişi için gerekli olan modifikasyonlarını yapmaya başlamışlardır.

Bakanlığıma bağlı BOTAŞ Genel Müdürlüğü tarafından oluşturulan teknik heyet 10-14 Mayıs 1998 tarihlerinde Norveç ve Hollanda’da “‘lay-barge”ı ve yapılan modifikasyon çalışmalarını yerinde izleyerek teknik bir rapor hazırlamışlardır.

Deniz geçişi aşağıdaki sistemlerden oluşacaktır.

• Deniz tabanındaki Boru Hattı Sistemi (2X24” boru hattı)

• Korozyona karşı koruma sistemi (boruların korozyona karşı direncini artıracak ve fabrikada borulara uygulanacak özel kaplama ve katodik koruma sistemi)

• SCADA Sistemi (doğalgaz akışı, sıcaklık basınç ve sızıntı kontrolü)

• Emergency Shut-down (Acil Durum Kapatma) Sistemi,

• Monitoring (İzleme) Sistemi

• Boru Hattı Onarım Sistemi (robotlar ve özel ekipmanlarla oluşabilecek hasarların onarımı)

SAIPEM firmasının, Karadeniz geçişi ile ilgili çalışmalara 2000 yılı içinde başlaması ve 376 km uzunluğundaki deniz geçişini 4-7 ay içinde tamamlaması öngörülmektedir.

Soru 2:

Dünyanın en aktif hidrojen sülfidini ihtiva eden ve dolayısıyla asitliliği en çok olan Karadeniz’e döşenmesi düşünülen boru hattı ileride gazın kendisinden çok daha mı pahalıya mal olacak? Bu konuda düşünülen uzun vadeli tedbirler nelerdir?

Cevap 2:

Projenin; Rusya Federasyonu topraklarından (İzobylnoye) başlayıp Beregovaya’ya kadar kara boru hattı ile Beregovaya’dan denize girip Samsun’a kadar olan deniz boru hattından oluşan toplam 770 km’lik kısmının yapım ve işletim sorumluluğu Rusya Federasyonuna (Gazprom’a) aittir. Gazın teslim noktası Samsun’dur. Sözkonusu boru hattından alınacak gazın özellikleri, basıncı ve fiyat doğalgaz alım anlaşmasında belirlenmiştir.

Projenin maliyeti ne kadar olursa olsun, bu boru hattından alınacak gazın fiyatı anlaşma süresince belirlidir.

Soru 3:

Mavi Akım Projesinin Rusya kanadındaki jeolojik tehlike ve riskler nelerdir? Bu konuda biyojenik, jeoteknik ve jeofiziksel çalışmalar yapılmış mıdır?

Cevap 3:

Rusya topraklarındaki kara boru hattının inşasına ilişkin mobilizasyon çalışmaları başlamış olup, bu husus BOTAŞ Genel Müdürlüğünden bir heyetin Rusya Federasyonuna yaptığı bir ziyaret sırasında da tespit edilmiştir. Kara kısmında inşa edilecek boru hattının ülkemizde de bulunan ve inşa edilmekte olan boru hatlarından farklı herhangi bir jeolojik tehlike ve riskleri olmayacağı düşünülmektedir. Ayrıca Rusya’nın kendi topraklarında inşa ettiği boru hatlarından kendisi sorumludur. Boru hattı inşası ve işletmesinde çok fazla bir tecrübeye sahip Gazprom’un boru hattının geçeceği güzergâhta sözkonusu etüt ve çalışmaları yapmadan boru hattını döşemeyeceği düşünülmektedir.

Rusya Federasyonu yetkilileri ile 23.10.1999 tarihinde yapılan toplantıda Rusya tarafında yapılması gereken yatırımın tutarı 600 milyon ABD Doları olduğu, şu ana kadar toplam 120 milyon ABD Doları tutarında harcama yapıldığı belirtilmiştir. Bu projeye Samsun’a kadarki kısım için ise Rusya tarafından karada yapılan 120 milyon dolarlık harcama dahil 860 milyon ABD Doları harcama yapıldığı bildirilmiştir.

Yapılan harcamanın dağılımı:

Mavi Akım Boru Hattının Rusya Federasyonu topraklarında karadaki bölüm için:

– 9 adet geçici şantiye

– 7 adet arazi kampı

– 10 adet boru stok sahasının hazırlanması

– Boru Hattı inşaatı için 9 adet taşeronla yapılan anlaşmalar

– Otomatik kaynak için CRC (ABD firması) ile yapılan anlaşma

– Ekipmanların mobilizasyonunun tamamlanması

– Toplam 370 km.lik hattın projelendirilmesinin tamamlanması

– 307 km.lik kısmın kamulaştırılmasının tamamlanması

– Boruların siparişinin yapılması (İtalyan ILVA şirketine)

Mavi Akım Boru Hattının deniz geçişi bölümü için:

– Gemide modifikasyon için 70 milyon ABD Doları

– Boru siparişi için 400 milyon ABD Doları

– Deniz tabanında jeolojik, jeofizik ve batemetrik ölçümlerin tamamlanması

– Deniz dibi haritasının çıkarılması

– Projelendirme çalışmalarının tamamlanması

– Türkiye ve Rusya sahillerinde karaya çıkış noktaları için inşaat önlemlerinin alınması

– Rusya’da Karadeniz kıyısında kurulacak Beregovaya Kompresör İstasyonunun projelendirme çalışmalarının tamamlanması ve malzeme siparişinin verilmesi.

Soru 4:

Rusya , bu projeyle Türkiye enerji pazarında ve dolayısıyla ekonomik ve politik alanda dolaylı veya dolaysız olarak etkili olabilecek mi? Bu proje Rusya tarafından politik bir silâh olarak manipule edilebilecek mi?

Cevap 4:

Rusya’nın Türkiye enerji pazarındaki payı mevcut yürürlükte olan gaz anlaşmaları uyarınca 2005 yılında %59, 2010 yılında %52, 2015 ve 2020 yılında %43 olacaktır. Dolayısıyla orta ve uzun vadede Rusya’nın Türk gaz pazarındaki payı giderek düşmektedir. Öte yandan Rusya’nın içinde bulunduğu ekonomik krizden kısa vadede çıkabilmesi öngörülememektedir. Rusya’da seçim kampanyaları da dahil bir çok yatırım Gazprom’un gelirleriyle finanse edilmektedir. Rusya Başbakanı Putinin hükümetinin aldığı yeni kararla Gazprom’un önümüzdeki yıllardaki kârları diğer üretim sektörleri olan ağır makine, savunma sanayi ve diğer endüstriyel sektörlerin, global olarak tüm dünya ile rekabet edebilecek seviyelere getirilebilmesi için gerekli yatırımlarında kullanılacaktır. Rusya’nın en büyük gelir kaynağını Avrupa’ya ve Türkiye’ye gaz ihracı teşkil etmektedir.

Bununla birlikte Rusya tarafı Samsun’da teslim edeceği Mavi Akım’dan gelecek gaz için 2.5 milyar dolar yatırım yapacaktır. Rusya bu projeye çok önem vermekte ve bunu kendisi için bir prestij projesi olarak görmektedir. Proje finansmanı yöntemiyle finanse edilecek bu projeyi İtalyan, Alman ve Japon Eximbank’ları finanse edeceklerdir. Tamamiyle projenin gelirine bağlı olan bir finansman metodu olan proje finansmanı hiçbir zaman projenin nakit akışını kesintiye uğratacak bir riske tahammülü olmayacak bir metottur. Dolayısıyla bu kadar yüklü bir yatırım gerektiren bir projeyi kesintiye uğratmak, Rusya ekonomisi için çok daha kötü etkisi olacağı aşikârdır.

Mavi Akım için yapılan Ek Vergi Protokolünün yürürlüğe girme şartlarından olan Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının yürürlüğe girmesi ile birlikte şu anda Rusya pazarında 9 milyar dolarlık bir iş hacmine ulaşmış Türk Müteahhitleri Avrupalı ve Amerikalı rakipleri arasında rekabet avantajı kazanacaklar ve iş hacimleri daha da büyüyecektir.

Sonuç olarak bu proje ile iddiaların tam aksine Rus ekonomisi Türkiye’ye daha bağımlı hale gelmektedir.

Soru 5:

Karadeniz kıyısı ve buradaki doğal yapı bu projeden zarar görecek mi? Yoksa bu proje de, Koç Üniversitesine tahsis edilen İstanbul Sarıyer’deki orman arazisi ve Ford’a tahsis edilen İzmit’deki SEKA arazisi gibi doğanın tahrip edilmesine mi yol açacak?

Cevap 5:

Ülkemizde boru hatları toprağa gömülü olarak yapılmaktadır. Boru hatlarının yapımında doğanın zarar görmesi sözkonusu değildir.

Boru hatlarının çapına göre, boru hattının sağında ve solunda 10 ile 22 metre arasında bir mesafe bırakılmakta, bu alan kullanılmamaktadır. Bu alanın kullanılmaması, boru hattının ve dolayısıyla çevrenin olası tehlikelerden korunmasını amaçlamaktadır. Bu amaçla, 24 çaptan yüksek olan boru hatları için Çevre Bakanlığı ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) olumlu raporu alma zorunluluğu bulunmakta ve Çevre Bakanlığı, çevreye zarar verecek hiçbir yatırıma onay vermemektedir. Bu Proje için ÇED Raporu alınmıştır.

Soru 6:

Türkiye’nin 2010 yılına kadar ne kadar doğalgaz enerjisine ihtiyacı vardır? Doğalgaz kullanımında gerekli altyapı çalışmaları mevcut mudur?

Cevap 6:

Türkiye’de 1999 yılında 12 milyar m3 gaz tüketileceği öngörülmektedir. Bu rakam 2000 yılında yaklaşık 15 milyar m3’e ulaşacaktır.

Doğalgazı ülke genelinde yaygınlaştırmak için Bakanlığıma bağlı BOTAŞ Genel Müdürlüğü gerekli yatırımları yapmaktadır.

6. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk’un, Türk Eğitim Vakfına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1008)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

8.12.1999

Aşağıdaki yazılı sorularımın sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi Meclis İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereğince arz ederim.

Mehmet Batuk

Kocaeli

1. Türk Eğitim Vakfı isimli vakıf, kimler tarafından, ne zaman ve ne maksatla kurulmuştur?

2. Vakfın hesapları muntazam olarak denetlenmekte midir?

3. Bu vakıf 1996/1997/1998 yılında hangi hizmetlere ne ölçüde harcama yapmıştır?

4. Adı geçen vakfın özellikle bazı büyük şehirlerin önemli camilerinin cenaze namazı kılınacak avlusunun duvarlarına dayalı duran metal çelenklerinin anlamı nedir? Sözkonusu vakıf için bir gelir kaynağı mıdır? Öyle ise sadece bu vakfa Diyanet tarafından gösterilen ayrıcalığın anlamı nedir? Aynı ayrıcalıktan istifade eden başka vakıflar da var mıdır? İstifade etmek isteyen vakıf sözkonusu mudur? Müsaade yoksa bu Anayasanın 10 uncu maddesinde öngörülen eşitlik prensibine aykırı değil midir?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 20.1.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı: B.08.0.APK.0.03.05.00.03/142

Konu: Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) TBMM Başkanlığının 13.12.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1008-3034/7636 sayılı yazısı.

b) Başbakanlığın 16.12.1999 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-122/6305 sayılı yazısı.

Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Batuk’un Türk Eğitim Vakfına ilişkin Sayın Başbakanımıza yönelttiği ve kendileri adına tarafımdan cevaplandırılması istenen yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Türk Eğitim Vakfı; İstanbul 20 nci Asliye Hukuk Hakimliğinin 4.5.1967 gün, 967/940 esas, 967/981 sayılı kararı ile tescil edilmiştir.

Anılan vakfın kuruluşunu, kurucularını ve kuruluş amacını gösterir vakıf senedinin bir örneği ekte sunulmuştur (Ek-1)

2. Türk Medeni Kanunu hükümlerine tâbi vakıfların, Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzük’ün 20 nci maddesi gereğince, en az iki yılda bir defa teftişleri yapılmaktadır. Her teftişte, vakfın işlem ve hesapları incelenerek, vakıf senedindeki hükümlerin yerine getirilip getirilmediği, vakıf mallarının amaca uygun şekilde idare edilip edilmediği ve vakfın gelirlerinin amaca uygun olarak sarf olunup olunmadığı araştırılmaktadır.

Türk Eğitim Vakfının da mutat teftişi kanunî süresi içinde yapılmaktadır.

3. Türk Medeni Kanunu hükümlerine tâbi vakıflar, vakıf senetlerinde belirtilen amaçlarını gerçekleştirmek üzere faaliyette bulunurlar ve gelirlerini bu amaçların gerçekleşmesi yönünde sarf ederler.

Türk Eğitim Vakfının hangi hizmetlere, ne ölçüde harcama yaptığını belirten 1996, 1997 ve 1998 yıllarına ait bilanço ile gelir-gider cetvellerinin birer örneği ekte sunulmuştur. (Ek-2)

4. Vakıflar, vakıf senetlerinde belirtilen amaçlar doğrultusunda faaliyette bulunurlar. Vakfın kuruluş senedinde, yardım toplama hususu yer almış ise, o vakfın gerekli kurumlardan izin almak suretiyle yardım toplamasında yasal bir sakınca bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, çeşitli kişi veya kuruluşların cenazelere çiçek gönderme yerine, Türk Eğitim Vakfına bağışta bulunarak, karşılığında vakfa ait yapay çelenklerle isimlerinin sergilenmesinde bir sakınca olmadığına dair Ankara Emniyet Müdürlüğünün 21.3.1997 tarihli ve 5124 sayılı yazısının bir örneği ekte sunulmuştur. (Ek-3)

Cenaze için cami avlusuna getirilen çiçek veya metal çelenklerle Diyanet İşleri Başkanlığının bir ilgisi bulunmamaktadır. Bu husus cenaze sahiplerinin rızası ve arzusu ile ilgili bir konudur.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

EK: 1

Türk Eğitim Vakfı Resmi Senedi

Başlangıç:

Beyoğlu 7. Noterliğinin 5499 sayısına kayıtlı 2.5.1967 günlü resen tesis senedi ile “Türk Eğitim Tesisi” adı ile kurulan ve İstanbul 20. Asliye Hukuk Hakimliğinin 4 Mayıs 1967 günlü 967/940 esas, 967/891 karar sayılı hükmü ile tesciline karar verilen, 903 Sayılı Kanunun 3 üncü maddesi gereğince 24 Temmuz 1967 gününden itibaren Kanunen Türk Eğitim Vakfı adını alan ve Vakıflar Genel Müdürlüğünce merkezi sicile kaydı yapılarak 6 Kasım 1970 günü Resmî Gazetede ilan olunan kuruluşumuzun Vakıf Senedi, görülen lüzum ve ihtiyaca binaen ve yetkili kurullarında incelenerek aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Vakfın Amacı:

Madde 1. – Kabiliyetli ve fakat maddî imkânlardan mahrum çocukların ve gençlerin, Türk Millî Eğitiminin genel amaç ve temel ilkeleri uyarınca, eğitim ve öğrenimlerini sağlamak için nakdî ve aynî karşılıklı ve karşılıksız yardımlar yapmak; barınma, beslenme ve diğer ihtiyaçlarına yardımcı olmak; yurtlar, öğrenci merkezleri ve benzeri kuruluşlar açmak ve işletmek veya açılmasına ve işletilmesine yardım etmek; Türk çocuklarının görgü ve bilgilerini artıracak her türlü teşvik tedbirlerini almak; öğrenim müesseselerine yardımcı olmak; eğitim ve öğretim alanlarında araştırmalar yapmak, yaptırmak, sanayi- üniversite- eğitim işbirliğini teşvik edip desteklemek; üniversite ve yüksek okullar veya Türk Millî Eğitim mercileri ve diğer kurumlar ile işbirliği halinde veya müstakilen her derecede öğretim kurumları kurmak ve işletmek; bu amaçları da ihtiva etmek şartıyla yapılmış ve yapılacak her türlü bağış, vasiyet vesair ölüme bağlı tasarrufları, Yönetim Kurulunca kabul edilmiş diğer şart ve mükellefiyetleri, yerine getirmek üzere, Türk Eğitim Vakfı adıyla bir vakıf kurulmuştur.

Vakfın Amacına Ulaşmak İçin Yapabileceği Tasarruflar:

Madde 2. – Amacına ulaşmak için Vakıf, kanunî sınırlamalar müstesna, miktar ve değeri sınırlanmamış olarak taşınır ve taşınmaz mallara veya her ikisinden müteşekkil her çeşit mal ve mülke ve malvarlığına bağış vasiyet, sair ölüme bağlı tasarruflar yoluyla veya satın alma, kiralama suretiyle sahip olmaya ve kullanmaya, sahip olduklarını satmaya, devir ve ferağ etmeye, gelirlerini veya kârlarını tahsil ve sarfa;

Vakfın malvarlığına dahil bir veya birden fazla gayrimenkulü veya gelirlerini bir veya birçok defa yatırımda kullanmaya;

Vakfın amacına aykırı olmamak ve o amaca kısmen veya tamamen tahsis olunmak kaydiyle, vaki bağış veya vasiyet veya çeşitli ölüme bağlı tasarruflar yoluyla temellük ettiği taşınır ve taşınmaz malları, paraları vesair değerleri idare ve tasarrufa, harcamaya;

Şirketlerin hisse senetlerini, intifa senetlerini, obligasyonlarını veya diğer hisse temsil eden veya mevcut veya vücut bulacak bir hak veya alacak ifade eden evrakını ve bilcümle hisse senetlerini ve bütün bunlara ait kuponları almaya, satmaya gelirlerini tahsil ve sarfa;

Vakfın amacına benzer faaliyette bulunan vakıflarla işbirliği yapmaya, kurulmuş ve kurulacak vakıfların yönetimini üstlenmeye, Vakıfları devralmaya ve Türk Eğitim Vakfına katılma kararlarını kabule, yabancı vakıflardan yardım almaya, bu yardımı temin için onlarla anlaşmalar akdetmeye;

Amacına harcayacağı gelirleri artırmak için para mevcutlarıyla veya Vakfın malvarlığına dahil kıymetlerle bir şirkete katılmaya, katılma paylarına isabet eden temettü veya kâr hissesini sarfa;

Taşınır-taşınmaz gayrimenkullerin intifa, sükna gibi mülkiyetin gayri aynî haklarını kabule, bu hakları kullanmaya;

Mevcut veya vücut bulacak gelirleri ile kuracağı akdî münasebetler için taşınır ve taşınmaz malların rehni dahil her türlü teminatı almaya, muteber banka kefaletlerini kabule;

Vakıf gayelerini gerçekleştirmek amacı ile gereğinde ödünç almaya, taşınır ve taşınmaz malları rehin göstermeye vesair teminat iraesine;

Velhasıl, Vakfın amaçlarından birinin veya tamamının gerçekleştirilmesi için faydalı ve lüzumlu görülen bilcümle teşebbüs, tasarruf, temellük ve sözleşmeleri işlemleri icraya, işletmeler veya bağışçılar için huzurevleri kurmaya veya bu maksatla işbirliği yapmaya, Medenî Kanunun 46 ncı maddesinde belirtildiği üzere, izinli ve yetkilidir. Ancak, Vakıf bu yetkilerini ve gelirlerini 903 sayılı Kanunla yasaklanan maksatlarda kullanamaz.

Vakfın Varlığı:

Madde 3. – Vakfın ilk kuruluş varlığı, Vakfa ödenmiş 210 000. TL.sıdır. Vakıf bu ilk kuruluş varlığına ek olarak her türlü mal ve hakları, bir malvarlığının tamamını veya bir kısmını bağış, vasiyet veya başka suretlerle temellük eder ve bağış, vasiyet veya ölüme bağlı tasarrufları kabul ve iktisap edebilir. İntifa, süknâ veya mülkiyetin gayri aynî haklara sahip olabilir veya bu hakları herhangi bir hukukî yolla edinebilir.

Vakfın Organları:

Madde 4. – Vakfın organları: Mütevelliler Heyeti. Yönetim Kurulu ve Genel Kuruldur.

Mütevelliler Heyeti:

Madde 5-A) Görevi:

Mütevelliler Heyeti işbu vakfiyede belli edilen şekilde kurulan ve Vakfın idaresi ile yükümlü ve sorumlu Yönetim Kurulunu seçip denetleyen, ibra eden, karar, seçim ve denetleme organıdır.

Madde 5-B)Kuruluşu:

Mütevelli Heyeti:

B/1) İşbu Vakıf Senedine göre seçilmiş yirmialtı üye,

B/2) Vakfa bağışı sebebiyle Mütevelliler Heyetine üye olarak seçilenler ve

B/3) Vakfa yapılmış veya yapılması beklenen olağanüstü hizmetleri nedeniyle Mütevelliler Heyetince, seçilenler

(Tüzel kişinin temsilcisine de bu sıfat verilebilir.)

den meydana gelir.

C) Seçimi:

C/1) Mevcut ve daha önce seçilmiş 26 üyeden hayatta olanlar ile halefleri olan ve isimleri 1 sayılı ekte belli edilen 23 üyeyle;

Daha önce hayatlarını kaybeden veya devam edemeyen üyelerin yerine Mütevelliler Heyetince seçilmiş olduğu halde devam etmeyen üyeler yerine bu kerre seçilmiş ve isimleri 1 sayılı listede yer alan üyeler Mütevelliler Heyeti üyesidirler.

C/2) Vakfa 5 000 Cumhuriyet altını tutarında taşınır ve/veya taşınmaz mal, hak ve parayı bağışlayan ve bu bağışı Yönetim Kurulunca kabul edilen kişinin arzusu halinde kendisi: bağış yapan Tüzel Kişi ise seçtiği veya seçeceği temsilcileri yukarıdaki (C/1) fıkrasında belirlenen üyelere ilaveten Mütevelli Heyeti üyesi seçilebilirler.

Halen seçilmiş ve hayatta olan üyeler ile seçilenlerin halefleri (2) sayılı listededirler.

C/3) Mütevelliler Heyeti, Vakfa olağanüstü hizmet etmiş veya edebileceği anlaşılan kişilerden 15 kişiye kadar olanını veya Tüzel Kişi ise göstereceği temsilcisini, karar tarihindeki sayısının salt çoğunluğuyla ve beş yıl için Mütevelliler Heyeti üyeliğine seçebilir.

Böylece seçilecek üyelerden çekilme, hastalık, ölüm ve devamsızlık halleriyle azalma olursa, Mütevelliler Heyeti boşalan üyeliğe seçim yapmakta muhtardır.

Daha önce seçilmiş ve müddeti bitmemiş üyelerin isimleri ekli (3) sayılı listededir.

D) Halef Tayini ve Mütevelliler Heyetinin Yenilenmesi:

D/1) Halef Tayini:

Yukarıdaki (C) fıkrasının 1 inci ve 2 nci bentleri gereğince Mütevelliler Heyeti üyesi olanlar, seçildikleri veya üye oldukları tarihte vefatları, iş göremez hale gelmeleri veya hastalıkları veya çekilmeleri halinde kendi yerlerine üyeliği yapacak en az iki aday ismini kapalı bir zarf içinde Vakıf Genel Müdürüne verirler. Bu zarflar, verenlerce her zaman değiştirilebilir.

Mütevelliler Heyeti bu iki adaydan birisini salt çoğunluğuyla seçer. Salt çoğunluk teessüs etmez ise üye Mütevelli Heyetince seçilir.

Mütevelliler Heyeti üyesi halef tayin etmemiş ise veya tayin ettiği halef vefat etmiş veya üç toplantıya üstüste mazeret göstermeden gelmemiş ise Mütevelliler Heyeti bu üye yerine yeni bir üyeyi seçebilir. Bu hüküm yukarıdaki (C/1) ve (C/2) fıkraları gereğince seçilmiş bütün üyeler için geçerlidir.

Birden fazla üyeye halef olunamaz.

D/2) Mütevelliler Heyetinin Devamlılığı:

Yukarıdaki (B) fıkrasının 1 inci ve 2 nci bentleri gereğince Mütevelliler Heyeti üyesi olanlar, değişme hükmü saklı kalmak şartı ile, Vakfın devamlı Mütevelliler Heyetini teşkil etmiş olurlar.

D/3) Mütevelliler Heyetinin Değişmesi:

Yukarıdaki (C) fıkrasının 1 inci ve 2 nci bendleri gereğince Mütevelliler Heyetini teşkil etmiş olan üyelerin toplam sayısının beşte biri, her yedi yılda bir aralarında ad çekme yoluyla görevden ayrılırlar. Ayrılan üyelerin yerine Mütevelliler Heyeti (D/1) bendine göre verilmiş olan adaylar arasında Mütevelliler Heyetine üye seçer.

Mütevelliler Heyetinin ad çekme yolu ayrılan üyeyi yeniden seçmesi de caizdir. Seçim, değişme dışı kalan üyeler tarafından yapılır.

Yapılan ilk toplantıda, bir üyenin seçilebilmesi için mürettep üye sayısının salt çoğunluğunun oyunu alması lazımdır. İlk toplantıda bu çoğunluk temin edilememişse, 2 nci toplantı en geç bir ay içinde ve mürettep üye sayısının yarıdan bir fazlası ile yapılır ve toplantıda mevcudun çoğunluğuyla karar alınır.

Aksi halde dışarıdan seçilir.

E) Mütevelliler Heyetinin Başkanı, Toplantılar Karar Nisabı:

E/1) Mütevelliler Heyetinin Başkanı ve Başkan Vekili, Mütevelli Heyeti tarafından 3 yıl için seçilir. Mütevelliler Heyetinin Başkanı aynı zamanda Yönetim Kurulunun da Başkanıdır.

Mütevelliler Heyeti Vakfa, hayatı boyunca geçerli olmak üzere Şeref Başkanı seçebilir.

Şeref Başkanı Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu toplantılarına ve Vakfın kamuya açık diğer faaliyetlerine isterse katılabilir.

E/2) Bu sebeple toplantıların günü, gündemi, toplantıya katılmış olsun veya olmasın, toplantılarda alınan kararlar Şeref Başkanına toplantıdan yedi gün önce veya toplantıyı takiben bildirilir. Şeref Başkanı; katıldığı Mütevelli Heyet veya Yönetim Kurulu toplantılarında, arzu ettiği takdirde başkanlık yapar ve oy verir dilerse Vakıf genel kurulunu toplantıya çağırabilir.

E/3) Mütevelliler Heyeti her yıl 4 defa ve o yılın Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarında toplanır.

E/4) Mütevelliler Heyeti üyelerinden üçte birinin yazılı isteği üzerine en geç bir ay içinde olağanüstü toplantıya çağırılır. Başkan, Mütevelliler Heyetini her zaman toplantıya davet edebilir.

E/5) Gerek normal ve gerek olağanüstü toplantıların yeri, günü ve saati üyelere taahhütlü mektupla en az bir hafta önce duyurulur.

E/6) Mütevelliler Heyeti, Yönetim Kurul sayısının üç katının bir fazlası ile toplanır. (D/3) fıkrasında yazılı olduğu üzere görevden ayrılan üyeler nisaba dahil edilmezler. Heyet, toplantıya katılanların yarısından bir fazlasının oyu ile karara varır. Eşitlik halinde Başkan’ın oyu iki oy olarak sayılır.

F) Denetçi Seçimi:

Mütevelliler Heyeti, kendi arasında veya dışardan en çok üç kişiyi üç yıl için denetçi olarak seçer. Denetçiler en az üç ayda bir Vakfın gelir ve giderlerini, kayıtlarını inceleyerek sonucunu ve tavsiyelerini bir raporla Mütevelliler Heyetine sunarlar. Dışarıdan görevlendirilecek denetçilere ücret verilebilir.

Yönetim Kurulu

Madde 6–A) Seçimi:

Mütevelliler Heyeti Vakfiye değişikliğinin tescilini takip eden 15 gün içinde eski Yönetim Kurulu Başkanının yazılı davetiyle ve onun başkanlığında toplanarak yeniden görev alacak 7 kişiden ibaret Yönetim Kurulunun 6 üyesini seçer.

Bu Heyetin görev süresi 3 yıldır. Bu Heyete seçilen üyelerin görev süresi bittikten sonra yeniden seçilmeleri caizdir. Bu hey’ete seçildiği gibi müteakip Heyetlere de Mütevelliler Heyetince 2 üyenin hariçten seçilmesi caizdir. Yönetim Kurulu kendi arasından bir başkan vekili ile bir muhasip üye seçer ve gerekli gördüğü görev bölümünü yapar.

B)Görevi:

Yönetim Kurulu, bu vakıf senedine, Vakıflarla ilgili mevzuata ve Mütevelli Heyeti kararlarına uyarak vakfı idare ve temsil ile görevlidir.

C) Vakfın Gelirlerinin Tahsisi ve Yıllık Bütçe:

Türk Medeni Kanunu Hükümlerine göre kurulan Vakıflar Hakkındaki Tüzük’ün 37 nci maddesinde sınırlanan yönetim, idare masrafları ile Vakıf gelirini artıracak yatırımlara ayrılacak miktarlar dışında kalan Vakıf gelirlerinin tümü Vakfın amaçlarına tahsis veya sarf edilir. Yönetim Kurulu, her takvim yılı için Mütevelliler Heyetinin tasvibi ile kesinleşecek bir bütçe hazırlar ve bu bütçede gelirlerin Vakfın gayelerine tahsis esaslarını ve nispetlerini, vakfiye esaslarına ve Vakıf Tüzüğüne, ayrıca vakfa yapılan bağışların ve ölüme bağlı tasarrufların şartlarına göre tespit eder.

Genel Kurul:

Madde 7-A) Kuruluşu:

Vakfın ilk kuruluşuna katılıp hayatta olan ekli listede isimleri yazılı kişiler Genel Kurul üyesidirler. Bu vakıf senedinin 5 inci maddesinin (B/2) fıkrası gereği seçilenler de Genel Kurul üyesi sayılırlar.

B) Genel Kurul Toplantıları:

Genel Kurul, Mütevelliler Heyeti Başkanının daveti üzerine Başkanın tespit ettiği konular hakkında danışmak üzere toplantıya çağırılabilir. Toplantıda nisab aranmaksızın, gelenlerle gündemin görüşülmesi yapılır.

Genel Kurulu idare etmek üzere bir Başkan ve lüzumlu kadar kâtip seçilir.

Vakıf Tüzüğü:

Madde 8. – Vakıf, Mütevelliler Heyetince bu vakfiye ve mevzuat esaslarına göre hazırlanacak ve mürettep üye sayısının salt çoğunluğuyla kabul edilecek bir tüzüğe göre idare ve temsil edilir.

Tüzüğün müzekeresinde her madde ayrı ayrı oylanır ve her maddenin kabulü için evvela mürettep üye sayısının salt çoğunluğu aranır. Bu sağlanamamış ise ikinci toplantıda mevcudun çoğunluğu ile kabul edilir. Tüzük, ihtiyaca göre değiştirilebilir. Bu değişiklik için de aynı usule uyulur.

Madde 9. – Vakfın herhangi bir sebep ve suretle amacını gerçekleştiremez hale geldiğine dair Mütevelliler Heyeti kararının sicile tescili için denetleme makamının bu kararı kabulü şarttır. Vakfın o tarihteki mevcut varlığı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğüne intikal eder. Bu Genel Müdürlük, mevcut değil ise, kamu kesiminde aynı görevi yapan ve Millî Eğitim Bakanlığınca gösterilen Kurum veya Kuruluşa devredilir.

Madde 10. – Vakıfça idare edilmek üzere burs tahsis eden gerçek veya tüzel kişilerin adları bu burslara verilebilir. Bağış yapanlar ve burs tahsis edenler özel bir takım şartlar ve mükellefiyetler koyacak olurlarsa Vakıf, kabul ettiği bağışın şart ve mükellefiyetlerini de yerine getirir.

Vakıftan burs alan öğrencilerin ileride Vakfın amacına ve çalışmalarına yardım etmelerini sağlayacak nitelikteki tedbir ve usuller, Yönetim Kurulunca tespit edilebilir.

Madde 11. – Vakıf, 903 sayılı Kanuna göre Vakıflar Genel Müdürlüğünün denetimine tâbidir.

Madde 12. – Vakfın merkezi İstanbul’dadır. Gerektiğinde Türkiye dahilinde şube ve bürolar açabilir, delegelikler verebilir.

Sayfa 541’den-553’e kadar filme alınacak

7.—İstanbul Milletvekili Mustafa Baş’ın, TKİ’de çalışan işçilerin zorunlu emekliye sevk edileceği yönündeki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı (7/1019)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 8.12.1999

Mustafa Baş

İstanbul

Türkiye Taş Kömürü Kurumu Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan işçiler için emekli maaşı almaya hak kazananların zorunlu emekli edileceği ile ilgili kurumda şaibeler vardır.

1. Bu söylentiler doğru mudur?

2. Doğru ise hangi kademede hangi kararlar alınmıştır?

3. Eğer böyle bir karar alınmış ve böyle bir uygulama yapılacaksa gerekçeleri nelerdir?

4. Böyle bir uygulama hükümetinizin bir tasarrufu mudur?

5. Yeni çıkan SSK Yasası ile emeklilik yaşı 58-60’a çıkartılırken gününü dolduranların resen emekliye sevk edilmesi tezat değil midir?

6. Hükümetin övünerek çıkarttığı bu kanunun uygulanabilmesi konusunda endişeleri mi vardır?

T. C.

Devlet Bakanlığı 24.1.2000

Sayı :B.02.0.007/146

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :a) TBMM Başkanlığının 16.12.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1019-3111/7765 sayılı yazısı.

b) Başbakanlığın 27.12.1999 tarih ve B.02.0.KKG.0.12/106-124-4/6449 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Baş tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen, Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını istediği 7/1019-3111 esas no’lu yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Prof. Dr. Şükrü S. Gürel

Devlet Bakanı

Soru Önergesine Verilen Cevaplar

1. Kurumumuzda SSK’dan yaşlılık aylığı almaya hak kazanan işçilerin yasal hakları ödenmek suretiyle İş Kanununun 13 üncü maddesi uyarınca hizmet akitlerinin fesh edilmesi uygulamasına, Yönetim Kurulumuzun 1.12.1999 tarih ve 379 sayılı Kararı ile 14.1.2000 tarihinden itibaren başlanacaktır.

2. Yönetim Kurulumuzun bu kararı yer üstü işyerlerimizde çalışan, gerek yaş, gerekse hizmet yılını dolduran ve SSK’dan yaşlılık aylığına hak kazanan bayan ile erkek işçilerimize uygulanacaktır.

3. Kurumumuzca, 1992 yılında başlatılan Konsantrasyon projesi çerçevesinde bir dizi önlemler uygulamaya konulmuş, yeraltı ve yerüstü hizmetleri birleştirilmiş, ekonomik olmayan üretim ocakları rödevans sistemi ile 3 üncü şahıslara devredilmiş, kurum bünyesindeki üretimle ilgili işletme müdürlükleri sayısı 11’den 6’ya düşürülmüş ve böylece kurumumuz, yeraltında ve yerüstünde önemli ölçüde daraltılmıştır. Bu önlemlerin yanında, 1995-1996 yılları hariç olmak üzere 1991-1999 yılları arasında uygulanan resen emeklilik dahil (Kasım 1999 itibariyle) yeraltından 18 628 işçi, yerüstünden 9 009 işçi olmak üzere toplam 27 637 işçi kurumumuzdan ayrılmıştır. (Bu sayılar içerisine resen emekliliğin haricindeki ayrılmalarda dahil edilmiştir.) Bunun neticesinde 31.12.1999 tarihi itibariyle, kurumumuzun yeraltı işyerlerinde 11 361 işçi, yerüstü işyerlerinde 5 294 işçi olmak üzere toplam 16 655 işçi istihdam edilmektedir. Tüm bu çalışmalara rağmen Kurumumuzun içinde bulunduğu darboğazın aşılmasında bir kısım olumlu sonuçlar elde edilmişse de, tam anlamıyla beklenilen hedeflere varılamamıştır. Dolayısıyla kurumumuzun bozulan malî ve ekonomik dengelerinin düzeltilmesi ve verimliliğin artırılması, hedeflenen maliyetin düşürülmesi, kurum zararının en aza indirilmesi, yer üstü işyerlerimiz için hazırlanan norm kadroya uygun bir sayıya ulaşılması ve sağlıklı bir yapıya kavuşturulmasının temini amacıyla resen emeklilik uygulamasına yeniden başlanılmıştır.

4. Uygulama, kurumumuzun üretime doğrudan etkili olmayan yerüstü yardımcı birimlerindeki maliyet artışlarının en aza indirilmesi tasarrufudur.

5. 3 üncü maddede belirtilen gerekçeler nedeniyle mevcut Yasaya göre emekliye hak kazananların yasal hakları ödenmek suretiyle hizmet akitlerinin feshi işlemi yapıldığından, SSKYasasına tezat teşkil edecek bir durum bulunmamaktadır.

Kaldıki 4447 sayılı Kanunun 17 nci maddesi ile 506 sayılı Kanunun eklenen geçici Madde 81’de;

“... sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanır.”

Denilmek suretiyle kazanılmış hakların korunması gayesi güdülmüş ve bu aşamada Kurumumuzun uyguladığı emeklilik işleminde yasayla çelişen bir durum olmamaktadır.

1990-1999 YILLARI ARASINDA KURUMUMUZDAN AYRILANLARI

GÖSTERİR TABLO

Yıllar Ocak İçi Ocak Dışı Toplam

1990 1 978 620 2 598

1991 2 982 1 477 4 459

1992 1 034 315 1 349

1993 2 582 2 331 4 913

1994 5 104 905 6 009

1995 751 829 1 580

1996 827 567 1 394

1997 1 355 1 098 2 453

1998 1 075 382 1 457

1999 940 485 1 425

18 628 9 009 27 637

8.—Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Aktaş Elektrik Dağıtım firmasının borçlarına ve özelleştirme ihale şartnamelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1030)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 13.12.1999

Veysel Candan

Konya

Bilindiği üzere Bakanlığınıza bağlı TEAŞ tarafından bir süre önce AKTAŞElektrik Dağıtım Şirketine çeşitli nedenlerden dolayı el konulmuştur. TEAŞile AKTAŞ arasında Danıştayda devam eden bir dava söz konusudur. Sözleşmelerdeki yükümlülüklerini yerine getirmeyen AKTAŞElektrik Dağıtım firması dağıtım işini tekrar yapmak üzere, Danıştaya dava açmış ve Danıştay 10 uncu dairesi de AKTAŞlehine karar vermiştir. Bilindiği gibi AKTAŞ Firmasının devlete 23 trilyon borcu olduğu Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarında da yazılıdır. Bu sebeplerle;

1. Bakanlığınızca AKTAŞ yönetimine atanan Osman İlhan’ın AKTAŞ firmasının TEAŞ’a borcu olmadığı yönünde ifade verdiği, Danıştay da bu ifadeye dayanarak AKTAŞ lehine karar verdiği doğru mudur?

2. Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarında AKTAŞ’ın 23 trilyonluk borcu olduğu yazılıdır. Buna rağmen eski Enerji İşleri Genel Müdür Yardımcısı ve yeni AKTAŞ Yönetim Kurulu Üyesi Osman İlhan’ın bu şekilde ifade vermesiyle ilgili olarak Bakanlığınızca ne tür bir işlem yapılmıştır?

3. AKTAŞ’da meydana gelen bu olaylar ve idare aleyhine olan gelişmeler göz önüne alınarak, özelleştirilen 5 büyük bölgenin ihale şartnamelerinde değişiklik yapmayı düşünüyor musunuz?

T. C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 24.1.2000

Kurulu Başkanlığı

Sayı :B.15.O.APK.0.23.300-143-01320

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığının 27.12.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3346 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’ın tarafıma tevcih ettiği 7/1030-3154 esas no.lu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereği cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M.Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’ın Yazılı Soru Önergesi ve

Cevapları (7/1030-3154 Esas No’lu)

Soru 1. Bilindiği üzere Bakanlığınıza bağlı TEAŞ tarafından bir süre önce AKTAŞElektrik Dağıtım Şirketine çeşitli nedenlerden dolayı el konulmuştur. TEAŞile AKTAŞ arasında Danıştayda devam eden bir dava söz konusudur. Sözleşmelerdeki yükümlülüklerini yerine getirmeyen AKTAŞElektrik Dağıtım Şirketi dağıtım işini tekrar yapmak üzere, Danıştaya dava açmış ve Danıştay 10 uncu dairesi de AKTAŞlehine karar vermiştir. Bilindiği gibi AKTAŞ firmasının devlete 23 trilyon borcu olduğu Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarında da yazılıdır. Bu sebeplerle;

Bakanlığınızca AKTAŞ yönetimine atanan Osman İlhan’ın AKTAŞ firmasının TEAŞ’a borcu olmadığı yönünde ifade verdiği, Danıştay da bu ifadeye dayanarak AKTAŞ lehine karar verdiği doğru mudur?

Cevap 1. AKTAŞElektrik Ticaret A. Ş. ile TEAŞ Genel Müdürlüğü arasında 1997 yılı sonuna kadar olan hesapları kapsayan mahsuplaşma işlemi tarafların mutabakatı ile yapılmış, AKTAŞElektrik Ticaret A. Ş.’nin 5 216 988 632 926 TL. borçlu olduğu tespit edilerek bu meblağ şirketten tahsil edilmiş ve işleme ilişkin karar yönetim kurullarından da geçirilmiştir.

KİTAlt Komisyonunda bir milletvekilinin AKTAŞ, ÇEAŞ, KEPEZ ve Kayseri ve Civarı Elektrik T.A.Ş.’nin TEAŞGenel Müdürlüğüne borçlarının ne kadar olduğunu sorması üzerine TEAŞ Genel Müdürü tarafından söz konusu tarih itibariyle AKTAŞElektrik Ticaret A. Ş.’nin TEAŞGenel Müdürlüğüne herhangi bir borcunun olmadığı ifade edilmiştir.

Danıştayda mahsuplaşmanın yapıldığı ve taraf alacağının tahsil edildiği, idarenin tüm işlemlerinin yargı denetimine tâbi olduğu bu denetim sonucu ilave çıkacak olan taraf borç ve alacaklarının da tarafları bağlayacağının aşikâr olduğu ifade edilmiştir.

Soru 2. Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarında AKTAŞ’ın 23 trilyonluk borcu olduğu yazılıdır. Buna rağmen eski Enerji İşleri Genel Müdür Yardımcısı ve yeni AKTAŞ Yönetim Kurulu Üyesi Osman İlhan’ın bu şekilde ifade vermesiyle ilgili olarak Bakanlığınızca ne tür bir işlem yapılmıştır?

Cevap 2. Taraflar arasında yapılan mahsuplaşma bir protokole bağlanarak, daha önceden tarafların birbirleri aleyhine açtıkları davalardan feragat edeceklerinin belirtilmiş olmasına rağmen Başbakan Teftiş Kurulu TEAŞGenel Müdürlüğünden daha önce dava konusu edilen alacaklara ilişkin davalardan çekilmemesini istemiş, TEAŞ Genel Müdürlüğü de bu davaları, yeniden açmıştır. Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarında bahsedilen alacak, halen yargıda işlem görmektedir.

Soru 3. AKTAŞ’da meydana gelen bu olaylar ve idare aleyhine olan gelişmeler göz önüne alınarak, özelleştirilen 5 büyük bölgenin ihale şartnamelerinde değişiklik yapmayı düşünüyor musunuz?

Cevap 3. AKTAŞElektrik Ticaret A. Ş. ve Kayseri ve Civarı Elektrik T.A.Ş. ile mahsuplaşma konusunda yaşanan sıkıntılar dikkate alınarak, mahsuplaşma işlemini ortadan kaldıran taahhüte dayalı yeni bir şartname hazırlanmış ve Danıştay onayından geçen 14 şirkete ait sözleşmeler bu yeni sisteme göre hazırlanarak imzalanmıştır.

9.— Bursa Milletvekili Teoman Özalp’ın, doğalgaz fiyatlarına yapılan zamlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1041)

15.12.1999

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirttiğim soruların Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.

Saygılarımla

Teoman Özalp

Bursa

Sorular :

1. Ülkemizin mevcut şartları dahilinde Kasım ve Aralık aylarında doğalgaza yapılan zamlar üretim düşüşüne neden olmaz mı?

2. Kasım ayında % 9, Aralık ayında kesintili tarifede % 10, kesintisiz tarifede % 15 zammın gerekçesi nedir?

3. Dolar kurunda Kasım ve Aralık aylarındaki artış %9 ile % 15 arasında mıdır ki bu kadar zam yapılmıştır?

4. Çevre kirliliğini önlemede kalitesi tartışılmayan doğalgazın kullanılmasının teşvik edilmesi gerekirken, mevcut yapılan zamlarla kullanımının azaltılması mı amaçlanmaktadır?

5. Sanayici ve işadamlarının içinde bulunduğu ağır ekonomik koşullar nedeniyle 1 Aralık 1999’dan itibaren yapılan zamların geri alınması gerekmektedir.

Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

T. C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 24.1.2000

Kurulu Başkanlığı

Sayı :B.15.O.APK.0.23.300-145-01322

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığının 27.12.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1041-3196/8000 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Sayın Teoman Özalp’ın tarafıma tevcih ettiği 7/1041-3196 esas no.lu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereği cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M.Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Bursa Milletvekili Sayın Teoman Özalp’ın Yazılı Soru Önergesi ve

Cevabı (7/1041-3196 Esas No’lu)

Sorular : 1, 2, 3, 4, 5 :

—Ülkemizin mevcut şartları dahilinde Kasım ve Aralık aylarında doğalgaza yapılan zamlar üretim düşüşüne neden olmaz mı?

—Kasım ayında % 9, Aralık ayında kesintili tarifede %10, kesintisiz tarifede % 15 zammın gerekçesi nedir?

—Dolar kurunda Kasım ve Aralık aylarındaki artış % 9 ile % 15 arasında mıdır ki bu kadar zam yapılmıştır?

—Çevre kirliliğini önlemede kalitesi tartışılmayan doğalgazın kullanılmasının teşvik edilmesi gerekirken, mevcut yapılan zamlarla kullanımının azaltılması mı amaçlanmaktadır?

— Sanayici ve işadamlarının içinde bulunduğu ağır ekonomik koşullar nedeniyle 1 Aralık 1999’dan itibaren yapılan zamların geri alınması gerekmektedir.

Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Cevaplar 1, 2, 3, 4, 5 :

Uluslararası petrol ve petrol ürünleri fiyatlarındaki trende bağlı olarak doğal gaz alım fiyatları her üç ayda bir dolar bazında revize edilmektedir.Dünya petrol fiyatları Temmuz ayında 18 $ iken, ekim ayında 23 $’a yükselmiştir. Dünya petrol ve petrol ürünlerindeki son fiyat artışları Doğal Gaz Alım Fiyatlarına yansımış bulunmakta olup, 1 Ekim ile başlayan üç aylık dönem başında doğal gaz alım fiyatları dolar bazında % 35, TL. bazında %40 seviyelerinde bir artış göstermiştir.Bu artış neticesinde sınaî müşterilere, Kasım ve Aralık aylarında %9 ve % 15 oranında doğal gaz fiyat artışı yapılmıştır.Son üç ayın TL. bazında alım fiyat artışı %60’ları geçmiş olmasına rağmen bu üç ayda doğal gazdaki kümülatif sanayi tarife fiyat artışı %32 seviyesinde kalmıştır.

2000 yılı Ocak ayı itibariyle alım fiyatlarındaki artışın ise Aralık ayına göre $bazında % 25, TL. bazında %31 oranında olacağı tahmin edilmektedir. 30 Eylül 1999 ile 1 Ocak 2000 tarihleri arasında doğal gaz alım fiyatlarının TL. olarak kümülatif artış oranı % 109 olmaktadır.Görüldüğü üzere uluslararası ham petrol ve petrol ürünlerindeki fiyat artışları sebebiyle BOTAŞ Genel Müdürlüğü, doğal gazı her geçen ay daha pahalıya almakta ve bunun neticesi olarak belirli oranda bu artışı kendisi kompanse ederken bir bölümünü de doğal gaz kullanıcılarına yansıtmak zorunda kalmaktadır.

Ancak, son zamanlarda içinde bulundukları ekonomik koşulların etkisiyle zor durumda olduklarını ifade eden Sanayicilerimizin durumları dikkate alarak, BOTAŞ Genel Müdürlüğünce Aralık ayında yapılan % 15’lik artışın, Aralık ve Ocak aylarında kademeli olarak uygulanması kararı alınmıştır.

Bu çerçevede,

Kesintisiz Müşterilerine uygulanan % 15’lik artışın %10’unu,

Kesintili Müşterilerine uygulanan %10’luk artışın % 5’ini Aralık ayında,

bakiyelerini ise Ocak ayında, olmak üzere kademeli olarak uygulayacaktır.

Ayrıca, doğal gazın çevre kirliliğini önleme konusundaki kalitesi tartışılamaz. Bu çerçevede doğal gaz kullanımının yurt çapında yaygınlaştırılması için hem alım miktarları artırılmakta hem de ülke genelinde iletim ve dağıtım sistemleri yapılmaktadır. Arzumuz ülkenin her bölgesindeki insanımızın bu kaliteli yakıttan yararlandırılmasıdır. Bu nedenle fiyat politikası da dahil her türlü teknik ve ticarî teşvikler evvelce olduğu gibi bundan sonra da uygulanmaya devam edecektir.

Ancak, 1999 yılının ikinci yarısından itibaren arızî olarak artan dünya petrol fiyatları nedeniyle, alım fiyatlarında meydana gelen hem dolar hem Türk Lirası bazındaki artışlar dikkate alınarak, bu artışların bir bölümü sanayicilerimize yansıtılmıştır.Fakat bu artışın önümüzdeki dönemlerde düşüş trendine gireceği ve bu düşüşün doğal gaz satış fiyatlarını da etkileyeceği öngörülmektedir.

10.—Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç’un, fındık ihracat fiyatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay’ın cevabı (7/1044)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Sayın Prof. Dr. Tunca Toskay tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu delaletlerinizle arz ederim.

Şeref Malkoç

Trabzon

1. Dünya fındığının çok önemli bir kısmını Türkiye’nin ürettiğini ve bu fındığın büyük bir kısmının Avrupaya ihraç edildiği bilinmektedir?

Fındık sezonu başında, ihraç fiyatının 470 Dolar/Kental olduğu ve bunun 8 Aralık itibarıyla 260 Dolar/Kentala düştüğü ifade edilmektedir.

Bu doğru mudur?

2. Önlem alınmazsa fındık ihracat fiyatlarındaki düşüşün devam edeceği söylenmektedir.

Bu doğru mudur, sebepleri nelerdir?

Bu düşüşün önlenmesi için Bakanlığınızın yaptığı herhangi bir çalışma var mıdır?

3. Fındık ihraç fiyatlarının düşmesinde bazı menfaat gruplarının etkili olduğu Dış Ticaret Müsteşarlığının bu konuda yeterince hassas davranmadığı ifade edilmektedir.

Bu doğru mudur?

Buna örnek olarak 12.11.1999 tarihli 004774 sayılı sirküler ile Dış Ticaret Müsteşarlığı vasıtasıyla alınan bir yazıda;

“İhraç ettiğimiz fındıklarda %10-15 kara fındık olduğu belirtilmiş ayrıca bazı bölgelerden gelen mallarda kurt problemi nedeniyle Avrupa’da sanayi firmalarının malları reddettiği yazılmaktadır”

Bu vesile ile 1 milyar dolara yakın ihracat yaptığımız fındık ürünümüzün kalite problemi olduğu İhracatçılar Birliği tarafından bütün dünyaya ilan edilmiş olması ihraç edilen fındığın fiyatını olumsuz etkilemez mi?

Fındıktaki bütün bu olumsuzlukların önümüzdeki yıllarda ortadan kalkması için herhangi bir çalışmanız var mı?

T. C.

Başbakanlık

Dış Ticaret Müsteşarlığı 19.1.2000

İhracat Genel Müdürlüğü

Sayı :B.02.1.DTM.0.02.01.03-2887

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Genel Sekreterliğine

İlgi :27.12.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1044-3205/8024 sayılı yazıları.

Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç’un yazılı soru önergesine ilişkin cevabî yazı ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Tunca Toskay

Devlet Bakanı

Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç’un Fındık İhracatımız ve

Fındık İhraç Fiyatlarına İlişkin Yazılı Soru önergesine Cevap

Soru 1. Dünya fındığının çok önemli bir kısmını Türkiye’nin ürettiğini ve bu fındığın büyük bir kısmının Avrupa’ya ihraç edildiği bilinmektedir.

Fındık sezonu başında, ihraç fiyatının 470 Dolar/Kental olduğu ve bunun 8 Aralık itibarıyla 260 Dolar/Kentala düştüğü ifade edilmektedir.

Bu doğru mudur?

Cevap 1. Bir önceki sezon dikkate alındığında içinde bulunduğumuz sezonda önemli ölçüde fiyat düşüşleri yaşandığı malumlarıdır. Nitekim sezon başlangıcında 380 Dolar/Kental seviyelerinde olan fındık dış piyasa fiyatları Aralık ayı başında 320-325 Dolar/Kental seviyelerine gerilemiştir. Aralık ayı ortalarından itibaren Avrupa’da Noel ve yılbaşı tatiline girilmiş olması sebebiyle 13 Aralık 1999 tarihinden sonra Hamburg piyasasında kayda değer bir işlem gerçekleşmemiştir. Tatil öncesi son satışlar 295 Dolar/Kental’den gerçekleşmiş olup, bu yılın ilk haftası itibariyle satıcı teklifleri 330 Dolar/Kental olmasına rağmen henüz alıcı teklifi bu seviyelere ulaşmamıştır.Ayrıca, Avrupalı sanayicilerin ellerinde kısa dönemli ihtiyaçlarını karşılayacak stokları bulunması sebebiyle bir aylık süre içerisinde piyasanın talep yönünden zayıf konumunu koruyacağı tahmin edilmektedir.

Diğer taraftan, içinde bulunduğumuz sezon Eylül -Aralık dönemi itibariyle 125 548 ton ve 435 milyon Dolar iç fındık ihracatı kayda alınmış olup, sözkonusu miktar bir önceki sezonun aynı dönemi itibariyle yaklaşık % 20 oranında bir artışa (106 217 ton ve 434 milyon Dolar) tekabül etmektedir. Bu sebeple fiyat düşmelerinden kaynaklanan döviz kaybı da miktar artışı ile giderilmiş olmaktadır.

Soru 2. Önlem alınmazsa fındık ihracat fiyatlarındaki düşüşün devam edeceği söylenmektedir.

Bu doğru mudur, sebepleri nelerdir?

Bu düşüşün önlenmesi için Bakanlığınızın yaptığı herhangi bir çalışma var mıdır?

Cevap 2. Ülkemiz, yıllık ortalama 500 000 -600 000 ton üretim ile dünya üretiminin %80’ini ve dünya ticaretinin ise, % 70’ini gerçekleştirmektedir. Bu itibarla, ülkemizin üretim miktarı dünya piyasalarını belirleyici özellikte bulunmaktadır.

Ancak, fındık üretim miktarımızın 600 000 ton seviyelerine kadar yükselmesine rağmen ihracat miktarının 400 000 ton seviyelerinde bulunması ve iç tüketimin de sınırlı olması sebebiyle, söz konusu üründe ülkemiz arz fazlası sorunu ile karşı karşıya bulunmaktadır. Fındık üretimimizde görülen artış, Fiskobirlik’e finansman sağlanması suretiyle büyük miktarlarda ürün alımında bulunulmasına ve dünya arz fazlası fındığın finansman ve stoklama maliyetleriyle birlikte ülkemizde kalmasına sebebiyet vermektedir. Nitekim 1999-2000 sezonu başlangıcından bu yana Fiskobirlik tarafından, 2.1.2000 tarihi itibariyle 142 236 ton fındık alımında bulunulmuştur.

Piyasada görülen arz fazlası ve Avrupalı sanayicilerin ellerinde kısa dönemli ihtiyaçlarını karşılayacak stokları bulunması sebebiyle, bir önceki sezona oranla fiyatlarda gözlenen negatif gelişmenin önlenmesini teminen, ilgili kurumlar nezdinde girişimler sürdürülmektedir.

Ayrıca, sınırlı pazara bağımlılık ve üretim fazlasının gözlendiği sözkonusu üründe ihracatımızın geliştirilmesi, mevcut pazar payımızın artırılması ve yeni pazarlara yönelinmesi çalışmalarının koordinasyonu amacıyla, Müsteşarlığımız başkanlığında, İstanbul ve Karadeniz Fındık ve Mamulleri İhracatçıları Birlikleri Yönetim Kurulu Üyelerinden müteşekkil “Fındık Tanıtım Grubu” oluşturulmuştur.

Fındığın iç ve dış piyasalarda tüketiminin artırılmasına yönelik tanıtım faaliyetleri anılan grup tarafından yürütmektedir. Fındık ihracatımızdan %0,4 oranında ihracatçılarımızın gönüllü kesintileriyle oluşturulan Fındık Tanıtım Fonundan finanse edilen söz konusu faaliyetler çerçevesinde;

— Amerikan Gıda İthalatçıları Birliği (AFI) ve Oregon Fındık Pazarlama Bordu temsilcilerinin de iştirakiyle Fındık Konseyi oluşturulmuştur. Söz konusu Konsey ABD’de fındığın tanıtımı ve tüketiminin artırılmasına yönelik olarak; seminer, toplantı, fındıklı ürün tarifi yarışmaları gibi faaliyetleri yürütmekte olup, gıda fuarlarına iştirak etmekte, fındığı tanıtıcı yayınlar hazırlamakta ve ilgili sektörlerle koordinasyonu yürütmektedir.

—Japon piyasasında Türk fındığının tanıtımı amacıyla hazırlanan proje 3.6.1999 tarihinde Fındık Tanıtım Grubu tarafından onaylanmış olup, söz konusu projenin gerçekleştirilmesini teminen, Japon ilgili kurum ve kuruluşlarıyla işbirliği imkânlarının tesisi amacıyla, 17-23 Ocak 2000 tarihleri arasında Fındık Tanıtım Grubu Tokyo ve Kobe şehirlerinde inceleme ve görüşmelerde bulunacaktır.

—İç piyasada fındığın tüketiminin artırılmasını teminen Şubat-Mayıs 1999 döneminde “Her Gün Bir Avuç Fındık” kampanyası yürütülmüştür. Söz konusu kampanya çerçevesinde, televizyon, radyo, dergi ve megaboardlarda reklamlar yayınlatılmış olup, anılan kampanyanın ikinci bölümü 1999 yılı ekim ayı itibariyle başlatılmış bulunmaktadır.

Diğer taraftan fındığın tanıtımı faaliyetlerine ilişkin benzer projelerin AB’de ve/veya üçüncü pazarlara yönelik yürütülmesi hususunda AB’den malî ve teknik yardım sağlanması ve özellikle fındık üreticisi ülkeler olan İtalya ve İspanya ile ortak çalışmalar yapılmasını teminen AB nezdinde girişimler sürdürülmektedir.

Soru 3. Fındık ihraç fiyatlarının düşmesinde bazı menfaat gruplarının etkili olduğu Dış Ticaret Müsteşarlığının bu konuda yeterince hassas davranmadığı ifade edilmektedir.

Bu doğru mudur?

Buna örnek olarak 12.11.1999 tarihli 4774 sayılı sirküler ile Dış Ticaret Müsteşarlığı vasıtasıyla alınan bir yazıda;

“İhraç ettiğimiz fındıklarda %10-15 kara fındık olduğu belirtilmiş ayrıca bazı bölgelerden gelen mallarda kurt problemi nedeniyle Avrupa’da sanayi firmalarının malları reddettiği”yazılmaktadır.

Bu vesile ile 1 milyar Dolara yakın ihracat yaptığımız fındık ürünümüzün kalite problemi olduğu İhracatçılar Birliği tarafından bütün dünyaya ilan edilmiş olması ihraç edilen fındığın fiyatını olumsuz etkilemez mi?

Fındıktaki bütün bu olumsuzlukların önümüzdeki yıllarda ortadan kalkması için herhangi bir çalışmanız var mı?

Cevap 3. Dış Ticaret Müsteşarlığı, fındık ihracatında yaşanan sorunların çözüme kavuşturulması ve fındık ihracatımızın geliştirilebilmesini teminen yukarıda arz edilen faaliyetlerde bulunmanın yanısıra, fındık ihracatımızda yaşanan arızî sorunlara da ivedilikle çözüm bulma çabası içerisindedir. Nitekim soru önergesinde ifade edilen 12.11.1999 tarih ve 4774 sayılı sirküler bu durumun en bariz örneğini teşkil etmektedir. Zira, ülkemiz fındığı kalite itibariyle dünyada en muteber ürün olarak değerlendirilmekte olup, kalite imajı açısından dünya piyasalarında önemli bir yere sahip bulunmaktadır. Bu nedenle, Hamburg Ticaret Müşavirliğimizden, ülkemiz menşeli fındıklarda yüksek rutubet nedeniyle, kalite sorunu yaşandığı ve bazı bölgelerimizden gelen çuvallarda kurt problemine rastlandığının ifade edilmesi üzerine, kalite imajının zedelenmesinin önlenebilmesi ve gerekli tedbirlerin alınabilmesini teminen, ihracatçılarımız ve ilgili kontrol birimlerimiz ile sınırlı olmak üzere konu hakkında bilgilendirmede bulunulmuştur. Bu itibarla, anılan sirküler ile ülkemiz fındığının kalite problemi olduğunun tüm dünyaya ilan edilmiş olmasının aksine, ülkemizin ilgili kurum ve firmalarının bilgilendirilmesi suretiyle, dünyaca kabul görmüş kalite imajının korunmasına gösterilen hassasiyetin ortaya konulmuş olması açısından önem taşımaktadır.

Sonuç olarak, yukarıda da arz edildiği üzere, fındıkta yaşanan arz fazlası sorunu, sağlıklı bir ihracat politikası oluşturulmasının önündeki en önemli engeli oluşturmaktadır. Dünya tüketiminin, üretimdeki artışa paralel olarak artırılamaması ülkemizde büyük miktarlarda stok oluşmasına sebebiyet vermektedir. İhracat politamızı olumsuz yönde etkilemeyecek bir fiyat politikasının tespiti, hem büyük finansman yükü gerektiren fındık stoklarının önlenmesi hem de fındık tüketiminin artırılmasını teminen Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yürütülen tanıtım faaliyetlerinin başarılı sonuçlar verebilmesi bakımından önem arz etmektedir. Bu çerçevede, fındık üretim ve ihracat politikamızın tespiti, yönlendirilmesi ve takibini teminen, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı temsilcilerinden oluşan “Fındık İzleme ve Değerlendirme Komitesi” oluşturulması yönündeki görüşümüz, anılan Bakanlıklar tarafından da uygun görülmüş olup, Komitenin ilk toplantısını 1.2.2000 tarihinde yaparak çalışmalara başlaması öngörülmektedir.

11.—Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç’un, Trabzon ve Karadeniz bölgesindeki diğer illere ne zaman doğalgaz verileceğine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1045)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Şeref Malkoç

Trabzon

1. Trabzon’a ve Karadeniz bölgesindeki illere doğalgaz ne zaman gelecektir?

Bunun için ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?

2. Bu konuda bugüne kadar Karadeniz ve özellikle Trabzon’a doğalgaz verilmesi için bir çalışma yapılmış mıdır?

Şayet yapılmamışsa sebebi nedir?

3. Bu konuda halen çalışmalar yürütülen Doğubeyazıt, Erzurum, Ankara doğalgaz hattından Trabzon’a doğalgaz verilmesi konusundaki görüşleriniz nelerdir?

T. C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 24.1.2000

Kurulu Başkanlığı

Sayı :B.15.O.APK.0.23.300-146-01323

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığının 27.12.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1045-3206/8025 sayılı yazısı.

Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç’un tarafıma tevcih ettiği 7/1045-3206 esas no.lu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereği cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M.Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç’un Soru Önergeleri ve

Cevapları (7/1045-3206 Esas No’lu)

Soru 1. Trabzon’a ve Karadeniz bölgesindeki illere doğalgaz ne zaman gelecektir? Bunun için ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?

Cevap 1. Yapım çalışmaları halen devam etmekte olan ve Doğubeyazıt’tan başlayarak Ankara’da nihayetlenecek olan Doğu Anadolu DoğalGaz Ana İletim Hattı Projesinin Erzurum ve Erzincan arasındaki bir noktasından alınacak branşman hattı ile Trabzon ve Karadeniz bölgesinin diğer yakın illerine doğal gaz sevkiyatı yapılması ile ilgili etüd çalışmaları sahada devam etmektedir.

Soru 2. Bu konuda bugüne kadar Karadeniz ve özellikle Trabzon’a doğalgaz verilmesi için bir çalışma yapılmış mıdır? Şayet yapılmamışsa sebebi nedir?

Cevap 2. Karadeniz ve Trabzon’a doğal gaz verilmesi için sahada arazi etüdü ve güzergâh tespiti çalışmaları devam etmektedir.

Soru 3. Bu konuda halen çalışmalar yürütülen Doğubeyazıt, Erzurum, Ankara doğalgaz hattından Trabzon’a doğalgaz verilmesi konusundaki görüşleriniz nelerdir?

Cevap 3. Doğubeyazıt’tan başlayarak Erzurum, Erzincan, Sivas, Kayseri, Kırşehir güzergâhlarını takip ederek Ankara’ya ulaşacak olan Doğu Anadolu Doğal Gaz Ana İletim Hattının inşaat çalışmaları halen devam etmekte olup, Projenin 2001 yılı sonlarında tamamlanması planlanmaktadır. Boru Hattının Erzurum ve Erzincan arasındaki en uygun noktadan alınacak branşman hattına yönelik projelendirme çalışmalarının ve branşman hattının inşaatının tamamlanmasını, müteakip, Trabzon ve Karadeniz Bölgesinin diğer yakın illerine doğal sevkiyatının 2002 yılı içinde gerçekleşmesi mümkün olabilecektir.

12. —Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Adana’nın Karaisalı ve Pozantı İlçelerinde Ramazanzade Vakfına ait olduğu ileri sürülen arazilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/1048)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Yüksel Yalova tarafından yazılı cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim. 16.12.1999

Yakup Budak

Adana

Adana’nın Karaisalı ve Pozantı İlçelerinin birçok köyünü içine alan Ramazanzade Arazisi davası uzun süredir devam etmektedir. Pozantı İlçemizin Hamidiye, Kamışlı, Fındıklı, Kilisecik, Alpu köylerinden başlayarak Çakıt Çayının doğusunda kalan Karaisalı İlçe merkezini de içine alarak Körkün Çayının batı kısmında kalan Kızıldağ Yaylası başta olmak üzere Çevlik, Gildirli, Çukur, Karakılıç, Aşağı Belemedik, Gülüşlü, Nergizlik, Maraşlı gibi 25 köyümüz Ramazanzade Vakfı arazisi olarak gösterilmektedir. Yöre halkını tedirgin eden, arazilerin vakıf üzerine tesciline dair mahkeme kararından sonra yöre halkı büyük bir sıkıntıya girmiştir.

1. Bahsedilen arazi ile ilgili problemin çözümü için hangi çalışmalar yapılmaktadır?

2. Araziyi şu anda kullanan vatandaşlara hangi usul ve şartlarda vermeyi düşünüyorsunuz?

3. Kızıldağ Yaylasındaki bazı yapıların yıkılması kararı hangi gerekçelerle alınmıştır? Bu yıkım kararını durdurmayı düşünüyor musunuz?

T. C.

Devlet Bakanlığı 24.1.2000

Sayı :B.02.0.006/01-107

Konu :Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :27 Aralık 1999 tarih, A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1048-3213/8065 sayılı yazınız.

Adana Milletvekili Yakup Budak tarafından tevcih edilen ve tarafımdan cevaplandırılmasını istediği 7/1048-3213 esas sayılı soru önergesi incelenmiştir.

Ramazanoğlu Vakfına ait vakfiye kapsamında kalan Adana İli, Karaisalı İlçesine bağlı Çukur, Çevlik, Gildirli, Gülüşlü, Aşağı Belemedik ve Maraşlı köylerindeki taşınmazlar için Karaisalı Kadastro ve Asliye Hukuk Mahkemelerinde Vakıflar tarafından 1994 yılından itibaren açılmaya başlanılan “Kadastro tespitine itiraz ve tescil” davaları Vakıflar Genel Müdürlüğü lehine sonuçlanmaya başlamıştır. Dava sonucunda şu ana kadar 835 adet tapu tescili yapılarak vakıf adına tapu senetleri alınan taşınmazların 2762 sayılı Yasanın 12 nci maddesine göre satışlarının yapılabilmesi, rayiç bedellerinin belirlenmesi için Adana Vakıflar Bölge Müdürlüğünde oluşacak komisyona bir başmüfettişin başkanlık yapması 18.10.1999 tarihinde uygun görülmüş, bilahare aynı komisyonda işin önem ve aciliyetine binaen bir müfettiş daha görevlendirilmiş olup, komisyon çalışmalarını 11.2.2000 tarihinde sonuçlandıracaktır.

Vakıflar Genel Müdürlüğünün katma bütçeli bir idare olması 2886 sayılı Devlet İhale Yasasına tabi olması nedeniyle, çalışmalarına başlayan komisyonun, söz konusu taşınmazların mahallinde yapacakları inceleme ve araştırmalar sonucunda, ortaya çıkacak bedel ve şartlar çerçevesinde ihale suretiyle satışlarına ilişkin tekliflerinin Vakıflar Genel Müdürlüğüne intikalini müteakip, Vakıflar Meclisinden alınacak kararlara istinaden satışları gerçekleştirilebilecektir.

Karaisalı Belediyesi mücavir alanı içerisinde bulunan, Kızıldağ Yaylasındaki taşınmazlar idaremiz adına tescil edilip, tapu senetleri alındıktan sonra, arsa vasıflı yerler üzerine idaremizin bilgisi dışında izinsiz olarak inşaat yapıldığı tespit edildiğinden, bu inşaatların durdurulması ve yıkımı ile ilgili olarak Karaisalı Kaymakamlığı ve Belediye Başkanlığı nezdinde girişimlerde bulunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Yüksel Yalova

Devlet Bakanı

13.—Muğla Milletvekili İbrahim Yazıcı’nın, Muğla İli, Datça ve Yalıkavak yörelerinde kurulması planlanan rüzgâr santrallerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1053)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yazılı olan sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.

İbrahim Yazıcı

Muğla

Muğla İli, Datça ve Yalıkavak yörelerinde kurulması planlanan rüzgâr santrallerinin fizibilite çalışmaları tamamlanmış olup, biran önce yapımına başlanabilmesi için ihaleleri bir türlü yapılmamaktadır.

Ülkemizin büyük bir enerji dar boğazında olduğu gerçeğinden hareketle;

1. En temiz enerji kaynağı olan rüzgâr santrallerinin ihalelerinin geciktirilmesinin nedeni nedir?

2. Santrallerin ihalelerini ne zaman yapmayı planlıyorsunuz?

3. Santralleri ne zaman enerji üretir duruma getirip bitirmeyi planlıyorsunuz? Bununla ilgili çalışmalarınız nelerdir?

T. C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 24.1.2000

Kurulu Başkanlığı

Sayı :B.15.O.APK.0.23.300-144-01321

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığının 27.12.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3357 sayılı yazısı.

Muğla Milletvekili Sayın İbrahim Yazıcı’nın tarafıma tevcih ettiği 7/1053-3235 esas no.lu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereği hazırlanarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M.Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Muğla Milletvekili Sayın İbrahim Yazıcı’nın Yazılı Soru Önergesi ve

Cevabı (7/1053-3235 Esas No’lu)

Soru 1. Muğla İli, Datça ve Yalıkavak yörelerinde kurulması planlanan rüzgâr santrallarının fizibilite çalışmaları tamamlanmış olup, biran önce yapımına başlanabilmesi için ihaleleri bir türlü yapılmamaktadır.

Ülkemizin büyük bir enerji dar boğazında olduğu gerçeğinden hareketle;

En temiz enerji kaynağı olan rüzgâr santrallarının ihalelerinin geciktirilmesinin nedeni nedir?

Cevap 1. Ülkemizde rüzgâr santralları “Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında” ki 3096 sayılı Kanuna istinaden Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle yapılmaktadır. Bu kapsamda fizibilite raporunun değerlendirilmesini müteakip, ilgili firma ile sözleşme görüşmeleri sürdürülmekte ve üzerinde mutabakata varılan imtiyaz sözleşmesi taslağı Danıştayın incelemesine sunulmaktadır. Danıştay incelemesini müteakip firma ile sözleşme imzalamakta ve yer teslimini takiben firma inşaat çalışmalarına başlamaktadır.

Uluslararası sermayenin cezbedilmesi ve yabancı firmaların ülkemizde yatırım yapabilmesi amacıyla Anayasada Uluslararası Tahkim ile ilgili değişiklik yapılmış olup, Tahkim Uyum Yasaları beklenmektedir.

Bakanlığımca rüzgâr enerjisi santrallarının yapımı ile ilgili olarak herhangi bir geciktirilme söz konusu değildir.Rüzgâr santralları müracaatında bulunan yerli ve yabancı firmalar tahkim uyum yasalarının oluşturduğu kredi şartlarından yararlanmak amacıyla beklemektedirler.

Halen 203 MW gücünde 7 proje tahkim uyum yasaları nedeniyle beklemektedir. 28.8 MW gücündeki Datça Rüzgâr Santralı projesi de bunların içinde yer almaktadır.Yalıkavak civarında 7.92 MW gücündeki proje için Fizibilite Değerlendirme çalışmaları devam etmektedir.

Soru 2. Santralların ihalelerini ne zaman yapmayı planlıyorsunuz?

Cevap 2. Tahkim uyum yasalarının çıkmasını müteakip rüzgâr enerjisi santrallarının yapımına süratle devam edilecektir.

Soru 3. Santralları ne zaman enerji üretir duruma getirip bitirmeyi planlıyorsunuz? Bununla ilgili çalışmalarınız nelerdir?

Cevap 3. Rüzgâr Santralları inşaat çalışmalarının başlangıcını müteakip, kurulu gücün büyüklüğüne bağlı olarak 6 ay -1 yıl arasında işletmeye geçip enerji üretmektedirler.

14.—Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, 1939 ve 1992 Erzincan depremlerinde toplanan dış kaynaklı yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/1054)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletinizi saygı ile arz ederim. 20.12.1999

Tevhit Karakaya

Erzincan

1939 Erzincan Depreminde Erzincan’ın yerle bir olduğu ve 30 bin vatandaşımızın canını yitirdiği malumunuzdur. Bu felaketin ardından bütün dünya devletleri bölgede kullanılmak üzere, ülkemize gerek aynî gerekse maddî yardımlarda bulunmuşlardı.

1. Çocukluğumuzdan bu yana büyüklerimizden duyduğumuza göre; Ankara’da Saraçoğlu Mahallesi ile deprem sonrası Başbakan olarak Erzincan’a gelen İsmet İnönü’nün şehre gelişini sembolize etmek üzere yaptırılan İsmet İnönü heykelinin yurt dışından gönderilen aynî ve nakdî yardım paraları ile yapıldığı doğru mudur?

2. 1992 Erzincan Depreminde ülke içinden ve ülke dışından ne kadar aynî ve nakdî yardım toplanmıştır? Yardımların ne kadarı bölge vatandaşımıza dağıtılmıştır?

3. 17 Ağustos Körfez Depreminden sonra medyaya yansıyan haberlere göre; Kızılay depolarında 1939 Erzincan Depreminde dünya devletlerinden gelen aynî yardımların (ilaç, sargı bezi, battaniye vb.) depolarda çürümüş veya kullanılabilirlik vasfını kaybetmiş bir şekilde bulunduğu belirlenmiştir. Bu durumun sorumluları hakkında herhangi bir işlem yaptınız mı?Eğer yapmadı iseniz soruşturma açmayı düşünüyor musunuz?

T. C.

Devlet Bakanlığı 21.1.2000

Sayı :B.02.0.004/(16)132

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :a)Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 27.12.1999 tarihli ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1054-3236/8136 sayılı yazısı.

b) Başbakanlığın 3.1.2000 tarihli ve B.02.0.KKG.0.12/106-126-4/36 sayılı yazısı.

Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızca da koordinatörlüğümüzde cevaplandırılması tensip olunan 7/1054-3236 sayılı yazılı soru önergesi ile ilgili olarak Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Türkiye Kızılay Derneği Genel Başkanlığınca hazırlanan cevaplar ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Recep Önal

Devlet Bakanı

Bilgi Notu

Soru önergesinde bulunan 2. soru Afet Fonunu içermektedir.

Soru 2. 1992 Erzincan Depreminde ülke içinden ve ülke dışından ne kadar aynî ve nakdî yardım toplanmıştır?Yardımların ne kadarı bölge vatandaşımıza dağıtılmıştır?

İç Bağış 68 600 Milyar TL.

Dış Bağış 21 091 Milyar TL.

%1 Fon kesintisi 50 579 Milyar TL.

Dış Kredi (A.K.S.K.F.’dan 150 Milyon ECU) 1 370 221 Trilyon TL.

TOPLAM 1 510 491 Trilyon TL.

Buna karşılık yapılan harcama tutarı 1 725 243 Trilyon TL.’dir.

Yapılan harcama dağılımı şöyledir:

Konu İnşaatı (İhale+EYY) 1 284 302 Trilyon TL.

Az hasar ve ortahasar onarımı (İ.T.Ü. ve T.D.İ.Ç. dahil) 363 068 Milyar TL.

Altyapı 6 989 Milyar TL.

Kamulaştırma 39 512 Milyar TL.

Acil yardım 3 367 Milyar TL.

Cari giderler (Personel Masrafı-Nakliye-Akaryakıt vs.) 28 015 Milyar TL.

TOPLAM 1 725 243 Trilyon TL.

Kızılay

Genel Başkan 12.1.2000

Sayı :000484

Konu :Soru önergesi hakkında

T. C. Devlet Bakanlığına

İlgi :T.C. Devlet Bakanlığının 5.1.2000 tarih ve B.02.0.004/(14)012 sayılı yazısı.

Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği yazılı soru önergesine verilecek cevaba esas olacak bilgilerden, Kızılay’la ilgili olanları ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Ertan Gönen

Genel Başkan

T. C.

Sağlık Bakanlığı

Refik Saydam 10.12.1994

Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı

Dosya No. :B.10.1.RSH.0.00.00.08.19866-62946

Konu :Cerrahi Malzeme

Türkiye Kızılay Derneği

Etimesgut Merkez Depo ve Atölyeler Müdürlüğüne

İlgi :12.12.1994 gün ve 2579 sayılı yazınız.

“Cerrahi Malzemeler”e ait ilgili müdürlüğün yazısı ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinizi rica ederim.

Prof. Dr. Nazmi Özer

Başkan

T. C.

Sağlık Bakanlığı

Refik Saydam 14.12.1994

Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı

Dosya No. :B.10.1.RSH.0.00.00.08.09.19866

Konu :Cerrahi Malzeme

Merkez Başkanlığına

İlgi :Türkiye Kızılay Derneği Etimesgut Merkez Depo ve Atölyeler Müdürlüğünün -Ankara 12.12.1994 gün ve 2579 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde eski tarihlerden kalma cerrahi malzemelerin kullanılıp kullanılmayacağı hakkında müdürlüğümüzün görüşleri istenmektedir. Yirmi çeşit olarak çeşitli boyut ölçümlerinde gönderilen numunelerin yapılan incelemesinde tarafımızdan iki grup altında toplanmış olup;

1. Üzerinde steril ibaresi bulunan 1930-1938-1963 tarihleri olan gazbezleri ve üzerinde nonwoven veya katlanmış gazbezi ile tampon hazırlanmış ucunda rulo şeklinde sargı bezleri bulunan cerrahi malzeme,

2. Kendinden kenarsız sık dokulu kotton ve flanel dokulu rulo şeklinde sargı bezleridir. Bu tür ürünlerin bazılarının üzerinde tarih kayıtlıdır.Okunan en yeni tarih 1970 olup steriliteye uyulması gereken durumlarda kullanılmaması ancak tespit ve muhafaza etmek amacı ile kullanılabileceği görüşünde olduğumuzu bilgilerinize arz ederim.

Ecz. Tezer Burat

İlaç ve Kozm. Araş. Müd.

Önergedeki Soruların Cevapları

Cevap 2. 1992 yılında Erzincan Depremi nedeniyle yurt içi ve yurt dışından Kızılay’a yapılan yardımlar ile Kızılay’ın depremzedelere gönderdiği yardım malzemeleri aşağıda belirtilmiştir.

— Yurt içi ve yurt dışından gelen nakdî yardımlar

1992 yılında Erzincan’da meydana gelen deprem nedeniyle yurt içi ve yurt dışından Kızılay’a yapılan ve bölgede harcanan nakdî bağışların toplamı 14.256 520 188 TL.’dir.

— Yurt dışından gelen aynî yardımlar

1992 Erzincan Depreminde yurt dışından gelen aynî yardımlar :

Çadır 5 765 Adet

Depo Çadırı 20 Adet.

Battaniye 50 144 Adet

Gıda 50 Ton

Yatak 832 Adet

Jeneratör 26 Adet

Su Deposu 10 Adet

Parka 2 000 Adet

Soba 867 Adet

Pansuman Malzemesi 2 000 m.

Sargı Bezi 2 000 m.

—Kızılay’ca Yapılan Yardımlar

1992 Erzincan Depreminde Kızılay’ın öz kaynaklarından yapılan yardımlar :

Çadır 26 000 Adet

Battaniye 116 126 Adet

Gıda 1 022 Ton

Tedavi 18 354 Kişi

Kan 1 823 Ünite

Kan Torbası 5 475 Adet

Ekmek 175 000 Adet

Sıcak Yemek 701 950 Kişi

1992 yılındaki Erzincan Depremi nedeniyle yurt içi ve yurt dışından yapılan yardımların tamamı depremzedeler için kullanılmıştır.

Cevap 3. Bazı televizyon ve basın organlarınca bu konuyla ilgili olarak yayınlanan haberlerde öne sürülen iddialar doğru değildir.

Haberlerde sözü edilen malzemeler, 1939 Erzincan Depremi nedeniyle gelen yardımlar değil, teknolojik olarak ömürlerini tamamladıkları için Genelkurmay Başkanlığı tarafından kullanım dışı bırakılan ve Kızılay’a devredilen “Harp Hastanelerinin” malzemeleridir.

Bu malzemelerin tamamı sargı bezlerinden oluşmaktadır. Aralarında ilaç, tıbbî malzeme ve battaniye bulunmamaktadır.

Sargı bezlerinin bir kısmı kullanılmış, miatları dolanlar imha edilmiş, geri kalan kısmı ise Hıfzıssıhha Enstitüsünün 14.12.1994 tarih ve B.10.1.RSH.0.00.08.09.19866 sayılı raporu doğrultusunda kullanılmak üzere Kızılay Dispanserlerine ve gereken yerlere gönderilmiştir.

15. —Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç’un, bakanlığın yayınladığı 1999/3 sayılı genelgeye ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1065)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

Şeref Malkoç

Trabzon

1. Bakanlığınız 1999/3 sayılı genelgesi hangi liseleri kapsamaktadır?

2. Bu kapsam içine İmam Hatip Liseleri girmesi hangi şartlarla mümkündür?

T. C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 20.1.2000

Kurulu Başkanlığı

Sayı :B.08.0.APK.0.03.05.00.03/141

Konu :Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığının 27.12.1999 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1065-3248/8148 sayılı yazısı.

Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç’un Bakanlığımızca yayımlanan 1999/3 sayılı Genelgeye ilişkin yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1-2. 1999/3 sayılı Genelge, 1998-1999 öğretim yılının birinci döneminin ne zaman sona ereceği ve öğrencilere karnelerin ne zaman verileceğiyle ilgilidir. İlköğretim ve ortaöğretim kurumlarının tamamını kapsamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

16. —Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun aldığı bazı kararlara ilişkin sorusu İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1067)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yazılı olarak cevaplandırılmak kaydıyla aşağıdaki soruların değerli İçişleri Bakanımız Sadettin Tantan’a tevcihini dilerim.

Saygılarımla. 21.12.1999

Ahmet İyimaya

Amasya

Sorular :

1. Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 22.11.1993 gün ve 2055 sayılı; 19.9.1995 gün ve 2711 sayılı; 29.6.1999 gün ve 4271 sayılı kararları, 5.7.1999 gün ve 1233 sayılı yazı ile, Alanya Cumhuriyet Savcılığına ve Belediye Başkanlığına gönderilmiştir. Bu kararlarda belirtilen hususlar Alanya Belediye Başkanlığı tarafından uygulamaya konulmuş mudur?

2. Kültür Bakanlığı kararlarına uyulmadığı tespiti halinde, görevini yapmayanlar hakkında ne gibi yasal işlemler yapılabilecektir?(TCK 230-240, Any. Mad. 127)

T. C.

İçişleri Bakanlığı

Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü 21.1.2000

Sayı :B.05.0.MAH.0.65.00.002/80079

Konu :Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMMBaşkanlığının 3.1.2000 tarihli ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1067-3264/8192 sayılı yazısı.

Amasya Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya’nın ilgi yazı ekinde alınan ve tarafımdan cevaplandırılması istenilen, “Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun aldığı bazı kararlara ilişkin” yazılı soru önergesi hakkında Antalya Valiliğinden alınan 14.1.2000 gün ve 61 sayılı yazıda;

Önergede bahsedilen konunun Alanya Kalesi I. Derece Tarihi, Arkeolojik ve Doğal Sit Alanı Etkileme Geçiş Alanında bulunan 491 ada, 89, 92 ve 93 nolu parselleri içerdiği, bu parsellerden;

1. Antalya Koruma Kurulunun 22.11.1993 gün ve 2055 sayılı Kararı ile 89 parseldeki ruhsatın Yüksek Kurulun 26.12.1986 gün ve 3017 sayılı Kararına aykırı olarak verildiği anlaşıldığından, ruhsatın iptali ile yapının koruma imar planına uygun hale getirilmesine karar verildiği, bu karara parsel maliki Ahmet Sakalsız tarafından açılan davanın Kültür Bakanlığı lehine sonuçlandığı ve Alanya Belediyesince kararın uygulanacağının belirtildiği,

2. 491 ada 92 parseldeki uygulamanın da Koruma Kurulunda değerlendirildiği ve yapıların plana aykırı olarak oluşturulan kısımlarının yıkılması, uygulama yapılamadan binaların inşaatına izin verilemeyeceği, bölgenin fizikî yapısını son derece olumsuz etkileyen bu uygulamayı yapan hakkında yasal soruşturma yapılması gerektiğine ilişkin 19.9.1995 gün ve 2711 sayılı Kararın verildiği,

3. 491 vada 89, 92 ve 93 parseldeki yapıların Antalya Koruma Kurulunda değerlendirilmesi sonucunda 31.7.1998 gün ve 3924 sayılı Kararın alındığı, bu Kararda 89 ve 92 parsellere ilişkin Kurulun 22.11.1993 gün ve 2055, 19.9.1995 gün ve 2711 ve 24.3.1998 gün ve 3766 sayılı kararlarının belediyece uygulanması gerektiğine, 93 parselle ilgili ruhsatın çelişkili durumunun belediyesince değerlendirilerek kurula bilgi verilmesinden sonra konunun yeniden değerlendirilebileceğine karar verildiği, bu karar ile istenilen tespitin Alanya Belediye Başkanlığının 24.5.1999 gün ve 424 sayılı yazısı ile gönderilmesi üzerine yapılan değerlendirme sonucunda Koruma Kurulunca alınan 29.6.1999 gün ve 4271 sayılı Kararla, 89 ve 92 parselde bulunan yapıların Etkileme Geçiş Alanı Planına aykırı bütün kısımlarının yıkılmasına, ruhsat verildiği anlaşılan 93 parseldeki yapının da Etkileme Geçiş Alanı Plan ve Plan Kararlarına aykırı olan kısımlarının yıkılması ve yapan ve yaptıranlar hakkında 2863 sayılı Kanun gereğince yasal işlem yapılmasına karar verildiği ve bu Kararın gereği için 5.7.1999 gün ve 1233 sayılı yazı ile Cumhuriyet Savcılığına ve Alanya Belediye Başkanlığına gönderildiği,

4. 491 ada 89 ve 92 parseller hakkında Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 22.11.1993 gün ve 2055, 19.9.1995 gün ve 2711, 29.6.1999 gün ve 4271 sayılı Kararları doğrulutusunda Alanya Belediyesince yıkım işlemlerinin yapıldığı, 93 parselin ilgilisi tarafından Koruma Kurulunun 29.6.1999 gün ve 4271 sayılı Kararının iptali için Antalya I. İdare Mahkemesine 1999/1176 Esas No ile dava açıldığı ve davanın devam ettiği,

belirtilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

17.—Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat İlindeki bazı sulama projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/1070)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorularımın aracılığınızla Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanınca cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Reşat Doğru

Tokat

1. Tokat Yukarı Yeşilırmak Kazova 2. merhale projesi kapsamında bulunan Kazova Yeşilırmak ıslahı çalışmaları ne durumdadır, ne zaman bitirilecektir?

2. Tokat Erbaa Karayaka Pompaj sulaması projesi ne zaman hizmete girecektir?

3. Tokat Erbaa DSİ sulama kanalının meskûn mahal içinde kalan kısmının kapatılması çalışmaları ne zaman başlayacak ve ne zaman bitirilecektir?

4. Yeşilırmak ıslahı projesinin akibeti nedir?

5. Tokat merkez Musullu Göletinin son durumu nedir?

T. C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 24.1.2000

Kurulu Başkanlığı

Sayı :B.15.0.APK.0.23.300-149/1326

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığının 3.1.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1070-3276/8228 sayılı yazısı.

Tokat Milletvekili Sayın Op. Dr. Reşat Doğru’nun tarafıma tevcih ettiği 7/1070-3276 esas no.lu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereği cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M.Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Tokat Milletvekili Sayın Op. Dr. Reşat Doğru’nun Yazılı Soru Önergesi ve

Cevapları (7/1070-3276)

Soru 1. Tokat Yukarı Yeşilırmak Kazova 2. merhale projesi kapsamında bulunan Kazova Yeşilırmak ıslahı çalışmaları ne durumdadır, ne zaman bitirilecektir?

Cevap 1. Yukarı Yeşilırmak Kazova 2. Merhale Projesi kapsamında bulunan Kazova Yeşilırmak Islahı işi devam etmekte olup, Sağ ve Sol Sahilde yapılması gereken toplam 95 450 m uzunluğundaki sedde yapımının şimdiye kadar toplam 47 550 m’lik kısmı tamamlanmıştır. Geriye kalan toplam 47 900 m uzunluğundaki sedde kısmının yapımına ise kısıtlı bütçe imkânları nispetinde devam edilecektir.

Soru 2. Tokat Erbaa Karayaka Pompaj sulaması projesi ne zaman hizmete girecektir?

Cevap 2. Toplam 2 747 ha alanı sulayacak Tokat Erbaa Karayaka 1 inci Kademe Pompaj Sulaması İnşaatı tamamlanmış olup, işletmeye açılmıştır.

Erbaa Karayaka projesinin diğer ünitesi olan ve 1 737 ha alanı sulayacak Üzümlü 2. Kademe Pompaj Sulaması tesisleri ise kısıtlı bütçe imkânları nedeniyle henüz ihale edilememiştir.

Soru 3. Tokat Erbaa DSİ sulama kanalının meskûn mahal içinde kalan kısmının kapatılması çalışmaları ne zaman başlayacak ve ne zaman bitecektir?

Cevap 3. Tokat Erbaa DSİ kanalının üstünün kapatılması hususunda, Erbaa Belediyesi ile işbirliği yapılarak, çözüme kavuşturulmasına çalışılacaktır.

Soru 4. Yeşilırmak ıslahı projesinin akibeti nedir?

Cevap 4. Konu ile ilgili açıklayıcı bilgi 1 inci maddede verilmiştir.

Soru 5. Tokat merkez Musullu Göletinin son durumu nedir?

Cevap 5. Tokat Merkez Musullu Göleti planlama raporu hazırlanmış olup, bütçe imkânlarına bağlı olarak, programa girmesi ve inşaatına geçilmesi mümkün olacaktır.

18.—Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz’un, devlet tarafından el konulan bankalara ve bunun Merkez Bankası Tasarruf Sigorta Fonuna ne kadar yük getirdiğine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/1072)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Recep Önal tarafından cevaplandırılmasını delaletlerinizle arz ederim. (Yazılı)

Saygılarımla.

Salih Kapusuz

Kayseri

Sorular :

1. Bankalar operasyonu İMF’nin talimatı sonucu mu alındı?

2. Aylardır bu bankaların basın aracılığı ile verdikleri cazip kredi teklifi reklamları sonucu vatandaşlarımızın bile bu bankaların batacağını anlamalarını sizler neden geç anladınız? Yoksa, birilerinin baskısı sonucu mu bu kadar beklediniz?Neden?

3. Bu bankaların batması sonucu Merkez Bankası Tasarruf Sigorta Fonuna ne kadar yük getirmiştir?Günlerce bu operasyonun geciktirilmesi ne kadar ekstra yük getirmiştir?

4. Son yıllarda sürekli meydana gelen bankaların içinin boşaltılması senaryolarına kesin çözüm önerilerini ne zaman almayı düşünüyorsunuz?Yoksa, ülkenin memurundan, işçisinden, emeklisinden esirgediği kaynaklarının böyle heba olmasına seyircimi kalacaksınız?Bu senaryo ve entrikalara rağmen devlet koruması ne zamana kadar devam edecektir?

T. C.

Başbakanlık

Hazine Müsteşarlığı 20.1.2000

Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü

Sayı :B.02.1.HM.0.BAK.02.02/BG-4598

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :3.1.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1072-3279/8237 sayılı yazınız.

Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz’un ilgide kayıtlı yazınız ekinde yer alan 7/1072-3279 sayılı soru önergesinde belirtilen hususlara ilişkin açıklamalar aşağıda yer almaktadır.

1-2. Bankalar Kanununun amir hükümleri gereği, çeşitli sorunları olan bir bankanın malî bünyesindeki olumsuzlukların giderilmesi ilk önce bu bankanın yöneticileri ve ortaklarından talep edilmektedir.Ortaklar ile yöneticilerinin bankanın sorunlarını kısmen veya tamamen gidermemesi veya bu sorunların tedbir alınsa dahi giderilmesine imkân bulunmaması halinde kamu otoritesi bankanın yönetim ve denetimine müdahale etmektedir. Bu nedenle kamu otoritesince bir bankanın malî bünyesinde sorunlar bulunduğunun tespit edilmesine rağmen bu sorunların giderilmesi için ilgilere makul bir süre verilmesi gereklidir. Bu çerçevede, söz konusu bankaların yönetimlerine Hazine Müsteşarlığınca sermayenin artırılması, kredi portföyünün çeşitlendirilmesi, sermayedar gruba kaynak kullandırılmaması, gelir-gider dengesinin tesisi ve üstlenilen risklerin makul seviyelere çekilmesi gibi hususlarda yazılı ve şifahi çeşitli talimatlar verilmiş, ancak verilen talimatların gereği yerine getirilmemiştir.

Bunların yanısıra, sorunlu bankaların rehabilitasyonu için yapılacak kapsamlı bir bankacılık operasyonunun başarılı olabilmesi için ekonominin istikrar içinde olması ve sağlam bir hukukî altyapının oluşturulması zorunlu koşullardır. Aksi takdirde, sektörde faaliyet gösteren kuruluşların birbirleriyle olan karşılıklı ilişkiler nedeniyle sorunların diğer bankalara sirayet etmesi ve sonuçta malî sektörde çok geniş kapsamlı bir istikrarsızlığa yolaçabilecek gelişmelerin ülke gündemine gelmesi kaçınılmaz hale gelecektir. Bu nedenle, belirtilen konulara göre daha da önem taşıyan hususların ekonomik stabilitenin sağlanması ve bu şekilde alınacak tedbirlere karşı kamuoyunun hazırlanması olduğu muhakkaktır. Bu doğrultuda, Hükümet tarafından ciddî ve uygulanabilir bir ekonomik program açıklanmış, bu programın başarısı için her türlü yurt içi ve dışı destek sağlanmıştır. Ayrıca, yapılan dikkatli açıklamalarla kamuoyu bu operasyona hazırlanmıştır. Nitekim, bu önlemler sonucunda, adı geçen bankaların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesi sonucu sektörde herhangi bir panik yaşanmamış ve mevduat çıkışı beklenen düzeyin çok altında gerçekleşmiştir.

Diğer taraftan, 4389 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle yapılan değerlendirmeler neticesinde, bankanın tasfiyesi veya ortaklarınca istismar edilmesi durumu dışında kalan hallerde 4389 sayılı Kanunun 17 nci maddesi ile düzenlenen şahsî sorumluluğun uygulanamayacağı görülmüş ve çeşitli yönetim hataları sonucunda ciddî boyutta zarara uğrayan bir bankanın yöneticileri hakkında da şahsî sorumluluk ilkesinin uygulanabilmesini ve bu şekilde kamu vicdanının rahatlatılabilmesini teminen yasal bir düzenleme yapılmasının gerekli olduğu sonucuna varılmıştır. Nitekim, yüce Meclis tarafından 17.12.1999 tarihinde kabul edilen 4491 sayılı Kanun ile bu durum düzeltilmiş ve fon tarafından devralınan bankalara uygulanacak tedbirler bu Kanunla açıkça düzenlenerek olası problemler bertaraf edilmiştir. Bununla birlikte, 4389 sayılı Kanun ile bu Kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin 4491 sayılı Kanun arasında geçen süreç içerisinde malî bünyesinde problem bulunan bankalarda denetimler yoğunlaştırılmış ve bu bankaların gerçek malî durumlarının tespiti sağlanmıştır.

Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, bankalar operasyonunun IMF’in talimatı sonucu alınmadığı gibi bu konuda herhangi bir baskı bulunmadığı ve yapılan işlemlerde bir gecikme bulunmadığı açıktır.

3. Fon tarafından sözkonusu beş bankaya, 13.1.2000 tarihi itibariyle, devralınan zararları karşılığında sermaye payı olarak 131 trilyon TL. mevduat olarak da 210 trilyon TL. olmak üzere toplam 341 trilyon TL. tutarında kaynak aktarılmıştır.

4. Bankaların içlerinin boşaltılmasının engellenmesi denetim ve gözetimin etkinliği ile doğrudan ilişkilidir. Bu amaca yönelik olarak, 4389 ve 4491 sayılı Kanunlarda yer alan düzenlemeler sonucunda, bankaların kullandırabileceği kredilerde risk yoğunlaşmasını önleyici tedbirler getirilmiş ve mevzuata aykırı karar ve işlemlerin cezaî müeyyideleri ağırlaştırılmış, ayrıca gözetim ve denetimin bağımsız bir kurum eliyle yürütülmesi kabul edilmiştir.

Bilgilerinize arz olunur.

Recep Önal

Devlet Bakanı

19.—Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesine bağlı bazı köylerin yol ve içme suyu sorunlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (7/1075)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Zülfükar İzol

Şanlıurfa

Şanlıurfa İlinin Halfeti İlçesinin, ekli listede isimleri bulunan köy yollarının stabilize edilmesi ve köy içme sularının sondaj, şebeke yapılması hakkında çalışmalarınız var mıdır?Varsa yapımına ne zaman başlanacaktır?

a) Köy Yolları

—Sütveren-Karaotlak arası 4 km. stabilize edilmesi,

— Altınova-Günece yolu 5 km. Altınova-Gürkuyu arası 9 km.’lik stabilize edilmesi,

—Macunlu-Tavşanören arası 5 km. Macunlu-Gürkuyu arası 9 km’lik yolun stabilize yapılması,

— Altınova-Yeşilözen ve Dutlucu mezrası arası 12 km.’lik yolun yapılması,

—Sütveren-Özmüş ve Yolgeçer mezrası 7 km. yolun stabilize edilmesi,

—Ömerli-Ortayol arası 4 km.’lik yolun yapılması.

b) İçme Suları :

—Sütveren Köyünün sondaj kuyusu ve içme suyu şebekesinin yapımı,

— Arğaç Köyünün köy şebekesi ve sondaj dalgıcının yapımı,

—Kayalar ve Kayalara bağlı Topuzoğlu mezrasının içmesuyu şebekesinin yapımı,

—Saklakkaya Köyü Kayadere mezrasına içmesuyu sondajının vurulması,

— Yeşilözen Köyünün içmesuyu kuyusunun yerinin değiştirilmesi,

— Günece Köyünün içmesuyu şebekesinin yapımı,

—Fıstıközü Köyü içmesuyu için trafo verilmesi,

—Altınova Köyü içmesuyu şebekesinin yapımı,

—Saklakkaya Köyü Kayadere mezrasının içmeyusu şebekesinin yapımı,

— Yeşilözen Köyü Dutluca mezrasının içmesuyu için sondaj vurulması.

T. C.

Devlet Bakanlığı 24.1.2000

Sayı :B.02.0.010/031-5237

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMMBaşkanlığı Genel Sekreterliğinin 3.1.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1075-3256/8180 sayılı yazısı.

Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol’a ait soru önergesi incelenmiştir.

Sütveren-Karaotlak yolu köy yolu ağımızda yer almamaktadır.

Altınova yolu Birecik İlçesine bağlı olup, 5 km.’lik asfalt yolu Birecik Barajı asfalt yoluna bağlıdır.

Balaban-Günece-Gürkuyu gurup yolu 2000 yılı stabilize kaplama programında yer almaktadır. Yılı içerisinde tamamlanacaktır.

Macunlu-Tavşanören arası 7 km.’lik yolun 3 km.’si stabilize, 4 km.’lik kısmı ise tesviyelidir. Yolun stabilizeli kısmı ileriki yıllar yapım programında öncelik ve aciliyet durumuna göre değerlendirilecektir.

Macunlu-Gürkuyu yolu ileri ki yıllar yapım programında ödenek, öncelik ve aciliyet durumuna göre değerlendirilecektir.

Altınova-Yeşilözen arasındaki 18 km.’lik yolun; Altınova-Ayran arası 7 km.’lik stabilize yolun bakımı 1999 yılında yapılmıştır. Ayran-Yeşil arasındaki 11 km.’lik kısmı asfalttır. Dutluca Devlet yoluna 1,5 km.’lik stabilize yolla bağlıdır.Ulaşıma açık bulunmaktadır.

Sütveren-Özmuş-Yolgeçer güzergâhı stabilize olup, greyderli bakımı yapılmıştır. Yol ulaşıma açık tutulmaktadır.

Ömerli-Ortayol yolu stabilize kaplamalı olup, yol ulaşıma açıktır.

1. Şanlıurfa-Halfeti-Sütveren Köyünde hibe edilmiş bir kuyunun bulunduğu ve içme suyu sorununun bulunmadığı, ancak içme suyu projesi mevcut olan ünite 2000 yılı yapım program tekliflerinde bulunmaktadır.

2. Halfeti-Angaç Köyüne 1999 yılında dalgıç pompa tahsisi yapılmıştır. Kayalar-Günece ve Altınova köyleri ise 2000 yılı içme suyu yapım programına teklif edilmiştir.

2000 yılında programlara yeni iş alınamadığından ileri ki yıllarda ödenek imkânları dahilinde değerlendirilecektir.

3. Saylakkaya-Kayadere köylerinde yer altı suyu mevcut olmadığından“Durak” Köyündeki sondaj kuyusundan bu üniteye içme suyu verilmesi için gerekli çalışmalar devam etmektedir.

4. Yeşilözen Köyüne 1999 yılında sondaj kuyusu açılmış ve motopomp tahsisi yapılmıştır. En kısa zamanda montajı tamamlanacaktır.

5. Fıstıközü Köyüne sondaj kuyusu açılmış olup, yeterli içme suyu elde edilmiş, ancak köyün şebekeli olarak içme suyu alabilmesi için 2000 yılı inşaat ENHproramına teklifi yapılmış olup, ileri ki yıllarda bütçe imkânları dahilinde değerlendirilecektir.

6. Dutluca Köyü içme suyu temini için yer altı suyundan faydalanmak amacıyla 2000 yılı sondaj programı tekliflerinde yer almaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Yılmaz

Devlet Bakanı

20. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, yazlık bölgelerdeki kaçak inşaatlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1084)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

Yazlık bölgelerde ciddî ölçüde kaçak inşaatlar başlamıştır. Bu inşaatlar özellikle ilçe ve belde belediyelerinin mücavir sahalarında oluşmaktadır.

1. Özellikle şahit olduğum Antalya’nın Kaş İlçesi, Kalkan ve Patara bölgelerinde ciddî sayıda ki kaçak ev ve otel inşaatlarına bölge Mülkî Amirleri neden göz yummaktadırlar?

2. Bu kaçak inşaatları önlemek için sözkonusu bölgelerde bir teftiş yaptırmayı düşünüyor musunuz?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 24.1.2000

Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.0.MAH.0.65.00.002/80084

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 3.1.2000 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1084-3322/8322 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın ilgi yazı ekinde alınan ve tarafımdan cevaplandırılması istenilen, “Antalya İli Kaş İlçesi ile Kalkan ve Patara bölgelerinde yapılan kaçak ev otel inşaatlarına ilişkin” yazılı soru önergesi hakkında Antalya Valiliğinden alınan 20.1.2000 gün ve 92 sayılı yazıda;

Gelemiş (Patara) Köyünde bulunan 82 adet kaçak yapı için yıkım kararı verildiği, bunların dışında Gelemiş Özel Çevre Koruma Bölgesinde Kaymakamlık, Jandarma, Muhtarlık ve İl Kültür Müdürlüğü tarafından yapılan sıkı kontrol nedeniyle kaçak yapılaşma olmadığı ve bölgenin Türkiye’nin en iyi korunan yeri olduğu,

Kaş İlçe Merkezi ile Kalkan Belediyesinde, Kaymakamlığın talimatları ve takibiyle belediyelerin denetimi sonucunda kaçak yapılaşmanın önlendiği,

Kaymakamlığın da kaçak yapılaşmaya göz yummasının sözkonusu olmadığı,

İfade edilmektedir.

Diğer taraftan, önergede yeralan konu Bakanlığımın Genel Teftiş Programında değerlendirilecektir.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

21. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kapsamına alınan bankalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/1087)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın (Hazineden sorumlu) Devlet Bakanı Sayın Recep Önal tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Veysel Candan

Konya

Bilindiği üzere 5 bankaya (Banka Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kapsamına alınarak) el kondu. Sahiplerininde yurtdışına çıkışları yasaklandı.

Bu sebeple;

1. Kamuoyunda el konulacak banka sayısı 12 olarak konuşulmaktadır. Bundan sonra el konacak banka var mıdır?

2. Özelleştirme kapsamında yeni satılan Sümerbank’a da el konduğuna göre, yeni özelleştirilen Etibank’ın durumu nedir?

3. Bazı medya kuruluşlarının bankaları olduğu bilinmektedir. Yapılan bu operasyona medyanın yaklaşımı çok farklıdır. Bazıları yapılanı olumlu bulurken, bazıları ise büyük soygun olarak haber yapmaktadır. Medyanın sahip olduğu bankaların işlem durumu nedir?

4. El konulan 5 bankanın Hazineye zararı 8 milyar dolar olduğu söylenmektedir. Bunun tam sağlıklı rakamı nedir?

T.C.

Başbakanlık

Hazine Müsteşarlığı 20.1.2000

Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü

Sayı : B.02.1.HM.0.BAK.02.02/BG.4594

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 3.1.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1087-3326/8324 sayılı yazınız.

Konya Milletvekili Veysel Candan’ın 24.12.1999 tarih ve 7/1087-3326 no.lu soru önergesinde belirtilen hususlara ilişkin açıklamalar aşağıda yer almaktadır.

1. Beş bankanın hisselerinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devri ile bankalara yönelik işlemler tamamlanmıştır. Oniki bankaya daha el konulacağı hususu spekülasyonlardan ibarettir ve gerçekle hiçbir alakası bulunmamaktadır.

2-3. Bu sorulara konu olan bankalar halihazırda 4389 sayılı Bankalar Kanunu çerçevesinde faaliyetlerine devam etmektedir. Bu bankaların malî durumları hakkındaki bilgilerin kanunen yetkili mercilerden başkasına açıklanması anılan Kanunun 22 nci maddesinin (7) numaralı fıkrasına istinaden mümkün bulunmamaktadır.

4. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kaynakları sektörde faaliyet gösteren bankalardan alınan primlerden oluşmaktadır. Fona devir işlemi sonucunda ihtiyaç duyulan kaynaklar, Fonun mevcutları ile Fonun borçlanma imkânları kullanılarak sağlanacaktır. Sözkonusu bankalara 13.1.2000 tarihine kadar devralınan zararlar karşılığında sermaye payı olarak 131 trilyon TL, mevduat olarak da 210 trilyon TL olmak üzere toplam 341 trilyon TL (630 milyon ABD Doları) tutarında kaynak aktarılmıştır.

Bilgilerine arz olunur.

Recep Önal

Devlet Bakanı

22. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/1091)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların, saygıdeğer Başbakanımız Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılması talep olunur.

Saygılarımla.

25.12.1999

Ahmet İyimaya

Amasya

Sorular :

1. Bankalar Hukukuna göre elkonan ve fona bağlanan bankaların hazineye (Fona) verdiği zararın toplam tutarı nedir? Elkoyma sebepleri, aylar öncesinden gözlenip bilinmesine rağmen neden geç kalınmıştır? Bu konuda bir iç-denetim mekanizmasının işletilmesi düşünülmekte midir?

2. Bu zarara sebebiyet veren, banka değerlerini paravan şirketler veya ülke dışına aktarma yoluyla zimmetine geçiren kişiler var mıdır? Varsa kimlerdir? Bu kişiler ile zarara neden olan/göz yuman diğer ilgililere karşı hangi kanun yollarına başvurulmuştur?

3. Bütçe ve genel ekonomi dengelerini sarsacak bu zararların asıl sorumlulardan tahsilini teminat altına alacak tedbirlere girişilmiş midir? Özellikle nam-ı mustearlı olanları dahil, sorumluların hak ve mal varlıkları üzerine koruyucu önlem konmuş mudur?

4. Ünlü deprem vergisinden elde edilecek gelirlerin, banka zararlarını karşılamak için kullanılması düşünülmekte midir?

T.C.

Başbakanlık 20.1.2000

Hazine Müsteşarlığı

Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü

Sayı : B.02.1.HM.0.BAK.02.02/BG-4597

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 3.1.2000 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1091-3330/8330 sayılı yazınız.

Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği, ilgide kayıtlı yazınız ekinde yeralan 7/1091-3330 esas no.lu soru önergesinde belirtilen hususlara ilişkin açıklamalar aşağıda yeralmaktadır.

1. Bankalar Kanununun amir hükümleri gereği, çeşitli sorunları olan bir bankanın malî bünyesindeki olumsuzlukların giderilmesi ilk önce bu bankanın yöneticileri ve ortaklarından talep edilmektedir. Ortaklar ile yöneticilerinin bankanın sorunlarını kısmen veya tamamen giderememesi veya bu sorunların tedbir alınsa dahi giderilmesine imkân bulunmaması halinde kamu otoritesi bankanın yönetim ve denetimine müdahale etmektedir. Bu nedenle, bir bankanın malî bünyesinde sorunlar bulunduğunun tespit edilmesi durumunda, sorunların giderilmesi için ilgililere makul bir süre verilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, sözkonusu bankaların yönetimlerine Hazine Müsteşarlığınca sermayenin artırılması kredi portföyünün çeşitlendirilmesi, sermayedar gruba kaynak kullandırılmaması, gelir-gider dengesinin tesisi ve üstlenilen risklerin makul seviyelere çekilmesi gibi hususlarda yazılı ve şifahî çeşitli talimatlar verilmiş, ancak verilen talimatların gereği yerine getirilmemiştir.

Bunların yanısıra, sorunlu bankaların rehabilitasyonu için yapılacak kapsamlı bir bankacılık operasyonun başarılı olabilmesi için ekonominin istikrar içinde olması ve sağlam bir hukukî altyapının oluşturulması zorunlu koşullardır. Aksi takdirde, sektörde faaliyet gösteren kuruluşların birbirleriyle olan karşılıklı ilişkiler nedeniyle sorunların diğer bankalara sirayet etmesi ve sonuçta malî sektörde çok genşi kapsamlı bir istikrarsızlığa yol açabilecek gelişmelerin ülke gündemine gelmesi kaçınılmaz hale gelecektir. Bu nedenle, belirtilen konulara göre daha da önem taşıyan hususların ekonomik stabilitenin sağlanması ve bu şekilde alınacak tedbirlere karşı kamuoyunun hazırlanması olduğu muhakkaktır. Bu doğrultuda, Hükümet tarafından ciddî ve uygulanabilir bir ekonomik program açıklanmış, bu programın başarısı için her türlü yurt içi ve dışı destek sağlanmıştır. Ayrıca, yapılan dikkatli açıklamalarla kamuoyu bu operasyonu hazırlamıştır. Nitekim, bu önlemler sonucunda, adıgeçen bankaların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (Fon) devredilmesi sonucu sektörde herhangi bir panik yaşanmamış ve mevduat çıkışı beklenen düzeyin çok altında gerçekleşmiştir.

Diğer taraftan, 4389 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle yapılan değerlendirmeler neticesinde, bankanın tasfiyesi veya ortaklarınca istismar edilmesi durumu dışında kalan hallerde 4389 sayılı Kanunun 17 nci maddesi ile düzenlenen şahsi sorumluluğun uygulanamayacağı görülmüş ve çeşitli yönetim hataları sonucunda ciddî boyutta zarara uğrayan bir bankanın yöneticileri hakkında da şahsi sorumluluk ilkesinin uygulanabilmesini ve bu şekilde kamu vicdanının rahatlatılabilmesini teminen yasal bir düzenleme yapılmasının gerekli olduğu sonucuna varılmıştır. Nitekim, yüce Meclis tarafından 17.12.1999 tarihinde kabul edilen 4491 sayılı Kanun ile bu durum düzeltilmiş ve Fon tarafından devralınan bankalara uygulanacak tedbirler bu Kanunla açıkça düzenlenerek olası problemler bertaraf edilmiştir. Bununla birlikte, 4389 sayılı Kanun ile bu Kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin 4491 sayılı Kanun arasında geçen süreç içerisinde malî bünyesinde problem bulunan bankalarda denetimler yoğunlaştırılmış ve bu bankaların gerçek malî durumlarının tespiti sağlanmıştır.

Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, yapılan işlemlerde herhangi bir gecikme bulunmamaktadır.

Öte yandan, bu bankaların Hazineye maliyetinden sözetmek mümkün olmayıp, geliri sektörde faaliyet gösteren kuruluşlardan alınan primlerden oluşan Fon tarafından sözkonusu beş bankaya, 13.1.2000 tarihi itibariyle, devralınan zararları karşılığında sermaye payı olarak 131 trilyon TL, mevduat olarak da 210 trilyon TL olmak üzere toplam 341 trilyon TL tutarında kaynak aktarılmıştır.

2-3. Mülkiyeti, 21.12.1999 tarih ve 99/13765 sayılı Bankalar Kurulu Kararı ile Fona devredilmiş olan bankalar nezdinde yapılan incelemelerde, mevzuata aykırı işlemleri tespit edilmiş olan Banka yöneticileri hakkında ilgili Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmuştur.

Fona devredilen bankalarla ilgili olarak 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14, 15 ve 17 nci maddelerinde belirtilen tedbirlerin alınması hususunda Fon yetkili kılınmıştır. Bu çerçevede, Fon adıgeçen bankalar nezdindeki incelemelerde yapılan tespitler doğrultusunda;

a) Banka kaynaklarını doğrudan veya dolaylı olarak kendi lehlerine kullanmış oldukları tespit edilen banka ortaklarından kullanılan kaynakların veya uğranılan zararın iade veya tazminini istemek,

b) Banka yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortakları ile tüzel kişi ortakların sermayesinin yüzde onundan fazlasına sahip gerçek kişi ortaklarından mal beyannamesi istemek,

c) Banka yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortakların mal varlıkları üzerine ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz kararları ile her türlü muhafaza tedbirinin alınmasını ilgili mahkemeden istemek

d) Bu bankaların Fona devrine neden olan işlemlerde sorumluluğu bulunan yöneticileri ile menfaat temin eden ortaklarının şahsi iflaslarını istemek

de dahil olmak üzere gerekli olan tüm tedbirleri almak zorundadır. Bu bağlamda Fon, sözkonusu bankaların gerçek kişi ortakları ile tüzel kişi ortaklarının sermayesinin yüzde onundan fazlasına sahip gerçek kişi ortaklarından mal beyannamesi istemiş ve bu kişilerin mal varlıkları üzerine ihtiyati tedbir uygulanması konusunda ilgili mahkemeden karar almış bulunmaktadır. İncelemeler sonuçlandıkça, 4389 sayılı Bankalar Kanununun ilgili maddeleri kapsamında Fon tarafından ilave tedbirlerin alınacağı açıktır.

4. Fonun kaynakları sektörde faaliyet gösteren kuruluşlardan alınan primlerden oluşmaktadır. Bu operasyon sonucunda ihtiyaç duyulan kaynaklar, Fonun mevcutları ile Fonun borçlanma imkânları kullanılarak sağlanacaktır. Bunun dışında herhangi bir kamu kaynağının kullanılması sözkonusu değildir.

Bilgilerine arz olunur.

Recep Önal

Devlet Bakanı

23. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bingöl İline bağlı bazı köylerin içme suyu yatırım projelerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (7/1096)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile ilgili olarak Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz tarafından yazılı cevaplandırılmak üzere aşağıdaki sorularımı arz ederim.

26.12.1999

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular :

Bingöl İli Köy Hizmetleri Yatırımları ile ilgili olarak;

1. Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesinin amacı, kapsamı, proje tutarı, 1999 yılı harcaması, 2000 yılı ödeneği nedir? Proje ne zaman bitecektir?

2. 1991’de başlanan köy içme suyu yapımı projesi hangi aşamadadır? Projeye bugüne kadar harcanan miktar nedir? Proje için 2000 yılına ne kadar ödenek konmuştur?

3. Susuz Köy İçme Suyu Yapımı Projesi kapsamında kaç köy vardır? Projenin seviyesi ve projeye bugüne kadar harcanan miktar nedir?

T.C.

Devlet Bakanlığı 24.1.2000

Sayı : B.02.0.010/031.5238

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 3.1.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3507 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’a ait soru önergesi incelenmiştir.

Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesinin amacı; Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde terk edilen veya güvenlik nedeniyle boşaltılan, köy, mezra, mahalle ve kom gibi yerleşim birimlerini canlandırmak ve önceden buralarda yaşayan insanlarımızı yeniden eski yerlerine götürmektir.

Bingöl İlimizde 1998 yılında Yedisu İlçesinden Koşan, Karapolat, Karaoluk, Genç İlçesinden Şehittepe, Kığı İlçesinden Demirkanat, Yukarıserinyer, Ölmez Merkez ilçesinden Alıncık Köyü olmak üzere toplam 8 köy programına alınmıştır. Ancak anılan yılda proje kredili yöntemle yapılması planlandığından dönmek isteyen ailelerce cazip bulunmamış ve herhangi bir işlem yapılmamıştır.

1999 yılında Başbakanlıkça yeni bir çalışma başlatılmış ve proje karşılıksız Devlet yatırımı olarak planlanmıştır. (EK-1)

1999 yılı programına Solhan İlçesinden Elmasırtı (10 mezra) ile Adaklı İlçesinden Osmanuşağı Köyü alınmış, ancak Elmasırtı Köyünde yerleşim yeri verilmediğinden, yer tespiti yapılamamış, köylüler mezraların birleştirilmelerine karşı çıktıklarından ve istekli olmadıkları için bu köyde çalışma yapılamamıştır. Osmanuşağı Köyünde konutların ve altyapıların mevcut olduğu ve Kaymakamlıkça da uygun görülmediğinden bu köyde de bir çalışma yapılamamıştır. Halen Valilik ve Güvenlik Güçlerince yeni yerleşim yeri arama çalışmaları devam etmektedir. 1999 yılında Bingöl İline ayrılan 76 milyar TL’lik ödenek Valiliğin isteği üzerine 9.11.1999 tarihinde mahalline gönderilmiş olup, bu ödenek 2000 yılında kullanılabilecektir.

Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesinin 2000 yılı ödenekleri DPT’ce İçişleri Bakanlığı bütçesine alınmış olup, Genel Müdürlüğümüzce etüt ve proje yapım işleri sürdürülecektir.

Valilik ve Güvenlik Güçlerinin birlikteliği sonucu belirlenecek köylerde İl Müdürlüğümüzce etüt ve proje çalışmaları yapılacaktır.

İçme suyu ile ilgili olarak Bingöl İline bağlı 29 adet ünite 1999 yılı programına alınmış ve 4 ünite 1999 yılında ikmal edilmiştir. Programlanan 21 inci ünitenin 17 nci ünitesi 2000 yılında tamamlanması planlanmıştır. Programlanan üniteler için 483 702 000 000 TL ödenek ayrılmıştır. 9 uncu ünite susuz olup, program tekliflerinde yer almamaktadır.

Bursa İli 2000 yılı yatırım programına teklif edilen sulama suyu temini konuları ile 2000 yılı yatırım programında yer alan projeler ve bunların DPT’na bildirilen ödeneklerine ilişkin listeler ekte sunulmuştur. (Ek-2)

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Yılmaz

Devlet Bakanı

24. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Hükümetçe el konulan bankalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/1098)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletinizi saygı ile arz ederim. 27.12.1999

Tevhit Karakaya

Erzincan

Malumunuz olduğu üzere Bankalar Kanununda yapılan değişiklikten birkaç gün sonra 5 bankaya Devletçe el konulmuştur.

1. El konulan Bankalar gerçekten battı mı? Yoksa içleri boşaldıktan sonra mı “battıkları” gerekçe gösterilerek el konuldu? Başka bir ifadeyle bu bir, “işadamlarını kurtarma” operasyonu mudur?

2. Bu bankalar, Bankalar Yeminli Murakıpları tarafından izleniyor muydu? Eğer izleniyor idiyse Devlet, bankaların içleri boşaltılana kadar niçin bekledi?

3. Batık bankaların devlete zararı ne kadardır? Bu zararı Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu karşılayacak durumda mıdır? Yoksa batan paralar için vatandaşlarımıza yeni ek vergiler yüklemeyi mi düşünüyorsunuz?

4. Mevduat sahibi vatandaşlarımızın durumu ne olacak? Paralarını alabilecekler mi? Yoksa daha önce örneğini gördüğümüz TYT ve Marmara Bank hususunda olduğu gibi perişan mı olacaklar?

5. Bu bankaların sahip ve yöneticileri hakkında yasal bir işlem yapılacak mı?

6. Daha önce de battığı gerekçesiyle el konulan banka sahiplerinin, basına yansıyan haberlerine göre lüks içinde yaşamaya devam ettikleri görülmektedir. Banka batırma olayında; banka sahiplerinin (Birinci ve ikinci dereceye kadar bütün akrabalarını kapsayacak şekilde) tüm mal varlıkları ile sorumlu tutulmalarını sağlayacak bir kanunî düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

7. Tişört, baklava çalan çocuklar ile öğretmen isteyen öğrenciler yargılanıp hapis cezasına çarptırılırken; bugüne kadar yargılanarak hapis yatan özel banka sahibi veya yöneticisi oldu mu?

T.C.

Başbakanlık 20.1.2000

Hazine Müsteşarlığı

Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü

Sayı : B.02.1.HM.0.BAK.02.02/BG-4596

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 5.1.2000 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1098-3364/8346 sayılı yazınız.

Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği, ilgide kayıtlı yazınız ekinde yer alan 7/1098-3364 esas no.lu soru önergesinde belirtilen hususlara ilişkin açıklamalar aşağıda yer almaktadır.

1, 2. Egebank A.Ş., Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş., Sümerbank A.Ş., Eskişehir Bankası T.A.Ş. ve T. Tütüncüler Bankası Yaşarbank A.Ş. gerek mülga gerekse meri Bankalar Kanununun ilgili maddeleri kapsamında, yakın gözetim altında bulundukları süre içerisinde Bankalar Yeminli Murakıpları tarafından sürekli denetlenmişlerdir. Yapılan denetimler sonucunda adı geçen bankaların malî durumlarının taahhütlerini karşılayamayacak düzeyde zayıflamış olduğunun ve zararlarının özkaynaklarını aştığının tespiti üzerine, Bankalar Kanununun amir hükümleri çerçevesinde, bu bankalar Bakanlar Kurulunun 21.12.1999 tarih ve 99/13765 sayılı Kararı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (Fon) devredilen devredilmiştir. Yapılan bu işlemin herhangi bir işadamını kurtarma maksadı bulunmamaktadır. Aksine, 4491 sayılı Kanunla değişik 4389 sayılı Bankalar Kanununda bu bankaların kaynaklarını kendi lehlerine kullanan ortakları ile Fona devrine neden olan işlemlerde sorumluluğu bulunan yöneticilerinin şahsen sorumlu tutulacağı hüküm altına alınmıştır.

3. Fon sözkonusu beş bankaya bu aşamada devralınan zararları karşılığında sermaye payı olarak 131 trilyon TL, mevduat olarak da 210 trilyon TL olmak üzere toplam 341 trilyon TL tutarında kaynak aktarmıştır. Fonun kaynakları sektörde faaliyet gösteren kuruluşlardan alınan primlerden oluşmaktadır. Bu işlem sonucunda ihtiyaç duyulan kaynaklar, Fonun mevcutları ile Fonun borçlanma imkânları kullanılarak sağlanacaktır. Bunun dışında herhangi bir kamu kaynağının kullanılması sözkonusu değildir.

4. Bilindiği üzere, Türkiye’de faaliyet gösteren ve mevduat kabulüne yetkili bulunan bankalardaki tasarruf mevduatının tamamı mevduat sigortasına tabidir. Ayrıca Fona devredilen beş bankanın bankacılık işlemleri yapma yetkileri devam etmektedir. Yapılan işlemlerin yasalara uygun olması halinde, bu bankalardaki mevduat sahiplerinin mağdur olması sözkonusu değildir.

5, 6. Fona devredilen bankaların sahip ve yöneticileri ile ilgili olarak alınması gereken tedbirler 4491 sayılı Kanun ile değişik 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14, 15 ve 17 nci maddelerinde detaylı olarak düzenlenmiştir. Bu çerçevede, Fon sözkonusu bankaların gerçek kişi ortakları ile tüzel kişi ortaklarının sermayesinin yüzde onundan fazlasına sahip gerçek kişi ortaklarından mal beyannamesi istemiş ve bu kişilerin mal varlıkları üzerine ihtiyati tedbir uygulanması konusunda ilgili mahkemeden karar almış bulunmaktadır. Ayrıca Egebank A.Ş. ve Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş.’nin eski yönetim kurulu üyelerinden de mal beyannamesi istenmiş ve bu kişilerin mal varlıkları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına ilişkin gerekli mahkeme kararı alınmış bulunmaktadır. İncelemeler sonuçlandıkça, 4389 sayılı Bankalar Kanununun ilgili maddeleri kapsamında Fon tarafından ilave tedbirlerin alınacağı açıktır.

7. Bankalar nezdinde yapılan incelemelerde, mevzuata aykırı işlemleri tespit edilen Banka yöneticileri hakkında ilgili Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmaktadır. Bu davalarla ilgili nihaî kararlar bağımsız yargı organlarına aittir.

Bilgilerine arz olunur.

Recep Önal

Devlet Bakanı

25. – Bursa Milletvekili Ali Arabacı’nın, Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Kampusunda meydana gelen olaylara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1101)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yazılı soruların Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi uyarınca İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı yanıtlanmasının sağlanmasını saygıyla dilerim.

27.12.1999

Ali Arabacı

Bursa

22 Aralık 1999 Çarşamba günü Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Kampusündeki saldırı ile ilgili olarak:

1. Haydarpaşa kampusunda Özel Güvenlik Birimi, sivil ve siyasî polisler ve Terörle Mücadele Ekibi bulunduğu halde saldırıyı yapan grup, topluca “satır ve sopalarla” binaya nasıl girmiştir?

2. Bunların arasında öğrenci olmayan kişilerin isim tespiti yapılmış mıdır?

3. Yaralama doğuran saldırı ve baskın hareketi oldukça uzun bir zaman kesitine yayıldığı halde; çevik kuvvet, saldırganlara neden müdahale etmemiştir?

4. Saldırganlardan kaç kişi gözaltına alınmıştır?

5. Polis; aynı gün öğleden sonra saldırıya uğrayan öğrenciler kampusu terk ederken, saldırıyı kınayan her türlü sözlü açıklamayı neden yasaklamış ve öğrencileri “en küçük bir açıklama olursa hepinizi tutuklatırım” sözleriyle tehdit etmiş midir? Polis; eylemi mi izliyor yoksa kendini belli fikirleri bastırmak için maaş alan bir misyoner gibi mi görüyor?

6. İkinci gün, sınava girmek üzere okula gelen ve önceki gün (22.12.1999) saldırıya uğramış bulunan Hukuk Fakültesi öğrencilerinden bir grup neden gözaltına alınmış ve bir grup ise neden girişte bekletilmiş ve sınava girmelerine engel olunmuştur?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 21.1.2000

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-020279

Konu : Yazılı soru önegresi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 5.1.2000 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-3631(7/1101)-3380/8402 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Ali Arabacı tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1. 22.12.1999 günü Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Kampusündeki Hukuk Fakültesinde karşıt görüşe mensup bir grup öğrenci arasında kavganın meydana geldiği, öğrencilerin kampuse satır ve sopalarla girdiklerine dair herhangi bir tespitin bulunmadığı (kampus içerisinde olay esnasında devam eden inşaat çalışmaları nedeniyle bir çok taş ve sopa gibi cisimlerin yeraldığı), kavgada (3) öğrencinin yaralandığı, yaralananların tedavileri için hastaneye gönderildikleri, düzenlenen tahkikat evrakı ile birlikte olayın Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirildiği,

2. Olaya karışanlar arasında öğrenci olmayan kişilere ait isim tespitinin bulunmadığı,

3. Kampus önünde beklemekte olan Çevik Kuvvet Ekibince, kavga olayının haber alınmasından sonra olay yerine intikal edildiğinde, kavganın sona ermiş olduğunun görüldü,

4. Meydana gelen yaralama eylemlerini gerçekleştirdiği tespit edilenlerden (6)’sının ilgili savcılığa sevk edildikleri, diğerlerinin yakalanması için çalışmaların sürdürüldüğü,

5. Meydana gelen olayın ardından bir grup öğrencinin hazırlamış oldukları basın bildirisini kampus önünde beklemekte olan basın mensuplarına dağıttıktan sonra emniyet güçlerinin herhangi bir baskısı olmaksızın kampusten ayrıldıkları,

6. Belirtilen tarihte (23.12.1999) sanık durumunda olan (5) öğrencinin (yukarıda belirtilenlerin dışında) Haydarpaşa Kampusu önünde gözaltına alındığı, aynı gün sevk edildikleri ilgili savcılıkça serbest bırakıldıkları anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

26. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Sekizinci Beş Yıllık Plan çalışmalarında görev alan uzmanlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/1105)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması dileğiyle aşağıdaki sorularımı arz ederim.

29.12.1999

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular :

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ile ilgili olarak Bakanlığınız hangi ihtisas komisyonlarında temsil edilmektedir? Komisyonlarda çalışacak personelin nitelikleri ve isimleri nelerdir? İhtisas Komisyonu çalışmalarından önce sektör temsilcileri ve ilgililerinin Sekizinci Beş Yıllık Plana demokratik katılımlarını sağlayacak bir programınız var mıdır?

T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 21.1.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : KDD.SÖ.1.01/174

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 5.1.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1105-3384/8419 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazı ekinde gönderilen Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’a ait 7/1105-3384 esas no.lu yazılı soru önergesine ilişkin bilgiler ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp

Tarım ve Köyişleri Bakanı

Soru 1. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ile ilgili olarak Bakanlığınız hangi ihtisas komisyonlarında temsil edilmektedir? Komisyonlarda çalışacak personelin nitelikleri ve isimleri nelerdir?

Cevap 1. Devlet Planlama Teşkilâtı koordinatörlüğünde yürütülmekte olan Özel İhtisas Komisyonlarında görev alan Bakanlığımız elemanlarının listesi aşağıda verilmiştir.

7. Ortaöğretim : Genel Eğitim, Meslek Eğitimi, Teknik Eğitim

Mehmet Ali Albayrak Ziraat Y. Müh. TEDGEM

19. Gelir Dağılımının İyileştirilmesi ve Yoksullukla Mücadele

Filiz Soydal Ziraat Y. Müh. KKGM

24. Toplumda Kadın Katılımı

Ayşe Bayındıroğlu Ziraat Y. Müh. TEDGEM

Nursema Aksu ” KKGM

Hülya Erdemir ” KKGM

25. Tarım Politikaları, Ürün Planlaması ve Yapısal Düzenlemeler

Melih Eren Ziraat Y. Müh TEDGEM

Enver Aksoy ” TÜGEM

Aşkın Sürmeli ” TÜGEM

Ahmet Bayaner ” TEAE

Salih Küçükkaya ” KKGM

Mualla Çetinkaya ” APK

26. Bitkisel Üretim

Doç. Dr. Refiye Aydın Ziraat Y. Müh. TEDGEM

Dr. Suna Türemen ” TÜGEM

Metay Özer Ziraat Müh. TÜGEM

Dr.Mustafa K. Güngör (Meyve) Ziraat Y. Müh. TAGEM

Dr. Emin Ergun (Ekonomi) TAGEM

Dr. Seyfi Özışık (Bağcılık) Ziraat Y. Müh. TAGEM

Dr. Selim Arpacı (Antep Fıstığı) ” TAGEM

Dr. A. Nail Okay (Fındık) ” TAGEM

Doç. Dr. Masum Burak (S. Ç. Meyve) ” TAGEM

Dr. Mustafa Akıllıoğlu (Zeytin) ” TAGEM

Dr. Ali Öztürk (Örtü Altı) ” TAGEM

Nurten Sürmeli (Açıkta Sebze) ” TAGEM

Dr. Semra Kostak (Süs Bitkileri) ” TAGEM

Nazif Şahin (İncir) ” TAGEM

H. Ali Taşdemir (Narenciye) ” TAGEM

Dr. Vehbi Eser (Tahıllar) ” TAGEM

Doç. Dr. Hasan Ekiz (Bitki Islahı) ” TAGEM

Dr. Servet Kefi (End. Bitki) ” TAGEM

H. Basri Karadayı (Pamuk) ” TAGEM

Dr. H. Kansur Fırıncıoğlu (Yem Bitki) ” TAGEM

Dr.Lütfü Tahtacıoğlu (Çayır-Mer’a) ” TAGEM

Dr. Şemsettin Tan (Yağlı Bitki) ” TAGEM

Hüsnü Ege ” TEAE

Hasan Baylan ” KKGM

Mehlika Yosmaoğlu ” APK

27. Hayvancılık ve Su Ürünleri

Özcan Dilmen Ziraat Y. Müh. TEDGEM

Erdal Ertürk ” TEAE

Mustafa Çetiner TÜGEM

Tahsin Uğurlu TÜGEM

Dr. Tahir Goncagül (K. Baş) TAGEM

Dr. Ahmet Gürbüz (B. Baş) TAGEM

Dr. Sema Yaman (Besleme) TAGEM

Hayriye Keçeci (Kanatlı) TAGEM

Mustafa Gökçe (Arıcılık) TAGEM

Mümin Kara (İpek Böcekçiliği) TAGEM

Yılmaz Bekiroğlu (Su Ürünleri) TAGEM

Dr. Nahit Yazıcıoğlu Veteriner TAGEM

Kamuran Patrona Ziraat. Y. Müh. KKGM

Musa Arık Veteriner KKGM

Hülya Atila Ziraat Müh. APK

31. Gıda Sanayii ve Rekabet Edebilirlik

İlhan Örs Ziraat Y. Müh. TEDGEM

Sibel Tan ” TEAE

Semih Köksal ” KKGM

Vuslat Ulusoy ” APK

32. İçki Sanayii ve Rekabet Edebilirlik

İsmail Sezgi KKGM

34. Tekstil ve Giyim Sanayii ve Rekabet Edebilirlik

Fatih Ünver Uzman TEDGEM

Nermin Akyıl Ziraat Y. Müh. TEAE

40. İlaç Sanayii ve Rekabet Edebilirlik

M. Sena Türabi KKGM

41. Gübre Sanayii ve Rekabet Edebilirlik

Nimet Agah Ziraat Y. Müh. TÜGEM

52. Tarım Alet ve Makineleri Sanayii ve Rekabet Edebilirlik

Dr. K. Sami Genç Ziraat Y. Müh. TÜGEM

H.Yılmaz Dursun KKGM

59. Tüketicinin Korunması

Petek Ataman Gıda Müh. KKGM

60. Dış Ticaret ve Ödemeler Dengesi Politikaları

Hüsamettin Öner KKGM

Meral Akgül Ziraat Y. Müh. KKGM

63. Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri

Selma Aytüre Ziraat Y. Müh DİATK

Filiz Soydal ” KKGM

İsmail Bakkal KKGM

Vuslat Ulusoy Ziraat Y. Müh. APK

64. Türkiye ile Türk Cumhuriyetleri ve Bölge Ülkeleri İlişkileri

Cemal Kaygısız Ziraat Y. Müh. DİATK

Salih Küçükkaya ” KKGM

Halis Korkut ” KKGM

65. Türkiye’nin Dış Ekonomi İlişkileri

Derya Sağlam Ziraat. Y. Müh. APK

Mualla Çetinkaya ” APK

79. İçme suyu, Kanalizasyon, Arıtma Sistemleri, Katı Atık Denetimi

İbrahim İlbeyi Ziraat Y. Müh. KKGM

Süleyman Ülger KKGM

81. Bilişim Teknolojileri ve Hizmetlerinin Türkiye’nin Gelişme ve Tanıtım Stratejilerinde Kullanılması

Özlem Karacasu Ziraat Müh. TÜGEM

87. Su Havzaları, Kullanımı, Yönetimi

Eyüp Köksal Ziraat Müh. TÜGEM

Yonca Tuğ ” APK

90. Harita, Tapu Kadastro, Coğrafî Bilgi Sistemleri, Uzaktan Algılama Sistemleri

Dr. Emel Karagüllü Ziraat Y. Müh. TAGEM

Ediz Ünal ” TAGEM

Dr. Meral Peşkircioğlu ” TAGEM

Basri Evci ” KKGM

Nimet Zöğ Uzman APK

91. Kırsal Kalkınma, Kırsal Alanda Planlama İhtiyaçları ve Köye Götürülen Hizmetler

Abdurrahman Öğüt İktisatçı TEDGEM

Muharrem Özmen Ziraat Müh. TÜGEM

Erdinç Çınar Zir. Y. Müh. APK

93. Çevre

Müfit Aktaş TÜGEM

Dr. Alptekin Karagöz (Bitki Genetik Kaynakları) TAGEM

Dr. Ayfer Tan (Biyo Çeşitlilik) TAGEM

Dr. Ayfer Altıner (Hayvan Genetik Kaynakları) TAGEM

Dr. Emel Karagüllü TAGEM

Haşim Toksoy KKGM

Mustafa Yanar APK

94. İklim Değişikliği

Süleyman Ülger Ziraat Y. Müh. KKGM

95. Biyoteknoloji ve Biyogüvenlik

Dr. Mehmet Uyanık Ziraat Y. Müh. TÜGEM

Dr. Vehbi Eser (Bitki) ” TAGEM

Dr. Şerife Kocabaş (Hayvan) ” TAGEM

Dr. Servet Kefi (Bitki) ” TAGEM

Kısaltmalar :

APK : Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı

KKGM : Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü

TAGEM : Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü

TÜGEM : Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü

TEDGEM : Teşkilâtlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü

DİATK : Dış İlişkiler ve Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dai. Bşk.

TEAE: Tarımsal Ekonomi Araştırma Enstitüsü.

Soru 2 : İhtisas komisyonu çalışmalarından önce sektör temsilcileri ve ilgililerinin Sekizinci Beş Yıllık Plana demokratik katılımlarını sağlayacak bir programınız var mıdır?

Cevap 2 : İhtisas Komisyonu çalışmalarından önce sektör temsilcileri ve ilgililerinin Sekizinci Beş Yıllık Plana demokratik katılımlarını sağlayacak program, DPT Müsteşarlığı görev ve yetkileri dahilinde olup, Bakanlığımızı ilgilendirmemektedir.

27. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Sekizinci Beş Yıllık Plan çalışmalarında görev alan uzmanlara ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/1106)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Çevre Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması dileğiyle aşağıdaki sorularımı arz ederim.

29.12.1999

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular :

Sekizinci Beş YıllıkKalkınma Planı hazırlıkları kapsamında Özel İhtisas Komisyonlarınca yürütülen çalışmalarda Bakanlığınız uzmanları hangi Komisyonlarda görev almıştır? Görevli personelin uzmanlık dalları ve isimleri nedir? Komisyonların görevleri nelerdir?

Planın hazırlık çalışmaları öncesi çeşitli sivil toplum örgütleri ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının demokratik katılımını sağlamak amacıyla herhangi bir eylem planınız bulunmakta mıdır?

T.C.

Çevre Bakanlığı 20.1.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.19.0.APK.0.22.00.01/0012/59-595

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 5.1.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1106-3385/8420 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız eki Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınabayır’a ait yazılı soru önergesi cevaplandırılarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Fevzi Aytekin

Çevre Bakanı

Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın 7/1106-3385 Esas Numaralı Soru Önergesinin Cevabı

Soru 1 : Sekizinci Beş YıllıkKalkınma Planı hazırlıkları kapsamında Özel İhtisas Komisyonlarınca yürütülen çalışmalarda Bakanlığınız uzmanları hangi Komisyonlarda görev almıştır? Görevli personelin uzmanlık dalları ve isimleri nedir? Komisyonların görevleri nelerdir?

Cevap 1 : Özel İhtisas Komisyonlarınca yürütülen çalışmalarda Bakanlığımız uzmanlarının hangi komisyonlarda görev aldıklarını, uzmanlık dalları ve isimleri ekli listede sunulmuştur.

Soru 2 : Planın hazırlık çalışmaları öncesi çeşitli sivil toplum örgütleri ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının demokratik katılımını sağlamak amacıyla herhangi bir eylem planınız var mıdır?

Cevap 2 : Beş Yıllık Kalkınma Planlarının hazırlanması ile ilgili Özel İhtisas Komisyonları, 29 Eylül 1961 tarih ve 5/1722 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe giren “Özel İhtisas Komisyonları Kuruluş ve Çalışmaları Hakkında Tüzük” gereğince Devlet Planlama Teşkilâtının yetkili kılınması üzerine oluşturulmakta ve çalışmalar yürütülmektedir.

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının hazırlanmasına ilişkin olarak “Özel İhtisas Komisyonu çalışmalarında internetin sağladığı olanaklardan azamî ölçüde yararlanılacaktır. Her Özel İhtisas Komisyonu için konuyla ilgili gerekli bilgilerin yer alacağı bir internet sayfası açılacak ve haberleşme listeleri vasıtasıyla üyelerin komisyon görüşünün oluşturulmasına katkıları sağlanacaktır. Ayrıca, üyeler dışındaki gerçek ve tüzel kişilerin de komisyon çalışmalarına katkı sağlaması mümkün olabilecektir.” esası getirilmiş ve plan çalışmalarına toplumun tüm kesimlerinin katılımı amlanmıştır.

633-636 filme alınacak!

28. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlık sürecinde kurulan özel ihtisas komisyonlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli’nin cevabı (7/1107)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Planlama Teşkilâtı ile ilgili olarak aşağıdaki sorularımın, yazılı cevaplandırması dileğiyle Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Devlet Bahçeli’ye yöneltilmesini saygılarımla arz ederim. 29.12.1999

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular :

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlık süreci ile ilgili olarak :

1. Kaç Özel İhtisas Komisyonu kurulmuştur?

Komisyonların ad ve görevleri nelerdir?

2. Komisyonlar kimlerden oluşmaktadır?

Komisyon üyeleri kimlerin temsilcisidir ve nitelikleri nedir?

T.C.

Devlet Bakanı ve 21.1.2000

Başbakan Yardımcılığı

Sayı : B.02.0.001/00136

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 5.1.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1107/3386/8421 sayılı yazınız.

Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, tarafımdan cevaplandırılması istenilen 7/1107/3386 Esas No.lu yazılı soru önergesine verilen cevap ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Devlet Bahçeli

Devlet Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın 29.12.1999 tarihinde TBMM Başkanlığına yazılı olarak cevaplandırmak üzere arz ettiği soruların cevapları aşağıdadır.

1. Ekli 13.8.1999 tarih ve 1999/7 sayılı Başbakanlık Genelgesinde VIII inci Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlıkları çerçevesinde kurulan 95 Özel İhtisas Komisyonunun listesi yeralmaktadır. Ayrıca, görülen lüzum üzerine söz konusu Başbakanlık Genelgesinin 36 ncı paragrafı uyarınca Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığı tarafından aşağıda adları verilen 3 komisyon daha oluşturulmuştur.

1) Vergi Özel İhtisas Komisyonu

2) Tanıtma Özel İhtisas Komisyonu

3) Doğal Afetler Özel İhtisas Komisyonu

2. Özel İhtisas Komisyonlarına katılımcı plan anlayışı gereği konularında uzmanlığı ve tecrübesi olan kamu kesiminden, üniversitelerden, özel kesimden ve çeşitli sivil toplum örgütlerinden, değerli temsilciler katılmaktadır. Bunların sayısı halen 7 000 dolayındadır. Komisyonlarda görev alanların kesin listesi yayınlanacak Özel İhtisas Komisyonu Raporlarında yer alacaktır.

640-647 arası filme alınacak!

29. – İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı’nın, Fetullah Gülen’in, Türkiye’ye dönüp dönmediğine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1108)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını istiyorum.

Saygılarımla. 20.12.1999

İsmail Aydınlı

İstanbul

1. Türkiye’den bir süre önce AB Devletlerine sağlık nedeniyle gittiği söylenen Nur-Işık Cemaati Lideri Fetullah Gülen’in (Hocaefendi lakaplı), Türkiye’ye döndüğü doğru mudur? Dönmüşse hangi tarihte dönmüştür?

2. Türkiye’de hangi mahkemeler tarafından aranmaktadır? Aleyhine gıyabi tevkif müzekkereleri var mıdır? Varsa gereği yapılmış mıdır?

3. Türkiye’ye hangi yoldan girmiştir. Girmişse elini kolunu sallaya sallaya giremeyeceğine göre aleyhine olan müzekkereler varsa ne gibi işlem yapılmıştır? Bu hususta hangi görevlilerin kasdı ve ihmali vardır? Bu görevliler aleyhine ne gibi işlem yapılmıştır?

4. Türkiye Cumhuriyeti laik ve anayasal bir devlet olduğuna göre özellikle aleyhinde Türkiye Cumhuriyetinin ve demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan laikliğin ağır ihlali ve devleti sessiz ve derinden ele geçirme suçlaması olan, binlerce yurt içi ve yurt dışı, okul, vakıf, şirket, yazılı ve görsel basında sahibi olma ve kadrolaşma suçlaması olan bu kişi hakkında işlem yapılmamasının Anayasanın en temel ilkelerinden biri olan “Eşitlik İlkesinin” ihlali değil midir? Devlet içinde kim ve kimler tarafıdan korunmakta ve kollanmaktadır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü 21.1.2000

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01-020278

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 5.1.2000 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-3631(7/1108)-3229/8113 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1, 3. Fetullah Gülen’in Atatürk Hava Limanından 21.3.1999 tarihinde çıkış yaptığı, bu tarihten sonra “bilgisayar bulunan” hudut kapılarından giriş yaptığına dair herhangi bir kayda rastlanmadığı yapılan incelemeden anlaşılmıştır.

2. Adalet Bakanlığının ilgi alanına girdiği düşünülmektedir.

4. Anayasanın 10 uncu maddesi; “Herkes dil, ırk, renks, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inancı, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetmeksizin kanun önünde eşittir...” ilkesi gereği görev yapan Türk Polisinin bu tür bir kollama ve koruma faaliyetinde bulunması mümkün değildir. Kanunun suç saydığı filler gereği; hakkında iddiada bulunulan tüm şahısların tespiti ve yakalanarak bağımsız yargıya teslimi görevi, güvenlik güçlerinin aslî, temel vazifelerindendir.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

30. – Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, Yüreğir Kültür Merkezi inşaatına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın cevabı (7/1119)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Kültür Bakanı Sayın M. İstemihan Talay tarafından yazılı cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

27.12.1999

Yakup Budak

Adana

Adana’nın Yüreğir İlçesi dörtyüzbinin üstünde nüfusu ile pek çok ilimizden büyüktür. Genç nüfus oranı ise Türkiye ortalamasının üstündedir. Buna rağmen Yüreğir İlçemizde kültürel faaliyet yapılabilecek salon bulunmamaktadır. Yüreğir İlçesi Kültür Merkezi Projesi 1992 yılında başlatılmış 1994 yılında bitirilmesi planlanmıştır. Ancak inşaatı hâlâ bitirelememiştir.

1. Yüreğir Kültür Merkezinin ne zaman bitirilmesi planlanmaktadır?

2. Yüreğir Kültür Merkezinin bitirilmesi için ne kadar ödenek ayrılması düşünülmektedir?

T.C.

Kültür Bakanlığı 24.1.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-22

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı KAN.KAR.MÜD.’nün 11 Ocak 2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.-00.02-8456 sayılı yazısı.

Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak’ın “Yüreğir Kültür Merkezi inşaatına ilişkin” 7/1119-3406 esas no.lu yazılı soru önergesinin cevabı ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. İstemihan Talay

Kültür Bakanı

Cevap 1. Adana-Yüreğir Kültür Merkezi yatırım programımızda 91H040900 proje numarası ile yer almaktadır. Ödeneği Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Geliştirme ve Destekleme Fonundan karşılanmaktadır. Fizikî gerçekleşmesi % 71 seviyesinde olup, yapımı devam etmektedir.

Cevap 2. Yüreğir Kültür Merkezinin bitirilmesi için 2000 yılı ödeneği 400 milyar TL. olarak planlanmıştır.

31. – Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız’ın, KOBİ kredilerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan’ın yazılı cevabı (7/1031)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla HalkBankasından sorumlu Devlet Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 13.12.1999

Sabahattin Yıldız

Muş

Sorular :

1. 1998 ve 1999 tarihinde Muş İlinde kaç firma veya şahsa KOBİ kredisi verilmiştir. Bu şahısların veya firmaların aldığı kredi miktarları ve isimleri nelerdir?

2. 1998 ve 1999 yıllarında Muş İlinde KOBİ kredisi alan işletmelerin çalıştırdığı işçi sayısı ne kadardır?

3. Muş İlinde ödenen KOBİ kredilerden geriye ödeme yapmayan firmalar veya şahıslar var mı, varsa kimlerdir?

T.C.

Devlet Bakanlığı 21.1.2000

Başbakan Yardımcılığı

Sayı : B.02.0.002/40/0108

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığına

İlgi : 27.12.1999 tarih ve A.01.O.GNS.0.10.00.02-7/1031-3155/7894 sayılı yazıları.

Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız’ın Sayın Başbakanımız Bülent Ecevit’e tevcih ettiği ve tarafımdan cevaplandırılması istenen 7/1031-3155 esas no.lu yazılı soru önergesi, TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereğince cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize saygılarımla rica ederim.

H. Hüsamettin Özkan

Devlet Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

MUŞ İLİ, 1997, 1998 VE 1999 KOBİ-TEŞVİK KREDİSİ KULLANIM DURUMU

Firma Tesis İşletme Mevcut İlave Toplam

Yılı Sayısı Kredisi Kredisi Toplam İstihdam İstihdam İstihdam

1997 13 113 835 000 000 28 395 000 000 142 230 000 000 80 136 216

1998 32 613 890 000 000 136 410 000 000 750 300 000 000 96 411 507

1999 26 603 095 000 000 222 650 000 000 825 745 000 000 34 267 301

TOPLAM 71 1 330 820 000 000 387 455 000 000 1 718 275 000 000 210 814 1 024

Muş İlinden kredi kullandırılan firmalardan; 9 firmanın süre uzatım talebi vardır. Ayrıca 2 adet firmanın yatırımlarını usulüne uygun tamamlayamadıklarından kredileri kapatılmıştır.

 

 

BİRLEŞİM 51’İN SONU

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.